festival broşürü için lütfen buraya tıklayınız

Transkript

festival broşürü için lütfen buraya tıklayınız
4
Ömer Çelik / Kültür ve Turizm Bakanı Minister of Culture and Tourism 7
Dr. Ahmet Altıparmak / Antalya Valisi Governor of Antalya
9
Lemi Bilgin / Devlet Tiyatroları Genel Müdürü General Art Director Turkish State Theatres
11
Selim Gürata / Antalya Devlet Tiyatrosu Müdürü Antalya State Theatre Art Director
13
Devlet Tiyatroları Tarihçe / Turkish State Theatres History
14
Antalya Devlet Tiyatrosu / Antalya State Theatre16
Kore’nin Sonsuz Düşleri / Korean Fantasy
18
Sessizlik / Silence 20
Cesaret Ana ve Çocukları / Mother Courage and Her Children
22
Oyun Sonu / End Game 24
Mösyö Jordan / Monsieur Jordan 26
Define Adası / Treasure Island28
Cyrano de Bergerac
30
Çinliler / Chinamen32
Hürrem Sultan / Hurrem The Sultan 34
Dolores Claiborne 36
André ve Dorine / André & Dorine
38
Ali Meriç Karagöz Yapım ve Oynatım Atölyesi /
Ali Meriç Karagöz Production and Puppetry Workshop
40
5
6
Hiç şüphesiz, dünyadaki en önemli turizm şehirlerinden biri olan Antalya, bugün üzerinde yaşamış
sayısız medeniyetin izlerini taşımaktadır. Bilinen ve bilinmeyen binlerce yıllık tarihi boyunca
sanatta ve mimaride çağının hep ilerisinde olan Antalya, Akdeniz havzasının hareketli ticari ve
siyasi tarihinde hep önemli bir konumda yer almıştır.
Antalya, her yıl on milyonun üzerinde turisti ağırlarken, onları doğal güzelliklerinin yanı sıra,
binlerce yıllık tarihinin eşsiz eserleriyle de büyüleyen özel bir şehirdir. Önceki çağların tarihi
mirasını korumak, daha önemlisi anlamak ve anlatmak için her gün artan bir çaba göstermektedir.
Antalya, tüm değerlerinin yanında, binlerce yıldır olduğu gibi sanatın kalbinin attığı şehirlerden biri
olmaya devam ediyor. Böyle büyük bir kültürlerarası kavşakta, tiyatronun geçmişiyle onurlandığı,
sanatın ölümsüzlüğün kapısını aralayan değerli noktada, bu yıl 4.sünü gerçekleştireceğimiz “Devlet
Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali”ne ev sahipliği yapıyor. Sinemadan, müziğe,
baleden, operaya kadar birçok festivalin gerçekleştiği bu değerli kentte, bu defa da binlerce yıl
öncesinden yankılanan sözler can buluyor.
Festivalin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunar, festivalin kuşaklar boyu
sürmesini temenni ederim.
Ömer Çelik
Kültür ve Turizm Bakanı
Minister of Culture and Tourism
One of the most important tourism cities on the world without any doubt, Antalya today
possesses the footprints of numerous civilizations that lived on it. Being ahead of its age in art
and architecture along thousands of years of its known and unknown history, Antalya has always
been in an important location in the vivid commercial and political history of the Mediterranean
basin.
While Antalya hosts more than 10 million tourists every year, it is a special city that captivates
them with the unique pieces of arts from its history in addition to its natural beauties. The city puts
a lot of effort that increases day by day in order to protect and more importantly to understand
and explain the historical heritage of the previous ages.
Besides all of its values, Antalya continues to be one of the cities, where the heart of the art
beats. Antalya hosts the 4th “Turkish State Theatres Antalya International Theatre Festival” this
year at such an intercultural junction, at a point where theatre is honoured with its past and art
opens up the door of immortality. In this precious city, where many festivals from cinema to
music, from ballet to opera take place, the echoes from thousands of years will find their souls
again.
I would like to thank everyone who contributed to the preparation of this festival and wish that
this festival continues for generations.
7
8
Medeniyetler beşiği Antalya; tarih boyunca farklı kültürlerin, uygarlıkların ve değerlerin buluştuğu,
bu özellikleriyle de günümüzde yılda 11 milyon yabancı ve bunun yarısı kadar da yerli konuğu
ağırlayan ülkemizin yüz akı bir güzelliktedir. Bu zenginlik ve güzellik coğrafyasında Antalya
4. Uluslararası Tiyatro Festivali, güçlü bir kültür ışığı olarak parlamaktadır.
Bu yıl dördüncüsüne ulaştığımız Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali; Kore’den
İspanya’ya, Almanya’ya, Kazakistan’dan Romanya’ya dünyanın değişik ülkelerinden farklı
kültürleri birleştirmesi, izleyicilerle paylaşması ve kültürler arası diyalogu arttırması açısından çok
yönlü ve kapsamlı bir festivaldir. Ülkemizin ve Antalya’nın tarihsel, kültürel ve sanatsal birikim ve
deneyimini ortaya çıkararak, bunların tüm dünyayla paylaşılmasında büyük rol oynayan Devlet
Tiyatroları Antalya 4. Uluslararası Tiyatro Festivali, birçok duygu ve düşünceyi anlatarak izleyicilerde
yeni ufuklar açmaktadır.
Her yaştan izleyiciye hitap eden, herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği tiyatrolar; ayrıca sanat
yoluyla hoşgörüyü, iletişimi ve karşılıklı saygıyı artırarak dünya barışına da katkı sağlamaktadır.
2012 yılında 20 gösterimde yaklaşık 20.000’in üzerinde izleyiciyle buluşan Devlet Tiyatroları
Antalya Uluslararası Tiyatro Festivalimizin bu yıl dördüncüsünün 17-27 Mayıs tarihleri arasında
gerçekleşiyor olmasından dolayı, başta Kültür ve Turizm Bakanlığımız olmak üzere, festivale katkı
sağlayanlara ve emeği geçenlere teşekkür ediyor, sanatçıları ve sanatseverleri desteklerinden
dolayı kutluyorum.
Dr. Ahmet Altıparmak
Antalya Valisi
Governor of Antalya
Antalya is the cradle of many civilizations, in which various cultures and values encountered for
centuries. It is the heaven on earth where about 11 million foreigners and 6 million native people
visit each year. Within such a wealthy and beautiful land, the Turkish State Theatres Antalya 4th
International Theatre Festival is shining like a gem of culture.
The Turkish State Theatres Antalya, International Theatre Festival, the fourth of which is achieved
this year, is sophisticated and comprehensive with regards to its uniting diversified cultures from
different countries from all over the world such as Korea, Spain, Albania, Germany, Kazakhstan,
and Romania, sharing it with the audiences and enhancing intercultural dialogue. Turkish State
Theatres Antalya 4th International Theatre Festival which plays a great role in revealing the
historical, cultural, and artistic accumulation and the experience of our country and Antalya, and
sharing the same with the entire world, opens new horizons to the audiences by expressing many
feelings and ideas.
The theatres which appeal to audiences of all ages and in which everyone can identify oneself,
also contribute to global peace by increasing tolerance, communication and mutual respect
through art.
By virtue of the realization this year the fourth of our State Theatres Antalya International Theatre
Festival, which have met in 2012 with over 20.000 audiences by 20 performances, between May
17th and May 27th, I would like to express my gratitude to those who have contributed to the
festival and in particular to our Ministry of Culture and Tourism and I congratulate the artists and
art lovers for their support.
9
10
Antalya, geçmişten gelen kültür mirasını yüksek düzeyde koruyabilmiş ve bugüne aktarabilmiş
nadir şehirlerimizdendir. Günümüzde binlerce yıllık birikimiyle göz kamaştıran bu güzel şehrimiz,
kültürel anlamda da değerlerini korumaktadır. Sanatın ve sanat yoluyla insani değerlerin
yüceltildiği Antalya’da bu yıl 4.sünü gerçekleştireceğimiz, “Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası
Tiyatro Festivali” ile siz değerli seyircilerimizi buluşturmanın heyecanını yaşıyoruz.
İnsana ilham veren doğal güzellikleri ile sanatın ve estetiğin doğduğu bu toprakların tarihinde,
tiyatro sanatı başka bir öneme sahiptir. Demir Çağı’nın karanlığında; dünyanın büyük bir
bölümünde insanlık emekleme çağını yaşarken, Antalya yerli misafirlerine, seyyahlara, tüccarlara
ve askerlere bugün hala sanatsal değerini ilk günkü gibi koruyan antik oyunlarla, medeniyetin
ışığını yansıtmaktaydı. İşte bu ışığın merkezi Antalya, dünyanın her yanından insanları hala kendine
çekmekte, tarihten gelen birikimiyle sanatın yeşerdiği ve büyümeye devam ettiği bir merkez olma
konumunu sürdürmektedir.
