KOOP-GEP Eğitim Programını Tamamladı - Köy-Koop

Transkript

KOOP-GEP Eğitim Programını Tamamladı - Köy-Koop
DEUTZ-FAHR HASATA BASLADI!
6040 biçerdöver modelimiz, müteahhit kullanıcıların aradığı tüm özelliklere sahip.
6040
• 140 yıllık hasat makinaları tecrübesi
• Üstün Alman mühendisliği
• Düşük yakıt tüketimi
• Ekonomik işletim maliyeti
• Kaliteli ve uzun motor ömrü
• Yaygın satış sonrası ve yedek parça ağı
Uygun fiyat ve ödeme seçenekleriyle Türkiye’nin hizmetindeyiz!
www.deutz-fahr.com
Türkiye’nin Tarım Gazetesi
ŞUBAT 2015
Yıl:4 Sayı:39
TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
Köy-Koop Denizli Birliği
KOOP-GEP Eğitim
Programını Tamamladı
7. Tarım Bakanları Zirvesi
Berlin'de Yapıldı
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi
Eker, Almanya Dışişleri Bakanlığı’nda
düzenlenen 7. Berlin Tarım Bakanları
Zirvesi’ne katıldı.
»» Köy-Koop Merkez Birliği öncülüğünde; Köy-Koop Denizli Birliği’nin ev sahipliğini yaptığı ve
Türkiye’de ilk kez Tarımsal amaçlı kooperatiflerde uygulanan KOOP-GEP Eğitim Programı 1722 Ocak 2015 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleşti.
Almanya Federal Tarım Bakanlığınca düzenlenen Global Forum for Food and Agriculture - (GFFA) Küresel
Gıda ve Tarım Forumu’nda
"Gıda, hammadde ve enerjide talep artışı: Tarımda
fırsatlar ve gelecekte gıda
güvencesinin sağlanmasına
ilişkin konuları ele almak
üzere Bakanlar Berlin’de
toplandı. » Syf 17’de
Kooperatifçilik Geliştirme ve Uyum Eğitim Projesi (KOOP-GEP) Eğitim programı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı yetkilerinin gözetiminde
gerçekleştirildi. 173 kursiyerin katıldığı
ve 5 gün süren toplam 40 saatlik eğitim
programının son günü, 25 soru üzerinden yapılan değerlendirme sınavında;
151 kursiyer başarı sağladı. Başarı sağlayan kursiyerlere Antalaya İl Milli Eğitim
Müdürlüğü tarafından hazırlanan sertifikaları verildi. » Syf 10’da
AVM Tasarısı Yasalaştı
»» Alışveriş merkezlerine ilişkin düzenlemeyi
de içeren Perakende Ticaretin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı, TBMM Genel
Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.
Kanunda, Esnaf ve sanatkâr
işletmelerince satışa sunulan malların etkin bir şekilde
piyasadan temini amacıyla
tedarik ve dağıtım kooperatifleri kurulabilecek. Kooperatifler, kuruldukları tarihten itibaren, 10 yıl boyunca
gelir vergisi ve kurumlar vergisi kanunları kapsamında
tahsil edilecek vergileri yüzde 50 tutarında ödeyecek.
Haberin Detayı » Syf 14’de
İzmir 1,4 Milyon Tonla
Türkiye'de Sütün Başkenti
»» İzmir’de süt sektörünün geleceği Yaşar
Üniversitesi’nde düzenlenen “Süt ve Süt
Ürünleri Sanayi’nde İzmir’in Rolü ve Bilinçli
Süt Tüketimi” konulu panelde tartışıldı.
Panelin açılışında Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü’nü temsilen Ziraat Mühendisi Yusuf
Güçer yaptığı konuşmasında,
İzmir’in süt üretiminde dünyada 9’uncu sırada yer aldığını söyledi. Güçer, “Dünyada 2013 yılında 780 milyon
ton süt üretildi. Bunun 18,2
“Dünyadaki yeni paylaşım
düzeninin temeli
Anadolu’dan çıkacak”
Bu ayki röportajımızda; Bir asır’a
yaklaşan ömrü ile doğa sevgisini
yurt sevgisiyle bütünleştiren,
“Yaşamak için yaşatmalıyız”
felsefesinin savunucusu, TEMA
Vakfı’nın kurucusu,
Hayrettin Karaca ile konuştuk.
» Syf 12’de
milyon tonu Türkiye’de üretildi. İzmir ise 1.4 milyon ton
süt üretimi Türkiye’de 1. sırada” dedi. » Syf 9’da
Tarım Arazileri Mülkiyet
Devrine İlişkin
Düzenlemeler Yapıldı
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından tarımsal
arazilerin devri, miras yolu
ile intikali, değerlemesi, yeter
gelirli arazi büyüklüğü ve ekonomik bütünlüğüne ilişkin
hükümler ile ehil mirasçıya
ait niteliklerin tespitine ilişkin usul ve esasları belirleyen
Tarımsal Arazilerin Mülkiyetinin Devrine İlişkin Yönetmelik 31 Aralık 2014 tarih ve
29222 sayılı Resmi Gazete'de
yayınlandı. Yönetmelikte; mirasa konu tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerde
mülkiyetin devri esas olduğu
vurgulanarak, Mirasçılar, mirasa konu tarım arazilerinin
mülkiyeti devir işlemlerini,
mirasın açılmasından itibaren
bir yıl içinde belirlenen şekillerde yapabilecek. » Syf 11’de
Hadi İLBAŞ
Tevfik Fikret CENGİZ
Erol AKAR
Dünden Bugüne
Kooperatifçilik -39» Syf 2’de
Kırsal Kalkınma
Desteklerinde Beklentiler
» Syf 14’te
TÜSİAD Raporunun
Düşündürdükleri
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ünal ÖRNEK
İktisadi Siyaset Bilmeden
Teröre Tanı Koymak
Köylerin Kendini
Yönetmesi İstenmedi
» Syf 4’te
» Syf 5’te
2015 Uluslararası Toprak
Yılı; Sağlılı Topraklar
Sağlıklı Yaşam » Syf 19’da
Dr. Yener ATASEVEN
Dr. Erhan EKMEN
Dr. Nezaket CÖMERT
Ziraat Mühendisliği 8.
Kongresi Ankara’da Yapıldı
AB Uyum ve
Örgütlenmenin Önemi
» Syf 13’de
» Syf 16’da
Tarımsal Ürünlerde
Markalaşma
» Syf 15’te
» Syf 8’de
KOOPERATİFÇİLİK
01/01/2015
16/02/2015
2014 IV. Geçici Vergi Dönemine (Ekim-Kasım-Aralık) Ait Kurum Geçici
Vergisinin Beyanı
01/01/2015
17/02/2015
2014 IV. Geçici Vergi Dönemine (Ekim-Kasım-Aralık) Ait Gelir Geçici Vergisinin Ödemesi
01/01/2015
17/02/2015
2014 IV. Geçici Vergi Dönemine (Ekim-Kasım-Aralık) Ait Kurum Geçici
Vergisinin Ödemesi
01/01/2015
20/02/2015
Ocak 2015 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/01/2015
20/02/2015
Ocak 2015 Dönemine Ait Yangın Sigortası Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/01/2015
23/02/2015
Ocak 2015 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddelerine Göre Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanname ile Beyanı
01/01/2015
23/02/2015
Ocak 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen
Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı
Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı
01/01/2015
24/02/2015
Ocak 2015 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı
01/01/2015
24/02/2015
1-15 Şubat 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı
Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
01/01/2015
26/02/2015
Basit Usulde Vergilendirilen Mükelleflerin 2014 Yılına İlişkin Gelir Vergisi Beyanı
01/01/2015
26/02/2015
Ocak 2015 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddelerine Göre Yapılan Tevkifatların Ödemesi
01/01/2015
26/02/2015
Ocak 2015 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Ödemesi
01/01/2015
26/02/2015
Ocak 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen
Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı
Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Ödemesi
01/01/2015
02/03/2015
Basit Usulde Vergilendirilen Mükelleflerin Gelir Vergisi 1. Taksit Ödemesi
01/01/2015
02/03/2015
Diğer Ücretlerin Gelir Vergisinin İdarece Tarhı ve 1. Taksit Ödemesi
01/01/2015
02/03/2015
Ocak 2015 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)
01/01/2015
02/03/2015
Ocak 2015 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)
01/01/2015
02/03/2015
Ocak 2015 Dönemine Ait Haberleşme Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
01/01/2015
02/03/2015
6552 Sayılı Kanunun 73. Maddesi Hükmü Uyarınca Ödenmesi Gereken
2. Taksit Ödemesi
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel
kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi,
zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi,
çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK
• Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI
• Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA
• Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA
• Dr. Yener ATASEVEN
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Dr. Neşe N. TOPRAK
• Dr. Selen Deviren SAYGIN
• Dr. Caner KOÇ
• Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
• Ünal ÖRNEK
• Erol AKAR
• Tevfik Fikret CENGİZ
SA
M
LA
AÇLI KOO
P
RI
M
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
ER
V E D İ Ğ E R TA
BİR
K
RK
IN
MA
LİKLERİ M
E
L
Sürdürülebilir toprak ve arazi yönetiminin teşviki: üretken bir gıda sistemi
sağlamak, kırsal yaşamı geliştirmek ve sağlık bir çevre elde etmek için esastır.
2014 IV. Geçici Vergi Dönemine (Ekim-Kasım-Aralık) Ait Gelir Geçici Vergisinin Beyanı
F
dü. Orada yeni seçilmiş Genel Başkanla
tanıştırdı. Genel Başkan bizi çok sıcak
karşıladı. “Köy-Koop üst kademesinden
üç kişi belki bir daha birlikte gelmeyebilirler, sizin için özel bir program hazırladım. Vladivostok demiryoluyla Kamçatka Yarımadasına kadar gideceksiniz.
Yolda yer yer durup ilginç kooperatifleri ziyaret edeceksiniz. Gidiş gelişiniz 28
gün sürer” dedi. Ahmet Altun o zaman
milletvekiliydi Hemen itiraz etti: “Ben
izinsiz olarak Meclise bu kadar süre devamsızlık edemem.”Genel Başkan teklifinde ısrarını sürdürdü. “ Hayatınızda
belki de hiç göremeyeceğiniz yerleri göreceksiniz. Çeşitli konuşlarda faaliyet
gösteren kooperatiflerimizi tanıyacaksınız. Mümkünse, Türkiye’ye telefon
edin ve Meclisten izin isteyin.
Ahmet Altun’un görev inatçılığı tuttu.
“ Mümkün değil bu” deyiverdi. Genel
Başkan üzgün bir sesle “yazık” dedi.
Böyle güzel bir fırsatı kaçıracaksınız.
Öyle ise, size 15 günlük bir ziyaret programı yapacağım. Nereye gitmek istediğinizi siz seçin. Ahmet Altun yine itiraz
etti”15 gün de Meclise devamsızlık edemem.” O zaman bir haftalık bir program kalıyor geriye. Buna itiraz istemem.
Gitmek istediğiniz ülkeyi bize bildirin.”
Altun “bu oldu işte, Gürcistan’a gitmek
isteriz.” Oysa, bizim kafamızda Türk
Cumhuriyetlerinden biri vardı. İster
istemez Altun’un isteklerine biz de ‘tamam’ dedik.
Ertesi gün Tiflis’e giden uçaktaydık.
Tiflis Hava alanına indiğimizde kalabalık bir grup ellerinde çiçeklerle bize
doğru geliyordu. “Herhalde” dedik
“yolcular arasında önemli bir kişi var.
Onu karşılayacaklar.”. Grupla yüz yüze
geldiğimizde kalabalık Ahmet Altun’un
çevresini sardı. Hoş geldiniz’in her çeşidi sahnedeydi..
Bu kadar ilgi bizi şaşırtmıştı. Ahmet Altun Gürcü asıllıydı. Belki kendi adamlarının Türkiye’de bu denli önemli bir
yere gelmiş olmasından gurur duyuyorlardı.
Akşam bizi Tiflis’te bir otele yerleştirdiler. Ahmet Altun’a tek yataklı bir yer
vermişler, biz Aslan Eyce ile aynı odada
kalıyorduk. Ertesi günü sabah kahvaltısını otelde yaptıktan sonra geldiler
bizi bir bağlık bahçelik yere götürdüler.
Bir havuzun başında sofra kurulmuştu.
İnsanlar meyve ve üzüm topluyorlardı.
Sofraya oturduğumuzda masanın üstünde koca bir kap şarap ve oturanların
sayısına göre kulplu büyük bira bardakları, yine içleri şarap doluydu.
Sofraya oturduktan bir süre sonra birisi
“şimdi” dedi “sofra başkanının ve başkan yardımcısını seçeceğiz.” Biz bunun
neye yarayacağını bilmediğimiz için
01/01/2015
16/02/2015
İ
AT
Köy-Koop Genel Başkanı Ahmet Altun, iki Genel Başkan Yardımcısı Aslan Eyce ve ben Romanya’daydık. İçko
Birliğin (Mersin) Sovyetler Birliği’ne
gönderdiği narenciye ile ilgili olarak
oradan Moskova’ya geçmek istedik.
Romanya’daki Kooperatifler Birliğine
bizim Moskova’ya geleceğimizle ilgili
bilgi vermemelerini, zira bu görüşmenin özel olacağını söyledik. Çünkü her
haber verişte bizi hava alanında karşılıyorlar ve otele götürüyorlardı.
Bükreş Moskova arasında sefer yapan
uçağa binerek Moskova’ya hareket
ettik. Moskova Hava alanında bizim
adımızın anons edildiğini arkadaşlara
söyledim. Onlar “sen yanlış duymuşsundur Bizim geleceğimizi kooperatif
yetkilileri bilmiyor ki” deyip işi geçiştirdiler.
Bir otele yerleştik. İçko Birliğin işini
yetkililerle konuştuk. Öylece işimiz
bitmiş oluyordu. Dönüş bileti için başvurduğumuzda bize, yaz programının
bittiğini, En erken bir hafta sonra uçak
kalkacağını söylediler. Cebimizde hem
otel parası hem de uçak biletleri alacak
para yoktu.
Ben “siz ne derseniz deyin “Kooperatifler Birliğini arayarak, Moskova’da
olduğumuzu söyleyeceğim.” dedim. Ve
Kooperatifler Birliğinin telefonunu çevirdim. Her toplantıda bize mihmandarlık yapan arkadaş telefona cevap
verdi. “ Mr. İlbaş, nerelerdesiniz? Sizin
için hava alanında anons yaptık ama
sonuç alamadık. Hangi oteldesiniz
oradan ayrılmayın. Gelip sizi alacağım”
dedi Meğer uyarılarımıza rağmen Romanya bizim Moskova’ya hareket ettiğimizi bildirmiş.
Biraz sonra arkadaş geldi. Otel yetkililerini buldu ve “bunlardan her hangi
bir şekilde para almayacaksınız. Bütün
masrafları bizim adımıza kaydedin ve
bizi alıp kooperatif merkezine götür-
Köy-Koop Eski Genel Başkanı
16-31 Ocak 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı
Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
KA
Ayrıca, Köy-Koop Merkez
Birliği Türkiye’den
kooperatifler aracılığıyla
dışarıya çok çeşitli mallar
gönderiyordu Türkiye’den
mal alan ülkeler başında
Sovyetler Birliği ve Romanya
geliyordu. Sadece Sovyetler
Birliği’ne yılda en az 60.000
ton narenciye gönderiyorduk.
Hadi İLBAŞ
01/01/2015
10/02/2015
Ğİ • KÖY
Türkiye’de bulunan kooperatiflerin öykülerini dile getirirken kendi başımızdan geçen çok ilginç olayları unuttuk.
Örneğin 1974’lü yıllarda Romanya’da
bulunan Universal firması ile Üniversal
Traktörleri için anlaşma yapmıştık. Bu
amaçla sık sık Romanya’ya gidiyorduk.
Ayrıca, Kooperatifler Birliği ile anlaşma yapmış, Romanya’nın ihtiyacı olan
ve dışarıdan almak zorunda kaldığı yiyecek maddelerini Köy-Koop Merkez
Birliği aracılığıyla Türkiye’den sağlıyorduk.
“Peki” dedik. Sofra başkan ve yardımcısını seçimleri yapıldı. Biraz bir şeyler
atıştırdıktan sonra. Sofra başkanı ayağa kalkarak nutuk atmaya başladı. Nutkun sonunda “kadehimi Gürcistan ve
Türkiye dostluğu şerefine kaldırıyorum
diyerek kadehini kaldırdı. Bizde aynı
şeyi yaptık. Başkan ve diğer Gürcü arkadaşlar bira bardağı büyüklüğündeki
kadehi kesintisiz içmeye başladılar. Biz
ise birer yudum alıp kadehleri masanın
üstüne bıraktık. Başkan “Olmaz” diye
itiraz etti.” kadehi ağzınıza götürdükten sonra “fon-dip” yapacaksınız. Yoksa ‘içki tanrısı’ gücenir. “Haydi, bitirin”
dedi. Kadehi aldım. Gözümden yaşlar
gelinceye dek fon dip yaptım. Arkadaşlarda aynı şeyi yaptılar. Beklemeden kadehler yine şarapla dolduruldu.
Ben, tehlikeyi sezdiğim için yanımdaki
mihmandara dönüp öbürlerinin duyamayacağı bir sesle “ iki ay önce midemden ameliyat oldum. Midemin yarısını
aldılar. Böyle içmeye devam edersem
masanın başında hayatımı kaybederim”
dedim. Mihmandar söylediklerimi sofra başkanına iletti. Başkan “Siz “OUT”
dedi. Böylece bir işkenceden kurtulmuş
oldum. Öteki arkadaşlar kural gereği
içmeye devam ettiler, ama halleri perişandı.
Oradan Kalktık Gürcistan’ın en yüksek
dağlarından biri ola Gazmeçi ‘nin yolunu tuttuk. Tam zirveye yakın bir yerde
durduk. Orda bir çeşme vardı. Bizde
olduğu gibi, başında zincirle bağlanmış
bir tas vardı. “için” dedi bizi oraya götüren arkadaşlar. Gerçekten de buz gibi
bir su idi, hem de maden suyu.
Biz su içmekle uğraşırken aşağıda bulunan söğütlerin altına yine kurulmuş
Yine aynı şekilde şaraplar!. Biz ne oluyor diye sorduk. “daha yeni kalktık sofradan” dedik. Eee dediler “bu kadar güzel bir yere gelinir de şarap içilmez mi?”
O sırada Ahmet Altun dağın tepesine
doğru kaçmaya başladı. Ev Sahiplerimiz bağırıyorlardı: “kaçma Ahmet, kaçma! En güzel şarabı burada içeceğiz.”
Altun bir hayli uzaklaştıktan sonra dağın yamacına oturdu. Biz sofraya davet
edilmiştik. Sofraya oturduk. Ben bir
şeyler atıştırıyordum. Aslan.”Sen çürük
çıktın. Ahmet Altun kaçtı. Bu sofrada
Türkiye’nin itibarını kim koruyacak?
Bu işi ben yapacağım. Memleketimin
şerefine kadeh kaldıracağım.” dedi.
Böylece ikinci şarap faslı başladı.
Aslan’ın yüzü gittikçe sararıyordu.
“Yapma Aslan hasta olacaksın” diye
kendisini uyarmaya çalışıyordum. Bu
uyarılarımı birkaç kez yineledim. Ne
var ki Aslan dinlemedi. Aslan koca
kadehi kulpundan tutup bir yudumda
tamtamını bitiriyordu. Bir süre sonra
Aslan bayılıp yere yattı. Hemen kendisini arabaya taşıdılar Biz de pılı pırtıyı
toplayarak arabaya doluştuk. Aslan’ı
doğru hastaneye götürdük. Aslan’ın
midesini boşalttılar. Ve kontrol altında
tutmak için sabaha kadar hastanede
kalmasına karar verdiler.
İşte Bizim “Moskova’dan Kamçatka’ya
Serüvenimiz Böyle Sonuçlandı!..
- sürecek -
RLİ
MOSKOVA – KAMÇATKA
YARIMADASI
Bu ayki (Şubat-2015 Dönemi) muhasebe
işleri ile ilgili yapılması gerekenleri madde
madde aşağıda sıralamış bulunmaktayız.
her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor.
Bİ
»» Unutulan Kooperatifçilik Anıları
Değerli Kooperatif Ortakları,
Z
Dünden Bugüne Kooperatifçilik -39-
MUHASEBEDE BU AY
E
2
Şubat 2015 Köy-Koop Haber
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Mehmet SEVER
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Reklam Müdürü: Yasemin ACAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96
Web: www.koykoop.org E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Şubat 2015 ANKARA
Baskı:
Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.
Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA
Tel: 0312. 395 95 96
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
4
Şubat 2015 Köy-Koop Haber
TARIM
İktisadi Siyaset Bilmeden Ziraat Mühendisliği VIII. Teknik
Kongresi Düzenlendi
Teröre Tanı Koymak!
»» Türk Kooperatifçilik hareketi, ulusal bütünlük içinde PKK
terörüne doğru tanı koymak zorunda olduğu kadar çözüm
yollarını da üretmek zorunda.
Öncelikle doğru tanı ne? Kimileri çözüm
yollarını üst yapı kavramlarına ve değişimlerine bağlıyorlar. Bu tanının eksik ve
yetersiz olduğu giderek daha fazla gün ışığına çıkıyor.
Anılan tanıyı eleştirenler arasında olan Değerli Gazeteci Soner Yalçın 15 Ocak 2015
tarihinde “Başbuğa Katılmıyorum” adlı bir
yazı kaleme almış. Yalçın, Başbuğ’un PKK
terörünün çıkışına neden olan etmenlerin
başında, Evren Döneminde Diyarbakır
Cezaevi’nde uygulanan işkencenin olduğu
söylemini eleştiriliyor ve;
“Mesele cezaevi değil… Başbuğ’un
sözleri Türkiye’de önemli eksikliği
ortaya çıkarıyor: İktisat temelli düşünmüyoruz… Ben bugüne kadar…
Ağa baskısından bahsedeni görmedim. Şeyh zulmünü dile getireni
görmedim. “Toprağımız yoktu” diyeni görmedim. “İşsizdim” diyeni
görmedim. Varsa yoksa “T.C”nin
siyasal ve kültürel baskısı..! PKK olgusunu analiz etmek isteyenlere bu
olgular yeterli midir? Bana hiç yetmedi. Ben diyorum ki, PKK’yı Turgut Özal büyüttü! Yani, neoliberalizm… Yani vahşi kapitalizm, PKK’yı
büyüttü… İktisadi siyaset bilinmeden analiz yapılamaz!” diyor.
Yalçın’ın değerlendirmelerine yüzde yüz
katılıyorum.
Daha önceler de ben de “Kimilerinin
Kürt Sorunu, kimilerinin de Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Sorunu olarak adlandırılan sorunlar,
can yakıcı bir şekilde devam ediyor. Ancak sorunun temelde çözümü, dirlik sorunun çözümünden
geçiyor. Bu bağlamda çözüm önerileri
var, ancak kamuoyunda yeterince tartışılmıyor” diye yazmıştım. “Bkn: Küresel
Kapitalizme Karşı Tarım Yazıları: Kürt
Sorununun Çözümü Toprak Devriminden Geçer. Yeniden Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk YayınlarI,2010”
PKK terörünün egemen olduğu bölgelerde genel ekonomik duruma baktığımız zaman fotoğraf şöyle:
• Bölgede önemli ölçüde işsizlik var. Gelir
dağılımı son derece bozuk.
• İşsizlik; topraksızlık, toprak yetersizliği
ve bölgedeki sanayi ve hizmet sektörünün
eksikliğinden besleniyor.
• Bu nedenle her yıl yüz binlerce yurttaşımız, Karadeniz, Orta ve Akdeniz
Bölgesi’ne iş nedeniyle göç ediyorlar.
• Mevsimlik göçerler 8-10 aylarını şehirlerinden uzak, emeklerini derme çatma
çadırlarda neredeyse karın tokluğuna satıyorlar.
Bölgeyi tanıyorum. Tarımsal araştırmam
var, konferans ve ders vermek için de
Hakkâri, Van, Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman, Bitlis, Mardin gibi çok sayıda kente
de gittim. İzin verirseniz Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde yıllar önce yapmış olduğumuz bir araştırmanın sonuçlarını aktarayım:
“Batman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır,
Hakkâri, Mardin, Muş, Şırnak, Siirt, Şanlıurfa ve Van illerini kapsayan 6. Tarım
Bölgesi’nin (Güneydoğu) ekonomik yapısının özünü hayvancılık oluşturuyor. Bölgedeki tarım işletmeleri üç grupta toplanıyor.
Birinci grubu; pazara tam açılmamış, kendi öz tüketiminin esas alan
ve kar amaçlı etkinlik göstermeyen
küçük aile işletmeleri oluşturuyor.
Birim işletmelerde hayvan sayısı azdır, ancak bölgedeki işletme sayısının büyük çoğunluğu bunlara ait.
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
İzmir Çiftçi Örgütleri
Güçbirliği Platformu
[email protected]
İkinci grup; pazara açılmış ticari işletmelerdir. Bu işletmeler, ağırlıklı
olarak hayvan ve hayvansal ürünlerin alım ve satımıyla da etkinlik gösterirler. Bu işletmeler genellikle büyük
işletmelerdir. Feodal beylere aittir.
Üçüncü grubu ise, feodal beylerin denetimdeki işletmelerdir. Köy ya da daha
fazla sayıda köylere sahip beyler, toprak
ve hayvanlar üzerinde mutlak egemenliğe
sahiptirler.
İkinci ve üçüncü gruba giren işletmeler az
sayıda olmakla birlikte toprağın büyük bir
kesimine sahiptirler. Kamuoyunu etkileme güçleri yüksek düzeydedir, bu nedenle
sorunları bölgedeki tarım işletmelerinin
bütünü olarak kabul ettiriliyor(!)”
Özet şu: Feodalite Tasfiye
Edilmeden, Desteklemeler
Tarımda Ağırlıklı Olarak
Doğrudan Aile İşletmelerine,
Yani Köye ve Köylüye
Yönelik Olmadan, Kırsal
Kesim ve Kentlerde Emeği
İle Geçinenlerin Teknik Ve
Ekonomik Örgütlenmesinde
Her Türlü Girişimde Kamu
Öne Çıkarılmadan Çözüm
Yok. Çözüm İçin Üst Yapı
Kavramlarını, Örneğin Siyasal
Ve Kültürel Sorunları Öne
Çıkarmak En Azından EkonomiPolitiğin Önemini Bilmemek,
Bir Başka Deyişle Ayakların
Yere Basmaması Demek.
Yazımı yine Soner Yalçın’ın tespitleri ile
bağlıyorum: “Bugün… Güneydoğu’da
kendi mülkiyetinde hiç toprak olmadığını belirten aile oranı yüzde 59. Aşiretlere,
Ağalara bölgeyi kim terk etti ise PKK’yı o
güçlendirdi. Yani… Demem o ki… Diyarbakır Cezaevi tarihimizin yüz karasıdır.
Ama sebep o değildir. 1980’De Hayata
Geçirilen Neoliberalizm’dir. Ve Neoliberalizmin “Etnik Kaşıma” Politikalarıdır.”
Son bir söz. Sanatçılar içinde yaşamakta
olduğumuz “Neoliberalizmin Etnik Kaşıma Politikaları”nı daha açık bir şekilde
canlandırabiliyorlar.
Örneğin,19 Ocak 2015 tarihli Cumhuriyet
Gazetesi’nde Behiç Ak’ın bir karikatürü
var. İki adam fabrikalar arasında yürüyor. Kalantor olanı diğerine şunu söylüyor: “Tabii ki senin Kürt kimliğini
tanıyorum. Yeter ki sen, namazında
niyazında(ol), ucuza, sendikasız iş
güvenliği olmadan ve güvencesiz bir
şekilde tersanelerde, inşaatlarda
çalışmayı kabul et.” Karikatürün altına
da “Neoliberal İlişkiler” yazılmış.
Buradan KÖY-KOOP hareketini yürüten
kadrolara da önemli görevler düşüyor.
Ekonomik örgütlenme konularında Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde çalışmalar yapmak gerekli.
»» TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası`nca düzenlenen "Ziraat Mühendisliği
VIII. Teknik Kongresi", 12-16 Ocak 2015 tarihlerinde Ankara Çankaya
Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlendi.
5 gün süren Türkiye Ziraat Mühendisliği Teknik Kongresi‘ni
1500‘e yakın kişi izledi. 400‘ü
aşkın akademisyen, araştırmacı, uzman ve bürokratın katkı
verdiği kongrede, toplam 17
oturumda 74 bildiri sunuldu.
Kongrenin açılışına CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, DSP Genel Başkanı Masum
Türker, CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, milletvekilleri Gökhan Günaydın, İlhan
Demiröz ve İzzet Çetin, MHP
Milletvekili Alim Işık, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Ahmet Çolak ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet
Soğancı katıldı.
Açılışta ilk olarak Bilim Kurulu
Başkanı Prof. Dr. Melahat Avcı
Birsin, kongre ile ilgili yapılan
hazırlıklar ve yürütülen çalışmalar hakkında bilgi verdi.
ZMO Başkanı Özden Güngör
de konuşmasında rakamlarla
tarım sektörünün durumunu
anlatarak, "2003-2014 döneminde yani son 12 yılda tarıma
verilen destek miktarı 70 milyar
lira iken, tarım ve gıda ithalatına 320 milyar lira (137 milyar
$) harcanmıştır. Dünyada tarım desteğinin 4,5 katını ithalata savuran başka ülke yoktur.
TÜİK`in açıkladığı son verilere
göre Türkiye ekonomisi bu yılın ilk 9 ayında %2,8 büyürken,
tarım sektörü %3 daralmıştır.
Bu küçülme de sektörün içinde
bulunduğu krizi açıkça gözler
önüne sermektedir. Türkiye
toprak ve su kaynaklarını yanlış
kullanmakta, yüksek girdi maliyetlerinin altında ezilen üretici
desteklenmezken, milyarlarca
dolarlık kaynak ithalat yoluyla
başka ülkelerin çiftçisine aktarılmaktadır" dedi.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı da yağma, talan ve rant politikalarına karşı çıkan TMMOB`nin
iktidarın hedefi haline geldiğine
dikkat çekerek, "AKP iktidarı
TMMOB`nin
örgütlülüğünü
dağıtmak, gür sesini kısmak istiyor. Ancak AKP`nin diktasına
teslim olmayacağız, her türlü
mücadeleyi sürdürmekte inançlı ve kararlıyız" diye konuştu.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet
Çolak, Türkiye’de yeterince ziraat fakültesi bulunduğunu,
özellikle işsizlik sorunu ortadayken artık siyasi kaygılarla
yeni fakülteler açılmaması gerektiğini belirtti.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, Türk tarımının en önemli sorunlarından
birinin tarım arazilerinin parçalanarak üretim dışına itilmesi
olduğuna dikkat çekti. Mirmahmutoğulları, "Artık tarımsal
sit alanları oluşturmalıyız. 60
ovamızı koruma altına alacağız.
Buna ilişkin de düzenleme hazırlıyoruz" dedi.
Konuşmaların ardından ZMO,
Bilim ve Teşvik Ödülleri, Yazılı ve Görsel Basın Ödülleri ve
Meslekte 50. Yılını Dolduranların ödülleri törenle sunuldu.
http://www.tmmob.org.tr/
Köylerde Yapılaşmaya Kolaylık
»» İskan Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle köylerde
yapılaşma kolaylaştı. Artık köy gelişim alanlarında 10 ailenin onayıyla
konut ve tesisler yapılabilecek. Eski yönetmelik en az 30 ailenin onayını
zorunlu tutuluyordu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2007
yılında çıkarılan İskân Kanunu
Uygulama Yönetmeliği’nde altıncı kez değişiklik yaptı.
Resmi Gazete’de 10
Ocak 2015 tarihinde
yayınlanarak yürürlüğe
giren yeni düzenlemeye
göre köylerde devlet
eliyle yapılaşmanın önü
açılacak.
Yapılan düzenleme ile Merkezî
yerleşimi geliştirmek amacıyla
nakil, toplulaştırma veya kanun
kapsamında yapılacak köy gelişme alanı uygulamalarında, en
az on ailenin kabul ve taahhüt
etmesi şartıyla konut, tarım işletmesi binası, diğer bina ve tesisler Devlet eliyle ihaleli olarak
yaptırılarak borçlandırılabilecek. Daha önceki İskan Kanunu
Uygulama Yönetmeliği’nde 30
ve daha fazla ailenin onayıyla
konut ve tesis yapılabiliyordu.
Bu rakam yeni düzenlemeyle
10’a düştü.
İskânlı konutun önü
açıldı
Yapılan değişiklikle köylerde
iskânlı konutların önünün açıldığını belirten Gayrimenkul
Hukuku Derneği Başkanı Avukat Ali Güvenç Kiraz, “Köylerde zaten konut yapılıyor. Şimdi
bunlar iskânlı olacak. Böylece
bağımsız birimler değerlendirilecek. Yani evler, tesisler satılacak, kiraya verilecek. 3-4 katlı ya da daha yüksek yapılar da
söz konusu olabilir. Yatırımlar
devlet eliyle olacağı için devletin belirlediği planlar geçerli
olacak” dedi.
Değerli köyler ne olacak
Köy kelimesinin şehirler için de
geçerli olduğuna dikkat çeken
Kiraz, “İstanbul’da da hala köy
olarak geçen çok değerli yerleşim birimleri var. Yapılaşmanın olmadığı yerler bu kanunu
kullanılarak inşaata açılabilir.
Şimdi 10 aile isterse bu alanda konut, tesis yapılacak. Devlet ihale edecek, köylü devlete
borçlanacak. Burada risk şu;
özel sektörden bir yatırımcı 10
aile ile anlaşıp, borcunu ödemeyi taahhüt edip sürece dâhil
olabilir” diye konuştu.
Köy-Koop Haber Şubat 2015
GÜNDEM
Türkiye’de Tarım ve
Hayvancılık Sektörüne 1 Milyar
Avro Hibe İmkânı Sunulacak
»» Avrupa Komisyonu’nun onayladığı Katılım Öncesi Yardım Aracı-Kırsal
Kalkınma Bileşeni (IPARD) Programı kapsamında, Türkiye’de tarım ve
hayvancılık sektörüne 1 milyar avronun üzerinde hibe imkanı sağlanacak.
Avrupa Birliği (AB) Bakanlığı’ndan
yapılan açıklamada, 2014-2020
Dönemi IPARD Programı kapsamında 800 milyon avro AB
katkısı, 245 milyon avro Türkiye
Cumhuriyeti katkısı olmak üzere
1 milyar avronun üzerinde hibe
imkânı sunulacağı belirtildi.
Açıklamada, AB
tarafından Türkiye’ye
sağlanan katılım
öncesi mali yardımlar
çerçevesinde tarım,
gıda ve hayvancılık
alanlarında üreticilerin
kullanımına yönelik
tahsis edilen hibe
desteklerinin IPARD
programı altında
verildiği kaydedildi.
tandaşlarımızın yatırımları için
değişen oranlarda hibe desteği
verilecektir” denildi.
Açıklamada, “2014-2020 dönemi IPARD Programı kapsamında da gıda, tarım ve hayvancılık
sektörlerinde faaliyette bulunan
üreticiler veya bu sektörlerde
yatırım yapmak isteyen girişimciler ile kırsal alanda belirli yerel
ürünlerin üretimi, kırsal turizm,
kültür balıkçılığı gibi çeşitli alanlarda yatırım yapmak isteyen va-
2007-2013 dönemi IPARD Programı’ nın tamamlanmasının ardından başlayacak “2014-2020 dönemi IPARD Programı’nın, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
koordinasyonunda ilgili kamu kurumları ile sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla hazırlanarak
AB Bakanlığı tarafından Avrupa
Komisyonu’na iletildiği hatırlatıldı.
