Turkish sentences from Tatoeba 2

Transkript

Turkish sentences from Tatoeba 2
She came alone.
She choked him.
She dumped him.
She fooled him.
She grew roses.
She helped him.
She hugged him.
She is a nurse.
She is awkward.
She is out now.
She is prudish.
She isn't poor.
She kept quiet.
She kicked him.
She kissed him.
She likes wine.
She looked sad.
She loves cats.
She misses him.
She seems rich.
She shot a gun.
O onu terketti.
O onu boğdu.
O tek başına geldi.
O ona yardımcı oldu.
O güller yetiştirdi.
O onu enayi yerine
koydu.
O sakardır.
O bir hemşire.
O ona sarıldı.
O zavallı değildir.
O aşırı dürüst geçinen
biridir.
O şimdi dışarıda.
O onu öptü.
O ona tekme attı.
O, sessiz kaldı.
O kedileri seviyor.
O, üzgün
görünüyordu.
O şarap sever.
O bir silah sıktı.
O zengin görünüyor.
O onu özlüyor.
She sings well.
She teased him.
She trusts him.
She types well.
She's a beauty.
Smoke appeared.
It's spring.
Stop grumbling.
Take your time.
Thanks, Yukina.
That's a shame.
That's a tower.
That's my line!
That's strange.
That's the way.
That's too bad.
That's unusual.
The birds sang.
The flag is up.
Their eyes met.
Their lips met.
O ona güvenir.
O ona sataştı.
O iyi şarkı söyler.
Duman ortaya çıktı.
O güzel bir kadındır.
O iyi yazar.
Acele etmeyin.
Homurdanmayı bırak.
Bahar geldi.
Bu bir kule.
Bu bir utanç.
Teşekkürler Yukina.
Bu böyledir.
Bu çok garip.
Sıra bendedir.
Kuşlar öttü.
Bu sıradışı.
Bu çok kötü.
Dudakları dokundu.
Gözleri bir araya geldi.
Bayrak yukarda.
There is a cat.
They are happy.
They asked him.
They hated Tom.
They quarreled.
They were busy.
Think about it.
This annoys me.
This is a book.
This is a desk.
This is broken.
This is my car.
This is my cat.
This is my dog.
Ticket, please.
Tom can't swim.
Tom died young.
Tom felt great.
Tom felt happy.
Tom felt tired.
Tom got burned.
Ona soru sordular.
Onlar mutlulular.
Bir kedi var.
Onlar meşgullerdi.
Onlar tartıştılar.
Onlar Tom'dan nefret
ediyorlardı.
Bu bir kitaptır.
Bu beni rahatsız
ediyor.
Bunu düşünün.
Bu benim arabam.
Bu bozuk.
Bu bir masa.
Bilet, lütfen.
Bu benim köpeğim.
Bu benim kedimdir.
Tom mükemmel
hissetti.
Tom genç yaşta öldü.
Tom yüzemez.
Tom yandı.
Tom yorgun hissetti.
Tom mutlu hissetti.
Tom got robbed.
Tom has a cold.
Tom has a rash.
Tom has asthma.
Tom hated Mary.
Tom hates Mary.
Tom is a thief.
Tom is at work.
Tom is at work.
Tom is nervous.
Tom is out now.
Tom is patient.
Tom isn't here.
Tom isn't home.
Tom isn't tall.
Tom looks pale.
Tom set a trap.
Tom slept late.
Tom was mugged.
Tom was scared.
Tom, don't die.
Tom'un bir kaşıntısı
var.
Tom üşütmüş.
Tom soyuldu.
Tom Mary'den nefret
ediyor.
Tom Mary'den nefret
ediyordu.
Tom'un astımı var.
Tom çalışıyor.
Tom işte.
Tom bir hırsız.
Tom sabırlıdır.
Tom şimdi dışarda.
Tom sinirlidir.
Tom uzun boylu değil.
Tom evde değildir.
Tom burada değil.
Tom geç uyudu.
Tom bir tuzak kurdu.
Tom solgun
görünüyor.
Tom, ölme.
Tom korktu.
Tom yağmalanmıştı.
Try this sauce.
Turn on the TV.
Wash your face.
Watch yourself.
We are cousins.
We are doctors.
We made him go.
We need a plan.
We study music.
We'll paint it.
What do you do?
When's it over?
Where is Paris?
Where were you?
Which side won?
Who broke this?
Who is on duty?
Who killed Tom?
Who knows that?
Who likes Tony?
Who painted it?
Yüzünüzü yıkayın.
TV'yi açın.
Bu sosu deneyin.
Bizler doktoruz.
Biz kuzenleriz.
Kendine dikkat et.
Müzik çalışıyoruz.
Bizim bir plana
ihtiyacımız var.
Biz onu gönderdik.
Ne zaman biter.
Ne iş yaparsınız?
Biz onu boyarız.
Hangi taraf kazandı.
Neredeydin?
Paris nerede?
Tom'u kim öldürdü?
Kimler görevde?
Bunu kim kırdı?
Onu kim boyadı?
Tony'yi kim seviyor?
Onu kim biliyor?
Why do you ask?
Why do you lie?
Why is he here?
Why is he here?
Will Jane sing?
Yes, I know it.
You look bored.
You look tired.
You look upset.
You were right.
You're in luck.
You're kidding!
You're my type.
You're welcome.
You've changed.
A boat capsized.
A fish can swim.
A man must work.
All are present.
Allen is a poet.
Do I annoy you?
Neden o orada?
Neden yalan
söylüyorsun?
Neden soruyorsun?
Evet, bunu biliyorum.
Jane şarkı söyleyecek
mi?
O niçin burada?
Üzgün görünüyorsun.
Yorgun görünüyorsun.
Sıkılmış görünüyorsun.
Dalga geçiyorsun!
Siz şanslısınız.
Sen haklıydın.
Değiştiniz.
Bir şey değil.
Sen benim tipimsin.
Bir adam çalışmak
zorundadır.
Bir balık yüzebilir.
Bir tekne alabora oldu.
Seni sıkıyor muyum?
Allen bir şair.
Herkes mevcut.
Anybody will do.
Aoi dances well.
Are drinks free?
Are these yours?
Are you home?
Are you excited?
Are you kidding?
Are you serious?
Are you working?
Balls are round.
Bees make honey.
Be yourself.
Boil some water.
Call me anytime.
Call the police!
Call the police!
