Kur`an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür

Transkript

Kur`an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür
M.Ü. İltihiyat Fakültesi Dergisi
27 (2004!2), 5-24
Bekir Topaloğlu:
Kur'an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür
Prof. Dr. İlyas ÇELEBİ*
Özet
Bu makalede geleneksel eğitim ögretim yapan medrese ile modem kalıplar içinde eğitim­
ögı-etim faaliyeti yürüten imam hatip liseleri ve ilahiyat fakültelerinin sentezi olarak nitelenebilecek değerli bir ilim adaınının hayah, dini, siyasi ve sosyal konulara ilişkin görüşle­
ri, akademik çalışrnalan, eğitim-ögretim faaliyetleri ve Nesil Vakfı, Türkiye Diyanet ViJ.kfı
İslam Araşhnnalan gıbi hayır kurumlanndaki hizmetleri bir dergide yer alabilecek imkanlar ölçüsünde özetlenecektir. Bu ilim adamı, kırk yılı aşkın bir süre İstanbul İmam
Hatih Lisesi, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü ve M.Ü.İlahiyat Fakültesi'nde hocalık yapmış bulunan ve 2002'de yaş haddinden ernekliye aynlan Prof. Dr. Bekir Topa!oğlu'dur.
Anahtar Kelimeler: Bekir Topaloğlu, İmam Hatip, İs!funi eğitim, İlahiyat Fakültesi.
Abstract
This article deals with the life and the works of a distinguished scholar Prof. Dr. Bekir
TOPALOGLU who served as a teacher and scholar more than forty years in İmam Hatip
schools, İstanbul Higher İslamic Institute and M. U. Divinity Faculty. He can be seen asa
synthesis of traditional (madrasa) and modem (İmam Hatip and Divinity) education.
Within the Jimits of a journal article I will try to surnmarize his life and acadeınic works,
his views on religious, political and social issues, and his contributions to Nesil Foundation and The Turkish Religious Foundation's Center for Islarnic Studies.
Key Words: Bekir Topaloğlu, Imam Hatip, Islamic education, divinity faculty.
İslam kültüründe ulemanın önemli bir yeri vardır. Alimler bazan sultan ve
yöneticilere kar§ı halkın, bazan da halka kar§ı hakkın savunucusudur. Geriye
dönüp baktığımızda kültürümüzde olumlu çağrı§ımlar yapan bir ulema geleneği­
nin bulunduğunu söyleyebiliriz. Ba§langıçtan itibaren Osmanlılar'ın sonuna
kadar bu zümreyi yeti§tirme görevini medreseler üstlenıni§ti. Cumhuriyet döneminin ilk yıllannda medreseler kapatılınca ortaya bir bo§luk çıktı ve yeni yönetim
Osmanlılar'ın bakiyesi hocalarla yetinmek durumunda kaldı. Cumhuriyet idaresi
uzun süre din konusundan uzak durduğu için kendi din alimini yeti§tiremeıni§ ve
sonuçta bir kınlma ile kar§ı kar§ıya kalmı§tır. Ba§tan beri hissedilen bu ihtiyaç
195l'den itibaren açılan İmam-Hatip okullan, ilahiyat Fakültesi ve Yüksek İslam
M.Ü. İlahiyat Fakültesi, Kelam Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
6 ~ İlyas Çelebi
enstitüleri ile kar§ılanmaya çalı§ılmı§, bu tarihlerde toprağa atılan tohumlar
semeresini vermeye ba§laffil§tır. ݧ te Bekir To paloğlu bu semerenin ilk ömeklerindendir. Hatta aldığı eğitim-öğretim ve yeti§tiği çevreye bakıldığında onun,
geleneksel öğretim yapan medrese ile modem kalıplar içinde eğitim-öğretim
faaliyeti veren İmam-Hatip okullarırl~n sentezi olduğu söylenebilir. Bu makalede
size uzun bir inkıtadan sonra yeniden filizlenen ve çiçek açan yeni bir neslin
içinden çıkan alim örneklerinden biri sunulacaktır. Allah sayılannı çok, ömürlerini uzun eylesin.
Hayatı
,'
,,
l :ı
Bekir T opaloğlu nüfus kayıtlanna göre 30 Nisan 1936 yılında Trabzon'un
Çaykara ilçesinin Ta§çılar köyünde doğmu§tur. Hocanın kendi ifadesine göre ise
gerçek doğum tarihi 17 Kasım 1932'dir. Babası ayakkabıcı Hüseyin Efendi,
annesi Emine Hanım'dır. İlk tahsiline mahalle mescidinde ba§lamı§, Bozoğlu
Hoca'dan Kur'an okumasını öğrendikten sonra dedesi Muhammed Hanefi'den
(Kutluoğlu) hafızlık yapmı§ ve yörenin medrese geleneğine göre on yıl süreyle
Arap dilinden Emsile, Bina, MaksUd, Merah (sarf cümlesi), Avamil, İzhar, Kafiye,
Molla Cami (nahiv cümlesi) ve Meant (Telhts); fıkıhtan Halebt-i sagfr, Merakı'l­
felah, Mülteka ve Şerhi; usul-i fıkıhtan Mir'at Şerhu'l-Mirkat; tefsirden Celaleyn,
Kadı Beyzavt; hadisten Ramuzü'l-ehadls; kelamdan Emalt ve Şerhu'l-Akaid; mantıktan fsaguct; feraizden Metnıi's-Siraciyye kitaplannı okuyarak dini ilimler tahsilini tamamlayıp 1949'da icazet almı§tır. Hocalan arasında Kabro Hoca lakaplı
Hasan Er Hoca da bulunmaktadır. Topaloğlu medrese usulüyle öğrenimi sırasın­
da üçüncü sınıftan ba§layarak ilkokul öğrenimini de tamamladı. 1950 yılının yaz
aylannda Trabzon'un merkez köylerinden Ye§ilova'da imam-hatiplik görevine
ba§ladı. Dedesirıin istek ve telkinleri ile bu görevi bırakarak 1952-53 öğretim
yılında İstanbul İmam-Hatip Okulu'na kaydoldu. 1952-1959 yıllan arasında bu
okulda orta ve lise öğrenimini sürdürdü. Celaleddin Öktem, Bekir Haki Yener,
Abdullah Güzelyazıcı, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı, Zekai Konrapa, Nureddin
Topçu gibi hocalardan dersler aldı. Öğrenciliği esnasında Edirnekapı Mihrimah,
Eyüp, Hırka-i Şerif, Beyazıt ve Eminönü Yenicami gibi büyük camilerde vaazlar
verdi. 1959'da İstanbul İmam-Hatip Okulu'ndan mezun olunca Divanyolu'ndaki
Ftruz Ağa Camii'nde üç buçukyıl süreyle imam-hatiplik ve Manisa~Saruhanlı'da
fahn vaizlik yaptı. 1959'da açılan İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'ne girdi, burayı
birineilikle bitirdikten sonra 1963'te İstanbul İmam-Hatip Okulu'nda meslek
dersleri öğretırrenliğine tayin edildi. Buradaki görevi iki buçuk yıl sürdü. Ardın­
dan 1966 yılının ba§ında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nde göreve ba§ladı
atandı ve Prof. Muhammed Tanci'nin asistanı oldu. 1968 yılı Nisan ayında Tuzla
Piyade Okulu'nda askerlik görevine ba§ladı. Gamizondaki cami in§aatının ba§latılıp biririlmesinde büyük katkılan oldu. Askerlik dönü§ü asistanlık tezini bitirip o
Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür ~ 7
günkü adı ile "öğretim üyeliği" unvanını aldı ve İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü
Kelam öğretmenliğine tayin edildi (1971). İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nün
Marmara Üniversitesi'ne bağlı ilahiyat Fakültesi haline getirilmesinden sonra bu
çalı§ma doktoraya denk kabul edilerek doktor unvanı aldı (1983) ve aynı yıl bu
fakültede yardımcı doçent, 1986 yılında doçent, 1988 yılında İslam Felsefesi,
1993 yılında da Kelam Anabilim Dalı'nda profesör oldu ve bir süre bölüm ba§kanlığı yaptı. Akademik hayatı esnasında on sekiz yüksek lisans ve on bir doktora
tezi yöneten Topaloğlu 14 Ekim 2002'de ya§ haddinden emekli oldu. Halen
İstanbul'da Türkiye Diyanet Vakfi. İslam Ara§tırmalan Merkezi'nin İslam Ansiklopedisi biriminde çalı§malanna devam etmektedir.
Eserleri ve Görüşleri
İslam'da Kadın (İstanbul 1965). Bekir Topaloğlu'nun ilk eseri olup yazılı§
maksadı
önsözünde §U §ekilde açıklanmaktadır: Kadın haklan meselesinde
olarak bir mücadele ba§latılmı§ ve ancak uzun uğra§lardan sonra
belli bir mesafe alınabilmi§tir. İslam ülkelerinde ise yanlı§ anlama ve eksik uygulamalardan kaynaklanan problemler gündeme getirilerek Avrupa'da cereyan
edenlere benzer bir mücadeleye girilmi§tir. Halbuki İslam'ın özünde ve ruhunda
durum Avrupa'dakinden farklı idi. Avrupa'yı taklit etme hastalığı bu farkı anlamamıza engel oldu. "İslam'ın kadını telakki tarzını ve ona tanıdığı hakları" dedi
toplu ve objektifbir §ekilde Türkçe olarak ortaya koyan biresere duyulan ihtiyaç
bu eserin yazılmasını sağlamı§tır. 1 Kadın konusu Topaloğlu'nun önemle üzerinde
durduğu meselelerden biridir. O, toplumun temel ta§lanndan birini oluşturmala­
rı, çocukların ve dolayısıyla nesillerin yeti§mesinde çok önemli bir konum i§gal
etmeleri sebebiyle kadınların eğitimine özel bir önem atfetmekte din ve toplumda
kadınların aktif rol almaları, ailede olduğu gibi sosyal hayatta da etkin olmalan
taraftarıdır. Onun bu hassasiyeti öğretim üyeliği esnasında anabilim dalına
akademisyen alırken, yüksek lisans ve doktora programianna öğrenci seçerken de
görülmü§tür.