Uygulamasına devam edilen
2007-2013 dönemi IPARD destekleri çerçevesinde Türkiye’deki çiftçilere, gıda işletmecilerine
ve kırsal topluluklara yatırımları
için Tarım ve Kırsal Kalkınmayı
Destekleme Kurumu aracılığıyla
harcamalarının yüzde 50 ila 65’i
oranında hibe desteği kullandırıldığı ifade edildi.
AB Bakanlığı
açıklamasında, 20142020 dönemi IPARD
Programı’nın 27
Ocak 2015’te Avrupa
Komisyonu tarafından
resmen onaylandığı
belirtilerek, şu ifadelere
yer verildi:
“Yeni dönem programı ile kırsal
alanlarda yerel eylem girişimleri
ve çevre dostu tedbirler de desteklenecektir. 2023 yılına dek
uygulaması devam edecek olan
yeni program dâhilinde 800
milyon avro AB katkısı ile 245
milyon avro Türkiye Cumhuriyeti katkısı olmak üzere 1 milyar
avronun üzerinde hibe imkânı
vatandaşlarımızın kullanımına
sunulmuş olacaktır.”
5
“Köylerin kendini yönetmesi
İstenmedi”
»» Büyükşehir veya Bütünşehir Yasası diye tanımlanan 6360
sayılı yasa bildiğiniz gibi 2012 tarihinde yasalaşmıştı.
İlk başta sadece AKP’ye bazı büyükşehir belediyelerini kazandırmak için çıkarılmış
izlenimini veriyordu. Büyükşehir sınırları il sınırlarına kadar genişletilmişti.
Örneğin kırsal alandaki ağırlığına dayanarak Antalya Büyükşehir Belediyesinin
CHP’den AKP’ye geçmesinde bu değişikliğin önemli bir payı olmuştu. Ancak
bu yasanın başka bir etkisi de oldu. Bu
düzenleme ile köylerin %47’si, belediyelerin %54’ü yerel yönetim sisteminden
çıktı. Adeta bir gecede binlerce köy haritadan silindi ve mahalle oldu. Köylerin
tüzel kişiliği yok edildi. Köy nüfusu bir
gecede yasa ile kentli olmuş oldu. Yerinden yönetim, yerel yönetim laflarının
çokça edildiği bir çağda bu gelişme ne
yazık ki geriye doğru bir değişim oldu.
Tarım Ekonomisi Derneği ve Seferihisar
Belediyesi tarafından 22 Aralık 2014’de
Seferihisar’da düzenlenen “Köylerin Yerinden Yönetimi” çalıştayında bu konular ele alındı. Başka bir ilçeden gelen bir
katılımcı köylerde eskiden köy muhtarlığınca bir gün içinde 70-100 TL.’lık bir
masrafla yaptırılan bir su borusu tamirinin şimdi Belediye tarafından birkaç
günde ve en az 1000 TL.’lık bir masrafla
yapılabildiğini söyledi. Seferihisar Belediyesi ise her köye bir belediye temsilcisi
atayarak hem hizmet götürdüğünü, hem
de bu gibi sorunları yerel imkânlarla hızlı
ve ucuz çözdüğünü açıkladı. Bu yasanın
savunucuları bazı hizmetlerin merkezi
olarak daha iyi yapılabileceğini ileri sürmüşlerdi. Bu gene yapılabilirdi. Örneğin
köylere otobüs işletmek gene büyükşehir
belediyeleri tarafından yapılabilirdi. An-
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
cak bunun için köy tüzel kişiliğinin yok
edilmesi gerekmiyordu.
Yasanın değişmesi gerekiyor. Ancak bu
arada köylerin kendini yönetmesi başka
bir yolla da kısmen sağlanabilir. Katılımcı bütçeleme (participatory budgeding)
denilen yaklaşım köylerde ve kentteki
mahallelerde uygulanabilir. Örneğin her
köy önce genel kurul şeklinde daha sonra da 10 kişilik bir kurulla köylerindeki
problemleri görüşebilir ve hangi projelerin hangi önceliklerle gerçekleştirilmesi
gerektiğini belirleyebilir. Belediyeler bu
konuda öncülük yapabilir. Bu tek yönlü çizgisel bir süreç olmayacaktır. Belediye uzmanları ile kurullara öneriler
getirebilir. Çeşitli görüşmelerden sonra köy kurulu gerçekleşmesini istediği
projeleri daha yetkili bir şekilde sıralayabilir. Daha sonra projelerin uygulanmasında da bu köy kurulları izleme ve
değerlendirme rolü oynayabilir. İlk önce
Brezilya’nın Porto Allegro kentinde uygulanan bu yaklaşım çok başarılı oldu.
Şu anda Avrupa kentleri de dâhil 1500
kentte uygulanıyor.
6
Şubat 2015 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Bergamalı Çiftçiler Belediye İle
El Ele Örgütleniyor
»» “Kırsal Kalkınma” hedefiyle kooperatifçiliğin önemine dikkat çekmek isteyen
Bergama Belediyesi, Köy-Koop İzmir Birliği ve İzmir İl Çiftçi Örgütleri Güçbirliği
Platformu ile yapmış olduğu işbirliği doğrultusunda “Çiftçiler Belediye İle El Ele
Örgütleniyor Toplantısı”nın ilkini 26 Ocak 2015 tarihinde gerçekleştirdi.
Bergama Belediyesi Meclis Salonu’nda
Bergama Belediye Başkanı Mehmet
Gönenç’in ev sahipliğinde düzenlenen toplantıya Köy-Koop İzmir Birliği Başkanı Muhittin Akbulut, İzmir
İli Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu Sözcüsü ve Köy-Koop İzmir
Birliği Tarım Danışmanı Prof.Dr.
Mustafa Kaymakçı, Köy-Koop Merkez Yönetim Kurulu üyesi Mehmet
Sever, Bergama Belediye Başkan
Yardımcısı Ali Kahyaoğlu, Belediye
Meclis Üyeleri Nihat Kaya, Mahmut
Esat Dülge ve Güven Akkın, Bergama Ziraat Odası Başkanı Nuri Taşkıranoğulları, mahalleye dönüşen eski
114 köy ve 5 beldeyi temsilen 119 dış
mahalle muhtarı ve çiftçiler katıldı.
Konuşmacı olarak tarım politikaları
ve kooperatifçilik üzerine yaptığı çalışmaları ve kitaplarıyla bilinen Prof.
Dr. Mustafa Kaymakçı’nın davet
edildiği toplantı, Bergama Belediye
Başkanı Mehmet Gönenç’in açılış
konuşması ile başladı.
Başkan Gönenç, kooperatifleşmenin
üretici açısından büyük bir öneme
sahip olduğunun altını çizerek “Biliyorsunuz, Bütünşehir Yasası yürürlüğe girene dek kırsal alandan
sorumlu değildik. Ama yasa ile birlikte bu bölgelerin sorumluluğu da
bize geçti. Biz yeni mahallelerimiz
için bir şeyler yapmak istiyoruz. En
önemli adımlardan birinin de kooperatifçiliği ayağa kaldırmak olduğunu düşünüyoruz. Bugün birincisini düzenlediğimiz toplantılarımızla
üreticimiz, çiftçimiz için neler yapabiliriz? Onlara nasıl destek olabili-
riz? Bu konuları konuşacağız” dedi.
Mehmet Gönenç’in ardından söz
alan Köy-Koop İzmir Birliği Başkanı Muhittin Akbulut ise “Biz kırsal
kalkınmanın kooperatifçilik eliyle
gerçekleşeceğini düşünüyoruz. Belediyelerin bize vereceği desteği çok
önemsiyoruz. Kooperatifçilik özerkliktir. Bağımsızlık çok önemlidir. Bir
yere bağımlı olursanız, o yer yıkıldığında siz de yıkılırsınız. Gönüllülük
şarttır.” dedi.
tifler arasında farkları anlatarak kooperatiflerin sosyal amaçlı, buna karşı
şirketlerin kar amacıyla hareket ettiklerini söyledi. Çiftçilere örgütlenme
çağrısında bulunan Kaymakçı, “Köyleriniz mahalle statüsünü aldı ama
sizler çiftçiliğinizi kaybetmediniz.
Bizim amacımız sizin Bergama’da
daha güçlü örgütlenmenizi sağlamak.
Bunu da konuşarak, fikir alışverişinde bulunarak yapacağız. Kooperatifleşerek katma değer yaratacağız. Artı
değerin çiftçide kalmasını sağlayacağız” diye konuştu.
Konuşmaların ardından çiftçiler,
Prof.Kaymakçı, Başkan Gönenç ve
Birlik Başkanı Akbulut’a sorular yönelttiler.
Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı da hazırladığı slaytlarla kooperatifçiliği
anlattı ve tanımını yaptı. Kaymakçı,
konuşmasında şirketler ile koopera-
İstişarelerin ardından Bergama Kooperatifçiliği Eşgüdüm Komitesi
adıyla bir kurul oluşturuldu. Kurul,
bir eylem raporu hazırlayacak ve bunun ışığında Bakırçay Havzası’nda
kooperatifleşme çalışmaları hızlandırılacak.
ESK'nın Sığır Eti İthalatında Süre Uzatıldı
»» ESK'nın kullanımına yönelik Bosna Hersek menşeli sığır eti ithalatında tarife
kontenjanı dönemi sonu 1 yıl uzatılarak 31 Aralık 2015 olarak belirlendi
Et
ve Süt Kurumu (ESK) Genel
Müdürlüğü'nce, kullanılmak üzere
Bosna Hersek Cumhuriyeti menşeli
sığır eti ithalatında tarife kontenjanı
dönemi sonu 1 yıl uzatılarak 31 Aralık 2015 olarak belirlendi.
Bakanlar Kurulu'nun "Et ve Süt
Kurumu Genel Müdürlüğünce Kullanılmak Üzere Sığır Eti İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Karar"da değişiklik
yapılmasına ilişkin kararı Resmi
Gazete'nin 4. mükerrer sayısında yayımlandı.
Buna göre, Bosna Hersek Cumhuriyeti menşeli maddeler için
açılan tarife kontenjanı için
dönem sonu 1 yıl uzatılarak 31
Aralık 2015 oldu. Bu süreye kadar belirlenen 15 bin tonluk tarife kontenjanı olan söz konusu
ülke menşeli sığır etlerine sıfır
gümrük vergisi uygulanacak.
İran menşeli tarım
ürünlerinin ithalatı"İran İslam Cumhuriyeti Menşeli
Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması" hakkındaki Bakanlar Kurulu kararı da
söz konusu mükerrerde yayımlandı.
Karar ile İran menşeli bazı tarım
kontenjanlarında miktar 50 ton ile
8 bin ton arasında değişiyor. Tarife
kontenjanı miktarı en çok olan ürün
8 bin ton ile hurma oldu. Bu ürüne
uygulanacak gümrük vergisi de sıfır
olarak belirlendi.
Resmi Gazete'nin 4. mükerrer sayısında ayrıca Bakanlar Kurulu'nun
"Türkiye Tarım Havzalarının Belirlenmesi Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar" da yayımlandı.
ürünlerinin ithalatında uygulanacak tarife kontenjanları düzenlendi.
Kararda, bazı süs bitkileri, sebze ve
meyveler, bakliyatlar, baharat çeşitleri, meyve sularının yer aldığı 71
kalem madde için düzenlenen tarife
Buna göre, Batı Karadeniz, Doğu
Karadeniz, Karasu-Aras, Kuzey
Marmara, Kıyı Ege, Van Gölü, Kaz
Dağları, Gediz, Orta Karadeniz, Karacadağ, GAP, Doğu Akdeniz ve Fırat Havzalarında değişikliğe gidildi.
Bazı havzalara yeni ilçeler eklenirken bazı havzalarda da merkez ilçeler tanımlarından çıkarıldı.
Ayrıca, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı'nın "Takviye Edici Gıdaların İthalatı, Üretimi, İşlenmesi ve
Piyasaya Arzına İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmeliği"ne göre de bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten
önce ithal edilen veya üretilen veya
işlenen veya piyasaya arz edilen takviye edici gıdalar için onay alınma
zorunluluğunun süresi 1 yıl uzatılarak son tarihi 31 Aralık 2015 olarak
saptandı.
Süt ve Süt Ürünleri İle İlgili
SETBİR’den Açıklama
»» Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri
Birliği (SETBİR), süt ve süt ürünleri ile ilgili son
günlerde basın ve medya kuruluşlarında yer alan ve
gerçeği yansıtmayan haberlere ilişkin açıklama yaptı.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Başkanı Prof.Dr.Barbaros
Özer, Türkiye’de süt
ve et sektörünün ve bu
sektörlere bağlı olan
sanayinin
gelişmesi
için çalışmalar yapan
Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri
ve Üreticileri Birliği Derneği (SETBİR) olarak, kaşar peynirinin ateşe
tutularak yakılmasıyla, içeriğinde
katkı maddesi olduğunun anlaşıldığı yönündeki açıklamaların
gerçeği yansıtmadığını belirtmek
isteriz.
Bu teste konu olan peynirin tüm
özellikleri araştırılmadan, sadece
yanma kriteri temel alınarak peynirin katkılı olup olmadığını anlamaya çalışmak son derece hatalıdır.
Yüksek düzeyde yağ içeren tüm
organik maddelerin yanma özelliğinin bulunduğu bilinmektedir.
Usulüne uygun koşullar altında
üretilen ya da usulsüz üretilen tüm
kaşar peynirler, organik karakter
taşır ve yanma özelliğine sahiptir. Bu nedenle, yanma özelliği,
sahtekârlığı ayırt edici bir özellik
değildir.
Kaşar peynirinde kayıt ve kontrol
dışı üretim ve ticaret yapan (merdivenaltı tabir edilen, kontrol edilemeyen) işletmelerin yapabileceği
usulsüzlükler arasında; bozulmayı
engellemek için antimikrobiyel
katkıların peynire katılması, soya
unu (tozu) ilavesi, hayvansal yağ
yerine bitkisel yağ kullanımı, jelatinize edici maddelerin ilavesi gibi
mevzuata aykırı uygulamalar sayılabilir. Tüm bu olumsuzlukların temelinde denetim yetersizliği nedeniyle kayıt dışı firmaların rahatça
faaliyet göstermeleri ve bu firmalar
tarafından düşük fiyatla pazara sunulan gıdaların tüketiciler tarafından kabul görmesi yatmaktadır.
Ateşe tutulduğunda
yanmayan kaşar peyniri
görüntüsü de ayrıca
yanıltıcıdır. İçine
yanıcı özelliği olmayan
ancak katılması yasak
olan maddeler ilave
edilerek üretilen kaşar
peynirlerinin alev
altında yanmaması onun
doğru kaşar peyniri
olduğunu ispatlamayacağı
gibi bu peynirlerin
sağlıklı peynir gibi
sunulmaları da son derece
sakıncalıdır. Aslolan
üreticisinin bilindiği,
paketli ve etiketli peynir
markalarının tüketilmesi
ve halkın bu bilince doğru
yönlendirilmesidir.
Sokak sütçülüğünü doğal ve organik sütçülük enstrümanları gibi
göstermek en hafif deyimiyle halk
sağlığına ihanettir
Son günlerde medyada yer alan haberler arasında sokak sütünün taşıdığı tek tehlikenin mikrobiyolojik
olduğu ve sütün kaynatılması ile
bu tehlikenin giderildiği ifade edil-
mektedir. Sokak sütü
kontrolsüz koşullarda
üretilen çiğ sütün yine
kontrolsüz koşullarda
halka ulaştırılması süreçlerini içermektedir.
Çiğ süt temelli riskler sadece bakteriyel
olarak
tanımlanırsa
hayvan hastalıklarının tedavisinde kullanılan antibiyotik vb. ilaç
kalıntıları, havyan yemlerindeki
zirai ilaç kalıntıları, sokak sütçüsünün sütün bozulmaması için çiğ
süte ilave ettiği hidrojen peroksit
(saç ve kot pantolon ağartıcı olarak kullanılan kimyasal madde),
ağır metal, aflatoksin, kostik soda
vb. kimyasal maddeler ile hastalıklı hayvanın memesinden bulaşan
kan pıhtılarının yaratacağı riskleri
dikkate almamış oluruz. Bu anılan
kimyasal maddelerin tüketiciler
tarafından anlaşılmasına olanak
yoktur. Buna karşın; sanayi ölçeğinde çiğ süt alımları düzenli kalite
kontrol süreçlerini içermektedir.
Endüstriyel yoğurtların
ekşimemesinin 3 temel
nedeni
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından sürekli denetimden geçen, yatırımlarını hijyenik
ve sağlıklı ürünler üretmek üzere
kurmuş olan gıda işletmeleri tarafından üretilmiş olan endüstriyel
yoğurtların uzun süre ekşimemesine karşın evde yapılan yoğurtlarda kısa sürede ekşime meydana
gelmesi, endüstriyel yoğurtlarda
katkı maddesi kullanımına bağlanmaktadır. Yoğurdun ekşimemesi
için katkı maddesi kullanan ve tamamen usulsüz olarak üretilen denetimsiz merdiven altı işletmeleri
hariç tutacak olursak endüstriyel
yoğurtların ekşimemesinin üç temel nedeni bulunmaktadır.
Bunlar;
Endüstriyel yoğurtların yüksek hijyenik üretim koşulları altında ve
üretim sırası ve sonrasında dışarıdan mikroorganizma bulaşmasına
olanak tanımayacak şekilde üretiminin gerçekleştirilmesi
Endüstriyel yoğurt üretiminde kullanılan bakterilerin (halk arasında
yoğurt mayası olarak bilinen ancak
bakteri içeren karışımlar) yoğurt
üretildikten sonra soğukta depolama sırasında (buzdolabında vs.) aktivitelerini sınırlandırmaları ve sütü
ekşitecek kadar aktif olmamaları,
Endüstriyel yoğurtların daha yüksek protein ve doğal olarak kuru
madde içeriğine sahip olmalarıdır.
Betondaki demir ve çimentonun
görevi neyse, süt proteininin yoğurttaki görevi de aynıdır.
Köy-Koop Haber Şubat 2015
TARIM
Tarım Sigortası Pirim Desteğinin
Kapsamı Genişletildi
»» Resmi Gazete’de yayımlanan Tarım Sigortaları
Havuzu Tarafından Kapsama Alınacak Riskler, Ürünler
ve Bölgeler ile Prim Desteği Oranlarına İlişkin Bakanlar
Kurulu Kararı ile 2015 yılında tarım sigortaları
kapsamı genişletildi.
Karara göre, bitkisel ürünler için dolu
ana riski ile birlikte fırtına, hortum,
yangın, heyelan, deprem, sel ve su
baskını ek riskleri dolu paketi halinde verilecek.
Tarım sigortaları 2014 yılı uygulamalarına ilave olarak 2015 yılında bitkisel ürün sigortasında; meyve bahçeleri ve bağların korunması amacıyla
tesis edilen ‘dolu ağı ve örtü sistemlerini’ teminat altına alacak. İsteğe
bağlı olarak yapılacak uygulama kapsamında ‘dolu ağı ve örtü sistemlerinde’ meydana gelen zararlar, dolu ana
riski ile birlikte; fırtına, hortum, yangın, heyelan, deprem, sel ve su baskını riskine karşı sigortalanacak.
2015 yılı uygulamasıyla hububatların hasat edilmeden önceki sap kısmı ve halk arasında Isparta gülü olarak bilinen ‘Yağ gülü’ dolu, fırtına,
hortum, yangın, heyelan, deprem,
sel ve su baskını risklerine karşı sigorta kapsamına alınacak.
Düzenleme ile, büyükbaş hayvanların sigorta kabul yaşı 31 günden
8 güne, küçükbaş hayvanların ise 6
aydan 3 aya indiriliyor. Üreticiden
gelen talep üzerine yapılan düzenleme, daha fazla yaşanan erken kayıp
riskine karşı hayvanların teminat altına alınmasını hedefliyor.
2015 yılında tarım sigortaları su
ürünleri hayat sigortasıyla, su ürünleri üretim tesislerinin ana unsurla-
rından olan “kafes ve ağlar” da her
türlü doğal afet, kazalar ve diğer
canlıların saldırısından meydana gelecek zararlara karşı da teminat kapsamına alınacak.
Arıcılık sigortasıyla ilk yılda elde
edilen sonuçlar ve yapılan değerlendirmeler çerçevesinde, arılı kovanlar vahşi hayvanların saldırısından
doğacak her türlü zararlara karşı
teminat kapsamına alınıyor. Gezginci arıcılık yapan üreticilerin, poliçe vadesi içerisinde sigortalı olarak
nakliye yapabilme hakkı 3’ten 4’e çıkarılıyor. Başka bir deyişle gezginci
arıcı sigortalı olarak bir yılda 4 kez
nakliye yapabilecek.
Türk Zeytinyağı İhracatçıları,
Hindistan Seferine Çıkıyor
»» Hintliler, Türk zeytinyağı tüketecek
Türkiye’nin dünya ikinciliğini hedeflediği zeytinyağı sektöründe,
Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi 2015 yılı tanıtım atağına
Hindistan’dan başlıyor. Zeytin ve
Zeytinyağı Tanıtım Komitesi’nin
2015 yılındaki ilk durağı, 2224 Ocak 2015 tarihleri arasında
Hindistan’ın Mumbai şehrinde
düzenlenecek olan Food Hospi- zeytinyağı için yeni ve büyük bir patality World Fuarı olacak. ZZTK, zar. 2013-14 sezonunda 10 bin ton
Hindistan’ın zeytinyağı ithalatın- zeytinyağı ithalatları var. Her yıl
dan yüzde 25 pay almayı hedefliyor. yüzde 50-60 civarında zeytinyağı
2014 yılında 6 uluslararası gıda fu- tüketimleri artıyor. Bizim ihracaarında Türk zeytin ve zeytinyağının tımız ise sadece 151 ton. Bu pazara
tanıtımını gerçekleştiren ZZTK, önce ve doğru giriş yapan avantajlı
2015 yılının ilk 6 ayında 6 ulusla- olacak. Türkiye 2023 yılında 650
rarası fuara katılmaya hazırlanıyor. bin ton zeytinyağı üretmeyi hedef1 milyarı aşkın nüfusu ile Çin’den liyor. Söz konusu üretimi katma
sonra dünyanın en kalabalık ikinci değere dönüştürmek için Hindistan
ülkesi olan Hindistan ZZTK’nın yeni yeni bir pazar potansiyeline sahip.
Biz Hindistan pazarında büyük
hedef pazarları arasında yer aldı.
Prina yağı tüketiminin yaygın ol- oyuncu olmak istiyoruz. İlk etapta
duğu Hindistan’da son yıllarda Hindistan’ın zeytinyağı ithalatının
sızma zeytinyağı tüketiminin artış yüzde 25’ini hedefliyoruz” dedi.
gösterdiğini ifade eden Zeytin ve ZZTK’nın geçtiğimiz yıllarda hedef
same_bayi_fuar_16x23cm_koy
koop.pdf pazar
1
24/10/14
14:22
olarak belirlediği
ülkelerZeytinyağı
Tanıtım Komitesi Başkanı M. Kadri Gündeş, “Hindistan de yaptığı tanıtımlar sonrasında
Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı
ihracatının o ülkelere ortalamanın üzerinde artışlar gösterdiğini
anlatan Gündeş şöyle devam etti;
“Japonya, Çin ve Irak başta olmak
üzere tanıtım çalışmalarında yoğunlaştığımız, ilk kıvılcımı yaktığımız pazarlarda Türkiye’nin sofralık
zeytin ve zeytinyağı ihracatı artış
gösterdi. O ülkelerdeki gıda fuarlarına ZZTK ilk katıldığı yıllarda tek
Türk temsilcisi olurken, sonraki
yıllarda çok sayıda Türk firması o
fuarlara katılmaya ve ihracat bağlantıları yapmaya başladı. Hindistan pazarında da benzer bir sürecin
yaşanmasını bekliyoruz.”
İkili görüşmeler organize edildi
Mumbai ile İzmir’in kardeş şehir
olduğunu, İzmir’e karşı bir sempati olduğunu vurgulayan Gündeş,
Mumbai Ticaret Müşavirliğimiz
aracılığıyla fuar süresince ciddi ithalatçı firmalarla ikili görüşmeler organize ettiklerini, Food Hospitality
World Fuarı’nın verimli geçeceğini
ve Hindistan’ın öncelikli pazarları
arasına gireceğini sözlerine ekledi.
Türkiye’de
Devlet prim desteği oranı ise tüm
risklerde yüzde 50 oranında uygulanacak. Üreticilerin ziraat sigortası
prim desteğinden faydalanması için
bakanlığın çiftçi kayıt sistemlerine
katılması veya bilgilerini güncellemeleri gerekmekte.
dir
üretilmekte
2014 Yılı Enflasyonu %8,17
»» Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2014 yılı enflasyon
rakamını açıkladı. 2014 yılı Aralık ayında -%0,44
olarak gerçekleşen Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), yıllık
bazda ise %8,17 oldu. Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (YİÜFE) ise Aralık ayında %0,76 düşerken, yıllık bazda
%6,36 arttı.
Ana harcama grupları itibarıyla Aralık 2014’te
aylık bazda en yüksek
artış %0,79 ile çeşitli
mal ve hizmetler grubunda gerçekleşti. Endekste yer alan gruplardan lokanta ve otellerde %0,51,
konutta %0,13, sağlıkta %0,13, ev
eşyasında %0,12 artış görüldü.
Aralık ayında aylık bazda en fazla
düşüş gösteren grup %3,71 ile giyim
ve ayakkabı olurken, ana harcama
gruplarından ulaştırmada %1,78,
haberleşmede %0,11, alkollü içecekler ve tütün ile eğlence ve kültürde
%0,01 düşüş oldu.
TÜFE’de yıllık bazda en yüksek artış
%13,98 ile lokanta ve oteller grubunda gerçekleşti. Bunu %12,73 ile gıda
ve alkolsüz içecekler, %9,68 ile çeşitli mal ve hizmetler, %8,62 ile sağlık,
%8,43 ile giyim ve ayakkabı izledi.
2014 yılı Aralık ayında
endekste kapsanan 432
maddeden 60’ının ortalama fiyatlarında değişim olmazken, 233’ünün
ortalama fiyatlarında artış, 139’unun fiyatlarında ise düşüş yaşandı.
Aralık ayında %0,76 düşen Yurt İçi
Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) ise
2014 yılını %6,36 artışla kapattı.
Gıda ürünlerinde Yİ-ÜFE Aralık
2014’te 269,14 değerini alırken, bir
önceki aya göre %0,30, bir önceki
yılın Aralık ayına göre %17,34, on iki
aylık ortalamalara göre ise %16,18
artış yaşandı.
İçeceklerde Yİ-ÜFE Aralık’ta 240,56
seviyesinde oluştu. Bu, endekste bir
önceki aya göre %0,10, bir önceki
yılın Aralık ayına göre %0,17, on iki
aylık ortalamalara göre de %3,01 artış olduğunu ortaya koydu.
C
M
Y
CM
MY
‘’Kaliteli ürün için
kullandığımız
her şey 1. sınıf
olmalı.‘’
‘’İstediğim ve
hayal ettiğim
her özelliğe
sahibim.‘’
CY
CMY
K
Bahçelerde NATURAL zamanı!
Frutteto3 Natural
Her işe uygun bir traktör modeli olan SAME Frutteto3 Natural; kompakt boyutlarıyla her
türlü bağ bahçe koşullarında rahatlıkla hizmet veriyor, başarısı kanıtlanmış SDF 1000 Serisi
3 silindirli motoruyla performans ve yakıt ekonomisini bir arada sunuyor.
• 4 Tekerlekte Yağ Banyolu Disk Fren (4WD)
• 50-55-65 HP Güç Seçenekleri
• Bağımsız Pompa ile Hidrostatik Direksiyon
• 4 adet Hidrolik Güç Çıkışı
• 540/540 ECO PTO Devri
• Yüksek Manevra Kabiliyeti
Türkiye'de üretiliyor, dünya pazarlarına ihraç ediliyor.
Sağlıklı toprak, Sağlıklı gıda
üretiminin temelidir.
Topraklar, gıda, lif,
yakıt ve tıbbi ürünlerin
yetiştirildiği, yönetildiği
temeldir.
7
Orjinal yağları ve soğutucuları kullanmanız tavsiye edilir.
SAME bir
same-tractors.com/tr-TR
markasıdır
8
Şubat 2015 Köy-Koop Haber
TARIM
TÜSİAD Raporunun
Düşündürdükleri
»» Kasım 2014 tarihinde TÜSİAD tarafından yayınlanan “Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Rekabet Gücü Temel Bulgular” adlı raporunun üzerinde,
hassasiyetle durulması ve irdelenmesi gereken önemli bir belge olarak
değerlendirilmesi gerekir.
Bu raporda, gelişmiş ülkelerden
üretici örgütlenmesi ile ilgili örnekler verilmiş, üretici örgütlerinin o ülkenin ekonomisindeki
rolünün ve öneminin altı çizilmiş,
ülkemizde üretici örgütlenmesindeki sorunlarla ilgili tespitler yapılmıştır.
Kooperatiflerle ilgili yasal düzenlemelerin gündemde olduğu bu
günlerde raporda yapılan bu tespitlerin son derece önemli olduğunu söylememiz gerekir.
Raporun “Tarım Sektöründe
Yönetişim ve Katılım” adlı
9. Bölümünün 181. Maddesinde,
“ABD’de tarım sektörüne yönelik
politikalarda, şeffaflığın, katılımcılığın ve istikrarın sağlanmasında çiftçi örgütleri, tarım dernekleri ve kooperatifler gibi üretici
örgütlenmelerinin payı büyüktür. Nitekim bu örgütler, sektörün gerek yapısal gerekse diğer
özellikler bakımından en fazla sorun yaşayan üretim katmanının
bu sorunları aşmasına yardımcı
olarak, etkinliğin tarım sektörünün dikey ilişkili katmanlarının
en başından başlamasına katkı
sağlamıştır.” denilmektedir.
Yine raporun 187. Maddesinde,
“ABD’de etkin bir kurumsal yapının oluşmasında en büyük payın kooperatiflerde olduğu görülmüştür. Zira ABD’de 3000’i
aşkın kooperatif ve bunların 2
milyona yakın üyesi bulunmaktadır. Haliyle tarım sektörünün
üretim katmanı olarak ülkede
sektörel politika belirleme süreçlerine katılım sağlayan çok güçlü
bir menfaat grubu olmuştur. Ayrıca ABD’de kooperatifler tarım
sektöründe dikey entegrasyonun
bir aracı olarak kullanılmış ve
üretim katmanının, işleme ve
Erol AKAR
Köy-Koop Kastamonu
Birlik Başkanı
pazarlama katmanlarına da bilfiil dâhil olmasının önünü açmıştır.” denilmektedir.
AB ülkelerinde de durum ABD
den farklı değildir.
Raporun 191. Maddesinde; “Tıpkı ABD gibi, AB üye ülkelerinde
de kooperatifler tarım sektörünün üretim katmanının sektörel politikalara katılımının
sağlanmasında önemli bir rol
oynamakta ve politika belirleme süreçlerinde de son derece
etkin olmaktadır. AB’de de kooperatiflerin ölçek ekonomilerini
yakalamış ve ciddi finansal kaynaklara sahip işletmeler eliyle
yönetildiği ve bunların da dikey
entegrasyon yöntemini benimsediği dikkat çekmektedir. Ayrıca
AB’de uzman tarım bankacılığı,
finansal kaynaklara erişiminde
çok ciddi bir avantaj sağlamaktadır” denilmektedir.
Raporun
193.
Maddesinde;
“Hollanda’da süt çiftlikleri arasında yaşanan derin rekabet ve
konsolidasyon sonucu ortalama
çiftlik ölçeği AB ortalamasının
dört katına ulaşmıştır. Kooperatifleşme neticesinde, ekipman
yatırımları ve uzmanlaşma
artmış ve çiftlikler zaman içinde işleme katmanına da girmişlerdir. Büyümenin getirdiği
kazançlar ile kooperatifler de
konsolide olmuş ve en nihayetinde tek bir kooperatif üretimin %60’ını karşıladığı bir yapı
oluşmuştur.”denilmektedir.
Raporun 196. Maddesinde; “Tarım sektöründe yönetişimin tam
anlamıyla yerleşmesi için üreticiler arası organizasyonların geliştirilmesi de çok önemlidir. Zira
mevcut durumda üretim katmanındaki etkinlik problemi sektörün tamamına zarar vermekte ve
sosyal dengesizliklerin artmasına yol açmaktadır. Ülkemizde AB
ve ABD’nin aksine kooperatifçiliğin yeterince gelişmediği dikkat
çekmektedir” denilmektedir.
TÜSİAD raporunda
kooperatifçiliğin önemi
ile ilgili farklı konulara
da değinilmiştir. Özel
sektörün temsilcisi
bir kuruluşun
kooperatifçiliği bu denli
önemsemesi kayda
değer bir anlam ifade
eder. Kooperatiflerle
İlgili kurum ve
kuruluşların yanında,
kooperatifçilerinde bu
tespitleri dikkate alması
gerekir.
Belki raporda belirtilen görüşlerin tamamına katılmak söz konusu olmayabilir ancak, görüşlerin
çok önemli kısmının Ülkemiz
gerçekleri ile örtüştüğü, bilimsel
veri ve objektif görüşlere dayandığı da görülmektedir.
Yeni yılın tüm okuyucularımıza
sağlık, başarı ve huzur getirmesini ve tüm dünyada barışın egemen olmasını diliyorum.
“Sağlıklı Bir Gelecek Temiz Süt İle Gelecek”
»» Köy-Koop Kastamonu Birliği eğitim çalışmalarına ara vermeden
sürdürürken, temiz ve sağlıklı süt üretimine dikkat çekmek adına “Sağlıklı bir
gelecek temiz süt ile gelecek” sloganlı önlükleri kooperatif ortaklarının eşlerine
dağıtımını yapmaya başladı.
Köy-Koop Kastamonu Birliği en son gerçekleştirdiği süt toplama merkezi çalışanlarına yönelik
“Genel Hijyen, Personel
Görev ve Sorumlulukları” konulu eğitim programını Taşköprü Çetmi köyünde bulunan toplantı
salonunda gerçekleştirdi. Eğitime süt toplama
merkezi yönetici ve personeli katıldı. Eğitimde
süt toplama merkezlerinde nasıl temizlik yapıldığı, hijyen
için nelere dikkat edilmesi gerektiği gibi hijyen konusunda birçok
bilgiler verildi.
Eğitim semineri hakkında bilgi
veren Köy-Koop Kastamonu Birlik Müdürü Dilek Özdemir, amaçlarının insanlara daha sağlıklı süt
ulaştırmak olduğunu belirterek,
maddelerin olumsuz
etkilerinden tamamen korunmak ve
insana kaliteli sütün
sunulmasıdır” diye
konuştu.
Eğitimlere
Evlerde de
Devam
“Bu eğitimlerin sonunda tüm personellerimiz sertifikalarını alacaklar. Sertifika alımından sonra
tamamen gıda üretiminde, gıda
muhafazasında bilimsel yöntemlerle bir hizmet sunulacak. Genel
olarak amacımız süt hijyeninin
devamlı korunması, sağlıklı bir
süt hijyeni, yani gıdaya giden tüm
Köy-Koop
Kastamonu Birliği eğitim
toplantılarında dağıtılmak üzere temiz ve sağlıklı süt
üretimine dikkat çekmek adına
“Sağlıklı bir gelecek temiz süt ile
gelecek”sloganlı önlükleri ilk olarak Taşköprü Çetmi köyünde düzenlenen ev toplantısında dağıttı.
İleriki günlerde devam edecek
eğitim toplantılarında tüm koopratif ortaklarının eşlerine önlük
dağıtım işlemini sürdürecek.
Fırtına ve Selin Bilançosu
15 Milyon Lira
»» Antalya'da geçtiğimiz haftalarda etkili olan fırtına ve
yağmur nedeniyle Kumluca ve Finike ilçelerindeki zararın 15
milyon liraya yakın olduğu tespit edildi.
