TCK 21 maddesi hakkındaki YARGITAY KARARLARI 5237 sayılı

Transkript

TCK 21 maddesi hakkındaki YARGITAY KARARLARI 5237 sayılı
TCK 21 maddesi hakkındaki
YARGITAY KARARLARI
5237 sayılı TCY'nın 21. maddesinin 1. fikrasında; kast, suçun yasal tanımındaki unsurların
bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi şeklinde tanımlanmış, öğretide d e , genel kabul gören düşünceye
göre, suçun yasal tanımında yer alan objektif unsurların bilinmesi ve istenmesi biçiminde tarif
edilmiştir. Görüldüğü gibi kast, bilme ve isteme şeklinde ifade edilen iki unsurdan oluşmaktadır. Fail,
hareketinin yasal tipi gerçekleştireceğini biliyor ve bunu istiyorsa kasten hareket ettiği kabul edilmelidir,
ancak failin hareketiyle hedeflediği doğrudan sonuçların yanı sıra, hareketinin zorunlu sonuçları ya da
kaçınılmaz yan sonuçları da, açık bir isteme olamasa dahi kast kapsamında değerlendirilmelidir.
Olası kast ise anılan Yasanın 21. maddesinin 2. fıkrasında; "kişinin, öngörmesine rağ men, fiili
işlemesi" şeklinde tanımlanmış, bu kast türü ile ilgili başkaca ayırıcı bir unsura yer verilmemiş, 5237
sayılı Yasanın 22. maddesinin 2. fıkrasında bilinçli taksirin; "Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine
karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır" şeklinde tanımlanması nedeniyle,
bu kast türünün bilinçli taksirle karıştırılacağı hususu öğretide dile getirilmiştir. Yasa koyucu da,
madde metninde yer vermediği "kabul lenme" ölçüsüne, madde gerekçesinde; "olası kast
durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceği
öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir . Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini
kabullenmektedir" şeklinde açıklamak suretiyle, olası kastı bilinçli taksirden ayıracak ölçüyü ortaya
koymuştur.
Olası kast ile doğrudan kast arasındaki ayırıcı ölçüye gelince, buradaki en belirgin unsur,
doğrudan kasttaki bilme unsurudur . Fail hareketinin yasal tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan
kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle he­ deflediği doğrudan neticelerle
birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi
doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilme­ lidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik
hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bazı sonuçları da doğurması muhakkak ise, failin bu
sonuçlar açısında da, doğrudan kastla hareket ettiği kabul edilmelidir.
Olası kastı doğrudan kasttan ayıran ölçüt, suçun yasal tanımındaki unsurların
gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp, muhtemel olmasıdır.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık ile katılanın suç tarihinden 1 yıl önce ailelerinin rızası ile gayri resmi olarak evlendiği,
birlikte yaşadıkları dönem içerisinde geçimsizliklerinin olduğu, olaydan iki gün öncede sanık ile
katılanın tartıştığı, tartışma sırasında sanığın katılanı darp ettiği, bu olaydan sonra katılanın ailesinin
evine gittiği, olay günü maktül Mustafa K .....'ın katılan Öz gül'ü hastaneye götürmek üzere köy
meydanında bulunan minibüse bindiği sırada sanık ile karşılaştığı, maktülün sanığa "kızımın koluna
neden vurdun, kanı bozuk, şerefsiz" dediği, sanığın da "eşimi nereye götürüyorsun" şeklinde cevap
vermesi üzerine maktulün "bunu sana yar etmeyeceğim Sandıklı'ya götürüyorum, orada
satacağım" şeklinde yanıt verdiği, maktül ile sanık arasındaki tartışmanın minibüste bulunan yolcular
tarafından yatıştırıldığı , tartışma sona erdikten sonra sanığın minibüsün yanından ayrıldığı ,
koşarak evine gidip ruhsatsız av tüfeğini alarak minibüsün geçiş güzergahında bulunan ilkokulun
bahçe duvarı­ nın arkasında beklemeye başladığı, köy meydanından hareket edip yolcu alabilmek
için düşük hızla seyreden minibüsünün ilkokulun yanından geçtiği sırada sanığın, maktül ve
katılanın minibüste oturduğu koltuklara doğru 6-7 metre mesafeden hedef gözeterek av tüfeği
ile 3 el ateş ettiği, sanığın gerçekleştirdiği eylem sonucu cam kenarında oturan katı­ lan ve yanında
oturan babasının yaralandığı, yaralı Mustafa K .....'ın kaldırıldığı hastanede öldüğü tüm dosya
içeriğinden anlaşılmaktadır.
Katılan ve maktülün içinde bulunduğu minibüsün geçişi sırasında sanığın 6­7 metrelik
mesafeden cam kenarında oturan katılan ile yanında oturan maktülü hedef alarak av tüfe ğiyle ardı
ardına 3 el ateş etmesi, maktülün sol omuz ve kol bölgesinden, katılanın boyun bölgesinden
yaralanması , olayda kullanılan av tüfeğinin öldürmeye elverişli silah olması, av tüfeğinden atılan
fişeklerin maktülün otopsi raporunda belirtildiği üzere saçma ile sıkıştırılmış bilye içerikli özel yapım
fişekler olması, maktülde ölüm sonucunu oluşturan yaralanmaların d okuz gülle tabir edilen
bilyelerin isabeti sonucu oluşması, katılana rastlantı sonucu bilye isabet etmemekle beraber
hayati organlarının bulunduğu boyun bölgesine saçmaların isabet etmesi, sanığın cam kenarında
oturan katılanı gördüğü halde eylemini gerçekleştirmesi, soruşturma aşamasında katılan ve
maktulün bulunduğu bölgeye doğru ateş ettiğini açıkça ifade etmesi ve sanığın eylemi nedeniyle
katılana göre daha iç bölgede oturan babası Mustafa K ....'ın öldüğü gerçeği karşısında, sanığın
eylemini zorunlu ve kaçı­ nılmaz sonuçlarını bilerek gerçekleştirdiğinin ve olay sırasında öldürme kastıyla
hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Bu nedenle, yerel mahkemece sanığın katılan Özgül'e yönelik
eylemi nedeniyle kasten öldürme suçuna teşebbüsten cezalandırılmasında bir isabetsizlik
bulunmamaktadır. CGK. 22.5.2012, 2011/1-480-2012/207
Uyuşmazlık konularında sağlıklı bir hukuksal çözüme ulaşılabilmesi bakımından kast ve suça
teşebbüs kavramları üzerinde kısaca durulmasında yarar görülmektedir.
5237 sayılı TCY'nın 2111. maddesinin ikinci cümlesinde kast; "suçun kanuni tanımın­ daki
unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi " şeklinde tanımlanmış, aynı Yasa maddesinin ikinci
fıkrasında ise; "kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen,
fiili işlemesi halinde olası kast vardır" denilmek suretiyle de "olası kast" tanımına yer verilmiştir.
Kasten işlenebilen suçlarda failin cezalandırılabilmesinin temel şartı, eylemin iradi olarak
gerçekleştirilmesidir. Suç niteliğinin belirlenebilmesi, sanığın kastının saptanması ile mümkündür. Esasen
failin iç dünyasını ilgilendiren kastının belirlenmesinde , dışa yansıyan, olay öncesi, olay sırası ve
sonrasındaki davranışları ölçü olarak alınmalıdır. Yerleşik yarg sal kararlarda kast, hareket ve netice ile
fail arasındaki ruhsal bağ olarak tanımlanmakta; kasten öldürmeye kalkışma ve yaralama suçlarını
birbirinden ayıran başlıca ölçütler ise mağdur ile fail arasındaki husumetin nedeni ve derecesi, failin
suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, atış veya darbe sayısı ile mesafesi, mağdurun vücudunda
meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve sayıları , hedef seçme olanağı olup olmadığı, olayın akışı
ve nedeni , failin işlemeyi kastettiği cürmün meydana gelmesine iradesi dışında bir engel bulu­ nup
bulunmadığı şeklinde sıralanmaktadır. Tüm bu olgular olaysal olarak değerlendirilip sanığın kastı
belirlenmelidir.
TCY'nın 35/1. maddesinde ; "kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle
doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşeb­ büsten
dolayı sorumlu tutulur" şeklinde tanımlanan suça teşebbüsün varlığından söz edebilmek için; kasıtlı
bir suçu işleme kararı bulunmalı, elverişli hareketlerle suçun doğrudan doğruya icrasına başlanmalı,
failin elinde olmayan nedenlerle suç tamamlanmamalı ya da sonuç gerçekleşmemelidir .
Bu açıklamalardan sonra kasten öldürme ile neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yara­ lama suçlarının
da incelenmesi gerekmektedir.
TCY'nın "Kasten Öldürme" başlıklı 81. maddesi; "bir insanı kasten öldüren kişi , müebbet
hapis cezası ile cezalandırılır,"Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama" başlıklı 87. maddesinin 4.
fıkrası ise; "Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci
fıkrasına giren hiillerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hiillerde ise oniki yıldan on
altı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur," Şeklinde hükümler içermektedir.
TCY'nın 87. maddesinin gerekçesinde ; "Dördüncü fıkrada, kasten yaralama sonucun da ölüm
meydana gelmiş olması haline ilişkin hükme yer verilmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış bu kasten
yaralama hallerinde, failin bu ağır neticeden sorumlu tutulabilmesi için, genel hükümler kitabında yer
alan netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara ilişkin hükümler, burada da geçerlidir" açıklamasına yer
verilmiştir.
765 sayılı TCY'nda objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer verilmiş iken,
5237 sayılı Yasada objektif sorumluluk esası benim senmemiştir. Suçu, "yasada tanımımlanmış
haksızlık" olarak öngören yeni suç teorisinde bir hareketi yapan kişi , bu harek etin tüm
sonuçlarından her koşulda sorumlu tutulmamakta, bir başka anlatımla kusursuz sorumluluk
terkedilmiş olmaktadır. 765 sayılı Yasadaki objektif sorumluluk esasının yerine, 5237 sayılı TCY
'nda haksızlığın bir gerçekleştirilme şekli olarak kast­taksir kombinasyonuna , yani neticesi
sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Bu nedenle ilk uyuşmazlığın çözümü için 5237 sayılı
TCY 'nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde, suçun manevi unsurları arasında gösterilen
kast-taksir kombinasyonu , yani netice sebebiyle ağırlaşmış suç üzerinde durulmalıdır.
5237 sayılı TCY'nın "Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç" başlıklı 23. maddesi; "Bir fiilin,
kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde , kişinin
bundan dolayı sorumlu tutulabilme si için bu netice bakımından en azından taksirle hareket
etmesi gerekir" şeklindedir.
Buna göre; failin gerçekleştirdiği bir eylemde, kastettiğinden daha ağır veya başka bir
sonucun meydana gelmesi halinde, sorumlu tutulabilmesi için, netice bakımından en azından
taksirle hareket etmiş olmasının kabulü gerekmektedir. Fail, bu sonucun meydana gelmesind en
taksirle bile sorumlu tutulamıyorsa, objektif sorumluluğun kaldırılmasının doğal bir sonucu olarak,
sadece nedensellik bağının bulunuyor olması, neticeden sorumlu tutulması için yeterli
olmayacaktır.
