pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası
Transkript
pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası
Editörden TEKSTİL İŞVEREN 375 - Haziran 2011 Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Adına İmtiyaz Sahibi HALİT NARİN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü AV. BAŞAR AY Yayın Danışma Kurulu SEVİL BURSA TUĞRUL BORNOVALI AV. SAMİM ERGENELİ Basın Müşaviri MİNE ŞENKUL ERGÜVEN Yayın Kurulu LERZAN ÖZTÜRK AV. ÇİĞDEM SUBAŞI AV. ÖMER EMRE KAYNAK BORA KOCAMAN CEREN ERMİŞ MERVE ŞENEREN İdari Merkezi TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI Metrocity A Ofis Blok Büyükdere Cad. No: 171 K.19 34330 1. Levent-İstanbul Tel: (0212) 344 07 77 (pbx) Fax: (0212) 344 07 66-67 İnternet Adresi www.tekstilisveren.org.tr Ofset Hazırlık DÜNYA YAYINCILIK A.Ş. Tel: (0216) 681 18 39 Grafik Tasarım ve Uygulama ALİ BAYRAM Basıldığı Yer DÜNYA YAYINCILIK A.Ş. “Globus Dünya Basınevi” 100. Yıl Mah. 34440 Bağcılar-İstanbul Tel: (0212) 629 08 08 Basıldığı Tarih: 3 Haziran 2011 Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın ISSN: 1307-6566 Tekstil İşveren Dergisi, Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası tarafından aylık olarak yayınlanır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. Dergide bulunan imzalı yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. OTEL LOBİLERİNDEN EVTEKS FUARI’NA Türk tekstil sektörü geçtiğimiz ay dünyanın en büyük fuarı olma yolunda ilerleyen Evteks'e evsahipliği yaptı. Büyük ilgi gören fuarda pekçok firma yer bulamadı. 160'ı yabancı 1.000 firmanın katıldığı 17'nci Evteks Fuarı, şimdilik katılımcı açısından dünyü ikincisi.... Geçmişte otel lobilerinde başlayan fuar çalışmalarının bugün geldiği aşamayı gösteren bu durum, tekstil sektörünün gücü ve geldiği nokta anlamında önemli bir gösterge... Yine geçmişte fuarlara alınmayan Türk firmaları şimdi en önemli fuarlara 'başrol oyuncusu' olarak davet ediliyor. Bugün artık Dubai'deki lüks binalardan Las Vegas ve birçok kentte otellere, rezidanslardan, Çin'deki otel ve konutlara, devlet başkanı saraylarından Topkapı Sarayı'ndaki pencerelere kadar birçok mekanı Türk ev tekstili ürünleri süslüyor. Modanın başkenti İtalya'daki lüks dükkanlar bugün Türk ev tekstili ürünlerini satıyor. Hatta bu dükkanlarda Buldan'ın tarihi motifleriyle süslü ürünlerini bulmak mümkün. Monte Napoleone Caddesi'ndeki ev tekstili mağazalarında en büyük ilgiyi de Buldan nevresimleri, yastık yüzleri ve masa örtüleri görüyor. Özetle modanın başkentlerinden olan İtalya'da 'Made in Turkey', 'Made in Italy' kadar çok tutuluyor. pastadaki payını yüzde 5'lere kadar yükseltti. Peki, bu yeterli mi? Elbette yeterli değil. Bunun bilincinde olan Türk ev tekstilcileri de oturarak mal satmak yerine fuar fuar dolaşıyor, sık sık seyahat ediyor. Tabii bunu yaparken dünyadaki tüketici eğilimlerini, geleceğe dönük değişim ihtimallerini de sürekli hesap ediyor. İhracata dönük stratejiler de bu yönde belirleniyor. Detaylarını sayfalarımızda bulabileceğiniz Evteks Fuarı'na katılan firmalar da sektörün geleceğini şimdiden okumuş durumda. Tek amaçları var: Sektörü daha da büyüterek, dünya pastasındaki payını artırmak... Bu amaç doğrultusunda Broderi Narin, Lüks Kadife, Erfun, Bezci, Küçükçalık, Birlik Mensucat, Epengle, Genel Tekstil ve daha adını burada sayamadığımız birçok firma sürekli koleksiyon yenileyerek ve fuardan fuara koşarak çıtayı yükseltiyor. Ancak bu başarının sürekli olması için tek istekleri var: Biraz destek ve motivasyon... Sizce de 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefleyen ve dünyada ilk 10 ekonomi arasına girmeyi amaçlayan Türkiye'nin, tekstil ve hazır giyim sektörüne daha fazla destek vermesi gerekmiyor mu? Şüphesiz bu gelişmede Batı'daki fuarların kan kaybetmesi ve Türk ev tekstilinde tasarımdaki gelişmenin payı büyük. Özellikle son 5 yıl içinde, tüm gelişmiş Batı dünyasıyla boy ölçüşecek seviyeye gelen sektör, bu süreçte Avrupa'nın desen, tasarım, estetik anlayışını da çok iyi yorumlamış durumda. Kalite, verimlilikteki artışlar, modern tekstil makinelerinin devreye girmesi de bu süreci hızlandırdı. Türk ev tekstilcileri ayrıca coğrafi konum itibariyle aktif pazarlara yakın olmanın yanında müşterinin isteklerini de iyi biliyor. Tüm bunlar Türkiye'nin ev tekstilinde konumunun yükselmesine neden oldu. Bugün dünya ev tekstili ticareti 65 milyar dolarlar seviyesinde. Türkiye ise bu Sayı: 375 - Haziran 2011 1 İçindekiler 04 KAPAK 12 GÜNCEL Evteks ziyaretçi rekoruyla iddiasını büyüttü İstanbul moda merkezi olma yolunda 14 19 20 ‘Toparlanma evresi tamamlandı’ diyen tekstil makinesi üreticilerinin 2011 beklentileri pozitif ITMA Anadoluya açıldı, Türkiye fuarda şimdiden ilk 3'e girdi Tekstilciler 6 yıl sonra Borsa'ya geliyor ITMF GÜNCEL GÜNCEL 22 AYIN KONUSU Avrupa modayı Türk kumaşı ile yaratıyor 34 GÜNCEL 26 VERGİ DÜNYASI İpekçilik yeniden canlandırılıyor Kocası karısının işyerini bedelsiz kullanabilecek Sayı: 375 - Haziran 2011 2 38 GÜNCEL 28 Tekstilciler bu kez de şehirleri dokuyor İkinci yarıya girerken EKONOMİK DİYALOG 30 32 42 Torba kanun mu, çorba kanun mu? Tek para Kumaşa mutlaka sanfor gerek HAZNEDAR PARANIN MERKEZİNDEN TEKNO-TEKSTİL 46 ENERJİ Kara elmasın elektrik gücü; Termik santraller 52 TASARIM DÜNYASI Modanın fütüristik ve romantik tasarımcısı: Sıddık Süren 54 KÜLTÜR SANAT 58 GEZİ 60 MEDYADAN YANSIMALAR 62 İNGİLİZCE ÖZET Sayı: 375 - Haziran 2011 3 Kapak EVTEKS ZİYARETÇİ REKORUYLA İDDİASINI BÜYÜTTÜ Dünyanın en büyük fuarı olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Türkiye’nin en büyük fuarı Evteks, 17’nci kez tekstilcileri bir araya getirdi. Fuar 31 bini yabancı toplam 116 bin ziyaretçiye evsahipliği yaparak rekor kırarken, alanında dünya şampiyonluğuna bir adım daha yaklaştı. Bu yıl 160’ı yabancı yaklaşık bin firmanın katıldığı 17’nci İstanbul Ev Tekstili Fuarı-Evteks’2011, 18-22 Mayıs 2011 tarihleri arasında CNR Expo’da gerçekleştirildi. 120 bin metrekarelik alanda düzenlenen fuar 31 bini yabancı olmak üzere toplam 116 bin ziyaretçiyle rekor kırarak dünya ligindeki yerini daha da pekiştirdi. Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM), Türkiye Ev Tekstili Sanayici ve İşadamları Derneği (TETSİAD), Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) ve KOSGEB’in desteğiyle gerçekleşen fuarın açılışında konuşan Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TETSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Küçükçalık, fuarın gelişiminden bahsederken, 1991’de Sultanhamam’da küçük bir dernek olarak kurulan TETSİAD’ın bugün ekonomiye katkısı oldukça büyük olan birçok firmayı bünyesinde barındırır hale geldiğini söyledi. Fuar serüveninin 1992 yılında daha ufak mekanlarda başladığını kaydeden Yaşar Küçükçalık, “Evteks, katılımcı oranı olarak dünyanın ikinci en büyük ev tekstili fuarı” dedi. Türkiye’de yaşanan gelişmelerin ev tekstiline de yansıdığını ve ev tekstilinin, Türkiye’nin gelişiminin önemli bir göstergesi olduğunu ifade eden Küçükçalık, “Bu fuarın daha iyi yerlere gelmesi hükümetin ve iş adamlarının ortak çalışmasıyla gerçekleşecektir. Bugün her şeyin çözü- Sayı: 375 - Haziran 2011 4 münde sivil toplum örgütleri, özel sektör ve devlet vardır. Bu üçünün bir araya geldiği yerlerde çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur” dedi. Dünya çapında üretiyoruz Türkiye İhracatçıları Meclisi (TİM) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Büyükekşi ise konuşmasında Evteks Fuarı’nın ev tekstili sanayisinde dünyada ikinci fuar olmasının mutluluk verici olduğunu söyleyerek başladığı konuşmasında fuarın her yıl başarıyla düzenlendiğini, bundan sonrası için de geleneksel olarak devam etmesinin önemli olduğunu belirtti. 2010 yılında 160’ı yabancı bin firmanın Evteks’e katıldığını ve 60 ülkeden alıcıların geldiğini söyleyen Büyükekşi, 2011 Evteks’te de dünyanın çeşitli bölgelerinden fuara katılımcılar olduğunu ifade etti. Büyükekşi, “Ziyaretçi sayısına baktığımızda geçen yıl 18 bin 300 yabancı ziyaretçi Evteks fuarını ziyaret etmişti. Demek ki dünya çapında bir fuara Türkler olarak imza atıyoruz” dedi. Üretici ve ihracatçılar için dış dünyanın önemli rolü olduğunu ifade eden Büyükekşi, “Dünya çapında üretiyoruz, dünya çapında satıyoruz. Tüm sektörlerimiz gibi tekstil sektörü de dünyayı takip ediyor. Tekstil yeni trendler çerçevesinde yeni oluşumlar yapıyor, üretim artırıyor, ihracat artırıyor, böylelikle başarı oluşuyor” diye konuştu. Türk sektörlerinin dünya trendlerini belirlemeye ve bu trendlere yön vermeye başladığını söyleyen Büyükekşi, “2012 yılının dünya ev tekstili trendleri İstanbul’da bugün, bu fuarda belirlenecek” ÇİNLİLER’DEN YER PROTESTOSU • Tekstil sektöründeki son gelişmelerin sergilendiği, trend ve modaya yön veren ürünlerin ziyaretçilerin beğenisine sunulduğu fuarın açılışına bu yıl Çin’li firmaların protestosu damgasını vurdu. Çinli firmalar, CNR’nin Çinli acenteye sattığı 5’inci holün altındaki yeri beğenmeyince protesto gösterisi yaptı. • Birbirinden ilginç ve yeni ürünlerin görücüye çıktığı EVTEKS İstanbul Ev Tekstili Fuarı’na; La Rosa Home Collection ve Daniel Hechter Home (Almanya), StyleTrade (Finlandiya), El Corte Ingles (İspanya), Manor (İsviçre), Iran Merinos (İran), Decostar S.A. ve Roditi Maria (Yunanistan), ADM Baches ve Boelaert -Moens BVBA (Belçika), Stefan Zweig (Avusturya), Kotex (Bulgaristan), Modern (Mısır), Gazzaz, La Masion Simons Inc, Al Moussawi Trading Co. (S.Arabistan) gibi önemli alıcılar katılarak sipariş verdi. • Fuarın yurtdışı katılımı geçen yıla oranla yüzde 45'in üzerinde artış gösterdi. Gruppo, Carillo, Algemene, Enzo, Degli, Angiuoni ve Novatex, Evteks'te stand açan büyük yabancı firmalar arasında yer aldı. • Almanya, İtalya, İran, Yunanistan ve Rusya'nın yoğun ilgi gösterdiği Evteks Fuarı’nda Irak, Ürdün, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere, Fransa, Ukrayna ve Suriye’den gelen alıcılar dikkat çekti. Çin’de fiyatların yükselmesi ve kalitenin düşmesi nedeniyle beklediğini bulamayan Japon firmaları da ev tekstilinde Türkiye’yi tercih etti. • Fuar kapsamında İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği’nin (İTHİB) düzenlediği tasarım yarışması birincisi Esma Çelik tarafından, perde ve döşemelik kumaş gibi ev tekstili malzemelerinden tasarlanan kıyafetlerle bir defile düzenlendi. L'Oreal Paris Miss Turkey 2011 yarışması güzelleri tarafından sunulan kıyafetler büyük ilgi gördü. • Fuarda kişiye özel üretilen yatak ve boyun ölçüsüne göre yapılan yastıkların yanı sıra stresi alan özel iplikle dokunan kumaşla kaplı yataklar en çok ilgi gören ürünler oldu. dedi. Türkiye için ev tekstili sektörünün çok önemli olduğunu, Türkiye tekstil ihracatında ev tekstilinin belirleyici olduğunu söyleyen Büyükekşi, ev tekstili sektörünün sahip olduğu bu potansiyel ile ihracatını bundan sonra da artırmaya devam edeceğini belirtti. Dünya ev tekstili ticaretinde Türkiye ev tekstil sektörünün yüzde 5’lik bir paya sahip olduğunu ifade eden Mehmet Büyükekşi, “Bu fuar sayesinde ihracatımız daha da artacak ve daha büyük bir pay almak için mücadele içinde olacağız” dedi. Konuşmasında 2023 hedeflerine de değinen Bü- Sayı: 375 - Haziran 2011 5 Kapak yükekşi şunları söyledi: “2023 yılı hedeflerini hep beraber belirledik. Ekonomi Koordinasyon Kurulu’na 30 Aralık’ta sunumu yapıldı ve Başbakanımız ile birlikte 23 Mart’ta kamuoyuna 2023 yılı 500 milyar dolar ihracat hedefimizin sunumunu yaptık. Şu anda da eylem planlarını hazırlıyoruz. Türkler uzun vadeli plan yapamaz, dediler ama biz uzun vadeli planları yapıyoruz. Hedefler belirliyor, eylem planları hazırlıyoruz. 2023 yılında kimileri için hayal gibi görünen 200 milyar dolar ihracatı daha da kısa bir sürede gerçekleştirmeyi hedeflemekteyiz. Bunu şirketlerimiz, işadamlarımız yapacak.” Tekstil sektörü 2023 ihracat hedefinin, 20 milyar dolar olduğunu söyleyen Büyükekşi, bu hedefe ulaşma yolunda Evteks Fuarı’nın önemli olduğunu vurguladı. Büyükekşi, “Ar-Ge’ye, tasarıma önem verirsek, bu konuda daha hızlı adımlarla ilerleyerek katma değeri yüksek ürünleri ihraç edebiliriz. Hedef pazarımız tüm dünya ve dünya ticaretinden 2023 yılında yüzde bir buçukluk bir pay almayı hedefliyoruz” diyerek sözlerini tamamladı. Büyük ilgi gören Evteks Fuarı’nda firmalar yeni ve birbirinden ilginç ürünleriyle iddiasını ortaya koydu. 5 gün süren fuarda yoğun bir süreç geçiren ve sonunda da memnun ayrılan firmalar izlenimlerini paylaşarak sektörle ilgili görüşlerini dile getirdiler: Broderi Narin, Evteks’ten memnun Üçüncü nesil olarak sektörde varlığına devam eden Broderi Narin firması, 1923 yılında sektöre giren ilk broderici firma olma özelliği gösteriyor. Sektörde okul olarak yer eden ve işlerini halen büyük bir zevkle yapan firma, pazarın tek ve en öncü şirketleri arasında gösteriliyor. Kurulduğu tarihin eskilere dayanmasından kaynaklı ilk ihracat yapan şirketlerden bir tanesi Broderi Narin... Yaşanan krizler ve sektörün zamanla değişmesi Broderi Narin firmasında da değişikliklere yol açmış durumda. Kriz öncesinde Akdeniz ülkeleriyle ihracatları yoğun olduğu halde firmanın günümüz ihracatında Çin ön plana çıkıyor. Japonya’ya da ihracat yapan firmayı son dönemde yaşanan gelişmelerin olumsuz yönde etkilediğini söyleyen Broderi Narin firması sahiplerinden ve sendikamızın Danışma Kurulu Üyesi Cengiz Narin, şunları ifade etti: “Son dört senedir fuarlar için yoğun emek sarf ettik ve artık fazlasıyla yorulduk. Evteks Fuarı önemli bir çıkış gösteriyor. Geçtiğimiz sene de krizi atlattığımızı düşündüğümüz halde atlatamamış olduğumuzu gördük. Fakat bu yıl çok daha umutluyuz. Firmamız adına 2011 yılının çok daha iyi geçeceğini düşünüyorum. Yılın ilk beş ayındaki gidişat da bunu kanıtlar nitelikte. Evteks Fuarı’na ilk günden beri katılıyoruz ve sektörde herkese yetecek kadar müşteri olduğunu görüyoruz.” Sayı: 375 - Haziran 2011 6 Er-Fun, sürekli koleksiyon yeniliyor 1997 yılında kurulan firma hem döşemelik hem de perdelik jakarlı dokuma işiyle ilgileniyor. Ana ticaret yaptığı pazar Avrupa olsa da firmanın giderek büyüyen bir iç pazarı var. Kendi alanlarında her türlü imkânı olan firma büyük ölçekli değil orta ölçekli olma özelliği taşıyor. Daha çok müşteri odaklı olduklarını söyleyen sendikamızın Yönetim Kurulu Üyesi ve Er-Fun Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Özkan, fuarla ilgili şunları söyledi: “Her bir fuar yeni bir umut... Kapasitemizi artırıcı müşteri hedefliyor, müşterilerimizi artırmayı planlıyoruz. Yalnızca döşeme ve perde olarak bakmamak lazım kumaşlarımız birçok alanda kullanılıyor. Kendimizi disipline almamız açısından da fuarlar önemli. Yılda üç tane fuara katılıyoruz. Heimtextil, Evteks, Mood... Bu demek ki biz yılda üç kez ağır koleksiyonlar yapıyoruz. O yönden de fuarlar önemli.” Son iki yıldır kâr marjlarında çok ciddi bir daralma gözlendiğini söyleyen Özkan, ana ihracat pazarlarının Avrupa olmasından ve Avrupa ülkelerinde yaşanan krizden kaynaklı zorluklar yaşadıklarını, temmuz ayıyla birlikte gündeme gelecek ithalat mevzuatından dolayı umutlu olduklarını söyledi. 2011 yılından umutlu olduklarını, keyifle çalışılacak bir yıl olacağına inandıklarını söyleyen Özkan, müşterilerin talepkâr olduğu bir ortamı çok özlediklerini, böyle bir döneme de girildiğini söyledi. Yaşanan krizin Türkiye’deki sektörlerle birlikte Avrupa’yı da olumsuz etkilediğini, bu durumun ihracat yapan firmalara da yansıdığını söyleyen Özkan, alternatif pazarlara yönelmelerinin koleksiyonları açısından zorluk olduğunu söyledi ve şunları ekledi: “Bizim klasik pazarımız Avrupa… Koleksiyon yapımız, fiyatlandırmamız Avrupa’ya hitap ettiği için Avrupa pazarıyla çalışıyoruz. Fiyat esaslı değil servis esaslı bir müşteri yapımız var.” Birlik Mensucat 2011’den umutlu 1951 senesinde kurulan Birlik Mensucat’a bağlı olan Soley markası ise 1988 yılında kuruldu. Kayseri Organize Sanayi Bölgesi tesislerinde işe başlayan Soley markasının ana faaliyet konusu havlu, ev tekstili ve yatak. Soley, Türkiye’de özellikle havlu konusunda en çok trend belirleyici markalardan biri olma özelliği taşıyor. Firmanın Türkiye iç piyasasında yaklaşık olarak 10 bin noktada ürünleri satı- lıyor ve bu ürünler Türkiye genelinde dokuz distribütör ile tüm Türkiye’ye dağıtılıyor. Soley markası olarak ihracat pazarlarının Yakın Doğu ülkeleri ve Avrupa ülkelerinin tamamı olduğunu söyleyen Birlik Mensucat A.Ş. Pazarlama Müdürü Semih Oral, Evteks 2011 ve sektöre dair şunları söyledi: “Evteks 2011 Fuarı geçen seneye göre çok daha iyi. 2010 senesi de 2009 senesine göre daha iyi geçti. Yine ev tekstilinde satışlarda yükselme var. 2010 iyi geçti, 2011 yılının çok daha iyi geçeceğini düşünüyoruz. İlk dört aylık gösterge bunu bize kanıtlıyor. Bunda krizin etkilerinin azalmakta olmasının etkisi de var. Biz firma olarak öncelikle ürünlerimizin 2011 satış hacimlerinin daha da yükseleceğini düşünüyoruz, çünkü bu sene hazırlamış olduğumuz koleksiyon mevcut olan Soley çizgisinin biraz daha dışında. Bu çizgiye daha önce hitap edemiyorduk, bu yıl bu çizgide ürünler hazırladık. Kendi hitap ettiğimiz portföy dışında, farklı bir portföye de ürünler hazırladık. Dolayısıyla daha yaygınlaşmayı, daha çok bilinirliği ve bulunabilirliği sağlamayı hedefliyoruz. Bu fuar için yepyeni koleksiyonlar hazırlandı. Evteks dışında Almanya’daki Heimtextil Fuarı ve Ukrayna ve İran’da düzenlenen bölgesel fuarlara katılıyoruz.” Lüks Kadife yüzde 20 büyüme hedefliyor 1972 yılında çok ortaklı olarak Kayseri’de kurulan Lüks Kadife, 38 yıldır halen Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet göstermekte. Kadife kumaşın ana konu olduğu firmada polyesterli iplikten döşemelik, perdelik ürün gruplarının üretimi de mevcut. Lüks Kadife firması da tekstil firmalarının birçoğunda olduğu gibi Avrupa ülkelerine ihracat yapıyor. Belçika, Hollanda, İngiltere, İspanya ve Fransa gibi ülkelere ihracat yapan firmanın yüzde 35-40 oranında ihracatı yüzde 60 oranında iç piyasası mevcut. Yaşanan krizden kaynaklı ihracat pazarları olumsuz etkilenen firmada yüzde 50’lerde seyreden ihracat oranında yüzde 30-35’lere doğru düşüşler yaşanmakta. İhracatçıların artık Türkiye’yi stok merkezi olarak gördüğünü ileri süren Lüks Kadife Muhasebe Müdürü Mehmet Mülayim, şunları söyledi: “Biz toplamda yılda sekiz fuara katılıyoruz. Shanghai Fuarı’na da katılıyoruz Dubai’deki, Fransa’daki, Almanya’daki fuarlara da katılıyoruz, orada yeni müşterilerle bu açığı kapatıyoruz. 2011 Evteks Fuarı’nın tüm dünya için de firmamız için de olumlu sonuçlar vereceğine inanıyorum. Tekstil, Türkiye için birinci öncelikli konu. Ülkenin ihracatının hızlanması tekstille olacak. Bu da Evteks Fuarı’yla gerçekleşecek. İhracat artışları ve iç piyasa satışlarıyla birlikte tekstil yine ülkenin ihracatta parlayan yıldızı olacak çünkü tekstilde küçümsenmeyecek bir istihdam var. Tüm hükümetler tekstile kaynak ayırmak ve tekstil sektörünü desteklemek zorunda. Kayıtdışıyla mücadele edilmesi gerekiyor. 2011 senesinde firma ola- Sayı: 375 - Haziran 2011 7 Kapak Bezci Tekstil fuarda ivme yakaladı rak yüzde 20 büyüme hedefi koyduk. Hem ihracat hem iç piyasa ağırlıklı olmak üzere ilk üç ay itibariyle bu hedefleri tutturduk ve iyi bir yıl olacağı sinyalini alıyoruz. Evteks Fuarı’na altı senedir katılıyoruz.” PANELLER DE BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ Evteks Fuarı kapsamında dünyaca ünlü tasarımcılar Karim Rashid ve Defne Koz’un “Trend Seminerleri” programı çerçevesinde verdikleri paneller yoğun ilgi gördü. Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) tarafından organize edilen seminerlerin ilkinde konuşan Karim Rashid, tasarımın insan tecrübesine sahip ve toplumun ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı. Karim Rashid, "50 bin yıllık insan tarihinde teknolojinin en üst seviyeye ulaştığı bir çağda yaşıyoruz. Bu teknolojiye insan tecrübesi ve çeşitli materyalleri katarak, bütün güzel ve soyut kavramlarla birlikte dijital dünya aracılığı ile fiziksel dünyaya bağlanıyoruz" dedi. Her bireyin kendi özgün bir tarzı olduğunu vurgulayan Rashid, "Çağımızda 1.6 milyon rengi yazıcıdan çıkarabilme şansına sahibiz. Ben her tasarladığım objede bunu düşünerek hareket ediyorum. Bütün dünyayı bu renklere boğmak istiyorum. Biz her ne kadar zanaata, el işine inanıyor olsak da makinelerin bize sunduğu bu büyük muhteşemlik ve kesinlik inkâr edilemez" diye konuştu. Yurtdışında tasarım çalışmalarını sürdüren ünlü Türk tasarımcı Defne Koz ise İstanbul'dan inanılmaz derecede ilham aldığını belirtti. Koz, "Bizler acemilik dönemimizde, kendimizi geliştirmek arzusuyla ilhamı dışarıda aradık. Oysa ki bizim Milano'dan, Tokyo'dan ya da bir İtalya'dan hiçbir farkımız yok. Bugüne baktığımızda biz kendimizi kanıtlamış bir ülkeyiz" ifadelerini kullandı. Sayı: 375 - Haziran 2011 8 1958 yılında önce İstanbul Topkapı’da kurulan ardından Gaziosmanpaşa bölgesine geçen Bezci Tekstil, Gaziosmanpaşa’da kendi binasını kurarak konfeksiyon yan sanayide sektöre başlıyor. Tosyalı bir firma olan Bezci Tekstil, önceleri el tezgâhlarında iş görüyor, daha sonra ise teknolojinin gelişmesiyle birlikte yapışkan telanın ortaya çıkması firmaya büyük rahatlık sağlıyor. 1993-1997 yılları arasında kurulan nano tesisi ile firma teknolojiyi aktif şekilde kullanmaya başlıyor. 2003-2004 yıllarında ev tekstiline yönelen firma laminasyon makinesi alarak havlu kumaşa su geçirmezlik özelliği kazandırıyor. Su geçirmezlik özelliği sayesinde ürün nefes alabilir bir hale bürünerek otellerde, hastanelerde ve ev tekstilinde rahatça kullanılabiliyor. Firma ağırlıklı olarak Fas ile çalışıyor. Bunun yanında Tunus, Rusya, Yunanistan, Polonya, Romanya’da Bezci Tekstil’in çalıştığı ülke- ler arasında. Evteks dışında Heimtextil ile Itamma Expo gibi fuarlara katılan firma, Kuzey Afrika ülkelerinin fuarlarını da takip ediyor. “Avrupa’nın arka bahçesi Kuzey Afrika, dolayısıyla konfeksiyon orada birleşiyor” diyen Bezci Tekstil San. A.Ş. İletişim Danışmanı Mehmet Büyükdamgacı, 2011 Evteks Fuarı’yla ilgili şunları söyledi: “Ev tekstilinin hammaddesi pamuktur ve 2011 senesinin ilk aylarında pamuk muazzam bir ivme yakaladı. Bu durum ev tekstili ve konfeksiyonunu bayağı bir sıkıntıya soktu. Bu fuarın ev tekstiline hareket kazandırmasını umut ediyoruz. Ciddi anlamda müşteriye ihtiyacımız var, çünkü piyasa inanılmaz durdu. Pamuk fiyatlarının artışı sektörü olumsuz yönde etkiledi. Tabii bu global bir artış yalnız Türkiye’ye özgü değil. Çin’de de Amerika’da da artış var ve hammadde bazında zamların olması üreticileri olumsuz etkiledi. 