İngiltere`de Kamu Hizmeti Yayıncılığı

Transkript

İngiltere`de Kamu Hizmeti Yayıncılığı
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi - Sayı 40 / Bahar 2015
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi
Süreli Elektronik Dergi
Copyright - 2015 Bütün Hakları Saklıdır
E-ISSN: 2147-4524
İngiltere’de Kamu Hizmeti Yayıncılığı: Dijital Medya Ortamında
BBC’nin Var Olma Mücadelesi
UK Public Service Broadcasting in Today’s Neoliberal Communication Period
Özge YALÇIN, Dr., [email protected]
Anahtar Kelimeler:
Kamu Hizmeti
Yayıncılığı, Yeni
Medya, BBC,
Dijitalleşme,
Enformasyon ve Bilgi
Toplumu, Avrupa
Birliği, Medya
Politikası.
Öz
BBC ve İngiltere’de BBC uygulamalarına yönelik geliştirilen politika ve stratejiler
özellikle neoliberal dönemde ayrı bir önem kazanmıştır. Dünyada ve Avrupa’da bir çok
ülkenin kamu hizmeti yayıncısı hızla tasfiye olma konumuna gelirken BBC’nin kendi yayın
ilkelerini büyük ölçüde koruyarak dünyada büyük medya devleriyle rekabet edecek düzeye
gelmiş olması, BBC’yi Avrupa’da kamu hizmeti yayıncılığına ilişkin getirilen düzenleme
ve uygulamalarda önemli bir referans noktası haline getirmiştir. İngiltere, esas aldığı ikili
stratejiyle ya da baş vurduğu kamu değer testi gibi uygulamalarıyla Avrupa Birliği’nin
iletişim politikalarının şekillenmesinde belirleyici bir konumda yer almıştır.
Bu araştırma İngiltere’de neoliberal dönemde kamu hizmeti yayıncılığının
konumunu esas alınan politikalar getirilen düzenlemeler ve uygulamaları ele alarak
tartışmakta, Avrupa Birliği ve üye ülkelere etkisini analiz etmeye çalışmaktadır.
Keywords:
Public Service
Communication,
New Media, BBC,
Digitalization,
Information and
Communication
Technologies, European
Union, Media Policy.
Abstract
BBC and Public Service Media Policy in England is of a significant importance
in Neoliberal era. While public service and media companies of the world have become
under the risk of being abolished due to economic and political turmoils, BBC on the one
hand sustained its entity, relying upon its public principles on the other hand lead the field
by outpacing other organizations. Additionally England has played an important role in the
formation of communication policies of European Union by enforcing either public value
tests or by its mutual strategies.
This research scrutinizes the position of the BBC taking account its policies and
strategies in this realm and tries to evaluate the impact of its policies especially on the
European Union’s regulations and the practices in Europe.
İngiltere’de Kamu Hizmeti Yayıncılığı: Dijital Medya Ortamında BBC’nin Var Olma Mücadelesi
Giriş
Merkantalist dönemden bu yana Avrupa pazarının şekillenmesinde ve kapitalizmin
kontrol krizlerinin aşılmasına ilişkin uygun politika ve pratiklerin ele alınmasında
belirleyici bir konuma sahip olan İngiltere, bu belirleyici rolünü Avrupa’da iletişim
politikasının ve kamu hizmeti yayıncılığı politika ve pratiklerinin şekillenme sürecinde
de devam ettirmiştir / ettirmektedir.
Tarihsel süreç göz önünde bulundurulduğunda İngiltere’nin, kendi ekonomik ve
politik yapılanışını şekillendirirken hemen her dönemde, dönemin egemen ekonomi
politikasının ürünü olarak ortaya çıkan sınıflar arası eşitsiz yapılanışta, hassas bir dengeyi
korumaya özen gösterdiği görülmektedir1. Bu genel tutum, İngiltere’de geleneksel form
ve düzenlemelerin, değişen yeni sistem ve düzenlemelere uyumlanarak günümüze kadar
devam edebilmesinin yapısal koşullarını oluşturmuştur2. Böylece İngiltere’de birçok
kurum, kanun ve düzenleme belirli geleneksel normlar etrafında örgütlenmiştir.
Benzer uygulama neoliberal dönemde iletişim politika ve uygulamalarında da
görülmektedir. Günümüz neoliberal döneminde de İngiliz hükümeti kapitalizmin egemen
paradigmasını uygulamaya koyarken, farklı çıkar grupları arasında denge kurması
ya da sermayenin ulusal ve uluslararası piyasadaki konumunu güçlendirmesine katkı
sağlaması gibi amaçlarla kamu hizmeti yayıncılığı uygulamalarını desteklemiştir3. Bu
doğrultuda hükümet, bir yandan ticari medyayı ve ticari medyanın uluslararası piyasadaki
girişimlerini desteklemek adına bir takım anlaşma, ortaklık ve düzenlemelere başvururken
diğer yandan da kamu hizmeti yayıncılığının yeni medya döneminde var olmalarını ve
yeni medya teknolojilerine uyumlanmalarını sağlayacak düzenlemeleri gerçekleştirmiştir.
BBC ise hükümetin iletişim politikasına benzer biçimde, yayın politikası olarak
ikili yayın stratejisini benimsemiştir. Bu stratejiye uygun olarak BBC yayınlarını ticari
ve kamu hizmeti olmak üzere iki ayrı kanal üzerinden gerçekleştirmektedir (Moe, 2008:
221). BBC’nin bu temel stratejisinin, Kraliyet Beratı ile desteklenmesi, BBC’nin bir
yandan ticari yatırımlarıyla diğer yandan da hükümet teşviki ve lisans ücreti gelirleri
aracılığıyla önemli miktarda finansal kaynak edinmesini sağlamıştır. Edindiği bu mali
kaynaklar ise BBC’nin yeni medya teknolojilerinin gerektirdiği yüklü mali yatırımları
gerçekleştirmesini ve böylece dünya piyasasında kamu hizmeti yayıncısı olarak lider bir
konum edinmesini kolaylaştırmaktadır4.
1 Örneğin İngiltere’nin, Fransa’nın aksine kapitalist sisteme geçiş sürecinde yoksulluk düzeyinin bir risk oluşturma
düzeyine gelmesini önleme stratejisinin benimsenmesi, ya da Taç’ın bu dönemde feodal beylikleri kendine bağlı
tutmaya devem edebilme adına, onlara çeşitli makamlar vererek kendine bağlamak gibi politikaları esas alması
(Tilly, 2000) gibi incelikli politikaların sonucunda İngiltere’de kapitalizmin oluşum ve gelişim aşamaları, Fransa
örneği ile kıyaslandığında daha kendiliğinden bir süreç takip etmiştir. Kamu politikalarının oldukça katı ve
sınırlayıcı bir tutum eşliğinde oluşturulduğu 1920’li yıllarda dahi diğer Avrupa ülkelerine kıyasla İngiltere’de daha
liberal bir tutumun esas alındığı görülmektedir (Humphreys, 2010: 12). Benzer biçimde, Tüm Avrupa ülkelerinde
iletişim sektörünün yoğun bir baskı altında işlevini yürüttüğü İkinci Dünya Savaşı yıllarında dahi İngiltere’de bu
baskı ve denetimin daha incelikli yollarla gerçekleştiği dikkati çekmektedir. Döneme ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz.
Chapman (2008); Curran ve Seaton (2003).
2 İngiltere, anayasa olarak geçen yazılı bir belgeye sahip değildir. Uygulamalardaki yasal gerekçeler ise, İngiliz
tarihinde kabul edilmiş bir takım yasalar (Acts), İçtihatlar (Case-law) ve Anayasal görenekler (Constitutional
Conventions) doğrultusunda şekillenmektedir (Eroğul, 2014).
3 Ayrıntılı bilgi için bkz. Curran ve Seaton (2003); Humphreys (2010: 22); Moe (2008: 215-221).
4 Ayrıntılı bilgi için bkz. Moe (2008: 220); Humphreys (2010); Michalis (2012: 944); Murdock (2004).
99
İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Özge Yalçın
Neoliberal dönemde esas alınan bu ikili politika sonucunda İngiltere, sadece ticari
yayınlarıyla değil ama kamu yayın ve programlarının üretim ve dağıtımıyla da dünya
piyasasında önemli bir etkiye sahip olmuş, bu etkiden doğru da Avrupa’da iletişim
politikalarının şekillenmesi sürecinde belirleyici bir rol üstlenmiştir (Humphreys, 2008).
Örneğin, Avrupa’da bağımsız düzenleyici otoritelerin oluşturulması kararında veya
farklı bağımsız otoritelerin ortak bir kurum altında birleştirilmesi önerisinde (OFCOM
örneğindeki gibi) ve üye ülkelere kamu hizmeti yayıncısı kurumun görev ve yetkilerinin
belirlenmesi amacıyla kamu değer testinin uygulanması önerisinin gerçekleştirilmesinde
İngiltere örneği önemli bir etkiye sahip olmuştur (Moe, 2008).
Belli geleneksel yapı ve normlar etrafında şekillenen ve özellikle Avrupa’da kamu
hizmeti yayıncılığı uygulamalarında önemli bir etkiye sahip olan İngiltere’de kamu hizmeti
yayıncılığı anlayışı, bu anlayış doğrultusunda şekillenen yayın politikası ve bu politikanın
günümüz neoliberal dönemindeki dönüşümleri bu araştırmanın konusunu oluşturmaktadır.
Bu doğrultuda araştırmada İngiltere’de yeni medya uygulamalarının kamu hizmeti
yayıncılığı politikasında ne gibi dönüşümleri meydana getirdiği ve bu dönüşümlerin
kamu hizmeti yayıncılığının temel ilke ve yayın politikasında ne gibi bir dönüşümü
gerektirdiği sorusuna, Avrupa’daki diğer uygulamalar da göz önünde bulundurularak yanıt
aranmaktadır. Bu doğrultuda İngiltere’de kamu hizmeti yayıncılığı anlayışı, geleneksel
yayın politika ve uygulaması, yeni medya piyasasına uyumlanma stratejileri, Avrupa
Birliği ve üye ülkeleri göz önünde bulundurularak değerlendirilmektedir.
İngiltere’de günümüz neoliberal döneminde kamu hizmeti yayıncılığı politika ve
uygulamalarındaki dönüşümlerin saptanabilmesi, İngiltere kamu hizmeti yayıncılığı
politika ve uygulamalarının tarihsel süreç içindeki dönüşümlerini ele almayı
gerektirmektedir. Böylece günümüz neoliberal döneminde kamu hizmeti yayıncılığı
anlayışı ve bu anlayışın Avrupa uygulamalarına etkisinin ne olduğu sorusunu daha
kapsamlı ve derinlikli bir bakışla değerlendirmek mümkün olacaktır.
İngiltere’de Kamu Hizmeti Yayıncılığı Anlayışının Temelleri
BBC’nin kurulduğu dönem batı Avrupa’nın oldukça çalkantılı bir dönemine
denk gelmektedir. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından, Sovyetler Birliğinin kurularak
sosyalizmin en çok da ileri kapitalist ülkeler açısından aşılması gereken bir tehlike halini
alması, sermaye birikim düzeninin 1929 yılında girdiği büyük yapısal kriz ve sonrasında
yaşanan İkinci Dünya Savaşı.
