DA`VÂ - Galata Mevlevihanesi Mevlana Rumi Mevlevi Musiki ve

Transkript

DA`VÂ - Galata Mevlevihanesi Mevlana Rumi Mevlevi Musiki ve
 Galata Mevlevihanesi Mevlana Rumi Mevlevi Musiki ve Sema Topluluğu Eğitim Kültür ve Yardımlaşma
DA'VÂ
DA'VÂ-YI HALK
DA'VÂ-YI NÜBÜVVET
DAVACI
DAVAHİ
DAVAHİ-S SEB'
DA'VAT
DAVAT
DAVA VEKİLİ
DAVBAN
DAVC
DAVDA'
DÂVER
DÂVERÂNE
DÂVERÎ
DA'VET
DAVİTA
DAVİYE
DAVKAA
DAVLUMBAZ
DAVMERAN
DAVR
DAVTA
DÂVUD (A.S.)
DAVUDÎ
DAVVE
DAVVÎ
DAVY
DAVZ
DAYE
DAYET
DAYF
DAYFEN (DAYFÂN)
DAYGAM
DAYI
DAYİB
DAYİBAN
DAYİC
DAYİN
DAYİNE
DAYİS
DAYM
DAYYIK
DA'Z
Takib edilen fikir, iddia. * Bir kimsenin hakkını aram
Yaratmak iddiasında bulunmak, halk etmeyi, yaratmayı
Peygamberlik dava etmek. Peygamber olduğunu ilân et
t. Dava açan.
Memleket köşeleri.
Yedi kat gök.
(Duâ. C.) Duâlar, niyazlar, çağırışlar. (Bak: Ed'iye)
Devenin başında olan verem.
Baro teşkilatının olmadığı yerlerde kanunî izin ile vekil s
Güçlü, büyük deve.
(C.: Edvâc) İki şeyin birbirine eğilip ulaşması.
Meş'ale. * İnsan sesleri.
Cenab-ı Hakk'ın (C.C.) bir ismidir. * Âdil, insaflı ve doğru
f. Doğruluk ve adaleti seven bir büyüğe yakışacak tarzd
f. Hâkimlik, hükümdarlık. * Mahkeme ve dâvâ. * Kötü ile
Çağırma. Ziyafet. Duâ. * Bir fikri kabul ettirmek için delill
Havuzun dibinde olan balçık. * Çöküklük. * Suyu çok old
Otsuz çöl.
şişman ve ahmak olan kimse.
Çarkları yandan olan vapurlarda çarkların döndükleri ye
Fesleğen denilen iyi kokulu çiçek.
Ziyan etmek, zarara girmek.
Fakir.* Gövdeli, cesim.
Kur'an-ı Kerim'de ismi geçer ve Benî İsrail Peygamberle
Hz. Davud'un (A.S.) sesini andıran kalın gür ses.
Ses, sadâ.
Yurt tutmak.
Arıklık. * Zayıflık.
Zulmetmek, zulüm yapmak. * Çiğnemek.
Çocuk hizmetçisi. Çocuğa süt veren. Dadı. Mürebbi.
Yan, taraf, cenb.
(C.: Ezyâf-Zuyuf-Zayfân) Misafir. * Meyletmek, yönelme
Misafiriyle gelen kişi.
Arslan, esed. * Isırmak.
Tunus ve Cezayir'in, Osmanlı idaresinde bulunduğu sıra
İtaat eden, vakarlı ve ciddi kişi.
Gece ile gündüz.
Kovayla kuyudan su çekip havuza boşaltan kimse.
Borç veren. Alacaklı. Ödünç para veren. (Bak: Dâin).
(C.: Davâyin) Dişi koyun.
(C.: Dâsse) Hırsız.
Zulüm. Sıkıntı. İhtiyaç.
Pek dar.
Cimâ etmek.
1/6
Galata Mevlevihanesi Mevlana Rumi Mevlevi Musiki ve Sema Topluluğu Eğitim Kültür ve Yardımlaşma D
DA'Z
DA'Z
DEAİM
DEAVİ
DEB'
DEB'
DE'B
DE'B-İ EDEB
DEBABİC
DEBABİS
DEBABUD
DEBAR
DEBAT
DEBB
DEBBABE
DEBBAĞ
DEBBE
DEBBUS
DEBDAB
DEBDEBE
DEBER
DEBEŞ
DEBH
DEBİB
DEBİR
DEBİSTAN
DEBKEL
DEBL
DEBR
DEBRE
DEBRETMEK
DEBS (DİBÂS)
DEBSA'
DEBŞ
DEBUB
DEBUR
DEBUS
DECAC
DECACE
DECC
DECCAL
DECDECE
DECECAN
DECEN
DECL
DECN
Noksanlaştırmak.
