tıklayınız. - Veteriner Tavukçuluk Derneği

Transkript

tıklayınız. - Veteriner Tavukçuluk Derneği
Veteriner Tavukçuluk Derneði
BAÞYAZI
Saygý deðer okuyucularýmýz,
Bu sayýda öncelikle sizlerle paylaþmak istediðim
Veteriner Tavukçuluk Derneði olarak her yýl
sizlerin deðerli katýlýmlarý ile düzenli olarak
sürdürdüðümüz bilgilendirme toplantýlarýnýn bir
yenisi olan "Tavuk Eti ve Yumurta Üretimi:
Hedefler ve Potansiyel Problemler" konulu
programýmýz. 16.Haziran. 2010 tarihinde Ankara
Bilkent Otelde gerçekleþtirilecek olan bu toplantý
yine sektörün temel sorunlarýnýn yer aldýðý
konularda uzman görüþleri alýnacak ve sektörün
temsilcilerinin katýlýmý ile kanatlý eti ve yumurta
üretimindeki yeni hedeflerimizi belirleyeceðimiz
düþüncesindeyiz. Tüm katýlýmcýlara þimdiden
teþekkürlerimizi bildiririz.
Dergimizin geçen sayýsýný "Ölümünün 25. yýlýnda
saygý ile andýðýmýz Prof. Dr. Mahmut AKKILIÇ"
hocamýza ayýrmýþ ve okuyucularýmýzdan çok
olumlu tepkiler almýþtýk. Bu geri dönümler bizleri
çok mutlu etti. Bu sayýda da Prof. Dr. Cemal
Nadi AYTUÐ hocamýzýn Prof. Dr. Mahmut AKKILIÇ
hocamýz hakkýnda duygu dolu paylaþýmýný ve iki
resmi yeralmaktadýr.
Türkiye geçtiðimiz dönem içinde kanatlý eti ve
yumurta üretim ve pazarlama bakýmýndan iyi
bir sýnav vermiþ bulunmaktadýr. Ýç tüketimde
artýþlar olmasýnýn yaný sýra tavuk eti ve yumurtasý
ihracatýnda da mesafeler alýnmýþtýr. Bu ihracatlar
bugün için doðu ve güneydoðu komþularýmýza
yapýlmaktayken pazar profiline Rusya
Federasyonu ve AB ülkelerinin de önümüzdeki
dönem içerisinde katýlacaðýný düþünmekteyiz.
Ýhracat hedeflerinin artýrýlmasý ile iç piyasada
oluþan sýkýntýlar daha kolay aþýlabilecek ve
iþletme kapasitelerin tam kullanýmý ve/veya
arttýrýlmasý mümkün olacaktýr. Bu sayýda, YumBir Genel Sekreteri Dr. Hüseyin SUNGUR'un
Türkiye'deki yumurta sektörünün 2009 yýlý ile
ilgili deðerlendirmeleri yer almakta ve yumurta
sektörümüzdeki olumlu geliþmelerini bizlerle
paylaþmaktadýr. Dergimizde her zaman olduðu
gibi bu sayýsýnda da bilimsel makaleler yer
almaktadýr. Kanatlýlar için önemli bir problem
olan ve ülkemizde de ilk çalýþmalarýnýn 1952
yýllarýnda yapýldýðý kanatlý koksidiosizinin
mücadelesi ve korunmasý konularýnýn yer aldýðý,
yine kanatlý hastalýklarýnda dünyada önemli bir
yere sahip olan ve özellikle son yýllarda ülkemizde
de artan bir þekilde önemi vurgulanmaya çalýþýlan
kanatlý etleri ve iþletmelerdeki Campylobacter
kontaminasyonlarý konularý ile ilgili uzman
görüþleri ve çalýþmalarý bulunmaktadýr. Ayrýca
kanatlý beslenme ve beslenme hastalýklarý
açýsýndan önem taþýdýðý düþünülen ve ülkemizin
önemli bir yeraltý zenginlik kaynaðý olan bor
elementi hakkýnda düþündürücü bir derlemede
yer almaktadýr.
Dergimiz Mektup Ankara'nýn bu sayýsýnda sizlere
hem bilimsel konularda bilgi aktarýmý saðlayacak
hem de duygulandýracak bir sayý oluþturmaya
çalýþtýk. Umarýz okuyucularýmýzýn da beðenisini
kazanýrýz.
Prof. Dr. U. Tansel ÞÝRELÝ
Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
1
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Veteriner Tavukçuluk Derneði’nin
yayýn organýdýr.
Yýlda 4 kez 3 ayda bir yayýmlanýr.
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Adýna Sahibi
Prof. Dr. Ahmet ERGÜN
Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü
Prof. Dr. U. Tansel ÞÝRELÝ
Yayýn Kurulu
Prof. Dr. Mehmet AKAN
Doç. Dr. Erol ÞENGÖR
Dr. Serdar ERTAÞ
Uzman Vet. Hek. Mücteba BÝNÝCÝ
Vet. Hek. Ekrem T. YÜCESAN
Ýdare Yazýþma Adresi
Arama Sokak No: 20/D
Aydýnlýkevler - ANKARA
Tel: 0312 517 25 65
Faks: 0312 517 25 65
Banka Hesaplarý
REKLAM GELÝRLERÝ
Türkiye Ýþ Bankasý
Dýþkapý Þubesi 4206 932790
ÜYE AÝDATLARI
Türkiye Ýþ Bankasý
Dýþkapý Þubesi 4206 917468
Dergide yayýmlanan yazýlarýn
sorumluluðu yazarlarýna aittir.
Alýntý Yapýlamaz.
Grafik Tasarým ve Baský
Elma Teknik Basým Matbaacýlýk
Tel: 0312 229 92 65
Faks: 0312 231 67 06
2
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
Veteriner Tavukçuluk Derneði
ÖLÜMÜNÜN 25. YILINDA
PROF. DR. MAHMUT AKKILIÇ
Prof. Cemal Nadi Aytuð
daha da yakýnlaþtýk. Yurt dýþýnda da bir yýl
Uludað Üniversitesi Veteriner Fakültesi
beraber olduk. Ölüm bizi ayýrýncaya kadar,
Emekli Öðretim Üyesi ve Dekaný, Topkim A.Þ. Danýþmaný
E-mail: [email protected]
dostluðumuz hiç eksilmeksizin ayný çizgide
devam etti. Tüm dertleri ve mutluluklarý
paylaþabildiðim, mücadeleli günlerde kader birliði
Mahmut Akkýlýç, Fakültede öðrenci iken 2 sýnýf
önümüzde idi. Kendisini herkesin sevdiði saygýn
bir aðabey olarak tanýdým. Mesleðe atýldýðým ilk
yýllarda Bakanlýðýn ayný teþkilatýnda görev
yapmamýz ve ayrýca ailevi iliþkimiz vesilesiyle
yakýnlýðýmýz oldu. Ýkimiz de ayný tarihte (Aðustos
1961), o Hayvan Besleme, ben Ýç Hastalýklarý
dalýnda, akademik kariyere adým attýktan sonra
yaptýðým müstesna arkadaþlarýmdan biriydi.
1960 lý ve 70 li yýllarda meslek kuruluþlarý ve
fakülte kurullarýnca oluþturulan çeþitli komisyon
ve çalýþma guruplarýnýn pek çoðunda, adeta
ayrýlmaz ikizler gibi, birlikte görev yaptýk.
Hayatýnýn son 6 yýlýnda farklý yerlerde bulunsak
da, iliþkilerimiz devam etti. Ne yazýk ki, 25 yýl
önce, hayatýnýn en verimli çaðýnda genç yaþta
aramýzdan ayrýldý. Üzüntümüz derindir.
(Prof. Dr. Mahmut Akkýlýç, Hanri Benasuz ve Nurettin Gürsoy)
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
3
Veteriner Tavukçuluk Derneði
(Prof. Dr. Mahmut Akkýlýç, yakýn arkadaþlarý Seyfettin Uður ve Nurettin Gürsoy ile)
Mahmut Akkýlýç, ülkenin ve toplumun sorunlarý
yatýrýmcýlardan, en ücra köydeki kümes
karþýsýndaki duyarlýlýðý; sorgulayýcý, araþtýrýcý ve
sahiplerine kadar her kesimde, görsel, yazýlý ve
giriþimci kiþiliði; sað duyusu; haksýzlýklar
sözlü diyalog yoluyla bilgiyi tabana yaymaya
karþýsýndaki direniþi; sabýr ve metaneti;
çabalamýþtýr.
gerektiðinde insiyatif kullanma ve pratik çözüm
üretmedeki becerisi; ikna yeteneði; dürüstlüðü;
yardým severliði; vefa duygusu; ailesine,
çevresine, mesleðine tutkunluðu ve her alandaki
onurlu hizmetleriyle anýlarýmýzda yaþamaktadýr.
Mahmut Akkýlýç bir öncü idi. Bir bilim insaný
olarak, arkada býraktýðý hizmetler arasýnda,
özellikle kanatlý sektörüdeki öncülüðü her türlü
takdirin üzerindedir. Daha 1950 li yýllarda,
dünyada hýzla sanayileþmekte olan bir tavukçuluk
sektörünün mevcut olduðunu farkeden ve daha
sonra bu olguyu baþarýyla akademik platforma
taþýyan ilk meslektaþýmýzdýr. Hep bu alanda
çalýþmýþtýr. Bilimsel çalýþmalar yapmakla
yetinmeyip dýþa açýlmayý bilmiþtir. Çoðu kiþinin
endüstriyel tavukculuðu hiç önemsemediði o
yýllarda, çeþitli devlet ve meslek kuruluþlarýndan,
4
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
Mahmut Akkýlýç hiçbir fedakarlýktan kaçýnmamýþ,
durumdan vazife çýkararak, hizmetin olduðu her
yere koþmuþtur. Tavukculuðu konu alan kongre,
seminer, toplantý, araþtýrma, inceleme, ziyaret,
komisyon çalýþmasý, proje çalýþmasý gibi yüzlerce
etkinliðin ya düzenleyicisi veya konuþmacýsý, ya
da katýlýmcýsý olmuþtur. Tavukçuluk sektörünün
henüz filizlenme ve emekleme döneminde olduðu
o yýllarda (1965- 85 ) kurulmuþ olan irili ufaklý
bütün iþletmelere doðrudan veya dolaylý þekilde
katkýsý olmuþtur. En son, parlamenter sýfatýyla
da, var gücüyle bu katkýyý sürdürmüþtür. Öyle
ki, övgüde çok hasis olduðunu bildiðim bir
tavukçu dostumun, acý haberi duyduðu anda, “
Eyvah tavukçu öksüz kaldý !” diye feryat ettiðine
þahit olmuþumdur. Allah rahmet eylesin..
Veteriner Tavukçuluk Derneði
TÜRKÝYE YUMURTA SEKTÖRÜ VE YUM-BÝR
Dr. Hüseyin Sungur
Yum-Bir Genel Sekreteri
E-mail:[email protected]
Bilim adamlarý 20.yüzyýlda en çok kanatlý üretimin
artýrmak için çaba sarf etmiþler ve bu çabalarýn
sonucunda tavuk ýrklarýnda önemli genetik
ilerlemeler saðlamýþtýr. Tavuklarýn kendilerinde
de bir deney hayvaný olmasý genetik çalýþmalarýn
bu tür üzerinde yoðunlaþmasýný saðlamýþtýr.
Bunun yanýnda, hastalýklarla mücadele, ýslah ve
besleme alanlarýnda saðlanan bilimsel
geliþmelerin yarattýðý verimlilik, tavukçuluk için
büyük alanlara ihtiyaç bulunmamasý, kýrsal
kalkýnmaya saðladýðý katkýlar, tavukçuluðun hýzla
entansiftifleþmesi saðlamýþ ve tüm dünyada
endüstriyel bir sektör konumuna gelmiþtir.