2011 yılında firma olarak hedefimiz 1.5 milyon metre üretim sağlayıp yurtdışı ve yurt içi pazarlarda markamızı duyurarak sektörde daha iyi bir konuma gelmek. Yaşanan global kriz Türkiye’yi de etkiledi fakat Avrupa ülkeleriyle krizin boyutunu karşılaştırdığımızda Türkiye’nin çok daha rahat bir şekilde atlattığını gözlemleyebiliyoruz. Evteks Fuarı’na üçüncü kez katılıyoruz ve bizim için iyi bir ivme oldu.” Küçükçalık ABD ve Avrupa’ya yoğunlaştı 2011 yılının 2010’dan daha iyi geçeceğinin ihracat rakamlarına bakılarak da görüldüğünü söyleyen Küçükçalık Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Küçükçalık, “2010 yılındaki ihracat rakamımız 2.7 milyar dolardı bu sene 3.5 milyar gibi olacağı tahmin ediliyor. 2023’te 20 milyar doları hedef olarak belirledik. Aynı zamanda bavul ticaretini de hesaba kattığımızda toplamda 5- 5.5 milyar dolar gibi bir hedefimiz var” dedi. Türkiye’nin ev tekstili üretiminin 13 milyar dolar civarında olduğunu ifade eden Küçükçalık, bunun üçte ikisinin yani 8 milyar dolarının iç piyasadan oluştuğunu vurguladı. Küçükçalık Tekstil’in yıllardır belli müşterilere hizmet verdiğini ve ileriki dönemlerde daha fazla komşularla ticareti ön plana çıkarmayı hedeflediklerini belirten Küçükçalık, bu durumun firma olarak cirolarını olumlu yönde etkileyeceğini söyledi. Küçükçalık Tekstil’in ihracat iç piyasa oranının yüzde 40-60 seviyelerinde olduğunu, ihracat oranlarının üçte birini iç piyasaya yaptıklarını belirten Küçükçalık, şunları ekledi: “İhracat yaptığımız pazarın çokluğu değil, girdiğimiz pazardaki yoğunluğumuz önemli. Pazar adedinin 30’lu, 40’lı rakamlar olması önemli değil, bir yere konsantre olmak daha çok yere mal satmaktan daha iyi. Avrupa ve Amerika ile daha yoğunlukta çalışmaktayız.” 2008 yılında başlayan global krizden çok fazla etkilenmediklerini, 810 senedir stabil müşterileri olduğunu söyleyen Küçükçalık, çalıştıkları pazarlar çoğunlukla Avrupa pazarları olmasına rağmen krizi çok az zararla atlatabildiklerini belirtti. 17 senedir Evteks Fuarı’nda yer aldıklarını söyleyen Küçükçalık, aynı zamanda Türkiye Ev Tekstil Sanayicileri ve İş Adamları Derneği’nin (TETSİAD) Başkanı olduğunu da hatırlatarak dernek hakkında şunları söyledi: “1991 yılında Sultanhamam’da kurulmuş bir dernek olan TETSİAD kurulduğu yıllarda küçük bir dernek olmakla birlikte bugün, bin kişinin üzerinde işadamından oluşan üye sayımız mevcut. Günümüz Türkiyesi’nde sorunlar ‘üç altın top’ dediğimiz kuralla çözülmektedir yani sivil toplum örgütleri, özel sektör ve devlet ortaklığı… TETSİAD’ın ev tekstil sektöründeki rolü hiç de küçümsenecek gibi değildir. Bugün fuar organizasyonundan tutun, devlette olan işlere kadar sanayicilerimizin ve işadamlarımızın sesi olmaya çalışıyoruz.” Yaşar Küçükçalık, Evteks dışında Heimtextil Fuarı’nı takip ettiklerini de söyledi ve “Eskiden He- Sayı: 375 - Haziran 2011 9 Kapak imtexil senede bir defa yapılırdı. Son 30 senede her şey değişti sırf ev tekstili değil, fuarcılıkta da anlayışlar değişiyor. Bundan sonra fuarlar daha ucuz, daha pratik, daha işlevsel, daha güncel olacak. Fuarlarda 30 sene evvelki gibi olmayacak” dedi. Fuara özel koleksiyon sergilediklerini de söyleyen Küçükçalık, “Burada her köşede bir konsept sergiliyoruz her köşenin bir hikâyesi var. Artık Türkiye’de mal satma dönemi bitti. Hikayesi olmayan bir ürün satıyorsanız sadece ‘tül’ diye adlandırılıyor veya ‘döşemelik’ diye adlandırılıyor ama eğer bir hikâye satabiliyorsanız o da sizin başarınız oluyor” diyerek sözlerini tamamladı. EV TEKSTİLİNDE İLK TASARIM YARIŞMASI Bu yıl ilk defa, fuar kapsamında uluslararası pazarlarda moda ve trend yaratabilmek amacıyla, Uludağ Tekstil İhracatçılar Birliği (UTİB) tarafından, TİM ve TETSİAD işbirliğinde “1. Türkiye Ev Tekstili Tasarım Yarışması” düzenlendi. Yarışmada dereceye girenlere ödülleri, CNR Expo İstanbul’da düzenlenen görkemli bir gecede verildi. Yatak, perde, banyo ve döşemelik kumaş olmak üzere 4 ayrı kategoride 20 genç tasarımcı ödüllendirildi. Ayrıca genç tasarımcı Feriha Işıklar, en inovatif tasarım ödülüne layık görüldü. Törende konuşan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, “Profesyonel tasarımcılarımız ve gençlerimiz ile dünyaya katkı sağlayan ve trendleri takip edilen bir tasarım merkezi olacağız” diye konuştu. Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) Başkanı İbrahim Burkay ise bu yarışma ile uluslararası pazarlarda moda ve trend yaratacaklarını, özgün tasarımcıları ortaya çıkaracaklarını ve teşvik edeceklerini, sektörün rekabet gücünü artıracaklarını söyledi. Sayı: 375 - Haziran 2011 10 Genel Tekstil geniş bir pazara hitap ediyor 1998 yılında yani Tüyap’ta başladığından beri fuara her sene düzenli olarak katılan Genel Tekstil de Evteks 2011’in iyi geçtiğine inanan firmalardan. Firma Amerika, İngiltere ve Avrupa’nın çeşitli ülkeleri yanında Asya Ülkeleri, Çin, Kore olmak üzere çok geniş bir pazara hitap ediyor. Fuarlardan sanayiciler olarak beklentilerinin her daim büyük olduğunu söyleyen sendikamızın Danışma Kurulu Üyesi ve Genel Tekstil San. Tic. A.Ş.’nin sahiplerinden Harun Tavaşi, Evteks 2011 fuarına dair şunları söyledi: “Hem iç piyasada hem dış piyasada Çin’den Türkiye'ye geri dönüş var bunu hissediyoruz. Fiyatlardaki oynamalar, servislerimiz, siparişlere hızlı dönüşümüzden kaynaklı bir memnuniyet var. 2011 senesi firmamız açısından da olumlu başladı fakat ben senenin ikinci yarısının çok daha verimli geçeceğini öngörmekteyim. Öyle ki 2012 senesine sarkan başarılı bir ikinci yarı beklemekteyim.” verimli geçeceği görüşünde. Epengle Tekstil Genel Müdürü Hüseyin Gergerlioğlu, kendilerine rakip olan neredeyse bütün ülkelere ihracat yaptıklarını söyledi. Gergerlioğlu Evteks Fuarı ile ilgili de şunları söyledi: “2010 senesi oldukça başarılı geçmişti, bu sene fuarın daha da iyi geçeceğini düşünüyorum. Bu fuar her yıl üzerine daha da katarak iyiye giden bir fuar. Evteks Fuarı’na başladığı günden beri katılıyoruz. Evteks dışında 1991 yılında Belçika’da Mood fuarına katıldık. Bu fuara da Türkiye’den katılan ilk firmayız ve şu anda 91 tane Türk firması katılmakta. Bunun dışında bazen Heimtextile Fuarı’na katılıyoruz. Çin’de Shanghai Expo Fuarı’na bu sene katılacağız.” Firma olarak 2011 yılında yüzde 20-25 gibi bir büyüme hedeflediklerini ve üretim artırımı üzerine yatırıma gideceklerini söyleyen Gergerlioğlu, “2009 çok kötü bir seneydi. 2010’da yüzde 2530’a yakın bir azalma oldu. 2010 senesinin beşinci ayından sonra giderek artan bir tempo başladı ve halen daha sürüyor” diyerek sözlerini tamamladı. Epengle’nin hedefi yüzde 25 büyüme Bu yıl 150’nci yaşını kutlayan Epengle Tekstil, 1970 senesinden bugüne ihracatın içinde yer alan firmalardan… Firma 2011 senesinde cirosunun yüzde 35’ini, imalatının ise yüzde 45’ini ihraç etmeyi hedefliyor. Ulaşım sektöründe de faaliyet gösteren Epengle yönetimi 2011 senesinin 2009 ve 2010’a göre çok daha Sayı: 375 - Haziran 2011 11 Güncel İSTANBUL MODA MERKEZİ OLMA YOLUNDA İstanbul'da düzenlenen Moda Konferası'nda buluşan ve 'modanın hayal takımı' olarak nitelenen ünlü isimler deneyimlerini paylaştı, Türkiye'ye tavsiyede bulundu. Moda devlerinin CEO'larına göre "Türkiye moda ülkesi olmak için gayet ideal. Ancak hücuma geçmesi lazım". Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) tarafından düzenlenen 4. İstanbul Moda ve Hazır Giyim Konferansı’nda, Ermenegildo Zegna, Ralph Lauren, Loro Piana, Zara ve Tesco gibi dünyaca ünlü firmaların Başkan ve CEO’ları Türkiye'yi övdü. Konferansa katılan ünlü CEO'lar, altyapının mükemmel olduğunu belirterek Türkiye'nin moda ülkesi olmak için gayet ideal olduğunu, artık 'hücuma' geçmesi gerektiğini söylediler. 5-6 Mayıs tarihlerinde yapılan konferansın açılış konuşmasını ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Erdoğan konuşmasında, tekstilde çalışan 2 milyon kişiden 350-400 bininin kayıtlı işçi olduğunu, kalan 1.6 milyon kişinin kayıtdışı çalıştırıldığını belirterek, "Biz bunun farkındayız ama katlanıyoruz. Şunu çok açık söylüyorum. Kayıtdışılık azaldıkça üzerinizdeki yükler çok daha hızlı azalacaktır. Kayıtdışı çalışanları ne kadar kayıt içine alırsak sorunları o kadar hızlı çözeriz" dedi. Haliç Kongre Merkezi’nde 2 gün süren konferansta 'modanın hayal takımı' olarak nitelenen Ermenegildo Zegna Grup Başkanı Paolo Zegna, Loro Piana’nın CEO’su Pier Luigi Loro Piana, Polo Ralph Lauren’in Üretim ve Tedarikten Sorumlu Başkanı Don Baum ve Zara’nın da içinde yer aldığı Inditex Grup Tedarik Zinciri Tepe Yöneticisi Abel Lopez Cernadas birikimlerini Türk hazır giyim sektörü ile paylaştı. Piana: Birikim ve tecrübeniz var Loro Piana’nın CEO’su Pier Luigi Loro Piana, düşük gelir ve ucuz işçinin zengin ülkeler yaratmayacağını vurgulayarak, Türk hazır giyim sektörünün katma değeri yüksek ürünlere odaklanması gerektiğini söyledi. Kaliteye, yenilikçiliğe, verime, hizmete ve değere yatırım yapılması halinde başarının kendiliğinden geleceğini anlatan Piana, "Türkiye’de pek çok fabrika gezdim. Gördüm ki tecrübe ve bilgi birikimi var. Birçok ülkenin yapamadığı takım elbise dikmeyi sizler çok iyi yapıyorsunuz. Bu başarınızı çok daha iyi noktalara yükseltebilirsiniz" dedi. Piana, fabrikaları bir bölgeden başka bir bölgeye taşıyarak maliyetleri düşürmenin bir noktaya kadar fayda sağlayabileceğini, ancak uzun vadede daha ucuzu üreten biri- Sayı: 375 - Haziran 2011 12 leri çıktığında bu taşıma işlemlerinin de anlamını yitireceğini ifade etti. İtalya ile Türkiye ekonomisi kıyaslandığında arada çok fark olduğuna değinen Piana, şöyle devam etti: "İtalya’da yüzde 2’lik sabit bir büyüme söz konusu. Ancak Türkiye ekonomisinde sizler yüzde 8’leri gördünüz. Ayrıca Türkiye’de alım gücü 2000’den bu yana çok değişti. 2000’de yıllık harcama 24 bin dolarken, şimdi 60 bini aşıyor. Oysa İtalya’da alım gücü yıllardır önemli bir farklılık göstermedi. Bu alanda Ortadoğu’nun köprüsü olan sizlerden ve Türkiye’den öğreneceğimiz çok şey bulunduğuna inanıyorum. Çünkü görüyorum ki siz bu konuda bizden çok iyisiniz." Baum: Krizi fırsata çevirdiniz İstanbul gibi muhteşem bir dokuda bulunmanın müthiş bir duygu olduğunu belirten Polo Ralph Lauren Üretim ve Tedarikten Sorumlu Başkanı Don Baum da kaliteli üretime vurgu yaptı. Ortaklarıyla en ufak bir güven sorunu yaşamadıklarını belirten Baum, buna rağmen daha kaliteli sürüm için tek tek tüm lisanslarını geri topladıklarını bildirdi. "Bir ülkenin sektörlerini geliştirmesi için öncelikle adını iyi satması gerekiyor" diyen Baum, Türkiye’nin krizi fırsata çevirdiğini ve üçüncü dünya ülkesi olmaktan çıktığını vurguladı. Ancak iş hacmi rakamlarında dörte üç oranda düşüş yaşanmasını eleştiren Baum, “Bunun gerek ekonomik gerekse politik anlamda sorgulanması gerekiyor” diye konuştu. farklı yollara başvurarak baş etmek gerek. ‘Made in Turkey’ için kendi markanızı, tasarımınızı genç ve taze kanlarla yapın." Zegna, kendilerinin ‘Made in Italy’ için çabaladıklarını belirterek, "Ancak bunun dışında dağıtım ve pazarlamanın payı çok yüksek. Sadece üretmek yetmez. Bunu tüm dünyaya dağıtmak ve ‘İşte biz bu ürünü yaptık’ demek gerek" açıklamasında bulundu. Fransa ve özellikle Brezilya’nın kendi kültürel gelenekleriyle bir moda rüzgârı estirdiğini vurgulayan Paolo Zegna, Türkiye’nin de çok zengin, başarılı ve genç nüfusa sahip olduğunu söyledi. Zegna, Türkiye için dünya moda ülkesi olmanın bu şartlarda hiç de zor olmadığını vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı: "Komşu ülke ilişkileri, uzun vade için tasarım ve yaratıcılık, tüketicinin yolunda yürümek, tutarlı olmak ve servis ağı sizleri moda ülkesine götürür. Ağır hastalıklara aspirin iyi gelmez. Uzun yola bakmak için hayal önemlidir. Krizle beraber müşteri profili değişse de biz inat ettik. Hem de çok inat ettik. 1980’lerde de aynısını yaptık. Özel dikim terziler azalınca o dönemde biz de inatlaşarak konfeksiyona yani gömlek, pantolon ve takım dikmeye başladık. Ancak önce kendinizi geliştirin, genişletin ki sonra hep birlikte güzel işlere ve ‘Made in Turkey’e imza atın." Konferansta konuşan Gürcistan Ekonomi ve Sürdürülebilir Gelişim Bakanı Vera Kobalia ise "Gürcistan’ı merkez üs olarak seçin. Hükümetimiz hepinize açıktır. Türkiye’ye yardıma ve yatırıma sonuna kadar açığız" dedi. Zegna: Made in Turkey'e imza atın Ermenegildo Zegna Grup Başkanı Paolo Zegna ise 101 yıllık şirket olarak kalite ve yenilikçiliğe önem verdiklerini belirterek, "Sizlere de bir dost olarak tavsiyem, korumacılıktan ziyade, yenilikçi fikirlere, moda ve markalaşmaya önem verin, enerjinizi buna harcayın" dedi. Zegna, Çin’in birçok ülkenin ekonomisinde büyük sarsıntılar yarattığını ifade ederek, kendi ülkeleri olan İtalya’nın oluşan bu sarsıntıdan henüz çıkmaya çalıştığını söyledi. Zegna, şöyle devam etti: "Türkiye artık dünyanın parmakla gösterilen sayılı ülkelerinden biri oldu. Bunun için size en büyük önerim korumacılıktan vazgeçin. Biz KOBİ’leri çok önemsiyoruz. Siz de öyle yapın. Çünkü rekabetle Roussel: Hücuma geçmeniz lazım Konferansın ikinci gününde Birleşmiş Markalar Derneği Başkanı Yılmaz Yılmaz’ın yönettiği "Tedarik zinciri yönetiminde farklı yaklaşımlar" oturumunda konuşan Tesco Global Gıda Dışı Tedarik ve Lojistik CEO’su Christophe Roussel, önemini yitiren Çin’de ücretlerin arttığına dikkat çekerek, Türkiye’nin hücuma geçmesi için çok iyi bir fırsat yakaladığını söyledi. Zara’nın içinde yer aldığı Inditex Grup Tedarik Zinciri Tepe Yöneticisi Abel Lopez Cernadas da Türkiye’den 1 milyar dolarlık alım yaptıklarını, bunu daha da artırmayı amaçladıklarını söyledi. TGSD Başkanı Cem Negrin ise hazır giyim alanında en küçük birikimi olmayan ülkelerin dahi H&M gibi dünya markası çıkardıklarına dikkat çekerek, global marka yaratma sırasının Türkiye’ye geldiğini, moda konferansı ile bunun altyapısını oluşturmaya çalıştıklarını söyledi. Negrin, gelecek yıllarda en az 3 dünya markası yaratmayı taahhüt ettiklerini bildirdi. Tekstil ve hazır giyim sektörünün 2010 yılında 11.5 milyar dolar dış ticaret fazlasıyla Türkiye’ye en faydalı sektör olduğuna dikkat çeken Negrin, "Bizi en yakından takip eden tarım-gıda sektörü sadece 4.3 milyar dolar fazla verdi, yarı rakamımıza bile ulaşamadı. İhracat yarışında zaman zaman önümüze geçen otomotiv sektörü ise 3 milyar dolar açık verdi" dedi. Bu arada konferans sırasında alım grupları ve tedarikçiler 2 bin 500’ün üzerinde ikili görüşme gerçekleştirdi. Ayrıca Tesco, Gerry Webber, Li Fung, Best Seller, Group Carrefour, Metro Group ve Marks&Spencer gibi toplam 41 alım grubu da konferansa katılarak görüşmeler yaptı. Konferansın 1.5 milyar dolarlık bir ticaret zeminine sahne olduğu belirtiliyor. Sayı: 375 - Haziran 2011 13 ITMF ‘TOPARLANMA EVRESİ TAMAMLANDI’ DİYEN TEKSTİL MAKİNESİ ÜRETİCİLERİNİN 2011 BEKLENTİLERİ POZİTİF ITMF Tekstil Makineleri Workshop’u 5-6 Mayıs 2011 tarihleri arasında Frankfurt’ta gerçekleştirildi. Üreticiler genel olarak 2008-2009 yıllarında gerçekleşen küresel krizin ardından 2009’un son çeyreğinde sektörün toparlanmaya başladığını, 2010 yılında ise çok hızlı bir yükseliş göstererek toparlanma evresini tamamlayıp kriz öncesi satış rakamlarını yakaladığını, daha sonra ise satışların stabil olarak devam ettiğini, 2011 ve 2012 yılları için de genel anlamdaki beklentilerinin pozitif olduğunu açıkladılar. ITMF yöneticileri ve dünyanın önde gelen tekstil makine üreticilerinin katılımıyla her sene geleneksel olarak düzenlenen ITMF (International Textile Manufacturers Federation) Tekstil Makineleri Workshop’u, bu sene VDMA- Alman Makine Üreticileri Birliği evsahipliğiyle 5-6 Mayıs 2011 tarihleri arasında ITMF Başkanı Bashir Ali Mohammed başkanlığında gerçekleştirildi. Toplantıya Uster, Trützschler, Mayer, Picanol, Dornier, Brückner gibi önde gelen tekstil makine üreticisi 31 firmanın üst düzey yöneticileri ve sahipleri katıldı. Toplantı, ITMF Başkanı Bashir Ali Mohammed ve VDMA Tekstil Makine Birliği Başkanı Fritz Mayer’in açılış konuşması ile başladı. ITMF Tekstil Makineleri Workshop’unda genel olarak, global ekonomik kriz sonrasında canlanmanın yaşandığı bir ortamda, tekstil sektörünün ve tekstil makineleri piyasasının durumu analiz edildi ve değerlendirmeler yapıldı. Sayı: 375 - Haziran 2011 14 İlk sunum Credit Suisse Global Araştırma Kıdemli Analisti ve eski ITMF ekonomisti Greig Fleming tarafından, “Küresel Ekonomik Bakış” başlığı altında gerçekleştirildi. Fleming sunumunda, 14 ay önce dibe vuran dünya ekonomisinin iyileşmesi üzerinde durmuş ve 2008-2009 yıllarında gerçekleşen küresel kriz ardından 2009’un son çeyreğinde ekonominin toparlanmaya başladığını, 2010 yılı itibariy- GRAFİK 1: KÜRESEL GSMH BÜYÜME & ÜRETİM DEĞERLERİ Bora KOCAMAN / Ceren ERMİŞ İstatistik – Araştırma Servisi le çok hızlı bir yükseliş göstererek toparlanma evresini tamamladığını, daha sonra ise (2011 yılı) ekonominin stabil şekilde devam ettiğini, makro ekonomik anlamda özellikle Euro ve ABD gibi gelişmiş ülkelerde bir takım risklerin tam olarak bertaraf edilemediğini, emtia kaynaklı enflasyon artışının önümüzdeki dönemde önemli bir tehdit unsuru olabileceğini, Japonya depreminin yanı sıra Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanmakta olan siyasi istikrarsızlıkların da dikkatli şekilde izlenmesi gerektiğini, ECB’nin enflasyonu dizginleme noktasında faiz artışına gitmesinin kaçınılmaz olduğunu, bu durumun da göreceli olarak değerli olan Euro’nun daha fazla değerlenmesi anlamına geleceğini, bu noktada faiz artışının beklendiği kadar çabuk olmayacağını düşündüğünü, ifade etti (Grafik 1). İkinci sunum Gherzi Textil Organisation Yönetici Ortağı Giuseppe Gherzi tarafından “Hindistan Tekstil Endüstrisine Yatırım” başlığı altında gerçekleştirildi. Sunumda dikkat çeken başlıca noktalar şöyle sıralanabilir: • Yıllar itibariyle Hindistan’a yapılan Doğrudan Yabancı Yatırımlar; - 2006/07 yılında 15.7 bin ABD Doları, - 2007/08 yılında yüzde 56 artışla 24.6 bin ABD Doları, GRAFİK 2: KISA ELYAF İĞ SEVKİYATI 2000-2010 -DÜNYA& BÖLGELER- (Milyon iğ) - 2008/09 yılında yüzde 10 artışla 27.3 bin ABD Doları, - 2009/10 yılında yüzde 5 azalışla 25.9 bin ABD Doları, - 2010/11 yılında yüzde 25 azalışla 18.3 bin ABD Doları’na ulaştı. • Artan hammadde fiyatları, iplik üreticilerinin devletten daha az destek almaları, örme kumaş üreticilerinin teknik tekstil gibi daha fazla katma değerli ürünlere yönelmesi, entegre ve büyük firmaların (Welspun, Alok, Trielend ve Vardhman) standart ürünlerde maksimum kapasiŞEKİL 1: 2011 YILI İTİBARİYLE DÜNYA MAKİNE telere ulaşmaları, HindisİHRACAT ORANLARI tan’daki tekstil firmalarını katma değeri daha yüksek olan ürün dallarına yöneltti. • Tekstil firmalarındaki Ar-Ge kapasitelerinin yetersizliği, girişimciler ile profesyonel yöneticiler arasındaki dengesizlik, içerisinde aşırı hırs barındıran planlar, hükümetin bu sektörü hala “oy bankası” olarak görmesi, ürün bazında çok fazla çeşitlenme sonucu yaşanan risk, uzun dönemde rupi’deki değer ar- tışı Hindistan’daki tekstil firmalarının zayıf yönlerini oluşturmaktadır. Daha sonra kısa bir sunum gerçekleştiren, ACIMIT (İtalyan Tekstil Makineleri Birliği) Başkan Yardımcısı ve Fadis firması temsilcisi Raffaella Carabelli, genel olarak İtalyan Tekstil Makine sektörünü tanıtarak, ekonomik değerlendirmelerde bulundu. 2010 yılı itibariye dünya ihracatının yüzde 11’ini gerçekleştiren İtalya’nın (Yüzde 22 Almanya, Yüzde 13 Japonya, Yüzde 10 Çin- Şekil 1), tekstil makineleri klasmanında ana pazarlarının Çin, Türkiye, Hindistan ve Brezilya olduğunu belirtti. İtalya’nın, daha çok terbiye (327 milyon Euro değerinde ihracat) ve iplik (380 milyon Euro değerinde ihracat) makinelerinde kuvvetli olduğunu belirten Raffaella Carabelli, 300 tekstil makine üreticisi firmanın (toplam 12 bin 700 çalışan) 2010 yılı itibariyle 2 bin 431 milyon Euro değerinde tekstil makine üretimi yaptıklarını sözlerine ekledi. Son olarak, 2011 yılının ilk çeyreğinde iç pazardan gelen talebin yüzde 36, dış pazardan gelen talebin ise yüzde 41 oranında arttığını ancak ikinci çeyrek için beklenen taleplerin daha düşük olduğunu ifade etti. Daha sonra söz alan ITMF Genel Direktörü Dr. Christian Schindler, 2000-2010 yılları arasındaki Uluslararası Tekstil Makineleri Sevkiyat İstatistikleri çalışmasının sonuçları- Sayı: 375 - Haziran 2011 15 ITMF GRAFİK 3: KISA ELYAF İĞ YATIRIMLARI 2010EN BÜYÜK 5 YATIRIMCI (Milyon iğ) GRAFİK 4: OPEN-END ROTOR SEVKİYATI 2000-2010 -DÜNYA& BÖLGELER- (1.000 rotor) GRAFİK 5: OPEN-END ROTOR YATIRIMLARI 2010EN BÜYÜK 5 YATIRIMCI- (Milyon iğ) GRAFİK 6: TEKSTÜRİZASYON İĞ SEVKİYATI 2000-2010 -DÜNYA& BÖLGELER- (1.000 iğ) nı sunarak değerlendirmelerde bulundu. Schindler’in sunumunda dikkat çeken başlıca noktalar ise şöyle sıralanıyor: • 2000-2010 yılları arasında dünyada gerçekleşen kısa elyaf iğ sevkiyatı 2007 yılında en yüksek düzeye ulaşmıştır (12.8 milyon iğ). Kriz yıllarında (2009 yılı) keskin bir düşüş kaydederek 7.11 milyon iğe gerileyen iğ yatırımları 2010 yılında bir önceki yıla göre yüzde 75 oranında bir artışla toparlanmış ve 12.47 milyon iğ seviyelerine ulaşmıştır (Grafik 2). • 2000-2010 yılları arasında kısa elyaf iğ alanında en büyük yatırımcı ülkeler olarak; Çin (7.9 milyon iğ), Hindistan (2.4 milyon iğ), Endonezya (0.5 milyon iğ), Bangladeş (0.4 Sayı: 375 - Haziran 2011 16 milyon iğ) ve Türkiye (0.3 milyon iğ) görülmektedir (Grafik 3). • Open-end rotor alanında, dünyada gerçekleşen yatırımlar, 2000 yılındaki toplam 207 bin rotordan 2007 yılında 575 bin 900 rotora kadar yükselmiş, 2008-09 yıllarında yaşanan yüzde 75’lik düşüşten sonra, 2010 yılında yüzde 212’lik artışla 450 bin 500 rotor seviyesine yükselmiştir (Grafik 4). • Sadece 2010 yılına bakıldığında, open-end rotor alanında en büyük 5 yatırımcı ülke Çin (Yüzde 309 artışla- 323 bin 100 rotor), Brezilya (24 bin 800 rotor), Hindistan (24 bin 600 rotor), ABD (21 bin 100 rotor) ve Türkiye’dir (10 bin 400 rotor) (Grafik 5). • Dünyada 2000-2010 yılları arasında ger- çekleşen tekstürizasyon iğleri sevkiyatı, 2000 yılında 138 bin iğ iken 2004 yılında 406 bin iğe yükselmiş, daha sonraki yıllarda krizin de etkisiyle düşüş kaybeden iğ sevkiyatı, 2010 yılında bir önceki yıla kıyasla yüzde 132 oranında artışla 581 bin 500 iğ ile maksimum seviyesine ulaşmıştır (Grafik 6). • 2010 yılında tekstürizasyon iğlerine yatırım yapan ülkeler arasında en büyük 5 ülke Çin (409.500 iğ), Hindistan (53.800 iğ), Vietnam (20.600 iğ), Brezilya (19.700 iğ), Tayland(13.400 iğ) (Grafik 7). • Dokuma sektöründe, mekiksiz tezgah sevkiyatı irdelendiğinde, dünya toplam yatırımlarının 2000 yılında 59 bin 450 tez- GRAFİK 7: TEKSTÜRİZASYON İĞ YATIRIMLARI 2010EN BÜYÜK 5 YATIRIMCI- (1.000 iğ) GRAFİK 8: MEKİKSİZ DOKUMA TEZGAH SEVKİYATI 2000-2010 -DÜNYA& BÖLGELER- (DOKUMA TEZGAHI) GRAFİK 9: YUVARLAK ÖRME MAKİNE SEVKİYATI 2000-2010 -DÜNYA& BÖLGELER- (MAKİNE) GRAFİK 10: YUVARLAK ÖRME MAKİNE YATIRIMLARI 2010- EN BÜYÜK 5 YATIRIMCI- (MAKİNE) GRAFİK 11: DÜZ ÖRME MAKİNE SEVKİYATI 2000-2010 -DÜNYA& BÖLGELER- (MAKİNE) gah olduğu, yıllar içinde artıp azaldığı ve kriz sonrasında yüzde 146 oranında artış kaydederek, 106 bin 985 tezgaha (maksimum seviye) ulaştığı görülmüştür (Grafik 8). • Yuvarlak örme makineleri alanında 2000-2010 yılları arasındaki gelişime bakıldığında, makine yatırımı kriz sonrası yüzde 35 oranında artışla 34 bin 492 adet olmuştur (Grafik 9). • 2004 yılından itibaren, Çin’in yuvarlak örme makineleri yıllık yatırımları içerisindeki payı yüzde 70’ler civarındadır. 