Can Bob be sick?
Can I go now?
Can you do that?
Can you hear me?
Cats catch mice.
İçecekler ücretsiz mi?
Aoi iyi dans eder.
Herhangi biri işe
yarar.
Heyecanlı mısın?
Evde misin?
Bu sizin mi?
Çalışıyor musunuz?
Ciddi misin?
Dalga mı geçiyorsun?
Kendine gel.
Arılar bal yapar.
Toplar yuvarlaktır.
Polis çağır!
Beni her zaman
arayın.
Biraz su kaynatın.
Şimdi gidebilir miyim?
Bob hasta olabilir mi?
Polisi çağır!
Kediler fareleri
yakalar.
Beni duyabiliyor
musun?
Onu yapabilir misin?
Clean your room.
Come and see me.
Come and see me.
Come here, John.
Come home early.
Come if you can.
Come on, get up.
Congratulations!
Count to thirty.
Did he go there?
Do you miss me?
Do I need a tie?
Do you have one?
Do you know her?
Do you remember?
Do you think so?
Do you want him?
Does he know me?
Don't apologize.
Don't be a fool.
Don't be absurd.
Gel ve beni gör.
Beni görmeye gel.
Odanızı temizleyin.
Gel gelebilirsen.
Eve erken gel.
Buraya gel, John.
Otuza kadar say.
Tebrikler!
Haydi, kalk.
Bir kravata ihtiyacım
var mı?
Beni özledin mi?
O oraya gitti mi?
Hatırlıyor musun?
Onu tanıyor musunuz?
Bir tanesine sahip
misin?
O beni biliyor mu?
Onu istiyor musunuz?
Öyle düşünüyor
musun?
Saçma olmayın.
Aptal olmayın.
Özür dileme.
Don't be afraid.
Don't get angry.
Don't look back.
Don't overdo it.
Don't play here.
Don't stop here.
Don't tell lies.
Don't trust him.
Drive carefully.
Emi looks happy.
Enjoy your meal!
Enjoy your trip.
Follow that car.
Get out of here.
Give her a doll.
Give me a break.
Go home quickly.
Goodbye, Sayoko.
Great, isn't it?
Green suits you.
Green suits you.
Geriye bakmayın.
Kızma.
Korkmayın.
Burada durma.
Burada oynamayın.
Aşırıya kaçmayın.
Dikkatli sür.
Ona güvenme.
Yalan söylemeyin.
Seyahatin tadını
çıkarın.
Afiyet olsun!
Emi mutlu görünüyor.
Ona bir oyuncak verin.
Defol
O arabayı izleyin.
Güle güle, Sayoko.
Çabucak eve git.
Bana bir mola verin.
Yeşil size uyuyor.
Yeşil size uyar.
Harika, değil mi?
Has he come yet?
Good
afternoon.
He began to cry.
He began to run.
He bought a hat.
He can run fast.
He can't be ill.
He did his best.
He felt at home.
He gave up hope.
He had jeans on.
He had no money.
He has a camera.
He has a hat on.
He has a racket.
He has a Toyota.
He has gone mad.
He has gone out.
He has no money.
He has ten cows.
He has two dogs.
O ağlamaya başladı.
İyi günler.
Henüz geldi mi?
O hızlı koşabilir.
O bir şapka aldı.
O koşmaya başladı.
O evindeymiş gibi
hissetti.
O elinden geleni yaptı.
O hasta olamaz.
Onun hiç parası yoktu.
Üzerinde kot pantolon
vardı.
O, ümidinden
vazgeçti.
Onun bir raketi var.
Kafasında bir şapkası
vardı.
Onun bir kamerası
var.
O gitti.
O çıldırdı.
Onun bir Toyotası var.
Onun iki köpeği var.
Onun on ineği var.
Onun hiç parası yok.
He is a bad boy.
He is a painter.
He is a teacher.
He is depressed.
He is my friend.
He is off today.
He is unmarried.
He is very kind.
He is very kind.
He kept singing.
He kept talking.
He lied readily.
He likes Disney.
He likes soccer.
He likes sweets.
He likes tigers.
He likes to run.
He likes to run.
He looked about.
He looks strong.
He lost his job.
O bir öğretmen.
O bir ressam.
O kötü bir çocuk.
O bugün izinli.
O benim arkadaşım.
O bunalımlı.
O çok nazik.
O çok kibardır.
O, bekar.
O kolayca yalan
söyledi.
O konuşmaya devam
etti.
O şarkı söylemeyi
sürdürdü.
O şekerlemeden
hoşlanır.
O futbolu seviyor.
O Disney'i sever.
O çalıştırmayı seviyor.
O koşmayı sever.
O kaplanlar seviyor.
O işini kaybetti.
O güçlü görünüyor.
O etrafına bakındı.
He loves trains.
He made a robot.
He made me sing.
He may be there.
He mentioned it.
He plays soccer.
He seems honest.
He swindled her.
He walks slowly.
He was cheating.
He was speaking.
He was standing.
He was very old.
He writes books.
He's a comedian.
He's a comedian.
He's kind to me.
He's very timid.
Help me, please.
How about 12:45?
How is your dad?
O bana şarkı söyletti.
O bir robot yaptı.
O trenleri sever.
O futbol oynar.
O ondan bahsetti.
O orada olabilir.
O, yavaşça yürüyor.
O onu dolandırdı.
O dürüst görünüyor.
O, ayakta duruyordu.
O konuşuyordu.
O hile yapıyordu.
O bir komedyen.
O kitaplar yazar.
O çok yaşlıydı.
O çok ürkek.
O bana karşı nazik.
O bir komedyendir.
Baban nasıl?
12:45'e ne dersin?
[sound:
LC3BCtfen+bana+yardC4B1m+e
mp3] Lütfen bana yardım et.
How rude of you!
How's your cold?
How's your wife?
I ache all over.
I am a bachelor.
I am in a spot.
I'm in trouble.
I'm dead tired.
I bought a book.
I broke a glass.
I bump into her.
I call him Mike.
I called her up.
I called him up.
I called Tom up.
I can swim fast.
I can swim well.
I can't hear it.
I can't help it.
I caught a cold.
I cooked dinner.
Karın nasıl?
Soğuk algınlığın nasıl?
Ne kadar kabasın!
Başım dertte.
Ben bekarım.
Benim her yerim
ağrıyor.
Ben bir kitap satın
aldım.
Ben çok yorgunum.