Böyle bir dönemde BBC 1922 yılında, radyo şirketlerinin işbirliğine girmesi
sonucunda ticari girişim olarak ilk radyo yayınına başlamış, özel şirketlerin girişimleriyle
kurulmuş olmasına karşın kuruluş, kamu yararı esasını gözeten bir yayın politikası ile
örgütlenmiştir. Kurulduğu tarihten itibaren dinleyicilerden belirli oranlarda yayın ruhsat
bedelinin alınması BBC’nin yayınlarında kamu yararını göz önünde bulundurmasında
etkili olmuştur5. BBC’nin ilk genel yayın yönetmeni John Reith, yayıncılıkta özgürlüğün
kaosla sonuçlanacağını belirterek, BBC yayın politikasının bu düşünce etrafında
örgütlenmesine öncülük etmiştir. Bu doğrultuda BBC, kamu yararını esas alan bir yayının
5 Kırık (2012: 62), BBC’nin bu yıllarda dinleyicilerden aldığı ruhsat bedelinin on şilin olduğunu belirtmektedir.
Sayı 40 /Bahar 2015
100
İngiltere’de Kamu Hizmeti Yayıncılığı: Dijital Medya Ortamında BBC’nin Var Olma Mücadelesi
her haneye erişiminin sağlanmasını hedeflerken ulusal çıkarları esas alan bir yayıncılık
anlayışını da dikkate alarak program türlerini ve içeriklerini şekillendirmiştir (Negrine,
1994: 74).
Kapitalizmin dönemsel krizinin tüm dünyada oldukça sancılı bir biçimde yaşandığı
ve sınıf mücadelelerinin hızla büyüdüğü Birinci Dünya Savaşı sonrasında, bu sınıfsal
uzlaşmazlıklar arasında denge sağlayabilecek, ulusal çıkarları esas alan, hükümet
kararlarına bağımlı bir yayın kuruluşuna duyulan gereksinimin artması, BBC’nin ticari
statüsünün sonlandırılarak 1927’de kamu kuruluşu statüsüyle yayına başlaması sonucunu
ortaya çıkarmıştır. Böylece hükümet bu dönemde -dönemin genel bir siyasal yönelimi
olarak- bir yandan ticari yayınları desteklerken diğer yandan da yayınlar üzerinden belli
bir denetim mekanizması oluşturma çabası içine girmiştir (Briggs ve Burks, 2006: 168).
1926 yılında hazırlanmış olan Crawford Raporu bu çabanın bir ürünü olarak karşımıza
çıkmaktadır. Crawford Raporu’nda BBC’nin bir kamu kuruluşu olması gerektiği
vurgulanarak, şirket statüsünün kaldırılması önerilmiş, lisans sözleşmelerinin ise PTT
Genel Müdürlüğüne verilmesi öngörülmüştür. Rapor sonrasında BBC tasfiye edilmiş ve
bir yıl sonra, 1927’de PTT’nin denetim ve kontrolünde bir kamu tekeli olarak yeniden
kurulmuştur (Kırık, 2012: 63).
Aynı dönemde Bağımsız Yayın Kurulu (Independent Broadcasting Authority
IBA) oluşturulmuş ve kurul üzerinden BBC politika ve uygulamalarına ilişkin belirli
bir denetimin gerçekleştirilmesi amacı kurumsallaştırılmıştır. Böylece BBC, bu yeni
yapısında da kamu çıkarları doğrultusunda yayınlar gerçekleştirmeyi esas alırken aynı
zamanda dolaylı bir biçimde de olsa hükümete hesap veren bir yayın kuruluşu halini
almıştır.
Crawford Raporunun ardından, Reith, basının herhangi bir müdahaleden bağımsız
işlev görmesinin gerekliliğine vurgu yapan bir konuşmayı BBC’de gerçekleştirmiştir. Bu
konuşma BBC’nin, 1924’te açıkladığı genel yayın ilkelerinin refah devleti döneminde de
korunması yönünde çaba sarf edeceğinin ifadesini oluşturmuştur. McDonnell (1991: 12),
BBC’nin bu dönemde esas aldığı ilkeleri dört başlık altında özetlemektedir. Bu ilkeler
şöyledir:
• Programların hazırlanmasında önceliği çoğunluğun hizmetine tanımak ve bunu
yaparken de azınlık çıkarlarını göz önünde bulundurmak.
• Program hazırlarken kamunun ilgi alanlarına öncelik vermek ve kamunun
genel çıkarlarını ihlal eden bir suç işlemekten sakınmak
• Kamusal tartışmalarda hükümet otoritesi de dahil olmak üzere her türlü
denetimden bağımsız hareket etmek
• Katı ve dogmatik tutumun uzağında kalarak her türlü inanca yönelik programlara
yer vermek.
BBC esas aldığı bu ilkelerle de özerk bir yayın anlayışını yayın politikası olarak esas
almış ve uygulamış olsa da, yasal düzenlemelerde siyasal erkin karar ve yaptırımlarına
101 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Özge Yalçın
bağlı bir yapılanışa sahip kalmıştır. Kuruluş bu dönemde, Başbakanın seçtiği ve kraliçenin
atadığı 12 kişiden oluşan Board of Governers olarak adlandırılan yönetim kurulunun
ve İçişleri Bakanlığının kararları doğrultusunda yayınlarını şekillendirmiş, alınan
kararlarda ise Kraliyet Beratı (Royal Charter) ve bu doğrultuda dönemin ilgili bakanlığı
tarafından hazırlanmış olan Görev Sözleşmesi belirleyici olmuştur (Canyurt, 2011: 81).
Kraliyet beratında ya da görev sözleşmesinde BBC’nin kamu hizmeti yayıncılığı ilkeleri
doğrultusunda yayınlarını gerçekleştirmesi güvence altına alınırken, ilgili hükümlerin
yerine getirilmemesi durumunda, BBC’yi kapatmaya kadar varan yaptırımlar getirilerek
kurumun siyasal erke hesap verebilir bir konumda yer alması sağlanmıştır (Kırık, 2012:
82).
Her ne kadar İngiltere’de ticari medya üzerinde ve kamu hizmeti yayıncısı olarak
BBC üzerinde belli bir denetim oluşturma çabasına gidilmiş olsa da bu dönemde BBC’nin
kendi özerk yapısını kurumsallaştırmayı büyük ölçüde başardığı, ticari medya sahiplerinin
ise piyasa koşullarına bağlı yayın gerçekleştirme olanaklarının büyük oranda sağlandığı
görülmektedir6. Avery (1993: 11), yayıncıların özerk ve görece bağımsız yapısının üç
temel yol üzerinden gerçekleştiğine işaret etmekte ve bu yolları şöyle özetlemektedir:
Ofis çalışma şartları hükümet tarafından belirlense de ne hükümet ne de IBA
üyeleri politik bir alanın temsilcileri olarak davranmışlardır. Getirilen düzenleme ve
denetlemelerde hükümet politikaları değil bu kişilerin kişisel uygulamalara ilişkin
profesyonel değerlendirmeleri doğrultusunda kararlar alınmıştır
Tüm program kararları yayınların kendi otoritelerince belirlenmiştir. Program
üretimini ya da ertelenme kararlarını alabilecek bir politik organ bulunmamaktadır.
Kimi zaman BBC yöneticileri ve IBA arasında politik savunular arasında ve program
üretim kararlarında ideolojik ayrımlar olmuşsa da bunların karar alma süreçlerindeki
etkisi ortadan kaldırılmıştır.
Hükümetin dolaylı denetimi altında özerk bir konum edinmiş olan BBC, ulusal
düzlemde farklı çıkar grupları arasında bir denge oluşturma görevini üstlenirken uluslararası
piyasada ise İngiltere’nin ulusal niteliklerinin bir görünümü işlevini üstlenmiştir7.
1929 yılı bunalımı ile birlikte hızla genişleyen sınıf mücadelelerinin ve sosyalizm
tehdidinin bir sonucu olarak, sosyalizme karşı anti propaganda çalışmalarını güçlendirme8
ve sistemin yaşanılan krizi kontrol altına alma çabası, iletişim teknolojilerine verilen
önemin artmasında da etkili olmuştur. 1930’larda radyoda uluslararası yayınlara geçiş
mümkün olmuş, televizyon yayınlarına başlanmıştır. Televizyon yayın denemesini 1932
yılında yapan BBC, ilk gerçek yayınını 1935 yılında gerçekleştirmiştir (Canyurt, 2011:
75). 1929 yılında dünya genelinde yaşanan ekonomik kriz ve dünya bunalımı ve bu kriz
6 Bu dönemde işitsel yayın sektöründe BBC tekel konumundadır ve ticari medya yazılı basın üzerinden yayınlarını
gerçekleştirmiştir (Chapman, 2008).
7 Bu görevin BBC’ye siyasal erk tarafından verildiğini belirtmek gerekmektedir. 1927 tarihli ilk Kraliyet
Beratından itibaren hazırlanan tüm imtiyaznamelerde BBC’ye uluslararası yayınlarda Birleşik Krallığın tanıtımının
gerçekleştirilmesi görevi verilmektedir. bkz. http://www.ab.gov.tr/index.php?p=109&l=1
8 Özellikle İkinci Dünya Savaşı yıllarında bu bakış açısı kendini çok daha açık bir biçimde göstermiş, Almanya
başta olmak üzere savaş yılları süresince radyo ve televizyon yayınları temel propaganda araçları haline gelmiştir
(Chapman, 2008: 194).
Sayı 40 /Bahar 2015
102
İngiltere’de Kamu Hizmeti Yayıncılığı: Dijital Medya Ortamında BBC’nin Var Olma Mücadelesi
dönemi ile birlikte büyüyen sınıf mücadelelerinin yanı sıra hızla büyüyen faşizm ve dünya
savaşı tüm dünyada olduğu üzere İngiltere’de de kamu hizmeti yayıncılarının yayınlarını
belirli bir düzeyde de olsa hükümetin denetimi altında gerçekleştirilmesine neden olmuş,
radyo ve televizyon yayınları 1950’li yıllara kadar hükümetin dolaylı denetimi altında,
BBC tekelinde gerçekleştirilmiştir (Negrine, 1994). Yayınlara ilişkin reklam ve sponsorluk
gelirlerinin sınırlı bir düzeyde tutulmasına özen gösterilmiş, reyting ölçümlerine ise
1945 yılına kadar başvurulmamıştır (Chapman, 2008: 161). 1945 sonrası dönem ise tüm
dünyada olduğu gibi İngiltere’de de yeni bir dönemin başlangıcını oluşturmaktadır.
Soğuk Savaş Döneminde İngiltere’de İkili Yayın Politikasına Geçiş ve BBC
İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Sovyetler Birliği ile yaşanan Soğuk Savaşın
ve dünyada hızla büyüyen sınıf mücadelelerinin bir sonucu olarak, sosyalizm tehdidi
karşısında bir denge oluşturma çabası, ileri kapitalist ülkelerin çeşitli strateji ve politikalar
doğrultusunda uluslararası düzlemde örgütlenme sürecini hızlandırmış, İngiltere ise bu
örgütlenmelerde ABD ile işbirliğine giderek egemen bir rol üstlenmiştir (Geray, 2003).
