SEVDAH VE SEVDALİNKA

Transkript

SEVDAH VE SEVDALİNKA
SEVDAH VE SEVDALİNKA
BU KÜÇÜK MECMUANIN BÜYÜK AMACI
Uzun zamandır, yabancılara sevdalinkayı ve sevdahı yabancı görenlere uygun bir
şekilde verilerin bir yere toplanmasının ihtiyacı vardı. Bu yüzden tanınmış aydınlar ve
sevdalinka bilginlerinin kaleminden gelen sevdalinka ve sevdah hakkında en önemli
bilgileri özetlemeye çalıştık. Böylece ilgi duyan herkes temel bilgi ve sevdalinka ve
sevdah diye adlandırılan fenomenler hakkında fikre sahip olabilir. Bu küçük mecmuanın,
sevdalinkaya karşı ilgi duyanlara yararlı, kültür mirasımızın bu eşsiz mücevherinin
korunmasına yardımcı olacağına inanıyoruz.
Hazırlayanlar Semir Vraniç Ömer Pobriç
On yaşındaki bir çocuk ‘Sevdah, babamın şarkı söylerken ağladığı andır’ diyerek
‘Sevdah ve Sevdalinka nedir’ sorusunun en basit, en masum, en samimi ve aynı
zamanda en doğru tanımını vermiştir (OmerPobriç)
Sevdalinka bizim hakkımızda olan şarkıdır (Ömer Pobriç)
SEVDAH HAKKINDA
'Sevdah' (sevda, karasevda) kelimesi Türk dilinde aşkın hasretini ve azabını ifade
eder, kökü ise Arapçada 'sewdâ' kelimesinde bulunup 'siyah safra' anlamına gelir.
Eski Arap ve Yunan doktorları, insan vücudunda bulunan temel dört öğelerden biri
olan siyah safranın insanın duygusal hayatını etkilediğini, melankoli ve huzursuzluğu
uyandırdığına inanıyorlardı. Bundan da Yunanca'daki 'melankoli' sözcüğü mecazî
anlamıyla temel anlamın yansımasını oluşturur: melanhölos - siyah safra. İnsanın
böyle bir halini uyandıran aşk için Türkçede bu iki kavram semantik olarak yakından
ilişkindir. Böylece temel anlamının iki boyutlu yansımasıyla karşımıza çıkıyor. Bu iki
anlamın bağlanması sembolik-duygusal niteliklerinin bir kavramdan öbürüne şiirsel
olarak geçmesinin sürecini başlatmıştır. Sonuç olarak özel lirik-psikolojik özelliklere
sahip olan yeni kavram doğmuştur.
:
'Sevdah'kelimesiyle ifade edilen aşk duygusuna, temel duygusal yönünü
koruyarak topraklarımızda zaman ve mekan içerisinde İslâv-Bogomil hüzünlü
geçicilik duygusunun katkısı da olmuştur. Bizim 'sevdah' her ne kadar hasret ve
acıyla dolu olsa da o kadar hüzünlü ve tatlıdır. Sevdah insanın aşk acısını çekemediği
noktada ölümle eşit olan aşk sarhoşluğu içinde kaybolduğu aşk duygusudur.
Bu acı, sevgiliye kavuşmak ve ulaşmak için birçok engel olduğundan imkânsız
olmasından kaynaklanıyor. Aşkın karşısına bazen aşılması zor bir duvar gibi,
zaman ve mekan engelleri çıkar, bazen de bireysel, toplumsal, ailevî, geleneksel ya
da duygusal engellerle karşılaşılır. 'Sevdah' diğerler tarafından çektirilen işkence
olarak kendini gösterir, aynı zamanda insanın aşkın beyhude olduğu bilincinde
olup mazoşist bir aşk anlayışıyla kendi kendine çektirdiği acı olarak da algılanabilir.
(Muhsin Rizviç, edebiyat tarihçisi)
"Bana göre 'sevdah' görünmez ve insanın etrafını çeviren "auradır", fakat güzelliği
kendi hayatının bir parçası olarak gören herkes en küçük mekanda ve en küçük biçimde
'sevdahı' hisedebilir.
Bu, hayata iyimser bakan, öyle yaşayan ve o çerçevede güzellik ve memnuniyet
unsurlarını bulanlara Allah vergisidir.
