Esmâ-i Celîle-i İlâhiye Düzenlenmiş WEB.qxp

Transkript

Esmâ-i Celîle-i İlâhiye Düzenlenmiş WEB.qxp
RESÛLULLAH EFENDÝMÝZÝN
(A.S) ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ
VE MÂNÂLARI
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Muhammed
Kendisine mübalaða ile hamd edilen kimse demektir. Allah Hz. Muhammed (s.a.v) ile ilâhi tatbikatýný meydana getirdiðinden dolayý bütün varlýklar
Muhammed'e hamd ediyor. Allah'ta kendinden kendine marufiyetinin zuhuru bakýmýndan Muhammed'e hamd eder. Onun için de Rabbimiz; "Muhakkak ki Allah ve melekleri 'en Nebi'ye salâvat
getirir. Ey iman edenler sizde salât edin ve
teslim olun ki selâmet bulasýnýz," buyurur. "elÝnsan"ýn Muhammed'e hamdý, itibarýnýn Muhammed'den gelmesindendir.
Ahmed
En çok hamd eden mânâsýna gelir. Tekmil peygamberan kendisinin varlýðýnýn tasdik olmasý bakýmýndan Ahmed ismini zikrederler. Nitekim Efendimizin Ýncil'deki ismi 'Ahmed'dir. Sevgili Efendimizin
kendisini zikretmesi bu hakikatin teyidiyle âlemler-
235
deki mevcûdatýn kendisinden zuhur etmiþ olan hakikatlerine þükür makamýndadýr. Zaten bütün varlýklarýn O'nu zikretmeleri kendi varlýklarýný tasdik ve tebeyyün ettirmeleri mânâsýna gelir.
Mahmûd
Övülmüþ hamd edilen mânâsýna gelir. Hz.
Muhammed (s.a.v)'i zikreden ve O'na hamd eden
kul terakki ederek velâyetin toplandýðý makamý ihraz
edebilme güzelliðine kavuþabilir. Sevgili Peygamberimizden sonra zuhur eden sahibrisâlet gönüller Makam-ý Mahmûd'u ihraz ederler.
Mustafa
Seçilmiþ, seçkin, güzîde mânâlarýna gelir. Sevgili Efendimiz ilk taayyün noktasýnda tertib-i ilâhinin icraasý için seçilmiþ olan isimdir. 'ýstýfa' ayný zamanda saf hale gelmek ve saflaþmak demektir.
Hatem
'Hatem' kelimesini son veya bitiþ olarak almamak gerekir. Hatem ayný zamanda mühür, yüzük kaþý ve en yüksek nokta mânâlarýna da gelir. Efendimiz
nübüvvetin hatemi olarak nübüvveti mühürleyen ve
nübüvvet sýrrýný bu sýrrýn erebileceði en yüksek se236
viyede açan gönül noktasýdýr ki kendisinden sonra gelen devirlerde sýrr-ý nübüvvet hatem seviyesinde açýk olarak kalýr ve feyz vermeye devam eder.
Efendimizin 'el-Hatem' ismi bu sýrrý iþaret etse gerektir.
Ed-Daî
Davet eden mânâsýna gelir. Sevgili Efendimiz
bütün yaratýlmýþ mahlûkatý yaratanýna davet eder.
'O' mahlûkata asliyetlerini açýp onlarý asliyetlerine
davet etmiþtir. Kalb âleminin sýrlarýný Sevgili Efendimiz açmýþtýr. Burada bir ince nokta vardýr. Allah'ýmýz insan kalblerinde kendisini kendisine davet
eder. Bu davet konusunu da Efendimiz açmýþ ve
izah etmiþtir. Bu idrake geldiðinde kul Allah'ý davet
etmiþ gibi olur. Bu husûsu iþareten Kur'an'da
"ed'üni istecibleküm- Beni davet edin, size
icabet edeyim," buyrulmaktadýr.
El-Habib
Rabbimizde zuhur eden arzuyu ilâhiyenin tatbikata konulmasý Muhammed sýrrý ile olmuþtur.
Âlemler Allah ve Muhammed'in meveddeti ile yaratýlmýþlardýr. Bir hadis-i Kudsi'de; "levlâke levlâke
lemmâ halaktül eflâke- Sen olmasaydýn sen
olmasaydýn felekleri halketmezdim," buyrul237
muþtur. Erkek ruhu, kadýn nefsi remzederler. Zahirde kadýn ile erkek arasýndaki aþk olarak görünen,
tevhide duyulan arzudur. Aþk varlýðýn vatan-ý aslisini bulmasý demek olsa gerektir. Nitekim bir hadis-i
þerif'te; "Ýki kul Allah rýzasý için birbirlerini
sevseler; biri þarkta diðeri garpta da olsa, Allah yevm-i kýyamette ikisinin arasýný cem eyler" buyrulur. Kullar arasý muhabbet böyle olunca,
Allah'ýn kuluna olan aþkýnýn neticesinin nasýl olacaðý hayal bile edilemez.
Er- Resûl
"Resûl" kelimesi "resele" kökünden gelir. "resele" 'salývermek', 'saçý düz olarak burakmak'
mânâsýný da taþýr. "Er-Resûl" Allah'ýn ilâhi rahmetinin, ilminin, risâletinin ve nâmütenâhi güzelliklerinin sýnýrsýz olarak açýldýðý gönül noktasý olsa gerektir. Bu açýdan bakýldýðýnda Sevgili Peygamberimiz
Hz.Muhammed (s.a.v) Efendimiz Allah'ýmýzýn açýldýðý umûmî mürebbi nokta olup fiiliyat-ý ilâhiyenin
kaynaðýdýr.
Rahmetellil Alemin
Allah'ýn 'er-Rahman' ve 'er-Rahîm' isimleri
zamanýn risalet noktasýnýn fiiliyatýnda görünen gönlün ismidir. 'Er-Resûl' olarak görünen Sevgili Efen238
dimizin âlemlerdeki zuhuru 'er-Rahman' isminin,
kendi müminleri ve muhibbanýný koruyup gözetmesi
de 'er-Rahîm' isminin ayan olmasýdýr. Nitekim
Kur'an-ý Kerîm'de Sevgili Efendimiz için; "ve ma erselnake illâ rahmetellil âlemin- Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak resûl eyledik,"
buyrulur. Zira Sevgili Efendimiz ve zâtî kümmelini,
varlýklarýn Allah'ýn ilâhi arzusuna göre hayatlarýný
devam ettirmelerine yardýmcý olarak onlara rahmet
lütfederler.
El-Mahiy
Küfrü yok eden mânâsýna gelir. Allah'ýn imansýzlýk üzerindeki kesin hükmü bu ismin âsârý olarak
zuhur eder. "El-Mahiy" ismi "Allah ve Resûllerini
birbirinden tefrik etme" anlayýþýný ortadan kaldýrmak suretiyle teþkilât-ý ilâhiyede þirkin ve küfrün
önünü kesen bir ism-i celîldir.
Akîb
Akýbetin zuhuru olan kimse. Baþlangýç Hakikat-i Muhammediye ile nasýl baþlamýþ ise, akýbet de
Hakikat-i Muhammediye ile hitama erer. "Dünyada
Ýslâm'dan baþka bir din kalmayacaðý" beyâný
vardýr. Bu beyânýn tecellisi Sevgili Efendimizde vardýr. Akýbette her varlýk Hz. Muhammed (s.a.v)'e
iman etmek mecburiyetindedir.
239
Hâþîr
Haþreden mânâsýna gelir. Mahþerin sahibi
Sevgili Efendimizdir. Âlemlerdeki ilâhi sýrlarý ve güzellikleri deren ve kendisinde toplayan Sevgili Efendimizdir. Zira bütün bu sýrlar ve güzellikler baþlangýçta da kendisinden neþrolmuþtur. Zaten isimlerinden bir tanesi de "en-Nâþir" dir.
240
SEVGÝLÝ EFENDÝMÝZE ÝZAFE
EDÝLEN DÝÐER ÝSÝMLERDEN
BAZILARI
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Abdullah
Âbid
Âdil
Ahsen
Alî
Âlim
Allâme
Âmil
Aziz
Beþir
241
Burhan
Cebbâr
Cevâd
Ecved
Ekrem
Emin
Fadlullah
Fâruk
Fettâh
Gâlip
Ganî
Habib
Hâdi
Hâfýz
242
Halîl
Halîm
Hâlis
Hammâd
Hanîf
Kamer
Kayyim
Kerîm
Mâcid
Mansûr
Mâsum
Medenî
Mehdî
Mekkî
243
Merhûm
Mes'ûd
Metîn
Muallim
Muktedâ
Mübârek
Mükerrem
Müktefî
Münîr
Muslih
Müstakîm
Mu'tî
Muzaffer
Müþâvir
244
Nakî
Nakîb
Nâsih
Nebî
Neciyullah
Necm(i)
Nesîb
Nezîr
Nimet
Nûr
Râfi
Râgýb
Rahîm
Râzî
245
Reþîd
Saîd
Sâbir
Sâdullah
Sâdýk
Saffet
Sâhib
Sâlih
Selâm
Seyfullah
Seyyid
Þâfi
Þâkir
Tâhâ
246
Tâhir
Takî
Tayyib
Vâfi
Vâsýl
Yâsîn
Zâhid
Zâkir
Hâmid
Kâsým
Sirâc
Münîr
Mübeþþir
Münzir
247
Mürsel
Mehdi
Mühted
Tabîb
Nûrun Mübîn
Nâsýr
Kâim
Þâhid
Safiyy
Huccet
Beyân
Mutî
Mezkûr
Vâiz.
248
Sâhib
Nâtýk
Musaddýk
Ebtâhi
Kureyþi
Arabi
Hâþimi
Raûf
Alîm
Münîb
Hatîb
Fasîh
Mutahhar
Ýmâm
249
Emîr
Mutavassýt
Sâbýk
Muktesid
Evvel
Âhir
Zâhir
Bâtýn
Müþeffa'
Hâd
Muhallil
Muharrim
Âmir
Nâhyin
250
Hakîm
Karîb
Þekûr
Sabûr
Rakîb
Müzzemmil
Müddessir
Muallâ
Müzekkâ
Müþfik
Muhsin
Mütemmim
Fatih
Meþhûd
251
Müncî
Ümmi
Hâmîm
Tâsîn
Velî
Misbâh
Elebru
Hicazî
Kâmil
Ettakva
Kelîmullah
Hasîb
Resûlurrahme
Mübellið
252
Mucib
Ma'lûm
Me'mûn
Kavi
Yetîm
Nebiyyurrahme
Müzekkir
El Hakk
Hayra halkýllah
Nûre arþillah
Emine vahyillah
Men zeyyenehullah
Men þerrefehullah
Men kerremehullah
253
Men azzemehullah
Men allemehullah
Seyyidel murselin
Ýmamel muttakin
Þefiy'a müznibin
Resûle rabbilâlemin
El halilul â'zam
El habibul ekrem
Nuru zât
Ruhu ilâhi
Ruhu küll
Muhiti Nur-u Muhammed
254
HZ. ÝMAM-I ALÝ'NÝN (K.V)
ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Sevgili Efendimiz gelinceye kadar Nübüvvet
aþikâr, velâyet gizli idi. Ancak Sevgili Efendimizin
teþrifleri ile din ve manevîyat anlayýþýnda büyük bir
inkýlâp olduðu görülmektedir. Çünkü Sevgili Efendimiz, Deryayý Nuru Muhammed'in arzusundaki ilâhi
ilmin nokta-i mümessilesi olarak zuhur etmiþtir.
Sevgili Efendimiz, kendisine gelinceye kadarki
anlatýmlarýn çok fevkinde bir anlatým ve ilim lütfetmiþtir. Bu tatbikat Peygamberimiz tarafýndan ortaya
konmuþ ve izahatý yapýlmýþtýr.
