Bilim İncelemeleri ve Bilim Tarihi

Transkript

Bilim İncelemeleri ve Bilim Tarihi
Bilim İncelemeleri ve Bilim Tarihi
Lorraine Daston1
Çev. Mustafa Çakıroğlu2
Halihazırdaki bilim incelemeleriyle bilim tarihinin arasındaki ilişki Bir Yaz Gecesi
Rüyası’nın açılış sahnesini akla getiriyor (lisedeki bir komedi tiyatralini de
düşünebilirsiniz): Helena Demetrius’u seviyor, Demetrius da Helena’yı sevmekteydi
ama şimdi O Hermia’yı sevmekte, Hermia da Lysander’ı. Oyun boyunca ergenliğin
cilveleri sürüp gitmektedir: ihtiyatsızca verilmiş sözler, intihar tehditleri, abartılı ama
açıkyürekli aşk vaatleri ve nefret, ve her şeyden önemlisi gittikçe artan ve herşeyi ele
geçirmek için duyulan nefes kesici his.
Burada olduğu gibi Oberon ve Titania’nın büyülü çiçeğini inancını yitirmiş
Üniversiteye aktardığımızda, Bilim incelemelerini reddedilen Helena rolünde
düşünebiliriz. Daha önce bilim tarihiyle ilişkisi olmuş ama şimdi onun tarafından terk
edilmiş şekilde. Sheila Jasanoff3, geçenlerde Bilim İçin Sosyal Çalışmalar Topluluğu
başkanı sıfatıyla yaptığı konuşmasında “bilim tarihi ile olan tek taraflı aşktan” ve
“başlıca bilim tarihi bölümlerinin işe alım uygulamalarında risk yönetimi yapan
şirketler gibi davrandığından” şikayet etti. Sözkonusu topluluktaki bilim tarihçileri
yüksek prestijli ödüllere layık görülse de, nankör Demetrius’lar kültürel antrolopoloji
ile yakın takipte olduğundan tarih disipliniyle flörte kapalıydı. Bunlar aptal ölümlüler
olmalı. Demetrius Helena’ya kur yaptığı zaman bilim tarihi bir kez daha bilim
incelemelerine gönlünü kaptırmıştı. Sevdalanmanın ve müteakiben soğumanın takip
ettiği hikaye, sanırım, disiplinler ve interdisiplinler kümeleri arasındaki örüntüde daha
1 Lorraine
Daston, Berlin’deki Max Planck Enstitüsü-Bilim Tarihi bölümüne başkanlık etmektedir.
Bilim Toplumu Tarihi alanında Sarton Madalyası, Pfizer ödülleri (2 kez) gibi prestijli ödüller almıştır.
Bkz. http://www.mpiwg-berlin.mpg.de/en/staff/members/ldaston (ç.n.)
2
Doktora Öğrencisi, Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe, Bilim Tarihi ABD.
3
Sheila Jasanoff, “Geçmişi Yeniden Yapılandırmak, Şimdiyi İnşa Etmek: Bilim Balışmaları ve Bilim
Tarihi Sonsuza dek Mutlu Yaşayabilirler mi?” Social Studies of Science 30 (Aug. 2000): 623, 622. açık bir şekilde ortaya çıkıyor, bizim konumuz bağlamında ise bilim ve teknolojide.
Bu makaledeki amacım da bu örüntünün/ilişkinin izini sürmektir.
Hiç şüphesiz bu bir alacakaranlık girişimidir. Hegel’in de dediği gibi “Minerva’nın
baykuşu alacakaranlıkta uçar.”4 Daha az şiirsel söylersek, düşünce (refleksiyon)
şaşırma geçtikten sonra başlar. Bilim incelemelerinin son zamanlarına doğru
yaklaşıldığını söylemek absürd olacaktır. Bununla birlikte bilim incelemelerine yön
verenlerin kendileri, kendi çalışma alanlarındaki çalışmaları yetersiz ve kifayetsiz
bulmakta ve hatta kriz olduğundan sızlanmaktadırlar. Edinburgh Üniversitesi Bilim
incelemeleri Birimi kurucusu (1966) David Edge üzüntüyle şöyle sorar: “Akademik
öncelik ve pratik aciliyetin baştan çıkarıcı kombinasyonu interdisipliner macera
kafasını sonsuza kadar ortadan kaldırdı mı?”5 Bruno Latour (ki kendisi etnografların
Papua Yeni Gine’de yaptıkları kabile çalışmalarına benzer laboratuvar çalışmaları
yapmıştır, sahibi olduğu aktör-network teorisi ile de insan olan ile olmayan
arasındaki ayrımı çözmüştür) sözünü geri alırcasına, “ama, çok şükür ki (evet, çok
4 Bir Roma tanrıçası olan Minerva Eski Yunan mitolojisinde yer alan Athena’nın Roma
mitolojisindeki karşılığıdır. Athena, Zeus'un bilgelik ve akıl tanrıçası Metis'ten doğan kızıdır. Efsaneye
göre Metis hamile kalınca, Gaia Zeus'u uyarmış ve Zeus da Metis'i yutmuş, Athena silahlarıyla birlikte
Zeus'un başından çıkmıştır. Bu nedenle Zeus'un kişileşmiş aklı olarak da kabul edilir. Zeus'un kızları
arasında en çok Athena'yı sevdiği ve bu nedenle kalkanını ve öldürücü şimşeğini yalnız onun
taşımasına izin verdiği söylenir. İlk şiirlerde ve İlyada destanında acımasız, katı yürekli duygusuz bir
savaşcı olarak tanıtılır. Ancak İlyada'da Athena'nın sakin ve kendinden emin gücü, savaş tanrısı Ares'in
gücünden üstün tutulur. Athena doğru ve haklı savaşın tanrıçasıdır. Athena bilgelik tanrıçası olarak
Pronoia (temkinli, ihtiyatlı) sıfatına sahipti. Bu sıfatları temsilen de simgesi baykuştur.