Antalya'da etkili olan fırtına ve şiddetli
yağmur nedeniyle Kumluca'daki tarım
alanlarında 10 milyon liralık zarar tespit edilirken, Finike'de ise zararın 5 milyon liraya yakın olduğu tahmin ediliyor.
Fırtına ve şiddetli yağmur, çok sayıda ev
ve işyerinde su baskınlarına neden olurken sonrasında oluşan sel ise özellikle ilçelerdeki tarım alanlarını sular altında bıraktı. Seralar ve narenciye bahçelerindeki
ürünler sel suları nedeniyle zarar gördü.
İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü
Adem Aydın 16 mahallede 577 üreticiye
ait 1975 dönüm alanın zarar gördüğünü
ve yaklaşık 10 milyon liralık maddi zarar oluştuğunu söyledi.
Finike'de zarar gören alanın 11 bin dönüm, maddi hasarın ise yaklaşık 5 milyon
lira civarında çıkması tahmin ediliyor.
Fırtına 'hal'i de vurdu
Antalya'daki fırtına ve selin ardından
sebze meyve toptancı haline ürün girişi
azaldı. Seraları suyun altında kalan ve
hortuma maruz kalan çiftçiler için sezon erken kapandı. Seralarını hortum
vuran çiftçiler ise ürünlerini tam olgunlaşmadan hale getiriyor. Don ve selin
vurduğu ürünler ise halde kolay kolay
alıcı bulunamıyor. Diğer ürünlerinde az
gelmesi nedeniyle işleri azalan çalışanlar ise günlerini oturarak geçiriyor.
Sera ve narenciye alanları afet
bölgesi ilan edilsin
Yaşanan afetlerin çiftçiyi yoksullaştırdığını belirten ZMO Başkanı Vahap
Tuncer, özellikle narenciye ve sera bölgelerinin afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğini vurguladı
Antalya'da yaşanan fırtına ve şiddetli
yağışlar çiftçiyi vurdu. Yaşanan afetlerden dolayı Antalya'da 4-5 bin dekar
narenciye ve sera alanlarında ciddi zararlar oluştu. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı (ZMO) ve TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Vahap Tuncer,
çiftçiyi doğal afetten korumak için geliştirilen 'Tarım Sigortaları Sistemi'nin
çiftçiyi de koruyamadığını ileri sürdü.
Geliştirilen sistemle birlikte yaşanabilecek don riskinin dışında diğer afetlere
karşı sigorta yaptırma olanağı getirildiğine de dikkat çeken Tuncer, “Sigorta
zorunluluğu getirilmiş olsa da sigorta-
lama sistemindeki bazı prosedürler çiftçiyi sigorta yaptırmaktan alıkoyuyor.
Örneğin, 2 gün önce yaşanan kasırgada;
çiftçiden seraların sigorta yaptırabilmesi için sera örtüsü plastiklerin yeni ve
sağlam olması şartı aranmaktadır. Son
yıllarda üretim maliyetlerin artmasına
karşın meyve – sebze fiyatları değişmediğinden çiftçiler üretimi sürdürmekte
zorlanır hale gelmiştir” dedi.
Geçim sıkıntısı yaşayan çiftçilerin sera
örtüsü plastiklerini mümkün olduğunca uzun süre kullanmak istediğine de
değinen Tuncer, “Çiftçiler sera örtüsü
plastiklerini zaman zaman 5-6 yıl kullanmak zorunda kalıyor. Bu durumda
olan çiftçiler, seralarını bütün afetlere
karşı sigortalamadıkları için diğer afetlere karşı da sigorta yaptırmaktan vazgeçiyor. Bu sorunun yoğun olarak yaşandığı ilçelerimizden biri de Kumluca
ilçesidir. Kısacası; çiftçi yoksullaştıkça
doğal afetlerden daha çok etkilenir hale
gelmiştir” şeklinde konuştu.
Türkiye genelinde üretim alanlarını sigortalatan çiftçi sayısının yüzde 10, Antalya genelinde ise yüzde 15 olduğunun
altını da çizen Tuncer, bunun nedeninin
de çiftçinin giderek yoksullaşması olduğunu vurguladı. Tuncer şöyle devam
etti: “Bu nedenle bu tür afetlerin yaşandığı bölgelerin sigortalı olup olmamasına bakılmaksızın afet bölgesi ilan edilip, çiftçilerin zararlarının karşılanması
çiftçiler için hayati önem kazanır.”
Yoğun seracılık yapılan bölgelerde imar
planları yapılırken yerleşim alanları
içerisinden geçen dere yataklarının bozulmaması ve gerekli bakımların yapılarak tedbirlerin zamanında alınmasının da yaşanabilecek zararları asgariye
indirilebileceğini belirten Tuncer, bu
tür tedbirler alınmaz ise yaşanabilecek
afetlerin çiftçinin kaderi olmaya devam
edeceğini de sözlerine ekledi.
Denizli’den Avrupa’ya Fidan
İhracatı Başladı
»» Son yıllarda Bitkisel ve Hayvansal üretimde göstermiş
olduğu gelişmelerle ülkemiz tarımının parlayan
yıldızlarından birisi olan Denizli 2015 yılına fidan
ihracatıyla başladı.
Ukrayna, Gürcistan gibi ülkelere ceviz
fidanı gönderen, fidan üreticilerinden
Ekiz Fidancılık ilk defa 2014 yılında Avrupa Birliği üyesi İspanya’ya ceviz fidanı ihracatı gerçekleştirmişti.
Merkezi Denizli’de bulunan firmanın
2015 yılında çok yüksek bir talep artışı
yaşayarak, sadece İspanya ya 40.000
adet olmak üzere toplamda 60.000 adet
ceviz fidanı ihraç edeceği bildirildi.
Denizli İl Gıda Tarım ve Hayvancılık
Müdürü Sezgin Kutlu “Meyvecilikte yatırımın en önemli kalemi adına doğru,
sağlıklı fidanlardır. Müdürlüğümüzce
yapılan eğitim ve yayım çalışmaları sayesinde çiftçilerimizin sertifikalı fidan
talepleri her geçen gün artış göster-
mektedir. Bağcılık ve meyveciliğin sürekli geliştiği ve artış gösterdiği ilimizde 2014 yılında 15 adet fidan üreticimiz
tarafından 1.509.000 adet asma ve
meyve fidanı üretimi gerçekleştirilmiştir. İlimizde değişik çeşitler bazında
üretilmekte olan 241.500 adet standart
sertifikalı ve 225.000 adet mavi sertifikalı meyve fidanının 233.500 âdetini
ceviz fidanı teşkil etmektedir. Bu üretimin içinde yer alan ilimizin en büyük
meyve fidanı üreticisi Ekiz Fidancılık,
AB üyesi olan İspanya’ya fidan ihraç
ederek ülkemiz fidancılığında yeni bir
pencere açmıştır. Bu işte emeği geçenleri kutluyorum ve başarılarının devamını diliyorum.” dedi.
Köy-Koop Haber Şubat 2015
TARIM
İzmir 1.4 Milyon Tonla Türkiye'de
Sütün Başkenti
»» Süt üretiminde Türkiye lideri İzmir’de, süt sektörünün geleceği Yaşar
Üniversitesi’nde düzenlenen “Süt ve Süt Ürünleri Sanayi’nde İzmir’in Rolü ve Bilinçli
Süt Tüketimi” konulu panelde masaya yatırıldı.
Yaşar Üniversitesi Meslek
Yüksek Okulu Gıda Teknolojisi Programı’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilen
panelde son 10 yılda süt üretiminde yüzde 70 oranında
artış hızı yaşayan Türkiye’yi
tehdit eden Avrupa Birliği
pazarına dikkat çekildi.
söyledi. Türkiye genelinde küçükbaş hayvan üreticilerinin
düştüğünü, İzmir’de ise bu
sayının arttığını belirten Türer, “Keçi sütü ve koyun sütü
fiyatlarında bir artış yaşandı.
Ancak son fiyatların pahalı
olduğunu düşünmüyoruz. Bu
ülkede küçükbaş üreticilerini
yaşatmamız lazım” şeklinde
konuştu.
İzmir 1.4 milyon tonla
sütün başkenti
Alanında uzman özel sektör
temsilcilerinin, akademisyenlerin ve bürokratların
konuşmacı olarak katıldığı panelin açılışında konuşan Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı İzmir
İl Müdürlüğü’nden Yusuf Güçer,
İzmir’in süt üretiminde dünyada
9’uncu sırada yer aldığını söyledi.
Güçer, “Dünyada 2013 yılında 780
milyon ton süt üretildi. Bunun 18,2
milyon tonu Türkiye’de üretildi. İzmir ise 1.4 milyon ton süt üretimi
Türkiye’de 1. sırada” dedi.
AB süt pazarı için büyük
tehdit
Türkiye’de hatalı beslenmeden dolayı 15 milyar dolarlık sağlık harcaması yapıldığının altını çizen Ege
Üniversitesi Tire Kutsan Meslek
Yüksek Okulu Müdürü Prof. Dr. Harun Uysal da Avrupa Birliği’nin 2015
yılında sütteki kotaları kaldıracağını
hatırlattı. Kotaların artırılmasıyla
Türkiye’nin süt ihracatındaki pazar
payının azalacağını ileri süren Uysal, “ AB 2015 yılında sütteki kotaları
kaldırıyor. Bu, AB’nin daha fazla süt
üreteceği aynı zamanda daha fazla
ihracat gerçekleştireceği anlamına
geliyor. Aynı zamanda biliyoruz ki
dünyada yeni dengeler oluşuyor.
Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgizistan, Belarus arasındaki Avrasya
Birliği ya da Rusya-Çin anlaşması
gibi. Bu ilişkiler Türkiye’deki ticareti olumsuz etkileyecek. Bu nedenle
Türkiye olarak yeni pazarlara gereksinim duyacağız. Ekonomi özellikle
Asya’ya kayıyor. Rusya ve Orta Asya
pazarı gıda ve süt ihracatı için oldukça önemli bir hal aldı. Ayrıca Türkiye, en çok gıda ithal eden Rusya,
Çin, Japonya’dan oluşan 170 milyar
dolarlık pazarın içinde yer almıyor.
Bu da önemli bir kayıp” dedi.
Köy-Koop Burdur
Biriği 17. Olağan
Genel Kurulunu Yaptı
»» 31 Ocak 2015 tarihinde gerçekleşen Genel Kurul’da
yapılan seçimlerde Yakup Yıldız güven tazeledi.
BM “Örnek
Kırsal Kalkınma
Modeli”olarak seçti
Türkiye tarım politikasını
yeniden şekillendirmeli
Küresel iklim değişikliği nedeniyle
Türkiye’nin tarım politikasını yeniden şekillendirmesi gerektiğini ifade
eden Prof. Dr. Harun Uysal, yaşanabilecek olası senaryoları şöyle çizdi:
“Küresel iklim değişikliği nedeniyle
Türkiye tarımını yeniden dizayn etmek zorunda kalabilir. Şu anki aşırı
soğuklar, aşırı yağışlar ve aşırı kuraklıklar küresel iklim değişikliğinin
belirtileri. İklimler, 500 kilometre
kuzeye kayıyor. Yani 20-30 sene
sonra İzmir Antalya’nın iklimine
sahip Karadeniz de İzmir iklimine
sahip olacak. Rusya’da yeni tarım
alanları açılacak. Deniz kenarlarında ise yükselmeler yaşanacak. Bu da
Türkiye kıyılarında 1 milyon 700 bin
kişinin iç kesimlere göçmesi anlamına geliyor. Ayrıca kıyı kesimleri tarım alanları ve mera alanları olmaktan çıkacak, köyler boşalacak.”
Üretici - sanayici kavgası
bitmeli
Gür Süt Yönetim Kurulu Başkanı
Kosat Gürler ise, Türkiye’nin süt fiyatlarındaki pahalılığına dikkat çekti. Gürler, “Acı bir gerçek var ki süt
fiyatında dünyada en pahalı 3’üncü
ülkeyiz. Artık üretici-sanayici kavgası bitmeli. Üretici birliklerinin bir
araya gelememesi sektörü tıkıyor.
Birlik olup tek ses verilmeli” uyarısında bulundu.
Küçükbaş hayvan üreticisini yaşatmamız lazım
Kecheese Yönetim Kurulu Başkanı
Özer Türer, keçi ve koyun sütü üretiminin dünyada hızla artışa geçtiğini
Tire Süt Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Eskiyörük, kooperatifin kısa sürede gösterdiği başarıya
dikkat çekti. Birleşmiş Milletler
Gıda ve Tarım Örgütü’nün Tire Süt
Kooperatifi’ni “Örnek Kırsal Kalkınma Modeli” seçtiğini ifade eden
Eskiyörük, “Tire Süt Kooperatifi’nin
varlığı ile Tire’de süt üretimi artışı,
Türkiye ortalamasından 6 kat fazla
olmuştur. Türkiye’de süt artış oranı son 10 yılda yüzde 70 oranında,
Tire’de ise son 10 yılda yüzde 440
oranında artışla gerçekleşti. Türkiye doğru kooperatifçilik modeliyle
tarımda ithalat oranlarını azaltabilir. Tarımdaki bu ithalat rakamları
Türkiye’ye yakışmıyor” dedi.
Sokak sütü tüketmeyin
Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği
Süt İşletme ve Mühendisliği Bilim
Dalı Başkanı Doç. Dr. Nurcan Koca
da süt tüketiminde doğru bilinen
yanlışlara değindi. Tüketicilerin aldıkları sütü eve ulaştırma koşullarında dikkatli olmaları gerektiğini
belirten Koca, sokak sütü tüketimi
konusunda da uyardı. Koca şu bilgileri verdi:
“Daha ucuz olduğu için tercih edilen
sokak sütü, tüketicileri aslında pek
çok sağlık problemi ile baş başa bırakabiliyor. Bunların başında hastalık yapıcı mikroorganizmalar ve toksinlerin neden olduğu rahatsızlıklar
bulunuyor. Özellikle sıcak mevsimlerde süte koruyucu maddelerin katılması da önemli bir sorun. Ayrıca
eğer sütte antibiyotik varsa kişilerde
alerjik reaksiyonlar görülebiliyor.
Öte yandan sokak sütlerinde sıklıkla
görülen su ve nişasta ilavesi haksız
kazanca neden oluyor.”
Lisanslı Depoculuğa Kira Desteği
»» Lisanslı depolarda muhafaza edilen buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır, çeltik,
pirinç, mercimek, nohut, fasulye, bezelye ve ayçiçeği için ton başına aylık 3 lira,
pamuk için ton başına aylık 7 lira kira desteği verilecek.
Gıda Tarım Ve Hayvancılık
Bakanlığı' nın, "Lisans
Alarak Faaliyet Gösteren
Depolarda Muhafaza Edilen Tarımsal Ürünler İçin
Kira Destekleme Ödemesi
Yapılması Hakkında Tebliğ" 17 Ocak 2015 tarih
ve 29239 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlandı.
Tebliğe göre, lisanslı depolarda muhafaza edilen buğday, arpa, çavdar,
yulaf, Mısır, çeltik, pirinç, mercimek,
nohut, fasulye, bezelye ve ayçiçeği
9
için ton başına aylık 3
lira, pamuk için de ton
başına aylık 7 lira kira
destekleme ödemesi
yapılacak. Fındık, zeytin, zeytinyağı, kuru
kayısı, Antep fıstığı,
kuru üzüm ve kuru
incir için ise 10 lirayı
geçmemek üzere Gümrük ve Ticaret
Bakanlığı'nca onaylanacak kira ücretlerinin yüzde 50'si oranında kira
desteği sağlanacak.
Kira destekleme ödemeleri, 1 Ocak-
31 Mart, 1 Nisan-30 Haziran, 1 Temmuz-30 Eylül ve 1 Ekim-31 Aralık
tarihleri arasında olmak üzere üçer
aylık dönemler halinde yılda dört
döneme ilişkin yapılacak. Her bir döneme ait müracaatların, lisanslı depo
işletmelerince dönemi takip eden
ayın 10. günü mesai saati bitimine
kadar ilgili Bakanlığa yapılacak.
İlgili Bakanlıkça gerçeğe aykırı belge
ibraz ettiği belirlenen lisanslı depo
işletmeleri, kira destekleme ödemesinden yararlanamayacak.
Burdur Ticaret ve Sanayi Odasında
gerçekleşen Genel Kurulda; Divan
Başkanlığını Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Genel Başkanı
Muammer Niksarlı, Divan Başkan
Yardımcılığını Mehmet Ali Arıdaş,
Katip Üyelikleri ise Adnan Yarıkara, Ali Kozak, Ulaş Kaya, Yahya
Uzun ve Mahmut Yılmaz yaptı.
Genel Kurula, Köy-Koop Genel
Başkan Yardımcısı M.Barış Aydın,
Köy-Koop Denizli Birlik Başkanı
Mehmet Varol, Demokratik Sol
Parti Genel Başkan Yardımcısı Hasan Macit, Sivil toplum örgütünün
temsilcileri, ulusal ve yerel basın
mensupları katılım sağladılar.
Faaliyet raporu, bilânço ve Denetim
Kurulu raporunun okunmasının
ve ibrasını müteakiben
yapılan seçimlerde yeni
Yönetim Kurulu Asil
Üyeliklerine 4 yıllığına:
Yakup Yıldız, Hasan
Uçar, Hasan Hüseyin
İnç, Nurettin Duman,
Abdi Aksoy.
Denetim Kurulu Asil
Üyeliklerine: Durmuş
Ali Demirörs, İsmail
Korkmaz ve Mustafa
HAL VE GİDİŞ
Toklu seçildi. Yapılan Genel Kurul
Toplantısı sonunda kooperatifçiliğin ülkemiz ve demokrasimiz
adına ne denli önemli olduğunun
vurgusunu yapan Yakup Yıldız,
“Kooperatifçilik bir gönüllük işidir.
Biz bugün burada gerçekleştirmiş
olduğumuz genel kurulda ülkemiz kooperatifçiliği kazanmıştır.
Kooperatif ortaklarımızın göstermiş oldukları ilgi ve alaka bizlere
yeni hedefler ve projelerin kaynağı
olacaktır. Tüm kooperatif ortaklarımıza ve bizleri bugün burada
yanlız bırakmayan konuklarımıza,
Bakanlık temsilcilerimize, Divana ve değerli basın mensuplarına,
yeni seçilen Yönetim Kurulum adına çok teşekkür ederim.” dedi.
Sait MUNZUR
10
Şubat 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Köy-Koop Denizli Birliği KOOP-GEP Eğitim
Programını Tamamladı
»» Köy-Koop Merkez Birliği öncülüğünde; Köy-Koop Denizli Birliği’nin ev sahipliğini yaptığı ve Türkiye’de ilk kez Tarımsal amaçlı kooperatiflerde
uygulanan KOOP-GEP Eğitim Programı 17-22 Ocak 2015 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleşti.
Kooperatif ortaklarına, çalışanlarına
ve ortak olmayanlara yönelik, Kooperatifçilik Geliştirme ve Uyum Eğitim
Projesi (KOOP-GEP) Eğitim programı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
ile Milli Eğitim Bakanlığı yetkilerinin
gözetiminde gerçekleştirildi.
173 kursiyerin katıldığı eğitim programına, Köy-Koop Genel Başkanı
Yakup Yıldız, Köy-Koop Genel Başkan Yardımcısı M. Barış Aydın, KöyKoop Denizli Birlik Başkanı Mehmet
Varol, Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı
Faruk Fıratoğlu, Teşkilatlanma Daire Başkanı Fersan Dursun, Kontrolörler Başkan Yardımcısı Ercan
Aktaş, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
Kooperatifler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mehmet Yakut, Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım
Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi
Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, Denizli İl
Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü İl Müdür Yardımcısı Yılmaz Eryaka, Şube Müdürü Erkan Türkeli,
M.Ali Özen, Arif Çetin, Alman Kooperatifleri Konfedarasyonu Türkiye Temsilciliği Eğitim Uzmanı Arzu
Gözel, Köy-Koop Genel Müdürü
Turgay Solmaz, Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek Okulu
Kooperatifçilik Bölümü Öğretim Görevlisi S.Sedat Akgüz katıldı.
Kursiyerlerin 5 gün süren toplam 40
saatlik eğitim programı, Gümürük
ve Ticaret Bakanlığı ile Milli Eğitim
Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu ‘Kooperatifçilik, Muhasebe ve Finans’
konulu kapsamında verilen eğitimlerin son günü, 25 soru üzerinden
yapılan değerlendirme sınavında;
151 kursiyer başarı sağlamıştır. Başarı sağlayan kursiyerlere Antalaya
İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından hazırlanan belgeleri verildi.
Köy-Koop Denizli Birliği kooperatif
ortakları, çalışanları ile Köy-Koop
Isparta Birliğinden katılan kooperatif ortakların katılım sağladığı
KOOP-GEP programı konusunda
gazetemize açıklamada bulunan
Köy-Koop Genel başkanı Yakup
Yıldız “Köy-Koop olarak kooperatif
ortaklarımızın eğitimine çok önem
veriyoruz. Kooperatifçilik Geliştirme
ve Uyum Eğitimi Programı (KOOPGEP) eğitim de bunlardan birisi.
KOOP-GEP Eğitim Projesi özellikle
kooperatiflerimizdeki yönetim ve denetim kurulu ve ileride kooperatiflerde faaliyette bulunacak ortaklarımızın da katıldığı bir eğitim programı.
Eğitimde, muhasebe finansmanından tutun, kırsalda kooperatiflerin
yaşamış olduğu sorunları, güçlükleri
ve çözüm önerilerini tartıştık.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığının
KOOP-GEP projesi birkaç birimde
uygulandı. Ancak en son yapılan bir
protokol vardı. GTHB, MEB, GTB ve
Köy-Koop Merkez Birliğimiz, KöyKoop Denizli Birliğimizin ortaklaşa
yürütmüş olduğu 5 günlük bu eğitim
programı sonunda gerçekleştirilen
değerlendirme sınavı ile kooperatif
ortaklarımıza belgelerini vereceğiz.
Tarımsal alanda ilkini başlatmış olduğumuz bu eğitim programının
(KOOP-GEP) devamında diğer tüm il
birliklerimizde de 2015 yılı içersinde
bu eğitimleri gerçekleştireceğiz. 2012
yılında kabul edilen Kooperatifçilik
Strateji ve Eylem Planının 2 ve 3.cü
madde başlığında sertifika alınması gerektiği belirtiliyor. 2016 yılında
bakanlığımız kooperatif ortaklarımızdan, Kooperatifçilik Strateji Belgesinde tanımlanan bu belgeyi isteyebilir. Bu anlamda da bizim buna
hazır olmamız ve Köy-Koop olarak
kooperatifçilik alanında reform niteliğinde diyebileceğimiz birtakım
yeniliklere imza atmamız gerekiyor.
Ülkemize baktığımızda 84.000 kooperatif var. Yaklaşık bunların 13.000
adedi 1163 sayılı kooperatifler kanuna göre kurulmuş olan kooperatifler.
Ülkemizde kooperatif sayısı fazla, kooperatif ortak sayısı az. AB ülkelerine baktığımızda kooperatif sayısı az,
bağlı ortak sayısı çok fazla. Tamamen
ters orantılı bir yönde ilerliyoruz.
Ülkemizde havza bazlı kooperatifçiliği aşmamız ve geçmemiz gerekiyor.
Çünkü ülkemizde yedi farklı bölge
var. Tabiki bu bölgelerde kooperatifler farklı alanlarda çalışma yapıyorlar. Her köyde birden fazla kooperatif yerine, ulaşım olarak yakın
kooperatifleri tek çatı altında birleştirirsek kooperatif sayımızda azalma,
ortak sayımızda bir çoğalma ile daha
güçlü kooperatifler olacaktır. AB ye
göre, kooperatifçilik alanında çok gerilerdeyiz. Bunun da temel sebebi AB
ülkelerinde tarıma, kooperatifçiye,
üreticiye çok ciddi anlamda büyük
desteklemeler var. Türkiye’de de bu
desteklemeler bu anlamıyla mevcut
ama periyodik bir düzen içerisinde
değil. Örneğin geçen 2014 yılında süt
teşviğinde 9 krş kadar destek alınır-
ken, bu sene bu destek 5 krş ta kaldı.
Üretici aslında 9 krş destek alacakmış gibi üretiyor. Bakanlığımızın bu
konuyu bir düzene kavuşturmasını
bekliyoruz.” dedi.
KOOP-GEP Eğitimiyle her kooperatif ortağının, aynı zamanda bir
kooperatif yöneticisi adayı olmasını
hedefleyerek yola çıktıklarını vurgulayan; Köy-Koop Genel Başkan
Yardımcısı ve Köy-Koop Isparta
Birlik Başkanı M. Barış Aydın,
“Kooperatif yöneticilerimizin yanı
sıra kooperatif ortaklarımızın da bu
eğitimleri mutlaka alması gerektiğini düşünüyoruz. GTB ve MEB ile
Soğuk hava depoculuğunda 2014
yılı itibariyle Türkiye’de birinci sıradayız. Türkiye’de üretilen her dört
elmadan biri, Isparta’da üretilmekte.
Şuan 9 tane çok büyük soğuk hava deposu olan kooperatifimiz var. Türkiye
ekonomisine çok ciddi anlamda katma değer sağlıyorlar. Ve potansiyelde depolama ücretlerinde söz sahibi
olarak da bu kooperatiflerimiz yer
alıyor. Bunun akabinde meyvecilik
dışında gül üretiminde dünya birincisiyiz. Bu da bizim için çok önemli.
Balıkçılık sektöründe de Türkiye’de
üçüncü sıradayız. Kültür balıkçılığı
yoğun bir şekilde devam etmekte.
Köy-Koop Merkez Birliği olarak bir
protokol yaptık. Koop-Gep Projesi,
Köy-Koop Denizli Biriliğimizin organizasyonu, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın
katılımlarıyla 5 gün süren 40 saatlik
bir eğitim çalışması gerçekleştirdik.
Bu eğitimi Köy-Koop Merkez Birliğimize bağlı tüm il birliklerimizde
eş zamanlı olarak gerçekleştirmemiz
çok zor olacaktı. İlkini Köy-Koop Denizli Birliğimizin başaralı bir şekilde
tamamladığı Koop-Gep Projesini,
diğer bağlı il birliklerimizde de bu yıl
içerisinde tamamlamayı düşünüyoruz. Hedef noktamız; her kooperatif
ortağımızın bu eğitimler süresinden
başarılı bir şekilde geçerek, yapılan
değerlendirme sınavı sonucunda elde
edeceği ‘diploma’sıyla, her bir kooperatif ortağımızın aynı zamanda yönetici sıfatı kazandırmaktır.” Dedi.
Ayrıca 350 ton günlük kayıtlı süt üretimimiz var. Isparta’mızın kalkınması için kooperatiflerin önemi ortada ”
diye konuştu.
Isparta’nın göller ve aynı zamanda
güller diyarı olarak anıldığını söyleyen Aydın, “Kooperatif olarak önümüze çok büyük hedefler koyduk. Bu
hedefleri gerçekleştirmek için de her
türlü çalışmanın içerinde yer alıyoruz, alacağız da. Artık ilimizi kıyaslarken İstanbul ile karşılaştırıyoruz.
Sahada örgüt karmaşasının yoğun
şekilde yaşandığının altını çizen Aydın, “Bir üretici tarıma dayalı bir sivil toplum örgütüne üye veya ortak
olayım diye düşündüğünde, tercihini
mutlaka kooperatiflerden yana kullanmalı. Niçin? Çünkü üretici birlikleri Dernekler Kanunu’na göre kurulduğu için; üyesi, bir aidat, bir bedel
ödemek zorunda. Oysa kooperatiflerde bu durum tam tersi bir konumda.
Sahada yaşanan örgüt karmaşasına
artık bir son vermemiz gerekiyor.
Tüm tarımsal ürünlerimizin pazarlanması ve desteklenmesi noktasında
biran evvel tek bir çatı altında toplanmalıyız. Bu ülkemizin tarımı ve
kooperatifçiliğin geleceği adına çok
büyük atılım olacaktır diye düşünüyorum.” dedi.
KOOP-GEP Eğitim Projesini tarımsal alanda ilk kez uygulamaya talip olan ve ev sahipliğinde bulunan
Köy-Koo Denizli Birlik Başkanı
Mehmet Varol, “Gerçekleştirmiş
olduğumuz Koop-Gep Projesi, 2012
yılında yayınlanan Kooperatifçilik
Strateji ve Eylem Planı belgesinde
Stratejik Hedefler ve Faaliyetler bölümde yer alan ‘Kooperatif denetim
ve yönetim kurulu üyelerine eğitim
ve sertifikasyon zorunluluğu getirilecektir’ denilmektedir. Hükümetçe
kabul edilen ve Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren strateji
belgesinde; Kooperatifler 2014-2015
yılları içerisinde Koop-Gep kapsa-
mında kooperatifler, kooperatif yöneticileri eğitime tabi tutulur, eğitim
sonucunda gerçekleştirilecek değerlendirme sınavında dereceye giren
ve başarıyla bu eğitimi tamamlayanlara ‘Eğitim Sertifikası’ verilir.
Bu sertifikayı alamayan kooperatif
yöneticileri 2016 yılında yönetim ve
denetim kurullarına aday olamayacakları belirtiliyor. 2014 yılı içerisinde bakanlıklarımızın maalesef böyle
bir hazırlığı olmadı. Çünkü bu konu
yetişmedi. Ayrıca bu program 3 bakanlığımızı ilgilendirmekte. Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı’nın altı üniversiteyle yapmış olduğu protokollerle bu
eğitimler gerçekleşiyor.
Bugün burada GTB’nin protokol imzalamış olduğu Ahi Evran Üniversitesi ile birlikte Denizli bölgesinde bulunan kooperatif yöneticileri, ortakları,
çalışanları, kooperatif gönülllerine
eğitim verdik. Üç bakanlığımızın gözetmenleri eşliğinde beş gün süren
bu eğitimlerin sonunda yapılan değerlendirme sınavı ile yeterli başarı
gösteren kursiyerlere Eğitim Sertifikalarını vereceğiz.
Bu programa tüm kooperatiflerimizin ihtiyacı var. Kooperatifçilik her ne
kadar gönüllülük işi olsa da kooperatiflerde yeterli bilgi ve beceriye sahip
insanların yer alması gerekiyor. Bilgi ve tecrübenin yanı sıra gönüllüğü
bir araya getirerek, kooperatifçiliğin
profesyonelleştirilmesi gerekiyor. Bu
profesyonelleşmede eğitimlerin öneminin çok büyük olduğunu, yapmış
olduğumuz bu programının ardından kooperatiflerimizin veriminin de
artacağını düşünüyorum.
KOOP-GEP programında bizi yalnız
bırakmayan Gıda Tarım Hayvancılık
Bakanlığı, Gümrük Ticaret Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Ahi Evran
Üniversitesi, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Alman Kooperatifler
Konfederasyonu, Denizli Gıda Tarım Hayvancılık İl Müdürlüğümüz
ve Köy-Koop Genel Merkezimizin
yanı sıra Eğitimlerde bizi yanlız bırakmayan Köy-Koop Isparta Birliği
ortaklarına, Denizli’den programa
iştirak ederek büyük başarıya imza
atan kooperatif yöneticilerimize,
çalışanlarımıza ve emeği geçen herkese Köy-Koop Denizli Birliği adına
teşekkür ederim.” dedi.
Köy-Koop Haber Şubat 2015
11
Tarım Arazileri Mülkiyet Devrine Düzenleme Yapıldı
TARIM
»» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından tarımsal arazilerin devri, miras yolu ile intikali, değerlemesi, yeter gelirli arazi büyüklüğü
ve ekonomik bütünlüğüne ilişkin hükümler ile ehil mirasçıya ait niteliklerin tespitine ilişkin usul ve esasları belirleyen Tarımsal Arazilerin
Mülkiyetinin Devrine İlişkin Yönetmelik 31 Aralık 2014 tarih ve 29222 sayılı Resmi Gazete'de yayınlandı.
Yönetmelikte; mirasa konu tarımsal
arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerde mülkiyetin devri esas olduğu
vurgulanarak, “Mirasçılar, mirasa
konu tarım arazilerinin mülkiyeti
devir işlemlerini, mirasın açılmasından itibaren bir yıl içinde aşağıda
belirtilen şekillerde gerçekleştirebilir.
Asgari tarımsal arazi büyüklüğü ve
yeter gelirli arazi büyüklüğü kriterleri
dikkate alınarak bir veya birden fazla mirasçıya devrini kararlaştırabilir.
22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk
Medenî Kanunu'nun 373 ila 385'inci
maddelerine göre, noter senedi ile
aile malları ortaklığı veya kazanç paylı aile malları ortaklığı kurabilirler.
Noter senedinin bir örneği tapu müdürlüğüne ibraz edilerek, söz konusu
ortaklık tapu kütüğünün beyanlar
hanesine işlenir. Mirasçıların tamamının miras payı oranında hissedarı
oldukları 13/1/2011 tarihli ve 6102
sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre limited şirketi kurabilirler.
Mirasçılar, mirasa konu tarım arazilerinin üçüncü kişilere satışını gerçekleştirebilirler.” ifadeleri yer aldı.
Mirasçılar tarafından tarımsal arazilere ilişkin mülkiyet devirlerinin
bir yıl içinde tamamlanmaması ve
yetkili sulh hukuk mahkemesi nezdinde dava açılmaması durumunda,
Bakanlık tarafından mirasçılara kanun hükümlerinin uygulanması için
üç aylık süre verileceği belirtildi.
Bu süre sonunda da devir işlemlerinin tamamlanmaması durumunda,
Bakanlık re'sen veya bildirim üzerine bu yerlerin istemde bulunan ehil
mirasçıya, ehil mirasçı olmaması
durumunda en fazla teklifi veren
istekli mirasçıya devri, aksi hâlde
üçüncü kişilere satılması için ilgili sulh hukuk mahkemesi nezdinde
dava açabilecek.
Mirasçı Veya Bakanlık
Tarafından Dava Açılması
Durumunda
gelir değeri üzerinden devrine, birden çok ehil mirasçının bulunması
hâlinde, öncelikle asgari geçimini
bu yeter gelirli tarımsal arazilerden
sağlayan mirasçıya, bunun bulunmaması hâlinde bu mirasçılar arasından en yüksek bedeli teklif eden
mirasçıya devrine, ehil mirasçı olmaması hâlinde, mirasçılar arasından en yüksek bedeli teklif eden mirasçıya devrine karar verir. Tarımsal
gelir değeri, davanın açılış tarihi
dikkate alınarak hesaplanır. Birden
fazla ehil mirasçı olması ve bu mirasçıların miras dışı tarımsal arazilere sahip olması durumunda, bu
mirasçıların mevcut arazilerini yeter
gelirli büyüklüğe ulaştırmak veya
bu arazilerin ekonomik olarak işletilmesine katkı sağlamak amacıyla
hâkim, tarım arazilerinin yeter gelir
büyüklüğünü aramaksızın bu mirasçılara devrine karar verebilir. Hakim, mirasçıların mevcut arazileri ile
devri yapılacak mirasa konu araziler
arasında ekonomik bütünlük ve yeter gelir arazi büyüklüğü kriterlerini
dikkate alarak karar verir.
Mirasa konu yeter gelirli tarımsal
arazinin kendisine devrini talep
eden mirasçı bulunmadığı takdirde,
hâkim satışına karar verir. Bu suretle yapılacak satış sonucu elde edilen
gelir, mirasçılara payları oranında
paylaştırılır. Yeter gelirli tarımsal
araziler birden çok yeter geliri sağlayan tarımsal arazi büyüklüğüne
bölünebiliyorsa, sulh hukuk hâkimi
bunlardan her birinin mülkiyetinin,
yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde mirasçılara ayrı ayrı devrine
karar verebilir.”
