tıklayın. - AİA

Transkript

tıklayın. - AİA
Bu kitapçık Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen Avrupa İşletmeler
Ağı İstanbul Merkezi faaliyetleri çerçevesinde Eurohorizons Danışmanlık
firmasına hazırlatılmıştır. Bu broşürde yer alan bilgiler firmaları bilgilendirme
amacıyla derlenmiş olup, Avrupa Komisyonu ve İstanbul Sanayi Odası’nın
görüşlerini yansıtmaz.
Eylül 2010, İstanbul
İstanbul Sanayi Odası Yayınları: 2010/16
ISBN 978-9944-60-753-7
Sertifika No: 19176
Avrupa İşletmeler Ağı İstanbul Merkezi
İstanbul Sanayi Odası
Meşrutiyet Cad. No:62 34430 Tepebaşı İstanbul
Tel: 212 292 21 57
Faks: 212 293 55 65
Kapak ve iç sayfa grafik tasarım
Kertenkele
Yıldız Posta Cad. Emekli Subay Evleri Blok 41 Kat: 4 D: 9 Esentepe İstanbul
Tel: 0212 288 61 92
Faks: 0212 288 61 91
Baskı
Umur Basım ve Kırtasiye San. ve Tic. A.Ş.
Esenşehir Mah. Dudulu OSB, 2. Cad. No:5 34776
Ümraniye / İstanbul
Tel: 0216 645 62 00
Faks: 0216 420 04 35
AVRUPA BİRLİĞİ’NE UYUM SÜRECİNDE
SEKTÖR REHBERLERİ
TEKSTİL VE HAZIR GİYİM
SANAYİİ
Bu çalışma Avrupa İşletmeler Ağı Projesi kapsamında İstanbul Sanayi Odası için
Eurohorizons Danışmanlık tarafından hazırlanmıştır.
Eylül 2010
Bu çerçevede, Avrupa İşletmeler Ağı İstanbul Merkezimizin, “Avrupa Birliği’ne Uyum Sürecinde
Sektör Rehberleri” başlığı altında hazırladığı kitapçıklar, firmalarımıza tüm AB mevzuatını anlatmaktan çok, doğru bilgiye ulaşmalarında ve Türkiye’nin AB’ye uyum sürecinde kaydettiği
aşamaları takip edebilmelerinde bir kaynak olma amacını taşımaktadır. Avrupa İşletmeler Ağı
İstanbul Merkezimizin internet sitesinde de (www.aia-istanbul.org) yayınlanacak ve düzenli
olarak güncellenecek olan yayınlarımız, özellikle Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de gerçekleştirilen,
sektöre ilişkin mevzuat değişikliklerinin takibinde firmalarımıza yol gösterecektir.
Sektörel rehberlerimizden “Tekstil ve Hazır Giyim Sanayii” kitapçığımızı firmalarımızın bilgisine
sunuyor ve AB’ye uyum sürecinde yürüttükleri çalışmalarında faydalı olmasını diliyoruz.
C. Tanıl KÜÇÜK
Yönetim Kurulu Başkanı
İstanbul Sanayi Odası
ÖNSÖZ 05
İstanbul Sanayi Odası olarak Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde KOBİ’lerin öncelikli
olarak desteklenmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Odamız bünyesinde faaliyet gösteren Avrupa
İşletmeler Ağı İstanbul Merkezi, çalışmalarını, KOBİ’lerimizi AB mevzuatına uyum kapsamında
üretim süreçlerini etkileyebilecek değişiklikler konusunda bilgilendirme amacıyla yürütmektedir.
I. AB’DE VE TÜRKİYE’DE TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ
İÇİNDEKİLER 06
1. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM ÜRÜNLERİ NASIL TANIMLANIYOR?
2. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜN AVRUPA’DAKİ YERİ NEDİR?
3. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE’DEKİ YERİ NEDİR?
09
09
10
10
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ
12
4. SEKTÖR AB MÜKTESEBATININ HANGİ BAŞLIKLARI ALTINDA DÜZENLENİYOR?
5. HANGİ AB DÜZENLEMELERİ BAĞLAYICI?
12
12
II.1. TEKSTİL İSİMLERİ VE ETİKETLEME
6. AB TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜ NASIL DÜZENLİYOR?
7. TEKSTİL İSİMLERİ DİREKTİFİ HANGİ ÜRÜNLERİ KAPSIYOR?
8. HANGİ LİF İSİMLERİ NASIL KULLANILIYOR?
9. YÜN ÜRÜNLER NASIL ETİKETLENİYOR?
10. BİRDEN FAZLA LİF TÜRÜ İÇEREN ÜRÜNLER NASIL ETİKETLENİYOR?
11. DÜZENLEMEDEKİ LİF İSİMLERİ NASIL GÜNCELLENİYOR?
12. SEKTÖR YENİ İSİM ÖNERİLERİ GETİREBİLİYOR MU?
13. TEKSTİL İSİM VE ETİKETLERİNE İLİŞKİN AB MEVZUATI NEDEN YENİLENİYOR?
14. YENİ DÜZENLEME TEKLİFİ NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLER GETİRİYOR?
15. TÜRKİYE TEKSTİL İSİMLERİ VE ETİKETLEMEYE İLİŞKİN AB MEVZUATINA NE KADAR UYUMLU?
16. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM ÜRÜNLERİNİN CE İŞARETİ TAŞIMASI GEREKLİ Mİ?
17. TÜRKİYE SEKTÖRÜ İLGİLENDİREN CE UYGULAMALARINDA AB İLE UYUMLU MU?
12
12
13
13
13
14
14
15
15
16
16
17
17
II.2. TEKSTİL VE HAZIR GİYİMDE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI
18. SEKTÖRÜN FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI NASIL KORUNUYOR?
19. TÜRKİYE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARININ KORUNMASINDA AB İLE UYUMLU MU?
17
17
18
II.3. TEKSTİL-HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜN ÇEVRESEL YÜKÜMLÜLÜKLERİ
20. REACH TÜZÜĞÜ SEKTÖRÜ NASIL ETKİLİYOR?
21. TÜRKİYE REACH TÜZÜĞÜNE UYUMLU MU?
22. BİYOSİDAL ÜRÜNLER KULLANAN TEKSTİL FİRMALARI HANGİ YÜKÜMLÜLÜKLERE TÂBİ?
23. AB’DE BİYOSİTLERE İLİŞKİN ÖZEL DÜZENLEMELER VAR MI?
24. TÜRKİYE BİYOSİDALLERE İLİŞKİN AB MEVZUATINA UYUMLU MU?
25. ENTEGRE KİRLİLİĞİN ÖNLENMESİ VE KONTROLÜNDE İŞLETMELERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ NELER?
26. TÜRKİYE ENTEGRE KİRLİLİĞİN ÖNLENMESİ VE KONTROLÜNE İLİŞKİN DÜZENLEMEYE NE KADAR UYUMLU?
27. ORGANİK ÇÖZÜCÜ EMİSYONU YARATAN İŞLETMELER HANGİ YÜKÜMLÜLÜKLERE TÂBİ?
28. TÜRKİYE ORGANİK ÇÖZÜCÜ EMİSYONUNA İLİŞKİN DÜZENLEMEYE UYUMLU MU?
29. ENDÜSTRİYEL EMİSYONLARA İLİŞKİN TASLAK AB DÜZENLEMESİ NE GETİRİYOR?
19
19
20
21
21
21
21
22
23
23
24
24
25
25
26
27
27
28
28
29
II.4. TEKSTİL-HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ VE DIŞ TİCARET
39. AB TEKSTİL VE HAZIR GİYİMDE NASIL BİR DIŞ TİCARET POLİTİKASI İZLİYOR?
40. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM TİCARETİNDE HAKSIZ REKABET NASIL ENGELLENİYOR?
41. TÜRKİYE’NİN DIŞ TİCARET POLİTİKASI AB İLE UYUMLU MU?
29
29
30
31
II.5. TEKSTİL-HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ VE VERGİLENDİRME
42. AB KDV MEVZUATINI NASIL DÜZENLİYOR?
43. TÜRKİYE TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNDE AB’NİN KDV MEVZUATI İLE UYUMLU MU?
32
32
32
II.6. TEKSTİL-HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜN SOSYAL YÜKÜMLÜLÜKLERİ
44. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SANAYİİ AB’NİN SOSYAL DÜZENLEMELERİNDEN NASIL ETKİLENİYOR?
45. AB ÇALIŞMA SÜRELERİNİ NASIL DÜZENLİYOR?
46. TÜRK MEVZUATI AB’DEKİ ÇALIŞMA SÜRELERİ İLE UYUMLU MU?
47. AB ÇALIŞANLARIN SAĞLIK VE GÜVENLİĞİNİ NASIL KORUYOR?
48. TÜRKİYE AB’NİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MEVZUATI İLE NE KADAR UYUMLU?
33
33
33
34
34
35
II.7. TEKSTİL VE HAZIR GİYİMDE KALİTE, AR-GE VE İNOVASYON
49. AB ORGANİK TEKSTİL ÜRÜNLERİNİ NASIL DÜZENLİYOR?
50. TÜRKİYE ORGANİK ÜRETİME İLİŞKİN AB DÜZENLEMESİNE UYUMLU MU?
51. SEKTÖRDE AR-GE VE İNOVASYON ÖNCELİKLERİ NASIL BELİRLENİYOR?
52. SEKTÖR AR-GE VE İNOVASYON ALANINDA HANGİ AB FONLARINDAN YARARLANIYOR?
53. TÜRKİYE SEKTÖRE YÖNELİK AB FONLARINDAN YARARLANABİLİYOR MU?
35
35
36
36
37
37
III. KATILIM MÜZAKELERİNDE GEÇİŞ SÜRELERİ
54. AB’NİN YENİ ÜYELERİ, SEKTÖRÜ İLGİLENDİREN GEÇİŞ SÜRELERİ ALDILAR MI?
38
38
EK I: TEKSTİL İSİMLERİ VE TANIMLARI TABLOSU
41
KAYNAKÇA
44
İÇİNDEKİLER 07
30. EMİSYON TİCARETİ SİSTEMİ TEKSTİL SEKTÖRÜNÜ NASIL ETKİLİYOR?
31. TÜRKİYE EMİSYON TİCARETİ SİSTEMİ’Nİ UYGULUYOR MU?
32. İŞLETMELER ENDÜSTRİYEL KAZALARIN ÖNLENMESİNDE HANGİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ ÜSTLENİYOR?
33. TÜRKİYE ENDÜSTRİYEL KAZALARIN ÖNLENMESİNE İLİŞKİN DÜZENLEMEYE UYUMLU MU?
34. İŞLETMELER ATIK YÖNETİMİ KONUSUNDA NE GİBİ YÜKÜMLÜLÜKLERE TÂBİ?
35. ATIKLARIN NASIL DEPOLANMASI GEREKİYOR?
36. TÜRKİYE ATIK YÖNETİMİ VE DEPOLANMASINDA AB İLE NE KADAR UYUMLU?
37. TEKSTİL ÜRÜNLERİNDE EKO-ETİKET NASIL UYGULANIYOR?
38. EKO-ETİKET TÜRKİYE’DE NE ZAMAN UYGULANACAK?
lerine; halılardan yastık yorgan ve şiltelere kadar geniş bir
yelpazeye yayılıyor.
Hazır giyim sektörü, örme ve örülmemiş tüm giyim ürünlerini kapsarken, teknik tekstil ürünleri, estetik veya dekoratif
özelliklerinden ziyade, sahip oldukları teknik ve performans
özellikleri için imal edilen tekstil malzeme ve ürünleri olarak
tanımlanıyor. Bu tanım altında, tarım tekstillerinden inşaat
sektörü teknik tekstillerine, jeotekstillerden endüstriyel tekstil ürünlerine, taşımacılık tekstillerinden koruyucu giysilere,
spor ve hobi amaçlı teknik tekstillerden ekolojik ve çevre teknik tekstillerine kadar son derece kapsamlı bir ürün yelpazesi
bulunuyor.
Uluslararası ticaret açısından AB’de tekstil ve hazırgiyim ürünleri, Dünya Gümrük Örgütü’nün Armonize Sistem (Harmonized System-HS)1 numaralarına göre sınıflandırılıyor ve tüm
dünyada ilk 6 hane bazındaki sınıflandırmalar uyumluluk
gösteriyor. Gümrük Birliği kapsamında Türkiye ile AB arasında
(1) HS sınıflandırmasında tekstil ve hazırgiyim ürünleri 50. - 63. fasıllar arasında, halılar ise 57. fasıl içerisinde yer alıyor.
I. AB’DE VE TÜRKİYE’DE TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 09
1. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM ÜRÜNLERİ NASIL TANIMLANIYOR?
Tekstil ve hazır giyim sektörü, hammaddenin elyaf ve ipliğe
dönüşümünden, dokuma, ev tekstili, hazır giyim ve yüksek
teknolojiye dayalı teknik tekstil ürünlerine kadar birçok
ürünün üretimine uzanan çok geniş ve çok boyutlu bir
sanayi. Bu kapsamda, elyaf ve iplik sektörü: ipek, yün, pamuk, dokumaya elverişli bitkiler, suni ve sentetik elyaflar ile
bunlardan mamul iplikleri içeriyor. Doğal ve insan yapımı
olarak iki kategori altında değerlendirilen elyaflardan; yün,
ipek, pamuk, jüt ve keten, doğal elyaflar olarak tanımlanırken; doğal polimerlerin dönüştürülmesi sonucu elde edilen
elyaflar, naylon, polyester, akrilik, polipropilen gibi sentetik
elyaflar; organik olmayan maddelerden elde edilen elyaflar
ise insan yapımı elyaflar olarak nitelendiriliyor. Kumaşlar;
pamuk, yün, ipek, suni ve sentetik lifler vb. hammaddelerden üretilen ve hazır giyim veya konfeksiyon üretiminde
kullanılan ürünler olarak tanımlanıyor. Ev tekstili ise, tül,
dantel ve broderi ürünlerden, çarşaf, yatak ve masa örtülerine; perdelerden el dokumaları, battaniye ve temizlik bez-
I. AB’DE VE TÜRKİYE’DE TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 10
ise tekstil ve hazır giyim ürünlerinde ilk 10 hane sınıflandırmaları birbirleri ile uyumlu.2
2. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜN AVRUPA’DAKİ
YERİ NEDİR?
Tekstil ve hazır giyim sektörü, Avrupa Birliği imalat sanayiinde önemli bir paya sahip. 2009 yılı verilerine göre, sektörde
faaliyet gösteren ve büyük çoğunluğu KOBİ’lerden oluşan
128.000 firma, 2 milyonun üzerinde istihdam yaratırken, toplam 167 milyar € tutarında bir ciroya ulaşıyor.
AB’de, sektörde en güçlü konumdaki ülkeler olan İtalya, Fransa, İngiltere, Almanya ve İspanya, toplam tekstil ve hazır giyim
üretiminin yaklaşık ¾’ünü gerçekleştiriyor. İtalya, Yunanistan,
Portekiz, Fransa, İspanya gibi güney ülkeleri ile Romanya ve
Polonya gibi bazı yeni üyeler, daha çok hazır giyim üretiminde faaliyet gösterirken, İngiltere, Belçika, Almanya, Hollanda,
Avusturya ve İsveç gibi Kuzey ülkeleri ağırlıklı olarak tekstil
sektöründe üretim yapıyor.
AB’nin tekstil ve hazır giyim sektöründe üçüncü ülkelerden
gerçekleştirdiği ithalat 2009 yılında 74,9 milyar €, ihracatı ise
30,4 milyar €. Hazır giyim sektöründe, toplam 57,3 milyon tutarında gerçekleşen ithalatın en yoğun olduğu ülkeler sıralamasında 25,6 milyar € ile Çin ilk sırada gelirken, bu ülkeyi 6,9
milyar € ile Türkiye ve 5,1 milyar € ile Bangladeş izliyor. Tekstil
sektöründe ise toplam 17,6 milyar € tutarındaki ithalatın 5,1
milyar €’luk bölümü Çin’den yapılırken, ikinci sırada 2,9 milyar
€ ile Türkiye, 3. sırada ise 1,9 milyar € ile Hindistan yer alıyor.
Tekstil ve hazır giyim sektöründe 44,5 milyar € tutarında ticaret açığı veren AB’nin tekstil ihracatı 16, hazır giyim ihracatı ise
14,4 milyar € düzeyinde gerçekleşiyor. AB’nin tekstil ihracatında ilk üç sırayı ABD, Türkiye ve Tunus alırken, hazır giyimde bu
sıralama İsviçre, Rusya ve ABD olarak gerçekleşiyor.
Teknolojik gelişmeler, üretim maliyetlerindeki artış, ithalat
kotalarının 2005’te kaldırılması ve yeni uluslararası rakiplerin
ortaya çıkması gibi gelişmeler, son yıllarda Avrupa tekstil ve
hazır giyim sektörünü radikal bir dönüşüme zorluyor. Bu kapsamda, yeniden yapılanma sürecine giren sektördeki firmaların önemli bir çoğunluğu, seri imalattan uzaklaşarak, tasarım
kalitesi, inovasyon ve teknolojiyi öne çıkaran katma değeri
yüksek ürünlerin imalatına yöneliyor. Bu dönüşüm, AB’li üreticileri, teknik tekstil sektöründe dünya lideri konumuna getirirken, özellikle işgücü maliyetlerinin düşük olduğu Akdenizli
bazı üye ülkeler, halen seri üretim ve fason üretimde rekabet
güçlerini koruma çabalarını sürdürüyor.3
3. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE’DEKİ
YERİ NEDİR?
Tekstil ve hazır giyim sektörü, GSYİH’de, sanayi üretiminde, yatırımlarda ve ihracatta sahip olduğu yüksek orandaki
payın yanı sıra, sağladığı istihdam açısından da Türkiye’nin
lokomotif sektörlerinden birini oluşturuyor. Türkiye genelinde faaliyet gösteren ve %90’ı KOBİ’lerden oluşan 30.000
civarında tekstil ve hazır giyim firması, yaklaşık 2 milyon kişiye istihdam sağlıyor. Büyük ölçüde ihracata dönük olarak
faaliyet gösteren sektörün 30 milyar $ civarındaki üretim
değerinin, 23 milyar dolarlık bölümü ihraç ediliyor.
Dünyanın 5. büyük hazır giyim ihracatçısı konumunda
olan Türkiye’de, ihracatın %80 gibi önemli bir bölümü pamuklu ürünlerden oluşuyor. Küresel krizin etkisi ile gerileyen ve 2009 yılında 11,2 milyar $ seviyesinde gerçekleşen
hazır giyim ihracatında, AB ülkeleri yaklaşık %75’lik bir
pay oluşturuyor. İhracatın en yoğun olduğu ülkeler sıralamasında ise Almanya, İngiltere, İspanya ve Fransa başı
çekiyor. Hazır giyim sektöründe, Türkiye’nin en önemli
rakipleri ise özellikle düşük ihraç fiyatlarına sahip Uzakdoğu ülkeleri. 2005 yılında tekstil ve hazır giyim ticaretin-
(2) AB’nin Ürün Sınıflandırması: http://eurlex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2009:287:0001:0897:en:PDF
(3) Veriler, Avrupa Komisyonu İşletme ve Sanayi Genel Müdürlüğü, Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat ve Euratex (Avrupa Hazır Giyim ve Tekstil Konfederasyonu) kaynaklarından derlenmiştir.
Ev tekstili sektöründe ise, Türkiye’de, birçok firma kendi
markasını oluşturmuşken, birçok firma da bazı uluslararası
markaların lisanslı üretimini yapıyor. Üretimin önemli kısmını pamuklu ürünlerin oluşturduğu sektörde, krizin etkisiyle
gerileyerek 2009 yılında 1,4 milyar $ seviyesinde gerçekleşen ihracatın büyük bölümü Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Hollanda gibi AB ülkelerine ve ABD’ye yöneliyor.
Dünyada giderek gelişen teknik tekstil sektöründe ise,
Türkiye’de üretim yapan 150 civarında firma bulunuyor.
Türkiye’nin sektörde en güçlü olduğu ürün grubu ise dayanıklı çuvallar. Bu ürün grubunun üretiminde ve ihracatında
dünya birincisi konumunda olan Türkiye’nin, 2009 yılındaki teknik tekstil ihracatı yaklaşık 1 milyar $, ithalatı ise
1,2 milyar $ seviyesinde gerçekleşmiş bulunuyor.
İplik sanayiinde, Avrupa’nın birinci, dünyanın üçüncü büyüğü
konumunda olan Türkiye, ayrıca kısa elyaf ring iplik üretiminde
dünyada 5., open-end iplik üretiminde ise dünyada 4. sırada
yer alıyor. İpliğin başlıca hammaddesi olan pamuk üretiminde dünya 7.’si, tüketiminde ise 4.’sü olan Türkiye, buna karşın,
yerli üretimin iç talebi karşılamaması nedeniyle, önemli miktarda ithalat da gerçekleştiriyor. Türkiye, yünlü iplik sektöründe
ise, dünyanın 4. büyük yün elyaf kullanıcısı. 2009 yılında elyaf
ve iplik ihracatı 1,5 milyar $ civarında gerçekleşen Türkiye’nin
başlıca ihraç ülkelerini İtalya, Almanya, ABD, Mısır ve Suriye
oluşturuyor. Aynı yıl 3,7 milyar $ olan ithalat ise, büyük ölçüde
Uzakdoğu ülkelerinden gerçekleştiriliyor.4
(4) Üretim ve ticaret verilerinde İGEME sektör raporları, istihdama ilişkin verilerde ise Sanayi ve Ticaret Bakanlığı kaynakları kullanılmıştır.
I. AB’DE VE TÜRKİYE’DE TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 11
deki kotaların kalkmasıyla dünyanın en büyük hazır giyim
üreticisi ve ihracatçısı haline gelen Çin, sektördeki lider
konumunu giderek güçlendiriyor. Türkiye, 2009 yılında
1,9 milyar $ olarak gerçekleşen hazır giyim ithalatını, büyük ölçüde Çin, Hindistan, Bangladeş, Malezya gibi Uzakdoğu ülkelerinden yapıyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 12
4. SEKTÖR AB MÜKTESEBATININ HANGİ BAŞLIKLARI
ALTINDA DÜZENLENİYOR?
Müzakere sürecinde Türkiye, AB’nin tüm hukuk sistemini
aşamalı olarak benimsemek ve üyelikle birlikte uygulamakla yükümlü. “AB müktesebatı” olarak adlandırılan ve yaklaşık
125.000 sayfadan oluşan bu sistem; tüzük, karar ve direktif
gibi düzenlemelerin yanı sıra, bunların kaynağı olan Antlaşmaları ve Avrupa Birliği Adalet Divanı kararlarını da kapsıyor.
Oldukça teknik ve karmaşık bir yapıya sahip olan AB müktesebatı, aday ülkeler ile yürütülen üyelik müzakerelerini kolaylaştırmak amacıyla, 35 ayrı başlık altında inceleniyor.
Tekstil ve Hazır Giyim sektörünü ilgilendiren tüm AB düzenlemelerinin toplandığı tek bir müktesebat başlığı bulunmuyor.
Sektörü doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen düzenlemeler,
farklı müktesebat başlıkları altında dağınık bir biçimde yer
alıyor. Örneğin, sektöre ilişkin spesifik kurallar getiren Tekstil
İsimleri Direktifi “Malların Serbest Dolaşımı”; tekstil ve hazır
giyim sektöründe faaliyet gösteren işletmeleri de kapsayan
çevresel yükümlülüklere ilişkin Entegre Kirliliğin Önlenmesi
ve Kontrolü Direktifi ve kimyasallara ilişkin REACH Tüzüğü
gibi düzenlemeler “Çevre”; sektör açısından büyük önem taşıyan marka, tasarım ve buluşların korunması ile ilgili konular
“Fikri Mülkiyet Hukuku”, organik tekstil ürünlerini ilgilendiren
düzenlemeler “Tarım ve Kırsal Kalkınma”, sektörün yararlandığı Ar-Ge ve inovasyona ilişkin programlar “Bilim ve Araştırma”,
biyosit içeren tekstil ürünlerine yönelik düzenleme “Tüketicinin ve Sağlığın Korunması”, gümrük tarifeleri ve tercihli ticaret anlaşmaları gibi sektörün dış ticaretine ilişkin konular ise
“Gümrük Birliği” ve “Dış İlişkiler” başlıkları altında ele alınıyor.