Canın 'sevdah' güzelliğiyle fazlasıyla dolduğu zaman 'sevdalinka' en iyi tazeleyici
unsurdur: 'Canımı tazelemek için çala şarkı söylesene'.
'Sevdah' sadece bir kelime değildir, canların sınırsız genişliğinde neşenin zerelerini
bulup onlarla mozayik yaparak, kendilerine hayatı güzel kılan hayalî güzellik muhitidir.
Hayat, maalesef sadece aşktan ibaret değil, 'sevdah'm en üst noktası olan
sevdalinka
sadece aşk şarkısı değildir. 'Sevdah' Boşnakların hayat tarzı, sevdalinka ise Boşnakların
yaşantılarının tarihî kâtibidir." (Ömer Pobriç, müzisyen)
Sevdalinka ve onun gelişimi hakkında
‘Sevdalinka' Boşnak, şehirli aşk şarkısıdır. 'Boşnak'sözcüğü sevdalinkanın
otantiğini, 'şehirli' şehirliliğini, 'aşk'sözcüğü ise içeriğinin konusunu belirler.' (Ömer Pobriç,
müzisyen)
Sevdalinka şarkıları bizim ilk yüceliğimiz idi'
(Zulfikar-Zuko Cumhur)
"...Sevdalinka sadece aşk hakkında bir şarkı olmayıp, o 'sevdah' hakkında
bir şarkıdır. Bunun içinde onun özelliği ve temeli bulunur. O İslav ve Doğu'nun duygusal
buluşması ve birleşmesinin şarkısıdır: içindeki tutkunun şiddeti, güzellik potansyeli ve
yoğunluğuyla Doğulu, tesellisiz duygusallığı ve ruhsalığın genişliğiyle İslavdır. Şiirsel
karakterine göre sevdalinkanın balad türünün öneminden, onun bir olayın bıraktığı
acılı duygunun ve trajedinin boyutu da var. Aralarındaki fark, sevdalinkanın gelişen olay
örgüsünün olmamasında bulunur. Sevdalinkadaki olay daha çok bilinçaltında bulunan,
kısaltılmış ve içinden aşkın gelişeceği kısmetin lirik-erotik çıkış noktası olan sebep ya da
özet olarak karşımıza çıkar. Bazen de sevdalinka duygularla dolu lirik potansyeli taşıyan
ve aşk acısı ve hasret haykırışıyla biten olay ya da olayın bir parçasının yeniden
yaşanmasını anlatır. Bundan dolayı sevdalinka, duygusal-öznel alanda olayı zaman dışı
olarak izleyen kadının lirik monologudur. Sevdalinka kadının kendi duygularının
resonansı, hayat ve aşkın yorumudur." (Muhsin Rizviç, edebiyat tarihçisi)
"Onun güzelliği karşısında sessiz kalırsın. O aşkın derdini ve kahrını en güzel kokulu
çiçeklere çevirir"
{Salih Trbonja-Sevdi, Mostarlı şair)
"Müslüman lirik şarkısı olan sevdalinka bizim halk edebiyatımızın taç mücevheridir.
Sevdalinka iktisadî ve maddî olarak (esnaf-ticari) verimli ve İslam-Orta Doğu'nun etkisi
altında olan ortamda gelişmiş olan şehir şarkısıdır. Bu yüzden sevdalinkada, özellikle
onun melodik yapısında Doğuya özgün unsurların katkıları görünür. Lirik yapısı,
duygusalığının türü, sembolizmi, hayal dünyası, arketipleri, bütün bu unsurlar, BosnaHersek'in üç etno-kültür birliğinin halk mirası olan kültürel-geleneksel temellerinden
kaynaklanır. Sevdalinkanın her yerde herkes tarafından kendi malı olarak kabul
edilmesi bunu desteklemektedir."
"Müzik îçînde kendimi kaybettiğim kadar hiçbir şeyde kendimi kaybetmem, tüm
müziklerden tek sevdalinka var
(İvan Lovrenoviç, edebiyatçı)
SEVDALİNKA- CAN KONUŞMASI
EZAN – İLAHİ – KASİDE - SEVDALİNKA
Hazreti Bilanın "Allahu Ekber" söyleyişi dünyada okunan ilk ezan'dır. Ezanın
ahengi vardır.. ..Namaza davet ediliği zaman ahenkli, güzel, tatlı sesle davet edilir.