Örneğin İkinci Dünya Savaşı yıllarında ve sonrasında Sovyetler Birliği’nin dünyada hızla
yayılan sınıf mücadelelerinin güçlenmesinde etkin bir rol üstlenmesi ve sosyalizmin
dünyada hızla yayılmasının bir sonucu olarak İngiltere, 1949 yılında Kuzey Atlantik
Anlaşmasını imzalayarak NATO’nun kurulmasına öncülük etmiş bununla birlikte sonraki
yıllarda Avrupa Birliği’nin bu dönemdeki temellerini oluştururken Avrupa Kömür ve Çelik
Birliği9 ya da 1948’de Marshall Planı çerçevesinde ABD’nin desteği ile kurulan Avrupa
İktisadi İşbirliği Örgütü (OECC) içinde yer almamıştır. Bununla birlikte İngiltere 1961
yılında, yirmi kurucu üyeden biri olarak, Avrupa Birliği’nin bu dönemdeki görünümü
olan İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) kurulmasına öncülük etmiştir.
Dolayısıyla uluslararası örgütlenme çabalarında mesafeli bir duruş benimsemekle birlikte,
İngiltere, her dönemde Avrupa Birliği politika ve uygulamalarının şekillenmesinde etkin
bir rol üstlenmiştir (Özgöçer ve Caşın, 1997: 61). Böylece İkinci Dünya Savaşı sonrasında
bir yandan uluslararası örgütlenmelerle neoliberal dönemin temelleri oluşturulurken,
bu sürece paralel olarak tekelleşmelerin ve uluslararası ticari ortaklıkların da giderek
güçlendiği görülmektedir.
Savaş sonrası dönemin üretim, tüketim ve dağıtım alanlarında yaşanan tıkanıklığın
giderilmesi ve sosyalizm tehdidine karşın bir denge oluşturulması amacıyla kamu
politikaları desteklenmeye devam edilmiş, benzer süreç iletişim sektöründe de açık
biçimde gözlenmiştir. İngiltere ise tüm bu ekonomik ve politik dönüşümlerin şekillenmesi
sürecinde gerek Avrupa gerekse dünyadaki belirleyici konumunu sürdürmeye devam
etmiştir10 (Humphreys, 2008).
9 ABD bu dönemde sosyalizm tehdidine karşı bir denge unsurunun oluşabilmesi amacıyla Avrupa Birliği’nin
kurulabilmesi adına 15 milyar dolar hibe etmiştir (Kabaalioğlu, 1997).
10 İngiltere Avrupa Birliği’ne üyelik için 1961 yılında başvurmuş ve üyeliği ancak 1973 yılında kabul
görmüştür. İngiltere, Avrupa Birliği ile ilişkilerini geliştirirken piyasada egemen rol üstlenme amacını esas alarak
hareket etmiş ve politikalarını bu doğrultuda örgütlemişken, Avrupa Birliği’ne üye ülkeler ise (Almanya, Fransa,
İtalya, Lüxemburg, Belçika ve Hollanda) İngiltere’nin ABD ile yakın ilişkilerinin Avrupa Birliği çıkarlarına zarar
verebileceği endişesi etkili olmuştur. Benzer bir çekince İngiltere için de söz konusudur. Kendi piyasa çıkarlarına
zarar gelebileceği endişesiyle İngiltere, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecine temkinli yaklaştığı ve bu temkinli tavrını
üyelik süresince de devam ettirdiği görülmektedir. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nin oluşum sürecindeki rolü ve
katılım anlaşmalarına ilişkin ayrıntılı bilgi için ayrıca bkz. Curran ve Seaton (2003); Kasım (2001) ve http://
www.ab.gov.tr/index.php?p=109&l=1
103 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Özge Yalçın
İngiltere’de bu yeniden yapılanma sürecinde 1950’li yıllar önemlidir. 1954 yılında
Bağımsız Televizyon Otoritesinin (Independant Television Authority-ITA) kurulmasının
ardından (Briggs ve Burke, 2006) aynı yıllarda ITV özel kanalının kurulmasıyla birlikte
de İngiltere’de kamu ve özel yayıncılık anlayışı yaşama geçmiş ve böylece radyo ve
televizyon yayıncılığında ikili yayın sistemi oluşturulmuştur. ITV her ne kadar ticari
yayın olarak kabul edilse de dönemin Avrupa’daki ilk özel yayını olan ITV’yi günümüzün
ticari yayınlarıyla karıştırmamak gerekir. 1954 yılında yani ITV kurulmadan bir yıl önce
özel girişimcilik için yasal düzenlemeyi öngören Televizyon Yasası ile özel girişimler,
kamu hizmeti ilkesiyle sınırlandırılmıştır. Bu nedenle Adaklı (2010: 71), İngiltere’de
yayıncılığın piyasalaşma sürecinin tam olarak 1980’li yıllardan itibaren gerçekleştiğine
vurgu yapmaktadır.
1957 yılında atılan ilk uydunun ardından ilk ticari haberleşme uydusu olan Early
Bird’ün 1965 yılında fırlatılması ise bu yeniden yapılanmadaki hazırlık sürecinin önemli
teknik adımını oluşturmuştur. Uydu yayıncılığı ile birlikte, kanal seçenekleri arttığı gibi,
üretimde bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanma biçim ve koşulları da çoğalmış, internet
teknolojisinin gelişimiyle birlikte telekomünikasyon ve medya sektörünün yöndeşmesi
ve üretimin diğer alanlarında kullanımının mümkün hale gelmesi ise sermayenin ulusal
ve uluslararası düzlemde yoğunlaşarak üretimin her alanında egemen bir konumda yer
alması sonucunu ortaya çıkarmıştır. Böylece iletişim sektörü uluslararası her alanda
olduğu üzere İngiltere’de de üretimin temel, belirleyici bir aracı haline gelmiştir (Murdock
ve Golding, 2001).
İngiltere’de televizyonculuk sektörüne bakıldığında ise 1980’e kadar BBC’nin
egemen konumunu sürdürdüğü görülmektedir. Bu yıllarda İngiltere’de üç kanalın
varlığından söz edilebilmektedir: BBC1, BBC2 ve ITV. 1982’de Channel 4’ün yayına
başlamasıyla kanal sayısı dörde çıkmakla birlikte bu durum BBC’nin egemen konumunda
önemli bir değişim yaratmamıştır (Avery, 1993: 4).
Uydu 1950’lerin sonunda atılmış olmakla birlikte Avrupa’da ve İngiltere’de uydu
ve kablo TV ile analog yayın ancak 1980’lerden sonra mümkün olabilmiştir. Dijital
yayıncılığın etkin bir biçimde kullanımı da yine 1990’lardan itibaren mümkün olmuş,
dijitalizasyonun yaygın hale gelmesi ise beraberinde farklı araçlar üzerinden farklı
seçenekleri izleme olanaklarını artırmıştır11 (Murdock, 2004: 22). Böylece bir yandan
neoliberal ekonomi politikası ve teknik olanakların sonucu olarak yöndeşen ticari
medya sahipleri özellikle 1980’lerin sonundan itibaren uluslararası piyasadaki egemen
konumlarını hızla genişletirken, kamu hizmeti yayıncılığına duyulan gereksinim ve önem
de hızla gerilemeye başlamıştır. Bu durum kamu hizmeti yayıncılarını yeni var olma
stratejilerini geliştirmeye yöneltirken İngiltere özellikle bu dönemde geliştirdiği politika
ve pratiklerle diğer ülkelerin kamu hizmeti yayıncılığı politika ve pratikleri üzerinde
belirleyici bir konum edinmiştir.
11
Ayrıca bkz. Michalis (2009); Donders ve Pauwels (2008), Taş (2006)
Sayı 40 /Bahar 2015
104
İngiltere’de Kamu Hizmeti Yayıncılığı: Dijital Medya Ortamında BBC’nin Var Olma Mücadelesi
Neoliberal Dönemde İngiltere’de Kamu Hizmeti Yayıncılığı: Avrupa Kamu
Hizmeti Yayıncılığı Politika ve Pratiğine Etkisi
1970’li yıllardan itibaren teknolojide gözlenen ilerlemelerin sağladığı olanaklar
sonucunda bilgi iletişim teknolojileri ve iletişim sektörü, neoklasik iktisadın argümanları
ile örgütlenen üretim alanlarının merkezi haline dönüşmüştür12. Uluslararası piyasadaki
konumlarını güçlendirme ve sosyalizm tehdidini ortadan kaldırabilmek amacıyla
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından hızla örgütlenme çabasına yönelen ileri kapitalist
ülkelerin, 1980’lerin sonundan itibaren egemen konumlarını güçlendirmeye başladıkları
görülmektedir. Bilgisayar teknolojisinin üretim alanlarında kullanımının mümkün hale
gelmesi ile birlikte talep edilen çeşitte ve talep edilen sayıda ürünün, talep edilen zamanda
ulaştırılması mümkün hale gelmiş, dahası bu ürünlerin, piyasaya sürülen ülkelerde taşeron
firmalar veya bayilikler aracılığıyla üretiminin gerçekleştirilmesi sağlanmıştır (Belek,
1999: 62). Böylece karşımıza esnek üretim ve esnek uzmanlaşmanın yanı sıra tam zamanlı
üretim anlayışı çıkmıştır. İnternetin kullanımıyla birlikte ise uluslararası sermaye, üretim,
dağıtım ve pazarlama alanlarında ortaya çıkan yeni pazarlarda uluslararası piyasadaki
egemenliğini genişletme fırsatını bulmuştur. İnternet teknolojisi beraberinde internet
üzerinden satışı da olanaklı kılmış ve talep üzerine bir malın istenildiği oranda satışı
mümkün hale gelmiştir. Dahası çeşitli reklam ve pazarlama stratejileriyle satış koşulları
çok daha güçlenmiş ve sermaye yüksek sabit maliyetle uluslararası düzlemde büyüme
fırsatını gerçekleştirebilmiş, böylece uzun vadede oldukça kȃr getiren bir alanda öncesi
görülmemiş oranda büyüme ve genişleme fırsatı bulabilmiştir. Özellikle bilgisayar ve
internet teknolojisinin sağladığı bir olanak olarak iletişim sektörü, tüm bu yöndeşen yeni
üretim biçiminin merkezi haline gelmiştir.
Fiber optik kablo teknolojisinin gelişmesi ile birlikte, ağların dijitalizasyonunun
mümkün hale gelmesi, iletişim sektöründe ses, veri ve görüntünün bir araya getirilmesini
olanaklı hale getirmiştir. Bu durum ise iletişim sektörünün medya ve telekomünikasyon
olarak ayrışan iki alt sektörünün yöndeşerek, bilgi ve iletişim teknolojileri olarak yeniden
yapılanması sürecini mümkün hale getirmiştir. Böyle bir yöndeşme ile bir yandan internet
üzerinden televizyon yayını, radyo dinleme, interaktif iletişim gibi iletişim sektörünün
birbirinden ayrı olan hizmetlerinin tek bir araç üzerinden gerçekleşmesi mümkün hale
gelirken diğer yandan da ürün satışlarının yine aynı kaynak üzerinden gerçekleşmesi
mümkün olmuştur.
