ankara - TKHK - Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu
Transkript
ankara - TKHK - Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu
#ANKARA OCAK-ŞUBATMART 4 2016 Yıl 2 ACIYLA SARSILDI, Röportaj: BEYAZ MELEKLER YARALARI SARDI Birlik’te Olağan Dışı Hallerde Acil Hizmetler •Beton yığınları arasında ÇOCUK ve DOĞA •Bedeli Çanakkale’de Ödenmiştir Dosya: Bir sosyal hak olarak tedavi hakkı ve tüketicinin korunması •Çalışan anne olmak •Birlik’te Akılcı İlaç Kullanımı •Sabuncuoğlu Şerefeddin ve AKUPUNKTUR Çanakkale Zaferinin AB-I HAYAT NEFERLERİ 14 MART TIP BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN OCAK-ŞUBAT-MART 2016 2 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 3 Ankara 1.Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği elektronik yayınıdır. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 Künye Prof.Dr.Fatma Meriç Yılmaz Ankara 1.Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Editör Engin Ayar Yayın Kurulu Ertuğrul Ünkoç Öner Odabaş Ramazan Karabal Foto Muhabir Eren Bahar İletişim www.ankara1.khb.saglik.gov.tr/s/62/e-dergi e posta: [email protected] Basın ve İletişim Birimince hazırlanmıştır. 4 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 KAPAK İÇİNDEKİLER 14 Birlik’te Birlik Ruhu çalışmaları 33 Birlik’te Akılcı İlaç Kullanımı 55 Bedeli Çankkale’de ödenmiştir 23 37 59 Doğa ve Çocuk Sağlık Hakkı Sabuncuoğlu ve Akupunktur 6 31 Kitap Okuma Projesi 43 Zaferin Ab-ı Hayat Neferleri 62 El Biruni OCAK-ŞUBAT-MART 2016 BİRLİK’TE biz; editörden... Editörden “İnsan ve insan sağlığına odaklı, hasta ve çalışan memnuniyetinin en üst düzeylere çıkarıldığı bilimselliği esas alan, referans kurum ” olmayı hedefliyoruz. Bir AnKARA zemheri ayında son sayımızla sizlerle buluşmuştuk, birlik ruhu ile Birlik’te olmanın sıcaklığıyla soğuklar daha anlamlıydı. Baharı beklediğimiz şu günlerde canımızı yakan terör saldırıları her ne kadar sevincimizi gölgelesede yeni umutlar yeni başarılar umuduyla yeni sayımızla huzurlarınızdayız. Başkent’te, yaşanan hain terör saldırılıarı sonrası sunulan sağlık hizmeti; bir kez daha sağlık hizmetleri açısından birliğimizin profesyonel tutumunu ve sağlık çalışanlarımızın fedakarlığını ortaya koyduğunu gördük. Her yıl olduğu gibi sağlık bayramımız olan 14 Mart Tıp Bayramını maalesef bayram havasında kutlayamadık, ancak yüz bir yıl önce atallarımızın kazandığı şanlı Çanakkale Zaferi’nde etkisi büyük olan zaferin ab-ı hayat neferlerinin fedakarlığını tam manasıyla hissettik. Dördüncü sayımızla bir yılımızı doldurduğumuz Birlikte İYİLİK&SAĞLIK e-Dergisi kurumsal hafızamızı yansıtırken, Birlik’te sağlık ve sosyal hizmet sunumlarımızda geldiğimiz seviyeyi özetleyecek, özveriyle çalışan sağlık ordumuzun mensuplarının başarılı hizmetlerine sizleri şahit edecek. Ankara’da meydana gelen hain saldırıların ardından yaralılara hızla müdahele eden sağlık ekiplerimiz ve onların koordinasyonu ile son bir yılda Birlik’te hayata geçirilen proje ve sunulan hizmetleri, Genel Sekreterimiz Prof.Dr.Fatma Meriç YILMAZ ile gerçekleştirdiğimiz röportajdan hem dinleyip hem okuyabileceksiniz. yeni bir içerikle ‘Çocuk ve Doğa’ başlığıyla bir kez daha dikkatimizi celb edecek. Birlik Uzmanımız Sibel Özdemir’in eşlik ettiği Kitap Okuma Projemize ve çocukların sevincine şahit olacaksınız. Günümüzün en önemli sağlık problemlerinden birisine çözüm olan, Akılcı Antibiyotik Kullanımını konu alan, Birliğimiz Uzman Eczacısı Elif Avaner’in radyo röportajını hem dinleyip hem okuyabileceksiniz. Bu sayımızın en önemli konusunu milli birlik ve duygularımızın pekiştiği şu günlerde Çanakkale Zaferinin Ab-ı Hayat Neferlerinin kahramalıklarına ayırdık. Bedeli kanla ödenen bağımsızlık mücadelesini içeren yazımızı okurken eminiz ki tüyleriniz diken diken olacak. Yine e dergimizin bu sayısının içeriğine önemli katkıları olan Ayfer Koç’tan sağlık alanının önemli bir unsuru ‘Sağlık Hakkı’ konusunu okuyacaksınız. Birlikte İyilik&Sağlık e-dergisinin okuyucusunun desteğiyle hayat bulduğunu hatırlatarak yeni sayılarımızda buluşmak dileğiyle saygı ve sevgilerimi sunarım. Birlik’te sağlıklı günlere... Engin AYAR Geçen sayımızda çok ilgiyle okunan Çocuk Gelişimi Uzmanı Havva Eser’in çocuklar hakkındaki yazısı OCAK-ŞUBAT-MART 2016 7 8 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 İKİNCİ ŞEFKAT ELİ HEDİYE PAZARI ETLİK'TE AÇILDI T ürk Kızılayı ve Kamu Hastaneleri Birliği işbirliğiyle Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Hastanesi'nde ihtiyaç sahipleri için "Şefkateli Mağazası" açıldı. Türk Kızılayı ve Kamu Hastaneleri işbirliğiyle ihtiyaç sahibi hastalara bağış yapılması amacıyla hazırlanan Şefkateli Projesi kapsamında ilki Zekai Tahir Burak Hastanesi'nde açılan Şefkateli Mağazası'nm ikincisi Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde hizmete girdi. Açılış töreni Ankara 1. Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Ankara 2. Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Doç. Dr. Furkan Erol Karabekmez, Hastane Başhekimi Opr. Dr. Leyla Molla Mahmutoğlu'nun katılımıyla gerçekleşti. HER ŞEY ÜCRETSİZ Projenin amacının ihtiyaç sahibi hastaların, hasta yakınlarının, yeni doğan bebeklerin ihtiyaçlarının daha profesyonelce karşılanması olduğunu söyleyen Ankara 1. Bölge KHB Genel Sekreteri Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, "Hastanenin ihtiyacına göre belirlenen malzemeler Kızılay tarahndan bu mağazalara sağlanıyor. Hastane ayağında ise ihtiyaç duyan hastaların tespiti servisin sorumlu hemşirelerine e ya da sosyal hizmet uzmanlarınca yapıldıktan sonra hastalar gelip ihtiyaçlarını ücretsiz olarak bu mağazalardan temin ediyorlar. Bu hediye pazarları bağışla dönen noktalar. Kızılay aslında burada aracı konumunda. Kendisi ilk etapta organize ediyor, daha sonra bağışçılardan malzeme sağlıyor" dedi. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 9 Genel Sekreter Prof. Dr. Fatma Meriç YILMAZ : “Zaferin Ab-ı Hayat Neferlerini rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum” 10 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 fotoğraferen bahar OCAK-ŞUBAT-MART 2016 BİRLİK HABER Gönüllüler, hastanelerimiz konuk çocuklarına kitap okuma projesi ‘Şifaya Vesile Gönüllülere Vefa’ töreniyle biraraya geldi. Türk Kızılayı Ankara Şubesi Genç gönüllüleri düzenlenen törenle teşekkür belgelerini aldılar. 12 Genç gönüllüler, Birlik Bağlı Sağlık Tesisi Ankara Eğitim Araştırma Hastanesı'nde yatarak tedavi gören 50 çocuğa kitap okuyarak destek oldu. Çocuklara kitap sevgisini aşılamayı amaçlayan gönüllüler, hasta çocuklara kitap hediye etti. Ankara 1 .Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği ve Türk Kızılayı Ankara Şubesi Genç gönüllüleri hasta çocuklara acılarını biraz olsun unutturmak ve kültürel gelişimlerine katkıda bulunmak için 'Hastane Konuk Çocuklarına Kitap Okuma' adını verdikleri projeyle tedavileri Ankara Eğitim Araştırma Hastanesı'nde devam eden çocuklara kitap okudu. Programa katılan 37 genç Kızılay gönüllüsüne, Ankara 1. Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Prof.Dr.Fatma Meriç Yılmaz tarafından teşekkür belgesi verildi. Enerjik, güçlü ve mutlu bireylerin oluşturduğu sağlıklı bir Türkiye hedeflediklerini ve çalışmalarını bu doğrultuda sürdürdüklerini belirten Yılmaz, "Çocuklarımızı hastane ortamından bir an olsun alıp bambaşka diyarlara götürerek, tedavilerinde olmazsa olmaz moral desteğini sağlamayı amaçlıyoruz. Tek dileğimiz çocuklarımızın hastalık süreçlerini daha kolay atlatmalarını sağlamak" dedi. Türk Kızılayı Genel Müdürü Dr. Mehmet Gulluoğlu ise hastane ortamında çocuklara destek sağlayan bu uygulamanın en iyi dost olan kitaplarla yapılıyor olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 RÖPORTAJFATMA MERİÇ YILMAZ 14 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 Bir senelik değerlendirmemizi yaptığımızda, BİRLİK olmak hedefimize ulaştığımızı gönül rahatlığı ile söyleyebiliyorum. ” A röportajengin ayar fotoğraferen bahar nkara 1.Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Prof.Dr.Fatma Meriç YILMAZ ile ‘Birlik’ olma ruhunu konuştuk. Birlik eksenli yapılanmayı Ankara 1.Bölge Kamu Hastaneleri Birliğinin hizmet durumunu, projeleri ve stratejik hedeflerini biz sorduk Genel Sekreterimiz cevapladı. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 ‘Devlet Hastanesi’ kavramından ‘Kamu Hastanesi’ kavramına geçen Sağlık Bakanlığı yapılanmasında Birlik olarak üstlendiğiniz rol nedir? Yaklaşık bir yıl önce yeni bir ekip olarak yola çıktık ve ilk hedefimizi “BİRLİK” olmak şeklinde belirledik.Hedefimize ulaşmak için ilkelerimizi belirledik ve kararlarımızı istişare ile alalım, bir sorun olduğu zaman ortak akıl ile çözelim, birbirimiz ile mutlaka iletişim halinde olalım, kısacası birbirine güvenen, inanan, birbiriyle yardımlaşan bir ekip olalım;kelimenin tam anlamıyla “BİRLİK” olalım istedik. Kamu Hastaneleri Birliklerinin kuruluş amacının da bu mantık olduğunu düşünüyorum. Dayanışma son derece önemli, çünkü bir hastanenin tek başına ayakta durması ile 15 hastanenin bir bütün olarak ayakta durması tabii ki eşit değil; bazı hastanelerimiz üst düzey tıbbi altyapı, donanım ve bilgiye sahip, bazıları mali açıdan avantajlı, bazıları belli stratejik görevleri üstlenme noktasında önemli. “BİRLİK” olma mantığında önemli olan her hastanemizin dinamiklerini iyi kavramak ve daha güçlü bir bütünün içinde rolünü tespit etmek. Bu mantıkla bakıldığında “BİRLİK” olmak, istisnasız her hastanemizi daha güçlü, daha verimli, daha avantajlı bir 15 • ----->>>>>> hale getirecektir. Bir senelik değerlendirmemizi yaptığımızda, bu hedefimize ulaştığımızı gönül rahatlığı ile söyleyebiliyorum. Kamu Hastaneleri Birliklerinde görev ve sorumluluklar tanımlanmış olmakla birlikte uygulamada her genel sekreterlik kendi yönetim biçimini oluşturarak ilerliyor. Bu kapsamda biz de ilk olarak kendi yapılanmamızı revize ettik. Basın-İletişim Birimi, AR-GE Birimi, İşgücü Analiz Birimi gibi yeni birimler kurduk. Tıbbi Hizmetlerin yapılanmasını yeniden çalıştık ve daha güçlü bir Tıbbi Hizmetler Başkanlığıyla sağlık hizmet sunumu kalitesini arttırmayı hedefledik. AR-GE Birimini kurarken neleri hedeflediniz? AR-GE Birimi kurulurken ilk hedefimiz yetişmiş insan gücü oluşturmaktı. AR-GE birimlerinin teorik bilgilendirme yapan değil, aktif olarak projenin içine girip destek verebilen elemanlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle AR-GE biriminde çalışan personelimizin mutlaka kendilerinin de proje yazması, takip etmesi ve farklı proje çağrıları konusunda deneyim kazanması gerekiyor. Bir yılın sonunda geldiğimiz noktada AR-GE birimimizde biri kabul görmüş olan 15 projenin çalışmaları devam etmekte, yılda en az 3 projenin hayata geçirilmesi hedeflenmektedir. 3 adet tıbbi cihaz alanında ürün geliştirme projesi hazırlığı yapılmaktadır. Kalkınma ajansından bir projemiz desteklendi böylelikle bu sürece biraz daha hâkimiz. Yine SAGEM desteği ile yürütülecek projelerin yazımı konusunda tecrübeliyiz. Şimdi birkaç tane TÜBİTAK projesi yazıyoruz. Projenin kabul edilmesinden ziyade bizim hedefimiz AR-GE biriminde çalışan arkadaşlarımızın hocamız danışmanlığa geldiğinde benim aklımda bir fikir var de- 16 Kamu Hastaneleri Birliklerinde görev ve sorumluluklar tanımlanmış olmakla birlikte uygulamada her genel sekreterlik kendi yönetim biçimini oluşturarak ilerliyor. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 diğinde SAGEM, Kalkınma Ajansı, TÜBİTAK hangi kurumun hangi birimine başvurur, danışmanlığını yapabilecek düzeyde insan gücü yetiştirmektir. Bu konuda da epey yol aldığımızı düşünüyorum. Verimlilik konusu var, karnelerin değerlendirilmesi gibi konularda neler yapıyorsunuz? Verimlilik Birimlerimiz başkanlıklar bünyesinde birbirinden ayrı ayrı çalışıyordu, geçtiğimiz yıl içinde idari, tıbbi, mali kriterler ve bütünsel analizlerinin yapıldığı daha profesyonel çalışan bir ekip oluşturuldu. 2015 yılı nihai başlangıç karneleri analiz edebilerek buradaki eksiklikler saptandı, düzeltilebilecek alanlar belirlendi ve konu özelinde sağlık tesislerimiz ile iletişime geçilerek yapılabilecek işler belirlendi. 