Hızla akıp giden gündelik hayatın içinde insana yeni bir dünya, yeni bir ufuk açan, onu kendine
yakışan duygu ve düşüncelerde birleştiren tiyatro, her ülkenin ulusal kültürünü tanıtmasına,
geliştirip yeşertmesine ve diğer kültürlere katkıda bulunmasına ortam hazırlayan, paylaşılan ortak
bir mirastır.
Yüzyıllardır anlatılan ve insanoğlu var olduğu sürece anlamını koruyacak olan iyi ve kötünün,
doğru ve yanlışın, güzel ve çirkinin, barış ve savaşın, cömertlik ve cimriliğin, aşk ve kinin, özveri
ve bencilliğin ve daha sayılamayacak kadar çok duygu ve düşüncenin anlatıldığı tiyatro, hayatın
gerçek yansımasıdır.
Akdeniz’e yaslanan en güzel şehirlerimizden biri olan Antalya, hem Anadolu olmanın, hem de
tiyatronun bin yıllık mirasını taşımanın onurunu taşıyor. Festivalimize katkılarından dolayı Antalya
Devlet Tiyatrosu’ndaki çalışma arkadaşlarıma, festivale katılan tüm tiyatro gruplarına teşekkür
ediyor, tiyatro sanatının insana ışık tutma görevinin bilinciyle, festivalin gerçek sahibi olan siz
değerli seyircilerimize iyi seyirler dilerim.
Antalya is one of our few cities that have maintained its cultural heritage from the past till today
at a high level. Through its astonishing accumulation over millions of years, this beautiful city also
reflects its values from a cultural perspective. This year we are excited to meet the audience at
the 4th Turkish State Theatres Antalya International Theatre Festival, here in Antalya where art
and human values via art are exalted.
Theatre has a different meaning in the history of these territories, the birth place of art and
aesthetics, along with inspiring natural beauties. While the majority of the humanity was
struggling within the darkness of the Iron Age, Antalya reflected the light of civilization to its
local guests, travellers, merchants and soldiers with ancient plays maintaining their artistic values
up today just like the first day. Antalya, the focus of this light, still attracts people from all over
the world, and keeps its position as a centre where art flourishes and continues to grow with
accumulation over history.
Theatre, which opens new horizons to humans in the fast flowing rhythm of the daily life
and combines emotions and thoughts to their merit, is a common heritage that prepares an
environment where each nation can introduce, develop and flourish its own national culture and
contribute to other cultures.
Theatre is the true reflection of life itself, where good and bad, right and wrong, the beautiful and
the ugly, peace and war, generosity and stinginess, love and hate, devotion and selfishness, and
countless more emotions and feelings are expressed; all narrated for centuries and will continue
to preserve their meaning as long as the humanity exists.
Being one of the most beautiful cities leaning against the Mediterranean Sea, Antalya has the
honour of carrying the thousand year-old heritages of theatre as well as of being an important
part of Anatolia. I would like to take this opportunity to thank all my colleagues working at
Antalya State Theatre, all theatre groups for their contributions to the festival, and would like to
wish you, our esteemed audience who are actually the real owners of the festival and aware that
of the theatre’s mission is to enlighten the humanity; to enjoy the performances.
Lemi Bilgin
Devlet Tiyatroları Genel Müdürü
General Art Director
Turkish State Theatres
11
12
Her Yıl Büyük Bir Coşkuyla Nicelerine…
Büyük coşku ve heyecanla başladığımız festivalimiz, bu yıl dördüncüsüne ulaştı. Ne mutlu bize.
Festival sonrasında katlanarak artan heyecan ve coşkumuz, her yıl bize bir yıldan daha coşkulu bir
festival yolu açıyor. Yalnızca geçen yılki festivalimizde 20.000 seyircimizle kucaklaştık. Seyircimizin
coşkusu, heyecanı ve ilgisi bizim en büyük motivasyonumuz. Kültür ve sanatın doğduğu
coğrafyada bu denli önemli bir festivali gerçekleştirebilmek bizim gurur kaynağımız. Festivalimize
katılıp, geriye ülkelerine dönen misafirlerimizin olumlu izlenimleri ve mutlulukları bizim en büyük
mutluluk kaynağımız.
Büyük katkı ve desteklerini bizlerden hiç esirgemeyen Valimiz Sayın Dr. Ahmet Altıparmak’a;
Antalyamızın eşsiz turizm potansiyelinin yanı sıra kültür ve sanat potansiyelini ortaya koyan
önemli unsurlardan biri olan, festivalimizin gerçekleşmesi için çok büyük desteğini gördüğümüz
Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Sayın Lemi Bilgin’e; başta Belediye Başkanlarımız olmak üzere:
Büyükşehir, Muratpaşa, Konyaaltı, Kepez Belediyesi çalışanlarına, Antalyamızın çok değerli basın
mensuplarına; Devlet Tiyatromuza kucak açan tüm dostlarımıza; Devlet Tiyatroları Dış İlişkiler ve
Festivaller Birimi’ne, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nün tüm çalışanlarına; Antalya Devlet
Tiyatrosu’nun yorulmak bilmez sanatçıları, teknik personeli ve idari personeline; festival için
gönüllü çalışan dostlarımıza, kardeşlerimize ve her zaman yanımızda olan siz değerli seyircilerimize
teşekkür eder, sonsuz sevgi ve saygılarımı sunarım.
İyi seyirler!..
Selim Gürata
Antalya Devlet Tiyatrosu Müdürü
Antalya State Theatre Art Director
With the Enthusiasm of Each Year to Many More…
This theatre season the festival, which we have initiated with great enthusiasm and excitement,
reached its fourth year. A great happiness for us. The excitement and exaltation increments after
each festival and opens us the way to a more enthusiastic one than the previous year. We have
welcomed approximately 20.000 audiences at our festival last year. Our greatest motivation is
the enthusiasm, excitement and attention of our audience. It is our pride and joy to realize an
important festival in this geography where culture and art were born. The positive impressions
and happiness of our guests who return to their countries is the greatest source of happiness for
us.
I would like to express my gratitude, affection and regards to Dr. Ahmet Altıparmak, the Governor
of Antalya who always presented his contribution and supported us; to the General and Art Director
of the Turkish State Theatres, Mr. Lemi Bilgin whose immense support helped us in realizing
our festival which is one of the important elements presenting the cultural and art potential
of our Antalya as well as its matchless tourism potential; to the Mayors of the Metropolitan,
Muratpaşa, Konyaaltı and Kepez Municipalities and their personnel, to the esteemed press
members of our Antalya; to all our friends who embraced the Turkish State Theatres with open
arms; to the International Relations and Festivals Department of the Turkish State Theatres; to all
the personnel of the Turkish State Theatres; to the untiring artists, technical and administrative
personnel of the Antalya State Theatre; to our friends who worked voluntarily for the festival and
to you, our valued audiences who always stand by us.
13
devlet tiyatroları tarihçe
turkish state theatres history
Devlet Tiyatroları
16 Haziran 1949’da yürürlüğe giren Devlet Tiyatro ve Operası’nın Kuruluş Yasası doğrultusunda yapılanan Devlet Tiyatroları’nın
kuruluş amacı “Yerli ve yabancı eserlerle, Türk toplumunun genel eğitimini, yurt ve güzellik sevgisini, dil ve kültürünü
yükseltmek, Türk tiyatrosunun yurt içinde gelişmesini ve yaygınlaşmasını, yurtdışında tanıtılmasını sağlamak, Türkçeyi en güzel
şekilde seslendirmek, Türk kültürünü benimseyerek temel değerler üzerinde doğru yargılara varmasını sağlamak, sanat ve
estetik duygusunu geliştirmek” olarak belirlendi.
Devlet Tiyatroları; zaman içinde Batı tiyatrosunun başyapıtlarının yanı sıra, yerli yazarların oyunlarına daha fazla yer vererek
ulusal tiyatromuzun oluşmasına öncülük etti ve tiyatronun, Türkiye genelinde yaygınlaşması politikasını benimsedi. Peş peşe
açtığı yeni sahnelerle Türk tiyatrosuna büyük katkılar sağlayan Devlet Tiyatroları, sanat ve kültür hayatımızın en önemli kilometre
taşlarından biri olmayı sürdürmektedir.
63 yılı geride bırakan Devlet Tiyatroları bugün; 21 kentimizdeki 58 sahnesinde, turnelerle birlikte her akşam tiyatro perdesini
açmakta, hazırladığı düzeyli ve zengin repertuarı ile Türkiye’nin dört bir yanında oyunlar sergilemekte, her yıl yurt dışı ve yurt