Def'etmek, kovmak. * Nikâh etmek.
(Dıâme. C.) Destekler, payandalar, direkler.
(Davâ. C.) Dâvalar, mes'eleler.
Yumuşak yer. * Kuvvetle basmak.
Vurmak, darb.
Bir işde devam ve iltizamla emek çekip çalışmak. * Adet
Edebî usul, kaide. Edeb kaidesi. Edebiyat âdeti, şekli, ta
(Dibâc. C.) Dallı, çiçekli ipek kumaşlar.
(Debbus. C.) Topuzlar.
İki ırgaçla dokunan bir bez cinsi.
Mahvolmak. Helâk olmak.
(C. Debâ) Uçmayan çekirge.
Hareket etmek. * Ağır ağır yürümek.
Kale duvarlarını oymaya yarayan bir savaş aleti. Tank.
Derileri sepileyip meşin, sahtiyan, kösele vesaire yapan
(C.: Debbât) Matara dedikleri su kabı. * Yağ. Bal ve mac
(C.: Debâbis) Topuz.
f. şan, şöhret. Azamet, haşmet, cesamet.
Gürültü, patırtı. Gösteri için yapılan gürültü. Tantana. Ha
Savaşırken askerin bozulması, bozguna uğraması.
Evin esası.
Belini büküp eğildiğinde, başını öne doğru fazlaca eğme
Yürümek. * Harekete geçmek.
f. Müsteşar. * Kâtib, yazıcı.
f. Mekteb, okul.
Bir araya toplanmış mal. * Derisi kalın, çirkin kimse.
Küçük eşek. * Toplamak, cem'etmek. * Islah etmek.
(C.: Dübur) Oğul kız topluluğu. * Bal arısı.
(C.: Deberât-Dibâr-Edbür) Savaşırken askerin bozulmas
t. (Tepretmek) Kımıldatmak, harekete getirmek, oynatm
Dibekde buğday döğmek.
Çok fazla kırmızı olduğundan, siyah gibi görünen şey.
Çekirgenin ot yemesi.
Semizlik ve şişmanlığından dolayı yürüyemeyen deve.
Batı rüzgârı. * Fırak, ayrılık. * Halef etmek.
f. Topuz.
(C.: Dücüc) Tavuk. * Horoz, tavuk ve piliç cinsi.
(Dücâce, dicâce) Tavuk.
Tavuğu çağırmak.
Hakkı bâtıl, bâtılı hak olarak gösteren. (Deccal'ın Cenne
Tavuğa "bilibili" diye seslenmek.
Ağırca, yab yab yürümek.
Çok yağmur.
Örtmek. * Devenin katranlanması. * Karıştırmak, yalan s
Bol yağmur, rahmet. * Havanın bulutlu olması. * Bir yerd
2/6
Galata Mevlevihanesi Mevlana Rumi Mevlevi Musiki ve Sema Topluluğu Eğitim Kültür ve Yardımlaşma D
DECRAN
DECUCAT
DECV
DECYE
DE'DA
DEDEKTİF
DEEB
DEF'
DEF-İ CU'
DEF-İ HÂCET
DEF-İ ŞER
DEF-İ TABİÎ
DEF'A
DEF'A-İ ULÂ
DEFA
DEFAAT
DEFADI'
DEFAİN
DEF'ATEN
DEF'ATEYN
DEFATİR
DEFATİR-İ RESMİYYE
DEFENNİ
DEFER
DEFF
DEFFE
DEF'Î
DEFİ'
DEFİF
DEFİN
DEFİNE
DEFK
DEFLASYON
DEFN
DEFN-İ EMVAT
DEFN-İ MEYYİT
DEFR
DEFTER
DEFTER-İ A'MÂL
DEFTERDAR
DEFTERDARLIK
DEFVA
DEGA
DEH
DEH
DEHA
Neşeli, sevinçli, bahtiyar kimse.
Ayakları kısacık dişi deve.
Nikâh. * Çok karanlık, zulmet.
(C.: Dücâ) Karanlık, zulmet.
Her ayın son günü. * Şaban'ın son günü. * Çok karanlık
Fr. Hususi araştırma yapan, tâkib ve tarassudda buluna
Âdet, usul, kaide, an'ane.