Medyanın, uluslararası ölçekteki birleşimlerle kendini yeniden organize ederek
kendisini neredeyse bütünüyle ticari bir alan içinde tanımlamaya başlamasının alt yapısal
olanakları ise, yeni liberal düzenin özellikle 1980’li yıllardan itibaren açık bir biçimde
uygulamaya başladığı özelleştirme politikaları, IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası
finans kurumlarının oluşumu ve bu kurumların küresel ölçekte serbest piyasa merkezli
politikaları ile sağlanmıştır. Bu örgütlenmeler aracılığıyla gerçekleştirilen NAFTA, GATTS
gibi özellikle gelişmekte ve az gelişmiş ülkelerin pazarlarına ulaşımı kolaylaştıracak
bölgesel birlik antlaşmaları ve Avrupa Birliği politikaları hizmet sektörünün ticarileşmesi
12 Geray (2003), neoliberal dönemde Marshall Planı ve sonrasında gerçekleştirilen uluslararası örgütlenmelerin
gerek zora dayalı yöntemlerle gerekse siyasal manevralarla, kapitalizmin üretim, dağıtım ve pazarlama süreçlerinde
egemen olan sayılı şirket ve bu şirketlerin bağlı bulunduğu ülke çıkarları doğrultusunda hızla büyümesini ayrıntılı
olarak ele almaktadır.
105 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Özge Yalçın
sürecinin önemli adımını oluşturmuştur (Geray, 2003). Böylece uluslararası sermaye
üretimin her alanında benzeri görülmemiş ölçüde yoğunlaşma fırsatı bulabilmiştir
(Adaklı, 2006).
Serbest piyasa temelli ekonomi politikalar üzerinden, uluslararası birleşimlere
giderek sermayesini hızla büyüten büyük sermaye devlerinin yeni medya teknolojilerine
ve bu teknolojilerle hızla büyüyen yeni pazarlara yönelik gerçekleştirdikleri yatırımlar,
sert rekabet koşullarını zorunlu kılması nedeniyle kamu hizmeti yayıncıları üzerinde de
önemli bir baskı unsuru olmuştur. Kamu hizmeti yayıncıları bu dönemde yeni medya
teknolojilerinin gerektirdiği yatırımları gerçekleştirebilecek yeterli kaynağa sahip
olamadığı gibi, her girişimleri ticari medya sahiplerinin itirazları ve lobi faaliyetlerine
maruz kalmıştır.
Günümüzde özellikle Avrupa’da kamu hizmeti yayıncılarına, güçlü ve tek bir Avrupa
pazarı yaratılma idealinin gerçekleştirilmesi sürecinde, tamamlayıcı bir rol verilmeye ve
desteklenmeye devam edilmekle birlikte sunulan bu destek giderek sorunlu bir hal almaya
başlamıştır. Kamu hizmeti yayıncılarının yeni medya dönemindeki tüm girişimleri, bu
girişimler ticari sermayenin uluslararası piyasadaki büyüme koşullarını ve hedeflerini
kolaylaştırıcı bir etkiye sahip olduğu sürece veya bu girişimlerin rekabet koşullarına bir
zararının olmadığı düşüncesi kabul gördüğü ölçüde desteklenmiştir13 (Moe, 2008). Bu
doğrultuda dünyada kamu hizmeti yayıncılığı politikalarının şekillenmesinde belirleyici
bir konumda olan Avrupa’da kamu hizmeti yayıncılarına sağlanan mali desteğin miktarı
giderek azaltılmaya başlanmış ve bu yardımdan yararlanma koşulları çok aşamalı,
titiz ve derinlikli değerlendirmelere tabi kılınmıştır. Bu durum ise hızla çoğalan kanal
seçeneklerinin ve yeni medya teknolojileriyle gelen yeni hizmetlerin arasında var olmaya
çalışan kamu hizmeti yayıncılarının gerekli mali desteği bulamaması nedeniyle artan
oranlarda ticari çözümlere başvurması ve tasfiye olması sürecini gündeme getirmiştir
(Adaklı, 2010: 81). Avrupa başta olmak üzere dünya genelinde kamu hizmeti yayıncılığı
uygulamalarına destek sunulmasına ilişkin ya da bu yayın kuruluşlarının denetim ve
kontrol mekanizmalarının yeniden yapılanmasına yönelik düzenlemelerde İngiltere’de
esas alınan değişiklikler örnek alınmıştır (Moe, 2008)
Devlet desteğinin miktarlarının giderek azalması ve bu desteğin verilme koşullarının
İngiltere’deki uygulama örnek gösterilerek, bir çok testler ve kararlara bağlı kılınması,
kamu hizmeti yayıncılarını finansal açıdan karar mercilerine daha bağımlı hale getirmiş, bu
bağımlı yapı doğal olarak ilgili kuruluşların yayın politikalarını da doğrudan etkilemiştir.
Yeni medya araçlarının gelişmesi ve hızla artan izleme seçeneklerinin bir sonucu olarak
izler kitlede gözlenen parçalanma da abone sayılarının hızla azalması sonucunu ortaya
çıkarmıştır. Finansal kaynağı sağlayabilmek için ise kamu hizmeti yayıncılarının bir çoğu
hızla artan oranlarda ticari çözümlere başvurmak durumunda kalmıştır (Moe, 2008). Bu
13 Avrupa Birliği’nin kamu hizmeti yayıncılarına bu neoliberal düzende tanımış olduğu tamamlayıcı rol, birliğin
iletişim sektörüne ilişkin gerçekleştirdiği hemen her düzenlemesinde açıkça ifade edilmektedir. Bu doğrultuda
örneğin 2001 Yayıncılık Tebliği’nde ve ardından 2009 Yayıncılık Tebliğinde kamu hizmeti yayıncılarının
haksız rekabete neden olabilecek girişimlerinin önüne geçebilmek amacıyla, sunulacak mali desteğe ilişkin
kamu değerlendirme testlerinin (Public Value Test) uygulanması (2009 Tebliği Madde 40), danışma kurullarının
görüşlerinin alınması (Tebliğ, 2009), sunulacak desteğin sınıf ve okul sağlığına zarar vermemesi gibi kararlarda
açıkça görülmektedir. Ayrıca bkz. Geray (2005); Sümer (2014); Michalis (2009); Donders ve Pauwels (2008);
Humphreys (2008).
Sayı 40 /Bahar 2015
106
İngiltere’de Kamu Hizmeti Yayıncılığı: Dijital Medya Ortamında BBC’nin Var Olma Mücadelesi
nedenle Avrupa’da ve hatta dünyada kamu hizmeti yayıncılarının bir çoğu devlet desteği
ve ticari girişimleri birlikte kullanarak karma gelir yapısı ile mali açıklarını kapatmaya
çalışmışlardır. Karma gelir modeli ise beraberinde, hem ticari kaynak hem de devlet
desteği alınarak yayının gerçekleştirilmesinin haksız rekabete neden olduğu gerekçesiyle
ticari medyanın itirazlarını yoğunlaştırmalarına neden olmuştur (Ward, 2003: 243).
İletişim politikaları ve özellikle de kamu hizmeti yayıncılığı politika ve uygulamaları
söz konusu olduğunda İngiltere’nin, tüm bu süreç içinde görece ayrıcalıklı bir konumda
yer aldığını belirtmek gerekmektedir. Bu ayrıcalıklı konumu İngiltere ortaya koyduğu
özgün iletişim politikalarıyla oluşturmuştur ki bu dönemde esas aldığı ikili yayın stratejisi
bu özgün modelin temelini oluşturmaktadır.
Elbette, 1980’lerden itibaren tüm dünyada açık bir biçimde görülmeye başlanan
neoliberal politika ve uygulamalar İngiltere’de de esas alınmıştır. Thatcher hükümetinin
1979-1997 yılları arasındaki yeni muhafazakar yaklaşımı eşliğinde gerçekleşen neoliberal
politikalar iletişim sektöründe de yansımasını bulmuştur. Curran ve Seaton (2003:359),
1980’lere kadar İngiliz iletişim politikasının, evrensel erişim, çok seslilik, çok kültürlülük,
şeffaflık, tarafsızlık gibi ilkeler etrafında örgütlenen kamu hizmeti yayın anlayışı esas
alınarak oluşturulduğuna dikkati çekerken bu tarihten itibaren bu politikanın özellikle
Annan Raporu ile birlikte değiştiğini ve yerini piyasa temelli politikalara bıraktığını
belirtmektedir14. Annan Raporu’nda yayıncılığın bir takım etik değerleri sergilemeyi
esas almak yerine toplumun farklı kesimlerinin beklentilerini ve toplumsal çıkarları göz
önünde bulundurması gerektiğine vurgu yapılmış (Curran ve Seaton, 2003: 360), böylece
kamu hizmeti yayıncılığı ilkelerinin neoliberal dönemde artık ikincil bir konumda yer
aldığı gerçeği açık bir biçimde ifade edilmiştir.
Bununla birlikte Curran ve Seaton (2003), piyasalaşma doğrultusunda alınan
kararlarda ulusal çıkarları ve kamu yararını gözeten bir takım karar ve uygulamalara
da gidildiğini vurgulamakta ve bu uygulamaya örnek olarak Hunt Raporunu, hükümet
bünyesinde hazırlanmış olan Beyaz Raporları’nın bazılarını ve 1980’lerde kabul edilmiş
olan Peacock Komite kararlarını örnek göstermektedir.
Hunt Raporu ile İngiliz hükümeti kablolu televizyonun dağıtım ve kurulumunda
denge ve kalite unsurlarının göz önünde bulundurulması kararına varırken, 1977’den
itibaren hazırlanan beyaz raporlarda, İngiliz yayın sisteminin, yabancı yayın şirketlerinin
uydu yayınlarının zararlı etkilerinden korunması ve kamu hizmeti yayıncılığının göz
ardı edilmiş olan ilkelerini dikkate alarak, ulusal çıkarlara hizmet eden yayınların
korunması gerektiği vurgulanmıştır. Yine 1990’da hazırlanmış olan Yayıncılık Yasası’nda
(Broadcasting Act), bayiliklerin “yeterli sayıda nitelikli programlara yer vermesi” kararına
varılmış ve bu nitelikli programların içerikleri ulusal çıkarlar ve kamu yararı doğrultusunda
hazırlanmıştır (Curran ve Seaton, 2003: 360). 1986 yılında BBC’nin gelecekteki finans
14 Curran ve Seaton (2003: 360), Annan Raporuna kadar İngiltere’de, iletişim politikasını şekillendiren tüm
raporları değerlendirmekte, 1923 yılında hazırlanmış olan Sykes Raporu’nda, 1926 Crawford Raporu, 1950
Beveredge Raporu ve 1962 Pilkington Raporu da dahil olmak üzere diğer tüm raporlarda, uygulamalarda ulusal
çıkarların ve kamu yararının gözetilmesinin esas alınması gerektiğine vurgu yapılırken, Annan Raporu ile bu
geleneksel yaklaşımda bir çok açıdan kırılma yaşandığında vurgu yapmaktadır. 1960 sonrası hazırlanmış olan
raporlarda tüketici eğilimi ve serbest piyasa ilkelerine yönelim esas alınmış olsa da, kamu hizmeti yayıncılığını
destekleyici düzenlemelerin gerekliliğine de vurgu yapılmıştır.