Mahkeme kararı kesinleşinceye kadar, mirasçıların kanunun öngördüğü
şekilde anlaşmaya vardıklarını yazılı
olarak mahkemeye sunmaları durumunda, dava, anlaşma hükümlerine
göre sulh yolu ile sonlandırılacak.
EHİL MİRASÇIYA AİT
KRİTERLER
Mirasçı veya Bakanlık tarafından
dava açılması durumunda, sulh hukuk hâkiminin verebileceği kararlar
şöyle sıralandı:
Tarımsal arazi veya yeter gelirli tarımsal arazi mülkiyetinin; kişisel yetenek ve durumları göz önünde tutulmak suretiyle 10'uncu madde ile
tespit edilen ehil mirasçıya tarımsal
Ehil mirasçının belirlenmesinde
aşağıdaki kıstaslar dikkate alınarak
yapılan hesaplama sonucunda elli
puan ve yukarısına sahip olan mirasçı veya mirasçılar ehil mirasçı olarak
kabul edilecek. Mirasçılardan; geçimini mirasa konu tarım arazilerinden sağlayanlara yirmi puan, tarım
dışı geliri bulunmayanlara on puan,
Çiğ Süt Pazarlığı Mart
Sonuna Ertelendi!
»» Ulusal Süt Konseyi çatısı altında fiyat
pazarlığı yine sonuç vermedi, görüşmeler
tarihi belirsiz Mart ayı sonuna ertelendi.
Ulusal Süt Konseyi çatısı altında
bir araya gelen çiğ süt üretici
temsilcileri ve sanayici temsilcileri tekrar fiyatları konuştular.
Üretici temsilcilerinin istediği
zam oranı 0,05 TL olup, halen
mevcut fiyat olan 1,150 TL’den
1,2 TL’ye yükseltilmesi idi.
Görüşmelerde sanayi temsilcileri Euro’daki düşüşleri
gerekçe göstererek ithal yem
girdilerinde aşırı artış olmadığını ileri sürerek Mart ayı sonuna kadar 1,150 TL’nin uygu-
lanmasını ve bu şekilde karar
alınmasını istediler.
Üretici ve sanayici temsilcileri
2015 Mart ayı sonuna kadar
1,150 TL olan fiyatların sabit
olarak uygulanmasını karar altına alıp imzaladılar.
rılacak. Mirasçılar arasında anlaşma
sağlanamaması durumunda, diğer
mirasçılara ödenecek değer artış farkı
TÜİK tarafından belirlenen Üretici Fiyatları Endeksi kullanılarak Sulh Hukuk Hakimi tarafından belirlenecek.
Sulh hukuk hakimi tarafından mirasa konu tarım arazilerinin açık
artırma yolu ile satılmasına karar
verilmesi veya mirasçıların 9 uncu
maddenin ikinci fıkrası hükümleri
uyarınca anlaşması durumunda, söz
konusu arazilerde tarım dışı kullanım nedeniyle oluşabilecek değer
artışı konusunda yirmi yıllık şerh
konulmayacak. Yirmi yıllık şerh süresi tamamlandıktan sonra şerh kaldırılmış sayılacak.
eşi fiilen tarımsal faaliyette bulunanlara on puan, tarımsal arazileri işleyebilecek mesleki bilgi ve beceriye
sahip olanlara on puan, mirasa konu
arazilerin bulunduğu ilçe sınırları
içinde altı yıla kadar ikamet edenlere
beş puan, altı yıl ve daha uzun süre
ikamet edenlere on puan, herhangi bir sosyal güvencesi olmayanlara
on puan, Sosyal Güvenlik Kurumu
(SGK) kapsamında tarım sigortası
olanlara beş puan, bakanlığın mevcut kayıt sistemlerine kayıtlılık süreleri altı yıla kadar olanlara beş puan,
altı yıl ve daha uzun süre olanlara on
puan, tarımsal örgütlere kayıtlılık
süreleri altı yıla kadar olanlara iki
puan, altı yıl ve daha uzun süre olanlara beş puan, tarım alet ve donanımlarına sahip olanlara beş puan,
kadın olanlara beş puan verilecek.
Mirasa Konu Tarımsal
Arazilerde Değer Artışı
Yeter gelirli tarımsal arazi mülkiyetinin mirasçılardan birine devredilmesinden itibaren yirmi yıl içinde
bu arazilerden tamamının veya bir
kısmının tarım dışı kullanım nedeniyle değerinde artış meydana gelmesi durumunda; devir tarihindeki
arazinin parasal değeri tarım dışı
kullanım izni verilen tarihe göre yeniden hesaplanacak. Bulunan değer
ile arazinin tarım dışı kullanım nedeni ile oluşan yeni değeri arasındaki fark, diğer mirasçılara payları oranında arazinin mülkiyetini devralan
mirasçı tarafından ödenecek.
Tarım arazilerinin kanun hükümle-
Süt İşletme
Merkezine Onay
İçin Ek Süre
Süt kayıt sistemine kaydedilen, ancak
31 Aralık 2014 tarihine kadar onay
belgesi alamayan süt işleme ve toplama merkezleri ile 31 Aralık 2012
tarihine kadar modernizasyon planı veren, ancak yatırımını 31 Aralık
2014 tarihine kadar tamamlayamayan süt işletmelerine 15 Şubat 2015
tarihine kadar başvurmaları halinde
31 Aralık 2015 tarihine kadar süre
tanındı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nın, Gıda İşletmelerinin Kayıt ve
Onay İşlemlerine Dair Yönetmelikte
Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmeliği, Resmi Gazete'nin 30 Aralık 2014 tarihli mükerrer sayısında
yayımlandı.
rine göre mahkeme kararı ile mirasçılardan birine tarımsal gelir değeri
üzerinden devri halinde, devir işleminden itibaren yirmi yıllık süre
içinde tarım dışı amaçla kullanım
izni sonucu oluşacak değer artışından diğer mirasçıların hak sahibi
olacağı konusunda tapu kütüğünün
beyanlar hanesine şerh konulacak.
Şerh konulan tarım arazilerinin
yirmi yıllık şerh süresi dolmadan
tarımsal amaçlı kullanılmak üzere
satışa konu edilmesi durumunda,
diğer mirasçıların muvafakati alındığı takdirde şerh kaldırılarak; muvafakati alınmadığı takdirde şerhli
olarak satış yapılabilecek. Taşınmazı şerhli olarak satın alan üçüncü
kişiler, aynı süre içinde tarım dışı
kullanım nedeniyle oluşacak değer
artışlarından diğer mirasçılara karşı
sorumlu olacak.
Bu madde kapsamındaki tarımsal
arazilere şerh süresi içinde tarım dışı
kullanım izni verilmesi durumunda,
verilen izin on beş gün içinde Bakanlık tarafından diğer mirasçılara
bildirilebilecek. Mirasçıların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren
altmış günlük süre içinde değer artışına istinaden talepte bulunması
zorunludur. Birinci fıkraya göre hesaplanan fark mirasçılara ödenmedikçe tarımsal arazi üzerindeki şerh
kaldırılmayacak.
Tarım dışı amaçla kullanım nedeniyle oluşan değer artışı sonrasında mirasçılar arasında anlaşma sağlanması
halinde, mirasçıların onayı ile tapunun beyanlar hanesindeki şerh kaldı-
Diğer Mirasçıların
Paylarının Ödenmesi
Sulh hukuk hâkimi, mülkiyetin devrini uygun bulduğu mirasçıya, diğer mirasçıların miras paylarının
bedelini mahkeme veznesine depo
etmek üzere altı aya kadar süre verecek. Mirasçı tarafından talep edilmesi hâlinde altı aya kadar ek süre
verilebilir. Belirlenen süreler içinde
bedelin depo edilmemesi ve devir
hususunda istekli başka mirasçı bulunmaması durumunda sulh hukuk
hâkimi, tarımsal arazinin veya yeter
gelirli tarımsal arazinin açık artırmayla satılmasına karar verecek.
Kendisine yeter gelirli tarımsal arazi
mülkiyeti devredilen mirasçılardan,
diğer mirasçıların paylarının karşılığını öz kaynakları ile ödeyemeyecek durumda olanların bu ödemeleri
gerçekleştirmek için bankalardan
kullanacakları kredilere Bakanlığın
ilgili yıl bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanmak üzere
faiz desteği verilebilecek. Verilecek
kredi miktarı diğer mirasçıların payları karşılığı tutarın toplamından
fazla olamayacak. Bu fıkra uyarınca verilecek kredilere ve yapılacak
faiz desteğine ilişkin usul ve esaslar
Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın ve Bakanlığın müşterek
teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek.
Mirasçılar arasında anlaşma sağlanması durumunda, diğer mirasçıların
paylarının karşılığını öz kaynakları
ile ödeyemeyecek durumda olanlar
hakkında da ikinci fıkra hükümleri
uygulanacak.(www.barotürk.com)
İzmir Koyun Keçi Birliği 2015 Süt
Fiyatlarını Açıkladı
»» Türkiye’de ilk kez koyun keçi sütünde soğuk zincir projesini
yaşama geçiren İzmir İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri
Birliği, 2015 yılı koyun keçi sütü fiyatlarını açıkladı.
İzmir Damızlık Koyun-Keçi Birliği 2015
Yılı Koyun-Keçi Süt Fiyatlarını belirledi. Birlik Başkanı Özer Türer, Devlet
Desteklemesi ve Süt Kalite Primi Hariç
Koyun Sütü 1.95’den 2.25 TL, Keçi Sütü
ise 1.50 TL’den 1.60 TL’ye yükseltildiğini açıkladı.
Türer, geçen yıl ilk kez uyguladıkları,
kalite primi sistemini 2015’te de sürdüreceklerini müjdeledi. Hijyen ve kalitenin öneminin altını çizen Türer, “Soğuk
zincir projesi ile bugün İzmir’de Avrupa
Birliği standartlarında süt toplanıyor.
Sütte hijyen ve kalite çok önemli. Hijyen konusunda çok hassasız, PH 6.5’un
altındaki sütü kesinlikle satın almayız.
Sütün içeriğinde yağ çok önemli kriter.
Bu yıl doğru beslenmeyi ve bakımı teşvik etmek amacıyla yağa dayalı kalite
primi ödeyeceğiz.” dedi.
12
Şubat 2015 Köy-Koop Haber
RÖPORTAJ
“Dünyadaki yeni paylaşım düzeninin
temeli Anadolu’dan çıkacak”
Röportaj:
Emel TUĞRUL
»» Bir asır’a yaklaşan ömrü ile doğa sevgisini yurt sevgisiyle bütünleştiren, “Yaşamak için yaşatmalıyız” felsefesinin
savunucusu, TEMA Vakfı’nın kurucusu, Türkiye’nin ilk ARBORETUM (Ağaç Müzesi) sahibi örnek bir kişilik “Toprak
Dede”... parolası TOPRAK, TOPRAK, TOPRAK yazan kapı zilini çalarak konuk oluyoruz Hayrettin Karaca’ya.
Bu coğrafyadan nice
medeniyetler, nice
kavimler gelmiş,
geçmiş. Hepsinin bir
kültürü var. Bunlar
elenmiş elenmiş
bize kalmış. İnsanlar
kültürlerinin kötü
taraflarını elemiş
güzel yanlarını
bırakmışlar bize.
Ben Anadolu’da çok
yer gördüm, çok yer
gezdim. 361.000 km
yol kat ettim. Köy
köy gezdim, çok yere
misafir oldum. Artık
bu halkı tanıyorum.
Öyle bir kültür var ki,
ben de bu kültürde
büyüdüm. Kültür
gitmez yok olmaz.
Bu nedenle;
Dünyadaki yeni
paylaşım düzeninin
temeli Anadolu’dan
çıkacak.
Anadolu kültürü
ile Dünya barışı
sağlanacaktır. Dünya
barışının temeli
Anadolu kültürüdür.
Köy-Koop Haber- Hayrettin Karaca
hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Hayrettin Karaca- 1922 Bandırma
doğumluyum. Dört kardeştik. Ailenin
ilk çocuğuydum. Yunan yangını, Yunan zalimi ile büyüdüm. Büyüdüğüm
yıllarda ülke yoksuldu. Hastalıklar
yaygındı. Veremle, sıtmayla mücadele
dernekleri kuruldu, aradan çok uzun
süre geçmeden hastalıklar kalmadı
memlekette.
Babam çorap işiyle uğraşıyordu. Ben
kendimi bildiğimde yüz altmış kadar
işçimiz vardı. İmalathanede kadınlar
da çalışıyordu. Ninem de imalathanede çalışıyordu. Ben de 6,5 yaşındayken imalathanede işe başladım.
İlk işim çıkrıkla ip sarma işi idi. Bu
iş için parada alıyordum. Parayı alır
almazda imalathanenin karşısındaki
dondurmacıya gidiyordum.
Kendimden
bahsederken
benim
size anlatmak istediğim bir Anadolu
kültürü var. Bu kültürü özetlersek;
“Olanın olmayana borcu var”,
“Komşuda pişer, komşuya düşer”, “Komşusu aç yatanın yediği helal değildir”
Yunan yakmış, yıkmış, her yer perişan, ülkece fakirdik. Ama paylaşım
vardı. Çocukluğumla ilgili hatıralarımda hep paylaşım var. Annem tencereye koyduğu yemeği komşu anneye benimle gönderirdi. Komşu anne
mahalledeki en yaşlı kadın. Annem
kulağıma kimsenin duymayacağı şekilde fısıltı ile “komşu anneye götür”
diye tencereyi verirdi. En yakın ev öteki avlu içinde, kimse duymaz. İşte bu
kültürdür. Kimse görmeden tencere
ulaştırılırdı. Komşu anne de tencereyi
boş göndermez, içine mutlaka bir şey
koyar, iki erik veya bir yumurta. Tencere boş gönderilmez.
Göz hakkı vardı ayrıca. Bahçemizdeki
meyve ağaçlarının avlunun dışına sarkanları yenmezdi. Gelen geçenler yer,
en üsttekiler de kuşların hakkıydı.
Varlıklı bir ailenin çocuğuydum. Ama
biz arkadaşlarımızla dışarıda yalınayak
oynardık. Ayakkabılarımız olmadığından değil, bu dediğim kültür meselesi.
O zamanlar çevremizdeki çoğu çocuğun ayakkabısı yoktu. Yalınayak oynarlardı. Onları rahatsız etmemek için
bizde yalınayak oynardık. İstanbul’da
okumaya başladığımız zamanda bu
durum değişmedi. Bandırma’ya gelince yine yalınayak oynardık.
Bu coğrafyadan nice medeniyetler,
nice kavimler gelmiş, geçmiş. Hepsinin bir kültürü var. Bunlar elenmiş
elenmiş bize kalmış. İnsanlar kültürlerinin kötü taraflarını elemiş güzel
yanlarını bırakmışlar bize.
Ben Anadolu’da çok yer gördüm, çok
yer gezdim. 361.000 km yol kat ettim.
Köy köy gezdim, çok yere misafir oldum. Artık bu halkı tanıyorum. Öyle
bir kültür var ki, ben de bu kültürde
büyüdüm. Kültür gitmez yok olmaz.
Bu nedenle; Dünyadaki yeni paylaşım
düzeninin temeli Anadolu’dan çıkacak. Anadolu kültürü ile Dünya barışı
sağlanacaktır. Dünya barışının temeli
Anadolu kültürüdür.
K.K.- Sanayici bir kimlikte olan
Hayrettin Karaca’yı toprağa,
çevre sorunlarına, onların korunmasına iten nedir?
H.K.- Ben doğduğumdan beri kendi-
mi Anadolu kültürü içinde buldum.
Bu sorduklarınıza ilgim hep vardı,
sonradan olmadı. Yaşamak istiyor
musun? O zaman yaşatacaksın. Yaşamak için yaşatacaksın yaşatanları.
Hayrettin özel bir kişi değil. Yaşamak
istiyorum ben. Onlar yoksa ben yok
olacağım. Bugün global ekonomi denilen bir canavar var. Kendine hayat
veren kendini besleyen bütün canlıları yiyip bitirinceye kadar devam edecektir. Bunu kurtaramazsın, mümkün
değil. Ama ben varım. 1 gr toprakta
40.000 canlı var. Ben toprağı kullanmazsam bitiyorum. İşte erozyon en
büyük tehlikedir.
Fransa’dan batıya doğru bir zehir
dökmüşler. O zehir İrlanda’ya kadar
gidiyor ve hala var. Zehir denizden ilk
alındığı kadar değil, gittikçe azalıyor
ama varlığını sürdürüyor. Biz bunları
bilmiyoruz. Okuyacaksınız. Okumak
ibadettir.
K.K.- Toprağın önemi, tarıma elverişli toprakların oluşması için
gerekli süreç hakkında bilgi verir misiniz?
H.K.- Sadece toprak değil, toprağın
içinde yaşayan canlılar var. Toprak,
su, hava bunlar yoksa hayat yok. Bakın dünya ısınmaya başladı ve buna
biz sebep olduk.
1 gr toprağın oluşması için bin yıllara
ihtiyaç var, Tarım yapılacak toprakların oluşması için 40.000 yıla ihtiyaç
var. Kaç bin yıldan beri bu ekosistem
var, 40.000 yıl küçük aslında. Ben
bunları nereden biliyorum. Çünkü
okuyorum. Okumak ibadettir, Okumamak Cumhuriyete ihanettir.
K.K.- Ülkemizdeki toprakların
erozyona uğrama durumu hakkında görüşleriniz nedir?
H.K.- Erozyonla mücadele için yasa
bile olduğu halde yeteri kadar toprağı koruyamıyoruz. Son günlerde
ihtiyacımız olan yağmur çok şiddetli
yağmaya başladı. Peki, ne renk yağıyor? Billur gibi sıvı mı döküldü, yoksa toprakları alıp mı götürdü? Demek
ki biz toprakları koruyamamışız. Set
yapsaydık bu topraklar gitmezdi. Orman Bakanlığı setler yapıyor, demek
ki yeterli değilmiş. Orman Bakanlığını
suçlayamayız. Belirli bütçe ve sınırlı
çalışanları ile yapmaya çalışıyor. Ama
bunun Devlet politikası olması lazım.
Üst toprak üretim için gereklidir. Bu
toprak yok oluyor. Amerikalılar bize
çok yardım etti! 2.Dünya savaşı bitince
bize makineler verdi. Biz onlarla toprağımızı sürmeye başladık, biz bayılıyoruz bu işe. Üstteki toprağı aşağı, alttaki
toprağı yukarı çıkardı. Üstteki verimli
toprak aşağıya gitti, topraklarımız fakirleşti. Yukarı çıkan toprakta o kadar
verim yok. Ne yaptık? Bize suni gübre
verdiler, onu kullanmaya başladık.
Kanada topraklarını sürmüyor, %
60’ını sürmüyor. ABD % 30’unu, Brezilya % 18’ini sürmeden tarım yapıyor.
Ülkemizde de bu başladı. Konya’dan
başladı. Topraklarını sürmüyor, bölüyor. Burada ne var, bitki var diğer
tarafı sürüyor, sürülen kısım organik
madde ile doluyor, ertesi sene tam tersini yapıyor. Ben bunu uygulayan kişiyi televizyona çıkarttım. o kişi 1000
dönümde bu sistem ile tarım yapmış,
bu sene 3000 dönümde yapacakmış.
K.K.- Ülkemiz topraklarının niteliği, çevresel atıklar ve uygulanan tarım tekniklerinin toprak
niteliklerine etkileri konusundaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
H.K.- Orman Bakanlığı sekiler yapıyor, teraslama yapıyor, su toprağı götürmüyor. Ama yeterli değil. Burada
kooperatifler çok faydalı. Kişilerin tek
başına yapamayacağı işleri kooperatifler yapabilir.
İçinde eğer kimyasal atık yoksa çevresel atık zararlı değil, diğer türlü çevreyi kirleterek kendi geleceklerini yok
ediyorlar. TEMA vakfı toprağı korumak için her imkânı kullandı ve kullanmaya devam ediyor. 81 ilde temsilcisi var, bilgisini paylaşıyor. Türkiye
genelinde 3000 temsilciliğe doğru gidiyor. 130 üniversitede teşkilatlanmışız, temsilcilerimiz var. Demek ki
TEMA bir yere gelmiş. Erozyonla mücadele edilerek toprağın verim gücü
kaybedilmemeli.
Sinop tarafında bir köy var. Köy fakirdi, sonra devlete vergi vermeye
başladı. Köylü toprağına her sene
gübre atıyordu, her ürüne aynı gübre
atılıyordu. TEMA temsilcisi köylüleri
uyararak yanlış yaptıklarını, toprağın
içeriğini bilerek tarım yapmanın doğru olduğunu anlattı. Patates, buğday,
karpuz ekersin, ama hepsinin ayrı besin elementlerine ihtiyacı vardır. Toprağın tahlil edilmesi ile birlikte nelere
ihtiyacı olduğu belirlendi. TEMA’nın
bu köye çok katkısı oldu.
Nereden nereye geliyoruz. O köydeki
köylü ile işe başladık. Ne lazımsa onu
verdik. Şimdi o köylü devlete vergi vermeye başladı. Bunu da o zamanki Tarım ve Hayvancılık bakanı Sami Güçlü
öğrendi, çok değerli bir bakandı, Allah
razı olsun, çok hizmeti olmuştur, ben
dememiştir hiçbir zaman. Bizim oradaki adamı aldı, Türkiye’yi gezdirdi.
Gittiği yerlerde o adamın yaptıklarını
anlatmasını sağladı. Bakanlık bu işte...
TOPRAK...TOPRAK...TOPRAK...
Ülkemiz yılda 743 milyon ton toprağını erozyonla kaybediyor. Oysa yaşam
üreten bir cm toprağın oluşması binlerce yıl sürüyor. Toprak kaybetmeyi
göze alamayacağımız kadar kıymetli
bir varlık. Bize aşımızı, işimizi, sanayimize hammaddeyi toprak sağlıyor.
Eğer toprağımızı kaybedersek hayatımızı da kaybederiz. TEMA'nın varoluş
nedeni yaşama yani toprağa sahip
çıkmak, korumaktır.
TEMA Vakfı'nın Hedefi;
Öncelikle ulusumuza, onun temsilcilerine, siyasal partilere ve hükümetlere, resmi ve özel kuruluşlara, eğitim
kurumlarına, basın yayın organlarına,
toprak erozyonunun nedenlerini, vahim sonuçlarını ve ülkemizin çöl olma
tehlikesini anlatmaktır. TEMA bu hedef doğrultusunda, siyasi güçleri, doğal varlıkların yok edilmesi ve erozyon
sorununa çare bulmadan iktidar olamayacaklarına inandırma çabasındadır. Bu nedenle başta erozyon sorunu
olmak üzere çevre sorunlarına karşı
duyarlı, bilinçli ve etkin bir kamuoyu
oluşturmaya çalışılmaktadır.
Ben Bakan ile ilgili bir şey daha anlatacağım.
Zamanında bir sorunu çözmek istiyorum, son yere kadar geldim. Ama
orada çalışan bürokratları bir türlü
aşamadım. Sorunu Meclise götürün
diyorum, bu görüşülsün, Kanun olarak çıksın diyorum ama Olur çıkmıyor, aylarca beklememe rağmen aşamıyorum. En sonunda Sami Güçlü’ye
gittim, vaziyeti anlattım. Abi otur dedi.
Bütün daire başkanlarını, ilgilileri çağırdı, bana anlattırdı. Karşımdakilere
size 24 saat süre veriyorum dedi, 24
saat dolmadan kanun tasarısı Meclise
gitti. Sami Bey çok farklı bir bakandı.
Halka inme gücü vardı, hesap verecek
gücü vardı.
Köy-Koop Haber Şubat 2015
13
Ziraat Mühendisliği 8. Teknik
Kongresi Ankara’da yapıldı
RÖPORTAJ
K.K.- Toprağına sahip olamayan
bir ülkeyi neler beklemektedir?
H.K.- Açlık beklemektedir. Yoksulluk beklemektedir. Dış ülkelere,
sermayeye esir olmak demektir. Sermaye sana bir şeyler bulur, işine gelirse verir, gelmezse seni aç bırakır.
Toprağa sahip olmak kadar toprağı
korumakta önemlidir.
K.K.- Türk tarımının geleceğini
nasıl görüyorsunuz?
H.K.- İyi görmüyorum. Türkiye’nin
kendine yetecek kadar bir üretimi yok. İthalat gittikçe artacak.
Türkiye’nin kendi imkanları ile geçinmesi bitti.
“Bir varmış bir yokmuş. Cargill
diye bir işletme varmış. En ihtiyacımız olan 1. sınıf topraklara fabrika
yapmış, oradaki köylüler bunu kaldırmak istemişler, 6 sene mahkeme
ile uğraşmışlar, sonunda mahkeme
kara vermiş. Fabrikanın oradan
kalkması için, Tabi onu destekleyen
Türk firmaları da var. Sonuçta yeni
kanun yapılarak fabrikanın faaliyetlerine devam etmesi sağlanmış...”
K.K.- 2015 yılı BM tarafından
“TOPRAK YILI” ilan edildi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
H.K.- Bütün dünya uyandı. Yaşamak istiyorsan yaşatacaksın. Kimi?
Sana hayat vereni. Toprak, hava, su,
ısı bunlar çok önemli. Dünya ulusları
karar verdiler, insan yaşayacak. Bugün uluslararası şirketlere çok para
kaptırdık. Bunu artık kaldıracağız,
para kaptırmayacağız. Nasıl yapacağız? Ben yapacağım, sen yapacaksın.
İhtiyacından fazla tüketmeyeceksin.
Yaşamak istiyorum, o halde yaşat.
Kimi? Sana hayat verenleri. Toprak
mı, su mu, hava mı? İşte onları yaşatacaksın. Ağaçların üstüne yapışan
yosunlar var ya, onların bana yaptığı
hizmeti kimse yapamaz.
K.K.- TEMA hakkında bilgi
verir misiniz?
KARACA ARBORETUMU
Karaca Arboretumu, 1980 yılında
TEMA Vakfı kurucusu Hayrettin Karaca
tarafından 13,5 hektar arazi üzerinde
kurulmuştur. yaklaşık 7000 civarında
değişik bitki tür, alttür, varyete ve kültür formunu barındırmaktadır. Dikkate değer koleksiyonları Acer, Prunus,
Malas, Magnolia, Quercus, Betula,
Pinus, ağabeyes, Picea cinslerine ait
önemli birçok tür ve kültür formunu
barındırmaktadır Başta Türkiye olmak
üzere, Asya, Avrupa, Afrika, Amerika,
Avustralya kıtaları ve Yeni Zelanda'dan
bitki örnekleri yanında, Türkiye'nin
endemik bitki örnekleri mevcuttur.
Arboretum içerisinde tahminen 5 bin
odunsu, bir o kadarda otsu rizomlu ve
soğanlı bitki mevcuttur.
Yalova-Termal karayolu üzerinde, il
merkezine 5 km mesafede Samanlı
Köyü içerisinde bulunmaktadır.
Bu gün Karaca Arboretum’un en
önemli faaliyetleri; üniversite öğrencilerine staj imkânı sağlamak, halka açık
olduğu için halkın konuyla ilgili bilgisini
artırmak. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde
yapılan Arboretum ve botanik bahçelere bitki materyali sağlamak. bahçıvan eğitimi vermek, Dünyanın çeşitli
H.K.- Tema bir halk hareketidir.
1992 yılında A. Nihat Gökyiğit ile
birlikte kurduk. Kurulduğunda
temizlik işlerimize bakan bayan
dâhil 4 kişi idik. Bu evde kuruldu.
TEMA’nın bugün 600.000 kayıtlı
üyesi var. 81 ilde temsilcisi var, 130
üniversitede teşkilatlanmışız. TEMA
varlığını kuruluşundan itibaren kamuoyu desteği sürdürdü. Erozyonu
önlemek amacıyla kırsal kalkınma,
mikro havza, mera ıslahı, doğal
varlıkları koruma ve ağaçlandırma
projeleri yaptı. 10 milyon civarında
fidan dikildi, meşe tohumu ekildi.
Minik TEMA, yavru TEMA, genç
TEMA, mezun TEMA ile okul öncesinden mezuniyete kadar doğa sevgisi aşılanması amaçlandı.
Birleşmiş Milletler’e üye ülkelerden TEMA’ya müracaat
etmeye başladılar. 2 devlete verdik. TEMA Türkiye’nin
kardeş vakıfları Almanya ve
Hollanda’da başarı ile faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu nedenle TEMA ‘Dünya Kurtuluş
Hareketi’ dır diyorum.
BM “Toprak ve Hayat” isminde bir
yarışma açtı. Bu yarışmaya bilim insanları katıldılar, vakıflar, kurumlar
119 ülke katıldı. Katılımcılar arasında
doğaya hizmet edenler, toprağa hizmet edenler çok. Ben birini göndersem diğeri kalacak düşüncesiyle devlet olarak katıldılar. Oraya TEMA’da
katıldı ve ödülü TEMA aldı.
TEMA bir halk hareketidir. TEMA
da ben diyenler vardı, Ben’i kaldırdık. İçinde Hayrettin de var ama ben
demez. Herkes imkânı ölçüsünde
katılım sağlar.
TEMA ayrıca iki önemli yasanın çıkartılmasında önemli katkılarda bulundu. Birincisi 1998 de yasalaşan
Mera Kanunu diğeri ise 2005 te yasalaşan Toprak Kanunu’dur.
yerlerinde bulunan Arboretum ve
botanik bahçeleri ile tohum değişimi
yapılması, bitki koleksiyonunu genişlemeye devam etmek, Arboretum alanı
içinde yeni bahçeler yapılması gibi faaliyetler içermektedir.
Tüm bu faaliyetler için gerekli finansman, Karaca Arboretum da bulunan
Karaca Arboretum Fidanlığı faaliyeti
ile sağlamaktadır.
Karaca Arboretum Haziran 2004 de
Uluslararası Dendroloji (Ağaç Bilimi)
Cemiyeti tarafından bir ödüle layık
görülmüş ve 27 Haziran 2004 de bu
ödül Uluslararası Dendroloji Cemiyetinin Başkanı tarafından Karaca Arboretum da düzenlenen törenle Hayrettin
KARACA’ya takdim edilmiştir. Bu ödül
dünyada şimdiye kadar 14 Arboretum
ya da Koleksiyon bahçesine verilmiştir.
Karaca Arboretum da bu ödülü alan
15. Arboretum olmuştur. Türkiye’nin
ilk özel arboretumu olma özelliğini taşıyan Karaca Arboretum’a, 2004 yılında
kurucusu Hayrettin KARACA tarafından
vakıf statüsü kazandırılmış ve kendisinin en biricik eseri olarak addettiği bu
hizmeti ülkeye armağan edilmiştir.
»» Ziraat Mühendisleri Odası tarafından 12-16 Ocak 2015 tarihleri arasında
Ankara’da düzenlenen 8. Teknik Kongre’ye geniş bir katılım sağlanmıştır. Bu ayki
yazımda, Kongre’de paylaşılan ve öne çıkan konuları aktarmaya çalışacağım.
Beş gün süren Kongre’yi 1.100’den fazla
katılımcı takip etmiştir. Kongre’nin
ilk gün açılışında CHP Genel Başkanı Sn. Kemal KILIÇDAROĞLU, DSP
Genel Başkanı Sn. Masum TÜRKER, GTHB Müsteşarı Sn. Vedat
MİRMAHMUTOĞULLARI, CHP ve
MHP Sn. Milletvekilleri, TMMOB
Başkanı Sn. Mehmet SOĞANCI,
GTHB üst düzey bürokratları, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Dekanı Sn. Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK,
ZMO önceki dönem Sn. Başkanları
yer almışlardır.
Kongre’de; tarımın yapısal sorunları, tarımda doğal kaynaklar ve çevre,
bitkisel üretim, hayvansal üretim,
tarımda girdi kullanımı, gıda güvenliği ve tüketici hakları, kırsal kalkınma, üretici örgütlemesi ve iş gücü,
tarımsal eğitim, araştırma, danışmanlık ve yayım hizmetleri, tarımda
pazarlama, finansman ve risk yönetimi gibi konularda toplam 73 bildiri
sunulmuştur.
Kongre’de tarım sektörünün mevcut
durumu, sorunları ve çözüm yolları
ve geleceği üzerine tartışılan konular üzerine yapılan değerlendirmeler Sonuç Bildirgesi’nde belirtilmiştir. Bu Bildirge’de öne çıkan temel
konular aşağıdaki gibi özetlenebilir:
• Türkiye’nin tarımda söz sahibi olması ve rekabet edebilir düzeye erişebilmesi amacıyla; tarımın devam
edegelen yapısal sorunlarının çözülmesi, tarımsal üretim ve ticaret politikalarının güçlendirilmesi, kırsal
kalkınma politikalarının tarım politikaları ile entegre edilmesi, üretici
eğitim ve refah düzeyinin yükseltilmesi, tarımsal desteklemelerin
amacına uygun olarak sürdürülmesi
ve bu desteklerin etkilerinin değerlendirilmesi, üretici örgütlenmesi
sorunlarının çözülmesi, tarım işçilerinin sosyal güvenlik ve iş yasası
kapsamlı sorunlarının giderilmesi,
gıda güvenliğinin sağlanması, tarımsal danışmanlık sisteminin etkin
kullanılması önem taşımaktadır.
• Kırsal kesimde kalkınma potansiyelinin açığa çıkarılmasına yönelik
genç çiftçiliğin ve kadın girişimciliğinin teşvik edilmesi gibi politikalar
uygulamaya konulmalıdır.
• İklim değişikliğinden etkilenecek
en önemli sektör olan tarımda iklim
değişikliğine karşı daha rasyonel
önlemlerin ve politika araçlarının
geliştirilmesi önem taşımaktadır.
• Cumhuriyetin ilk yıllarından beri
sürdürülen kalkınma çabalarına
paralel olarak, özellikle 1950’lerden
itibaren hızlı sanayileşme; sanayileşmeye bağlı hızlı nüfus artışının
doğal sonucu meydana gelen şehirleşme en önemli doğal kaynaklardan birisi olan ve yok edildiğinde
tekrar kazanılamayan verimli tarım
arazilerinin ve ova topraklarının
amaç dışı kullanılarak yok olmasına
neden olmuştur.
• Arazi toplulaştırması kaynakların
etkin kullanımı ve verimlilik açısından önem taşımaktadır. Ancak
kırsal alanların kalkındırılmasında
sadece küçük, parçalı ve dağınık
parsellerin toplulaştırılması ve işletme ölçeğinin büyütülmesi yeterli değildir. Bu çalışmaların eğitim,
sağlık, içme suyu ve kanalizasyon
gibi sosyal altyapı projeleri ve entegre kırsal kalkınma projeleri desteklenmesi gerekmektedir.
• Ülkemizdeki tarım arazilerinin
miras ve satış yolu ile bölünmesini
önlemek ve mevcut hisseli arazilerdeki sorunları gidermek amacı ile
hazırlanan Kanun ülkemiz açısından önemli olup, Kanun’dan kaynaklanabilecek
olumsuzlukların
azaltılması, ekonomik gücü olmayan işletmelerin devamlılığını sağlaması ve toprakların belirle ellerde
toplanmamasına yönelik önlemlerim alınması önemlidir.
• Daha etkin bir biçimde su kaynaklarını kullanmak ve yönetmek için
halkın, hükümet politikalarının,
özel sektör ve belediyelerin perspektif ve davranış kalıplarını değiştirmesi gerekmektedir.
• Tahıl üretiminin artırılması için tarımsal yapının iyileştirilmesi, uygun
yetiştirme tekniği uygulamalarının
yaygınlaştırılması, sulama olanaklarının artırılması, çeşit ve tohumluk
sorunlarının çözülmesi, ürün-girdi
fiyatları dengesizliğinin giderilmesi
gerekmektedir.
