pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası

Transkript

pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası
Editörden
TEKSTİL İŞVEREN
375 - Haziran 2011
Türkiye Tekstil Sanayii
İşverenleri Sendikası Adına
İmtiyaz Sahibi
HALİT NARİN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
AV. BAŞAR AY
Yayın Danışma Kurulu
SEVİL BURSA
TUĞRUL BORNOVALI
AV. SAMİM ERGENELİ
Basın Müşaviri
MİNE ŞENKUL ERGÜVEN
Yayın Kurulu
LERZAN ÖZTÜRK
AV. ÇİĞDEM SUBAŞI
AV. ÖMER EMRE KAYNAK
BORA KOCAMAN
CEREN ERMİŞ
MERVE ŞENEREN
İdari Merkezi
TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ
İŞVERENLERİ SENDİKASI
Metrocity A Ofis Blok
Büyükdere Cad. No: 171 K.19
34330 1. Levent-İstanbul
Tel: (0212) 344 07 77 (pbx)
Fax: (0212) 344 07 66-67
İnternet Adresi
www.tekstilisveren.org.tr
Ofset Hazırlık
DÜNYA YAYINCILIK A.Ş.
Tel: (0216) 681 18 39
Grafik Tasarım ve Uygulama
ALİ BAYRAM
Basıldığı Yer
DÜNYA YAYINCILIK A.Ş.
“Globus Dünya Basınevi”
100. Yıl Mah. 34440
Bağcılar-İstanbul
Tel: (0212) 629 08 08
Basıldığı Tarih: 3 Haziran 2011
Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın
ISSN: 1307-6566
Tekstil İşveren Dergisi,
Türkiye Tekstil Sanayii
İşverenleri Sendikası
tarafından aylık olarak
yayınlanır. Kaynak gösterilmek
suretiyle alıntı yapılabilir.
Dergide bulunan imzalı
yazıların sorumluluğu
yazarlara aittir.
OTEL LOBİLERİNDEN EVTEKS FUARI’NA
Türk tekstil sektörü geçtiğimiz ay dünyanın en büyük fuarı olma yolunda ilerleyen Evteks'e evsahipliği yaptı. Büyük ilgi
gören fuarda pekçok firma yer bulamadı. 160'ı yabancı 1.000 firmanın katıldığı
17'nci Evteks Fuarı, şimdilik katılımcı açısından dünyü ikincisi....
Geçmişte otel lobilerinde başlayan fuar
çalışmalarının bugün geldiği aşamayı
gösteren bu durum, tekstil sektörünün
gücü ve geldiği nokta anlamında önemli bir gösterge... Yine geçmişte fuarlara
alınmayan Türk firmaları şimdi en önemli fuarlara 'başrol oyuncusu' olarak davet ediliyor.
Bugün artık Dubai'deki lüks binalardan
Las Vegas ve birçok kentte otellere, rezidanslardan, Çin'deki otel ve konutlara,
devlet başkanı saraylarından Topkapı
Sarayı'ndaki pencerelere kadar birçok
mekanı Türk ev tekstili ürünleri süslüyor.
Modanın başkenti İtalya'daki lüks dükkanlar bugün Türk ev tekstili ürünlerini
satıyor. Hatta bu dükkanlarda Buldan'ın
tarihi motifleriyle süslü ürünlerini bulmak
mümkün. Monte Napoleone Caddesi'ndeki ev tekstili mağazalarında en
büyük ilgiyi de Buldan nevresimleri,
yastık yüzleri ve masa örtüleri görüyor.
Özetle modanın başkentlerinden olan
İtalya'da 'Made in Turkey', 'Made in Italy'
kadar çok tutuluyor.
pastadaki payını yüzde 5'lere kadar yükseltti. Peki, bu yeterli mi? Elbette yeterli değil. Bunun bilincinde olan Türk ev
tekstilcileri de oturarak mal satmak yerine fuar fuar dolaşıyor, sık sık seyahat
ediyor. Tabii bunu yaparken dünyadaki tüketici eğilimlerini, geleceğe dönük değişim ihtimallerini de sürekli hesap ediyor. İhracata dönük stratejiler de bu
yönde belirleniyor.
Detaylarını sayfalarımızda bulabileceğiniz Evteks Fuarı'na katılan firmalar da
sektörün geleceğini şimdiden okumuş
durumda. Tek amaçları var: Sektörü
daha da büyüterek, dünya pastasındaki
payını artırmak...
Bu amaç doğrultusunda Broderi Narin,
Lüks Kadife, Erfun, Bezci, Küçükçalık,
Birlik Mensucat, Epengle, Genel Tekstil
ve daha adını burada sayamadığımız
birçok firma sürekli koleksiyon yenileyerek ve fuardan fuara koşarak çıtayı yükseltiyor. Ancak bu başarının sürekli olması için tek istekleri var: Biraz destek
ve motivasyon...
Sizce de 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefleyen ve dünyada ilk
10 ekonomi arasına girmeyi amaçlayan
Türkiye'nin, tekstil ve hazır giyim sektörüne daha fazla destek vermesi gerekmiyor mu?
Şüphesiz bu gelişmede Batı'daki fuarların kan kaybetmesi ve Türk ev tekstilinde tasarımdaki gelişmenin payı büyük.
Özellikle son 5 yıl içinde, tüm gelişmiş
Batı dünyasıyla boy ölçüşecek seviyeye
gelen sektör, bu süreçte Avrupa'nın desen, tasarım, estetik anlayışını da çok iyi
yorumlamış durumda. Kalite, verimlilikteki artışlar, modern tekstil makinelerinin devreye girmesi de bu süreci
hızlandırdı. Türk ev tekstilcileri ayrıca
coğrafi konum itibariyle aktif pazarlara
yakın olmanın yanında müşterinin isteklerini de iyi biliyor. Tüm bunlar Türkiye'nin ev tekstilinde konumunun yükselmesine neden oldu.
Bugün dünya ev tekstili ticareti 65 milyar dolarlar seviyesinde. Türkiye ise bu
Sayı: 375 - Haziran 2011
1
İçindekiler
04
KAPAK
12
GÜNCEL
Evteks ziyaretçi rekoruyla
iddiasını büyüttü
İstanbul moda merkezi olma yolunda
14
19
20
‘Toparlanma evresi tamamlandı’
diyen tekstil makinesi üreticilerinin
2011 beklentileri pozitif
ITMA Anadoluya açıldı, Türkiye
fuarda şimdiden ilk 3'e girdi
Tekstilciler 6 yıl sonra
Borsa'ya geliyor
ITMF
GÜNCEL
GÜNCEL
22
AYIN KONUSU
Avrupa modayı Türk
kumaşı ile yaratıyor
34
GÜNCEL
26
VERGİ DÜNYASI
İpekçilik yeniden
canlandırılıyor
Kocası karısının işyerini bedelsiz kullanabilecek
Sayı: 375 - Haziran 2011
2
38
GÜNCEL
28
Tekstilciler bu kez de
şehirleri dokuyor
İkinci yarıya girerken
EKONOMİK DİYALOG
30
32
42
Torba kanun mu, çorba kanun mu?
Tek para
Kumaşa mutlaka sanfor gerek
HAZNEDAR
PARANIN MERKEZİNDEN
TEKNO-TEKSTİL
46
ENERJİ
Kara elmasın elektrik
gücü; Termik santraller
52
TASARIM DÜNYASI
Modanın fütüristik ve romantik
tasarımcısı: Sıddık Süren
54
KÜLTÜR
SANAT
58
GEZİ
60
MEDYADAN
YANSIMALAR
62
İNGİLİZCE
ÖZET
Sayı: 375 - Haziran 2011
3
Kapak
EVTEKS ZİYARETÇİ REKORUYLA İDDİASINI BÜYÜTTÜ
Dünyanın en büyük fuarı olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Türkiye’nin en büyük
fuarı Evteks, 17’nci kez tekstilcileri bir araya getirdi. Fuar 31 bini yabancı toplam 116 bin
ziyaretçiye evsahipliği yaparak rekor kırarken, alanında dünya şampiyonluğuna bir adım
daha yaklaştı.
Bu yıl 160’ı yabancı yaklaşık bin firmanın katıldığı 17’nci İstanbul Ev Tekstili Fuarı-Evteks’2011,
18-22 Mayıs 2011 tarihleri arasında CNR Expo’da gerçekleştirildi. 120 bin metrekarelik alanda
düzenlenen fuar 31 bini yabancı olmak üzere toplam 116 bin ziyaretçiyle rekor kırarak dünya ligindeki yerini daha da pekiştirdi. Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM),
Türkiye Ev Tekstili Sanayici ve İşadamları Derneği (TETSİAD), Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) ve KOSGEB’in desteğiyle gerçekleşen fuarın açılışında konuşan Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TETSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Küçükçalık, fuarın gelişiminden bahsederken, 1991’de Sultanhamam’da küçük bir dernek olarak kurulan TETSİAD’ın bugün
ekonomiye katkısı oldukça büyük olan birçok firmayı bünyesinde
barındırır hale geldiğini söyledi.
Fuar serüveninin 1992 yılında daha ufak mekanlarda başladığını
kaydeden Yaşar Küçükçalık, “Evteks, katılımcı oranı olarak dünyanın ikinci en büyük ev tekstili fuarı” dedi. Türkiye’de yaşanan gelişmelerin ev tekstiline de yansıdığını ve ev tekstilinin, Türkiye’nin
gelişiminin önemli bir göstergesi olduğunu ifade eden Küçükçalık, “Bu fuarın daha iyi yerlere gelmesi hükümetin ve iş adamlarının ortak çalışmasıyla gerçekleşecektir. Bugün her şeyin çözü-
Sayı: 375 - Haziran 2011
4
münde sivil toplum örgütleri, özel sektör ve
devlet vardır. Bu üçünün bir araya geldiği yerlerde çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur” dedi.
Dünya çapında üretiyoruz
Türkiye İhracatçıları Meclisi (TİM) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Büyükekşi ise konuşmasında Evteks Fuarı’nın ev tekstili sanayisinde dünyada ikinci fuar olmasının mutluluk
verici olduğunu söyleyerek başladığı konuşmasında fuarın her yıl başarıyla düzenlendiğini, bundan sonrası için de geleneksel olarak devam etmesinin önemli olduğunu belirtti.
2010 yılında 160’ı yabancı bin firmanın Evteks’e
katıldığını ve 60 ülkeden alıcıların geldiğini söyleyen Büyükekşi, 2011 Evteks’te de dünyanın
çeşitli bölgelerinden fuara katılımcılar olduğunu ifade etti. Büyükekşi, “Ziyaretçi sayısına baktığımızda geçen yıl 18 bin 300 yabancı
ziyaretçi Evteks fuarını ziyaret etmişti. Demek
ki dünya çapında bir fuara Türkler olarak imza
atıyoruz” dedi. Üretici ve ihracatçılar için dış
dünyanın önemli rolü olduğunu ifade eden Büyükekşi, “Dünya çapında üretiyoruz, dünya çapında satıyoruz. Tüm sektörlerimiz gibi tekstil sektörü de dünyayı takip ediyor. Tekstil yeni
trendler çerçevesinde yeni oluşumlar yapıyor,
üretim artırıyor, ihracat artırıyor, böylelikle başarı oluşuyor” diye konuştu. Türk sektörlerinin dünya trendlerini belirlemeye ve bu trendlere yön vermeye başladığını söyleyen Büyükekşi, “2012 yılının dünya ev tekstili trendleri İstanbul’da bugün, bu fuarda belirlenecek”
ÇİNLİLER’DEN YER PROTESTOSU
• Tekstil sektöründeki son gelişmelerin sergilendiği, trend ve modaya yön veren ürünlerin
ziyaretçilerin beğenisine sunulduğu fuarın açılışına bu yıl Çin’li firmaların protestosu damgasını vurdu. Çinli firmalar, CNR’nin Çinli acenteye sattığı 5’inci holün altındaki yeri beğenmeyince protesto gösterisi yaptı.
• Birbirinden ilginç ve yeni ürünlerin görücüye çıktığı EVTEKS İstanbul Ev Tekstili Fuarı’na;
La Rosa Home Collection ve Daniel Hechter Home (Almanya), StyleTrade (Finlandiya),
El Corte Ingles (İspanya), Manor (İsviçre), Iran Merinos (İran), Decostar S.A. ve Roditi Maria (Yunanistan), ADM Baches ve Boelaert -Moens BVBA (Belçika), Stefan Zweig (Avusturya), Kotex (Bulgaristan), Modern (Mısır), Gazzaz, La Masion Simons Inc, Al Moussawi Trading Co. (S.Arabistan) gibi önemli alıcılar katılarak sipariş verdi.
• Fuarın yurtdışı katılımı geçen yıla oranla yüzde 45'in üzerinde artış gösterdi. Gruppo, Carillo, Algemene, Enzo, Degli, Angiuoni ve Novatex, Evteks'te stand açan büyük yabancı firmalar arasında yer aldı.
• Almanya, İtalya, İran, Yunanistan ve Rusya'nın yoğun ilgi gösterdiği Evteks Fuarı’nda Irak,
Ürdün, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere, Fransa, Ukrayna ve Suriye’den
gelen alıcılar dikkat çekti. Çin’de fiyatların yükselmesi ve kalitenin düşmesi nedeniyle beklediğini bulamayan Japon firmaları da ev tekstilinde Türkiye’yi tercih etti.
• Fuar kapsamında İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği’nin (İTHİB) düzenlediği tasarım yarışması birincisi Esma Çelik tarafından, perde ve döşemelik kumaş gibi
ev tekstili malzemelerinden tasarlanan kıyafetlerle bir defile düzenlendi. L'Oreal Paris Miss
Turkey 2011 yarışması güzelleri tarafından sunulan kıyafetler büyük ilgi gördü.
• Fuarda kişiye özel üretilen yatak ve boyun ölçüsüne göre yapılan yastıkların yanı sıra stresi alan özel iplikle dokunan kumaşla kaplı yataklar en çok ilgi gören ürünler oldu.
dedi. Türkiye için ev tekstili sektörünün çok önemli olduğunu, Türkiye tekstil ihracatında ev tekstilinin belirleyici olduğunu söyleyen Büyükekşi, ev tekstili sektörünün sahip olduğu bu potansiyel ile ihracatını bundan sonra da artırmaya devam edeceğini belirtti.
Dünya ev tekstili ticaretinde Türkiye ev tekstil sektörünün yüzde 5’lik bir paya sahip olduğunu ifade eden Mehmet Büyükekşi, “Bu fuar sayesinde ihracatımız daha da artacak ve daha büyük bir
pay almak için mücadele içinde olacağız” dedi. Konuşmasında 2023 hedeflerine de değinen Bü-
Sayı: 375 - Haziran 2011
5
Kapak
yükekşi şunları söyledi: “2023 yılı hedeflerini hep beraber belirledik. Ekonomi Koordinasyon Kurulu’na 30 Aralık’ta sunumu yapıldı ve Başbakanımız ile birlikte 23 Mart’ta kamuoyuna 2023 yılı
500 milyar dolar ihracat hedefimizin sunumunu yaptık. Şu anda da eylem planlarını hazırlıyoruz.
Türkler uzun vadeli plan yapamaz, dediler ama biz uzun vadeli planları yapıyoruz. Hedefler belirliyor, eylem planları hazırlıyoruz. 2023 yılında kimileri için hayal gibi görünen 200 milyar dolar ihracatı daha da kısa bir sürede gerçekleştirmeyi hedeflemekteyiz. Bunu şirketlerimiz, işadamlarımız yapacak.” Tekstil sektörü 2023 ihracat hedefinin, 20 milyar dolar olduğunu söyleyen
Büyükekşi, bu hedefe ulaşma yolunda Evteks Fuarı’nın önemli olduğunu vurguladı. Büyükekşi,
“Ar-Ge’ye, tasarıma önem verirsek, bu konuda daha hızlı adımlarla ilerleyerek katma değeri yüksek ürünleri ihraç edebiliriz. Hedef pazarımız tüm dünya ve dünya ticaretinden 2023 yılında yüzde bir buçukluk bir pay almayı hedefliyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.
Büyük ilgi gören Evteks Fuarı’nda firmalar yeni ve birbirinden ilginç ürünleriyle iddiasını ortaya
koydu. 5 gün süren fuarda yoğun bir süreç geçiren ve sonunda da memnun ayrılan firmalar izlenimlerini paylaşarak sektörle ilgili görüşlerini dile getirdiler:
Broderi Narin, Evteks’ten memnun
Üçüncü nesil olarak sektörde varlığına devam eden Broderi Narin firması, 1923 yılında sektöre giren ilk broderici firma olma özelliği gösteriyor. Sektörde okul olarak yer eden ve işlerini halen büyük bir zevkle yapan firma, pazarın tek ve en öncü şirketleri arasında gösteriliyor.
Kurulduğu tarihin eskilere dayanmasından kaynaklı ilk ihracat yapan
şirketlerden bir tanesi Broderi Narin... Yaşanan krizler ve sektörün
zamanla değişmesi Broderi Narin firmasında da değişikliklere yol açmış durumda. Kriz öncesinde Akdeniz ülkeleriyle ihracatları yoğun olduğu halde firmanın günümüz ihracatında Çin ön plana çıkıyor. Japonya’ya da ihracat yapan firmayı son dönemde yaşanan gelişmelerin olumsuz yönde etkilediğini söyleyen Broderi Narin firması sahiplerinden ve sendikamızın Danışma Kurulu Üyesi Cengiz Narin, şunları ifade etti: “Son dört senedir fuarlar için yoğun emek sarf ettik ve artık fazlasıyla yorulduk. Evteks Fuarı önemli bir çıkış gösteriyor. Geçtiğimiz sene de krizi atlattığımızı düşündüğümüz halde atlatamamış olduğumuzu gördük. Fakat bu yıl çok daha umutluyuz. Firmamız adına 2011 yılının çok daha iyi geçeceğini düşünüyorum. Yılın ilk beş ayındaki gidişat da bunu kanıtlar nitelikte. Evteks Fuarı’na ilk
günden beri katılıyoruz ve sektörde herkese yetecek kadar müşteri olduğunu görüyoruz.”
Sayı: 375 - Haziran 2011
6
Er-Fun, sürekli
koleksiyon yeniliyor
1997 yılında kurulan firma hem döşemelik hem de
perdelik jakarlı
dokuma işiyle ilgileniyor. Ana ticaret
yaptığı pazar Avrupa olsa da firmanın giderek büyüyen bir iç pazarı var. Kendi alanlarında her türlü imkânı olan firma büyük ölçekli değil orta ölçekli olma özelliği taşıyor.
Daha çok müşteri odaklı olduklarını söyleyen
sendikamızın Yönetim Kurulu Üyesi ve Er-Fun
Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. Yönetim Kurulu
Başkanı Erhan Özkan, fuarla ilgili şunları
söyledi: “Her bir fuar yeni bir umut... Kapasitemizi artırıcı müşteri hedefliyor, müşterilerimizi artırmayı planlıyoruz. Yalnızca döşeme
ve perde olarak bakmamak lazım kumaşlarımız birçok alanda kullanılıyor. Kendimizi disipline almamız açısından da fuarlar önemli. Yılda üç tane fuara katılıyoruz. Heimtextil,
Evteks, Mood... Bu demek ki biz yılda üç kez
ağır koleksiyonlar yapıyoruz. O yönden de fuarlar önemli.” Son iki yıldır kâr marjlarında çok
ciddi bir daralma gözlendiğini söyleyen Özkan,
ana ihracat pazarlarının Avrupa olmasından
ve Avrupa ülkelerinde yaşanan krizden kaynaklı zorluklar yaşadıklarını, temmuz ayıyla birlikte gündeme gelecek ithalat mevzuatından
dolayı umutlu olduklarını söyledi. 2011 yılından umutlu olduklarını, keyifle çalışılacak bir
yıl olacağına inandıklarını söyleyen Özkan,
müşterilerin talepkâr olduğu bir ortamı çok
özlediklerini, böyle bir döneme de girildiğini
söyledi. Yaşanan krizin Türkiye’deki sektörlerle
birlikte Avrupa’yı da olumsuz etkilediğini, bu
durumun ihracat yapan firmalara da yansıdığını söyleyen Özkan, alternatif pazarlara yönelmelerinin koleksiyonları açısından zorluk
olduğunu söyledi ve şunları ekledi: “Bizim klasik pazarımız Avrupa… Koleksiyon yapımız, fiyatlandırmamız Avrupa’ya hitap ettiği için
Avrupa pazarıyla çalışıyoruz. Fiyat esaslı değil servis esaslı bir müşteri yapımız var.”
Birlik Mensucat
2011’den umutlu
1951 senesinde
kurulan Birlik
Mensucat’a bağlı olan Soley markası ise 1988 yılında kuruldu.
Kayseri Organize
Sanayi Bölgesi
tesislerinde işe
başlayan Soley
markasının ana
faaliyet konusu havlu, ev tekstili ve yatak. Soley, Türkiye’de özellikle havlu konusunda en
çok trend belirleyici markalardan biri olma
özelliği taşıyor. Firmanın Türkiye iç piyasasında
yaklaşık olarak 10 bin noktada ürünleri satı-
lıyor ve bu ürünler Türkiye genelinde dokuz distribütör ile tüm Türkiye’ye dağıtılıyor. Soley markası olarak ihracat pazarlarının Yakın Doğu ülkeleri ve Avrupa ülkelerinin tamamı olduğunu söyleyen Birlik Mensucat A.Ş. Pazarlama Müdürü Semih Oral, Evteks 2011 ve sektöre dair şunları
söyledi: “Evteks 2011 Fuarı geçen seneye göre çok daha iyi. 2010 senesi de 2009 senesine göre
daha iyi geçti. Yine ev tekstilinde satışlarda yükselme var. 2010 iyi geçti, 2011 yılının çok daha iyi
geçeceğini düşünüyoruz. İlk dört aylık gösterge bunu bize kanıtlıyor. Bunda krizin etkilerinin azalmakta olmasının etkisi de var. Biz firma olarak öncelikle ürünlerimizin 2011 satış hacimlerinin
daha da yükseleceğini düşünüyoruz, çünkü bu sene hazırlamış olduğumuz koleksiyon mevcut
olan Soley çizgisinin biraz daha dışında. Bu çizgiye daha önce hitap edemiyorduk, bu yıl bu çizgide ürünler hazırladık. Kendi hitap ettiğimiz portföy dışında, farklı bir portföye de ürünler hazırladık. Dolayısıyla daha yaygınlaşmayı, daha çok bilinirliği ve bulunabilirliği sağlamayı hedefliyoruz. Bu fuar için yepyeni koleksiyonlar hazırlandı. Evteks dışında Almanya’daki Heimtextil Fuarı ve Ukrayna ve İran’da düzenlenen bölgesel fuarlara katılıyoruz.”
Lüks Kadife yüzde 20 büyüme hedefliyor
1972 yılında çok ortaklı olarak Kayseri’de kurulan Lüks Kadife, 38 yıldır halen Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet göstermekte. Kadife kumaşın ana konu olduğu firmada polyesterli iplikten döşemelik, perdelik ürün gruplarının üretimi de mevcut. Lüks Kadife firması da tekstil firmalarının birçoğunda olduğu gibi Avrupa ülkelerine ihracat yapıyor. Belçika, Hollanda, İngiltere, İspanya ve Fransa gibi ülkelere ihracat yapan firmanın yüzde 35-40 oranında ihracatı yüzde 60 oranında iç piyasası mevcut. Yaşanan krizden kaynaklı ihracat pazarları olumsuz etkilenen firmada yüzde 50’lerde seyreden ihracat oranında yüzde 30-35’lere doğru düşüşler yaşanmakta. İhracatçıların artık Türkiye’yi stok merkezi olarak gördüğünü ileri süren Lüks Kadife Muhasebe Müdürü Mehmet Mülayim, şunları söyledi: “Biz toplamda yılda sekiz fuara katılıyoruz. Shanghai Fuarı’na da katılıyoruz Dubai’deki, Fransa’daki, Almanya’daki fuarlara da katılıyoruz, orada
yeni müşterilerle bu açığı kapatıyoruz. 2011 Evteks Fuarı’nın tüm dünya için de firmamız için de
olumlu sonuçlar vereceğine inanıyorum. Tekstil, Türkiye için birinci öncelikli konu. Ülkenin ihracatının hızlanması tekstille olacak. Bu da Evteks Fuarı’yla gerçekleşecek. İhracat artışları ve
iç piyasa satışlarıyla birlikte tekstil yine ülkenin ihracatta parlayan yıldızı olacak çünkü tekstilde
küçümsenmeyecek bir istihdam var. Tüm hükümetler tekstile kaynak ayırmak ve tekstil sektörünü desteklemek zorunda. Kayıtdışıyla mücadele edilmesi gerekiyor. 2011 senesinde firma ola-
Sayı: 375 - Haziran 2011
7
Kapak
Bezci Tekstil fuarda
ivme yakaladı
rak yüzde 20 büyüme hedefi koyduk. Hem ihracat hem iç piyasa ağırlıklı olmak üzere ilk üç ay
itibariyle bu hedefleri tutturduk ve iyi bir yıl olacağı sinyalini alıyoruz. Evteks Fuarı’na altı senedir katılıyoruz.”
PANELLER DE BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ
Evteks Fuarı kapsamında dünyaca ünlü tasarımcılar Karim Rashid ve Defne Koz’un “Trend
Seminerleri” programı çerçevesinde verdikleri paneller yoğun ilgi gördü. Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) tarafından organize edilen seminerlerin ilkinde konuşan Karim Rashid, tasarımın insan tecrübesine sahip ve toplumun ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı. Karim Rashid, "50 bin yıllık insan tarihinde teknolojinin en üst seviyeye ulaştığı bir çağda yaşıyoruz. Bu teknolojiye insan tecrübesi ve çeşitli materyalleri katarak, bütün güzel ve
soyut kavramlarla birlikte dijital dünya aracılığı ile fiziksel dünyaya bağlanıyoruz" dedi. Her
bireyin kendi özgün bir tarzı olduğunu vurgulayan Rashid, "Çağımızda 1.6 milyon rengi yazıcıdan çıkarabilme şansına sahibiz. Ben her tasarladığım objede bunu düşünerek hareket
ediyorum. Bütün dünyayı bu renklere boğmak istiyorum. Biz her ne kadar zanaata, el işine
inanıyor olsak da makinelerin bize sunduğu bu büyük muhteşemlik ve kesinlik inkâr edilemez" diye konuştu. Yurtdışında tasarım çalışmalarını sürdüren ünlü Türk tasarımcı Defne Koz ise İstanbul'dan inanılmaz derecede ilham aldığını belirtti. Koz, "Bizler acemilik dönemimizde, kendimizi geliştirmek arzusuyla ilhamı dışarıda aradık. Oysa ki bizim Milano'dan,
Tokyo'dan ya da bir İtalya'dan hiçbir farkımız yok. Bugüne baktığımızda biz kendimizi kanıtlamış bir ülkeyiz" ifadelerini kullandı.
Sayı: 375 - Haziran 2011
8
1958 yılında önce
İstanbul Topkapı’da kurulan ardından Gaziosmanpaşa bölgesine geçen Bezci
Tekstil, Gaziosmanpaşa’da kendi binasını kurarak
konfeksiyon yan
sanayide sektöre
başlıyor. Tosyalı bir firma olan Bezci Tekstil,
önceleri el tezgâhlarında iş görüyor, daha sonra ise teknolojinin gelişmesiyle birlikte yapışkan telanın ortaya çıkması firmaya büyük
rahatlık sağlıyor. 1993-1997 yılları arasında
kurulan nano tesisi ile firma teknolojiyi aktif şekilde kullanmaya başlıyor. 2003-2004
yıllarında ev tekstiline yönelen firma laminasyon makinesi alarak havlu kumaşa su geçirmezlik özelliği kazandırıyor. Su geçirmezlik özelliği sayesinde ürün nefes alabilir bir hale bürünerek otellerde, hastanelerde
ve ev tekstilinde rahatça kullanılabiliyor. Firma ağırlıklı olarak Fas ile çalışıyor. Bunun
yanında Tunus, Rusya, Yunanistan, Polonya,
Romanya’da Bezci Tekstil’in çalıştığı ülke-
ler arasında. Evteks dışında Heimtextil ile
Itamma Expo gibi fuarlara katılan firma, Kuzey Afrika ülkelerinin fuarlarını da takip ediyor. “Avrupa’nın arka bahçesi Kuzey Afrika,
dolayısıyla konfeksiyon orada birleşiyor”
diyen Bezci Tekstil San. A.Ş. İletişim Danışmanı Mehmet Büyükdamgacı, 2011 Evteks Fuarı’yla ilgili şunları söyledi: “Ev tekstilinin hammaddesi pamuktur ve 2011 senesinin ilk aylarında pamuk muazzam bir
ivme yakaladı. Bu durum ev tekstili ve konfeksiyonunu bayağı bir sıkıntıya soktu. Bu
fuarın ev tekstiline hareket kazandırmasını umut ediyoruz. Ciddi anlamda müşteriye
ihtiyacımız var, çünkü piyasa inanılmaz
durdu. Pamuk fiyatlarının artışı sektörü
olumsuz yönde etkiledi. Tabii bu global bir
artış yalnız Türkiye’ye özgü değil. Çin’de de
Amerika’da da artış var ve hammadde bazında zamların olması üreticileri olumsuz etkiledi. 2011 yılında firma olarak hedefimiz 1.5
milyon metre üretim sağlayıp yurtdışı ve yurt
içi pazarlarda markamızı duyurarak sektörde
daha iyi bir konuma gelmek. Yaşanan global kriz Türkiye’yi de etkiledi fakat Avrupa ülkeleriyle krizin boyutunu karşılaştırdığımızda Türkiye’nin çok daha rahat bir şekilde atlattığını gözlemleyebiliyoruz. Evteks
Fuarı’na üçüncü kez katılıyoruz ve bizim için
iyi bir ivme oldu.”