Ülkemiz için de tavukçuluk önemli bir sektör
olup, son yýlarda saðladýðý hýzlý beyaz et ve
yumurta üretim artýþlarý ile hayvansal protein
açýðýný gidermemize önemli katkýlar saðlamýþtýr.
üreticilerini tek bir çatý altýnda toplayan “Yumurta
Üreticileri Merkez Birliði” yumurta sektöründe
yeni bir dönem baþlattý. Bu yeni dönemin en
belirgin özelliði, planlý ve programlý hareket
edilmesidir. Son üç yýlda, üreticilerin kendi
meselesine sahip çýkmasý ve sorunlarýn gerisine
düþmeden, çözüm üretilmesi sayesinde sektörde
birçok kazaným saðlanmýþtýr.
Bugün, Tarým ve Köyiþleri Bakanlýðý’na kayýtlý
ve izinli yaklaþýk 1100 ticari iþletme ve 3100
kümes ile yumurta sektörü geliþimi sürdürmekte
ve dünyayla yarýþmaktadýr. Türkiye 2009 yýlýnda
11 milyarý aþan yumurta üretimi ile dünya
yumurta üretiminde ilk onda yerini aldý. Yaþanan
ekonomik krize ve genel ihracatta yaþanan
düþüþlere raðmen, yumurta sektörü 2009 yýlýnda
da ihracat baþarýsýný sürdürmüþtür. 2009 yýlýnda
100 milyon dolar deðerinde 71.300 Ton yumurta
ihraç edilebilmiþtir. Yumurta yeminin maliyeti
Kanatlý yetiþtiriciliði üretim döngüsünün kýsa
olmasý ve modern yetiþtirme tekniklerinin göreceli
olarak kolay uygulanabilmesi nedeniyle birçok
ülkede yapýlmaktadýr. Ülkemiz son yýllarda
modern üretim alt yapýsý ve kapasitesi ile dünya
yumurta üretiminde ilk onda yerini almýþtýr. Ne
var ki; ülke tavukçuluðunun damýzlýk, yem ham
maddeleri, aþý ve ilaçta dýþa baðýmlýlýk, kanatlý
saðlýðýnýn oluþturduðu kayýplar, yetersiz
biyogüvenlik önlemleri, yüksek maliyet gibi
önemli sorunlarý bulunmaktadýr.
Bu kýsa deðerlendirmeden sonra, sizlere kýsaca
yumurta sektörünün 2009 yýlýný deðerlendirmek
ve Yum-Bir faaliyetlerinden bahsetmek istiyorum.
2005–2006 yýllarýnda yaþanan kuþ gribi krizi
sonrasýnda, yeni bir yapýlanmaya giden yumurta
sektörü, dernekler yerine birlikler yoluyla
örgütlenmeyi seçti. 2006 tarihinde de yumurta
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
5
Veteriner Tavukçuluk Derneði
ortalama 580–650 TL/Ton olurken, 60- 65 gr
yumurtanýn satýþ fiyatý ortalamasý 13–14 krþ
civarýnda olmuþtur. Yumurta maliyeti ise 11–12,5
krþ arasýnda deðiþmiþtir. Üretim maliyetleri,
yumurta fiyatlarý ve diðer veriler topluca
deðerlendirildiðinde yumurta tavukçuluðu 2009
yýlýný büyüyerek ve karlý geçirmiþtir denilebilir.
Geçen yýl yumurta üreticileri, yumurta tebliðini
etkin uygulayarak, kaliteli ve güvenilir yumurta
üretiminde yeni adýmlar attý. Yumurtalarýn üzerine
iþletme numarasýný yazarak, ürününe sahip çýktý,
pazarlama gücünü artýrdý.
Yum-Bir
olarak
yumurtanýn besleyici
deðerinin tanýtýlmasýna
2009 yýlýnda da büyük
önem verdik, birçok
faaliyetin yaný sýra,
dünyanýn 65 ülkesinde
kutlanan yumurta
gününü, Ankara’da ikinci
kez kutladýk. Bastýrdýðýmýz
bröþür ve kitapçýklar ile
çok sayýda tüketiciye
ulaþtýk
YUM-BÝR Yönetim Kurulu
belirlenen amaçlar
doðrultusunda her ay
gündemli olarak tüm
baþkanlarýn katýlýmý ile
toplandý. Bu toplantýlarda,
yumurta tavukçuluðunun
güncel sorunlarý tartýþýldý,
b i l g i ve d e n e y i m l e r
paylaþýldý.
Ta r ý m v e K ö y i þ l e r i
Bakanlýðý ile ortak
çalýþmalar yürüterek
yumurta ve yumurta
ürünleri tebliðinin yaný
sýra, ihracatta avantaj
saðlanmasý beklenen
b ö l ü m l e n d i r m e
yönetmeliðinin çýkmasý
saðlandý. Öte yandan
6
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
yumurta iþletmelerinin kayýt altýna alýnmasý,
kanatlý hareketlerinin kontrolü, kümeslerdeki
saðlýk sorunlarý ve tedavilerinin takip edilmesi
için kayýt sistemi oluþturulmasý, iþletmelerde
Salmonella taramasýnýn ve yumurtada veteriner
ilaç kalýntýsý izleme programýnýn baþlatýlmasý
2009 yýlýnýn önemli geliþmeleri olarak sayýlabilir.
Yine 2009 yýlýnda Yum-Bir’in giriþimleri ile
yumurta üreticisine ilave kazanç saðlayacak
tavuk gübresinin deðerlendirilmesi için kurulacak
tesislerin kýrsal kalkýnma destekleri kapsamýna
alýnmasý saðlandý.
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Geçen yýlarda olduðu gibi bu yýlda, eðitim
çalýþmalarýný aksatmadýk, Ýzmir’de geniþ katýlýmlý
bir seminer düzenleyerek yumurta sektörünün
geleceðini tartýþtýk. Afyon da kanatlý saðlýðý
çalýþtayý düzenleyerek, ülkemizde sýk görülen
hastalýklar, oluþturduðu ekonomik kayýplar ve
alýnacak önlemleri belirledik ve gerekli çalýþmalarý
baþlattýk. Üreticiler için “Biyogüvenlik” el kitabý
hazýrlayarak tüm üreticilere ulaþtýrdýk.
üreticilerinin üretim alt yapýsý, üretim
kapasitesi ve bilgi birikimi ile dünya ile
rekabet edebilecek düzeydedir.
Gaziantep’te düzenlenen Irak ihracat fuarýna
ikinci kez katýlarak ihracat arayýþýmýzý sürdürdük.
Basýn bültenleri gazete, dergi ve televizyon
röportajlarý ve zengin içerikli internet sitemizle
basýn ve kamuoyunu düzenli olarak bilgilendirdik.
·
Ýlaç kullanýmýný en aza indirecek, koruyucu
hekimliðin öne çýktýðý yetiþtirme çiftlik yönetim
sistemlerinin uygulanmasý,
·
Ülkemizde yaygýn suþlar ile kendi aþýsýný
yapabilmesi,
Bu olumlu memnuniyet verici geliþmelerin yaný
sýra 2009 yýlýnda elbette bazý olumsuzluklar da
yaþanmadý deðil. 2009 yýlýnda en önemli sorun
hiç beklenmedik bir anda sektörün görüþü
alýnmadan Tarým ve Köyiþleri Bakanlýðý tarafýndan
26 Ekim 2009 tarihinde de yayýnlanan GDO’lu
gýda ve yem ithalatýnýn düzenleyen yönetmelik
olmuþtur. Bir anda yem hammadde ithalatý
durmuþ, hammadde temininde zorluklar
yaþanmýþ fiyatlar %50–60 oranýnda artmýþtýr.
Daha sonra yönetmelik Danýþtay tarafýndan iptal
edilmiþ ise de, Bakanlýðýn Danýþtay’a itirazý ile
yönetmelik yeniden yürürlüðe girmiþ ve belirsizlik
hala devam etmektedir.
·
Yerli damýzlýk ýrklarýn geliþtirilmesi
·
Yumurtada kalýntý sorunu yaratmayacak
alternatif veteriner ürünlerinin geliþtirilmesi
Yeni dönemde Yumurta Üreticileri Merkez Birliði
olarak daha çok pazarlama ve markalaþmaya
öncelik vereceðiz. Öte yandan tüm Birliklerin
kurumsal alt yapýsýnýn güçlendirilmesine baðlý
olarak;
konularýnda üretici, sanayici ve üniversite iþbirliði
ile Araþtýrma-Geliþtirme projeleri üzerinde
çalýþacak ve bu konuda iþbirliði imkanlarý
arayacaktýr.
Diðer bir sorunda ihracatta en büyük pazarýmýz
olan Irak gümrük kapýlarýnda yaþanmýþtýr. Irak
merkezi hükümetinin bazý kararlarda söz sahibi
olamamasý, Kuzey Irak yerel yönetiminin kendi
ithalatçýlarýna verdiði izinleri geciktirmesi ve
ilave vergiler koymasý ihracatýmýzda aksamalar
yol açmýþtýr ve ihracat hedefimiz
gerçekleþmemiþtir. Yine ihracat baðlamýnda
Ukrayna orijinli yumurtalarýn illegal yollarla
Irak’ta Türk yumurtasý olarak satýlmasý biz çok
uðraþtýran bir mesele olmuþtur. Bu illegal Ticaret,
Dýþ Ticaret Müsteþarlýðý ve Tarým bakanlýðý
neznindeki etkin giriþimlerimiz sayesinde büyük
ölçüde önlenmiþtir.
Yýl Ýçindeki tüm olumlu ve olumsuz
geliþmeler göstermiþtir ki yumurta
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
7
Veteriner Tavukçuluk Derneði
TAVUK COCCÝDÝOSÝSÝ
Prof. Dr. Zafer Karaer
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Protozooloji Anabilim Dalý-Ankara
E-mail:[email protected].
Tel: 03123170315/345
Veteriner Tavukçuluk Derneði’nden tavuklarda
coccidiosis ile ilgili bir yazý yazmam istendiðinde,
bu yazýnýn nasýl olmasý gerektiði üzerinde
düþündüm ve klasik coccidiosis yazýmlarýnda
olduðu gibi, tavuklarda coccidiosis çok önemli
bir hastalýktýr… Çok fazla ekonomik kayýplara
neden olur ile baþlayýp, þu kadar Eimeria türü
bu hastalýða sebep olur, bu türlerin yaþam
döngüleri þöyledir… Semptomlarý, hastalýk
belirtileri böyle ile devam ederek.. Teþhis ve
tedavi ile korunma yöntemleri þunlar, þunlardýr
diye, yazýyý tamamlamak yerine; “Türkiye’de
bugüne kadar tavuk coccidiosis’inde neler
yapýlmasý gerekiyordu da, yapýlmamýþtýr’???”
noktasýnda durarak, bu sorunun yanýtýný
aramanýn daha önemli ve gerekli olduðunu
düþünüyorum..
Peki!!!, Türkiye’de tavuk coccidiosisi ile ilgili
bugüne kadar neler yapýlmýþtýr, diye bakýldýðýnda;
maalesef, görüntü çok fazla iç açýcý deðildir..