Allah'ýmýzýn nâs'ý uyarma ve bilgilendirme vazifesi, ilk andan itibaren velâyet makam ve anlayýþý
doðrultusunda zuhur etmiþtir; Efendimizden sonra
bu ilâhi vazife yine velâyet noktasýndan devam etmiþtir.
Bu ilâhi yol Sevgili Efendimizden sonra, ilk
olarak Ýmam-ý Ali tarafýndan açýlmýþ ve yürünmüþtür. Ýmam-ý Ali, geçmiþ velâyetin bir özetini yapmýþ
ve yeni velâyet noktasýnda nasýl yürünmesi gerekti255
ðini anlatmýþ ve nâs'ý bilgilendirmiþtir. Nitekim bugün ehl-i tasavvuf ve manevî tarikat kurucusu pirlerin hepsinin manevî yollarýnýn Ýmam-ý Ali'de birleþtiði malumdur. Bu yol bazý kimseler tarafýndan tatbik
edilmekle birlikte, sýr kolundan da ahz-ý feyz edilip
terakki edildiði bilinmektedir. Bu noktayý iþareten
Hz. Mevlâna; " Ali'ye erdim muradým hâsýl oldu
benim" buyurmuþtur.
Hz. Mevlâna bir baþka varidatlarýnda; "O, bütün peygamberlerin sýrrýnda idi. Cenâb-ý Mustafa: Benimle açýkça beraber bulundu dedi"(Na’at-ý Ali, Hz. Mevlâna Celâleddin-i Rûmî) buyurmaktadýr. Bundan da anlaþýldýðý üzere, Hüve'nin
velâyet arzusunun, velâyet olarak zuhur edeceði ve
tatbikata gireceði aþikâr olmakla beraber, velâyet
noktasýnýn bir isim olarak görünmesi Ýmam-ý Ali isminde zuhur bulmuþtur. Onun için bu noktaya
"Þah-ý Velâyet" denilmiþtir. Böylelikle Peygamberimizden sonra dinin ve manevîyat anlayýþýnýn Efendimizin sünnet-i seniyyesi üzerine nasýl yürüneceðinin tatbikat ve örnekleri nâs'a bu noktadan tebþir
edilmiþtir. Bundan da anlaþýlacaðý üzere Sevgili
Efendimiz’e gelinceye kadar velâyet gizli; nübüvvet
aþikâr idi;Sevgili Efendimizin nübüvvetinden sonra
velâyet aþikâr nübüvvet gizli olmuþtur. Velâyetin
aþikâr olarak görünmesi de "Þah-ý Velâyet" Ýmam-ý
Ali ve Ehl-i Beyt isrinde devam etmiþtir.
256
Ýmam-ý Ali, "sahibü'z zaman" olmasý hasebiyle kendisine atfedilen isimler olduðu gibi bilinmeyen, rabbimiz tarafýndan tatbikata konulan ancak,
nâs tarafýndan bilinmeyen daha nice isimlerinin var
olduðu idrakinde olunmalýdýr.
Allah'ýmýzýn Ýmam-ý Ali'ye lütfettiði isimlerin,
Ýmam-ý Ali'de zuhur etmesi bu isimlerin kemalât bulmasýna vesile olmuþtur.
257
258
ÝMAM-I ALÝ'NÝN (K.V) ESMÂ-Ü'L
HÜSNÂ'SI VE MÂNÂLARI
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Sýrr-ý Zülfikar
Zülfikar Sevgili Efendimizin kýlýcýnýn adýdýr.
"el-Fekar" omurga demektir. "Zülfekar" 'Omurgalý' mânâsýna gelir. Bilindiði gibi, omurga canlý varlýklarýn ayakta durmasýný saðlayan ancak vücûd hareketlerininde rahatça yapýlabilmesine müsaade
eden bir kemik dizisidir. Zülfikarýn bir husûsiyetide
iki yönlü kesen bir kýlýç olmasýdýr ki, Zülcehaneyn'dir. Þu halde Zülfikar hem dünyevî hem uhrevî
hükmü remzeder. Efendimizin Zülfikarý Ýmam-ý
Ali'ye vermesi O'na dünyevî ve uhrevî hüküm gücünü vermesi demektir. Bu velâyetin Ýmam-ý Ali ile yürüyeceðinin ve teþkilât-ý diniyenin Ýmam-ý Ali'nin sýr
omurgasý ile ayakta duracaðýnýn iþaretidir.
Þah-ý Velâyet
Zülfikarýn Ýmam-ý Ali'ye verilmesi Ýmam-ý
Ali'den sonra zuhur edecek olan velâyetin þahý olduðunu ifade eder. "Þah" kelimesi Arapça'da "Þeyh"
kelimesinden türemiþ olup Farsça'da "Pîr" kelimesi259
nin karþýlýðýdýr. Demekki Ýmam-ý Ali Efendimiz
velâyetin Pîridir. Nitekim bu husûsu iþareten Sevgili
Efendimiz meþhur Gadirhum hadislerinde; "Ben kimin velisi isem Ali'de onun velisidir," buyurmuþlardýr.
Aliyyül Mürteza
"Mürteza" 'kendisinden razý olunan'
mânâsýna gelir. Hayber'in fethi sýrasýnda, fethi gerçekleþtirmek üzere yapýlacak olan hücumun kumandanlýðýný yapmak üzere Sevgili Efendimize pek çok
kimseler teklif edilmiþti. Bunlarýn her biri defaatle
yapýlan hücumlarda baþarýsýz olmuþlardý. Bunun
üzerine Sevgili Efendimiz; "Þimdi öyle bir kimseyi seçeceðim ki Allah indinde mürtezadýr,"
buyurmuþ ve Ýmam Ali Efendimizi kumandan olarak
seçmiþ ve Hayber fetholunmuþtur.
Esedullahi’l Galib (Þîr-i Yezdân)
Allah'ýn galip arslaný mânâsýna gelir. “Esed”
kelimesi 'Arslan' mânâsýna geldiði gibi, cesaret
ederek
kazanmak mânâsýna da gelmektedir. Bu
isim velâyetin daima galip olacaðýný, gaflete karþý galebe çalacaðýný ifade etmektedir. Allah'ýn hakayýkýný ve beyanlarýný açmakta cesaret gösterme ve
muvaffak olma sýrrýný iþarettir.
260
Kerremallahü Vecheh
Allah vechini mükerrem kýlsýn
demektir. Bu
ifade Þah-ý Velâyet olarak Ýmam-ý Ali'nin kendisine
teveccüh edilmesi gereken nokta olduðunu da ifade
eder. Ancak o noktaya teveccüh ile manevî terakki mümkün olabilir.
Haydar-ý Kerrar
'Haydar' Farsçada 'Arslan' mânâsýna gelir.
Haydar-ý Kerrar tekrar tekrar hücum ederek, tank gibi, düþman ordularýnýn içinde gedik açan mânâsýný
da taþýr. Manevi açýdan da imansýzlýðýn üzerine saldýran mânâsýný ifade eder.
Þebih-i Harun
Sevgili Efendimiz Ýmam-ý Ali'ye bir gün; "Sen
bana Harun'un Musa'ya olduðu gibisin, eðer
benden sonra nebi gelecek olsaydý, o sen
olurdun," buyurmuþlardýr.
Babül Medinetül Ýlm
Ýlim þehrinin kapýsý. Sevgili Efendimiz bir
hadis-i þeriflerinde; "ene medinetül ilm ve aliyyü
bâbüha- Ben ilim þehriyim Ali onun kapýsýdýr," buyurmuþlardýr.
261
Nur-u Ayn-ý Muhammed
Muhammed'in gözünün nuru mânâsýna gelir.
Sevgili Efendimizin; "Ben ve Ali bir nuruz" hadisi þerifini iþarettir.
El-Fetâ
"Fetâ" 'genç ve 'pehlivan' mânâlarýna gelir.
Hz. Fatime Validemiz ile Ýmam-ý Ali Efendimizin
âlem-i ilâhideki nikâhý akdedildiðinde meleklerin;
"lâ fetâ illâ aliyy lâ seyfe illâ zülfikar- Ali gibi genç, Zülfikar gibi kýlýç yoktur," þeklinde tezahürat yaptýklarý bilinmektedir. Bundan da
aþikârdýrki
bu
isimler
Allah'ýmýz tarafýndan
kendisine verilmiþtir.
Ebu Turab
"Toprak babasý" mânâsýnadýr. Toprak emniyet ve tevâzu halinin izharýdýr. Bu ismi Ýmam-ý Ali'ye
Sevgili Peygamberimiz vermiþtir. Evliliklerinin ilk zamanlarýnda Hz. Fatime Validemiz ile Ýmam-ý Ali
Efendimiz arasýndaki bir hususiyet icabý Ýmam-ý Ali
Efendimiz Mescid-i Nebevî'ye gelir ve orada yatar.
Üstü baþý toz toprak içinde kalmýþtýr. Peygamber
Efendimiz onun bu halini görünce kendisini; "Kalk
ya Ebu Turab," diyerek uyandýrýr ve bir yandan da
üstünü baþýný silkeleyerek tozdan arýndýrýr.
262
El-Vasî
Ýmam-ý Ali Efendimiz Sevgili Efendimizin hal-i
hayatta iken veya Hakka yürüdükten sonra her þeyine kefil olmuþtur. Nitekim Hicret sýrasýnda Sevgili
Efendimiz bütün borçlarýný ödemekte ve emanetlerini sahiplerine vermekte Ýmam-ý Ali Efendimizi görevlendirmiþtir. Vefatýndan sonra da Ýmam-ý Ali Peygamberimizin özel iþlerine kefil olmuþtur.
(Hz. Ýmam-ý Ali’ye ait bu isimlerin mânâsý, bu
yazýlanlar kadardýr diye düþünülmemelidir. Bu isimlerin pekçok mânâsý olmakla beraber burada ancak
bir mânâsý yazýlmýþtýr.)
263
264
HZ. ÝMAM-I ALÝ’NÝN PEK ÇOK
ÝSÝMLERÝNDEN BÝR KISMI
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Afitab-ý Adalet
Ahu'r-Resul
Ali
Aþk-ý Nâmütenâhi
Dürr-i Deryayý Ahmed
Eb'ül Hasan
Eb'ül Hüseyin
Ed-Da'i
El-Hadi
Emir'ul-Berere
Emir'ul Müminin
265
En-Nebe'ul-Azim
Vasiyyi Mustafa
Sahib'ul-Liva
Saki-i Kevser
Es-Sýddik'ul-Ekber
Es-Sýrat'ul Müstakim
Eþ-Þahid
Fatih-i Hayber
Fazl-ý Yezdan
Güvey-i Nebi
Halük-ül Rahman
Hamiyi Müstazaf
Hurþid-i Þefkat
Kasîm'ul-Cennet-i ve'n-Nar
266
Katil'ul-Fecere
Server-i Asfiya
Kur'an- ý Natýk
Mazhar-ý Didar
Mevle'l muttakiyn
Mevle'l-Müminin
Miheng-i Mizan
Muhibbi Vahdet
Mübir'uþ-Þirk ve'l-Müþrikin
Münciz-u Va'd-i Resulillah
Nefs'ur-Resul
Nihan
Nokta'tün Ba
Nur-u Aþk
267
Piþva'yi Evliya
Sabr-ý Kebir
Seyf Allah
Seyfullah'il-Meslul
Seyyidü'l-Ebrar
Sultan-ül Eþhiya
Þah - ý Evliya
Þah-ý Merdan
Þir-i Hûda
Vesile-i Necat
Keþþaf'ul-Kureb Katil'un-Nakisîn ve'l-Kasýtîn ve'l-Marýkîn
Zahir
Kaþif'ul-kerbi an vech-i Resûlullah
Gazanfer
268
El- Farikü'l Ekber
Esed-ü Resûlullah
269
270
HZ.ABDÜLKADÝR GEYLÂNÝ'NÝN
ESMÂ-Ý ÝLÂHÝYESÝ
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Sevgili Allah'ýmýz, lütfedip irsal buyurduðu
peygamberler ve evliya ile nâs'ý uyarmaktadýr. Onun
için her zamanda zuhur eden velâyet noktasýna tatbik edeceði isimler lütfetmektedir.