Müminler Kur'an mesajlarının güzelliğini ve içeriğini algılayarak, Yüce Allah'ı ve
son peygamberi Hazreti Muhamed'i birçok şekil arasında ilahilerle yüceltmeye
başladılar. Demek ki ilahiler dinî şarkılardır ve din münasebetiyle okunur.
Müslümanlar yaptıkları her şeyi Allah'ın adına yaparlar. İş, savaş, aşk, neşe, keder
gibi hayatın dünyevî olguları kaside adlı özel müzik-şiir türüleriyle ifade edilirdi.
Kasideler ise genellikle söylenir ya da sunulur.
Osmanlılar 1463 yılında Bosna'ya geldiklerinde islamiyetin izlerini bulmuşlardır.
Tüccar ve seyyarların Bosnaya getirdikleri İslam dini Bosna kilisesinin taraftarları
Patarenler
tarafından
kabul
edilmekteydi.
Patarenler,
tıpkı
bugünkü
Bosna
müslümanları olduğu gibi iki hiristiyan medeniyeti arasında kalıp sürünüyorlardı. O
zamanki Bosna halkı olan Patarenler İslam dinine sığınmışlardır.
Bosna müslümanları, İslamın değerini kavrayıp ataerkil terbiyeyi kaynak, beden
ve ruh temizliğini yaşamın temel koşulu, nezaketi adet olarak kabul ederek özel bir
zihniyet oluşturmuşlardır. Bu zihniyet ise Bosna şarkısı sevdalinka için doğal çerçeve
oluşturmuştur.
Sevdalinka hayatın iyi ve kötü olaylarını anlatarak zamanla Boşnakların can
konuşması olmuştur. Sevdalinkanın sözü çok değerli olup müziği de özel, Bosna'ya
özgündür. Boşnaklar dünyanın hiç bir yerinde olmayan orjinal, otantik bir müzik ifadesi
icat etmişlerdir.
Sevdalinka, ticarî yollardan, hanlar ve konaklardan, gazalardan, meclisler ve
şenliklerden, akşam dertlerinden, Bosna vadilerinden, tepeler ve nehirlerinden
geçmiştir. Kendi güzelliğiyle halk tarafından kabul edilip Ugar, Macar, Sırp, Hırvat,
ispanyol, Meksikan ve fazlasıyla Doğulu şarkıların baskısı altından çıkıp Boşnak şarkısı
olarak günümüze ulaşmıştır.
Bu anlatılanlara göre sevdalinkanın sadece bir müslüman şarkısı olduğu
söylenebilir. Sevdalikanın kökeni açısından bu doğru, fakat gelişimi açısından değil.
Hepimiz onu sever, savunuruz. Bazen de karşısına çıkarız. Sevdalinkanın korunması
için tek yol bizim, Boşnaklar'ın ona bakmamız, kökünü sevgiyle sulamamızdır." (Ömer
Pobriç, müzisyen)
"Sevdalinka sözlü edebiyatımızın ve halk sanatımızın en gösterişli türüdür. Böyle
bir şarkı, islamiyeti kabul eden halkın arasında Doğu hayat tarzı tümüyle anlaşıldığı
zaman, bütün gerekli kurumlarıyla şehir ortamı oluşturulduğu sırada, içinde
sahibinin imkânlarına göre çardaklı bahçe, kapıcıkla çevrilmiş avlu, aşk penceresi gibi
özel yerleri olan evlerin olduğu mahalelerin tamamen inşaat edildiğinde, kısacası
sevdalinkada anlatılan mekanda hayatın gelişmeye başladığı zaman, ancak ortaya
çıkabilirdi. Bu zaman, sevdalinkanın altın dönemi, on altıncı yüzyılın başında, daha
doğrusu Osmanlıların Bosna'ya geldiklerinden elli yıl kadar geçtikten sonra başlayıp, 1878
yılına, Avusturiya-Macarıstan tarafından Bosna-Hersek' in işgal edilmesine kadar, yani
halkın hayatında pek değişiklik yokken devam eder. O dönemden sonrası ise
sevdalinkanın tamamen yok olmamasına rağmen Batı yaşam kültürünün girmesiyle bu
şarkının doğduğu hayat tarzı ve onun serbestçe gelişebilmesi için alt yapısını oluşturan
koşular ortadan kalkar.