Ülkemizde tavuk coccidiosis’i ile ilgili ilk çalýþma
Baþkaya ve arkadaþlarý tarafýndan, 1952 yýlýnda
Ankara’da Tavukçuluk Enstitüsünde tavuklarda
görülen salgýn halindeki ölüm nedeninin
coccidiosis olmasýnýn anlaþýlmasý ile tesadüfen
yapýlmýþtýr. Bunu Oytun (Ankara, 1952) ve
Meydani (Ankara, 1966)’nin hastalýkla ilgili ilaç
denemelerine ait çalýþmalarý takip etmiþtir. Daha
sonra biri ülkenin bir ucunda Bursa’da (Demir,
1991), diðeri diðer ucunda Elazýð’da (Gürel,
1992) tavuklarda ilk kez bölgesel tür bildirimini
esas alan planlý çalýþmalar yapmýþtýr.. Bunlarý
uzun bir aradan sonra tarafýmdan doktora tez
8
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
konusu olarak verilen, etlik piliç yetiþtiriciliðinde
coccidiosis’e neden olan türlerin tespiti ve
hastalýktan korunmada ülkede kullanýlan kimyasal
(Sarý, 2004) ve aþýlarýn (Karaþ, 2004) etkisi ile
ilgili çalýþmalar takip etmiþtir. Her iki doktora
çalýþmasýnda öncelikle tavukçuluðun yaygýn
olarak yapýldýðý Adapazarý (Merkez ve Kaynarca),
Bolu (Göynük), Balýkesir (Bandýrma) ve Ankara
(Kazan)’da kümeslerden toplanan dýþkýlarda
Eimeria türleri saptanmýþ, bu türlerle deneysel
enfekte edilen civcivlerde, ülkede yaygýn olarak
kullanýlan kimyasal ve aþýlarýn etkileri
incelenmiþtir. Böylece hem bu bölgelerde broiler
yetiþtiriciliðinde coccidiosis nedeni olan türler,
hem de aþý ve yeme katýlan kimyasallarýn
coccidiosis de korunmada etkisi saptanmýþtýr.
Görüldüðü gibi tavuk coccdiosis’inin ciddiyetine
(!), önemine (!) binaen bu güne kadar Türkiye’de
sadece 7 çalýþma yapýlmýþtýr. Bu durumda
tavuklarda coccidiosis ile ilgili bilgilerin ülke
çapýnda yeterli olmadýðý, hatta doktora tezleri
olmasa hiçe yakýn bilgi olduðu açýkça ortadadýr.
Buna karþýlýk hayvancýlýk sektörleri arasýnda
endüstriyel anlamda en geliþmiþ sektör olan
tavukçuluk sektöründe, coccidiosis’e bakýþ, hiç
de geliþmiþliðine yakýþýr biçimde deðildir. Öyle
ki!!! Tam anlamýyla boyutlarý bilinmeyen, elde
doðru-dürüst hiçbir veri bulunmayan bu hastalýða
karþý, hiçbir bilimsel esasa dayanmayan bir savaþ
ilan edilmiþtir. Bu savaþta en iyi silah olarak
gerek etlik piliç yetiþtiriciliðinde ve gerekse
yumurtalýk tavuk yetiþtiriciliðinde beslenme
yemlerine Monensin, Narasin, salinomisin,
Lasalosid, Senduramisin gibi ionofor grubu
antibiyotikler ile Amprolyum, Sülfanamidler,
Nikarbazin, Diklazuril, Robenidin gibi
kimyasallar anticoccidial olarak katýlmaktadýr.
Bu anticoccidiallarýn yýllýk kesin olarak tüketim
miktarý bilinmiyor, her isteyen istediði
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
9
Veteriner Tavukçuluk Derneði
anticoccidiali, istediði þekilde ve miktarda
kullanýyor, hangi iþletme hangi anticoccidiali, ne
kadar süre ve miktarda kullanýyor bilinmiyor..
hangi anticoccidal preparatý hangi coccidiosis
türünde direnç kazandýrýyor bilinmiyor.. yine
hangi anticoccidial ette kalýntýya sebep oluyor
bilinmiyor.. ayrýca belki de en önemlilerinden
olaný çevrede ne kadar kirlilik yaratýyor
bilinmiyor.. Bir bilinmeyen de bütün bu
bilinmeyenler insan saðlýðýný ne derecede etkiliyor
maalesef, bu da bilinmiyor!!! Bilinmekte
istenmiyor.. Buna karþýlýk en önemli bilinen
yýllarca önce Avrupa Birliði ülkelerinde ve geliþmiþ
çoðu ülkede bu kimyasallarýn kullanýmlarýnýn
yasaklanmýþ olduðudur!!! (çok uzun, uzun
düþünmek gerekir!!!). Ancak ülkemizde de kaðýt
üzerinde yasaklama ile ilgili kanun ve tebliðler
olduðu halde, halen yetiþtiriciler istedikleri
anticoccidiali, istediði þekilde kullanmaktadýr..
Bunlardan yasaklanmýþ bazý anticoccidiallarýn
2014, 2015, 2016 hatta 2017 yýlýna kadar
kullanýmýna iliþkin ruhsat izinleri vardýr. Ýþin bir
diðer ilginç yaný ise çok geliþmiþ olan tavukçuluk
sektöründe ulaþýlabilen veri sayfalarýnda;
verimlilik, ithalat, ihracat gibi bazý seçme veriler
ve bunlara ait bütün hesaplamalar en ince
ayrýntýsýna kadar verildiði halde, yýllýk kullanýlan
hepside ithal edilen, 1 tek yerli bulunmayan
anticoccidial miktarlarý ile bunlarýn neden
olduðu kalýntý ve çevre kirliliði hesaplamalarýna
ait veriler, nedense ilgili veri kaynaklarýnda
yok!!!.. Herhalde hesaplar çok karýþýk, içinden
çýkýlamaz bir durum var ki; bu tür hesaplamalar
yapýlmýyor.. Ya da!!! Bütün bu premiksler,
anticoccidialler yurt dýþýndan getirtildiði için
mi??? Hesaplamaya deðmez görülüyor!!! Bu
noktada “Anticoccidiallerin Ýthal izni nasýl,
nereden ve neye göre alýnýyor/veriliyor???
B i l i n m i y o r ? ? ? T ü r k i ye ’ d e b u g ü n i ç i n
anticoccidiallerin, tavuk coccidiosisini
getirdiði noktada bilinmiyor??? daha çok
çýkmaza sürükleyip, sürüklemediði de
bilinmiyor??? Bunun hesabýný kim nasýl
verecek??? bu da bilinmiyor” gibi bilinmezlikler
ekleniyor ve iþin en can alýcý yaný ise bütün bu
bilinmezliklere kimin yanýt-cevap vereceði
de bilinmiyor???...
10
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
Ülkemizde tavuk coccidiosisine karþý yapýlan
savaþlarda kullanýlan bir diðer silah aþý
u y g u l a m a l a r ý d ý r. A þ ý l a r d a d a d u r u m ,
anticoccidiallerden çok farklý deðildir. Bu
uygulamalarda da bir çok bilinmezlik var. Bu
bilinmezliklerden en önemlileri Hangi iþletme
hangi aþýyý, ne kadar süre ve miktarda
kullanýyor bilinmiyor??? Özellikle hepsi ithal
olan canlý aþýlarýn, tür sayýsý ve suþu
bakýmýndan, ülkede ki türlerle ne derecede
uyumludur, bilinmiyor???. Aþýlarýn Ýthal izni
nasýl, nereden ve neye göre
alýnýyor/veriliyor??? Bilinmiyor??? Türkiye’de
bugün için olmayan türlerin ve suþlarýn
ülkeye girmesi, tavuk coccidiosisini daha
çok çýkmaza sürüklemez mi??? Bunun
hesabýný kim nasýl verecek??? Bu da
bilinmiyor. Bütün bu bilinmezliklere karþýn her
isteyen istediði aþýyý, istediði þekilde ve miktarda
kullanýyor, içerdiði türler ve suþlar dikkate
alýnmýyor, Bu durum olmayan türlerin ve/veya
olmayan suþlarýn ülkeye girmesi demektir, bu
dikkate alýnmýyor. Bu durumda en önemli
bilinmezlik ise; ülkede aþý uygulamalarý ne
Veteriner Tavukçuluk Derneði
derecede olumlu sonuçlar veriyor, ya da
ileride ne gibi olumsuzluklara neden olur
bilinmiyor.
Ýþte bütün bu durumlar göz önüne alýnarak
yapýlmasý gereken noktasýnda, öncelikle konunun
uzmaný Türk bilim insanlarýnýn devreye girerek,
olaya sahip çýkmasý ve sektörle birlikte ülke
gereksinimlerini öncelik sýrasýna göre belirlemesi
gerekmektedir. Bununla ilgili olarak ben ve
e k i b i m t a ra f ý m d a n ö r n e k b i r ç a l ý þ m a
yapýlmaktadýr. “Kanatlý Coccidiosis’ine Karþý
Oocystlerin Ýrradiye Edilmesi Esasýna Dayalý Aþý
Üretimi” konulu TÜBÝTAK destekli proje
çalýþmalarýna 2005 yýlýnda
baþlandý, halen proje
kapsamýnda çalýþmalar
devam etmektedir. Bu
arada proje çalýþmalarýnda
saha uygulamalarýnda bize
yardýmlarýný esirgemeyen
“BESD-BÝR” e teþekkür
ederiz. Bu çalýþma ile
Türkiye’de etlik piliç
yetiþtiriciliðinde
coccidiosisi’in ülkesel
boyutlarda durumu ve
buna baðlý olarak aþý ile
çözüm yollarýnýn aranmasý
amaçlandý. Bugüne kadar
(yaklaþýk 5 yýl) Türkiye’de
etlik piliçlerde coccidiosis
ilk defa böyle kapsamlý bir
çalýþma ile ele alýnmýþtýr.
Bu çalýþmada, ülkedeki 9
bin civarýndaki broiler
kümeslerinin tamamýný
temsil edecek þekilde;
Türkiye’nin 6 bölgesinde
(Akdeniz Bölgesi, Doðu
Anadolu Bölgesi, Ege
Bölgesi, Ýç Anadolu
Bölgesi, Karadeniz Bölgesi
ve Marmara Bölgesi) yer
alan, broiler kümeslerinin
yoðunlukla bulunduðu 19
ilden (Adana, Adapazarý,
Ankara, Balýkesir, Bolu,
Bursa, Çanakkale, Düzce, Elazýð, Eskiþehir, Ýzmir,
Ýzmit, Kayseri, Konya, Manisa, Mersin, Samsun,
Uþak ve Zonguldak), istatistiksel analizle illerdeki
kümes yoðunluðuna göre sayýlarý belirlenen
toplam 1200 kümesten dýþký örnekleri toplandý,
kümeslerin klinik veya subklinik boyutta
coccidiosis oranlarý saptandý ve enfekte
dýþkýlardan Türkiye inokülümü hazýrlandý. Yani
Türkiye’de ilk defa etlik piliçlerde
coccidiosis’e neden olan Eimeria türlerini
içeren bir karýþým hazýrlandý. Ayný zamanda
inoklümde ki Eimeria oocystlerinin hastalýk ve
ölüme sebep olan dozlarý da belirlendi. Yine
Türkiye’de ilk defa moleküler amplifikasyon
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
11
Veteriner Tavukçuluk Derneði
tekniði ile etlik piliçlerde coccidiosise neden
olan türler belirlendi. Bugünlerde iradiye aþý
çalýþmalarýmýz devam etmektedir. Bu çalýþma
ile etlik piliçlerde coccidiosis tüm boyutlarýyla
ve ülke çapýnda araþtýrýlmýþ olacaktýr. Buradan
çýkan sonuçlara göre de hastalýkla ilgili gerçek
ve bilimsel manada yol haritasý çizilmiþ olacaktýr
(Bu proje halen devam ettiði ve kesin rapor
yazýlmadýðý için bulgular yüzeysel verilmiþtir).
Bu projeye benzer bir çalýþma planý da yumurtalýk
tavuklarda yapýlmalýdýr. Çünkü yumurtalýk
tavuklarda da coccidiosis’de bir çok bilinmezlikler
var, buna karþýlýk etlik piliçlerde olduðu gibi
bilinçsizce yem katký maddeleri ile anticoccidiallar
verilmekte, keza aþýlar uygulanmaktadýr.
