Toprağımız Ayağımızın Altından Kayıyor! - Köy-Koop

Transkript

Toprağımız Ayağımızın Altından Kayıyor! - Köy-Koop
Türkiye’nin Tarım Gazetesi
AĞUSTOS 2015
Yıl:4 Sayı:45
TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
Köy-Koop 17. Olağan
Genel Kurulu Yapıldı
»» Köy-Koop 2014 yılı faaliyet dönemine ilişkin 17. Olağan Genel Kurulu, 25 Temmuz 2015
Cumartesi günü Ankara’da gerçekleşti. Genel Kurul’da yapılan seçimlerde genel başkanlığa
Yakup Yıldız yeniden seçildi.
Genel Kurul’a; Merkez Birliğine bağlı birlik
temsilcileri, Türkiye Milli Kooperatifler
Genel Başkanı Muammer Niksarlı, KöyKoop geçmiş dönem Genel Başkanlarından Hadi İlbaş, Ahmet Altun ve Cevdet
Kocaman, GTB Kooperatifçilik Genel Müdürü Arif Sami Seymenoğlu, Türkiye Orman Kooperatifleri Merkez Birliği Genel
Başkanı Cafer Yüksel, GTHB Kontroler
Başkan Yardımcısı Ercan Aktaş, Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı’ndan Ziya Okumuşoğlu, Dr. Erhan Ekmen, DGRV Türkiye
Temsilciliği Koordinatörü İfakat Gürkan
ve Atakan Gülsoy, Ahi Evran Üniversitesi
Öğretim Görevlisi S. Sedat Akgöz, Trakya
Üniversitesi’nden Yrd. Doç.Dr. Nilüfer Serinilkli, Gazeteci Tuncer Beybağ, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve basın
mensupları katıldı. » Syf 8’de
»» Çiğ sütte sözleşmeli alım dönemi, 1 Temmuz
2015 tarihi itibarıyla başladı.
»» ZMO İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık,
Türkiye'de tarımın geldiği noktayla ilgili
çarpıcı açıklamalar yaptı.
Temmuz 2015 tarihi itibarıyla
başladı. İlk kez uygulanacak
yeni düzenleme ile sözleşmeler en az 6 ay, en fazla 1 yıl süreli yapılacak. » Syf 6’da
Probiyotik nedir, ne işe yarar, bu
konuda yeterli bilgiye sahip miyiz?
Yerli probiyotik üretme çalışmalarına
başlayan Süleyman Demirel Üniversitesi
(SDÜ)’nde projenin danışmanlığı yapan
Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği
Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aynur
Gül Karahan ile konu hakkında konuştuk.
» Syf 12’de
TÜİK verilerinden yola çıkarak
değerlendirmede bulunan
Atalık, Türkiye’nin son 10
yıllık tarım karnesi karamsar bir tablo ortaya koyuyor.
Son 10 yılda Türkiye’de çiftçi
27 milyon dekar tarım arazisini ekmekten vazgeçti. 600
bin çiftçi üretimden çekildi.
Aynı dönemde 14 milyon
hektar buğday ekim alanı
lış kullanımı; 7 Bölge 7 Ana
Sorun!' başlığı ile 7 bölgede
toprağı tehdit eden ana unsurlar sıralandı. » Syf 6’da
Tarım İşçilerinin ‘Ölüme
Yolculuğu’: 5 Ayda 190 Ölüm
600 Bin Çiftçi
Üretimden Çekildi!
"İnsan ve hayvan
beslenmesinde probiyotiklerin
önemi hazlıa artmaktadır.”
»» Heinrich Böll Vakfı tarafından hazırlanan
Toprak Atlası'nda Türkiye'de toprağı tehdit
eden ana unsurlara, 7 Bölge ve 7 Ana Sorun
başlığı ile dikkat çekildi.
Birleşmiş Milletler tarafından 2015'in Toprak Yılı ilan
edilmesi nedeniyle bir çalışma yapan Heinrich Böll
Vakfı kapsamlı bir Toprak Atlası yayınladı. Toprak Atlası'nda, Türkiye'de
toprağın durumuyla ilgili
çarpıcı verilere yer verildi.
'Türkiye topraklarının yan-
Çiğ Sütte Sözleşmeli Alım
Satım Dönemi Başladı!
Teslim edilecek ve alınacak çiğ
sütün dönemler itibariyle asgari ve azami miktarı, fiyatı,
soğutma ve hizmet bedelinin
yer alacağı, üretici örgütleri
aracılığıyla satılan çiğ süt karşılığı alınan avansın, üretim
oranlarına göre üyelere/ortağa dağıtılacağı, yükümlülüklerini yerine getirmeyenler için
de, Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, çiğ sütte sözleşmeli alım dönemi, 1
Toprağımız Ayağımızın
Altından Kayıyor!
»» Manisa’nın Gölmarmara ilçesine bağlı
Hacıveliler Köyü yakınlarında, tarım
işçilerini açık kasasında taşıyan kamyonetle,
süt tankerinin çarpışması sonucu 13’ü kadın
15 kişi yaşamını yitirdi.
daraldı. Son 3 yılda ise patates ekim alanları 600 bin
dönüm azaldı. » Syf 7’de
Manisa’da 15 kişinin hayatını
kaybetmesiyle yeniden gündeme gelen mevsimlik tarım
işçileri zor şartlarda yaşıyor,
çalışıyor, ciddi geçim sıkıntısı çeken tarım işçilerinin üçte
biri temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Haftanın 7 günü 11
saat çalışan tarım işçilerinin
yüzde 97’sinin sigortası yok.
Yüzde 80’i çadırlarda sağlıksız ortamlarda ikamet ediyor,
yüzde 65’i ise borçlu. Yaşananlarla ilgili açıklamada bulunan
Prof. Dr. Bülent Gülçubuk,
“Çığlıkları duyulmayan, sessizlerin sessizi diyebileceğimiz
gezici ve geçici tarım işçileri
için sorumluluk, doğrudan
veya dolaylı olarak herkese
düşüyor” dedi. » Syf 10’da
Hadi İlbaş
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Erol AKAR
Dünden Bugüne
Kooperatifçilik -44-
Kooperatif
Kredilendirmeleri
» Syf 2’de
Gıda Sektörü ve Organize
Gıda Perakendeciliğinde
Kooperatifler Nerede? » Syf 4’te
Mehmet SEVER
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ünal ÖRNEK
Mahmut Türkmenoğlu
» Syf 7’de
Gıdalardaki Zehirlerin
Kanıtları Ortaya Çıkıyor
» Syf 5’te
2015 Yılı Uluslararası
Kooperatifler Günü ve
Teması » Syf 14’te
Tevfik Fikret CENGİZ
Dr. Erhan EKMEN
Dr. Nezaket CÖMERT
“Tüm Dünya Bir Sahnedir”
Birleşmek, Birleşebilmek
Tarımda
Üretim Planlaması
» Syf 20’de
» Syf 16’da
» Syf 15’te
» Syf 10’da
KOOPERATİFÇİLİK
Dünden Bugüne Kooperatifçilik -44»» Bu sayımızda sizlere yine Köy-Koop Manisa Birliği’ne bağlı kooperatiflerin yaptığı
çalışmaları incelemeye devam ediyoruz. S.S. Manisa Merkez Tarımsal Kalkınma
Kooperatifi; Manisa’nın ilk Kadın kooperatifi olarak, kadın ortaklardan kurulmuş bir
kooperatif olma özelliğindedir.
Yarattığı Eserler
Hadi İLBAŞ
Köy-Koop Eski Genel Başkanı
Kadınlara kendi yeteneklerini
ispat fırsatı veren ve bu
amaçla onlara kooperatif
kurduran Manisa Birliği’ni
bu örnek hareketinden dolayı
kutlamak gerekir.
01.08.2015 2015 II. Geçici Vergi Dönemine (Nisan-Mayıs- Haziran) Ait Gelir Geçici
14.08.2015 Vergisinin Beyanı
01.08.2015 2015 II. Geçici Vergi Dönemine (Nisan-Mayıs- Haziran) Ait Kurum Geçici
14.08.2015 Vergisinin Beyanı
01.08.2015 2015 II. Geçici Vergi Dönemine (Nisan-Mayıs- Haziran) Ait Gelir Geçici
17.08.2015 Vergisinin Ödemesi
01.08.2015 2015 II. Geçici Vergi Dönemine (Nisan-Mayıs- Haziran) Ait Kurum Geçici
17.08.2015 Vergisinin Ödemesi
01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim
17.08.2015 Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödemesi
01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisinin
17.08.2015 Beyanı ve Ödemesi
01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu Kesin17.08.2015 tisi Bildirimi ve Ödemesi
01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Öde20.08.2015 mesi
01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait Yangın Sigortası Vergisinin Beyanı ve Öde20.08.2015 mesi
01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddele24.08.2015 rine Göre Yapılan Tevkifatların Muhtasar Beyanname ile Beyanı
İstanbul, Denizli gibi birçok
fuara katılarak sergiledik ve
kadın kooperatifimizi tanıttık.
01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen
Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı
26.08.2015
Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı
01.08.2015
Diğer Ücretlerin Gelir Vergisi 2. Taksit Ödemesi
31.08.2015
01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim
31.08.2015 Formu (Form Ba)
• Şu anda 64 kooperatif ortağına sahip
bulunmaktayız.
• El Sanatları ve Yöresel Ürünler olarak
2 alanda üretim yapmak için çalışmalar
yapmaktayız:
1. El SANATLARI (Folklorik Bebek-kitre bebek, keçe, yöresel takı, el dokuma
vb. gibi
2. YÖRESEL ÜRÜNLER (Yöre gıdalarından oluşan tarhana, erişte, salça,
zeytinyağı, salamura yanında kuru patlıcan, kuru biber, reçel gibi ürünler.
• Kadın ortaklarımız bu iki alanda üretim çalışmaları yapmaktadırlar. Şu an
çalışmalarımız kadın ve el sanatları
alanında yapılmaktadır.
01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim
31.08.2015 Formu (Form Bs)
01.08.2015
Temmuz 2015 Dönemine Ait Haberleşme Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
31.08.2015
01.08.2015 6552 sayılı Kanunun 73. maddesi hükmü uyarınca ödenmesi gereken 5.
31.08.2015 Taksit ödemesi
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel
kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi,
zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi,
çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK
• Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI
• Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA
• Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA
• Dr. Yener ATASEVEN
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Dr. Neşe N. TOPRAK
• Dr. Selen Deviren SAYGIN
• Yrd.Doç.Dr. Caner KOÇ
• Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
• Ünal ÖRNEK
• Erol AKAR
• Tevfik Fikret CENGİZ
M
LA
AÇLI KOO
P
RI
SA
ER
V E D İ Ğ E R TA
BİR
K
RK
IN
MA
LİKLERİ M
E
L
• Yöresel gıda çalışmaları ile oluşturulmak istenen gıda üretimi için ön çalışmalar yapılmaktadır. Hem gıda, hem
eğitim, hem de el sanatları alanlarında
çalışmalar yaparak kadınlarımızın güçlü üreticiler olmaları amaçlanmaktadır.
• Aldığımız siparişleri yerine getirebilmek için sipariş kapasitemizi artırmamız gerekmektedir. Finansal yetersizlik yüzünden bunu gerçekleştiremedik
Mücadeleye devam ediyoruz. En büyük
sorunumuz kadınların kooperatifçiliğe
dernek gözüyle bakmaları ve ürettiğimizi pazarlamakta yaşadığımız sıkıntılar.
Biz, kadınlarımızın bu güçlüklerin üstesinden geleceklerine inanıyoruz. Kadınlarımızı ilk kooperatif şeklinde örgütleyen Manisa Kooperatifler Birliği
Yönetimini kutluyor , bu konuda başarılarının artarak süreceğine inanıyoruz.
-Sürecek-
M
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
F
• 2011 yılında Marka Kent Manisa kapsamında Kültür ve Turizm Müdürlüğünün Zafer Kalkınma Ajansı ile birlikte
çalışarak birçok alanda folklorik bebek,
yöresel dokumadan küçük ev eşyaları,
keçe hediyelik eşyalardan oluşan koleksiyonlar oluşturarak çalışmalarımıza devam ettik.
• Ziraat Odasının desteği ile Ziraat Odası Binasında bize ayrılan dükkânda 2 yıl
çalışmalarımıza devam ettik.
• Bu arada İl Özel İdaresine sunduğumuz 87 000 TL’lik proje ile El Sanatları
Üretim Atölyesi oluşturma ve “50 Kadını İstihdam Etme” projemize
10 000 TL’lik bir destek almayı başardık. Fakat bu projemizin tamamını değil, El Sanatları Merkezimizi oluşturma
yönünde oldu.
01.08.2015
Temmuz 2015 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin Beyanı
26.08.2015
KA
• Bunun yanı sıra sivil toplum kuruluşları ile birçok çalışma yaptık. “kadına
şiddete hayır” kampanyaları doğrultusunda Diyarbakır Kamer Vakfı ile şiddetin farkındalık eğitimlerine katılarak
eğitimciler eğitimi aldık. Bu yönde birçok sivil toplum kuruluşu ile bu “kadına şiddete hayır” kapsamında çalışmalar yapmaya başladık. Daha sonra bu
olguyu “HAKLI ŞİDDET YOKTUR”
diyerek sürdürdük.
01.08.2015 Temmuz 2015 Dönemine Ait GVK 94. Madde ile KVK 15. ve 30. Maddele26.08.2015 rine Göre Yapılan Tevkifatların Ödemesi
İ
AT
• 2009’da KEDV (Kadını
Emeğini Değerlendirme Vakfı
tarafından proje yarışmasına
katılarak 7500TL ile 30000
TL’’nin paylaşıldığı bu proje
yarışmasında Manisa’dan
katılarak kazandık. 7500
lira ile ilk kendimize öz
yerimizi oluşturduk. İki
dokuma tezgâhı ile yöresel
dokuma bezi üreterek
küçük hediyelik eşyalar
oluşturmaya başladık. Kadın
ortaklarımızın ürünlerini
Ankara, Antalya, Bursa,
01.08.2015 16-31 Temmuz 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı
11.08.2015 Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi
Ğİ • KÖY
• Manisa’nın yöresel hediyelik eşyalarını oluşturmak.
• El sanatlarına sahip çıkmak, kaybolmaya yüz tutmuş el sanatlarımıza sahip
çıkarak gelenek değerlerimizi korumak,
• Kadına destek olmak, kadının refahı
düzeyini artırmak, böylece, ekonomik
girdi sağlamak,
• Kırsal alandan göç etmiş kadının kentsel yaşama ayak uydurmasına yardımcı
olmak amaçlar doğrultusunda çalışmalar yapmaktayız,
• 2008’den bu yana kadın ve el sanatlarıyla ilgili birçok çalışmalar yürütmekteyiz.
01.08.2015 16-31 Temmuz 2015 Dönemine Ait Petrol ve Doğalgaz Ürünlerine İlişkin
10.08.2015 Özel Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödemesi
RLİ
Manisa Kadınlar
Kooperatifi Başkanı Nilgün
Beşirik amaçlarını şöyle
sıralamaktadır:
Ağustos-2015 Dönemi muhasebe işleri ile
ilgili yapılması gerekenleri madde madde
aşağıda sıralamış bulunmaktayız. her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar konusunda
çok dikkat etmemiz gerekiyor.
Bİ
10 Temmuz 2008’de kurulan kadın
kooperatifi ortakları, bir araya geldiklerinde, önemli bir takım işler yapmak
zorunda olduklarının, oraya sohbet etmek için gelmediklerinin bilinciyle işe
başlamışlardır. Kadınlar, bir araya geldiklerinde el emekleriyle örnek eserler
ortaya koyabilecekleri gerçeğini görürlerse, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde Manisa örneği KADINLAR KOOPERATİFLERİ birer birer ortay çıkacaktır.
Değerli Kooperatif Ortakları,
Z
Manisa Birlik bünyesinde 10 Temmuz
2008 yılında kurulan SS. Manisa Merkez Tarımsal Kalkınmma Kooperatifi,
kadınların bir araya gelmesiyle ortaya
çıkmış bir kooperatiftir. Türkiye’de kurulan tarımsal kalkınma kooperatifleri
genellikle erkeklerin egemen olduğu
kooperatiflerdir. Buralarda kadınların
esamesi okunmaz.
• Şu anda 250 metre karelik 2
dairede (Tariş Mağazası üstü)
Tariş’in desteğiyle hizmet
vermekteyiz. Halk Eğitim
Merkezimizle yaptığımız
protokoller doğrultusunda
hem kooperatif ortaklarımızı
hem de merkezimize
yakın olan mahallelerde
yaşayan kadınlarımıza Halk
Eğitim Belgeli ücretsiz El
Sanatları Kursu açarak hem
üretmeye, hem de kooperatif
örgütümüze yakınlaştırmaya
çalışmaktayız.
MUHASEBEDE BU AY
E
2
Ağustos 2015 Köy-Koop Haber
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Mehmet SEVER
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96
Web: www.koykoop.org E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Ağustos 2015 ANKARA
Baskı:
Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.
Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA
Tel: 0312. 395 95 96
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
4
Ağustos 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Gıda Sektörü ve Organize
Gıda Perakendeciliğinde
Kooperatifler Nerede? -I»» Türkiye’de, 1980 yılların başından itibaren
uygulanagelen dışa bağımlı yeni-liberal politikalar,
gıda sektörü ve organize gıda perakendeciliğinde de
tekelleşme ve yabancılaşmayı ortaya çıkarmış durumda.
Ancak kooperatifler ve özellikle tarımsal amaçlı kooperatifler bu durumun
neresindeler? Anılan kooperatifler
salt üretim mi yapacaklar ya da ürettiklerini yine kendileri mi tüketicilere
ulaştıracaklar? Bu sorunun yanıtını
kooperatifler aramak zorunda. Bu
amaçla kaleme alınan yazı iki bölümden oluşacak. Birinci yazıda “Gıda
Sektörü ve Organize Gıda Perakendeciliğinde Tekelleşme ve
Yabancılaşma” irdelenecek, izleyen
yazıda ise “Gıda Sektörü ve Organize Gıda Perakendeciliğinde
Kooperatif Sektörü’nün İşlevi”
konusunda önermeler yapılacaktır.
Gıda Sanayi ve Organize
Gıda Perakendeciliğinde
Küreselleştirme
Sermayeyi ellerinde tutan merkez
ülkelerin (Genellikle ABD/AB kökenli) çokuluslu şirketleri, piyasayı
ellerine geçirmek ya da denetim altına almak için pazar liberalizasyonu denilen politikalar uyguladılar.
Bu kapsamda yürütülen politikalar
özetle şunlar oldu;
• Gelişmekte olan ülkelere uygulanan
politikalar, ticaretin serbestleştirilmesi, kamusal düzenlemelerin azaltılması ve kaldırılması (özelleştirme
vb), yabancı sermayeye eşit muamele
hatta avantajlar, ekonomik istikrar
programları (özünde emek ücretlerinin düşürülmesi) şeklinde özetlenebilir. Kısaca anılan politikalarla çokuluslu firmalar için yeni bir ticaret ve
yatırım ortamı oluşturuldu.
• Böylece, özelleştirilen kamu şirketleri ile yerli firmalar, çokuluslu
şirketlerce satın alınmaya başlandı.
Buna rekabete yenik düşme diyenler
var. (?)
• Küçük üretici, tarım ve gıda sektöründe devre dışı ya da daha ucuza
mal satmak durumunda kaldı.
• Gıda sanayinde yeni üretim ve pazarlama teknikleri ortaya çıkarıldı.
Tekelleşen ve yabancılaşan gıda sanayi, ürünlerini daha yüksek oranda
süpermarket / hipermarket zincirleri ile pazarlamaya başladı. Bu şekilde kar payları yüksek oldu.Aynı
zamanda kar transferlerine olanak
sağlandı. Gelişmekte olan ülkelerin
dış ödemeler dengesi bu yolla da giderek bozuldu.
• Şehirleşme ve gelir dağılımının
bozulmasıyla yaratılan ve zenginleştirilen katmanlar için yeni arayışlar
ve özentiler ortaya çıkartıldı. Bunlar,
çağdaşlaşma diye tüketim toplumuna ve yabancı ürünlere yönelmeye
başladılar.
• Gelişmekte olan ülkelerde, pazarlama zincirinde kimi sorunların;
örneğin kalite ve gıda güvenliği gibi
sorunların çözümünün yabancı firmalar ile olası olabileceği beyinlere
aktarıldı ve benimsetildi.
Gıda Sektöründe
Tekelleşme ve
Yabancılaşmadan Kimler
Kaybediyor?
Başlıcalarını sıralayalım;
• Küçük ve orta ölçekli tarım
işletmeleri: Bunlara Türkiye’de
yaşanan süt krizinde olduğu gibi
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
İzmir Çiftçi Örgütleri
Güçbirliği Platformu
[email protected]
büyük işletmeler de eklenebilir. Küçük ve orta ölçekli tarım işletmeleri,
gıda firmaları karşısında örgütsüz.
Bu durumda ürünlerini yok pahasına gıda firmalarına satma zorunda
kalıyorlar. Üstelik son dönemlerde
hızlanan sözleşmeli tarım modeliyle gıda firmalarına tek yanlı bağımlılık egemen olmuş. Kimi gıda
firması yetkilileri, “Çiftçiler, bizim
nikâhlılarımızdır” diyebiliyorlar.
• Tüketiciler: Kimileri gıda ve perakende sektöründe yaşanan tekelleşme ve yabancılaşmadan tüketicilerin karlı çıktığını söyleyebiliyorlar.
Gerçekten durum böyle mi? İki örnek
verelim. Birisi et olsun. Et krizini tetikleyen öğelerden birisi de gıda ve
perakende sektörünün yapısal özelliğidir. Et krizinden hayvan yetiştiricileri değil, hipermarketler karlı
çıkmışlardır. Bunlar baskülde oluşan
fiyat artışını daha büyük ölçüde tüketicilere yansıtmışlardır. İkincisi de
domates olsun. Firmalar, salça yapmak ya da taze olarak pazarlamak
için tarladan domatesi yok pahasına
topluyorlar. Siz salça fiyatlarının düştüğünü ya da ucuz taze domates aldığınızı hatırlıyor musunuz?
• Küçük ve orta ölçekli gıda firmaları: Bunlar çokuluslu şirketlerce satın alınıyor ya da kapanmak
zorunda kalıyorlar. Bundan yerli büyük gıda firmaları da etkilenecek gibi
gözüküyor. Ya taşeron firma olacaklar ya da firmalarını satarak belki de
kendi işletmelerinde işletme müdürü olarak görevlerini sürdürecekler.
• Çevre sağlığı: Gıda sektöründe
tekelleşme ve yabancılaşma, tarımda endüstriyel tarımla ortaya çıkmış
bulunuyor. Bu durum ise çevre sağlığını olumsuz etkiliyor.
• Gıda güvenirliliği ve yarayışlılığı: Gıda sektöründe tekelleşme ve
yabancılaşma, kıtalararası ve bölgesel ticareti de gündeme getiriyor. Bu
durumda kullanılan katkı maddeleri, gıdaların besleme açısından güvenirliliğini ve yarayışlılığını azaltıyor.
• Küresel ısınma: Gıdaların işlenmek üzere ya da işlendikten sonra,
bölgeler, ülkeler, hatta kıtalararası
taşınması, çok büyük bir enerji gereksinmesini de ortaya çıkartıyor.
Küresel ısınmanın yeryüzünü tehdit
ettiği günümüzde, bu konunun önemi de dikkate alınmak zorunda.
• Beslenme açısından tek tip insan oluşturma ve farklı kültürlerin yok edilmesi: Gıda firmaları,
reklamlarla hazır-hızlı yiyeceklerin
tüketimini özendiriyor. Bu şekilde,
hamburger yiyen, kola ve bira içen,
çağdaşlaşmayı böyle sanan tek tip
insan tipi yaratılıyor, yaratılmak isteniyor. Farklı kültürler yok ediliyor.
Türkiye Koop 24. Olağan Genel Kurulu
Gerçekleşti
»» Türkiye Milli Kooperatifleri Birliği’ nin 2014 yılı 24. Olağan Genel Kurul
toplantısı 20 Temmuz 2015 Pazartesi günü Ankara King Hotel’de düzenlendi.
Divan Kurulu Başkanlığını TürkKent Genel Başkanı Hacı Mehmet
AKSOY, , Başkan vekilliğini EczaKoop’un temsilcisi Ali Ünal ve Yazman Üyeliğini Köy-Koop Bursa
Birlik Başkanı Erdoğan Yıldız’ın
yaptığı Genel Kurulda, Türkiye
Koop Genel Başkanı Muammer
Niksarlı, Türkiye’nin yeni bir dönem girdiğini, bu girilen dönemde
kooperatifçilerin en önemli öncelikli
beklentilerinin mevcut 1163 Sayılı
Kooperatifler Yasası’nda yıllardır
tartışılan, konuşulan değişikliğin,
yeniliğin yapılmasıdır diye konuştu.
Niksarlı, “Nasıl bir değişiklik yapılması gerektiği, dört yıllık bir çalışmanın sonucunda ortaya çıkan
Kooperatifçilik Strateji ve Eylem
Planı’nında yer almakta. Bu eylem
planında, kamu yönetimi ve siyasi otoriteyle temel konularda çok
önemli bir oranda mutabıkız. Ancak geçen zaman içerisinde, Strateji
Belgesi’deki bazı konularda kamu ile
aramızda yorum farklılığı ortaya çıkmaya başladı. Ama biz inanıyoruz ki
iyi bir diayolgla bu farklılıklar da ortan kalkacaktır. Bizim isteğimiz yasanın bir çerçeve yasa olması, detaylar Anasözleşme’lerde düzenlenmesi
şeklindeydi. Yeni kurulacak hükümetle, kooperatifçi milletvekillerimizin de katkıları ve çalışmalarıyla
bu yasanın yeni dönemde yürürlüğü
gireceğini düşünüyoruz.” dedi.
Sürdürülen çalışmalardan, uygulanmakta olan bazı projelerden ve
dış ilişkilerden edinilen konularda
görüşlerini paylaşan Niksarlı, “Geçtiğimiz yıl yoğun bir şekilde kooperatiflerimiz arasına ticari faaliyet
kurma konusunda girişimlerde bulunduk. Köy-Koop Merkez Birliği
yöneticileri ve Tüketim Kooperatifleri yöneticilerini bu anlamda Eskişehir ve İzmit’te iki defa bir araya
getirdik. Ulusal Birlik olarak 2015
yılında da kooperatiler arası işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan bu girişimlerimize devam edeceğiz.” dedi.
Niksarlı, “2014 yılı Aralık ayında
Çin Tedarik ve Pazarlama Kooperatifleri Ulusal Birliği China Coop
yetkileri ile imzalanan anlaşma
çerçevesinde Ulusal Birlik Başkanı
Bayan Wang Xia’nın başkanlığında 8 kişilik bir heyet Eylül ayında
Türkiye’yi ziyaret edecek ve çeşitli
kooperatiflerde incelemelerde bulunacaktır. Bu ziyaret ile Türk ve
Çin kooperatifleri arasında ticari
ilişkilerin başlayacağını düşünüyoruz. İhracat potansiyeli olan kooperatiflerimizin bu uluslararası
ticaret olayına özen göstermelerini
bekliyoruz” dedi.
10-13 Kasım 2015 tarihleri arasında Antalya’da ICA ve Genel Kurulu
ve Küresel Konferansı düzenleneceğini, 100’e yakın ülkeden 1.500
delegenin katılımı beklenmekte
olduğunu, ayrıca Türkiye-Koop’a
tahsis edilen 10 Expo standında
kooperatiflerimizin ürünleri sergileneceği belirten Niksarlı, “Bu etkinliğe destek sağlamak, Türkiye’nin ve
Türkiye kooperatifçilerinin ulusal
sorumluğu olacaktır, olmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
Genel Kurul’da; Türkiye Tarım
Kredi Kooperatifleri Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kumaş Türkiye
Milli Kooperatifler Birliği Yönetim
Kurulu üyeliğine seçildi.
OR-KOOP 18. Olağan Genel Kurulunu
Gerçekleştirdi
»» Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliğinin 18. Genel Kurulu 29 Temmuz
2015 tarihinde Ankara Park Otel’de gerçekleştirildi.
Genel Kurula Merkez Birliğine bağlı Bölge Birlikleri ve birim kooperatiflerden
delegeler, yönetim kurulu üyeleri ve
temsilcileri, siyasi parti temsilcileri,
sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve
basın mensupları katıldı.
Sabah 11.00’da Merkez Birliği hizmet
binasının açılış töreni gerçekleşti.
Törenin açılışında konuşan Or-Koop
Genel Başkan Yardımcısı Sabri Özgün, “Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği 1997 yılında tabandan 7 birliğimizle yola çıktığımız
bir organizasyondur. Bu güne kadar
yapılan çalışmalarımızla, 5 yıl önce
arsasını aldığımız ve temelini atarak
hizmete açtığımız binamız tamamen
orman köylüsünün öz malıdır. Bugün burada bu sevincimizi sizlerle
paylaşmanın onurunu yaşıyoruz.
Tüm katılımcılara orman köylüsü ve
yönetim kurulu arkadaşlarımız adına
teşekkür ederim.” dedi.
Genel Kurul’da Or-Koop’un kuruluşundan bu güne değin yaptığı çalışmaları anlatan bir kısa film gösterimi gerçekleşti.
Or-Koop Genel Başkanı Cafer Yüksel
yaptığı konuşmasında, “Biliyorum
ki yaptığımız çalışmaları ve faaliyetlerimizi anlatan, sorunlarımızı ve
dile getirmemiz gerekenleri tanıtım
filminde hep beraber izledik. Bizleri
üzen bazı sorunlar oldu, olacaktır.
Ancak bunlar bizleri yıldırmayacak,
duraklatmayacaktır. Bu sorular ve
zorluklar karşısında elimizden gelen
çabalarımızı tüm olgunluğumuzla
ve demokrasiye olan saygımız çerçevesinde yapacağız.
Sizlere dağıtmış olan üç önemli kitapçık var. Bunların bir tanesi standart her genel kurulda olması gereken bilgi ve belgeler. “İdari Yönden
Çözülemeyen Sorunlarla İlgili Hukuki Sürecin Durumu” başlıklı İkinci
kitapçıkta ise son yıllarda diyaloglarla görüşülerek, yazışmalar yaparak
çözemediğimiz sorunlarımızı, açılan,
devam eden ve sonuçlanan davalar
hakkında detaylı bilgileri göreceksiniz. Mutlaka çözüme kavuşturmamız
gereken sorunlar var. Bürokratlarla
yaptığımız görüşmelerimizde ‘biz
çözemiyoruz’ diyenler oldu. ‘Yargıya
gidin’ tavsiyelerinde bulundular. Biz
de bu sorunlarımızı yargıya taşıdık.
Kitapçıkta, davalardan olumlu sonuç
olarak çıkan karar ve karar örnekleri ile devam eden davaların ortak bir
özelliği var reddedilen davamız yok.
Arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi
en büyük dayanağımız Anayasa’dır.
Olması gereken de Anayasa’ya göre
Orman idaresiyle işbirliği içerisinde
olunmasıdır. İşbirliği ne demektir?
Ortaklık demektir. Ben elli yıldır bu
işin içerisindeyim, bir defa kendimi
ortak gibi hissedemedim. Bunun nedeni olarak şu bürokrat, bu bürokrat
demiyorum; bunun nedeni siyasi iradedir.” dedi.
Son günlerde ülkemizde yaşanan
terör olaylarında yaşamını yitiren
herkese rahmet, başsağlığı ve sabır
dileyen Yüksel, “Ülkemizin bu kaos
ortamından kurtulması için Türkiye
Cumhuriyeti sınırları içerisindeki
insanların, bizimde içinde bulunduğumuz 7,5 milyon orman köylüsü
dahil, zengini, fakiri ile hükümetin kurulmasında aciliyetin altını
çizmek istiyorum. Bir sivil toplum
kuruluşunun temsilcisi olarak bu
kargaşa ve kaosun en kısa zamanda
bitmesini diliyorum.” Diye konuştu.
Cafer Yüksel, törenle açılışı gerçekleşen Or-Koop Merkez Birliği hizmet binasının, ülkemize, ormancılığımıza, orman köylümüze, tüm
dünya ve ülkemiz kooperatifçilik
hareketine hayırlı olması arzusu ve
temennisiyle konuşmasını sonlandırdı. Şaziye Bingöl/T. Selin Yılmaz
Köy-Koop Haber Ağustos 2015
TARIM
5
Çiftçinin Borçları ve Faizi Gıdalardaki Zehirlerin Kanıtları Ortaya Çıkıyor
İle İlgili Kanun Teklifi
Meclise Verildi
»» Akdeniz Üniversitesi Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezinde
yapılan bir araştırma yediğimiz tarım ürünlerinde ciddi düzeylerde tarım ilacı
kalıntısı olduğunu ortaya çıkardı.
»» CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili
Veli Ağbaba, çiftçilerin Ziraat Bankası, kamu
bankaları, elektrik dağıtım şirketleri ve Tarım Kredi
Kooperatiflerine olan borçlarının faizinin silinmesini
ve kalan borcun yapılandırılmasını da öngören kanun
teklifini TBMM'ye sundu.
Teklif kabul edilirse borç faizinin tamamı silinecek olan çiftçiler kalan
anapara borcunu 18 eşit taksitle ödeyebilecek.
Ürünlerini maliyetinin bile altında
satmak zorunda kalan çiftçilerin Ziraat Bankası ve diğer bankalara, Tarım Kredi Kooperatiflerine, tarımsal
sulamadan dolayı elektrik dağıtım
şirketlerine borçlarını ödeyemez duruma geldiğini ifade eden Veli Ağbaba teklifle birlikte çiftçinin rahat bir
nefes alacağını kaydetti.