içinde düzenlediği yaklaşık 700 turne, organize ettiği ulusal ve uluslararası festivallerle dünyada saygınlığını pekiştirmektedir.
Turkish State Theatres
With the “Foundation Law for State Theatre and Opera’’ that passed in 1949, June 16, the Turkish State Theatres was
established. The aim of the Turkish State Theatres is defined as; "To improve language and culture, to enhance love for beauty
and country, to advance general knowledge of Turkish society with national and international plays, to develop and explore
Turkish Theatre in the country, to introduce Turkish Theatre abroad, to use Turkish language the best, to support Turkish culture
to arrive at correct judgment based on generally accepted values, to develop artistic and aesthetic sense."
Turkish State Theatres accepted the principle to spread the notion and missions of theatre in Turkey. It pioneered the formation
of national theatre by performing Turkish playwrights’ plays, besides staging masterpieces of European theatre. With the
opening of new regional theatres, Turkish State Theatres still continues to be the most significant turning point for Turkish art
and cultural life.
The Turkish State Theatres is 63 years old. With 58 stages in 21 cities together with accomplished tournee, the Turkish State
Theatres open its curtain every night. With carefully selected and rich repertory the State Theatres performs plays all over
Turkey; additionally every year in and out of the country about 700 tournee are realized. With national, international theatre
festival organizations State Theatres affirms its respectability esteem in the world.
14
Devlet Tiyatroları // Turkish State Theatres
1949 Kuruluş Tarihi // Foundation Year
58 Sahne // Stages
21 Bölge Tiyatrosu // Regional Theatres
700 Yurtiçi ve Yurtdışı Turne - Yıllık // National and International Tours Per Year
623 Sanatçı // Contracted Artists
421 Teknik Kadro // Permanent Technical Staff
412 İdari Kadro // Administrative Staff
150 Oyun Prömiyeri - Sezonda // Premiers Per Season
2.000.000 Seyirci Sayısı // Audiences
15
antalya devlet tiyatrosu
antalya state theatre
“Akdeniz’in İncisi” ve “Türk Rivierası” olarak bilinen ve Akdeniz coğrafyasının en muhteşem, en iyi korunmuş antik tiyatrosu “Aspendos”u
sınırlarında barındıran Antalya’da Devlet Tiyatroları, kapalı oyun mekanlarından dışarı çıkarak, kenti çevreleyen antik tiyatrolar vasıtasıyla,
ölçütlerini genişletmeyi amaçlayan bir Uluslararası Tiyatro Festivali gerçekleştirmeye karar vermiştir.
Antalya’nın turkuaz kıyıları, bir tarafta sakin, zümrüt yeşili ormanlar diğer tarafta Akdeniz’in köpüren suları ile buluşan tarih, mit ve efsane
fısıldayan antik şehirleri birleştirmektedir. Bu güzel şehir, deniz, güneş, kum ve daha fazlasını içeren bir tatil için mükemmel seçimdir. Tarihe
derinlemesine kök salmış kültür mirasının yanı sıra, Antalya’nın eşsiz güzellikteki koyları ve dağlık arazileri, bozulmamış kumsalları, konforlu
otelleri ve marinaları, renkli eğlence mekânları ve sanat dolu festivalleri ile şehir, misafirlerine sonsuz imkânlar sunan turistik bir mekandır. Bunlar
arasında gündoğumundan günbatımına kadar güneşten yararlanma zevki, tabiat ananın kollarında doğa sporlarının doğal heyecanı, zengin flora
ve faunasını, antik şehirleri, müzeleri ve Kaleiçi’ni keşfetmenin, dağların ve sizi uzaklara alıp götüren huzurlu Akdeniz koylarının gizemi, gece
yıldızlar altında açık havada opera izlemenin romantizmi, eşsiz Türk mutfağının nefis yiyeceklerinin tadına varılması ve eğlence manzarasının
keyfinin çıkarılması yer almaktadır. Antalya’nın misafirperver insanları ile tanışmak ise bu hoş tatil deneyiminin bir başka parçasıdır.
Dünya çapında çok iyi bilenen özelliklerine rağmen, Antalya 2010 yılına kadar, yıllardır hak ettiği ölçüde Uluslararası Tiyatro organizasyonuna
sahip değildi. Devlet Tiyatroları, bugünün tiyatrosunu geçmişin sahnesinde sergilemek hedefiyle ilk olarak 17-30 Mayıs 2010 tarihleri arasında;
Berliner-Ensemble (Almanya)
Moscow Art Theatre (Rusya)
Rustavelli National Theatre(Gürcistan)
Tatiana Garrida Flamenco Company(İspanya),’nın katılımları ve Devlet Tiyatrolarının seçkin oyunları ile 1. Devlet Tiyatroları Antalya, Uluslararası
Tiyatro Festivalini gerçekleştirmiştir.
Gelecek yıllar için şehirdeki antik tiyatrolarda yepyeni bir deneyim olarak festival oyunlarını sergilemeyi ve Türkiye’nin tarihi, sanatsal özelliklerini
uluslararası bir platformda paylaşmayı amaçlayan festival, üç yıl içinde; Almanya, Rusya, Gürcistan, İspanya, İtalya, Küba, Slovakya, Çin, İsviçre,
Romanya ve Hollanda’dan 13 yabancı , 7 Devlet Tiyatrosu grubuna ev sahipliği yapmıştır.
16
As Antalya is known as ‘‘The pearl of the Mediterranean ‘’, as well as ‘‘the Turkish Riviera ‘’ and has “Aspendos” as most magnificent and
best-preserved ancient theatre in Asia and Africa in the city Turkish State Theaters has decided to form an International Theatre Festival whic is
supposed to enlarge its scale our of the closed venues through the ancient theatres all aroud the city.
The turquoise shores of Antalya combine ancient cities whispering tales of history, myth and legend, met on either side by tranquil, emeraldgreen forests and the sparkling waters of the Mediterranean. This is the perfect choice for a vacation surrounded by sea, sun, sand and more.
Along with a cultural heritage deeply rooted in history , Antalya ‘s coves and highlands of unique beauty , pristine beaches , comfortable hotels
and marinas , colourful entertainment venues , and art-filled festivals all make it a tourist destination that offers endless possibilities to its guests
. These include the pleasure of sunbathing from sunrise to sunset; the natural thrill of outdoor sports in the grip of mother nature; the excitement
of discovering national parks with their rich flora and fauna, ancient cities, museums and Kaleiçi; the mystery of the mountains and the peaceful
Mediterranean coves drawing you away; the romance of watching an opera outdoors under the stars at night; sampling the unique delicacies of
Turkish cuisine and enjoying the party scene. Meeting the hospitable people of Antalya is just another part of the pleasant holiday experience. With all its world wellknown featuresAntalya doesn’t have an International Theatre event which it deserves for years. Turkish State Theaters has
realized Antalya International Theater Festival in order to show the today’s drama in the stage of past which was arranged for the first time
between 17th and 30th May 2010 with the participation of:
Berliner-Ensemble (Germany)
Moscow Art Theatre (Russia)
Rustavelli National Theatre(Georgia)
Tatiana Garrida Flamenco Company(Spain),
and the performances of Turkish State Theaters.
The first festival has opened its curtains for the audience as a brand new experience in the ancient theaters in the district for the future years
and aims to share the Turkey’s historical artistic characteristics in an international platform.
In three years 13 foreign companies from Germany,Russia,Georgia,Spain,Italy,Cuba,Slovakia,China,Switzerland,Romania and Nederlands and 7
Turkish State Theaters’ groups have been hosted in the Festival.
Sayılarla Festival – Festival by Numbers
3 Yılda // Years
13 Farklı Ülke // Different Countries katıldı
27 Oyun Sergilendi // Performed Plays
57 Temsil Gerçekleştirildi // Number of Performances
40.377 Seyirciye Ulaşıldı // Total Amount of Audience
Teşekkürler ANTALYA ..!
Thank you ANTALYA ..!
17
KORE
KOREA
Kore Ulusal Tiyatrosu
Korean National Theatre
Kore’nin Sonsuz Düşleri
Kore Ulusal Dans Grubu, Türk izleyicisini “Kore’nin Sonsuz
Düşleri” adlı fantastik danslarıyla kendine hayran edecek! Kore
Ulusal Dans Grubu, Kore’nin önde gelen dans gruplarından
biridir. Sanatın güzelliklerinin benzersiz ruhunun ve Kore
danslarının güçlü enerjisinin temsilcisi olan Kore Ulusal Dans
Grubu altmıştan fazla ülkede yüzlerce temsil vererek uluslararası
beğeni kazanmıştır. “Jung Joong Dong” olarak bilinen -sükunetin
ortasında dinamizm- adlı Kore dansı sakinlik ve güçlü enerjiyi
bütünleştirmek suretiyle izleyicileri büyülü muhteşem bir
dünyaya çeker.
18
Korean Fantasy
Turkish audience will love the Korean National Dance Group
