ankara - TKHK - Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu

Transkript

ankara - TKHK - Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu
#ANKARA
OCAK-ŞUBATMART
4
2016
Yıl 2
ACIYLA SARSILDI,
Röportaj:
BEYAZ MELEKLER
YARALARI SARDI
Birlik’te Olağan Dışı Hallerde
Acil Hizmetler
•Beton yığınları arasında
ÇOCUK ve DOĞA
•Bedeli
Çanakkale’de
Ödenmiştir
Dosya:
Bir sosyal hak
olarak tedavi hakkı
ve tüketicinin
korunması
•Çalışan
anne olmak
•Birlik’te
Akılcı İlaç Kullanımı
•Sabuncuoğlu
Şerefeddin ve
AKUPUNKTUR
Çanakkale Zaferinin
AB-I HAYAT
NEFERLERİ
14 MART TIP BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
2
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
3
Ankara 1.Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği elektronik yayınıdır.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
Künye
Prof.Dr.Fatma Meriç Yılmaz
Ankara 1.Bölge Kamu Hastaneleri Birliği
Genel Sekreteri
Editör
Engin Ayar
Yayın Kurulu
Ertuğrul Ünkoç
Öner Odabaş
Ramazan Karabal
Foto Muhabir
Eren Bahar
İletişim
www.ankara1.khb.saglik.gov.tr/s/62/e-dergi
e posta: [email protected]
Basın ve İletişim Birimince hazırlanmıştır.
4
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
KAPAK
İÇİNDEKİLER
14
Birlik’te Birlik
Ruhu çalışmaları
33
Birlik’te Akılcı İlaç
Kullanımı
55
Bedeli Çankkale’de
ödenmiştir
23
37
59
Doğa ve Çocuk
Sağlık Hakkı
Sabuncuoğlu ve
Akupunktur
6
31
Kitap Okuma
Projesi
43
Zaferin Ab-ı Hayat
Neferleri
62
El Biruni
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
BİRLİK’TE biz;
editörden...
Editörden
“İnsan ve insan sağlığına odaklı, hasta ve çalışan
memnuniyetinin en üst düzeylere çıkarıldığı
bilimselliği esas alan, referans kurum ”
olmayı hedefliyoruz.
Bir
AnKARA
zemheri ayında son sayımızla sizlerle buluşmuştuk, birlik ruhu ile Birlik’te olmanın sıcaklığıyla soğuklar daha anlamlıydı. Baharı beklediğimiz şu
günlerde canımızı yakan terör saldırıları her ne kadar
sevincimizi gölgelesede yeni umutlar yeni başarılar
umuduyla yeni sayımızla huzurlarınızdayız. Başkent’te,
yaşanan hain terör saldırılıarı sonrası sunulan sağlık
hizmeti; bir kez daha sağlık hizmetleri açısından birliğimizin profesyonel tutumunu ve sağlık çalışanlarımızın
fedakarlığını ortaya koyduğunu gördük. Her yıl olduğu
gibi sağlık bayramımız olan 14 Mart Tıp Bayramını
maalesef bayram havasında kutlayamadık, ancak yüz
bir yıl önce atallarımızın kazandığı şanlı Çanakkale
Zaferi’nde etkisi büyük olan zaferin ab-ı hayat
neferlerinin fedakarlığını tam manasıyla hissettik.
Dördüncü sayımızla bir yılımızı doldurduğumuz Birlikte
İYİLİK&SAĞLIK e-Dergisi kurumsal hafızamızı
yansıtırken, Birlik’te sağlık ve sosyal hizmet sunumlarımızda geldiğimiz seviyeyi özetleyecek, özveriyle
çalışan sağlık ordumuzun mensuplarının başarılı
hizmetlerine sizleri şahit edecek.
Ankara’da meydana gelen hain saldırıların ardından
yaralılara hızla müdahele eden sağlık ekiplerimiz ve
onların koordinasyonu ile son bir yılda Birlik’te hayata
geçirilen proje ve sunulan hizmetleri, Genel Sekreterimiz Prof.Dr.Fatma Meriç YILMAZ ile gerçekleştirdiğimiz röportajdan hem dinleyip hem okuyabileceksiniz.
yeni bir içerikle ‘Çocuk ve Doğa’ başlığıyla bir kez daha
dikkatimizi celb edecek.
Birlik Uzmanımız Sibel Özdemir’in eşlik ettiği
Kitap Okuma Projemize ve çocukların sevincine şahit
olacaksınız.
Günümüzün en önemli sağlık problemlerinden birisine
çözüm olan, Akılcı Antibiyotik Kullanımını konu alan,
Birliğimiz Uzman Eczacısı Elif Avaner’in radyo röportajını
hem dinleyip hem okuyabileceksiniz.
Bu sayımızın en önemli konusunu milli birlik ve duygularımızın pekiştiği şu günlerde Çanakkale Zaferinin Ab-ı
Hayat Neferlerinin kahramalıklarına ayırdık. Bedeli
kanla ödenen bağımsızlık mücadelesini içeren yazımızı
okurken eminiz ki tüyleriniz diken diken olacak.
Yine e dergimizin bu sayısının içeriğine önemli katkıları olan
Ayfer Koç’tan sağlık alanının önemli bir unsuru ‘Sağlık
Hakkı’ konusunu okuyacaksınız.
Birlikte İyilik&Sağlık e-dergisinin okuyucusunun
desteğiyle hayat bulduğunu hatırlatarak yeni sayılarımızda
buluşmak dileğiyle saygı ve sevgilerimi sunarım.
Birlik’te sağlıklı günlere...
Engin AYAR
Geçen sayımızda çok ilgiyle okunan Çocuk Gelişimi
Uzmanı Havva Eser’in çocuklar hakkındaki yazısı
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
7
8
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
İKİNCİ ŞEFKAT ELİ HEDİYE PAZARI ETLİK'TE AÇILDI
T
ürk Kızılayı ve Kamu Hastaneleri Birliği işbirliğiyle Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Hastanesi'nde ihtiyaç sahipleri
için "Şefkateli Mağazası" açıldı.
Türk Kızılayı ve Kamu Hastaneleri işbirliğiyle ihtiyaç sahibi
hastalara bağış yapılması amacıyla hazırlanan Şefkateli
Projesi kapsamında ilki Zekai Tahir Burak Hastanesi'nde açılan Şefkateli Mağazası'nm ikincisi Etlik Zübeyde
Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde hizmete girdi. Açılış töreni Ankara 1. Bölge Kamu
Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Fatma Meriç
Yılmaz, Ankara 2. Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Doç. Dr. Furkan Erol Karabekmez, Hastane Başhekimi Opr.
Dr. Leyla Molla Mahmutoğlu'nun katılımıyla gerçekleşti.
HER ŞEY ÜCRETSİZ
Projenin amacının ihtiyaç sahibi hastaların, hasta yakınlarının, yeni
doğan bebeklerin ihtiyaçlarının daha profesyonelce karşılanması olduğunu söyleyen Ankara 1. Bölge KHB Genel Sekreteri Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, "Hastanenin ihtiyacına göre belirlenen malzemeler Kızılay tarahndan bu
mağazalara sağlanıyor. Hastane ayağında ise ihtiyaç
duyan hastaların tespiti servisin sorumlu hemşirelerine e ya da sosyal hizmet uzmanlarınca yapıldıktan
sonra hastalar gelip ihtiyaçlarını ücretsiz olarak bu mağazalardan temin ediyorlar. Bu hediye pazarları bağışla
dönen noktalar. Kızılay aslında burada aracı konumunda.
Kendisi ilk etapta organize ediyor, daha sonra bağışçılardan
malzeme sağlıyor" dedi.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
9
Genel Sekreter Prof. Dr. Fatma Meriç YILMAZ :
“Zaferin Ab-ı Hayat Neferlerini
rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum”
10
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
fotoğraferen bahar
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
BİRLİK HABER
Gönüllüler, hastanelerimiz konuk çocuklarına kitap
okuma projesi ‘Şifaya Vesile Gönüllülere Vefa’ töreniyle
biraraya geldi.
Türk Kızılayı Ankara Şubesi Genç
gönüllüleri düzenlenen törenle
teşekkür belgelerini aldılar.
12
Genç gönüllüler, Birlik Bağlı
Sağlık Tesisi Ankara Eğitim
Araştırma Hastanesı'nde yatarak tedavi gören 50 çocuğa
kitap okuyarak destek oldu.
Çocuklara kitap sevgisini aşılamayı amaçlayan gönüllüler,
hasta çocuklara kitap hediye
etti. Ankara 1 .Bölge Kamu
Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği ve Türk Kızılayı Ankara
Şubesi Genç gönüllüleri hasta
çocuklara acılarını biraz olsun
unutturmak ve kültürel gelişimlerine katkıda bulunmak için
'Hastane Konuk Çocuklarına
Kitap Okuma' adını verdikleri projeyle tedavileri Ankara
Eğitim Araştırma Hastanesı'nde devam eden çocuklara
kitap okudu. Programa katılan
37 genç Kızılay gönüllüsüne,
Ankara 1. Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri
Prof.Dr.Fatma Meriç Yılmaz
tarafından teşekkür belgesi
verildi. Enerjik, güçlü ve mutlu
bireylerin oluşturduğu sağlıklı
bir Türkiye hedeflediklerini ve
çalışmalarını bu doğrultuda
sürdürdüklerini belirten Yılmaz, "Çocuklarımızı hastane
ortamından bir an olsun alıp
bambaşka diyarlara götürerek,
tedavilerinde olmazsa olmaz
moral desteğini sağlamayı
amaçlıyoruz. Tek dileğimiz
çocuklarımızın hastalık süreçlerini daha kolay atlatmalarını
sağlamak" dedi. Türk Kızılayı
Genel Müdürü Dr. Mehmet
Gulluoğlu ise hastane ortamında çocuklara destek sağlayan
bu uygulamanın en iyi dost
olan kitaplarla yapılıyor olmasından duyduğu memnuniyeti
dile getirdi.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
RÖPORTAJFATMA MERİÇ YILMAZ
14
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
Bir senelik değerlendirmemizi
yaptığımızda,
BİRLİK olmak
hedefimize ulaştığımızı
gönül rahatlığı ile
söyleyebiliyorum.
”
A
röportajengin ayar
fotoğraferen bahar
nkara 1.Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri
Prof.Dr.Fatma Meriç YILMAZ ile ‘Birlik’ olma ruhunu konuştuk.
Birlik eksenli yapılanmayı Ankara 1.Bölge Kamu Hastaneleri
Birliğinin hizmet durumunu, projeleri ve stratejik hedeflerini biz sorduk
Genel Sekreterimiz cevapladı.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
‘Devlet Hastanesi’ kavramından ‘Kamu Hastanesi’ kavramına
geçen Sağlık Bakanlığı yapılanmasında Birlik olarak üstlendiğiniz
rol nedir?
Yaklaşık bir yıl önce yeni bir ekip olarak yola çıktık ve ilk hedefimizi “BİRLİK” olmak şeklinde belirledik.Hedefimize ulaşmak için
ilkelerimizi belirledik ve kararlarımızı istişare ile alalım, bir sorun
olduğu zaman ortak akıl ile çözelim, birbirimiz ile mutlaka iletişim halinde olalım, kısacası birbirine güvenen, inanan, birbiriyle
yardımlaşan bir ekip olalım;kelimenin tam anlamıyla “BİRLİK”
olalım istedik.
Kamu Hastaneleri Birliklerinin kuruluş amacının da bu mantık
olduğunu düşünüyorum. Dayanışma son derece önemli, çünkü
bir hastanenin tek başına ayakta durması ile 15 hastanenin bir
bütün olarak ayakta durması tabii ki eşit değil; bazı hastanelerimiz üst düzey tıbbi altyapı, donanım ve bilgiye sahip, bazıları
mali açıdan avantajlı, bazıları belli stratejik görevleri üstlenme
noktasında önemli.
“BİRLİK” olma mantığında önemli olan her hastanemizin dinamiklerini iyi kavramak ve daha güçlü bir bütünün içinde rolünü
tespit etmek. Bu mantıkla bakıldığında “BİRLİK” olmak, istisnasız her hastanemizi daha güçlü, daha verimli, daha avantajlı bir
15
• ----->>>>>>
hale getirecektir.
Bir senelik değerlendirmemizi yaptığımızda, bu hedefimize ulaştığımızı gönül rahatlığı ile söyleyebiliyorum.
Kamu Hastaneleri Birliklerinde görev ve sorumluluklar tanımlanmış olmakla birlikte uygulamada her genel sekreterlik kendi yönetim biçimini oluşturarak ilerliyor. Bu kapsamda biz de ilk olarak
kendi yapılanmamızı revize ettik. Basın-İletişim Birimi, AR-GE
Birimi, İşgücü Analiz Birimi gibi yeni birimler kurduk.
Tıbbi Hizmetlerin yapılanmasını yeniden çalıştık ve daha güçlü
bir Tıbbi Hizmetler Başkanlığıyla sağlık hizmet sunumu kalitesini
arttırmayı hedefledik.
AR-GE Birimini kurarken neleri hedeflediniz?
AR-GE Birimi kurulurken ilk hedefimiz yetişmiş insan gücü oluşturmaktı. AR-GE birimlerinin teorik bilgilendirme yapan değil,
aktif olarak projenin içine girip destek verebilen elemanlara
ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle AR-GE biriminde
çalışan personelimizin mutlaka kendilerinin de proje yazması,
takip etmesi ve farklı proje çağrıları konusunda deneyim kazanması gerekiyor. Bir yılın sonunda geldiğimiz noktada AR-GE
birimimizde biri kabul görmüş olan 15 projenin çalışmaları devam
etmekte, yılda en az 3 projenin hayata geçirilmesi hedeflenmektedir. 3 adet tıbbi cihaz alanında ürün geliştirme projesi hazırlığı
yapılmaktadır. Kalkınma ajansından bir projemiz desteklendi
böylelikle bu sürece biraz daha hâkimiz. Yine SAGEM desteği ile
yürütülecek projelerin yazımı konusunda tecrübeliyiz. Şimdi birkaç tane TÜBİTAK projesi yazıyoruz. Projenin kabul edilmesinden
ziyade bizim hedefimiz AR-GE biriminde çalışan arkadaşlarımızın
hocamız danışmanlığa geldiğinde benim aklımda bir fikir var de-
16
Kamu Hastaneleri Birliklerinde
görev ve sorumluluklar
tanımlanmış olmakla birlikte uygulamada her genel sekreterlik kendi
yönetim biçimini
oluşturarak ilerliyor.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
diğinde SAGEM, Kalkınma Ajansı, TÜBİTAK hangi
kurumun hangi birimine başvurur, danışmanlığını
yapabilecek düzeyde insan gücü yetiştirmektir.
Bu konuda da epey yol aldığımızı düşünüyorum.
Verimlilik konusu var, karnelerin
değerlendirilmesi gibi konularda neler
yapıyorsunuz?
Verimlilik Birimlerimiz başkanlıklar bünyesinde birbirinden ayrı ayrı çalışıyordu, geçtiğimiz
yıl içinde idari, tıbbi, mali kriterler ve bütünsel
analizlerinin yapıldığı daha profesyonel çalışan bir
ekip oluşturuldu. 2015 yılı nihai başlangıç karneleri analiz edebilerek buradaki eksiklikler saptandı, düzeltilebilecek alanlar belirlendi ve konu
özelinde sağlık tesislerimiz ile iletişime geçilerek
yapılabilecek işler belirlendi. 2015 yılı verileri ile
yılsonu projeksiyonu yapıldı ve ziyaret ettiğimiz
hastanelerimiz ile paylaşıldı.
Bağlı Sağlık Tesislerimizde insan kaynakları
yönetimi, etkin personel dağılımını nasıl
sağlıyorsunuz?
İş gücü analizi Birimi, Tıbbi Hizmetler Başkanlığı
bünyesinde işgücü analizlerimizi objektif, bilimsel kriterleri göz önünde bulundurarak yapmayı
hedefleyerek yeni kurduğumuz bir birimimiz.
Çalışmalarımıza öncelikle fizyoterapist iş gücü analizi ile başladık.
