komünar - Komunar.NET

Transkript

komünar - Komunar.NET
NDEK LER...
PKK Felsefesi Var Olanla
Yetinmemek Hep Daha Fazlas
Dü ünmek ve Ba armakt r.................3
Me ru Savunma Çizgisi Temelinde
Geli tirilen 1 Haziran Özgürlük
At
Demokratik Siyasi
Mücadeleyle Zafere Ula acakt r......20
PKK Kadrosu Önderlik Tercihlerine
Göre Ya ayand r...............................43
Kürdistan Devrimi’nin Tarz n Ad
14 Temmuzdur..................................56
Hakikat Ac r Ama susmak
Öldürür.............................................68
Devletçi Sistemin De meyen Zihni
Örgüsü..............................................86
Do ruluk Hakikatle
lgilidir. Hakikati
Ahlaki ve Politik
Toplumun D nda
Aramak
Beyhudedir
Zilan Kad n Özgürlük
Manifestosudur.................................95
Lozan Konferans (Antla mas )’n n
Güncelle tirilmesi Temelinde Kürt
Sorununun Demokratik Çözümü
Hakk nda Dü ünceler.....................100
Türkiye için Gerekli Olan Yeni Bir
Anayasad r.....................................108
KOMÜNARDAN...
Merhaba,
Yeni bir say zla yeniden bir araday z. Ayl k periyotlu son say
Nisan ay nda
yay nlam k. O say zda dergimizin yay n format de tirdi imizi, ayl k olarak yay nlanan son say oldu unu, ondan sonra dergimizin üç ayl k periyotlarla yay nlanaca
n
duyurusunu yapm k. Bu say z bu format çerçevesinde haz rland .
May s, Haziran ve Temmuz aylar mücadelemiz aç ndan önemli geli melerin
ya and
aylar oldu. Yerel seçimlerin ortaya ç kard
geli meler, halk
n iradesinin
seçim sonucunda çözüm do rultusunda aç a ç kmas Türk Devleti'nin çözümsüzlükte srar
eden yakla mlar zorlam , halk
n inisiyatifi ele geçirmesini sa lam r. Ya anan
geli meler sorunu demokratik siyasal yöntemlerle çözmenin ko ullar n olgunla
,
bunun yolunun aç lmas gerekti ini göstermi tir. Partimiz ortaya ç kan bu geli melerden
hareketle 13 Nisan'da, 1 Haziran'a kadar sürecek olan eylemsizlik karar uygulamaya sokmu tur. Sonras nda da çat mas zl k ortam n süreklili i aç ndan nelerin yap lmas gerekti ini bir deklarasyonla kamuoyuna aç klam r. Deklarasyonda partimiz üzerine dü enleri
yapma taahhüdünde bulunurken, devletin yapmas gerekenleri de aç klam r. Esas olarak da
bu sürecin inisiyatifini Önderlik üstlenmi tir. Önderlik yapt aç klamalarda çözüm için bir
yol haritas geli tirece ini, bunun için de partimiz dahil herkesimden dü üncelerini kendisine
ula rmas istemi tir. Önderli in A ustos ay içerisinde aç klayaca
belirtti i yol haritas , Türk Devleti taraf ndan yeterli bir kar k bulmayacak olsa da, sorunun çözümü aç ndan çok önemli bir süreci ba latacakt r. Hemen belirtmek gerekir ki, bu geli melerden sonra
da demokratik-siyasal çözüm yöntemleri devreye sokulmazsa, sava kaç lmaz olarak
geli ecektir.
May s ay ehitler ay r. Haki KARER'le ba layan partimizin ahadet gerçe iyle
tan mas son ehitlerimizden R zgar arkada la birlikte on binleri a . 1 Haziran At
sonras nda ya anan ahadetler, ilk ehitlerimizin izinde yürünerek gerçekle ti ve varl -yoklu u
tart lan Kürt halk na kan-can verdi. Haziran ay n büyük eylemcisi Zilan, Önderli e ve
halka ba
n nas l olmas gerekti ini gösterdi. 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu eylemcileri
ise, ya ama ne kadar ba olduklar n yan s ra, parti ve inançlar u runa ya amalar , canlar dahil her eylerini vermelerine ra men kendilerini halka borçlu hissetmeleri PKK'lilerin
temel karakterlerinin neler oldu unu inkara gelmez bir biçimde gösterdiler. Halk
var
eden bu aylar n büyük devrimcilerini sayg ve minnetle an yoruz.
Bu say zda, Abbas arkada n 1 Haziran At
'n n 5. y ldönümüne ve siyasal sürece
ili kin yapt de erlendirmeyi; Karasu arkada n 14 Temmuz'un 27. y ldönümüne ili kin
yapt
de erlendirmeyi; Cuma arkada n kadro sorunlar na ve ölçülerinin neler olmas
gerekti ine ili kin de erlendirmesini yay nl yoruz. Ayr ca dergimizin sayfalar nda
Hakikatleri Ara rma Komisyonlar 'n n Kurulu ve i leyi lerine ili kin bir incelemeyi;
ldönümü vesilesiyle Lozan Konferans 'n n güncellenmesine yönelik bir de erlendirmeyi;
devletçi sistemin zihni örgüsünü inceleyen bir de erlendirme yaz
okuyabilirsiniz.
Yeni bir say da bulu mak dile iyle…
KOMÜNAR
KOMÜNAR
PKK FELSEFES VAR OLANLA YET NMEMEK
HEP DAHA FAZLASINI DÜ ÜNMEK VE BA ARMAKTIR
Abdullah ÖCALAN
Tabii büyük konu mak, büyük dinleyici
ve ö renci olmaya ba
r. Ö rencilerin
dinleme ve anlama gücü zay f oldukça, bizim de konu mam z ya fazla anlam ifade etmez, ya da de erinden çok ey kaybeder.
Aram zda bir de bu sorun var.
Partinin yürüttü ü eylem çok büyük,
fakat bunu anlayanlar çok küçük veya anlamak ve sava mak durumunda olanlar adeta
cücedir. Tabii burada suç ki inin de ildir.
Bu, temelini ulusal ve toplumsal gerçeklikte bulur. Özellikle aile gerçekli inde bulur.
Bu sizi öyle iddias z ve anlams z k lm r
ki, bizim bütün yüklenmelerimiz de fazla sonuç vermiyor. Mesele iyi niyetli olup olmamak de ildir; mesele sava a cesaret etmek
ve her eyini sunmak da de ildir. Mesele
büyük yaratmak, büyük kavramak ve var
olan be enmeden sürekli daha fazlas
dü ünmek, istemek ve gerçekle tirmektir.
Bizde kesin devrim böyle olursa ba ar ya
gider. Yoksa sizin var olanla yetinme anlay n, bütün içtenli inize ve fedakâr-
za ra men, kötü bir ba ar zl kla
sonuçlanmas kaç lmazd r. Kendini yaratan eylem adam olmay
z büyük talihsizli iniz ve zavall
zd r. nsan size bakkça üzülüyor. Sizdeki iddia zay fl
ve
çaresizlik bas bas adeta ba yor; "Ben bu
kadar m, benden fazla umutlu olmay n"
diyor. Bütün bunlarda da çok iyi niyetli olman z i i daha da trajik k yor, ac nas hale
getiriyor. Örne in sizler benimle heyecan
duyabilirsiniz; dü ünceniz, umutlar z ve
ruhunuzda hayat bulma gerçekle ebilir. Ama
binlerceniz kar mda oldu u halde, ben
büyük heyecan duyam yorum. Çünkü buna
yol açacak bir iddian z, h rs z ve eyleminiz
yoktur. Bu da tabii benim trajedimdir. Zorlanmam büyük, ac ya am m diyelim, kendi kendimle yetinmek zorunday m. Kendimi
çare sahibi k lmak, kendimi idare etmek zorunday m. Yaln z dü manla de il, kendimle
de sava ba ar yla vermek durumunday m.
Siz sava ne san yorsunuz? Gerçekten
sava n yan ndan bile geçemiyorsunuz ve bu
da büyük bir üzüntü kayna
r. Durumunuzu benim on ya mdaki halimle k yasl yorum; sizi daha da hareketsiz, aray z, heyecans z, arzusuz görüyorum. Tabii bunun s rçözmeliyiz. Bu bir kader de ildir. Sizi
bu hale getiren her eyden hesap da sormal z. Gerçe inize bakmaktan çok korktu unuzu görüyorum. O kadar içeriksiz, o
kadar silik, bitik ve verimsiz bir konumdas z ki, kendinize bakmaya güç getiremiyorsunuz. Bunun üzeri yalanlarla örtülmü tür. Dikkat ederseniz toplumsal felsefeniz -umar m felsefe dersini gerçekçi i lersiniz- udur: Kendini oldu undan farkl göstermek, hatta gerçeklikle çok ters bir söylem
içinde ya amak! Evet, bu sizde en temel
3
KOMÜNAR
felsefi özelliktir. Bizde felsefe e ittir, 'kendini farkl göstermeyi becer' oluyor. Bu talihsiz ve çok tehlikeli bir felsefedir. Asl nda buna felsefesizlik de denilebilir; güçlü bir yaam yakla
olmayan, dünyaya bak aç ndan yoksun olmak da denilebilir.
Sizleri etkilemek isterken her zaman
kendimi sorgular m. Ben bu dünyada niçin
var m? Ben neye dayanarak var olmal m?
Benim varl k nedenlerim nedir? Beni var
olmaya, kendimi kabul etmeye iten etkenler
nedir? Ve ayr ca beni çok gereksiz k lan etkenler nelerdir? Bunlar dü ünmeden ya amam mümkün de ildir. Ama kendinizi
dü ünün; varl k nedenlerinizin çoktan bir
inkâr içindesiniz. Sorgulamadan kaç nd z gibi, yalanla, kand rmayla, gafletle örtbas etmeyi de bir ya am felsefesi olarak ele
al yorsunuz. Siz temelde belki de sa lam bir
felsefe anlay ndan yoksun oldu unuz için
kaybettiniz. Size dayat lan felsefe anlay
fazlas yla ataerkildir ki, bizde bu tamamen
toplumsal dü ün kayna
r. Yine yabanc
hâkimiyetlerin her türlü kölele tirici etkisi
alt ndaki boyun e meci ki iliktir. Bu da silikle menin ve yarat
ktan tamamen kopman n bir anlay temelidir. stedi iniz kadar
çal n, bir köleden daha beter durumda kalman z kesinlikle kaç lmazd r.
Siz özgürlü e temel bak aç
temelden kaybetmi siniz. Adeta felsefesiz büyütülmü sünüz veya felsefeniz dü man n felsefesidir. Aç kça söylemeliyim ki, benim en
büyük eylemim, daha kendimi tan r tan maz,
bu insan özüne en tehlikeli yakla ma kar
gösterdi im tepkidir. Ve hat mdad r: Çocuklarla ili kilerimde, aile ile ve giderek köy
toplumuyla çeli kiyi hemen yakalad m. Ben
bunlar gibi olmamal m ve fark
ortaya
koymal m diye ba lad m. Herkes ailesinin,
anas n, babas n yi it evlad olmaya
çal rken, ben ona büyük tepkinin gerekli
oldu una inand m. Herkes di erleriyle iyi
geçinmeye, ataerkil ve çok düzenvari olmaya özenirken, ben büyük sorgulamaya giri tim. Biz bu temelde kendimizi var etmeye
4
çal rken, siz ise tersinden, düzen ne istiyorsa, ataerkil toplum ne istediyse ona kendinizi yat rd z.
Sonuç, i te bugün sizlerle sava
z
ki ilik, partile meye gelmeyen, ordula maya
gelmeyen, zafere gelmeyen, ya ama gelmeyen, güzelli e gelmeyen ki ilik oluyor;
bunun büyük çeki me, çeli ki ve kördü üm
haline gelmesi oluyor. Çok büyük kusurlar z olmasayd , zaten sava ve toplumsal gerçekli inizde bu büyük zay fl klar yaanmazd . Sa lam ki ilikleriniz olsayd , bu
kadar ac nacak bir halde kal r m yd z?
Parti i leri, mücadele i leri bu kadar hatalarla dolu geçer miydi? Ve en tuhaf da kendinizi oldu u gibi kabul ediyorsunuz. Ben
bütün bu büyük sava ma ra men halen kendimi be enmedi im gibi, kendimi nas l baar k laca ma dair de derin bir aray içindeyim. Ama siz burnunuzdan k l bile ald ryorsunuz.
Ne olacak? Bu be eni düzeyi ile olsa
olsa, hani o eski slamiyet kar ndaki, en
büyük devrim kar ndaki puta tap
ktan,
iyi birer küçük put tap lar ndan öteye gidemezsininiz. Size göre sava meydan na giri
yapm
z, ama bana göre daha er meydan na ç kma cesaretini bile, hatta onun
inanc , onun ilk sözcüklerini bile a
za
alamazs z. Dü ündükçe bu insanlara nas l
yol çizmek ve yürütmek gerekir diye üzülüyorum. Çünkü ya am ayakta kaybediyorlar. Bu konuda baz çirkinlikleriyle, zavalklar yla, ba ar zl klar yla kaybediyorlar.
tan dürtmeyle, zorlama ve te vikle
güçlü ki ilik ortaya ç kmaz. Dü üncesinde
büyük u ra olmayan, ruhunda büyük s nlar ve öfkeleri olmayan, gözünü büyük hedeflere dikmeyen, d tan hiçbir itme veya
menfaatle geli me yoluna koyulamaz. Unutmay n ki, sizinle her an tüm ilerleme etkenlerimiz böyle basit, d tan itme veya te viklerle oluyor. Kesinlikle bu temelde klasik bir
ücretliden öteye bir emekçi de olsan z,
patron da olsan z, ki ili inizde ondan ötesi
geli mez.
KOMÜNAR
Felsefeyi tart yorsan z, ke ke tart ay
bilseniz diyorum. Siz anlay ta kendinizi
zincirlemi siniz. Bütün ömür boyu, yüzy l
da sürse, iki kat ilave edelim, bu felsefe
kördü ümüyle, bu ya am anlay
zla kesinlikle fazla umutlu olam yorum. Sizi ne
kadar etkilemeye çal yorum. Sonuç, bu felsefe kördü ümü nedeniyle en de erli çal malar bile anlams zla rmaktan öteye gidilemiyor. Tabii bunun önemli bir özelli i de
çok bencil olmas r. Bu keyfiyetçilik, becillik, yine kendine sevdal k olay alt nda yatan felsefe en az isteme, en güçsüzü isteme,
en kuvvetten dü mü ü, tabii sonuçta en
ba ar
pe inen kabullenmedir. En de me
ki iniz, örne in bir parti yetkisi kapt m , i te
bu söyledi im bak aç nedeniyle k sa sürede dü ürmekten öteye gidemiyor.
PKK yetkisinde, PKK gerçe inde asl nda
felsefi bir temel vard r. Ne kadar inkâr edilse
ve gereklerine ula masan z da, oldukça büyük bir çabayla egemen k lmaya çal
z
bir felsefi bak aç ve ona göre ekillendirme vard r. Ama buna, i te onun yetkisine,
onun sorumlulu una kendilerini dahil edenler, temelde felsefi uyumlar olmad için,
söyledi im anlamda -daha do rusu bencillik
de diyebiliriz- içeri i olmayan bir bencillikle kendini dayatt
için, k sa sürede parti
nmas ortaya ç yor. Parti öncülü ünün
yitirilmesi ya an yor.
Hâlbuki PKK'de temel bir anlay felsefesi vard r. Onunla bu kadar bencil kendini
dayat rsan, daha dü man n tek bir ilerlemesi
olmadan kaybedersin. Bu felsefeyle ancak
kaleyi içten dü man ad na fethetme gerçekle ebilir. Sonu derinden anlayabilirsiniz:
Art k bu ki ilik felsefesi ile toplumumuza
egemen olan, en iyi objektif ajanl k yap labilir. Dikkat edelim, bizim toplumumuz dü man n günlük ku atmalar alt nda kaybetmiyor. Onun ruhuna, onun beynine ekilen bu
sözde ya am anlay yenilgisinin de, kaybetmesinin de en temel nedenidir. Bizim
toplumumuz sadece fethedilmi de ildir; lime
lime edilmi , çok az dayanak noktalar kalm r.
Acaba gerçekten parti felsefemizi anlayacak
gücünüz var m ? Bu çok önemlidir ve bu çok
büyük bir sorundur. Felsefeye yakla m deyip geçmeyin, önce sava burada vermelisiniz. Ben halen hat rl yorum, ciddi bir
felsefi e itimim yoktu. Bölük pörçük baz
felsefi bilgilerle u ra yordum, yine öyle
fazla dini bilgilerim de yoktu. Ama baz etkilenmeleri ya yordum. Bir ara öyle oldu ki,
art k kendimi zor ayakta tutabildim. Büyük
bir güvensizlik, ku kuculuk öyle içimi kemirdi ki, kimsenin beni ayakta tutacak hali
de yoktu. Kime güveneyim, neye dayanarak
ya ayay m diye bittim, adeta gittim.
Benim felsefeyi aray y llar m son
derece sanc yd . Dedi im gibi hem anlama
gücüm zay ft , hem de ne kadar incelemeye
çal sam da kültür seviyem elvermiyordu. O
zaman sosyalizme s rl bir ilgi duydu umda tabii ki aray yetmiyordu. Sadece felsefeyi anlamak için felsefeyi okumak yetmez.
Bunun çok yönlü pratik bir ya amla ilgisi
vard r. Pratik ya am n kendisi zaten seni
felsefeye götürebilir. Ya olumlu ya olumsuz,
ya özgürlük ya kölelik felsefesine götürür.
Öyle san yorum ki, sizin bir felsefi sava z
olmam r. Daha do rusu, mevcut egemen
düzenin hiç fark na varmaks n ne verilmi se onu benimseme gibi, belki de eski
dönem köleliklerden daha tehlikeli bir bak
aç
alt nda ekillenmi siniz. Dolay yla
bir özgürlük felsefesine ihtiyaç duymuyorsunuz. Bu size tamamen ba ndan kaybettiren bir anlay r. imdi neden büyük düünce tart mas olmuyor? Halen içinizde ne
siyasi, ne askeri, ne felsefi temeli olmad
için, temel dünyaya bak aç lar zda kendini tatmin eden bak aç oturmad
için
politikay ve askeri bilimi hiç anlayamazz, anlaman z da son derece kuru bilgilerden öteye gidemez.
Benim mevcut askeri ve siyasi geli melere önderlik etmem bile felsefi gerçekli imle yak ndan ba
r. Temel felsefi anlay m olmadan, ben bu kadar a r askeri ve
siyasi sorunlar n çözümünü üstlenemem, bu
5
KOMÜNAR
sava yürütemem. Ama sizde ise tam tersi,
dü ünce ad na, felsefe ad na a nma da demeyeyim, felsefe var olmayan bir durumdur.
Hatta parti bir tak m dü ünceleri dayatsa,
ondan da kaç nmay ve böylelikle sözde eylem adam olmay seçiyorsunuz. Ki i ne
kadar dü ünceden kopuksa, o kadar i te pratikçi olur yakla
içindesiniz ve birçok
tehlikeli yakla m içinde kendinizi kabul etmeniz söz konusudur. Dikkat edilirse, her
büyük devrimde çok büyük dü ünce çat malar vard r, din çat malar vard r, mezhep
çat malar vard r. Bunlar anlay çat malar r. Anlay temelinde güçlü sava m veremeyen, daha sonraki süreçte de güçlü olmaz ve ba ar da olamaz.
Asl nda felsefe dersi ile
kesinlikle unu kan tlamaya
çal aca z: Bugün askeri ve
siyasi sorunlara güçlü
yakla may
z, büyük
tart may
z, dolay yla
toplant lar bile
gerçekle tiremeyi iniz felsefi
temelden yoksunlu unuzla
ba lant
r.
Asl nda felsefe dersi ile kesinlikle unu
kan tlamaya çal aca z: Bugün askeri ve
siyasi sorunlara güçlü yakla may
z, büyük tart may
z, dolay yla toplant lar
bile gerçekle tiremeyi iniz felsefi temelden
yoksunlu unuzla ba lant
r. Bu halinizle
ataca
z her pratik ad m t kanmaktan ve
körelmekten öteye sonuç vermez. Dolay yla çözüm yolu, bu kölelik felsefesini söküp atmak kadar, do ru temel de dünyaya
bak aç na ula maktan geçiyor. Bunu
kaba, i te felsefenin u temel ilkeleri biçiminde söylemiyorum. Felsefe, özellikle
klasiktir, G. Politzer'in kitab nda anlat lm r, okudum, ama baz bilgilerdi. Fakat as l
6
sava
, dedi im gibi, toplumsal yarg larla,
sava la ba latt k. Kitaplardan yararlan lamaz de il, ama esas kitap hayat n kitab r.
Hayat gerçekten büyük bir okuldur.
Hayat ayn zamanda bir felsefe okuludur.
Aç k örnekleri söyleyeyim: Do du um
ko ullar , pek bilinçli olmasam da, kitaplara
dayanmasam da be enmiyordum. Bana göre
bu böyle olmamal , çareler geli tirmeyelim
diyordum. Bu sadece bir istem, ama önemli
bir istemdi. Ailenin sunduklar yla, köy toplumunun ve düzenin sunduklar yla yetinmedim. Felsefe yakla
r, yetinmiyorum,
istiyorum, yeterli bulmuyorum. Gücüm arkça, bilgim artt kça daha fazlas isteme
ya an yor. Tabii daha fazla isteme nedir?
Ben bir ülke istiyorum, bir halk istiyorum,
yeni bir ya am istiyorum. Bunlar geli tikçe,
peki, neyle yapacaks n sorusu kendini dayat. Neyle yapacaks n sorusu akla unu getirir: Güçle yapaca m. Nas l bir güçle, güç
nas l olu acak? te bu örgütle, partiyle, ili kilerle olacak. Bunlar n hepsi çok çarp
r,
birbiriyle ba lant
r.
"Arzuluyorum, en iyisini, en güzelini istiyorum, ama yapma gücüm yok." Bunu
söyleyen çeli kilidir, tutars zd r. Büyük istemek, ayn zamanda büyük yapmay da emreder. Bu aç kt r. Aksi halde i te bizim toplumumuza egemen olan istem ve arzular ile
gerçekle tirmeleri aras ndaki yalanc k ve
seviyesizlik ya an r. Ondan sonra da dilenme ve yalvarma tarz pe i s ra gelir. Yine
temel bir felsefe e itiminiz olmad ndan
r, siz bu çeli kiyi ya yorsunuz.
Büyük istemek büyük u ra ister.
Örne in ordu gerekiyor ki, bu bizde ekmek ve su kadar gereklidir. Bütün ya am özlemelerimizi, hatta ya am varl
, kimli imizi yok eden büyük bir tehlike var.
uan bütün felsefi aray lar
n önünde
duran engeller var. Varl k nedenimizi tehdit
ediyor. E er bunu kavrad ysak, temelde
bunu bütün yönleriyle hissettir. O zaman ne
gündeme gelir? "Ben bu büyük tehlikeyi nal a mal m? Büyük tehlikeyi a mad kça
KOMÜNAR
hiçbir emelimi gerçekle tiremem" diyeceksin. "Hiçbir arzum gerçekle mez, hiçbir
sevgim olmaz, hatta sa kl bir ekmek bile
yiyemem, bulamam. Tehdit alt nda çünkü"
diyeceksin bu ve do rudur da. E er bütün
bunlar do ru kavrad ysan z, o zaman büyük
bir tehlikeye göre büyük çaba gerekir diyeceksiniz.
Büyük tehlike nedir? Esasta Türk sömürgeci devleti veya daha somut gücü olarak
ordusu, fa ist özel sava ordusu diyoruz. Her
eyi elimizden alman n gücü var. te eskiden canavarlar diyorlard , y lanlar, bilmem
gal ordular diyorlard , imdiki onlardan
daha tehlikelidir. Canavarlar eskiden belki
zay f olan yutarlard . Ama bir ba ka yerde
güçlüsü ç p o topraklarda, o halk için bir
geli meyi sa layabilirdi. imdiki topyekûn
halk bitirme ve bir ülkeyi harap etmedir;
insan da iliklerine kadar bütün düzeylerde
dü ürmedir. Mevcut teknik ve sömürgecilik
tarz bunu sa yor. Demek ki, tehlike çok
daha büyüktür.
O zaman buradan ne sonucu ç kar rs n?
"Müthi kendimi anlamal m, tan mal m,
kendimi örgütlemeliyim" sonucunu ç karman gerekir. Dü man n büyüklü üne göre
bunu yaparsan, "Dü man m büyük, benim
de bunu a mam için gereken büyüklü ü
kendimde yakalamam artt r" sonucuna vars n. Bu çok aç kt r. O zaman u ra
çok
büyük k lman gerekiyor. Dü man yenecek
kadar u ra , hatta yerine de emellerimizi
gerçekle tirecek kadar yenilikler yarat! Bunlar n çaresini kendinde bulacaks n, inanacaks n, bileceksin, yapacaks n, tutarl ysan
mevcut düzene kar ve de özgürlük anlay
için bunlar sa layacaks n.
Demek ki felsefe soruna böyle yakla maemrediyor. Daha do rusu özgürlük felsefesi böyle emrediyor. Bunun için insan kendine güvenebilir. nsan en büyük tekniktir,
istese atom bombas ndan daha etkilidir. En
büyük teknik derken, atom bombas kadar
etkili derken, "Peki, nas l olur?" diyeceksiniz. Bu, ki inin kendini örgütlemesiyle
olur. Size hâkim olan dü man felsefesinden
ötürü, bencillik dedi iniz asl nda örgütsellii inkârd r. Dü üncede, duyguda ve bizzat
pratikte kendisiyle s rl kalma söz konusudur. Sonuç, çok zavall birisi olmad r. Birkaç ahbap çavu u varsa, bir aile efrad varsa,
demek ki ba ndan itibaren güçsüzlü e mahkûm oldu. Bu bireycilik felsefesi nedeniyledir ki, dü man bunu günlük olarak besliyor. "Senin ailen her eydir, küçük bir memuriyet senin her eyindir" diyor. Bu felsefe bize kaybettirir. Amac küçük, örgütü
küçük, eylemi küçük; kendisini ya kurtar r
ya kurtarmaz. Özgürlük felsefesi pe inen bu
bencillikle, bu bireycilikle hiçbir ey ba armayaca
bilir. "Büyük sava mak gerekir"
diyeceksin. Büyük u ra gerekir, büyük gücü gerekir, büyük ordusu gerekir.
Büyük ordu nas l olu ur? kna gücüyle,
itimle olu ur. Özgürlük ordusunun sopalarla gerçekle mesi dü ünülemez. Büyük
propaganday , büyük ikna faaliyetini gerektirir. li kileri aç a ç karmay , ili ki geli tirmeyi emreder.
Dü ünün, siz böyle yap yor musunuz?
Hay r. Büyük özgürlük felsefesiyle ba lant z zay ft r. Hatta unutmay n ki, kendinizi
idare etmekten bile acizsiniz. Demek ki dü man felsefesinin tamamen etkisi alt ndas z. "Ben ne dü mandan, ne özgürlük savandan yanay m, ben kendimden yanam" havas ndas z. Bu da büyük bir yalanr. Kendinden yana olmak, dü man n objektif ajanlar , askeri olmaya oynamakt r.
Bunlar çok aç kt r. Bunun silah nedir?
Kendini kand rmad r, gaflettir. Dü üncesi
son derece silik ve da
k, arzular çok geridir. Dü ünün; bir sigara felsefesi, basit bir
çorbayla yetinme, bir iki ahbap-çavu la yetinme ve ili kide güzelli i ve kaliteyi aramama… Ço unuzun durumu bu de il midir?
Bu büyük bir eylem yarat r m ? Büyük duygulara yol açar m ? Dolay yla bu, politikaya ve askerlik sanat na yol açmaz. Yine
büyük yurtseverli e de yol açmaz. Size karsa bu kaderdir; "Böyle yarat lm z, böyle
7
KOMÜNAR
gideriz" dersiniz, ama ben öyle olmad
aç klad m. nsan n temel özgürlük özlemine
tamamen ayk bu durum, kökenleri yüzy llar ötesine giden yabanc i galler alt nda
ekillenmi feci ekildeki toplumsal gerçekli imiz söz konusu oldu unda, çok çarp k,
çok içeriksiz, a
bencil, bencil oldu u
kadar da çok güçsüz bir felsefenin veya toplumsal gerçekli in bir sonucudur. Siz istedi iniz kadar çe itli k flara büründürün, bu
yarg dan kurtulamazs z. Özellikle içinizde
"Parti saflar nda bir türlü geli miyorum,
kand m" diyen bencil, bencil oldu u kadar
da örgüte gelmeyen duru lar n hepsinin alnda dü man n bu temelde yakla
söz
konusudur.
Bunu kabul etmemek, özgür felsefemizin
bir gere idir. Nitekim ben kabul etmiyorum.
Yaln z sizleri de il, dayat lan dünyay da
kabul etmedim. Bunu anlaman z gerekir.
Hele yolda k aday olarak kendinizi ortaya
koyuyorsan z, hiç uraya buraya s nmay n.
Bunlar n hepsi yalanlar za bizi ortak
etmedir. " u nedenden ötürü geli emedim,
dü ünce gücümü geli tiremedim, u nedenden ötürü zavall m, t kanm m" türünden
zlanmalar n hepsi yaland r ve bu yalanlar
da bize dayatma cüretidir. Kald ki, bu büyük sayg zl kt r. Saflar zda bu asl nda
en olmamas gereken bir tutumdur, fakat ayzamanda en çok görülen tutumdur da.
Silikli in, köleli in zift gibi her taraf
kaplamas
savunamazs z. Buna bahane
arayamazs z, bunun savunuculu unu hiç
yapamazs z. O zaman ne yapacaks z?
Zor da olsa ona kar sava m vereceksiniz.
Çok zor olabilir, ama bana göre mücadele en
gerekli olan r. Dü ünüyorum, mücadele
her ey diyorum. Bunun d nda ya amla ilgili olan her ey, hiçbir eydir. lle mücadele,
ille mücadele diyorum. Ba ka bizi zenginle tirecek, kendimize getirecek hiçbir ey
yoktur. Hatta mücadele, devrim mücadelesidir. Devrim mücadelemizde bu sava tarz
her eydir. Di er ya amla ilgili olan hiçbir
eydir. Felsefe budur.
8
Tan maya çal yorum; ben neyim,
kimim, nas l bu duruma geldim? Mücadele
ile bu duruma geldim. Büyük u ra verdim;
öyle büyük bir u ra ki, u anda kendi ba na bir büyük patlamad r, bir bomba gibidir.
Örgütlenmi düzeniyle, eylem tarz yla, yaam tarz yla görüyorsunuz, her gün adeta
bombalar üretir ki, bunu ben böyle söylemiyorum, dü man da her gün söylüyor;
"Terör üretiyor" diyor. Emperyalizmin de
son söylemi budur: "Büyük terör üreten ki ilik, merkez". Bu u anlama geliyor; büyük
mücadele veren ki ilik. Ve bu yarat yor. Bizde, toplum gerçekli imizde ba ka türlü
hiçbir ey yarat lamaz. Mücadelesizlik en
kötüsüdür. Bu bahsetti imiz uzla mac k,
uyurgezerlik, iddias zl k, yo unla mama,
hepsi mücadelesizli i ifade eder. Bu da hiçbir ey olma anlam na gelir. Buna benzer
çok çapra k sorunlar z var. Mücadele
ki ili ini esas almad z; bu esas al nsayd ,
her gün mücadele etseydiniz, çare ortaya
kabilirdi.
Her ey mücadele için ve mücadeleci
olmak biçiminde olmal r. Bu dü üncede,
pratikte, örgütte, ili kide, yani her anlamda
mücadeledir. Sonuçta bu mücadele sizi yeniden yaratabilirdi. Çok geri olan
bile
güçlü k labilirdi. Mücadele tarzlar z, baz
yakla mlar z, ya am tarzlar z var. En
tehlikelisi de buradad r. Sanki ya amay bilecekmi siniz gibi, sanki ya aman n imkân
varm gibi kendini aldatma var ve bu çok
yayg nd r. Sanki mücadele gerekmezmi gibi davran yor. Hay r. Mücadele bizde tek
ya am tarz r. Sava a ba lanmam bir
mücadele, örgütü veya ki ileri hiçbir sonuca
götüremez. Bunun d ndaki bir ya am erkek
köleli ine, günümüzde de ihanete veya dü man n kontras olmaya götürür. Bunun orta
yolu falan kalmam r. "Kendimi biraz yaayay m" demek, "Dü man biraz güçlendireyim" demektir. Biraz keyfini, biraz bencilli ini ya amak demek, ordudan vazgeçmek
demektir. Acaba bu anlamda ya am n do ru
yoluna, sava n do ru yoluna kendinizi yö-
KOMÜNAR
neltecek misiniz? Yak soru budur. Buna gibi görün! Bunlar da ya yorsunuz. Sonuç,
cesaret edecek, bu iç sava kendinizde git- çok etkisiz komuta ki ili idir. Size göre bir
tikçe iddetlendirebilecek misiniz? En ya- önder ki ilik, kendini kand rma sanat nda en
soru budur. En kötüsü, bu soruyu sorma- politik olan r. Zaten sizde politika yapmak
mak gibi cevab vermemek, dedi im gibi demek, a rl kl olarak kendini kand rmak
ya amayaca halde ya an rm gibi davran- demektir. Çevresini oldukça kand rabildi mi
mak ve kendini aldatmakt r. Sizde çok veya ürkütebildi mi, hediyelerle ba layabilyayg n olan budur.
di mi, oldu iyi bir politik ki ilik! Toplumun
Benim kadroda gördü üm özellikle u geçerli felsefesi biraz budur. Parti içinde yer
kendini kand rma özelli idir. Kimse bana bulmak demek, buna büyük reddi dayatmak
bunu söylemez; hatta u anda ne söylesem demektir.
kabul ederler. Kald ki, dikkat ederseniz, büAma bak n, Önderlik gerçe imizde çok
yüklük s fat na ula
m. Toplum
bamba ka bir durum ya an yor. Bütün
Kendi
benim söylediklerimi din gibi anbu geli melere ra men yine be enlamaya aç kt r. Ama dikkat edin,
miyor, yanl görüyor. Burada ne
içinizde bir
hakikat sava
sürdürmeye aray ve hatta kitap- diyelim? Bin kilometre ötesindevam ediyorum. Benim feldeki askeri ve siyasi sorunlar
lara dayanarak bir
sefede, politikada, özellikle
günü gününe ya ayandan
geli me imkân bulaaskerlikte ve tabii ki daha
daha gerçekçi görüp de ersomut örgüt tarz nda bü- mad z. O zaman somut lendiriyor. Onunla da yetinyük bir gerçek sava
m dönü türen, gerçekle tiren miyor, çözüm için imkân
Önderli e anlam verin.
var. Kendinizi bizim yeriyarat yor. Kendinize bak n,
mize koyun. Toplum her
hiçbir
hatas
görmeme,
Önderlik bu anlamda ne
eyimi, parti her eyimi demektir? Felsefi anlamda da eksikli ini gizleme, en ökabul etmeye haz rd r. olsa, kendi ba na binlerce nemlisi de geli meden kaEminim kendi yalanlar na
nma, ilerletmemek için
kitab okuyarak gerçek- bahane uydurma var. En yi iinananlar, kendini kand rolanlar var. E er konu- le tirmeyece inizi bir di en ucuz bir ölümü kendine
rp da soluyarak
munuz bizim konumumuz
lay k görüyor. Bu da kötü bir
olsa, tabii kendinizi yitirmeniz, gerçekle tirmek- sonuçtur. Bu yüzden de güçlü
kendinizi kaybetmeniz içten bile
ki ilikler bir türlü ortaya ç km yor.
tir...
de ildir.
Bu da bir kader de ildir. Dikkat ediBirçok diktatör, despot veya yalanc lirse, Önderlik tarz na ba kal nd nda bitoplum önderi böyle ortaya ç kar ve toplum- le bu rahatl kla a labilir.
lar n ba na felaket gibi çökerler. Ama halen
Kendi içinizde bir aray ve hatta kitaplara
biz kendi içimizde örgütselli i yakalamak, dayanarak bir geli me imkân bulamad z. O
askerlik tarz do ru ya atacak duruma ge- zaman somut dönü türen, gerçekle tiren Öndertirmek için amans z somut gerçekli imizi li e anlam verin. Önderlik bu anlamda ne demekilerletecek bir yakla m içindeyiz. "Neden tir? Felsefi anlamda da olsa, kendi ba na binlerce
geri ve yetersizim? Neden yeterli olmak zo- kitab okuyarak gerçekle tirmeyece inizi bir ç rp runday m?" sorular na her gün aray larla da soluyarak gerçekle tirmektir. Bu imkân vericevaplar verilmekte ve yine de bu yetme- yor. Son dönemlerde Kürt toplumundaki büyük
mektedir. Ama size kalsa kand rman n öte- felsefi de ikli i, hatta dü man toplumundaki
sine geçmeyeceksiniz: Örgütü de kand r, veya egemenlerin etkisi alt ndaki toplumun de ikendini de kand r, orduyu da kand r, sava ta mini siz nas l de erlendirebilirsiniz? Önderlik
en ucuz numaralar yap, ama yine de sava r gerçe i ile bu büyük bir felsefi de ikliktir.
9
KOMÜNAR
Parti gücümüz bunu her ne kadar
göremiyorsa da, büyük bir felsefi de ikli in oldu unu bilim adamlar çoktan de erlendiriyorlar. Bak aç lar , ya am anlalar çoktan de mi tir. O halde Önderlik
kendi ba na bir felsefe gerçekle tiricisidir.
Zaten bizim toplumumuzun fazla okuma
imkân , kültür birikimi yoktur, felsefe olu turamaz. Ama gerçekle en Önderlikle bu
bo lu u a may deneyeceksin, politikayla
felsefeyi iç içe ya ayacaks n. Yine politik
kadrolar ayr askeri komutanlar ayr da demeyeceksin, hepsi bu okulun içinden ç kacak.Yani hepsi iç içe birle erek meydana
gelecektir.
Bu neden böyledir? Toplumsal gerçekli imiz, onun üzerindeki egemenlik tarz
bunu mecbur k yor. Partimizin içinde ise
bu gerçekli i kavramak ve kabul etmek yerine; "Dü ünmek zordur, b rak, politika zordur, b rak" deniliyor. Geriye ne kal yor?
Köylü isyanc
! Köylü isyanc
n fazla
de eri yoktur, tepkidir ve mevcut düzenli ordu kar nda ömrü bir saat bile de ildir. u
anda en önemli bir çeli kimiz, sizin köylü isyanc
zdan öteye gidemeyen tepki düzeyinizi a mak, sizi yenilmeyecek sava tarna, onun politik tarz na ba lamakt r. Aksi
halde siz u anda dü man n a nda bir lokma bile de ilsiniz. Neden gerçeklere gözünüzü kapatacaks z?
imdi bütün bu anlat lanlar gerçek ise,
kald ki ben kan tl yorum, acaba buna ra men parti okulumuzu böyle kabul edecek
misiniz? Ben sizi tan yam yorum, aç kça
söylemem gerekirse, neyin ö rencisi olduunuz benim için art k adeta bir karma a
haline gelmi tir. Büyük ihtimalle dinleme
kabiliyetiniz de yok edil-mi tir. Sizden dinleme gücü istiyoruz, fazla bir ey istemiyoruz. Herhalde köleden daha beter edilmi siniz. Dikkat edilirse, biz partimiz içinde köleli i y kt k. steyen istedi i kadar konu abilir. Ama izliyoruz, örne in en sorumlu
olanlar bile ciddi bir toplant da yar m saat
bile konu am yor. Konu mas da Ezop dili
10
gibidir, yar m yamalakt r. Neden? Çünkü siz
tan nmaz haldesiniz. Ama dikkat edin, Önderlik gerçe ini göz önüne getirirseniz, ilk
günden beri bir konu ma dilidir. Anas na ilk
söyledi i söz "ekmek istiyorum" veya "da a
p diledi im gibi gezmek istiyorum"
olmu tur. Ana olumlu tepki vermeyince
büyük eylemi ba latma gücünü gösteriyor.
Sen misin bu istemlere kar koyan, o zaman
gör ba na gelecekleri! Daha sonra devleti
sorgulad m. "Ey devlet, ben unu istiyorum.
Sen gerekeni yapmayan, gör ba na gelece i!"
Önderlik budur.
Dikkat edilirse her biri için hem çok
konu tu, hem çok yapt . Siz ne yapt z? "Ya
Rabbi çok ükür aileme, atama, devletime,
bugünü de kurtard k. Ne mutlu bana!" Felsefe budur. Önderlik gere inde bu yoktur, olamaz da. Olsa sava , geli me durur. Onun
için toplum zaten inanç temelinde yakla makabul ediyor. Yani felsefi bo lu unu Önderlik tarz yla gideriyor. Eksik de olsa onun
için bu a amada en geçerlisidir. O halde siz
de bir felsefi gerçekle tirmeyi sa lam bir
Önderlik takibi ile sa layabilirsiniz. Fazla
kitap okuma imkân z yok, kendinizi fazla
sorgulama imkân z da yok, vakit yoktur.
Sava tan ötürü en büyük Önderlik takibi
sizin için en geçerli yoldur.
Önderlik birikmi felsefedir, uygulanan
felsefedir.
Felsefe okulu çok zor bir okuldur. Çe itli
dönemlerde bu okullar yüzy llarda ancak
olu mu tur ve talebeleri de ba lang çta sadece felsefe talebesidir. Politikaya, sava a
yakla ma imkân bulamam lard r. Bu daha
sonraki etkilenmelerin sonucudur. skender
Aristo'dan etkilenmi tir. Fakat bu dolayl bir
etkilenmedir. Askeri alanda bu felsefeyi uygulatm r. O kadar da okuyor tabii, buna
ra men farkl r, yani Aristo ayr skender
ayr r. imdi tarihte bu kadar öyle okul var.
Filozof ayr r, uygulayanlar çok ayr r.
Bizde ise her ikisi ayn zamanda gerçekle tirilme durumundad r. Ben hem filozof,
hem politikac , hem askeri sorumlu gibi
KOMÜNAR
olmak durumunday m. Neden? Çünkü mevcut bo lu u ba ka türlü doldurmaya özel sava f rsat vermez. Uygulanan sömürgecilik
tarz senin bu a amalar birdenbire ya aman
zorlu k yor. Partimiz bu anlamda bir felsefe
okulu, bir politika okulu, bir sava okuludur.
Hepsini iç içe ya amak zorundad r.
Toplumsal geçekli imizde uzun süre bir
felsefi ak m ba latamad k. Zaten yasakt .
Dü ünme yasa vard , halen de yasak var.
Serbest politik faaliyet olamaz, o daha da
yasakt r, idamla cezaland r. Hele askeri
dü ünmek, toplumsal gerçekli imize göre
an nda yok edilmeyi beraberinde getirir.
Bunun kar
da nedir? Dü ünceden vazgeçeceksin, dü man n en iyisinden kötü bir
birlikçisi olacaks n, askeri olarak da dü man n en iyi bir askeri, hem de hiç konu maz köle bir askeri olacaks n. Bu çok aç k
bir durumdur. Bunun yerine özgürlü ü tercih ettin mi durumun ne olacak? te yüzy llarda kurulmak istenen, kurulmas gereken
bir felsefe okulunu açacaks z. O halde istemeyi bilmelisiniz. Neden, kimden istemek
gerekti ini kesinlikle bilmelisiniz. Anlayabilmelisiniz, anlatabilmelisiniz.
Demin söyledi im gibi istemeyen, anlatamayan biri benim için bir hiçtir, en kötüsünden bir köledir; ça da köle, maskeli
veya badanal , makyajl köle, ehlile mi köledir. Roma döneminin köleleri özel tedbirler alt nda ya at rlard . imdiki tedbirlerle,
ça da köleliklerle ah rlar bo alt lm , fakat
ülkenin tümü ah r haline getirilmi tir. Baz
böyle etkili yöntemlerle kendinizi özgürmü
gibi san p en alas ndan bir köleli i ya yorsunuz Roma köleleri bu kadar onursuz de illerdi. Bir Spartaküs ortaya ç kt nda büyük
direndiler, ayakland lar. Her ufak direnme
rsat bulduklar nda büyük direndiler. Tarih hep bunu söyler.
Ama ça da kölelikte, emperyalizm koullar nda ve yine en kötüsü bizim ülke koullar zda en i renç kölelik geçerlidir.
Çünkü ki i kendini özgür zannediyor. Hele
bir de ça da insanlar gibi, örne in bir Ame-
rikal , bir Alman gibi elbise giyiyor ve baz
eyler yiyip içiyorsa, "Bak, ben de onlar gibiyim" diyor. Bu kendini büyük kand rma
biçimidir. Asl nda öyle bir durum yoktur.
Roma'da köle nas l kendini efendiyle özde le tiriyorduysa ve bu büyük bir yalan idiyse,
imdiki gibi kendini ça da bir Amerikal ve
Almanla özde le tirmek de o kadar ve hatta
rk kat daha tehlikeli bir yalan de erlendirmedir. Ama i te, "Ben de onun gibiyim; yiyorum, içiyorum, TV seyrediyorum,
sokakta da dola yorum. Onun nesi varsa,
benim de az-çok vard r" diyor. Hâlbuki bu
büyük bir gaflettir. Bir Alman kesinlikle
böyle de ildir. Onun tarihi temeli, siyasi ve
askeri temeli, kültürü, yine bireysel olarak
olu umu çok daha farkl r. Bizim oraya
giden emekçimiz sadece özeniyor. Müthi
kand rma çemberi içinde s
lm r. Bu
da ne anlama geliyor? Ça da , çok tehlikeli
kölelik anlam na geliyor. Bunu böyle de erlendirmek gerekir. Nas l a r bunlar? Bunu
reddedeceksin. Ben bu ya am kabullenemem. Büyük reddedeceksin.
Büyük s nt dad r, "özgürlük istiyorum"
diyor veya ondan önce tabii yoksulluklar
nedeniyle, ekmek için oraya gidilmi tir,
"ekmek istiyorum" diyor. Burada yaban ellerde ekmek pek sa kl de ildir, bal n
olta ile beslenmesine benzer. Ülkemde ekmek istemeliyim, özgürlük istemeliyim.
Çünkü ekmek ve özgürlük aras nda s bir
ili ki vard r. Bu da ülkede gerçekle tirilir.
Ba ka yerde özgürlük gerçekle mez. Çünkü
ba ka yerlerde ba ka iradeler gerçekle ir.
Özgürlük iraden en çok halk n do
yerinde, kayna nda olabilir. Bunun için ne
yapacaks n? Arzunu güçlendireceksin. Ekmek istemini, özgürlük istemini gerçekten
güçlendireceksin ki, anlama gücün geli sin.
Anlama gücün geli ti mi, yapma gücün
de geli ir.
Yine Önderlik gerçe inde çok nettir ki,
istemesini ve anlamas
bilmeyen yapmas da bilmez. u anda partimizin içinde
kanm kadro, yaratmayan önder kadro
11
KOMÜNAR
tüm olumsuzluklar n nedenidir. Özü de
udur: stemiyor, anlam yor ve do ru yapm yor. Felsefi olarak, politik olarak kendini kilitlemi , arzu itibariyle kendisini çarp kla rm r. "Bir güzel sigaray içime çekeyim, hele biraz ahbap-çavu luk yapay m,
hele bir köye gideyim, hem ericilik yapam, hele bir akl ma dü üyorsa kar -kocal k
deneyeyim" deniliyor. Sonuç; kaybetmemiz
anlam na geliyor. Çünkü içeri i bo tur. Bir
sigarayla, basit bir yetkiyle insan nas l tatmin olabilir? çinde fethetme yoktur, içinde
güç olma durumu yoktur. Kendini kand rmaya, örgütü kand rmaya çal r, sonra örgütle
kar kar ya gelir. Nitekim en merkezi
adamlar
n hepsi örgütle kar kar ya
gelmekten sorgulan yorlar. Asl nda suçlar
da defalarca idamd r. Ama örgütümüzün dier bir niteli i de mahkemedir. Mahkemede
idam verilirse, sonuç a rl kl olarak slah
yoluyla neticelendirmedir.
Dikkat edilirse, bizim toplumsal ve
ulusal davam z, yarg lama yap lmas halinde
idamdan kurtulacak birkaç ki i bulamaz.
Hepsinin suçu idamd r. Toplumdaki durumu
rak n, örgüt içinde de durum böyledir.
Kurallar n gereklerini, hatta örgüt felsefesinin, örgüt politikas n ve sava tarz n
gereklerini yerine getirmemekten bir-iki ki i
ya kurtulur ya kurtulmaz. Ama bunun slah
edici ve affettirici nedenleri oldu u için, bir
de cezay ertelemek daha do ru bir yakla m
oldu u için sizleri idamdan k p geçirmiyoruz. Ama unutmay n ki, tarih bunu affetmez.
Nas l affetmez? Yenilirsen affetmez, dü man
egemen olursa affetmez, amac na ve arzular na ula amazsan affetmez. Bu da a r bir
cezad r, idam etmek art de il. dam etmek;
yenildin mi, amaçlar n yok edildi mi, sen en
büyük cezay yedin say r. Hem de en kötü
ekilde uygulan rcas na!
O halde böyle bir suçlu olmaktan kurtulmak için yap lmas gereken çok önemlidir.
"Bir kaderdir, ya am tarz böyledir, öyle senin söyledi in gibi de ildir" derseniz, o zaman bu zavall
z neye derim? Bir sigara
12
için k rk takla at yorsunuz veya basit bir
ahbap-çavu lu a bile bu kadar yelteniyorsunuz. Bu dü künlü ü sen bana izah et diyece im. Hatta en büyük yarg da urada yapaca z: Neden büyük ya ama sayg zl k?
Neden ya amak istemiyorsun? Neden büyük
güç olmuyorsun? Neden? Bu da büyük yarr. "Benim ihtiyac m yok" diyemezsin.
htiyac n ya ama yoksa o zaman derhal öl!
"Hiç ya ama ihtiyac m yok" diyen insan n
ilk yapaca
ey kendini a r cezaland rmad r. Ama dü ünün ki, hepiniz ya amak
istiyorsunuz. O zaman ya amak isteyen, yaama sayg da kesinlikle göstermek zorundad r.
Ya ama sayg nas l gösterebilirsin? Yaama sayg onun özgür gereklerine anlam
vermekle, onu dü mana kar savunmak ve
güzelle tirmekle olur. Ne olur aksi halde?
Birer büyük sayg z olarak, kesinlikle özgür
insanlar n kar na ç kamazs z.
Önderlik gerçekli inde bir di er yan
udur: Az-çok kendini özgürle tirinceye kadar veya kendini özgür hissetmedi i tüm zamanlarda, insanlar n kar na ç kmaya cesaret edemezdi, konu maya cesaret edemezdi. Kendisinden utan r, s
rd . Neden?
Çünkü ben özgür de ilim derdi. Ne zamanki
özgürlük kelimelerini heceledi ve özgür olabilece ine inand , bir eyler yapaca na de
inand , baz ad mlar att . Bu çok önemliydi.
Tabii tutarl oldu u, büyük anlay la da bu
geli ti i için kolay kolay yenilmezdi. Ama
size bakal m: Durumlar z yürekler ac
r
ve büyük bir utanmazl k var. Kendi kendinize sayg nl kl bir yakla ma sahip de ilken, nedir bu çal m atmalar?
Konu ma tarz
bunun için çirkin buluyorum. Çünkü sa lam bir özgürlü e dayal
olarak geli miyor, kand rmac yönü daha
r bas yor. Daha kendini çözememi , kendisine kar sayg elde edememi tir; bunun
için sözleri hep tehlikelidir, mikrop yay yor.
Örne in bana göre toplumsal kanseri geli tirmek çekici de il, hatta yenilgilerle
doludur. Yenilgi ne demektir? Yenilgi ölüm
KOMÜNAR
demektir. Yenilgi ki ili i kanserli ki ilik
demektir. Nedir kanserin bir özelli i? Hücrelerin kendi kendine ölümü demektir.
Sürekli yenilgi ki ili i de devrimde kanserli
olma demektir. Çünkü her gün varl yenilgiye götürüyor. Bunu ya ayanlar z az deildir.Yenilmez bir ki ilik en sa kl bir
ki iliktir.
u anda en çok gereksinim duyulan, her
sahada kolay yenilmeyen ki ili i yakalamakt r. Çünkü o toplumu sa
a kavu tur-
Bana göre
toplumsal kanseri
geli tirmek çekici
de il, hatta
yenilgilerle doludur.
Yenilgi ne demektir?
Yenilgi ölüm demektir. Yenilgi ki ili i
kanserli ki ilik
demektir.
man n en vazgeçilmez ilac r. Bunlar ciddi
sorunlard r. Aç k söyleyeyim, ben bile insanlar kar na cesur ç kam yorum. Dü man
sizin gibi kar lamaya hiç gücüm yoktur
veya o gafletle olamaz. Ama yine de bir tarm var, bu beni çok zor da olsa insanlar n
kar na ç kartabiliyor ve dü mana kar bae ilimlerin içine girebiliyorum. Ama bundaki fark uradad r: Bunu kesinlikle büyük
anlay temelinde, büyük haz rl klarla yürütüyorum; en önemlisi de yenilmeme biçiminde bir felsefi yakla
anbean uyguluyorum. Sonuç, kendime kar tutarl olmam ,
kendime kar sayg olmam ve bu da iti-
bar ve onuru ortaya ç kar yor. Kendinize
uygulay n, bu formülün tersi ortaya ç yor.
Büyük anlay yoktur, dü mana kar çok
hesaps z kitaps z ç lar yap yor. Ba ndan yenilgisi kaç lmazd r, dolay yla baar yoktur. Bu da tabii ki kendine kar büyük sayg zl k anlam na gelir. Sayg zl
leyen ki i de çirkindir, yalanc r, dü kündür, alçakt r ve a rl kl olarak ya anan
budur.
Felsefe bunu netçe ortaya koyuyor. Buna
ra men iddian z geli meyecek mi? Geli meyecekse, benim size söyleyece im udur:
Gerçekten her zaman geldi iniz yere kendinizi koyun veya en alas kendinize iyi bir
ölüm haz rlay n. Asla böyle çirkince ya amaya yeltenmeyin.
Zaten benim en büyük devrimci ç
sebeplerimden biri olan çirkince ya ama
duydu um büyük öfke olmasa, kendimi
böyle ortaya koyar m m? Beni ben yapan
bu mücadele tarz r. Baya size kar bir
mücadele tarz r. te örgüte gelmiyorsunuz, orduya gelmiyorsunuz. Ona kar ben
de sava yorum. Bu ben demektir, beni ben
yapmak demektir. Size göre ise aldat kendini, biraz daha yutturmaya çal ! Köylüye
hâkim olan felsefe bu de il midir? Ve o da
ittir yoksulluk, alas ndan bir kölelik de il
midir? Bir jandarma hepsini yönetecek güçte
de il midir? Bütün ulusal varl yok edildi inde, "bravo pa am" diyerek alk çalan
ki ilik de il midir? Ve bunlar sizsiniz, sizin
geldi iniz yerdir.
Kendinizi niye örtbas edeceksiniz? Niye? Örtbas ederseniz, bu durum yi itli in
kar tl
r. Ç
z olmaz. Onun sonucu
da öfke yaratacak toplum ve görevlerini yerine getirmeyen sava lar ve partililer anlana gelir ki, bu hiçbir gerekçeyle savunulamaz. "Kendimi savunurum" dersen, sen bir
yalanc n. Daha da srarla dayat rsan, sen
bir mahkemeliksin. Daha da kendini dayat rsan, sen bir kar devrimcisin. Ba ka ç
yolu olamaz veya giderek daha kötü olursun.
Hâlâ hat mdad r: Köylü, "beyim, u e i
13
KOMÜNAR
görüyor musun? Kulaklar yere de ecek
kadar uzun. Biz böyleyiz, senin bu sözlerin
bize hiç kâr etmez" diyordu. Halen akl mdad r. Köylü bunu saf ve dürüstçe söylüyordu, siz daha de ik ekilde söyletmek istiyorsunuz. Ama içerik ayn r. E ek anlamaz,
kula
bile sallamaz. Bu çok tehlikeli bir
durumdur.
Sonuç, çok zor durumda olan insanlar,
Afrikal zenciler bile u anda bizden daha
ilerdedir. Sar rk ilerde, Afrikal lar ilerde,
Arap çölündeki Bedeviler de ilerdedir. En
tehlikeli durum bizim durumumuzdur.
Neden? Çünkü biz özgürlük sava na do ru
anlam vermemekle çok sahte bir biçimde
kendimizi aldatt k. Büyük aldanmay yedik.
Bu bir yerde yanl vurulan bir i neyle sa lam bünyenin felç olmas na benziyor. Biz
felçli bir toplumuz. Dü man n yanl i nesini yiye yiye felç edilmedik tek bir ki imiz
kalmam r. Ne zamana kadar? lerinize
hâkim olana kadar, temel özgürlük söylemine ve gere ine, yapt m gücüne ve eylem
gücüne ula ncaya kadar böyle olacakt r. Bu
güce ula maman z halinde siz bir felçlisiniz
ve asla ya amaya hakk z yoktur derim. Bir
felçli ve yatalaks z.
u anda ço unuzun durumu askeri yatalak, siyasi yatalak, komal kt r. Yani benim
gibi biri kendine hâkim olmazsa, günlük
olarak elden gidersiniz. Bunu niye inkâr
edesiniz ki? Özel tedbirlerle sizi ya at yorum. Gerçekçi olun ve mutlaka anlay n. Hiç
olmazsa geç de olsa anlamaya ba lay n.
Kendinizi büyük sorgulay n. Bak n, ben bu
ya ma gelmi im, halen kendimi sorgulamaktan vazgeçmiyorum. Bütün halk kesimi
bana taparcas na ba
r. Bir kesimi en
az ndan öyledir. Parti de öyledir. Neden kendimi sorgulamaktan vazgeçmiyorum, bu
size hiçbir ders ç kartt rm yor mu? Ö renilmesi gerekir. Çünkü eksiklikler var, çünkü
tam bulamad m gerçekler var. En önemlisi
de tam yapam yorum. O halde aramam ve
eylemi gerçekle tirmem gerekiyor. Bunu
inkâr edemezsiniz, ben de inkâr edemem.
14
çinizde baz lar nas l yapt ? Özgürlük
imkân en sorumsuz biçimde de erlendirdi. Bunlar nereye koymal z? Dü man n
objektif ajanlar ya da gözü kara birisi gibidir. Kendisini nereye koymal z? Sonuçta da dü man n tehlikeli bir ajan gibiler.
En iyileri kendini bu konumda san yorlar,
ama çok tehlikeliler. Di erleri hastalar, PKK
ortam nda köleli i biraz daha de ik ya yorlar. Bu da tehlikelidir. Bütün bunlar yaayan sizsiniz, hikâye sizin hikâyenizdir.
Demek ki, okulumuz s radan bir okul
de ildir. Hani belki bana da fazla sayg z
olmayabilir, ama unutmay n ki baz askeri
kurallara göre yürütülüyorsunuz. En az ndan
bunu kabul etmi gibi görünüyorsunuz. Ne
kadar bu okulu inkâr edeceksiniz? Peki, bu
emirler ne olacak? Bu görünü te özgürlük
ordusuna girmeniz nas l olacak? Bunlar n
hepsini dü ünmek zorundas z. Yani her
ey mutlaka sizi dü ünmeye zorluyor. Bütün
yollar kapanm r. Dü ünce yolu aç kt r,
do ru eylem yolu da aç kt r.
Önderlik ayn zamanda dü ünmeye
ba lama ve eylemi geli tirme yoludur.
Ne kadar iyi anlar ve yaparsan, o kadar
iyi bir yol arkada ve yolda n. Aksi halde
yolun yanl , yolda
n da çarp kt r. Bunun
yerine delilik felsefesini koyabilir miyiz?
Ad üstünde, delilik felsefesi! "Ben anlamaz m ve her an her türlü yere sapar m!"
Çünkü deliler böyledir. Delilerin anlay
bulan kl
ve ne yapaca belli olmama
tan
vard r. Ço unuzun örgüt içindeki
durumu böyledir. Çizgide sa lam olam yor,
anlamas kesin de ildir ve her an her eyi
yapabilir. Bu tamamen delilik felsefesine
göre kendini ayarlamakt r. Bu anlamda da
ezici bir ço unlu unuz bu durumdad r. Tam tam yerindedir. Anlay a kendini güçlü
vermeyen delidir. Toplumda sadece bu bildi iniz haller içine giren, örgüt içinde daha
de ik duruma giriyor. Toplum içinde yak p
kar, örgüt içinde kural tan maz. Asl nda bu
daha tehlikeli bir delilik oluyor. Demek ki
siz; "her ne kadar felsefeye gelmesek de,
KOMÜNAR
kendimizin de bir delilik felsefesi var" diyorsunuz. Do ru, delilik felsefeniz var, ama
kaç para eder? Bunu sorgulamal
z.
Demek ki, bu anlamda da yollar kapar. Delili e methiye, sa lam yola giri anlam na gelmez. Ço unuz una onay istiyorsunuz: B rak bu delilik felsefemi diledi im
gibi ya ayay m! Neyi ya ayacaks n, deli?
Nereye kadar ileri gidebilirsin? Bu delili i
serbest piyasaya b raksam bol bol alay edilir,
sald rsa daha sonra zincire ba lay p bir yere atarlar. Sizin durumunuz da bu de il mi?
Dünya bizimle alay etmiyor mu? Bir eyler
yapmaya çal
zda apar-topar zindana
atmad lar m ? Haydi, "bu delilik de ilmi "
de! Bizim siyasi durumumuz tam bir delilik
durumuydu veya siyasi delilerdik. Sonuç,
çok ucuz yakalanmalar oldu.
Ordu içinde de delilik var. Kural tan madan sava mak var. Binlerce kay p delilik
felsefesine ba lanman n bir sonucudur.
Köylülerin felsefesi olamaz. Felsefe ak ll
insanlar n i idir, geli meye ba layan iradeli
halklar n i idir. Bunu art k kendimize
yak rmal z. Bunun kar nda savunma
olmamal r. "B rak köleli imi savunay m"
felsefesi; bu felsefe olamaz. "B rak, delili e
methiyeye devam", bu da sa kl talep olamaz. Bunlar iyi istemler de ildir. Vazgeçmeyi art k kabullenmelisiniz. Her gün
yemin için; "Ben kölelikten vazgeçiyorum"
deyin. Yemin-billah için. Nas l bir Müslüman hemen her bir i e ba larken; yerken,
çerken, yatarken ve niyaza dururken besmele çekerse, sizin de art k bu dönemde besmeleye ba lang çlar yapman z kadar, bir de
tövbe etmeniz gerekir. Tövbe ve besmele
birbiriyle çok ili kilidir. "Kölelikten ve delilikten tövbe" diyeceksiniz. Do ruya da besmele ile ba layacaks z.
Peygamberimiz güzel ifade etmi tir:
"Rahman ve rahim olan tanr ad yla". Her
gün böyle ba lar. Di erinden kaçmak, tövbeisti far bütün kötülüklerden dönemine göre
anlaml r ve halen toplum biraz kendini
böyle sa lam tutmaya çal yor. Tabii biz
bununla yetinemeyiz. Kar
zdakinin erri
bin bir tövbe-isti far gerektirir, de il mi?
Ya ama tarz na ba lamak için her gün bir
besmeleyle ba laman z gerekir. Dinsiz,
imans z toplum denir bize. Gâvur, kâfir laflar ne anlam ifade edebilir? Bu, kötülüklere
dü meyi dile getiriyor. Arasak toplumumuzun gözeneklerini, baz felsefe k nt lar
vard r. Anlamasa da, ama dedi im gibi gözeneklerde vard r. Öyle fazla ya am kabiliyeti
yoktur, kaynak bulma kabiliyeti yoktur. uras nda buras nda gizlidir, paramparçad r.
Bu da durumu kurtaramaz.
Kald ki, slamiyet öyle yapmad , farkyd . San yorum fazla s naca
z yollar
kalmad . Önderlik gerçe imiz ayn zamanda
köleli in ve delili in s naca hiçbir yer
rakmama gerçe idir; kesin akl n yoluna
girme ve yenilmezlik gerçe ini ki ili inde
yakalamad r. Bu çok ciddi bir okuldur da. yi
renci olmazsan z ba za ne gelir? Her
ey! Çünkü bu okulun dü man çoktur. En
önemlisi, bu okulun gerçekle tirmek istedi i
ya am mükemmele yak nd r. Gereklerine
uymad z m , kendinizi en iddetli bir sava
içinde bulursunuz; o durumda da yenilmeniz, ezilmeniz kaç lmazd r. Dikkat edilirse, Önderlik gerçe inde s
lacak ne ataerkil ideoloji, ne dinsel tasar mlar yoluyla
nt arama, ne bölük-pörçük küçük dü en
yakla mlar vard r. Kendini ayarlama, çok
kölele tirme de kurtar olamaz art k. Savunma dersen, daya yersin. Çünkü ucubenin söylemi olamaz, kendini kand rman n
dili olamaz, zaaf n ve zay n dili olamaz.