Küçükçalık ABD ve Avrupa’ya yoğunlaştı
2011 yılının 2010’dan daha iyi geçeceğinin ihracat rakamlarına bakılarak da görüldüğünü söyleyen Küçükçalık Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Küçükçalık, “2010 yılındaki ihracat rakamımız 2.7 milyar
dolardı bu sene 3.5 milyar gibi olacağı tahmin ediliyor. 2023’te 20 milyar doları hedef olarak belirledik. Aynı zamanda bavul ticaretini de hesaba kattığımızda toplamda 5- 5.5 milyar dolar gibi bir hedefimiz var”
dedi. Türkiye’nin ev tekstili üretiminin 13 milyar dolar civarında olduğunu
ifade eden Küçükçalık, bunun üçte ikisinin yani 8 milyar dolarının iç
piyasadan oluştuğunu vurguladı. Küçükçalık Tekstil’in yıllardır belli müşterilere hizmet verdiğini ve ileriki dönemlerde daha fazla komşularla ticareti ön plana çıkarmayı hedeflediklerini belirten Küçükçalık, bu
durumun firma olarak cirolarını olumlu yönde etkileyeceğini söyledi. Küçükçalık Tekstil’in ihracat
iç piyasa oranının yüzde 40-60 seviyelerinde olduğunu, ihracat oranlarının üçte birini iç piyasaya yaptıklarını belirten Küçükçalık, şunları ekledi: “İhracat yaptığımız pazarın çokluğu değil, girdiğimiz pazardaki yoğunluğumuz önemli. Pazar adedinin 30’lu, 40’lı rakamlar olması önemli değil, bir yere konsantre olmak daha çok yere mal satmaktan daha iyi. Avrupa ve Amerika ile daha
yoğunlukta çalışmaktayız.” 2008 yılında başlayan global krizden çok fazla etkilenmediklerini, 810 senedir stabil müşterileri olduğunu söyleyen Küçükçalık, çalıştıkları pazarlar çoğunlukla Avrupa pazarları olmasına rağmen krizi çok az zararla atlatabildiklerini belirtti. 17 senedir Evteks
Fuarı’nda yer aldıklarını söyleyen Küçükçalık, aynı zamanda Türkiye Ev Tekstil Sanayicileri ve İş
Adamları Derneği’nin (TETSİAD) Başkanı olduğunu da hatırlatarak dernek hakkında şunları söyledi: “1991 yılında Sultanhamam’da kurulmuş bir dernek olan TETSİAD kurulduğu yıllarda küçük bir dernek olmakla birlikte bugün, bin kişinin üzerinde işadamından oluşan üye sayımız mevcut. Günümüz Türkiyesi’nde sorunlar ‘üç altın top’ dediğimiz kuralla çözülmektedir yani sivil toplum örgütleri, özel sektör ve devlet ortaklığı… TETSİAD’ın ev tekstil sektöründeki rolü hiç de küçümsenecek gibi değildir. Bugün fuar organizasyonundan tutun, devlette olan işlere kadar sanayicilerimizin ve işadamlarımızın sesi olmaya çalışıyoruz.”
Yaşar Küçükçalık, Evteks dışında Heimtextil Fuarı’nı takip ettiklerini de söyledi ve “Eskiden He-
Sayı: 375 - Haziran 2011
9
Kapak
imtexil senede bir defa yapılırdı. Son 30 senede
her şey değişti sırf ev tekstili değil, fuarcılıkta da anlayışlar değişiyor. Bundan sonra fuarlar daha ucuz, daha pratik, daha işlevsel,
daha güncel olacak. Fuarlarda 30 sene evvelki
gibi olmayacak” dedi. Fuara özel koleksiyon
sergilediklerini de söyleyen Küçükçalık, “Burada her köşede bir konsept sergiliyoruz her
köşenin bir hikâyesi var. Artık Türkiye’de mal
satma dönemi bitti. Hikayesi olmayan bir
ürün satıyorsanız sadece ‘tül’ diye adlandırılıyor veya ‘döşemelik’ diye adlandırılıyor ama
eğer bir hikâye satabiliyorsanız o da sizin başarınız oluyor” diyerek sözlerini tamamladı.
EV TEKSTİLİNDE İLK TASARIM YARIŞMASI
Bu yıl ilk defa, fuar kapsamında uluslararası pazarlarda moda ve trend yaratabilmek amacıyla, Uludağ Tekstil İhracatçılar Birliği (UTİB) tarafından, TİM ve TETSİAD işbirliğinde “1.
Türkiye Ev Tekstili Tasarım Yarışması” düzenlendi. Yarışmada dereceye girenlere ödülleri,
CNR Expo İstanbul’da düzenlenen görkemli bir gecede verildi. Yatak, perde, banyo ve döşemelik kumaş olmak üzere 4 ayrı kategoride 20 genç tasarımcı ödüllendirildi. Ayrıca genç
tasarımcı Feriha Işıklar, en inovatif tasarım ödülüne layık görüldü. Törende konuşan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, “Profesyonel tasarımcılarımız ve
gençlerimiz ile dünyaya katkı sağlayan ve trendleri takip edilen bir tasarım merkezi olacağız” diye konuştu. Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) Başkanı İbrahim Burkay ise bu
yarışma ile uluslararası pazarlarda moda ve trend yaratacaklarını, özgün tasarımcıları ortaya çıkaracaklarını ve teşvik edeceklerini, sektörün rekabet gücünü artıracaklarını söyledi.
Sayı: 375 - Haziran 2011
10
Genel Tekstil geniş
bir pazara hitap ediyor
1998 yılında yani
Tüyap’ta başladığından beri fuara
her sene düzenli
olarak katılan Genel Tekstil de Evteks 2011’in iyi
geçtiğine inanan
firmalardan. Firma Amerika, İngiltere ve Avrupa’nın çeşitli ülkeleri yanında Asya Ülkeleri, Çin,
Kore olmak üzere çok geniş bir pazara hitap
ediyor. Fuarlardan sanayiciler olarak beklentilerinin her daim büyük olduğunu söyleyen
sendikamızın Danışma Kurulu Üyesi ve Genel
Tekstil San. Tic. A.Ş.’nin sahiplerinden Harun
Tavaşi, Evteks 2011 fuarına dair şunları söyledi: “Hem iç piyasada hem dış piyasada
Çin’den Türkiye'ye geri dönüş var bunu hissediyoruz. Fiyatlardaki oynamalar, servislerimiz, siparişlere hızlı dönüşümüzden kaynaklı bir memnuniyet var. 2011 senesi firmamız
açısından da olumlu başladı fakat ben senenin ikinci yarısının çok daha verimli geçeceğini öngörmekteyim. Öyle ki 2012 senesine
sarkan başarılı bir ikinci yarı beklemekteyim.”
verimli geçeceği görüşünde. Epengle Tekstil Genel Müdürü Hüseyin Gergerlioğlu, kendilerine
rakip olan neredeyse bütün ülkelere ihracat yaptıklarını söyledi. Gergerlioğlu Evteks Fuarı ile ilgili de şunları söyledi: “2010 senesi oldukça başarılı geçmişti, bu sene fuarın daha da iyi geçeceğini düşünüyorum. Bu fuar her yıl üzerine daha da katarak iyiye giden bir fuar. Evteks Fuarı’na
başladığı günden beri katılıyoruz. Evteks dışında 1991 yılında Belçika’da Mood fuarına katıldık.
Bu fuara da Türkiye’den katılan ilk firmayız ve şu anda 91 tane Türk firması katılmakta. Bunun
dışında bazen Heimtextile Fuarı’na katılıyoruz. Çin’de Shanghai Expo Fuarı’na bu sene katılacağız.”
Firma olarak 2011 yılında yüzde 20-25 gibi bir büyüme hedeflediklerini ve üretim artırımı üzerine yatırıma gideceklerini söyleyen Gergerlioğlu, “2009 çok kötü bir seneydi. 2010’da yüzde 2530’a yakın bir azalma oldu. 2010 senesinin beşinci ayından sonra giderek artan bir tempo başladı ve halen daha sürüyor” diyerek sözlerini tamamladı.
Epengle’nin hedefi
yüzde 25 büyüme
Bu yıl 150’nci yaşını
kutlayan
Epengle Tekstil,
1970 senesinden
bugüne ihracatın
içinde yer alan firmalardan… Firma 2011 senesinde cirosunun yüzde 35’ini, imalatının ise yüzde
45’ini ihraç etmeyi hedefliyor. Ulaşım sektöründe de faaliyet gösteren Epengle yönetimi
2011 senesinin 2009 ve 2010’a göre çok daha
Sayı: 375 - Haziran 2011
11
Güncel
İSTANBUL MODA MERKEZİ OLMA YOLUNDA
İstanbul'da düzenlenen Moda
Konferası'nda buluşan ve
'modanın hayal takımı' olarak
nitelenen ünlü isimler
deneyimlerini paylaştı,
Türkiye'ye tavsiyede bulundu.
Moda devlerinin CEO'larına
göre "Türkiye moda ülkesi
olmak için gayet ideal. Ancak
hücuma geçmesi lazım".
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) tarafından düzenlenen 4. İstanbul Moda ve Hazır Giyim Konferansı’nda, Ermenegildo Zegna, Ralph Lauren, Loro Piana, Zara ve Tesco gibi dünyaca ünlü firmaların Başkan ve CEO’ları Türkiye'yi övdü. Konferansa katılan ünlü CEO'lar, altyapının mükemmel olduğunu belirterek Türkiye'nin moda ülkesi olmak için gayet ideal olduğunu,
artık 'hücuma' geçmesi gerektiğini söylediler. 5-6 Mayıs tarihlerinde yapılan konferansın açılış
konuşmasını ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Erdoğan konuşmasında, tekstilde çalışan 2 milyon kişiden 350-400 bininin kayıtlı işçi olduğunu, kalan 1.6 milyon kişinin kayıtdışı çalıştırıldığını belirterek, "Biz bunun farkındayız ama katlanıyoruz. Şunu çok açık söylüyorum. Kayıtdışılık azaldıkça üzerinizdeki yükler çok daha hızlı azalacaktır. Kayıtdışı çalışanları ne kadar
kayıt içine alırsak sorunları o kadar hızlı çözeriz" dedi. Haliç Kongre Merkezi’nde 2 gün süren konferansta 'modanın hayal takımı' olarak nitelenen Ermenegildo Zegna Grup Başkanı Paolo Zegna, Loro Piana’nın CEO’su Pier Luigi Loro Piana, Polo Ralph Lauren’in Üretim ve Tedarikten Sorumlu Başkanı Don Baum ve Zara’nın da içinde yer aldığı Inditex Grup Tedarik Zinciri Tepe Yöneticisi Abel Lopez Cernadas birikimlerini Türk hazır giyim sektörü ile paylaştı.
Piana: Birikim ve tecrübeniz var
Loro Piana’nın CEO’su Pier Luigi Loro Piana, düşük gelir ve ucuz işçinin zengin ülkeler yaratmayacağını vurgulayarak, Türk hazır giyim sektörünün katma değeri yüksek ürünlere odaklanması gerektiğini söyledi. Kaliteye, yenilikçiliğe, verime, hizmete ve değere yatırım yapılması halinde başarının kendiliğinden geleceğini anlatan Piana, "Türkiye’de pek çok fabrika gezdim.
Gördüm ki tecrübe ve bilgi birikimi var. Birçok ülkenin yapamadığı takım elbise dikmeyi sizler çok iyi yapıyorsunuz. Bu başarınızı çok daha iyi noktalara yükseltebilirsiniz" dedi. Piana, fabrikaları bir
bölgeden başka bir bölgeye taşıyarak maliyetleri düşürmenin bir noktaya
kadar fayda sağlayabileceğini, ancak uzun vadede daha ucuzu üreten biri-
Sayı: 375 - Haziran 2011
12
leri çıktığında bu taşıma işlemlerinin de anlamını yitireceğini ifade etti. İtalya ile Türkiye
ekonomisi kıyaslandığında arada çok fark
olduğuna değinen Piana, şöyle devam etti:
"İtalya’da yüzde 2’lik sabit bir büyüme söz konusu. Ancak Türkiye ekonomisinde sizler
yüzde 8’leri gördünüz. Ayrıca Türkiye’de alım
gücü 2000’den bu yana çok değişti. 2000’de yıllık harcama 24 bin dolarken, şimdi 60 bini aşıyor. Oysa İtalya’da alım gücü yıllardır önemli bir farklılık göstermedi. Bu alanda Ortadoğu’nun köprüsü olan sizlerden ve Türkiye’den öğreneceğimiz çok şey bulunduğuna
inanıyorum. Çünkü görüyorum ki siz bu konuda bizden çok iyisiniz."
Baum: Krizi
fırsata
çevirdiniz
İstanbul gibi muhteşem bir dokuda
bulunmanın müthiş bir duygu olduğunu belirten
Polo Ralph Lauren
Üretim ve Tedarikten Sorumlu Başkanı Don Baum da kaliteli üretime vurgu yaptı. Ortaklarıyla en ufak bir
güven sorunu yaşamadıklarını belirten Baum,
buna rağmen daha kaliteli sürüm için tek tek
tüm lisanslarını geri topladıklarını bildirdi.
"Bir ülkenin sektörlerini geliştirmesi için öncelikle adını iyi satması gerekiyor" diyen Baum,
Türkiye’nin krizi fırsata çevirdiğini ve üçüncü
dünya ülkesi olmaktan çıktığını vurguladı. Ancak iş hacmi rakamlarında dörte üç oranda düşüş yaşanmasını eleştiren Baum, “Bunun gerek ekonomik gerekse politik anlamda sorgulanması gerekiyor” diye konuştu.
farklı yollara başvurarak baş etmek gerek. ‘Made in Turkey’ için kendi markanızı, tasarımınızı
genç ve taze kanlarla yapın."
Zegna, kendilerinin ‘Made in Italy’ için çabaladıklarını belirterek, "Ancak bunun dışında dağıtım
ve pazarlamanın payı çok yüksek. Sadece üretmek yetmez. Bunu tüm dünyaya dağıtmak ve ‘İşte biz bu ürünü yaptık’ demek gerek" açıklamasında bulundu. Fransa ve özellikle Brezilya’nın
kendi kültürel gelenekleriyle bir moda rüzgârı estirdiğini vurgulayan Paolo Zegna, Türkiye’nin
de çok zengin, başarılı ve genç nüfusa sahip olduğunu söyledi. Zegna, Türkiye için dünya moda
ülkesi olmanın bu şartlarda hiç de zor olmadığını vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı: "Komşu ülke ilişkileri, uzun vade için tasarım ve yaratıcılık, tüketicinin yolunda yürümek, tutarlı olmak
ve servis ağı sizleri moda ülkesine götürür. Ağır hastalıklara aspirin iyi gelmez. Uzun yola bakmak için hayal önemlidir. Krizle beraber müşteri profili değişse de biz inat ettik. Hem de çok inat
ettik. 1980’lerde de aynısını yaptık. Özel dikim terziler azalınca o dönemde biz de inatlaşarak konfeksiyona yani gömlek, pantolon ve takım dikmeye başladık. Ancak önce kendinizi geliştirin, genişletin ki sonra hep birlikte güzel işlere ve ‘Made in Turkey’e imza atın."
Konferansta konuşan Gürcistan Ekonomi ve Sürdürülebilir Gelişim Bakanı Vera Kobalia ise "Gürcistan’ı merkez üs olarak seçin. Hükümetimiz hepinize açıktır. Türkiye’ye yardıma ve yatırıma
sonuna kadar açığız" dedi.
Zegna: Made in Turkey'e
imza atın
Ermenegildo Zegna Grup Başkanı
Paolo Zegna ise
101 yıllık şirket
olarak kalite ve
yenilikçiliğe önem
verdiklerini belirterek, "Sizlere de
bir dost olarak
tavsiyem, korumacılıktan ziyade,
yenilikçi fikirlere, moda ve markalaşmaya
önem verin, enerjinizi buna harcayın" dedi.
Zegna, Çin’in birçok ülkenin ekonomisinde büyük sarsıntılar yarattığını ifade ederek, kendi ülkeleri olan İtalya’nın oluşan bu sarsıntıdan henüz çıkmaya çalıştığını söyledi. Zegna,
şöyle devam etti: "Türkiye artık dünyanın
parmakla gösterilen sayılı ülkelerinden biri oldu. Bunun için size en büyük önerim korumacılıktan vazgeçin. Biz KOBİ’leri çok önemsiyoruz. Siz de öyle yapın. Çünkü rekabetle
Roussel: Hücuma geçmeniz lazım
Konferansın ikinci gününde Birleşmiş Markalar Derneği Başkanı Yılmaz Yılmaz’ın yönettiği "Tedarik zinciri yönetiminde farklı yaklaşımlar" oturumunda konuşan Tesco Global Gıda Dışı Tedarik
ve Lojistik CEO’su Christophe Roussel, önemini yitiren Çin’de ücretlerin arttığına dikkat çekerek, Türkiye’nin hücuma geçmesi için çok iyi bir fırsat yakaladığını söyledi. Zara’nın içinde yer aldığı Inditex Grup Tedarik Zinciri Tepe Yöneticisi Abel Lopez Cernadas da Türkiye’den 1 milyar dolarlık alım yaptıklarını, bunu daha da artırmayı amaçladıklarını söyledi.
TGSD Başkanı Cem Negrin ise hazır giyim alanında en küçük birikimi olmayan ülkelerin dahi H&M
gibi dünya markası çıkardıklarına dikkat çekerek, global marka yaratma sırasının Türkiye’ye geldiğini, moda konferansı ile bunun altyapısını oluşturmaya çalıştıklarını söyledi. Negrin, gelecek
yıllarda en az 3 dünya markası yaratmayı taahhüt ettiklerini bildirdi. Tekstil ve hazır giyim sektörünün 2010 yılında 11.5 milyar dolar dış ticaret fazlasıyla Türkiye’ye en faydalı sektör olduğuna dikkat çeken Negrin, "Bizi en yakından takip eden tarım-gıda sektörü sadece 4.3 milyar dolar fazla verdi, yarı rakamımıza bile ulaşamadı. İhracat yarışında zaman zaman önümüze geçen
otomotiv sektörü ise 3 milyar dolar açık verdi" dedi.
Bu arada konferans sırasında alım grupları ve tedarikçiler 2 bin 500’ün üzerinde ikili görüşme
gerçekleştirdi. Ayrıca Tesco, Gerry Webber, Li Fung, Best Seller, Group Carrefour, Metro Group ve Marks&Spencer gibi toplam 41 alım grubu da konferansa katılarak görüşmeler yaptı. Konferansın 1.5 milyar dolarlık bir ticaret zeminine sahne olduğu belirtiliyor.
Sayı: 375 - Haziran 2011
13
ITMF
‘TOPARLANMA EVRESİ TAMAMLANDI’ DİYEN TEKSTİL
MAKİNESİ ÜRETİCİLERİNİN 2011 BEKLENTİLERİ POZİTİF
ITMF Tekstil Makineleri Workshop’u 5-6 Mayıs 2011 tarihleri arasında Frankfurt’ta
gerçekleştirildi. Üreticiler genel olarak 2008-2009 yıllarında gerçekleşen küresel krizin
ardından 2009’un son çeyreğinde sektörün toparlanmaya başladığını, 2010 yılında ise çok
hızlı bir yükseliş göstererek toparlanma evresini tamamlayıp kriz öncesi satış rakamlarını
yakaladığını, daha sonra ise satışların stabil olarak devam ettiğini, 2011 ve 2012 yılları
için de genel anlamdaki beklentilerinin pozitif olduğunu açıkladılar.
ITMF yöneticileri ve dünyanın önde
gelen tekstil makine üreticilerinin katılımıyla her sene geleneksel olarak düzenlenen ITMF (International Textile Manufacturers Federation) Tekstil Makineleri
Workshop’u, bu sene VDMA- Alman Makine Üreticileri Birliği evsahipliğiyle 5-6
Mayıs 2011 tarihleri arasında ITMF Başkanı
Bashir Ali Mohammed başkanlığında gerçekleştirildi.
Toplantıya Uster, Trützschler, Mayer,
Picanol, Dornier, Brückner gibi önde gelen tekstil makine üreticisi 31 firmanın üst
düzey yöneticileri ve sahipleri katıldı.
Toplantı, ITMF Başkanı Bashir Ali Mohammed ve VDMA Tekstil Makine Birliği
Başkanı Fritz Mayer’in açılış konuşması ile
başladı.
ITMF Tekstil Makineleri Workshop’unda genel olarak, global ekonomik
kriz sonrasında canlanmanın yaşandığı
bir ortamda, tekstil sektörünün ve tekstil
makineleri piyasasının durumu analiz
edildi ve değerlendirmeler yapıldı.
Sayı: 375 - Haziran 2011
14
İlk sunum Credit Suisse Global Araştırma Kıdemli Analisti ve eski ITMF ekonomisti Greig Fleming tarafından, “Küresel Ekonomik Bakış” başlığı altında gerçekleştirildi. Fleming sunumunda, 14 ay
önce dibe vuran dünya ekonomisinin iyileşmesi üzerinde durmuş ve 2008-2009 yıllarında gerçekleşen küresel kriz ardından
2009’un son çeyreğinde ekonominin toparlanmaya başladığını, 2010 yılı itibariy-
GRAFİK 1: KÜRESEL GSMH BÜYÜME & ÜRETİM DEĞERLERİ
Bora KOCAMAN / Ceren ERMİŞ
İstatistik – Araştırma Servisi
le çok hızlı bir yükseliş göstererek toparlanma evresini tamamladığını, daha sonra ise (2011 yılı) ekonominin stabil şekilde devam ettiğini, makro ekonomik anlamda özellikle Euro ve ABD gibi gelişmiş
ülkelerde bir takım risklerin tam olarak
bertaraf edilemediğini, emtia kaynaklı enflasyon artışının önümüzdeki dönemde
önemli bir tehdit unsuru olabileceğini,
Japonya depreminin yanı sıra Ortadoğu ve
Kuzey Afrika’da yaşanmakta olan siyasi istikrarsızlıkların da dikkatli şekilde izlenmesi gerektiğini, ECB’nin enflasyonu dizginleme noktasında faiz artışına gitmesinin kaçınılmaz olduğunu, bu durumun da
göreceli olarak değerli olan Euro’nun daha fazla değerlenmesi anlamına geleceğini,
bu noktada faiz artışının beklendiği kadar
çabuk olmayacağını düşündüğünü, ifade
etti (Grafik 1).
İkinci sunum Gherzi Textil Organisation Yönetici Ortağı Giuseppe Gherzi tarafından “Hindistan Tekstil Endüstrisine Yatırım” başlığı altında gerçekleştirildi. Sunumda dikkat çeken başlıca noktalar şöyle sıralanabilir:
• Yıllar itibariyle Hindistan’a yapılan Doğrudan Yabancı Yatırımlar;
- 2006/07 yılında 15.7 bin ABD Doları,
- 2007/08 yılında yüzde 56 artışla 24.6
bin ABD Doları,
GRAFİK 2: KISA ELYAF İĞ SEVKİYATI 2000-2010
-DÜNYA& BÖLGELER- (Milyon iğ)
- 2008/09 yılında yüzde 10 artışla 27.3
bin ABD Doları,
- 2009/10 yılında yüzde 5 azalışla 25.9
bin ABD Doları,
- 2010/11 yılında yüzde 25 azalışla 18.3
bin ABD Doları’na ulaştı.
• Artan hammadde fiyatları, iplik üreticilerinin devletten daha az destek almaları, örme kumaş üreticilerinin teknik tekstil gibi daha fazla katma değerli
ürünlere yönelmesi, entegre ve büyük
firmaların (Welspun, Alok, Trielend ve
Vardhman) standart ürünlerde maksimum kapasiŞEKİL 1: 2011 YILI İTİBARİYLE DÜNYA MAKİNE
telere ulaşmaları, HindisİHRACAT ORANLARI
tan’daki tekstil firmalarını
katma değeri daha yüksek olan ürün dallarına
yöneltti.
• Tekstil firmalarındaki
Ar-Ge kapasitelerinin yetersizliği, girişimciler ile
profesyonel yöneticiler arasındaki dengesizlik, içerisinde aşırı hırs barındıran
planlar, hükümetin bu sektörü hala “oy bankası” olarak görmesi, ürün bazında
çok fazla çeşitlenme sonucu yaşanan risk, uzun dönemde rupi’deki değer ar-
tışı Hindistan’daki tekstil firmalarının zayıf yönlerini oluşturmaktadır.
Daha sonra kısa bir sunum gerçekleştiren, ACIMIT (İtalyan Tekstil Makineleri Birliği) Başkan Yardımcısı ve Fadis firması
temsilcisi Raffaella Carabelli, genel olarak
İtalyan Tekstil Makine sektörünü tanıtarak,
ekonomik değerlendirmelerde bulundu.
2010 yılı itibariye dünya ihracatının yüzde
11’ini gerçekleştiren İtalya’nın (Yüzde 22 Almanya, Yüzde 13 Japonya, Yüzde 10 Çin- Şekil 1), tekstil makineleri klasmanında ana pazarlarının Çin, Türkiye, Hindistan ve Brezilya olduğunu belirtti.
İtalya’nın, daha çok terbiye (327 milyon Euro değerinde ihracat) ve iplik (380 milyon Euro değerinde ihracat) makinelerinde kuvvetli olduğunu belirten Raffaella Carabelli, 300
tekstil makine üreticisi firmanın (toplam 12 bin
700 çalışan) 2010 yılı itibariyle 2 bin 431 milyon Euro değerinde tekstil makine üretimi yaptıklarını sözlerine ekledi. Son olarak, 2011 yılının ilk çeyreğinde iç pazardan gelen talebin
yüzde 36, dış pazardan gelen talebin ise yüzde 41 oranında arttığını ancak ikinci çeyrek için
beklenen taleplerin daha düşük olduğunu ifade etti.
Daha sonra söz alan ITMF Genel Direktörü Dr. Christian Schindler, 2000-2010 yılları
arasındaki Uluslararası Tekstil Makineleri
Sevkiyat İstatistikleri çalışmasının sonuçları-
Sayı: 375 - Haziran 2011
15
ITMF
GRAFİK 3: KISA ELYAF İĞ YATIRIMLARI 2010EN BÜYÜK 5 YATIRIMCI (Milyon iğ)
GRAFİK 4: OPEN-END ROTOR SEVKİYATI 2000-2010
-DÜNYA& BÖLGELER- (1.000 rotor)
GRAFİK 5: OPEN-END ROTOR YATIRIMLARI 2010EN BÜYÜK 5 YATIRIMCI- (Milyon iğ)
GRAFİK 6: TEKSTÜRİZASYON İĞ SEVKİYATI 2000-2010
-DÜNYA& BÖLGELER- (1.000 iğ)
nı sunarak değerlendirmelerde bulundu.
Schindler’in sunumunda dikkat çeken başlıca noktalar ise şöyle sıralanıyor:
• 2000-2010 yılları arasında dünyada gerçekleşen kısa elyaf iğ sevkiyatı 2007 yılında
en yüksek düzeye ulaşmıştır (12.8 milyon iğ).
Kriz yıllarında (2009 yılı) keskin bir düşüş
kaydederek 7.11 milyon iğe gerileyen iğ yatırımları 2010 yılında bir önceki yıla göre yüzde 75 oranında bir artışla toparlanmış ve
12.47 milyon iğ seviyelerine ulaşmıştır
(Grafik 2).
• 2000-2010 yılları arasında kısa elyaf iğ alanında en büyük yatırımcı ülkeler olarak; Çin
(7.9 milyon iğ), Hindistan (2.4 milyon iğ), Endonezya (0.5 milyon iğ), Bangladeş (0.4
Sayı: 375 - Haziran 2011
16
milyon iğ) ve Türkiye (0.3 milyon iğ) görülmektedir (Grafik 3).
• Open-end rotor alanında, dünyada gerçekleşen yatırımlar, 2000 yılındaki toplam
207 bin rotordan 2007 yılında 575 bin 900 rotora kadar yükselmiş, 2008-09 yıllarında yaşanan yüzde 75’lik düşüşten sonra, 2010 yılında yüzde 212’lik artışla 450 bin 500 rotor
seviyesine yükselmiştir (Grafik 4).
• Sadece 2010 yılına bakıldığında, open-end
rotor alanında en büyük 5 yatırımcı ülke Çin
(Yüzde 309 artışla- 323 bin 100 rotor), Brezilya (24 bin 800 rotor), Hindistan (24 bin 600
rotor), ABD (21 bin 100 rotor) ve Türkiye’dir
(10 bin 400 rotor) (Grafik 5).