Biraz emekleyerek, iş gücü analizi nasıl daha profesyonel yapılır,
bilimsel kaynaklara ulaşarak, hocalar ile görüşerek alt yapı çalışmamızı tamamladık. İlk saha çalışmamızı üroloji kliniklerinde
gerçekleştirdik; devamında 29 Mayıs Devlet Hastanesi ve Ankara
EAH’de İş Etüt ve Analizleri yapıldı. İş Gücü Analiz çalışmalarının 2016 yılı içinde tüm sağlık tesislerimiz için tamamlanması
hedeflenmektedir. İşgücü analizleri sırasında, hastanemizin içine
girdiğimiz zaman bu analizlerin nasıl yapıldığını oradaki görevli
personelimize öğreterek devredip çıkmayı hedefliyoruz. Çünkü
bölge olarak en sıkıntılı olduğumuz nokta elimizdeki insan gücünün sınırlı olmasıdır. İnsan gücü kaynağını verimli kullanmak
adına sağlık tesisimiz kendisi iş gücü analizi yaparsa elindeki
sınırlı insan gücünü daha etkin kullanmak yönünde objektif bir
veri elde edebilecektir.
İş Gücü Analiz çalışmalarının
2016 yılı içinde
tüm sağlık tesislerimiz için
tamamlanması
hedeflenmektedir.
Kaliteli ,etkin, ulaşılabilir sağlık hizmeti sunumu hedefleriniz
adına Tıbbi Hizmetler başlığı altında gelinen nokta nedir?
Tıbbi Hizmetler bünyesinde bir yıl içinde pek çok yenilik, yatırım,
organizasyon gerçekleştirildi. Sağlık Hizmeti Sunumu noktasında
en üst düzey tıbbi tedavinin verilmesi, sağlık hizmet sunumunun
sosyal projelerle desteklenerek hastalarımıza moral desteği sağlanması, Hastalarımızın Dünya Sağlık Örgütünün tanımladığı gibi
ruhen, bedenen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olan “sağlık”larına kavuşmaları için çalışmalar yapıldı. Sağlık Hizmet Sunumu
noktasında birliğimiz bir bütün olarak değerlendirilerek hastaneOCAK-ŞUBAT-MART 2016
17
• ----->>>>>>
lerimiz içinde hastalarımızın en
iyi tedaviyi alması noktasında
koordinasyonun sağlanması
hedeflendi.
Sağlık hizmet sunumu noktasında bir çok çalışma yaptık.
İki hastanemizde palyatif bakım merkezi açılışını gerçekleştirdik. 29 Mayıs devlet hastanesinde 7 yatak, Şereflikoçhisar
devlet hastanesinde 12 yatak
açıldı ve işlemeye başladı. Alt
yapı ve fiziksel olarak iki merkezimiz de üst düzey donanıma sahip, hastaların psikolojik
olarak da desteklendiği, yakınlarına eğitimlerin verildiği, fiziksel imkanları üst seviyelerde merkezler. 2016 yılı için Haymana ve Gölbaşı Hasvak Devlet Hastanesinde palyatif bakım merkezi açma çalışmalarımız devam ediyor.
İki hastanemizde palyatif bakım
merkezi açılışını gerçekleştirdik.
Alt yapı ve fiziksel olarak iki
merkezimiz de üst düzey donanıma
sahip, hastaların psikolojik olarak
da desteklendiği, yakınlarına
eğitimlerin verildiği,
fiziksel imkanları üst seviyelerde
merkezler.
18
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
Ülkemizde yeni bir kavram olmasa da bölgemizde ilk kez Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri (TRSM) bu yıl açıldı ve hizmet
sunumuna başladı. Ankara EAH Bahçelievler Semt Polikliniğinde
ilk Toplum Ruh Sağlığı Merkezimizi açtık, şu anda yaklaşık 70
hasta takip ediliyor. Numune EAH TRSM Ankara EAH Yenimahalle
Semt Polikliniği binasında kuruldu. Şizofreni, bipolar hastalık gibi
kronik psikiyatrik hastalarda, bireylerin atak dönemleri dışında
toplum içinde yer bulmasının sağlanmasında bu merkezlerin çok
önemli rolü bulunuyor. TRSM’
lerde yapılan işlemlerin atakların sıklığını azalttığı yönünde
çok ciddi tecrübeler mevcut.
Yine Numune Eğitim araştırma
Hastanemize bağlı olan 34 yataklı AMATEM birimimizin yatak
doluluk oranı %50-60 lardan
%85 lere çıkarıldı ve yatış
bekleme süreleri ciddi oranda
düşürüldü. Alkol ve madde
bağımlısı hastaların ayaktan
tedavileri ve grup terapilerine
başlandı.
Genetik Hastalıklar Tanı
Merkezinin açılışını 29 Şubatta gerçekleştirdik. Merkezimiz,
Gebe okullarımız çok önemli,
ülke olarak sezaryen oranlarındaki
yükseklik
temel problemlerimizden birini
oluşturuyor.
Sezaryan oranları yüksek olan hastanelerimizde yaptığımız çalışmalar
ile bir miktar gerileme olsa da
henüz istenen seviyede değil.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
19
• ----->>>>>>
Genetik Hastalıklar
Tanı Merkezinin açılışını 29 Şubatta gerçekleştirdik.
Merkezimiz, Numune EAH
Siteler Semt Polikliniği binasında
tüm Birlik hastanelerinin genetik
laboratuvar testlerinin çalışılmasını
sağlayacak düzeyde.
Numune EAH Siteler Semt Polikliniği binasında tüm
Birlik hastanelerinin genetik laboratuvar testlerinin çalışılmasını sağlayacak düzeyde. Merkez, yalnızca genetik
testlerinin yapıldığı bir laboratuvar değil, genetik danışmanlığın da verildiği bir tanı merkezi olarak kurgulandı
ve ilk defa “Nadir Hastalıklar Polikliniği” oluşturularak genetik tanı merkeziyle koordinasyon içinde hizmet
vermeye başladı.
Gebe okullarımız çok önemli, ülke olarak sezaryen
oranlarındaki yükseklik temel problemlerimizden birini
oluşturuyor. Sezaryan oranları yüksek olan hastanelerimizde yaptığımız çalışmalar ile bir miktar gerileme olsa
da istenen seviyede değil. Gebelerimize doğru eğitimi
verebilmemiz son derece önemli. Yıllardır Dr. Zekai Tahir
Burak EAH de gebe okulumuz mevcut ve bu eğitimler
veriliyor ve faydasını görüyoruz. Numune hastanesinde
bu yıl gebe okulu açıldı. Kadın doğum kliniklerimizin
olduğu hastanelerde bu eğitimlerin standardize edilmesi son derece önemli olacaktır. Dr. Zekai Tahir Burak
Eğitim ve Araştırma Hastanesi öncülüğünde sezaryen
19
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
oranlarının azaltılmasına yönelik
2 projemizi başlatmış bulunmaktayız.
Özlük, evrak kayıt, eğitim gibi
idari hizmetler alanında neler
hayata geçirildi?
İdari Hizmetler bünyesinde belki
en çok önemsediğimiz iki proje,
iletişim eğitimleri üzerine yürümekte. Bu eğitimlerden ilki drama
yöntemiyle iletişim eğitimi idi.
Hasta, hasta yakını ve diğer sağlık çalışanları ile birebir iletişim
halinde olan, Temizlik, Güvenlik
ve Halkla İlişkiler alanında hizmet alımı kapsamında çalışan
personelin, iletişim becerilerini drama yöntemi ile geliştirmesi ve
bu çalışmaların sonucunda ortaya çıkacak doğaçlamaların diğer
personellerle paylaşılarak sahnelenmesinden oluşan
“Drama Yöntemiyle Sağlıkta Etkili İletişim Projesi”
1. grup çalışmaları tamamlandı. Diğer grup çalışmaları için eğitim
takvimleri oluşturuldu. Bu projede hastanelerde yaşanan, şiddetle sonlanan ve genelde de iletişim eksikliğinden kaynaklanan
tartışmaların önüne basit birkaç iletişim tekniğiyle nasıl geçilebileceğinin eğitimi verildi.
Bunun yanı sıra, Hacettepe Üniversitesi Tıp Eğitimi ve Bilişimi
Anabilim Dalı ile standardize hasta ile sağlıkta iletişim
projesi tüm hızıyla devam ediyor.
Birliğimiz genelindeki tüm acil
servis çalışanlarının dahil olacağı
645 kişinin eğitime alınacağı bir
proje şeklinde planlandı.
İlk eğitimler Numune Hastanesi
Acil servis çalışanları ile başladı,
tamamlanmak üzere. Standart
Hasta Kullanımı ile hastaneye ve
hedefe yönelik senaryoların simulasyon yöntemi ile canlandırılması
ve kayıt edilmesinin ardından
“Çözümleme Oturumları” ile
kayıtların birarada izlenmesi ve
tartışılmasını içeren bu eğitimler,
standart teorik iletişim eğitimlerinden farklı olarak çalışanlarımızın kendi karşılaştıkları sorunlarda
somut faydalar sağlayacak eğitimler olarak kurgulanmıştır.
Genel Sekreterliğimize bağlı sağlık tesislerinde “Zorunlu Hizmet İçi Eğitimlerin” verilmesini kolaylaştırmak ve eğitim
içeriklerini standart hale getirmek amacıyla, Sağlık Araştırmaları Genel Müdürlüğü ile görüşülerek, USES (Uzaktan Sağlık
Eğitim Sistemi) aracılığı ile eğitim verilebilmesi için çalışmalar
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
20
• ----->>>>>>
başlatılmıştır. Bu kapsamda birliğimize bağlı 3 sağlık tesisi (FTR
EAH, 29 Mayıs Devlet Hastanesi, Mamak ADSM) pilot hastane
olarak belirlenmiştir. 2016 yılı Ocak ayı itibari ile sistem kullanıma
açılmıştır. 2016 yılında tüm sağlık tesislerimiz Zorunlu Hizmet İçi
Eğitimleri USES üzerinden yapılacaktır.
Hiç şüphesiz sürüdürülebilir bir sağlık ekonomisi iyi bir mali
yönetimle yürütülür, mali hizmetler noktasında neredeyiz, neler
yapıldı?
Mali Hizmetler bünyesinde yaptığımız planlamalarda kısıtlamaya
Stok Takip ve Analiz Birimimiz ile
tüm hastanelerimizde
kontrollü bir satın alma, sipariş,
depo takibi yapılması çalışmaları
yapıldı.
Bir yılın sonunda kapanış stok miktarında
bir önceki yıla göre 8.682.290 TL
azalma sağlandı.
gidilmesinden ziyade tahakkukun arttırılması, fatura kaçaklarının
önlenmesi, stok gün seviyeleri ve muhasebeleştirme süreleri gibi
kontrol edilebilen alanların iyileştirilmesinin öncelenmesi, merkezi
yapıldığında avantaj sağlanacağı düşünülen ihalelerin merkezi
yapılması gibi hedeflerle başladık. Hastanelerimizin herbirinin
finansal sürdürülebilirliklerinin analizi kapsamlı bir şekilde çalışılarak kendileriyle paylaşıldı. Ayrıca Mali Analiz Birimince yapılan
bu çalışmayı, sağlık tesislerimizin 2013-2014-2015 yılı mali yapılarının kapsamlı bir şekilde ifade edildiği bir yazılı kaynak haline
getirmenin de hazırlığı içindeyiz. Bu kaynağın, sağlık tesislerimizin gelir-gider dengeleri, tahakkuk-tahsilat oranları, borçlanma
21
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
ve geri ödeme kabiliyetleri gibi
mali göstergelerinin yanı sıra
ilaç-sarf-laboratuvar malzeme ve
hizmet alım harcamaları, stok
miktarları ve stok gün seviyeleri,
muhasebeleştirme gün süreleri,
klinik veriler (ameliyat sayıları,
muayene sayıları v.b.) gibi göstergelerin de alındığı bir çalışma olarak, finansal sürdürülebilirliklerin
sağlanması açısından önemli bir
rehber olacağı düşüncesindeyiz.
Fatura inceleme birimini aktifleştirerek birlik genelinde fatura
kaçaklarını önlemeyi hedefleyen
bir dizi çalışma yapıp hastane fatura birimleriyle eğitimler düzenledik. Merkezi Faturalandırma Analiz Sistemi (MEFAS) adını verdiğimiz bir yazılım programıyla tüm hastanelerimizde eksik veya
hatalı faturaların sistem üzerinden izlenmesi, aylık bilgilendirme
ve eğitimlerle hatalı faturalara bağlı gelir kaybının önüne geçilmesini hedefledik. Stok Takip ve Analiz Birimimiz ile tüm hastanelerimizde kontrollü bir satın alma, sipariş, depo takibi yapılması
çalışmaları yapıldı. Bir yılın sonunda kapanış stok miktarında bir
önceki yıla göre 8.682.290 TL azalma sağlandı. “ÖN MUHASEBE” sistemine geçilmesiyle muhasebeleştirme gün sürelerinde
iyileşme oldu.
“Verimlilik Karnesi” Mali Kriterlerinden olan “Muhasebeleştirme Gün Süresi” kriteri 2014 yılsonunda 10,1 gün iken
2015 yılsonunda 7,17 gün olarak gerçekleşti. Gelinen noktada,
tüm hastanelerimizin tahakkuklarında anlamlı iyileşmeler sağlandı. Mali Hizmetler Başkanlığı bünyesinde hedeflerimiz üzerinde
çalışmaya devam etmekle birlikte önemli bulduğumuz bir gelişme
kaydettiğimiz için mutluyuz.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Sonuç olarak geçtiğimiz bir yılı değerlendirdiğimizde kendimize
koyduğumuz hedefleri gerçekleştirmenin ve işbirliğinden gelen
bereketle birçok yenilikçi projeyi hayata geçirmiş olmanın sevincini yaşıyoruz. Yakaladığımız birlik içi uyumun önümüzdeki sene de
artarak devam edeceğine ve bu birlikteliğin bir çok hizmete vesile
olacağına inanıyoruz.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
22
Fatura inceleme birimini
aktifleştirerek birlik genelinde
fatura kaçaklarını önlemeyi
hedefleyen bir dizi çalışma yapıp
hastane fatura birimleriyle
eğitimler düzenledik.
BİRLİK KAPAK KONUSU
Beton yığınları arasında
Çocuk ve Doğa
Çocuk Gelişim Uzmanı
HAVVA ESER
Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi
“O00 PİTİ PİTİ KARAMELA SEPETİ
Sizleri şimdi buradan alıp bundan seneler öncesine,
çocukluk günlerinize götüren küçük bir tekerleme
ile başlamak istedim sözlerime.”
23
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
Ooo Piti Piti Karamela
sepeti
Sizleri şimdi buradan alıp bundan
seneler öncesine, çocukluk günlerinize
götüren küçük bir tekerleme ile
başlamak istedim sözlerime…
Çünkü bugün unutulmuş olan birçok sokak
oyununu yeniden hatırlamak, oyun oynarken
yaşadığımız o güzel duyguları, o güzel çocuk
kalbini yeniden hissetmek ve hissettirmek
istiyorum hepinize.
“Yükselen beton yığınları,
teknolojinin durmadan
gelişiyor olması ve
bununla beraber
hayatımıza giren
telefonlar, bilgisayarlar ne
yazık ki çocukların oyun
kurmasına engel teşkil
ediyor.”
Hep geçmişe duyulan bir özlem var içimizde
aslında. Bu daha çok çocukluk günlerimize
duyulan bir özlem. Parklarda, bahçelerde
çocuklarla birlikte uçurtma uçuran, bisiklete binen
insanlara bakarız ve hep nedense; “ çocukluğunu
yaşayamamış galiba?” diye düşünürüz. Oysaki
çocuklarla birlikte oyun oynuyor olmamız
çocukluğumuzu yaşamadığımız anlamına gelmez.
Tam tersine; kaç yaşında olursak olalım çocuklar
gibi şen, çocuklar gibi özgür hissediyor
olduğumuz anlamına gelir. Çünkü hepimizin
çocukluğuna dair izler vardır hayatımızda.
İmkanlar sunulsun ya da sunulmasın hiç fark
etmez. Küçük bir tahta parçası ile ata binmek;
kiremit parçalarından tencere, çamurdan çanak
çömlek yapmak, bir tebeşir parçası ile içinde
oturulabilir kulübe inşa etmek, eski bir bez
parçasının içini pirinç bulgur ile doldurup bebek
yapmak, kağıttan gemileri oluk içinde biriken
yağmur sularında yüzdürmek hiç de zor değil.