• Ülkemizde yağlı tohumlu bitkilerin
üretiminin arttırılması zorunluluk
haline gelmiştir. Yağlı tohumlu bitkilerin üretimini artırmak için uygulanabilecek başlıca stratejiler ekim
alanlarının arttırılması, birim alan
verimlerinin arttırılması ve tohumlardaki yağ oranlarının arttırılması
olarak görülmektedir.
• Ülkemizde sürdürülebilir şeker
pancarı ve şeker üretimi için şeker
pancarı ve şeker üretim maliyetinin
azaltılması, yüksek verim potansiyeline sahip şeker pancarı çeşitlerin
kullanımı, uygun çevre ve yetişme
koşullarının sağlanması, personel,
yönetim kalitesinin iyileştirilmesi,
üretici ile şeker pancarı endüstrisi
arasında entegrasyon ve karşılıklı
işbirliğinin sağlanması, ve Ar-Ge çalışmalarının artırılması gerekmektedir.
• Sertifikalı yem bitkileri tohumluk
üretimimiz son derece yetersizdir.
Bu nedenle mevcut tescilli çeşitlerin
tohumluk üretimi arttırılmalıdır.
Yem bitkilerinde verilen desteklerin
ot verimine değil, dane verime yapılması, bu türlerde genetik çeşitliliğin korunması ve sürdürülmesi için
gereklidir.
• Yaş meyve-sebze ihracatında tarım ilacı kalıntıları nedeniyle gerek
AB ülkelerinde ve gerekse Rusya
Federasyonu’nda yaşanan zorluklar
halen önceliğini/önemini korumaktadır. Gıda güvenliği ve tarım ilacı
kalıntı riskinin yok edilmesi kapsamında önlemlerin alınması ve bunların etkin bir biçimde uygulamaya
konulması dış ticaret ve gıda güvenliği açısından önemlidir.
• Türkiye’de kimyasal gübre tüke-
tim, üretim, ithalat ve ihracatı yıllara ve özelliklede döviz kuruna bağlı
olarak çok önemli düzeylerde değişiklik göstermektedir. Ülkemizde
kimyasal gübre üretimi için ana
hammaddeler yeterince olmadığından yaklaşık %95’i ithal edilmektedir. Bu gerçekten hareketle yerli
üretimi artırmaya yönelik çalışmalara ağırlık verilmelidir.
• Ülkemizin enerji stratejisi çerçevesinde yenilenebilir enerjinin payını
arttırmak, karbondioksit emisyonlarını azaltarak çevrenin korunmasına yardımcı olmaları, yerli kaynaklar oldukları için enerjide dışa
bağımlılığın azalmasına ve istihdamın artmasına katkıda bulunmaları
ve kamuoyundan yaygın ve güçlü
destek almaları açısından oldukça
önemlidir.
• Türkiye’nin gıda güvenliği alanındaki temel ve acil çözüm bekleyen
başlıca sorunu gıda üretim pratiklerinin tüm bileşenleri ile kayıt ve
denetim altına alınamamasıdır. Ülkemiz bu konuda somut ve güvenilir
adımlar atmak durumundadır.
• Küçük üreticilerin ekonomik çıkarlarını korumak için kooperatifleşmeden bir araç olarak yararlanılabilir.
Kooperatifleşme özendirilmelidir.
• Büyükşehir Yasası ülkede kır-kent
dengelerini, varlığını, kimliğini alt
üst etmiştir. Yasa ile kırsal alan, tarımsal alan, doğal kaynaklar tehdit
altına girmiştir. Bunu önlemek için
Yasa’nın kaldırılması ya da sayılan
unsurların yasal güvence altına alınması mutlak gerekliliktir.
• Türkiye’de aktif nüfus içinde tarımın payı halen önemli bir orandadır. 2014 yılı verilerine göre tarımın
istihdamdaki payı %22,4’tür. Tarım, kadınların halen en çok istihdam edildiği sektör olma özelliğini
sürdürmektedir. İşsizlik ve istihdam
ekonominin önemli sorunu olmaya
devam etmektedir. İstihdam odaklı
sürdürülebilir büyümenin sağlanması, iş ortamının İyileştirilmesi,
işgücü piyasasının işleyişinin etkinleştirilmesi, işgücünün nitelik ve beceri düzeyinin yükseltilmesi ve aktif
işgücü politikalarının geliştirilmesi
yoluyla kırsal alanda tarım dışı sektörlerde yeni iş olanakları yaratılmalıdır.
• Tarımda çalışanların iş güvenliği
ve sağlığı açısından yeterli bir seviyeye gelememiş olmasının önündeki temel nedenler ortaya konularak,
bunların ortadan kaldırılması için
her türlü kademede eğitim ihtiyaçları belirlenmeli ve yapılandırma çalışmalarına hızla başlanmalıdır.
Ziraat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen Teknik Kongre’de
Türkiye tarımına ilişkin genel değerlendirmeler özet olarak bu şekilde ortaya çıktı. Kongre’de tarımın
her yönü tüm paydaşlar tarafından
değerlendirildi. Bu değerlendirmelere ait daha ayrıntılı bilgilere Ziraat Mühendisleri Odası’nın
internet sitesinde yer alan Sonuç
Bildirgesi’nden ulaşılabilir.
Türkiye’de tarım sektörü açısından
önümüzdeki yıllarda neler yaşanabileceğini ve yukarıda yapılan değerlendirmelerin gerçekleştirilmesini hep beraber yaşayarak göreceğiz.
Bu vesile ile tüm üreticilerimize
sağlıklı, mutlu ve bereketli bir ürün
dönemi dilerim.
14
Şubat 2015 Köy-Koop Haber
TARIM VE ÇEVRE
Türkiye’nin Havası Kirli
»» TMMOB Çevre Mühendisleri Odası tarafından
hazırlanan raporda, hava kirliliğinin birçok ilde "tehlike
sınırlarını kat kat aştığı" vurgulandı.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baran
Bozoğlu, yaptıkları
araştırma sonuçlarının vahim olduğunu belirterek, ‘Hava
kirliliği ülkemizin
en önemli çevre ve
halk sağlığı sorunudur. 21. Yüzyılın
ilk çeyreği biterken
90`ların başındaki
hava kirliliği problemi kentlerimizde
tekrar hortlamıştır.
Doğalgazın yaygınlaşmasına rağmen
bu sorunun tekrar ortaya çıkması
ve daha da kritik hale dönüşmesinin
ekonomik ve toplumsal sebepleri olduğu bir gerçektir` dedi.
Bozoğlu, Türkiye`de kirlilik ölçüm
değerlendirmesinde baz alınan verilerin eksik olduğunu kaydederek,
‘Ülkemizde belirlenen sınır değerler Avrupa Birliği ve Dünya Sağlık
Örgütü`nün belirlediği sınır değerlerle uyumlu değildir. Bunun yanında, PM 2,5 gibi akciğer hastalıklarına neden olan kirleticiye dair de
herhangi bir kısıtlama mevzuatımızda yer almamaktadır` diye konuştu.
Ülkemizdeki kirlilik sınır
değerlerin, AB`nin iki katı
ÇMO Başkanı: “Avrupalıların ciğeri
ciğer de Türkiye`deki yurttaşların
ciğeri ciğer değil mi? AB`de ve Dünya Sağlık Örgütü raporlarında; PM
10 denilen kirleticinin günlük ortalamasının 1 yıl içerisinde sadece 35
kez aşılabilmesine izin verilmektedir. 35 günden fazla aşılması halinde
(50 µg/m3 ) acil önlemler alınması
gerekmektedir. Bizim ülkemizde ise
bu sınır değer çok daha fazla aşılmaktadır. Buna rağmen herhangi bir
önlem alınmamaktadır.” dedi.
Bozoğlu, kirlilik değerlerinin artmasına örnek olarak da Düzce`de 13
kat, Denizli`de 4 kat, Samsun`da
210 gün, Ankara`da 297 gün aşıldığını örnek gösterdi.
Raporda, hava kirliliğinin
önlenmesi için öneriler yer
aldı. İşte öneriler;
• Şehirlerin coğrafi yapısını veya konumunu değiştirmek mümkün değil. Bu nedenle çağdaş, bilimsel çözümler üretmek gerekmektedir.
• Yoksul yurttaşlara destek
verilecekse, bu doğalgaz
yardımı ile olmalıdır. Aksi
halde akciğer hastalıkları
ve kanserle boğuşan yoksul
kitleler oluşacaktır.
• Mevzuatta zorunlu olan 2014-2019
Temiz Hava Planı bütün İl Çevre ve
Şehircilik Müdürlükleri tarafından
kurumların, STK’ların katılımı ile
hazırlanmalı, bu plandaki çözüme
yönelik kararlar kesin ve kararlı bir
biçimde uygulanmalıdır.
• Kentlerde, coğrafi konumdan kaynaklı enverziyon (terselme-inversion) problemi nedeniyle kirli havanın
dağılamaması problemi bulunmaktadır. Bu sorunla yaşamayı öğrenmek gerekiyor. Bu nedenle, kentin
alanlarının imara açılması acilen
durdurularak, hava koridorlarının
önüne bina yapımı engellenmelidir.
Eğer bir kentsel dönüşümden söz
edilecekse, hava kirliliğini çözme
odaklı yürütülmelidir.
• Ölçüm noktasında ölçüm yapılan
kirlilik parametrelerinin sayısı arttırılmalı, ölçüm cihazları geliştirilmelidir.
• Ulaşımda toplu taşıma hakim kılınmalı kent merkezine araç girişi kısıtlanmalıdır.
• Çocuklar, yaşlılar, hastalar ve hamileler hava kirliliğinin yoğun olduğu saatlerde sokağa çıkmamalıdır.
Bu konuda Valilik güncel olarak internet sitesinden uyarıları yapmalıdır. (Terselme etkisi akşam ve sabah
saatlerinde yoğunlaştığı için özellikle 18:00’den sonra kirlilik ciddi şekilde artmaktadır.)
• İl Sağlık Müdürlükleri solunum
yolu enfeksiyonları ve akciğer hastalıklarıyla ilgili başvuru sayılarını
acilen açıklamalıdır.
• Yerleşim alanları ile sanayi alanı
arasında yeşil kuşaklar oluşturulmalı, şehir planlaması yapılırken ilin
hakim rüzgar yönü ile komşu illerden olası kirletici taşınımı göz önünde bulundurulmalıdır.
• Kömür kullanan konutlarda doğru yakma sistemlerinin kullanılarak emisyon azaltımı sağlanması
için halka eğitimler düzenlenebilir.
Konutlarda izolasyon tekniklerinin
uygulanması, kullanılan yakıt ve salınan emisyon miktarında %50 oranında bir azalma sağlanacağı dikkate
alındığında, halkın bu konuda hazırlanan mevzuatlara uyumu konusunda teşvik edilmesi ve desteklenmesi
sağlanabilir.
• Kalitesiz kömür kullanımına dair
denetimler arttırılmalı, kalite standartları altındaki kömürün kente girişi dahi yasaklanmalıdır.
• Trafikten kaynaklı emisyonların
azaltımı için; yeşil dalga ve akıllı sinyalizasyon sistemlerinin kullanımı
yaygınlaştırılabilir. Sağlıklı, konforlu, huzurlu yaşamak halkın temel
ihtiyacı olması nedeniyle genel bütçeden harcamalarda bu ihtiyaçlara
öncelik tanınmalıdır.
AVM Tasarısı Yasalaştı
»» Alışveriş merkezlerine ilişkin düzenlemeyi de içeren Perakende Ticaretin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek
yasalaştı.
Kanunda, alışveriş merkezi, “Bir yapı
veya alan bütünlüğü olan, içinde
büyük mağaza ya da beslenme, giyinme, eğlenme, dinlenme, kültürel
ve benzeri ihtiyaçların bir kısmının
veya tamamının karşılandığı diğer
iş yerleri bulunan, merkezi bir yönetime ve ortak kullanım alanları
ile yönetmelikle belirlenen diğer
niteliklere sahip işletme” olarak tanımlanıyor.
Perakende işletmelerin açılış ve faaliyeti ile kapanışında gerekli başvuru ve diğer işlemlerin yapılması,
ilgili kurum ve kuruluşlara iletilmesi, değerlendirilmesi, sonuçlandırılması ve bu işletmelere yönelik veri
tabanının oluşturulması ile bilgi
paylaşımının sağlanması amacıyla
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde, Perakende Bilgi Sistemi
(PERBİS) kurulacak. Perakende
işletmeler, iş yeri açma ve çalışma
ruhsatını vermeye yetkili belediye
veya il özel idareleri ile diğer idareleri kapsayan yetkili idarenin izniyle açılacak ve faaliyete geçecek. İzin,
PERBİS üzerinden verilecek. İş yeri
açma başvurusu uygun bulunmayanlara sonuç en geç 30 gün içinde
gerekçeli olarak tebliğ edilecek.
Üreticinin markası yer
alacak
Büyükşehirlerde, alışveriş merkezlerine yapı ruhsatı, yapı kullanma
izin belgesi ve iş yeri açma ve çalışma ruhsatı vermeye büyükşehir
belediyeleri yetkili olacak. Alışveriş
merkezi projesi için yapı ruhsatı verilirken, üst meslek kuruluşlarının
görüşleri alınacak. Bu kuruluşlar
görüşlerini 15 gün içinde bildirecek.
Büyük mağaza ve zincir mağazalar
ile bayi işletme ve özel yetkili işletmeler, üretici ya da tedarikçiden
mağaza açılışı ve tadilatı, ciro açığı,
banka ve kredi kartı katılım bedeli
gibi adlar altında ürün talebini doğrudan etkilemeyen bir prim ya da
bedel talep edemeyecek.
Perakende işletmeler, satışa konu
ürünün talebini doğrudan etkileyen reklam, anons veya raf tahsisi
gibi hizmetlerden dolayı üretici ya
da tedarikçiden, sözleşmede türü
ve oranı belirtilmedikçe prim ya da
bedel talebinde bulunamayacak.
Üreticiler ya da tedarikçiler ile perakende işletmeler arasındaki alım
satım işlemlerinden kaynaklı ödemelerin, sözleşmede öngörülen tarihte yapılması esas olacak.
Üretim tarihinden itibaren 30 gün
içinde bozulabilen hızlı tüketim
mallarına ilişkin ödemelerin süresi,
üretici veya tedarikçinin tarımsal
ya da hayvansal ürün üreticisi ya
da küçük veya orta ölçekli işletme
olduğu durumlarda, teslim tarihinden itibaren 30 günü geçemeyecek.
Yurtiçinde üretilen ve gıda, içecek,
temizlik, kişisel bakım ürünlerini
gibi hızlı tüketim malı niteliği taşıyan mağaza markalı ürünlerin
üzerinde ve ambalajında, perakendecinin ad, unvan veya markasının
yanı sıra üreticinin ad, unvan ya da
markasına yer verilecek.
Yer ve raf tahsisi
Alışveriş merkezlerinde, esnaf ve
sanatkâr işletmecilerine rayiç bedel
üzerinden kiraya verilmek üzere,
toplam satış alanının en az yüzde
beşi oranında yer ayrılacak. Bu yerler, esnaf ve sanatkâr işletmecilerinden yeteri kadar talep olmaması
ya da boşalan yerlerin duyuru tarihinden itibaren 10 gün içinde doldurulamaması halinde diğer talep
sahiplerine de kiralanabilecek.
Alışveriş merkezlerinde, geleneksel,
kültürel ya da sanatsal değeri olan
kaybolmaya yüz tutmuş meslekleri
icra edenlere kiraya verilmek üzere, toplam satış alanının en az binde 2’si oranında yer ayrılacak. Bu
yerlerin kira bedeli, rayiç bedelinin
dörtte birinden fazla olamayacak.
Hızlı tüketim mallarının satışının
yapıldığı büyük mağaza ve zincir
mağazalarda, satış alanlarının en
az yüzde 1’ine tekabül edecek şekilde raf alanı, mağazanın bulunduğu ilde üretilmesi kaydıyla yöresel
ürünlerin satışına ayrılacak.
Tedarik ve dağıtım
kooperatifleri
Esnaf ve sanatkâr işletmelerince
satışa sunulan malların etkin bir
şekilde piyasadan temini amacıyla
tedarik ve dağıtım kooperatifleri
kurulabilecek.
Perakende ticaretin kanunun amacına uygun olarak yapılmasının
sağlanması amacıyla karşılıklı bilgi
ve görüş alışverişinde bulunmak,
sektöre yönelik politika oluşturulmasına katkı sağlamak, sorunları
tespit etmek, alınacak önlemleri
belirlemek ve ilgili kurum ve kuruluşlar arasında işbirliğini sağlamak üzere Bakanlığın koordinatörlüğünde Perakendeciler Konseyi
oluşturulacak.
Bir işletmenin zincir mağaza sayılması için en az beş şubesi bulunması şartı aranacak.
Kooperatifler, kuruldukları tarihten itibaren, 10 yıl boyunca gelir
vergisi ve kurumlar vergisi kanunları kapsamında tahsil edilecek vergileri yüzde 50 tutarında ödeyecek.
Kayıt sırasında, ustalık
belgesi istenmeyecek
İşyeri açma ve çalışma ruhsatı verilmesinde, meslek odaları, iş yeri sahibi olarak üye kaydı yaptıracaklardan, o iş yerinde ustalık gerektiren
işleri yapacaklardan ustalık belgesi
ya da en az ön lisans diploması istemek zorunda olacak. Birden fazla
kişi çalışıyorsa, bir kişiden ustalık
belgesi alınması yeterli olacak. Odaya kayıt sırasında, ustalık belgesi
veya muadili belgeler istenmeyecek.
İş yerinin açılışında, esnaf, sanatkâr
ya da tacirin, kendisinden ya da çalışanlardan her bir meslek dalında
en az bir kişi için ustalık belgesi istenecek.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın
teşkilat ve görevlerine ilişkin düzenlemeye, “Elektronik ticarete
yönelik düzenlemeler yapmak, bu
konuda mevzuatla verilen görevleri yerine getirmek, elektronik ticaretin gelişimine ilişkin çalışmalar
yapmak ve gerekli tedbirleri almak”
hükmü eklenecek.
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önce perakende işletmelerin almış
olduğu iş yeri açma ve çalışma ruhsatlar geçerliliğini koruyacak.
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önce iş yeri açma ve çalışma ruhsatı almış olan alışveriş merkezlerinde
zorunlu olan ortak kullanım alanları,
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bir yıl içinde oluşturulacak.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, yurtiçi fuar, sergi ve panayırlara yönelik
düzenlemeler yapabilecek, izin verebilecek.
Bitki Koruma Ürünleri Veri Tabanı Oluşturuldu
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü,
Türkiye’de bulunan tüm ruhsatlı bitki koruma ürünleriyle ilgili ruhsat yenileme ve
yasaklanmış aktifler, etiket genişletme (yeni tavsiye) gibi konularda yapılan iş ve
işlemlerin ilgililer tarafından takip edilmesi amacıyla “Bitki Koruma Ürünleri Veri
Tabanı” programı oluşturdu. (http://bku.tarim.gov.tr/bku)
Uygulamayla, bitki koruma ürünlerine ilişkin firma, ruhsat, etiket bilgileri ile ürünün yasaklı olup olmadığına kadar bütün güncel verilere
internet ortamında bilgisayar, tablet ve cep telefonlarından anında
ulaşabilecek.
Veri tabanında, gizlilik içermeyen
ve herkes tarafından görülmesinde sakınca olmayan bitki koruma
ürünlerine ait firma bilgileri, ruhsat
bilgileri, etiket bilgileri, formülasyonları, bitkiler, zararlı organizma-
lar, kullanım koşulları, kullanım
dozu, son ilaçlama ile hasat arsındaki süre, yasaklı ürünler, iptal edilen ürünler, ithal veya imal durumuna göre ürünler, yıllara ve aylara
göre ürünler gibi bilinmesi gereken
tüm bilgiler yer alacak.
Uygulama sayesinde, Bitki Koruma
Ürünlerinin Önerilmesi, Uygulanması ve Kayıt İşlemleri Hakkında
Yönetmelik’te yer alan bitki koruma ürünlerinin önerilmesi için
reçete yazma yetkililerinin ihtiyaç
duyduğu bitki koruma ürünlerine
ait bilgilere anında ulaşılarak, olası engeller bertaraf edilecek. Ayrıca
program herkes tarafından görülüp
takip edilebileceği için yanlış ve
tavsiye dışı ile aşırı dozda ilaç kullanımın da önüne geçilecek.
Köy-Koop Haber Şubat 2015
TARIM
Tarımsal Ürünlerde Markalaşma
»» Küreselleşen ekonominin kuralları gereği uluslararası pazarlarda ve her ülkenin
kendi ulusal pazarlarında farklı sektörlerin ayakta durabilmesi için, rakipleriyle
rekabet edebilme potansiyelini oluşturması ve bu potansiyelin sürdürülebilirliğini
sağlaması bir zorunluluk haline gelmiştir.
Rekabetin oldukça sert ve acımasız olduğu piyasa koşullarında bir
firmanın veya üreticinin rakiplerine karşı üstünlük sağlayabilmesi
için, üzerinde çalışması gereken en
önemli faktörlerden bir tanesi markalaşma olmalıdır. Çünkü dünyada
genel olarak üretim sorun değil, ancak önemli sorun satış ve pazarlamadır. Yani üretim sürecinin yarısı
pazarlamadır.
Markalaşma, tüm
sektörlerde olduğu gibi
tarım sektöründe de
bir ürüne veya tarımsal
amaçlı faaliyet gösteren
bir firmaya, tarımsal
amaçlı üretici örgütlerine
ve diğer sivil toplum
kuruluşlarına bir kimlik
kazandırma süreci olarak
tanımlanabilir.
Tarımsal ürünlerde markalaşma süreci; ürünle ilgili kaliteyi, güveni, pazarlamayı, finansal yönetimi ve müşteri ilişkilerini içeren bir süreçtir.
Markalaşmış bir tarımsal ürün ulusal ve uluslararası pazarlarda ismiyle ve logosuyla var olabilir. Böylece
bu ürün insanların hafızalarında yer
edecek ve ürünle ilgili ülkenin, firmanın ve üreticinin prestiji olacaktır.
Günümüzde tarım, artık sadece bir
geçim kaynağı değil dünyanın gündemindeki stratejik bir sektör olup, tarıma dayalı sanayi ile birlikte oldukça
önemli bir gelir kaynağıdır. Önemli
bir gelir kaynağı olan tarım, aynı zamanda gelecekte olası gıda sorunlarının çözümünde ve tarıma dayalı gıda
sanayinin ihtiyaçlarını karşılamada
önemli bir stratejik sektördür. Çünkü Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus
Beklentileri 2012 Raporu’nda; halen
dünya nüfusunun 7,2 milyar olduğu,
bu sayının gelecek 12 yılda yaklaşık
1 milyar artarak 2025’te 8,1 milyara,
2050 yılında 9,6 milyara, 2100 yılında ise 10,9 milyara ulaşmasının beklendiği belirtilmektedir.
Markalaşma, ürün değer zincirinde
üreticiye her zaman kazandıracak
bir marka değeri oluşturan önemli unsurlardan birisi olup, ürünün
pazarlanmasında oldukça etkin bir
role sahiptir.
lemek ve buna uygun olarak stratejiler geliştirmek,
• Tüketici üzerinde pozitif bir imaj
oluşturabilmek,
Dr. Nezaket CÖMERT
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
• Seçilen marka isminin tüketicilerin hafızalarında kalabilecek ve kolayca öğrenilecek özellikte olmasını
sağlamak.
Tarımsal ürünlerde
markalaşma hedeflerine
aşağıdaki koşulların
sağlanması durumunda
daha kolay ulaşılabilir:
• Sürdürülebilir üretim zinciri oluşturmak,
• Sürdürülebilir müşteri ilişkilerini
geliştirmek,
• Sürdürülebilir ürün kalitesini sağlanmak,
Çünkü küresel ekonomik koşullarda, marka değeri olan tarımsal
ürünlere sahip firmalar ve üreticiler
rakipleriyle daha kolay rekabet edebilme ve ürününü pazarlayabilme
gücüne sahiptirler. Bu güç, tarımsal
ürünlerde ürünün yetiştirildiği üretim bölgesini ve tüketiciye belirli bir
kalite standardını garanti eden markalar verilerek sağlanabilir.
Günümüzün bilinçli tüketicileri bir
ürünü satın alırken kendisine ‘‘Ben
bu ürünü neden tercih etmeliyim?’’
diye net bir soru sorar ve bu sorunun yanıtına göre satın alacağı ürün
tercihini yapar. Bu nedenle, markalaşma tüketici tercihini etkileyen ve
özellikle benzer tarımsal ürünlerin
bulunduğu bir pazarda fark oluşturan önemli bir ayrıcalıktır.
Tarımsal ürünlerde
markalaşmada dikkat
edilmesi gereken genel
hususlar şunlardır :
• Müşteri üzerinde satın aldığı ürünün güvenilir olduğu inancını oluşturmak,
• Tüketici eğilimlerini dikkate almak,
• Sürdürülebilir marka olabilmek,
• Sürdürülebilir pazarlamayı sağlamak,
• Hedef kitlenin özelliklerini belir-
• İyi bir pazar istihbaratını gerçekleştirmek,
• Değişken tüketici beklentileriyle
uyumlu ürün ve pazarlama stratejilerinin izlemek,
• Reklam kampanyaları yapmak,
• Marka imajı oluşturmak ve piyasada kolayca bulunabilir olmak.
Sonuç olarak, ülkemizin diğer sektörlerde olduğu gibi tarım sektörüne de yönelik 2023 hedefleri
bulunmaktadır. Tarımdaki temel
hedef; “Nüfusunu yeterli, kaliteli
ve güvenilir gıda ile besleyen, tarım
ürünlerinde net ihracatçı konumunu daha da geliştiren, rekabet gücünü artırmış, dünyada ve bölgesinde
tarım alanında söz sahibi bir Türkiye” olarak belirlenmiştir. Bu önemli
hedefimize ulaşabilmek için tarımsal ürünlerimizde “markalaşma ve
pazarlama’’ olgusuna daha fazla
hassasiyetin gösterilmesi ve eksiklilerin giderilmesi sonucu, “katma
değeri’’ yüksek tarımsal ürünlerin
elde edilmesi sağlanarak hem üretici hak ettiği geliri elde edebilecek
hem de tüketici daha sağlıklı gıdalar tüketebilecektir. Ayrıca tarımsal
amaçlı üretici örgütleri, sivil toplum
kuruluşları, üniversiteler, araştırma
kuruluşları ve özel sektör markalaşmanın üretici ve tüketici açısından
önemine yönelik farkındalığı arttıracak ortak çalışmaların sayısını ve
etkinliğini arttırmalıdırlar.
Pirinç’te KDV Yüzde 1’e İndirildi
»» Resmi Gazete'nin 31 Ocak 2015 tarih ve29253 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan
“Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine
İlişkin Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair" Bakanlar Kurulu Kararı'na göre,
pirince uygulanan KDV oranı yüzde 8 den yüzde 1'e indirildi.
Pirinçteki söz konusu KDV indirim
oranı 1 Şubattan tarihininden itibaren geçerli olacak. İndirime gidilmesiyle kayıt dışılığın ekonomiye
aktarılması bekleniyor. Bu da ülke
için kazanç olacak. Aynı zaman da
pirincin bulgurla rekabet etmesinin
önünü açacağını belirtiliyor.
KDV’nin düşürülmesinin sadece kayıtdışı oranını azaltacağını ifade eden
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı İbrahim Yetkin, “Firmaların büyük çoğunluğu yüksek vergi nedeniyle kayıtdışı çalışıyordu. Şimdi yüzde
1’e inince kayıt altına girecekler. Usulüne uygun çalışanlar da bu indirimi
fiyatlara yansıtmayacaktır” dedi.
Pirinç sektöründe rekabetin çok az
seviyede olduğunu belirten Yetkin,
“15-16 tane firma var. Sektörde 2-3
firma çok büyük konumda. Rekabet
yok denecek kadar az. Serbest piyasa olduğu için büyük çoğunluğu bu
indirimi raflara yansıtmayacaktır.
Bu indirim üreticiye de tüketiciye de
yaramayacaktır. Çeltiği mahsül haline getirenlerle pirinci satan firmalara yarayacaktır” dedi. Yetkin, pirinçte asıl indirimin KDV ile değil, ekim
alanlarının genişletilmesi ve verilecek desteklerle olacağını söyledi.
Ahmet Davutoğlu Ocak ayı içerisinde pirincin KDV oranını yüzde 8’den
yüzde 1’e indiriceklerini açıklamıştı.
Çözüm
15
»» Neler yapalım?
Önce kendimizi tanıyalım.
Hangi sınıfın mensubuyuz?
Elbette hepimizin bir kimliği var.
Her bireyin kendisine özgün özellikleri var. (Dili, dini, rengi, mezhebi,
ırkı, cinsiyeti, düşünceleri, yaşam
alışkanlıkları)Bunların hiç biri bizi
ilgilendirmiyor. Ortak paydamız
emeği, alın teri ile kazanıp, insan
gibi yaşamını sürdürmesi. Birlikte
yaşadığımız bu ülkenin bütün özellikleri ve koşulları içinde başta insanına olmak üzere, doğasına, Vatanına, Atatürk İlke ve Devrimlerine
duyarlı birer vatandaş olmak.
Bu bağlamda yönetim sistemi ne
olursa olsun bir ülkede yaşayan herkes belli bir sınıfa aittir. Genellikle
bu durumu doğduğu anasının ve
yakın çevresinin ait olduğu koşullar
belirler. Sonraki yaşamında ait olduğu sınıfı değiştirenlerde olabilir.
Kendi tercihleridir. Değişik sınıflara
ait olmakta doğal bir sonuçtur.
Bizler emeği ve alın teri karşılığı kazanıp yaşamını sürdürmeye çalışanlar sınıfındanız. Bu sınıfın en önemli
temsilcilerindeniz.
Yaşamak için gerekli olan
temel ihtiyaçlarımızın
biri olan gıdaları biz
üretiyoruz. İnsanlık tarihi
boyunca doğadan toplanan
ürünlerden, bugün en
yeni teknolojiler ve üretim
araçları kullanılarak
üretilen ürünlere kadar
geçen süreçte değişmeyen
insan emeği ve alın teridir.
Yalnızca insanları değil, yaşam döngüsünü tamamlayan hayvanları, bitkileri, her türlü canlıları besleyen
uğraşın adı Çiftçiliktir. Bu işlerle uğraşanlar da çiftçilerdir. Çiftçiler üretimlerini yaparken her şeyden önce
toprağa ve suya ihtiyaçları vardır.
Bu üretkenliğin ana ve toprakla
bütünleşmesi rastlantı değildir.
Nasıl ki doğurmak nesilleri sürdürmenin anlamı ise üretmekte doğanların yaşamını sürdürmesinin
anlamıdır. Toprak ana, sadık yârim,
Anadolu bu anlamı en iyi ifade eden
tanımlamalardır.
Sonuç olarak bizler emek ve alın teri
ile yaşamını sürdürmeye çalışan sınıfın köylü kesimiyiz. Buna tek sözcükle Çiftçi diyeceğiz.
Çiftçi olmaktan mutlu muyuz?
Yazın sıcakta, kışın soğukta, tarlada, bahçede, serada, damda, merada
üretimin olduğu her yerde biz varız.
Sabahtan akşama, bazen de (gün
ışığı yetmez) geceleri de çalışmak
zorundayız. Hele analarımız. Bütün
aile bireyleri ile birlikte çalışırlar.
Evin her türlü işine de bakarlar.(Yemek, temizlik, çamaşır, bulaşık) Üstüne üstlük her türlü kahır ve tasayı
da çeken onlardır.
Bunca emeğin karşılığını
alabiliyor muyuz?
Beslenme, giyinme, barınma, eğitim,
sağlık vb. ihtiyaçlarımızı yeterince
karşılayabiliyor muyuz?
Bazı çiftçilerimiz bu soruya olumlu
yanıt da verebilir. “Ayağını yorganına göre uzat” diyebilir. Bir soru
daha. Yaşadığımız ülkenin sınıfları
arasında durumumuz nasıl? Daha
da açalım. Bizler onca emeğin karşılığında nasıl yaşıyoruz? Bütün sınıflar çalışıyor da, kazanılanı dengeli
mi bölüşüyor?
Kendimizi tanıyıp, durumumuzu
doğru tespit edersek ne yapmamız
gerektiğini daha iyi anlarız. Devamı
gelecek ay.
Tarım ÜFE Açıklandı!
»» Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2014 yılı Aralık ayı
Tarım ÜFE verilerini açıkladı.
Tarım ÜFE, 2014 yılı Aralık
ayında bir önceki aya göre
yüzde 1,30 azalırken, bir önceki yılın Aralık ayına göre
yüzde 6,67 ve on iki aylık
ortalamalara göre %10,89
artış gösterdi.
Aylık değişim, tarım ve avcılık ürünlerinde yüzde 1,51 ve
ormancılık ürünlerinde yüzde 5,52 azalırken, balıkçılıkta yüzde
13,96 artış gerçekleşti.
En Fazla Aylık Azalış Çok Yıllık
Bitkisel Ürünler Ana Grubunda
Bir önceki aya göre değişim, tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 0,48,
canlı hayvanlar ve hayvansal ürünler ana grubunda yüzde 0,63 artış
2025 Yılında
3 Milyar
Kişi Su Sıkıntısı ve Ürün
Kıtlığı Yaşayacak
olurken, çok yıllık bitkisel ürünlerde
yüzde 9,71 azalış gerçekleşti.
Alt tarım gruplarından turunçgiller
bir önceki aya göre yüzde 6,92 azaldı.
Alt tarım gruplarından tahıllar, baklagiller ve yağlı tohumlarda yüzde 1,15
ve sebzelerde %0,69 artış olurken,
çeltikte yüzde 2,50 azalış gerçekleşti.
Son 3 Yılda Dünyada
30 Milyon hektar
Tarım Arazisi Yabancı Sermaye
Tarafından Satın Alındı
Veya Kiralandı
16
Şubat 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
KOOPERATİF
AB Uyum ve
Örgütlenmenin Önemi
»» Ülkemizin muasır medeniyet yolundaki ilerleyişinde yönümüz, uzun bir süredir
Avrupa Birliğini göstermektedir. Kimi zaman kızsak da, beklentilerimiz azalsa da,
hala AB önümüzdeki en önemli hedef olma özelliğini korumaktadır.
Son 10 yıldır uyum ile ilgili yoğun çalışmalar sürdürülmektedir. Başlangıçta
hedef, AB’ye tam üyelik gibi gözükse
de zamanla başka bir durumun daha
ortaya çıktığı görülmektedir. AB’ye
üye olalım ya da olmayalım, AB sisteminin ülkemizde işletebilmesi hatta daha iyisinin yapılabilmesi yaklaşımı sürdürülen çalışmaların temel
hedefi olmaya başlamıştır. Aslında
bu hedef, üye sayısı arttıktan sonra
AB’de geliştirilen “Çok Vitesli AB
Yaklaşımı” mantığı ile uyumlu görünmektedir. Gerçekten de özellikle
farklı gelişmişlik seviyesinde yeni
üyeler geldikçe, AB’nin ilerlemesinin engellenmemesi için üye ülkeler arasında herkesin kendi çapında
elinden gelenin en iyisini yaparak
AB normlarını yakalaması ve hatta
üstüne çıkmaya çalışması yaklaşımı
benimsenmiştir. Bu durumda, AB
mantığı ile bütünleşmiş bir hedef ile
uyum çalışmalarını sürdürdüğümüzü söyleyebiliriz.
Bu faaliyetler sonucunda, aday ülkeler için konulan tam üyelik kriterleri zamanla geçilmeye başlanmıştır.
Tam üyelik ile ilgili müzakerelere
ilişkin fasılların büyük çoğunluğunda, AB’ye uyum yönünde önemli
ilerlemeler kaydedilmiştir. Bu arada,
Türkiye ile ekonomik açıdan mukayese edildiğinde tartışmalı hususları
olabilecek bazı eski Doğu Bloku ülkelerinin birer birer AB’ye üye olduklarını ve Kıbrıs nedeniyle AB’nin
politik gerekçelerinden dolayı bazı
fasılların askıya alındığını biliyoruz.