Hegel
“Minerva’nın Baykuşu” metaforunu
Hukuk Felsefesi adlı kitabının önsözünde kullanır;
“Dünyanın nasıl olması gerektiğini öğrenmek iddiası üzerine bir söz daha söyliyelim: felsefe bu
konuda daima geç kalır. Dünyanın düşüncesi olarak felsefe, ancak realite oluşum sürecini işleyip
bitirmiş olduğu zaman ortaya çıkar. Kavramın öğrettiğini tarih aynı zorunlulukla gösterir. Yalnızca,
varlıkların olgunluk çağında ideal reelin karşısında boy gösterir ve aynı dünyayı cevheri içinde
kavradıktan sonra, onu bir fikirler alemi şeklinde yeniden inşa eder. Felsefenin soluk rengi solgun
zemine vurduğu zaman, hayatın tezahürü ihtiyarlık günlerini tamamlıyor demektir. Felsefenin soluk
rengiyle o gençleştirilemez, sadece bilinebilir. Minerva'nın baykuşu, ancak gün batarken uçmaya
başlar." Hegel, “Hukuk Felsefesinin Prensipleri”. Çev. C Karakaya, Sosyal Yay. 1991, s:31.) (ç.n.)
5
David Edge, “Tekerleğin Yeniden İcadı,” Bilim ve Teknoloji Çalışmaları içinde,
ed. Jasanoff et al. (Thousand Oaks, Calif., 1995), s. 3. şükür ki!), birbiri ardına, bilimin kara kutularının kapalı kaldığına şahit olduk, bunun
nedeni bilim incelemelerindeki parçalanmış ve ayrık, toz içindeki atölye araçlarında
yatmaktaydı. Basitçe, eleştiri sertleşen şeylere karşı kullanışsızdı.” Hiç şüphesiz, Edge
ve Latour birbirlerinin ellerini farklı felaketler üzerinden sıkıyorlar; Edge’in, Jasanoff
gibi, gerçekte ah ettiği şey, bilim incelemelerinden en fazla istifade edenlerin bilim
incelemelerini titizlikle görmezden gelmeleridir, Latour öğrenilecek şeylerden şüphe
etse de. Ancak her ikisi de, bilim incelemelerinin bugünü ve geleceği hakkında keskin
bir şekilde eminler.
Disiplinlerarası girişimlerin çoğalmasından sonra bilim incelemelerinin enerjik ve
girişken hallerine ne oldu? Geçmişin genel-geçer teorileri nereye gitti? Bilim
incelemelerinin eski ilham perisi ve alkışı nasıl ortadan kayboldu? Bu gelişmeler
disiplinerlik ve onun ön koşulları, uygulamaları ve değerleri hakkında bize neler
anlatır? Bu kısa makalede bu sorulara taslak niteliğinden öte cevaplar veremem.
Burada tartışmak istediğim şey 1970’li ve 80’li yıllarda bilim tarihi ile bilim
incelemeleri arasındaki yoğun ve verimli değiş tokuşa rağmen bu iki alanın ortak
noktalarının birbirinden ayrılması, yani, bilimin konusu. Ben öncelikle konu alanını
çok dar ve çok seçici tutacağım, elbette 1970’den beri bilim tarihi ve bilm çalışmaları
arasında delirtici bir taraflılıkla. Sonrasında da 1990’larda yollarının nasıl
çatallaştığını sorgulayacağım çünkü bilim tarihi daha tarihsel olurken bilim
incelemeleri hiç olmadığı kadar tarihten uzaklaştılar. Benim, bilimi anlamak
konusunda özetim bu hikayenin ahlakını/değerlerini yansıtır. Her ikisi için de daha
acil ve ortak bir takım meydan okumalar, problemler olmasına rağmen. 6
Bir İlişkinin Çok Kısa ve Kısmi İlişkisi
Bilim incelemeleri kısa ve açık kısaltmalarla bir disiplin serisinin perspektifini bilim
ve teknolojiye döndürdü: ilk ve en önemlisi sosyoloji, elbette antropoloji de, politika,
felsefe, cinsiyet çalışmaları ve tarih. Bu bilim, teknoloji ve toplum programlarıyla ve
hatta bilimsel bilginin sosyolojisiyle de örtüşür ama tamamen aynıdır anlamına
gelmez. STS (science, technology and society) ve SSK (sociology of scientific
6
Bilim incelemelerinin tarihi hakkında özet bilgiler için bkz. Edge, “Tekerleğin Yeniden İcadı,”
s. 3–23. Ve bilim tarihi için bkz. Lorraine Daston, “Bilim Tarihi,” Sosyal ve Davranış Bilimlerinin
Uluslararası Ansiklopedisi içinde, ed. Neal J. Smelser and Paul B. Baltes, 26 vols. (New York, 2001),
10:6842–48.
knowledge) her ikisi de bilim incelemeleri içinde hem güçlü hem de her zaman tutarlı
olmayan dürtüleri temsil eder: STS alanında daha rasyonel bilim politikalarına, daha
iyi eğitimli ve sosyal sorumluluk sahibi bilim adamlarına ve mühendislere duyulan
ihtiyaç, SSK kanadında da ise bilim ve teknolojinin sosyal otorite konusundaki
epistemolojik iddiasının radikal bir eleştirisi söz konusu. Yükselişte olan bu yeni
doğan yıldızlara bağlı olarak bilim incelemeleri bilimi biraz daha sosyalleştirerek onu
hümanize etmeyi veya evcilleştirmeyi (insancıllaştırmayı) amaçlamaktadır.
Yanardöner bir kelime olan sosyal bilim incelemelerine tılsım kazandırmaktadır.
(Önde gelen dergilerden olan Bilim incelemeleri yakın bir geçmişte yeniden vaftiz
edilerek Bilimin Sosyal Çalışmaları oldu.) Bir sıfat olarak sosyal peşine geldiği isme
göre her kalıba uydu. Örneğin “Bilimin Sosyal Sorumluluğu”nda olduğu gibi itidale
ve vicdana, “Bilimin Sosyal Bağlamı”nda derken karmaşıklığa ve bağlantılılığa işaret
eder. Sosyal tüm bu uyumlu örneklerinde, onların kendini reddeden psikolojisiyle
Durkheimcıdır. Kastedilen enstitüler ve yapılardır, bireyler ve temsilciler değil. Diğer
taraftan, ideolojiye Marksist yaklaşımların çürümüş stratejilerini de sosyal ortaya
çıkarır. Bilimsel bir kategoriyi (örneğin ırk) veya bilimsel bir iddiayı (örneğin, insani
anlayışta yumurtalığın pasifliği) ortaya çıkarmak gizli bir siyasi gündemi ima ederek
ve onun geçerliliğine meydan okuyarak sosyal bir şekilde yapılandırmaktır.7
Bu ilgileri önermek gibi, bilim incelemeleri geçmişteki seçkin soyuna sahip
çıkabilirdi ve çıktı da: sadece Karl Marx ve Emile Durkheim’a değil, J. D. Bernal’in
bilim politikasına Marxist yaklaşımına, Mary Douglas’ın kültürel antrolopojisine,
Ludwig Wittgenstein’ın yaşamın formları ve kuralları üzerine olan sorgulamalarına
ve Michael Polanyi’in bilimdeki “kişisel bilgilerin” keşiflerine de. Ama kendi içine
kapanık bir araştırma olan bilim incelemeleri bilim tarihindeki mihenk taşlarından biri
olan Thomas Kuhn’un “Bilimsel Devrimlerin Yapısı’ isimli çalışmayla 1970’lerde
kendisine gelmeye başladı.