Öğretid e de, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçun, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç
ve görünüşte ya da gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak iki farklı şekli
bulunduğu kabul edilmektedir. Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, failin hareketi ile
kastettiğinden daha ağır bir netice meydana gelmekte olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla
bağımsız bir suç tipi ortaya çıkmaktadır. Örneğin , yaralama suçunda mağdurun ölmesi, gerçek
neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç halidir. Görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ise, failin
hareketi sonucunda suçun oluşması için aranan neticeden başka , niteliği farklı olan daha ağır bir
netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla temel suç niteliği aynı kalmakla
beraber yalnızca ceza ağırlaştırılmaktadır. Örneğin, cinsel istismar suçunda mağdurun ruh veya
beden sağlığının bozulması , görü­ nüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç halidir. (Prof. Dr. Nur
Centel, Doç. Dr. Hamide Zafer, Doç. Dr. Özlem Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 6. Bası, s. 410;
Prof . D r. Mehmet Emin Artuk , Prof. Dr. Ahmet Gökcen, Doç. Dr. A. Caner Yenidünya, Türk Ceza
Kanunu Şerhi, Ankara, 2009, C. 1, s. 495) 5237 sayılı TCY 'nın 23. maddesinde düzenlenmiş olan
neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin genel kuralın , özel hükümler arasında kendisine yer bulduğu
maddelerin başın­ da gelen TCY 'nın 87. maddenin 4. fıkrasına göre, gerçekleştirilen kasten yaralama
eylemi aynı Yasanın 86. maddesinin bir veya üçüncü fıkraları kapsamında bulunur ve bunun sonu­
cunda da ölüm meydana gelirse, en azından taksirle hareket etmiş olmak koşuluyla faile belirtilen
cezaların verileceği öngörülmektedir.
Bu durum karşısında kasten yaralama neticesinde mağdurun ölmesine ilişkin olarak TCY'nın 87/4.
maddesinin uygulanabilmesi için;
a-Failin yaralama kastı ile hareket etmesi ,
b-Mağdurun TCY'nın 86. maddesinin birinci veya üçüncü fıkrasında düzenlenen şekilde
yaralanmış olması,
c-Failin eylemi ile arasında illiyet bağı bulunacak şekilde mağdurun ölmesi,
d- Failin meydana gelen ölüm sonucuna ilişkin en az taksir derecesinde bir kusurunun
bulunması,
Koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
Buna göre, fail mağduru yaralamak amacıyla hareket etmeli, mağdurun yaralanacağını bilmeli
ve bu sonucu istemelidir. Bununla birlikte fail mağdurun yaralanmasını değil ölme sini istemiş ve ölüm
meydana gelmiş ise kasten öldürmeden; mağdurun ölebileceğini öngör­ mesine karşın olursa olsun
diyerek bu sonucu göze almış ve kabullenıniş ise, bu durumda da neticesi sebebiyle ağırlaşan suçtan
değil, olası kastla öldürmeden sorumlu tutulacaktır.
O halde, kasten öldürme suçu ile kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu ara­ sındaki
ayırıcı ölçütlerden en önemlisi manevi unsur farklılığıdır. Bu durum karşısında eylem vasıflandırılmadan
önce çözülmesi gereken konu, failin kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğudur. Türk
Ceza Yasasının 21/1. maddesine göre, suçun yasal tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek
gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak,
daha açık bir ifadeyle failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak
belirlenmelidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.07.2012 gün ve 407-262, 31.03.2009 gün ve 248-
82, 08.07.2008 gün ve 88­184 ile 30.09.2003 gün ve 226­229 sayılı kararları ile de; suç nedeni,
kullanılan aletin cinsi, kullanılış şekli, isabet alınan bölge, darbe adedi ve şiddeti, failin suçtan önceki
ve sonraki davranışları, aradaki husumet, hedef seçme olanağının bulu nup bulunmadığı, mağdurdaki
yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı
son verdiği gibi ölçütler esas alınmak suretiyle kastın saptanması gerektiği belirtilmiş olup, kastın
belirlenmesi açısından her bir olay da kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, bu
olguların olaysal olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Sanıkların olay tarihinden önce maktul
ve mağdurun ikamet etmekte olduğu mahallede bir kavgaya karıştıkları, olayın yargıya intikal ettiği ve
ilgililer hakkında kamu davası açıl­ dığı, ancak yerel mahkemece getirtilip incelenen evraklara göre
mağdur ve maktulün bu olayla herhangi bir ilgilerinin bulunmadığı, olay gecesi sanıkların,
tanıklarla birlikte bir aracın içinde alkol almakta olan mağdur ve maktulü gördükleri ve önceki
olayı bahane ederek mağdur ve maktule sataştıkları, tanıkların ve kolluğun müdahalesi üzerine
olayın büyümesinin önlendiği , aynı gece aradan kısa süre geçtikten sonra sanıkların, yeniden mak­ tul,
mağdur ve tanıkların bulundukları yere geldikleri , sanık Fatih K ... 'ın ele geçirileme­ yen, ancak
sanık savunmaları ve tanık beyanları doğrultusunda yerel mahkemece odun olduğu ve silahtan
sayıldığı kabul edilen sopayla önce maktulün kafasının arka bölgesine vurarak maktulü yere
düşürdüğü, daha sonra da aynı sopayla maktulün kardeşi olan katıla­ nın kafasına vurduğu, diğer
sanıkların da aynı nitelikteki sopalarla mağdurun kafasına ve vücudunun çeşitli yerlerine vurdukları,
mağdur ve maktulün yere düşmesi üzerine olay yerinden ayrıldıkları, tanıkların, mağdur ve maktulü
evlerine götürdükleri, mağdur ve mak­ tulün ertesi gün ailesi tarafından hastaneye kaldırıldıkları,
maktulün olaydan onyedi gün sonra öldüğü, ölü muayene ve otopsi ile adli raporlar
doğrultusunda, maktulün künt kafa travması sonucu öldüğü, kafatası iç yüzeyinde oksipital kemik
orta hattan sol arka fosaysa ve oradan foremen magnuma uzanan ve çevresinde sonlanan kırık battı
görüldüğü ve sanı­ ğın eylemi ile ölüm arasında illiyet bağı bulunduğu , mağdurun ise kafasına
aldığı darbe sonucu bayati tehlike geçirecek ve vücudunda yaşam fonksiyonlarını ikinci derecede
etki­ leyecek nitelikte kemik kırılmasına neden olacak şekilde yaralandığı sabit olup, sanıkların ilk
tartışma olayının polislerce yatıştırılmasından kısa süre soma, olay yerinden uzaklaşmak yerine,
olayda kullanılan ve öldürücü nitelikte olduklarında kuşku bulunmayan sopalarla inşaat alanı
olan, yakınında yerleşim yeri olmayan ve mağdur ile maktulün yardım isteme­ lerine olanak
bulunmayan olay mahalline gelmeleri, mağdur ve maktule vurarak yere dü­ şürmeleri, yerde
de vurmaya devam etmeleri, akabinde de olay yerinden kaçmaları, hedef alınan vücut bölgeleri,
kullandıkları vasıta ve yaralanmaların nitelikleri ile darbelerin şiddeti birlikte
değerlendirildiğinde, sanık Fatih K.'ın maktule yönelik eyleminin kasten öldürme, her üç sanığın
katılana yönelik eylemlerinin de kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturduğunun kabulü
gerekir. Bu itibarla, Özel Daire bozma karan yerinde olup, yerel mahkeme direnme hükmünün
suç niteliğinin yanılgılı belirlenmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir. CGK.
18.9.2012, 2012/1-941-2012/1780
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlen­
mesi gereken uyuşmazlık; suçun hukuki niteliğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Olay yeri krokisine göre; bulunan mermilere ait iki kovan ile maktulün olduğu yer
arasındaki mesafenin 1210 cm olduğu, Adli Tıp Kurumu raporuna göre; maktulün ölümünün
ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı, medulla spinalis ve büyük damar harabiyeti ile
kanamadan ileri geldiği, vücudunda bir adet mermi çekirdeği giriş ve çıkış deliği bulunduğu;
kanında, idrarında ve iç organ parçalarında aranan gruplara ait uyutucu, uyuşturucu madde ile
toksik maddelere rastlanılmadığı, kanında alkol tespit edilmediği, (Tanıkların ... beyanda
bulundukları anlaşılmaktadır.) Esasen somut olayımızın; "Antalya Emniyet Müdürlüğünde,
Motosiklet Timler Amirliğine bağlı iki kişilik timde sürücü polis memuru olarak görev yapan
sanık ve arkadaşı Ahmet Ü.'ün, olay günü saat 15.00 sıralarında, Antalya Yeşildere
Mahallesine giriş yap tıkları sokakta, karşıdan gelmekte olan maktulün yönetimindeki
motosikletin yanlarından geçtiği esnada, hızlanarak yol aldığını fark etmeleri üzerine
durumlarından şüphelenerek geriye dönüp maktulün yönetimindeki motosikleti takibe
aldıkları, yapılan uyanlara rağmen maktulün arkasında arkadaşı olduğu halde hızla kaçmaya
devam ettiği, bir süre sonra yakalanacağını anlayınca durduğu, polis memurlarının ve
maktulün arkadaşının motorlarından inmesini takiben, motordan inmeyen maktulün yeniden
kaçmaya devam etmesi üzerine sanığın "dur" şeklinde bağırarak, iki el ateş ettiği ve maktul
Çağdaş G.'in de boyun sağ arka orta kısmına aldığı bir adet ateşli silah yaralaması sonucu
hayatını kaybettiği" şeklinde gerçekleştiği hususunda Özel Daire ve yerel mahkeme arasında bir
uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık; suçun hukuki niteliğinin belirlenmesine ilişkindir. Diğer bir anlatımla,
sanığın eyleminin olası kastla öldürme suçunu mu, yoksa meydana gelen ölüm neticesi
sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunu mu oluşturacağıdır. Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki
çözüme kavuşturulabilmesi bakımından; kast, olası kast, taksir, bilinçli taksir ve neticesi
sebebiyle ağırlaşmış suç kavramlarının incelenerek karşılaştırılması gerekmektedir.
765 sayılı TCY'nda tanımlanmamış bulunmasına karşın, 5237 sayılı TCY'nın 21.
maddesinin 1. fıkrasının ikinci cümlesinde kast; "suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek
ve istenerek gerçekleştirilmesi" şeklinde tanımlanmış, aynı Yasa maddesinin 2. fıkrasında ise;
"kişinin suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili
işlemesi halinde olası kast vardır" denilmek suretiyle "olası kast" tanımı na yer verilmiştir .
Doğrudan kast, failin hareketinin yasal tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesini
gerektirir. Ancak , failin hareketiyle hedeflediği doğrudan sonuçların yanısıra, hareketinin zorunlu
sonuçları ya da kaçınılmaz yan sonuçları da, açık bir isteme olmasa dahi doğrudan kast kapsamında
değerlendirilmelidir.
Öğreti ve uygulamada "dolaylı kast," "belirli olmayan kast," "gayrimuayyen kast," "olursa
olsun kastı" olarak da adlandırılan olası kast, 5237 sayılı TCY'nın 21. maddesinin 2. fıkrasında;
"öngörmesine rağmen, fiili işlemesi" şeklinde tanımlanmıştır.