and their fantastic “Korean Fantasy” dance show. The Korean
National Dance Group is one of the leading dance groups in
Korea. The Korean National Dance Group, a representative
of the soul of artistic beauty and the powerful energy of
Korean dances, have been on stage hundreds of times in
more than sixty countries. The Korean dance -dynamism in
midst of silence- also known as “Jung Joong Dong” invites
the audience into a magical world, combining calmness and
silence with powerful energy.
Yöneten – Koreograf / Director – Choreograph
Yun, Sung Joo
19
TÜRKİYE
TURKEY
Devlet Tiyatroları, İstanbul Devlet Tiyatrosu
Turkish State Theatres, İstanbul State Theatre
Sessizlik
Silence
Sessizlik, insanın kendi isteği ve iradesi dışında kendine
biçilen yaşamlar karşısında attığı güçlü bir çığlık. Bir Ortaçağ
hikayesi formunda ele alınan ancak çağları aşarak günümüze
ilişkin son derece önemli konuları tartışmaya açan özel ve
güzel bir oyun Sessizlik.
“Silence”, a strong scream by human to a life tailored
against her will and wish. “Silence” is a special and beautiful
play in the form of a Middle Age story yet opens extremely
important issues, surpassing its age to the present day, to
discussion.
Oyunun temel çatışması; doğayı, kaotik ve sezgisel olanı
işaret eden “Diyonizyak” yaklaşım ile aklı, mantığı, kültürü
ve düzeni, dolayısıyla erki işaret eden “Apollonik” yaklaşım
üzerine kurulmuştur.
The main conflict of the play is based between the
‘Dionysiac’ approach indicating the nature, chaos, intuition
and the ‘Apollonic’ approach that indicates wisdom, logic,
culture, organization, in other words power.
Oyun, kadının kendi bedeni üzerinde söz hakkına sahip
olmayışı ve bununla baş etmek için sessizliği kullanışı üzerine
kurgulanmıştır. İktidar ve tek tanrılı dinlerin beden üzerindeki
kontrolünün birey ve kimliği üzerindeki çatışmaları, kurguyu
destekleyen en önemli yan unsurdur.
The play is built on women who have not the right to speak
about their bodies and therefore use silence to handle this
situation. The most important auxiliary element supporting
the plot is the powers and monotheistic religions control
on the body, and its reflections on the individual and its
identity.
20
Yazan / Author
Moira Buffini
Çeviren / Translated by
Serdar Biliş
Yöneten / Director
Mehmet Birkiye
Dekor Tasarımı / Set Designer
Efter Tunç
Giysi Tasarımı / Costume Designer
Şirin Dağtekin Yenen
Işık Tasarımı / Light Designer
Önder Arık
Müzik / Composer
Çağrı Beklen
Koreograf / Choreography
Alpaslan Karaduman
Oyuncular / Performers
Silence
Funda Eryiğit
Ymma
Oya Okar
Eadric
Savaş Özdemir
Roger
Süleyman Atanısev
Ethelred
Münir Can Cindoruk
Agnes
Nimet İyigün
Koro / Chorus
Yiğit Çelik
Tuğrul Karanfil
Suzan Sabancı
Gökçe Aktaş
Murat Usta
Can Bora
Ferhat Akgün
Sencer Ömer Utkan
21
TÜRKİYE
TURKEY
Devlet Tiyatroları, Ankara Devlet Tiyatrosu
Turkish State Theatres, Ankara State Theatre
Cesaret Ana ve Çocukları
1618-1648 yılları arasında aşağı yukarı tüm Kıta Avrupa’sını kasıp
kavuran ve görünürde Protestanlarla Katolikleri karşı karşıya
getiren “Otuz Yıl Savaşları”, tarihsel çerçevesine yerleştirilmiş
bu sıradan insan manzaraları, bir laboratuvar-metin özelliğini
taşıyor. Sanki Brecht, değişik toplum katmanlarından insanları
alıp savaşın içine sokmuş ve çeşitli durumlar karşısında farklı
davranışları, tepkileri, güdüleri incelemiş.
Anlatılan Otuz Yıl Savaşları ama 1939’da yazılmış bu metin, o
sırada Avrupa’nın ufkuna tüm karanlığıyla çöken İkinci Dünya
Savaşı’nın gelişi hakkında dahice bir kehanet niteliğine de
bürünüyor. Savaştan kim ne bekler, kim kazanır, kim kaybeder
soruları oyundaki tüm kişilerde ama en çok da “Cesaret Ana”da
somutlanırken, esas olarak seyircinin savaş gerçekliğini tüm
boyutlarıyla sorgulaması ve “savaş çıkmış” yalanını kendine
söylemekten artık vazgeçmesi amaçlanıyor.
Cesaret Ana’nın söylediği “Büyük Teslimiyetin Türküsü” durumu
güzel özetliyor:
“Öttü saksağan / Doldu zaman / Ve katıldık orkestraya / Adımı
uydurdu ona / İşte karıştı araya.”
Fonda savaş davulları… Haydi bağıralım hep birlikte: “Savaş,
elma dersem çık, armut dersem çıkma!”
Mother Courage and Her Children
“Thirty Years War” took almost entire Continental Europe
by storm between 1618-1648 and still continues to pit
Protestants against Catholics. The ordinary spectacles of
human life nestled within the historic frame of the Wars
characterize a laboratory-text. It is as if Brecht seized
individuals from diverse social layers and pitched them into
war, then examined their behaviors, reactions, and motives
in the face of different situations.
Though the theme is Thirty Years War, the text was written
in 1939. It bears the aura of a brilliant omen about the
imminence of World War II that shrouded entire Europe in a
dark cloud. Who expects what out of war? Who wins? Who
loses? These questions epitomize in all the characters of the
play but principally in “Mother Courage”. The ultimate goal
is to get the spectators to question the reality of war from
all dimensions and to stop self-imposing the lie that “the
war broke out” .
Performed by Mother Courage, the “Song of the Great
Capitulation” portrays a decent summary of it all:
“From the God of love / Push comes to shove / So you fall
down from the grandstand / And join the players in the
band / Tootle up that melody.”
War drums in the background… Let’s shout together: “War!
Come out wherever you are if I shout apple, keep hiding if
I shout pear *!”
*ATurkish Children’s play riddle
22
Yazan / Author
Bertolt Brecht
Müzik / Composer
Paul Dessau
Çeviren / Translated by
Ayşe Selen
Yöneten / Director
Ayşe Emel Mesci
Dekor Tasarımı / Set Designer
Murat Gülmez
Giysi Tasarımı / Costume Designer
İnci Kangal
Işık Tasarımı / Light Designer
Osman Uzgören
Müzik Düzenleme / Musical Arrangement
Tahsin İncirci
Oyuncular / Performers
Cesaret Ana / Mother Courage (Anna Fierling)
Sükûn Işıtan
Eilif
Şivan Binici
İsviçre Peyniri / Swiss Cheese (Schweizerkas)
Cengiz Uzun
Kattrin
Gülin Ersoy
Çığırtkan, Levazımcı, 1. Asker / Barker, Yeoman, Soldier 1
T. Murat Demirbaş
Çavuş, Gözü Sargılı Adam, 2. Yazıcı, Yaşlı Köylü / Sergeant, Man with
Bandaged Eye, Clerk 2, Old Peasant
Cevat Duman
Aşçı / Cook
Nejat Armutçu
Komutan / Commander
Okan İrkören
Rahip / Priest
Cem Balcı
Yvette
Mehtap Öztepe
Yaşlı Albay / Old Captain
Erkan Alpago
1. Yazıcı, Asker / Clerk 1, Soldier
Sedat Yılmaz
Genç Asker, Sancaktar / Young Soldier, Flag-bearer
Tansel Aytekin
Yaşlı Asker, Yağmacı Asker / Old Soldier, Looter Soldier
Murat Kerim Ateş
Köylü Kadın / Peasant Woman
Şeyda Akova Balcıoğlu
Genç Köylü / Young Peasant
Umut Yılmaz
Köylüler / Peasants
Efsun Kaygusuz
Yıldız Gülmez
Ayşe Şivekar Sungur
Kader Karadeniz
Arife Tamer
Umut Yılmaz
Askerler / Soldiers
Engin Bostancı
Berkay Veli
Mithat Abacı
Kerem Döngel
Sedat Yılmaz
Murat Kerim Ateş
Tansel Aytekin
T. Murat Demirbaş
Orkestra / Orchestra
Orkestra Şefi / Conductor
Tahsin İncirci
Dengin Ceyhan
Flüt / Flute
Tomris Tanca Bilgin
Ece Esen
Piyano / Piano
Ilgıt Dağüstün
Baterist / Drummer
Yiğit Bakkalcı
Canberk Özen
Trompet / Trumpet
Aslan Sunayol
Akordiyon / Accordion
Canberk Özen
Dengin Ceyhan
23
ALMANYA
GERMANY
Dortmund Tiyatrosu
Theatre Dortmund
Oyun Sonu
Endgame
Drama şiirsellik katmak istiyorum, öyle bir şiirsellik ki
hiçlikten geçerek yeni bir mekânda yeni bir başlangıca erişsin...
“I would like to add poetry to the drama, a poetry that
reaches a new start in a new location coming out of nothing.”
S. Beckett
S. Beckett
Absürt tiyatronun klasik temsilcisi Beckett’in etkisi günümüze
kadar ulaşmaktadır… Wolfram Lotz tarafından yazılan Evrene
Birkaç Mesaj isimli eserde; Hamm ve Clov’un ruhani torunları,
Lum ve Purl ile bu oyunda karşılaşıyoruz. Oyuncu Frank Genser
ve Uwe Schmieder bu düzenlemede dekor ve kostümleriyle
birlikte doğrudan Beckett’in finaline yuvarlanırlar.
As a classical representative of the absurd, Beckett’s influence
on theatre still continues… We meet with Lum and Purl, the
spiritual grand children of Hamm and Clov in “Several Messages
to the Universe” written by Wolfram Lotz. In this frame, the
actors Frank Genser and Uwe Schmieder, directly roll in to the