Batı'da haklı
Öze Doğru (İstanbul1970), Topaloğlu'nun İslam'da Kadın kitabından sonra
yazdığı ikinci eseridir. "İman ve ibadet" konulan ile başlayan eser, yaratılı§tan
beri süregelen "hak-batıl mücadelesi", batıl taraftarlarının manevi portreleri ile
"inanmayı§ sebepleri"' çağımız insanlannın en büyük eksikliğini te§kil eden
"samimiyet" (ihlas), imanla ibadetin birle§mesinden (dindarlıktan) doğan "güzel
ahlak" konulauna temas eder. Daha sonra insanlığın kurtancısı son Peygamber'in örnek hayatından tablolar sunar, ona ait bazı önemli vak'alan ya§atmak
ister, "öze doğru" ba§latılan "ebediyet yolculuğu"nun ölümsüz gayesi "ebedi
saadet" için imkan ve vazifeterimizin neden ibaret olduğuna temas eder ve "dua
Bekir Topaloğlu, İslam'da Kadın, İstanbul 1977, s. 7-8.
8 --} İlyas Çelebi
kapısı"nda
son bulur. Yirmi yıllık öğrencilik ve öğretmenlik tecrübesine dayanıla­
rak kaleme alınını§ olan bu eserde zaman zaman dini ve sosyal konulara ili§kin
görü§ ve tahliller, zaman zaman da duygu ve sezi§ler dile getirilmektedir. Daha
çok dindar insanların muhatap kabul edildiği söz konusu eserde İmam Gazz1Ht ve
Nureddin Topçu'nun etkileri görülmektedir. Gazzalt'nin etkisini bizzat kendisi §U
sözleri ile dile getirmektedir: "Konulan i§lerken çoğu zaman büyük fikir ve gönül
adamı İmam Gazzalt'nin İhyô.'sına bürünmü§ ruhunun gölgesi altında bulunduğumu hissetmi§imdir". 2 Topçu'nun etkisini ise §U ifadelerinde açıkça görmek
mümkündür: "Kurtulu§ için insanlığın isyan etmesi ve bugünkü ruh zemininden
uzakla§ması gerektiği kanaatindeyim. Bu asil isyan kötü kuvvetlere kar§ı olacak,
bu 'mukaddes güç' yaratih§ gayesine yönelecektir". 3 Öze Doğru 1982'de yeniden
düzenlenerek ve bazı ilaveler yapılarak Dinf Sohbetler adıyla yayımlanmı§tır.
Topaloğlu'nun etkilendiği ki§iler içinde İmam Matürtdt ve hacası Muhammed
Tand de bulunmaktadır.
Nesillerin El Kitabı (İstanbul 1982). Topaloğlu'nun üçüncü kitabıdır. Onun
dü§ünce dünyasında "nesil" kelimesinin önemli bir yeri bulunmaktadır. Kendisi
ve yakın arkada§lan İmam-Hatip Okulu ve Yüksek İslam Enstitüsü mensup ve
mezunlannı İslam'ın bayraktarlığını yapacak "nesil" olarak görüyorlardı. Bu
camiayı desteklemek üzere Nesil Vakfı adıyla bir vakıf kurulmu§, Nesil dergisi
çıkanlmı§, aynı adla bir yayınevi ihdas edilmi§tir. Nesillerin El Kitabı da bu çerçevede söz konusu gençlere yol gösteren bir rehber olarak dü§ünülmü§tü. Müellif
önsözde eserin ba§lığı hakkında §unlan söylemektedir: "Her §eyden önce §Unu
belirtmeliyiz ki "nesil"den maksat ülkemizin, hatta bütün müslüman milletierin
özellikle manevi kalkınma ve ilerlemesinde samirniyet ve fedakarlıkla görev
almak isteyen gruplardır. Bu hizmet neslinin tabanını İmam-Hatip liseleri, tavanını da ilahiyat fakülteleri mensuplan olu§turmaktadır. Bunlann dı§ında aynı
davayı amaç edinmi§ saygıdeğer zümreler de vardır. Onlar da aynı çerçevenin
içinde mütalaa edilmi§tir".4
Topaloğlu söz konusu eserde bU neslin misyonunu §U §ekilde dile getirmektedir: "ݧte sen, gaye arkada§ım, hısımlığın ve nesep yakınlığının da ötesinde
telakki ettiğim asıl karde§im! .. İlınin ve imanın, kafasını ve gönlünü imar ettiği
sen, İslam hakikatini tadan ve ba§kalanna da tattırmayı §iar edinen ideal insan
sen! .. Ben diyorum ki sen çok, pek çok mesulsün ve eğer bunu idrak ediyorsan
büyük, hem de çok büyüksün! Bu sorumluluk ile bu idrak daima yan yana bulunduğu ve birbirinin arnili olduğu takdirde sen dünyada da ahirette de mesutsun!
Bekir Topaloğlu, Öze Doğru, İstanbul 1970, s. 8.
a.g.e., s. 7.
a.mlf., Nesillerin El Kitabı, İstanbul1996, s. 11-12, 29.
Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür ~ 9
Peygamberlerden, velilerden, alimlerden, §ehidlerden ... büyüklerimizden
miras kalan bu davaya sahip çıkarken bunun pek zor olacağını da bilmelisin. İlahi
hakikatten habersiz milyonlarca insana Allah'ın saadet ülkesi olan İslamiyet'e
doğru yön vermek, bu en büyük §erefe nail olmak için yapılacak mücadele elbette kolay olmayacaktır. Ebed1 mutluluğa götüren yollar güçlüklerle örülmü§,
dikenlerle sanlmı§tır. Bu yolda ilerlemek isterken nefsimizden, içimizden ve
dı§ımızdan olmak üzere birçok engelle kar§ıla§acağız. Nefsimizden doğacak
engeller aile efradımızdan, menfaatlerimizden, a§ağı arzulanmızdan ve hatta
siyaset görü§ümüzden olu§abilir. Çağımızın insanlığı 'hürriyet'e meftun olmu§
görünüyor. Mutlak bir hürriyetin, kayıtsız §artsız bir serbestliğin dünya tarihinde
hiçbir zaman bulunmadığına, §U anda hiçbir yerde mevcut olmadığına ve dünya
durdukça da olmayacağına inanıyorum. Demek ki doğru ve hayırlı olan da budur.
O halde gaye arkada§ım, boyun eğeceksek en yüceye boyun eğelim, kulluk
edeceksek O'nun yolunda kulluk edelim, olmaz mı? Mademki bütün insanlar,
bütün canlılar, bütün varlıklar gibi biz de büyük bir ilahi plana bağlıyız ve mademki biz ne yapsak, hangi çareye ba§vursak ilahı tasarrufun dı§ına çıkamayaca­
ğız, o halde, diyorum, vücudumuz bu ilahi ülkede yer tutmu§ken gönlümüz
neden ba§ka vadilerde dola§sın! Biraz daha açık söyleyeyim: Biz bütün varlığımız­
la Allah'a teslim olmadan ya§ayamayız; biz kayıtsız §artsız İslam'ın olmadan
mesut olamayız. Bu sebeple nefsimizin a§ın arzulannı davamıza kurban edelim,
aile efradımızın ısrarlı isteklerini cihadınuzı engellemeyecek tarzda kısmen kar§ı­
layalım. İyi bilelim ki nefsi doyurmak mümkün olmadığı gibi insanlan memnun
etmek de eri§ilemeyecek bir gayedir. Allah nzası ise her §eyin üstündedir.
Sen küçük hesaplardan kurtulmu§, kafası da gönlü de imar edilmi§ sonsuzluk yolcusu, ݧte bu insanlığı kurtaracaksın. Bunu, a§k derecesine varrnı§ co§kun
bir 'iman, hikmet seviyesine ula§mı§ derin bir ilim, fazilet haline gelmi§ bir arnel-i
salih ve nihayetsiz bir sabır sayesinde ba§aracaksın. Mücadele hayatının hiçbir
safhasında cehalet ve gaflete dü§memeye, §ehvet ve menfaatlere kurban olmamaya, kibir ve gurura kapılmamaya, yabancı tesirlerden uzak kalmaya, §ahsiyetsizlik gösterınemeye dikkat edeceksin. Peygamberin sünnetine tabi olarak -mfıtat
maa§ın dı§ında- ücret talep etmeyecek ve ümitsizliğe asla kapılmayacaksın". 5
Topaloğlu
söz konusu neslin karakteristiğini ise §öylece formüle etmektedir:
1. İlimle me§gul olmak, ilmi mutlak manada almak, eser vermek, milletimize
ve insanlığa bu yolla hizmette bulunmak. 2. İman, amel ve ahlaktamillet eviadı­
na ve genç karde§lerine örnek olmak. 3. İtikad ve arnelde İstikametten ayrılma­
mak. 4. Devletimizin bekasına ve milletimizin bütünlüğüne, İslam inanç ve
felsefesine ters dü§en ideolojilere iltifat etmemek. 5. Her türlü politik mülahaza-
Bekir Topaloğlu, Nesillerin El Kitabı, s. 13-16.