Daha da önemlisi, eveleyip gevelemekle savunmak hiç olmaz. Bütün yollar kapanr. PKK gerçe i, okul sistemi bunu kapat yor.
Zor diyeceksiniz. Unutma ki, sen beterin
beteri en kölele tirici zor alt ndas n. Siz onu
mak için özgürlük zorunu müthi benimseyeceksiniz. Ne de olsa halen insan olma
iddias ndan vazgeçmemi iz. Her zaman
söyledi im gibi, büyük amaca ve ya ama
ba land n m çareler tükenmez. Bunun için
15
KOMÜNAR
zordur. Yalan kölenin dilidir, savunusu olamaz. "Edemedim, yapamad m" gibi sözlerin
hepsi yalanc n sözüdür, buna da yollar
kapanm r. "A yorum, s zl yorum" demek daha da alçakçad r. Yapamazs n ve de
kapanm r. PKK bu anlamda sözünün ve
eyleminin sahibi olacaksa, siz de gerçekten
buna var m diyorsan z, o zaman bu kapat lan
yollar bir daha açmaya çal mayacaks z.
Kap lar bir daha aç lmamacas na kapanr. Niye deniyorsunuz? Aç lan kap lar
var. Büyük dü ünce kap , büyük eylem ka, büyük sava kap aç lm r. Neden
onda kesin ad mlarla yürümüyorsunuz?
akald m, iki arada bir deredeyim, orta
yolculuk felsefesinin etkisi üzerimde var"
demeyecek ve bunu y kacaks z. Bu da çok
tehlikeli bir yalan felsefesidir, bunu b rakacaks z. Orta yolculuk, aradaki orta s
n
veya iki s
n, yani ezilenle ezenin, sömürenle sömürülenin veya ahlaki kavram olarak güzellik ve çirkinli in, do ruluk ve yann izdü ümü olmak, ikisinin etkisi alt nda kalmakt r. En iyi ki ilik bu de ildir. Bu
iki tane izdü ümünden ibaret bir yalanc kt r.
Bu aç dan ortay yol bilmeyeceksiniz.
Orta gibi bir gerçeklik zaten yoktur. Orta iki
n veya iki gerçekli in gölgesidir. Gölgeler kalkt m kendi de biter. Bu aç dan
küçük burjuval k özelliklerini bana gerçeklik diye yutturamaya kalk may n. Benim
bunu ciddiye almam mümkün de ildir.
Mümkündür, gölgeler de bir gerçekliktir. Ama
gölgeler as l de ildir. As l olan gider ve nas l
gölgeden eser kalmazsa, imdi de as llar hayata geçiyor; yani dü mana kar ac mas z
hayata geçiyor. Ona kar direnen gölgeler
de ortadan kalk yor. Bo una zahmet etmeyin. Orta yolculu u, ara yolculu u oynama
oyununu b rak n, bundan hay r gelmez. Çünkü dönem itibar yla gölgeler kalk yor, gerçekler yal nkat k yas ya çarp yor.
O halde bütün bunlardan k sa bir sonuç
karacaks z: Kapanan yollarla aç lan yollar çok belirgindir. Hem ba ka çaresi yoktur,
hem de arzulanmaz. Bütün bunlara ra men,
16
"Biz anlamaya gelmeyiz, yollar meselesi
bizim için önemli de ildir veya fazla ayd nlat lmam r" derseniz, bu süper ahmakl a
bir methiyedir ve art k yeni bir türdür; deli
ile ak ll aras ahmakl kt r. "Biz ahmakl
tercih edece iz" diyemezsiniz. Ahmakl n
savunuculu u yap lamaz, ahmak deliden
daha beterdir. Deli ile ak ll aras nda oynamaya nas l yeltenebilirsiniz? Bu da yeni bir
yoldur, ince bir yoldur. Ara rd k, bulu turduk, sonra bu önemli ahmakl k yolunu ortaya ç kard k. Bu da yeni icatt r. PKK'de bu
icat çok geli tirilmi tir. Aç kça bu ahmaklara
da diyorum ki, kesinlikle tercih edilecek bir
yol olamaz.
Bizde yüzde doksan n yolu ahmaklar n
yoludur. Ahmaklar çok egemendir. Fakat ad
üstünde ahmak çok etkisizdir. Bir deli kadar
bile etkili de ildir. Bu aç dan bu savunuyu
durdurun. Diyorsunuz ya, "Hep kendimizi
kand rd k, kural belliydi ama yapamad k,
amaç netti ama ba lanamad k, dü man yolu
gözler önündeydi ama malzeme olmaktan
kendimizi kurtaramad k". Bunlar düpedüz
ahmakl kt r ve hangi cesaretle böyle konuuyorsunuz? Utanm yor musunuz? Hayretler içinde kal yorum: Belki delili in k smen savunuculu u yap labilir, ama ahmakn savunuculu unu yapmak mümkün deildir. Kendi kendini kand rmak, hem de özgür ortamdayken bunu yapmak olamaz. O
zaman biz de a r küfrü kullan z. "Ya bu
bana böyle sert yakla md r" demeyin, çünkü tan m gere i öylesiniz.
Neden bunu tercih ettin, neden ahmakça
olmay duru ekli belledin? 'Bilmiyordum'
de erlendirmesi de çok çap
olacakt r.
Sende hiç vicdan yok mu ve bir belletenin,
bu kural bir hat rlatan n olmayaca
m
sand n? O zaman da çocuklu a öykünüyorsun. Tam k rk ya ndaki bebek! "Ben sadece
lar, s zlar m." Peki, bu bir savunma olabilir mi? Ço u arkada n durumu ahmakl kr. Üzerine gidildi inde gösterdikleri tav r,
"Ben k rk y ll k bebe im, bol bol a lar m"
oluyor. Bunu nas l savunacaks z? Sakal n
KOMÜNAR
km , saç n a arm , bütün ya
k alametleri var. Sen nas l bir bebeksin? Gözümün
içine baka baka bana bu teoriyi yutturmaya
çal yorsunuz. Gözler büyük yalan söylüyor. Biraz zordad r zavall lar. Bunu terk edeceksiniz. Ay pt r, neden gözler ve diller o
kadar yalana al n? Neden bebeklik, ba ka
yolu yok mu? Var, size aç kça gösteriyorum,
do ru yol bellidir. Net örgüt yolu, siyasi yol,
sava yolu, kurallar da var ve verilmi tir.
Çobanlar bile mükemmel anlayabilecek
düzeydedir. Peki, daha neyi savunacaks z?
Bu sefer bebeklik teorisiyle durumu kurtarmaya çal acak. Dikkat edilirse, bebeklik
teorisi bizde ahmakl ktan sonra geli tirilen
Bir yerde ölme de bir
bebekliktir. Çünkü çok kolay
ölen, ancak çocuk olabilir.
Yaman sava kolay ölmez,
susturulamaz. Kurallar onun
yan nda a nd lmaz. E er
nd
yorsa ya ahmakt r,
ya delidir, ya da bebektir.
teoridir. te "Ben dü mü üm veya a lar m,
bebe im, ne söylersen a lar s zlar m, ne
söylersen alt
kirletirim" anlam na gelen
tutumlar sergileniyor. Politikada, askerlikte
alt kirletmek çok kötüdür. Nedir o? Bir
kural uygulamamad r. Nedir o? Çok önemli
bir komutanl k yetkisini kullanmamad r. Nedir o? Çok önemli taktik esaslar planlay p
uygulayamamad r. Bunlar n hepsi alt kirletmedir. Dü ünün, bizde alt kirletmeyen
kald m ? Herkes, "Gel de temizle" diyor.
Politikada, askerlikte bunun yeri hiç olur mu?
imdi bir yerde ölme de bir bebekliktir.
Çünkü çok kolay ölen, ancak çocuk olabilir.
Yaman sava
kolay ölmez, susturulamaz.
Kurallar onun yan nda a nd lmaz. E er
nd yorsa ya ahmakt r, ya delidir, ya da
bebektir. Bu özelliklerle de hiçbir ey
ba ar lamaz. Bu anlamda daha da kendinizi
inceltirseniz inceltin. Ben size söylüyorum
ki, bütün bu sahte savunmalar n önü al nr. Kendinizi asla yutturamazs z. Ya
geriye ne kal yor?
Yol aç kt r; ya am n yolu, sava n yolu,
sayg n yolu, erefin yolu, ba ar n yolu
aç kt r. Nas l olur? Büyük dü ünecek, gerekirse do ruyu buluncaya kadar tart acaks n.
Gerekirse onu öncü örgüte kavu turmaya da
güç getireceksin. Örgütlenme çok zor olay
de ildir, ne de olsa insan ili kisidir.
nsan olmak örgütlenmeyle ba lar,
ili kiyle ba lar.
"Neden zordur" diyeceksiniz. Basit bir i
ihtiyac bile örgütlenmeyi gerektirir. u a asökmek bir ki inin i i olamaz, üç ki inin
i olur. Bu bir örgütlenmedir. Sen bir dü man yenmek istiyorsun, çok aç kt r. Bu bir
ki iyle olmaz, bir bölükle olmaz, bu bir orduyla olur. Demek ki anlayacaks n, orduyu
anlayacaks n. li kiyle olur, ili kiyi anlayacaks n. Böyle yaparsan ses ç kar. Bu en ilkel
insan n tespit etti i bir husustur. Sen halen,
"bireyciyim, kendimden ba ka hiçbir ey
tan yorum" dersen, bu ne demektir? Bu
yalan ne zamana kadar yutturacaks n? Ne
zamana kadar kendini kand racaks n? Kendini bile doyuramazs n. Sadece bir mirasyedi gibi, bir kedi gibi h rs zlars n. Demek ki,
bunlar kendini savunma tarz olamaz.
Tüm bunlara ra men yine de biraz numara
yapars z, bu cambazl k teorisi mi olur?
Sanmam öyle cambazl k numaralar z
olsun. Bence yollar kalmad , gerisi yok olma
yoludur. Yani kül olma yoluna girmedir. Bu,
parti içinde yok ol, sava içinde yok ol yoludur ki, ona da "niyetimiz yok" diyorsan z,
o zaman büyük yola gelin. Bunun yi itli ini
mi, bunun gücünü mü, bunun insanl
m,
art k ne ad koyarsan z koyun, göstereceksiniz.
PKK felsefesi, yakla
, ya am tarz
deyip geçmeyin. PKK'nin bugün art k bir
17
KOMÜNAR
bulacak, ba ka eyleri de bulacakt r. nsan
böyle yola girerse, ona yakla maya, onu elde
etmeye, onu gerçekle tirmeye muktedir insand r. "Halen bunu kendimize yak rayoruz" dersen, tamamen tokatl ks n. " flah olamam, slah olamam" dersen, seni ya
dü man döver ya örgüt döver. Ba ka sana
hiçbir yol yoktur. Biz insandan, dolay yla
da kendimizden umut kesemeyiz.
Umudu kesmek demek, maalesef hayvanl a
yol açmak demektir. Bu çok ay p ve çok esef
verici bir durumdur. Mevcut insan toplumunda hayvanca yer edinen demeyece im
de, yönetilen bir acayip halk olmak ve bu da
herhalde lanetli olman n en kütü biçiminin
bizi bulmas demektir. nsanlar âlemi içinde
in-sana benzeyen hayvanlar! Bu çok ac bir
hükümdür
ve e er bu hükmü y kmazsak bir
gerçekle tirmesi vard r. Kendime dayanarak
gerçektir.
da söyleyebilirim: Biz bir yoluz ve bu yolda
imdi, "sen neden bu kadar direndin?"
ne sava tan ne de amac za ula maktan
diyeceksiniz.
Ben ki çok zavall bir çocukkm de iliz. Kald ki, her gün ad mtum,
dayanabilece
im hiçbir eyim
lar z daha büyük bir tempoyla
yoktu.
Ne
aile,
ne
s f, ne ulus
hedefe do ru yol almaktad r. Siz
temeli diye bir ey yoktu. Ne de
de bu yolun içindesiniz. imdiye
Felsefemizin
elimden tutan vard . Hepsi aç kadar yapt
z, "söyledi im
nda talihsiz ve yoksundum.
Bir
Özelli
i,
olamaz" yollar yol saymayPeki,
buna ra men nas l ç
. Bundan vazgeçmenin geNeredeyse Yok
gerçekle
tirdim? Bunun tere ini aç kça gösterdim. Do Olmak
Üzere
melinde
baz
güçlere de daru yolun amans z gerekli ini
yanarak
ç
yapmam
de il,
Olandan
da aç kça gösterdim, hatta kabu öfke duyulas , bu en latlad m. Ba ka türlü olma kiBüyüklük
netli
hükmü ya amama, bu
min haddine dü mü , ba ka
Yaratma
hükmü
kendim için geçerli k ltürlü söyleme veya ya ama kimama,
bu
inceli i ve duyarl
Felsefesidir
min haddine? Yol bu kadar kesin
gösterme
benim
için çok ciddi bir
ve net iken, irade bu kadar aman
ifadesidir.
Ve
tabii bundan
tan maz iken, sen kendini neyle kansonras , madem bu büyük davay beracaks n? Hangi sahte dille art k gernimsedim,
o zaman hani "Hanya'y , Konçeklerle oynayacaks n? Önderlik gerçe inya'y
ö
reneceksin"
derler ya, ben de bu yode srarl oldu unu söyledi inde veya "tercilun
gereklerini
ö
rendim.
Baz lar za bahim büyük özgürlük yoldur" dedi inde,
yorum,
haz
r
olan
bile
de
erlendiremiyorlar.
onun bütün renklerine kat lacak, insan n en
Var
olmayandan
medet
umuyor,
veya baz
büyük yetenek oldu una emin olarak girematematik
hesaplar
vard
r,
türevler,
küçükceksin.
yapma, bu böyle bir
Özgür insan, onurlu insan, ya amaya ten büyü e do ru ç
hesapt
r.Haz
r
olan
görememe,
hatta var
de er insan, sayg ya ve sevgiye de insanca
olan
küçültme
felsefemizde
yoktur.
anlam bulabilen insan budur. O ekme i de
18
KOMÜNAR
Felsefemizin bir özelli i, neredeyse yok
olmak üzere olandan büyüklük yaratma felsefesidir. Gerçekli imize göre bu kaç lmazd r. Bunun dayana nedir? Bunun dayana insan olma iddias ndan vazgeçmeme,
ya am n kabul edilebilir özelliklerinden vazgeçmeme, hatta buna ra men en ilerisini tercih etme, bu dü ürülmü insandan en yüce
bir insana ç
yapmad r. ddian bu kadar
büyük olduktan sonra, bir hayalci veya bir
kendini kand ran de ilsen, o zaman "bu k yamet yolunda nas l yürümem gerekir?"
dedi inde, her taraf yan yor ve yak yorsa,
seni yakmayacak ufac k bir yer buldun mu
oraya basacaks n. Bu çok anla r bir husustur.
Her eyden yoksunsun. Ufak bir olanak
buldun mu müthi yöneleceksin. Bu da i in
do as gere idir. Bir küçük silahtan, bir küçük özgür ortamdan büyük de erler deyip
alacaks n.
Yani bu yola girmenin do al bir anlay
budur. Bunu unun için söylüyorum: Halen
bu yolun gereklerini anlayamama söz konusu olabiliyor. Nas l amans z zorluklar ve
ate varsa, o kadar yoksulluklar ortam nda
yer ald
bilememe var. Bunun yerine,
"var olan olanaklara dayanarak ucuz ya ak" demek, lanetli münaf n ya am tarr. Dü man n ya am na kar ym gibi gözükür, ama özünde ba ka bir ey ya ar.
Bunlar var içinizde, tabii bunlar affedemeyiz. Bu yol bu yakla m ya am sahiplerini
affetmiyor. Kuvveti nereden bulacaks n?
Kendinde yaratacaks n. Benim için en
önemli sorun, dü ünce üretecek kadar mideyi çal rmakt r. Bunu da sa yoruz. Ondan sonra ne gerekli? Somut i ler gerekli, örgüt gerekli. Tabii bunlar yapacaks n. Su içer
gibi yapacaks n
Örgüt için e itim, örgüt için yer, bunlar
sorun bile de ildir. Diyorum ya, bunlar
havay solur gibi kendili inden yapacaks n,
sava ta da kendili inden do ruyu bulacakn. Do ru sava m tarz benim için ekmek
ve su gibi bir eydir.
Ben sava tarz
hiçbir zaman kitaplardan anlamad m. Kitaplar okudum, biraz
kafam kar . Daha sonra kendi hayat okulumuzdan sava tarz
ö rendim. Ve dikkat edersek, dü man imdiye kadar bana ulaamad . Neden? Çünkü hayat okulumuza
göre bu i ler bir ç rp da ö renilmek zorundad r. Bakar m ö renirim. Hep hissederek
bugüne kadar gelmedik mi? Demek ki, hayat
okulumuz bizi buna mecbur ediyor. Çok zordas n ve mutlaka ya amak zorundas n.
Bu seni sava h zla kavratmaya götürür.
Onun için, "sava sorunlar nda t kand m"
demek, kendi kendini aldatmakt r. Di er
yandan ya amdan da haberiniz yoktur, bu da
büyük bir sahtekârl kt r. Biz ki, hemen herkesten daha fazla ya ama muhtac z, ya ama
mutlaka sayg z olacak ve bunu gerçekle tirece iz.
Ülke içinde ya amay bilememek ne
demek? Aram zda ya am n anlam ndan -ki
özgür ya am ekmek ve sudan önce gereklidir, çünkü ekmek ve su da özgür ya amla
ba lant
r- habersiz olmak hiç dü ünülebilir mi? Ad bile söylenemez, üzerinde
tart ma yapmak bile olmaz. Eskiden günahr, münaf kl kt r derlerdi.
Di er bir deyi le felsefeyi, yakla m ölçülerimizi yakalamaya, kendimizde egemen k lmaya en ba ta özen göstermek gerekir.
Özenden öteye de temel yapmak gerekir.
er bunu sa larsan z politikada, askerlikte,
kültürde, ekonomide her ey sa lam zemine
dayal oldu u için ye erir ve birbirini
tamamlar. Bundan kaç nmak demek, ya amdan pe inen vazgeçmek demektir. Hangi yol
ve yöntemle olursa olsun, bu daha da anlamzla rmak demektir ki, bunun da sonu
yoktur.
O halde partimizin ve sava
n
temelinde egemen olan önderliksel anlay
mutlaka sonuna kadar dü üncemize, ruhumuza ve eylemimize mal edelim ki, büyük
önderler ve dolay yla sava lar ç karmay
ba aral m.
23 A ustos 1996
19
KOMÜNAR
ME RU SAVUNMA Ç ZG
TEMEL NDE GEL
LEN
1 HAZ RAN ÖZGÜRLÜK ATILIMI
DEMOKRAT K S YAS MÜCADELEYLE ZAFERE
ULA ACAKTIR
Duran KALKAN
1 Haziran Özgürlük At
n alt nc
na girerken, öncelikle bu At
n haz rlay
ve yarat olan Önder APO'yu selâml yor, tüm At m ehitlerimizi sayg ve
minnetle an yoruz. ç ve d gericili in birle erek sald rd
ve Kürdistan Özgürlük
Hareketi'ni yok edece ine dair kendini inanrd bir ortamda büyük bir ç
yaparak
bu be y ll k önemli sonuçlar ortaya ç kartan
direni i yaratan tüm özgürlük mücadelesi
güçlerini, halk , gençleri, kad nlar ba ar landan dolay kutluyoruz, selâml yoruz. Gerçekten de onlar bütün hesaplar bozdular. En
zor ortamlarda yeniden ba lang ç yapma ve
mücadeleyi geli tirme gücünü gösterdiler.
Kürt halk n mevcut inkâr ve imha sistemi
temelinde yok edilemeyece ini, özgürlük ve
demokrasi hareketimizin tasfiye edilemeyece ini, Kürt halk n özgür ve demokratik
ya amdan ba ka herhangi bir ya am kabul
20
etmeyece ini herkese gösterdiler. Bu yeniden büyük bir ç
oldu. Özgürlük mücadelemizin bir kere daha kendi güçlü bir
biçimde kan tlamas oldu. 1 Haziran 2004
At
, Özgürlük Hareketimizin genel plânda bu üçüncü büyük ç
, pratik direni anlam nda ise 15 A ustos at
ndan sonra ve
onun yirmi y l sonras gerçekle en ikinci
büyük direni hamlesi olarak halk tarihimizde, mücadele tarihimizde yer ald . Kürdistan'daki ko ullar n öngördü ü geli me tarve diyalekti ini bu durum bir kere daha
bize gösterdi. Bütün eksiklikleri ve hatalar na ra men, bu At m Önderlik çizgisinin,
Apocu çizginin ba ar bir uygulamas oldu.
Önder APO her zaman unu söyledi;
"PKK'li olmak her gün yeni ba lang çlar yapabilmektir". Kürt halk taktik plânda her
gün yeni yeni eylem biçimleri, tarzlar
ortaya ç kard gibi, stratejik plânda da 1
Haziran At
yla her türlü imha ve tasfiye
amaçl konseptlere kar yeni ba lang ç yapabilece ini netçe ortaya koydu. Dolay yla
Önderlik çizgimiz hem mevcut geli meleri
bir kere daha yönlendiren oldu, hem de bu
pratikle do rulu u bir kez daha kan tland .
Parti ve mücadele tarihimizin üç büyük
vard r. Birincisi; ideolojik ç
.
Buna "Önderliksel Do " da diyoruz. nkâr
ve imha sistemine kar Kürdistan üzerinde
hüküm sürdüren, askeri i gal, ekonomiksiyasi sömürgecilik ve kültürel soyk ma
kar özgür ve demokratik ya am için direnme bilincinin, ruhunun, bilgisinin ve örgütünün ortaya ç kart ld süreçti. Kürt halk
tarihinin belki de en büyük özgürlük ç
y. En zor ko ullarda, herhangi bir f rsata,
KOMÜNAR
imkana dayanmak bir yana, ciddi bir tarihsel
mirasa sahip olmadan, ko ullar n genel planda hemen hemen bütünüyle olumsuz oldu u
bir ortamda, sadece insan bilincinin, erdeminin gücüne, gerçe ine dayanarak büyük bir
dü ünsel ve pratik emekle yarat lan bir ç
oldu. Bunun 1970'lerde gerçekle ti ini biliyoruz. Önderliksel çizginin uzun ve çeli kili
bir mücadele ve haz rl k süreci içerisinde
1970'ler ba ndaki Türkiye ve Kürdistan' n
çok çat mal , çeli kilerinin derinle ti i bir
ortamda olu tu unu, do
yapt
, Kürdistan' ayd nlatarak Türkiye ve bölgedeki
gerçe i daha do ru ve anla r bir duruma
getirdi ini biliyoruz. Bu büyük ç
bir
ayd nlanma hareketiydi. Kürdistan gerçe ini
ayd nlatt , Kürdistan üzerinde olu an gericilik yuma
çözümledi. Bu temelde bu gericili e kar duracak, onun d nda ya ayacak, ona kar mücadele edecek insan ve örgütü yaratt . Büyük bir devrim hareketi olarak do up geli me sa lad . nsan ruhuyla,
duygusuyla, bilinciyle, davran yla bir yaamdan ba ka bir ya ama çekerek yeniden
yaratt . Kürt toplumunu i gal ve sömürgecilik alt nda olu an de er ölçülerinden, yarlar ndan tamamen ç kartarak, özgür ve demokratik ya am n ölçü, anlay ve yarlar yla donat p yeniden yaratt . Gerçek anlamda özgür toplum dirili ini sa lad . Bunun
sonuçlar felsefi, ideolojik ve siyasi çizgi
olarak Önderliksel do un gerçekle mesi
oldu. Bu temelde bir ideolojik grupla madan
giderek halk n özgürlük mücadelesine öncülük eden bir partile menin yarat lmas
sa land . Önderlik ve parti öncülü ünde
Kürt halk 70'lerin sonunda Önderlik ça na olumlu yan t vererek, kitlesel ba kald sürecine girdi. K saca bu ilk ç
bütün zorluklara, zay fl klara, engellere, olumsuz ko ullara ve bunlar n yaratt hatalara, eksikliklere ra men ba ar sonuçlar
veren bir ç
oldu.
Burada unu bir kere daha ve aç k söylemekte yarar var. Önder APO hep bu döneme
dikkat çekti. Önderlik gerçe ini, PKK
gerçe ini, Kürt özgürlük ve demokrasi mücadelesini anlamak isteyenler için do ru bilince ula man n yeri olarak bu dönemin anla lmas na dikkatleri çekti. lk do u, ba lang , Kürdistan'da özgür ve demokratik
insan ve toplum duru unun ilk ç
do ru
anlamay , bugün ya anan mücadelenin do ru ve yeterli anla lmas aç ndan önemli
gördü. imdiye kadar ya anan bütün geli melerin temelinde esas itibariyle bu ba lang n yatt
hep vurgulad . Bunu bizim
için söyledi; bu mücadelenin sahipleri, militanlar , fedaileri olmak isteyenler için böyle
bir anlam derinli ine ula man n ba ar için
art oldu unu ifade etti. Yine dostlar z
için, halk için söyledi. Önderlik ile PKK gerçe inin do ru ve yeterli anla lmas n, dolay yla onunla do ru dostluk, sempatizank, taraftarl k ili kisi içine girilmesinin, bu
dönemin yeterli anla lmas ndan geçti ini
ifade etti. Ayn eyi Önderlik ve PKK dü manlar için de söyledi. Bize kar dü mank yap lmak isteniyorsa, bununda do ru yalabilmesinin ko ulunu bu ilk do
sürecinin do ru, gerçekçi, hiçbir çarp tmaya ve
kendini aldatmaya yer vermeden anla lmas
oldu unu Önder APO her zaman belirtti. Bu
nokta önemlidir. Bugün üçüncü büyük at n alt nc y na girerken, elbette bütün
süreçlere yön veren bu ilk ba lang ç ç r.
Hala kendini yenileyip somut ko ullarla
göre yeniden ekillendirerek bugünün mücadelesinin geli mesini canl olarak yönlendiriyor. Bundan asla ku ku duymamak,
bu gerçe i do ru anlamak laz m. Mevcut
durumu böyle bir bak aç yla ele almakn de erlendirmeye çal mamak laz m.
Çünkü öyle yap rsa gerçek çarp r, olgu
ters yüz edilmi olur. Bu da gerçekleri do ru
ve yeterli bir biçimde ele almay , anlamay ,
dolay yla do ru yakla m geli tirmeyi
önler. Hata, yanl ve yan lg yarat r. Bu nedenle Önderli imizin bu vurgusunu her
zaman hat rlamam z, öngördü ü biçimde
parti ve mücadele gerçe imizi, Önderlik
21
KOMÜNAR
gerçe imizi do ru ve yerinde de erlendirmemiz herkesten çok bizim için gerekli oluyor.
Mücadele tarihimizin, Özgürlük Hareketimizin ikinci büyük ç
, bilindi i
üzere 15 A ustos 1984 Gerilla At
r.
Birinci ç
n ideolojik esaslar üzerinde
olmas yan nda, bu ikinci büyük ç
n
askeri yan ba att r, öndedir, esast r. Bir gerilla ç
r. Birinci partile me hamlesinin
ortaya ç kard sonuçlar ezip tasfiye edebilmek için inkâr ve imha sisteminin
geli tirdi i 12 Eylül fa ist askeri darbesine
kar Kürt halk n özgürlük ve demokrasi
çizgisinde gerilla direni i geli tirme sürecidir. Evet, bir askeri direni tir, ama birinci
la, yani ideolojik do la bütünüyle iç
içe geçmi , onun pratikle tirilmesi olan bir
r. Yani dar, ba ka ülkelerde, toplumlarda gerçekle ti i gibi sadece askeri boyutlar
olan bir ç
de ildir. 15 A ustos At
,
gerilla temelinde Önderlik çizgisinin, onun
içerdi i felsefenin, ideolojinin, siyasetin,
örgüt ve ya am tarz n Kürt halk na, emekçisine, kad na, gencine, gerilla tarz yla
ula
lmas , dolay yla ulusal demokratik devrimin birey ve toplum ahs nda derinli ine geli tirilmesini öngören, ifade eden
ve gerçekle tiren bir ç
r. Askeri boyut
sald lar önlemeye dönüktür, kendini savunma ihtiyac yla ba
r. Önder APO'nun
geli tirdi i ideolojik ve politik çizginin topluma ula
lmas n ba ka her hangi bir yol
ve yöntemi kalmam olmas yla ili kilidir.
unu çok iyi biliyoruz, ba ka bir yol ve yön-
22
temle Apocu ideolojik-politik çizgi Kürt insan na, toplumuna ula
labilse, insanlar bu
temelde bilinçlendirilip, e itilip örgüt ve
mücadeleye çekilebilseydi, inkâr ve imha
sisteminin yaratt rejim buna izin ve f rsat
verseydi elbette o zaman silahl direni hiçbir ekilde gündeme gelmeyebilirdi. 15
ustos Gerilla At
biçiminde bir direni
olmayabilirdi. Ba ka yol ve yöntemlerle bu
ikinci büyük hamle yürütülebilirdi. Önderlik
çizgimiz buna aç kt . Parti örgütlenmemiz
böyle bir çizgi temelinde geli tirilmi ti.
Fakat çok iyi biliniyor, Birinci Dünya
Sava ard ndan Kürdistan üzerinde olu an
inkâr ve imha sistemi normalde ideolojik, siyasi çal ma yürütmeye fazla aç k olmad
ve izin vermedi i gibi, bir de 12 Eylül 1980
fa ist askeri darbesi bu ko ullar tümden ortadan kald rm . 12 Eylül fa ist askeri rejimi ko ullar nda ulusal demokratik dü ünceyi, bilinci, anlay , ya am temsil edebilmek, ya atabilmek, topluma ta yabilmek, örgütleyebilmek için, 15 A ustos at nda oldu u gibi, silahl gerilla direni inden ba ka herhangi bir yol kalmam . Bu
gerçe i de bütün yönleriyle ve çok ayr nt
bir biçimde Önder APO de erlendirdi. Asnda her kes görüyordu; art k 1980'ler
ortam nda Kürdistan üzerindeki sömürgeci
egemenli in karakteri de, Kürdistan' n, Kürt
halk n, Kürt toplumunun içinde bulundu u
durum da ç plak gözle görülebilecek kadar
aç k ve ayd nl k hale getirilmi ti. Belki
1970'lerin ba bu bak mdan bulan kt , mu lakt , sömürgeci terör ve soyk m rejimi
kendisini demokrasi söylemiyle gizlemeye,
baz sivil kurumla malarla maskelemeye ça. Bu bak mdan karanl k durum,
maskelilik, mu lakl k, örtbas etme o zaman
önemli ölçüde vard . Fakat bu durumu birinci partile me hamlesi, yani Önderliksel dosüreci giderdi. Karanl klar ayd nlatt ,
çarp tmay düzeltti, mu lakl ortadan kalrd , büyük bir ayd nlanma devrimi yapt .
Ters yüz edilmi durumlar , ba
edilmi
durumlar aya üzerine dikerek gerçekleri
KOMÜNAR
netçe ortaya ç kard . Bu bak mdan 80'ler
sürecine gelindi inde öyle çok görünmeyen,
bilinmeyen, halen maskeli, örtülü olan pek
fazla bir ey kalmam . Buna bir de 12 Eylül fa ist askeri darbesi ve bu temelde geli en katliam rejimi eklenince, art k Kürdistan'da ya ananlar da, onun kar nda ulusal
kimli iyle özgür ve demokratik ya aman n
nas l olaca da çok büyük ölçüde aç kl k ve
netlik kazanm . Bunu herkes görüyordu.
Asl nda 12 Eylül sonras
anlamak,
de erlendirmek öyle çok zor de ildi. Gerçekler kendisini çok yal n bir biçimde insa-
Gerçekler böyle yal n olmas na
ra men
o gerçekleri oldu u gibi görmek,
sahiplenmek, ifade etmek,
o gerçeklere göre kendini
aldatmadan tutum ve tav r
geli tirebilmek, bunun istedi i
yüre i, cesareti,
fedakarl gösterebilmek
önemliydi.
n gözüne sokacak denli aç k ve sald rgan. Fakat bir nokta önem ta yordu; gerçekler böyle yal n olmas na ra men o gerçekleri
oldu u gibi görmek, sahiplenmek, ifade
etmek, o gerçeklere göre kendini aldatmadan tutum ve tav r geli tirebilmek, bunun
istedi i yüre i, cesareti, fedakarl gösterebilmek önemliydi. te burada birçok yanl
ortaya ç kt . Kendini aldatanlar, çok ç plak
gözle görülebilecek kadar yal n hale gelmi
gerçekleri yok saymaya çal anlar, bile bile
olay ve olgular ters yüz etmeye çal anlar
oldu u gibi, hatta böylelerinin çok oldu u
bu ortamda, bu ç plak ve gözle görülebilen
yal n gerçe i kapsaml de erlendirmelere tabi tutma, onu çözümleme kadar, onun karnda özgür ve iradeli insan duru unun nal olmas gerekti ini ortaya koyma ve bunu
temsil etme gücünü, cesaretini, fedakarl
Önder APO gösterdi. Dolay yla PKK hareketi 12 Eylül fa ist askeri rejimine kar 15
ustos anl gerilla at
n ba lat lmas
ve yürütülmesi gücünü ortaya ç kard .
PKK'nin ilk ç
hamlesinden ve onu zirveye ta yan büyük zindan direni inden ald
güçle inkâr ve imha rejimine kar 15 A ustos büyük at
gerçekle tirme gücünü
gösterdi.
pk ilk felsefik, ideolojik çizgi do u,
Önderliksel do
gibi, Kürdistan'da 12 Eylül fa ist askeri rejimine kar gerilla hamlesini yürütmenin de ciddi zorluklar , engelleri, zay fl klar söz konusuydu. Gerilla direni i de öyle çok imkanlar ortam nda, birçok
güce, f rsata dayanarak, içten ve d tan çok
fazla destek alarak yürütülen bir direni
olmad . Belki ilk Önderliksel do a göre
biraz daha avantajl yd . Çünkü ko ullar aynlatan, yol gösterici olan bir felsefik, ideolojik, politik çizgi vard , bu çizgi etraf nda
olu mu bir parti vard . Önderliksel do
gerçekle mi ti. Kürdistan ko ullar bir kere
daha 20. yüzy n son çeyre inde netçe aynlat lm . Bu durum insana bilinç, güç,
cesaret veriyor, iddia ve irade kazand yor,
bir çekim merkezi olma rolü oynuyordu.
Do ru ile yanl n, iyi ile kötünün, güzel ile
çirkinin, özgür ya am ile köleli in ne olup
olmad
n netçe ayr
lmas ve anla lmas bu temelde aç a ç km ve mümkün
hale gelmi ti. Bunlar küçümsememek lam. Dolay yla gerilla at
n elbette en
zor olan ayd nlatman n gerçekle mi olmana dayanma, ondan güç alma durumu varr ve bu da önemli bir güçtür. Bu bak mdan
gerilla kendi ba na bask ve katliamlar,
zulüm ve i kence var diye ona bir tepki olarak ortaya ç km de ildir. Kürdistan'da i kence, bask ve katliamlar kar nda tepki
hareketleri Birinci Dünya Sava ard ndan
geli en süreçte, 20. yüzy n ortalar nda
ya and . Önce kuzeyde, do uda, sonra
güneyde bu tepkiler Kürdistan' n bütün
parçalar nda ortaya ç kt ve bunlar ezildiler,
23
KOMÜNAR
imha edildiler, katledildiler. Art k 197080'ler Kürdistan' nda inkâr ve imha sisteminin geli tirdi i katliam ve bask ya, i kenceye kar tepkisel ç
yapman n maddi
ko ullar tümüyle ortadan kalkm , yok
olmu durumdayd . Bu bak mdan unu bilmek laz m: 15 A ustos At
da t pk ilk
Önderliksel do
gibi, kendili inden veya
baz zorlamalar n sonucunda, bask ve katliamlara kar tepki biçiminde ortaya ç kan
bir geli me ve hareket de ildir. Tersine ideolojik-politik ç
gibi, gerilla ç
da büyük bir bilince, cesarete, fedakarl a dayanan, insan n dü ünsel ve maddi eme inin ve
çabas n ürünü olan bir ç
r. Gerilla
at
da bu temelde geli mi tir. Öyle tepkiyle, bask ya kar duyulan öfkeyle içine
girilen bir süreç de il, tersine her eyi bilinçle ayd nlat lan, çabayla örgütlendirilen,
cesaret ve fedakarl kla hayata geçirilen bir
mücadele süreci olmu tur. 15 A ustos At bu biçimde haz rlanm , böyle geli tirilmi ve bu temelde sonuca götürülmü tür.
Ba ar kazan mlar yarat lmas sa lanm r.
Bu ikinci hamlenin de sonuç itibariyle
ya anan a r zay fl klara, hata ve eksikliklere ra men, bunlar n yol açt
kay plara
ra men, esas itibariyle baz amaçlar , hedefleri gerçekle tirdi i, büyük, ciddi ve kal
ba ar lar Kürdistan'da yaratt
tart mazd r. 15 A ustos At
'yla birlikte Önderlik ve Parti çizgisi Kürt halk na, kad na,
gencine, emekçisine, Kürdistan' n dört parças nda ve yurtd nda bulunan tüm Kürt insanlar na ta nm r. 15 A ustos direni mücadelesinin etkisiyle nerede olursa olsun bütün Kürt insanlar n bilinci, duygusu, ruhu,
dü ünce sistemi, ya am ölçüleri ciddi de iiklikler ya am r. Yani ilk at mda, ilk
hamlede bir parti düzeyinde, kadrolar düzeyinde sa lanan yeniden yaratma, yeni insan ve bu temelde parti toplulu u olu turma
düzeyi 15 A ustos gerilla at
yla halkla maya dönü mü , benzer bir biçimde ruhuyla, duygusuyla, bilinciyle, eylemiyle özgürlük için direnen ve özgür ya amdan ba ka
24
hiçbir ey kabul etmeyen yeni bir halk
ortaya ç kart lm r. 1990'lar n ba ndan itibaren geli en serh ldan hareketi, bunun temsil etti i ulusal dirili devrimi böyle bir halk
gerçe inin olu mas ve geli mesini ifade
ediyor. Bu tamamen Önderliksel ç la ba , parti öncülü ünün yaratt bir sonuç, gerillasal geli meyle gerçekle en bir düzeydi.
Demek ki ikinci hamlede de özgürlük için
temel savunma ve direnme kuvveti olarak
gerillan n geli ip gerçekle mesi ve bu
temelde özgür ya am için direnen halk gerçe ine ula lmas sa lanm .
1 Haziran At
diye tan mlad
z
üçüncü büyük ç
bu geli meler üzerinde
gerçekle mi tir. Büyük bir halk özgürlük
ifade ediyor. Birinci ç
n ideolojik
karakteri, ikincisinin ise gerilla ve direni
karakterine kar n, 1 Haziran Özgürlük At z esas olarak siyasi a rl kl r. Kürt
sorununun demokratik siyasi çözümünü
gerçekle tirmeyi, ba ta Türkiye olmak üzere
ran, Irak, Suriye ve tüm Ortado u'nun
demokratik devrimi ya amas öngören ve
hedefleyen bir büyük siyasi mücadelenin
geli tirilmesini ve gerçekle tirilmesini ifade
ediyor. deolojik-politik çizgi öncülü ünde
ve me ru savunma temelinde Kürt toplumunun özgür ve demokratik ya ama kavu ma, bunun için Kürt sorununun demokratik
siyasi çözümünün gerçekle tirilmesini hedefliyor. Elbette birinci ve ikinci hamle dönemlerindeki mücadelelerin yaratt büyük
birikime ve güce dayal olarak geli mi tir.
Böyle s rdan ba layan, yeni ortaya ç kan
bir durum de ildir. Bu anlamda nas l ki
Önderliksel do la 15 A ustos At
etlernak gibi iç içe geçmi bir bütünü ifade
ediyorsa, 1 Haziran At
da kendinden
önceki bu iki büyük ç la etle-t rnak gibi iç
içe geçmi bütünü ifade etmektedir. Fakat
süreç farkl r, ko ullar farkl r, dolay yla
mücadelenin karakteri ve hedefleri de farkr. Birincisinin ideolojik, ikincisinin
askeri karakterine kar n, üçüncü at m
sürecimiz siyasi karakterlidir. Buna göre de
KOMÜNAR
kendi özelliklerini, ölçülerini, sistemini vard , bir miras ortaya ç km . Dayan yaratm r. Böyle bir at
n gerçekle e- lacak, çözümlendi inde do rular n bulunbilmesi için gerekli olan bütün ideolojik mas na hizmet edecek, do ru yolu bize gösyenilenme, paradigma de imi, yine strate- terecek ve o yolda yürümek için güç verecek
jik de im ve örgütsel yeniden yap lanma bir tarihsel mücadele miras ortaya ç kargerçekle tirilmi tir. 1 Haziran Özgürlük At lm . Bütün bunlar do rudur. 1 Haziran
, siyasi mücadele ve demokratik çözüm At
bu bak mdan daha önceki at mlara
at
böyle bir geli me, yenilenme, de- göre elbette daha fazla imkana ve avantaja
im ve yeniden yap lanma temelinde ge- sahip olan bir at md r. Ancak burada öyle
li en ve gerçekle en bir at md r. Bunu bil- bir tehdit ve tehlike de var: Bu geli meler ve
memiz ve di erleriyle hem ili kisini, hem de birikim, çe itli yönlerden onu etki alt na
farkl klar
do ru görmemiz, anlamam z almak için daha fazla sald
ortaya ç kartgerekiyor.
makta, gündeme getirmektedir. Bu baFakat bu u anlama da gelmimdan bask ve sald anlam nda
yor: Bu at m di er at mlar n
1 Haziran ya ananlar ilk iki dönemdeüzerinden geli ti, o zaman ilk
kinden hiç de az de ildir. Ba süreci
iki hamle döneminde önemlang çta herhangi bir imkan
her ne kadar önemli yok, dolay yla onu ele
li geli meler, birikimler
sa land , dolay yla 1 bir birikime, geli meye geçirmek ve kendi ç kar Haziran At
çok rahat
dayal olarak gerçekle se na kullanmak için herbir ortamda, imkanlar dahangi bir sald da söz
hilinde kolayl kla ger- de, zor ko ullarda ortaya konusu de ildir, ama
çekle en bir at m oldu.
kan, büyük zorluk ve üçüncü hamle sürecinde,
Hay r. Böyle de erlenengellerle bo arak, 1 Haziran At 'na gidirmek kesinlikle yanl derken var olan, gerçekr. Ku kusuz imkans zl k- onlara kar mücadele le mi olan birikimleri ele
lar, zorluklar ba lang çta
ederek gerçekle ti geçirmek, kendi ç karlar
daha fazlad r. Bunu her zarilen bir at m için kullanmak üzere çok
man böyle bilmeliyiz. Onun
yönlü, çok kapsaml müdahaolmu tur.
için de 1970'lerin ba ndaki Önlelerin, sald lar n oldu u, bunun
derliksel do
en zor ko ullarda, en
büyük bir emekle, çabayla, kanla, terle
r imkans zl klar alt nda gerçekle en bir yarat lm olan de erlerin yok edilmesi
do tur. Fakat bir de u gerçek var: Ba - riskini, tehlikesini içinde ta
da tart ma
lang çtaki do lar imkans zl klar ve a r götürmez bir gerçektir. Dolay yla 1
zorluklar ortam nda olur, ama ortada her Haziran süreci her ne kadar önemli bir
hangi bir birikim olmad için de tehlikeler birikime, geli meye dayal olarak gerçekve tehditler daha sonraki süreçlerde ortaya le se de, zor ko ullarda ortaya ç kan, büyük
kt
kadar fazla de ildir. Buradan bak- zorluk ve engellerle bo arak, onlara kar
zda 1 Haziran At
elbette daha mücadele ederek gerçekle tirilen bir at m
önceki hamlelere göre daha fazla imkana ve olmu tur. Bu gerçe i böyle bilmemiz ve
rsata sahipti. Önderliksel do
vard , par- görmemiz laz m. Böyle ele almazsak 1
tile me, gerillala ma vard , özgürlü ü için Haziran Özgürlük At
bugüne bakarak,
direnen halk vard , otuz y bulan bir müu kadar geli me var, dü man bu kadar gericadele deneyimi, tecrübesi, onun ifade etti i letilmi , örgüt, mücadele, halk böyle bir
dersler vard . K saca dü ünce vard , örgüt etkinlik kazanm , o zaman demek ki i ler
vard , tecrübe vard , maddi-manevi imkanlar iyi gidiyor, ciddi bir tehdit, tehlike olmam ,
25
KOMÜNAR
zorluklarla, zay fl klarla mücadele edilmemi , her ey imkanlar ortam nda rahatl kla yürütülmü ' diye dü ünülürse, san z ki,
bu içine girilebilecek en büyük hata ve
yan lg olur.
Bir kere, gerçek öyle de ildir, o yakla m
gerçe in sapt lmas ifade eder. kincisi,
böyle sanmak, kendini gerçeklerden kopartmay , yan ltmay ifade eder ki, imdi ko ullar elveri li, imkanlar fazla, güç büyük de
olsa, bu ko ullar , imkanlar , gücü do ru deerlendirmemeye götürür. Onlar do ru anlamamak, do ru de erlendirmemek, dolayla çarçur etmek, heba etmek, kazanma
sürecine girilmi bir durumdayken kaybetmek gibi bir riski ve tehlikeyi içinde ta yor.
Bu duruma da kesinlikle dü mememiz gerekiyor. Bu bak mdan 1 Haziran At
'n n
pratik olarak ikinci büyük at m, genel mücadele tarihimizde üçüncü at m diye tan mlad
z bu büyük At
n da do
ko ullar , önündeki zorluklar , engelleri, bunlar
p gideren mücadele gerçekli ini ve
bugüne kadar nas l bir direni ve mücadeleyle, ne tür bir cesaret ve fedakarl kla
yarat ld
iyi görmemiz, anlamam z, deerlendirmemiz gerekir.
Bugün bu At m alt nc y na giriyor.
Be y ll k büyük bir mücadele süreci var.
Be y l devrimci bir hareketin mücadele tarihi aç ndan az bir süreç de ildir. Belki toplum tarihi bak ndan çok uzun bir zaman
dilimi olarak görülemez, ama hem insan yaam nda, hem de devrimci bir hareketin mücadele tarihinde az msanacak kesinlikle bir
süre de de ildir. Belki her türlü sonucun al nabilece i bir süreçtir demek hatal olur,
abart ifade eder, onun için az bir süreç say labilir, ama sonucun nas l olaca
n belirlenmesi, az-çok gidi at n hangi yönde olduu ve hangi sonuca var laca
n görülmesi
aç ndan da yeterli bir süreçtir. Gerçeklerin
görülmesi, gidi at n anla lmas , sonuçlar n
nas l olaca
n az-çok belirlenmesi aç ndan kesin sonuçlar ortaya ç kartabilecek
düzeyde bir süreçtir. Bu bak mdan önemlidir.
26
1 Haziran At
'n n be inci y l dönümünü iyi anlamam z, de erlendirmemiz
gerekiyor. Bir y l, iki y l, üç y l ba lang çt r,
yeni ad m at yoruz, eksikli i, hatas çok
olur, telafi ederiz, geli me sa lar z, ilerletiriz, önümüzde daha zaman var dedik, ama
be inci y l dönümü öyle de ildir. Be inci y l
dönümü önemli bir kesiti ifade ediyor. lk
büyük de erlendirme yapma dönemini içeriyor asl nda. Dönüp toplu bir de erlendirme
yapmay kesinlikle gerektiriyor. imdi biz
bunu yap yoruz. Çünkü be y l, art k sonucun az-çok ne olaca
n belirlenmi oldu u
bir süreci ifade ediyor. Ba lang çtaki gibi
diyemeyiz, 'daha zaman var, yeni ba lad k,
gelece in nas l olaca konusunda imdiden
çok fazla bir ey söylenemez'. Hay r. Be inci
l dönümünde böyle dü ünmek, bunu söylemek do ru de ildir. Be y tamamlanm
bir mücadele hakk nda konu mak, de erlendirmek, varsa hata ve eksikliklerini bulup, onlar giderecek bir yakla m geli tirmek, gidi at n derecesini, düzeyini, nereye var p varmayaca
tart mak, bu konuda az-çok görü olu turmak gereklidir.
Zaman bunun için yeterlidir; böyle yapmak,
bundan sonras ba ar yla yürütmek aç ndan zorunludur. te biz imdi, 1 Haziran
Özgürlük At
n be inci y l dönümü
sürecinde hareket olarak bunu yapmaya
çal yoruz.
Dikkate edilirse, her zamankinden fazla
bir yakla m gösteriyoruz. Üzerinde daha
geni duruyoruz, tart yoruz, çe itli toplanlar, de erlendirmeler yapmaya çal yoruz.
Ne yapt
, dolay yla bundan sonra
neler yapabilece imizi anlama çabas yürütüyoruz. Bu zorunludur. Yan lmamak için,
gerçekleri do ru anlamak için, önümüzdeki
imkanlar ve f rsatlar iyi görebilmek için,
onlar do ru ve ba ar de erlendirmenin
yöntemini, tarz do ru bulabilmek için, en
önemlisi de bizi bu temelde yürütmekten
al koyacak engellerle, ba ar ya götürecek
temel dayanaklar , güçleri do ru tespit edip
bu temelde kendimizi yan ltmamam z için
KOMÜNAR
önemli bir çaba harc yoruz. Bu gereklidir,
çünkü yan lg bizim için en büyük tehlike
olur. En büyük engeli yan lg ve hata olu turuyor. Bütün zay fl klar, ba ar zl klar, kaplar hata ve eksikliklerden kaynaklan yor.
Bütün hata ve eksikliklerin arkas nda da
yeterince anlamama, kendini aldatma vard r.
Yanl ve yetersiz anlay , yakla m, dü ünce vard r. Buradan kaybediyoruz. Kay p
etkenlerimizi azaltmak, ba ar etkenlerimizi
ço altmak için de süreci do ru ve yeterli anlamam z gerekiyor. Gelece i do ru kestirip,
de erlendirip ona göre hareket etmemiz
kadar, bizi bu gelecekte ba ar yla yürütecek
tarz , üslubu, tempoyu, geçmi in kapsaml
de erlendirmesi, irdelenmesi, ele tiri-özele tiriyle ortaya ç karmam z da gerekiyor.
Çünkü sadece gelece e ili kin görü ler olu turmak, varsay mlarda bulunmak fazla bir
eyi ifade etmez. E er onlar hayata geçirecek bir duru , örgütlülük, irade ve iddia
varsa, bu öngörüler bir perspektif olarak ön
aç
k ifade eder, yön verir, kolayl k sa lar,
ba ar n bir etkeni haline gelir. Elbette yürüme iradesi, iddias , gücü de geçmi in kapsaml de erlendirmesi, analizi, ele tiri ve
özele tirisiyle ortaya ç kart r, prati in
tecrübesinden edinilir. Bu nedenle de elbette
bu süreci bu dönemde kapsaml de erlendirmeye al yoruz, alaca z ve de alm
durumday z.
Bu üçüncü at ma da temel bir güç olarak kat lm olan gerilla hareketi olarak geçen be y n me ru savunma duru u, prati i,
mücadelesi neydi, ne de ildi, neyi içerdi,
hangi dersleri ç kard , ne tür ba ar lar yarat, ne tür kay plara yol açt , do rusu neydi
yanl
neydi? Bunlar derinli ine sorgulad
z, çözümledi imiz ve derslerini ç kard
bir süreç oluyor ve daha çok da
böyle olacakt r. Böyle bir yakla mla durumu ele alma ve de erlendirmeyi sürdürüyor, devam ediyoruz. Bu konuda engeller ve
zorluklar var. Bunlar a rl kl olarak bizden
kaynaklan yor, ama onun yan nda büyük imkanlar, f rsatlar var, ciddi ve tarihsel geli -
meler de ortaya ç kart lm r. Bunlar da
do ru ele al p yürütmemiz gerekiyor. Bunlar yaratan, ortaya ç kartan temel de erler,
güçler var. Onlar iyi görmemiz laz m. Her
eyden önce bunlar do ru gördü ümüz ölçüde bu günü do ru anlar, yar do ruya
yak n öngörür, bir de güçlü yürüme konumuna kendimizi ula
z. Yoksa gerçeimizi do ru göremezsek en büyük hatay
yapar z. Alevilik diyor ya, "Asl
inkâr
eden haramzadedir", kendi gerçe ini do ru
çözümleyemeyen gelecek öngöremeyece i
1 Haziran
Özgürlük At
da,
pk ilk iki büyük ç
gibi, hatta daha fazla
bir Önderliksel ç
ifade ediyor. Bütünüyle
Önderlik gerçe imiz
taraf ndan haz rlanan,
örgütlenen, yön lendirilen, ayd nlat lan,
yönetilen, yürütülen bir
at m oldu.
gibi, güçlü ve etkili de yürüyemez. Baz öngörülerde bulunsa da, onlar prati e geçirme
gücünü bulamaz.
Buradan bakt
zda tabi bütün parti
tarihi boyunca bu büyük üç ç a öncülük
eden, yön gösteren temel de erlerimiz var.
Her eyden önce Önderlik gerçe imiz var.
Bütün bu süreç, ç lar her zaman Önderlik
taraf ndan haz rland , çözümlendi, örgütlendirildi ve yürütüldü. Her zamankinden
daha çok bu üçüncü büyük hamle Önderlikçe haz rlan p yürütüldü. Burada yan lg ya
dü memek gerekiyor. Bu yönlü baz yetersiz, hatal yakla mlar ortaya ç kabiliyor. Bu
kesinlikle yanl r. Ku kusuz zor olan ilk
27
KOMÜNAR
ve tümüyle Önderlik taraf ndan gerçekle tirildi. Bu do al bir durumdu da.
Ba ka türlü zaten olamazd . Bir Önderliksel
do
oluyordu, bunun ba ka bir biçimde
gerçekle mesi de zaten mümkün de ildi.
Gerilla direni ini yürütmek Önderli in
büyük çabas , ayd nlat
, e iticili i, yol
göstericili i, mücadelesi, tedbiri ve direnciyle oldu. Asl nda olmas gerekenden çok
daha fazla Önderlik çabas yla gerçekle ti. 1
Haziran Özgürlük At
da, t pk ilk iki
büyük ç
gibi, hatta daha fazla bir Önderliksel ç
ifade ediyor. Bütünüyle Önderlik gerçe imiz taraf ndan haz rlanan, örgütlenen, yönlendirilen, ayd nlat lan, yönetilen,
yürütülen bir at m oldu. Bunu görmemiz,
bilmemiz laz m. 1 Haziran At
, her at mdan daha fazla bir Önderlik at
r. Zorluklar her zamankinden fazla Önderli in
ya ad , geli melere her zamankinden fazla
Önderli in yön verip yaratt bir at md r.
Bunu iyi bilelim. Öyle baz mekansal duru lar yan lt olmas n. Çünkü böyle görü ler
olabiliyor. Bunlar yanl r, büyük hatad r.
Gerçe i do ru ve bütünlüklü ele almamay
ifade ediyor ki, sonunda kesinlikle yanl
de erlendirmeye, yan lg ya götürüyor.
Önemli bir kendini yan ltma noktas buras r. Kendimizi yan ltmak istemiyorsak, do ru anlamak, do ru kat lmak ve ba ar yla
yürümek istiyorsak her eyden önce bu gerçe i do ru ve yeterli anlamam z, derinden
bilince ç kart p özümsememiz ve bütün düüncemizi ve prati imizi bu temelde geli tirmemiz gerekir.
Yine Önderlik gerçekle mesini sa layan,
Önderliksel geli meyi olu turan büyük
de erlerimiz, kahraman ehitlerimiz var.
Tüm bu mücadele boyunca yaralanm , gazi
olmu çok say da arkada
z var. Halk
büyük cesaret ve fedakarl k gösterdi, kay plar ya ad , a r i kencelerden, eziyetlerden
geçti, imkans zl klar ve ac lar ya ayarak
böyle bir mücadeleyi geli tirdi. Bu temelde
direnen bir halk var. Bunlar iyi görmemiz,
anlamam z gerekir. Bunlar içerisinde elbette
28
ehitler gerçe imizi iyi görmemiz laz m. Bu
birinci büyük Önderliksel ç
hem dü ünce
gücü olmay , hem de örgüte dönü meyi
ehitler gerçe iyle sa lad k. Önder APO her
zaman, "PKK bir ehitler partisidir" dedi.
PKK'yi Haki KARER'in an na olu an bir
partile me süreci olarak tan mlad . ehitlerin an lar canl olarak ya ay p halka ve
mücadeleye önderlik etti i zemini partile me olarak tan mlad . Öyle iddial , iradeli
lar olmasayd , cesur ve fedakar bir
direni içine girilemeseydi, elbette ki ortada
ne bu kadar güçlü söylenmi bir söz, ne de
bu düzeyde yarat lm bir parti söz konusu
olabilirdi. Haki KARER'le ba layan, Halil
ÇAVGUN, Cuma TAK, Salih KANDAL'la
devam eden, zindanlarda Mazlum, Kemal,
Hayri, Ferhat yolda larla büyük bir direnme
ve kazanma gücüne dönü en ehitler gerçe i
asl nda bu geli meyi ortaya ç kard .
15 A ustos At
, Önder APO taraf nda
halk kahramanl
dönemi olarak tan mland . Agitlerin, Bêrîtanlar n, Zilanlar n
dönemi yani. Gerçekten de Kürt halk n
büyük kahramanlar n, gözü pek komutanlar n, fedailerinin ortaya ç kt
bir
dönemdir. En büyük sava biz 15 A ustos
At
sürecinde verdik. Kürt halk örgütlü,
bilinçli ve planl olarak askeri kurallara
uygun bir biçimde verdi i en büyük sava
15 A ustos At
'nda gerçekle tirdi. Bunu
do ru görmemiz ve anlamam z gerekiyor.
1980'lerin o karanl k ortam gözünü k rpmadan, hiçbir bireyci, bencil ç kar öngörmeden öne at lan ve kendini feda eden kahraman ehitlerimiz yaratt . 1990'l y llarsa,
gerçekten de her yönüyle büyük bir sava .
Binden fazla ehit verdi imiz büyük sava
llar . Gerilla gerçe inin, ölçülerinin, özelliklerinin, sava n, dolay yla Kürdistan'da
savunma anlay
n ve askeri bilincin derin
bir tecrübeyle en çok ortaya ç kt dönem,
bu dönemdir.
imdi 1 Haziran at
z da bu çizgi
temelinde geli ti ve yürümeye devam ediyor. Büyük ehitler vererek bu at ma haz r-
KOMÜNAR
land k. Haz rl k sürecinde Erdallar, Mahirler
ehit dü tüler. Ba tan itibaren de her ne kadar siyasi temelde geli en bir at m olarak
tan mlasak da, bütünüyle me ru savunma sava na dayal olarak ve me ru savunma temelinde geli en ve bugüne kadar gelen bir
at m oldu. Bu süreçte de gerilla kendisini
Önderlik çizgisi temelinde yeniden yap lanrarak büyük bir direni yürüttü. Halk direndi, gerilla direndi; hem gerilla, hem halk
ehitler verdi. 1 Haziran At
, daha önceki at mlardan ayr olarak gerilla ve halk n
iç içe geçme temelinde birle ik olarak direni i sürdürdü ü bir at m oldu. Gerilla büyük ehitler verdi, halk serh ldanlarda ehitler verdi. Bu be y ll k mücadele içerisinde sekiz yüz civar nda ehit verdik. Dile
kolay; on de il, elli de il, yüz de il, sekiz
yüz ehit. Ki bunlar n her biri gerçekten de
büyük bir bilincin, birikimin, tecrübenin
sahibiydiler, cesaret ve fedakarl k küpüydüler. Her hangi bir bireysel aray , tutum,
kar içinde de ildiler. nsan yüceli ini en
üst düzeye ç karan, s fl ve cinsiyetçi toplum düzeninin kirletip bitirme noktas na
getirdi i insan özgürlük, e itlik, demokrasi,
payla m ilkeleri temelinde yeniden kendi
do al-komünal özüne yakla rmay temsil
eden bilinç ve ölçünün temsilcileriydiler.
2004 y ndan itibaren bu temelde Botan'dan
Dersim'e, Do u Kürdistan'a kadar birçok
alanda büyük ehitler verdik. Kürdistan' n
dört parças nda ehit verdik. Bugün de bu
durum devam ediyor. te son geli meler görülüyor. Botan'da Gar sa komutan ervan
arkada ba ta olmak üzere çok ehit verdik.
Amed'de Ali, Bêrîtan, Rizgar arkada lar n
içinde oldu u a r ehitler verdik. Mücadelenin her an bu temelde ya an yor. Her
türlü geli me bu temelde gerçekle iyor.
Bunu görmemiz, de erlendirmemiz, anlamam z, geli meleri yaratan de erleri, gerçekleri do ru tan mlay p sayg yla yakla may , do ru anmay , sahiplenmeyi ve onlar n izleyicisi olmay becermemiz gerekiyor. Genel bir de erlendirme olarak 1 Hazi-
ran At
parti ve mücadele tarihimizde
neyi ifade ediyor hususunda bunlar belirtebiliriz. Güncel siyasi planda neyi ifade etti,
ne tür geli meler yaratt ve bugünkü durum
nedir, sat r ba lar halinde onlara da
de inirsek:
1 Haziran At
bölgeye ve Kürdistan'a
dönük baz müdahalelere kar devrimci,
özgürlükçü müdahale olma gerçe ini ifade
etti. Neydi bu müdahaleler? Birincisi, ABDnin Ortado u'ya dönük 'üçüncü dünya sava ' denen müdahalesiydi. Afganistan ve
Irak sava yla geli en bu müdahalenin bütün
Ortado u'ya yönelik oldu u ve bunun içerisinde Kürdistan' n da bulundu u, dolay yla müdahalenin Kürt Özgürlük Hareketini
içerdi i de tart ma götürmezdi. kincisi, 3
Kas m 2002 seçimleriyle siyasi slam'a dayal AKP'nin iktidara getirilmesidir. Bu da
uluslararas komplonun ba ar yla yürütülmesi için, komplo yönetiminin bir müdahalesi olmay ifade ediyor. Çünkü mral çürütme politikas yürüten Ecevit Ba bakanndaki koalisyon hükümetinin yenilgisi
ard ndan AKP hükümete getirildi. Ecevit hükümetinin ba ar zl
, yenilgisini önleyerek, siyasi slam'a dayal n bir çabayla Önderlik ve Özgürlük Hareketi kar nda uluslararas komployu ba ar ya götürme göreviyle hükümete getirilmi bir partiydi AKP.
Di er yandan, bu iki geli meye dayanarak,
onlar n amaçlar
yürütmek üzere onlar
taraf ndan planlan p yürütülen ve içten dayalan provokatif-tasfiyeci sald vard . Bu
ilim de tamamen ABD müdahalesine ve
AKP hükümetinin Türkiye'de yaratt duruma kendini dayand yordu. Güney Kürdistan'da ortaya ç kan durumdan, milliyetçidevletçi çizgiden güç al yordu. Bu temelde
hareketi içten bölüp parçalamay , eritmeyi
öngören bir sald , müdahale vard .
1 Haziran At
bu ko ullarda gerçekle ti. Bütün bu müdahalelere kar devrimci
bir müdahaleydi, bir Önderlik müdahalesiydi. Her eyden önce, ABD'nin Ortado u müdahalesine ve onun Kürdistan'a dönük yö-
29
KOMÜNAR
nüne kar bir özgürlükçü, devrimci ç
olmay ifade etti. Küresel sermaye ad na Büyük Ortado u Projesiyle Ortado u'yu fethetmek isteyen ABD müdahalesine kar , Kürt
sorununun demokratik çözümü temelinde
Demokratik Ortado u Birli i projesiyle
geli tirilen devrimci müdahale olma özelli ini ta
1 Haziran At
. Di er yandan
AKP'nin iktidara getirili ine kar , AKP
eliyle ideolojik, siyasi imhay gerçekle tirmeyi ve çürütme politikas ba ar ya
götürmeyi öngören plana kar bir direnme
yd . Öte yandan 1 Haziran At
bu
Üçüncü Önderliksel
do
temelinde hareketi
yeni ideolojik çizgi
temelinde yeniden yap land rma, örgütleme,
toparlama, stratejik
de im temelinde yeni bir
mücadele sürecine girme,
Demokratik Konfederalizm
sistemi içerisinde halk n
özgür demokratik ya am
örgütlenme sürecini ba lat ma gibi önemli geli meleri
yaratt .
iki iç ve d gücün örgütleyip haz rlayarak
içten dayatt
provokatif-tasfiyeci sald lara kar Önderlik çizgisinde hareketin
yenilenme, yeniden yap lanma sürecini baar yla gerçekle tirmeyi öngören bir ç
.