Bu kitap bir bilim felsefesi ve tarihi kitabı olmasının yanında sosyal bilimleri de
etkileyerek çok sayıda okuyucu kitlesiyle büyük bir etki uyandırdı. Bilim incelemeleri
da bu tartışmadan payını aldı. Ama başından beri, sadece bilim incelemeleriyle
7
Bkz. Ian Hacking, The Social Construction of What? (Cambridge, Mass., 1999).
damgalanmış bir okuma oldu, ve daha da özelde, bilimsel bilginin sosyolojisiyle:
içinde sosyolog Barry Barnes, filozof David Bloor, tarihçi Steven Shapin ve Donald
MacKenzie gibi isimler tarafından Edinburgh Üniversitesi’ndeki Bilim incelemeleri
Birimi tarafından geliştirilen ve kendi kendini açıklayan “strong program” vardı.
Strong program Kuhn’un Bilimsel Devrimlerin Yapısı’yla birlikte çok renkli ve
dolambaçlı bir hermeneütiğin (yorumsamanın) ortaya çıkmasına neden oldu, ve ben
burada bu edebiyatı ne prova etme ne de katkı verme niyetinde değilim.8 Benim
amacım bir bir şeye dikkati çekmek, yani başat bir postülaya: neden bazı bilimsel
iddialar diğerlerine nazaran daha üstün epistemolojik sağlamlılığa sahip olduğu
iddiasındalar, bu konuda tatmin edici bir açıklama yok. Bilim incelemelerinin
açıklamaları perspektifinden bakıldığında,
bilimsel inançların doğruluğu veya
yanlışlılığı simetriktir. Bilim adamları alternatiflerine nazaran asıl ve niçin daha çok
inanılmaya layık oldukları konusunda tatmin edici bir açıklama özelliğine sahip
değildi. Bilim incelemeleri içinde olan bilginler “simetri ilkesi”yle (bilim incelemeleri
ilkeler, tezler ve programlar yoluyla teolojinin doktrinleriyle mücadele etmiştir) bir
çok konuda anlaşamadıkları bilim felsefecileri ile bu konuda aynı görüşü paylaşarak
Kuhn'un analizini bir görecelik manifestosu olarak yorumlarlar. Bilim tarihçileri
Kuhn’un kitabından daha farklı bir ders çıkarıyorlar, yüksek ihtimalle Kuhn’la aynı
bakış açısına sahipler, yani, teoloji bir hikaye formu olarak bilim tarihinde yer
etmemelidir. Bundan böyle artık bilim tarihi, doğa hakkındaki gerçeğe en yakın
anlayış olarak istikrarlı bir süreç olarak anlaşılamaz. Kuhn’un en iyi yaptığı şey bilimi
“bilimsel devrimler” gibi kendi terimleriyle adlandırmak, bilimsel devrimler ki bu
terim oyunun kuralını yeniden yazsa da artık kullanımda değil. Aynı şekilde, bilim
tarihçileri de kazananlar ve kaybedenler dili kullanmayı terk etmeliler.9 Bunun yerine,
geçmişin bilimini kendi terimleriyle anlamaya çaba göstermeliler.
İlk bakışta bu iki farklı yorum arasındaki fark küçük gibi geliyor. Bilim
incelemelerinin ve bilim tarihinin ortak düşmanı, bileşenleri mantık ve deneycilik
olan pozitivist bilim anlayışı, titizlikle az ya da çok mekanik olarak tanımlanmış,
keskin sınırlarla astroloji ve teolojiden ayrıştırılmış olmasıdır. Dahası, simetri ve
8 Daha fazlası için bkz. Jan Golinski, Making Natural Knowledge: Constructivism and the
History of Science (Cambridge, 1998).
9
Bkz. Daston, “The Historicity of Science,” in Historicization–Historisierung (Göttingen, 2001), s.
201–21. bilimin ikisi de, bilim ve toplum arasındaki etkileşim umut verici bir şekilde, bilimsel
tartışmaları üzerine çekerek bilimsel hakikate dönüştü. Bu umut geçmişte ve bugün
bilim adamlarının ulaştıkları konsessusları konu alan dikkate değer çalışmalara
dayalı.10 Bilim incelemeleri ve bilim tarihi arasındaki bağlantılar, özellikle
İngiltere’de Edinburgh, Bath ve Cambridge’teki programlar arasında birbirine yakın
ve her zaman uyumlu olmasa da karşılıklı teşvik edici olmuştur. Kıtada, Fransa’da
Latour’un laboratuvarına ve Almanya’da Karin Knorr Cetina’ya etnografik
yaklaşımlar bilim tarihindeki ayrıntılı ve somut çalışmalara güç kazandırdı.11 Kuzey
Amerika’da, bilim incelemeleri bilim adamlarının kendilerinin ortaya koydukları
feminist teori12 ve politik akımlarla canlandırıldı.13 1980li yıllar yoğun ve sert
tartışmalarla geçti. O dönemde ilk defa Bilim Tarihi Topluluğunun tartışmaları
nezaketten uzak bir şekilde noktalanırdı. Bilim incelemeleri arttıkça, bilim tarihi de
dönüşmeye değişmeye başladı.
Bu akademik tartışmaların politik uygulamaları çok derinlerde değildi. Toplumlar
10 Bkz. H. M. Collins, Changing Order: Replication and Induction in Scientific Practice (London,
1985); Steven Shapin and Simon Schaffer, Leviathan and the Air-Pump: Hobbes, Boyle, and the
Experimental Life (Princeton, N.J., 1985); Martin J. S. Rudwick, The Great Devonian Controversy:
The Shaping of Scientific Knowledge among Gentlemanly Specialists (Chicago, 1985); and Trevor J.
Pinch, Confronting Nature: The Sociology of Solar-Neutrino Detection (Dordrecht, 1986).