10 --} İlyas Çelebi
ların ve klik faaliyetlerinin üstünde kalmak. 6. İslam'ı yazı ve sözle tebliğ vazifesini yürütmek, bu Allah ve resulünün emanetini hakkıyla ifa etmek. 7. İç ve dı§
sata§malara kar§ı İslam'ı müdafaa etmek, müslüman halkımızı manevi bunalımla­
ra kar§ı korumak. 8. Hizmete hazırlanmak, hizmet verildiğinde liyakatle yerine
getirmek, bu uğurda fedakarlık göstermek ve bundan haz duymak. 9. Nesli
muhafaza etmek.6
İslam Tarihinden Yapraklar (İstanbul 1982). Topaloğlu'nun popüler olarak
nitelendirilebilecek eserlerinden biridir. Nesil yayınlanndan çıkmı§ olan bu eseri
de "nesil" projesi ile ilgilidir. Şöyle ki: Bütün nesillere örnek olan Hz. Peygamber
ve onun güzide ashabı bu eserde çe§itli yönleriyle ortaya konularak ve ya§antıla­
nndan "yapraklar" sunularak yeni nesillere örnek olu§turulmaya çalı§ılmı§tır. Bu
eserde yer alan son makalenin ba§lığının "Örnek Nesil" olu§U da bu değerlendir­
memizi teyit etmektedir. Topaloğlu'nun Hayreddin Karaman ile birlikte ders
kitabı veya yardımcı kaynak olarak yazdıklan Arapça Okuma ve Eski Metinler
Kitabı (İstanbul 1964), Arapça Dilbilgisi I-N (İstanbul 1964) ve Arapça-Türkçe
Yeni Kamus, Osman Öztürk ile birlikte yazdığı Cumhuriyet Devrinde Yayınlanan
İslamfEserler Bibliyografyası (Ankara 1975) ve Yusuf Şevki Yavuz ve İlyas Çelebi
ile birlikte yazdığı İslam'da İnanç Esaslan adlı eserler yine bu nesle destek olmak
üzere yapılmı§ çalı§malar olarak değerlendirilebilir. İslam'da Kadın, Öze Doğru,
Dinf Sohbetler ve Nesillerin El Kitabı'nın Veda hutbesi ile ba§laması dikkat çekicidir.
İslam Kelftmczlanna ve Filozofianna Göre Allah'ın Varlığı-İsbat-ı Vftcib- (Anka-
ra 1971). Topaloğlu'nun akademik formatta yazdığı eserlerin ilkidir. Bu eser,
Yüksek İslam Enstitüsü Kelam ve İslam Dü§üncesi öğretim üyeliği unvanını
kazanmak üzere hazırlanmı§ bir tez olup daha sonra da doktora tezi olarak sunulmu§tur. Topaloğlu bu çall§maya isbat-ı vacib için Kur'an-ı Kerim'in kullandığı
yöntemin tesbit ve tahlili ile ba§lar. Kelamcılann ve İslam filozoflannın kullandı­
ğı hudfıs, imkan, inayet-nizam, hikmet gibi isbat-ı vacib delillerini ele alıp değer­
lendirdikten sonra Kur'an delillerinin her iki disiplin mensuplan tarafından
kullanılan deliliere temel te§kil ettiği sonucuna varır. O, kendisini böyle bir
çalı§ma yapmaya sevkeden arnilleti §öyle dile getirmektedir: "XX. asrın ba§lanndan itibaren İslam dünyasını ve bu arada memleketimizi tesiri altına alan, dini
gerçekleri inkar edici materyalizm ile felsefi bir dü§ünü§ olarak y~rsiz bir gurura
ve §uursuz bir inkara saplanan pozitivizm, tesirlerini hala sürdürmektedir. XIX.
yüzyılda Avrupa'yı kasıp kavuran bu fırtına günümüzde en azından fikir planında
mağlfıp edilmi§se de memleketimizin semalarında etkileri devam etmektedir.
İslami ilimlerden kelamı kendime ihtisas dalı seçerken, ilk ara§tırmamın Allah'ın
BekirTopaloğlu,
Nesillerin El Kitabı, s. 33-34.
Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§ tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür -{>- ll
varlığı hakkında olmasını
tercih ettim. Bu, kelam ilminin ilk meselesini te§kil
ettiği gibi memleketimiz ihtiyacına da uygun dü§mektedir". 7
Topaloğlu'nun akademik formatta yazdığı eserlerin ikincisi de Kelô.m İlmi:
Giriş'tir. Bu eser kelam ilminin İslam tarihi boyunca uyguladığı ve günümüzde
uygulanması gereken deği§ik metotlan, ba§langıçtan günümüze gelinceye kadar
bu ilmin sahası içinde meydana getirilen eserlerin özelliklerini, kelam ilminin
mahiyet ve önemini, İslam'ın bütün asırlannda olduğu gibi bugün de dünya İslam
nüfusunun yüzde doksandan fazlasını te§kil eden Ehl-i sünnet'in ölçü ve ekolleri
ile İslam tefekkür, siyaset, iç ve dı§ mücadele tarihinde önemli roller oynayan
bid'at ehli ve belli ba§lı ekolleri konu edinmi§tir. Her iki kitap da kelam öğrenci­
lerinin devamlı kullandığı ba§UCU eserlerindendir.
İslam Düşüncesinin (ve Kelam İlminin) Yenilenmesi ihtiyacı
Bekir T opaloğlu, İslam dininin temel ilke ve kesin hükümlerini Hz. Peygamber ve ashabının genel İslam anlayı§ı çizgisinin dı§ına çıkmadan yorumlamak
gerektiği dü§üncesine sahip olması, İslami birikimin hayat içinde §ekillenmesini
ve müslüman toplumun genel kurulu§ ve ya§ayı§ §eklini gösteren geleneğe önem
atfetmesi sebebiyle uzaktan bakıldığında gelenekçi ve klasik kelam anlayı§ına sıkı
sıkıya bağlı bir kelam alimi gibi gözükse de onun Kur'an ve hakim sünnet merkezli bir yenile§meyi savunduğu ve bu hususta gerekli adımlan atmayan ilim
adamlannı ele§tirdiği bilinen bir husustur. Ona göre İslam anlayı§ımızın hayata
yansıyıp kurumsalla§masının ardından geçen uzun süre İslami ilimlerde yenile§meye ihtiyaç hissettirmi§tir. Bu yenilik var olan birikime kar§ı bir tepki olu§turmak için değil, ilimierin insanlığa intikalinde günün §artlanna ve coğrafyasına
uyum sağlamak içindir. Onun yenilik anlayı§ı tümden bir deği§iklik olmayıp
temel esaslar aynı kalınakla birlikte usule ve vasıtalara (vesaile) ili§kin bir düzenleme yapılması §eklindedir. İslam dininin evrensel mesajını ya§atabilmek ve onu
bütün dünyaya sunmak için böyle bir yeniliğe ihtiyaç vardır. Bu bir reform olarak
algılanmamalıdır. Zira ilk dönem müctehidleri de benzer yenilikleri kendi dönemleri için yapmı§lardır.
Topaloğlu'nda yenilik dü§üncesinin ipuçlannı Kelô.m İlmi: Giriş kitabından
itibaren görmek mümkündür. Söz konusu eserde, kelam iliminin doğrudan
doğruya dilli akideleri te§kil eden nassa dayalı konulanna bu ilmin mesaili
(makasıd), bu akideleri çe§itli yollarla destekleyenlere de mebde te§ kil edenlere
de vesaili denildiğini belirttikten sonra mesailin daima aynı kalmasına kar§ın
vesailin zamanın ihtiyaçlanna ve devrin kültür cereyanlanna bağlı olarak deği§e­
bileceğini,8 aklın hayır ile §erri, güzel ile çirkini idrak ve temyiz edebileceğini,
Bekir Topaloğlu, İslam Kelamcılanna ve Filozoflanna Göre Allah'ın Varlığı, Ankara, ts., s. 11.
a. mlf., Kelam İlmi: Giri§, İstanbull993, s. 51.
12 ~ İlyas Çelebi
ancak dinin esaslarını te§kil eden esaslan (usG.lü'd-d!n) vazederneyeceğini, din!