• Dünyada 2000-2010 yılları arasında ger-
çekleşen tekstürizasyon iğleri sevkiyatı,
2000 yılında 138 bin iğ iken 2004 yılında 406
bin iğe yükselmiş, daha sonraki yıllarda
krizin de etkisiyle düşüş kaybeden iğ sevkiyatı, 2010 yılında bir önceki yıla kıyasla
yüzde 132 oranında artışla 581 bin 500 iğ
ile maksimum seviyesine ulaşmıştır (Grafik 6).
• 2010 yılında tekstürizasyon iğlerine yatırım yapan ülkeler arasında en büyük 5 ülke Çin (409.500 iğ), Hindistan (53.800 iğ),
Vietnam (20.600 iğ), Brezilya (19.700 iğ),
Tayland(13.400 iğ) (Grafik 7).
• Dokuma sektöründe, mekiksiz tezgah
sevkiyatı irdelendiğinde, dünya toplam
yatırımlarının 2000 yılında 59 bin 450 tez-
GRAFİK 7: TEKSTÜRİZASYON İĞ YATIRIMLARI 2010EN BÜYÜK 5 YATIRIMCI- (1.000 iğ)
GRAFİK 8: MEKİKSİZ DOKUMA TEZGAH SEVKİYATI
2000-2010 -DÜNYA& BÖLGELER- (DOKUMA TEZGAHI)
GRAFİK 9: YUVARLAK ÖRME MAKİNE SEVKİYATI
2000-2010 -DÜNYA& BÖLGELER- (MAKİNE)
GRAFİK 10: YUVARLAK ÖRME MAKİNE YATIRIMLARI
2010- EN BÜYÜK 5 YATIRIMCI- (MAKİNE)
GRAFİK 11: DÜZ ÖRME MAKİNE SEVKİYATI 2000-2010
-DÜNYA& BÖLGELER- (MAKİNE)
gah olduğu, yıllar içinde artıp azaldığı ve kriz sonrasında yüzde 146 oranında artış kaydederek, 106 bin 985 tezgaha (maksimum seviye) ulaştığı görülmüştür (Grafik 8).
• Yuvarlak örme makineleri alanında 2000-2010 yılları arasındaki gelişime bakıldığında, makine yatırımı kriz sonrası yüzde 35 oranında artışla 34 bin 492 adet olmuştur (Grafik 9).
• 2004 yılından itibaren, Çin’in yuvarlak örme makineleri yıllık yatırımları içerisindeki payı yüzde 70’ler civarındadır. 2010
yılında en büyük 5 yatırımcı ülke Çin (26 bin 440), Hindistan
(1 bin 371), Bangladeş (1 bin 327), Türkiye (999), Brezilya’dır
(859) (Grafik 10).
• Elektronik düz örme makineleri alanında 2000-2010 yılları arasındaki sevkiyatın gelişimine bakıldığında, kriz sonrası toparlanan yatırımlar yüzde 135 oranında artarak 41 bin
995 adet makine yatırımı kaydedilmiştir (Grafik 11).
Sayı: 375 - Haziran 2011
17
ITMF
Toparlanma dönemi bitti,
beklentiler pozitif
ITMF Tekstil Makineleri Workshop’unda
son olarak tekstil makinesi üreten firmaların
temsilcilerine teker teker söz verilerek,
2010/11 yılına ait genel bir değerlendirmede
bulunmaları istendi.
Üreticiler genel olarak 2008-2009 yıllarında
gerçekleşen küresel krizin ardından 2009’un
son çeyreğinde sektörün toparlanmaya başladığını, 2010 yılında ise çok hızlı bir yükseliş
göstererek toparlanma evresini tamamlayıp
kriz öncesi satış rakamlarını yakaladığını,
daha sonra ise satışların stabil olarak devam
ettiğini, ancak bunu olumsuz bir durum olarak algılamadıklarını, 2011 ve 2012 yılları için
de genel anlamdaki beklentilerinin pozitif olduğunu söylediler.
Avrupalı üreticiler Euro’nun ABD Dolar’ı
karşısındaki değer artışının kendilerinin rekabetçi fiyat yakalamalarını zorlaştırdığını, Euro’daki bu değer artışının sürdürülebilir olmadığını belirttiler. 2010 yılı itibariyle, Çin, Hindistan ve Türkiye’de tekstil makinesi yatırımlarının çok yüksek olduğunu, en çok makine
ihracatı yapan ülkelerin Almanya, Çin, Japonya
ve İtalya olduğu, bu ülkeler arasında yüksek
teknolojili makine üretiminde Almanya’nın başı çektiği, nonwoven, kaplama, laminasyon,
kompozit gibi yüksek teknolojili makineler üre-
Sayı: 375 - Haziran 2011
18
ten üreticilerin pamuk, enerji fiyatlarının artması gibi konulardan pek de etkilenmediğini
ifade eden üreticiler, ITMA ve Texprocess fuarlarına ilginin yüksek olacağını, çok iyi hazırlandıklarını ve yüksek sayıda makine alımı
gerçekleşeceğini düşündüklerini vurguladılar.
ITMA’da sergileyecekleri ürünlerin çevreye duyarlı, mümkün olduğunca az enerji, kimyasal
ve su sarfiyatı olan, sürdürülebilir ürünler olduklarını açıklayan makineciler, 2012 yılı ile ilgili olarak da ITMA’nın da etkisiyle olumlu havanın devam edeceğini belirterek, uzun vadeye
yönelik bir görüşte bulunmadılar.
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sen-
dikası Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin,
yapmış olduğu değerlendirme konuşmasında Türkiye’nin gerek ekonomik büyüklüğü gerekse istikrarlı yapısı ile bölgenin en
önemli ülkesi olduğunu, Türkiye’nin tekstil
konfeksiyon sektöründe 25 milyar dolara
yaklaşan ihracatı ve yine aynı şekilde turizm
sektöründe 25 milyar dolara yaklaşan geliri ile önemli bir potansiyel barındırdığını, Türkiye’de hali hazırda görevde bulunan hükümetin gerçekleştirdiği politik değişimle
tekstil ve konfeksiyon üretimini destekleyici bir takım önlemler aldığını, bu bağlamda
önümüzdeki dönemde önemli yatırım ve
istihdam artışı beklediklerini, makine istatistiklerinde görüldüğü üzere Türkiye’nin
sektörün önemli yatırım gerçekleştiren ülkelerinden biri olduğunu, büyük çoğunluğu
gençlerden oluşan 70 milyonluk nüfusun
Türkiye’nin geleceği açısından büyük önem
taşıdığını, her yıl 1.7 milyon gencin üniversite okumak için yarıştığını, bu durumun kendisini 1950’li yıllara geri götürdüğünü, 2. Dünya Savaşı sırasında Times Dergisi’nde Amerikalılar’ın, Sovyetler’in eğitim alanındaki ilerlemelerinden çekincelerini irdeleyen bir
makale kaleme alındığını, Sovyetler’de eğitim alanındaki gelişmelerin bu şekilde devam etmesi durumunda uzay savaşında
Amerika’nın mağlup olacağına dair görüşler yazıldığını, bu bağlamda da Türkiye’de eğitim alanında da diğer bir çok alanda olduğu
gibi önemli atılımlar yapıldığını ifade etti.
Güncel
ITMA ANADOLUYA AÇILDI, TÜRKİYE
FUARDA ŞİMDİDEN İLK 3'E GİRDİ
Dünyanın en büyük ve en
prestijli fuarı olma
özelliğine sahip olan ve
tekstil ve hazır giyim
sektörlerinin olimpiyatı
olarak bilinen ITMA
Fuarı'na bu yıl Barselona
evsahipliği yapacak.
İspanya'nın Barcelona kentinde 22-29 Eylül
2011 tarihleri arasında düzenlenecek olan fuara Türkiye bu yıl katılacak firma sayısı açısından şimdiden ilk 3'e adını yazdırdı. AB üyesi 9
ülke tarafından kurulan CEMATEX'in organize ettiği fuara bugüne kadar
dünya genelinde bin 331 firma
katılma kararı aldığını açıklarken, Türkiye; İtalya ve Almanya'nın arkasından 102 firma ile 3'üncü sırada yer aldı.
Türkiye'nin şimdiden ilk 3'e
girmesinde ITMA yöneticilerinin Anadolu'ya açılmasının etkisi büyük oldu. ITMA yöneticileri bu yıl İstanbul'un dışında
Kahramanmaraş, Gaziantep
gibi kentleri de ziyaret ederek
fuar daveti yaptılar. 24 Nisan'da
Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası'nı
(KMTSO) ziyaret eden Uluslararası Tekstil
Makineleri Fuarı (ITMA) Pazarlama Müdürü
Daphne Poom, bir sunum yaparak 'ITMA
2011 Barcelona' Fuarı'nda Kahramanmaraş'ı
da görmek istediklerini söyledi. Dünyanın en
büyük tekstil ve giyim teknolojisi etkinliğine
tekstilcileri beklediklerini belirten Poom, "Tekstil sektörü kendini sürekli yeniliyor. Çünkü güçlü
ve sürdürülebilir bir gelişmeye ihtiyaç var. Düşük maliyetli ve kaliteli ürün yapabilmek çok önemli. Bütün bunlar için makineye ihtiyaç var. Onun için bu fuarın tekstil şehri Kahramanmaraş için
önemli olduğunu düşünüyoruz" dedi. ITMA olarak yenilik ve araştırmaya büyük önem verdiklerinin altını çizen Poom, "Günümüzde endüstriyel oyuncular, teknoloji eğrisinin önünde kalabilmek
için stretejik araştırma ve geliştirmeler yanında dünya çapında insan kaynaklarına da ihtiyaç duymaktadır. Ayrıca düzenlenecek fuarın 60'ıncı yılında üniversitelere yüzde 75'e varan hibelerde bulunacağız. Araştırma yapmak isteyen akademisyen ve öğrencilerimizi araştırmaya bekliyoruz" çağrısında bulundu. Kahramanmaraş'ın tekstilin en önemli merkezlerinden biri olduğunu belirten Poom, "Buradaki yatırımları çok yakından takip ediyoruz. Onun için tekstilin olimpiyatı bu fuarda, Kahramanmaraş'ı da aramızda görmekten büyük onur duyacağız'' diye konuştu.
Pazarlama Müdürü Daphne Poom, ikinci ziyaretini ise 28 Nisan'da Gaziantep'e yaptı. Güneydoğu Anadolu İhracatçı Birlikleri toplantı salonunda sanayicileri çağrı yapan Poom, 100 bin metrekareden fazla alana yayılan fuarın 18 bölümden oluştuğunu belirterek, "Bu yıl düzenlenen dünyanın en büyük fuarına İspanya'nın Barcelona
kenti evsahipliği yapacak. A'dan Z'ye tekstil ve giysi üretim değer zinciri oluşturulan alan ziyaretçi akınına uğrayacak. En son teknolojileri, ürünleri ve hizmetleri, 100
bin metrekareden fazla alana yayılmış fuar alanındaki 18 bölümde bulabilirsiniz. Yapılan sektör
tahsis planında, fuar alanındaki yerler renk renk ayrılarak bölümleştirilmiştir" dedi.
Dünyanın en büyük tekstil ve giyim teknolojisi etkinliğine tekstilcileri beklediklerini belirten Poom, "Tekstil sektörü kendini sürekli yeniliyor. Çünkü güçlü ve sürdürülebilir bir gelişmeye ihtiyaç var. Düşük maliyetli ve kaliteli ürün yapabilmek çok önemli. Bütün bunlar için makineye ihtiyaç var. Fuarın tekstil şehri Gaziantep için önemli olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu.
Sayı: 375 - Haziran 2011
19
Güncel
TEKSTİLCİLER 6 YIL SONRA BORSA'YA GELİYOR
İMKB, 2011 yılında
9 yeni şirkete kapılarını
açtı. 6 yıl aradan sonra
tekstil sektöründen 3
şirket halka arz
seferberliğine katılarak
borsaya ‘merhaba’ dedi.
Hateks, Bilici Yatırım ve
Dagi, yatırımcılardan
büyük ilgi gördü.
Borsada işlem gören tekstil ve hazır giyim şirketlerine 6 yıl aradan sonra yenileri ekleniyor.
İMKB'de başlatılan "halka arz seferberliği"
kapsamında yılbaşından bu yana 9 şirket
halka açılırken, bu şirketler arasında üç de
tekstil şirketi yer aldı. Halka arzların özellikle seçimden sonra hızlanması bekleniyor.
2011 yılının ilk halka arzını Hatay Tekstil (Hateks) yaparken, aynı zamanda 6 yıl sonra borsaya gelen ilk tekstilci oldu. 17 Ocak'ta gong
töreniyle yatırımcının karşısına çıkan Hateks
başarılı bir halka arz gerçekleştirerek iki kat
talep gördü. Halka arz sırasında yaklaşık 14
milyon lira da kaynak toplayan Hateks, borsadaki fiyat çıkışıyla da dikkat çekti. 4.25
TL'den borsaya giren şirket mayıs ayı başında 28 TL'ye kadar çıktı. Hisseler mayıs ortasında ise 22 TL düzeyine geldi. 4 ayda dünyadaki en hızlı borsa patlamalarından birini gerçekleştiren Hateks, havlu, bornoz, paspas ve
pamuk ipliği üreten bir işletme. 1973’de kurulan Hateks, Hatay'ın tanınmış ve köklü ailelerinden Abdo, Puri ve Gazel ailelerine ait.
Üç aile, Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu
Hateks'in yanı sıra İtalyanlarla ortak kurulan
iplik üretim tesisi Hatfil'de toplam 1.000 kişi
istihdam ediyor.
Borsa'ya gelen bir diğer şirket ise 17 Mayıs'ta
gong töreni düzenleyen Bilici Yatırım oldu. Adana’dan 14 yıl sonra borsaya gelecek ilk şirket
Sayı: 375 - Haziran 2011
20
unvanına sahip olan Bilici Yatırım'ın iplik büküm, kumaş boyama ve apre işletmeleri ile tekstil
ve moda sektörüne yönelik üretim tesisleri bulunuyor. 60 yıllık sanayi deneyimine sahip Bilici ailesinin sahibi olduğu şirket de Hateks gibi ilgi gördü. 9-11 Mayıs 2011 tarihleri arasında yapılan
talep toplamada, arzın 2.16 katı talep toplandı, bireysel taleplerin ise yüzde 45'i karşılanabildi.
Halka arz geliri 26.8 milyon lira olurken, halka arzda hisselerin yüzde 23.6'sı Adanalı yatırımcılar tarafından, yüzde 36'sı da İstanbul'daki yatırımcılar tarafından alındı. Ürünleri dünyanın 20 ülkesine ihraç edilen şirket GAP, Mango, Marks&Spencer ve Zara'nın da aralarında bulunduğu dünya devlerine üretim yapıyor.
Sektörden Borsa'ya gelen bir diğer işletme ise iç giyim, mayo ve ev giyimi üreticisi Dagi oldu. Hisseleri 26-27 Mayıs 2011 tarihleri arasında İMKB'de satışa çıkan Dagi sermayesinin yüzde 34.95'ini
halka arz etti. 1989'da Şişli'de ilk mağazasını açan Dagi'nin, bugün Türkiye'nin bir çok köşesinde hizmet veren perakende mağazaları bulunuyor. 27 yaşındaki şirket 2010 yılını 32.5 milyon liralık ciro ile kapattı. 2011 yılında 40 milyon lira ciro hedefleyen Dagi, 6 bin 200 metrekarelik tesislerde yılda 1.6 milyon adet üretim yaparak 4 bin satış noktasına ulaştırıyor. Dagi'nin kendine
ait olan mağaza sayısı ise 34. Ayrıca 22 franchise mağazası da bulunan Dagi, bu yıl toplam 10 yeni mağaza daha açmayı planlıyor. Şirket halka arz geliriyle Irak, Suriye, Ukrayna, Karadağ, Türk
Cumhuriyetleri, Azerbaycan ve Kazakistan pazarlarına da girmeyi hedefliyor.
Hateks, Bilici Yatırım ve Dagi'nin ardından Borsa yolunda yeni tekstilcilerin de girmesi bekleniyor. Sermaye Piyasası Kurulu'na yapılan başvurular ve devam eden incelemeler başta enerji ve
altyapı olmak üzere milyar
dolarlık halka arzların yolda
olduğunu gösteriyor. Bu şirketler arasında tekstil yatırımlarıyla tanınan Ataç İnşaat da var. Şirket tekstilde
dünyanın 10'uncu, Avrupa'nın ise 5'inci büyük gömleklik kumaş fabrikası olan
Anteks'i de halka açmayı
planlıyor.
Bizden
ADANA METEM ÖĞRENCİLERİNDEN YENİ BİR BAŞARI
Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası
bünyesindeki Türk Tekstil Vakfı'nın hayata geçirdiği METEM'lerden biri olan Adana Sarıçam
Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi yeni bir başarı daha kazandı. Adana METEM öğrencileri 12-13 Mayıs 2011 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı Erkek Teknik Genel Müdürlüğü'nce
5'inci Robot Yarışması’nda Türkiye 4’üncüsü
olurken ‘Temalı Robotlar’ kategorisinde de en
iyi tasarım ödülüne layık görüldü. Milli Eğitim
Bakanlığı ve Japonya Uluslararası İş Birliği
Ajansı (JİCA) işbirliğinde düzenlenen yarışmada robotlar ‘çizgili’, ‘temalı’, ‘sumo’ ve ‘mini sumo’ olmak üzere 3 kategoride yarıştı. Erkek Teknik Öğretim Genel Müdürü Hüseyin
Acır, bu gösterilerin 11 aylık bir emeğin finali olduğunu belirterek, uluslararası alanda yapılan tek robot yarışmasının bu olduğunu söy-
ledi. Geçen yıl 20-25 robot ile yarışmaya katılan Japonya'nın bu yıl deprem dolayısıyla etkinlikte
bulunamadığını ifade eden Acır, yarışmanın farkındalık oluşturmak için düzenlendiğini kaydetti. Acır, “Yarışmaya orta öğretimden 100 kurumdan bin 228,
yüksek öğretimden ise 24 kurumdan 296 öğrenci yarışmaya başvurdu” dedi.
Toplam 891 robotun yarıştığı yarışma sonunda Adana METEM öğrencileri ‘temalı robotlar’ kategorisinde en iyi tasarım ödülü aldı. Adana METEM henüz
ikinci yılını doldurmasına rağmen daha önce de birçok başarıya imza atmıştı.
Hazırladığı "Tekstil Sertifika Programlarının İncelenmesi" konulu projesi ile
Avrupa Birliği tarafından desteklenmeye değer bulunan Adana Sarıçam METEM, ayrıca Milli Eğitim'in düzenlediği iki ayrı proje yarışmasında da dereceye girmişti. Okul, "İşte Biz de Varız-III- Girişimcilik ve Yenilikçilik Yarışması"
ile "6'ncı Proje Tabanlı Beceri Yarışması’’nda dereceye girmişti. Adana METEM, 30'ar kişilik 10 sınıfta eğitim veriyor. Okulda 80 yataklı yurt ve 42 yataklı
misafirhane de bulunuyor.
Sayı: 375 - Haziran 2011
21
Ayın Konusu
AVRUPA MODAYI TÜRK KUMAŞI İLE YARATIYOR
Yavaş yavaş krizden çıkmaya başlayan Avrupa, Türk kumaşından vazgeçmiyor. Türk
kumaşını tercih eden ülkeler artarken, Avrupa’ya yapılan ihracatta da gözle görülür
değişim yaşanıyor. Ağırlıklı olarak Türkiye’den kumaş alan İtalya’nın tekstil
ihracatımızdaki payı 2.7 puan birden arttı. İkinci sırada ise Rusya var.
Türk tekstilinin en önemli pazarı olan Avrupa, Türk kumaşından vazgeçemiyor. Bu yılın ilk 4
ayında tekstil ürünleri ihracatı yüzde 32.39, hazır giyim ihracatı ise yüzde 14.88 artarken, mal
grupları itibariyle kumaş ihracatındaki artış dikkat çekti. 2010 yılında aylık ortalama kumaş
ihracatı 360 milyon dolar düzeyindeyken bu yıl, bu rakam 400 milyon doların altına düşmedi. Hatta nisanda aylık kumaş ihracatı 523 milyon dolara ulaştı. Kumaş ihracatındaki artışta
Türk kumaşından vazgeçemeyen Avrupalı alıcıların etkisi büyük oldu. Bu durum Avrupa moda sanayinin yavaş yavaş krizden çıkmaya başladığını da ortaya koydu. Bu dönemde en fazla kumaş ithalatı başta İtalya olmak üzere Rusya, İtalya, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelere yapıldı. İtalya’ya gerçekleştirilen dokuma kumaş ihracatı ilk 3 ayda yüzde 32.2 arttı. Rusya’ya kumaş ihracatı yüzde 0.7, Almanya’ya ise yüzde 34.8 artış gösterdi. Avrupa pazarında
en çarpıcı gelişme İtalya’da yaşandı. Bu yılın ilk 4 aylık döneminde bu ülkeye yapılan tekstil
ve hammaddeleri ihracatında yüzde 70’lik artış yaşanırken, bu ülkenin toplam tekstil ürün-
Sayı: 375 - Haziran 2011
22
leri ihracatındaki payı da yüzde 9.7’den yüzde 12.41’e kadar çıktı. Rusya ise yüzde 12.09
pay ile İngiltere’nin ardından ikinci oldu.
En fazla iplik ihraç eden ülkeler ise sırasıyla İtalya, Rusya Federasyonu, Almanya, İngiltere ve Fransa olarak sıralandı. İtalya’ya
iplik ihracatı yüzde 125, Rusya’ya yüzde
34.6, Almanya’ya yüzde 36.8, İngiltere’ye yüzde 37.1, Portekiz’e ise yüzde 160 arttı.
İhracat verilerine göre tekstilde alt mal
Türk Kumaşı
grupları itibariyle bazı kalemlerde önemli değişimler de yaşandı. Elyaf ihracatı yüzde 53.6,
iplik ihracatı yüzde 51.9 artış gösterdi. İplik
kalemlerinden en fazla ihracat artışı ise yüzde 122 ile pamuk ipliğinde yaşandı. Sentetik iplikteki ihracat artışı yüzde 31’e ulaşırken ipek ipliği ihracatındaki artış ise yüzde
4.4’te kaldı.
Yılın ilk 4 ayında yapılan tekstil ürünleri ihracatının yarıdan fazlası Avrupa Birliği (AB)
ülkelerine gerçekleştirildi. Hazır giyim ve
konfeksiyon ürünleri ihracatının yüzde 80’i
ise yine AB ülkelerine yapıldı. Bu dönemde
en fazla hazır giyim ve konfeksiyon ürünü ihraç edilen ülkeler sırasıyla Almanya, İngiltere, Fransa ve İspanya oldu. Yılın ilk 4
ayında yapılan toplam 5.4 milyar dolarlık hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının yüzde
26’lık bölümü Almanya’ya gerçekleştirildi. Almanya’ya yapılan hazır giyim ve konfeksiyon
ihracatı 1.4 milyar dolara ulaşırken, bu ülkeye en yakın ihracat rakamı 670 milyon dolarla İngiltere oldu. İngiltere’yi 440 milyon dolarla İspanya, 299 milyon dolarla da İtalya izledi.
Yılın ilk 4 aylık döneminde yapılan hazır giyim ve konfeksiyon ihracatının büyük bölümünü tişört, atlet ve benzeri ürünler oluşturdu. Bu ürünlerden 860 milyon dolara yakın ihracat yapılırken geçen yıla göre 4 aylık artış ise yüzde 11.6 oldu. Yine ilk 4 ayda
305 milyon dolarlık kadın takım elbisesi ve
TEKSTİLCİLER İÇİN YENİ STRATEJİ
Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) tarafından hazırlanan ''İl İl Dış Ticaret Potansiyeli Araştırması''na göre tekstil ve hazır giyimde kalıcı ihracat artışı ‘evliliklerle’ sağlanacak. Buna
göre iller, hangi ülkenin ithalatıyla bağdaştığını, hangi ülkeye ürünlerini kolay şekilde ihraç edebileceklerini görebilecek. Bu konuda bir örnek veren Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, “Kilis ve Osmaniye, tekstil elyafı sektöründe ortak üretim desenine sahip ve bu illerin tamamlayıcısı olanı Romanya'dır” dedi.
Öncelikle her bir ilin üretim ve ihracat potansiyellerinin, hangi ülkelere yönlendirilmesi gerektiğine baktıklarını vurgulayan Çağlayan, şunları söyledi: “Bu yoktu. Her bir ilimiz, hangi ülkenin ithalatı ile bağdaşıyor. Yani hangi ilimizin müşterisi kim? Artık illerimiz en rekabetçi ve kolay şekilde ürünlerini hangi ülkelere ihracat edebileceklerini görecekler. Artık Mersin, Ankara, Adana, Isparta, Diyarbakır illerimiz, bugüne kadar herkesin mal satmaya çalıştığı pazarlara gözü kapalı girmeye çalışmak yerine, kendi ilinin
ihracat ürünlerini talep eden pazarlarda savaş vermeye çalışacak. Her işi yaparım ve herkese satarım dönemi kapandı. Stratejik çalışmalar önemli. Biz de bu çalışmayla gördük
ki, aslında her bir ilimizin ihracat sepetinde farklı ürünler var.''
Çağlayan’ın verdiği bilgiye göre çalışma kapsamında birbirine komşu illerin, ihracata konu ürünlerinin üretiminde benzer türden ürün desenleri var. Bu kapsamda belirlenen 14 bölgesel güç merkezinden tekstil ve hazır giyimle ilgili olanlar ve partnerleri şöyle sıralandı:
- Edirne ve Kırklareli giyim eşyası üretirken, İngiltere bu illerin doğal tamamlayıcısı.
- Kilis ve Osmaniye, tekstil elyafı sektöründe ortak üretim desenine sahip ve bu illerin tamamlayıcısı Romanya.
- Adıyaman, Malatya ve Kahramanmaraş, giyim eşyası, tekstil elyafı ve makine-cihaz
üretiminde birbirine yakın ve İngiltere ile Danimarka bu illerimizin ihracatında tamamlayıcı ülke konumunda.
- İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bursa, Yalova, giyim eşyası ve tekstil ürünlerinde benzerlik gösterirken, Rusya, Kanada, Nijerya ve Suudi Arabistan ile tamamlayıcı.
- Hakkari, Şırnak ve Mardin, demir çelik, tekstil elyafı, giyim eşyası ve hububat üretiminde Ortadoğu ile uyumlu.
- Antalya, Mersin, Hatay ve Adana, sebze-meyve, tekstil elyafı ve demir çelik üretiminde ortak ve Rusya, BAE, İngiltere ve Cezayir ile yakınlık söz konusu.
Sayı: 375 - Haziran 2011
23
Ayın Konusu
etek, 252 milyon dolarlık kazak ve hırka ihracatı yapıldı. Yılın ilk 4 ayında en fazla ihracat
artışı ise yüzde 76.8 ile çocuk paltosu ve kaban gibi ürünlerde yaşandı.
MAL GRUPLARI İTİBARİYLE İHRACAT (MİLYON DOLAR)
2010
Toplam
10.549.2
1.530.7
87.4
4.554.4
132.7
396.5
3.949.0
1.139.0
121.0
410.0
DIŞ GİYİM
EV TEKSTİLİ
SPOR KIYAFETLERİ
KUMAŞLAR
EL HALILARI
GECE KIYAFETİ
İPLİKLER
GİYİM AKSESUARI
BEBE GİYİM
İÇ GİYİM
2011
Ocak
956.4
131.1
7.6
403.4
8.2
27.8
140.0
101.4
10.5
30.8
2011
Şubat
945.8
132.3
9.2
420.9
9.3
28.6
144.9
96.9
9.8
36.0
2011
Mart
1.039.0
145.7
7.8
480.5
1.7
30.8
176.1
98.0
10.5
46.5
2011
Nisan
1.010.5
154.4
7.7
523.0
22.9
28.5
169.7
89.5
9.6
54.4
ÜLKE GRUPLARI İTİBARİYLE İHRACAT (BİN DOLAR)
Hazırgiyim ve Konfeksiyon
Afrika Ülkeleri
AB Ülkeleri
BDT Ülkeleri
Diğer Avrupa Ülkeleri
Kuzey Amerika Serbest Ticaret
Okyanusya Ülkeleri
Ortadoğu Ülkeleri
Serbest Bölgeler
Uzakdoğu Ülkeleri
Tekstil ve Hammaddeleri
Afrika Ülkeleri
AB Ülkeleri
BDT Ülkeleri
Diğer Avrupa Ülkeleri
Kuzey Amerika Serbest Ticaret
Okyanusya Ülkeleri
Ortadoğu Ülkeleri
Serbest Bölgeler
Uzakdoğu Ülkeleri
Sayı: 375 - Haziran 2011
24
Nisan
Nisan Ocak-Nisan Ocak-Nisan
2010
2011
2010
2011 Pay(%)
1.195.373 1.405.545 4.729.167 5.432.690 12.56
33.518
35.667
116.705
99.073 1.82
942.748 1.112.885
3.785.932 4.393.854 80.88
48.714
53.241
172.612
221.443 4.08
37.496
38.397
144.844
143.970 2.65
35.543
39.194
146.163
158.408 2.92
911
1.338
4.446
7.303 0.13
69.667
90.588
241.844
277.918 5.12
16.728
18.392
78.826
79.677 1.47
6.101
7.175
22.372
24.513 0.45
560.147 760.239 2.064.033 2.732.696 6.32
63.133
76.007
213.655
242.727 8.88
258.757
382.684
970.349 1.378.995 50.46
90.596
121.808
345.721
455.913 16.68
16.819
19.317
60.278
63.951 2.34
21.477
29.243
79.581
100.512 3.68
1.236
1.545
4.534
6.028 0.22
51.447
58.966
191.699
230.491 8.43
20.704
23.083
66.939
92.078 3.37
13.408
19.968
42.299
56.188 2.06
Bu arada 2010 yılının rakamları, mal grupları itibariyle yapılan ihracatın boyutlarını da ortaya koydu. Buna göre Türkiye 2010 yılında
toplam 410 milyon dolarlık iç giyim ihracatı
yaptı. Ev tekstili sektöründeki iddiasını her geçen gün artıran Türkiye'nin bu ürün grubunda geçen yıl yaptığı ihracat miktarı ise 1.5 milyar doları aştı. Kumaş ihracatı ise 4.5 milyar
dolara ulaşırken, toplam dış giyim ihracatı da
10.5 milyar doları buldu. Türkiye, geçen yıl 3.9
milyar dolar da iplik ihracatı yaptı.