Bunların hepsi çocukların sahip olduğu o müthiş,
akıl almaz hayal güçlerinin birer ürünü, her biri
yaratıcı çalışmalar sonucu ortaya çıkan en kıymetli
eserlerdir.Geri dönüp kendi çocukluğumuza
baktığımızda; aslı o günlerde kalan o küçük maket
projelerimizin, bugün her biri devasa büyüklükteki
sureti olarak karşımıza çıkıyor.
Büyük gökdelenler, köprüler, barajlar inşa
ediyoruz, gemiler, otomobiller yapıyoruz. Yani
kısaca demem o ki; oyun, çocuğun en önemli işi;
aynı zamanda onlar için hayatın küçük bir
provasıdır aslında. Çocuğun gerçek hayatı
keşfedebildiği, bizzat yaşayarak öğrenebildiği,
duygularını özgürce ifade edebildiği tek şey
oyundur ki; bu onun en doğal hakkıdır. Siz ne
kadar bir çocuğu oyun oynaması için destekler,
hatta onun oyununa eşlik ederseniz; o çocuğu
hayata o kadar iyi hazırlamış olursunuz. Buna
keza yine bir çocuğa “koşma, oynama!” diye
ikazlarda bulunarak, oyun hakkını elinden
alırsanız, o çocuğun geleceğini de elinden almış
olursunuz. Aradaki bu ince çizgiye özellikle dikkat
çekmek isterim.
KÖY KAVRAMINI UNUTTURMAYIN
İmkanınız varsa çıkın şehrin dışına biraz, süzülün köylere,
kasabalara. Köy çeşmesinden su içmenin, kır çiçekleri
toplamanın, tertemiz havayı solumanın tadına varsın
çocuklarınız. İnekleri, koyunları, kuzuları görsünler, dokunarak
sevsinler. Sıkmayın çocuklarınızı, onların tertemiz zihinlerini
robotlaştırmayın lütfen.
!2
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
24
• ----->>>>>>
Betonlaşan şehirler
içerisinde çocuklarımızın doğaya özlemini
anlatan en güzel tablo,
yandaki fotoğrafta
görülmektedir.
Fotoğraf,
Ankara’da
günde binlerce insanın
ziyaret ettiği bir
AVM’de
tavana yapıştırılan bir
gökyüzü fotoğrafı ile
yerde yeşil zemin
üzerinde oluşturulun
bir çukurdan ibaret olan
oyun alanından.
Yükselen beton yığınları, teknolojinin durmadan gelişiyor olması ve bununla beraber hayatımıza giren telefonlar, bilgisayarlar ne yazık ki
çocukların oyun kurmasına engel teşkil ediyor.
Bir şekilde çocukların oyun hakkını ellerinden alıyoruz ve göz göre göre yaratıcı oyunlar
kuramayan, dilediği gibi özgürce oynayamayan, mutluluğu ellerinden alınmış; asosyal,
duygusuz, ruhsuz nesiller yetiştiriyoruz. Suçu
tamamen teknolojiye yüklemek doğru olmaz.
Elbette ki, anne ve babalara da bu konuda
büyük görevler düşüyor. Çocuğunu en iyi okula
göndermek için birbirleriyle yarışan, bunun için
bin tane takla atan; odasını “aman kimselerden geri kalmasın” düşüncesiyle hareket edip;
haddinden fazla pahalı oyuncaklarla dolduran;
dersler ve etütler haricinde bale, opera, keman,
satranç gibi etkinliklerle çocuğa nefes aldırmayan; sürekli başarı odaklı, çocuğa karşı tıpkı bir
yarış atıymış gibi yaklaşım sergileyen o kadar
çok anne baba var ki! Anlamadığım nokta şu;
çocuğunun oyun ihtiyacını görmezden gelip,
onun ilgi ve yetenekleri hakkında bilgi sahibi
olmadan, ihtiyaçlarının neler olduğunu dinle-
25
meden hüküm vermenin anlamı nedir? Bu
telaşın sebebi nedir?
Bir sorsanız çocuğunuza ne istediğini,
istediğinin sadece “akranlarıyla birlikte
sokakta özgürce oyun oynamak” olduğunu
göreceksiniz. Bazı hastalarım çocuklarının
ders çalışmadıklarından, onlara ders ça-
lışmaları için sürekli uyarıda bulunduklarından bahsediyorlar. Oysaki çocuk önce
oyununu oynasa, enerjisini boşaltıp mutlu
olsa; kendisini ders çalışmak için güdüleyebilecek zaten. Eğitim sisteminin zorlayıcı
yanlarından bahsetmek bile istemiyorum.
Kırk dakika boyunca oturarak ders dinleyebilme becerisini kazanabilmek kâfi iken;
çocukları, zorlayıcı diğer unsurlar konusunda yargılamak doğru olmaz.
Ev ödevleri, projeler, kurslar, etütler derken
çocuklarımızın kendisine zaman ayırmasına bile fırsat veremiyoruz. Yaşamak bu
kadar kısa ve zor bir süreç iken, bırakın da
çocuklarınız biraz olsun nefes alsınlar. Bırakın da özgürce oyun oynasınlar; istedikleri
gibi koşsunlar, doğayı keşfetsinler.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
Evet, biz eskiden şanslı çocuklardık, akşam
hava kararıncaya dek saatlerce sokakta oyun
oynardık. Ekmek arası bir şeyler atıştırmanın
tadını şimdi bile tarif edemem. Birdirbir, çelik çomak, yağ satarım bal satarım, kutu kutu
pense, beş taş, yakan top, saklambaç hatırladığım oyun isimlerindendir. Eminim sizler de
bu oyunlardan en az birini çocukken oynamışsınızdır. Hiç müdahale edilmeden, dilediğiniz
gibi oyunun tadına varmışsınızdır. Zaman, o
zaman değil belki ama fırsatlar yaratmak yine
bizim elimizde. Kırsal alanlarda yaşayan çocuklar, şehirde yaşamlarını sürdüren çocuklara
nazaran bu anlamda daha şanslılar. Ağaçlara
tırmanıyorlar, koşuyorlar, bütün besinleri organik tüketiyorlar. Dikkat ederseniz onlar daha
sağlıklılar, yanakları kırmızı kırmızı; vücutları
hastalıklara karşı daha dirençli. Şehirde yaşayan çocuklar ise beton yığınları arasında sıkışıp
kalmış gibiler. Soluk benizli, bağışıklık sistemleri zayıf, mutsuz, agresif çocuklar. Onların ilacı
belli aslında, açık havada diledikleri gibi oyun
oynasalar ne mutsuzluk kalacak, ne de öfke.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
İmkânınız varsa çıkın şehrin dışına biraz, süzülün köylere, kasabalara. Köy çeşmesinden
su içmenin, kır çiçekleri toplamanın, tertemiz
havayı solumanın tadına varsın çocuklarınız. İnekleri, koyunları, kuzuları görsünler,
dokunarak sevsinler. Sıkmayın çocuklarınızı,
onların tertemiz zihinlerini robotlaştırmayın
lütfen.
Bu anlamda, her birimize düşen tek sorumluluk; çocuklarımıza karşı biraz olsun toleranslı
davranabilmek. Çocukluk dönemi, hayatımızın en güzel anılarını taşıyan ve asla telafisi edilemeyecek kadar kıymetli olan; tatlı,
duygusal, neşe dolu anların yaşandığı bir
dönemdir. Hayatımız çocukluğumuz üzerine
kuruludur, dolayısıyla bir çocuk ne kadar küçük olursa olsun kalbi, bir o kadar büyüktür.
Artık çocuk olamasak bile içimizdeki çocuk
kalbini her daim yaşatabilmek adına yine
kendime ait bir şiirle bu yazımı da burada
noktalamak isterim,
• ----->>>>>>
Çocuksan eğer; mutluluğun tadı bir başka,
Şen kahkaha sesleri,
Koşar adımların yankıları
Kuş cıvıltıları, doldurur bütün sokakları.
Bir ipek böceği kozasına sarmalanmış küçücük dünyalarda
Döner bisikletin çarkı,
Rengârenk kır çiçeklerinin kokusunu solur toprak.
Yalnız, küçüksün be çocuk, öyle küçüksün ki;
İlkbaharın tek umudusun sen,
Nisan yağmurlarının habercisi,
Yakıp kavuran yaz güneşi,
Avuçlarda eriyen kar tanesisin.
Çocuksan eğer; çilekli dondurmanın tadı bir başka,
Yanaklar elma şekerinin kırmızısı olurken,
Pamuk helvanın pembesi oluverir hayaller.
Göçmen kuşların kanat çırptığı diyarlarda yankılanır tatlı sesler.
Ama sen küçüksün daha çocuk,
Uçurtmaların ardından koşan ufacık bir mutluluksun.
Yumuşaksın, safsın; sevginin en masum halisin sen!
Çocuksan eğer; ağlamanın tadı bir başka,
Kanayan dizlere hiç aldırmadan,
Çok sevilen peri masallarının tek kahramanı oluverirler birden,
Sicim gibi akan gözyaşlarına teslim olurken,
Unutuverirler bilinen tüm heceleri.
Hiç akılda yokken paylaşılır diğerleriyle,
Günlerdir ceplerde saklanan bilyeler.
Evet, çocuk; küçüksün daha;
Yitirilen günlerin neşe taşıyan izleri,
İç geçirilen anıların en özlenen sayfalarısın sen!
Sen yoksan,
Işık yok, renk yok, ses yok işte görüyor musun?
Sen yoksan benim bu kıytırık sözcüklerim de yok,
Şiirlerim yok, şarkılarım yok, anlamsız hayallerim de yok!
Diyorum ya çocuk, küçüksün daha,
Gökyüzünde kaybolmuş bir uçak kadar,
Ufukta seyreden bir yelkenli kadar küçüksün
Ve aslında bu yüzden büyüksün sen!
Yüreğin kadar,
Sesin kadar,
Aldığın nefes kadar…
Hatta inan bana, kendi yarattığın o kocaman dünya kadar
Büyüksün sen çocuk;
Çok büyüksün, hem de çok.
ŞİİR
27
Havva ESER
OCAK-ŞUBAT-MART
2016
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
28
BİRLİK’TE
8 MART KADINLAR GÜNÜ
KUTLANDI
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Birlik Uzmanımız Sibel Özdemir, Birlik Bağlı Sağlık Tesisi Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim
ve Araştırma Hastanemiz calışanlarımıza
ve kadın konuklarımıza Türk Kızılayı Ankara Şubesi ile karanfil dağıttılar.
fotoğraferen bahar
--------------------------------
29
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
HASTANELERiMiZDE KiTAP OKUMA
MORAL
31
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
ETKiNLiGi ÇOCUKLARIMIZA
OLDU
-
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
32
G
FOTOĞRAFeren bahar
RÖPORTAJELİF AVANER
Birlik Tıbbi Hizmetler Koordinatörü
Elif Avaner,
“Bilinçsiz kullanılan
antibiyotikler, sonu
ölümlere varabilecek
ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.”
“Uygunsuz kullanım nedeniyle
ortaya çıkan antibiyotik direnci tüm
dünyada önemli bir sorundur.”
• röportajpolis radyosu
-----------------------------------------
33
ünümüz sağlık dünyasının en öncelikli tehdit
konusu Antibiyotiklerin Yanlış kullanımı sonucu gelişen direnç oluşturuyor.
Ülkemiz adına da durum hiç iç
açısı değil,Avrupa ülkeleri arasında en çok Antibiyotik kullanılan ülke durumundayız.Bakterilerin direnç kazanması gelecek
nesilleri tehdit eder duruma
geldi.Bu çok önemli konuyu Birlik Uzmanı, Eczacı Elif Avaner’in
Polis Radyosu röportajından
alıntılıyoruz.
AKILCI ANTİBİYOTİK KULLANIMI NEDİR?
“Akılcı ilaç kullanımı” kavramını
Dünya Sağlık Örgütü, 1985 yılında “kişilerin klinik bulgularına
ve bireysel özelliklerine göre uygun ilacı, uygun süre ve dozda,
en düşük fiyata ve kolayca sağlayabilmeleri” olarak tanımlıyor.
ANTİBİYOTİK NEDİR ?
Kelime anlamı biyolojik varlığa
karşı demektir. Antibiyotikler,
bakteriyel enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ve
insan sağlığı açısından çok büyük öneme sahip ilaçlardır. Bu
maddeler, bakterilerin çoğalmasını önlemekte veya bakterileri
öldürmektedir.
ANTİBİYOTİKLER
HANGİ
HASTALIKLARA ETKİLİ?
Hastalıkları doğru bir şekilde
tedavi edebilmek için virüsleri
bakterilerden ayırmalıyız.
- Virüsler
Antibiyotiklerin virüsler üzerine etkisi yoktur. Virüsler
çok küçüktür ve kendiliklerinden metabolizmaları yoktur. Bu
nedenle kendi başlarına üreme yetenekleri yoktur. İçlerine
girdikleri hücreleri zorlayarak,
adeta, yeni virüs üretmek için
kullanırlar. Sonrasında da, konak hücreyi imha ederek hastaOCAK-ŞUBAT-MART 2016
nın vücudunda hızla çoğalmaya
devam ederler.
Virüslerin neden olduğu
bazı hastalıklar:
Soğuk algınlığı
Akut bronşit
Grip
Larenjit ve otitin pek çok türü
Kızamık
Kızamıkçık
Viral hepatit
AIDS
- Bakteriler
Antibiyotikler kullanılarak bakteriyel enfeksiyonlar tedavi
edilebilir. Bakteri, tek başına
bir hücreden oluşan, yaşayan
küçük bir organizmadır ve insan
vücudu, hava, su, toprak ve bunun gibi herhangi bir ortamda
kendi kendine hayatta kalabilir.
Çok hızlı üreyebilir. Antibiyotikler, bakterilerin çoğalmasını engeller.
Bakterilerin neden olduğu
bazı hastalıklar:
Pnömoni(Zatürre)
Bakteriyal menenjit
Yara enfeksiyonları
Larenjit ve otitin bazı türleri
ANTİBİYOTİKLERİ NASIL
KULLANMALIYIZ?
Antibiyotikleri doğru kullanmak
çok önemli.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
Bilinçsiz kullanılan
antibiyotikler,
sonu ölümlere
varabilecek
ciddi sağlık
sorunlarına
yol açabilir.
Birine iyi gelen
antibiyotik
başkasına zarar
verebilir.
”
Doktorunuz antibiyotik reçetelendiğinde, eczacınızın anlattığı
tedavi talimatlarını dikkatli bir
şekilde takip etmelisiniz. Sadece bu şekilde bütün bakterilerin yok edildiğine emin olabilir
ve bakteriyel direnç gelişiminin
önüne geçebilirsiniz.
ANTİBİYOTİK KULLANIRKEN BAŞKA HANGİ HATALARI YAPIYORUZ?
Antibiyotikler yalnızca bakteriler
için etkilidir, virüslere bağlı enfeksiyonları tedavi edemez.
Soğuk algınlığı ve grip çoğunlukla kendi kendine iyileşebilen
hastalıklardır. Antibiyotik alımı
gerekmez.
Antibiyotik ateş düşürmez, ağrıyı kesmez, sadece uygun ve
doz ve şekillerde kullanılan antibiyotik, hastalığın kaynağı olan
enfeksiyonu ortadan kaldırdığı
için ateş düşer. burun akıntısını,
öksürüğü hafifletmez.
Saklama koşullarına dikkat etmek. Özellikle şuruplar. Hazırlanması.
Hekim önerisi olmadan kullandığımız antibiyotiğin etkisi olmayacağı gibi, yaygın ve yanlış
kullanıldığında hızla direnç gelişir.
Antibiyotik dozunun yetersiz
veya aşırı olmasının yanı sıra
doz aralıklarının uygunsuz olması da antibiyotik direncine
yol açar
Bilinçsiz kullanılan antibiyotikler,
sonu ölümlere varabilecek ciddi
sağlık sorunlarına yol açabilir.
Birine iyi gelen antibiyotik başkasına zarar verebilir.
Kişinin daha önceki bir hastalıkta kullandığı antibiyotik tekrar
benzer hastalığa yakalansa bile
• ----->>>>>>
34
Polis Radyosu Programı katılımımızdan bir kare.
etkili olamayabilir
Uygunsuz kullanım nedeniyle
ortaya çıkan antibiyotik direnci
tüm dünyada önemli bir sorundur.
ANTİBİYOTİK DİRENCİ
NEDİR? TEHLİKE NE?