Yani tasfiyecili i tasfiye etme hamlesiydi.
deolojik, örgütsel cepheden hareketi tasfiye
etmek üzere geli tirilen sald ya kar büyük bir ideolojik ve örgütsel çizgi mücadelesiydi. Bütün bunlar do ru ve yeterli de erlendiremeyen, bunlara kar örgütlü, etkin
tav r ve mücadele geli tiremeyen, görev ve
sorumluluklar na yeterince sahip ç p gere-
30
ini yapamayan bireyci, örgütsüz, geri çekilmeci, tepkici, dar yönetim ve kadro yaklamlar na kar , zay f ve iddias z insan duru una kar büyük bir bilinç, irade ve iddia
yd . Dikkat edilirse, her ne kadar
önemli bir güce, imkana, f rsata dayansa da,
zor ve a r ko ullarda gerçekle mi bir at md r. Öyle çok iyi haz rlanm , planlanm
ve o temelde gerçekle mi bir at m de ildir.Tam tersine sald lar n yo unla
, ar zararlar verdi i, hareketin ideolojik, örgütsel ve pratik bak mdan bir dalgalanma,
savrulma, parçalanma, erime ya ad , tasfiye olmakla yüz yüze geldi i, ciddi tehditlerin, sald lar n, engellerin oldu u bir ortamda, bunlar yenmek üzere geli tirilen, gerçekle tirilen bir mücadele at
oldu. Bunu
iyi bilmemiz laz m.
Bütün zorluklara, zay fl klara ra men,
Önder APO'nun büyük çabas yla bütün bu
müdahalelere kar güçlü bir direni i gerçekle tirildi ve önemli sonuçlar kazan ld .
Ba lang çta belirsizlikler çoktu, ad mlar zaft , pratik etkisizdi, tehlike ve tehdit çoktu,
onun için mücadele a r a r, ad m ad m
geli erek büyüdü, ilerledi. Netsizli i, mu lakl giderdi. Yere daha sa lam basan ve
daha planl hareket eden, daha örgütlü ve
geni bir cephede mücadeleye geçen bir
düzey kazand . Y l y l önemli görevler ba ararak be inci y n sonunda önemli bir
geli me düzeyi ortaya ç kart ld . Bütün bu
sald lara kar direnerek ba ar
olan,
kazanan n 1 Haziran At
oldu u gerçe ini bugün, bu alt nc y la girerken netçe
ortaya ç kard . Birinci y lda provokatif tasfiyeci e ilimi tasfiye etti. çten ve d tan
sald lar n önünü ald . Üçüncü Önderliksel
do
temelinde hareketi yeni ideolojik
çizgi temelinde yeniden yap land rma,
örgütleme, toparlama, stratejik de im
temelinde yeni bir mücadele sürecine girme,
Demokratik Konfederalizm sistemi içerisinde halk n özgür demokratik ya am
örgütlenme sürecini ba latma gibi önemli
geli meleri yaratt kinci y lda, "Önder APO
KOMÜNAR
siyasi irademdir" referandumunu ba ar yla
yürüttü. Hareketin kendini toparlay p ideolojik yenilenmesi, stratejik de im ve örgütsel yeniden yap lanma temelinde geli tirdi i
yeni mücadelenin Önderlikle kenetlenme
düzeyini ortaya ç kard . Üçüncü y nda,
Önder APO dahil bütün harekete dönük
topyekun sald konsepti temelindeki imha
operasyonunu k rd . Bu operasyon ki, Önder
APO'ya da zehirleyerek imha dayat lm .
Yönetimimizi çe itli komplolarla, ajan faaliyetleriyle katletmeyi öngörmü tü. Gerillay
ezmek için büyük bir askeri sald planlam . Halka dönük tutuklama, eziyet, i kenceyi had safhaya ç karm . Ba bakan
Tayyip Erdo an' n a ndan, "kad n da olsa,
çocuk da olsa özgürlük isteyenlere gereken
yap lacak" dedirtecek kadar bir sald rganl k
düzeyi ortaya ç km . Bütün bunlara kar
büyük bir direni oldu ve bu sald lar
ld . Dördüncü y lda, ABD-Türkiye- ran
ittifak na dayal olarak geli tirilen ve askeri
planda gerillay ezerek siyaseten PKK'yi teslim almak isteyen plan yenilgiye u ratt . En
son Zap direni iyle bu askeri sald plan
yerle bir edilmi oldu. Be inci y nda da,
önce Önder APO'ya dönük mral 'da geli tirilen bask yla ideolojik planda hareketi geriletip teslim almay öngören sald lar bo a
kart p büyük bir ideolojik zaferi -1982
Amed zindan zaferinde oldu u gibi yaratarak önemli bir geli me sa lad . Sonunda 29
Mart yerel seçimi etraf nda örgütlenen,
PKK'yi siyasi olarak tecrit etmeyi ve bu temelde tasfiyeyi öngören plan n ba ar z
p bo a ç kart lmas sa land .
Dikkat edilirse, be y l gerçekten de dopdolu geçti. Öyle dar, s rl , içeriksiz bir mücadele süreci kesinlikle de ildi. Hemen
hemen her türlü yol yöntemin denendi i, her
türlü takti in gündeme geldi i, her alanda
komple bir mücadelenin yürütüldü ü dopdolu bir mücadele sürecidir bu be y l.
Dolay yla dersleri çoktur, zengin bir pratik
tecrübeyi içeriyor. Do ru ele al r, iyi çözümlenir ve dersleri iyi ç kart larak anla r-
sa bir toplumu, bir hareketi ba ar dan ba aya yürütecek kadar büyük bir birikimi içinde ta yor. Hiç hafife almayal m, küçümseyelim, basit görmeyelim. deolojik, siyasi,
örgütsel, diplomatik, askeri her türlü mücadele vard r bu be y ll k prati in içinde.
mha ve tasfiye planlar dü man taraf ndan
defalarca haz rlan p uygulamaya konmu tur.
Bu planlar ki, bir yere, bir alana özgü de il;
ideolojik, felsefik, psikolojik, askeri, siyasi,
sosyal, ekonomik, kültürel boyutu var.
Bunlar Türk Genelkurmay Ba kan lker
Ba bu çok iyi ifade ediyor. PKK'ye kar
mücadelenin çok geni , zengin bir mücadele
olmas gerekti ini defalarca söylemi bulunuyor, kendi sava planlar ona göre olu turuyorlar. Dü man karargah bu temelde
çal yor ve bunlar ifade ediyor. Demek ki,
çok yönlü bir mücadele süreci ya and . Özgürlük mücadelesi tarihimizin en kapsaml ,
en geni , en zengin, çok yönlü prati inin
ya and dönem, 1 Haziran At
temelinde geçen bu be y ll k dönemdir. Bunu
böyle bilmemiz, görmemiz, de erlendirmemiz gerekir. Bu bak mdan öyle basite
al nacak, dar yakla lacak, küçümsenecek
bir süreç de ildir. Zengin dersleri olan,
büyük bir birikimi ifade eden bir mücadele
sürecidir.
Bütün bu zengin, kapsaml , amans z mücadelenin sonuçlar ne olmu tur? 29 Mart
yerel seçimleri ard ndan ortaya ç kan siyasi
durum asl nda bu sonuçlar böyle bir adaletsiz terazide tartarak ortaya ç kard . Terazi
demek bile zor asl nda, çünkü adalet, e itlik,
demokratik yakla m yok. Bir taraf a r
bask ve sald yla, asl nda hak etmedi i
sonuçlar alm gibi kendini kamuoyuna
göstermek istedi, ama bütün buna ra men
gene de ba aramad . Her türlü imkân ,
bask
kullanmas na ra men gerçekleri
çarp tamad , ters yüz edemedi. Halk aldatamad , sat n alamd ve korkutamad . Sonunda
yeterli olmasa bile belli bir sonuç ortaya
kt . Nedir bu sonuç? Elbette ki AKP'nin
yenilgi almas gerçe idir. AKP'nin ba ar -
31
KOMÜNAR
na ba lanan bütün siyasi hesaplar bozuldu,
siyasi umutlar k ld . Kimdi AKP'nin
ba ar na umut ba layanlar, hesap yapanlar? ABD, AB, Genelkurmay Ba kanl ,
Irak, ran, Suriye, Güney Kürdistan yönetimiydi, i birlikçilerdi, ajanlard , hainlerdi.
Kim yoktu ki içinde! Bir cümle gericili in
hepsi de vard . Sonuçta hepsinin hesaplar
yerle bir oldu. 29 Mart ak am sand klar
aç ld nda, referandum düzeyinde dediimiz seçimlerin sonuçlar belirginle tiinde bu gerçek ortaya ç kt . Referandumu
DTP kazand , DTP'nin temsil etti i Kürt sorununa demokratik özerklik çözümü kazan. Kürt halk bu kadar bask ya ra men yüzde ellinin üzerinde bir oyla bu durumu ortaya koydu. DTP'nin demokratik özerklik
projesini destekledi ini gösterdi. Asl nda
biraz demokratik bir seçim olsayd bu sonucun yüzde yetmi -seksenin üzerinde olaca
tart ma götürmezdi. Bunu sadece biz söylemiyoruz, herkes söylüyor. Ama bütün engellemelere ra men sonuç bu oldu. Referandumda kazanan Kürt sorununa demokratik özerklik çözümü oldu; kaybeden, Ba dat plan temelinde PKK'yi siyasi tecride u rat p marjinalle tirerek imha ve tasfiye etmeyi hesaplayan siyasetler oldu.
Bu kapsaml bir ittifakt . Uluslararas
komplo ittifak n neredeyse yeniden canland lm , diriltilmi haliydi. Bu ittifak n
hesab , AKP'nin yenilgisiyle netçe bir kere
daha bozulmu oldu. Bu önemli bir sonuçtu.
Asl nda "bir seçimden de bu kadar siyasi
sonuç ç kar m , çok abart de erlendirme
olmuyor mu" diyenler, ya da demeseler de
içten içe böyle dü ünenler var. çimizde de,
zda da var. Bu dü ünce kendi ba na
ele al nsa do ru olabilir, seçimi önünden ve
sonundan kopartarak de erlendirirsek böyle
olabilir; oysa gökten dü er gibi yaln z bir
olay de ildi 29 Mart yerel seçimi. 1 Haziran
At
temelinde geli en be y ll k mücadelenin ve me ru savunma sava n sonucunda ortaya ç km . Biz daha ba tan 29 Mart
seçiminin be y ll k mücadelenin, me ru
32
savunma sava n siyasi finali olaca
ifade ettik. Gerçekten de seçim böyle bir siyasi
final oldu. Be y ll k mücadele içerisinde kimin kazand
, kimin kaybetti ini seçim
terazisinde tartarak ortaya ç kard . Yani öyle
sadece oyla yarat lan siyasi sonuç de ildi.
Sava la yarat ld , me ru savunma sava yla
yarat ld bu. Büyük bir ideolojik mücadeleyle, direni le yarat ld ; mral direni iyle,
büyük bir siyasi mücadeleyle oldu. Gece
gündüz demeden, halk gözünü k rpmadan,
yiyip içmeden hep serh ldan halinde bulundu. Bütün bu mücadelelerin sonucu birle ti,
29 Mart seçimindeki siyasi durumu yaratt .
Her eyden önce ABD-Türkiye- ran ittifan askeri olarak hareketimizi ezip tasfiye
etmek isteyen plan Zap direni iyle bo a ç kart nca, bu askeri sonucun siyasi anlam
29 Mart seçimine ta nd . Yine bu siyasi sonucun arkas nda mral direni i vard r. mral 'da Önder APO'ya dayat lan bask , i kence ve tehdide kar , bu temelde hareketi
teslim alma amac na kar Önderli in, haln, hareketimizin geli tirdi i direni le kazan lan ideolojik zaferin sonuçlar vard r. O
sonuçlar da 29 Mart yerel seçimlerindeki
siyasete ta nd . En son seçim üzerinde
yürütülen siyasi mücadelede sand ktan bilindi i, i te böyle etkili bir siyasi sonuç ç kt .
Yani bu siyasi sonuç sand ktan ç kmad ,
me ru savunma sava n yenilmezli iyle
kt . mral 'da kazan lan ideolojik zaferle
kt . Siyasi mücadelede halk n gösterdi i
birlik ve bütünlükle ç kt . Bütün bunlar birle tiler 29 Mart seçimi sonras ndaki siyasi
durumu olu turdular.
Bu sonuç üzerinden imdi iki ayl k bir
dönem geçmi bulunuyor. Bu iki ay boyunca seçim sonuçlar ifade eden bir mücadele
ya and . Dikkat edilirse, ilk elden Ba dat
plan bo a ç kt . O plana umut ba layan,
plan içine giren ittifak da ld . ABD hemen
seçim ard ndan ba kanl k düzeyinde DTP
ba kan ile görü erek politika de tirdi ini ortaya koydu. Seçime kadar PKK'yi
ve DTP'yi cepheden kar na alarak tasfiye
KOMÜNAR
etme mücadelesi yürüten ABD, seçimde
DTP'nin ba ar kazand
, ideolojik ve
askeri mücadelede de PKK'nin ba ar
kazand
görünce bir hafta içerisinde
politika de tirip bu kez DTP ile görü erek
uzla ma temelinde Kürt Özgürlük Hareketini Ortado u politikalar önünde engel
olmaktan ç kartma siyaseti izlemeye yöneldi. Bu önemli bir de iklikti. ABD'nin Kürt
politikas n sadece Güney Kürdistan'la
rl kalmad
, Kürdistan' n di er parçalar na ta
da gösterdi. ABD'nin Ortadou'da zor durumda oldu unu, art k bir gün
bile erteleyecek durumda olmad
,s
k
bir halde oldu unu gösterdi. Yine Türkiye
politikas n aksine Kürt Özgürlük Hareketi'nin zorla tasfiye edilemeyece ini de erlendirerek uzla mayla yol alma e ilimine
yöneldi ini gösterdi. Türkiye yönetiminin
bask ve iddet politikas na, DTP'yi reddeden yakla
na kar n, ABD görü me yaparak Türkiye'yle ayr bir politikada oldu unu
ortaya koydu.
Bunun sonucunda Türkiye yönetiminin
refleksleri, tepkileri geli ti. Seçim sonuçlar
önemli bir siyasi mücadele zeminini ifade
etti i görüldü. PKK buna dayanarak Kürt
sorununun demokratik siyasi çözümü yönünde önemli bir siyasi mücadele hamlesi
geli tirebilir. Bunu herkes görüyor ve de erlendiriyordu. Türkiye yönetimi bundan ciddi
bir korku duydu. Buna bir de ABD'nin DTP'yle
görü en, dolay yla siyasi uzla maya aç k
bir politik yakla ma yönelmesi gerçe i ortaya ç nca, Türkiye yönetiminin korkular
daha da artt . Seçimlerin hemen ard ndan
ba layarak geli tirilen yo un askeri ve siyasi
sald lar , bask politikas gündeme getirdi. ki ayd r ordu operasyon halindedir ve gittikçe bu operasyonlar
t rmand yor. Bu
iki ay boyunca halka sert ve vah i yönelimler oldu, A 'dan Amara'ya, Hakkari'den
Gever'e, Cizre'ye, stanbul'a, Sakarya'ya
kadar birçok alanda aç k katliamlara, linç
giri imlerine varan sald düzeyleri ortaya
kt . Bütün bunlara bir de 14 Nisan'da ba -
layan DTP operasyonu eklendi. DTP'yi tutuklama operasyonu ba lat ld ve halen
devam ediyor. Bütün bu sald lar neyi içeriyor? Türkiye yönetiminin 29 Mart yerel
seçimlerinde olu an siyasi ortamdan büyük
bir korku ve endi e duydu unu gösteriyor.
Dolay yla o siyasi zeminin yok edilmesi,
eritilmesi, ortadan kald lmas
gerçekle tirmeye dönük sald lar oluyor. Türkiye
yönetimi bu temelde sald yor. PKK Kürt
sorununun siyasi mücadelesini mi dayatacak, ABD siyasi uzla maya aç k bir yaklam m gösteriyor, bütün bunlar Kürt halk n direni iyle mi ortaya ç kt , bu noktada
çözüm argüman DTP mi oluyor, i te
Türkiye yönetimi bu iki gücü hedefliyor.
Halka öfkeyle, kinle, nefretle sald yor, ezmeye, katletmeye çal yor. DTP'yi tutukluyor, etkisizle tirmeye, tasfiye etmeye çal yor. Seçimde, sand kta yapamad
, tutuklayarak, polis bask yla, hukuku kullanarak yapmak istiyor. Seçimde DTP kar nda ya and
yenilgiyi, hukuka dayanarak, polisi kullanarak zafere dönü türmek
istiyor. Aç kça yap lan budur. Bu konuda her
türlü provokasyon, terör, bask , oyun gündemdedir. Bu bask sürecini Maz da katliam na kadar ta lar. O da bu geli melerle
ba yd ve unu ifade ediyordu: Halk üzerinde bask olmu , gerillaya dönük operasyonlar var, DTP operasyonu ba lat lm ,
tutuklan yor, çe itli yönlerden darbe vurulmu , sonuçta bir de Maz da katliam yla
PKK aleyhine kullan lacak bir ortam yararsa, Türkiye yönetimi buna dayanarak bir
siyasi sald geli tirebilece ini hesapl yordu. Bu bak mdan Maz da katliam çok iyi
örgütlenmi , planlanm bir kontrgerilla
marifetidir. Bundan ku ku duymamak laz m.
er gizli olarak yap lmas ba ar lsayd ,
ard ndan Türk yönetimi PKK katliam diye
içte ve d ta yo un bir propaganda, psikolojik sava geli tirecekti. DTP tutuklanm ,
halk üzerinde bask var, gerillaya kar operasyon var, PKK'ye kar da böyle bir propaganda ve psikolojik sava geli tirilirse, i te
33
KOMÜNAR
o zaman 29 Mart seçiminin ortaya ç kard
siyasi sonuçlar eritilmi olacakt . Zemin yok
edilecek, gündem de tirilecek, böylece
Türkiye yönetimi seçimde ya ad yenilgiyi
gidermi olacakt . Hesap, umut buydu, fakat
dikkat edilirse bunlar tam tutmad . Maz da
katliam , provokasyonu, komplosu aç a
kt . Halk bask lar kar nda direndi, y lmad . DTP sald lar kar nda direniyor,
gerilla sald lar kar nda direniyor, dolayla oyunlar önemli ölçüde bozuldu.
Hareketimiz, Türk Devleti daha bu duruma ad m atmadan, 13 Nisan'da, 1 Haziran'a
kadar süren bir çat mas zl k ilan nda bulunarak adeta Türkiye yönetiminin planlar
bo a ç kard , de ifre etti, siyasi çözüm aralar na büyük güç ve destek verdi. Türkiye yönetiminin bu sald plan suçüstü
yakalar bir durum yaratt . Ard ndan 5 Mas'ta aç klad
z demokratik, siyasi çözüm bildirisi bu konuda Kürt sorununun demokratik, siyasi çözümü için yap lmas gereken, kendi cephemizden daha çok yapmaz gereken görevleri net ortaya koydu.
Halk n ve siyasi güçlerin izlenmesi gereken
politikalar belirledi. Seçim öncesi çok tart lan ve seçimden sonra AKP yenilince gündemden kalkan Kürt Ulusal Konferans 'n n
yap lmas
gündemle tirdi. E er seçimde
AKP kazansayd en geç Nisan ortas na kadar
böyle bir konferans olacakt . Hiç haberimiz
ve haz rl klar z yok deniliyor, ama öyle
de il, haz rl klar tamd . Ama seçim AKP'nin
yenilgisiyle sonuçlan nca bu da ortadan
kalkt . ABD plan bozulmu oldu, dolay yla ABD plan temelinde Güney Kürdistan
yönetimine oynat lmak istenen rolün oynanma zemini yok oldu. imdi biz bu politikay ,
çal may yürütmeyi gündeme ald k. Olgunla an siyasi zemine dayanarak böyle bir ulusal siyasi durum ortaya ç karmak istedik. Dier yandan, Türkiye'de demokratikle me,
Kürt sorununun çözümü tart yordu, tarlacakt . Onlara çözüm üretmek, proje
sunmak, demokrasi hareketi yaratmak üzere
bir demokrasi konferans
geli tirmeyi
34
öngördük. Tabi bir de Demokratik Konfederalizm sistemi içersinde, tutuklamalar ne olursa olsun, halk n tabandan demokratik komünal örgütlülü ünün mutlaka geli tirilmesi
ve seçim sonuçlar n imkanlar na da dayanarak bu temelde de erlendirilmesi gerekti ini belirledik. Bunlar önemli aç mlard .
Bizim bu çabalar z, gerillan n, halk n,
DTP'nin direni i, Türkiye yönetiminin provokasyonlar n bir k sm n bo a ç kmas yla birle ince, son tart ma süreci gündeme
geldi.
Bunlar n yan nda bir de ABD bask var.
Bunu da bilmemiz, dikkate almam z laz m.
Bu süreçte ABD'nin de kendi politikalar
do rultusunda Türkiye yönetimi üzerinde
belli bir bask
n oldu u anla yor. Çünkü Obama yönetimi Ortado u'da öngördü ü
siyasetleri mevcut durumda uygulayam yor.
Asl nda seçimde Bin Ladin'i yakalama sözü
vermi ti. Seçimi bu temelde kazanm . Seçim ard ndan hemen Afganistan sava
t rmand rmak istiyordu. Onun için Türkiye ve
Irak'a geldi, NATO'ya gitti. Buralardan alaca askeri destekle Afganistan'da sava ba latmay umut ederken, dikkat edilirse bu
deste i alabilmi de ildir. Henüz Afganistan'da
ciddi bir sava yürütemiyor. Pakistan'da baz
operasyonlar geli tirdi, ama çok sonuç verdi i söylenemez. Bu konuda her halde en
büyük ç kmaz Türkiye ve Kürdistan'da
ya an yor. Türk ordusunu ve Kürtlerin gücünü bu politika do rultusunda kullanmak
istiyor, ama henüz PKK sorununu çözemedi i için ikisini de kullanam yor. Türkiye,
ABD'nin izledi i politikay kabul etmiyor.
Görü me ve uzla ma e iliminde de ildir.
PKK'nin tasfiyesini gerçekle tirmek istiyor.
Bunu da ABD geçmi iki y lda denedi ve baaramad . Deneyemiyor ve art k zaman da
yok, bekleyemiyor. Dolay yla Türkiye üzerinde bask vard r. Bunlar son tart malar
gündeme getirmi tir. Mevcut durumda
Cumhurba kan da, Ba bakan da Kürt so-runundan ve çözümünün gere inden söz ettiler. Türkiye'de çok yönlü tart malar var. Üç
KOMÜNAR
ilim gittikçe belirginlik kazan yor ve biraz
da ayr yor. Bunlardan bir tanesi, bildi imiz
kat klasik inkâr ve imha e ilimi. Bunu
savunanlar var ve hiçbir tart may bile gündeme getirmek istemiyorlar. Ordu içinde,
sivil bürokrasi içinde, CHP ve MHP içinde
varlar. Bunlar fa ist- oven milliyetçi çevrelerdir. kincisi, Kürt sorununun demokratik
siyasi çözümünü ve Türkiye'nin demokratikle mesini esas alan bir e ilim gittikçe
geli iyor. Çe itli çevreler, ayd nlar, yazar-
Kat , bask , ide olojik, askeri, siyasi yön temlerle sonuç al nam yor,
PKK imha ve tasfiye
edilemiyor. Özellikle son
iki y lda bu konuda çok
yo un ve planl bir çaba
harcand , ama ba ar olu namad . Art k özel sava
yöntemlerini deneyerek,
daha ince yakla arak tas fiyeyi gerçekle tirmek
istiyorlar.
lar, sanatç lar, siyasetçilerin içinde var.
Baz lar demokrat oldu u için bu dü üncededir, baz lar da imdiye kadar yürütülen
mücadeleyle sonuç al namad , Kürt Özgürlük Hareketi imha ve tasfiye edilemedi i
için art k çaresiz kalarak bir çözüm üretmek
gerekti ini dile getiriyor. Böyle olanlar da
var. Üçüncü e ilim, bu ikisinin aras ndad r.
Buna daha çok da özel sava e ilimi de diyebiliriz. Yani yürürlükte olan Türkiye yönetiminin siyaseti de budur.
Kat , bask , ideolojik, askeri, siyasi
yöntemlerle sonuç al nam yor, PKK imha ve
tasfiye edilemiyor. Özellikle son iki y lda bu
konuda çok yo un ve planl bir çaba harcan, ama ba ar olunamad . Art k özel sava
yöntemlerini deneyerek, daha ince yakla arak tasfiyeyi gerçekle tirmek istiyorlar.
Mesela seçim öncesinde AKP eliyle ve TRT6 ad yla yirmi dört saat Kürtçe yay n yapan
bir TV kanal yay na ba lat ld . Bir özel
sava yöntemiydi ve AKP'nin seçimi kazanmas amac yla geli tirilmi ti. imdi bu tür
yöntemleri geli tirerek, TV kanallar artrarak, radyo kanallar geli tirerek, Kürtçe
bas na izin vererek, Kürtçe konu ma ve
renmede baz kolayl klar getirerek, baz
çözümler üretti ini söyleyip ayr bir Kürt siyaseti olu turulmak, Kürt Özgürlük Hareketi
lan p tecrit ve tasfiye edilmek isteniyor.
Böyle bir politika izlenmeye çal
yor.
Özel sava n geldi i nokta budur. Mevcut
tart malar bu tür tavizler vererek asl nda
demokratik siyasi çözümü tasfiye etmeyi
amaçl yor. Cumhurba kan Abdullah Gül'ün
"tarihsel f rsat" dedi i herhalde budur.
Genelkurmay Ba kan da buna aç k olduunu, bu tür politikalar destekledi ini birçok kez ifade etti. Cumhurba kan , 'sorunu
biz çözece iz' derken de bunu kastediyor
herhalde. Zaten halk üzerindeki bask ,
DTP'ye dönük operasyonlarda esas yakla
n bu oldu unu gösteriyor. Yoksa kar kl diyaloga ve uzla maya dayal çözüm
aransa her halde bunu DTP'yle yapmalar
gerekirdi, onu için de DTP operasyonu
sürmezdi.
imdi tart malar n düzeyi böyledir.
Mevcut durumu bu boyutlar yla iki ayd r
de erlendiriyor ve tart yoruz. Çünkü
askeri alan bu dönemde çok daha hassas ve
dakik olmaya ihtiyaç duyuyor. Bo luk b rakmak tehlikeli oluyor ve kay p veriyoruz. Küçük bir bo luk a r sonuçlar veriyor. O nedenle bo luk b rakmamak, sürekli planl ve
örgütlü hareket etmek zorunday z. Onun için
biz öncelikle ba lad k, çok de ik toplanlar yapt k. Askeri yönetimimiz tart
görü lerini olu turdu, siyasi yönetim toplanyapt k, parti yönetimiyle topland k,
tart k, kad n ve gençlik hareketi topland
ve tart . Sonuçta öyle bir durum ortaya
35
KOMÜNAR
kt ; günlük olarak siyasi geli meleri izlemek, tart mak, de erlendirmek gerekiyor.
Geli meleri iyi takip etmeden, hemen öyledir diye bir karar almak ve siyasi süreci
öyle tan mlamak mümkün de il. Her gün
yeni politikalar ortaya ç yor, çok yo un ve
kapsaml bir siyasi mücadele ya an yor. Ank olarak bu geli meleri izleyen, de erlendiren, kar politikalar olu turarak uygulamaya koyan bir siyasi yönetim ve mücadeleye ihtiyaç var. Böyle yürütmeye çal k,
çal yoruz da. Eksikliklerimiz oldu, inisiyatif geli tirmede geç kald k. Durum nedir
ne de ildir, biraz aç a ç ks n, anlayal m
diye ihtiyatl , tedbirli yakla rken, çünkü
riskler vard , böyle olmak gerekiyordu,
Önderlik de bu riskleri bir çok defa ifade etti
bu durum bazen geç kalmaya, dolay yla
ba ka güçlerin müdahale ederek gündemi
kendi eksenlerinde yönlendirmelerine yol
açt . Biz zaman zaman siyasi süreci yönlendirmede, tart malar içine girmede de
zorland k. Bunlar imdiye kadar hep tart k. Çe itli toplant larla sürekli bir de erlendirme ve tart ma içinde olduk.
Sonuçta 1 Haziran süreci geldi. Hem tarihi at
n, üçüncü partile me ve
direni hamlemizin alt nc y na giriyoruz,
hem de öngördü ümüz süreç tamamland .
Bunlar de erlendirdik, tart k. Çok yönlü
görü ler al nd , tart malar oldu. Önderlik
bilgiler toplad , de erlendirmeler yapt ve
bir süreç tan mlad . Önderli imiz, mademki
Cumhurba kan , Ba bakan Kürt sorunundan
ve çözümünden söz etti, o zaman bende yol
haritas haz rlar m, diyerek kamuoyuna
taahhütte bulundu. Herkesten görü istiyor
ve görü belirtmeyeceklerin daha sonra ele tiri yapma haklar n olmayaca
söylüyor. Sürecin bu biçimde de erlendirilmesini
öngördü. Biz de yönetim olarak çe itli biçimlerde bunu tart k. Mevcut durumuyla
Temmuz ortas na kadar, çat mas zl k diye
tan mlad
z sürecin uzat lmas
öngörüyoruz. Ondan sonras için bu sürede yaanacak geli melere bakaca z. Geli me ola-
36
cak m olmayacak m , bir ey var m yok
mu, ya da en az ndan bizim mücadele etme
ko ullar z ne kadar i liyor, imkanlar z
ne kadar elveri li oluyor, onlar görmek
istiyoruz. E er olumlu bulursak, en az ndan
biraz topyekun imhayla, aç k oyunla, fa ist
sald larla üzerimize gelinmezse, sonras
da bu temelde de erlendirip devam ettirebiliriz. Fakat öyle olmazsa, durumu yeniden
de erlendirece iz. Böyle bir yakla m Önder APO'nun de erlendirmeleriyle, planlamas yla çeli miyor. Ona ba
z ve sonuna
kadar aç z. Fakat tabi kar tarafa öyle istedi i, kullanaca pe in bir taahhüt de vermek istemiyoruz. Çünkü tutarl de ildir, çok
fazla bir dürüstlük yok. Son dönemde gelien operasyonlar, hem DTP'ye kar sald lar n kesintisiz sürdürülmesi, hem de gerilla
üzerindeki imha operasyonlar n yayg nla
larak sürdürülmesi bunu aç kça gösteriyor. Durum böyle olunca biz de tabi
ihtiyatl yakla ma gere i duyduk, duyuyoruz. Bu konuda baz arkada lar "bir çeli ki olamaz m " diye endi e duyuyorlar. Hay r,
öyle bir çeli ki olmaz, endi e duymaya gerek yoktur. Önderlik yakla mlar anlayabilecek gücümüz var. Elbette her zaman süreci Önderlik yönlendirdi, yönetti, yönetiyor, böyle olmaya da devam edecek. Fakat
kar taraf , inkâr ve imha politikalar çözüp demokratik siyasi geli meler yaratmak
için de mücadele etmemiz gerekiyor. Ona
uygun yol ve yöntem geli tirerek mücadeleyi ilerletmemiz, bask lar
artt rmam z gerekli.
Di er yandan, baz arkada lar, "oyun var,
hile yap yor, her hangi bir olumlu geli me
yoktur, bo a ç kart lmak isteniyoruz" diyorlar. Bu e ilim HPG'de çok daha güçlü. Hakl
olarak arkada lar askeri cepheden bak yor
ve bu sonuca ula yorlar. Ula malar anormal de il, anlams z da de ildir. Biz bunlar
da ele ald k, de erlendirdik. Yönetimimizin
çe itli kademeleri bütün bunlar dikkatle
inceliyor, de erlendiriyor. Öyle u do ru u
yanl diye kestirip atan bir tutum kesinlikle
KOMÜNAR
yoktur. Bu anlamda baz yönetimlerimizin,
arkada lar n kayg ve ku kular n oldu unu
ifade etme durumlar söz konusudur.
'Kayg
z, ku kuluyuz, dü man oyun yap yor olabilir' diyorlar. imdi örgütsel-siyasi
kayg ve ku ku üphesiz olmal , çok daha
derin de olmal . Onsuz olunursa do ru
olmaz zaten. Fakat onun d nda, politik
de erlendirme yerine, 'kayg lar z var,
oyuna m geliyoruz, oyuna gelmemek için
dümdüz yakla mam z gerekir' biçiminde de
ele al namaz. Kayg dan öte, gerçekler ortada
zaten. Öyle aç a ç km , netle mi , kar kanlay a dönü mü her hangi bir ey söz
konusu de il ki. Böyle bir kayg belirtirken
arkada lar, 'kar taraf n niyeti bizi tasfiye
etmektir' diyorlar. Niyeti de il, politikas ,
plan ve bütün çal malar bu temeldedir.
Bunu görmeyen göz kördür. Bunun ötesinde
bir ey yok ki. Kim böyle olmad
söylüyor? Biz bu gerçeklerle hareket ediyoruz. Türkiye yönetimindeki genel e ilim,
yönlendirici e ilim kesinlikle budur. Böyle
olmad
sanan varsa yan yor, dü üncesini düzeltsin. çlerinde farkl dü ünceler,
farkl e ilimler de var. Çözüm e ilimleri de
geli iyor. Tart ma var, tart yor. Biz bunlar dikkate al yoruz. Bunlar da var, ama
henüz tart malar sonuçlanm de il. Bir
çözüm projesi olu mu de il. Çözümü taahhüt eden bir durum söz konusu de il. Ana
ilimin özel sava kapsam nda oldu u
tart ma götürmezidir. Bunlara ra men, bunlar bilerek biz bu politikay izlemeyi kararla rd k, do ru bulduk ve uygulamak istiyoruz. Yoksa dü man oyun yapmaz, tasfiyeden
vazgeçmi , Kürt sorununa çözümü kabul etmi
dü üncesiyle, böyle de erlendirerek bu karar
alm yoruz. Bunu bilelim. Çe itli olas klar
tart k, de erlendirdik, bütün verileri ortaya koyduk, izlenebilecek bütün politik ihtimalleri; ne
kazand r, ne kaybettirir, bizi nereye götürür, nereye götürmez, hepsini hesaplad ktan sonra böyle
bir politika izlemenin bu ko ullarda daha do ru
olaca kanaatine vard k. Ba ka politikalar n zorlay ve yanl olaca
de erlendirdik.
Örne in, ku kular, kayg lar var, kar taraf n oyunlar var diye siyasi mücadeleyi biraz geriye çeken, daha çok iddeti öne ç kartan bir mücadelenin bu süreçte bize kazand rmaktan çok kaybettirece i kanaati
bizde hakim oldu. öyle ki, kar taraf son
iki y lda, 2007 ve 2008 y nda iç içe geçmi
bir sürü ittifak olu turmu tu. Birincisi;
ABD-Türkiye- ran fiili-askeri ittifak . kincisi; ABD-Türkiye-Irak ittifak . Bu, Ortadou'da ABD politikalar n yürütülmesi için
olu an ittifakt . Üçüncüsü, ran-Suriye-Türkiye ittifak . Buna Irak' da katmaya çal yorlard . Bu tamamen PKK'ye kar bir
mücadele ittifak yd . Son iki y lda bu tür ittifaklar n en ileri düzeyde oldu u bir sald yla yüz yüze geldik ve bunlara kar mücadele
ettik. imdi geldi imiz noktada bu ittifaklar
en zay f durumunu ya yor. ABD- ran-Türkiye ittifak zay flam r. Türkiye-ABD ili kilerinde, Türkiye- ran ili kilerinde zay fl klar var. ABD-Türkiye-Irak ittifak PKK'yi
ezmeyi esas alan bir ittifakt , fakat bu
gerçekle memi tir. PKK'yle uzla arak olu turma e ilimi gibi bir sonuç seçimden sonra
ABD'de biraz daha a rl k bast . ABD,
PKK'nin ezilerek tasfiye edilece ine inanyor. Eskiden de bunu söylüyordu, 20072008 y llar nda Türkiye'yle birlikte "PKK
ortak dü man" diyerek her türlü askeri
sald
yürüttü, fakat sonuç alamad . Bu
anlamda Türkiye ile ABD politikalar nda
de iklikler oldu. imdi aralar nda çeli kiler var. Avrupa ile çeli kiler var. Türkiyeran ili kileri geçen iki y ldaki kadar iyi
de ildir. ran'da Türkiye'nin duru undan
ku ku duyuyor, ABD politikalar kendisini
zorluyor. imdi bütün bunlar bizim de deerlendirip yararlanmam z gerekiyor. Mevcut durumda siyasi avantajlar z varken,
onu kullanmadan yaln zca iddet içeren bir
politika dayat rsak, bu, kar
zdaki güçlerin mevcut durumunu de tirebilir, yeniden
bize kar de ik ittifaklar n güçlenmesin
gündeme getirebilir. Bu da aleyhimize olan
bir durum olur.
37
KOMÜNAR
Ayn ey Türkiye'nin içi içinde geçerlidir. ko ulara daha uygun, ak ll bir politika olaAKP oyun yap yor, hile yap yor, ama imdi ca kanaatine vard k.Çat mas zl k diye
geli imini tamamlam , ini e geçmi bir tan mlad
z, ifade etti imiz i te böyle bir
AKP var, zay f bir durumda. Genelkurmay politikad r. Öyle bir kelimede gelip dü ümile uzla yor, ama MHP ve CHP ile çeli ki- leniyor ve bir askeri de immi gibi oluyor,
lidir. Toplum içerisinde bir taraf olu turuyor. öyle de ildir. O, politik duru un bir keGücü zay flam ve eskisi kadar bütünlüklü limede izah , ifadesidir. Neden çat mas zl k
politika yürütemiyor. Biz iddetle üzerlerine bu kadar öne ç yor, ifade ediliyor? Demek
gidersek kar
zdaki yönetim daha des- ki, her ey hala me ru savunma temelinde
potik ve bütünlüklü bir yönetim haline oluyor, me ru savunma çizgisine göre
gelebilir. Örne in MHP'yi bile iktidara ta - hareket ediyoruz. Me ru savunma sava
yabilirler. Yani unu de eriçindeyiz asl nda. Siyaseti
lendiriyoruz: u an Türbu temelde yap yoruz, deMe ru savunkiye yönetimi en zor durumokratik siyasi mücadeleyi
ma sava içindeyiz
mundad r. Bu tespiti yapbuna göre yürütüyoruz.
asl nda. Siyaseti bu
mak hatal de ildir. EkoOnun için politikan n ifadetemelde
yap
yoruz,
nomik kriz var, askeri olasi çat mas zl k gibi bir asrak ba ar z kalm , gerilkeri deyimde kilitleniyor,
demokratik siyasi
lay ezememi , dünyadan
gerçekle iyor.
Bu
da
mücadeleyi buna göre anla
destek al p taahhüt etmer bir durumdur.
sine ra men, siyasi olarak yürütüyoruz. Onun için Böyle bir politikan n riskseçimde umut ba lad
politikan n ifadesi çat - leri yok mudur? Vard r,
iktidar, yani AKP darbe
hem de ciddi biçimde varmas
zl
k
gibi
bir
askeri
yemi , zay flam , yenilgi
r. Bu bir mücadele durudeyimde kilitleniyor, mudur; öyle müzakere, dialm . Siyasi ve ekonomik
olarak kriz var, askeri olagerçekle iyor. Bu da yalog durumu de ildir, bir
rak ba ar z, ideolojik
anla maya kesinlikle daanla r bir
olarak yenilgi alm bir
yanm yor. Bizde demokdurumdur.
Türkiye yönetimi var. Biz
ratik siyasi çözüm denilince
bu yönetimi zorlayabiliriz,
öyle alg lan yor: Bir yere
iddetle üzerine de gidebiliriz, fakat son- oturulacak, masan n ba nda tart lacak,
ras nda ortaya ne ç kar fazla belli de ildir. maddeler belirlenecek, anla ma imzalaDi er yandan, hareket olarak bir stratejik nacak, böylece bu i bitecek. Bu yanl r.
de im ya ad k. Mevcut stratejimizde zaten Demokratik siyasi çözüm bu de il. Bu, proona el vermiyor. Çünkü demokratik siyasi gram
, izledi imiz stratejiyi ve siyaseti
mücadele stratejisi, siyasi imkanlar oldu u de anlamamak oluyor. Böyle bir müzakere
ölçüde onlar kullanma ve de erlendirmeyi belki hiç olmaz. Ama sanki siyasetle çözüm
gerekli k yor. Bütün bunlar de erlen- dendi i zaman öyle oldu unu sanma e ilimi
direrek imdilik üzerimize topyekun imha var. Hay r. Biz bir mücadele yürütmek istisald
yla gelinmedikçe öyle bir iddetli yoruz. Çat mas zl k bir mücadele durudireni e geçmenin, iddetti öne ç karman n
udur. Bunu pasif savunmayla aktif savunma
do ru ve gerekli olmad kanaati, görü ü aras ndaki bir duru olarak tan mlayabiliriz.
bizde hakim oldu. Buna kar çe itli riskler, Ne tam pasif, ne de tam aktif bir savunmad r.
tehlikeler, oyunlar olsa da, demokratik siyasi kisi aras nda bir yerde durma ve bu temelde
mücadeleyi dayatmak, süreci böyle bir mü- siyasi mücadele geli tirmeyi ifade ediyor.
cadeleyle kazanmay öngörmek daha do ru, Kesinlikle bir mücadele duru udur, bir
38
KOMÜNAR
mücadele tarz r ve riskleri vard r. E er biz
do ru ve tam alamaz, onun gerektirdi i
mücadeleyi ideolojik, siyasi, diplomatik,
örgütsel, askeri alanda planlay p ba ar yla
hayata geçirmez, bu anlamda geli me sa lamazsak, sa lam bir me ru savunma duru umuz, gerillan n güçlü haz rl klar olmazsa,
siyasi aç mlar diye öngördü ümüz ulusal
konferans, demokrasi konferans , Demokratik Konfederalizm'in in as gibi görevleri
ba ar yla yürütemezsek kaybederiz. Bu
mücadelenin artlar var. Yani böyle bir siyaset izlendi inde, oturdu umuz yerde ba ar
kazanaca z diye bir ölçü yoktur. Ancak biz
baz çal malar bütün sald ve oyunlar boa ç kartarak ba ar bir biçimde yürütürsek
kazan z. Nedir bu ko ullar?
Askeri alanda yap lmas gerekenler
olarak: Bir, gerilla sa lam duracak. Me ru
savunmas
sa lam yapacak, sald lar
kar nda ezilmeyecek, kay p vermeyecek,
sald lara an nda cevap verecek, misilleme
hakk kullanacak, savunma pozisyonunda
olacak, sald
derhal kar k vererek
cevaplayacak. ki, kendini nicel ve nitel olarak büyütecek, geli tirecek. Gerilla nicelik
olarak kendini büyütecek. Gelece in kazalmas için bu gereklidir. Gerillaya kat mlar artt lacak. Nitel olarak büyütülecek; yani komutan n, sava
n ideolojik ve askeri
itimi geli tirilecek. Me ru savunma stratejisini do ru anlayan, onun takti ini, tarz
kavrayan, özümseyen, örgütsel sistemini
buna göre kuran, günlük prati ini bu
temelde yürüten bir HPG gerçe i, gerilla
gerçe i ortaya ç kart lacak. Bunlar yap rsa,
çat mas zl k durumu askeri alanda bize
zarar vermez, tersine biz kârl ç kabiliriz.
Asl nda Genelkurmay sava may hiç dü ünmüyor. Sava ve çat ma üzerine kurdu u
bir plan yoktur. Sadece gerillan n varl
üzerinde plan kuruyor ve stratejik ba ar
iki eye dayand yor: Bir, da a ç lar
engellemek; iki, da a ç km olanlar çe itli
yöntemlerle kaç rtmak. lker Ba bu yönetiminin stratejisi bu temeldedir. Bu alanda
mücadele ederek bu strateji bo a ç kart labilir. Da a ç lar artt rsak, da dakilerin
kaç lar
önlersek, demek ki biz ba ar
kazanabilir, Genelkurmay stratejik yenilgiye u ratabiliriz. Bunun için de kat mlar
artt rmak ve ideolojik askeri e itimi derinle tirmek temel yöntem oluyor. Yani bunu
HPG'nin nicel ve nitel olarak büyütülmesi
hamlesi olarak da tan ml yoruz. Askeri alan buna göre bir çal ma yürütmesi gerekiyor.
Siyasi alanda yap lmas gerekenler
olarak: Bir, sald lara kar halk serhildan
duru unu gösterecek, direnecek. Teslim
olmak, tedbirsiz olmak yoktur. ki, her koulda demokratik halk örgütlülü ü sürdürülecek. Demokratik konfederalizmin
in as
tabanda geli tirece iz, bu artt r.
Halk örgütlemezsek hangi siyaseti izlersek
izleyelim ba ar z kal z, ama halk örgütlü
hale getirirsek her türlü dü man oyununu
bo a ç kartacak bir halk duru u ortaya ç kar.
Üçüncüsü, Ulusal Konferans' n gerçekle tirilmesidir. Bu konferans önem ta yor. Mevcut yönetim özel sava kapsam nda baz tavizler vererek ayr bir Kürt politika alan
yarat p Özgürlük Hareketi'ni tecrit, te hir ve
tasfiye etmek istiyor. imdi Ulusal Konferans demek, Türkiye yönetiminin bu politikas
bo a ç kartmak, Türkiye yönetiminin kullanaca bir Kürt siyasetine izin
vermemek demektir. E er bütün Kürt siyasi
gücü ortak bir ulusal konferansla toparlan rsa, o zaman Türkiye yönetiminin istedi i gibi kullanaca bir Kürt siyaseti kalmaz. Dördüncüsü, demokrasi konferans r. Demokrasi konferans iki bak mdan önemlidir.
Birincisi, Kürt sorununun siyasi çözümüne
dönük yanl yakla mlar ortadan kald rabilirdi. kincisi, bir demokrasi hareketi
geli tirebilirdi. Ko ullar uygun, bo luk var,
imkanlar olu mu tur. Demokrasi hareketinin
geli mesi sürecin demokratik güçler lehine,
Türkiye'nin demokratikle mesi, Kürt sorununun demokratik çözümü lehine i lemesi
için artt r.
39
KOMÜNAR
Asl nda çözümden biraz da bunu anlamam z gerekiyor. Çözümü mevcut devletle
oturup anla mak, ya da bunu herkesi demokratik dü ünceli yapmak olarak görmek yanr. Mücadele ederek mevcut oyun yapan
siyasetleri, özel sava siyasetlerini daraltaca z, ku ataca z, etkisizle tirece iz, ona
kar demokratik siyasi hareketi geli tirece iz. Bu yakla m güçlenecek, etkili hale
gelecek ve Türkiye'nin, Ortado u'nun demokratikle mesi Kürt sorununun demokratik çözümüyle iç içe bu biçimde geli ecek
ve gerçekle ecek. Bunlar birbirine çok ba
ve iç içe geçmi süreçlerdir. Bu ko ullar yerine getirilirse siyasi alanda da biz kazan z
diyoruz. deolojik mücadeleyi bu çerçevede
planlay p yürütmek gerekiyor. Propaganday ,
sanat-edebiyat çal malar çok daha boyutlu geli tirmemiz gerekiyor. Biz onlar da
epeyce tart p planlam
durumday z.
Diplomatik faaliyetler, yani di er bütün
faaliyetlerin bu temelde yürütülmesi gerekiyor. E er bu görevler yerine getirilirse o
zaman siyasi mücadeleyle çat mas zl k
temelinde yürüttü ümüz siyasetle biz kazaz diyoruz. Plan z ve hesab z budur.
Bu bir mücadeledir. Mücadeleden kim kazançl ç kacak? Bu görevleri yerine getirirsek bu siyaset bize kazand r diyoruz. Kazand rma ans ve imkan daha fazlad r. Dier siyasi olas klara göre bunun bize
kazand rma ihtimali daha fazlad r. Onun için
böyle bir siyaseti yürütmeyi uygun gördük.
Bir kere bunun böyle ele al p, do ru
anla lmas laz m.
Öte yandan, son ya anan olaylar sonucunda içimizde çat mas zl n do ru anla lmad
gerçe i ortaya ç kt . Yine Önderlik çok sert ele tiriler ortaya koydu.
Önderlik o ko ullarda o ele tirileri söyleyebiliyorsa, ya anan bu son olaylar n ne kadar
sert ele tiri konumunda oldu unu anlamaz gerekiyor. O kadar anlay z olamay z.
Fakat baz olaylar sürecin anla lmamas ndan kaynaklan yor gibi geliyor bize. Çat mas zl
yanl anlamalar var. Çift yanl
40
ate kesmi , anla maym gibi görenler var.
Oysa dikkat edilirse biz, ate kes bile demiyoruz, çat mas zl k diyoruz. Yani unu
ifade ettik: Biz sabit hedeflere, askeri
hareketlilik içerisinde olmayan, gerillaya
sald rmak üzere harekete geçmeyen, ana
yollardaki hedeflere, karakollarda sabit
halde olan dü mana sald rmayaca z. Çat mas zl k bu kadard r. Bunun d nda bizi tasfiye etmek için askeri çal ma yapan,
hareket halinde olan, operasyona ç kan, bize
sald ran tüm güçlere kar bizim de müca-
Elbette 93 ate kes
sürecinde komplolar vard ,
dü man sald rd ve sonuç
böyle oldu. Bu do ru, bunu
dü man yapt , ama bizim
görevimiz de dü man bo a
kartmakt . Dü man ne
yap yorsa ona ön açmak,
dü man n istedi ine yol
vermek de ildir. Onun
zemini olmak de il, onu
bo a ç kartmak, etkisiz
lmakt r.
dele etme hakk z ve de görevimiz vard r.
O seni imha etmek istiyorsa, sen de onu
imha edeceksin. Sadece Türkiye'den de il,
ran'dan, Irak'tan, Suriye'den, kimden gelirse
gelsin, bu yakla m geçerlidir. Sadece askeri
boyutlu da de il; siyasi olarak, ideolojik
olarak yapacaks n. imdi çat mas zl k bunu
ifade ediyor. Bu anlamda biraz yanl ve
yetersiz anlamalar var. Çat mas zl k tam
anla lm yor ve bir mücadele biçimi olarak
kabul edilip ona göre bir yakla m geli tirilmiyor. Ret var, ba tan anlamaya çal mamak var. 'Bu zordur' veya 'anlad
z mü-
KOMÜNAR
cadele biçimlerine uygun dü müyor, onun
için kabul etmeyiz' demek do ru de ildir.
Kabul etmemiz gerekiyor. Anlad
z
mücadele biçimleri gibi olmaz, ama bir
mücadele biçimidir, Önderlik ve yönetim
önümüze koyuyor, o zaman anlayaca z ve
onun gereklerine göre hareket edece iz.
Öyle olmazsa siyaset yapamay z. 93 ate kes
sürecini, gerillan n ate kesi yürütemeyen
konumu sabote etti. imdi Bingöl'deki 33
asker olay böyle sorguluyoruz. Her gün
be -on çat ma olursa, be -on gerilla ehit
olursa, bir yönetim ate kes içindeyiz diyebilir mi? Dolay yla Önderlik bunu diyemedi. O kadar sürdürmek istedi, ama sürdüremedi.
Elbette 93 ate kes sürecinde komplolar
vard , dü man sald rd ve sonuç böyle oldu.
Bu do ru, bunu dü man yapt , ama bizim
görevimiz de dü man bo a ç kartmakt .
Dü man ne yap yorsa ona ön açmak, dü man n istedi ine yol vermek de ildir. Onun
zemini olmak de il, onu bo a ç kartmak,
etkisiz k lmakt r. Gerillan n görevi budur.
Yoksa dü man bizi yönlendirmi olur. Demek ki görevimizi ba ar yla yerine getirememi iz. imdi de öyledir. Gerilla do ru duru gösteremezse, çat mas zl k do ru anlalmaz, uygulanamazsa, biz demokratik siyasi mücadeleyi bu sürece dayatamay z.
Dayatmaya kalkarsak kaybederiz, ba ar z
oluruz. Aksine dü man ba ar olur. Bunu
kesinlikle bilelim.
Onun için anahtar gerillan n elinde. Gerillan n bunu do ru anlay p sa lam yürütmesi
ancak siyasi alana, sosyal, ekonomik, ideolojik alana çal ma yapma imkan veriyor.
Zaten me ru savunma temelinde çal mak,
mücadele etmek, siyaset yapmak da buna
deniyor. Me ru savunma siyasi mücadeleye
zemin sunamazsa, imkan yaratamazsa siyasi
mücadele de ba ar yla yürümez. Böyle yapmamam z gerekiyor.
imdi gündemimiz budur, bunlar taryoruz. Zor bir i tir, karma kt r. Düz ve
kolay yürütülecek bir mücadele biçimi de-
ildir. Kürdistan' n ko ullar bizden bunu
istiyor. Bu zor, karma k mücadele biçimini ba ar yla hayata geçirmemizi gerektiriyor. Bu konuda gerillan n duru u gerçekten belirleyici. Son iki üç görü medir Önderli in ne
kadar zorlanm durumda oldu unu herhalde herkes anl yor, görüyor. Daha fazla
yanl ve yetersiz yakla mlar ve sonuçlar
ya an rsa art k bu durumu yürütemez duruma gelebilir. 93'teki duruma dü ebiliriz. Önderlik ba ta 93 uyar
bunun için yap. Önderlik 93 sürecini niye söyledi diye
birkaç defa tart ma gündemine geldi. Bunu
söylemek istedi Önderlik.
Buna f rsat verilmemeli, provokasyonlara
alet olmamal , dolay yla stratejik de imden geri ad m atmamal yd k, derinle tirmeliydik dedi. Öyle olsayd uluslararas
komployu da Önlerdik. Önleyememek bizi
uluslararas komploya kadar götürdü. imdi
de Kürt sorununun demokratik siyasi çözüm
mücadelesi bu temelde geli iyor.
Bunun gerillac bu temeldedir. Herkesten
önce gerillan n bu gerçe i görmesi, anlamas , kendini buna göre e itmesi, örgütlemesi ve bir tarz haline getirmesi gerekiyor.
Tarz , üslubunu, temposunu ya amda,
harekette, çal mada, üslenmede, mevzilenmede buna göre olu turmas laz m. Eksiklerimiz buradad r, zorluklar burada ortaya
yor. Biz, bu eksiklikleri giderdi imiz
ölçüde bu mücadele sürecini ba ar yla
yürütece imize inan yoruz.
Sonuç olarak, oldukça önemli, tarihi
geli melere aç k, fakat tehlikeler de ihtiva
eden kritik bir süreçte oldu umuz ortad r.
Süreci do ru ve yeterli anlar ve üzerimize
yüklenen görevleri etkili bir biçimde ve
do ru bir tarzla ba ar olarak harekete geçirirsek biz kazanaca z. Süreç kesinlikle
demokratik siyasi çözüme do ru ilerleyecek.
Bugün özel sava kapsam nda tavizler vermek zorunda kalan inkâr ve imhac güçler,
kar t yönetimler giderek tavizlerini artt ra
artt ra, zorlana zorlana daha ileri kabullere,
çözümlere raz olacaklar. Kürt sorununun
41
KOMÜNAR
çözümü sanki biraz da böyle geli ecek. Yani
öyle birden bire yüzde yüz çözüm, masa
ba nda oturup anla mal çözüm olma ihtimali azd r. Küçük küçük tavizler ortaya ç kararak, giderek onu büyütme temelinde bir
inkarc , imhac sistemin çözülmesi temelinde gerçekle ecek bir demokratikle meye
ula labilir. Birçok alanda da böyle oldu.
Güney Afrika ve benzeri yerlerde bu tür
rejimler böyle çözüldüler. Onun için de
küçük tavizler, özel sava kapsam nda da
olsa dü man n inkâr ve imha güçlerinin atad mlar da küçümsememek laz m. Bu
süreçte ciddiye almal ve dikkatle yakla mal z. Cumhurba kan ve Ba bakan Kürt
sorunu ve çözümünden söz etti, Kürtlü ü
kabul etti, aç kça herkes de tart yor. Bu
Kürtlü ü ve Kürt sorununu en üst düzeyde
bir kabuldür. nkarc k k yor, y
yor.
stedi inden ve demokrat oldu undan de il,
mecbur kald ndan y
yor ve art k yeni
bir dü ünce olu uyor. Bunu devam ettirdikçe, giderek daha derinle tirip ad m ad m
Kürt sorununu da siyaseten çözen; Türkiye,
ran, Suriye, Irak gibi ülkeleri de demokratikle tiren bir siyasi geli meye dönü türebiliriz.
Mücadeleyi böyle anlamam z gerekir.
Bunu anlad
z ve prati e geçirdi imiz
ölçüde kazanaca
da bilmeliyiz.
Mevcut ko ullar böyle mücadele etmeyi
gerektiriyor. Bunun d nda ba ka yol yoktur. Bizim için ba ka yollar olsa diye aramak, beklemek de il, niye böyle oluyor, zorluklar var diye yak nmak de il; somut
ko ullar zdan ç kan bu gerçe i do ru ve
derinli ine anlayarak, bunun gerektirdi i
üslubu, tarz , tempoyu, örgütsel sistemi,
stratejik ve taktik anlay
edinmemiz ve
bunun gereklerine göre bir çal ma, ya am
ve mücadele içinde olmam z gerekiyor.
Do ru tutum budur, sürecin militan olmak,
komutan olmak bunu gerektirir. Yeniden
partile mek böyle bir militan haline gelmek
demektir. Yoksa ben partiye ba
m diye
yemin etmek partile mek de ildir. Parti-
42
le mek demek, bu gerçekleri görmek, anlamak, ideolojik, siyasi, örgütsel, askeri bamdan stratejimizin, taktiklerimizin gereklerini daha do ru anlamak, özümsemek,
gereklerini pratikte ba ar yla yerine getirecek bir ki ilik kazanmak demektir. Anla, ölçülerimizi buna ula rmak, ki ili imizi böyle bir mücadeleyi ba ar yla
yürütür hale getirmek demektir. HPG'nin
ideolojik-askeri e itiminden kast z
buydu. Ba ta komuta olmak üzere bütün
sava
güçlerinin bu süreçte bir hamle
halinde kendini bu temelde e itmesini
öngörüyoruz. Bunu daha güçlü planlamaya
çal aca z. Bu kapsamda daha fazla kararlar alaca z. Akademik e itimleri en ba ta
böyle bir düzeye ç kartmaya çal aca z.
Yani komutay me ru savunma stratejisini,
onun taktiklerini ve tarz do ru ve yeterince özümseyen ve ki ili ini ona göre ekillendiren bir konuma getirtecek bir tarza,
düzeye ç kartaca z. Akademik e itimlerin
bu konuda önemli görev ve sorumluluklar
var. Onlar yeterli olursa ve sonuçlar bütün
HPG yap na ta rlarsa gerilla süreci
do ru ve yeterli anlayan ve gereklerini
ba ar yla yerine getiren hale gelebilir. Gerilla konumunu sa lam tutturursa o zaman
Önderlik ve yönetimimiz siyasi mücadele
takti ini do ru ve etkili bir biçimde uygulayabilir, çat mas zl k sürecini ba ar yla
yürütür, yönetir ve kesinlikle kazan z.
Umudumuz bu, inanc z bu temeldedir.
1 Haziran At
'n n alt nc y nda da
bunun gereklerini ba ar yla yerine getirip
alt nc y en kazan mc y l haline getirmeyi
umut ediyoruz. Hesab z, karar z, inanz bu temeldedir, çabam z da buna göre
olacak. Bütün arkada lar, HPG'nin her
düzeydeki tüm komuta yap ve sava
bunu iyi anlayarak, bu sürecin en etkili,
ba ar yürüten gücü olacak. Bu temelde biz
bir kere daha, 1 Haziran At
'n n be inci
l dönümünün bütün mücadele eden güçlerimize kutlu olmas diliyoruz.
***
KOMÜNAR
PKK KADROSU ÖNDERL K
TERC HLER NE GÖRE YA AYANDIR
Cemil BAYIK
Partimiz yürüttü ü e itimle kendisini uygulama alan na kavu turmak, ya amsalla rmak
istemektedir. Biliniyor, kadro olmadan bir
hareketin gerçekle mesi, ideolojisini hayata
geçirmesi mümkün de ildir. Güçlü, yeterli
ve yetkin kadro demek; güçlü, yeterli ve yetkin parti demektir. Bu formül tersinden de
geçerlidir. Yani güçlü, yeterli ve yetkin bir
parti kesinlikle kendi kadrosunu da yaratacakt r. deolojik netli i olan, ne istedi ini
bilen ve istekleri do rultusunda mücadele
eden bir parti, amaçlar na uygun kadrosunu
da yaratm demektir. Önder APO'nun kadro
yaratma çal mas bir e i daha bulunmayan
büyük bir örnektir. Reber APO çe itli de erlendirmelerinde en az 30 bin kadroyu e itip
mücadele saflar na k
belirtiyor. Bu,
Önderli in kadroya verdi i önem kadar,
çal maya ne kadar ciddi yakla
da gösterir. Bu ayn zamanda partimizin tüm komplo ve sald lara ra men bugünlere nas l
geldi ini de göstermektedir. Bu aç dan kadro geçmi ten beri devrimci mücadelenin en
önemli çal mas olarak de erlendirilmi tir.
Do ru olmak ya da do rular savunuyor
olmak yetmiyor, hareketin ideoloji temelinde ya amak ve mücadele etmek gerekiyor. Partimiz herhangi bir kadroya de il,
partinin ideolojisi temelinde dü ünen, ya ayan ve mücadele eden kadroya ihtiyaç duyuyor, yaratt
kadrolar da bu ölçüde olanlard r. Parti ideolojisi do rultusunda ya amayan, mücadele etmeyen kadroyu da, kadro saymamakta, kendi kadrosu olarak kabul
etmemektedir. Partimizin 35 y ll k mücadelesi, bu anlamda hem ba ar bir mücadele
tarihidir, hem de ba ar kadro çal mas tarihi. Ancak bu de erlendirmelerimiz PKK
kadrolar n eksiksiz olduklar anlam na da
gelmiyor. Aksine kadro sorunlar halen de
partimizin bir numaral sorunudur, ciddidir
ve a lmay gerektirmektedir. Önderli in
"Yetersiz yolda k" de erlendirmesine konu
olan da, zay f ve yetersiz kadrodur. PKK'nin
kadrolar , Önderli in yolda lar olduklar
iddia edenler, kesinlikle kendilerini bu deerlendirmelerin d nda tutamazlar.
Hareketin saflar nda yer alan kadro herhangi bir ki i de ildir. O her eyden önce
hareketin bir kadrosudur ve dolay yla
moderniteden edinmi oldu u al kanl klar
arak, tamamen hareketin amaçlar na göre
olmak zorundad r. Kadro ona göre ekillendirilmek, biçimlendirilmek ve kadro da
hareketin ki ilik esaslar temelinde biçim,
ki ilik kazanmak zorundad r. Bu hareketin
amaçlar bellidir; bu hareket sadece Kürdistan halk n de il, insanlar n özgürlük, de-
43
KOMÜNAR
mokrasi, adalet ve e itlik problemlerini de
çözmek istiyor. Bunun için öngördü ü bir
felsefesi, ideolojisi, siyaseti, örgütü, eylem
anlay , ahlak , kültürü vard r. Kadro tamamen bu felsefeye, bu ideolojiye; bu felsefe
ve ideolojiden kaynaklanan tarz na, kültür
ve ahlak na, ölçülerine göre ekillenmek zorundad r. Ki i ancak o zaman bu hareketin
kadrosu olur. Kadronun tamamen APOCU
Hareketin amaçlar na göre e itilmesi, ekillendirilmesi gerekiyor. Kürdistan toplumunun ve insanl n demokrasi, özgürlük, e itlik, adalet ve bar sorunlar çözmesi için
bu hareketin zihniyetine, tarz na göre biçimlendirilmesi gerekiyor ki, bu hareketin amagerçekle tirebilsin. APOCU Hareketin
amac ; Kürt sorununu demokratik özerklik,
Türkiye'de Demokratik Cumhuriyet yaratarak çözme temelindedir. Bunu da KCK sistemini geli tirerek ba armakt r. Kürdistan'da,
Ortado u'da Demokratik Konfederalizmi
geli tirip dünyaya yaymakt r. Demokratik,
ekolojik, cinsiyet özgürlükçü bir toplum, bir
sistem yaratmakt r. Hareketin böylesi hedef
ve amaçlar vard r, bu hedef ve amaçlar her
PKK kadrosunun da ba
oldu u, u runa
mücadele etti i hedef ve amaçlard r. Her
parti kadrosunun kendisini bu hedefleri,
amaçlar gerçekle tirmeye göre düzenlemesi, ekillendirmesi gerekiyor. Ancak o zaman
PKK militan olmaya, Önder APO'nun yolda olmaya hak kazan r. Di eri laft r, hiçbir de eri yoktur. Bunun çok net bilinmesi,
anla lmas gerekiyor.