Yüzyıllarca süren uzun hayatı boyunca farklı toplumsal tabakalarda yaratılmakta
olan sevdalinka kız ve oğlan buluşmasında, düğünlerde, oyunlarda, aile toplantılarında,
tefferrüçlerde, yollarda, avluda, bahçede, ev odalarında, hanlarda, mahaleden
geçerken, ata binerken, avlarken, şehir kalelerinde, hapiste, gazalarda, yabancı gök
altında ....söylenmekteydi.
İslam ahlâkının gerektirdiği gibi kadının dış hayatdan katı ayrımı, müslüman
şehirlerdeki yerleşme kültürünü etkilemiştir. Bu durum, hemen hemen bütün şehir
sakinlerinin oturma tarzına yansırdı: kadın yüzlerinin dişardakilerden saklanması, kız
yaşındakilerin evdeki erkek akrabasından saklanmak için zenginlerin evlerinde erkekler
ve kadınlar için özel odalar bazen de binalar (selamlık ve haremlik), yüksek duvarlarla
çevrilmiş özel avlular vardı. Yine de şehirde yaşayan kız ve erkekler arasında özel aşk
buluşmaları; yeri, zamanı, kuralları belli tanışma ve görüşme mümkündü. Bu görüşmeler
belli günlerde en çok cuma gününde, kapıda ya da sokağa doğru konulmuş tahta
parmaklıklarla kapalı pencerelerden yapılırdı. Aşk görüşmeleri için ayrılmış günlerde genç
erkekler sokaklardan geçerdi, kızlar ise pencerede ya da yarım açılmış kapıda
durmaktaydı. Bu tür aşk tanışmalarında anlaşma yollarından biri şarkı, sevdalinkaydı.
Pencerenin, bahçe ya da avlu duvarının içinden kız sesi şarkıyla erkek sesine karşılık
verirdi.
Vezin açısından sevdalinkalar, farklıkları gösterir- günümüze kadar dizenin en
seyrek şekillerini getirerek sevdalinka altı tane vezin şeklinde bulunabilir: on üç heceli,
örneğin: 'Uzeh djugum i mastrafu, podjoh na vodu.'; on bir heceli, örneğin:'Ja kakva je
Djulbegova kaduna'; simetrik ve lirik on heceli vezinler, örneğin: 'Djevojka vice sa visoka
brda' ve simetrik olmayan, seyrek olan sekiz heceli vezinler': Ja svu noc lezah, ne
zaspah'; halk şiirimizde ve sevdalinkadaki en yaygın vezinler ise simetrik olan sekiz heceliler
:'Put putuje Latif-aga' ve simetrik olmayan epik on heceli vezinler:'Posetala Hana
Pehlivana.' (Munib Maglayliç, edebiyat tarihçisi)
"Sevdalinka üst tabaka müslümanların şarkısı olup sözlerinde onların ailelerinin
ve özel isimleri duyulur...Sevdalinkada anlatılan mekanlardan bu şarkının kökeni
nereden geldiği bellidir: Miljacka nehri, Bentbaşı, Saraçi ve Kovaçi semtleri, karanlık
sokaklar, büyük kapılar, özel çiçekler, sümbüller ve güller, yüksek, Türk tipi evler, camiler
ve ihmâl edilmiş mezarlar. Bosna-Hersek şehir şarkısı bugün yok olmak üzere olan
müslüman üst tabakalara aittir, aynı zamanda onların müslüman, ortodoks ve katolik
çağdaşlarına da aittir. Şehirli ve üst tabakaya ait sevdalinkanın Türk-Doğulu şehir kültürü
içinde yaşayan müslüman ve hiristiyan alt tabakalar tarafından kabul edilmiş olması
beklenmiş bir durumdur."
'Lirik ve müzik sanatının yarattığı en ince, en güze) şey'
(Gerhard Gesemann, Slâvist)
"Sevdalinka Boşnakların geleneğinde iki âşık arasındaki sevgi, hayatın en yüce ve
en anlamlı boyutu olan 'sevdah'ları hakkında şarkı olarak bilinir. Sevdalinka, yaşamın en
güçlü ve en ince yanı olan sevdah ile bu halkın zihniyetine kültür ve yücelik katmıştır....