107 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Özge Yalçın
kaynaklarının sorgulanması amacıyla oluşturulan Peacock Komitesi, değişmekte
olan radyo ve televizyon yayıncılığı sektöründe tüketici egemenliğinin, yönlendirici
güç olarak kullanılmasının mükemmelliği üzerinde durmuş ve kamu yönetimlerinin,
müdahalesini, frekans spektrumun sınırlı bir kaynak olduğu yayın dünyasında “Piyasanın
Başarısızlığı”na geçici bir cevap olarak görmüş bu bağlamda kamu hizmeti yayıncılığı
hizmetlerinin devam etmesi gerektiği sonucuna varmıştır (RTÜK-Rapor, 2009:16).
Benzer biçimde 1996 yılı Kraliyet Beratı’nda BBC’nin dijital ve ticari hizmetleri,
onun temel hedefleri olarak belirlenmiş (Steamers, 1999: 49), 1997’de iktidara gelen
İşçi Partisi döneminde de BBC’nin çevrimiçi hizmetlerinin ve yeni medya hizmetlerinin
geliştirilmesine ilişkin oldukça cömert bir ödeme şekli geliştirilmiştir. Humphreys (2010:
12), 2002’de ITV Digital’in ciddi bir düşüş yaşamasıyla birlikte tüm finansal desteğin
BBC’ye yönlendirildiğine işaret etmektedir.
Yine Humphreys (2010: 13), 2003 yılı İletişim Yasası ile birlikte İngiltere’nin
iletişim piyasasında liberalleşme ve deregülasyon politikaları doğrultusunda yayıncılık
uygulamalarını gerçekleştirmeyi hedeflerken ve dünya pazarında İngiltere iletişim pazarının
en dinamik ve rekabetçi pazarı haline dönüştürülmesini amaçlarken, aynı zamanda kamu
hizmeti yayıncılığının bu yeni yöndeşen elektronik iletişim ortamında korunmasının
taahhüdünün de verildiğini belirtmektedir15. Her ne kadar İletişim Yasası’nda veya kamu
hizmeti yayıncılığına yönelik diğer yasal ve finansal düzenlemelerde eksiklikler olsa
da Humphreys (2010: 13), İngiltere’nin politika yapıcılarının, kamu hizmeti yayıncılığı
olgusuna diğer ülkelere kıyasla daha olumlu bir bakış açısıyla yaklaştıklarına dikkati
çekmektedir.
Hükümet kamu hizmeti yayıncılığını neoliberal dönemde desteklemeye devam
etmekle birlikte, neoliberal dönemde hükümetin kamu hizmeti yayıncılığı politika ve
düzenlemelerinin, geleneksel dönemin kamu hizmeti yayıncılığı politika ve uygulamasının
uzağında yer aldığını da belirtmek gerekmektedir. Neoliberal dönemde hazırlanan karar ve
düzenlemelerde kamu hizmeti yayıncılığının devamlılığına yer verilmekle birlikte, bunlar
oldukça yüzeyseldir. Curran ve Seaton (2003: 360), gerek Hunt Raporu’nun gerekse 1990
Yayıncılık Yasası’nın uydu yayınının zararlı etkilerinden korunma amaçlı bir takım ulusal
çözümlere başvurmakla birlikte bu raporlarda kamu hizmeti yayıncılığının temelinin terk
edildiğine dikkati çekmektedir.
Genel olarak bakıldığında ise İngiltere iletişim politika ve uygulamalarının Avrupa
Birliği ve üye ülkeleri başta olmak üzere dünya iletişim piyasasına etkide bulunmasında
üç etmenin belirleyici olduğu görülmektedir. Öncelikle İngiltere, ileri bir kapitalist ülke
olarak Avrupa Birliği bünyesinde alınan kararlarda belirleyici bir role sahiptir (Humphreys,
2010). Gerek Sınırsız Televizyon Direktifi gerekse Avrupa Birliği’nin gerçekleştirdiği
diğer karar ve düzenlemeler, İngiltere, Almanya ve Fransa’nın uzun soluklu lobi
15 Humphreys, 2003 İletişim Yasası ile kamu hizmeti yayıncılarına belli bir oyun alanı tanındığını belirtmekle
birlikte, gerek bu yasada gerekse diğer düzenlemelerde bu alanın İngiltere’de de giderek sınırlandığının ve
gelecekte kamu hizmeti yayıncılığının varlığını sürdürüp sürdüremeyeceğinin ise belirsiz olduğuna dikkati
çekmektedir. 2003 İletişim Yasası’nın ise kamu hizmeti yayıncılığına tanıdığı bu oyun alanını bir çok sınırlama
ve yükümlülük eşliğinde gerçekleştirdiği görülmektedir. Bu doğrultuda yasada OFCOM’dan BBC programlarının
kamu hizmeti yayıncılığı yükümlülükleriyle uyumluluğu, başvuruda belirtilen editoryal yükümlülüğünün karşılanıp
karşılanmadığı, hizmet niteliğinin belirlenen ölçütlere uygunluğu gibi ölçütlerin değerlendirilmesi istenmektedir.
Sayı 40 /Bahar 2015
108
İngiltere’de Kamu Hizmeti Yayıncılığı: Dijital Medya Ortamında BBC’nin Var Olma Mücadelesi
faaliyetleri eşliğinde gerçekleştirilmiş, İngiltere ise karar alım süreçlerinde lider bir rol
üstlenmiştir (Humphreys, 2008). İkinci olarak İngiltere’de ticari medya girişimlerinin
ve kamu hizmeti yayıncısı olarak BBC’nin dünya piyasasında hızla büyüyen konumu,
İngiltere’nin iletişim politikalarının, özellikle iletişim sektörüne yönelik uygulamalarda
piyasa tökezlemelerine uğrayan ülkelerde referans alınmasına neden olmuştur16. Son
olarak, küçük Avrupa ülkelerinin yeni medya teknolojilerinin yüksek maliyetlerini
karşılayamaması nedeniyle program üretmek yerine BBC’nin program içeriklerine
giderek daha bağımlı hale gelmesi, bu ülkelerin BBC’nin iletişim politika ve yaklaşımına
da bağımlı hale gelmesi sonucunu ortaya çıkarmıştır (Iosifidis, 2012).
İngiltere ise esas aldığı ikili yayın stratejisi ve esas aldığı yayın politika ve
uygulamalarına sağlanan siyasal desteğin bir sonucu olarak dünya piyasasında lider
konuma gelmeyi başarmıştır (Leckner, 2010). BBC, ikili stratejisini üç temel argümana
dayandırmaktadır. Moe (2008: 227), bu argümanları şöyle sıralamaktadır:
• Ticari aktivitelerden elde edilecek gelirler kamu hizmeti sunan radyo ve
televizyonlara bir geribildirim oluşturabilir. BBC, küresel çoklu-medya
girişimlerinde bulunmayı, bir kamu hizmeti yükümlülüğü olarak görmektedir.
• BBC, hızla bilgi toplumu olarak adlandırılan bir sürece gidildiği İngiltere’de,
lider rolünü korumanın yolunu tartışmaktadır.
• BBC, internet aktivitelerinde ilerlemenin, BBC’nin kamuya sunduğu hizmetin
niteliğini, oranını ve derinliğini artıracağı görüşündedir.
Özellikle bu son argüman, BBC’nin sonrasında bbc.co.uk olarak adlandırılacak
olan internet hizmetini sunmasında etkili olmuştur. Michalis ve Hills (2000:48), BBC’nin,
kamu hizmeti yayınlarında internet gibi yeni medya teknolojilerinden yararlanmasını
kamu hizmeti görevlerine katkı olarak tanımlasa da, İngiltere’de bu dönemdeki İnternet
kullanımının % 26’lık oranla oldukça sınırlı düzeyde kaldığını belirtmekte, BBC’nin bu
argümanının ise beraberinde pek çok itirazı getirdiğine dikkati çekmektedir. Örneğin,
İngiliz Yayıncıları Birliği, BBC’nin internetin kamu hizmeti yayıncılığının üçüncü kolu
olduğu açıklamasını sorgulamış ve bu yönde lobi faaliyetleri gerçekleştirmiştir (Michalis
ve Hills, 2000). Benzer şekilde BBC’nin, eğitim ihtiyacının çevrimiçi karşılanması
amacıyla okullara kadar ulaşmayı hedefleyen dijital müfredat programı yoğun lobi
faaliyetlerinin ardından kapanmıştır (Michalis, 2012: 36). Ticari medya itirazlarını,
BBC’nin yeni medya teknolojilerindeki aktivitelerine yeterli erişim olanaklarının
olmadığı, bu aktivitelere katılımın sınırlı sayıda olması ve böylece evrensel hizmetin
sunulamıyor olduğu, BBC’nin yeni medya teknolojilerindeki girişimlerinin piyasada yeni
girişimcilerin rekabet edebilme olanağını sınırlandırdığı, çok kanallı ve çok seçenekli
bir ortamda BBC’nin yeni medya hizmetlerine gereksinimin kalmadığı yönündeki
gerekçelerle temellendirmişlerdir17.
BBC’nin yeni medya teknolojileri ile gelişen pazarlardaki girişimleri ise ticari
16 Fransa buna örnektir. 2008 yılına kadar karma gelir modelini esas alan France 2 ve France 3, bu tarihten
ticarileşme eğilimlerini kabul ederek, İngiltere’nin ikili modelini esas almanın daha iyi olacağını açıklamışlardır
(Humphreys, 2010: 16).
17 Ayrıntılı bilgi için bkz. Moe (2007: 61), Michalis ve Hills (2000: 486-489), Michalis (2012), Humphreys
(2010).
109 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Özge Yalçın
medyanın itirazlarına karşın devam etmiştir. Kamu hizmeti yayıncılarına sınırlı olanak ve
alan tanınması politikasını aşmak adına BBC ilk ticari girişimini ICL-Fujitsu ile ortaklığa
giderek, BBC Worldwide’ın bağlı ortaklığı altında “beeb.com” adıyla ticari bir web sitesi
oluşturarak gerçekleştirmiştir. Ticari gelir ile finanse edilecek bir web sitesinin kurulması,
lisans ücretleriyle desteklenen kamu hizmeti yayınlarının aynı biçimde işlerliğini
sürdürmesine engel oluşturmaması açısından önemli bir örnek oluşturmuştur. “beeb.com”
internet sitesi, ticari medyanın itirazları sonucunda iki yıl sonra kapatılmış olsa da BBC,
BBC Worldwide, BBC Shop (kitap, cd gibi ürünlerin satımı için), Radio Times (çevrimiçi
televizyon rehberi olarak) ve beeb.net (internet erişimini sağlamaya yönelik) gibi birçok
ticari site kurmaya devam etmiştir (Moe, 2008: 226).