Parti Merkez Okulu'nda e itime kat lan
de erli yolda lar n bu amaçlar gerçekle tirme temelinde e itime kat lmalar , kendilerini e itmeleri, biçimlendirmeleri gerekiyor. unu çok aç k söylüyorum; Partinin
Merkez Okulu'na kat lan her kadro aday
kendisinde PKK'nin ki ili ini yaratacak,
kendisinde bu ki ili i derinle tirecektir. Aksi
takdirde partinin okullar ndan mezun olmak,
bu partinin görev ve sorumluluklar üstlenmek dü ünülmemelidir. PKK'lile meyen,
PKK'lile mede srarl bir çaban n sahibi ol-
44
mayan birine bu hareketin herhangi bir
görev ve sorumlulu u, herhangi bir olana
verilmeyecektir. PKK'nin ki ili ini kendisinde yaratmayan birine bu halk hiçbir biçimde teslim edilmeyecektir. Aksi canilik
olur, bu kadar net ve aç k söylüyorum. Parti
Merkez Okullar 'na kat lanlar ne yap p-edip
burada PKK ki ili ini kazanacak, burada bu
ba ar lacak ve öyle buradan ç lacak, partinin görev ve sorumluluklar üstlenilip gidilecektir. Aksi anlay , yakla m ve ya am
tarzlar n kesinlikle kabul edilmeyece i bilinmelidir. Parti Merkez Okullar 'ndan mezun olan her kadro partile meyi en üst
düzeyde, hem de PKK tarz yla partile meyi
en üst düzeyde ya amak, ya atmak ve her
yere ta mak, ta rmak zorundad r. Her kadronun böylesi temel bir görevi vard r ve bu
bir zorunluluktur. Onun için Parti Merkez
Okullar 'na kat lan her arkada PKK tarz yla
partile meyi, ya amay ve bunda derinle meyi kendisine esas alacakt r. Partile meyi
geriye çeken, zay f dü üren her türlü anlay ,
tutum ve davran la mücadele edilecektir.
Burada o tür tutum, davran ve anlay lara
asla yer verilmeyecektir. Bize kaybettiren,
bizi ba ar z k lan, takatsiz b rakan, çirkinle tiren ne varsa hepsine kar mücadele
edilecektir. Burada bütün çirkinlikler, gerilikler, zay fl klar, çarp kl klar, dü künlükler
partile menin ba ar lma gerekçesi olacakt r.
Parti okullar z böylesi yerlerdir. Partimiz
burada kendinizi e itmeniz, çözüm gücünüzü ortaya ç karman z, PKK ki ili ini bütün yönleriyle ki ili inizde ortaya ç karmaz ve kendinizi bu temelde yeniden yaratman z için ne olana varsa hepsini sunuyor.
Gerisi art k sizlerin, kadro adaylar n istem
ve çabalar na kal yor. E er gerçekten partile mek, Önder APO'nun gerçek birer yolda olmak isterseniz ve çabalar
da bu
temelde yetkin k larsan z, bunu ba armamaz için hiçbir neden yoktur. Bu tamamen
size ba
r.
Hiçbir arkada olanaklar n, ko ullar n az
ve yetersiz oldu unu söyleyemez, söylese de
KOMÜNAR
bunun ciddiye al nmayaca aç kt r. Sunulan
olanak, ortam güçlüdür ve neyimiz varsa
sunuyoruz. Gerisi almaya, almas bilenlere
ba
r. Kald ki Önder APO, "PKK zihniyetinde olanaklara dayal partile me olmaz"
demi ti. PKK partile mesi olanaklar üzerinde, olanaklara dayal bir partile me de ildir.
PKK partile mesi olanaklar yoksa yaratma,
var olan daha da ilerletme, büyütme tarz ndad r. PKK partile mesi tamamen bu tarzdad r. Reber APO hiçbir zaman olanaks zl ktan ikayet etmedi. Tam tersine olanaks zl
mücadelenin gerekçesi yapt ve s r olanakla mücadeleyi ba latt ve bugünlere kadar getirdi. Yoklu un e inde olan, varl yoklu u tart lan Kürt halk n ölüm kefenini y rt p atmas sa lad . ayet Önderlik
de ba kalar n yapt gibi olanaklar bahane etseydi, bugün ne Kürt halk ndan, ne de
mücadelesinden bahsedilecekti. "Tarihte
mazi" dedikleri ey, Kürt halk için çoktan
gerçekle mi olacakt . Ama Önderlik ne koullara, ne olanaklara, ne de ba ka gerekçelere s nmad , s r donan mla mücadeleyi ba latt ve ba dik, onurlu, mücadeleci
bir halk yaratt . Kürt halk n varl kabul
edilir hale geldiyse, sorunun çözümü
tart yorsa, bu, Önder APO'nun gerekçe
kabul etmeyen felsefesi temelinde gerçekle mi tir. Önderli in olanaklar hakk ndaki
u sözleri yakla
n ne olmas gerekti ini
çok aç k göstermektedir: "Hay rl bir i yapmak için çok fazla eye gerek yoktur. yi
duygular ve birkaç söz yeterlidir. Gerisi
kendili inden gelir." Önderli in ya am ve
mücadele felsefesi de temelde bu yakla mlar çerçevesinde gerçekle mi tir.
Bu konu kadrolar
n yeterince bilmedikleri, bilince ç karmad klar bir konudur.
Kadrolar zda genel bir yakla m olarak
olanaklara ba
k vard r. Sanki her ey olanaklar n fazlal yla gerçekle iyormu gibi
davran lmaktad r. "Olanaklar azd r, daha
fazla olanak verin, verirseniz daha da yapaz, yoksa bu olanakla olmaz" zihniyeti egemendir. Bu zihniyet Önder APO'ya ve PKK'ye
ait bir zihniyet de ildir, bu 'olmaz n' zihniyet
ve felsefesidir. Bu felsefe kesinlikle bize deil, dü mana aittir. Dü man n her gün Kürt
insan na verdi i felsefedir. Önder APO'nun
felsefesinde "olmaz" diye bir ey yoktur; olmaz, olurun gerekçesidir. Önder APO için ne
denilmi tir? "En olmazlar olur yapan
adam". Bu gerçektir. Herkesin olmaz dediine olur diyen ve ba aran bir önder ve bir
harekettir. Bunun mensuplar da bu felsefeyi
esas almak zorundad r. Olanak azsa çal n,
istedi iniz kadar olanak yarat n ve partinin
hizmetine koyun, bu sizin elinizdedir. Hem
olanak az denilecek, daha fazla olanak
istenecek, hem de ko ullar uygun olmas na
ra men çal p olanaklar fazlala
lmaya-
PKK'de olanak yoksa ikayet
etmek, istemek yerine yaratmak,
varsa da hakk vermek esast r.
Onun için kadrolar
n, aday
kadrolar
n o bahane ki ili ini
malar gerekiyor. Olanaklara
nan, olanaklarla i yapan, daha
fazla, hep daha fazla olanak
isteyen ki ilik zay f, kendine halka,
harekete, mücadeleye ve ba ar ya
güvenmeyen bir ki iliktir
cak! Bu iki yüzlülüktür, PKK'lilikle de bir
alakas yoktur. PKK'de olanak yoksa ikayet
etmek, istemek yerine yaratmak, varsa da
hakk vermek esast r. Onun için kadrolar n, aday kadrolar
n o bahane ki ilini a malar gerekiyor. Olanaklara s nan,
olanaklarla i yapan, daha fazla, hep daha
fazla olanak isteyen ki ilik zay f, kendine
halka, harekete, mücadeleye ve ba ar ya güvenmeyen bir ki iliktir. Bu ki ilik PKK'nin
dü man olarak gördü ü ve mücadele etti i
bir ki iliktir. Onun için hiçbir arkada n hiçbir zaman bahanelere ihtiyaç duymamas ,
bütün bahaneleri daha çok mücadele etmenin, ba arman n gerekçesi saymas , bu te-
45
KOMÜNAR
melde yüklenmesi ve sonuç almas gerekiyor. Önder APO'ya yolda k, PKK'de militanl k yapmak isteyenler bunu esas alacaklard r. Ba ka türlü PKK'de militan olunamaz, Önder APO'yla yolda k yap lamaz.
Öyle, 'geldim, u sorunum var, bu sorunum
var, parti bu sorunumu çözsün, parti beni
itsin' biçimindeki bir yakla m olmamal ,
varsa da hemen terk edilmelidir. Parti kimseyi e itmez. Parti kendini e itmek isteyene
olanak sunar, güç ve destek verir, e itim
ortam yarat p, olanaklar sunar. Partinin
yapaca budur. Bir ki i kendini e itmedikten sonra hiç kimse onu e itemez. Parti
Merkez Okullar 'na kat lan bir kadro aday
öyle kendini ta gibi partinin üzerine atamaz. Birçok arkada kendini e itmiyor, e itimsizli inin nedenini de neredeyse partide
buluyor; 'parti beni e itsin' diyor. Sen kendini e itemedikten sonra parti seni nas l e itsin? Tabii ki parti seni e itmez. Ama sen
kendini e itirsen, o yönde çaba gösterirsen,
parti zaten onun ortam ve imkân sunuyor,
bundan sonuna kadar yararlanabilir, kendini
itebilirsin. Parti Merkez Okulu dü künlerin, kendini hareketin üzerine atanlar n
yeri de ildir. Buras parti militanlar n yeridir, fedailerin yeridir. Burada ancak fedai
olarak kal p, ya an labilir, bunun da çok
net anla lmas gerekiyor. Parti okullar s nt evleri de de illerdir. Parti Merkez Okullar her gün yeni zihniyet devrimlerinin
gerçekle tirildi i yerlerdir. Herkes böyle anlayacak ve bu temelde anlam vermeye
çal acakt r.
Kendini e itmek, öyle baz bilgiler edinmek de ildir. üphesiz bilgi edinmeyi içeriyor, ama e itimi sadece bilgilenme olarak
anlamak yanl r, yetersizdir. Baz lar e itimi öyle anl yor ve yakla yor. Edindi i baz
bilgileri de yeri geldi inde kendi ç karlar
için kullanmaktan çekinmiyor. Kendini
savunman n, koruman n, bireysel bir tak m
ihtiyaçlar
gidermenin arac olarak kullan yor. Bu kesinlikle yanl r ve terk edilmesi gerekir. Kendini e itmek demek par-
46
tinin amaçlar do rultusunda kendisini
yeti tirmek demektir. Partinin zihniyeti ile
kendisini e itmek ve ya amak demektir.
Kendini halk n sorunlar n çözüm gücü haline getirmeyen biri kadroluk s fatlar
kazanamaz ve militanl k da yapamaz. O hem
partiye, hem de bu halka yük olur, bela olur;
partiye de, halka da sorunlar ve kay plar yaat r. Onun için e itime kat lanlar n tamamen hareketin amaçlar na, bu amaçlar gerçekle tirmek için ihtiyaçlar na, onun çizgi
esaslar na göre kendilerini e itmeleri; her
ko ulda, her türlü görevi her alanda yürütebilecek, onun sorumlulu unu kendilerinde
yaratacak düzeye gelmeleri gerekiyor.
Kadro aday e itimden ç yor, hareketin
ihtiyaçlar temelinde düzenleme yap yor,
ama o diyor ki; "Bu benim gönlüme göre deil". Yani her ey gönlüne göre olacak. Hareketin ihtiyaçlar var m yok mu onu ilgilendirmiyor. Her eyin ona göre olmas gerekiyor. Böyle çok tuhaf bir partililik var, hem
de e itimden sonra bunlarla kar la yoruz.
Parti Merkez Okullar 'ndan mezun olan bir
kadro öyle gönlüne göre görev isteyemez,
görev alamaz. Hareketin, halk n ihtiyaçlar
neyi gerektiriyorsa, hangi alanda hangi görevi gerektiriyorsa, o alanda, o görevi yerine
getirmekle mükelleftir. Kadro olmak ba ka
türlü ifade edilemez, tan mlanamaz, hele de
PKK'de. PKK militanl her hangi bir militanl k de ildir. PKK militanl tamamen fe-
KOMÜNAR
dai bir militanl kt r, kendini adama militanr. Görevlere, hareketin ihtiyaçlar na
do ru yakla lmal r. Militanl n bu tarzda
anla lmas , ya anmas gerekmektedir. Neredeyse kadroya görev ve alan be endirece iz. Bu hareketin böyle bir kadro anlay ,
böyle kadrolar yoktur. Biz yurtseverlerle
neler yapabileceklerini tart
z, pazarl k
yapar z, anla z, ona göre önlerine görev
koyar z. Bir parti militan yla görev ve alan
pazarl
yap lmaz, en az ndan PKK'nin
böyle bir parti ve militan anlay yoktur. Bu
kadar kendine göreysen, bu kadar keyfiysen,
bu kadar her eyi kendine göre geli tirmek
istiyorsan, o zaman PKK'de ne i in var?
PKK böyle bir yer de ildir. Bizim böyle
yakla anlara söyleyece imiz; sen yanl yere
gelmi sin. PKK'ye gelmek demek, PKK'ye kalmak demektir. PKK'yi kendine katamazs n, kendine göre düzenleyip harekete
geçiremezsin. Sen PKK'ye kat lacaks n,
PKK'nin amaç ve ihtiyaçlar na göre kendini
düzenleyecek, harekete geçireceksin. Onun
için o kendine göre anlay lar n terk edilmesi gerekiyor. PKK kadrosu PKK'nin zihniyet
ve tarz na göre kendisini düzenlemesi
gerekir. Görev, alan ve yer tercihinde bulunmadan, partinin önüne koydu u her türlü
göreve her ko ulda, her yerde ve her düzeyde haz r olunmas gerekiyor. Bu anlay ta
olmayan biri PKK militan de ildir, olamaz da.
Yukar da da belirttim; her hareket ona
adanm kadrolarla ba ar ya, amaçlar na
ula r. Bu olmadan ba ar ya ula mak mümkün olmaz. Adanm ki ilikler, kendine ait
olmaktan ç kan, kendini a an, kendinde
toplumsall yaratan, tüm ya amlar
özgürlü e, halk n kutsal davas na, partinin kutsal amaçlar na göre düzenleyen ki iliklerdir.
Tümüyle hareketin, halk n ihtiyaçlar kendisine esas alan, onlar gidermenin sürekli
çabas içinde olan, burada sonuç almadan
asla vazgeçmeyen ki iliklerdir. PKK militanl
ve ki ili i böyledir. Kendini adalara insanl k tarihinde dervi ler, peygamberler deniliyor. Biz buna fedai diyoruz,
kendini adam
n günümüzdeki ifadesi
budur. Bu, insanl tarihte temsil eden, ideallerine, ütopyalar na, ç karlar na, özüne
ba olan bir kültür, bir gelenek ve bu temellerde ekillenen bir ki ilik ve ya amd r.
Onun için biz Apoculu u bir peygamberler
ve dervi ler hareketinin günümüzün gerçekle mi biçimi olarak de erlendiriyoruz ve
bunu da sadece keyfimiz istedi i için yapyoruz. E er kendimizi böyle de erlendiriyor, böyle ele al yorsak, dayand
z
sa lam gerekçeler, temeller vard r. Onun
için bu de erlendirmeleri yap yoruz, bunun
da böyle anla lmas gerekiyor. Çünkü Apoculuk peygamber ve dervi gelene inin günümüzdeki gerçekle me biçimini daha
nda kendine esas alan ve bu temelde
kendini gerçekle tiren bir harekettir. Bu hareketin, bu Önderli in bir felsefesi vard r.
Önderlik, "Bir lokma bir h rka" dedi. Bu bir
ya am, bir mücadele tarz r. Tüm PKK kadrolar da bu felsefeyi kedilerine esas almak
ve bu felsefe temelinde kendilerini gerçekle tirmek zorundad rlar. Bizim e itimimizin,
ya am
n ve mücadelemizin özü budur.
Her arkada n kendini bu felsefe temelinde
gerçekle tirmesi gerekiyor. Yani kendisini,
kendisine ait olmaktan ç kar p, ba kas na ait
hale getirmesi gerekiyor. Kime ait hale
getirecek? Tabi ki halka, insanl a, harekete
ait hale getirecek; dü man na ait hale getirecek de ildir herhalde. imdiye kadar Kürtler
kendine ait de ildi, dü man na aittiler. PKK
militanl kendisinde toplumsall gerçekle tiren, bu anlamda kendisine ait olmaktan
kan bir militanl kt r. PKK militanl
n bu
özelli i do ru anla lmazsa, gereklerine göre ya anmaz, mücadele edilmezse, ki iyi
ihanete kadar da götürür. Kürtlerde kendine,
halk na, insanl a ait olmayanlar da vard r.
Bunlar dü mana çal yor, ba kas na hizmet
ediyorlar. Biz bunlara ajan, hain, i birlikçi,
çete vs. diyoruz. Onlar da kendilerine ait
de illerdir, onlar da o biçimde ba kalar na
ait oluyorlar. Biz de kendimize ait de iliz,
ama bizim ba kalar na ait olmam z ba ka
47
KOMÜNAR
türlü gerçekle iyor. Onlar kendine ait olmaktan ç karken, bir yönüyle kendine ait olmay koruyorlar, yani bireysel ç karlar için
yap yorlar.
Bizde hiçbir bireysel ç kar yoktur,
tümüyle kendini adama, kendine ait olmaktan ç kma, toplumsall esas alma ve kendinde gerçekle tirme, bunun için mücadele
etme var. PKK kadrosunun gerçekle me
biçimi bu tarzda oluyor. PKK nefs sava n
yürütüldü ü bir yerdir, nefs sava n ad r.
Dikkat edilirse peygamberlik ve dervi lik
gelene inde nefs sava esas sava r. Di er
bütün sava lar buna ba
geli tirilen
sava lard r. E er bu sava kazan rsa di er
sava lar kazan r, di er sava lar kazand ran
nefs sava r. PKK'de nefs sava esas
sava r. Kendini terbiye etme, kendini yaratma, kendini çözüm gücü haline getirme,
her türlü bireysel ya amdan kendini ar nd rma, bu temelde kendini bir bütün halka ve
insanl a adama, halk n, insanl n sorunlar kendi sorunlar olarak görme, bunlar n
çözümü için çaba göstermektir. Bu aç dan
PKK militan olmak demek, nefs sava
vermek, kendini PKK'nin amaçlar , çizgisi
temelinde terbiye etmek demektir. Bu
temelde bir ki ili i, duyguyu, ruhu, dü ünceyi kendinde yaratmak demektir. Ba ka
türlü PKK'li olunamayaca
n çok net bilinmesi ve anla lmas gerekiyor. Dervi ler
nas l ki kendini yaratarak, toplumu yaratmaesas al yorlarsa, yine, nas l ki Önder APO
kendini yaratarak PKK ve PKK militanlar yla bir toplumu yaratmay esas alm sa, her
PKK militan n da bunu kendisine esas almas gerekiyor. Ki i hem kendisini, kendinde partiyi, insanl , halk ; hem de bu de erlerde kendisini yaratacakt r. Bu Önderli in
ve PKK'nin gerçekle me biçimidir. Önderlik
kendisini yaratm , ayn zamanda kendisiyle
birlikte partiyi, yolda lar , halk da yaratr. Bu büyük bir gerçekle me biçimidir.
Her PKK militan e er büyük gerçekle mek
istiyorsa, bunu kendisinde yaratarak, bu
tarzda gerçekle meyi esas almal r. Bunun
48
için bireycilikten kendisini ar nd rmas gerekir. Bireycilikten kendini ar nd rmayan ki i
kendinde ne partiyi, yolda
, halk , insan, ne de onlarda kendini gerçekle tirebilir.
Her eyi kendisi için yapar ve kendisi için
kurban eder. Bunun büyük gerçekle me ile
alakas yoktur. Parti Merkez Okullar nda
itime kat lan her kadro parti zihniyeti,
tarz , ya am , ki ili i, kültürüyle çeli en neyi varsa giderecektir. Partiyle do ru bir birle meyi kendisinde gerçekle tirecektir. Bu
temelde do ru bir kat m ve yürüyü ün
sahibi olacakt r.
Zihniyet neyi ifade eder? deoloji ve felsefeyi. Tarz ise örgütlenmeyi ve pratikle meyi; onun temposunu, üslubunu, ahlak ,
kültürünü, yol ve yöntemini ifade eder.
Zihniyet bilinçtir, bak r; tarz ise hedefe
var n örgütlenmesi, pratikle mesi ve yürüyü üdür. Sadece parti zihniyetinde, tarz nda
derinle memek olmaz. Hem hareketin zihniyetinde hem de tarz nda derinle erek partile me do ru ya an r, do ru bir kat m ve
yürüyü gerçekle tirilir. Birçok kadromuzun
hem zihniyette, hem de tarzda sorunlar
ya ad bir gerçektir. Onun için kendine görelik, bireycilik çok güçlü ortaya ç yor.
Parti zihniyetine ve tarz na girmedi i, derinle mede srarl davranmad için bireycilik
ve kendine görelik ve bundan kaynakl
sorunlar ortaya ç yor. Bunu a man n yolu,
parti zihniyeti ve tarz nda sürekli bir derinle meyi esas almaktan geçiyor. Her kadro
Apocu felsefe, ideoloji, siyaset, ahlak, örgüt,
ya am ve me ru savunma anlay nda derinle erek demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü toplumu yaratman n militan öncü
ki ili ini kendinde gerçekle tirmek zorundad r. Bunu ba armak için genelde devletçi,
iktidarc , özelde de kapitalist modernist sistemden bütün yönleriyle; zihniyetinden
ya am na kadar bütün yönleriyle kopu u ve
onu a may gerektirir. E er bütün yönleriyle
kopu ve a ma yönünde çabalar gösterilirse,
Önderlik zihniyetine, tarz na, yani çizgiye
ve onun sistemine do ru giri gerçekle tirilir
KOMÜNAR
ve yürümede do ru olur. Bunu ba aran birinin prati i, parti prati i olarak ba ar bir
ekilde ortaya ç kar. Aksi takdirde partiye
zarar verir. Önderlik en büyük özele tirisini
bu nokta da verdi ini söylüyor. Eski paradigmay böyle terk ediyor, Önderli in yapgibi PKKlile mek, Apocula mak isteyen
her arkada n da özele tirisini bu noktada
derinle tirmesi gerekiyor. Devletçi sisteme
ait olan felsefeden, ideolojiden tutal m siyasete, kültür ve ahlaka, ya ama, mücadele örgüt anlay na kadar kopu u gerçekle tirmesi gerekir. Öyle baz yönlerden kopmak, baz
yönlerden ya amak bizi PKK'lile tirmez,
Apocula rmaz, Önderli in yolda haline
Kapitalizm insanl
tarihinden kopar yor, köksüzle tiriyor, belleksizle tiriyor;
belli ine sald yor ve gerçe inden özünden uzakla
yor.
nsan dü ünemez, gelece ini
göremez hale getiriyor.
Geli tirdi i spor-seks-sanat sektörleriyle felakete do ru
götürüyor, her eyi meta haline
getiriyor, pazara döküyor.
getirmez ve ba ar bir yürüyü ün sahibi de
yapmaz. Lafta Önderlik, ama ya amda kapitalist sistem; herhalde kimse böyle PKK'li
olunabilinece ini iddia edemez ve böyle
PKK'lile me de olmaz. Bizim köyde buna
"toltajê" diyorlard , yani ki iliksiz. Bir ki ili i, bir kimli i yok. Bundan daha tehlikeli
bir ey olamaz. Maalesef birçok kadromuzda ya anan durum tam da budur. A
atç
APO'yu konu uyor, ama ya am na, mücadelesine bakt n m KDP'yi, Celal Talabani'yi, sömürgecili i, Amerika'y , Avrupa'y her eyi görürsün. te bahsetti imiz
kendinden vazgeçmek, parti, halk ve insankla bütünle mek, tam bir kopu u gerçekle tirmek bu ikiyüzlü durumu ortadan kal-
rmak içindir. Bunlar olmadan söylendi i
gibi ya anmaz ve bu da sorunlara neden
olur. Çokça kar la
z ve gayet iyi bildi imiz sorunlar buradan kaynaklan yor.
Bunun kesinlikle çözümlenmesi, a lmas
gerekir.
Kapitalist modernitenin ideolojisi ve kültürüyle mücadeleyi çok yetkin ve sürekli
sürdürmek gerekiyor. Onun liberalizm çizgisiyle, ya am tarz yla, kültür ve ahlak yla, kiili iyle mücadeleyi amans z yürütmek gerekiyor. Belki devletçi, iktidarc sistem insanl a çok ey kaybettirmi tir, ama kapitalist modernite çok daha fazla ey kaybettirmektedir. Kapitalist modernite Önderli in
de belirtti i gibi sosyal, kültürel, ekonomik
olarak görülemez, tamamen bir yönetim biçimidir. Ekonomi, toplum, ya am kar
r;
insanl n özüne kar r. Kapitalizm toplumsall
y yor. Toplumsall
y kmak
demek, insanl a kar t olmak demektir.
Çünkü insanl k toplumsall kla varl
sürdürebilir, ba ka türlü var olmas , varl
sürdürmesi dü ünülemez. Toplumsall a
kar olan güç, sistem, zihniyet insani olamaz. Toplumsall
da tarak, bireyselli i
güçlendirerek, s rs z geli tirerek iktidar
her yerde örgütleyerek -buna bio iktidar diyorlar- kapitalist modernist iktidar n ta lmad , sokulmad hemen hiçbir yer b ralmam r, her yere iktidar
ta rm r.
Denilebilir ki tek ki i bile bunun d nda
rak lmam r. Bu neyi ifade ediyor? Bu
toplumun, insanl n y
, felaketini
ifade ediyor.
Kapitalizm insanl
tarihinden kopar yor, köksüzle tiriyor, belleksizle tiriyor;
belli ine sald yor ve gerçe inden özünden
uzakla
yor. nsan dü ünemez, gelece ini
göremez hale getiriyor. Geli tirdi i sporseks-sanat sektörleriyle felakete do ru götürüyor, her eyi meta haline getiriyor, pazara
döküyor. Pazara dökmedi i, al p satmad
hiçbir de er b rakm yor. nsanl n her eyini pazara, sat a döken bir sistem insanc l
olamaz. Hiçbir insan böyle bir sistemi kabul
49
KOMÜNAR
edemez. Onun için insanl , ya am tüketiyor, tahrip ediyor. Ekonomik y m, açl k ve
ahlaki çöküntü geli tiriyor. Bu insanl n
çok ciddi sorunlarla kar kar ya oldu unu
gösteriyor. Yo un bir biçimde sava endüstrisini geli tiriyor. Adeta insanl bu sava
endüstrisi içerisinde eritiyor, çevreyi ve doay ac mas zca tahrip ediyor. nsanl k böyle
bir durumu ya yor ve insanl k bu durumdan
kurtulmak zorundad r. Bu da ancak bir alternatif sistem geli tirmekle; demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü bir toplum ve sistem yaratmakla mümkündür. Bu ise do al
toplumu, yine demokratik uygarl k toplumunu esas almakla gerçekle ebilir. Biliniyor, Önderlik üç toplum biçiminden bahsediyor: "Do al toplum, uygarl k toplumu
ve demokratik uygarl k toplumu". Yani doal toplumla, demokratik uygarl k toplumunu birle tirmeye çal yor. Var olan uygarl k toplumuna kar , do al toplumu demokratik uygarl k toplumu biçiminde aya a
kald rmaya çal yor. Onun için do al toplumun demokratik komünal de erlerini esas
almak, bunu bilim ve teknik düzeyiyle
bütünle tirmek, insanl k tarihinde demokrasi, e itlik, özgürlük için yürütülen mücadelelerde ortaya ç kan de erlerle bunlar birle tirmek yeni sistemi yaratmada oldukça
önemli bir yakla
ifade ediyor. Önder
APO özele tirisini tam da bu noktada veriyor. Önder APO'nun yolda oldu unu veya
olmaya çal
söyleyenler, tabi sahte deil gerçekten yolda olmak isteyenler Önder
APO'nun özele tiri geli tirdi i noktada özele tiri geli tirmelidirler. Kapitalist moderniteden tümden kopmay , onu a may kendilerine esas almalar gerekiyor. Ancak o zaman sahte yolda a dü meyebilir ve gerçek
yolda kta ilerleyebilirler. E er kapitalist
moderniteye kar radikal bir kopu u kendilerinde esas almazlarsa, hele hele kapitalizmi baz yönleriyle ya amay kendilerine hak
olarak görürlerse, kesinlikle Önder APO'nun
gerçek yolda olunamayaca
n iyi bilinmesi gerekiyor. Çünkü Önder APO'nun yol-
50
da oldu unu söyleyenler çok, ama bunu
söyleyenlerin ya amlar na, mücadele tarzlar na, zihniyetlerine, ki iliklerine bak yorsun, sistemin yaratt bir ki iden herhangi
bir fark göremiyorsun. Hatta bu zihniyet,
yakla m ve özelliklerini ele tirdi inde de
tepki gösteriyor. Güya o tarz ya amay demokratik bir hak olarak görüyor. Hatta bunu
savunmakla yetinmiyor, geli tirmeye, ba kalar da buna çekmeye çal yor. Mücadelemizin çok çe itli alanlar nda bu türden
yakla mlarla kar la yoruz. Bir parti kadrosunun bu tarzda dü ünmesi, konu mas ve
ya amas kabul edilemez. Bu türden bir yaam ve yakla m içerisinde olan kadro zaman geçirmeden kendisini hemen ar nd rmal r. Bilmelidir ki, bu tarzda ya ad her
gün, Önderli i telaffuz etse de dü man
ya yordur. O ya am ve o ya am n eylemi
partinin ya am ve eylem de ildir.
Parti saflar nda olan, ama çift ki ili i sürdüren, ki ilik problemi ya ayan, bunu parti
ortam na ta ran ve partiye, halka ya atan
ki ilikten kurtulmak istiyoruz. Bu neyi ifade
ediyor? Kadromuzda sistem anlay
n etkili oldu unu ifade ediyor, sistemden tümüyle kopmad
, kopmak istemedi ini ve
bunun srarl çabas
yeterince sürdürmedi ini ifade ediyor. Bu ise, parti saflar nda
her türlü yozla maya, a nmaya, sorunlara,
kay plara ve tahribatlara yol aç yor. Ortayolculuk ve ortayolculuktan kaynaklanan bireyci, bencil, kendine göre, dar, yüzeysel, mahalli, tepkici, duygusal, grupçu, hizipçi, liberal, uzla mac , idareci, bürokrat, dogmatik, köle ruhlu, egemenlikçi, çözümsüz,
inançs z, moralsiz, karars z, net olmayan,
ikircikli, iddias z, ciddiyetsiz, sorumsuz, güvensiz anlay lar , bu anlay lar n ekillendirdi i ki ili i a mak istiyoruz. Kayna
orta yolculuktan alan, oradan beslenen,
büyük kay p ve tahribatlara yol açan, dü mana sürekli ba ar umudu ve imkân veren,
içimizdeki gizli-aç k tasfiyecili i, tasfiyeci
anlay lar a mak istiyoruz. Uluslararas
komplo ve inkâr-imha siyasetinin beslendi i
KOMÜNAR
çözümü, ba ar engelleyen ortayolculuk ve
ondan kaynaklanan anlay lar a mak ve çözümü yakalamak istiyoruz. Kendimizde
do ru duygu ve dü ünceyle örgütte eylem
ki ili ini yaratmak istiyoruz. Önder APO,
Kemal P R, Beritan ve Zilan ki ili ini yaratmak istiyoruz. Kapitalist modernite esas gücünü tekellerden ve orta s ftan al r. Kapitalist moderniteyi ya atan temel iki ö e budur. Tekellerin ve orta s
n zay flad bir
yerde sistem sorunlar ya ar ve ayakta kalmatehlikeye dü er. Sistemi besleyen tekellerin yan s ra orta s ft r. Bunun çok net anla lmas gerekiyor. Bugün kapitalist sistemin içine girdi i krizi ortayolculu u, orta s güçlendirerek a mak istiyor. Çünkü orta
n al m gücü oldukça dü mü tür, bu s f güçsüzle mi tir. Bu durum sistemde önemli bir krize yol aç yor. Krizi a mak için
orta s
güçlendirme çabalar var. Eskiden
Demirel bunu çok iyi dile getiriyordu: "Orta
güçlendirmemiz gerekir" diyordu. Kapitalizmi güçlendirmek bu s
güçlendirmekle mümkündür. Ba ka türlü kapitalist sistemin ya ama ans tehlikeye girer.
Ortayolculukta, yani orta s f anlay nda
srar etmek, kapitalist modernitede srar
etmek demektir.
Partide sistemiçile meyi geli tirmek,
partiyi sistemin hizmetine çekmek demektir.
Dikkat ederseniz partimizde sistemiçile me
esas kayna
bu anlay tan al yor ve tüm
yozla ma buradan geli iyor. E er yozla man n önünü almak istiyorsak, parti saflanda bulunan orta s f anlay na kar çok
ciddi bir biçimde mücadele yürütmemiz
gerekir. Partide sistemiçile meye yol açan
orta s f anlay
r, yani ortayolculuktur.
Oysaki biz sistemden tümüyle kopmak,
mak ve kendi komünal demokratik sistemimizi kurmak istiyoruz. Mademki amac z bu, o zaman kapitalist modernist sistemi
mutlaka a mam z gerekir. Sistemi esas besleyen orta s f anlay lar ndan tamamen
kopulmad kça, komünal demokratik sistemi
geli tirmek asla mümkün olmayacakt r. Ko-
münal demokratik sistemi geli tirmekte srarl olanlar n kesinlikle var olan sistemle, o
sistemi ayakta tutan anlay larla k yas ya bir
mücadele yürütmesi gerekir. Ba ka türlü
demokratik komünal sistemin in a edilemeyece ini her kadronun çok iyi anlamas
gerekir.
Apoculuk bireycili i de il, toplumsall
esas alan bir harekettir. Toplum ile birey arandaki dengeyi kurmakta srar eden bir harekettir. Ne toplumu bireye, ne de bireyi topluma feda etmek istemeyen bir harekettir.
Kadroluk, toplumsall
esas almak, inanmak ve bilinçli kat lmak; kendine göre kat a makt r. Birey olmak toplumsall ktan
kopmak de ildir, bizim böyle birey olma
anlay
z yoktur. Bu tamamen kapitalist
sistemin geli tirdi i bir anlay r, bireyciliktir. Bizdeki birey olma anlay toplum için
çözüm gücünü kendisinde yaratmakt r; kendini, kendine ait olmaktan ç karmak, kendinde toplumsall
gerçekle tirmektir. Bizde
birey tamamen böyledir. Önderli in kendisinde gerçekle tirdi ini gerçekle tirmektir.
Önderlik toplumsall en üst düzeyde kendinde gerçekle tiren, bütün toplumsal sorunlara çözüm gücünü kendinde yaratan bir
ki iliktir. Bizde birey olmak bu tarz
kendinde gerçekle tirmek demektir. Birey
olmak demek, toplumla birlikte ya amak,
toplumu kendinde, kendini toplumda yaratmak demektir. Toplumdan kopmak insanl ktan kopmak, hayvanla maya do ru ad m atmak demektir. nsan toplumsuz ya ayamaz.
nsan insan yapan onun toplumsall
r.
Toplumsall ktan vazgeçmek demek, insanktan vazgeçmek demektir. Hiçbir PKK
kadrosu birey olma ad alt nda toplumsall ktan kendini uzakla ramaz, koparamaz, toplumsall reddedemez, bireycili i esas alamaz. Duygu nedir, biraz da onun üzerinde
durmak istiyorum.
Duygu; güdülerin terbiye edilmesi, üzerinde kontrol kurulmas , yönlendirilmesi,
özgür ve e it ya amla birlikte bunun ki ili ini, dü üncesini, örgüt ve eylemini geli tir-
51
KOMÜNAR
medir. Bizdeki duygu tan
ve anlay budur. Ki inin yücelmesi, onur sahibi olmas ,
güdülerini dü ünceleriyle ba lant olarak
yüceltmeyle olur. Güdülerini kontrol etmeyen, yönlendirmeyen, dü üncelerinin
hizmetine sokmayan ki i, dü kün bir ki iliktir. Dü ünce, örgüt ve eylemin geli medi i
yerde güdüler ayaklan r, güdüler duygular n
yerini al r. Özgür ya am sevenin duygular
olur, bunlar tutku düzeyine de ç kar r. Özgür ya am sevmeyen veya böyle bir amac
olmayan n duygular olmaz, güdüleri olur.
Güdüler öne ç kar, güdüler konu ur. Parti
ki ili i, özgür ki ilik, sistemin verdi i duygularla gerçekle emez. Eski duygularla partile me ya anamaz, özgürle me ve e itlik
sa lanamaz. Bunun için yeni duygular yaratmak gerekir. Kürdistan' da partile mek demek, özgürle meye ad m atmak, yeni duygular n sahibi olmak ve sürekli bu duygular
büyütmek demektir.
Duygulardan bahsedelim. En büyük duygu Önderli in, ehitlerin, halk n yüre iyle,
ate iyle cevap vermekle yarat r. Bask , tecrit, i kence, hakaret, katliam alt nda özgürlük ve e itlik için her eyini veren, her eye
katlanan Önder APO, halk ve her gün ehit
dü en yolda lar görmektedir. Buna nas l cevap olurum diye dü ünmekte ve pratikle mektedir. Bunu mral sistemi ko ullar nda yapmaktad r. Do ru duygu sahibi olan,
do ru duygular geli tirmek isteyen biri böylesi duygular ya ar. Ba ka duygular n sahibi
olamayaca aç kt r. Bütün bunlar görmeyen bir ki i, 'nas l cinselli i ya ar m,
güdümü nas l tatmin ederim' gibi zay fl klar ve dü künlüklerini her eyin merkezine koyar. Buna da 'duygu' ad verir. Bunun
da hakk oldu unu söyler ve kabul ettirmeye
çal r. Bu bir dü künlüktür. Bunun duyguyla, a kla hiçbir alakas yoktur. Parti ki ili i,
özgür kad n ve erkek ki ili i geli tirilmeden,
k-sevgi ad na geli tirilen ili kiler parti ve
mücadeleyi zay f dü üren, partiye, halka
kaybettiren anlay ve yakla mlard r. PKK,
darmada n edilen, kendine ait olmak için
52
mücadele eden bir halk zorbela toplumsalla rmaya ve bununla güç yaratmaya çal yor. Bu konuda ödedi i bedeller, ya ad
zorluklar, a
engeller de gözler önündedir. Baz lar bunu sosyal reform, gizli tasfiyecilik, derin tasfiyecilik, aç k tasfiyecilik
biçiminde ili ki geli tirerek gizli pi manl
parti saflar nda yayg nla rmaya çal yorlar. Bu tür ili kileri srarla saflar zda geli tirmeye çal yorlar. Buna da demokratik
hak, özgürlük, a k, sevgi, duygu diyorlar.
Bunlar n hiçbirinin a kla, sevgiyle, duyguyla, demokratik hakla, özgürlükle -hele hele
baz lar n söyledi i iki ki i aras ndaki özgür bir ili kidir-, bunlar n parti ve mücadeleye zarar vermeyen özgür ili kiyle hiçbir
alakas yoktur, bunlar tamamen yanland r,
aldatmad r. Kendini, çevresini, partiyi, halk
aldatmakt r, zarar vermektir. Bir ili kinin,
tutumun özgürlü e ve e itli e hizmet edipetmedi i, demokratik olup olmad , onun
ideolojik, felsefi, siyasi, örgütsel mücadele,
tarih, toplum, ahlak, kültür ve ili kilerine,
yol açt sonuçlara bak larak, ona göre deerlendirilebilir. Tek ba na bir tercih, demokratik özgür bir tercih gibi görünse de, bu
tamamen bir aldatmad r. Hiçbir tutum tek
ba na demokratik ve özgürlükçü bir tutum
olarak ele al namaz.
Saflar zda bulunan baz lar duymu lar
ki, 'tercih hakk demokratik bir hakt r'. Onun
için diyorlar: "Ben tercih hakk
kullan yorum, demokratik hakk
kullan yorum". Bu
büyük bir aldatmad r, aldanmad r. Hâlbuki
Önderlik gerçe inde, PKK gerçe inde
aldanma ve aldatma yoktur. Önderlik bo una
demedi: " Ne aldat m ne aldan m". Bu
PKK'de bir ilkedir. Hiçbir PKK militan n
kendisini aldatmamas ve aldanmamas gerekiyor. Oysaki bak yoruz büyük bir aldanma ve aldatma tam da bu noktada ya yor.
PKK ortam ideolojik-siyasal bir ortamd r.
Böylesi bir ortamda her davran n, her tutumun, her kelimenin bir anlam vard r. PKK
anlam gücü olan bir harekettir. Anlams zl n PKK'de yeri yoktur. Anlams z olan hiç-
KOMÜNAR
bir ey PKK'de olamaz. Bu kadar ideolojik- Önderli in düzeyiyle hiçbir arkada n düsiyasal bir ortam olacak, sen bu ortamda zeyi k yaslanamaz. Önderlik ba aramam ,
kendine göre ili ki geli tireceksin ve diye- ama bizim beyefendiler, han mefendiler güceksin ki, 'iki ki inin aras ndaki bir ili kidir; ya e it özgür ili kiyi ba aracaklar. Bunu
kimseye hiçbir zarar yoktur, kimseyi ilgi- kendinize yutturabilirsiniz, bna yutturamazlendirmez'. Bunu kimse yutmaz, en bilmez
z. Benim bu yakla mlar yutmayaca m
olan biri bile bu yakla mlar n ne anlama ve bir PKKlinin de yutmayaca çok aç kt r.
geldi ini gayet iyi bilir. Böylesi bir ortamda
Fuat arkada da öyle bir ili kiye girdi,
her davran n, her konu man n, her sözcü- ba aramad , b rakt . Neredeyse devrimcili i
ün ideolojik, siyasal, örgütsel, anlam var- bitiyordu. Her halde bu arkada lardan ileri
r. Hiç kimse kalk p da bu örgüt ortam nda; bir düzeyiniz yok. Partimizin ilk ve kurucu
'Ben bir ki iyle öyle bir ili kiye girmi im ve kadrolar ndand r. B rakmak zorunda kald .
bu hiç kimseyi ilgilendirmez. Bu örgüte za- Nas l ki aileyi ve evi b rakt ysa, mesle i ve
rar vermez, halka zarar vermez, kimseyi de okulu b rakt ysa, o ili kiyi de b rakmak zoilgilendirmez' diyemez. Söylese de bunun runda kald . Çünkü bakt ki o ili kiyle bir yeciddiye al nmayaca aç kt r. Hiç kimsenin re varam yor. Varmak urada kals n, sürekli
kendisini kand rmamas gerekiyor.
tükeniyor ve tüketiyor, onun için b PKKli
Önder APO Fatma ile on y l özgür,
rakt . Bunlar ba aramad , sizler mi
it bir ili ki geli tirmek için çok
ba aracaks z? Bu kendini alolmak demek
büyük çaba gösterdi. O ili kinin
Önder APO'nun datmaktan ba ka bir ey ifade
sadece siyasal bir amac yoktu,
tercihlerine sahip etmez. Öyle özgür, e it ili ki
duygu yönü de vard . Önderlik
geli tirmek kolay de il. Bir
olmak, bütün tercih- bak yorsun yan yana geldiler,
o duygu yönünü siyasal yölerini o temelde
nüne daima tercih etti ve duy'bilmem biz birbirimizi sevgeli
tirmek ve tercih- dik, â k olduk' diyorlar. Begu yönünü güçlendirmek istedi. Belirtti im gibi e it ve öz- ler do rultusunda nim anam ve babam n ili kileri
gür bir ili kiyi yaratmak için on
bile onlar n ili kilerinden çok
ya amak
l büyük bir çaba gösterdi. Ben
daha
ileri ve düzeyi de k yaslanademektir.
bir gün bile tahammül etmedim o
maz. Saflar zda böyle seviyesiz,
ili kiye, hatta Fatma'y tasfiye etmeyi
dü künce ili kilere yer yoktur. Buras
bile Kemal P R'le dü ündük. Ama Önderlik fedailer toplulu udur, buraya gelen de fedai
on y l sab rla o ili kiye anlam vermeye, bir olmaya geliyor, evlenmeye de il. Evlenmek
düzey kazand rmaya çal . Sonuçta ba ar
isteyen gitsin evlensin, toplumda herkes
olamad
gördü. O ili kiyi sürdürürse ge- evleniyor. Demek ki, bu i ler baz arkaleneksel anlay a dü ece ini, bunun kendi- da lar n dü ündü ü gibi olmuyor. Onun için
sini ve hareketi bitirece ini, halka zarar ve- Önder APO'ya yolda k yapmak isteyenler
rece ini gördü, onun için terk etti ve o ili - tercihlerini de do ru geli tireceklerdir. Öyle,
kiyi b rakt . E er ba arsayd her halde terk 'tercih hakk
kullan yorum, demokratik
etmezdi. Önderlik böyle bir ili kiyi, yani ar- hakk
kullan yorum' deyip, i in içinden
kada lar n o çokça dillendirdi i 'özgür ili yr lmayacaklar. Mademki Önder APO'nun
kiyi' bu ko ullarda ba aramad na göre, is- yolda lar r, tercihlerini de Önder APO'nun
ter bayan olsun isterse erkek, hiçbir baba- tercihleri do rultusunda geli tireceklerdir.
yi idin bu ko ullarda öyle özgür, e it bir ili - Önder APO'nun tercihleri farkl olacak, sen
kiyi geli tirece ini sanm yorum, buna mil- onun yolda olarak farkl tercihler geli tireyonda bir bile ihtimal vermiyorum. ayet ceksin; bu sahtekârl kt r, iki yüzlülüktür.
geli tirebilseydi Önderlik geli tirebilirdi. Bunun Önderlik yolda
ile hiçbir alakas
53
KOMÜNAR
yoktur. PKKli olmak demek Önder APO'nun
tercihlerine sahip olmak, bütün tercihlerini o
temelde geli tirmek ve tercihler do rultusunda ya amak demektir. Önder APO tercih yapt , mral 'ya girdi. Okuyorsunuz; "Benimki bir tercihtir. E er ben özgürlükte srardavranmasayd m, halk , yolda lar ,
örgütümü, onurumu satsayd m mral 'ya gelmezdim. Bugün Celal'in, Mesut'un konumunun ilerisinde bir konuma sahip olurdum"
dedi. Bunlar n ne anlama geldi i kadrolaz, aday kadrolar z taraf ndan anla lmak zorundad r. PKK'li olmak demek, anlam gücüne sahip olmak demektir, öyle ba ka türlü ucuz PKK'lilik olmaz. Önder Apo
tüm tercihlerini özgürlükten yana, bu halk n
ba ar ndan yana, yolda lar n ba ar ndan yana gerçekle tirecek, bunun için bireysel ya am ortadan kald racak, bunu kendisine haram edecek, her eyini yolda lar n
ve halk n ba ar ve özgürlü ü için ortaya
koyacak, bir ba kas ysa Önderli in bir
yolda olarak bireycili i, sistem anlay lar ya ayacak, sistemin öngördü ü ili kilere
girecek! Böyle yolda k olmaz.
Bu noktada düzeltmenin kesinlikle yap lmas gerekiyor. Her hangi bir tercihi ideolojik, siyasal, örgütsel, özgürlüksel, tarihsel,
toplumsal, kültürel yönleriyle ele al rsan z, o
tercihin do ru olup-olmad
, özgürlü e,
demokrasiye ve ba ar ya hizmet edipetmedi ini ortaya ç karabilirsiniz. E er o
ili ki gerçekten örgütlenmeye, mücadeleye,
ba ar ya, özgürlü e hizmet ediyorsa do ru
bir ili kidir. Sadece kad n-erkek ili kilerinde
de il, bütün ili kilerde ölçümüz budur. Bütün ili kilerin bu ölçüler temelinde ele al nmas , geli tirilmesi gerekiyor ki, o ili kiler
do ru olup, hizmet etsin. Aksi takdirde o
ili kilerde sakatl klar, çarp kl klar ya an r ve
runa mücadele eti imizi söyledi imiz tüm
de erlere de zarar verilir. Önderli in özgürlük sorunlar var, özgürle me sorunu var,
halk n özgürlük ve özgürle me sorunu var.
Biz imha alt nda olan bir hareket ve halk z.
çak boynumuzda ve cellad z bizi imha
54
etmek için her gün sald halindedir. Önderli in ne zaman orada imha edilebilece ine,
halk
n ve hareketimiz üzerinde neler geli tirilebilece ine dair türlü türlü planlar yürütülüyor. Bu kadar imha tehdidi alt nda
olan bir hareket ve halk z. Madem bu halk n,
bu hareketin mensuplar z, her birimiz imha alt nday z -ki i in gerçe i budur- o zaman
tercihlerimiz de, mücadelemiz de buna göre
olmak zorundad r. Peki, gerçek buyken hangi PKK militan kalk p da kendine göre tercihler, ili kiler geli tirebilir? Ölüm-kal m
mücadelesi yürüten bir halk, hareket ne
yapar? Büyük bir mücadele verir. Bu sadece
bir istek de il, bir zorunluluktur. Büyük bir
militanl k ve bu temelde büyük bir pratikle meyi ya amak zorundad r. O hareketin
mensuplar hareketin amaçlar na kilitlenmek
zorundad r. Bu amaçlar gerçekle tirmek
için her eyini ortaya koymak zorundad r.
Fakat böylesi seçkin militanlar olunursa, o
zaman b çak alt ndan ç kabiliriz ve özgürle me ya anabilir. Ba ka türlü bunun gerçekle meyece ini çok iyi kavramak gerekir.
Parti ki ili i her hangi bir ki ilik olamaz.
Böylesi bir ki ilik özgürle me çabas yürüten, büyük ve kutsal bir ki iliktir. Sayg
duyulmas , örnek al nmas gereken bir ki iliktir. Özgür ki ilik, kendi kimli i, iradesi,
dü üncesi, eylemiyle kendini özgür yaratmad r. Özgürlük; toplum ve birey için var
olan ele tirmek, gerekli olan dü üncede dile getirmek, bunun örgütle eylemini srarla
geli tirmektir. Özgür ya am, özgürlük için
devrimci çabalar n bütünüdür. Her türlü köleci ve egemenlikli dü ünce, duygu, tutum
ve eyleme örgütle kar durmakt r. Bu temelde iradeyi, dü ünceyi, kimli i yükseltme çabalar r.
Parti Merkez Okullar zda geli tirdi imiz e itimle kendimizde özgürlü e ve
itli e hizmet edece iz. Büyük duygu, düünce, örgüt ve eylem ki ili ini yaratmak istiyoruz. Netle mi , kararla
, bilinçlenmi , toplumsall kendinde gerçekle tirmi ,
ba ar ya kilitlenmi , yarat , inisiyatifli,
KOMÜNAR
ciddi, sorumlulu u en üst düzeyde ya ayan,
cesur, fedakâr, ba , dürüst ve kendini
amaçlara adam bir ki ilik yaratmak istiyoruz. Sadece kendimizi de il, arkada lar
da kendimizle birlikte e itmemiz gerekiyor.
itimde bireycili i a mak, toplumsall
esas almak gerekiyor. E itim anlay
z
bunu öngörüyor ve esas al yor. Her e itim
devresine kat lan arkada lar sadece kendilerini e itmeyecek, kendilerini e ittikleri kadar yanlar ndaki arkada lar da e iteceklerdir; bu bir görevdir. Bunu yapmayan görevden kaç yordur, bunun böyle bilinmesi
gerekiyor. E itimde de anlay
z kolektivizmi, toplumsall esas almad r. Öyle sadece kendini e itme de ildir. Biz sosyalist
bir hareketiz ve onun seçkin birer militan z
veya olmaya çal yoruz. Sosyalistler toplumcudur, bireyci de ildirler, tüm çal malanda toplumu, toplumsall
esas al rlar.
Kendini, arkada , insan
e itmemek,
timi geriye çekmek, bo a ç kartmak
PKK'de en büyük suçtur ve affedilemeyecek
suçlardan biridir. Bunu yapmak dü man çizgisini esas almak ve PKK'ye dayatmakt r.
Dü man Kürt insan n özgürle mesini istemiyor, onun için e itilmesini de istemiyor.
Kürt insan n e itimsiz, geri kalmas istiyor ki, Kürdistan'da iktidar
rahatl kla
sürdürebilsin. PKK kendi insan e itmek
ve bilinçlendirmek istiyor. Onun iradesini,
kimli ini bu temelde ortaya ç kar p güçlendirmek ve bu temelde onun birli ini yaratmak istiyor. Onun için PKK'de kendini
itmemek demek, dü man esas almak demektir. Dü man n Kürtlere lay k gördü ünü
PKK'ye ve PKK insan na lay k görmek demektir, onun için suçtur. PKK gerçekli inde
lerin yüzde sekseni e itimdir, görevin esas
itimdir. Bu aç dan bu göreve do ru yakla mayan, hiçbir göreve do ru yakla amaz.
Kendini, insan
e itmeyen PKK'li hiçbir
ba ar n sahibi olamaz. Özgürlük mücadelesi vermek, özgürle mek, Kürdistan halk n ve insanl n sorunlar çözmek, kendini özgürle tirme çabalar aral ks z geli tir-
mekle mümkündür. Özgürle mek; kendini
do ru ve yeterli e itmekle olur. Ba ka türlü
özgürle ilemeyece ini anlamak gerekiyor.
Apoculuk kendini özgürle tirme faaliyetidir. nsan
ve halk
özgürle tirme ve
bunun çabas içerisinde olmad r. Apoculu un en büyük sava , Kürt insan e itme
ve bu temelde özgürle tirmedir. Kürt halk n kimli i, iradesi, onuru, ruhu, ki ili i, yaam , de erleri tamamen böyle yarat lm r.
Apoculuk en büyük sava burada verdi i,
bu sava ta ba ar oldu u için geli meyi,
büyümeyi ortaya ç kartm r. E er bu sava
yürütmemi olsayd , kesinlikle bu hareket
bugüne gelmezdi, bu toplum, bu halk bu düzeyde gerçekle mezdi. Diyebilirim ki, Önder APO'nun en büyük sava , kendi insan yla verdi i sava olmu tur. Dü mandan daha
çok kendi insan n gerilikleriyle sava arak,
kendi insan bu temelde yaratarak dü manla sava geli tirmeyi esas alm r. E er Önder APO kendi insan yla k yas ya bir mücadele yürütmemi , sömürgecili in yaratt
insan y kmam , yeni bir insan yaratmam ,
bu temelde yeni bir toplum ve halk yaratmam olsayd ; hiçbir zaman Kürt toplumu
bu denli aya a kalkamazd . Neden di er
hareketler ba ar olmad da, PKK ba ar
oldu? Nedeni buradad r. Di er hiçbir hareket
kendi insan n gerçe ini, kendi toplumunun
gerçe ini, yine dü man gerçe ini do ru
dürüst anlayamad . Ne dü üncede onu anlayabildi, ne de pratikte do ru-dürüst geli tirebildi. Onun için sonuç alamad . Önder
APO gerçekli i do ru kavrad ve devrimci tarz do ru geli tirdi i için, Kürt toplumunu aya a kald rabildi. Her ko ulda
özgürlü e tutkulu bir halk böyle ortaya ç kar ld . Bu tamamen e itimle oldu. Apocu
militan olmak hareketin düzeyini yakalamakla, onun gerisine dü memek için büyük
çaba göstermekle olur. Ba ka türlü Apocu
olunamayaca bilinmelidir. Ba ka türlü de
Apocu olunabilece ini söyleyenler sahtekarlard r, ikiyüzlülerdir, onlar a mak da PKK
kadrolar n görevidir. ***
55
KOMÜNAR
KÜRD STAN DEVR
'N N TARZININ ADI
14 TEMMUZDUR
Mustafa KARASU
14 Temmuz hem Kürdistan, hem de PKK
tarihinde çok önemli yere sahiptir. Kürt
halk n ya am ve mücadele felsefesini etkilemi tir. Kürt toplumunu direni ve özgürlük
ruhu temelinde yeniden mayalam r. Bu
aç dan yeni Kürt ki ili inin yarat lmas nda,
Kürt halk n direni inin yenilmez k nmanda, PKK'nin mücadelesinin en zor ko ullara ra men kesintisiz sürmesinde 14 Temmuz ruhunun ve mücadele tarz n çok
önemli bir yeri vard r. 14 Temmuz ehitlerini çok farkl k lan önemli özellikleri vard r.
Baz eylemler, baz ahadetler tarihe yön verirler. Baz eylemler ve ahadetler o güne kadar birikmi toplumsal enerjinin ortaya ç kmas na vesile olurlar. 14 Temmuz da böyle
olaylardan biridir. Tabii ki tarihi olaylar kroni i gibi anlatanlar n yakla
biçiminde
ele al nan olaylara benzememektedir. Bu
olay, kendisinden önce tarihsel temelleri
oldu u gibi, kendisinden sonraki tarihi etkileyen bir karaktere sahiptir. Bu aç dan her
Kürt'ün, her özgürlük sava
n, her demokrat n, yurtseverin, devrimcinin, sosyalistin toplumu özgür ve demokratik ya ama
56
kavu turmak isteyen tüm özgürlük sava lar n 14 Temmuz direni ini ö renmesi gerekir. Bu direni ten ö renilecek çok ey
vard r. Hele hele Kürt halk n özgürlük ve
demokrasi mücadelesi veren bir kadronun,
bir ayd n, bir yurtseverin 14 Temmuz
direni ini bilmemesi, bunun Kürdistan aç ndan, Türkiye aç ndan, Ortado u aç ndan, insanl k aç ndan ne anlama geldi ini
bilince ç karmamas , o ki i için büyük eksikliktir. 14 Temmuz'u bilmemek ya am ve
mücadele felsefesine güç katacak bir zenginlikten mahrum kalmakt r. Bu da en hafif deyimle bir eksiklik olarak de erlendirilmelidir.
14 Temmuz direni inin en temel özelli i;
Kürdistan Devrimi'nin tarz ortaya ç karmas r. Kürdistan co rafyas tarihte hep
gal ve istilalara u ram r. Büyük devletleraras ndaki sava lara, mücadelelere sahne
olmu tur. Tarihin ilk büyük bask , sömürücü ve zorba devletleri Kürdistan co rafyas n etraf nda ortaya ç km r. Yine tarihin en büyük imparatorluklar Kürdistan
co rafyas n sa nda solunda, güneyinde
kuzeyinde ortaya ç km r. Bu gerçeklik de
Kürt toplumunu, Kürdistan co rafyas ve
Kürt insan
sürekli s nt lar ya amakla
kar kar ya getirmi tir. Bu aç dan Kürtler
tarih boyunca zorluklar ya ayarak, ac lar,
çileler çekerek ya am sürdürmü tür dersek, yanl bir de erlendirme yapm olmaz. Kürdistan tarihi zorluklarla mücadele
ederek ayakta kalman n tarihidir. Sadece
nefes almak, ya amak bile çok büyük zorluklar , bask lar gö üslemekle olabilmi tir.
Kürt insan her türlü zulme, bask ya ra men
ya amas
bilmi tir. Kürdistan'da ya am
gerçe i budur. Bu nedenle Kürdistan toplumu, Kürdistan halk hep var olma yok olma
sava vermi tir. Kendi co rafyas nda, vata-
KOMÜNAR
nda ayakta kalmak için sürekli bir direni
halinde olmu tur. Belki ehirlerden uzak
kalm r, kasabalardan uzak kalm r, ama
Kürdistan' n da lar na tutunarak, vadilerinde
ya ayarak bu var olma sava
sürdürmü tür.
Kürdistan toplumu ve halk özellikle son
iki yüzy lda daha da büyük tehlike ve baslarla kar la
r. Kapitalist modernitenin ortaya ç kard ulus devlet anlay
Kürterin varl
hiçbir dönemde olmad
kadar tehlikeye sokmu tur. Arap, Fars ve
Türk egemenleri kurduklar ulus-devletleri
ve bu ulus-devletlerin oven milliyetçi yakla mlar yla Kürdistan' kendi ulus devletlerinin ve ulusla malar n yay lma alan haline getirmek istemi lerdir. Bu amaçlar na
ula mak için de askeri, siyasi ve kültürel imkanlar
Kürt halk n üzerindeki bask
süreklile tirerek iradesini k p, boyun
dirme politikas izlemi lerdir. Tüm politikalar n hedefinde Kürtleri eritip kendi ulusla malar
Kürdistan'da da gerçekle tirme
vard r. Bu konuda önemli bir mesafe de allard r. Bu bask ve uygulamalar kapitalist sistem taraf ndan da desteklenmi , ya da
uluslararas kapitalist sistem bu bölge devletlerini kendi ç karlar do rultusunda kullanmak için onlar esas alm r. Kürtleri en
fazla bu bölge ülkelerini kendine ba lamak
için bir tehdit arac olarak de erlendirmi lerdir.
20. yüzy lda Ortado u emperyalist güçler için daha da önemli hale gelince, bir
taraftan emperyalist güçlerin, bir taraftan da
ekonomik ve siyasi güçlerin ç kar mücadelesinde kurban edilen halk olmu tur. Birinci
Dünya Sava 'ndan sonra kurulan dünya sistemi, kesinlikle Kürtlerin inkar ve imha edilmesi üzerine kurulmu tur. B rakal m bölgede s rlar n de imini, bölgedeki rejimlerin
de imi bile neredeyse imkans z hale
gelmi tir. Kürtler i te böyle bir devletler sistemi içinde bo ulmaya ve bitirilmeye
çal lm r. Kürtler için ya am o kadar zorla
lm r ki, bask ve zulüm o kadar
art lm r ki, toplum nefes alamaz hale
getirilmi tir. Her isyan, her hak talebi katliamlarla, zorla bast lm r. Bu bask larla
Kürtlere, 'sizin kaderiniz boyun e mek ve
bölge ulus-devletleri içinde erimektir' denilmi tir. Bu a r uygulamalarla Kürtler umudu
lan, kendisine biçilen ölüm ferman bir
kader gibi kabul eden bir halk durumuna düürülmü tür.
Bu aç dan dünyan n her yerinde
1950'lerde, 1960'larda ulusal kurtulu mücadelesi verilirken, Kürdistan'da Kürt halk
yo un bir bask alt nda nefes alamaz duruma
getirilmi tir. Güney Kürdistan'da ulusal basya kar geli en isyan ve srail'in, ran' n,
ABD'nin destekleyerek te vik etti i hareket,
Cezayir Anla mas 'yla 1975'te etkisizle tirilmi tir.
Uluslararas durum, bölge devletlerinin
durumu, Kürtler üzerinde uygulanan bask ,
Kürt egemen s flar n iradesinin k lmas , Kürt toplumunda ölüm ferman
kader kabul eden bir zihniyetin varl , bu
co rafyada geli tirilecek bir özgürlük ve
demokrasi mücadelesinin çok zor olaca
,
ancak büyük zorluklar göze al narak yürütebilece ini oraya koymu tur. PKK ç
yapko ullarda bu dünya ve bölge gerçe ini
tahlil ederek, Kürdistan'da bir özgürlük
mücadelesi verilecekse, bunun çok zor
ko ullarda yürütülebilece ini aç kça söylemi tir. Bu zor ko ullar göze alabilenlerin,
buna uygun örgüt, kadro duru u, mücadele
çizgisi ortaya koyanlar n böyle bir direni i
geli tirebileceklerini, bu zor ko ullarda
mücadeleyi göze alamayan hiçbir hareketin
ba ar olamayaca
daha ba tan vurgulam r.
PKK, dünya dengelerinin kuruldu u,
uluslararas ve bölgesel güçlerin büyük bir
sava içinde oldu u bu co rafyada Kürt haln özgürlük mücadelesini yürütmek için
daha ba tan özgücüne güvenerek fedai bir
çizgide mücadele etme kararl
ortaya
koymu tur. Kürt Halk Önderi: "Bir halk,
bir toplum özgürlükte karar k lar ve s-
57
KOMÜNAR
rarl olursa, özgürlük mücadelesini her
zorlukta yürütecek bir irade gösterirse,
dü man n gücü ne olursa olsun, mücadele
yürütülebilir ve kazan labilir" demi tir.
Kürdistan ve Ortado u'da ba ar n yolunun
zor ko ullarda mücadele etme ve esas olarak
da özgücüne güvenerek böyle bir mücadele
gücünü gösterebilmekten geçti ini vurgular. Bu gerçekli in s k s k alt çizmi tir.