Olası kast ile doğrudan kast arasındaki ayırıcı ölçütteki en belirgin unsurlar, doğrudan kasttaki
bilme ve isteme unsurlarıdır. Fail hareketinin yasal tipi gerçekleştireceğini biliyorsa ve bunu da istiyorsa
doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan
neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça
istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilm elidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine
yönelik hareketin , günlük hayat tecrübelerine göre diğer bazı sonuçları da doğurması muhakkak ise,
failin bu sonuçlar açı­ sında da, doğrudan kastla hareket ettiği kabul edilmelidir.
Olası kastı, doğrudan kasttan ayıran diğer ölçüt ise; suçun yasal tanımındaki unsurla rın
gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp, muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda, bu ihtimalin
gerçekleşmesini kabullenerek, olursa olsun düşüncesi ile ve ona katlanmayı da göze alarak hareket
etmekte ve muhtemel neticenin gerçekleşmemesi için de önlem almamaktadır .
Taksirdeki düzenlemeye bakıldığında; kural olarak suç, ancak kastla işlenebilir, fakat, yasada
açıkça gösterilen hallerde suçlar taksirle de işlenebilir. Taksir, 5237 sayılı TCY'nın 22/2. maddesinde ;
"dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen
neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi" şeklinde tanımlanmıştır.
Öte yandan , olası kastın, başka bir ayırıcı unsura yer verilmemesi nedeniyle, anılan Yasanın 22.
maddesinin 3. fıkrasında; "kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi
halinde bilinçli taksir vardır" şeklinde tanımlanan bilinçli taksirle karıştırılabileceği hususu öğretide dile
getirilmiş ise de, yasa koyucu, madde metninde yer vermediği "kabullenme" ölçütüne, madde
gerekçesinde; "olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut
olayda gerçekleşeceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir, diğer bir deyişle, fail unsurların
meydana gelmesini kabul­ lenmektedir" şeklinde açıklama yapmak suretiyle, olası kastı bilinçli taksirden
ayıracak ölçütü ortaya koymuştur.
Olası kast ve bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçütleri, yargısal kararlar ve bilimsel gö­ rüşlerden
de yararlanmak suretiyle şu şekilde belirlemek olanaklıdır .
Gerek olası kast, gerekse bilinçli taksirde netice fail tarafından öngörülmektedir.
Bilinçli taksirde, öngörülen neticenin gerçekleşmeyeceği ümit edilmekte, olası kastta ise bu
netice fail tarafından göze alınmakta ve kabullenilmektedir. Olası kastta fail öngördüğü sonucun
meydana gelmesini kabullenip , sonucun meydana gelmemesi için herhangi bir önlem almazken ,
bilinçli taksirde fail neticeyi öngörmesine rağmen, şansa veya başka etkenlere, hatta kendi bilgi veya
becerisine güvenerek öngörülen sonucun gerçekleşmeye­ ceği inancıyla hareket etmektedir.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ise, Yasanın 23/ 1. maddesinde; "Bir fiilin, kastedi­ lenden daha
ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu
tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir" biçiminde
düzenlenmiştir.
Burada fail, yaralama suçuna kastetmekte, fakat eylem ölümle sonuçlanmaktadır. Bir başka
deyişle, failin kastettiğinden daha farklı bir netice meydana gelmektedir. Failin, meydana gelen fakat
kastetmediği bu neticeden sorumlu tutulabilmesi için; netice açısından en azından taksirle hareket
etmiş olması gerekmektedir. Kişi bu neticenin meydana gelmesin den taksirle de sorumlu
tutulamıyorsa , sadece nedensellik bağının bulunmuş olması, o kişiyi neticeden sorumlu tutmamız için
yeterli olmayacaktır.
5237 sayılı TCY'nın 23. maddesinde düzenlenmiş bulunan kast-taksir kombinasyonunun, özel
hükümler arasında işlerlik kazandığı maddelerin başında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunu
düzenleyen 87. madde gelmektedir. 86. maddenin 1. veya 3. fıkra­ sına uyan bir eylemi kasten işleyen
fail, bu fiilinin neticesi olarak ölümün meydana geldiği hallerde, 87. maddenin 4. fıkrası uyarınca
sorumlu tutulacaktır.
Diğer taraftan; failin, neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçundan sorumlu
tutulabilmesi için açıkça yaralamaya dönük bir eylemde bulunması şart olmayıp, olayın olağan seyri ve
gelişmesi sonucu yaralamanın meydana gelebileceğini öngörebilir durumda olmasına rağmen, hareketine
devam etmesi ve ölümün bu harekete bağlı olarak meydana gelmesi de yeterlidir .
Bu açıklamalara göre; muhakkak görünen neticenin failce bilinmesi ve istenmesi halinde doğrudan kast,
öngörülen olası neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması du rumunda olası kast, kastedilenden
daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet verilmesi halinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış
suç, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen objektif özen
yükümlülüğüne aykırı hareket edilmek suretiyle neticenin meydana gelmesinin engellenemediği ahvalde
bilinçli taksir, öngörülebilir neticenin objektif özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmiş olması
nedeniyle öngörülemediği hallerde ise basit taksir söz konusu olacaktır .
Öte yandan , uyuşmazlığın çözümü için polisin hangi hallerde silah kullanma yetkisinin
bulunduğunun da üzerinde durulmalıdır.
2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Yasasının "Zor ve Silah Kullanma" başlıklı 16. maddesi;
"Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak ama­ cıyla ve kıracak ölçüde
zor kullanmaya yetkilidir.
Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri
etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedeni kuvvet , maddi güç ve kanuni
şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
İkinci fıkrada yer alan;
Bedeni kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı
bedeni gücü,
Maddi güç; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedeni kuvvetin dışın­ da
kullandığı kelepçe, cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fiziki engeller, polis köpekleri ve
atları ile sair hizmet araçlarını, ifade eder.
Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor
kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak , direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulun­ durularak ,
ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir .
Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve
gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi takdir ve tayin eder. Ancak, toplu kuvvet olarak
müdahale edilen durumlarda , zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale
eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir.
Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara
bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde
savunmada bulunur.
Polis;
Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında , Bedeni kuvvet ve maddi güç kullanarak
etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,
Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya
da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde, silah kullanmaya
yetkilidir.
Polis, yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde
'dur' çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı
amacıyla silahla ateş edilebilir . Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin
mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla
ateş edilebilir.
Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zo r veya silah kullanma yetkisini kullanırken ,
kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı
saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir" şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere, polisin silah kullanma yetkisi ancak, yasanın sınırlarını çizdiği çerçevede, kademeli,
ölçülülük ilkesine uygun ve son çare olarak mümkün olabilmektedir.
Somut olay, bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Sanığın, yerleşim alanın olduğu cadde üzerinde "dur" ihtarına uymayarak, motosikleti ile
uzaklaşmakta olan maktulün arkasından , durdurmak gayesiyle önce havaya, sonra maktulün
bulunduğu istikamete olmak üzere toplam iki kez ateş ettiği sırada, kurşunlardan birisinin isabet
etmesi sonucu maktulün ölümüne neden olduğunda kuşku bulunmayan olayda, sanığın eyleminde,
maktulü öldürme kastı ile hedef olarak ateş ettiğine, diğer bir anlatımla sanığın öldürme kastı ile
hareket ettiğine dair yeterli kanıtın bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Ancak, 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Yasasının 16. maddesinde belirtilen "silah
kullanma" koşullarının gerçekleşmediğinde herhangi bir duraksamanın yaşanmadığı olayda,
kullanılan silahın niteliği, elverişliliği ve etki alanı, atış mesafesi, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer
kanıtlar göz önünde bulundurulduğunda; kaçmak isteyen maktulü durdurmak amacıyla hareket
eden sanığın, elindeki elverişli silahla ve silahın etki alanı içerisinde bulunan maktulün kaçış
istikametine doğru ateş etmesi sonucunda, mermilerden birinin maktule isabet edebileceğini ve
eyleminin yaralanmayla sonuçlanabileceğini öngördüğü, ancak buna rağmen hareketine devam ettiği
ve ölümün bu harekete bağlı olarak meydana geldiği görülmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun
04.05.201 O gün ve 249-108 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu nedenle, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCY'nın 87/4. maddesinde düzenlenmiş bulunan
"neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" suçunu oluşturduğunun ve dolayısıyla Özel Daire bozma
kararının isabetli olduğunun kabulü gerekmektedir .
Ayrıca, "5237 sayılı TCY'nın 53. maddesinin 1. fıkrasında sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye
kullanılması suretiyle suçun işlenmesi" koşulu gerçekleşmediği halde, sanık hakkında aynı Yasanın 53/5.
maddesi ile de uygulama yapılmasında isabet bulunmamaktadır .
Bu itibarla direnme hükmünün suçun hukuki niteliğindeki yanılgı ve TCY 'nın 53/5.
maddesinin uygulanması isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmelidir. CGK. 5.6.2012,
2011/1840- 2012/214
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin
olası kastla öldünne suçunu mu, yoksa bilinçli taksirle öldünne suçunu mu oluşturacağının
belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Olay gecesi sanık İbrahim A. ile incelemeye konu olmayan sanık Fırat Ç.'ın, bir otelde
düğünde karşılaştıkları, aralarında Fırat Ç.'ın ağabeyi ile İbrahim A. arasındaki bir bilgisa­ yar ve
bilezik meselesi yüzünden tartışma çıktığı , sanık İbrahim A. 'un düğünü terk ederek Diyarbakır
Caddesi ile Üniversite Caddesi ' nin kesiştiği yerde bulunan Meydan Çayevi isimli kahvehaneye
geldiği, saat 22.45 sıralarında Fırat Ç.'ın da aynı çayevinin önüne geldiği, İbrahim A. ile Fırat Ç.'ın,
çayevinin önünde üzerlerinde bulunan tabancaları ile ateş ettikleri, ancak birbirlerine doğru ateş
ettiklerine ilişkin dosyada kesin bir delil bulunamadığı, olay yerine 60­70 metre mesafede bulunan
ve sanık İbrahim A.'un da oturduğu Bele­ diye Lojmanları 4. Kat, 13 numaralı, Mehmet Şafi B. isimli
şahsa ait evde beyaz eşya tamiri ile uğraşan maktul Veysi Cihet O.' un, silah seslerini duyarak
pencereden bakmak istediği sırada, İbrahim A . 'un silahından çıkan kurşunun , evin camını kırmak
suretiyle maktulün kafa bölgesine isabet ederek, ölü muayene ve otopsi tutanağına göre; ateşli
silah yarasına bağlı beyin harabiyeti sonucu gelişen beyin kanaması neticesi ölümüne neden olduğu,
Sanığın kullanmış olduğu tabancanın , CZ marka ve 9 milimetre çapında olduğu ve her iki sanığa ait
tabancaların ruhsatının bulunmadığı,
Olay yerinde beş adet boş kovan ele geçirildiği ve ekspertiz raporuna göre, üç adet kovanın sanık
Fırat Ç.'ın tabancasından, iki adet kovanın ise sanık İbrahim A. 'un tabancasından çıktığı, Ölü muayene ve
otopsi işlemi sırasında maktulün kafa bölgesinden çıkartılan mermi çekirdeği parçasının ise, İbrahim A. 'a
ait silahtan atılmış olduğu,
Sanıkların tartıştıkları yerde konumları gereği ; Fırat Ç.'ın silahından çıkan bir kurşu­ nun, o sırada
cadde üzerinde seyir halinde bulunan bir araca isabet ettiği, Fırat Ç.'ın olaydan hemen sonra yakalandığı ,
kaçan İbrahim A. 'un ise d aha sonra kendiliğinden suç aleti ile birlikte teslim olduğu , Anlaşılmaktadır.