2015 yılı verileri ile yılsonu projeksiyonu yapıldı ve ziyaret ettiğimiz hastanelerimiz ile paylaşıldı. Bağlı Sağlık Tesislerimizde insan kaynakları yönetimi, etkin personel dağılımını nasıl sağlıyorsunuz? İş gücü analizi Birimi, Tıbbi Hizmetler Başkanlığı bünyesinde işgücü analizlerimizi objektif, bilimsel kriterleri göz önünde bulundurarak yapmayı hedefleyerek yeni kurduğumuz bir birimimiz. Çalışmalarımıza öncelikle fizyoterapist iş gücü analizi ile başladık. Biraz emekleyerek, iş gücü analizi nasıl daha profesyonel yapılır, bilimsel kaynaklara ulaşarak, hocalar ile görüşerek alt yapı çalışmamızı tamamladık. İlk saha çalışmamızı üroloji kliniklerinde gerçekleştirdik; devamında 29 Mayıs Devlet Hastanesi ve Ankara EAH’de İş Etüt ve Analizleri yapıldı. İş Gücü Analiz çalışmalarının 2016 yılı içinde tüm sağlık tesislerimiz için tamamlanması hedeflenmektedir. İşgücü analizleri sırasında, hastanemizin içine girdiğimiz zaman bu analizlerin nasıl yapıldığını oradaki görevli personelimize öğreterek devredip çıkmayı hedefliyoruz. Çünkü bölge olarak en sıkıntılı olduğumuz nokta elimizdeki insan gücünün sınırlı olmasıdır. İnsan gücü kaynağını verimli kullanmak adına sağlık tesisimiz kendisi iş gücü analizi yaparsa elindeki sınırlı insan gücünü daha etkin kullanmak yönünde objektif bir veri elde edebilecektir. İş Gücü Analiz çalışmalarının 2016 yılı içinde tüm sağlık tesislerimiz için tamamlanması hedeflenmektedir. Kaliteli ,etkin, ulaşılabilir sağlık hizmeti sunumu hedefleriniz adına Tıbbi Hizmetler başlığı altında gelinen nokta nedir? Tıbbi Hizmetler bünyesinde bir yıl içinde pek çok yenilik, yatırım, organizasyon gerçekleştirildi. Sağlık Hizmeti Sunumu noktasında en üst düzey tıbbi tedavinin verilmesi, sağlık hizmet sunumunun sosyal projelerle desteklenerek hastalarımıza moral desteği sağlanması, Hastalarımızın Dünya Sağlık Örgütünün tanımladığı gibi ruhen, bedenen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olan “sağlık”larına kavuşmaları için çalışmalar yapıldı. Sağlık Hizmet Sunumu noktasında birliğimiz bir bütün olarak değerlendirilerek hastaneOCAK-ŞUBAT-MART 2016 17 • ----->>>>>> lerimiz içinde hastalarımızın en iyi tedaviyi alması noktasında koordinasyonun sağlanması hedeflendi. Sağlık hizmet sunumu noktasında bir çok çalışma yaptık. İki hastanemizde palyatif bakım merkezi açılışını gerçekleştirdik. 29 Mayıs devlet hastanesinde 7 yatak, Şereflikoçhisar devlet hastanesinde 12 yatak açıldı ve işlemeye başladı. Alt yapı ve fiziksel olarak iki merkezimiz de üst düzey donanıma sahip, hastaların psikolojik olarak da desteklendiği, yakınlarına eğitimlerin verildiği, fiziksel imkanları üst seviyelerde merkezler. 2016 yılı için Haymana ve Gölbaşı Hasvak Devlet Hastanesinde palyatif bakım merkezi açma çalışmalarımız devam ediyor. İki hastanemizde palyatif bakım merkezi açılışını gerçekleştirdik. Alt yapı ve fiziksel olarak iki merkezimiz de üst düzey donanıma sahip, hastaların psikolojik olarak da desteklendiği, yakınlarına eğitimlerin verildiği, fiziksel imkanları üst seviyelerde merkezler. 18 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 Ülkemizde yeni bir kavram olmasa da bölgemizde ilk kez Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri (TRSM) bu yıl açıldı ve hizmet sunumuna başladı. Ankara EAH Bahçelievler Semt Polikliniğinde ilk Toplum Ruh Sağlığı Merkezimizi açtık, şu anda yaklaşık 70 hasta takip ediliyor. Numune EAH TRSM Ankara EAH Yenimahalle Semt Polikliniği binasında kuruldu. Şizofreni, bipolar hastalık gibi kronik psikiyatrik hastalarda, bireylerin atak dönemleri dışında toplum içinde yer bulmasının sağlanmasında bu merkezlerin çok önemli rolü bulunuyor. TRSM’ lerde yapılan işlemlerin atakların sıklığını azalttığı yönünde çok ciddi tecrübeler mevcut. Yine Numune Eğitim araştırma Hastanemize bağlı olan 34 yataklı AMATEM birimimizin yatak doluluk oranı %50-60 lardan %85 lere çıkarıldı ve yatış bekleme süreleri ciddi oranda düşürüldü. Alkol ve madde bağımlısı hastaların ayaktan tedavileri ve grup terapilerine başlandı. Genetik Hastalıklar Tanı Merkezinin açılışını 29 Şubatta gerçekleştirdik. Merkezimiz, Gebe okullarımız çok önemli, ülke olarak sezaryen oranlarındaki yükseklik temel problemlerimizden birini oluşturuyor. Sezaryan oranları yüksek olan hastanelerimizde yaptığımız çalışmalar ile bir miktar gerileme olsa da henüz istenen seviyede değil. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 19 • ----->>>>>> Genetik Hastalıklar Tanı Merkezinin açılışını 29 Şubatta gerçekleştirdik. Merkezimiz, Numune EAH Siteler Semt Polikliniği binasında tüm Birlik hastanelerinin genetik laboratuvar testlerinin çalışılmasını sağlayacak düzeyde. Numune EAH Siteler Semt Polikliniği binasında tüm Birlik hastanelerinin genetik laboratuvar testlerinin çalışılmasını sağlayacak düzeyde. Merkez, yalnızca genetik testlerinin yapıldığı bir laboratuvar değil, genetik danışmanlığın da verildiği bir tanı merkezi olarak kurgulandı ve ilk defa “Nadir Hastalıklar Polikliniği” oluşturularak genetik tanı merkeziyle koordinasyon içinde hizmet vermeye başladı. Gebe okullarımız çok önemli, ülke olarak sezaryen oranlarındaki yükseklik temel problemlerimizden birini oluşturuyor. Sezaryan oranları yüksek olan hastanelerimizde yaptığımız çalışmalar ile bir miktar gerileme olsa da istenen seviyede değil. Gebelerimize doğru eğitimi verebilmemiz son derece önemli. Yıllardır Dr. Zekai Tahir Burak EAH de gebe okulumuz mevcut ve bu eğitimler veriliyor ve faydasını görüyoruz. Numune hastanesinde bu yıl gebe okulu açıldı. Kadın doğum kliniklerimizin olduğu hastanelerde bu eğitimlerin standardize edilmesi son derece önemli olacaktır. Dr. Zekai Tahir Burak Eğitim ve Araştırma Hastanesi öncülüğünde sezaryen 19 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 oranlarının azaltılmasına yönelik 2 projemizi başlatmış bulunmaktayız. Özlük, evrak kayıt, eğitim gibi idari hizmetler alanında neler hayata geçirildi? İdari Hizmetler bünyesinde belki en çok önemsediğimiz iki proje, iletişim eğitimleri üzerine yürümekte. Bu eğitimlerden ilki drama yöntemiyle iletişim eğitimi idi. Hasta, hasta yakını ve diğer sağlık çalışanları ile birebir iletişim halinde olan, Temizlik, Güvenlik ve Halkla İlişkiler alanında hizmet alımı kapsamında çalışan personelin, iletişim becerilerini drama yöntemi ile geliştirmesi ve bu çalışmaların sonucunda ortaya çıkacak doğaçlamaların diğer personellerle paylaşılarak sahnelenmesinden oluşan “Drama Yöntemiyle Sağlıkta Etkili İletişim Projesi” 1. grup çalışmaları tamamlandı. Diğer grup çalışmaları için eğitim takvimleri oluşturuldu. Bu projede hastanelerde yaşanan, şiddetle sonlanan ve genelde de iletişim eksikliğinden kaynaklanan tartışmaların önüne basit birkaç iletişim tekniğiyle nasıl geçilebileceğinin eğitimi verildi. Bunun yanı sıra, Hacettepe Üniversitesi Tıp Eğitimi ve Bilişimi Anabilim Dalı ile standardize hasta ile sağlıkta iletişim projesi tüm hızıyla devam ediyor. Birliğimiz genelindeki tüm acil servis çalışanlarının dahil olacağı 645 kişinin eğitime alınacağı bir proje şeklinde planlandı. İlk eğitimler Numune Hastanesi Acil servis çalışanları ile başladı, tamamlanmak üzere. Standart Hasta Kullanımı ile hastaneye ve hedefe yönelik senaryoların simulasyon yöntemi ile canlandırılması ve kayıt edilmesinin ardından “Çözümleme Oturumları” ile kayıtların birarada izlenmesi ve tartışılmasını içeren bu eğitimler, standart teorik iletişim eğitimlerinden farklı olarak çalışanlarımızın kendi karşılaştıkları sorunlarda somut faydalar sağlayacak eğitimler olarak kurgulanmıştır. Genel Sekreterliğimize bağlı sağlık tesislerinde “Zorunlu Hizmet İçi Eğitimlerin” verilmesini kolaylaştırmak ve eğitim içeriklerini standart hale getirmek amacıyla, Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğü ile görüşülerek, USES (Uzaktan Sağlık Eğitim Sistemi) aracılığı ile eğitim verilebilmesi için çalışmalar OCAK-ŞUBAT-MART 2016 20 • ----->>>>>> başlatılmıştır. Bu kapsamda birliğimize bağlı 3 sağlık tesisi (FTR EAH, 29 Mayıs Devlet Hastanesi, Mamak ADSM) pilot hastane olarak belirlenmiştir. 2016 yılı Ocak ayı itibari ile sistem kullanıma açılmıştır. 2016 yılında tüm sağlık tesislerimiz Zorunlu Hizmet İçi Eğitimleri USES üzerinden yapılacaktır. Hiç şüphesiz sürüdürülebilir bir sağlık ekonomisi iyi bir mali yönetimle yürütülür, mali hizmetler noktasında neredeyiz, neler yapıldı? Mali Hizmetler bünyesinde yaptığımız planlamalarda kısıtlamaya Stok Takip ve Analiz Birimimiz ile tüm hastanelerimizde kontrollü bir satın alma, sipariş, depo takibi yapılması çalışmaları yapıldı. Bir yılın sonunda kapanış stok miktarında bir önceki yıla göre 8.682.290 TL azalma sağlandı. gidilmesinden ziyade tahakkukun arttırılması, fatura kaçaklarının önlenmesi, stok gün seviyeleri ve muhasebeleştirme süreleri gibi kontrol edilebilen alanların iyileştirilmesinin öncelenmesi, merkezi yapıldığında avantaj sağlanacağı düşünülen ihalelerin merkezi yapılması gibi hedeflerle başladık. Hastanelerimizin herbirinin finansal sürdürülebilirliklerinin analizi kapsamlı bir şekilde çalışılarak kendileriyle paylaşıldı. Ayrıca Mali Analiz Birimince yapılan bu çalışmayı, sağlık tesislerimizin 2013-2014-2015 yılı mali yapılarının kapsamlı bir şekilde ifade edildiği bir yazılı kaynak haline getirmenin de hazırlığı içindeyiz. Bu kaynağın, sağlık tesislerimizin gelir-gider dengeleri, tahakkuk-tahsilat oranları, borçlanma 21 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 ve geri ödeme kabiliyetleri gibi mali göstergelerinin yanı sıra ilaç-sarf-laboratuvar malzeme ve hizmet alım harcamaları, stok miktarları ve stok gün seviyeleri, muhasebeleştirme gün süreleri, klinik veriler (ameliyat sayıları, muayene sayıları v.b.) gibi göstergelerin de alındığı bir çalışma olarak, finansal sürdürülebilirliklerin sağlanması açısından önemli bir rehber olacağı düşüncesindeyiz. Fatura inceleme birimini aktifleştirerek birlik genelinde fatura kaçaklarını önlemeyi hedefleyen bir dizi çalışma yapıp hastane fatura birimleriyle eğitimler düzenledik. Merkezi Faturalandırma Analiz Sistemi (MEFAS) adını verdiğimiz bir yazılım programıyla tüm hastanelerimizde eksik veya hatalı faturaların sistem üzerinden izlenmesi, aylık bilgilendirme ve eğitimlerle hatalı faturalara bağlı gelir kaybının önüne geçilmesini hedefledik. Stok Takip ve Analiz Birimimiz ile tüm hastanelerimizde kontrollü bir satın alma, sipariş, depo takibi yapılması çalışmaları yapıldı. Bir yılın sonunda kapanış stok miktarında bir önceki yıla göre 8.682.290 TL azalma sağlandı. “ÖN MUHASEBE” sistemine geçilmesiyle muhasebeleştirme gün sürelerinde iyileşme oldu. “Verimlilik Karnesi” Mali Kriterlerinden olan “Muhasebeleştirme Gün Süresi” kriteri 2014 yılsonunda 10,1 gün iken 2015 yılsonunda 7,17 gün olarak gerçekleşti. Gelinen noktada, tüm hastanelerimizin tahakkuklarında anlamlı iyileşmeler sağlandı. Mali Hizmetler Başkanlığı bünyesinde hedeflerimiz üzerinde çalışmaya devam etmekle birlikte önemli bulduğumuz bir gelişme kaydettiğimiz için mutluyuz. Son olarak neler söylemek istersiniz? Sonuç olarak geçtiğimiz bir yılı değerlendirdiğimizde kendimize koyduğumuz hedefleri gerçekleştirmenin ve işbirliğinden gelen bereketle birçok yenilikçi projeyi hayata geçirmiş olmanın sevincini yaşıyoruz. Yakaladığımız birlik içi uyumun önümüzdeki sene de artarak devam edeceğine ve bu birlikteliğin bir çok hizmete vesile olacağına inanıyoruz. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 22 Fatura inceleme birimini aktifleştirerek birlik genelinde fatura kaçaklarını önlemeyi hedefleyen bir dizi çalışma yapıp hastane fatura birimleriyle eğitimler düzenledik. BİRLİK KAPAK KONUSU Beton yığınları arasında Çocuk ve Doğa Çocuk Gelişim Uzmanı HAVVA ESER Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi “O00 PİTİ PİTİ KARAMELA SEPETİ Sizleri şimdi buradan alıp bundan seneler öncesine, çocukluk günlerinize götüren küçük bir tekerleme ile başlamak istedim sözlerime.” 