Bu nedenle her türlü liberal, gev ek, reformist, teslimiyetçi zihniyetlerin Kürdistan'da
rakal m demokratik ve özgürlükçü bir
geli me yaratabilmesini; fedaice, kararl ,
özgücüne güvenen ve srarl bir mücadele
olmad , her günü büyük fedakarl klarla
kurtar lmad taktirde, yaprak bile k ldamayaca
söylemi tir. Önder APO bir birey olarak bu mücadelenin içine girme karar verirken, arkada lar na ve çevresine bu
mücadele gerçe ini anlatm , Kürdistan
Devrimi'nin mücadele kanununun, ba arma
kanununun zor ko ullarda mücadele etme
gücü gösterme oldu unu tarihsel ve güncel
temelleriyle anlatm r.
Önder APO'nun Kürdistan Devrimi'nin
ancak zor ko ullarda yürütülebilece ini,
bunun d nda nefes alman n ve yaprak
ldamas n mümkün olmayaca tespiti,
1982 y ndaki 12 Eylül askeri cuntas n
Kürdistan'da yapt uygulamalarla kan tlanr. 12 Eylül fa izmi, inkarc sömürgecili in Kürdistan'daki egemenli ini tehdit edecek bir ya am ve mücadele felsefesine sahip
bir hareketin ortaya ç kt
görmü tür.
PKK Önderli i, örgüt ve kadro anlay , mücadele ve ya am felsefesi gerçe inde Kürt
halk yok etme politikas n tehdit alt nda
oldu unu görmü tür. te bu temelde inkar
ve imha sistemine meydan okudu unu
gördü ü PKK öncülü ündeki Kürt Özgürlük
Hareketini ezmek ve Kürdistan toplumunda
ekilen özgürlük tohumlar n kökünü kaz mak istemi tir. Bunun için hem tüm Kürdistan'da, hem de zindanlara doldurdu u Kürt
devrimcileri ve yurtseverleri üzerinde görülmemi bir bask ve zulüm düzeni kurul-
58
mu tur. Bu bask ve zulümle Kürtlerin iradesini tümüyle k rmak, PKK'nin ekti i
özgürlük tohumlar n ve umudunun ye ermesini engellemek istemi tir. B rakal m direnmeyi, direnmeyi dü ünenlerin bile ezilece i zulüm makinesi çal
lm r.
12 Eylül bu temelde hem d ar da zulümle büyük pasifikasyon yaratacak, hem de
içeride PKK tutsaklar ahs nda özgürlük
umudunu yerle bir edecektir. Yaratt
bu
teslimiyet ve irade k rma ortam nda pasifikasyonu tüm Kürdistan'da yayg nla rarak,
Kürtleri Türk ulusla mas içinde eritme politikalar çok h zl bir biçimde geli tirmek
ve sonuçland rmak istemi tir. 12 Eylül askeri fa ist rejiminin Kürdistan aç ndan
böyle çok u ursuz, haince bir plan olmu tur.
Bunun için Kürdistan'da özel bir zulüm
düzeni, i kence düzeni kurarak, tutsaklar
dü üncelerinden vazgeçirip itirafç la rarak
rakal m toplum için umut olmalar ,
aksine Kürt toplumu için pasifikasyon, y lnl k etkeni durumuna getirmek istemi tir.
Tutsaklar ahs nda Kürdistan halk n
özgürlük umudunun betonlara gömülmesi
hedeflenmi tir. PKK tutsaklar n bulundu u cezaevinde öyle bir itirafç k, pi mank ortaya ç kar lmal ki bir daha hiç kimse
Kürdistan topra nda özgürlü ün ve demokrasinin sözünü etmesin, bunlar akl na
getirmesin; Türk inkar ve imha de irmenin
yok etme politikas n alt na kafas uzatn. Kendi gerçe inden kopup Türkle me
yolunda ilerlesin. Bütün politikalar n amac
böyle bir inkar ve imha politikas ve soyhedeflemi tir. Fiziki ve kültürel soymlarla Kürt halk bu co rafyadan tümden silme politikas güdülmü tür. 12 Eylülün planlad ve dü ündü ü hesap budur.
Bu uygulama da bugün Ergenekon denen
derin devletin özel bir ekibi taraf ndan yalm r. Bu devlet içindeki özel sava örgütlenmesinin içinden bir ekip e itilerek
özel olarak Amed zindan na gönderilmi tir.
Nitekim o dönemin Amed zindan nda görev
alan komutanlar n, subaylar n, alt ve üst rüt-
KOMÜNAR
belilerin tümü, Ergenekon'un en önemli
merkezi olan K br s'tan gelmi tir.
Bu ekip zindan içinde zindanlar, bask
içinde bask yöntemleri uygulayarak b rakal m hücreleri, i kence aletlerini, bizzat
Amed zindan nda solunan havay bir i kence
haline getirmi tir. Amed zindan nda ya aman n kendisi i kencenin en fazla yo unla
bir alan olmu tur. Öyle ki insanlar çaresiz, hiçbir ey yapamaz duruma getirilmi tir. Öyle bir zulüm düzeni uygulanr ki tutsaklar n ölüme sar larak kendilerini bu i kenceden kurtarmas n önüne
geçen tedbirler bile alm lard r. Tutsaklara,
PKK'nin önder kadrolar da
mücadele ve ya am felsefeleriyle en zor ko ullarda
direnerek, lanetli ya am kabul
etmeme ve u runa ölünecek
kadar sevilecek bir ya am
ortaya ç karmak için her türlü
fedakarl yapabileceklerini
inkarc sömürgeci güçlere
göstermi tir.
'Siz direnerek veya ba ka türlü eylem biçimleriyle ölümü, fedaili i bana kar bir koz
olarak kullanamazs z, bana kar bir silah
olarak kullanamazs z, ölümün olmas da
olmamas da benim elimdedir; ölüm art k
benim elimde bir silaht r, sizin elinizde bir
silah de ildir' demek istemi tir. 'PKK'nin
ortaya ç kard özgürlük için ya am feda
etme anlay da, direni çizgisinin de benim
yaratt m Amed zindan nda hiçbir de eri
yoktur. Bana kar hiç kimse ne fiziki, ne de
dü üncede direni gösterebilir; fizi iyle,
dü üncesiyle tamamen teslim olunacakt r'
denilmi tir. Tutsaklar n ya am bile i kence
haline getirilmi tir. Öyle bir ortam yarat lr ki, tutsaklar bu uygulamalara kar bir
direni faaliyeti içerisine kesinlikle girmesinler. Sadece fiziklerini de il, beyinlerini ve yüreklerini bile kontrol etme politikas
izlemi tir. Hatta bu politikada büyük baar ya ula klar bile sanm lard r.
Zindan direni çili i, 14 Temmuz direni çili i bu ko ullarda ortaya ç km r. Dü man n bask lar n en yo un oldu u, ko ullar n en zor oldu u, hiç kimsenin b rakal m
direnmeyi, direni i dü ünmeyi bile akl na
getiremeyece i bir süreçte bu direni gerçekle mi tir. Bu direni le 12 Eylül'ün iddia
etti inin tersine, PKK'nin özgürlük çizgisi,
örgüt ve kadro anlay , yurt ve halk sevgisiyle, ko ullar ne olursa olsun bir direni i
yürütme gücü ve kararl
gösterebilece i ve ba ar olabilece i gösterilmi tir. 12
Eylül fa izminin inkarc ve imhac politikalar z kar nda kimse direnemez demesine kar , PKK'nin önder kadrolar da
mücadele ve ya am felsefeleriyle en zor
ko ullarda direnerek, lanetli ya am kabul
etmeme ve u runa ölünecek kadar sevilecek
bir ya am ortaya ç karmak için her türlü fedakarl yapabileceklerini inkarc sömürgeci güçlere göstermi tir.
14 Temmuz direni i Önder APO'nun, Apocu
grubun ilk ortaya ç kt günlerde söyledi i;
'Kürdistan devrimi ancak zor ko ullar
rakal m yak nma gerekçesi olarak görmeyi,
aksine zor ko ullar mücadele gerekçesi olarak
görenlerin, zor ko ullar kendi devrimcili inin
varl k nedeni olarak görenlerin Kürdistan'da
ba ar olabilece i' biçimindeki mücadele felsefesinin Amed zindan nda somutla mas r. 14
Temmuz direni i bu anlamda Apocu ya am ve
mücadele felsefesinin Amed zindan nda somutla mas ifade etmektedir. Amed zindan nda
böyle bir direni ortaya ç kt ysa, bunun kayna
Önder APO'nun ilk ç ta kadrolar na verdi i
ya am ve mücadele felsefesidir. Önder
APO;"PKK kadrolar ancak zor ko ullarda mücadele etmeyi göze al rlarsa PKK
kadrosu olabilirler; böyle bir örgüt ve
kadro gerçe i yaratabilinirse Kürdistanda mücadeleyi hak edebilirler" demi tir.
59
KOMÜNAR
PKK'nin önder kadrolar da Kürdistan
Devrimi'nin karakterini dikkate alarak, Kürdistan halk n dü man olan devletlerin
zulüm niteli inin karakterini dikkate alarak,
zor ko ullarda direnmenin devrimcili ini 14
Temmuz'da ortaya koymu tur. Bu, PKK'nin
ortaya ç kt nda ortaya koydu u ve 12
Eylül'den önce de k smen pratikle tirilen
ya am ve mücadele felsefesinin Amed zindan nda tutsaklar ahs nda en çarp somutla mas r. Bu aç dan 14 Temmuz direni inden ö renilecek en temel ey; Kürdistan
Devrimi'nin tarz n ne oldu udur. Önder
APO 14 Temmuz'a "PKK'nin ruhu" demi tir.
PKK'nin ruhu derken; PKK'nin mücadele ve
ya am felsefesinin pratikle ti i direni tir
demi tir. Kürdistan Devrimi'nin tarz n
ortaya ç kt
direni tir, demi tir. Ko ullar
ne olursa olsun direnilebilir, ba ar labilir
anlay
n 14 Temmuz'la herkese gösterilmesidir. 14 Temmuz direni çileri, Kürdistan Devrimi'nin tarz
bu direni te
kendilerinde somutla rd klar
ortaya
koymu lard r.
Her halk, her toplum ancak kendi
ülkesinin co rafya ko ullar na uygun bir
mücadele ve örgüt tarz , kadro anlay
ortaya ç karabilirse ba ar olabilir. Halklar,
ülkeler ve toplumlar kendi ko ullar n örgüt
ve kadro anlay
, mücadele tarz
ve
ya am felsefesini ortaya koyamazlarsa, tabii
ki ba ar olamazlar. Ortado u'da, özellikle
de Kürdistan'da, Latin Amerika'n n bir köesinde, Afrika'n n, Asya'n n bir kö esindeki herhangi bir halk n, herhangi bir örgütün
benimsedi i örgüt ve kadro anlay yla, yaam ve mücadele felsefesiyle ba ar olmak
mümkün de ildir. Dünya dengelerinin
kuruldu u bu co rafyada, dünya tarihindeki
en eski devletlerin gelene ini temsil eden
ülkeler kar nda ancak en zor ko ullarda
mücadele etmesini bilen, öz-gücüne güvenen ve fedaice direni gösterenler ba ar
olabilir.
unu rahatl kla belirtebiliriz: PKK ya da
zindan direni çili i Kürdistan halk için
60
verebilecek en büyük de eri vermi tir. PKK
bu halk için ne yapm r denilirse, buna;
PKK bu halk için Kürdistan ko ullar na uygun mücadele tarz yaratm r yan verilmelidir. Kürdistan co rafyas n zorluklar yla ba edecek bir mücadele ve ya am felsefesini ortaya ç karm r denilmelidir. Bir
halk n eline verilebilecek en büyük de er,
bir halk n eline verilebilecek en büyük silah
budur. Bir halk n eline o ülkenin ko ullar na
uygun mücadele tarz verildikten sonra, art k
o halk öyle yapar, böyle yapar, kimi s nt lar çekse de böyle bir mücadele ve ya am
felsefesiyle zor ko ullarda mücadele ederek
ba ar kazan r. te 14 Temmuz direni çilii Kürt halk n eline, Kürt gençlerinin eline, Kürt kad
n eline, Kürt özgürlük sava lar n eline böyle çok önemli bir de er
vermi tir. Kürdistan Devrimi için gerekli
olan en de erli eyi Kürdistan toplumuna
kazand rm r. Sadece Kürdistan Devrimi'nin tarz ortaya ç karmak aç ndan olsa
bile PKK ve Önder APO gerçe i Kürdistan
tarihi aç ndan en önemli örgüt gerçe i, en
önemli Önderlik gerçe i olmay hak
etmi tir.
12 Eylül'den sonra fa izm Türkiye ve
Kürdistan'da tam bir terör estirmi tir. Toplum üzerinde bask uygulad gibi, örgütlerde de da lma ve y lg nl k ortaya ç karr. Zaten 12 Eylül'ün amac da, Türkiyeli devrimci örgütlerin ve Kürt Özgürlük
Hareketi'nin iradesini k rmakt . Bu amac na
da belirli düzeyde ula
. Bunun sonucu
olarak 'art k bu ko ullarda mücadele edilemez, bu ko ullarda mücadele etmek zordur'
denilerek, yine geçmi teki o y lg nl k ve kaderine boyun e menin farkl biçimi örgüte
dayat lm r. 'Ko ullar zordur, bu ko ullarda
bir ey yap lamaz, bu ko ullarda ancak beklenir, bu ko ullarda ancak mülteci olunur'
anlay ortaya ç km r. Özgüce güvenerek
mücadele edilemeyece i anlay yla tasfiyeci, mülteci, teslimiyetçi, kaçk nc dü ünce
ve e ilimler uç vermi tir. 14 Temmuz direni çileri, tutsaklar n yüreklerinden ve inanç-
KOMÜNAR
lar ndan ba ka bir güçlerinin olmad
bir
ortamda direnerek, 14 Temmuz ahs nda 12
Eylül'ü yenilgiye götürerek Kürdistan üzerindeki uygulanan politikalar n bo a ç kalabilece ini göstermi tir. Böylece 'zindan
ko ullar nda mücadele edilip ba ar olunuyorsa; imkanlar n daha fazla oldu u, mücadele etme ko ullar n daha elveri li oldu u
ar da ba armak daha fazla mümkündür'
dü üncesini ortaya koymu tur. Bu aç dan 14
Temmuz'dan sonra, 'ko ullar zordur, mücadele edemeyiz, yapamay z, beklemek laz m'
gibi y lg n, tasfiyeci, kaçk nc , mülteci e ilimler susmu tur. 14 Temmuz en zor ko ullarda direnilebilir ça
olarak 12 Eylül'den
sonra Önderli in örgütü toparlayarak Kürdistan'a seferber etme çal malar na en
önemli katk
yapm r. Bu da zindandaki önder kadrolar n, PKK liderli ine en
önemli yolda k görevini yerine getirmi olmas anlam na gelmektedir.
Önderli in tasfiyecili e ve mültecili e
kar mücadele ederek kadrolar yeniden
ülkeye sokma, Kürdistan'da gerilla sava
ba latma çabalar na 14 Temmuz direni çileri
en zor ko ullarda mücadele edip ba ararak,
Kürdistan Devrimi'nin tarz PKK kadrolar
içinde daha da derinle tirerek, Kürdistan' n o
günkü zor ko ullar nda mücadeleyi göze
alan, mücadele iradesi gösteren bir militank gerçe i ortaya ç karm r. Önderli in
ideolojik, örgütsel ve politik çabalar na böyle bir moral destek vererek, Kürdistan tarihinde önemli bir dönüm noktas olan 15
ustos At
'n n gerçekle mesinde kendi
üzerine dü en sorumluluklar yerine getirmi tir.
PKK'de örgüt gerçe i nedir, kadro gerçe i nedir, kadronun örgüte yakla
nedir?
Kadronun ideolojik ve siyasal duru u nas l
olmal r, sorumluluk düzeyi nas l olmal r,
nas l ya ar, nas l mücadele eder, zor ko ullarda engelleri nas l a ar? Bütün bunlar 14
Temmuz direni çilerinin ahs nda görmek
gerekir. Hiçbir parti kadrosu, hiçbir örgüt
üyesi PKK'nin kadro ölçüleri nedir, özgürlük
mücadelesinin kadro ölçüleri nedir? Kürdistan'da hangi kadro duru u ve ölçüleri mücadelede ba ar
kazan r, bir kadro hangi
olumlu özelliklere sahiptir, hangi yanl klar kendisine yakla rmaz? sorular sormamal r. Bu sorular n cevab , 14 Temmuz
direni çilerinin ya am nda ve prati inde bulunmaktad r. Hayriler, Kemaller, Aliler,
Akifler bütün özgürlük sava lar n örnek
alabilece i çok büyük özelliklere sahiptirler.
Onlar ya amlar
halka adam
dava
adamlar yd . Kesinlikle özgürlükçüydüler,
kesinlikle Kürt halk n ya ad zulme tahammül edemeyen, bunu sindiremeyen, bu
aç dan da Kürt halk n özgür ve demokratik
ya am için hayatlar ortaya koyan insanlard . Sadece mücadeleci özellikleri de il,
temiz, dürüst ki ilikleri, halk sevgileri, ülke
sevgileri, yolda sevgileri, insan sevgileri,
de erlere ba
klar itibariyle de bütün özgürlük sava lar ve demokratik mücadele
veren yurtseverler için örnektirler. Özellikle
de Kürt özgürlük mücadelesinin çok önemli
düzeye kavu tu u günümüzde bütün kadrolar n, sempatizanlar n, taraftarlar n bu direni çileri örnek almas gerekmektedir. E er
Kürdistan'da onlarca y ld r verilen mücadele ba ar yla sonuçland lmak isteniyorsa,
mutlaka onlar n tarz esas al nmal r. Onlar n en zor ko ullarda ba ar ya inançlar
tamd . Bu nedenle de en zor ko ullarda bütün yeteneklerini, iradelerini ortaya koyarak
12 Eylül'ü yenilgiye u ratm lard r. Onlar bu
ba ar
elde ettiklerine göre, bugünün
devrimcileri, yurtseverleri katbekat ba ar
olabilirler. Yeter ki onlar n ya amlar nda
somutla rd klar mücadele ve ya am felsefesi örnek al ns n.
Kemal P R daha ölüm orucu içinde;
"Türk devletine bir kaz k çakt k ç karabilirse ç kars n" demi tir. Bu sözüyle Önderlik gerçe inin, PKK gerçe inin, PKK'nin
militan gerçe inin ve mücadele felsefesinin
mutlaka ba ar
olaca
, PKK'nin ve
Önder APO'nun ortaya koydu u mücadele
çizgisi esas al nd nda, Türk Devleti'nin bu
61
KOMÜNAR
mücadele gerçekli i kar nda duramayanda, s nt lar kar nda inançs zl a
ca
, inkarc sömürgeci güçlerin mutlaka dü memek laz m. Aksine zorluklar , s nt yenilgiye u rat laca
ifade etmi tir. Onlar lar devrimcili imizin bir gerekçesi, yurtseo zor ko ullarda PKK'nin bunu ba araca na verli imizin bir gerekçesi yapmal z. Kürinanm larsa, bugünün ku aklar , onlar n distan'da devrimcilik ve yurtseverli in kaard llar hayli hayli ba ar ya inanmal ve bu nunu böyledir. Zorluklar devrimcili in ve
inanç temelinde mücadeleyi yüksek bir tarz yurtseverli in gerekçesi yaparsak Kürdisve tempoyla sürdürmelidirler. Onlar esas tan'da ba ar olunabiliriz. Yoksa sadece
olarak dü üncede kazand lar, duyguda ka- 'Kürdüm, Kürdistan öyle güzel bir ülkedir,
zand lar, ya amda kazand lar. Onlar duygu- Kürtlerin de dili var, kimli i var, kültürü var,
lar yla, dü ünceleriyle, ideolojileriyle ölümü biz de özgürlü ü hak etmi iz, Kürtlerin de
de yendiler, her türlü gerili i de yendiler. özgür olmas gerekir' demek yetmez. KürKendi ah slar nda özgür ya am n sembolü distan'da bunlar demekle ne yurtsever olunoldular. Kemal'in, 'ben ya am u runa öle- abilir, ne kadro olunabilir, ne de devrimci
cek kadar seviyorum' demesi, bir ya am olunabilir.
runa ölecek de erdeyse, niteÖzgürlü ü hak etmek istiyorlikli bir ya amsa sevilebilir ansak Kürdistan Devrimi'nin koOnlar esas
lam na gelmektedir. Kemal
ullar na uygun bir mücadele
olarak dü üncede
R u runa ölünmeyecek yatarz , fedakarl
ortaya
amlar reddetmi , u runa ölü- kazand lar, duyguda koymam z
gerekmektedir.
necek ya amlar gerçekle - kazand lar, ya amda Onun için 14 Temmuz'a Kürtirmek için bütün ya am orkazand lar. Onlar distan Devrimi'nin tarz r
taya koymu tur. Bu gerçekler
dedik, Kürdistan devriminin
duygular yla,
ortadayken, imkanlar n bu kadü ünceleriyle, ide- ruhudur dedik, Kürdistan devdar artt
bir dönemde her
riminin duru udur dedik. Bu u
kadronun, her yurtseverin, her olojileriyle ölümü de anlama gelmektedir: Kürdistaraftar n mutlaka bütün gü- yendiler, her türlü tan'da ancak bu ruha ba kal cünü seferber ederek bu mü- gerili i de yendiler. narak, bu öze ba kal narak,
cadeleyi ba ar ya götürme so- Kendi ah slar nda bunlar n ortaya koydu u Kürrumlulu u vard r. Bu hem ah- özgür ya am n sem- distan Devrimi'nin tarz
felaki sorumluluktur, hem siyasi
dakarl kla pratikle tirerek ve
bolü oldular.
sorumluluktur, hem de insanca
zorluklara kar katlanma gücü
ya aman n gere idir. Bir ya ama ya am di- gösterilerek özgürlük hak edilebilir, demokyeceksek, o zaman gerçekten de ya an la- rasi hak edilebilir. Yoksa bir demagog ve labilir bir ya am n mücadelesinin yürütülmesi, fazan olmaktan öteye gidilemez. Bu tür anörgütlenmesi gerekmektedir.
lay lar ve yakla mlarla Kürdistan'da kayOnlar en zor dönemde kararl yd lar. Hiç- betmeye mahkum olunur. Bu aç dan Kürbir zaman karars zl a dü mediler. En zor distan'da özgürlük ve demokrasiyi hak edendönemde bile Önderli in, partinin mücade- ler mevcut dönemin görevlerini 14 Temmuz
leyi ba ar yla yürütece ine inand lar. Bu ruhuyla yerine getirmeleri gerekmektedir.
ba
k ve inanç temelinde o zor ko ullarda
Örne in, Türkiye'de devlet bugün bu
halka, Önderli e ve partiye lay k olmak iste- kadar operasyon yap yorsa, demokratik sidiler. Çünkü bu örgütle, bu mücadele tarz y- yasal alan çökertmek istiyorsa, halk n 29
la ba ar kazanacaklar na inan yorlard . Kür- Mart seçimlerinde ald ba ar tasfiye etdistan Devrimi'nin böyle büyük de erleri mek istiyorsa, halk n onlarca y ld r yürütvarsa, o zaman hiçbir biçimde zorluklar kar- tü ü demokratik mücadelenin ortaya ç -
62
KOMÜNAR
kard kurumlar ortadan kald rmak istiyorsa, o zaman bütün kadrolara, yurtseverlere,
halka dü en görev: daha fazla 14 Temmuz
direni çili iyle, ruhuyla, tarz yla mücadeleye yüklenmektir. Sözle devrimcilik olmaz.
Devletten bekleyerek devrimcilik ve demokratl k yap lmaz. D güçlerden bir ey bekleyerek özgürlük ve demokrasi kazan lmaz.
Özgürlük ve demokrasi ancak halk örgütlenerek, bu örgütlülü e dayanarak mücadele
edilerek kazan labilir. Örgütlenmek ve buna
dayanarak mücadele etmek kazanman n yoludur. Onun için de her yerde militanl öldüren, devrimcili i öldüren kapitalizmin
modernizm anlay na
kar durmak gerekir, kapitalizmin liberal anlay na kar durmak gerekir. Liberal söylemlerle,
liberal duru larla, liberal
yakla mlarla Kürdistan'da hiçbir ey kazan lamaz. Liberalizm asl nda egemen güçlerin, emperyalistlerin, sömürgecilerin ezilenlerin, emekçilerin mücadele azmini
rmak için, mücadeleden al koymak için birçok araçla topluma içirdi i zehirdir. Toplumda,
bireyde liberalizmi geli tirerek asl nda onlar mücadelesiz, örgütsüz, iradesiz k lmak
istiyorlar. deolojide, örgütlenmede, eylemde liberal olmak kaybetmektir. deolojide, örgütlenmede, eylemde, ya amda liberal olmak sistemin kontrolü alt na girmektir;
sistem içile mek, sistemin bir parças
olmakt r.
Sadece güzel eyler söylemekle kimse
bir ey elde edemez. Tarihte herkes güzel
eyler söylemi tir. Herkesin özlemleri güzeldir. Ama özlemlerin güzelli i, söylemlerin
güzelli i halklara özgürlü ü getirmemi tir,
halklara demokratik ya am getirmemi tir.
Güzel amaçlara ancak mücadele edilerek
ula labilir. Hala zalimlerin hakim oldu u
bir dünya gerçe i vard r. Uluslararas alanda
da, Ortado u'da da, Kürdistan'da da bu geçerlidir. Hem yeri geldi inde, 'Türk Devleti
öyle inkarc r, öyle sömürgecidir' diyeceiz, yeri geldi inde 'uluslararas güçler kendi siyasi ve ekonomik ç kar gere i Kürdistan' feda ediyor' diyece iz, hem de böyle bir
ortamda mücadelenin gerekleri olan kararl
duru u, militan duru u, mücadele duru unu
göstermeyece iz. Bu kendini kand rmakt r,
aldatmakt r.
unu herkes iyi bilmelidir: Önder APO'nun
PKK'nin ç
nda ortaya koydu u ölçülerin,
bu ölçülerin Kemallerde,
Beritanlarda somutla an
özelliklerinin, 14 Temmuz direni inde ortaya
kan ilkelerin ve baar n tarz , yöntemini, üslubunu pratikle tirmeden, böyle bir kadro
gerçe ini ortaya ç karmadan Kürdistan'da geli me yarat lamaz. Özgürlük sava
olmak
isteyenler, bu mücadeleyi kazanmak isteyenler
ister kad n olsun ister
erkek, ister genç olsun
ister ya , PKK'nin örgüt
ve kadro duru unu ölçü almalar gerekir.
Böyle bir militan gerçe i ortaya ç karmalar
gerekir. 'Bunlar ancak ehitler yapm r,
da dakiler yapabilir, biz farkl z, bunlar
yapamay z. Biz de böyle bir mücadele taryla i leri yürütelim' denilerek Kürdistan'da
bir yere var lamaz. deolojide, örgütte, kadro
duru unda, ya amdaki bu tür liberalizmler,
gev eklikler inkarc sömürgecili e cesaret
verir. Zaten inkarc sömürgeci güçler kadrolardaki, çal anlardaki bu yetersizlikleri görerek, 'biz bu hareketi bast rabiliriz, kontrol
edebiliriz, sistemin içine çekebiliriz' umuduyla çözümsüzlükte srar ediyorlar. Çözümsüzlükte srar etmenin nedeni Türk Dev-
63
KOMÜNAR
leti'nin gücü de ildir. Türk Devleti ordusuyla, siyasetiyle, kurumlar yla asl nda bu mücadeleyi kazanamayaca
görmü tür. E er
PKK gerçe i, Önderlik gerçe i, 14 Temmuz'un tarz ve ruhu mücadelede somutla
rsa, Türkiye'nin bu mücadelede
kazanma ans olamaz. PKK gerçe i kar nda Türk Devleti'nin kazanma ans yoktur. Ne zaman ki PKK'nin kadro, ya am, örgüt, mücadele gerçe inden kopulursa, o
zaman tabii ki Türk Devleti umutlanabilir.
Bu aç dan 14 Temmuz'un 28. y na girerken, Kuzey Kürdistan'da, Güneybat 'da,
Do u'da, Güney'de, Kürtlerin oldu u bütün
alanlarda ba ar sa lanmak isteniyorsa, ehitlerimizin ortaya ç kard de erler özgür
ve demokratik bir ülkeyle taçland lmak isteniyorsa, o zaman en ba ta da kadro oldu unu söyleyenlerin, özgürlük ve demokrasiye ba oldu unu söyleyenlerin her eyden önce 14 Temmuz'un bu y ldönümünde
kendi mücadele duru lar , örgütsel duru lar , ya am duru lar mücadeleye kam biçimlerini sorgulamalar gerekmektedir. 14 Temmuz böyle bir sorgulama yaratmal r. 14 Temmuz devrimcilerine büyük
devrimciler diyorsak, onlar n kar nda
kendimizi sorgulamal z. Onlar n mücadelesinin neresindeyiz, ya am n neresindeyiz,
üslubunun neresindeyiz, tarz n neresindeyiz, kararl
n neresindeyiz, Önderli e
ba
klar n, halka ba
klar n, mücadeleye ba
klar n neresindeyiz? Bunlan sorgulanmas ve do ru cevap verilmesi
gerekir. Çünkü Kürdistan'da mücadelede baarman n, kazanman n ölçüleri bunlarda
var.Kürdistan'da kazan lmak isteniyorsa,
mücadele edilmek isteniyorsa kesinlikle bu
ilkelere riayet edilmesi gerekmektedir. Baar olmak isteyenler bunlara ba kal nacakt r. nsanlar bunlarla kendisini e itecek,
bunlarla kendini düzeltecektir. Bu sorgulamay yapanlar, 14 Temmuz direni çili inin
ölçülerini kendilerinde somutla rmaya çaanlar ben de erlere, ehitlere, Önder
APO'ya ba
m, PKK'ye ba
m diyebilir.
64
14 Temmuz direni çili i bugün de bize
yol gösteriyor. Öyle oportünist yakla mlarla olmaz. Sözü ayr , prati i ayr , ya am ay; ortayolculukla, idarecilikle, ayarlamac kla bu co rafyada özgürlük ve demokrasi
mücadelesi yürütülemez. Mevcut ortama
göre, ya da devletlerin çizdi i s rlara göre
hareket etmekle hiçbir ey ba ar lamaz. Türk
Devleti zaten uygulamalar yla halk n iradesini k rmak istiyor, örgütlerin iradesini k rmak istiyor. Bizlere, 'sizin mücadele yöntemlerinizle olmaz' demek istiyor. Olmaz n
teorisini bize kabul ettirmek istiyor. Biz de
ortayolculuk yaparsak, hedeflerimizden,
amaçlar zdan, örgüt anlay lar zdan,
ya am anlay lar zdan taviz verirsek, dü man n bask lar kar nda, sald lar kar nda geri ad m atarsak, o zaman gerçekten
de de erlere ve halka lay k olmayan bir
oportünizm ya an r. Bu aç dan 14 Temmuz
di-reni çileri gibi sözümüzle prati imizin
bir olmas gerekiyor.
Günümüz dünyas nda en tehlikeli ey
bireyciliktir. Asl nda kapitalist-emperyalist
sistem, sömürgeci sistem, inkarc sömürgecilik, egemen devletler, toplumlarda liberalizmi körüklüyorlar, bireycili i körüklüyorlar, bencilli i körüklüyorlar, böylelikle insanlar toplumsal de erlerden uzakla
yorlar. Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde onlar iradesiz ve karars z k yorlar.
KOMÜNAR
Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde
gev ek hale getiriyorlar. Toplumu, halk düünen de il de, kendini dü ünen insanlar yaratarak sistemlerini ayakta tutmaya çal yorlar. Liberalizm ve bireycilikle toplumlar
di ediyorlar, iradelerini k yorlar ve üzerine de egemenlik kuruyorlar. Hem toplumlar n üzerinde egemenlik kuruyorlar hem
bireylerin üzerinde egemenlik kuruyorlar.
Özgür birey Kemal P R'dir. Saç ndan t rna na kadar özgür ruhlu bir arkada
zd .
Böyle bir militan ki ilik kolay kolay zapt
edilemez. Bunu herkesin anlamas gerekir.
Herhalde Kemal P R Önder APO'yu tan masayd , Önder APO ile bulu masayd ,
PKK gerçe iyle tan masayd hiç kimse
Kemal P R'i kontrol edemezdi. Kemal P R
hiçbir yere s mayan bir arkada . Baban dedi i gibi, 'tabutlara bile s mayacak'
bir arkada . Babas cenazesini al rken,
"Kemal sen bu tabutlara nas l s ars n" demi . Kemal P R böyle özgür ruhlu, böyle
iradeli bir insand . Ama Önder APO'ya inan, PKK'ye inand . Herhalde ba ka bir örgüt,
ba ka bireyler Kemal'i böyle mücadele içine
sokamazd . Kemal'in devrimcili ini, devrimci ölçülerini tatmin edemezlerdi. Tabii ki
Kemal PKK ile tan masa da militan olurdu,
mücadele içinde yer al rd ; ancak PKK
kadar, Önderlik kadar toplumu ve bireyi özgür iradeli k lacak ba ka bir örgüt ve Önderlik gerçe ini bulamad ndan içi rahat olmazd . Özgür iradeli böyle bir bireyin, sandan t rna na kadar özgür bir bireyin
Kürdistan halk için kendi ya am ortaya
koymas söz konusudur. Bu aç dan baz lar
özgür birey diyor, iradeli birey diyor. Bunlara verece imiz cevap: Kemal'den daha
fazla özgür iradeli birey bu dünyada bulunamaz olacakt r. O'nun ortaya koydu u ya am
ve mücadele felsefesi ortadad r. Bu aç dan
kapitalizmin dayatt bireycilik yerine, Özgürlük Hareketinin, Önderlik gerçe inin
topluma kazand rd
irade, bireye kazanrd
irade görülmelidir. Özgür duru lar,
özgür iradeler ancak bu örgütsel gerçe in
ilkelerine uyularak gerçekle tirilebilir. Yoksa bireyler de, toplum da kapitalist sistemin,
bu köle sisteminin di lisi olmaktan kurtulamaz. Nitekim birey birey diyenlerin hepsi bu
sistemin bir parças r. Karn
doyurmak
için bile sistemin kulu, kölesi haline gelmektedirler. Bu sistemi kim a yor? PKK d nda
bu sistemi a an var m ? Önder APO d nda
an m var? Önemli olan sistemi a makt r.
Sistem içile mekten kurtulmakt r. Sisteme
kar mücadele gücünü gösterebilmektir.
Özgürlük ve demokrasi deyip sisteme kar
mücadele gücü göstermeyen, sistemi geriletemeyen anlay ve tutumlar n ya amsal bir
de eri yoktur. Hiç kimse bireycilikle, liberalizmle mücadelede ba ar olamaz, herhangi bir mevzi de kazanamaz. Böyle örgütlerin, bireylerin biz özgürlük mücadelesi
veriyoruz, özgür ya yoruz, iradeli ya yoruz demelerinin anlam yoktur. Solcu da
olsa, sosyalist oldu unu da söylese, komünist oldu unu da söylese, ne oldu unu söylese de bir de eri yoktur. Dü mana kar mücadeleci bir örgüt yaratam yorsa, kadro yaratam yorsa, dü mana kar mücadeleci bir
halk gerçe i ortaya ç karam yorsa o zaman
bu örgüt anlay lar n, bu kadro duru lar n, bu birey duru lar n sorgulanmas
gerekiyor. Bu aç dan özgürlük mücadelesinin militan olmak isteyenler Kemallerin
ruhunda, üslubunda ve tarz nda y kanmalar
gerekir. Özcesi bireycili imizi, ortayolculuumuzu, liberal yakla mlar
, oportünist
tutumlar
, kendine göreliliklerimizi
rakmam z gerekmektedir.
Zaman zaman yeni kadro ç km yor,
kadro yenilenmiyor deniliyor. Bunun nedeninin iyi bilinmesi gerekir. Herkes unu iyi
bilmelidir; ölçülerin geri oldu u, geriye çekildi i yerde kadro yeti mez. B rakal m
ölçülerin geri oldu u yerde kadro yeti mesini, eski kadrolar bile çürür, çöker, kadro olmaktan ç kar. Bu aç dan yeni kadrolar
yeti tirilmek isteniyorsa ölçüleri yüksek tutmak ve bu temelde e itmek gerekiyor. nsanlar yüksek ölçülerde, 14 Temmuz'un or-
65
KOMÜNAR
taya koydu u kadro ki ili inde, o tarzda, o
üslupta, o sorumlulukta ölçüleri ortaya koyup e itildi inde yeni kadrolar ortaya ç kar.
Kadro ç karman n kanunu budur. Kadro
neden ç km yor sorusuna, ölçülerin gerilemi olmas r cevab verilmelidir. Ölçülerin geriletildi i yerde kadro ç kmaz.
Afrika'da, ba ka bir yede geri ölçülü kadrolar da ihtiyaca cevap verebilir, ama Kürdistan'da özgürlük ve demokrasi kazanacak
kadrolar n ölçüleri, Kürdistan Devrimi'nin
tarz na uygun olmal r. Kürdistan Devrimi'nin tarz , üslubu, kadro anlay ve ya am
duru u yakaland
zaman ba ar olunabilir. Bütün devrimlerin ba ar
n kanunu
budur. Bütün co rafyalarda özgürlük ve
demokrasinin kanunu budur. Her co rafya
ba ar ya götürecek mücadele ölçülerine
uygun kadro yeti irse ba ar gelir, yoksa gelmez. Bu nedenle sistem içile me olarak tarif
etti imiz ölçülerin geriye çekilmesi, böylelikle eski kadrolar n dü mesi, kadroluktan
uzakla mas , yeni kadrolar n yeti memesi
gerçe ini de bu temelde ele almak gerekir.
Bu temelde bu gerçekli i sorgulamak, e itimlerimizi bu temelde vermek ve eski kadrolar bu temelde yenilemek, ölçüleri geriletmeye kar bir mücadele içinde olmak
gerekiyor.
Herkes bulundu u çal ma alan nda sorgulama yapmal r. Kadrolar niye geriliyor,
kadrolar niye dü üyor, niye kadro ç km yor
sorusuna cevap aranmal r. Cevap arand nda görülecektir ki, nerede ölçüler geriliyor, kendine göre olunuyor orada ortayolcu,
oportünist, liberal, bireyci, bencil, sorumsuz
kadro ortaya ç yor, keyfi kadro ortaya ç yor. Kendine göre ölçülerin oldu u yerde,
yeni kadrolar n ortaya ç kma zemini de
ortadan kalk yor. Örgüt ölçülerinin geri oldu u kurumlar zda ve örgüt ortam nda
kadro yeti meyece i gibi, bu kurumlara verilen kadrolar k sa sürede dü er. Birçok
kurumumuza ve örgütümüze verilen yeni
kadrolar n k sa sürede dü mesinin nedeni de
budur. Çünkü kadro, bu ortamlarda ölçüler
66
geri oldu u için örgüt havas
görmüyor,
örgüt ruhunu görmüyor, örgüt anlay
ve
tarz görmüyor. Bunun sonucu da inanc
kaybediyor, hedefini kaybediyor. Ütopyas ndan kopuyor ve yeniden kendi kabu una çekilerek, ölçüleri gerileyerek sistem içile iyor. 14 Temmuz'un 28. y ldönümünde en
ba ta kadrolar geriye çeken, mücadeleden
dü üren, kapasitesini dü üren, temposunu
dü üren ölçülerin sorgulan p düzeltilmesi
gerekiyor.
On kadronun yapaca i i eskiden iki-üç
kadro yap yordu. imdi tersi olmu ; iki-üç kadronun yapaca i i on kadro yap yor. Ondan
sonra da, 'kadro ihtiyac z var, çal an ihtiyac z var' deniliyor. Bu yanl bir yakla md r. Burada bir sapt rma vard r. Ölçüleri
dü en kadrolar n tabii ki kapasitesi dü er, her
eyi dü er. Etkisi de dü er, ba ar da dü er.
Böyle olunca hep yeni kadro istenir. Bu yakla mda olaylar , olgular sapt rma vard r, yande erlendirme vard r. Dolay yla kadro
eksikli inden söz etmekten çok, olanlar 14
Temmuz çizgisine ve ölçülerine çekmek laz m.
Do ru kadro olmaya, do ru tempo ve tarza
çekmek laz m. Böylece ölçüleri yükselen 2-3
kadro on ki inin, yirmi ki inin i ini yapar. Ama
ölçüler dü ünce yirmi ki i 2-3 ki inin i ini
yap yor. O zaman tabi kadro eksikli i ortaya
yor. Kadro ihtiyac gidermek için de, esas
olarak kadro ölçüleri ve duru undaki yakla
n düzeltilmesi gerekti i görülmelidir. Bu
temelde tempoyu, tarz yükseltme, yeni kadrolar ortaya ç karman n ko ullar da olu turur.
Öte yandan örgüt kültürü geli meyen,
örgüte do ru yakla mayan, örgütü de il de
kendini esas alan, örgüte ve mücadeleye kar
bireycili ini dayatan, kendini dayatan, kendini
esas alan yakla mlar b rak lmadan hiçbir kurumumuz, hiçbir çal mam z ba ar olamaz.
PKK neden ba ar olmu tur? Dü man n
bask lar na ra men PKK niye ayakta kal yor ve
yenilemiyor? sorular na cevap aranacak olursa,
yine kar
za örgüt ve kadro gerçe inin nas l
olup olmad ç kar. Bu temelde 10. Kongremiz
örgüt içindeki bireyci anlay lara, libera-
KOMÜNAR
lizmlere, kendini geriye çekme ve sorumluluktan kaçma olan ince ve derin tasfiyeciliklere,
gizli tasfiyeciliklere kar tav r alm r. Çünkü
bunlar n bir kanser gibi örgütü kemirdi ini görmü tür. Ne zamanki bunlara kar tutum al n, o zaman mücadele de geli mi tir. Mücadelenin 2007'den itibaren hamle yapmas n
nedeni: yanl e ilimlerle mücadele etme ve bu
temelde gerçekle tirilen ideolojik hamlede görülmelidir. Örgüt ve kadro gerçe inde, Önderlik gerçe i ve PKK'nin esas al nmas ba ar
pratiklerin geli mesini sa lam r. E er kendine görelikler devam etseydi, bireycilik, liberalizm, oportünizm, ortayolculuk, örgüte yanl
yakla m, örgütü ciddiye almama, hatta örgütü
gereksiz görme, sorumluluk almay gereksiz
görme gibi anlay lara kar mücadele edilip tutum al nmasayd , u anda Kürt Özgürlük Hareketi'nin konumu bugünkünden çok geri olurdu.
'Örgüt niye düzeldi, niye geli ti, niye bu bask lar kar nda ayakta duruyor' diye sorulacak
olursa, buna verilecek yan t; tabii ki ideolojik
ve örgütsel mücadelenin sonucu oldu u biçiminde olacakt r. Ne zaman ki tasfiyecili in dayatt bireycilik, bencillik, örgüt d k, yanl
ya am anlay lar , özgür kad n gerçe inden
kopma, PKK gerçe inden kopma ya anm sa
örgüt zay flam , ama bunlara kar mücadele
edildikçe de ba ar lar arka arkaya gelmi tir.
Türkiye'de de ba ar n yolu buradan geçiyor, Avrupa'da da, Do u Kürdistan'da da, Güneybat 'da da, güney'de de ba ar n yolu buradan geçiyor. Nerede PKK ve Önderlik gerçeine yakla lm , örgüt ve kadro ölçüleri yüksek tutulmu sa, orada ba ar gelmi tir. Bu nedenle, 'neden ba ar z oluyor' denilmesine gerek yok. Örgüt ve kadro duru unu, ölçülerini
yükseltin, her yerde ba ar kendili inden gelecektir. Çünkü ideolojik olarak sorunlar z
yok, teorik olarak sorunlar z yok. Bunlar
Önderlik taraf ndan netle tirilmi tir. Büyük bir
tarihi geçmi imiz var, de erlerimiz var; bunlarda da sorun yok. Halk
n mücadeleye ba nda sorun yok. Örgüt gerçe inde fedai ruh
hala devam ediyor; bunda da sorun yok. Sorun:
bencil, bireyci yakla mlar n, kendine göre yak-
la mlar n, ölçüyü geriye çekmek isteyen yakla mlar n örgütte yaratt tahribatlard r. Örgütü u ra rmalar r. Aç kça söylemeliyiz ki,
PKK'yi ve onun öncülük etti i mücadeleyi dü man n sald lar yenilgiye u ratamaz. Bu örgütü sadece örgüt ölçülerinin geriye çekilmesi,
kadro ve örgüt duru unun geriye çekilmesi
ba ar z k labilir. Bu aç dan Kürdistan' n her
parças nda mücadelenin kritik evreye girdi i
bir dönemde dü man daha da yüklenip sonuç
almak isterken, biz ise yaratt
z de erlere ve
ortaya ç kan ba ar lara dayanarak, güçlü ideolojik ve örgütsel zemine dayanarak ba ar ya
ula mak istiyoruz. Özgürlük mücadelemizi ve
yarat lan de erleri bu temelde sonuca götürmek
istiyoruz. ehitlerimizin özlemlerini gerçekle tirmek istiyoruz. Önderli imizin bu halka ve
bizlere verdi i büyük de erlere lay k olmak
istiyoruz. Bunun için herkes 14 Temmuz direni çilerinin ahs nda, 14 Temmuz ruhu karnda kendi yanl lar
temizlemeli, özele tirel bir yakla m göstererek yeni bir kat m
göstermelidir. Eski geri kat mlar bir yana
rak p, 14 Temmuz duru unda örgüte ve
Önderlik gerçe ine kat nmal r. Nas l ki
Önder APO, '14 Temmuz ehitleri halka kar ,
partiye kar , Önderlik gerçe ine kar en büyük görevlerini yapt lar, en büyük yolda
yapt lar' derlendirmesinde bulunduysa; biz de
14 Temmuz ruhuyla halk za, hareketimize
ve Önderli imize lay k olmal z.
Sonuç olarak; PKK ortam su kadar berrakr. Kadro gerçe i su kadar berrakt r. deolojik
duru u su kadar berrakt r. Teorik de erlendirmeleri su kadar berrakt r, hedefleri berrakt r.
Dünyada PKK kadar berrak ve net bir hareket
yoktur. Bu, örgütümüzün en temel gücüdür. 14
Temmuz ruhu da bu berrakl n en somut göstergesidir, aynas r. Bu temelde bütün kadrolar z, çal anlar z M. Hayri DURMU 'un
ahadete giderken; "mezar ma borçlu yan" diyen sorumluluk anlay yla hareket etmeli, mücadeleye güçlü kat m gösterilmeli,
dü man n sald lar bo a ç kar p Kürt haln özgürlük mücadelesini ba ar biçimde
geli tirmelidirler. ***
67
KOMÜNAR
'
Hakikat Ac r Ama Susmak Öldürür'
Hakikatleri Ara rma ve Adalet Komisyonlar n K sa
Tarihçesi
Sinan ahin KAND L
Hakikatleri Ara rma Komisyonlar
1974 y ndan beri yakla k 25 ülkede farkl
isimler alt nda, farkl biçimlerde ve farkl i levlere sahip olarak resmen kurulmu tur. Arjantin, Uruguay ve Sri Lanka'da, "Kay plara
Dair Komisyonlar"; Haiti ve Ekvator'da,
"Hakikat Ve Adalet Komisyonlar "; ili, Güney Afrika, Sierra Leone ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti'nde, "Hakikat Ve Toplumsal Mutabakat Komisyonlar "; Guatemala'da 'Tarihi Ayd nlatma Komisyonlar ';
Do u Timor'da, "Kabul, Hakikat Ve Toplumsal Mutabakat çin Komisyonlar" ; Panama, Uganda, El Salvador, Çad, Nijerya,
Peru, Gana'da da benzeri isimler alt nda kurulan bu komisyonlar çal malar
yürütmü ler/yürütmektedirler. Bunlardan Güney
Afrika ve Guatemala'da kurulan komisyonlar önemli geli melere imza atm , dünya ölçe inde etkisi olan sonuçlar ortaya ç karlard r.
kinci Dünya Sava 'nda i lenen büyük
insanl k suçlar ve ya anan ac lar insanl
suçlular aç a ç karma, vicdanlar rahatlatma ve toplumsal bar sa lama anlam nda
aray a itti. Bu aray ta hukuki yandan çok,
vicdani yarg lama ve mahkum etme öne ç k. Nazi Almanya's n insanl a kar i ledi i suçlar ve bu suçlar n yarg land Nürnberg Mahkemeleri, hakikatlerin sadece hukuksal alanda ve esas olarak da politik temelde aranmas n ve mahkum edilmesinin
ilk önemli örne i olmu tur. Bu mahkemelerde a rl kl olarak Yahudilere kar i lenen
suçlar, geni anlamda da toplama kamplar nda i lenen suçlar ele al nd . Yarg lama sadece o dönem ve i lenen suçlarda görevli
olarak görünen suçlularla s rl tutuldu. O
dönem için bu durum bile önemli bir ge-
68
li me ya da ad md . Bu ad mdan ç kart lan
dersler çerçevesinde giderek hakikatlerin ortaya ç kar lmas nda önemli mesafeler kaydedildi.
Nürnberg Mahkemeleri, sava tan galip
kan güçler taraf ndan kurulmu tu. Demokrasi cephesi ad alt nda bir araya gelmi olan
bu güçlerin do u(Sovyet) ve bat (ABD ve
ngiltere'nin ba
çekti i kapitalist blok)
eklinde iki kanad n olmas , hakikatlerin
ortaya ç kar lmas nda ç karc yakla mlara
neden olmu ve suçlar n üzerine tümüyle
gidilememi tir. Bu örtbas etme çabas 'so uk
sava ' döneminin kar kl suçlamalar n
temel argüman olmu tur. Taraflar Nürnberg
mahkemelerine ta yamad klar konular
sonraki y llarda birbirilerine kar kullanmada medyan n, edebiyat n, sanat n konusu
yapm lard r. Elbette bu durum hakikatin
aç a ç kar lmas ndan çok manüplasyon i levini görmü tür. Yani neyin hakikat, neyin
yalan oldu u anla lamaz duruma gelmi tir.
Bu nedenle o dönemde en az Naziler kadar suçlu olan çevreler kendilerini gizlerken,
yeni yeni suçlar i lemeye devam etmi lerdir.
Örne in, Yahudi katliam nda Yahudi sermayesinin rolü ne olmu tur? Yahudiler için hep
'ma duriyet' öne ç karken, ayn Yahudi sermayesi bu ma duriyet üzerinden devlet kurma ve Filistin halk katletme zemini yakalam r. Naziler ellerindeki miktar belli olmayan k ymetli ta lar n tamam na yak
ya da tamam
sviçre, Portekiz ve Türkiye'ye ta
r. Yani bu ülkeleri bir nevi
kasa gibi kullanm r. Bu ülkeler sava ta
tarafs z kald klar n propagandas yaparlarken, Naziler için güvenilir bir cephe gerisi
ve kaynak rolünü oynam , i lenen suçlarda
önemli rol oynad klar saklam lard r. Bu
KOMÜNAR
yalan üzerinden Türkiye ve Portekiz fa izmin uyguland ülkeler olarak suçlar i lemeye devam ederken, neredeyse alk lanlard r. Çünkü bu ülkeler NATO üyesi ülkelerdir. Sovyetlere kar kurulan üslere ev
sahipli i yapm lard r. Asl nda Nazilerin bu
üç ülkeyi seçmesi de ilginçtir: Bu üç ülke
dönme Yahudilerin tarihsel olarak ya ad
co rafyalard r. Yani sanki Yahudi sermayesi
bu yolla srail Devleti'nin kurulu una do ru
yola ç km r. Bir anlamda Yahudi sermayesi Naziler eliyle Siyonizm'e hizmet için güvenilir kasalar na yerle tirilmi tir. Bu güvenilir kasalar n seçimi kim taraf ndan ve hangi amaçl yap lm r? sorusu aç a ç kar lnda, dünyada bugün gerçeklerin önünde
hakim olan tüm sis perdeleri de kalkm olacakt r. Yani sviçre, Türkiye ve Portekiz hakikatlerin kördü ümünü çözecek üç temel
ülke gibi görünmektedir. nsanl k burada
vicdan temizleyecek esas verilere ula acak gibidir. O zaman Fa izmle Yahudi sermayesi aras ndaki kopmaz ba kadar, ABD
imparatorlu u ile Yahudi sermayesi aras ndaki kopmaz ba daha net gözler önüne serilecektir. Önderli in Yahudi toplumu, tarihi
ve sermayesi üzerinde bu denli durmas ve
Yahudili in s rr n çözülmesiyle ya da Yahudilerin kurtulu uyla insanl n kurtulu u
aras ndaki ba birçok eyin temeline koymas tesadüf de ildir. Adorno bunun için
bo una "Fa izmin hâlâ ya yor olmas , o çok
sözü edilen geçmi in i lenmesinin bugüne
kadar ba ar lamam ve kendi karikatürüne,
içi bo ve so uk unutu a dönü mü olmas ,
fa izmi olgunla ran nesnel toplumsal artlar n hala geçerli olmas ndan ileri gelmektedir" dememi tir.
sviçre sava taki gerçek rolünü gizleme
konusunda yeni yeni özür diler hale gelmi tir. Nazilerle ili kisini ve bu ili kinin nal bir suç ortakl anlam na geldi ini kurulan ara rma komisyonlar yoluyla daha yeni kamuoyuna aç klamaya ba lam r. sviçreli politikac lar n dönem dönem ABD'nin
gücünden ve bu gücün nas l kullan ld ndan
bahsetmesi ve ara rma-soru turma raporlar na imza atmas da tesadüfi olmasa gerek.
Yine sviçre'de giderek artan fa ist oylar n
bu tarihsel geçmi ten kopuk ele al nmamas
da önemlidir. Bu anlamda sviçre'nin hakikatlerle kar la ma düzeyi önemli olmaktad r. Çünkü bu ülke sadece sermaye de il
bir bellek kasas gibi durmaktad r. Bu kasalar n aç lmas , 20. yüzy la önemli oranda
k tutaca a benzemektedir.
Sava sonras Nazi subaylar n, yöneticilerinin ve birçok çevresinin saklanma cenneti olan Latin Amerika ülkeleri ABD'nin 60
ll k darbeler co rafyas olmu tur. ABD
ba kanlar son bir kaç y ld r bu ba lant
kurmadan 50 y ll k politikalar n özele tirisini verirken, asl nda gerçekleri farkl
bir biçimde karartman n aray içine girmektedirler.
Nazizmin kitlesel taban n en yo un oldu u Avusturya bu yarg lamalardan pay
almam r, ya da hakikatlerle yeni yeni
kar la maktad r. Avusturya'n n yak n tarihi
Fransa'da oldu u gibi, Nazizm taraf ndan ilhak üzerine kuruldu u için i gale kar direni söylemi etraf nda karart lm r. Onun
için fa izm hukuksal anlamda s rl da olsa
Avusturya ve Frans z halk n vicdan nda
yarg lanmam r. Fa ist partilerin burada
önemli bir oy potansiyeline sahip olmalar
belki de bu yüzdendir.
talya, Japonya gibi sava suçlusu olan
devletler gerçeklerle kar la ma konusunda
nt olan güçlerin ba nda gelmektedir.
Bundan dolay Gladio gibi güçlü ABDNATO örgütlenmesi talya'da çok rahat suç
lemeye devam etmi tir. 22 Kas m 1990'da
Avrupa Birli i Devletleri, Birli e dahil olan
ülkelerde Gladio türü ABD-NATO patentli
gizli örgütlere kar tutum alma karar al rken, bu tarihsel gerçekli e dikkat çekmemi lerdir. Ayn ekilde AB yolunda oldu unu
söyleyen TC. hükümetleri de, Susurluktan
emdinli'ye, oradan da çe itli çete örgütleri
operasyonlar ndan Ergenekon davalar na
uzanan yarg lamalarda ciddi sonuç alama-
69
KOMÜNAR
maktad r. Bu yarg lamalar bir tarihsel haki- kültürü zeminini yaratmaya dönü mü tür.
kat aray
n ne kadar zorunluluk oldu unu Yani hakikatlerle yüzle mek e ittir geçi sükan tlarken; bu hakikatle yüzle meye haz r reçleriyle ba lant siyasal rejim de ikli i
olmayan ya da yalana dayal egemenli in anlam ma gelmemektedir. Elbette bu durum
devam nda ç kar olan güçler, bu yarg la- de imi de d lamamaktad r. Onun için
malar yeni bir aldatma arac olarak kullan- Kürdistan ve Türkiye gerçekli i dü ünülmaktad r. Bu durum genel olarak dünyada dü ünde hakikatlerin aç a ç kar lmas kobir t kanmay ifade etmektedir.
misyon çal malar hem geçi sürecini ifaJaponya, Çin ve Kore'yi i gali ile 20 mil- de eden toplumsal ve siyasal sistemin deyon insan n katlinden ve Çinli ve Koreli mil- mokratikle tirilmesi ve hem de toplumsal
yonlarca kad n tecavüze u ramas ndan da uzla kültürünün geli tirilmesi anlam nda
sorumlu görülmektedir. Japonya uzun bir ele al nmas gerekmektedir.
unutturma çabas n ard ndan kad nlara yakla
hariç, can kayb suçunu üslenerek
Hakikat Komisyonlar
daha yeni özür dilemi tir.
lk hakikatleri aç a ç karma komisyonu
Yine Aborijin(Yerli) halk yla ilgili
1973 y nda, Uganda'da, di Amin
olarak 'Kanada Krall k Komisyönetimi taraf ndan kurulmu tur.
yonu'nun çal malar ve di er etHakikatlerle Bu komisyon esas olarak uluskenlerle ba lant olarak Avuslararas güçlerin Uganda reyüzle mek e ittir jimine bask sonucunda kutralya Ba bakan 2008 y nda
Aborijinlere kar uygulanan
geçi süreçleriyle rulmu tur. Komisyon herpolitika ve devlet ad na i lehangi bir örgütlü iç toplumba lant siyasal
nen suçlardan dolay kendi
sal dayana a sahip de ildir.
rejim de ikli i
halk ndan ve geriye kalan
Hükümetin atad memurAborijinlerden özür dilemi - anlam ma gelmemek- lardan olu mu tur. Komistir. Bu özrü dünyaya aç kyon, 1974 y nda devleti
tedir. Elbette bu
lam r. Di er yandan kinci
suçlayan aç klamalar yapt
imi de için yine di Amin taraf ndan
Dünya Sava 'nda 27 milyon durum de
insan
kaybeden Sovyetler
da lm ve Pakistanl bir
lamamakBirli i'nin i ledi i sava suçlar
yarg ç olan komisyon ba kan
tad r.
da 1990'lardan sonra gün
na
görevden al rken, bir üyesi de
kar lmaya ba lanm r. Sovyetik
idam edilmi tir.
sistem içinde yer alan Bulgaristan, az nl kkinci olarak 1982 y nda Bolivya'da
lara ve rejim kar tlar na kar i ledi i kurulmu tur. Bu komisyon yeterince resmi
suçlardan dolay özür dilemek zorunda destek ve mali kaynak bulamad için, çakalm r.
ma sonuçlar
aç klayamadan da lm Bu ekilde kinci Dünya Sava sonras
r. Bu iki denemenin arkas ndan ilk ciddi
'geli mi bat ülkelerinin' gündemine giren denemeyi yapan ülke Arjantin oldu.
hakikat aray esas olarak 1980'lerin sonun15 Aral k 1983'te Arjantin Devlet Ba dan itibaren dünyan n geri kalan halklar n kan Alfonsin bir kararnameyle, "kay p ki igündemine girmi tir. Bu gündeme giri te ler" için bir komisyon kurdu. 'Arjantin Haki'hakikatlerin' aç a ç kmas siyasal de im kat Komisyonu' da denilen komisyonun tam
süreçleriyle birlikte ele al rken; giderek ad "Kay p Ki iler Ulusal Komisyonu"dur
toplumun kendi tarihiyle yüzle mesi teme- (CONADEP). Ba kanl
ünlü yazar Erlinde geçmi te ya anan ac lar n bir daha ya- nesto Sabato yapm r. Komisyon, ulusal
anmamas anlam nda bir toplumsal uzla
ve uluslararas insan haklar örgütlerinden
70
KOMÜNAR
destek ve kaynak sa lam r. Komisyon,
çal malar s ras nda hapishaneleri, gizli mezarl klar , emniyet binalar gezmi , ülkeyi
terk emek zorunda kalan ki ileri dinlemi tir.
Düzenli bas n aç klamalar yapm , kay p
aileleriyle yak n çal ma yürütmü tür. Komisyon çal mas 9 ayda tamamlam , subay, polis, yarg ç, gazeteci, hekim ve din
adamlar ndan olu an1351 ki ilik suçlu listesi tespit etmi tir. Ancak bu suçlular listesi
devlet ba kanl
taraf ndan kamuya aç klanmam r.
Komisyon, birço u yerine getirilmeyen
daki önerileri hükümete sunmu tur:
Ara rma ve soru turmalar n mahkemelerce
sürdürülmesi, ma dur/kurban yak nlar na
ekonomik yard mlar n yap lmas , zorla kaybettirmeyi insanl a kar suç haline getiren
hukuksal düzenlemelerin yap lmas , insan
haklar n devletin e itim kurumlar nda zorunlu ders haline getirilmesi ve hâlâ yürürlükte olan bask yasalar n kald lmas .
22 Nisan 1985'de cunta liderlerinin yarlanmas nda Komisyon raporu önemli bir
dayanak olu turmu tur. Bu davay çok say da dava takip etti, ama bu durum orduda huzursuzlu a neden oldu. syan, emre itaatsizlik, protestolar sonucunda hükümet 'son
nokta kanunu' ile davalara son verdi. 1989
nda ç kar lan af yasalar ile de tüm tutuklu suçlular serbest b rak ld . Kate Millet'in
bu konudaki de erlendirmesi öyledir:
"Arjantin'de cunta liderlerinin yarg land dava, Latin Amerika'ya örnek olu turacak, Nürnberg'den sonra i kencecilerin
hesap verece i geni kapsaml dava olma
imkân ta yan bir davayd . Ancak Nürnberg, galibin ma lubu yarg lad bir davay; burada ise kendi kendini yarg layan bir
ulus söz konusuydu. Bu imkân iyi kullan lamad . Gerçekten de Arjantin'deki mahkeme
sonuçlar çok üzücüdür; çünkü yarg lamalar, askerleri ve insanlara lay k gördükleri ak l almaz vah eti, silahl kuvvetlerin
binlerce üniformal üyesinin yan s ra gene
hiçbir zaman yarg önüne kimi gizli aktör-
lerin ve özel timlere mensup binlerce ki inin
kat ld o korkunç vah eti, fiilen temize ç karma operasyonundan ba ka bir ey de ildi. Sonuç sadece Arjantin silahl kuvvetleri
için de il, ayn zamanda bölgedeki tüm askerî rejimler için güven tazeleyici oldu.
Büyük bir f rsat göz göre göre kaç lm .
Ba lang çta askerleri yarg lamak üzere
aç lan dava, askerlerin gözda na boyun
mekle son buldu. Arjantin orduya teslim
olarak saflar ndaki i kencecileri cezaland rmayarak, onlar n geri gelmesini mümkün
lmakla kalmam , üstelik bunu kolayla rbile olabilir."
Arjantin deneyimi hukuksal alanda ba az kalm , ama komisyon çal malar ve
haz rlad
raporuyla insan haklar , temel
de erler, geçmi teki suç ve ihlallerin sebepleri etraf nda yayg n bir tart may ba latm
oldu. Bunun için Arjantin'de ba layan komisyon çal malar ayn zamanda dünyadaki
geli melerin ba lang ç a amas yla da örtü üyordu. Bu geli meler nelerdi?
Latin Amerika'da kurulan askeri rejimler
yava yava çözülüyordu. Yani k tada sivil
yönetimler yeni yeni olu urken, halen askeri
rejimler egemendi. Arjantin deneyimi sadece bu ülkenin cuntas
de il, tüm co rafyan n cuntalar
ilgilendiriyordu. Cuntalar bu deneyimden ders ç kard gibi demokrasi güçleri de gerekli dersleri ç karmal yd . Di er yandan reel sosyalizm da lma sürecine girerken, so uk sava eksenli
olu turulan rejimler de d desteklerini yava
yava yitirmeye ba layacakt . Ba ta ABD olmak üzere bat güçler art k komünizm tehlikesi üzerine stratejilerini olu turamayacaklar ve tüm darbeci, yasad örgütlenmelerini
gözden geçirmek zorunda kalacakt . Çünkü,
so uk sava süresi boyunca devreye konulan
darbeci fa ist rejimler de ifre olmu ve yük
durumuna gelmi lerdi. Bunun ilk habercisi
talya'daki Gladiyo davas ve 22 kas m 1990
tarihli AB'nin Gladio Karar idi.