metotta aklın ve mantığın iptal edeceği hiçbir §eyin bulunmadığını, aklın bilernediği §eyleri dinin tebliğ ettiğini ve aklın bunlan benimsediğini, aklın naklin
getirdiği esas ve hükümleri anlayan ve teyit eden bir vasıta olduğunu9 kaydederek §öyle demektedir: "Akaid ve kelarn tarihine genel bir bakı§la baktığımızda
anlarız ki bu konularla ilgilenen İslam alimleri tarih boyunca ortaya çıkan ihtiyaçlara göre hareket etrni§lerdir. Onlar İslam dünyasını tesiri altına alan veya bu
istidadı gösteren yeni cereyanlara ayak uydurmak için metotlarmda daima deği' §iklik yaprnı§lardır. Akaid ve kelarn ilminin temel konulan daima aynı kalrnı§tır;
bunlar İslam dininin !man esaslandır. Hiçbir İslaı:nl fırka mensubu bu temellerde
ziyade veya noksanı iddia etmerni§tir. Yalnız bu ternellerin anla§ılrna tarzı ile izah
ve ispat metotlan fırkalara ve çağlara göre deği§ik olrnu§tur. İslam tarihi boyunca
çoğunluğun akidesini temsil eden Ehl-i sünnet ulernası da zamanın ihtiyacına
göre metotlannda deği§iklik yaprnı§lar, böylece müteharrik bir sistem takip
etrni§lerdir. Selef akidesi, rnütekaddiı:nln ve rnüteahhinn ilm-i kelarnlan bu
müteharrik sisternin deği§ik safhalannı te§kil ederler." Topaloğlu, "Acaba son
asırda, içinde bulunduğumuz asırda durum nedir? Çağırnızın kelarn ilmi aynı
!man esaslannı hangi metotla rnüdafaa, izah ve ispat etmelidir?" sorularını yönelttikten sonra devrimizin ilm-i kelarn ihtiyacını doğru olarak takdir edip bu
sahada eserler veren İzmirli İsmail Hakkı'dan (ö. 1946) §U alıntıyı yapar:
"Hicn 1000 tarihlerinden itibaren rnüteahhinn ilm-i kelarnı mensuplarının
azalmaya ba§larnı§, konulan içinde yer alan kadim felsefe de üç asırdan beri
etkisini yitirrni§ ve yerine Garp felsefesi geçrni§ti. Garp felsefesinin son olarak
ülkemize de girmesiyle bu ilm-i kelarn yetersiz görülmeye ba§larnı§, ilm-i kelarnın
bugünkü zihniyete göre yeni"bir §ekil alması zorunluluğu ortaya çıkrnı§tır."
sayısı
Berızer bir değerlendirmede bulunan M. Zahid Kevsen'den de (ö. 1952)
§Unlan nakleder:
"Geçrni§ kelarn alimlerinin izah ve ifadeleri içinde, dini rnüdafaa etmekle vazifeli kimselerin istifade edeceği §eyler vardır. Şüphe yok ki İslam akaidini rnüdafaa yollan, ahlak! hayatın ve din! hükümlerin bozulmasını koruma metotlan
dü§rnanın kullanacağı taktiklere paralel olarak deği§ir, yeni §ekiller alır. Fakat
dilliakldeve hükümlerin kendileri §eriatın tayin ettiği tarzda sabit• kalır, bunların
mahiyetlerinde asla bir deği§iklik meydana gelmez. O halde payidar olduklan
müddetçe müslümanlara dü§en vazifelerden biri de odur ki içlerinden bir alimler
zümresi, insan topluluklan arasında yaygın hale gelen çe§itli fikirleri, onların elde
ettikleri muhtelif ilimleri ara§tırsın; bu fikir ve bilgilerden müslümanlara zararlı
olabileceklerini tesbit etsin. Bu titizliği özellikle itikad sahasında gösterrnek
BekirTopaloğlu, KelLlm İlmi: Giriş, s. 84.
Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür~ 13
gereklidir. Çünkü akide, sağlam ve kuvvetli olduğu takdirde her iyiliğin kaynağı­
nı te§kil eder, zayıflayıp bozulduğu takdirde de her türlü kötülüğün men§ei haline
gelir."
T opaloğlu bu alıntılardan sonra §U değerlendirmede bulunur: "İzmirli merhum un da ifade ettiği gibi Avrupa'da Rönesans'tan sonra fikir, sanat ve ilirnde
meydana gelen deği§ikliklerle eski Yunan felsefesi modasını ve itibannı kaybetmi§tir. Gazzall'den itibaren sekiz asır boyunca kelam kitaplannda yer yer reddedilen felsefe, İslam filozoflannın tesis ettiği felsefe idi. Bu felsefe büyük çapta eski
Yunan dü§ünü§üne dayanıyordu. Batıda İngiliz filozofu Bacon (1561-1626) ile
Fransız filozofu Descartes (1596-1650) "metod" hakkındaki yeniliklerini ortaya
koyduktan sonra felsefi dü§ünü§ yeni bir çığır açrru§ ve birçok kuvvetli filozofla
kendisini yenile§tirmi§tir. Bugün İslam alemi de dahil bütün dünyaya yayılmı§
bulunan yeni cereyanlar kar§ısında ilm-i kelarrurruz da metodunu deği§tirmek
mecburiyerinde kalmı§tır". 10
Topaloğlu'na
göre akaid ve kelam konulan içinde akli izahlann en çok cari
olduğu kısım ulG.hiyyet, sonra da kısmen nübüvvettir. Binaenaleyh ihtiyaçlann
deği§mesi ve kültürün geli§mesiyle farklı izahlarm yapılabileceği sahalar, derecelerine göre bu iki sahadır. Ahiret ve ahvali, kelam ilminin sem'iyyat bahsini te§kil
eder, burada nakil hakimdir, nakilde ise deği§iklik bahis konusu değildir.
Kelam ilminin güncelle§tirilmesine olan ihtiyaç inkar edilemez. Bazı akaid
konulannda güncelle§tirme daha sonra türeyen sarma§ıklan ayıklamak, fazlalık­
lan atarak ilk anlayı§a dönü§ §eklinde gerçekle§ebilir. Bu, inanç listemize eklenip
"mesail" statüsüne yükseltilen konular için söz konusudur. Çoğu istidlale dayanan vesail alanında güncelle§tirmede ise çağın bilgi, kültür ve anlayı§ını göz
önünde bulundurmalıdır. 11
Bütün bu izahlardan sonra yeni ilm-ikelam çığınnın ana vasıflannı §öyle tayin edebiliriz: Yeni ilm-i kelam bütün §ekilleriyle materyalizmi ve felsefi bir görü§
olarak pozitivizmi reddeden, dine kar§ı yapılan biyolojik ve psikolojik tenkitleri
cevaplandıran, yeni felsefi cereyanlan ele§tirdikten sonra müsbet ilimlerden de
istifade ederek Allah'ın varlığını ispat eden, İslam'ın akaid konulannı ispat ve
izah ederek mukaddesatı savunan bir ilimdir. 12
Topaloğlu son eseriKelam Araştnmalan Üzerine Dü,şünceler'de ise, "İslam dininin iman esaslannı ve davranı§larla ilgili t~mel ilkelerini naslardan hareketle
belirleyen, onları naslann bütünlüğü çerçevesinde temellendirip akli yöntemlerle
10
11
12
BekirTopaloğlu, Kelilm İlmi: Giri§, s. 36-40.
Bekir Topaloğlu, İlilhiyat Fakülteleri Kelam Anabilim Dalı Eğitim Öğretim Meseleleri Koordinasyon
Toplantısı II, İstanbull998, s. 9-10.
Kelilm İlmi: Giri§, s. 39.
14 ~ İlyas Çelebi
i
1;:.:
ı:
destekleyen ve kar§ı fikirleri ele§tirip cevaplandıran bir ilim" §eklindeki konusu
ve gayesi gözetilerek yapılan kelam ilmi tanımı, §imdiye kadar yapılan tanımlar­
dan farklıdır. Kelamın konusu dikkate alınarak yapılan tanımlarda usul-i selase
(uluhiyyet, nübüvvet, ahiret) ayrı ayrı zikredildiği halde burada tman esaslannda
herhangi bir sınırlamaya gidilmeksizin genel bir yakla§ımla ''lman esasları" ifadesi
kullamlmı§, bununla hem bunların üç asıldan ibaret olmadığı hem de yeniden
tesbit edilmesinin gereği hedeflemni§tir. Tanımda tman esaslan yanında davrant§larla ilgili temel ilkelerin de naslardan hareketle belirlenmesi hedeflenmi§tir.
Bir
bakıma ibadet, ahlak kurallan ve insanlar arası ili§kiler de dinin bir esası olup
\
olmamaları yönüyle kelam ilminin konularına dahil edilmi§, dolayısıyla tmanın
olu§umu ve sağlamla§masında göz ard~ edilemeyecek bir yeri bulunan davranı§
ilkeleri iman esaslan mertebesine yükseltilmi§tir. Tanımda geçen "davranı§lar"la
müslüman olmanın gerektirdiği fiil ve hareketler kastedilmekte ve bunların
ahlaki ve hukuki boyutlara kadar uzanan geni§ bir yelpazeye yayıldığı kabul
edilmektedir. Bu bağlamda fıkıh ve ahlakın inanca yönelik temel ilkelerinin
belirlenınesini sağlayan sistemin kelam ilmi tarafından ele alınması gerektiği ifade
edilmi§tir. Tammda geçen davranı§tan maksat dini davranı§ı ifa etmek değil, dini
davranı§ ilkelerinin dinden olduğuna inanmaktır. Topaloğlu bu hususu açıkla­
mak için de "amelü'l-kalp" tabirini kullanır. Bir müminin günah i§lerken bile
Allah'ın azabından korkmasım ve mağfiretine mazhar olmayı uromasını kalbin
arneli olarak kabul eder. 13
Kur'an ve Sünnet Vurgusu
Topaloğlu'nun sık sık dile getirdiği konulardan biri de müslümanların
Kur'an ve Sünnet'le olan irtibatlarıdır. Ona göre günümüz müslümanlan
Kur'an'dan uzakla§mı§lardır. O, bu durumun onların din anlayı§ında önemli
kınimalara sebep olacağını ifade ederek Kur'an'la yeniden bulu§malan gerektiği­
nin altını çizer. Onun Kur'an'a dönü§ çağrılan Peygamberimiz'in sünnetini
dı§layan modernistlerin Kur'an'a dönü§ söylemlerinden farklıdır. O her
müslümamn, feyiz ve bereketinden istifade etmek üzere Kur'an okuması gerektiğini söylemekle beraber özellikle dini ilimler üzerinde ara§tırma yapan ki§ilerin
çe§itli konulan takip etmek suretiyle Kur' an' ı ba§ından sonuna. kadar okuyup
anlama çabası göstermelerinin gerektiğini vurgular. Bu anlamda kendisinin her
seferinde farklı bir konuyu takip ederek Kur'an'ın ba§tan sona okunınası suretiyle
olu§turulmu§ çok sayıda bilgi fi§leri bulunmaktadır. Bir seminerinde bu tür
okuyu§larının altmı§ın üzerinde konuya ula§tığını ifade etmi§tir. Zaman zaman
hocanın nüzul sırasına göre ve siyer e§liğinde okumalar yaptığını da bilmekteyiz.