AB müktesebatında, bunun yanı sıra, sektör ayrımı yapmaksızın tüm işletmeleri etkileyen yatay düzenlemeler de bulunuyor. Diğer sektörlerle birlikte tekstil ve hazır giyim sanayiini de
ilgilendiren bu düzenlemeler, “Sosyal Politika ve İstihdam”dan
“Şirketler Hukuku”na, “Vergilendirme”den “Rekabet”e, farklı
müktesebat başlıkları altında inceleniyor.5
5. HANGİ AB DÜZENLEMELERİ BAĞLAYICI?
AB müktesebatı; iç hukuka aktarılmaksızın tüm üye devletlerde
doğrudan uygulanması gereken tüzüklerden, yasal bağlayıcılığı
olmayan tebliğ, tavsiye kararı ve görüşlere kadar uzanan farklı
düzenleme türleri içeren, hiyerarşik bir yapıya sahip. Bu yapıda,
yasal bağlayıcılığı olan düzenlemeler, tüzük, direktif ve kararlardan oluşuyor. Tüzükler, iç hukuka aktarım gerektirmeksizin,
tüm üye devletlerde kanun hükmünde kabul edilerek doğrudan
uygulanıyor. Direktiflerin ise, üye devletler tarafından iç hukuka
aktarılması gerekiyor. Karşılanması gereken asgari standart ve
hedefleri ortaya koyan direktifler, mevzuata aktarım ve uygulama yöntemlerini üye devletlerin tercihine bırakıyor.
Kararlar, yalnızca muhatap aldıkları üye devlet/devletler, gerçek veya tüzel kişiler açısından bağlayıcılık taşıyor. Tavsiye kararı, görüş ve tebliğler ise, yasal açıdan bağlayıcı olmamakla
birlikte, AB’nin çeşitli alanlardaki hedef, tutum ve önceliklerini
ortaya koymak ve çoğu zaman, ileride alınması planlanan yasal önlemlere zemin hazırlamak açısından önem taşıyor.
II.1. TEKSTİL İSİMLERİ VE ETİKETLEME
6. AB TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜ NASIL
DÜZENLİYOR?
AB, tekstil ve hazır giyim sektöründe Tek Pazar’ın sağlıklı bir
şekilde işlemesini sağlamak amacıyla, ilgili ürünlerin isimleri,
içerikleri ve etiketlenmelerine ilişkin üye devlet düzenlemelerini Birlik düzeyinde uyumlaştırıyor. Söz konusu düzenlemelerin uyumlaştırılması, yalnızca Tek Pazar’ın işleyişi değil,
tüketicilerin doğru bir şekilde bilgilendirilmesi ve bu konuda
asgari bir koruma düzeyi sağlanması açısından da önem taşı-
(5) Bu çalışmaya dahil edilen müktesebat başlıklarından, “Bilim ve Araştırma” Haziran 2006’da müzakereye açılarak aynı tarihte geçici olarak kapatılırken; “Tüketicinin ve Sağlığın Korunması” Aralık
2007, “Fikri Mülkiyet Hukuku” Haziran 2008, “Vergilendirme” Haziran 2009, “Çevre” Aralık 2009 tarihinde müzakereye açıldı. “Malların Serbest Dolaşımı”, “Tarım ve Kırsal Kalkınma”, “Gümrük Birliği” ve
“Dış İlişkiler” başlıkları ise, AB’nin Aralık 2006’da siyasi nedenlerle müzakereleri başlatmama kararı aldığı 8 başlık arasında yer alıyor.
7. TEKSTİL İSİMLERİ DİREKTİFİ HANGİ ÜRÜNLERİ
KAPSIYOR?
Direktif, ham, yarı işlenmiş, işlenmiş, yarı üretilmiş, üretilmiş,
yarı hazır veya hazır ürünler dahil, kütlesinin en az %80’i
tekstil liflerinden oluşan tüm ürünleri kapsıyor. Bununla birlikte, yapma çiçekten fötr şapkaya, yelkenden bayrağa, fırın
eldiveninden fermuara birçok ürün, düzenleme kapsamına
girmiyor.8 Ayrıca, üçüncü ülkelere ihraç edilmek üzere üretilen; gümrük kontrolleri kapsamında üye devletlere transit
geçiş amacıyla giren; işlenmek üzere üçüncü ülkelerden ithal
edilen; evini iş yeri olarak kullananlara ve ürünün sahipliğini
üstlenmeden konfeksiyon işlemleri yapan bağımsız firmalara
gönderilen tekstil ürünleri de, kapsam dışı tutuluyor. Kütlesinin en az %80’i tekstil parçalarından oluşan mobilya, şemsiye
ve güneşlikler ile kütlece en az %80’i tekstil veya müflonlardan oluşan çok katlı yer kaplamaları, yataklar, kamp malzemelerinin tekstil kısımları, ayakkabı müflonları ve eldivenler
ise, düzenleme kapsamına giren ürünler arasında.
2008/121/EC sayılı, Tekstil İsimleri Direktifi
8. HANGİ LİF İSİMLERİ NASIL KULLANILIYOR?
Direktif uyarınca, tekstil ürünlerinin, AB içinde, endüstriyel
işlemlerden geçmeden önce, geçtikten sonra ya da dağıtım
aşamalarından herhangi birinde pazarlanabilmeleri için, düzenlemedeki yükümlülükler ile uyumlu olmaları gerekiyor.
Bu yükümlülüklerin başında ise, ürünlerin tüketiciye satılması veya satışa sunulması sırasında, düzenlemenin ekinde yer
alan tekstil liflerine ilişkin isim, tanımlama ve ayrıntıların; ilgili
katalog, ticari broşür, ambalaj, etiket ve işaretlemelerde, açık,
okunaklı ve tek tipte yazılmış olarak belirtilmesi geliyor. Söz
konusu isim ve tanımlamalar, yünden ipeğe, pamuktan ketene 47 farklı tekstil lifini9 kapsıyor. Düzenlemeyi teknik gelişmeler doğrultusunda güncellemek amacıyla, 2009 yılında kabul edilen yeni bir Direktif10, bunlara “melamin”i de ekleyerek,
listedeki lif türlerinin sayısını 48’e çıkarıyor (EK 1).
Bu listede yer almayan lif isimleri, etiketlerde kullanılamıyor.
Tekstil ürünleri, bu lif türlerinden yalnızca birinden oluşmadığı
sürece, “%100”, “saf”, “tamamen” ya da benzer ifadeler ile tanımlanamıyor. Bununla birlikte, tekstil ürünlerinin %2 seviyesini
aşmayacak şekilde, başka bir lif içermesine izin veriliyor. Bunun
için, söz konusu lifin, rutin bir şekilde değil, teknik gerekçelerle
eklenmiş olması gerekiyor. Tarama işleminden geçirilmiş tekstil
ürünlerinde ise, bu tolerans değeri, %5’e kadar çıkabiliyor.
Ürünlerin içeriği ile etikette sunulan bilginin uyumlu olup olmadığına ilişkin kontrollerin ise, ilgili düzenlemelerin11 ortaya
koyduğu analiz yöntemleri doğrultusunda gerçekleştirilmesi
gerekiyor. Söz konusu yöntemler, lif karışımlarının belirlenmesinde kullanılacak numunelerin hazırlanması ve bazı ikili
lif karışımlarının miktar analizleri ile ilgili uygulama usullerine
açıklık getiriyor. Bu çerçevede, ürünlerdeki lif yüzdeleri, düzenlemede yer alan nem değerlerinin12 her lifin mutlak kuru
kütlesine uygulanması ile belirleniyor.
2008/121/EC sayılı, Tekstil İsimleri Direktifi
9. YÜN ÜRÜNLER NASIL ETİKETLENİYOR?
Direktif uyarınca; tekstil ürünlerinin, AB dillerinde “yeni yün” ibaresinin karşılığı olan ifadelerle tanımlanabilmeleri için; yalnızca,
daha önce herhangi bir ürüne entegre edilmemiş, imalat süreci-
(6) 71/307/EEC sayılı, üye ülkelerin tekstil isimlerine ilişkin yasalarının yakınlaştırılmasına dair Direktif
(7) 2008/121/EC sayılı, Tekstil İsimleri Direktifi (2009/121/EC sayılı Direktif ile yapılan değişiklikleri de içeren konsolide versiyon)
(8) Kapsam dışı tutulan ürünlerin tam listesi, 2008/121/EC sayılı Direktif’in III numaralı ekinde yer alıyor.
(9) Tekstil liflerinin isim, tanımlama ve ayrıntıları, 2008/121/EC sayılı Direktif’in I numaralı ekinde yer alıyor.
(10) 2009/121/EC sayılı, 2008/121/EC sayılı Direktifin I ve V numaralı eklerine, teknik gelişmelere uyum doğrultusunta değişiklik getiren Direktif
(11) 96/73/EC sayılı, İkili tekstil lif karışımlarının bazı nicel analiz yöntemlerine ilişkin Direktif ve 73/44/EEC sayılı Üçlü lif karışımlarının nicel analizlerine ilişkin üye ülke yasalarının yakınlaştırılmasına
ilişkin Direktif
(12) Tekstil ürünlerindeki lif miktarının hesaplanmasında kabul edilen higroskopik nem değerleri, düzenlemenin 5. ekinde yer alıyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 13
yor. AB’nin, 1971 yılında, ilgili üye devlet yasalarını yakınlaştırmak amacıyla kabul ettiği tekstil isimleri Direktifi6, Birliğin bu
alandaki ilk yasal düzenlemesini oluşturuyor. Bugün ise, tekstil ürünlerinin etiketlenmesine ilişkin hususlar, 2008 yılında
yayınlanan yeni bir “Tekstil İsimleri Direktifi”7 ile düzenleniyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 14
nin gerektirdiği işlemler dışında hiçbir eğirtme ve keçeleştirme
işleminden geçmemiş ve tâbi tutuldukları işlemler ya da kullanım sırasında hasar görmemiş liflerden oluşmaları gerekiyor.
ise, toplu olarak, “diğer lifler” şeklinde tanımlanabiliyor. Bunlardan birinin adı açıkça belirtilecek olursa, yüzdesinin de etikette yer alması gerekiyor.
Bununla birlikte, aynı ifadeler, aşağıdaki durumlarda lif karışımları içindeki yün için de kullanılabiliyor:
-Karışımda bulunan tüm yün liflerinin, “yeni yün” ifadesinin
kullanılabilmesi için aranan şartları karşılaması,
-Yünün, karışımın toplam ağırlığının en az %25’ine karşılık
gelmesi,
-Gelişigüzel karışımlarda yünün, diğer lif türlerinden sadece biri ile karışmış olması.
Tekstil ürünlerinin “pamuk keten karışımı” olarak tanımlanması da belirli şartlara tâbi tutuluyor. Bu şekilde etiketlenmesine
izin verilen ürünlerin, saf pamuk çözgülü ve saf keten atkılı
olması, üründeki keten yüzdesinin ise, kumaşın toplam ağırlığının en az %40’ına karşılık gelmesi gerekiyor. Ayrıca, “pamuk
keten karışımı” ifadesi ile birlikte, ürünün bileşimini tanımlamak amacıyla, “saf pamuk çözgü – saf keten atkı” ifadelerinin
de kullanılması gerekiyor.
“Yeni yün” ifadesi, lif karışımları içindeki yünler için kullanıldığında, bileşim yüzdesinin tam olarak belirtilmesi gerekiyor.
Düzenleme, imalat sırasında bileşimi kolaylıkla tespit edilemeyen ürünlerin, “karışık lifler” veya “belirsiz tekstil bileşimi” ifadeleri ile tanımlanmasına izin veriyor. Birden fazla bileşenden
oluşan tekstil ürünlerinin ise, her bileşenin lif içeriğini gösterecek şekilde etiketlenmesi gerekiyor. Ancak, ana astarlar hariç,
ürünün toplam ağırlığının %30’undan daha azına karşılık gelen
bileşenler, bu yükümlülüğün dışında tutuluyor. İki veya daha fazla tekstil ürününün, aynı lif içeriğine sahip olması ve tek bir birim
oluşturması halinde ise, bunların tek bir etiket taşıması yeterli
sayılıyor. Düzenleme; korse ürünleri, asidik basma yöntemiyle
yakılmış tekstiller, nakışlı tekstiller, nüvesi ve kılıfı farklı liflerden
yapılmış iplik bileşimleri, kadife ve pelüş ürünleri ile arka ve ön
yüzü farklı liflerden oluşan yer döşemeliği ve halıların etiketlenmesini de, bazı özel şartlara tâbi tutuyor.
2008/121/EC sayılı, Tekstil İsimleri Direktifi
10. BİRDEN FAZLA LİF TÜRÜ İÇEREN ÜRÜNLER NASIL
ETİKETLENİYOR?
İki veya daha fazla çeşit liften oluşan tekstil ürünleri, liflerden
birinin toplam ağırlık içindeki payının en az %85 olması halinde, söz konusu lifin ismi belirtilerek etiketleniyor. Bunun yanı
sıra, ismi belirtilen lifin bileşim içindeki yüzdesinin veya bileşim
içindeki payının en az %85 olduğunun da belirtilmesi gerekiyor.
İstenildiği takdirde, bileşimin geri kalanının hangi liflerden oluştuğu da belirtilebiliyor.
Ürünün içerdiği liflerden hiçbirinin, karışım içinde, %85’ten
fazla bir paya sahip olmadığı durumlarda ise, en azından iki
baskın lifin isimleri ve bileşim içindeki yüzdelerinin belirtilmesi gerekiyor. Diğer liflerin ise, karışım içinde sahip oldukları pay doğrultusunda, ismen sıralanması yeterli. Bu liflerin
yüzdesinin belirtilmesi üreticinin tercihine bırakılıyor. Ürünün toplam ağırlığının %10’undan azına karşılık gelen lifler
2008/121/EC sayılı, Tekstil İsimleri Direktifi
11. DÜZENLEMEDEKİ LİF İSİMLERİ NASIL
GÜNCELLENİYOR?
Düzenlemenin ekinde yer alan lif isimlerine yenilerinin eklenmesi, AB düzeyinde, oldukça ağır işleyen yasal bir prosedür
gerektiriyor. Ayrıca, listenin güncellenmesinin ardından, üye
2008/121/EC sayılı, Tekstil İsimleri Direktifi
12. SEKTÖR YENİ İSİM ÖNERİLERİ GETİREBİLİYOR MU?
Tekstil ve hazır giyim sektöründe faaliyet gösteren işletmeler
ve sektörü temsil eden örgütler de, düzenlemede yer alan lif
isimlerine yenilerinin eklenmesi için başvuruda bulunabiliyor.
Ancak düzenleme, bu başvuruların nasıl bir formatta yapılması gerektiğine açıklık getirmiyor. Bu nedenle, potansiyel başvuru sahiplerinin, Komisyon’un bu konuda yayınladığı kılavuz
ilkeleri dikkate almaları gerekiyor. Buna göre, yeni bir isim
önerisinin değerlendirilebilmesi için, başvuruda, aşağıdaki
şartların yerine getirilmesi ve sunulan bilgilerin, laboratuvar
deneyleri ya da benzer çalışmalarla desteklenmesi gerekiyor:
- Önerilen lif isminin, mevcut isimlere kıyasla hangi açıdan
farklılık arz ettiğinin (lifin kimyasal oluşumu ya da üretim
işlemlerinde uygulanan yöntemler vb.) açıklanması gerekiyor. Düzenlemedeki her bir lif ismi, çoğu zaman farklı
özellikler taşıyan birçok lif türünü kapsadığından, önerilen yeni ismin, mevcut isimlerin kapsadığı tüm liflerden
farklı olduğuna dair sağlam kanıtlar sunulması gerekiyor.
-Liflerin, standart test yöntemleri ile diğer liflerden ayrıştırılabiliyor olması gerektiğinden; önerilen yeni lifin de,
hangi niteliksel ve niceliksel test yöntemleri ile ayrıştırılabildiğinin mutlaka belirtilmesi gerekiyor.
-Tüketiciyi ilgilendiren tüm hususların (lifin ticari kullanı-
mına ilişkin veriler vb.) başvuruda belirtilmesi ve laboratuvar aşamasının tamamlanmış olması gerekiyor.
-Önerilen ismin taşıdığı yenilikçi özelliklere ilişkin patent
vb. kanıtlar sunulması başvuruyu güçlendiriyor.
-Jenerik isim önerilerinin, lif ile imalatçısı arasında bağlantı kurmaması; kullanıma açık (public domain) olması;
lifin kimyasal özelliklerini yansıtması ve uygun görüldüğü
taktirde tüketicileri, lifin yeni özellikleri hakkında bilgilendirecek nitelikte olması gerekiyor. (“Elastan” isminin, lifin
“elastik” özelliği ve içerdiği “poliüretan” kimyasalı ile bağlantılı olması gibi).
- Diğer lifler için düzenlemenin 5. ekinde belirtildiği gibi, önerilen lif için de, ürünün içeriğindeki lif kütlesi hesaplanırken
kullanılacak nem değerinin (allowance) belirtilmesi gerekiyor.
Bu ilkeler çerçevesinde hazırlanacak yeni isim önerilerinin,
Avrupa Komisyonu İşletme ve Sanayi Genel Müdürlüğü’nün,
“Tekstil, Moda ve Ormana Dayalı Sanayiler”den sorumlu birimine ya da bu birimin muadili ulusal otoritelere iletilmesi
gerekiyor. AB, işletmeleri, herhangi bir öneride bulunmadan
önce mutlaka Avrupa düzeyindeki sektör temsilci örgütleri
ile temasa geçmeleri yönünde teşvik ediyor. Yasal bir zorunluluk olmasa da, benzer örgütlerin ya da tüketici derneklerinin desteği, başvuruların kabul edilme şansını önemli ölçüde artırıyor.
13. TEKSTİL İSİM VE ETİKETLERİNE İLİŞKİN AB MEVZUATI
NEDEN YENİLENİYOR?
AB’nin, tekstil isim ve etiketlerine ilişkin mevzuatını yenileme ihtiyacı, büyük ölçüde, mevcut düzenlemelere yeni
lif isimleri eklemek için yapılan teknik değişiklikler sırasında yaşanan zorluklardan kaynaklanıyor. Halihazırda
konu, tekstil ürünlerinin isimleri ve etiketlenmelerine ilişkin temel direktif ile analiz yöntemlerini belirleyen iki direktiften oluşan üç farklı direktif tarafından düzenleniyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 15
devletlerin de kendi ulusal düzenlemelerinde gerekli değişiklikleri yapmaları gerekiyor. Bu nedenle Avrupa Komisyonu,
listenin güncellenmesine ilişkin önerilere oldukça temkinli
yaklaşıyor. Tek Pazar’ın işleyişini kolaylaştırmak veya tüketicilerin doğru bir şekilde bilgilendirilmesini sağlamak açısından elzem olmadıkça, yeni isim önerilerine sıcak bakılmıyor.
Bununla birlikte, teknik gelişmeler nedeniyle ihtiyaç duyulan
değişiklik önerilerinin mutlaka dikkate alınması gerekiyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 16
Dolayısıyla, temel düzenlemedeki lif isimlerine bir yenisinin eklenmesi gerektiğinde, üç direktifin de tadil edilmesi gerekiyor. Bunun yanı sıra, ilgili düzenlemelerin hepsi
“direktif” olduğu için13, üye devletlerin de, yapılan her
değişikliği ulusal mevzuatlarına aktarmaları gerekiyor. Bu
nedenle, yeni bir lif ismi için yapılan başvuru ile, düzenlemede yapılan değişikliğin tüm üye devletlerde uygulanması arasındaki süreç oldukça uzun bir zaman alıyor. Hazırlanan yeni düzenleme teklifinin temel hedefi ise, bu süreyi
olabildiğince kısaltmak.
14. YENİ DÜZENLEME TEKLİFİ NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLER
GETİRİYOR?
Avrupa Komisyonu’nun, tekstil isim ve etiketlerine ilişkin AB
mevzuatını yenilemek amacıyla, Ocak 2009’da yayımladığı
taslak düzenleme, konu ile ilgili üç direktifin, yeni bir Tüzük
kapsamında konsolide edilmesini öneriyor. Tüzükler ulusal
mevzuata aktarım gerektirmediği için, teklifin kabul edilmesi halinde, düzenlemede yapılan değişiklikler aynı anda tüm
üye devletlerde uygulamaya girebilecek.
Teklifin, yeni isim başvuruları ile uygulama arasındaki süreyi kısaltmak amacıyla getirdiği yenilikler, direktiflerin
Tüzük’e dönüştürülüyor olması ile sınırlı değil. Teklif, aynı
zamanda üreticiler tarafından yapılan başvuruların belirli
koşulları karşılaması halinde, teknik inceleme sürecini de
önemli ölçüde kısaltıyor. Söz konusu koşullar, taslak tüzüğün 2. ekinde yer alıyor. Bu değişiklik sayesinde, yeni
lif isimleri piyasada kullanılabilene kadar geçen sürenin,
12 ay kadar kısalması bekleniyor.
Teklifte öngörülen diğer bir değişiklik de, analiz yöntemlerine ilişkin direktiflerin iptal edilerek, yeni Tüzük’e, teknik
ekler şeklinde entegre ediliyor olması. Bu çerçevede, ikili
ve üçlü tekstil lif karışımlarının miktar analizlerine ilişkin
yöntemlere, taslak Tüzük’ün 8. ekinde yer veriliyor.
(13) Bakınız, soru 5: “Hangi AB düzenlemeleri bağlayıcı?”
Teklifin getirdiği diğer değişiklikler ise, şu şekilde özetlenebilir:
-Tek bir madde ile düzenlemenin tüm kapsamına açıklık getiriliyor olması (tekstil isimlerinin kullanımı, tekstil
ürünlerinin etiketlenmesi, ikili ve üçlü lif karışımlarının
miktar analizlerine ilişkin kurallar);
- “Görünür genişlik”, “tekstil bileşeni”, “yabancı lif”, “astar”,
“kapsamlı etiketleme” ve “kullanılıp atılan ürünler” gibi
ifadelerin tanımlanması;
- Tekstil ürünlerinin pazarlanmasına ilişkin genel yükümlülüklere tek bir maddede açıkça yer verilmesi;
- Etiketleme ve etikette gerekli bilgilere yer verme konusundaki sorumluluğun açıkça ekonomik operatörlere
yüklenmesi;
- Ayrı bir maddeyle, uygunluk denetimlerine ilişkin sorumluluğun ulusal piyasa gözetim otoritelerine yüklenmesi;
-Yabancı lif ve imalat toleranslarının spesifik olarak
belirlenmesi.
COM(2009)31 sayılı, Tekstil isimleri ve ilgili tekstil ürünlerinin
etiketlenmesine ilişkin Tüzük Teklifi
15. TÜRKİYE TEKSTİL İSİMLERİ VE ETİKETLEMEYE İLİŞKİN
AB MEVZUATINA NE KADAR UYUMLU?
Tekstil İsimlerine ilişkin AB Direktifi’nin Türk mevzuatındaki
karşılığı olan “Tekstil Ürünlerinin İsimlendirilmesine ilişkin
Yönetmelik”, başta tekstil liflerinin isimlendirilmesi, ürün etiketlerinde belirtilmesi, birden fazla lif ve bileşenden oluşan
ürünlerin etiketlenmesi, öngörülen istisnalar, tekstil lif yüzdelerinin belirlenmesi ve ürün bileşimlerinin test edilmesi
gibi konular olmak üzere, tekstil ürünlerinin AB içinde tâbi
tutulduğu temel kuralları, Türk mevzuatına aynen aktarıyor.