BBC’nin ikili stratejisinin diğer bir ayağını ise ticari gelirlerden bütünüyle bağımsız
ve lisans ücretleriyle finanse edilen yayın hizmetlerini sunması oluşturmaktadır. 1998’de
bu doğrultuda hizmete başlamış olan bbc.co.uk, BBC’nin önemli bir hizmetidir. Sadece
lisans ücretleriyle finanse edilen bbc.co.uk sitesi, 1998’den 2006 yılına kadar hızla gelişmiş,
toplumun her kesiminin video ve kamera çekimleriyle görüşlerini paylaşabildikleri
“Video Nation”, öğrencilerin bilgi toplumuna uyumlanmasını desteklemek amaçlı
“GCSE Bitesize”, altı yaşın altındaki çocuklar için öğrenme gereçleri ile oyunları, aileler
için de bir mesaj panosunu içeren “CBeebies” gibi yenilikçi program türleriyle ve geniş
ve yaygın bir televizyon ve radyo içeriği sunan yeni kanal seçenekleri sunarak kendini
geliştirmiştir (Moe, 2008: 227).
Dahası BBC dijital karasal yayına geçiş sürecinde de etkin bir rol üstlenmiştir.
Peacock komitesi sonrasında 2007 yılında, her on yılda bir tekrarlanan Kraliyet Beratı’nda
dijital karasala geçiş sürecinin İngiltere genelinde sağlanabilmesi amacıyla BBC’ye
önemli mali kaynak sağlanmış, bu mali desteğin ise BBC’nin bu alandaki görevinin açık
bir biçimde belirtilmesi koşuluyla sağlanması kararlaştırılmıştır18. Bu kararın sonucunda
İngiltere kamu hizmeti yayıncılığı uygulamalarında kamu değer testine başvurulması
süreci başlamıştır19.
1996’da başlayan dijital karasala geçiş süreci İngiltere’de 1998 yılı itibariyle
bütünüyle tamamlanmıştır (TRT- Rapor, 2006: 17). Böylece BBC, Galler ve İskoçya da
dahil olmak üzere geniş bir alanı kapsayan dijital karasal ortamda ulusal yayın hizmeti
sunmasının yanı sıra, BBC World20, BBC English, BBC Monitoring gibi hizmetleriyle,
dünya genelinde yayın ağını hızla genişletmektedir. Ayrıca BBC’nin çoğu programı
18 Bu kararın alınmasında kraliyet beratı öncesinde patlayan kriz belirleyici olmuştur. 2007 yılında, 2003
tarihinde Irak’ta kitle imha silahlarının var olup olmadığı ve dolayısıyla İngiltere’nin Irak’a müdahalesinin meşru
olup olmayacağı konusundaki tartışmada BBC’nin gündemin oluşmasına zarar veren tarzda bir haber yaptığı ilgili
mahkeme tarafından tespit edilince bir kriz patlak vermiştir. BBC yöneticilerinin istifasına neden olan bu kriz
BBC’de yeniden yapılanma sürecini başlatmış, BBC kendi yayınlarının meşruiyetini sağlayabilmenin bir yolu
olarak kamu değeri testine başvurma yolunu bu yapılanmanın bir parçası olarak yaşama geçirmiştir (Sümer, 2014:
31).
19 İngiltere’de kamu değer testi uygulamasına geçiş ve Avrupa politikasına etkisiyle ilgili ayrıntılı bilgi için
bkz. Moe (2008); ve Michalis (2009) , Donders ve Pauwels (2008).
20 BBC World, finansmanı Dışişleri Bakanlığı tarafından karşılanan, 32 dilde dünya genelinde yayın hizmeti
sunan, alt kanalları, internet siteleri bulunan ve yaklaşık 180 milyon dinleyicisi ve 250 kadar muhabiri bulunan
bir yayın ağıdır (Kırık, 2012: 68). BBC World için ayrılan bütçede son yıllarda kısıtlamalara gidilmekle birlikte,
sağlanan finansman BBC World’ün dünya genelinde çalışmalarını etkin biçimde yürütebilmesini sağlayacak
düzeydedir. Ayrıntılı bilgi BBC’nin yıllık raporundan araştırılabilir. Bkz. http://downloads.bbc.co.uk/
annualreport/pdf/2013-14/bbc_annualreport_201314_overview_bbcataglance.pdf
Sayı 40 /Bahar 2015
110
İngiltere’de Kamu Hizmeti Yayıncılığı: Dijital Medya Ortamında BBC’nin Var Olma Mücadelesi
yurt dışındaki diğer ülkelere ihraç edilmekte ve buradan da gelir sağlanmaktadır ki bu
programlar arasında çeşitli eğitim amaçlı programlar da bulunmaktadır. Böylece BBC bir
yandan uygulanan kamu değer testi ya da denetleyici kurumların yöndeş yapısı ve yayın
politikasıyla diğer yandan da program satışları, kitap ve cd satışları ya da diğer e-satış
yöntemleriyle dünya piyasasında kendi iktidarını kanıtlamış bir yayın haline gelmiştir.
Özellikle az gelişmiş ülkelerin ve küçük Avrupa ülkelerin kamu hizmeti yayıncılarının
başta İngiltere olmak üzere ileri kapitalist ülkelerin iletişim politika ve uygulamalarından
oldukça etkilendikleri görülmektedir21. Yeni medya teknolojilerinin gerektirdiği yüklü
mali yatırımları kamu hizmeti yayıncılarının karşılaması olanaksız hale gelmiştir. Böylece
bu kurumlar gerekli mali desteği sağlayabilmek ya da uygun programları yayınlayabilmek
ve varlığını sürdürebilmek adına bir yandan ticari yayın ve ortaklıklara yönelirken diğer
yandan da karar ve uygulamada doğrudan hükümet kararlarına ve ileri kapitalist ülkelerin
kamu hizmeti yayıncılığı girişim ve uygulamalarına bağımlı hale gelmiştir.
İngiltere’de kamu hizmeti yayıncılığı uygulamalarında denetleyici otoritelerin
niteliğine bakıldığında ise, kamu hizmeti yayıncılığı politika ve uygulamalarında
belirleyici olan iki birim karşımıza çıkmaktadır: BBC Trust ve OFCOM. Kamu değer
testi ise İngiltere’de, yeni hizmetlerin kamu hizmeti yayıncıları tarafından uygulanması
sürecinde belirleyici bir rol üstlenmektedir. Kamu değeri testine ilişkin ilk denemeler
2002 yılında başlamış olmakla birlikte, Avrupa neoliberal iletişim politikasına uygun
format ve içeriğiyle ilk kapsamlı örneğini 2006 yılında “Kamu Değer Testi (Public Value
Test)” adıyla gerçekleştirmiştir (Moe, 2010: 211).
Kamu değeri testi iki aşamada gerçekleştirilmektedir. Uygulanmak istenen hizmeti
öncelikle kamu hizmeti görevlerine uygun olup olmadığı ve kamu hizmeti yayıncılığının
görevleri bağlamında gelişen ihtiyacını karşılayıp karşılamadığını test etmektedir.
Moe (2010), kamu görevine uygunluğunun ve ihtiyaca yönelik olup olmadığının test
edilme sürecinin oldukça kapsamlı, maliyetli ve uzun bir süreçte gerçekleşen bir aşama
olduğuna işaret etmektedir. Eğer başvurulan hizmet gerekli kriterlere uygun bulunursa
ikinci aşamaya geçilmektedir ki testin bu aşamasına yönelik değerlendirme sürecinde
OFCOM yetkilidir. OFCOM, başvurulan hizmetin, rekabet koşullarına etkisini ve genel
ekonomik yarara katkısının olup olmadığını değerlendirmektedir. Bu iki birimden de
onay alındığında, başvuru hizmete sunulmaktadır (Moe, 2010: 213).
BBC, yeni medya piyasasına uyumlanma sürecinde ise kamu hizmeti yayıncılığı
ilkelerini esas almayı amaç edinmeye devam ettiği görülmektedir. Örneğin yayın
ilkeleri olarak tarafsız bir biçimde olayları bildirmeyi taahhüt etmekte, ulusal güvenliği
ilgilendirebilecek durumlarda hukuk büroları ve çeşitli uzmanların danışmanlığına
başvurmayı ve belli bir gelir karşılığında programlarda ürün yerleştirme gibi uygulamalara
21 Geray (2003), dünya genelinde özellikle az gelişmiş ülkelerin ileri kapitalist ülkelerin iletişim politikalarına
bağımlı olduklarına dikkati çekerek bu bağımlılığın kamu hizmeti yayıncılığı politikalarında da açık bir biçimde
görüldüğünü ortaya koymaktadır. Iosifidis (2007), gelişmiş kapitalist ülkelerin kamu hizmeti yayıncılarının
özellikle küçük Avrupa ülkelerinde ve dünya genelinde güçlü sermaye yapıları sayesinde gerçekleştirdikleri
kaliteli yayınlar ve program satışlarıyla egemen bir konum edindiklerine dikkati çekmekte, bu süreçte İngiltere’ye
lider bir konum vermektedir. Humphreys (2008), gerek Avrupa Birliği bünyesinde alınan kararlarda gerekse dünya
genelinde kamu hizmeti yayınlarında başta İngiltere olmak üzere büyük Avrupa ülkelerinin avantajlı bir konumda
olduklarını açıklamaktadır. Benzer yorumlar için ayrıca bkz. Jakubovicz (2004); Leurdijk (2006); Murdock (2004).
111 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Özge Yalçın
yönelmemeyi, ticari marka ve ürünlere haklı editoryal bir gerekçe olmadıkça herhangi
bir göndermede bulunmamayı taahhüt etmektedir. Elbette bu taahhütler BBC’nin kendi
yayınları için geçerlidir22. Ticari amaçla kurulmuş olan beeb.com gibi internet sitesi ve
yayınları için aynı durum söz konusu değildir. Dolayısıyla BBC iletişim piyasasında belli
bir güveni sağladığı logo ve markasını koruma adına bir yandan kamu hizmeti yayıncılığı
politikasını koruma adına belli bir düzeyde de olsa çaba sarf ederken diğer yandan
doğrudan ayrı bir kanaldan sağladığı ticari gelirlerle de bu amacı desteklemek gibi bir
politika ile yayınlarını devam ettirmekte, BBC’nin esas aldığı bu politikanın siyasal erk
tarafından desteklenmesi ise artan itirazların çoğunlukla sonuçsuz kalması durumunu
ortaya çıkarmaktadır. Dahası ele aldığı politikalarla Avrupa Birliği ve üye ülkelerin yayın
politikalarında öncü bir rol üstlenmeye devam etmektedir. Bununla birlikte 12 kişiden
oluşan BBC Yönetim kurulu üyeleri, hükümet tavsiyesi ile kraliyet onayı ile atanmaktadır.