Bugün sevdalinka kelimesi denince ilk olarak ihtişamlı sunulmasıyla bilinen melodi
akla gelir. Bu melodi, içimizde eski Bosna ve bir çok şarkıyla aktarılan onun muhteşem
geçmişinin hatırasını uyandırır.Bu şarkının her tür betimlenmesi Türk dönemindeki ve
Avusturya hükümdarlığı altındaki eski Bosnayı akla getirmekte.
Sevdalinka en dar
anlamıyla söz ve müzik folklorunun lirik-şiirsel ve ahenkli türlerin muhteşem bir karışımı
olup merkezinde iki genç arasındaki aşkı 'sevdah' ile anlatmakta. Kökeni ve ilhamı
aşktan gelmesiyle beraber bu şarkı sadece bu konuyla kalmaz. Sevdalinka kültürel,
şehirli, belgesel, yerel ve özel unsurlarıyla kökü olan aşk duygusunu aşmıştır. Müzik ve
söz geleneği içinde beş yüzyıl boyunca davamlılığını sürdüren sevdalinka Boşnakların
ruh kültürünün bir çok biçimin ve içeriğinin göstergesi olmuştur. ...Her sevdalinkayla
kendimizi, kendi ruhumuzun gizemlerini keşf ediyoruz. Onun estetik yapısının
özelliği algılama açıklığıdır. O yüzden bu şarkı Boşnakların müzik ve söz geleneğinin,
onların psikolojisi ve zihniyetinin göstergesidir. Onun ritm ve dizeleriyle özdeşleşmek,
onun sözleri üzerinde durmak, onun bütün şiirsel kuruntusunu ve metafizik pırıltısını
canlandırmak gerekiyor. .. .Sevdalinka insan içinde en ince ve en yüce duyguları ve
ruhsal halleri uyandırır: neşeyi, rahatlığı, kendimizle memnun olduğumuz zamanları,
hayatımızda o kadar yakın olan ama aynı zamanda ulaşılamaz anları anlatır.
Sevdalinka muhteşem Johan Sebastian Bach gibi- evrenin ve insanın birleşmesi,
yücelik ve mutluluk
duygusudur.
O,
insanın hayatında yeri ve misyonunu
sorgulamasının, hüznü uyandıran tükenmez lirik potansiyeldir. ...İnsan ruhunun,
yorumcusundan,
onu
söyleyen
ve
çalandan
candan
gayret
gerektiren
sevdalikanın derecesine ulaşması gerekir. Şimdi de zamanımızda çok dinlenen ve
usta yorumcusu olan Himzo Polo vina tarafından muhteşem söy lenilmesiy le ünlü olan
sevdalinkayı hatırımıza getirelim: "ima Y jada k'o kad akşam pada, kad mahale fenjere
zapale, kad saz bije pozna jacije, kad tanahni drhçu şadrvani.. ."('Akşam gelince,
mahalelerin fenerleri yakıldığı zaman, geç yatsılarda sazın çalındığında, ince
şadırvanların titrediği sırada ortaya çıkan acıdan daha büyüğü var mı...)" (Raşid
Duriç, edebiyat tarihçisi)
"Sevdalinka (aşk şarkısı, aşka dair şarkı) Bosna müslümanlarm kültüründe özel
bir röl oynar. O, içinde otantik halk varlığının bütün kendi duyarlığıyla ve hayata ve
tüm insanlara ait trajedisiyle öz müzik-edebiyat-dil şeklinde yer aldığı halk
sarkışıdır. Sevdalinka, Bosna çarşı çevresinin, onun pazar ve dükanlarının, mahalle ve
bahçelerinin, kaynak ve nehirlerinin, erkek ve kızlarının, onların güzelliği, gençliği ve
sevdalarının özeliğini ve özgünlüğünü ifade etmekteydi. Bu şarkıda hayat ve gençlik
güzelliği, aşk ve hayat acısı tekrar edilmez, sanatsal ve inandırıcı bir şekilde, kelime ve
deyim güzelliğine ve gerçekliğine ulaşılarak anlatılmıştır. Sevdalinka içinde Osmanlı
dönemindeki Bosna şehir ve kasabalarının konuşmasını sanat ile biraz değiştirilmiş
şeklinde tanırız, bu konuşmanın nabzım ve ritmini hissederiz. Bu konuşmada kendini belli
etmeyen halk anlatıcısı, duygunun öz güzelliğinin nektarlarını içip kokularını
koklayarak duyguların özgünlüğü ve onların ifade eden sözler arasındaki dengeye
ulaşmıştır. Edebiyat-tarih açısından sevdalinka araştırmaları, bu şarkının Boşnak