Ancak, Eylül 2009’da, ilgili AB düzenlemesini teknik gelişmelere uyarlamak amacıyla kabul edilen ve mevcut lif isimlerine
“melamin”i de ekleyen yeni AB direktifi, henüz Türk mevzuatına aktarılmış değil. Bunun için, “Tekstil Ürünlerinin İsimlen-
Yönetmelik kapsamındaki ürünlerin lif bileşimlerinin belirlenmesinde kullanılacak örnekleme ve analiz yöntemleri de,
ilgili AB direktiflerinin karşılığı olan, “İkili Tekstil Lif Karışımlarının Kantitatif Analiz Metotları Hakkında Yönetmelik” ve “Üçlü
Tekstil Lif Karışımlarının Kantitatif Analiz Metotları Hakkında
Yönetmelik” tarafından düzenleniyor.
Ancak AB, halihazırda, tekstil isimlerine ilişkin temel Direktif’in
yanı sıra, analiz yöntemleri hakkındaki direktiflerin de yerini
alması beklenen, yeni bir Tüzük taslağı üzerinde çalışıyor. Bu
nedenle, AB’nin planladığı mevzuat değişikliklerinin yakından takip edilmesi ve en kısa zamanda Türk mevzuatına aktarılması da önem taşıyor.
16. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM ÜRÜNLERİNİN CE İŞARETİ
TAŞIMASI GEREKLİ Mİ?
İliştirildiği ürünün, ilgili AB düzenlemelerinde yer alan temel
yükümlülükleri karşıladığı, güvenli olduğu, tüm AB ülkelerinde piyasaya sürülebileceği ve AB içindeki serbest dolaşımının
engellenemeyeceği mesajını veren CE işareti, tüm ürünler
için zorunlu değil. Uygulamanın kapsamı, CE işareti kullanımını zorunlu kılan bazı özel direktiflere tâbi ürün grupları (tıbbi cihazlar, asansörler, makine ve ölçüm ekipmanları,
oyuncaklar, bilgisayarlar, cep telefonları vb.) ile sınırlı.
Tekstil ve hazır giyim ise, mobilya, gıda, kimya ya da kozmetik gibi, CE işareti uygulamasının dışında kalan sektörler arasında. Bununla birlikte, tekstil yer döşemeleri,
jeotekstil ve jeotekstil ile ilgili mamüller gibi, AB’nin Yapı
Malzemeleri Direktifi14 uyarınca CE işareti taşıması gereken
ürünler de bulunuyor.
2010/C71/03 sayılı, Üye devletlerin yapı malzemeleri ile ilgili yasa, düzenleme ve idari hükümlerinin yakınlaştırılmasına ilişkin 89/106/EEC sayılı Direktif’in uygulanması ile ilgili
uyumlaştırılmış standartların başlık ve referanslarını içeren
Komisyon Tebliği
17. TÜRKİYE, SEKTÖRÜ İLGİLENDİREN CE
UYGULAMALARINDA AB İLE UYUMLU MU?
Avrupa Standardizasyon Komitesi (CEN) tarafından, AB’nin
Yapı Malzemeleri Direktifi çerçevesinde, belirli tekstil ürünleri için geliştirilen ve bu ürünlerin CE işareti taşıyabilmek
için karşılamaları gereken standartlar bulunuyor. Söz konusu standartlar, Türk Standartları Enstitüsü (TSE) tarafından,
Türkiye’deki teknik standardizasyon sistemine de aktarılmış
durumda. Dolayısıyla, ilgili tekstil ürünleri, Türkiye’de de CE
işareti uygulamasına tâbi tutuluyor. Bu ürünlere ilişkin standartlar ise, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yayınlanan “Yapı Malzemeleri Yönetmeliği Kapsamında Uygulanacak
Teknik Şartnamelerin Yayımlanması Hakkında Tebliğ”in ekindeki listede yer alıyor. Bunların büyük bir kısmı, jeotekstil ve
jeotekstil ile ilgili mamüllerin; demiryolu inşaatından drenaj
sistemlerine, kanal yapımından tünellere kadar çeşitli alanlardaki kullanımına ilişkin şartları ortaya koyuyor. Bunun yanı
sıra, tekstil yer döşemelerinin temel özelliklerine ilişkin standartlar da TSE tarafından uyumlaştırılmış bulunuyor.
II.2. TEKSTİL VE HAZIR GİYİMDE FİKRİ
MÜLKİYET HAKLARI
18. SEKTÖRÜN FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI NASIL
KORUNUYOR?
Tekstil ve hazır giyim, bazı lüks ürün grupları ile birlikte, dünyada fikri mülkiyet hakları ihlallerinden en çok etkilenen sektörlerin başında geliyor. Bu ihlaller, özellikle, kalite, tasarım,
yenilikçilik ve markalaşmaya ciddi yatırımlar yaparak önemli
kazanımlar elde eden AB’li firmalar açısından büyük bir tehdit
oluşturuyor. Bu nedenle, tekstil ve hazır giyimde fikri mülkiyet
(14) 89/106/EEC sayılı, üye devletlerin yapı malzemeleri ile ilgili yasa, düzenleme ve idari hükümlerinin yakınlaştırılmasına ilişkin Direktif
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 17
dirilmesine ilişkin Yönetmelik”in değiştirilmesi gerekiyor. Söz
konusu değişikliğin, Türkiye’nin Katılım Süreci için AB Stratejisi Eylem Planı çerçevesinde, 2010-2011 döneminde gerçekleştirilmesi planlanıyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 18
haklarının korunması, Avrupa Komisyonu’nun sektöre yönelik
politikalarında öncelikli bir yere sahip.
AB’nin fikri mülkiyet hukuku alanındaki düzenlemeleri; ticari marka, sınai tasarım ve belirli buluşların korunmasına ilişkin üye devlet yasalarını AB düzeyinde uyumlaştıran ortak
kurallar getiriyor. Bu kurallar daha çok, marka, tasarım ya da
buluş sahibine tanınması gereken haklar, bu hakların sınırları
ve sağlanan yasal korumanın süresi gibi konuları düzenliyor.
Bunun yanı sıra, ticari marka ve tasarımların, tek bir başvuru
ile, tüm üye devletlerde aynı şartlar altında korunmasını sağlayan yasal düzenlemeler de bulunuyor. Patentler için benzer bir koruma sistemi getirilmesini öngören taslak Tüzüğün
de, kısa vadede kabul edilerek yürürlüğe girmesi bekleniyor.
Ayrıca, fikri mülkiyet haklarının uygulanış yöntemleri de, AB
düzeyinde uyumlaştırılmış durumda15. Tüm bu düzenlemeler,
doğrudan tekstil ve hazır giyim sanayiine yönelik olmamakla
birlikte, sektördeki fikri mülkiyet haklarının etkin bir şekilde
korunması açısından büyük önem taşıyor.
AB’nin fikri mülkiyet hakları ile mücadelede başvurduğu en
önemli yöntemlerden biri de, Avrupalı işletmelerin yoğun ihlallere maruz kaldığı ülkelerle işbirliğinin geliştirilmesi. AB bu
amaçla, Çin, Tayland, Hindistan, Endonezya ve Meksika gibi
birçok ülke ile, çeşitli teknik işbirliği programları yürütüyor. AB,
taklit ve korsanla mücadele konusunda, sektör spesifik birtakım girişimleri de destekliyor. Komisyon’un kurduğu “Tekstil
ve Hazır Giyim Üst Düzey Grubu”’nun (High Level Group on
Textiles And Clothing) önerileri doğrultusunda, Almanya ve
Çin tekstil-hazır giyim federasyonları (Gesamttextil-Mode ile
CNTAC) arasında imzalanan Fikri Mülkiyet Haklarını Koruma
Anlaşması, bunun en somut örneklerinden birini oluşturuyor.
207/2009/EC sayılı, Topluluk Markası Tüzüğü; 89/104/EEC
sayılı, ticari markalar hakkındaki üye devlet yasalarının yakınlaştırılmasına ilişkin Direktif; 6/2002/EC sayılı, Topluluk
(15) 2004/48/EC sayılı, fikri mülkiyet haklarının uygulanmasına ilişkin Direktif
tasarımları Tüzüğü; 98/71/EC sayılı, tasarımlara yönelik yasal
koruma Direktifi; COM(2000)412 sayılı, Topluluk Patenti’ne
ilişkin Tüzük teklifi
19. TÜRKİYE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARININ
KORUNMASINDA AB İLE UYUMLU MU?
Türk mevzuatında, ticari markaların korunması, “Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile
düzenleniyor. Kararname, ilgili AB mevzuatı ile büyük ölçüde uyumlu. Ancak, Kararname’nin cezai hükümleri, Temmuz
2008’de, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Mahkemenin kararı, suç ve cezaların kararnameler değil, Meclis tarafından çıkarılan yasalarla düzenlenmesi gerektiğine
işaret ediyor. Kararın yol açtığı hukuki boşluk, Ocak 2009’da
kabul edilen yeni bir kanun ile dolduruldu. Ancak, Avrupa
Komisyonu’nun 2009 yılı İlerleme Raporu, yeni kanun kabul
edilene kadar geçen süre içerisinde, 2.861 dava kapsamında
suçlanan 3.357 sanığın beraat ettiğine ve bunun, DTÖ’nün Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması’nın (TRIPS)
ihlali anlamına geldiğine dikkat çekiyor. Bunun dışında, AB’nin
Topluluk Markası Tüzüğü, marka sahiplerine sağladığı koruma
açısından, yalnızca üye devletleri kapsıyor. Ancak, Türkiye’nin
de taraf olduğu Paris Sözleşmesi gereği, Türk vatandaşları da,
markalarına tek bir başvuru ile tüm AB ülkelerinde koruma
sağlamak için, Topluluk Markası tescil ettirebiliyorlar.
Türkiye’de, tasarımların korunması, “Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile
düzenleniyor. Kararname, sağlanan korumanın kapsamı, süresi ve tasarım sahibine tanınan haklar gibi temel konularda,
ilgili AB düzenlemesi ile uyumlu. Ancak, başta hukuki başvuru yolları ve yaptırımlar olmak üzere, ilgili mevzuatın her
anlamda AB ile uyumlaştırılması amacıyla, konunun yeni bir
yasa ile düzenlenmesi planlanıyor. Bu amaçla hazırlanan ve
Şubat 2009’da TBMM Başkanlığı’na sunulan kanun tasarısı,
henüz yasalaşmış değil. Tasarının kabul edilmesi ile birlik-
Türkiye’de, buluşların korunması ise, “Patent Haklarının
Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ve ilgili
uygulama yönetmeliği ile düzenleniyor. Kararname; patent
verilebilecek buluşlarda olması gereken özellikleri, Kasım
2001’den beri Türkiye’nin de dahil olduğu Avrupa Patent
Sözleşmesi’ne (EPC) uygun bir şekilde tanımlıyor. “Avrupa
Patent Sözleşmesi’nin Türkiye’de Uygulama Şeklini Gösteren
Yönetmelik” uyarınca, Türkiye’deki buluş sahipleri de, buluşlarını, sözleşmeye taraf olan Avrupa ülkelerinde yasal güvence
altına almak amacıyla, doğrudan veya temsilcileri aracılığı ile
Avrupa Patent Ofisi’ne (EPO) başvurabiliyor. Başvuru dilekçesinde, buluşun ilgili alanda uzman bir kişinin anlayabileceği
açıklıkta tarif edilmesi, patent koruması talebinin netleştirilmesi, talebin dayandığı teknik resimlere yer verilmesi ve koruma talep edilen ülke veya ülkelerin belirtilmesi gerekiyor.
Halihazırda, başvuru sahibinden, koruma talebinde bulunduğu her devlet için, ayrı bir ücret ödemesi talep ediliyor. Avrupa Komisyonu’nun, bu tür maliyetlerin önüne geçmek için
hazırladığı “AB Patent Sistemi Tüzük Teklifi”nin kabul edilerek
yürürlüğe girmesi halinde, Türkiye’nin de yeni sistemin avantajlarından nasıl faydalanabileceği netlik kazanacak.
Avrupa Komisyonu’nun 2009 yılı İlerleme Raporu, Türkiye’nin
sınai mülkiyet hakları alanındaki AB müktesebatı ile uyumunun görece ileri düzeyde olduğunu belirtmekle birlikte, uygulamaya ilişkin sıkıntıların devam ettiğine dikkat çekiyor.
Komisyon’un 2009 yılında yayımladığı “Fikri Mülkiyet Hakları
Uygulama Raporu”nda da, AB sınırlarında el koyulan hazır giyim ürün ve aksesuarlarının Çin’den sonraki ikinci kaynağının
Türkiye olduğu belirtiliyor. AB, fikri mülkiyet ihlalleri ile mü-
cadele etme konusunda Türkiye’ye destek olmak için, karşılıklı bir diyalog mekanizması tesis edilmesini öneriyor. Ancak
Türkiye, henüz bu öneriyi kabul etmiş değil. Söz konusu diyaloğun başlatılması, üyelik müzakerelerinin “Fikri Mülkiyet
Hukuku” başlığının kapatılabilmesi için, Türkiye’nin karşılaması gereken kriterlerden birini oluşturuyor. AB’ye ihraç edilen
taklit ve korsan ürünlerin sayısında ciddi düşüş kaydedilmesi
ve fikri mülkiyet haklarının icrasından sorumlu kurumların
kapasitelerinin güçlendirilmesi de, başlığın diğer kapanış kriterleri arasında.
II.3. TEKSTİL-HAZIR GİYİM
ÇEVRESEL YÜKÜMLÜLÜKLERİ
SEKTÖRÜNÜN
20. REACH TÜZÜĞÜ SEKTÖRÜ NASIL ETKİLİYOR?
Kimyasalların kayıt altına alınması, değerlendirilmesi, izne
tâbi tutulması ve sınırlandırılmasını kapsayan REACH Tüzüğü, kimyasal maddelerden kaynaklanan riskleri kontrol altına alarak, çevre ve insan sağlığının üst düzeyde korunmasını hedefliyor. Bu çerçevede sanayiye, kimyasalların güvenli
kullanımını temin edecek verilerin toplanması ve üretilmesi
yükümlülüğü getiriliyor. Kimyasal maddeler ve müstahzarlara
yönelik hükümler içeren Tüzük, söz konusu maddelerin üretilmeleri, piyasaya sürülmeleri, kendi başlarına, müstahzarların
ya da eşyaların içerisinde kullanılmaları ile piyasaya sürülmelerine ilişkin hükümleri düzenliyor.
Tekstil ve hazır giyim ürünleri, REACH çerçevesinde “eşya”16
olarak değerlendiriliyor. Eşya üreticisi ve ithalatçılarının iki
koşulun yerine gelmesi halinde Avrupa Kimyasallar Ajansı’na
(ECHA) kayıt yaptırmaları gerekiyor: Ürünlerin içinde bulunan
kimyasal maddenin miktarının üretici veya ithalatçı başına
yılda 1 tondan fazla olması ve eşyada bulunan maddenin öngörülen normal kullanma koşulları altında salınımının tasarlanmış olması. Salınımın tasarlanmış olması, ürünün normal
kullanımı sırasında işlevini yerine getirebilmek için madde/
müstahzar salınımının planlanmış ve ürünün ana işlevi dışın-
(16) REACH Tüzüğü’nde “eşya”, üretim sırasında kimyasal yapısına oranla daha geniş anlamda işlevini belirlemek üzere özel bir şekil, yüzey ve tasarım verilen bir nesne olarak tanımlanıyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 19
te, uygulamada karşılaşılan sorunların da giderilmesi bekleniyor. Bunun yanı sıra, Türkiye, AB’nin “Topluluk Tasarım
Sistemi”nden de faydalanabiliyor. Sistem sayesinde, Türk
tekstil ve hazır giyim üreticileri, tek bir başvuru ile tasarımlarına AB düzeyinde yasal koruma sağlayabiliyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 20
da özel bir işlevini yerine getiriyor olması anlamına geliyor.
Ancak, örneğin, kokulu çoraplar, kokulu yastık kılıfları vb. tekstil veya hazır giyim ürünlerinde bu özelliği sağlayan kimyasalların üretici/ithalatçı başına yılda 1 tonu aşması halinde kayıt
yükümlülüğü bulunuyor. Tekstil ve hazır giyim üreticilerinin
bu maddeleri, kaydettirmeleri ya da söz konusu kimyasalları
ECHA’ya kaydettirmiş bir tedarikçiden satın almaları gerekiyor.
Buna karşılık, tekstil ve hazır giyim üretiminde kullanılan
kimyasal maddelerin salınımı tasarlanmamışsa, yani bitmiş
ürünün işlevinde ek bir katma değer yaratmak amacıyla salınmıyorlarsa, kayıt yükümlülükleri bulunmuyor. Bir başka ifade
ile ürünün kullanımı veya bakımı sırasında, ürünün kalitesini
büyük ölçüde geliştiren ancak, ürünün işlevine özel bir değer
katarak katkıda bulunmayan kimyasalların salınımı, bu kapsama giriyor. Örneğin, tekstil ürünlerindeki boyar maddeler,
yumuşatıcı, apre vb. kalıntı kimyasalların, ürünün tüketici tarafından yıkanması ya da kuru temizleme esnasında ortaya
çıkan salınımı, bu çerçevede değerlendiriliyor ve kayıt ettirilmesi gerekmiyor.
Ancak, eşyaların içerdiği kimyasal maddeler, bilgilendirme yükümlülüğü kapsamına da girebiliyor. Buna göre; eşya içinde
bulunan ve yüksek önem arz eden kimyasallar (SVHC) aday
listesine eklenen17 maddelerin (kanserojen, mutajen, toksik
vb. kimyasal maddeler) miktarı, üretici veya ithalatçı başına
yılda 1 tondan fazla ise ve eşyadaki maddenin konsantrasyonu, ağırlık olarak %0,1’den yüksek ise, ECHA’ya bildirim yükümlülüğü bulunuyor.
REACH Tüzüğü, ayrıca tekstil ve hazır giyim ürünlerinde kullanılan bazı zararlı madde ve müstahzarları yasaklıyor18. Buna
göre, insan derisi ile temas eden hazır giyim, havlu, yatak
örtüsü, çanta, tekstil oyuncak ve tüketicinin kullanımına yönelik olarak üretilen iplik ve kumaş gibi tekstil ürünlerinde,
30 mg/kg’dan fazla aromatik amin salan azo boyar maddeler
(17) REACH Tüzüğü, EK XIV
(18) REACH Tüzüğü Ek XVII
kullanılamıyor. Tekstil ürünlerinde boyama amaçlı kullanılan
bazı azo boyarların madde olarak kullanımı yasaklanırken,
müstahzarlarda ise konsantrasyonu ağırlık olarak %0,1’i geçmemek şartıyla kullanılabiliyor. Öte yandan, kadmiyum gibi
diğer bazı tehlikeli maddelerin tekstildeki boyama ve diğer
uygulamalarda kullanımına da kısıtlamalar getiriliyor.
1907/2006/EC sayılı, Kimyasalların kayıt altına alınması, değerlendirilmesi, izne tabi tutulması ve sınırlandırılmasına
ilişkin Tüzük
21. TÜRKİYE REACH TÜZÜĞÜNE UYUMLU MU?
Türkiye, henüz REACH Tüzüğü’ne uyum sağlamış değil. Konuya
ilişkin uyum çalışmaları, AB’nin Katılım Öncesi Mali Yardımı 2008
Yılı Programı çerçevesinde uygulanan “REACH Kimyasallar-TR 08
02 02” başlıklı proje kapsamında yürütülüyor. Türkiye’nin AB Müktesebatının Üstlenilmesine ilişkin 2008 yılı Ulusal Programı’nda,
Tüzüğün ulusal mevzuata aktarımını sağlayacak düzenlemelerin, uyum ve uygulama takviminin ve gerekli kurumsal yapılanmanın, söz konusu projenin sonuçlarına göre belirlenmesi
öngörülüyor. REACH Tüzüğü’ne uyum çalışmaları kapsamında
ayrıca, Tüzüğün XVII numaralı Ek’inde yer alan ‘kullanımı kısıtlı
kimyasallar’a uyum amacıyla, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından, Aralık 2008 tarihli “Bazı Tehlikeli Maddelerin, Müstahzarların
ve Eşyaların Üretimine, Piyasaya Arzına ve Kullanımına İlişkin Kısıtlamalar Hakkında Yönetmelik”te değişiklik yapılmasını öngören bir yönetmelik taslağı hazırlanmış bulunuyor.
Türkiye henüz AB üyesi olmadığından REACH sistemi, ülke içi
üretimde ve AB dışı ülkelere ihracatta kısa vadede doğrudan
bir etki yaratmıyor. Bir başka ifadeyle, iç piyasaya ve üçüncü
ülkelere yönelik üretim yapan işletmelerin Tüzüğün getirdiği
koşullara uyum sağlaması gerekmiyor. Ancak AB ülkelerine ihracat yapan üreticilerin ve ürünleri, Tüzük kapsamında yer alan
yüksek riskli maddeler barındıran işletmelerin, kayıt ve/veya
bildirimde bulunmaları gerekiyor.
2013 yılında yürürlüğe girerek, Biyosidal Ürünler Direktifi’nin
yerini alması beklenen taslak Biyosidal Ürünler Tüzüğü ise, biyosidal ürünlerin izin prosedürlerinde değişiklikler yapılmasını
ve bu ürünlerde kullanılan bazı aktif maddelerin izin listesinden
çıkarılmasını öngörüyor.
98/8/EC sayılı, Biyosidal ürünlerin piyasaya sürülmesine ilişkin Direktif; COM(2009)267 sayılı, Biyosidal ürünlerin kullanılması ve piyasaya sürülmesine ilişkin Tüzük Teklifi
23. AB’DE BİYOSİTLERE İLİŞKİN ÖZEL DÜZENLEMELER
VAR MI?
AB’de bazı tekstil ürünlerinde (koltuk kaplamaları vb.) koruyucu madde olarak kullanılan ve ciltte kaşınma, kızarıklık, yanma, mantar gibi şikayetlere yol açan “dimetilfumarat” (DMF)
adlı biyosidin piyasaya sürülmesi yasak. Biyosidal Ürünler
Direktifi çerçevesinde, AB’de DMF içeren biyosidal ürünle-
rin üretilmesine izin verilmiyor ve dolayısıyla üretilen hiçbir
ürün DMF içeremiyor. Ancak, Direktif’te, AB’ye ithal edilen
ürünlerde ya da bu ürünlerin hammaddelerinde bulunan
DMF’ye herhangi bir kısıtlama getirilmiyor. Avrupalı tüketicilerin özellikle Çin’den ithal edilen ürünlere ilişkin şikayetleri
sonucunda 2009 yılında çıkarılan Karar ile, ithal ürünler dahil,
DMF’li ürünlerin piyasaya sürülmesi geçici bir süre için (15
Mart 2011’e kadar) yasaklanmış bulunuyor. Bu süre zarfında,
söz konusu ürünlerin kısıtlanmasına ilişkin kalıcı bir çözüm
bulunması öngörülüyor. Söz konusu yasak, DMF’yi 0,1 mg/
kg’dan fazla oranda içeren ürünler için geçerli. Düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle piyasada bulunan DMF’li
ürünler de toplanıyor.
2009/251/EC sayılı, Dimetilfumarat adlı biyosidi içeren ürünlerin piyasaya sürülmesinin yasaklanmasına ilişkin Karar
24. TÜRKİYE BİYOSİDALLERE İLİŞKİN AB MEVZUATINA
UYUMLU MU?
AB mevzuatına uyum doğrultusunda Aralık 2009’da yayımlanan Biyosidal Ürünler Yönetmeliği ile, ilgili AB Direktifi’ne
uyum büyük ölçüde sağlanmış bulunuyor. Ancak, yönetmelikte yer alan biyosidal ürünlerde bulunması serbest bırakılan
aktif maddeler listesi, AB düzenlemesindeki liste ile bire bir
paralellik göstermiyor. Ayrıca, listede yer alan maddeler için,
Direktif’te olduğu gibi, son kullanma tarihleri belirlenmiyor.