‘Made in Turkey ibaresi aranıyor’
Tekstil ihracatında yaşanan bu değişime dikkat çeken Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)
Başkanı Mehmet Büyükekşi, inovasyon ve tasarımın günümüzde çok önemli hale geldiğini belirterek, ihracatta kalıcı artışın ve dünyayla rekabetin fiyat indirimiyle değil tasarımdan geçtiğini vurguluyor.
Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay ise
Türk Kumaşı
EN FAZLA İHRACAT YAPILAN ÜLKELER (BİN DOLAR)
2009 yılında uygulanan antidamping sürecinin ardından Bursa'da tüm tekstil tesislerinin çalıştığını belirterek, “Dünyada Made
in Turkey ibaresi aranır hale geldi" diyor.
Tekstil sektörünün 2010 sonu itibariyle yüzde 19 artış kaydederek, Türkiye ortalamasının üzerinde bir performans sergilediğini
söyleyen Burkay, sektörün 2011 Nisan ayında yüzde 36’lık artışla tüm zamanların rekorunu kırdığını da hatırlatıyor. Burkay, artık Türkiye’nin tekstil sektöründe dünyada
söz sahibi ülke olan İtalya’nın tahtını salladığını belirterek, “Ortadoğu’dan Asya’ya,
Kafkaslar’dan Balkanlar’a kadar ‘Made in
Turkey’ ibaresi aranır oldu. Bu başarının sürdürülebilir olması için tüm zorluklara göğüs
gererek canla başla çalışıyoruz” diyor.
HAZIR GİYİM VE KONFEK.
ALMANYA
İNGİLTERE
İSPANYA
İTALYA
DANİMARKA
BELÇİKA
ABD
RUSYA
İSVEÇ
IRAK
ROMANYA
İSRAİL
AVUSTURYA
İSVİÇRE
POLONYA
BULGARİSTAN
ÇİN HALK CUMH.
İRAN
İRLANDA
TEKSTİL VE HAMMAD.
İTALYA
RUSYA
ALMANYA
POLONYA
ROMANYA
İRAN
İNGİLTERE
ABD
İSPANYA
BULGARİSTAN
FRANSA
HOLLANDA
YUNANİSTAN
UKRAYNA
BELÇİKA
SURİYE
ÇİN HALK CUMH.
PORTEKİZ
İSRAİL
HONG KONG
AVUSTURYA
DANİMARKA
IRAK
AVUSTRALYA
Nisan
Nisan Ocak-Nisan Ocak-Nisan
2010
2011
2010
2011 Pay(%)
1.195.373 1.405.545 4.729.167 5.432.690 12.56
303.752
369.020
1.182.185 1.419.066 26.12
169.882
173.699
629.151
670.539 12.34
90.269
124.572
348.504
440.269 8.10
42.898
64.524
254.570
299.653 5.52
31.997
35.624
139.625
166.703 3.07
31.552
30.921
137.678
143.994 2.65
31.363
34.968
126.099
137.095 2.52
25.740
26.456
81.463
113.422 2.09
25.368
26.246
99.598
113.602 2.09
19.145
23.471
73.480
77.896 1.43
12.879
17.817
66.086
63.166 1.16
14.031
17.778
49.606
54.894 1.01
11.774
13.664
49.357
52.254 0.96
10.994
10.933
45.826
46.706 0.86
13.201
16.371
44.246
48.024 0.88
7.342
6.638
23.362
28.865 0.53
2.536
4.769
10.034
16.099 0.30
3.832
5.812
25.154
25.105 0.46
6.601
5.245
25.709
21.491 0.40
560.147 760.239 2.064.033 2.732.696 6.32
54.408
91.514
200.002
339.211 12.41
67.770
88.549
253.068
330.318 12.09
34.312
49.723
122.521
168.918 6.18
20.007
27.571
77.226
105.573 3.86
22.629
28.989
89.401
101.217 3.70
18.460
25.235
73.052
97.569 3.57
18.976
27.761
71.271
96.725 3.54
18.821
25.985
68.716
88.351 3.23
15.665
23.507
53.541
87.190 3.19
19.359
25.071
70.951
83.157 3.04
15.219
19.683
53.279
67.327 2.46
9.875
15.692
41.947
55.116 2.02
9.832
13.693
40.546
54.177 1.98
8.158
15.281
30.063
51.772 1.89
9.169
13.207
40.184
50.801 1.86
12.680
7.682
42.114
45.038 1.65
8.395
8.811
37.745
43.575 1.59
6.877
10.771
23.465
43.095 1.58
7.167
9.137
25.284
30.696 1.12
4.694
11.844
15.139
29.294 1.07
2.084
3.929
8.091
12.224 0.45
2.051
3.847
7.579
10.813 0.40
2.226
2.957
12.282
9.086 0.33
849
1.303
3.505
5.211
0.1
Sayı: 375 - Haziran 2011
25
Vergi Dünyası
KOCASI KARISININ İŞYERİNİ BEDELSİZ KULLANABİLECEK
Başlığı okuyunca, “Ne yani, kocası karısının işyerini bedelsiz kullanamayacak da
kim kullanacak?” diye sormayın.
Uygulama, düşündüğünüzün tam aksi...
Olay ne?
Yürürlükteki Gelir Vergisi Kanunu’nun
73. Maddesi’ne istinaden, Maliye;
- Bir avukatın, mülkiyeti karısına ait büroyu, kira ödemeden kullanamayacağı,
- Bir doktorun babasına ait büroyu,
kira ödemeden muayenehane olarak kullanamayacağı,
- Bir şahsın, mülkiyeti kendisine ait
mağazayı, babasına bedelsiz kiralayamayacağı,
- Bir şahsın, sahibi olduğu işyerini, ortağı olduğu şirkete bedelsiz kiralayamayacağı görüşünde olup, uygulaması da bu
yönde.
Gayrimenkulün “konut” olarak; annebabaya, çocuğa, toruna ya da kardeşe bedelsiz olarak kiraya verilmesi kabul ediliyor ancak “işyeri” olarak bedelsiz kiralama kabul edilmiyor.
Bedelsiz kullanırsa
İşyerlerinin, gayrimenkul sahibinin eşi,
çocuğu, torunu, anne-babası ya da kardeşi
tarafından bedelsiz yani kira ödemeksizin
kullanılması halinde, bu durum tespit
edildiğinde, Maliye’nin denetim elemanları;
“Madem kira almıyorsunuz, o halde almış gibi emsal kira bedelini beyan edip,
gelir vergisi ödeyin”
diyorlar.
Hemen ardından; emsal kira bedeli
üzerinden “gelir vergisi” ve verginin bir katı
“vergi ziyaı cezası” hesaplanıyor. Ayrıca
gecikme faizi de isteniyor.
Yıllardır, örneğin 10-20 yıldır hatta 30 yıldır süregelen uygulama böyle..
Uygulama böyle ama çok kişi hala tepki gösterip, ısrarla soruyor;
Sayı: 375 - Haziran 2011
26
Prof. Dr. Şükrü KIZILOT
uygulanmak suretiyle tarhiyat yapılamaz
(Dn. Dördüncü Daire, 12 Kasım 2009 Tarih ve E.2007/5706, K.2009/5619).”
Yasa değişmeli
“İki dairem var. Birini kızım konut olarak,
diğerini de avukat olan oğlum büro olarak
kullanıyor. Kızımla ilgili bedelsiz kullanım
kabul ediliyor, oğlumla ilgili bedelsiz kullanım ‘konut değil büro olarak kullanıyor’
diye kabul edilmiyor. Olacak iş mi?”
“Sahibi olduğu araziyi, yüzde 91 paylı ortağı olduğu şirkete kira almadan kullandıran şahıs adına; kira sözleşmesinin bulunmaması ve kira ödenmediğinin tespit
edilmesi durumunda, ‘emsal kira bedeli’
Bilindiği gibi, Danıştay’ın kararları ilgili
uyuşmazlık için geçerli. Benzeri bir olayda, inceleme elemanı o karara uymak zorunda değil. Öte yandan Danıştay kararlarının “düzenleme fonksiyonu” yani benzer olaylar için içtihat yaratması, “vergilemede güvenliği sağlama fonksiyonu” yani yasalara uygun olmayan bir vergilendirme işleminin, yargı organınca iptal edilebileceği düşüncesi ve buna
benzer uygulamaların, tarafları yasalara uymaya yönlendirme özelliği var (Bkz. Prof. Dr.
Şükrü Kızılot - Av. Zuhal Kızılot, Vergi İhtilafları ve Çözüm Yolları, Ankara-2010, 18. Baskı, s.76-77).
Bu konuda bir yasa değişikliği yapılıp, konut-işyeri ayırımına son verilmesi gerekiyor.
Yargı ne diyor?
Yargı’nın bu konuya bakışı, daha gerçekçi.
Elimizde iki örnek karar var. Birlikte bakalım.
“Sahibi bulunduğu taşınmazı, eczacılık
işi ile uğraşan eşine kira almadan tahsis
eden şahsın, kira geliri elde ettiği ortaya
konmadan ‘emsal kira bedeli’ esasına
göre gelir vergisi tarhiyatı yapılması hatalıdır (Danıştay Dördüncü Daire, 18 Aralık 2006 Tarih ve E.2006/3911,
K.2006/2799).”
Sayı: 375 - Haziran 2011
27
Ekonomik Diyalog
İKİNCİ YARIYA GİRERKEN
2011 yılını yarıladık. Bazı veriler henüz yarıyılı göstermese de yılın kalanı için ipuçları veriyor.
Küresel krize büyük ölçüde balonlar
neden oldu. Bu yeni bir şey değil. Geçmişte
de birçok balon örneği var. 1630’larda Kanuni Sultan Süleyman’ın hediyesi olarak
Hollanda’ya götürülen lale soğanının yarattığı büyük ve sanal ticaret balonu patladığında
ortaya büyük bir zarar çıkmıştı. Hollanda ekonomisi bu büyük zarara karşılık toparlanmayı
başardı. Bunun nedeni ekonominin yalnızca balonlardan ibaret olmaması, balonların
yanında reel üretimin de mevcut bulunmasıydı. 1990’lardan itibaren ama özellikle de
2000’lerde ABD’de büyük bir emlak balonu
oluşmaya başladı. Fiyatlar şişiyor, fiyatlar arttıkça arz da artıyordu. Sonunda balon 2008
yılında patladı. Büyük bir çöküntü oldu.
Buna karşın ABD’nin toparlanacağı yönündeki görüşler çok daha ağır basıyor. Çünkü
ABD’de bu balonların dışında reel bir üretim
var. Yunanistan ise bu iki örnekten oldukça
farklı bir görünüme sahip bulunuyor. Yuna-
Sayı: 375 - Haziran 2011
28
nistan ekonomisinin neredeyse tamamı bir
balon görünümü çizdiği, yani reel sektör güçlü olmadığı için artık patlama aşamasına gelmiş olan balon patladığında geriye pek bir şey
kalmayacak.
Euro Bölgesi’ni
bekleyen tehlike
Konu yalnızca Yunanistan’la sınırlı olsa
belki de bu kadar endişeye yer olmayacak.
Ne var ki sırada İrlanda ve Portekiz var. Onların durumu da hiç parlak görünmüyor. Bu
ülkelerin çıkardığı tahvillerin risk primleri
(CDS’ler) öylesine yükselmiş durumdaki bu
ekonomiler o maliyetlerle borçlanamıyorlar.
Tek çıkış kapısı olarak IMF ve AB’nin fonları kalıyor geriye. Onların da sınırları ve koşulları belli.
Mayıs ayı yoğun biçimde Yunanistan’ın ve
hatta başka ülkelerin Euro kapsamından çıkarılıp çıkarılmayacağı tartışmalarıyla geçti. Bu tartışmalara karşın Euro öteki para birimleri karşısında güçlü kalmayı sürdürdü.
Bunun iyi bir şey olup olmadığı da ayrıca tartışmalı bir konu.
Usame Bin Ladin’in öldürülmesinin hemen ardından yaşanan yön şaşkınlığı piyasalardaki dengeyi bir anda değiştirdi. Altın,
inişli çıkışlı bir eğilim içine girerken dolar güç
kazanmaya başladı. Bunun temel nedeni
ABD ekonomisine güvenin arttığına ilişkin
işaretlerin ortaya çıkmasıydı. Oysa ABD
ekonomisinde dünden bugüne değişen pek
bir şey olmadı. Tek değişen şey beklentilerdi.
Altına hücum
Altın fiyatlarında Nisan ayında başlayan
çıkış kritik eşiklerden birisi olarak kabul edilen 1.500 USD/Ons fiyat düzeyinin aşılmasına yol açtı. Altın fiyatlarındaki yükselişin çeşitli nedenleri var. Her ne kadar toparlanma
görüntüsü sergiliyor olsa da dünya ekonomisindeki belirsizlik sürüyor. Gelişmiş ülkelerde büyüme sınırlı, işsizlik halen yüksek,
talep, verilen büyük bütçe açıklarına karşın
düşük kalmaya devam ediyor. Mali sistem-
Dr. Mahfi EĞİLMEZ
deki gevşek politikaların yarattığı enflasyonist bekleyişler giderek artıyor. Standard and
Poor’s tarafından ABD’nin reyting notunun
negatif görünüme düşürülmesinden sonra
küresel sistemin en önemli rezerv parası
olan doların değer kaybetmesi hızlanmış bulunuyor. Böyle bir ortamda altın talebinin artması ve bunun fiyat yükselişine neden olması
doğal görünüyor.
Çin başta olmak üzere gelişme yolundaki
ülkelerin (GYÜ) öteden beri var olan altın talebinde bu kez rezerv değişikliği amacı taşıyan artışlar da altın fiyatlarının yükselme
nedenleri arasında sayılıyor. Çin’in yılın ilk
çeyreğindeki külçe altın talebi bu şekilde devam ederse altın talebinde artışın önemli boyutlara ulaşacağı tahmin ediliyor.
Kısacası ekonomide ve parasal ilişkilerde
işler karışınca herkes yine binlerce yıllık değer saklama aracı olan altına dönüyor. Altın önümüzdeki dönemde inişli çıkışlı bir seyir izlese de yönü yukarı doğru görünüyor.
Çin ve Hindistan
ağırlığını koyuyor
IMF’nin Asya bölgesi görünümü raporu
başta Çin ve Hindistan olmak üzere Asya bölgesinin oldukça hızlı büyüdüğünü gösteriyor.
Sanayileşmiş Asya, yani Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın 2011 yılında ortalama
yüzde 1.7 büyümesi beklenirken, yeni yükselen Asya’nın yüzde 8.1 büyüyeceği tahmin
ediliyor. Bu olağanüstü büyüme oranının altında yine Çin (yüzde 9.6) ve Hindistan (yüzde 8.2) var. Yapılan tahminler bu hızla devam
ederse Çin’in önümüzdeki on yıl içinde
ABD’nin önüne geçerek dünyanın en büyük
ekonomisi konumuna geleceğini vurguluyor.
ABD ikinciliğe inerken Hindistan üçüncü sıraya çıkacak ve Japonya dördüncü sıraya gerileyecek.
Çin için önümüzdeki dönemin en önemli sorunlarından birisi enflasyon olacak. Şu
sıralarda Çin’de enflasyon yüzde 5.3 oranında
bulunuyor ve daha yükselecek gibi görünüyor. Özellikle petrol ve gıda maddeleri fiyatlarındaki artışlar Çin’i önemli ölçüde etkilemeye devam ediyor. Çin hızlı büyümekle birlikte bu büyümeyi dengeli olarak sür-
dürebilmek için enflasyonu denetim altında
tutmak zorunda. Bu, çok kolay bir makroekonomik denge değil. O nedenle Çin’in işi
de kolay görünmüyor.
Türkiye’nin çılgın projeleri
Başbakan çılgın projeyi açıkladı. Bu proje Kanal İstanbul adını taşıyor. Henüz üzerinde fazlaca tartışılabilecek bir proje değil.
Çünkü ayrıntıları belli olmadı. Buna karşılık
kamuoyunda adına çılgın proje denilen bir
başka proje daha açıklandı: Sıfır reel faiz projesi. Bankaların mevduata verdiği net faiz
yüzde 7 dolayında. TCMB, yılsonu için enflasyon beklentisini yüzde 6.9 olarak açıkladığına göre reel faiz zaten sıfır olarak karşımıza çıkıyor. Buna göre Başbakanımızın
açıkladığı açıdan konuya bakarsak Türkiye,
Türk tasarruf sahiplerine sıfır reel faiz veriyor. Buna karşılık yabancı yatırımcılar Türkiye’den ciddi reel faiz kazanıyor. Çünkü onların ülkesinde enflasyon bizimkinin üçte biri
oranında bulunuyor. Ne var ki onlar da
TL’nin değer kaybetmesi riskini taşıyorlar.
Mayıs ayındaki hareketlenme onlara da
para kaybettirdi.
Bana sorarsanız bir başka çılgın proje de
cari açığı bu düzeyde sürdürmeye çalışmak.
İlk çeyrekte cari açığımız 22 milyar doları aşmış bulunuyor. Bu hızla gidersek yılsonunda 70 milyar dolara ulaşmamız ihtimal dâ-
hilinde görünüyor. Bu, yılsonunda yüzde 8 ile
9 arasında bir cari açık/GSYH oranına ulaşacağımız anlamına geliyor. Türkiye’nin bu
açığı sürdürmesine olanak yok. Yani seçimden sonra vergi harekâtına hazır olmamızda yarar bulunuyor. Çünkü para politikası
bu işi tek başına çözümlemekten oldukça
uzak görünüyor.
Herkes müteahhit
olmaya başladı
Türkiye’nin her tarafında ama özellikle
İstanbul’da sürekli yeni gayrimenkul projeleri açıklanıyor ve insanlar bu projelere ilgi
gösteriyor. Parası olan birçok kişi müteahhitliğe başlıyor. Düşük faizler, tasarruf sahibini mevduat ya da bono almak yerine gayrimenkul alımına yönlendiriyor. Ayrıca ucuz
kredinin yolunu açtığı için gayrimenkule
yönelik talebin de sürekli olarak artmasını
sağlıyor. Bu döngü içinde fiyatlar tırmanıyor,
ortaya çıkan her yeni proje bir öncekinden
daha yüksek fiyatlarla piyasaya sunuluyor ve
önceki projelerin de değerlerinin artmasına
yol açıyor. İstanbul’da kentsel dönüşüm, finans merkezi ya da çılgın proje gibi öykülere dayalı birçok yeni inşaat projesi mantar gibi
bitiyor.
Günün birinde piyasada talep kalmadığı
anda bu değerlerin baş aşağıya gitme olasılığı var. Yani Türkiye’de de tıpkı ABD’de
olduğu gibi bir emlâk balonu şişiriliyor.
Neyse ki bizde gayrimenkule dayalı türev
ürünler yok. Ama cari açık çılgınlığıyla
gayrimenkule hücum çılgınlığı birleşince
sonucun ne olacağını kestirmek pek de kolay değil.
Sayı: 375 - Haziran 2011
29
Haznedar
TORBA KANUN MU, ÇORBA KANUN MU?
Uzun süre tartışıldı. Mecliste görüşülürken muhalefet ve iktidar üzerinde bir türlü anlaşamadı. Derken yasalaştı. Cumhurbaşkanı geç onaylayacak, bir ay daha uygulama süresi kazanılacak, dendi. Ama olmadı, 25 Şubat 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanınca, pek çok maddenin uygulama
süresi Nisan ayı sonunda sona erecek, diye
beklenirken Bakanlar Kurulu süre uzatımına gitti. Özellikle vergi kanunları ile ilgili ödeme süreci hariç tutulursa, beyan ve ödeme
sürelerine ilişkin maddeleri geniş çapta 2
Mayıs 2011 tarihi itibariyle uygulandı bile…
Ancak, pek çok kanunun pek çok maddesinde yapılan değişikliklerin çoğu uygulanmış olsa bile, ileride de uygulanacak daha
pek çok hükmün mevcut olduğu bir gerçek.
Unutmayalım ki bu süreçte, yasa üzerinde
konferanslar düzenlendi, köşe yazıları yazıldı… Adı o kadar uzundu ki, kamuoyuna takdim edilirken “Torba Kanun” denildi… İşin
içinden çıkıldı zannedildi. Ve olay neredeyse unutulmak üzere…
Kanun yasalaşıncaya kadar, yazıp yazmamakta tereddüt ettim, acaba bir şeyler
yazsam mı diye... Sonra düşündüm, bu ka-
Sayı: 375 - Haziran 2011
30
dar kapsamlı bir yasal düzenleme hakkında 2 sayfada neler yazılabilir, dedim kendi
kendime... Çünkü kanun nereden bakılsa bakılsın yorum yapılmadan sadece, maddeleri yazıldığında 143 sayfalık bir metin çıkıyor
karşımıza… Kaldı ki, değerli hocamız Prof.
Dr. Şükrü Kızılot, konuyu hepimizden çok
daha iyi bilen ve enine boyuna her yönüyle
analiz edip ilgililerin bilgisine en ayrıntılı biçimde sunan kalemiyle zaten bu işi yapıyor,
benim iki sayfalık yazdıklarım neye yarar, kim
okur, diye düşündüm. Düşündüm, amma gelin görün ki, 2 sayfayı yazamadan bir türlü içime sindiremedim, sessiz kalmayı… Niye mi?
Torba mı, çorba mı?
Şöyle bir düşünün, 215 maddelik 143 sayfadan oluşan 6111 Sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu” kamuoyunun tabiriyle “Torba Yasa”
diye iktidar olarak Meclis’ten geçirmişsiniz.
İçinde aklınıza gelebilecek her konuda yeni
bir düzenlemeye gitmişsiniz. Neler yapmamışsınız ki,
➢ Tam 126 yasada değişiklik yapmışsınız.
➢ Ancak bu değişiklik, 213 Sayılı Vergi
Usul Kanunu ve 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun gibi
iki ayrı yasa ile birlikte düşünüldüğünde tüm
vergi kanunları devreye girdiğinden bu kez
değiştirilen ilgili yasaların sayısı 82 adet daha
arttığı için değişiklik yaptığınız yasa sayısını 208’e yükseltmişsiniz.
➢ Öyle ki Dışişleri Bakanlığı’nın kadrolarından Devlet Memurları Kanunu’ndaki değişikliklere, vergi kanunlarından gümrük tarifelerine, askerlik kanunundan tütün kanunundaki düzenlemelere kadar aklınıza gelen 208 yasal düzenlemeyi ilgilendiren yepyeni düzenlemeleri gerçekleştirmişsiniz.
➢ Devletin alacaklı olduğu mükellefle ihtilaflı olan, mahkemelere intikal etmiş ama
henüz sonuçlanmamış alacaklarınızdan bir
kısmından vazgeçerek sulhen mükellefle
aranızdaki ihtilafı çözmeye çalışmışsınız.
➢ Mükelleflere kolaylık adı altında son
beş yıllık zamanaşımını dikkate alarak eski
yıllarda beyan ettikleri vergilerin matrahını
artırırlarsa ya da beyan etmedikleri kazançlar olup da bunları pişmanlık hükümlerinden yararlanarak veya kanunda belirtilen asgari tutarlarda artırarak yine de yasada belirlenen sürelerde öderlerse hiçbir
vergi incelemesi yapılmayacağına dair garanti vermişsiniz.
➢ Mükelleflere bir kolaylık da stok hesaplarında veya şirketlerin kasa ve banka hesaplarında var olduğu görünen aktif varlıkların, işletmelerde fiilen mevcut olmaması
halinde yüzde 3 oranında vergisi ödenmek
kaydıyla hesaplardan çıkarılmasına izin vermişsiniz.
➢ Kesinleşmiş kamu alacaklarından
ödenmeyenlerin aslının ödenmesi durumunda, ceza ve gecikme zamlarında önemli ölçüde alacaklarınızdan vazgeçmişsiniz.
➢ Sosyal Güvenlik Kurumu’nun alacakları ile ilgili olarak gerek bizzat hak sa-
Tevfik ALTINOK
Hazine ve Dış Ticaret Eski Müsteşarı
Finans Kulüp Başkanı
hiplerinin, gerekse prim borcunu zamanında yatırmamış iş sahiplerinin Kurum’a olan
borçlarının asıllarının ödenmesi kaydıyla
fer’i alacaklarınızın bir kısmından vazgeçmişsiniz.
➢ Vergi kanunları ile Vergi Usul Kanunu’nun mükellefiyete ilişkin pek çok maddesinde süreklilik teşkil edecek şekilde
yeni düzenlemelere gitmişsiniz.
➢ Kamu İktisadi Teşebbüsleri Kanunu’nda kalıcı değişiklikler yapmışsınız.
➢ Türkiye mali piyasalarını yakından ilgilendiren 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nda, 2499 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda daha pek çok finansal kurum ve
kuruluşun teşkilat yasalarında değişiklerle
düzenlemelerde çok önemli değişikliklere
gitmişsiniz, bazı finansal kurum ve kuruluşun teşkilat merkezini İstanbul’a nakletmişsiniz.
➢ Bunlar da yetmemiş, Devlet İhale Kanunu’nda, Devlet memurlarının çalışma
esaslarında, sendika kurma hakkına ve
grev yasağına ilişkin düzenlemelerde, Devlet Su İşleri’nde, Karayolları’nda, meslek teşekkülleri olarak odalar ve borsa teşkilatında, belediye ve Büyükşehir Belediyeleri’nde, enerji ve ulaştırmada, yap-işletdevret modeline ilişkin esaslarda, kalkınma
ajansında, 2011 bütçe kanununda, velhasıl
akla gelebilecek her konuda yeni düzenlemeler yapmışsınız.
Daha bunlar benim yazabildiklerim.
Sanıyorum 215 maddelik yasal düzenleme
içeriğinde yazmadığım, daha doğrusu yazamadığım nice değişiklik ve düzenleme olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Aslında, 6111 Sayılı “Torba” Yasa yürürlüğe girmeden önce de, girdikten sonra da
başta Finans Kulüp ve İstanbul YMM Odası
tarafından düzenlenen pek çok seminer ya
da panele katıldım. Değerli hocamız Şükrü
Kızılot’un da bulunduğu panelde söz alan bir
katılımcı, anlatılanları dinledikten sonra,
konuşmasına “Ben bu işi karıştırdım herhalde, bu yasa torba yasa mıydı, yoksa çorba yasa mıydı?” tarzındaki sözlerle başlayarak biraz kendisini şaşkın gibi göstermeye çalışsa da, aslında cinlikle dolu sorusuna o gün gülümsemiştik. Ama en azından
ben haklı bu yaklaşım tarzı karşısında, oturum başkanı olarak söyleyecek söz bulamamıştım.
Bu yol ve yöntem,
doğru mu?
Bugünkü iktidarın Meclis’ten geçirdiği tek
bir yasa ile hem de 200’ü aşkın kanunda bir
kalemde değişiklik yapması karşısında, cevaplandırılması gereken belki de en önemli sual, elbette bu yol “kanun kodifikasyonu”nda doğru bir yol ve yöntem midir, sualidir. Benim bildiğim bu suale verilecek cevap, bunun doğru bir yol ve yöntem olmadığı yönündedir. Yasaların kanunlaştırılmasında, bize öğretilen, her bir yasal düzenlemenin tek bir kanunla yapılması, bir madde ile “bu kanuna aykırı hükümler yürürlükten kaldırılmıştır” şeklindeki bir düzenlemenin de muğlâk olması nedeniyle ve kanun koyucunun ne yapmak istediğini açıkça
ortaya koymayan bu tür düzenlemelerin
yapılmamasının gerektiği yönündedir.