Rabbimizin esma-i ilâhîye’si manevî gönüllerde zuhur eder. Bu isimler veliler ve peygamberlerde
de görünmüþtür. Ýþte onun için Hz. Pir Abdülkâdir
Geylâni Sultanýmýzýn da nâmütenâhi isimleri vardýr.
"Gavs" ismi her zaman için zuhurda olan bir
isimdir; ancak bu ismin duyulmasý ve kemâl bulmasý Hz. Abdülkâdir Geylâni ile tatbikat bulmuþtur. Bu
isim o zâtýn evlatlarýnda da zuhur eden bir isimdir.
Gavs ismi, Allah'a ait bir isimdir. Dünyada ve
bütün âlemlerde fiili icra gören bir isimdir. Gavs ismi hangi gönülde zuhur ettiyse o isimden tatbikat
görür. Gavs esas itibari ile Sevgili Efendimizden
sonra o zamanýn Ýnsan-ý Kâmil'ine manevî olarak intikal eden bir hâldir. Yani Gavs ismi zamanýn insanýnda zuhur eder.
271
Baþlangýçtan beri var olan Gavs ismi her peygamberde zuhur etmiþ ve manevî yolda olan kimseler için Allah'ýmýzýn bir lütfu olarak tatbikat görmüþtür. Hz. Musa Mýsýr'dan kavmini çýkarýrken denizin
yarýlmasý hadisesi, Hz. Ýsa'nýn kendisinden yiyecek
talep eden Havariyyun'a sepet içerisinden herkesin
doyabileceði kadar balýk çýkarmasý hep bu ilâhi ismin hususi tecellileridir.
“Gavs” ismi, Sevgili Efendimizden Ýmam-ý
Ali'ye ve on iki imama intikal etmiþtir. Gavs isminin
hassaten Hz. Abdülkâdir Geylâni ile anýlmasýndaki
hususiyet ise þudur; bu isim Hz. Abdülkâdir Geylâni
ile hatim olmuþ yani bilinmiþtir. Bu ismin bu þekilde açýlmasý ile ismin hususiyetleri öðrenilebilmiþtir.
"Bâz'ul Eþheb" Allah'ýmýzýn bilinmeyen isimlerine de muttali olan mânâsýnadýr. Baz'ul Eþheb Allah'ýmýzýn o zaman için arzu ettiði, ancak tam olarak
açmadýðý sýrlarýn o zamanki ilâhi gönüldeki tecelliyatý olsa gerektir.
Bir nutk-u ilâhilerinde Sevgili Pirimiz Hz. Abdülkadir Geylâni þöyle buyurmaktadýr; "Tekmil evliyanýn varacaðý en son noktaya kadar gittim.
Sonra Rabbim bana bir pencere açtý ve ben o
pencereden nâmütenâhî seyrettim. Ben Rab272
bimin semâvatýnda sonsuz memnuniyet,
sonsuz hürriyet ve sonsuz huzur içinde gulgûleler ve sevinç çýðlýklarý atarak seyreden bir
Bâzü'l Eþheb'im"
Bu tatbikat her velide bir þekilde cereyan etmiþtir. Ýmam-ý Ali'de nice isimler zuhur etmiþtir; ancak bunlarýn hepsi açýlmamýþtýr. Bu konuþmanýn bu
anlatýmýn hususiyeti; "Benimle Rabbim arasýnda
öyle bir yakýnlýk vakti var ki, buna mukarreb
melekler, yahut mürsel nebiler ulaþamaz"
[Sehâvî, el-Mekâsýd, s. 420 [H.no: 926]; Aclûnî, II,
226 [H.no: 2159]; Kuþeyri, risale, I, 254] hadis-i
þerif'inde iþaret buyrulan Allah ile kul arasýndaki hususiyettir. Bu hadis-i þerif "Baz'ul Eþheb" hususiyetini iþaret eden bir kelâm-ý ilâhidir.
Menakib-i Tâcü'l-Evliya ve Burhanü'l- Esfiya
adlý kitapta Hz. Abdülkâdir Geylâni'nin esmâsý ile ilgili bazý isimler zikredilmiþtir. Allah'ýmýzýn Hz. Abdülkâdir Geylâni'de nâmütenâhi ismi zuhur bulmuþtur. Bizler burada yalnýzca bir kýsmýný vermekle iktifa etmekteyiz.
273
274
HZ.ABDÜLKADÝR GEYLÂNÝ'NÝN
ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ VE
MÂNÂLARI
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Seyyid
"Seyyid" umumi mânâda Ýmam Hüseyin Efendimizin sülbünden gelenlere verilen bir isim olmasýna raðmen Allah yolunda canýný verecek bir fedakârlýðý göstermesi bakýmýndan "Seyyid" makamý
verilmiþtir.
Muhyiddin
Bilhassa Abbasiler devrinde eski Yunan filozoflarýnýn kitaplarýnýn tedvin hareketi ile Arapçaya
çevrilerek Ýslâm'a dahil edilmesine Hz. Abdülkadir
Geylâni Sultanýmýz karþý çýkmýþlar ve tahrif edilmeye çalýþýlan Ýslâmiyet'i ihya etmiþlerdir. Bu bakýmdan kendisine Muhyiddin yani dini ihya eden ismi
verilmiþtir.
Sultanul Arifin
Arif, Allah'ý bilme ve tanýma husûsiyetini tarif
275
eden bir makamdýr. Hz.Pîrimiz arifler makamýnýn
sultanýdýr. Nitekim Hz.Sultanýmýzýn; "Kademim
tekmil evliyanýn boynundadýr" ilâhi beyaný bu
makamý vurgulamaktadýr.
Farisî
Meþhur bir Hadis'te rivayet edildiði üzere; Hz.
Peygamberimiz Selman-ý Farisî'ninde bulunduðu
bir sohbetinde Selman-ý Farisî'nin sýrtýný sývazlayarak; "Sizin oralardan öyle bir zât gelecek
ki, iman Ülker (Süreyya) yýldýzýnda da olsa
onu avuçlayacak ve halka daðýtacaktýr," buyurmuþlardýr. Hz. Peygamberimizin müjdelediði bu
zât, Sultan Abdülkadir Geylâni'dir. Nitekim Hz. Pîrimiz tahsil için Baðdat'a geldiðinde, Baðdat âlimleri
Hz. Pîrimizi kastederek; "Kimdir bu Farisî genç"
demiþlerdir.
Vâris
Hz. Pîrimiz bir sohbetlerinde;"Ceddim Muhammed nereye kadem bastýysa bende oraya
kadem bastým ancak Nübüvvet (Peygamberlik) müstesna" buyurmuþlardýr. Bu ilâhi beyan Hz.
Pîrimizin, Efendimizin ilmine ve ahlâkýna tam vâris
olduðunu gösterir.
276
Saîd
Said olanlar ezelden velâyete namzet olan gönüllerdir. Hz. Pîrimiz velâyete ve sultanlýða namzet
olarak gönderilmiþtir.
Delil
Hz. Pirimizin varlýðý maneviyatýn hakikat olduðuna delil teþkil eder. Hz. Pîrimizin yolundan yürüyen kiþi nice güzellikler kazanýr. Sultanýmýz maneviyat yolunun delilidir, kýlavuzudur.
Müni
Sultanýmýz;
"Berr-u bahr içre figan etse müridim bir kez
Ederim düþmanýnýn nakdi vücûdun itlâf
Ererim tiri kaza gibi vücûdý hamse
Ýntikamým kýlýcýn menedemez bend-ü gýlaf"
buyurmuþlardýr.
Bu söz Hz. Sultanýmýzýn bu beyanýnýn Allah'a
ait olduðunu göstermektedir. Günümüzde de Hz.
Sultanýmýzýn imdat etmesi
birçok
gönüllerde
tatbikatla bilinmektedir. Haddizatýnda Hz. Sultanýmýzýn imdadý, ilâhidir. Çünkü insanlar Sultanýmýzýn
277
bizlere göstermiþ olduðu ilâhi tarikat yolunda feyz
almakta ve manevi güzellikler kazanmaktadýrlar.
Sultan
Hz. Pîrimiz "Risâlet Sahibi" olmasý bakýmýndan da maneviyatýn sultanýdýr. Yine Hz. Pîrimizin;
"Benim horozlarým kýyamete kadar ötecektir,"
beyaný O'nun Sultanlýðýna delil teþkil eden bir beyandýr.
Lâ-zil
Allah'ýn O'nun ismi ile indirmiþ olduðu ilham
ve beyaný daimülmüdam tatbikattadýr.
278
HZ. PÝRÝMÝZE ÝZAFE EDÝLEN
DÝÐER ÝSÝMLERDEN BAZILARI
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Müeyyid
Kerim
Azim
Þerif
Zârif
Ýmam
Hemmam
Sâlik
Nâsik
Mümin
Mufid
279
Münim
Muksim
Tayyip
Tabîb
Mutayyib
Cevad
Münkad
Kâim
Sâim
Âbid
Zahid
Sâcid
Vacid
Tâki
280
Naki
Kâmil
Zeki
Sâki
Cemil
Celîl
Ma'z
Münas
Sâit
Reþid
Sâhi
Vakî
Vâfi
Nakib
281
Necib
Hâzý’
Hâþi
Sahib
Sâkýb
Hâris
Vâsii
Bari
Faik
Lâyýk
Râsih
Þâmih
Veli
Tâhir
282
Zahir
Mûti
Lebib
Habib
Þahid
Raþid
Zahid
Kâid
Basîr
Muhsib
Sâdýk
Hâzik
Bürhan
Hüsnü
283
Hüseyni
Alîm
Hakim
Muîn
Mübeyyin
Misbah
Miftah
Þâkir
Zâkir
Meâz (Maaz)
Salih
Nasih
Fâlih
Vâzýh
284
TARÝKAT-I KADÝRÝYYENÝN
DÖRDÜNCÜ PÎR-Ý SÂNÝSÝ
HZ. AHMED SÜREYYA EMÝN'ÝN
ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Her zamanýn sahibinde zuhur eden tatbikat-ý
ilâhiye, Hz. Süreyya'da zuhur bulup tatbik olmuþtur ki, isimlerin özelliðini taþýyan bir gönül ehli olarak Hz. Süreyya Pîriyet makamýnýn hatmini icra
eden "Hatemül Pîr" olarak görünmüþtür. Böylelikle isimlerin tecelliyatýndaki hususiyetlerin Rabbimizin hassaten velâyet makamlarýndan müþahede
ettirdiði görülmektedir.
Hz. Süreyya'da uzun seneler; "zalike hüve'l
fevzu'l azim" ve "feiza feraðte fensab" ayet-i kerimelerinin zuhur etmesi, her zaman dilimi içerisinde Allah'ýmýzýn her velide daha ileri bir anlayýþla ifade etmiþ olduðu mânâlarý, daha ileri þekilde anlamak ve idrak etmek mânâsýný taþýmaktadýr. Bu da
Allah'ýmýzýn nâs'a lütfedeceði rahmetin bir neticesi
olsa gerektir. Bu hakikat onbeþ asýrdýr Kur'an-ý
Kerîm'in, her dem yeni anlayýþlara ve idrake açýk olduðunu göstermektedir. Bu her zaman dilimi içerisinde Allah'ýmýzýn lütfetmiþ olduðu veli gönlündeki
açýlmalarla vukû bulmaktadýr.