Bakteriler, çevrelerinde meydana gelen değişikliklere hızlı
uyum sağlayabilen canlılardır.
Kendilerini
geliştirebiliyorlar.
Antibiyotik direnci de bunun bir
örneğidir.
Belirli bir antibiyotiğe karşı direnç, söz konusu antibiyotiğin
tedavi dozunda dirençli bakterileri öldüremediğini veya çoğalmalarına engel olamadığını
ifade etmektedir.
Uygunsuz antibiyotik kullanımının, antibiyotiklere karşı direnci
artırır ve antibiyotik kullanımı
gerektiğinde yetersiz kalır
İlaçların geliştirilmesi uzun yıllar
sürer ve maliyetlidir.
Amerika’da
yayınlanan
“Newsweek” dergisi, 18 Ekim
2013 tarihli kapak sayfasında
35
antibiyotiklerin aşırı kullanımına bağlı olarak tedavi edilemeyen süper mikropların dünya
genelinde yayılmaya başladığına değinerek “İlaçlar İşe Yaramıyor” başlığını kullanmıştı.
Bugün dirençli bakterilerin neden olduğu enfeksiyon hastalıkları dünyada insanlığı tehdit
eden ciddi bir sorundur.
Dünya Sağlık Örgütü, toplumları büyük tehlikelerin beklediği konusunda uyardı ve antibiyotik direncinin artık küresel
bir tehdit oluşturduğunu ilan
etti;
Eğer antibiyotik kullanımı kontrol altına alınamazsa kolaylıkla
tedavi edilebilecek bir basit yara
bile, direnç nedeniyle ölümcül
olabilecek ve insanlık antibiyotik öncesi çağa geri dönmek
durumu ile karşı karşıya kalabilecektir.
Dirençli bakterilerin neden olduğu hastalıklar, özellikle de yoğun
bakım ortamında ve bağışıklık
sistemi zayıflamış hastalarda
ciddi bir sağlık tehdidi oluşturOCAK-ŞUBAT-MART 2016
maktadır. Dirençli bakterilerin
neden olduğu bu hastalıklar, tedaviye dirençli olup, hastanede
yatış sürelerinin uzamasına ve
bununla ilgili komplikasyonların
gelişmesine, ölüm ve hastalığa
yakalanma oranlarında artışa
neden olmaktadırlar.
ANTİBİYOTİK DİRENCİNİN
NASIL ÖNÜNE
GEÇEBİLİRİZ?
Gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınmak.
Hekim tarafından reçetelenen
antibiyotikleri doğru kullanmak.
Hasta, hastalığının ne olduğunu, tedavi amaçlı olarak ken-
disine reçete edilen antibiyotik
ilacın ismini, bu ilacı neden kullanmak durumunda olduğunu,
ilacı nasıl kullanması gerektiğini
(günde kaç kere, günün hangi
saatlerinde, yemeklerden önce/
sonra, kaç gün süreyle), ilacın
diğer ilaçlarla ve hastanın mevcut sağlık durumuyla nasıl etkileştiğini ve ilaç tedavisiyle ilgili
olarak hangi durumlarda hekime tekrar danışması gerektiğini
hekimine ve eczacısına sorarak
öğrenmekten ve hekiminin ve
eczacısının tavsiyelerine uymaktan sorumludur.
Sadece bu temel gerekliliklerin
yerine getirilmesiyle antibiyotik
direncinin yayılmasını durdurabilir ve antibiyotiklerin sağladığı avantajlardan faydalanmaya
devam edebiliriz.
ANTİBİYOTİKLERİN
YAN ETKİLERİ NELERDİR?
Bulantı, Kusma,İshal Deri, döküntüleri, allerji durumu.
Antibiyotik Kullanırken Dikkat Edilmesi Gereken
Temel Kurallar:
• Doz ve zaman talimatlarına uyun.Hiçbir zaman ilacınızı almanız gereken zamanı atlamayın ve reçetelenen doza sadık kalın.
• Tedaviyi yarıda kesmeyin.Tedaviye başladıktan birkaç gün sonra kendinizi daha iyi hissetseniz bile tedavi sürecinin tamamını devam ettirin.
Bakterilerin tamamen yok edilmesi ancak bu şekilde mümkündür.
• Arta kalan ilacı saklamayın.Asla antibiyotiklerden kalanları kullanmayın.
Eczacınıza geri götürün çöpe atmayın.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
36
SAĞLIK HAKKI
SAĞLIK SORUNLARI, BİR SOSYAL HAK OLARAK
TEDAVİ HAKKI VE TÜKETİCİNİN KORUNMASI
Ayfer Koç (Ph.D)
Tıbbi Hizmetler Başkanlığı
Sağlık Hakkı
Mümkün olan en yüksek
bedensel ve ruhsal sağlık
standardına sahip olma
hakkı, olarak ifade edilen
sağlık hakkı, uluslar arası
hukukla korunan temel bir
insan hakkıdır. Doğdukları
andan itibaren; insan
haklarına sahip olan
bireylerin haklarını ve
özgürlüklerini
kullanabilmeleri sağlıklı
olmalarına bağlıdır. Sağlığı
olmayan bireylerin, siyasal
sürece katılmaları, seçme ve
seçilme hakları gibi diğer
tüm haklarını
kullanabilmeleri ve bu
hakların onlara sağladığı
faydalardan
yararlanabilmeleri mümkün
değildir. İnsanların sağlıklı
olmaları yalnızca fiziksel ve
ruhsal sağlık anlamına
gelmemekte aynı zamanda
yeterli gıda, temiz ve
içilebilir su, temiz hava,
temiz toprak da sağlığın ön
koşulları arasında yer
almaktadır.
Bir sosyal hak olarak tedavi hakkı
Sağlık hakkının tam olarak gerçekleştirilmesi için gereken
zaman ve uygulanması gereken yöntemler ülkeden ülkeye
farklılık gösterebilir. Uluslar arası hukuk sağlık hakkı
konusunda yükümlülükler getirmekte ve bunların
uygulanması devletlerin temel yükümlülükleri arasında yer
almaktadır. Dolayısıyla sağlık koşullarının iyileştirilmesi,
sağlığı bozacak faktörlerin yok edilmesine yönelik koruyucu
sağlık hizmetleri ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin etkin
bir şekilde verilmesi ve sürdürülmesinde devlet önemli bir
rol üstlenmiştir.
Ülkemizde sağlık ile ilgili mevzuatlara bakıldığında toplum
sağlığını korumayı amaçlamak ve bu amaca uygun olarak
da hizmet sunulmasını sağlamak özellikle vurgulanmıştır.
Sağlık Kavramı
En kısa tanımıyla sağlık
kavramı, ‘’hasta olmamak’’
ise de böyle bir yaklaşımla
hastalıktan ne
anlaşılacağının belirlenmesi
gerekmektedir.
37
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
Bu mevzuatlar sağlık alanını diğer ticari kuruluşlardan
ayırmakta, sağlıkta reklama yasaklar getirmekte ve haksız
rekabeti önlemeye çalışan maddeler içermektedir.
1.Sağlık Kavramı
Sağlık Hakkı Kavramı
Dünyada yaşanan bir çok
çatışma ve baskıcı rejimlere ve
uygulamalara
rağmen
çağımızın bir hak ve
özgürlükler çağı olduğunu
söylemek mümkündür. Bunun
nedeni; artık insanın bireysel
ve toplumsal hayatına ilişkin
bir çok konunun hak temelli
yaklaşımla dile getirilmesidir.
Hak, hukuken korunan bir
menfaattir. Hukuk düzeninin
kişilere tanımış olduğu
yetkiler çerçe vesinde bir
kimsenin isteyebileceği, ileri
sürebileceği bir durumu ve
iddia edebilme imkanını
tanır.Hak temelli yaklaşımı
kısaca şu şekilde özetlemek
mümkündür:
•
Politika oluşturma ve
planlamanın kalbine
insan hakları ilke ve
standartlarını koymak
•
Toplumu hak temelli
yaklaşım konusunda
eğitmek
•
Tüm
paydaşların
n i te l i k l i k a tı l ı m ı n ı
sağlamak
•
He s a p v e r e b i l i r l i ğ i
kanıtlamak
•
Dezavantajlı gruplara
ayrımcılık yapmamak
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
En kısa tanımıyla sağlık kavramı, ‘’hasta olmamak’’ ise de
böyle bir yaklaşımla hastalıktan ne anlaşılacağının
belirlenmesi gerekmektedir. Hastalığın tanımı da sağlık
kadar belirsizlikler içermektedir. Hastalık algılanması,
kişiden kişiye ve toplumdan topluma farklılık gösterir. Kişi,
ağrı çekmediği bir durumda kendisini sağlıklı
hissedebilirken, muayene eden hekim kişinin hasat
olduğuna karar verebilir; bunun tersi bir durumda her
zaman mümkündür.
Bir ülkede sağlıklı olarak görülen birey, başka bir ülkenin
koşulları altında değerlendirildiğinde aynı yargıya
varılmamaktadır. Bu bakımdan sağlık kavramı aynı
zamanda bir ülkenin yaşanan değerleriyle de çok yakından
ilgilidir. Sağlık konusunda yapılmış ve en fazla bilinen
tanımlama, Dünya Sağlık Örgütü’nün 1948 yılında yapmış
olduğu tanımdır: ‘’Sağlık, sadece hasta ve sakat olmama
durumu değil, aynı zamanda bedensel, ruhsal ve sosyal
olarak tamamen rahat, iyilik içerisinde olma halidir’’.
Benzer bir tanım, Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi
Hakkındaki 224 Sayılı Kanun ile Türk sağlık mevzuatına
girmiştir.
38
• ----->>>>>>
Bu Kanunun 2. Maddesine göre
sağlık,
‘’yalnız hastalık ve maluliyetin yokluğu olmayıp
bedenen, ruhen ve sosyal
bakımdan tam bir iyilik
halidir.’’
Bu tanımlamalarda dikkati
çeken husus, sağlığın sosyal
bakımdan iyilik haliyle ilişkisidir. Bir başka deyişle; sağlık,
hastalık, sakatlık gibi fiziksel
rahatsızlık yanında ruhsal ve
toplumsal rahatsızlıkların da
bulunmamasını gerektirir.
Bu çerçevede, sağlığın yalnızca
bireysel bir sorun olarak kabul
edilemeyeceği toplumsal bakışın ve toplumdan kaynaklanan
etkileşimin de dikkate alınması
gereği açık biçimde saptanabilmektedir.
Bireylerin sağlıklı olmalarının
sağlanması ve bunun devam
ettirilmesi, tüm dünya ülkelerinin toplumsal hedefidir.
Sağlıklı bireylere sahip olmak,
toplumsal barışın ve ekonomik
kalkınmanın da temel unsuru
sayılmaktadır. Çünkü, sağlıksız
bireyler işgücü kaybı nedeniyle
bir yandan gelir artışını engellemekte diğer yandan toplumsal harcamaları da arttırıcı
bir etki yaratmak suretiyle
ekonomide olumsuz etkiler
yaratırlar.
2.’’Sağlık Hakkı’’
Kavramı
Dünyada
yaşanan bir çok
çatışma
ve
baskıcı
rejimlere ve
uygulamalara
rağmen
çağımızın bir
hak ve
özgürlükler
çağı olduğunu söylemek müm- doğuracağı sonuçlar bakımınkündür. Bunun nedeni; artık
dan araştırmak ve tartışma
insanın bireysel ve toplumsal
İnsan haklarını sağlıkla ilişkili
hayatına ilişkin bir çok konupolitika ve programların politik,
nun hak temelli yaklaşımla dile ekonomik ve sosyal alanlar da
getirilmesidir. Hak, hukuken
dahil olmak üzere tüm alanlarkorunan bir menfaattir. Huda tasarlanması, yürütülmesi,
kuk düzeninin kişilere tanımış
denetlenmesi ve değerlendiolduğu yetkiler çerçevesinde
rilmesinin ayrılmaz bir boyutu
bir kimsenin isteyebileceği,
haline getirme
ileri sürebileceği bir durumu ve Sağlık hakkı’nın bileşenlerini iki
iddia edebilme imkanını tanır.
ana kısma ayırmak mümkünHak temelli yaklaşımı kısaca şu dür:
şekilde özetlemek mümkündür: • Sağlık hizmetleri ile ilgili
• Politika oluşturma ve planolanlar
lamanın kalbine insan
• Güvenli su, gıda, sanitasyon
hakları ilke ve standartlarını
ve barınma gibi sağlığı etkikoymak
leyen genel yaşam şartları
• Toplumu hak temelli yaklaile ilgili olanlar
şım konusunda eğitmek
Buradan da anlaşılacağı üzere
• Tüm paydaşların nitelikli
sağlık hakkı, sağlık hizmetlerini
katılımını sağlamak
ve sağlığın belirleyicilerini ku• Hesap verebilirliği kanıtlaşatan etkili, entegre bir sağlık
mak
sistemi hakkıdır. Genel olarak
• Dezavantajlı gruplara aytoplumun, özel olarak her birerımcılık yapmamak
yin sağlık hakkını kollamak ve
Son yıllarda, sağlığın da gisağlık hizmetlerinden yeterince
derek artan bir biçimde insan
yararlanmasını sağlamak, devhakları bağlamında ele alınması letin öncelikli görevidir. Bireyler
sonucu ‘’sağlık hakkı’’ kaviçin hak olan sağlık, devletler
ramı doğmuştur. Sağlık hakkı,
açısından da görev olup; bu
sağlıklı bireyler ve toplum hegörev Anayasal düzeyde ve
define ulaşabilmek için gerekli
uluslar arası hukuk belgeleri ile
tesislere ve şartlara ulaşma,
de desteklenmektedir.
bunları kullanma hakkıdır.
Sağlığa hak te2.1. Uluslararası Belmelli yaklaşımın
gelerde Sağlık Hakkı
süreçleri ise
1948’de kabul
şöyle ifade
edilen İnsan Hakedilebilir: ları
Evrensel
İnsan
hakBildirgesi’nin
larını
sağlıkta
25. Maddegelişim
için çatı
si;
olarak
kullan‘’1. Herma
kesin
Sağlık
politika
kendive programsinin ve
larını
ya da
ailesinin
mevzuatını
sağlık
insan hakları açısından
ve refahı
39
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes,
işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki
koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına
sahiptir.
2. Anaların ve çocukların özel bakım ve yardım görme hakları
vardır. Bütün çocuklar, evlilik içi veya evlilik dışı doğmuş olsunlar,
aynı sosyal güvenceden yararlanırlar’’ diyerek en temel hak olan
‘’yaşam hakkı’’ çerçevesinde sağlık hakkı’na yer vermiştir.
İkinci önemli belge olarak kabul edeceğimiz, İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesi’nin bir devamı niteliğinde olan ve devletlerin
kabul ve imzasıyla o ülkeye ait bir ‘’ulusal iç hukuk kuralı’’
haline gelmiş bulunan ‘’Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar
Sözleşmesi’’ nin 12. Maddesi de sağlık hakkını ‘’Sağlık Standart
Hakkı’’ başlığı altında şöyle düzenlemiştir:
1. Bu sözleşmeye taraf devletler, herkesin mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma
hakkını tanır.
2. Bu sözleşmeye taraf devletlerin bu hakkı tam olarak gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbirler, aşağıdakiler için de alınması gerekli tedbirleri içerir:
• Var olan doğum oranının ve bebek ölümlerinin düşürülmesi ile
çocukların sağlıklı gelişimlerinin sağlanması;
• Çevre sağlığını ve sanayi temizliğini her yönüyle ileri götürme;
• Salgın hastalıkların, yöresel hastalıkların, mesleki hastalıkların
ve diğer hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve kontrolü;
• Hastalık halinde her türlü sağlık hizmetinin ve bakımının sağlanması için gerekli şartların yaratılması
1965’te yürürlüğe giren Avrupa Sosyal Şartı’nda ise, 11. Maddede ve ‘’Sağlığın Korunması Hakkı’’ başlığı altında: ‘’Akit
taraflar sağlığın korunması hakkının etkin biçimde kullanılmasını
sağlamak üzere, ya doğrudan veya kamusal veya özel örgütlerle
işbirliği içinde, diğer önlemlerin yanı sıra;
Sağlık hakkı; sağlıklı bireyler ve
toplum hedefine ulaşabilmek için
gerekli tesislere ve şartlara ulaşma, bunları kullanma hakkıdır.