mahallelerinde ve çarşılarında oluşup geliştiğini ve bu ortamın yaşam tarzının, hayat ve
aşk anlayışının ifadesi olduğunu göstermiştir. Onun odakları, ilk başta Saraybosna ve
Bosna Paşalığının diğer büyük ve küçük kasabaları gibi Doğu kültürün maddî ve manevî
merkezleridir." (Cevad Yahiç, dil bilimcisi)
Sevdalinka erkek ve kadın ortak şarkı türünü oluşturmaktadır. O, neşeli ve üzüntülü
zamanlarda, bir müzik aleti eşliğinde ya da müzik eşliği olmadan, biresel olarak ya da
koroyla söylenen ve genellikle aşk gibi ince duyguları ifade eden şarkıdır. Her
sevdalinkanın kendine özel melodisi varken hepsi bir folklor unsuru ve Doğulu ifade
renklerini taşır. Hareketli, bazen de hayallerle dolu, özel, yer yer duyumsal ve manevî
değerlerle dolu bu lirik şiir formu Bosna halkına özgündür. Öz sevdalinka alçaklığa yer
vermeden en yüce duygulardan bahseder. Bu şarkı aşk duygularıyla beraber estetik,
dinî, vatanperver, toplumsal ve ahlâkî duyguları ifâde eder. Anlatıcısının bazen hayallere
daldığı halde sevdalinka gerçekçi bir şarkıdır. Konuları ve motifleri bir çok zaman günlük
hayatdan alınır. Güney-Slav lirik halk şarkılarındaki üslûp ile içerik arasındaki uyumun
kaynağı için Kreşimir Gregoriyeviç'in söylediği 'Ani durumlarda ortaya çıktığı için'
sözleri sevdalinka için de geçerlidir. Sevdalinka, Bosna-Hersek halkının duygusal
hayatının en güçlü tanığıdır. Sevdalinkanın düzgün ve doğru bir şekilde yorumlanması
için iyi bir ses yanında özel teknik eğitimi ve his gerekir, bundan dolayı Bosna -Hersek'de
yüzyıllar boyunca ses müziğine büyük önem verilmektedir." (Smail Baliç, Türkolog ve
kültür tarihçisi)
"Sevdalinka, halkın en geniş kitleleri arasında yaygınlanmış ve hala yaygın
olan şarkıdır. Onun şehir şarkısı olarak, yani şehir merkezlerinde ortaya çıkmış
olmasına rağmen, köylere ve en uzak yerlere de ulaşmıştır. Bu şarkı özel söz ve
müzik değerlere sahiptir. Aslında o içimizde doğar ve bahsettiğimiz TV programında
Zuko Cumhur ile benim söylediği gibi: onu seven ve söyleyen atalarımızdan bize
miras olarak kaldığı için içimizde dolaşır. Fakat onun hakkında bazı şeyler de
sonradan öğrenilir. Demek ki kimi şeyler sonradan öğrenilmiş kimisi de miras olarak
kalmıştır. Kökeniyle şehir ortamına bağlı olduğu halde bu şarkı çok yaygın olup farklı
tabakalar tarafından söylenir. Aslında sevdalinka onunla özdeşleşen her insanın
malıdır." (Safet İsoviç, sevdalinka yorumcusu)
"1194 (1780/81) yıllında genç kadı efendilerin grubu: Hacimusiç (Hacimusazade),
Abdullah-efendi, Alikadiçi (Alikadizadeler), müftünün eniştesi Kureviya (Kurevizade),
Abdurahman ve Salih-ağa, Lutfulah Çurçiç (Kurkizade), Muteveliç (Mutevelizade),
Süleyman Ablagija, İsmail Hanciç, Dukatar, Fazlagiç ve diğerleri- toplam on yedi kişi
aralarında anlaşarak haftada iki defa mahkeme kahyası, mulanın oğulları, İsa-beğ ve bir
kaç onların arkadaş ve tanıdıklarının katıldığı helva sohbetleri organize ederlerdi. Kısaca
orada yedi sofra kurulur, üzerlerine çeşitli yemeklerin yirmişer otuzar sahanı olur,
yanlarında müzik çalınır, sevdalinka söylenir ve şaka yapılır, ve bütün bunlar için 40-50
kuruş harcanır.' (Mula Mustafa Başeskiya, Eski Saraybosna kronikçisi, 18. yüzyıl)
"...Beden, duyular, fikirler, ruh, bütün bunları unutmayan şarkımız olduğu için,
bizim sevdalinka içinde mahcubiyet, onur, dürüstlük ve karakteri yok etmeden aşk
direnmekte.