(. ...) Somut olayın bu şekildeki oluşumunda ve sanığın, doğrudan öldürme kastı ile hareket
etmediğinde Özel Daire ile yerel mahkeme arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık; sanığın eyleminin olası kastla öldürme suçunu mu, yoksa bilinçli taksirle öldürme
suçunu mu oluşturacağı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından ; kast , olası kast ve
taksir kavramlarının incelenerek karşılaştırılması gerekmektedir .
765 sayılı TCY'nda tanımlanmamış bulunmasına karşın, 5237 sayılı TCY'nın 21. maddesinin 1.
fıkrasının ikinci cümlesinde kast; "suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek
gerçekleştirilmesi" şeklinde tanımlanmış, aynı Yasa maddesinin 2. fıkrasında ise; "kişinin suçun kanuni
tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast
vardır" denilmek suretiyle "olası kast" tanımına yer verilmiştir .
Doğrudan kast, failin hareketinin yasal tipi gerçekleştireceğini bilme si ve istemesini gerektirir.
Ancak , failin hareketiyle hedeflediği doğrudan sonuçların yanısıra , hareketinin zorunlu sonuçlan ya da
kaçınılmaz yan sonuçlan da, açık bir isteme olmasa dahi doğrudan kast kapsamında
değerlendirilmelidir .
Öğreti ve uygulamada "dolaylı kast," "belirli olmayan kast," "gayrimuayyen kast," "olursa
olsun kastı" olarak da adlandırılan olası kast, 5237 sayılı TCY'nın 21. maddesinin 2. fıkrasında;
"öngörmesine rağmen, fiili işlemesi" şeklinde tanımlanmıştır.
Taksir ise, 5237 sayılı TCY'nın 22/2. maddesinde; "dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık
dolayısıyla bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek
gerçekleştirilmesi" şeklinde tanımlanmıştır.
Başka bir ayırıcı unsura yer verilmemesi nedeniyle , aynı Yasanın 22 . maddesinin 2. fıkrasında;
"kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir
vardır" şeklinde tanımlanan bilinçli taksirle karıştırılabileceği hususu öğretide dile getirilmiş , yasa
koyucu madde metninde yer vennediği "kabullenme" ölçüsüne, madde gerekçesinde; "olası kast
durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceği
öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir, diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini
kabullenmektedir" şeklinde açıklama yapmak suretiyle, olası kastı bilinçli taksirden ayıracak ölçüyü
ortaya koymuştur.
Taksir, istisnai bir kusurluluk şeklidir. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan
kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alma ve bazı davranış kural­ larına
uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunlulu ğundan
doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir . Taksirli suç bu kuralların ihlal
edilmesi sonucu belirir. Fail , tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu
bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme olanak ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir
hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16.10.2007 gün ve 192-221; 09.10.2001 gün ve 181204; 21.10.1997 gün ve 99-202; 13.12.1993 gün ve 221-317; 08.07.2008 gün ve 1/99-185
sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere, öğretide ve uygulamada taksirin unsurları;
1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2-Hareketin iradiliği,
3-Neticenin iradi olmaması,
4-Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
5-Neticenin öngörülebilir olması, şeklinde kabul edilmektedir.
Bütün suçlarda olduğu gibi, taksirli suçlarda da hareket ile sonuç arasında bir neden­ sellik
bağının varlığı cezalandırmanın koşuludur. Taksirli suçlarda nedensellik bağının varlığının kabulü için,
failin hareketinden bağımsız bir etkenin sonuca tek başına neden olmaması gerekir . Sonucun tamamen
mağdurun kusurlu hareketinden kaynaklanması halin­ de bir başkasını bu sonuçtan sorumlu tutına
olanağı bulunmamaktadır.
Olası kast ve bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüleri, yargısal kararlar ve bilimsel gö­ rüşlerden
de yararlanmak suretiyle şu şekilde belirlemek olanaklıdır .
Gerek olası kast, gerekse bilinçli taksirde netice fail tarafından öngörülmektedir.
Bilinçli taksirde, öngörülen neticenin gerçekleşmeyeceği ümit edilmekte, olası kastta ise bu
netice fail tarafından göze alınmakta ve kabullenilmektedir. Olası kastta fail öngördüğü sonucun
meydana gelmesini kabullenip, sonucun meydana gelmemesi için herhangi bir önlem almazken ,
bilinçli taksirde fail neticeyi öngörmesine rağmen, şansa veya başka etkenlere, hatta kendi bilgi veya
becerisine güvenerek öngörülen sonucun gerçekleşmeyeceği inancıyla hareket etmektedir.
Oluşu hususunda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında uyuşmazlık bulunmayan so­ mut olay, bu
açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Sanığın, şehir merkezinde , iki caddenin kesiştiği yerde bulunan çayevinin önünde tabanca ile
i k i el havaya ateş ettiği ve maktulün de, sanığın tabancasından çıkan merminin isabeti sonucu öldüğü
hususunda bir kuşku bulunmamasına karşın, sanığın; maktulü doğrudan hedef aldığına ilişkin yeterli
kanıt bulunmamaktadır.
Buna göre atış mesafesi, kullanılan silahın niteliği , elverişliliği ve etki alam, tanık an­ latımları
ve dosyadaki kanıtlar gözönünde bulundurulduğunda; tartıştığı diğer sanığı korku­ tarak olay
yerinden kaçırmak gayesiyle hareket eden ve kimseyi özelikle hedef almayan sanığın, doğrudan
öldürme veya yaralama kastı ile hareket etmediği, ancak elindeki elverişli silahla ve silahın etki alanı
içerisinde kendisinin de ohırduğu ve maktulün öldüğü apart­ man da dahil olmak üzere çok sayıda
yüksek katlı ev bulunan şehir merkezinde havaya doğru iki el ateş etmesi sonucunda , mermilerden
birinin herhangi birisine isabet edebileceğini öngördüğü, buna rağmen ateş etmek suretiyle
öngördüğü neticeyi göze aldığı ve kabullendiği, bunun sonucunda d a maktulün ölümüne neden
olduğu olayda, eyleminin, "olası kastla öldürme" suçunu oluşturacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla; suç vasfının belirlenmesi yönünden isabetsiz bulunan yerel mahkeme direnme hükmünün
bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı ile bir kısım Kurul Üyesi ise; "sanığın öldürme
ve yaralama kastıyla hareket etmediği, dolayısıyla eyleminin bilinçli taksirle öldürme suçunu
oluşturacağı" görüşüyle karşıoy kullanmışlardır.
Açıklanan nedenlerle;
Batman Ağır Ceza Mahkemesinin 15.04.2010 gün ve 31-78 sayılı direnme hükmünün, suç
vasfının belirlenmesindeki yanılgı nedeniyle BOZULMASINA,
Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, yapılan
müzakerede oyçokluğu ile karar verildi. CGK. 7.6.2011, 2011/1-54 - 2011/120
Kural olarak suç, ancak kastla işlenebilir. Ancak, yasada açıkça gösterilen hallerde
suçlar taksirle de işlenebilir. 5237 sayılı TCY'nın 2212. maddesinde taksir; "dikkat ve özen
yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi
öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir" şeklinde tanımlanmıştır.
Yasanın 22. maddesinin 3. fıkrasında ise, bilinçli taksir düzenlenmiştir. Buna göre; "Kişinin
öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu
halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır".
Olası kast ise, 21. maddenin 2. fıkrasında; "Kişinin, suçun kanuni tanımındaki un­ surların
gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen , fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis
cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer
suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir" şeklinde yer almıştır. Yasanın 23/l .
maddesinde de; "Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticeni n oluşumuna sebebiyet
vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından
taksirle hareket etmesi gerekir" biçiminde, neticesi sebebiyle ağırlaşan yaralama suçuna yer verilmiştir.
Bu bağlamda; 765 sayılı TCY'nın 452/ l.maddesinde düzenlenmiş bulunan "kastı aşan adam öldürme"
suçu ile 5237 sayılı TCY'nın 87/4.maddesinde yer verilen "meydana gelen ölüm neticesi sebebiyle
ağırlaşmış yaralama suçu" arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır.
Burada fail, yaralama suçuna kastetmekte , fakat eylem ölümle sonuçlanmaktadır. Bir başka
deyişle, failin kastettiğinden daha farklı bir netice meydana gelmektedir. Failin, meydana gelen fakat
kastetmediği bu neticeden sorumlu tutulabilmesi için; netice açısından en azından taksirle hareket
etmiş olması gerekmektedir. Kişi bu neticenin meydana gelmesin­ den taksirle de sorumlu
tutulamıyorsa, sadece nedensellik bağının bulunmuş olması, o kişi yi neticeden sorumlu tutmamız için
yeterli olmayacaktır.
5237 sayılı TCY'nın 23. maddesinde düzenlenmiş bulunan kast­taksir kombinasyonu nun , özel
hükümler arasında işlerlik kazandığı maddelerin başında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunu
düzenleyen 87. madde gelmektedir. 86. maddenin 1. veya 3. fıkrasına uyan bir eylemi kasten işleyen fail,
bu fiilinin neticesi olarak ölümün meydana geldiği hallerde, 87. maddenin 4. fıkrası uyarınca sorumlu
tutulacaktır.