285
Hz. Süreyya'nýn evlatlarýna hitaben; "Ben sizin adýnýza da riyazat yaptým" buyurmasýndaki
hususiyetten murat; riyazat yaptýðý zaman bir kiþinin
Allah anlayýþýndaki terakkisinde Allah'ýmýzýn Hz.
Süreyya'ya lütfetmiþ olduðu feyizden evlatlarýnýn da
istifade etmesi ve ayný makamdan idrake gelmeleridir.
Hz. Süreyya riyazat yaptýðý zaman, evlatlarýna
o makamdan hitap etmiþtir. Onun için evladýn da riyazat yapmýþ gibi ayný fikriyat ve imanda olmasý
icap eder. Tabii tevazu ve rýza içerisinde olunursa.
Riyazat'ý sadece yememek, içmemek olarak
deðerlendirmemek icap eder. Bu makamda piriyet
makamýný zikir o kiþilerin terakkisine sebep olur.
Riyazat konusunda anlatýlmak istenen bu noktadýr. Elbette riyazat yapmak makbuldür, ancak yapamayanlara da bu þekilde rahmet lütfedilmektedir.
Hz. Süreyya'nýn, Hz. Pâk Muhammed Ali'ye; "Þu
gönlüme gir, ondan sonra keyfine bak," buyurmasý da bu rahmetin bir tecellisidir.
286
TARÝKAT-I KADÝRÝYYENÝN
DÖRDÜNCÜ PÎR-Ý SÂNÝSÝ
HZ. AHMED SÜREYYA EMÝN'ÝN
ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ VE
MÂNÂLARI
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Ten u can u dilem þayest ki mabudest
vücûdem
(Tenim, caným, gönlüm öyle bir þeydir
ki, vücûdum mabutdur "Sýrrý Lâhmik",
her þey mabuda aittir.)
Hz. Ahmed Süreyya Emin
Es Sahibur Rahman Ve't Tasarruful Kudretül Celâdetül Ezeliyyetül Ebediyyetül Daimetül Zâtîye Ve'l Gavsul Azamul Muazzam Vel
Pirus Saniyyur Rabiül Muhlesül Muhtarül Fahim. Feranfermayý Heft Alemi Eþya.
Cenâb-ý Ahmed Süreyya Emin Hazretlerinin
intikalleri olan 1339 senesi Nisan ayý Ramazan-ý Þerif'in 9 undan bir ay evvel kendilerini ziyaret eden
287
Muhammed Ali'ye hitaben: "Þimdiki kýsa ismim
þudur;" "Es Sahibur Rahman ki vel kaim bihakikatil hakayýký zâtullah" buyurmuþtur.
Ahmed Süreyya Emin Hazretlerinin esmâsý da
nâmütenâhi olmakla birlikte bunlardan açmýþ olduðu isimler arasýnda:
Sahibur Rahman
Allah'ýn "Rahman" isminin tecelliyatýnýn zuhuru olan gönül noktasýdýr. Bu makamda ikiliðe düþmemek dikkat edilmesi gereken en önemli husustur.
Açýldýðý gönül noktasýndaki arzu zaten "Rahman'ýn"
kendi arzusudur. Ancak bu ilâhi arzu Sahibur Rahman noktasýnda ayan olduktan sonra Rahman'ýn bütün âlemlerinde ve varlýklarýnda da zuhur eder ve
tatbikat bulur.
Hatemül Pîr
Hz. Süreyya Beyefendi "Hatemül Pîr"olduðunu ifade ederek Pîriyet makamlarýnýn hatem noktasýný iþaret etmiþ ve bildirmiþtir. "Hatemül Pîr" makamýnýn mânâsýný Sevgili Efendimizde zuhur etmiþ
olan "Hatemen Nebiyyin" makamýna istinaden anlamak kabil olabilir. Sevgili Efendimizde nübüvvetin
hatem noktasýnýn açýlmasý þöyle anlaþýlsa gerektir:
288
Nübüvvetin hatem noktasýnýn Efendimizde zuhuru,
Efendimizden sonra zuhur edecek olan ve Hakikat-ý
Muhammediye sýrrýna sahip zâtî kümmelinin ayný
kemalât üzere Hatemen Nebiyyin sýrrýna da sahip
olacaklarý mânâsýnadýr. Hz. Süreyya'da zuhur eden
Hatemül Pîr sýrrýda, pîriyetin hatem sýrrýnýn Hz. Süreyya'dan sonra zuhur eden zâtî kümmelinde ayný
kemalât üzere devamda olacaðý mânâsýnadýr. Ancak Sevgili Efendimizden sonra Nübüvvet sýrrý bir
daha o kemalâtý aþacak þekilde açýlamayacaktýr. Bunun gibi Pîriyet sýrrý da Hz. Süreyya'dan sonra ondaki kemalâtý aþacak þekilde açýlmasý mümkün görünmüyor demektir. Hz. Süreyya ayný zamanda gelmesi beklenen Hz.Ýsa'nýn sýrr-ý hususiyetine sahip
olduðu ve kendisinden sonra da böyle bir tecellinin
zuhur etmeyeceðini de iþaret etmiþtir. Böylelikle
dünya insanlarýna Allah'ýn dininde birleþme teklifi
yapmýþtýr.
Kudretus Sânî
Kudretus Sânî yaratýcý kudret demektir. Allah'ýn sonsuz kudretinin yanýnda onun varlýklarý
nâmütenâhi güzelliklerde yarattýðýnýn da bir ifadesidir. Bu makam "Kün" emrinin tâbi olduðu gönüle
verilmiþtir. Nitekim Hz. Süreyya "Kün" emrine sahip
olduðunu ilâhi varidatýnda açýklamýþtýr.
289
Abd-i Þekûr
Allah ilâhi rahmeti icabý Hz. Süreyya'ya nice
lütuflar yapmýþtýr. Hz. Süreyya; "Þükreden bir kul
olmayayým mý" ilâhi beyanýna uygun olarak
Abd-i Þekûr
olduðunu söylemektedir.Allah bütün
varlýklara rahmetini vermiþtir. Ancak Hz. Süreyya'da
çok daha ileri hususi rahmetini lütfetmiþtir. "Abd-i
Þekûr" Allah'ýn bu hususi lütfuna teþekkürdür.
Allah'ýn nâs'a lütuflarýna karþýlýk olan þükürlerin teraküm olarak toplandýðý noktayý da ifade
eden bir isimdir "Abd-i Þekûr" ismi. Hz. Süreyya
kendisinde zuhur eden eltaf-ý sübhanîsinin âlemlerdeki yayýlmasýný ve tesirlerini gördükçe kendisinden
kendisine þükretmeklede "Abd-i Þekûr"dur.
Celâliyyül Kadirî
Makam-ý Celâdet'tir. Hz.Süreyya'ya makam ve
tatbikat olarak hususiyet verilmiþtir. Allah'ýn O'ndaki tecellisi budur. Nitekim Divan-ý Süreyya'da kullandýðý "Lisan" O'ndaki ilâhi celâdeti göstermektedir.
290
Reisül Mürþidîn
Hz. Süreyya;
"Bürün yahut ki yut Kur'an'ý amma
iþ biter sanma
Ol iþ bitmez mülâkat-ý Reisül Mürþidîn
ister" buyurur.
Reisül Mürþidîn zamanýn Resûlü ve imamý
olan noktadýr. Bütün âlemleri kendindeki zevk-i zâtî
mucibince rüþd-ü ilâhiye mazhar kýlan noktadýr.
Mahbub-ý Muhibbân
Allah'ý sevenlerin sevgilerini ve ilgilerini yönelttiði noktayý iþaret eder. Bu isim Allah'ýmýzýn;
"Eðer Allah'ý seviyorsanýz, bana itaat edin ki,
Allah'ta sizi sevsin," âyetini iþaret eden bir isimdir.
Sýrr-ý Hüve'l Fevzül Azîm
Hz. Süreyya'da "zalike hüve'l fevzü'l azîm"
beyaný zuhur etmiþ ve bu beyan Hz. Ahmed Amiþ
Efendinin evlatlarýndan Nüzhet Bey tarafýndan rüyasýnda da alýnmýþ ve böylelikle teyid edilmiþtir.
"hüve'l fevzü'l azîm" "Hüve' büyük feyz ve kur291
tuluþtur," Manasýna gelmektedir. Bu isim Hatmül
Velâyet'in Hz.Süreyya'dan yürüyecek olan kolda zuhur edeceðinin iþaretidir.
Þey-i Vahid
Hz. Süreyya zât-ý ilâhiyeyi zikrederken isimlerden münezzeh olarak "Þey" kelimesini kullanmýþtýr.
Onu isimlerle tahdit etmemek için "Þey" demesine
raðmen "Hüve" dememiþtir. Çünkü "Hüve" yi Hatmül Velâyet açacaktýr.
Rýzadade
Allah’tan razý olmuþlar...
Allah'ýn rýzasýný tahdit etmemek gerekir. Allah'ýn varlýklar üzerindeki tecellisini sabýr ve yine
O'na iltica ederek ve teslim olarak selâmete çýkmalýdýr.
Makam-ý Üns
Alýþmak, alýþ kanlýk, kalbde Hz. cemâl-i ilâhiyeyi müþahede etmek, Allah’ýn insan gönlünde açýlmasý.,
Çok ileri bir yakýnlýk makamýdýr.
292
Üns-ü Hak, Allahû Teâlâ’dan baþkasýndan ve
hatta varlýðý Allah’ýn gayrý gibi telâkki etmekten
uzak durmaktýr.