Başım belada.
Onu Mike olarak
çağırırım.
Onu çarparım.
Ben bir bardak kırdım.
Tom'a telefon ettim.
Ben onu aradım.
Onu aradım.
Ben onu
duyamıyorum.
Ben iyi yüzebilirim.
Ben hızlı yüzebilirim.
Ben akşam yemeğini
pişirdim.
Soğuk aldım.
Elimde değil.
I didn't see it.
I don't need it.
I don't see him.
I escaped death.
I feel feverish.
I feel homesick.
I feel relieved.
I felt left out.
I get up at six.
I go every year.
I got up at six.
I guessed right.
I hate politics.
I hate reptiles.
I have a bruise.
I have diabetes.
I have dry skin.
I have no fever.
I have no money.
I have ten pens.
I have to work.
Onu görmüyorum.
Ona ihtiyacım yok.
Ben onu görmedim.
Vatan hasreti
hissediyorum.
Ateşim çıktı./Ateşim
var.
Ölüm tehlikesini
atlattım.
Ben altıda kalkarım.
Ben dışarıda bırakılmış
hissettim.
Ben rahatlamış
hissediyorum.
Ben doğru tahmin
ettim.
Altıda kalktım.
Ben her yıl giderim.
Bir çürüğüm var.
Sürüngenler nefret
ediyorum.
Siyasetten nefret
ederim.
Ben ateşim yok.
Ben kuru bir cilde
sahibim.
Diyabetim var.
Çalışmak zorundayım.
Benim on dolma
kalemim var.
Hiç param yok.
I have two cars.
I hear the drum.
I hurt my elbow.
I just miss him.
I know her well.
I know the girl.
I lay on my bed.
I lent him a CD.
I like baseball.
I like sleeping.
I like swimming.
I like the cold.
I like your car.
I live in Japan.
I live in Tokyo.
I lost my watch.
I love comedies.
I meant no harm.
I must go there.
I must help her.
I need his help.
Dirseğimi incittim.
Ben davulu
duyuyorum.
İki arabam var.
Kızı tanıyorum.
Onu iyi tanırım.
Ben sadece onu
özlüyorum.
Beyzbolu severim.
Ona bir CD ödünç
verdim.
Yatağımda uzandım.
Ben soğuğu severim.
Yüzmeyi severim.
Ben uyumayı
seviyorum.
Tokyo'da yaşıyorum.
Ben Japonya'da
yaşıyorum.
Arabanı severim.
Amacım zarar vermek
değildi.
Komedileri seviyorum.
Saatimi kaybettim.
Benim onun yardımına
ihtiyacım var.
Ona yardım
etmeliyim.
Oraya gitmeliyim.
I need somebody.
I never give up.
I often see him.
I outwitted him.
I paid the bill.
I played tennis.
I prefer coffee.
I run every day.
I run every day.
I saw her again.
I saw him again.
I shook my head.
I stay in Osaka.
I study English.
I teach English.
I think it's OK.
I think so, too.
I voted for Ken.
I wake up early.
I want a friend.
I want a guitar.
Ben sık sık onu
görürüm.
Ben asla vazgeçmem.
Birine ihtiyacım var.
Tenis oynadım.
Ben faturayı ödedim.
Onu kurnazlıkla
altettim.
Her gün çalışırım.
Her gün koşarım.
Kahveyi öneririm.
Kafamı salladım.
Onu tekrar gördüm.
Ben onu tekrar
gördüm.
Ben İngilizce
öğretirim.
İngilizce çalışırım.
Osaka'da kalıyorum.
Ken için oy kullandım.
Ben de öyle
düşünüyorum.
Tamam olduğunu
sanıyorum.
Bir gitar istiyorum.
Bir arkadaş istiyorum.
Erken uyanırım.
I want a refund.
I want a Toyota.
I want that bag.
I want to drive.
I want to sleep.
I will warn him.
I wish you luck.
I work with him.
I'll be glad to.
I'll buy a Ford.
I'll call later.
I'll come by 10.
I'll do my best.
I'm a bit tired.
I'm a good cook.
I'm a policeman.
I'm a TV addict.
I'm able to run.
I'm about ready.
I'm almost done.
I'm begging you.
[sound:
Ben bir Toyota
istiyorum.
Paramı geri istiyorum.
Onu uyaracağım.
Uyumak istiyorum.
Araba sürmek
istiyorum.
Memnun olurum.
Onunla çalışıyorum.
Sana şanş diliyorum.
10'a kadar
döneceğim.
Ben daha sonra
ararım.
Ben bir Ford alacağım.
Ben iyi bir aşçıyım.
Ben biraz yorgunum.
Ben elimden gelenin
en iyisini yapacağım.
Koşabilirim.
Ben bir TV
bağımlısıyım.
Ben bir polisim.
Size yalvarıyorum.
Neredeyse bitirdim.
Ben neredeyse
hazırım.
O+C3A7antayC4B1+istiyorum.
mp3] O çantayı
istiyorum.
I'm feeling fit.
I'm from Canada.
I'm from Zambia.
I'm in no hurry.
I'm leaving now.
I'm left-handed.
I'm on holiday.
I'm tired of it.
I'm tired of TV.
I'm very hungry.
I've had enough.
Is anybody here?
Is anybody home?
Is he a teacher?
Is he breathing?
Is she a doctor?
Is she here yet?
Is this a radio?
Is this a river?
It doesn't hurt.
It is necessary.
Ben Zambiyalıyım...
Ben Kanadalıyım.
Ben formda
hissediyorum.
Ben solağım.
Ben şimdi gidiyorum.
Ben hiç acelem yok.
TV'den usandım.
Ondan usandım.
Tatildeyim.
Burada biri var mı?
Bu kadarı yeter.
Ben çok açım.
O, nefes alıyor mu?
O bir öğretmen mi?
Evde kimse var mı?
Bu bir radyo mu?
O henüz burada mı?
O bir doktor mudur?
Bu gerekli.
Bu incitmez.
Bu bir nehir mi?
It is seven now.
It looked cheap.
It snowed a lot.
It tasted sweet.
It was very hot.
It's a dead end.
It's a fine day.
It's a surprise.
It's about time.
It's almost six.
It's an eyesore.
It's cool today.
It's fine today.
It's impossible.
It's lunch time.
It's lunch time.
It's not so far.
It's OK with me.
It's okay to go.
It's sweltering.