Kanun Maddesi İçeriği;
1-Kamu bankaları ile Tarım Kredi
Kooperatiflerine vadesi geçmiş zirai
kredi borçlarının ödeyememiş olan
çiftçilerin vadesi geldiği halde ödeyemediği borçlarının faizleri silinmekte, anaparası, faizsiz ve gecikme
zammı olmadan 18 eşit taksite bölünmektedir.
2-Üreticilerin tarımsal sulama için
kullandıkları elektrik borçlarının faizleri silinerek anapara 18 eşit taksite bölünmektedir.
3-Dava konusu edilmiş veya icra
takibi başlatılmış alacaklar için,
borçlunun bu madde hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda
bulunması halinde, asıl borçlular ve
kefiller hakkında sürdürülen davalar
sonlandırılmakta, icra ve takip işlemleri durdurulmaktadır.
Ekipten araştırmacı Bülent Şık bu
haberi kaleme almış.
Araştırmada 2013 ve 2014 yıllarında Ocak-Nisan arasında semt
pazarlarından tesadüfen toplanmış 709 domates, biber, hıyar, kabak, çilek, patlıcan ve portakalda
335 pestisit (tarım ilacı) kalıntısı
aranmış. Bu ürünler kış dönemine denk geldiğinden sebze olanlar
büyük ölçüde sera ürünleri. Yaz
döneminde de araştırmanın yenilenmesini bekleriz.
Dünyada bir ürünün kesinlikle yenilemeyeceğini belirleyen bir değer
var. Buna Maksimum Kalıntı Limiti (MKL) (İngilizce kısaltmasında
MRL değerleri) deniyor. Bu, örneğin 100 gram üründe ne kadar
ilaç kalıntısı olursa bu ürünün tüketilemeyeceğini gösteriyor. Kabul
edilmiş bazı eşikler var. Bunun üzerinde çıkarsa bu ürünün kesinlikle
satılamayacağı ve yenilemeyeceği
konusunda genel bir anlayış var.
Gerçi ülkeler arasında da bu konuda farklılıklar var. Peşinen söyleyelim ki bu araştırmayı yapanlar
da dahil olmak üzere bir çok araştırmacı bu eşiklerin altında da bazı
tarım ilaçlarının (aslında bunlara
zehir demek daha doğru) zararlı olabileceğini ortaya koyuyorlar.
Örneğin endokrin sistem bozucu
olarak tanımlanan bazı
maddeler hormon yapımızı bozuyor. Bunların
çok azı bile MKL değerlerinden daha düşük
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
düzeyde olsa bile zarar verebiliyor.
Neyse biz gene de genel kabul gören MKL değerlerini esas alarak
araştırma sonuçlarına bakarsak,
bir genelleme olarak örneklerin
ilk yıl %21’i, ikinci yıl ise %25’i bu
değerlerden yüksek. Bu şu anlama
geliyor. Elimizde adeta bir gözünde
mermi olan dört gözlü bir Rus ruleti var. Domates’de 2013’de %6’sı,
2014’de %12’si; kabakta sırasıyla
%40 ve %36’sı limit üstü zehir içeriyor. Hâlbuki Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı son on yılda sürdürülen bazı çalışmalarla limit üstü
ürün oranının %1’lerin altına düşürüldüğünü söylüyordu. Kamu tanıtım videolarında “merak etmeyin,
her şey kontrol altında” demekteler.
Haberde Bakanlığın
ihraç edilen
ürünlere ait analiz sonuçlarını yurtiçi pestisit denetimi çalışmalarına
dâhil ettikleri yazılmaktadır. İhraç
ürünlerindeki 10 000 analiz, yurtiçi denetimdeki 1000 analiz ile birlikte değerlendiriliyormuş. Ayrıca
Rusya’ya ihraç edilen ürünlerde
335 pestisit değil, 107 pestisit bakılıyormuş.
Bu konunun çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Biz de Antalya’dan
gelen bir domates örneğini analize
göndermiştik. Beş ayrı ilaç çıktı,
ancak hepsi de limit altı idi. Yani
satılmasında yasal bir engel yok.
Danışmanlar çiftçilere değişik etken maddeli ilaçları kullanarak hiç
birinde limit üstü çıkmama yönünde bazı taktikler veriyorlar. İyi de
bu beş ayrı zehirin birlikte insan
üzerinde nasıl bir etki yaptığına
dair araştırmalar çok kısıtlı. Ne
yapacağız? Bu araştırmada analiz
edilen örneklerin %85’inden fazlasında birden fazla pestisit çıkmış.
%1 örnekte ise 8-13 arasında pestisit varmış. Düşünün bir domates
yiyorsunuz içinde 13 ayrı zehir var.
Hepsi de limit altı olabilir. Güvende misiniz? Çok, çok şüpheli.
“Yıkarız gider” derseniz çok yanılırsınız. Bu ürünleri zehirsiz üretmenin yolları var. Niye bu yollar
aranmaz?
Haberi daha geniş okumak isteyenler şu adresi
tıklasın:
bianet.org/bianet/tarim/165871-gidadapestisit-kalintisi-ve-saglik)
6
Ağustos 2015 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Toprağımız Ayağımızın Altından Kayıyor!
»» Heinrich Böll Vakfı tarafından hazırlanan Toprak Atlası'nda Türkiye'de toprağı
tehdit eden ana unsurlara, 7 Bölge ve 7 Ana Sorun başlığı ile dikkat çekildi.
Birleşmiş
Milletler
tarafından Türkiye Topraklarının Yanlış Kullanımı: 7 Bölge
2015'in Toprak Yılı ilan edilmesi
nedeniyle bir çalışma yapan Heinrich Böll Vakfı kapsamlı bir Toprak
Marmara Bölgesi
Karadeniz Bölgesi
Atlası yayınladı. Toprak Atlası'nda,
Türkiye'de toprağın durumuyla ilgili çarpıcı verilere yer verildi. 'Türkiye topraklarının yanlış kullanımı;
İç Anadolu Bölgesi
7 Bölge 7 Ana Sorun!' başlığı ile 7
Ege Bölgesi
bölgede toprağı tehdit eden ana unsurlar şöyle sıralandı.
Ege Bölgesi: Zeytin, bağ ve bahçe bitkilerinin verimine rağmen
topraktaki başlıca sorun, eğimli
arazilerde yer alan halihazırda sığ
incir ve bağ toprakların erozyonla
kaybedilmesi ve ülke ortalamasının
üzerinde tarımsal ilaç kullanımıdır.
Turizm Yatırımları İle
Akdeniz'i Kaybediyoruz!
Akdeniz Bölgesi: Zeytin, sebze
örtüaltı, turunçgil üretiminde söz
sahibi bir bölge olmasına karşın
bölgenin sorunu turizm yatırımları, yazlık amacıyla ikinci ev inşaatları ve karstik alanlarda hidrolojik
dengeyi tehdit eden mermer ocaklarının işletilmesidir. Bölge aynı
zamanda tarımsal ilaç ve gübrenin
yoğun kullanılmasıyla toprak ve yer
altı sularının risk altında olmasıyla
dikkat çekmektedir.
İç Anadolu'da Aşırı ve
Kontrolsüz Yer Altı Suyu
Kullanılıyor!
İç Anadolu Bölgesi: Tahıl ve kuru
tarımın yoğun yapıldığı geleneğe
sahip olmasına karşın 1980'lerden
sonra aşırı ve kontrolsüz yer altı
suyu kullanımı ile artan sulu tarımın getirdiği aşırı gübre ve arazi
işleme sorunları ortaya çıkmıştır.
Aşırı arazi işleme toprak yapısını
bozarak rüzgar erozyonun potansiyel etkisi arttırmaktadır.
En Büyük Problem Tek
Ürün Yoğunluğu!
Karadeniz Bölgesi: Yağış yönünden Türkiye'nin en zengin bölgesi
olmasına karşın eğimli araziler,
tek tür ürün yoğunluğu ve asitli
topraklardaki besin noksanlıkları
sorunlar arasındadır. Ayrıca genç
nüfusun tarımdan uzaklaşması terk
edilen arazilerin bakımsız kalmasına yol açmaktadır.
Genetik Zenginliği Tehdit
Ediyor!
Doğu Anadolu Bölgesi: Mera
alanlarının çok zengin bitki örtüsüne sahip bir bölge olmasına rağ-
men arazi işlemeye yönelik tarımın
yaygınlaşması genetik zenginliği
tehdit etmektedir. Ayrıca bölge topoğrafyasının eğimli olması ve aşırı
otlatma sonucu azalan bitki örtüsü
toprakların erozyona karşı dayanımlarını azaltmaktadır.
Aşırı Su Kullanımı
Tuzluluk Oranını Artırıyor!
Güneydoğu Anadolu Bölgesi:
Fıstık, bağ, tahıl, mercimek ve nohut tarımını yüksek verimle yapılan
bir bölge olmasına karşın aşırı su
kullanımı nedeniyle tuzluluk oranının artması toprak için olumsuz bir
gelişmedir. Yıl içerisinde ikinci hatta üçüncü ürün yetiştirilmesi gübre
kullanımını önemli ölçüde arttırarak yer altı sularında azot kirlenme
potansiyelini arttırmıştır. Ayrıca
artan gelir sonrası şehirleşme ve
endüstriyel yatırımlar tarım alanlarını tehdit edici boyuta ulaşmıştır.

Madencilik Amaçlı
Ege'de Ülke Ortalamasının
Üzerinde Tarımsal İlaç
Kullanılıyor!
Akdeniz Bölgesi
Konut Amaçlı
Marmara Bölgesi: İklim ve toprak yapısı özellikleri ile özellikle
bahçe sebze ve yağ bitkileri için ideal koşullara sahiptir. Bölgede toprakları tehdit eden en büyük sorun
şehirleşme ve endüstriyel büyümenin tarım alanlarına yayılması sonucunda toprakların geri dönülmez
biçimde kaybedilmesidir. Diğer bir
sorun da tam olarak kontrol edilmeyen evsel ve endüstri atıklarının çevre kirliliğine yol açmasıdır.
Özellikle Ergene ve Tekirdağ bu sorunların yoğun yaşandığı yerlerdir.
Doğu Anadolu
Bölgesi
Güneydoğu Anadolu
Bölgesi
Sanayi Amaçlı
Şehirleşme ve Endüstriyel
Büyüme Marmara'yı Tehdit
Ediyor!
7 Ana Sorun
Çiğ Sütte Alım Satım Dönemi Başladı!
»» Çiğ sütte sözleşmeli alım dönemi, 1 Temmuz 2015 tarihi itibarıyla başladı.
Teslim edilecek ve alınacak çiğ sütün
dönemler itibariyle asgari ve azami
miktarı, fiyatı, soğutma ve hizmet
bedelinin yer alacağı, üretici örgütleri aracılığıyla satılan çiğ süt karşılığı alınan avansın, üretim oranlarına göre üyelere/ortağa dağıtılacağı,
yükümlülüklerini yerine getirmeyenler için de, Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, çiğ sütte
sözleşmeli alım dönemi, 1 Temmuz
2015 tarihi itibarıyla başladı.
Amaç Arz talep dengesi
oluşturmak, çiğ süt
üretiminde izlenebilirliği
sağlamak
16.4.2015 tarihli Resmi Gazetede
yayınlanarak yürürlüğe giren “Çiğ
Sütün Sözleşmeli Usulde Alım Satımına İlişkin Yönetmelik”, sanayiye arz edilen çiğ sütün alım ve
satımının sözleşmeli usulde yapılmasını, üretici/üretici örgütü ve
alıcı arasında uyulması gereken
kuralların belirlenmesini, üretim
ve pazarlamada sürdürülebilirliğin
sağlanmasını, arz talep dengesinin
oluşturulmasını ve çiğ süt üretiminde izlenebilirliğin sağlanmasını
amaçlıyor.
hükümleri uygulanacak.
Yeni düzenleme neler
getiriyor?
Yine yeni yönetmelik, çiğ süt üretimi yapan üreticiler veya bunların
üyesi/ortağı üretici örgütleri ile
alıcılar arasında akdedilen çiğ süt
alım satım sözleşmesi ile ilgili usul
ve esasları kapsıyor.
Sözleşmeler, en az 6 ay, en
fazla 1 yıl süreli olacak
İlk kez uygulanacak yeni düzenleme
ile sözleşmeler en az 6 ay, en fazla 1
yıl süreli yapılacak. Tarafların anlaşarak sözleşmeden dönmesi halinde,
6 aylık asgari süre hükmü uygulanmayacak.Sözleşmede teslim edilecek
ve alınacak çiğ sütün, dönemler itibariyle asgari ve azami miktarı, fiyatı,
soğutma ve hizmet bedeli yer alacak.
Üretici örgütleri aracılığıyla satılan çiğ
süt karşılığı alınan nakit avans, üretim
oranlarına göre üyeleri dağıtılacak.
Sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmeyenler için, Borçlar Kanunu’nun
Türkiye’de ilk uygulamaya geçen
“Çiğ Sütün Sözleşmeli Usulde Alım
Satımına İlişkin Yönetmelik”,çok
ciddi yeni düzenleme ve yaptırımlar
getiriyor. Özellikle alıcılar açısından sözleşme yapılmasını zorunlu
kılınıyor.Çiğ süt üretimi yapan çiftlikler ve sütü işleyen endüstriyel
tesisler, çevresel kaynakların korunmasını sağlıyor ve çevre sağlığı
korunuyor.
Gıda mevzuatına uygun çiğ
süt üretimi teşvik ediliyor
Çiğ sütün uygun işletme ve sağlıklı
hayvanlardan elde edilmesi için, alıcı
ve üretici veya bunların üyesi/ortağı
bulunduğu üretici örgütü tarafından,
gerekli tedbirlerin alınması sağlanıyor.Türk gıda mevzuatına uygun çiğ
süt üretimini teşvik ediyor.
Sözleşme yapmadan çiğ süt alanlara 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem
Kanunu’nda yer alan ilgili cezai
yaptırımlar getiriliyor. Halim Utlu
“Belediyelerin Yaptığı
İthalat Zarar Veriyor”
»» Süs Bitkileri Üreticileri Alt Birliği (SÜSBİR) Başkanı
Selahattin Altun Seçim dönemlerinde belediyelerin
görselliği ön plana çıkarmak için yaptığı ithalatların
yerli üretime zarar verdiğini belirtti.
Selahattin Altun, "Her bölgeye uygun
bitki yetiştirebilecek durumdayken
milyonlarca doların Avrupa üreticisine aktarılmasının çok da doğru
olmadığı kanaatinde olduklarını,
süs bitkileri üretim alanlarının son
12 yılda iki buçuk kat artarak 49 bin
dekara çıkmasına karşın ithalat durdurulamadığını belirtti.
Altun, süs bitkileri üretim değerinin geçen yıl yaklaşık 3 milyar lirayı
bulduğunu belirterek, "Süs bitkileri gelişmeye paralel olarak her yıl
dış ticaret hacmini de genişleten bir
sektör. 2014'te yaklaşık 170 milyon
dolarlık bir dış ticaret hacmi yarattı. Dış ticaret açığı ise 10 milyon dolar. Ancak sektör ihracatında artış
hızı ithalat artışından fazla olduğu
için bu dengenin bu yıl ihracat lehine döneceği düşünülüyor. 2023'te
Türkiye'nin ihracat hedefine yaklaşması için sektörün kendi hesabına
belirlediği hedef 500 milyon dolar.
Özellikle son iki yıldır ihracattaki artış memnun edici görünse de hedefe
ulaşmak için yıllık ortalama artışın
yüzde 20 olması gerekli. Türk Cumhuriyetleri ve Kuzey Afrika ülkeleri
hedef pazarlar." dedi.
Süs Bitkilerine 2014'te 93
Milyon Dolar İthalat Yapıldı
Süs bitkilerinde 2014 yılında yaklaşık 93 milyon dolar civarında ithalat
gerçekleştirildiğini aktaran Altun,
"En fazla ithalat canlı bitkiler faslında. Bu fasıldaki ithalat artışının
en önemli sebeplerinden birisi büyüyen şehirlerdeki çevre ve peyzaj
çalışmaları. Türkiye'de özellikle dış
mekan süs bitkisi üretimi her yıl artıyor, yurtiçi talebi karşılamakta bazı
problemler yaşanıyor. 2013'te bir
önceki yıla göre yüzde 37'lik artışla
92.5 milyon dolar olan ithalat, yerel
seçimlere hazırlık aşamasında belediyelerin kullandığı ithal ağaçlardan
kaynaklanıyor. 2013'ün son ayları ve
2014'ün ilk dört ayındaki ithalattaki
artış bu durumu net olarak gösteriyor" dedi.
Şehirlerimizi İthal
Ağaçlarla Donatıyoruz!
Bu yılın ilk dört ayında ise canlı bitkiler faslındaki ithalatın 30 milyon dolar olarak gerçekleştiğini ve rakamın
2014'ün aynı dönemine göre yüzde 30
daha az olduğunu vurgulayan Altun
sözlerini şöyle sürdürdü: “İthalatta
üretim materyali dışında (fide, fidan)
özellikle sektörün en büyük alıcısı konumundaki belediyeler büyük ağaçları tercih ediyor. Yurtiçinde bu ağaçların yetiştirilmesi elbette mümkün.
Ancak bu ağaçların yetişmesi üretimde en az 10 yıl sermaye dayanma gücü
ve büyük araziler istiyor. Sektöre hiçbir destek olmadığı düşünüldüğünde,
belediyelerin de görselliği ön planda
tutarak tercihlerini daha küçük fidanlardan yana kullanmadıkları sürece, büyüyen ve gelişen şehirleri ithal
ağaçlarla bezenmeye devam edeceğiz.
İklim kuşağı yönünden her bölgeye
uygun bitki yetiştirebilecek durumdayken milyonlarca doların Avrupa
üreticisine aktarılmasının çok da doğru olmadığı kanaatindeyiz."
Altun, sektörde doğrudan istihdamın
75 bin, dolaylı istihdamın ise 700 bin
civarında olduğunu söyledi. Süs bitkileri sektöründe dış ticaret açığı verilen alt sektörün üretim materyalleri
ve yetişmiş ağaç ithalatı olduğunu aktaran Altun, “Bu açığı kapatmak için
kamu alımlarında yerli üretim tercihi, tüketicilerin daha genç ağaçlardan
yana tercih kullanmaları, Ar- Ge yatırımlarının desteklenmesi, sektörün
tüketim ihtiyaçlarını karşılayabilecek üretimleri gerçekleştirmesi için,
üretimden pazarlamaya bir dizi yeni
düzenleme ve desteklere ihtiyaç var"
açıklamasında bulundu.
FAO Poster Yarışması
»» Kazanan posterler Milano’daki Expo 2015’te
sergilenecek.
FAO’nun Dünya Gıda Günü
poster yarışmasının bu
seneki ana fikri “sosyal
koruma” temasıyla bu temel üzerinde yükseliyor.
Her yıl düzenlenen yarışma 5 ve 17 yaş arasındaki
tüm çocuk ve gençlere açık.
Sosyal koruma ne anlama geliyor?
Dünyadaki birçok insan iklim değişikliği, doğal felaketler ve silahlı
çatışmalar gibi nedenlerden dolayı
yıkımlara maruz kalıyor. Bu durumdan en çok etkilenenler ise çoğunlukla kırsalda yaşayan, yoksul ve
dışlanmış gruplar. “Sosyal koruma”
tedbirleri, en dayanıksız gruplara
bir koruma kalkanı oluşturararak bu
grupların daha kolay ayağa kalkmalarını ve toparlanmalarını sağlıyor.
Sosyal koruma yoksul ve dayanıksız
grupların gelirlerini, yeteneklerini
ve haklarını iyileştirerek onlara des-
tek sağlayacak programlar
olarak tanımlanıyor. Sosyal koruma tek başına bir
faaliyet alanı olarak değil,
tarım, kırsal kalkınma,
halk sağlığı, eğitim ve gıda
sistemlerini de içine alan
bir programlar bütünü
olarak tanımlanıyor.
Başvurular 30 Eylül’e kadar poster yarışmasını web sayfası http://
www.fao.org/world-food-day/contest/2015/enter-the-contest/en/
’den yapılabilir. Kazananlar 16 Ekim
Dünya Gıda Günü’nde duyurulacak.
Seçilen en iyiler ise BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un Dünya Gıda
Günü’nü kutlamak için katılacağı
Expo Milano 2015’te sergilenecek.
2015 FAO’nun 70. kuruluş yıldönümü olduğundan dolayı tüm ödül
kazananlar aynı zamanda bir hatıra
madalyası alacak.
Köy-Koop Haber Ağustos 2015
TARIM
7
Mahmut Türkmenoğlu 600 Bin Çiftçi Üretimden Çekildi!
»» Mahmut TÜRKMENOĞLU 1932 yılında Bademler
Köyü’nde doğdu. Deniz Bayramı’ndan üç gün önce; 16
Ağustos 1932.
İlkokulu köyde okudu. Ortaokul için 2
arkadaşı ile birlikte İzmir’e gitti. Halil Yakıcıoğlu ve Mehmet Yavaş. Çok
zor koşullarda tek odada kalıyorlardı. Babasının ölümü, yoksulluk, savaşın olumsuz etkileri (İkinci Dünya
Savaşı) ve sağlık sorunları okulu bırakmasına neden oldu. Anasının ve
kardeşlerinin yaşam mücadelesine
katkı sunmak için pek çok iş yapmaya çalıştı. Ancak yaşam gereksinimlerini yeterince karşılayamadığı
için çok ciddi sağlık sorunları yaşadı.
Ateşli hastalıklar ve sağ ayak bileğindeki Mafsal Veremi nedeni ile koltuk
değnekleri ile yürümek zorunda idi.
Bu nedenlerle emek yoğun işlerden
daha çok ticari işlere yönelmek zorunda kaldı. Yılmak bilmeyen mücadele hırsı ile büyük güçlükler aşıp,
köye bir bakkal dükkânı açtı. Yoksulluktan kısmen kurtulmuşlardı.
Bu zorlu mücadele süreçlerini Zeynel Kozanoğlu’ nun “Mahmut Türkmenoğlu ve Bademler Kooperatifi”
kitabından okumanızı öneririm.
Bir taraftan bakkal dükkânı çalıştırırken bir taraftan da ayağının tedavisi ile uğraşıyordu.
Mahmut Türkmenoğlu’ nun bir özelliği daha vardı. Bana göre en önemli
ikinci özelliği.
Birinci özelliği hiçbir zaman azalmayan mücadele azmi, ikincisi de okuma isteği. Her koşulda bulduğu herşeyi okuyordu. Yaşı 23 lere gelmişti.
Büyük bir azimle çalıştı ve 14 ay içerisinde dışarıdan sınavlarına girerek
ortaokul ve lise diplomalarını aldı.
1956 yılının Ekim ayında da İstanbul
Teknik Üniversitesi sınavlarına girdi
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık,
Türkiye'de tarımın geldiği noktayla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.
TÜİK verilerinden yola çıkarak değerlendirmede bulunan Atalık, şu
vurguyu yaptı:
Resmi verilere göre son 10 yılda
Türkiye'de, çiftçi 27 milyon dekar
tarım arazisini ekmekten vazgeçti.
aracılar denen bir sistem doğmuş
vaziyette. Bunun en büyük etkisini
yaşayacak olan fiyat yüksekliği şeklinde yine tüketicidir."
Bütçenin yüzde 2'si
Arnavutluk kadar arazi
ve kazandı. 5 yıl sonra Makine Yüksek Mühendisi olarak mezun oldu.
İzmir’de Ege Bölgesi Sanayi Odasın
da çalışmaya başlaması ve güzeller
güzeli Filiz ANDIÇ ile evlenmesi 1962
yılında oldu. Aynı yıl 27 Mayıs Devriminin o günün koşullarında getirdiği
huzur ortamında “ne ezilen, ne ezen,
insanca ve hakça bir düzen” anlayışının ışığında Bademler Köyü’nde bir
grup arkadaşı ile birlikte Kooperatif
kuruldu. 28 Aralık 1962.
Mahmut Türkmenoğlu, Murat Baran, Halil Hilmi Oral, Hasan Balyan,
Mustafa Or, Hamza Eryılmaz, Halil
Yakıcıoğlu ve toplam 74 ortak ile Bademler Köyü Zirai İstihsal ve Satış
Kooperatifi.
O günlerden aramızdan ayrıldığı 26
Temmuz 1992 gününe kadar bütün
yaşamı büyük bir mücadele içinde
geçmiştir. Yılmadan, bıkmadan her
aşama da emek, bilgi, birikim ve eylem
süreci ile önemli başarılar kazanmış ve
geleceğe önemli bir miras bırakmıştır.
Bugün büyük bir onurla taşıdığımız
bu görevi bizden sonrakilere teslim
edinceye kadar daha iyiye ve daha güzele ulaşma azim ve mücadelemizi bu
önemli mirastan almaktayız.
Kendisini saygı, sevgi ve minnetle
anarken köy halkımıza yazdığı bir
mektubundan bir bölümü sizlere aktarmak istiyorum.
“Atatürkçü, ilerici ve çalışkan aydınların yönetiminde ki Bademler Köyü
bugünkü olumlu yolunda başarıya
yürüyecek, köy kalkınmasında ve dolayısıyla Türkiye’nin kalkınmasında
üstüne düşen tarihi görevi yerine getirmenin mutluluğuna ulaşacaktır.”
Okul Sütü Programı Uygulama
Esasları Hakkında Karar
Yayınlandı
»» “Okul Sütü Programı Uygulama Esasları Hakkında
Karar”( 2015/7837 ) 10 Temmuz 2015 tarih ve 29412
sayılı Resmî Gazete’de yayınlandı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık
bakanlığı tarafından ortaklaşa yürütülecek Okul Sütü Programı kapsamında bağımsız anaokulu, uygulama sınıfı ve ilkokul öğrencilerine süt
içme alışkanlığının kazandırılması
ile yeterli ve dengeli beslenmelerine katkıda bulunarak sağlıklı büyüme ve gelişmelerinin sağlanması
amacıyla 2015-2016 eğitim öğretim
yılından başlamak üzere 3 öğretim
yılı süresince UHT içme sütü dağıtılmasına ilişkin esasların belirlenmesi
amaçlanan karar ile Milli Eğitim Ba-
»» Türkiye'nin son 10 yıllık tarım karnesi karamsar bir tablo ortaya koyuyor. Son 10
yılda Türkiye'de çiftçi 27 milyon dekar tarım arazisini ekmekten vazgeçti. 600 bin
çiftçi üretimden çekildi. Aynı dönemde 14 milyon hektar buğday ekim alanı daraldı.
Son 3 yılda ise patates ekim alanları 600 bin dönüm azaldı.
kanlığınca belirlenecek okullardaki
öğrencilere bu maddede belirtilen
esaslar çerçevesinde ve veli izni doğrultusunda 200 ml ambalajlı, yağlı,
sade UHT içme sütü dağıtılacak.
Bu Ermenistan veya Arnavutluk'un
yüzölçümlerine eşit. Aynı süreçte temel besinimiz 14 milyon hektar buğday ekim alanı daraldı. Son 3 yılda
patates ekim alanları 1 milyon 800
bin dönümden 1 milyon 200 bine
düştü. Üretim de 1 milyon ton düştü. Yine çiftçi sayısı 2 milyon 800
binden 2 milyon 200 bine düştü.
Örgütlenme sorunu var
Bu durumun en önemli nedeninin,
çiftçinin yeteri kadar örgütlenmemesi olduğunu kaydeden Atalık,
“Örgütlenme ülkemizde yüzde
13'lerde. Bu oran Avrupa Birliği'nin
tarımla uğraşan ülkelerinde yüzde
90'ın üzerinde" dedi. Örgütlenmenin sonuçlarını daha ucuz girdi,
daha düşük maliyet olarak ifade
eden Atalık, şunları anlattı;
Fiyatlar aracılıkla artıyor
“Böylece üretici refah düzeyinde
tatmin edici bir ücret alırken tüketici de çok daha ucuza bu ürünlere
ulaşıyor. Yani ülkemizde kooperatif
yapılanma olmadığından kaynaklı
İstanbul Şube Başkanı Atalık, AB
ülkelerinde bütçenin yüzde 45'inin
tarım desteklerine ayrıldığını belirtti. “Çünkü onlar dünya savaşlarında
açlığın ne demek olduğunu gördüler" diyen Atalık, Türkiye'de bu oranın yüzde 2 olduğunu öne sürdü.
Tarıma verilen destek
mazotun vergisine gitti
Resmi verilere göre 2014 yılında
tarıma verilen desteğin 9,1 milyar
lira olduğuna dikkat çeken Atalık,
“Ancak verilen bu destek çiftçinin
kullandığı mazotun vergisiyle geri
alındı. 2014'te sadece buğday, ayçiçeği, pamuk ve soyanın ithalatına
ödenen miktar tarıma verilen desteğin üzerindedir" dedi. Nesrullah
Sonay - Sezen Ünüvar
8
Ağustos 2015 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Köy-Koop 17. Olağan Genel Kurulu Yapıldı
Ankara Plaza Otel Toplantı Salonunda gerçekleşen 17. Genel Kurul’da
Köy-Koop Genel Başkan Yardımcısı M. Barış Aydın, Divan Kurulu’nu
oluşturarak toplantıyı açtı. Genel
Kurul’da; Divan Başkanlığını Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Muammer
Niksarlı, Divan Başkan Vekilliğini,
Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı Erol Akar, Katip Üyeliklerini;
Köy-Koop Denizli Birlik Başkanı
Mehmet Varol, Köy-Koop İzmir
Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Neftun Soyer, Oy tasnifçiliğini, KöyKoop Zonguldak Birliği Yönetim
Kurulu Üyesi Dursun Öztürk ve
Köy-Koop Aksaray Birlik Başkanı
Kadir Yayar yaptı.
Merkez Birliğimiz,
kurulduğu 1971 yılından
bu güne kadar tarımın
kalkınmasında her zaman
ön planda yer almıştır.
Köy-Koop’un kuruluşundan bugüne
kadar, tüm baskılara rağmen prensiplerinden ödün vermediğini vurgulayan Köy-Koop Genel Başkanı
Yakup Yıldız, “Ülkemizdeki kooperatif örgütlerinin genel durumuna
bakıldığında, Merkez Birliğimize
ortak olan birliklerin ve bağlı kooperatiflerin ülkemiz kooperatifçiliğini
bugüne taşıyan kuruluşlar olduğu
görülecektir. Merkez birliğimiz, ülkemizdeki en köklü kooperatif örgütlerinden birisidir.” dedi.
Tarımın kalkınması
kooperatifler sayesinde
olacaktır.
de, partilerin kooperatiflerin üzerinde baskı kurmalı sonucu kendileri
tarımsal ürünlerini başka ülkelerden
ithal etmek zorunda kaldılar. Bu tutum bu ülkelerde kooperatiçiliğin bitmesine neden olmuştur.
ICA, Köy-Koop’u en genç
ve en dinamik kooperatif
seçmişti. Köy-Koop üretim
açısından ve yapısından
dolayı devlet içinde güçlü ve
söz sahibiyidi.
alınarak dengeli bir süt fiyatı belirlenir.” diye konuştu.
İthalat çözüm mü?
Et fiyatlarının yükselmesiyle hayvanların kesime verildiğini, bunun
peşinden de hayvan ithalatının yapıldığını, 2008 yılında yaşanan krizin de çiğ sütle başladığına dikkat
çeken Yakup Yıldız, “Çiğ süt fiyatının
düşürülmesiyle yaşanan kriz 1 milyonun üzerinde hayvanımızın kesilmesine neden oldu. Bu da kasaplık,
besilik ve kurbanlık hayvan hatta
karkas et ithalatının önünü açtı.
Hayvancılığa verilen desteklemeler
ve krediler ithalata gitti. Bugün çiğ
süt fiyatında yine büyük sorunlar
var ve bu da önümüzdeki dönemde
yaşayabileceğimiz bir krize yol açabilir. İthalat çözüm mü? Yaşananlar
ithalatın çözüm olmadığı gerçeğini
ortaya çıkartmıştır.” değerlendirmesinde bulundu.
Yıldız, Genel Kurul’da, 2014 yılı faaliyetleri konusunda, örgütlenmede
yaşanılan sıkınıtlardan ve önümüzdeki süreçte yapılacak olan çalışmalar hakkında bilgi aktardı.
Kooperatifçiliğimiz
Güçlenirse Üretimiz de Artar
Yıldız, “2006 yılında çıkan 5488 Sayılı Tarım Yasası’nda, GSMH’dan tarıma ayrılan pay yüzde 1 olması gerekirden, bugüne kadar ne yazık ki,
bu oran yüzde 0.5’i geçmedi. Dileğimiz bundan sonraki gelecek hükümetlerde, hangi siyasi görüş iktidar
olursa olsun, GSMH’dan tarım ve
hayvancılığa ayrılan pay en az yüzde
1 olmalıdır.” dedi.
Köy-Koop’un 1980 yılı öncesinde
Türkiye’nin en etkili kuruluşları arasında yer aldığını belirten, Köy-Koop
eski genel başkanlarından Ahmet
Altun, tarımda kendi dönemlerini
ve bugün gelinen noktayı ifade ederken, “Dönemimizde Antalya ve Ege
Bölgesi hariç, sadece Çukurova’da 1
milyon 340 bin ton pamuk üretiliyordu. GAP Projesi devreye girdiği
zaman da bu rakam 4,5-5 milyon
ton pamuk üretilecekti. Fakat bugün
geldiğimiz nokta da pamuk üretimi,
Çukurova’da üretilen 1,320 milyon
ton pamuğun da altındadır.
Ayçiçeği üretimine baktığımız zaman 1980 yılında 2 milyon 300 bin
ton üretim varken, bugün 700 bin
ton civarında üretimimiz var.