13
Bekir Topaloğlu, Kelitm ArCl§tıımalan Üzerine Düşünceler, İstanbul2004, s. 5-8.
Beki)." Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür<} 15
Her bir okuyu§un okuyucuya yeni bakı§ açıları kazandırdığını söyleyen
bir müslüman için Kur'an'sız hayat dü§ünülemeyeceğini kaydeder.
Topaloğlu,
Topaloğlu,
gelenekte olduğu gibi bilgiye ula§manın yollannın sağlam duyular, doğru haber ve akıl olduğunu kaydettikten sonra doğru haber içinde Kur'an
ve Sünnet'in rolüne dikkat çeker. Ona göre akidenin en önemli kaynağı olan
Kur'an, hem Selefiyye hem de kelamcılar tarafından ihmal edilmi§, Kur'an'ın
zihnin yanı sıra kalbe de hitap eden uslGp ve muhtevası yeterince değerlendiril­
memi§tir. Kelam alanında yapılacak çalı§malarda inanç temellerinin mutlaka
Kur'an'a dayandınlmasının ve Kur'an üslGbunun kullanılmasının gereğini vurgular. Çünkü Kur'an, iman konularını beyan ederken gerçekleri insana kabul
ettirmek için akli istidlalleriyle onun zihnine, çe§itli ir§ad ve telkin yöntemleriyle
de gönlüne hitap etmekte, güzel üslGbu ve mistik derinliğiyle ki§iyi etkilemektedir. Bilindiği üzere Kur'an'da ki§inin selim fıtratına, akıl ve mantığına hitap
edildiği gibi, ibret alması ve insanlığın deneyimlerinden yararlanması için geçrni§
peygamberlerin mücadelelerine de sık sık temas edilir. Ayrıca dünya hayatının
kısa ve geçici olduğu, asıl hayatın ahirette ya§anacağı vurgulanır; ahiretteki
sonsuz mutluluğun yanı sıra tasavvur edilemeyecek derecede korkunç bir azabın
bulunduğu da tasvir edilir, yarataula yaratılan arasında sevgiye dayalı bir ili§kiye
yer verilir. Kulun Allah'a yönelen sevgisi tazime yükselirken, yaratanın kula
yönelik sevgisi merhamete bürünür. İlahi rahmet sadece insana değil, bütün
yaratıklara §amildir. Allah, ruhundan üfleyip yeryüzüne gönderdiği ve melekleriyle koruduğu insanla, onun mürnin alanıyla yani kendisini seveniyle ebedi alemde
bizzat görü§ecek ve konu§acaktır. Kur'an'da Allah-insan ileti§imi yüce varlıktan
Rahman, Rahim, Vehhab, Rezzak, GafGr, Şekur gibi defalarca tekrarlanan esrna-i
hüsna ve sıfat kavramlarıyla kula açılırken; kuldan hamd, sena ve dualada
Allah'a yönelmektedir. Resulullah'ın hadis mecmualannda yer alan duaları da
önemli ileti§im örnekleridir. Burada pek azına değinilen bu zihni, kalbi ve sırri
öğelerin Kur'an'da dile getirili§i lafız güzelliği, mana derinliği, ses uyumu, seci ve
cümle örgüsü açısından son derece etkileyicidir. Yeter ki okuyucu Arap dili ve
edebiyatı ile insan psikolojisine biraz vakıf olsun ve kendisini ilahikelama muhatap görsün. ݧte Kur'an'daki bu unsurlardan birinin eksik olması halinde kelam
çalı§malannda sunulacak metin veya kullanılacak söylem ya sadece felsefi bir
karakter ta§ır veya etkileyici gücü bulunmayan bir cedel hüviyetine bürünür.
Kelamcılar ba§langıçta İslam dı§ı inanç ve dü§ünce akımlanna, bir süre sonra da
müslümanlar arasında olu§an farklı telakkilere kar§ı, bazılannca cedel diye
isimlendirilen yöntemle mücadele etmi§lerdir. Selef anlayı§ına bağlı kalan akım­
lar ise kelamcılann gerektiğinde kullandığı akli istidlal yolundan kaçınmı§, te'vil
ve tefsiri açısından tartı§maya konu te§kil eden birkaç ayet ve bol miktarda
hadisle yetinmi§, sahih-gayr-i sahih rivayetlere, özellikle geçmi§lerin kavillerine
sarılmı§lardır. İbn Teymiyye gibi müteahhir dönem Selef alimlerinin kaleme
16 ..ç.. İlyas Çelebi
aldığı eserlerde Kur'an'a dönü§ gayretleri göze çarpıyorsa da tatminkar değildir.
Çünkü bu alimler de Kur'an'ı "kendi bağlamında, yer aldığı kompozisyon içinde
ve nazil olduğu dönemin semantik anlamında" sistematik olarak incelemi§
değillerdir. Ayrıca bunlar, akaid ekallerinin kullandıklan yöntemlere ve tartı§ma­
lı olan meselelere kar§ı, müsamaha ile kar§ılanamayacak derecede sert tavır
almı§lardır. Bununla beraber ilke olarak Kur'an'a yönelmenin ve onun yöntemlerini kullanmanın gereğini güçlü bir §ekilde vurgulamı§ bulunmalan faydalı olmu§
ve bir uyanı§ın te§ekkülüne hizmet etmi§tir.ı4
Kelam okullannın Kur'an'dan nasıl uzakla§tıklan, Kur'an'a ne kadar az müracaat ettikleri ve Kur'an ayetlerini ne kadar az kullandıkları, sonunda ayet-hadis
indeksi bulunan kelam kitaplannda da görülmektedir. Fikri daha çok ba§kasına
cevap verirken ürettikleri ve hep tepkisel kaldıkları için onlarda ayetle istidlal
etme çok azdır. Böylece klasik kelam literatürü Kur'an'dan uzakla§tı. Ancak bu,
onların Kur'an'ı inkar ettikleri anlamına gelmez. Zaten böyle bir iddiada bulunan
hiçbir İslami grup da bulunmamaktadır. Heteredoks olanlar bile Kur'an'a bağlı­
lıklarını ifade etmektedirler. Elbette kelamcılar da Kur'an'a bağlıdırlar ancak
aralarında, Kur'an'dan istihraç edilecek olan akaidin ancak bir ilmihal kitabı
olabileceği ve bunun da mübtediler için yararlı olacağı telakkisi olu§mU§tur. İlmi
hüviyetini ortaya koyan hacimli kitaplar ise Kur'an'a dayanmamaktadır. Bunların
arasında Matüridi'nin Kitabü't- T evhfd'i gibi istisna sayılabilecek bazı eserler de
bulunmaktadır. Selefiyye ise muhafazakar olmalan nedeniyle akla dayanma
yerine naslara dayanınayı tercih etmi§tir. Ancak burada da Kur'an yerine tartı§­
malı olan hadisler esas alınmı§tır. Kitabü's-Sünne, Kitô.bü'l-İ'Tllô.n gibi risaleler
tetkik edildiği zaman bu durum görülür.ı 5
Kur'an, İslam dininin ilkelerini ve temel hükümlerini içeren kavli vahiy olgibi; Hz. Peygamber'in beyan, davranı§ ve uygulamalan da ilahi kelamın en
yetkili insan tarafından anla§ılıp hayata tatbik edilmesidir. Ba§ka bir ifade ile
sünnet, dini tebliğ ve beyan etmekle görevlendirilen ki§inin İslam anlayı§ıdır. Bu
anlayı§ ashabı tarafından sonraki nesillere intikal ettirilmi§tir. Mütevatir sünnet
içinde fiili olanlar usulü'd-din açısından büyük bir önem ta§ır. İbadetlerin ifa
edili§ tarzı, ahlak davranı§lan, müslüman bir toplumun genel kurulu§ ve ya§ayı§
biçimi bunlar arasında bulunur. Akaidin teorik konulan arasında yer alıp sonraki
dönemlerden itibaren fikir ayrılıkianna sebep te§kil eden kelami problemler
hakkında mütevatir sünnet yok gibidir. Hz. Peygamber'e aidiyetinde kesinlik
bulunmayan ahad haberlerin ise fıkıh ilminde ve sosyal hayatın çe§itli konulannda büyük bir önemi bulunsa da İslam dininin temel ilkelerini konu edinen akaid
duğu
14
15
Bekir Topaloğlu, Kelam Arll§nımalan Üzerine Düşünceler, s. 18-24.
a. mlf., "İsliimt ilimiere Kaynak Olması Açısından Kur'an-ı Kerim", İslam Düşüncesinde Yeni
Arayl§lar III, İstanbul2000, s. 266-269.
Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür -{> 17
ve kelam alanında Kur'an'ın desteğini almadan kullanılmalan söz konusu değil­
dir. Çünkü onlar itikad alanına girecek bir hususu kanıtiayacak kesin bilgi ifade
etmemektedirler. 16
Topaloğlu'na göre ilahı kelarru tebliğ ve beyanla görevlendirilmi§ en yetkili
ki§i olan Hz. Peygamber'in İslam anlaYI§ı olan sünnet ilahı vahyin açıklanması,
hayata geçirilmesi ve bereketiyle erdemli bir toplumun meydana getirilmesinin
ilkelerinin tesbitinde vazgeçilmez bir kaynaktır. Hadis kültürü müslüman için
hayatın birçok merhalesinde yolu aydınlatan bir l§ıktır. Sözü edilen aydınlık ve
ı§ık Peygamberimiz'e ait olduğu için rivayetlerin sahihini sakiminden ayırmak
üzere hadislerin sened ve metin açısından tenkidine ihtiyaç vardır ..
Nübüvvet, insanın yaratıcı ile münasebet kurmasında önemli bir kurumdur.
Nübüvvetin ispatında mucizenin yeri büyüktür. Bununla beraber genelde peygamberler ve özel olarak da bizim Peygamberimiz hakkında asılsız birçok olay
aniatılmak suretiyle İslam'ın ruhuna ve ilkelerine uymayan tasavvurlara yer
verilmi§tir. Peygamberlerin ve özel olarak ResOl-i Ekrem'in neb!lik sıfatlan,
gerçek hayatı ve §ahsiyeti hakkında literatürde, tasavvuf eserlerinde ve halk
inançlannda yer alan rivayet, yorum ve telakkiler cerh ve ta'dil, İslam'ın temel
ilkeleri, tabiatta ve sosyal hayatta diri olan sünnetullah ve sağlam kaynaklann
verileri çerçevesinde incelenip gayr-i sahih ve gayr-i vaki anlayı§lar ayıklanmalı­
dır. Hiçbir özel telakki ve menkıbe naslardan, sağlam kaynaklardan ve uygulamadaki gerçeklerden daha değerli, daha kalıcı ve daha etkili addedilemez. Dünyanın en güzel abidesini -onu süsleme vehmiyle de olsa- sarma§ıklarla örmek
kabul edilebilecek bir §ey değildirY
Siyaset ve Aydın-Halk Diyaloğu
"Halkı yönetme §ekli ve usulü" olan siyaset, dünya hayatı bakırnından
önemlidir. Çoğu zaman insanlar arasındaki ihtilaflar da bu yüzden ortaya çıkmak­
tadır. Bu sebeple her toplum gibi müslüman topluıniann da güttükleri siyasetler
olacaktır. Ancak bu usulü'd-dinin bir parçası ve kelam ilminin konusu olmalı
mıdır? Bu soruya ilkelerin tesbiti babında 'evet' denilebilir. Çünkü kelam ilmi
madem ilkesel çerçevede bireyin davranı§lannı konu ediniyor, aynı çerçevede
toplumsal davranı§lan da konu edinınesi gerekir. Demek ki siyasetin ilkelerini
tesbit usOlü'd-dine, uygulaması ise fürO-i fıkha aittir. Konunun teorik çerçevesi
böyle olmakla beraber tarihte Şü gruplar inanç esası saydıklan için, Sünni kelamcılar da Şia'ya cevap vermek üzere akaid-kelam eserlerinin son kısımlannda
imamete yer vermi§lerdir. Halbuki İslamiyet gibi evrensel bir dine mensup olan
ve birçok coğrafyada devlet kuran farklı ırkiara mensup toplumlann yönetimini
16
Bekir Topaloğlu, Kelam ArC!§tıımaları Üzerine Da§ünceler, s. 24-27.
17
a.g.e., s. 32-35.
18 -Qo İlyas Çelebi
Hz. Ali nesiine ve tek merkeze özgü kılmak imkan dahilinde görülmemektedir.
Aynca söz konusu iddia İslam tarihinin fiilt durumu ve sosyolojik realitesiyle de
bağda§mamaktadır. "18
Dinde Allah nzasının esas alınması gerektiğini vurgulayan ve i§in içine uzak
veya yakın planda menfaat, nüfuz veya §öhretin kan§masını tasvip etmeyen Bekir
Topaloğlu din bilginlerinin ve din hizmeti üstlenmi§ olarıların günlük siyasetten
uzak dunnalan gerektiğini belirterek §öyle demektedir: "Şahsen yirmi seneye
yakın sürdürdüğüm bu nevi sohbetler sırasında edindiğim tecrübelerden biri de
§Udur: Bu ulvi toplantılara siyaset girmemelidir. Hangi siyası kurulu§un fikriyatı
olursa olsun, bu nevi toplantıların sınırlan içine alındığı takdirde eninde sonunda
samirniyet ve ihlası alıp götürmektedir" 19 • "Bugünkü §artlar altında İslam davası­
nın ba§anya
_,__-ula§ması için bizim siyaset yapmarmza lüzum yoktur. Her ne suretle
olursa olsun 'din adamı' vasfinı ta§ırken siyasete bula§mamalıyız. Bir gün içimizden biri siyasetle uğra§mak isterse 'din adamı' görevinden mutlaka aynlmalıdır" 20
Topaloğlu,
günlük siyasetten uzak dunnakla, dint kurum mensuplannın ve
din adına faaliyet gösterenierin siyaset dı§ında kalmalannın gerektiğini ısrarla
belirterek bu camiayı uyarmaya, aydınlatmaya çall§makla beraber İmam-Hatip
okullan-Yüksek İslam enstitüleri nesiinin geli§mesi ve müslümanlarm haklarının
korunması için görü§ belirleme ve kamuoyu olu§turma konulannda isti§are edilen
ki§iler arasında hep yerini aİmı§tır.
Topaloğlu'nun üzerinde önemle durduğu bir konu da aydın-halk ili§kisidir.
Ona göre aydın tarihiyle övünen, milletinin manevi değerlerine saygı gösteren,
halkını seven, milletiyle ban§ık olup ilerleme yolunda mesafe alan, üzerine aldığı
görev ve sorumluluklan en güzel §ekilde yerine getiren, duruma göre fedakarlıkta
bulunmasını bilen ki§idir. Ancak bu nitelikteki aydınlardır ki geleceğe ümitle
bakmanın i§aretlerini verebilir, dint hayat ve dü§ünce tarihimize ı§ık tutabilirler.
İdeal olan bu olmakla beraber günümüz Türkiyesi'nde yönetenlerle yönetilenler
arasında olduğu gibi aydınlarlahalk arasında da bir kopukluk söz konusudur. Bazı
uygulamalar ve psikolojik engeller sebebiyle bu kopukluk dindarlada aydınlar
arasında da gözlemlenmektedir. Bu durumun giderilmesinde aydınlara büyük
görevler dü§mektedir. Aynca bürokrasi, medya ve özel sektörün çe§itli kademelerinde görev alan İmam-Hatip nesli bu kopukluğu gidennede 've devlet-halk
irtibatının kurulmasında önemli bir aracı olacaktır.
16
Bekir Topaloğlu, Kellım Ara,ştımıalan Üzerine Dü§ünceler, s. 39.
19
a. rnlf., Dint Solıbetler, s. 14.
a. mit:, Nesillerin El Kitabı, s. 15.
20
Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür{>- 19
Disiplinler Arası İli§kiler
İslami ilimierin birbirleriyle irtibat halinde bulunmalannın gerektiğine dikkat çeken Topaloğlu, tefsir ve hadisin diğer disipliniere malzeme temin ettiğini,
kelam ve fıkhın ise dini hayatın teorisini ve pratiğini sistemle§tirdiğini kaydetmekte, bunlara gönül boyutunu i§leyen tasavvufun da ilave edilmesi gerektiğini,
ancak bunun gerçekle§ebilmesi için tasavvufun sırtındaki bazı yükleri atarak
temel İslam bilimleri ile uyumlu hale getirilmesi gerektiğini kaydetmektedir. O,
usulü'd-din ile tasavvuf arasında anla§mazlık konusu olarak nitelendirilebilecek
hususları biri tasavvuf felsefesi, diğeri de tarikatlarda kabul gören fakat inanç
temelleri bakımından sakıncalar doğuran bazı telakkiler olmak üzere iki grupta
toplamaktadır. Birinci konuda §Unlar söylenebilir: Tasavvuf felsefesi usulü'd-din
açısından ele§tiriye tabi tutulup ayıklanma cihetine gidilmelidir. Aslında felsefeye
ve dü§ünce ürünü görü§lere kar§ı çıkmanın bir anlamı yoktur. Ancak söz konusu
edilen husus herkesi ilgilendiren din olunca ve ileri sürülen telakkiler karizmatik
hüviyeti bulunan ki§ilere nisbet edilip takdise yakla§an bir konumda tutulunca
durum deği§ir. Kimse ResGlullah ve ashap cemaatinin usulü'd-din babındaki
görü§ ve tutumlarının temel özelliklerini İslam adına deği§tirıne hakkına sahip
değildir. İkinci konuya gelince, insanların ilgisini çekmek amacıyla tarikat silsilesinde yer alan ki§ilere üstün manevi vasıflar nisbet etmek, onları evliyaullah
derecesinde göstermek, kerametler izafe edip kendilerini be§er üstü bir makama
yüceltmek tevhid inancının amaçladığı ilkelerle bağda§tırılması imkan dahilinde
bulunmayan hususlardır. Bu bağlamda me§ayihin gayba muttali olduğu,
müridierinin manevi hayatına vakıf bulunduğu, kutubların dünyayı idare ettiği
gibi niteliklerin Sünni akidede ve mutedil tasavvuf anlayı§ında bulunabileceğini
söylemek gerçek dı§ı bir iddia olarak değerlendirilmelidir. Çünkü bu vasıflar,
Kur'an'da kıssaları yer alan peygamberlerin konumu ile ResGl-i Ekrem'in hayatından çıkan neticeleri bile yer yer a§maktadır. TopaJoğlu'na göre kelam ilmi
temel İslam bilimleri yanında dinler tarihi, din psikolojisi, din felsefesi, din
sosyolojisi gibi din bilimleriyle ve astronomi, teorik fizik, biyoloji, antropoloji gibi
bilimlerle de irtibat halinde olmalıdırlı
T opaloğlu, bu ele§tirilerine rağmen tasavvufa özel bir ilgi duymakta, İslami
ilimlerde mistik bo§luğun olduğunu vurgulamakta ve zaman zaman konu§ma ve
yazılarında bu ihtiyacı dile getirerek mütekellimlerin özel hayatlarında ve meseleleri ortaya koyarken muhataplarının gönül boyutlarını göz önünde bulundunnaları ve kelama bir nebze "mistisizm" katmaları gerektiğini dile getirmektedir.