Yönetmeliğin izinli maddeler listesinde yer almayan DMF’nin
üretimine Türkiye’de izin verilmezken, ithal edilen DMF’li
ürünlerin piyasaya sürülmesini yasaklayan herhangi bir düzenleme bulunmuyor.
25. ENTEGRE KİRLİLİĞİN ÖNLENMESİ VE KONTROLÜNDE
İŞLETMELERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ NELER?
Sanayiden kaynaklanan kirliliğin kaynağında kontrolünü
amaçlayan Entegre Kirliliğin Önlenmesi ve Kontrolü (EKÖK)
Direktifi, işletmelere çevre kirliliğini önleme konusunda ciddi
(19) Biyosidal ürün, bir veya birden fazla aktif madde içeren, kimyasal veya biyolojik açıdan herhangi bir zararlı organizma üzerinde kontrol edici etki gösteren veya hareketini kısıtlayan, uzaklaştıran,
zararsız kılan, yok eden aktif madde ve müstahzarları ifade ediyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 21
22. BİYOSİDAL ÜRÜNLER KULLANAN TEKSTİL FİRMALARI
HANGİ YÜKÜMLÜLÜKLERE TÂBİ?
Biyosidal ürünlerin19 tekstil ürünlerinin üretimi, saklanması, taşınması vb. işlemler esnasında kullanılması nedeniyle tekstil
sektörünü yakından ilgilendiren Biyosidal Ürünler Direktifi, kapsadığı 23 biyosidal ürün grubunda kullanılabilecek aktif maddelere ilişkin bir liste oluşturuyor ve bu ürünlerin piyasaya sürülebilmesi için bir izin sistemi getiriyor. Düzenleme gereği, tekstil
firmalarının bu ürünlerin kullanımının asgari seviyede tutulması
için gerekli tüm önlemleri almaları ve ürünleri, çalışanların sağlık
ve güvenliği ile çevrenin korunmasını temin edecek şekilde kullanmaları gerekiyor. Bunun için, biyosidal ürün üreticilerinin hazırladıkları güvenlik bilgi formundan faydalanılıyor. Tekstil firmalarının ayrıca, biyosidal ürünleri kullanabilmek için, bu ürünlerin
üreticilerini, hangi alanda ve hangi yöntem ile kullanacakları
konusunda, biyosidal ürün izin başvurusu yapılmadan önce bilgilendirmeleri gerekiyor. Direktif, üçüncü ülkelerden ithal edilen
ve biyosidal ürünler ile işlenmiş tekstil ürünlerine uygulanmıyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 22
sorumluluklar yüklüyor. Direktifin getirdiği “entegre” kavramı,
havaya, suya ve toprağa yönelik emisyonlardan atık oluşumuna, ham madde kullanımı ve enerji verimliliğinden gürültü ve
kazaların önlenmesine ve risk yönetimine kadar işletmelerin
çevresel performansının tüm boyutlarını kapsıyor. Direktif,
tekstilde yıkama, ağartma, merserizasyon gibi ön terbiye
işlemlerinin yapıldığı ya da liflerin ve tekstil ürünlerinin boyandığı, günde 10 tonun üzerinde işleme kapasitesine sahip
tesisleri de içeriyor.
Direktif uyarınca, yüksek oranda kirliliğe yol açma potansiyeline sahip söz konusu tekstil tesisleri, izne tâbi tutuluyor. Bu
izin, ancak bazı zorunlu çevresel koşullar karşılandığı taktirde
alınabiliyor. Bunların başında, mevcut en iyi teknikleri20 kullanarak kirlilik önleyici tüm önlemlerin alınması (mümkün olduğunca az atık üretilmesi, daha az tehlikeli madde kullanımı,
üretilen maddelerin geri dönüştürülebilir ve geri kazanılabilir
olması vb.) geliyor. Diğer şartlar ise, büyük ölçekli kirlilik yaratan faaliyetlerin engellenmesi; atıklarla ilgili işlemlerin yarattığı kirliliğin asgari düzeye çekilmesi; enerjinin etkin kullanılması; kazaların önlenmesi ve hasarların sınırlandırılmasının
garanti edilmesi ve faaliyetler sona erdikten sonra kullanılan
alanın eski haline dönüştürülmesinden oluşuyor.
Bunun yanı sıra verilen iznin, kirletici maddeler için emisyon
limit değerleri; toprak, su ve havanın korunmasına ilişkin önlemler; atık yönetimi önlemleri; istisnai durumlarda (sızıntı
vb.) alınacak önlemler gibi şartları içermesi gerekiyor. Emisyon ticareti sistemi kapsamında olan işletmeler21 için ise,
izinlerde emisyon limit değerlerine yer verme yükümlülüğü
bulunmuyor.
Üye ülkelerin yetkili otoritelerine yapılan izin başvurularının
bazı bilgileri içermesi gerekiyor: İşletmenin tanımı, faaliyetleri
ve faaliyetlerin gerçekleşeceği tesis alanının koşulları; kullanılacak ya da üretilecek madde ve materyaller ile enerji miktarı;
tesisin emisyon kaynakları ve öngörülen emisyon miktarları;
emisyonların azaltılması ya da önlenmesine yönelik kullanılacak teknoloji ve diğer teknikler; atıkların önlenmesi ve geri
kazanılması için alınacak önlemler; emisyonların izlenmesi
için planlanan önlemler ve olası alternatif çözümler. İşletmeler, bu bilgiler ile birlikte, lisanslandırma prosedürü, izni veren
kurumun iletişim bilgileri ve lisanslandırma sürecine katılım
konusunda kamuoyunu bilgilendirmekle yükümlü.
İşletmeler izin alarak yürüttükleri faaliyetlerde yetkili kuruma
bilgi vermeden değişiklik yapamıyor. Yapılacak önemli değişiklikler için yeniden izin alınması gerekiyor. Yetkili kurumlar,
düzenli olarak izinleri gözden geçiriyor ve gerekirse izin koşullarını değiştirebiliyor.
EKÖK Direktifi kapsamına giren faaliyetleri gerçekleştiren
sanayi tesisleri, söz konusu faaliyetlerin belirlenen limitlerin
üzerinde emisyon ve kirletici açığa çıkmasına neden olması
halinde, bu konudaki bilgileri her yıl ulusal yetkili kuruma iletmekle yükümlü. Üye devletler tarafından Komisyon’a iletilen
bu bilgiler, elektronik bir veritabanında22 toplanıyor. Veritabanı, ilgili tüm tarafların, AB çapında sanayiden kaynaklanan
kirliliğe ilişkin bilgilere kolaylıkla ulaşabilmesini sağlıyor.
2008/1/EC sayılı, Entegre kirliliğin önlenmesi ve kontrolüne
ilişkin Direktif
26. TÜRKİYE ENTEGRE KİRLİLİĞİN ÖNLENMESİ VE
KONTROLÜNE İLİŞKİN DÜZENLEMEYE NE KADAR UYUMLU?
Türkiye EKÖK Direktifi’ne henüz uyum sağlamış değil. Ancak,
uyum çalışmalarında belirli bir aşama kaydedilmiş durumda.
96/61/EC sayılı eski EKÖK Direktifi’ne uyum çalışmaları çerçevesinde, 2003-2004 döneminde Hollanda hükümeti desteği
ile yürütülen “Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Direktifi’nin
İç Mevzuata Kazandırılmasında İnsan Kaynakları Açısından
Kapasite Artırımı” Projesi kapsamında, Türkiye’de EKÖK uygu-
(20) Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi’ne (JRC) bağlı Avrupa EKÖK Bürosu’nun 2003 yılında hazırladığı tekstil sektörüne ilişkin referans belge (BREF), emisyon azaltımı gibi konularda sektör
için mevcut en iyi teknikleri belirliyor: http://eippcb.jrc.es/reference/txt.html Söz konusu belgenin 2011 yılında gözden geçirilmesi öngörülüyor.
(21) Emisyon ticareti sistemi 30. soruda ele alınıyor.
(22) Avrupa Kirletici Salım ve Taşınım Kayıt Sistemi (E-PRTR): http://prtr.ec.europa.eu/
96/61/EC sayılı Direktif’i iptal ederek 2008 yılında yürürlüğe
giren yeni EKÖK Direktifi’ne uygun bir yapının oluşturulması
için, yürütülen uyum çalışmaları da gözden geçirilerek, “Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Direktifi’nin Türkiye’de Uygulanması Projesi” hazırlandı. Yine Hollanda Hükümeti finansmanı ile yürütülen proje, halen devam ediyor. Proje kapsamında,
Türkiye EKÖK Uygulama Stratejisi oluşturulması, 2007-2012
yılları için bir eylem planı geliştirilmesi ve Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol (Entegre Çevre İzni) Yönetmeliği’nin hazırlanması planlanıyor. 2008 yılında yayınlanan AB Müktesebatı’nın
Üstlenilmesine ilişkin Ulusal Program’da Yönetmelik’in uyum
ve uygulama takvimlerinin, proje sonuçları çerçevesinde belirlenmesi öngörülüyor.
27. ORGANİK ÇÖZÜCÜ EMİSYONU YARATAN İŞLETMELER
HANGİ YÜKÜMLÜLÜKLERE TÂBİ?
Organik çözücülerden kaynaklanan uçucu organik bileşik
(VOC) emisyonlarının çevre ve insan sağlığı üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkilerinin önlenmesini ya da azaltılmasını
hedefleyen VOC Çözücü Emisyonları Direktifi, bu bileşenler
için emisyon limitleri belirliyor ve organik çözücü kullanan işletmelere bazı yükümlülükler getiriyor. Düzenleme kapsamına giren ve organik çözücü kullanılan endüstriyel faaliyetler
arasında, konfeksiyon ürünlerinin kuru temizlemesi, tekstil
ürünlerine uygulanan rotasyon baskı ve tekstil yüzeylere uygulanan kaplamalar da yer alıyor.23 Kuru temizlemede leke
çıkarmak amacıyla manuel olarak yapılan işlemler ise kapsam
dışı tutuluyor.
Söz konusu faaliyetleri gerçekleştiren işletmeler, belirlenen
emisyon limitlerine uymak ya da emisyon azaltma planının
şartlarını yerine getirmekle yükümlü. Getirilen emisyon limit-
leri, tüketilen çözücü miktarlarının belirlenen limitlerin üzerinde olması halinde uygulanıyor. İşletmeler, ya atık gazlara
getirilen limit değerler ile kaçak emisyon değerlerine ya da
toplam emisyon limit değerlerine uymak zorundalar. Ayrıca
işletmelere, emisyon azaltma planı uygulayarak, emisyon
limitlerine uyum ile aynı sonucu elde edecek şekilde, farklı
yöntemler kullanma (çözücü içermeyen ürünler kullanma
gibi) seçeneği tanınıyor.
İnsan sağlığına önemli ölçüde zarar verme potansiyeline sahip maddeler veya karışımlar (kanserojen, mutajen ya da yeniden üretim açısından zehirli maddeler) içeren çözücülerin,
mümkün olan en kısa sürede, daha az zararlı maddeler ile
değiştirilmesi gerekiyor. Ayrıca, zararlı maddeler için daha sıkı
emisyon limitleri uygulanıyor.
Düzenleme kapsamına giren işletmelerin kayıt olmaları ya da
izin almaları gerekiyor. Emisyon azaltma planı uygulamaya
karar veren işletmeler, kayıt olmadan ya da izin almadan önce
bu kararı yetkili kurumlara bildirmekle yükümlü. İşletmelerin
ayrıca, emisyonları asgari seviyede tutmak için gerekli tüm
önlemleri almaları ve Direktif’e uyduklarını kanıtlayan verileri
yılda bir kez yetkili kurumlara sunmaları gerekiyor. Düzenlemenin getirdiği yükümlülüklere uyulmaması ve insan sağlığı
açısından tehlike oluşması durumunda, işletmenin faaliyetleri
durdurulabiliyor.
1999/13/EC sayılı, Bazı faaliyetlerde ve tesislerde organik çözücü kullanılması sonucu oluşan uçucu organik bileşen emisyonlarının sınırlandırılmasına ilişkin Direktif
28. TÜRKİYE ORGANİK ÇÖZÜCÜ EMİSYONUNA İLİŞKİN
DÜZENLEMEYE UYUMLU MU?
2009 tarihli Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği, organik çözücü kullanan tesislere kapasitelerine göre
emisyon izni alma yükümlülüğü getiriyor. Endüstriyel tesis-
(23) Söz konusu faaliyetlerin emisyon azaltma önlemlerine ilişkin Komisyon’un hazırladığı rehberler: http://circa.europa.eu/Public/irc/env/voc/library?l=/guidance_documents/final_
versions&vm=detailed&sb=Title
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 23
lamaları ve çevresel izinler için gerekli yasal ve kurumsal çerçevenin belirlenmesine yönelik bir çalışma yapıldı ve EKÖK
Stratejisi’nin oluşturulması için start verildi.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 24
lerden kaynaklanan emisyonlar için sınır değerler belirleyen
yönetmelik, bununla birlikte, AB mevzuatına uygun uçucu organik bileşen emisyonları için limit değerler ve emisyon azaltma planı şartları içermiyor. Bu alandaki uyum çalışmalarının
sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için, bir envanter çalışması
yapılması gerekiyor.
AB Müktesebatı’nın Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal
Programı’nda düzenlemeye uyum kapsamında hazırlanacak Uçucu Organik Bileşiklerden Kaynaklanan Kirliliğin Kontrolü Yönetmeliği’nin 2011 sonrasında onaylanarak yürürlüğe koyulması hedefleniyor. Yönetmelik’te
VOC emisyon limit değerleri için kademeli geçiş süreleri
belirlenmesi öngörülüyor.
29. ENDÜSTRİYEL EMİSYONLARA İLİŞKİN TASLAK
AB DÜZENLEMESİ NE GETİRİYOR?
Komisyon’un Aralık 2007 tarihli endüstriyel emisyonlara
ilişkin düzenleme teklifi, aralarında tekstil sektörünü ilgilendiren Endüstriyel Kirliliğin Önlenmesi ve Kontrolü ve
Organik Çözücü Emisyonlarına ilişkin direktiflerin de bulunduğu, bu alandaki mevcut yedi AB direktifinin tek bir
yasal düzenlemede toplanmasını öneriyor.
Teklif, özellikle EKÖK Direktifi kapsamındaki mevcut en
iyi tekniklerin geliştirilmesi ve daha iyi uygulanması sayesinde, endüstriyel emisyonların çevre ve insan sağlığı üzerindeki zararlı etkilerini büyük ölçüde azaltmayı
öngörüyor. İşletmelerin çevresel denetimleri, izin alma
koşulları, düzenlemeye uyumun raporlanması gibi konularda daha sıkı kurallar getiren teklifin, uygulamayı basitleştirmesi sayesinde, idari maliyetlerin önemli ölçüde
azalması bekleniyor.
COM(2007)844 sayılı, Endüstriyel emisyonlara ilişkin
Direktif teklifi
(24) AB emisyon ticareti kayıt sistemi http://ec.europa.eu/environment/ets/
30. EMİSYON TİCARETİ SİSTEMİ TEKSTİL SEKTÖRÜNÜ
NASIL ETKİLİYOR?
2020 yılına kadar sera gazı emisyonlarını 1990 seviyelerinin
minimum %20 altına indirerek iklim değişikliği ile mücadele etmeyi hedefleyen AB, Kyoto Protokolü hedeflerine ulaşabilmek amacıyla, 2005 yılından beri emisyon ticareti planı (ETS) adlı bir sistem uyguluyor. Dünyada sera gazı salımı
için oluşturulan ilk emisyon kotası ticareti sistemi olan ETS,
enerji-yoğun sektörlerde faaliyet gösteren ve AB’nin toplam
karbondioksit emisyonunun yaklaşık %50’sine neden olan,
12 bin kadar işletmenin, sera gazı emisyonlarına sınırlamalar
getiriyor. Isıl gücü 20 MW’nin üzerinde olan ve yakıt yakan tesislere sahip tekstil firmaları da açığa çıkardıkları karbondioksit emisyonları nedeniyle ETS kapsamına giriyor.
ETS kapsamında, işletmeler, gerçekleştirecekleri emisyon
salımları için yetkili otoritelerden izin almak ve üye devletler
tarafından belirlenen emisyon limitlerini aşmamakla yükümlü. Söz konusu izni alabilmek için işletmelerin, yetkili otoriteleri, emisyonlarını izleme ve raporlama kapasitesine sahip
oldukları konusunda ikna etmeleri gerekiyor. En az 5 yılda bir
gözden geçirilen izinler, işletmenin faaliyetleri ve emisyonları, izleme yöntemi ve sıklığı, emisyonları raporlama yükümlülükleri vb. konulara ilişkin detayları içeriyor. Üye devletlerin
izin vererek kayıt altına aldıkları işletmeler, AB düzeyinde tek
bir elektronik kayıt sistemi altında toplanıyor ve gerçekleşen
işlemler bu sistem üzerinden denetleniyor.24
Üye devletlerin ulusal planlar hazırlayarak işletmelere tahsis
ettikleri izinlerin %90’ının 2008-2012 döneminde ücretsiz
olarak verilmesi gerekiyor. Geri kalan izinler ise açık artırma
ile satılıyor. Belirlenen limitlerden daha az emisyon gerçekleştiren işletmeler, emisyon kotalarını daha fazla emisyon üreten işletmelere satabiliyorlar. Emisyon kotalarını aşan işletmeler, daha az emisyon gerçekleştiren işletmelerin kotalarını
satın almayı reddetmeleri halinde, para cezaları ödüyorlar.
2003/87/EC sayılı, Sera gazı emisyonu ticaretine izin veren bir
sistem oluşturulmasına ilişkin Direktif
31. TÜRKİYE EMİSYON TİCARETİ SİSTEMİ’Nİ
UYGULUYOR MU?
Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
kapsamında EK-125 listesinde yer alması ve Kyoto Protokolü kapsamında EK-B26 listesinde yer almaması nedeniyle, halihazırda
emisyon ticaret sistemi kapsamına girmiyor. Türkiye’de sera gazı
emisyon ticareti sisteminin oluşturulabilmesi için, öncelikle sera
gazı emisyonlarının izlenmesini, raporlanmasını, sistemde ticarete konu olacak unsurların tanımlanmasını sağlayacak teknik ve
kurumsal altyapının tesis edilmesi gerekiyor. Sistemin uygulanması durumunda, sanayi üzerinde yaratacağı etkilerin ölçülebilmesini sağlamak üzere 1990-2008 dönemini kapsayan Sera Gazı
Emisyon Envanteri ise hazırlanmış bulunuyor. Ayrıca, emisyon
azaltımının sanayi üzerindeki etkilerinin belirlenmesine yönelik
olarak Devlet Planlama Teşkilatı tarafından Ocak 2009’dan bu
yana, “Sektörel Sera Gazı Azaltım Potansiyelleri ve Maliyetleri
Projesi” yürütülüyor.
Türkiye’nin AB müktesebatına uyum taahhütlerini içeren 2008
yılı Ulusal Programı’nda ise, Emisyon Ticareti Direktifi’nin iç hukuka aktarımının 2011 sonrasında gerçekleştirilmesi öngörülüyor.
32. İŞLETMELER ENDÜSTRİYEL KAZALARIN ÖNLENMESİNDE HANGİ YÜKÜMLÜLÜKLERİ ÜSTLENİYOR?
Endüstriyel faaliyetlerde tehlikeli maddeleri içeren büyük
kazaları önlemeyi ve bu kazaların çevre ve insan sağlığı açısından olumsuz sonuçlarının sınırlandırılması için yüksek se-
viyede koruma oluşturmayı hedefleyen Seveso II Direktifi, 50
farklı tehlikeli maddenin ve/veya tehlikeli madde grubunun,
belirlenen limitlerden fazla miktarda mevcut bulunduğu ya
da kaza sonucunda bu maddelerin açığa çıkabileceği tüm
işletmeleri kapsıyor. Etilenimin, formaldehit, etilen oksit, 1,3
Propanesultone gibi tehlikeli maddeleri kullanan tekstil sektörü de düzenlemeden etkileniyor.
Direktif kapsamında işletmeler, büyük kazaların meydana
gelmesini engelleyici ve bunların yaratacağı sonuçları sınırlayıcı önlemleri almak ve bu önlemleri aldıklarını yetkili
otoritelere kanıtlamakla yükümlü. Yetkili otoriteleri bilgilendirmeksizin yüksek miktarlarda tehlikeli madde bulundurmaması gereken işletmelerin, tehlikeli maddeleri veya tehlikeli
maddenin kategorisini tanımlayan yeterli bilgi, maddelerin
miktarı ve fiziksel hali, işletmenin kayıtlı adresi, faaliyetleri
ve işletmenin yakın çevresine ait özellikler gibi bilgileri, faaliyetin başlatılmasından makul bir süre önce yetkili mercilere
iletmeleri gerekiyor. Tehlikeli maddenin yapısında ya da miktarında önemli bir değişiklik gerçekleşmesi, işletmede büyük
kazalara neden olabilecek bir değişiklik yapılması ya da tesisin kapatılması durumlarında da, işletmenin yetkili otoriteyi
söz konusu değişiklikten derhal haberdar etmesi gerekiyor.
Düzenleme kapsamında, büyük kazaların önlenmesine ilişkin
bir politika geliştirmek ve uygulamakla yükümlü tutulan işletmeler, bu politikaya uygun araçlar, yapılar ve yönetim sistemlerini kullanarak çevreyi koruma teminatı veriyor. Bunun
yanı sıra işletmeler:
• büyük ölçekli kazaları önlemeye ve bunların meydana
gelmesi halinde sonuçlarını azaltmaya yönelik politikaların ve güvenlik yönetim sisteminin uygulamaya koyulduğunu kanıtlamak,
• büyük ölçekli kaza tehlikelerinin tanımlandığını ve bu
tip kazaların önlenmesi, insan ve çevre üzerindeki etki-
(25) EK-1 listesinde bulunan taraf ülkelerin, Kyoto Protokolü kapsamında sera gazı azaltım hedefleri belirlemeleri gerekiyor. Kyoto Protokolü kabul edildiğinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olmayan Türkiye ise, bu kapsama girmiyor.
(26) EK-B listesi, sera gazı salım azaltım taahhüdünde bulunan Kyoto Protokolü’ne taraf ülkeleri ve bu ülkelerin hedeflerini içeriyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 25
2008-2012 döneminde bu ceza, bir ton karbondioksit emisyonu için 100 Euro olarak belirlenmiş bulunuyor. İşletmelerin
ceza ödememek için emisyonlarını azaltmaları ya da kotanın
altında emisyon gerçekleştiren işletmelerden izin satın almaları gerekiyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 26
lerinin en aza indirilmesi için gerekli önlemlerin alındığını göstermek,
• kazanın kuruluşun içinde yaratabileceği riskleri göz
önünde bulundurarak, işyerinin tasarımının, inşasının,
operasyonun, tesisat bakımının, depolama işlemlerinin,
donanım ve altyapının, gerekli güvenlik şartlarına uygun olduğunu göstermek,
• iç acil durum planlarının oluşturulduğunu kanıtlamak,
• dış acil durum planının hazırlanmasına yönelik gerekli
bilgileri temin etmek
amacıyla, güvenlik raporu hazırlamak ve yetkili kurumlara
sunmakla yükümlü. Söz konusu raporun, işletmenin çevresi
hakkında bilgiyi, tesisin tanıtımını, tesiste bulunan tehlikeli
maddelerin güncellenmiş bir envanterini, kaza risk analizleri ve bunlar için alınacak önlem yöntemlerini ve oluşacak bir
kazanın sonuçlarının kısıtlanması için uygulanacak koruma
ve müdahale tedbirlerini içermesi gerekiyor. Raporu değerlendiren yetkili kurum, güvenlik raporunu yetersiz bulması
halinde faaliyeti durdurabiliyor. Kamunun erişimine açılması gereken güvenlik raporları en az beş yılda bir yenileniyor.