11 Bkz.
Latour and Steve Woolgar, Laboratory Life: The Social Construction of Scientific Facts (1979;
Princeton, N.J., 1986), and Latour, Science in Action: How to Follow Scientists and Engineers through
Society (Cambridge, Mass., 1987). See also Karin D. Knorr Cetina, The Manufacture of Knowledge:
An Essay on the Constructivist and Contextual Nature of Science (Oxford, 1981).
12 Bkz.
Carolyn Merchant, The Death of Nature: Women, Ecology, and the Scientific Revolution (San
Francisco, 1980); Donna Haraway, Primate Visions: Gender, Race, and Nature in the World of Modern
Science (New York, 1989); and Londa Schiebinger, The Mind Has No Sex? Women in the Origins of
Modern Science (Cambridge, Mass., 1989).
13 Bkz.
Stephen Jay Gould, The Mismeasure of Man (New York, 1981); Richard C. Lewontin, Steven
Rose, and Leon J. Kamin, Not in Our Genes: Biology, Ideology, and Human Nature (New York, 1984);
and Jonathan R. Beckwith, Making Genes, Making Waves: A Social Activist in Science (Cambridge,
Mass., 2002).
bilim ve teknolojiye dokduklarında geçmişteki gelişmelere ve sahip oldukları
seçeneklere tümüyle yeni bir optik bakış açısıyla bakarlar. Bilim incelemeleri
yapanların çoğu bilim, teknoloji ve tıp hakkındaki tartışmalara açık ve hararetli bir
şekilde katılıyorlardı. Hepsi de bilimsel çatışmaların simetrik analizlerinin derin bir
şekilde farkındaydı, bilimsel ortodoksi egemenliğin argümanlarından uzak bile olsa
zayıf kalan kısımları güçlendiriyorlardı.14 1985 ve 1995 arasında grup, müzakere ve
çalışma bilim incelemelerinda ve bilim tarihinde en çok kaçınılması gereken şeydi.
Bilimsel gelişmelerin seyri ve bilimsel çatışmaların çıktısı beklenmedikti, hasım
bilisel teorilerden bilisel tüzelliğin tanımına kadar her konudaki ortak anlayış karşıt
görüşlü kişilerin katıldığı toplantılar, partiler boyunca tartışıldı ve görünüşe göre
Cebelitarık-ekibi bilimsel bulguları büyük bir çabayla stabilize edilmesi gerekiyordu.
Kısaca, hiçbirşey apaçık, anlaşılır veya güvenilir değildi.
Bazı bilim adamları bunu irrite edici ve hatta küfürlü buluyorlardı, ama çoğunluğu
sadece şaşırıyor veya sıkılıyorlarları. Az bir kısmı bilim incelemeleri okumaya
başladı.15 Sokal vakası ile esen rüzgar bilimlerden ziyade sosyal bilimlerde kasırgaya
neden oldu ve hızla yayıldı. Bilim incelemelerinin ve bilim tarihinin
yollarının
ayrılma nedenleri 1990’ların ortalarında başka bir yerde; açıklama ve araştırma
alanlarının ortak olarak paylaşılmış hedefleri şeklinde algılanmış olması gibi
durumlarda yatıyor.
Bilim Nedir?
Demetrius’un Helenayı ne zaman terk ettiğini tespitme etmek bilim incelemeleri ve
bilim tarihi arasındaki uzaklığın ne zamandan beri arttığını tespit etmekten daha
kolaydır. Ama 1990’ların sonunda bu ortaya çıkmış bir sırdı. 1999’da Bilim Tarihi
14
Bkz. Pam Scott, Evelleen Richards, and Brian Martin, “Captives of Controversy: The Myth of the
Neutral Social Researcher in Contemporary Scientific Controversies,” Science, Technology, and
Human Values 15 (Oct. 1990): 474–94.
15 Bkz. See
Science Wars, ed. Andrew Ross (Durham, N.C., 1996); Alan D. Sokal and Jean Bricmont,
Intellectual Impostures: Postmodern Philosophers’ Abuse of Science (London, 1998); and The Sokal
Hoax: The Sham That Shook the Academy, ed. the editors of Lingua Franca (Lincoln, Nebr., 2000).
Topluluğu ile Bilim incelemeleri Topluluğunun hazır bulunduğu bir toplulukta
topluluğun kuruluşunun 25. yıl anısına yapılan konuşmada, Jasanoff kendisi ve Bilim
ve Teknoloji Çalışmaları Elkitabı’nın (1995) editörleriyle birlikte bu kitabtaki
gözlemlerine dikkat çekti: ‘sosyoloji, antrolopoji, felsefe, politika, retorik, kadın
çalışmaları gibi alanların katkıları vardı. Sadece tuhaf bir şekilde tarih yoktu.”16
Jasanoff’un dersi “Bilim incelemeleri ve bilim tarihi sonsuza dek birlikte mutlu
yaşayabilirler mi?” diye şüpheyle sormaktaydı. Ama 1999’da şüpheler soru işaretini
doğruladığında bu durum ancak 10 yıl öncesinde düşünülemezdi. Geçen sürede ne
olmuştu?
Kuhn sonrası, hem bilim incelemeleri hem de bilim tarihi bilinçli bir şekilde modern
bilime karşı uzaklaşma halini aldılar, ama bunu ikisi farklı nedenlerle yaptılar,
sonuçta ikisini de bilimden ve bilimin nasıl işlediğinden uzaklaştırdı bu durum. Bilim
incelemeleri inanç üzerindeki halihazırdaki bilimsel doktrini kabul etmeyi reddediyor.
Herşeyden önce, bilim incelemeleri analizcileri önermenin yanlışlığı veya doğruluğu
onu kabul etmek için ne yeterli ne de gereklidir demektedirler. İkincisi, tam bir
açıklama sıklıkla bilişsel faktörler kadar sosyal ve politik faktörleri de içerir, bilim
adamlarının neyi rapor ettiklerinden bağımsız olarak. En ekstrem formunda, bilim
incelemelerinin Marslıları ziyaretin tabula rasası perspektifiyle yabancılaşmaya
talipdi. Bilim incelemelerinin yabancılaşmasının amacı açıktı: kararlılıkla ve ihtiyatla
bilim adamlarının neyi nasıl yaptıkları konusudaki imtiyazlarını reddetmek, analistler
halka maul olmayan ve bu nedenle de kamu denetimine tasbi olmayan bilim ve
teknolojinin “kara kutusunu” kırıp açmak.