2010 yılında en büyük 5 yatırımcı ülke Çin (26 bin 440), Hindistan (1 bin 371), Bangladeş (1 bin 327), Türkiye (999), Brezilya’dır (859) (Grafik 10). • Elektronik düz örme makineleri alanında 2000-2010 yılları arasındaki sevkiyatın gelişimine bakıldığında, kriz sonrası toparlanan yatırımlar yüzde 135 oranında artarak 41 bin 995 adet makine yatırımı kaydedilmiştir (Grafik 11). Sayı: 375 - Haziran 2011 17 ITMF Toparlanma dönemi bitti, beklentiler pozitif ITMF Tekstil Makineleri Workshop’unda son olarak tekstil makinesi üreten firmaların temsilcilerine teker teker söz verilerek, 2010/11 yılına ait genel bir değerlendirmede bulunmaları istendi. Üreticiler genel olarak 2008-2009 yıllarında gerçekleşen küresel krizin ardından 2009’un son çeyreğinde sektörün toparlanmaya başladığını, 2010 yılında ise çok hızlı bir yükseliş göstererek toparlanma evresini tamamlayıp kriz öncesi satış rakamlarını yakaladığını, daha sonra ise satışların stabil olarak devam ettiğini, ancak bunu olumsuz bir durum olarak algılamadıklarını, 2011 ve 2012 yılları için de genel anlamdaki beklentilerinin pozitif olduğunu söylediler. Avrupalı üreticiler Euro’nun ABD Dolar’ı karşısındaki değer artışının kendilerinin rekabetçi fiyat yakalamalarını zorlaştırdığını, Euro’daki bu değer artışının sürdürülebilir olmadığını belirttiler. 2010 yılı itibariyle, Çin, Hindistan ve Türkiye’de tekstil makinesi yatırımlarının çok yüksek olduğunu, en çok makine ihracatı yapan ülkelerin Almanya, Çin, Japonya ve İtalya olduğu, bu ülkeler arasında yüksek teknolojili makine üretiminde Almanya’nın başı çektiği, nonwoven, kaplama, laminasyon, kompozit gibi yüksek teknolojili makineler üre- Sayı: 375 - Haziran 2011 18 ten üreticilerin pamuk, enerji fiyatlarının artması gibi konulardan pek de etkilenmediğini ifade eden üreticiler, ITMA ve Texprocess fuarlarına ilginin yüksek olacağını, çok iyi hazırlandıklarını ve yüksek sayıda makine alımı gerçekleşeceğini düşündüklerini vurguladılar. ITMA’da sergileyecekleri ürünlerin çevreye duyarlı, mümkün olduğunca az enerji, kimyasal ve su sarfiyatı olan, sürdürülebilir ürünler olduklarını açıklayan makineciler, 2012 yılı ile ilgili olarak da ITMA’nın da etkisiyle olumlu havanın devam edeceğini belirterek, uzun vadeye yönelik bir görüşte bulunmadılar. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sen- dikası Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin, yapmış olduğu değerlendirme konuşmasında Türkiye’nin gerek ekonomik büyüklüğü gerekse istikrarlı yapısı ile bölgenin en önemli ülkesi olduğunu, Türkiye’nin tekstil konfeksiyon sektöründe 25 milyar dolara yaklaşan ihracatı ve yine aynı şekilde turizm sektöründe 25 milyar dolara yaklaşan geliri ile önemli bir potansiyel barındırdığını, Türkiye’de hali hazırda görevde bulunan hükümetin gerçekleştirdiği politik değişimle tekstil ve konfeksiyon üretimini destekleyici bir takım önlemler aldığını, bu bağlamda önümüzdeki dönemde önemli yatırım ve istihdam artışı beklediklerini, makine istatistiklerinde görüldüğü üzere Türkiye’nin sektörün önemli yatırım gerçekleştiren ülkelerinden biri olduğunu, büyük çoğunluğu gençlerden oluşan 70 milyonluk nüfusun Türkiye’nin geleceği açısından büyük önem taşıdığını, her yıl 1.7 milyon gencin üniversite okumak için yarıştığını, bu durumun kendisini 1950’li yıllara geri götürdüğünü, 2. Dünya Savaşı sırasında Times Dergisi’nde Amerikalılar’ın, Sovyetler’in eğitim alanındaki ilerlemelerinden çekincelerini irdeleyen bir makale kaleme alındığını, Sovyetler’de eğitim alanındaki gelişmelerin bu şekilde devam etmesi durumunda uzay savaşında Amerika’nın mağlup olacağına dair görüşler yazıldığını, bu bağlamda da Türkiye’de eğitim alanında da diğer bir çok alanda olduğu gibi önemli atılımlar yapıldığını ifade etti. Güncel ITMA ANADOLUYA AÇILDI, TÜRKİYE FUARDA ŞİMDİDEN İLK 3'E GİRDİ Dünyanın en büyük ve en prestijli fuarı olma özelliğine sahip olan ve tekstil ve hazır giyim sektörlerinin olimpiyatı olarak bilinen ITMA Fuarı'na bu yıl Barselona evsahipliği yapacak. İspanya'nın Barcelona kentinde 22-29 Eylül 2011 tarihleri arasında düzenlenecek olan fuara Türkiye bu yıl katılacak firma sayısı açısından şimdiden ilk 3'e adını yazdırdı. AB üyesi 9 ülke tarafından kurulan CEMATEX'in organize ettiği fuara bugüne kadar dünya genelinde bin 331 firma katılma kararı aldığını açıklarken, Türkiye; İtalya ve Almanya'nın arkasından 102 firma ile 3'üncü sırada yer aldı. Türkiye'nin şimdiden ilk 3'e girmesinde ITMA yöneticilerinin Anadolu'ya açılmasının etkisi büyük oldu. ITMA yöneticileri bu yıl İstanbul'un dışında Kahramanmaraş, Gaziantep gibi kentleri de ziyaret ederek fuar daveti yaptılar. 24 Nisan'da Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası'nı (KMTSO) ziyaret eden Uluslararası Tekstil Makineleri Fuarı (ITMA) Pazarlama Müdürü Daphne Poom, bir sunum yaparak 'ITMA 2011 Barcelona' Fuarı'nda Kahramanmaraş'ı da görmek istediklerini söyledi. Dünyanın en büyük tekstil ve giyim teknolojisi etkinliğine tekstilcileri beklediklerini belirten Poom, "Tekstil sektörü kendini sürekli yeniliyor. Çünkü güçlü ve sürdürülebilir bir gelişmeye ihtiyaç var. Düşük maliyetli ve kaliteli ürün yapabilmek çok önemli. Bütün bunlar için makineye ihtiyaç var. Onun için bu fuarın tekstil şehri Kahramanmaraş için önemli olduğunu düşünüyoruz" dedi. ITMA olarak yenilik ve araştırmaya büyük önem verdiklerinin altını çizen Poom, "Günümüzde endüstriyel oyuncular, teknoloji eğrisinin önünde kalabilmek için stretejik araştırma ve geliştirmeler yanında dünya çapında insan kaynaklarına da ihtiyaç duymaktadır. Ayrıca düzenlenecek fuarın 60'ıncı yılında üniversitelere yüzde 75'e varan hibelerde bulunacağız. Araştırma yapmak isteyen akademisyen ve öğrencilerimizi araştırmaya bekliyoruz" çağrısında bulundu. Kahramanmaraş'ın tekstilin en önemli merkezlerinden biri olduğunu belirten Poom, "Buradaki yatırımları çok yakından takip ediyoruz. Onun için tekstilin olimpiyatı bu fuarda, Kahramanmaraş'ı da aramızda görmekten büyük onur duyacağız'' diye konuştu. Pazarlama Müdürü Daphne Poom, ikinci ziyaretini ise 28 Nisan'da Gaziantep'e yaptı. Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri toplantı salonunda sanayicileri çağrı yapan Poom, 100 bin metrekareden fazla alana yayılan fuarın 18 bölümden oluştuğunu belirterek, "Bu yıl düzenlenen dünyanın en büyük fuarına İspanya'nın Barcelona kenti evsahipliği yapacak. A'dan Z'ye tekstil ve giysi üretim değer zinciri oluşturulan alan ziyaretçi akınına uğrayacak. En son teknolojileri, ürünleri ve hizmetleri, 100 bin metrekareden fazla alana yayılmış fuar alanındaki 18 bölümde bulabilirsiniz. Yapılan sektör tahsis planında, fuar alanındaki yerler renk renk ayrılarak bölümleştirilmiştir" dedi. Dünyanın en büyük tekstil ve giyim teknolojisi etkinliğine tekstilcileri beklediklerini belirten Poom, "Tekstil sektörü kendini sürekli yeniliyor. Çünkü güçlü ve sürdürülebilir bir gelişmeye ihtiyaç var. Düşük maliyetli ve kaliteli ürün yapabilmek çok önemli. Bütün bunlar için makineye ihtiyaç var. Fuarın tekstil şehri Gaziantep için önemli olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu. Sayı: 375 - Haziran 2011 19 Güncel TEKSTİLCİLER 6 YIL SONRA BORSA'YA GELİYOR İMKB, 2011 yılında 9 yeni şirkete kapılarını açtı. 6 yıl aradan sonra tekstil sektöründen 3 şirket halka arz seferberliğine katılarak borsaya ‘merhaba’ dedi. Hateks, Bilici Yatırım ve Dagi, yatırımcılardan büyük ilgi gördü. Borsada işlem gören tekstil ve hazır giyim şirketlerine 6 yıl aradan sonra yenileri ekleniyor. İMKB'de başlatılan "halka arz seferberliği" kapsamında yılbaşından bu yana 9 şirket halka açılırken, bu şirketler arasında üç de tekstil şirketi yer aldı. Halka arzların özellikle seçimden sonra hızlanması bekleniyor. 2011 yılının ilk halka arzını Hatay Tekstil (Hateks) yaparken, aynı zamanda 6 yıl sonra borsaya gelen ilk tekstilci oldu. 17 Ocak'ta gong töreniyle yatırımcının karşısına çıkan Hateks başarılı bir halka arz gerçekleştirerek iki kat talep gördü. Halka arz sırasında yaklaşık 14 milyon lira da kaynak toplayan Hateks, borsadaki fiyat çıkışıyla da dikkat çekti. 4.25 TL'den borsaya giren şirket mayıs ayı başında 28 TL'ye kadar çıktı. Hisseler mayıs ortasında ise 22 TL düzeyine geldi. 4 ayda dünyadaki en hızlı borsa patlamalarından birini gerçekleştiren Hateks, havlu, bornoz, paspas ve pamuk ipliği üreten bir işletme. 1973’de kurulan Hateks, Hatay'ın tanınmış ve köklü ailelerinden Abdo, Puri ve Gazel ailelerine ait. Üç aile, Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu Hateks'in yanı sıra İtalyanlarla ortak kurulan iplik üretim tesisi Hatfil'de toplam 1.000 kişi istihdam ediyor. Borsa'ya gelen bir diğer şirket ise 17 Mayıs'ta gong töreni düzenleyen Bilici Yatırım oldu. Adana’dan 14 yıl sonra borsaya gelecek ilk şirket Sayı: 375 - Haziran 2011 20 unvanına sahip olan Bilici Yatırım'ın iplik büküm, kumaş boyama ve apre işletmeleri ile tekstil ve moda sektörüne yönelik üretim tesisleri bulunuyor. 60 yıllık sanayi deneyimine sahip Bilici ailesinin sahibi olduğu şirket de Hateks gibi ilgi gördü. 9-11 Mayıs 2011 tarihleri arasında yapılan talep toplamada, arzın 2.16 katı talep toplandı, bireysel taleplerin ise yüzde 45'i karşılanabildi. Halka arz geliri 26.8 milyon lira olurken, halka arzda hisselerin yüzde 23.6'sı Adanalı yatırımcılar tarafından, yüzde 36'sı da İstanbul'daki yatırımcılar tarafından alındı. Ürünleri dünyanın 20 ülkesine ihraç edilen şirket GAP, Mango, Marks&Spencer ve Zara'nın da aralarında bulunduğu dünya devlerine üretim yapıyor. Sektörden Borsa'ya gelen bir diğer işletme ise iç giyim, mayo ve ev giyimi üreticisi Dagi oldu. Hisseleri 26-27 Mayıs 2011 tarihleri arasında İMKB'de satışa çıkan Dagi sermayesinin yüzde 34.95'ini halka arz etti. 1989'da Şişli'de ilk mağazasını açan Dagi'nin, bugün Türkiye'nin bir çok köşesinde hizmet veren perakende mağazaları bulunuyor. 27 yaşındaki şirket 2010 yılını 32.5 milyon liralık ciro ile kapattı. 2011 yılında 40 milyon lira ciro hedefleyen Dagi, 6 bin 200 metrekarelik tesislerde yılda 1.6 milyon adet üretim yaparak 4 bin satış noktasına ulaştırıyor. Dagi'nin kendine ait olan mağaza sayısı ise 34. Ayrıca 22 franchise mağazası da bulunan Dagi, bu yıl toplam 10 yeni mağaza daha açmayı planlıyor. Şirket halka arz geliriyle Irak, Suriye, Ukrayna, Karadağ, Türk Cumhuriyetleri, Azerbaycan ve Kazakistan pazarlarına da girmeyi hedefliyor. Hateks, Bilici Yatırım ve Dagi'nin ardından Borsa yolunda yeni tekstilcilerin de girmesi bekleniyor. Sermaye Piyasası Kurulu'na yapılan başvurular ve devam eden incelemeler başta enerji ve altyapı olmak üzere milyar dolarlık halka arzların yolda olduğunu gösteriyor. Bu şirketler arasında tekstil yatırımlarıyla tanınan Ataç İnşaat da var. Şirket tekstilde dünyanın 10'uncu, Avrupa'nın ise 5'inci büyük gömleklik kumaş fabrikası olan Anteks'i de halka açmayı planlıyor. Bizden ADANA METEM ÖĞRENCİLERİNDEN YENİ BİR BAŞARI Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası bünyesindeki Türk Tekstil Vakfı'nın hayata geçirdiği METEM'lerden biri olan Adana Sarıçam Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi yeni bir başarı daha kazandı. Adana METEM öğrencileri 12-13 Mayıs 2011 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı Erkek Teknik Genel Müdürlüğü'nce 5'inci Robot Yarışması’nda Türkiye 4’üncüsü olurken ‘Temalı Robotlar’ kategorisinde de en iyi tasarım ödülüne layık görüldü. Milli Eğitim Bakanlığı ve Japonya Uluslararası İş Birliği Ajansı (JİCA) işbirliğinde düzenlenen yarışmada robotlar ‘çizgili’, ‘temalı’, ‘sumo’ ve ‘mini sumo’ olmak üzere 3 kategoride yarıştı. Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürü Hüseyin Acır, bu gösterilerin 11 aylık bir emeğin finali olduğunu belirterek, uluslararası alanda yapılan tek robot yarışmasının bu olduğunu söy- ledi. Geçen yıl 20-25 robot ile yarışmaya katılan Japonya'nın bu yıl deprem dolayısıyla etkinlikte bulunamadığını ifade eden Acır, yarışmanın farkındalık oluşturmak için düzenlendiğini kaydetti. Acır, “Yarışmaya orta öğretimden 100 kurumdan bin 228, yüksek öğretimden ise 24 kurumdan 296 öğrenci yarışmaya başvurdu” dedi. Toplam 891 robotun yarıştığı yarışma sonunda Adana METEM öğrencileri ‘temalı robotlar’ kategorisinde en iyi tasarım ödülü aldı. Adana METEM henüz ikinci yılını doldurmasına rağmen daha önce de birçok başarıya imza atmıştı. Hazırladığı "Tekstil Sertifika Programlarının İncelenmesi" konulu projesi ile Avrupa Birliği tarafından desteklenmeye değer bulunan Adana Sarıçam METEM, ayrıca Milli Eğitim'in düzenlediği iki ayrı proje yarışmasında da dereceye girmişti. Okul, "İşte Biz de Varız-III- Girişimcilik ve Yenilikçilik Yarışması" ile "6'ncı Proje Tabanlı Beceri Yarışması’’nda dereceye girmişti. Adana METEM, 30'ar kişilik 10 sınıfta eğitim veriyor. Okulda 80 yataklı yurt ve 42 yataklı misafirhane de bulunuyor. Sayı: 375 - Haziran 2011 21 Ayın Konusu AVRUPA MODAYI TÜRK KUMAŞI İLE YARATIYOR Yavaş yavaş krizden çıkmaya başlayan Avrupa, Türk kumaşından vazgeçmiyor. Türk kumaşını tercih eden ülkeler artarken, Avrupa’ya yapılan ihracatta da gözle görülür değişim yaşanıyor. Ağırlıklı olarak Türkiye’den kumaş alan İtalya’nın tekstil ihracatımızdaki payı 2.7 puan birden arttı. İkinci sırada ise Rusya var. Türk tekstilinin en önemli pazarı olan Avrupa, Türk kumaşından vazgeçemiyor. Bu yılın ilk 4 ayında tekstil ürünleri ihracatı yüzde 32.39, hazır giyim ihracatı ise yüzde 14.88 artarken, mal grupları itibariyle kumaş ihracatındaki artış dikkat çekti. 2010 yılında aylık ortalama kumaş ihracatı 360 milyon dolar düzeyindeyken bu yıl, bu rakam 400 milyon doların altına düşmedi. Hatta nisanda aylık kumaş ihracatı 523 milyon dolara ulaştı. Kumaş ihracatındaki artışta Türk kumaşından vazgeçemeyen Avrupalı alıcıların etkisi büyük oldu. Bu durum Avrupa moda sanayinin yavaş yavaş krizden çıkmaya başladığını da ortaya koydu. Bu dönemde en fazla kumaş ithalatı başta İtalya olmak üzere Rusya, İtalya, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelere yapıldı. İtalya’ya gerçekleştirilen dokuma kumaş ihracatı ilk 3 ayda yüzde 32.2 arttı. Rusya’ya kumaş ihracatı yüzde 0.7, Almanya’ya ise yüzde 34.8 artış gösterdi. Avrupa pazarında en çarpıcı gelişme İtalya’da yaşandı. Bu yılın ilk 4 aylık döneminde bu ülkeye yapılan tekstil ve hammaddeleri ihracatında yüzde 70’lik artış yaşanırken, bu ülkenin toplam tekstil ürün- Sayı: 375 - Haziran 2011 22 leri ihracatındaki payı da yüzde 9.7’den yüzde 12.41’e kadar çıktı. Rusya ise yüzde 12.09 pay ile İngiltere’nin ardından ikinci oldu. En fazla iplik ihraç eden ülkeler ise sırasıyla İtalya, Rusya Federasyonu, Almanya, İngiltere ve Fransa olarak sıralandı. İtalya’ya iplik ihracatı yüzde 125, Rusya’ya yüzde 34.6, Almanya’ya yüzde 36.8, İngiltere’ye yüzde 37.1, Portekiz’e ise yüzde 160 arttı. İhracat verilerine göre tekstilde alt mal Türk Kumaşı grupları itibariyle bazı kalemlerde önemli değişimler de yaşandı. Elyaf ihracatı yüzde 53.6, iplik ihracatı yüzde 51.9 artış gösterdi. İplik kalemlerinden en fazla ihracat artışı ise yüzde 122 ile pamuk ipliğinde yaşandı. Sentetik iplikteki ihracat artışı yüzde 31’e ulaşırken ipek ipliği ihracatındaki artış ise yüzde 4.4’te kaldı. Yılın ilk 4 ayında yapılan tekstil ürünleri ihracatının yarıdan fazlası Avrupa Birliği (AB) ülkelerine gerçekleştirildi. Hazır giyim ve konfeksiyon ürünleri ihracatının yüzde 80’i ise yine AB ülkelerine yapıldı. Bu dönemde en fazla hazır giyim ve konfeksiyon ürünü ihraç edilen ülkeler sırasıyla Almanya, İngiltere, Fransa ve İspanya oldu. Yılın ilk 4 ayında yapılan toplam 5.4 milyar dolarlık hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının yüzde 26’lık bölümü Almanya’ya gerçekleştirildi. Almanya’ya yapılan hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı 1.4 milyar dolara ulaşırken, bu ülkeye en yakın ihracat rakamı 670 milyon dolarla İngiltere oldu. İngiltere’yi 440 milyon dolarla İspanya, 299 milyon dolarla da İtalya izledi. Yılın ilk 4 aylık döneminde yapılan hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının büyük bölümünü tişört, atlet ve benzeri ürünler oluşturdu. Bu ürünlerden 860 milyon dolara yakın ihracat yapılırken geçen yıla göre 4 aylık artış ise yüzde 11.6 oldu. Yine ilk 4 ayda 305 milyon dolarlık kadın takım elbisesi ve TEKSTİLCİLER İÇİN YENİ STRATEJİ Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) tarafından hazırlanan ''İl İl Dış Ticaret Potansiyeli Araştırması''na göre tekstil ve hazır giyimde kalıcı ihracat artışı ‘evliliklerle’ sağlanacak. Buna göre iller, hangi ülkenin ithalatıyla bağdaştığını, hangi ülkeye ürünlerini kolay şekilde ihraç edebileceklerini görebilecek. Bu konuda bir örnek veren Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, “Kilis ve Osmaniye, tekstil elyafı sektöründe ortak üretim desenine sahip ve bu illerin tamamlayıcısı olanı Romanya'dır” dedi. Öncelikle her bir ilin üretim ve ihracat potansiyellerinin, hangi ülkelere yönlendirilmesi gerektiğine baktıklarını vurgulayan Çağlayan, şunları söyledi: “Bu yoktu. Her bir ilimiz, hangi ülkenin ithalatı ile bağdaşıyor. Yani hangi ilimizin müşterisi kim? Artık illerimiz en rekabetçi ve kolay şekilde ürünlerini hangi ülkelere ihracat edebileceklerini görecekler. Artık Mersin, Ankara, Adana, Isparta, Diyarbakır illerimiz, bugüne kadar herkesin mal satmaya çalıştığı pazarlara gözü kapalı girmeye çalışmak yerine, kendi ilinin ihracat ürünlerini talep eden pazarlarda savaş vermeye çalışacak. Her işi yaparım ve herkese satarım dönemi kapandı. Stratejik çalışmalar önemli. Biz de bu çalışmayla gördük ki, aslında her bir ilimizin ihracat sepetinde farklı ürünler var.'' Çağlayan’ın verdiği bilgiye göre çalışma kapsamında birbirine komşu illerin, ihracata konu ürünlerinin üretiminde benzer türden ürün desenleri var. Bu kapsamda belirlenen 14 bölgesel güç merkezinden tekstil ve hazır giyimle ilgili olanlar ve partnerleri şöyle sıralandı: - Edirne ve Kırklareli giyim eşyası üretirken, İngiltere bu illerin doğal tamamlayıcısı. - Kilis ve Osmaniye, tekstil elyafı sektöründe ortak üretim desenine sahip ve bu illerin tamamlayıcısı Romanya. - Adıyaman, Malatya ve Kahramanmaraş, giyim eşyası, tekstil elyafı ve makine-cihaz üretiminde birbirine yakın ve İngiltere ile Danimarka bu illerimizin ihracatında tamamlayıcı ülke konumunda. - İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bursa, Yalova, giyim eşyası ve tekstil ürünlerinde benzerlik gösterirken, Rusya, Kanada, Nijerya ve Suudi Arabistan ile tamamlayıcı. - Hakkari, Şırnak ve Mardin, demir çelik, tekstil elyafı, giyim eşyası ve hububat üretiminde Ortadoğu ile uyumlu. - Antalya, Mersin, Hatay ve Adana, sebze-meyve, tekstil elyafı ve demir çelik üretiminde ortak ve Rusya, BAE, İngiltere ve Cezayir ile yakınlık söz konusu. Sayı: 375 - Haziran 2011 23 Ayın Konusu etek, 252 milyon dolarlık kazak ve hırka ihracatı yapıldı. Yılın ilk 4 ayında en fazla ihracat artışı ise yüzde 76.8 ile çocuk paltosu ve kaban gibi ürünlerde yaşandı. MAL GRUPLARI İTİBARİYLE İHRACAT (MİLYON DOLAR) 2010 Toplam 10.549.2 1.530.7 87.4 4.554.4 132.7 396.5 3.949.0 1.139.0 121.0 410.0 DIŞ GİYİM EV TEKSTİLİ SPOR KIYAFETLERİ KUMAŞLAR EL HALILARI GECE KIYAFETİ İPLİKLER GİYİM AKSESUARI BEBE GİYİM İÇ GİYİM 2011 Ocak 956.4 131.1 7.6 403.4 8.2 27.8 140.0 101.4 10.5 30.8 2011 Şubat 945.8 132.3 9.2 420.9 9.3 28.6 144.9 96.9 9.8 36.0 2011 Mart 1.039.0 145.7 7.8 480.5 1.7 30.8 176.1 98.0 10.5 46.5 2011 Nisan 1.010.5 154.4 7.7 523.0 22.9 28.5 169.7 89.5 9.6 54.4 ÜLKE GRUPLARI İTİBARİYLE İHRACAT (BİN DOLAR) Hazırgiyim ve Konfeksiyon Afrika Ülkeleri AB Ülkeleri BDT Ülkeleri Diğer Avrupa Ülkeleri Kuzey Amerika Serbest Ticaret Okyanusya Ülkeleri Ortadoğu Ülkeleri Serbest Bölgeler Uzakdoğu Ülkeleri Tekstil ve Hammaddeleri Afrika Ülkeleri AB Ülkeleri BDT Ülkeleri Diğer Avrupa Ülkeleri Kuzey Amerika Serbest Ticaret Okyanusya Ülkeleri Ortadoğu Ülkeleri Serbest Bölgeler Uzakdoğu Ülkeleri Sayı: 375 - Haziran 2011 24 Nisan Nisan Ocak-Nisan Ocak-Nisan 2010 2011 2010 2011 Pay(%) 1.195.373 1.405.545 4.729.167 5.432.690 12.56 33.518 35.667 116.705 99.073 1.82 942.748 1.112.885 3.785.932 4.393.854 80.88 48.714 53.241 172.612 221.443 4.08 37.496 38.397 144.844 143.970 2.65 35.543 39.194 146.163 158.408 2.92 911 1.338 4.446 7.303 0.13 69.667 90.588 241.844 277.918 5.12 16.728 18.392 78.826 79.677 1.47 6.101 7.175 22.372 24.513 0.45 560.147 760.239 2.064.033 2.732.696 6.32 63.133 76.007 213.655 242.727 8.88 258.757 382.684 970.349 1.378.995 50.46 90.596 121.808 345.721 455.913 16.68 16.819 19.317 60.278 63.951 2.34 21.477 29.243 79.581 100.512 3.68 1.236 1.545 4.534 6.028 0.22 51.447 58.966 191.699 230.491 8.43 20.704 23.083 66.939 92.078 3.37 13.408 19.968 42.299 56.188 2.06 Bu arada 2010 yılının rakamları, mal grupları itibariyle yapılan ihracatın boyutlarını da ortaya koydu. Buna göre Türkiye 2010 yılında toplam 410 milyon dolarlık iç giyim ihracatı yaptı. Ev tekstili sektöründeki iddiasını her geçen gün artıran Türkiye'nin bu ürün grubunda geçen yıl yaptığı ihracat miktarı ise 1.5 milyar doları aştı. Kumaş ihracatı ise 4.5 milyar dolara ulaşırken, toplam dış giyim ihracatı da 10.5 milyar doları buldu. Türkiye, geçen yıl 3.9 milyar dolar da iplik ihracatı yaptı. ‘Made in Turkey ibaresi aranıyor’ Tekstil ihracatında yaşanan bu değişime dikkat çeken Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, inovasyon ve tasarımın günümüzde çok önemli hale geldiğini belirterek, ihracatta kalıcı artışın ve dünyayla rekabetin fiyat indirimiyle değil tasarımdan geçtiğini vurguluyor. Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay ise Türk Kumaşı EN FAZLA İHRACAT YAPILAN ÜLKELER (BİN DOLAR) 2009 yılında uygulanan antidamping sürecinin ardından Bursa'da tüm tekstil tesislerinin çalıştığını belirterek, “Dünyada Made in Turkey ibaresi aranır hale geldi" diyor. Tekstil sektörünün 2010 sonu itibariyle yüzde 19 artış kaydederek, Türkiye ortalamasının üzerinde bir performans sergilediğini söyleyen Burkay, sektörün 2011 Nisan ayında yüzde 36’lık artışla tüm zamanların rekorunu kırdığını da hatırlatıyor. Burkay, artık Türkiye’nin tekstil sektöründe dünyada söz sahibi ülke olan İtalya’nın tahtını salladığını belirterek, “Ortadoğu’dan Asya’ya, Kafkaslar’dan Balkanlar’a kadar ‘Made in Turkey’ ibaresi aranır oldu. Bu başarının sürdürülebilir olması için tüm zorluklara göğüs gererek canla başla çalışıyoruz” diyor. HAZIR GİYİM VE KONFEK. ALMANYA İNGİLTERE İSPANYA İTALYA DANİMARKA BELÇİKA ABD RUSYA İSVEÇ IRAK ROMANYA İSRAİL AVUSTURYA İSVİÇRE POLONYA BULGARİSTAN ÇİN HALK CUMH. İRAN İRLANDA TEKSTİL VE HAMMAD. İTALYA RUSYA ALMANYA POLONYA ROMANYA İRAN İNGİLTERE ABD İSPANYA BULGARİSTAN FRANSA HOLLANDA YUNANİSTAN UKRAYNA BELÇİKA SURİYE ÇİN HALK CUMH. PORTEKİZ İSRAİL HONG KONG AVUSTURYA DANİMARKA IRAK AVUSTRALYA Nisan Nisan Ocak-Nisan Ocak-Nisan 2010 2011 2010 2011 Pay(%) 1.195.373 1.405.545 4.729.167 5.432.690 12.56 303.752 369.020 1.182.185 1.419.066 26.12 169.882 173.699 629.151 670.539 12.34 90.269 124.572 348.504 440.269 8.10 42.898 64.524 254.570 299.653 5.52 31.997 35.624 139.625 166.703 3.07 31.552 30.921 137.678 143.994 2.65 31.363 34.968 126.099 137.095 2.52 25.740 26.456 81.463 113.422 2.09 25.368 26.246 99.598 113.602 2.09 19.145 23.471 73.480 77.896 1.43 12.879 17.817 66.086 63.166 1.16 14.031 17.778 49.606 54.894 1.01 11.774 13.664 49.357 52.254 0.96 10.994 10.933 45.826 46.706 0.86 13.201 16.371 44.246 48.024 0.88 7.342 6.638 23.362 28.865 0.53 2.536 4.769 10.034 16.099 0.30 3.832 5.812 25.154 25.105 0.46 6.601 5.245 25.709 21.491 0.40 560.147 760.239 2.064.033 2.732.696 6.32 54.408 91.514 200.002 339.211 12.41 67.770 88.549 253.068 330.318 12.09 34.312 49.723 122.521 168.918 6.18 20.007 27.571 77.226 105.573 3.86 22.629 28.989 89.401 101.217 3.70 18.460 25.235 73.052 97.569 3.57 18.976 27.761 71.271 96.725 3.54 18.821 25.985 68.716 88.351 3.23 15.665 23.507 53.541 87.190 3.19 19.359 25.071 70.951 83.157 3.04 15.219 19.683 53.279 67.327 2.46 9.875 15.692 41.947 55.116 2.02 9.832 13.693 40.546 54.177 1.98 8.158 15.281 30.063 51.772 1.89 9.169 13.207 40.184 50.801 1.86 12.680 7.682 42.114 45.038 1.65 8.395 8.811 37.745 43.575 1.59 6.877 10.771 23.465 43.095 1.58 7.167 9.137 25.284 30.696 1.12 4.694 11.844 15.139 29.294 1.07 2.084 3.929 8.091 12.224 0.45 2.051 3.847 7.579 10.813 0.40 2.226 2.957 12.282 9.086 0.33 849 1.303 3.505 5.211 0.1 Sayı: 375 - Haziran 2011 25 Vergi Dünyası KOCASI KARISININ İŞYERİNİ BEDELSİZ KULLANABİLECEK Başlığı okuyunca, “Ne yani, kocası karısının işyerini bedelsiz kullanamayacak da kim kullanacak?” diye sormayın. Uygulama, düşündüğünüzün tam aksi... Olay ne? Yürürlükteki Gelir Vergisi Kanunu’nun 73. Maddesi’ne istinaden, Maliye; - Bir avukatın, mülkiyeti karısına ait büroyu, kira ödemeden kullanamayacağı, - Bir doktorun babasına ait büroyu, kira ödemeden muayenehane olarak kullanamayacağı, - Bir şahsın, mülkiyeti kendisine ait mağazayı, babasına bedelsiz kiralayamayacağı, - Bir şahsın, sahibi olduğu işyerini, ortağı olduğu şirkete bedelsiz kiralayamayacağı görüşünde olup, uygulaması da bu yönde. Gayrimenkulün “konut” olarak; annebabaya, çocuğa, toruna ya da kardeşe bedelsiz olarak kiraya verilmesi kabul ediliyor ancak “işyeri” olarak bedelsiz kiralama kabul edilmiyor. Bedelsiz kullanırsa İşyerlerinin, gayrimenkul sahibinin eşi, çocuğu, torunu, anne-babası ya da kardeşi tarafından bedelsiz yani kira ödemeksizin kullanılması halinde, bu durum tespit edildiğinde, Maliye’nin denetim elemanları; “Madem kira almıyorsunuz, o halde almış gibi emsal kira bedelini beyan edip, gelir vergisi ödeyin” diyorlar. Hemen ardından; emsal kira bedeli üzerinden “gelir vergisi” ve verginin bir katı “vergi ziyaı cezası” hesaplanıyor. Ayrıca gecikme faizi de isteniyor. Yıllardır, örneğin 10-20 yıldır hatta 30 yıldır süregelen uygulama böyle.. Uygulama böyle ama çok kişi hala tepki gösterip, ısrarla soruyor; Sayı: 375 - Haziran 2011 26 Prof. Dr. Şükrü KIZILOT uygulanmak suretiyle tarhiyat yapılamaz (Dn. Dördüncü Daire, 12 Kasım 2009 Tarih ve E.2007/5706, K.2009/5619).” Yasa değişmeli “İki dairem var. Birini kızım konut olarak, diğerini de avukat olan oğlum büro olarak kullanıyor. Kızımla ilgili bedelsiz kullanım kabul ediliyor, oğlumla ilgili bedelsiz kullanım ‘konut değil büro olarak kullanıyor’ diye kabul edilmiyor. Olacak iş mi?” “Sahibi olduğu araziyi, yüzde 91 paylı ortağı olduğu şirkete kira almadan kullandıran şahıs adına; kira sözleşmesinin bulunmaması ve kira ödenmediğinin tespit edilmesi durumunda, ‘emsal kira bedeli’ Bilindiği gibi, Danıştay’ın kararları ilgili uyuşmazlık için geçerli. Benzeri bir olayda, inceleme elemanı o karara uymak zorunda değil. Öte yandan Danıştay kararlarının “düzenleme fonksiyonu” yani benzer olaylar için içtihat yaratması, “vergilemede güvenliği sağlama fonksiyonu” yani yasalara uygun olmayan bir vergilendirme işleminin, yargı organınca iptal edilebileceği düşüncesi ve buna benzer uygulamaların, tarafları yasalara uymaya yönlendirme özelliği var (Bkz. Prof. Dr. Şükrü Kızılot - Av. Zuhal Kızılot, Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları, Ankara-2010, 18. Baskı, s.76-77). Bu konuda bir yasa değişikliği yapılıp, konut-işyeri ayırımına son verilmesi gerekiyor. Yargı ne diyor? Yargı’nın bu konuya bakışı, daha gerçekçi. Elimizde iki örnek karar var. Birlikte bakalım. “Sahibi bulunduğu taşınmazı, eczacılık işi ile uğraşan eşine kira almadan tahsis eden şahsın, kira geliri elde ettiği ortaya konmadan ‘emsal kira bedeli’ esasına göre gelir vergisi tarhiyatı yapılması hatalıdır (Danıştay Dördüncü Daire, 18 Aralık 2006 Tarih ve E.2006/3911, K.2006/2799).” Sayı: 375 - Haziran 2011 27 Ekonomik Diyalog İKİNCİ YARIYA GİRERKEN 2011 yılını yarıladık. Bazı veriler henüz yarıyılı göstermese de yılın kalanı için ipuçları veriyor. Küresel krize büyük ölçüde balonlar neden oldu. Bu yeni bir şey değil. Geçmişte de birçok balon örneği var. 1630’larda Kanuni Sultan Süleyman’ın hediyesi olarak Hollanda’ya götürülen lale soğanının yarattığı büyük ve sanal ticaret balonu patladığında ortaya büyük bir zarar çıkmıştı. Hollanda ekonomisi bu büyük zarara karşılık toparlanmayı başardı. Bunun nedeni ekonominin yalnızca balonlardan ibaret olmaması, balonların yanında reel üretimin de mevcut bulunmasıydı. 1990’lardan itibaren ama özellikle de 2000’lerde ABD’de büyük bir emlak balonu oluşmaya başladı. Fiyatlar şişiyor, fiyatlar arttıkça arz da artıyordu. Sonunda balon 2008 yılında patladı. Büyük bir çöküntü oldu. Buna karşın ABD’nin toparlanacağı yönündeki görüşler çok daha ağır basıyor. Çünkü ABD’de bu balonların dışında reel bir üretim var. Yunanistan ise bu iki örnekten oldukça farklı bir görünüme sahip bulunuyor. Yuna- Sayı: 375 - Haziran 2011 28 nistan ekonomisinin neredeyse tamamı bir balon görünümü çizdiği, yani reel sektör güçlü olmadığı için artık patlama aşamasına gelmiş olan balon patladığında geriye pek bir şey kalmayacak. Euro Bölgesi’ni bekleyen tehlike Konu yalnızca Yunanistan’la sınırlı olsa belki de bu kadar endişeye yer olmayacak. Ne var ki sırada İrlanda ve Portekiz var. Onların durumu da hiç parlak görünmüyor. Bu ülkelerin çıkardığı tahvillerin risk primleri (CDS’ler) öylesine yükselmiş durumdaki bu ekonomiler o maliyetlerle borçlanamıyorlar. Tek çıkış kapısı olarak IMF ve AB’nin fonları kalıyor geriye. Onların da sınırları ve koşulları belli. Mayıs ayı yoğun biçimde Yunanistan’ın ve hatta başka ülkelerin Euro kapsamından çıkarılıp çıkarılmayacağı tartışmalarıyla geçti. Bu tartışmalara karşın Euro öteki para birimleri karşısında güçlü kalmayı sürdürdü. Bunun iyi bir şey olup olmadığı da ayrıca tartışmalı bir konu. Usame Bin Ladin’in öldürülmesinin hemen ardından yaşanan yön şaşkınlığı piyasalardaki dengeyi bir anda değiştirdi. Altın, inişli çıkışlı bir eğilim içine girerken dolar güç kazanmaya başladı. Bunun temel nedeni ABD ekonomisine güvenin arttığına ilişkin işaretlerin ortaya çıkmasıydı. Oysa ABD ekonomisinde dünden bugüne değişen pek bir şey olmadı. Tek değişen şey beklentilerdi. Altına hücum Altın fiyatlarında Nisan ayında başlayan çıkış kritik eşiklerden birisi olarak kabul edilen 1.500 USD/Ons fiyat düzeyinin aşılmasına yol açtı. Altın fiyatlarındaki yükselişin çeşitli nedenleri var. Her ne kadar toparlanma görüntüsü sergiliyor olsa da dünya ekonomisindeki belirsizlik sürüyor. Gelişmiş ülkelerde büyüme sınırlı, işsizlik halen yüksek, talep, verilen büyük bütçe açıklarına karşın düşük kalmaya devam ediyor. Mali sistem- Dr. Mahfi EĞİLMEZ deki gevşek politikaların yarattığı enflasyonist bekleyişler giderek artıyor. Standard and Poor’s tarafından ABD’nin reyting notunun negatif görünüme düşürülmesinden sonra küresel sistemin en önemli rezerv parası olan doların değer kaybetmesi hızlanmış bulunuyor. Böyle bir ortamda altın talebinin artması ve bunun fiyat yükselişine neden olması doğal görünüyor. Çin başta olmak üzere gelişme yolundaki ülkelerin (GYÜ) öteden beri var olan altın talebinde bu kez rezerv değişikliği amacı taşıyan artışlar da altın fiyatlarının yükselme nedenleri arasında sayılıyor. Çin’in yılın ilk çeyreğindeki külçe altın talebi bu şekilde devam ederse altın talebinde artışın önemli boyutlara ulaşacağı tahmin ediliyor. Kısacası ekonomide ve parasal ilişkilerde işler karışınca herkes yine binlerce yıllık değer saklama aracı olan altına dönüyor. Altın önümüzdeki dönemde inişli çıkışlı bir seyir izlese de yönü yukarı doğru görünüyor. Çin ve Hindistan ağırlığını koyuyor IMF’nin Asya bölgesi görünümü raporu başta Çin ve Hindistan olmak üzere Asya bölgesinin oldukça hızlı büyüdüğünü gösteriyor. Sanayileşmiş Asya, yani Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın 2011 yılında ortalama yüzde 1.7 büyümesi beklenirken, yeni yükselen Asya’nın yüzde 8.1 büyüyeceği tahmin ediliyor. Bu olağanüstü büyüme oranının altında yine Çin (yüzde 9.6) ve Hindistan (yüzde 8.2) var. Yapılan tahminler bu hızla devam ederse Çin’in önümüzdeki on yıl içinde ABD’nin önüne geçerek dünyanın en büyük ekonomisi konumuna geleceğini vurguluyor. ABD ikinciliğe inerken Hindistan üçüncü sıraya çıkacak ve Japonya dördüncü sıraya gerileyecek. Çin için önümüzdeki dönemin en önemli sorunlarından birisi enflasyon olacak. Şu sıralarda Çin’de enflasyon yüzde 5.3 oranında bulunuyor ve daha yükselecek gibi görünüyor. Özellikle petrol ve gıda maddeleri fiyatlarındaki artışlar Çin’i önemli ölçüde etkilemeye devam ediyor. Çin hızlı büyümekle birlikte bu büyümeyi dengeli olarak sür- dürebilmek için enflasyonu denetim altında tutmak zorunda. Bu, çok kolay bir makroekonomik denge değil. O nedenle Çin’in işi de kolay görünmüyor. Türkiye’nin çılgın projeleri Başbakan çılgın projeyi açıkladı. Bu proje Kanal İstanbul adını taşıyor. Henüz üzerinde fazlaca tartışılabilecek bir proje değil. Çünkü ayrıntıları belli olmadı. Buna karşılık kamuoyunda adına çılgın proje denilen bir başka proje daha açıklandı: Sıfır reel faiz projesi. Bankaların mevduata verdiği net faiz yüzde 7 dolayında. TCMB, yılsonu için enflasyon beklentisini yüzde 6.9 olarak açıkladığına göre reel faiz zaten sıfır olarak karşımıza çıkıyor. Buna göre Başbakanımızın açıkladığı açıdan konuya bakarsak Türkiye, Türk tasarruf sahiplerine sıfır reel faiz veriyor. Buna karşılık yabancı yatırımcılar Türkiye’den ciddi reel faiz kazanıyor. Çünkü onların ülkesinde enflasyon bizimkinin üçte biri oranında bulunuyor. Ne var ki onlar da TL’nin değer kaybetmesi riskini taşıyorlar. Mayıs ayındaki hareketlenme onlara da para kaybettirdi. Bana sorarsanız bir başka çılgın proje de cari açığı bu düzeyde sürdürmeye çalışmak. İlk çeyrekte cari açığımız 22 milyar doları aşmış bulunuyor. Bu hızla gidersek yılsonunda 70 milyar dolara ulaşmamız ihtimal dâ- hilinde görünüyor. Bu, yılsonunda yüzde 8 ile 9 arasında bir cari açık/GSYH oranına ulaşacağımız anlamına geliyor. Türkiye’nin bu açığı sürdürmesine olanak yok. Yani seçimden sonra vergi harekâtına hazır olmamızda yarar bulunuyor. Çünkü para politikası bu işi tek başına çözümlemekten oldukça uzak görünüyor. Herkes müteahhit olmaya başladı Türkiye’nin her tarafında ama özellikle İstanbul’da sürekli yeni gayrimenkul projeleri açıklanıyor ve insanlar bu projelere ilgi gösteriyor. Parası olan birçok kişi müteahhitliğe başlıyor. Düşük faizler, tasarruf sahibini mevduat ya da bono almak yerine gayrimenkul alımına yönlendiriyor. Ayrıca ucuz kredinin yolunu açtığı için gayrimenkule yönelik talebin de sürekli olarak artmasını sağlıyor. Bu döngü içinde fiyatlar tırmanıyor, ortaya çıkan her yeni proje bir öncekinden daha yüksek fiyatlarla piyasaya sunuluyor ve önceki projelerin de değerlerinin artmasına yol açıyor. İstanbul’da kentsel dönüşüm, finans merkezi ya da çılgın proje gibi öykülere dayalı birçok yeni inşaat projesi mantar gibi bitiyor. Günün birinde piyasada talep kalmadığı anda bu değerlerin baş aşağıya gitme olasılığı var. Yani Türkiye’de de tıpkı ABD’de olduğu gibi bir emlâk balonu şişiriliyor. Neyse ki bizde gayrimenkule dayalı türev ürünler yok. Ama cari açık çılgınlığıyla gayrimenkule hücum çılgınlığı birleşince sonucun ne olacağını kestirmek pek de kolay değil. Sayı: 375 - Haziran 2011 29 Haznedar TORBA KANUN MU, ÇORBA KANUN MU? Uzun süre tartışıldı. Mecliste görüşülürken muhalefet ve iktidar üzerinde bir türlü anlaşamadı. Derken yasalaştı. Cumhurbaşkanı geç onaylayacak, bir ay daha uygulama süresi kazanılacak, dendi. Ama olmadı, 25 Şubat 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanınca, pek çok maddenin uygulama süresi Nisan ayı sonunda sona erecek, diye beklenirken Bakanlar Kurulu süre uzatımına gitti. Özellikle vergi kanunları ile ilgili ödeme süreci hariç tutulursa, beyan ve ödeme sürelerine ilişkin maddeleri geniş çapta 2 Mayıs 2011 tarihi itibariyle uygulandı bile… Ancak, pek çok kanunun pek çok maddesinde yapılan değişikliklerin çoğu uygulanmış olsa bile, ileride de uygulanacak daha pek çok hükmün mevcut olduğu bir gerçek. Unutmayalım ki bu süreçte, yasa üzerinde konferanslar düzenlendi, köşe yazıları yazıldı… Adı o kadar uzundu ki, kamuoyuna takdim edilirken “Torba Kanun” denildi… İşin içinden çıkıldı zannedildi. Ve olay neredeyse unutulmak üzere… Kanun yasalaşıncaya kadar, yazıp yazmamakta tereddüt ettim, acaba bir şeyler yazsam mı diye... Sonra düşündüm, bu ka- Sayı: 375 - Haziran 2011 30 dar kapsamlı bir yasal düzenleme hakkında 2 sayfada neler yazılabilir, dedim kendi kendime... Çünkü kanun nereden bakılsa bakılsın yorum yapılmadan sadece, maddeleri yazıldığında 143 sayfalık bir metin çıkıyor karşımıza… Kaldı ki, değerli hocamız Prof. Dr. Şükrü Kızılot, konuyu hepimizden çok daha iyi bilen ve enine boyuna her yönüyle analiz edip ilgililerin bilgisine en ayrıntılı biçimde sunan kalemiyle zaten bu işi yapıyor, benim iki sayfalık yazdıklarım neye yarar, kim okur, diye düşündüm. Düşündüm, amma gelin görün ki, 2 sayfayı yazamadan bir türlü içime sindiremedim, sessiz kalmayı… Niye mi? Torba mı, çorba mı? Şöyle bir düşünün, 215 maddelik 143 sayfadan oluşan 6111 Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu” kamuoyunun tabiriyle “Torba Yasa” diye iktidar olarak Meclis’ten geçirmişsiniz. İçinde aklınıza gelebilecek her konuda yeni bir düzenlemeye gitmişsiniz. Neler yapmamışsınız ki, ➢ Tam 126 yasada değişiklik yapmışsınız. ➢ Ancak bu değişiklik, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun gibi iki ayrı yasa ile birlikte düşünüldüğünde tüm vergi kanunları devreye girdiğinden bu kez değiştirilen ilgili yasaların sayısı 82 adet daha arttığı için değişiklik yaptığınız yasa sayısını 208’e yükseltmişsiniz. ➢ Öyle ki Dışişleri Bakanlığı’nın kadrolarından Devlet Memurları Kanunu’ndaki değişikliklere, vergi kanunlarından gümrük tarifelerine, askerlik kanunundan tütün kanunundaki düzenlemelere kadar aklınıza gelen 208 yasal düzenlemeyi ilgilendiren yepyeni düzenlemeleri gerçekleştirmişsiniz. ➢ Devletin alacaklı olduğu mükellefle ihtilaflı olan, mahkemelere intikal etmiş ama henüz sonuçlanmamış alacaklarınızdan bir kısmından vazgeçerek sulhen mükellefle aranızdaki ihtilafı çözmeye çalışmışsınız. ➢ Mükelleflere kolaylık adı altında son beş yıllık zamanaşımını dikkate alarak eski yıllarda beyan ettikleri vergilerin matrahını artırırlarsa ya da beyan etmedikleri kazançlar olup da bunları pişmanlık hükümlerinden yararlanarak veya kanunda belirtilen asgari tutarlarda artırarak yine de yasada belirlenen sürelerde öderlerse hiçbir vergi incelemesi yapılmayacağına dair garanti vermişsiniz. ➢ Mükelleflere bir kolaylık da stok hesaplarında veya şirketlerin kasa ve banka hesaplarında var olduğu görünen aktif varlıkların, işletmelerde fiilen mevcut olmaması halinde yüzde 3 oranında vergisi ödenmek kaydıyla hesaplardan çıkarılmasına izin vermişsiniz. ➢ Kesinleşmiş kamu alacaklarından ödenmeyenlerin aslının ödenmesi durumunda, ceza ve gecikme zamlarında önemli ölçüde alacaklarınızdan vazgeçmişsiniz. ➢ Sosyal Güvenlik Kurumu’nun alacakları ile ilgili olarak gerek bizzat hak sa- Tevfik ALTINOK Hazine ve Dış Ticaret Eski Müsteşarı Finans Kulüp Başkanı hiplerinin, gerekse prim borcunu zamanında yatırmamış iş sahiplerinin Kurum’a olan borçlarının asıllarının ödenmesi kaydıyla fer’i alacaklarınızın bir kısmından vazgeçmişsiniz. ➢ Vergi kanunları ile Vergi Usul Kanunu’nun mükellefiyete ilişkin pek çok maddesinde süreklilik teşkil edecek şekilde yeni düzenlemelere gitmişsiniz. ➢ Kamu İktisadi Teşebbüsleri Kanunu’nda kalıcı değişiklikler yapmışsınız. ➢ Türkiye mali piyasalarını yakından ilgilendiren 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nda, 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda daha pek çok finansal kurum ve kuruluşun teşkilat yasalarında değişiklerle düzenlemelerde çok önemli değişikliklere gitmişsiniz, bazı finansal kurum ve kuruluşun teşkilat merkezini İstanbul’a nakletmişsiniz. ➢ Bunlar da yetmemiş, Devlet İhale Kanunu’nda, Devlet memurlarının çalışma esaslarında, sendika kurma hakkına ve grev yasağına ilişkin düzenlemelerde, Devlet Su İşleri’nde, Karayolları’nda, meslek teşekkülleri olarak odalar ve borsa teşkilatında, belediye ve Büyükşehir Belediyeleri’nde, enerji ve ulaştırmada, yap-işletdevret modeline ilişkin esaslarda, kalkınma ajansında, 2011 bütçe kanununda, velhasıl akla gelebilecek her konuda yeni düzenlemeler yapmışsınız. Daha bunlar benim yazabildiklerim. Sanıyorum 215 maddelik yasal düzenleme içeriğinde yazmadığım, daha doğrusu yazamadığım nice değişiklik ve düzenleme olduğunu tahmin edebilirsiniz. Aslında, 6111 Sayılı “Torba” Yasa yürürlüğe girmeden önce de, girdikten sonra da başta Finans Kulüp ve İstanbul YMM Odası tarafından düzenlenen pek çok seminer ya da panele katıldım. Değerli hocamız Şükrü Kızılot’un da bulunduğu panelde söz alan bir katılımcı, anlatılanları dinledikten sonra, konuşmasına “Ben bu işi karıştırdım herhalde, bu yasa torba yasa mıydı, yoksa çorba yasa mıydı?” tarzındaki sözlerle başlayarak biraz kendisini şaşkın gibi göstermeye çalışsa da, aslında cinlikle dolu sorusuna o gün gülümsemiştik. Ama en azından ben haklı bu yaklaşım tarzı karşısında, oturum başkanı olarak söyleyecek söz bulamamıştım. Bu yol ve yöntem, doğru mu? Bugünkü iktidarın Meclis’ten geçirdiği tek bir yasa ile hem de 200’ü aşkın kanunda bir kalemde değişiklik yapması karşısında, cevaplandırılması gereken belki de en önemli sual, elbette bu yol “kanun kodifikasyonu”nda doğru bir yol ve yöntem midir, sualidir. Benim bildiğim bu suale verilecek cevap, bunun doğru bir yol ve yöntem olmadığı yönündedir. Yasaların kanunlaştırılmasında, bize öğretilen, her bir yasal düzenlemenin tek bir kanunla yapılması, bir madde ile “bu kanuna aykırı hükümler yürürlükten kaldırılmıştır” şeklindeki bir düzenlemenin de muğlâk olması nedeniyle ve kanun koyucunun ne yapmak istediğini açıkça ortaya koymayan bu tür düzenlemelerin yapılmamasının gerektiği yönündedir. Bu konuda hatırladığım kadarıyla, ilk uygulama Sayın Turgut Özal’ın Başbakan olarak göreve geldiği 1983 yılının Aralık ayında 1567 Sayılı Kanun’a göre yürürlüğe konulan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkındaki 17 Sayılı Kararı tenkidi ile başlamıştı. O tarihlerde, aynı konuda olmasına rağmen Bakanlar Kurulu’na Hazine tarafından sevk edilen taslaklarda birden fazla tebliğe ilişkin konunun bir kalemde değiştirilmesi, neyin niçin değiştirildiğinin bile bilinme- mesi tenkit edilmişti. Ardından da, bu kez yapılanın tam tersine 17 Sayılı Karar’ın, 28 Sayılı tek bir kararla yürürlükten kaldırılması ve 1500 sayfalık düzenlemenin 1 sayfaya indirilmesine ilişkin düzenleme yapılmıştı. O zaman karşı çıktığım bu tarz bir düzenleme, Danıştay’ın kararlarıyla uygulanamaz hale gelince, 32 Sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkındaki Karar yürürlüğe konulmuş ve halen yürürlükte bulanan bu kararlar kambiyo rejimini şekillendirmişti. Daha sonraki tarihlerde ise özellikle Meclis’teki çalışmaların Meclis İç Tüzüğü’ndeki esaslar çerçevesinde Muhalefet Partileri tarafından engellenmesini önlemek üzere, iktidar partileri olarak Anavatan ve Doğru Yol Partileri’nin başvurduğu bir yol ve yöntem olarak “Torba Yasa” uygulamalarına gidildiği hepimizin malumudur. Unutulmayanlardan biri de, rahmetli Sayın Adnan Kahveci’ nin toplu halde pek çok yasanın yürürlükten kaldırılmasına ilişkin olarak Meclis’ten geçirilmesine yol açtığı kanun olmuştur. Yasallaştıktan sonra da Sayın Özal’ın karşı karşıya kalınan hukuki sorunlar nedeniyle “biz ne yaptık!..” dediğini hâlâ duyar gibiyim… Aslında, birden fazla yasal düzenlemeyi değiştiren, yürürlükten kaldıran bir yasal düzenlemede bir yerine 2 de olsa, 200 de olsa, hatta 2000 kanunda da değişiklik yapılmış olsa, yasal değişiklik, yasal değişiklik olarak yapılmış olacaktır. Yapılan bana göre uygun değildir. Eğer yapılmışsa, o zaman “torba mı, çorba mı” yorum ve yaklaşımlarını da, yapılacak ve söylenecek söz bulunamamasını da yadırgamamak gerekecektir… Sayı: 375 - Haziran 2011 31 Paranın Merkezinden TEK PARA Uluslararası para sisteminde tek bir para birimi kullanılması konusu yine gündemde. 