Bu konuda hatırladığım kadarıyla, ilk uygulama Sayın Turgut Özal’ın Başbakan olarak göreve geldiği 1983 yılının Aralık ayında
1567 Sayılı Kanun’a göre yürürlüğe konulan
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkındaki
17 Sayılı Kararı tenkidi ile başlamıştı. O tarihlerde, aynı konuda olmasına rağmen
Bakanlar Kurulu’na Hazine tarafından sevk
edilen taslaklarda birden fazla tebliğe ilişkin konunun bir kalemde değiştirilmesi,
neyin niçin değiştirildiğinin bile bilinme-
mesi tenkit edilmişti. Ardından da, bu kez yapılanın tam tersine 17 Sayılı Karar’ın, 28 Sayılı tek bir kararla yürürlükten kaldırılması
ve 1500 sayfalık düzenlemenin 1 sayfaya indirilmesine ilişkin düzenleme yapılmıştı. O
zaman karşı çıktığım bu tarz bir düzenleme,
Danıştay’ın kararlarıyla uygulanamaz hale
gelince, 32 Sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkındaki Karar yürürlüğe konulmuş
ve halen yürürlükte bulanan bu kararlar
kambiyo rejimini şekillendirmişti.
Daha sonraki tarihlerde ise özellikle
Meclis’teki çalışmaların Meclis İç Tüzüğü’ndeki esaslar çerçevesinde Muhalefet
Partileri tarafından engellenmesini önlemek
üzere, iktidar partileri olarak Anavatan ve
Doğru Yol Partileri’nin başvurduğu bir yol ve
yöntem olarak “Torba Yasa” uygulamalarına gidildiği hepimizin malumudur. Unutulmayanlardan biri de, rahmetli Sayın Adnan
Kahveci’ nin toplu halde pek çok yasanın yürürlükten kaldırılmasına ilişkin olarak Meclis’ten geçirilmesine yol açtığı kanun olmuştur. Yasallaştıktan sonra da Sayın Özal’ın
karşı karşıya kalınan hukuki sorunlar nedeniyle “biz ne yaptık!..” dediğini hâlâ duyar
gibiyim…
Aslında, birden fazla yasal düzenlemeyi değiştiren, yürürlükten kaldıran bir yasal
düzenlemede bir yerine 2 de olsa, 200 de
olsa, hatta 2000 kanunda da değişiklik yapılmış olsa, yasal değişiklik, yasal değişiklik olarak yapılmış olacaktır. Yapılan bana
göre uygun değildir. Eğer yapılmışsa, o zaman “torba mı, çorba mı” yorum ve yaklaşımlarını da, yapılacak ve söylenecek söz bulunamamasını da yadırgamamak gerekecektir…
Sayı: 375 - Haziran 2011
31
Paranın Merkezinden
TEK PARA
Uluslararası para sisteminde tek bir para
birimi kullanılması konusu yine gündemde.
2008 krizinin bir yansıması da global tek para
yaratılarak önümüzdeki dönemlerde olası yeni finansal krizleri önleme noktasında yoğunlaşıyor.
Özellikle 90’lı yıllarda “İkinci Bretton Woods Sistemi” diye adlandırılan ve bir anlamda
da son krizin oluşmasına önemli katkılarda bulunmuş oluşumun yerine tek bir dünya parasını yerleştirmek daha yüksek sesle tartışılmaya
başlandı.
Kısaca özetlersek, 1915 yılında altına bağlı para sistemi çökünce yerine ancak 1944 yılında yenisi konulabildi. Arada geçen sürede
ABD Doları, fiilen “de facto” dünya parası olarak işlev gördü. Birçok ülke dolara bağlanarak
döviz kuru sistemini sürdürmeye çalıştılar.
Sayı: 375 - Haziran 2011
32
Ne var ki 1915-1944 yılları arasında yaşanan iki dünya savaşı, ABD hükümetine
doların değerinin korunması gibi bir görev verilmesini engelledi. Dünya, kuralları
ve sorumluluğu olmayan bir sistem içinde çalkalandı durdu.
İkinci Dünya Savaşı sona ermeden
1944 yılında ABD ve İngiltere’nin inisiyatifi ile Connecticut’ta gerçekleştirilen
Bretton Woods Konferansı, yeni bir sistemin kurulması için yoğun çalışmalara
sahne oldu. İngiltere’yi temsil eden Lord
John Maynard Keynes ile ABD’yi temsil
eden White, zaman zaman kıyasıya kapıştılar, tartıştılar. Sonunda, Birinci Bretton Woods Sistemi’ni de kurdular.
Buna göre ABD Doları’nın değeri, onsu 35 dolar olan altına bağlandı. ABD, bu
pariteyi koruyacağına söz verdi. Sözün anlamı, sağlıklı makroekonomik politikalarla
bütçe açığı vermemesi ve ödemeler dengesinde sorun olmamasıydı. Aksi takdirde doların belirlenen bu değeri sabit kalmayacak, düşmesi ya da yükselmesi sistemin çalışmasını aksatacaktı.
Bu yeni sistemi koruma ve kollama
görevi IMF adı ile kurulan bir kuruluşa verildi. Her ülke, dolara karşı kendi parasının değerini belirleyip IMF’ye bildirecek,
bir değişiklik yapmak için ise IMF’nin
onayını alacaktı.
Sistemin en önemli eksiğini yine Keynes gördü. Cari işlemler açığı veren ülkeleri “devalüasyon” yapmaktan kurtarmak için “cari işlemler fazlası olanlardan
bu ülkelere para transferi” mekanizma-
Gazi ERÇEL
Merkez Bankası Eski Başkanı
sının oluşturulmasını önerdi. Bu öneri ABD
tarafından kabul edilmeyince sistem “engelli” bir biçimde doğdu.
Ne var ki Birinci Bretton Woods Düzeni, ABD’nin yükümlülüklerini yerine
getirmeyip yüksek oranlarda bütçe ve
cari işlemler açığı vermesiyle 1971 yılında noktalandı. Yeni sistem “esnek kurlar”
üzerine inşa edildi.
1973’ten bu yana uygulanmakta olan
esnek kur sisteminde özellikle sanayileşmiş ülkeler arasında güçlü bir koordinasyon sağlanamayınca 10 ayrı çeşit döviz
kuru ortaya çıktı. Bunun da ötesinde, Keynes’in vurguladığı gibi cari işlemleri sürekli
açık veren ABD’nin dış finansman gereksinimi başta Çin olmak üzere cari işlemleri
fazla veren ülkelerce karşılanmaya başlandı. Çin ile ABD arasındaki kur savaşları global düzeyde makro dengelerin daha
da bozulması ve tasarruf fazlalarının
ABD’ye akarak spekülatif balonların ortaya çıkması sonucunu doğurdu. 2007 yılında da konut balonu patlayınca kriz çıktı.
Son aylarda özellikle Çinli yetkililer
global para konusunu tekrar ortaya attılar. Onlara göre ABD Doları işlevini yapamıyordu. Oluşan ve de çözümü 2020’li
yıllara dek uzayacak bütçe açıkları ABD
Doları’nı zayıflatacak, dolara bağlı Çin
parası RMB ise şimşekleri üzerine çekmekten kurtulamayacaktı.
Konu adeta bir fasit daireye dönüşmüştü. Değeri düşecek olan dolar, Çin’in
cari işlemler fazlasının sürmesine neden
olacak, buna karşı değer kazanamayan
RMB dünya ekonomilerinin dengesini bozacaktı.
Yeni paraya gereksinim
Böylesi bir ortamda yeni bir global paraya gereksinim duyulduğunu savunanlar,
şu gerekçeleri ortaya koymaktalar:
• Dolar artık güçlü bir para değil. Giderek
de zayıflayacak. Doların hakim olduğu
global para sistemini sürdürmek zorlaşacak. Özellikle ABD’nin dünya ekonomilerinde parasal istikrar sağlama, finans sistemini düzenleme ve kamu
maliyesinde doğru hareket etme açılarından liderlik yapma niteliği giderek daha fazla sorgulanacak.
• “Triffin Açmazı” diye tanımlanan olgu,
kriz riskini sürekli gündemde tutuyor.
Bu açmaza göre uluslararası rezerv
paraya sahip ülke ya da bölge finansal
olarak çökme noktasına gelirse sistem batar. ABD’de son yaşanan kriz bunun bir örneğidir. Euro Bölgesi’nde de
aynı risk mevcuttur.
• Dolar ile diğer paralar arasındaki oynaklık giderek artmaktadır. Volatilitenin
yükselmesi birçok riski de beraberinde
getirir.
• Zayıf ve simetrik olmayan önlemlerle ülkeler arasındaki dengesizlikler giderilemez.
Dolayısıyla istikrarlı, artış miktarı cari işlemler açığına bağlı olmayan ve doların
yerine geçebilecek yeni bir global paraya
gereksinim vardır.
Çözüm yolları
Bu konuda üç öneri var.
Birincisi IMF parası olan SDR’yi yeniden
canlandırmak: Tek bir ülkenin parası olmayan, istikrarı yüksek ve dünya ticaretinde ağırlığı fazla 5 parayı içeren SDR’nin dünya parası şeklinde kullanılması bir olasılık
olarak ortaya konuluyor.
İkincisi, dolar ile Euro’yu sabit bir pariteye bağlamak: Son altı aylık düzeyine bakılarak dolar ile Euro’nun, örneğin 1,40 paritesi ile, aralarındaki değişim oranı sabitlenince diğer ülkeler de bu paralara bağlanarak döviz kuru rejimlerini belirleyebilirler.
Üçüncüsü ise Profesör Robert Mundell’in INTOR adını verdiği ve önemli bazı dövizlerden oluşan döviz sepetini dünya parası olarak kabul etmek: Bu da diğer bir seçenek olarak tartışmaya sunuluyor. Dünya
ekonomisinde ağırlığı fazla dolar, Euro, Reminbi gibi paralara, bazı gelişen piyasalara
sahip ülkelerin paralarının da katılarak
oluşturulacak bir sepeti dünya parası yapma, bu seçeneğin temelini teşkil ediyor.
Burada temel sorun dünya ekonomilerine hakim 4 ya da 5 ülkenin bu çözümlerden birisi üzerinde anlaşması ve makroekonomik politika uygulamalarını da kendilerine düşen sorumluluk içinde gerçekleştirmeleri noktasında kilitleniyor.
G-20’ler bu konuda çalışmaya başladılar. Sonuç alınır mı konusunda pek iyimser
değilim. ABD zorda kalmadığı sürece elindeki bu kozu kaçırmak istemez. Ne var ki
ABD de önümüzdeki dönemde dünyada
global bir lider değil, önemli bir aktör olduğu gerçeğini eninde sonunda kabul edecektir.
Sayı: 375 - Haziran 2011
33
Güncel
İPEKÇİLİK YENİDEN CANLANDIRILIYOR
İpekböceği ve
ipekçiliği gelecek
nesillere aktararak
gelişimini
sağlayacak
projelere hız verildi.
Bazı illerde
ipekçiliği yeniden
canlandırmak için
kurslar
düzenlenirken, bu
işin başkenti
Bursa'da da proje
başlatıldı.
Binlerce yıllık bir yolculuktan süzülerek günümüze gelen ipekböceği ve ipekçilik bugünlerde yeniden dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Bazı illerde ipekçiliği yeniden canlandırarak,
gelecek nesillere aktaracak kurslar düzenlenirken, bu işin başkenti Bursa'da da yoğun faaliyet var. Adı ipekböceği ve ipekçilik ile özdeşleşen Bursa'nın eski konumuna dönmesi için bir
de proje başlatıldı.
"Bursa'da İpekçilik Tarihi ve Geleceğe Yönelik Stratejiler" adını taşıyan proje kapsamında Valilik, Faruk Saraç Tasarım Meslek Yüksekokulu ile işbirliği yapacak. Bu kapsamda ücretsiz
kozalar dağıtılacak. Kozadan elde edilen ipliklerin ise geçen yıl açılışı yapılan Faruk Saraç Meslek Yüksek Okulu'ndaki tezgâhlarda kumaş haline getirilmesi planlanıyor. Ayrıca sonbaharda "Bursa İpek Tarihi" adını taşıyan büyük bir kongre düzenlenmesi de gündemde.
Projeyle ilgili bilgi veren Bursa Valisi Şahabettin Harput, kentte ipekçiliğin ayağa kalkması için çalıştıklarını belirterek Bursa'nın, ipek konusunda yeniden atılım yapacağını belirtiyor. Vali Harput, kırsal kesimin kalkınması amacıyla ipek böceği larvasının ve dut ağacı fidanlarının üreticilere ücretsiz olarak dağıtılacağını belirterek, "1990 yıllarında 636 ton
ipek yetiştirilirken bu rakam 2009 yılında 4.8 tona kadar düşmüş durumda.
Bunun temel sebepleri başta Çin olmak üzere Hindistan, Tacikistan, Özbekistan, Vietnam, Tayland, İran, Brezilya ve Japonya’nın düşük fiyatla
üretimiydi. Bu ülkelerdeki fiyatların alabildiğince düşük olması, bizim bu
işle uğraşan çiftçilerimizin ürünlerinden istediği kazancı elde etmesini
zorlaştırınca çiftçimiz ister istemez alternatif alanlara kaymak zorun-
Sayı: 375 - Haziran 2011
34
da kalmış, bu nedenle üretim şu anki düşük
rakamlara kadar inmiş" diyor.
Bursa’nın ipek üretimi konusunda yeniden
atılım yapması gerektiğini belirten Şahabettin
Harput, şunları söylüyor: "Biz, Bursa’nın yeniden ipek üretimi konusunda atılım yapmasının gerekli olduğuna inanıyoruz. Yaptı-
ğımız araştırmalarda artık Çin’in de cazibesini kaybettiğini görüyoruz. Çin’in ürettiği ipeğin kalitesinin, Bursa ipeğinin çok uzağında
kaldığını belirtmek istiyorum. Tekstilciler
Bursa ipeğini arar duruma geldi. Başta Kozabirlik olmak üzere hükümetimizin de bu
konuda özel destekleri ile yan kuruluşların
da getirdiği desteklerle, ipek böceği ile uğraşan vatandaşlarımızın daha uygun fiyatlarla
ipeği pazarlayarak daha fazla gelir elde ettiklerini görüyoruz."
Bu süreçte Kozabirlik'in fiyatlarını yükseltmesinin üreticiye teşvik olacağını belirten Şahabettin Harput, kendilerinin de ipekçilik yapmak isteyen çiftçilerin muhtarlıklara ve
kaymakamlıklara müracaatları ile ücretsiz
olarak dut ağacı fidanı ve ipek böceği larvası dağıtacağını belirtiyor.
Türkiye ilk üç arasına girdi
Türk ipeğinin yeniden canlandırılması konusunda Koza Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Kozabirlik) yöneticileri ise iddialı. Türk
ipeğine yoğun talebin bulunduğunu belirten
Kozabirlik Yönetim Kurulu Üyesi Ramazan
Işık, dünyada Brezilya, Japonya ve Türkiye
ipeğinin çok tutulduğunu belirterek, "Dünyadaki en kaliteli ipeği üreten ilk üç ülkeden
biriyiz" diyor.
TEK KOZADAN 1.000 METRE İPEK TELİ
İpek böceği kozasının bize ipek olarak sunulması zahmetli bir iş. Dut ağaçlarının yapraklanmaya başladığı ilkbahar günlerinde tohumlarda da ilk yaşam belirtileri ortaya çıkıyor. 19 günlük bir kuluçka devresinden sonra ipekböceği tırtılları dünyaya ‘merhaba’ diyor. Üç milimetrelik ufak
tırtıl, dört kez gömlek değiştiriyor. Her deri değişiminden sonra gittikçe irileşip rengi açılıyor.
Dördüncü deri değişiminden sonra boyu sekiz santimetreye ulaşıyor. 20-25 günlük bu gelişme sonunda genleşen böcek yem yemeyi kesiyor ve koza
örmeye hazırlanıyor. Sonra özel olarak hazırlanmış
dallardan birinin ucuna çıkıp, koza yapacağı alanı seçiyor. Bu günler aslında ipekböceğinin kısacık hayatının son günleri. Ama o bunu bilmiyor
ve salgıladığı ipekle, kıvrıla kıvrıla ipek kozasını örmeye başlıyor. Ortalama 2-5 gün içinde koza örme
işlemi tamamlanıyor. Sonra da kozalar kaynar suya atılıyor.
İpekböceğinin hepsi hepsi iki ay süren kısacık ömründe bize bıraktığı tek bir kozadan
yaklaşık 1.000-1.500 metre uzunluğunda ipek teli elde ediliyor. 20 bin ipekböceği bulunan
bir kutuluk odada bir ayda 600 kilo dut yaprağı tüketiliyor. Bu kadar yaprak tam 40 dut ağacından sağlanıyor. Bir ipek teli 2.5-3 “denye”dir (incelik ölçüsü). Türkiye’de dokuma için 2030 denye ham ipek kullanılır. Ham ipeğin yanı sıra kozalardan elde edilen yan ürünler döküntü ipek olarak ağırlıkla halıcılıkta kullanıldığı gibi, yünlü kumaş yapımında kullanılan ipliklere de karıştırılır.
Eskişehir'deki Mihalgazi fabrikasında Kozabirlik patentli halı üreteceklerini anlatan Ramazan Işık, "İpeğimiz istenen ve piyasada kabul görülen bir ipek. Hereke ve Kayseri halısından
sonra dünyaya Kozabirlik halılarını satacağız. İpeğin kilogramı 50-60 dolar arasında. Bu fiyat dünya borsasına göre hesaplanıyor. Biz hedeflerimize ulaştık. 5 yıl içinde kumaş ipeğini
de üreteceğiz. İşçimiz, işi iyi öğrendi. Gelecek yıllarda yurtdışından da koza alıp ipek çekebiliriz" diyor.
Ramazan Işık halen Kozabirlik'e bağlı Bursa, Adapazarı, Bilecik, Alanya, Bursa ve Eskişehir'deki
birliklerin Türk ipek böcekçiliğine hizmet ettiğini kaydediyor. Eskişehir'in Sarıcakaya ilçesine bağlı Mayıslar köyünde kurulu Kozabirlik Mihalgazi Koza Tarım Satış Kooperatifi'nin 2009'da
fabrika kurarak üretime geçtiğini anlatan Işık, "Küresel ekonomik krizin olduğu dönemde bile fabrikamızı tam kapasiteyle çalıştırıyorduk. 23'ü kadın, 5'i erkek 28 çalışanımız var. Bunlar köyde yaşayan insanlar. Yıllık ortalama 12-15 ton ipek üretiyoruz. Daha önce ipek kozalarını yurtdışına pazarlıyorduk. Yurtdışında ip haline geliyordu. Sonra tekrar Türkiye'ye geliyordu. Artık hammaddeyi mamul madde haline getiriyoruz. Türkiye'de üretilen bütün kozalar Eskişehir'deki fabrikamızda ipliğe dönüşüyor. Dünyaya ve yurtiçine Eskişehir'den ipek ip
gönderiyoruz. Eskişehir zamanla ipek böcekçiliğinin merkezi olacak" diyor.
Türk tohumu dünyaya ihraç ediliyor
Mihalgazi Koza Tarım Satış Kooperatifi Müdürü Eyüp Ceylan ise ipek böceği tohumu konu-
Sayı: 375 - Haziran 2011
35
Güncel
sunda Türkiye genelinde yürüttükleri çalışmalar hakkında şu bilgileri veriyor: "İzmir, Manisa, Muğla, Bilecik, Adapazarı, Bursa, Eskişehir, Ankara ve Bolu illerine bağlı köylerde yaklaşık 3 bin paket ipek böceği canlandırması yapıyoruz. Diyarbakır'da da canlandırma evimiz
var. Orada da 2 bin paket canlandırma yapıyoruz. Alanya'da da 100 paket ipek böceği tohumu canlandırılıyor. İpek böcekçiliğinde Diyarbakır, Eskişehir, Bolu ve Ankara'da 1000
aileye hizmet veriyoruz. Buralarda yaklaşık
2 bin 800 ipek böceği tohumu bulunuyor. Bursa'daki Tohum Üretim İşletmesi'nde üretilen fazla tohumlar da Yunanistan ve Mısır'a
ihraç ediliyor. Son bir kaç yıldır tohumlarımıza
yoğun talep var. Türk ipeği dünyada sayılı
ipekler arasında. 1963'ten beri hibrit tohum
üretiyoruz. Çin ve Japon ipek böceklerinin eşlenmesiyle üretilen mükemmel seviyede
bir tohumumuz var. Türk tohumları dünyanın en kaliteli tohumu. Tamamen yerli tohumumuz var. Buradan dünyaya ipek böceği tohumu satıyoruz. İpek böcekçiliği yapmak
isteyen herkese ücretsiz destek veriyoruz. Bize başvuran herkese hiçbir ücret almadan
yardım ediyoruz. Sadece bu işi yapmak istesinler yeter."
Kozabirlik’in faaliyetlerinin yanında bazı il-
Sayı: 375 - Haziran 2011
36
lerde de belediye ve il özel idareleri tarafından kurslar düzenleniyor. Bu illerden biri de
Hatay. Bu ildeki kadın girişimciler, unutulmaya yüz tutan ipekçiliği kuşaktan kuşağa
aktarmak için Ticaret Borsası binasının koridorunda kurs görüyor. Toplam 120 kadın
kendilerine yeni bir hayat ve yeni bir iş kurmak için Hatay'ın merkez ilçesinde haftanın
belirli günlerinde ipekçilik kursunun verildiği Antakya Ticaret Borsası'nın yolunu tutuyor. Borsa binasının koridorlarında kurulan ipek dokuma tezgâhlarının etrafında
buluşarak ipekçiliği öğrenmeye çalışan kadınlar, aile bütçelerine katkıda bulunmanın
planlarını kuruyor. Kadınlara kurs veren Antakya'nın en büyük ipek iplik ve ipekli el dokuması üreticisi Refik Büyükaşık, kurslara
olan ilgiden memnun olduğunu aktarararak,
ipekçiliğin yeniden canlandırılması için bu
kursların önemli olduğunu belirtiyor. Öte yandan 2003 yılında sadece Hatay'da 2 bin 277
kilo, 2004 yılında ise 2 bin 440 kilo koza üretimi gerçekleşti. 2 bin 440 kilo kozadan 400
kilo iplik üretiliyor. Bu miktar iplik ile 4 bin
metre ipek kumaş dokunuyor.
İPEK VE İPEKBÖCEKÇİLİĞİNİN ‘İLK’LERİ
İpekböceğini keşfedip ondan ipek elde
etmeyi ilk kez Çinliler başardı. M.Ö. 2600
yıllarında ipekböceği beslemeye başlayıp,
ipekli kumaş üretmenin yollarını buldular
ve bu çok değerli kumaşı yedi iklim dört
bucağa satmaya başladılar. Bu kumaş yüzünden tarihte binlerce kilometrelik ipek
yolları oluşturuldu ve bu yollara da ‘İpek
Yolu’ denildi. Türkiye’de ise ipek üretimine yaklaşık 1500 yıl önce başlandı. Osmanlılar ipekçiliği bir sanat haline getirdi.
Yurdumuzda ipek denince akla ilk gelen yer
Bursa. Yeşil Bursa’da ipek ve ipekböcekçiliği bir dönem o kadar gelişti ki adına han
bile yapılırken, bu alanda ‘ilk’lerin şehri
oldu. İstanbul külliyesine gelir temin etmek
için 1491 yılında II. Bayezıd tarafından mimar Abdül Ula Bin Pulat Şah’a yaptırılan
Kozahan, o dönemin yıldızı oldu. Bu handa eskiden ipekböceği yetiştiricileri ellerinde
sepetlerle gelerek ipek kozalarını tüccara satarken, bugün de burada ipekli ürünler satılıyor. Ama bunlar artık fabrikalarda üretilen ipekler.
Osmanlı’da ilk ipekçilik okulu ve ilk
ipek fabrikası da bu ilde kuruldu. 1437 yılında Üç Kuzular Tekkesi Haremi’nde kurulan makinelerle yün, pamuk ve ipek dokumacılığının yapıldığı bilinen Bursa’da
ipek çekme sanayii ise 1845 yılında kurulan 60 mancınıklı fabrika ile başladı. Bursa ve İzmit dolaylarında kurulan ipek çekme fabrikaları 1860 yılına kadar büyük gelişme göstererek 85’e ulaştı. Bu devre
ipekböcekçiliğinin en ileri devresi oldu.
1852’de ise Bursa’nın Muradiye semtinde Sultan Abdülmecid tarafından “Harir Fabrika-i Hümayunu” kuruldu. Bugün
Muradiye’deki Fabrika-i Hümayun, ünlü
modacı Faruk Saraç tarafından restore
edildi ve Faruk Saraç Tasarım Meslek
Yüksekokulu olarak kapılarını yeniden
açtı. 18 Ağustos 1893 yılında açılan “Harir Darü’t-Tâlimi” ise Türkiye’nin ilk ipekçilik okulu oldu. Bu okulun kurulmasında 1860’larda Fransa’da ortaya çıkan Pebrin hastalığı ve Süveyş Kanalı’nın açılmasının etkisi büyük oldu. Bu iki sebepten do-
layı Avrupa piyasalarına gelen ucuz Çin ve
Japon ipekleri nedeniyle yurdumuzda
ipekböcekçiliği geriledi. Bunun üzerine
ipekböcekçiliğini ıslah çalışmaları kapsamında Fransa’ya eğitime gönderilen Kevork
Torkomyan’ın önerileri doğrultusunda
Bursa’da “Harir Darü’t-Tâlimi (Institut Sericicole/İpek Okulu) kuruldu. Kevork Torkomyan, Bursa’da Şehreküstü Mahallesi’nde Ahmet Muhtar Efendi adlı şahsın evini kiralayarak 12 öğrenci ile 1893 yılında
eğitime başladı. Kevork Torkomyan, Ens-
titü Müdürlüğü’nü 1922 yılına kadar sürdürdü. Bu süre içinde çok sayıda öğrenci
yetiştirildi. Böylece Türkiye’de ipekböcekçiliğinin ilmi esaslar dâhilinde yapılmaya
başlanmasının temelleri de bu enstitü ile atılmış oldu.
Osmanlı’daki ilk ipek fabrikası ise
1833 yılında Fransız Glaizal Ailesi tarafından yine Bursa’da kuruldu. 1840’larda ise
Bursa’nın kuzeyindeki Tîmurtaş (Demirtaş)
ile Ertuğrul Sancağı’na (Bilecik) bağlı Lefke ilçesinde elde edilmekte olan ham ipeğin, en iyi nitelikli ürün olduğu Avrupalı sanayicilerce keşfedilince, Bursa’ya yabancı
sermaye akımı başladı. 1845’te Bursa’nın
Kayabaşı semtinde ilk ‘Harir (İpek) Fabrikası’ kuruldu. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise Atatürk’ün talimatıyla yine
Bursa’da 1925 yılında İpekiş tesisleri hayata
geçirildi.
1940 yılına gelindiğinde ise Bursa, Bilecik ve Adapazarı’nda ilk ipekböceği
kooperatifleri kuruldu. Birlikten kuvvet
doğar ilkesiyle bu kooperatifler birleşerek
11 Mayıs 1940 tarihinde Kozabirlik’e
dönüştü.
Sayı: 375 - Haziran 2011
37
Güncel
TEKSTİLCİLER BU KEZ DE ŞEHİRLERİ DOKUYOR
Türkiye her gün yeni bir konut veya AVM projesi ile tanışıyor. Yaşanan rüzgar tekstil
ve hazır giyimi de etkisi altına aldı. Peşpeşe yükselen projeler tekstilcilerin yeni kalesi
oldu. Tekstilin üretim kalesi olan illerde artık tekstilcilerin inşa ettiği yeni yaşam
merkezleri var.
Buldan'da yıllardır dilden dile dolaşan bir söz vardır: 'Ya okuyacaksın, ya dokuyacaksın...' Tekstil sektörü de yıllardır dokudu. İstanbul, Bursa, Gaziantep, Kahramanmaraş gibi birçok il dokudukça büyüdü, zaman içinde tekstilin birer kalesi haline geldi. Dokuyan eller zaman zaman
yoruldu, bazen de yaşanan krizlerde kayboldu. Yaşanan süreçte kimi bir süre sonra küllerinden
yeniden doğdu, kimi de farklı iş alanlarına yönelerek riski dağıttı. Yıllar geçti, tekstille birlikte şehirler gelişti. Fabrikalar şehirlerin göbeğinde kaldı. Üretim tesisleri şehrin birer yaşam
alanına dönüşmeye başladı. Kimi konut oldu kimi de AVM... Yatırım için alınan arsalar da şehirlerin gelişim aksının üzerinde kaldığı için onlar da AVM ya da konut oldu. Sonuçta bulun-
Sayı: 375 - Haziran 2011
38
duğu ilin ekonomisine yön veren tekstilciler,
şehirleşme sürecinden kaçamayarak iddialı projeleri peş peşe dikmeye başladılar.