It's time to go.
Çok kar yağdı.
O, ucuz görünüyordu.
Şimdi yedidir.
Bu bir çıkmaz sokak.
Çok sıcaktı.
Tatlı bir tadı vardı.
Bu bir zaman
meselesi.
O bir sürprizdir.
Güzel bir gün.
Bugün hava serin.
O, göz zevkini bozar.
Neredeyse altı.
Şimdi, öğlen yemeği
zamanı.
O imkansız.
Bugün hava güzel.
Benim için sakıncası
yok.
O kadar uzak değil.
Öğle yemeği zamanı.
Gitme zamanı geldi.
Hava bunaltıcı.
Gidebilirsiniz.
Jack isn't here.
Jane was fuming.
Jim is Canadian.
John works hard.
Kate has a cold.
Keep it in mind.
Keep on smiling.
Keep the secret.
Ken has made it.
Ken looks happy.
Ken's turn came.
Kumi made a box.
Large, isn't it?
Leave him alone.
Leave Tom alone.
Lemons are sour.
Let me check it.
Let me go alone.
Let me help you.
Let me see that.
Let me see that.
Jim Kanadalıdır.
Jane kızgındı.
Jack, burada değil.
Aklınızda bulundurun.
Kate soğuk almış.
John sıkı çalışır.
Onu Ken yaptı.
Sırrı saklayın.
Gülümsemeye devam
edin.
Kumi bir kutu yaptı.
Ken'in sırası geldi.
Ken mutlu görünüyor.
Tom'u yalnız bırak.
Onu yalnız bırak.
Büyük, değil mi?
Ben yalnız gideyim.
Onu kontrol edeyim.
Limonlar ekşidir.
Şunu görmeme izin
ver.
Onu görmeme izin
ver.
Sana yardım edeyim.
Let's eat lunch.
Let's eat sushi.
Let's fly kites.
Let's go by bus.
Let's go by car.
Let's rest here.
Let's stop here.
Let's try again.
Let's turn back.
Look at the cat.
Look behind you.
Make it smaller.
Mary helped Tom.
May I go to bed?
May I cut in?
May I try it on?
Maybe he's dead.
Mike sings well.
Mike sings well.
My dog is white.
My father is in.
Uçurtmalar uçuralım.
Suşi yiyelim.
Öğle yemeği yiyelim.
Burada dinlenelim.
Araba ile gidelim.
Haydi otobüsle
gidelim.
Geri dönelim.
Tekrar deneyelim.
Burada duralım.
Onu daha küçük yap.
Arkana bak.
Kedi'ye bak.
Sözünüzü kesebilir
miyim?
Ben yatağa gidebilir
miyim?
Mary Tom'a yardımcı
oldu.
Mike iyi şarkı söylüyor.
Belki de öldü.
Bunu deneyebilir
miyim?
Babam içeride.
Köpeğim beyaz.
Mike iyi şarkı söyler.
My father walks.
My hat blew off.
My name is Jack.
Never tell lies.
Nice to see you.
No one can tell.
No, I didn't go.
Nobody likes it.
Open the bottle.
Open your mouth!
Pass me the pen.
Please be quiet.
Please call him.
Please fix this.
Please hurry!
Please sit here.
Please take one.
Please, tell me.
Prices are high.
Put on your cap.
Repeat after me.
Benim adım Jack.
Şapkam uçtu.
Babam yürüyüş yapar.
Hiç kimse söyleyemez.
Seni gördüğüme
sevindim.
Asla yalan
söylemeyin.
Şişeyi aç.
Kimse ondan
hoşlanmıyor.
Hayır, gitmedim.
Lütfen sessiz olun.
Kalemi bana iletin.
Ağzını aç!
Lütfen acele et!
Lütfen bunu tamir
edin.
Lütfen onu ara.
Lütfen söyle bana.
Lütfen birini alın.
Lütfen burada oturun.
Benden sonra tekrarla.
Şapkanı giy.
Fiyatlar yüksek.
See you about 7.
Send it by mail.
He admired her.
She forgave him.
She got up late.
She had a radio.
She is a runner.
She is a typist.
She is graceful.
She is not tall.
She is very sad.
She looked away.
She married him.
She pinched him.
She scolded him.
She slapped him.
She stabbed him.
She talks a lot.
She tempted him.
She tied him up.
She took it off.
Ona hayran oldu.
Posta ile gönder.
Yedi gibi görüşürüz.
Onun bir radyosu
vardı.
O geç kalktı.
O, onu bağışladı.
O şıktır.
O bir daktilo memuru.
O bir koşucu.
O yüzünü çevirdi.
O çok üzgün.
O uzun boylu değil.
O onu azarladı.
O ona çimdik attı.
Ona evlendi.
O çok konuşur.
O onu bıçakladı.
O onu tokatladı.
Onu çıkardı.
O ona bağlandı.
O onu baştan çıkardı.
She went inside.
She woke him up.
She's assertive.
He's depressed.
She's my sister.
Shut your mouth.
Silk feels soft.
Sit up straight.
That car is his.
That is a table.
That is her car.
It is unfair.
That's a relief.
That's about it.
That's my fault.
That's not real.
That's not true.
She's awesome.
That's too much.
That's very big.
The boy is kind.
O iddialıdır.
O onu uyandırdı.
O içeri girdi.
Kapa çeneni.
O, benim kız
kardeşim.
O depresyondadır.
O araba onun.
Dik oturun.
İpek yumuşaktır.
Bu adil değil.
O, onun otomobili.
Bu bir tablodur.
O, benim hatam.
Bu onun hakkında.
Bu bir rahatlama.
O korkunçtur.
O doğru değil.
O gerçek değil.
Çocuk naziktir.
Şu çok büyük.
O çok fazla.
The cup is nice.
The dog is dead.
The door opened.
The engine died.
The fire is out.
The leaves fell.
The light is on.
The man blushed.
The room is hot.
There's no soap.
These are birds.
They are actors.
They are melons.
They are pilots.
Those are nice.
They drink coke.
They greeted me.
They live apart.
They live there.
They seem happy.
They'll kill me.
Kapı açıldı.
Köpek ölüdür.
Fincan güzel.
Yapraklar düştü.
Ateş söndü.
Motor durdu.
Oda sıcak.
Adam kızardı.
Işık açık.
Onlar aktördür.
Bunlar kuştur.
Sabun yok.
Onlar güzel.