Sütte Dengeli Fiyat
Belirlenmeli
Türkiye’de uzun süredir kırmızı et
fiyatını ve besilik hayvan ithalatını konuştuğunu oysa asıl sorunun
çiğ sütte yaşandığını, 2014 Haziran
ayından bugüne kadar köylünün
üretmiş olduğu süt ve ürünlerinde
herhangi bir fiyat artışının söz konusu olmadığını belirten Yıldız, “Sütü
üretenler olarak fiyatı belirleyemiyoruz. Bu nedenle çiğ sütün fiyatı 1
yıldır aynı. Kooperatif ortaklarımız,
üreticilerimiz zor koşullara rağmen
üretmeye devam ediyorlar. Peki,
sanayici bir yıldır ürünlerine zam
yapmıyorlar mı? Fiyat ayarı yapmıyorlar mı? Yakın tarihte Ulusal Süt
Konseyi toplantısı olacak, dileğim bu
toplantıda kooperatif ortaklarımıza,
üreticilerimize hem de sanayicimize,
girdi maliyetlerimiz de göz önüne
tarımsal sorunları olduğu için gittiğimiz ülkelerde de aynı konulara değindik, aynı araştırmaları yaptık.
2002 yılında kırmızı mercimek 440
bin ton üretilirken, bugün 81 bin tona
gerilemiştir. Yeşil mercimek 112 bin
ton’dan, 20 bin tona gerilemiştir.
Köy-Koop olarak 1980 öncesi sadece Hindistan Kooperatifler Birliğine
40 bin ton ihracat yapıyorduk. Kars
Birliğimiz 18-25 bin ton canlı hayvan
ihracatı gerçekleştiriyordu. Kurban
Bayramı’da Güneydoğu’dan Suudi Arabistan’a 500 bin ile 1 milyon
canlı hayvan ihrac ediyorduk. Bugün kurbanlıklarımızı dışardan ithal
eder hale geldik.
Yaş meyve ve sebzeye gelince, sadece Sovyetler Birliği’ne 80 bin ton narenciye ihraç ediyorduk.
Tüm bunlar kooperatifçiliğin güçlendiği ölçüde üretimin artığının
göstergesidir. Bugün geldiğimiz
noktada pancar üretimi yüzde 90
lara varan düşüş yaşamaktadır. Çünkü 100 dekar tarlası olan bir çiftçi,
sadece 30 dönümünün bedelini tohuma ödemek zorunda kalmıştır.
Türkiye’de bugün üretici köylülerin
üretmiş oldukları ürünler, üretici ile
tüketici arasında 1980 öncesi gibi
bağ kurulamadığı için, tüketicinin
ödediği her 100 krş tan, 32 krş’u üreticiye, 68 krş’u aracıya gitmektedir.
Yaş meyve ve sebzede bu oran yüzde
85’lere kadar çıkmaktadır.
Türkiye’de Merkez Birliğinden ayrılan il birliklerinin bir araya gelerek,
yeni başka bir merkez birliği oluşturmaları, bölünme ve parçalanmalara
sebep olmaktadır. Devlet de buna
müsade ediyor. Bu durum ülkemizdeki kooperatifçiliğin bitmesi ve
çökmesi demektir.” diye konuştu.
Köy-Koop önceki dönem genel başkanlarından Cevdet Kocaman ise,
“Ne yazık ki, 12 Eylül adımları yaklaştığında Köy-Koop başarılı gitmiyordu. Çok ileriye giden bir kuruluş
Ekonomik olarak dünya kooperatifçiliğine baktığımızda Türkiye kooperatifçiliğini çok başarısız ve bu anlamda çok çok gerilediğimiz, yönetici
ve ideolojik anlamda siyasal anlamda katılımcı açısından baktığımızda
da gerideyiz. Şimdi bütün bunların
bir nedeni olması gerekiyor. Nedenlerin bilindikten sonra çözüm yollarını ortaya kaymamız lazım. Ben 80
sonrası arkadaşlarımızla çalıştığımız
dönemde, adım atar gibi olduk ama
bir adım iki adım gerilere düştük.
Şimdi bu geleneği inançla tabi bir
yaşamın bir parçasına uygun düştüğü ölçüde devam ettiren kooperatifçi
arkadaşlarımıza, bizim eski yaptıklarımızın hiçbir faydası yok. Ama
gerçekte bir yaşam var. Kooperatif
aracını nasıl kullanıyoruz, yaşamımıza ne katması gerekiyor. Başarılı
bulduğum Köy-Koop’un dergilerini
Dünya fındık üretiminin yüzde 70’i
Türkiye’de üretilmesine karşı, bugün
fındık borsası 1 kg dahi fındık üretmeyen Almanya Hamburg’da dır.
Tüm bu sorunların üstesinden gelebilmek için kooperatifçiliği geliştirip, yaygınlaştırmalıyız. Eğer bu
hareketi geliştiremezsek, sıkıntılı
dönemleri yaşayacağımızı unutmayalım. Bugün Türkiye’de üreticinin
girdi maliyetleri çok yüksek, bundan
dolay binlerce çiftçi tarımdan uzaklaşmaktadır. Sadece kooperatifler
çatısı altında örgütlenerek tarımımızın geliştirebiliriz.” diye konuştu.
Kooperatifçiliği bir elin nesi var, iki
elin sesi var olarak değerlendiren
Köy-Koop kurucularından eski Genel
Başkan Hadi İlbaş, “Dünyada kooperatifler din, dil, parti gözetmeksizin biraraya geldikleri için başarılı
olmuşlardır. Fakat bugün ülkemizde
gelinen nokta da kooperatifin başında bulunan yöneticilerin tarım ve
kooperatifçilikle ilgisi olmayan kişilerin olması durumda, o kooperatifin
ayakta kalıp, başarıya ulaşması mümkün değildir. Bu bana şunu hatırlattı,
uçsuz bucaksız ve verimli toprakları
olan Ukrayna ve Rusya gibi ülkeler-
içerisinde görev yapmadım. Elimizde bir banka, gümrüklerden çekilmesi gereken bir sürü traktör, traktör paralarını yatırmış, traktörünü
alamamış bir sürü insan ve 185 tane
Türkiye’nin en yüksek sözleşmesini
yapmış sendikalı çalışan vardı. Onlar Türkiye’nin önde gelen akademisleri, önde gelen kooperatifçileri
idi. Hiçbirinin kıdem tazminatını
ödemedik. Bu yaşananlardan ders
almamız gerekiyordu. Fakat yeterince alamadık. 80 sonrası, kuruluş
yöneticisi olduğumuz için hepimiz
tutuklandık, sürgünde yaşadık, onlardan biri de benim. 10 yıl sürgün
yaşamım oldu. Çıktığımız nokta kooperatifçilik hareketi ve Türkiye’nin
devam ettirmeleri düşünce planında, biz ve akademik çevreleri bilgilendirme imkanı oluyor. Ama sadece
bilgilendirme yetmiyor. Hayata sıcak bir dokunuş da gerekiyor.
Siz ne düşünüyorsunuz dediğinizde;
hakikaten bu işin bir reçetesi yok.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen,
burada mücadelesini veren hala da
fiilen devam eden arkadaşlarımız da
var. Ve onları gerçekten çok taktirle
karşılıyorum.
“Türkiye’de kooperatifçiliğin ekonomiye katkısının azalması, Türkiye’ de refah seviyesinin azalmasının nedenlerinden biridir. Ama
bu olaya sadece ideolojik bakan
Köy-Koop’un isminden dahi korkan, çok geri düşünceli insanlar
hala idrak edemiyorlar. Çünkü biz
sadece insanların, daha iyi yaşayabilmesi, daha mutlu olabilmesi ve
küçük üreticinin bulunduğu yerde
yaşama şansını artırabilmesi iç göçlerin ortadan kalkması konusunda
kooperatifçilik hareketinde kendi
mesleklerimiz, kendi geleceklerimiz olmasına rağmen yaşamımızı
verdik. Ancak bu kadar sonuç alabildik. Eski iki değerli başkan ilk
sıçrama noktasında çok büyük katkıları oldu. Biz de çok iyi günlerini
gördük, söyediğim gibi zorluklarını
da gördük. Umarım bundan sonra
daha gerçek, sizin yaşamınızı daha
Köy-Koop Haber Ağustos 2015
GÜNDEM
güzelleştirecek bir kooperatif yaşamını temenni ederim.” dedi.
Türkiye’de bugün kooperatifçiliğin
dağınıklılığının,
parçalanmışlığın
ve bir araya gelememenin sebebi
devlet değil, ağırlıklı olarak biziz diyen Türkiye Orman Kooperatifleri
Merkez Birliği Genel Başkanı Cafer
Yüksel, “1980’de lağv edilen, faaliyetleri men edilen o koskoca örgütümüzün, sahipsizlik içerisindeticaret sicilden kaydını sildiler, iflasını
istediler. Sendikalar ve siyasi partilerin mal varlıkları tekrar iade edilmesine rağmen, sahipsiz bırakılan
Köy-Koop’un bütün mal varlıklarına
el konulumuştu. Köy-Koop’un 1998
yılına kadar hiçbir şekilde yeniden
örgütlenmesine müsade edilmedi.
Ama bu arada birçok kooperatif kuruluşu oldu. Merkez birliği oluşturamadık. Burada parçalanmışlık en
büyük sorun olarak ortaya kondu.
Or-Koop 1997 yılında kuruldu. KöyKoop ise 1998 yılında kuruldu. Eğer
Köy-Koop daha önce kurulmuş olsaydı. Şuanda Or-Koop olmayacaktı.” diye konuştu.
Cafer Yüksel, kooperatiflerin yapılanmasına değinerek, geçmiş yıllarda 4 Merkez Birliği’nin bir araya gelerek, tek bir çatı altında toplanması
için karar aldığını, ama tüm çalışmalara rağmen birleşmenin gerçekleşemediğini belirterek, şuan dahil eğer
böyle bir birleşmenin söz konusu
olması halinde, birleşmek için ellerinden ne gerekiyorsa yapacaklarını
vurguladı.
Gümürük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürü Arif Sami
Seymenoğlu, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı kooperatiflerimizin genel kurullarında olmaktan
memnuniyetin duyduğunu, fırsat
buldukça bu etkinliklere katlacaklarını ifade etti.
Kooperatifçilikle ilgili 3 Bakanlık ve
diğer ilgili temsilcilerle hep birlikte
2008 yılında bir çalışma başlattık.
2008 yılında bir komisyon kurduk.
İlgili tüm bakanlıklar bu komisyonda yer aldı. Ayrıca merkez birlikleri
de katkı sağladılar.
Hepimiz bir araya geldik. Türkiye
Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem
Planı’nı (TÜKOSEP) 2008-2012
yani 4 yıllık bir çalışma yapılarak 7
ana stratejik hedefi belirledik. Onun
altında 36 eylem oluşturduk. Koope-
ratifçilik sektörü olarak bu eylemleri
gerçek manasıyla yerine getirebilirsek bir nebze de olsa sorunlara çözüm getirebileceğiz.
Hepimizin Taşın altına
elimizi koymamız gerekiyor
Seymenoğlu, “Milli Kooperatifler
Birliği ve Bakanlık olarak hepimizin TÜKOSEP faaliyetlerini gerçekleştirmek için taşın altına elimizi
koymamız gerekiyor. TÜKOSEP’in,
benim çok önem verdiğim Kamu
teşkilatlandırılması, yeniden yapılandırılacaktır, başlıklı bir maddesi
var. Teşkilatlanma derken sadece 3
Bakanlığımızı mı kastediyor? Hayır.
Kooperatif üst örgütlerinin de bu
teşkilatlanmaya dahil ediyor. Hala
çatı örgütlenmesini tamamlamamış
bir ülkeyiz. Milli Kooperatifler Birliği ortağı olmayan birçok birlik ve
kooperatifler var. Neden hala çatı
örgütlenmeyi tamamlamadık? Burada TÜKOSEP bize yol gösteriyor. Bu
genel kurulda sevinerek görüyorum
ki, Köy-Koop ile Or-Koop’un birleşme, bir araya gelme iradesi oluştu.
Güzel bir gelişme, umarım iyi bir sonuca ulaşır. Belki diğer kooperatiflerimize de örnek teşkil eder.” dedi.
Bu parçalı yapıyı gidermek
adına ne yapıyoruz?
Seymenoğlu, “Dünyada Almanya,
Hollanda, Japonya, Güney Kore gibi
başarılı olmuş ülke kooperatiflerini
sayarken, dünya görüşlerimiz, siyasi
görüşlerimiz ne olursa olsun, özünde
bir kooperatifin çatısı altında, farklı
siyasal görüşleri barındıramadığımız
ölçüde bizim başarılı olma şansımız
yoktur. Asıl meselenin özünde bence
birbirine katlanma, birbirini kabul
etme vardır. Eğer farklılıklarımızı
kabul edemiyorsak, ortak doğruları
nasıl bulacağız. Bu yüzden ben değil,
biz demeliyiz. Zaten demokraside bu
değil midir?” şeklinde konuştu.
“Çok amaçlı kooperatifçiliği
çok önemsiyorum ve
destekliyorum”
Konuşmasında örgütlenme sorunlarına değinen Seymenoğlu, “Aynı
kooperatif çatısı altında, çocuk bakım hizmeti, yaşlı bakım hizmeti ve
tarımsal ürün alma hizmeti verebilmeliyiz. Dünyada bunun örnekleri de
var. Eğer bizler bir araya gelemez isek,
bu parçalı yapı önümüzde hep engel
olarak kalacaktır. Bu yapıyı sonlandırmak sizlerin elindedir. Çok amaçlı
kooperatifçiği çok önemsiyor ve destekliyorum. 1163 Sayılı Kooperatifler
Kanunu’nde değişiklikler için birçok
sektör temsilcileriyle bir araya gelerek kırka yakın toplantı yaptık. Ortaya
bir taslak çıkardık. Kimimiz bundan
memnun olabilir ya da olmayabilir.
1163’ü yasa olarak çıkarma yetkisi
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nda dır.
Karşınızda tek siyasi otorite olarak, bu
konuda sizden gerçek anlamda desteklerinizi bekliyorum.” dedi.
Genel Kurul’da gündem maddelerinin görüşülmesinin ardından
gerçekleşen seçimlerde, Yönetim
Kurulu: Yakup Yıldız, M. Barış Aydın, Recai Paçin, Bayram Cura ve
Mehmet Sever, Denetim Kurulu:
Mahmut Tümay, Ahmet Köseoğlu ve
Hüseyin Simav’dan oluştu.
Yanlış Tarım Politikaları Öldürüyor!
»» Çiftçi-Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu, “Çiftçiler üretmek, ürettiğiyle sağlıklı
yaşamak/yaşatmak ve geçinmek istiyor. Ancak hükümetlerin tarımda uyguladığı
serbest piyasa politikaları çiftçilerin geçinmelerini engelliyor.” dedi.
Abdullah Aysu yaptığı değerlendirmesinde şu bilgilere yer verdi: “Son
tarım işçisi katliamının yaşandığı Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı
Çökelek Köyü sulu tarım yapılan,
verimli topraklara sahip bir köydü.
Toprakları, “taş eksen biter” denilecek cinstendi. Çökelekliler, bu topraklarda daha önce pamuk üretip
geçiniyorlardı. Hükümetlerin uyguladığı yanlış tarım politikaları nedeniyle bu güzel topraklarında geçimlerini sağlayamaz oldular.
Çiftçi Katliamı!
Geçimini sahip olduğu topraktan üreterek sağlayamayan Çökelek Köyü’nde
yaşayan köylülerden 13’ü kadın, toplam 15 köylü bağını ayıklayan bir çiftçinin yanına kilo başına 1 lira 50 kuruştan asma yaprağı toplamaya gitti.
Daha önce Soma ve civarında tütün
ekimi yapamayan/yaptırılmayan çiftçilerin ölüme gittiği gibi, onlar da ölüme gönderildiler. O nedenle yaşanılan
kaza değil, hükümetlerin uyguladığı
yanlış tarım politikalarının sebep olduğu bir çiftçi katliamıdır!
Üstelik topladıkları bu asmaların
üzerinde azoxystrobin, kloroprofis,
penconazole, acetamiprid, improdione, boscalid, emamectin, esfenvalerate, kresoxim-mtehyl, diametomorf, tetraconazole, difenokonazol,
tebubuconazole, pyraclostrobin gibi
zararlı kalıntılar bulunuyor. Bu
kalıntıların tamamı ihraç edilen
asma yapraklarında bulunduğu için
AB’den iade de edildi.
Tarım işçileri ayrıca tarımsal ürünlerde kullanılan tarım ilaçları hatta
yasak olduğu halde kullanılan birçok
ilaçla temas ettiğinden dolayı hastalanıyor. Bu ilaçlara birkaç örnek;
carbendaizm, carbarly, fenbutatindir. Peki, bu ilaçlar neden yasaklanmış? Bakalım.
Carbendazim: Mantar ilacı, AB, 1
Aralık 2014’de araştırmalarda erkek
üreme sistemini olumsuz etkilediği
sonuçları çıkınca yasaklamış.
Carbaryl: Böcek ilacı, arıları öldürdüğüne inanılıyor. 5 AB ülkesinde
yasak.
Fenbutatin Oksit: Suda çözülme
süreci çok uzun olduğu için gıda ile
birlikte insanlara geçiyor. Bu nedenle yasaklanıyor. Türkiye’den İsveç’e
ihraç edilen asma yapraklarında,
yukarıda saydığım 16 adet limiti
aşmış tarım ilacı ve bu 3 adet yasaklı madde bulunmuş. Belçika’da
da benzer örnekler yaşanınca AB, 1
Temmuz’dan itibaren Türkiye’den
gelen asma yaprağına gümrüklerde
yüzde 50 fiziki kontrol şartı getirdi.
1 Ocak’tan bu yana Türkiye’den gelen 157 parti gıda ürünü standartlara aykırı olduğu için AB ülkelerince
iade edilmiş.
Tarım Bakanlığı’nın yerine getirmediği görev ve uyguladığı yanlış
tarım politikalarının sonucunda bu
kalıntılar oluşuyor. Sorun tek başına AB’nin ürünleri iade etmesiyle
bitmiyor. İhraç edilen bu ürünleri
biz ülke içinde tüketiyoruz. Bizdeki denetimin “saldım çayıra Mevlâ
kayıra” cinsinden olduğunu Bülent
Şık’ın analiz sonuçları çok somut bir
biçimde ortaya koydu. Bize kimyasal
ilaç kalıntılı ürün tükettiriliyor!”
9
3 Yıl Önce “Zararlı”
3 Yıl Sonra “Zararlı Değil”
»» Biyogüvenlik Kurulu, tartışma yaratan bir karara
imza atarak Genetiği Değiştirilmiş 3 Mısır türüne
tekrar ithalat izni verdi.
Biyogüvenlik Kurulu’nun kararı 16
Temmuz 2015 Tarihli ve 29418 Sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak
yürürlüğe girdi.
Biyogüvenlik Kurulu, 26 Mart
2012 tarihinde yaptığı toplantıda
T25, MIR604, MON863 mısır genlerine “zararlı” diye izin vermemişti. Büyük tartışmalara neden olan
ve özellikle soya ithalatını çıkmaza sürükleyen bu durumu aşmak
üzere Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği İktisadi İşletmesi (BESD-BİR) genetiği
değiştirilmiş 14 mısır,9 soya,10
pamuk ve 4 kolza (kanola) geninin
ithalatı için 11 Mayıs 2015’te Biyogüvenlik Kurulu’na başvurdu. Başvuru yapılan genler arasında daha
önce red edilen, olumsuz karar verilen T25, MIR604, MON863 mısır
genleri de yer aldı.
Yayınlanan yeni karara tepkiler
geldi. Kararı ‘skandal’ olarak nitelendiren Greenpeace Tarım ve
Gıda Kampanyası Sorumlusu Tarık
Nejat Dinç ise şunları söyledi: “Bu
3 çeşit ile ilgili belki de en skandal
karar MON863 kodlu GD mısır çeşidinin onaylanmasıdır. MON863
içerisinde antibiyotik direnç geni
taşıyan bir GDO çeşididir. Bilindiği
gibi Danıştay İdari Dava Daireleri
Kurulu 2011 tarihinde antibiyotik
direnç geni içeren GDO’ların yasaklanması gerektiğine hükmetmişti.
Biyogüvenlik Kurulu da, 2012 yılında İDDK’nın bu kararına paralel
olarak MON863 ile ilgili başvuruyu reddetmişti. Sormamız gereken
soru şudur; Şimdi ne değişmiştir
de, Biyogüvenlik Kurulu’nun kendi
komite raporlarında dalak, immün
sistem, çoklu organ sistemi zedelenmesi riski taşıdığı ifade edilen
bu GDO, birden bire ‘temiz’ ve ithal
edilebilir hal almıştır? Kanamisin
ve Neomisin antibiyotikleri birden
bire Dünya sağlık Örgütü’nün ‘kritik antibiyotik’ listesinden mi çıkartılmıştır da Biyogüvenlik Kurulu bu
antibiyotiklere direnç taşıyan bir
GDO’ya izin vermiştir? Üstelik de
bunu İDDK’nın bağlayıcı hukuki
kararına muhalefet etmek suretiyle
yapmıştır.”
Genetiği değiştirilmiş Mısır ve soya
çeşitlerinin hayvan yemlerinde kullanılmasına tepki gösteren CHP
Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal,
GDO’lu yemle beslenen hayvanların
et, süt ve yumurtasının hiçbir etiketlemeye dahi gerek duyulmadan
HAL VE GİDİŞ
tüketime sunulduğuna dikkat çekti.
GDO konusunda toplumun bilinçlendirilmediğini söyleyen Milletvekili Sarıbal, “GDO, yemler yoluyla
hayvan dokusuna geçer ve araştırmalarla da tespit edildiği gibi hayvan bundan zarar görür. GDO’ların
insan sağlığına alarjiler, antibiyotiğe
direnç ve benzeri konularda zarar
verdiği bilimsel olarak ortaya çıkmıştır. GDO’lu ürünler ithal etmek
yerine ülkemizde GDO’suz ürünlerin üretimi teşvik edilmelidir. Ülkemizin kaynakları yabancı tarım şirketlerine değil, kendi çiftçilerimize
aktarılmalıdır” dedi.
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Atalık
da, “Kurul kararında çelişki çok. Bu
ürünlerin hayvan yemi olarak ithalatına izin veriyorlar ancak gıda tüketim olarak ithalat izni yok. GDO
zararsız deniliyor. Öyleyse küçük
çocukların mamalarında neden
kullanılmıyor? Türkiye’nin GDO’ya
ihtiyacı yok. Alınan yanlış kararlardan dönülmeli” diye konuştu.
‘İthalatı destekleme
girişimi’
Biyogüvenlik Kurulu’nun GD’li 3
mısır ve 2 soya ürününe izin verdiğini belirten Atalık, “GDO öyledir, böyledir kısmını bir kenara
koyalım. TÜİK rakamlarına göre
son 10 yıllık süreçte çiftçi 27 milyon dönüm tarım arazisini ekmekten vazgeçti. Çiftçi kazanamadığı
için ekim yapmaz oldu. 2014’de
2 milyon ton soya, 1.5 milyon ton
mısır ithal ettik. Bunların ne kadarı GDO’lu bilmiyoruz. 27 milyon
dönüm arazinin sadece 5.5 milyon
dönümünü soya ve mısır tarımına ayırmış olsak yurtdışından ithal etmemize gerek kalmayacak.
GDO’ya verilen her izin soya ve
mısır ithalatını destekleyici politikadır” ifadelerini kullandı.
Sait MUNZUR
10 GÜNDEM
Tarım İşçilerinin ‘Ölüme
Yolculuğu’: 5 Ayda 190 Ölüm
»» Manisa’nın Gölmarmara ilçesine bağlı Hacıveliler Köyü yakınlarında, tarım
işçilerini açık kasasında taşıyan kamyonetle, süt tankerinin çarpışması sonucu 13’ü
kadın 15 kişi yaşamını yitirdi. Ölenler arasında 15 yaşında Burak Kaya da var. İşçiler
Seydi Aydın’ın kullandığı kamyonetle, bağdan yaprak toplamaya gidiyorlardı.
Türkiye’de ilkbaharın gelişiyle birlikte 3 milyon mevsimlik tarım işçisinin aylarca sürecek hareketliliği
de başlıyor. Çoğunlukla Doğu’dan
Batı’ya, Karadeniz’e doğru yol alıyorlar. Kimi zaman da doğup büyüdükleri köylerinin çevresindeki
tarım alanlarında çalışıyorlar.
Manisa’da 15 kişinin hayatını kaybetmesiyle yeniden gündeme gelen mevsimlik tarım işçileri zor
şartlarda yaşıyor, zor şartlar altında çalışıyor, ciddi geçim sıkıntısı
çeken tarım işçilerinin üçte biri yemek ve kira gibi temel ihtiyaçlarını
karşılayamıyor.
Haftanın 7 günü 11 saat çalışan
tarım işçilerinin yüzde 97’sinin sigortası yok. Yüzde 80’i çadırlarda
sağlıksız ortamlarda ikamet ediyor,
yüzde 65’i ise borçlu.
İş kazalarında değişmeyen
sektör tarım
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Meclisi’ne göre, işçi ölümlerinin
yoğunlaştığı dört sektör arasında
“değişmeyen” sektör tarım.
İş kazası ve işçi ölümlerinin en
yoğun olduğu diğer sektörler ise,
inşaat, taşımacılık ve ticaret/büro
işkolları olarak sıralanıyor2015 yılında tarım iş kolunda yaşamını yitiren işçi sayısı ise 190 oldu.
Taşeronlaştırma ve
güvencesiz çalıştırma
yasaklansın
İş Güvenliği Meclisi, işyerlerinde
işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasını ve taşeronlaştırma
başta olmak üzere her türlü güvencesiz çalıştırmanın yasaklanmasını
istiyor. Son 10 yıl dikkate alındığında bu yılın Mayıs ayı sonuna kadar
tüm iş kazalarında ölen işçilerin sayısı ise kayıtlara 13 bin 569 olarak
geçti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı son olarak 2014 yılında
1009 iş kazasını mercek altına alarak bu kazaların bedeline ışık tutmaya çalıştı. Bakanlığın incelediği 1
yılda gerçekleşen kazalarda, işçilerden yüzde 47,9’u yaralanmış, yüzde 45,7’si yaşamını yitirmiş, yüzde
6,4’ü ise uzuv kaybına uğramış.
Acıtan Rapor!
Hayata Destek Derneği’nin Mevsimlik Tarım İşçiliği Yaşama, Çalışma Koşulları Araştırması’na
göre geliri 1.000 liranın altında
olan tarım işçilerinin hanelerinde
borçluluk oranı ise yüzde 65. Ayrıca bu işçiler, sosyal güvenceden
de yoksun durumda. Araştırmaya
göre tarım işçilerinin sadece yüz-
Türkiye’de 2012 Yılı
Verilerine Göre Tarım
Sektöründe Çalışanların
%83,3’ü
Kayıt Dışı
de 3’ü sigortalı. Türkiye’de sayıları
5 milyonu aşan tarım iş gücünün
önemli bir kısmını mevsimlik gezici ve geçici işçiler oluşturuyor.
Büyük çoğunluğu kayıt dışı çalışan
bu işçilerin sayısı net olarak belli
değil. Ancak 15 yaş üzeri 485 bin
mevsimlik tarım işçisi olduğu tahmin ediliyor. Aileleriyle birlikte bu
sayı 1 milyonu buluyor. Topraksız,
istihdam imkânları kısıtlı olması sebebiyle farklı bir meslek icra
edemeyen mevsimlik tarım işçileri
güvenli ulaşım, barınma, altyapı, iş
güvenliği, gelir güvencesi gibi hak
ve ihtiyaçlardan mahrum olarak
çalışıyor. Herhangi bir resmî kurumun düzenlemesine tabi olmayan
mevsimlik tarım işçileri hayatlarını
sözleşmesiz, sigortasız, güvencesiz
bir şekilde Türkiye’nin bir ucundan
diğer ucuna, yılın ortalama 6 ila 9
ayını tarımsal ürünlerin ekimi, çapası, ilaçlaması, sulaması, hasadını
gerçekleştirerek kazanıyor.
‘Herkes 3 Maymunu
Oynuyor’
Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim
Kurulu Üyesi, Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent
Gülçubuk ise, bir dizi faktörün varlığına dikkat çekiyor. Bunların kayıt dışılık, örgütsüzlük, kamunun
ilgisizliği, iş kaybı endişesi, yasaların uygulanmayışı ve sahipsizlik
olduğunu belirten Gülçubuk, “Çığlıkları duyulmayan, sessizlerin sessizi diyebileceğimiz gezici ve geçici
tarım işçileri için sorumluluk, doğrudan veya dolaylı olarak herkese
düşüyor” diyor.
Olanakları Kısıtlı
İşçi aileler naylon, bez, branda tarzı iptidai barınaklarda, çamur ve
uygun olmayan alanlarda yaşıyor.
İçme/kullanma suyu, tuvalet/banyo, çamaşır olanakları kısıtlı.
Atıklar açık alana gelişigüzel bırakılıyor.
Mevsimlik işçilere sağlık hizmeti
verme yükümlülüğü Toplum Sağlığı Merkezleri’nde olmasına karşın
yetersiz hizmet veriliyor.
Mevsimlik tarım işçileri yeterli beslenemiyor. Beslenme bozukluğuna
bağlı gelişimsel bozukluk ve hastalıklar ortaya çıkıyor.
Mevsimlik tarım işçilerinin çoğu İş
Kanunu kapsamında değil.
Tarım alanlarında minimum sağlık
ve güvenlik standartlarını belirleyen ILO’nun 184 sayılı ‘Tarımda
İş Sağlığı ve Güvenliği Sözleşmesi’
Türkiye tarafından henüz onaylanmadı.
Yıl içindeki mevsimlik gezici tarım
işgücünün ulaşım güzergahı tanımlanmamış durumda.
Türkiye’de
1,25
Milyon
Mevsimlik
Gezici Tarım İşçisi Var
Gülçubuk “Bu sesi
duymak her şeyden önce
dünyada tarım ekonomisi
açısından ön sıralarda
geldiğimizi belirten
kamu otoritelerine, karar
vericilere düşmektedir.”
diye ekliyor.
Tarım ekonomisinde dünyada 7.
sırada olan Türkiye’nin on yıllardır
tarımda insani sorunları çözememesini eleştiren Gülçubuk, “Herkes 3 maymunu oynuyor” diye konuştu. Tarımda çalışanların yüzde
85’inin kayıt dışı olduğu bilgisini
de veren Gülçubuk, mevsimlik tarım işçilerinde bu oranın neredeyse
yüzde 100 olduğuna dikkat çekti.
Dünyada Mevsimlik
Tarım İşçilerinin
%60’ından
Fazlası Yoksulluk
Sınırının Altında Yaşıyor
Ağustos 2015 Köy-Koop Haber
Kooperatif Kredilendirmeleri
»» Kooperatiflerin uzun yıllardan bu tarafa
desteklendiğini ve kredilendirildiğini her siyasi
dönemde görüyoruz. Ancak, bu güne kadar, yapılan bu
uygulamaların, gerçekten doğru olup olmadığı veya
amaçlanan hedefe ulaşılıp ulaşılmadığı ise hep tartışma
konusu olmuştur.
1960’lı yıllarda yurt dışına işçi gönderilmesinde kooperatiflere sağlanan öncelik hakları ile kooperatifçilik adına
önemli ve olumlu bir kırılma noktası
yakalanmıştır.
Yurt dışına işçi gönderilmesinde, sermaye birikiminin sağlanması ve sağlanan birikimle proje uygulanarak
yerel sanayinin teşvik edilmesi amaçlanmıştır. Bu uygulamanın sonucu
nedense yeterince irdelenmemiştir.
Orman kanununda yapılan değişiklikle orman köylüsü tarafından kurulan kooperatiflere sağlanan öncelik
hakları ve bazı ek maddi destekler bir
anda orman köylerinde ciddi anlamda
kooperatifleşmeyi sağlamış ve devletin
hizmet alabileceği ve yöresel kalkınmaya katkı sağlayabilecek tüzel kişiliklerin oluşturulması sağlanmıştır.
Orman üretimi yapan kooperatiflere, yaptıkları üretim karşılığı orman
idaresi tarafından işlenmek kaydı ile
düşük bedelle tomruk verilmesi nedeniyle, köylerde önceliklerle ilgili yasa
gereği atölyeler oluşturulmuştur. Bu
atölyeler, marangozluk ve doğramacılık alanında birçok kooperatif ortağının meslek edinmesine imkân sağlamıştır. Örneğin, Kastamonu ilimizin
Tosya İlçesinde doğrama sektörünün
gelişiminde kooperatiflere sağlanan
bu desteğin önemli rolü olduğu bir
gerçektir.
Yine Gümüşhane ilinde kuşburnu işleyen tesisin kurulması, kuşburnundan birçok ürün elde edilebileceğini
göstermiş ve bölgede önemli bir sektörün oluşmasına neden olmuştur.
Benzeri örnekleri çoğaltmak mümkündür. Kooperatiflerin süt pazarlanmasındaki örgütlü yapısı, fiyat
oluşumundaki etki ve katkıları, soğuk
zincirin oluşturulmasında ve kalite
artışındaki katkıları halen devam etmektedir.
Farklı kredi kaynakları ile bir ölçüde
de olsa yerel tarımsal işletmelerin ve
sanayisinin oluşumu teşvik edilmiştir. Süt işleme tesisleri, soğuk hava
depoları, ürünlerin işlenmesi ve paketlenmesi, Orman üretimi yapan kooperatiflere orman ürünlerini işleme
tesisleri gibi yüzlerce kooperatif değişik Bakanlıklarca değişik fonlardan
kredilendirilmiştir.