Öte yandan; failin, neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçundan sorumlu
tutulabilmesi için açıkça yaralamaya dönük bir eylemde bulunması şart olmayıp, olayın olağan seyri ve
olağan gelişmesi sonucu yaralamanın meydana gelebileceğini öngörebilir durumda olmasına rağmen
hareketine devam etmesi ve ölümün bu harekete bağlı olarak m eydana gelmesi d e yeterlidir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Kendisine ait işyerinde bulunan hurda demirlerin çalınmasından duyduğu infialle, maktûlv e
arkadaşlarının bulunduğu yere gelerek, at arabalarıyla kaçmakta olan maktül ve arkadaşlarını korkutarak
durdurmak gayesiyle önce havaya, sonra sürekli aynı istikamette olmak üzere at arabalarının tekerleklerine
ve yere doğru birden çok kez ateş ettiği sırada, asfalttan seken kurşunlardan birisinin isabet etmesi sonucu
maktülün ölümüne neden olan sanığın eyleminin; kasten öldürme ve kasten yaralama suçlarını
oluşturacağı söylenemese de, gerçekleştirilen eylemin yaralamayla sonuçlanabileceğinin öngörülmüş,
buna karşılık "ölüm" neticesının öngörülememiş olması karşısında, Ceza Genel Kurulunun
22.12.1986/364­613, 05.10.1987/229­440, 22.03.2005 /219­35 ve 20.04.2004 /47­101 gün ve sayılı
kararlarında da belirtildiği üzere, 765 sayılı TCY'nın 452/1. maddesinde yer alan
"kastın aşılması suretiyle adam öldürıne" suçunun, 5237 sayılı TCY'ndaki karşılığını oluşturan ve b u Yasanın
87/4. maddesinde düzenlenmiş bulunan "neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" suçunu oluşturduğunun
ve bu nedenle Özel Daire bozma kararının isabetli olduğunun kabulü gerekir. CGK. 4.5.2010, 2009/1-249
- 2010/108
Sanık Salih A.'ın mağdurlar Ayşe, Hasan, Mehmet ve Doğan'ı olası kastla silahla yaralama
suçları nedeniyle kurulan hükümlerde ceza tayin edilirken, Dairemizin yerleşmiş uygulamalarına göre,
suçun olası kastla işlenınesi dolayısıyla TCK .nun 2112.maddesirıin TCK.nun 86/3-e. maddesinden sonra
,mağdur Bünyamin'i silahla olası kast ile yaralama suçunda ise TCK'nun 87/3 maddesinden sonra
TCK'nun 21/2 maddesinin uygulanınaması yasaya aykırı ise de, sonuç ceza miktarı değişmeyeceğinden,
bozma nedeni yapılmamıştır. 1.CD. 11.12.2012, 5203/9319
Sanığın topluluğa karşı silah tevcih ettiği, bunun üzerine mağdur Deniz K. 'nın ve arkadaşlarının silahı
sanığın elinden almak istedikleri ve sanığın elini tuttukları, bu arada silahın ateş alarak mağduru
elinden yaraladığı anlaşılmakla TCK'nın 21.maddesinde belirtilen olası kast hükümlerinin uygulama
alanının değerlendirilmemesi, bozmayı gerektirmiştir. 3.CD. 5.12.2012, 2011/10732 - 2012/41383
Sanık Ahmet hakkında tasarlayarak olası kastla öldürmeye azmettirme suçundan kurulan
hüküm yönünden;
Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanık Ahmet'in, eniştesi olan maktul ile ortak olarak oto
yıkama işi yaptıkları, sanığın işyerine geç gelmesi ve eniştesi maktulün yıkanan araçların sayısını az
gösterdiğinden bahisle maktule karşı husumet beslediği ve eniştesinden bunun hesabını sormayı
planladığı bu amaçla diğer sanık Ali ile anlaştığı ve sanık Ali'ye "maktulü iyice döv, gerekirse
öldür" dediği ancak sanık Ali'nin "adam öldürmekle benim işim olmaz" demesi üzerine "o zaman
döv, gözünü korkut" dediği ve maktulün dövülmesi konusunda anlaştıkları , olay günü de maktulü
takip eden sanık Ali 'nin, maktulün hayati bölgelerini hedef alarak künt cisimle darp etmek
suretiyle, künt kafa travmaya bağlı kafa kemik kırıklarıyla beraber beyin kanaması sonucu ölümüne
neden olduğu olayda ;
Sanık Ahmet'in maktulün dövülmesini ve gerekirse öldürülmesini istediği, sanık Ali' nin ise
öldürmek istemediğini beyan etmesi üzerine maktulün dövülmesi ve gözünün korkutulması konusunda
anlaştıkları ancak olay esnasında sanık Ali'nin istek dışına çıkarak maktûlün hayati bölgelerine künt
cisimle vurması sonucu ölümün meydana geldiği göz önüne alındığında, sanık Ahmet'in anlaşma konusu
nedeniyle oluşan sonuçtan sorumlu tutulması gerektiği, bu nedenle olayın oluş şekli ve suçun
işlenmesindeki özellikler göz önüne alınarak TCK.nun 61.maddesi uyarınca teşdiden TCK.nun
38.maddesi yollamasıyla 87/4. maddesinin ikinci cümlesi gereğince cezalandırılması gerektiğinin
düşünülmemesi , bozmayı gerektirmiştir . 1.CD. 5.12.2012, 4586/9095
Maktulün, sanığa yönelik herhangi bir haksız hareketinin bulunmadığı gibi olası kastla
gerçekleştirilen eylem bakımından tahrik hükmünün uygulanamayacağı da gözetilmeksizin haksız
tahrik hükümlerinin uygulanması suretiyle eksik ceza tayin edilmesi, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD.
4.12.2012, 2651/9006
Sanık Mesut'un, mağdurlar Aydın , Cevdet ve Fazlı’yı silahla yaralama suçuna teşebbüsten,
mağdur Metin'i olası kastla yaralama suçundan mahkûmiyetine dair kurulan hükümler yönünden;
Olay gün ve saatine karşılık gelen günlerin ve olay sırasındaki hava koşullarının Boğaziçi
Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ile Devlet Meteoroloji
İşleri Genel Müdürlüğünden sorulması, bildirilen gün ve saatte mağdurlar Metin, Aydın, Cevdet ve
Fazlı ile olay yeri inceleme raporunu düzenleyen kolluk görevlileri de hazır edilerek, uzman bilirkişi
marifetiyle, denetime olanak verecek biçimde temsili ve tatbiki keşif yapılarak, mağdurların
bulunduğu konum, işyerinin giriş kapısının metal dış kaplamasında bulunan iki adet delik ve atış
mesafesi değerlendirilmek suretiyle, atış sırasında sanık Mesut'un mağdurları görüp teşhis etme
olanağının bulunup bulunmadığı da belirlenerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun
değerlendirilmesi gerektiği düşünülmeden, eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 4.12.2012, 3630 - 2012/8892
34 TA 6... plakalı araca doğru tehdit kastıyla ateş ederken aracın içinde bulunanların isabet
alarak yaralanabileceğini öngörebilecek durumda olan sanığın yaptığı atışlar sırasın­ da mağdur
Murat'ın isabet alarak yaralanması karşısında eyleminin olası kastla yaralama suçunu oluşturduğu
anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK.nun 86/2-3e, 2112 ve 62. maddeleri uyarınca cezalandırılması
yerine, kasten silahla yaralama suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir.
1.CD. 8.11.2012, 2009/9177-2012/8006
Sanığın kasten öldürme ve kasten öldürmeye teşebbüs suçlarıyla ilgili olarak;
Sanığın tartıştığı mağdur Aykut'a yanında bulunan kişi ya da kişilerin isabet alıp
yaralanabilecekleri ya da ölebileceklerini öngörmesine karşın ateş ettiği sırada olay yerinde
bulunan maktul Volkan'ın isabet alarak öldüğü olayda; sanığın maktule yönelik eyleminden dolayı
TCK.nun 8111, 21/2, 62, 53 maddeleri uyarınca olası kastla öldürme suçundan cezalandırılması
gerektiğinin gözetilmemesi,
Sanığın hedef alarak tabancayla ateş ettiği Aykut'un olay nedeniyle isabet almadığı
anlaşılmakla, teşebbüs nedeniyle 9 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası öngören TCK.nun 35. maddesi
uygulanırken, ceza adaletinin temini açısından alt sınıra yakın ceza tayin edilmesi gerekirken, yazılı
şekilde 12 yıl hapis cezası tayin edilmesi, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 12.11.2012, 4734/8039
Mağdurlar Serdar ve Ergin'e yönelik eylemler yönünden; sanıklar, tüfekle etkili mesafeden
mağdur Engin'e ateş ettikleri sırada, mağdur Engin'in yanında bulunmakta olan mağdurlar Serdar ve
Ergin'in de isabet alıp ölebilecekleri veya yaralanabileceklerini öngörebilecek durumda olduklarından,
olası kastla hareket ettiklerinin kabulüyle, olası kastla işlenen suçlarda meydana gelen sonuca göre
eylemin nitelendirmesi gerektiğinden, sanıkların mağdurlar Serdar ve Ergin'e yönelik eylemlerinin olası
kastla yaralama kabul edilerek, mağdur Serdar'a yönelik eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK. nun 8611,
86/3-e, 21/2. maddeleri, mağdur Ergin'e yönelik eylemlerine uyan aynı yasanın TCK. nun 86/2, 86/3-e,
21/2. Maddeleri gereğince cezalandırılmalarına karar verilmesi gerektiği düşünülmeden, yazılı şekilde
olası kastla insan öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılmalarına karar verilmesi, bozmayı
gerektirmiştir. 1.CD. 21.11.2012, 1872/8562
Dosya kapsamı, oluşa ve mahkemenin gösterdiği gerekçeye göre, olaydan önce av tüfeği satın
alarak inşaata saklayan ve olay gecesi misafirliğe giden babası maktul ile annesinin ne zaman
döneceğini öğrenmek için üç kez annesini arayarak, dönüş saatini öğrenip, dönüş yolu üzerinde pusu
kurup av tüfeği ile maktulü vuran sanığın eylemini tasarlayarak öldürme olarak nitelendiren
mahkemenin uygulamasında bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki tasarlamanın oluşmadığı
gerekçesiyle bozma içeren düşünce benimsenmemiştir. 1.CD. 27.11.2012, 2011 - 2012/8733
Oluşa ve dosya içeriğine göre; kendisiyle arkadaşlığını bitiren ve tekrar birlikte olma isteğine
olumsuz cevap veren mağdur Ayşegül'ü cezalandırmak isteyen sanığın, olay tarihinde cadde üzerinde
beraber yürümekte olan Ayşegül ve yanındaki arkadaşı mağdur katılan Münevver'in arkalarından
yaklaşarak aracıyla hızlı bir şekilde çarptığı, aracın altında kalan Münevver'in yaklaşık 20-30 metre
sürüklendiği, grafilerinde dirsek çıkığı, sağ pupiş kolu kırığı ve sağ ayak 4. parmak proksimal f al an k
kırıkları tespit edilen katılanın basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek ve kemik kırığının hayat
fonksiyonlarını orta (3) derecede etkileyecek nitelikte yaralandığı olayda; suçta kullanılan vasıta, sanığın
hızlanarak mağdur Ayşegül ve yanında yürüyen katılana çarpması , yaklaşık 20-30 metre kadar aracın
altında sürüklemesi ve meydana gelen yaralanmanın niteliği dikkate alındığında kastın bölünemeyeceği
de gözetilerek sanığın kasten öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılması gerekirken, olası kastla
yaralama suçundan hüküm kurulmak suretiyle eksik ceza tayin edilmesi, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD.