final of Beckett’s work along with their costume sand set.
Samuel Beckett’in, Hamm ve hizmetkarı Clov hakkındaki bu
dünyaca ünlü eserinde, gülünç ikili zamanın sonunda yer
almaktadır; biri görme engellidir ama yürüyemez. Diğeri
ise görür ancak oturamaz! Birinci kişi dünyaya ikinci kişinin
gözlerinden bakarken, ikincisi dış dünyayı pencereden bir
dürbünle izlemektedir: Bir yanda ıssız mekânlar, diğer yanda
ise gri renkli sonsuz deniz… Birbirine muhtaç ve sürekli olarak
kavga eden, birbiriyle dalga geçen ikilinin arasındaki yaratıcı,
iğneleyici, zekice tasarlanmış bir kurgu.
This world famous work about Hamm and his servant Clov,
the funny couple, are at the end of time; the previous is blind
and can not walk, and the other is able to see but can not sit!
While the first person sees the world through the eyes of the
other one, the other watches the world from the window with
binoculars: Desolate locations on one hand and grey coloured
endless sea on the other hand… A creative, pricking and cutely
designed fiction about a couple, who continuously fights,
teases, mocks but depends on each other.
24
Yazan / Author
Samuel Beckett
Yöneten / Director
Kay Voges
Dekor Tasarımı / Set Design
Michael Sieberock-Serafimowitsch
Giysi Tasarımı / Costume Design
Mona Ulrich
Işık Tasarımı / Light Design
Rolf Giese
Ses Tasarımı / Sound Design
Mario Simon
Oyuncular / Performers
Frank Genser
Uwe Schmieder
25
KAZAKİSTAN
KAZAKHSTAN
Karaganda Kazak Dram Tiyatrosu
Karagandy Kazakh Dram Theatre
Mösyö Jordan
Fransa kralının yakın dostu olan bir botanik bilimcisi
Karabağ’a gelir. Karabağ beylerinden birinin evinde misafir
olan akademisyen, onlardan gördüğü iyiliklere karşılık, beyin
genç yeğenini beraberinde Paris’e götürerek, Fransız dilini
ve ilmini ona öğretmek, kraldan da hediyeler alarak geri
getirmek ister. Beyin kızı, yakın zamanlarda nişanlandığı
delikanlının Paris’in cömert ve güzel kızlarını görerek ondan
vazgeçeceği korkusuyla bu yolculuğu engellemek ister.
Kızın annesi ve dadısı, düğünü olacak bahanesi ile ünlü bir
büyücüyü çağırıp, yüklü miktarda para karşılığında Paris’i
dağıtmak isterler. Büyücü Paris’i dağıtmak üzere bir büyü
hazırlar. Tam da o sırada Fransız Devrimi gerçekleşir. Fransız
botanikçi, Tahran’daki büyükelçilikten acil ibaresi ile gelen
bir yazı üzerine Fransa’ya dönmek zorunda kalır…
Delikanlının Fransa’ya gitmek arzusu içinde kalmıştır.
26
Monsieur Jordan
A botanist, who is a close friend of the French King, arrives
in Karabagh. He lodges at the mansion of a Landlord. In
order to thank him for his hospitality he wants to take the
Landlord’s nephew to Paris with him, in order to make him
learn French and science, and then bring him back with
gifts given by the King. The Landlord’s daughter is worried
that her fiancé would forget her after being charmed by
the beautiful, low-neck wearing women of Paris and tries
to prevent this journey. The mother and the nanny of the
girl refer to a sorceress and want her to destroy Paris. The
sorceress casts a spell in order to destroy Paris. Just then the
French Revolution takes place. The French botanist receives
an urgent letter from the Embassy in Tehran and he has
to return to France. The desire of the young man to go to
France has stuck in his throat.
Yazan / Author
Mirza Fatali Ahund-zade
Çeviren / Translated by
D. Yespayev
Yöneten / Director
Mikail Mikailov
Prodüksiyon Tasarımı / Production Designer
T. Akkert
Dekor Tasarımı / Set Designer
Ye. Satybaldin
Giysi Tasarımı / Costume Designer
Z. Averkina
Işık Tasarımı / Light Designer
B. Tusupova
Müzik Uyarlama / Musical Adaption
S. Mustafina
Koreograf / Choreography
L. Ibrayeva
Oyuncular / Performers
Mösyö Jordan / Monsieur Jordan
D. Yespayev
Gatamhan Amca / Uncle Gatamkhan
Ye. ZhunisPekov
Bayan Şerefnisa / Lady Sharafnisa
D. Zaytova
Gülçehre / Gulchohra
G. Duisembekova
Bay Şahbaz / Mr. Shahbaz
B. Ağabeylov
Bayan Şahrabanu / Lady Shahrabanu
B. Kemalova
Hanperi / Khanperi
G. Rashkaliyeva
Derviş Mastalişah / Dervish Mastalishah
K. Kemalov
Gülamali / Gulamali
T. Sadykov
Cinler / Gins
Meliha / Melikha
A. Mukashev
Seliha / Selikha
M. Malikov
Zeliha / Zelikha
N.Kyrykbayeva
Beliha / Belikha
L. Shynazarova
27
TÜRKİYE
TURKEY
Devlet Tiyatroları, Adana Devlet Tiyatrosu
Turkish State Theatres, Adana State Theatre
Define Adası
Treasure Island
Hispaniola gemisinde iyilerle kötüler!
The good and the bad in the ship Hispaniola!
Rota Define Adası!
Destination is the Treasure Island!
Acaba defineyi kim ele geçirecek?
Who will take the possession of the treasure!
Kazanan korsanlar mı olacak, yoksa deniz ve macera tutkunu
“Jim Hawkins” mi?
Who shall be the winner, the pirates or sea and adventure
addict, Jim Hawkins?
Hadi gelin bu macerayı birlikte yaşayalım.
Let’s live that adventure together.
28
Yazan / Author
Robert Louise Stevenson
Çeviren / Translated by
Berna Kılınçer
Kerim Değermenci
Oyunlaştıran / Adapted by
H. Mete Şahinoğlu
Yöneten / Director
Gökhan Doğan
Dekor Tasarımı / Set Designer
Emre Satı
Giysi Tasarımı / Costume Designer
Ceren Karahan
Işık Tasarımı / Light Designer
H. İbrahim Karahan
Müzik / Composer
Okan Yaşarlar
Koreograf / Choreography
Nebi Birgi
Oyuncular / Performers
Jim Hawkins
Hülya Yıldız
Kaptan Billy Bones / Captain Billy Bones
Gökhan Doğan
Bayan Hawkins, Israel Hands / Mrs. Hawkins, Israel
Hands
Burçin Börü
Bengan
Ayşın Çukadar
Tom Morgan
Barış Özkan
Kara Köpek / Black Dog
Mazlum Taşkıran
Uzun John Silver / Long John Silver
Doruk Nalbantoğlu
Kaptan Smolet / Captain Smolet
Murat Aslan
Korpew, Dik
Murat Özben
Dr. Livesay
Efe Ünsal
Belediye Başkanı / Mayor
Sevinç Gediktaş
Sefil George / George Merry
Yeliz Tekman
29
TÜRKİYE
TURKEY
Devlet Tiyatroları, Ankara Devlet Tiyatrosu
Turkish State Theatres, Ankara State Theatre
Cyrano de Bergerac
1897 yılında, Naturalizmin tiyatroda egemenlik kurmaya
başladığı dönemde yazılmış ve büyük başarıya ulaşmış olan
oyun, asıl çekiciliğini destansı ve şiirsel üslubundan alır. 17. yüzyıl
Paris yaşamını bütün zenginliğiyle çizmiş ve coşkuları doludizgin
dile getirmiş olması, zamanını ve karşılıksız aşkın hüzünlü
serüvenini konu edinmesi açısından da her dönemin geçerli
oyunlarından biri olmayı hak etmiştir. Estetik değerler olarak
yüce ile çirkini kendinde bir araya getirişi; Cyrano ile Christian’ın
karşıt kutuplarda oluşunu sağlar. Christian, fiziksel güzellik
olarak manen aşağı olanı temsil eder; Cyrano, fiziksel çirkinliğine
karşılık yüceliği... Günümüz dünyasının yalnızlığa mahkum
edilmiş bireyine, gerçek aşk duygusunu yeniden anımsatması
açısından izleyicisini etkisi altına alacağı kaçınılmazdır.
30
Cyrano de Bergerac
Written in 1897, during the domination of Naturalism in
theatre, the play achieved great success. But the actual
attraction lies in its epic and poetic style and its full speed
reflection of Parisian life in the 17th century with all its
richness and excitation. And the story of a gloomy adventure
of an unrequited love elevates the play to one of the
outstanding plays of all times where the supreme and ugly
come together as aesthetic values. This ensures that Cyrano
and Christian are at opposite poles. Christian represents the
physical beauty but low spiritually; while Cyrano represents
supremacy in contrast to physical ugliness… It is inevitable
that the play will overwhelm its audience reminding them
about the loneliness of modern individual and the feeling of
real love once again.
Yazan / Author
Edmond Rostand
Çeviren / Translated by
Sabri Esat Siyavuşgil
Yöneten / Director
Işıl Kasapoğlu
Dekor Tasarımı / Set Designer
Hakan Dündar
Giysi Tasarımı / Costume Designer
Esra Selah
Işık Tasarımı / Light Designer
Yakup Çartık
Müzik / Composer
Joel Simon
Koreograf / Choreography
Burçak Işımer
Oyuncular / Performers
Cyrano de Bergerac
Durukan Ordu
Roxane
Zeynep Yasa
Christian de Neuvillette
İrfan Kılınç
Ragueneau
İsmet Numanoğlu
Comte de Guiche, Montfleury
Edip Tümerkan
Le Bret
Suat Karausta
Dadı, Rahibe Siur Marthe / Nurse, Sister Marthe
Meltem Keskin
Ligniere, Carbon de Castel Jaloux
Umut Toprak
Damla Paksoy Vural
İpek Demir
Demet Kızılay
Başak Güleç
Zerrin Çağlar
Dilan Kart
Meray Tunç
Rabia Başaran
Ezel Erkman
Selver Kınık
Nazife Oğlakçıoğlu
Pınar Yüksel
Gül Öz
Simgem Baykara