Kooperatiflerin finansman ihtiyacı
proje desteğinin verilmesi hiç şüphesiz kaçınılmazdır. Ancak kredi sağlanması ve desteklenmesi gerçekçi fizibilite çalışmaları ile ortaya çıkartılmalı
ve reel projeler haline getirilmelidir.
Ancak bu güne kadarki çalışmalarda
uygulamaların bu şekilde olduğu ve
yürütüldüğünü söylemek mümkün
değildir.
Yıllardan bu tarafa kooperatifler siyasi yatırımın bir aracı olarak görülmüş,
siyasi iradenin etkisi, bürokrasinin
yandaş tavrı başarılı olunmasının
önündeki en büyük engeli teşkil etmiştir. Örneğin süt olmayan yerde süt
işleme tesisi projesi uygulamasına
destek vermek, devlet kaynaklarını
hovardaca kullanmaktan başka bir
şey olabilir mi?
Tüm bu olumsuz uygulamaların
sonucu kooperatiflere mal edilmiş, başarısızlık kooperatiflere
yaftalanmıştır. Hâlbuki başarısızlık, yanlış projeleri uygulayan bürokrasinin ve buna sebep
olan siyasetçinin değilmi?
Bölgesel gerçeklerle örtüşmeyen tip
projeler, uygulamada ciddi sorunlar oluşturmuştur. Proje hazırla-
Erol AKAR
Köy-Koop Kastamonu
Birlik Başkanı
mak sadece merkezde görev yapan
elemanların yapabileceği bir şey midir? Mühendisi ile veterineri ile yüzlerce personeli istihdam eden Tarım
İl Müdürlükleri proje hazırlamaktan
aciz midir?
1995 yılında kooperatiflere belli sayıda ortak için belli miktarda besi ve süt
hayvancılığı kredi uygulaması başlatılmış ve o dönemde yüzlerce kooperatif kurulmuştur. Bu kooperatiflerin
önemli bir kısmı proje kriterlerine
uyum sağlayamamış veya kredi alamadığı için tasfiye noktasına gelmiş
ve çoğu kapanmış, borçlarını ödeyemez duruma düşmüştür. Öyle destek
ve kredi argümanları kullanılmıştır ki
bir anda yüzlerce kooperatifin kurulmasına neden olunmuştur.
Uluslararası fonlardan değişik amaçlı
projeler geliştirilerek ciddi kaynaklar
kullanılmıştır. Bu projelerden arzulanan çıktılar alınamamış yapılan faaliyetlerin sürdürülebilirliği sağlanamamıştır. Bu kapsamda IRFO projesi
yeterince olumlu sonuç alınamayan
ve bu olumsuz sonuca rağmen önemli kaynak kullanılan bir proje olarak
anılacaktır.
Kooperatiflerin kredilendirilmesinde başarısızlıkların nedenleri üzerinde tartışmak, başarısızlığın gerçek nedenlerini belirlemek önemli
bir yaklaşım olacaktır. Çünkü diğer
olumsuz nedenler üzerinde yeterince
durmadan alışılagelmiş kolaycılıkla
bu olumsuzlukların tek sorumlusu
sanki kooperatiflermiş gibi bir algı
yaratılmasını doğru bulmak mümkün
değildir. Kaldı ki, kredilendirilen veya
desteklenen diğer üretici örgütlerinde
de tablo farklı değildir.
Kooperatif
kredilendirilmelerinde
yaşanan sorunların temel nedeni,
gerçekçi fizibilite çalışmalarına dayandırılmamasıdır. Diğer taraftan
örgütlerin krediyi verimli bir şekilde
kullanacak ve onun sürdürülebilirliğini sağlayacak kurumsal kimlikten
yoksun olmasıdır. Öz kaynak sorunu
da kooperatifler için önemli bir sorun
olarak görülmüştür.
Gelinen bu günkü noktada, kooperatiflerin ciddi projelerine kaynak bulmak neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Kooperatifleri doğrudan banka
kredilerine yönlendirmek kooperatiflerin yatırımlarında ciddi sıkıntılar
oluşturacaktır.
Yöresel ve bölgesel kalkınmanın gerçekleşmesinde hatta örgütsel yapıların düzenlenmesinde kredi ve destek
argümanlarının kullanılması son derece önemli olup mutlaka uygulanması gereklidir.
Ancak belirlenen amacın gerçekleşmesi için siyasi mülahazalardan
uzak, bölgesel gerçekleri ve kaynakları da dikkate alarak fizibil projelerin
desteklenmesi ve kurumsal kimlik
oluşturulmasına özen gösterilmesi
öncelikli unsurlar olarak dikkate alınmalıdır. Aksine bir mülahaza ile yapılacak bir uygulama kooperatiflere
fayda yerine zarar verecektir.
Köy-Koop Haber Ağustos 2015
KOOPERATİFÇİLİK
Girişimci Engelliler İşletme Kooperatifi
Yatırım Sorunları İle Karşı Karşıya
»» İzmir’in Urla İlçesinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Ege Üniversitesi Ziraat
Fakültesi desteği ve İŞKUR koordinasyonu ile zihinsel engellileri istihdam eden S.S.
Girişimci Engelliler Kooperatifi 2014 yılında çalışmalarına başlayarak bir ilke imza
atmıştı.
Kooperatif, Solucan gübresi konusunda uzun yıllar süren araştırmalar
neticesinde, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin, İŞKUR’un ve Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın
deneyimleriyle
Urla
Yıldıztepe
Mevkii’nde Dünyanın en değerli organik gübresi olarak kabul edilen
solucan gübresini üreten çiftlikte 8
zihinsel engelli ve 2 sağlıklı personel
ile hizmet vermeye başladı
2003 yılında geçirdiği şanssız bir ameliyat sonucu kendisi de engelli olan
Ferhan Turhan Kooperatif Yönetim
Kurulu Başkanı olarak görev yapıyor.
Kooperatifin üyeleri de ya engelli ya
da engelli yakınlarından oluşuyor.
Çiftlikte, 70 yıl önce Amerika’da laboratuvarlarda yetiştirilen kırmızı Kaliforniya solucanı diye adlandırılan bir
tür solucan yetiştiriliyor. Mevsimsel dayanıklılıkları, üreme ve birim
artışı açısından yetiştirilen özel bir
tür. Her gün kendi ağırlığının üçte
biri kadar dışkı üretiyorlar. Bu dışkı
da tamamen organik bir gübre. Bu
gübre çocukluğumuzdan hatırladığımız domates, salatalık gibi sebzelerin
nefasetini sağlıyor ve üretimde % 30
oranında verim artışı sağlıyor.
Çalışan engelliler burada solucanlara mama olacak karnabahar ve lahanaların sulanmaları, çapalanması
gibi zirai işlerde faaliyet gösteriyorlar. Elektrikli aletlerle çalışmıyorlar.
Solucanlara yedirilen mamanın kalitesi, elde edilen gübrenin kalitesini
etkiliyor. Hayvansal gübre, saman,
ince dal parçaları, yeşil her türlü
sebze ve meyve atıkları öğütülerek
solucanlara mama olarak değerlendiriliyor. Belediyelerin bahçe, evsel
ve pazaryeri atıkları kooperatif tarafından değerlendiriliyor, maliyetini
düşürüyor.
Destek Sağlayabilecekler
Olabilir mi?
bile zorlanıyoruz, satış aşamamıza
gelebilmemiz için geri ödemek kaydıyla, kaynağa çok ihtiyacımız var,
önümüzdeki bu engeli aştıktan sonra, tüm hedefimiz beklemede olan
istihdam sayılarını arttırmak olacak,
bizlere bu konuda destek sağlayabilecekler olabilir mi “diye soruyor.
Üretimler son hızla devam ediyor,
Ancak, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın şart koştuğu Isıl
İşlem Odası ve ruhsat masrafları
konusunda tıkandıklarını belirten
Kooperatif başkanı Ferhan Turhan,
“ hiçbir satış yapamadığımız içinde,
günlük yemek ve diğer masraflarda
“Fortune 500 Türkiye" Listesi Açıklandı
»» Türkiye'nin en büyük 500 şirketinin belirlendiği "Fortune 500 Türkiye" listesi
açıklandı. Üç bine yakın firmanın incelendiği ve net satış rakamlarına göre belirlenen
listede Konya Şeker 66’ncı sırada yer aldı.
Fortune 500 şirketlerinin net satışları 2014'te yüzde 19,55 artışla 791,7
milyar liraya yükselirken, toplam
ihracatları yüzde 19,98 artışla 186,8
milyar lira olarak gerçekleşti. Satış
geliri 1 milyar lirayı aşan şirket sayısı 125'ten 147'ye yükselirken, satış
gelirleri 10 milyar liranın üzerinde
bulunan şirket sayısı 14'ten 16'ya
yükseldi. Üretim şirketlerinin net
satışları yüzde 7,6 artarken, bu oran
ticaret şirketlerinde yüzde 33,8, hizmet şirketlerinde yüzde 21,7, inşaat
şirketlerinde ise 32,17 olarak gerçekleşti. Fortune 500 Türkiye listesinde
istihdam artışı yüzde 6,8 olarak gerçekleşti. Şirketlerin öz kaynaklarında yüzde 12,3'lük bir artış yaşandı.
Konya Şeker Üretici
Şirketler İçinde 46’ncı
Üç bine yakın firmanın incelendiği
ve net satış rakamlarına göre belirlenen listede Konya’dan 9 şirket yer
aldı. Fortune 500 Listesine 39 il hiç
şirket sokamazken listede en fazla
şirketi olan il 258 şirketle
İstanbul oldu. İstanbul’u
54 şirketle Ankara takip
ederken listenin 66’ncı
sırasında yer alan Konya
Şeker ilk 100 içerisinde Konya’yı temsil eden
tek şirket oldu. 2014
yılında net satışlarını
bir önceki yıla oranla %8’lik artışla
2.038.801,806 TL olarak gerçekleştiren Konya Şeker, (FVÖK) faiz ve
vergi öncesi karlılıkta da %18.90’lık
artış ile 309.025,790 TL kar elde
ederek 47’nci sırada yer aldı. Yine
aktif varlığını %14.32 oranında büyüterek 3.894.396,267 TL ile listenin 33’ncü sırasına, ihracatını da
%75 oranında artırarak 106.033,528
TL ile 224’ncü sıraya adını yazdıran
Konya Şeker istihdamda da çalışan
sayısını %6 oranında artırarak 3.178
kişiye çıkardı.
Konya Şeker listede yer alan şirketler
arasında Endüstriyel Gıda İmalatı
kategorisinde en büyük 5’nci şirket
unvanına sahip olurken ilk 5 deki
(FVÖK) faiz ve vergi öncesi karlılıkta
3’ncü büyük şirket ve bir önceki yıla
göre (FVÖK) faiz ve vergi öncesi karlılığını artıran tek şirket olarak göze
çarptı. Konya Şeker aynı zamanda
Endüstriyel Gıda İmalatı kategorisindeki ilk 5 şirket arasında %75 oran ile
ihracatını en fazla artıran şirket olurken, Fortune 500 listesine girme başarısı gösteren 9 Konya şirketi arasında ise en çok ciro ve en çok istihdam
gerçekleştiren şirket oldu.
Konya Şeker’in son yıllarda iş dünyasına yönelik yapılan araştırmalarda
ve yayınlanan tüm istatistiklerde ön
sıralarda yer almasının gurur verici
olduğunu ifade eden Konya Pancar
Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı ve Karaman Milletvekili
Recep Konuk Fortune 500 araştırmasına ilişkin yaptığı değerlendirmede “yapılan her araştırmada ilk
sıralarda yer alan Konya Şeker yaptığı yatırımlarla dünyanın en büyük
5 gıda şirketinden biri olma hedefine
sağlam adımlarla ilerliyor” dedi.
11
Tire Süt Kooperatifi
Deneyimlerini
Roma’da Anlatacak
»» BM, Gıda Tarım ve Gıda Örgütü tarafından
"Dünyanın En iyi Kırsal Kalkınma Modeli" seçilen
Tire Süt Kooperatifi dünyanın bazı ülkeleri
tarafından incelenip örnek alınıyor.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD),
Kalkınmada Planlama ve Çözüm
Yönetimi Projesi çerçevesinde Tire
Süt Kooperatifi’nde incelemelerde bulunan. IFAD yetkilileri 2016
yılında Roma’da yapılacak çalıştaya, deneyimlerini paylaşması
için Kooperatif Başkanı Mahmut
Eskiyörük’ü davet etti.
Azerbaycan, Bosna Hersek, Cibuti,
Ermenistan, Fas, Gazze, Batı Şeria,
Gürcistan, Kırgızistan, Lübnan,
Mısır, Moldova, Özbekistan, Sudan, Tacikistan, Tunus, Ürdün ve
Yemen tarım sektörü temsilcilerinden oluşan 125 kişilik heyet, IFAD
yetkilileriyle birlikte iki günlük
program çerçevesinde kooperatife
teknik gezi düzenleyerek faaliyetler hakkında Kooperatif Başkanı
Mahmut Eskiyörük’ten bilgi aldı.
Aile işletmelerinin hayatta
kalmasının tek yolu
kooperatifleşme
Tarım ve Hayvancılıkta örgütlemenin önemi hakkında bilgi veren
Eskiyörük, dünya pazarında hüküm süren vahşi kapitalizm karşısında aile işletmelerinin hayatta
kalmasının tek yolunun kooperatifleşme olduğunu vurgulayarak;
“Tarım ve hayvancılık konusunda
iki görüş hâkim. Bunlardan birincisi şirket tarımcılığını, diğeri ise
tarımın el değiştirmemesi gerektiğini ve aile tarımcılığının gereği
olan kooperatifleşmeyi savunan
yaklaşımdır, doğru olan bu görüştür. Bir taraftan şirket tarımcılığının önünü açarken, diğer taraftan
aile işletmeciliğinden bahsetmek
mümkün değildir, ikisi bir arda
olmaz. Büyükler tekelleşerek, küçüklere yaşama şansı tanımazlar.
Bu yüzden küçükler korunmalı,
korunmazlarsa yaşamaları mümkün değildir. Korumayı sağlayacak
mekanizma ise kooperatifleşmedir. Küçük işletmeleri yok etmek
yerine birleşerek kooperatif çatısı
altında büyümeleri sağlanmalıdır.
Aile işletmelerini üretimden uzaklaştırdığımız takdirde köyünde
geçimini sağlayamayan insanlar
göç eder ve şehirler yaşanmaz hale
gelir. Kırsalda ekonomik iyileşme
sağlanarak köyden kente göç önlenirse toplumsal barış sağlanır.
Dünya’da açlığı ve savaşı önlemek
istiyorsak, kooperatifleşmek zorundayız” dedi.
Üreticinin
örgütlenmesinden
korkulmamalı
Devletin, tarımsal destekleme
politikalarını oluştururken kooperatifçiliği geliştirecek teşvikler
vermesi gerektiğini belirten Başkan Eskiyörük, devletin üreticinin
örgütlenmesinden
korkmaması
gerektiğini savundu. Çiftçi örgütlerinin güçlendirilerek üreticiye
destek verilebileceğini söyleyen
Eskiyörük, "Şuanda ülkemizde
yüzde 50 devlet hibesiyle makine
veriliyor, yüz kişinin içinden 5 kişi
bundan faydalanabiliyor. Ayrıca
hibeyle verilen makineden sadece
hibeyi hak eden kişi faydalanabiliyor. Oysa bizim kooperatif olarak
aldığımız makinelerimizin hepsi şu
anda ovada çalışıyor. Sırayla bütün
ortaklarımızın ekimini yapıyoruz,
otunu biçiyoruz, paketliyoruz. Bir
tek mibzerle yüzlerce ortağımızın mısırını ekiyoruz. Bu yüzden
ben devlete ‘Kooperatif olarak bizi
destekleyin, üreticiyi de biz destekleyelim' diyorum. Bu sistem
üzerinden çalışılırsa, dünyanın her
bölgesinde bir Tire Süt Kooperatifi
oluşturulabilir" dedi.
12
Ağustos 2015 Köy-Koop Haber
RÖPORTAJ
“İnsan ve hayvan beslenmesinde
probiyotiklerin önemi hızla artmaktadır.”
Röportaj:
Emel TUĞRUL
»» Probiyotik nedir, ne işe yarar, bu konuda yeterli bilgiye sahip miyiz? Yerli probiyotik üretme çalışmalarına başlayan
Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ)’nde projenin danışmanlığı yapan Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği
Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aynur Gül Karahan ile konu hakkında konuştuk.
Köy-Koop Haber-Probiyotik nedir?
Prof.Dr. Aynur Gül Karahan Probiyotikler, vücuda alındığında sağlık üzerinde yararlı etkileri görülen ve
bağırsaklardaki mikrobiyel dengenin
geliştirilmesini sağlayan canlı mikroorganizmalardır. Probiyotikler barsaktaki yararlı bakterilerin sayısal artımını sağlarken, zararlı bakterilerin
azalmasına neden olurlar. Bir başka
anlatımla bağırsak sisteminde yararlı
bakterilerin doğal dengesini korumasını ve yenilemesini sağlamaktadırlar.
Probiyotik ürünler ise, konakçı (insan
ya da hayvan) sağlığı üzerinde yararlı
etkileri olan mikroorganizmaları içeren çeşitli vitamin, enzim ve aroma
maddeleri ile desteklenmiş kapsül,
Probiyotiklerin insan şase ya da tablet halindeki diyet destekleyicileridir.
sağlığı üzerindeki K.K.- Probiyotiklerin insan sağlığındaki önemi hakkında bilgi
faydalı etkilerini verir misiniz?
gösteren çok sayıda A.G.K- Probiyotiklerin insan sağlığı
üzerindeki faydalı etkilerini gösteren
bilimsel araştırma çok sayıda bilimsel araştırma bulunmaktadır. Probiyotikler bağırsaklarda
bulunmaktadır. bulunabilen ve sağlığa zarar veren patojen mikroorganizmaları ve bu mikProbiyotikler roorganizmaların zehirli ürünler üretmesini engellemektedir. Bağışıklığı
bağırsaklarda güçlendirmekte ve bağırsak duvarının
işlevlerini iyileştirmektedir. Bunların
bulunabilen ve yanı sıra probiyotiklerin insanlarda
kolesterol düzeyini ayarladığı, kanser
sağlığa zarar oluşumunu engellediği, ağız ve diş
sağlığını iyileştirdiği, obeziteyi önlediveren patojen ği, bazı deri hastalıklarına karşı etkili
olduğu belirlenmiştir. Midede ülser
mikroorganizmaları oluşumundan sorumlu Helicobacter
pylori’nin gelişimini de engellemekve bu tedir. Son yıllarda saptanan ilginç bir
bulgu ise, probiyotiklerin beyin işlevmikroorganizmaların lerinin düzenlenmesinde etkili bazı
ürünleri üreterek depresyon gibi sozehirli ürünler runları engellemesidir.
üretmesini
engellemektedir.
Bağışıklığı
güçlendirmekte
ve bağırsak
duvarının işlevlerini
iyileştirmektedir.
Bunların yanı sıra
probiyotiklerin
insanlarda kolesterol
düzeyini ayarladığı,
kanser oluşumunu
engellediği, ağız
ve diş sağlığını
iyileştirdiği, obeziteyi
önlediği, bazı deri
hastalıklarına
karşı etkili olduğu
belirlenmiştir.
K.K.- Probiyotiklerin görevleri
nelerdir?
A.G.K- Kısaca özetlersek, yukarıda
da belirtildiği gibi bağışıklık sistemini güçlendirmek. Bağırsaklarda gıda
bileşenlerinden yararlanmayı arttırmak, vitaminlerin (K vit, biyotin, B12,
niasin vb) sentezini yapmak, zararlı
maddelerin (toksinler) kan dolaşımına geçmesini engellemek (detoksifiye
etmek), besin allerjilerini ve ekzemayı önlemek, yaşlanmayı yavaşlatmak,
depresyonu hafifletmek, ishali önlemek gibi görevleri bulunduğunu söyleyebiliriz.
K.K.- Modern tıbbın kurucusu
Hipokrat “Bütün hastalıklar bağırsaktan başlar. Bağırsak hasta
ise vücudun geri kısmı da hastadır.” demiş, günümüzde bağırsak florası bozukluğuna bağlı
hastalıklar nelerdir, probiyotiklerin etkisi nedir?
A.G.K- Bağırsak florasının çeşitli
nedenlerle bozulması; ishal, kabızlık,
inflamatuvar bağırsak hastalığı, irri-
table bağırsak sendromu gibi önemli
sorunlara yol açmaktadır. Probiyotiklerin kullanılması ile bu rahatsızlıkların önlendiğine, hastalık halinde ise
belirtilerin hafiflediğine dair bilimsel
bulgular bulunmaktadır.
K.K.- Probiyotikli gıdalar deyince ne anlamalıyız, Probiyotikler
hangi ürünlerde kullanılıyor?
A.G.K- Probiyotik içeren başlıca gıdalar süt ürünlerdir. Probiyotiklerin
kullanılmasıyla üretilen yoğurt, peynir vb. fermente ürünlerin yanı sıra
dondurma gibi taşıyıcı olarak kullanılan ürünler de bulunmaktadır.
Son yıllarda süt ürünlerine
ilaveten probiyotik
içeren meyve suları, unlu
mamuller ve hatta çikolata
üretimi yönünde çabalar
bulunmaktadır.
K.K.- Bütün fermente ürünler
probiyotik özellik taşır mı?
A.G.K-Bir fermente ürünün probiyotik özellik taşıyabilmesi için probiyotik özellik gösteren mikroorganizmaları içermesi gerekir. Bu nedenle
bütün fermente ürünler probiyotik
özellik taşımaz. Probiyotik özellik
gösteren mikroorganizmaların belirlenmesi uzun bilimsel araştırmalarla
mümkündür. Laboratuvarlarda elde
edilen bulguların hayvan ve insan
denemeleri ile desteklenmesi gerekmektedir. Bu nedenle bazı popüler
kişilerin medyada önerdiği şekilde evde probiyotik ürün üretilmesi
mümkün değildir. Bunlar yanıltıcı
yönlendirmelerdir.
K.K.- Hayvan Besleme ve Yem Endüstrisinde Probiyotik kullanımı
hakkında bilgi verir misiniz?
A.G.K-Hayvan beslemede probiyotiklerin önemi hızla artmaktadır. Probiyotikler hayvanların yemden yararlanmasını ve buna bağlı olarak canlı
ağırlığı artırmaktadır. Yani birim miktarda yem tüketimi ile ağırlık kazanımı iyileşmektedir. Bu nedenle probiyotikler, özellikle kanatlı yetiştirmede
hormon ve antibiyotiklere karşı önemli bir seçenektir. Son yıllarda tüketicilerin hormon ve antibiyotik kullanılmasıyla ağırlık artışının sağlanmasına
karşı önemli tepkileri olmuştur. İnsan
sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olan
bu maddelerin kullanılması da yasal
olarak engellenmiştir. Bu durum probiyotik kullanımını daha önemli hale
getirmiştir. Süt hayvancılığı, etlik piliç
ve kültür balığı üretiminde probiyotiklerden yararlanılmaktadır.
K.K.- Süt sığırlarının beslenmesinde probiyotik kullanımının
süt miktarına etkisi var mıdır?
A.G.K- Süt sığırlarında Probiyotik
olarak kullanılan mikroorganizmalar
canlı bakteri, mantar ve mayalardan
oluşmaktadır. Bu organizmalar işkembede kaba yemlerdeki selülozun
sindirimine yardımcı olarak yemden
daha fazla yararlanılmasını sağlamaktadır. Buna bağlı olarak süt verimi
artmaktadır. Probiyotikler doğumdan
sonra süt veriminin daha kısa sürede
en üst düzeye ulaşmasını da sağlamaktadır. Bunun yanı sıra sütün yağ
ve protein miktarlarında önemli düzeyde artış da meydana gelmektedir.
K.K.- Pastörizasyon uygulanan
üretim yöntemlerinde ortamda
bulunan probiyotik mikroorganizmalar da yok oluyor mu?
A.G.K-Patörizasyonla sütte bulunan
insan sağlığına zararlı mikroorganiz-
malar öldürülmektedir. Bu nedenle süt
ürünlerinin üretiminde pastörizasyon
yapılması zorunlu temel bir işlemdir. Daha önce de belirttiğim gibi bir
ürünün probiyotik ürün olduğunun
söylenebilmesi için probiyotik özellik
taşıyan mikroorganizmaları içermesi
gerekmektedir. Bu mikroorganizmalar
pastörizasyon işlemiyle güvenli hale
getirilen süte ilave edilerek üretim gerçekleştirilir. Kısaca pastörizasyon probiyotik katılmasından önce yapıldığı
için probiyotikler üzerinde herhangi
bir olumsuz etkisi yoktur.
K.K.- Dünyada önemli bir pazara sahip probiyotiklerin Türkiye’
de de üretilmesi için SDÜ Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nce çalışmaların
başlatıldığını biliyoruz. Yerli probiyotik üretilmesi ile ilgili olarak
danışmanlığını da yaptığınız proje hakkında bilgi verir misiniz?
A.G.K- Sayın hocam Prof. Dr. Mehmet Lütfü Çakmakçı’nın yürütücülüğünde probiyotik çalışmalarımızı
1994’de başlattık ve Köy-Tür ile ortak bir proje ile etlik piliçlerde probiyotik kullanımı ile ilgili önemli
bulgular elde ettik. Çalışmalarımızın
özgün tarafı probiyotik özellik gösteren mikroorganizmaların ülkemize özgü olmasıdır. Daha sonraki çalışmalarımız insan sağlığına yararlı
probiyotikler üzerinde devam etmiştir. Ülkemiz insanına özgü probiyotik özellik taşıyan mikroorganizmalar elde ettik ve sağlık açısından
yararlarını hayvan denemeleri ile
saptadık. Yaklaşık dört yıldan beri
ithal probiyotik mikroorganizmaların pazarlamasını yapan bir firma
ile proje çalışmalarımız sürmektedir. Bu kapsamda Göller Bölgesi
Teknokenti’nde ülkemize özgü probiyotik üretimine altyapı oluşturacak bir pilot tesis kurulmuştur. Arge
çalışmalarımızın sonuçlarına bağlı
olarak gelecekte ülkemizde probiyotik üretimi mümkün olabilecektir.
K.K.- Üretici ve tüketicilere önerileriniz nelerdir?
A.G.K- Su ürünleri, et ve yumurta
tavuklarının üretiminde yerli suşların
kullanılması çok önemlidir. Çünkü
her organizma bulunduğu ortamda
doğal seleksiyona uğrayarak yaşamını devam ettirmektedir. Dolaysı ile
ekosistem de üstün bireyler başarılı
olmaktadır. Bu nedenle probiyotik
ürünleri satın alırken bu özelliğin dikkate alınması gerekmektedir.
Ayrıca probiyotik uygulamalarla ilgili
bilgileri uzmanlardan öğrenmeleri ve
probiyotiklerin yukarıda işaret ettiğimiz özellikleri taşıyıp taşımadıklarını
araştırmalarıdır. Kendi bilim adamlarımızın çalışmaları desteklenerek
üretimin tekellerin ellerinden kurtarılması gerekmektedir. Bu nedenle
bilinçli üretici ve bilinçli tüketici yerli
sermayenin gelişmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Köy-Koop Haber Ağustos 2015
KOOPERATİFÇİLİK
13
“Sürdürülebilir Kalkınma “Küreselleşen Dünyada Sosyal Ekonomi”
ve Açlığı Önlemede
Kooperatifler”
»» Uluslararası Kamu, Sosyal ve Kooperatif Ekonomisi Araştırma ve Bilgi Merkezi
CIRIEC’in düzenlediği 5. Sosyal Ekonomi Konferansı 15-18 Temmuz 2015 tarihleri
arasında Portekiz’in başkenti Lizbon’da yapıldı.
»» Uluslararası Kooperatifler Birliği ICA, Birleşmiş
Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO ve İtalyan
Kooperatifleri Federasyonu CONFCOOPERATIVE ile
Japon Tarımsal Kooperatifler Ulusal Federasyonu
JA-ZENCHU ile işbirliğinde 12-14 Temmuz 2015
tarihlerinde Milano Expo 2015 Uluslararası Fuarı
çerçevesinde “kooperatiflerin sürdürülebilir kalkınma
ve sıfır açlık konusunda halkın bilinçlendirmesi” konulu
konferans düzenlendi.
Uluslararası konferansa ülkemizi
temsilen TÜRKİYE KOOP’dan Genel Başkan Muammer Niksarlı ile
Uluslararası İlişkiler Koordinatörü
Prof. Hüseyin Polat, Türkiye Tarım
Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği
Genel Müdürü İrfan Güvendi, Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Ethem
Üstüner ile Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Başkanı
Cafer Yüksel, Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Çetiner ve Dış İlişkiler
Koordinatörü Ünal Örnek katıldılar.
Konferansın açılışında ICA Başkanı
Dame Pauline Green, İtalyan Kooperatifleri Konfederasyonu Genel Sekreter Yardımcısı Marco Venturelli ve
Japon Tarımsal Kooperatifler Federasyonu Başkanı Akira Banzai birer
konuşma yaptılar FAO temsilcisi
Rodrigo Castaneda yaptığı sunuş konuşmasında “2050 yılında sürdürülebilirliği sağlarken 9 milyar insanın
doyurulması” konusunda neler yapılması gerektiği üzerinde durdu.
Yuvarlak Masa oturumları
Birinci yuvarlak masa oturumunun
konusu: Tarımsal kooperatifler- aile
çiftçiliğini destekleme ve yerel toplumun tarımsal üretim ve çeşitliliği
koruması.
İkinci oturum: Tarımsal üretim ve
gıda perakendeciliğinde çevresel
sürdürülebilirliğin korunması.
Üçüncü oturumun konusu ise; Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim: Dağıtım kanallarında gıda kayıpları ve
gıda israfının önlenmesi.
Dördüncü oturum: Gıda dağıtım kanallarının güvenliği – üreticiler ile
tüketicileri yakınlaştırmada inovatif
örnekler.
Beşinci oturum: Uygun politika ortamının güvenceye alınması – Ticaret andlaşmaları ve 2015-sonrası
kalkınma gündemi.
TÜRKİYE KOOP Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Prof. Hüseyin Polat
“Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim:
Dağıtım kanallarında gıda kayıpları
ve gıda israfının önlenmesi” konulu
üçüncü yuvarlak masa toplantısına TÜRKİYE KOOP adına katılarak
“Türkiye’de gıda kayıpları ve israfının önlenmesinde kooperatiflerin
rolü” konulu bir konuşma yaptı.
Kapanış oturumunda ICA Başkanı Dame Pauline Green, Japon Tarımsal Kooperatifler Federasyonu
JA-Jenchu’nun Başkan Yardımcısı
Toru Nakaya, İtalya Confcoopertive
Başkanı Maurizio Gardini ve İtalyan
Hükümeti’nin EXPO Milan Komiseri Guiseppe Sala birer konuşma
yaptılar. Konferansın kapanışında
“Milano Bildirisi” imzalandı ve özet
olarak sunuldu.
Konferansın kapanışında imzalanan
Milano Bildirisi’nin www.ica.coop sitesinde yayımlanacağı bildirildi.
ICA Yöneticileri ile
görüşmeler
Konferans sırasında Niksarlı ve Polat ICA üst yönetimi ile bir dizi görüşme gerçekleştirdiler. ICA Başkanı
Dame Pauline Green ile 3-5 Eylül’de
Ankara’da yapılacak B20 toplantısının ayrıntıları görüşüldü. ICA Genel Müdürü Charles Gould, Politika
Direktörü Rodrigo Gouveia ve .coop
Ticaret Koordinatörü Violetta Nafpaktiti ile de Antalya Küresel Konferansının hazırlıkları görüşüldü. ICA
yetkililerinden ayrıca konferansa
belirli sayıda genç kooperatifçilerin
(kooperatif meslek okulları öğrencileri) ve kooperatiflerle ilgili kamu
kurumları temsilcilerinin kayıt ücreti ödemeksizin katılmalarının
sağlanması istenildi. Niksarlı’nın
bu konudaki ısrarlı talebine karşın
bir sonuca varılamadı ancak bu konudaki görüşmelerin devam etmesi
kararlaştırıldı.
Antalya Küresel Konferansı sırasında kooperatif markasının ve .coop
alan adının kooperatifler arasında
kullanılmasının yaygınlaştırılması
için özel bir tanıtım oturumu organize edilecek.
Ülkemizi temsilen TÜRKİYE KOOP’
tan Genel Başkan Muammer Niksarlı ve Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Prof. Hüseyin Polat ile
Türk Kooperatifçilik Kurumu Başkanı Prof. Ali Fuat Ersoy ve Prof.
Mehmet Baş katıldılar. 40’dan fazla
paralel oturumda 258 bildirinin sunulduğu konferansın konusu “Küreselleşen Dünyada Sosyal Ekonomi” olarak belirlenmişti.
Konferansa TÜRKİYE KOOP adına
“Türkiye’de Sosyal Ekonominin Bir Öğesi Olarak Kooperatifler-Tarımsal Kooperatiflerin Güçlükleri” başlıklı bir bildiri
ile katılan Hüseyin Polat, bildirisinde şu konuların altını çizdi:
Birleşmiş Milletler tarafından
Uluslararası Kooperatifler Yılı olarak ilan edilen 2012 yılında Türk
Hükümeti kooperatif hareket ile
işbirliği halinde yeni bir kooperatif
stratejisi dokümanı kabul etti. Bu
strateji kooperatifleri ve kooperatiflere hizmet eden kamu kurumlarının yeniden yapılanması ve işletmelerin güçlenmesini sağlamayı
amaçlayan 7 hedef belirledi.