Böylece sevdalinka aşkın tükenmemesine yardımcı olup, annelerimizi de
destekleyerek bizim bugün burada bütün doğal ve toplumsal felaketlere karşı var
olmamızı sağladı." (Mustafa Spahiç, imam ve plitolog)
Sevdalinkanın müzik özellikleri ve onun yorum (yorumlama) tarzı
"Sevdalinkanın katı kurallar çerçevesine konulması zor, düğün şarkısı, ninni
gibi özel linka durumlarda söylenen şarkı tipi de değil. Sevdayı, aşkı anlatan her
şarkı olabilir: bu söylenme tarzına bağlıdır, ama yine de sevdalinkanın da sadece
kendine özgün müzik özellikleri vardır. Her şeyden önce 'aşırı ikinci' şarkıya sevdah
ağırlığını, uzak ufukların ve bilinmeyen memleketlerin güzelliğini, gerçekleşmeyen
hayallerin huzursuzluğunu, hasret acısını, ve ifade edilmesi zor olan bir çok şeyi
veren aradır. Ben kısaca buna 'aşırı ikinci' (yan yana olan iki nota arasındaki fasıla)
derim.
Sevdalinkanın müzik özellikleri şunlardır:
a)
Aşırı ikinci
b) İkinci derecede biten miksolidik, majör ve harmonik minör ıskalası
c)
Alterasyon
d) Koloratür
e) Geniş nefese sahip cümleler
Ben birinci plana aşırı ikinciyi koymuştum, çünkü o olağanüstü bir güçle
dinleyicinin kulaklarına vurur, onun dikkatini çeker ve bilincine çarpar; aşırı ikinci
sevdalinkanın melodi tonunun özelliğidir ve söylenmesine Doğu renklerini katar; o,
Yakın Doğu kültür çerçevesindeki benzer müzik içeriği olan şarkıları birleştiren
unsurdur.
... Sevdalinka melodi olarak, sesli görüngü olarak da varolabilir, fakat gerçek
varlığına yorumcusu tarafından söylendiği sırada ulaşır. Sevdalinka herkes tarafından
söylenilmez. Onu söylemek için sesi güzel olan ve iyi şarkıcı olmak yeterli değil, her
şeyden önce sanatçı olmak lazım, dinleyicileri arasında olduğu gibi şarkıcılar arasında
sanatçılar nadirdir. Bu şarkının ve sanatçı yorumcusunu dinlenmesi gerçekten özel bir
zevktir, katkısız duygu ve hassasiyet ile yoğun olağanüstü ruh halidir." (Vlado Miloşeviç,
etnomüzikolog ve besteci)
"...
Şarkıyı düzgün bir şekilde söylemek yeterli değil, bunun fazlası da
var: Şarkının iç dokumuna ulaşmak lazım. Madenin tabakaları olduğu gibi
şarkının da tabakaları var.
vardır.
Ona
gerekir.
kadar
Şarkının her birisinin, en kötüsünün bile iç yapısı
ulaşmayı
bilmek
gerekir.
Ulaşmak
isteğini
göstermek
Sizin böyle bir jeoloji ya da anatomi ile meşgul olduğunuz zaman,
şarkıya girdiğiniz ve şarkının size girdiğinde, böyle bir şarkı diğerlerin önünde
söylediğiniz
zaman
onlar
da
sevdalinkanın
öylesine
bir
şarkı
olmadığını,
şarkıdan fazla olduğunu anlayacaklardır. Demek ki şarkıyı 'getirmek' lazımdır."