23 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 Ooo Piti Piti Karamela sepeti Sizleri şimdi buradan alıp bundan seneler öncesine, çocukluk günlerinize götüren küçük bir tekerleme ile başlamak istedim sözlerime… Çünkü bugün unutulmuş olan birçok sokak oyununu yeniden hatırlamak, oyun oynarken yaşadığımız o güzel duyguları, o güzel çocuk kalbini yeniden hissetmek ve hissettirmek istiyorum hepinize. “Yükselen beton yığınları, teknolojinin durmadan gelişiyor olması ve bununla beraber hayatımıza giren telefonlar, bilgisayarlar ne yazık ki çocukların oyun kurmasına engel teşkil ediyor.” Hep geçmişe duyulan bir özlem var içimizde aslında. Bu daha çok çocukluk günlerimize duyulan bir özlem. Parklarda, bahçelerde çocuklarla birlikte uçurtma uçuran, bisiklete binen insanlara bakarız ve hep nedense; “ çocukluğunu yaşayamamış galiba?” diye düşünürüz. Oysaki çocuklarla birlikte oyun oynuyor olmamız çocukluğumuzu yaşamadığımız anlamına gelmez. Tam tersine; kaç yaşında olursak olalım çocuklar gibi şen, çocuklar gibi özgür hissediyor olduğumuz anlamına gelir. Çünkü hepimizin çocukluğuna dair izler vardır hayatımızda. İmkanlar sunulsun ya da sunulmasın hiç fark etmez. Küçük bir tahta parçası ile ata binmek; kiremit parçalarından tencere, çamurdan çanak çömlek yapmak, bir tebeşir parçası ile içinde oturulabilir kulübe inşa etmek, eski bir bez parçasının içini pirinç bulgur ile doldurup bebek yapmak, kağıttan gemileri oluk içinde biriken yağmur sularında yüzdürmek hiç de zor değil. Bunların hepsi çocukların sahip olduğu o müthiş, akıl almaz hayal güçlerinin birer ürünü, her biri yaratıcı çalışmalar sonucu ortaya çıkan en kıymetli eserlerdir.Geri dönüp kendi çocukluğumuza baktığımızda; aslı o günlerde kalan o küçük maket projelerimizin, bugün her biri devasa büyüklükteki sureti olarak karşımıza çıkıyor. Büyük gökdelenler, köprüler, barajlar inşa ediyoruz, gemiler, otomobiller yapıyoruz. Yani kısaca demem o ki; oyun, çocuğun en önemli işi; aynı zamanda onlar için hayatın küçük bir provasıdır aslında. Çocuğun gerçek hayatı keşfedebildiği, bizzat yaşayarak öğrenebildiği, duygularını özgürce ifade edebildiği tek şey oyundur ki; bu onun en doğal hakkıdır. Siz ne kadar bir çocuğu oyun oynaması için destekler, hatta onun oyununa eşlik ederseniz; o çocuğu hayata o kadar iyi hazırlamış olursunuz. Buna keza yine bir çocuğa “koşma, oynama!” diye ikazlarda bulunarak, oyun hakkını elinden alırsanız, o çocuğun geleceğini de elinden almış olursunuz. Aradaki bu ince çizgiye özellikle dikkat çekmek isterim. KÖY KAVRAMINI UNUTTURMAYIN İmkanınız varsa çıkın şehrin dışına biraz, süzülün köylere, kasabalara. Köy çeşmesinden su içmenin, kır çiçekleri toplamanın, tertemiz havayı solumanın tadına varsın çocuklarınız. İnekleri, koyunları, kuzuları görsünler, dokunarak sevsinler. Sıkmayın çocuklarınızı, onların tertemiz zihinlerini robotlaştırmayın lütfen. !2 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 24 • ----->>>>>> Betonlaşan şehirler içerisinde çocuklarımızın doğaya özlemini anlatan en güzel tablo, yandaki fotoğrafta görülmektedir. Fotoğraf, Ankara’da günde binlerce insanın ziyaret ettiği bir AVM’de tavana yapıştırılan bir gökyüzü fotoğrafı ile yerde yeşil zemin üzerinde oluşturulun bir çukurdan ibaret olan oyun alanından. Yükselen beton yığınları, teknolojinin durmadan gelişiyor olması ve bununla beraber hayatımıza giren telefonlar, bilgisayarlar ne yazık ki çocukların oyun kurmasına engel teşkil ediyor. Bir şekilde çocukların oyun hakkını ellerinden alıyoruz ve göz göre göre yaratıcı oyunlar kuramayan, dilediği gibi özgürce oynayamayan, mutluluğu ellerinden alınmış; asosyal, duygusuz, ruhsuz nesiller yetiştiriyoruz. Suçu tamamen teknolojiye yüklemek doğru olmaz. Elbette ki, anne ve babalara da bu konuda büyük görevler düşüyor. Çocuğunu en iyi okula göndermek için birbirleriyle yarışan, bunun için bin tane takla atan; odasını “aman kimselerden geri kalmasın” düşüncesiyle hareket edip; haddinden fazla pahalı oyuncaklarla dolduran; dersler ve etütler haricinde bale, opera, keman, satranç gibi etkinliklerle çocuğa nefes aldırmayan; sürekli başarı odaklı, çocuğa karşı tıpkı bir yarış atıymış gibi yaklaşım sergileyen o kadar çok anne baba var ki! Anlamadığım nokta şu; çocuğunun oyun ihtiyacını görmezden gelip, onun ilgi ve yetenekleri hakkında bilgi sahibi olmadan, ihtiyaçlarının neler olduğunu dinle- 25 meden hüküm vermenin anlamı nedir? Bu telaşın sebebi nedir? Bir sorsanız çocuğunuza ne istediğini, istediğinin sadece “akranlarıyla birlikte sokakta özgürce oyun oynamak” olduğunu göreceksiniz. Bazı hastalarım çocuklarının ders çalışmadıklarından, onlara ders ça- lışmaları için sürekli uyarıda bulunduklarından bahsediyorlar. Oysaki çocuk önce oyununu oynasa, enerjisini boşaltıp mutlu olsa; kendisini ders çalışmak için güdüleyebilecek zaten. Eğitim sisteminin zorlayıcı yanlarından bahsetmek bile istemiyorum. Kırk dakika boyunca oturarak ders dinleyebilme becerisini kazanabilmek kâfi iken; çocukları, zorlayıcı diğer unsurlar konusunda yargılamak doğru olmaz. Ev ödevleri, projeler, kurslar, etütler derken çocuklarımızın kendisine zaman ayırmasına bile fırsat veremiyoruz. Yaşamak bu kadar kısa ve zor bir süreç iken, bırakın da çocuklarınız biraz olsun nefes alsınlar. Bırakın da özgürce oyun oynasınlar; istedikleri gibi koşsunlar, doğayı keşfetsinler. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 Evet, biz eskiden şanslı çocuklardık, akşam hava kararıncaya dek saatlerce sokakta oyun oynardık. Ekmek arası bir şeyler atıştırmanın tadını şimdi bile tarif edemem. Birdirbir, çelik çomak, yağ satarım bal satarım, kutu kutu pense, beş taş, yakan top, saklambaç hatırladığım oyun isimlerindendir. Eminim sizler de bu oyunlardan en az birini çocukken oynamışsınızdır. Hiç müdahale edilmeden, dilediğiniz gibi oyunun tadına varmışsınızdır. Zaman, o zaman değil belki ama fırsatlar yaratmak yine bizim elimizde. Kırsal alanlarda yaşayan çocuklar, şehirde yaşamlarını sürdüren çocuklara nazaran bu anlamda daha şanslılar. Ağaçlara tırmanıyorlar, koşuyorlar, bütün besinleri organik tüketiyorlar. Dikkat ederseniz onlar daha sağlıklılar, yanakları kırmızı kırmızı; vücutları hastalıklara karşı daha dirençli. Şehirde yaşayan çocuklar ise beton yığınları arasında sıkışıp kalmış gibiler. Soluk benizli, bağışıklık sistemleri zayıf, mutsuz, agresif çocuklar. Onların ilacı belli aslında, açık havada diledikleri gibi oyun oynasalar ne mutsuzluk kalacak, ne de öfke. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 İmkânınız varsa çıkın şehrin dışına biraz, süzülün köylere, kasabalara. Köy çeşmesinden su içmenin, kır çiçekleri toplamanın, tertemiz havayı solumanın tadına varsın çocuklarınız. İnekleri, koyunları, kuzuları görsünler, dokunarak sevsinler. Sıkmayın çocuklarınızı, onların tertemiz zihinlerini robotlaştırmayın lütfen. Bu anlamda, her birimize düşen tek sorumluluk; çocuklarımıza karşı biraz olsun toleranslı davranabilmek. Çocukluk dönemi, hayatımızın en güzel anılarını taşıyan ve asla telafisi edilemeyecek kadar kıymetli olan; tatlı, duygusal, neşe dolu anların yaşandığı bir dönemdir. Hayatımız çocukluğumuz üzerine kuruludur, dolayısıyla bir çocuk ne kadar küçük olursa olsun kalbi, bir o kadar büyüktür. Artık çocuk olamasak bile içimizdeki çocuk kalbini her daim yaşatabilmek adına yine kendime ait bir şiirle bu yazımı da burada noktalamak isterim, • ----->>>>>> Çocuksan eğer; mutluluğun tadı bir başka, Şen kahkaha sesleri, Koşar adımların yankıları Kuş cıvıltıları, doldurur bütün sokakları. Bir ipek böceği kozasına sarmalanmış küçücük dünyalarda Döner bisikletin çarkı, Rengârenk kır çiçeklerinin kokusunu solur toprak. Yalnız, küçüksün be çocuk, öyle küçüksün ki; İlkbaharın tek umudusun sen, Nisan yağmurlarının habercisi, Yakıp kavuran yaz güneşi, Avuçlarda eriyen kar tanesisin. Çocuksan eğer; çilekli dondurmanın tadı bir başka, Yanaklar elma şekerinin kırmızısı olurken, Pamuk helvanın pembesi oluverir hayaller. Göçmen kuşların kanat çırptığı diyarlarda yankılanır tatlı sesler. Ama sen küçüksün daha çocuk, Uçurtmaların ardından koşan ufacık bir mutluluksun. Yumuşaksın, safsın; sevginin en masum halisin sen! Çocuksan eğer; ağlamanın tadı bir başka, Kanayan dizlere hiç aldırmadan, Çok sevilen peri masallarının tek kahramanı oluverirler birden, Sicim gibi akan gözyaşlarına teslim olurken, Unutuverirler bilinen tüm heceleri. Hiç akılda yokken paylaşılır diğerleriyle, Günlerdir ceplerde saklanan bilyeler. Evet, çocuk; küçüksün daha; Yitirilen günlerin neşe taşıyan izleri, İç geçirilen anıların en özlenen sayfalarısın sen! Sen yoksan, Işık yok, renk yok, ses yok işte görüyor musun? Sen yoksan benim bu kıytırık sözcüklerim de yok, Şiirlerim yok, şarkılarım yok, anlamsız hayallerim de yok! Diyorum ya çocuk, küçüksün daha, Gökyüzünde kaybolmuş bir uçak kadar, Ufukta seyreden bir yelkenli kadar küçüksün Ve aslında bu yüzden büyüksün sen! Yüreğin kadar, Sesin kadar, Aldığın nefes kadar… Hatta inan bana, kendi yarattığın o kocaman dünya kadar Büyüksün sen çocuk; Çok büyüksün, hem de çok. ŞİİR 27 Havva ESER OCAK-ŞUBAT-MART 2016 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 28 BİRLİK’TE 8 MART KADINLAR GÜNÜ KUTLANDI 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Birlik Uzmanımız Sibel Özdemir, Birlik Bağlı Sağlık Tesisi Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanemiz calışanlarımıza ve kadın konuklarımıza Türk Kızılayı Ankara Şubesi ile karanfil dağıttılar. fotoğraferen bahar -------------------------------- 29 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 HASTANELERiMiZDE KiTAP OKUMA MORAL 31 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 ETKiNLiGi ÇOCUKLARIMIZA OLDU - OCAK-ŞUBAT-MART 2016 32 G FOTOĞRAFeren bahar RÖPORTAJELİF AVANER Birlik Tıbbi Hizmetler Koordinatörü Elif Avaner, “Bilinçsiz kullanılan antibiyotikler, sonu ölümlere varabilecek ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.” “Uygunsuz kullanım nedeniyle ortaya çıkan antibiyotik direnci tüm dünyada önemli bir sorundur.” • röportajpolis radyosu ----------------------------------------- 33 ünümüz sağlık dünyasının en öncelikli tehdit konusu Antibiyotiklerin Yanlış kullanımı sonucu gelişen direnç oluşturuyor. Ülkemiz adına da durum hiç iç açısı değil,Avrupa ülkeleri arasında en çok Antibiyotik kullanılan ülke durumundayız.Bakterilerin direnç kazanması gelecek nesilleri tehdit eder duruma geldi.Bu çok önemli konuyu Birlik Uzmanı, Eczacı Elif Avaner’in Polis Radyosu röportajından alıntılıyoruz. AKILCI ANTİBİYOTİK KULLANIMI NEDİR? “Akılcı ilaç kullanımı” kavramını Dünya Sağlık Örgütü, 1985 yılında “kişilerin klinik bulgularına ve bireysel özelliklerine göre uygun ilacı, uygun süre ve dozda, en düşük fiyata ve kolayca sağlayabilmeleri” olarak tanımlıyor. ANTİBİYOTİK NEDİR ? Kelime anlamı biyolojik varlığa karşı demektir. Antibiyotikler, bakteriyel enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ve insan sağlığı açısından çok büyük öneme sahip ilaçlardır. Bu maddeler, bakterilerin çoğalmasını önlemekte veya bakterileri öldürmektedir. ANTİBİYOTİKLER HANGİ HASTALIKLARA ETKİLİ? Hastalıkları doğru bir şekilde tedavi edebilmek için virüsleri bakterilerden ayırmalıyız. - Virüsler Antibiyotiklerin virüsler üzerine etkisi yoktur. Virüsler çok küçüktür ve kendiliklerinden metabolizmaları yoktur. Bu nedenle kendi başlarına üreme yetenekleri yoktur. İçlerine girdikleri hücreleri zorlayarak, adeta, yeni virüs üretmek için kullanırlar. Sonrasında da, konak hücreyi imha ederek hastaOCAK-ŞUBAT-MART 2016 nın vücudunda hızla çoğalmaya devam ederler. Virüslerin neden olduğu bazı hastalıklar: Soğuk algınlığı Akut bronşit Grip Larenjit ve otitin pek çok türü Kızamık Kızamıkçık Viral hepatit AIDS - Bakteriler Antibiyotikler kullanılarak bakteriyel enfeksiyonlar tedavi edilebilir. Bakteri, tek başına bir hücreden oluşan, yaşayan küçük bir organizmadır ve insan vücudu, hava, su, toprak ve bunun gibi herhangi bir ortamda kendi kendine hayatta kalabilir. Çok hızlı üreyebilir. Antibiyotikler, bakterilerin çoğalmasını engeller. Bakterilerin neden olduğu bazı hastalıklar: Pnömoni(Zatürre) Bakteriyal menenjit Yara enfeksiyonları Larenjit ve otitin bazı türleri ANTİBİYOTİKLERİ NASIL KULLANMALIYIZ? Antibiyotikleri doğru kullanmak çok önemli. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 Bilinçsiz kullanılan antibiyotikler, sonu ölümlere varabilecek ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Birine iyi gelen antibiyotik başkasına zarar verebilir. ” Doktorunuz antibiyotik reçetelendiğinde, eczacınızın anlattığı tedavi talimatlarını dikkatli bir şekilde takip etmelisiniz. Sadece bu şekilde bütün bakterilerin yok edildiğine emin olabilir ve bakteriyel direnç gelişiminin önüne geçebilirsiniz. ANTİBİYOTİK KULLANIRKEN BAŞKA HANGİ HATALARI YAPIYORUZ? Antibiyotikler yalnızca bakteriler için etkilidir, virüslere bağlı enfeksiyonları tedavi edemez. Soğuk algınlığı ve grip çoğunlukla kendi kendine iyileşebilen hastalıklardır. Antibiyotik alımı gerekmez. Antibiyotik ateş düşürmez, ağrıyı kesmez, sadece uygun ve doz ve şekillerde kullanılan antibiyotik, hastalığın kaynağı olan enfeksiyonu ortadan kaldırdığı için ateş düşer. burun akıntısını, öksürüğü hafifletmez. Saklama koşullarına dikkat etmek. Özellikle şuruplar. Hazırlanması. Hekim önerisi olmadan kullandığımız antibiyotiğin etkisi olmayacağı gibi, yaygın ve yanlış kullanıldığında hızla direnç gelişir. Antibiyotik dozunun yetersiz veya aşırı olmasının yanı sıra doz aralıklarının uygunsuz olması da antibiyotik direncine yol açar Bilinçsiz kullanılan antibiyotikler, sonu ölümlere varabilecek ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Birine iyi gelen antibiyotik başkasına zarar verebilir. Kişinin daha önceki bir hastalıkta kullandığı antibiyotik tekrar benzer hastalığa yakalansa bile • ----->>>>>> 34 Polis Radyosu Programı katılımımızdan bir kare. etkili olamayabilir Uygunsuz kullanım nedeniyle ortaya çıkan antibiyotik direnci tüm dünyada önemli bir sorundur. ANTİBİYOTİK DİRENCİ NEDİR? TEHLİKE NE? Bakteriler, çevrelerinde meydana gelen değişikliklere hızlı uyum sağlayabilen canlılardır. Kendilerini geliştirebiliyorlar. Antibiyotik direnci de bunun bir örneğidir. Belirli bir antibiyotiğe karşı direnç, söz konusu antibiyotiğin tedavi dozunda dirençli bakterileri öldüremediğini veya çoğalmalarına engel olamadığını ifade etmektedir. Uygunsuz antibiyotik kullanımının, antibiyotiklere karşı direnci artırır ve antibiyotik kullanımı gerektiğinde yetersiz kalır İlaçların geliştirilmesi uzun yıllar sürer ve maliyetlidir. Amerika’da yayınlanan “Newsweek” dergisi, 18 Ekim 2013 tarihli kapak sayfasında 35 antibiyotiklerin aşırı kullanımına bağlı olarak tedavi edilemeyen süper mikropların dünya genelinde yayılmaya başladığına değinerek “İlaçlar İşe Yaramıyor” başlığını kullanmıştı. Bugün dirençli bakterilerin neden olduğu enfeksiyon hastalıkları dünyada insanlığı tehdit eden ciddi bir sorundur. Dünya Sağlık Örgütü, toplumları büyük tehlikelerin beklediği konusunda uyardı ve antibiyotik direncinin artık küresel bir tehdit oluşturduğunu ilan etti; Eğer antibiyotik kullanımı kontrol altına alınamazsa kolaylıkla tedavi edilebilecek bir basit yara bile, direnç nedeniyle ölümcül olabilecek ve insanlık antibiyotik öncesi çağa geri dönmek durumu ile karşı karşıya kalabilecektir. Dirençli bakterilerin neden olduğu hastalıklar, özellikle de yoğun bakım ortamında ve bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda ciddi bir sağlık tehdidi oluşturOCAK-ŞUBAT-MART 2016 maktadır. Dirençli bakterilerin neden olduğu bu hastalıklar, tedaviye dirençli olup, hastanede yatış sürelerinin uzamasına ve bununla ilgili komplikasyonların gelişmesine, ölüm ve hastalığa yakalanma oranlarında artışa neden olmaktadırlar. ANTİBİYOTİK DİRENCİNİN NASIL ÖNÜNE GEÇEBİLİRİZ? Gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınmak. Hekim tarafından reçetelenen antibiyotikleri doğru kullanmak. Hasta, hastalığının ne olduğunu, tedavi amaçlı olarak ken- disine reçete edilen antibiyotik ilacın ismini, bu ilacı neden kullanmak durumunda olduğunu, ilacı nasıl kullanması gerektiğini (günde kaç kere, günün hangi saatlerinde, yemeklerden önce/ sonra, kaç gün süreyle), ilacın diğer ilaçlarla ve hastanın mevcut sağlık durumuyla nasıl etkileştiğini ve ilaç tedavisiyle ilgili olarak hangi durumlarda hekime tekrar danışması gerektiğini hekimine ve eczacısına sorarak öğrenmekten ve hekiminin ve eczacısının tavsiyelerine uymaktan sorumludur. Sadece bu temel gerekliliklerin yerine getirilmesiyle antibiyotik direncinin yayılmasını durdurabilir ve antibiyotiklerin sağladığı avantajlardan faydalanmaya devam edebiliriz. ANTİBİYOTİKLERİN YAN ETKİLERİ NELERDİR? Bulantı, Kusma,İshal Deri, döküntüleri, allerji durumu. Antibiyotik Kullanırken Dikkat Edilmesi Gereken Temel Kurallar: • Doz ve zaman talimatlarına uyun.Hiçbir zaman ilacınızı almanız gereken zamanı atlamayın ve reçetelenen doza sadık kalın. • Tedaviyi yarıda kesmeyin.Tedaviye başladıktan birkaç gün sonra kendinizi daha iyi hissetseniz bile tedavi sürecinin tamamını devam ettirin. Bakterilerin tamamen yok edilmesi ancak bu şekilde mümkündür. • Arta kalan ilacı saklamayın.Asla antibiyotiklerden kalanları kullanmayın. Eczacınıza geri götürün çöpe atmayın. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 36 SAĞLIK HAKKI SAĞLIK SORUNLARI, BİR SOSYAL HAK OLARAK TEDAVİ HAKKI VE TÜKETİCİNİN KORUNMASI Ayfer Koç (Ph.D) Tıbbi Hizmetler Başkanlığı Sağlık Hakkı Mümkün olan en yüksek bedensel ve ruhsal sağlık standardına sahip olma hakkı, olarak ifade edilen sağlık hakkı, uluslar arası hukukla korunan temel bir insan hakkıdır. Doğdukları andan itibaren; insan haklarına sahip olan bireylerin haklarını ve özgürlüklerini kullanabilmeleri sağlıklı olmalarına bağlıdır. Sağlığı olmayan bireylerin, siyasal sürece katılmaları, seçme ve seçilme hakları gibi diğer tüm haklarını kullanabilmeleri ve bu hakların onlara sağladığı faydalardan yararlanabilmeleri mümkün değildir. İnsanların sağlıklı olmaları yalnızca fiziksel ve ruhsal sağlık anlamına gelmemekte aynı zamanda yeterli gıda, temiz ve içilebilir su, temiz hava, temiz toprak da sağlığın ön koşulları arasında yer almaktadır. Bir sosyal hak olarak tedavi hakkı Sağlık hakkının tam olarak gerçekleştirilmesi için gereken zaman ve uygulanması gereken yöntemler ülkeden ülkeye farklılık gösterebilir. Uluslar arası hukuk sağlık hakkı konusunda yükümlülükler getirmekte ve bunların uygulanması devletlerin temel yükümlülükleri arasında yer almaktadır. Dolayısıyla sağlık koşullarının iyileştirilmesi, sağlığı bozacak faktörlerin yok edilmesine yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin etkin bir şekilde verilmesi ve sürdürülmesinde devlet önemli bir rol üstlenmiştir. Ülkemizde sağlık ile ilgili mevzuatlara bakıldığında toplum sağlığını korumayı amaçlamak ve bu amaca uygun olarak da hizmet sunulmasını sağlamak özellikle vurgulanmıştır. Sağlık Kavramı En kısa tanımıyla sağlık kavramı, ‘’hasta olmamak’’ ise de böyle bir yaklaşımla hastalıktan ne anlaşılacağının belirlenmesi gerekmektedir. 37 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 Bu mevzuatlar sağlık alanını diğer ticari kuruluşlardan ayırmakta, sağlıkta reklama yasaklar getirmekte ve haksız rekabeti önlemeye çalışan maddeler içermektedir. 1.Sağlık Kavramı Sağlık Hakkı Kavramı Dünyada yaşanan bir çok çatışma ve baskıcı rejimlere ve uygulamalara rağmen çağımızın bir hak ve özgürlükler çağı olduğunu söylemek mümkündür. Bunun nedeni; artık insanın bireysel ve toplumsal hayatına ilişkin bir çok konunun hak temelli yaklaşımla dile getirilmesidir. Hak, hukuken korunan bir menfaattir. Hukuk düzeninin kişilere tanımış olduğu yetkiler çerçe vesinde bir kimsenin isteyebileceği, ileri sürebileceği bir durumu ve iddia edebilme imkanını tanır.Hak temelli yaklaşımı kısaca şu şekilde özetlemek mümkündür: • Politika oluşturma ve planlamanın kalbine insan hakları ilke ve standartlarını koymak • Toplumu hak temelli yaklaşım konusunda eğitmek • Tüm paydaşların n i te l i k l i k a tı l ı m ı n ı sağlamak • He s a p v e r e b i l i r l i ğ i kanıtlamak • Dezavantajlı gruplara ayrımcılık yapmamak OCAK-ŞUBAT-MART 2016 En kısa tanımıyla sağlık kavramı, ‘’hasta olmamak’’ ise de böyle bir yaklaşımla hastalıktan ne anlaşılacağının belirlenmesi gerekmektedir. Hastalığın tanımı da sağlık kadar belirsizlikler içermektedir. Hastalık algılanması, kişiden kişiye ve toplumdan topluma farklılık gösterir. Kişi, ağrı çekmediği bir durumda kendisini sağlıklı hissedebilirken, muayene eden hekim kişinin hasat olduğuna karar verebilir; bunun tersi bir durumda her zaman mümkündür. Bir ülkede sağlıklı olarak görülen birey, başka bir ülkenin koşulları altında değerlendirildiğinde aynı yargıya varılmamaktadır. Bu bakımdan sağlık kavramı aynı zamanda bir ülkenin yaşanan değerleriyle de çok yakından ilgilidir. Sağlık konusunda yapılmış ve en fazla bilinen tanımlama, Dünya Sağlık Örgütü’nün 1948 yılında yapmış olduğu tanımdır: ‘’Sağlık, sadece hasta ve sakat olmama durumu değil, aynı zamanda bedensel, ruhsal ve sosyal olarak tamamen rahat, iyilik içerisinde olma halidir’’. Benzer bir tanım, Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki 224 Sayılı Kanun ile Türk sağlık mevzuatına girmiştir. 38 • ----->>>>>> Bu Kanunun 2. Maddesine göre sağlık, ‘’yalnız hastalık ve maluliyetin yokluğu olmayıp bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam bir iyilik halidir.’’ Bu tanımlamalarda dikkati çeken husus, sağlığın sosyal bakımdan iyilik haliyle ilişkisidir. Bir başka deyişle; sağlık, hastalık, sakatlık gibi fiziksel rahatsızlık yanında ruhsal ve toplumsal rahatsızlıkların da bulunmamasını gerektirir. Bu çerçevede, sağlığın yalnızca bireysel bir sorun olarak kabul edilemeyeceği toplumsal bakışın ve toplumdan kaynaklanan etkileşimin de dikkate alınması gereği açık biçimde saptanabilmektedir. Bireylerin sağlıklı olmalarının sağlanması ve bunun devam ettirilmesi, tüm dünya ülkelerinin toplumsal hedefidir. Sağlıklı bireylere sahip olmak, toplumsal barışın ve ekonomik kalkınmanın da temel unsuru sayılmaktadır. Çünkü, sağlıksız bireyler işgücü kaybı nedeniyle bir yandan gelir artışını engellemekte diğer yandan toplumsal harcamaları da arttırıcı bir etki yaratmak suretiyle ekonomide olumsuz etkiler yaratırlar. 2.’’Sağlık Hakkı’’ Kavramı Dünyada yaşanan bir çok çatışma ve baskıcı rejimlere ve uygulamalara rağmen çağımızın bir hak ve özgürlükler çağı olduğunu söylemek müm- doğuracağı sonuçlar bakımınkündür. Bunun nedeni; artık dan araştırmak ve tartışma insanın bireysel ve toplumsal İnsan haklarını sağlıkla ilişkili hayatına ilişkin bir çok konupolitika ve programların politik, nun hak temelli yaklaşımla dile ekonomik ve sosyal alanlar da getirilmesidir. Hak, hukuken dahil olmak üzere tüm alanlarkorunan bir menfaattir. Huda tasarlanması, yürütülmesi, kuk düzeninin kişilere tanımış denetlenmesi ve değerlendiolduğu yetkiler çerçevesinde rilmesinin ayrılmaz bir boyutu bir kimsenin isteyebileceği, haline getirme ileri sürebileceği bir durumu ve Sağlık hakkı’nın bileşenlerini iki iddia edebilme imkanını tanır. ana kısma ayırmak mümkünHak temelli yaklaşımı kısaca şu dür: şekilde özetlemek mümkündür: • Sağlık hizmetleri ile ilgili • Politika oluşturma ve planolanlar lamanın kalbine insan • Güvenli su, gıda, sanitasyon hakları ilke ve standartlarını ve barınma gibi sağlığı etkikoymak leyen genel yaşam şartları • Toplumu hak temelli yaklaile ilgili olanlar şım konusunda eğitmek Buradan da anlaşılacağı üzere • Tüm paydaşların nitelikli sağlık hakkı, sağlık hizmetlerini katılımını sağlamak ve sağlığın belirleyicilerini ku• Hesap verebilirliği kanıtlaşatan etkili, entegre bir sağlık mak sistemi hakkıdır. Genel olarak • Dezavantajlı gruplara aytoplumun, özel olarak her birerımcılık yapmamak yin sağlık hakkını kollamak ve Son yıllarda, sağlığın da gisağlık hizmetlerinden yeterince derek artan bir biçimde insan yararlanmasını sağlamak, devhakları bağlamında ele alınması letin öncelikli görevidir. Bireyler sonucu ‘’sağlık hakkı’’ kaviçin hak olan sağlık, devletler ramı doğmuştur. Sağlık hakkı, açısından da görev olup; bu sağlıklı bireyler ve toplum hegörev Anayasal düzeyde ve define ulaşabilmek için gerekli uluslar arası hukuk belgeleri ile tesislere ve şartlara ulaşma, de desteklenmektedir. bunları kullanma hakkıdır. Sağlığa hak te2.1. Uluslararası Belmelli yaklaşımın gelerde Sağlık Hakkı süreçleri ise 1948’de kabul şöyle ifade edilen İnsan Hakedilebilir: ları Evrensel İnsan hakBildirgesi’nin larını sağlıkta 25. Maddegelişim için çatı si; olarak kullan‘’1. Herma kesin Sağlık politika kendive programsinin ve larını ya da ailesinin mevzuatını sağlık insan hakları açısından ve refahı 39 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir. 2. Anaların ve çocukların özel bakım ve yardım görme hakları vardır. Bütün çocuklar, evlilik içi veya evlilik dışı doğmuş olsunlar, aynı sosyal güvenceden yararlanırlar’’ diyerek en temel hak olan ‘’yaşam hakkı’’ çerçevesinde sağlık hakkı’na yer vermiştir. İkinci önemli belge olarak kabul edeceğimiz, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin bir devamı niteliğinde olan ve devletlerin kabul ve imzasıyla o ülkeye ait bir ‘’ulusal iç hukuk kuralı’’ haline gelmiş bulunan ‘’Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’’ nin 12. Maddesi de sağlık hakkını ‘’Sağlık Standart Hakkı’’ başlığı altında şöyle düzenlemiştir: 1. Bu sözleşmeye taraf devletler, herkesin mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkını tanır. 