Tarımsal
kooperatiflerin bellibaşlı güçlükleri olarak
şunlar sayılabilir:
1. Kooperatif politikası ve yasalarındaki yetersizlikler
2. İklim değişikliğinin etkileri
ve yenilenebilir enerjiye geçmekteki sıkıntılar
3. Gıda güvenliği konusunda
daha bütünleşmiş politikalara ihtiyaç var
4. Sermayeye erişim ve kredi konusunda sıkıntılar bir kooperatifler
bankası kurulmamış olması yüzünden çok büyük bir sorun haline gelmiş bulunuyor
5. Kooperatiflerde yetişmiş insan
gücü yetersizliği
6. Dağıtım kanallarında kooperatiflerin etkinliklerinin artırılması ve
sermaye şirketleri ile B20 çerçevesinde işbirliğinin güçlendirilmesi.
Sonuç olarak, görünürlükleri ve
ekonomik etkinlikleri giderek artan tarımsal kooperatifler, sosyal
sorumluluklarının bir gereği ola-
rak içinde bulundukları toplumların kalkınmasına ve istihdam
yaratma yolu ile kırdan kente göçü
azaltmakta etkin bir rol oynamaktadırlar. Bu nedenle, yukarda sıralanan önemli güçlüklerinin giderilmesi halinde bu kooperatifler
ekonomiye daha fazla katkıda bulunabilecek ve toplumun diğer kesimleri ile sürdürülebilir diyalogu
güçlendireceklerdir.
Akdeniz Ülkeleri Sosyal Ekonomi
Netwörkü ESMED, bu konferans
sonunda İspanyol ve Portekiz Hükümetlerinin AB düzeyinde sosyal
ekonominin desteklenmesi konusunda ortak bir deklarasyon imzaladıklarını bildirdi.
Uluslararası Kooperatifler Günü Mesajı
»» Türkiye Koop Genel Başkanı Muammer Niksarlı Uluslararası Kooperatifler Günü
dolayısıyla bir mesaj yayınladı.
Dünyanın pek çok ülkesinde devam
etmekte olan kargaşa ve iç savaşların ve farklı etnik yapılar ve
dinsel inançlardan kaynaklanan
ayırımcılığın giderek daha belirgin hale geldiğinin vugulandığı
mesajda Muammer Niksarlı şunları kayddeti: “İnsanlar arasında
bu ayrımcılık ve farklılığı reddeden ve kadın-erkek, yaşlı-genç
herkesi eşit olarak kabul eden ve
bunu tüm yasal düzenlemelerde
ve faaliyetlerinde açık bir biçimde kanıtlayan en önemli örgütler
kooperatiflerdir.
O nedenle kooperatifler yalnız
insan unsurunu
temel almakla
yetinmeyip tüm
ayrıcalıkları bir
tarafa bırakıp, insanları insan
onuruna yakışır bir yaşam sürdürmeleri için eşit biçimde ele almaktadır.
Kooperatiflerimizin insanlığa kazandırdığı bu vasıfların önemini
bilelim ve Uluslararası Koopera-
tifler Günü’nde eşitlik, adalet, gönüllülük ve dayanışma gibi temel
değerlerine uygun davranışlar ve
eylemler sergileyelim. Bu yolla hem
ortaklarımız arasında, hem de kooperatiflerin içinde bulundukları
toplumlarda adalet ve eşitlik duygularının daha da gelişmesine katkıda bulunmuş oluruz.
Bu duygu ve düşüncelerle tüm ortaklarımızın Uluslararası Kooperatifler Günü’nü kutluyor ve herkes için daha eşitlikçi bir dünya
diliyorum.”
İzmir Büyükşehir Belediyesi Bademler
Kooperatifi ile sözleşme imzaladı
»» Türkiye’de “sözleşmeli üretim” modelini uygulayan ilk yerel yönetim olan İzmir
Büyükşehir Belediyesi, Bademler Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile 1 milyon
TL’lik yeni bir sözleşme imzaladı.
Büyükşehir Belediyesi, 2007 yılından itibaren fidan, mevsimlik çiçek,
zeytinyağı, süt, yoğurt ve peynir gibi
ihtiyaçlarını kooperatiflerden sağlayarak yerli üreticiye yaklaşık 140
milyon liralık katkıda bulundu. Yazlık - kışlık mevsimlik çiçek alımı için
Bademler Köyü Tarımsal Kalkınma
Kooperatifi ile 1 milyon TL’lik yeni
bir sözleşme imzalayan Büyükşehir Belediyesi, üreticinin yüzünü
bir kez daha güldürdü. Bademler
köy meydanında düzenlenen imza
törenine konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, 1992 yılında hayatını kaybeden
Bademler Köyü Tarımsal Kalkınma
Kooperatifi Kurucu Başkanı ve eski
Gümrük ve Ticaret Bakanı Mahmut
Türkmenoğlu’nu kooperatifçiliğe ve
siyasete yaptığı katkılar nedeniyle
minnetle andığını söyledi.
Bademli’de ekoturizmi başlatmak
için proje hazırladıklarını belirten
Başkan Aziz Kocaoğlu, “Kooperatif
arazisinde, çerçevesini oturmaya ça-
6. sözleşme
lıştığımız bir projeyle tarımın turizm
ayağını, yani ‘ekoturizm’ denen modeli yaratmaya çalışıyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ilçe belediyelerimizin, kooperatiflerimizin, ziraat
odalarımızın desteğiyle başarmak istiyoruz. Unutulmuş insanlarımıza bir
nefes vermek, destek olmak istiyoruz. Özü budur. Buna gücümüz var;
başarabiliriz, başarmak zorundayız.
İzmir tarımının kalkınması için gereken maddi olanak mevcuttur. Yeter ki, doğru ve ayakları yere basan
projeler olsun; yeter ki, üreticiler de
bize destek olun. Eğitimlerimize katılsın, bizimle irtibat halinde olsun.
O zaman yapamayacağız bir şey yok!
Yeter ki inanalım” diye konuştu.
Büyükşehir Belediyesi ile Bademler
Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi
arasında 6. sı gerçekleşen sözleşmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirten Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar
ise, “ İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin
Yarımada Kalkınma Projesi için yaptığı çalışmalar ve Bademler Doğal
Yaşam Köyü projesi için bir kez daha
teşekkür ediyorum” diye konuştu.
2010 yılından beri İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kooperatiflerine
destek olduğunu ifade eden Bademler Köyü Tarımsal Kalkınma
Kooperatifi Başkanı Mehmet Sever
de, “Büyükşehir Belediyesi’nin uyguladığı tarım politikasının somut
karşılığı o kadar net yaşandı ki,
hiçbir söz bunu ifade etmeye yetmiyor. Şimdi uygulanan bu yöntemin
çok daha ötesine geçecek yeni bir
çalışma içinde olunması, bizi 2010
yılındaki heyecanımızdan daha çok
heyecanlandırıyor” dedi.
14
Ağustos 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Dünyadan Kooperatif 2015 Yılı Uluslararası Kooperatifler
Günü ve Teması
Hikâyeleri
Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN
Değerli Kooperatifçi Dostlar,
Ramazan Bayramını yaşadığımız şu
Sıcak yaz günlerini yaşadığımız şu
günlerde sizlere Tuna boylarından
kayısı bahçelerinden güzel bir hikâye
aktaracağız kayısının sadece meyve,
reçel, meyve suyu gibi ürünleri ile
değil, peyzaj ve turizm açısından da
önemli bir gelir kapısı olabileceğini,
Kooperatifleri ile ekonomik açıdan
sürdürülebilir bir şekilde işleme ve
pazarlama yapılabileceğini ortaya bu
hikâyenin ülkemiz kayısı üreticileri
için de örnek olabilmesini diliyoruz.
Birkaç yıllık genç bir kooperatif istenirse çok işlerin başarılabileceğini
görüyoruz.
Kooperatifi Seçin Eşitliği
Seçin
Aşağı-Avusturya’daki En
Genç Kooperatif, Üyelerini
ve Bölgeyi Destekliyor.
sürdürülebilir bir şekilde
işleme ve pazarlama
sağlayabilmek için bir yol
olmaktı.
Aslında, Wachauer Kayısı İşleme
Koopertifi (The cooperative Wachauer Marille Verarbeitung eG) ortak
tedavi, işleme ve meyve ve sebze pazarlamada kayısı ile ilgili özel bir durum oluşturmayı hedeflemiştir.
Neredeyse Aşağı Avusturya’yı ziyaret her turist, keyifli bir konaklama
için Wachau bölgesinde durur. Tuna
etrafında kenarları doğal taş duvarlar ile karakterize dik üzüm bağları
ve kayısı ağaçları sınırlanmış eşsiz
kültürel bir peyzaj alandır. Wachau
bölgesinin şarapları tüm dünyada
ünlüdür. Kayısı ağaçları ilkbaharda
çiçekleri ile ziyaretçileri heyecanlandırırken, yıl boyunca bu bölgenin kayısılarından yapılan reçel, likör ya da
diğer ürünler çok ünlüdür.
Aşağı Avusturya’daki en genç kooperatif, günümüzde hala kooperatif
güçlendirmenin en başarılı yol olduğunu gösteriyor. “Wachauer Kayısı İşleme Grubu-Wachauer Marille
Verarbeitung eG” kuruluş toplantısı
2011 yılında yapılmıştır. Şu anda kooperatifin tüm Wachau bölgesinden
şarap üreticileri ve çiftçilerden oluşan dört ana üyesi bulunuyor.
Bu kooperatifin kuruluş
nedeni, az sayıda kayısı
ağacı olan üyelerine
ekonomik açıdan
»» Dünyada Uluslararası Kooperatifler Günü her yıl temmuz ayının ilk cumartesi
günü kutlanır. 2015 yılında da Uluslararası Kooperatifler Günü kooperatifçilik
konusunda dünyada farkındalığı artırmak için 4 Temmuz günü tüm dünyada çeşitli
programlar ve etkinliklerle kutlandı.
Kooperatif sayesinde
üyelerin birkaç küçük kayısı
bahçesi daha kiralamaları
mümkün olmuştur. Aksi
takdirde bu bahçeler
nedeniyle yukarıda
belirtilen nedenlerle atıl
bırakılmış olurdu. Ayrıca
Kooperatif ortaklaşa işleme
tesisi kullanmak ve ortak
bir pazarlama stratejisi
oluşturmayı mümkün
kılmıştır.
Böylece kayısı ağaçları ile küçük
bahçeler sayesinde karakteristik ve
kültürel peyzaj ve güzellik yerinde
kalmıştır. Böylece sadece kooperatif
, sadece üyelerinin ekonomisini desteklemekle kalmamış aynı zamanda
peyzaj güzelliği koruyarak bölgeyi de
desteklemiştir.
Dünyada ilk Uluslararası Kooperatifler Günü Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) tarafından1923
yılında kutlanmıştır. 1994 yılında
Birleşmiş Milletler (BM), kooperatiflerin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma için önemini kabul etmiş ve her yıl tüm dünyada temmuz
ayının ilk Cumartesi günün BM’ye
üye ülkelerde Uluslararası Günü
olarak kutlanacağını ilan etmiştir.
Bu günün kutlanmasındaki amaç
toplumun kooperatifler hakkındaki farkındalığını artırmaktır. Dünyadaki kooperatifçilik hareketinin
başarılarını ve uluslararası dayanışma, ekonomik etkinlik, eşitlik ve
dünya barışına yönelik görüşlerini
tanıtmak ve desteklemektir. ICA ve
BM’in Kooperatifleri Geliştirme ve
Teşvik Komitesi (COPAC) tarafından ortak çalışma ile her yıl Uluslararası Kooperatifler Gününde
kutlamalarda kullanılacak temayı
belirlemektedir.
2015 yılında da Dünya
Kooperatifçilik Hareketi
ve BM’in her ikisi
tarafından kooperatiflerin
küresel sorunların
çözümündeki katkısının
altı çizilmektedir. Bu yılın
teması da Uluslararası
Kooperatifler Günü’nün
teması “Kooperatifi Seçin
Eşitliği Seçin” dir.
Bu temanın seçilmesinde ICA ve
BM’yi harekete geçiren ve karar
verilmesinde etkili olan çalışmalardan biri Fransız iktisatçı Thomas
Piketty, “21. Yüzyılda Sermaye”
isimli yayınladığı kitaptır. Bu kitapta dünya ekonomisine olan kapitalizm sistem ile eşitsizliğin artmakta
olduğu ortaya konmuştur. Kitap
ortaya koyduğu bu acı ve düşündürücü tablo nedeniyle büyük yankı
uyandırmıştır ve en çok satan kitaplar arasına girmiştir. 21. yüzyılda bu eşitsizliğin daha da artacak
olması ve bunun doğuracağı sosyal
sonuçlar dünya ekonomi çevrelerini rahatsız etmeye başlamıştır.
Diğer taraftan son olarak dünyadaki ekonomi ve finans çevrelerinin
çalışmalarını dikkate aldığı Credit
Suisse tarafından hazırlanan “2014
yılı Küresel Refah Raporu”unda da
küresel düzeyde eşitsizliğin artması karşısındaki rahatsızlık dile getirilmiştir. Fransız iktisatçı Thomas
Piketty’in bu konudaki tezlerini
doğrular nitelikte bulgular ortaya
koymuştur. Rapora göre dünyanın
zenginleştiği ancak bu zenginliğin
dağılımının adaletsiz şekilde olduğu belirtilmiştir.
2014 yılı Küresel Refah Raporunda Dünya nüfusunun yüzde 10’u,
dünya zenginliğinin yüzde 87’sine
sahipken, Dünya nüfusunun zengin
yüzde 1’inin dünya servetinin yüzde
48’ine sahip olduğu ortaya konulmuştur. Buna karşılık Dünya nüfusunun alttaki yüzde 50’sinin dünya
zenginliğinin sadece yüzde 1’ine sahip olduğu belirtilmiştir. İncelenen
verilerden kesimler arasındaki sosyal uçurumun korkunç boyutlara
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
ulaştığı tespit edilmiştir. Bu durum
ülkeler ve bölgeler bazında farklılık
göstermekte, eşitsizlik hızla artmaktadır. Bireyler arasındaki eşitsizlik etnik, bölgesel veya konumsal
özellikleri yanında ırk, cinsiyet, yaş
gibi kişisel özellikleri altına gizlenmektedir. Ülkemizin de bu ülkeler
arasında yer aldığı görülmektedir.
Bilinen bir gerçek;
eşitsizlik toplumda
adalet duygusunu ve
güven ortamını olumsuz
etkilemektedir.
Ülkelerde sosyo-ekonomik sorunlar
yaratmaktadır. Ülkenin ekonomisine, alt yapısına zarar vermektedir.
Daha da kötüsü ülkede demokrasiye
zarar verdiği gibi güvenlik sorunları
yaratmaktadır. Hassasiyetler arttığı
gibi kesimler arasında çatışmalar
artmaktadır. Bu olumsuz ortam o
ülkenin kalkınma ve gelişmesinin
önünde en büyük engel olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu tablo karşısında kooperatiflerin
toplumsal ve ekonomik yaklaşımı
sorunların çözümü bakımından
önem kazanmakta ve ön plana çıkmaktadır. Çünkü kooperatiflerde
eşitlik modelin temelidir. Açık ve
gönüllü üyelik ilkesi ile herhangi
ayrımcılık yapılmaksızın her ortağın kooperatifin yapısında ve
kontrolünde eşit olduğunu garanti
bir oyu vardır.Kooperatif ortağın
ihtiyaçları ve taleplerini ile toplumun sürdürülebilir kalkınmasını
karşılamak için çalışmaktadır. Kooperatifler bu faaliyetleri yaparken
Üreticilere, çalışanlara, tüketicilere
fırsatlar sunmaktadır. Kooperatifler ortaklarının ekonomik ihtiyaçlarını ve beklentilerini takip etmektedir. Ortaklarının topluma daha iyi
uyum sağlaması için çalışmaktadır.
Ortaklarının mallara, hizmetlere ve
faydasına olan ihtiyaçlara erişimini
sağlamaktadır.
Eşitliğin sağlanmasında kooperatifler nasıl yardım edecek diye düşünürsek cevapları şu şekilde açıklayabiliriz. Öncelikle kooperatiflerde
herkes işin sahibidir. Kooperatifler
bireylerde sahiplik duygusunu yaygınlaştırır. Nitekim kooperatiflerdeki güven ortamının bireylerde
ekonomik ve sosyal katılımcılığı
güçlendirdiklerini kanıtlamıştır. O
nedenle kooperatif modelin gelişmesi toplumda eşitsizliği daha da
azaltır. Kooperatifler model olarak
herkese açıktır. Erkek ya da kadın,
yaşlı ya da genç kooperatiflere ortak olabilir. Kooperatiflerde karar
almada ortakların sermaye büyüklüğü önemli değildir. Kooperatifte
sermayeye bağlı olmaksızın herkesin 1 oy hakkı bulunmaktadır. Herkesin ortak olarak karar almada
eşit gücü vardır.
Kooperatiflerde ortaklar ihtiyaçlara eşit erişim hakkına sahiptir.
Kooperatiflerde ortakların ulusal
düzeyde ihtiyaçlarını karşılamada
eşit erişim hakkına sahip olmaları
temel amaçtır. Bu mallara eşit erişim hakkı demektir. Kooperatifler
bu nedenle mali kazanımlar sağlamak yerine ortaklarının gereksinmelerini karşılamaya odaklanırlar.
Kooperatifler, halkı güçlendirerek
ve onlara insan onuruna yaraşır ve
sürdürülebilir bir yaşam kurmalarını sağlayarak eşitsizliği azaltmaya
çalışırlar Birleşmiş Milletler için
de küresel düzeyde dışlanan nüfus
kesimlerinin kaliteli mal ve hizmetlere erişimi önemli bir strateji
olarak benimsenmiştir. Kooperatif
hareketi yoksulluğun azaltılmasında önemli bir rol oynayabilir. İnsanları güçlendirerek, onlara eşit
şekilde, onurlu ve sürdürülebilir bir
yaşam sağlayarak eşitsizliği azaltmaya yardımcı olur.
Birleşmiş Milletlerce
de kabul edildiği gibi
kooperatifçilik toplumda
eşitsizliği yok etmek,
yoksulluğu azaltmak,
ırk, cinsiyet ve çeşitli
ayrımcılığa son vermek
için önemli bir sosyo
ekonomik modeldir.
Kooperatifçilik konusunda
toplumda farkındalığı
artırmak, modele soğuk
ve güvensiz bakanların
görüşlerinin değiştirmek
için kooperatifçilere ve
kooperatifçiliğe gönül
verenlere büyük görevler
düşmektedir. Bu görev
Birleşmiş Milletlerin
gördüğü gerçeğin
ülkemizde de görülmesini
sağlamaktır.
Sonuçta hepimiz bilmeliyiz ki; kooperatifler insanları güçlendirerek,
onlara onurlu ve sürdürülebilir
bir şekilde yaşam sağlama fırsatı
sunarak eşitsizliği azaltmaktadır.
İnsanların ihtiyaç duyduğu mal ve
hizmetlere eşit erişim imkânı sunmaktadır. İnsanlarda sahiplenme
duygusunu geliştirmekte ve onların
örgütleri içinde bir bütün olarak
hareket etmelerine fırsat yaratmaktadır. Toplumda halkın sesi olarak
yoksulluğun azaltılmasında önemli
bir rol oynamaktadır. Bu nedenle her Uluslararası Kooperatifçilik
Gününde kooperatifleri daha iyi
anlatalım ve anlayalım. Bu yılın teması olan Kooperatifi Seçin Eşitliği
Seçin’in verdiği mesajın farkında
olalım. Hep birlikte daha eşit ve refah içinde bir dünya için bu önemli
günü kutlayalım.
Köy-Koop Haber Ağustos 2015
TARIM
Tarımda Üretim Planlaması
»» Tarımda üretim planlaması gelecek dönemde yeni ürünlerin hangi miktarlarda, ne
zaman üretileceğini, üretilen ürünlerin nasıl değerlendirileceğini ve bu değerlendirme
sonucunda elde edilen çıktılar ile üretim kapasitesi arasında bir denge sağlama
konularını içerir.
Üretim planlaması dinamik, paydaş
odaklı ve tarımsal kaynakların sürdürülebilir kullanımına olanak veren
çok aşamalı bir süreç olup, işletmeye
ait iş planının önemli bir bileşenidir.
Üretim Planı, bir tarımsal işletmede
pazarın talep ettiği ürünü üretmeyi
etkileyen arazi, işletme binası, aletekipman, girdi ve işleme sürecinin
yanı sıra üretimle ilgili kanun ve
yönetmelikler gibi gerekli olan tüm
detaylar dikkate alınarak hazırlanmalıdır. Tarımla ilgili devlet ya da
bölgesel planlar ile yerel veya çok
kapsamlı planlardan farklı sonuçlar elde edilebilir. Her bir plan veya
planlama kendi içerisinde kesinlikle
bir son değildir. Çünkü üretim planlarının değişen demografik (toplumsal istatistikler) ve diğer koşullara cevap verebilmeleri için sürekli
gözden geçirilmeye, yenilenmeye ve
güncellenmeye ihtiyaçları vardır.
Tarımda üretim planlaması
yapılırken aşağıda verilen
önemli hususların dikkate
alınması gerekir:
1.Planlamayı yapacak yetkili otoritenin belirlenmesi: Üretim planlamasını yapacak yetkili otorite ve aktiviteler ülke genelinde yaygın olarak
değişiklik gösterir. Çoğu ülkeler, ilçe
veya belediyeler düzeyinde planlama gerektiren tarımsal aktiviteler
için veya teşvik etmek amacıyla yasal bir çerçeve sunarlar. Bu nedenle
üretim planlaması yapacak olan bir
üreticinin, planlamaya başlamadan
önce kendi ülkesinin bu konudaki
yasal koşullarını bilmesi ve anlaması
oldukça önemlidir.
Dr. Nezaket CÖMERT
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
Devletler ve tarımsal amaçlı örgütler
toplantılar, anketler ve odak gruplar aracılığı ile çiftçileri ve tarımsal
aktivitelerde bulunan diğer kesimleri planlama sürecine dahil etmek
için davet edebilirler. Yapılacak olan
toplantıların zamanları, tarihleri ve
toplantı yerleri çiftçiler için uygun
olmalıdır. Ayrıca üretim planlaması sürecine rehberlik etmeleri için
tarımsal danışmanlık komiteleri de
oluşturulabilir.
4. Tarımsal envanter ve haritalama:
Planlama sürecindeki en önemli
adımlardan bir tanesi, tarım arazilerinin miktarını ve kalitesini anlamak
için yerel çiftçilere ve tarım arazilerine ait envantere sahip olunması ve
bu envanterin nasıl kullanılacağının
bilinmesidir. Bu veri kaynaklarına
devlet kurumları veya planlama otoriteleri aracılığıyla ulaşılabilir. Veriler Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) aracılığıyla elde edilerek kullanılabilir
yerel veri haritaları ile kayıtları, hava
fotoğrafçılığı ve bilgilerini içerebilir. Bu bilgilerde başarılı bir üretim
planlamasının yapılmasında önemli
rol oynarlar.
5. Veri toplama ve analizi: Verilerin
toplanması ve analizinin yapılması
olan arazi, bina (işletme binası, ahırlar, ağıllar, kümesler v.b ) ve diğer
tesislerin özelliklerinin net olarak
tarif edilmesi,
• Tarımsal aktivitelerde ve işletmede kullanılacak olan alet-ekipman,
traktör, kamyon, bilgisayar, yazıcı ve
ofis ekipmanları v.b’nin üretim planında listelenerek yer alması özellikle vergi dönemleri geldiğinde işletmeye kolaylık sağlayacaktır,
• Tarımsal üretimde kullanılan yem,
mazot, ilaç gibi girdi ve diğer malzemelerin açıklanması,
• İç ve dış pazara yönelik üretilecek
ürünün ne olduğu, ne zaman üretileceği, ne zaman pazarlanacağı ile ilgili üretim stratejileri ve üretim prosedürlerinin oluşturulması,
• İhtiyaç duyulan yeni tesislerin inşasına ve planlanan aktivitelere yönelik üretim ve zamanlama takviminin yapılması,
• Toprak koruma, su kalitesinin
kontrolü, gübre yönetimi v.b aktiviteler ile ilgili Çevresel Değerlendirme Planının olması,
• Üretimi etkileyen imar, çevre politikaları, kalite kontrol, denetim
gereksinimleri, kanunlar ve yönetmeliklerin dikkate alınarak üretimin
politik ve hukuki yönlerinin değerlendirilmesi.
Sonuç olarak, günümüz koşullarında
üreticiler iç ve dış pazarın taleplerine uygun, çevreye ve insan sağlığına
duyarlı, emeğinin karşılığını alabileceği, tüketicilerin plansız üretimden
kaynaklanan ürün fiyatlarındaki dalgalanmalardan dolayı mağdur olmayacağı bir tarımsal üretim yapmak
istiyorlarsa üretim planlaması yapmaları gerekir.
Üreticilerin üretim
planlamasını
hazırlamalarında tüm
gelişmiş ülkelerde olduğu
gibi, ülkemizde de yasaların
vermiş olduğu yetkiler
doğrultusunda tarımsal
amaçlı örgütlerin rolü
oldukça önemli bir paya
sahiptir.
2. Yapılacak olan tarımsal aktivitenin
tanımlanması: Üretim planlamasına başlamadan önce planlamanın
hangi tarımsal aktivite için yapılacağının bilinmesi önemli bir konudur.
Çünkü zamanla ve dünyanın farklı
yerlerinde tarımın tanımı; su ürünleri yetiştiriciliğini, çiftlikte eğitim ve
dinlenmeyi, tarım turizmini, topraksız tarımı v.b diğer aktiviteleri kapsayacak şekilde genişletilmiştir.
süreci, planlama yapacak üreticilerin
veya otoritelerin piyasadaki mevcut
durumu ve eğilimleri anlamalarına,
zorlukları ve fırsatları belirlemelerine yardım ederek üretim planlamasının önemli bir parçasını oluşturur.
Ayrıca iç ve dış piyasa ile dünyadaki
gelişmelere yönelik bilgi toplanması, planın uygulanması için önerilen
politikaların ve programların oluşturulmasında önemli rol oynar.
3. Üretim planlamasına paydaşların
dâhil edilmesi: Yerel çiftçilerin ihtiyaçlarını ve sorunlarını öğrenmek ve
tarımsal aktivitelerdeki engelleri ve
fırsatları belirlemek için çiftçilerin
ve tarım hakkında bilgisi olan diğer
kesimlerin planlama sürecine dâhil
edilmesi çok önemlidir. Çünkü bu
şekilde elde edilen bilgiler toplumun
hedeflerinin belirlenmesine yardımcı olur, tarımsal politikaların geliştirilmesine yön verir ve programların başarıyla uygulanmasını sağlar.
Üretim planlaması
sonucu belirlenen üretim
kapasitesi, bir üreticinin
veya işletmenin en önemli
gelir kaynaklarından
birisini oluşturmaktadır.
Bu nedenle bir tarımsal işletmede
üretim planında yer alması gereken
ve üretim kapasitesini de etkileyecek
olan başlıca faktörler şunlardır:
• Tarım işletmesinde kullanılacak
Üretim planlamasının yapılması,
aynı zamanda tarıma dayalı sanayinin ihtiyacı olan hammaddenin
uygun koşullarda temin edilmesine
imkan sağlayacağı gibi, tarım sektörüne girdi sağlayan tarıma dayalı sanayiye de üretim planlaması yapma
fırsatını verecektir..
KAYNAKLAR
1)http://www.farmlandinfo.org/planning-agriculture/how-plan-agriculture
2)http://www.gatewayalpacas.com/
alpaca-farming/alpaca-farm-businessplan/production-plan.htm
3)Mevlana Kalkınma Ajansı, Konya-Karaman,
Tarım Sektörü 2023 Vizyon Raporu (Taslak).
15
Traktörde Hurda Teşviki
»» Uzun zamandır gündemde olan ancak hükümetin
cari açığı artırır gerekçesiyle rafa kaldırdığı hurda
teşviki, teknolojik ömrünü tamamlamış traktörler için
yeniden gündeme geldi.
Türk Tarım Alet ve Makinaları İmalatçıları Birliği (TARMAKBİR),
Türkiye'de teknolojik ömrünü tamamlamış 776 bin traktör bulunduğu ve bunun ülke ekonomisine yıllık
1 milyar dolar kayba neden olduğu
gerekçesiyle harekete geçti. TARMAKBİR, teknolojik ömrünü tamamlamış traktörlerin yenilenmesi
için kapsamlı bir rapor hazırlayarak, yetkili bütün bakanlıklara gönderdi. TARMAKBİR'in raporunda
her 10 bin traktöre verilecek teşvikin devlete maliyeti 150 milyon lirayı bulurken, traktörlerin yenilenmesinden dolayı da 112 milyon lira
tasarruf sağlanacağı hesap ediliyor.
Verilen Mazot Desteğini
Alıp Götürüyor
TARMAKBİR Genel Sekreteri Selami İleri, “Yaşlı traktörlerin, -ne denli bakımlı olurlarsa olsunlar- verimli kullanılmaları mümkün değildir.
Mekanik ve ekonomik ömrünü fazlasıyla doldurmuş traktörlerle çalışmak ülkemiz tarımında olağanüstü
boyutlarda ekonomik kayıplara
neden olmaktadır. Bu kayıpların
başında aşırı yakıt ve yağ tüketimi
gelmektedir. Ömrünü doldurmuş
traktör kullanılması nedeniyle Türkiye tarımı yıllık mazot faturası çiftçilerimize verilmekte olan mazot
desteğinin çok üstündedir" dedi.
En Büyük Maliyeti Yakıt
İleri, sözlerine şöyle devam etti:
“Ekonomik ömrünü tamamlamış
traktörün en büyük problemi yakıt
maliyetleridir. Yapılan saha çalışmalarına göre eski traktörler yenilerine oranla ortalama yüzde 30 daha
fazla yakıt tüketimine neden olmaktadır. İşlenecek arazilerin birbirine
olan uzaklıkları, traktörün işletmeye giderken karayolunda kat ettiği
mesafenin uzunluğu, operasyon
sayısı, yılda alınan ürün sayısı gibi
faktörler yakıt maliyetine direkt etki
etmektedir. Bir dönüm tarlayı sürmek için ekonomik ömrü dolmuş
bir traktörün ihtiyaç duyduğu yakıt
ortalama 1,3 litredir ki bu durum
uç örneklerde ise 2 litreyi bile bulabilmektedir. Yeni nesil traktörlerde ise bu 1 litredir ve uç örneklerde
ise 0.75 litreye kadar düşmektedir.
Ülkemizde traktörlerin ortalama
çalışma saatleri dikkate alındığında
(500-600 saat) yıllık 700 litre daha
fazla yakıt tüketimi söz konusu olmaktadır. Bunun da maddi karşılığı
yıllık 3.200 TL'dir"
Yılda 1 Milyar Dolar
Kaybediyoruz
İleri “Aslında çiftçilerimiz de yakıt
masrafının hesabını kitabını yaptıkça yeni bir traktör satın almanın
daha düşük maliyet yarattığını fark
edebilmektedir ama alım gücündeki
zayıflık yenilemeye imkan vermemektedir. Çiftçimizin eli ayağı olan
traktör, ülke ekonomisi için de bir
o kadar önemlidir. Alın teri dökerek
kazanılan her kuruş çok kıymetlidir. Ülkemizde ekonomik ömrünü
tamamlamış 25 yaş üstü traktör sayısı 776.000 adettir. 776.000 eski
traktörün yakıt kaybına bağlı olarak
ekonomimize verdiği zarar 2,5 milyar Türk lirası yani yaklaşık 1 milyar
dolardır. Üstelik bu ekonomik kayba
bakım onarım, ürün, zaman kayıplarının ve karbon emisyon sosyal maliyetinin maddi karşılıkları dahil değildir" diyerek sözlerini tamamladı.
İleri, TARMAKBİR olarak hazırladıkları raporu konuyla ilgili tüm bakanlıklara ve yetkililere ilettiklerini
ve bir an önce bu sorunla ilgili tedbirler alınması gerektiğini belirtti. İleri,
petrol ve doğal gaz zengini bir ülke
olmadığımızı, çiftçinin daha kârlı
üretim yapması ve üretilen üründen
hak ettiği kazancı sağlaması için en
önemli tarımsal girdilerden bir olan
mazottaki savurganlığın bir an önce
giderilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar
Mayıs
Böceği
[Bilimsel Adı: (Melolonta melolonta Fabricius (Coleoptera
takımı: Scarabaeidae familyası)]
Mayıs böceği erginleri 2,5-3 cm izleyen akşamüzeri ve toplu olarak
boyunda olup baş, göğüs ve karın görülür. Dişiler yumurtalarını özelsiyah, üst kanatlar kahve renklidir. likle 2-3 yıl işlenmemiş ve üzeri hafif
Larva karakteristik olarak karın et- otlanmış bahçelerde toprağın 15-25
rafında kıvrık, tombul ve beyazdır. cm derinliğine, 25-30’luk gruplar
Larvaların üç çift bacağı vardır fa- halinde koyarlar. Bir dişi ortalama
kat bu bacaklar yürümeye yaramaz. 60 yumurta bırakır. Larvalar toprak
Olgun larva boyu 4-4,5 cm kadardır altında kökler ile beslenir. Yoğun
ve halk arasında kadı lokması veya zararda bitkileri kurutabilmektedir.
manas diye tanınır. Yumurta oval, Mayıs böceğinin hayat dönemi 3 yılkrem rengi ve 2 mm boyundadır. dır. Mücadelesinde toprak işleme,
Mayıs Böceği erginleri İlkbahar- ışık tuzakları ve Mart ayında ilkbada havaların ısınmasıyla Nisan ve har ilaçlaması, Eylül ayında da sonMayıs aylarında topraktan çıkarlar. bahar ilaçlaması önerilmektedir.