Bunun yanı sıra, koşulların değişmesi, yetkili otoritenin gerekli görmesi ve tesisin yer değiştirmesi durumlarında rapor
gözden geçiriliyor. İşletmelerin güvenlik raporlarının yanı sıra
hazırlamaları gereken iç ve dış acil durum planlarının ise, üç
yılı aşmayacak sürede yenilenmesi gerekiyor.
bilgileri kamu ile paylaştıklarını denetleyerek temin etmekle
yükümlü tutuyor. Öte yandan, üye devletlerin, kazaları önlemeye yönelik tedbirlerin yetersiz görüldüğü durumlarda,
tesislerin işletilmesini, depolama ve tesisat faaliyetlerini durdurmaları gerekiyor. Üye devletler ayrıca, işletmenin bildirimde bulunmaması, güvenlik raporunu hazırlamaması, iç ve dış
acil durum planlarını geliştirmemesi halinde, faaliyetlerini
yasaklama hakkına sahip.
96/82/EC sayılı, Tehlikeli maddeleri içeren büyük kaza risklerinin kontrolüne ilişkin Direktif
33. TÜRKİYE ENDÜSTRİYEL KAZALARIN ÖNLENMESİNE
İLİŞKİN DÜZENLEMEYE UYUMLU MU?
Türkiye, tehlikeli maddelerle ilgili büyük kaza risklerinin
kontrolü ve etkilerinin önlenmesi ve azaltılmasına ilişkin
Seveso II Direktifi’ne 18 Ağustos 2010’da yayımlanan Büyük
Endüstriyel Kazaların Kontrolü Hakkında Yönetmelik ile uyum
sağlamış bulunuyor.
Büyük bir kazanın meydana gelmesi halinde, işletmenin,
yetkili kurumu derhal kazanın durumu ve içerdiği tehlikeli
maddeler konusunda bilgilendirmesi, alınan ve alınması öngörülen önlemleri bildirmesi ve verilen bilgileri sürekli olarak
güncellemesi gerekiyor.
Söz konusu yönetmeliğin yayınlanması öncesinde ise, AB
finansmanı ile Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 20042006 yılları arasında gerçekleştirilen “SEVESO Direktifi’nin
Türkiye’de Uyumlaştırılması Projesi” kapsamında Seveso
e-bildirim sistemi oluşturulmuştu. Ağustos 2009 tarihinden
bu yana uygulanan sistem çerçevesinde, Türkiye’de bulunan
alt ve üst seviyeli Seveso tesislerinin tespit edilmesi; büyük
endüstriyel kazaların önlenmesi, kazalara karşı hazırlıklı olunması ve müdahale aşamalarında eşgüdüm içinde hareket
edilmesi amacıyla tehlikeli kimyasal bulunduran tüm sanayicilere Çevre ve Orman Bakanlığı’na bildirimde bulunma yükümlülüğü getirilmişti. 27
Düzenleme, yetkili kurumları işletmelerin büyük kazaları
önleme ve sonuçlarını sınırlandırma konusunda gerekli önlemleri aldıklarını, güvenlik raporlarının yeterli olduğunu ve
Ağustos 2010 tarihinde yayımlanan yönetmelik ile,
AB Direktifi’ne uyum sağlanmakla birlikte, halihazırda yönetmeliğin, yalnızca işletmelere, tehlikeli maddenin yapı-
(27) Bildirimlerin, Bakanlığın http://www.seveso.cevreorman.gov.tr adresi veya www.kimyasallar.cevreorman.gov.tr adresi üzerinde bulunan Bilgi Sistemi (BEKTEKS) Giriş Linki aracılığı ile yapılması
gerekiyor.
Bunun yanı sıra, 2009 yılında AB tarafından finansmanı
onaylanan, “Seveso-II Direktifi İçin Uygulama Kapasitesi
Projesi” kapsamında, Türkiye’de Seveso-II Direktifi’ni uygulayacak merkezi ve yerel yönetimlerin kurumsal ve idari kapasitelerinin güçlendirilmesi amacıyla uyum çalışmaları da
sürdürülüyor.
34. İŞLETMELER ATIK YÖNETİMİ KONUSUNDA NE GİBİ
YÜKÜMLÜLÜKLERE TÂBİ?
AB’nin tekstil ve hazır giyim sektöründen kaynaklanan atıkları da kapsayan Atık Çerçeve Direktifi, atık yönetiminin belirli bir “hiyerarşi” çerçevesinde gerçekleştirilmesi ilkesini
getiriyor. Atık hiyerarşisi, atıkların öncelik sırasına göre tabi
tutulmaları gereken işlemleri kapsıyor. Bunlar sırasıyla; atıkların önlenmesi, yeniden kullanım için hazırlanması, geri
dönüştürülmesi, diğer geri kazanım işlemlerine tabi tutulması ve geri kazanılamaması halinde bertaraf edilmesinden oluşuyor. Üye devletler bu hiyerarşiyi güçlendirecek ek
düzenlemeler getirebiliyor.
Atıklarını söz konusu işlemlere tabi tutacak tekstil firmalarının, faaliyet gösterdikleri ülkedeki yetkili kurumlardan izin almaları gerekiyor. İzinlerde, işlem görecek atıkların miktarları
ve türleri, uygulanacak her bir işleme ait yöntemler ile ilgili
bölgeye ait teknik ve diğer gereklilikler, alınacak güvenlik önlemleri, izleme ve kontrol işlemleri gibi bilgilerin yer alması
gerekiyor. Belirli bir süre için verilen bu izinler yenilenebiliyor.
Öte yandan üye devletler, tehlikeli olmayan atıklarını üretim
tesisinde bertaraf eden ya da geri kazanım işlemi gerçekleşti-
ren işletmeleri izin alma yükümlülüğünden muaf tutabiliyor.
Bu durumda, söz konusu işletmelerin yetkili kurum tarafından kayıt altına alınmaları gerekiyor.
Direktif, geri dönüşüm dahil, geri kazanım işlemlerine tâbi tutulan ve ömrünü tamamlamış atık (end of waste) kriterlerini
karşılayan tekstil atıklarını ise, atık tanımının dışında tutarak,
düzenlemenin getirdiği yükümlülüklerin kapsamından çıkarıyor. Bunun için, bu atıkların spesifik nedenler için kullanılması; bu atıklara yönelik bir piyasanın ya da talebin var olması; spesifik nedenler için gerekli teknik şartları karşılaması;
kullanımının çevre ve insan sağlığını olumsuz etkilememesi
gerekiyor.
Düzenleme kapsamında, “kirleten öder”28 ilkesi doğrultusunda, atık üreticisi işletme, atık yönetimi işlemlerini başka bir işletmeye yaptırsa dahi, tüm maliyetleri üstlenmekle yükümlü.
Atık yönetimini kendileri gerçekleştiren işletmeler ise, yetkili
kurumlar tarafından periyodik olarak denetleniyor.
Tekstil üretiminden kaynaklanan tehlikeli atıkların çevreye ve
insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde muhafaza edilmesi
ve değerlendirilmesi gerekiyor. Düzenleme, tehlikeli atıkların
diğer her türlü atıkla karıştırılmasını yasaklıyor. Ancak, izin
alan işletmeler ve mevcut en iyi tekniklere uygun olarak yapılan karıştırma işlemleri, üye devletlerce bu yükümlülükten
muaf tutulabiliyor.
2008/98/EC sayılı, Atıklara ilişkin Direktif29
35. ATIKLARIN NASIL DEPOLANMASI GEREKİYOR?
Geri kazanılamayan atıkların tasfiyesi için başvurulan bir
yöntem olan atık depolamaya ilişkin AB Direktifi, atık depolama işleminin özellikle yüzeysel sular, yeraltı suları, toprak
ve hava üzerindeki olumsuz çevresel etkilerini asgari seviyeye indirmeyi amaçlıyor. Tehlikeli, tehlikesiz ve inert atıkların
(28) AB çevre mevzuatının temel taşlarından biri olan “çevresel sorumluluk” kavramı, çevreyi kirletenin, yarattığı kirliliğin maliyetini üstlenmesi anlamına gelen ‘kirleten öder’
ilkesini beraberinde getiriyor.
(29) Direktif, 12 Aralık 2010 itibariyle, 2006/12/EC sayılı, Atıklar hakkında Direktif ile 91/689/EEC sayılı, tehlikeli atıklara ilişkin Direktif’i yürürlükten kaldırıyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 27
sında ya da miktarında önemli bir değişiklik gerçekleşmesi,
işletmede büyük kazalara neden olabilecek bir değişiklik yapılması ya da tesisin kapatılması durumlarında Çevre ve Orman Bakanlığı’na bildirimde bulunulmasına ilişkin hükümleri
yürürlüğe girmiş bulunuyor. Bunun dışındaki hükümler ise,
18 Ağustos 2012 tarihinden itibaren uygulanacak.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 28
(önemli fiziksel, kimyasal ya da biyolojik dönüşüm geçirmeyen atık) yeraltında ayrı alanlarda depolanmasını gerektiren düzenleme, inert atıklar dışında depolanacak atıkların,
bertaraf öncesinde atık yönetimi işlemlerine (geri kazanım
gibi) tâbi tutulması şartını getiriyor. Belirlenen kriterleri karşılamayan atıkların depolanmasını ise yasaklıyor. Söz konusu
kriterleri karşılamak için atık karışımlarının seyreltilmesi de
kabul edilmiyor.
1999/31/EC sayılı, Atıkların düzenli depolanmasına ilişkin
Direktif
36. TÜRKİYE ATIK YÖNETİMİ VE DEPOLANMASINDA
AB İLE NE KADAR UYUMLU?
Türkiye, AB’nin Atık Çerçeve Direktifi’ne tam uyum sağlamamakla birlikte, 2008 yılında yayınlanan Atık Yönetimi Genel
Esaslarına İlişkin Yönetmelik ile bu alanda uyumda önemli
ölçüde ilerleme kaydetmiş durumda. Türkiye’nin Katılım Süreci için AB Stratejisi Eylem Planı’nda, 2010-2011 döneminde,
AB mevzuatına uygun olarak tehlikeli atıkların yönetiminde
yeni Direktif’te belirtilen atık listesinin uygulanmasının sağlanması ve genel esaslara uyumun temin edilmesi amacıyla,
Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik, Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği ve Atık Yağların Kontrolü
Yönetmeliği’nde değişiklik yapılması öngörülüyor. Ayrıca,
aynı dönemde, AB mevzuatındaki “Atık Yönetim Planı Hazırlanması-Metodolojik Kılavuzu”na uygun olarak, Ulusal Atık
Yönetimi Planı ile bölgesel/yerel atık yönetim planlarının hazırlanması hedefleniyor.
Atık Yönetim Planı’nın hazırlanması amacıyla, 2008 yılından
beri Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından “Ulusal ve Bölgesel/Yerel Atık Yönetim Planı Hazırlanması İçin Teknik Yardım
Projesi” yürütülüyor. Atık Yönetim Planı sayesinde, Türkiye’nin
daha organize, entegre ve kurumsal yapısı oturmuş bir atık
yönetim sistemine sahip olması hedefleniyor. Söz konu(30) Eko-etiket almaya hak kazanan tekstil ürünleri listesi: http://www.eco-label.com/default.htm
su planların hazırlanması, atık yağlar ve tehlikeli atıklara
ilişkin yönetmeliklerde yapılacak değişiklikler açısından
önem arz ediyor.
Düzenli Depolama Direktifi’ne uyum ise, Mart 2010’da yürürlüğe giren Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik
ile büyük ölçüde sağlanmış bulunuyor. Türkiye’nin Katılım
Süreci için AB Stratejisi Eylem Planı’nda, 2010-2011 döneminde Direktif’e tam uyum amacıyla, ayrıca, Tehlikeli Atıkların
Kontrolü Yönetmeliği, Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği ve
Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’nde değişiklik yapılması
öngörülüyor.
37. TEKSTİL ÜRÜNLERİNDE EKO-ETİKET NASIL
UYGULANIYOR?
“Eko-etiket” düzenlemesi, çevre dostu ürünlerin teşvik edilmesini sağlayan ve gönüllülük esasına dayanan bir tür “ödüllendirme” sistemi getiriyor. Eko-etiket almaya hak kazanan
tekstil ürünleri, özel bir logo (Şekil-1) sayesinde, aynı ürün
grubundaki çevresel etkileri daha yüksek olan diğer ürünlerden ayırt ediliyor. Bugüne kadar eko-etiket kapsamına alınan
ürün grupları arasında, tekstil ürünleri (hazır giyim ve aksesuar, ev tekstili vb.) ve tekstil zemin kaplamaları da yer alıyor.30
Şekil 1
Zararlı, çevre açısından tehlike arz eden, kanserojen, üreme
için zararlı veya mutasyona sebebiyet verebilecek maddeler
veya karışımlara ya da insana ve/veya çevreye ciddi şekilde zarar verebilecek işlemlerle üretilen veya normal uygulamaları
sırasında tüketiciye zarar verebilecek ürünlere ise eko-etiket
verilmeyebiliyor.
Eko-etiket, üye devletler tarafından belirlenen yetkili kurumlarca
veriliyor. Yetkili kurum, ürünün gerekli kriterleri karşıladığına karar verirse, başvuruyu yapan işletme ile etiketin kullanım koşullarını belirleyen bir sözleşme imzalıyor. Sözleşmenin imzalanmasının ardından eko-etiketi ürüne iliştirmeye hak kazanan işletme,
başvuru ücreti ve etiket kullanımı karşılığında yıllık bir ücret ödüyor. Başvuru ücreti, işletme büyüklüğüne göre, 200 ila 1.200 Euro
arasında değişirken, yıllık ücret 1.500 Euro’ya kadar çıkabiliyor.
KOBİ’ler ve gelişmekte olan ülkelerdeki işletmeler için başvuru
ücreti 600 Euro’yu, mikro işletmeler için 350 Euro’yu; yıllık ücretler ise sırasıyla 750 ve 350 Euro’yu geçemiyor. Yetkili kurum,
etiket verildikten sonra, ürünlerin eko-etiket şartlarını karşılayıp
karşılamadığını düzenli olarak denetliyor.
66/2010/EC sayılı, Avrupa Eko-Etiket Sistemi’ne ilişkin Tüzük
38. EKO-ETİKET TÜRKİYE’DE NE ZAMAN UYGULANACAK?
Türkiye’de eko-etiket uygulamasının entegrasyonu için gerekli çalışmalar Çevre ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda
başlatılmış bulunuyor. AB Müktesebatı’nın Üstlenilmesine
ilişkin Türkiye Ulusal Programı’nda, sisteme uyum amacıyla
hazırlanacak Eko-etiket Yönetmeliği’nin 2011 sonrasında yayımlanması öngörülüyor. Ürünleri AB ülkelerinde piyasaya
sürülen Türk tekstil ve hazır giyim firmaları ise, halihazırda, o
ülkelerdeki yetkili kurumlara başvurarak eko-etiket alabiliyor.
II.4. TEKSTİL-HAZIR
DIŞ TİCARET
GİYİM
SEKTÖRÜ
VE
39. AB TEKSTİL VE HAZIR GİYİMDE NASIL BİR DIŞ TİCARET
POLİTİKASI İZLİYOR?
AB’nin tekstil ve hazır giyim ticaret politikasının temel hedefi,
başta gümrük tarifeleri olmak üzere, sektörün üçüncü ülke
piyasalarına erişimini sınırlayan engelleri ortadan kaldırmak.
Gelişmekte olan ülkelerin hızla büyüyen tekstil ve hazır giyim
piyasaları, AB’ye kıyasla, daha genç ve harcama konusunda
daha istekli bir tüketici kitlesine sahip. Bu ülkelerin tekstil ve
hazır giyim sektöründeki üretim koşulları da, sağlık, güvenlik,
çevre ve sosyal standartlar açısından giderek iyileşiyor. Söz
konusu piyasalar, kalite bilincine sahip pazarlarda önemli rekabet avantajlarına sahip olan AB’ye ciddi fırsatlar sunuyor.
Tekstil ve hazır giyim ticareti önündeki engellerin kaldırılması, AB’nin bu fırsatları değerlendirebilmesi açısından büyük
önem taşıyor.
Halihazırda, bazı OECD üyeleri dahil olmak üzere, Avrupa
Birliği’nin ticari ortağı konumunda olan birçok ülke, AB menşeli tekstil ve hazır giyim ürünlerine yüksek gümrük tarifeleri
uyguluyor. Bunun yanı sıra; ihracat, ithalat ve transit geçişi
olumsuz yönde etkileyen gümrük prosedürleri; ayrımcı vergi
uygulamaları; Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına aykırı
teknik düzenleme, standart ve uygunluk teyit prosedürleri;
ithalatı zorlaştırmak amacıyla haksız yere alınan sağlık ön-
(31) Tekstil ürünlerinin eko-etiket alabilmeleri için belirlenen ekolojik kriterlere ilişkin 2009 yılında yayınlanan Karar: http://ec.europa.eu/environment/ecolabel/ecolabelled_products/categories/textiles_en.htm ve tekstil zemin kaplamalarına ilişkin 2009 yılında yayınlanan Karar: http://ec.europa.eu/environment/ecolabel/ecolabelled_products/categories/textiles_coverings_en.htm
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 29
Etiket, ürün geliştirmeden hammadde seçimine, imalattan dağıtıma, tüketimden bertarafa kadar, ekolojik şartları tüm yaşam
döngüsü boyunca yerine getiren ürünlere veriliyor. Buna göre,
ürünün iklim değişikliği, enerji ve kaynak tüketimi üzerindeki etkileri; atık, emisyon, tehlikeli maddelerin açığa çıkmasına neden
olup olmaması; üretimde kullanılan tehlikeli maddelerin daha
güvenli maddeler ile değiştirilmesi; ürünün kullanım ömrü ve
yeniden kullanılabilir olma özelliği gibi konulardaki performansı
dikkate alınıyor. Komisyon, eko-etiket almaya hak kazanan diğer
ürün gruplarında olduğu gibi, tekstil ürünleri ve tekstil zemin
kaplamaları için de spesifik kriterler belirliyor.31 Halihazırda belirlenmiş olan kriterler, 2013 yılına kadar geçerliliğini koruyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 30
lemleri; hizmet ticareti ve yabancı yatırımlara yönelik sınırlamalar gibi, tekstil ve hazır giyim ticaretini olumsuz yönde
etkileyen tarife dışı engeller de bulunuyor.
AB’de, DTÖ kurallarını veya Birliğin ikili anlaşmalarını ihlal
eden bu tür ticari engellere ilişkin şikayetler, üye devletler tarafından yapılabildiği gibi, uygulamadan zarar gören
sektör veya işletmeler tarafından da gündeme getirilebiliyor. Şikayetin haklı bulunması halinde, AB, ilgili ülkeye karşı, mevcut tavizlerin geri çekilmesi ya da askıya alınması;
gümrük tarifelerinin artırılması veya ithalata miktar sınırlamaları getirilmesi gibi önlemler uygulayabiliyor.
AB, üçüncü ülkelerle tekstil ve hazır giyim ticaretinin önünü açmak amacıyla; Akdeniz ülkeleri ile işbirliğinin geliştirilmesine, DTÖ bünyesinde yeni piyasalara erişimi kolaylaştıracak kazanımlar elde edilmesine ve önemli ticaret
potansiyeline sahip ülkelerle (Mercosur üyeleri32, Güney
Kore, Hindistan vb.) Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) imzalanmasına da büyük önem veriyor. Bu çerçevede yürütülen müzakerelerde AB, iki yönlü kazanımlar elde edilmesini hedefliyor. AB pazarına erişimini kolaylaştırmak isteyen
ülkelerin de, kendi piyasalarını serbestleştirme konusunda
istekli olmaları gerekiyor.
AB’li işletmeler, Avrupa Komisyonu Ticaret Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Pazar Erişimi Veri Bankası”nı33
kullanarak, üçüncü ülkelerin tekstil ve hazır giyim ticaretini sınırlayan uygulamaları hakkında güncel bilgiye
ulaşabiliyor.
3286/94/EC sayılı, Başta DTÖ kuralları olmak üzere, Topluluğun, uluslararası ticaret kuralları kapsamındaki haklarının
icrasını temin etmek amacıyla, Ortak Ticaret Politikası alanındaki Topluluk prosedürlerini belirleyen Tüzük
(32) Brezilya, Arjantin, Uruguay ve Paraguay
(33) http://mkaccdb.eu.int/mkaccdb2/indexPubli.htm
40. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM TİCARETİNDE HAKSIZ
REKABET NASIL ENGELLENİYOR?
AB’li tekstil ve hazır giyim işletmeleri, Birliğin bazı politikalarının etkileri nedeniyle, üçüncü ülke ihracatçılarına karşı
dezavantajlı konuma düşebiliyor. Örneğin, AB ülkelerindeki
sosyal politikaların çalışanlara sağladığı koruma düzeyi, işverenlerin, üçüncü ülkelere kıyasla daha ciddi maliyetler üstlenmelerine yol açıyor. Rekabet politikası kapsamında, devlet
yardımlarının sıkı kurallara tâbi tutulması da, gelişmekte olan
birçok ülkenin aksine, sektörün devlet eliyle desteklenmesine
izin vermiyor. Bu nedenle, AB’li işletmeler, uluslararası piyasalarda çoğunlukla haksız rekabete maruz kalabiliyor.
AB, bu durumu engellemek amacıyla çeşitli yöntemlere başvuruyor. Bunların başında, anti-damping ve anti-sübvansiyon önlemleri geliyor. İhraç edilen ürün fiyatlarının, ürünün
iç piyasadaki normal değerinin (iç piyasada uygulanan fiyat
veya üretim maliyeti) altında tutulması “damping” olarak değerlendiriliyor. Avrupa Komisyonu, AB’li işletmelerin şikayetleri veya kendi girişimi ile başlattığı incelemeler sonucunda,
uygulanan fiyatın “dampingli” olduğuna karar verdiğinde,
kıymet üzerinden (ad valorem) vergi, spesifik vergi veya fiyat
yükseltme şeklinde uygulanan “anti-damping” önlemlerine
başvurabiliyor. Tekstil ve hazır giyim sektöründeki anti-damping önlemleri, genellikle, bitmiş hazır giyim ürünlerinden
çok; polyester kesik elyaf iplikleri, nevresim takımları ya da
mefruşat gibi ürünlerde gündeme geliyor. AB, benzer önlemlere, Birliğe ihracat yapan işletmelerin kendi ülkelerinde
sağlanan özel sübvansiyonlardan faydalanmaları halinde de
başvurabiliyor. Bu tür sübvansiyonların üçüncü ülke ihracatçılarına sağladığı avantajları etkisiz kılmak amacıyla alınan bu
tedbirler, “anti-sübvansiyon” önlemleri olarak adlandırılıyor.
1225/2009/EC sayılı, AB üyesi olmayan ülkelerden yapılan
dampingli ithalata karşı korunmaya ilişkin Tüzük; 597/2009/
41. TÜRKİYE’NİN DIŞ TİCARET POLİTİKASI AB İLE
UYUMLU MU?
Türkiye ile AB, aralarındaki Gümrük Birliği ilişkisi nedeniyle,
sanayi malları ve işlenmiş tarım ürünlerine yönelik gümrük
tarifeleri ve miktar kısıtlamalarını karşılıklı olarak kaldırmış
bulunuyor. Ancak, Türkiye’nin, Gümrük Birliği’nden kaynaklanan yükümlülükleri bununla sınırlı değil. Türkiye’nin,
AB’nin teknik mevzuatı ile fikri mülkiyet hukuku, rekabet
kuralları ve kamu ihalelerine ilişkin düzenlemelerinin yanı
sıra, Ortak Ticaret Politikası’na da uyum sağlaması gerekiyor. Bu da, AB’nin üçüncü ülkelere yönelik Ortak Gümrük
Tarifesi’nin benimsenmesi ve Birliğin tercihli ticaret anlaşmaları imzaladığı üçüncü ülkelerle, benzer anlaşmalar
yapılması anlamına geliyor. Bu nedenle Türkiye’nin, AB’nin
ticaret politikası ile uyum düzeyi oldukça ileri. Bugün,
Türkiye’nin toplam ticaretinin neredeyse yarısı AB ülkeleri
ile gerçekleştiriliyor. Türkiye ise, AB’nin ticari ortakları arasında 7. sırada yer alıyor.