26.11.2012, 2011/4225 - 2012/8670
Oluş ve dosya içeriğine göre; 15 yaşındaki kızı İnci'nin, kütüphanede tanıştığı 20 ya şındaki
maktulle rızaen cinsel ilişkiye girdiğini olay tarihinden iki gün önce öğrenen sanığın, olay günü İnci'ye,
maktulle buluşmalarını temin etmek için cep telefonundan mesaj çektirdikten sonra, İnci ile birlikte
bagajında av tüfeği bulunan kendisine ait araçla buluşma yerine gittikleri, İnci'nin olay yerinde, sanığın
ise biraz ileride, aracının içinde maktülü bekledikleri, bir süre sonra maktulün olay yerine geldiğini
gördüğünde ise aracını hızla sürerek, maktulün yakınında durdurduktan sonra, maktulle arasında
herhangi bir konuşma geçmeksizin, av tüfeği ile üç el ateş etmek suretiyle onu öldürdüğü ve sanık
tarafından öldürme kararının ne zaman verildiğinin anlaşılmadığı somut olayda;
Sanığın, maktulü öldürme konusunda önceden bir karar verip bir plan yaptığına , bu
kararında sebat ve ısrar gösterip, makul bir süre geçmesine rağmen dönmediğine ve olay günü
maktulü bu plan gereği öldürdüğüne ilişkin yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığı halde, tasarlama
şartlarının oluşmadığı gözetilmeden, kasten öldürme yerine yazılı şekilde tasarlayarak öldürme
suçundan mahkumiyet hükmü kurulması bozmayı gerektirmiştir. (1. CD 26.11.2012,910/8630)
Dairemizin yerleşik uygulamasına göre; tasarlama halinin kabulü için, sanığın önceden koşula
bağlı olmaksızın öldürme kararı vermesi, kararla eylem arasında tasarlamayı kabule elverişli makul bir
sürenin geçmesi, bu süre içinde verdiği kararda sebat ve ısrar ederek, maktulü öldürmesi gerekmekte
olup, maktulden sanığa yönelik haksız tahriki gerektiren eylemlerin ve tekerrür halinin olay gününe
kadar devam ettiği somut olayda sanığın ne zaman öldürme kararı verdiği kesin olarak
saptanamadığından ve tasarlamanın koşulları bulunmadığından, sanığın eyleminin kasten öldürme
suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek tasarlayarak öldürme suçundan
yazılı şekilde cezalandırılmasına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 19.11.2012, 2357/8395
Sanıklar Osman ve Murat'ın, Abdullah sahte ismini kullanan mağdur Mahmut'u hedef alarak
ateş ettikleri ve eylemlerini doğrudan kastla gerçekleştirdikleri anlaşıldığı h a l d e , kasten yaralama
suçundan cezalandırılmaları yerine, olası kast hükmü uygulanarak eksik ceza tayini aleyhe temyiz
bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. 1.CD. 13.11.2012, 3145/8183
Oluşa ve dosya içeriğine göre, sanık Ercan'ın, mağduru tabancayla ateş ederek karın
bölgesinden isabetle ince bağırsağında delinme meydana getirecek ve yaşamını tehlikeye sokacak
şekilde yaralaması eylemi, kullanılan silahın niteliği ve hedef alınan vücut bölgesi dikkate alındığında
niteliği itibariyle öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturmakla birlikte; sanığın, mağdurun tedavisi için
hastaneye götürülmesini sağlamak suretiyle neticenin gerçekleşmesini önlediği ve bu nedenle hakkında
"gönüllü vazgeçme" hükümlerini düzenleyen 5237 sayılı TCK.nun 36. maddesi yollamasıyla kasten
yaralama suçundan hüküm kurulması gerektiği düşünülmeksizin, eylemin doğrudan kasten
yaralama olarak nitelendirilmesi, sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
1.CD. 12.11.2012, 690/8095
Oluşa ve dosya kapsamına göre, sanığın etkili mesafede bulunduğu halde öldürmeye
elverişli tabancayla mağdurlar Tolga ve Koray'a doğru rastgele iki kez ateş ettiği olayda,
eyleme bağlı kastının silahla tehdite yön elik olup TCK.nun 106/2-a ve 43'ncü maddeleri
gereğince ceza verilmesi gerektiği halde suç vasfında hataya düşülerek iki ayrı mağdura karşı
yaralamaya teşebbüs suçundan hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD.
18.11.2012, 1204/7784
Suç tarihinde mağdur Günay Sivri'nin sanık ve tanıklar Özgür Z., Zafer Ö. ve Nafiz Ö.
olduğu halde gölete gezmeye gittikleri, birlikte alkol aldıkları, müştekinin kullandığı araçla geri
dönerken arka koltukta oturan sanığın çantasından çıkardığı tabancayı şaka ile mağdurun kafasına
dayayarak "arabayı sağa çek yoksa seni vururum" dediği mağdurun ikaz etmesine rağmen sanığın
tabancayı mağdurun kafasına dayamaya devam ettiği bu sırada silahın ateş alması sonucu
mağdurun başından hayati tehlike geçirecek ve hayat fonksiyonlarını 4 (Ağır) derecede etkileyecek
şekilde yaralandığının anlaşılmasına göre, sanığın, gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek fişek
yatağında mermi bulunan ve mandal emniyeti açık olan silahını şaka amaçlı mağdura yönelttiği ,
silahın her an ateş alabileceğini öngörmesi gerektiği, ancak tetiğin iradi olarak çekildiğini gösteren
kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından, eylemin "bilinçli taksirle yaralama" suçunu oluşturduğu
gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek, yazılı biçimde "olası kastla yaralama" suçundan
hüküm kurulması , bozmayı gerektirmiştir. 3.CD. 7.11.2012, 2010/17209 - 2012/37092
Sanık Serhat S.'in, olay esnasında elinde bulunan ve adli emanetin 2006/ 191 sırasına
kayıtlı bıçak ile kardeşi Serhan S.'e saldırdığı esnada, kavgayı ayırmak için müdahalede bulunan
mağdur Behiye S.'in bıçak darbesi ile yaralandığı, bu konuda iddianame anlatımında açıkça eylemin
olası kastla gerçekleştiğinin iddia edildiği ve soruşturma ve kovuşturma aşamalarında dinlenen
mağdur Behiye ve Serhan S.'in anlatımları yine kovuşturma aşamasında dinlenen Süleyman S.'in
anlatımlarında, Serhat ile Serhan'ın kavga ettikleri sırada kavgayı ayırmak için araya giren mağdure
Behiye'nin, Serhat'ın bıçak darbesi ile yaralandığını belirtmelerine karşın, hüküm tesisinde
TCK'nın.21/1 'de düzenlenen olası kast tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi, 3.CD. 5.11.2012,
2011/20038 ­ 2012/36503
Oluşa ve dosya kapsamına göre, olay günü köyde yapılan düğün törenine sanığın da
katıldığı , eğimli patika yolda düğün alayı şeklinde kalabalık grup halinde gelin evine gidildiği
sırada sanığın, kalabalık düğün töreninde olay yerinde bulunan kişi veya kişilerin isabet alıp
yaralanabileceklerini ya da ölebileceklerini öngörebilecek durumda olduğu halde, üzerinde bulunan
tabancayı bel hizasında tutarak rastgele ateş etmeye başladığı, bu ateş sonucu mermilerden
birinin, sanığın 3 metre önünde bulunan yeğeni maktul Raşit'e isabet ettiği, batın sol yandan
girerek ince barsak , kalın barsak ve alt ana toplardamardan yaralanan maktulün, iç organ
yaralanmasına bağlı iç ve dış kanama sonucu yaşamını kaybettiği olayda; sanığın olası kastla
hareket ettiği kabul edilerek, olası kastla öldürme suçundan hüküm kurulması yerine yazılı şekilde
bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD.
5.11.2012, 4085/7867
5237 sayılı TCK'nin 61/4 maddesi gereğince "bir suçun temel şekline nazaran daha ağır
veya daha az cezayı gerektiren birden fazla nitelikli hallerin gerçekleşmesi durumunda temel
cezada önce arttırma sonra indirme yapılır" kuralı gereğince olası kasta ilişkin indiriminde
neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamadan sonra uygulanması gerekmektedir. Sanık Malik
hakkında 5237 sayılı TCK'nin 86/l maddesiyle tayin edilen hapis cezası belirlendik­ ten sonra
silahtan sayılan taş ile mağduru yaralayıp yaşamsal tehlike geçirmesi nedeniyle 86/3-e ve 87/ld-son maddeleri gereğince ceza miktarı 5 yıl hapis cezasına çıkarıldıktan sonra olası kast
nedeniyle 21/2 maddesi uygulanıp cezada indirim yapılması yerine yazılı şekilde fazla ceza
tayini,
Kabule göre, 5237 sayılı TCK'nin 44. maddesi gereğince işlenen bir fiil ile birden fazla farklı
suçun oluşması halinde TCK'nin 86/l, 87/l-d-son maddelerinin uygulanması ile yetinilmesi
gerekirken ayrıca 87/3 maddesinin uygulanması suretiyle sanığa fazla ceza tayini, bozmayı
gerektirmiştir. 3.CD. 2.11.2012, 2011/10669 - 2012/36206
Mağdur Süleyman O.'nın aşamalarda istikrarlı olarak sanığın elindeki bıçağı alırken elinden
yaralandığını belirtmesi, sanığın savunmaları ve katılan Ahmet Ç.'nın beyanları da dikkate
alındığında, sanığın mağdur Süleyman O.'ya yönelik eyleminde taksirle yaralama veya olası kast
hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışmasız bırakılması, boz­ mayı gerektirmiştir. 3.CD.