Çıkışlar genellikle güneşli bir günü Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN
16
Ağustos 2015 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Tarımda Ekonomik
Bütünleşmenin Önemi
ve Kooperatifçilik
»» Gelişme çabası içinde bulunan ülkemizin arzu
edilen kalkınma hızına ulaşabilmesi; 22 milyonluk
köyün nüfusunun kalkınma çabalarına katılımıyla
sağlanabilir ancak.
Henüz gelişmekte olan ülkelerin
tümü için geçerlidir bu özellik.
Hele bu ülkelerde izlenen politika,
ekonomik halka kesimini pasif kılmakta ise bu sorun çok daha önem
kazanır.
Eğer bu büyük kitleler
zamanında birleşerek
seslerini ve ekonomik
güçlerini duyuramazlarsa.
“Atı alan Üsküdar’ı
aşar” Gerçekten de bu
atasözünün vurguladığı
gibi bu büyük kitleler,
diğer bir deyişle üretici
köylüler çok daha uzun
yıllar ezilen sömürülen
sınıf olarak kalırlar
toplumda.
Ülkemizde izlenen ekonomik politika sonucu büyük halk kesimi,
üretici köylü kesimi, ekonomik
güçsüzlüğe ve ekonomik güçsüzlüğe ve ekonomik bağımlılığa itilmişlerdir.
İşte ülkemizde 22 milyonu oluşturan üretici köylü kesimini bu
güçsüzlükten ve bağımlılıktan kurtarmak ancak kooperatif ancak kooperatif hareket ile mümkün olabilir. Yine bu milyonları kalkınma
ve sanayileşme ile bütünleştirmek
ancak ve ancak kooperatif hareket
ile mümkündür.
Yine kooperatif hareket tabandaki
üretici köylüyü çok yönlü bir ekonomik bütünleşme hareketine götürecek tek harekettir.
Oysa bu bütünleşme hareketine karşı çıkarcı (tekelci) sermaye
kulak kabartmış bir halde tetikte
durmaktadır. Çıkarcı sermaye bu
karşıtlığını etkinlik sağladığı siyasi
iktidarlar ile gerçekleştirmek çabasındadır kuşkusuz. Bundan başarılı da olmuştur şimdiye kadar…
Siyasi iktidarlar
tekelci sermayelerin,
çıkarcı sermayelerin
yanında oldukları süre
kooperatifçiliğin ülkede
yerleşmemesi için ne
mümkünse onu yapmaya
çalışırlar.
Ancak şunu unuturlar; gerçek bir
ülke kalkınması ile güç bulacak
ve ancak gerçek halk kooperatifçiliğinin başarısı ile mümkündür.
Bu gün ülkemizdeki kalkınması
tevandan tabana inen adaletsiz bir
kalkınmadır. Aynı zamanda verimsizdir de bu tip kalkınma. Kooperatifleşme gerçekleştiğinde tabanı
güçlendiren bir kalkınma yolu açılmış olacaktır.
Bütün bunları söyledikten sonra
şöyle bir soruyu cevaplamak gerekiyor; Peki halk kooperatifçiliğinin
başarısı nasıl mümkün olacaktır?
Kooperatifler tekelci sermayenin
ticari kuruluşları ile rekabet edebilecekler midir?
Arslan EYCE
Köy-Koop Eski Genel Bşk. Yrd.
Kooperatiflerin başarılı
olabilmeleri için ne gibi
koşullar gereklidir?
1- Kooperatiflerin sermaye ve kredi sorunlarına devletin etkin bir
şekilde yardımcı olması yani yeterince ekonomik güç sağlaması. Bu
ise ancak kooperatifler bankası ile
mümkün olabilir.
2- Devletin kooperatif için gerekli
yasal ortamı hazırlaması, gerekli
kanunları çıkarması.
3- Özellikle büyük aracı ve tefecilerle mücadele ve rekabet edebilecek;
dış ticaret ve sanayileşme etkili rol
almasını sağlayabilecek bir üst örgütlenme için her türlü yasal kolaylık ve maddi yardımı yapmalıdır.
4- Özellikle az gelişmiş ülkeler için
kooperatifçilik eğitim çok önemli
bir sorundur. Hatta denilebilir ki
bu ülkelerde kooperatifçiliğin tutunması yozlaşmaması kooperatifçilik eğitimine bağlıdır.
Çiftçimizin ifade ettiğimiz eğitim eksikliğine rağmen 1972 – 1980 arası
tabanda başlayan kooperatifçilik hareketi Köy- Koop hareketini oluşturmuş bu uyanış sayesinde Köy- Koop
tarım sanayi meyve suyu, salça ve
ayçiçeği yağ fabrikalarını kurma öncülüğünü başlatmıştı.
Çiftçinin en önemli
tarım makinesi olan 15
bin traktör ithal ederek
bu taktörleri piyasada
satılan traktör fiyatının
dörtte bir fiyatına çiftçiye
satmıştı. Bu durum çıkar
kesimlerini rahatsız
etmişti. Ayrıca çiftçinin
gelişmesine en önemli
katkıyı sağlayacak
kooperatif bankasının
başlangıcını yaparak ‘Bağ
Bank’ı satın almıştı.
Köy-Koop’un bu başarısı, köylünün sırtından kolay kazanç sağlayan çıkar kesimi rahatsız etmiş,
12 Eylül askeri hareketi en büyük
acımasız darbesini Köy-Koop’a uygulamış, Köy-Koop hareketini durdurmuştur.
Bu duran hareketi yeniden köy önderleri sayesinde uyanışa geçmiş
olup umuda yürümektedir. Umuda koşan Köy-Koop yönetimini bu
vesileyle kutlarım.
Birleşmek, Birleşebilmek
»» Değerli Kooperatifçi Dostlar, AB’de tarım alanında örgütlerin yapılanmasına
baktığımızda, genellikle ürün ya da ürün grupları temelinde kurulduklarını görürüz.
Bunun yanı sıra örgütlenme şekilleri
ülkelerin ekonomik ve sosyal şartlarına göre ülkeden ülkeye hatta bazen aynı ülkede eyaletler arasında
bile değişebilmektedir. Bu durum
bazı ülkelerde ırk ve din gibi ülkeye
özgü sosyolojik, kültürel ihtiyaçlara
göre daha da özelleşebilmektedir.
Dr. Erhan EKMEN
Örneğin Katolik-Protestan olmak
üzere dini ya da Fransız, Alman, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Felemenk, Katalan veya İskoç gibi
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
etnik temelli oluşumlara da sıklıkla
Teşkilatlanma Daire Başkanlığı
rastlanabilmektedir. AB’de özellikProjeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu
le Fransa’da tarım alanında faaliyet
Sorumlusu
gösteren farklı yapılarda çok sayıda
örgüt bulunmaktadır. Bu durumun
diğer Akdeniz bölgesi ülkelerinde
Hollanda’da balıkçılık alanındaki
de görüldüğü, Kuzey ülkelerinde
üretici örgütlerinden (PO) verileözelikle Almanya’da ise disipline
bilir. Bu ülkede bulunan mevcut
edildiği şeklinde bir genellemede
10 adet Üretici Örgütünün (PO) 9
bulunulabilir.
tanesinin adı kooperatif ile başlamaktadır. Özellikle mezat işlerinde
Sanırım burada hepimizin
bir müdahale gerektiğinde karşılıkaklına gelen ilk soru, bu
lı etkileşime girmekte ve üyelerinin
menfaatlerini korumaktadırlar.
kadar çok örgütün bir
“örgüt kirliliği ”ne sebep
Her geçen gün AB tarımında üretici
olup olmadığıdır.
örgütlerine verilen önemin giderek
arttığını biliyoruz. Artan bu önem
Bu sorunun cevabı duruma göre
kooperatiflere olan ilginin de artdeğişecektir. Bir bölgede aynı alanmasına neden olmuştur. Yani artık
da birden fazla örgütün üreticiye
hizmet yarışında olması kötü bir
şey değildir. Fakat bu örgütler
birbirlerine zarar veren bir rekabete girişirlerse durum değişecektir. AB’de sektörde birbirinin
rakibi olarak görülen örgütler piyasada ortaklarının menfaati söz
konusu olduğu zaman bir araya
gelmesini bilmektedir. Özellikle AB Kanunları bu konuda zorlayıcı olmaktadır.
Bir örgütün piyasada etkin
olmak amacıyla üye ülke
hükümetlerinden yetki devri
(tanınma) hakkını alabilmesi
gereklidir. Bunun için bulundukları bölgeyi temsil edebilecek
büyüklüğe ve güce sahip olma şartı bulunmaktadır. Bu şart onları
AB Tanınma Hakkı Almış Üretici
Örgütü (Producer OrganisationAB’de örgütleri, diğer örgütler ile
PO) olarak birleşmeye itmektedir.
birleşmeye zorlayan bir ortam oluşmaktadır.
Örneğin İspanya’da
yüzyıllık balıkçı
kooperatif örgütleri olan
Kofraderia’lar, Üretici
Örgütü (PO) olarak
birleşmiş ve piyasada
güçlü hale gelmişlerdir.
AB’de buna benzer
bir diğer durum ise;
özellikle Ortak Piyasa
Düzenleri kapsamında
son zamanlarda yaşanan
düzenlemelerden
kaynaklanmaktadır. Bu
düzenler üretici örgütlerini
piyasa şartlarında
daha aktif rol almaya
yöneltmekte dolayısıyla
onları kooperatifler
ile ortak olmaya ya da
kooperatifleşmeye sevk
etmektedir.
Örneğin süt kotalarının serbest
bırakılması, ürünün pazarlanabilmesinde özellikle kooperatifleri
ön plana çıkartmış ve üretici örgütlerinin bu alanda yeni birliktelikler kurmasına neden olmaya
başlamıştır. Bir başka örnek ise;
Peki, örgüt kirliliği ile ilgili
ülkemizde durum ne?
Ülkemizde halen 5 Bakanlığın sorumluluğunda, 13 kanuni dayanağı olan, 15 farklı türde tarımsal
amaçlı örgüt bulunuyor. Toplam
sayısı 17.000’e ulaşan bu örgütler,
10 milyondan fazla ortağa sahipler. Tarımsal örgütler içinde elbette
kooperatiflerin farklı bir yeri var.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu
kapsamında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı sorumluğunda
10.000’den fazla tarımsal kooperatif, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
sorumluluğunda ise 600’e yakın
tarımsal kooperatif bulunmaktadır. Bunlara ilaveten Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı altında 1581
sayılı kanun ile kurulan 1650 Tarım
Kredi Kooperatifi ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı altında 4572 sayılı
kanun ile kurulan 600 Tarım Satış
Kooperatifi bulunmaktadır. Her iki
kanun da 1163 ile hemen hemen
aynı konuları içermektedir. Yani
tarımsal kooperatifçilik ile ilgili 2
bakanlık altında 3 farklı kanunla
kurulmuş çeşitli kooperatif tipleri
bulunmaktadır.
Üstelik bunların bir de branş faaliyet konularına göre dikey yapılanmaları olmaktadır. Örneğin; 1163
sayılı Kooperatifler Kanunu’nda değişiklik yapan 3476 sayılı Kanun ile
1988 yılından itibaren Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından birim tarımsal amaçlı kooperatif türleri Tarımsal kalkınma, Sulama, Su ürünleri ve Pancar ekicileri
olmak üzere 4 grupta toplanmıştır.
Aynı çalışma konularında faaliyet
gösteren kooperatifler, bölge birliği
ve merkez birliği şeklinde örgütlenmektedirler. 3476 Sayılı Kanun’la
değişik 1163 Sayılı Kooperatifler
Kanunu’nun 72. maddesinde Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına
birlikler için bölge belirleme yetkisi
ve birliklerin konu bazında kurulması görevi verilmiştir. Bu amaçla
yapılan çalışmalar neticesinde Tarım, Ormancılık, Hayvancılık, Su
Ürünleri, Sulama, Pancar Ekicileri,
Çay ve El Sanatları Kooperatifleri
Birlikleri ile ilgili anasözleşmeleri
hazırlanmış ve geçen 27 yıl içerisinde bunların ilk altısının kuruluşları
yapılmıştır.
Çerçevesi devlet tarafından çizilmiş
bu durumun bir kirlilik mi, yoksa
Fransa’da olduğu gibi bir zenginlik
mi olduğunu iyi irdelemek gereklidir. Devletin görevi örgütlenmenin
önünü açmaktadır. Demokratik bir
ülkede kanunlar ile örgütlenmeye
bir sınırlama getirilmesi düşünülemez. Bu nedenle, örgüt sayısının
çok olduğu bir ülkede bu fazlalığın bir zenginliğe mi, yoksa
bir kirliliğe yol açtığı birbirleri ile uyumlarına ve piyasada mensuplarının menfaatlerini koruyacak tedbirler
alabilmelerine yani örgütlerin
kendilerine bağlıdır. Sonuç olarak, örgütlerin gerektiğinde bir
araya gelebilme ya da birleşebilme
bilinçleri ve kabiliyetleri bu sorunun çözümü için verilecek cevabı
oluşturacaktır.
Örgütlenmede her alanda
her zaman önder olan
kooperatifler bu sorunun
çözümünde de yine
önder olmalıdır. Çünkü
kooperatiflerin birleşme
alanında gösterecekleri
başarı diğer örgütlere de
örnek olacak hatta onları
da bu güçlü yapının altına
çekecektir.
Daha önceki yıllarda da gündeme
gelen ve kanuni bir engeli bulunmayan birleşme konusunda kooperatiflerimiz üstlerine düşen sorumluluğu yerine getirebileceklerine
inanıyorum. Almanya’da son yıllarda sıkça görülen kooperatif sayısı
azalırken ortak sayısının artması
durumu, ülkemizde Tarım Kredi
Kooperatiflerinde de görülmektedir. Bu durumun kooperatif üst
yapılanmasında da kendini göstermesi gerekmektedir.
150 yıllık bir örgütlenme
geçmişine sahip
ülkemizde; marifet bir
kooperatif kurmakta
değil, gerektiğinde daha
büyük birliktelikleri
başarabilmektedir.
Köy-Koop Haber Ağustos 2015
DOĞA
Mevsimlik Tarım İşçilerine
Üniversite Desteği
»» Ankara'nın Polatlı ilçesindeki derme, çatma
çadırlarda yaşayan mevsimlik tarım işçilerine
Ankara Üniversitesi ve Ankara Sanayi Odası (ASO)
işbirliği ile yardım edildi.
Ankara'nın Polatlı ilçesi mevsimlik
tarım işçilerinin akına uğruyor.
Nisan ayının başlarından itibaren
ilçeye gelen eden mevsimlik tarım
işçileri derme, çatma çadırlarda
yaşıyor. İşçilerin kaldıkları yerlerde elektrik, su ve diğer alt yapı
olanakları bulunmuyor. Zor koşullarda yaşama tutunmaya çalışan
tarım işçileri, çoluk-çocuk tüm aile
bireyleri ile altı ay daha ilçede kalacaklar. Bu zor şartlarda yaşayan
işçiler her türlü doğal afetlerle de
karşı karşıya.
Ankara Üniversitesi Kalkınma Çalışmaları Uygulama ve Araştırma
Merkezi (AKÇAM) ile İnsan Kaynakları Yönetimi ve Kariyer Danışmanlığı Araştırma ve Uygula-
ma Merkezi (İKDAM) öğrencileri,
mevsimlik tarım işçilerine yardım
amacıyla bölgeye giderek “fiziksel
ihtiyaç analizi" çalışması yaptılar.
AKÇAM Müdürü ve İKDAM Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Bülent
Gülçubuk, daha önce yaptıkları
ziyaretlerde özellikle kadınların
ve çocukların sıkıntılarına dikkat
çektiklerini ve bu amaçla giriştikleri çabalar çerçevesinde ASO ile
birlikte en çok gereksinim duyulan gıda, hijyen, kırtasiye, kitap
ve benzeri ürünleri tarım işçisi
ailelere ulaştırdıklarını belirtti.
Gülçubuk, bu girişim ile ülkemizin
en dezavantajlı gruplarından olan
mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarını dile getirdiklerini vurguladı.
Devekuşu
»» Uzun bacaklara ve uzun bir boyuna sahip olan devekuşu,
yeryüzünde var olan ve uçamayan en büyük kuş türüdür.
Sahip olduğu uzun ve kaslı bacakları
sayesinde, bir tehlike ile karşılaştığında 30 dakika boyunca yorulmadan, saatte 97 km hızla koşabilir. Ayrıca en büyük yumurtaya sahip olan
kuş türüdür.
Devekuşları genellikle ot oburdurlar. Bazı durumlarda da
küçük böcekleri ve benzeri canlıları yedikleri bilinmektedir.
Genellikle kalabalık sürüler halinde
yaşarlar. Kalabalık yaşamalarının
sebebi de, tehlike anında her bir bireyin hayatta kalma ihtimalinin tek
başına yaşayanlardan daha yüksek
olmasıdır. Tehlikeli bir durumla karşı karşıya kaldıklarında yere uzanarak veya kafalarını kuma gömerek
saklanırlar. Bazen de ayakları ile
güçlü tekmeler atarak kendilerini
savundukları görülmektedir. Sahip
oldukları uzun boyları ve büyük kütlelerine bağlı olarak oldukça büyük
olan gözleri sayesinde, tehlikeleri çok
uzaktan fark edip ona göre tedbirlerini almaktadırlar. Devekuşları doğal hayatın yanı sıra pek çok bölgede
üretim çiftliklerinde üretilmektedir.
Dünyanın En Sıcak Ayı
Açıklandı: Haziran 2015
»» ABD’li ve Japon bilim insanlarına göre, Haziran,
insanlık tarihinin en sıcak ayı olarak kayıtlara geçti.
Bilim insanları, küresel ısınmanın
belirtilerini en net hissettiğimiz
2015’te en sıcak ay rekorunun üçüncü defa kırıldığını açıkladı. NASA,
Japonya Meteoroloji Ajansı ve ABD
Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi
(NOAA) tarafından yapılan açıklamada, Haziran’ın tarihteki en sıcak
ay olduğu ve 2015’in en sıcak yıl
olma yolunda ilerlediği ifade edildi.
NOAA (ABD Okyanus ve Atmosfer
Araştırmaları Merkezi ) tarafından sunulan verilere göre, küresel
alanda tüm bölgelerdeki atmosfer
sıcaklığı 20’nci yüzyıl ortalamasını
1,2 dereceyle geride bıraktı. NOAA,
Temmuz’a kadarki 12 aylık sürenin
de tarihteki en sıcak dönemi tem-
sil ettiğini belirtti. Geçmiş yıllara
kıyasla, El Nino’nun Pasifik Okyanusu’ndaki etkilerinin son dönemdeki sıcaklık artışına fazla etkisi
olmadığı not düşüldü.
NOAA adına Mashable sitesine
açıklama yapan Deke Arnt, ‘iklim
değişikliğinin uzun dönemli bir
değişimi tetiklediğini, El Nino’nun
ise kısa süreli değişime neden olduğunu’ söyledi. Arnt, her iki faktörün de etkisiyle tarihteki en sıcak
günlere adım attığımızı ifade etti.
NOAA, Ocak ayında yaptığı açıklamada 2014’ün en sıcak yıl olarak
kayıtlara geçtiğini belirtmişti. Küresel atmosfer sıcaklığı, 1880 yılından bu yana takip ediliyor.
Bakanlık’ta Atamalar Belli Oldu
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na ilişkin
atama kararları 16 Temmuz 2015 tarihli Resmi
Gazete'de yayınlandı.
Buna göre Ankara, Kütahya ve
Gaziantep İl Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Müdürlüklerine yeni isimler atanırken,
Bitkisel Üretim Genel Müdür Yardımcılığına da yeni
görevlendirme yapıldı. Yapılan yeterlilik sınavında başarı gösteren
4 isim de kadrolu müfettişliklere
atandı. Atama kararlarına göre;
Kütahya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne Ender Muhammed Gümüş, Gaziantep İl Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne ise Mehmet Karayılan atandı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı Bitkisel Üretim
Genel Müdür Yardımcılığına Bakanlığın Ankara İl
Müdürü Veteriner Hekim
Muhsin Temel atandı. Boşalan Ankara İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü görevine ise
Bitlis İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Müdürü Bülent Korkmaz getirildi.
Yapılan yeterlik sınavında başarı
gösteren, Mehmet Erdoğan, Emre
Karakuş, Kayhan Özata ve Burcu
Avcı da 5'inci derece kadrolu Müfettişliklere atandılar.
17
2 ile 4 yaş arasındaki devekuşları cinsel olgunluğa ulaşmıştırlar ve
çiftleşmeye hazırdırlar. Çiftleşme
sonucu doğan yavrular aylık ortalama 20 ile 25 cm kadar uzamaktadır.
Devekuşlarının kütleleri genelde 63130 kg arasında değişir. Ender bazı
erkekler 156 kiloya kadar çıkabilir.
Yetişkin erkeklerde tüyler genelde
siyah, kanatlar ve kuyruk beyaz olur.
Buna rağmen bir alttürün kuyruğu
devetüyü rengidir. Dişiler ve genç
erkekler gri – kahverengi ve beyaz
renktedir. Erkeklerde de dişilerde
de boyun keldir fakat hafif bir tüy
katmanı vardır. Her bir ayakta sadece iki parmak bulunur (çoğu kuşta
dörder tanedir). Parmak sayısındaki
azlık, koşmaya yardımcı olmak amacıyla oluşmuş bir adaptasyondur.
Sahip oldukları çok geniş kanatlarını
yavrularını güneşten korumak için
ve çiftleşme zamanları geldiğinde
diğerlerine üstünlük sağlayabilmek
için kullanmaktadırlar.
Devekuşları bir erkek ile
dört ya da beş dişiden
oluşan küçük gruplar
halinde yaşarlar.
Topluluktaki bütün dişiler
yumurtalarını kumun
içindeki sığ bir çukura
bıraktıklarından bazen
tek bir çukurda 15 kadar
yumurta birikir. Her birinin
ağırlığı 1 kilogramdan
biraz fazla olan bu beyaz
yumurtalar yalnız kuşların
değil bütün hayvanların
yumurtalarından daha
büyüktür.
moda günümüze kadar devam etmiştir. Günümüzde halen kırık yumurta
kabuğu parçalarından çeşitli takılar
yapılmaktadır. Mimar Sinan tarafından yapılan Selimiye Camii’ de içerisinde devekuşu yumurtası olduğu
bilinen “Horasan harcı” denilen bir
karışım kullanılmıştır.
Dişiler gün boyunca sırayla yumurtaların başında bekler, geceleri ise
bu görevi erkek devekuşu üstlenir.
Aslında dişiler yumurtaları kollamak için nöbet tutarlar, ama kuluçkaya yatmaktansa genellikle güneşin
ve kumun sıcaklığıyla yumurtaların
kendi kendine çatlamalarını beklerler. Dişi bir devekuşu, birleşik bir
yuvada kendi yumurtalarını diğer
yumurtalardan ayırt edebilir.
Devekuşları daha çok bitkiler
ve böceklerle beslenir. Bazen yediklerini kolay sindirebilmek için taş
parçalarını ya da buldukları sert cisimleri de yutarlar. Devekuşlarında
da kursak ve safra kesesi bulunmamaktadır. Devekuşları ayrıca idrar
ve dışkılarını, kalın bağırsağın sonunda ayrı bir yere depo etmektedir.
Deve kuşlarının dışında hiç bir kuşta
idrar kesesi yoktur.
Uzun boyun ve bacakları sayesinde
kafalarını 1,8 – 2,75 metre yüksekliğe kadar çıkarabilirler. Gözleri ise
kara omurgalıları içerisindeki en
büyük gözlerdir ve çapları 50 mm
olması sayesinde yaklaşan avcıları
büyük bir mesafeden fark edebilir-
ler. Ayrıca gözleri, güneş ışığından
korunmak amacıyla gölgelendirilmiş
bir yapıdadır.
Sağlıklı bir devekuşu ortalama olarak 40 ile 45 yıl kadar yaşamaktadır.
Devekuşu Yumurtası ve
Özellikleri
Yeryüzünde yaşayan kanatlı hayvanlar arasında yumurtası en büyük kuş,
devekuşudur. Devekuşu yumurtasının ortalama boyu 15 cm, genişliği
13 cm’ dir. Ortalama 1,5 kg ağırlığa,
2 mm kabuk kalınlığına sahiptir.
Devekuşu yumurtasının kabukları,
Afrika ve Arabistan’ da uzun bir süre
saklama kabı ve bardak olarak kullanılmıştır. Kabuk parçalarının kuyumculukta kullanılması moda olmuş, bu
Devekuşu Yumurtasının
Kapsamı
Büyük ve pişmemiş bir tavuk yumurtası 72 kalori içerirken, devekuşu yumurtası 2000 kalori içerir.
Bir devekuşu yumurtasının yaklaşık
2 düzine (24 adet) tavuk yumurtası
ağırlığında olduğu göz önüne alındığında kalori miktarlarının birbirine
yakın olduğu görülür. Her iki tür yumurtanın benzer oranda protein ve
yağ oranları bulunur. Aynı zamanda
birbirine yakın miktarlarda kalsiyum, fosfor, Vitamin A ve folik asit
içerir. Yumurtlama sezonunda toplanan ve değerlendirilen devekuşu
yumurtalarında tavuk yumurtasına
göre daha düşük kolesterol içeriği
saptanmıştır. Bununla beraber, devekuşu yumurtasında daha yüksek
oranda doymamış yağ bulunduğu
belirlenmiştir.
Örümcek Kovucu Özelliği
Dölsüz devekuşu yumurtası kuru ve
havadar bir yerde muhafaza edildiğinde doğal olarak suyunu kaybederek çürür ve bu süreçte yumurtadan
yayılan koku örümcekleri ortamdan
uzak tutar. Dolayısıyla o ortamda
örümcek barınamadığından ağ yapamaz. Yüzyıllar öncesinde Mimar
Sinan tarafından saptanmış olan bu
özellik, günümüzde halen camilerde
ve birçok yaşam alanında kullanılmaktadır. Mimar Sinan, camideki
kandillerin yanına deve kuşu yumurtalarını koydurtmuş. Aradan
400 yıl geçtiği için o yumurtaların
çoğu kırılmış veya çalınmış. Geriye
sadece 30 tane kalmış. Bir devekuşu
yumurtası ortalama 60-70 m2’lik bir
odada etki gösteriyor.
18
Ağustos 2015 Köy-Koop Haber
HAYVANCILIK
Küresel Tehdit Zoonozlar
»» Enfeksiyon hastalıkları, gelişen teknolojinin sağladığı gelişmiş tanı ve tedavi
imkânlarına, bilim insanlarının yapmış olduğu katkılara rağmen halen küresel tehdit
oluşturmaktadır.
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki
insanları enfekte eden 1415 patojen
(virüs, bakteri, prion, mantar, helmint v.s) var ve bu patojenlerin 868’
i (%61) zoonotik karakterdedir. Son
yıllarda önem kazanan 177 patojenin
130 ‘ u (%73), biyoterörizm ajanlarının % 80 ‘ i zoonotiktir. Bu nedenlerden dolayı “zoonoz hastalıklar”
son derece önemlidir. Bu öneminden dolayı bireysel ve toplumsal farkındalık yaratmak amacıyla büyük
bilim insanı Lois Pasteur tarafından
geliştirilmiş kuduz aşısının bir insana uygulandığı gün olan 6 Temmuz “
Dünya Zoonozlar Günü “ olarak kutlanmaktadır.
Zoonoz hastalığı basit
bir ifadeyle insanların
ve hayvanların birbirine
bulaşan hastalığı olarak
tanımlanabilir. Bu
hastalıklarla ilgili olarak
birçok sınıflandırma
yapılmakla birlikte daha
çok bulaşma şekline
ve etiyolojilerine göre
yapılan sınıflandırma
yapılmaktadır.
Bulaşma Şekline göre;
a) İnsandan hayvana bulaşan zoonoz hastalıklar ( Anthropozoonoz)
b) Hayvandan insana bulaşan zoonoz hastalıklar ( Zooanhroponoz )
c) İnsan ve hayvanların er ikisi arasında da bulaşabilen zoonoz hastalıklar ( Amfiksenöz )
Etiyolojilerine göre;
a) Bakteriyel ( brusella, ruam, şarbon, tüberküloz, salmonella v.s. )
b) Viral (kuduz, şap, kuş gribi v.s)
c) Fungal ( aspergillozis, aktinomikozis v.s )
d) Protozoal ( anaplazmozis, babesiozis, malaria v.s )
e) Helmintik ( tenyazis, trişinellozis,
sistiserkozis v.s )
Zoonoz hastalıklarının yüzyıllar içerisinde yok edilememesi ve önlenememesinin nedenleri olarak aşağıdakiler sıralanabilir:
• İnsanların hayvanlarla birlikte yaşaması,
• Temel gıdalar içerisinde önemli bir
yer tutan hayvansal ürünlerin insanlar tarafından tüketiliyor olması,
• Ekosistem değişikliği,
• Küresek ısınma,
• Sosyo-ekonomik faaliyetler,
• Hastalıklara karşı yapılan kimyasal, biyolojik mücadelelere karşı
patojenlerin, vektörlerin direnç kazanması,
• İnsanoğlunun doğada neden olduğu etkiler (antropojenik etkiler).
Bütün bu nedenlerden dolayı yok
edilemeyen Kuduz, Şarbon, Brusella, Tuberlüloz, Ağır Akut solunum Yolları Yetersizliği Sendromu
(SARS), Kuş Gribi (AI), Tularmi, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA),
Deli Dana (BSE), Leptospiroz, Bartonella, Salmonella, Leişmanyoz ve
Kist Hidatik gibi zoonoz hastalıklar,
geniş yayılma alanlarında endemik
ve/veya pandemik seyrederek, sayılarını artırarak insan, hayvan, çevre ve gıda sağlığı için küresel tehdit
oluşturmaya devam etmektedir.
Ülkemizde 40’dan fazla zoonoz hastalık görülmüştür. Bu hastalıklar
ciddi anlamda insan sağlığını tehdit
etmekte, hayvanların ölümüne ve
Okan BARUTÇA
Veteriner Hekim
verim düşüklüğüne neden olmakta,
iç ve dış turizmi, uluslararası ticareti olumsuz yönde etkilemekte, ülke
ekonomisine zarar vermektedir.
Ülkemizde en çok görülen zoonoz hastalıklar şunlardır:
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı TÜRKVET Veteriner Bilgi Sistemi
verilerine göre 2015 yılı temmuz ayı
itibarıyla;
1- Sığır tüberkülozu… (mihrak sayısı 762 ), 2- Kuduz... (mihrak sayısı
218), 3- Şarbon... (mihrak sayısı 20),
4- Brusella...(mihrak sayısı 26), 5Şap... (mihrak sayısı 103), 6- Kuş
gribi... (mihrak sayısı 32 ) 7- Ruam...
(mihrak sayısı 14) (Bu hastalıklar
nedeniyle 3.149 büyükbaş hayvan,
118 küçükbaş hayvan, 17 tek tırnaklı, 1.533.903 kanatlı ölmüş veya itlaf
edilmiştir. ), 8- Kırım kongo kanamalı ateşi... (Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2004- 2014 yılları arasında
8.919 kene vakası yaşandı ve 434
kişi yaşamını yitirmiştir.)
Ülkemizde zoonoz hastalıkların yok
edilmesi ( eradikasyon) ve önlenmesi çalışmalarında, Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ön planda görülmektedir.
Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurduğu Zoonotik ve Vektörel Hastalıklar
Daire Başkanlığı ile zoonoz hastalıklarla ilgili olarak önce çalışan personelin hastalıklara karşı duyarlılığının arttırılması, bilgilendirilmesi ve
bu vakalara uygun yaklaşımın sağlanması amacıyla eğitimler düzenlemiş, görsel işitsel medya ile toplum
duyarlılığını arttırıcı yayınlar yapmış
sonra da koruyucu saha çalışmalarını yürütmüştür.
Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı
ilgisi nedeniyle zoonoz
hastalıkların önlenmesi ve
eradikasyonundan birinci
derecede sorumludur.
Bünyesinde kurduğu Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü ile sorumluluğunu yerine getirmeye çalışmaktadır. Bu amaçla, 1986 yılında
yayımlanmış olan 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu’ nu,
5996 sayılı Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı Gıda ve Yem Kanunu ve bu
Kanuna dayanılarak yayımlanan yönetmelik, tebliğ gibi mevzuatlarla ile
revize etmiştir. Yapılan revizyonla
hayvan hastalıkları bildirim sistemi,
kontrol tedbirleri, hastalık izleme,
eradikasyon, hayvanların tanımlanması tescili ve kayıt altına alınması,
hayvan hareketleri gibi konularda
zoonoz hastalıklarla mücadelede AB
standartları yakalanmaya çalışılmıştır. 2006 yılında Sağlık Bakanlığı ile
Türkiye Zoonoz Milli Komitesi Protokolü imzalanarak bu komitenin işlevliğini arttırmıştır. Medyanın tüm
enstrümanları kullanılarak toplumda farkındalık oluşturulmaya çalışılmış, “Koruma Tedaviden Kolay ve
Ucuzdur” temelinde yürütülen saha
çalışmalarına büyük önem verilmiştir. Ancak tüm bu çalışmalara rağmen zoonoz hastalıkların ülkemizde
görülmesinin önüne geçilememiş,
var olan zoonoz hastalıklar eradike
edilememiştir. Bunun sebepleri kısaca şunlardır :
1- Veteriner Bilgi Sisteminin, kayıt
sisteminin yetersizliği,
2- Kaçak mülteci ve hayvan hareketleri,
3- Hayvan park ve pazar yerlerinin
yetersizliği,
4- Sevk kontrol merkezlerinin yetersizliği,
5- Karantina tedbirlerinin önemsenmemesi,
6- Araç ve ekipman yetersizliği,
7- Veteriner hekim ve veteriner sağlık teknikeri/ teknisyeni, yardımcı
personel yetersizliği,
8- Sınır komşu ülkelerden ülkemize
olan kaçak hayvan hareketleri,
9- Modern ve Yaban hayatın plansız
bir şekilde iç içe geçmesi,
10- Plansız kentleşme,
11- Antropojenik etkiler,
12- Ekolojik sistem değişiklikleri,
13- Yetiştiricilerin zoonoz hastalıklarla mücadeledeki çalışmalara lakaytlığı,
14- Uluslararası standartlarda aşı
üretimi yetersizliği,
15- İlgili kurum ve kuruluşların koordinasyon ve organizasyon eksikliği.