Onlar pilotturlar.
Onlar kavun.
Onlar ayrı yaşarlar.
Onlar beni selamladı.
Onlar kola içerler.
Onlar beni öldürecek.
Onlar mutlu
görünüyorlar.
Onlar orada yaşıyor.
This dog is big.
This is for you.
This is her pen.
This is my book.
This is my desk.
This is the end.
It's too large.
It's not mine.
Time is wasting.
Tom almost died.
Tom ate quickly.
Tom called Mary.
Tom came by car.
Tom felt guilty.
Tom felt hungry.
Tom felt lonely.
Tom felt uneasy.
Tom fooled Mary.
Tom got a raise.
Tom got his way.
Tom got nervous.
Bu onun kalemi.
Bu sizin için.
Bu köpek büyük.
Bu sondur.
Bu benim masam.
Bu benim kitabım.
Zaman boşa geçiyor.
Bu benim değil.
Bu çok büyük.
Tom Mary'yi aradı.
Tom çabucak yedi.
Tom neredeyse
ölüyordu.
Tom aç hissetti.
Tom kendini suçlu
hissetti.
Tom araba ile geldi.
Tom Mary'yi aptal
yerine koydu.
Tom huzursuz hissetti.
Tom yalnız hissetti.
Tom sinirlendi.
Tom istediğini
yaptırdı.
Tom'un bir zammı var.
Tom got shot at.
Tom had jet lag.
Tom had no food.
Tom has a cough.
Tom has hiccups.
Tom hugged Mary.
Tom is divorced.
Tom is my buddy.
Tom kicked Mary.
Tom killed Mary.
Tom kissed Mary.
Tom let Mary go.
Tom let me down.
Tom looks bored.
Tom looks tired.
Tom looks young.
Tom needs a job.
Tom seems happy.
Tom teased Mary.
Tom walked home.
Tom was shocked.
Tom'un hiç yiyeceği
yok.
Tom'u uçak tutmuştu.
Tom'a ateş edildi.
Tom Mary'ye sarıldı.
Tom hıçkırığı var.
Tom öksürüğü var.
Tom Mary'yi
tekmeledi.
Tom benim
arkadaşım.
Tom boşanmış.
Tom Mary'nin
gitmesine izin verdi.
Tom Mary'yi öptü.
Tom Mary'yi öldürdü.
Tom yorgun
görünüyor.
Tom sıkılmış
görünüyor.
Tom yüzümü kara
çıkardı.
Tom mutlu görünüyor.
Tom'un bir işe ihtiyacı
var.
Tom genç görünüyor.
Tom şok oldu.
Tom eve yürüdü.
Tom Mary'ye şaka
yollu takıldı.
Tom went hiking.
Tom won the bet.
Tony is playing.
Turn off the TV.
Unlock the door.
Watch your step.
Watch your step.
Watch your toes.
We all like him.
We are his sons.
We're students.
We are teachers.
We love picnics.
We made him cry.
We ought to win.
We sang for her.
We went to Gifu.
What a surprise!
What did he say?
What is he like?
What is missing?
Tony oynuyor.
Tom bahsi kazandı.
Tom yürüyüşe gitti.
Adımına dikkat et.
Kapının kilidini açın.
TV'yi kapatın.
Hepimiz onu
seviyoruz.
Ayak parmaklarınıza
dikkat edin.
Dikkatli ol.
Biz öğretmeniz.
Biz öğrenciyiz.
Biz onun oğullarıyız.
Biz kazanmalıyız.
Onu ağlattık.
Biz piknikleri
seviyoruz.
Ne sürpriz!
Biz Gifu'ya gittik.
Biz onun için şarkı
söyledik.
Ne eksik?
O nasıl biridir?
O ne söyledi?
What time is it?
What was stolen?
What year is it?
What's going on?
What's her name?
What's kept you?
What's Tom like?
What's up, Mike?
What's your job?
When can we eat?
When do you run?
Where did he go?
Where's my book?
Who is that boy?
Who's this guy?
Who's that girl?
Why did you cry?
You look stupid.
You can go home.
You'll be sorry!
You'll get lost.
Hangi yıl?
Ne çalındı ?
Saat kaç?
Seni ne korudu?
Onun adı nedir?
Neler oluyor?
Sizin işiniz nedir?
Ne haber, Mike?
Tom nasıl biri?
Nereye gitti?
Ne zaman çalışırsın?
Biz ne zaman
yiyebiliriz?
Bu adam kim?
O çocuk kimdir?
Benim kitabım
nerede?
Aptal görünüyorsun.
Niçin ağladın?
O kız kimdir?
Kaybolacaksın.
Üzülürsün!
Eve gidebilirsin.
You're a person.
You've been had.
Your time is up.
A dog is barking.
A fox came along.
A fuse has blown.
A girl phoned me.
Anything will do.
Are you busy now?
Are you free now?
Are you Japanese?
Are you new here?
Are you students?
Are you studying?
Aren't you happy?
Aren't you ready?
Ask him about it.
Betty killed her.
Bite your tongue!
Bob is my friend.
Brian looks blue.
Zamanın bitti.
Aptal yerine konuldun.
Sen bir insansın.
Bir sigorta atmış.
A tilki birlikte geldi.
Bir köpek havlıyor.
Şimdi meşgul müsün?
Herhangi birşey olur.
Bir kız beni aradı.
Burada yeni misin?
Japon musun?
Şimdi boş musun?
Mutlu değil misin?
Çalışıyor musun?
Siz öğrenci misiniz?
Betty onu öldürdü.
Bu konuda ona sorun.
Hazır değil misin?
Brian hüzünlü
görünüyor.
Bob benim arkadaşım.
Dilini ısır!
Bring me the key.
Brush your teeth.
Business is slow.
Call me sometime.
Can I go to work?
Can I study here?
Can you meet him?
Can you prove it?
Can you run fast?
Check your order.
Cherries are red.
Close the window.
Come and help us.
Come and join us.
Come on, wake up.
Come to my house.
Could I help you?
Cows supply milk.
Cross the street.
Did Spot go, too?
Did you know him?
İş yavaş.
Dişlerini fırçala.
Anahtarı bana getir.
Burada çalışabilir
miyim?
İşe gidebilir miyim?
Beni bazen ara.
Hızlı koşabilir misin?
Bunu kanıtlayabilir
misin?
Onu görüşebilir misin?
Pencereyi kapat.