Zorlu, Boyner, Edip İplik, Eroğlu, Redstar, Akyiğit Tekstil, Özdilek, Crispino, Özbucak gibi isimler son dönemde inşaat işine giren
tekstilcilerden sadece bir kaçı… En son
başlayan proje ise Boyner Grubu tarafından
Yenibosna’daki Altınyıldız fabrikası arazisinde
yükseliyor. İstanbul Basın Ekspres Yolu
üzerindeki 70 dönümlük fabrika arsasında
931 konutluk proje hayata geçecek. Boyner
Holding, bir süre önce Altınyıldız fabrikasındaki üretimi Çerkezköy'e taşımıştı. Halen
yıkım çalışmaları devam eden eski tesislerin bulunduğu alana kurulacak proje 'İstWest' adıyla yükselecek. 230 bin metrekarelik inşaat alanına sahip proje, 150 milyon
dolar yatırımla ve Fer Yapı-Boyner ortaklığında hayata geçecek. Projede ilk teslimatlar Haziran 2013’te yapılacak. Boyner
Grubu bir süre önce de 1970’lerde kurulan
bu fabrika arazinin tam karşısındaki arsaya Ülker Grubu ile birlikte Starcity AVM’yi inşa etmişti. Starcity AVM ile birlikte 'İstWest' projesinin bölgede cazibe merkezi haline gelmesi bekleniyor.
ya dönüştürmekle kalmıyor, elindeki mevcut arsaları da yeni yatırımlara yönlendiriyor. Üstelik mevcut arsaları projelere dönüştürme rüzgârı sadece İstanbul’la sınırlı değil. Tekstil sektörüyle özdeşleşen, ardından turizm sektöründe de kalıcı bir yer edinen Narin Tekstil de bu
rüzgârı üretim yaptığı Çerkezköy’de yakalayan isimlerden… Sarıgerme'de hizmete açılacak
tesisleri ile birlikte 3 bin yatağa ulaşacak olan Martı Grubu, İstanbul'un banliyösü olarak nitelendirilen ve hızlı trenle Halkalı ile arası 20 dakikaya inecek olan Çerkezköy'de tam 7 bin
konut inşa ediyor. Narin Park projesinin ilk etabı olan Erguvan Sitesi’nde 234 dairede yaşam
şimdiden başladı. 548 daireden oluşan Erguvan Sitesi’nde yılsonuna kadar tüm konutların sahiplerine teslim edilmesi hedefleniyor. Martı GYO, 1. etabın tamamlanmasıyla birlikte 450 daireden oluşan 2. etabın inşaatına da yılsonunda başlamayı planlıyor. Toplam 430 bin metrekarelik alana inşa edilen Narin Park, 200 bin metrekarelik yeşil alana sahip. Ayrıca dünya-
Yine aynı güzergah üzerindeki İkitelli bölgesinde inşa edilerek hayata geçirilen bir diğer proje ise Edip İplik arsası üzerinde kuruldu. Edip İplik, fabrikasını Trakya'ya taşırken arsasının üzerine “212 İstanbul”
adında dev alışveriş merkezi kurdu. Toplam
inşaat alanı 230 bin metrekare olan "212 İstanbul" Alışveriş Merkezi, 114 milyon Euro’luk yatırımla hayata geçti. Proje kapsamında AVM’nin yanına bir de rezidans inşa
ediliyor. Rezidans projesinin inşaatı, Ağaoğlu
tarafından yürütülüyor.
Tekstilciler sadece eski fabrikalarını para-
Sayı: 375 - Haziran 2011
39
Güncel
ofis katlarının yer alacağı projenin 15
milyon dolara mal olması bekleniyor.
Önümüzdeki yılın sonlarında tamamlanması beklenen ofis bloğunun bir bölümüne
Collezione'nin Mahmutbey'deki genel
merkezinin de taşınacağı belirtiliyor.
nın en büyük hipermarket zincirlerinden olan KİPA/TESCO da 35 bin metrekare büyüklüğündeki
alışveriş merkezini Narin Park’ta hayata geçirdi. Önümüzdeki yıllarda Narin Park’ın içerisinde
yer alacak olan 300 yatak kapasiteli otel ve eğitimdeki başarısı ile tanınan bir kurum tarafından okul inşaatına başlanacak. Ayrıca hızlı tren projesinin Marmaray’a entegre edilmesiyle
Narin Park Çerkezköy’ün Halkalı’ya uzaklığı 20 dakikaya düşecek.
İstanbul dışındaki projelerde ayrıca Özbucak Tekstil’in Adana’da, Bursalı tekstilci Özdilek’in
ise Antalya ve diğer illerdeki AVM yatırımları dikkat çekiyor.
İstanbul’da, mevcut arsalar üzerinde en büyük yatırımı ise Zorlu Grubu yapıyor. Zorlu, Karayolları’ndan satın aldığı araziye 2.5 milyar doları bulan bir yatırımla otel, rezidans ve AVM’den
oluşan Zorlu Center’i inşa ediyor. Kaba inşaatında sona gelinen projenin 2012 yılında bitirilmesi planlanıyor. Zorlu’nun yürüttüğü bir diğer proje ise 2006 yılında Deva İlaç’tan 80.5 milyon dolara satın alınan arsa üzerinde yükselecek. Levent Loft’un hemen yanındaki 13.5 dönüm
büyüklüğündeki arazide inşa edilecek proje, 47 katlı ve 196 metre yüksekliği ile İstanbul’un en
yüksek yapıları arasındaki yerini alacak. Bina tamamen ofis katlarından oluşacak.
İstanbul’da bugünlerde inşaatı devam eden bir diğer proje ise Bursa kökenli olan ve otel, AVM
yatırımlarıyla da tanınan Özdilek Grubu’na ait. Kanyon ve Metrocity arasında kalan eski Roche İlaç arsası üzerindeki otel, rezidans ve alışveriş merkezi olarak planlanan Özdilek’in yeni projesi 36 bin
metrekarelik arazide yükseliyor. 2013 yılında bitirilmesi planlanan proje ‘Özdilek Plaza’ adını taşıyor. Proje, 37 ve 38 katlı iki kule ile bloklar arasında kurulacak AVM’den oluşuyor. Grubun yaklaşık 200 milyon dolarlık yatırımla hayata geçirmeyi
planladığı Özdilek Plaza’daki kulelerden biri ise otel
olacak. Özdilek Grubu, 36 bin metrekare büyüklüğündeki Roche arzisini 2004 yılında 27.5 milyon
dolar karşılığında satın almıştı.
Yeni başlayan projelerden bir diğeri ise Collezione markasının yaratıcısı olan Akyiğit Tekstil'in patronu Ekrem Akyiğit’e ait. Güneşli'de
kendisine ait 14 bin metrekare arsa üzerine ofis
inşasına başlayan Akyiğit, 25'er katlı iki blok inşa edecek. 4 bin 600 metrekare büyüklüğünde
Sayı: 375 - Haziran 2011
40
Tekstilde Colin’s markası ile adını duyuran Eroğlu Grubu ise bugüne kadar toplam 2.5 milyar liralık proje başlattı. Gruba ait inşaat şirketi, Sarıyer, Beylikdüzü,
Ümraniye, Merter, Kâğıthane, Florya, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Seyrantepe,
Esenyurt, Tekirdağ, Antalya ve Bursa’da
olmak üzere toplam 2 milyon metrekarelik
alanda 14 ayrı proje yürütüyor. Projeler
arasında en dikkat çekeni ise ‘İstanbul Lounge’ olarak göze çarpıyor. Eroğlu Yapı’nın, Küçükçekmece-Halkalı bölgesindeki ilk projesi, İstanbul Lounge Eylül
2010’da satışa sunulmuştu. Eroğlu Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Eroğlu, "Şirketler grubu olarak 35 yıllık bir ticari
geçmişe sahibiz. Grubumuz bünyesinde
Colin’s gibi dünya devi markalar yer alıyor.
5 yıl içinde gayrimenkul sektörünün ilk
5’inin arasında yer alma hedefimize hızla yaklaştıran özverili çalışmamıza devam
ediyoruz. Tekstil sektöründe çıkardığımız güçlü markalar gibi, gayrimenkul
ALTINYILDIZ'I 1470 TIR TAŞIDI
sektöründe de markalaşmayı hedefliyoruz” diyor.
Konut işine giren bir diğer isim ise tekstil
ve hazır giyim sektöründe 44 yıldır faaliyet
gösteren Aydınlı Grup oldu. Aydınlı Grup, K
Yapı ile birlikte Esenyurt Haramidere’de 28
bin metrekarelik alanda ‘Solarkent’ adıyla
866 konut inşa ediyor. Güneş enerjisiyle
kendi elektriğini üretecek proje 70 milyon
liraya mal olurken, ilk evlerin teslimi de başladı. İnşaat sektörüne giren tekstilciler
kervanına katılan isimlerden DENİMDER’in
Başkanı Nedim Özbek ise Esenyurt’ta 100
milyon dolarlık yatırımla 580 konut inşa ediyor. Tekstil sektöründe Redstar Jeans
markasıyla ismini duyuran Nedim Özbek’in
ilk gayrimenkul projesi olan Star Towers’ta
kazma geçen yıl vuruldu. Projeye Esenyurt
Belediyesi de ortak. Nedim Özbek, konut
projesinden sonra İstanbul’un batısında
Türkiye’nin en büyük AVM projesine start
vermek için de hazırlık yapıyor. Özbek, bu
projenin ise 500 milyon dolara mal olacağını belirtiyor.
1952 yılında Osman Boyner'in
kurduğu Altınyıldız'ın 1977'den beri
Yenibosna'da üretim yaptığı fabrika
1470 TIR'la Çerkezköy'e taşındı. Yenibosna'daki fabrika arsasına 'İstWest'
adıyla başlatılan proje nedeniyle yol görünen Altınyıldız Fabrikası rekor sürede taşındı. Dikey entegre (elyaftan hazırgiyim ürününe üretim) ve büyük ölçekli bir tekstil fabrikasının parçalar halinde taşınması ortalama 1 yıl sürerken, Altınyıldız full kapasite çalışarak
120 günde taşınmayı tamamladı.
Hızla büyüyen talepler için iş gücü niteliği ve altyapı açısından en uygun alan
olarak Çerkezköy seçildi. Toplamda
282 bin metrekarelik açık alana sahip olan Altınyıldız Çerkezköy Fabrikası; 55 bin metrekare
tekstil, 21 bin metrekare konfeksiyon, 3 bin metrekare Ar-Ge ve 3 bin metrekare yardımcı
tesisler (kreş, kafeterya, restaurant vs.) olmak üzere toplam 82 bin metrekarelik alanda üretim yapmakta. Altınyıldız Genel Müdürü Zeki Çaputlu, "Elyaf (yün) halinde hammaddeyi hazırgiyime dönüştüren Avrupa’nın en büyük tekstil ve konfeksiyon kompleksi Altınyıldız Çerkezköy fabrikalarıdır" dedi. Zeki Çaputlu, markanın kurucusu Osman Boyner’in "Çalışanın
teri kurumadan ücreti ödenir” lafını her zaman düstur olarak benimsediklerini, 60 yıldır bu
kuralın dışına çıkılmadığını, bundan sonra da çıkılmayacağını belirtti. 2012’de kuruluşunun
60. yılını kutlayacak olan Altınyıldız, Tommy Hilfiger, Massimo Dutti, Armani, Valentino, Cinque, Marks&Spencer, Zara, Ann Taylor ve S. Oliver gibi pek çok dünya devine üretim yapıyor. Yılda minimum 2 adet yeni teknolojik ürünü pazara sunmayı hedefleyen Altınyıldız, Çerkezköy fabrikalarında dev bir hamleye daha imza atarak önümüzdeki aylarda yepyeni bir
ürün segmentini tüketicisi ile buluşturacak.
Altınyıldız Genel Müdürü Zeki Çaputlu, “Dünyada dev tekstil fabrikaları 30 yıl gibi süreçlerde taşınma ihtiyacı duyarlar. Biz de 60 yıl içinde, 1952’den bu yana 2 kez taşınma gereksinimi duyduk. 2040 yılında daha büyük bir taşınma gerçekleştirmek dileğiyle" dedi.
Sayı: 375 - Haziran 2011
41
Tekno-Tekstil
KUMAŞA MUHAKKAK SANFOR GEREK
Sanforlama (çekmezlik), mamulün her yerinde aynı özelliği sağlama işlemidir.
Bu işlem, tekstil işletmelerinde dokuma (veya örme) öncesi, dokuma (veya örme) ve terbiye
işlemleri sırasında kumaşta oluşan çözgü yönündeki gerilimlerin yok edilmesini sağlar.
Sanfor makinelerindeki yeniliklere bir göz atmaya ne dersiniz…
Ö
zellikle selüloz esaslı mamullerde, (pamuk, viskon, keten vb.) mamulün her yerinde aynı
özelliği sağlamak amacıyla yapılan mekanik işleme sanforlama deniyor. Bu işlemin amacı tekstil işletmelerinde dokuma (veya örme) öncesi, dokuma (veya örme) ve terbiye işlemleri sırasında kumaşta oluşan çözgü yönündeki gerilimlerin yok edilmesidir. Böylece lifler doku içinde daha rahatlamış, daha gerilimsiz hale getirilmiş olur. Gömleklik kumaşlarda bu işlem özellikle uygulanır. Bu işlemin nasıl yapıldığına bir bakalım. Sanfor ünitesinde nemli ısının etkisiyle dokuma kumaşta enlemesine ve boylamasına zoraki bir büzülme elde edilir. Önce çözgü yönünde gerilerek atkı yönünde büzülme sağlanır. Çözgü yönünde çektirme işleminde kumaş kauçuk bantlı çektirme sisteminde genişçe bir kauçuk bant üzerine oturtulur. Kumaş, sıcak silindirle lastik bant arasından geçerken çekme sağlanır. Burada yapılan çekme, kumaş
tipine ve özelliklerine bağlıdır. Kauçuklar sürekli olarak su ile soğutulur. Gerdirme miktarına
göre lastik bant sıcak silindire yaklaşır. Sıcak silindir ile kauçuk bant ayrı ayrı uygulanır. Sanforlama işlemine yön veren ayarlar bunların hızları ile ilişkilidir. Kumaş hızı, giriş ve çektirme
tamburları arasında tambur ve çıkış silindiri arasındaki hızdan daha yüksektir. Bu hız farkı çektirme miktarına bağlıdır. Sanfor ünitesinden çıkan kumaş nemli bir biçimde palmer ünitesi-
Sayı: 375 - Haziran 2011
42
ne sevk edilir. Keçeli silindirler, çektirme etkisinin artırılmasını ve elde edilen çekmezliğin sabitlenmesini, kumaşın kurutulup ütülenmesini, karakteristik bir apre verilmesini sağlar. Üzerinde keçe kaplı buharla ısıtılan silindirlerden bir tanesi büyük (yaklaşık
2 ton ağırlığında) olup, sabitleme işlemi bu silindirle etrafındaki küçük silindirler arasında olur. Sanfor sırasında ortaya çıkan en büyük hatalar sanfor kırığı ve marollama hatalarıdır. Sanfor kırığı, kumaştaki nem yüzdesinde oluşan büyük değişmeler olduğunda ve kumaşta katlanma oluştuğunda meydana gelir. Marollama hatası ise genellikle
kumaşın yaş geçmesi durumunda ortaya çı-
kan bir problemdir. Çok nemli olarak gelen
kumaş, keçeli silindirlerde tam ütülenmeyip
dalgalı ve kıvrımlı bir yapı oluşmasına sebep
olur. Her iki hata da ancak kumaş tekrar sanforlanarak giderilebilir. Bu şekilde de kumaşın maliyeti arttığı gibi kalitesi de düşer.
Sanforlama işleminden geçen kumaş, aldığı aprenin de etkisiyle kibar bir tutum kazanır. Sanforlama işlemiyle kumaş yapısı sıklaşır ve kumaşa dolgun bir tutum kazandırılır. Dolgun bir tutum kazanan kumaş, lastik bantlı kompresif çektirmede parlak bir
kaplama işlemi ile elde edilir.
Sanforlama işlemindeki testler
Sanforlama işleminden önce, sonra ve bu işlem sırasında yapılan üç ayrı test vardır. İşlem öncesi yapılan test sadece tip değişikliği olduğunda yapılır. İşlem öncesi dokumadan gelen kumaştan bir metre uzunluğunda numune alınıp çözgü ve atkı yönünde birbiri ile kesişmeyecek şekilde 50 cm aralı noktalar işaretlenir. Bu şekilde işaretlenen numune standart koşullarda üç kez yıkanıp her
seferinde boyuttaki değişim tespit edilerek
makinenin hızı, çektirme yüzdesi ve burulması tespit edilir. Bu test, işlem akışının gidişatını kontrol etmek ve kumaşın istenen değerleri taşıyıp taşımadığını belirlemek için yapılır. İşlem bitiminde ise doka sarılı kumaşa,
kalite kontrole gönderilmeden önce yaklaşık 15 cm içeriden paralel çizgiler çizilir ve atkı
boyunca bir metre ötesi işaretlenir. Bu iki
noktanın kumaş kenarına olan uzaklığı ölçülür ve iki nokta arası mesafe farkları burulmayı verir. Bu numune, standart olarak üç
kez yıkanır ve her yıkamadan sonra burulma
ve çekme yüzdelerine bakılır. Neticeler değerlendirilir. Yıkamadan sonra toleranslar,
çekme için yüzde 1, burulma için ise yüzde
3 olarak belirlenmiştir.
Otomatik çalışmayla hızlı verim
Türkiye’de sanfor makinesi imal eden ya da
yabancı markaların distribütörlüğünü yapan
çeşitli firmalar var. Bu firmalardan biri olan
ve 1992 yılında kurulan Serteks, tekstil makineleri ve tekstil terbiye makinelerinin tüm
yedek parçalarının imalatı ile girdiği sektörde, 1996 yılından itibaren Sonsuz Keçeli Non-Stop
Tüp Kumaş Ütü Makinesi ile makine imalatına başladı. Daha sonra sırasıyla Tüp Kumaş Yaş
Açma Makinesi, Tüp Kumaş Ters Çevirme Makinesi ve 1998 yılında da PLC sistem Tüp Kumaş
Sanfor Makinesi imalatına başladı. Firma, bu makinelerin yurtiçinde birçok firmaya satışını gerçekleştirirken, dünyanın birçok ülkesine de makine ihracatı yapıyor. TS-001 Tüp Kumaş Sanfor Makinesi, yüzde 100 pamuklu örme (jarse, pike, interlog, floş, ribana) kumaşlar için uygundur. Ayrıca, karışık iplikten yapılı veya kendine özgü karakteristiğe sahip kalitede olan ve
başka makinelerin randıman veremediği işlemlere uygundur. TS-05 ise kumaş eninin çekmezliğini, perdahlanmasını ve stabilizasyonunu kontrol eder, bunu ya hassas durmaksızın ve
otomatik katlamayla veya mukavva boru üzerine hassas sarmalama ile otomatik ve hızlı olarak sarar. Makine sayesinde, otomatik çalışmayla hızlı verim elde edilir. Yüksek çekmezlik imkânı vardır. Makinenin düşük artık kalıntısı, sabit ölçü ve aynı formatta kalma, yumuşak dokunuşlu sarma ve sabit hassasiyet ile katlama ve tam sıraya dizme gibi özellikleri mevcut. AS001 Örme Kumaşlar için Açık En Egalize Sanfor Makinesi’nde kumaş girişte açılır, ortalanır,
otomatik fotosellerle iğnelere geçirilir, nemlendirilir, kenarı kolalanır, kurutma-kesme yapılır, sanforlanır, işlem sonrası soğutulur, çıkışta dok sarma veya pastal
yapılır. Bu makine ile ideal çekmezlik değeri elde edilmesi mümkündür.
Açık En Sanfor Makinesi yüzde 100
pamuklu örme (jarse, pike, interlog,
floş, ribana) boyalı veya baskılı kumaşlar için uygundur. Özellikleri ise
şöyle sıralanıyor: Çalışma eni 10002400 mm. PLC sistemli otomatik
kontrol. Makine girişinde (J-Box): İlk
buharlama, açıcı silindir, kumaş ortalama ünitesi mevcut. Zincir siste-
Sayı: 375 - Haziran 2011
43
Tekno-Tekstil
minde, optik detektörler ile kumaş iğnelere otomatik olarak tutturuluyor.
Ana buharlama var. İsteğe bağlı olarak en açma işleminde kenar mukavemetini artırıcı kenar kola, kola kurutma, kenar kesme aparatları var. Keçeler Nomex-polyester. Teflon sistemi var. Statik elektrik nötrleme sistemi
ve non-stop dok sarma ve pastal sistemleri mevcut. AS-002 Örme Kumaşlar için Açık
En Sanfor Makinesi’nde ise kumaş, merkezleme ünitesinde ortalanıp düzeltilerek
sanforlama işlemine hazırlanır. Ortalanan ve
düzeltilen kumaşa buhar verilerek yumuşaması sağlanır. Bundan sonra kumaş son kez
açıcı silindirden geçirilerek buharla ısıtılan
krom kaplı silindirler ve Nomex keçeler
arasına gönderilerek teflonlar yardımıyla sanforlanır. Buradan sonar kumaş fan silindiri ile soğutularak top
sarma/ pastal ünitesine gönderilir ve konfeksiyona hazır hale getirilir. AES ile ideal çekmezlik değeri elde edilmesi mümkündür. AES
Makinesi yüzde 100 pamuklu örme (jarse, pike, interlog, floş, ribana) boyalı ve/veya baskılı kumaşlar için uygundur.
Sıcaklık kontrolü önemli
TMA Tekstil Makine ve Aksesuar Ltd. Şti. 1990 yılında kuruldu. İlk yıllarında dokuma, örgü ve
boya terbiye makineleri alanında müşterilerine hizmet verdi. 2004 yılından itibaren trendlerin değişmesi ve piyasanın talepleri doğrultusunda teknik tekstil makineleri ve hammadde sektörlerini ürün gamına ekleyerek ürün yelpazesini genişletti. Firma, boya baskı ve terbiye makineleri, teknik tekstil, Nonwoven makineleri, örgü makineleri, dokuma, hammadde alanla-
rında hizmet veriyor. Firma, Çin menşeli
SAGA firmasının makinelerinin distribütörlüğünü yapıyor. Saga YMH 442 Sanfor
Makinesi, 1800 – 3400 mm eninde dokuma kumaşlar için üretim yapıyor. Makinede kumaş girişi,
tansiyon kontrolü ve
merkezleme işlemlerinden sonra kumaş, nemlendirme
işlemine tabi tutulur.
Bu işlem, çözgü ve atkı
iplerinin rahat hareket
edip sanfor işleminin
kolay olmasını sağlar.
Nemlenen kumaş kauçuk ve sıcak silindir
arasında sıkıştırılıp ezilerek
sanfor işlemi yapılır. Sıcak silindirdeki sıcaklık kontrolü çok önemli olup, en
doğru yol kondense olan çıkış suyunun sıcaklığını kontrol etmektir. Kauçuk kısımda sıkıştırılan kumaş, keçeli kısma geçer. Keçeler sıcak tamburlara sarılıdır ve yün keçe kullanılır. Burada kumaşın üzerindeki nem ısıtılarak alınır ve en boy stabil hale getirilir. Diğer bir tamburda ise nemlenen yün keçe kurutulur. Kumaş bu işlemden sonra paskallama ile kumaş arabalarına alınarak dinlendirilip kalite kontrol bölümüne gönderilir.
Ayarlanabilir keçe tansiyonu
Lafer Tekstil Makine San. ve Tic. A.Ş., İtalyan
Lafer S.P.A. ve Has Dış Tic. Ltd. Şti. firmalarının ortaklığı ile 1995 yılında kuruldu. Lafer
Türk markası ile şardon, tıraş/makas, zımpara, dolap tumbler ve örgü tüp kumaşlar için
tüp kompaktör makineleri üretiyor. Has
Group LaferTurk Tüp Kumaş Kompaktör Makinesi’nin özellikleri arasında, en iyi çekmezlik oranı, yüksek boyutsal sabitleme, mükemmel tuşe ve uzun keçe ömrü geliyor. Kumaş girişindeki ön buharlama grubu, üst buhar teknesi pnömatik hareketli. Makine, kenar izi oluşumlarını minimuma indiren manyetik açıcı sistemi, elektro-statik mıknatıslar, besleme tekerlekleri, kayışları ve kumaş
kaçık sensörleri ile donatılmıştır. Açıcı grup-
Sayı: 375 - Haziran 2011
44
larının maksimum açma
kapasitesi 1400 mm. Makine girişi ana buharlama grubu, komple paslanmaz, üst
tava pnömatik hareketli ve
kondens önleyici sisteme sahip. Buhar ısıtmalı, 600 mm çapında krom kaplamalı silindirler,
270 derece kumaş sarım açıcı sayesinde daha fazla kumaş temas
yüzeyi, her iki silindir için 2828
mm toplam kumaş temas alanı
bulunur. Pnömatik kontrollü
keçe merkezleme grubu, ayarlanabilir keçe tansiyonu vardır. Makine duruşlarında keçe tansiyonu otomatik olarak
düşürülür. Nomex yapılı alt ve üst keçeler,
iğne delikli, kalın, kırılmalara karşı dayanıklıdır. Çok köşeli keçe düzeni sayesinde
daha fazla kumaş temas alanı, daha az keçe
kırılma problemi ve daha uzun keçe ömrü
mevcuttur. Farklı noktalarda konumlandırılmış Load cell silindirleri ile tahrikli silindirler senkronize edilir ve kumaşın minimum
gerginlikte makineden geçişi sağlanır. Kumaş görünümü ve daha iyi tuşe kazanımı için
çıkış soğutma ünitesi ve konveyör bant ile kumaş sıcaklığı atmosfer sıcaklığına indirilir ve
tansiyonsuz şekilde hassas serici grubuna aktarılır. 720 mm ve 600 mm boyunda katlama
yapabilen hassas serici grubu vardır.
Paslanmaz zincir yapısı
Egalize ünitesinde özel tasarım iğneleme
grupları ile en az firede iğneleme başarımı
sağlanır. Mekanik açıcı grubunda iğneleme
öncesi basınçlı hava
ile kumaş kenar
açma sistemi vardır.
Tahrikli kumaş konveyör halat sistemi
ile üste besleme silindirinden egalize
çıkışına kadar tansiyonsuz kumaş aktarımı yapılabilir. Zincir egalize uzunluğu
8180 mmdir. PLC kontrollü, 2 adet bağımsız, sürücü ve
encoder kontrollü en açma milleri bulunur. Sürücü ve encoder kontrollü, direk tahrikli zincir motor / redüktörleri, sağ ve sol bağımsız hız ayar imkânı vardır. Dikey ray yapısı, komple paslanmaz, aşınma önleyici özel grafit yatakları ve zincir rayları bulunur. Zincir rayları için, kondens ve damlama önleyici ilave endirekt buharlı ısıtma sistemi mevcuttur. Paslanmaz zincir yapısı ve paslanmaz iğnelere sahiptir. Pnömatik kontrollü zincir gerginlik ve tansiyon ayar sistemi bulunur.
PLC kontrollü ve zaman ayarlı otomatik yağlama, daha sessiz çalışma ve ray aşınmalarını önleme özelliğine sahiptir. Konik “V” tipi buharlama ünitesi, komple paslanmaz, zincir raylarına monteli, açılır - kapanır sistemdir. Bağımsız hava tahrikli buhar perdeleme ünitesi, giriş elektronik ünitelerini buhardan koruyucu özellikli sisteme sahiptir. Kumaş gerginlik ve tansiyonu,
toplam 5 adet Load cell ile sağlanmaktadır. 2 adet zincir egalize ünitesinde, 3 adet kompaktör ana makine gövdesindedir. Kumaşı iğneden ayırıcı silindir grubu vardır. Açık En Kumaş
Kompaktör Makinesi ise pnömatik kontrollü keçe merkezleme grubuna sahiptir ve keçe tansiyonu ayarlanabilir, makine duruşlarında keçe tansiyonu otomatik olarak düşürülür. Nomex
yapılı alt ve üst keçeler, iğne delikli, kalın ve kırılmalara karşı dayanıklıdır. Çok köşeli keçe düzeni sayesinde daha fazla kumaş temas alanı, daha az keçe kırılma problemi ve daha uzun keçe
ömrü sağlanmıştır. Kumaş görünümü ve daha iyi tuşe kazanımı için, çıkış soğutma ünitesi ve
konveyör bant ile kumaş sıcaklığı atmosfer sıcaklığına indirilir ve tansiyonsuz şekilde hassas
serici grubuna aktarılması sağlanır. Makine girişinde Load cell ya da balerin grubu ile tansiyon kontrolü sağlanır. Kumaş girişinde komple açıcı silindir ya da opsiyonel olarak buhar ısıtmalı kenar açıcılar mevcuttur. Makine girişi ana buharlama grubu, komple paslanmaz ve kondens önleyici sistemli. Farklı noktalarda konumlandırılmış Load cell silindirleri ile tahrikli silindirlerin hızı senkronize edilir ve kumaşın minimum gerginlikte makineden geçişi sağlanır.
Kompaktör makinelerinde çekmezlik oranı ve hız, silindirlerin çapına, keçenin kalınlığına, ve
ısıtılmış silindirdeki temas yüzeyine bağlıdır. Kompaktör makinelerinde en iyi çekmezlik oranına ulaşmak, doğru silindir
çapı ve doğru keçe kalınlığı ile
orantılıdır. Büyük çaplı silindirler imalat hızını ve üretim kapasitesini artırmaktadır. Buhar ısıtmalı, 600 mm çapında krom kaplamalı silindirler, 270 derece kumaş sarım
açısı sayesinde daha fazla kumaş temas yüzeyi sağlanır.
Her iki silindir için toplam kumaş temas alanı 2828 mm’dir.
Sayı: 375 - Haziran 2011
45
Enerji
KARA ELMASIN ELEKTRİK GÜCÜ; TERMİK SANTRALLER
Dünya elektrik üretiminin yüzde 39’u termik santrallerden karşılanıyor.