Yapýlmasý gereken en önemli konulardan birisi
de, belki de ilki ülkemiz bilim insanlarý hastalýða
tabii ki sahip çýkmalýdýr, ancak tavukçuluk sektörü
de en az yabancý konu uzmanlarý kadar, Türk
bilim insanlarýna sahip çýkmalýdýr. Çünkü ülkesini
seven Türk Bilim Ýnsanlarý yabancýlarýn beklediði
12
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
(Pazar) karþýlýðý hiçbir zaman beklemez.
Sonuç olarak gýda sektöründe ve ülke
ekonomisinde çok önemli ve özel yeri olan gerek
e t l i k p i l i ç , g e r e k s e y u m u r t a l ý k t av u k
yetiþtiriciliðinde coccidiosis ile ilgili ülkeye katma
deðer saðlayan çalýþmalarýn bugüne kadar
yapýlmadýðý, bu yüzden premiksleri,
anticoccidialleri veya aþýlarý kullanýrken gerçek
anlamda ne kazandýðýmýzý veya neleri
kaybettiðimizi, ileride daha neleri
kaybedebileceðimizi, ya da kime hizmet
ettiðimizi tam olarak bilmemiz gerektiðini
önemle vurgulamak isterim. Türkiye’de
coccidiosis kadar önemli olduðuna ve de
bilinmezliklerinin çokluðuna inandýðým
salmonella, newcasttle, infuluense, marek,
gumbora gibi bakteryel, viral hastalýklarýn
mücadele ve korunma yolunun ise, yukarýda ki
T Ü B Ý TA K p r o j e s i n e b e n z e r u l u s a l
epidemiyolojik projelerden geçeceðine
inanýyorum.
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
13
Veteriner Tavukçuluk Derneði
BOR MÝNERALÝ VE BROYLER RASYONLARINDA
KULLANIMI
Araþ. Gör. Özge SIZMAZ
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve
Beslenme Hastalýklarý Anabilim Dalý-Ankara
E-posta: [email protected].
Deðerli ve ekonomik bir protein kaynaðý olmasý
ve iþ olanaklarý saðlamasý açýsýndan tavukçuluk
sektörü ülkemiz için oldukça önem taþýmaktadýr.
Sektörün en yüksek maliyetini de yemler
oluþturmaktadýr. Maliyeti ne kadar azaltýrsak
hayvancýlýk da o kadar ekonomik olacaðýndan
yem hammaddesi bakýmýndan ülkemiz için
kaçýnýlmaz olan dýþarý baðýmlýlýðý en aza indirmek
gerekmektedir.
Dünya nüfusunun artýþý ile birlikte yaþam
standartlarýnýn yükselmesi daha fazla miktarda
ve iyi nitelikli hayvansal kaynaklý besinlerin
üretilmesini zorunlu kýlmaktadýr. Ýyi nitelikli
hayvansal kaynaklarýn elde edilmesinde optimum
düzeyde bakým ve besleme yapýlmasýnýn yanýnda
yem katký maddeleri kullanýlmasýna da yer
verilebilmektedir (Church ve Kellems, 2002).
Bu baðlamda ülkemiz kaynaklarý açýsýndan zengin
olan borun etkili olabileceði düþünülmektedir ve
bu konuda çeþitli araþtýrmalar yapýlmaktadýr.
Borik Asit
Þekil 1. Borik asidin moleküler yapýsý
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
Dünya bor rezervi ülkelere göre ve dünya
tüketimini tek baþýna karþýlama kapasitelerine
göre ömürleri aþaðýda gösterilmiþtir (Eriþim,
2008a).
Çizelge 1. Borun Ülkelere Göre Dünya Rezervleri ve Ömür
Yýllarý
ÜLKE
Rezerv (bin Ton)
Rezerv Ömrü (Yýl)
Türkiye
644.000
240
AB Devletleri
105.000
33
Rusya
140.000
16
36.000
17
Çin Halk
Bor, periyodik tabloda B simgesi ile gösterilen,
atom numarasý 5, atom aðýrlýðý 10,81 olan
metalle ametal arasý yarý iletken özelliðe sahip
bir elementtir. Bor tabiatta hiçbir zaman serbest
halde bulunmaz.
Doðada yaklaþýk 230
çeþit bor minerali
olduðu bilinmektedir
(Eriþim, 2008b). Bor
mineralinin molekül
modeli Þekil 1'de
gösterilmiþtir.
14
Bor elementi vücudumuzda özellikle kemik
kalsiyum, magnezyum ve fosforun korunmasý
için gereklidir. Ayrýca bu üç mineralin vücutta
m a k s i m u m d ü z e y d e k u l l a n ý l m a s ý n ý ve
korunmasýný da saðlamaktadýr. Bunun dýþýnda
beyin fonksiyonlarýnda, baðýþýklýk sisteminde,
kan hücrelerinin kompozisyonunda da rol
almaktadýr. Son yýllarda yapýlan çalýþmalar üreme
sisteminde ve embriyo geliþiminde de etkili
olduðunu göstermiþtir. Kýsacasý bor elementi,
canlý organizmalarda proton vericisi olarak
indirekt etkilere neden olup hücre membraný,
yapýsý ve fonksiyonlarý üzerinde önemli
fonksiyonlarý bulunmaktadýr (Yeþilbað, 2008).
5
Cumhuriyeti
Þili
41.000
3
Bolivya
19.000
3
Peru
22.000
1
Arjantin
9.000
2
Sýrbistan
3.000
317
TOPLAM
1 019.000
Bor minerali rezervleri dünyada baþlýca üç
kuþakta oluþmuþtur (Eriþim 2009).
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
15
Veteriner Tavukçuluk Derneði
-ABD'nin Güneybatý bölgesi Mojave Çölü
-Güney-Orta Asya Alp Kuþaðý ( Türkiye dahil)
-Güney Amerika And Kuþaðý
Türkiye'de üretilen bor mineralleri tinkal,
kolemanit ve üleksittir (Eriþim 2009). Bunlardan
Kýrka'da bulunan ve dünyanýn en büyük rezervi
kabul edilen tinkal, yine Kýrka'daki 3 adet boraks
pentahidrat tesisi ile Bandýrma'da bulunan
boraks dekahidrat+ boraks pentahidrat tesisi
ve sodyum perborat tesisinde hammadde olarak
kullanýlmaktadýr. Bigadiç, Emet ve Kestelek'te
bulunan Kolemanit rezervleri dünyanýn en büyük
rezervleridir. Üleksit ise Bigadiç ve Kestelek'te
öenmli miktarlarda bulunmaktadýr. Kolemanit
borik asit tesislerinde hammadde olarak
kullanýlmakta ayrýca öðütülmüþ olarak da satýþý
yapýlmaktadýr.Türkiye ayný zamanda dünyanýn
en büyük ham cevher üreticisi ve ihracatçýsý
konumundadýr (Eriþim 2009).
Bor Kullanýmýnýn Tarihçesi
Bor tuzlarý, 4000 yýl önce ilk kez Tibet'te
kullanýlmýþtýr. Bor Mýsýrlýlarla mumyalamada,
Romalýlarda cam yapýmýnda, antik çaðlarda
Babiller ve Etilerde altýn ve gümüþ iþlemeciliðinde
lehim olarak, Eski Yunan ve Romalýlarda zemine
serpilerek arena temizliði için kullanýlmýþtýr. Bor
madeni Avrupa'ya Tibet'ten Marco Polo tarafýndan
getirilmiþtir. MS 875 yýlýnda ise Araplar bor
tuzlarýný kullanarak ilaç yapmýþlardýr. Ýlk borik
asit 1700'lü yýllarda kimya öðretmeni William
Homberg tarafýndan demir sülfat ile boraksýn
ýsýtýlmasýyla gerçekleþtirilmiþtir. Modern bor
endüstrisi ise 13. yy'da Marco Polo tarafýndan
Tibet'ten Avrupa'ya getirilmesiyle baþlamýþtýr.
MS 1771 yýlýnda Ýtalya'nýn Tuscani bölgesindeki
sýcak su kaynaklarýnda Sassolit bulunduðu
anlaþýlmýþ, takiben 1830 yýlýnda Ýtalya'da borik
asit üretimi baþlamýþtýr. 1852'de Þili'de
endüstriyel anlamda ilk boraks madenciliði
baþlamýþtýr. Nevada, California, Caliko, Moutain
ve Kramer yöresindeki yataklarýn bulunarak
iþletilmeye alýnmasý ile ABD dünya bor ihtiyacýný
karþýlayan birinci ülke haline gelmiþtir. Türkiye'de
ilk iþletmenin 1861 yýlýnda çýkartýlan Maadin
Nzannamesi uyarýnca 1865 yýlýnda bir Fransýz
þirketine 20 senelik iþletme imtiyazý verilmesiyle
baþladýðý bilinmektedir. 1950 yýlýnda Bigadiç ve
1952 yýlýnda Mustafa Kemal Paþa yöresindeki
kolemanit yataklarý bulunmuþtur. 1956 yýlýnda
Kütahya Emet kolemanit, 1961 yýlýnda Eskiþehir
Kýrka boraks yataklarýnýn bulunmasý ve
iþletilmeye baþlanmasýyla Türkiye dünya bor
üretimi içinde 1955 yýllarýnda %3 olan payýný
1962'de %15, 1977'de %39 düzeyine yükseltmiþ
ve giderek artan üretimi sayesinde de
günümüzde ABD'nin en önemli rakibi haline
gelmiþtir (Ademdir, 2002).
Bor Ürünleri ve Kullaným Alanlarý
Çeþitli metal veya ametal elementlerle yaptýðý
bileþiklerin gösterdiði farklý özellikler, endüstride
birçok bor bileþiðinin kullanýlmasýna olanak
saðlamaktadýr. Bor, bileþiklerinde metal dýþý
Çizelge 2. ABD, Türkiye, Avrupa Birliði Ülkeleri ve Japonya'nýn Bor mineralleri ve Rafine Bor Ürünleri Tüketiminin Sektörel
Daðýlýmý
KULLANIM ALANI (%)
ABD
TÜRKÝYE
AB ÜLKELERÝ
JAPONYA
Ýzolasyon Fiberglas
46
-
14
15
Tekstil Fiberglas
18
-
20
31
Cam
7
30
7
24
Sabun, Deterjan
7
26
12
-
Tarým
4
-
-
-
Emaye, frit
4
16
23
10
Alev Geciktirici
4
-
-
-
10
28
24
20
100
100
100
100
Diðer
TOPLAM
16
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
Veteriner Tavukçuluk Derneði
bileþikler gibi davranýr, ancak, farklý olarak saf
bor, karbon gibi elektrik iletkenidir. Kristalize
bor görünüm ve optik özellikleri açýsýndan elmasa
benzer ve neredeyse elmas kadar serttir.
Sümerler ve etiler dönemlerinde altýn ve gümüþ
iþletmeciliðinde lehim elemaný, Mezopotamya
ve Mýsýr medeniyetlerinde antiseptik, Çin'de
seramik ve cam üretiminde, Romalýlarda
arenalarýn tabanýnda dezenfektan olarak ve cam
yapýmýnda, arap doktorlarýn ise ilaç olarak boraks
kullandýðýna dair kaynaklar bulunmuþtur (Yýldýz
ve Abacýoðlu, 2007). Ticari öneme sahip baþlýca
bor minerallerinden en çok kullanýlaný sassolit
(doðal borik asit) (B(OH)3'tir.
Ülkelerin bor mineralleri ve rafine bor ürünleri
tüketiminin sektörel daðýlýmý Çizelge 2'de
gösterilmiþtir (Eriþim 2009).