Mert Özcan
Arda Saygın
Murat Kesim
EnginYaman
Eşref Ergü Pişirici
Hasan İrfan Buzcu
Emir Ali Tercan
Erdal Karakurt
Safa Yiğit Yalkın
Sait Ateş Bars
Hüseyin Kefeli
Güvenç Selekman
Muzaffer Saygı
Vahit Sarıtaş
Nevzat Doğa Amiklioğlu
Ali Orkun Ok
Mesut Akpınar
31
ROMANYA
ROMANIA
“Marin Sorescu” Ulusal Tiyatrosu
Teatrul National “Marin Sorescu”
Çinliler
Oyun, bir partide meydana gelen talihsiz olayların birbirini
izlemesini anlatır...
“İsim hatırlayamama problemi” yaşayan ve sadece eşinin
yardımıyla arkadaşlarını ayırt edebilen ‘çatlak’ koca ve karısı,
kendilerine özgü acayiplikleri olan bir çifttir… Akşam yemeği
için birbiriyle son derece uyumsuz üç misafir davet ederler;
karısı tarafından terk edilen bir adam, terk eden kadın ve
kadının yeni erkek arkadaşı…
Şaşırtıcı değişimler ve içeri-dışarı koşuşturmalarla ev
sahipleri, üç misafirin birbirleriyle karşılaşmamasını sağlamak
için uğraş verir. Cerasela Losifescu ve Claudiu Bleont bütün
karakterleri bizlere sunarken, sürekli kostüm ve peruk
değiştirmek durumunda kalan çiftimizin yaşadıkları, ortaya
kusursuz bir gösteri çıkarır…
32
Chinamen
The play “Chinamen” a farce taking place at a disastrous
party, where the two actors play all five characters.
It depicts a peculiar married couple in which the dotty
husband has a “block for names” and only his wife can tell
him their right ones. They invite for a diner night, three most
incompatible guests: A friend left by his wife and the wife
herself with her new boy friend. In a jumble of switching
and neck breaking in and out rush at home; the couple tries
to make sure that their three guests never meet. It is a real
tour de force for the impeccable Cerasela Losifescu and
Claudiu Bleont, who effortlessly playing all the characters
by continuous exchange of costumes and wigs.
Yazan / Author
Michael Frayn
Çeviren / Translated by
Petre Bokor
Yöneten - Dekor Tasarımı / Director - Set Design
Mircea Cornisteanu
Prodüksiyon Tasarımı / Production Design
Viorel Penişoarä-Stegaru
Oyuncular / Performers
Jo, Bee, Alex
Cerasela Losifescu
Stephen, Barney
Claudiu Bleont
33
TÜRKİYE
TURKEY
Devlet Tiyatroları, Ankara Devlet Tiyatrosu
Turkish State Theatres, Ankara State Theatre
Hürrem Sultan
Hurrem The Sultan
Bırakınız Yazsınlar…
Let Them Write…
Bir devlet düşününüz; bir ucu Avrupa ortalarından Ural
Dağları’na, öte yandan da Rusya ortalarından Arap
Yarımadası’na kadar uzanmış olsun. Devletin geliri, bugünün
değeri ile milyarlara ulaşsın ülke üzerinde her dil konuşulsun
ve muazzam memlekette hak ve adalet hükümran olsun. Ve
bu ülkenin mutlak hakimi olan hükümdarı düşünün; kırk yıla
yaklaşan hükümranlığı, ona dünyanın en büyük imparatoru
adını verdirmiş olsun şimdiye kadar ne savaş meydanlarında
ve ne de sulh masalarında yenilmiş olsun. Onun kudreti
önünde krallar baş eğsin, onun önünde bütün dünya dize
gelmiş olsun.
Imagine a state that stretches from the midst of Europe on
one end to Ural Mountains on the other, from the midst of
Russia all the way to the Arabian Peninsula… The revenues
of the state reach billions in current terms; all languages
are spoken on this glorious land where justice prevails…
Imagine the sultan who is the ultimate ruler of this land; a
sovereign man with forty years of victorious past that has
gained him the reputation as the most powerful emperor of
the world. He has never seen defeat neither in at the front
nor in roundtables of peace. Kings genuflect in face of his
power; the whole world falls down on its knees…
Bu adam, Osmanlı İmparatorluğu’nun en büyük hükümdarı
Kanuni Sultan Süleyman’dır. Bu adamı Batılılar, Muhteşem
(Magnificient) Süleyman diye tanırlar. Onun için binlerce
kitap, makale yazılmıştır. Onun adı, dünyanın en büyük
hükümdarları arasında anılır.
This man is Suleiman the Magnificent, the majestic ruler of
the Ottoman Empire. The West knows him as Magnificent
Suleiman. Thousands of books and articles have been written about him. He is recognized among the mightiest rulers
of the world.
Kanuni, bu yenilmez hükümdar, kendisine baş kaldıran
bir grubun lideri olan şairi, kendisi için en ağır mısraları
yazmış olan sanat adamını, karşısına alır ve onu öldürmek
isteyenlere şöyle der: “Bırakınız yazsın, bırakınız söylesin;
icraatımın halk arasında nasıl karşılandığını ben ancak
onlardan öğrenebilirim. Onlar bizim aynamızdır, bize,
bizi gösterirler. Hata yapıp yapmadığımızı bu aynalardan
anlarım. Onlar, bizimle halk arasına girmişlerdir. Bırakınız
konuşsunlar, bırakınız yazsınlar. Bize yardımları vardır. Bize
yol gösterirler.”
Suleiman, the invincible ruler, is confronted with a poet who
is leading a revolting group, an artist who has penned verses condemning him. To those who want to kill the poet,
thus Suleiman preaches:
Orhan Asena Hürrem Sultan piyesinde, Kanuni’ye bu sözleri
söyletmekle çağımızın iktidar sahiplerine önemli bir ders
vermek istiyor, Kanuni’yi yirminci yüzyılın insanı gözüyle
incelemeye çalıştığını, onun insan yönünü ele aldığını
söylüyordu.
Through those words in his play “Hürrem the Sultan“, Orhan
Asena desires to teach an important lesson to contemporary
rulers. He tries to analyze the deeds of Suleiman through the
lens of the people of the 21st century, and highlights the
human dimension of this Sultan.
34
“Let him write, let him tell; that is the only way I can learn
what people truly think about my deeds. They are our mirrors, they reflect who we are. Only through these mirrors
may I know whether I error not. They stand between the
people and us. Let them speak; let them write. They are our
helpers. They shed light on our path”.
Yazan / Author
Orhan Asena
Yöneten / Director
Serhat Nalbantoğlu
Dekor Tasarımı / Set Designer
Güven Öktem
Giysi Tasarımı / Costume Designer
Sevgi Türkay
Işık Tasarımı / Light Designer
Zeynel Işık
Oyuncular / Performers
Hürrem Sultan / Hurrem the Sultan
Miraç Eronat Erbil
Kanuni Sultan Süleyman / Suleiman the Magnificent
Sinan Pekinton
Rüstem Paşa / Rüstem Pasha
Oktay Dal
Şehzade Mustafa / Sultan’s Son, Mustafa
Orhan Özyiğit
Şehzade Beyazid / Sultan’s Son, Bayezid
Caner Kadir Gezener
Şehzade Cihangir / Sultan’s Son, Cihangir
Çağrı Turan
Şehzade Selim / Sultan’s Son, Selim
Uğur Nak
Şair Yahya / Poet Yahya
Emre Erçil
Ahmet Paşa / Ahmet Pasha
Şahap Sayılgan
Mihrimah Sultan / Mihrimah the Sultan
Gülşah Çomuoğlu
Sayinur
Erengül Öztürk
Şemsi Ağa / Şemsi Agha
Bülent Türkmen
1. Ulak, 1. Adam / Messenger 1, Man 1
Cihan Kaymak
2. Ulak, 2. Adam / Messenger 2, Man 2
Korhan Enis Yavuz
Hizmetliler / Servants
Tuba Akten
Ali Sütbaş
Fatih Özdemir
35
TÜRKİYE
TURKEY
Devlet Tiyatroları, Ankara Devlet Tiyatrosu
Turkish State Theatres, Ankara State Theatre
Dolores Claiborne
Dolores Claiborne
Stephen King’in aynı adlı romanından David Joss Buckley’ın
sahneye uyarladığı Dolores Claiborne, Dolores ve kızı
Selena’nın, hayatlarındaki acıdan kurtulmalarının başka bir
yolu olup olmadığını sorgulatıyor izleyenlere; aşka inanan
her kadın için tam bir felaket olan ayyaş, yalancı, kompleksli,
saldırgan bir koca ve daha kötüsü bir baba.
Stepen King’s “Dolores Claiborne”, adapted to stage by
David Joss Buckley, questions whether Dolores and her
daughter Selena, had any other way of getting rid of the
pain of their lives; a drunk, liar, absusive and aggressive
husband even worse a father; a total disaster for a woman
believing in love.
Kadınlar, kendilerini koruyamayan ve erkek egemen
toplumların yarattığı hukuk sistemleri karşısında, başlarına
gelen felaketlerden kurtulabilmek için maalesef bazen başka
yöntemler aramak zorunda kalıyorlar. Çoğunlukla da susmak
ve başlarına gelene katlanmak zorundalar.
Unfortunately, women sometimes have to look for other
methods to ovecome the disasters they faced; the legal
systems that are created by patriarchal societies can not or
do not protect them. Most of the time women have to be
silent and endure that has happened to them.
Elbette oyunu izlerken, “Dolores, Joe’yu öldürmekle haklı
mıydı?” sorusunu soracağız kendimize. Kesinlikle Dolores’in
de kendine yüzlerce kez sorduğu soru olmalı bu… Ama
unutmamalıyız ki bir annenin çocuklarına duyduğu en güçlü
his sevgidir; hatta en güçlü ve öldürücü his.
Of course, while watching the play, the question “Was