Sağlık Hakkı, İnsan Hakkları Evrensel Bildirgesine de girmiştir.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
40
Bu tanımlamalarda
dikkati çeken husus, sağlığın sosyal bakımdan iyilik
haliyle ilişkisidir.
Bir başka deyişle; sağlık,
hastalık, sakatlık gibi fiziksel rahatsızlık yanında
ruhsal ve toplumsal rahatsızlıkların da bulunmamasını gerektirir.
Bu çerçevede, sağlığın
yalnızca bireysel bir sorun
olarak kabul edilemeyeceği
toplumsal bakışın ve toplumdan kaynaklanan etkileşimin de dikkate alınması
gereği açık biçimde saptanabilmektedir.
Bireylerin sağlıklı olmalarının sağlanması ve bunun devam ettirilmesi, tüm dünya
ülkelerinin toplumsal hedefidir. Sağlıklı bireylere sahip
olmak, toplumsal barışın ve
ekonomik kalkınmanın da
temel unsuru sayılmaktadır.
Çünkü, sağlıksız bireyler
işgücü kaybı nedeniyle bir
yandan gelir artışını engellemekte diğer yandan
toplumsal harcamaları da
arttırıcı bir etki yaratmak
suretiyle ekonomide olumsuz etkiler yaratırlar.
1- Sağlığın bozulmasına yol açan etkenleri olabildiğince ortadan
kaldırmak;
2- Sağlığı geliştirmek ve sağlık konularında kişisel sorumluluğu
artırmak üzere eğitim ve danışma kolaylıkları sağlamak;
3-Salgın hastalıklarla yerleşik mevzii ve başka hastalıkları olabildiğince önlemek üzere tasarlanmış uygun önlemler almayı taahhüt ederler.’’ şeklinde bir düzenleme getirmiştir.
Avrupa Sosyal Şartı’nın öngördüğü denetim mekanizması çerçevesinde, 1994-1998 arası dönemi kapsayan, 7. Raporda Türkiye’nin 11. Madde de belirlenen yükümlülükleri yerine getirmediği
ve sözleşmeye uygun davranmadığı belirtilmiştir.
Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi’nde ise 35. Maddede ve
‘’Sağlık Hizmetleri’’ başlığı altında: ‘’Herkes, ulusal yasalar ve
uygulamalarda belirtilen şartlar çerçevesinde koruyucu sağlık
hizmetlerinden ve tıbbi tedaviden yararlanma hakkına sahiptir.
Bütün birlik politikaları ve faaliyetlerinin tanımlanması ve uygulanmasında yüksek düzeyde bir insan sağlığı koruması sağlanmalıdır.’’şeklinde düzenlenmiştir.
2.2. Ulusal Belgelerde Sağlık Hakkı
1961 Anayasası’nın 49.Maddesinde ‘’devlet herkesin beden ve
ruh sağlığı içinde yaşayabilmesini sağlamakla ödevlidir.’’
şeklinde ifade edilmiştir.
1982 Anayasası’nın 56. Maddesinde sağlık konusunda devlete
verilen ödevler şunlardır:
‘’Herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini
sağlamak’’,
‘’insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini geliştirmek amacıyla, sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp
hizmet vermesini düzenlemek’’.
1982 Anayasası ile 1961 Anayasası karşılaştırıldığında açık ve net
olarak sağlık hakkı ifadesine yer verilmemiş; anılan hak ile ilgili
olarak devlete bazı ödevler yüklenmiştir.
1982 Anayasası ile 1961
Anayasası
karşılaştırıldığında açık ve net olarak
sağlık hakkı ifadesine
yer verilmemiş; anılan
hak ile ilgili olarak
devlete bazı ödevler
yüklenmiştir.
Yararlanılan Kaynaklar:
Algan, Bülent (2007). Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Hakların Korunması, Ankara
Altay, Asuman (2007). ‘’Sağlık Hizmetlerinin Sunumunda Yeni Açılımlar’’ Sayıştay Dergisi, Ocak-Mart 2007, Sayı 64
Çakır, Yafes (2011). ‘’Sağlık Hizmetlerinde Katılım Payı Uygulaması’’ Sayıştay Dergisi,
Ocak-Mart, Sayı 80
Fişek, Nusret H. (1985). Halk Sağlığına Giriş, Hacettepe Üniversitesi-Dünya Sağlık
Örgütü Hizmet Araştırma ve Araştırıcı Yetiştirme Merkezi Yayını No:2, Ankara
Karahan, Ömer (1998). Hastane Hizmetleri Pazarlaması ve Halkla İlişkiler, Modern
Hastane Yönetimi Dergisi, Sayı :4, İstanbul.
Nygren-Krug, Helena (2002). Sağlık ve İnsan Hakları Üzerine 25 Soru 25 Cevap, Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi Derneği Serisi, Sayı 1
Okay, Ayla (2012). Sağlık İletişimi, Derin Yayınları, İstanbul
Zengin, Nazmi (2010). ‘’Sağlık Hakkı ve Sağlık Haklarının Sunumu’’, Sağlıkta Performans ve Kalite Dergisi, Ocak Sayısı, No:1
(http://www.tbmm.gov.tr)
(http://www.kamudenetciligi.gov.tr)
(http://insanhaklarimerkezi.bilgi.edu.tr)
(http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/hukuk/temelhak.pdf)
41
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
42
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
ZAFERİN AB-I HAYAT NEFERLERİ:
Yaşatmak için yaşayanlar
yıl önce...
Çanakkale’yi geçilmez kılan
ruhun en büyük destekçisi,
Mehmetçiğin tedavisi için
tüm imkânlarını seferber
eden sıhhıye neferleridir.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
• ----->>>>>>
189
Sağlık Hizmetleri
Sıhhiye sınıfları; muhtelif uzmanlardan doktor, cerrah
(operatör), eczacı, dişçi, kimyager, pansumancı ve hasta
bakıcı ve tezkerecilerden oluşmaktadır.
Sıhhıye bu kutsal savaşta
yaralanan kardeşlerini bir an
önce cephe gerisine tedavi
için götüren askerlerdi.
Sıhhiye sınıfı erleri
İhtiyaca göre hasta bakıcı olarak bir kısım erler
de doğrudan doğruya kur’a eratı (muharip
sınıf) arasından ayrılırdı ki bu erler genel olarak
silâhaltında kullanılmağa elverişli olmayan erler
olurlardı. Kur’a arasından hasta bakıcı olarak
ayrılan erlerin sağlık hizmeti eğitimleri, kıtalarda
altı hafta devam ederdi. Bu gibi erler askerlik
hizmetlerini devamlı olarak sabit hastanelerde
yaparlardı. Bunların hepsi, sıhhiye sınıfı erleri
olarak değerlendirilir ve askerlik şubelerinde
künyelerine işlenirdi.
Ab-ı Hayat Neferleri
Çok kanlı geçen muharebede, askerin yanında bulunan
sağlık hizmetinin birinci elemanları tezkerecilerdir.
Bunlar, bu kutsal savaşta yaralanan kardeşlerini bir an
önce cephe gerisine tedavi için götüren askerlerdi.
Yaralı,genç askerlerin sargı yerinde karşılaştığı sağlık
elemanları, hemşirelik görevi yapan tıbbiyeli öğrenciler
ve doktorlardı. Cephede sıcak muharebelerde
bulunanların yaklaşık üç katı, savaşan kardeşlerinin
hizmetinde bulunmuşlardır. Bu hizmetleri içerisinde en
çok hizmeti dokunanlar da sağlık çalışanlarıdır.
Sıhhiye sınıfları; muhtelif uzmanlardan doktor, cerrah
(operatör), eczacı, dişçi, kimyager, pansumancı, hasta
bakıcı ve tezkerecilerden oluşmaktadır. Bütün hastane
teşkilatı general rütbesinde ve Harbiye Nezareti’ne bağlı
bir Sıhhiye Reisi’nin (Sağlık Bakanı) emrine verilmiştir.
Bu şekilde sıhhiye sınıfı, Harbiye Nezareti Sağlık Dairesi
45
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
Başkanlığı’nın bünyesi içinde birleştirilmişlerdir. Bu
sınıfın barıştaki görevi; kıtalarla birlikte askeri hastane
ve laboratuarlarda hizmet vermekti.
190
Líaabr^*2*.
Kıtaların kadrolarına verilen doktorlar, ilk sağlık
kademeleri olarak görev yapmışlardır. Savaşta ise bu
sağlık teşkilatı büyütülerek; her orduda general
rütbesinde bir doktor müfettişin, her kolorduda bir
doktor albayın, her tümende bir doktor albayın veya
doktor yarbay başhekimin bulundurulması esas olarak
kabul edilmiştir. Birliklerde en az bir doktorun
bulunması kuraldı. Barışta ise küçük kıta revirleri ve
sabit askeri hastaneler, sıhhiye sınıflarının başlıca
kurumlarıdır.
Seferde, ordu, kolordu ve tümen sıhhiye bölükleri ile
sabit memleket için harp menzil hastaneleri, kızılay
hastaneleri ve seyyar hastaneler, ordu sağlık teşkilatının
başlıca faaliyet merkez ve kurumları olarak teşkilatlıdır.
Sıhhiye sınıfı erleri
İhtiyaca göre hasta bakıcı olarak bir
kısım erler de doğrudan doğruya
kur’a eratı (muharip
sınıf) arasından ayrılırdı ki bu erler
genel olarak silâhaltında
kullanılmağa elverişli olmayan erler
olurlardı. Kur’a arasından hasta
bakıcı olarak ayrılan erlerin sağlık
hizmeti eğitimleri, kıtalarda altı ha
a devam ederdi. Bu gibi erler
askerlik hizmetlerini devamlı olarak
sabit hastanelerde yaparlardı.
Bunların hepsi, sıhhiye sınıfı erleri
olarak değerlendirilir ve askerlik
şubelerinde künyelerine işlenirdi.
Sağlık subayları ile birlikte sıhhiye erleri olarak
ayrılanlar da sıhhiye sınıfının birer birimi sayılmıştır.
(1910 Sıhhiye Nizamnamesi “Erat” bölümü). Bu sebeple
ordudaki sıhhiye sınıfı erlerinin hepsi Harbiye Nezareti
Sıhhiye Dairesi’nin nezaret ve kontrolü altında
bulundurulmuştur. Birinci Dünya Harbi’nin başından
itibaren gerek Harbiye Nezareti’nde gerekse orduda
bulunan sıhhiye sınıfı subay ve erlerinin bağlantı
durumlarında teşkilat değişikliği yapılmış ve Harbiye
Nezareti ile ordularda bağımsız sıhhiye daireleri, ordu,
kolordu, tümen ve alay başhekimi bulundurmuştur.
Ancak daireler Harbiye Nezareti’ne bağlanırken kıta
başhekimleri fenni bakımdan amirlerine bağlanmış;
fa k a t id a r i b a k ım d a n m e n s u p o ld u k la r ı k ıt a
komutanlarının emrinde tutulmuşlardır. Bu suretle
daireler, her yıl muvazzaf ordu ile ihtiyat ve redifte
bulunacak sıhhiye erlerinin miktarlarını, terhisli olarak
izinli gideceklerin yerlerine muvazzaf ordunun ihtiyacına
göre ne miktar sıhhiye eri yetiştirileceğini kolordularla
muhabere ederek tayin ve tespit etmekte idi.
Genel olarak sıhhiye erleri, barış zamanında merkez
hastaneleri ile kıtaların sağlık hizmetlerinde bulunurdu.
Her bir bölükte ise birer sıhhiye eri veya sıhhiye
onbaşısı bulunurdu. Sıhhiye onbaşılarının savaşta
durumunda seyyar ve sabit harp menzil hastanelerinde
görev yapmaları kuraldı.
Sıhhiye sınıfına ayrılan erlerin görevleri; hastalara bakmak, ameliyatlarda bulunmak, hasta ve yaralıların günlük
hizmetlerini görmektir.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
46
• ----->>>>>>
Sıhhiye erlerinin, silâhaltında en az altı ay eğitim görmüş ve sağlık
işleri için gerekli niteliklere sahip erlerden seçilmiş olmaları şarttı.
Bu sebeple sıhhiye sınıfına ayrılan erlerin ayrılma işlemleri her yıl
ekim ayında sona ererdi. Bu gibi erler ilkin hastanelere verilirdi ve
buraları onlar için birer eğitim merkezi olurdu. Hastanelerde altı
ay devam eden bir eğitimden sonra sınavlarda başarı gösterenler
onbaşılığa terfi ederlerdi. Başarı gösteremeyenler ise muharip kıtalara iade olunur veya askeri hastanelerde hasta bakıcı (hademe)
olarak ayrılırlardı.
Bununla beraber her ihtiyaca göre hasta bakıcı olarak bir kısım
erler de doğrudan doğruya ‘’Kur’a Eratı’’ (muharip sınıf) arasından
ayrılırdı ki bu erler genel olarak silâhaltında kullanılmaya elverişli
olmayan erler olurlardı. Kur’a arasından hasta bakıcı olarak ayrılan
erlerin sağlık hizmeti eğitimleri, kıtalarda altı hafta devam ederdi.
Bu gibi erler askerlik hizmetlerini devamlı olarak sabit hastanelerde yaparlardı. Bunların hepsi, sıhhiye sınıfı erleri olarak değerlendirilir ve askerlik şubelerinde künyelerine işlenirdi. Seferde bütün
sağlık kurumlarının ve bu kurumlarda çalışan personelin ‘’Cenevre
Sözleşmesi’’ hükümleri gereğince her türlü taarruzdan korunmuş
oldukları kabul edilmiştir.
İdari anlamda muharip birliklere hizmet eden ve 26 Nisan 1915’te
47
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
Tüm imkansızlıklara rağmen
sağlık hizmetini yürüten
doktorlar,
eczacılar, veteriner hekimler,
kimyacılar, hastabakıcılar, tezkereciler
olağanüstü gayretlerle
bir canı kurtarmak adına
gösterdikleri fedakarlıklar
her türlü övgüye
layıktır.
Çanakkale Cephesi’nde kara muharebelerini yönetmek için kurulan 5’inci Ordu’nun başına Mareşal Liman Von Sanders getirilmiştir.
Bu oluşumun peşinden 5’inci Ordu Menzil Müfettişliği de kurulmuştur. 5’inci Ordu Menzil Müfettişliği’nin karargah şubeleri Akbaş’tadır.
Bu teşkilde muhafız, telgraf müfrezesi, sahra postası ve sahra jandarma takımı mevcuttur. Muharebe devam ederken ihtiyaç durumunda aşağıdaki teşkiller kurulmuştur:
Uzunköprü, Keşan, Gelibolu, Bayırköy, Ilgardere, Akbaş, Biga, Karabiga, Malular, Burgaz ve Çanakale’de “Nokta Komutanlıkları”; Çardak, Gelibolu, Ilgardere, Akbaş, Kilye, Karabiga, Lâpseki,
Burgaz ve Çanakale’de “İskele Komutanlıkları”; Gürecik, Bayırköy, Yerlisu ve Karapınar’da “Çayhaneler”; Burgaz ve Gelibolu’da “Ekmekçi Takımları”; Malular, Uzunköprü, Keşan, Biga,
Karabiga, Ilgardere, Gelibolu, Lâpseki, Burgaz ve Işıklar’da “Erzak Ambarları”; Keşan, Uzunköprü , Biga ve Işıklar’da “Erzak Nakliye Katarları”; Burgaz, Gelibolu, Akbaş ve Ilgardere’de
“Cephane Deposu”; Akbaş’ta “İstihkâm Deposu”; Akbaş ve
Keşan’da “Cephane Katarı”; Akbaş’ta “Hamal Taburları”;
Uzunköprü, Keşan ve Gelibolu’da “Hamal Bölükleri”; Yalova, Ilgardere, Biga ve Burgaz’da “Amele Taburları”, Lâpseki’de “Araba
İmalathanesi”, Ilgardere’de “Köprücü Takımı”, Biga’da “İnşaat Bölüğü”.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
48
• ----->>>>>>
5 nci Ordu Menzil Müfettişliği’nin sağlık tesisleri ise: Dümrek
(5x300 yataklı), Şarköy (5x200 yataklı), Lâpseki (2x1.100 yataklı)
ve Çardak Hastanesi (850 yataklı) “Harp Hastaneleri”; Keşan
(180 yataklı), Erdek (600 yataklı), Karabiga (150 yataklı), Mürefte
(400 yataklı), Lâpseki (4x500 yataklı), Bayırköy (2x500 yataklı),
Dimetoka (3x650 yataklı), Biga Hastanesi (2x1000+850 yataklı)
“Menzil Hastaneleri”; Tekirdağ (650 yataklı+ 1650 yataklı Gelibolu’dan naklen), “Merkez Hastaneleri”, Tekirdağ (300 yataklı)
“Kızılay Hastanesi”; Galata (600 yataklı) “Salgın Hastanesi”,
Biga (600 yataklı) “Sıhhiye Depo Taburu”; Biga “Hastane Nakliye Müfrezesi”; ‘’Lâpseki “Ecza Deposu”; Ilgardere (600 yataklı) “12 nci Tümen hastanesi” Burgaz (1600 yataklı) “10 ncu
Tümen Hastanesi” ve Eriklice (2000 yataklı) “8 nci Tümen Hastanesi”; 60 No.lu, 61 No.lu, 63 No.lu, 70 No.lu, Gülnihal ve Akdeniz
“Hastane Gemileri” hizmettedir.