Bunların tam üyelik konusunda ülkemizin önündeki büyük engeller
olduğunu düşünmüyorum. Asıl engel, teknik konulardaki farklılıkların
bertaraf edilmesi ve zorlukların aşılması ile ilgilidir. Bu güne kadar tam
üye olan bütün üye ülkelerin adaylık
sürecinde en zorlandıkları konu, tarım sektöründe yaşanmıştır. Bu konuda sürdürülen uyum çalışmaları
hep büyük güçlükler ile karşılaşmış
ve uyum için verilen destekler çoğunlukla bu alanda harcanmıştır.
Bu süreç, ülkemiz için de geçerlidir AB ortak bütçesi içinde tarımın
payı dikkate alındığında, tarımda
Dünya liderleri arasında yer alan
Türkiye’nin tarım potansiyelinin bu
zorluğu daha da arttıracağı ortadadır. AB, her ne kadar devasa bir yapıya sahip olsa da doğal olarak Türkiye
kadar büyük bir ülke ile entegrasyon
da haklı olarak zorlanmaktadır. Zorluklar aşıldıktan sonra; tam üyelik
gerçekleştiğinde hem AB hem de
Türkiye açısından bütün tarafların kazanacağı konusunda herkesin
hemfikir olduğunu düşünüyorum.
Genel bir kural olarak; bir aday ülkenin tam üye olabilmesi için AB’nin
ortak politikalarına uyum sağlaması
şarttır. Bu durum tarım ve balıkçılık
sektörü içinde geçerlidir. Ülkemiz
tarım politikaları, Ortak Tarım Politikası ve Ortak Balıkçılık Politikası
ile uyumlu olmak zorundadır. Bu politikalar Ortak Piyasa Düzeni denilen
Dr. Erhan EKMEN
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Teşkilatlanma Daire Başkanlığı
Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma
Grubu Sorumlusu
düzenlemeler ile idare edilmektedir.
Bu nedenle bizim de bu ortak düzenlemeleri ülkemizde tesis etmemiz gerekmektedir. Ortak Piyasa Düzenleri
üretim, destekleme, işleme, pazarlama, dış ticaret, stoklama, kalite standartları ve kuralların yaygınlaştırılması gibi konular ile ilgilenmektedir.
AB Resmi Gazetesinde bu düzenlemelere ilişkin Aralık 2013 tarihinde
yayınlanan son mevzuatta bütün bu
konuların uygulanması ve takibinde
Üretici Örgütlerine verilen sorumluluk ve yetkiler daha da arttırılmaktadır. Yani AB Komisyonu ve üye ülke
Tarım Bakanlıkları mevzuatta yazılı
kriterlere sahip Üretici Örgütleri ile
birlikte sektörü yönetmektedir.
Eğer biz de tam üyelik
yolunda ülkemizde
Ortak Tarım ve Balıkçılık
Politikalarını uygulamak
istiyorsak; Ortak Piyasa
Düzenlerini işletebilecek
kapasitede güçlü Üretici
Örgütlerini oluşturmak
zorundayız. Yani AB’deki
emsalleri kadar güçlü
Üretici Örgütlerimiz olmaz
ise; uyum sağlamaya
çalıştığımız düzeni AB’deki
gibi tam olarak işletemeyiz.
Uyum çalışmaları
kapsamında üretimden
tüketiciye gelinceye kadar
her konuda en iyi mevzuatı
çıkartsak, en mükemmel
alt yapıyı tesis etsek ve
en yüksek desteği versek
bile üretici örgütleri
olmadan sistemi uzun süre
işletmekte zorlanırız.
Hatta istatistik verilerinin temininden kırsal kalkınmaya kadar bütün
alanlarda AB’ye uyum konusunda
her ne yaparsak yapalım düzgün
yürüyen bir sistemi sürekli kılmak
ve geliştirebilmek için sistemin bir
yerinde AB’deki emsalleri gibi güçlü
ve piyasada etkin Üretici Örgütlerine
ihtiyacımız bulunmaktadır.
Hâlihazırda bu ihtiyaca göre tasarlanmış, bir AB Eşleştirme Projesi
yürütülmektedir. Ülkemizde üretici
örgütlenmesi ile ilgili uyum çalışmalarına yönelik olarak ilk etapta pilot
sektör olarak su ürünleri sektörü
seçilmiştir. AB Resmi Gazetesinde
2013 Aralık ayında yayınlanan ortak
piyasa düzenleri ile ilgili yeni mevzuat dikkate alındığında, “Su Ürünleri Üretici Örgütlenmesi Kurumsal
Kapasite Geliştirilmesi” başlıklı bu
projenin, zamanlama ve içerik açısından isabetli bir karar olduğu görülmektedir. Bu konuda bir başka
tespit de AB’nin yayınladığı İlerleme Raporunda yapılmıştır. Raporun 13. Fasıl ile ilgili kısımda halen
sürdürülmekte olan örgütlenme ile
ilgili bu projeye yer verilerek uzun
yıllardan sonra yapısal eylemler, piyasa politikaları ve devlet yardımları
konularında önemli bir adım olarak
değerlendirilmiştir. Bu durum gerçekten önemsenecek ve mutluluk ile
karşılanacak bir durumdur. Fakat
mutluluktan öte, burada ülke olarak
üstümüze yüklenen sorumluluğun
stresi çok daha büyüktür. Çünkü
proje sonunda yaşanabilecek herhangi bir başarısızlık projenin değil,
ülkenin başarısızlığı olarak karşımıza çıkacaktır. Bu nedenle ister kamu
tarafında, ister örgüt tarafında olsun
sorumluluğu olan ilgili bütün paydaşların bu konuda tam desteğine
ihtiyaç bulunmaktadır.
İlerleme Raporunda yer alan bu husus bir başka konuyu daha resmetmektedir. Ülkemizde tarım ve balıkçılık fasıllarında sürdürülen uyum
çalışmalarında bugüne kadar ciddi
ilerlemeler sağlanmıştır. Gelinen
aşamaların sürdürülebilmesi, uyumun tamamlanabilmesi ve yapılan
faaliyetlerde başarı sağlanabilmesi
için hala çalışmalara devam edilmesi gerekmektedir. Bu güne kadar yapılan çalışmalar ve gerçekleştirilen
projelere rağmen hala yeni çalışmalara ihtiyaç duyuluyor olması daha
önceki çalışmaların başarısını, şimdi
yapılan ve bundan sonra yapılacak
çalışmalar ile atılacak adımlara bağlanmaktadır.
Bu yıl Mayıs ayında tamamlanacak
projenin sonuçlarının, üretici örgütleri aracılığı ile ülkemiz su ürünleri
sektörü piyasasının düzenlemesine olumlu katkılar getirecek çözüm
önerileri üretebilmesini ve devamında bu alanda ihtiyaç duyulan yeni çalışmalara vesile olmasını diliyorum.
Sonuç olarak, AB’de Ortak Piyasa
Düzenlerini kurmadan Ortak Tarım
ve Balıkçılık Politikaları yürütmek
nasıl imkansız ise; üretici örgütlerini de sisteme dahil etmeden Ortak
Piyasa Düzenlerini tam, eksiksiz
olarak işletebilmenin zorluğu dikkate alınarak; AB’ye uyum konusunda
sürdürdüğümüz faaliyetler içinde
üretici örgütlenmesi ile ilgili tedbirlerin sektörel yaklaşım içinde daha
bütünleşik ve ara vermeksizin hayata geçirmeye devam etmeliyiz..
Zeytin Ağaçlarının DNA
Şifresi Çözüldü
»» İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE)
laboratuvarlarında yapılan çalışmayla, Türk zeytin
ağaçlarının DNA düzeyinde barkotlama çalışması
tamamlandı.
Enstitü’den yapılan açıklamada, Türkiye'nin zeytin
ve zeytinyağı üretiminden
daha fazla ekonomik değer
kazanabilmesi için çalışma
yapan İYTE Moleküler ve
Genetik Bölümü Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Sami Doğanlar ile doktora öğrencisi
Ali Tevfik Uncu, ülkedeki
katma değeri yüksek zeytin
türlerinin DNA düzeyinde
barkotlama çalışması yaptı.
Prof. Dr. Sami Doğanlar, Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nca
"San-Tez" kapsamında desteklenen projenin başarılı bir şekilde
sonuçlandığını belirterek "3 yıldır
üzerinde çalıştığımız proje ile zeytin ağaçlarının DNA şifresini çözdük" dedi. Türkiye'de birçok zeytin
çeşidinin olduğunu, bölgelerde çok
değişik amaçlı zeytin yetiştirildiğini ifade eden Doğanlar, sofralık ya
da yağ için üretilen zeytinlerden
yüksek oranda verim alınabilmesi
için sofralık zeytin çeşidinin sofralık olarak dikilmesi, yağlık zeytinin
de uygun çeşide göre dikilmesinin
gerektiğini vurguladı.
Doğanlar, bunun için de zeytin çeşitlerinin henüz fidan halindeyken
tür kimliğinin doğru tespit edilmesi gerektiğine, çalışmalarının
bu açıdan büyük önem taşıdığına
işaret etti.
Sertifikalı zeytin
Bir fidanın zeytin verebilmesi için
5 ila 6 yıl arasında zaman gerektiğini, fidan halindeki zeytin ağaçlarının hangi tür kimliğe sahip
olduğunun bilinmesi halinde sertifikalı zeytinin yetiştirilebileceğini belirten Doğanlar, açıklamada
"Aksi takdirde yıllar sonra satın
alınan fidanın istenilen türe ait olmadığı anlaşılması hem maddi anlamda hem de iş gücü anlamında
çiftçiyi ve genelde ülke ekonomisi
için kayıp yaşamasına hatta zarar
etmesine neden olacak. Bu sebeple
sertifikalı fidan ve tohum hem üreticiyi hem de yetiştiriciyi koruyacak" ifadelerini kullandı.
İYTE doktora öğrencisi Ali Tevfik
Uncu ise zeytin fidanının geliştirilen yöntem sayesinde kimliğinin
tespit edilebileceğini, bu durumun
yıllar sonra karşılaşılabilecek kötü
sürprizlerden üreticiyi koruyacağını dile getirdi. Uluslararası düzeyde markalaşabilmek için sertifikalı
tarım yapmanın zorunluluğuna
işaret eden Uncu, şunları ifade etti:
"İspanya, İtalya ve Yunanistan'ın
başarısı buna bağlı. Örneğin Girit
Adası'nda en iyi verim veren 'koroneiki' çeşidinde üretim yapıyorlar.
İtalya, zeytinyağı şişelerinin etiketlerinde hangi yörenin ağaçlarından
elde edildiğini yazıyor. Bu markalaşmayı dolayısıyla ürünün dünya
piyasasındaki ekonomik değerini
yükseltiyor. Doğru bölgede o yörenin şartlarına uygun tek çeşit zeytin
üretimi yapılabilmesi için ekonomik değeri yüksek zeytin çeşitlerinin DNA dizilimlerini yaptık.”
Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar
Kiraz Sineği
[(Bilimsel Adı: Rhagoletis cerasi (L.)
(Diptera takımı: Tephritidae familyası)]
Kiraz sineği, kirazın en önemli
zararlısıdır. Erginler parlak siyah
renkli, 0,5 cm boyuda ve yeşilimsi mavi gözlere sahiptir. Yumurta,
larva, pupa ve ergin olmak üzere dört biyolojik dönem geçirilir.
Kurtlanan meyveler içinde larva
dönemi rahatlıkla görülür. Ancak
zararlının yumurta, pupa ve ergin
dönemi fazla bilinmez. Kirazın
ben düşme döneminde çitftleşen
dişiler her bir daneye bir adet
yumurta bırakır. Bir dişi, ömrü
boyunca 40-100 yumurta bırakabilir. Yumurtadan çıkan larvalar,
meyvelerin etli kısmında beslenerek gelişirler. Larva olgunlaşınca
meyveyi terk ederek toprağa geçer
ve 2-5 cm derinlikte pupa olur.
İlkbaharda bu pupalardan ergin
sinekler çıkar. Kiraz sineği pupa
döneminde iken toprağın sürülmesi ve dişilerin yumurta koymadan tuzak kullanımı etkili mücadele yöntemleridir.
Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN
Köy-Koop Haber Şubat 2015
GÜNDEM
Mandalara 5 Bin Lira
Mera Cezası!
7. Tarım Bakanları Zirvesi Berlin'de Yapıldı
»» Almanya Federal Tarım Bakanlığınca düzenlenen Global Forum for Food
and Agriculture - GFFA (Küresel Gıda ve Tarım Forumu) küresel tarım ve gıda
ekonomisinin başlıca sorunlarını ele alındığı ve Tarım bakanlarının katıldığı dünya
çapında en büyük uluslararası zirvesidir.
Bu yıl yedincisi düzenlenen Küresel
Gıda ve Tarım Forumunda(GFFA)
"Gıda, hammadde ve enerjide talep
artışı: Tarımda fırsatlar ve gelecekte
gıda güvencesinin sağlanmasına ilişkin konuları ele almak üzere Bakanlar Berlin’de toplandı
Hızla artan dünya nüfusuyla birlikte
gıda, hammadde ve enerji tedarikine
yönelik talepler de giderek artmakta,
burada tarıma anahtar rol düşmektedir. Tarımın bugün ve gelecekte
birinci ve en öncelikli görevi, tüm
insanların gıda güvencesini sağlamaktır. Ancak tarıma artık yeni talepler de yöneltilmektedir. Gıda güvencesinin yanı sıra tarımın, örneğin
hammadde ve enerji için daha fazla
kaynak ayırması istenmektedir.
GFFA’nın hedefi uzmanlık panelleri,
çalışma oturumları ve Uluslararası
Panel ile yol göstermek ve olasılıklara dikkat çekmek, ancak aynı zamanda tarıma yönelik artan talepleri
kalıcı olarak karşılayabilmektir.
Bakan Mehdi Eker, 7. Berlin
Tarım Bakanları Zirvesi'nde
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker, Almanya Federal Tarım
Bakanlığınca düzenlenen 7. Berlin
Tarım Bakanları Zirvesi'ne katıldı.
Bakan Eker, toplantı sonrası Almanya Tarım Bakanı Christian Schmidt
ile ortak basın toplantısı düzenledi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker, G-20'nin Türkiye'de
gerçekleştireceği Tarım Bakanları Zirvesi'nde gündeme getireceği
projelere ilişkin, "Türkiye'de ekmek
israfının önlenmesi projesi çok başarılı bir şekilde yürüdü ve biz bu
tür projelerin küresel ölçekte de gıda
güvenliğinin sağlanmasında önemli
bir argüman olarak kullanılabileceğini düşünüyoruz" dedi.
Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığı
esnasında yapılacak zirvelerin altyapısını hazırladığını belirten Bakan Eker, "G-20'nin bugüne kadar
yapılmış olan 2. Tarım Bakanları
Zirvesi'ni Türkiye'de gerçekleştireceğiz" diye konuştu.Bakan Eker,
G-20 dönem başkanlığı sürecinde
Türkiye'nin gıda güvenliği konularını Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlar ve Almanya gibi dost
ülkelerle gündeme getireceğini ifade
etti.Eker, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Küresel gıda güvenliğini ve açlıkla
mücadele sorununu çözme hususunda dikkat etmemiz gereken yeni
bir kavram da gıda kayıpları ve gıda
israfıdır. Yakın bir geçmişte Türkiye
bu alanda ortaya koyduğu ve başarılı
bir şekilde gerçekleştirdiği bir projeyi bu vesile ile örnek olarak ortaya
koyacak ve bunun yaygınlaşmasını
sağlayacaktır. Türkiye'de ekmek israfının önlenmesi projesi çok başarılı bir şekilde yürüdü ve biz bu tür
projelerin küresel ölçekte de gıda
güvenliğinin sağlanmasında önemli
bir argüman olarak kullanılabileceğini düşünüyoruz."
Zirvenin sonuç bildirgesi
Bakan Eker, Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığı sebebiyle toplantının
sonunda Alman Bakan Schmidt'in
elinden almış olduğu sonuç bildirisinin içeriği ile ilgili de açıklamalarda
bulundu.
Birinci konunun biyo-ekonomiden
kaynaklanan fırsatların değerlendirilmesi olduğunu belirten Bakan
Eker, "Hem kaynakların doğru kullanılması, etkin ve sürdürülebilir
kullanılması hem bu kaynaklarla
gıda güvenliğinin temin edilmesine
yardımcı olunması, bu kavram içerisinde yapılacak çalışmalarla mümkün olacaktır" dedi.
Bakan Eker, ikinci konunun üretimde kaynak kullanımının sürdürülebilirliğini sağlamak olduğunu
belirterek, bunun ekolojik dengenin
sürdürülmesi açısından da son derece önemli olduğunu söyledi.
Sonuç bildirisinde yer alan üçüncü
konunun "gıdanın öncelikli konu
olmasını sağlamak" olduğunu ifade
eden Eker, bu konuların G-20 platformunda da tartışılacağını belirtti.
Alman Tarım Bakanı Christan
Schmidt, zirveden çıkan sonuç bildirgesinin bundan sonraki sürecin
başlangıcı olarak anlaşılmasını isteyerek, "Tarım Bakanları Zirvesi,
tarımın Davos'udur" dedi. Organik
ürünler ekonomisinin tarımda etkili
bir şekilde geliştirilmesi gerektiğini
belirten Schmidt, sonuç bildirgesindeki konuların Birleşmiş Milletler'de
(BM) ve diğer uluslararası kurullarda ele alınmasını istedi.Schmidt,
bundan dolayı sonuç bildirgesini G-20'nin başkanlığını yürüten
Türkiye'den gelen mevkidaşı Bakan
Eker'e teslim ettiğini kaydetti.
»» İstanbul’a yapılacak üçüncü köprü ve üçüncü
havalimanı inşaatları nedeniyle tarihi kentin
köylerinde meralar azaldı. Havalimanı için
kamulaştırılan alan zemin uygunsuzluğu nedeniyle
küçülünce, buralara giren mandalara, ‘ormanlık
alana izinsiz girdiği’ gerekçesiyle ceza kesildi.
Çareyi mandalarını satmakta arayan
köylüler, bin 500 lirayla 5 bin lira
arasında kesilen cezayı nasıl ödeyeceklerini kara kara düşünüyor.
Kemerburgaz Akpınar Köyü’nde
hayvancılık yaparak geçimini sağlayan köylüler, maden ocakları, 3.
havalimanı ve 3. köprü inşaatları
nedeniyle kamulaştırılan bölgelerin arasına sıkışıp kaldı. Köylüler,
havalimanı için kamulaştırılan
alanın bir bölümünü mera olarak
kullanılıyordu. Bu alanlarda köylülerin hayvanlarını otlamasına izin
veriliyordu. Ancak kamulaştırılan
alan uygunsuz zeminden dolayı
geri çekilince, köy sınırlarından
uzaklaştı. Buranın yeniden ormanlık alan olduğunu belirten Orman
Bölge Müdürlüğü ekipleri ise iddiaya göre köylülere haber vermeden
manda sahiplerine ceza kesti.
Açlığın geçmişte kalması gerektiğini vurgulayan Alman Bakan, "Bizim paylaşım, organizasyon ve etki
sorunumuz var. Bunu birlikte çözmemiz lazım" diye konuştu. "Sağlık ve sağlıklı gıda önceliğimizdir"
ifadesini kullanan Schmidt, gıda
alanındaki standartların yükseltilmesi gerektiğini ifade etti.Schmidt,
Tarım Bakanları Zirvesi'nde yapılan
çalışmalardan da memnun olduğunu kaydetti.
Ceza yiyen manda sahipleri
konuşmaktan korkuyor
Mandaları ormanlık alana girdi gerekçesiyle köyde ceza yiyen çok var.
Ancak, 'Konuşursak bize daha fazla
ceza gelir' diyerek çekinen köylüler, seslerini çıkaramıyor. Köyde,
bin 500 lirayla 5 bin lira arasında
ceza kesilen hayvan sahipleri var.
Ceza yiyen manda sahiplerinden
Adnan Oruç, “Bizim burada havalimanı olduğu için, sınırları köyün
içine kadardı. Zemin bozuk çıktığı için sınırı geri çektiler. Bu sefer
çamlık alan açıkta kalınca devlet
buraya yeniden sahip çıktı. Bizim
bundan haberimiz yoktu. Ceza
yedik. 12 mandam kaldı. Çoğunu
sattım. Meramız yok. İyice daraldı.
Burası maden, orası havalimanı,
diğer tarafı otoban. Hayvancılık
bitti burada.” şeklinde konuştu.
'Ormancılar bize hayvanları
satmamızı söylüyor'
Maden ocakları arasındaki heye-
“Düşük Faizli İşletme ve Yatırım Kredisi Kararı” Açıklandı
»» Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin 2015′te kullandıracağı düşük faizli tarım
kredilerinin limitleri ve faiz oranları açıklandı.
2015 yılında Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla tarımsal
projelere kullandırılacak indirimli faiz
oranlarına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı 22 Ocak 2015 tarih ve 29244 sayılı
Resmi Gazete'de yayınlandı. Karar uyarınca 200 bin liradan 12,5 milyon liraya
kadar kredi için cari faiz oranının yüzde
25-100’ü oranında indirim yapılacak.
Ziraat Bankası halen tarımsal kredilere
vadesine göre yüzde 8-11arasında faiz
uyguluyor.
Özellikle hayvansal üretimi artırmak
amacıyla her yıl yenilenen indirimli tarımsal kredi faizi uygulaması 2015 yılında da sürecek. Ziraat Bankası ve Tarım
Kredi Kooperatifleri aracılığıyla kullandırılan yatırım ve işletme kredilerine 1 Ocak 2015’ten itibaren geçerli
olmak üzere yüzde 25 ile 100 arasında değişen oranlarda indirim
yapılacak. Ziraat Bankası’nın faiz indiriminden doğan kaybı Hazine tarafından karşılanacak ve krediler için yüzde 1
komisyon alınacak.
de 25, besicilik işletme kredileri de yüzde 50 indirimli olacak. Genel olarak damızlık yanı sıra büyükbaş ve küçükbaş
hayvan besiciliği-yetiştiriciliği yatırımlarında kullanılacak yatırım ve işletme
kredilerinde limit 1 milyon lira ile 7,5
milyon lira arasında değişiyor. Bu kapsamdaki kredilere yüzde 25-yüzde 100
arasında indirim uygulanacak.
Bitkisel Üretimde Üst Limit 10
Milyon TL
Resmi Gazete’de yayınlanan
Bakanlar Kurulu kararına
göre, büyükbaş hayvan
yetiştiriciliği ve besiciliği
yatırımlarında kredi
faiz indirimi yüzde 50
uygulanacak.
Büyükbaş hayvan işletme kredileri yüz-
17
Bitkisel üretim alanında üst limiti 500
bin lira ile 10 milyon lira arasında olan
projelere, yüzde 25-100 arasında indirimli kredi kullandırılacak. Sertifikalı
tohum, fide, fidan yatırımları ve işletme
döneminde kullandırılan kredilerden
faiz alınmayacak. Sözleşmeli üretim
modeli kapsamında üreticilerle sözleşme imzalayan gerçek ve tüzel kişi üreticilere de üretim faaliyetinin finansmanı
amacıyla 10 milyon liraya kadar sözleşmeli üretim kredisi açılabilecek.
lanlı bölgelere fidan dikmek için
bazı bölgeler dikenli telle çevrildi.
İçinde fidan olmayan bu yerlere
keçileri girdiği için ceza kesilen Rifat Akın ise “Karşı taraf havalimanı
oldu oraya giremiyoruz. Terk edilmiş heyelan bölgelerine ormancılar
telle çevirdi. Hayvanlarımız buraya
girdiği için ceza yazıyorlar. Burasının çamlık olduğunu söylüyorlar
ama her yer bataklık, çamurluk. Ne
fidan var ne bir şey. Yasak diyor,
tellerden geçmek yasak. Bin 500
lira ceza yedim. Hayvanlarımızın
merası kalmadı. Ormancılar bize
hayvanları satmamızı söylüyor.
Yoksa ceza yersiniz diyorlar. Hayvanlarımı otlatmak için her gün 6
kilometre yürüyorum.” dedi.
Çaresizlikten ne yapacağını şaşırdığını söyleyen Binnaz Kalpaklı da
“Şimdi hiçbir yere gidemiyoruz.
Hayvanlarımız içeride. Şimdi kış
ama yaz gelince dışarı çıkarınca
ne yaparız bilmiyorum. Otlatacak
yerimiz de kalmadı. Geçinecek halimiz, çabalayacak halimiz de kalmadı. Nereye gideceğimizi de bilmiyoruz. İşimiz hep karışık.” diye
konuştu.
Köylülerin sıkıntılarını haber yapan gazetecileri köy girişinden
uzaklaştırmaya çalışan bir maden
ocağının güvenlik amiri, “Burası bizim. Akçelik’in ruhsat sahası
burası. Burası köyün toprağı değil
benim maden saham.” ifadelerini
kullandı.
2015 Kırsal Kalkınma
Hibeleri Başvuru Süresi
2. Kez Uzatıldı (KKYDP)
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,2015
9. Etap Kırsal kalkınma yatırımlarının
desteklenmesi ekonomik yatırımlar
programları başvuru süresini ikinci kez
uzatmaya gitti.Son başvuru tarihi 12 Şubat
2015 olarak belirlendi.
Başvuru sürelerini uzatma tebliği 28 Ocak 2015 Tarih ve
29250 Sayılı Resmî Gazete
yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre 2015 yılı tarımsal ekonomik yatırımlara 20
günlük ek bir başvuru süresi
daha getirilmiş oldu.
81 ilde uygulanmakta olan
bu program için öngörülen
toplam devlet katkısı bütçesi
başvurular yapıldıktan sonra
belirlenecektir. Kırsal kalkın-
ma Avrupa birliği (IPARD)
destekleri dışında kalan 39 ile
ise özellikli bir program statüsü getirilerek et ve süt hayvan yetiştiriciliğine yönelik
büyükbaş-küçükbaş et yönlü
kanatlı hayvancılık yetiştiriciliği amaçlı tesis ve teçhizat
yatırımlarına yönelik % 50
hibe destekleri verilecektir.
Program kapsamında öngörülen projeye esas hibe tutarları maksimum 1-3 milyon
TL. arasında değişmektedir.
18 KOOPERATİFÇİLİK
“Sesini Çıkartan Değil, Fesini
Çıkartan Örgüt İstiyorlar”
»» Bu ayki sayımızda Köy-Koop Merkez Birliği ve Köy-Koop Denizli Birliği işbirliği ile
Antalya’da gerçekleşen Kooperatifçilik Geliştirme ve Uyum Eğitimi Programı (KoopGep) çalışmalarına katılan Isparta Atabey Tarımsal Kalkınma Kooperatif Başkanı
Şenol Demirtaş ile söyleştik.
Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
İsimim Şenol Demirtaş, Isparta Atabey Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ve
aynı zamanda Isparta ili ve ilçeleri Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanıyım.
Kooperatifiniz hakkında bilgi
verebilir misiniz?
Kooperatifmiz 1999 yılında kuruldu.
2006 yılında 50x4 hayvancılık projesi gerçekleştirdi. Kooperatifimiz
2011 yılına kadar hiçbir faaliyette
bulunmadı. En son 2011 yılında biz
kollarımızı sıvayıp kooperatifimizin
başına geçtik. Kooperatifi düzlüğe
çıkartmak ve etkin bir hale getirmek
için söz verdik. Yapılması gereken
şeyler belliydi. Tekrar Amerika’yı
keşfetmeye gerek yoktu. Çevremizde kooperatifçiliği gerçek anlamıyla
başarmış örnek kooperatifler var,
bu başarının sürekliliğini sağlayan
birikimli ve başarılı kooperatifçi arkadaşlarımızın da bilgi birikim ve
destekleriyle kendimize büyük bir
hedef belirleyerek, hayvansal ürünlerimizi değerlendirmek için öncelikle süt toplamaya başladık. Bu işleri yaparken sıfırdan bir işe başlamak
kolay olmuyor. Kooperatifimize alet
ekipman tedarik etmek bir sıkıntıydı. İpotek gösterdik, kefil olduk. Yani
taşın altına elimizi soktuk.
Daha sonra neler yaptınız?
Projeleriniz var mı?
Tabiki süt toplama tek başına olmadığı için, ortaklarımıza yem de dağıtmaya başladık. 4 yıldır bu şekilde
faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Şuan
yeni bir projeye adım atmak üzeriyiz. Bakanlığımızın uygulamış olduğu sıfır faizli 10 baş aile işletmeleri
desteklemesi var. Bu desteklemeyle
kooperatifimizdeki 16 aileye, toplam
160 baş hayvan dağıtımı gerçekleştireğiz. Kapasiteniz ne kadar büyük
olursa, sıkıntılarınız da o kadar azalıyor. Çalışanlarımız var, karşılanması
gereken ihtiyaçlar var. Bu çarkın dönmesi gerekiyor. Çarkın dönmesi için
de ekonomik bir güç gerekiyor. Tüm
ortaklarımızla biz bu gücü sağlamaya
gayret ediyoruz. Birkaç hayvan ve sütle bu işler yürümüyor tabiki. Sağolsun
kooperatif ortaklarımızın özverili çalışmaları ile Atabey gibi bir yerde olmamış bir işi olur hale getirdik.
Ülkemizde kooperatifçiliği nasıl görüyorsunuz?
Biz tarım ülkesiyiz. Cumhuriyet’in
kuruluşundan günümüze kadar elden
geldiğince iyi kötü tarıma destekleme
verilmiş. Ama 1980 yılı mı diyelim,
2000 yılı mı diyelim sanki tarım adeta cezalandırıldı. Uygulanan politikaların sonucunda; insanların ticaret
yapması üretmekten daha kolay hale
getirildi. Biz ülke olarak tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyidik.
Ama kesif, yem, hayvan ve hammademiz yok. Tarım ülkesiyiz diyoruz
ama en acısıda kepeğimiz bile yok.
Ben son 10 yılın istatistiklerine bakıyorum, kaba yemlerde artış varken,
ama tahıl ürünlerimizde artış yok.
Hatta bazı tahıl ürünlerinde düşüş
yaşanıyor. 6-7 milyon ülke nüfusu artarken, üretimimizde bir artış sağlama başarısını gösterememişiz.
Köyünüzde göç yaşanıyor mu?
Kırsal alandaki nüfusumuz sürekli
şehirlere göç eder durumdalar. Bu
Dr. Özdal KÖKSAL
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
[email protected]
insanlar şehirlere meslekleri olduğu
için göç etmiyorlar. Şehirde eğer iş
bulabilirse asgari ücretli, güvenlikçi,
temizlikçi olarak çalışıyorlar. Aslında onların hepsi bizlerin yanında yetişmiş, tarımı bilen insanlardı. Ama
artık tarımdan bir gelir sağlayamadıkları için geleceklerini kırsalda
görmüyorlar. Gittikleri yerde çok mu
rahatlar? Hayır. Köydeki anne ve babalarının desteğiyle şehirde ayakta
kalabiliyorlar.
Tarımın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Sizce sorunların çözüm yolları neler olmalı?
Ben yaşanan duruma üzülüyorum.
Balıkçı teknelerine ucuz mazot verilir demişiz. Bunun adı altında ‘yatlar’
ucuz mazot alır. Tarlada çalışan üretici litresi 4 liraya mazot alır. Aynı
zamanda bir de üretim yapar. Biz
balık sefasına, yat sefasına tarlaya
gitmiyoruz ki, üretmek için tarladayız. Mazotta dünyada en çok vergiyi
veren ülke biziz. Girdilerimiz de durum aynı. Bugün zahireciler yüzde 1
KDV ile ürün alıyorlar. Gelin görün
ki biz onlardan yüzde 8 KDV ile hayvan yemi alıyoruz. Tarımı bir bütün olarak ele almalıyız. Ülkemizin
tarım topraklarını peşkeş çekiliyor
demek yakışık almıyor ama maalesef durum bu şekilde. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde ev, işyeri, konut,
otel vs. satılır ama tarım arazilerinin
satıldığını ben duymadım. Bizim ülkemizde ise son yıllarda yaşanan durumu hep beraber görüyoruz.
Öncelikle sorunların çözümünde bireysel çözüm arayışlarını bir yana bırakarak, toplumsal çözümler ve politikalar geliştirmeliyiz. Bu anlamda
kooperatifçiliğin bir öncü olacağını,
ülke geleceği için de vazgeçilemeyeceğini düşünüyorum.
Dünyada sanayisi çok gelişmiş ülkeler aynı zamanda tarımda da lider
ülkeler konumundalar. Çünkü tarım
sanayiyi geliştirir. Tarımı dışlarsanız, köylüyü üvey evlat görürseniz,
sanayiniz de gelişmeyecektir. Biz
ülke olarak ne yazık ki bunun farkına
varamadık. ‘Sanayi hamleleri’ peşinde ülke yıllarını kaybetti.
Ülkemizde yeni bir alışkanlık başladı. Birşey olduğunda hemen ithalata
gidiliyor. Kepek mi yok. Hemen ithalat. Samanın mı az. Hemen ithalat. Büyükbaş hayvanın mı azaldı,
hemen ithalat. Yaşanan sorunun çözümünü ithalatta aradık. Bu alışkanlıktan biran evvel kurtulup, gerçekçi
tarım politikaları üretmeliyiz.
Artık dünya küçülmüş,
globalleşmiş. Ben bu
globel kelimesini 20
yıldır duyarım. Peki kim
globalleşmiş? Köylü mü?
Sermaye globelleşmiş.
Dünya küçülmüş ama
ben köyümden 50 km
uzaktaki bir otelde 3 gün
tatil bile yapamazsam,
bırakın tatili ailemi senede
bir defa yemeğe dahi
götüremiyorsam, tarımda
avrupada birinci olmuşuz,
dünyada yedinci olmuşuz
lafları beni ilgilendirmiyor.
Bir Amerikalı veya bir
Alman üreticisinın
kazandığının yarısını bile
alabiliyor muyum? Ben ona
bakarım.
Örgütlenme ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Ülkemizde örgütlülük bir ayrıcalık
değil. Örgütlülük cezalandırılıyor.
İktidarlar karşılarında örgütlü bir
güç istemiyor. Sesini çıkartan değil,
fesini çıkartan örgüt istiyorlar. Herkes alandaki örgüt karmaşasından
bahsediyor. Ama yapılan uygulamalar ise tam tersi durumda. Böl yönet
politikasından vazgeçilmeli. 2012 yılında şenlik havasında açıklanan Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planının üzerinde 3 yıl geçti. Birisi bana
bu belgede geçen yapılmış bir tane iş
göstersin. Herşey sözden ibaret kaldı. Biz toplum olarak bir araya gelip, birlikte hareket etme yeteneğine
sahip değiliz. Bu eksikliğimiz biran
önce tamamlamalıyız.
Gelecek için umutlu musunuz?
Son olarak eklemek istediğiniz
birşeyler var mı?
Biz böyle konuşunca sanki isyankar mıyız. Herkes mutlu da biz mi
mutsusuz. Bazen kendi kendimi
sorguluyorum. Üreten biziz, çalışan
biziz. Niye huzur içerisinde yaşıyamıyoruz. Bizde bir laf vardır. ‘Doğrudan görmedim aç, Eğriden
görmedim tok’. Eğri her zaman
doyumsuzdur. Hep açtır. Hırs bizi
her zaman yanlışa götürür. Manevi
dünya diyoruz. Ama hiç fani gibi de
durmuyoruz. Bırak Türkiye’yi, dünyayı avcumuza almak isityoruz.
Bu ülkenin insanları birlikteliğin
gücünü tam olarak hiçbir zaman göremedi, gösterilmedi. Hep bireysel
çıkarcılıkla birşeylerin kazanılacağı
dayatıldı.