Dolores right in killing Joe?” will rise. It must be the same
question that Dolores has asked herself hundred times…
But, we have to keep in mind that the feeling a mother has
for her children is her love to them; a powerful and fatal
love.
Noel’de Dolores’in oğlu Joe ailesiyle annesini ziyarete
gelecektir. Yirmi yıl sonra kızı Selena da kasabaya gelerek
onlara katılacaktır. İşte bu durum anne-kız arasında yıllardır
sürmüş olan soğukluğun onarılma ihtimali bulunduğunu
düşündürür. Geçmişin bugün üzerine düşen uzun gölgesi
kalkmış gibidir artık…
36
Dolores’s son Joe, is coming to visit his mother with his
family. After twenty years, her daughter, Selena, will
also come to the town to join them. This situation let the
audience expect that there can be a possibility of repairing
the long existing distance between mother and daughter.
It seems that the tall dark shadow of the past will perish…
Yazan / Author
Stephen King
Oyunlaştıran / Adapted by
David Joss Buckley
Çeviren / Translated by
Sinemis Candemir
Yöneten / Director
Hakan Çimenser
Dekor Tasarımı / Set Designer
Ali Cem Köroğlu
Giysi Tasarımı / Costume Designer
Ceren Karahan
Işık Tasarımı / Light Designer
Şükrü Kırımoğlu
Oyuncular / Performers
Garrett Thibodeau
Tolga Çiftçi
Vera Donovan
Serap Sağlar
Joe St. George
Tolga Tuncer
Dolores Claiborne
Fulya Koçak Yeşilkaya
Selena St. George
Deniz Gökçe Kayhan
Tv Spikeri / Tv Speaker
Ahsen Mutlu
37
İSPANYA
SPAIN
Kulunka Tiyatrosu
Kulunka Theatre Company
André ve Dorine
André & Dorine
Duvarlarında geçmişin izleri olan küçük bir odada, bir daktilo
sesi ve çellodan gelen müzik duyulur. André ve Dorine
kendi günlük yaşamlarındadır. Ama bu olağan hayatları
olağanüstü bir nedenle kesilir. Hastalıkla! Alzheimer; büyük
düşmanımız… Hatıraların, bilincin ve kimliğin yok edicisi.
In a small room, its walls reflect past times, sound the keys
of a type writer and the notes of a cello. Andre and Dorine;
an old couple lost themselves in daily routine. But an event
breaks the monotony: Disease. Alzheimer, our great enemy…
Devourer of memories, consciousness and identity…
André ve Dorine kim olduklarını unutmamak için geçmişte
kim olduklarını ve her daim sevmek için eskiden birbirlerini
nasıl sevdiklerini hatırlamaya çalışırlar. Oyun maskeler
aracılığıyla, şiirsel, görsel başka bir dünyaya köprü kurup,
beden dilini kullanarak seyirciye ulaşıyor.
Andre and Dorine try to remember who they were in order
not to forget who they are now and how they loved each
other in order to keep love. The performance appeals to
spectators by using theatre of gestures, in which masks act
as a bridge to another poetic visual world.
38
Yöneten / Director
Iñaki Rikarte
Dekor Tasarımı / Set Designer
Laura Gómez
Giysi Tasarımı / Costume Designer
Ikerne Giménez
Işık Tasarımı / Light Designer
Carlos Samaniego “Sama”
Müzik / Composer
Yayo Cáceres
Oyuncular / Performers
Garbiñe Insausti
José Dault
Edu Cárcamo
39
Ali Meriç Karagöz Yapım ve
Oynatım Atölyesi
Ali Meriç Karagöz Production
and Puppetry Workshop
Karagöz Yapım ve Oynatımı
Ali Meriç, 1959 yılında Alaşehir’de doğdu. İzmir Atatürk
Lisesi ve Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü’nden
mezun oldu. 1977 yılında AÇT’de (Ankara Çocuk
Tiyatrosu) tiyatroya başladı. AST’da (Ankara Sanat
Tiyatrosu) çalıştı. 1986 yılında, Devlet Tiyatroları’nın
Çocuk ve Gençlik Bölümü’ne girdi. Ankara ve Bursa
Devlet Tiyatrosunda görev yaptı.
1978 ve 1980 yıllarında Akşehir Nasreddin Hoca
Gülmece Öyküsü Yazma Yarışması’nda iki kez ikincilik
ödülü aldı. 1983 yılında Metin BALAY’la birlikte
yazdıkları Gozort oyunuyla TOBAV’dan (Tiyatro Opera
ve Bale Çalışanları Vakfı) Başarı Ödülü; 1986 yılında, Bir
Varmış İki de Varmış oyunuyla TBMM’den üçüncülük
ödülü; 1989 yılında TRT’nin düzenlediği, Çocuklar İçin
Radyo Oyunu Yazma Yarışması’nda birincilik ödülü aldı.
1986 yılında Lope de Vega’nın Çılgın Dünya - Los Locos
de Valencia - oyunundaki Hekim rolüyle, Ankara Sanat
Kurumu Övgüye Değer Oyuncu Ödülü’ne; 2002 yılında
oynadığı Jaroslav HASEK’in Aslan Asker Şvayk - Good
Soldier Svejk - oyunundaki ‘Şvayk’ rolüyle TEB (Tiyatro
Eleştirmenleri Birliği) Ödülüne değer görüldü.
UNIMA (Uluslararası Kukla ve Gölge Oyunları Birliği) ve
ASSITEJ (Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Birliği)
üyesidir.
Antalya Devlet Tiyatrosu’nda, oyuncu ve yönetmen
olarak görevini sürdürürken, Akdeniz Üniversitesi
Tiyatro Bölümü’nde “Geleneksel Türk Tiyatrosu”
derslerine girmektedir.
40
Karagoz Puppet Making
Ali Meriç was born in Alaşehir at 1959. He graduated from İzmir
Atatürk High School and the Theatre Department of the Ankara
University. He started to perform in Ankara Children’s Theatre
at 1977. He worked at Ankara Art Theatre. In 1986 he attended
the Children and Youth Department of Turkish State Theatres
and worked in Bursa State Theatre.
He won the second prize for two times in 1978 and 1980 at
Akşehir Nasreddin Hoca Funny Story Authors Contest. He won
the Success Prize from TOBAV (Theatre, Opera and Ballet
Workers Foundation) in 1983 with the play Gozort, he co-wrote
with Metin BALAY. In 1986, he won the third prize from the
Turkish Grand National Assembly with the play Once Upon a
Time. In 1989 he won the first prize at Children Radio Play
Authors Contest of TRT.
In 1986 he had been given the “Praiseworthy Actor” prize from
Ankara Art Association with his act as the Physician, at the play
Los Locos de Valencia (Crazy World) by Lope de VEGA.
In 2002 he had been given the prize of Theatre Critics
Association role with his act as Svejk, at the play Good Soldier
Svejk by Jaroslav HASEK.
He is a member of UNIMA (Union International de la Marionette)
and ASSITEJ (International Association of Theatres for Children
and Young People).
He is working as actor and director at Antalya State Theatre,
and giving lectures of Traditional Turkish Theatre at the Theatre
Department of Akdeniz University.
Lider / Leader Ali Meriç
Gölge oyunumuz Hacivat Karagöz bir zamanların en önemli eğlencesiydi.
Eskiden ramazan gecelerinde düzenlenen eğlencelerde herkes, doğruca Karagöz ve Hacivat
gösterisi seyretmeye giderdi. Önce Hacivat Çelebi şarkı söyleyerek gelir ve “Ne olur şu dört
köşe perdede bana da bir kafadar olsa, ah bana bir eğlence medett amannnnnnnnnnnnnnn
amannnnnnnnnnnnnnnn...” diye Karagözü çağırmaya başlardı.
Herkesi kahkahalarla güldüren Karagöz ve Hacivat’ın atışması bittikten sonra fasıl bölümü başlar;
bu bölümde oyunun akışına göre Zenne, Çelebi, Tuzsuz Deli Bekir, Beberuhi, Tiryaki, Acem, Laz,
Matiz, Zeybek gibi tipler perdeye gelirlerdi.
Pekiiii…
Hacivat ve Karagöz’ü ilk kez kim oynatmıştır perdede?
“Nereke” nedir ve ne işe yarar?
Karagöz’ün bir kolu oynar da neden Hacivat’ın yumruk olmuş sakalının altında durur hep?
Ya Karagöz ve Hacivat tasvirleri nasıl kesilir, neyle boyanır?
Peki ya nasıl oynatılır?
Ben de oynatabilir miyim?
Seslerini çıkartabilir miyim?
Eğer bu soruların cevabını merak ediyorsanız,
Siz sevgili dostlarımızı atölye çalışmamıza bekliyoruz…
Karagöz Shadow Play was once the most popular show of its time.
Especially during the Ramazan Month, people rushed to the Karagöz and Hacıvat Shows at the
evenings. First Hacivat Çelebi enters and summons Karagöz by singing a song, saying “I wish I
had a buddy within that rectangular stage, please help me to find entertainment, ohh, ohhh!”
After the quarrel of Karagöz and Hacivat ends, making everyone laugh, the second part starts
with some of the most important characters: Zenne the male belly dancer, Çelebi the gentleman,
Boring Mad Bekir, Beberuhi, Pothead, Persian, Laz, Drunk, and Zeybek.
So…
Who was the first Karagöz Shadow Play Performer?
What is “Nereke” and what is it used for?
Why Hacivat hold his fist under his beard, while Karagöz’s one arm moves all the time?
How are the puppets made, and what are they painted with?
How is the show performed?
Can I do it too?
Can I make the dubbing?
If you wonder the answers to these questions, you are welcomed to our workshop …
41
Genel Sanat Yönetmeni
Lemi Bilgin
Antalya Devlet Tiyatrosu Adına Sahibi
Selim Gürata
Sorumlu Yönetmen
Sibel Akkaya Güler
Yapım
RETA
ANTALYA DEVLET TİYATROSU
www.devtiyatro.gov.tr