Bu termik santrallerde kullanılan kaynak ise kara elmas olarak bilinen kömür.
Gaz ve motorinle çalışan termik santrallerden elde edilen verim, kömürle çalışan termik
santralle kıyaslandığında oldukça düşük kalıyor.
Türkiye’de elektrik enerjisi üretiminin tarihçesine bakıldığında hidroelektrik ve termik santrallerin tarihçesi karşımıza çıkıyor. İlk elektrik enerjisi 1902 yılında Tarsus'ta kurulan bir hidroelektrik
santral ile üretilmeye ve kullanılmaya başlanıyor. Tarsus Belediyesi’nde çalışan Avusturyalı Dörfler tarafından, Berdan Nehri Bentbaşı Mevki’nde kurulan hidroelektrik santralından, su değirmeni milinin transmisyon kayışı ile 2 kilovatlık bir dinamoya bağlanmasıyla, 15 Eylül 1902 tarihinde Tarsus'a elektrik sağlanıyor. Üretilen elektrik enerjisi ile önce Tarsus'un sokakları, sonra da Müftüzade Sadık Paşa (Sadık Eliyeşil) ile sorgu hâkimi Yakup Efendi’nin evleri aydınlatılıyor. İlk kayda değer elektrik üretim tesisi ise 1914 yılında, bugün Bilgi Üniversitesi Santralistanbul
Kampusu olarak hizmet veren Silahtarağa Termik Santralı’nin hizmete girmesiyle gerçekleştiriliyor. 14 Şubat 1914'te açılan bu tesis, ekonomik ömrünü tamamladığı 1983 yılına kadar hizmet veriyor.
Termik santraller, yanmayla ortaya çıkan ısı enerjisinden elektrik enerjisi üreten merkezler olarak biliniyor. Yüzde 40 dolayında verimli olan modern bir termik santralde, mazot, gaz ve kömür
yakıt olarak kullanılıyor. Mazot kullanılan termik santraller, kömür ve gaz kullanılan santrallere
Sayı: 375 - Haziran 2011
46
göre basit tesisler olarak değerlendiriliyor. Termik santrallerde kömür kullanımı için gerekli olan
tesisler gaz ya da mazota oranla çok daha önemli ve büyük. Termik santralleri büyük debili akarsu yakınında veya deniz kıyısına kurmak gerekiyor; böylece santralde üretilen ısının yarısını boşaltan kondansenin suyla beslenmesi sağlanıyor. Sayıları 30’u aşan ve Türkiye’nin enerji gereksiniminin önemli bir bölümünü karşılayan ve Türkiye Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) tarafından işleten termik santraller, fuel-oil, taş kömürü, linyit, motorin, jeotermal ve doğal gaz gibi enerji kaynaklarını kullanıyor.
Kömürden beslenen santraller
Dünya elektrik üretiminin yüzde 39’u termik santrallerden karşılanıyor. Bu termik santrallerde
kullanılan kaynak ise kömür. Uluslararası Enerji Ajansı (International Energy Agency-IEA) iklim
değişikliği politikalarına bağlı kalan hükümetleri de göz önüne alarak yaptığı değerlendirmeler
sonucunda gelecek 25 yıl içerisinde dünya kömür tüketiminin yüzde 25 oranında artacağını tahmin ediyor. Çin’de kömür kaynaklı termik santraller elektrik üretimi yüzde 70 düzeyinde gerçekleşiyor.
IEA, Çin’deki kömür ile işletilen termik santraller kapasitesinin önümüzdeki 25 yıl içinde 600 gigawatts (GW) bir artış göstermesini bekliyor. Söz konusu kapasite yükselmesi şu anda Amerika,
Japonya ve Avrupa Birliği’nde kurulu olan kömür yakan termik santraller elektrik üretimi toplamının tamamına karşılık geliyor.
DÜNYADA KÖMÜR
REZERVLERİ OLAN BELLİ
BAŞLI ÜLKELER
Ülkeler
Kömür Rezervleri
(Milyar ton)
Amerika Birleşik Devletleri
235
Rusya Federasyonu
160
Çin
130
Avustralya
80
Hindistan
60
Güney Afrika
35
Kolombiya
10
Endonezya
5
2009 YILI KÖMÜR ÜRETİMİ
HIZI İLE BELLİ BAŞLI
ÜLKELERİN KALAN KÖMÜR
REZERVLERİ
Ülkeler
Kalan Kömür
Rezervi (Yıl)
Amerika Birleşik Devletleri
245
Rusya Federasyonu
527
Çin
38
Avustralya
186
Hindistan
105
Güney Afrika
122
Kolombiya
95
Endonezya
17
Sayı: 375 - Haziran 2011
47
Enerji
Dünyada elektrik enerjisinin günlük hayatta kullanılması 1878 yılına rastlıyor. İlk elektrik santralı ise 1882’de Londra’da hizmete giriyor. Türkiye’de de bir su değirmenine bağlanmış 2 kilovat gücündeki dinamosuyla elektrik üreten Tarsus’taki santralden sonra ilk termik santral Silahtarağa 1914’te hizmete giriyor. 1923 yılına kadar 33 megavat kurulu güce sahip olan Türkiye, bugün
859 kat artışla 28 bin 332 megavata ulaştı. 1923 yılında 45 milyon olan üretim de, 2 bin 727 kat ar-
2010 AVRUPA BİRLİĞİ
ELEKTRİK ÜRETİMİ VE ENERJİ
PROFİLİ (%)
Kömür kullanan termik santraller
Doğal gaz çevrim santralleri
Nükleer santraller
Hidroelektrik santraller (HES)
Rüzgâr kaynaklı santraller (RES)
Fuel-oil santralleri
Güneş santralleri, jeotermal santraller vb.
Sayı: 375 - Haziran 2011
48
26
24
15
15
10
6
4
tarak 122.7 milyar kilovat oldu. Bu rakamlar
Türkiye nüfusunun yüzde 99.9’unun elektrik
enerjisinden yararlandığını gösteriyor.
1935 yılında, Etibank, Maden Tetkik ve Arama (MTA) ve Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİEİ)
kuruluyor. Daha sonra İller Bankası ve Devlet Su İşleri (DSİ) devreye giriyor. Bu tarihte
kurulu güç 126.2 megavat, üretim 213 milyon kilovat, elektriklendirilmiş il merkezi sayısı da 43 olarak tespit ediliyor. 1948 yılında
Çatalağzı Termik Santralı (ÇATES) devreye giriyor ve 1952 yılında 66 kilovatlık bir iletim hattı ile İstanbul’a elektrik takviyesi yapılıyor.
1950’li yıllarda devlet ve özel sektör eliyle
santrallar yapılmaya ve işletilmeye başlanıyor. Bu tarihlerde Türkiye’nin kurulu gücü
407.8 megavata, üretimi ise 789.5 milyon kilovatsaate ulaşıyor. 1956 yılında üç önemli tesis ulusal elektrik sistemine bağlanıyor.
Bunlar; Adana yakınlarında Seyhan Barajı ve
HES, Ankara yakınlarındaki Sarıyar Barajı ve
HES ile Kütahya yakınlarındaki Tunçbilek Termik Santrali…
Santraller ve kurulu güç artıyor
1970 yılındaTürkiye Elektirki Kurumu (TEK) kurularak belediyeler ve İller Bankası dışında bütünlük sağlanıyor. Kurulu güç 2 bin 234.9 megavat iken üretim de 8.6 milyar kilovatsaate
yükseliyor. 1972 yılında, Türkiye’nin o güne kadar ki en büyük baraj ve HES'i olan Eskişehir
yakınlarındaki 300 megavat gücündeki Gökçekaya Barajı ve HES ile yine en büyük termik
santral projesi olan Seyitömer Termik Santrali devreye alınıyor. 1975 yılında Fırat Nehri
üzerindeki inşaa edilen Keban Barajı, bin 330
megavatlık kapasitesi ile o yıla kadar kurulan
tüm barajlı santrallerin toplamından daha
büyük kurulu güce sahip olarak hizmet vermeye başlıyor.
1970-1980 tarihleri arasındaki yıllarda, dünyadaki enerji krizinden Türkiye’de etkileniyor.
Termik santrallerin yakıtlarının, çoğunlukla dışa
bağımlı olmasından arz ve talep dengesi bozuluyor ve zorunlu enerji kısıtlamalarına gidiliyor. Bütün bu olumsuzluğa karşın, Türkiye kurulu gücü 1980 yılında 5 bin 118.7 megavat, üretimi de 23.3 milyar kilovatsaat değerine ulaşıyor. 1970 yılında toplam köy sayısının yüzde 7’si
elektriklendirilmişken, 1982 yılına gelindiğinde bu oran yüzde 61’e yükseliyor. Bu yıllarda bir
de Çayırhan Termik Santrali yapılıyor. İlk etapta 300 megavatlık iki ünite hizmete alınıyor. 2000
yılında iki ünite daha faliyete geçiyor.
TEK kuruluşundan 23 yıl sonra, çıkarılan
13.8.1993 gün ve 513 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile ilgisi devam etmek üzere özelleştirme kapsamına alınıyor. Bu düzenlemenin bir
devamı olarak da Bakanlar Kurulu’nun 93/4789
Sayılı Kararı ile Kurum” Türkiye Elektrik Üretim, İletim A.Ş. (TEAŞ)” ve “Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ)” adı altında iki ayrı iktisadi
devlet teşekkülüne ayrılıyor. 8 yıl sonra Bakanlar
Kurulu’nun 2 Mart 2001tarihli Resmi Gazete’de
yayınlanan 05.02.2001 tarih 2001/2026 sayılı kararı ile kurum, Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi, Elektrik Üretim Anonim Şirketi ve
Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi olacak şekilde üç ayrı iktisadi devlet teşekkülü olarak yeniden yapılandırılıyor.
TERMİK SANTRALLERİN BULUNDUKLARI YERLER
Enerji Türü
Fuel-oil
Taş kömürü
Linyit
Santralin Adı
Ambarlı, Hopa
Çatalağzı B1, B2
Afşin-Elbistan, Kangal 1-2, Seyitömer 1-4, Soma A, Soma B1-B6,
Tunçbilek A, Tunçbilek B, Çayırhan A, Yatağan, Orhaneli, Yeniköy 1-2,
Kemerköy 1 (Gökova), Kemerköy 2 (Gökova)
Motorin
Aliağa G.T.K.Ç.
Seyyar gaz türbini Bozcaada D., Marmara Adası D., Gökçeada G.T., Avşa Adası D.,
Erciyes-Van D., Ilıç D., Kemaliye D., Çukurca D., Gökçeada D.
Jeotermal
Kızıldere
Doğal gaz
Hamitabat 1-6, Hamitabat 1-6 (Tevsi), Ambarlı 1-6, Ambarlı K.Ç.1, 2, 3
Termik santrallerin ekonomik ömrü
TEAŞ’ın, 2000 yılının Eylül ayında hazırladığı "Türkiye Elektrik Sistemi ArzTalep Raporu" nun 23.
sayfasında "Kamu Termik Santrallerinin Yaşlılıklarına Göre Dağılımı" tablosu yer alıyor. Bu tabloda, termik santrallerde ekonomik ömrün 25 yıl olarak kabul edildiği belirtiliyor. Buna göre 2000
yılında kamu termik santrallerinin yüzde 11'i 30 yaşın üzerinde, yüzde 26'sı 25-30 yaş, yüzde 41'i
20-25 yaş sınırında görünüyor. Yarı ömrü, yani 15 yaşını geçmiş santraller ise mevcut kamu termik santrallerinin yüzde 67’sini oluşturuyor.
2005’e kadar geçen 5 yılda işletmeye katılan iki kamu termik santrali olan Afşin-Elbistan B ve Çan
Termik Santralleri de bu hesaba katıldığında kamu termik santrallerinin yüzde 22'si 30 yaşın üzerinde, yüzde 35'i 25-30 yaş, yüzde 57'si 20-25 yaş sınırında olduğu ortaya çıkıyor. Yarı ömrü, yani
15 yaşını geçmiş santraller ise mevcut kamu termik santrallerinin yüzde 70'ini oluşturuyor. Dolayısıyla, 2005 yılında kamu termik santrallerinin yarıdan fazlası ekonomik ömrünü yitirmiş ve üçte
ikisinden fazlası da yaşlılık sınırına girmiş. Enerjinin çeşitlendirilmesinde termik santrallerin geçmişten günümüze taşıdığı rol düşünüldüğünde, bu ortaya çıkan tablo gelecek açısından umut taşımıyor. Enerji sektörüne yatırım yapmayı düşünen ve bugüne kadar yatırım yapan özel sektör,
sadece termik santrale değil, hidroelektrik, nükleer, alternatif enerji gibi çeşitli kaynakları kullanacağı yatırımları da planlarına dahil ediyor.
Sayı: 375 - Haziran 2011
49
Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi
MUNICH FABRIC START FUARI MEMNUN ETTİ
Tekstil yetkilileri, “Fuarda organik
kumaşlar için ayrı bir yer ayrılmış
olması, Eco Village adında ziyaretçilere organik ürünler, ekolojik
üretim ve sertifikalar (GOTS, Textile Exchange, Oeko-Tex ve Bluesing gibi) hakkında bilgilerin verildiği ayrı bir sergi salonunun ayrılması bunun göstergesidir” dediler.
Sendikamızın yürüttüğü “Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi” kapsamında Munich Fabric Start Fuarı’na katılan Türk tekstil işletmeleri Münih’ten memnun döndü. 1-2 Şubat tarihleri arasında düzenlenen fuara katılan şirket yöneticileri fuardan kazanımlarla döndüklerini belirterek yeni ürünlerinin fuarda ilgi gördüğünü anlattılar. Fuara Pazarlama ve Satış Müdürü Doğan Filiz ve Gözde Barkan’dan oluşan iki kişilik ekiple katılan Bahariye Mensucat yöneticileri, 2012 ilkbaharyaz koleksiyonlarının çok beğenildiğini anlattılar. Bahariye Mensucat yetkilileri, “Üç gün süren
fuar boyunca standımızı çok sayıda firma ziyaret etti. Ayrıca standımızda Almanya’nın önde gelen tekstil firmalarından Candra ve diğer hali hazırda çalışmakta olduğumuz firmalar ile mevcut olan iş hacmini artırma konusunda görüştük. Yeni sezon üzerine de
müşterilerimizle görüş alışverişinde bulunduk” dediler.
Munich Fabric’e katılan firmalardan Pisa Tekstil ise fuara Serap Özel, Zehra Bayraktar ve Özgür Yıldırım’dan oluşan 3 kişilik ekiple gitti. Fuarda önümüzdeki yıla ait renk
trendleri hakkında bilgi edindiklerini anlatan Pisa Tekstil
yetkilileri, “Genelde fuarda canlı renkler (buz mavisi, limon
sarısı) hakimdi. Fuarda canlı renklerle yapılmış pamuk, viskon ve polyester kumaşlar ile çok karşılaştık. WGSN tarafından hazırlanan ‘ilkbahar-yaz 2012’ konulu panelde ve
Mudpie Desing tarafından sunulan seminerde 2012 sezonuna ait yeni eğilimleri inceleme fırsatı bulduk” şeklinde
konuştular. Fuarda yaptıkları gözlemler sonucu önümüzdeki dönemde ekolojik tekstilin giderek daha da artan öneme sahip olacağını gözlemlediklerini anlatan Pisa
Sayı: 375 - Haziran 2011
50
Bu arada 21-25 Ocak tarihleri
arasında Paris’te düzenlenen Maison&Objet Fuarı’na ziyaretçi olarak katılan Epengle Tekstil yetkilileri, fuarın verimli geçtiğini anlattılar. Murat Seçim ve Özlem
Atıl’ın katıldığı fuar hakkında bilgi veren Epengle yetkilileri, “Yılda
iki kez düzenlenen fuarda mobilya, aksesuar, mutfak, banyo, havlu, yatak odası ürünleri sergileniyor. Katılımcılar, yarattıkları trendler ve piyasaya sürdükleri renkler ile piyasaya yön veren firmalar. Fuarda yeni trendleri, renk ve
desenleri inceledik. Yapmış olduğumuz gözlemler ve incelemeler yeni koleksiyonlarımızın oluşturulmasında bize çok faydalı olacak” açıklamasında bulundular.
FUAR TAKVİMİ (TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL 2011)
TARİH
FUAR
TEMMUZ
05.07.2011-07.07.2011
Floransa (İtalya) Pitti Immagine Filati-Ev Tekstil ve Kumaş Fuarı
06.07.2011-08.07.2011
Berlin (Almanya) Bread and Butter-Tekstil Fuarı
09.07.2011-11.07.2011
Paris (Fransa) Interfiliere-Tekstil-Kumaş ve İç Giyim Fuarı
19.07.2011-21.07.2011
New York (ABD) TEXWORLD USA-Tekstil ve Kumaş Fuarı
19.07.2011-20.07.2011
New York (ABD) SPINEXPO-İplik ve Örme Kumaş Fuarı
20.07.2011-23.07.2011
Hannover (Almanya) Domotex-Halı ve Zemin Kaplamaları Fuarı
20.07.2011-23.07.2011
Dakka (Bangladeş) Textech International Expo-Tekstil ve Tekstil Makineleri Fuarı
20.07.2011-22.07.2011
Tokyo (Japonya) IFF-JFW International Fashion Fair-Giyim Fuarı
24.07.2011-26.07.2011
Düsseldorf (Almanya) CPD Signatures 2011-Moda Fuarı
27.07.2011-30.07.2011
Moskova (Rusya) Decotex-Kumaş ve Ev Tekstili Fuarı
AĞUSTOS
04.08.2011-06.08.2011
Londra (İngiltere) Pure-Pure&Premier-Womenswear And Accessories-Hazır Giyim Fuarı
08.08.2011-10.08.2011
Şikago (ABD) Chicago Collective-Erkek Hazır Giyim Fuarı
11.08.2011-14.08.2011
Kopenhag (Danimarka) CIFF-Copenhagen International Fashion Fair-Hazır Giyim ve Moda Fuarı
14.08.2011-16.08.2011
Birmingham (İngiltere) Moda UK-Hazır Giyim Fuarı
14.08.2011-16.08.2011
Dublin (İrlanda) Futura Fair-Bay Bayan, Çocuk Giyim Fuarı
17.08.2011-19.08.2011
Şanghay (Çin) Intertextile Shanghai Home Textiles-Ev Tekstili ve Kumaş Fuarı
20.08.2011-02.09.2011
Mumbai (Hindistan) Heimtextil India-Ev Tekstili Fuarı
22.08.2011-25.08.2011
Sao Paulo (Brezilya) Casa&Decoracao Show-Ev Tekstili ve Dekorasyon Fuarı
28.08.2011-30.08.2011
Melbourne (Avustralya) Fashion Exposed-Hazır Giyim Fuarı
EYLÜL
06.09.2011-08.09.2011
Şanghay (Çin) İplik ve Elyaf Fuarı
13.09.2011-15.09.2011
Milano (İtalya) Kumaş ve Aksesuarları Fuarı
14.09.2011-16.09.2011
Milano (İtalya) Intertex-Uluslararası Tekstil Fuarı
19.09.2011-22.09.2011
Paris (Fransa) Texworld-Tekstil Fuarı
20.09.2011-22.09.2011
Paris (Fransa) Premiere Vision Fuarı
20.09.2011-22.09.2011
Paris (Fransa) Expofil-İplik ve Elyaf Fuarı
20.09.2011-22.09.2011
Paris (Fransa) INDIGO-Tekstil Tasarım Fuarı
21.09.2011-23.09.2011
Moskova (Rusya) Heimtextil-Ev Tekstili ve Dekorasyon Fuarı
Sayı: 375 - Haziran 2011
51
Tasarım Dünyası
MODANIN FÜTÜRİSTİK VE ROMANTİK
TASARIMCISI: SIDDIK SÜREN
Avantgarde tasarımlarıyla adından söz ettiren Sıddık Süren, son koleksiyonuyla pozitif
bakış açısının hâkim olduğu markasını İstanbul’dan tüm dünyaya ‘İletme’-‘Transmitting’
için yola çıkıyor.
Modanın fütüristik ve romantik tasarımcısı Sıddık Süren,
cesur hayaller, avantgarde tasarımlar ile fark yaratmaya devam ediyor. Onu ilk kez Beyoğlu’ndaki showroom’unu açmaya hazırlandığı sıralarda, 2008 Mayıs ayında, tanımıştım. İstiklal Caddesi’ndeki tarihin haşmetini
taşıyan binaya taşınma telaşını yaşayan Süren, o yoğun
günlerinde bile son derece kibar, düşünceli ve uyumluydu.
Ben ise onun şanslı komşusuydum. Taşınır taşınmaz kapımızı çalıp tanışan, kendi showroom’una davet eden kısacası bu zamanda bulunması çok zor mükemmel bir
komşumuz vardı artık! Daha sonraları ise onun herkesi birer stil ikonu yapacak koleksiyonlarıyla tanıştık.
neminden kalma Aynur Sultan Konağı’nda Sıddık Süren markası tutkunlarıyla buluştu.
Aynur Sultan Konağı’nda moda,
tasarım ve sanat buluşması
Yeni koleksiyon-İletme
O yıldan bu yana adını bir marka haline dönüştürdü. İstiklal Caddesi’nin ardından Bağdat Caddesi’nde de mağazasını açtı. Son olarak ise Üsküdar’da da Osmanlı dö-
Sayı: 375 - Haziran 2011
52
Modacı tasarımlarının yanı sıra uluslararası alanda marka ve tasarım
danışmanlığı, kreatif direktörlük de yapıyor. Aynur Sultan Konağı’nı ise
moda, tasarım ve sanat camiasının ortak kullanımına açmayı hedefliyor. Burada seminer, atölye çalışması ve
sergiler düzenleyecek.
Yeni koleksiyonu İletme-Transmitting
ise mutlaka görülmeli. “Yenilenmek
ve farklılaşmak için uzaklaşmak, kendini aşmak için yalnızlaşmak, çıkış
Aylin SARAÇOĞLU
yapmak için ise bir adım geride durmak gerekiyor” düşüncesinden hareketle oluşturduğu koleksiyonu ile geçmişin ilkel derinliklerindeki köklerin, insan icadı teknolojik geleceğe
iletilmesini konu ediyor.
Tasarımlarında rahatlık ve iyimserlik duygusu ön planda. Pozitif bakış açısının hâkim olduğu markasını İstanbul’dan tüm dünyaya ‘iletme’- ‘transmitting’ için yola çıkıyor.
Grafik desenlerde geometrik şeritler, giysilerde
büyük ceketler, pijama hissi veren rahat pantolonlar, özel el tezgâhlarında dokunan kumaşlar görülüyor.
Şehirli modernlik
Gerçekten değişim isteyenler için fonksiyonel
bir tarz hâkim. Doğaya yaklaşma ve yaşamı devam ettirme arayışı, ilham veren kaynakları.
Koleksiyonda dikkat çeken renkler ise koyu
gri, koyu kahve, toprak tonları, doğa renkleri
bej, kırmızının en doğal tonları, siyah beyaz
kontrastlar ile güneş ışığı pırıltısı veren gold sarısı… Şehirli modernlik koleksiyonu temsil ediyor.
Süren tam bir İstanbul aşığı. İstanbul’un ve İstanbul’un tarihsel zenginliğinin ona çok şey kattığına inanıyor: “Uluslararası çalışmalar yapmış olsam da kendi yaşadığım şehir olan İstanbul’un benim için yeri ayrıdır. Doğa, tarih,
eski ve yeninin bir arada olması, kaos, farklı dinler… bütün bu öğelerde tasarımcıyı çeken karşıtlıklar var. Buradaki hareketlilik, insanların
canlılığı benim kendi pozitif enerjimle de örtüşüyor. Kültür ve enerjinin yaratıcılıkla iç içe
geçmiş olması beni çok çekiyor.”
1989 Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu. Modern sanatlar üzerine yaptığı araştırmalar ve etkilendiği Picasso, Matisse gibi ressamların ve Philippe
Stark’ın etkisiyle oluşturduğu kendi politik, felsefi ve toplumsal duruşunu koleksiyonlarında sergiliyor.
Tasarım macerasına ayakkabı tasarımları ile
başlayan Süren, önde gelen markalara yaptığı tasarımlar ile çeşitli ödüller aldı. Deri Günleri, İstanbul Moda Günleri, Premiere Vision, ISPO, CPD gibi uluslararası fuarlara özel olarak davet edilen, ödüller kazanan bir isim olarak dikkat çekti.
2003 yılından itibaren avantgarde tarzda oluşturduğu ilk kadın koleksiyonu, Sıddık Süren İstanbul markası altında uluslararası arenada rekabet eden pek çok koleksiyon izledi.
Çok yönlü, çok başarılı, çok çalışkan kişiliğiyle hedefine doğru hızla ilerliyor. İstanbul çıkışlı bir dünya markası olmak… Markasını, uluslararası moda alanında hak ettiği değerlere taşımak…
Sayı: 375 - Haziran 2011
53
Kültür-Sanat
SİNEMALARDA NE VAR, NE YOK...
ÇILGIN EKİPLE
BİR BULUŞMA DAHA
İlki beğeniyle izlenen “Felekten
Bir Gece” komedisinin devamı
çekildi. “Felekten Bir Gece
Daha” (The Hangover II), sinemalarımızda 3 Haziran’da vizyona giriyor. Todd Phillips’in yönettiği
filmde; Bradley Cooper, Ed Helms, Zach Galifianakis ve Justin Bartha
oynuyor. Filmde ayrıca; Ken Jeong, Jeffrey Tambor ve Mike Tyson da
küçük rollerde yer alıyor. “Felekten Bir Gece Daha”da Phil (Bradley Cooper), Stu (Ed Helms), Alan (Zach Galifianakis) ve Doug (Justin Bartha),
Stu’nun düğünü için Tayland’a giderler. Las Vegas’taki unutulmaz bekarlığa veda partisinden sonra Stu işini şansa bırakmayıp sakin bir düğün öncesi kahvaltısı yapmayı tercih eder. Ancak her zaman her şey planlandığı gibi gitmeyebilir... Vegas’ta olan Vegas’ta kalabilir ama Bangkok’ta olanlar hayal bile edilemez.
GERİLİM SEVENLERE
“SUPER 8”
Yapımcılığını Steven Spielberg’ün üstlendiği “Super 8”,
bu ay sinemalarımızda vizyona girecek filmler arasında
yer alıyor. J. J. Abrams’ın yazıp yönettiği filmin oyuncu kadrosunda; Kyle Chandler, Elle
Fanning, Joel Courtney, Gabriel Basso, Noah Emmerich,
Ron Eldard, Riley Griffiths,
Ryan Lee ve Zach Mills var,
“Super 8”in öyküsü şöyle: Küçük bir Ohio kasabasındaki
bir grup arkadaş 1979’un yazında bir süper 8 filmi yaparlarken felaket bir tren kazasına tanık olurlar ve bunun bir kaza olmadığından şüphelenirler. Kazadan kısa bir süre sonra kasabada sıra dışı kaybolmalar ve açıklanamayan olaylar meydana gelmeye başlar. Kasabanın şerif yardımcısı gerçeği ortaya çıkarmaya çalışır. Hiçbirinin hayal edemeyeceği kadar dehşet verici bir şey vardır.
MEL GIBSON VE
KUKLASI
İki Oscar sahibi Jodie Foster yönetip oynadığı “The Beaver”, sinemalarımızda 17 Haziran’da vizyona giriyor. Filmde Foster’a Oscarlı oyuncu Mel Gibson eşlik ediyor. “The Beaver”, ailesini yeniden keşfe çıkan
ve hayatına baştan başlayan bir adamın duygu yüklü hikâyesini anlatıyor. Filmin diğer önemli rollerinde; Anton Yelchin, Jennifer Lawrence, Cherry Jones rol alıyor. “The Beaver”da; kendi şeytanlarıyla boğuşmakta olan Walter Black, bir zamanlar başarılı bir oyuncak üretimcisi ve iyi bir aile babası olan, şimdilerdeyse depresyonla boğuşan
bir adam. Her yolu denese de eski haline dönemeyen Walter’ın hayatı bir el kuklası kunduzun hayatına girmesiyle değişir. Filmin en can alıcı öğelerinden biri kuklanın kendisi ve sadece karakterleri değil
oyuncuları da nasıl etkilediği. Özellikle de Mel Gibson’ı. Gibson tüm enerjisini rolün bu kısmına verdi. Çekimler başladığında kunduz psikolojisine tamamen bürünebilir hale gelmişti, kuklaya kattığı inanılmaz seslendirme ile tamamen hakim olmuştu. Gibson şöyle anlatıyor, “elinizde
tüylü bir kuklayla, sizin yerinize onun konuşmasına izin verme dinamiği kişiye aslında bir özgürlük de sağlıyor ve garip bir biçimde bir büyüsü de var. Çünkü ne dediği hakkında endişelenmeyecek kadar rahat oluyorsunuz; kukla sizin üzerinizden bir deha sergileyebilir ya da
siz kukla üzerinden bir dehaya ulaşabilirsiniz.”
Sayı: 375 - Haziran 2011
54
KİTAP KURTLARI İÇİN...