Gelecekten umutlu olmak istiyorum.
Gelecek nesillere bu ülkeyi böyle bırakmamalıyız. Birlik beraberlik ve
ahlak içerisinde çok iyi şeylerin olacağı umudunu hala taşıyorum.
Şubat 2015 Köy-Koop Haber
Niksarlı Eskişehir’de Üretim
ve Tüketim Kooperatifleri
Temsilcilerini Biraraya Getirdi
»» Niksarlı Eskişehir’de Üretim ve Tüketim
Kooperatifleri temsilcilerini biraraya getirdi.
Türkiye Milli Kooperatifler Birliği
(TÜRKİYE KOOP) Genel Başkanı
Muammer Niksarlı, 13 Ocak 2015
tarihinde Eskişehirde bulunan tüketim kooperatifleri temsilcileri
ile Köy-Koop ve Su Ürünleri Kooperatifleri temsicilerini bir araya
getirdi. Niksarlı’ya Eskişehir seyahatinde TÜRKİYE KOOP Genel
Başkan Yardımcısı ve Su Ürünleri
Koopertifleri Merkez Birliği Başkanı Ramazan Özkaya, Milli Birlik
Danışmanı Prof Hüseyin Polat ile
birlikte Köy-Koop Genel Müdürü
Turgay Solmaz eşlik ettiler.
21 Aralık günü Denizli’de KöyKoop öncülüğünde yapılan kooperatifçilik Günü kutlamalarında
dile getirilen üretici kooperatiflerin kent merkezlerinde aracısız
mal satışlarının projelendirilmesi
konusu, geçtiğimiz hafta yapılan
TÜRKİYE KOOP Başkanlık Divanı Toplantısında da görüşülmüş
ve üretici kooperatiflerin tüketim
kooperatifleri ile işbirliği yapmak
suretiyle bu gişimi başlatmaları
uygun bulunmuştu. Bunun üzerine
pilot bölge olarak Eskişehir seçilmiş ve Eskişehir Tüketim Kooperatfleri Birliği (ESKOBİRLİK)’in de
bu öneriyi uygun bulması üzerine
Eskişehir’e günübirlik bir iş seyahati düzenlenmiştir.
ESKOBİRLİK Başkanı Hasan
Azmi Aka’nın karşıladığı TÜRKİYE KOOP heyeti, birlik merkezinde yapılan tanışma toplantısından
sonra Eskişehir Demiryolu İşçileri
Tüketim Koopertifi (EDİ-KOOP)
Başkanı Mehmet Alp’i ziyaret etti
ve seyahatin amacı Niksarlı tarafından açıklandı. Aka ve Alp bu
toplantı sırasında Eskişehir’deki
kooperatiflerin böyle bir pilot projede görev almaya ve tarımsal kooperatiflerle işbirliği yapmaya hazır
olduklarını bildirdiler. Tarımsal
ürünlerin mevcut kooperatif mağazlarında satılabileceği, ancak su
ürünlerinin satışı için tüm kooperatiflerin su ürünleri kooperatifleri
ile ortak bir satış mağazası açmasının daha uygun olacağı belirtildi.
TÜRKİYE KOOP heyeti, ESKOBİRLİK temsilcileri ile birlikte EDİKOOP merkez mağazasını ziyaret
ettikten sonra GES-İŞ Tüketim Ko-
operatifi mağazasını ziyaret etti ve
kooperatif başkanı Nazmi Mumcu
ile bir araya geldi. Niksarlı’nın ziyaretin amacını açıklaması ve pilot
proje konusundaki düşüncelerini
paylaşmasını takiben Mumcu yaptığı konuşmada bu projeye destek
verebileceklerini bildirdi. GES-İŞ
Kooperatifinin içinde bulunduğu
mali sıkıntıları da dile getiren Nazmi Mumcu, bu sıkıntıların aşılması
amacıyla Ankara’da Bakanlık ve diğer kurumlar nezdinde girişimlerde bulunacağı ve hazırlanacak bir
projenin finansmanı için uluslararası kuruluşlarla temasa geçeceğini
de bildirdi.
Heyetin Ankara’ya dönmeden önce
ESKOBİRLİK’te yaptığı değerlendirme toplantısında, bu girişimin
ikinci adımına ilişkin ayrıntıların
üretici ve tüketici kooperatifleri arasında yüz-yüze görüşülmesi
amacıyla Köy-Koop tarafından Şubat ayında Eskişehir’de bir toplantı yapılması konusunda Köy-Koop
Genel Müdürü ile mutabık kalındı.
Bu toplantıya, Eskişehir ve komşu iller ile mal verebilecek Eğe ve
Marmara’da bulunan tarımsal kooperatiflerin temsilcileri ve Eskişehir
ve civarında bulunan ESKOBİRKİK
ortağı tüketim kooperatifleri temsilcileri davet edilecek. Toplantıda
mal çeşitleri, alım ve satım koşulları
ve diğer hukuki ve teknik konular
tartışılacak. Değerlendirme toplantısı sonunda konuşan Niksarlı, Milli
Birlik olarak benzeri toplantıların
başka bölgelerde de yapılmasını
teşvik edecelerini belirterek, bu
yolla üretici ve tüketici kooperatiflerinin işbirliği yapmalarına katkıda
bulunacaklarını söyledi.
Gümrük Bakanlığı tüketiciye
yönelik aldatmaların önüne
geçilmesi için kırmızı ışık yaktı
»» Gümrük Bakanlığı tarafından hazırlanan "Ticari
Reklamlar ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmelik
Taslağı"na ilişkin öngörülen düzenlenmelere göre;
• Artık bilinçaltında algılanan yani
izleyenlerin fark edemeyeceği biçimde reklamlar yapılamayacak.
• Firmalar reklam yapılan ürünün
içerisinde dini hassasiyete aykırı
(domuz yağı, alkol gibi..) maddeler
bulunuyorsa bunu açıkça belirtecek,
• Birçok ürün için "ilk kez" ya da tükenmek üzere olduğu şeklinde reklamlar yapılıyor. Bu aldatmacalara
artık izin verilmeyecek,
• Doktor, veteriner hekim gibi sıfatlarla bir ürün ve hizmete yönelik
sağlık beyanında bulunup tanıtımlar yapılamayacak,
• "Yüzde 50'ye varan" şeklinde gördüğümüz ancak hiç de öyle olmayan ürünler artık bu şekilde tanıtılamayacak,
• Bildiğiniz üzere reklamların altında küçük yazılar şeklinde dipnot
ve altyazılar okuyamadan hızla geçiyor. Artık bu yazılar daha yavaş
geçecek. Öngörüde bu yazıların
0,25 saniye ekranda kalacağı belirtiliyor.
• Reklam sektörü için bir de ortalama tüketici kavramı getiriliyor.
Yani her tüketicinin anlayacağı şekilde kavramlar kullanılacak.
Köy-Koop Haber Şubat 2015
KOOPERATİFÇİLİK
Dünyadan Kooperatif
Hikâyeleri
Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN
Dünya’nın kooperatifleşmede en
ileri olduğu ülkelerin başında gelen
Amerika’dan bir hikâye aktaracağız.
Yerel olarak bölge ihtiyaçlarını geleneksel olarak karşılamak için kooperatifçiliğin nasıl bir girişimcilik
olabileceğini göreceğiz. Burada dikkat çekici bir başka nokta ise; alışılagelenin dışında üreticinin yanı sıra
sektördeki diğer paydaşlarında kooperatifçilik prensipleri çerçevesinde
birlikte çalışabileceğine ilişkin bir
örnek vermiş olacağız.
5. MEVSİM KOOPERATİFİ:
Kooperatifin ana merkezi birçoğu
tarafından Wisconsin Driftless Bölgesinin idari merkezi olarak kabul
edilen Wisconsin, Westby’dadır.
Wisconsin, Iowa, Minnesota ve Illinois bölgelerinin bulunduğu Driftless bölgesi, asla buzullaşmanın
yaşanmadığı ve ormanlık tepeleri,
dik vadileriyle ve temiz akarsuları ve aynı zamanda çayır, orman,
kır ve sulak arazilerini içeren çeşitli
ekosistemleriyle göze çarpan coğrafi yapıya sahiptir. Ama yine de göze
çarpan bu coğrafi yapı bu bölgede
tarımın yapılmasını zorlaştırmaktadır. Bu zorluklara rağmen, tarım
uzun zamandır bu bölgede hâkim
sektördür. 1800’lerdeki Norveçli
göçmenlerden yeni yerleşen Amish
aileleri; buğdaydan ve tütünden organik süt ürünlerine ve üzüm bağlarına, Driftless bölgesinin zengin
bir çiftçi çeşitliliğinden ve tarımsal
geleneklerden yıllardır yararlanmaktadırlar. 5. Mevsim Kooperatifinin piyasa bölgesi Merkez Güney ve
Güneybatı Wisconsin, Güneydoğu
Minnesota ve Kuzeybatı Iowa’nın
bulunduğu 150 mil mesafedeki “Viroqua WI”olarak adlandırılan bölge
yarıçapı içindedir.
2015 Uluslararası Toprak Yılı;
Sağlıklı Topraklar Sağlıklı Yaşam
»» Son yıllarda Birleşmiş Miletlerin yaptığı en güzel ve yerinde çalışma her yıla
bir anlam yüklemek, insanlığı global sorunlar karşısında uyarmak, farkındalık
çalışmalarına öncü olmaktır.
Değerli okurlar, Sizlere bu sayıda,
YEREL GIDA ALTYAPISINI
OLUŞTURMAK İÇİN BİRLİKTE ÇALIŞMA
5. Mevsim Kooperatifi Amerika’ nın Wisconsin eyaletinde
7 Rivers Bölgesindeki üreticilerden, üretici gruplarından,
gıda işlemecilerinden, dağıtımcılardan ve alıcılardan oluşan
çok paydaşlı bir kooperatiftir.
Ortakları yerel seviyede gıda
sistemindeki tüm kilit aktörleri
temsil etmektedir.
Hedefleri sağlıklı bir çevreyi, güçlü
bir ekonomiyi ve gelişen toplumları
destekleyen sağlam bir bölgesel gıda
sistemi oluşturmaktır.
19
Birçok insan kooperatif için
neden ‘5. Mevsim’ ismini
seçildiğini sormaktadır.
Geçmişte, ‘5. Mevsim’
demek insanların büyüme
mevsimi ötesinde hasat
mevsiminden iyi bir şekilde
yararlanmaya devam
etmek amacıyla yiyecekleri
çeşitli metotlarla koruma
yollarına işaret edermiş.
Mevsimin en verimli olduğu dönemlerde yiyecekleri konservelemek,
dondurmak ve kurutmak yaygın metotlarmış. 5. Mevsim Kooperatifinin
kurulması, yerel olarak tüketilen yerel üretimin miktarını, yıl içinde bu
yerel gıdadan insanların yararlanma
süresini, üreticilerin ve işlemecilerin
işlerinden kazandıkları gelirlerini
arttırmış ve üretici ile tüketici arasındaki ilişkiyi ve ekonomik olarak
büyümeyi geliştirmiş.
Kooperatif nispeten genç bir kooperatif olmasına rağmen, birçok kurumsal ve alıcı restoran sahibi ortaklarına, birçok üretici ile işleme tesisi
ortaklarına ve aynı zamanda Wisconsin La Crosse tabanlı Reinhart Gıda
Hizmeti ulusal dağıtımcı ortağına
sahiptir. Bölgesel gıdalar mevcut piyasa altyapısı üzerinden taşındığında
muhafaza edilen bu gıdaların kimliği ve bütünlüğünü garantiye almak
için kooperatif olarak bir taahhüt
yapılmaktadır. Hepsine adil bir fiyat
sağlayarak üreticilerini, alıcılarını ve
işlemecilerini desteklemektedir. Kooperatif tüm üyelerine aynı zamanda
pazarlama ve eğitim malzemeleri ile
yardım sağlamaktadır. Tüm ortaklar
masada temsil edilmekte olup, ortakların hepsi bir sese ve bir oya sahiptir. Aynı zamanda 5. Mevsim Kooperatifi, yerel gıdalar ile ilgili piyasada
önemli bir yere sahiptir.
Dünyada siyasi ve ekonomik ortam
büyük güçlerin gölgesinde, uluslararası şirketlerin baskısıyla şekillense de hiçbirşey gerçeklerin örtülmesini mümkün kılmamaktadır.
Hatta insanlık ve çevre değerlerini
hiçe sayanlar timsah gözyaşları
içinde zarar verdikleri insanlık ve
çevrenin korunması ile ilgili çalışmalarda katılmaktan geri durmamaktadırlar. İşin üzücü tarafı yaratıkkları olumsuz tablodan bile bir
rant elde etme güdüsü içinde davranabilmektedirler.
İnsanlığın var oluşundan beri bizi
ayakta tutan, bizlere hayat veren,
dini ve kültürel değerlere göre en
kutsal sayılan topraklar artık tehlike
altındadır. Gıda güvenliğimizin ve
varlığımızın en büyük dayanağı ve
sigortası olan toprak kaynakları tehlike sinyalleri vermektedir. Tarım
alanlarının sonuna gelindiği gibi
birçok tarım alanı da hatalı ve amaç
dışı kullanımın kurbanı olmuştur.
Bazı ticari ve siyasi çevrelerin maddi ve siyasi menfaatleri çerçevesinde
toprakları koruyucu yasalar hiçe sayılmakta, halkı hiçe sayarak delinmekte, insani ve dini değerler çok
kolay gözardı edilmektedir.
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
kutlanan Dünya Toprak Günü için
yaptığı açıklamada insanlığın “sessiz dostu” olan toprağa yeterince
önem verilmediğini belirtiyordu.
Sağlıklı toprakların sadece gıda,
yakıt ve tıbbi ürünlerin kaynağı olmakla kalmadığını; ekosistem için
şart olmakla birlikte, suyun filtrelenmesi, karbon döngüsü ve karbon
depolanması gibi konularda, sel ve
kıtlık gibi felaket zamanlarında
toprakların kritik bir rol oynadığına
değiniyordu. Birleşmiş Milletler’in
Bir taraftan ülkelerde
her yıl toprak günü
kutlanırken, diğer
taraftan da tarım ve
orman alanlarına sanayi
bölgeleri, şehirler, maden
kazıları, havaalanları ve
yollar yapılmaya devam
etmektedir. 21 yüzyılda
hız kazanan adı konmamış
savaşlara milyarlarca
dolar paralar akıtılırken,
insanları ve doğayı
koruyucu söylevler ve
projeler hiç inandırıcı
görünmektedir.
2013 yılında yapılan Birleşmiş Milletler (BM) 68. Genel Kurulu’nunda aldığı bir kararla 2015 yılını
Uluslararası Toprak Yılı olarak kabul etti. Bu yıl kapsamında BM üye
ülkelerinden yıl boyunca yapacakları faaliyetleri ile bir ölçüde kooperatifler yılı ve aile tarımı yılındaki
beklentileri tamamlayan beklentileri ortaya koydular. Bu beklentiler toplumda toprağın insan hayatı
için anlam ve önemi konusundaki
farkındalıklarını artırmak, toprağın
gıda güvenliği konusundaki hayati
önemini ortaya koymak, son yıllarda dünyanın en öncelikli konusu
olan iklim değişikliklerinde uyumu
ve etkilerinin hafifletilmesini sağlamak, Temel ekosistem hizmetlerinin yerine getirilmesi, Dünyada
yoksulluğun azalması ve sürdürülebilir gelişme hakkında toplumun
eğitilmesi, Toprak kaynaklarının
korunması, sürdürebilir şekilde
yönetilmesi, bütün bu süreçleri
verimli bir şekilde sürdürecek politikaları desteklemesi, Sürdürülebilir toprak yönetim etkinlikleri ve
farklı arazileri kullanan grupları
destekleyecek yatırımlara teşvik ve
destekler, Toprak veri tabanının
küresel, ülkesel, bölgesel düzeyde
toplanması konulardı.
FAO Genel Direktörü José Graziano da Silva 5 Aralık 2015 tarihinde
2015 yılını Uluslararası Toprak Yılı
kutlama çalışmaları çerçevesinde
toprağa yönelik farkındalığı arttırmak ve kritik öneme sahip bu kaynağın sürdürülebilir kullanımını
teşvik etmek için faaliyetler gerçekleştirileceğini açıklıyordu.
Dünyada 805 milyondan fazla açlık
ve yetersiz beslenmeyle karşı karşıya kalan insan bulunduğunu belirtiyordu. Dünyadaki nüfus artışı
karşısında gıda üretiminin yüzde
60’lık bir büyümeyi de zorunlu kıldığını, buna karşılık dünyadaki toprak kaynaklarının yüzde 33’ünün
verimsiz olduğuna dikkat çekiyor.
Tehlikenin kritik aşamaya geldiğini
söylüyordu. Tüm insanlar için hep
birlikte yürütülen sürdürülebilir
bir kalkınma hedefi doğrultusunda 2015 yılı boyunca tüm insanları
topraklar için aktif rol almaya davet
ediyordu.
Silva 1 cm toprağın oluşması için
1000 yıllık bir zaman dilimine gerek duyulan toprakları “hemen hemen unutulmuş bir kaynak” olarak
tanımlıyordu. Sürdürülebilir toprak yönetimi için yapılacak yatırımın sonradan yapılacak onarımdan
daha ucuz olduğuna değinerek,
toprak için verilecek bu çabanın
“gıda güvenliği, beslenme, iklim
değişikliği ve herkes için sürdürü-
lebilir kalkınmayı sağlamak için
önemli olduğunu açıklıyordu. FAO
Genel Direktörü Silva açıklamaları
ile 2015 yılında Uluslararası Toprak
Yılı çerçevesinde yapılacak faaliyetlerde dünyanın nelere nasıl dikkat
etmesini belirtiyor. Artan tehlike
karşısında ülkelere duyarlı ve dikkatli olmalarını işaret ediyor.
Belki dünya toprakların korunması
konusunda geç kaldı. Hayati öneme
sahip ciddi miktardaki toprak kaynakları kayboldu. Diğer taraftan
BM ve FAO’nun tüm uyarılarına
karşın halen de yanlış uygulamalara devam edilmekte. Hatta gözleri
paradan başka birşey görmeyen
çevreler yasa ve yönetmelikler ile
mahkemelerin verdiği kararları bile
bir yolu bulunup deliyorlar. Ama
dünyayı bekleyen tehlike hız kesmeden gün geçtikçe artıyor. Tüm
bireylerin ve makam sahiplerinin
bilimsel gerçekleri dikkate alarak
bu gidişe karşı dur deme zamanı
gelmiş ve geçmiştir. Ama zararın
neresinden dönülürse dönülsün
insanlık için kardır. Toprakları koruyucu ve sağlıklı ürünler üretilmesine imkan verici tedbirlerin bir
an önce yaygın şekilde uygulamaya
konulmalıdır.
Toprakların amaç dışı kullanımına
tüm toplumun karşı durulmalıdır.
Bu konuda devletçe yapılan uygulamaların sağlıklı şekilde işleyebilmesi içinde sivil toplum örgütlerinin
takibi ve önerileri önemlidir. İktidarlar toprak ile ilgili uygulamaları
konusunda sivil toplum örgütlerinin
görüşlerine doğrudan karşı çıkmak
yerine dikkate alıp değerlendirmelidirler. Hele yolsuzlukların ve siyasi
kayırmaların olduğu ülkelerde hataları ve gerçekleri gösteren çevrelerin
bağımsız ve iktidarların gölgesinde
olmayan sivil toplum örgütleri olduğu bilinmelidir.
Dünyadaki çiftçi örgütlerini çatısı altında toplayan World Farmer
Organization ile Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin sektör örgütü
olan Uluslararası Tarım Kooperatifleri Örgütünün (ICAO) 2015
Uluslararası Toprak Yılına büyük
önem vermektedir. Ayni BM’nin
üye ülkelere duyurduğu gibi bu
kuruluşlarda üye tüm örgütlere yıl
boyunca Toprak Yılı ile ilgili farkındalık faaliyetleri yapmalarını ve
destek olmalarını istemiştir.
Ülkemizde de başta
tarımsal amaçlı
kooperatifler ve örgütler
olmak üzere tüm sivil
toplum örgütlerinin
konuya önem vermeleri
gerekmektedir. Çünkü en
çok toprak sorunlarının
yaşandığı ülkelerden
biri de ülkemizdir. Bu
topraklarda varlığımızı
korumamız için öncelikle
topraklarımızı korumak
hepimizin görevidir.
Dileyelim ki BM 2015 Uluslararası Toprak Yılımız güzel ve verimli
geçsin. Bu yıl yapılan farkındalık
çalışmaları ile insanlık için gerekli mesajları alsın. Sağlıklı toprağın
sağlıklı yaşam olduğu gerçeği en iyi
şekilde anlatılabilsin ve anlaşılsın.
20
Şubat 2015 Köy-Koop Haber
KIRSAL KALKINMA
Anadoluda Ahilik Kültürü ve İmecenin Kırsal Kalkınma
Desteklerinde Beklentiler
Aile Çiftçiliğine Olan Etkileri
»» İmece kültürü Anadolu köylüsünün insanlığa armağan ettiği birlik, yardımlaşma
ruhunun En güzel örneklerinden biridir. Aile çiftçiliği tarımsal kalkınmanın itici
motorlarından biridir.
Anadolu kültürel zenginliği ve dinler
arası hoşgörünün en güzel örneklerinin yaşandığı dünya uygarlık merkezlerinin en önemlilerinden biridir.
Binlerce yıldır Asya –Avrupa arasında
kültürlerin geçiş noktasında olduğu
için hem geçiş kültürlerden hem de
yerleşik kültürlerden etkilenerek ekonomi k felsefesinin temeli olan kooperatifçilik Anadolu da atılmış bu ışık
tüm dünyaya yayılmıştır.
Mikro ekonomik birimler olan aile çiftçiliği olan işletmeler birleşerek tarımsal
kooperatifleri oluşturur ve ülke ekonomisine katkıda bulunurlar.
Sosyal devlet ancak toplumda eşit dağılımın olduğu, refahın arttığı makroekonomik göstergelerin ve sosyal
refahın yüksek olduğu ülkelere olur.
Bu da toplumda aile işletmelerin güçlü
olduğu, çiftçiliğin tabana yayıldığı aile
çiftçiliğinin geliştirilmesi ile sağlanır.
Aile çiftçiliği modelini dışarıdan aramak yerine kökü içerimizde olan ahilik, Baciyani rum, Ahiyanırum modellemelerinden almalıyız. Aile çiftçiliğini
ülkemizde geliştirerek ülkemizi gelişmiş ülkeler seviyesine
Ahilik ve Aile Çiftçiliğinin Ülkemizdeki Yansımaları çıkarabiliriz.
Ahilikte, aile çiftçiliği de ailede başlar.
Aile bir toplumun temelini ve devleti
oluşturan en önemli bir öğedir. Güçlü
bir devlet, güçlü millet sağlıklı bir aile
yapısı ile olur. Kırsal ve sosyal kalkınmanın anahtarı olan ahilik aile çiftçiliğine yeni bir misyon ve vizyon vererek
öncü bir model oluşturabilir.
Ahilik kaynağını eski Türk töre ve
adetlerden alan Anadolu da kurulan
esnaf, zanaatçı, çiftçi bütün çalışma
alanlarını alan bir organizasyondur.
Ahilik ve imece kültürü Anadolu yerleşik kültüründen kaynağını almıştır. Bu
modelleme Türk tarımını ve Türk aile
işletmeciliğini de derin izler bırakmıştır.
Ahilik ilkelerini aile işletmeciliğine uygulayarak yeni bir modelleme kurarak
dünya tarımına, dünya barışına sosyal
kalkınmaya ciddi katkılarda bulunacaktır. Bu ilkeler
• İyi huylu ve güzel ahlaklı olmak
• İşinde ve hayatında kin, hasetlik, gıybetten kaçınmak
• Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak
• Gözü, gönlü ve kalbi tok olmak
• Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak
• Cömert, ikram ve kerem sahibi olmak
• Küçüklere sevgi, büyüklere karşı
edepli olmak
• Alçak gönüllü olmak, büyüklük ve
gururdan kaçınmak
• Ayıp ve kusurlarını örtmek, gizlemek
S. Sedat AKGÖZ
Ahi Evran Üniversitesi
Mucur Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü
Öğretim Görevlisi
Yrd. Doç.Dr. Cihad KARTAL
Kırıkkale Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
İşletme Bölümü
Öğretim Görevlisi
ve affetmek
• Dost ve arkadaşlara tatlı sözlü, samimi ,güler yüzlü ve güvenilir olmak,
• Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı
ziyaret etmek,
• Herkese iyilik yapmak, iyiliklerini istemek,
• Hakka, hukuka, hakkaniyete riayet
etmek.
Ahilik Modelinin Kültürel
ve Sosyal Olarak Aile
İşletmeciliğine Katkısı
Ahilik ilkeleri günümüzde aile çiftçiliğinin en çok ihtiyacı olan sevgi, adalet,
saygı, hümanist, hakka ve hakkaniyete
saygı gibi aile çiftçiliğinde olması gereken toplumsal değerleri oluşturarak
Hareketin insani boyutunu düzenler.
İnsan odaklı aile çiftçiliği aile kooperatifçiliğinin gelişmesine ön ayak olur
ve kırsal kalkınmanın ihtiyaç duyduğu
ekonomik modellemelerin gelişmesine imkan sağlar.
En çok ihtiyacımız olan sevgi, imece
ruhunun tekrar canlanması, birlik ve
beraberlik duygumuzun gelişmesidir.
Bu duygu zenginliği aile çiftçiliğinin ana
zenginliği ve üretim ve sosyal bazlı kooperatiflerin gelişimine ön ayak olacaktır.
Ahilik bireyselliğin ön plana çıktığı
ve kolektif modellemelerin cazibesini kaybettiği ve Sömürgeciliğin ivme
kazandığı dünyamızda hayati öneme
sahiptir. Ahilik Mevlana hoşgörüsünü
dünyaya taşıyarak çok uluslu şirketlerin sömürgecilik, düşük ücret, arz ve
talep piyasalarındaki dengesizliklerden faydalanmalarını minimum seviyeye indirger. Yeni kooperatifçilik ve
aile çiftçiliği dünyada sosyal refahın
tabana yayılması ve yoksulluğun minimiz edilmesi ve yaşanılabilir dünya
için yegane şansımız olarak görülmektedir.
Sonuç: Sürdürebilir kalkınma modelleri olan aile çiftçiliği kavramı kadınlar erkeklere yönelik ailesel iş gücüne
yönelik seracılık, hayvancılık, organik
tarım, su ürünlerine yönelik faaliyetlerini organize ederek toplumun kalkınmasını ve ülkemizin gelişmiş ülkelerle
aynı seviyeye gelmesinde etkin kullanılabilecek önemli bir araçtır.
Aile çiftçiliğinde ahilik ve imece kültürünü örnek alarak dünyaya bu modellemeleri aile çiftçiliğine adapte etmeli ve
bu özgün modellemeleri dünyaya tanıtmalıyız. Bu topraklar aile çiftçiliğinin
ve kadın ve üretim bazlı kooperatifin
modellemelerinin doğduğu topraklardır. Birleşmiş Milletler 2014 yılını Aile
çiftçiliği yılı ilan ederek konunun önemini insanlıkla paylaşmıştır.
Toplumsal olarak bu yılı seferberlik
yılı ilan ederek aile çiftçiliğini toplumun tüm kesimlerini ile ortak hedef
ve stratejiler doğrultusunda çalışmaya
teşvik etmeliyiz.
Bakanlık ve üniversiteler yıllık düzenli
olarak konferans, seminer ve bildiri vermeli, bu konuda çalış tay, bilimsel kongreler daha sıklıkla düzenlenmelidir.
• Dolayısıyla kaynağını ahilik ve imece
kültüründen alan Türk aile çiftçiliğinin yasal ve örgütsel yapısı düzenlenmelidir.
• Bu modelleme yazılı ve görsel medya organlarında paylaşılmalı ve Türk
köylüsüne tanıtıcı programlar yapılmalıdır.
• Dünyada sivil ve ekonomik kuruluşlar ile beraber çalışılarak ortak girişimler yapılmalıdır.
• Ahilik tabanlı aile çiftçiliği az gelişmiş ülkelerde model bir uygulanma
olarak ortay konulmalıdır.
• Kaynağını sevgiden paylaşımdan alan
ahilik tabanlı model ulusal bazda evrensel mesajlar içerdiğinden tüm dünyada
sürdürebilir ekonomik modellemelerde
ortak bir taban sağlayarak sevgi ve kardeşliği güçlendirecektir.
Toplumlar sevgi ve kardeşlikle paylaşımcılıkla büyürler. Bu da sadece ailede sağlanır. Sağlıklı bir aile yapısına
sahip olan aileler mikro kalkınma modellemeleri olan aile işletmeleri ve aile
çiftçiliği modellemeleri kurarak kırsal
kalkınmanın ana gücünü oluştururlar.
Güçlü aile işletmeleri ve aile çiftçiliği sömürüyü, fakirliği, işsizliği en aza indirgeyerek dünya barışına olumlu katkıda
bulunurlar. Dünyanın bozulan ekonomik, sosyal, siyasal dengelerini yeniden
organize ederek sevgi ve kardeşliğin
gelişmesine olumlu katkıda bulunurlar.
Bu nedenle özgür ve müreffeh bir dünya için güçlü aile işletmelerine ihtiyaç
olacaktır. Gelecek güçlü aile çiftçiliğine
sahip tarımsal ve kırsal kalkınmadaki
sorunlarını çözen ülkelerin olacaktır.
»» Hükümet tarafından Kırsal Kalkınma konusunda
desteklerin gelecek yıl 3 milyar TL olacağı konusunda
yapılan açıklama şüphesiz çok önemli kaynaktır.
Doğru kanalize edilirse çok önemli istihdam olanağı
ve değer yaratılabilir.
Gazetemiz yayın hayatına girdiğinden beri tarım ürünleri üreticileri,
tarımsal sanayi yatırımcıları ve bu
konularla ilgili kişi ya da kurumların bilgi ihtiyacını karşılamakta oldukça başarılı oldu. Bu yazımızda
desteklerin nasıl ve nelere yöneltilmesi konusunda görüşlerimizi
paylaşalım istedim. Bizim konumuz tarımsal üretime verilen desteklerden ziyade sabit yatırımlar.
Bu tür desteklerin dağıtıldığı temel
kurumsal yapılar;
TKDK ve IPARD programı son yıllarda çok önemli bir proje uygulaması olarak ortaya çıktı. Bu programla ilgili çok geniş açıklamalar
bugüne kadar yapıldı. Geçen sayımızda ise gelecek dönemle ilgili
kısa bilgiler verildi.
Tarım Bakanlığı tarafından uygulanan KKYDP yine önemli bir
yatırım aracı, GAP, DAP, KOP
kapsamında yapılan hayvancılık
destekleri bu bölgeler için önemli
bir yatırım aracı oldu.
Diğer taraftan Kalkınma Ajanslarının tarıma dayalı sanayi için verdiği
destekler özellikle orta ve doğu bölgelerimizde yatırımların artmasında çok önemli rol oynadılar. Ancak
bundan sonrası için salt bölgesel
destek verilmesinin yetmeyeceği
açıktır. Bunun yanında sektörel bir
analiz gerektiği düşüncesindeyim.
Yapılan bu desteklerin ne kadar
katma değer yarattığı veya hangi
tür yatırımların daha fazla değer
yarattığı aynı konuda yatırım desteğinin gerek yerel ve gerekse ülke
bazında marjinal katkısının değişmediği veya geriye gittiği/gitmediği
gibi analizler yapılmalıdır. Aslında
bazı alanlarda detay analize de gerek yok. Bilerek ama sektörün adını
koymadan çok net ifade etmek isterim ki ülkenin tüketimi bir birim
buna karşılık imalat kapasitesi 3-4
birim olan bir alanda destek vermenin bu ülkeye ne katkısı olabilir. Tam tersine atıl kapasite artmış
olur. Cebimizden paralar sokağa
atılmış olur. Bu durumu şimdi yaptığım bir çalışma nedeniyle görünce
yıllar önce GAP İdaresi Başkanlı-
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
ğında çalıştığım dönemde yapılan
bir çalışmada 4500 adet irili ufaklı
yatırımın 1980-2000 yıllarında teşvik belgesi aldığı halde yapılmadığını ama düşük faizli kredilerin ise
sonuna kadar kullanıldığını hatırladım. Yapılması gereken şey, genelde ve yerelde farklılıklar göstermeli.
Mademki hedef AB standartlarını
yerleştirmek öyleyse öncelik mevcutları yenilemek, standartları yükseltmek olmalı. Ya da yeni ürünler
üretmesi, maliyet düşürücü teknolojik adımlar atması, belirli miktarda ihracat yapması gibi koşullar
desteğin miktarını değiştirmeli.
Yine daha önceki
yazılarımda belirttiğim
hem yatırımların hem
ürünlerin çeşitlenmesi
konusu önemli. Bunun
makro ekonomiye
katkıları olacağı da açıktır.
Yerel ürünleri üretmek ve marka
yapmak için çalışmalara (örneğin
coğrafi işaretleme) destek olmak,
şu anda var olan kırsal turizm faaliyetlerini artıracak yatırımlara desteği hibe oranı olarak artırmak gibi.
Diğer taraftan bu sistem sadece
parası olanın yatırım yapmasını
sağlıyor. Küçük işletmeler yani
aile çiftçiliği yapanlar hibelerden
faydalanamıyor. Eğer küçük işletmelerin ayakta kalması isteniyorsa ya KOSGEB’in imalat ve hizmet
sektöründe yaptığı gibi bir Girişimcilik destek sistemi kurulabilir
ya da küçük işletmeler veya küçük
işletme kurmak isteyenlerin kooperatifler yoluyla desteklenmesi en
makul yol gibi görünmektedir.
"Kafana Göre Avlanma"
»» Kaçak avcılıkla mücadele kapsamında, usulsüz avlanmadan dolayı 2014 yılında 8,3
milyon TL ceza kesildi.
Av koruma ve kontrol çalışmalarını hız
kesmeden devam ettiren Orman ve
Su İşleri Bakanlığı, 2014 yılında yasadışı av yapanlara 6 bin 927 kişi
hakkında idari yaptırım uygulandı.
Yürütülen bu çalışmalar neticesinde
yasal çerçevede av yapanların sayısı
yaklaşık 131 bin 600'e ulaştı. Uygulanan idari para ve tazminat cezaları ile
av pulu olarak da tabir edilen avlanma izin kartı satışlarından elde edilen
gelirler, av ve yaban hayatının gelişti-
rilmesi maksadıyla kullanılıyor. Böylece, buradan elde edilen gelirlerin av
ve yaban hayatına katkı olarak geri
dönmesi sağlanıyor.
DKMP Genel Müdürlüğü, yasadışı
avla mücadele çalışmaları kapsamında 2014 yılında yaklaşık 4 milyon 861
bin TL idari para cezasının yanı sıra,
tabiatta meydana getirdikleri zarar
ve eksilmeden dolayı da 3 milyon 510
bin TL tazminat cezası uygulayarak
toplamda 8,3 milyon TL ceza kesti.
Ayrıca bu dönemde avda kullanılan
araç ve gereçlerle, tabiattan yasadışı
olarak almış oldukları ölü, yaralı veya
canlı av ve yaban hayvanlarına da el
konuldu.
2014 yılında yapılan kontrollerde av
kabahati işleyenlerin avda kullanmış
oldukları kabahatin konusunu oluşturan 6 bin 348 yaban hayvanına, bin
300 otomatik ve yarı otomatik yivsiz
av tüfeğine ve 2 bin 929 araç ve gerece de el konuldu.
com
Köy-Koop Haber Şubat 2015
SAĞLIK
Karın Ağrısı Hangi
Hastalıkların Habercisi?