Üçüncü olarak, dünya çap nda oldukça
yank yapan Güney Afrika deneyimi oldu.
71
KOMÜNAR
Gerek rejim de ikli inde geçi sürecinin
tüm özellikleri ve gerekse geçi te toplumsal
uzla ma kültürüne hizmet eden hakikatleri
aç a ç karma çal mas , tüm dünyada sadece siyaset alan nda de il, toplumsal, sanatsal, felsefi alanda da önemli veriler sunuyordu.
Arjantin deneyimi bir anlamda yeni bir
de im-dönü üm kültürünün ilkini ifade
etmesi anlam nda birçok yetmezli i de ba nda ta yordu. De imi isteyen güçler ortak bir söylem ve örgütsel-eylemsel duru
içinde de ildi. De imden yana olmayan
güçler de geçmi devrimler sürecinde olduu gibi tümüyle ortadan kald lacaklar ve
cezaland lacaklar kayg yla yerlerine s
ya yap
bulunuyorlard . Onun için
rakal m hakikatlerin aç a ç kmas na yarmc olmak, sadece kendilerini ya atmak
kayg ile hareket ediyor ve sald rganla yorlard .
ili'de 25.01.1990 tarihli bir kararnameyle "Hakikat ve Uzla ma Ulusal Komisyonu" ad alt nda bir komisyon kuruldu.
Ba kanl
eski senatör Raul Rettig'in yapkomisyon, sekiz ki iden olu uyordu.
Üyeler aras nda, Pinochet rejiminin savunucular ile birlikte, aç k muhalifleri de yer
al yordu. Komisyonun görev süresi 6 ilâ 9
ay aras idi. Komisyonun görevi askerî diktatörlük döneminde i lenen "ölümle sonuçlanm insan haklar ihlalleri"ni ayd nlatmak
ve bunlara yol açan artlar ve nedenleri
ara rmakt . Ayr ca ma durlara yönelik telafi ve tazminat imkânlar ile insan haklar ihlallerinin gelecekte bir daha ya anmamas
için gerekli idarî ve hukuksal tedbirler konusunda öneriler haz rlamak da görevleri aranda yer al yordu
Komisyon raporunu 9 ayda tamamlad .
Raporun sonuçlar
ili Devlet Ba kan
Alywin taraf ndan 4 Mart 1991'de radyo ve
televizyondan kamuoyuna duyuruldu. Faillerin isimleri raporda yer almad . Ancak Komisyon, suç olarak niteledi i 1500 olayla ilgili gizli bilgileri ve isimleri mahkemelere
iletti. Komisyon çal malar için, suçlular-
72
dan a
ürküntü nedeniyle 'ihtiyatl k' ad
alt nda suçlular koruma yan n a r bast
de erlendirmesi yap ld . Görev alan çok s rl tutulmu olan komisyon Arjantin
deneyiminden yeterince ders ç karmam a
benziyordu.
Komisyon çal malar n sonucunu ilili
ünlü sosyolog Tomas Moulian; "Pinochet
yönetimi kendi iste iyle de il, mecbur
kald için çekildi. Bu yönetim, dünya kapitalizminin ihtiyaç duydu u Neoliberal program ba ar yla yerle tirerek misyonunu tamamlam . Dünya kamuoyunda fa izmin
sembolü haline gelmi , itibars z ve y pranbir yönetimin görevde kalmas bundan
sonra sisteme yarar de il, zarar verirdi.
Onun yerine, neoliberal politikalar n otoriter rejim olmaks n da yürütülebilece ini
gösterecek "demokratik ve hümanist" bir
yönetim geçirmek çok daha ak ll cayd .
te 'Concertasion'un ve Patiricio Alywin'in
tarihsel rolü buydu. Dolay yla bu iki yönetim
aras nda bir kar tl k ve kopu de il, bir tamamlay k ve devam ili kisi vard r. Aylwin yönetiminin gerçek korkusu ordudan de il, ekonomik
kaostand . Çünkü böyle bir kaos onlar n varl k
nedenini, sistem içi me ruluk temelini ortadan kalracakt . Bu nedenle, halkta yerle ik hale gelmi
olan korkuyu istismar ederek, kendilerini Pinochet
döneminin üzerine gitme ve hesap sorma 's n's ndan kurtarmak istediler. Geçmi le hesapla ma ad na yapt klar her ey, esas nda ili'nin 'kan
ve kir'den olu an geçmi inin üzerini beyaz
badanayla örtme ve aklama amac na yönelikti."
biçiminde de erlendirmektedir.
Geçmi le hesapla ma konusunda ilililer
elbette bu ilk deneyimle s rl kalmad lar.
Ko ullar n zorlu una ra men mücadelelerini sab rla yürüttüler ve hakikatleri arama iste ini canl tuttular. Pinochet'in Londra'da
gözalt na al nd 1998 y ndan sonra yeni
bir dinamizm kazanan bu süreç, darbenin 30.
ldönümü olan 11 Eylül 2003'ten bu yana
çok yönlü tart malar ve hukuksal mekanizmalar n yeniden devreye girmesiyle iyice
yo unla .
KOMÜNAR
Güney Afrika Deneyimi
Güney Afrika, rejim olarak birçok yönüyle TC'ne ve Kürtlerle ili kisine benzemektedir. Di er yandan ANC lideri Nelson
Mandela ile Önderli in konumu da benzerlikler göstermektedir. Onun için bu ülkedeki
geli meler ve çözüm yöntemlerinin neler oldu u, çözümün nas l geli ti i incelemeye
de er bir konudur. Belki Türkiye'de etnik
olarak bir az nl k egemenli inden söz edilemez, ama Kürtler ve birçok az nl k kar nda inkar-imha esasl bir rkç k uygulanmaktad r. TC. de 1925'lerden bu yana ba ta
Kürtler olmak üzere tüm Türk olmayanlara
kar bu politikay uygularken, laiklik ad
alt nda inançlara kar da bir ayr mc k ve
inkarc k uygulanm , komünizm kar tl
ad alt nda da demokrasi güçlerine kar
inkar imha politikas yürütülmektedir. Bir
anlamda kinci Dünya Sava 'nda temel insanl k kar tl suçlar bütünlüklü olarak
leyen Naziler d nda, bugüne kadar bu bütünlükte insanl k suçu i leyen nadir ülkerden
birisi de Türkiye'dir. Bu anlamda birçok yönüyle Güney Afrika'da uygulanan Apartheid
rejimini an msatmaktad r. Benzeri bir durum
Guatemala'da ya anmaktad r. Guatemala'da
siyasal bask ve zulüm yöntemlerinde s r
tan maman n yan s ra, Mayalar kar nda
oldukça rkç ve yok edici bir politikan n uyguland
görmekteyiz. Bu ön giri le birlikte Güney Afrika'y ele alabiliriz.
Güney Afrika'daki 'geçmi ', sadece insan
haklar ihlallerinin a r ve sistematik olu uyla de il, rk ayr mc
na dayanan ve Apartheid olarak bilinen sistem "insanl a kar
suç" temelinde kendisini ekillendirmi tir.
"Irk ayr " üzerine in a edilen sistem, doal olarak her türden ayr mc
içinde ta maktad r. Bu yap
sürdürebilmek için de,
zorla göçertme ve yerle tirme uygulamalar na do al bir i levmi gibi ba vurmu tur.
Bunun yan s ra siyasal bask ve zulüm yöntemlerini vah ice uygulam r.Apartheid
rejimine kar Afrika Ulusal Kongresi
(ANC) ve ba ka gruplar taraf ndan yürü-
tülen 45 y ll k silahl mücadele süresince,
yüzbinlerce Güney Afrikal sistematik olarak insan haklar ihlalleri ve sava suçlar na
maruz kalm r. En çok ölüm olay , Afrika
Ulusal Kongresi ile hükümet taraf ndan desteklenen Inkatha Özgürlük Partisi aras ndaki
çat malar s ras nda ya anm r.
45 y ll k sava sonunda 1993 y nda
ANC lideri Mandela ve Apartheid lideri De
clerck aras nda yap lan antla ma çerçevesinde rkç rejim çözülürken, siyah ço unlu un büyük bir k sm ve ba ta insan haklar
örgütleri olmak üzere uluslararas kurulu lar, geçmi teki ihlal ve cinayetlerin sorumlular n yarg lan p cezaland lmas
srarla
istemelerine ra men, ANC ve Mandela bu
talepleri yerine getirmekten kaç nm r. Bu
durumu Boraine öyle izah etmektedir:
"ANC'nin müzakere süreci boyunca güvenlik güçlerinin korumas kabul etmesi,
sonra da onlara 'hele bir seçimler bitsin, sizi
yarg layaca z' demesi mümkün de ildi.
ANC böyle yapm olsayd , bar
bir seçim
süreci ya anamazd . Eski rejimin generalleri, bunu aç kça ortaya koymu lard . Bu da
demek oluyordu ki, demokratik bir anayasa
ortaya ç kmayacak; ülke daha fazla insan n
öldü ü bir ku atma dönemine do ru gerileyecekti.
"Esasen, bu kadar uzun sürmü , böylesine a r suçlarla bütünle mi bir sistemin
müzakereler yoluyla çözülmesi ve yeni bir
düzene geçi sürecinin müzakereler yoluyla
ba ar lm olmas , birçok kimse için ba
ba na bir mucizeydi. Toplumdaki derin bölünmü lü e, sürekli yeniden alevlenen iddete; öfke, nefret ve dü manl a ra men bu
geçi in serbest genel seçimler yoluyla ve
toplumda bar l bir ekilde gerçekle mesi,
hiç de kolay de ildi. Ama bunun bedelleri
vard . 1994 tarihinde kabul edilen "Geçi
Anayasas ya da "Geçici Anayasa", rkç rejimin son hükümeti ile ANC aras nda "tarihi
bir uzla ma"ya dayan yordu. Bu uzla ma,
geçmi le hesapla maya da önemli s rlar
getiriyordu. Ayr ca Anayasa dönü ümün
73
KOMÜNAR
devrimci karakterine ra men; idare, polis,
yarg ve ordu gibi belirleyici kurumlarda devaml
da öngörüyordu. Bütün bunlar, eski sistemin cinayetleriyle genel ve tavizsiz
bir hesapla may imkâns z k yordu.
"Geçmi le hesapla man n ba ka bir yolunu aramaktan ba ka bir seçene imiz
yoktu. Hakikat anlat
, s rl aff ve tazminat belli bir gerilim içinde tutacak, bir
hakikat ve uzla ma komisyonunun kurulmas nda karar k ld k. Komisyon bu temel
üzerinde in a edildi. Oturumlar n kamuya
aç k yap lmas , hem inkâra kar bir meydan
okumayd ; hem de hesap verebilirli in kabul
edilmesi ve ya- ad klar
n bir daha asla
tekrarlanmamas yönünde bir kararl
n
ba lang yd ".
Nelson Mandela 1994'te Devlet Ba kan
seçildikten sonra Komisyon olu turma
tart malar yo un olarak yap lmaya ba land . Sivil toplumdan gelen kayda de er
katk ve gerçekle tirilen yüzlerce saatlik oturumdan sonra komisyon fikrini somutla rmak için bir yasa tasar haz rland . Bu tasaekillendirilirken, olabildi ince demokratik bir süreç izlendi. te Boraine'nin anlato ko ullarda Hakikat Ve Uzla ma Komisyonu'nu öngören bir yasan n ç kar lmas
için birçok ki i ve örgütün dü ünce ve önerileri al nd . Ve sonuçta "Ulusal Birli in ve
Toplumsal Mutabakat n Te viki Kanunu"
28.6.1995'te parlamento taraf ndan kabul
edildi. Komisyon üyelerinin seçimi ise öyle
gerçekle ti:
Önce insan haklar örgütleri temsilcilerinden olu an bir seçici kurul olu turuldu.
Kurul, Güney Afrika vatanda lar na adayl k
ça
nda bulundu. Yakla k 300 ba vuru
içinden bas na ve kamuya aç k olarak 50 ki i
ile görü en kurul 25 aday seçti ve haz rlad
bu listeyi Ba kan Nelson Mandela'ya iletti.
Co rafi ve siyasi dengeyi sa lamak için
Mandela, seçim sürecine kat lmam olan iki
aday da listeye ekleyerek 27 ki ilik bir komisyonu onaylam oldu. Komisyon bu ekilde 2,5 y ll k bir süre için çal malar na
74
ba lam r. Daha sonra da 3,5 y l görev süresi uzat lm r Dullah Omar, Hakikat ve
Uzla ma Komisyonu kurulmas
öngören
yasa tasar
parlamentoya sundu u oturumda, böyle bir komisyona neden gerek duyuldu unu ve misyonunu öyle aç kl yordu:
"Geçmi le yüzle ecek kadar cesur olmaz sürece, gelece in meydan okumalayla asla yüzle emeyiz. nsan haklar na ve
insan onuruna sayg ya dayal bir topluma
ula mak için ciddi ekilde çal maya koyulmad
z sürece, gelece imiz ula lamaz
kalacakt r. …Komisyon, geçmi ten kopmay ,
"Sonunda perde
aç lm . Gelecek iki buçuk
l boyunca gözler önüne serilecek olan oyunun ilk sahnesiydi. Ritüel, bir hikayeyle
ba lad . Bu ritüel, derinden
bölünmü , yaralanm insanlara hakikat, iyile me ve
uzla ma vaad eden kamuya
aç k oturumlard .
Komisyon'un s rr da buydu
geçmi in yaralar sarmay , unutmamay
ama affetmeyi, insan haklar na sayg bir
gelecek in a etmeyi taahhüt ediyor."
Boraine; "Güney Afrika hakikat komisyonu, amac 'onar
adalet'i (restorative
justice) sa lamak olan, yarg sal duru ma,
dinsel tören (günah ç karma) ve siyasal gösteri kar
tamamen kendine özgü bir
modeldir" dedi i Komisyon'un,16-17 Nisan
1996 tarihli ilk ve ikinci oturumlar
öyle
anlatmaktad r:
"Sonunda perde aç lm . Gelecek iki
buçuk y l boyunca gözler önüne serilecek
olan oyunun ilk sahnesiydi. Ritüel, bir hikayeyle ba lad . Bu ritüel, derinden bölünmü ,
yaralanm insanlara hakikat, iyile me ve
uzla ma vaad eden kamuya aç k oturumlar-
KOMÜNAR
. Komisyon'un s rr da buydu i te. Gözlerden uzak bir salonda oturan sert görünü lü
memurlardan ibaret de ildi Komisyon. Bir
sahneydi; bu sahnede bir avuç dolusu siyah
ve beyaz, deh et, keder, hayret verici metanet ve kahramanl k hikayeleri dinliyorlard .
zleyiciler de oradayd . Daha geni bir izleyici toplulu u da onlar radyo ve televizyon arac
yla izliyor, dinliyordu. Bu, bir
ulusu ar nd rmak için iddetle ihtiyaç duyulan bir ritüeldi. Bu bir oyundu. Ba aktörler,
etkileyici hikayeleri olan s radan insanlard .
Ama bu zekice yaz lm bir oyun de il, tüm
yal nl içinde cilalanmam hakikatti.
kinci gün, birçok bak mdan ilkinden de
dokunakl yd . Özellikle de Nomonde Calata'n n öyküsü. Nomonde, 1984'te Eastern
Cape'te hunharca öldürülen Cradock Dörtlüsü diye bilinen gruptan Fort Calata'n n
dul e iydi. fadesinin ortas nda duygular na
hakim olamad ; ruhunun derinliklerinden
kendili inden kopup gelen bir feryada bouldu ve onun bu hayk
radyo ve televizyonlar vas tas yla Güney Afrika'n n ve dünyan n birçok bölgesine ula . Asl na bak rsa, oturumlar bir elem ve st rap ayininden
çok daha yüksek seviyeye ta yan, onlara derinlik kazand ran da Nomonde'nin bu içten
gelen hayk
oldu. Apartheid y llar n
bütün o karanl , deh eti bu tek feryatla
dile gelmi ti adeta. Nomonde Calata bedenini geriye at p feryat ederken, sanki çok uzun
süre rkç k ve bask k skac na al nm binlerce insan n ya ad
deh eti de hayk r. Oturumda Güney Afrika Radyo Televizyon Kurumu'nun muhabiri Antije Krog da
bulunuyordu. Krog, daha sonra kaleme alCountry of my Skul adl kitab nda u
yorumu yapm : Benim için bu hayk ,
Hakikat Komisyonu'nun ba lang yd ;
Komisyon'un aç
müzi i, belirleyici an ,
sürecin ne hakk nda oldu unu söyleyen
nihai sesti."
Komisyon, on binlerce Güney Afrikal ya
öykülerini anlatma imkân sundu. Bu insanlar n ya ad klar ac lar, hayatlar nda ilk kez
ciddiye al nd ve belgelendi. "Anlatma ve
hat rlama dolay yla ac lar tazelenmi olsa
da, bu insanlar ac lar n kamuya mal olmas dolay yla hakl bir gurur ya ad lar."
Komisyon'un Genelsekreteri Martin
Coetze, Komisyonun çal malar na "hakikat ac r, ama susmak öldürür" slogan yön verdi ini söylemektedir. Devamla
da; "Biz sadece hakikatin uzla maya giden
yolu açaca na inand k. A r insan haklar
ihlallerinin ma durlar n eksiksiz hakikate
dair bir haklar olduklar na inan yoruz. Bu
nedenle dinlemeleri, kamuya aç k oturumlarda yapt k. Faillerin isimleri ve resimleri
yay nland . Demokrasiyi kolektif bir yalan
üzerine in a etmek istemedik. … Biz eksiksiz
hakikate kar k af imkân sunduk. Biz ne
ili'nin ne de Nürnberg Mahkemesinin yolundan gittik. Amaç, eski ile yeni yönetim
aras nda tarihsel bir uzla ma yaratmakt "
diyerek, Güney Afrika Hakikat Komisyonu'nun amac k saca ortaya koymaktad r.
Komisyonun çal mas
ekillendiren
kanun o zamana kadar kurulan komisyonlardan daha fazla imkan sunuyor, yetki veriyordu. Buna göre, Hakikat ve Toplumsal Mutabakat Komisyonu'na bireysel af sa lama,
bina ve i yerlerini arama ve delillere el koyma, tan klar dinlemek üzere ça rma ve incelikli bir tan k koruma program yürütme
yetkisi veriyordu. 350'ye yakla an çal an
ve y ll k 18 milyon dolardan iki buçuk y ll k
bütçesi vard . nsan Haklar hlalleri Komitesi ma durlar ve tan klar n ifadelerini
toplamakla; Af Komitesi, af ba vurular
incelemek ve karara ba lamakla, Tazminat
ve Rehabilitasyon Komitesi ise, tazminat
program için tavsiyeler ekillendirmek ve
sunmakla yükümlü birbirine ba
üç komisyon eklinde çal malar yürütüyordu.
Komisyon, 2000'i kamuya aç k oturumlara kat lan toplam 23000 ma durun ve tan n ifadesini ald . Medya komisyon çal malar aktarmak ve te vik etmek anlam nda
geni destek sunuyordu.
Komisyonu'nun getirdi i en büyük yenilik
75
KOMÜNAR
ve güçler aras nda en tart mal olan ; siyasi
amaçl suçlar için bireysel af ç karma yetkisiydi. Komisyonu'nun be ciltlik sonuç raporu Ekim 1998'de yay nland ve Afrika
Ulusal Kongresi'nin raporun yay nlanmas
engelleme giri imleri de dahil olmak üzere
yo un bir tart maya yol açt .
Guatemala Deneyimi
Önemli bir komisyon çal mas da
Guetemala olmu tur. Guatemala hükümet
güçleri ile Guatemala Ulusal Devrim Birimi
(URNG) aras nda 30 y ldan fazla süren iç
sava 200 000 ölüm ve kay p ile sonuçland .
Onun için s k s k kesintiye u rayarak uzun
llar devam eden bar müzakerelerinin en
tart mal konular ndan birisi de geçmi teki
insan haklar ihlallerinin ve sava suçlar n
bar sürecine geçi te nas l ele al naca ile
ilgiliydi. En son Haziran 1994'te taraflar
'Tarihi Ayd nlatma Komisyonlar ' kurmaya
karar verdi inde sorun çözüldü. Komisyonun göreve ba layabilmesi ancak üç y l
sonra imzalanan bar anla mas ndan sonra
mümkün olabildi.
6 ay çal ma süresi olan ve en fazla 6 ay
daha süresi uzat labilecek ekilde kurulan
komisyon toplam 18 ay çal malar yürüttü. Tarihi Ayd nlatma Komisyonlar ba kan
Guatemala vatanda de ildir ve BM Genel
Sekreteri taraf ndan atanm r. Komisyonun
di er iki üyesi ise iki taraf n da onay yla
ba kan taraf ndan seçilmi tir. Komisyonlar
faillerin ismini aç klama yetkisine sahip
de ildir. Komisyonlar zaman zaman 200'e
kadar ç kan (14 bölge bürosu), analiz, soru turma ve rapor yazma döneminde ise 100'ün
alt na inen elemanla çal .
Komisyonun görevi; 1962 ile 1996 y llar aras nda ya anan silahl çat malarla
ba lant olarak meydana gelmi insan haklar ihlallerini ve iddet olaylar 'ayd nlatmakt '. Ve tutanaklar n mutlaka gizli tutulmas ko ulu vard . Toplam bütçesi yakla k
11 milyon dolard . Bu bütçenin 1 milyon dolardan daha az bir k sm Guatemala hü-
76
kümeti taraf ndan kar lanm ; geri kalan k m ise ABD, Norveç, Hollanda, sveç, Danimarka ve Japonya hükümetleri taraf ndan
sa lanm .
ABD Hükümeti'nden, ABD Ulusal Güvenlik Ar ivleri'nin de yard yla, dosyalar n gizlili inin kald lmas
isteyen komisyonun giri imi sonucunda, binlerce belgenin gizlili i kald lm r. Komisyonlar
yakla k 2000 toplulu u ziyaret etmi , 500'ü
toplu tan kl k olmak üzere 7338 ifade kaydetmi tir.
1999 y
n ubat ay nda binlerce ki inin kat ld bir törende komisyon raporunu
aç klam r. Rapor, ihlallerin yüzde doksan
üçünün ordu ya da devlet destekli paramiliter güçlerce ,yüzde üçünün ise devrimci
güçlerce yap ld
aç klam r. Komisyon
raporunda 1981-1983 y llar aras nda devletin, Maya topluluklar na soyk m uygulada aç klam r. Her ne kadar Komisyonlar sorumlular n ad vermekten al konulmu olsa da, yine de insan haklar ihlallerinin ço unun "devletin yüksek kademedeki yöneticilerinin bilgisi ya da emri dahilinde oldu u" raporda belirtilmi tir.
Komisyon üyelerinin seçimi aç ndan
farkl bir yere sahip oldu u için k saca Sierra
Leone'den de bahsetmek gerekmektedir.
"Sierra Leone'de hakikat komisyonunu
kuran tüzük, BM Genel Sekreteri Özel Temsilcisi'ni komisyon üyelerinin seçimini yürütecek ki i olarak tayin etmi tir. Kendisinden
kamuya adayl k ça
nda bulunmas istemi tir. Ayn zamanda, eski silahl muhalefet, ba kan, hükümet insan haklar komisyonu, dinler aras sivil konsey ve insan haklar örgütleri koalisyonu taraf ndan atanan
temsilcilerden olu an bir seçim platformu
olu turulmu tur. Bu platform finale kalan
adaylarla mülakat yapm , s ralamay olu turmu , her biri hakk nda fikrini belirtmi ve
de erlendirmeleri seçim koordinatörüne
iletmi tir. Koordinatör daha sonra dört ulusal aday seçmi tir (komisyonun üç uluslararas üyesi BM nsan Haklar Yüksek
KOMÜNAR
Komiseri taraf ndan seçilmi tir). Komisyon
üyeleri May s 2002'de atanm r."
Güney Afrika ve Guatemala komisyonlar di er örnekleri aç ndan önemli farkklar gösterirken, birbirleri aç ndan da
benzer yanlar n d nda önemli farkl klar
da var. Burada önemli bir noktaya de inmek
gerekmektedir. Hakikat Ve Adalet Komisyonlar 'n n sadece rejim muhalifi güçlerin
talebi üzerine ortaya ç kt yakla
var.
Yani bir anlamda muhalif güçlerin çözümsüz kald ve bunun için egemen güçlerle
uzla ma aray içine girdikleri san lmaktar. Onun için de silahl ya da silahs z muhalefetin bu istemi güçsüzlü üne yorumlanmaktad r ki, bu büyük bir yan lg r. Bunun
böyle olmad , komisyonlar n kurulduklar
ülkelerde nas l gündeme geldi ine bak ld nda daha iyi görülebilir. Tüm ülkelerde
mevcut bask yönetimler art k mevcut dünya ve ülke gerçekli inde i lerin eskisi gibi
yürümeyece ini görmü tür. Örne in Guatemala'da hükümet kendisi böylesi bir komisyon için BM ye ba vurmu ve arac olmas
istemi tir. Hükümetin böylesi bir komisyon
önerisi de hakikatleri aç a ç karmaktan çok,
yükselen muhalefeti oyalamak ve uluslararas alanda tecrit olan hükümete yeni hareket alanlar sa lamak dü üncesinden kaynakl r. Arjantin'de, ili'de askeri cuntadan
sonra seçimle i ba na gelen hükümetler bu
komisyonlar n kurulu una hizmet etmi tir.
Yeni göreve ba layan De Clerck, Mandela'y
tutuklu bulundu u cezaevinden görü meye
ça rarak bir uzla aray içinde oldu unu
göstermi tir. Bu örnekleri daha da ço altabiliriz. Sadece bu örnekler bile diktatörlüklerle, insanl k suçlar yla art k bir ülkeyi yönetmek mümkün olmad
gösteriyor. Bugün temel insanl k kriterleri de buna müsaade etmiyor. Bu gerçekli in görülerek uzla
aray na yakla mak, bu çal malar n temel
noktas olmal r. Yoksa bu çal malar
demokratik geli meye de il teslimiyete ve
haks zl klar n üstünün örtülmesine hizmet
eder.
Di er yandan sadece uluslararas ko ullar de il, toplumsal ya da ulusal muhalefetin
örgütlülük düzeyi de bu çal malar n verimini belirlemektedir. Devletle uzla içinde
bir toplumsal uzla ve bar kültürünün geli mesi ancak muhalefetin örgütsel gücüyle
do ru orant olarak geli ebilir. Aksi durumda Arjantin, ili ya da di er örneklerin sonucu ya anabilir. Guatemala'da muhalefet o
kadar güçlü olmas na ra men, suçlular n
suçlu olarak ilan edilmemesi, tek ba na
güçlü ve örgütlü muhalefet olman n da
yetersiz kald
göstermektedir. Onun için
Guatemala deneyimi bizim gibi halklar ve
örgütlenmeler taraf ndan iyi incelenmelidir.
Uluslararas destek var, halk deste i önemli
durumda, medya ve sivil toplum örgütleri,
dini çevreler destekliyor. Me ru savunmay
gerçekle tirecek silahl güçler de var. Ve
devlet güçleri eskisi gibi yönetecek durumda
de il, giderek dünyadan tecridi gerçekle iyor. Ama uzla ma noktas nda gerçek suçlular n halk ve ma durlar kar nda suçlar
itiraf etmesi yeterince sa lanam yor. Burada
öncülü ün rolü öne ç kmaktad r. Demokratik
toplum projesi hangi esaslar ve örgütlenmeler üzerine ekillenmi tir? Bunun üzerinde durmak önemlidir. Komisyon çal malanda finansman kaynaklar da esas olarak
bilinen arac güçlerdir. Sanki Guatemala'da
bu finansör güçler istediklerini yapt rm lard r. Yani arac olanlar n projesinin hayata
geçmesi tehlikesi, komisyonlar n ya ad
di er önemli bir tehlike olmaktad r.
Tüm komisyonlar n çal malar ele
al nd nda toplu baz sonuçlar ç karmak
mümkündür. Buna göre; Hakikat Komisyonlar adli davalar n konusu olabilecek pek çok
olayla da ilgilendi i için, mahkemelerle kalmaktad rlar. Onun için komisyonlar
adli makamlarla kar rmamak gerekti i gibi, adli davalar n yerine geçebilecek bir mekanizma olarak da dü ünmemek gerekir. Hakikat komisyonlar adli olmayan yap lard r
ve bu özellikleri bak ndan mahkemelerden daha az yapt m güçleri vard r. Hiç
77
KOMÜNAR
kimseyi hapsetme ya da tavsiyelerinin yapt -Tek bir olay de il, zaman diliminde
konular nda bir güçleri yoktur ve pek gerçekle en kötü muamele biçimlerini ve
ço u, sorular yan tlamas için dahi kim- toplumda ciddi travmalara yol a
belirli
seyi zorlama gücüne sahip de ildir. Ancak hak ihlallerini soru turur.
lenen suçlar n yarg lanmas nda Arjantin
-Komisyon üyeleri çat mal taraflar n
örne inde görüldü ü gibi mahkemelere bel- ortak görü ü ile seçilebilece i gibi, Güney
ge sunabilirler.
Afrika'daki gibi seçimle ya da Sierra Leone
Bunlar n d nda Hakikat Komisyonlar ve Guetemala'daki gibi komisyon ba kan
olu turulurken, komisyon üyeleri ve yöne- veya üyeleri bir üçüncü gücün istemesi, onatime seçilen ki ilerin ki isel duru u çok
ya da atamas veya gözetimi ile de gerçekönemli olmaktad r. Sayg n ki iliklerin oldu- le ebilir.
u komisyonlar veri toplamada, suçlar n aç -Komisyonun ara rd
geçmi zaman
a ç kar p itiraf ettirilmedilimi belli olmal r. ÖrnekleHakikat
sinde önemli rol oynam ,
rinde oldu u gibi bu süre, çaKomisyonlar
olu turuifade veya bilgi vermesi gemal dönemi kapsad gibi
reken ki iler böylesi komis- lurken, komisyon üyeleri daha uzun ya da k sa da olabiyon üyeleri kar nda soru- ve yönetime seçilen ki i- lir. Ama mutlaka süresi belli
na daha sorumlu yakla may lerin ki isel duru u çok olmal r.
tercih etmi lerdir.
önemli olmaktad r. Sayg n
Bu komisyonlar n çal Temel hedefleri:
ki iliklerin oldu u
ma sonuçlar nda ilginç bir
1-Geçmi ihlalleri ara ryan daha var. Asl nda taraf- komisyonlar veri topla- mak, ortaya ç karmak ve resmada, suçlar n aç a mi olarak tan nmas sa lamak.
lar kendilerinin ne kadar suç
kar p itiraf ettilemi oldu unu önceden
2 nsan haklar na yönelik
biliyorlar. Onun için genel
rilmesinde önemli rol suç i leyenlerin sorumluluk
tablo olarak komisyonlar, oynam , ifade veya bilgi üstlenmelerini sa lamak.
taraflar n i ledi i suçlarda vermesi gereken ki iler
3-Ma durlar için kamusal
bilinenin d nda pek farkl
böylesi komisyon üyeleri bir platform yaratmak.
bir ey ortaya ç karmam r.
4-Ma durlara tazminat
nda soruna daha
ç sava dönemlerinin genel kar
ödenmesiyle ilgili tavsiyelsuçlusunun, hangi tür örgüt- sorumlu yakla may ter- erde bulunmak.
cih etmi lerdir.
lenmeler, yöntemler kullan5-Kamuda süre giden tarolursa olsun egemen devmalarda bilgi sa lamak ve bu
let güçleri oldu u komisyon raporlar nda da tart malarda katalizör görevi görmek.
teyit edilmi tir. Birçok raporda suç oran
6-Reformlar önermek, uzla may destekyüzdelik olarak da belirtilmi tir. Burada lemek ve geçmi konusunda çat may azaltönemli olan zaten kay p çocu unun öldü ü- mak.
nü ve kimler taraf ndan öldürüldü ünü bilen
7-Demokratik bir geçi i peki tirmek.
annenin katilden 'çocu unu ben öldürdüm
Bu çal malar n esas insan haklar ihve özür dilerim' itiraf ve özrünü beklemesidir. lalleri olu turmaktad r. Sadece birey olarak
insan de il, insan içinde ya ad toplumla
Hakikat ve Adalet Komisyonlar
birlikte ele al rsak, topluluk haklar kar n-Geçici yap lard r; Yani belli bir süre için da i lenen suçlar da bu çal man n kapsam
kurulur ve süre dolunca görevi sona erer.
içinde olmaktad r. Topluluk haklar , etnisite,
-Geçi dönemlerinde kurulur.
inanç, dil, renk ve siyasal grup gibi toplu-Geçmi e odaklan r.
luklar n ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel
78
KOMÜNAR
haklar kar ndaki suçlar da içermektedir.
Do an n tahribi, insan ya am tehdit eden
sa ks z ortam ya da sava lara neden olmak
da bu komisyonlar n çal ma kapsam içinde
yer alabilir. Bugün dünyada devlet ve iktidar
esas na dayal olarak sürdürülmek ya da
olu turulmak istenen egemenlikler, bu haklar n tümünün ya da birinin veya bir k sm n ihlali üzerinde ekillenen sava lar ya da
sald lar üzerine kurulmak istenmektedir.
Bütün bunlar n suç olarak tespit edilip
suçlular n ismen ya da farkl biçimde kabulü
temelinde bir uzla ma ortam yaratmak,
bar ve demokratik toplum geli mesinin
teminat olabilir. Bugün Güney Afrika'da beyazlar ya da siyahlar için de Aparheid rejimini savunan çok az say da insana rastlanmas elbette di er geli melerin yan nda bu
komisyonun çal mas ile de ilgilidir. Onun
için af olay na siyasal olmaktan çok toplumsal ve vicdani olarak bakmak önemli olmaktad r. imdiye kadar aff siyasal iktidarlar ya
da yönetimler ç karm r. Bu aflar ya bir
eyleri saklamak, oyalamak ya da gelecekte
bela olabilecek bir eylerden kurtulmak gibi
bir amac gütmü tür. Birçok ülkede af, devlet suçlar n örtbas edilmesi ve devletin aç a ç kan ceberut yüzünün yeniden efkatli
olarak görülmesini sa lamak için ç kar lr. Yani toplum ve tarih kar nda af
edilmesi gerekenler, kendilerine tanr sal, aldat bir af misyonu yüklemi lerdir. Ama
bugünkü geli meler de gösteriyor ki, m zrak
çuvala s
yor. Belki af, örgütsüz topluluklar için bir aldatma yolu olabilir, ama örgütlü, bilinçli topluluklar n böylesi bir yan lya dü mesi art k mümkün görünmemektedir. Bu anlamda af, çat mal ortamlar n durdurulmas ve özgürlü e dayal bar , uzla
ve demokrasi kültürünün geli tirilmesinde
olu turulacak projeler bütünlü ünün bir
parças olarak ko ullara göre özgünlü ü
içinde ele al p de erlendirilebilir. Ama belirtilenin d nda geleneksel af yakla
toplumun demokratikle tirilmesi mücadelesinde bir yere koymak mümkün de ildir.
Ya ananlardan da görüldü ü gibi aksine bir
lev görür. Onun için Pinochet'in aff ile
'Rah an af'f aras nda ciddi bir fark yoktur.
Affa bunun d nda bir yakla m Guatemala'da 1987 y nda ç kar lan gibi 'af' kanunlar n aray
güçlendirir. Guatemala
hükümeti 1987 y nda bir genel af ilan etti.
Genel af sadece URNG'nin tüm üyelerinin
teslim olmas ve silahlar
b rakmalar
hedefliyordu. URNG bunu kabul etmedi.
Bu giri im kar nda URNG, 'ülkede demokratik bir sistemin ve yerli haklar n
anayasal güvenceye al nmamas durumunda
hiçbir ekilde silah b rakmayaca
' duyurdu. Bu af perspektifi, uzun bir dönem taraflar n tüm görü melerinin ilk art olarak masaya geldi. Bu perspektif, 'Teslim olmak ve
silahlar b rakmakt '. imdiye kadarki af
uygulamalar d nda Güney Afrika Hakikat
Komisyonu k saca, 'hakikate kar k af' eklinde formüle edilebilecek bir uygulamay
gündeme getirmi tir. Bu af türü bireysel ba vuru temelinde bireylere uygulanm r. Suçlunun aff nda ma durlar n istemi belirleyici
durumdad r bu formülasyonda.
Demokratik Türkiye-Özgür
Kürdistan Yolunda Bir Köprü
Olarak
Hakikat ve Adalet Komisyonu
Özelinde 1925'lerle birlikte, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti s rlar içinde sömürge statüsünde tutulan Kuzey Kürdistan'da
uygulanan imha ve inkar politikas yüzbinlerce Kürdün katliam na, bir o kadar n
sürgüne gönderilmesine neden olmu tur.
Kürt ulusunun sadece jenositle de il, tümüyle beyaz katliamla da tarihten silinmesi
amaçl uygulanan bu politikalar kar nda
hem genel olarak ve hem de tek tek de erlendirilmesi gereken birçok isyan ya anr.
Gerek jenosit ve gerekse beyaz katliamlar alt nda yok edilme sürecine al nan
Kürt halk n ya ad klar n, sosyal-siyasal-
79
KOMÜNAR
ekonomik-kültürel ve toplumsal psikoloji ve
ki ilik gibi alanlarda ciddi ve mutlaka onalmas gereken tahribatlar yaratt
da bir
gerçektir. Bir bütün olarak tarihten silinme
sürecine al nan Kürt halk , sadece TC s rlar içindeki Kuzey Kürdistan'da de il, ranIrak ve Suriye s rlar içindeki Do u-Güney
ve Güneybat Kürdistan parçalar nda da benzeri bir sürece tabi tutulmu tur. ran ve Irakla ngiltere'nin, Suriye ile Fransa'n n, Türkiye ile yine ba ta bu iki güç olmak üzere
1945'lerden sonra ABD- srail'in yan s ra
NATO ad alt nda örgütlenen tüm kapitalist
modernite güçlerinin ili kileri dü ünüldü ünde; Kürtlere ya at lan inkar-imha
süreci ile bu güçler aras nda direkt ba lant
kurulmas da kaç lmazd r.
Dünya egemen güçlerinin onay ile ve insanl n gözleri önünde jenosit ve asimilasyonla yok olu sürecine al nan Kürt halk ,
1973'lü y llarla birlikte Reber APO önderliinde Kürt özgürlük mücadelesini yaratarak
yok edilme sürecine 'DUR' demi tir. 1978
nda kurulan PKK ile özgürlükteki karardünyaya ilan etmi tir.
Kayna
tarihsel-toplumsal kimli inden alan Kürt özgürlük mücadelesi, hakl sadece kendi gerçekli ine de il, uluslararas normlar n kabul ölçülerine de
dayand rm r. Gerek 'Uluslar n Kendi Kaderini Tayin Hakk ' ilkesi ve gerekse dünya
ölçe inde kabul gören 'Üç Ku ak Haklar',
Kürt halk n tart lmaz, engellenemez ve
devredilemez haklar n neler oldu unu
ortaya koymu tur. Reber APO ve PKK de bu
haklar n savunucusu olarak sömürgeci devletlere ve dünya egemen güçlerine, Kürtlerin
de bu haklara sahip olmas gerekti ini sürekli hat rlatm r. Bu hat rlatma mücadelesi,
Kürt halk aç ndan da bir ayd nlanma ve
kimli ine sahip ç karak özgürlü e olan
tutkusunu örgütlü bir ekilde aç a ç karma
anlam na gelmi tir.
Bu ekilde 1978 de PKK ile öncü partisine kavu an Kürt halk 1984 ile birlikte
ordula arak özgürlük mücadelesini ulusal
80
kurtulu sava ile taçland rma yoluna girmi tir. Kürdistan'da ulusal-demokratik devrim mücadelesi bu ekilde geli meye ba larken, Türkiye'de yükselen demokratik devrim mücadelesi ile TC Devleti, kabaran ulusal ve sosyal devrim dalgas kar nda resmi
güvenlik güçlerinin d nda, NATO patentli
paramiliter güçlerini devreye sokmu tur. Bu
güçler içinde MHP-Ülkü Ocaklar gibi fa ist
organizasyonlar d nda, Özel Ordu örgütlenmesi olarak NATO ve ABD eksenli olu turulan Kontr-gerilla da yer alm r. Böylece, kinci Dünya Sava sonras bir yanda
ba
Sovyetler Birli i'nin çekti i reel sosyalist blok, di er yanda ise ba
ABD nin
çekti i emperyalist blok dengesi nedeniyle
yeni mücadele araçlar devreye girmi tir.
So uk sava süreci de denilen ve
1990'lara kadar süren bu dönemde ABD ve
genel olarak emperyalist blokun askeri birliinin ifadesi olan NATO, dünyan n her taranda 'sosyalizm ve demokrasi' güçlerine
kar çe itli gizli örgütlenmelere gitmi tir.
Bu örgütlenmeler yoluyla büyük katliamlar,
sistematik insan haklar ihlalleri yap lm r.
Tepeden t rna a kirli sava ayg tlar olarak
tarihe geçen bu örgütlenmeler yoluyla, askeri-fa ist darbeler, özel i kencehaneli hapishaneler, faili meçhuller, toplu katliamlar,
yayg n i kence ve yak lan-y lan ormanlarköyler, zorunlu göçler, açl k-i sizlik birçok
ülkenin günlük ya am n bir parças haline
gelmi tir. Bugün Türkiye'de yarg lama konusu olan ve Ergenekon diye tan mlanan örgütlenme de, o dönemin bir projesi olarak
geli mi , günümüze kadar da sistemin bir
ürünü olarak insanl k d
uygulamalar
sürdürmü tür.
te bu örgütlenme yoluyla 1950'lerden
bu yana i lenen suçlar d nda, 1 May s
1977'de, stanbul Taksim Meydan 'nda 50 ye
yak n devrimci katledilmi tir. Faili meçhul
cinayetler ve sa -sol çat mas ad alt nda günlük
olarak yo un cinayetler i lenmi , Kürdistan'da bu
örgütlenme vah et düzeyindeki uygulamalar
bugüne kadar sürdürmeye devam etmi tir.
KOMÜNAR
TC'nin inkar-imha politikas na ba olarak 1978 y , jenoside varan uygulamalar n
yeniden devreye soktu u y l olmu tur.
Mara katliam ile bini a n Kürt, sadece
etnik ve inanç kimli i nedeniyle katledilmi tir. Bir o kadar da yaralanan Kürtlerin
evleri-i yerleri talan edilmi ve yerlerindeyurtlar nda ya ayamaz hale getirilmi lerdir.
Arkas ndan Malatya'da, Sivas'ta s rl da
olsa benzeri uygulamalara tan k olunmu tur.
Çorum'da da hem aleviler ve hem de
demokratlar benzeri bir durumla kar la
lard r.
Türkiye, 12 Eylül 1980 y nda gerçekle en askeri fa ist bir darbe ile yönetilmeye
ba lanm r. srail Lübnan' i gal etmi tir.
Irak' n askeri olarak güçlendirilmesi, iki milyon civar nda insan n ölümüne yol açan ve 8
l süren ran-Irak sava n ve Halepçe katliam n yan s ra yüzbinlerce Kürdün mültecile mesine neden olmu tur. Türkiye'de
ya anan fa ist darbe ile de demokrasi güçleri
büyük oranda darbelenip örgütlenmeleri dalm , milyonlarca insan i kenceden
geçirilmi , yüz binlerce insan gözalt na al n, onbinlerce insan zindanlara doldurulmu , yüzlerce insan da ya i kencehanelerde
katledilmi ya da kaybedilmi lerdir. Ve sonucu halen tam olarak bilinemeyen insanl k
suçlar i lenmi , i lenmeye de devam edilmektedir.
Bir önceki ABD ba kan George W. Bush
son elli y ll k ABD politikalar n, Obama
da 1954 y nda ran'da Musadd k'a kar
yap lan darbenin özele tirisini verdiler, ama
bu son elli y l içinde insanl n neler ya ahissederek mi bunu yapt lar, yoksa eskisi gibi dünyay yönetemeyeceklerini görerek bir taktik yakla m olarak m böylesi
aç klamalarda bulundular? Bu soruyu mutlaka do ru yan tlamak gerekmektedir. Çünkü ABD
ve NATO güçleri Afganistan'da, Irak'ta ve
Filistin'de kendi yaratt klar canavarlar ortadan
kald rma gerekçesiyle yapt klar askeri i galler ve
operasyonlar da yüzbinlerce insan n ya am na
neden olmu tur ve olmaya da devam etmektedir.
Konumuz elbette bir bütün olarak Ortado u'nun durumu ve 20. yüzy l tarihi deil. Fakat bugün uygulamaya konulmak istenen Büyük Ortado u Projesi(BOP) ve bu
projenin merkezinde yer alan Kürdistan deerlendirildi inde, istemesek de Ortadou'yu k sa tarihi ile birlikte bütünlüklü ele
almak zorunda kal yoruz. Çünkü Kürdistan,
bu güçlerin öncülü ünde dört parçaya bölünürken Ortado u'nun siyasal haritas ç kar lr. Kürdistan'a hakim olan devletler ya
bu güçler taraf ndan kurulmu ya da desteklenmi tir. Kürdistan'da ya anan tüm vah etten bu güçler en az sömürgeci devletler kadar sorumludur. En son Önderli imize kar
gerçekle tirilen uluslararas komplo bu güçlerin mutfa nda haz rlanan bir proje ile
gerçekle tirilmi tir. Bugün Özgürlük Hareketi'ne kar geli tirilen proje ya da politikalar a rl kl olarak bu güçlere aittir. Her ne
kadar Önderli imiz ve PKK, TC ve di er
bölge devletlerine 'bu sorunu içimizde çözelim' diye ça yapsa da, esas olarak bu güçler iç çözüme engel olmaktad r.
12 Eylül askeri darbesi, Türkiye'deki sol
muhalif güçleri darbeleyip da rken; PKK
bu süreçte ne kadar a r darbe yemi olursa
olsun, Önderli in duyarl
ve çabas sonunda Kürdistan Devrimi'nin süreklili ini
sa layacak kadar güç geri çekilmeyi gerçekle tirmi ve yeniden toparlan p devrimci
mücadeleyi yükseltmek için Kuzey Kürdistan'a gerilla hareketi biçiminde yeniden dönü ü ba arm r.
15 A ustos At
'yla birlikte Kürdistan
özgürlük mücadelesi yeni bir döneme girmi tir. Halk Sava 'n n çe itli evreleri biçiminde geli en bu süreç; 21 Mart 1993 y nda Önderlik taraf ndan ilan edilen 'tek tarafl
ate kes' ile birlikte yeni bir döneme geçi
sa lanmaya çal lm , bunun sanc lar yaanmaya ba lam r. Bu sanc dönem, en
son 15 ubat 1999 Uluslararas Komplosu
sonras Önderli in geli tirmi oldu u paradigmasal de imle birlikte yeni bir sürece
evrilmi tir. Bu evrilme elbette tek tarafl
81
KOMÜNAR
olarak PKK aç ndan gerçekle mi tir.
Yoksa bu de im TC'nin inkar-imha politikas nda ya anan bir de im sonucunda ya
da kar kl gerçekle memi tir.
Tek tarafl ate kes sürecine 1 haziran
2005 y na kadar uyan PKK bu tarihten sonra 1 Haziran At m Karar ile yeni paradigma çerçevesinde me ru savunma mücadelesinde aktif bir sürecin içerisine girmi tir.
Bu tarihten sonra Önderlik, demokratik çözüm yolunda 'Hakikatleri Ara rma ve Adalet Komisyonlar ' ve 'Akil Adamlar Komisyonlar 'n olu turma gibi çözüm önerilerini
geli tirmeye ba lam r. Bir yandan a r
esaret ko ullar nda tutulan Önderlik bu çözüm önerilerini geli tirirken, di er yandan
da üst üste verilen tecrit cezalar ve zehirleyerek katletme gibi uygulamalarla yo un ve
kenceli bir süreç içerisine al nm r. Di er
yandan 's r ötesi' de dahil olmak üzere
Özgürlük Hareketi askeri imha ile kar
kar ya gelmi tir. Ama Önderlik çözüm
önerilerinden vazgeçmedi i gibi, son üç y lr di er demokratik çözüm projeleri d nda
hakikatlerin aç a ç kar lmas ndaki srar
sürdürmü tür.
Bu ça ya olumlu yan t veren KCK yürütme konseyi; "Bu komisyon içte, Türkiye'de kurulmal r. Türkiyeli demokratik
kurum ve kurulu larca desteklenmeli yani
güçlü bir toplumsal deste i olmal ve sivil
toplum kesimleri arkas nda olmal r. Devlet
de bir biçimde onun varl
(birden bire
olmazsa da) kabul etmeli. Uluslararas çevreler bu çal mada sadece kolayla
olabilirler. …Bu sava ta birçok doktor, ö retmen, i adam , milletvekili vuruldu. Binlerce
sivil savunmas z insan vuruldu. imdi bunlar vuranlar gizli mi kalacak? Olu turulacak olan bir komisyon bunlar n suç olup olmad
ve hakikatin kendisini aç a ç karmal . … Olay bizzat uygulayanlar ve söz konusu olaydan bizzat zarar görenler birbiriyle yüzle tirilerek, bu sorun kökten telafi edilmeli. Böylece iki halk n birlikte ya ayabilmesi için yeni bir sayfa aç lmal r. …
82
Bizden yana i lenen suçlar n bir bir ortaya
kar lmas na haz z. Bizim taraftan hangi
suçlar i lenmi se, bunlar n ayd nlat lmas
için her türlü imkan ve olana
sunar z.
Bu konuda bütün ar ivimizi açar, en samimi
bir biçimde her eyimizi ortaya koyar z. Fakat ayn eyler devletten yana i lenen suçlar
aç ndan da geçerli olmal r" diyerek, kurulacak böylesi bir komisyona her türlü kolayl sa layaca
belirtirken, devletin de
buna haz r olmas gerekti ini vurgulamaktad r.
15 A ustos 1984 y ndan itibaren ba layan gerilla sava süresince Kürdistan'da birçok insanl k suçu i lenmi tir. lenen suçlar n tamam na yak
devlet güçlerine ait
olmas na ra men, bu insanl k suçlar n
ço u Özgürlük Hareketi'nin üzerine at lma-
Do al olarak i lenen
suçlar n failleriyle birlikte
ortaya ç kmas , faillerin
suçlar itiraf ederek ma durlardan özür dilemesi için
tarafs z bir çal ma grubunun
hakikatleri aç a ç karmak
amac yla bir komisyon olu turulmas önemlidir.
ya çal lm r. Yak lan köylerin, faili meçhul olarak bilinen, kaç larak kaybedilen ve
cesetleri dahi bulunamayan insanlar n, toplu
katliamlar n devlet güçleri taraf ndan i lendi i kimse için s r de ildir. Ancak devlet,
elindeki güçlü medya olanaklar ve diplomatik kanallar
da kullanarak kamuoyu
önünde ve uluslararas alanda PKK'yi, gerillay suçlu pozisyonda göstermeye çal
r/çal maktad r. Do al olarak i lenen suçlar n failleriyle birlikte ortaya ç kmas , faillerin suçlar
itiraf ederek ma durlardan
özür dilemesi için tarafs z bir çal ma grubunun hakikatleri aç a ç karmak amac yla bir
komisyon olu turulmas önemlidir. Bu temelde Önderlik taraf ndan taraflara ça
KOMÜNAR
yap lan Hakikatleri Ara rma Komisyonu
gündeme getirilirken verilen örnekler sadece
devletin yapt klar yla s rl kalmamaktad r.
PKK ve Gerilla saflar nda da ya anan yetmezlikler ve i lenen suçlar da gündeme
gelmektedir.
1984'ten bu yana ya anan çat mal ortamda asker, polis, korucu, sivil ve gerilla,
toplam 70 bin civar nda ölüm ya and tahmin ediliyor. Bu ölüm olaylar içinde 20 bine yak n faili meçhul cinayet de var. Bunun
nda 5 bine yak n köy yak lm -y lm ,
bo alt lm , milyonlarca insan yerini-yurdunu terke zorlanm , açl a, i sizli e terk
edilmi ve insan tüccarlar n merhametine
rak lm r. Bu çat mal süreçte on binlerce dönüm ormanl k alan yak lm r. Belki
rakamlarla ya ananlar ifade etmek fazla bir
anlam ta mayabilir. kence, kaybedilme,
göçertme ve sürekli ölüm, açl k korkusu alnda tutulan insanlar n geçmi i sorgulayamamas ve bu sorgulama üzerinden geleceini güvenle kurma duygusunu ya ayamamas di er ülkelerde oldu u gibi Kürdistan'da da önemle ele al nmas gereken bir
konudur.
Di er yandan gerçe i bilmeden hep birilerini suçlayan egemen ulus kültürünün
yaratt aldat lm k duygusu da ciddi bir
sorun olmaktad r. En basit bir örnek olarak;
Kürtler bu topraklar n esas halk olmas na ve
Türkler bu co rafyaya yakla k bin y ld r
gelmi olmas na ra men, Cumhuriyet döneminde verilen tarih bilincinde durum tersine
çevrildi i gibi, Türkler art k Kürtlerden habersiz bir halk haline gelmi tir. Geli en özgürlük mücadelesi sonucunda bu topraklarda Kürtlerin de ya ad yeniden kabul edilmeye ba lanmaktad r. Halbuki Türkler,
Cumhuriyetin ilk y llar na kadar hem kurduklar devletler ve hem de halk olarak
Kürtlerin varl ndan haberli olduklar gibi,
stratejik dostluk içinde birbirini tan yarak
birlikte ya yorlard . Yani binlerce y l var
olan Kürtler, 70 y l boyunca yok oldu ve birden yeniden var olmaya ba lad . Bu, Türk
halk aç ndan da ciddi bir problemdir. Yani
son 70 y ld r hep kand lm r. Bu durum
bile ba ba na tarihle yüzle me ve hakikatlerle tan ma nedenidir. Bugün Türkiye'de bunlar ya anmaktad r.
Bir yandan güvensizlik, di er yandan
suçlay ve inkarc pozisyonda olmak güçlü
bir sava zemini anlam na gelmektedir. Bu
zemin, büyük katliamlar, halklar aras boazla ma sava lar n gizil gücü olurken;
sava rantç lar için de bulunmaz f rsatlar
yaratmaktad r. Bundan dolay güvensizlik,
adalet yoksunlu u, rkç k, yo un ve yayn yoksulluk zemininin aç a ç kar larak
kurutulmas için hakikatlerin ortaya konulmas artt r. Geçmi te oldu u gibi bir tak m
kutsall klar, zorunluluklar, kar
n zulüm
ve bask neden gösterilerek yap lan insan
haklar ihlallerinin direni kutsall alt nda
gözlerden saklanmas ilerde ciddi problemleri de ortaya ç karacakt r. Yugoslavya'y
olu turan topluluklar bunun en aç k örne idir. kinci Dünya Sava 'nda fa izme
kar direni söylemi alt nda ya anan suç ve
insan haklar ihlallerinin 'Yugoslavya'n n
birli i' ad alt nda üzerinin kapat lmas ,
hakikatlerin aç a ç kar lmamas , geçmi te
ya ananlar n unutulaca
n san lmas bir
yan lg olmu tur. Ve bu yan lg 50 y l sonra
büyük katliamlar n zemini olarak kullan lm r. Bosna-S rp örne i de göstermektedir ki, hangi amaç için olursa olsun hakikatlerin gizlenmesi çözüm olmad gibi yeni suçlar n zemini olmaktad r. Ac lar ya ayan nesiller imdi ya am yor olsalar bile,
onlar n çocuklar bir biçimde hakikat aray
içerisine girmekte ve bu aray do ru temellerde geli medi i zaman ço u kez yeni
hakikat aray lar n nedeni olmaktad r.
Onun için Türkiye' de, Kürdistan'da ya da
Ortado u'da 'bugün, hemen bar ' diyen tüm
çevreler ideolojik, etnik, s fsal ya da inanç
ayr
yapmaks n i lenen insanl k suçlar n aç a ç kar lmas n çabas na aktif
kat lmal r. Kürdistan' n bölgedeki co rafi
yeri, dört ülkeye ve dünyan n birçok yerine
83
KOMÜNAR
da lm yakla k 40 milyonluk nüfusa sahip
Kürtlerin içindeki örgütlülü üyle demokratik çözüm aray nda PKK'yi ve Önderli ini
önemli bir yere oturtmaktad r. Fiili olarak 25
ld r süren sava n bugün Önderlik ve PKK
taraf ndan me ru savunma s rlar na çekilmesi çözüm noktas nda önemli avantajlar
yaratmaktad r. Me ru savunma eksenli konumlanan gerilla gücüyle PKK, siyasal s rlar na dokunmamay taahhüt etti i dört
devlet içinde de demokratik çözüm mücadelesi yürütmektedir.
Uluslararas komplo ve mral sistemiyle
Önderlik ve PKK mücadele araçlar ndan ve
duru undan yoksun b rak lmak istenmi tir.
Ancak bu politikalar da tutmam r. Önderlik taraf ndan geli tirilen yeni paradigma ve
buna dayal mücadele araç ve yöntemleri,
TC aç ndan da art k sorunun çözümünden
ba ka kaç lacak bir yolunun kalmad
n
ilan olmu tur.
kanan yollar ve Avrupa Birli i'ne giri
aray lar içinde 1990'lardan sonra TC, AB
standartlar na uyum ad alt nda devlet içindeki canavarlarla u ra ma sürecine girmi tir. Susurluk, emdinli ve Ergenekon davalar ile Hizbullah operasyonlar bu sürecin
belli ba örnekleridir. Ama tüm bu u ralar bir noktadan sonra Kürt sorununun çözümsüzlü ünden kaynakl kirli sava ve sonuçlar nda t kanm r. En son Ergenekon
Davas 'nda ara rmalar n 'F rat' n Do usu'nu da kapsamas n arkas ndan aç lan
toplu mezarlarda bulunan elbise parçalar ile
hakikatlerle yüzlemeye yak nla an devlet,
bulunan kemiklere 'hayvan kemi i'dir diyerek, bir kez daha Kürt sorunundaki çözümsüzlü ünün a rl alt nda ezilmi tir.
Öyle görülüyor ki, gelinen a amada Kürt
sorunundaki çözümsüzlük devleti h zl bir
tükeni e do ru götürüyor. Birçok asker, bürokrat, yetkili bu durumun fark ndad r. Birçok yazar, çizer, ayd n, sanatç , 'art k gidilecek bir yer kalmad , sorunu çözelim' diyor.
Önemli bir kesim çevre de, 'biz çözmezsek
ABD, AB kendine göre çözecektir' diyor. Ve
84
bu çözüm çerçevesinde de her gün yeni yeni
emperyalist raporlar yay nlan yor. En son
Güney Kürdistan-Türkiye ili kisi nas l olmal r diyen bir plan gündeme girmi
bulunuyor.
Türkiye hem tarihi ve hem de bugünü ile
sadece Kürt sorunu kar nda de il, birçok
noktada ku atma alt na al nm ve zorlan yor. Ermeni, K br s, Ege sorunlar , Ekümeniklik, ruhban okullar , Hrant Dink cinayeti,
Mardin katliam , Çukurca ve Uludere'de patlayan may nlar, askere sivil mahkemelerde
yarg yolunun aç lmas , darbe raporlar , Ergenekon davas , s rlar n may nlardan temizlenmesi, AKP- srail ili kileri, i sizlik,
açl k, bir de göze al namayacak kadar büyük
askeri masraflar… Tüm bu sorunlar Türkiye'de hem bir çözümü zorluyor, hem de bunun kolay olmad
gösteriyor. te bu durum, Kürt sorunu nas l çözülür? sorusunu
gündeme getirmi , Önderlik de buna; 'içimizde çözelim' yan
geli tirmi tir. PKK
ve KCK bile enleri bu Önderlik projesini
desteklemenin ötesinde gerçekle tirme mücadelesi yürütüyor.
Onun için çocu u ehit dü en Kürt anas ,
'Benim yüre im yand , di er analar n yüre i
yanmas n, demokratik çözüm içinde silahlar
sussun' diyor. Bu geli en demokrasi bilinci,
göstergesi ve kültürünün ifadesidir. Kürt
halk Reber APO ve öncü partisi PKK gibi
demokratik toplum aray
n duygusunu
hissediyor ve üslubunu kullan yor. Yani Kürt
halk devlet s rlar na dokunmadan özgürlü e dayal , bar içinde demokratik bir ortamda ya amak istiyor. Ama ayn Kürt halk ,
'köylerimi yakanlar nerede, beni i siz, evsiz,
aç, evlats z, babas z, anas z, karde siz b rakanlar nerede' diye de soruyor. Bu sorular
içinde kimisi mezar, kimisi fail ar yor. Belki
sadece 'böyle ölmeyi hak etmek için ne yapk?' denilecek, belki de, 'tamam öldürdünüz,
neden mezars z b rakt z?' diye sorulacakt r.
er çözüm geli ecekse, Akil Adamlar
ve Hakikatleri A a Ç karma Ve Adaleti
Sa lama Komisyonlar ilk at lmas gereken
KOMÜNAR
ad mlard r. Bu ad mlar esas nda Kürtlerden çok
Türkler için laz md r. Susurluk'tan bu yana aç lan
tüm çete davalar , Hizbullah ve Ergenekon davalar Türkiye'de ya anan insanl k d uygulamalar n faillerini gösteriyor. Her gün yeni bir itirafç
karak i lenen cinayetler ve suçlar hakk nda bilgiler veriyor. Halbuki k sa süre önce bütün bunlar n ço u PKK'ye aitmi gibi gösteriliyordu. Kimmi sivilleri, çocuklar , silahs z-savunmas z insanlar katleden, toplu mezarlara dolduran? Kimin
helikopterleridir köyleri yakan-bombalayan? Kimlermi uyu turucu satan-pazarlayan? Kimlermi
çocuk ticareti yapan, çeteler kurup kapkaç tak mlar olu turan? Elbette bunlar bir bir ortaya ç kmal .
er çözüm geli ecekse,
Akil Adamlar ve Hakikatleri Aç a
karma Ve Adaleti Sa lama
Komisyonlar ilk at lmas gereken
ad mlard r. Bu ad mlar esas nda
Kürtlerden çok Türkler için laz md r.
Susurluk'tan bu yana aç lan tüm çete
davalar , Hizbullah ve Ergenekon
davalar Türkiye'de ya anan insanl k
uygulamalar n faillerini
gösteriyor
nsanlar n bar içinde bir arada ya ayabilmeleri
için tarihle, suçlarla ve suçlularla yüzle meleri
kaç lmazd r.
Bu yüzle mede olu turulacak Hakikat Ve Adalet Komisyonlar rollerini oynamal . KCK Yürütme Konseyi olu turulma biçimi-ne ili kin bir çerçeve çizmi . ' çeride, Türki-ye'de olu tural m bu
komisyonu' diyor. D güçler için sadece 'kolayla
olabilir' denilerek, bu komisyon kar ndaki pozisyonu çiziliyor. Sierra Leone ve Guatemala'daki komisyon olu turma biçiminde üçüncü gücün, yani BM'nin veya benzerinin böylesi bir rol
oynamas na gerek yoktur deniliyor. KCK Yürütme Konseyi aç klamas nda, 'Komisyon içerde kurulsun' derken, Türkiye'deki ayd nlar, demokrasi
güçleri ve STÖ'lerine de, bu çal ma için duyarl k
ve sahiplenme ça
yaparken; Güney
Afrika'daki komisyon olu turma a amas an msat yor. 'Devlet de bir biçimde onun varl
(birden bire olmazsa da) kabul etmeli' denilirken de,
tüm di er komisyonlar n olu turulmas ndan farkl
bir giri yap yor. Di er komisyonlar n olu mas nda devlet ya hükümetler, ya parlamentolar, ya da devlet ba kanlar düzeyinde i in
içindedirler. Yine aç klamada PKK'nin olu an
komisyonlar n çal mas kolayla rmak için
tüm imkanlar kullanaca ve ar ivlerini açaca garantisi de veriliyor.
Guatemala'da olu an komisyona devrimci
güçler ar ivlerinin yeterli olmad gerekçesiyle gerekli deste i sunam yor. Önderlik, komisyonun gereklili ini anlat rken gerilla ve parti içinden bir çok örnek vererek komisyon çal malar n parti güçlerini de soru turabilece i
mesaj vermektedir. PKK de bu mesaj 'ar ivlerimizi açar z' diyerek tamamlamaktad r.