İNCİROĞLU’NDAN ESNEK ÇALIŞMA
UYGULAMALARI
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdür Yardımcısı Lütfi İnciroğlu’nun “Çalışma Hayatında Esnek Çalışma Uygulamaları” adlı kitabı Legal Kitapevi tarafından yayınlandı. İnciroğlu’nun Legal Kitapevi tarafından yayınlanmış ‘Güncel Yargıtay Kararları Işığında Açıklamalı Yeni İş Kanunu’, ‘Yeni İş Hukuku Uygulaması’ ve ‘İş Sağlığı ve Güvenliği’nde İşçi ve İşverenin Hukuki ve Cezai Sorumlulukları’ adlı üç kitap çalışması daha bulunuyor. İşletmelerin küreselleşme dolayısıyla uluslararası arenada rekabet edebilmeleri ve varlıklarını idame ettirebilmelerinin çalışma tür ve biçimlerinde yeni yöntemler belirleme ihtiyacı doğurduğunu dile getiren İnciroğlu, yeni kitabı hakkında şunları söylüyor: “Çalışma hayatındaki değişiklik anlayışı, çalışanların sosyal arzuları ile işletmelerin zorunlulukları arasındaki dengeyi sağlamaya dönük yeni esnek çalışma biçimlerini ortaya çıkarmıştır.
Bu çalışma ile esnek çalışmanın iş mevzuatında düzenlenme ihtiyacının gerekçeleri, tanımı, tür ve biçimleri, uygulamadaki yeri, bu iş ilişkisinden doğan haklar ve bu hakların nitelikleri açıklanacaktır.”
BİR DEVRİMİN RUHU:
BEGÜM
Okurların “Saraydan Sürgüne” ve “Toprağımızın Kokusu” kitaplarıyla tanıdığı Kenize Mourad, bu kez 1856 yılında ülkenin büyük bölümünün mutlak hakimi olan
İngiliz Batı Hint Kumpanyası’nın, Kuzey Hindistan’ın en zengin devleti bağımsız
Awadh’ı ilhak etmeye ve bu devletin kralını sürgüne göndermeye kalkmasıyla
yol açtığı büyük bir ayaklanmayı anlatıyor. Ayaklanmanın liderliğini kralın dördüncü karısının üstlendiği olayı konu alan kitabın adı “Begüm-Bir Devrimin Ruhu”.
“Begüm” fazla tanınmayan ama cesareti ve kahramanlığıyla Hindistan’ın bağımsılık
savaşında ilk adımı atan bu benzersiz kadını daha yakından tanıtıyor okura. Awadh
Krallığı’nın başkenti olan, ihtişamı ve farklı toplumların uyumlu yaşamları nedeniyle “Altın ve Gümüş Şehir” olarak tanınan Lucknow bu ilk bağımsızlığın merkezi oluyor; en acımasız katliamlar, en inanılmaz yiğitlikler, en iğrenç ihanetler
ve aşkların en umutsuzu burada yaşanıyor.
DAHA BAŞARILI
MÜLAKATLAR İÇİN
Hatalı seçim kararı sadece organizasyonların ürün ve hizmet kalitesini olumsuz etkilemekle kalmaz, aynı zamanda yöneticinin, bölümün ve kurumun başarısına da gölge düşürür. Etkin mülakat yapmaksa bilgi ve beceri gerektirir.
Mülakat konusunda bilginizi artırmak istiyorsanız, Nurdan Akalın Terazi’nin kaleme aldığı “Mülakat Ustalık İster” tam size göre. Kitap; mülakatta ne tür sorular sorulabilir, hangi tür sorulardan kaçınmak gerekir, hangi tekniğe göre soru
sormak gerekir, görüşme sırasında en uygun davranışlar nelerdir, görüşme yapanın söylem ve davranışları adayı nasıl etkiler, görüşme öncesi hazırlık kapsamında neler yapılmalı gibi sorulara yanıt arıyor. Yazarın akademik bilgisini
tecrübesi ve araştırmalarıyla harmanladığı “Mülakat Ustalık İster”, iş dünyasının tüm aktörleri için yararlı bir kaynak kitap.
Sayı: 375 - Haziran 2011
55
Kültür-Sanat
SERGİLERİ GEZERKEN...
KADININ “MASUM SURETLER”İ
İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nde simge olarak kullandığı sessiz suretlerle zamansız ve mekansız öyküler yaratan Lale Tara’nın
yeni sergisi “Masum Suretler” açılıyor. 1 Haziran- 4 Eylül tarihleri
arasında sürecek olan serginin küratörü Engin Özendes. Lale Tara,
“Masum Suretler” başlıklı son fotoğraf sergisinde izleyiciyi, “Hayal
mekân ve hayal zamanda kurgulanmış, alternatif gerçeklik, umut ve
düş kırıklığı üzerine bir öyküyü izlemek üzere farklı bir dünyaya davet ettiğini” belirtiyor. Bu sergisiyle, Canlı/Live, Hello Earth Goodbye ve Doppelgaenger (RUI) sergilerinin izleğini sürdüren Lale Tara,
suretlere dair öykülerine yenisini ekliyor. Seyirciyi özellikle Rönesans
resminde çok belirgin olarak işlenen anne ve çocuk temasına bambaşka bir gözle bakmaya çağırıyor. Sanatçı, fotoğrafladığı suretlerine yine masalsı, doğaüstü nitelikler kazandırıyor. Bu olağanüstü yolculukta kadının, anne ve cinsel imge olarak görselleştiği yanlar arasında bağlantılar kuruluyor. Anne ve oğlu, gerçekle düşün iç içe geçtiği görüntülerde, izleyicide yeni hikâyelerin yaratılmasına olanak sağlayan bir öykü sunuyor. Fotoğraftaki iki yolcu aniden başka bir boyutta, farklı mekânlarda belirirken, zaman ve mekâna ait doğrularımızı çapraşıklaştırıp, kadın ve kutsal tanımlarını suretler üzerinden yeniden düşündürerek, ardında yanıtlanacak
başka sorular bırakıyor. Lale Tara, görüntülediği suretlerin, farklı mekân ve zamanlarda, gerçekçi hal ve
ifadeleriyle, alternatif bir gerçekliği direttiklerini vurguluyor. Küratör Engin Özendes, Lale Tara’nın “Masum Suretler” adlı son fotoğraf serisinde izleyiciyi, mekanı ve zamanı ortadan kaldıran bir anlatımla baş
başa bıraktığını ve suretlerle yeni öyküler yarattığını belirtiyor. Lale Tara’nın terk edilmiş, eski mekanlarda bulduğu büyüleyici atmosferi, kullandığı olağanüstü ışıkla yansıttığına değinen Engin Özendes, “Öykü
devam ederken mekan, bir eski fabrikada, terk edilmiş bir tren istasyonunda, eski bir kütüphanede, yıkık bir kilisede kendi bilinmezliğini sürdürüyor” diyor.
TASARIM MERAKLILARI HAAZ ART’TA BULUŞUYOR
Bu sene Milano Tasarım Haftası’nın en çok konuşulan isimlerinden biri olan “Torafu Architects”, İstanbul’un ilk tasarım galerisi Haaz Art&Design Gallery’yi bahar ve yazın renkleriyle canlandırıyor. Haaz Art&Design Gallery’nin ev sahipliğini yapacağı “Airvase” isimli sergi, 7 Haziran Salı akşamı itibariyle 3 hafta boyunca devam ederek İstanbullular’ın beğenisine sunuluyor. Şekilden şekle giren rengarenk vazolardan oluşan bir enstalasyon ile Haaz Art&Design Gallery’de
hayat bulacak olan sergi, “Airvase” isimli vazolardan oluşuyor. “Airvase” havayı içine alan file şeklinde çok fonksiyonlu bir vazo olmasının yanı sıra isteğinize göre ister çiçeklerinizin yeni saksısı, ister mumluğunuz, ister hediye paketi
ya da şarap şişenizin kılıfı olabilir. 2004 yılında Koichi Suzuno ve Shinya Kamuro tarafından kurulan Torafu Architects, tasarıma olan mimari yaklaşımlarıyla
tanınıyor. İstanbul’un kendilerine ilham veren bir şehir olduğunu söyleyen Shinya Kamuro, bu muhteşem şehre, özel bir sergi ile gelmek istediklerini ve Haaz Art&Design Gallery’nin kurucusu Murat Patavi ile Milano’daki
şovları sırasında tanıştıklarından beri kendilerine çok heyecan veren bu tasarım üssünde gerçekleştirecekleri sergi için çalıştıklarını dile getiriyor.
Sayı: 375 - Haziran 2011
56
ETKİNLİKLERDEN...
AKBANK ODA YOLCULUĞA ÇIKIYOR
Üç yıl üst üste Uluslararası Müzik Festivali’ne davet edilen Akbank Oda Orkestrası bu kez, festivalin teması “Yolculuk” ile Liszt’in 200. doğum yıldönümünü bir araya getiriyor. Müzik Festivali kapsamında 16 Haziran akşamı Aya İrini’de müzikseverlerle bir araya gelecek olan orkestranın konseri saat 20.00’de başlıyor. Konserin ilk yarısında Beethoven önce Atina’nın harabelerine doğru
yola çıkıyor. Dev bestecinin eserlerinin yorumcuları arasında kırk yılı aşkın bir süredir zirvede olan
Stephen Kovacevich, dördüncü piyano konçertosu ile beşinci kez Akbank Oda Orkestrası’nın konuğu oluyor. Yaşayan bestecilerimiz arasında en saygın yer şüphesiz, bu yıl 90. yaşını kutlayan İlhan Usmanbaş’a ait. Çağdaş müzik alanında ülkemizde ayrıcalıklı bir yeri olan Akbank Oda Orkestrası, bestecinin “Orkestra için Konçertosu”na ilk defa hayat veriyor.
YAZ KONSERLERİ BAŞLIYOR
TNT’nin ana sponsorluğunda, MAP İletişim, Atlantis Yapım ve Kirli Kedi Organizasyon tarafından düzenlenen “TNT
Yaz Konserleri 2011”, 07-17 Haziran tarihleri arasında Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda gerçekleşecek. Ajda Pekkan, Abba, ADA Müzik 25. Yıl, Bülent Ortaçgil, Ferhat Göçer, Goran Bregoviç, Kenan Doğulu
ve Serdar Ortaç’ın yer alacağı “TNT Yaz Konserleri 2011” yerli ve yabancı birçok sanatçıyı bir araya getirerek yazın ilk günlerinde müzik şöleni yaşatacak. Türkiye’nin Süperstarı Ajda Pekkan, 7 Haziran Salı günü Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda muhteşem bir konser vermeye hazırlanıyor. Yeni albümünün şarkılarını
ilk defa o gece Açıkhava’da seslendirecek olan Süperstar, Sinan Akçıl, Ozan Doğulu gibi sürpriz isimlerle yapacağı düetlerle ve sahne şovlarıyla konuklarına unutamayacakları saatler yaşatacak. Dünyayı kasıp kavuran efsane “Abba” grubunun eski üyeleri saksafon ve flütte Ulf Anders Hilmer Andersson ve gitarda Mats Sture Ronander önderliğindeki “Abba The Show”, hayranlık uyandıran gösterileriyle ikinci kez İstanbul’da müzikseverlerle buluşacak. “Abba The Show” 8 Haziran günü dinlenebilecek. Türkiye’nin en köklü bağımsız müzik firmalarından ADA Müzik, 25. yılını 9 Haziran’da Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda gerçekleştirilecek görkemli bir konserle kutlayacak. İşte, geçtiğimiz 25 yıl boyunca yolu bu ‘okul’dan ‘bir şekilde’ geçmiş Bülent Ortaçgil, Zuhal Olcay, Grup
Gündoğarken, Yeni Türkü, Hüsnü Arkan, Mor ve Ötesi, Birsen Tezer, Bulutsuzluk Özlemi, Jehan Barbur, Mavi Işıklar,
Replikas, Gürol Ağırbaş gibi sanatçılar kendilerine katılacak sürpriz isimlerle birlikte ‘ADA’yı çeyrek geçe’ başlıklı konserde bir araya gelecekler. Yaz konserlerinde ayrıca Bülent Ortaçgil 10 Haziran’da, Ferhat Göçer 11 Haziran’da, Goran Bregovic 14 Haziran’da, Kenan Doğulu 15 Haziran’da, Serdar Ortaç ise 16 Haziran’da sahne alacak.
ENKA’DA YAZ SEZONU FAZIL SAY İLE BAŞLIYOR
Enka Kültür Sanat, 23. Yıl Yaz Etkinlikleri ile sanatı açıkhavaya taşımaya hazırlanıyor. Enka Eşref Denizhan Açıkhava Tiyatrosu, 18 Haziran - 20 Temmuz tarihleri arasında 3 konser, 5 tiyatro oyunu ve 2 özel performansa evsahipliği yapıyor. Enka Kültür Sanat 23. Yıl Yaz Etkinlikleri; “Fazıl Say ve Arkadaşları”nın konseriyle başlıyor. Açılış konserinde; Fazıl Say, Borusan Woodwinds Quintett (Bülent Evcil / Flüt, Ferhat Ali Göksel / Klarnet, Cem Akçora / Korno, Sezai Kocabıyık / Obua, Selim Aykal / Fagot), Terci-Korad Gitar İkilisi (Kürşad Terci ve Kağan Korad) ve Yaşar Üniversitesi Oda Müziği Topluluğu’nun (Mehmet Yasemin / Keman, İsmail Başaran / Keman, Pınar Dinçer / Viyola, Serdar Mamaç / Çello, Kürşad Ant / Kontrabas) vereceği konserle gerçekleştiriliyor. Konserde
Say’ın yeni eserinin Türkiye prömiyeri de yapılıyor. Kültür Sanat 23. Yıl Yaz Etkinlikleri, Fazıl Say’ın yanı sıra Kardeş Türküler ile Arto Tunçboyacıyan ve Luis Ernesto Gomez & La Descarga’nın konserine de ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Açıkhava Tiyatrosu’nda Kardeş Türküler ile Arto Tunçboyacıyan 24 Haziran’da, Luis Ernesto Gomez ile La
Descarga’nın “Big Band Salsa”sı ise 8 Temmuz’da izlenebiliyor.
Sayı: 375 - Haziran 2011
57
Gezi
MİSTİK EGE’YE YOLCULUK; FOÇA…
Fokları ve Karataş’ı ile gidip dönmeme hissi uyandırıyor
Foça… Siren Kayalıkları, Beş Kapılar Kalesi ve Şeytan
Hamamı ile Foça, tarih, kültür, medeniyet, sanat ilçesi.
Turizm, huzur, hikaye ve kaçamaktır Foça… Şehrin stresinden uzak, huzur dolu bir cennet arıyorsanız Foça tam da size göre. Uzun süre yolculuk yapmanıza gerek kalmadan ulaşabildiğiniz
bu şirin ilçe burnunuza hâlâ eski hayatların kokusunu hissettiriyor. İzmir’in gidip dönmeme arzusunu doğuran bu cennet ilçesinde gezmek, tatmak, hissetmek, koklamak size hayatın farklı bir
boyutunu yaşatacak.
Mısır’dan İyonya’ya tarihi bir ticaretin hikayesi
Eski Foçalıların simgesi horozken, şimdilerde Karataş simge olduğunu kanıtlar biçimde duruyor. Efsane kulaklarımıza Foça’ya gidenlerin Karataş’a ayak bastıktan sonra bir daha dönemediklerini fısıldasa da gidenlerin dönmek istememesi için birçok sebep var
burada. En güzel koyları ve plajları görmek istiyorsanız eski Foça’dan
yeni Foça’ya uzanan yol boyunca seyahat etmenizi tavsiye ederiz.
Türkiye’nin birçok kıyısında görebileceğiniz, denizin aşındırdığı kayalıkların belki de en anlamlısı çıkıyor Foça’da karşımıza. Phokaia'nın kalıntıları üzerine kurulmuş, yeraltında birçok tarihi döneme ait eserlerin bulunduğu bu tarih kokan sokaklarda gezerken
kendinizi zaman makinesine girmiş gibi hissedebilirsiniz. Eskinin
efsane denizcilerini barındıran ilçe, bize Mısır’dan İyonya’ya tarihi
bir ticaretin hikâyesini anlatıyor. Bastığınız her toprak parçası size
Sayı: 375 - Haziran 2011
58
buralarda yüzyıllar önce yaşam olduğu ve bunun etkisinin hâlâ sürdüğü hissini veriyor. Foça’da yaşayanlar Ege’nin sıcaklığını içine fazlasıyla sindirmiş. Öyle ki çalacağınız her kapının ardında sizi güler yüzlü insanların
karşılayacağından
şüpheniz olmasın.
Türk insanının misafirperver özelliği
tüm Ege’yi kuşatmış durumda. İnsanların güler yüzlü tavırları dikkati
çekiyor. Foça’ya gidince sizin de bu
durumdan etkileneceğinize ve mutluluğun sizin de yüzünüze
yansıyacağına hiç şüphemiz yok. Phokaia,
adalarında yaşayan foklardan adını alıyor.
Usta denizciliklerinin yanı sıra mühendislikteki
başarılarıyla da bilinir Phokaialılar… Öyle ki bu
başarıları sayesinde Ege, Akdeniz ve Karadeniz'e birçok koloni kurarlar. Foçalıların tarihte bildiğimiz en önemli kolonilerinden bazıları ise şöyle; Karadeniz'deki Amysos (şimdiki
Samsun), Çanakkale Boğazı'ndaki Lampsakos
(şimdiki Lapseki), Midilli Adası'nda Methymna (şimdiki Molyvoz) ve Avrupa’daki Elea (şimdiki Velia).
Denizcilik, mühendislik yanında bir özellikleri daha bulunur Phokaialıların. O da İyonya'da,
doğal altın-gümüş karışımı kullanarak "elektron" sikkeyi tarihte ilk defa bastırmalarıdır. Bu
başarıları sayesinde dönemin birçok uygarlığını etkilemiş, Anadolu’ya çekmişlerdir. Öyle
ki Cenevizliler şimdiki Yenifoça'yı ilk kuranlardandır.
Birçok medeniyete ev sahipliği yaptığı için
Foça, önemli bir arkeolojik merkez haline
gelmiştir. 1953 yılında başlayıp günümüze
kadar aralıksız devam eden kazılarda, Helenistik dönemden kalan tiyatro, Athena
Tapınağı ve Kutsal Alanı, Liman Kutsal Alanı ile Pers Anıt Mezarı başarıyla ortaya çıkarılmıştır.
Festivallerin sembolüdür
Akdeniz Fokları
Bölgenin en önemli sembollerindendir Akdeniz Fokları… Sayıları giderek azalan bu sevimli
hayvanlar Foça’da halen kendilerine yaşam alanı bulmaktadır. Ayrıca Akdeniz fokları kentte
her yıl yaz aylarında düzenlenen festivallerin
de önemli bir sembolü haline gelmiştir. Soyları tükenmek üzere olan foklar, özel koruma
altındadır ve avlanmak kesinlikle yasaktır.
Yaz kış misafiri eksik olmayan bu şirin ilçe poyrazın da etkisiyle her daim temiz havasıyla bilinir. Doğallığından bir şey kaybetmemiş bu güzel ilçeye doğru yolculuk yapmakta fayda var.
Ne yenir? Foça her bakımdan bir deniz ve balık ilçesi... Burada mevsimine göre her türlü balık bulmanız mümkün... Yöresel balık yemekleri de mevcut. Sarımsaklı yoğurt sosu
dökülerek yenilen kupa balığı bunlara bir örnek... Balıkla yoğurdu bir arada duyunca, insan biraz tereddüt etse de Yoğurtlu Kupa, Foça’nın spesiyali... Ayrıca Foça’ya gitmişken
Foça şarabının tadına bakmanızı öneriyoruz.
Foça'da balık yemenin çok başka yolları var.
Restoranlarda yiyeceğiniz balıkların tadı ayrıdır ama Foça balıkları, mangalda da bir güzel olur. Gün batımında, o muhteşem kızıl
renkler altında alacağınız keyfi tarif etmek
mümkün değil.
MUTLAKA GÖRMELİSİNİZ
Siren Kayalıkları: Fok balıklarını andıran adacıklardan oluşan bu kayalıkların en büyüğü Orak Adası kayalıklarıdır.
Homeros destanında yer alır ve yolunu
şaşıran gemilerin çarptıkları kayalıklar olarak söz edilir. Fok balıklarını andıran adacıklardan oluşan bu kayalıkların en büyüğü Orak Adası kayalıklarıdır.
Şeytan Hamamı: Çan tepesinin eteğinde yer alan ve kaya mezar tipinde olan yapı, Şeytan Hamamı olarak bilinmektedir. İlçe merkezine 2 km uzaklıkta olan bu eşsiz güzelliği görmelisiniz.
Taş Ev: Foça'ya 10 km kala yol kenarında yükselen bu kaya anıt mezarı, yarı
yontulmuş şekildedir. Pers etkisinde inşa
edilen yapı Lykia- Lydia geleneğinde inşa
edilmiş olup, M.Ö.4. yüzyıla tarihlenmektedir.
Beşkapılar Kalesi: Bu antik Kale
Michel Paleoloc tarafından 1275 yılında Cenevizli Manuel Zacharna'ya verilmiş ve zaman içerisinde Cenevizliler tarafından surları onarılmıştır. Phokaia'nın 1455 yılında Osmanlı topraklarına katılmasından sonra surlar onarılarak bugün dokuz tanesini ayırt edebileceğimiz kulelerle donatılmıştır.
Dış Kale: Foça'nın güney batısındaki 'Kale Burnu'nda 'Dış Kale ya da
Ceneviz Kalesi' diye anılan kale, kaynaklara göre 1678 yılında bölgeyi korumak için stratejik bir noktada, Osmanlılar tarafından, bir boğazkesen
olarak yapılmıştır. Bir burun üzerinde
yer alan Kale, doğuda savunma amacıyla
anakaradan büyük bir hendekle ayrılmıştır. Sualtı arkeolojik araştırmaları sırasında kalenin açıklarında denizin dibinde taş gülleler bulunmuştur. Bu güllelerin, kaleden düşman gemilerine mancınıkla
atılmış olduğu düşünülmektedir.
Bir efsaneye göre… Tarihçi Homeros, Siren Kayalıkları’ndan söz eder. Homeros’a göre, Siren Kayalıkları’ndan geçen Odysseia, ıslığa benzeyen gizemli
sesler çıkaran kayalıkların çağrısından çok etkilenmiş. Tayfalarının bu karşı konulmaz davetten etkilenip duraklamamaları için de kulaklarına mum peteği tıkamış. Siren Kayalıkları bugün, nesilleri tükenmek üzere olan Akdeniz Foklarının barınma yeri
olması nedeniyle koruma bölgesi ilan edilmiştir.
Sayı: 375 - Haziran 2011
59
Medyadan Yansımalar
TEKSTİL & TEKNİK
Sayı: 375 - Haziran 2011
Mayıs 2011
60
DÜNYA
23 Mayıs
Sayı: 375 - Haziran 2011
61
Summaries in English
EVTEKS ASSERTS ITSELF FURTHER
WITH A RECORD-BREAKING VISITOR TURNOUT
Steadily moving forward to become the
biggest fair in the world, Turkey’s largest fair
complex, Evteks, brought textile manufacturers together for the seventeenth time this
year. The 17th Annual Istanbul Home Textiles Fair (Evteks-2011) this year enjoyed the
participation of about 1000 companies, 160
of which were international participants. The
fair was held at CNR Expo on May 18-22. Set
up on an area of 120,000 m2, the event broke a record with its visitor turnout of 116,000,
of which 31,000 were international guests.
Speaking at the fair, which was organized
through the cooperation of the Undersecreteriat of Foreign Trade (DTM), the Association of Turkish Home Textile Industrialists
and Businessmen (TETSİAD), the Union of
Uludağ Textile Exporters (UTİB) and KOSGEB
(Small- and Medium-Sized Industry Development and Support Administration), TETSİAD (Association of Turkish Home Textile Industrialists and Businessmen) Chairman Yaşar Küçükçalık commented, “In terms of the
number of visitors, Evteks is the second largest textile fair in the world.” Explaining that
home textiles were also influenced by developments in Turkey, Küçükçalık said that
this sector was in fact an important indicator of Turkey’s growth. Küçükçalık stated,
“The cooperative efforts of the government
Sayı: 375 - Haziran 2011
62
and the business community will carry the
fair even further.”
Attracting a great deal of attention, the Evteks Fair drew in companies that came forward with many new and interesting products.
Companies that came away very satisfied from
the busy five-day event, later shared their impressions and experiences. Broderi Narin, ErFun Tekstil, Birlik Mensucat, Lüks Kadife, Bezci Tekstil, Küçükçalık, Genel Tekstil, Epengle
executives expressed their satisfaction with
the fair, raising the bar on their growth targets. Many interesting and new products competed for the attention and succeeded in collecting orders from leading buyers from all
over the world, including La Rosa Home Collection and Daniel Hechter Home (Germany),
StyleTrade (Finland), El Corte Ingles (Spain),
Manor (Switzerland), Iran Merinos (Iran),
Decostar S.A. and Roditi Maria (Greece),
ADM Baches and -Moens BVBA (Belgium),
Stefan Zweig (Austria), Kotex (Bulgaria), Modern (Egypt), and Gazzaz, La Masion Simons
Inc, Al Moussawi Trading Co. (Saudi Arabia).
Also attracting great interest at the fair was
the series of panel discussions that were part
of the “Trend Seminars” that featured worldrenowned designers Karim Rashid and Defne Koz.
Compared to the year before, international participation in this year’s fair showed an
increase of over 45%. Gruppo, Carillo, Algemene, Enzo, Degli, Angiuoni and Novatex were
among the major international companies that
set up stands at Evteks.
Besides the interest shown in the fair by
Germany, Italy, Iran, Greece and Russia, the
Evteks Fair attracted a striking turnout of buyers from Iraq, Jordan, Saudi Arabia, the United Arab Emirates, the United Kingdom,
France, Ukraine and Syria. Also represented
were Japanese companies that are now
choosing to buy home textiles from Turkey because of their disappointment with China’s rising prices and decreasing quality.
EXPECTATIONS OF TEXTILE MACHINERY
MANUFACTURERS IN 2011 ARE POSITIVE
The Textile Machinery Workshop of the
ITMF (International Textile Manufacturers
Federation), traditionally held every year with
the participation of ITMF honorary officers
and the leading textile machinery manufacturers in the world, was hosted this year
by VDMA-the German Machinery Association on May 5-6, 2011 under the leadership of
Bashir Ali Mohammed, ITMF President.
High-level executives and company owners
from 31 different enterprises, including Uster, Trützschler, Mayer, Picanol, Dornier, and
Brückner, participated in the event. Reflecting a very positive attitude toward 2011, the
workshop began with opening remarks
from ITMF President Bashir Ali Mohammed
and VDMA Textile Machinery Association
President Fritz Mayer. The presentations
analyzed the status of the textile sector and
the textile machinery market in the new en-
vironment of recovery in the wake of the global economic crisis. Turkish Textile Employers Association President Halit Narin said
in his evaluation talk that Turkey is the most
important country in the region, both because
of its economic stature and because of its stability. He said that Turkey’s textiles and clothing sector, with 25 billion dollars of export
revenues, represent a significant potential.
Narin said that with the recent changes brought about, Turkey’s current government has
taken measures to support textiles and
clothing manufacture and that in this context, the upcoming period is ripe for investment and increased employment opportunities.
REVITALIZING THE SILK INDUSTRY
The journey through the centuries of the
silkworm and the silk industry is now
once more in the limelight. The industry is
being revitalized in many provinces today,
with courses organized to transfer the art
to future generations and Bursa, the capital of the industry, is in a renewed flurry of
activity. Over the centuries, Bursa has
been identified with the silkworm and the
silk industry and a new project has now
been launched to renew this association.
Named "Bursa’s History in the Silk Industry
and Strategies for the Future”, the project
will combine the efforts of the Bursa Governorship and the Faruk Saraç Vocational
College of Design. Free silk cocoons will be
distributed as part of the project and the silk
threads to be produced are planned to be
woven into fabrics at the looms of the Faruk Saraç Vocational College. Also on the
agenda is a major conference on “The History of Silk in Bursa” that is projected to be
organized in the fall. Commenting on the
project, Bursa Governor Şahabettin Harput
explained that efforts were underway to revive silk making in Bursa and that the in-
dustry would be taking another leap forward in this way. Governor Harput anno-
unced that silkworm larvae and mulberry
tree saplings would be distributed to producers free of charge in an effort to support the development of the rural community.
The Kozabirlik administration is ambitious about the revitalization of Turkish silk making. Asserting that there is great demand for
Turkish silk, Kozabirlik Board Member Ramazan Işık says, "We are one of the three countries in the world that make the best quality silk.” Revealing that Kozabirlik is planning
to manufacture patented carpets at the Mihalgazi factory in Eskişehir, Işık states, "Our
silk is accepted and in great demand on the
market. Besides Hereke and Kayseri carpets,
we will now be selling the world Kozabirlik
carpets." In addition to Kozabirlik’s activities,
courses are being organized in various municipalities and provincial administrations
around Turkey. One of the provinces to be involved in this activity is Hatay. Women entrepreneurs are now attending courses in the
city’s Commercial Exchange building just to
be able to transfer the art of silk making to future generations.
Sayı: 375 - Haziran 2011
63
Tebessüm
Sayı: 375 - Haziran 2011
64
Gülşen KARAGÖZ

Benzer belgeler