Kirazlar kırmızıdır.
Siparişinizi kontrol
edin.
Haydi, uyanın.
Gelin ve bize katılın.
Gelin ve bize yardımcı
olun.
İnekler süt sağlarlar
Ben size yardımcı
olabilir mi?
Evime gel.
Onu tanıyor
muydunuz?
Spot da gitti mi?
Karşıya geç.
Do as I tell you.
Do as I told you.
Do as you please.
Do not come here.
Do what is right.
Do what you like.
Do you feel sick?
Do you have rice?
Do you like fish?
Do you live here?
Do your homework.
Do your own work.
Don't ask me why.
Don't deceive me.
Don't deceive me.
Don't lose heart.
Don't mention it.
Don't oppose him.
Don't tell on me.
Don't use my pen.
Don't waste time.
Lütfen istediğiniz gibi
yapın.
Söylediğim gibi yapın.
Sana söylediğim gibi
yap.
İstediğinizi yapın.
Doğru olanı yapın.
Buraya gelme.
Balık sever misiniz?
Pirincin var mı?
Kendinizi hasta
hissediyor musunuz?
Kendi işini yap.
Evödevinizi yapın.
Burada mı yaşıyorsun?
Beni aldatma.
Beni kandırma.
Nedenini bana
sormayın.
Ona karşı gelmeyin.
Estağfurullah.
Cesaretini kaybetme.
Zamanı israf etmeyin.
Benim kalemimi
kullanma.
Beni gammazlama.
Don't yell at me.
Dreams come true.
Either day is OK.
It's all OK.
Follow my advice.
For what purpose?
George was livid!
Get on the horse.
Give me the book.
Goodnight, Timmy.
Harry is only 40.
Have a good time.
Have a nice trip!
Have a safe trip.
Have it your way.
Have some coffee?
He ate all of it.
He became famous.
He behaved badly.
He blew the deal.
He broke the law.
Her iki gün de tamam.
Hayalleri gerçek olur.
Bana bağırma.
Hangi amaçla?
Benim tavsiyemi
izleyin.
Her şey yolunda.
Bana kitabı verin.
Ata bin.
George mosmor oldu!
İyi eğlenceler.
Harry sadece 40.
İyi geceler, Timmy.
İstediğin gibi yap.
Güvenli yolculuklar.
İyi yolculuklar.
O ünlü oldu.
O onun hepsini yedi.
Kahve içer misin?
O yasayı ihlal etti.
Anlaşmayı kaçırdı.
O kötü davrandı.
He calls me Pete.
He can read well.
He can swim fast.
He can swim well.
He can't read it.
He died recently.
He fell backward.
He fixed the net.
He flew to Paris.
He gave it to me.
He got a new job.
He had no hat on.
He has a Picasso.
He has been busy.
He has big hands.
He has long hair.
He has long legs.
He hates spiders.
He heard a shout.
He hung up on me.
He is a kind boy.
O, hızlıca yüzebilir.
O iyi okuyabilir.
O bana Pete der.
O geçenlerde öldü.
O onu okuyamaz.
O iyi yüzebilir.
O, Paris'e uçtu.
O ağı onardı.
O geriye düştü.
O, şapka giymemişti.
Onun yeni bir işi var.
O onu bana verdi.
Onun büyük elleri var.
O meşguldür.
Onun bir Picasso'su
var.
O örümceklerden
nefret ediyor.
Onun uzun bacakları
vardır.
Onun uzun saçı var.
O kibar bir çocuk.
O telefonu yüzüme
kapadı.
O bir bağırma sesi
duydu.
He is dead drunk.
He is doing well.
He is her friend.
He is in pajamas.
He is in trouble.
He's my brother.
He is my teacher.
He's not stupid.
He is overweight.
He is past forty.
He is still here.
He is unsociable.
He is very angry.
He is very brave.
He keeps a diary.
He left just now.
He likes fishing.
He likes to hunt.
He looks healthy.
He loves animals.
He made for home.
O, onun arkadaşı.
O iyi yapıyor.
O körkütük sarhoş.
O benim erkek
kardeşim.
Onun sorunları var.
O pijamalarını giymiş.
O kilolu.
O aptal değil.
O benim öğretmenim.
O sosyal değildir.
O hala burada.
O kırkı geçmiş.
O bir günlük tutar.
O çok cesurdur.
O çok kızgın.
O avlamayı seviyor.
O balık tutmayı
seviyor.
Şimdiliğine buradan
ayrıldı.
O, eve doğru yürüdü.
O hayvanları sever.
O sağlıklı görünüyor.
He moves quickly.
He must be tired.
He must love you.
He must not live.
He played tennis.
He ran into debt.
He shares a room.
He shut the door.
He slept all day.
He slept an hour.
He slept soundly.
He speaks French.
He threw his toy.
He told us a lie.
He took his book.
He used to drink.
He was acquitted.
He was very poor.
He went bankrupt.
He's over thirty.
Her hair is long.
O seni seviyor olmalı.
O yorgun olmalı.
O hızla hareket eder.
O, borca girdi.
O tenis oynadı.
O yaşamamalı.
O bütün gün uyudu.
O kapıyı kapattı.
O bir odayı paylaşıyor.
O Fransızca konuşur.
O adamakıllı uyudu.
O, bir saat uyudu.
O kitabını aldı.
O bize bir yalan
söyledi.
Oyuncağını attı.
O, çok fakirdi.
O beraat ettirildi.
O eskiden içerdi.
Onun saçlı uzun.
O otuz yaşın
üzerindedir.
O, iflas etti.
Here is my album.
Here is your bag.
Here is your dog.
Here is your dog.
Here is your key.
Here's my wallet.
How about a beer?
How about a walk?
How are you, Tom?
How did Amy look?
How embarrassing!
How long is this?
How stupid he is!
How tall you are!
How tall are you?
How tall are you?
How unlucky I am!
How was your day?
How you've grown!
I agree with him.
I almost drowned.
İşte sizin köpeğiniz.
İşte senin çantan.
İşte benim albümüm.
İşte benim cüzdanım.
İşte anahtarın.
İşte senin köpeğin.
Nasılsın, Tom?
Bir yürüyüşe ne
dersiniz?
Bir biraya ne dersiniz?
Bu ne kadar
uzunluktadır?
Ne kadar utanç verici!
Amy nasıl
görünüyordu?
Ne kadar uzunsun?
Ne kadar uzunsun!