Bilim tarihçileri günümüzdeki modern bilimin aldatmacalarına daha az olanak
sağlıyolardı. Ama tarihçiler şimdiki zamanın bilim persektifiyle geçmişin biliminin
açıklanması hususunda derin şüpheler taşıyorlardı. Kimyacılar ve matematikçiler için
herşey çok güzeldi, sadece ne gördüğünü, ne bulduğunu, ne olduğunu anlatmak
yeterli oluyordu, ancak, Robert Boyle vey Leonhard Euler’i modern terimler veya
notasyonla anlatmak onu az da olsa bir çarpıtmaya, değiştirmeye maruz bırakıyordu.
Bazı çeviriler neredeyse tamamen geçmişin geçmişliğine kapalıdır, yabancı-lık bilim
tarihini gerçekten tarihsel yapar. Bilim tarihçileri genel tarihin standartlarına göre
16 Jasanoff, “Reconstructing the Past, Constructing the Present,” p. 622. gecikerek de olsa kaygılıydılar, anakronizmin kuşatıcı günahıyla, antropolojideki
etnosentrizm ile etolojideki antroposentrizm eşdeğerdi. Güncel bilimi hesaba katmayı
reddettiler, böylece geçmişin bilimine kendilerini verebilirlerdi. Laboratuvar
etnogrtaflarının yaptığı gibi, yabancı bir yerde kendilerini yabancı bir şekilde hayal
ettiler, yerlilere güvenmemek için bir neden göremiyorlardı. Bununla beraber, bilim
tarihçileri kendi anlayışlarının/açıklamlarının başka anlayışları/açıklamaları gölgede
bırakmasını değil, kimyayı Boyle’in anladığı gibi anlamak istiyorlardı. Bu büyük
olasılıkla niçin bilim adamlarının bilim tarihi okumayı bırakmalarının ana nedenidir.
Bilimin bir bağlama oturtulma çabası bilm çalışmaları ve bilim tarihinin yollarının
farklılaşmasına neden oldu. Bilim incelemeleri “bilim için bilim (science in context)”
mottosuyla ilan edildiğinde bilimin içinde bulunduğu topluma saygılı sözde
otonomluğunun sonu gelmişti. Bilim sosyal ilgilerle ve politik sıkıntılarla doluydu;
bilim incelemeleri işi onları tamtakır bırakıyordu. Esasen, bilim tarihindeki üzerine
“bilim için bilim” etiketi yapıştırılabilecek çalışmalar da benzer bir amaca sahipti.17
Ama tarihi bağlamın keşfi
yavaş yavaş ve derinlemesine sosyal bilimlerdeki
duyulmamış kavram ve kategorileri genişletti, en azından sosyal bilimlerin AngloAmerikan branşlarında.
Modern öncesi dönemlerde (antik, ortaçağ ve erken modern dönemlerde)
uzmanlaşmış
bilim
tarihçilerinin
sadece
güncel
bilimdeki
sorunları(amacı)
geçmiştekinden değil, aynı zamanda geçmişin bilimini de şimdiki zamandan
ayırtedebildikleri açıktı. Onların şimdiye kadar sosyolojiye bir ilham alanı olarak
baktıkları
gibi,
Norbert
Elias’ınsaray
toplumuna
veya
Marcel
Mauss’un
hediyeleşmek18 üzerine baktıkları gibi. Onlar sosyolojiye sadece sınıfsal ilgilerin
teorisi olarak veya aktor networkleri olarak bakmadılar. Onların çalışmalarında kültür,
toplumla yer değiştirdi. Prak’taki II. Rudolf’ün sarayındaki veya Cosimo de Medici /
17 Bkz, örneğin, Natural Order: Historical Studies of Scientific Culture, ed. Barnes and Shapin
(Beverly Hills, Calif., 1979).
18 Bkz. örneğin,
Mario Biagioli, Galileo, Courtier: The Practice of Science in the Culture of
Absolutism (Chicago, 1993), and Paula Findlen, Possessing Nature: Museums, Collecting, and
Scientific Culture in Early Modern Italy (Berkeley, 1994).
Floransa’daki bilim açık bir şekilde siyasi olarak bir tuzağa düştü, burada yapılanların
kurumsal bir değeri ve endüstriyel bir karşılığı yoktu, böyle olmasının nedeni bu
patronaj sisteminin siyaseti ve sembolik görüntüsüydü. Modern öncesi dönem bilimi
tarihçileri giderek onların gerçekte neyin bilimini yaptıklarının adını koymak
konusunda ürkekleşti, ve bilim adamı terimi Archimedes veya Galileo için
kullanıldığında onları rahatsız etti. Bu çok fazla (scientia, natural philosophy, mixed
mathematics gibi) kaybolmuş disiplinleri ve şahısları (courtier, sage, philosopher
gibi) diriltmek için kılı kırk yarmak demek değil, tarihi rekonstrüksiyonları hassas bir
şekilde yapma çabasıdır.
Mario
Biagioli
Bilim
incelemeleri
Okuyucusu
kitabının
girişinde
bilim
incelemelerinin pozisyonunu nesnesi açısından sıradışı bir şekilde konumlandırmıştır;
Bilim incelemeleri kendi konusunu tarif etmez çünkü, belirgin bir şekilde onun
konusu önceden ambalajlanmıştır. Bu durum bilim incelemeleri yapanların
bilim adamlarının halihazırda yaptığı çalışmaları devam ettirmek zorunda
olduğundan değil (gerçekte bunun tam tersi doğrudur) bilimin yapısı böyle
olduğundan, sosyal bir obje olarak tarifinden dolayı böyledir, sizi nasıl
düşündüğünüzden bağımsız olarak. Özetle, bilim incelemeleri “bilim nedir?”i
sormaktansa “bilim nasıl çalışır?”ı sormayı yeğler. 19
Bilim tarihçileri arasında, sadece 20 yüzyıl uzmanları kendi konularını belirlemek için
kendilerine izin verirler, kendi dönemlerinde bilimin bölünmüşlüğüne kafa yorsalar
bile.20 Diğer bütün bilim tarihçiler hayati derecede bilimin nasıl çalıştığı kadar bilim
nedir üzerine de düşünürler.