2008 krizinin bir yansıması da global tek para yaratılarak önümüzdeki dönemlerde olası yeni finansal krizleri önleme noktasında yoğunlaşıyor. Özellikle 90’lı yıllarda “İkinci Bretton Woods Sistemi” diye adlandırılan ve bir anlamda da son krizin oluşmasına önemli katkılarda bulunmuş oluşumun yerine tek bir dünya parasını yerleştirmek daha yüksek sesle tartışılmaya başlandı. Kısaca özetlersek, 1915 yılında altına bağlı para sistemi çökünce yerine ancak 1944 yılında yenisi konulabildi. Arada geçen sürede ABD Doları, fiilen “de facto” dünya parası olarak işlev gördü. Birçok ülke dolara bağlanarak döviz kuru sistemini sürdürmeye çalıştılar. Sayı: 375 - Haziran 2011 32 Ne var ki 1915-1944 yılları arasında yaşanan iki dünya savaşı, ABD hükümetine doların değerinin korunması gibi bir görev verilmesini engelledi. Dünya, kuralları ve sorumluluğu olmayan bir sistem içinde çalkalandı durdu. İkinci Dünya Savaşı sona ermeden 1944 yılında ABD ve İngiltere’nin inisiyatifi ile Connecticut’ta gerçekleştirilen Bretton Woods Konferansı, yeni bir sistemin kurulması için yoğun çalışmalara sahne oldu. İngiltere’yi temsil eden Lord John Maynard Keynes ile ABD’yi temsil eden White, zaman zaman kıyasıya kapıştılar, tartıştılar. Sonunda, Birinci Bretton Woods Sistemi’ni de kurdular. Buna göre ABD Doları’nın değeri, onsu 35 dolar olan altına bağlandı. ABD, bu pariteyi koruyacağına söz verdi. Sözün anlamı, sağlıklı makroekonomik politikalarla bütçe açığı vermemesi ve ödemeler dengesinde sorun olmamasıydı. Aksi takdirde doların belirlenen bu değeri sabit kalmayacak, düşmesi ya da yükselmesi sistemin çalışmasını aksatacaktı. Bu yeni sistemi koruma ve kollama görevi IMF adı ile kurulan bir kuruluşa verildi. Her ülke, dolara karşı kendi parasının değerini belirleyip IMF’ye bildirecek, bir değişiklik yapmak için ise IMF’nin onayını alacaktı. Sistemin en önemli eksiğini yine Keynes gördü. Cari işlemler açığı veren ülkeleri “devalüasyon” yapmaktan kurtarmak için “cari işlemler fazlası olanlardan bu ülkelere para transferi” mekanizma- Gazi ERÇEL Merkez Bankası Eski Başkanı sının oluşturulmasını önerdi. Bu öneri ABD tarafından kabul edilmeyince sistem “engelli” bir biçimde doğdu. Ne var ki Birinci Bretton Woods Düzeni, ABD’nin yükümlülüklerini yerine getirmeyip yüksek oranlarda bütçe ve cari işlemler açığı vermesiyle 1971 yılında noktalandı. Yeni sistem “esnek kurlar” üzerine inşa edildi. 1973’ten bu yana uygulanmakta olan esnek kur sisteminde özellikle sanayileşmiş ülkeler arasında güçlü bir koordinasyon sağlanamayınca 10 ayrı çeşit döviz kuru ortaya çıktı. Bunun da ötesinde, Keynes’in vurguladığı gibi cari işlemleri sürekli açık veren ABD’nin dış finansman gereksinimi başta Çin olmak üzere cari işlemleri fazla veren ülkelerce karşılanmaya başlandı. Çin ile ABD arasındaki kur savaşları global düzeyde makro dengelerin daha da bozulması ve tasarruf fazlalarının ABD’ye akarak spekülatif balonların ortaya çıkması sonucunu doğurdu. 2007 yılında da konut balonu patlayınca kriz çıktı. Son aylarda özellikle Çinli yetkililer global para konusunu tekrar ortaya attılar. Onlara göre ABD Doları işlevini yapamıyordu. Oluşan ve de çözümü 2020’li yıllara dek uzayacak bütçe açıkları ABD Doları’nı zayıflatacak, dolara bağlı Çin parası RMB ise şimşekleri üzerine çekmekten kurtulamayacaktı. Konu adeta bir fasit daireye dönüşmüştü. Değeri düşecek olan dolar, Çin’in cari işlemler fazlasının sürmesine neden olacak, buna karşı değer kazanamayan RMB dünya ekonomilerinin dengesini bozacaktı. Yeni paraya gereksinim Böylesi bir ortamda yeni bir global paraya gereksinim duyulduğunu savunanlar, şu gerekçeleri ortaya koymaktalar: • Dolar artık güçlü bir para değil. Giderek de zayıflayacak. Doların hakim olduğu global para sistemini sürdürmek zorlaşacak. Özellikle ABD’nin dünya ekonomilerinde parasal istikrar sağlama, finans sistemini düzenleme ve kamu maliyesinde doğru hareket etme açılarından liderlik yapma niteliği giderek daha fazla sorgulanacak. • “Triffin Açmazı” diye tanımlanan olgu, kriz riskini sürekli gündemde tutuyor. Bu açmaza göre uluslararası rezerv paraya sahip ülke ya da bölge finansal olarak çökme noktasına gelirse sistem batar. ABD’de son yaşanan kriz bunun bir örneğidir. Euro Bölgesi’nde de aynı risk mevcuttur. • Dolar ile diğer paralar arasındaki oynaklık giderek artmaktadır. Volatilitenin yükselmesi birçok riski de beraberinde getirir. • Zayıf ve simetrik olmayan önlemlerle ülkeler arasındaki dengesizlikler giderilemez. Dolayısıyla istikrarlı, artış miktarı cari işlemler açığına bağlı olmayan ve doların yerine geçebilecek yeni bir global paraya gereksinim vardır. Çözüm yolları Bu konuda üç öneri var. Birincisi IMF parası olan SDR’yi yeniden canlandırmak: Tek bir ülkenin parası olmayan, istikrarı yüksek ve dünya ticaretinde ağırlığı fazla 5 parayı içeren SDR’nin dünya parası şeklinde kullanılması bir olasılık olarak ortaya konuluyor. İkincisi, dolar ile Euro’yu sabit bir pariteye bağlamak: Son altı aylık düzeyine bakılarak dolar ile Euro’nun, örneğin 1,40 paritesi ile, aralarındaki değişim oranı sabitlenince diğer ülkeler de bu paralara bağlanarak döviz kuru rejimlerini belirleyebilirler. Üçüncüsü ise Profesör Robert Mundell’in INTOR adını verdiği ve önemli bazı dövizlerden oluşan döviz sepetini dünya parası olarak kabul etmek: Bu da diğer bir seçenek olarak tartışmaya sunuluyor. Dünya ekonomisinde ağırlığı fazla dolar, Euro, Reminbi gibi paralara, bazı gelişen piyasalara sahip ülkelerin paralarının da katılarak oluşturulacak bir sepeti dünya parası yapma, bu seçeneğin temelini teşkil ediyor. Burada temel sorun dünya ekonomilerine hakim 4 ya da 5 ülkenin bu çözümlerden birisi üzerinde anlaşması ve makroekonomik politika uygulamalarını da kendilerine düşen sorumluluk içinde gerçekleştirmeleri noktasında kilitleniyor. G-20’ler bu konuda çalışmaya başladılar. Sonuç alınır mı konusunda pek iyimser değilim. ABD zorda kalmadığı sürece elindeki bu kozu kaçırmak istemez. Ne var ki ABD de önümüzdeki dönemde dünyada global bir lider değil, önemli bir aktör olduğu gerçeğini eninde sonunda kabul edecektir. Sayı: 375 - Haziran 2011 33 Güncel İPEKÇİLİK YENİDEN CANLANDIRILIYOR İpekböceği ve ipekçiliği gelecek nesillere aktararak gelişimini sağlayacak projelere hız verildi. Bazı illerde ipekçiliği yeniden canlandırmak için kurslar düzenlenirken, bu işin başkenti Bursa'da da proje başlatıldı. Binlerce yıllık bir yolculuktan süzülerek günümüze gelen ipekböceği ve ipekçilik bugünlerde yeniden dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Bazı illerde ipekçiliği yeniden canlandırarak, gelecek nesillere aktaracak kurslar düzenlenirken, bu işin başkenti Bursa'da da yoğun faaliyet var. Adı ipekböceği ve ipekçilik ile özdeşleşen Bursa'nın eski konumuna dönmesi için bir de proje başlatıldı. "Bursa'da İpekçilik Tarihi ve Geleceğe Yönelik Stratejiler" adını taşıyan proje kapsamında Valilik, Faruk Saraç Tasarım Meslek Yüksekokulu ile işbirliği yapacak. Bu kapsamda ücretsiz kozalar dağıtılacak. Kozadan elde edilen ipliklerin ise geçen yıl açılışı yapılan Faruk Saraç Meslek Yüksek Okulu'ndaki tezgâhlarda kumaş haline getirilmesi planlanıyor. Ayrıca sonbaharda "Bursa İpek Tarihi" adını taşıyan büyük bir kongre düzenlenmesi de gündemde. Projeyle ilgili bilgi veren Bursa Valisi Şahabettin Harput, kentte ipekçiliğin ayağa kalkması için çalıştıklarını belirterek Bursa'nın, ipek konusunda yeniden atılım yapacağını belirtiyor. Vali Harput, kırsal kesimin kalkınması amacıyla ipek böceği larvasının ve dut ağacı fidanlarının üreticilere ücretsiz olarak dağıtılacağını belirterek, "1990 yıllarında 636 ton ipek yetiştirilirken bu rakam 2009 yılında 4.8 tona kadar düşmüş durumda. Bunun temel sebepleri başta Çin olmak üzere Hindistan, Tacikistan, Özbekistan, Vietnam, Tayland, İran, Brezilya ve Japonya’nın düşük fiyatla üretimiydi. Bu ülkelerdeki fiyatların alabildiğince düşük olması, bizim bu işle uğraşan çiftçilerimizin ürünlerinden istediği kazancı elde etmesini zorlaştırınca çiftçimiz ister istemez alternatif alanlara kaymak zorun- Sayı: 375 - Haziran 2011 34 da kalmış, bu nedenle üretim şu anki düşük rakamlara kadar inmiş" diyor. Bursa’nın ipek üretimi konusunda yeniden atılım yapması gerektiğini belirten Şahabettin Harput, şunları söylüyor: "Biz, Bursa’nın yeniden ipek üretimi konusunda atılım yapmasının gerekli olduğuna inanıyoruz. Yaptı- ğımız araştırmalarda artık Çin’in de cazibesini kaybettiğini görüyoruz. Çin’in ürettiği ipeğin kalitesinin, Bursa ipeğinin çok uzağında kaldığını belirtmek istiyorum. Tekstilciler Bursa ipeğini arar duruma geldi. Başta Kozabirlik olmak üzere hükümetimizin de bu konuda özel destekleri ile yan kuruluşların da getirdiği desteklerle, ipek böceği ile uğraşan vatandaşlarımızın daha uygun fiyatlarla ipeği pazarlayarak daha fazla gelir elde ettiklerini görüyoruz." Bu süreçte Kozabirlik'in fiyatlarını yükseltmesinin üreticiye teşvik olacağını belirten Şahabettin Harput, kendilerinin de ipekçilik yapmak isteyen çiftçilerin muhtarlıklara ve kaymakamlıklara müracaatları ile ücretsiz olarak dut ağacı fidanı ve ipek böceği larvası dağıtacağını belirtiyor. Türkiye ilk üç arasına girdi Türk ipeğinin yeniden canlandırılması konusunda Koza Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Kozabirlik) yöneticileri ise iddialı. Türk ipeğine yoğun talebin bulunduğunu belirten Kozabirlik Yönetim Kurulu Üyesi Ramazan Işık, dünyada Brezilya, Japonya ve Türkiye ipeğinin çok tutulduğunu belirterek, "Dünyadaki en kaliteli ipeği üreten ilk üç ülkeden biriyiz" diyor. TEK KOZADAN 1.000 METRE İPEK TELİ İpek böceği kozasının bize ipek olarak sunulması zahmetli bir iş. Dut ağaçlarının yapraklanmaya başladığı ilkbahar günlerinde tohumlarda da ilk yaşam belirtileri ortaya çıkıyor. 19 günlük bir kuluçka devresinden sonra ipekböceği tırtılları dünyaya ‘merhaba’ diyor. Üç milimetrelik ufak tırtıl, dört kez gömlek değiştiriyor. Her deri değişiminden sonra gittikçe irileşip rengi açılıyor. Dördüncü deri değişiminden sonra boyu sekiz santimetreye ulaşıyor. 20-25 günlük bu gelişme sonunda genleşen böcek yem yemeyi kesiyor ve koza örmeye hazırlanıyor. Sonra özel olarak hazırlanmış dallardan birinin ucuna çıkıp, koza yapacağı alanı seçiyor. Bu günler aslında ipekböceğinin kısacık hayatının son günleri. Ama o bunu bilmiyor ve salgıladığı ipekle, kıvrıla kıvrıla ipek kozasını örmeye başlıyor. Ortalama 2-5 gün içinde koza örme işlemi tamamlanıyor. Sonra da kozalar kaynar suya atılıyor. İpekböceğinin hepsi hepsi iki ay süren kısacık ömründe bize bıraktığı tek bir kozadan yaklaşık 1.000-1.500 metre uzunluğunda ipek teli elde ediliyor. 20 bin ipekböceği bulunan bir kutuluk odada bir ayda 600 kilo dut yaprağı tüketiliyor. Bu kadar yaprak tam 40 dut ağacından sağlanıyor. Bir ipek teli 2.5-3 “denye”dir (incelik ölçüsü). Türkiye’de dokuma için 2030 denye ham ipek kullanılır. Ham ipeğin yanı sıra kozalardan elde edilen yan ürünler döküntü ipek olarak ağırlıkla halıcılıkta kullanıldığı gibi, yünlü kumaş yapımında kullanılan ipliklere de karıştırılır. Eskişehir'deki Mihalgazi fabrikasında Kozabirlik patentli halı üreteceklerini anlatan Ramazan Işık, "İpeğimiz istenen ve piyasada kabul görülen bir ipek. Hereke ve Kayseri halısından sonra dünyaya Kozabirlik halılarını satacağız. İpeğin kilogramı 50-60 dolar arasında. Bu fiyat dünya borsasına göre hesaplanıyor. Biz hedeflerimize ulaştık. 5 yıl içinde kumaş ipeğini de üreteceğiz. İşçimiz, işi iyi öğrendi. Gelecek yıllarda yurtdışından da koza alıp ipek çekebiliriz" diyor. Ramazan Işık halen Kozabirlik'e bağlı Bursa, Adapazarı, Bilecik, Alanya, Bursa ve Eskişehir'deki birliklerin Türk ipek böcekçiliğine hizmet ettiğini kaydediyor. Eskişehir'in Sarıcakaya ilçesine bağlı Mayıslar köyünde kurulu Kozabirlik Mihalgazi Koza Tarım Satış Kooperatifi'nin 2009'da fabrika kurarak üretime geçtiğini anlatan Işık, "Küresel ekonomik krizin olduğu dönemde bile fabrikamızı tam kapasiteyle çalıştırıyorduk. 23'ü kadın, 5'i erkek 28 çalışanımız var. Bunlar köyde yaşayan insanlar. Yıllık ortalama 12-15 ton ipek üretiyoruz. Daha önce ipek kozalarını yurtdışına pazarlıyorduk. Yurtdışında ip haline geliyordu. Sonra tekrar Türkiye'ye geliyordu. Artık hammaddeyi mamul madde haline getiriyoruz. Türkiye'de üretilen bütün kozalar Eskişehir'deki fabrikamızda ipliğe dönüşüyor. Dünyaya ve yurtiçine Eskişehir'den ipek ip gönderiyoruz. Eskişehir zamanla ipek böcekçiliğinin merkezi olacak" diyor. Türk tohumu dünyaya ihraç ediliyor Mihalgazi Koza Tarım Satış Kooperatifi Müdürü Eyüp Ceylan ise ipek böceği tohumu konu- Sayı: 375 - Haziran 2011 35 Güncel sunda Türkiye genelinde yürüttükleri çalışmalar hakkında şu bilgileri veriyor: "İzmir, Manisa, Muğla, Bilecik, Adapazarı, Bursa, Eskişehir, Ankara ve Bolu illerine bağlı köylerde yaklaşık 3 bin paket ipek böceği canlandırması yapıyoruz. Diyarbakır'da da canlandırma evimiz var. Orada da 2 bin paket canlandırma yapıyoruz. Alanya'da da 100 paket ipek böceği tohumu canlandırılıyor. İpek böcekçiliğinde Diyarbakır, Eskişehir, Bolu ve Ankara'da 1000 aileye hizmet veriyoruz. Buralarda yaklaşık 2 bin 800 ipek böceği tohumu bulunuyor. Bursa'daki Tohum Üretim İşletmesi'nde üretilen fazla tohumlar da Yunanistan ve Mısır'a ihraç ediliyor. Son bir kaç yıldır tohumlarımıza yoğun talep var. Türk ipeği dünyada sayılı ipekler arasında. 1963'ten beri hibrit tohum üretiyoruz. Çin ve Japon ipek böceklerinin eşlenmesiyle üretilen mükemmel seviyede bir tohumumuz var. Türk tohumları dünyanın en kaliteli tohumu. Tamamen yerli tohumumuz var. Buradan dünyaya ipek böceği tohumu satıyoruz. İpek böcekçiliği yapmak isteyen herkese ücretsiz destek veriyoruz. Bize başvuran herkese hiçbir ücret almadan yardım ediyoruz. Sadece bu işi yapmak istesinler yeter." Kozabirlik’in faaliyetlerinin yanında bazı il- Sayı: 375 - Haziran 2011 36 lerde de belediye ve il özel idareleri tarafından kurslar düzenleniyor. Bu illerden biri de Hatay. Bu ildeki kadın girişimciler, unutulmaya yüz tutan ipekçiliği kuşaktan kuşağa aktarmak için Ticaret Borsası binasının koridorunda kurs görüyor. Toplam 120 kadın kendilerine yeni bir hayat ve yeni bir iş kurmak için Hatay'ın merkez ilçesinde haftanın belirli günlerinde ipekçilik kursunun verildiği Antakya Ticaret Borsası'nın yolunu tutuyor. Borsa binasının koridorlarında kurulan ipek dokuma tezgâhlarının etrafında buluşarak ipekçiliği öğrenmeye çalışan kadınlar, aile bütçelerine katkıda bulunmanın planlarını kuruyor. Kadınlara kurs veren Antakya'nın en büyük ipek iplik ve ipekli el dokuması üreticisi Refik Büyükaşık, kurslara olan ilgiden memnun olduğunu aktarararak, ipekçiliğin yeniden canlandırılması için bu kursların önemli olduğunu belirtiyor. Öte yandan 2003 yılında sadece Hatay'da 2 bin 277 kilo, 2004 yılında ise 2 bin 440 kilo koza üretimi gerçekleşti. 2 bin 440 kilo kozadan 400 kilo iplik üretiliyor. Bu miktar iplik ile 4 bin metre ipek kumaş dokunuyor. İPEK VE İPEKBÖCEKÇİLİĞİNİN ‘İLK’LERİ İpekböceğini keşfedip ondan ipek elde etmeyi ilk kez Çinliler başardı. M.Ö. 2600 yıllarında ipekböceği beslemeye başlayıp, ipekli kumaş üretmenin yollarını buldular ve bu çok değerli kumaşı yedi iklim dört bucağa satmaya başladılar. Bu kumaş yüzünden tarihte binlerce kilometrelik ipek yolları oluşturuldu ve bu yollara da ‘İpek Yolu’ denildi. Türkiye’de ise ipek üretimine yaklaşık 1500 yıl önce başlandı. Osmanlılar ipekçiliği bir sanat haline getirdi. Yurdumuzda ipek denince akla ilk gelen yer Bursa. Yeşil Bursa’da ipek ve ipekböcekçiliği bir dönem o kadar gelişti ki adına han bile yapılırken, bu alanda ‘ilk’lerin şehri oldu. İstanbul külliyesine gelir temin etmek için 1491 yılında II. Bayezıd tarafından mimar Abdül Ula Bin Pulat Şah’a yaptırılan Kozahan, o dönemin yıldızı oldu. Bu handa eskiden ipekböceği yetiştiricileri ellerinde sepetlerle gelerek ipek kozalarını tüccara satarken, bugün de burada ipekli ürünler satılıyor. Ama bunlar artık fabrikalarda üretilen ipekler. Osmanlı’da ilk ipekçilik okulu ve ilk ipek fabrikası da bu ilde kuruldu. 1437 yılında Üç Kuzular Tekkesi Haremi’nde kurulan makinelerle yün, pamuk ve ipek dokumacılığının yapıldığı bilinen Bursa’da ipek çekme sanayii ise 1845 yılında kurulan 60 mancınıklı fabrika ile başladı. Bursa ve İzmit dolaylarında kurulan ipek çekme fabrikaları 1860 yılına kadar büyük gelişme göstererek 85’e ulaştı. Bu devre ipekböcekçiliğinin en ileri devresi oldu. 1852’de ise Bursa’nın Muradiye semtinde Sultan Abdülmecid tarafından “Harir Fabrika-i Hümayunu” kuruldu. Bugün Muradiye’deki Fabrika-i Hümayun, ünlü modacı Faruk Saraç tarafından restore edildi ve Faruk Saraç Tasarım Meslek Yüksekokulu olarak kapılarını yeniden açtı. 18 Ağustos 1893 yılında açılan “Harir Darü’t-Tâlimi” ise Türkiye’nin ilk ipekçilik okulu oldu. Bu okulun kurulmasında 1860’larda Fransa’da ortaya çıkan Pebrin hastalığı ve Süveyş Kanalı’nın açılmasının etkisi büyük oldu. Bu iki sebepten do- layı Avrupa piyasalarına gelen ucuz Çin ve Japon ipekleri nedeniyle yurdumuzda ipekböcekçiliği geriledi. Bunun üzerine ipekböcekçiliğini ıslah çalışmaları kapsamında Fransa’ya eğitime gönderilen Kevork Torkomyan’ın önerileri doğrultusunda Bursa’da “Harir Darü’t-Tâlimi (Institut Sericicole/İpek Okulu) kuruldu. Kevork Torkomyan, Bursa’da Şehreküstü Mahallesi’nde Ahmet Muhtar Efendi adlı şahsın evini kiralayarak 12 öğrenci ile 1893 yılında eğitime başladı. Kevork Torkomyan, Ens- titü Müdürlüğü’nü 1922 yılına kadar sürdürdü. Bu süre içinde çok sayıda öğrenci yetiştirildi. Böylece Türkiye’de ipekböcekçiliğinin ilmi esaslar dâhilinde yapılmaya başlanmasının temelleri de bu enstitü ile atılmış oldu. Osmanlı’daki ilk ipek fabrikası ise 1833 yılında Fransız Glaizal Ailesi tarafından yine Bursa’da kuruldu. 1840’larda ise Bursa’nın kuzeyindeki Tîmurtaş (Demirtaş) ile Ertuğrul Sancağı’na (Bilecik) bağlı Lefke ilçesinde elde edilmekte olan ham ipeğin, en iyi nitelikli ürün olduğu Avrupalı sanayicilerce keşfedilince, Bursa’ya yabancı sermaye akımı başladı. 1845’te Bursa’nın Kayabaşı semtinde ilk ‘Harir (İpek) Fabrikası’ kuruldu. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise Atatürk’ün talimatıyla yine Bursa’da 1925 yılında İpekiş tesisleri hayata geçirildi. 1940 yılına gelindiğinde ise Bursa, Bilecik ve Adapazarı’nda ilk ipekböceği kooperatifleri kuruldu. Birlikten kuvvet doğar ilkesiyle bu kooperatifler birleşerek 11 Mayıs 1940 tarihinde Kozabirlik’e dönüştü. Sayı: 375 - Haziran 2011 37 Güncel TEKSTİLCİLER BU KEZ DE ŞEHİRLERİ DOKUYOR Türkiye her gün yeni bir konut veya AVM projesi ile tanışıyor. Yaşanan rüzgar tekstil ve hazır giyimi de etkisi altına aldı. Peşpeşe yükselen projeler tekstilcilerin yeni kalesi oldu. Tekstilin üretim kalesi olan illerde artık tekstilcilerin inşa ettiği yeni yaşam merkezleri var. Buldan'da yıllardır dilden dile dolaşan bir söz vardır: 'Ya okuyacaksın, ya dokuyacaksın...' Tekstil sektörü de yıllardır dokudu. İstanbul, Bursa, Gaziantep, Kahramanmaraş gibi birçok il dokudukça büyüdü, zaman içinde tekstilin birer kalesi haline geldi. Dokuyan eller zaman zaman yoruldu, bazen de yaşanan krizlerde kayboldu. Yaşanan süreçte kimi bir süre sonra küllerinden yeniden doğdu, kimi de farklı iş alanlarına yönelerek riski dağıttı. Yıllar geçti, tekstille birlikte şehirler gelişti. Fabrikalar şehirlerin göbeğinde kaldı. Üretim tesisleri şehrin birer yaşam alanına dönüşmeye başladı. Kimi konut oldu kimi de AVM... Yatırım için alınan arsalar da şehirlerin gelişim aksının üzerinde kaldığı için onlar da AVM ya da konut oldu. Sonuçta bulun- Sayı: 375 - Haziran 2011 38 duğu ilin ekonomisine yön veren tekstilciler, şehirleşme sürecinden kaçamayarak iddialı projeleri peş peşe dikmeye başladılar. Zorlu, Boyner, Edip İplik, Eroğlu, Redstar, Akyiğit Tekstil, Özdilek, Crispino, Özbucak gibi isimler son dönemde inşaat işine giren tekstilcilerden sadece bir kaçı… En son başlayan proje ise Boyner Grubu tarafından Yenibosna’daki Altınyıldız fabrikası arazisinde yükseliyor. İstanbul Basın Ekspres Yolu üzerindeki 70 dönümlük fabrika arsasında 931 konutluk proje hayata geçecek. Boyner Holding, bir süre önce Altınyıldız fabrikasındaki üretimi Çerkezköy'e taşımıştı. Halen yıkım çalışmaları devam eden eski tesislerin bulunduğu alana kurulacak proje 'İstWest' adıyla yükselecek. 230 bin metrekarelik inşaat alanına sahip proje, 150 milyon dolar yatırımla ve Fer Yapı-Boyner ortaklığında hayata geçecek. Projede ilk teslimatlar Haziran 2013’te yapılacak. Boyner Grubu bir süre önce de 1970’lerde kurulan bu fabrika arazinin tam karşısındaki arsaya Ülker Grubu ile birlikte Starcity AVM’yi inşa etmişti. Starcity AVM ile birlikte 'İstWest' projesinin bölgede cazibe merkezi haline gelmesi bekleniyor. ya dönüştürmekle kalmıyor, elindeki mevcut arsaları da yeni yatırımlara yönlendiriyor. Üstelik mevcut arsaları projelere dönüştürme rüzgârı sadece İstanbul’la sınırlı değil. Tekstil sektörüyle özdeşleşen, ardından turizm sektöründe de kalıcı bir yer edinen Narin Tekstil de bu rüzgârı üretim yaptığı Çerkezköy’de yakalayan isimlerden… Sarıgerme'de hizmete açılacak tesisleri ile birlikte 3 bin yatağa ulaşacak olan Martı Grubu, İstanbul'un banliyösü olarak nitelendirilen ve hızlı trenle Halkalı ile arası 20 dakikaya inecek olan Çerkezköy'de tam 7 bin konut inşa ediyor. Narin Park projesinin ilk etabı olan Erguvan Sitesi’nde 234 dairede yaşam şimdiden başladı. 