Broyler Rasyonlarýnda Borik Asit
Kullanýmý
Hayvanlarýn bir elemente ihtiyaç duyduklarý
miktar ve o elementin rasyondaki
konsantrasyonuna karþý toleranslarý hayvanýn
türü, ýrký, yaþý, fizyolojik durumu, elementin
formu ve biyolojik kullanýlabilirliði, araþtýrma
s ü r e s i , i h t i ya c ý n t e s p i t i n d e k u l l a n ý l a n
parametrelerin (canlý aðýrlýk, kemik mukavemeti
vb) cinsine baðlý olarak deðiþir (Ammerman ve
ark., 1995). Hayvanlarýn mineral ihtiyaçlarýný
karþýlayabilmek için yem ve rasyonun mineral
kompozisyonunun bilinmesi gerekir. Hayvanýn
fizyolojik ihtiyacýný karþýlayan miktar yemdeki
elementin biyolojik kullanýlabilirliðine baðlýdýr.
Biyolojik kullanýlabilirlik, tüketilen elementin
metabolizmada veya fizyolojik olaylarda kullanma
amacýyla sindirim kanalýndan absorbe edilme
etkinliði þeklinde tanýmlanmaktadýr (Forbes
1984, Ammerman ve ark., 1995).
Mineraller, verim artýþýnýn saðlanmasý yanýnda
hayvanlarýn hastalýklara karþý direncinin
arttýrýlmasýnda da büyük önem taþýrlar. Bunlardan
iz minerallerin biyoyararlanýmý oldukça
komplekstir. Bunu etkileyen faktörler ile hücresel
düzeyde iz mineral ihtiyacý üzerine yeterli bilgiler
yoktur.
Çiftlik hayvanlarýnda çeþitli mikroelement
yetersizliðine baðlý sorunlar ve alýnmasý gereken
önlemler konusundaki çalýþmalar son yýllarda
hýz kazanmýþtýr. Kanatlý hayvan yemlerinde geniþ
kapsamlý olarak kullanýlan tahýllarda, çeþitli
agronomik nedenlere baðlý mikro element
yetersizlikleri söz konusudur (örneðin; bakýr,
mangan, çinko, selenyum, bor vb.). Borun
yüksek bitkiler için gerekli bir element olduðu
1920'li yýllardan beri bilinmekle beraber, insan
ve hayvanlarýn beslenmelerinde de rolü
olabileceði son yýllarda düþünülmektedir. Bor
elementinin vücutta mineral, kemik, enzim ve
steroid hormon metabolizmalarýnda etkili olduðu
bilinmektedir (Okuyan 1997; WHO 1998).
Rasyona düþük düzeylerde bor bileþiklerinin
ilavesinin kanatlýlarda canlý aðýrlýk, yumurta
verimi, kemik dayanýklýlýðýnda artýþ; kýrýk, çatlak
ve anormal yumurta oranýnda azalma saðladýðý
bazý araþtýrmalarda tespit edilmiþtir. Borun
mineral madde dengesini iyileþtirdiði, belirli
düzeylerde bor ilavelerinin broylerde canlý aðýrlýðý
arttýrdýðý (Sander ve ark., 1991; Qin ve Klandorf,
1991; Elliot ve Edwards, 1992; Dufour ve ark.,
1992; Rossi ve ark., 1993; Kurtoðlu ve ark.,
2 0 0 1 ) b i l d i r i l m i þ t i r. B o r u n k e m i k
metabolizmasýnda etkili olan kalsiyum, vitamin
D ve maðnezyumla karþýlýklý etkileþiminin olduða
da bildirilmiþtir (Chapin ve ark., 1998).
Kanatlý ve diðer hayvan türleri için bor esansiyel
bir element olarak düþünülmemekle beraber
kanatlý hayvanlarýn diyetlerinde günlük 2 ppm
bor verilmesi tavsiye edilmiþtir (NRC 1984).
Daha sonra yayýnlalan raporda kanatlýlarda
günlük tüketilmesi gereken bor miktarý
bildirilmemiþtir (NRC 1994).
Elliot ve Edwards (1992) yaptýklarý çalýþmalarda
0, 20, 40, 80 ppm bor ilavesiyle erkek broilerlerde
canlý aðýrlýk, beslenme kapasitesi ve plazma
minerallerinin etkilenmediðini, 0, 5, 10 ve 20
ppm B ilavesiyle de kemik kül miktarýnýn
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
17
Veteriner Tavukçuluk Derneði
deðiþtiðini belirtmiþlerdir. 0, 5, 40, 80 ve 120
ppm bor ilavesinde 5 ppm bor alan erkek
broilerlerde canlý aðýrlýk artmýþ, tibialarý daha
fazla dirençlilik göstermiþtir ve 0, 60, 120, 240,
340 ppm ilave edilmesiyle de 300 ppm de canlý
aðýrlýk düþmüþ, tibia külünün yüzdesi
yükselmiþtir. Rasyondaki bor miktarýnýn
artmasýyla göðüs kasý ve karaciðer bor
konsantrasyonu yükselmiþtir. 240 ppm bor
ilavesinde de yumurtadan çýkýþ ile 21 günlük
yaþa kadar broiler performansý deðiþmemiþtir
(Rossi ve ark., 1993).
FORBES, R. M. (1984). Use of Laboratory Animals to Define
Physiological Functions and Bioavalibility of Zinc. Feed Proc.
43:2835-2841.
KURTOÐLU, V., KURTOÐLU, F. ve COÞKUN, B. (2001). Effects
of Boron Supplementation of Adequate and Inadequate
Vitamin D3-containing Diet on Performance and Serum
Biochemical Characters of Broiler Chickens. Res. Vet. Sci.,
71: 183-187.
NRC (1984). National Research Council, Nurtients
Requirement of Poultry, 8th ed. Washington, D. C. : National
academic pres, 71p.
NRC (1994). National Research Council, Nurtients
KAYNAKLAR
Requirement of Poultry, 9th ed. Washington, D. C. : National
ADEMDÝR, O. (2002). Bor Ürünlerinin Teknolojileri ve
academic pres, 155p.
Türkiye'nin Durumu. ÝTÜ Ýleri Teknolojileri Seramik ve
OKUYAN, M. R. (1997). Hayvan Besleme Biyokimyasý, Ankara
Kompozitleri Araþtýrma Merkezi. I. Uluslar arasý Bor
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayýnlarý, yayýn no: 1491, Ders
Sempozyumu, 3-4 Ekim, Dumlupýnar.
Kitabý: 450, Ankara, s. : 350.
AMMERMAN, C. B., BAKER, D. H., and LEWÝS, A. S., (1995).
QIN, X. and KLANDORF, H. (1991). Effekt der Diaetetichen
Bioavailibility of Nutrients for Animals: Amino Acid, Minerals
Borergeanzug auf Eiproduktion, Oberteilqualitaet und
and Vitamins. Academic Press, San Diego. CA.
Kalziummetabolismus in Gealterten Bratrostbrüterhennen.
CHAPIN, RE, KU, WW, KENNEY, MA, MCCOY H. (1998). The
Junges Geflügeltier Sci., 70: 2131-2138.
Effects of Dietary Boric Acid on Bone Strength in Rats. Biol
ROSSI, A. F., MILES, R. D., DAMRON, B. L. and FLUNKER,
Trace Elem Res. Winter; 66 (1-3): 395-9.
L. K. (1993). Effects of Dietary Boron Supplementation on
CHURCH, D.C., KELLEMS, O.R. (2002). Feed Additives. In:
Broilers. Poultry Sci., 72: 2124-2130.
Livestock Feeds and Feeding, Ed.: Church, D.C., Kellems,
SANDER, J. E., DUFOUR, L., WYATT, R. D., BUSH, P. B.,
O.R., Prentice Hall, Oregan.179-193.
PAGE, R. K., KENNET SQUARE PA. (1991). Acute Toxicity
DUFOUR, L., SANDER, J. E., WYATT, R. D., ROWLAND, G.
of Boric Acid and Boron Tissue Residües After Chronic
N. and PAGE, R. K. (1992). Experimental Exposure of Broiler
Exposure in Broiler Chickens. American Association of Avian
chickens to Boric Acid to assess Clinical Signs and Lesions
Pathologists; Avian Diseases, 35: 745-749.
of Toxicosis. Avian Dis., 36: 1007-1011.
WHO (1998). International Programme on Chemical Safety,
ELLIOT, MA and EDWARDS, HM JR. (1992). Studies to
Environmental Health Criteria 204, Boron, Ohio, USA, p. :
Determine whether an Interaction Exist among Boron,
1-201.
Calcium, and Cholecalciferol on the Skeletal Development
YEÞÝLBAÐ, D. ve EREN, M. (2008). Yaþlý Yumurta Tavuðu
of Broiler Chickens. Poult Sci. 1992 Apr.; 71 (4): 677-90.
Rasyonlarýnda Borik Asit Kullanýmý. 2. Ulusal Bor Çalýþtayý
ERÝÞÝM:http:// www. Turkforumnet.com.tr 2008a. Bor
Bildirileri Kitabý, s. : 613-618, 17-18 Nisan 2008, Ankara.
Bileþiklerinin Stratejik Deðeri ve Enerji.
YILDIZ, G. ve ABACIOÐLU, Ö. (2007). Saðlýk ve Hayvan
ERÝÞÝM: http:// www.boren.gov.tr /element.htm 2008b.
Besleme Açýsýndan Bor. IV. Ulusal Hayvan Besleme Kongresi,
ERÝÞÝM: http:// www.boren. gov.tr, 2009.
18
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
Tam metinler Kitabý, Sözlü ve Poster Tebliðler, 24-28 Haziran
2007, Bursa. Poster Bildiri, s. :481-487.
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
19
Veteriner Tavukçuluk Derneði
PÝLÝÇ KÜMESLERÝ VE KESÝMHANELERÝNDE
CAMPYLOBACTER JEJUNÝ
KONTAMÝNASYONUNUN BELÝRLENMESÝ
Ahmet KOLUMAN
T.C. Tarým Bakanlýðý Ulusal Gýda Referans Laboratuvarý, Mikrobiyoloji
Laboratuvarý, Fatih Sultan Mehmet Bulvarý, No: 70, Yenimahalle,
Ankara
E-posta: [email protected]
Özet
Bu çalýþmada, piliç kesimhanelerinde yeni
kesilmiþ piliç karkaslarýndan alýnan piliç boyun
derileri ve baðýrsak içeriði ile piliçlerin
kesimhaneye getirildiði kümeslerden alýnan yem
ve su örneklerinde termofilik Campylobacter
türlerini kültür tekniði ile belirleyerek, C. jejuni
olarak saptanan suþlarýn, PCR tekniði ile
doðrulanmasý amaçlanmýþtýr. Bu amaçla, iki
farklý piliç kesimhanesinden sýcak aylar (Mayýs,
Haziran, Temmuz, Aðustos) ve soðuk aylarda
(Kasým, Aralýk, Ocak, Þubat) 160 adet piliç
boyun derisi, 160 adet baðýrsak içeriði ile 32'þer
adet yem ve su örneði olmak üzere toplam 384
örnek alýnmýþtýr. Alýnan tüm örneklerde, termofilik
Campylobacter türlerinin izolasyon ve
identifikasyonunda zenginleþtirme iþlemine dayalý
ISO (The International Organization for
Standardization, 10272) yöntemi kullanýlmýþtýr.
Anahtar kelimeler: PCR, Piliç, Campylobacter
Detection of Campylobacter jejuni
contamination in chicken houses and
slaughterhouses
Abstract
This study was designed to determine the
presence of thermophilic Campylobacter spp.
using the conventional cultural technique from
neck skin, intestinal contents of slaughtered
chickens, and water, feed samples of same flock
taken at the farm level. C. jejuni strains obtained
20
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
using conventional cultural technique were
confirmed using the PCR technique. For this
purpose totally 384 samples consisting of 160
chicken neck skin, 160 intestinal content, 32
feed, and 32 water samples obtained from two
different slughterhouses on relative warm months
(May, June, July, August) and relative cold
months (November, December, January,
February). In all samples, isolation and
identification of thermophilic Campylobacter
spp. held using the enrichment based ISO (The
International Organization for Standardization,
10272) method.