Gerilla içinde Ergenekon davas yla ba lanolarak, baz isimler düzeyinde de olsa, bu
ba lant n olup olmad
n ara
lmas
Önderlik taraf ndan istenmektedir. Mu , Bingöl
ve Amed üçgeninde olanlarla bu durumun
ara labilece i Önderlik taraf ndan dile getirilmektedir. Baz eylemlerin yan nda 33 askerin
öldürülmesi olay da yine bu çal ma taraf ndan
ayd nlat lmas gerekmektedir. Parti tarihine
dörtlü çete diye geçen pratik sürecin sorumlular da bu kapsam içinde ele al nmaktad r. Önderlik komisyon çal malar çerçevesinde aynlat lmas gereken birçok örnek sunmaktad r.Önderlik ve KCK Yürütme Konseyi'nin
aç klamalar da gösteriyor ki, toplumsal uzla ma ve demokrasi kültürünün geli mesinde
hakikatlerin aç a ç kar lmas önemli bir rol
oynayacakt r. Bu rolün oynamas nda ayd nlar,
sivil toplum örgütleri ba ta olmak üzere medya
ve demokrasi güçleri önemli bir rol oynayacakr. Bu rolün oynanmas nda, en az ndan sava
tarihi sürecinin ayd nlat lmas nda PKK üzerine
dü en görevleri yerine getirecektir. Yerine getirilecek bu görev demokratik çözüm yolunda
önemli bir ad m olacakt r. Bu ad n bir köprü
vazifesi görmesi de ancak devletin ataca
ad mlarla mümkün olacakt r.
Böylesi bir geli menin önünün aç lmas için
özellikle devletin y llard r yapageldi i aldat ,
oyalay tutumlar ndan vazgeçmesi ve 'yurtta m' dedi i insanlara kar samimi davranmas gerekir. Unutulmamal ki, Ortado u'da ve
Kürdistan'da oyalama ile zaman kazan lmaz,
kaybedilir. Kim ki tersini dü ünürse, geçmi te
oldu u gibi bugün de hayal k kl na u rar.
'Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan
olur.’ ***
85
KOMÜNAR
DEVLETÇ S STEM N DE
MEYEN
HN ÖRGÜSÜ
Çokça tart lan modernist paradigman n
temellerinin 'bilimsel devrimler ça ' denilen
16. ve 17. yüzy llarda, daha çok da Galileo,
Bacon, Locke, Descartes ve Newton taraf ndan at ld belirtilir. Modernist paradigma
bilimsel dü üncenin hakim oldu u dönemin
bir ürünü olarak ele al nd nda, tarihsel geli imle ba kopart lm olur. Bu yakla
n
kendisi tarihselli i bertaraf etti inden, tam
da, modernist paradigman n dü ünü tarz na
uygun olmaktad r. Yine
de hiyerar ik devletçi
yap lanman n dönem
paradigmas olan modernist paradigman n
olu turulmas nda büyük
katk lar olan ad geçen
ah slara k saca de inmek, devletçi sistemin
kendisini nas l bir zihni
yap lanma üzerine kurdu unu anlamam za
yard mc olacakt r.
Galileo deneycidir,
alg ve olgu kapsam na
girmeyen eyleri bilimin d na itmi tir, bu
özellikleriyle Pozitivizm öncesi bir Pozitivist gibi hareket etmi tir. Bilgiye ula mada
zihni eyleri önemsememi tir. Matematiksel
bir yakla mla mutlak ve her eyin kap
aralayabilen bir yetkin bilgiye ula mak
istemi tir. Bu yakla mlar yla görünür eylerle zihni eyleri birbirinden ay rm , görünür ve duyulur eyleri esas alm r. Yani
bunlar öznele tirmi tir.
Ayn yolun yolcusu olan Bacon da bir deneycidir. Ona göre de bilimin konusu duyulur eylerdir ve ancak tümevar m yöntemiyle
gerçek bilgiye ula labilir. Bacon'a göre tüm
bilgilerin kayna do ad r. Tüm bilgileri
kendisinde toplam olan do a kar nda insan zay ft r, bu yönüyle do a insana hükmet-
86
mektedir. Do a kendisindeki bilgiyi vermemesi yönüyle cimridir, eli s
r, di er yandan insanlara hükmetmesi yönüyle de tahakkümcüdür, vah idir. 'Bilgi güçtür' ve bilgilenmek için de önce do aya boyun e dirmeli, sonras nda da ona hükmedilmelidir.
Kendindeki bilgiyi vermeye yana mayan
do aya gerekirse, i kence edilmelidir. ngilizcede kad
tan mlamak için kullan lan
'she' ve 'her' kelimelerini do ay tan mlamak
için kullanan, Adalet Bakanl ve yarg çl k yapolan Bacon'un doaya bu yakla
nda,
Engizisyon'un eytanla
birli i yapt klar gerekçesiyle cezaland rd
kad nlara uygulanan yöntemlerden esinlendi i aç kr. Bacon do a ve kad
özde le tirerek ayn yakla m içinde olmu tur.
Kad na i kence eden Engizisyon'un yerini, doaya i kence etmeyi bilgilenmek ve do aya hakim olmak için
gerekli gören Bacon al r. Zaten Bacon'u kendisinden önceki bilgi aray lar ndan ay ran
en temel özelliklerden biri de, di erlerinin
amac n do ay anlamak iken, Bacon'un
amac n hükmetmek olmas r. Özcesi Bacon yakla
nda do a nesne, insan öznedir.
nsan yakla
ndan hareketle de erkek özne, kad n nesnedir.
Tüm bu yakla mlar mekanistik felsefede bir sisteme kavu turan Descartes'ta daha sistematik halini görmekteyiz. Tüm evreni
bir makine olarak ele alan Descartes, her
eyi mekanik yasalara göre i leyen, yer kaplayan ama dü ünemeyen madde ve mekanik
yasalara göre i lemeyen, yer kaplamayan
ama dü ünen ruh olarak keskin bir ayr ma
KOMÜNAR
tabi tutar. Ruhsal özellikleri, insan n bedeni
de dahil olmak üzere tüm maddenin d nda
tutar. Madde cans z, ruhsuz bir nesneye
dönü türülürken, tüm evren de cans z bir
makineye indirgenmi olur. O'na göre do ada ruhu ve maddeyi ayn bedende bar nd ran
tek varl k insand r. nsan d ndakilerde bir
canl k emaresi yoktur ve onlar bir makineden farks zd r. Do a, insanlara kendi amaçlar için ekillendirilmek üzere verilmi koca
bir makinedir. Hayvanlar sadece beden yönüyle insana benzer, onlarda ak l ad na herhangi bir ey yoktur. Descartes de ruh-beden
ayr
çok keskin yaparak e ilimini ak ldan yana kullan r. O'nun dü ünce sistematiinde de müthi bir insan-merkezcilik
görülmektedir. Asl nda insan n da gelmi
oldu u canl do a cans z k
rken, insan da
adeta tek canl haline getirilmektedir. nsan
öznele tirirken, do ay tüm bile enleriyle
birlikte insan n her türden tasarrufuna aç k
hale getirerek nesnele tirir. Bununla da yetinmeyerek insan da beden-ak l (madderuh) ayr na tabi tutar ve bunlar birbiriyle
ili kisiz eylermi gibi ele al r. Akl öznele tirirken, bedeni nesnele tirir. Parçalayan zihniyetini elini att her eye uygular. Bu yakla m ve yöntemleriyle analitik geometrinin
de kurucusu olur.
Locke da bu parçac , bütün ile parçay
birbirinden ay ran yakla
topluma uyarlayarak, sosyal bilim aya
tamamlamak
istemi tir. Atomist toplum modeliyle birey
ve toplumu birbirinden tümden koparm ,
toplumu bireylerden olu an bir ey olarak
de erlendirmi tir. nsan gelenekten ve tarihten
kopartan, kendini gerçekle tirmede bireyci
bir tutum içinde olmu tur. O da gün ile tarihi, birey ile toplumu birbirinden koparm r.
Yakla
parçal oldu undan gerçe i vermekten uzakt r. O'nun bireyi bu kadar öne
karan yakla mlar , ABD Ba ms zl k
Bildirisi'ni haz rlayan Thomas Jefferson'un
yakla mlar nda da yans mas bulmu tur.
Newton da bilimsellik ad na ortaya
konulan tüm eylerin bilim aya
olu tu-
rur. Newton yapt
deneyler ve ileri sürdü ü evrensel yasalarla tüm bu görü leri
do rularcas na makro kozmosun 'tüm s rlar ' if a etmi tir. Ayn yakla
n sürdürücüleri kendilerinden o kadar emindirler ki,
bir fizikçi olan Laplace, tek bir evrenin oldu unu, bu evrenin tüm yasalar n da zaten
Newton taraf ndan ortaya konuldu unu,
kendilerine ke fedilecek bir eyin kalmad
belirterek hay flan r. Böylelikle de
asl nda e itsizlik üzerine kurulu, var olan
parçalayarak kimilerini öznele tirip kimilerini de nesnele tiren, kimilerini büyütürken kimilerini küçülten, kimilerini de erli
kimilerini de ersiz gören, kimilerini esas
kimilerini tali k lan, kimilerini önemli kimilerini önemsiz vb. gören ve bunlardan her
zaman birini di erine hakim hale getiren,
anlaml bir bütünlük olu turmayan egemenlikçi sistemin me ruiyet aya olu turulmu
olur. Böylelikle egemenlikte görülen e itsizlik, bu ikiliklerle tarih boyunca ihtiyaç duydu u me ruiyet zeminini bulmu olur.
Ad
and
z tüm bu bilim-felsefe
üzerinde kafa yoran, dü ünce belirtenlerin
ortak paydas ; insan bedeninden tutal m
do adaki her eyi birbirinden ay rmalar r.
Varl , olu u parçalara ay rarak bunlardan
birini esas almak, öne ç karmak, di erini de
ikincil planda görmek. Ortak yakla m; birinin her zaman için özne, di erinin ise nesne
olmas r. Felsefi-bilimsel aya
bu filozof
ve bilim adamlar n haz rlad
bu zihni
yap lanman n asl nda tam da mevcut hiyerar ik devletçi sistemin zihniyetinin sürekli
hali oldu unu görmek gerekir. Dönem de
de se, hakim dü ünü tarzlar da de se,
pk devletin biçiminin de mesine ra men
özünün de memesi gibi, bu zihni yap lanma da, devletli sistemi yaratan ve her zaman
üreten temel zihniyet formu olarak, devletli
uygarl k tarihi boyunca de mez temel
form olmu tur. Bu, gerçek-hakikat diye insanlara a lan r ve böylelikle de gücünü toplumun al kla
lmas ndan alan egemenlikçi
sistem, bir kader olarak kabul edilir. Sistemi
87
KOMÜNAR
mak ad na ortaya ç kan hareketler, ideolojiler ve hatta sistemler de bu alg lamadan
tam anlam yla kendilerini kurtaramad klandan, istem ve talepleri sistem d olsa da,
ya ad klar , yarat mlar sistem içi olmaktan
kurtulamaz. Talepleri e itlikçi de olsa, e itsizlik yarat rlar. Özgürlük istemelerine kar n
yeni bir egemenlik sistemini ve ya am
tarz kurarlar. Adalet istemelerine kar n,
adil olmayan bir sistem ve ya am tarz kurarlar. Sistem içinde erimeler, hatta sistemi
daha da derinle tirmeler böylelikle sisteme
kar mücadele yürütmü kesimler eliyle
gerçekle ir. Peygamberlik gelene i, Marksizm ad na yürütülen mücadeleler, yirminci
Devletçi sistemin ihtiyaç
duydu u me ruiyet, nas l ki bir
dönem mitoloji, bir dönem felsefe,
bir dönem din ad yla sa land ysa,
imdilerde de bilim ile sa lanmaktad r. Önderli imizin modernist
paradigma döneminin bilim
anlay için kulland 'Ça da
Levh-i Mahfuzculuk' tan mlamas ,
bu yönüyle çarp bir tan mlamad r.
yüzy lda çok yayg nca görülen ulusal kurtulu hareketleri, reel sosyalist pratik bunun en
bariz örnekleridir. Önderli imiz, "Tüm sistemin bilme kapasitesini bilmenin ufkuna alamayan bir teorinin eksik oldu unu ve kar t
teorilerin ufku içinde erimekten kurtulamayaca
temel ideolojik mücadele gerçe i
olarak anlamal z" derken, bu gerçeklere
dikkat çekmektedir. Halbuki aslolan, modernist paradigma denilen eyin tamamen s fl
devletçi uygarl n paradigmas oldu udur.
Yani modernist paradigman n yarat lar
yukar da adlar zikredilen filozof ve bilim
adamlar de ildir. Tam tersine onlar ve devletçi sistemin dönem paradigmas anlam na
gelmek üzere modernist paradigmay yaratan hiyerar ik devletçi sistemin zihniyeti ve
88
paradigmas r. Kayna n hiyerar ik devletçi sistem oldu u ve maskeleri de se de
özünün hiç de medi i asla unutulmamal r.
Modernist paradigman n özü olan öznenesne ayr
hiyerar ik devletçi sistemin
olu um ve geli im dönemlerinden takip etmek, konunun anla lmas kolayla racakr. Hiyerar ik devletçi sistemin kendisi bir
özne-nesne sistemidir. Bu sistem öznele tirip nesnele tiren bir zihniyetin sonucu gerçekle mi tir. Bu sistem normal olan bir kafa
ve dü ünü tarz ndan ortaya ç kmam r.
Anormal ve do ad özelli i nedeniyledir
ki, bu dönemi de erlendirirken, sapk nl k
olarak ele almaktay z. Sapk nl k özelli i,
toplumsal do an n komünal olan özünden,
gerçekle en kopu tan kaynakl r. Kopu
toplumsall ktan ve buna göre olma anlam na
gelmek üzere ahlaktan bir kopu tur. Bu da
insan n var olu art olan toplumsalla ma
ile oynamak anlam na gelir ki, zaten do a
olu u da buradan kaynaklan r. Do an n
özünde özne-nesne ayr
yoktur. Kuantum
fizi iyle ispatlanan do an n özne-nesne ayna yer vermeyecek ekilde canl oldu udur. Do adaki her bile en, kendi ekosisteminin yasall na uyarken, ayn zamanda kendi ya am na dair özne özelli i gösteren, de ik ko ullar çerçevesinde kendini
adapte eden etkinli e de sahiptir. Yani kendi
ya am hakk nda söz sahibi olmas itibariyle
öznedir, var kalmak için, içinde bulundu u
eko-sisteminin gerekliliklerine uymak yönüyle de ba ml r. Özne olma hali ile karkl ba ml olma hali var olman n olmazsa olmaz r. Zaten atomalt dünyada gerçekle en belirsizlik, olas k vb gibi hususlar
parçac klar n özne olma halini göstermektedir. Özne olma haliyle kar kl ba ml k
adeta do an n dili olmaktad r. Do ada en
kar t gibi görünen eylerde bile birbirini tamamlama, dayan ma ilkesi çerçevesinde
birlikte var olma halini görmekteyiz.
Do an n içinden ikinci bir do a olarak
gerçekle en ve ahlaki-politik toplum diye
KOMÜNAR
adland rd
z toplumda da dile gelen, doan n bu birbirini tamamlayan komünal halidir. Ahlaki politik toplumun birbirini tamamlayan, birbiri için ya ayan, herkesin potansiyeline göre pratikle me zemini bulmas
yönüyle organik olan, animist yakla mdan
ötürü her eyi canl -de erli ve özne gören,
itsizlik ve egemenlik üretmeyen toplumsal
ya am ndan kopu , bu nedenle ayn zamanda varolu un diyalekti ine ayk , anormal
bir ç
olmaktad r. te bu ç a; 'köle toplumun do u' anlam na gelmek üzere 'hiyerar ik toplum' demekteyiz.
nedenlerine girmeden, Önderli imizin egemenlikçi-devletçi kültürün temeline oturttu u 'güçlü, kurnaz adam' n kafas ndan ve prati inden do an, 'ataerkillik'
olarak da adland lan hiyerar inin, do al
toplumun (ahlaki ve politik toplum) komünal olan özünden bir kopma sonucu gerçekle ti ini belirtmek gerekir. Ahlaki ve politik
toplumun, e itli e ve özgürlü e dayal toplumsalla mas na göre davranmak anlam na
gelmek üzere ahlaki olan ve toplumun geli mesi ve güçlenmesi için tüm enerjisiyle,
büyük bir sorumluluk duygusuyla çal mak
anlam na gelmek üzere de politik olan ki iliinde bir parçalanma ya anm ve 'ben' düünülmü tür. Hiyerar i, toplum nas l daha da
geli tirilebilir yönlü toplumsal bir kayg dan
ortaya ç km de ildir. Tersine, ya lar n ve
aman n zorluklardan kurtulmak için kendilerini dü ünmeleri sonucu ortaya ç km bir
sistemdir. Yani 'biz' bilincinin yerini 'ben' olgusu alm r ve prati e yön veren de bu motivasyon olmu tur. Bu nedenledir ki gençleri
kendi ç karlar temelinde kullanmak üzere
yanlar na çekmi lerdir. Gerontokrasi (Ya lar
yönetimi)’nin özünde de bu vard r. Bir ev
düzeni biçiminde geli mek isteyen hiyerar ik a ama, uygarl k sürecinde görülecek
olan toplumsal sorunlar n da zemini olacakr. Hiyerar iyle toplum eski sadeli ini yitirecek, ataerkillikle toplumsal cinsiyetçilik
icat edilecek, güçlü-kurnaz adam n güçlenme ve toplumu parçalama denemeleri yo-
unluk kazanacakt r. Toplum o eski birbirini
tamamlayan, anlaml bir bütünlük olu turan
komünal halinden gittikçe uzakla
lmaya
çal lacakt r. Art k toplum kar nda gittikçe ke fedilen bir 'ben' olgusu olu acak ve birey-toplum bütünlü ü, hatta özde li i ortadan kald lacakt r. Do al toplumda kapasiteleri, yetenekleri, güçleri farkl olsa da birbiri üzerinde egemenlik kurmayan, birbirini
tamamlayan cinsler art k birbirine kar t bir
hale getirilecektir. Ahlaki politik toplumun
demokratik ve komünal olan de erleri ve
onun temsilini bir sistem ve de erler toplaolarak gerçekle tiren kad n temel hedef
haline gelecektir.
Devlet toplumu
parçalar, bu parçala ma i ini hiç ara ver meksizin alt toplum
üzerinde sürdürür.
Zira parçal toplum
güçsüz, enerjisini
birle tiremeyen
toplumdur.
Erkek toplumsal ya amda güçlendikçe,
bu güçlenmelerini mitolojilerde erke in gücünü sembolize edecek olan tanr figürlerini
yaratmak suretiyle me rula rmaya çal acakt r. Henüz s flar, köle topluluklar , büyük alt-üst olu lar gerçekle memi se de,
toplumda parçalamalara neden olan, birilerini yüceltirken birilerini küçülten zihniyet
yap , özü e itsizlik olan devlete sonuna kadar aç k bir karakterdedir. Toplumsal deimde bir kaos ve geçi dönemi olarak deerlendirilebilecek olan, do al toplumun
temsilini yapan kad n ve ataerkillik aras nda
çok yo un bir mücadelenin gerçekle ti i bu
dönemden ataerkilli in mutlak zaferi anla-
89
KOMÜNAR
na gelen devlet ortaya ç kacakt r. Devlet
hiyerar iyle ba layan özne-nesne zihniyetinin zaferinin bir ürünü olur. Öyle bir ürün
olur ki, ç
ndan sonra yarat
n yaratapozisyonunda olacakt r.
Devletin oldu u yerde toplum komünal
ve bütünlük arz eden özüne ters dü erek
parçalanm demektir. Devletli toplumlar
parçal toplumlard r. Biçimlerine bak lmakn tüm devletler, alt toplum (halk) üstündeki üst toplumdur. Devlet toplumu parçalar,
bu parçalama i ini hiç ara vermeksizin alt
toplum üzerinde sürdürür. Zira parçal toplum güçsüz, enerjisini birle tiremeyen toplumdur. Devlet, kar nda güçlü ve iradeli
bir halk görmek istemez. Güçlenen, kendi
sorunlar çözen, örgütlü ve iradeli bir toplum devlete ihtiyaç duymayan bir toplumdur. Zaten toplumun do as insanl k tarihinde de görüldü ü gibi devlete ihtiyaç duymayan bir özelliktedir. Bu yönüyle toplum,
devlet olmadan da var olabilir, ancak devlet,
toplum olmadan ya ayamaz. Çünkü devlet,
ya amak, kendini doyurmak için alt topluma
ihtiyaç duyar. Alt toplum devleti besleyen
bir kaynakt r. Devlet bunu toplumu güçten
dü ürüp iradesiz k larak, kendine ba ml
hale getirerek gerçekle tirir.
lk devlet olmas nedeniyle devlet olman n özünü olu turan, orijinal kaynak olan
Sümer mitolojisinde alt ve üst toplum
diyalekti i çok çarp bir ekilde ortaya konulmaktad r. Tanr sembolünün esas nda
güçlenen erke in kendini kutsalla rma ve
yarat
k larak maddi ya amdaki güçlenmesinin me ruiyetini sa lama anlam na geldi ini belirtmi tik. Sümer devletçi sistemi,
ayn zamanda bir tanr lar düzenidir. Güç kazanm egemen erkek, tanr s fat nda temsil
edilmektedir. Tanr lar devletli sistemin kendisi oluyor. Devletçi sistemin zihniyeti olan
mitolojiye göre insanlar n olu umu, tanr lar
doyurmak içindir. Mitosa göre tanr lar panteonunda daha alt s radaki tanr lar, büyük
tanr lardan kendilerini doyurmalar ve kendilerine bakmalar için bir ey yaratmalar
90
isterler. Bunun üzerine de kurnaz tanr Enki'nin öncülü ünde tanr ça Nammu eliyle insan yarat r. Yani ilk devletin zihniyetini
olu turan mitolojik ifadeye göre alt toplum,
üst toplumu, yani devleti doyurmak için yarat lm hizmetçilerdir. Halk do tan hizmetçi ve köle olarak yarat lm r. Köleci dönem diye adland lan dönemin zihniyeti
böyle kurulur. nsanlar krallar öldüklerinde
canl canl ve gönüllü bir ekilde mezara
girmeye böyle raz edilir. Dönem öyle bir
zihniyet in a eder ki, büyük dü ünür Aristo,
toplumdaki parçalanman n düzeyini; 'köle
konu an alettir' sözleriyle gözler önüne
serer. nsan ve toplum olman n özünü temsil
eden, bize, insana dair gerçekleri ve bozulmam hali veren ahlaki politik toplumun
birbirini tamamlayan, birbiri için ya ayan,
de erli ve e it insanlar , yerini kölelere ve
köle sahiplerine b rakm r. Egemenlerin
tanr düzeyinde güçlendi i, kalan kesimin de
tümden kar la
ld bir toplumsal gerçeklik yarat lm oluyor. Özcesi devlet kad erke iyle kar la
lan bir toplum yarat r.
Devleti olu turan üst toplum öznele irken,
toplumun geri kalan kesimi de nesnele mektedir. Devlet bununla da yetinmeyerek parçalama i ini, öznele tiren-nesnele tiren sistemati ini, devletli sistemi toplum içinde de
yaratarak sürdürür. Toplum üstünde geli tirdi i iktidar na, erke in kad n üstünde iktidar
olmas
sa layarak kendi sistemine ortak
eder. ktidardan bir parça vermek suretiyle
erke i de kendine ortak etmi olur. Aile için
kullan lan 'küçük devlet', erkek için kullalan 'evdeki despot' tan mlamalar bu gerçeklikten kaynaklan r.
Devletçi sistemin öznele tiren-nesnele tiren zihniyetinin en iyi gözlendi i konulardan biri de, kad na olan yakla
r.
Hiyerar ik devletçi sistem bir egemen erkek
yarat
r. Ve bu sistem, kad n öncülük
etti i do al toplumun demokratik komünal
de erlerinin geriletilmesi sonucu gerçekleebilmi tir. Geriletilen, güçten dü ürülen kan, asl nda geriletilen, güçten dü ürülen
KOMÜNAR
gerçek toplumdur. Bu yönüyle kad n bir cins
olman n ötesindedir. O, bir ya am biçimi, bir
sistem olmaktad r. Onda dile gelenler demokratik komünal de erlerin bir toplam olmaktad r. Bu nedenle de kad n hiyerar ik
süreçten itibaren egemen erke e kar yürüttü ü mücadele, bir cins mücadelesi olman n
ötesindedir. Gerçek insan ve toplum olarak
kalman n mücadelesidir.
Sümer sisteminde kad n hala etkindir, eski gücünde olmasa da hala güçlüdür. Hatta
Sümerlerde 'yazg belirleyen' dört büyükten
biri tanr ça Ninhursag'd r. Tanr lar panteonunun tepesinde yer alanlardand r. Di erleri de
An, Enki ve Enlil'dir. Bu, kad n gücünü
göstermektedir. Yine Sümerlerde hiçbir ey
yokken bile tanr ça Nammu vard r. Daha deik pek çok mitosta da kad n gücünü
gözlemlemek mümkündür. Daha çok çoban
kültürünün, ataerkilli in hakim oldu u Semitik topluluklar n uygarl n merkezi konumundaki Mezopotamya'da güçlenmesi
sonras nda, kad n pozisyonunda bir güçten
dü menin daha yo unluklu ya and
görülmektedir. Önderli imizin 'birinci cinsel
lma' diye adland rd Enuma Eli Destan 'ndaki Tiamat-Marduk çeki mesinde,
Marduk'un kazanmas yla kad n pozisyonunda önemli k lmalar ya an r. Tanr
Marduk, imparatorlukla özde le en erkek
egemenlikçi sistemdir. Devletli ya amdaki
merkezile me, imparatorluk biçimini ald nda, çok say da tanr n özellikleri de daha
az say daki tanr da toplan r. Öyle ki Marduk'un elli (50) özelli inin, yani isminin oldu u belirtilmektedir. Tabandaki merkezile me, tavanda yans mas bu ekilde bulmaktad r. Sümer'in kaynakl k etti i devletli
gelenek, böylelikle erke i öznele tirirken,
kad nesnele tirir. Kad n toplumsal anlamda temsil etti i de er yarg lar kendisinden al r ve bir cins olarak ele al narak nesnele ir.
Devletli gelenek özne-nesne zihniyetine
oturan zihni yap lanmas nda do ay da nesnele tirir. Do al toplum insan için kutsall k-
lar yeri, besleyen, koruyan, kendisinden gelinen bir ana pozisyonundaki do a; yerini
cans z, k r bir do aya b rak r. Sümer mitolojisinde do an n yarat
da tanr ve tançalard r. Daha çok da tanr lard r. Örne in
suyun tanr , Enki'dir. Enki'nin olmamas
insanlar için bir felaket anlam na gelecektir.
Enki'yi de egemen kesimler, devletli toplumun kendisi olarak dü ündü ümüzde, var
olabilmek için devlete ihtiyaç vard r, düüncesi belirir. Devlet zaten bu mitolojiyle
insanlar için ne kadar gerekli oldu unu
zihinlere nak eder, egemenli i için gerekli
olan maskeleri böylelikle temin eder. Bu
zihniyette do a kutsall klar ndan yal lm r, yarat
özelli inden edilmi tir. Kutsal
olan, yarat olan art k tanr lard r. Do an n
rakal m gelinen yer olmas , do an n kendisi tanr lar taraf ndan yarat lm r. Enlil,
Enki, Uranus, Kronos vb tiplemeler, hep doan n yarat lar olan erkek tanr lar bize
gösterirler. Bu zihniyet böylelikle do al toplum insan n do a kar ndaki hassasiyetini, duyarl
bir kenara iter. Art k yeni
dönem, insan-merkezcili in (erkek-merkezcili in) hakim oldu u bir dönem olmaktad r.
Bu zihniyete göre insan-do a birbirinden
kopuktur. Egemen insan özneyken, do a
nesnedir.
Sümerlerin kurdu u bu parçac , gerçekleri tersyüz eden yap lanma, kat -köleci sistemi yumu atma, hatta a ma iddias yla ortaya ç kan peygamberlik gelene iyle daha
da güçlenmi tir. Sistem içinde erimelerin
çok bariz bir ekilde görüldü ü bu dönem
özgürlük, e itlik isteyenlerin nas l bir paradigmayla mücadele yürütmeleri gerekti ine
dair y nca dersle doludur. Önderli imizin
günümüz sosyal demokratlar na benzetti i
bu gelenek, istem ve hayallerine belki de en
ters dü mü gelenektir. Demokratik komünal de erlerin bir sürdürücüsü olmak isteyen, bunun için mücadele de yürüten bu
gelenek, bir süre sonra mevcut devletli sisteme en fazla hizmet eden, Önderli imizin
deyimiyle 'olgunla
kölelik' dönemini
91
KOMÜNAR
yaratan bir konumda olmaktan kurtulamam r. Devletli sistemin kendini üzerine
oturttu u özne-nesne ayr
bu yeni sistemde daha da güçlenecektir.
Tek tanr
dinler dönemi diye adland labilecek olan bu dönem, önceki
döneme göre daha sistematiktir. Bu dönemde toplum adeta 'fikren ve ruhen silinmi tir'.
Devlet gelene i kendilerini a ma iddias yla
ortaya ç km olan yeni ö retileri bir süre
sonra içine al p sistemiçile tirmekte ustad r.
Ayr ca farkl ve alternatif bir sistem ad yla
yola ç kanlar n hakim sistemin bilme gücünü a amamalar sonucu paradigmalar
devlete götürmektedir. Yani istemleri alt
toplum istemleriyken, istemlerini gerçekle tirme araç, yol ve yöntemleri üst topluma
aittir. Alt toplum ile üst toplum özelliklerini
bir arada bulundurmaktad rlar. Üstün gelen
her zamanki gibi devlet gelene i olur ve
devlet, kar tlar kendine dahil ederek onlar emer, güçlerinden yararlanarak ömrünü
uzatmas bilir.
Devletçi sistem bu yeni döneminde, eskiden kaba bir ekilde gerçekle tirdi i kölecili i içerilmi kölelik anlam na gelmek üzere,
kulluk yakla
yla gerçekle tirecektir.
Art k sadece görünen eyleri de il, görünmeyenleri, insanlar n içinden geçenleri de
bilecek denli güçlenmi tanr n yeryüzündeki temsilcileri (egemenler) tanr n
gücünü kullan rlar. Tanr ad na günah
kart r, cennetten arsa satar, fetva verir,
sava a gönderir vb. Devletin ihtiyaç duydu u güçlü ideolojik manipülasyon arac ,
dogmatik dini dü ünü le elde edilmi tir.
Tanr ya itaat, yöneticileri tanr n temsilcileri olan devlete itaat anlam na gelir. Tek
tanr dinle anlam kazanan feodal dönem,
tümden bir teslimiyetin dayat ld
bir
toplumsal gerçeklik oluyor. Merak, sorgulama, yarat
k özellikleri insandan al nnda, asl nda insan öldürülmü demektir.
Canl olmak için nefes almak yetmez. nsanlar için canl k; yaratmak, gücü oran nda
kat labilmek demektir. Önü kapal olan,
92
potansiyeline göre kendini gerçekle tiremeyen insanlar, gerçek anlamda canl olamazken, böyle toplumlar da canl (organik) toplum kategorisinde de erlendirilemez. Devletli sistemlerde herkesin önü aç k olmad ndan, herkes insan olman n potansiyeli
oran nda kendini gerçekle tiremedi inden,
asl nda toplum hastal kl r, organik de ildir. K r insanlar toplulu udur. Sorgusuz
her eyin kabul edilmesinin istendi i bir toplumsal gerçeklik söz konusudur. Mutlak
itaat kültürüyle toplum içine kök salan, asnda devlete mutlak itaatin sergilenmesi
kültürüdür.
Zihniyetin do aya yans malar da çok
korkunç ve tehlikelidir. Kaynak-ana pozisyonundaki do a, tanr n alt günde yarat, yedinci günde de dinlendi i bir u ra
sonucu gerçekle en bir yarat ma dönü ür.
Evrenin yarat
tanr r, yani erkek. çinde
ya an lan evren gerçek evren de ildir, ilk
günah sonras suçlu olan insan soyunun cezas çekmek, s nanmak üzere gönderildi i
lanetli bir evrendir. Lanetlemi insanlar n
ar nma çabas içinde olacaklar lanetli evren.
As l evren (dünya) di er evrendir, ahret yaam r vb. Bu lanetlilerin ya amlar sürdürmeleri için yarat lan dünyadan ne kadar
erken ayr lma gerçekle irse, o kadar iyidir.
Yeni do an bebekler do arken ölürlerse, bu
dünyan n kirlerine bula mam olduklar ndan direkt cennete gideceklerdir. Gerçek yaam n oldu u cennet, imtihan dünyas nda
teslimiyetin ve mutlak itaatin (devlete) karolurken, muhalefet etmenin kar
bu dünyada egemenlerin zulmü, di er dünyada da cehennem olacakt r. Tek tanr dinlerin bu do a görü leri insan-do a ayr
keskin bir ekilde yapman n yan nda, do ay
tüm bile enleriyle insana (daha çok da erke e, zira kad n da erkek içindir) sunulmu
bir nimet olarak görür. nsanlar lanetli de
olsalar, yine de do adan üstün görülür. Platon'un 'idealar dünyas ' ile 'gerçeklikler dünyas 'na benzer bir ayr m, gerçek evren(ahret)-
KOMÜNAR
geçici evren (dünya) eklinde yarat r. Yani
zihniyet her ad nda üstünlük-a
k,
büyüklük-küçüklük, güçlülük-güçsüzlük vb
ikilikleri yaratmaya haz rd r.
Devletçi sistemin tarih boyunca en güçlü
hesapla
kesim olan kad n durumu,
devletli sistemin bu yeni ama daha güçlü döneminde ac mas zd r. Bu yeni dönemde
Sümer'de sadece güçten dü ürülmü olan
kad n, art k lanetli, tehlikeli, eytanla i birli i halinde olan, ikincil bir yarat a dönü türülmü tür. Her eyden önce tüm insanlar n
bugün ceremesini çekti i 'ilk günah' n gerçek nedeni kad nd r. lk insan çifti olan
Adem ve Havva esas nda cennettedir. Yarat tanr n yasaklad yasakl meyveyi yemek için tüm insanlar n babas olan Adem'i
yoldan ç karan, O'nu kand ran, suça te vik
eden tüm insanlar n anas Havva'd r. Ceza;
insanlar n cennetten kovulmas ve özü imtihan olan bu zorlu ya amd r. Havva'n n yakla mlar ve Adem'in de suça ortak olmas
olmasaym , gerçek evren ya da dünya denen cennet insan n ya ad mekan olacakt .
Özcesi ilk kad n, ba tan ç karand r, suça te vik edendir, insanlar yoldan ç karma görevi
edinmi olan eytanla her zaman i birli i
içinde oland r. Bu nedenle de her zaman ondan korkulmal r, tedbir al nmal r, suludur… Var olmas itibariyle de kad n erke in bir ekidir. Birbirine e it, birbirini tamamlayan do al toplum çiftinin yerini, varolu sal olarak birinin esas, di erinin uzuv
olmas al r.
Tek tanr gelenek, kad erke in kaburga kemi inden yarat r. Esas nda kaburga kemi inden yarat lan kad n, erke in üstünlüünü kabul etmi , ona teslim olmu kad nd r.
Yani Havva'd r. Havva öncesi Lilith vard r.
Lilith ilk erkek olan Adem'in üstünlü ünü
kabul etmeyen, e itli i dayatan, bu nedenle
de Adem'in rahats z olmas na neden olan ve
sonras nda tanr taraf ndan Adem'in yan ndan al nan kad nd r. Yani insanlar n ilk ana-
, erke e teslim olmak yerine, erkekle e it
bir ya am payla mak isteyen kad nd r. Ancak erkek karakterli ve egemenlikçi bir kafan n yarat
olan tanr figürü, onu Adem'in
yan ndan alarak asl nda zaten e itlikçi ya an gerçekle mesini engellemi olur. Yarat lan Havva figürüyle ilk insanlar n ya am
tanr larca e itsiz, tahakkümcü, egemenlikçi
ve cinsiyetçi kurulmu olur. Böylelikle insan
olman n özünü olu turan tanr lar insanlar ,
cinsleri e itsiz yaratm olur ki, buna da -zaten tanr lara kar gelinemeyece inden hareketle- kar ç lamaz. E itsizlik bir tanr yarat , düzeni olur.
Tek tanr gelene in nas l mitolojik dönemin bir devam oldu unu kaburga kemi i
mitosunda da görmekteyiz. Kad n erke in
kaburga kemi inden yarat lmas , kayna
Sümer mitolojisinden alsa da, özü farkl r.
Mitosa göre, temel yarat ve yazg belirleyici tanr ve tanr çalardan olan Ninhursag' n
sekiz bitkisini, kendisinin izni olmaks n
Enki yer. Öfkelenen Ninhursag' n yiyeni lanetlemesi sonucu Enki'nin her bir bitkiye
kar k gelecek biçimde sekiz ayr yerinde
tedavi edilemez hastal klar olu ur. Sümer
sisteminin adeta pratik yönetimi olan Enki'nin hasta halinin sisteme pahal ya mal olaca
gören büyük tanr lar n araya girmesi
sonucu Ninhursag ikna edilir ve lanetini kalr. Enki'nin hastal klar
tedavi etmek
için de sekiz ayr tanr -tanr ça yarat r. Bunlardan biri de Enki'nin kaburga kemi indeki
hastal iyile tirmek üzere Ninhursag tarandan yarat lan 'ya am veren' anlam na gelen Ninti'dir. Yani asl nda Enki'ye ya am veren pozisyonundad r, Ninti. Ama tek tanr
gelenek kendisinden de bir eyler katarak
kad erke in kaburga kemi inden yarat r.
Böylesi bir zihniyetin ya amda nas l sorunlar yaratt , toplumu ne hale getirdi i bilinmektedir. nanc esas alan dini ekillenmenin bu bilinçle sa kl bir toplum yaratamayaca , egemenlik üreticisi konumunda ola-
93
KOMÜNAR
en temel olgu; do an n canl ve her eca aç kt r. Sorgulanamaz bir ekilde e itsizlik, tahakküm, egemenlik tanr n bir ic- yin özne oldu udur. Bunun do al toplumun
raat olarak olu turulmu durumdad r. Ne dü ünü tarz yla tamamen örtü tü ü aç kt r.
ad na ve hangi amaçla yola ç
rsa ç ls n Do al toplumun henüz do adan yeni ç km
bu zihniyetten bir özgürlü ün, e itli in, de- olu u, do aya yabanc la mam olmas dömokrasinin, gerçek bir toplum ve insanlar n nem insan özüne uygun k lm r.
Nas l ki Sümer kent devletleri devletin
kmayaca aç kt r. Sistemin ve dü ünce
orijinal halini veriyor ve devletin özünü,
yap
n her yerinden özne-nesne ayr
genlerini olu turuyorsa, insan ve toplum olrmaktad r.
Devletli gelene in 'derinle mi ve man n özünü ve geneti ini de ahlaki politik
genelle mi kölelik' ça
temsil eden kapi- toplumun insan olu turmaktad r. Do al toptalist dönem, bu zihni yap lanmay bu defa lum insan ndaki komünalli in özü, onlar n
bilimsel k flar alt nda, ama daha ince ve geri, güçsüz olmas ndan kaynaklanmaz, onlarda dile gelenin do a olmas gerçeklitehlikeli bir ekilde gerçekle tirecektir.
inden kaynaklan r. Bozulmam k,
Yeni dönem devletçi sistemi art k
Devletli
komünallik, toplumsall k oradan gelir.
do a, toplum ve insan kar ndagelene in
Devleti yaratm , sonras nda
ki tüm suçlar bilimsellik kis'derinle mi ve
da kendi yarat
olan devletçe
vesi alt nda gerçekle tirecekgenelle
mi
kölelik'
en çok geli tirilen özne-nesne
tir. Temel bir karakteri olan teça
temsil eden
zihniyetinin devletli uygarl k
kelcili ini en çok da bu dönemde pratikle tirerek bilimi kapitalist dönem, bu boyunca gerçekle en bir ak
tamamen kendi ç karlar te- zihni yap lanmay bu oldu u unutulmamal r. Her
melinde kullanacakt r. Yuka- defa bilimsel k flar yeni dönemde kendini yeniden
da ad geçen filozof ve bilim alt nda, ama daha üreten, hatta güçlendiren bu
adamlar fark nda olsunlar ve- ince ve tehlikeli bir zihniyettir. Tüm toplumsal soekilde gerçek- runlar n temel kayna da bu zihya olmas nlar temel argümanlayla tam da hiyerar ik devletçi le tirecektir. niyettir. Devletli toplum d nda kalan halk aç ndan özgür, demokratik,
sistemin ihtiyaç duydu u me ruiyet
itlikçi, adil özcesi sosyalist bir ya am
zemininin olu mas nda etkili olmu lard r.
Bugün insanl n ve do an n u ra mak kurabilmenin tek yolu bu zihniyetin yani
zorunda oldu u tüm toplumsal sorunlar n al- devletçi paradigman n tuzaklar na dü menda hiyerar ik devletçi zihniyeti olu turan mek ve ahlaki-politik toplumun komünalive geli tiren, kökeni toplumsalla madan teye dayal özüne göre hareket etmektir.
kopmaya dayanan bu öznele tiren-nesne- Devleti ve onun zihniyetini ya amdan uzakle tiren zihniyet bulunmaktad r. Sorun üre- la rmakt r. Toplumsal sorunlar ancak böyle
ten bir zihniyetten sorunlar n çözümünü çözülür ve yeniden üretilmez. Tarih boyunca
beklemek, beyhude ve kendini yan ltan bir hiyerar ik devletçi sisteme kar özgürlük ve
yakla m olur. O nedenle toplumsal sorun- demokrasi ad na mücadele yürütmelerine
lar n henüz görülmedi i, toplumdaki e itsiz- ra men, amaçlar na ula amam lar n hayallikleri iktidara do ru de il, e itli e do ru lerinin gerçekle mesinin tek yolu da bu
yöneltebilen zihniyetle toplumsal sorunlar olmaktad r.
labilir, toplum özüne uygun bir gerçekle meyi ya ayabilir. Eski ezberleri yerle bir
XEBAT ANDOK
eden kuantumun gelinen a amada ispatla-
94
KOMÜNAR
LAN KADININ ÖZGÜRLÜK
MAN FESTOSUDUR
30 Haziran 1996 y nda Dersim'in Cumhuriyet Meydan 'nda bir bomba patlad . Yürekleri titreten bu bomban n bir ad vard :
Zilan. Zilan, bayrak törendeki askerlerin arana sakince dalm , bedenine sard patlaate lemi ti. Patlamada çok say da asker ölmü ve yaralanm . Zilan' n gerçekle tirdi i bu fedai eylemi dost-dü man herkes üzerinde çok büyük bir etkiye yol açm ,
eylem aylarca haf zalarda canl
korumu , konu ulmu tu.
Zilan bu eylemi neden ve özellikle de
Dersim gibi çok s kontrol alt nda tutulan
bir yerde yapm ? Kendisini bomba yapan
bu kad n kimdi? Kime ne mesaj vermek istemi ti? Bu ve buna benzer say zca soru
aylarca zihinleri me gul edip durmu tu.
Devletin ordu karargah yüre ine sinen korkunun etkisiyle uyku uyuyamaz duruma gelmi ti. Israrla sava ve iddeti dayatan fa ist
zihniyet sahipleri, bu eylemden sonra her an
bir yerlerde, belki de yan ba lar nda patlad patlayacak 'canl bomba' kabusuyla yat p
kalkm lard .
Türkiye'yi sarsan, dünyan n gözlerini
Kürt sorununa ve Kürtler üzerine çeken bu
cesur kad n militan, Zilan (Zeynep KINACI)'d . 1972 y nda Malatya'da do an Zeynep KINACI, Malatya nönü Üniversitesi
Rehberlik ve Psikolojik Dan manl k Bölümü'nden mezun olmu tu. Kat lmadan önce
Malatya Devlet Hastanesi'nde röntgen teknisyeni olarak çal
. Evli olan KINACI'n n ve e i de, 1995 y nda cephe
çal malar yürütürken tutuklanm . Zilan
belli ölçülerde serbest yeti tirilmi biridir.
Sol dü üncelere ve Kürtlü e ilgisi lise sürecinde geli mi . Ailesi ve çevresi asimilasyon
politikalar sonucu belli oranda bir erimeyi
ya asa da, Kürt kültürünü, geleneklerini ve
de er yarg lar zay f da olsa ta maktad r.
Zilan' n PKK'ye sempatisi üniversite y llar nda geli mi ti. 1994'te Adana'da bir y la
yak n bir süre cephe faaliyetleri yürütmü ,
1995 y nda Dersim'de gerilla saflar na
kat lm .
Ku kusuz bu k sa ve kaba-taslak bilgiler
Zilan' tan tmaya, o'nu anlamaya, anlatmaya
yetmez. Ancak, Zilan' tan mak ve anlamak
için bize önemli ipuçlar da sunmaktad r. Zilan nas l bir kad nd r ki, PKK ile tan man, bulu mas n üzerinden uzun bir zaman geçmeden tarihin direni sayfalar na ismini bu kadar çarp yazd rabildi? Zilan' n
çeli kileri, çat malar , aray lar , özlemleri
neydi ki, bu büyük iradeyi ortaya koyabildi?
San m eylemine cevap olu turacak ve anlam katacak esas neden bu sorunun içinde
gizlidir. Bu gizi çözen ve cevab en iyi bir
biçimde veren de, yine Zilan' n kendisi
olmu tur. Zilan mektuplar nda egemen sistemle ya ad çeli ki ve çat malar oldukça
yal n bir biçimde dile getiriyor. nkarc imhac -sömürgeci Türk Devlet sistemini çok
güçlü çözümlüyor. Bu sömürgeci sistemin
Kürt halk na ve kad na ya att ac derinden hissediyor. Egemen sistemin kendisine hizmetçilik ve u akl k d nda hiçbir deer biçmedi i, insan yerine koymad Kürt
insan n-halk n tarihsel trajedisini derinden kavr yor.
Zilan'da tarihsel bilinç çok güçlüdür. Tarihsel bilinç, varl a-varolu a-ya ama anlam
kazand rmada temel bir bilinçtir. Tarihsel
bilinç, tarihsel bellektir, haf zad r. Tarihsel
bilinç, kendi fark na var bilincidir. Kim oldu unu, ne oldu unu, nas l oldu unu, nas l
olmas gerekti ini, nas l ya amas gerekti ini bilme bilincidir. Ya am n anlam gücü,
kendini ve içinde ya ad
toplumu fark
edi le; nas l ya ad
, nas l ya anmas gerekti ini bilmeyle iç içe geli ir. Nas l ya a-
95
KOMÜNAR
bilme bilinci, gerçe in fark na var r
ve tanr sall a yol al r. Çünkü üstü betonlanan gerçe i fark edi , ayn zamanda gerçek ya am n anlam bir parça yarat r da.
Ya am olu turan ilk anlam damlalar , kendi
varl
ve varl ndan çal nan fark edi le
ortaya ç kar. te Zilan' anlam sava na çeken ve onu bu sava n en cesur, en kararl ve
en iradeli sava
yapan da budur. Zilan'da
kök salm üç temel bilinç vard r: nsanl k
bilinci, Kürt halk bilinci ve kad n bilinci.
Yani hepsinin toplam olarak toplumsal tarih
bilincidir.
Zilan' n, Kürt halk n tarihine ili kin
yapt tespitler onun tarih bilincinin derinli ini yans tmada en güzel örne i olu turur:
"Tarih, Kürt için hep ters yaz lm r. Kürdün
tarihi ba a
gidi in tarihidir. lkel komünal toplumlar ve köleci dönemde tarih sahnesinde önemli bir konumda bulunan ve
halklar aras nda oldukça etkin olan Kürdistan insan Persler'in egemenli ine girdikten
sonra özgürlü ünü kaybetmi ve bir daha
iradesini egemenlerin elinden kurtaramam r. Kürt halk binlerce y l farkl uluslar n egemenli i alt nda ya am ve Kürdistan ülkesi her zaman farkl uluslar n birbirleriyle mücadele ettikleri sava meydan
olmu tur. Halklar az-çok kendi konumlar na
göre bir tarihsel geli meyi ya arken, Kürt
halk tarihi çok geriden izlemi , toplumsal
geli mesi çok ilkel boyutlarda kalm r.
Kendi ülkesinin özgürlü ü için defalarca
aya a kalkm , ancak gerek bunu ba aracak
yeterlikte bir önderli e kavu mamas , gerekse de iç ihanetler ve örgütsüzlük bu ayaklanmalar bo a ç karm r. Yak n tarihimizde de eyh Sait ve Dersim isyanlar n
bo a ç kar lmas bunun en iyi örneklerindendir. Halk z sadece vatan de il, bütün ulusal duygular , dilini, yüre ini, beynini dü mana kapt rm r. Egemenlerin 'bölparçala-yönet' politikas çok i renç bir tarzda özel sava la bütünle tirilerek, halk za
uygulanm , 'beyaz ölüm' denilen ulusal yok
olu a zorlam r. hanet ve direni hep iç içe
96
ya anm , iç ihanetler hep direni i gölgelemeye çal
ve ço u zamanla sonuç alr." nsan tarihini bilmezse, ya ad anazamana anlam veremez, ya am n anlam ,
de erini ve ne yapmas gerekti ini de bilemez. Zilan derin tarih bilinciyle ya ad zamana anlam vermi , anlam yaratt kadar,
anlaml ya ayaca
n bilincini edinmi tir.
Ya am n de erinin anlam ile ölçüldü ünü,
anlam n da sava ve mücadele ile yarat lacabilerek ya am kar na bilgece ç kr. Ku kusuz Zilan' tarihi bilme aray na yönelten ve O'nu bu bilmede son derece
derinle tiren, güçlü bir tarih kavray na götüren duygu, s rs z özgürlük duygusudur.
Özgürlü e tutkun insanlar, yüzünü her
zaman tarihin derinliklerine dönerler. Yüreklerini ve beyinlerini her zaman tarihin derinliklerine açarlar. Çünkü arad klar eyin
orada oldu unu bilirler. Yitirilen o de erli
ey, özgürlük oradad r, tarihin en derininde,
ba lang ndad r. Bu insanlar hiçbir eyin
yoktan varolmad
-varolmayaca
; aralan, arkas ndan a kla ko ulan her eyin bir
zamanlar varoldu unu, ama bir avuç çapulcu, de er-anlam h rs
taraf ndan çal nd , hakikatin büyük yalanlarla gizlendi ini
iyi bilirler. Zilan da bu büyük erdem sahibi
insanlardan biridir.
Zilan, tarihini ö rendikçe yitirilen büyük
de erlerin, insanl n yitimi anlam na geldiini de ö renmi tir. Tekrardan, bu de erler
kazan lacaksa, kaybedilen yerde kazan lmal
demi ve demokratik uygarl n be i olan
Kürdistan'a, Kürdistan da lar na yönelmi tir. Önderli imizin; "Hazineler kaybedilen
yerde aran r" tespitini Zilan ya am anlay ,
eylem tarz haline getirmi tir. Zilan, Kürdistan da lar , bu bilincin anlam gücüyle
ad mlam r.
Zilan' n yurtseverlik ve özgürlük duygular derin tarihi bilinçten beslenen duygularr. Duygular nda s radanl k ve yüzeysellik
yoktur. Duygular nda derinlik, duru unda
bilgelik vard r. Ana tanr çalar n diyar nda
kaybedilen özgürlü ü sava arak bulaca
n
KOMÜNAR
inanc , co kusu ve kararl
tamd r. Özgürlü ün ana tanr çan n yenilgisiyle, tanr ça
sisteminin da lmas yla kaybedildi ini çok
iyi bilmektedir. Tüm köleliklerin ilk kölele tirilen-sömürgele tirilen kad n üzerinden ina edildi ini çok iyi kavramaktad r. Kavrayans tan u cümleler çarp
r: "Kan yitirilmi li i, s fl toplumlar n ortaya
ile birlikte ba lam r… Kad n cinsinin sömürülmesi her s fl toplumda biçim
de tirerek ve daha ince bir tarzda devam
etmi tir. Egemen sistem kad ndan ba lay p
kölele tirdi i toplum üzerinde kendisini kurumla rarak sürekli k lm r."
Zilan, her yönlü sömürülen Kürt halk
gerçekli inde kad n sorununun toplumsal
özgürle mede kilit bir sorun oldu unu
derinden hissetmi tir. Toplumsal dü ürülüün kad n dü ürülü üyle sa land
n,
Kürtlere aile ve cinsellik d nda ya am, çama ve ifade alanlar n kapat ld
, Kürt
kapan n yarat lmas nda bu noktan n temel
bir rol oynad
çok iyi görmü tür. u ifadeler Zilan' n kad n sorununu kavray ndaki
derinli i yans rlar: "Ulusal Kurtulu Mücadelemiz ba lamadan önce Kürdistan'da kad n varl ndan, iradesinden bahsetmek
mümkün de ildi. Kad n bir hiçti. Türk airi
Naz m Hikmet'in belirtti i gibi, 'sofradaki
yeri sar öküzden sonra gelmektedir'. Bu kadar kötü pozisyonda olan Kürt kad
n özgürle tirilmesi çabas da, sorunun büyüklüüne denk bir çabay ve yakla
gerektirmektedir. Kürt Halk n nüfusunun neredeyse yar ndan fazlas
olu turan kad n
sorunu çözülmeden, Kürt kad
n özgürle tirilmesinden söz edilemez."
Zilan, verili kad n-erkek ili kilerini,
mevcut aile gerçe ini kölelik ve egemenlik
üreten ili kiler olarak görmü tür. Zilan, devletçi-iktidarc sistemin s rlar d na ta mayan bu ili kilerin erke i daha fazla egemen, kad daha fazla köle yapt
, düü derinle tirdi ini güçlü kavram r. Zilan, kendi evlilik deneyimini cesur çözümleyerek bu gerçe e ula
r. Zilan, egemen
rlar dahilinde içine girilen her ili kinin
insani özden ve de er yarg lar ndan bir ad m
daha uzakla mak-yozla mak oldu unu farketmi tir. Ve yozla rd insanl k de erleri
üzerinden kendisini var eden bu sistemin,
de erlerin gerçek özüne kavu turulmas yla
ancak geriletilebilece inin veya ortadan kallabilece inin fark ndad r. Bu anlamda
Zilan, kad n özgürlü ünü ve öncülü ünü
çok önemsemi tir. Zilan, kad n özgürle meden, öncüle meden hiçbir siyasal, toplumsal,
kültürel sorunun çözülemeyece i noktas nda
tam bir bilinç netli ine sahiptir. Bu aç dan
Zilan, özgürlü e tutkulu, toplumsal sorumlulu u yüksek, tarihsel sorunlara ilgi ve
duyarl
geli kin bir kad n olarak, 1995
nda tüm be eri zaaflardan kendisini
ar nd rma kararl
ile insanl k tarihinin direni sembollerinden biri olan Dersim'de özgürlük sava na kat yor.
Zilan' n gerillaya kat ld ve eylem yapyer de, tarihsel anlamda büyük bir öneme sahiptir. Dersim; devletçi-sömürgeci sistem kar nda 5-6 bin y ll k bir direni gelene ini temsil etmektedir. Ama ayn zamanda 1937-38 i gal ve soyk
yla da büyük
bir ezilmeyi-sinmeyi, özüne ters dü meyi
ya amaktad r. Sömürgeci Türk Devleti'nin
'tenkil' sonras geli tirdi i beyaz katliam,
Dersim'i bir nevi direni gelene ine kar t
bir pozisyona çekmi tir. Zilan' n ç
ve
eylemi bu bak mdan da tarihi bir anlam ta makta, bir bak ma Dersim insan na 'direni
özüne dön' ça
r. Katliam sonras bellek
kayb ya ayan Dersim insan na direni gelene ini tekrardan hat rlatma, haf zalar tazeleme, inceden ama keskin bir biçimde büzü en yüreklerine dokunma, silikle en onurlar na ate dü ürme eylemidir. Katliamc lara
ise; Dersim'den, Kürdistan'dan elini çek
emridir.
Zilan, ya am n anlam derinden sorgulamaktad r. Anlam olgusu üzerine yo unla makta, ya am n anlam gücünü ortaya ç karma mücadelesi veren PKK ve Önderli i
üzerine dü üncelerini derinle tirmekte, duy-
97
KOMÜNAR
gular büyütmektedir. Sürekli bir biçimde
ya am n anlam ve özgürlük yan yla u raan, yo unla an Zilan, özgür ya am tehdit
eden-edebilecek her eye kar güçlü bir duyarl a sahiptir. Bu konuda oldukça hassas
ve sezgiseldir. Zilan' n özgür ya ama olan
yüksek ilgisi, onu ya am kar nda oldukça
sorumlu, duyarl k lmaktad r. Ya ama, insanlara, do aya olan derin ilgisi onda yüksek bir sezgi gücünü ortaya ç karm r. Zilan, Önderli in tasfiyesini hedefleyen uluslararas komplonun kapsam ve derinli ini
o süreçte hissetmi , görmü tür. in sadece
am'da patlat lan bir bomba ile s rl olma, arka planda derin, uzun vadeli, stratejik ve kirli bir plan n oldu unu kavram ve
bu kirli plan bo a ç karman n aray içine
girmi tir. Zilan, Önderli i özgürlü ün garantisi olarak görmü , Kürt halk n ve kan özgürlü ünü O'nda somutla rarak
hakikate ula
r.
Zilan' n Önderlik gerçe ini ifadelendiri i
oldukça sade ve derin anlam yüklüdür. Kavray ndaki mükemmelli i u sözlerle ka da dökmektedir: "Parti Önderli imizin yaam tarz , fedakarl k, cesaret, derinlik, duyarl k, zeka, öngörü, yorumlama gücü,
ba
k, bilimsellik, tecrübe, birikim düzeyleri hiçbir önderlikle k yaslanamayacak boyuttad r. Olay ele al tarz dogmatik deildir. Parti Önderli i, Kürdistan gerçe ini
dünya devrimlerini çok iyi tahlil edip sonuç
karm ve Kürdistan devriminin özgünlüünü ortaya ç karm r. Taklitçi, kal pç ,
dogmatik bir tarzda de il, oldukça yarat
bir tarzda ele alm r. Gerçekle en sosyalizmi çok iyi tahlil etmi ve kendi halk gerçekli ine uygun bir tarzda uyarlam r. PKK,
Parti Önderli i'nin ahs nda ifadesini bulmu tur. Kürdistan tarihinde sa lanan bu geli me, O'nun eme i, O'nun geli mesidir.
Kendisi sevgi kayna , birle tirici ve bütünle tirendir. Kendi ahs nda yeni insan tipini,
profilini çizmi tir. Bir insan n ne kadar
geli ebilece ini kan tlam r."
Önderli i ele al
abart dan oldukça
98
uzak, yal n ve objektiftir. fadeleri somut,
çarp ve anlam doludur. Önderli in özgürlük mücadelesindeki yerini ve önemini kavray yüksek bir derinlik ta maktad r. Özgürlü e, özgür ya ama gerçek anlam verenin Önderli in mücadele tarz ve anlay
oldu unu bilmekte ve bir militan olarak nal bir duru un sahibi olmas gerekti i üzerinde ciddi bir biçimde yo unla maktad r.
Bu yo unla malar n somutla mas olan fedai eylem karar
u cümlelerle en güzel
ifadeye kavu turmu tur: "Zaferin öngünlerini ya ad
z yeni süreçte, halk n kurtulu
umutlar olan bizlerin Parti Önderli imizin
ya am , dü ünceleri ve mücadelesine yak r
bir biçimde, dönemsel bütün görevlerimizi
en iyi bir ekilde yerine getirmemiz gerekiyor.
"Mücadele tarihine ba lad
zda PKK,
ak l s rlar n anlamakta zorland büyük
kahramanl k, direni , emek, kararl k ve
inançla yarat lm r. Direni PKK'nin karakteri olmu tur.
"Bizlerin bu tarihi mirasa sahip ç kmaz ve sürecin gereklerini yerine getirmemiz gerekiyor. Süreç intihar eylemlerini gerekli k yor. Bu hem bir taktiksel ç
olacak, hem de bizim aç zdan büyük moral
etkileri olan bir eylemlilik olacakt r. Dü man n Önderli imize suikast giri iminde
bulunarak, sonuç almaya çal
bu süreçte
dü mana verilecek en iyi bir cevap olacakt r.
"Bu tür bir eylemlilik moralmen bozguna
rayan dü man ç ld rtmak, bulundu u her
alanda çepeçevre ku atmak, ülkeyi ona zindan etmek anlam na geliyor. Bizim aç zdan ise ba ta halk za, bütün sava güçlerimize moral vermek, cesaret ve direni i güçlendirmek, tüm zaman ve mekanlarda dostdü man herkese davam zda ne kadar kararl
oldu umuzu ve bu u urda özgürlü ün bedelini bombalar kendimizde patlatarak gerçekle tirece imiz mesaj bir kez daha vermek, halk
n özgürlük istemini bütün
dünyaya duyurmak ve ileriki süreçte
halk
n bu yönlü direni ler geli tirme-
KOMÜNAR
sinin öncülü ünü yapmak, sava n her yerinde
ivme kazand rmak anlam na gelmektedir."
Zilan' en iyi Zilan ve Önderlik anl yor,
anlat yor. yi anlatmak için iyi anlamak lam. Zilan en iyi anlayan ve anlatand r. Gerçe i en iyi anlatanlar, gerçe in ruhuna inenlerdir. Zilan, gerçe in ruhuna inmi , gerçein ruhuyla bütünle mi bir kad nd r. Gerçe in ruhuna inmeyi ba aran insanlar özgürlü e gerçek anlamda a k olan insanlard r.
Zilan, özgürlü e a k bir kad nd r. Özgür yaam , u runda ölecek kadar seven bir kand r. Zilan, özgür ya am n anlam basit
ya amda görmeyip, kölelik ve egemenlik
kokan çirkin ya am bombalarla patlatarak,
ate lerde yakarak özgür ya am n aç a ç kalaca na inanan bir bilinç, inanç ve eylem
kad
r. Zilan, kanl , ac ve zorlu bir mücadele sonucu kaybedilen özgürlü ün ancak
yine kanl , ac , zorlu, kararl , iradeli, tutkulu bir mücadele ile kazan labilece ini çok iyi
bilen, anlayan bilge bir kad nd r.
Önderli imizin "Zilan, özgürlü e yürüyen kad n özgürlük manifestosudur. O bir
Tanr çad r. Hepimiz onun emireriyiz." Derken, Zilan'a hakketti i gerçek de eri vermekte ve ne kadar do ru anlad
ortaya
koymaktad r. Önderli imiz, "anlaman n adalet, anlaman n özgürlük" oldu unu Zilan' n
eylemine kar k geli tirdi i özgürlük eyleminde çok çarp ortaya koymaktad r. Nedir
bu eylem? Bu eylemlerden ilki Önderli imizin 1997 y nda gündeme koydu u kopu
teorisidir. Bu teorinin özü; erkek egemen
sistemin tüm çirkinliklerinden, kötülüklerinden, geriliklerinden, al kanl klar ndan,
kad
ve erke i kötürümle tiren, ki iliksizle tiren, biçimsizle tiren her türlü özelliklerinden kopu tur. Önderli imiz; "Zilan bunu ba ard , siz de O'nun yolda olacaksan z,
siz de ba aracaks z'' diyerek geri-geleneksel ki iliklerimize kar bu teoriyi ya amsal
lman n mücadelesini vermi tir. Zilan'a
cevab n ikinci ve en radikal kar
da,
bir y l sonra, yani 8 Mart 1998 y nda Kad n
Kurtulu
deolojisi'nin ilan olmu tur.
Ard ndan k sa bir zaman sonra kad n partile mesini gündeme alarak, kad partile tirerek, Zilan' n özgürlük eylemine kar en
de erli özgürlük eylemini ortaya koymu tur.
Önder APO, Zilan'a yolda olman n en güzel
kar
tüm kad nlar ya ayan Zilanlar
haline getirerek geli tirmeye çal
r. Zilan' bundan daha güzel ve do ru bir anlama
biçimi olabilir mi?
Zilan' n eylemi, Önderli imizi kad n
özgürlü ü konusunda daha fazla derinle meye itmi tir. Önderli imizin özgür kad n
aray lar , ilgilerini yükseltmi tir. Zilan,
Önderli imizin "özgür kad n nas l olunur?
Özgür kad n nas l ya ar? Özgür kad n nas l
sava r?" sorular na yan t olu turmu ve bu
konudaki aray lar n somutla mas olmu tur. Zilan' n bir özgürlük manifestosu olarak
ele al nmas bu gerçe in bir sonucudur.
Önderli imizin de ifadesi ile bazen bir
ki ide tarih, tarihte bir ki ilik ifade edilir. Zilan bu tan ma denk dü en ki iliklerden biridir. Zilan'da ifadesini bulan köle kad ndan
özgür kad na yükseli tir. Kölelik tarihinden
özgürlük tarihine s çray r. Zilan, kad n özgürlük ideolojisinin ve onun örgütsel, siyasal ifadesi olan Kad n Özgürlük Parti'sinin
beyni, yüre i ve ruhudur. Zilan'da somutlaan; yurtseverliktir, öz bilinçtir, öz güçtür, öz
örgütlülüktür, mücadeleciliktir, estetik ve
güzelliktir. Zilan'da somutla an; pland r, disiplindir, ciddiyettir, amaca kilitlenmedir,
yüksek duyarl kt r, sorumluluktur, kararl k ve cesarettir. Zilan'da somutla an; büyük
özgürlük tutkusu ve özgür ya am a
r.