548 daireden oluşan Erguvan Sitesi’nde yılsonuna kadar tüm konutların sahiplerine teslim edilmesi hedefleniyor. Martı GYO, 1. etabın tamamlanmasıyla birlikte 450 daireden oluşan 2. etabın inşaatına da yılsonunda başlamayı planlıyor. Toplam 430 bin metrekarelik alana inşa edilen Narin Park, 200 bin metrekarelik yeşil alana sahip. Ayrıca dünya- Yine aynı güzergah üzerindeki İkitelli bölgesinde inşa edilerek hayata geçirilen bir diğer proje ise Edip İplik arsası üzerinde kuruldu. Edip İplik, fabrikasını Trakya'ya taşırken arsasının üzerine “212 İstanbul” adında dev alışveriş merkezi kurdu. Toplam inşaat alanı 230 bin metrekare olan "212 İstanbul" Alışveriş Merkezi, 114 milyon Euro’luk yatırımla hayata geçti. Proje kapsamında AVM’nin yanına bir de rezidans inşa ediliyor. Rezidans projesinin inşaatı, Ağaoğlu tarafından yürütülüyor. Tekstilciler sadece eski fabrikalarını para- Sayı: 375 - Haziran 2011 39 Güncel ofis katlarının yer alacağı projenin 15 milyon dolara mal olması bekleniyor. Önümüzdeki yılın sonlarında tamamlanması beklenen ofis bloğunun bir bölümüne Collezione'nin Mahmutbey'deki genel merkezinin de taşınacağı belirtiliyor. nın en büyük hipermarket zincirlerinden olan KİPA/TESCO da 35 bin metrekare büyüklüğündeki alışveriş merkezini Narin Park’ta hayata geçirdi. Önümüzdeki yıllarda Narin Park’ın içerisinde yer alacak olan 300 yatak kapasiteli otel ve eğitimdeki başarısı ile tanınan bir kurum tarafından okul inşaatına başlanacak. Ayrıca hızlı tren projesinin Marmaray’a entegre edilmesiyle Narin Park Çerkezköy’ün Halkalı’ya uzaklığı 20 dakikaya düşecek. İstanbul dışındaki projelerde ayrıca Özbucak Tekstil’in Adana’da, Bursalı tekstilci Özdilek’in ise Antalya ve diğer illerdeki AVM yatırımları dikkat çekiyor. İstanbul’da, mevcut arsalar üzerinde en büyük yatırımı ise Zorlu Grubu yapıyor. Zorlu, Karayolları’ndan satın aldığı araziye 2.5 milyar doları bulan bir yatırımla otel, rezidans ve AVM’den oluşan Zorlu Center’i inşa ediyor. Kaba inşaatında sona gelinen projenin 2012 yılında bitirilmesi planlanıyor. Zorlu’nun yürüttüğü bir diğer proje ise 2006 yılında Deva İlaç’tan 80.5 milyon dolara satın alınan arsa üzerinde yükselecek. Levent Loft’un hemen yanındaki 13.5 dönüm büyüklüğündeki arazide inşa edilecek proje, 47 katlı ve 196 metre yüksekliği ile İstanbul’un en yüksek yapıları arasındaki yerini alacak. Bina tamamen ofis katlarından oluşacak. İstanbul’da bugünlerde inşaatı devam eden bir diğer proje ise Bursa kökenli olan ve otel, AVM yatırımlarıyla da tanınan Özdilek Grubu’na ait. Kanyon ve Metrocity arasında kalan eski Roche İlaç arsası üzerindeki otel, rezidans ve alışveriş merkezi olarak planlanan Özdilek’in yeni projesi 36 bin metrekarelik arazide yükseliyor. 2013 yılında bitirilmesi planlanan proje ‘Özdilek Plaza’ adını taşıyor. Proje, 37 ve 38 katlı iki kule ile bloklar arasında kurulacak AVM’den oluşuyor. Grubun yaklaşık 200 milyon dolarlık yatırımla hayata geçirmeyi planladığı Özdilek Plaza’daki kulelerden biri ise otel olacak. Özdilek Grubu, 36 bin metrekare büyüklüğündeki Roche arzisini 2004 yılında 27.5 milyon dolar karşılığında satın almıştı. Yeni başlayan projelerden bir diğeri ise Collezione markasının yaratıcısı olan Akyiğit Tekstil'in patronu Ekrem Akyiğit’e ait. Güneşli'de kendisine ait 14 bin metrekare arsa üzerine ofis inşasına başlayan Akyiğit, 25'er katlı iki blok inşa edecek. 4 bin 600 metrekare büyüklüğünde Sayı: 375 - Haziran 2011 40 Tekstilde Colin’s markası ile adını duyuran Eroğlu Grubu ise bugüne kadar toplam 2.5 milyar liralık proje başlattı. Gruba ait inşaat şirketi, Sarıyer, Beylikdüzü, Ümraniye, Merter, Kâğıthane, Florya, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Seyrantepe, Esenyurt, Tekirdağ, Antalya ve Bursa’da olmak üzere toplam 2 milyon metrekarelik alanda 14 ayrı proje yürütüyor. Projeler arasında en dikkat çekeni ise ‘İstanbul Lounge’ olarak göze çarpıyor. Eroğlu Yapı’nın, Küçükçekmece-Halkalı bölgesindeki ilk projesi, İstanbul Lounge Eylül 2010’da satışa sunulmuştu. Eroğlu Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Eroğlu, "Şirketler grubu olarak 35 yıllık bir ticari geçmişe sahibiz. Grubumuz bünyesinde Colin’s gibi dünya devi markalar yer alıyor. 5 yıl içinde gayrimenkul sektörünün ilk 5’inin arasında yer alma hedefimize hızla yaklaştıran özverili çalışmamıza devam ediyoruz. Tekstil sektöründe çıkardığımız güçlü markalar gibi, gayrimenkul ALTINYILDIZ'I 1470 TIR TAŞIDI sektöründe de markalaşmayı hedefliyoruz” diyor. Konut işine giren bir diğer isim ise tekstil ve hazır giyim sektöründe 44 yıldır faaliyet gösteren Aydınlı Grup oldu. Aydınlı Grup, K Yapı ile birlikte Esenyurt Haramidere’de 28 bin metrekarelik alanda ‘Solarkent’ adıyla 866 konut inşa ediyor. Güneş enerjisiyle kendi elektriğini üretecek proje 70 milyon liraya mal olurken, ilk evlerin teslimi de başladı. İnşaat sektörüne giren tekstilciler kervanına katılan isimlerden DENİMDER’in Başkanı Nedim Özbek ise Esenyurt’ta 100 milyon dolarlık yatırımla 580 konut inşa ediyor. Tekstil sektöründe Redstar Jeans markasıyla ismini duyuran Nedim Özbek’in ilk gayrimenkul projesi olan Star Towers’ta kazma geçen yıl vuruldu. Projeye Esenyurt Belediyesi de ortak. Nedim Özbek, konut projesinden sonra İstanbul’un batısında Türkiye’nin en büyük AVM projesine start vermek için de hazırlık yapıyor. Özbek, bu projenin ise 500 milyon dolara mal olacağını belirtiyor. 1952 yılında Osman Boyner'in kurduğu Altınyıldız'ın 1977'den beri Yenibosna'da üretim yaptığı fabrika 1470 TIR'la Çerkezköy'e taşındı. Yenibosna'daki fabrika arsasına 'İstWest' adıyla başlatılan proje nedeniyle yol görünen Altınyıldız Fabrikası rekor sürede taşındı. Dikey entegre (elyaftan hazırgiyim ürününe üretim) ve büyük ölçekli bir tekstil fabrikasının parçalar halinde taşınması ortalama 1 yıl sürerken, Altınyıldız full kapasite çalışarak 120 günde taşınmayı tamamladı. Hızla büyüyen talepler için iş gücü niteliği ve altyapı açısından en uygun alan olarak Çerkezköy seçildi. Toplamda 282 bin metrekarelik açık alana sahip olan Altınyıldız Çerkezköy Fabrikası; 55 bin metrekare tekstil, 21 bin metrekare konfeksiyon, 3 bin metrekare Ar-Ge ve 3 bin metrekare yardımcı tesisler (kreş, kafeterya, restaurant vs.) olmak üzere toplam 82 bin metrekarelik alanda üretim yapmakta. Altınyıldız Genel Müdürü Zeki Çaputlu, "Elyaf (yün) halinde hammaddeyi hazırgiyime dönüştüren Avrupa’nın en büyük tekstil ve konfeksiyon kompleksi Altınyıldız Çerkezköy fabrikalarıdır" dedi. Zeki Çaputlu, markanın kurucusu Osman Boyner’in "Çalışanın teri kurumadan ücreti ödenir” lafını her zaman düstur olarak benimsediklerini, 60 yıldır bu kuralın dışına çıkılmadığını, bundan sonra da çıkılmayacağını belirtti. 2012’de kuruluşunun 60. yılını kutlayacak olan Altınyıldız, Tommy Hilfiger, Massimo Dutti, Armani, Valentino, Cinque, Marks&Spencer, Zara, Ann Taylor ve S. Oliver gibi pek çok dünya devine üretim yapıyor. Yılda minimum 2 adet yeni teknolojik ürünü pazara sunmayı hedefleyen Altınyıldız, Çerkezköy fabrikalarında dev bir hamleye daha imza atarak önümüzdeki aylarda yepyeni bir ürün segmentini tüketicisi ile buluşturacak. Altınyıldız Genel Müdürü Zeki Çaputlu, “Dünyada dev tekstil fabrikaları 30 yıl gibi süreçlerde taşınma ihtiyacı duyarlar. Biz de 60 yıl içinde, 1952’den bu yana 2 kez taşınma gereksinimi duyduk. 2040 yılında daha büyük bir taşınma gerçekleştirmek dileğiyle" dedi. Sayı: 375 - Haziran 2011 41 Tekno-Tekstil KUMAŞA MUHAKKAK SANFOR GEREK Sanforlama (çekmezlik), mamulün her yerinde aynı özelliği sağlama işlemidir. Bu işlem, tekstil işletmelerinde dokuma (veya örme) öncesi, dokuma (veya örme) ve terbiye işlemleri sırasında kumaşta oluşan çözgü yönündeki gerilimlerin yok edilmesini sağlar. Sanfor makinelerindeki yeniliklere bir göz atmaya ne dersiniz… Ö zellikle selüloz esaslı mamullerde, (pamuk, viskon, keten vb.) mamulün her yerinde aynı özelliği sağlamak amacıyla yapılan mekanik işleme sanforlama deniyor. Bu işlemin amacı tekstil işletmelerinde dokuma (veya örme) öncesi, dokuma (veya örme) ve terbiye işlemleri sırasında kumaşta oluşan çözgü yönündeki gerilimlerin yok edilmesidir. Böylece lifler doku içinde daha rahatlamış, daha gerilimsiz hale getirilmiş olur. Gömleklik kumaşlarda bu işlem özellikle uygulanır. Bu işlemin nasıl yapıldığına bir bakalım. Sanfor ünitesinde nemli ısının etkisiyle dokuma kumaşta enlemesine ve boylamasına zoraki bir büzülme elde edilir. Önce çözgü yönünde gerilerek atkı yönünde büzülme sağlanır. Çözgü yönünde çektirme işleminde kumaş kauçuk bantlı çektirme sisteminde genişçe bir kauçuk bant üzerine oturtulur. Kumaş, sıcak silindirle lastik bant arasından geçerken çekme sağlanır. Burada yapılan çekme, kumaş tipine ve özelliklerine bağlıdır. Kauçuklar sürekli olarak su ile soğutulur. Gerdirme miktarına göre lastik bant sıcak silindire yaklaşır. Sıcak silindir ile kauçuk bant ayrı ayrı uygulanır. Sanforlama işlemine yön veren ayarlar bunların hızları ile ilişkilidir. Kumaş hızı, giriş ve çektirme tamburları arasında tambur ve çıkış silindiri arasındaki hızdan daha yüksektir. Bu hız farkı çektirme miktarına bağlıdır. Sanfor ünitesinden çıkan kumaş nemli bir biçimde palmer ünitesi- Sayı: 375 - Haziran 2011 42 ne sevk edilir. Keçeli silindirler, çektirme etkisinin artırılmasını ve elde edilen çekmezliğin sabitlenmesini, kumaşın kurutulup ütülenmesini, karakteristik bir apre verilmesini sağlar. Üzerinde keçe kaplı buharla ısıtılan silindirlerden bir tanesi büyük (yaklaşık 2 ton ağırlığında) olup, sabitleme işlemi bu silindirle etrafındaki küçük silindirler arasında olur. Sanfor sırasında ortaya çıkan en büyük hatalar sanfor kırığı ve marollama hatalarıdır. Sanfor kırığı, kumaştaki nem yüzdesinde oluşan büyük değişmeler olduğunda ve kumaşta katlanma oluştuğunda meydana gelir. Marollama hatası ise genellikle kumaşın yaş geçmesi durumunda ortaya çı- kan bir problemdir. Çok nemli olarak gelen kumaş, keçeli silindirlerde tam ütülenmeyip dalgalı ve kıvrımlı bir yapı oluşmasına sebep olur. Her iki hata da ancak kumaş tekrar sanforlanarak giderilebilir. Bu şekilde de kumaşın maliyeti arttığı gibi kalitesi de düşer. Sanforlama işleminden geçen kumaş, aldığı aprenin de etkisiyle kibar bir tutum kazanır. Sanforlama işlemiyle kumaş yapısı sıklaşır ve kumaşa dolgun bir tutum kazandırılır. Dolgun bir tutum kazanan kumaş, lastik bantlı kompresif çektirmede parlak bir kaplama işlemi ile elde edilir. Sanforlama işlemindeki testler Sanforlama işleminden önce, sonra ve bu işlem sırasında yapılan üç ayrı test vardır. İşlem öncesi yapılan test sadece tip değişikliği olduğunda yapılır. İşlem öncesi dokumadan gelen kumaştan bir metre uzunluğunda numune alınıp çözgü ve atkı yönünde birbiri ile kesişmeyecek şekilde 50 cm aralı noktalar işaretlenir. Bu şekilde işaretlenen numune standart koşullarda üç kez yıkanıp her seferinde boyuttaki değişim tespit edilerek makinenin hızı, çektirme yüzdesi ve burulması tespit edilir. Bu test, işlem akışının gidişatını kontrol etmek ve kumaşın istenen değerleri taşıyıp taşımadığını belirlemek için yapılır. İşlem bitiminde ise doka sarılı kumaşa, kalite kontrole gönderilmeden önce yaklaşık 15 cm içeriden paralel çizgiler çizilir ve atkı boyunca bir metre ötesi işaretlenir. Bu iki noktanın kumaş kenarına olan uzaklığı ölçülür ve iki nokta arası mesafe farkları burulmayı verir. Bu numune, standart olarak üç kez yıkanır ve her yıkamadan sonra burulma ve çekme yüzdelerine bakılır. Neticeler değerlendirilir. Yıkamadan sonra toleranslar, çekme için yüzde 1, burulma için ise yüzde 3 olarak belirlenmiştir. Otomatik çalışmayla hızlı verim Türkiye’de sanfor makinesi imal eden ya da yabancı markaların distribütörlüğünü yapan çeşitli firmalar var. Bu firmalardan biri olan ve 1992 yılında kurulan Serteks, tekstil makineleri ve tekstil terbiye makinelerinin tüm yedek parçalarının imalatı ile girdiği sektörde, 1996 yılından itibaren Sonsuz Keçeli Non-Stop Tüp Kumaş Ütü Makinesi ile makine imalatına başladı. Daha sonra sırasıyla Tüp Kumaş Yaş Açma Makinesi, Tüp Kumaş Ters Çevirme Makinesi ve 1998 yılında da PLC sistem Tüp Kumaş Sanfor Makinesi imalatına başladı. Firma, bu makinelerin yurtiçinde birçok firmaya satışını gerçekleştirirken, dünyanın birçok ülkesine de makine ihracatı yapıyor. TS-001 Tüp Kumaş Sanfor Makinesi, yüzde 100 pamuklu örme (jarse, pike, interlog, floş, ribana) kumaşlar için uygundur. Ayrıca, karışık iplikten yapılı veya kendine özgü karakteristiğe sahip kalitede olan ve başka makinelerin randıman veremediği işlemlere uygundur. TS-05 ise kumaş eninin çekmezliğini, perdahlanmasını ve stabilizasyonunu kontrol eder, bunu ya hassas durmaksızın ve otomatik katlamayla veya mukavva boru üzerine hassas sarmalama ile otomatik ve hızlı olarak sarar. Makine sayesinde, otomatik çalışmayla hızlı verim elde edilir. Yüksek çekmezlik imkânı vardır. Makinenin düşük artık kalıntısı, sabit ölçü ve aynı formatta kalma, yumuşak dokunuşlu sarma ve sabit hassasiyet ile katlama ve tam sıraya dizme gibi özellikleri mevcut. AS001 Örme Kumaşlar için Açık En Egalize Sanfor Makinesi’nde kumaş girişte açılır, ortalanır, otomatik fotosellerle iğnelere geçirilir, nemlendirilir, kenarı kolalanır, kurutma-kesme yapılır, sanforlanır, işlem sonrası soğutulur, çıkışta dok sarma veya pastal yapılır. Bu makine ile ideal çekmezlik değeri elde edilmesi mümkündür. Açık En Sanfor Makinesi yüzde 100 pamuklu örme (jarse, pike, interlog, floş, ribana) boyalı veya baskılı kumaşlar için uygundur. Özellikleri ise şöyle sıralanıyor: Çalışma eni 10002400 mm. PLC sistemli otomatik kontrol. Makine girişinde (J-Box): İlk buharlama, açıcı silindir, kumaş ortalama ünitesi mevcut. Zincir siste- Sayı: 375 - Haziran 2011 43 Tekno-Tekstil minde, optik detektörler ile kumaş iğnelere otomatik olarak tutturuluyor. Ana buharlama var. İsteğe bağlı olarak en açma işleminde kenar mukavemetini artırıcı kenar kola, kola kurutma, kenar kesme aparatları var. Keçeler Nomex-polyester. Teflon sistemi var. Statik elektrik nötrleme sistemi ve non-stop dok sarma ve pastal sistemleri mevcut. AS-002 Örme Kumaşlar için Açık En Sanfor Makinesi’nde ise kumaş, merkezleme ünitesinde ortalanıp düzeltilerek sanforlama işlemine hazırlanır. Ortalanan ve düzeltilen kumaşa buhar verilerek yumuşaması sağlanır. Bundan sonra kumaş son kez açıcı silindirden geçirilerek buharla ısıtılan krom kaplı silindirler ve Nomex keçeler arasına gönderilerek teflonlar yardımıyla sanforlanır. Buradan sonar kumaş fan silindiri ile soğutularak top sarma/ pastal ünitesine gönderilir ve konfeksiyona hazır hale getirilir. AES ile ideal çekmezlik değeri elde edilmesi mümkündür. AES Makinesi yüzde 100 pamuklu örme (jarse, pike, interlog, floş, ribana) boyalı ve/veya baskılı kumaşlar için uygundur. Sıcaklık kontrolü önemli TMA Tekstil Makine ve Aksesuar Ltd. Şti. 1990 yılında kuruldu. İlk yıllarında dokuma, örgü ve boya terbiye makineleri alanında müşterilerine hizmet verdi. 2004 yılından itibaren trendlerin değişmesi ve piyasanın talepleri doğrultusunda teknik tekstil makineleri ve hammadde sektörlerini ürün gamına ekleyerek ürün yelpazesini genişletti. Firma, boya baskı ve terbiye makineleri, teknik tekstil, Nonwoven makineleri, örgü makineleri, dokuma, hammadde alanla- rında hizmet veriyor. Firma, Çin menşeli SAGA firmasının makinelerinin distribütörlüğünü yapıyor. Saga YMH 442 Sanfor Makinesi, 1800 – 3400 mm eninde dokuma kumaşlar için üretim yapıyor. Makinede kumaş girişi, tansiyon kontrolü ve merkezleme işlemlerinden sonra kumaş, nemlendirme işlemine tabi tutulur. Bu işlem, çözgü ve atkı iplerinin rahat hareket edip sanfor işleminin kolay olmasını sağlar. Nemlenen kumaş kauçuk ve sıcak silindir arasında sıkıştırılıp ezilerek sanfor işlemi yapılır. Sıcak silindirdeki sıcaklık kontrolü çok önemli olup, en doğru yol kondense olan çıkış suyunun sıcaklığını kontrol etmektir. Kauçuk kısımda sıkıştırılan kumaş, keçeli kısma geçer. Keçeler sıcak tamburlara sarılıdır ve yün keçe kullanılır. Burada kumaşın üzerindeki nem ısıtılarak alınır ve en boy stabil hale getirilir. Diğer bir tamburda ise nemlenen yün keçe kurutulur. Kumaş bu işlemden sonra paskallama ile kumaş arabalarına alınarak dinlendirilip kalite kontrol bölümüne gönderilir. Ayarlanabilir keçe tansiyonu Lafer Tekstil Makine San. ve Tic. A.Ş., İtalyan Lafer S.P.A. ve Has Dış Tic. Ltd. Şti. firmalarının ortaklığı ile 1995 yılında kuruldu. Lafer Türk markası ile şardon, tıraş/makas, zımpara, dolap tumbler ve örgü tüp kumaşlar için tüp kompaktör makineleri üretiyor. Has Group LaferTurk Tüp Kumaş Kompaktör Makinesi’nin özellikleri arasında, en iyi çekmezlik oranı, yüksek boyutsal sabitleme, mükemmel tuşe ve uzun keçe ömrü geliyor. Kumaş girişindeki ön buharlama grubu, üst buhar teknesi pnömatik hareketli. Makine, kenar izi oluşumlarını minimuma indiren manyetik açıcı sistemi, elektro-statik mıknatıslar, besleme tekerlekleri, kayışları ve kumaş kaçık sensörleri ile donatılmıştır. Açıcı grup- Sayı: 375 - Haziran 2011 44 larının maksimum açma kapasitesi 1400 mm. Makine girişi ana buharlama grubu, komple paslanmaz, üst tava pnömatik hareketli ve kondens önleyici sisteme sahip. Buhar ısıtmalı, 600 mm çapında krom kaplamalı silindirler, 270 derece kumaş sarım açıcı sayesinde daha fazla kumaş temas yüzeyi, her iki silindir için 2828 mm toplam kumaş temas alanı bulunur. Pnömatik kontrollü keçe merkezleme grubu, ayarlanabilir keçe tansiyonu vardır. Makine duruşlarında keçe tansiyonu otomatik olarak düşürülür. Nomex yapılı alt ve üst keçeler, iğne delikli, kalın, kırılmalara karşı dayanıklıdır. Çok köşeli keçe düzeni sayesinde daha fazla kumaş temas alanı, daha az keçe kırılma problemi ve daha uzun keçe ömrü mevcuttur. Farklı noktalarda konumlandırılmış Load cell silindirleri ile tahrikli silindirler senkronize edilir ve kumaşın minimum gerginlikte makineden geçişi sağlanır. Kumaş görünümü ve daha iyi tuşe kazanımı için çıkış soğutma ünitesi ve konveyör bant ile kumaş sıcaklığı atmosfer sıcaklığına indirilir ve tansiyonsuz şekilde hassas serici grubuna aktarılır. 720 mm ve 600 mm boyunda katlama yapabilen hassas serici grubu vardır. Paslanmaz zincir yapısı Egalize ünitesinde özel tasarım iğneleme grupları ile en az firede iğneleme başarımı sağlanır. Mekanik açıcı grubunda iğneleme öncesi basınçlı hava ile kumaş kenar açma sistemi vardır. Tahrikli kumaş konveyör halat sistemi ile üste besleme silindirinden egalize çıkışına kadar tansiyonsuz kumaş aktarımı yapılabilir. Zincir egalize uzunluğu 8180 mmdir. PLC kontrollü, 2 adet bağımsız, sürücü ve encoder kontrollü en açma milleri bulunur. Sürücü ve encoder kontrollü, direk tahrikli zincir motor / redüktörleri, sağ ve sol bağımsız hız ayar imkânı vardır. Dikey ray yapısı, komple paslanmaz, aşınma önleyici özel grafit yatakları ve zincir rayları bulunur. Zincir rayları için, kondens ve damlama önleyici ilave endirekt buharlı ısıtma sistemi mevcuttur. Paslanmaz zincir yapısı ve paslanmaz iğnelere sahiptir. Pnömatik kontrollü zincir gerginlik ve tansiyon ayar sistemi bulunur. PLC kontrollü ve zaman ayarlı otomatik yağlama, daha sessiz çalışma ve ray aşınmalarını önleme özelliğine sahiptir. Konik “V” tipi buharlama ünitesi, komple paslanmaz, zincir raylarına monteli, açılır - kapanır sistemdir. Bağımsız hava tahrikli buhar perdeleme ünitesi, giriş elektronik ünitelerini buhardan koruyucu özellikli sisteme sahiptir. Kumaş gerginlik ve tansiyonu, toplam 5 adet Load cell ile sağlanmaktadır. 2 adet zincir egalize ünitesinde, 3 adet kompaktör ana makine gövdesindedir. Kumaşı iğneden ayırıcı silindir grubu vardır. Açık En Kumaş Kompaktör Makinesi ise pnömatik kontrollü keçe merkezleme grubuna sahiptir ve keçe tansiyonu ayarlanabilir, makine duruşlarında keçe tansiyonu otomatik olarak düşürülür. Nomex yapılı alt ve üst keçeler, iğne delikli, kalın ve kırılmalara karşı dayanıklıdır. Çok köşeli keçe düzeni sayesinde daha fazla kumaş temas alanı, daha az keçe kırılma problemi ve daha uzun keçe ömrü sağlanmıştır. Kumaş görünümü ve daha iyi tuşe kazanımı için, çıkış soğutma ünitesi ve konveyör bant ile kumaş sıcaklığı atmosfer sıcaklığına indirilir ve tansiyonsuz şekilde hassas serici grubuna aktarılması sağlanır. Makine girişinde Load cell ya da balerin grubu ile tansiyon kontrolü sağlanır. Kumaş girişinde komple açıcı silindir ya da opsiyonel olarak buhar ısıtmalı kenar açıcılar mevcuttur. Makine girişi ana buharlama grubu, komple paslanmaz ve kondens önleyici sistemli. Farklı noktalarda konumlandırılmış Load cell silindirleri ile tahrikli silindirlerin hızı senkronize edilir ve kumaşın minimum gerginlikte makineden geçişi sağlanır. Kompaktör makinelerinde çekmezlik oranı ve hız, silindirlerin çapına, keçenin kalınlığına, ve ısıtılmış silindirdeki temas yüzeyine bağlıdır. Kompaktör makinelerinde en iyi çekmezlik oranına ulaşmak, doğru silindir çapı ve doğru keçe kalınlığı ile orantılıdır. Büyük çaplı silindirler imalat hızını ve üretim kapasitesini artırmaktadır. Buhar ısıtmalı, 600 mm çapında krom kaplamalı silindirler, 270 derece kumaş sarım açısı sayesinde daha fazla kumaş temas yüzeyi sağlanır. Her iki silindir için toplam kumaş temas alanı 2828 mm’dir. Sayı: 375 - Haziran 2011 45 Enerji KARA ELMASIN ELEKTRİK GÜCÜ; TERMİK SANTRALLER Dünya elektrik üretiminin yüzde 39’u termik santrallerden karşılanıyor. Bu termik santrallerde kullanılan kaynak ise kara elmas olarak bilinen kömür. Gaz ve motorinle çalışan termik santrallerden elde edilen verim, kömürle çalışan termik santralle kıyaslandığında oldukça düşük kalıyor. Türkiye’de elektrik enerjisi üretiminin tarihçesine bakıldığında hidroelektrik ve termik santrallerin tarihçesi karşımıza çıkıyor. İlk elektrik enerjisi 1902 yılında Tarsus'ta kurulan bir hidroelektrik santral ile üretilmeye ve kullanılmaya başlanıyor. Tarsus Belediyesi’nde çalışan Avusturyalı Dörfler tarafından, Berdan Nehri Bentbaşı Mevki’nde kurulan hidroelektrik santralından, su değirmeni milinin transmisyon kayışı ile 2 kilovatlık bir dinamoya bağlanmasıyla, 15 Eylül 1902 tarihinde Tarsus'a elektrik sağlanıyor. Üretilen elektrik enerjisi ile önce Tarsus'un sokakları, sonra da Müftüzade Sadık Paşa (Sadık Eliyeşil) ile sorgu hâkimi Yakup Efendi’nin evleri aydınlatılıyor. İlk kayda değer elektrik üretim tesisi ise 1914 yılında, bugün Bilgi Üniversitesi Santralistanbul Kampusu olarak hizmet veren Silahtarağa Termik Santralı’nin hizmete girmesiyle gerçekleştiriliyor. 