»» Karın bölgesinde hissedilen ağrı kalp, akciğer veya
safra kesesi gibi bazı hastalıkların habercisi olabilir.
Uzmanlar, karnın üst orta bölümünde
ortaya çıkan ağrı, geğirme, bulantı,
kusma, erken doygunluk hissi, şişkinlik ve karnın gözle görülür şekilde şişmesinin dispepsi hastalığının
semptomları olduğunu belirtiyorlar.
Karın bölgesinde
oluşan ağrıların önemli
hastalıkların habercisi
olabilir.
Dispepsi de sıklıkla ilgili organların beyinden gelen ve beyine giden
sinir uyarılarında artma, uyarılma
eşiklerinde düşme veya sindirim
kanalı organlarından beyinde ilgili
merkezlere gelen uyarıların normalden farklı değerlendirilmesi hastalık
semptomlarının sebebidir. Dispepsi,
belirtileri varsa daha ciddi bir durumun varlığını ortadan kaldırmak
için mutlaka doktora müracaat edilmelidir. Çünkü dispepsi geniş bir
kavramdır, altında çeşitli hastalıklar
gizlenebilir.
40 yaş üzeri, belirtileri
ciddiye almalı
Bazen kalp krizleri de dispepsiye
benzer belirtiler gösterebilir. Bu şikayetler aniden başladıysa ve sizin
için olağan dışıysa ayrıca nefes darlığı, terleme veya çeneye, boyna, kola
yayılan ağrıyla birlikteyse derhal tıbbi yardım istenmelidir. Hızlı yemek
yemek, lokmaları iyice çiğnemeden
yutmak, yemek aralarında sık sık
su içmek veya gazlı içecekleri fazla
tüketmek nedenler arasında sayılırken, bu nedenler dışında önemli bir
sebebi de bir kısım hastadaki nedensiz iç sıkıntısı varlığıdır.
Dispepsi hastalığının ciddi zararlar
vermemesi için yiyecek ve içeceklere dikkat edilmesi gerekiyor. Bir
oturuşta çok fazla yemek yemeyin.
Yemeği sakince tüketin. Lokmaları
iyice çiğnemeden yutmayın. Aşırı
kahve, çay, gazlı ve yağlı yiyeceklerden kaçının. Sigara ve alkol tüketimini kesin. Yemek yedikten hemen
sonra uykuya yatmayın. Özellikle
stresten kaçının ve stres yönetimini
yaşamınıza iyi uygulayın. Doktorunuzun verdiği diyeti önemseyin ve
verilen ilaçları aynı kombinasyonda
düzenli olarak alın.
A Vitamini Eksikliğini
Dikkate Alın
»» A vitamini eksikliğinin tip 2 diyabet riskini
artırabileceği belirlendi.
ABD'deki
Weill
Cornell
Tıp
Fakültesi'nden
araştırmacılar,
diyabetin pankreastaki
beta hücrelerinin
ürettiği ve kandaki şeker düzeyini dengeleyen
insülin hormonun
yeterli salgılanmama- sı
veya
vücudun salgılanan hormonu etkili
olarak kullanamamasından kaynaklandığını hatırlatarak A vitamininin
pankreastaki beta hücrelerini harekete geçirdiğini belirtti.
İki grup farede testler yapan araştırmacılar, ilk gruptakilerin genlerini
değiştirdi ve bu hayvanların A vita-
minini depolamamasını sağladı.
İkinci gruptaki fareler ise
besinlerden A
vitamini aldı.
A vitaminini depolayamayan
farelerde beta hücrelerinin işlevini
yitirdiği ve insülin üretemediği görüldü.
A vitamini eksikliğinin tip 2 diyabet
riskinin artmasına yol açabileceğini
vurgulayan araştırmacılar, bu vitaminin noksanlığının diyabetin tek
nedeni olmadığına ancak sonuçların
daha etkili tedavi yöntemlerine ışık
tuttuğuna dikkati çekti.
Dt. Coşkan ARAS
İLK DEFA
Dişeti Ameliyatı öncesi genç
diş hekimi hastasına sorar:
- Hanımefendi korkuyorsunuz
ve titriyorsunuz, ilk defa mı
ameliyat olacaksınız?
Kadıncağız titrek bir sesle
cevap verir:
- Evettt, Doktorrr Beyy iilk
defffa amelliyattt ollacağımm…
Diş hekimi:
- Korkmayın. Ben de ilk defa
ameliyat yapacağım, ben
korkuyor muyum?
Hasta gevşeyip gülmeye
başlar:
- Ay Doktor, çok hoşsunuz,
olur mu öyle şey…
Bu sefer tüm klinik çalışanları yerlere yatar. Çünkü
Dr. Selahi Bey’in söylediği şey
doğrudur, bu onun eğitim
sonrası ilk ameliyatıdır…
(Not: Bu konuşma, 80’li
yıllarda bir üniversite
hastanesinde geçen gerçek bir olaydan alıntıdır.)
21
Çay Tiryakilerinin Dikkatine!
»» Uzmanlar, günün her saatinde tercih edilen çayla ilgili önemli bir uyarıda
bulundu. İşte kansere varabilecek kadar ciddi zararlara yol açan tehlikeler…
Çay demlerken dikkat edilmesi gerekenleri sıralayan Dicle Üniversitesi
(DÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof.
Dr. Bekir Bükün, yüksek ısıya maruz kalan çayın insan sağlı üzerindeki etkilerine değindi. Çayın içerisinde tein ve tanenler içeren bir
bitki olduğuna dikkat çeken Bükün,
bu tein ve tanenlerin bitkilerin kendilerini korumak amacıyla salgılamış oldukları bileşikler olduğunu
ifade etti. Çayın uygun bir yöntemle
pişirilmemesinin bu bileşikleri aktifleştirdiğine işaret eden Bükün,
bu durumunda kansere varabilecek zararlar oluşturarak olumsuz
durumlara yol açtığını vurguladı.
Bayat yani ağızda acılık hissi oluşturan çayların içilmemesi gerektiğinin de altını çizen Bükün, çayı
fokurdayacak şekilde kaynatılmaması gerektiğini ve üstteki demliğe
kuru çay koyup altındaki demlikte
su kaynatma yönteminin tamamen
yanlış ve zararlı bir yöntem olduğunu ifade etti.
Siyah Çay Nasıl Demlenir?
İyi bir çay demlemek her şeyden
önce bir sanattır. Kullanılan mal-
kalker ve klor maddeleri kesinlikle
olmamasıdır. Çinlilere göre çay için
ideal su, dağlardaki kaynak sularıdır. Çay bardaklarında kristal cam
tercih edilmemelidir. Fincan kullanıyorsanız, içinin beyaz ve ince kenarlı olmasına dikkat edin. Böylece
çayın tadının kokusunun ve renginin keyfini çıkarabilirsiniz.
zemenin kalitesinin yanı sıra demleyenin ustalığı gerekir. Bugün iyi
demli bir çay için çeşitli kültürlerin
farklı yaklaşımları ve yöntemleri
sözkonusu, ama üç prensip var ki
bunlar belki bütün dünyadaki çay
sevenler için geçerli. Birinci prensip, çayın kaliteli olması ve demliğin niteliği, en ideal demlikler porselen olanlardır. Bir başka dikkat
edilmesi gereken nokta, demliğin
asla deterjan ile yıkanmaması, sadece sıcak su ile temizlenmesidir.
İyi bir çayın üçüncü ayağı ise kuşkusuz kullanılan suyun bileşiminde
Sertlik derecesi az olan sular, çay
için daha müsaittir. Su kaynatılır, çaydanlık ateşten geri alınarak
suyun fokurdaması durunca, boş
demliğe sudan yeterince dökülür.
Onun üzerine her fincan için bir
çay kaşığı çay konur. İlaveten bir
çay kaşığı çay fazladan konulması
tavsiyeye değer. Çin çayları 2.5,
diğer çaylar 5 dakikada dem alır.
Hiçbir zaman 100 C'lik kaynar su
çayın üzerine dökülmez. (Deniz
seviyesinde 100 C'de kaynayan su,
demliğe boşaltıldığı zaman yaklaşık
84 C olur. 5 dakikalık demleme süresi sonunda 74 C'ya düşer. 1000 m
yükseklikte 97 C'de, 2000 m'de 93
C'de su kaynar) Çaydaki vitaminler
için son derece zararlıdır. 5 dakikadan fazla demlenmeye bırakılan
çaylar acılaşır.
Güçlü Kemikler İçin Kuru Üzüm
»» Uzman Diyetisyenler; kansızlığa, dişlere, dişetlerine iyi gelen kuru üzüm'ün
kemik sağlığı için de tüketilmesinin faydalı olacağını belirtiyorlar.
Uzmanlar, kuru üzümün sağlıklı kemik gelişimi ve kemik minerilizasyonunun oluşmasını sağlayan bor
içerdiğini, bor madeni kimyasal
bir element olup kalsiyum, fosfor
ve magnezyumun metabolizmasına katkı sağlar ve sağlıklı kemik
gelişimi ve beyin fonksiyonları için
önemli bir element görevi üstlenmektedir. Kuru üzüm içerdiği demir minerali ile ülkemizde çok sık
görülen anemi için tedavide ve oluşmasını engelleme de vazgeçilmez
bir besindir. Enerji verirler. İçerdiği yüzde 70 fruktoz şekerinden
dolayı karbonhidrat miktarı nedeni
ile özellikle gebelik, emziklilik dönemde, çocukluk ve büyüme çağı
dönemlerinde artan enerji ihtiyacını karşılamada sağlıklı bir besin alternatifidir. 100g 1 çay bardağı kuru
üzüm yaklaşık 325 kalori enerji vermektedir” bilgisini veriyorlar.
Kuru üzüm, zayıflığın hastalık olarak kabul edildiği durumda kilo
aldırıcı olarak kullanılabilen bir
besindir. Kabızlık sorunu yaşayan
kişilerde bu şikayetin giderilmasında içerdiği karbonhidrat ve posa
yardımcıdır. Göz, diş ve kemik sağlığı için çok faydalı bir besin özelliği
taşımaktadır. Pektin yani lif içerikleri yüksektir. İçerdiği pektin ve lif
sayesinde yavaş emilen karbonhidratları sayesinde kolesterol düşürücü, kardiyovasküler hastalıklarda
faydalı etkileri vardır. Özellikle kolon kanserinde iyileştirici etkileri
görülmüştür. İçerdiği tartarik asit
sayesinde minerallerin emilimine
yardımcıdır. Yine kolon sağlığı ve
emilim mekanizmasında bağırsaklar üzerinde bu asit yardımcıdır.
İçerdiği flavanoller sayesinde kanserin tedavisinde anti inflamatuar
etki göstererir. Özellikle göze bağlı
gelişen nörolojik disfonksiyon bozukluklarında tedavi edici olduğu
görülmüştür. İçerdiği flavanoidler
antioksidan özellikleri nedeni ile
oksidatif stresin oluşmasını önlerler. Fitoöstrojen içerikleri sayesinde
osteoporoz olan hastalarda iyileştirici etkileri vardır. Menapoz şikayetlerini azaltıcı fayda göstermektedir.
İçerdiği triterpenler diş eti hastalıklarında iyileştirici etki sağlarlar.
Tatlı besinlere alternatif olarak önerilebilecek bir kuru meyvedir. Yine
tatlı yapımında şeker eklenmeden
sadece kuru üzüm ile yapılan kurabiye ve kekler oldukça tatlı tadı hissettirebilmektedir. Bu sayede daha
düşük kalori alınmış olur ve diyabetik tatlılarda kullanılabilir.
Çikolata Yerine Keçiboynuzu Tüketin!
»» Çikolata yerine yağ, kalori ve kafein miktarı daha düşük olan keçiboynuzunu tüketmeyi
öneren uzmanlar keçiboynuzunun kilo kaybına yardımcı olduğunu da belirtiyor.
Keçiboynuzunun çikolata yerine
tüketilmesini öneren Uzman Diyetisyen Şebnem Kandıralı şu bilgilere yer verdi: "Keçiboynuzu lifi 24
polifenolik bileşik içerir, bunlardan
%26'sı flavonoidlerdir. Flavonoidler çok güçlü antioksidan özellik
gösteren bitkisel bazlı bileşiklerdir.
Keçiboynuzu aynı zamanda belirgin miktarda antioksidan bileşikler
olan kuersetin ve mirisetin içerir. 1
adet orta/büyük boy keçiboynuzu
yaklaşık 31 kaloridir."
Keçiboynuzu çocuk felcini
önlemede etkili
Kandıralı:"Keçiboynuzu bir kim-
yasal olan tanenlerden gallik asit
içerir, analjezik, anti bakteriyel,
anti alerjik, anti viral, antioksidan ve antiseptik özellik gösterir.
Gallik asit çocuklarda çocuk felcini önlemede ve tedavide etkilidir.
Keçiboynuzu sindirimi düzenler ve
kandaki kolesterol seviyesini düşürür. Hem çocuk hem de yetişkinler-
de 15-20 grama kadar keçiboynuzu
ishal tedavisinde kullanılır.
Keçiboynuzu kafein içermediği için
yüksek tansiyonu olan bireyler tarafından da kullanılabilir. Keçiboynuzunun düzenli kullanımı akciğer
kanserini önlemede yardımcıdır. E
vitamini içeriği ile öksürük, grip,
anemi ve osteoklazi tedavisinde
yardımcı olur. Fosfor ve kalsiyum
zenginliği sebebiyle osteoporoza
(kemik erimesi) karşı savaşır.
Keçiboynuzu çikolataya karşı süt
içermeyen bir alternatif olarak laktoz
intoleransı veya süt alerjisi olanlara
için kullanılır. Çikolataya göre yağ,
kalori ve kafeinden düşüktür, bu anlamda kilo kaybınada yardımcı olur.
22
Şubat 2015 Köy-Koop Haber
ETKİNLİKLER
ŞUBAT-MART 2015
TARIM FUARLARI TAKVİMİ
ŞUBAT AYI TARIM TAKVİMİ
TARLA ZİRAATI
a) Bazı ılık bölgelerde illkbahar ekimleri için
toprak işlemesi yapılır. Kaymak bağlamış
ekili tarlalar tırmık ve kazayağı ile kırılır ve
toprak kabartılır. Fazla kabarık ve kesekli
tarlalar ise loğlanır. Hafif ve süzek topraklar
için mutlaka suni gübreler ve çiftlik gübreleri verilmelidir.
b) İklimi ılık bölgelerde çavdar, arpa, bezelye, bakla gibi çeşitlerin ekimi yapılır.
18.02.2015 - 21.02.2015
KONYA HAYVANCILIK 2015
3. Hayvancılık, Çiftlik Ekipmanları ve Süt
Endüstrisi Fuarı
Konya Tohum 2015, Konya Sulama Teknolojileri ve Bitki Besleme Fuarı 2015, Konya
Tavukçuluk, Kümes Hayvanları ve Ekipmanları Fuarı 2015 ve KET 2015 Fuarı ile eş
zamanlı.
KTO-TÜYAP Konya Uluslararası Fuar Merkezi
26.02.2015 - 01.03.2015
BALIKESİR TARIM FUARI 2015
Balıkesir Tarım Hayvancılık ve Gıda Fuarı
Tarım, Tarım Teknolojileri, Hayvancılık, Balıkçılık, Zeytin İşleme Teknolojileri, Süt Endüstrisi
Atlas Fuarcılık - Balıkesir
25.02.2015 - 28.02.2015
ANFAŞ FOOD PRODUCT
22. Uluslararası Gıda İhtisas Fuarı
Gıda, Gıda İşleme, İçecek, Teknoloji ve
Endüstrileri
Yiyecek Ürünleri, Ambalaj ve Ekipmanları
c) Ekimi yapılan sulak tarlalarda ilk cansuyu
verilir.
e) Özellikle turunçgillerin hasadı devam
eder. Ambalajlanarak piyasaya arz edilir.
Yaz için depolama da yapılır.
SEBZECİLİK
a) Seralarda turfanda sebzeler hasat edilmeye başlanır.
b) Sıcak yastıklara sebze tohumları ekilir.
Bazı bölgelerde ay sonuna doğru fideler bahçeye alınabilir. Kışlık sebzelerin ılık bölgelerde hasadı devam eder.
c) İlkbaharı erken gelen bölgelerde yazlık
sebze ekimi için toprak işlemesi yapılır, gübrelenir.
d) Sera ve sıcak yastıklarda sulama, çapalama ve ayıklama (sereltme) işleri yapılır.
e) Çeşitli zararlı ve hastalıkla mücadele yapılır.
f) Seralardan elde edilen ilk turfanda sebzeler ambalajlanarak piyasaya sevkedilir.
d) Ambarlarda gerekli muhafaza ve mücadele işleri devam eder. Tohumluklar ayrılarak
temizlenir, ilaçlanır. Ekime hazır duruma
getirilir.
MEYVECİLİK
a) Fidan çukurları açılır, toplu meyvelik kurulacak sahalar sürülür ağaç dipleri kabartılarak gübrelenir.
b) Mutedil bölgelerde ay ortasına kadar fidan
dikimleri devam eder. Fidan sökümü ve katlaması yapılır.
c) Her türlü meyvelerde (ılık bölgelerde) budama çalışmaları başlar ve devam eder.
d) Çeşitli zararlı ve hastalıklarla kış mücadelesine devam edilir.
BAĞCILIK
a) Bağ kurulacak yerlerde ve eski tesislerde
derin belleme (Krizma) yapılır, gübrelenir.
b) Köklü ve köksüz asma çubuğu dikimi devam eder.
c) Budama yapılmaya başlanır.
d) Bağlarda kış mücadelesi yapılır. Omcalar
bordo bulmacası ile yıkanırlar.
HAYVANCILIK
a) Hayvanlar ahırda olduklarından temizlik
ve dezenfeksiyona önem verilir
b) Çeşitli yemlerle hayvanlar ahır beslemesine tabi tutulur. Çeşitli bakım işleri yapılır.
c) Doğumlar başladığından gerekli tedbirler
alınır. Yavrular için özel bakım ve besleme
yapılır.
d) Havanın uygun olduğu günlerde hayvanlar meraya çıkarılır
e) Hayvan hastalık ve zararlarına karşı koruyucu aşılar ve ilaçlar uygulanır.
TAVUKÇULUK
a) Kümeslerde temizlik işleri ve havalandırma devam eder.
b) Kuluçka mevsimi başlayacağından gerekli
tedbirler alınır.
c) Kümeslerde tane ve suni yemler verilerek
dengeli beslenmeleri sağlanır.
d) Çeşitli koruyucu aşılar devam eder ve ilaçlar verilir.
ARICILIK
a) İklimi uygun yerlerde yavaş yavaş arılar
dışarı çıkarılırken, soğuk bölgelerde ise arılar içerde olduklarından havalandırma işleri
dikkatle yapılmalıdır.
b) Soğuk bölgelerde şerbet verilmelidir.
c) Oluşabilecek hastalık ve zararlılarla mücadele edilir.
05.03.2015 - 08.03.2015
ANFAŞ FOOD PRODUCT
FOTEG İstanbul 2015
12.Gıda İşleme Teknolojileri Uluslararası
İhtisas Fuarı
Gıda İşleme Teknolojileri Ve Ekipmanları, Katkı
Maddeleri, Ambalajlama ve Lojistik, Teknolojileri, Unlu Mamul Teknolojileri, Gıda Güvenliği ve
Hijyen
10. Uluslararası Tarım Sera ve Hayvancılık Fuarı- İZMİR
12-15 Şubat
2015
Anfaş Antalya Fuarcılık
11-15 Mart 2015 - DENİZLİ
HKF Fuarcılık-Yeşilköy
05.03.2015 - 08.03.2015
AEGEANAGRI 2015 11. Ege Tarım Sera ve Hayvancılık Fuarı
6. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Fuarı
Expolink Fuarcılık-Milas Tariş
05.03.2015 - 08.03.2015
MERSİN AGRODAYS
Mersin 10.Tarım Gıda ve Hayvancılık Fuarı
Tarım, Tarım Makineleri, Gübre, Tohum, Gıda
Makineleri, Seracılık, Hayvancılık, Sulama
11.03.2015 - 14.03.2015
Çukurova Gıda GIDA - TEK FUARI
▶▶ 8 Ocak 2015 Tarihli ve 29230
Sayılı Resmî Gazete, İmalatçıİhracatçıların, Şekerli Mamul
İhracatı Karşılığında C Şekeri
Taleplerinin Karşılanması Şartları
ve Uygulama Esaslarına Dair
Tebliğde Değişiklik Yapılmasına
Dair Tebliğ
Gıda, İçecek Ürünleri, Gıda İşleme, Unlu Mamuller Teknolojileri, Depolama, Soğutma, Taşıma ve Mağaza, Market Ekipmanları
Tuyap Fuarcılık-Adana
11.03.2015 - 15.03.2015
AEGEANAGRI
11. Ege Tarım Sera ve Hayvancılık Fuarı
Türkiye’de 24 saat
esasıyla hizmet veren
tek Merkez olan Ulusal
Zehir Danışma Merkezi,
zehirlenmeler hakkında
size bilgi verir...
▶▶ 31 Aralık 2014 Tarihli ve
29222 Sayılı Resmî Gazete,
Tarımsal Arazilerin Mülkiyetinin
Devrine İlişkin Yönetmelik
▶▶ 8 Ocak 2015 Tarihli ve 29230
Sayılı Resmî Gazete, Tıbbi Sülük
(Hirudo Verbana) 2015 Yılı İhraç
Kotasının Tahsisi Hakkında Tebliğ
(No: 2015/1)
Forum Fuarcılık-Mersin Yenişehir
Orion Fuarcılık-Denizli
▶▶ 30 Aralık 2014 Tarihli ve
29221 Sayılı Resmî Gazete, Sebze
ve Meyve Ticareti ve Toptancı
Halleri Hakkında Yönetmelikte
Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Yönetmelik
▶▶ 31 Aralık 2014 Tarihli ve
29222 Sayılı Resmî Gazete,
Türk Ürünlerinin İhracatının
Arttırılmasına Yönelik Teknik
Mevzuatı Hazırlayacak
Kurumların Belirlenmesine
İlişkin Kararın Ekinde Yapılan
Düzenlemenin Duyurulması
Hakkında Tebliğ (Ürün Güvenliği
ve Denetimi: 2015/25)
Tarım Teknolojileri, Tarımsal Mekanizasyon,
Hayvancılık Teknolojileri, Hayvan Sağlığı, Yem,
Tohum, Fidancılık, Sulama, Gıda ve Gıda Endüstrisi, Ambalaj
Tarım , Tarım Teknolojileri, Seracılık, Hayvancılık, Tohum, Fidan, Gübre, Sulama Teknolojileri,
Süt Endüstrisi
Mevzuat
Prof.Dr. Erkan REHBER
• Kooperatifçiliğin Tarihçesi
• Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması
• Kooperatifçilik
Değer ve İlkeleri
• Kooperatif Teorisi
• Dünya ve Türkiye'de
Kooperatifçilik
• Kooperatiflerin Geleceği
www.ekinyayinevi.com
▶▶ 14 Ocak 2015 Tarihli ve 29236
Sayılı Resmî Gazete, Bazı Tüketici
Ürünlerinin Tehlikeli Kimyasal
Madde İçeriğine Yönelik Piyasa
Gözetimi ve Denetimine İlişkin Tebliğ
▶▶ 17 Ocak 2015 Tarihli ve 29239
Sayılı Resmî Gazete, Lisans Alarak
Faaliyet Gösteren Depolarda
Muhafaza Edilen Tarımsal
Ürünler İçin Kira Destekleme
Ödemesi Yapılması Hakkında
Tebliğ (No: 2014/62)
▶▶ 17 Ocak 2015 Tarihli ve
29239 Sayılı Resmî Gazete,
Pazar Araştırması ve Pazara
Giriş Desteği Hakkında Tebliğ
(Tebliğ No: 2011/1)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2014/6)
▶▶ 21 Ocak 2015 Tarihli ve 29243
Sayılı Resmî Gazete, 2015/7183
Türkiye Halk Bankası Anonim
Şirketince Türkiye Esnaf ve
Sanatkârlar Kredi ve Kefalet
Kooperatifleri Birlikleri Merkez
Birliğine Bağlı Bölge Birliklerine
Ortak Olan Esnaf ve Sanatkârlar
Kredi ve Kefalet Kooperatifleri
Kefaletiyle veya Doğrudan
Esnaf ve Sanatkârlara Kredi
Kullandırılmasına Dair Karar
▶▶ 21 Ocak 2015 Tarihli ve
29243 Sayılı Resmî Gazete, 1081
Mevsimlik Tarım İşçilerinin
Sorunlarının Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin
Belirlenmesi Amacıyla Kurulan
Meclis Araştırması Komisyonuna
Üye Seçimine İlişkin Karar
▶▶ 22 Ocak 2015 Tarihli ve
29244 Sayılı Resmî Gazete,
2014/7201 T.C. Ziraat Bankası A.Ş.
ve Tarım Kredi Kooperatiflerince
Tarımsal Üretime Dair Düşük
Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi
Kullandırılmasına İlişkin Karar
▶▶ 28 Ocak 2015 Tarihli ve
29250 Sayılı Resmî Gazete,
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının
Desteklenmesi Programı
Kapsamında Tarıma Dayalı
Ekonomik Yatırımların
Desteklenmesi Hakkında Tebliğ
(Tebliğ No: 2014/43)’de Değişiklik
Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2015/5)
Köy-Koop Haber Şubat 2015
SPOR-TARIM BULMACA
42.195 Metre Koşabilirsiniz!
23
»» Tarihte anlatılan hikâye şudur: M.Ö. 490’da Yunanistan’ın Marathon ovasında Atinalılar ile Pers (İran) orduları arasında büyük bir savaş
yapılmıştı. Yenilgiye uğrayan Persler gemilerine sığınıp denize açılınca, Atinalı General Miltiades kazandıkları zaferi Atina’ya bildirmek için hızlı
koşan bir adamını görevlendirdi.
Daha önce Sparta’ya da koşarak zafer
haberini götürüp geri dönen Phedipides, Atina’ya kadar koştu. Şehre
vardığında bir adım atacak hali kalmadığından, “zafer bizimdir” deyip
öldü. Onun anısına, 1896 yılında
yapılan ilk olimpiyatlardaki en uzun
koşunun adının, “maraton” olarak
kullanılması kabul edildi. İlk önce
40 km olarak koşulan yarış, 1924
yılından sonra 42.195 m olarak değiştirildi. Maraton koşan üst düzey
sporcuların, zamansal olarak dünya
çapındaki dereceleri 2 saat ile 2.30
saat arasında sıralanmaktadır.
Bu kadar uzun bir mesafeyi koşan en yaşlı insanın 101 yaşında olduğunu söylersem, çoğunuz
için imkânsız gibi görünebilir. Hintli Fauja Singh’e ait olan bu en yaşlı
maraton koşan rekoru halen kırılamamıştır. Ve en genç rekoru da
bu mesafenin yarısı olan yarı maratonda koşan Amerikalı 6 yaşındaki
Keelan Glass’a aittir.
Ülkemizde de maraton koşan ve
uluslararası başarılara sahip bir çok
koşucu vardır. Türk maratoncularının en ünlüsü İsmail Akçay’dır.
1964-1965 yıllarında Türkiye Maraton Şampiyonu olan İsmail Akçay,
1967 Balkan Maraton Şampiyonluğunu,1967 Amerika (Las Vegas)
Maratonunda ikinci, 1967 Akdeniz
ve Balkan yarışmalarında ikinci,
1968 Meksika Olimpiyatlarında ve
Milletlerarası Tokyo Maratonunda dördüncü, 1969 Dünya Maraton
Yarışmasında da ikincilik kazandı.
Türkiye’deki diğer ünlü maratonculardan bazılarının isimleri şunlardır: Ali Karaduman, Mustafa
Kaplan, Ahmet Aytar, Behzat
Akdeniz, Haydar Erduran, Hüseyin Topsakal, Hüseyin Aktaş,
İsmail Akçay, İsmail Karagöz,
Sadık Salman, Mehmet Terzi,
Veli Ballı, Mehmet Yurdadön.
Ülkemizde yapılan uluslararası nitelikteki en önemli maraton yarışı ise,
ilki 1979’da düzenlenen
Asya-Avrupa Maratonudur.
Maraton zor bir koşu ve
inanılmaz bir deneyimdir. Bu inanılmaz deneyim aynı zamanda bedeni de inanılmaz tüketir.
Kaba bir ölçüyle, bir maraton koşucusu, koşu esnasında ortalama üç bin
kilo kalori kadar enerji
TARIM BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
Y. İzzettin BAŞER
8
9
10
11
12
Adnan YAHŞİ
Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü
[email protected]
harcar. Bu miktar, on saat balta ile
odun kıran birinin harcadığı enerjiye eşittir. O yüzden maraton koşanlar,1 yıl içinde 3-5 den fazla maraton
koşmamaya çalışırlar. Çünkü her
maraton yarışından sonra, bedenin
kendini toparlaması için uzun bir
süreç gerekir.
Dünyanın her yerinde, her yıl binlerce insan, ilk defa maraton koşmak
için mücadeleye girişiyor. Maraton
yarışı, koşucuların çoğu için en uzun
ve en zor yarıştır. Ancak maratonu bitirmek için üst düzey atlet olmak gerekmez. Hatta çok atletik olmanız bile
gerekmiyor. Ancak doğru ve sistemli
bir şekilde antrenman yaparak hazırlanmanız, doğru tempoda koşmanız
ve yarış günü yasayacağınız zorluklara göğüs germek için gerekli istek ve
inancınızın olması gerekir. Gerçekten
de hazırlık için gerekli zamanı harcayan herkes, maraton koşabilir. Sadece
sabırlı ve disiplinli olmak önemlidir.
Maraton koşmak için asla yaşınızın
geçmiş olabileceğinize dair bir düşünceyi aklınıza getirmeyin.
Hangi işle uğraşıyorsanız, nerede yaşıyorsanız tüm bunları
bir yana bırakıp maraton koşmayı kafanıza taktıysanız yapmanız gerekenler şunlardır:
• Önce tam bir sağlık kontrolünden
geçin. Fazla kilonuz varsa atın.
• Beslenme bilginizi artırın.
• Fırsat buldukça uzun mesafe yarışı
seyredin.
• Yaşadığınız yerde bu konuda uzman antrenör varsa iletişime geçin.
• Haftada en 4 gün antrenman yapacak şekilde hayatınızı programlayın.
• Sınırlarınızı bilin ve asla gereğinden fazla zorlamayın.
Avlanma Dersi!
Baba yamyam, genç oğluna
avlanmayı öğretmek için
ormana götürmüş. Epey
dolaştıktan sonra, orta yaşlarda safari yapan bir kadını görmüşler.
Baba oğluna bak oğlum
avına sessizce yaklaşarak,
oku şu şekilde atacaksın,
diye öğütler vermeye başlamış.
Oğlu tecrübesini denemek
için okunu germiş, tam
atacakken baba birden oğluna, sakın oku atma! diye
seslenmiş. Oğlu, niye? diye
sormuş. Baba cevaplamış:
-Oğlum bunu eve götürelim, anneni yiyelim!!!
Genç yamyam avını babasının tembihlediği gibi avlamış.
Avı evelerine götürüp hep
beraber bir güzel yemişler.
Baba yamyam ile oğlu bir
zaman sonra ormana dönüp tekrar avalanmaya koyulmuşlar.
Soldan Sağa
1- Çin’in Fujian ve Zheijang bölgelerinde yetiştirilen, tomurcuk ve
yapraklarından elde edilen son dönemin popüler içeceği...Tibet Sığırı 2- Saha... Tropik bir meyve. 3- Kilometre... Bazı kutsal kişilerin başı etrafında gösterilen ışık çevresi... Doğal gazda bol bulunan
bileşik 4- Asya’da bir ülke... Argoda parasız... Yüzyıl 5- Nesnelere
renk vermek ya da onları dış etkilerden korumak için kullanılan
renkli özdek... Alacakaranlık 6- İspanya’da bir şehir... Gemici yamağı 7- Mağra... İsim... Fikir 8- Efelek... Temiz, dürüst ataların
soyundan gelen kişi 9- Yol yiyeceği, erzak... Bir nota... Bir kürk
hayvanı 10- Çok gerekli, vazgeçilmez... Daimi, kalıcı 11- Güneş tanrısı... Bir sebze 12- Bir Yunan adası... Ekseni boyunca delik silindir.
Yukarıdan Aşağıya
1- Fasuyle, nohut gibi türleri kapsayan bitki familyası 2- Bir meyve... Ribonükleik asit... Mikroskop camı 3- Hayıflanma ünlemi...
Göçebelerin konak yeri... Sarı renkli, büyük bir çeşit yabanî arı
4- Kokulu tohumu hamur işlerinde ve rakı yapımında kullanılan
bir bitki... Bir soydaş ırkımız... 5- Bağış 6- Denizli’nin bir ilçesi...
İsim... Beyaz 7- Yüksek sesle bağırma... Bir haber ajansımız...
Boyun eğen 8- Bir şaşma ünlemi... Argoda terbiyesiz... Ağacın
kolları... Radyumun simgesi 9- Söz... Yonga 10- Lüks tekne...
Kadın... Karışık renkli 11- Namzet... İki dağ yamacının kesişmesi
ile oluşmuş dere yatağı 12- Tahıl ambarımız.
Bir süre gezindikten sonra, gene safari yapan sarışın güzel bir genç kıza
rastlamışlar.
Doç.Dr. Gökhan GÜNAYDIN
Yayınevi: Tan Kitabevi Yayınları
Türkiye tarımının sorunlarını en iyi
bilen araştırıcı ve bilim insanlarının
başında gelen Gökhan Günaydın,
Tarım ve Kırsallıkta Dönüşüm’de bu
son aşamayı derinliğine inceliyor. Bu
kitap, bir yandan, AB içinde tarıma
dönük politikaların gelişimini ve buradaki değişmelerin Birliğe sonradan
katılan ülkelerin tarımlarını nasıl biçimlendirdiğini inceliyor. Öte yandan da, AB’nin tarım
politikalarındaki eğilim ve dönüşümlerin Türkiye?nin
tarımına ve kırsalına nasıl transfer edilmekte olduğunu,
etkileriyle birlikte araştırıyor. AB-Türkiye ilişkileriyle,
Türkiye tarımının sorunları, seçenekleri ve kaderiyle ilgilenen herkes için Gökhan Günaydın’ın bu kitabı, vazgeçilmez bir kaynak olacaktır.” Korkut Boratav
Dünyanın farklı yerlerinde, çok ünlü
maraton yarışlarına iştirak eden binlerce insanı görünce, akla gelen “neden olmasın?” sorusudur. Aynı
soru sizin için de geçerliyse bir kere
denemekten ne çıkar?
Dünyanın en ünlü, efsanevi atletlerinden Çek Emil Zotopek’in
şöyle bir sözü vardı:
“Aslında biz kendimizi diğerlerinden
ayırırız. Eğer bir şeyler kazanmak
istiyorsan 100 metre koşmalısın.
Yok, eğer bir şeyleri tecrübe etmek
istiyorsan maraton koşmalısın.”
O zaman yapmanız gereken basit:
“koşun”
Spor dolu günler sizinle olsun…
Küreselleş(tir)me Karşısı
Bilim Politik Yazılar
Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı
Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları
Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve
Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış
ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu
yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna
karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan
metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi
içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını
varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci
görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim
Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara
Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya
kooperatifçiliğindeki en son durum
ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik,
Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında
Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve
Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı
ve birçok konu ele alınmış.
Başka Bir
Hayvancılık Mümkün
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Yayınevi: Yeni İnsan
Endüstriyel haycancılık için harcanan milyarlar, yarattığı birçok sorunlardan, epeyce birkişi ve uzman
da bu durumun farkındayken, sorun ne? Endüstriyel hayvancılığa
mahkûm muyuz? Başka yolu, yordamı var mı? İşte elinizdeki kitap bu
sorulara cevap arıyor.

Benzer belgeler