1.11.2012, 2011/17867 - 2012/36153
Sanığın, havaya ateş etmeye başladığı, bu sırada mağdurun, sanığın ateş etmesini en­
gellemek amacıyla elinden tuttuğu sırada yaralandığı olayda, sanığın mağdura karşı kastının
doğrudan kastla yaralama olduğu gözetilmeyerek olası kasıtla hareket ettiğinden bahisle TCK.nun
21/2. maddesi uygulanarak eksik ceza tayini, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni
sayılmamıştır. 1.CD. 18.10.2012, 2011/1412 - 2012/7778 sayılı kararı)
Sanığın gönüllü köy korucusu olduğu ve ruhsat süresi dolmuş olan kalaşnikof marka
tüfeğinin bulunduğu, olay günü ikamet ettiği köyde yapılan düğü
n merasimi sırasında üzerinde
bulunan tüfek ile havaya ateş ettiği, yapılan ateş sonucu mermilerden birisinin düğün konvoyunda
bulunan maktulü, batın sol üst kadrandan girerek dalak, mide, kalın barsak ve akciğerinden
yaraladığı, bu yaralanma sonucu maktulün iç organ yaralanmasına bağlı iç ve dış kanama sonucu
yaşamını kaybettiği olayda; sanığın, öldürme suçunun yasal tanımındaki unsurlarının
gerçekleşmesini öngörmesine karşın eylemi gerçekleştirdiği, dolayısıyla olası kastla öldürme
suçundan ceza verilmesi gerekirken yazılı şekilde bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan hüküm
kurularak eksik ceza tayini, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 18.10.2012, 4268/7745
Minibüsü ile yolcu taşımacılığı yapan sanık Kenan'ın yanında muavini olan sanık Volkan
ile birlikte seyir ettikleri sırada yol üstünde bulunan maktulün el hareketi ile hakaret etmesi
üzerine, sanık Kenan'ın araçtan aşağı inerek maktulle tartıştığı ve maktulün kafa atması ile
sanık Kenan'ın burnunun kanadığı, bunun üzerine sanık Kenan'ın aracına döndüğü, eline levye
alarak diğer sanık Volkan'la birlikte maktulün peşinden gittikleri, maktulün, sanıklar Kenan ve
Volkan'ın kendisine doğru levye ile geldiklerini görmesinden dolayı, yayaya kapalı olan ve
trafiğin işlek ve yoğun olduğu karayolunun orta refüjüne ve sonra da yolun karşı tarafına kaçtığı
anda, karşı şeritten gelen Evrim'in kullandığı aracın çarpması sonucu öldüğü olayda; sanıklar
Kenan ve Volkan'ın, maktule, karşı saldırıları nedeniyle trafiğin işlek olduğu karayolunda,
ölümlü neticenin meydana geleceğini öngörmelerine rağmen, sonucu istemedikleri ancak
neticenin gerçekleştiği olayda, sanıklar Kenan ve Vol­ kan'ın eylemlerinin bilinçli taksirle ölüme
neden olma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi, 1.CD. 16.10.2012,
2011/2228 - 2012/7661
Olay günü taraflar arasında arazide hayvan otlatılması nedeniyle tartışma sonrası sanık
Mehmet Y.'ın görme engelli eşi Ayten'in mağdur Hatice ve oğlu sanık Sami tarafından dövül­ düğü,
bu olayı gören ve evden av tüfeğini alarak olay yerine gelen sanık Mehmet Y.'ın, 11- 12 metreden
sanık Sami'ye tüfeği doğrultarak ateş ettiği sırada, aniden oğlunun önüne geçen mağdur Hatice'nin
isabet aldığı, mağdurun göğüs boşluğundan kot kırıkları, hemopnömothraks oluşturacak ve hayati
tehlike meydana getirecek şekilde yaralandığı olayda;
Sanığın, hedef seçtiği Sami'ye ateş ettiği sırada, olay yerinde olan mağdur Ayten'in
isabet alıp yaralanabileceğini yada ölebileceğini öngörerek ateş edip, mağdur Hatice'yi
yaralaması eyleminde; olası kastla hareket ettiği anlaşılmakla, olası kastla işlenen suçlarda kastı
sonuç belirler kuralı gereğince, sanık Mehmet Y.'ın eyleminin olası kastla yaralama suçunu
oluşturduğunun kabulü ile, bu kabule uygun şekilde meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı da
dikkate alınarak, olası kastla yaralama suçundan cezalandırılması gerektiği ve olası kastla işlenen
suçlarda teşebbüse ilişkin hükümlerin uygulanamayacağı düşünülmeksizin TCK'nun 81, 35, 21,
62.maddeleri uyarınca hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 16.10.2012, 2009/4213 2012/7613
Sanığın maktulü öldürmeye önceden karar verdiği, bu amaçla olay günü maktulün
geçeceği, evine giden yol üzerinde olayda kullandığı tüfek ile beklediği, ancak öldürme kararını ne
zaman aldığının, ruhsal dinginliğe ulaşıldığının kabulüne elverişle makul bir süre geçmesine rağmen
eylem kararlılığından dönülmediğinin belli olmadığı olayda, tasarlamanın koşullarının oluşmadığı (
...anlaşılmaktadır.) 1.CD. 11.10.2012, 117/7416
Sanığın yoğunlaşan husumet nedeniyle kahveden dışarı çıkarak tabancasını çekip atışa hazır
hale getirmesi, tetik hakimiyetini bırakmadan maktulün elinde bulunan silaha m üdahalesi için
bileğini tutmasına rağmen hayati bölge olan karın bölgesine silahını ateşlemiş olması karşısında
kastının maktulü öldürmeye yönelik olduğu ve haksız tahrik altında kasten insan öldürme suçundan
hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde olası kastla insan öldürme suçundan hüküm
kurulması, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 10.10.2012, 2010/6803 - 2012/7412
Sanık ve mağdurların birbirlerine olan mesafeleri ve konumları itibarı ile yapılan atış­ lar
sonucu mağdur Abdullah A.'in yanında mağdur Abdullah T.'ın da isabet almasının öngörülebilir
bir netice olduğu ve sanığın bu neticeyi kabullenerek ateş ettiğinin anlaşılması karşısında, "olası
kastla yaralama" suçundan, TCK.nun 8611, 86/3­e, 87/1­d, 21/2 ve 62. maddeleri uyarınca, aynı
Kanunun 61. maddesine göre, suçun işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikelinin ağırlığı
gibi hususlar da gözönünde bulundurularak, üst sınırdan hüküm kurulması yerine, suçun
niteliğinde yanılgıya düşülerek, yazılı biçimde uygulama olanağı bulunmayan "olası kastla
öldürmeye teşebbüs"ten aynı Kanunun 81, 35, 21/2 ve 62. maddeleri uyarınca hüküm
kurulması, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 9.10.2012, 2010/5846- 2012/735
Sanığın av tüfeğiyle aracın sürücü bölümüne ateş edip, ön camları kıran saçmaların mağduru
göğsünden yaralaması biçimindeki eylemde F ikri içtima nedeniyle sanık hakkında kasten öldürmeye
teşebbüs suçundan hüküm kurulmasıyla yetinilmesi gerekirken, ayrıca olası kastla mala zarar verme
suçundan da hüküm kurularak TCK. nun 44 maddesine aykırı davranılması, bozmayı gerektirmiştir.
1.CD. 7.10.2012, 274117698
Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre; tasarlama halinin kabulü için, öldürme kararının şarta
bağlı olmadan alınması, ruhsal dinginliğe ulaşıldığını kabule elverişli makul bir süre geçmesine rağmen
eylem kararlılığından dönülmemesi, belli bir hazırlıkta sebat ve ısrar tahtında öldürme fiilinin
gerçekleştirilmesi gerekmekte olup, dosya içeriği delillere göre, sanığın maktuleyi öldürme nedeni ve
öldürme kararını ne zaman aldığı kesin olarak tespit edilemediğinden, tebliğnamedeki suçun
tasarlanarak töre saikiyle işlendiğine dair bozma düşüncesi benimsenmemiştir.
Sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ve duruşmalı incelemede, haksız tahrikin derecesine,
TCK'nun 82/l-d maddesinin unsurlarının oluşmadığına yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz
itirazlarının reddine, Ancak;
Oluşa ve dosya içeriğine göre; maktule Hediye'nin fuhuş yaparak geçimini sağladığı, olay
tarihinden önce sanık Abdulvahap'ın ablası olan maktuleyle sürekli görüştüğü, evine giderek
oturduğu, ablasından harçlık aldığı, olay tarihinde tespit edilemeyen bir nedenle ruhsatsız
tabancasıyla başına bir el ateş ederek maktuleyi öldürdüğü olayda; maktuleden kaynaklanan ve
haksız tahrik oluşturan söz ve hareket bulunmadığı halde, yetersiz gerekçe ile sanık lehine tahrik
hükmü uygulanarak eksik ceza tayini, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 1.10.2012, 4552/7032
Sanığın, mağdur Serdar'ı bıçakla yaralaması olayı sırasında, olaya engel olmaya çalışan,
mağdur Zekiye'yi, sağ diz iç yüzde 3 cm, dış yüzde 1 cm yüzeysel olarak kesici alet ile doğrudan hedef
alarak, basit tıbbi müdahale ile giderilir şekilde yaraladığı olayda, doğrudan kast nedeniyle kasten
yaralama suçundan hüküm kurulması gerekirken vasıfta hataya düşülerek yazılı şekilde (TCK.nun 86/2,
86/3-e, 2 l/2, 62/l maddeleri gereğince 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına) karar
verilmesi, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 18.10.2012, 2012/1335, 2012/7789
Oluşa ve dosya kapsamına göre; Bir başka kadınla evli ve 3 çocuklu olan sanığın,
mağdurun kızı Yasemin ile birlikte birkaç defa Antalya iline birlikte kaçmış olmasından dolayı
mağdurla sanık arasında husumet oluştuğu, olay günü mağdurun, sanığın minibüsü ne binmiş olan
kızı Yasemin'in sanıkla gitmesini engellemek amacıyla minibüsün geçeceği yola, minibüsün önüne
doğru çıktığı, sanığın da olayın işlenişi itibariyle silahtan sayılan minibüsü durdurmayıp zaten
gitmekte olduğu güzergahta devam etmek suretiyle orta şerit üzerinde bulunan mağdura çarptığı
bunun sonucunda, mağdurda subaraknoidal kanamaya, hayati fonksiyonlarına etkisi orta (3) derece
niteliğinde sağ frontalde lineer kemik kırığına, radius distal uç parçalı kırığı ve sağ iliak kanat kırığına,
sol üst ekstremitedeki fonksiyonel kaybın organlarından birinin işlevinin yitirilmesine ve yaşamsal
tehlikeye sebebiyet verdiği olayda; yoldan çekilmemesi halinde mağdura çarpma ihtimalinin doğduğu
halde bu sonucu kabullenerek minibüsü aynı güzergahta sürmeye devam etmesi eyleminin çarpma ile
sonuçlanması halinde sanığın sorumluluğunun neticeye göre belirlenmesi gerektiğinden, mağdurun
yaralanmasına neden olan sanığın olası kastla yaralama suçunu işlediği kabul edilerek hakkında TCK
61. maddesi uyarınca suçun işleniş şekli, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı birlikte
gözetilmek suretiyle TCK.nun 86/1 maddesi uyarınca temel cezanın üst sınırdan tayin edilip
akabinde aynı yasanın 86/3-e, 87/2-b, 21/2, 62. maddeleri uyarınca uygulama yapılması
yerine, yazılı şekilde yargısal içtihatlara da aykırı olarak olası kastla öldürmeye teşebbüs
suçundan hüküm kurulması , bozmayı gerektirmiştir. 1.CD.17.10.2012, 2009/3857-2012/7680
Sanık hakkında taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmak suçundan kurulan
hükmün incelenmesinde; daha önce alkollü araç kullanmaktan sürücü belgesi alınmış olan
sanığın olay günü 227.41 promil alkollü olarak ve araç içinde alkol almaya devanı ederek araç
kullandığı, kontrol noktasında bekleyen polisleri görüp, durmak yerine hızlanarak polislerin
üzerine aracını sürdüğü, polis memurlarının nitelikli şekilde yaralanmasına neden olduğu iddia
olunduğundan, sanığın eylemini sonuçlarını öngörmesine rağmen sürdürerek gerçekleştirdiği,
olayda olası kastın sübut bulduğu gözetilmeden, yazılı şekilde taksirle yaralama olarak
kabulü, bozmayı gerektirmiştir. 3.CD. 9.10.2012, 2011/2668-2012/33654
Katılanın tüm aşamalarda sanığın idaresindeki aracın kapı kolunu tuttuğunu sanığın
aracını buna rağmen hareket ettirdiği ve mağdurun yerde sürüklenip yaralandığı, soruştur ma
aşamasında sanığın mağdurun aracın kapı koluna yapıştığı yönündeki savunmasına ve dosya
içeriğine göre ,sanığın olası kast hükümlerine göre üzerine atılı suçu işlediği anlaşıldığından
mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. 3.CD.