Önderli imiz diyor ki; HAK KAT A KTIR, A K ÖZGÜR YA AMDIR! Bu anlamda Zilan, hakikate ula an a k kad
r.
Zilan, Tanr çala an, Melekle en, Afroditle en; zeki, duygulu, etkili, çekici, güzel ve
güzelle tiren kad nd r. Zilan, özgürlü e yürüyen kad n KABE'sidir. Zilan özgürlü e
kalkan kad n yönünü verdi i ufuktur.
BESÊ ÎMAL
99
KOMÜNAR
Lozan Konferans (Antla mas )'n n
Güncelle tirilmesi Temelinde Kürt Sorununun
Demokratik Çözümü Hakk nda Dü ünceler
Lozan Konferans n gerçekle mesinin
üzerinden 86 y l geçti. Birinci Dünya Sava'n n ertesinde ve bir anlamda sava sonucunda gerçekle en dünya siyasi co rafyas
bu Konferansta karara ba lanm . Masa
ba nda çizilen dünya siyasi haritas bu Konferansla devletler hukukunda me ruiyet zeminine oturtulmu ve denilebilir ki, en kazançl ç kan da Konferans n hakimi ngiltere
olmu tur. Her ne kadar ba ta çok memnun
olmasa da, elinde kalan co rafya üzerindeki
hakimiyetinin devletleraras nda kabul görmesiyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti bu
Konferans n hem en keskin savunucusu,
hem de "kazanan " olmu tur.
Konferans kararla mas ndan önce Türkiye Cumhuriyeti kurulmam r. Konferann sürdü ü bir süreçte kurulacak olan devletin niteli inin cumhuriyet olaca na ili kin
sa bir tart ma olmu , 24 Temmuz'da Konferans bitip kararla malara gidilmi , üç ay
sonra, 29 Ekim'de de Cumhuriyet ilan edilmi tir. Bu iki ili kinin ba lant oldu u
aç kt r. ngiltere'ye kar "aç k kap " ve Sovyet etkisi kullan lm r, ancak konumuz bu
olmad ndan açma gere i duymuyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti'nin gidi at bu konferansla netle mi tir. Konferans kararlar kapsam nda o zamana kadar Osmanl mparatorlu u'nun topraklar say lan Musul Eyaleti,
Osmanl 'n n bakiyesi üzerinde kurulan
Cumhuriyet'in elinden al p ngiltere'nin
topraklar haline getirilmi tir. Bu karar k sa
bir süre için her iki devlet aras nda tart malara konu olmu , sonras nda Türkiye bu
eyaleti sahiplenme yakla
ndan vazgeçmi , Konferans n en keskin savunucusu olmu tur. Bunun da nedeni Kürt sorunudur.
Birinci Dünya Sava 'n n parçalanma ve
100
payla lma konusu olan Osmanl topraklar
nedeniyle, parçalanma ve payla lmaya konu olan ayn zamanda Kürdistan co rafyas
ve halk yd da. Kürdistan co rafyas ve halk
Birinci Dünya Sava 'na kadar ikiye parçalanm durumdayd . Osmanl mparatorlu u'nun topraklar
parçalan p payla lmas neticesinde Kürdistan topraklar da
parçalan p payla lm . ngiltere Musul
Eyaleti'nin de içinde oldu u Osmanl topraklar n bir k sm i gal etmi , sömürgele tirmi ti. Ancak kendisini Osmanl topraklar sahibi olarak gören Türkiye Cumhuriyeti Kürdistan' n bir parças içerisine alan
Musul Eyaleti'ni ilk ba larda ngiltere'ye b rakmak istemez, Konferans kararlar na ra men buradaki 'egemenlik' haklar ndan vazgeçmek istemez. Ya anan isyanlar ve bu isyanlar n arkas nda ngiltere'nin olmas veya
yarat lan bu imaj, yeni kurulan Türk
Devleti'ni taviz vermeye, Musul üzerindeki
hak talebinden vazgeçmesine neden olmu tur. Bu Konferansta her ne kadar Türk delegasyonunun 'iki halk ad na yetkiyle konferansa kat ld ' söylense de, Kürt halk bu
Konferansta temsil edilmemi tir. Dolay yla denilebilir ki, Konferansla birlikte yüzy lk bir isyan, çat ma ve bast rman n da fitili
ate lenmi , sorunun taraf olan Türklerle
Kürtler ngiliz politikalar n uygulama alaolmu lard r. Türk Devleti'nin cesaretle yaklap sorunu ve çözümünü ele almamas nedeniyle sorun kilitlenmi , çat mal bir halde
bugüne kadar gelmi tir. Ya anan çat mal
durumun Lozan Konferans 'yla ba lant
oldu u kesindir ve ayet bu yakla m demez ve a lmazsa, çok daha uzun bir zamana yay laca da kesindir. Bundan dolay
bir y ldönümünde Konferans derinli ine ele
KOMÜNAR
almak, de erlendirmek sorunun çözümü
aç ndan hayati önemdedir.
ldönümüne yakla rken öneminden
dolay Önderli imiz Avukatlar yla yapm
oldu u bir görü mede, Lozan Konferans 'n n
güncellenmesi gerekti i söylemi , önermi tir. Lozan Konferans ve bu konferansta
var lan kararla malar, sadece imzac devletler aç ndan de il, küresel çapta kararla malar olmu ve sonraki bir asra yak n
zamand r tüm toplumlar , halklar ve devletleri ilgilendirmi , etkilemi tir. Bu konferann sonuçlar ndan hiç üphe yok ki, baz
halklar daha fazla etkilenmi lerdir. Bunlar n
en ba nda da Kürt halk gelmektedir. Kürt
halk n ve topraklar n parçalanmas , payla lmas ve Kürtlerin yok edilme sürecine
al nmas bu konferans sonucunda gerçekle en antla ma temelinde olmu tur.
Lozan Konferans Hangi
htiyaçtan Kaynakland
Birinci Emperyalist Payla m Sava 'n n
, tahrip edici sonuçlar kadar, sava
sonras nda Ortado u, Osmanl mparatorlu u'nun hakimiyetindeki topraklar ve Afrika ba ta olmak üzere, dünyan n büyük bir
ço unlu u payla ma tabi tutulmu tu. Bahsedilen topraklar n tamam na yak
ngiliz
ve Frans z sömürgeleri haline gelmi lerdi.
Sava n ç kma nedeni de, sömürgelerin payla
sorunundan kaynaklanm . ngiliz
ve Frans z sömürgelerinin geni li i kar nda sonradan büyüyen bir güç haline gelen
Almanya'n n sömürgelerden pay istemesi,
yine Rus Çarl 'n n ayn niyetlerle sömürge
payla
nda iddia sahibi olmas ve gözlerini 's cak denizler'e dikmesi, Çar Nikola'n n
'Hasta adam' diye tan mlad Osmanl mparatorlu u'nun egemenli indeki topraklar
payla mak istemesi, sava n geli mesinin
temel nedenleri aras ndad r. Topraklar payla lmak istenen Osmanl mparatorlu u da,
payla m sava nda iddia sahibi olan Almanya'n n yan nda sava a kat lm . Emperyalist devletlerin yan s ra, Osmanl mparator-
lu u gibi yar -sömürge, sömürge devlet ve
halklar da sava a kat lm lard . 1914 y nda
ba layan sava 1918'de Almanya'n n ba
çekti i ttifak Devletleri yenilmi lerdi. Bu,
Sykes-Picot Antla mas çerçevesinde ba ta
Osmanl mparatorlu u'nun hakimiyeti alndaki topraklar olmak üzere, dünyan n yeniden payla lmas engellememi tir. Ortado u'daki devletlerin haritas n olu mas
da, ad geçen gizli antla ma temelinde gerçekle mi , haritalar masa üzerinde çizilmi tir. Hangi topraklar n hangi emperyalist
devlete b rak laca yap lan bu görü meler
temelinde gerçekle tirilmi , demografik yadikkate al nmadan toplumlar topraklarla
birlikte parçalanm r. Ortado u'daki devletlerin haritalar na bak ld nda bu çok net
ve rahatl kla görülebilir. Arap halk n 22
devlete parçalanmas , yine Kürtlerin 4 devletin s rlar na da lacak ekilde parçalanmalar bunu gösterir. Dahas haritalara bald nda devlet s rlar n cetvelle çizilip
payla ld görülür.
Topraklar n ele geçirilmesi ve payla lmas sahip olunan güçler temelinde gerçekle mi tir. ngiliz ve Frans z emperyalizmleri
bu payla m sava mda en geni topraklar
ele geçiren devletler olmu lard r. Ancak bunun hukuksal bir geçerlili i yoktur. Sömürge
sava lar nda halklar n iradeleri ya da hukuk
aranmaz, ama sömürge de olsa ele geçirilen
topraklar üzerinde hak iddia edenlerin olmas , olas yeni sava lar n geli iminin engellenmesi için kaç lmaz olarak uluslararas ba lay
olan hukuksal çerçeveye de ihtiyaç duyulur. Lozan Konferans ,
sava sonras ele geçirilen topraklar üzerinde
sorunlar n-husumetlerin giderilmesini sa lamak amac yla toplanm r.
Lozan Konferans 'na Kat mc
Devletler ve Tart lan
Sorunlar
20 Kas m 1922'de ba layan konferans,
sa bir ara vermeden sonra, 24 Temmuz
1923'te sona ermi tir. Lozan Konferans
101
KOMÜNAR
denilebilir ki, en uzun geçen konferanslar n ba nda gelir. Dünyan n yeniden payla lm olmas , taraflar n ve konu ba klar n çoklu u tart malar n
hem çok uzun zamana yay lmas na, hem çetin
pazarl klara neden olmas na ve hem de çok çetin
geçen görü melerin k sa bir dönem için de olsa
kesilmesinden sonra yeniden ba lam , 24 Temmuz 1923'te sonuçlanm r.
Konferans n sonuçlanma tarihi, tart malar n
ve son kararla malar n da imza alt na al nd tarihi göstermektedir. Konferansta tart ma konusu
olan ve taraflarca çözüme ba lan p imzalanan kimi konular, bu uzun zaman dilimi içerisinde gerçekle mi lerdir. Konferansta 15 ba k üzerinden
tart malar yürütülmü , antla ma konular imzalanm r. Bu tart lan ve antla mayla sonuçlanan
konular n büyük ço unlu unda Türkiye taraf
devletlerden biri olmu tur.
Konferans n temel konusu, sava n sonuçlar
ortadan kald rmaya yönelik olmu tur. Ancak
bunun d nda farkl tart ma konular da gündeme
gelmi , tart lm , antla malara var lm r. Örne in, az nl klar önemli tart ma konular ndan biri
olmu lard r. Türkiye'de ya ayan Gayr-i Müslim
halklar n haklar n garantiye al nmas , yine
Trakya'da, Yunanistan devlet s rlar dahilinde
ya ayan az nl klar n korunmas hakk ndaki antla ma da, müttefik devletler ile Yunanistan aras nda
imzalanm r.
Konferans geni kat ml gerçekle mi tir.
Konferansa taraf olarak; Türkiye, ngiltere, Fransa,
Japonya, Yunanistan, Yugoslavya, Romanya,
talya, Bulgaristan ve Rusya kat lm lard r. Konferans belgelerinin baz hükümlerine Belçika ve
Portekiz'in kat ld klar na dair protokol da imzalanr. Lozan Konferans 'n n bitimine ait belge de;
Türkiye, ngiltere, Fransa, talya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Belçika, Portekiz
taraf ndan imzalanm r.
Lozan'daki Türk Heyetinin
Temsiliyeti ve Tart malar
Henüz cumhuriyeti ilan etmemi olan
Türk Devleti'ni, D leri Bakanl görevini
yürüten smet nönü ba kanl ndaki heyet
temsil etmi tir. Heyette parlamento üyesi
102
Kürt Milletvekilleri de yer alm lard r. 2
Kürt Milletvekili heyetle birlikte Lozan'da
bulunurlarken, 66 Kürt Milletvekili de imzalad klar belgelerle heyete destek sunmu larr. Çünkü heyet, Türk ve Kürt halklar ad na konferansa kat ld
iddia etmi , tek imza hakk kullanm lard r. Yani Kürtler taraf
ve imza yetkisine sahip bir güç olarak de il,
Türk heyeti içerisinde yer alarak; imza
yetisini de Türk heyetine devre ederek haklar ndan ve kendi ba na tart malara kat lmaktan vazgeçmi tir.
Hukuksal bir geçerlili i olmasa da, iddia
olunur ki, konferans n kat mc lar Türk heyetine Kürtleri temsil edecek heyeti sorduklar , Türk heyetinin de, kendilerinin Türk
ve Kürt halk n ortak heyeti olduklar ,
heyette bulunan iki Kürt Milletvekili'ni de
bunun göstergesi ve Kürtlerin heyet içindeki
sözcüleri olarak gösterdiklerini, 66 milletvekilinin imzalad klar ve heyetin kendilerini temsil yetkisinde oldu unu gösteren belgenin, heyetin iki halk ad na konu ma yetkisinde oldu unun kan olarak gösterildi i
yönündedir. Hatta Harput Milletvekili Hasan
Hayri Bey'in Kürt milli k yafetleriyle çekilen resimlerinin de bu amaçla kullan ld
söylenmektedir. Bunlar heyetin iki halk n
ortak ç karlar temsil yetkisinde oldu unu
göstermek için kullan lm , 'ikna' edici
olmu tur.
Yukar da adlar
sayd
z kat mc
devlerin çoklu unun yan s ra, Konferans
rl kl olarak Türkiye ile ngiltere, Fransa,
Yunanistan, talya ve Bulgaristan aras nda
geçmi tir. Tüm bu devletlerin Türkiye'yle
ya ad klar toprak sorunlar olmu tur. Yunanistan ile Bulgaristan' n a rl kl olarak s rlar n olu turulmas ve bu her üç ülkede,
kar kl olarak toplumlar n az nl k haklan korunmas temelinde gerçekle mi , yine bar anla malar ba ka imzac kat mc larla birlikte bu ülkeler aras nda imzalanr. Türkiye ile ngiltere, Fransa ve talya
aras ndaki tart malar ise; i gal edilen topraklar n gelece i hakk nda olmu tur. Fransa,
KOMÜNAR
talya ve Yunanistan' n Anadolu'da i gal
edilen topraklardan çekilmeleri her ne kadar
daha önceleri gerçekle mi olsa da, i galin
hukuken son bulmas bu konferansla birlikte
gerçekle mi tir. Ancak Irak, Suriye ve Kürdistan' n bu ülke s rlar içerisinde kalan k mlar ndaki i galin devam ve çizilen s rlar a rl kl tart ma konular olmu tur. Bu
co rafyada ya ayanlar Kürtler olmas na ra men, yukar da belirtti imiz heyetin temsiliyet yetkisinin olu mas durumu, Kürtlerin
direkt taraf olmas ve kendi haklar savunmas
engellemi tir. Ortak temsiliyet
yetkisi yanl olmamakla beraber; ilgili yasa,
sözle me ve antla malarda ortakl n i lenmesi ve haklar n çerçevesinin çizilmesi gerekirdi. Bu olmad
için ba lay yaklamlar ortaya ç kmam , Kürtlerin haklar
kullanmalar gerçekle memi , bugüne kadar
sark p gelecek olan sorunlar n kap lar ard na kadar aç lm r. Bunda ngiliz Devleti'nin bilinçli yakla mlar n oldu u da söylenebilir. Türkiye ile Fransa aras ndaki sorunlar daha erkenden çözülmü tü, ancak ngiltere ile olan sorunlar çözülmemi ti. Konferans n en uzun süren ve toplant içinde
çözülmeyen denilebilir ki tek sorunu Musul
sorunu olmu tur. O dönemler Kerkük de dahil Güney Kürdistan topraklar Musul Eyaleti olarak tan mlan yordu. Musul Eyaleti,
petrol kaynaklar son derece zengin olan bir
aland ve dolay yla da di er egemenemperyalist devletlerin en fazla sahip olmak
istedikleri alanlar n ba nda geliyordu. I.
Dünya Sava s ralar nda Ortado u'nun payla
esas alan gizli Sykes-Picot anla mayla Musul Fransa'ya b rak lm . 30 Ekim
1918'deki sava bitiren Mondros Mütarekesi imzaland
zaman bu alan Türk
Devleti'nin elinde bulunuyordu. Mütarekeye
konulan "Müttefikler, güvenliklerini tehdit
eden bir durum ortaya ç karsa, herhangi bir
stratejik yeri i gal hakk na sahip olacakt r"
maddesine dayanarak bu alan i gal eder ve
1920 San Remo Antla mas ile de kendisine
rak r. Türk Devleti, 'etnik ve co rafi' ne-
denlerden ötürü bu alan n kendisine b rak lmas ister, ancak ngiltere bunu kabul etmez.
te Lozan'da üzerinde en çok tart lan
bu konu olur. Konferans sürecinde bu konu
sonuca ba lanamaz ve al nan karar, dokuz
ay içerisinde bir sonuca var lmas yönünde
olur. ayet bu süre içerisinde herhangi bir
karara var lamazsa, sorun Milletler Cemiyeti'ne götürülecek, soruna orada kal çözüm bulunacakt r. Milletler Cemiyeti de San
Remo Antla mas 'n n kararlar onaylayarak Musul'u ngiltere'ye b rak rken, ngiltere'nin hak iddia etti i Hakkari'yi de Türk
Devleti'ne b rak r. Türkiye her ne kadar Musul'da plebisit yap larak karara gidilmesini
Milletler Cemiyeti'nden istese de, ngiltere
bunu kabul etmez. Bu arada ya anan eyh
Said syan ve Türk Devleti'nin çözmedi i
Kürt sorunundan dolay olas ba ka isyanlan geli mesini engellemek için Musul üzerindeki hak iddias ndan vazgeçer ve Lozan'da çözülmemi olan bu sorunu, 5 Haziran 1926'da ngiltere ile imzalad ikili anla mayla sonuca ba larlar.
Lozan Konferans 'nda al nan kararlar
TBMM'de de onaya sunulur. Konferans kararlar 23 A ustos 1923 günkü oturumda
340, 341, 342 ve 343 say kanunlarla kabul
edilir ve yasala rlar. Musul'un ngiltere'ye
rak lmas Lozan Konferans sonras nda da
gerçekle se de, uygulanacak prosedür bu
kanunlarla kararla
lm oldu undan, sonuç onaylanm olur. 5 Haziran 1926'daki
anla ma yine TBMM'de onaylanarak yürürlü e girer.
Lozan Antla mas Türkiye
Cumhuriyeti'nin Ba ms z Bir Devlet
Olarak Tan nmas Sa lam r
Osmanl mparatorlu u 600 y l kadar bir
süre varl
sürdürmü tür. 1300'le birlikte
kurulu u do rultusunda ad m at lan Osmanl
mparatorlu u, 1600'lere do ru doruk ça
ya am , çok geni topraklar üzerinde egemenlik yürütmü tür. Orta Avrupa'ya kadar
yay lan mparatorluk, bu tarihlerden itibaren
gerileme sürecine girmi , kendisini yeni-
103
KOMÜNAR
leyememi , Avrupa devletleri kar nda
sürekli toprak ve egemenlik yitimine u ram , 1800'lerin ba na gelindi inde Balkanlar hariç Avrupa'da i gal etti i topraklar n tümünü terk etmek zorunda kalm r.
1800'lerin ortalar na do ru ise mparatorluk
vard , ama etkisi kalmam . Afrika'n n tümünü yitirmesi, S rbistan ve Mora Yar madas 'ndan yenilerek çekilmek zorunda kalmas , giderek Anadolu, Bakanlar n bir k sm
ve Hicaz elinde kalan imparatorluk, sadece
co rafik olarak de il, askeri ve ekonomik
olarak da tarihinin en zorlu ve daralm dönemine girer. Yenilenme, geli me istek ve
çabalar olsa da, geli en Avrupa kapitalizmi
kar nda bunu ba aramaz. Gerek ngiliz,
Frans z ve Alman devletleriyle geli tirdi i
ikili ili kiler olsun, gerekse yay nlam oldu u Tanzimat ve Islahat fermanlarla yar sömürge bir duruma gelir. 1900'lerin ba nda
ise Hicaz, Yemen ve Balkanlar'dan da yenilip toprak kaybetmesi neticesinde Anadolu'ya s
p kal r.
mparatorluk hakk nda yap lan 'Hasta
adam' de erlendirmeleri ve payla ma isteklerinin yüksek sesle dile getirilmesi bu tarihlerden itibaren geli ir. mparatorluk ismen
vard r, stanbul'da bir hükümet de vard r.
Ancak mparatorlu un varl
görüntü ve
isimden ibarettir. ç politikalar , iç ticareti
bile ngiltere ve Fransa taraf ndan belirlenir
hale gelmi tir. mparatorlukta herhangi bir
irade kalmam r. Borçlar
ödeyebilecek
durumda de ildir. Duyun-u Umumiye ngiltere ve Fransa'n n borçlar tahsil etmek
amac yla kurulur.
Asl nda Osmanl mparatorlu u ömrünü
çoktan tamamlam durumdad r. mparatorluk, son iki yüzy çökmeden ya ayabilmi se,
bu, ngiliz ve Frans z sömürgecilerinin bunu
karlar na görmelerinden kaynaklanm r.
mparatorlu a kabul ettirilmi olan kapitülasyonlar ve yay nlanan fermanlarla iç ticaretin de denetim al nmas , sömürge imparatorluklar aç ndan varl na son verilmesinden daha karl bir durumu ifade ediyor-
104
du. mparatorlu un ngiltere, Fransa ve Almanya aras ndaki denge durumlar ndan yararlanarak ömrünü uzatt da buna eklenebilir. 1912 Balkan Sava ve yenilgisi, yine
Yemen ve Hicaz'da ald yenilgi ve toprak
kayb na u ramas , I. Payla m Sava 'na
do ru giden süreci, mparatorluk aç nda
sonun ba lang
haline getirmi tir. ttifak
Devletleri saf nda, Almanya'n n yan nda
sava a girmesi ve bu blo un da sava tan yenilgiyle ç kmas , mparatorlu un 600 y ll k
varl
n sonu olmu tur. Sava sonras nda
stanbul'da bir hükümet olsa da, bu hükümetin kukla bir hükümet olmas ndan ba ka
bir rolü olmam r. Zaten Anadolu topraklan büyük ço unlu u da i gal alt nda oldu unda, stanbul hükümetinin egemenlik
rlar ç Anadolu'nun bir k sm n ötesine
geçmemi tir. Gerisi i gal alt dad r.
Yeni kurulan Türk Devleti, Osmanl bakiyesi üzerinde kurulmu tur. Ankara merkez
al narak yürütülen kurtulu mücadeleleri bir
taraftan, i galci-sömürgecilerle yürütülen
müzakereler ve bu müzakereler sonras nda
Osmanl 'n n egemenlik alanlar n bir k sn i galci-sömürgeci güçlere b rak lmas
kar
nda, Anadolu'daki baz i gallerin
son bulmas ve bu topraklar n yeni kurulan
devletin denetimini, Ankara hükümetinin etki ve iktidar alanlar geni letmi tir. MisakMilli s rlar n günümüz Türkiye s rlana indirgenmesi, bunun uluslararas anla ma ve sözle meler taraf ndan da kabul görmesi Lozan Konferans 'yla gerçekle mi tir.
Lozan Konferans , Ankara hükümetinin
Anadolu'da ya ayan halklar n tek temsilcisi
olarak onaylam r. Bugün halen Türk Devet yetkililerinin Lozan Konferans 'n devletleri aç ndan büyük bir ba ar olarak yorumlayan de erlendirmelerinin alt nda yatan
neden budur.
Yeni kurulan Türk Devleti, ilk ba larda
devletin niteli ini tan mlamam r. Her ne
kadar ba lang çta Sultanl
ve sonras nda
da Hilafetin varl na son verse ve 'modern
devlet' görünümü alsa da, devletin niteli ine
KOMÜNAR
ili kin bir tan mlamada bulunulmam r.
Devletin niteli inin Cumhuriyet olarak tamlanmas , Lozan Konferans 'ndan sonra
olmu tur. Türk ulus devleti ve üniter yan uluslararas bir antla mayla, uluslararas hukuk ve devletler taraf ndan tan r
duruma gelmesi, Türk Devleti'ni Cumhuriyet ilan na yöneltmek kadar, kendisine güvenmesini ve ba ar
sa lam r.
Lozan Konferans 'ndaki Ba ar
Sorunlar Çözmeye Yetmemi tir
Konferans, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin devletler nezdinde tek temsilci olarak tan nmas sa lam r. Belki k sa dönem ç karlar aç nda Türkiye'ye baz eyler
de kazand rm r. Ayn topraklar ve yönetim
alt nda ya ayan etnik yap lar n ve halklar n
haklar
tan mamay bir ç kar yakla
olarak görülmü , de erlendirilmi olabilir.
Ancak bugünden bak ld nda bunun Türkiye aç ndan bir yarar getirmedi i daha net
görülebilir. Gerçi Anadolu'da Türkiye Cumhuriyeti egemenli i alt nda ya ayan ve haklar kullanmayan bir Kürt halk kalm r.
Gayr-i Müslim halklar n haklar Lozan Konferans 'nda garanti alt na al nm , bir tek
Kürtler bu Antla mada an lmam , haklar
ve haklar n s rlar belirlenmemi tir. Her
iki halk ad na temsil kabiliyetiyle Konferansa kalan heyet, tek halk ad na hareket etmi ,
di er halk yok saym r.
Bu tarihsel aç dan bir ba ar olarak deerlendirilemez. Çünkü bu yakla mla yüz
la yay lan bir isyan, çat ma, bast rma ve
katliamlar n geli mesinin kap
aralam r. Ve bu nedenden hareketle de Türkiye'nin
geli mesi ve ilerlemesinin önü kesilmi tir.
Bundan daha da önemlisi bin y ld r ortak bir
kaderi payla an, her dönemde ve her ko ul
alt nda birlikte hareket eden, kader tayin
edici dönemlerde bile asla kendisini yaln z
rakmayan Kürt halk
yok sayma ba lam r. Cumhuriyetin kurulu ve kurtulu
sava y llar dikkate al nd nda, Kürtlerin
Cumhuriyet'in kurulu undaki katk lar n ne
düzeyde oldu u ve söylediklerimizin anlam
iyi de erlendirilebilir. Bugün e er halen bir
Kürt sorunundan ve bu sorunun çözümsüzlü ünden, çat mal ortamdan bahsediliyorsa, kesinlikle bu yakla m ve bu tarihsel süreçle ba lant
r. Dolay yla tarihin bu
geçmi dönemine bak p yeni de erlendirme
ve kararlara gitmek bir ihtiyaç olman n ötesinde, zorunluluktur.
Lozan Konferans ve buna dayanan antla ma uluslararas statüde bir devlet ortaya
karm r. Bu devlet, egemenli i halka dayand ran, yetkiyi de halktan alan bir yönetim
modeli olarak cumhuriyeti benimsemi , ilan
etmi tir. Yüzlerce y l imparatorluk olan ve
slam Dini'nin en yüksek temsili olan
Hilafet'e yüzy llarca merkezlik yapm olan
toplum içinde iktidar n kayna
halka
dayand ran cumhuriyetin ilan na gitmek
önemliydi. Kayna
halktan alan cumhuriyetin demokrasiyle tamamlanmas , iktidar n
kayna
n da halk n kendi eline verilmesi
daha tam bir model ortaya ç karacakt . Ancak Lozan Konferans 'nda sa lanan ba ar ,
ayn zamanda cumhuriyetin demokratikle mesini de engellemi tir. Devlet yöneticileri
ya demokratikle meyi kendi ç karlar na görmemi lerdir, ya da zihniyet ve güçleri buna
yetmemi tir. nanc z odur ki, bu sadece isteksizlikten de il, zihniyet ve güç yetersizli inden kaynaklanm r. E er böyleyse, bu
tarihsel sürecin güncelle tirilmesi, demokratik aya
n sa lamla
lmas ve cumhuriyete demokratik niteli inin kazand lmas
gerekir. Ne Osmanl mparatorlu u sürecinde, ne de Lozan öncesi Ankara hükümeti sürecinde Kürtlerin inkar edilmesi gibi bir yakla m ya anmam r. Dönemin belgelerine
bakt
zda, iki halk n kader birli iyle
kar la z. Kurtulu sava nda ayn ordu
saflar nda, s rt s rta, omuz omuza mücadele
etmeleri, ayn mevzide çarp p ehit dü meleri bir yana, kararla malar da ayn yaklam temelinde olmu tur. Ankara hükümetinin henüz hükümet olmad , stanbul hükümetinin tek temsilci oldu u, Mustafa
105
KOMÜNAR
Kemal'in Anadolu'ya geçti i ve kurtulu mücadelesini ba latt ilk günlerde ve ilk belgelerde mücadelenin birlikte yürütülece i
karar n yan s ra, haklar n düzenlenmesi
de yer al r. Türkiye'nin ilk Anayasas olarak
da kabul edilen Amasya Tamimi'ndeki yakla mlar, e itlikçi i ve birlikteli i savunur.
nkarc bir yakla m yoktur. Erzurum ve
Sivas Kongreleri'nin ald kararlar da ayn
temeldedir. Dolay yla bir inkar yakla
buralarda da yoktur. Zaten bir inkar, yok
sayma durumu olsa, Kürtlerden destek almalar bir yana, kurtulu sava
ba ar yla
sonuçland rmalar da mümkün olmayabilirdi. Mustafa Kemal bunun bilincindeydi ve
bundan dolay r ki, Kürt milli k yafetlerini
giymi , Kürt a a, bey ve eyhlerinin deste ini almak için ne gerekiyorsa onu yapm r.
Hukuksal zemin itibariyle de benzer bir
durum ya anm r. TBMM'ye al nan üyeler
yerle ik olduklar alanlar n ya da etnik
yap lar n adlar yla ça lm , meclise üye
al nm lard r. Lazlar Mecliste Laz Mebuslar
olarak yer ald
gibi, Kürtler de Kürt
Mebuslar, ya da Kürdistan Mebuslar olarak
yer alm lard r. Bu herhangi bir soruna yol
açmam , tam tersine hükümetin demokratik
yap lanmas sa lam r. Kurtulu sava na
Anadolu'da ya ayan her halk n gönüllü,
istekli ve çekincesiz kat lmas sa lam r.
1920'de kurulan Meclisin bu yakla
, ilk
anayasan n da çerçevesini olu turmu tur.
1921 Anayasas bu demokratik zemin üzerinde gerçekle mi , dolay yla her halk n
kendisini temsil etme özelli i bu Anayasa'da
ifadesini bulmu tur. Yine ayn dönem ve tarihlerde Mustafa Kemal'in Kürdistan'daki il
ve ilçe yöneticilerine gönderdi i telgraflarda
Kürt sorununu demokratik ve özerk yaklam temelinde ele ald görülmektedir. Bursa Ulu Camisi'ndeki Cuma Hutbesi'nde dile
getirdikleri de, Lozan Konferans 'ndan sonraki yakla mdan çok farkl r. Tek heyetin
iki halk temsil yetkisiyle donat lmas ancak
bu kadar büyük bir ba
k, inanç ve güvenle gerçekle ebilirdi; Yunan ordular Eski e-
106
hir'e yakla
nda, elinde kazma-kürek
meclisin önünde mevzi kazmaya herkesten
önce Kürt mebuslar n (Dersim Mebuslar )
ko malar n, 'ya buray koruruz, ya burada
ölürüz. Hiçbir yere gitmiyoruz' demelerinin
alt nda bu yakla m yatmaktad r.
Ancak Türk Devleti'nin Lozan Konferans ve
kararla mas ndan, özellikle de Cumhuriyetin ilandan sonra bu yakla
de mi tir. 1924 Anayasas , 1921 Anayasas ve Sivas, Erzurum Kongreleri'nin kararlar na, Amasya Tamimi'ne kar t
yakla mlar içermi tir. Orada kabul edilen, tan nan
haklar n hepsi ortadan kald lm , inkar, yok sayma ve giderek imha benimsenen temel yakla m
haline gelmi tir. Bir dönem ngilizlere kar Kürtlerin güvencesinde Musul'da plebisit isterken, aradan geçen Birkaç ay sonras nda Kürt halk na duyulan büyük güvensizlikle hareket edilmi tir. Buna
her ne kadar eyh Said syan ve isyan n yürütücülerinin ngilizlerle ili kileri gerekçe gösterilse de,
1924 Anayasas bu isyan n geli mesinden önce
haz rlanm r. Dolay yla yakla n bundan öte
bir ey oldu u açktr.
Görülen o ki, Lozan Antla mas Türk Devleti
ve Cumhuriyet'in temsilcileri taraf ndan yanl
yorumlanm r. Adeta ulus devlet gibi, Türk ulusla mas da bu temele dayand lmak istenmi tir.
Kürtlerin yoklu u üzerine yeni devlet ve ulus inas na yönelinmi tir. Lozan'a dayanarak geli tirilen
bu yakla m sorunlar ortadan kald rmam , tam
tersine içinden ç lmaz hale getirmi tir. 1925
eyh Said syan 'yla ba layan bu çat mal süreç,
onlarca isyan n geli mesine ve bir o kadar da basrman n ve katliamlar n ya anmas na neden olmu tur. ngilizlerin oyunlar görülmemi , yapmak
istedikleri anla lmam r. Parçal ve çözülmeyen
Kürt sorunu, Türkiye ba ta olmak üzere sorunun
sahibi devletlerin zay f karn olarak i lenmi , bu
devletlerin bu araç kullan larak ba ml hale getirilmeleri sa lanm r. 100 y ld r bölge Kürt sopas
kullan larak yönetilmektedir. Bu durum görülmemi , ayn zamanda sorunu ele al tarz nda, yani
zihniyette de iklik olmad için sorun da a lamam , Kürt direni i yeni bir biçimde, ama çok
daha kapsaml ve derinlikli olarak geli mi ve
halen de devam etmektedir.
KOMÜNAR
Lozan' n Güncellenmesi Kürt Sorununun
Demokratik Temellerde Çözülmesi çin
Gerekli Zemini Yaratacakt r
1923'teki Lozan Konferans sorunu bütünlüklü
çözememi tir. Sorunu bir yönüyle çözmü , bir yönüyle de kilitlemi tir. Türkiye cephesinde sorunlar
'çözülmü ', Kürtlerin cephesinde sorun çözülmek
bir yana daha da karma kla arak devam etmi tir.
Cumhuriyet kurularak ilk ad m at lm , ama demokrasi ad gerçekle memi tir. Lozan Konferans (Antla mas )'n n güncellenmesi sorunun bu
özelliklerini ortadan kald racak; Cumhuriyeti demokratikle tirecek, Kürt sorununu da Demokratik Cumhuriyet ekseninde kal olarak çözecektir. 1923'te iki halk ad na konferansa kat lan heyetin yapamad , bu güncelle tirme temelinde
gerçekle tirilebilecektir.
Lozan Antla mas s rlar çizmi tir. Türkiye
çizilen bu s rlar devletin üniter yap n olmazsa olmaz olarak ele alm r. Kürtler mevcut s rlara dokunmadan, üniter yap bozmadan da sorunlar n çözülebilece ine inanmaktad r. Demokratik Cumhuriyet yönetimi alt nda Kürtler temel
haklar güvence alt na al nabilece ine, herhangi
bir ayr k ve parçalanmaya meydan vermeden sorunun çözülebilece ine inanmakta, inanman n ötesinde bunu savunmaktad r. Ayr bir devlet ne gerekli, ne de bir ihtiyaçt r. Devletin demokratik toplumu yaratmaya katk bir yana, engeldir. Çok sada devletin varl ayet sorunlar n çözümü anlam na gelmi olsayd , 22 devletli Arap toplumunda herhangi bir sorunun kalmam olmas gerekirdi. Oysaki en fazla sorun bu devletlerin çat alt nda ya anmaktad r. Dolay yla Kürt Özgürlük Hareketi Kürt renkli de olsa, yeni bir ulus devletin, yeni bir sorundan ba ka anlama gelmeyece ini düünmektedir. Ve Kürt Özgürlük Hareketi ideolojik
olarak da ulus devlete kar r ve bunu ç kmaz sokak olarak görmektedir. Her ulusa bir devlet, ya da
her devlete bir ulus yakla
ne gerekli, ne de
do rudur. Bu sava lar ve kan dökülmesini ço altmaktan ba ka bir i e yaramayacakt r. Birden fazla
halk n ayn çat alt nda ya ayaca ulusal devlet
yakla mlar n daha do ru oldu unu ve demokratik bir yap alt nda da bunun mümkün oldu una
inanmaktad r.
Demokratik Cumhuriyetin çat alt nda haklan çözemeyecekleri bir sorunlar olmayacakt r.
Halklar demokratik birlikler alt nda ili kilenmenin
yol ve yöntemlerini bulacak, herhangi bir çat maya meydan vermeyeceklerdir. Lozan' n güncellenmesi, çözülmeyen bu sorunlar n çözümünü gerçekle tirecek, bin y ld r birlikte ya ayan her iki haln sorunsuz birlikte ya amalar sa layacakt r.
Demokratik Cumhuriyet çat alt nda Kürtlerin
kendi aralar nda s rlar kald rmadan ili kilenmeri
de mümkün olacakt r. Lozan' n güncellenmesiyle
bu da imkan dahiline girecek, Kürtlerin kendi demokratik sistemlerini kurmalar n önü aç lacakt r.
Sonuç Yerine:
Kürt sorunu yüzy n en önemli sorunlar ndan
biri olmu tur. Onlarca isyan ve bast rma ya and ,
ama sorun çözülemedi. nkar, imha ve buna kar
isyan ve direni toplumlar n enerjilerini önemli
oranda emdi, geli melerini engelledi. Emperyalist
devletler kendi ç karlar güvenceye alabilmek ve
sorunun taraf olan devletleri kendisine ba ml hale getirmek için bu sorunu hep kulland , sorunun
çözülmesini istemedi. Çünkü sorunun çözülmesi
demek, bu güçlerin ç kar kayb na u ramalar
demek olacakt r. Bundan dolay r ki, sorunun çözülmemesi için; 'tav ana kaç, taz ya tut' demi lerdir. Halklar aras nda geli ebilecek birlik,
emperyalistlerin bu yakla mlar na son verecektir.
Önderli imiz y llard r bu oyunlar bo a ç karmak ve halklar aras nda birlik yaratmak için çabalad durdu. Son 10 y ld r mral sistemi alt nda tek
ba na tutulmas na ra men, sorunun çözümü için
yap lmas gerekenleri en ince ayr nt na kadar
gösterdi. Lozan' n güncellenmesini projesini de bu
kapsamda ele al p geli tirdi. Önderli in felsefesi;
öl ve öldür de il, ya a ve ya att r; böl ve parçala
de il, birle tirmek ve bütünle tirmektir. Önderli in
yeni paradigmas n esaslar bu çerçeve olu turmaktad r.
nan yoruz ki, Önderli in paradigmas
temelinde birle en ve sorunlar
çözen
halklar kazanacak; hile, oyun ve sorunu çözümsüz b rakmak isteyenler kaybedeceklerdir.
KOMÜNAR
107
KOMÜNAR
TÜRK YE
N GEREKL OLAN YEN B R
ANAYASADIR
Yeniden Yap lanma Türkiye çin
Bir htiyaçt r
Türkiye'de siyasal aç dan as l gündemi
olu turan anayasa tart malar giderek daha
yo un bir boyut kazanmaktad r. Asl nda bunun böyle olmas da gerekmektedir. Hatta bu
yo unla man n biraz geç kald
söylemek
de mümkündür. Çünkü Türkiye'nin içerisinde bulundu u durum hem toplumsal hem de
siyasal aç dan yeniden yap lanmay gerektiren bir boyut kazanm hale gelmi tir.
Türkiye'nin toplumsal olarak yeniden bir
çözümlemeye tabi tutulmas gerekti i aç kr. Toplumsal ve siyasal alanda ya anan geli meler de bunu gerekli k lmaktad r. Türkiye'de toplumsal durum de erlendirilirken ne
Cumhuriyetin ilk kuruldu u y llarla, ne de
1950'lerden 1990'lara kadarki süreçte ya ananlarla k yaslanamayaca gerçe i de böyle
bir yakla
gerektirmektedir. Gelinen a amada toplumun yeniden kendini biçimlendirmesi gerekirken, siyaset kurumlar n da
buna göre bir ekilleni içerisine girmesinin
gerekti i aç a ç km r. Toplumun alaca
biçim ve siyaset kurumlar n ekilleni indeki rolü itibariyle de bu de iklik içerisinde anayasan n rolü belirgin bir ekilde
önem ta maktad r. O nedenle, ya anan anayasa tart malar toplumsal ve siyasal deim sorunlar na da çözüm getirebilecek bir
özellik ta maktad r.
Toplumsal alanda ya anan geli meler,
toplumu meydana getiren güçler aras nda
yeniden bir konumlan ve ili kiyi zaruri hale getirmi tir. Bu yararlan lan haklardan,
üretimden elde edilen kazanc n payla
na
kadar geni bir alan kapsamaktad r. Toplumun büyük bir kesimini olu turan emekçilerin art k eskisi gibi ya amak istememeleri,
refah düzeylerinin artmas talepleri ve var
108
olan haklardan sadece sözde de il kelimenin
gerçek anlam ile yararlanabilme olanaklar n yarat lmas istemleri bu gerçe in do rudan bir ifadesi olmaktad r. Bununla birlikte
egemenlerin de art k eskisi gibi ülkeyi ve siyaseti yönlendirmeleri, yönetmeleri olanakz hale gelmi ve kendi aralar ndaki birlik
bozulmu tur.
Gerek yönetilenlerin gerekse de yönetenlerin içerisinde bulundu u bu durum, Türkiye'nin toplumsal ve siyasal gerçekli ini
ifade etmektedir. Siyasal aç dan buna kaos
demek de mümkündür. Türkiye'nin ya ad
bu kaos durumunu a mak için ise, seçenekler çok fazla de ildir. Bu sorunlar toplumsal
uzla içerisinde etkisi devrim gücünde olan
bir çözüm ile a lacakt r. Bunun d nda bir
seçenek görünmemektedir. Ça n içerisinde
bulundu u durum ve Türkiye'deki toplumsal
güçlerin örgütlenme düzeyleri devrim seçene ini (20. Yüzy lda gerçekle tikleri hali
ile) zay f bir konumda tutarken, gücü devrim
etkisinde olan toplumsal uzla
daha çok
KOMÜNAR
öne ç karmaktad r. u anda Türkiye'nin gündeminde olan da budur.
Türkiye'de toplumsal bir uzla gerçekle ebilecek mi yoksa gerçekle meyecek mi?
Tabi bu sorunun cevab burada önem kazanmaktad r. Çünkü Türkiye'nin içerisinde yaad ko ullara ra men sa lanmas gereken
toplumsal uzla önünde ciddi engeller bulunmaktad r. Bu ciddi engellerin toplumsal
uzla ile a lma olas
zay f görünmektedir. Bu olgu, içerisinde bulunan süreci daha
karma k hale getirmektedir. Bu, ayn zamanda içerisinde bulunulan süreç de gerekli
olan toplumsal uzla n devrimci bir rol tamas gerekti ini de ortaya koymaktad r.
Bu anlamda, ya anan kaosun a lmas nda
gerekli olan toplumsal uzla n devrimci bir
özellik ta mas gerekti ini de burada söylemek gerekmektedir.
Kürt Özgürlük Mücadelesi, içerisinden
geçilen bu sürece devrimci özellik katan bir
rol oynamaktad r. Türkiye'de toplumun ve
siyaset kurumlar n yeniden yap land lmas bir ihtiyaç haline getiren faktörlerin
en önemlilerden birini Kürt Özgürlük Mücadelesinin olu turmas da, böyle bir de erlendirmeyi hakl k lmaktad r. Bugün Türkiye'nin toplumsal ve siyasal yap n çözülmesinde Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin oynad rolü yads yan da bulunmamaktad r.
Toplumsal uzla ön planda olsa da, içerisinden geçilen sürecin devrimci bir özellik
ta
burada bir kez daha belirtmek gerekmekte yarar vard r. Bu an Türkiye aç nda büyük bir önem ifade etmektedir. Bu ayn
zamanda Türkiye'nin gelece ini belirleyen
bir süreç içerisinden geçildi i anlam na da
gelmektedir. O nedenledir ki çok karma k,
çat mal ve ayn zamanda çözüme en yak n
bir süreç içerisinde olundu unu da göstermektedir. Kaos süreçlerinin temel bir özelli i de budur. Bir yanda çeli ki ve çat ma en
yo un düzeyini ya arken, di er yanda da çözülmeye en yak n olan an ifade eder. Böyle
süreçlerde örgütlü, haz rl kl ve güçlü olan
kesimlerin durumu lehlerine çevirerek yön-
lendirme olas
söz konusu olmaktad r.
Türkiye'de de böyle bir mücadele ya anmakta ve süreci kendi lehlerine çevirmek isteyen güçler aras nda da k yas ya bir mücadele sürmektedir. Bu mücadele hem kendi
aralar nda birli i bozulan egemenler aras nda, hem de toplumsal kesimler ve egemen
güçler aras nda sürmektedir. Bu güçler arandaki mücadele Türkiye'nin siyasal aç dan
gelece ini belirleyecek bir özellik ta maktad r.
Türkiye'de bu gerçe i nerede ise kabul
eden bulunmamaktad r. En fazla bu gerçe i
egemen güçlerin kendisi görmekte, ona göre
de bir yakla m içerisine girmektedirler. ktidar orta olan egemen güçler aras ndaki çeli ki ve çat ma bunu göstermektedir. Bir
yanda ittihatç gelene in devam olarak nitelendirilebilecek asker-sivil bürokrasi, di er
tarafta AKP-Fettullahç lar aras ndaki çeli kiler; her iki güç aras ndaki çeli kiler ve mücadele de bu temelde geli mektedir.
2000'li y llara kadar Türkiye'de ittihatç
gelenek devlette hakim güç konumundayd .
Her ne kadar oligar ik yap lanma içerisinde
birlikçi ile orta s flar diye adland rabilece imiz kesimler bulunsa da, bu ittihatç gelene in kesin tahakkümünden bahsetmek
olanakl yd . Zaman zaman gerçekle en askeri darbeler de bunun somut kan
r.
2000'lerden sonraki süreçlerde ise, oligar ik
yap lanma kendi içinde çözülmeye, farkl
iktidar odaklar aras nda yer de imi kendini dayatmaya ba lam r. ABD'nin Ortado u'ya yeniden bir biçim vermeye çarken, ml -i birlikçi slam'dan yararlanma anlay
n da etkisi oldu. Bu, herhangi
bir etkiden daha çok Türkiye Cumhuriyeti
Devleti'nin yeniden ekilleni inin çerçevesini belirler bir konum kazand .
Buna göre, Cumhuriyet'in kurulu unda
rol oynayan ittihatç gelene in ihtiyaçlar
kar layamaz duruma gelmesi, onun daha
geri bir plana çekilmesi, bunun kar nda da
ABD'nin
ml -i birlikçi slam projesini
pratikle tirme de rol atfedilen AKP-Fettul-
109
KOMÜNAR
lahç kesimin öne ç kar lmas gündeme
getirildi. Uzun bir süredir Fettullahç kadrolar n devlet bürokrasisinde konumland lmas , AKP kadrolar n haz rlanarak temel
iktidar organlar na yerle tirilmesi ve hükümete getirilmesi bu çerçevede gerçekle tirilmi tir.
Bu temelde iktidara haz rlanan AKPFettullahç lar önce iktidara ortak edilmi lerdir. Gelinen a amada bu kesim, iktidar
ortakl
ile yetinmemekte ve tamam ile
devlet iktidar na hakim hale gelmek istemektedir. Bu gün ittihatç gelenek ile AKPFettullahç lar aras nda sü-ren çat mada bunun bir sonucudur. ttihatç gelenek bulundu u mevziden geri çekilmemek için direnmekte, AKP-Fettullahç kesim de bunun
kar nda bir konum belirlemektedir.
ktidara ortak olan güçler aras ndaki yaanan bu çeli ki ve çat ma, egemenlerin
aralar nda süren mücadeleyi ve kaostan nas l
bir ç
aray
içerisinde olduklar
da
göstermektedir. Bu güçlerden hangisi kazanacakt r? u a amada bu konuda kesin bir
ey söylemek mümkün de ildir. Çünkü bu
güçlerin ya am n her alan nda kar kar ya
geli i ve mücadeleyi her alanda sürdürmeleri
söz konusudur. Bu mücadele içinde güçler
zaman zaman sald ve zaman zaman da savunma konumuna geçebilmekte, yer de tirebilmektedirler.
Bunun kar nda devrimci ya da demokrasi güçlerinin de kaostan ç
aralar söz konusudur. Bu aray potansiyel
olarak egemen güçlerden çok daha fazla
avantajl bir konumda olunmas na ra men,
çok daha güçsüz bir konumlan ifade etmektedir. Devrimci-demokrasi güçleri bu
anlamda kaostan güçlü bir ç
yapma olana na sahip olmakla birlikte, bunu de erlendirme de ayn düzeyde aktif bir konumlan içersinde de illerdir. Kürt özgürlük
güçlerinin Türkiye'nin demokratikle mesinde temel motor güç olmas da bu gerçe i
de tirmemektedir.
Kürt özgürlük güçleri, Türkiye'deki demok-
110
rasi mücadelesinde neredeyse yaln z kallard r. Bugün kal bir bar n sa lanmave Kürt sorunu demokratik çözüm için atoldu u ad mlar n tek yanl kalmas ve
Türkiye'deki demokrasi güçlerinin bu anlamda bir ortakla ma içerisine girememi olmalar da bunu göstermektedir. Bu olgu Türkiye'deki demokrasi mücadelesini tek ayakl
hale getirdi i gibi, olu an bo lu un egemen
iktidar güçler taraf ndan doldurulmas na neden olmaktad r. Hatta bununla da kalmamakta, demokrasi mücadelesinde öncülük
etmesi gereken demokrasi güçlerini bile yedeklemek isteyen bir yakla m içerisine
girmelerine cesaret vermektedir.
Bu geli meler çerçevesinde Türkiye'de
ya anan kaostan farkl biçimlerde ç
aray lar ya anmaktad r. Bu geli meler Türkiye aç ndan önemli bir sürecin ya angöstermektedir. Bu da bir ölçüde Türkiye'nin de en toplumsal yap
n bir gereklilik haline getirdi i yeniden yap land lma gerçekli ini ortaya koymaktad r. Anayasa üzerine yap lan tart malar da bu
gerçeklik içerisinde yerini almaktad r.
Anayasa Üzerine Yap lan Tart malar:
Türkiye'nin yeniden yap land rma sorunlar ; nas l yap land lacak? tart malar na da
neden olmaktad r. Bu tart malar n ba nda
da anayasa üzerine yap lanlar gelmektedir.
Böyle olmas da son derece do ald r. Çünkü
devletler için ba lay hükümlerin ve tüm
kanunlar n ekillendi i ana ilkeler, anayasan n çerçevesini olu turmaktad r. Bu nedenledir ki, yeniden yap land rma sorunlar
tart ld nda, ilk ele al nacak ve tart lacak
konunun anayasa olmas do al ve rotas nda
leyen bir tart ma olmaktad r.
Anayasa tart malar , bir nevi büyüyen
bedene yeni elbise aray
ifade etmektedir. Türkiye'de beden büyüdü üne, Türk toplumu 1924 ve sonras süreci a
na göre, o
ko ullarda haz rlanan Anayasa da çoktan
hükmünü yitirmi demektir. Bu gerçekli e
ra men ittihatç gelenek inat etmi , ayakta
KOMÜNAR
kalmak için de Türkiye'deki demokrasi güçlerine kar k yas ya bir mücadele içerisinde
olmu tur. Yap lan darbeler de bu yakla
n
sonucu olmu tur.
Gelinen a amada ise, Türkiye'ye nas l
bir anayasan n gerekti i tart ma konusu haline gelmi tir. Yani Türkiye'de anayasa deikli i gerekli midir, de il midir? sorusuna
cevap aranmamaktad r. Nas l bir anayasa sorusuna yan t aranmaktad r. Sorulan bu soruyu suland ranlar ç ksa da, konunun özü
de memekte, sonunda ayn noktaya gelinmektedir. Bu anlamda nas l bir anayasa sorusuna cevap; mevcut anayasan n restore
edilmesi de il, yeni bir anayasan n haz rlanmas biçiminde somutla maktad r. Türkiye
için gerekli olan da budur.
1924'den bugüne kadar haz rlanan ve
yürürlükte olan anayasalar n, Türkiye toplumunun ihtiyac
kar layamad , hatta
halka kar bir konumlan ifade etti i gerçe inin aç a ç kmas da, olu turulmas gereken yeni anayasan n nas l olmas gerekti ini göstermektedir.
Bugüne Kadar Yürürlükte Olan
Anayasalar Türkiye Gerçe ini fade
Etmemi tir
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulu mant ve olu um temelini ortaya koyan 1921
Anayasas 'n bir yana b rak p, 1924 y ndan
itibaren Türk siyasal ve toplumsal ya am na
damgas
vuran anayasalar de erlendirildi inde, tüm bu anayasalar topluma
giydirilen deli gömle ine benzetmek mümkündür. Tüm bu anayasalar, topluma ra men
olu turulmu ve toplumun belirlenen kal plar temelinde ekillendirilmesini hedeflemi tir. Bu hedeflerin temelinde de; 1923
nda gerçekle en zmir ktisat Kongresi'nde al nan kararlar yer alm r. Al nan bu
kararlar n ana eksenini de; 'tek ulus, tek dil,
tek devlet, tek Pazar' yaratma stratejisi olu turmu tur. Buna göre devlet-millet tan mlanmas nda bulunulmu , toplum için ba lay
kararlar al nm r. Belirlenen bu kararlar
ise, TC'nin olu um mant olan 1921 Anayasas ile de çeli mi tir. Sonraki y llarda
1924 y nda olu turulan anayasaya ba kanm , çe itli dönemlerde yap lan restorasyonlarla da sürekli k nmaya çal lm r.
Asl nda bu restorasyon dönemleri (27 May s
1960 Anayasas 'n n bu anlamda k smen bir
farkl
olsa da) de en ko ullar n ortaya
kard reform ihtiyac ndan hareketle deil, daha çok kat la
lma biçiminde kendini göstermi tir. 1949 y nda fa ist talyan
Anayasas 'ndan yararlan larak Türk Anayasas 'na yeni maddeler eklenmi tir. 1960'ta
darbesine hakim olan Kemalist, küçük burjuva kesimlerin uluslararas demokratik
geli melerden etkilenerek, kendilerine mal
etme gere i duydu u demokratik esintilerin
oldu u baz düzenlemeler Anayasa'da yer alsa da, Milli Birlik Kurulu gibi bir kurumun
Anayasa üzerinde ba lay etkiye sahip olmas , yürürlü e kuman Anayasa'n n daha da
kat la mas na neden olmu tur. 1971'de gerçekle en muht ra ile de, 27 May s Anayasa'ndaki demokrasi esintilerine de son verilmi , fa ist bir karaktere büründürülmü tür.
12 Eylül 1980 darbesi ile birlikte haz rlanan
Anayasa ile Türkiye toplumu ve siyaset kurumlar dört ba mamur bir fa ist cendere
alt na al nm r.
Bu anayasalar ve restore edilmi halleri,
gelinen a amada Türkiye toplumunun bedenini örtmeye yetmemektedir. Türkiye toplumu kendi gerçekli ine uygun yeni yasal ve
siyasal yap lanmaya ihtiyaç duyar hale gelmi tir. 12 Eylül Anayasas 'n n yamal bohça
haline dönen mevcut Anayasa'n n restore
edilerek Türkiye toplumunun ihtiyac karlamaya yetmeyece i aç a ç km r. Bu
tür yakla mlar, 1924'lerden itibaren ba layan mant n, yeni ko ullarda devam ettirilmesi aray ndan ba ka bir ey ifade etmeyece i çok net bir ekilde anla lm r.
Tüm bunlar da Türkiye için gerekli olan n
yeni bir anayasa oldu u gerçe ini ortaya
kartmaktad r.
111
KOMÜNAR
Türkiye çin Gerekli Olan Yeni
Bir Anayasad r
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulu una
hakim olan mant kla, cumhuriyetin ilan ndan bir süre hakim hale gelen mant k birbirinden tamamen farkl r. Cumhuriyetin
kurulu y llar nda mücadelede yer alan farktoplumsal kesimler, halklar Kurulu Anayasas 'nda temsilini bulmu lard r. Cumhuriyetin kurulu unu ifade eden Anayasa,
böyle bir olu umun meydana gelmesini
sa layanlar n da temsilini gerçekle tiren bir
özelli e sahip olmu tur. Bu Anayasa'da ülke,
millet tan mlar yap lm , cumhuriyetin asli
kurucular n kimler oldu u belirtilmi tir.
Bu Anayasa'da tekil bir milletten de il, cumhuriyeti olu turan tüm halklara vurgu yap l, devleti bunlar n olu turdu u dile getirilmi tir. 1921 Anayasas 'nda bu mevcuttur.
Daha sonra olu turulan 1924 Anayasas
ile 1921 Anayasas tamam yla reddedilmi tir. Yürürlü e konulan bu Anayasa'n n
mant tamamen de tirilmi , ayr bir ruh
kat lm r. Cumhuriyetin olu umunu sa layan temel asli ö eler reddedilmi , bununla
kal nmam , tekil bir yap lanma içerisine girilmi , Türk ö esi asli ö e haline getirilerek
di er ö eler dü man kabul edilmi , yok edilme temelinde bir politikaya tabii tutulmaya
ba lanm r.
Cumhuriyetin olu umunda Osmanl mparatorlu u'nun kal nt lar siyasal aç dan
esas al rken; Kürt, Türk, Çerkez, Laz vb.
halklar n ortak mücadelesi öngörülmü , slami ve komünist e ilimlerle de ittifaklar içersine girilmi tir. Denilebilir ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin olu umunda temel olarak bu
güçlerin rolü belirleyici olmu tur. 1921
Anayasas 'yla bu güçlerin ortakl ve ç karlar deklere edilmi , 1924 Anayasas 'yla bu
tamamen ortadan kald lm r. Hilafete son
verilmesi ad alt nda dini e ilimlere yönelinmi , tek millet yaratma ad na da Kürtler katliama tabii tutulmaya ba lanm r. Komünizm tehlikesi bahanesiyle de sosyalist, devrimci e ilimlere kar bir yönelim içerisine
112
girilmi tir. Otokratik bir süreç, Türk siyasal
ve toplumsal yap na hakim hale getirilmi tir.
Bu süreçle birlikte Türkiye'de hem siyasal, hem de sosyal aç dan sürekli bir çat ma ya an r hale gelmi tir. 1924'le birlikte
ba layan süreç, Türkiye Cumhuriyet tarihinin kurulu undaki mant inkar eden bir yalanman n tesis edilmeye çal ld bir dönem olmu tur. Bu gerçeklik nedeniyledir ki,
Türkiye toplumu taraf ndan hiçbir ekilde
kabul edilmemi ve sürekli tart ma konusu
haline gelmi tir. çerisinde bulundu umuz
'Nerede kaybedilmi se
oradan ba lamak, nerede hata
yap lm sa tekrar oraya dönmek
gerekir' diye bir söz vard r. Bu söz
do ru bir yakla
ifade etmektedir. Hatan n yap ld noktaya
yeniden dönmek, do ruya yönelmek için bir ba lang ç te kil edecektir. Bugün Türkiye'de geçmi te
ya ananlara ili kin hata yap ld
,
yanl lar n ya and
kabul
etmeyen kimse bulunmamaktad r.
Bu bile kendi ba na hatan n, yann yap ld noktalar n
tekrar sorgulanmas gerekli
lmaktad r.
süreçte anayasa üzerine yap lan tart malar
da bu gerçe in günümüz ko ullar nda yeniden gündeme getirilmesini ifade etmi tir.
Burada, Türkiye için nas l bir anayasa
gerekti i sorusu da yan
bulmaktad r.
1924 Anayasas , Türkiye gerçe ini ifade etmemektedir. 1949 ve daha sonraki y llarda
bu anayasa'n n restore edilmi biçimleri de,
Türk egemen iktidar güçlerinin hedeflerine
ula malar na yetmemi tir. Bu gerçeklikler
1924'ten sonra izlenen yolun terk edilmesini
ve yeniden Cumhuriyet'in kurulu y llar ndaki mant a dönülmesini bir gereklilik haline getirmektedir. Türkiye için do ru olan
da bu gerçekliktir.
KOMÜNAR
'Nerede kaybedilmi se oradan ba lamak,
nerede hata yap lm sa tekrar oraya dönmek
gerekir' diye bir söz vard r. Bu söz do ru bir
yakla
ifade etmektedir. Hatan n yap lnoktaya yeniden dönmek, do ruya yönelmek için bir ba lang ç te kil edecektir.
Bugün Türkiye'de geçmi te ya ananlara ili kin hata yap ld
, yanl lar n ya and
kabul etmeyen kimse bulunmamaktad r. Bu
bile kendi ba na hatan n, yanl n yap ld
noktalar n tekrar sorgulanmas gerekli k lmaktad r.
Türkiye'de hata; 1923 zmir ktisat
Kongresinde belirlenen 'tek ulus, tek pazar'
stratejisinin kabul edilmesiyle, 1924 Anayasas 'nda ba lay kabul gören genel yasalara dönü türülmesiyle ba lam r. O nedenle 1924 öncesine dönmek, 1921 Anayasas 'n n mant na, ruhuna yeniden dönü
yap larak sahiplenmek gerekmektedir. Bu
yakla m kurulu tan sonra ya anan sapman ve daha sonraki y llarda ya anan sorunlar n sorgulanmas na da neden olacakt r.
Böyle bir dönü gerçekle ti inde, "nas l
bir anayasa sorusu?" sorusuna da do ru bir
yan t da verilmi olacakt r. Burada verilecek
en do ru cevap da, kendi kökleriyle, gerçekli iyle yeninden bulu acak bir anayasad r.
Kendi kökleri ve gerçekli i temelinde
olu acak anayasan n temelini, yukar da belirtti imiz gibi 1921 Anayasas ortaya koymu tur. Türkiye Cumhuriyeti'ni kimler, nas l
olu turmu sa, bu gerçe i ifade edebilmelidir. Bu gerçek üzerinde de tan mlamalara
giderek e it, adil bir düzenleni içerisine girilebilmelidir. nkar de il kabul; egemenlik
de il ortakla ac k; ayr cal k de il e itlik
esas al nabilmelidir. Bu ekilde bütün kültürlerin demokratik bir ekilde varl
ve
kendini ifade etmesinin kabulü sa lanabilmelidir. Bu çerçevede olu turulacak yeni
anayasada esas olarak bunlar yer alabilmelidir.
Bu ayn zamanda Türkiye'deki demokratikle me ve Kürt sorununun nas l çözüme
kavu turulaca konusunda da gerekli olan
yakla
da ortaya koymaktad r.
Kimi çevreler Türkiye'deki demokratikle me ve Kürt sorununun çözümünde farkl
örnek ve model aray lar içerisine girmektedirler. Bunlar iyi niyetli çabalar olarak görmek gerekir. Yap lan tart malar da bu çerçevede gerçekle tirilmektedir. skoç modeli,
Bask modeli, rlanda modeli vb. adlar alt nda yap lan tart malar da bu kapsamda geli tirilmektedir. Elbette bunlar önemlidir. Ancak Türkiye'deki demokratikle me ve Kürt
sorununun demokratik çözümünün bu örneklere dayanarak aranmas yakla
fazla
gerçekçi de de ildir. O nedenle bugüne kadar bu kapsam dahilinde yap lan tart malar
Türkiye'de demokratikle me ve Kürt sorununun çözümü yönünde ciddi bir geli menin
önünü açmam r.
Buradan hareketle, Türkiye'de demokratikle me ve Kürt sorununun çözümünün
de Türkiye'ye özgü olarak ele al nmas gerekti i öne ç kmaktad r. Bu konuda Önder
APO, 1921 Anayasas 'n n iyi sorgulanmas
gerekti ine dikkat çekerek, demokratik
özerklik projesini geli tirmi tir. Bu kapsam
dahilinde Türkiye'de demokratikle me ve
Kürt sorununa çözüm bulunaca
söylemek, do ru bir tespitte bulunmak anlam na
gelmektedir. Bununla; "Türkiye için nas l bir
anayasa" sorusuna da cevab yan t verilmi
olmaktad r.
CEMAL ERÎK
113
KOMÜNAR
114

Benzer belgeler