Ülkemizde zoonoz
hastalıkların iki kurumun
çalışmalarıyla önlenmesi,
yok edilmesi mümkün
değildir. Tüm dünyanın
kabul ettiği ve uygulamaya
koyduğu “ Tek Sağlık “
anlayışının bir an önce
ülkemizde de hayata
geçirilmesi gerekmektedir.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı alt yapı, personel, alet-ekipman gibi sorunları
gidererek, “ Tek Sağlık Konseptiyle”
fizyoloji, patoloji, epidemiyoloji v.b
alanlarda bilgi paylaşımı ve işbirliğine girerek, eş zamanlı önleyici ve yok
edici politikalar üretmeli, faaliyetlerde bulunmalıdırlar. Ayrıca Türkiye
Zoonoz Milli Komitesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Sivil Toplum Örgütleri,
Politikacılar, Medya, Hayvan Yetiştiricileri gibi paydaş kurum/kuruluş ve
kişiler de tek sağlık konsepti tarafından yürütülen zoonoz hastalıklar eradikasyon faaliyetlerine katkı sağlamaları gerekmektedir. Aksi takdirde
telafisi çok güç hatta imkânsız sonuçlara katlanmaya devam edilecektir.
Unutulmamalıdır ki “Hastalık etkeni ve zararlılarını küçümseyenler her
zaman büyük bedeller öderler”
İneklere Otel Açıldı
»» 80 dönüm alana kurulan projedeki adı Ç-Mera
(Çakırbeyli Mera) halk asındaki adı ise ‘İnek Oteli’
olan proje kapsamında köylüler birkaç baş inek ile yıl
boyu uğraşmaktan da kurtuldu. ‘İnek Oteli’ hem para
kazandırıyor hem de çiftçileri rahatlatıyor.
Aydın’ın Çakırbeyli Köyü’nde Muhtar Mehmet Demir ve girişimci Kazım Demir öncülüğünde yaklaşık 4
yıl önce hazırlanan proje devletten
önemli bir destek alarak geçtiğimiz
yıl hayata geçti. 350 başlık İnek
Oteline köylüler 6’şar baş inekle
ortak olup ya inekleri otele bıraktı
ya da yine sıfır faizli kredi ile satın
aldıkları 6’şar inekle ortak oldu.
Birçok inek sahibi ineklerini isterse sevmeye gelirken, halinden
memnun olan ineklerin birçoğu ise
sahiplerini bile tanımıyor.
Uygulamanın birçok köye örnek olması gerektiğini belirten çiftçiler eskiden 3-4 inekle yıl boyunca üretim
yapmaya çalıştıklarını, şu anda hem
en az 6 inekleri olduğunu hem de
hiç ineklerinin bakım ve sağımı ile
meşgul olmadan diğer çiftçilik faaliyetlerini sürdürdüklerini belirttiler.
Ekmekte yeni düzenleme!
»» Türk insanın temel besin kaynaklarından olan
ekmeğe, folik asit, demir ve çinko eklenecek.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından alt yapısı hazırlanan, Gıda
Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığınca gündeme alınan yeni ekmek
düzenlemesi ile vitamin ve mineral
eksikliğinden kaynaklı hastalık ve
engellilik oranlarının düşürülmesi
hedefleniyor.
Yapılacak düzenlemeye göre, daha
önce tuz oranı düşürülen, kepek
oranı arttırılan ekmekte "folik asit,
çinko ve demir" mineralleri de yer
alacak. Böylelikle
minerallerin
özellikle risk grubu
olarak tanımlanan kadınlarda gebelik öncesi dönemlerden önce, çocuklarda ise
erken yaşlardan itibaren temel besin maddesi ekmek yoluyla doğal
bir şekilde alınması sağlanacak. Bu
durum, vitamin ve mineral eksikliği ile doğrudan bağlantılı omurilik
hastalıkları, engellilikleri ve demir
eksikliğine bağlı kansızlığın oluşma oranlarını azaltacak.
Çaya 12 Kuruşluk Fark
Ödemesi Desteği!
2015 yılı yaş çay ürünü için fark ödemesi desteğiyle ilgili tebliğ 10 temmuz 2015 tarihli Resmi Gazete'de
yayınlandı.
Tebliğ ile yaş çay yaprağına verilecek fark ödemesi desteğinin usul
ve esasları belirlendi. Buna göre
fark ödemesi desteği kilogram başına 12 kuruş olarak belirlendi.
Köy-Koop Haber Ağustos 2015
ORGANİK TARIM
19
Organik Atıkların Degerlendirilmesinde Farklı Bir Yaklaşım: Kompostlama
»» Topraklarımız, tarım arazilerimiz çok yorgun! Yıllardır tarım yapılan arazilerimiz organik madde bakımından fakirleşmiş, artan besin
ihtiyacını karşılayabilmek için sömürülmüş ve en önemlisi ihmal edilmiş...
Peki topraklarımızla tekrar barışmak için ne yapmalıyız?
Yapılması gereken ilk ve en önemli
uygulama toprağın organik madde
ihtiyacını gidermek, neden mi organik madde?
Orman ve mera arazilerini yok ettik,
topraklarımızı aşırı işledik, arazilerimizi yanlış kullandık, uzun yıllar
bilinçsiz tarım yaptık, aşırı otlatma
yaptık ve en önemlisi erozyon sebebiyle toprak organik maddesini kaybettik. Saydığım tüm bu sebeplerden
dolayı Türkiye topraklarının yaklaşık % 92’sinde yeterli olarak kabul
edilen %3 organik madde düzeyinin
altında organik madde bulunmaktadır. Organik madde nedir ve neden
bu kadar önemlidir bir göz atmakta
fayda var…
Tarımsal açıdan ölü bitkisel ve hayvansal atıklar organik madde olarak
değerlendirilir. Genel olarak, organik maddenin kaynağını hayvan
gübresi (dışkısı), bitki kökleri, dal,
yaprak, sap, saman, anız ve çeşitli
organik kökenli şehirsel atıklar oluşturmaktadır. Geçmiş dönemlerde
sulu ortamlarda organik bileşiklerin
birikimi ile oluşmuş torf, leonardit
ve gidya (olgunlaşmamış kömür)
önemli organik madde kaynaklarıdır. Organik maddenin topraklarda
biyolojik, fiziksel ve kimyasal açıdan
birçok önemli fonksiyonları vardır.
rini de içermektedir. Organik maddelerin içerdiği bitki besin maddeleri, organik maddelerin ayrışması
sırasında yavaş yavaş bitkiler tarafından alınabilir hale geçmekte ve
bitkiler bu besin elementlerini 3-5
yıla kadar sürekli alabilmektedir.
Organik maddeler toprakların tamponlama kapasitesini artırır. Tamponlama özelliği ile kireç, gübre,
zehirli bileşikler ve diğer maddelerin
ilavesi ile topraklarda meydana gelecek ani değişmelerin (insanlarda
tansiyon yükselmesi veya düşmesi
gibi) önüne geçilir.
Tüm bu faydalarını ve cevre dostu bir tarımsal uygulama olduğunu
gördükten sonra organik madde
kaynaklarına bir göz atalım…
Yeşil gübreler
Ekilmiş bir mahsulün hasat edilmeden, toprağı ıslah etmek maksadıyla,
toprağa gömülmesine yeşil gübreleme ve bu maksat için kullanılan bitkilere ise yeşil gübre adı verilir.
Evsel çöp atıkları
Yapılan araştırmalar, çöplerden
gübre olarak yararlanmada en pratik yolun, yabancı maddeler olabildiğince ayıklandıktan sonra çöpün,
belli yığınlar halinde yeterli nem ve
Arş. Gör. Çağla TEMİZ
A.Ü. Ziraat Fakültesi
Toprak Bilimi ve Bitki Besleme
Bölümü
uzaklaştırdıktan sonra geride kalan
çökeleği kurutup öğüterek elde edilir.
Deri tozu
Her türlü deri işlenen yerlerde arta
kalan materyalin öğütülmesiyle elde
edilir.
Boynuz ve tırnak tozu
Hayvanların kesiminden arta kalan
tırnak ve boynuzların öğütülmesiyle
elde edilir.
Su yosunu
Tüm ürün programları için uygun
olan su yosununun özelliği, bitkiler
için tonik etkisi yapmasıdır. Bitki
için dinçleştirici ve bitki sağlığını artırıcı etkisi vardır.
Toprak canlıları onsuz
yapamaz!
Topraklarda mikroorganizmaların
yaşamını devam ettirebilmesi için
beslenmeye ve enerjiye gereksinimleri vardır. Topraklardaki mikroorganizmaların temel besin ve enerji
kaynağı ise organik maddedir. Topraklarımız adeta birer fabrikadır ve
fabrika işçilerini (Toprak canlılarını)
beslemezsek bir süre sonra onlar da
çalışmamaya baslar. Buradan şu sonucu çıkarmak mümkündür ki bir
toprağın organik madde içeriği ne
kadar fazla ise, tarımsal üretim kapasitesi de o kadar yüksektir.
Toprak taneleri organik
madde sayesinde bir araya
gelir
Organik gübreler topraklarda bireysel toprak parçacıklarını birbirine
bağlayarak iyi bir toprak yapısının
oluşmasını sağlar. İyi toprak yapısı
da toprak erozyonunu azaltır. Killi
topraklarda ise toprak sıkışıklığını
azaltarak toprakların gevşek bir yapı
kazanmasını sağlar ve kaymak tabakası oluşumunu azaltır. İyi toprak
yapısı topraklarda su ve bitki besin
maddelerinin tutunması sağlar. Killi (yapışkan ve çamur) topraklarda
ise toprak yapısı iyileşir ve topraklar
daha çabuk tava (toprağın işlenebilmesi için uygun nem miktarı) gelir
ve sürüm kolaylığı sağlanır. Organik madde içeriği iyi olan topraklarda bitki kök bölgesinde havalanma
(atmosferden toprağa oksijen girişi,
topraktan karbondioksit çıkışı) iyi olduğundan bitki gelişimi daha iyidir.
Toprak için eşsiz bir besin
deposudur…
Dışarıdan kimyasal gübreler ilave
edilmiyorsa toplam toprak azotunun
%90-99, toprak fosforunun %3337’si ve topraklardaki kükürdün
%70-80’ni toprak organik maddesi sağlamaktadır. Bunlarla beraber
toprak organik maddesi potasyum,
mangan, bor, bakır, çinko, molibden
gibi diğer farklı bitki besin maddele-
havalanmayla fermente edilerek,
çürütülerek ve yakılarak gübreye dönüştürülmesi olduğunu gösteriyor.
Yanmanın çabuklaştırılması için
gübrenin iki üç kez aktarılması, karıştırılması gerekir.
Kuş gübresi
Kuşların kendi vücut artıkları, yumurtaları ve dışkıları karışık, çürümüş halde bulunur. Kuş gübresi yüzde 100 doğaldır.
Hümik asit
Binlerce yılda, sıkışma ile oluşan basınç altında kalarak meydana gelen
maden filizlerinin ayrıştırılması ile
ortaya çıkan hümik asit, Dünya’da
yapılan pek çok araştırmaya göre,
gübrelerin etkilerini son derece artırmaktadır.
Balık unu
Deniz kenarlarındaki balık pazarlarında değerlendirilmesi mümkün
olmayan balıklar ile balık artıkları,
organik gübre olarak değerlendirilirler.
Kemik unu
Kemiklerin kalsiyum ve fosforca
zengin olduğu bilinmektedir fakat
kemik doğrudan doğruya toprağa
verildiğinde ayrışması çok güç olduğundan olabildiğince ince un haline
getirilerek gübre şeklinde değerlendirilebilmektedir.
Kan tozu (Unu)
Mezbahalarda hayvan kesiminden
ortaya çıkan kanın kurutulmasıyla, yani kanın suyunu (serum) diğer
proteinli (plazma) kısmından ayırıp
Tütün tozu
Tütün işleyen fabrikalarda ince toz,
yaklaşık olarak yüzde 6 potasyum ve
oldukça az miktarda da azot (yüzde
2) içerir. Tütün tozu, kompost yapımında kullanılır.
Pamuk çiğidi küspesi ve diğer
endüstri artıkları
Yağı çıkarılmak üzere preslenmiş
pamuk çiğidi küspesi, hayvan yemi
olarak değerlendirildiği gibi gübre
olarak da kullanılabilir.
Ayçiçeği sapı külü
Kompost yapımında kullanılan bitkisel kaynaklı organik gübrelerdendir.
Potasyum bakımından zengindir.
Çay artığı
Çay fabrikalarında elde edilir. Kompost şeklinde değerlendirilen gübrelerdir. Azot bakımından zengindir.
Ahır gübresi
Yukarıda saydığım organik kaynaklara nazaran ahır gübresi en çok bulunan ve kullanılan organik atıklardandır. Buna "hayvan gübresi" ya da
"çiftlik gübresi" de diyebiliriz. Ahır
ve çiftlik avlularında biriken hayvan
dışkıları (sıvı ve katı) ile yataklık,
saman ve ot kalıntılarının karışımından oluşmaktadır. Memleketimiz
şartlarında ahır gübresi genel olarak
ahırdan dışarı atıldıktan sonra ekim
zamanına kadar açıkta bırakılmaktadır. Bu durumda yağışlar ve fermantasyon gazlarıyla gübre içinde
bulunan besin maddelerinin büyük
bir kısmı zayi olmaktadır. Onun için
ahır gübresinin iyi muhafaza edilmesi lazımdır. Ahır gübresini gayet
sıkı bir yığın halinde biriktirip, içine
hava girmesine mani olacak şekilde
sıkıştırmak masrafsız ve en pratik
bir muhafaza yoludur.
TÜİK Hayvansal Üretim İstatistiklerine göre 2012 yılı sonu itibariyle ülkemizde açığa çıkan yaş ağırlık olarak toplam küçükbaş hayvan
dışkısı miktarı 24 605 562,5 ton yıl-1,
büyük baş için 76 184 625 ton yıl-1,
etlik tavuk için (Bir yılda altı üretim
dönemi dikkate alınarak) 2 028 000
ton yıl-1, yumurta tavuğu için 5 274
250 ton yıl-1, hindi için 56 000 ton
yıl-1 dır. Toplam yaş hayvan dışkısı
miktarı 108 148 437,5 ton yıl-1 dır.
Hayvansal üretim potansiyelimizi de
düşünerek açığa çıkan bunca atık materyali en iyi şekilde değerlendirerek
toprakların organik madde kapsamını
arttırmalıyız. Peki en iyi şekilde değerlendirmekle neyi kastediyoruz...
tutulması gerekmektedir. Kompostlaştırma işlemi sonucu tarım topraklarına uygulanacak hayvan gübreleri
topraklarımızın kalite özelliklerini
olumlu yönde iyileştirecektir.
Kompostlama yapalım,
atıklarımızı azaltırken
toprak kalitesini
arttıralım…
Siz de kendi atıklarınızla
kompost yapabilirsiniz nasıl
mı?
Yapılan çalışmalarda hayvan gübrelerinin direkt olarak kullanılması
bazı sorunlar ortaya çıkarmıştır. Bu
sorunlardan en önemlisi taze gübrelerin içeriğinde bulunan yabancı
ot, tohum ve patojenlerdir. Bir diğer
önemli sorun da taze gübrenin ayrışması esnasında açığa çıkan amonyak
gibi azotlu bileşiklerin toprakta ve
bitki gelişimindeki olumsuz etkileridir. Bu sorunları gidermenin en akılcı ve cevre dostu yolu KOMPOSTLAMA’ dır. Hayvan gübrelerinin
tarımda kullanılmaları söz konusu
olduğunda içinde bulunması muhtemel patojenler ile yabancı ot tohumlarının yok edilmesi, dayanıklı
bir yapıya kavuşması, herhangi bir
besin maddesi toksisitesi yaratmaması ve kötü kokunun azaltılması
için kompostlaştırma işlemine tabi
Kompostlama nasıl
yapılır, hangi materyaller
kullanılabilir?
Tüm hayvan ve bitki artıkları kompost olabilir. Ancak odunsu ve iri materyaller yığınlara eklenmeden önce
parçalanmalıdır. Patates yaprakları,
dökülmüş yapraklar, mısır sapları,
her çeşit çalı çırpı, sebze artıkları,
yabani otlar, yem artıkları, çürümüş
yemler, kül, havuzların temizlenmesinden toplanan çamur, mezbaha
artıkları, boynuz, kemik gibi organik maddeler bir tarım işletmesinde kompost yapmak için kullanılan
atıklardır. Çiftlikte meydana gelen
bitki ve hayvan artıklarının bir araya
toplanıp, gübre yapmak üzere çürümeye terk edilmesiyle elde edilir.
Çiftlikteki bitki ve hayvan artıkları
yaklaşık 30 cm yüksekliğinde yayılır.
Üzeri iyice ıslatılır ve sıkıştırılır. Bunun üzerine 5–15 cm yüksekliğinde,
varsa ahır gübresi, yoksa toprak veya
odun külü yayılır. Bunu ilaveten yine
30 cm’lik bitkisel atık konur. Sulandıktan sonra, tekrar 5–15 cm toprak
veya odun külü ilave edilerek istenilen yükseklikte bir kompost yığını
yapılır. Yığına yukarı doğru daralan bir şekil verilir. Rutubet kaybını
önlemek için en üste toprak serilir.
Hazırlanan kompost yığını 3-4 hafta
kendi haline bırakılır. Bundan sonra birer ay ara ile bir veya iki defa
alt üst edilerek yığının her tarafının çürümesi sağlanır. 3-4 ay sonra
kompost gübre kullanılmaya hazır
bir hale gelir. Buna ilaveten farklı
ve daha profesyonel yöntemlerle de
kompostlama yapmak mümkündür.
20
Ağustos 2015 Köy-Koop Haber
KIRSAL KALKINMA
“Sorun, Kooperatiflerin Bir İhtiyaçtan “Tüm Dünya Bir Sahnedir”
Doğmadan Kurdurulmuş Olması”
»» Yazmak isteyip ama daha öncelikli bulduğum
konular nedeniyle geciken ancak gecikse de
önemini kaybetmeyecek belki sadece analiz ve
değerlendirmeler açısından fark gösterecek bir
konuda girişimcilere aktarmak istediğim geçen
yılki İnsan Kaynakları Zirvesinde önemli bulduğum
konuları bu yazıma aldım.
»» Bu sayımızda DGRV Alman Kooperatifleri Konfederasyonu Türkiye Temsilciliği’nin
saha uzmanı olarak Erzurum’ da yaklaşık 5 yıl görev alan Atakan Gülsoy ile söyleştik.
Çalışmalarınız hakkında bizleri
bilgilendirir misiniz?
DGRV (Alman Kooperatifleri Konfederasyonu) olarak, 2006 yılında
başlayıp, 2011-2015 yılları arasında
kooperatiflerin gelişmesine yönelik
çalışmalarımızı yoğunlaştırdığımız 6
ilden biri olan – diğerleri Kastamonu,
Nevşehir, Aksaray, Karaman ve Niğde
- Erzurum’ da, Tarımsal Amaçlı Kurulmuş Kooperatif Örgütlerin Desteklenmesi Projesi kapsamında İl Gıda,
Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü
Kırsal Kalkınma Şube Müdürlüğü ve
Erzurum Hay-Koop. ‘un birlikte belirlediği Tarımsal Kalkınma Kooperatifleriyle, Girişimci ve Rekabetçi kooperatif modelleri geliştirme ve yayma
amacıyla, eğitim ve danışmanlık çalışmaları gerçekleştirdik.
Proje çalışmalarında hangi noktalara odaklandınız?
Birincisi, Erzurum Hay-Koop dâhil
olmak üzere, kooperatiflerin organları olan genel kurul, yönetim kurulu ve
denetim kurulunun mevzuata uygun
ve düzenli çalışır hale gelmesi,
İkincisi ise, kooperatiflerin, ortaklarının ihtiyaç ve taleplerini karşılayacak
şekilde hizmet vermesi, bu hizmetlerinden hem ortakların hem kooperatifin kazançlı olması.
Eğitim aşamalarında neler yapıyorsunuz?
Projede belirlenen hedeflere ulaşmanın öncelikli yolunun eğitimden
geçmesi sebebiyle, yerelde (İl-ilçeköyde) çeşitli eğitimler/etkinlikler
düzenlendi. Bunları yerinde ve merkezi eğitimler olarak tanımlayabiliriz.
Yerinde eğitimlerde, eğitim ihtiyaçları doğrultusunda, seçilmiş olan pilot
kooperatiflerde işbaşı eğitimleri, köy
eğitimleri, kadın çiftçi eğitimleri verildi. Merkezi eğitimlerde paneller,
konferanslar, çalıştaylar düzenlendi.
Ancak bizim için en önemlisi Türkiye
Kooperatifçilik ve Strateji Eylem Planı doğrultusunda Sertifika Hazırlık
Programları başlığı altında verilen 6
günlük 4 aşamalı eğitimlerdir.
1. Tarımsal Kalkınma Kooperatif Anasözleşmesi, kooperatiflerde muhasebe, lider yöneticilik,
2. Girişimcilik, Pazarlama/Tedarik ve
Uygulamalı Kooperatifçilik. Uygulamalı kooperatifçilikte sanal bir kooperatif kuruldu, bu kooperatifin faaliyet
ve denetim raporu katılımcılar ile birlikte hazırlandıktan sonra genel kurul
tiyatral bir şekilde yapıldı.
3. İnsan Kaynakları, Finans Yönetimi,
Stratejik Planlama, Kooperatiflerin
Hizmet Alanları
4. Proje Fikri ve Hazırlama, Mevcut
desteklerden kooperatiflerimizin ve
şekilde faydalanabileceği ve nasıl bir
proje hazırlamaları konularında eğitimler verildi.
Kaç kişiye eğitim verdiniz?
Erzurum bölgesine, 2007-2015 yılları
arasında yaklaşık 128 etkinlikte 4230
poru çalışmalarıyla, kooperatifçilik ilkelerinden şeffaflık ilkesinin gereğinin
yerine getirilmesi,
• Genel kurullarda ortak karar alma
bilincinin oluşması,
• Tüm bu çalışmaların 1163 sayılı kooperatifler kanununa göre işletilmesi,
Dr. Özdal KÖKSAL
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
[email protected]
kooperatif temsilcisine eğitim ve danışmanlık hizmeti verilmiştir. Bu gerçekten çok büyük bir rakamdır.
İlk çalışma yılınızda bölgeniz
için tespitleriniz neler oldu?
Bölgede çalışmalarımızın ilk yılında,
kooperatif örgütlenmesi ve kırsalda gelir kaynağının büyük yüzdesini oluşturan hayvancılık faaliyetleri
hakkında; olumsuz ahır koşullarını,
hatalı bakım ve beslemeleri, hayvan
başı alınan yetersiz üretim ve verimi,
ırkların iyileştirilmesine yönelik ıslah
çalışmasının yetersizliği, süt üretiminden para kazanılamayacağı görüşü, koruyucu hekimlik hizmetlerinin
bölgedeki uygulama yetersizliği, mevsimsel süt üretiminin yarattığı fiyat istikrarsızlığı, kooperatifçilik bilincinin
oluşmamış olması, kooperatif işleyişinin mevzuata uygun çalışmadığını,
kurumsallaşamadıkları ve ticari faaliyete geçemediklerini gördük.
2011 yılından bu yana ne gibi gelişmeler sağlandı?
Erzurum Bölgesinde pilot kooperatifler GTHB İl Müdürlüğü ve Hayvancılık Kooperatifleri Bölge Birliği ile
diğer proje bölgelerinde olduğu gibi,
birlikte seçildi ve proje çalışmaları bu
kooperatiflerde başladı. 2011 yılında
pilot kooperatiflerimizden biri ticari
faaliyeti olan bir kooperatifti. Faaliyet
olarak süt toplama ve pazarlama dışından tohum eleme, yem karma kırma hizmeti veriyordu.
Şuanda kurumsal ve ticari alanda faal
5 birim kooperatifi ortaklarının ihtiyaçları doğrultusunda hareket ederek hem
ortaklarına hem de kooperatife kazanç
sağlar hale geldiler. Proje çerçevesinde
bulunan diğer kooperatifler ticari faaliyet giriminde bulundular ancak sokak
sütçüleri -mandıralar işbirliğiyle varlıklarını sürdüremediler. Sayı her ne
kadar az görünse de, artık kooperatiflerin avantajlarını örneklendirebileceğimiz bölgede 5 kooperatif mevcut.
Proje kapsamında verilen eğitim
ve danışmanlık etkilerine örnek
verecek olursanız?
• Yönetim kurullarının aylık toplantılarını düzenli yaptıkları ve mevzuata
uygun karar alımlarını gerçekleştirdikleri,
• Denetim kurularının ara denetim ra-
• Kalkınma ajansları ve Kırsal Kalkınma Destekleme Kurumlarının hibe
destek programlarından faydalanma
konusunda bilinçlenme ve uygulama,
Susan Huskisson lider girişimcilere
yönelik “Sunum Becerileri” konulu
konuşmasında; William Shakespeare “Tüm dünya bir sahnedir”
demiş. Siz bu sahnede size biçilen
veya kendi yazdığınız rolü oynarken bir fark yaratabiliyorsanız fark
edilirsiniz.
Her insanın farklı bir
tarzı, duruşu ve olaylara
tepkisi vardır. Verdiğiniz
tepkiler karşınızdakilerin
sizin hakkınızda fikirlerini
oluşturur. Özellikle
iş hayatında kişilerin
kendilerine güven
duymaları önemlidir.
Güvensizlik kaybetmenize
neden olur. Kendine
güvenen insanlar
dik dururlar ve elleri
belinin yukarısındadır.
Konuşurken sakin ve
yumuşak bir ses tonuyla
konuşun.
• Mevsimsel süt üretiminin dezavantajını fark eden üreticilerin üretimlerini
12 aya yayma, buna bağlı olarak suni
tohumlamanın artması,
• Verilen eğitimlerin ardından özellikle silajlık mısır ekimindeki artış,
• Hayvan başı verim ve üretimi arttırıcı öneriler ile gözle görülür oranda
artışla beraber sütün aile ekonomisine
katkı sağladıkları,
• Bir örgüt çatısı altında gerçekleştirilen alım-satım girdilerinin azaldığı,
ürünlerin artı değerde satıldığı,
• İl içi ve il dışı Kooperatifler arası iş
birliği’ nin sağlanması,
• Kooperatiflerin, bölgede süt piyasasını belirler hale gelmesi,
• Üreticilerin, devletin hayvancılık desteklerinden “anaç sığır-suni
tohumlama-buzağı-çiğ süt destekleri’
nden faydalanabilir hale geldiği,
Köpeklere fısıldayan adam olarak
ünlenen Cesar Milan’ın kızgın pittbullarla dolu bir odaya girdiğinde
bile yaydığı dengeli, açık ve dingin
enerji nedeniyle köpekleri hizaya
dizdiğini belirtmiş.
• Kooperatiflerde artık risturn dağıtıldığı, (diğer bölgelerde) yapılan tüm çalışmaların meyvesi olarak görülebilir.
Beden dilinizin farkına varın diyen
Husskission devamında “Sunum
yaptığınız odalarda köşede sıkışıp kalmayın. Uzaktan kumandayı
elinize alın ve sunumu takip eden
insanların arasında gezin. İnsanlara mesajı siz veriyorsunuz ‘PowerPoint” değil. Hizalı duruş, duyguları harekete geçiren mimikler ve
doğru zamanda konuşma kişileri
lider konumuna ulaştırabilir. Her
fırsatı değerlendirip dikkat çekici
biçimde var olmak ve beden dilinin
farkına varmak gerekir, iyi bir dinleyici olarak bile fark yaratılabilir”.
Çalışmalar esnasında sizleri zorlayan ne gibi durumlarla karşılaştınız?
Doğu ya da Erzurum hakkında bilgimiz sınırlı olup, karşılaştığım manzara başlangıçta bizi korkutmuştu.
Çünkü bizim, Erzurum’ da yapacağımız çalışmalardan geri dönüşleri kısa
zamanda alma düşüncemiz vardı. Nihayetinde ortada bir emek olacak ve
o emeğin karşılığında olumlu gelişmeleri beklemek bizim en doğal hakkımızdı. Tabi bu kısa zamanda olup
bitecek bir iş değilmiş.
Bölgede kooperatifçiliğin ne anlama
geldiğini bir kenara bırakalım, halkta
ortak iş yapma bilincinin oluşmamış
olması, birbirlerine karşı güvensizlik
ve en önemlisi mevcut kooperatiflerin bir ihtiyaçtan doğmadan kurdurulmuş olması, yeni kurulan kooperatiflerin yakın çevrede örnek
alabilecekleri bir kooperatif modelinin olmaması, işin uzun soluklu olacağı kanaatine vardırdı bizleri. Hiç
kolay değil, yıllarca atadan gelen bilgilerle yapılan hayvancılık bakım ve
beslemesi, bunun yanında örgütsüz
çalışma ortamı, yeni ‘’bilgi ve teknolojiler’’ den geç haberdar olunması
bölgeyi geride bırakmış. Alışkanlıkları bir anda değiştirmek zor, süreci
uzatsa da, zorlasa da bizleri, işin üzerine kararlılıkla gitmek gerekiyor.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Proje çerçevesinde gerçekleştirilen
çalışmalarla belirli bir yol alındı elbet. Ancak bu yeterli olmayıp, birim
kooperatiflerin ve birim kooperatiflerin desteğiyle üst birliğin etkinliğinin
arttırılması, üreticileri bir araya getirebilecek teşviklerin oluşturulmasıyla
kooperatiflerin desteklenmesi, yerel
yönetimlerle korsan (sokak) sütçülerin önüne geçilmesi, kooperatiflerin
rekabet gücünü arttıracağını ve bu
adımların yeni iş fikirlerini hayata geçirilebilecek girişimlere fırsat tanıyacağı düşüncesindeyim.
Oxford Üniversitesinden Rama
Mani “Liderliğin Kalbi” konulu sunumunda liderliğin herkesin kendi içinde olduğunu belirtip “Kalp
dört oda, her odanın becerileri var.
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
Farkındalık, cesaret, yaratıcılık
ve bağlılık” diyor. Ancak buradaki kavramları iyi anlamak gerekli. Farkındalık bazen gözünüzün
önündekileri göremezsiniz. Cesaret lider insanın özel bir yeteneğidir. Yaratıcılık ise engelleri aşabilme yeteneğidir. Son olarak bağlılık
kavramı ile işinize olan bağlılığınızı
bir faktör olarak ortaya koymakta.
Çoğumuz konuşurken “hiç boş
vaktim yok” sizi arayamadım, gelemedim vs. deriz. Bir söyleşisinde
rahmetli Sakıp Sabancı bile o kadar
işinin arasında “kişi her şeye vakit
ayırmalı, okumaya, gezmeye, işe,
eğlenmeye”, kendisinin de bunu yapabildiğini söylemişti. Boş zaman
kavramı üzerine araştırmalar yapan
The Washington Post yazarı Brigid
Schulte “Günde en az 20 dakika çalışmadan durmalısınız. Yaratıcılık
o zaman sizi bulur” diyor. Zamanı
gerçek anlamda yönetemediğimiz
için önceliklerimizi de sağlıklı bir
şekilde belirleyemiyoruz. Meşgul
olduğumuz için bir çok şeyi gözden
kaçırıyoruz. Halbuki zihninizi boşalttığınızda yaratıcılık sizi bulur.
Çankırı ve Çorum’un 18
Köyünde Arazi Toplulaştırması
Yapılacak
9
Temmuz 2015 tarihli Resmi
Gazete’de
yayınlanan
Bakanlar Kurulu kararında; Çankırı ve
Çorum’un belirtilen alanlarında
29/6/2009 tarihli ve 2009/15154
sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla
yürürlüğe konulan tarım arazilerinin korunması, kullanılması ve
arazi toplulaştırmasına ilişkin tüzüğün 17’nci maddesine göre özel
arazi toplulaştırması kapsamında
kamu yararı gözetilerek isteğe bağlı
olmaksızın DSİ 5. Bölge Müdürlüğü tarafından zorunlu arazi toplulaştırması uygulanacağı belirtildi.
Arazi Toplulaştırması
yapılacak yerler şöyle:
Çankırı İli Kızılırmak ilçesi;
(Kapaklı, Boyacıoğlu, Bayanpınar,
Karaömer köyleri)
Çorum İli Merkez ilçesi; (Kumçeltiği Köyü)
Çorum İli Bayat ilçesi; (Eski
Alibey Kasabası, Toyhane, Yukarı
Emirhalil, Saray, Aşağı Emirhalil,
Köpüklü köyleri)
Çorum İli İskilip ilçesi; (Yerliköy, Sugiylan, Çukurköy köyleri)
Çorum İli Uğurludağ ilçesi;
(Yarımca, Ambarcı, Eskiçeltek,
Kırköy köyleri)
Belirtilen bu arazilerde, arazi toplulaştırma kriterlerine uygun olmayan yerler ve teknik olarak arazi
toplulaştırma sahasına dahil edilmesi uygun olmayan tepelik, taşlık,
çukurluk alanlar ile yoğun sabit tesis bulunan alanlar, toplulaştırma
harici bırakılacak.