Key words: PCR, Chicken, Campylobacter
Giriþ
Türkiye'de, diðer ülkelerde olduðu gibi beyaz et
üretiminde ve kanatlý yetiþtiriciliði ve kanatlý eti
üretim sektörlerinde çok hýzlý bir büyüme
meydana gelmiþtir. Ancak, piliç eti tüketimindeki
artýþa baðlý olarak gýda infeksiyon ve
intoksikasyonlarýnda da belirgin bir artýþ olduðu
ve özellikle piliç eti tüketiminden kaynaklanan
gýda infeksiyonlarýnda Camplobacter jejuni'nin
birinci derecede rol oynadýðý bildirilmiþtir (3, 4,
5). Bunun sonucunda gastroenterit ve Guillain
Barré Sendromu gibi komplikasyonlarýn, hem
iþ gücü kaybýna hem de tedavi masraflarýnýn
oldukça yüksek olmasý sebebiyle, önemli
ekonomik kayýplara neden olduðuda
bildirilmektedir (2). Klasik kültür tekniklerinin
hem pahalý olmasý, hem de çok zaman
almalarýndan dolayý, identifikasyonda daha
hassas ve hýzlý identifikasyon tekniklerinin
geliþtirildiði kaydedilmiþtir. Polymerase Chain
Reaction (PCR), invivo koþullarda gerçekleþen
DNA replikasyon iþleminin, invitro koþullara
taþýnmasý olarak tanýmlanmýþtýr. Gonzalez ve
ark., C. jejuni ve C. coli'nin ayrýmý amacýyla her
Veteriner Tavukçuluk Derneði
iki türde farklý dizilim gösteren ve siderofor
taþýma proteinini kodlayan ceuE genini
kullandýlarýný bildirmiþlerdir (18).
Bu çalýþmada piliç kümesleri ve
kesimhanelerinden alýnan örneklerde Termofilik
Campylobacter türlerinin varlýðý saptanarak
mevsimsel daðýlýmý incelenmiþtir. Elde edilen
kültürlerden C. jejuni'nin ceuE geni kullanýlarak
PCR ile doðrulanmasý yapýlmýþtýr.
Gereç ve Yöntem
belirlemek amacýyla örnekler sýcak aylar (Mayýs,
Haziran, Temmuz, Aðustos) ile soðuk aylarda
(Kasým, Aralýk, Ocak, Þubat) alýnmýþtýr. Bu amaçla
piliç kesimhanelerine belirlenen aylarda 2'þer
kez gidilerek, farklý 8 aylýk dönem içerisinde her
bir gidiþte 10 boyun derisi, 10 baðýrsak içeriði
ile 2'þer adet yem ve su örnekleri alýnmýþtýr.
Yöntem
Alýnan tüm örneklerde, termofilik Campylobacter
türlerinin izolasyon ve identifikasyonunda
zenginleþtirme iþlemine dayalý ISO (The
Gereç
Bu çalýþma iki aþamadan
oluþmuþtur. Çalýþmanýn
birinci aþamasýnda,
örneklerde termofilik
Campylobacter türlerinin
varlýðý klasik kültür tekniði
ile belirlenmiþ, ikinci
aþamasýnda ise klasik
kültür tekniði ile C. jejuni
olarak
belirlenen
izolatlarýn, PCR tekniði ile
doðrulanmasý yapýlmýþtýr.
Bu amaçla, çalýþmanýn
birinci aþamasýnda farklý
2 piliç kesimhanesinden
kesim iþleminin iç organ
çýkartma iþlemi sonrasý
alýnan, toplam 160 adet
piliç boyun derisi, ayný
piliçlere ait 160 baðýrsak
içeriði alýnmýþtýr. Ayný
zamanda piliçlerin kesime
geldiði kümeslerden
alýnan 32'þer adet yem
ve su örnekleride içeren
toplam 384 örnekte,
klasik kültür tekniði
kullanýlarak termofilik
Campylobacter'lerin
varlýðý araþtýrýlmýþtýr.
Çalýþmada mevsimsel
farklýlýðýn etkisini
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
21
Veteriner Tavukçuluk Derneði
International Organization for Standardization,
yardýmýyla ceuE'nin 793 bp'lik amplifikasyon
10272) yöntemi kullanýlmýþtýr(1). PCR iþlemi
ürünleri ile karþýlaþtýrýlarak deðerlendirilmiþtir
için Gonzales ve ark. tarafýndan önerilen ceuE
(18).
geni kullanýlmýþtýr (18).
J E J 1 : 5 ' C C T G C TA C G G T G A A A G T T T T G C ' 3
J E J 2 : 5 ' G ATC TTTTTG TTTTG TG C TG C ' 3
Ýstatistiksel Analizler
Mikrobiyolojik analiz bulgularýn istatistiksel
deðerlendirilmesi için Ki Kare Testi kullanýlmýþtýr.
PCR Tekniði ile C. jejuni Suþlarýnýn Doðrulanmasý
Bu amaçla SPSS (11.5) istatistik hazýr paket
Bu çalýþmanýn ikinci aþamasýnda, klasik kültür
örneklerden izole edilen C. jejuni verileri dikkate
tekniði ile C. jejuni olarak belirlenen suþlarýn
alýnarak mevsimsel ve iþletmeler arasýndaki
PCR tekniði ile doðrulanmasý yapýlmýþtýr. Bu
farklýlýklar yönünden yapýlmýþtýr (SPSS, versiyon
amaçla, -70°C'de muhafaza edilen suþlar
11.5, Ref. No:9024147)
programý kullanýlmýþtýr. Ýstatistiksel analizler
çözündürüldükten sonra, 1-2 öze dolusu CCD
agara geçilerek, 42°C'de 24-48 saat süreyle
Bulgular ve Tartýþma
mikroaerofilik koþullarda inkübasyona
Bu çalýþmada, 2004 ve 2005 yýllarýnda sýcak
býrakýlmýþtýr. Ýnkübasyon sonrasý CCD agarda
aylar (Mayýs, Haziran, Temmuz, Aðustos) ve
üreyen kolonilerden alýnarak, 1 ml steril bidistile
soðuk aylarda (Kasým, Aralýk, Ocak, Þubat) iki
su içerisinde süspanse edilip, 95°C'de 10 dakika
farklý piliç kesimhanesinden alýnan toplam 384
süreyle su banyosunda tutulmuþtur. Su
örnekte (160 adet piliç boyun derisi, 160 adet
banyosundan çýkartýlan örnekler, 4°C'de 10.000
piliç baðýrsak içeriði, 32 adet su ve 32 adet yem
rpm'de 5 dakika santrifüj edilerek DNA
örneði) klasik kültür tekniði kullanýlarak termofilik
ekstraksiyonu saðlanmýþtýr. Gonzales ve ark.'nýn
önerdiði protokol gereði toplam 25 ?l hacimde
optimum konsantrasyonlar þu þekilde
kullanýlmýþtýr: 50 mM KCl, 10 mM Tris-HCl (pH
8.3), 1.5 mM MgCl2, 0.2 mM deoksiribonükleotid
karýþýmý, 1 ?M her bir primerden, 0.5 U Taq
polymerase. Tüm karýþým bir ependorf tüpe
konularak, üzerine 2 ?l DNA örneði ilave edilerek
mineral yað ile kapatýlmýþtýr. Örnekler thermal
cycler'da 30 döngü geçirecek biçimde
tutulmuþtur. Thermal Cycler'da 94 °C'de 30
saniye, 57 °C'de 30 saniye, 72°C'de 1 dakika,
94 °C'de 3 dakika ve son aþamada 72 °C'de 5
dakika tutulduktan sonra örnekler 4°C'de
muhafaza edilmiþtir. Bunu takiben PCR
amplifikasyon ürünlerinden 10 ?l alýnarak, 2 ?l
phicol brom phenol blue ile boyanmýþtýr.
Elektroforez (Biometra Agagel Maxi, B15359)
iþlemi, 1 ?l/ml ethidium bromide içeren % 1.5
agaroz jelde, 100 Volt altýnda 1 saat yürütülerek
y a p ý l m ý þ t ý r.
Daha
sonra
agaroz
jel
transilümünatöre transfer edilerek, DNA Marker
22
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Campylobacter türlerinin varlýðý tespit edilmiþtir.
Klasik kültür tekniðine göre C. jejuni olarak
belirlenen izolatlarýnýn PCR tekniði ile
doðrulanmasý yapýlmýþtýr.
Bu kapsamda incelenen toplam 384 örneðin
248'inin (% 64.58), termofilik Campylobacter
türleri ile kontamine olduðu saptanmýþtýr. Alýnan
örneklerde termofilik Campylobacter türlerinin
daðýlýmý incelendiðinde, 160 boyun derisi
örneðinin 138'inin ( % 86.25) termofilik
Campylobacter türleri ile kontamine olduðu
bulunmuþtur (Tablo 1). Jorgensen ve ark.
yaptýklarý çalýþmada, 181 boyun derisi örneðinin
157'sinde (% 86.74)
termofilik Campylobacter
türlerinin varlýðýný rapor
etmiþlerdir (22). Benzer
þekilde, Berndtson ve ark.
kesim
sýrasýnda
örnekledikleri 100 adet piliçe
ait boyun derisi, karýn
boþluðu ve göðüs etinde
termofilik Campylobacter
türlerinin ortalama % 83.00
düzeyinde bulunmasýna
karþýn, boyun derisi
örneklerinde termofilik
Campylobacter türlerinin %
89.00
düzeyinde
bulunduðunu bildirmiþlerdir
(7). Berrang ve ark. swap
tekniði ile aldýklarý 120 göðüs
derisi örneðinin 95'inin (%
79.16)
termofilik
Campylobacter türleri ile
kontamine olduðunu
bildirmiþlerdir (10). Rivoal
ve ark. 10'ar adet piliç boyun
derisi
örneðini
gruplandýrarak, 1 örnek
kabul ettikleri çalýþmada 20
grup incelemiþler ve bu
gruplardan 18'inin (%
90.00)
termofilik
Campylobacter türleri ile
kontamine olduðunu
bildirmiþlerdir (28). Bu çalýþma kapsamýnda,
alýnan boyun derisi örneklerinden izole edilen
termofilik Campylobacter türlerinin
identifikasyonu sonucu, 160 boyun derisi
örneðinin 122'sinin (% 76.25) C. jejuni ile
kontamine olduðu saptanmýþtýr. Rivoal ve ark.
10'arlý gruplar halinde aldýklarý 20 adet boyun
derisi örneðinin (n=200) 16'sýnda (% 80.00) C.
jejuni kontaminasyonu saptamýþlardýr (28). Ono
ve Yamamoto ise, piliç kesimhanesinden iç organ
çýkartma iþlemini takiben aldýklarý, 44 piliç karkas
örneðinde C. jejuni kontaminasyonunun % 77.8
düzeyinde olduðunu bildirmiþlerdir (26).
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
23
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Tablo 1. Boyun derisi ve baðýrsak içeriði
örneklerinde Termofilik Campylobacter ve C.jejuni
kontaminasyon düzeyleri
Ta b l e 1 . D i s t r i b u t i o n o f t h e r m o p h i l i c
Campylobacter and C.jejuni contamination in
neck skin and intestinal content samples.
Campylobacter türleri saptanmýþtýr. Alýnan
örneklerden 8'i kase suluklardan saðlanýrken,
24'ü damla suluk sisteminden alýnmýþtýr. Kase
suluklardan alýnan 8 örneðin 4'ünün (% 50.00),
termofilik Campylobacter türleri ile kontamine
olduðu saptanmýþ, buna karþýlýk damla
suluklardan alýnan örneklerin hiçbirinde (% 0)
Örnek Tipi
Campylobacter spp.
C. jejuni
( %)
(%)
Boyun Derisi
138/160 (86.25) 122/160 (76.25)
Barsak Ýçeriði
106/160 (66.25)
Toplam
244/320 (76.25) 204/320 (63.75)
82/160 (51.25)
termofilik Campylobacter türleri saptanamamýþtýr.