Büyük ölçüde bilim tarihçilerinin filozoların bilimsel bilgi ile hakikate götüren diğer
bilgi türlerini nasıl ayırdıkları üzerine çalışmaktan değil bizim bildiğimiz anlamda
bilim ve bilim adamından önce doğa bilimini çalışmaktan kaynaklanır. Bilimin ayırıcı
19
Biagioli, “Introduction: Science Studies and Its Disciplinary Predicament,” in The Science Studies
Reader, ed. Biagioli (New York, 1999), p. xii.
20 Peter
Galison and David J. Stump, The Disunity of Science: Boundaries, Contexts, and Power
(Stanford, Calif., 1996).
vasıfları konusunda şüphe etmezler
ama (yavaşça, kekeleyerek, arızi bir tarzda)
bilimin karakterinin uygulamarın dışında nasıl kristalize olduğunu entelektüel ve
klavuz bir şekilde açıklamak zorundalar; zanaatsal denemeler nasıl laboratuvar haline
geldi, insancıl bir mektup nasıl bir dergi makalesi haline geldi, harikalar diyarı nasıl
doğal tarih müzesi oldu, indekslerdeki yasal argümanlar nasıl kanıtlardan türetilmiş
olasılıksal argümanlar haline geldi, balistik ve gemi mühendisliğindeki mühendislik
becerileri nasıl akılcı mekanik yasalarına dönüştü. Daha da genel olarak, bilimin
önceden ambalajlanmış olmasından çok bilim tarihçilerine meydan okuyan şey
geneleksel(halihazırda var olan, yerel) bilginin evrensel bilgi haline gelmesini ve
bağlamın
kendisini
ortaya
çıkarmasını
nasıl
açıklayacaklarıdır
(bu
bağlamsallaştırılmış bilginin kökleri bir yer ve bir zamana dayanır).
Pozisyonların ayrışması (sosyoloji vs. tarih) ve üzerinde çalışılan problemler
(açıklama olarak bilim vs. önceden verili (given) bir şekilde bilim) uygulamalarda
daha da çarpıcı ayrışmalara yol açmıştır.
Bilim incelemeleri ekümeniktir, empirik materyal ve metodlar açısından sosyal
bilimler ve humanitiesin21 geniş bir alanında rol alır; geliştirme, düzenleme ve bu
methotları alındıkları disiplinlerin özelliklerinden büyük ölçüde arındırıldırıklarını test
etme gibi. Kurukuruya bilgi kolleksiyonu ve analizi olarak tarif edilen bu methotların
ödünç alınması güvenilir ve sorunsuz olarak kabul edilir. Bilim incelemeleri
analistleri,
bir
şekilde,
“açıklamanın
methodu”
alanında
kendi
katkılarını
yapacaklardır.22 20 yıl önce bilim tarihçileri dağınık haldeki yaklaşımları bir kolaj
şeklinde topladılar; “bilim tarihi tutarlı bir disiplin midir yoksa sadece alimlerin ortak
tarih yazımından dolayı hemfikir olduğu bir alan mıdır” diye meraklılar için
sorulmadan söylenen bir yaklaşım ortaya koydular.23 Ama bundan sonra, büyük
oranda zorunluluktan bilim bağlamına alınması,
bilim tarihçiliği ve bilim tarihi
disiplini kendinden bilinçli bir alan haline geldi.
21 Humanities’in Türkçe’de tam bir karşılığı olduğunu düşünmediğimden kelimeyi çevirmemeyi tercih
ettim. (çn). 22 Gary
Bowden, “Coming of Age in STS: Some Methodological Musings,” in Handbook of Science
and Technology Studies, p. 65.
23 Charles
Rosenberg, “Woods or Trees? Ideas and Actors in the History of Science,” Isis 79 (Dec.
1988): 570.
Arşivsel araştırma ritüellerinin başladığı ve tarih bölümlerinde istihdam edildiği
1980’lerde ve 1990’larda, artan sayıda bilim tarihçisi doktora seviyesinde araştırma
yapmak üzere destek aldı. Hem aynı meslekten kişilerle bağlantılı olma hem de genel
tarih kurslarını öğretme deneyimi bu bilim tarihçilerini hangi bilimin hangi bağlamda
gündeme gelmesi gerektiği konusunda ciddi bir araştırma yapmaya sevk ederken,
kendi alanlarındaki önceki çalışmaları anakronizm ve teolojinin delik deşik etmesi de
onları üzdü. Bu onyıldaki diğer tarihçiler gibi, bilim tarihçileri kültürel dönüşümü
incelediler, ama bir farkla; Pierre Bourdieu’ün çalışmalarına gömülmüş, eve yakın,
laboratuvar çalışmalarına benzer. Onlar
bedensel jestler, zihinsel alışkanlıklar,
duyusal eğitim, görüntülerin oluşumu ve malzemelerin manipülasyonundan çok
semboller ve değerler açısından “kültür”süz olarak yorumlandılar. Bu odaklanma
“içsel” ve “dışsal” bilim tarihinin zorlayıcı bölünmesini ortadan kaldırmak adına
büyük bir avantaj sağlıyordu. Yüksek teknik prosedürleri (örneğin, yüksek
sıcaklıktaki ölçümler ne ölçüde hassas yapılabilir) belki kültürel yeterliliklerden
çıkarak köklerine dönebilir (örneğin, bira yapımı).24 Daha incelikli ama amansız bir
şekilde, bilimsel uygulamalara dalma sonunda bilimsel disiplinleri oluşturdu –bir tür
taklitle- tarihsel uygulamalar bilim tarihini bir disipline dönüştürdü.
Bu modada, bilim tarihçileri tarihin ethosuna adopte olma konusunda uzmanlaştılar.
Disiplindeki çıraklık eğitimlerinin etkisi en açık şekilde sanatlarında ve son on yıldaki ilham verici
çalışmalarında görülmektedir. Yalnızca dipnotlardaki gelişmiş ustalık bir disiplini ortaya
çıkaracak hacimdedir ki marongozlar için derzler ne ise bilim tarihçileri için de dipnotlar o olmaya
başladı, bu durum, eğitimli bir gözün çalışmanın kalitesini test etmek için bakacağı bir yerdir.25
Yakın zamandaki bilim tarihi çalışmalarında minyatürize edilmiş eğilimlere karşı onu
dengeleyici karşıt çalışmalar da var. Bu bilim incelemeleri yoluyla değil, daha çok
derinlikli bir tarihselcilik formuyla, yani Michel Foucault’nun felsefi tarihiyle oldu.