Benzer belgeler

Comparative Analysis of Birth Rate and Life Expectancy in

Comparative Analysis of Birth Rate and Life Expectancy in - Prof. Dr. Euphrasia Susy Suhendra (Gunadarma University, Indonesia) #918: A Comparative Analysis of the Regional Technical Efficiency in Turkish Agriculture - Assoc. Prof. Dr. Kadir Karagöz (Cela...

Detaylı

festival broşürü için lütfen buraya tıklayınız

festival broşürü için lütfen buraya tıklayınız Antalya’nın turkuaz kıyıları; bir tarafta sakin, zümrüt yeşili ormanlar diğer tarafta Akdeniz’in köpüren suları ile buluşan tarih, mit ve efsane fısıldayan antik şehirleri birleştirmektedir. Bu güz...

Detaylı

Untitled - Antalya Devlet Tiyatrosu

Untitled - Antalya Devlet Tiyatrosu bir şiirde karşılarına çıkar. Antalya, geçmişten gelen kültür mirasını yüksek düzeyde koruyabilmiş ve bugüne aktarabilmiş nadir şehirlerimizdendir. Tiyatro sanatının Antalya’nın tarihinde başka bir...

Detaylı

Sabancı Vakfı

Sabancı Vakfı tiyatronun bin yıllık mirasını taşımanın onurunu taşıyor. Festivalimize katkılarından dolayı Antalya Devlet Tiyatrosu’ndaki çalışma arkadaşlarıma, festivale katılan tüm tiyatro gruplarına teşekkür ...

Detaylı