2. Bu sözleşmeye taraf devletlerin bu hakkı tam olarak gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbirler, aşağıdakiler için de alınması gerekli tedbirleri içerir: • Var olan doğum oranının ve bebek ölümlerinin düşürülmesi ile çocukların sağlıklı gelişimlerinin sağlanması; • Çevre sağlığını ve sanayi temizliğini her yönüyle ileri götürme; • Salgın hastalıkların, yöresel hastalıkların, mesleki hastalıkların ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü; • Hastalık halinde her türlü sağlık hizmetinin ve bakımının sağlanması için gerekli şartların yaratılması 1965’te yürürlüğe giren Avrupa Sosyal Şartı’nda ise, 11. Maddede ve ‘’Sağlığın Korunması Hakkı’’ başlığı altında: ‘’Akit taraflar sağlığın korunması hakkının etkin biçimde kullanılmasını sağlamak üzere, ya doğrudan veya kamusal veya özel örgütlerle işbirliği içinde, diğer önlemlerin yanı sıra; Sağlık hakkı; sağlıklı bireyler ve toplum hedefine ulaşabilmek için gerekli tesislere ve şartlara ulaşma, bunları kullanma hakkıdır. Sağlık Hakkı, İnsan Hakkları Evrensel Bildirgesine de girmiştir. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 40 Bu tanımlamalarda dikkati çeken husus, sağlığın sosyal bakımdan iyilik haliyle ilişkisidir. Bir başka deyişle; sağlık, hastalık, sakatlık gibi fiziksel rahatsızlık yanında ruhsal ve toplumsal rahatsızlıkların da bulunmamasını gerektirir. Bu çerçevede, sağlığın yalnızca bireysel bir sorun olarak kabul edilemeyeceği toplumsal bakışın ve toplumdan kaynaklanan etkileşimin de dikkate alınması gereği açık biçimde saptanabilmektedir. Bireylerin sağlıklı olmalarının sağlanması ve bunun devam ettirilmesi, tüm dünya ülkelerinin toplumsal hedefidir. Sağlıklı bireylere sahip olmak, toplumsal barışın ve ekonomik kalkınmanın da temel unsuru sayılmaktadır. Çünkü, sağlıksız bireyler işgücü kaybı nedeniyle bir yandan gelir artışını engellemekte diğer yandan toplumsal harcamaları da arttırıcı bir etki yaratmak suretiyle ekonomide olumsuz etkiler yaratırlar. 1- Sağlığın bozulmasına yol açan etkenleri olabildiğince ortadan kaldırmak; 2- Sağlığı geliştirmek ve sağlık konularında kişisel sorumluluğu artırmak üzere eğitim ve danışma kolaylıkları sağlamak; 3-Salgın hastalıklarla yerleşik mevzii ve başka hastalıkları olabildiğince önlemek üzere tasarlanmış uygun önlemler almayı taahhüt ederler.’’ şeklinde bir düzenleme getirmiştir. Avrupa Sosyal Şartı’nın öngördüğü denetim mekanizması çerçevesinde, 1994-1998 arası dönemi kapsayan, 7. Raporda Türkiye’nin 11. Madde de belirlenen yükümlülükleri yerine getirmediği ve sözleşmeye uygun davranmadığı belirtilmiştir. Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi’nde ise 35. Maddede ve ‘’Sağlık Hizmetleri’’ başlığı altında: ‘’Herkes, ulusal yasalar ve uygulamalarda belirtilen şartlar çerçevesinde koruyucu sağlık hizmetlerinden ve tıbbi tedaviden yararlanma hakkına sahiptir. Bütün birlik politikaları ve faaliyetlerinin tanımlanması ve uygulanmasında yüksek düzeyde bir insan sağlığı koruması sağlanmalıdır.’’şeklinde düzenlenmiştir. 2.2. Ulusal Belgelerde Sağlık Hakkı 1961 Anayasası’nın 49.Maddesinde ‘’devlet herkesin beden ve ruh sağlığı içinde yaşayabilmesini sağlamakla ödevlidir.’’ şeklinde ifade edilmiştir. 1982 Anayasası’nın 56. Maddesinde sağlık konusunda devlete verilen ödevler şunlardır: ‘’Herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak’’, ‘’insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini geliştirmek amacıyla, sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenlemek’’. 1982 Anayasası ile 1961 Anayasası karşılaştırıldığında açık ve net olarak sağlık hakkı ifadesine yer verilmemiş; anılan hak ile ilgili olarak devlete bazı ödevler yüklenmiştir. 1982 Anayasası ile 1961 Anayasası karşılaştırıldığında açık ve net olarak sağlık hakkı ifadesine yer verilmemiş; anılan hak ile ilgili olarak devlete bazı ödevler yüklenmiştir. Yararlanılan Kaynaklar: Algan, Bülent (2007). Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Hakların Korunması, Ankara Altay, Asuman (2007). ‘’Sağlık Hizmetlerinin Sunumunda Yeni Açılımlar’’ Sayıştay Dergisi, Ocak-Mart 2007, Sayı 64 Çakır, Yafes (2011). ‘’Sağlık Hizmetlerinde Katılım Payı Uygulaması’’ Sayıştay Dergisi, Ocak-Mart, Sayı 80 Fişek, Nusret H. (1985). Halk Sağlığına Giriş, Hacettepe Üniversitesi-Dünya Sağlık Örgütü Hizmet Araştırma ve Araştırıcı Yetiştirme Merkezi Yayını No:2, Ankara Karahan, Ömer (1998). Hastane Hizmetleri Pazarlaması ve Halkla İlişkiler, Modern Hastane Yönetimi Dergisi, Sayı :4, İstanbul. Nygren-Krug, Helena (2002). Sağlık ve İnsan Hakları Üzerine 25 Soru 25 Cevap, Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi Derneği Serisi, Sayı 1 Okay, Ayla (2012). Sağlık İletişimi, Derin Yayınları, İstanbul Zengin, Nazmi (2010). ‘’Sağlık Hakkı ve Sağlık Haklarının Sunumu’’, Sağlıkta Performans ve Kalite Dergisi, Ocak Sayısı, No:1 (http://www.tbmm.gov.tr) (http://www.kamudenetciligi.gov.tr) (http://insanhaklarimerkezi.bilgi.edu.tr) (http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/hukuk/temelhak.pdf) 41 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 42 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 ZAFERİN AB-I HAYAT NEFERLERİ: Yaşatmak için yaşayanlar yıl önce... Çanakkale’yi geçilmez kılan ruhun en büyük destekçisi, Mehmetçiğin tedavisi için tüm imkânlarını seferber eden sıhhıye neferleridir. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 • ----->>>>>> 189 Sağlık Hizmetleri Sıhhiye sınıfları; muhtelif uzmanlardan doktor, cerrah (operatör), eczacı, dişçi, kimyager, pansumancı ve hasta bakıcı ve tezkerecilerden oluşmaktadır. Sıhhıye bu kutsal savaşta yaralanan kardeşlerini bir an önce cephe gerisine tedavi için götüren askerlerdi. Sıhhiye sınıfı erleri İhtiyaca göre hasta bakıcı olarak bir kısım erler de doğrudan doğruya kur’a eratı (muharip sınıf) arasından ayrılırdı ki bu erler genel olarak silâhaltında kullanılmağa elverişli olmayan erler olurlardı. Kur’a arasından hasta bakıcı olarak ayrılan erlerin sağlık hizmeti eğitimleri, kıtalarda altı hafta devam ederdi. Bu gibi erler askerlik hizmetlerini devamlı olarak sabit hastanelerde yaparlardı. Bunların hepsi, sıhhiye sınıfı erleri olarak değerlendirilir ve askerlik şubelerinde künyelerine işlenirdi. Ab-ı Hayat Neferleri Çok kanlı geçen muharebede, askerin yanında bulunan sağlık hizmetinin birinci elemanları tezkerecilerdir. Bunlar, bu kutsal savaşta yaralanan kardeşlerini bir an önce cephe gerisine tedavi için götüren askerlerdi. Yaralı,genç askerlerin sargı yerinde karşılaştığı sağlık elemanları, hemşirelik görevi yapan tıbbiyeli öğrenciler ve doktorlardı. Cephede sıcak muharebelerde bulunanların yaklaşık üç katı, savaşan kardeşlerinin hizmetinde bulunmuşlardır. Bu hizmetleri içerisinde en çok hizmeti dokunanlar da sağlık çalışanlarıdır. Sıhhiye sınıfları; muhtelif uzmanlardan doktor, cerrah (operatör), eczacı, dişçi, kimyager, pansumancı, hasta bakıcı ve tezkerecilerden oluşmaktadır. Bütün hastane teşkilatı general rütbesinde ve Harbiye Nezareti’ne bağlı bir Sıhhiye Reisi’nin (Sağlık Bakanı) emrine verilmiştir. Bu şekilde sıhhiye sınıfı, Harbiye Nezareti Sağlık Dairesi 45 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 Başkanlığı’nın bünyesi içinde birleştirilmişlerdir. Bu sınıfın barıştaki görevi; kıtalarla birlikte askeri hastane ve laboratuarlarda hizmet vermekti. 190 Líaabr^*2*. Kıtaların kadrolarına verilen doktorlar, ilk sağlık kademeleri olarak görev yapmışlardır. Savaşta ise bu sağlık teşkilatı büyütülerek; her orduda general rütbesinde bir doktor müfettişin, her kolorduda bir doktor albayın, her tümende bir doktor albayın veya doktor yarbay başhekimin bulundurulması esas olarak kabul edilmiştir. Birliklerde en az bir doktorun bulunması kuraldı. Barışta ise küçük kıta revirleri ve sabit askeri hastaneler, sıhhiye sınıflarının başlıca kurumlarıdır. Seferde, ordu, kolordu ve tümen sıhhiye bölükleri ile sabit memleket için harp menzil hastaneleri, kızılay hastaneleri ve seyyar hastaneler, ordu sağlık teşkilatının başlıca faaliyet merkez ve kurumları olarak teşkilatlıdır. Sıhhiye sınıfı erleri İhtiyaca göre hasta bakıcı olarak bir kısım erler de doğrudan doğruya kur’a eratı (muharip sınıf) arasından ayrılırdı ki bu erler genel olarak silâhaltında kullanılmağa elverişli olmayan erler olurlardı. Kur’a arasından hasta bakıcı olarak ayrılan erlerin sağlık hizmeti eğitimleri, kıtalarda altı ha a devam ederdi. Bu gibi erler askerlik hizmetlerini devamlı olarak sabit hastanelerde yaparlardı. Bunların hepsi, sıhhiye sınıfı erleri olarak değerlendirilir ve askerlik şubelerinde künyelerine işlenirdi. Sağlık subayları ile birlikte sıhhiye erleri olarak ayrılanlar da sıhhiye sınıfının birer birimi sayılmıştır. (1910 Sıhhiye Nizamnamesi “Erat” bölümü). Bu sebeple ordudaki sıhhiye sınıfı erlerinin hepsi Harbiye Nezareti Sıhhiye Dairesi’nin nezaret ve kontrolü altında bulundurulmuştur. Birinci Dünya Harbi’nin başından itibaren gerek Harbiye Nezareti’nde gerekse orduda bulunan sıhhiye sınıfı subay ve erlerinin bağlantı durumlarında teşkilat değişikliği yapılmış ve Harbiye Nezareti ile ordularda bağımsız sıhhiye daireleri, ordu, kolordu, tümen ve alay başhekimi bulundurmuştur. Ancak daireler Harbiye Nezareti’ne bağlanırken kıta başhekimleri fenni bakımdan amirlerine bağlanmış; fa k a t id a r i b a k ım d a n m e n s u p o ld u k la r ı k ıt a komutanlarının emrinde tutulmuşlardır. Bu suretle daireler, her yıl muvazzaf ordu ile ihtiyat ve redifte bulunacak sıhhiye erlerinin miktarlarını, terhisli olarak izinli gideceklerin yerlerine muvazzaf ordunun ihtiyacına göre ne miktar sıhhiye eri yetiştirileceğini kolordularla muhabere ederek tayin ve tespit etmekte idi. Genel olarak sıhhiye erleri, barış zamanında merkez hastaneleri ile kıtaların sağlık hizmetlerinde bulunurdu. Her bir bölükte ise birer sıhhiye eri veya sıhhiye onbaşısı bulunurdu. Sıhhiye onbaşılarının savaşta durumunda seyyar ve sabit harp menzil hastanelerinde görev yapmaları kuraldı. Sıhhiye sınıfına ayrılan erlerin görevleri; hastalara bakmak, ameliyatlarda bulunmak, hasta ve yaralıların günlük hizmetlerini görmektir. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 46 • ----->>>>>> Sıhhiye erlerinin, silâhaltında en az altı ay eğitim görmüş ve sağlık işleri için gerekli niteliklere sahip erlerden seçilmiş olmaları şarttı. Bu sebeple sıhhiye sınıfına ayrılan erlerin ayrılma işlemleri her yıl ekim ayında sona ererdi. Bu gibi erler ilkin hastanelere verilirdi ve buraları onlar için birer eğitim merkezi olurdu. Hastanelerde altı ay devam eden bir eğitimden sonra sınavlarda başarı gösterenler onbaşılığa terfi ederlerdi. Başarı gösteremeyenler ise muharip kıtalara iade olunur veya askeri hastanelerde hasta bakıcı (hademe) olarak ayrılırlardı. Bununla beraber her ihtiyaca göre hasta bakıcı olarak bir kısım erler de doğrudan doğruya ‘’Kur’a Eratı’’ (muharip sınıf) arasından ayrılırdı ki bu erler genel olarak silâhaltında kullanılmaya elverişli olmayan erler olurlardı. Kur’a arasından hasta bakıcı olarak ayrılan erlerin sağlık hizmeti eğitimleri, kıtalarda altı hafta devam ederdi. Bu gibi erler askerlik hizmetlerini devamlı olarak sabit hastanelerde yaparlardı. Bunların hepsi, sıhhiye sınıfı erleri olarak değerlendirilir ve askerlik şubelerinde künyelerine işlenirdi. Seferde bütün sağlık kurumlarının ve bu kurumlarda çalışan personelin ‘’Cenevre Sözleşmesi’’ hükümleri gereğince her türlü taarruzdan korunmuş oldukları kabul edilmiştir. İdari anlamda muharip birliklere hizmet eden ve 26 Nisan 1915’te 47 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 Tüm imkansızlıklara rağmen sağlık hizmetini yürüten doktorlar, eczacılar, veteriner hekimler, kimyacılar, hastabakıcılar, tezkereciler olağanüstü gayretlerle bir canı kurtarmak adına gösterdikleri fedakarlıklar her türlü övgüye layıktır. Çanakkale Cephesi’nde kara muharebelerini yönetmek için kurulan 5’inci Ordu’nun başına Mareşal Liman Von Sanders getirilmiştir. Bu oluşumun peşinden 5’inci Ordu Menzil Müfettişliği de kurulmuştur. 