14 Şubat 1914'te açılan bu tesis, ekonomik ömrünü tamamladığı 1983 yılına kadar hizmet veriyor. Termik santraller, yanmayla ortaya çıkan ısı enerjisinden elektrik enerjisi üreten merkezler olarak biliniyor. Yüzde 40 dolayında verimli olan modern bir termik santralde, mazot, gaz ve kömür yakıt olarak kullanılıyor. Mazot kullanılan termik santraller, kömür ve gaz kullanılan santrallere Sayı: 375 - Haziran 2011 46 göre basit tesisler olarak değerlendiriliyor. Termik santrallerde kömür kullanımı için gerekli olan tesisler gaz ya da mazota oranla çok daha önemli ve büyük. Termik santralleri büyük debili akarsu yakınında veya deniz kıyısına kurmak gerekiyor; böylece santralde üretilen ısının yarısını boşaltan kondansenin suyla beslenmesi sağlanıyor. Sayıları 30’u aşan ve Türkiye’nin enerji gereksiniminin önemli bir bölümünü karşılayan ve Türkiye Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) tarafından işleten termik santraller, fuel-oil, taş kömürü, linyit, motorin, jeotermal ve doğal gaz gibi enerji kaynaklarını kullanıyor. Kömürden beslenen santraller Dünya elektrik üretiminin yüzde 39’u termik santrallerden karşılanıyor. Bu termik santrallerde kullanılan kaynak ise kömür. Uluslararası Enerji Ajansı (International Energy Agency-IEA) iklim değişikliği politikalarına bağlı kalan hükümetleri de göz önüne alarak yaptığı değerlendirmeler sonucunda gelecek 25 yıl içerisinde dünya kömür tüketiminin yüzde 25 oranında artacağını tahmin ediyor. Çin’de kömür kaynaklı termik santraller elektrik üretimi yüzde 70 düzeyinde gerçekleşiyor. IEA, Çin’deki kömür ile işletilen termik santraller kapasitesinin önümüzdeki 25 yıl içinde 600 gigawatts (GW) bir artış göstermesini bekliyor. Söz konusu kapasite yükselmesi şu anda Amerika, Japonya ve Avrupa Birliği’nde kurulu olan kömür yakan termik santraller elektrik üretimi toplamının tamamına karşılık geliyor. DÜNYADA KÖMÜR REZERVLERİ OLAN BELLİ BAŞLI ÜLKELER Ülkeler Kömür Rezervleri (Milyar ton) Amerika Birleşik Devletleri 235 Rusya Federasyonu 160 Çin 130 Avustralya 80 Hindistan 60 Güney Afrika 35 Kolombiya 10 Endonezya 5 2009 YILI KÖMÜR ÜRETİMİ HIZI İLE BELLİ BAŞLI ÜLKELERİN KALAN KÖMÜR REZERVLERİ Ülkeler Kalan Kömür Rezervi (Yıl) Amerika Birleşik Devletleri 245 Rusya Federasyonu 527 Çin 38 Avustralya 186 Hindistan 105 Güney Afrika 122 Kolombiya 95 Endonezya 17 Sayı: 375 - Haziran 2011 47 Enerji Dünyada elektrik enerjisinin günlük hayatta kullanılması 1878 yılına rastlıyor. İlk elektrik santralı ise 1882’de Londra’da hizmete giriyor. Türkiye’de de bir su değirmenine bağlanmış 2 kilovat gücündeki dinamosuyla elektrik üreten Tarsus’taki santralden sonra ilk termik santral Silahtarağa 1914’te hizmete giriyor. 1923 yılına kadar 33 megavat kurulu güce sahip olan Türkiye, bugün 859 kat artışla 28 bin 332 megavata ulaştı. 1923 yılında 45 milyon olan üretim de, 2 bin 727 kat ar- 2010 AVRUPA BİRLİĞİ ELEKTRİK ÜRETİMİ VE ENERJİ PROFİLİ (%) Kömür kullanan termik santraller Doğal gaz çevrim santralleri Nükleer santraller Hidroelektrik santraller (HES) Rüzgâr kaynaklı santraller (RES) Fuel-oil santralleri Güneş santralleri, jeotermal santraller vb. Sayı: 375 - Haziran 2011 48 26 24 15 15 10 6 4 tarak 122.7 milyar kilovat oldu. Bu rakamlar Türkiye nüfusunun yüzde 99.9’unun elektrik enerjisinden yararlandığını gösteriyor. 1935 yılında, Etibank, Maden Tetkik ve Arama (MTA) ve Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİEİ) kuruluyor. Daha sonra İller Bankası ve Devlet Su İşleri (DSİ) devreye giriyor. Bu tarihte kurulu güç 126.2 megavat, üretim 213 milyon kilovat, elektriklendirilmiş il merkezi sayısı da 43 olarak tespit ediliyor. 1948 yılında Çatalağzı Termik Santralı (ÇATES) devreye giriyor ve 1952 yılında 66 kilovatlık bir iletim hattı ile İstanbul’a elektrik takviyesi yapılıyor. 1950’li yıllarda devlet ve özel sektör eliyle santrallar yapılmaya ve işletilmeye başlanıyor. Bu tarihlerde Türkiye’nin kurulu gücü 407.8 megavata, üretimi ise 789.5 milyon kilovatsaate ulaşıyor. 1956 yılında üç önemli tesis ulusal elektrik sistemine bağlanıyor. Bunlar; Adana yakınlarında Seyhan Barajı ve HES, Ankara yakınlarındaki Sarıyar Barajı ve HES ile Kütahya yakınlarındaki Tunçbilek Termik Santrali… Santraller ve kurulu güç artıyor 1970 yılındaTürkiye Elektirki Kurumu (TEK) kurularak belediyeler ve İller Bankası dışında bütünlük sağlanıyor. Kurulu güç 2 bin 234.9 megavat iken üretim de 8.6 milyar kilovatsaate yükseliyor. 1972 yılında, Türkiye’nin o güne kadar ki en büyük baraj ve HES'i olan Eskişehir yakınlarındaki 300 megavat gücündeki Gökçekaya Barajı ve HES ile yine en büyük termik santral projesi olan Seyitömer Termik Santrali devreye alınıyor. 1975 yılında Fırat Nehri üzerindeki inşaa edilen Keban Barajı, bin 330 megavatlık kapasitesi ile o yıla kadar kurulan tüm barajlı santrallerin toplamından daha büyük kurulu güce sahip olarak hizmet vermeye başlıyor. 1970-1980 tarihleri arasındaki yıllarda, dünyadaki enerji krizinden Türkiye’de etkileniyor. Termik santrallerin yakıtlarının, çoğunlukla dışa bağımlı olmasından arz ve talep dengesi bozuluyor ve zorunlu enerji kısıtlamalarına gidiliyor. Bütün bu olumsuzluğa karşın, Türkiye kurulu gücü 1980 yılında 5 bin 118.7 megavat, üretimi de 23.3 milyar kilovatsaat değerine ulaşıyor. 1970 yılında toplam köy sayısının yüzde 7’si elektriklendirilmişken, 1982 yılına gelindiğinde bu oran yüzde 61’e yükseliyor. Bu yıllarda bir de Çayırhan Termik Santrali yapılıyor. İlk etapta 300 megavatlık iki ünite hizmete alınıyor. 2000 yılında iki ünite daha faliyete geçiyor. TEK kuruluşundan 23 yıl sonra, çıkarılan 13.8.1993 gün ve 513 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile ilgisi devam etmek üzere özelleştirme kapsamına alınıyor. Bu düzenlemenin bir devamı olarak da Bakanlar Kurulu’nun 93/4789 Sayılı Kararı ile Kurum” Türkiye Elektrik Üretim, İletim A.Ş. (TEAŞ)” ve “Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ)” adı altında iki ayrı iktisadi devlet teşekkülüne ayrılıyor. 8 yıl sonra Bakanlar Kurulu’nun 2 Mart 2001tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 05.02.2001 tarih 2001/2026 sayılı kararı ile kurum, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Elektrik Üretim Anonim Şirketi ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi olacak şekilde üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü olarak yeniden yapılandırılıyor. TERMİK SANTRALLERİN BULUNDUKLARI YERLER Enerji Türü Fuel-oil Taş kömürü Linyit Santralin Adı Ambarlı, Hopa Çatalağzı B1, B2 Afşin-Elbistan, Kangal 1-2, Seyitömer 1-4, Soma A, Soma B1-B6, Tunçbilek A, Tunçbilek B, Çayırhan A, Yatağan, Orhaneli, Yeniköy 1-2, Kemerköy 1 (Gökova), Kemerköy 2 (Gökova) Motorin Aliağa G.T.K.Ç. Seyyar gaz türbini Bozcaada D., Marmara Adası D., Gökçeada G.T., Avşa Adası D., Erciyes-Van D., Ilıç D., Kemaliye D., Çukurca D., Gökçeada D. Jeotermal Kızıldere Doğal gaz Hamitabat 1-6, Hamitabat 1-6 (Tevsi), Ambarlı 1-6, Ambarlı K.Ç.1, 2, 3 Termik santrallerin ekonomik ömrü TEAŞ’ın, 2000 yılının Eylül ayında hazırladığı "Türkiye Elektrik Sistemi ArzTalep Raporu" nun 23. sayfasında "Kamu Termik Santrallerinin Yaşlılıklarına Göre Dağılımı" tablosu yer alıyor. Bu tabloda, termik santrallerde ekonomik ömrün 25 yıl olarak kabul edildiği belirtiliyor. Buna göre 2000 yılında kamu termik santrallerinin yüzde 11'i 30 yaşın üzerinde, yüzde 26'sı 25-30 yaş, yüzde 41'i 20-25 yaş sınırında görünüyor. Yarı ömrü, yani 15 yaşını geçmiş santraller ise mevcut kamu termik santrallerinin yüzde 67’sini oluşturuyor. 2005’e kadar geçen 5 yılda işletmeye katılan iki kamu termik santrali olan Afşin-Elbistan B ve Çan Termik Santralleri de bu hesaba katıldığında kamu termik santrallerinin yüzde 22'si 30 yaşın üzerinde, yüzde 35'i 25-30 yaş, yüzde 57'si 20-25 yaş sınırında olduğu ortaya çıkıyor. Yarı ömrü, yani 15 yaşını geçmiş santraller ise mevcut kamu termik santrallerinin yüzde 70'ini oluşturuyor. Dolayısıyla, 2005 yılında kamu termik santrallerinin yarıdan fazlası ekonomik ömrünü yitirmiş ve üçte ikisinden fazlası da yaşlılık sınırına girmiş. Enerjinin çeşitlendirilmesinde termik santrallerin geçmişten günümüze taşıdığı rol düşünüldüğünde, bu ortaya çıkan tablo gelecek açısından umut taşımıyor. Enerji sektörüne yatırım yapmayı düşünen ve bugüne kadar yatırım yapan özel sektör, sadece termik santrale değil, hidroelektrik, nükleer, alternatif enerji gibi çeşitli kaynakları kullanacağı yatırımları da planlarına dahil ediyor. Sayı: 375 - Haziran 2011 49 Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi MUNICH FABRIC START FUARI MEMNUN ETTİ Tekstil yetkilileri, “Fuarda organik kumaşlar için ayrı bir yer ayrılmış olması, Eco Village adında ziyaretçilere organik ürünler, ekolojik üretim ve sertifikalar (GOTS, Textile Exchange, Oeko-Tex ve Bluesing gibi) hakkında bilgilerin verildiği ayrı bir sergi salonunun ayrılması bunun göstergesidir” dediler. Sendikamızın yürüttüğü “Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi” kapsamında Munich Fabric Start Fuarı’na katılan Türk tekstil işletmeleri Münih’ten memnun döndü. 1-2 Şubat tarihleri arasında düzenlenen fuara katılan şirket yöneticileri fuardan kazanımlarla döndüklerini belirterek yeni ürünlerinin fuarda ilgi gördüğünü anlattılar. Fuara Pazarlama ve Satış Müdürü Doğan Filiz ve Gözde Barkan’dan oluşan iki kişilik ekiple katılan Bahariye Mensucat yöneticileri, 2012 ilkbaharyaz koleksiyonlarının çok beğenildiğini anlattılar. Bahariye Mensucat yetkilileri, “Üç gün süren fuar boyunca standımızı çok sayıda firma ziyaret etti. Ayrıca standımızda Almanya’nın önde gelen tekstil firmalarından Candra ve diğer hali hazırda çalışmakta olduğumuz firmalar ile mevcut olan iş hacmini artırma konusunda görüştük. Yeni sezon üzerine de müşterilerimizle görüş alışverişinde bulunduk” dediler. Munich Fabric’e katılan firmalardan Pisa Tekstil ise fuara Serap Özel, Zehra Bayraktar ve Özgür Yıldırım’dan oluşan 3 kişilik ekiple gitti. Fuarda önümüzdeki yıla ait renk trendleri hakkında bilgi edindiklerini anlatan Pisa Tekstil yetkilileri, “Genelde fuarda canlı renkler (buz mavisi, limon sarısı) hakimdi. Fuarda canlı renklerle yapılmış pamuk, viskon ve polyester kumaşlar ile çok karşılaştık. WGSN tarafından hazırlanan ‘ilkbahar-yaz 2012’ konulu panelde ve Mudpie Desing tarafından sunulan seminerde 2012 sezonuna ait yeni eğilimleri inceleme fırsatı bulduk” şeklinde konuştular. Fuarda yaptıkları gözlemler sonucu önümüzdeki dönemde ekolojik tekstilin giderek daha da artan öneme sahip olacağını gözlemlediklerini anlatan Pisa Sayı: 375 - Haziran 2011 50 Bu arada 21-25 Ocak tarihleri arasında Paris’te düzenlenen Maison&Objet Fuarı’na ziyaretçi olarak katılan Epengle Tekstil yetkilileri, fuarın verimli geçtiğini anlattılar. Murat Seçim ve Özlem Atıl’ın katıldığı fuar hakkında bilgi veren Epengle yetkilileri, “Yılda iki kez düzenlenen fuarda mobilya, aksesuar, mutfak, banyo, havlu, yatak odası ürünleri sergileniyor. Katılımcılar, yarattıkları trendler ve piyasaya sürdükleri renkler ile piyasaya yön veren firmalar. Fuarda yeni trendleri, renk ve desenleri inceledik. Yapmış olduğumuz gözlemler ve incelemeler yeni koleksiyonlarımızın oluşturulmasında bize çok faydalı olacak” açıklamasında bulundular. FUAR TAKVİMİ (TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2011) TARİH FUAR TEMMUZ 05.07.2011-07.07.2011 Floransa (İtalya) Pitti Immagine Filati-Ev Tekstil ve Kumaş Fuarı 06.07.2011-08.07.2011 Berlin (Almanya) Bread and Butter-Tekstil Fuarı 09.07.2011-11.07.2011 Paris (Fransa) Interfiliere-Tekstil-Kumaş ve İç Giyim Fuarı 19.07.2011-21.07.2011 New York (ABD) TEXWORLD USA-Tekstil ve Kumaş Fuarı 19.07.2011-20.07.2011 New York (ABD) SPINEXPO-İplik ve Örme Kumaş Fuarı 20.07.2011-23.07.2011 Hannover (Almanya) Domotex-Halı ve Zemin Kaplamaları Fuarı 20.07.2011-23.07.2011 Dakka (Bangladeş) Textech International Expo-Tekstil ve Tekstil Makineleri Fuarı 20.07.2011-22.07.2011 Tokyo (Japonya) IFF-JFW International Fashion Fair-Giyim Fuarı 24.07.2011-26.07.2011 Düsseldorf (Almanya) CPD Signatures 2011-Moda Fuarı 27.07.2011-30.07.2011 Moskova (Rusya) Decotex-Kumaş ve Ev Tekstili Fuarı AĞUSTOS 04.08.2011-06.08.2011 Londra (İngiltere) Pure-Pure&Premier-Womenswear And Accessories-Hazır Giyim Fuarı 08.08.2011-10.08.2011 Şikago (ABD) Chicago Collective-Erkek Hazır Giyim Fuarı 11.08.2011-14.08.2011 Kopenhag (Danimarka) CIFF-Copenhagen International Fashion Fair-Hazır Giyim ve Moda Fuarı 14.08.2011-16.08.2011 Birmingham (İngiltere) Moda UK-Hazır Giyim Fuarı 14.08.2011-16.08.2011 Dublin (İrlanda) Futura Fair-Bay Bayan, Çocuk Giyim Fuarı 17.08.2011-19.08.2011 Şanghay (Çin) Intertextile Shanghai Home Textiles-Ev Tekstili ve Kumaş Fuarı 20.08.2011-02.09.2011 Mumbai (Hindistan) Heimtextil India-Ev Tekstili Fuarı 22.08.2011-25.08.2011 Sao Paulo (Brezilya) Casa&Decoracao Show-Ev Tekstili ve Dekorasyon Fuarı 28.08.2011-30.08.2011 Melbourne (Avustralya) Fashion Exposed-Hazır Giyim Fuarı EYLÜL 06.09.2011-08.09.2011 Şanghay (Çin) İplik ve Elyaf Fuarı 13.09.2011-15.09.2011 Milano (İtalya) Kumaş ve Aksesuarları Fuarı 14.09.2011-16.09.2011 Milano (İtalya) Intertex-Uluslararası Tekstil Fuarı 19.09.2011-22.09.2011 Paris (Fransa) Texworld-Tekstil Fuarı 20.09.2011-22.09.2011 Paris (Fransa) Premiere Vision Fuarı 20.09.2011-22.09.2011 Paris (Fransa) Expofil-İplik ve Elyaf Fuarı 20.09.2011-22.09.2011 Paris (Fransa) INDIGO-Tekstil Tasarım Fuarı 21.09.2011-23.09.2011 Moskova (Rusya) Heimtextil-Ev Tekstili ve Dekorasyon Fuarı Sayı: 375 - Haziran 2011 51 Tasarım Dünyası MODANIN FÜTÜRİSTİK VE ROMANTİK TASARIMCISI: SIDDIK SÜREN Avantgarde tasarımlarıyla adından söz ettiren Sıddık Süren, son koleksiyonuyla pozitif bakış açısının hâkim olduğu markasını İstanbul’dan tüm dünyaya ‘İletme’-‘Transmitting’ için yola çıkıyor. Modanın fütüristik ve romantik tasarımcısı Sıddık Süren, cesur hayaller, avantgarde tasarımlar ile fark yaratmaya devam ediyor. Onu ilk kez Beyoğlu’ndaki showroom’unu açmaya hazırlandığı sıralarda, 2008 Mayıs ayında, tanımıştım. İstiklal Caddesi’ndeki tarihin haşmetini taşıyan binaya taşınma telaşını yaşayan Süren, o yoğun günlerinde bile son derece kibar, düşünceli ve uyumluydu. Ben ise onun şanslı komşusuydum. Taşınır taşınmaz kapımızı çalıp tanışan, kendi showroom’una davet eden kısacası bu zamanda bulunması çok zor mükemmel bir komşumuz vardı artık! Daha sonraları ise onun herkesi birer stil ikonu yapacak koleksiyonlarıyla tanıştık. neminden kalma Aynur Sultan Konağı’nda Sıddık Süren markası tutkunlarıyla buluştu. Aynur Sultan Konağı’nda moda, tasarım ve sanat buluşması Yeni koleksiyon-İletme O yıldan bu yana adını bir marka haline dönüştürdü. İstiklal Caddesi’nin ardından Bağdat Caddesi’nde de mağazasını açtı. Son olarak ise Üsküdar’da da Osmanlı dö- Sayı: 375 - Haziran 2011 52 Modacı tasarımlarının yanı sıra uluslararası alanda marka ve tasarım danışmanlığı, kreatif direktörlük de yapıyor. Aynur Sultan Konağı’nı ise moda, tasarım ve sanat camiasının ortak kullanımına açmayı hedefliyor. Burada seminer, atölye çalışması ve sergiler düzenleyecek. Yeni koleksiyonu İletme-Transmitting ise mutlaka görülmeli. “Yenilenmek ve farklılaşmak için uzaklaşmak, kendini aşmak için yalnızlaşmak, çıkış Aylin SARAÇOĞLU yapmak için ise bir adım geride durmak gerekiyor” düşüncesinden hareketle oluşturduğu koleksiyonu ile geçmişin ilkel derinliklerindeki köklerin, insan icadı teknolojik geleceğe iletilmesini konu ediyor. Tasarımlarında rahatlık ve iyimserlik duygusu ön planda. Pozitif bakış açısının hâkim olduğu markasını İstanbul’dan tüm dünyaya ‘iletme’- ‘transmitting’ için yola çıkıyor. Grafik desenlerde geometrik şeritler, giysilerde büyük ceketler, pijama hissi veren rahat pantolonlar, özel el tezgâhlarında dokunan kumaşlar görülüyor. Şehirli modernlik Gerçekten değişim isteyenler için fonksiyonel bir tarz hâkim. Doğaya yaklaşma ve yaşamı devam ettirme arayışı, ilham veren kaynakları. Koleksiyonda dikkat çeken renkler ise koyu gri, koyu kahve, toprak tonları, doğa renkleri bej, kırmızının en doğal tonları, siyah beyaz kontrastlar ile güneş ışığı pırıltısı veren gold sarısı… Şehirli modernlik koleksiyonu temsil ediyor. Süren tam bir İstanbul aşığı. İstanbul’un ve İstanbul’un tarihsel zenginliğinin ona çok şey kattığına inanıyor: “Uluslararası çalışmalar yapmış olsam da kendi yaşadığım şehir olan İstanbul’un benim için yeri ayrıdır. Doğa, tarih, eski ve yeninin bir arada olması, kaos, farklı dinler… bütün bu öğelerde tasarımcıyı çeken karşıtlıklar var. Buradaki hareketlilik, insanların canlılığı benim kendi pozitif enerjimle de örtüşüyor. Kültür ve enerjinin yaratıcılıkla iç içe geçmiş olması beni çok çekiyor.” 1989 Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu. Modern sanatlar üzerine yaptığı araştırmalar ve etkilendiği Picasso, Matisse gibi ressamların ve Philippe Stark’ın etkisiyle oluşturduğu kendi politik, felsefi ve toplumsal duruşunu koleksiyonlarında sergiliyor. Tasarım macerasına ayakkabı tasarımları ile başlayan Süren, önde gelen markalara yaptığı tasarımlar ile çeşitli ödüller aldı. Deri Günleri, İstanbul Moda Günleri, Premiere Vision, ISPO, CPD gibi uluslararası fuarlara özel olarak davet edilen, ödüller kazanan bir isim olarak dikkat çekti. 2003 yılından itibaren avantgarde tarzda oluşturduğu ilk kadın koleksiyonu, Sıddık Süren İstanbul markası altında uluslararası arenada rekabet eden pek çok koleksiyon izledi. Çok yönlü, çok başarılı, çok çalışkan kişiliğiyle hedefine doğru hızla ilerliyor. İstanbul çıkışlı bir dünya markası olmak… Markasını, uluslararası moda alanında hak ettiği değerlere taşımak… Sayı: 375 - Haziran 2011 53 Kültür-Sanat SİNEMALARDA NE VAR, NE YOK... ÇILGIN EKİPLE BİR BULUŞMA DAHA İlki beğeniyle izlenen “Felekten Bir Gece” komedisinin devamı çekildi. “Felekten Bir Gece Daha” (The Hangover II), sinemalarımızda 3 Haziran’da vizyona giriyor. Todd Phillips’in yönettiği filmde; Bradley Cooper, Ed Helms, Zach Galifianakis ve Justin Bartha oynuyor. Filmde ayrıca; Ken Jeong, Jeffrey Tambor ve Mike Tyson da küçük rollerde yer alıyor. “Felekten Bir Gece Daha”da Phil (Bradley Cooper), Stu (Ed Helms), Alan (Zach Galifianakis) ve Doug (Justin Bartha), Stu’nun düğünü için Tayland’a giderler. Las Vegas’taki unutulmaz bekarlığa veda partisinden sonra Stu işini şansa bırakmayıp sakin bir düğün öncesi kahvaltısı yapmayı tercih eder. Ancak her zaman her şey planlandığı gibi gitmeyebilir... Vegas’ta olan Vegas’ta kalabilir ama Bangkok’ta olanlar hayal bile edilemez. GERİLİM SEVENLERE “SUPER 8” Yapımcılığını Steven Spielberg’ün üstlendiği “Super 8”, bu ay sinemalarımızda vizyona girecek filmler arasında yer alıyor. J. J. Abrams’ın yazıp yönettiği filmin oyuncu kadrosunda; Kyle Chandler, Elle Fanning, Joel Courtney, Gabriel Basso, Noah Emmerich, Ron Eldard, Riley Griffiths, Ryan Lee ve Zach Mills var, “Super 8”in öyküsü şöyle: Küçük bir Ohio kasabasındaki bir grup arkadaş 1979’un yazında bir süper 8 filmi yaparlarken felaket bir tren kazasına tanık olurlar ve bunun bir kaza olmadığından şüphelenirler. Kazadan kısa bir süre sonra kasabada sıra dışı kaybolmalar ve açıklanamayan olaylar meydana gelmeye başlar. Kasabanın şerif yardımcısı gerçeği ortaya çıkarmaya çalışır. Hiçbirinin hayal edemeyeceği kadar dehşet verici bir şey vardır. MEL GIBSON VE KUKLASI İki Oscar sahibi Jodie Foster yönetip oynadığı “The Beaver”, sinemalarımızda 17 Haziran’da vizyona giriyor. Filmde Foster’a Oscarlı oyuncu Mel Gibson eşlik ediyor. “The Beaver”, ailesini yeniden keşfe çıkan ve hayatına baştan başlayan bir adamın duygu yüklü hikâyesini anlatıyor. Filmin diğer önemli rollerinde; Anton Yelchin, Jennifer Lawrence, Cherry Jones rol alıyor. “The Beaver”da; kendi şeytanlarıyla boğuşmakta olan Walter Black, bir zamanlar başarılı bir oyuncak üretimcisi ve iyi bir aile babası olan, şimdilerdeyse depresyonla boğuşan bir adam. Her yolu denese de eski haline dönemeyen Walter’ın hayatı bir el kuklası kunduzun hayatına girmesiyle değişir. Filmin en can alıcı öğelerinden biri kuklanın kendisi ve sadece karakterleri değil oyuncuları da nasıl etkilediği. Özellikle de Mel Gibson’ı. Gibson tüm enerjisini rolün bu kısmına verdi. Çekimler başladığında kunduz psikolojisine tamamen bürünebilir hale gelmişti, kuklaya kattığı inanılmaz seslendirme ile tamamen hakim olmuştu. Gibson şöyle anlatıyor, “elinizde tüylü bir kuklayla, sizin yerinize onun konuşmasına izin verme dinamiği kişiye aslında bir özgürlük de sağlıyor ve garip bir biçimde bir büyüsü de var. Çünkü ne dediği hakkında endişelenmeyecek kadar rahat oluyorsunuz; kukla sizin üzerinizden bir deha sergileyebilir ya da siz kukla üzerinden bir dehaya ulaşabilirsiniz.” Sayı: 375 - Haziran 2011 54 KİTAP KURTLARI İÇİN... İNCİROĞLU’NDAN ESNEK ÇALIŞMA UYGULAMALARI Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdür Yardımcısı Lütfi İnciroğlu’nun “Çalışma Hayatında Esnek Çalışma Uygulamaları” adlı kitabı Legal Kitapevi tarafından yayınlandı. İnciroğlu’nun Legal Kitapevi tarafından yayınlanmış ‘Güncel Yargıtay Kararları Işığında Açıklamalı Yeni İş Kanunu’, ‘Yeni İş Hukuku Uygulaması’ ve ‘İş Sağlığı ve Güvenliği’nde İşçi ve İşverenin Hukuki ve Cezai Sorumlulukları’ adlı üç kitap çalışması daha bulunuyor. İşletmelerin küreselleşme dolayısıyla uluslararası arenada rekabet edebilmeleri ve varlıklarını idame ettirebilmelerinin çalışma tür ve biçimlerinde yeni yöntemler belirleme ihtiyacı doğurduğunu dile getiren İnciroğlu, yeni kitabı hakkında şunları söylüyor: “Çalışma hayatındaki değişiklik anlayışı, çalışanların sosyal arzuları ile işletmelerin zorunlulukları arasındaki dengeyi sağlamaya dönük yeni esnek çalışma biçimlerini ortaya çıkarmıştır. Bu çalışma ile esnek çalışmanın iş mevzuatında düzenlenme ihtiyacının gerekçeleri, tanımı, tür ve biçimleri, uygulamadaki yeri, bu iş ilişkisinden doğan haklar ve bu hakların nitelikleri açıklanacaktır.” BİR DEVRİMİN RUHU: BEGÜM Okurların “Saraydan Sürgüne” ve “Toprağımızın Kokusu” kitaplarıyla tanıdığı Kenize Mourad, bu kez 1856 yılında ülkenin büyük bölümünün mutlak hakimi olan İngiliz Batı Hint Kumpanyası’nın, Kuzey Hindistan’ın en zengin devleti bağımsız Awadh’ı ilhak etmeye ve bu devletin kralını sürgüne göndermeye kalkmasıyla yol açtığı büyük bir ayaklanmayı anlatıyor. Ayaklanmanın liderliğini kralın dördüncü karısının üstlendiği olayı konu alan kitabın adı “Begüm-Bir Devrimin Ruhu”. “Begüm” fazla tanınmayan ama cesareti ve kahramanlığıyla Hindistan’ın bağımsılık savaşında ilk adımı atan bu benzersiz kadını daha yakından tanıtıyor okura. Awadh Krallığı’nın başkenti olan, ihtişamı ve farklı toplumların uyumlu yaşamları nedeniyle “Altın ve Gümüş Şehir” olarak tanınan Lucknow bu ilk bağımsızlığın merkezi oluyor; en acımasız katliamlar, en inanılmaz yiğitlikler, en iğrenç ihanetler ve aşkların en umutsuzu burada yaşanıyor. DAHA BAŞARILI MÜLAKATLAR İÇİN Hatalı seçim kararı sadece organizasyonların ürün ve hizmet kalitesini olumsuz etkilemekle kalmaz, aynı zamanda yöneticinin, bölümün ve kurumun başarısına da gölge düşürür. Etkin mülakat yapmaksa bilgi ve beceri gerektirir. Mülakat konusunda bilginizi artırmak istiyorsanız, Nurdan Akalın Terazi’nin kaleme aldığı “Mülakat Ustalık İster” tam size göre. Kitap; mülakatta ne tür sorular sorulabilir, hangi tür sorulardan kaçınmak gerekir, hangi tekniğe göre soru sormak gerekir, görüşme sırasında en uygun davranışlar nelerdir, görüşme yapanın söylem ve davranışları adayı nasıl etkiler, görüşme öncesi hazırlık kapsamında neler yapılmalı gibi sorulara yanıt arıyor. Yazarın akademik bilgisini tecrübesi ve araştırmalarıyla harmanladığı “Mülakat Ustalık İster”, iş dünyasının tüm aktörleri için yararlı bir kaynak kitap. Sayı: 375 - Haziran 2011 55 Kültür-Sanat SERGİLERİ GEZERKEN... KADININ “MASUM SURETLER”İ İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nde simge olarak kullandığı sessiz suretlerle zamansız ve mekansız öyküler yaratan Lale Tara’nın yeni sergisi “Masum Suretler” açılıyor. 