Ortadan kaldırmak, Öteye itmek. * Mâni' olmak. Savmak
Açlığı gidermek. Birşey yemek.
Abdest bozmak.
Kötülüğü ve şerri def'etmek.(Bu günlerde, Kur'an-ı Hakîm
Bünyede ve içte olan şeyi, fıtrî ve normal şekilde dışarı a
Bir kerre.
Birinci olarak, ilk defa.
Boynuz ve kanat uzunluğu. * Bir şeyin eğilip ikiye bükülm
Kerreler, def'alar. Müteaddid.
(Dıfda. C.) Kurbağalar.
(Define. C.) Defineler.
Hemen, birdenbire âni olarak. Beklenmedik anda. Bir de
İki kere, iki defa.
(Defter. C.) Defterler. Not yazmağa mahsus kâğıttan be
Resmi defterler.
Alaca renkli bir cins elbise.
Koltuk kokusu gibi olan pis koku. * Yemeğe kurt düşmes
Yan, cenb. * Kolay.
Yan, yüz. * Kitab cildinin iki tarafından herbiri.
Hemen, bir anda.
Kızgın olan nesne.
Ağır ağır gitmek. * Kuşun, ayakları yerde iken kanatların
(Defn. den) Medfun, defnedilmiş, toprağa konulmuş, göm
Para veya altın gibi eskiden saklanmış şeylerin bulundu
Atmak. Dökmek.
Fr. Paranın piyasada azalmasıyla satın alma gücünün a
Gömmek, gömülmek. Cenazenin mezara gömülmesi.
Ölülerin gömülmesi.
Ölünün gömülmesi.
Kokmak.
(C.: Defâtir) (Yunanca iki kanatlı manasına gelen bir kel
İnsanların amellerinin iyilik veya, kötülüklerinin melekler
Defter tutan. Devletin gelir ve masraflarını tutan vazifeli
Eskiden maliye bakanlığı. * Şimdi vilâyetlerin mali işlerin
Boyu uzun ağaç. Uzun boyunlu keçi.* Boynu uzun olan
f. Hile, habislik, dolandırıcılık. * Hilekâr, dolandırıcı, habi
f. İyi hoş. Lâtif, güzel. * Tabur. * Saf.
f. On (10), aşer.
Yaymak, döşemek.
3/6
Galata Mevlevihanesi Mevlana Rumi Mevlevi Musiki ve Sema Topluluğu Eğitim Kültür ve Yardımlaşma D
DEHA
DEHA-İ FENNÎ
DEHA-İ KUDSÎ
DEHADAR
DEHAET
DEHAK
DEHAKÎN
DEHAL
DEHALET
DEHALİZ
DEHAN
DEHÂN-I TENG
DEHANE
DEHANGÜŞA
DEHAR
DEHARİR
DEHARİS
DEHAZ
DEHBEL
DEHDAK
DEHDAN (DEHDEHÂN)
DEHDEHE
DEHDEHÎ
DEHEN
DEHEN-ŞUY
DEHHAŞE
DEHİŞT
DEHKEL
DEHL
DEHLES
DEHLİZ
DEHLİZ-İ CİNAN
DEHM
DEHMA
DEHMAK
DEHME
DEHMECE
DEHMEKA
DEHMUS
DEHN
DEHNA
DEHNEC
DEHR
DEHR-İ FÂNİ
DEHR SURESİ
DEHRE
Çok akıllılık. Zekiliğin ve anlayışlılığın son derecesi. İleri
Fen ve dünyevi ilimlerde çok ileri görüşlülük ve harika ze
Dinin derin hakikatlarını anlamakta yüksek mahareti ola
f. Uyanıklık, zeki ve çok akıllı oluş.
Dahilik, dehâ sahibi olma. Zekilikte, anlayışlılıkta çok yü
Kırmak, kesmek. * Acı çektirmek, azap etmek.
(Dihkan. C.) Köy ağaları. * Köylüler, çiftçiler.
Aldatmak, mekir ve hile etmek.
Sığınmak, aman dilemek, medet, yardım isteyiş.
(Dehliz. C.) Dehlizler, holler, koridorlar.
(Dıhen- Dahen) f. Ağız, Fem.
Ufak ağız. Dar ağız.
f. Küp, testi, fırın ve bunlara benzer şeylerin ağzı.
f. Söyliyen, açılmış ağız, konuşan ağız.
f. Mağara, dağ mağarası. Kovuk. Çatlak.
Zamânın şiddetleri.