(Himzo Polovina, yorumcu ve sevdalinka miraslısı)
'Sevdalinkayı doğru söyleyecek olan yorumcular ünlüdür; fakat onu iç titreme
olmadan söylüyorlar. Bu şarkı yapmacıklığa yer vermeden kibar ve ince bir şekilde
söylenir.
(Tomara Karaça-Beljak, etnomüzikolog) "Sevdalinkanın temelini oluşturan müzik
unsurları nedir ve nerede belli olur diye
bir soru sorulursa, en basit cevap aşağıdakiler
olurdu:
a)
Melodinin "ambitus"u, araştırmaya göre sevdalinkanın gidişatının en küçük
muhiti beş tondan ibaret, en büyüğü ise dokuz tondan oluşur (nonakort).
b) Melodi-fasıla içeriği
c)
Aralarındaki ton ilişkileri"
(Tamara Karaça-Beljak, etnomüzikolog)
SEVDALİNKA HAKKINDA SÖYLENİLENLER
"Sevdalinka , yan masadaki üç insanın yüksek sesle söyledikleri fakat senin
duyamadığın şarkıdır!"
(Abdullah Sidran)
"Sevdalinka içinde ne kadar çok can güzelliği ve inceliği vardır! Sadece onun dış
görünüşüne bakmayın. Onun içinde saklanmış incelik ve nezaket, kızarmış
yanakların mahcubiyeti de vardır. İçinde saygı ve kibar mütevazilikten, ateş gibi
yanan gururdan da var. İçinde de hayır için açık, geniş gönülden, doğa güzelliği için
hayretten de var.
Nihayet içinde diğer tarafta nadiren bulunan insanlar arasındaki
ilişkilerde dikkatli ve kardeşçe ince bir tını vardır. Bundan dolayı sevdalinka bizim
hayatımızda, kabuk içinde parlaklığını pek yakında kaybetmeyecek olan inci gibidir."
(Hamza Hutno, edebiyatçı)
" Babamın anlatıklarına göre Türk parlamentosunun ilk toplandığı zaman Fehim
efendi Cumişiç bütün Bosna-Hersek temsilcilerini akşam yemeğine davet etmiştir. 0
sırada Fehim efendi birisinden İstanbul'da iyi şarkıcı olarak bilinen bir Saraybosnalı
kadının bulunduğunu duymuştur. Kendi misafirlerine tam bir Boşnak akşam yemeği
yaptırmak için parayı ve zahmeti hiç düşünmeden konağına bu bayan şarkıcıyı
getirtmiştir. Misafirler arasında kendi içki sofrasıyla Hikmet1 de vardı, çünkü onun için
akşamcılıksız şenlik de olmazdı. Bu zaafını herkes bilirdi ama ona kötü bakmazdı. Babam,
bütün gece, şarkıcının ve sazcının şarkı söylediği sırada Hikmeti ve onun ruh halini
seyrettiğini anlatır. Hikmet, onda nadiren görülen sakin bir şekilde oturuyor, ciddi ciddi
bakıyor, büyük saygıyla ve çocukça bir hayretle her şeyi dinliyordu. Saraybosnalı, bir
çok mısra arsında şunu da söyledi:
Annem kahret onu, ben de onu kahredeceğim, Fakat dur ben ilk başlayacağım:
Göğüslerim ona hapis olsun...
Bunu duyan Hikmet ayağa kalkıp büyük heyecanla: 'Benim halkım en büyük
şâir' diye bağırarak oradakilere Arap belagatına göre o şiirin güzelliklerini anlatmaya
başlamıştır.
Hikmetin o şarkı içinde neler bulduğuna herkes hayret etmiş..."
(Safet-bey Başagiç, trihçi ve edebiyatçı)
"Yabancılar tarafından bir şarkı söylemesi rica edilen bizim bir entelektüel
sevdalinka şarkıcısının kötü duruma düşüp bundan kaçmak için fırsat aradığını
gördüm. Sonra o meraklı insanların ricasına neden karşılık vermediği sorulduğunda,
gerçekten 'YAPAMADIĞINI' söyledi. Bu şarkının sadece Avrupalılara göre
1
Arif Hikmet Bey Rizvanbegoviç-Stoçeviç, Türkçe şiir yazan Boşnak şairi. 1903
yılında ölmüştür.

Benzer belgeler