Ne kadar aptal!
Günün nasıl geçti?
Ben ne kadar
şanssızım!
Boyun ne kadar?
Neredeyse
boğuluyordum.
Onunla aynı
fikirdeyim.
Nasılda büyüdün!
I also like cake.
I always eat out.
I'm a bit drunk.
I am a professor.
I am an American.
I am called John.
I am cooking now.
I am Edgar Degas.
I am embarrassed.
I am not working.
I am on duty now.
I am out of time.
I'm unemployed.
I am pretty sure.
I believe in God.
I believe in him.
I believe in Ken.
I believe in you.
I bought a watch.
I can't eat meat.
I can't find Tim.
Biraz sarhoşum.
Ben her zaman
dışarıda yerim.
Ben de keki severim.
Ben John'um.
Ben bir Amerikanım.
Ben bir profesörüm.
Ben utanç duyuyorum.
Ben, Edgar Degas.
Şimdi yemek
pişiriyorum.
Zamanım yok.
Şimdi görevdeyim.
Çalışmıyorum.
Ben Tanrı'ya
inanıyorum.
Ben oldukça eminim.
Ben işsizim.
Ben size inanıyorum.
Ben Ken'e inanıyorum.
Ona inanıyorum.
Tim'i bulamıyorum.
Ben et yiyemem.
Ben bir saat aldım.
I can't hear you.
I can't reach it.
I can't remember.
I can't see well.
I can't stand it.
I can't stand up.
I caught the flu.
I couldn't sleep.
I didn't hear it.
I didn't like it.
I didn't mean it.
I dislike coffee.
I don't know her.
I don't know yet.
I don't know you.
I don't like her.
I don't mean you.
I don't remember.
I don't think so.
I expect to come.
I feel just fine.
Ben hatırlayamıyorum.
Ben ona ulaşamam.
Seni duyamıyorum.
Ayağa kalkamam.
Ona katlanamıyorum.
İyi göremiyorum.
Ben onu duymadım.
Uyuyamadım.
Ben gribe yakalandım.
Ben kahve sevmem.
Ben onu demek
istemedim.
Ondan hoşlanmadım.
Seni tanımıyorum.
Ben henüz
bilmiyorum.
Onu bilmiyorum.
Ben hatırlamıyorum.
Sizi kasdetmiyorum.
Onu sevmiyorum.
Ben tam iyi
hissediyorum.
Ben gelmeyi
umuyorum.
Öyle olduğunu
sanmıyorum.
I feel lethargic.
I feel refreshed.
I feel something.
I feel very cold.
I feel very sick.
I found your cap.
I gave up my job.
I get up at 6:30.
I get up at 7:00.
I go to the park.
I got her a doll.
I got hurt today.
I had a bad cold.
I had a flu shot.
I hate chemistry.
I have a bicycle.
I had a huge dog.
I have a problem.
I have few books.
I have hay fever.
I have heartburn.
Ben bir şey
hissediyorum.
Yenilenmiş
hissediyorum.
Ben uyuşuk
hissediyorum.
Ben senin kepini
buldum.
Ben çok hasta
hissediyorum.
Ben çok üşümüş
hissediyorum.
Saat yedide kalkarım.
06:30'da kalkarım.
İşimden vazgeçtim.
Bugün incindim.
Ona bir oyuncak
aldım.
Parka giderim.
Ben kimyadan nefret
ederim.
Ben grip aşısı oldum.
Ben kötü soğuk
almışım.
Bir sorunum var.
Büyük bir köpeğim
var.
Bir bisikletim var.
Midem ekşidi.
Saman nezlem var.
Birkaç kitabım var.
I have no excuse.
I have some pens.
I have sore feet.
I have the video.
I have to go now.
I have turned 20.
I have two books.
I hear he is ill.
I hear the phone.
I hit on an idea.
I know only this.
I know the truth.
I know who he is.
I like astrology.
I like chocolate.
I like fresh air.
I like her novel.
I like his music.
I like languages.
I like languages.
I like math best.
Ayaklarım ağrıyor.
Bazı kalemlerim var.
Benim hiçbir
mazeretim yok.
Ben yirmiyi geçtim.
Şimdi gitmek
zorundayım.
Benim bir videom var.
Ben telefonu
duyuyorum.
Ben onun hasta
olduğunu duyuyorum.
İki kitabım var.
Ben gerçeği biliyorum.
Ben sadece bunu
biliyorum.
Aklıma bir fikir geldi.
Çikolatayı severim.
Ben astrolojiyi
seviyorum.
Onun kim olduğunu
biliyorum.
Ben onun müziğini
seviyorum.
Onun romanını
seviyorum.
Ben temiz havayı
severim.
En çok matematiği
severim.
Dilleri seviyorum.
Dilleri severim.
I like pop music.
I like red roses.
I like to travel.
I live near here.
I look up to you.
I lost my camera.
I lost the watch.
I love to travel.
I made a mistake.
I made her angry.
I made him do so.
I made it myself.
I may be too old.
I might be wrong.
I missed the bus.
I need some soap.
I never eat meat.
I play in a band.
I pointed at him.
I sat beside her.
I saw him go out.
Seyahat etmeyi
severim.
Ben kırmızı gülleri
severim.
Pop müzikten
hoşlanıyorum.
Ben kameramı
kaybettim.
Sana saygı
duyuyorum.
Buraya yakın
yaşıyorum.
Ben bir hata yaptım.
Seyahât etmeyi
severim.
Kol saatini kaybettim.
Onu ben kendim
yaptım.
Ben ona öyle
yaptırdım...
Onu kızdırdım.
Otobüsü kaçırdım.
Ben hatalı olabilirim.
Çok yaşlı olabilirim.
Ben bir grupta
çalıyorum.
Asla et yemem.
Biraz sabuna ihtiyacım
var.
Onun dışarı çıktığını
gördüm.
Ben onun yanında
oturdum.
Ben onu gösterdim.
I see your point.
I swim every day.
I talk to myself.
I understand you.
I used to be fat.
I walk every day.
I want you to go.
I was happy then.
I was very tired.
I'll be in touch.
I'll do anything.
I'll eat it here.
I'll fix a drink.
I'll go to Kyoto.
I'll say no more.
I'll treasure it.
I'll try my luck.
I'm a bank clerk.
I'm a bit hungry.
I'm able to swim.
I'm already late.
Kendi kendime
konuşuyorum.