Bununla birlikte, Türkiye ile AB arasındaki ticari ilişkilerde
birtakım pürüzler de yaşanıyor. Bunların bir kısmı, Gümrük
Birliği’nin işleyişinin Türkiye açısından yarattığı sıkıntılardan, bir kısmı ise Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne bağlı bazı
yükümlülüklerini henüz yerine getirmemiş olmasından
kaynaklanıyor.
Avrupa Komisyonu, Türkiye için 2009 yılında yayımladığı
İlerleme Raporu’nda, malların serbest dolaşımı alanında mevzuat uyumunun oldukça ileri düzeyde olduğunu,
ancak bazı sorunlu alanlardaki uyumsuzlukların devam
ettiğini belirtiyor. Türkiye’nin, teknik engeller çıkararak
karşılıklı ticarete zarar verdiğini belirten Rapor, bu tür so-
runların, tekstil ürünlerinde de yaşandığına dikkat çekiyor.
Rapor, ithal tekstil ve hazır giyim ürünleri için Tekstil İhracatçıları Birliği’nden özel bir belge34 alınmasını gerektiren
düzenlemeye işaret ederek, bu tür önlemlerin ikili ticari
ilişkilere zarar verdiğini vurguluyor.
AB ile Türkiye arasındaki ticari ilişkilerde, Gümrük
Birliği’nin işleyişinden kaynaklanan sorunların başında ise,
Türkiye’nin, AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı tercihli ve
serbest ticaret anlaşmaları nedeniyle yaşadığı sıkıntılar
geliyor. Türkiye, AB’nin tercihli gümrük rejimine uyum sağlaması gerektiğinden, AB’nin bu anlaşmaları imzaladığı ülkelerle, benzer anlaşmalar imzalama yükümlülüğü taşıyor.
Ancak, serbest dolaşımdan yararlanarak AB’ye gönderdikleri malları Türkiye pazarına da satabilen bu ülkeler, Türkiye
ile ayrı bir anlaşma yapma konusunda istekli olmayabiliyor.
Bunun sonucunda Türkiye, AB’nin, anlaşma uyarınca girdiği yükümlülükleri üstlenirken, söz konusu ülkelerin AB’ye
sağladığı imtiyazlardan yararlanamıyor. Ayrıca AB, bu anlaşmaları, kendi ihtiyaç ve öncelikleri doğrultusunda, Türkiye ile yeterince bilgi ve görüş alışverişinde bulunmadan
yapıyor. Dolayısıyla, sonuçlarından etkilenecek olmasına
rağmen Türkiye’nin görüşleri AB’nin müzakere pozisyonuna ve imzaladığı anlaşma metinlerine yansımıyor.
Bu durum, Türk sanayicisi ve ihracatçısını haksız rekabete maruz bırakarak, ciddi pazar kayıplarına yol açma riski
yaratıyor. Konuyu ilgili tüm mecralarda gündeme getiren
Türkiye, AB’den, üçüncü ülkelerle bu tür anlaşmalar yapmadan önce, anlaşmanın içeriği hakkında bilgi vermesini
ve Türkiye’nin, anlaşma müzakerelerine gözlemci olarak
katılım sağlayabilmesini talep ediyor. Ayrıca AB’den, anlaşma yapacağı üçüncü ülkelere, eş zamanlı olarak Türkiye ile
de aynı koşullarda bir anlaşma yapma şartı getirmesi isteniyor. AB ise, imzaladığı anlaşmalara, ilgili ülkenin Türkiye
(34) DTM’nin İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ’i (2010/1) kapsamında yürütülen ve bazı tekstil ve hazır giyim ürünlerinin ithalatının kayda alınmak suretiyle ileriye yönelik olarak gözetime tabi tutulması amacıyla talep edilen kayıt belgesi.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 31
EC sayılı, AB üyesi olmayan ülkelerden yapılan sübvansiyonlu
ithalata karşı korunmaya ilişkin Tüzük
ile de benzer bir anlaşma için müzakere etmesi konusunda, bağlayıcılığı olmayan, tavsiye niteliğinde bir madde
eklemekle yetiniyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 32
1/95 sayılı, Gümrük Birliği’nin son aşamasının uygulanmasına
ilişkin AT-Türkiye Ortaklık Konseyi Kararı
II.5. TEKSTİL-HAZIR
VERGİLENDİRME
GİYİM
SEKTÖRÜ
VE
42. AB KDV MEVZUATINI NASIL DÜZENLİYOR?
AB’nin dolaylı vergilere ilişkin düzenlemelerinin temeli, Kurucu Antlaşmalara dayanıyor. Ancak, bu alanda, üye ülkelerin,
standart bir mevzuat benimsemeleri değil, ulusal sistemlerin
uyumlaştırılması hedefleniyor. Dolaylı vergiler kapsamında
ele alınan Katma Değer Vergisi, AB düzeyinde uyumlaştırma
sağlanan ilk vergi düzenlemesini oluşturuyor. 1967 yılında
kabul edilen ilk KDV düzenlemeleri ile başlatılan ve takip
eden yıllarda çıkarılan düzenlemelerle geliştirilen uyumlaştırma, halihazırda 1 Ocak 2007 tarihinde yürürlüğe giren Ortak
KDV Sistemine İlişkin Direktif çerçevesinde düzenleniyor.
AB genelinde standart bir KDV oranı uygulama zorunluluğu bulunmuyor. Bu konuda üye ülkelere, geniş bir hareket alanı tanınmakla birlikte, Direktif’te asgari eşik olarak
saptanan %15’in altında bir KDV oranı belirlememe yükümlülüğü getiriliyor. Üye devletlerin eşik değeri dikkate
alarak uyguladıkları KDV oranları da, %15 ile %25 arasında
seyrediyor.
Bunun yanısıra, üye devletler, Direktif’te belirtilen bazı
mal veya hizmetler için, %5’in altında olmamak koşuluyla, bir ya da iki indirimli KDV oranı uygulama imkanına
sahip. Sağlık alanında kullanılan eczacılık ürünleri; tıbbi ekipmanlar; yolcu taşımacılığı; su; bazı gıda ürünleri;
gıda ürünlerinin üretiminde kullanılan canlı hayvanlar,
bitki, tohum ve katkı maddeleri; kitap, gazete ve dergiler;
tiyatro, konser, müze ve sinema gibi sosyal ve kültürel faaliyetler; radyo ve TV yayınları; yazarlar, sanatçılar vb. tarafından üretilen hizmetler; otelcilik gibi konaklama ve
restoran hizmetleri; spor vb. etkinlikler; kuaförler; basit
tamir hizmetleri vb. bu kapsamda değerlendiriliyor. Halihazırda, üye ülkelerde uygulanan indirimli KDV oranları
%5 ile %17 arasında değişiyor.
2006/112/EC sayılı, Ortak KDV Sistemi’ne İlişkin Direktif
43. TÜRKİYE TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNDE
AB’NİN KDV MEVZUATI İLE UYUMLU MU?
Türkiye’nin KDV mevzuatı, AB müktesebatı ile kısmen
uyumlu olmakla birlikte KDV’nin yapısı, uygulanan muafiyetler, özel uygulamalar ve indirimli oranlarda bazı uyumsuzluklar bulunuyor. Türkiye’de %18 olarak uygulanmakta
olan KDV oranı, AB’nin eşik değeri olan %15 ile uyumlu.
Ancak %1 ila %8 arasında uygulanan indirimli KDV oranları
ve bunların uygulandığı ürünler, AB mevzuatı ile çelişiyor.
3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu ve söz konusu
kanuna dayanarak çıkarılan çeşitli kararlar ile düzenlenen
Türk mevzuatında, 2006/10138 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, tekstil ve hazır giyim sektörünü doğrudan ilgilendiriyor. KDV oranlarını bazı tekstil ve konfeksiyon ürünlerinde
%18’den %8’e indiren karar; iplikler ve iplik üretimi için
hazırlanan filamentler, lifler, vb; pamuklu, yünlü, ipekli,
sentetik, suni veya bunların karışımlarından oluşan örme
ürünler dahil olmak üzere her tür mensucat; emdirilmiş, sıvanmış, kaplanmış veya lamine edilmiş dokumaya elverişli
ve dokunmamış mensucat; vatka, keçe, her nevi dantela,
kordela, kordon ve işlemeler gibi tekstil ve hazır giyim yan
sanayii ürünleri ile bunlardan mamül hazır giyim eşyaları
(şapka, kravat, atkı, çorap, vb.); taşıtlarda kullanılanlar dahil
ev tekstil ürünleri (yataklar hariç); halı vb. yer kaplamaları;
çanta, bavul vb. ürünleri kapsıyor.
II.6. TEKSTİL-HAZIR GİYİM
SOSYAL YÜKÜMLÜLÜKLERİ
SEKTÖRÜNÜN
44. TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SANAYİİ AB’NİN SOSYAL
DÜZENLEMELERİNDEN NASIL ETKİLENİYOR?
AB, sosyal politika ve istihdam alanında tüm üye ülkelerin
uymakla yükümlü olduğu, çerçevesi kesin kurallarla çizilmiş standart bir politikaya sahip değil. Dolayısıyla üye devletlerde, iş hayatının düzenlenmesinden istihdam önlemlerine, sosyal diyalog prosedürlerinden çalışma saatlerine
kadar birçok alanda farklı uygulamalar bulunuyor. Ancak,
AB düzenlemelerinin getirdiği birtakım asgari kurallar
kapsamında, iş sağlığı ve iş güvenliğinden ayrımcılık ile
mücadeleye, azami çalışma saatleri, dinlenme süreleri ve
yıllık izinlerden çalışanlara yönelik bilgilendirme ve istişare
süreçlerine kadar birçok konu, tüm AB ülkelerinin uymakla
yükümlü olduğu bazı ortak kurallara tâbi.
Sosyal politika ve istihdam, yalnızca tekstil ve hazır giyim
sanayiini değil, tüm sektörleri ilgilendiren yatay bir müktesebat başlığı. Ancak, bu başlık altında incelenen düzen-
lemeler, özellikle tekstil ve hazır giyim gibi emek-yoğun
sektörler açısından büyük önem taşıyor. Türkiye’de, tekstil ve hazır giyim sektöründe kayıtlı çalışan sayısı yaklaşık
675.000. Ancak, kayıt dışı çalışanlar da dikkate alındığında, tekstil sanayiinde 450.000, hazır giyimde ise 1.500.000
olmak üzere, sektörde 2.000.000’a yakın kişinin istihdam
edildiği tahmin ediliyor.35 Bu rakam, Türkiye’deki toplam
istihdamın yaklaşık %10’una karşılık geliyor.
AB müktesebatının“Sosyal Politika ve İstihdam”başlığı altında ele alınan düzenlemeler, iş hukukundan sosyal içermeye, fırsat eşitliğinden sosyal korumaya, engelli haklarından
istihdam teşvik politikalarına kadar birçok alanı kapsıyor.
Ancak, bu çalışmada ele alınan konular, çalışmanın hedef ve
kapsamı gereği, AB’nin söz konusu alanlardaki tüm düzenlemelerini değil, yalnızca, yapısal özellikleri nedeniyle, tekstil ve hazır giyim sektörü açısından özel önem taşıyan belirli
düzenlemeleri kapsıyor.
45. AB ÇALIŞMA SÜRELERİNİ NASIL DÜZENLİYOR?
AB, çalışanların sağlık ve güvenliğini korumak amacıyla,
çalışma sürelerini, birtakım asgari şartlara tâbi tutuyor. İlgili Direktif’e göre, kıdemi ne olursa olsun, tüm çalışanların
yılda en az 4 hafta ücretli izin kullanma hakkı bulunuyor.
Düzenlemede öngörülen haftalık azami çalışma süresi ise,
fazla mesai dahil, 48 saat. Dinlenme ve gece çalışma sürelerini de düzenleyen Direktif uyarınca, çalışanların, günde
11 saat kesintisiz dinlenebilmeleri gerekiyor. İşverenler,
aynı zamanda, bir gün için öngörülen bu süreye ilaveten,
haftalık olarak da (7 günlük her zaman dilimi için) çalışanlarına, 24 saatlik kesintisiz bir dinlenme süresi tanımakla
yükümlü. Çalışma süresinin günde 6 saati aşması halinde
ise, mutlaka bir dinlenme arası verilmesi gerekiyor.
2003/88/EC sayılı, Çalışma sürelerinin düzenlenmesi ile ilgili
bazı hususlara ilişkin Direktif
(35) Sektördeki istihdama ilişkin veri ve tahminler, T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü’nün, Mart 2010 tarihli “Tekstil, Hazır Giyim, Deri Ve Deri Ürünleri Sektörleri Raporu”na ve dayanıyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 33
AB’nin 2009 yılında yayınladığı İlerleme Raporu’nda, KDV
alanındaki uyumsuzluklara dikkat çekilerek, başta “toptan
ve perakende satışlarda farklı KDV oranlarının uygulanması
konusu olmak üzere, yapı, muafiyetler, özel uygulamalar ve
indirimli oran uygulamalarında daha fazla uyum gerektiği”
vurgulanıyor. Türkiye ise, Haziran 2009 tarihinde müzakereye açılan Vergilendirme faslına ilişkin, müzakere pozisyon
belgesinde, AB’nin KDV alanındaki mevzuatına büyük ölçüde, üyelikle birlikte uyum sağlamayı planlamakla birlikte,
aralarında bazı tekstil ve hazır giyim ürünlerinin de yer aldığı %8 oranındaki indirimli KDV uygulamasına tâbi ürünlerde, uyumlaştırmayı üyelik sonrasında gerçekleştirmek
üzere geçiş süresi talep etmiş bulunuyor. Ulusal Program’da
da AB’nin KDV Direktifi’ne uyum konusuna, 2011 yılı sonrasında ele alınacak hususlar arasında yer veriliyor.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 34
46. TÜRK MEVZUATI AB’DEKİ ÇALIŞMA SÜRELERİ İLE
UYUMLU MU?
4857 sayılı İş Kanunu; çalışma süreleri, gece çalışma süreleri ve dinlenme süreleri, hafta tatili, postalar halinde çalışma,
iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili birçok konuyu, AB mevzuatına
uygun bir şekilde düzenliyor. Ancak, Türk mevzuatının, ilgili
AB düzenlemesi ile uyumsuz olduğu noktalar da var. Bunların
başında, asgari yıllık ücretli izin konusu geliyor. Türk mevzuatı, henüz, çalışanlara, AB’de olduğu gibi, kıdemleri ne olursa
olsun yılda en az 4 hafta ücretli izin kullanma hakkı tanımıyor.
Türkiye’de, hizmet süresi 1 ila 5 yıl arasında olanlar en az 14
gün, 5 ila 15 yıl arasında olanlar en az 20 gün, 15 yıl ve üstü
olanlar en az 26 gün ücretli izin hakkına sahip. İş yerindeki
ilk yılını doldurmayanların ise, ücretli izin hakkı bulunmuyor.
nımlar, kimyasal, fiziksel ve biyolojik etkenlerden korunma
gibi spesifik konulara ilişkin düzenlemeler de içeriyor.
İş yerlerindeki sağlık ve güvenlik koşullarına ilişkin AB
düzenlemesi36, binaların dayanıklılığı, acil durumlarda kullanılacak yol ve çıkışlar, yangına karşı alınması gereken önlemler, havalandırma, oda sıcaklığı, aydınlatma; yer, tavan,
duvar ve çatılar; pencereler, kapılar, merdivenler, mal yükleme alanları, oda boyutları, dinlenme ve ilk yardım odaları,
sağlık ekipmanları, engelliler için alınması gereken önlemler
ve bunun gibi daha birçok konuda uyulması gereken kuralları
ortaya koyuyor.
Türk mevzuatının AB ile uyumsuz olduğu diğer bir nokta ise,
haftalık azami çalışma süresi. AB’de 48 saat olarak belirlenen
bu süre, fazla mesaiyi de kapsıyor. Türk mevzuatında ise, haftalık azami çalışma süresi 45 saat olmakla birlikte, fazla mesai
süresinin yıllık toplamı 270 saate kadar çıkabiliyor. 45 saatlik
haftalık azami çalışma süresi, izin verilen bu fazla mesai süresi
ile birlikte değerlendirildiğinde, AB’nin 48 saatlik sınırı aşılabiliyor. Hatta, Türkiye’de uygulanan fazla mesai, AB’dekinden
yılda 114 saat fazla olabiliyor.
İş ekipmanlarının kullanımına ilişkin AB düzenlemesi37 de,
tekstil makineleri dahil, işçilerin kullandığı tüm makine, aletedevat ve tesisatı içerdiğinden, sektörü yakından ilgilendiriyor.
Düzenleme, işverenlere, ekipmanı kullanacak işçilere gerekli
eğitimin verilmesinden cihazların bakımına, kullanım için gerekli ergonomik koşulların sağlanmasından riskli cihazların
kullanımının sınırlandırılmasına kadar birçok yükümlülük getiriyor. Diğer bir düzenleme38, işverenleri, işyerlerinde gerekli
kişisel koruyucu donanımların kullanımını sağlamakla yükümlü kılıyor. Bunun dışında; iş yerlerinde güvenlik ve sağlık
işaretlerinin kullanımı da belirli kurallara39 tâbi tutuluyor.
47. AB ÇALIŞANLARIN SAĞLIK VE GÜVENLİĞİNİ NASIL
KORUYOR?
AB, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin temel konuları, kapsamlı
bir Çerçeve Direktif ile düzenliyor. Düzenleme, işçi, stajyer ya
da çırak ayrımı yapmaksızın, tüm çalışanlara yüksek seviyede
koruma sağlanmasını öngörüyor. AB mevzuatı, söz konusu
Çerçeve Direktif’in yanı sıra; iş yerlerindeki sağlık ve güvenlik
koşulları, iş ekipmanlarının kullanımı, iş yerlerinde kullanılması gereken sağlık ve güvenlik işaretleri, koruyucu dona-
Tekstil ve hazır giyim sektörünü yakından ilgilendiren diğer
bir konu ise, çalışanların, kimyasal, fiziksel ve biyolojik etkenlerden korunması. AB’nin bu konuya ilişkin düzenlemeleri; kanser oluşumu veya genetik hasarlara yol açabilen maddeler40, gürültü41, mekanik titreşim42, elektromanyetik alan ve
dalgalar43 gibi birçok risk farktörüne karşı alınması gereken
önlemleri ortaya koyuyor. Özellikle, tekstil sanayiinde yaygın
olarak kullanılan asbeste karşı getirilen sınırlama ve yasaklar, sektörü doğrudan etkiliyor. İlgili düzenleme44, işverenleri,
(36) 89/654/EEC sayılı, iş yerlerinde asgari sağlık ve güvenlik gereklerine ilişkin Direktif
(37) 2009/104/EC sayılı, iş araç gereçlerinin işyerinde çalışanlar tarafından kullanılmasına ilişkin Direktif
(38) 89/656/EEC sayılı, kişisel koruyucu donanımların işyerinde çalışanlar tarafından kullanılmasına ilişkin Direktif
(39) 92/58/EEC sayılı, iş yerinde güvenlik ve/veya sağlık işaretleri ile ilgili asgari gereksinimlere ilişkin Direktif
(40) 2004/37/EC sayılı, çalışanların kanserojen ve mutajen maddelerden korunmalarına ilişkin Direktif
(41) 2003/10/EC sayılı, işçilerin gürültüden kaynaklanan risklere maruziyeti ile ilgili asgari şartlara ilişkin Direktif
(42) 2002/44/EC sayılı, işçilerin fiziksel ajanlardan (titreşim) kaynaklanan risklere maruziyeti ile ilgili asgari sağlık ve güvenlik şartlarına ilişkin Direktif
(43) 2004/40/EC sayılı, işçilerin fiziksel ajanlardan (elektromanyetik alanlar) kaynaklanan risklere maruziyeti ile ilgili asgari sağlık ve güvenlik şartlarına ilişkin Direktif
(44) 2009/148/EC sayılı, çalışanların iş yerinde asbeste maruz kalmaya bağlı risklerden korunmasına ilişkin Direktif
89/391/EEC sayılı, İş başında işçi emniyeti ve sağlığının iyileştirilmesini teşvik edici önlemlerin alınmasına ilişkin Direktif
48. TÜRKİYE AB’NİN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ MEVZUATI
İLE NE KADAR UYUMLU?
Türk mevzuatında, iş güvenliği ve sağlığı konusunda AB ile
uyumun yasal zeminini, Mayıs 2003’te kabul edilen 4857 sayılı İş Kanunu oluşturuyor. AB’nin, çalışanların iş hayatındaki
belirli risklerden korunmasını amaçlayan spesifik düzenlemelerinin büyük bir bölümü de, bu Kanun’a dayanarak çıkarılan
yönetmelikler45 ile Türk mevzuatına aktarılmış bulunuyor.
Ancak, AB’nin, işçilerin iş başındaki güvenlik ve sağlık koşullarının iyileştirilmesini teşvik etmeye yönelik Çerçeve Direktifi esas alınarak hazırlanan ve Aralık 2003’te yayımlanan “İş
Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği”, artık yürürlükte değil. Söz
konusu Yönetmelik, konuya ilişkin ilkeler, bir üst hukuk normu ile düzenlenmeden, doğrudan “yönetmelik” olarak yayınlandığı için, Danıştay kararı ile Mayıs 2005’te iptal edildi.
Bunun üzerine, ortaya çıkan hukuki boşluğu doldurmak amacıyla, konunun yeni bir kanunla düzenlenmesine karar verildi.
Halihazırda, ilgili kesimlerin görüşüne sunulmuş olan taslak
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı, “Türkiye’nin Katılım
Süreci için AB Stratejisi 2010-2011 Eylem Planı”na da dahil
edilmiş bulunuyor. Tasarının yasalaşması halinde, Türkiye’de,
iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin hükümler ilk kez özel bir kanunla düzenlenmiş olacak. AB’nin Türkiye için hazırladığı 2009 yılı
İlerleme Raporu da, söz konusu hukuki boşluğun henüz doldurulmamış olmasının büyük bir eksiklik olduğuna dikkat çekiyor.
İş sağlığı ve güvenliği konusunda İlerleme Raporu’nda yer verilen diğer eksikliklerin başında, ilgili mezvuatın, hâlâ kamu
çalışanlarını kapsamıyor olması geliyor. Rapor, aynı zamanda,
uygulamaya ilişkin birtakım eksikliklere de dikkat çekiyor. İş
kazaları hakkında veri toplama sistemlerinin güçlendirilmesi gerektiğini belirten Rapor, son verilere göre, 2007 yılında
80.602 iş kazası yaşandığını hatırlatıyor. Denetim mekanizmalarındaki eksikliklere de işaret eden Rapor’da, çalışan başına düşen denetçi sayısının yeterli olmadığı ve bu nedenle,
mevzuatın uygulanıp uygulanmadığının etkin bir şekilde
denetlenemediği belirtiliyor.
II.7. TEKSTİL VE HAZIR GİYİMDE KALİTE,
AR-GE VE İNOVASYON
49. AB ORGANİK TEKSTİL ÜRÜNLERİNİ NASIL
DÜZENLİYOR?
Tarım ilacı, suni gübre vb. kimyasal bileşikler kullanılmadan
üretilen tarım ürünleri ya da hayvansal ürünlerden imal edilen tekstil ürünleri, organik ürünler olarak adlandırılıyor. Üretiminde kullanılan kimyasallar nedeniyle insan sağlığına ve
çevreye zarar verme potansiyeli olan diğer tekstil ürünlerinden ayrılan bu ürünlerin imalatına odaklanan yeni yaklaşıma
ise “etik tekstil” adı veriliyor ve dünyada bu yaklaşıma olan ilgi
giderek artıyor. Organik tekstil ürünlerine AB ülkeleri başta
olmak üzere, dünyanın pek çok ülkesinde 2006 yılından beri
Küresel Organik Tekstil Standardı (GOTS)46 uygulanıyor. GOTS,
tekstil ürünlerinin üretiminden ambalajlanmasına, etiketlenmesinden dağıtımına kadar tüm süreçleri kapsıyor.