Berndtson ve ark. yaptýklarý çalýþmada, 18 piliç
kümesine ait kase suluk ve damla suluk
sistemlerinden aldýklarý su örneklerinden, sadece
kase
suluklarda
%
21.00
düzeyinde
kontaminasyon olduðunu rapor etmiþlerdir (9).
Yapýlan baþka bir çalýþmada ise piliç
Bu çalýþmada, 160 baðýrsak içeriði örneðinin
kümeslerindeki kase suluklardan alýnan 300
106'sýnýn (% 66.25) termofilik Campylobacter
adet swap örneðinin 90'nýnýn (% 31.00),
türleri ile kontamine olduðu ortaya konulmuþtur.
termofilik Campylobacter türleri ile kontamine
Bu çalýþmanýn bulgularýyla uyum gösteren, Cox
olduðu bildirilmiþtir (8). Bu çalýþmada, damla
ve ark. tarafýndan yapýlan çalýþmada 35 adet
suluk sistemlerinden alýnan örneklere iliþkin
sürüden alýnan toplam 875 adet dýþký örneðinin,
bulgular, baþka bir çalýþmada damla suluk
542'sinin (% 62.00) termofilik Campylobacter
sistemlerinden alýnan örneklere iliþkin bulgularla
türleri ile kontamine olduðu bildirilmiþtir (12).
ile uyumludur (9). Ayný þekilde, bu çalýþmada
Yine benzer çalýþmalarda, kesimhanelerden
alýnan baðýrsak içeriði örneklerinin, Musgrove
ve ark. % 63.30, Saleha (29) % 72.63'ünün
termofilik Campylobacter türleriyle kontamine
olduðu bildirilmiþ olup, araþtýrmacýlarýn bulgularý
ile bu çalýþmanýn sonuçlarý uyumludur (23). Bu
çalýþmada, baðýrsak içeriði örneklerinden izole
edilen termofilik Campylobacter türlerinin
identifikasyonu sonucu, 160 baðýrsak içeriði
örneðinin 82'sinde (% 51.25) C. jejuni
s a p t a n m ý þ t ý r.
Benzer
konuda
ya p ý l a n
çalýþmalarda, baðýrsak içeriði örneklerinde C.
jejuni'nin Diker ve ark. % 42.70, Diker ve ark.
% 50.70, Beery ve ark. % 55.60, Diker ve
Yardýmcý % 39.10, Stern ve ark. % 40.90, Saleha
% 51.50, Shreeve ve ark. % 53.00, Herman ve
ark. % 54.00 ve Berrang ve ark. % 63 düzeyinde
bulunduðu bildirilmiþ olup, araþtýrmacýlarýn
sonuçlarý ile bu çalýþmanýn bulgularý genelde
uyum göstermektedir (6, 11, 13, 14, 15, 19,
29, 30, 31) . Bu çalýþmada, kümes suluklarýndan
alýnan 32 su örneðinin 4'ünde (% 12.5) termofilik
24
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
Veteriner Tavukçuluk Derneði
kase suluklarda saptanan bulgular (% 50.00),
Berndtson ve ark. ile Berndtson ve ark. (9)
bulgularýndan (% 21-31) yüksek olup, bu
farklýlýðýn muhtemelen örnek sayýsý ile kümes
hijyeninden kaynaklanmýþ olabileceði
düþünülmüþtür (8, 9). Benzer þekilde, yapýlan
bazý çalýþmalarda da (20, 21, 27) kase
suluklardan alýnan su örneklerinin hiçbirinde,
termofilik Campylobacter türlerinin bulunmadýðý
rapor edilmiþtir. Ancak, Jones ve ark.
çalýþmalarýnda, kase su örneklerinde termofilik
Campylobacter türlerinin bulunmamasýnýn
beklenmedik bir sonuç olduðunu ve bunun kümes
içerisindeki ölü piliçlerin bulundurulmamasýyla
iliþkili olabileceðini bildirmiþtir (21). Ayný þekilde,
Evans ve Sayers'de 100 sürüye ait kümeslerden
alýnan, kase klorlu su örneklerinin hiçbirinde,
termofilik Campylobacter türlerinin bulunmadýðýný
bildirmiþlerdir (17) .
çalýþmada, her iki iþletmeden sýcak aylarda
alýnan 80 boyun, 80 baðýrsak içeriði ve 16 su
örneði olmak üzere toplam 176 örneðin 116'sýnda
(% 65.90) C. jejuni saptanmýþtýr (Tablo 2).
Ayný þekilde, her iki iþletmeden soðuk aylarda
alýnan 80 boyun, 80 baðýrsak içeriði ve 16 su
örneði olmak üzere toplam 176 örneðin 91'inin
(% 51.70) C. jejuni ile kontamine olduðu ortaya
konulmuþtur (Þekil 1).
Þekil 1. Farklý örneklere ait Termofilik
Campylobacter türleri ve C.jejuni
kontaminasyonunun mevsimsel deðiþimi.
100
90
80
70
60
Termofilik
Campylobacter spp.
50
40
C.jejuni
30
20
10
Relatif Sýcak Aylar
Yem
Yem
Boyun
Derisi
Baðýrsak
içeriði
Su
Yem
Relatif Soðuk Aylar
A Ýþletmesi
Boyun
Derisi
Baðýrsak
içeriði
Su
Yem
Relatif Sýcak Aylar
Boyun
Derisi
Baðýrsak
içeriði
Su
Bu çalýþmada, kümes suluklarýndan alýnan su
örneklerinden izole edilen termofilik
Campylobacter türlerinin identifikasyonu sonucu,
32 su örneðinin 3'ünün (% 9.38) C. jejuni ile
kontamine olduðu ortaya konmuþtur. Kase
suluklardan alýnan 8 örneðin 3'ü (% 37.50) C.
jejuni ile kontamine olmasýna karþýn, damla
suluk sistemlerinden alýnan örneklerde C. jejuni
saptanmamýþtýr. Berndtson ve ark. piliç
kümeslerindeki kase suluklardan aldýklarý, 300
adet svap örneðinin 72'sinde (% 24.00) C.
jejuni saptamýþlardýr (8). Ayný þekilde baþka
bir çalýþmada da 18 piliç kümesinin kase suluk
ve damla suluk sistemlerinden alýnan su
örneklerinden sadece, kase suluklarda % 18.00
düzeyinde C. jejuni kontaminasyonu olduðu
bildirilmiþtir (9). Bu çalýþmada, kümeslerden
alýnan 32 adet yem örneðinin hiçbirinde (% 0)
termofilik Campylobacter türleri bulunamamýþtýr.
Benzer þekilde yapýlan çalýþmalarda, Jones ve
ark. ile Pearson ve ark. kümeslerden aldýklarý
sýrasýyla 10 ve 18 adet yem örneðinde, termofilik
Campylobacter türlerini saptamadýklarýný
bildirmiþlerdir (21, 27). Yine, Berndtson ve ark.
da 18 adet kümesten aldýklarý yem örneklerinin
hiçbirinde, termofilik Campylobacter türlerininin
bulunmadýðýný rapor etmiþlerdir (8). Bu
Boyun
Derisi
Baðýrsak
içeriði
Su
0
Relatif Soðuk Aylar
B Ýþletmesi
Figure 1. Seasonal distribution of Termophilic
Campylobacter spp. and C.jejuni contamination
in different samples.
Bu bulgulardan da anlaþýlacaðý üzere, sýcak
aylarda alýnan örneklerde C. jejuni
kontaminasyonu, soðuk aylara oranla daha
yüksek düzeyde (% 14.20) bulunmuþtur.
Nitekim, istatistiksel yönden yapýlan analizde
de mevsimsel farklýlýðýn önemli olduðu (P<0.05)
saptanmýþtýr. Bununla birlikte, alýnan tüm
örneklerdeki C. jejuni kontaminasyonu sýcak
aylarda, soðuk aylara oranla % 14.20 düzeyinde
bir artýþ göstermektedir. Bu çalýþmanýn konusunu
oluþturan dýþký ve boyun derisine ait Termofilik
Campylobacter türleri ve C.jejuni
kontaminasyonunun mevsimsel deðiþimi tablo
2 de gösterimiþtir.
Ta b l o 2 . C a m p y l o b a c t e r ve C . j e j u n i
kontaminasyonunun mevsimsel daðýlýmý
Table 2. Seasonal distribution of Campylobacter
and C.jejuni contamination
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
25
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Pozitif örnek/Analiz edilen örnek (%)
Sýcak Aylar
Soðuk Aylar
Örnek tipi
C. jejuni
C. jejuni
Boyun derisi
57/80 (71.25)
65/80 (81.25)
Baðýrsak içeriði 56/80 (70.0)
26/80 (32.50)
Toplam
91/160 (56.87)
113/160 (70.62)
Bu çalýþmanýn ikinci aþamasýnda, klasik kültür
tekniði ile C. jejuni olarak belirlenen suþlarýn
PCR tekniði ile doðrulanmasý yapýlmýþtýr. PCR
tekniði ile yapýlan doðrulama iþlemi sonucu
incelenen 207 suþun 171'inin (% 82.00) C.
jejuni olduðu saptanmýþtýr (þekil 2).
Þekil 2. PCR amplifikasyon ürünleri. 1 ve 20
DNA marker, 2-4-5-9-10-11-13-18 negatif sonuç,
3-6-7-8-12-16-17-19 pozitif sonuçlar, 15 pozitif
kontrol, 14 negatif kontrol (bidistile su).
Figure 1. PCR amplification products. 1 and 20
DNA marker, 2-4-5-9-10-11-13-18 negative
results, 3-6-7-8-12-16-17-19 positive results,
15 positive control, 14 negative control (bidistilled
water).
Klasik kültür tekniði ile C. jejuni olarak belirlenen
suþlarýn,
PCR tekniði ile doðrulandýðý
çalýþmalarda elde edilen veriler arasýnda
farklýlýklar bulunduðu görülmektedir. Bazý
araþtýrmacýlar, PCR tekniði ile doðrulamasýný
yaptýklarý C. jejuni suþlarýnýn PCR tekniðinde %
100 düzeyinde saptandýðýný bildirmiþlerdir. Bu
baðlamda, Gonzalez ve ark. ceuE genine özgü
primer ile yaptýklarý çalýþmalarýnda, 12 adet C.
jejuni suþunun tamamýný (% 100) PCR tekniðinde
saptadýklarýný bildirmiþlerdir (18). Ayný þekilde
baþka bir çalýþmada kültür tekniði ile piliç baðýrsak
içeriði ve karaciðerlerden izole ettikleri C. jejuni
suþlarýnýn tamamýnýn (% 100) ceuE gen sekansýný
taþýdýklarýný saptamýþlardýr (16). Benzer þekilde,
Wang ve ark. da ceuE genine özgü primer ile
yaptýklarý çalýþmada, 70 adet C. jejuni suþunun
tamamýnýn (% 100) multipleks PCR ile
doðrulandýðýný bildirmiþlerdir (32). Nayak ve
ark. piliç kesimhanelerinden aldýklarý baðýrsak
26
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
içeriði, karaciger ile diareli hastalarýn dýþký
örneklerinden izole edilen C. jejuni suþlarýnýn,
ceuE gen sekansýný kullanarak PCR iþlemiyle %
97.00'sini doðruladýklarýný bildirmiþlerdir (24).
Araþtýrmacýlar ayrýca, yüksek MgCl2
konsantrasyonlarý (3.5 mM) ile elde edilen PCR
ürünlerinin, elektroforez sonucunda daha belirgin
bantlar oluþturduðunu bildirmiþlerdir. Wang ve
ark. ceuE genine özgü primer kullanarak yaptýðý
PCR iþlemi sonucunda, kültür tekniðinde pozitif
olarak belirlenen suþlarýn % 8.00'nin PCR
tekniðinde doðrulanmadýðýný bildirmiþlerdir (32).