Belâ. Şiddet.
f. Feryat, figan. Bağırıp çağırma. Yüksek sadâ ile medet
Yemekte lokmanın büyük olması. * Bir kuş adı.
Kesmek. Kat'.
Develerin bir yere toplanması.
Yuvarlamak, döndürmek.
f. Hâlis altun.
f. Ağız.
Ağız temizleme, ağız yıkama.
Çok fazla derecede korkunç, dehşet verici.
f. İttifak, ittihad, birlik. * Bir tarzda hareket, aynı şekilde h
Zahmet, meşakkat. * şiddetli ve meşakkatli zaman.DEH
Zamandan bir saat. * Azca nesne.
Kısa boylu kimse.
(C.: Dehâliz) Hol, koridor. Ev ile kapı arası.
Revak-ı uhreviye mânasında mecazî bir deyimdir. (Bak:
(C.: Dühum) Ansızdan gelmek. * Çok fazla miktarda ask
Belâ. Zahmet * Çömlek. * Çok adet, kesret, sayı çokluğu
Kesmek, kat'.
Yumuşak yemek.
İhtiyar kişinin ayağında köstek var gibi yab yab yürümes
Yumuşak ve güzel yemek. * Her nesnenin yumuşağı.
Cömert kişi. Kerim kimse.
Değnekle vurmak. * Yağmurun, yeri ıslatması. * Bir şeyi
Ova, sahrâ. Çöl, geniş veya susuz ova. * Bir yer ismi.
Zümrüt gibi bir kıymetli taş.
Zaman, çok uzun zaman, ebedi. * Bin yıllık zaman. * Dü
Fâni dünya, geçici dünya.
Kur'ân-ı Kerim'in 76. suresi olup Sure-i İnsan, Ebrar, Em
f. (Dahra) Testere gibi dişli ve eğri budama âleti. Bağ bu
4/6
Galata Mevlevihanesi Mevlana Rumi Mevlevi Musiki ve Sema Topluluğu Eğitim Kültür ve Yardımlaşma D
DEHRÎ
DEHRİYYUN
DEH-SAL
DEH-SALE
DEHŞ
DEHŞ(E)
DEHŞET
DEHŞET-EFŞAN
DEHŞET-ENGİZ
DEHUN
DEHÜM
DEHVER
DEHY (DEHÂ)
DEHYA
DEH-YEK
DEJENERE
DEK
DEK
DEKA'
DEKAİK
DEKAKİN
DEKAMETRE
DEKAN
DEKAR
DEK-BAZ
DEKDAK
DEKDEKE
DEKELE
DEKİK
DEKK
DEKKE
DEKKEN
DEKOR
DEKORATÖR
DEKOVİL
DE'L
DELAB
DELAİL
DELAİL-İ ÂFÂKİYE
DELAİL-İ AKLİYE
DELAİL-İ ENFÜSİYE
DELAİL-İ KALBİYE
DELAİL-İ NAKLİYE
DELAİL-İ NÜBÜVVET
DELAİL-İ ZÂHİRİYE
DELAK
Dehr ve zamana dair ve müteallik. DEHRİYE : Devre ait
(Dehrî. C.) Dehriye fırkasından olanlar.DEHS (Dehâs) :
f. Gezegen, seyyare, yıldız.
f. On yaşında. On yıllık.
f. Bulanıklık, karanlık. Zulümat. * Bir işe başlama.
Tenbel olmak.
Korkup kaçılacak şey. Ürkmek, şaşmak. Korku ve telâş
f. Korkunç, korku ve dehşet saçan, ürkütücü.
f. Çok dehşet verici. Çok korkutucu.
f. Hatırlama, ezber okuma.
f. Onuncu.
Cem'etmek, toplamak. * Lokmayı büyük yapmak.
Kişinin fikir ve ferâsetinin isabetli ve doğru olması.
Te'kid için "Dahiye" lâfzına sıfat yapılır. &quo
f. Öşr, onda bir.
Fr. Bozulma, soysuzlaşma.
t. Edat olup zaman ve mekân için kullanılır. "Hatta
f. Desise, hile, dolandırıcılık. * Sâil, dilenci. * Dilencilik. *
(C.: Dükk-Dükük-Dekâvât) Hörgücü arkasına düşmüş di
(Bak: Dakaik)
(Dükkân. C.) Dükkânlar.
yun. On metrelik uzunluk birimi.
Lât. Üniversitelerde bir fakültenin başkanı.