(45) Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde Kullanılması Hakkındaki Yönetmelik, Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkındaki Yönetmelik, Kanserojen ve Mutajen Maddelerle
Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkındaki Yönetmelik, Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkındaki Yönetmelik, Biyolojik Etkenlere Maruziyet Risklerinin Önlenmesi
Hakkındaki Yönetmelik, Gürültü Yönetmeliği ve Titreşim Yönetmeliği vb.
(46) Küresel Organik Tekstil Standardı: http://www.global-standard.org/
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 35
çalışanların maruz kaldığı havadaki asbest konsantrasyonunun, sekiz saatlik zaman ağırlıklı ortalama (TWA) değerinin
0,1 lif/cm3’ü geçmemesini sağlamakla yükümlü kılıyor. İşçi
ve işçi temsilcilerinin; asbest ile ilgili limit değerler, yapılması
gereken ölçümler, uyulması gereken hijyen şartları, koruyucu ekipman ve giyim eşyası kullanımı ve asbeste maruziyeti
en aza indirecek özel önlemler hakkında bilgilendirilmesi de
işverenlerin sorumluluğunda.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 36
AB düzeyinde organik tekstil ürünlerine ilişkin özel bir
düzenleme bulunmamakla birlikte, bu ürünlerin “organik” olarak tanımlanabilmeleri için pamuk, yün gibi tekstil liflerinin hammaddelerinin organik üretime ilişkin AB
kuralları doğrultusunda üretilmeleri gerekiyor. Buna göre,
organik üretimde genetiği değiştirilmiş organizmaların
kullanılması kesinlikle yasak. Öte yandan, organik tarım
ya da hayvansal ürün üreticilerinin belirli koşulları karşıladıklarını kanıtlamaları gerekiyor: toprağın doğal verimliliği
koruyacak şekilde işlenmesi; ürünün zarar görmesinin doğal yöntemlerle ya da sınırlı oranda koruyucu kullanılarak
engellenmesi; izin verilen temizleme ürünlerinin kullanılması; hayvanların organik tesislerde yetiştirilmesi vb.
Üçüncü ülkelerden ithal edilen tarımsal ya da hayvansal organik ürünlerin de, piyasaya sürülebilmeleri ve tekstil üretiminde kullanılabilmeleri için, bu şartları karşıladıklarının
kontroller aracılığı ile temin edilmesi gerekiyor. Söz konusu kontroller Komisyon’dan onay alan ya da akredite edilen
bir kurum tarafından yapılıyor.
834/2007/EC sayılı, Organik üretime ve organik ürünlerin etiketlenmesine ilişkin Tüzük
50. TÜRKİYE ORGANİK ÜRETİME İLİŞKİN AB
DÜZENLEMESİNE UYUMLU MU?
Türkiye’de 2092/91/EC sayılı eski AB düzenlemesine uyum
doğrultusunda 2005 yılında yürürlüğe giren yönetmeliğin
Ağustos 2010 itibariyle yerini alan Organik Tarımın Esasları ve
Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik ile, 2007 tarihli mevcut AB
Tüzüğü’ne uyum sağlanmış bulunuyor.
51. SEKTÖRDE AR-GE VE İNOVASYON ÖNCELİKLERİ NASIL
BELİRLENİYOR?
Tasarım ve yaratıcılık, kaliteli moda tekstilleri ve yüksek katma değerli teknik ürünler, AB tekstil ve giyim sanayiinin en
önemli rekabet avantajları olarak öne çıkıyor. Bu rekabet
gücünün kazanılması ve muhafaza edilmesinde araştırma
ve inovasyon büyük rol oynuyor. Teknik tekstil gibi yenilikçi
ürünlerin geliştirilmesinde dünya lideri olan Avrupa tekstil sektörü, bu alandaki gücünü yoğun Ar-Ge yatırımlarına
borçlu. Sektörün rekabet gücünün sürdürülebilirliğini temin etmeye ve dünyadaki pozisyonunu korumaya yönelik
çalışmalar yürütmek üzere kurulan Avrupa Tekstil ve Giyim
Teknoloji Platformu, AB tekstil sektörünün Ar-Ge ve inovasyon önceliklerini belirliyor. Sektörden paydaşların, araş-
Dünyada tüketimin giderek arttığı bir alan olan teknik
tekstil sektörü, yüksek teknoloji içeriğe sahip çok sağlam
iplikler, özel elastik ya da kaplanmış mefruşat gibi tekstil
ürünlerini kapsıyor. Ambalajdan haberleşmeye, sağlıktan
ulaştırmaya ve inşaata pek çok sektörde kullanılan ürünler
üreten bu alt sektördeki inovasyon ihtiyacı, konvansiyonel
tekstile oranla Ar-Ge harcamalarının ciddi ölçüde artmasına neden oluyor.
Teknik tekstil sektörü kapsamına giren koruyucu kişisel giysi
ve ekipmanlar, diğer adıyla koruyucu tekstiller, AB’nin Öncü
Piyasa Girişimi (Lead Market Initiative) çerçevesinde belirlediği altı piyasadan birini oluşturuyor. Sivil ve askeri acil durum müdahaleleri, bakteri bulaşma riski bulunan ortamlarda
vb. kullanılan koruyucu tekstiller, AB’de yaklaşık 10 milyar
Euro’luk bir pazara sahip. AB, koruyucu tekstil ihracatının
önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde %50 oranında artmasını öngörüyor. Öncü Piyasa Girişimi kapsamında hazırlanan koruyucu tekstil sektörüne ilişkin eylem planı47, dünya piyasasında Avrupa standartlarının kullanımının yaygınlaşmasının ve
fikri mülkiyetin korunmasının temin edilmesi halinde koruyucu tekstillere olan talebin artacağını öngörüyor.
52. SEKTÖR AR-GE VE İNOVASYON ALANINDA HANGİ
AB FONLARINDAN YARARLANIYOR?
Tekstil ve hazırgiyim sektörüne ilişkin Ar-Ge projeleri, Avrupa Birliği’nde çok uluslu araştırma ve teknoloji geliştirme
projelerinin desteklendiği 7. Çerçeve Programı kapsamında, inovasyon girişimleri ise Rekabet Edebilirlik ve Yenilik
Çerçeve Programı (CIP) kapsamında finanse ediliyor. Çerçeve Programları, Avrupa’nın bilimsel ve teknolojik temelinin
güçlendirilmesini, endüstriyel rekabetin desteklenmesini,
bütünleştirilmiş bir Avrupa Araştırma Alanı oluşturulmasını ve ülkeler arası işbirliğinin teşvik edilmesini amaçlıyor.
2007-2013 dönemini kapsayan 7. Çerçeve Programı’nın
İşbirliği Özel Programı altında yer alan tematik alanlardan
biri olan “Nanobilimler, Nanoteknolojiler, Malzemeler ve
Yeni Üretim Teknolojileri” (NMP), nano-tekstil uygulamalarına yönelik Ar-Ge projelerini de destekliyor.48 Ana hedef
kitlesi KOBİ’ler olan Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Çerçeve
Programı kapsamında ise, Girişimcilik ve Yenilik Programı
(EIP) adlı alt bileşen, tekstil sektörünün inovasyon faaliyetlerine de mali katkı sağlıyor. Program kapsamında, olumsuz çevresel etkileri azaltmayı hedefleyen yenilikçi ürünler
geliştirmeye yönelik eko-inovasyon projelerine ve KOBİ’lerin inovasyon politikalarını güçlendirmeye yönelik faaliyetler destekleniyor. Ayrıca, risk sermeyasi ve kredi garanti
enstrümanları kanalıyla, KOBİ’lerin finansman kaynaklarına erişim olanaklarının iyileştirilmesine ve bölgesel bazda
iş destek hizmetleri sunulmasına katkı sağlanıyor. 49
Bunun yanı sıra sektör, Yapısal Fonlar ve Uyum Fonu kapsamında, üye ülkelerdeki yetkili merciler aracılığı ile AB fonlarına başvurabiliyor.
53. TÜRKİYE SEKTÖRE YÖNELİK AB FONLARINDAN
YARARLANABİLİYOR MU?
Türkiye, Avrupa Birliği’nin Çerçeve Programlarına 2002 yılından bu yana katılım sağlıyor. Tekstil ve hazır giyim sektörünün de yararlanımına açık olan 7. Çerçeve Programı’nın
Türkiye’deki koordinasyonu TÜBİTAK, Rekabet Edebilirlik
ve Yenilik Çerçeve Programı’nın koordinasyonu ise Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülüyor. AB’de sektörün yararlanabildiği bir başka hibe kaynağı olan Yapısal
Fonlar ve Uyum Fonu ise sadece üye ülkelerin kullanımına açık olduğundan, Türk firmaları henüz bu fonlardan
faydalanamıyor.
(47) Koruyucu tekstil sektörüne ilişkin eylem planı: http://ec.europa.eu/enterprise/policies/innovation/policy/lead-market-initiative/files/pt_action_plan_en.pdf
(48) NMP 2011 teklif çağrıları: http://www.fp7.org.tr/home.do?ot=5&rt=1&sid=3232&pid=0&cid=18802
(49) CIP teklif çağrıları http://ec.europa.eu/enterprise/newsroom/cf/newsbytheme.cfm?displayType=fo&tpa_id=1007&lang=en adresinden takip edilebilir.
II. AB MÜKTESEBATINDA TEKSTİL VE HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ 37
tırmacıların ve akademisyenlerin oluşturduğu bir uzman
ağı olan platform, kaynakların en çok umut vadeden Ar-Ge
ve inovasyon alanlarına aktarılmasına odaklanıyor.
III. KATILIM MÜZAKELERİNDE GEÇİŞ SÜRELERİ 38
54. AB’NİN YENİ ÜYELERİ, SEKTÖRÜ İLGİLENDİREN GEÇİŞ
SÜRELERİ ALDILAR MI?
Geçiş süreleri, AB’ye yeni katılan ülkelerin veya bu ülkelerde
faaliyet gösteren belirli sektör ya da işletmelerin; üyelik tarihinde uyum sağlamakta zorlanacaklarını somut gerekçelerle
ortaya koydukları düzenleme veya düzenleme hükümlerine,
kademeli bir takvim doğrultusunda, üyelik sonrasında uyum
sağlamalarına imkân veriyor.
AB’ye 2004 ve 2007 yıllarında katılan 12 ülkenin müzakere
deneyimleri incelendiğinde, Birliğin, yeni üyelere, tekstil ve
hazır giyim sektörünü de ilgilendiren bazı alanlarda geçiş süreleri tanıdığı görülüyor. Bunların başında, 2658/87/EEC sayılı,
AB’nin tarife ve istatistik nomenklatürü ile Ortak Gümrük
Tarifesi’ni düzenleyen Tüzük geliyor. Tüzük uyarınca, tüm üye
devletlerin, “Avrupa Toplulukları Entegre Gümrük Tarifesi”ni (TARIC) kullanmaları gerekiyor. AB’nin ihraç ve ithal ettiği ürünlere
uyguladığı tüm önlemleri (tarifeler, tarımsal ve ticari önlemler
vb.) kapsayan TARIC veritabanı, Avrupa Komisyonu tarafından
her gün düzenli olarak güncellenerek internette50 yayınlanıyor.
Sistemin temel amaçlarından biri, söz konusu önlemlerin, tüm
üye devletler tarafından aynı şekilde uygulanmasını sağlamak.
Ancak, 2004 yılındaki genişleme sırasında, AB’nin, Birliğe yeni
katılan Macaristan ve Malta’ya, bu konuda geçiş süreleri tanıdığı dikkat çekiyor. Bu bağlamda, örneğin Malta’nın, bazı tekstil
ürünlerinin belirli miktarlardaki ithalatı için 31 Aralık 2008’e kadar, AB’nin gümrük tarifesine kıyasla daha düşük tarife oranları
uygulamalarına izin verildiği görülüyor. Malta’nın bu konuda
geçiş süresinden yararlandığı tekstil ürünleri; taranmış yün
veya taranmış hayvan kılından dokuma kumaşlar (CN Kodu:
(50) http://ec.europa.eu/taxation_customs/dds2/taric/taric_consultation.jsp?Lang=en&redirectionDate=20100816
(51) AB’nin 10 yeni üye devletle imzaladığı Katılım Antlaşması’nın, Malta için öngörülen geçiş önlemlerini içeren XI numaralı eki
AB’nin Malta’ya geçiş süresi tanıdığı diğer düzenlemelerden biri
de, çalışma sürelerinin organizasyonuna ilişkin 93/104/EC
sayılı Direktif. Direktif’e göre, haftalık çalışma süresinin, fazla mesai dahil, 48 saati aşmaması gerekiyor. Ancak Malta’nın,
Katılım Antlaşması’nda51 öngörülen geçiş süresi uyarınca,
31 Temmuz 2004’e kadar, gıda, tekstil, hazır giyim, ayakkabı,
taşımacılık malzemeleri, elektrikli makine ve mobilya sektörlerinde, bu yükümlülüğü uygulamaktan muaf tutulduğu görülüyor. Bugün, söz konusu düzenleme, yerini 2003 yılında
kabul edilen farklı bir Direktif’e52 bırakmış bulunuyor. Ancak,
Malta’nın geçiş süresinden faydalandığı hüküm, aynı şekilde,
yeni Direktif’te de yer alıyor.
AB’nin iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin bazı düzenlemelerinde de, yeni üyelere çeşitli geçiş süreleri tanındığı görülüyor.
Bunların başında, iş araç ve gereçlerinin kullanımı ile ilgili koşulları düzenleyen Direktif geliyor. İlgili Katılım Antlaşması; Letonya, Malta ve Polonya’da belirli bir tarihten önce kullanımda
olan araç-gereçler için, Direktif’e, 2 aydan 20 aya kadar değişen geçiş sürelerinin ardından uyum sağlanmasına izin veren
hükümler içeriyor. Ayrıca, Letonya’nın, iş yerlerindeki asgari
sağlık ve güvenlik şartlarını düzenleyen Direktif için de, 27
Mart 2002’den önce faaliyete geçen işletmeler ile sınırlı olmak
şartı ile, 8 aylık bir geçiş süresinden yararlandığı dikkat çekiyor. AB’nin Slovenya’ya tanıdığı 20 aylık diğer bir geçiş süresi
ise, çalışanları, ekranlı araçlar, kimyasal maddeler, gürültü ve
biyolojik ajanlara maruz kalma ile ilgili risklerden koruyan çeşitli düzenlemeleri kapsıyor.
Tekstil-hazır giyim sektörünü ilgilendiren ve yeni üyelerin
geçiş sürelerinden yararlandığı düzenlemeler arasında, bazı
çevre direktifleri de bulunuyor. Bunların başında, 96/61/EC
(52) 2003/88/EC sayılı, çalışma sürelerinin düzenlenmesi ile ilgili bazı konulara ilişkin Direktif
sayılı Entegre Kirliliğin Önlenmesi ve Kontrolü (EKÖK)
Direktifi ile 2008 yılında bu düzenlemenin yerini alan
2008/1/EC sayılı yeni EKÖK Direktifi geliyor. İlgili Katılım Antlaşmaları’nda, yeni üyelerin bu düzenlemelere uyumu konusunda, 1997 yılından önce hizmete giren tesisler
için, Letonya ve Polonya’ya 2011’e; Slovenya, Slovakya ve
Bulgaristan’a 2012’ye, Romanya’ya ise 2016’ya kadar geçiş
süresi tanındığı görülüyor. 1997’den sonra faaliyete geçen
tesislere ise, katılım tarihi ile birlikte Direktif’e tam uyum yükümlülüğü getirildiği dikkat çekiyor.
Yine Çevre başlığı altında yer alan 1999/31/EC sayılı, atıkların düzenli depolanmasına ilişkin Direktif de, yeni üyelerin
2005’ten 2017’ye kadar değişen sürelerle geçiş dönemi aldıkları düzenlemelerden biri. Söz konusu düzenleme ile ilgili olarak
Letonya, tehlikeli atıkların geçici depolanması; Estonya bitümlü
yaprak taş kül atıklarının depolanması, Polonya tehlikesiz atıklar
ve sıvı atıkların; Romanya ve Bulgaristan ise tehlikeli, tehlikesiz
ve sıvı atıkların geçici depolanması ile şehir atıklarının depolanması vb. alanlardaki yükümlülüklere uyum konusunda geçiş süreleri almış bulunuyor.
Tarımsal ürünlerin organik olarak üretilmesi ile ilgili
2092/91/EEC sayılı Tüzük de, AB’nin, bazı yeni üyelere, tarım
alanında yürütülen müzakereler sonucu geçiş süresi tanıdığı
düzenlemelerden biri. AB’nin ilgili ülkeler ile imzaladığı Katılım
Antlaşması uyarınca, “organik tarımda sınırsız ulusal turba kullanımı” konusunda Estonya’ya 1 Kasım 2005’e; “organik tarıma
uygun olmayan tohum kullanımı” konusunda Estonya, Letonya
ve Litvanya’ya 31 Aralık 2005’e; “organik tarımda potasyum permanganat kullanımı” konusunda Estonya ve Letonya’ya 1 Kasım
2005’e kadar geçiş süreleri tanındığı görülüyor. Söz konusu geçiş sürelerine konu olan düzenlemenin, Temmuz 2007’de iptal
edilmesi sonucu, aynı konular, halihazırda, organik üretim ve
organik ürünlerin etiketlenmesine ilişkin 834/2007/EC sayılı
Tüzük ile düzenleniyor.
III. KATILIM MÜZAKELERİNDE GEÇİŞ SÜRELERİ 39
5112 11 10), kot (CN Kodu: 5209 42 00), yapay filament iplikten
dokuma kumaşlar (CN Kodu: 5408 22 10) ve diğer hazır giyim
aksesuarlarını (CN Kodu: 6217 10 00) kapsıyor.
III. KATILIM MÜZAKELERİNDE GEÇİŞ SÜRELERİ 40
AB’nin vergilendirme mevzuatı da, yeni üyelere geçiş süreleri
tanınan birtakım düzenlemeler içeriyor. Örneğin, KDV Ortak
Sistemi’ne ilişkin 77/388/EEC sayılı Direktif’e uyum konusunda tanınan geçiş süreleri sayesinde, birçok yeni üyenin,
çeşitli sektörlere yönelik düşük KDV uygulamalarına bir süre
daha devam edebildiği görülüyor. 2004 sonundan 2010’a kadar değişen sürelerle, tüm yeni üyelerin faydalandığı bu geçiş
önlemleri arasında, inşaattan ısıtmaya, gıda ürünlerinden ilaca,
lokantalardan taşımacılığa kadar birçok sektöre yönelik indirimli KDV uygulamaları yer alıyor. İlgili düzenleme, bugün yerini,
2006 yılında kabul edilen yeni Ortak KDV Sistemi Direktifi’ne53
bırakmış bulunuyor.
(53) 2006/112/EC sayılı, Ortak KDV Sistemi Direktifi
TEKSTİL İSİMLERİ VE TANIMLARI TABLOSU*
LİF TANIMI
Yün
Koyun veya kuzu postlarından (Ovis aries) elde edilen lif
Ardından “yün” veya “kıl” ismi gelen Şu hayvanların kılları: Alpaka, lama, deve, Kaşmir keçisi, Ankara keçisi, Ankara
ya da gelmeyen alpaka, lama,
tavşanı, Tibet sığırı, guanako, cashgora keçisi, kunduz, su samuru
deve, kaşmir, moher, tiftik, angora,
vicuna, yak, guanako, cashgora,
kunduz, su samuru
İSİM
3
Hayvanın cinsi belirtilerek veya
belirtilmeden hayvan veya at kılı
(örneğin sığır kılı, adi keçi kılı, at kılı)
1. ve 2. gruplarda geçmeyen farklı hayvanların kılları
4
İpek
Yalnızca, ipek salgılayan böceklerden elde edilen lif
5
Pamuk
Pamuk bitkisinin (Gossypium ) tohum kabuğundan (çiğitten) elde edilen lif
6
Kapok
Kapok meyvesinin (Ceiba pentandra) içinden elde edilen lif
7
Keten
Keten bitkisinin (Linum usitatissimum) sak kabuğundan elde edilen lif
8
Kenevir (Kendir)
Kenevirin (Cannabis sativa) sak kabuğundan elde edilen lif
9
Jüt
Corchorus capsularis veya Corchorus olitorius’un sak kabuğundan elde
edilen lif. Bu Direktif bağlamında: Hibiscus cannabinus, Hibiscus sabdariffa,
Abultilon avicennae, Urena lobata, Urena sinuata türlerinden elde edilen sak
lifleri de jüt gibi işlem görecektir.
10
Abaca (Manila kendiri)
Musa textilis’in yaprak kınından elde edilen lif
11
Alfa
Stipa tenacissima’nın yaprağından elde edilen lif
12
Hindistan cevizi (kokos)
Cocos nucifera’nın meyvesinden elde edilen lif
13
Broom
Cytisus scoporius ve/veya Spartium junceum’un sak kabuğundan elde edilen lif
14
Rami
Boehmeria nivea ve Boehmeria tenacissima’nın sak kabuğundan elde edilen lif
15
Sisal
Agave sisalana’nın yapraklarından elde edilen lif
16
Sunn (güneş keneviri)
Crotalaria juncea’nın sak kabuğundan elde edilen lif
17
Henequen
Agave Fourcroydes’in yapraklarından elde edilen lif
18
Maquey
Agave Contala’nın yapraklarından elde edilen lif
EK 1 41
NO
1
2
EK 1 42
19
Asetat
Hidroksil gruplarının %74’ten fazlası, %92’sinden azı asetillenmiş selüloz
asetat lifi
20
Aljinat
Aljinik asidin metal tuzlarından elde edilen lif
21
Kupro (kupramonyum reyonu)
Kupramonyum yöntemiyle elde edilen rejenere selüloz lifi
22
Modal
Yüksek kopma mukavemeti ve yüksek yaş modüle sahip olan yenilenmiş
viskoz işlemi yoluyla yeniden elde edilen selüloz lifi. Kondisyonlanmış
durumda (Bc) ve yaş durumda %5 uzama sağlamak için gerekli kuvvet (Bm)
aşağıdaki gibidir.