Onun sık sık vurguladığı bir husus da müslümanın özel hayatında zahid ve mistik
bir tavrın bulunması yönündedir. O, bunu hasbilik ve dünya kar§ısında müstağni
olmanın bir gereği olarak kabul etmektedir. Derin ve zengin bir gönül dünyasına
21
Bekir Topaloğlu, Kelilm Araştırmalan Üzerine ~nceler, s. 43-61.
20 -<} İlyas Çelebi
sahip bulunan Topaloğlu özel hayatında da bu ifadelerini uygulamakta olup
adeta inzivaya girmi§ bir sı1ft gibi gün boyu odasına çekilip vaktini hep ilmi
çalı§malarla geçirmektedir. Dolayısıyla onun tasavvufa yönelik ele§tirileri
zahidlere özgü tasavvuft ya§am biçimi, takvii ve Allah sevgisi gibi kendi hayatının
da vazgeçilmez düsturlan arasında yer alan mistik tutumlada ilgili değildir.
.
Bekir Topaloğlu M.Ü. ilahiyat Fakültesi'nde verdiği "İslami İlimlere Kaynak
Olması Bakımından Kur'an-ı Kerim" konulu seminerde ise disiplinler arası
ili§kiler konusunda §Unlan söylemektedir: Kur'an'da dünya için çalı§mak, güçlü
olmak, zengin olmak, dünya nimetlerinden faydalanmak dı§lanmıyor. Dünya
kar§ıtı gibi görülen söylemden maksat masivaya tapınmamaktır. Kur'an'da kalbi
amel hareketi vardır. Bu Resı1lullah'ın dua, İliyaz ve ibadet hayatında da mev~ut-- tur. Bu manada bir mistisizmden söz edilebilir. Kanaatime göre tasavvuf, tasavvuf
felsefesine kapılmadan hatta tasavvufun sonradan olu§an terimlerine hiç bakmadan, hiçbir §ey bilmiyormu§ gibi Kur'an-ı Kenm'e girmeli, onun psikolojisinden
istifade etmelidir. Kur'an'da derinliğine bir dini hayat ve mistisizm vardır. Gönlün ve ruhun Allah'a yüceli§i, Allah'la bağlantısı vardır, bunu bulmalıdır.
Resı1lullah bunu anlamı§ ve en güzel biçimde tatbik etmi§tir. Onun hayatında
çok güzel örnekler bulunmaktadır. Tasavvuf felsefesi ise bilahare olu§mU§tur. Her
fikir, fikir olarak değerlendirilmeye alınabilir ama onun kutsalla§tınlıp ele§tiri dı§ı
tutulması kabul edilemez. Bizce. Allah ve Resulünün kelamı dl§ında her söz
ele§tiriye açıktır. Öte yandan bir yaygın eğitim kurumu konumunda bulunan
tarikatlarda yerle§mi§ birçok bid'at ve hurafeler bulunmaktadır. Her eğitim
kurumunun kendine göre yöntemi, adab ve erkanı bulunabilir. Ancak bıçağın
kemiğe dayandığı, usulü'd-din ile çatı§an yerlerde hududu muhafaza etmek,
Kur'an ve hakim sünnete aykın olan hususlara kar§ı çıkmak gerekir. 22
Kelam ve fıkıh temel İslam bilimlerinin sistem arzeden ikiz ilimleridir. Kelam
ilmi kaynak ihtiyacını büyük oranda Kur'an'dan kar§ılarken, fıkıh büyük çapta
sünnete ha§ vurmaktadır. Gerek fıkıhta gerekse fezail alanında kullanılan bazı
hadisler zaman zaman akaid açısından problem çıkarabilmektedir. Fakih de dahil
olmak üzere hiçbir din bilgini hükü"uı. verirken İsl~m'ın genel prensiplerini göz
ardı edeme;t3
İslam dininin ana ilkelerini kelam ilmi konu edinir. ibadetler ve· insanlar
ili§kiler türünden pratikleri ise fıkıh konu edinmi§tir. Tefsir ve hadis bu iki
sistematik ilme malzeme sağlar, tasavvuf da dini hayatın istikamet, samirniyet ve
ihlas çerçevesinde seyretmesine yardımcı olur. Şunu hemen kaydetmeliyim ki,
arası
22
Bekir Topaloğlu, İslaınl İlimlere Kaynak Olması Açısından Kur'an-ı Kerim", İslam Düşüncesinde
23
Yeni Arayışlar III, s. 271-2 72.
a. mlf., İlalıiyat Fakülteleri Kelilm Anabilim Dalı Eğitim Öğretim Meseleleri Koordinasyon Toplantısı
II, s. 8·.
Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanrru§ Bir Ömür{- 21
kelam ilminin alanını olu§turan temel ilkeler sadece altı tman esasından veya
bunlann üçe indirgenmesinden ibaret değildir. Kur'an-ı Kerim'in içerdiği her
husus, Hz. Peygamber'in özellikle fiili tevatür yoluyla sabit olmu§ sünneti ve
vahiy asnnı ya§ayıp gözlemleyen ashab-ı kiramın icmaı İslam akaidinin ve dolayı­
sıyla kelamın konusunu olu§turur. Kelamın diğer temel İslam bilimleriyle münasebetine gelince önce tasavvufu ele alalım. Ba§langıçta bir ihlas hareketi olarak
ortaya çıkan tasavvuf bilahare biri tarikatlar ve diğeri tasavvuf felsefesi olmak
üzere iki yönde geli§me göstermi§tir. Tarikatiann gelenekleri içinde azımsanma­
yacak derecede bid'at ve hurafe yuvalanmı§tır. Tasavvuf felsefesi ise ݧrak felsefesi, te§eyyu' ve benzeri akımlardan büyük çapta etkilenıni§tir. Kelam ilmi tasavvuf
alanıyla ilgilenerek onun Kur'an, mütevatir sünnet ve sahabe icmaıyla bağda§­
mayan inanç ve pratiklerini ayıklamak mecburiyetindediı24
Peygamber olmadan ve onun uygulamalan hesaba katılmadan İslam dinini
tasavvur ve realize etmek mümkün değildir. Peygamber faktörü çekip alındığı
takdirde Kur'an fikir, zikir ve dua statüsü içinde bir kitap hüviyetini alır, onu
insan hayatına uygulamak ve bir mürnin topluluk olu§turmak mümkün olmaz.
Bunun aksini söyleyenler, eğer sığ görü§lü ve art niyetli değillerse, hazıra konmu§
mirasyedilerdir. Bu gerçeği vurguladıktan sonra §Unu da belirtmeliyim ki hadis
diye nakledilen birçok rivayet vardır ki, sistem açısından bakıldığında bunlann
Hz. Peygamber'in fem-i saadetinden sadır olmasına ihtimal verilemez. Akaid
sahasında haber-i vahidle amel edilip edilerneyeceği hususu alimlerimiz arasında
tartı§malıdır. Kur'an'ın yüzde sekseni akaidle ilgilidir. Cenab-ı Mevla dinin ana
yapısını ve temel ilkelerini Kur'an'da beyan buyurmu§tur. Mütevatir nasla bağ­
da§mayan, İslam'ın akaid örgüsüyle uyum sağlamayan rivayetleri ihtiyatla kaqı­
lamamız gerekmektedir. Hadis alimlerimiz sahih ve gayr-i sahih rivayetlerden
olu§an hadis literatürünü bütün olarak savunma yerine yeni tenkit kriterleri
geli§tirerek yeni tenkit süzgecinden geçirmeli, sistemli ilimler olan kelam ve fıkıh
namına fikir üretmemelidir. Son zamanlarda hadis literatürüne kar§ı yöneltilen
ele§tiriler ise §OV niteliğinde olup problem çözme yerine sorunlar üretmektediı2 5
Tercüme Eserleri ve Matüridi İlgisi
Topaloğlu'nun tercüme yoluyla kültürümüze katkılan da büyük olmu§tur.
Matündi mezhebinin imaını Ebu Mansur el-Matündi'nin kelam ilmine dair ünlü
eseri Kitabü't-Tevhfd'in hem ne§rini (Dr. Muhammed Aruçi ile birlikte) hem de
Türkçe'ye tercümesini yapmı§ (Ankara 2002), Matündi alimlerinden Nureddin
es-Saburıi'nin el-Bidftye fi usuli'd-dfn adlı eserinin ne§ir ve tercümesini .(Matün-
24
Bekir Topaloğlu, İldhiyaı Fakülteleri Kelitm Anabilim Dalı Eğitim Öğretim Meseleleri Koordinasyon
25
a.g.e., s. 7.
Toplantısı,
s.
6-7.