Köy-Koop Haber Ağustos 2015
SAĞLIK
21
Küba HIV Virüsünün
Mısır Şurubundaki Tehlike
» Şeker pancarından üretilen doğal şeker yerine mısırdan elde edilen nişasta bazlı
Anneden Çocuğa Geçişini »şekerler
(NBŞ) sağlığımıza ciddi zararlar veriyor.
Durdurmayı Başardı
»» Küba, dünyada HIV'in anneden çocuğa geçmesini
tamamen yok eden ilk ülke oldu. Dünya Sağlık Örgütü,
yaptığı incelemelerde Küba'nın gerekli bütün kriterlere
uyduğunu belirtti.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Küba’nın
AIDS hastalığına neden olan ve anneden çocuğa geçerek bulaşan HIV
virusü naklini durduran ilk ülke olduğunu açıkladı. Karayipler ülkesinde 2013 yılında sadece 2 çocuk HIV
virüsüyle dünyaya geliken, 5 çocuk
frengi hastalığıyla doğdu.
DSÖ: Küba Bütün Kriterlere
Uyuyor
Dünya Sağlık Örgütü mart ayında
Panamericana Sağlık Örgütü ile birlikte Küba’ya ortak delegasyon göndererek yaptığı incelemede Küba’nın
bu mutlu sona ulaşmak için gereken
bütün kriterlere uyduğunu belirlediklerini rapor etti.
2010 Yılından Beri
Mücadele Ediyorlardı
Havana’da yapılan toplantıda konuşan Panamericana Sağlık Örgütü
başkanı Carissa Etienne, “Küba’nın
başarısı evrensel sağlık ve ona erişimin mümkün olduğunu göster-
Obeziteyi ciddi oranda
artırıyor
di, HIV gibi hala zorlu bir meydan
okuma mücadelesinde bu iki unsur
başarının da etkili anahtarıdır” diyerek Küba’nın sağlık konusunda attığı
adımların altını çizdi. Dünya Sağlık
Örgütü ve Panamericana Sağlık Örgütü, Güney Amerika’nın birçok
ülkesinde 2010 yılından beri HIV
ve frengi virüsünün yayılmasını önlemek için birlikte özel bir program
yürütüyorlar.
Alzheimer 18 Yıl Önce
Teşhis Edilebiliyor
»» Alzheimer'ın ilk belirtilerin ortaya çıkmasından 18 yıl
önce teşhis edilebileceği belirlendi.
ABD’deki Rush Üniversitesi’nden
Profesör Rajan Kumar ve ekibinin,
bunama belirtisi göstermeyen 2 bin
125 kişinin katılımıyla yaptığı, 18
yıl süren araştırma, bugüne kadar
sanılanın aksine Alzheimer’ın belirtilerden yalnızca 2 değil, 18 yıl önce
teşhis edilebileceğini ortaya koydu.
3 Yılda Bir Testten
Geçirildiler
Bilim adamları, 3 yılda bir katılımcıları bilişsel beceri testine tabi tuttu
ve sonuçları kıyasladı. Alzheimer’a
yakalananların araştırma boyunca
testlerden düşük puan aldığı görüldü. Hastaların puanlarının düzenli
olarak 3 yılda bir daha da azaldığı
belirtildi.
Bilişsel Beceri Testleri Riski
Ortaya Koyuyor
Kumar, bilişsel beceri testlerinin
sonuçlarıyla ileri yaşlardakilerin
Alzheimer riskinin değerlendirilebileceğini, böylece bu kişilerin
önünde hastalığı kabullenmek için
daha uzun süre olacağını ve hastalık
sürecinin yavaşlatılması için çaba
harcanabileceğini vurguladı. Araştırmanın sonuçları “Neurology” dergisinde yayımlandı.
Dt. Coşkan ARAS
REKABET
Aynı sokakta muayenehane
açan üç diş hekimi arasında kıyasıya bir rekabet başlamış.
Bir tanesi beşyüz metre uzaktan
okunacak büyüklükte bir tabela
yaptırmış:
“Ülkenin En İyi Diş
Hekimi”
Neredeyse yediğimiz her gıdanın
üretiminde kullanılan Mısır şurubu
(glikoz ve früktoz şurubu), uzmanlara göreşeker hastalığı kalp-damar
hastalığı ve metabolik hastalıklar
gibi birçok sağlık sorununa neden
oluyor.
Tüketiciler Derneği (TÜDER) Gıda
Komisyonu Başkanı Ayşe Cengiz,
ambalajlı gıdaları alırken etiket
okuma alışkanlığı kazanılması gerektiğini belirterek,bu ürünlerin
şişmanlık ve şişmanlığa bağlı bütün
metabolik hastalıkları doğurduğunu ve tüketicileri, etiket bilgisinde
mısır şurubu ibaresi yazılan ürünleri almamaları konusunda uyardı.
“Dünyanın En İyi Diş
Hekimi”
Bunu gören üçüncü diş
hekimi, sinirden küplere binmiş, gece sabaha
kadar düşünmüş.
Diğerleri hop oturup hop
kalkmışlar, kızmışlar, sinirlenmişler.
Ertesi gün muayenehanesinin önünden
geçenler şu tabelayı
okumuşlar:
İkinci diş hekimi, daha büyük bir
tabela yaptırıp asmış:
“Sokağın En İyi
Diş Hekimi”
Nişasta Bazlı Şekerin (NBŞ) ; mısırdan çıkarılan nişastanın çeşitli
işlemler sonucu asit ve enzimlerle
hidrolize edilerek elde edildiğini
söyleyen Cengiz,“ Gıda sanayinde ağırlıklı mısır kullanıldığı için
“mısır şurubu” veya mısırda fruktoz oranı %-55 olarak glikozdan
fazla olduğundan “früktoz şurubu”
olarak da isimlendirilir. Früktoz,
glukoza göre daha kuvvetli bir tatlandırıcı olduğundan emilerek karaciğere geldikten sonra metabolize
edilmek için insüline gerek duymadığından hızla trigliseritlere dönüşerek yağ olarak depolanmaktadır. Gıda sanayinde birçok üründe
(abur cubur şekerlemeler, gofretler,
çikolatalar gibi) bol miktarda kullanıldığından tüketiciler tarafından
bu tür gıdalar fazlaca tüketildiğinde
insanlarda yarattığı “enerji denge-
gıdaların tüketim miktarının artmasına bağlı olarak; kalitesiz bir
yaşam, artan şişmanlık sorunu ile
beraber şeker hastalığı kalp- damar
hastalığı, metabolik hastalıklar,
hantal bedenler, üretemeyen beyinler kısaca her yönüyle sağlıksız
bir yaşam enerjisi düşmüş insanlar
topluluğuna dönüşeceğiz “ dedi.
“En büyük risk grubu okul
çağı çocukları”
sizliği/fazlalığı” sonucu obeziteyi
ciddi oranda artırmaktadır” dedi.
Ambalajlı ürünlere dikkat
Şeker-İş Sendikası’na göre Avrupa’
da kişi başına 1 kilogram tatlandırıcı düşerken Türkiye’de bu oranın
kişi başına 4 kilograma kadar çıktığına dikkat çeken Cengiz, “ Toplumda artan obezite ve kanserin
%35-40 nedeni, yanlış ve kötü beslenmedir. Bu noktadan yola çıkarak
tüketici boş enerji kaynağı olarak
belirtilen ve abur cubur dediğimiz
gıdaların tüketim miktarını, tüketim sıklığını kendi yaşamında disipline etmeli. Ambalajlı ürünleri
seçerken öncelikle ‘etiket okuma’
alışkanlığı edinmeli “ diye konuştu.
“Her yönüyle sağlıksız
insan topluluğuna
dönüşeceğiz”
Cengiz, “ Bizi bekleyen en büyük
tehlike; Nişasta bazlı şeker içerikli
Alışveriş Merkezleri yaşama şeklimizi belirlediği günden bu yana,
her geçen gün “hazır gıdaları tüketme alışkanlığımızın, eğilimimizin arttığını aynı şekilde “dışarıda
beslenme” alışkanlığımızın da artış
gösterdiğini söyleyen Cengiz, “En
büyük risk grubu ne yazık ki okul
çağı çocuklarımız olmaktadır. Bu
kitle elini uzattığı (hazır gıda abur
cubur rafları, okul kantinleri, semt
büfeleri, evdeki abur cubur dolapları) her yerde bu tür gıdalara ne
yazık ki çok kolay ulaşabilmektedir
“ ifadelerini kullandı.
“Kadınlarımız
bilinçlenmeli”
Cengiz, “Kadınlarımız; bilinçli beslenme, işlenmemiş( endüstriyel olmayan) gıdaya ulaşım konusun da
yeterli bilgiye sahip değiller. Çoğu
kadının evinde ve yönettiği mutfaklarında bol çeşitli hazır çorbalara
soslara rastlamak ne yazık ki oldukça fazladır. Bilinçli gıda alışverişi, bilinçli beslenme konularında
ivedilikle eğitilmeleri zorunludur“
dedi. Kaynak:pembenar.com
Böbrek Yetmezliğinin Belirtileri ve Tedavisi
»» Uzmanlar geceleri sık idrara çıkmanın böbrek yetmezliğinin belirtilerinden birisi
olabileceği, bu nedenle ciddiye alınması gerektiğini belirtiyorlar.
Böbrek yetmezliği, böbreklerin çalışmasının yavaşlaması veya durmasına bağlı olarak kanda bulunan su,
tuz ve diğer minerallerin (elektrolitler) dengesinin bozulmasıdır.
Böbrek yetmezliği sıklıkla yüzde
70-80 oranında hasar geliştikten
sonra ciddi şikayetler baş gösterdiğinde anlaşılıyor. Bu yüzden “sessiz
hastalık” olarak da biliniyor. Vahim
sonuçlara yol açmamak için belirtilerin iyi takip edilmesi gerekiyor.
Hastalıkta ilk bulgu, gece sık idrara
çıkmadır ve genelde göz ardı edilir.
İdrar tahlilinde ise protein kaçağı
görülür. Daha ciddi şikayetler başladığında ise böbrek yaklaşık olarak
yüzde 70-80 civarında hasar görmüş olur. Yorgunluk, nefes darlığı,
idrarda azalma, ayaklarda şişme,
tansiyon yükselmesi, bulantı, kusma gibi şikayetlerle ortaya çıkar.
Yapılacak kan tetkiklerinde üre,
kreatinin gibi testler yüksek bulunur. İşte o zaman sağlıklı bir böbreğin bazı fonksiyonlarını yerine getirmesi için bir çeşit tedaviye, yani
diyaliz tedavisine ihtiyaç duyulur.
Uzmanlar her biri 10-12
cm ve 150-200 gram olan
böbreklerin kan ve kemik
sağlığı için gerekli olan
hormonları üretmesinin
yanı sıra 24 saat çalışıp
bin 500 litre kanı
süzdüğünü, kan basıncını
düzenlediğini, vücuttaki
fazla suyu ve atıkları
idrarla attığı bilgisini
veriyorlar.
akut içsel böbrek yetmezliğine dönüşür. Bu durumda böbrekler küçülmeye başlar ve fonksiyonunu
yavaş yavaş kaybeder.
4- Kronik İçsel Böbrek Yetmezliği:
Böbreklere alınan darbeler, travmalar ve tedavi edilmeyen böbrek
enfeksiyonları akut içsel böbrek yetmezliğinin kronik içsel böbrek yetmezliğine dönüşmesine neden olur.
Böbrek Yetmezliği Çeşitleri
Böbrek yetmezliği
nedenlerine göre 5 ana
kategoriye ayrılır:
1- Akut Prerenal Böbrek Yetmezliği:
Böbreklere doğru olan kan akışının
azalması durumunda yaşanır. Kan
akışı yetersiz olduğu için böbrekler
kanı tam anlamıyla filtreleyemez. Bu
tip böbrek yetmezliği genellikle kan
akışını etkileyen durumun düzeltilmesiyle birlikte tedavi edilebilir.
2- Akut İçsel Böbrek Yetmezliği:
Akut içsel böbrek yetmezliği direkt
böbrekleri etkileyen travmalar neticesinde görülür. Kazalar, böbreklere alınan darbeler, toksin yüklenmesi, böbreklere yeterince oksijen
gitmemesi, aşırı kan kaybı, böbrek
enfeksiyonları içsel böbrek yetmezliği nedenleri arasındadır.
3- Kronik Prerenal Böbrek Yetmezliği: Akut prerenal böbrek yetmezliği tedavi edilmediğinde ve böbrekler kanı temizleyemediğinde durum
5- Kronik Postrenal Böbrek Yetmezliği: Bu tip böbrek yetmezliği
idrar yollarının uzun süre tıkalı kalması ve idrarın vücuttan tam olarak
atılamaması neticesinde oluşur.
Tedavi Yöntemleri
Tedavi seçenekleri böbrek yetmezliğinin nedenine bağlı olarak değişmektedir.
Örneğin böbrek yetmezliği kandaki
sıvı noksanlığına bağlı olarak oluştuysa doktorunuz damar yoluyla
(entravenöz) sıvı takviyesi önerebilir.
Tam tersi durumda ise, yani böbrek
yetmezliği aşırı sıvı birikimi nedeniyle gelişirse idrar söktürücü ilaçlar reçete edilebilir.
Ayrıca hastanın kanında bulunan
mineral (kalsiyum, potasyum…)
oranlarını normal düzeylerine çekebilmek için ilaç desteği önerilebilir.
Böbrek yetmezliği nedeniyle artan
kandaki toksinler diyaliz tedavisiyle atılabilir. Yapay bir böbrek görevi
gören diyaliz makinesi kanı filtreden geçirir ve toksinleri temizler.
22
Ağustos 2015 Köy-Koop Haber
ETKİNLİKLER
AĞUSTOS AYI TARIM TAKVİMİ
AĞUSTOS-EYLÜL 2015
TARIM FUARLARI TAKVİMİ
05.08.2015 – 09.08.2015
Çorlu Tarımtech
8. Çorlu Tarım Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama Teknolojileri Fuarı
Tarım, Hayvancılık, Tohum, Meyvecilik, Sulama
ve Seracılık Teknolojiler,Traktör ve Ekipmanları,
Depolama Sistemleri,Soğutma, Havalandırma
TARLA ZİRAATI
a) Anızların bozumuna devam edilir. Bazı
yerlerde sonbahar ekimi için, bazı yerlerde
de ikinci mahsul için toprak işlemesi yapılır.
b) İkinci mahsuller ile Sonbahar ekimleri yapılır.
c) Sulama, çapalama ve diğer bakım işleri
devam eder.
d) Her türlü hastalık ve zararlılar ile mücadele devam eder. Ambarlarda da zararlılarla
mücadele edilir.
e) Hububat ve diğer tarla bitkileri hasadı devam eder. Harman işleri yürütülür. Ürünler
ambarlanır, ambalajlanır, pazara sevkedilir
ve değerlendirilir. Ambarlarda ürünler tekniğine uygun şekilde saklanır.
Renkli Fuarcılık
30.07.2015 – 12.08.2015
5. ULUSLARARASI HALI FUARI
Ev Tekstili, Halı, Yan Sanayi Ürünleri
Antalya Fuar Merkezi
Marka Fuarcılık
13.08.2015 – 16.08.2015
DLG-ÖÇP Tarım ve Teknoloji
Uygulamalı Tarım ve Hayvancılık Fuarı
Tohumlar, Gübreler, Zirai İlaçlar, Tarım Makineleri, Fidanlar Sulama Ekipmanları Sera Teknolojileri, Fideler, Hayvancılık, Gıda
DLG Fuarcılık
03.09.2015 – 06.09.2015
IPACK 2015
30.Uluslararası Ambalaj, Paketleme ve
Gıda İşleme Sistemleri Fuarı
Ambalaj ve Makineleri, Paketleme, Etiketleme,
Kolileme, Dolum, Streç Ambalaj, Paketleme Makineleri, Cam Ambalajlar, Plastik Çemberler Ve
Makineleri
MEYVECİLİK
a) Sonbahar dikimi yapılacak bahçelerde
toprak hazırlığı yapılır.
b) Dikim yoktur.
c) Meyve bahçesi ve fidanlıklarda sulama,
çapa, filiz ve kök piçlerinin temizliği yapılır.
Durgun göz aşısı devam eder. Gübre şerbeti
verilir.
d) Her türlü meyve hastalık ve zararlılarına
karşı mücadele yapılır.
e) Hasat işleri devam eder. Meyveler ambalajlanır. Pazara sevkedilir, kurutulur, konserve yapılır, suları çıkarılır ve çeşitli şekillerde değerlendirilerek saklanır.
SEBZECİLİK
a) Son turfanda sebzelerin yerleri hazırlanır.
b) Son turfanda sebze tohumları ekilir, fideleri dikilir.
c) Sebze bahçelerinde çapa, sulama, uç alma,
koltuk alma gibi bakım işleri yürütülür.
d) Her türlü sebze hastalık ve zararlılarına karşı mücadele tekniğine uygun şekilde yapılır.
e) Hasat ay boyunca devam eder. Sebzeler
uygun ambalajlara konarak pazara sevkedilir.
Bazıları da kurutulur, salçalar, turşular, konserveleri reçelleri yapılarak değerlendirilir.
HAYVANCILIK
BAĞCILIK
a) Bağlarda uç alma, yaprak toplama, sulama gibi bakım işleri yapılır.
b) Her türlü bağ hastalık ve zararlıları ile
mücadele edilir.
c) Hasat, pazarlama ve değerlendirme işleri
devam eder.
TAVUKÇULUK
KONGRE & SEMPOZYUM
E Uluslararası Fuarcılık
b) Küçük ve büyük baş hayvanlar çiftleştirilir.
c) Yem bitkilerinin ve çayırların hasadı, kurutulması, balyalanması ve depolanmasına
devam edilir.
d) Çeşitli hayvan hastalık ve zararlılarına
karşı mücadele edilir.
a) Kümeslerin temizliğine ve dezenfeksiyonuna devam edilir. Duvarlar kireçle badanalanır.
b) Tavuklar ve piliçler çeşitli yemlerle beslenir. Yeşil yem verilmesine devam edilir.
Tavuklar anızlara, yoncalıklara ve çayırlara
salıverilir.
c) Her türlü tavuk hastalık ve zararlılarına
karşı mücadele yapılır.
ARICILIK
a) Kovanlarda temizlik devam eder. Dolu
çerçeveler çıkarılarak yerlerine boşlar konur.
Kovanlar geceleri sarsılmadan bol çiçekli,
florası zengin yerlere nakledilir.
b) Arılarda görülecek hastalık ve zararlılarla
mücadele edilir
c) Bal hasadı devam eder .
Mevzuat
▶▶ 2 Temmuz 2015 Tarihli
ve 29404 Sayılı Resmî
Gazete, Tarım veya Orman
Traktörlerini Tahrik Etmek Üzere
Tasarlanan Motorlardan Çıkan
Gaz Emisyonları ve Parçacık
Kirleticilere Karşı Alınacak
Tedbirlerle İlgili Tip Onayı
Yönetmeliğinde (2000/25/AT)
Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
03.09.2015 – 06.09.2015
Agro Sivas
2. Agro Sivas Gıda Tarım ve Hayvancılık
Fuarı
Tarım Teknolojileri, Tarımsal Mekanizasyon,
Hayvancılık, Yem, Tohum, Fidancılık, Sulama,
Gıda ve Gıda Endüstrisi, Seracılık, Zirai Mücadele, Arıcılık
Shov Fuarcılık
▶▶ 4 Temmuz 2015 Tarihli ve
29406 Sayılı Resmî Gazete, Ulusal
Coğrafi İşaret Strateji Belgesi ve
Eylem Planı (2015-2018) ile İlgili
18/6/2015 Tarihli ve 2015/17
Sayılı Yüksek Planlama Kurulu
Kararı
03.09.2015 – 06.09.2015
Worldfood İstanbul 2015
23.Uluslararası Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı
Süt, Et, Şekerleme, Konserve, Çay Ve Kahve,
Organik, Deniz Ürünleri, Dondurulmuş ve Hazır Gıda, Gıda Katkı Maddeleri, İçecekler, Yağlar, Bakliyat, Baharat, İçecekler, Doğal Ürünler,
Kuru Yemişler
▶▶ 4 Temmuz 2015 Tarihli
ve 29406 Sayılı Resmî Gazete,
Pamuk Lisanslı Depo Tebliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
E Uluslararası Fuarcılık
▶▶ 8 Temmuz 2015 Tarihli
ve 29410 Sayılı Resmî Gazete,
Gürcistan Menşeli Bazı Tarım
ve İşlenmiş Tarım Ürünleri
İthalatında Tarife Kontenjanı
Uygulanmasına İlişkin Tebliğde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
10.09.2015 – 13.09.2015
Agrotec 2015
19.Uluslararası Tarım ve Tarım
Teknolojileri Fuarı
Tarım Makinaları, Zirai İlaçlar, Hayvancılık ve
Sera Ekipmanları
▶▶ 10 Temmuz 2015 Tarihli
ve 29412 Sayılı Resmî Gazete,
2015/7837 Okul Sütü Programı
Uygulama Esasları Hakkında
Karar
AKM-Ankara
İnfo Fuarcılık
Türkiye’de 24 saat
esasıyla hizmet veren
tek Merkez olan Ulusal
Zehir Danışma Merkezi,
zehirlenmeler hakkında
size bilgi verir...
a) Hayvanların meralarda yeteri yem bulamamaları sebebiyle takviye yemleme yapılır.
Koyunlarda kırkım devam eder. Ahır besisi
yapılan yerlerde hayvanlara bolca yeşil yem
verilmelidir.
Ağustos 2015 Tarım Bulmacası Çözümü
Soldan-Sağa: 1- Sarıkantaron 2- Üyelik... İmame 3- Bayırtı... İm 4- Kars...
Park 5- Ayn... İma... 6- Naaş... Sara... Kn 7- Ss... Aa... Rahmet 8- Emsal...
Ufo 9- Yasa... Dalaman 10- Oran... Amik 11- Nan... Analık 12- Ssk... Alman
Yukarıdan Aşağıya: 1- Sübvansiyon 2- Aya... Yas... Aras 3- Rey... Na... Esans 4Ilık... Şaman 5- Kira... As 6- Aktrist... Adana 7- Ismarlama 8- Ti... Ara... Lila 9- Amip...
Ah... Akıl 10- Raman... Mum... Kilometre 11- Om... Kefal 12- Ne... Kanton... Mağra
▶▶ 10 Temmuz 2015 Tarihli
ve 29412 Sayılı Resmî Gazete,
Türkiye Tarım Havzaları Üretim
ve Destekleme Modeline Göre Yaş
Çay Üreticilerine 2015 Yılı Yaş Çay
Ürünü İçin Fark Ödemesi Desteği
Yapılmasına Dair Tebliğ (No:
2015/25)
▶▶ 10 Temmuz 2015 Tarihli ve
29412 Sayılı Resmî Gazete, Açık
Artırma Yöntemi ile Alım Satımı
Yapılacak 2014 Ürünü Üretici
Tütünlerine İlişkin Açık Artırma
Başlangıç Fiyatları Hakkında
Tebliğ
▶▶ 11 Temmuz 2015 Tarihli ve
29413 Sayılı Resmî Gazete, 2015
Yılı Mayıs Ayına Ait Yatırım
Teşvik Belgeleri Listesi
▶▶ 16 Temmuz 2015 Tarihli
ve 29418 Sayılı Resmî Gazete,
İçme Suyu Temin ve Dağıtım
Sistemlerindeki Su Kayıplarının
Kontrolü Yönetmeliği Teknik
Usuller Tebliği
▶▶ 16 Temmuz 2015 Tarihli
ve 29418 Sayılı Resmî Gazete,
Biyogüvenlik Kurulunun 22, 23,
24, 25, 26, 27 Sayılı Kararı
▶▶ 22 Temmuz 2015 Tarihli
ve 29422 Sayılı Resmî Gazete,
Organik Tarımın Esasları
ve Uygulanmasına İlişkin
Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶ 24 Temmuz 2015 Tarihli ve
29424 Sayılı Resmî Gazete, Türk
Gıda Kodeksi Et ve Et Ürünleri
Tebliği (Tebliğ No: 2012/74)’nde
Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ
(No: 2015/33)
Köy-Koop Haber Ağustos 2015
SPOR-TARIM BULMACA
Yanıyorsan, Suyla Söndür!
23
»» Gölgede 40 derece…45 derece… Hatta 50 derece gibi rakamlar… Bu rakamlar son zamanlarda hava durumlarında sıkça söylenmeye başladı.
Ve ne yazık ki söylenen yerler Afrika Çölleri değil, Türkiye’deki yerler.
Son yıllarda değişen mevsim etkileri, alışılagelmiş hava sıcaklıklarının dışında
ortamlar yaşamamıza neden olmakta.
Gün içerisinde bazen, evlerimizden
bir an için bile olsa, sokağa çıkma
imkânı bulamamaktayız. Akşam karanlığında ise çoğu ilimizdeki artan
nem oranı, bizleri klimalı barınaklarımıza mahkûm etmekte. Böylesine “sıcak” gündemli bir ortamda konu spor
yapmak ya da yaptırmak olunca, son
derece dikkatli olmakta yarar var.
İnsan bedeni ısı düşmesini, ısı yükselmesinden daha iyi tolere etmektedir. Bu yüzden ısı yükselmelerine
karşı önlemler öncelikli olmalıdır.
Yaz aylarını, tatili fırsat
bilip spor yapmak
isteyenlerin dikkat etmesi
gerekenler:
Sıcak havada spor yapmak
demek, basitçe, 30 dereceyi
aşkın bir ortamda spor
yapmaya kalktığınızda
kalp atım sayınızın da
gitgide artması demektir.
Artan kalp atım sayısı
vücudunuzun sıvı kaybını
da buna paralel olarak
artıracaktır. Ve siz sıvı
kaybınızı telafi etmezseniz,
beraberinde gelecek bir
sürü arızaya da davetiye
çıkarmış olursunuz.
Vücudunuzda oluşacak
%1-1,5 litrelik bir su kaybı,
vücut ısınızı da yükseltir.
Sıvı kaybı arttıkça, ısı
da yükselir ve ardından
ısı krampları, sıcak
halsizliği, sıcak çarpması
(hipertermi), bayılma
yaşanabilir.
• Spor yapma saatleriniz kesinlikle
sabah 09.00’dan önce, akşam 18.00
den sonra olmalıdır. Güneşin dik
olarak geldiği saatlerde spor yapmak, arızaya davet çıkartmaktır.
• İnce, güneş ışığını yansıtacak açık
renkli ve teri emecek kıyafetler giymelisiniz. Kıyafet sayınız kesinlikle
fazla olmalıdır. Terli kıyafetler bedeninizin hava almasını engeller, gerektiği kadar değiştirmelisiniz.
• Çok insanın alışkanlığı olmasa da
şapka ve güneş gözlüğü güneşten,
sıcaktan korunmanız için gereklidir.
• Bir maraton koşusunda (42 km
195 m) ortalama seviyede bir yarışçının 5 litreye yakın sıvı kaybı yaşa-
TARIM BULMACA
1
2
3
4
5
6
7
8
Y. İzzettin BAŞER
9
10
11
12
dığını söylesem inanılmaz gibi gelse
de gerçektir. Sıvı kaybının yerine
konması hayati önlemdir. Ancak bu
yerine konma, doğal, şekeri düşük,
soda tarzı mineral içerikli sıvılarla
sağlanmalıdır. Sıvı alımı sürekli ve
az az yapılmalıdır. Bir anda aşırı sıvı
alımının yararı yoktur. Sıvı kaybında canımızın su istemesini beklemek
BAHÇIVAN
Arı otları,
Acı otlardan
Ayırır.
Dingin sulara sığmaz,
Erginliği bahçivanın,
Namzet
Yaltaklığı Pişkinin.
Ele ve merheme
Silindir tepsisinde
Sürülen harman,
Bir okka, iki damla esaret,
Kekeme bir dilin.
• Yemek ihtiyacınızı spordan en az 2
saat kadar halletmelisiniz. Dolu mideyle, sıcakta spor yapmak kalp üzerine baskıyı artıracaktır.
Ama kılavuzu
Cesaret dediğiniz.
İlk atanızdı
Oysa…
Yaramaz dedim
Yara almaz demedim…
“Haydut türkülerden tülbent sarmasındaysan boğazına ellerimin.... kelepçe
kemçiren dişlerinde ve cebinde çocuk taşıyan o deniz
kokusunu sevdiğindendir”
Esra DURUKAN
İlk kez 1816’da İngiltere’de
1863’te Mithat Paşa’yla ülkemizde
Atatürk, 1936’da Silifke’de kurdurdu
Kooperatifler, birlik-beraberlik için kuruldu
Yukarıdan Aşağıya
1- Devlet tarafından üreticilere yapılan karşılıksız malî yardım.
2- Yaprakların düz ve parlak bölümü... Bitki yetişmeyen toprak...
Bir nehrimiz 3- Oy... Sodyumun simgesi... Bitkilerden kimyasal
yöntemlerle yapılan, kokulu ve uçucu sıvı 4- Ne sıcak, ne soğuk...
Ruhlarla ilişki kurarak hastalıkları iyileştirdiğine inanılan kimse 5- İcar... Gelincik denilen hayvan 6- Kadın oyuncu... Bir ilimiz
7- Sipariş etmek 8- Boru sesi... Mesafe... Eflatun rengi 9- Tek
hücreden meydana gelen ve basit yapıda olan bir canlı... Feryat,
beddua... Us 10- Petrol çıkan dağımız... Kandela, şem... Kilometre
11- Kemiklerin toparlak ucu... Bir balık türü 12- Hangi şey... İsviçre
Konfederasyonu’nu oluşturan devletlerden her biri... Mağra
• Sıcak havalarda en çok sorulan
sorulardan biri de “tuz” ihtiyacıdır.
Aşırı tuz tüketiminin çok da yararlı
olduğu görülmemiştir. Yemeklere
atacağınız biraz fazla tuz ihtiyacınızı
karşılamak için yeterlidir.
• Sıcak nedeniyle bir sıkıntı yaşadığınızı anladığınızda, hemen serin ve
gölgeli bir yere gitmelisiniz. Asla bir
anda kendinizi klimalı bir ortama at-
KOOPERATİFLER
Soldan Sağa
1- Kılıç otu, Mayasıl otu ve Koyunkıran olarak da bilinen bir bitki türü... 2- Üye olma durumu... Tespihlerin baş tarafına geçirilen
uzunca parça 3- Yanar gibi acıma... İşaret 4- Bir ilimiz... halkın
gezip hava alması için düzenlenmiş ağaçlı ve çiçekli büyük bahçe 5Eski dilde göz... Büyük ve çatallı geyik boynuzu 6- Ceset... Atlarda
nezle hastalığı... Kilonewton 7- Nazi partisinin askeri polis örgütünü
simgeleyen harfler... Bir ajans... Yağmur 8- Benzer, denk... Tanımlanamayan uçan nesne 9- Kanun... Muğla’nın bir ilçesi 10- İki nicelik
arasındaki bağıntı, nispet... Hatay bölgemizde bir ova 11- Ekmek...
Üvey anne 12- Sayısal sinyal işleme... Cermen soyundan olan halk
hatalıdır. Spor yapmadığımız zamanda bile sıcak havalarda günlük
2-3 litreye yakın sıvı ihtiyacı karşılanmalıdır. Ve aldığınız sıvı sıcaklığının da aşırı soğuk olmamasına dikkat edin.8-15 derece idealdir.
Atıl kaynakları harekete geçirmek
Yeni istihdamlar oluşturmak
Amaç, üretimi ve verimi artırmaktır
Kooperatifler, ortak iş yapmak için kurulur
Yönetimi adil ve demokratik
Temelinde sorumluluk, adalet ve eşitlik
Dayanışma ve yardımlaşma ruhu vardır
Kooperatifler, imece amaçlı kurulur
Merkezinde insanın yer aldığı
Bireyin ekonomiye kazandırıldığı
Toplumsal kalkınmanın anahtarlarıdır
Kooperatifler, topluma hizmet için kurulur
Refahın üstten, tabana yayılması
Ülkenin bir bütün olarak gelişmesi
Üretimden tüketime, tüketimden krediye
Kooperatifler, her sektörde, her yerde
Vedat SADİOĞLU - Eğitmen Yazar
mayın. Ani ısı değişiminden dolayı,
vücudunuz başka arızalarla uğraşmak zorunda kalabilir.
Uyarıları dikkate alıp spor yapanlar:
Eğer üst düzey spor yapanlardansınız siz zaten bunları biliyorsunuzdur. Ancak spora, tatili fırsat bilip
yapanlardansanız, elinize alacağınız
küçük bir şişe su bile, sizi büyük sıkıntılardan koruyacaktır.
Spor dolu günler sizinle olsun…
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim
Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara
Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya
kooperatifçiliğindeki en son durum
ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik,
Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında
Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve
Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı
ve birçok konu ele alınmış.
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Erkan Rehber
• Kooperatifçiliğin Tarihçesi
• Kooperatif Tanımı, Sınıflandırılması
• Kooperatifçilik
Değer ve İlkeleri
• Kooperatif Teorisi
• Dünya ve Türkiye'de
Kooperatifçilik
• Kooperatiflerin Geleceği
www.ekinyayinevi.com
Küreselleş(tir)me Karşısı
Bilim Politik Yazılar
Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı
Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları
Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve
Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış
ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu
yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna
karşılık İslam Dünyası ve Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan
metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve Doğu’nun gelişen Dünya tarihi
içinde edilgen bir izleyici olarak kaldığını
varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci
görüşler ise birbirini izleyen yazılarla sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.

Benzer belgeler