Gönüllerde zuhur eden beyan:
Ünsiyet O’nun zâtýndan
sini unutmaktýr. (M.B)
gayri ne varsa hep-
Bir kimse Allah ile ünsiyet ve ülfet ederse,
herþey onunla ünsiyet ve ülfet eder. (A.B)
293
294
HZ. AHMED SÜREYYA EMÝN
BEY’ÝN DÝÐER ÝSÝMLERÝ
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Süreyyaü'l Kadiri
Fa'al ü Kerîm
Rabbi Celîl
Huda
Hakîm
Aþýk-ý Bidar
Evvel-ü ahir-ü Kerîm
Aþina-i Sýr
Muti-i Füyuzat-ý Ezel
Vakýf-ý Esrar-u Hikmet
Ayine-i Mahsus
295
Vahii Kur'an
Muzmer
Mahbub
Allahu Ehad
Sýrr-ý Allahu Ehad
Halet-i Ayn
Rabbükümül Âlâ
Nokta-i Gayn
Sýrr-ý Vahdet
Muti-ü Kerîm-ü Zül Celâl
Enallahul Kerîm-ü Zül Celâlul Vahidül
Kahhar
Nur-u Zat
Kebir-ü Halikul
Hallak Muhit
296
Hakayýkul Cebbar
Mabud-u Bil Hakk
Suhte-i Nur-i Lika
Hamil-i Tac-ý Velâyet
Sacid-u Mescud
Þahid-u Meþhud
Aþina-i Sýrr-ý Zâtî
Vakýf-ý Sýrr-ý Muhit
Ehl-i Kemâl
Vahid-ü Sübhan
Þahenþehi Sultan
Feyyaz-ý Ebed
Vahidü'l Ehad
Menba-i Esrar-ý Kemâl
297
Mecma-i etvar-ý Kemâl
Fakr-ý Hüvallah
Mucid-i Eþya-ü Âlem
Nur-u Zât-ý Mutlak
Sultan-ý Manevî
Zikr-i Daim
Kaim-i Bizzat
Tasarruf-u Kudret
Femi Muhsin
Arif-i Billah
Sahibu'l Nefahtu
Hakim-i Fermanberi-i Mutlak
Muhyi-i Mevcudat
Sahib-i Seyf-i Celâl-i bî Aman
298
Sahib-i Cemâl
Nur-u Asliyyet
Sýrr-ý Ayniyet
Fail-i Muhtar
Er-u Tamm
Hass-ý Ebed
Mabud-u Yegâne
Müdebbir
Mürebbi
Sahibü'l Vakt
Bahr-i Bîpayan
Ýnni Enallah
Sübhani Rabbiyel Azîm
Sübhani Rabbiyel Âlâ
299
Malik-ül Mülk
Sýrr-ý Ahfa
Nigehban
Hami
Zamin
El Fakru'l Celâliyyül Kadiri
Lisan-ý Saat
Ýnam
Emr-ü Ferman
Ehl-i Tasarruf
Muhtar
Asluþ þey'ül Feyyaz
Sultan-ý Ceylî
Gavsul Azam
300
Me'men-ü Melce
Ahmed-i Muhtar
Aðnal Aðna
Daimü'l Muhtar
Fehamet-i Müdam
Kudretüz zatu'l Celâdet
Sahibü'l afv-ü Þefaat
Celîl
Mesmu
Vehhab-ü Kerim -ü Zülcelâl
Mucid
Feyyaz-ý Mutlak
Vehhab
Kerim
301
Zülcelâl
Þef'i
Muin-ü Müstean
Ageh
Sahib Serir
Þey
Muhal-i Mümkün
Þehinþah-ý Cihan
Aynu'l Ayn
Melce-i Bîvayegân
Dest-i Kudret
Sahib-i Celâl
Vahidü'l Kahhar
Dest-i Feyyaz
302
Sultan-ý Celâdet
Feyz-i Mutlak
Sahibuþ Þanu'l Âzim
Zat-ý Azamuþþan
Haletü'l Ayn
Mülk-ü Daim
Ef'al-i Muhtar
Azamüþ Þan
Þey'ul Kadiri
Aynullah
Dest-i Feyyaz-ý Yedullah
Daru'l Aman
Kelâm-ý Azim
Azimu'l Azam
303
Maliki Mutlakiyyet
Mürþid-i Âm
Yed-i Celâdet
Muhtarun Bir Rey Vef Ferman
Kitabu'l Vücûd
Lisan-ý Celâdet
Feyyaz-ý Ezel
Lisan-ý Mutlakiyyet
Hakikatü'l Hakayýk
Mutlakiyyet
Tasarruf-u Kudret
Zâtî Sahibur Rahman
Nokta-i Kül
El Mülki Li
304
Vücûd-u Mukaddes
Celâdet-i Vahidü'l Kahhar
Aþina-i Hakikat
Tanrým
Pervane
Derviþ
Sabit-i Aht
Hilkat-ý Asl
Ol Ýþte Menem
Can-ý Mürdedil
Abid
Maksud
Mevcud
Kadim
305
Hayy-ý Ebed
Vahid-ü Sübhan
Daim
Nazargâh
Gaffar
Garib-i her dü âlem
Mazhar-ý Fakrü'l Fahri
Hayrul Makirin
Cism-i Maarruh
Vücûd-u Mutlak
Metbu
Lâ Mekân
Hakim-i Mutlak
Zahîr
306
Saîl
Zât-i Mutlak
Ayn-i Abülkadirest
Baran-ý Füyuzat
Rabbi Gafur
Müstean
Sat
Derd-i Bîdermana Derman
El Lâbisut Tac El Celâdetul Azam Vel Calisut Tahtit Temkinut Telvinul Efahim Ves Sahibul Harîm El Mak'adussýdký El Kâbul Kavseyn
Sübhan
Kudret-i Zâtîye
Zâti
Hüvallah
307
Reyyah
Ve Hüve Ýnhilaun An Vücûdil Mecazý Vel
Kalbetu Bil Vücûdil Hakikî Ve Hüve Mevkufun
Bil Ýmanil Hakkani Vel Amelis Salihi Mukarinen Biþuhudil Faili
Veliyullah
Akdes
Vücûd
Mazharu'l Zahîr
Feyz-i Akdes
Harîm
Hurþid-i Kemâl
Ahir-i Mutlak
Kuranest
Zatest
Saniîyyet
308
Hâkimiyyet
Ayn-i Ýnni Enallah
Aheng-i Sübhan
Dehþetnüma
Celâliyul Celâli
Bî nokta-i Gayn
Mutlak-ý Hu Yâr
Zât-ý Bîzeval
Celâliyül Veli
Zât-ý Numayan
Sýrr-ý Kaviyi AyniSultan
Allahu Vahid
Hamii Heft Âlem
Ene'l Mabud Süreyya-ü'l Celâli
309
Fermanber
Ez Zahir
El Batýn
El Evvel
El Ahir
Kitab-ý Mecid
Hakikat-ý Muhammediye
Cenâb-ý Vahidül Ehadül Ferdus Samed
Mevcudiyet
Cenâb-ý Ahadül Ferdus Samedül Kahhar
Doksan Dokuz Meanii Celîle
Meriyen ba Abdiyyet
Mestur
Cenâb uz Zât
310
Fakr
Meratib-i Ulûhîyet
Sýfatîyyun
Evliyaullah
Sahib-i Kelâm
Be Hasbel Adab
Bâ Abdiyyet
Feyyaz-ý Evvel
Lâ gayr
Mürþid-i Hakiki
Zâtî Ulviyyet
Hamii Tarikat-ý Celîlei Muhammediyye
Sahibu'l Hakikatu'l Hakayýk
311
312
HZ.MEHMED ALÝ ÖZKARDEÞ'ÝN
ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Allah'ýmýzýn esma-i ilâhîye’sinde yer alan bazý
isimler kiþilere ad olarak verilmekte bazýlarý ise verilmemektedir.
Allah'ýmýzýn göründüðü velilerdeki isimler de
Hakka aittir. Özellikle Hüve noktasýndan görünen
gönüllerin isimleri hakikat isimleri olduðundan Hakka aittir. O isimler insanlara verilemez; çünkü o isim
mazhariyeti icabý yalnýzca bu dünyada deðil ilâhi
âlemde de tatbikat görecek azim isimlerdendir.
Hüve'nin göründüðü gönül noktalarýnýn isimleri de Allah'ýn isimlerini ihtiva etmektedir. Zamanýn
insaný Allah'ýn isimlerdeki tecelliyatýnýn zuhur yeridir. Bir de Allah'ýn esma-i ilâhîye’sini her zaman dilimine göre de deðerlendirmenin mümkün olduðunu
ifade etmek lazýmdýr.
Allah'ýn hususi isimlerinin, Allah'ýn lütfettiði
vüs'atin ar tmasýndan sonra kullanýlmasý makbul
olandýr. Bu tatbikat Hakka aittir.
Bazý isimler hem dünyevi hem de uhrevi an313
lamlar taþýmaktadýr. Allah'ýn dünya ile ilgisi olmayan, sadece ilâhi âlemi anlatan isimlerinin kullanýlmasý da doðru deðildir, bu zaten mümkün de deðildir.
H z . S ü re y y a ' d a n a h z - ý f e y z e t m i þ o l a n P â k
M u hammed Ali, Allah'ýn en doðru tevhidine gelmelerini müslim ve gayr-i müslim bütün dünya insanlarýna mektuplarý ve mesajlarý ile bildirmiþ, sýrr-ý Mehdi olarak bütün dünya insanlarýna son bir iman teklifi yapmýþtýr. "Mehdi" sýrrýndan görünen gönül o ismin sýrrý icabý insanlara bu teklifi yapmakla mükelleftir. Tatbikat ve icra Allah'a aittir. Ne kadarý tatbik
edilir ne kadarý edilmez onu ancak Allah takdir eder.
Te c e l l i k i m d e i s e f i i l i y a t o n d a d ý r. B u p r o g r a m
A l lah'ýmýza aittir. Bunun karþýsýnda dünya insanlarý
gerçek bir hidayete ermiþ olsalardý hakiki kurtuluþa
ermiþ olurlardý. Fakat müslim ve gayr-i müslim nâs
bu hakikati gizlemiþ bulunmaktadýrlar. Kur'an'da Allah'ýn bu ilâhi mesajýnýn gizlenmesinin büyük bir
suç olduðu bildirilmektedir.
Hz. Mehmed Ali Bey, nâs'a yaptýðý iman teklifinde Hz. Muhammed (s.a.v)'in teklif ettiði bir imanýn kabul edilmesini ve bir olan Allah Dinine gelinmesini teklif etmiþtir. Ancak böylelikle selâmet bulunabileceðini ifade etmiþlerdir.
314
Mehdi ismi ayný zamanda Ýsm-i Azam'ýn hakikatine de iþaret eder. "Ýnsan" Allah'ýn kendisine
lütfettiði ismin programýný yaþar. Bu cümleden düþündüðümüz zaman, velâyet makamýnda hangi "Ýnsan"a hangi tecelliyat lütfedildiyse onu yaþamakla
vazifelidir. Bu yolda zorlama ve lüzumsuz ýsrar, tepki verir. Nitekim Mehdi'lik hidayet kökünden gelen
bir isimdir. Bu teklif bütün nâs'a yapýlýr. Onlarýn kabul edip etmemeleri durumu Allah'a aittir. Mehmed
Ali Bey'in bu konudaki çalýþmalarý ilâhi arzuya uygun olarak tatbik edilmiþtir.
"Mehdi" hidayet teklif etmektedir; çünkü nihayete bir þey kalmamýþtýr. Nâs'a detaylar yerine
iman noktasý teklif edilerek rahmete davet edilmektedir.
Daha önce velâyet noktasýnda görünen veliler,
Ýslâm ile ilgili her türlü açýklamayý ve Ýslâm ile ilgili
her türlü ilm-i ilâhiyi lütfetmiþlerdir. Buna raðmen
nâs bu bilgileri çeþitli þekillerde yorumlamýþlardýr.
Bunun için Mehdi sýrrýndan görünen gönül, nâs'a
doðru bir dine, yani Allah Dini'ne gelmeleri teklifini
yapmýþ ancak bu þekilde hidayete gelinebileceðini
açýklamýþtýr.
Mehdi sýrrýnýn nâs'a teklif etmiþ olduðu, Allah'ýn kullarýndan Allah'ýn istediði gibi bir imana gel315
meleridir. Bu teklif, Ýslâm'ýn onda bir noktasý gibi
görünmektedir. Nitekim Sevgili Efendimiz hadis-i
þeriflerinde; "Öyle bir zamanda bulunuyorsunuz
ki, sizden biriniz bildiðinin onda dokuzu ile
amel edip birini terk ederse helâke gider; öyle bir zaman gelecek ki, o zaman bildiðinin
yalnýz onda biriyle amel eden kurtulacaktýr.
Çünkü o zaman, amel edenler çok azalacaktýr," (Huzeyfet'übnü Yemân) buyurmuþlardýr.
316
HZ.MEHMED ALÝ ÖZKARDEÞ'ÝN
ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ
VE MÂNÂLARI
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Pâk Muhammed Ali
Mehmed Ali Özkardeþ Hazretlerini zikrederken Muhammed Ali isminin telaffuz edilmesini bizzat
Hz. Süreyya Beyefendi emir buyurmuþlardýr. Mehdinin geliþi Allah'ýmýzýn programý icabýdýr. Mehdi ismi
Allah'ýn programýný iþaret eden bir isimdir.