Lât. Bin metrekarelik ölçü birimi.
f. Hileci, hilekâr, oyuncu, aldatıcı.
(C.: Dekâdik) Kum yığını.
Yerin deprenmesi. * Sancıma. * Def etme, kovma.
Sıvı balçık. Kuvvetleriyle gururlanıp sultanın emrine uym
Tam bir yıl.
(C.: Dekeke) Vurmak. * Dökmek. * Parça parça etmek. D
Ufalanmak. Pâre pâre olmak. * Vurmak, döğmek. * Seki
Hurdahaş olmak, yerle bir olma, ufalanmak, parça, parç
Fr. Süs. Bir sahneyi mütenasib bir nizamla süslemek.
Fr. Dekor ve dekorasyon yapan sanatkâr.
Fr. Ray aralığı 60 cm. yahut daha az olan küçük demiry
Aldatmak. * Ahdi bozmak, sözü tutmamak.
(Dülâb) (C.: Degâlib) Bâzısı su ile ve bâsızı da hayvan i
(Delil. C.) Deliller. Bürhanlar. İsbât vasıtaları.(... Cay-ı ha
Afaka âit deliller. Kâinattaki deliller.
Aklı ile bulunan deliller. Akla âid deliller.
Kişinin kendi nefsinde olan deliller. Yani vücudun gerek
Kalbe âid deliller. Kalb ile bilinen deliller.
Nakil yolu ile gelen deliller. (Bak: Delil-i naklî)
Peygamberliğin hak olduğuna dair olan deliller.(Resul-i E
Açık olarak zâhirde görünen deliller. Maddi deliller.
Sansar.
5/6
Galata Mevlevihanesi Mevlana Rumi Mevlevi Musiki ve Sema Topluluğu Eğitim Kültür ve Yardımlaşma D
DELAL
DELALAT
DELALET
DELALET-İ SELÂSE
DELALET-İ ZÂTİYE
DE'LAN
DELAS
DEL'AS (DEL'AK)
DELDEL
DELE
DELEC
DELEF
DELEHMES
DELES
DELH
DELİ'
DELİF
DELİK
DELİK
DELİL
DELİL-İ AKLÎ
DELİL-İ ARŞÎ VE SÜLLEMÎ
DELİL-İ İHTİRA'
DELİL-İ İMKÂNİ
Cilve, naz, işve. İnsana güzel ve sevimli görünecek hâl,
(Delâlet. C.) Delâletler, alâmet olmalar,yol göstermeler,
Delil olmak. Yol göstermek. Kılavuzluk. Doğru yolu bulm
Üç çeşit delâlet. Bunlar da: Delâlet-i mutabıkıye, delâlet
Kendi zatı ile, bizzat kendisini eserleri ile göstermek sur
Ağır yük getirmiş hayvanın yab yab yürümesi.
Yumuşak ve berrak şey.
Büyük, kuvvetli deve.
(Deldâl) Deprenmek.
(C.: Delâ) Kova.
Gecenin evvelinden gitmek.
Tekaddüm etmek, ileri geçmek. Önde bulunmak.
Arslan. * Bahâdır, kahraman. * Çeri. * Kuvvetli kişi. * Ço
Karanlık. * Yaz sonunda yapraklanır bir ot. * Bir şeyi giz
Heder olmak, boşa ve faydasız olarak gitmek.
Âsan yol, kolay olan yol.
Yavaş yürümek.
Hurma ve yağdan yapılan bir yemek. * Oğmaç aşı. * Rü
f. Gül tohumu.
Kılavuz. Doğru yolu gösteren. Meçhûlü keşfetmekte ve m
Akıl yolu ile bulunan delil. Nakil yolu ile olmadan, düşün
Eski mantıkta Vahdaniyyet-i İlâhiyyeyi ve teselsülün mu
Cenab-ı Hakk'ın yeniden icad ederek yarattığı şeylerden
İmkâna âit olan delil. $âyeti ile işaret edilmiştir. Bu delilin
6/6

Benzer belgeler

MESNEVİ - Galata Mevlevihanesi Mevlana Rumi Mevlevi Musiki ve

MESNEVİ - Galata Mevlevihanesi Mevlana Rumi Mevlevi Musiki ve Belâ. Zahmet * Çömlek. * Çok adet, kesret, sayı çokluğu Kesmek, kat'. Yumuşak yemek. İhtiyar kişinin ayağında köstek var gibi yab yab yürümes Yumuşak ve güzel yemek. * Her nesnenin yumuşağı. Cömert...

Detaylı