Veteriner tesisleri ise: Keşan, Burgaz ve Pazarlı’da “Araba ve
Hayvan Depoları”; Ilgardere (3), Suluca (2) ve Münif Bey Çiftliği’nde “Hayvan Hastaneleri” ve Suluca’da Veteriner İlaç Deposu” dur.
Çanakkale Cephesi açılmadan önce Müstahkem Mevki Komutanlığı
kuruluşunda yer alan 5’inci Şube Müdürlüğü (Başhekim) sağlık iş-
49
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
lerini yürütmekle görevliydi. Bu müdürlüğün başında Sağlık Genel
Müfettişi Tabip Albay Süleyman Numan Bey bulunuyordu. Komutanlığa bağlı birliklerde (topçu alayı ve taburlarda) birer doktor
bulunması kuraldı.
Savaş öncesinde Seddülbahir, Kumkale, Kilitbahir’de, Çanakkale
ve Eceabat’ta yataklı birer revir; Müstahkem Mevki Birlikleri’yle
9‘uncu Tümen için Çanakkale’de 250 yataklı bir mevki hastanesi bulunuyordu. Birleşik Filo’nun boğazı geçme girişimleri üzerine
bazı birlikler Çanakkale harekât alanına kaydırılmış olduğundan, o
tarihlere kadar bölgede bulunan sağlık kuruluşları takviye edilmiş
olup, revirlerin yatak sayıları artırılmıştı. Aynı zamanda 22 Aralık
1914’te yapılan bir düzenlemede, Anafarta ve Kirte’de birer revir
açılması, mevki hastanesi durumunda bulunan Eceabat Hastanesi’nde, Kocadere ve Eceabat’taki birliklere revir hizmeti verilebilecek bir koğuşun ayrılması öngörüldü.
Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, 27 Şubat 1915’te Çanakkale’den İstanbul’a gönderdiği raporda, 19’uncu Tümen de dâhil
olduğu halde bütün Müstahkem mevki Kıtalarında yalnız iki operatör bulunduğu ancak ihtiyacı karşılamasının mümkün olmadığı, hiç
olmazsa iki operatörün daha sevk edilmesi istenir.
Bu hastanelerin bir kısmının sağlık personeli (özellikle doktor, diş
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
50
• ----->>>>>>
Seddülbahir’de ki lojistik faaliyetler....
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
hekimi, eczacı, kimyager) ve malzeme eksiklikleri vardı.
Bundan başka geniş bir bölgede yayılmış bulunan bazı Müstahkem Mevki bataryalarıyla, 9’uncu Tümen, Tabur ve Alayları’nın da
doktorları yoktu. Bu eksikliklerin tamamlanması için Harbiye Nezareti’nden istekte bulunulmuş, yerel imkânlar seferber edilmiştir.
Bu arada 9’uncu Tümen emrinde, bölgenin özelliği gereği iki seyyar hastane bulunuyordu. Çünkü Tümen’in Boğaz’ın iki yakasında
görev alması ve birliklerinin geniş bir bölgeye yayılmış bulunması
buna etkendi.
Bu hastaneler, muharebe alanında gereken tıbbi müdahaleyi yapacak biçimde donatılmıştı. 18 Mart 1915’te Çanakkale Boğaz
Muharebesi sırasında, Çanakkale Boğazı’nın iki yakasındaki sağlık
tesislerinin durumu şöyleydi:
Nara, Anadolu Mecidiyesi, Çimenlik, Kepez-Dardanos Tabyaları;
Karantina, Erenköy batısı, İntepe’de birer; Anadolu Hamidiye Tabyası’nda iki kıta sargı yeri; Gelibolu Yarımadası’nda Değirmenburnu Tabyası’nda, Yıldız Tabyası’nda, Kilitbahir, Havuzlar, Tengerderesi, Soğanlıdere, Domuzdere’de birer sargı yeri faaliyette idi.
Ayrıca 9’uncu Sıhhiye Bölüğü, Anadolu Hamidiye Tabyası – Dardanos Topçu Grubu; Erenköy ve İntepe Topçu Grupları gerisinde;
Sarafim Çiftliği’nde birer araba durak yeri kurmuştu.
Eceabat ve Kilitbahir’de 100’er yataklı, Erenköy’de Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı bünyesinde 500 Yataklı seyyar hastane
mevcuttu.
Kara muharebeleri başlamadan önce, Anadolu sahilinde Müstahkem Mevki Komutanlığı emrinde Çanakkale Merkez Hastanesi ile
Gelibolu’da şehir dışındaki kışla binalarında 3. Kolordu tarafından
kurulmuş 400 yataklı Gelibolu Hastanesi’nden ibaretti. 19. Tümen’in seyyar hastanesi Kilitbahir’de, 9. Tümen’in seyyar hastanesi de Anadolu Yakası’nda Sarıçalı’da büyükçe bir revir vazifesi
görmek üzere yarı aktif bir halde (adi hastalıklara mahsus olarak)
bulunuyordu.
Esasen barış döneminde Kolordu merkezi olan Tekirdağ’daki Kolordu Merkez Hastanesi de kadrosu biraz daraltılmak suretiyle Kolordu Asker Alma Başkanlığı emrinde, kolordunun İhtiyat Hastanesi görevini yapmak üzere yerinde bırakılmıştır.
Çanakkale Hastanesi, bombardıman esnasında meydana gelen az
sayıdaki yaralıların tedavisinde yeterliydi. Müstahkem Mevki Komutanlığı’nda ve 3’üncü Kolordu’da da meydana gelen hastalıkların
tedavisini yukarıda adı geçen sağlık kurumları yapıyordu. Tedavileri uzun sürecek yaralılar İstanbul’da Gülhane’ye; hastaların büyük
çoğunluğu Tekirdağ’a, bir kısmı da yine İstanbul’a gönderilerek,
Çanakkale ve Boğaz bölgesindeki hastanelerin yeni yaralı ve hastaları kabule hazır olması için boş yer ve yatak bulunduruluyordu.
Kızılay’dan 200 yataklı mükemmel donanımlı bir hastane alarak
Gelibolu’daki Fransız Hastanesi takviye edilmiş, bütün personeliyle Gelibolu’ya intikal ettirilmiş bulunan Bandırma Hastanesi’nin
yerine Doktor Yüzbaşı Niyazi İsmet ve İskele Komutanı Binbaşı Ali
Bey’in yardımı ve halktan temin edilen malzeme ile 200 yataklı bir
hastane açılmıştı.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
52
• ----->>>>>>
Çanakkale Bölgesi, özelikle Kumkale doğusu ve daha güneyde Menderes Çayı’nın
oluşturduğu bataklık ve başka yerlerdeki durgun sular nedeniyle, sıtma hastalığı
yöre halkında ve askerlerde sık sık görünmekteydi. Bölgede sıkça rastlanan kolera,
tifo ve çiçek hastalıklarına karşı aşı uygulamasına özen gösteriliyordu. Lekeli humma
(tifüs) tüberküloz, zatürree ve zatülcenp
gibi hastalıklara da rastlanmaktaydı. Bit salgınına karşı, imkânlar ölçüsünde askerlerin
giysileri etüv veya sahra fırınlarından geçirilerek temizlenmeye çalışılıyordu.
Nisan ayının ortalarından itibaren 3. Kolordu erleri arasında ‘iskorpüt’ baş göstermişti. İaşe şeklinde yapılan ıslahatla az zamanda kaybolmuş, bir iki ay zarfında bundan başka mühim
bir hastalık görülmemiştir.
Öte yandan memlekette ilaç endüstrisi de yok denecek durumdaydı. İlaçların çoğu, dış ülkelerden
gelmekteydi. Örneğin, daha savaşın başlangıcında iyot sıkıntısı baş gösterdi. Bu nedenle tentürdiyot
kullanılmasında çok titiz davranılması emredilmişti.
İngiliz ve Fransız donanmasının gerek 3 Kasım 1914, 19 Şubat ve 25 Şubat 1915’te
boğazın giriş tabyalarına yaptığı bombardımanlar sırasında gerekse bunu izleyen ve
boğaz içinde geçen deniz muharebesinde
(Birleşik Filo ile tabya ve bataryalar arasında) yaralanan ve hastalanarak mevzi gerisine alınması gereken erlerin tedavileri, yaralı yuvalarında yapılıyordu. Burada yapılan
ilk tedavilerinden sonra, ya tekrar cepheye
gönderiliyor veya taburlarca açılmış olan
kıta sargı yerlerine gönderiliyordu.
Kıta sargı yerinden geriye sevk edilecek
olanlar hafif yaralı toplama yerlerine, yarası
ağır olanlar araba durak yerlerine gönderiliyor; buradan da Tümen Sıhhiye Bölükleri’nce açılan büyük sargı yerine götürülüyordu.
Tümen Sıhhiye Bölükleri, gelen yaralı ve hastaların tedavisini ve hatta ameliyatını yapmakta, gerekenleri ve yatak mevcudundan fazla olanları seyyar hastanelere yollamaktaydı.
Tümen Sıhhiye Bölükleri’nde hasta taşıma
otosu olmadığından, yaralı ve hastaların
muharebe alanı gerisindeki salık teşkillerine
veya hastanelere nakilleri için, hasta nakliye arabalarından veya erzak, cephane getiren nakliye kollarından yararlanılmaktaydı.
18 Mart Zaferi’nden sonra 5. Ordu’nun hastane ihtiyaçlarını karşılamak üzere ’’Gülnihal Vapuru’’, üç adet 500 yataklı menzil,
beş adet 150’şer yataklı harp hastanesi,
sıhhiye deposu, Niyazi İsmet (Gözcü) Bey
tarafından Karabiga’dan temin edilen 20
kadar Yeniköy tipi uzun yolcu arabalı hasta
53
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
nakliye kolu Biga’da Ordu Menzil Başhekimliği emrine verilmişti.
Cephedeki sağlık teşekkülleri 18 Mart Zaferi’ne sahil savunması
bölgesi ve denize mücavir alandaki sargı yerleri ve mevcut hastanelerden ibaretti. Karadaki muharebelerin uzayacağı kesinleşince
sistem ona göre tanzim edildi.
Cephedeki yaralıların ve hastaların tedavilerinin yanında, cephenin kuzeyine doğru Behramlı, Kilitbahir, Eceabat, Bigalı, Kocadere,
Küçük Anafartalar, Büyük Anafartalar, Akbaş, Yalova, Ilgardere,
Turşun, Galata, Karainebeyli, Gelibolu, Bergos, Bolayır, Evreşe,
Uzunköprü, Şarköy Eriklice, Mürefte, Malkara, Tekirdağ, Kırklareli,
Edirne gibi köy, kasaba ve vilayetlerdeki hastanelerde; İstanbul
hastanelerinin yaklaşık tamamına yakını, Anadolu yakasında Çanakkale ve kuzeyinde Lâpseki, Karabiga, Biga, Dimetoka, Erdek,
Bandırma, Mudanya, Adapazarı, İzmit; Çanakkale güneyindeki
Erenköy, Pınarbaşı, Ezine, Edremit, Ayvalık, Balıkesir, Soma, Menemen, İzmir; Akhisar, Ankara, Afyonkara-hisar, Adana, Antalya,
Burdur, Dinar, Konya, Milas, Söke, Tokat gibi diğer birçok kasaba
ve vilayetler gazilere sağlık hizmetleri konusunda her türlü imkânlarını seferber etmişlerdir.
Sonuç olarak, Çanakkale’yi geçilmez kılan Mehmetçiğin tedavisi
için tüm imkânların seferber edildiğinden bahsetmek, hiç de mübalağalı olmayacaktır.
Yararlanılan Kaynak: ‘’Sıhhiye 1915 Yüz Yıl Önce’’, T.C. Sağlık Bakanlığı, Ankara,2015.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
54
Ordudaki insan sağlığının
korunması,
tedavisi
ve onların iyi beslenerek
muharebe güçlerinin
artırılması, her türlü
iklim şartlarına karşı
koyacak şekilde giydirilmesi ve
donatılması,
sıhhiye sınıflarının
başlıca görevlerinden idi.
Bedeli
Çanakkale’de
altın olarak
tesviye olunacaktır...
Bu şehit ve gazilerin hepsi 17-22
Curabitur
yaşındayken ve bir kısmı henüz
mektebin lise ve orta kısımlarında, bir
İ
kısmıysa mezun ve İstanbul
mparatorluk devrinde
vermişler, 150 kadarı da şehit
Darülfünunu
veya
Avrupa
“Mekteb-i Sultani’’ adıyla olmuştur.
tanınan ve derslerinin taAskerlik görevini yaparken
üniversitelerinde
tahsildeyken,
mamı hem Türkçe hem Franvatan uğrunda şehadet mertesızca olan tek mektep; ismi
besine ermek veya gazi olmak
birbirleriyle
askerlik
Cumhuriyetle
birlikteyarış
‘’Gala-edercesine
her Türk için
tabii bir şeydir.
tasaray Lisesi’’ne çevrilen
Ancak bu 45 şehit ve 150
eğitim
kurumuydu.
durumu
başkadır. Zira,
şubesine koşmuşlar vegazinin
gönüllü
olarak
bunların istisnasız hepsi, (1909
ve 1914 ‘’Askeri MükelleTamamı 650 olan öğrenci saaskere yazılmışlardır.
fiyet Kanunu’’ gereğince)
yısının yarısına yakını, imparatorluğun Rum, Ermeni, Yahudi, askerlik vazifesinden ya muaf,
Bulgar, Sırp, Karadağlı gibi gay- ya da ‘’maksureli’’ (tescilli)
rimüslim ekalliyet çocuklarıydı. tutulmuş gençlerdir.
Bu okulun öğrenci ve mezunları, Trablusgarp İtalyan Harbi
(1911), Birinci Balkan Harbi
Bu iki Kanun, Sultani mektepleri talebe ve mezunlarını askerlik görevinden ‘’maksureli’’
(1912), İkinci Balkan Harbi
(1913), Birinci Cihan Harbi
(1914), İstiklal Savaşı (1921),
Kıbrıs Barış Harekatı (1974)
gibi savaşlara katılarak 45 şehit
ettiği gibi, Balkan Harbi sırasında mer’i olan 1909 kanunu da,
üstelik bütün İstanbul halkını
askerlik görevinden azade kılmaktadır. Bu şehit ve gazilerin
55
hepsi 17-22 yaşındayken ve bir
kısmı henüz mektebin lise ve
orta kısımlarında, bir kısmıysa
mezun ve İstanbul Darülfünunu veya Avrupa üniversitelerinde tahsildeyken, birbirleriyle
yarış edercesine askerlik şubesine koşmuşlar ve gönüllü olarak askere yazılmışlardır. Hatta
içlerinden Irak cephesinde şehit düşen 646 Celal İbrahim
(Kürt Celal), Seferberlik ilanıyla
beraber geceden gidip askerlik
şubesinin kapısında sabahlamış
ve ‘’1 Numaralı Gönüllü’’
yazılmak şerefini elde etmiştir.
Bu gençlerin hepsi mükemmel
lisan bildiklerinden, gönüllü
kaydolunca karargah hizmetine alınmışlar, ancak cepheye
ısrarla talip olarak ön saflarda
dövüşmüşlerdir.