22 <?
diyye Akaidi, Ankara 1979) gerçekle§tirmi§tir. Ayrıca İmam Matüridl'nin
Te'vflô.tü'l-Kur'ô.n adlı eserinin ne§ir ve tercümesine devam etmektedir. Onun
ayrıca hacası olan Prof. Dr. Muhammed Tand'den İslam Tasavvufu Üzerine
(İstanbul 2002) ve A. C. Morrison'dan İnsan Kilinat ve Ötesi (İstanbul 1972)
adıyla tercümesleri, BeydeM'nın Kelfle ve Dimne adlı eserinin metin-tercüme
(İstanbul 1990, Hayreddin Karaman ile birlikte) §eklinde bir çalı§ması ve Arap
Dili ve Edebiyatından Tercümeler (İstanbul 1967) adıyla bir ne§ri bulunmaktadır.
Mesaisinin önemli bir kısmını Matüridi'nin uzun seneler boyunca ihmal
edilmi§ olan eserlerini ilim dünyası ve okuyuculann hizmetine sunmaya harcayan
T opaloğlu, Ma türidi mezhebi özellikle de İmam Miltüridi üzerine çalı§ malara özel
bir önem vermekte ve zaman zaman kendisini onunla özde§le§tirmektedir. İmam
Matüridl'ye ait eserleri anlama, ilmi ne§rini yapma ve tercümesini gerçekle§tirme
yolunda "kar§ı durulmaz bir arzu" ta§ıdığını, bunu Allah'ın bir lutfu olarak kabul
ettiğini, bu duygunun tesiriyle uzun mesai harcayıp ve zahmetler çektiğini ve
bunlardan da hiçbir zaman pi§man olmadığını belirtmektedir. Kitô.bü't- Tevhfd'den
sonra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ara§tırmalan Merkezi'nin ısrarlı talebi üzerine Te'vf!ô.tü'l-Kur'an'ın ilrn1 ne§rine ba§lanmı§, Mısırlı İbrahim ve Seyyid
Avadeyn ile anla§ılarak onlara hazırlattınlmı§ ve İstanbul'da da Topaloğlu
ba§kanlığında bir komisyon tarafından incelenerek son §eklinin verilmesi hedeflenmi§ti. İlk cildi de 2000 yılında ne§re hazır hale getirilmi§ti. Ancak vakıf yönetimi bu projeyi durdurunca ba§ka çareler aradığını ifade eden T opaloğlu, İmam
Ebu Hanife ve İmam Miltüridi Ara§tırma Vakfı'na ba§ vurduğunu, gerekli ilke ve
usul müzakerelerinden sonra kitabın ne§rine karar verdiğini kaydetmektedir.
T opaloğlu §U andaki ve geleceğe yönelik projelerini ise §U §ekilde dile getirmektedir: İmam Matüridi'nin kelamla ilgili Kitô.bü't-Tevhfd'inin ilmi ne§ri ve
tercümesini yayımladıktan sonra Miltüridi üzerine çall§malan, kurduğum üç
komisyon aracılığıyla aynı zatın tefsir alanındaki Te'vf!ô.tü'Z-Kur'ô.n'ının ilrn1
ne§rine yoğunla§tırdım. Biri indeks olmak üzere on sekiz cilthalinde planladığı­
mız eserin on cildi bitmi§ ve bunlann dördü yayımlanmı§ bulunmaktadır (Aralık
2005). İlgililerden gelen ısrarlar üzerine Te'vf!at'ın tercümesini de gündeme almı§
ve birinci cildinden epeyce mesafe katetmi§ bulunmaktayız26 Bunlardan ba§ka iki
meslekta§ımla birlikte Kelô.m Terimleri Sözlüğü çalı§malanmız devam etmektedir.
Yine iki arkada§ımla "İslam Akidesinin Yeniden Kurulu§u" nitelikli bir çalı§ma­
nın muhteva, temel prensipler ve metodu üzerine ba§lattığımız çalı§mayı sürdürmekteyiz.
Topaloğlu'nun
biri Milli Eğitim Bakanlığı'nın, diğerleri Türkiye Diyanet
Vakfı'nın çıkardığı İslô.m Ansiklopedisi'nde olmak üzere 123 telif, 1034_redaksiyon
26
Topaloğlu, Te'vililtü'l-Kur'iln'dan Tercümeler, s. XIV; Kitilbü't-Tevhtd Tercümesi, İstanbul2003, s.
XVI.
Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§ tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür ~ 23
çerçevesinde madde çalı§ması, aynca makale ve tebliğleri bulunmakta olup
İslam'da Kadın, Kelam İlmi: Giri§, İslam Tarihinden Yapraklar, İslam'da İnanç
Esaslan (Yusuf Şevki Yavuz ve İlyas Çelebi ile birlikte) gibi kitaplan Amavut-
ça'ya çevrilıni§tir.
1983'ün sonundan itibaren ön çalı§malan ba§layan, be§ yıllık bir hazırlıktan
sonra ilk cildi 1988'de çıkan ve günümüze kadar otuz cildi yayımlanan Türkiye
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'nde ba§ından beri İdare Meclisi Ba§kan ve
üyeliği, İlim Heyetleri Ba§kanlığı, İnceleme Kurulu Ba§kanlığı gibi görevlerde
bulunmu§ ve halen de bu kurumda hizmete devam etmektedir. Topaloğlu'nun bu
ansiklopediye yazdığı ve redakte ettiği maddeler kelam ilmine katkılan bağla­
mında zikredilmesi gereken en önemli kalemlerden birini te§kil etmektedir. Söz
konusu ansiklopedi sayesinde İslam medeniyetinin pek çok alanıyla birlikte
İslami ilimierin kronolojik ve sistematik olarak bir haritasının çıkanldığı, bu
ilimlerle i§tigal eden ilim yolculanna kendi disiplinleİiyle ilgili külli bir bakı§
açısına sahip olma imkanı tanıdığı gibi, Türkçe'de bir ilim dili olu§turma çabalanna ciddi anlamda katkı sağlandığı muhakkaktır. Bu faaliyetleriyle
Topaloğlu'nun katkısı kelam ilim heyetine ait maddelerle sınırlı kalmayıp öncelikle İslami ilimler olmak üzere diğer disipliniere ait maddelerin §ekil ve muhteva
itibariyle geli§tirilmesinde de vazgeçilmez katkısını sürdürmeye devam etmektedir.
Sonuç Yerine
Ülkemizde özellikle son kırk yılın dü§ünce hayatı Doğu'dan ve Batı'dan tercümelerle canlandınlmaya çalı§ıldı. Bunun sonucunda bir yozla§ma süreci ya§andı. Dü§ünce geleneğimizden uzak olan ve Türkiye gerçeklerinden habersiz bulunan Doğulu-Batılı yazarlarm görü§ ve telakkileri kar§ısında kendi insanımıza ve
realitelerimize adeta yabancı hale geldik. Halbuki dü§üncede esas olan süreklilik
olup, bu topraklarda yeti§mi§ ve ya§amı§ olan günümüz müslüman dü§ünürlerinden Filibeli Ahmed Hilmi, Abdüllatif Harputi, İsmail Hakkı İzmirli, Babanzade
Ahmed Naim, Ferid Kam, Elmalılı M. Harndi Yazır, Ahmed Harndi Akseki gibi
alimlerden beslenmeleri ve dü§ünceyi onlann bıraktığı yerden devam ettirmeleri
gerekirdi. Maalesef bu gerçekle§meyince genç nesillerde bir kınlma ve bir kopukluk ya§andı. Sayılan az da olsa halkalan koparınadan dü§ünce geleneğimizi
devam ettirme çabasında bulunanlar da oldu. Bunlarpan biri de Bekir
Topaloğlu'dur. O, Emsile, Bina, MaksUd, Merah, Avamil, İzhiir, Kajiye, Molla
Cam'i, Meiint, Halebt-i sagır, Meriikı'l-felôlı, Mülteka ve Şerhi, Mir'at Şerhu'l-Mirkat,
Celaleyn, Kadı Beyzavt, Riimuzü'l-ehadts, Emalt, Şerhu'l-Akaid, fsa.gUct, Metnü'sSirô.ciyye gibi kitaplan okuyup icazet alarak tevarüs ettiği ilim halkasını, derslerinde Kitdbü't-Tevhtd, Te'vtlatü'l-Kur'an, el-Osmaniyye, Tebsıratü'l-edille, elFütuhiitü'l-Mekkiyye, el-Avasım mine'l-kavasım, Minhô.cü's-sünne gibi eserleri genç
24 .ç.. İlyas Çelebi
akademisyenlere akutmak suretiyle de devretmi§tir. Topaloğlu, bizim için bir
okul oldu. Gelecek nesillere yatınm yapmanın gereğini ve ders halkası olu§turmanın örneğini onda gördük. Biz öğrencileri ondan bilgi yanında çalı§ma, azim,
gayret ve usulünü aldık; gerçeğe ula§mada sabırlı ve ısrarlı olmayı, dünya kaqı­
sında zahidliği, ümera ve ağniya kar§ısında müstağniliği, popülizm yapma yerine
dik ve vakur durmayı, medya tutkunu olmamayı, hizmette hasblliği, en önemlisi
de ilim ahlakını, hakikati arama i§tiyak ve içtenliğini öğrendik.
Kısacası biz,· ilim geleneğimizi unuttuk, alim prototipimizi kaybettik ve bazı
§eyleri ihmal ettik. Kaybettiğimiz bu §eyleri Şark'ta veya Garp'ta değil, yitirdiği­
miz yerde aramamız gerekir. Atalanmız, ''Yiğit dü§tüğü yerden kalkar" dememi§
midir?

Benzer belgeler