Kurumun yayın politikası ise yönetim kurulu tarafından saptanmaktadır. Toplum içinde
farklı görüşlere neden olan dinsel, siyasal ve kültürel problemlerde son sözü söyleme
yetkisi yönetim kuruluna aittir (Kırık, 2012: 65). BBC genel müdürü İçişleri Bakanlığı
tarafından atanmakta ve yönetim kuruluyla birlikte BBC’nin genel yayın politikasını
saptamaktadır. Bu bağlamda değerlendirildiğinde BBC her ne kadar geleneksel olarak
kamu hizmeti yayıncılığı politikalarını esas alarak yayınlarını gerçekleştiriyor olsa da
yasal düzlemde doğrudan siyasal erkin kararlarına bağlı bir konumda yer almaktadır.
Bu durum ise İngiltere’de kamu hizmeti yayıncılığı politika ve ilkelerinin varlığını
sürdürmesinin önünde bir risk oluşturmakta ama daha önemlisi, İngiltere kamu hizmeti
yayıncılığı modelini benimsemeye çalışan ülkelerin yayın politikasını doğrudan siyasal
erkin kararlarına bağımlı bir konuma getirebilmektedir ki Türkiye bu bağlamda önemli
bir örnektir23.
BBC Yeni Medya Politika ve Uygulamalarının Avrupa Birliği ve Üye Ülkelerine
Etkisi
Moe’nun da belirttiği gibi İngiltere’de uygulamaya konulan kamu değeri testi
Avrupa Birliği’nde ve üye ülkelerde kamu hizmeti yayıncılığı düzenlemelerinde
belirleyici bir referans noktasını oluşturmaktadır. Giderek artan itirazlara bir çözüm olarak
Avrupa Birliği, 2009 Yayıncılık Tebliği’nde başvurulan hizmetin değerlendirilmesi için
kamu değer testinin ve finans analizinin yapılmasını istemiş (madde 23 ve madde 40),
böylece kamu hizmeti yayıncıları yeni medya hizmetlerindeki aktivitelerine ilişkin daha
fazla sınırlamayla karşı karşıya bırakılmışlardır. Dahası, BBC kamu hizmeti yayıncılığı
politika ve uygulamalarında örnek gösterilmekle birlikte, ülkelere getirilen düzenleyici
ve denetleyici yükümlülükler her ülkenin özgül koşulları doğrultusunda uygulanmış, bu
durum ise her ülkede farklı kamu hizmeti yayıncılığı politika ve uygulamalarının, farklı
danışma ve değerlendirme biçim ve örneklerini karşımıza çıkarmıştır24.
22 BBC’nin son dönem yayın ilkeleri için bkz. http://www.bbc.com/turkce/kurumsal/2009/07/000000_
yayin_ilkeleri.shtml
23 BBC yayın model ve politikasının TRT yayın politika ve uygulamalarına etkisi ile ilgili ayrıntılı bilgi için
bkz. Tarakçıoğlu (2008); Canyurt (2011).
24 Meydana gelen farklı uygulamalara ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Geray (2003); Jakubowicz (2004);
Iosifidis (2012).
Sayı 40 /Bahar 2015
112
İngiltere’de Kamu Hizmeti Yayıncılığı: Dijital Medya Ortamında BBC’nin Var Olma Mücadelesi
Moe (2010: 213), İngiltere, Almanya ve Fransa’da uygulanan kamu değeri testlerinin
üç ölçütü esas aldığına ve bunun her üç ülkede de ortak olduğuna işaret etmektedir. Bu
ölçütler şöyledir:
• Sunulacak hizmetin kamu hizmeti görevine uygunluğu
• Kamu rekabetine katkısı
• Maliyetiyle orantılı bir değer arz edip etmediği
Bu doğrultuda örneğin Almanya’da uygulanan kamu değeri testinde de İngiltere’de
olduğu gibi sunulacak hizmetin kamu hizmeti görevlerine uygunluğu, kamusal rekabete
katkısı ve sunulacak hizmetin gerekli tazminat miktarıyla uyumluluğu araştırılmaktadır.
Buna karşın bu değerlendirmeler Almanya’da kamu hizmeti yayıncılığına biçilen
tamamlayıcı rol ile birlikte düşünüldüğünde, karşımıza çok daha sınırlandırıcı bir
değerlendirme çıkmaktadır. Örneğin Eyaletler Arası (İç-Devletler arası) Yayın Anlaşması
gereğince ARD ve ZDF arasında 2006 yılında bir sözleşme imzalanmış ve sözleşme
gereğince her iki kanal da reklam ve sponsorluğa yer vermemeyi, yerel reklamlara sınırlı
bir düzeyde izin vermeyi taahhüt etmişlerdir. Yine sözleşme gereğince programlarını
ise seyahat planlamaları, sohbet odaları, arkadaşlık siteleri gibi site ve programlar da
dahil olmak üzere 17 kategoriden oluşan bir listenin dışındaki programlara yer verme
taahhüdünde bulunmuşlardır (Moe, 2010: 211).
Kamu değeri testinde Fransa da detaylı sorgulayıcı ve ayrıntılı bir değerlendirme
metni hazırlamış olmakla birlikte, Fransa’daki kamu hizmeti yayıncılığına yaklaşımdaki
ılımlı politika, bu kapsamlı değerlendirme metninin uygulanma aşamalarını etkilemektedir
(Humphreys, 2010: 17). Hükümet’in sunduğu ekonomik destekte sınırlamaya gitmesi
ve abonman ücretlerinin düşük bir düzeyde tutulması, diğer birçok Avrupa ülkelerinde
olduğu gibi, Fransız kamu hizmeti yayıcılarının (France 2 ve France 3) da karma gelir
politikasını esas alması ile sonuçlanmış, bu gelir yapısı ise ticarileşme eğiliminin artması
sonucunu ortaya çıkarmıştır (RTÜK, 2009: 62).
Hollanda’da ise kamu değeri testi Avrupa Birliği’nin 2009 Tebliği sonrasında üye
ülkeler üzerinde yaptığı baskı üzerine uygulamaya alınmış ve uygulama çok daha esnek
ve ticarileşme sürecine daha ılımlı bir yaklaşım ile gerçekleştirilmiştir (Donders ve Raats,
2012: 168).
Bu farklı uygulamalar diğer üye ülkelerde de gözlenmektedir. Böylece Avrupa
Birliği’nin ticari medyanın itirazlarına bir çözüm olarak oluşturmaya çalıştığı bu
düzenleme, ülkeler arasında kamu hizmeti yayıncılığı politika ve uygulamalarındaki
tutarsızlıkların kurumsallaşması ile sonuçlanmıştır.
Sonuç
Neoliberal dönemde İngiltere uluslararası piyasanın neoliberal politikalar etrafında,
ileri kapitalist ülke çıkarları doğrultusunda yeniden yapılanma sürecinde ABD ile sıkı
işbirliğine giderek aktif bir rol üstlenirken, Avrupa Birliği içinde bu politikaların
113 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Özge Yalçın
yapılanması sürecinde de belirleyici bir konumda yer almıştır. Neoliberal dönemin önemli
bir üretim alanı halini alan bilgi ve iletişim teknolojileri ve medya politikalarına yönelik
de İngiltere esas aldığı politika ve uygulamaların yanı sıra Avrupa Birliği içindeki lobi
faaliyetleriyle de Avrupa iletişim politikasının ve uygulamalarının şekillenmesinde temel
bir rol üstlenmiştir.
BBC, Avrupa kamu hizmeti yayıncıları başta olmak üzere genel olarak dünyada
kamu hizmeti yayıncılığı ve yayıncılık politikaları üzerinde temelde üç yoldan etkide
bulunmaktadır. İlk olarak BBC, yeni medya piyasasına uyumlanma sürecinde öncü bir
konumda yer almıştır ve ikili yayın stratejisi, kamu değer testi gibi uygulamaları ortaya
çıkararak, birlik içindeki egemen konumu ve BBC’nin dünya piyasasında sağladığı
konumun da etkisiyle, bu uygulamaların Avrupa Birliği bünyesinde kabul edilmesine
kaynaklık etmiştir. İkinci olarak BBC, diğer ülke uygulamalarına kıyasla kamu hizmeti
yayıncılığı anlayışıyla yayın gerçekleştirme politikasına daha fazla önem vererek
yayınlarını gerçekleştirmenin yeni medya dönemindeki özgün modelini sunmaktadır.
Bu modelde BBC, karma gelir modeline başvurarak yayınlarını gerçekleştiren kamu
hizmeti yayıncılığı uygulamalarına alternatif olarak, birbirinden bağımsız kanallar
üzerinden kamu ve ticari yayınlarını gerçekleştirme yoluna gitmektedir. Böylece BBC
bir yandan kamu hizmeti yayıncılığı ilkelerini esas alan bir yayıncılık anlayışını bir
kanal üzerinden gerçekleştirirken, başka bir kanal üzerinden ticari geliri esas alan ve
yayınlarını reklamlar, e-satış, kitap ve cd satışı, ticari ortaklıklar gibi uygulamalardan
edindiği gelirlerle finanse etmektedir. Son olarak BBC dünya genelinde gerçekleştirdiği
yayınlar ve program satışlarıyla, dünya piyasasında egemen bir rol üstlenmekte ve
gerçekleştirdiği yayınlarla yayının gerçekleştiği bölgenin piyasasında hakim bir konum
edinmektedir. BBC’nin bu ikili stratejisini ticari medyanın bir çok itirazına rağmen devam
ettirebilmesi ise hükümetin destekleyici tutumu aracılığıyla mümkün olmaktadır. BBC
yasal düzenlemelerde hükümet kararlarına bağlı bir konumda yer alırken, uygulamada
özerk bir yapıya sahip olduğu görülmektedir. İngiltere’deki bu yasal düzenlemelerin ve
uygulamaların ise diğer Avrupa ülkelerinin ve dünyanın bir çok gelişmekte olan ülkesinin
kamu hizmeti yayıncılığı uygulamalarına örnek teşkil ettiği görülmektedir. Yine de diğer
Avrupa ülkelerinde esas alınan yayın politikasında belirleyici olan unsurun ülkelerin
kendi özgül koşulları olduğunu göz önünde bulundurmak gerekmektedir.
Küçük Avrupa ülkelerinin bir çoğu daha baskıcı bir hükümet politikası, küçük
ölçekli pazar payı, yetersiz mali kaynak gibi sorunlarla da baş etmek durumunda
kaldıklarından gerek ticari çözümlere gerekse büyük Avrupa ülkeleri yapımlarına daha
bağımlı hale gelmişlerdir (Iosifidis, 2007: 75-83). Örneğin Yunanistan ve Portekiz yeni
medya dönemine uyumlanma sürecinde izler kitlesini en fazla kaybeden ülkeler arasında
yer almıştır. Belli bir oranda izler kitleyi kendisine bağlı tutmayı başarabilmiş olan kamu
yayıncıları ise bunu sağlamanın yolunu yüksek mali yatırım isteyen popüler programlara
yönelmekte yani daha fazla ticari çözümler ya da büyük Avrupa ülkelerinin yayınlarını
yayınlama yoluna yönelmiştir. Bardoel ve d’Henens (2008: 345), küçük Avrupa ülkelerinde
gözlenen ticarileşme sürecine örnek olarak Yeni Zellanda’yı göstermekte ve başka hiçbir
ülkenin ticari çözümlere başvurma konusunda bu kadar rahat davranmadığına dikkati
çekmektedir.