*****
Üç aylık bir talimden sonra
Mehmed Muzaffer ‘’zabit
namzedi’’ olarak Çanakkale’deydi (Mart 1916)…
Müttefik İngiliz ve Fransız
kuvvetleri, Çanakkale’de uğradıkları mağlubiyetten ve
verdikleri 150.000 zayiattan
sonra Boğaz’ı aşamayacaklarını
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
’Bedeli Dersaadet’de
altın olarak tesviye olunacaktır’’
r leo
Maecenas
anlamışlar, 1915’in son haftasıyla 1916’nın ilk haftasında
bütün hatları tahliye edip, çıkıp
gitmişlerdi…
Muzaffer, Çanakkale’ye vardığında harp durmuştu. Zaman
zaman, İmroz ve Bozcaada’da üslenmiş düşman gemileri ve uçakları bombardımanda
bulunuyorlarsa da, 1915 Nisan’ından Aralık sonuna kadar
8 ay süren kanlı boğuşmalara
kıyasla bu bombardımanlar
‘’hiç’’ mesabesindeydi.
Çanakkale’deki birliklerin büyük
kısmı, Kafkas, Irak ve Filistin
cephelerine sevk edileceklerdi. Hazırlanma ve noksanlarını
ikmal emri aldılar.
Muzaffer, birliğinin alay karargahında görevliydi. Alayın kamyon ve otomobil lastiği ile diğer
birtakım malzemeye ihtiyacı
vardı. Bunlarsa ancak İstanbul’dan sağlanabilirdi. O devirlerde bu gibi basit mubayaalar için açık artırma yapmak,
ilanlarda bulunmak, ne adetti,
ne de bununla kaybedilecek
vakit vardı. Her şey ‘’itimat’’ ile
yürütülürdü. Muzaffer, açıkgöz
ve becerikli bir İstanbul çocuğu
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
olduğundan, karargah, gerekli
malzemenin temin ve mubayaasına onu memur etti. İcabeden paranın kendisine verilmesi
itası için de Erkan- Harbiye
Riyaseti’ne hitaben yazılı bir
tezkereyi eline verdiler.
O yıllarda İstanbul’da otomobil ve kamyon nadir rastlanan
vasıtalardı. Bunların lastikleriyse yok denecek kadar azdı ve
karaborsadaydı. Muzaffer aradı,
uğraştı, nihayet Karaköy’de bir
Yahudi tüccarda istediklerini
buldu. Fiyatlar pek fahişti ama,
yapacak bir şey yoktu.
56
Anlaşmaya vardı…
Lazım gelen parayı almak için
Erkan-ı Harbiye’ye gitti. Elindeki tezkereyi tediye merciine havale ettiler. Muzaffer, az sonra
yaşlı bir kaymakamın (yarbay)
huzurundaydı. Kaymakam uzatılan tezkereyi okudu. Karşısında hazırolda duran ihtiyat zabit
namzedine baktı. İsteyeceği
paranın miktarını sormadan
‘’Ne alınacak?’’ dedi. ‘’Oto
ve kamyon lastiği’’ yanıtı
verilince bir an durdu. Sonra
Muzaffer’e dik dik baktı ve;
‘’Bana bak oğlum’’ dedi,
• ----->>>>>>
‘’Ben askerin ayağına postal, sırtına kaput alacak
parayı bulamıyorum. Sen
otomobil lastiğinden bahsediyorsun. Hadi yürü git,
insanı günaha sokma…
Para mara yok…’’
Muzaffer selamı çaktı, dışarı
çıktı. Harbiye Nezareti’nin (bugünkü Hukuk Fakültesi binası)
bahçesinden dış kapıya ağır
ağır yürürken ne yapacağını
düşünüyordu. Malzemelere
alayın ihtiyacı vardı. Eldeki
(Almanların verdiği) iki Mercedes-Benz kamyon ve iki binek
arabası lastiksizdi. Diğer malzemeler de mutlaka lazımdı. Kendisi bulur alır diye görevlendirilmişti. Eli boş dönemezdi, bir
çaresini bulması gerekiyordu…
Muzaffer bunları düşüne düşüne Beyazıt Meydanı’na vardı.
Birden durdu, kendi kendine
güldü. Aradığı çareyi bulmuştu.
Doğru tüccar Yahudi’ye gitti:
- Paranın tediye muamelesi akşam üstü bitecek.
Ezandan sonra gelip malları
alamam, gece kaldıracak
yerim yok. Yarın öğleden
evvel vapurum Çanakkale’ye kalkıyor, yetiştirmem
lazım. Onun için, sabah
ezanında geleceğim. Malları mutlaka hazır edin…’’
Tüccar ‘’Peki’’ dedi. Muzaffer
tam ayrılırken ilave etti:
- Altın para vermiyorlar,
kağıt para verecekler…’’
Yahudi yine - Peki dedi. Ertesi
sabah Muzaffer, Merkez Kumandanlığı’ndan sağladığı araba ve neferle ezan vakti Yahudi’nin dükkanının kapısındaydı.
Ortalık henüz ışıyordu. Tüccar
malları hazırlamıştı. Havagazı
fenerinin yarım yamalak aydınlattığı loşlukta mallar arabaya
yüklendi. Muzaffer, bir 100’lük
kaime (kağıt para) verdi. Araba
dört nala Sirkeci’ye yollandı.
Malzeme önce şata,oradan du-
baya bağlı gemiye aktarıldı. Az
sonra gemi Çanakkale yolunu
tutmuştu…
Üç gün sonra, Yahudi tüccar,
elindeki 100’lük kaimeyi bozdurmak üzere Osmanlı Bankası’na gitti, bozmadılar…
Zira, elindeki para sahte
idi…
Muzaffer, evrak-ı nakdiyelerin
basımında kullanılan kağıdın
aynını Karaköy kırtasiyecilerinden tedarik etmiş, bütün gece
oturmuş, çini mürekkebi ve
boya ile, gerçeğinden bir bakışta ayırt edilemeyecek güzellikte
taklit bir para yapmıştı. Tüccara verdiği ve yutturduğu para
buydu.
O devrin hakiki paralarının üzerindeki yazılar arasında bir de
şu ibare bulunurdu:
’Bedeli Dersaadet’de altın olarak tesviye olunacaktır’’
Muzaffer, yaptığı taklit parada ise bu ibareyi şöyle yazmıştı:
‘’Bedeli Çanakkale’de altın olarak tesviye olunacaktır…’’
O’nun ‘’altın’’ dediği, Çanakkale’de Mehmetçik’in akıttığı, altından da kıymetli kanı idi…
Teşekkür: Zabit Namzedi (yedeksubay) Mehmed Muzaffer’in hikayesini ilk anlatan, konunun araştırmacısı ünlü gazeteci
Galatasaraylı Ziyad Ebüzziya’dır. Bu hikaye www.Gallipoli1915.org sitesinden alınmıştır. Değerli katkılarından dolayı gazeteci Yetkin İşcen’e teşekkür ederiz.)
57
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
58
SABUNCUOĞLU ŞEREFEDDİN
VE AKUPUNKTUR
Doç. Dr. H. Volkan ACAR*
Sabuncuoğlu Şerefeddin (1385-1468?),
klinisyen, araştırmacı ve eğitimci yönleriyle Türk
tıbbında önemli yeri olan bir hekimdir.
Amasya Darüşşifası’nda 14 yıl hekimlik yaptığı
bilinen Sabuncuoğlu, yazdığı kitaplarla adının
günümüze kadar kalmasını sağlamıştır. Bilinen
üç kitabı Terceme-i Akrabadin, Mücerrebname
ve Cerrahiyetü’l-Haniyye’dir. Yeni yayınlanan bir
araştırmaya göre, Fütüvvetname adlı eserin de
Sabuncuoğlu tarafından yazılmış olduğu kabul
edilmektedir.
Cerrahiyetü’l-Haniyye’yi yazarken Sabuncuoğlu’nun esinlendiği temel kaynak, Arap hekimi
el-Zehravi tarafında yazılan Kitab et-Tasrif fitTıb’dır. Yabancı kaynaklarda adı Albucasis, Abulcasis ya da Al-Zahrawi olarak geçen Ebu el-Kasım Halife ibn el-Abbas el-Zehravi, Endülüslüdür
ve 936-1013 tarihleri arasında yaşamıştır. Otuz
bölümden oluşan dev eseri et-Tasrif, el-Zehravi’ye “Cerrahinin Babası” unvanını kazandırmıştır.
Sabuncuoğlu Şerefeddin önce et-Tasrif’i Türkçeye çevirmiş, sonra da üzerine yeni bilgiler
ve ilave bölümler eklemiştir. Eklenen bu yeni
bilgilerin ve ilave bölümlerin kaynağı, Sabuncuoğlu’nun okuduğu başka kitaplar ve kendi hekimlik hayatından edindiği deneyimlerdir. Cerrahiyetü’l-Haniyye’nin transkripsiyonunu yaparak
Türk tıp tarihine kazandıran Prof. Dr. İlter Uzel,
iki kitap arasında 137 farklılık saptadığını ifade
etmektedir.
Cerrahiyetü’l-Haniyye, Türk tıbbı için birçok açıdan önemli bir eserdir. Edebi ve bilimsel eserlerde Arapça ve Farsçanın tercih edildiği bir dönemde kitabın Türkçe yazılmış olması en önemli
özellikleri arasındadır. Ayrıca Cerrahiyetü’l-Ha-
59
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
Sabucuoğlu’nun
Orta Asya tıbbı
ve akupunkturun
teorisi konusunda bilgi sahibi
olduğunu
görüyoruz.
niyye içinde, dağlama, cerrahi
ve terapötik işlemler için dizayn
edilmiş çok sayıda tıbbi alet ve
cihaz çizimi bulunmaktadır.
Bunların çoğu el-Zehravi’den
alınmış olmakla birlikte, çok
sayıda alet ve cihaz Sabuncuoğlu’nun kendi çizimidir. Ancak
kitabın belki de en önemli özelliği, metinde anlatılan cerrahi
ve girişimsel işlemler ile hasta
pozisyonlarının renkli çizimlerle
resmedilmiş olmasıdır. Jinekolojik ve obstetrik pozisyonlara
da yer verilen 100’den fazla
çizimde erkek hekimler yanında
kadın hekimler ve ebeler de
resmedilmiştir. Bu çizimler nedeniyle Cerrahiyetü’l-Haniyye,
hem İslam dünyasının hem de
Osmanlı tıbbının ilk resimli tıp
kitabı unvanını taşımaktadır.
Dağlama
Üç bölüm halinde yazılan
kitabın ilk bölümü dağlamaya
ayrılmıştır. Bir çok hastalığın
tedavisi amacıyla uygulanan
dağlama işleminin tek bir
yöntemle yapılmadığı, farklı
rahatsızlıklarda farklı dağlama
yöntemlerine başvurulduğu göOCAK-ŞUBAT-MART 2016
rülmektedir. Bunlar şu şekilde
sınıflandırılabilir:
• Apseler ve lokal lezyonlar üzerine dağlama (Fistülize akut dakriyosistit, yarık
damak, intraoral fistül, anal
fistül, siğiller)
• Konstriksiyon ve/veya
skar dokusu oluşturmak
amacıyla dağlama (Dermato/blefaroşalazis, ptosis,
Dağlama
işleminin tek bir
yöntemle yapılmadığı, farklı
rahatsızlıklarda
farklı dağlama
yöntemlerine
başvurulduğunu
görüyoruz.
entropion, trikiyazis, inguinal herni)
• Lokal noktalar üzerine
dağlama (mide hastalıkla-
60
rında mide üzerine, karaciğer hastalıklarında karaciğer üzerine, bel ağrısında
bele, kalça çıkığında kalça
üzerine)
• Damarlardaki kanamayı
durdurmak amacıyla dağlama (İnsizyon sonrası ya da
koterizasyon sonrası kanama)
Bu sayılanlar dışında, 40’a
yakın başlık altında tarif edilen
dağlama noktaları ise akupunktur noktalarıyla büyük benzerlik
göstermektedir. Tarif edilen bu
yerlerin bazılarının Sabuncuoğlu tarafından nasıl anlatıldığını
ve bunların hangi akupunktur
noktalarına karşılık geldiğini
şöyle sıralayabiliriz:
Başun boynuz yirinde (ST 8),
sudgında (Taiyang), iki tutak
kavuşdugı yirde, agız guşesinde (ST 4), gözün kuyrugında
(GB 1), köpricek gemüginün
çukurında (ST 12), gögsinde,
iki emceginün ortasında (CV
17), göbeginden iki barmak
aşagada (CV 5).
Görüldüğü gibi kitapta, aku-
• ----->>>>>>
punktur noktalarına karşılık
gelen çok sayıda tanımlama
vardır. Ama sadece bu tanımlanan noktalardan yola çıkarak
Sabuncuoğlu’nun akupunktur
bilgilerine sahip olduğunu
iddia edemeyiz. Bunun başlıca nedeni yukarıda belirtildiği
gibi, Cerrahiyetü’l-Haniyye’nin
tümüyle telif bir eser olmaması, el-Zehravi’nin et-Tasrif adlı
eserinin genişletilmiş bir çevirisi
olmasıdır.
Akupunktur
Yukarıda sayılan tanımlamalardan Sabuncuoğlu Şerefeddin’in
akupunktur bildiğini öne süremesek de, aşağıda sayacağımız dört başlık altında verilen
bilgilerden hekimimizin Orta
Asya tıbbı ve akupunkturun
teorisi konusunda bilgi sahibi
olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü
bu dört başlıkta sayılan bilgiler,
et-Tasrif’te yazılı olmamasına
karşın Cerrahiyetü’l-Haniyye’de
tasının stimülasyonu için önerilmektedir.
Müellif-i kitab Şerefeddin eydür, ben bir tecribe buldum,
otuz kerre tecribe itdügümden
sonra bu kitaba yazdum, ol
tecribe budur kim, bir kişinün
sag tarafındagı dişi agrısa sol
Bu başlıkta Sabuncuoğlu’nun bilegünün alt gemüginün üzeismini belirtmediği bir kaynak- rine dag idesin, sol agrısa satan öğrendiği bir yöntem açık- ğına
lanır. Bu yöntemi Sabuncuoğlu
30 hasta üzerinde uygulayıp
etkisini gördükten sonra kitaba Bu başlıkta Sabuncuoğlu önce,
eklemiştir. Bu başlıkta tanımla- dağlanması önerilen diğer
nan dağlama noktasının, 1. ve noktaları (el-Zehravi’nin kita2. metatarsal kemikler arasında bında yer aldığı şekliyle) anlabulunan LI 4 noktası olduğu dü- tır. Daha sonra ise, kendisinin
şünülmektedir. Çünkü bu nok- öğrenip etkin olduğunu 113
tanın endikasyonları arasında kişide uygulayarak saptadığı
diş ağrısı da vardır. Daha ilginç bir nokta olan göbeğin üzerinin
olan konu ise, Sabuncuoğlu’nun dağlanmasını önerir. Akupunkburada çapraz iğneleme öner- tur kitaplarında yer alan umbimiş olmasıdır. Çapraz iğneleme, licus üzerindeki bu nokta, CV 8
Orta Asya tıbbının uyguladığı akupunktur noktasıdır ve klasik
yöntemler arasındadır ve hem kitaplarda da belirtildiği gibi
diş ağrısında hem de LI 4 nok- bu nokta iğnelenmez, sadece
yer almaktadır. Bu dört başlık
şunlardır:
Diş ağrısı, hemoroid (makadede olan bevasür), dermatit
(sulu uyuz) ve dermatofitozis
(kızıl demregü).
Diş ağrısı
Hemoroid
61
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
moksa (ya da dağlama) uygulanabilir. Yine klasik kitaplarda belirtildiği gibi bu nokta, hemoroid
yanında umbilikal herni ve kronik
diare için de kullanılabilmektedir.
Müellif-i kitab Şerefeddin eydür, bu marazun mualecesinde
bir tecribe buldum, ta kim yüz
on üç kişiye dag urup tecribe
ayib geldüginden sonra bu kitaba yazdum, bu zikr itdügümüz
mualecenün tarik-ı ameli oldur
kim, bir büyük başlu nokta daglaguyıla göbegün cirmini dağlayasın …
Bu dagun hassıyyeti şöyle bilindi kim, bevasire ve göbek düşdügine ve müzmin ishale fayide
itdi
Dermatit
Kitabın 1. bölümünün 57. konusu
olan bu başlık, el-Zehravi’nin kitabında yer almayıp tümüyle Sabuncuoğlu tarafından yazılmıştır. Dermatit için Sabuncuoğlu’nun dağlanmasını
önerdiği yer, PC 6 akupunktur noktasına karşılık gelmektedir.