Ben her gün yüzerim.
Ne demek istediğinizi
anlıyorum.
Ben her gün yürürüm.
Eskiden şişmandım.
Seni anlıyorum.
Ben çok yorgundum.
Ben o zaman
mutluydum.
Ben gitmeni istiyorum.
Ben onu burada
yiyeceğim.
Ben bir şey
yapacağım.
Ben irtibat halinde
olacağım.
Ben artık
söylemiyeceğim.
Kyoto'ya gideceğim.
Bir içki
hazırlayacağım.
Ben bir banka
memuruyum.
Ben şansımı
deneyeceğim.
Ona değer vereceğim.
Ben zaten geciktim.
Ben yüzebilirim.
Biraz açım.
I'm best at math.
I'm checking out.
I'm cold and wet.
I'm free tonight.
I'm from Sapporo.
I'm going to bed!
I'm good at math.
I'm killing time.
I'm not busy now.
I'm off duty now.
I'm proud of you.
I am truly sorry.
I'm really tired.
I'm still single.
I'm still single.
I'm Susan Greene.
I'm very thirsty.
Is everything OK?
Is he still here?
Is it really bad?
Is she nice?
Ben üşüdüm ve
ıslağım.
Ben çıkış yapıyorum.
Matematikte en
iyiyim.
Yatmaya gidiyorum.
Ben Sapporo'luyum.
Bu gece boşum.
Ben şimdi meşgul
değilim.
Zaman geçiriyorum.
Ben matematikte
iyiyim.
Gerçekten üzgünüm.
Seninle gurur
duyuyorum.
Şimdi izinliyim.
Ben hala bekarım.
Hala bekarım.
Ben gerçekten
yorgunum.
Herşey yolunda mı?
Ben çok susadım.
Ben Susan Greene.
O iyi mi?
Gerçekten kötü mü?
O hala burada mı?
Is the bank open?
Is this 223-1374?
Is this your pen?
Is your dog mean?
It began to snow.
It can't be true.
It is cloudy now.
It is in the way.
It may rain soon.
It was freezing!
It'll snow today.
It's a clear day.
It's a good deal.
It's a rainy day.
It's a sunflower.
It's a sunflower.
It's a sunny day.
It's a windy day.
It's almost over.
It's almost time.
It's April first.
Bu senin kalemin mi?
Orası 223-1374 mi?
Banka açık mı?
O doğru olmayabilir.
Kar yağışı başladı.
Köpeğiniz huysuz
mudur?
Çok geçmeden
yağmur yağabilir.
O ayak altındadır.
Hava şimdi bulutlu.
Bu açık bir gün.
Bugün kar yağacak.
Hava çok soğuktu.
Bu bir ayçiçeği.
Yağmurlu bir gün.
Bu gerçek bir pazarlık.
Rüzgarlı bir gün.
Güneşli bir gün.
O bir ayçiçeği.
Bugün bir Nisan.
Neredeyse zamanı.
Neredeyse bitti.
It's frozen hard.
It's interesting.
It's just a cold.
It's now my turn.
It's on the sofa.
It's pretty cold.
It's pretty good.
It's probably OK.
It's really good.
It's so exciting.
It's time to eat.
It's worth a try.
Jane looks happy.
John likes chess.
Kate keeps a dog.
Keep the dog out.
Keep to the left.
Ken has a guitar.
Let go of my arm.
Let me repair it.
Let them come in.
Bu sadece bir soğuk
algınlığı.
Bu ilginç.
Bu sıkı dondurulmuş.
Hava oldukça soğuk.
O kanepenin üzerinde.
Şimdi benim sıram.
Bu gerçekten iyi.
Muhtemelen tamam.
Oldukça iyi.
Denemeye değer.
Yemek zamanı.
Çok heyecan verici.
Kate bir köpek
besliyor.
John satranç sever.
Jane mutlu görünüyor.
Ken'in bir gitarı var.
Soldan git.
Köpeği dışarda tutun.
Onlar içeri gelsinler.
Onu tamir edeyim.
Kolumu bırak.
Let's cross here.
Let's fly a kite.
Let's go dancing.
Let's keep quiet.
Let's play cards.
Let's play catch.
Let's take a bus.
Listen carefully.
Lucy is American.
Mail this letter.
May I open a can?
May I smoke here?
My album is here.
My car is German.
My eyes are blue.
My eyes are blue.
My eyes smart.
My father is out.
My father smokes.
My feet are cold.
My mother is out.
Dans etmeye gidelim.
Bir uçurtma uçuralım.
Buradan geçelim.
Yakalamaç oynayalım.
Kart oynayalım.
Sessiz olalım.
Lucy, Amerikalıdır.
Dikkatlice dinle.
Haydi otobüs
çağıralım.
Burada sigara içebilir
miyim?
Ben bir kutu açabilir
miyim?
Bu mektubu postala.
Benim gözlerim mavi.
Arabam Alman'dır.
Benim albümüm
burada.
Babam dışarıda.
Gözlerim acıyor.
Gözlerim mavidir.
Annem dışarıda.
Ayaklarım üşüyor.
Babam sigara içer.
My mouth was dry.
My nose itches.
My pulse is fast.
My pulse is slow.
My stomach hurts.
My throat is dry.
No need to worry.
No one helped me.
No one likes war.
No one thinks so.
No pain, no gain.
No pain, no gain.
Nobody knows why.
Benim nabzım hızlı.
Burnum kaşınıyor.
Ağzım kuruydu.
Boğazım kuru.
Midem acıyor.
Benim nabzım yavaş.
Kimse savaşı sevmez.
Hiç kimse bana
yardım etmedi.
Endişelenmenize
gerek yok.
Zahmet yoksa kazanç
ta yok.
Emek yoksa yemek te
yok.
Hiç kimse öyle
düşünmüyor.
Hiç kimse sebebini
bilmiyor.
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)

Benzer belgeler

Crib - VocApp

Crib - VocApp 175. Don't tell lies. 176. Don't trust him. 177. Drive carefully. 178. Emi looks happy.

Detaylı

Turkish sentences from Tatoeba 6

Turkish sentences from Tatoeba 6 69. Tom was daydreaming. 70. Tom was embarrassed. 71. Tom was fast asleep. 72. Tom was out all day. 73. Tom was put in jail. 74. Tom went home angry. 75. Tom will be furious. 76. Tom wiped the tabl...

Detaylı