Sayı 40 /Bahar 2015
114
İngiltere’de Kamu Hizmeti Yayıncılığı: Dijital Medya Ortamında BBC’nin Var Olma Mücadelesi
BBC örneğinden yola çıkılarak gerçekleştirilen uygulamaların ise İngiltere
örneğinden oldukça farklı bir biçimde gerçekleştiğini belirtmek gerekmektedir Kİ
İngiltere’nin kurumsal yapısının yasal düzlemde siyasal erke bağlı konumda olmasının,
İngiltere’deki düzenlemeyi örnek alan bir ülkenin yayın politikasının da siyasal erkin
kararlarına bağlı olmasına etki etmektedir.
Benzer bir durum kamu değer testi için de geçerlidir. Kamu hizmeti yayıncısı
kuruluşun uygulamalarının ve sunulacak finansal desteğin sağlanması sırasında
gerçekleştirilen değerlendirme testlerinin içeriği ya da danışma kurulunun niteliği ve hatta
bağımsız denetleyici otoritelerin üyeleri ve aldıkları kararlar ülkelerin özgül koşulları
içinde şekillenmektedir. Bu durum ise özellikle küçük Avrupa ülkeleri dikkate alındığında
çok daha sorunlu olabilmektedir. Bu ülkelerde ülkelerin sınırlı kaynaklarının sonucu
olarak hali hazırda ayrılan sınırlı kaynaklar, bağımsız otoritelerin ya da danışma kurulunun
belirli çıkar gruplarının tercihleri doğrultusunda alınan kararlara göre tahsis edilebilmesi
gibi durumları gündeme getirebilmektedir (Iosifidis, 2012). Böylece İngiltere’de kamu
hizmeti yayıncılığı kendi gelenekselliği içinde kamu hizmeti anlayışını büyük oranda
sürdürürken, esas aldığı politikalar Avrupa ve dünyada kamu hizmeti yayıncılığının
neoliberal uygulamalar içinde tasfiye edilme çabasına katkı sunabilmektedir.
Kaynaklar
Adaklı, G. (2006). Türkiye’de Medya Endüstrisinin Dönüşümü: Neoliberalizm
Çağında Mülkiyet ve Kontrol İlişkileri, Ankara: Ütopya Yayınevi
Adaklı, G. (2010). “Neoliberalizm ve Medya: Dünyada ve Türkiye’de Medya
Endüstrisinin Dönüşümü”, Mülkiye Dergisi, c. 24, s. 269, ss. 67-85.
Avery, R. K. (1993). Public Service Broadcasting in a Multichannel Environment,
New York: Longman.
Belek, İ. (1999). Postkapitalist Paradigmalar, İstanbul: Sorun Yayınları.
Briggs, A. ve Burke, P. (2006). A Social History of the Media: From Gutenberg to
the Internet, Malden: Polity Press.
Canyurt, S. (2011). Kamu Medya Hizmeti: BBC&TRT Karşılaştırması, RTÜK
Chapman, J. (2008). Comparative Media History; An Introduction: 1789 to the
Present, Malden: Polity Press.
Curran, J. ve Seaton, J. (2003). Power Without Responsibility: The Press,
Broadcasting and New Media in Britain, New York, London: Routledge Press.
Donders, K. ve Pauwels, C. (2008). “Does EU Policy Challenge the Digital Future
of Public Service Broadcasting?”, Convergence, S. 14(3), ss. 295-311.
Eroğul, C. (2014). Çağdaş Devlet Düzenleri, Ankara: İmaj Yayıncılık.
Geray, H. (2003). İletişim ve Teknoloji; Uluslararası Birikim Düzeninde Yeni Medya
Politikaları, Ankara: Ütopya.
115 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Özge Yalçın
Geray, H. ve Başaran, F. (2005). İletişim Ağlarının Ekonomisi; Telekomünikasyon,
Kitle İletişimi, Yazılım ve İnternet, Ankara: Siyasal Yayınları.
Humphreys, P.J. (2008), “EU Audiovual Policy, Cultural Diversity and the Future
of Public Service Broadcasting”, Mediating Europe, Jackie Harrison ve Bridgette Wessels
ed. , London: Berghahn Books.
Humphreys, P. j. (2010). “Redifining Public Service Media: A Comparative Study
Of France, Germany And The UK”, UK Economic and Social Research Council, London,
http://ripeat.org/wp-content/uploads/2010/03/Humphreys_P.pdf , Erişim Tarihi:
07.06.2012.
Iosifidis, P. (2007). “Public Television in Small EU Member States: Challenges and
Strategies”, International Journal of Media and Cultural Politics, s. 3 (1), ss. 65-87.
Iosifidis, P. (2012). Mapping Digital Media: Digital Television, the Public Interest
and European Regulation, http://www.opensocietyfoundations.org, Erişim Tarihi:
27.02.2012.
Jakubowics, J.K. (2004). “Introduction of PSB as Part of Media System Change in
Central and Eastern Europe”, European Journal of Communication, s. 19 (1), ss. 53-74.
Kabaalioğlu, H., AB Kurumları ve Avrupa Hukukunun Uluslarüstü Özellikleri
Işığında Avrupa Birliği ve Kıbrıs, İstanbul, Yeditepe Üniversitesi Yayınları, 1997.
Kasım, K. (2001). “Soğuk Savaş Sonrası ABD-İngiltere İlişkiler”, Bir Başka Açıdan
İngiltere, Sedat Laçiner (der.), Ankara: ASAM.
Kırık, A. M. (2012). “İngiltere’de Kamu Hizmeti Yayıncılığı ve Toplumsal
Farkındalık Çerçevesinde BBC’nin Tarihsel Analizi”, International Congress on Culture
and Society, Special Issue, sayı 3(5), ss. 60-71.
Laçiner, S. (2000). “ABD-İngiltere: Özel Bir İlişki”, Avrasya Dosyası, s. 2(6), ss.
22-53.
Latzer, M. (2009). “Convergence Revisited: Toward a Modified Pattern of
Communications Governance”, Convergence, s.15(4), ss. 411-426.
Leckner, S. ve Facht, U. (2010). “A Sampler of International Media and
Communication Statistics”, NORDICOM. Gothenburg: Gothenburg University
Publication.
Leurdijk, A. (2006). “Public Service Broadcasting Dilemma’s and Regulation in a
Converging Media Landscape”, RIPE Konferans Bildirisi, November-2006.
McDonnell, J. (1991). Public Service Broadcasting, London: Routledge.
Michalis M. ve Hills J. (2000). “The Internet: A Challenge to Public Service
Broadcasting”, International Communication Gazette, s. 62(6), ss. 477-493.
Michalis, M. (2009). “Is The Public Interest Under Threat? Public Service
Broadcasting, Market Failure And New Technologies: The View From The European
Sayı 40 /Bahar 2015
116
İngiltere’de Kamu Hizmeti Yayıncılığı: Dijital Medya Ortamında BBC’nin Var Olma Mücadelesi
Union”, Studies in Communication and Culture, s1(2), ss.185-201.
Michalis, M. (2012). “Balancing Public and Private Interests in Online Media:
The Case of BBC Digital Curriculum”, Media, Culture and Society, s. 34, ss. 944 – 960.
Moe, H.(2007). Commercial Services, Enclosure and Legitimacy: Comparing
Contexts and Strategies for PSM Funding and Developmet, Göteburg: Nordicom.
Moe, H. (2008). “Public Service Media Online? Regulating Public Broadcasters’
Internet Services – Comparative Analysis”, Television & New Media, s. 9(3), ss. 220-245.
Murdock, G. ve Golding P. (2001). “Ortak Pazarlar: Birleşik Krallık ve Avrupa’da
Şirket Hırsları ve İletişim Eğilimleri”, Praksis Dergisi, Sayı 4: 314-331.
Murdock, G. (2004). “Building the Digital Commons: Public Broadcasting in the
Age of the Internet”, The 2004 Spry Memorial Lecture, Montreal University.
Negrine, R. (1994). Politics and the Mass Media in Britain, London ve NewYork:
Routledge.
Özgöçer, U. ve Çaşın, H.M. (2008). Avrupa Birliği’nin Siyasal ve Ekonomik
Temelleri, İstanbul: Arion Yayınevi.
Sümer, B. (2010). The Impact of Europeanisation on Policy-Making in Turkey:
Controversies, Uncertaineries and Misfits in Broadcasting Policy (1999-2009), Ankara:
A.Ü. Yayınları.
Sümer, B. (2014). “Avrupa Birliği’nde Kamu Hizmeti Yayıncılığının Finansmanına
İlişkin Politika Gündemi: Amsterdam Protokolü ve Etkileri”, Kültür ve İletişim Derigisi,
s. 17 (1), ss. 9 – 39.
Taş, O. (2006). “İletişim Alanında Yöndeşme Eğilimleri: Teknoloji, Pazar ve
Düzenleme”, Kültür ve İletişim, s.9 (2), ss.33-63.
Tilly, C. (2000). Zor, Sermaye ve Avrupa Devletlerinin Oluşumu, Çev. Kudret
Emiroğlu, Ankara: İmge Kitabevi.
Ward, D. (2003). “State Aid or Band Aid? An Evaluation of the European
Commission’s Aproach to Public Service Broadcasting”, Media Culture and Society, s.
25(2), 233-250.
Rapor, Kanun ve Düzenlemeler
Avrupa Komisyonu (1994). Bangemann Report,
https://docs,google,com/file/d/0B2vWhkwcw_
lMZDA4Y2U0NGYtM2I2Ny00NTczLTg4YTUtZDIyZDYxMGJjYmFm/edit?hl=en ,
Erişim Tarihi: 08.01.2012.
Avrupa Komisyonu (2001), 2001 Broadcasting Communication, http://ec,europa,eu/
competition/state_aid/legislation/broadcasting_communication_en,pdf , Erişim Tarihi:
06.01.2012.
117 İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi
Özge Yalçın
Avrupa Komisyonu (2009). Türkiye 2009 Yılı İlerleme Raporu, http://www.ab.gov.
tr/files/ardb/evt/2_turkiye_ab_iliskileri/2_2_adaylik_sureci/2_2_1_duzenli_ilerleme_
raporlari/turkiye_ilerleme_rap_2009_eng.pdf , Erişim Tarihi: 21.03.2012.
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Genel Müdürlüğü Medya Bölümü (2006). Public
Service Media in the Information Society, by Nissen, C.S., European Concil.
BBC Trust (2007). Public Value Test (PVT): Guidance on The Conduct of The PVT,
http://www.bbc.co.uk/bbctrust/assets/files/pdf/regulatory_framework/pvt/pvt_guidance.
pdf içinde Erişim Tarihi: 12.11.2011.
BBC (2014). Yıllık Faaliyet Raporu, http://downloads.bbc.co.uk/annualreport/
pdf/2013-14/bbc_annualreport_201314_overview_bbcataglance.pdf, Erişim Tarihi:
13.11.2014.
RTÜK (2009). Avrupa’da Kamu Hizmeti Yayıncılığı Raporu, Ankara.
TRT (2006). Dokuzuncu Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyon Raporu, Ankara.
Sayı 40 /Bahar 2015
118

Benzer belgeler