sevgiliye son mektup (neden yazıyorum)

Transkript

sevgiliye son mektup (neden yazıyorum)
sevgiliye son mektup (neden yazıyorum)
badilus tarafından yazıldı.
Neden yazıyorum?
Bir post-it ne kadar can yakıcı olabilir? Ya da bir kalem? Ya da hiç kullanmadığın ama gözün
gibi koruduğun bir blok-not? Yıllarca hatıralara eklediğin, o
hayal
evinin temellerini üzerine kurduğun herşey... Ne kadar can yakıcı olabilir? Ben yaşadım.
Dünyanın en ağır en beter işkencelerinden daha azap verici, en keskin bıçaktan daha delici,
parça parça eden bombalardan daha
güçlü
. Küçük bir kağıt, üzerine bir kaç cümle söz. Kalbi boydan boya kesen, bir yandan nefes
alamaman için nefes boruna dayanan, bütün vücudunu kitleyip taşa çeviren, bir felç gibi seni taş
eden, gözyaşı torbaların hariç vücudunun her uzvunu işlevsiz kılan... Evet küçücük bir kağıt
parçası bunları yapan. Masum duruşunun arkasında bir insanı hayata bağlayan tüm bağları bir
seferde kesip atabilecek
güçte
ve keskinlikte bir post it, bir blok not veya üzerine bir şeyler karalanmış küçük bir uğur böceği.
Yazmalı mıydım, yazmamalı mı? Düşünmeli mi, ağlamalı mı, yoksa kaçmak en kolayı mı?
Yazmalıydım, belki sana değil, kendime değil, bize değil ama o en saf en temiz duygularım için
bir daha yazmalıydım. Şiir şimdi uzak, şiir şimdi yabancı... Dört yana nam salmış bir cellat gibi...
hatıraları koyarken kafama inmek üzere olan giyotinin üstüne
, şiir en acımasız halinde.
Dayanamadım, yazıyorum. En temiz aşkım için, büyüttüğüm küçücük sümbüllerim için
yazıyorum. Akıttığım, küçük bir dere yaptığım gözyaşlarım için, o hiç ellenmemiş, o en saklı
sandıklara kilitlenmiş, o çeyizlik hayallerim için yazıyorum. Alt tarafı dere biraz daha hızlı
akacak, alt tarafı sümbüller yine boyunlarını eğecekler, alt tarafı son bir telaş daha olacak hayal
evim gözlerimin önünde kül olurken. Yazıyorum, tüm şerefimi, haysiyetimi, hayatta duruşumu
yerlere serip yazıyorum. Kalbime kelimeleri batıra batıra, öldürmeyen Allahıma sığınarak son
kez eğiliyorum aşkımın önünde. Yalan dünyada gerçek kalan tek ağacımı suluyorum; insanların
bana güldüğü, bu rezil dünyada tersine kök salıp alayına isyan eden ağacıma ağlıyorum. Varsın
köklenmiş olsun, varsın yeniden filizlensin o da ormanın geri kalanı gibi, eski haline nispet edip
yazıyorum. Yıllar yılı doyamadığım, cennetin en güzel köşelerinden meyvalarını tattığım,
tertemiz içime çektiğim ağacıma vefa ediyorum.
O vefa ki, yılların arkasından gülümsüyor bana. Hadi sev beni diyor, hadi gül, hadi hayran kal,
hadi eğil önümde. Ben sana neler verdim, şimdi canını istiyorum, çok mu diyor. Değil inan ki
değil. Ne bu can ne canlar ne bu dünya, ne bu insanlar, ne bu beden ne bu ruh. Veriyorum bu
satırlarda. O bana kapılarını açan hayal evi için, harcına kanımı, canımı terimi, ömrümü kattığım
ev için. Şehirden çok uzakta, kimsenin göremeyeceği, görmesinler diye yollarını ellerimle
kapattığım evim için. Gizli bahçenin içinde diktiğim çiçeklerin kokuları arasında kalmış evim
için... Yazıyorum, şüphelenmesinler diye sigara dumanını bacasına üflediğim, gelip görmesinler