Foucault kendisini Fransız bilim tarihçisi Georges Canguilhem yoluyla eğitti, bundan
dolayı konular arasında daha önceden yapılmış bir çeşit düzenleme var ki Foucault
24 H.
Otto Sibum, “An Old Hand in a New System,” in The Invisible Industrialist: Manufactures and
Productions of Scientific Knowledge, ed. Jean-Paul Gaudillie`re and Ilana Lo¨wy (Houndmills, 1998),
pp. 23–57.
25 Bkz.
Anthony Grafton, The Footnote: A Curious History (Cambridge, Mass., 1997).
bunu radikal bir şekilde (delilik, doğal tarih, biyogüç vb.), biyomedikal tarihçiliğin
gelenekselleşmiş alanında dahi yaptı. Ama Foucault’nun tarihin tarihsel olmayan
tarafını (öz, kendi gerçekliği, cinsellik konularında) yazmaya planlanmış şekilde
girişmesi şok dalgalarını tetikledi, insan ve yaşam bilimleri tahmin edilenin çok
ötesinde
zenginleşti.26 Tarihçilerin
daha
önce
filozofların
sonsuz
düşünce
derinliklerine tahsis ettikleri kanıt, deneyim ve objektiflik gibi konular birden daha
açık bir şekilde farkedildi. Dahası, ruhani soyutlamanın Foucauldiyen modunda
tarihsel soruşturması özenli bir şekilde somut, bilim tarihçilerinin yeni disiplin
bilinciyle sıkı sıkıya yakından ilişikilidir. Okuma, arşiv ödünç alma, özel uygulamalar
konusunda hassas araştırma birbirine yakındı, felsefi argüman veya sosyolojik
analizden çok kendinden kanıtlı bir tarih için kanıt temin etmek objelerin görünmez
tarihini kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıkaracaktı.
Tekrarlamak gerekirse, bilim tarihindeki projeler bilim incelemelerinin itkisi
tarafından harekete geçirildi –örneğin deneylerin etnografyası ya da bilimsel
gerçeklerin yapısıbilimsel deneyimin tarihi hususunda olduğu gibi, tarihe mal olmuş olan yeni bir yöne
saptırıldı.27
Bu durum, örneğin, 17. yüzyıl sonlarında tecrübeye dayanan alelade bir şeyin bir çeşit
epistemolojik esasa dönüşmesi gibidir. Fakat tam olarak ne çeşit bir tecrübe? Formu,
26
Foucault’nun tarih üzerindeki etkisi üzerine, bkz. Foucault and the Writing of History, ed. Jan
Goldstein (Cambridge, Mass., 1994).
27
Bkz. Shapin and Schaffer, Leviathan and the Air-Pump; Krzysztof Pomian, Collectionneurs,
amateurs et curieux: Paris, Venise, XVIe–XVIIIe sie`cle (Paris, 1987); Galison, How Experiments End
(Chicago, 1987); The Uses of Experiment: Studies in the Natural Sciences, ed. David Gooding et al.
(Cambridge, 1989); Giuseppe Olmi, L’Inventario del mondo: Catalogazione della natura e luoghi del
sapere nella prima eta` moderna (Bologna, 1992); Alain Desrosie`res, La Politique des grands
nombres: Histoire de la raison statistique (Paris, 1993); Findlen, Possessing Nature; Peter Dear,
Discipline and Experience: The Mathematical Way in the Scientific Revolution (Chicago, 1995);
Christian Licoppe, La Formation de la pratique scientifique: Le Discours de l’expe´rience en France et
en Angleterre (1630–1820) (Paris, 1996); and Harry M. Marks, The Progress of Experiment: Science
and Therapeutic Reform in the United States, 1900– 1990 (Cambridge, 1997).
menşei ve pratikleri neydi? Makine kavramı, bilimsel tezlerden, Roma’da sütunları
kaldıran ya da Amsterdam’da gemileri boşaltan çalışan makinelerle ilişkili rasyonel
mekaniğe, nasıl tasavvur edildi? Trinity Kolej’deki Isaac Newton’un odasında veya
daha önce Pariste’ki Kraliyet Bilimler Akademisinde sanaatkarların delillerini ortaya
koyan deneysel gösterimler yapıldı. Robert Boyle ve Jan Swammerdam’in coşkulu
dikkatliliği dindarlığın dini ritüellerini nasıl gözlemlemektedir? Bu epistemoloji
yapmaktır, ki bu bilim felsefesi veya bilim incelemeleri gibi bu başlık altında
anlaşılamaz. Kısaca, bilim tarihinin daha tarihi olması daha az bilim incelemeleri
içermesine dönüşmüştür (önceden ambalajlanmış bilim incelemeleri problemleri
anlamında).