5’inci Ordu Menzil Müfettişliği’nin karargah şubeleri Akbaş’tadır. Bu teşkilde muhafız, telgraf müfrezesi, sahra postası ve sahra jandarma takımı mevcuttur. Muharebe devam ederken ihtiyaç durumunda aşağıdaki teşkiller kurulmuştur: Uzunköprü, Keşan, Gelibolu, Bayırköy, Ilgardere, Akbaş, Biga, Karabiga, Malular, Burgaz ve Çanakale’de “Nokta Komutanlıkları”; Çardak, Gelibolu, Ilgardere, Akbaş, Kilye, Karabiga, Lâpseki, Burgaz ve Çanakale’de “İskele Komutanlıkları”; Gürecik, Bayırköy, Yerlisu ve Karapınar’da “Çayhaneler”; Burgaz ve Gelibolu’da “Ekmekçi Takımları”; Malular, Uzunköprü, Keşan, Biga, Karabiga, Ilgardere, Gelibolu, Lâpseki, Burgaz ve Işıklar’da “Erzak Ambarları”; Keşan, Uzunköprü , Biga ve Işıklar’da “Erzak Nakliye Katarları”; Burgaz, Gelibolu, Akbaş ve Ilgardere’de “Cephane Deposu”; Akbaş’ta “İstihkâm Deposu”; Akbaş ve Keşan’da “Cephane Katarı”; Akbaş’ta “Hamal Taburları”; Uzunköprü, Keşan ve Gelibolu’da “Hamal Bölükleri”; Yalova, Ilgardere, Biga ve Burgaz’da “Amele Taburları”, Lâpseki’de “Araba İmalathanesi”, Ilgardere’de “Köprücü Takımı”, Biga’da “İnşaat Bölüğü”. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 48 • ----->>>>>> 5 nci Ordu Menzil Müfettişliği’nin sağlık tesisleri ise: Dümrek (5x300 yataklı), Şarköy (5x200 yataklı), Lâpseki (2x1.100 yataklı) ve Çardak Hastanesi (850 yataklı) “Harp Hastaneleri”; Keşan (180 yataklı), Erdek (600 yataklı), Karabiga (150 yataklı), Mürefte (400 yataklı), Lâpseki (4x500 yataklı), Bayırköy (2x500 yataklı), Dimetoka (3x650 yataklı), Biga Hastanesi (2x1000+850 yataklı) “Menzil Hastaneleri”; Tekirdağ (650 yataklı+ 1650 yataklı Gelibolu’dan naklen), “Merkez Hastaneleri”, Tekirdağ (300 yataklı) “Kızılay Hastanesi”; Galata (600 yataklı) “Salgın Hastanesi”, Biga (600 yataklı) “Sıhhiye Depo Taburu”; Biga “Hastane Nakliye Müfrezesi”; ‘’Lâpseki “Ecza Deposu”; Ilgardere (600 yataklı) “12 nci Tümen hastanesi” Burgaz (1600 yataklı) “10 ncu Tümen Hastanesi” ve Eriklice (2000 yataklı) “8 nci Tümen Hastanesi”; 60 No.lu, 61 No.lu, 63 No.lu, 70 No.lu, Gülnihal ve Akdeniz “Hastane Gemileri” hizmettedir. Veteriner tesisleri ise: Keşan, Burgaz ve Pazarlı’da “Araba ve Hayvan Depoları”; Ilgardere (3), Suluca (2) ve Münif Bey Çiftliği’nde “Hayvan Hastaneleri” ve Suluca’da Veteriner İlaç Deposu” dur. Çanakkale Cephesi açılmadan önce Müstahkem Mevki Komutanlığı kuruluşunda yer alan 5’inci Şube Müdürlüğü (Başhekim) sağlık iş- 49 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 lerini yürütmekle görevliydi. Bu müdürlüğün başında Sağlık Genel Müfettişi Tabip Albay Süleyman Numan Bey bulunuyordu. Komutanlığa bağlı birliklerde (topçu alayı ve taburlarda) birer doktor bulunması kuraldı. Savaş öncesinde Seddülbahir, Kumkale, Kilitbahir’de, Çanakkale ve Eceabat’ta yataklı birer revir; Müstahkem Mevki Birlikleri’yle 9‘uncu Tümen için Çanakkale’de 250 yataklı bir mevki hastanesi bulunuyordu. Birleşik Filo’nun boğazı geçme girişimleri üzerine bazı birlikler Çanakkale harekât alanına kaydırılmış olduğundan, o tarihlere kadar bölgede bulunan sağlık kuruluşları takviye edilmiş olup, revirlerin yatak sayıları artırılmıştı. Aynı zamanda 22 Aralık 1914’te yapılan bir düzenlemede, Anafarta ve Kirte’de birer revir açılması, mevki hastanesi durumunda bulunan Eceabat Hastanesi’nde, Kocadere ve Eceabat’taki birliklere revir hizmeti verilebilecek bir koğuşun ayrılması öngörüldü. Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, 27 Şubat 1915’te Çanakkale’den İstanbul’a gönderdiği raporda, 19’uncu Tümen de dâhil olduğu halde bütün Müstahkem mevki Kıtalarında yalnız iki operatör bulunduğu ancak ihtiyacı karşılamasının mümkün olmadığı, hiç olmazsa iki operatörün daha sevk edilmesi istenir. Bu hastanelerin bir kısmının sağlık personeli (özellikle doktor, diş OCAK-ŞUBAT-MART 2016 50 • ----->>>>>> Seddülbahir’de ki lojistik faaliyetler.... OCAK-ŞUBAT-MART 2016 hekimi, eczacı, kimyager) ve malzeme eksiklikleri vardı. Bundan başka geniş bir bölgede yayılmış bulunan bazı Müstahkem Mevki bataryalarıyla, 9’uncu Tümen, Tabur ve Alayları’nın da doktorları yoktu. Bu eksikliklerin tamamlanması için Harbiye Nezareti’nden istekte bulunulmuş, yerel imkânlar seferber edilmiştir. Bu arada 9’uncu Tümen emrinde, bölgenin özelliği gereği iki seyyar hastane bulunuyordu. Çünkü Tümen’in Boğaz’ın iki yakasında görev alması ve birliklerinin geniş bir bölgeye yayılmış bulunması buna etkendi. Bu hastaneler, muharebe alanında gereken tıbbi müdahaleyi yapacak biçimde donatılmıştı. 18 Mart 1915’te Çanakkale Boğaz Muharebesi sırasında, Çanakkale Boğazı’nın iki yakasındaki sağlık tesislerinin durumu şöyleydi: Nara, Anadolu Mecidiyesi, Çimenlik, Kepez-Dardanos Tabyaları; Karantina, Erenköy batısı, İntepe’de birer; Anadolu Hamidiye Tabyası’nda iki kıta sargı yeri; Gelibolu Yarımadası’nda Değirmenburnu Tabyası’nda, Yıldız Tabyası’nda, Kilitbahir, Havuzlar, Tengerderesi, Soğanlıdere, Domuzdere’de birer sargı yeri faaliyette idi. Ayrıca 9’uncu Sıhhiye Bölüğü, Anadolu Hamidiye Tabyası – Dardanos Topçu Grubu; Erenköy ve İntepe Topçu Grupları gerisinde; Sarafim Çiftliği’nde birer araba durak yeri kurmuştu. Eceabat ve Kilitbahir’de 100’er yataklı, Erenköy’de Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı bünyesinde 500 Yataklı seyyar hastane mevcuttu. Kara muharebeleri başlamadan önce, Anadolu sahilinde Müstahkem Mevki Komutanlığı emrinde Çanakkale Merkez Hastanesi ile Gelibolu’da şehir dışındaki kışla binalarında 3. Kolordu tarafından kurulmuş 400 yataklı Gelibolu Hastanesi’nden ibaretti. 19. Tümen’in seyyar hastanesi Kilitbahir’de, 9. Tümen’in seyyar hastanesi de Anadolu Yakası’nda Sarıçalı’da büyükçe bir revir vazifesi görmek üzere yarı aktif bir halde (adi hastalıklara mahsus olarak) bulunuyordu. Esasen barış döneminde Kolordu merkezi olan Tekirdağ’daki Kolordu Merkez Hastanesi de kadrosu biraz daraltılmak suretiyle Kolordu Asker Alma Başkanlığı emrinde, kolordunun İhtiyat Hastanesi görevini yapmak üzere yerinde bırakılmıştır. Çanakkale Hastanesi, bombardıman esnasında meydana gelen az sayıdaki yaralıların tedavisinde yeterliydi. Müstahkem Mevki Komutanlığı’nda ve 3’üncü Kolordu’da da meydana gelen hastalıkların tedavisini yukarıda adı geçen sağlık kurumları yapıyordu. Tedavileri uzun sürecek yaralılar İstanbul’da Gülhane’ye; hastaların büyük çoğunluğu Tekirdağ’a, bir kısmı da yine İstanbul’a gönderilerek, Çanakkale ve Boğaz bölgesindeki hastanelerin yeni yaralı ve hastaları kabule hazır olması için boş yer ve yatak bulunduruluyordu. Kızılay’dan 200 yataklı mükemmel donanımlı bir hastane alarak Gelibolu’daki Fransız Hastanesi takviye edilmiş, bütün personeliyle Gelibolu’ya intikal ettirilmiş bulunan Bandırma Hastanesi’nin yerine Doktor Yüzbaşı Niyazi İsmet ve İskele Komutanı Binbaşı Ali Bey’in yardımı ve halktan temin edilen malzeme ile 200 yataklı bir hastane açılmıştı. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 52 • ----->>>>>> Çanakkale Bölgesi, özelikle Kumkale doğusu ve daha güneyde Menderes Çayı’nın oluşturduğu bataklık ve başka yerlerdeki durgun sular nedeniyle, sıtma hastalığı yöre halkında ve askerlerde sık sık görünmekteydi. Bölgede sıkça rastlanan kolera, tifo ve çiçek hastalıklarına karşı aşı uygulamasına özen gösteriliyordu. Lekeli humma (tifüs) tüberküloz, zatürree ve zatülcenp gibi hastalıklara da rastlanmaktaydı. Bit salgınına karşı, imkânlar ölçüsünde askerlerin giysileri etüv veya sahra fırınlarından geçirilerek temizlenmeye çalışılıyordu. Nisan ayının ortalarından itibaren 3. Kolordu erleri arasında ‘iskorpüt’ baş göstermişti. İaşe şeklinde yapılan ıslahatla az zamanda kaybolmuş, bir iki ay zarfında bundan başka mühim bir hastalık görülmemiştir. Öte yandan memlekette ilaç endüstrisi de yok denecek durumdaydı. İlaçların çoğu, dış ülkelerden gelmekteydi. Örneğin, daha savaşın başlangıcında iyot sıkıntısı baş gösterdi. Bu nedenle tentürdiyot kullanılmasında çok titiz davranılması emredilmişti. İngiliz ve Fransız donanmasının gerek 3 Kasım 1914, 19 Şubat ve 25 Şubat 1915’te boğazın giriş tabyalarına yaptığı bombardımanlar sırasında gerekse bunu izleyen ve boğaz içinde geçen deniz muharebesinde (Birleşik Filo ile tabya ve bataryalar arasında) yaralanan ve hastalanarak mevzi gerisine alınması gereken erlerin tedavileri, yaralı yuvalarında yapılıyordu. Burada yapılan ilk tedavilerinden sonra, ya tekrar cepheye gönderiliyor veya taburlarca açılmış olan kıta sargı yerlerine gönderiliyordu. Kıta sargı yerinden geriye sevk edilecek olanlar hafif yaralı toplama yerlerine, yarası ağır olanlar araba durak yerlerine gönderiliyor; buradan da Tümen Sıhhiye Bölükleri’nce açılan büyük sargı yerine götürülüyordu. Tümen Sıhhiye Bölükleri, gelen yaralı ve hastaların tedavisini ve hatta ameliyatını yapmakta, gerekenleri ve yatak mevcudundan fazla olanları seyyar hastanelere yollamaktaydı. Tümen Sıhhiye Bölükleri’nde hasta taşıma otosu olmadığından, yaralı ve hastaların muharebe alanı gerisindeki salık teşkillerine veya hastanelere nakilleri için, hasta nakliye arabalarından veya erzak, cephane getiren nakliye kollarından yararlanılmaktaydı. 18 Mart Zaferi’nden sonra 5. Ordu’nun hastane ihtiyaçlarını karşılamak üzere ’’Gülnihal Vapuru’’, üç adet 500 yataklı menzil, beş adet 150’şer yataklı harp hastanesi, sıhhiye deposu, Niyazi İsmet (Gözcü) Bey tarafından Karabiga’dan temin edilen 20 kadar Yeniköy tipi uzun yolcu arabalı hasta 53 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 nakliye kolu Biga’da Ordu Menzil Başhekimliği emrine verilmişti. Cephedeki sağlık teşekkülleri 18 Mart Zaferi’ne sahil savunması bölgesi ve denize mücavir alandaki sargı yerleri ve mevcut hastanelerden ibaretti. Karadaki muharebelerin uzayacağı kesinleşince sistem ona göre tanzim edildi. Cephedeki yaralıların ve hastaların tedavilerinin yanında, cephenin kuzeyine doğru Behramlı, Kilitbahir, Eceabat, Bigalı, Kocadere, Küçük Anafartalar, Büyük Anafartalar, Akbaş, Yalova, Ilgardere, Turşun, Galata, Karainebeyli, Gelibolu, Bergos, Bolayır, Evreşe, Uzunköprü, Şarköy Eriklice, Mürefte, Malkara, Tekirdağ, Kırklareli, Edirne gibi köy, kasaba ve vilayetlerdeki hastanelerde; İstanbul hastanelerinin yaklaşık tamamına yakını, Anadolu yakasında Çanakkale ve kuzeyinde Lâpseki, Karabiga, Biga, Dimetoka, Erdek, Bandırma, Mudanya, Adapazarı, İzmit; Çanakkale güneyindeki Erenköy, Pınarbaşı, Ezine, Edremit, Ayvalık, Balıkesir, Soma, Menemen, İzmir; Akhisar, Ankara, Afyonkara-hisar, Adana, Antalya, Burdur, Dinar, Konya, Milas, Söke, Tokat gibi diğer birçok kasaba ve vilayetler gazilere sağlık hizmetleri konusunda her türlü imkânlarını seferber etmişlerdir. Sonuç olarak, Çanakkale’yi geçilmez kılan Mehmetçiğin tedavisi için tüm imkânların seferber edildiğinden bahsetmek, hiç de mübalağalı olmayacaktır. Yararlanılan Kaynak: ‘’Sıhhiye 1915 Yüz Yıl Önce’’, T.C. Sağlık Bakanlığı, Ankara,2015. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 54 Ordudaki insan sağlığının korunması, tedavisi ve onların iyi beslenerek muharebe güçlerinin artırılması, her türlü iklim şartlarına karşı koyacak şekilde giydirilmesi ve donatılması, sıhhiye sınıflarının başlıca görevlerinden idi. Bedeli Çanakkale’de altın olarak tesviye olunacaktır... Bu şehit ve gazilerin hepsi 17-22 Curabitur yaşındayken ve bir kısmı henüz mektebin lise ve orta kısımlarında, bir İ kısmıysa mezun ve İstanbul mparatorluk devrinde vermişler, 150 kadarı da şehit Darülfünunu veya Avrupa “Mekteb-i Sultani’’ adıyla olmuştur. tanınan ve derslerinin taAskerlik görevini yaparken üniversitelerinde tahsildeyken, mamı hem Türkçe hem Franvatan uğrunda şehadet mertesızca olan tek mektep; ismi besine ermek veya gazi olmak birbirleriyle askerlik Cumhuriyetle birlikteyarış ‘’Gala-edercesine her Türk için tabii bir şeydir. tasaray Lisesi’’ne çevrilen Ancak bu 45 şehit ve 150 eğitim kurumuydu. durumu başkadır. Zira, şubesine koşmuşlar vegazinin gönüllü olarak bunların istisnasız hepsi, (1909 ve 1914 ‘’Askeri MükelleTamamı 650 olan öğrenci saaskere yazılmışlardır. fiyet Kanunu’’ gereğince) yısının yarısına yakını, imparatorluğun Rum, Ermeni, Yahudi, askerlik vazifesinden ya muaf, Bulgar, Sırp, Karadağlı gibi gay- ya da ‘’maksureli’’ (tescilli) rimüslim ekalliyet çocuklarıydı. tutulmuş gençlerdir. Bu okulun öğrenci ve mezunları, Trablusgarp İtalyan Harbi (1911), Birinci Balkan Harbi Bu iki Kanun, Sultani mektepleri talebe ve mezunlarını askerlik görevinden ‘’maksureli’’ (1912), İkinci Balkan Harbi (1913), Birinci Cihan Harbi (1914), İstiklal Savaşı (1921), Kıbrıs Barış Harekatı (1974) gibi savaşlara katılarak 45 şehit ettiği gibi, Balkan Harbi sırasında mer’i olan 1909 kanunu da, üstelik bütün İstanbul halkını askerlik görevinden azade kılmaktadır. Bu şehit ve gazilerin 55 hepsi 17-22 yaşındayken ve bir kısmı henüz mektebin lise ve orta kısımlarında, bir kısmıysa mezun ve İstanbul Darülfünunu veya Avrupa üniversitelerinde tahsildeyken, birbirleriyle yarış edercesine askerlik şubesine koşmuşlar ve gönüllü olarak askere yazılmışlardır. Hatta içlerinden Irak cephesinde şehit düşen 646 Celal İbrahim (Kürt Celal), Seferberlik ilanıyla beraber geceden gidip askerlik şubesinin kapısında sabahlamış ve ‘’1 Numaralı Gönüllü’’ yazılmak şerefini elde etmiştir. Bu gençlerin hepsi mükemmel lisan bildiklerinden, gönüllü kaydolunca karargah hizmetine alınmışlar, ancak cepheye ısrarla talip olarak ön saflarda dövüşmüşlerdir. ***** Üç aylık bir talimden sonra Mehmed Muzaffer ‘’zabit namzedi’’ olarak Çanakkale’deydi (Mart 1916)… Müttefik İngiliz ve Fransız kuvvetleri, Çanakkale’de uğradıkları mağlubiyetten ve verdikleri 150.000 zayiattan sonra Boğaz’ı aşamayacaklarını OCAK-ŞUBAT-MART 2016 ’Bedeli Dersaadet’de altın olarak tesviye olunacaktır’’ r leo Maecenas anlamışlar, 1915’in son haftasıyla 1916’nın ilk haftasında bütün hatları tahliye edip, çıkıp gitmişlerdi… Muzaffer, Çanakkale’ye vardığında harp durmuştu. Zaman zaman, İmroz ve Bozcaada’da üslenmiş düşman gemileri ve uçakları bombardımanda bulunuyorlarsa da, 1915 Nisan’ından Aralık sonuna kadar 8 ay süren kanlı boğuşmalara kıyasla bu bombardımanlar ‘’hiç’’ mesabesindeydi. Çanakkale’deki birliklerin büyük kısmı, Kafkas, Irak ve Filistin cephelerine sevk edileceklerdi. Hazırlanma ve noksanlarını ikmal emri aldılar. Muzaffer, birliğinin alay karargahında görevliydi. Alayın kamyon ve otomobil lastiği ile diğer birtakım malzemeye ihtiyacı vardı. Bunlarsa ancak İstanbul’dan sağlanabilirdi. O devirlerde bu gibi basit mubayaalar için açık artırma yapmak, ilanlarda bulunmak, ne adetti, ne de bununla kaybedilecek vakit vardı. Her şey ‘’itimat’’ ile yürütülürdü. Muzaffer, açıkgöz ve becerikli bir İstanbul çocuğu OCAK-ŞUBAT-MART 2016 olduğundan, karargah, gerekli malzemenin temin ve mubayaasına onu memur etti. İcabeden paranın kendisine verilmesi itası için de Erkan- Harbiye Riyaseti’ne hitaben yazılı bir tezkereyi eline verdiler. O yıllarda İstanbul’da otomobil ve kamyon nadir rastlanan vasıtalardı. Bunların lastikleriyse yok denecek kadar azdı ve karaborsadaydı. Muzaffer aradı, uğraştı, nihayet Karaköy’de bir Yahudi tüccarda istediklerini buldu. Fiyatlar pek fahişti ama, yapacak bir şey yoktu. 56 Anlaşmaya vardı… Lazım gelen parayı almak için Erkan-ı Harbiye’ye gitti. Elindeki tezkereyi tediye merciine havale ettiler. Muzaffer, az sonra yaşlı bir kaymakamın (yarbay) huzurundaydı. Kaymakam uzatılan tezkereyi okudu. Karşısında hazırolda duran ihtiyat zabit namzedine baktı. İsteyeceği paranın miktarını sormadan ‘’Ne alınacak?’’ dedi. ‘’Oto ve kamyon lastiği’’ yanıtı verilince bir an durdu. Sonra Muzaffer’e dik dik baktı ve; ‘’Bana bak oğlum’’ dedi, • ----->>>>>> ‘’Ben askerin ayağına postal, sırtına kaput alacak parayı bulamıyorum. Sen otomobil lastiğinden bahsediyorsun. Hadi yürü git, insanı günaha sokma… Para mara yok…’’ Muzaffer selamı çaktı, dışarı çıktı. Harbiye Nezareti’nin (bugünkü Hukuk Fakültesi binası) bahçesinden dış kapıya ağır ağır yürürken ne yapacağını düşünüyordu. Malzemelere alayın ihtiyacı vardı. Eldeki (Almanların verdiği) iki Mercedes-Benz kamyon ve iki binek arabası lastiksizdi. Diğer malzemeler de mutlaka lazımdı. Kendisi bulur alır diye görevlendirilmişti. Eli boş dönemezdi, bir çaresini bulması gerekiyordu… Muzaffer bunları düşüne düşüne Beyazıt Meydanı’na vardı. Birden durdu, kendi kendine güldü. Aradığı çareyi bulmuştu. Doğru tüccar Yahudi’ye gitti: - Paranın tediye muamelesi akşam üstü bitecek. Ezandan sonra gelip malları alamam, gece kaldıracak yerim yok. Yarın öğleden evvel vapurum Çanakkale’ye kalkıyor, yetiştirmem lazım. Onun için, sabah ezanında geleceğim. Malları mutlaka hazır edin…’’ Tüccar ‘’Peki’’ dedi. Muzaffer tam ayrılırken ilave etti: - Altın para vermiyorlar, kağıt para verecekler…’’ Yahudi yine - Peki dedi. Ertesi sabah Muzaffer, Merkez Kumandanlığı’ndan sağladığı araba ve neferle ezan vakti Yahudi’nin dükkanının kapısındaydı. Ortalık henüz ışıyordu. Tüccar malları hazırlamıştı. Havagazı fenerinin yarım yamalak aydınlattığı loşlukta mallar arabaya yüklendi. Muzaffer, bir 100’lük kaime (kağıt para) verdi. Araba dört nala Sirkeci’ye yollandı. Malzeme önce şata,oradan du- baya bağlı gemiye aktarıldı. Az sonra gemi Çanakkale yolunu tutmuştu… Üç gün sonra, Yahudi tüccar, elindeki 100’lük kaimeyi bozdurmak üzere Osmanlı Bankası’na gitti, bozmadılar… Zira, elindeki para sahte idi… Muzaffer, evrak-ı nakdiyelerin basımında kullanılan kağıdın aynını Karaköy kırtasiyecilerinden tedarik etmiş, bütün gece oturmuş, çini mürekkebi ve boya ile, gerçeğinden bir bakışta ayırt edilemeyecek güzellikte taklit bir para yapmıştı. Tüccara verdiği ve yutturduğu para buydu. O devrin hakiki paralarının üzerindeki yazılar arasında bir de şu ibare bulunurdu: ’Bedeli Dersaadet’de altın olarak tesviye olunacaktır’’ Muzaffer, yaptığı taklit parada ise bu ibareyi şöyle yazmıştı: ‘’Bedeli Çanakkale’de altın olarak tesviye olunacaktır…’’ O’nun ‘’altın’’ dediği, Çanakkale’de Mehmetçik’in akıttığı, altından da kıymetli kanı idi… Teşekkür: Zabit Namzedi (yedeksubay) Mehmed Muzaffer’in hikayesini ilk anlatan, konunun araştırmacısı ünlü gazeteci Galatasaraylı Ziyad Ebüzziya’dır. Bu hikaye www.Gallipoli1915.org sitesinden alınmıştır. Değerli katkılarından dolayı gazeteci Yetkin İşcen’e teşekkür ederiz.) 57 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 58 SABUNCUOĞLU ŞEREFEDDİN VE AKUPUNKTUR Doç. Dr. H. Volkan ACAR* Sabuncuoğlu Şerefeddin (1385-1468?), klinisyen, araştırmacı ve eğitimci yönleriyle Türk tıbbında önemli yeri olan bir hekimdir. Amasya Darüşşifası’nda 14 yıl hekimlik yaptığı bilinen Sabuncuoğlu, yazdığı kitaplarla adının günümüze kadar kalmasını sağlamıştır. Bilinen üç kitabı Terceme-i Akrabadin, Mücerrebname ve Cerrahiyetü’l-Haniyye’dir. Yeni yayınlanan bir araştırmaya göre, Fütüvvetname adlı eserin de Sabuncuoğlu tarafından yazılmış olduğu kabul edilmektedir. Cerrahiyetü’l-Haniyye’yi yazarken Sabuncuoğlu’nun esinlendiği temel kaynak, Arap hekimi el-Zehravi tarafında yazılan Kitab et-Tasrif fitTıb’dır. Yabancı kaynaklarda adı Albucasis, Abulcasis ya da Al-Zahrawi olarak geçen Ebu el-Kasım Halife ibn el-Abbas el-Zehravi, Endülüslüdür ve 936-1013 tarihleri arasında yaşamıştır. Otuz bölümden oluşan dev eseri et-Tasrif, el-Zehravi’ye “Cerrahinin Babası” unvanını kazandırmıştır. Sabuncuoğlu Şerefeddin önce et-Tasrif’i Türkçeye çevirmiş, sonra da üzerine yeni bilgiler ve ilave bölümler eklemiştir. Eklenen bu yeni bilgilerin ve ilave bölümlerin kaynağı, Sabuncuoğlu’nun okuduğu başka kitaplar ve kendi hekimlik hayatından edindiği deneyimlerdir. Cerrahiyetü’l-Haniyye’nin transkripsiyonunu yaparak Türk tıp tarihine kazandıran Prof. Dr. İlter Uzel, iki kitap arasında 137 farklılık saptadığını ifade etmektedir. Cerrahiyetü’l-Haniyye, Türk tıbbı için birçok açıdan önemli bir eserdir. Edebi ve bilimsel eserlerde Arapça ve Farsçanın tercih edildiği bir dönemde kitabın Türkçe yazılmış olması en önemli özellikleri arasındadır. Ayrıca Cerrahiyetü’l-Ha- 59 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 Sabucuoğlu’nun Orta Asya tıbbı ve akupunkturun teorisi konusunda bilgi sahibi olduğunu görüyoruz. niyye içinde, dağlama, cerrahi ve terapötik işlemler için dizayn edilmiş çok sayıda tıbbi alet ve cihaz çizimi bulunmaktadır. Bunların çoğu el-Zehravi’den alınmış olmakla birlikte, çok sayıda alet ve cihaz Sabuncuoğlu’nun kendi çizimidir. Ancak kitabın belki de en önemli özelliği, metinde anlatılan cerrahi ve girişimsel işlemler ile hasta pozisyonlarının renkli çizimlerle resmedilmiş olmasıdır. Jinekolojik ve obstetrik pozisyonlara da yer verilen 100’den fazla çizimde erkek hekimler yanında kadın hekimler ve ebeler de resmedilmiştir. Bu çizimler nedeniyle Cerrahiyetü’l-Haniyye, hem İslam dünyasının hem de Osmanlı tıbbının ilk resimli tıp kitabı unvanını taşımaktadır. Dağlama Üç bölüm halinde yazılan kitabın ilk bölümü dağlamaya ayrılmıştır. Bir çok hastalığın tedavisi amacıyla uygulanan dağlama işleminin tek bir yöntemle yapılmadığı, farklı rahatsızlıklarda farklı dağlama yöntemlerine başvurulduğu göOCAK-ŞUBAT-MART 2016 rülmektedir. Bunlar şu şekilde sınıflandırılabilir: • Apseler ve lokal lezyonlar üzerine dağlama (Fistülize akut dakriyosistit, yarık damak, intraoral fistül, anal fistül, siğiller) • Konstriksiyon ve/veya skar dokusu oluşturmak amacıyla dağlama (Dermato/blefaroşalazis, ptosis, Dağlama işleminin tek bir yöntemle yapılmadığı, farklı rahatsızlıklarda farklı dağlama yöntemlerine başvurulduğunu görüyoruz. entropion, trikiyazis, inguinal herni) • Lokal noktalar üzerine dağlama (mide hastalıkla- 60 rında mide üzerine, karaciğer hastalıklarında karaciğer üzerine, bel ağrısında bele, kalça çıkığında kalça üzerine) • Damarlardaki kanamayı durdurmak amacıyla dağlama (İnsizyon sonrası ya da koterizasyon sonrası kanama) Bu sayılanlar dışında, 40’a yakın başlık altında tarif edilen dağlama noktaları ise akupunktur noktalarıyla büyük benzerlik göstermektedir. Tarif edilen bu yerlerin bazılarının Sabuncuoğlu tarafından nasıl anlatıldığını ve bunların hangi akupunktur noktalarına karşılık geldiğini şöyle sıralayabiliriz: Başun boynuz yirinde (ST 8), sudgında (Taiyang), iki tutak kavuşdugı yirde, agız guşesinde (ST 4), gözün kuyrugında (GB 1), köpricek gemüginün çukurında (ST 12), gögsinde, iki emceginün ortasında (CV 17), göbeginden iki barmak aşagada (CV 5). Görüldüğü gibi kitapta, aku- • ----->>>>>> punktur noktalarına karşılık gelen çok sayıda tanımlama vardır. Ama sadece bu tanımlanan noktalardan yola çıkarak Sabuncuoğlu’nun akupunktur bilgilerine sahip olduğunu iddia edemeyiz. Bunun başlıca nedeni yukarıda belirtildiği gibi, Cerrahiyetü’l-Haniyye’nin tümüyle telif bir eser olmaması, el-Zehravi’nin et-Tasrif adlı eserinin genişletilmiş bir çevirisi olmasıdır. Akupunktur Yukarıda sayılan tanımlamalardan Sabuncuoğlu Şerefeddin’in akupunktur bildiğini öne süremesek de, aşağıda sayacağımız dört başlık altında verilen bilgilerden hekimimizin Orta Asya tıbbı ve akupunkturun teorisi konusunda bilgi sahibi olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bu dört başlıkta sayılan bilgiler, et-Tasrif’te yazılı olmamasına karşın Cerrahiyetü’l-Haniyye’de tasının stimülasyonu için önerilmektedir. Müellif-i kitab Şerefeddin eydür, ben bir tecribe buldum, otuz kerre tecribe itdügümden sonra bu kitaba yazdum, ol tecribe budur kim, bir kişinün sag tarafındagı dişi agrısa sol Bu başlıkta Sabuncuoğlu’nun bilegünün alt gemüginün üzeismini belirtmediği bir kaynak- rine dag idesin, sol agrısa satan öğrendiği bir yöntem açık- ğına lanır. Bu yöntemi Sabuncuoğlu 30 hasta üzerinde uygulayıp etkisini gördükten sonra kitaba Bu başlıkta Sabuncuoğlu önce, eklemiştir. Bu başlıkta tanımla- dağlanması önerilen diğer nan dağlama noktasının, 1. ve noktaları (el-Zehravi’nin kita2. metatarsal kemikler arasında bında yer aldığı şekliyle) anlabulunan LI 4 noktası olduğu dü- tır. Daha sonra ise, kendisinin şünülmektedir. Çünkü bu nok- öğrenip etkin olduğunu 113 tanın endikasyonları arasında kişide uygulayarak saptadığı diş ağrısı da vardır. Daha ilginç bir nokta olan göbeğin üzerinin olan konu ise, Sabuncuoğlu’nun dağlanmasını önerir. Akupunkburada çapraz iğneleme öner- tur kitaplarında yer alan umbimiş olmasıdır. Çapraz iğneleme, licus üzerindeki bu nokta, CV 8 Orta Asya tıbbının uyguladığı akupunktur noktasıdır ve klasik yöntemler arasındadır ve hem kitaplarda da belirtildiği gibi diş ağrısında hem de LI 4 nok- bu nokta iğnelenmez, sadece yer almaktadır. Bu dört başlık şunlardır: Diş ağrısı, hemoroid (makadede olan bevasür), dermatit (sulu uyuz) ve dermatofitozis (kızıl demregü). Diş ağrısı Hemoroid 61 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 moksa (ya da dağlama) uygulanabilir. Yine klasik kitaplarda belirtildiği gibi bu nokta, hemoroid yanında umbilikal herni ve kronik diare için de kullanılabilmektedir. Müellif-i kitab Şerefeddin eydür, bu marazun mualecesinde bir tecribe buldum, ta kim yüz on üç kişiye dag urup tecribe ayib geldüginden sonra bu kitaba yazdum, bu zikr itdügümüz mualecenün tarik-ı ameli oldur kim, bir büyük başlu nokta daglaguyıla göbegün cirmini dağlayasın … Bu