“Muhammed Ali” ismi ebced hesabýna göre
202 sayýsýný verir. “Rab” ismi de ebced hesabýna
göre 202'dir. “Pâk Muhammed Ali” ismi ise kendisinin geliþini iþaret buyuran Üsküdarlý Hâþim Baba'nýn kullanmýþ olduðu "Güher" kelimesine denk
gelir ki; gerek "Pâk Muhammed Ali" gerekse "Güher" isimleri ebced hesabýna göre 225 sayýsýný verir.
Dikkat edilirse 225 ile 202'nin farký 23'tür ki, bu
Sevgili Efendimizin risâlet süresi olan yýllarýn sayýsýdýr.
Mehdilik konusu Ýslâm dünyasýnda çeþitli anlayýþlar tarafýndan bazý Ýsrailiyat efsaneleri üzerine
317
bina edilerek karmakarýþýk bir hale getirilmiþtir. Bunun neticesinde bir sürü tutarlýlýktan uzak iddialar
da ortaya atýlmýþtýr. Ýddia ile Mehdilik birbiriyle kabil-i telif hususlar deðildirler. Pâk Muhammed Ali ismi kendilerinin bu sýrlardan hissemend olduðunu
iþaret eder.
Mehdi Resûl
Allah'ýmýzýn irsal eylemiþ olduðu resûller "Allahû Ekber" ismine mazhariyetle mümessil olan
noktalardýr. Mehdilik de bu mânâda sahibrisâlet bir
velide zuhur edecek olan bir sýrr-ý ilâhidir. Mehdi
Resûl, Allah'ýn nokta-i mümessilesi ve zât-ý ilâhisi
olarak davet eder. Bu açýdan bakýldýðýnda "sýrda
seyyid"dirler. Zaten 'seyyid'lik hususiyeti sadece
dünyevî ve cismanî açýlardan soy ve neseb olarak
deðerlendirilebilecek bir hususiyet olmasa gerektir.
Sahibür Rey Vel Ferman
"Rey" görüþ mânâsýna gelir. Buradaki rey otoritenin görüþüdür. Sahibrisâlet olan gönül noktasýnda zuhur eden rey ve tercihler vücûd-u ilâhinin teþekkülatýný da o hususiyetleri ihtiva edecek bir hale
getirir. Ferman ise otorite sahibi olan Sultan noktasýnýn irad ettiði kanunlardýr. Bu kanunlar ilâhi vücûd
teþekkülatýnda tatbikat bulurlar ve bu teþekkülata
feyz verirler.
318
“Sahibür Rey Vel Ferman” isminin mazharý
olan gönül noktasý ilâhi arzunun ve fiiliyatýnýn tam
da kendisi olan noktadýr.
Hayy-ý Ebed
“Sahibür Rey Vel Ferman” olan gönüllerin
diriliði ebediyyen sürecektir. Zira böyle bir tatbikat
geçici deðildir, ebedidir. Risâlet sahibi olan gönüllerdeki
"Hayy-ý Ebed" tatbikatý ayný zamanda
tevhidin de bir ifadesi olsa gerektir.
Muferredûn
Allah'ýmýzýn her risâlet noktasýnda yeni bir neþe ile izhar-ý zamîr eylemesi muferredûn sýrrýnýn bir
ifadesidir. Zira Allah'ýmýzýn bütün âlemleri, o gönüldeki arzu ve zevk-i zâtîye uygun olarak teþekkül
ederler. Pâk Muhammed Ali Hazretlerindeki bu teþekkülat âlemlerde yepyeni bir oluþumun ve biçimlenmenin zuhuru mânâsýný taþýr. Bu manevî olarak,
Rabbimizin daha ileri bir anlayýþýn varlýklar üzerindeki tecellisidir.
Muvahhid
Bütün inançlarý tevhide getirmesi açýsýndan
Hz. Mehdi'nin bütün isimlerinde Muvahhid sýrrýný
319
görmek mümkündür. Hz. Mehdi Muvahhid ismi ile
Hakkýn ilâhi vücûd teþkilatýný tevhide getirmektedir.
Dâî
Ýnsanlarýn "kalû belâ" daki
Hakka verdikleri ilk sözlerini hatýrlatarak, onlarý Hakka davet
eden anlamýnda yani Dâî (ilâhi davetçi) olarak kullandýðý tatbikat ismidir. Ýnsanlarýn 'Allah' ismini
kalblerine davet etmelerindeki hususiyetler de 'Dâî'
isminin mânâlarýnda mündemiçtir.
Fermanber
Hz. Mehdi'nin ilâhi davetini mektuplar yazarak zahiri ve sýfatî olarak devam etmesi ile birlikte
kendisinde zuhur eden "innehu alimun bizatissudur" sýrrý ile insan kalplerinde umumi hidayetin tecelli etmesi ve beþeriyetin Allah dinine, yani tevhide
gelmesi arzusudur. Bunda Mehmed Ali Bey Hazretlerinin "Hidayet-i Ýlmiye" sahibi olduðunu gösterir.
Ehl-i Damen
Maneviyatta Hz. Muhammed (s.a.v)'in eteðini
öpen anlamýnda "Ehl-i Damen" denmiþtir. Hz. Pâk
Muhammed Ali bir mânâsýnda Sevgili Efendimizin
320
eteðini öpmek iltifatýna mazhar olmuþtur. Bu bakýmdan kendisi; "Ben Ehl-i Damen'im," buyurmuþlardýr.
Þârih-i Vücûd
Allah'ýn ilâhi vücûd, yani varlýk teþkilatýnýn
açýklanmasýdýr. Þerhedilen yani açýklanan bu ilâhi
vücûd teþkilatý halen tatbikatta olan ilâhi teþkilattýr. Ancak þu da bilinmelidir ki Allah'ýn ilâhi vücûd
teþkilatýnýn açýklanmasý daha da ileri terakki etmektedir.
Mehmed Ali Bey Hazretleri ilâhi vücûd teþkilatýný anlatmakta muhtelif daire çizimleri kullanmýþtýr.
Ancak bu anlatýmlar sadece daire çizimleri ile kýsýtlanmamalýdýr. Hazret hayatý boyunca yazmýþ olduðu
eserlerde ve yapmýþ olduðu sohbetlerde, Allah'ýn
ilâhi vücûd (varlýk) teþkilatýný açýklamýþtýr.
Kâim-i Bil-Hakk
Hakikat-i Muhammediye ile kaim olan ilâhi
gönüllerdir ki, Deryayý Nuru Muhammed'e dahil olmuþ olan zâtî velilerdir.
321
322
PÂK MUHAMMED ALÝ
HAZRETLERÝNÝN DÝÐER
ÝSÝMLERÝ
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Hasîb
Hayy
Hane-i Dil
Hamiyet
Hazret
Hidayet
Hilm
Ýzzet
Kurb-i Hak
Kulûb-i Ârifin
323
Muhsin
Müfiz
Refi’a
Ayan
Bakî
Balið
Bayin
Beþamet
Beþaret
Cemil
Ehlullah
Fazýl
Gani
Feyzyab
324
Haknüma
Halim
Said
Zevc-i Begâm
Kur'an-ý Natýk
Þeyh-ü'l Kadiri
Meþreb-i Muhammedi
Kur'an ez-zikr
Not: Mehmed Ali Beyefendi Hazretlerinin
ism-i âlileri bu kadarla kalmayýp, bir örnek teþkil etmesi bakýmýndan, yalnýzca yukarýda zikredilenler
alýnmakla iktifa edilmiþtir.
325
326
HZ. HATMÜL VELÂYET'ÝN
ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Peygamberlik "Hatemen Nebiyyin" olan Sevgili Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ile hatim olmuþtur. Burada hep düþünülen þey, kiþiye göre peygamberlik ifade edilmesidir, hâlbuki peygamberlik
doðrudan doðruya Allah'ýn bir arzuyu ilâhisidir. Yani kullarýný gene kendi ilâhi ilmi ile yetiþtirmesidir
ki, o gönüllerden gene kendi görünmektedir.
Peygamberlik,
Sevgili
Efendimiz
Hz.
Muhammed (s.a.v) ile kemâl noktasýna ulaþmýþtýr.
Yani peygamberlik Allah'ýn arzuyu ilâhisidir. Peygamberlik Allah'ýmýzda o arzunun kemalât bulmasýnýn neticesidir. Bu arzuyu da "Muhammed" ismi ile
Rabbimiz lütfetmiþtir. Hz. Muhammed (s.a.v)'i tasdik
haddizatýnda Allah'ýn bu arzuyu ilâhiyesini tasdik etmektir.
Hatmül Velâyet'i herkes "Hâtemül Evliya"
þeklinde ifade etmektedir. Haddizatýnda veli olduðu
için mi hatim olmuþtur? Yoksa Allah'ýn arzusunun
kemalât bulmasýndan mý kaynaklanmaktadýr? Burada Hatmül Velâyet, Allah'ýn velâyet arzusunun kemalât bulmasýndan kaynaklanmaktadýr. O halde o
isim Allah'ýn kendisine aittir.
327
Hatmül Velâyet'te velâyet arzusunun kemalât
bulmasý ile velâyetin zuhurunun arzu edilen noktaya
ulaþtýðýný ve bu þekilde de bütün evliya ve peygamberlerin de Allah'ýn velâyet arzusunun tahakkuk ve
zuhuru düþünülmelidir ki, o zaman bu tatbikatýn daha iyi anlaþýlmasý icap etmektedir.
Onun için Hatmül Velâyet, Allah'ýn velâyet arzusunun kemâl bulmasýnýn ifadesidir. Mehdi
Resûlün risâlet vazifesinde en yakýn mesaiyi yapmýþ
olan Hatmül Velâyet, sýrr-ý Mehdi'nin yapmýþ olduðu
bu ilâhi vazifeyi ifa eylemiþtir.
Allah'ýmýzýn, "el-Musavvir" ismi ile arzu buyurduðu velâyet arzusu Hatmül Velâyet ile kemâl
bularak hatem bulmuþtur. Bu ayný zamanda bir son
mudur? Hayýr! Bu tatbikat-ý ilâhiye Allah'ýmýzýn bu
noktadaki arzusunun kemâl bularak neticelenmesi
ile ilgili bir hususiyettir. Hz. Pir Abdülkadir Geylâni
Sultanýmýzýn; "Aþk ile geldi kemâl-i aþk ile
Hakka yürüdü" noktasý ile ifade edilen kemâl hususiyeti budur.
Allah'ýmýzýn her insandaki arzusu, o insanýn
kemâl bulmasý, yani Allah'ýn arzusunun onda tam
olmasýndan kaynaklanmaktadýr.
Nitekim bir evliyada zuhur eden; "O'nda tam
328
hususiyet zuhur eder" beyan-ý ilâhisi bu noktayý
yani, Allah'ýn o isimde göründüðü noktada velâyet
arzusunun tamma erdiðini iþaret eden bir ifade olsa
gerektir.
Sevgili Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) zuhur etmeden evvel "Muhammed" ism-i celîli bilinmiyordu, a m a i l k d e f a R a b b i m i z , H a t m ü l N ü b ü v v e t ' i n " M u hammed" ismi ile görünüp icra yapacaðýný ve Muhammed ismi ile bu nübüvvet hususiyetinin hatme -tamama- erdirileceðini anlatmýþtýr.
Hatmül Velâyet ise, Allah'ýn velâyet arzusunun
hatim olmasý anlamýna gelir ki, o nokta da kendisinden kendisine olan bir aþkýn, bir sevginin, bir muhabbetin hususiyetini açýp anlatmýþtýr.
Velâyet Allah'ýn kendisinden kendisine olan
aþkýnýn ifadesi olarak belirmektedir. Onun için de
Hatmül Velâyet hususiyeti taþýyan ilâhi gönül noktasýnýn ismi aþka, sevgiye, sevmek ve sevilmek anlamýna yani "Vedud" mânâsýna gelmektedir.