Araþtýrmacýlar negatif sonuçlarýn nedenini,
muhtemelen ekstraksiyon sýrasýnda koloniyle
alýnan besi yerlerinden kaynaklandýðýný
bildirmiþlerdir. Nitekim Ng ve ark. da besi yeri
içeriðinde bulunan pepton ve agar kalýntýsýnýn,
PCR ürünlerinin oluþmasýný inhibe ettiklerini
bildirmiþlerdir (25).
384 örnekten 1220 adet termofilik
Campylobacter suþu izole edilmiþtir. Ýzole edilen
suþlarýn yapýlan identifikasyon testleri sonucunda
649'unun C. jejuni, 515'inin C. coli, 56'sýnýn C.
lari olduðu saptanmýþtýr.
Sonuç ve Öneriler
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Çalýþma sonucunda, klasik kültür tekniðinde C.
jejuni olarak belirlenen 207 suþun 171'i (%
82.00) PCR tekniðinde doðrulanmýþtýr. C.
jejuni'nin identifikasyonunda önem arz eden
hippurat hidrolizi ve antibiyotik dirençlilik
testlerinin, tam ve güvenli olmamasý nedeniyle
yanlýþ sonuçlarýn oluþabileceði göz önünde
bulundurulmalýdýr. Bu nedenle, termofilik
Campylobacter türlerinin belirlenmesinde, türlere
özgü primerler ile PCR tekniðinin daha hýzlý ve
güvenilir olacaðý düþünülmektedir.
2.
Teþekkür ve Bilgi
7.
Mahmut TATLIDEDE'ye maddi katkýlarýndan
dolayý teþekkür ederiz. Bu çalýþmanýn tamamý
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin
Hijyeni ve Teknolojisi Anabilim Dalý'nda yürütülen
"Piliç karkaslarýna ait boyun derilerinde
termofilik Campylobacter türlerinin varlýðý
ve C. jejuný'nin PCR tekniði ile saptanmasý"
baþlýklý doktora tezinden alýnmýþtýr.
Kaynaklar
1.
Anonim (1995). Microbiology of food and animal feeding
stuffs-horizontal method for detection of thermotolerant
Campylobacter. The International Organization for
Standardization- 10272.
3.
4.
5.
6.
Anonim (1999). A rewiev of campylobacteriosis in humans
and animals from the eastern region 1999. ERHA Zoonosis
Commitee.
Eriþim adresi: http://www.erha.org Eriþim tarihi: 18.05.2006.
Anonim (2002a). Control of Campylobacter species in the
food chain. Eriþim Adresi: http://www.fsai.ie Eriþim Tarihi:
22.11.2004.
Anonim (2002c). UK-wide survey of Salmonella and
Campylobacter contamination of fresh and frozen chicken
on retail sale. Food Standards Agency.
Anonim (2003b) Institute of Food Science and Technology:
Campylobacteriosis and how to safe guard against it? Eriþim
adresi: http://www.ifst.org/hottop3.htm Eriþim
tarihi:02.02.2004.
Beery JT, Hugdahl MB, Doyle MP (1988). Colonization
of gastrointestinal tracts of chicks by Campylobacter jejuni.
Appl. Environ. Microbiol. 54: 2365-2370.
Berndtson E, Tivemo M, Engvall A. (1992). Distribution
and numbers of Campylobacter in newly slaughtered broiler
chickens and hens. Int. J. Food Microbiol. 15:45-50
8. Berndtson E, Danielsson-Tham ML , Engwall A. (1996a).
Campylobacter incidence on a chicken farm and the spread
of Campylobacter during the slaughter process. Food
Microbiol. 32: 35-47.
9. Berndtson E, Emanuelson U, Engwall A, DanielssonTham ML. (1996b). A 1 year epidemiological study of
campylobacters in 18 Sweedish chicken farms. Prev. Vet.
Med. 26: 167-185.
10. Berrang ME, Dickens JA. (2000). Presence and level of
Campylobacter spp. on broiler carcasses throughout the
processing plant. J. Appl. Poultry Res. 9:43-47.
11. Berrang ME, Buhr RJ, Cason JA, Dickens JA. (2001).
Broiler carcass contaminatioýn with Campylobacter from
feces during defeathering. J. Food Prot. 64:2063-2066.
12. Cox N, Stern N, Musgrove M, Bailey JS, Craven SE,
Fedorka-Cray P, Buhr R, Hiett R. (2002). Prevelance
and level of Campylobacter in commercial broiler breeders
(parents) and broilers. J. Appl. Poult. Res. 11:187-190.
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2
27
Veteriner Tavukçuluk Derneði
13. Diker S, Aydýn N, Yardýmcý H, Arda M. (1987a). Isolation
of Campylobacter jejuni, Campylobacter coli and
Campylobacter laridis from intestine of broilers. A.Ü. Vet.
Fak. Derg .34: 207-215.
14. Diker S, Yardýmcý H, Aydýn N. (1987b). Location of
thermophilic Campylobacter spp. in various parts of chicken
intestines. A.Ü. Vet. Fak. Derg .34: 570-576.
15. Diker S, Yardýmcý H. (1989). Isolation and characterization
of Campylobacter species from chickens. Doða. Tu J. Vet.
Sci. 13: 257-264.
16. Ertaþ HB, Çetinkaya B, Muz A, Öngör H. (2002). Tavuk
orijinli Campylobacter coli ve Campylobacter jejuni’nin
Polymerase Zincir Reaksiyonu ile identifikasyonu. Turk J.
Vet. Anim. Sci. 26:1447-1452.
17. Evans SJ, Sayers AR. (2000). A longitudinal study of
campylobacter infection of broiler flocks in Great Britain.
Prev. Vet. Med. 46: 209-223.
18. Gonzalez I, Grant KA, Richardson PT, Park SF, Collins,
MD. (1997). Specific identification of the enteropathogens
Campylobacter jejuni and Campylobacter coli by using a
PCR test based on ceuE gene encoding a putative virulence
determinant. J. Clin. Microbiol. 35:759-763.
19. H e r m a n L , H e y n d r i c k x M , G r i j s p e e r d t K ,
Vandekerchove D, Rollier I, Zutter LD. (2003). Routes
for Campylobacter contamination of poultry meat:
epidemiological study from hatchery to slaughterhouse.
Epidemiol. Infect. 131: 1169-1180.
20. Jones DM, Sutcliffe EM, Fox AJ, Curry A. (1991a).
Recovery of viable but non-culturable Campylobacter jejuni.
J. Gen. Microbiol. 137: 2477–2482.
21. Jones FT, Axtell RC, Rýves DV, Scheýdeler SE, Tarver
JR, Walker RL, Wineland MJ. (1991b). A survey of
Campylobacter jejuni contamination in modern broiler
production and processing systems. J. Food Prot. 54: 259262.
22. J?rgensen F, Baýley R, Williams S, Henderson P,
Wareýng DRA, Bolton FJ, Frost JA, Ward L, Humprey
TJ. (2002). Prevelance and numbers of Salmonella and
Campylobacter spp. on raw whole chickens in relation to
sampling methods. Int. J. Food Microbiol. 76:151-164.
23. Musgrove MT, Berrang ME, Byrd JA, Stern NJ, Cox
NA. (2001). Detection od Campylobacter spp. in ceca and
crops with or without enrichment. Poult. Sci. 80:825-828.
24. Nayak R, Stewart TM, Nawaz M. (2005). PCR
identification of Campylobacter coli and Campylobacter
jejuni by partial sequencing of virulence genes. Mol. Cellular
Prob. 19:187-193.
25. Ng LK, Kingombe IB, Yan W, Taylor DE, Hiratsuka K,
Garcýa MM. (1997). Spesific detection and confirmation
of Campylobacter jejuni by DNA hybridisation and PCR.
Appl. Environ. Microbiol. 63:4558-4563.
26. Ono K, Yamamoto K. (1999). Contamination of meat
with Campylobacter jejuni in Saitama, Japan. Int. J. Food
Microbiol. 47:211-219.
27. Pearson AD, Greenwood M, Healýng D, Rollins D,
Shahamat M, Donaldson J, Colwell RR. (1993).
Colonization of broiler chickens by waterborne Campylobacter
jejuni. Appl. Environ. Microbiol. 59:987-996
28. Rivoval K, Denýs M, Salvat G, Colin P, Ermel G. (1999).
Molecular chracterization of the diversity of the
Campylobacter spp. Isolates collected from a poultry
slaughterhouse: analysis of cross contamination. Lett. Appl.
Microbiol. 29:370-374.
29. Saleha AA. (2002). Isolation and characterization od
Campylobacter jejuni from broiler chickens in Malasia. Int.
J. Poult. Sci. 1:94-97.
30. Shreeve JE, Toszegky M, Ridley A, Newell DG. (2002).
The carry over of Campylobacter isolates between sequential
poultry flocks. Avi. Dis. 46: 378-385.
31. Stern NJ, Cray PF, Bailey JS, Cox NA, Craven SE, Hiett
KL, Musgrove MT, Ladely S, Cosby D, Mead GC. (2001).
Distribution of Campylobacter spp. in selected U.S. poultry
production and processing operations. J. Food Prot. 11:17051710.
32. Wang G, Clark C, Taylor TM, Pucknell C, Barton C,
Price L, Woodward DL, Rodgers FG. (2002). Colony
multiplex PCR assay for identification and differentiation
of Campylobacter jejuni, C. coli, C. lari, C. upsaliensis, and
C. fetus subs. fetus. J. Clin. Microbiol. 40:4744-4747.
Tavuk Eti ve Yumurta Üretimi: Hedefler ve Potansiyel Problemler
Bilkent Otel ve Konferans Merkezi-Ankara
16 Haziran 2010
28
09.30-10.30
Açýlýþ Programý
1. Oturum:
Üretim ve ihracatta yeni hedefler
Oturum Baþkaný: Prof. Dr. Ahmet Ergün
10.30-11.15
Tavuk eti üretimi ve ihracatý: Yeni hedefler ve potansiyel problemler - Dr. Sait Koca
11.15-12.00
Yumurta üretimi ve ihracatý: Yeni hedefler ve potansiyel problemler - Derya Pala
12.00-13.30
Yemek arasý
2. Oturum:
Gýda güvenliði etkileyen potansiyel problemler-1
Oturum Baþkaný: Doç. Dr. Masum Burak
13.30-14.15
GDO: Doðrular ve yanlýþlar - Prof. Dr. Hakan Yardýmcý
14.15-15.00
Tavuklarda Salmonella ve Campylobacter infeksiyonlarý:
Türkiye'deki durumu ve kontrol - Prof. Dr. Mehmet Akan
15.00-15.30
Çay-kahve arasý
3. Oturum:
Gýda güvenliði etkileyen potansiyel problemler-2
Oturum Baþkaný: Doç. Dr. Muzaffer Aydemir
15.30-16.15
Kanatlý etlerinde ve yumurtada baþlýca bakteriyel patojenler ve kontrol stratejileri
Prof. Dr. Ýrfan Erol
16.15-17.00
Bakterilerde antibiyotik direncinin önemi ve izlenmesi-Prof. Dr. K. Serdar Diker
17.00-17.15
Kapanýþ
Yýl: 2010 Cilt: 8 Sayý: 2

Benzer belgeler

Kuş Gribi ve uş Gribi ve Gıda Güvenliği Kuş Gribi ve Gıda Güvenliği

Kuş Gribi ve uş Gribi ve Gıda Güvenliği Kuş Gribi ve Gıda Güvenliği Veteriner Tavukçuluk Derneði’nin yayýn organýdýr. Yýlda 4 kez 3 ayda bir yayýmlanýr. Veteriner Tavukçuluk Derneði Adýna Sahibi Prof. Dr. Ahmet ERGÜN Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü Prof. Dr. U. Tansel Þ...

Detaylı