1 Haziran- 4 Eylül tarihleri arasında sürecek olan serginin küratörü Engin Özendes. Lale Tara, “Masum Suretler” başlıklı son fotoğraf sergisinde izleyiciyi, “Hayal mekân ve hayal zamanda kurgulanmış, alternatif gerçeklik, umut ve düş kırıklığı üzerine bir öyküyü izlemek üzere farklı bir dünyaya davet ettiğini” belirtiyor. Bu sergisiyle, Canlı/Live, Hello Earth Goodbye ve Doppelgaenger (RUI) sergilerinin izleğini sürdüren Lale Tara, suretlere dair öykülerine yenisini ekliyor. Seyirciyi özellikle Rönesans resminde çok belirgin olarak işlenen anne ve çocuk temasına bambaşka bir gözle bakmaya çağırıyor. Sanatçı, fotoğrafladığı suretlerine yine masalsı, doğaüstü nitelikler kazandırıyor. Bu olağanüstü yolculukta kadının, anne ve cinsel imge olarak görselleştiği yanlar arasında bağlantılar kuruluyor. Anne ve oğlu, gerçekle düşün iç içe geçtiği görüntülerde, izleyicide yeni hikâyelerin yaratılmasına olanak sağlayan bir öykü sunuyor. Fotoğraftaki iki yolcu aniden başka bir boyutta, farklı mekânlarda belirirken, zaman ve mekâna ait doğrularımızı çapraşıklaştırıp, kadın ve kutsal tanımlarını suretler üzerinden yeniden düşündürerek, ardında yanıtlanacak başka sorular bırakıyor. Lale Tara, görüntülediği suretlerin, farklı mekân ve zamanlarda, gerçekçi hal ve ifadeleriyle, alternatif bir gerçekliği direttiklerini vurguluyor. Küratör Engin Özendes, Lale Tara’nın “Masum Suretler” adlı son fotoğraf serisinde izleyiciyi, mekanı ve zamanı ortadan kaldıran bir anlatımla baş başa bıraktığını ve suretlerle yeni öyküler yarattığını belirtiyor. Lale Tara’nın terk edilmiş, eski mekanlarda bulduğu büyüleyici atmosferi, kullandığı olağanüstü ışıkla yansıttığına değinen Engin Özendes, “Öykü devam ederken mekan, bir eski fabrikada, terk edilmiş bir tren istasyonunda, eski bir kütüphanede, yıkık bir kilisede kendi bilinmezliğini sürdürüyor” diyor. TASARIM MERAKLILARI HAAZ ART’TA BULUŞUYOR Bu sene Milano Tasarım Haftası’nın en çok konuşulan isimlerinden biri olan “Torafu Architects”, İstanbul’un ilk tasarım galerisi Haaz Art&Design Gallery’yi bahar ve yazın renkleriyle canlandırıyor. Haaz Art&Design Gallery’nin ev sahipliğini yapacağı “Airvase” isimli sergi, 7 Haziran Salı akşamı itibariyle 3 hafta boyunca devam ederek İstanbullular’ın beğenisine sunuluyor. Şekilden şekle giren rengarenk vazolardan oluşan bir enstalasyon ile Haaz Art&Design Gallery’de hayat bulacak olan sergi, “Airvase” isimli vazolardan oluşuyor. “Airvase” havayı içine alan file şeklinde çok fonksiyonlu bir vazo olmasının yanı sıra isteğinize göre ister çiçeklerinizin yeni saksısı, ister mumluğunuz, ister hediye paketi ya da şarap şişenizin kılıfı olabilir. 2004 yılında Koichi Suzuno ve Shinya Kamuro tarafından kurulan Torafu Architects, tasarıma olan mimari yaklaşımlarıyla tanınıyor. İstanbul’un kendilerine ilham veren bir şehir olduğunu söyleyen Shinya Kamuro, bu muhteşem şehre, özel bir sergi ile gelmek istediklerini ve Haaz Art&Design Gallery’nin kurucusu Murat Patavi ile Milano’daki şovları sırasında tanıştıklarından beri kendilerine çok heyecan veren bu tasarım üssünde gerçekleştirecekleri sergi için çalıştıklarını dile getiriyor. Sayı: 375 - Haziran 2011 56 ETKİNLİKLERDEN... AKBANK ODA YOLCULUĞA ÇIKIYOR Üç yıl üst üste Uluslararası Müzik Festivali’ne davet edilen Akbank Oda Orkestrası bu kez, festivalin teması “Yolculuk” ile Liszt’in 200. doğum yıldönümünü bir araya getiriyor. Müzik Festivali kapsamında 16 Haziran akşamı Aya İrini’de müzikseverlerle bir araya gelecek olan orkestranın konseri saat 20.00’de başlıyor. Konserin ilk yarısında Beethoven önce Atina’nın harabelerine doğru yola çıkıyor. Dev bestecinin eserlerinin yorumcuları arasında kırk yılı aşkın bir süredir zirvede olan Stephen Kovacevich, dördüncü piyano konçertosu ile beşinci kez Akbank Oda Orkestrası’nın konuğu oluyor. Yaşayan bestecilerimiz arasında en saygın yer şüphesiz, bu yıl 90. yaşını kutlayan İlhan Usmanbaş’a ait. Çağdaş müzik alanında ülkemizde ayrıcalıklı bir yeri olan Akbank Oda Orkestrası, bestecinin “Orkestra için Konçertosu”na ilk defa hayat veriyor. YAZ KONSERLERİ BAŞLIYOR TNT’nin ana sponsorluğunda, MAP İletişim, Atlantis Yapım ve Kirli Kedi Organizasyon tarafından düzenlenen “TNT Yaz Konserleri 2011”, 07-17 Haziran tarihleri arasında Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda gerçekleşecek. Ajda Pekkan, Abba, ADA Müzik 25. Yıl, Bülent Ortaçgil, Ferhat Göçer, Goran Bregoviç, Kenan Doğulu ve Serdar Ortaç’ın yer alacağı “TNT Yaz Konserleri 2011” yerli ve yabancı birçok sanatçıyı bir araya getirerek yazın ilk günlerinde müzik şöleni yaşatacak. Türkiye’nin Süperstarı Ajda Pekkan, 7 Haziran Salı günü Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda muhteşem bir konser vermeye hazırlanıyor. Yeni albümünün şarkılarını ilk defa o gece Açıkhava’da seslendirecek olan Süperstar, Sinan Akçıl, Ozan Doğulu gibi sürpriz isimlerle yapacağı düetlerle ve sahne şovlarıyla konuklarına unutamayacakları saatler yaşatacak. Dünyayı kasıp kavuran efsane “Abba” grubunun eski üyeleri saksafon ve flütte Ulf Anders Hilmer Andersson ve gitarda Mats Sture Ronander önderliğindeki “Abba The Show”, hayranlık uyandıran gösterileriyle ikinci kez İstanbul’da müzikseverlerle buluşacak. “Abba The Show” 8 Haziran günü dinlenebilecek. Türkiye’nin en köklü bağımsız müzik firmalarından ADA Müzik, 25. yılını 9 Haziran’da Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda gerçekleştirilecek görkemli bir konserle kutlayacak. İşte, geçtiğimiz 25 yıl boyunca yolu bu ‘okul’dan ‘bir şekilde’ geçmiş Bülent Ortaçgil, Zuhal Olcay, Grup Gündoğarken, Yeni Türkü, Hüsnü Arkan, Mor ve Ötesi, Birsen Tezer, Bulutsuzluk Özlemi, Jehan Barbur, Mavi Işıklar, Replikas, Gürol Ağırbaş gibi sanatçılar kendilerine katılacak sürpriz isimlerle birlikte ‘ADA’yı çeyrek geçe’ başlıklı konserde bir araya gelecekler. Yaz konserlerinde ayrıca Bülent Ortaçgil 10 Haziran’da, Ferhat Göçer 11 Haziran’da, Goran Bregovic 14 Haziran’da, Kenan Doğulu 15 Haziran’da, Serdar Ortaç ise 16 Haziran’da sahne alacak. ENKA’DA YAZ SEZONU FAZIL SAY İLE BAŞLIYOR Enka Kültür Sanat, 23. Yıl Yaz Etkinlikleri ile sanatı açıkhavaya taşımaya hazırlanıyor. Enka Eşref Denizhan Açıkhava Tiyatrosu, 18 Haziran - 20 Temmuz tarihleri arasında 3 konser, 5 tiyatro oyunu ve 2 özel performansa evsahipliği yapıyor. Enka Kültür Sanat 23. Yıl Yaz Etkinlikleri; “Fazıl Say ve Arkadaşları”nın konseriyle başlıyor. Açılış konserinde; Fazıl Say, Borusan Woodwinds Quintett (Bülent Evcil / Flüt, Ferhat Ali Göksel / Klarnet, Cem Akçora / Korno, Sezai Kocabıyık / Obua, Selim Aykal / Fagot), Terci-Korad Gitar İkilisi (Kürşad Terci ve Kağan Korad) ve Yaşar Üniversitesi Oda Müziği Topluluğu’nun (Mehmet Yasemin / Keman, İsmail Başaran / Keman, Pınar Dinçer / Viyola, Serdar Mamaç / Çello, Kürşad Ant / Kontrabas) vereceği konserle gerçekleştiriliyor. Konserde Say’ın yeni eserinin Türkiye prömiyeri de yapılıyor. Kültür Sanat 23. Yıl Yaz Etkinlikleri, Fazıl Say’ın yanı sıra Kardeş Türküler ile Arto Tunçboyacıyan ve Luis Ernesto Gomez & La Descarga’nın konserine de ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Açıkhava Tiyatrosu’nda Kardeş Türküler ile Arto Tunçboyacıyan 24 Haziran’da, Luis Ernesto Gomez ile La Descarga’nın “Big Band Salsa”sı ise 8 Temmuz’da izlenebiliyor. Sayı: 375 - Haziran 2011 57 Gezi MİSTİK EGE’YE YOLCULUK; FOÇA… Fokları ve Karataş’ı ile gidip dönmeme hissi uyandırıyor Foça… Siren Kayalıkları, Beş Kapılar Kalesi ve Şeytan Hamamı ile Foça, tarih, kültür, medeniyet, sanat ilçesi. Turizm, huzur, hikaye ve kaçamaktır Foça… Şehrin stresinden uzak, huzur dolu bir cennet arıyorsanız Foça tam da size göre. Uzun süre yolculuk yapmanıza gerek kalmadan ulaşabildiğiniz bu şirin ilçe burnunuza hâlâ eski hayatların kokusunu hissettiriyor. İzmir’in gidip dönmeme arzusunu doğuran bu cennet ilçesinde gezmek, tatmak, hissetmek, koklamak size hayatın farklı bir boyutunu yaşatacak. Mısır’dan İyonya’ya tarihi bir ticaretin hikayesi Eski Foçalıların simgesi horozken, şimdilerde Karataş simge olduğunu kanıtlar biçimde duruyor. Efsane kulaklarımıza Foça’ya gidenlerin Karataş’a ayak bastıktan sonra bir daha dönemediklerini fısıldasa da gidenlerin dönmek istememesi için birçok sebep var burada. En güzel koyları ve plajları görmek istiyorsanız eski Foça’dan yeni Foça’ya uzanan yol boyunca seyahat etmenizi tavsiye ederiz. Türkiye’nin birçok kıyısında görebileceğiniz, denizin aşındırdığı kayalıkların belki de en anlamlısı çıkıyor Foça’da karşımıza. Phokaia'nın kalıntıları üzerine kurulmuş, yeraltında birçok tarihi döneme ait eserlerin bulunduğu bu tarih kokan sokaklarda gezerken kendinizi zaman makinesine girmiş gibi hissedebilirsiniz. Eskinin efsane denizcilerini barındıran ilçe, bize Mısır’dan İyonya’ya tarihi bir ticaretin hikâyesini anlatıyor. Bastığınız her toprak parçası size Sayı: 375 - Haziran 2011 58 buralarda yüzyıllar önce yaşam olduğu ve bunun etkisinin hâlâ sürdüğü hissini veriyor. Foça’da yaşayanlar Ege’nin sıcaklığını içine fazlasıyla sindirmiş. Öyle ki çalacağınız her kapının ardında sizi güler yüzlü insanların karşılayacağından şüpheniz olmasın. Türk insanının misafirperver özelliği tüm Ege’yi kuşatmış durumda. İnsanların güler yüzlü tavırları dikkati çekiyor. Foça’ya gidince sizin de bu durumdan etkileneceğinize ve mutluluğun sizin de yüzünüze yansıyacağına hiç şüphemiz yok. Phokaia, adalarında yaşayan foklardan adını alıyor. Usta denizciliklerinin yanı sıra mühendislikteki başarılarıyla da bilinir Phokaialılar… Öyle ki bu başarıları sayesinde Ege, Akdeniz ve Karadeniz'e birçok koloni kurarlar. Foçalıların tarihte bildiğimiz en önemli kolonilerinden bazıları ise şöyle; Karadeniz'deki Amysos (şimdiki Samsun), Çanakkale Boğazı'ndaki Lampsakos (şimdiki Lapseki), Midilli Adası'nda Methymna (şimdiki Molyvoz) ve Avrupa’daki Elea (şimdiki Velia). Denizcilik, mühendislik yanında bir özellikleri daha bulunur Phokaialıların. O da İyonya'da, doğal altın-gümüş karışımı kullanarak "elektron" sikkeyi tarihte ilk defa bastırmalarıdır. Bu başarıları sayesinde dönemin birçok uygarlığını etkilemiş, Anadolu’ya çekmişlerdir. Öyle ki Cenevizliler şimdiki Yenifoça'yı ilk kuranlardandır. Birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için Foça, önemli bir arkeolojik merkez haline gelmiştir. 1953 yılında başlayıp günümüze kadar aralıksız devam eden kazılarda, Helenistik dönemden kalan tiyatro, Athena Tapınağı ve Kutsal Alanı, Liman Kutsal Alanı ile Pers Anıt Mezarı başarıyla ortaya çıkarılmıştır. Festivallerin sembolüdür Akdeniz Fokları Bölgenin en önemli sembollerindendir Akdeniz Fokları… Sayıları giderek azalan bu sevimli hayvanlar Foça’da halen kendilerine yaşam alanı bulmaktadır. Ayrıca Akdeniz fokları kentte her yıl yaz aylarında düzenlenen festivallerin de önemli bir sembolü haline gelmiştir. Soyları tükenmek üzere olan foklar, özel koruma altındadır ve avlanmak kesinlikle yasaktır. Yaz kış misafiri eksik olmayan bu şirin ilçe poyrazın da etkisiyle her daim temiz havasıyla bilinir. Doğallığından bir şey kaybetmemiş bu güzel ilçeye doğru yolculuk yapmakta fayda var. Ne yenir? Foça her bakımdan bir deniz ve balık ilçesi... Burada mevsimine göre her türlü balık bulmanız mümkün... Yöresel balık yemekleri de mevcut. Sarımsaklı yoğurt sosu dökülerek yenilen kupa balığı bunlara bir örnek... Balıkla yoğurdu bir arada duyunca, insan biraz tereddüt etse de Yoğurtlu Kupa, Foça’nın spesiyali... Ayrıca Foça’ya gitmişken Foça şarabının tadına bakmanızı öneriyoruz. Foça'da balık yemenin çok başka yolları var. Restoranlarda yiyeceğiniz balıkların tadı ayrıdır ama Foça balıkları, mangalda da bir güzel olur. Gün batımında, o muhteşem kızıl renkler altında alacağınız keyfi tarif etmek mümkün değil. MUTLAKA GÖRMELİSİNİZ Siren Kayalıkları: Fok balıklarını andıran adacıklardan oluşan bu kayalıkların en büyüğü Orak Adası kayalıklarıdır. Homeros destanında yer alır ve yolunu şaşıran gemilerin çarptıkları kayalıklar olarak söz edilir. Fok balıklarını andıran adacıklardan oluşan bu kayalıkların en büyüğü Orak Adası kayalıklarıdır. Şeytan Hamamı: Çan tepesinin eteğinde yer alan ve kaya mezar tipinde olan yapı, Şeytan Hamamı olarak bilinmektedir. İlçe merkezine 2 km uzaklıkta olan bu eşsiz güzelliği görmelisiniz. Taş Ev: Foça'ya 10 km kala yol kenarında yükselen bu kaya anıt mezarı, yarı yontulmuş şekildedir. Pers etkisinde inşa edilen yapı Lykia- Lydia geleneğinde inşa edilmiş olup, M.Ö.4. yüzyıla tarihlenmektedir. Beşkapılar Kalesi: Bu antik Kale Michel Paleoloc tarafından 1275 yılında Cenevizli Manuel Zacharna'ya verilmiş ve zaman içerisinde Cenevizliler tarafından surları onarılmıştır. Phokaia'nın 1455 yılında Osmanlı topraklarına katılmasından sonra surlar onarılarak bugün dokuz tanesini ayırt edebileceğimiz kulelerle donatılmıştır. Dış Kale: Foça'nın güney batısındaki 'Kale Burnu'nda 'Dış Kale ya da Ceneviz Kalesi' diye anılan kale, kaynaklara göre 1678 yılında bölgeyi korumak için stratejik bir noktada, Osmanlılar tarafından, bir boğazkesen olarak yapılmıştır. Bir burun üzerinde yer alan Kale, doğuda savunma amacıyla anakaradan büyük bir hendekle ayrılmıştır. Sualtı arkeolojik araştırmaları sırasında kalenin açıklarında denizin dibinde taş gülleler bulunmuştur. Bu güllelerin, kaleden düşman gemilerine mancınıkla atılmış olduğu düşünülmektedir. Bir efsaneye göre… Tarihçi Homeros, Siren Kayalıkları’ndan söz eder. Homeros’a göre, Siren Kayalıkları’ndan geçen Odysseia, ıslığa benzeyen gizemli sesler çıkaran kayalıkların çağrısından çok etkilenmiş. Tayfalarının bu karşı konulmaz davetten etkilenip duraklamamaları için de kulaklarına mum peteği tıkamış. Siren Kayalıkları bugün, nesilleri tükenmek üzere olan Akdeniz Foklarının barınma yeri olması nedeniyle koruma bölgesi ilan edilmiştir. Sayı: 375 - Haziran 2011 59 Medyadan Yansımalar TEKSTİL & TEKNİK Sayı: 375 - Haziran 2011 Mayıs 2011 60 DÜNYA 23 Mayıs Sayı: 375 - Haziran 2011 61 Summaries in English EVTEKS ASSERTS ITSELF FURTHER WITH A RECORD-BREAKING VISITOR TURNOUT Steadily moving forward to become the biggest fair in the world, Turkey’s largest fair complex, Evteks, brought textile manufacturers together for the seventeenth time this year. The 17th Annual Istanbul Home Textiles Fair (Evteks-2011) this year enjoyed the participation of about 1000 companies, 160 of which were international participants. The fair was held at CNR Expo on May 18-22. Set up on an area of 120,000 m2, the event broke a record with its visitor turnout of 116,000, of which 31,000 were international guests. Speaking at the fair, which was organized through the cooperation of the Undersecreteriat of Foreign Trade (DTM), the Association of Turkish Home Textile Industrialists and Businessmen (TETSİAD), the Union of Uludağ Textile Exporters (UTİB) and KOSGEB (Small- and Medium-Sized Industry Development and Support Administration), TETSİAD (Association of Turkish Home Textile Industrialists and Businessmen) Chairman Yaşar Küçükçalık commented, “In terms of the number of visitors, Evteks is the second largest textile fair in the world.” Explaining that home textiles were also influenced by developments in Turkey, Küçükçalık said that this sector was in fact an important indicator of Turkey’s growth. Küçükçalık stated, “The cooperative efforts of the government Sayı: 375 - Haziran 2011 62 and the business community will carry the fair even further.” Attracting a great deal of attention, the Evteks Fair drew in companies that came forward with many new and interesting products. Companies that came away very satisfied from the busy five-day event, later shared their impressions and experiences. Broderi Narin, ErFun Tekstil, Birlik Mensucat, Lüks Kadife, Bezci Tekstil, Küçükçalık, Genel Tekstil, Epengle executives expressed their satisfaction with the fair, raising the bar on their growth targets. Many interesting and new products competed for the attention and succeeded in collecting orders from leading buyers from all over the world, including La Rosa Home Collection and Daniel Hechter Home (Germany), StyleTrade (Finland), El Corte Ingles (Spain), Manor (Switzerland), Iran Merinos (Iran), Decostar S.A. and Roditi Maria (Greece), ADM Baches and -Moens BVBA (Belgium), Stefan Zweig (Austria), Kotex (Bulgaria), Modern (Egypt), and Gazzaz, La Masion Simons Inc, Al Moussawi Trading Co. (Saudi Arabia). Also attracting great interest at the fair was the series of panel discussions that were part of the “Trend Seminars” that featured worldrenowned designers Karim Rashid and Defne Koz. Compared to the year before, international participation in this year’s fair showed an increase of over 45%. Gruppo, Carillo, Algemene, Enzo, Degli, Angiuoni and Novatex were among the major international companies that set up stands at Evteks. Besides the interest shown in the fair by Germany, Italy, Iran, Greece and Russia, the Evteks Fair attracted a striking turnout of buyers from Iraq, Jordan, Saudi Arabia, the United Arab Emirates, the United Kingdom, France, Ukraine and Syria. Also represented were Japanese companies that are now choosing to buy home textiles from Turkey because of their disappointment with China’s rising prices and decreasing quality. EXPECTATIONS OF TEXTILE MACHINERY MANUFACTURERS IN 2011 ARE POSITIVE The Textile Machinery Workshop of the ITMF (International Textile Manufacturers Federation), traditionally held every year with the participation of ITMF honorary officers and the leading textile machinery manufacturers in the world, was hosted this year by VDMA-the German Machinery Association on May 5-6, 2011 under the leadership of Bashir Ali Mohammed, ITMF President. High-level executives and company owners from 31 different enterprises, including Uster, Trützschler, Mayer, Picanol, Dornier, and Brückner, participated in the event. Reflecting a very positive attitude toward 2011, the workshop began with opening remarks from ITMF President Bashir Ali Mohammed and VDMA Textile Machinery Association President Fritz Mayer. The presentations analyzed the status of the textile sector and the textile machinery market in the new en- vironment of recovery in the wake of the global economic crisis. Turkish Textile Employers Association President Halit Narin said in his evaluation talk that Turkey is the most important country in the region, both because of its economic stature and because of its stability. He said that Turkey’s textiles and clothing sector, with 25 billion dollars of export revenues, represent a significant potential. Narin said that with the recent changes brought about, Turkey’s current government has taken measures to support textiles and clothing manufacture and that in this context, the upcoming period is ripe for investment and increased employment opportunities. REVITALIZING THE SILK INDUSTRY The journey through the centuries of the silkworm and the silk industry is now once more in the limelight. The industry is being revitalized in many provinces today, with courses organized to transfer the art to future generations and Bursa, the capital of the industry, is in a renewed flurry of activity. Over the centuries, Bursa has been identified with the silkworm and the silk industry and a new project has now been launched to renew this association. Named "Bursa’s History in the Silk Industry and Strategies for the Future”, the project will combine the efforts of the Bursa Governorship and the Faruk Saraç Vocational College of Design. Free silk cocoons will be distributed as part of the project and the silk threads to be produced are planned to be woven into fabrics at the looms of the Faruk Saraç Vocational College. Also on the agenda is a major conference on “The History of Silk in Bursa” that is projected to be organized in the fall. Commenting on the project, Bursa Governor Şahabettin Harput explained that efforts were underway to revive silk making in Bursa and that the in- dustry would be taking another leap forward in this way. Governor Harput anno- unced that silkworm larvae and mulberry tree saplings would be distributed to producers free of charge in an effort to support the development of the rural community. The Kozabirlik administration is ambitious about the revitalization of Turkish silk making. Asserting that there is great demand for Turkish silk, Kozabirlik Board Member Ramazan Işık says, "We are one of the three countries in the world that make the best quality silk.” Revealing that Kozabirlik is planning to manufacture patented carpets at the Mihalgazi factory in Eskişehir, Işık states, "Our silk is accepted and in great demand on the market. Besides Hereke and Kayseri carpets, we will now be selling the world Kozabirlik carpets." In addition to Kozabirlik’s activities, courses are being organized in various municipalities and provincial administrations around Turkey. One of the provinces to be involved in this activity is Hatay. Women entrepreneurs are now attending courses in the city’s Commercial Exchange building just to be able to transfer the art of silk making to future generations. Sayı: 375 - Haziran 2011 63 Tebessüm Sayı: 375 - Haziran 2011 64 Gülşen KARAGÖZ