Sevgili Peygamberimiz; "men reani fekad real hak" yani; "Beni gören Hakký görmüþtür" buyurmuþ, ayrýca; "Bana tâbi olun ki Allah'ta sizi
sevsin" buyurmuþlardýr. Bunlar Peygambere duyulan sevginin hakikatte Allah'a raci olduðunu ifade
eden hadisler deðil midir?
329
Nâs'ýn kendi vehimlerinde hayal ettikleri Allah'a deðil, Muhammed'e duyulan sevginin raci olduðu Allah'a muhabbet duyulmasý gerektiði görülmektedir.
Bütün muhabbetlerin zübdesi, zübde-i beþer
olan "Hz. Muhammed (s.a.v)"dir.
Kur'an'da bir peygambere iman etmekle kurtuluþa erileceði iþaret buyrulmaktadýr. Bugün Hatmül Velâyet noktasý, nâs'a yaptýðý teklifte, Allah ismine mazhariyetle görünmüþ olan zamanýn risâlet
noktasý olan zâta iman etmenin kiþiyi selâmete çýkaracaðýný iþaret buyur maktadýr. Ayrýca Hatmül
Velâyet, tekmil velâyetten görünen ef'alî, sýfatî ve
zâtî ilâhi gönül noktalarýnýn idrakte ve anlamada eksik olunan taraflarýný ikmal ile onlara rahmet ve
selâmet lütfetmekte ve "lillahil vahidil kahhar"a
gidilirken bu tashihat ile, onlarýn da rahmete tam
olarak müncer olmalarýnda ilâhi bir vazife yüklenmiþtir. Nitekim Hz. Muhyiddin Arabî Fütuhat-ý
Mekkîye'de; "Bütün peygamberan ve evliyanýn
nûrunu Hatmül Velâyet miþkatinden aldýðýný,"
iþaret buyurmuþtur.
Allah'ýmýzýn, her zaman diliminde tatbikata koyacaðý icraatýn fiiliyat isimleri o zamanki gönüller
vasýtasýyla bildirilmiþtir. Ancak, Hatmül Velâyet sýr330
rýndaki hususiyet, gelmiþ geçmiþ bütün isimlerin
baðlý olduðu isimleri kemalât noktasýna getirmektedir. Onun için Hatmül Velâyet sýrrýnda görünen zâta,
bütün bu isimler bildirildiðinden, bu kitapta sadece
bilgi bakýmýndan bu nâmütenâhi isimlerden yalnýzca
bazý örnekler yazýlmýþtýr.
331
332
HZ. HATMÜL VELÂYET'ÝN
ESMÂ-Ý HUSÛSÝYESÝ VE
MÂNÂLARI
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Bel Leccû Allemel Ýnsân
Sevgili Efendimiz bir hadis-i þerif'lerinde eshabýna hitaben; "Öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, sizden biriniz bildiðinin onda dokuzu
ile amel edip birini terk ederse helâke gider;
öyle bir zaman gelecek ki, o zaman bildiðinin
yalnýz onda biriyle amel eden kurtulacaktýr,"
buyurmuþlardýr. Kiþi "Ýnsan"ýn hakikatini arif olarak
kabul ve tasdik içinde ise kurtuluþ hususunda emindir. Günümüzde velâyeti kabul ve tasdik kurtuluþa
vesile olur. "Bel Leccû" ifadesindeki ýsrar ve direnme "Ýnsan" hakikatinin kabul edilmesi için Hatmül
Velâyet'te zuhur eden ýsrar halidir.
Hatmül Velâyet’teki bu ýsrar hali tam olarak
Hz. Muhammed (s.a.v)’in programýnda görünmesi
arzusudur. Hatmül Velâyet’teki bu ýsrar hali nâs’ýn
yolunu þaþýrmasýna mani olmaktadýr.
"Bilâkis
onlar Allemel
333
Ýnsaný
melce
edindiler." “Allemel Ýnsan,” Allah’ýn öðrettiði Ýnsan gönlüdür.
Nitekim Alâk sûresi 4-5. âyetlerinde; "elleziy
alleme bi'l kalemi alleme'l insane ma lem
ya'lem" yani;"Ki öðretti kalem ile, öðretti insana bilmediðini" buyrulmuþ ve Kalem Nuru Deryasý olan Deryayý Nuru Muhammed ile Ýnsan’a bilmediðini öðrettiði iþaret buyrulmuþtur.
Bab-ý Rûz-ý Mahþer
Kiþi Hatmül Velâyete ve zamanýn insanýna tanýmadýðý halde iman etse o kapýdan geçer. Mahþer nâs'ýn imametin tatbikatýnda cem olmasý halidir.
Zamanýn Ýnsan-ý Kâmil'ini kabul ve zikir kiþiyi haþr
noktasýna getirir. Haþrolmak da bir makamdýr ve hitab-ý ilâhiye mazhariyeti iþaret eder.
Surûn Nebî
Bu noktanýn Sûr-u Ýsrafil ile karýþtýrýlmamasý
gerekir. Hatmül Velâyet Sevgili Hatemen Nebiyyîn
Efendimizin din Sûrunu 'O'nun bildirdiði hakayýk
üzre beþeriyete bildirmek üzere üfleyen velâyet noktasýdýr.
334
Mabud-u Kerîm-i Cihan/Mahbub-u
Kerîm-i Cihan
Zamanýn Ýnsan-ý Kâmil'i olan gönül, Allah ismine mazhariyetle görünen nokta olmasý hasebiyle
cihanýn kerem sahibi mabududur. Allah'a kul olmanýn ölçüsü o gönül noktasýna kul olmanýn ne kadar
mühim bir hakikat olduðunun idrak olunmasýyla paraleldir. Zira o "Ýnsan" "Allah" ismine mazhariyet
sahibi olduðundan O'nu 'Mabud' kabul etmek esastýr. Böyle bir hakikatin açýldýðý gönül noktasýna duyulan sevgi de Allah'a duyulan sevgi demektir. Bu
hususu kavrayan kiþiler o Ýnsan'ýn cihetinden nâmütenahî lütüf ve ihsanlara mazhar olurlar.
Sývad-ý Ýzam-ý Muazzam
Bu beyan Hatmül Velâyet noktasýna has özel
bir beyandýr. "Sývad" fýsýltý demektir ki, vahy-i ilâhiyi iþaret eder. "Ýzam" azmettir me, gönder me
mânâlarýný ihtiva eder. Hatmül Velâyet'ten sadýr
olan beyanlar âlemlere gönderilmiþ muazzam bir vahiydir.
Hatemül Hatem
Bütün makamlarýn hatem noktalarýnýn hatemidir. Bu noktalarýn hatem hakikati ile kabul ve tasdik
335
olunmasý Hatmül Velâyet'teki Hatem-ül Hatem sýrrýyla olur. Hatmül Velâyet risâlet noktalarýnda müþahede edilen hususiyetleri açmýþtýr. Bu nokta hatem
noktalarýnýn Allah'ýn arzuyu ilâhisindeki hususiyetlerinin irfan olunmasý Hatmül Velâyet ile mümkün
olur.
Ferîdür Rahman
Ferîdür Rahman, lügat mânâsýnda, Rahman'ýn
bir tanesi, kendi ihtiyarýyla hareket eden, benzeri ve
eþi bulunmayan, yekta, doðrudan Allah'tan ders alýp
veren ve kudreti kudsiyet sahibi olan evliyaullah,
yalnýz ve münferit, zamanýnda eþine rastlanmayan
(hatim olmasýnýn bir hususiyetidir), akran ve emsali
olmayan, kendi reyiyle hareket eden, Hz. Allah'ýn
rahmetini varlýklara intikal ettiren ismi, eþi olmayan,
kýyas kabul etmeyen, nizam ve adalet sahibi olan
Hz.Allah'ýn ilâhi zuhur ve tatbikatýnýn görünmesi,
bütün mahlûklar hakkýnda hayýr dua ve rahmetinin
ilâhi ismidir. Bu isme mazhar olan gönlün, "lillahil
vahidil kahhar" zuhurunun yaklaþmýþ olduðu bu
zamanda Hatmül Velâyet ile bütün varlýklara rahmet
lütfetmesi sýrrý icabýdýr. Bütün rahmet ve lütuf Hz.
Allah'ýndýr. Arzu buyurduðu zaman istediði ismiyle
lütfeder.
Nâs kendilerine ariyet olarak verilen vücudu
336
kendi malý gibi deðerlendir mektedir. Rabbimiz
nâs'ýn bu vücûd talebine karþýlýk olarak vücudu kendisine hamletmenin en büyük günah olduðunu vurgulamaktadýr. Nitekim bir Hadîs-i Kudsî'de;
"vücûduke zenbun lâ yukasu aleyke zenbun
ahar" yani; "Vücud günahý öyle bir günahtýr ki,
baþka bir günahla mukayese olmaz," buyrulmaktadýr.
Ahirete göçen kiþiler, Rahman'ýn yani "rahmetellil âlemin"olan Allah'ýn Rahman isminin ferdiyetine, Rahman isminin lütfu olarak kalbolurlar.
"Lillahil vahidil kahhar" zuhur ettiði zaman
Allah'ýmýz kullara sual açar. Ancak kiþi öldüðünde
Ruh
haline geldiðinden ve Allah'a kalbolduðundan Allah'ýmýzýn o kullara sual açmasý için enerjiden
yani "Ruh" halinden cisim ve fikir olarak tekrar vücuda gelmesi lazýmdýr ki, o noktaya sual açsýn. O zaman Allah'ýmýz o noktayý fert haline getirerek bunu
mümkün kýlar.
Cemiyet içinde "fert"; birey, kiþi mânâsýna
kullanýlmaktadýr. Allah'ýmýz ruh olaný tekrar fert haline getirerek, ferdiyet verdiði kiþiye açmýþ olduðu
sualde, o kiþinin koordinatlarýnda yapmýþ olduðu fiilleri kendisine bildirir. Allah'ýmýz ruh olaný tekrar
fert olarak zuhur ettirerek, yani ruh olarak kendisine
337
kalbolunan noktaya tekrar cismaniyet yani vücud
vererek bu suali açar. Allah'ýmýz'ýn bu tatbikatý "feridürrahman" sýrrýdýr.
Sualden geçip cennete dâhil olan kimseler artýk vücudun Hakka ait olduðu idrakine gelerek cennete girerler.
Kur'an'ý Kerîm Yâsîn sûresi 78-79. âyetlerinde;
"ve darabe lena meselev ve nesiye halkah kale mey yuhyil izame ve hiye ramim kul yuhyihellezi enþeeha evvele merrah ve hüve bi külli halkýn aliym" yani; "Ve unutup yaratýlýþýný
mesel verir bize. "Kim ihya edecek çürümüþken kemikleri? Der. Söyle ihya eder onlarý evvelki zamanda inþa eden. Ve Hüve her yaratýþý alîmdir," buyrulmaktadýr.
Allah'ýmýzýn yakýnlýk verdiði gönüllerde ise tatbikat daha farklýdýr. Allah'ýmýz bu noktalardaki ruhlarý enerji haline getirmiyor, çünkü bu noktalar ruhaniyette büyük bir terakki ederek zaten ruh olmuþtur. Allah'ýmýzýn bu gönüllerde "Mahkeme-i Kübra"sýný açýp afv ve maðfiretine nail ettiði; "tehalleku biahlâkillahi, vettassýfu bisýfatillahi" yani;
"Allah'ýn sýfatý ile muttasýf ve Allah'ýn ahlâký
ile mütehallýk olunuz" nebevî sözü ile mütehakkýktýr ki, bu noktaya vasýl olmuþ olan gönüller fena338
fillâh ve bekabillah esrarlarýnýn açýlmasý ile Cenâb-ý
Hakkýn muhles kullarý adadýna dâhil olmuþlardýr. Bu
gönüller mahþer gününde baas olmazlar, halka þefaatçi olarak görüneceklerdir.