dagun hassıyyeti şöyle bilindi kim, bevasire ve göbek düşdügine ve müzmin ishale fayide itdi Dermatit Kitabın 1. bölümünün 57. konusu olan bu başlık, el-Zehravi’nin kitabında yer almayıp tümüyle Sabuncuoğlu tarafından yazılmıştır. Dermatit için Sabuncuoğlu’nun dağlanmasını önerdiği yer, PC 6 akupunktur noktasına karşılık gelmektedir. Alilün iki elinün iki bileginün üst gemüginün başına yahın yirde şol daglaguyıla kim, sikkini dirler, amma ol daglagunun agzı galiz ola, kesegen olmaya, iki bileginün üstinde dag urasın, gemügün başından iki barmak yukarurak ola Bir çok hastalığın tedavisi amacıyla uygulanan dağlama işleminin tek bir yöntemle yapılmadığı, farklı rahatsızlıklarda farklı dağlama yöntemlerine başvurulduğu görülmektedir. Dermatofitozis İkinci bölümün 98. konusu olan bu başlık da et-Tasrif’te yoktur ve tümüyle Sabuncuoğlu tarafından yazılmıştır. Sabuncuoğlu bu başlıkta önce hastalığı tanımlayıp, sonra da kendi uyguladığı tedaviyi açıklar. Aktardığına göre hekimimiz, hastayı güneşe karşı oturtup hastanın sırtındaki kızarıklıkların olduğu yerleri iğnelemektedir. Bu bilgilerin peşinden ise bir anekdot aktarır. Bir gün yine böyle bir tedavi uyguladığı sırada Sabuncuoğlu’nun yanına Tatar görünümlü bir kişi gelir ve Sabuncuoğlu’na ne yaptığını sorar. Sabuncuoğlu da hastanın “kızıl demregü”sünü tedavisi ettiğini söyler. Bunun üzerine Tatar, Sabuncuoğlu’na kendi uyguladığı yöntemi öğretmek istediğini söyler. Önce damağa üç yere, kulak arkalarına da ikişer insizyon yaptırtıp kanattırır. Daha sonra ise medial yüzde el bileklerinden ve ayak bileklerinden dört parmak yukarıda yer alan noktalar üzerine insizyon yaptırıp kan akmasını sağlar. Ademin bedeninde kızıl demregü olur kim, ol demregüye etıbba muOCAK-ŞUBAT-MART 2016 62 • ----->>>>>> kaddime-i cüzamdur dirler… Alili soyalar ve buyuralar kim güneşe karşu otura, tabib, alilün arkasına nazar ide, göre kim alilün arkasında büre ısırmış gibi kızılca alametler bula, tabib ol kızılca yirlere igneyile sança, bir nice günler böyle ide, ta kim ol gözlerde baki nesne kalmaya … Bir Tatar şekl koca kişi geldi baktı, eydür, «Hoca hakim! Ne iş üzerinesin» didi, eyitdüm kim «işbu kişinün kızıl demregüsi vardır, ana ilaç iderem» didüm, ol kişi bana eyitdi … «Benüm bir tecribem vardur, göstereyim sana, benden teberru olsun» didi, … Ol alili soydı ve agzın açdurdı, ve bana buyurdu kim alilün tamagınun ortasın bir mişratıla uzadasuna çizdürdi, ve iki çizü dahı ol çizdügüm çizinün iki yanına çizdürdi ve iki kulagınun ardında ikişer ince tamarlar gösterdi, ol dört tamarları dahı kesdüm, ve iki tamarlar iki bilek üstinde iki tamar kim vardur etıbba ol tamarlara hablü’z-zira dirler, bilek mafsılından dört barmak ölçdi, dört barmak irişdügi yire nişan itdi, ol iki tamarı dahı kesdüm, ve iki tamar iki iç topuk üzerinde kim vardur etıbba ol iki tamara safin dirler, ol tamarları topuk üzerinden dört barmak ölçüp nişan itdi, ol iki tamarı dahı kesdüm Sonuç Sonuç olarak, et-Tasrif’te bulunmayan ama Cerrahiyetü’l-Haniyye’de yazılı olan bu bilgiler, bize Sabuncuoğlu Şerefeddin’in akupunktur bilgilerine sahip olduğu yönünde önemli birer kanıt sunmaktadır. Bu bilgilerin olası kaynağı ise, Türklerin Orta Asya kökleridir. Göçlerle değişik zamanlarda Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Türk toplulukları, tıbbi kültürlerini de beraberlerinde getirmişlerdir. Bu tıbbi bilgiler zaman içinde, sözlü ve yazılı kültür ürünleri aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar ulaşmıştır. Kitabın belki de en önemli özelliği, metinde anlatılan cerrahi ve girişimsel işlemler ile hasta pozisyonlarının renkli çizimlerle resmedilmiş olmasıdır. *Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği Kaynaklar - Uzel İ. Cerrahiyet’ül Haniyye. Ankara; Türk Tarih Kurumu Yayınları: 1992. - Spink MS, Lewis GL. Albucasis. On Surgery and Instruments. Berkeley and Los Angeles; University of California Press: 1973. - Acar HV. Acupuncture Points in the Book of Şerefeddin Sabuncuoğlu, a 15th Century Turkish Physician. Acupuncture in Medicine 2015;33(1):72-76. - Acar HV. Yazılışının 550. Yılında Cerrahiyetü’l-Haniyye Hakkında SCI-E Kapsamındaki Dergilerde Yayınlanan Türkiye Kaynaklı Makaleler. Lokman Hekim Dergisi, 2015;5(2):3744. 63 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 64 Lorem Ipsum Dolor Sit 2.BÖLGE KHB GENEL SEKRETERLİĞİNE ZİYARET SAĞLIKLA SICACIK ÇORBANI YUDUMLA PROJESİ ŞEFKAT ELİ GÖNÜLLERE DOKUNUYOR USES İLE ZORUNLU HİZMET İÇİ EĞİTİMLER WEBTE HABER TURU Genetik Hastalıklar Tanı Merkezi Açıldı Şifaya Vesile Gönüllülere Vefa Töreni 29 Şubat Nadir Hastalıklar Günü Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanemizde düzenlenen sempozyumun ardından Genetik Hastalıkları Tanı Merkezimizin açılış töreni gerçekleştirildi. Genetik Hastalıklar Tanı Merkezimizin Açılış Törenine Ankara 1. Bölge KHB Genel Sekreteri Prof. Dr. Fatma Meriç YILMAZ, hastane yöneticileri, bakanlık yetkilileri, üniversite öğretim üyeleri, dernek başkanları ve hastane çalışanları katıldı. Merkez sadece Numune Hastanesine değil, gerektiğinde tüm ülkedeki kurumlara hizmet verebilecek düzeyde. 65 Genç Kızılay Gönüllüleri Genetik Hastalıklar Ankara Tanı Merkezİ Hastanemizde gerektiğinde tüm yatarak tedavi ülkedeki kurumlara olan miniklere hizmet verebilecek kitap okuyarak düzeyde. destek oldular. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 TKHK, KURUM BAŞKANLIĞINA ATANAN Prof.Dr.ALPER CİHAN GÖREVİNE BAŞLADI KURUM BAŞKANI GÖREVE BAŞLADI ‘SAĞLIKLA SICACIK ÇORBANI YUDUMLA’ PROJESİ SABAH SAATLERİNDE VATANDAŞLARA DERMAN OLUYOR. Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Kurum Başkanlığına Prof.Dr.Alper Cihan getirildi. İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Öğretim Fakültesi Dekanı iken Kurum Başkanlığı görevine getirilen Prof.Dr. Alper Cihan, 15.02.2016 tarihinde Kurum Mehmet Akif Ersoy Toplantı Salonunda kurum personellerinin katılımıyla gerçekleştirilen devir teslim töreniyle selefi Yrd.Doç.Dr. Hakkı Yeşilyurt’a çalışmaları ve kuruma katkılarından dolayı teşekkür ederek, çiçek ve plaket takdim etti. Devir teslim töreni sonrasında Kurum Başkanı Prof. Dr. Alper Cihan, kurum personelleriyle tanışarak, kısa süreli sohbet etti. Ankara 1.Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğince hayata geçirilen ve Türk Kızılayı Ankara Şubesi desteğiyle yürütülen ‘Sağlıkla Sıcacık Çorbanı Yudumla’ projesi çerçevesinde Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesind her sabah vatandaşlarımıza çorba dağıtılıyor. Hastaneye sabah saatlerinde kan tahlili için aç gelen vatandaşlara hergün sıcak çorba ikramı yapılıyor. İlginin yoğun olduğu uygulama yüzlerde tebessüm bıraktırıyor. OCAK-ŞUBAT-MART 2016 66 SAĞLIK TESİSLERİ DEĞERLENDİRME ve İSTİŞARE ZİYARETLERİ DEVAM EDİYOR Ankara 1.Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğince devam ettirilen Birlik bağlı sağlık tesisleri yerinde değerlendirme ve istişare ziyaretleri devam ediyor. Genel Sekreter Prof. Dr.Fatma Meriç YILMAZ ve Birlik Hizmet Başkanları ile Birlik uzmanlarının katıldığı değerlendirme ziyaretleri, Sağlık Tesislerinin 2015 yılı faaliyetleri ve 2016 yılı için planlanan projelerini mercek altına alıyor. 67 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 FOTOĞRAFeren bahar OCAK-ŞUBAT-MART 2016 68 MAMAK ADSM 75.YIL ADSH GÖLBASI ADSM ANKARA FTR E.A.H 69 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 70 E bu Reyhan Muhammad bin Ahmed el-Biruni, 973 yılında bugünün Özbekistan’ı sayılan Harezm’de doğdu. Bilim konuları ile ilgili ilk eğitimini bölgenin hükümdar ailesinden olan Ebu Nasr Mansur’dan edindi. Ebu Nasr Mansur, seçkin bir matematikçi ve gökbilimciydi. El-Biruni’ye Öklid geometrisi ve Batlamyus astronomisini öğretti. 11. yüzyılın önemli Müslüman hükümdarlarından Gazneli Mahmut Hindistan’a yaptığı seyahatlerde El-Biruni’yi yanında götürdü. El-Biruni, 1017-1030 yılları arasında Hindistan’da yaşadı ve bu dönemde meşhur kitabı Kitab’üt-Tahkik Ma li’l-Hind’i yazdı. Arşimet ve Demokritus’un çalışmalarından etkilenen El-Biruni, bilimsel çalışmalarına 17 yaşında başladı. Güneşin yüksekliği ve şehrin boylamını hesapladı. Güneşin hareketlerinden, mevsimlerin ne zaman başladığını belirledi. Dünyanın çapını, bugünkü değere çok yakın olarak buldu. Jeodezi biliminin kurucusu oldu. Hindistan’dayken öğrendiği trigonometrinin astronomiden ayrı bir bilim olarak görülmesi gerektiğini savundu. Trigonometrik fonksiyon- 71 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 larda yarıçapın birim olarak kullanılmasını önerdi. El-Biruni, astronomi ve coğrafya ölçümleri için birçok alet geliştirdi. Ne yazık ki geliştirdiği ölçme aletlerinin birçoğu zaman içerisinde kayboldu. Sadece piknometre, mekanik usturlap ve bazı harita projeksiyonları günümüze kadar ulaşan ölçme araçları oldu. El-Biruni, aynı zamanda çok iyi bir ansiklopedi yazarıydı. El-Asar’il-Bakiye an’il-Kuruni’I Haliye isimli kitabında Orta ve Yakın Doğu’da kullanılmakta olan takvim sistemlerini gösterdi. Hindistan’ın erken ortaçağ bilimlerini betimleyerek, matematik, astronomi ve astrolojinin temellerini anlattı. El-Kanunü'l-Mesudi kitabı ile ayrıntılı bir matematiksel coğrafya eseri yazdı. İstihrâc el-Evtâr fî Dâire isimli kitabında Orta Asya’nın topoğrafyasını belirledi. Kitabü’I Cemahir fi Ma’rifeti Cevahir’de 50’nin üzerinde mineral, maden, metal, alaşım, porselen gibi maddeler hakkında detaylı bilgi verdi. Kitabında, her bir maddenin, maddeleri birbirinden ayırt etmeye yarayan özgül ağırlıklarını gösterdi. Ömrü boyunca incelediği bitkileri Kitâbü’s-Saydele isimli kitabında listeledi ve doğal ilaçların hangi hastalıklara iyi geldiğini kapsamlı bir şekilde anlattı. Netwon’un matematiksel olarak ispatladığı yer çekimi kuramı üzerine ilk fikirleri El-Biruni ileri sürdü. Geliştirdiği teleskoplar ile gözlemleri sonucunda, gezegenlerin güneş etrafında döndüğünü doğrulayan Galileo’dan 600 sene önce, ‘dünyanın döndüğü’ fikrini El-Biruni savundu. Dünya dönüyorsa, ağaçlar ve taşların neden fırlamadığı sorusuna, merkezde bir çekicilik olduğu ve her şeyin dünyanın merkezine düştüğü cevabını verdi. Kuzey, Güney, Doğu ve Batı’nın farklı noktalarda buluştuğunu; denizlerin ardında bir karanın bulunduğunu (Bugünkü Amerika) öngördü. El-Biruni, 75 yaşında vefat etti. Kendisinden çok sonra gelen Newton, Toricelli, Copernicus, Galileo gibi bilim adamlarına ilham kaynağı oldu. Türkçe dâhil 15 dilde yayımlanan The UNESCO Courier dergisi, 1974 yılında çıkardığı sayıyı El-Biruni’ye ayırdı. El-Biruni’yi “Binlerce yıl önce, Orta Asya’da yaşamış evrensel deha” olarak tanıttı. “Kişisel gözlem ve doğrudan inceleme,kaydetme kapasitesini artırır; gerçeği ayırt etmeyi ve aynı zamanda nesneleri tanımlamayı sağlar… Sadece kitaptan okumak yerine, verileri toplamakta büyük bir fayda ve teşvik vardır.” Newton’dan 700 sene önce, OCAK-ŞUBAT-MART 2016 72 BİRLİK’TE SAĞLIK OTELCİLİĞİ BİRLİK’TE HEP DAHA İYİYE.... Sağlık tesislerimizi yeniliyoruz. Sağlık Tesslerimizin eski ve bakımsız görünümlü kısımları hasta ve çalışan memnuniyeti odaklı yenilenerek, daha modern ve konforlu alanlara dönüştürülmüştür.Modernize edilen alanlar,en son teknoloji cihazlarla donatılmaktadır. HAYMANA DEVLET HASTANESİ 73 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 PREFABRİK 112 İSTASYONU İLE BÖLGEYE HİZMET VERİLİYOR OCAK-ŞUBAT-MART 2016 74 Sağlık tesislerimizi yeniliyoruz. • HASTANEDE BİR DE HELİKOPTER PİSTİ BULUNUYOR. HAYMANA DEVLET HASTANESİ BAŞARILI HİZMETLERLE GÖZ DOLDURUYOR. 75 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 76 HABER TURU ANKARA’NIN HASTANELERİ YAZI DİZİSİ Habertürk Ankara Gazetesi Sağlık Muhabiri Neslihan Can, Birliğimiz Bağlı Sağlık Tesislerine haftalık yayımlanan yazı dizisinde yer verdi. 77 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 78 • ----->>>>>> HABER TURU 79 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 80 • ----->>>>>> HABER TURU 81 OCAK-ŞUBAT-MART 2016 LER R E B A NH BİZDE Uzmanlarımızıdan Abubekir Sıddık Çırçır, Gölbaşı ADSM’ye Hastane Müdürlüğü görevine getirildi. Sabim-Bimer birim çalışanı Belgin Akçay emekli oldu. İmmühan Türkeri ZTB Kadın Sağlığı E.A.Hastanemize müdür yardımcılığı görevine getirildi. Uğurladık… Başarılı çalışmalarıyla tanınan arkadaşlarımızın yolları açık olsun,emekleri için sonsuz teşekkürlerimizi iletiriz. Başarılarının devamı dileğiyle… OCAK-ŞUBAT-MART 2016 82 OCAK-ŞUBAT-MART 2016