Sonuç: Gerçekçiliğin Ötesi ve Görecelik
Gelişmelerden çıkardığım yalın bir sonuç (adeta telgraf çekercesine yalın), bilim
tarihi son 10 yılda, atılan adımlarla ve bir ethosla bir disiplin haline geldi, bilim
incelemeleri ise içerden bazı kişilerin disiplin iddialarına rağmen daha disiplinlerarası
kalmış, disiplinize edilememiştir. Bu gelişme, herzaman ki kayıt altına alınması
gereken kurumsal göstergelerden değildir. Ben kendim saymamama rağmen, dünya
genelinde çok fazla bilim incelemeleri yapıldığından kuşkuluyum, yoksa pek çok
şekilde, üniversite kadroları, uzman gazeteciler ve bilim tarihi gibi akademik
topluluklarda bunu görebilirdik. Daha fazlası,
bilim tarihçilerinin genel tarihçiler
tarafından (son yıllarda yöntem ve bakış açılarının yakınlaşmasına rağmen) yeterince
tanınmaması yıpratıcı olmakta, Demetrius kendisine kayıtsız kalan Hermia’yı
kovalamaktadır. Ama bunlar mezun öğrencilerin alışkın olduğu yollardır, bu zeminde
genç akademisyenler işe alınır, herşeyden önemlisi, okuma işi ve temel akademik
değerler içselleştirilir. Tüm bu göstergelerin çoğu daha az eklektik bir noktadan daha
klasik şekilde disiplinize edilmiş bilim tarihi, her ne kadar diğer alanlardan gelen etki
ve ilhamlara açık olsa da, tarihe yakın şekilde modellenmiştir. (Refleks olarak,
birisinin kalkıp bu tanımı bilim tarihinin kurumları yerine onun uygulamaları ve
ethosu açısından tartışabilir, ki bu da yenice disiplin haline gelmiş bilim tarihinin bir
meyvesidir.) Tersine, bilim incelemeleri, el kitapları ve yıllık buluşmalara rağmen,
hala
kendini “marjinal” ve “ergen” olarak tanımlamaktadır, bazen çileden
çıkmışcasına, bazen meydan okurcasına, ama her zaman polemikli bir şekilde, kendi
meslektaşları tarafından yanlışmanmayı haklı olarak bekler şekilde.28
Ama dışarıdan bir gözlemci –bir filozof, belki bir felsefeye yatkın bir bilimadamı–
itiraz edebilir,
bilime karşı görececi kampanyada hala bilim tarihi ve bilim
incelemelerinin beraber hareket ettiklerini söyleyebilir. Bu tür değerlendirmelerde
sözkonusu görececiliğin bilim incelemelerinin sosyal yapılandırıcılığı ya da bilim
tarihinin tarihçiliği mi olduğu oldukça önemlidir. Görecelik göreceliktir. Ne yapıp
edip dokunduğu her şeyi aşındıracaktır. Bilim incelemelerindeki bazı bilim adamları
bu görüş etrafında birleşmiş gibi görünüyorlar. Latour eleştiri sahip olduklarımızı
nasıl lekelediği konusunda hisleriyle yazar, biz kendi olduğumuz değerleri severek mi
onların çıkarcı eleştirilerine rehin olarak bıracakağız?29 Cornell Üniversitesi Bilim ve
Teknoloji Çalışmaları Bülteni’nin son sayısı akıllı tasarımın “ bazı bilimsel
topluluklarda, bilim incelemelerinin bilimi baltalıyor görüşü hakim” savına karşı
itirazları içeriyor.30 Benim görüşüme göre bu şüpheler ve kendiden kuşku duymalar,
daha doğru bir şekilde bilim incelemerinde olmuş, bilim tarihi paradoksal olarak bilim
incelemelerinden daha çok bilime yakın kalmıştır. Bilim incelemeleri bilim ve
teknolojinin karakutusunu kırmayı başardığı zaman, şeffaflık sözcüğü maskeyi
düşürmek anlamına gelecektir.
Tersine, gerçeğin kategorisini tarihselleştirmek, objektiflik, veya kanıt yoluyla ortaya
çıkarmak, özel görecelik teorisi tarihini yazmak onu sarsmaktan başka bir şey
değildir.
Bu belki de epistemolojide olduğundan daha kolay bir şekilde etikte
sözkonusu edilebilir, gerçek şu ki özel tarihi bir bağlamda işkencenin
ortaya
çıkmasına dair yargılama yasağı geçerli moral değerlere ilişkin hiçbir argüman
taşımaz. Benzer şekilde, bilimsel objektivitenin, kendi epistemolojik geçerliliğini ne
destekleyen ne de altını oyan spesifik bir tarihsel bağlamda vücuda geldiği bir
gerçektir. “Eğer tarihselse, görecelidir.” yersiz bir sözdür. O zaman neden
filozoflar(ilaveten bilim insanları, sosyologlar ve evet tarihçiler) yine de öyle
28 Bowden’in makalelerine bkz. “Coming of Age in STS,” and Richards, “(Un)Boxing the Monster,”
Social Studies of Science 26 (May 1996): 64–79, 323–56.
29 Latour,
30 Kevin
“Why Has Critique Run out of Steam?” p. 241. Lambert, “Opinion Piece: Intelligent Design,” Cornell University Department of Science and
Technology Studies Newsletter (Spring 2006): 15.
inanıyorlar? Neden tarihselcilik, özellikle Foucaltçı formunda, sürekli görecelilikle
birbirine bağlanır?
Bu soruları cevaplandırmak için, adalet bir başka makale gerektirecektir, hatta başka
bir kitap. Ben burada sorgulama hatları önermekten fazla bir şey yapamam. Bedelleri
ödenmiş, belirli epistemolojik kategoriler bilmenin modern yolları için temel hâline
gelmiş, varoluşun şüphe götüren felsefi iltifatı sonsuzlaştırılmıştır –aynen Romalıların
kendi hükümdarlarını ilahlaştırmaları gibi– çünkü sonsuzluk ve değişmezlik, antik
Platoncu hükme göre, ‘ontos’u gerçekten gerçek üzerine dizayn etmiştir. Çok olmasa
da bir hayli filozofun Platonculukla bağlarını koparmış olmasına karşın, kendi
disiplinlerinin karakteristik uygulamaları zamanın tahribatına karşı koyan gerçekten
felsefi bir bakış açısını aşılamaktadır –Aristoteles, Aquinas, Descartes ya da Kant’ın
bu metinleri derin bir tarihi arka plana ihtiyaç duyulmaksızın, yeteri kadar akıllı bir
lisans eğitimiyle anlaşılabilir.31
Bilim tarihçileri kendi kısımları için nadiren bu gibi şeyler üzerine kafa yorarlar.
Muhtemelen günümüz çoğu bilim tarihçisi, kendisine, ölçüm tekniklerinin
düzeltilmesi ya da istatistiksel ilişkilerin formülasyonu gibi bir olay hakkında
sorulduğunda, bu gibi bilimsel pratiklerin hem sosyal olarak inşa edilmiş hem de
gerçek oldukları şeklinde cevap verecektir. Yani, belli bir bağlamda (19. yüzyıl
ortalarının endrüstrileşmiş Prusyası, erken 20. yüzyılın öjenik-saplantılı İngilteresi)
kritik derecede eldeki yerli kaynaklara bağlılar ve çalıştıkları dünyanın bazı yönlerini
alıyorlar. Fakat ne tarihsel olarak kaçınılmazlar, ne de metafiziksel olarak doğrular.
Onun yerine, belli bir zamana kadar olasılar ve belli amaçlar için geçerliler.
An itibariyle bilimin ne olduğu ve nasıl işlediğinin yeni görüşü, tarihe mal olmuş
bilim tarihinin yaklaşık yirmi yılında toplanan, zengin ama dağınık ve parçalanmış
materyallerin
sentezlenmesinden
meydana
gelmiştir.
Tarihi
mümkün
kılan
uygulamaların çoğu, böyle bir sentezin bilim tarihinin kendisinden gelmesini
engelliyor. Bilim incelemeleri halen bu görev için daha az muhtemel görünüyor.
Disiplinler arası yeni bir form oluşturulmalı. Felsefe, isteyen?
31 Teaching New Histories of Philosophy, ed. J. B. Schneewind (Princeton, N.J., 2004).

Benzer belgeler