diye gözlerimle bulutlar yaptığım, önüne ömrümle beton duvarlar ördüğüm evim için yazıyorum.
Satırlarımı kalbime batıra batıra, yazma diyen gururuma vura vura, bir heyelan gibi kopmuş
üstüme gelen insanlara karşı durarak yazıyorum. Dedim ya: çeyizlik hayallerime vefa etmek için
yazıyorum.
Belki de acıdan kaçarak yazıyorum. Kanarken küçücük oyuncakların kalbime açtığı yaralar,
yaralarımı sarmak için bastığım kolonyalı mendillerin acısıyla yazıyorum. Nefes aldırmayan
ağırlığını göğsümden çekmeyen, her gece haykırarak çiyanların akreplerin içinde kaldığım
1/2
sevgiliye son mektup (neden yazıyorum)
badilus tarafından yazıldı.
kabuslarımdan kurtulmak için yazıyorum. Burnum dolsun, gözyaşlarım aksın da, kokunu
çekemeyeyim içime, gözlerini getirmeyeyim gözlerimin önüne diye yazıyorum. Kuruyan
çiçeklerin içimi de beraberinde kuruttuğuna ilaç olsun diye, kırılan ellerime biraz hareket gelsin
diye yazıyorum.
Kendime de acıyorum, elden birşey gelmese de. Şehlalaşan bakışlarımla fotoğraflara bakıp
matemini tutuyorum çocukluğumun. Ellerinde çocuklarına aldığı bir sürü oyuncak varmış gibi
sevinerek marketlerden çıkan, bir tebessüme dünyayı değişen o gencecik çocuğa, şimdi kel bir
amcanın vicdanı ile acıyorum. Tüm ruhumla tüm hücrelerimle acıyorum, evet kendime de
acıyorum. Bu acıya nasıl dayanılır diye soruyorum? İste ondan yazıyorum. Bir deva olur belki
satırlar diye, tıbbın bittiği yerde gözyaşı iksirim iyi eder beni diye yazıyorum.
Bir sitem için, bir başkaldırı için. Bu düzene, bu pis dünyaya bir ders olsun diye yazıyorum.
Tükürürsem belki biraz duygu gelir vicdanına diye suratına tükürüyorum dünyanın. Her
kelimemde salyalarım çoğalsın, bu hayat benden utansın diye yazıyorum. Kendi bahçemde
yabancı olduğum, dilimin, gözümün, bedenimin ulaşamadığı çiçeklerim için kızıyorum. Bahçemi
elimden alan hayata ve beni içeri sokmayan onun fütursuz, edepsiz dalkavuğu zamana
yazıyorum. Yıllarca biriktirdiği hazineyi bir gecede kaptıran bir korsan gibi sövüyorum, evlat
acısına dayanamayan annenin feryadını çığırıyorum, hayatta bir daha asla konuşulamayacak,
okunumayacak, yazılamayacak geçmişe, insanlığın gördüğü en güzel çiçeklerin unutulup
gitmesini hazmedemediğimden, suratına tükürdükçe şükür çeken hayatın
vurdumduymazlığından yazıyorum. Her acıyı yaşamış, ruhu ve bedeni yaşlanmış bir garip gibi
yazıyorum. Gücü, zorbalara yetmeyen bir fakirin bedduası gibi, bir filistinlinin elindeki taş gibi,
dayak yiyen çocuğun gözyaşı gibi düşünüyorum satırlarımı, bunun için yazıyorum. Kuşluk vakti
odama giremeyen ışığa hıncımdan, ve illa ona olan tutkumdan, ve bu tutkumun yaktığı kor
ateşlerin kızgınlığından yazıyorum. Gözlerim kan çanağı olmuşken, bir ölüm daha çok mu diyen
ruhuma, bedenimin ağzından yazıyorum.
İçimi harab eden ateşi kusmak için yazıyorum. Kelimelerle, öğüre öğüre içimden sevgini
çıkarmak için. Kendimi ateşlerden kurtarmak, bakmaya kıyamadığım sevgimi ortalıktan
kaldırmak için yazıyorum. Evet aslında değişen bir şey yok aşkım için yazıyorum.
2/2

Benzer belgeler