Vücud günahýndan kurtulmak ancak risalet sahibi olan ilâhi gönül noktasýnýn elini tutup yetiþmekle mümkündür. Bu yetiþme ile vücud varlýðýnýn Hakka ait olduðu idrakine gelinir ve selâmete çýkýlýr.
Onun için makam-ý velâyette olanlar vücudun sahibinin Allah olduðunu bildiklerinden bu günahtan
emin ve salimdirler.
"Bekabillah" Allah ismine mazhariyetle görünen gönül noktasýnýn lütfuyla bakilik lütfedilmesidir. "Beka ender beka" beyan-ý ilâhiyesindeki hususiyet ise bekabillah esrarýndan hissemend olan
gönüllerin âlem-i ilâhideki terakkilerini remzeder.
Bu her zaman için zuhur eden zamanýn sahibi olan
noktadan intiþar eden ilm-i ilâhinin getirdiði yeni terakki olsa gerektir.
Allah'ýmýz "Sýrr-ý Âdem" hususiyeti taþýyan
gönle ilm-i ilâhi indirdikten ve o noktayý bununla
kaim ve sabit kýldýktan sonra bu noktadan bütün
âlemlere feyz verir. Allah'ýmýz bizzat kendisinin feyz
verdiði noktaya baki kýlmayý arzu ettiði varlýklarý
mülaki kýlar.
339
Allah'ýmýz serbestlik verdiði gönüllere bir daha
mahkeme açmaz. Çünkü Allah'ýmýz verdiðini geri almaz. Bu noktada olan muhles kullar, Allah'ýmýzýn
"feridürrahman" sýrr-ý husûsiyetine daha hayatta
iken sahip olmakla ruh haline zaten mâliktirler.
Nitekim Hz. Ahmed Süreyya Emin;
"Zahirde ölür hâke konursam da inanma
Zira ne ölür hem ne de hâkte kalýrým ben,"
buyurmuþlardýr.
Buradaki ince konu þudur: Allah'ýmýz Âdem'i
ve O'nun varlýðýndan da Havva'yý yarattýktan ve onlara nâmütenâhî ilim ve güzellikler lütfettikten sonra
cennetinde istedikleri gibi yiyip içmelerini ama þecereye yaklaþmamalarýný istemiþti. Ancak Allah'ýmýzýn
programý icabý þecereye yaklaþmakla cennetten kovulmuþlardýr.
Allah'ýmýzýn bu programýndan murat, Allah'ýn
"Musavvir"inde tatbikata koyacaðý sýr r-ý Âdem
husûsiyeti taþýyan ve "Ýnsan" denilen varlýkta yapacaðý tatbikat-ý ilâhiyedir. Bu Ýnsan "Âdemüskün"
sýrr-ý ilâhiyesine sahip olan Ýnsan'dýr ki, bu noktayý
kabul ve tasdik kiþiyi selâmete çýkarýr.
Bu dünyaya gelmiþ ve hakikati bulmuþ insan,
340
Âdemüskün sýrrýndan hissemend olmakla yani "Hüve"nin sýrrýný kabul ve tasdik etmekle muhles kullar
adadýna dâhil olup sualden ve hesaptan kurtulur ve
selâmete erer. Bu sýr "Hatmül Velâyet" noktasýndan açýlmaktadýr.
Allah'ýmýz; "Ben bir halife yaratacaðým,"
buyurmuþtur. Allah'ýmýzýn bu arzuyu ilâhisinin ayan
olmasý ile Sýrr-ý Âdem husûsiyeti taþýyan ve Allah ismine mazhariyetle görünen zamanýn sahibi olan
gönlü kabul ve tasdik etmek kiþide nâmütenâhi terakkî doðurur. Bu çok mühim bir konudur. Bu konu
ile ilgili olarak manevîyatta son derece ileri açýlmalar lütfedilmektedir. Bugün manevî gönüllerde
nâmütenâhi ikramlarýn zuhur etmesi ve geçmiþ evliya hazeratý tarafýndan kendilerine birçok tebrikat ve
tebþirat yapýlmasý bu noktayý, yani "Sýrr-ý Âdem"
hususiyetini kabul ve tasdik etmelerinin Allah'ýmýz
tarafýndan ne kadar efdal tutulduðunu göstermektedir.
Bugün "Ýnsan" sýrrýnýn asliyyetini ikrar ve buna iman eden, bu hakikati kabul ve tasdik eden
selâmete çýkar. Tam kabul "Zamanýn Ýnsaný"ný þeksiz þüphesiz kabul etmekle mümkündür. Kur'an'da
Rabbimiz defaetle bu konuyu iþaret buyurmaktadýr.
Âdem'i gelmiþ ve gitmiþ olarak deðerlendirmek
341
eksik bir idraktir. Âdem'in iki vechesi vardýr. Bir yönü ilâhi âleme bakan yüzü ki, bu velâyeti; diðeri ise
dünyaya bakan yüzüdür ki, o da varlýk -sýfat- noktasýný iþaret eder.
Nâs burada Âdem'in yaratýlýþ esasýný dikkate
alarak Âdem'in cismaniyetine ait olan hususlarda takýlýp, ruhaniyeti konusunda hiçbir söz konuþmamaktadýr. Burada asýl mesele Allah'ýmýzýn o varlýktaki arzuyu ilâhisini idrak etmektir. Aslolan budur. Bunu
kabul eden Allah'ýn hakikat-i ilâhiyesini kabul etmiþ
olur. Bugün "Hatmül Velâyet"in yapmýþ olduðu
vazifelerden birisi de budur.
Allah'ýmýz bir cisim bir madde olsun diye
Âdem'i yaratmamýþtýr. Allah'ýmýz; "Ben bir halife
yaratacaðým, bir arzum var" buyurmuþtur. Allah'ýmýz "Musavvir"inde var olan kendi ruhî arzularýnýn tahakkunu istemiþ ve böylelikle Âdem noktasýný halkeylemiþtir. Ýþte "Evliya" Allah'ýn bu ruhî arzularýnýn zuhur ettiði gönül noktasýdýr.
Cevami-ü'l Kerîm
Bütün ilâhi ikramlarýn cem-ül cem makamýnýn
bereketiyle lütfolunduðu noktadýr. Manevî gönüller,
nebiler ve resûller, nâs'a güzellik lütfederler. Onlarýn
hepsinin toplandýðý manevî hususiyet Cevami-ü'l
342
Kerîm'dir. Bütün cem noktalarý bu noktanýn tasdiki
ile cem olma hususiyetlerini pekiþtirirler.
Âlem-i mâ Fevkal Fevkullah
"Hüve" sýrrýnýn açýldýðý Hatmül Velâyet noktasýndaki mazhariyetler son derece feyizli ve faziletlidir. "Dünyada ve ukbada ve ma fevkal fevkinde Hatmül Velâyet'in evlâdý olmaktan daha
büyük bir mazhariyet yoktur," buyrulur. Zira o
gönül zâtiyet-i ilâhi olarak tatbikatta olan bir gönüldür. Bu büyük bir rahmet ve feyizdir. Allah'ýmýzýn ilk
zamanlardan son zamanlara kadar açmýþ olduðu bütün sübhanî lütuf ve füyuzat o noktada zuhur eder.
Âlem-i Seb'ullah
"Allah yedisinin âlemi" demektir. Allah yedisi "seb'an minel mesânî" sýrrýný iþarettir. Ve Allah'ýmýzýn Seb'ullah âlemini iþaret eder. O âlem Allah'ýn o mazhariyete sahip gönülleri tarafýndan idrak
olunabilir. Hz. Süreyya bu âlemi "Altý, yediyi geçmez" ifadesi ile iþaret etmektedir.
El Hâmî, El Câmî, El Kâmî
"El-Hâmî" 'himaye eden' demektir. Hatmül
343
Velâyet'in Tarik-i Muhammediye'yi himaye ederek
âlemleri o tarik üzere yürüttüðünü iþaret eder. "ElCâmî" ismi, âlemleri ve âlemler içindeki varlýklarý
Hakikat-i Muhammediye'ye cem eden noktadýr. "ElKâmî" arzusuna nail eden mânâsýna gelir. Hatmül
Velâyet himaye ettiði âlemleri kendi hakikatinde
cem ederek arzularýna nail eder. Zira bütün varlýklar
Hatmül Velâyet ile Allah'a kalbolur ve onda kendi
hakikatlerine nail olurlar.
344
HATMÜL VELÂYET
HAZRETLERÝNÝN PEK ÇOK
ÝSÝMLERÝNDEN BÝR KISMI
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Mebde-i Hakikat
Vücubuz Zât
Rabbül Rab Zatüz Zat
Hakikatü'l Hakayýkul Hakikat
Takdirül Azizül Alîm
Hubbul Kelâm
Kudretullah Bâzül Eþheb
Ene Minnurillahi Hakikat
Eþya-yý Mevcudat-ý Hakikiye
El Hamî
345
El Câmî
El Kâmil
Yahya-ül Yahya
Müntezile
Cevadül Vidad
Ýrade-i Hitam
Gavsul Kýyam
Esedullahu Galib
Seyyidül Seyyidül Seyyid
Zalike Hüve'l Fevzü'l Azîm
Zalike Takdirü'l Azizü'l Alîm
Ser-tâb-ý Hakikat
Kulubun Nur
Zâtü'l Zâtü'l Zât-ý Muhkem
346
Babuz Zal
Neyyir-ül Avalim
Bab-ý Þems-i Cihan
Hubbul Hub
El Mülki Lî
Ayniyyet
Müstecab
Sebkat
Es Sahiburrahman bil fevzil Azim elGavsul Ekber-ul Muhkem
Not: Hatmül Velâyet’in esma-i ilâhîye’si Allah'ýn tecelliyat-ý ilâhiyesinin ve arzusunun dünyada
ve âlemlerde hakikati ile bilinmesiyle ilgili bir tertip
olduðundan nâmütenâhidir. Bununla birlikte bir fikir
verilmesi açýsýndan yalnýzca yukarýda zikredilen ismi þerifler yazýlmýþtýr. Bu konuda daha geniþ izahat
Hatmül Velâyet -2- kitabýnda verilecektir.
347
348
HÂTÝME
Allah'ýn isimlerini herhangi bir rakamla tahdit
etmek, kýsýtlamak doðru olmasa gerektir; çünkü bütün isimler Allah'a aittir.
Bütün varlýklar ve isimler Allah'ý iþaret ettiðine
ve Allah'ýn varlýðýndan baþka bir varlýk olmadýðýna
göre, varlýklar Allah'ýn vermiþ olduðu isimlerdeki arzuya göre hareket etmek mecburiyetindedirler.
Ýnsanlarýn bu nizamýn dýþýna çýkmalarý mümkün deðildir; ancak Allah'ýn tecelli ve arzusuna göre
icra yapma durumundadýrlar. Bu durumda Allah'a
iltica edip, O'nun arzu ettiði gibi hareket etmeyi nasip etmesini, bütün insanlara Allah'ýmýzdan niyaz
ederiz.
Umulur ki, sözlerimizin nihayetinde yüce
Mevlâ, hayra matuf teþebbüs ve çalýþmalarýmýzda
kusurlarýmýzý af ve maðfiret deryasýnda yýkayarak,
bize tevfikini refik kýlar. AMÝN.
Hamd ve þükür ancak Allah'a mahsustur.
ELL HACC HÜSEYÝN VEDAD
349

Benzer belgeler