Alilün iki elinün iki bileginün üst gemüginün başına yahın yirde şol
daglaguyıla kim, sikkini dirler, amma ol daglagunun agzı galiz ola,
kesegen olmaya, iki bileginün
üstinde dag urasın, gemügün
başından iki barmak yukarurak ola
Bir çok hastalığın tedavisi amacıyla uygulanan dağlama işleminin tek bir yöntemle
yapılmadığı, farklı
rahatsızlıklarda farklı
dağlama yöntemlerine
başvurulduğu görülmektedir.
Dermatofitozis
İkinci bölümün 98. konusu olan
bu başlık da et-Tasrif’te yoktur
ve tümüyle Sabuncuoğlu tarafından yazılmıştır. Sabuncuoğlu
bu başlıkta önce hastalığı tanımlayıp, sonra da kendi uyguladığı
tedaviyi açıklar. Aktardığına göre
hekimimiz, hastayı güneşe karşı
oturtup hastanın sırtındaki kızarıklıkların olduğu yerleri iğnelemektedir. Bu bilgilerin peşinden ise bir
anekdot aktarır. Bir gün yine böyle bir tedavi uyguladığı sırada Sabuncuoğlu’nun yanına Tatar görünümlü bir kişi gelir ve Sabuncuoğlu’na ne
yaptığını sorar. Sabuncuoğlu da hastanın “kızıl demregü”sünü tedavisi
ettiğini söyler. Bunun üzerine Tatar, Sabuncuoğlu’na kendi uyguladığı
yöntemi öğretmek istediğini söyler. Önce damağa üç yere, kulak arkalarına da ikişer insizyon yaptırtıp kanattırır. Daha sonra ise medial yüzde
el bileklerinden ve ayak bileklerinden dört parmak yukarıda yer alan
noktalar üzerine insizyon yaptırıp kan akmasını sağlar.
Ademin bedeninde kızıl demregü olur kim, ol demregüye etıbba muOCAK-ŞUBAT-MART 2016
62
• ----->>>>>>
kaddime-i cüzamdur dirler…
Alili soyalar ve buyuralar kim güneşe karşu otura, tabib, alilün arkasına nazar ide, göre kim alilün arkasında büre ısırmış
gibi kızılca alametler bula, tabib ol kızılca yirlere igneyile sança, bir nice günler böyle ide, ta kim ol gözlerde baki nesne kalmaya …
Bir Tatar şekl koca kişi geldi baktı, eydür, «Hoca hakim! Ne iş
üzerinesin» didi, eyitdüm kim «işbu kişinün kızıl demregüsi
vardır, ana ilaç iderem» didüm, ol kişi bana eyitdi …
«Benüm bir tecribem vardur, göstereyim sana, benden teberru
olsun» didi, …
Ol alili soydı ve agzın açdurdı, ve bana buyurdu kim alilün
tamagınun ortasın bir mişratıla uzadasuna çizdürdi, ve iki çizü
dahı ol çizdügüm çizinün iki yanına çizdürdi ve iki kulagınun ardında ikişer ince tamarlar gösterdi, ol
dört tamarları dahı kesdüm, ve iki
tamarlar iki bilek üstinde iki tamar kim vardur etıbba ol tamarlara
hablü’z-zira dirler, bilek mafsılından dört barmak ölçdi, dört barmak
irişdügi yire nişan itdi, ol iki tamarı dahı kesdüm, ve iki tamar iki iç
topuk üzerinde kim vardur etıbba ol
iki tamara safin dirler, ol tamarları
topuk üzerinden dört barmak ölçüp
nişan itdi, ol iki tamarı dahı kesdüm
Sonuç
Sonuç olarak, et-Tasrif’te bulunmayan ama Cerrahiyetü’l-Haniyye’de yazılı olan bu bilgiler, bize Sabuncuoğlu Şerefeddin’in
akupunktur bilgilerine sahip olduğu yönünde önemli birer kanıt
sunmaktadır.
Bu bilgilerin olası kaynağı ise, Türklerin Orta Asya kökleridir. Göçlerle değişik zamanlarda Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Türk
toplulukları, tıbbi kültürlerini de beraberlerinde getirmişlerdir.
Bu tıbbi bilgiler zaman içinde, sözlü ve yazılı kültür ürünleri aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Kitabın belki de en önemli
özelliği, metinde anlatılan
cerrahi ve girişimsel işlemler ile hasta pozisyonlarının
renkli çizimlerle resmedilmiş olmasıdır.
*Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği
Kaynaklar
- Uzel İ. Cerrahiyet’ül Haniyye. Ankara; Türk Tarih Kurumu Yayınları: 1992.
- Spink MS, Lewis GL. Albucasis. On Surgery and Instruments. Berkeley and Los Angeles; University of California Press: 1973.
- Acar HV. Acupuncture Points in the Book of Şerefeddin Sabuncuoğlu, a 15th Century
Turkish Physician. Acupuncture in Medicine 2015;33(1):72-76.
- Acar HV. Yazılışının 550. Yılında Cerrahiyetü’l-Haniyye Hakkında SCI-E Kapsamındaki
Dergilerde Yayınlanan Türkiye Kaynaklı Makaleler. Lokman Hekim Dergisi, 2015;5(2):3744.
63
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
64
Lorem Ipsum
Dolor Sit
2.BÖLGE KHB GENEL
SEKRETERLİĞİNE
ZİYARET
SAĞLIKLA SICACIK
ÇORBANI YUDUMLA
PROJESİ
ŞEFKAT ELİ
GÖNÜLLERE
DOKUNUYOR
USES İLE ZORUNLU
HİZMET İÇİ
EĞİTİMLER WEBTE
HABER TURU
Genetik
Hastalıklar
Tanı Merkezi
Açıldı
Şifaya Vesile
Gönüllülere
Vefa Töreni
29 Şubat Nadir Hastalıklar Günü Ankara Numune Eğitim ve Araştırma
Hastanemizde düzenlenen sempozyumun ardından Genetik Hastalıkları Tanı Merkezimizin açılış töreni gerçekleştirildi.
Genetik Hastalıklar Tanı Merkezimizin Açılış Törenine Ankara 1. Bölge
KHB Genel Sekreteri Prof. Dr. Fatma Meriç YILMAZ, hastane yöneticileri, bakanlık yetkilileri, üniversite öğretim üyeleri, dernek başkanları
ve hastane çalışanları katıldı.
Merkez sadece Numune Hastanesine değil, gerektiğinde tüm ülkedeki
kurumlara hizmet verebilecek düzeyde.
65
Genç Kızılay
Gönüllüleri
Genetik
Hastalıklar
Ankara
Tanı Merkezİ
Hastanemizde
gerektiğinde tüm
yatarak tedavi
ülkedeki kurumlara
olan miniklere
hizmet verebilecek
kitap okuyarak
düzeyde.
destek oldular.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
TKHK, KURUM BAŞKANLIĞINA
ATANAN Prof.Dr.ALPER CİHAN
GÖREVİNE BAŞLADI
KURUM BAŞKANI
GÖREVE BAŞLADI
‘SAĞLIKLA SICACIK
ÇORBANI YUDUMLA’
PROJESİ SABAH SAATLERİNDE VATANDAŞLARA
DERMAN OLUYOR.
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Kurum Başkanlığına
Prof.Dr.Alper Cihan getirildi.
İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Öğretim Fakültesi
Dekanı iken Kurum Başkanlığı görevine getirilen
Prof.Dr. Alper Cihan, 15.02.2016 tarihinde Kurum
Mehmet Akif Ersoy Toplantı Salonunda kurum personellerinin katılımıyla gerçekleştirilen devir teslim töreniyle selefi Yrd.Doç.Dr. Hakkı Yeşilyurt’a çalışmaları ve
kuruma katkılarından dolayı teşekkür ederek, çiçek ve
plaket takdim etti.
Devir teslim töreni sonrasında Kurum Başkanı Prof.
Dr. Alper Cihan, kurum personelleriyle tanışarak, kısa
süreli sohbet etti.
Ankara 1.Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğince hayata geçirilen ve
Türk Kızılayı Ankara Şubesi
desteğiyle yürütülen ‘Sağlıkla Sıcacık Çorbanı Yudumla’ projesi çerçevesinde Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı
Eğitim ve Araştırma Hastanesind her sabah vatandaşlarımıza çorba dağıtılıyor.
Hastaneye sabah saatlerinde
kan tahlili için aç gelen vatandaşlara hergün sıcak çorba
ikramı yapılıyor.
İlginin yoğun olduğu uygulama yüzlerde tebessüm bıraktırıyor.
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
66
SAĞLIK TESİSLERİ
DEĞERLENDİRME ve İSTİŞARE ZİYARETLERİ
DEVAM EDİYOR
Ankara 1.Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğince devam ettirilen Birlik bağlı sağlık
tesisleri yerinde değerlendirme ve istişare ziyaretleri devam ediyor.
Genel Sekreter Prof. Dr.Fatma Meriç YILMAZ ve Birlik Hizmet Başkanları ile Birlik uzmanlarının
katıldığı değerlendirme ziyaretleri, Sağlık Tesislerinin 2015 yılı faaliyetleri ve 2016 yılı için planlanan projelerini mercek altına alıyor.
67
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
FOTOĞRAFeren bahar
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
68
MAMAK ADSM
75.YIL ADSH
GÖLBASI ADSM
ANKARA FTR E.A.H
69
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
70
E
bu Reyhan Muhammad bin Ahmed el-Biruni, 973 yılında bugünün Özbekistan’ı sayılan Harezm’de doğdu. Bilim konuları
ile ilgili ilk eğitimini bölgenin hükümdar ailesinden olan Ebu
Nasr Mansur’dan edindi. Ebu Nasr Mansur, seçkin bir matematikçi ve
gökbilimciydi. El-Biruni’ye Öklid geometrisi ve Batlamyus astronomisini öğretti. 11. yüzyılın önemli Müslüman hükümdarlarından Gazneli
Mahmut Hindistan’a yaptığı seyahatlerde El-Biruni’yi yanında götürdü.
El-Biruni, 1017-1030 yılları arasında Hindistan’da yaşadı ve bu dönemde meşhur kitabı Kitab’üt-Tahkik Ma li’l-Hind’i yazdı.
Arşimet ve Demokritus’un çalışmalarından etkilenen El-Biruni, bilimsel çalışmalarına 17 yaşında başladı. Güneşin yüksekliği ve şehrin boylamını hesapladı. Güneşin hareketlerinden, mevsimlerin ne
zaman başladığını belirledi. Dünyanın çapını, bugünkü değere çok
yakın olarak buldu.
Jeodezi biliminin kurucusu oldu.
Hindistan’dayken öğrendiği trigonometrinin astronomiden ayrı bir
bilim olarak görülmesi gerektiğini savundu. Trigonometrik fonksiyon-
71
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
larda yarıçapın birim olarak
kullanılmasını önerdi.
El-Biruni, astronomi ve coğrafya ölçümleri için birçok
alet geliştirdi. Ne yazık ki
geliştirdiği ölçme aletlerinin
birçoğu zaman içerisinde
kayboldu. Sadece piknometre, mekanik usturlap ve bazı
harita projeksiyonları günümüze kadar ulaşan ölçme
araçları oldu.
El-Biruni, aynı zamanda çok
iyi bir ansiklopedi yazarıydı.
El-Asar’il-Bakiye an’il-Kuruni’I Haliye isimli kitabında
Orta ve Yakın Doğu’da kullanılmakta olan takvim sistemlerini gösterdi. Hindistan’ın
erken ortaçağ bilimlerini
betimleyerek, matematik,
astronomi ve astrolojinin
temellerini anlattı.
El-Kanunü'l-Mesudi kitabı
ile ayrıntılı bir matematiksel
coğrafya eseri yazdı. İstihrâc
el-Evtâr fî Dâire isimli kitabında Orta Asya’nın topoğrafyasını belirledi.
Kitabü’I Cemahir fi Ma’rifeti
Cevahir’de 50’nin üzerinde
mineral, maden, metal, alaşım, porselen gibi maddeler
hakkında detaylı bilgi verdi.
Kitabında, her bir maddenin, maddeleri birbirinden
ayırt etmeye yarayan özgül
ağırlıklarını gösterdi. Ömrü
boyunca incelediği bitkileri
Kitâbü’s-Saydele isimli kitabında listeledi ve doğal
ilaçların hangi hastalıklara iyi
geldiğini kapsamlı bir şekilde
anlattı.
Netwon’un matematiksel olarak ispatladığı yer çekimi kuramı üzerine ilk fikirleri El-Biruni ileri sürdü. Geliştirdiği
teleskoplar ile gözlemleri sonucunda, gezegenlerin güneş
etrafında döndüğünü doğrulayan Galileo’dan 600 sene
önce, ‘dünyanın döndüğü’ fikrini El-Biruni savundu. Dünya
dönüyorsa, ağaçlar ve taşların neden fırlamadığı sorusuna,
merkezde bir çekicilik olduğu ve her şeyin dünyanın merkezine düştüğü cevabını verdi. Kuzey, Güney, Doğu ve Batı’nın
farklı noktalarda buluştuğunu; denizlerin ardında bir karanın
bulunduğunu (Bugünkü Amerika) öngördü.
El-Biruni, 75 yaşında vefat etti. Kendisinden çok sonra gelen
Newton, Toricelli, Copernicus, Galileo gibi bilim adamlarına
ilham kaynağı oldu. Türkçe dâhil 15 dilde yayımlanan The
UNESCO Courier dergisi, 1974 yılında çıkardığı sayıyı El-Biruni’ye ayırdı. El-Biruni’yi “Binlerce yıl önce, Orta Asya’da
yaşamış evrensel deha” olarak tanıttı.
“Kişisel gözlem ve doğrudan inceleme,kaydetme kapasitesini artırır; gerçeği ayırt etmeyi ve aynı zamanda nesneleri
tanımlamayı sağlar…
Sadece kitaptan okumak yerine, verileri toplamakta büyük
bir fayda ve teşvik vardır.”
Newton’dan 700 sene önce,
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
72
BİRLİK’TE SAĞLIK OTELCİLİĞİ
BİRLİK’TE
HEP DAHA İYİYE....
Sağlık tesislerimizi
yeniliyoruz.
Sağlık Tesslerimizin eski ve bakımsız görünümlü
kısımları hasta ve çalışan memnuniyeti odaklı
yenilenerek, daha modern ve konforlu alanlara
dönüştürülmüştür.Modernize edilen alanlar,en
son teknoloji cihazlarla donatılmaktadır.
HAYMANA DEVLET HASTANESİ
73
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
PREFABRİK 112 İSTASYONU İLE
BÖLGEYE HİZMET VERİLİYOR
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
74
Sağlık tesislerimizi yeniliyoruz.
• HASTANEDE BİR DE HELİKOPTER PİSTİ BULUNUYOR.
HAYMANA DEVLET HASTANESİ
BAŞARILI HİZMETLERLE
GÖZ DOLDURUYOR.
75
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
76
HABER TURU
ANKARA’NIN HASTANELERİ YAZI
DİZİSİ
Habertürk Ankara
Gazetesi Sağlık
Muhabiri Neslihan
Can, Birliğimiz
Bağlı Sağlık Tesislerine haftalık
yayımlanan yazı
dizisinde yer verdi.
77
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
78
• ----->>>>>>
HABER TURU
79
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
80
• ----->>>>>>
HABER TURU
81
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
LER
R
E
B
A
NH
BİZDE
Uzmanlarımızıdan Abubekir Sıddık Çırçır, Gölbaşı
ADSM’ye Hastane Müdürlüğü görevine getirildi.
Sabim-Bimer birim çalışanı Belgin Akçay emekli
oldu.
İmmühan Türkeri ZTB Kadın Sağlığı E.A.Hastanemize müdür yardımcılığı görevine getirildi.
Uğurladık…
Başarılı çalışmalarıyla tanınan arkadaşlarımızın
yolları açık olsun,emekleri için sonsuz teşekkürlerimizi iletiriz.
Başarılarının devamı dileğiyle…
OCAK-ŞUBAT-MART 2016
82
OCAK-ŞUBAT-MART 2016

Benzer belgeler