Bc ve Bm; desitex biriminde lineer yoğunluk T olduğunda:
Bc (CN) ≥ 1.3√T + 2 T
Bm (CN) ) ≥ 0,5 √T
23
Protein
Doğal protein maddelerinden rejenerasyon yoluyla ve kimyasal maddelerin
etkisiyle stabilize edilerek elde edilmiş lif
24
Triasetat
Hidroksil gruplarının en az % 92’si asetillenmiş selüloz asetat lifi
25
Viskoz
Filament ve kesikli lif için viskoz yöntemi ile elde edilen rejenere selüloz lifi
26
Akrilik
27
Kloro lifi
28
Floro lifi
29
Modakrilik
30
Polyamid veya naylon
Zincirlerinin (kütlece) en az %85’i akrilnitril ünitelerinden oluşan lineer
makromoleküllerden elde edilen lif
Zincirlerinde kütlece %50’den fazla klorlanmış vinil veya viniliden monomerik
üniteleri bulunduran lineer makromoleküllerden elde edilen lif
Florokarbon alifatik monomerlerinden oluşmuş lineer makromoleküllerden
elde edilen lif
Zincirlerinin (kütlece) %50’den fazlası ve %85’ten azı akrilnitril ünitelerinden
oluşan lineer makromoleküllerden elde edilen lif
Zincirlerinde, en az %85’i alifatik veya sikloalifatik birimleriyle birleşen amid
bağlantılarının tekrarlanmasıyla oluşan sentetik lineer makromoleküllerden
elde edilen lif
31
Aramid
En az %85’i doğrudan iki aromatik halkaya ve varsa, amid bağlantılarını
geçmeyecek sayıda imid bağlantılara bağlanan amid veya imid bağlantılarına
eklenen aromatik gruplardan oluşan sentetik lineer makromoleküllerden
meydana gelen lif
32
Polyimid
Zincirlerinde amid birimlerinin tekrarlamasıyla oluşan sentetik lineer
makromoleküllerden oluşan lif
33
Lyocell
34
Poliaktid
Çözülme ve türev oluşumu olmaksızın gerçekleşen solvent spinning işlemi
sonucu yeniden elde edilen selüloz lif
Zincirinde en az %85 (kütlece), doğal şekerden türetilen ve erime noktası en
az 135 oC olan laktik asid ester birimlerine sahip lineer makromoleküllerden
oluşan lif
Poliester / Polyester
Zincirleri (kütlece)en az %85 diol ve tereftalik asitten oluşmuş bir ester içeren
lineer makromoleküllerden elde edilen lif
36
Polietilen
Substituye edilmemiş alifatik doymuş hidrokarbon lineer
makromoleküllerinden oluşmuş lif
37
Polipropilen
İsotaktik pozisyonda her ikinci karbon atomunda bir metil yan dalı içeren ve
başkaca bir substitüsyonun söz konusu olmadığı doymuş alifatik hidrokarbon
lineer makromoleküllerden oluşan lif
38
Polikarbamid
Zincirlerinde (NH-CO-NH) üretilen fonksiyonel
39
Poliüretan
40
Vinilal
41
Trivinil
42
Elastodien
43
Elastan
Zincirlerinde üretan fonksiyonel grubunun tekarlanmasıyla oluşan
makromoleküllerden elde edilen lif
Zincirleri asetilizasyon derecesi farklı polivinil alkolden oluşan
makromoleküllerden elde edilen lif
Hiçbiri toplam kütlenin %50’sinden fazla olmamak üzere, akrilnitril
terpolimeri, bir klorlanmış vinil monomeri ve bir üçüncü vinil monomerinden
oluşan lif
Doğal veya sentetik poliisoprenden veya olarak bir ya da daha fazla dienin
vinil monomeri ile veya bunsuz polimerize edilmesi ile oluşan elastiki lif.
Bunlar orijinal uzunluğunun üç katı gerildiğinde ve serbest bırakıldığında
hızlı bir şekilde ve tamamen başlangıç boyuna dönerler.
Kütlece en az %85’i bölümler halindeki poliüretandan oluşan ve orijinal
uzunluğunun 3 katı kadar gerilip serbest bırakıldığında hızlı bir şekilde ve
tamamen başlangıç boyuna dönen elastiki lif
44
45
46
Cam lifi
Ardından “iplik” veya “lif” sözcüğü
gelen ya da gelmeyen, lifin yapısını
oluşturan materyalle ilgili isim
örneğin, metal (metalik, metalize
edilmiş), asbest (amyant), kağıt
Elastomultiester
47
Elastolefin
48
Melamin
Camdan yapılmış lif
yukarıda listelenmeyen muhtelif veya yeni malzemelerden elde edilen lifler
İki veya daha farklı kimyasal doğrusal makromoleküllerin iki veya daha farklı
aşamada etkileşimi ile oluşan (kütlesine göre %85’i aşmayan), baskın işlevsel
birim olarak asidin alkolü etkilemesi ile oluşan bileşik grupları içeren (en
azından %85 oranında) ve uygun muameleden sonra uzatıldığında orijinal
uzunluğunun 1,5 katına kadar çıkan ve serbest bırakıldığında hızla ve gerçek
anlamda başlangıç uzunluğuna ulaşan lif çeşididir.
En azından %95’i (kütlesine göre) kısmen çapraz moleküllerden oluşan, en az
bir diğer olefin ve etilenden elde edilen, uzatıldığında orijinal uzunluğunun
1,5 katına kadar uzayan, serbest bırakıldığında hızla ve büyük ölçüde
başlangıçtaki uzunluğuna ulaşan bir lif çeşididir.
En azından %85’i (kütlesine göre) kısmen çapraz moleküllerden oluşan,
melamin türevlerinden elde edilen lif
* Tablo, AB’nin Tekstil İsimleri Direktifi’nin Ek I’indeki tablonun Türkçe’leştirilmiş halidir. Tabloda yer alan isim ve tanımlar, Direktif’in Türk mevzuatındaki karşılığı olan “Tekstil Ürünlerinin İsimlendirilmesine İlişkin
Yönetmelik”’in Ek I’ine dayanmakla birlikte, Yönetmelik’ten farklı olarak, AB’nin listeye 2009 yılında eklediği “melamin” lifini de içermektedir.
EK 1 43
35
KAYNAKÇA 44
AB MEVZUATI
• 71/307/EEC sayılı, Üye ülkelerin tekstil isimlerine ilişkin
yasalarının yakınlaştırılmasına dair Direktif
• 2008/121/EC sayılı, Tekstil İsimleri Direktifi
• 2009/121/EC sayılı, 2008/121/EC sayılı Direktifin I
ve V numaralı eklerine, teknik gelişmelere uyum
doğrultusunta değişiklik getiren Direktif
• 96/73/EC sayılı, İkili tekstil lif karışımlarının bazı nicel
analiz yöntemlerine ilişkin Direktif
• 73/44/EEC sayılı, Üçlü lif karışımlarının nicel analizlerine
ilişkin üye ülke yasalarının yakınlaştırılmasına ilişkin
Direktif
• 207/2009/EC sayılı, Topluluk Markası Tüzüğü
• 89/104/EEC sayılı, Ticari markalar hakkındaki üye devlet
yasalarının yakınlaştırılmasına ilişkin Direktif
• 6/2002/EC sayılı, Topluluk Tasarımları Tüzüğü
• 98/71/EC sayılı, Tasarımlara yönelik yasal koruma
Direktifi
• 2004/48/EC sayılı, Fikri mülkiyet haklarının
uygulanmasına ilişkin Direktif
• 1907/2006/EC sayılı, Kimyasalların kayıt altına
•
•
•
•
•
•
•
•
•
alınması, değerlendirilmesi, izne tabi tutulması ve
sınırlandırılmasına İlişkin Tüzük (REACH)
98/8/EC sayılı, Biyosidal ürünlerin piyasaya sürülmesine
ilişkin Direktif
2009/251/EC sayılı, Dimethylfumarate adlı biyosidi
içeren ürünlerin piyasaya sürülmesinin yasaklanmasına
ilişkin Karar
2008/1/EC sayılı, Entegre kirliliğin önlenmesi ve
kontrolüne (EKÖK) ilişkin Direktif
1999/13/EC sayılı, Bazı faaliyetlerde ve tesislerde
organik çözücü kullanılması sonucu oluşan uçucu
organik bileşen emisyonlarının sınırlandırılmasına
ilişkin Direktif
2003/87/EC sayılı, Sera gazı emisyonu ticaretine izin
veren bir sistem oluşturulmasına ilişkin Direktif
96/82/EC sayılı, Tehlikeli maddeleri içeren büyük kaza
risklerinin kontrolüne ilişkin Direktif
2008/98/EC sayılı, Atıklara ilişkin Direktif
1999/31/EC sayılı, Atıkların düzenli depolanmasına
ilişkin Direktif
66/2010/EC sayılı, Avrupa eko-etiket sistemine ilişkin Tüzük
maddelerden korunmalarına ilişkin Direktif
• 2003/10/EC sayılı, İşçilerin gürültüden kaynaklanan
risklere maruziyeti ile ilgili asgari şartlara ilişkin Direktif
• 2002/44/EC sayılı, İşçilerin fiziksel ajanlardan (titreşim)
kaynaklanan risklere maruziyeti ile ilgili asgari sağlık ve
güvenlik şartlarına ilişkin Direktif
• 2004/40/EC sayılı, İşçilerin fiziksel ajanlardan
(elektromanyetik alanlar) kaynaklanan risklere
maruziyeti ile ilgili asgari sağlık ve güvenlik şartlarına
ilişkin Direktif
• 2009/148/EC sayılı, Çalışanların iş yerinde asbeste
maruz kalmaya bağlı risklerden korunmasına
ilişkin Direktif
• 834/2007/EC sayılı, Organik üretime ve organik
ürünlerin etiketlenmesine ilişkin Tüzük
• AB ülkeleri ile Mayıs 2004’te AB’ye katılan 10 ülke
arasında imzalanan Katılım Antlaşması, 23 Eylül 2003
• COM(2009)31 sayılı, Tekstil isimleri ve ilgili tekstil
ürünlerinin etiketlenmesine ilişkin Tüzük Teklifi
• COM (2004)412 sayılı, Topluluk patentine ilişkin
Tüzük Teklifi
• COM(2007)844 sayılı, Endüstriyel emisyonlara ilişkin
Direktif Teklifi
• COM(2009)267 sayılı, Biyosidal ürünlerin kullanılması ve
piyasaya sürülmesine ilişkin Tüzük Teklifi
TÜRK MEVZUATI
• Avrupa Birliği Müktesebatı’nın Üstlenilmesine İlişkin
Türkiye Ulusal Programı ile AB Müktesebatı’nın
Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı’nın
Uygulanması, Koordinasyou ve İzlenmesine Dair Karar,
31 Aralık 2008 tarih ve 27097 sayılı (5. Mükerrer)
Resmi Gazete
• Tekstil Ürünlerinin İsimlendirilmesine ilişkin Yönetmelik,
12 Ağustos 2005 tarih ve 25904 sayılı Resmi Gazete
• İkili Tekstil Lif Karışımlarının Kantitatif Analiz Metotları
Hakkında Yönetmelik, 22 Nisan 2001 tarih ve 24381
sayılı Resmi Gazete
KAYNAKÇA 45
• 2009/567/EC sayılı, Tekstil ürünlerinin eko-etiket
alabilmeleri için belirlenen ekolojik kriterlere
ilişkin Karar
• 2009/967/EC sayılı, Tekstil zemin kaplamalarının ekoetiket alabilmeleri için belirlenen ekolojik kriterlere
ilişkin Karar
• 3286/94/EC sayılı, Başta DTÖ kuralları olmak üzere,
Topluluğun, uluslararası ticaret kuralları kapsamındaki
haklarının icrasını temin etmek amacıyla, Ortak Ticaret
Politikası alanındaki Topluluk prosedürlerini
belirleyen Tüzük
• 1225/2009/EC sayılı, AB üyesi olmayan ülkelerden
yapılan dampingli ithalata karşı korunmaya
ilişkin Tüzük
• 597/2009/EC sayılı, AB üyesi olmayan ülkelerden
yapılan sübvansiyonlu ithalata karşı korunmaya
ilişkin Tüzük
• 2658/87/EEC sayılı, Ortak Gümrük Tarifesi ve İstatistik ve
Tarife Nomenklatürüne ilişkin Tüzük
• 1/95 sayılı, Gümrük Birliği’nin son aşamasının
uygulanmasına ilişkin AT-Türkiye Ortaklık Konseyi Kararı
• 77/388/EEC sayılı, Ortak KDV Sistemine ilişkin Direktif
• 2006/112/EC sayılı, Ortak KDV Sistemi’ne İlişkin Direktif
• 2003/88/EC sayılı, Çalışma sürelerinin düzenlenmesi ile
ilgili bazı hususlara ilişkin Direktif
• 89/654/EEC sayılı, İş yerlerinde asgari sağlık ve güvenlik
gereklerine ilişkin Direktif
• 2009/104/EC sayılı, İş araç gereçlerinin işyerinde
çalışanlar tarafından kullanılmasına ilişkin Direktif
• 89/656/EEC sayılı, Kişisel koruyucu donanımların
işyerinde çalışanlar tarafından kullanılmasına
ilişkin Direktif
• 92/58/EEC sayılı, İş yerinde güvenlik ve/veya sağlık
işaretleri ile ilgili asgari gereksinimlere ilişkin Direktif
• 89/391/EEC sayılı, İş başında işçi emniyeti ve sağlığının
iyileştirilmesini teşvik edici önlemlerin alınmasına
ilişkin Direktif
• 2004/37/EC sayılı, Çalışanların kanserojen ve mutajen
KAYNAKÇA 46
• Üçlü Tekstil Lif Karışımlarının Kantitatif Analiz Metotları
Hakkında Yönetmelik, 24 Nisan 2001 tarih ve 24382
sayılı Resmi Gazete
• 2008/02 sayılı, Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (89/106/
EEC) Kapsamında Uygulanacak Teknik Şartnamelerin
Yayımlanması Hakkında Tebliğ, 10 Temmuz 2008 tarih
ve 26932 sayılı Resmi Gazete
• 551 sayılı, Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, 27 Haziran 1995 tarih ve 22326
sayılı Resmi Gazete
• 554 sayılı, Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname, 27 Haziran 1995 tarih ve
22326 sayılı Resmi Gazete
• 556 sayılı, Markaların Korunması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname, 27 Haziran 1995 tarih ve 22326
sayılı Resmi Gazete
• 5833 sayılı, Markaların Korunması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname’de Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun, 28 Ocak 2009 tarih ve 27124 sayılı Resmi Gazete
• Biyosidal Ürünler Yönetmeliği, 31 Aralık 2009 tarih ve
27449 sayılı Resmi Gazete
• Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik, 5
Temmuz 2008 tarih ve 26927 sayılı Resmi Gazete
• Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik, 26
Mart 2010 tarih ve 27533 sayılı Resmi Gazete
• Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği, 3
Temmuz 2009 tarih ve 27277 sayılı Resmi Gazete
• Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, 14 Mart 2005
tarih ve 25755 sayılı Resmi Gazete
• Büyük Endüstriyel Kazaların Kontrolü Hakkında
Yönetmelik, 18 Ağustos 2010 tarih ve 27676 sayılı
Resmi Gazete
• Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına İlişkin
Yönetmelik, 18 Ağustos 2010 tarih ve 27676 sayılı
Resmi Gazete
• 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu, 2 Ekim 1984
tarih ve 18563 sayılı Resmi Gazete
• Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi
Oranlarının Tespitine İlişkin Karar, 17 Temmuz 2002
tarih ve 4480 sayılı Resmi Gazete
• Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer
Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin 2002/4480 Sayılı
Kararnamenin Eki Karar, 30 Temmuz 2002 tarih ve
24831 sayılı Resmi Gazete
• Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi
Oranlarının Tespitine İlişkin Karar, 8 Mart 2006 tarih ve
10138 sayılı Resmi Gazete
• 4857 sayılı İş Kanunu, 10 Haziran 2003 tarih ve 25134
sayılı Resmi Gazete
• Kişisel Koruyucu Donanımların İşyerlerinde Kullanılması
Hakkında Yönetmelik, 11 Şubat 2004 tarih ve 25370
sayılı Resmi Gazete
• Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri
Hakkında Yönetmelik, 26 Aralık 2003 tarih ve 25328
sayılı Resmi Gazete
• Kanserojen ve Mutajen Maddelerle Çalışmalarda Sağlık
ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik, 26 Aralık
2003 tarih ve 25328 sayılı Resmi Gazete
• Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik
Önlemleri Hakkında Yönetmelik, 26 Aralık 2003 tarih ve
25328 sayılı Resmi Gazete
• Biyolojik Etkenlere Maruziyet Risklerinin Önlenmesi
Hakkında Yönetmelik, 10 Haziran 2004 tarih ve 25488
sayılı Resmi Gazete
• Gürültü Yönetmeliği 23 Aralık 2003 tarih ve 25325 sayılı
Resmi Gazete
• Titreşim Yönetmeliği 23 Aralık 2003 tarih ve 25325 sayılı
Resmi Gazete
• Bazı Tehlikeli Maddelerin, Müstahzarların ve Eşyaların
Üretimine, Piyasaya Arzına Ve Kullanımına İlişkin
Kısıtlamalar Hakkında Yönetmelik, 26 Aralık 2008 tarih
ve 27092 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete
• Deri ve Tekstil Ürünlerinde Azo Boyar Madde ve Aril
Aminler Hakkındaki Sağlık Bakanlığı Genelgesi, 29
DİĞER BELGELER
• Avrupa Komisyonu, 2009 Yılı Türkiye İlerleme Raporu,
Ekim 2009
• Avrupa Komisyonu İşletme ve Sanayi Genel Müdürlüğü,
Tekstil ve Hazır Giyim Sanayii İstatistikleri, 2009
• Avrupa Komisyonu, Fikri Mülkiyet Hakları Uygulama
Raporu 2009
• Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi’ne (JRC)
bağlı Avrupa EKÖK Bürosu’nun 2003 yılında hazırladığı
tekstil sektörüne ilişkin referans belge (BREF)
• Avrupa Komisyonu, VOC Çözücü Emisyonları Direktifi
kapsamında kuru temizlemede emisyon azaltma
önlemlerine ilişkin rehber, Mart 2009
• Avrupa Komisyonu, VOC Çözücü Emisyonları Direktifi
kapsamında rotasyon baskı faaliyetlerinde emisyon
azaltma önlemlerine ilişkin rehber, Mart 2009
• Avrupa Komisyonu, VOC Çözücü Emisyonları Direktifi
kapsamında tekstil kaplamalarda emisyon azaltma
önlemlerine ilişkin rehber, Mart 2009
• Avrupa Komisyonu, Tekstil ürünlerinde eko-etikete
ilişkin broşür
• Avrupa Komisyonu, Tekstil zemin kaplamalarında ekoetikete ilişkin broşür
• Avrupa Komisyonu, Yeni Biyositler Tüzüğü’ne ilişkin
soru-cevap, Haziran 2009
• Avrupa Komisyonu, Biyositlerin kullanımından
kaynaklanan risklere karşı farklı opsiyonların
değerlendirilmesi, Mart 2009
• Avrupa Komisyonu, Tekstil Arkaplan Ürün Raporu, 2008
• Avrupa Komisyonu, AB’de Atık Kaynakları ve İkincil
Materyaller Araştırması, 2007
• Avrupa Komisyonu, Yunanistan, Portekiz, İspanya ve
Bulgaristan’da Tekstil Sektörlerinin Enerji Yönetim
Uygulamalarının Teşvik Edilmesi
• Avrupa Komisyonu, Ar-Ge ve inovasyon alanında AB
fonlarına ilişkin rehber
• Avrupa Komisyonu Gümrük Birliği ve Vergilendirme
Genel Müdürlüğü, AB Ülkelerinde Uygulanan KDV
oranları, Ocak 2009
• A. Merve Kocabaş, Hande Yükseler, Filiz B. Dilek ve
Ülkü Yetiş, EKÖK Direktifi’nin Bir Dokuma Fabrikasında
Uygulanışı: Su ve Enerji Tüketiminin Analizi, Çevresel
Yönetim Dergisi No:91, 2009, sf. 102-113
• Bülent Çakar, Tekstil ve Konfeksiyon Sektöründeki KDV
İndiriminin Olası Etkileri, Mart 2006
• Ebru Gülsoy, Hazır Giyim Sektör Raporu, Başbakanlık Dış
Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, 2010
• Ebru Gülsoy, Teknik Tekstiller Sektör Raporu,
Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme
Etüd Merkezi, 2010
• Eda Kaya, “EKÖK Direktifi’nin Türkiye’de Tekstil
Sektöründeki KOBİ’lere Uygulanışı” adlı Yükseklisans
Tezi, Kasım 2005
• Esin Şen, Ev Tekstil Ürünleri Sektör Raporu, Başbakanlık
Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd
Merkezi, 2010
• Euratex, 2009 Yıllık Raporu, Haziran 2010
• Euratex, 2009 Yılında AB-27’de Tekstil ve Hazır Giyim
Sektörüne İlişkin Temel Veriler, Haziran 2010
• Eurostat, Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü İstatistikleri, 2010
• Eversheds, Yeni Çerçeve Atık Direktifi, 10 Aralık 2008
KAYNAKÇA 47
Aralık 1994 tarih ve 15488 sayılı Resmi Gazete
• Bazı Tekstil Ve Konfeksiyon Ürünlerinin Denetimine
İlişkin Tebliğ (İthalat : 2010/15), 31 Aralık 2009 tarih ve
27449 (2. Mükerrer) sayılı Resmi Gazete
• İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ
No: 2010/1) 31 Aralık 2009 tarih ve 27449 (2. Mükerrer)
sayılı Resmi Gazete
• Çevre ve Orman Bakanlığı, Bazı Tehlikeli Maddelerin,
Müstahzarların ve Eşyaların Üretimine, Piyasaya
Arzına ve Kullanımına İlişkin Kısıtlamalar Hakkında
Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
Taslağı
KAYNAKÇA 48
• Hong Kong Ticareti Geliştirme Konseyi (HKTDC), REACH
Tüzüğü’nün Tekstil ve Deri Ürünlerine Uygulanışı, 2009
• Lakshmi Challa, Bangalore Üniversitesi, Tekstil ve Hazır
Giyim Sektörünün Çevre Üzerindeki Etkisi: Eko-dostu
Tekstillere Doğru
• Maria Smeder, Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma
Merkezi, Seveso II Direktifi Ek I kapsamına giren
maddeler
• Meral Mungan ve Ülkü Yetiş, Ortadoğu Teknik
Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü, Türkiye’de bir
Tekstil Fabrikasının Çevresel Risk Değerlendirmesi
• Murat Kavalalı, Avrupa Birliği’nin Genişleme
Süreci: AB’nin Beşinci Genişlemesine İlişkin Katılım
Antlaşmalarında Yer Alan Geçiz Düzenlemeleri, T.C.
Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı, AB ile İlişkiler
Genel Müdürlüğü, Şubat 2006
• Mustafa Bağan, Tekstil Ürünlerinin REACH Çerçevesinde
Değerlendirilmesi, Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği
• Oğuz Kuyumcu, Kumaş Sanayii Sektör Raporu,
Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme
Etüd Merkezi, 2010
• T.C. Müzakere Pozisyon Belgesi, 16. BaşlıkVergilendirme, Mayıs 2009
• Türkiye’nin Katılım Süreci için AB Stratejisi 2010-2011
Eylem Planı, 15 Mart 2010
• T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Sanayi Genel
Müdürlüğü, Tekstil, Hazır Giyim, Deri Ve Deri Ürünleri
Sektörleri Raporu, Mart 2010
• Ümit Sevim, Elyaf ve İplik Sektör Raporu, Başbakanlık
Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd
Merkezi, 2010
Avrupa İşletmeler Ağı İstanbul
Avrupa İşletmeler Ağı Avrupa Komisyonu tarafından işletmelere AB mevzuatı, dış ticaret ve teknoloji alanında
hizmet vermek üzere kurulan merkezlerde oluşuyor. 46 ülkede, 572 kuruluş bünyesinde faaliyet gösteren merkezlerde 3000’e yakın uzman; AB mevzuatı, politikaları, hibeleri, kredileri ve ihalelerine ilişkin bilgi sağlıyor, firmalara yeni pazarlar ve ticari işbirliği fırsatları bulmalarına yardımcı oluyor ve yeni teknolojilere ulaşmaları ve kendi
teknolojilerini geliştirmeleri konusunda destek veriyor.
İstanbul Sanayi Odası bünyesinde faaliyet gösteren Avrupa İşletmeler Ağı İstanbul Merkezi, KOSGEB
Boğaziçi Hizmet Merkezi, KOSGEB İstanbul Anadolu Yakası Hizmet Merkezi ve Sabancı Üniversitesi ortaklığı ve
Trakya Bölgesi’nde bulunan 6 irtibat ofisi ile İstanbul ve Trakya Bölgesi’ndeki firmalara hizmet veriyor.
Avrupa İşletmeler Ağı İstanbul Merkezi işletmeleri, AB mevzuatı, mali yardım ve kredileri, AB’ye ihracatta uyulması gereken kurallar ve merkezlerin faaliyet gösterdiği 46 ülkede ortak arayışı konusunda bilgilendirirken, diğer
yandan AB’nin AR-GE destekleri, 7. Çerçeve Programı ve teknoloji transferi konularında işletmelere destek sağlıyor.
Avrupa İşletmeler Ağı İstanbul Merkezi’nin ücretsiz danışmanlık hizmetlerinden faydalanmak ve etkinliklerinde yer
almak için www.aia-istanbul.org adresine üye olabilirsiniz.

Benzer belgeler