9.10.2012, 2011/4955 - 2012/33607
Sanığın müşteki Alaaddin 'i hedef alarak ateş ettiğine dair kabule göre, evinin önünde
oyun oynayan ve sanığın ateş etmesi ile yaralanan mağdur Yaşar'ın yaralanması eyleminin olası
kastla işlenmiş olabileceğinin değerlendirilmemesi , bozmayı gerektirmiştir. 3.CD.9.10.2012,
2011/2667 - 2012/33674
Sanık Mehmet M.'nun katılan Ahmet'e karşı işlediği kasten yaralama suçunun olası
kastla işlendiğinin anlaşılması karşısında, mağdurun şahsından kaynaklanan artırım
nedenlerinin uygulanamayacağı gözetilmeden 5237 sayılı TCK'nin 86/3-e maddesi yerine 86/3c,e ve sanık Mehmet S.'nun katılan Ahmet'e kafası ile vurup yaraladığının, silah kullanmadığının
anlaşılmasına karşın , 5237 sayılı TCK'nin 86/3-c yerine, 86/3-c, e maddeleri uyarınca yazılı
şekilde hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir. 3.CD. 9.10.2012, 5237/33507
Sanık Mustafa S.... hakkında maktule yönelik olası kastla öldürme, mağdur Musa'ya
yönelik öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hükümler yönünden;
Oluşa ve dosya içeriğine göre; mağdur Abdulkerim'in olay tarihinde yanında diğer
mağdur Musa ve tanıklar ile birlikte aralarındaki alacak meselesini konuşmak amacıyla
maktülün işyerine gittiği, işyerinin önünde konuştukları sırada, aralarında tartışma çıktığı,
bunun üzerine maktülün oğlu olan sanık Mustafa S...'in, işyerinin üst katına çıkıp camı
kırdıktan sonra, "baba oradan çekil" diye bağırarak, üzerinde bulunan tabanca ile mağdurlar ve
tanıklara doğru ateş etmeye başladığı, mermilerden birisinin maktüle isabet ederek maktülün
ölümüne sebebiyet verdiği, mağdur Musa'nın da sırt bölgesinden almış olduğu iki mermi
isabetiyle yaralandığı olayda;
5237 sayılı TCK.nun 30. maddesinde hedefte hataya yer verilmediği gözetilerek anılan yasa
uyarınca sanığın eyleminin maktule karşı olası kasıtla öldürme, mağdur Musa'ya karşı ise kasten insan
öldünneye teşebbüs suçlarını oluşturduğu , 765 sayılı TCK. yönünden ise, eyleminin 765 Sayılı TCK'nun
52. ve 79. maddeleri yollamasıyla 448, 51/1, 59, 31, 33 maddeleri kapsamında tahrik altında kasten
adam öldürme suçunu oluşturacağı ve 765 sayılı TCK.na göre yapılacak uygulamanın açıkça sanık
lehine olduğu gözetilmeksizin, sanığın maktule yönelik eylemi nedeniyle 5237 sayılı TCK.nun 82/ 1-d,
21/2, 62 ve 53 maddeleri, mağdur Musa'ya yönelik eylemi nedeniyle 5237 sayılı TCK.nun 81/l , 35/ 12, 29, 62 ve 53. Maddeleri uyarınca yazılı şekilde karar verilerek fazla ceza tayini, bozmayı
gerektirmiştir. 1.CD. 26.9.2012, 4147/6897
Oluş ve dosya içeriğine göre; olay günü olan 07112/2010 günü saat 17.30 sıralarında, sürücü
belgesi bulunmayan sanık Hakan'ın, olay sırasında farları açık olmayan 35 AN 87.. plaka sayılı
otomobili ile Seferihisar İlçe Merkezi istikametinden İzmir'e doğru devam eden bölünmüş yol üzerinde
seyir halinde olduğu, yeminli tanık Ahmet L.'in anlatımlarına göre, hakkında beraat kararı verilen diğer
sanık Hüseyin'in kullandığı 35 EA 07.. plaka sayılı otomobil ile yarışır vaziyette tampon tampona sol
şeritten hareket ettikleri, tanık Ahmet L.'in aracını solladıktan sonra sanık Hakan'ın sol; sanık
Hüseyin'in ise sağ şeritte yan yana ve birbirlerini sıkıştırarak süratli bir şekilde yol almaya devam
ettikleri , aşamalarda dinle­ nen tanıkların birbirleri ile örtüşen yeminli beyanlarına göre, olay
mahallinde bulunan oto­ büs durağı ve yaya geçidine geldiklerinde; uyarıcı levha ve işaretlere rağmen
hızlarını kes­ meden birbirleri ile yarışarak ilerledikleri, sanıkların istikametlerine göre yolun sağında
bulunan otobüs durağında okul servisinden inen yaşı küçük maktul Firdevs ve küçük kardeşi tanık
Gülben'in yolun sağından yaya geçidini kullanarak karşıdan karşıya geçtikleri sırada, maktulü ve tanığı
sağ şerit içerisinde gören sanık Hüseyin'in, maktul ve tanığa çarpmamak için yavaşlayarak
direksiyonunu sağ bankete doğru kırdığı ve buradan da sol şeride geçerek kaza yapmadan yoluna
devam ettiği; sanık Hakan'ın ise diğer sanık Hüseyin ile eş zamanlı olarak yaya geçidine yaklaştığı halde ,
yavaşlamayarak yaya geçidi üzerinde yol çizgileri hizasından sol şeride geçmek üzere olan ve iki aracın
arasında kalan maktul Firdevs'e aracının sağ ön kısmı ile süratle çarparak, durmaksızın yoluna devam
ettiği, maktulün çarpmanın etkisi ile havaya fırlayarak sağ şeritte yaya geçidinin biraz ilerisinde yere
düştüğü ve kaldırıldığı hastanede trafik kazası nedeniyle oluşan genel beden travması sonucu hayatını
kaybettiği olayda ;
Sürücü belgesi bulunmayan ve meskun mahalde havanın kararmasına rağmen far devresini
kullanmadığı anlaşılan sanığın, olay yerinde otobüs durağı ile uyarı levhası ve çizgilerle belirli yaya
geçidi bulunmasına rağmen, hızını yasal sınırlar içerisinde tutmayıp , ölenin de aralarında bulunduğu
birden fazla yayayı fark ettiği halde, mevcut hızıyla ve diğer sanık Hüseyin ile yarışır vaziyette yaya
geçidine yaklaşarak , ilk geçiş hakkına sahip yayalara yol vermeksizin, sağdan yola giren maktul
Firdevs'e çarpmak suretiyle kazaya neden olduğu ve sonrasında olay yerinden hızla uzaklaştığı
hususları birlikte dikkate alındığında ; eylemi neticesinde birilerinin ölebileceğini öngören, ancak
buna rağmen, eylemine devam etmek suretiyle neticeyi kabullendiğini gösteren sanığın olası kastla
hareket ettiğinin anlaşılması karşısında; sanık hakkında, maktulün de çocuk olması nedeniyle TCK.nun
82/1­e, 2112. maddeleri uyarınca olası kastla nitelikli öldürme suçundan hüküm kurulması gerektiği
gözetilmeksizin, vasıfta hataya düşülerek yazılı şekilde TCK.nun 85/ 1, 22/3. maddeleri uyarınca
hüküm kurulmak suretiyle eksik ceza verilmesi, 1.CD. 19.9.2012, 2655/6688
TCK'nin 2112 ve 61/2. maddeleri uyarıca olası kast nedeniyle yapılacak indirimin, temel ceza
üzerinden yapılması gerektiğinin gözetilmeyerek, TCK'nin 86/1 ve 87/3. maddelerine göre tayin edilen
hapis cezası üzerinden yapılması, sonuç cezanın doğru olması nedeni ile bozma nedeni
yapılmamıştır. 3.CD. 19.9.2012, 2010/13378 - 2012/30304
Sanığın sarhoş şekilde iki tabanca ile düğün yerinde ve kalabalık bir ortamda emniyet
aksanının bozuk olduğunu bildiği tabanca ile rasgele ateş ettiği, bu arada tabancanın hakimiyetini
kaybederek elinden düşürdüğü, bu bozukluk nedeniyle tabancanın yere düştükten sonra yerde seri
atışa devam ettiği, yakınında bulunan maktül Ahmet'i göbeğinin üst kısmında, karaciğer üzerinden
yaraladığı, bu yaralanma sonucunda maktulün omur kemiği kırığı, kalın barsak ve batın aortu
delinmelerinden gelişen i ç ve dış kanama sonucu yaşamını kaybettiği olayda; sanığın, öldürme suçunun
yasal tanımındaki unsurlarının gerçekleşmesini öngörmesine karşın eylemi gerçekleştirdiği, dolayısıyla
olası kastla insan öldürme suçundan ceza verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurularak eksik ceza
tayini , bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 14.9.2012, 2009/5150 - 2012/6494
Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık Turan ile sanık Yalçın arasında daha önceden çay
taşıma işi nedeniyle husumet bulunduğu , olay tarihinde Pazar ilçe merkezinde karşılaşan sanıklar
arasında bu nedenle silahlı çatışma çıktığı, sanıklardan Hayrettin, Serdar ve Adil'in sanık Yalçın'ın
yanında, diğer sanıklar Murat, Altay ve Adnan'ın ise sanık Turan'ın yanında silahları ile çatışmaya
katıldıkları , bu sırada olay mahallinin yakınında bulunan mağdur Oğuzhan'ın kimin silahından atıldığı
belli olmayan bir kurşun sıyrığı nedeniyle kalçasından basit bir tıbbi tedavi ile giderilebilecek nitelikte, 5
gün iş ve gücüne engel olacak şekilde yaralandığı olayda, sanıklara isnat edilen suçun öldürmeye
teşebbüs kapsamın­ da olmayıp, 5237 Sayılı TCK'nun 86/2 ve 21/2 maddeleri kapsamında olası kastla
yaralama ve 765 Sayılı TCK'nun 456/4. maddesi kapsamında kasten yaralama suçu niteliğinde bulunduğu
anlaşılmaktadır. 1.CD. 13.9.2012, 6470/3086
Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanığın, mağdurlara ait büyükbaş hayvanın başı boş bırakılması
nedeniyle mercimek tarlasına girmesine sinirlenip hayvanı aracının arkasına bağlayarak köy
meydanına götürdüğü, mağdur Ahmet'in bu durumu görerek tepki göstermesi üzerine ise aracından
aldığı bıçakla mağduru biri toraksa nafiz olup akciğer yaralanmasına, diğeri sol skapula üstte cilt, cilt
altı kesiye neden olacak ve yaşamını tehlikeye sokacak şekilde yaralayarak, mağdurun babasının
araya girmesi nedeniyle eylemlerini tamamlayamadığı olayda ; kullanılan vasıtanın elverişliliği , hedef
alınan vücut bölgeleri , yara yerleri ve nitelikleri ile sanığın eylemine engel durum nedeniyle devam
edememesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüsten
hüküm kurulması gerekirken, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde (5237 Sayılı TCK. nun
86/1­3­e, 87/ 1­d­son, 29, 62/1, 53/1­3, 86/2­3­e, 29, 6211, 52/ 1­4, 54) hüküm kurulması, bozmayı
gerektirmiştir. 1.CD. 13.9.2012, 2010/2877 - 2012/6485
Dosya kapsamına göre; sanığın mağdurun batın bölgesine bıçakla şiddetli bir darbe vurduktan
sonra tanık Sadettin E.'in ve mağdurun müdahalesiyle eylemine son verdiği ve aldığı bıçak darbesi
nedeniyle mağdurun mide ve karaciğer yaralanmasına bağlı olarak hayati tehlike geçirdiği olayda;
hedef alınan bölge, meydana gelen yaranın niteliği ve yeri ile engel halin varlığı hususları birlikte
değerlendirildiğinde, sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu
anlaşıldığı halde, sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs yerine, suç vasfında hataya
düşülerek yazılı şekilde kasten yaralama suçundan hüküm kurulması, 1.CD. 13.9.2012,
2011/1057-2012/6488
Olay tarihinde maktul İbrahim ve kardeşi Umut'un araçları ile geriye doğru hareketleri
sırasında yoldan geçmekte olan sanık Bekir'in "bizi ezecek misin" diye uyarısı üzerine, maktul ve
kardeşi ile sanık arasında tartışma çıktığı, tartışmanın itişmeye dönüşmesi üzerine maktulün
araçtan aldığı sopa ile sanığa vurduğu, sanığında üzerinde taşıdığı bıçak ile sol uyluk arka dış
bölgeden maktulü bıçakla yaraladığı, maktulün kardeşi Umut'un müdahale etmek istemesi üzerine
sanığın Umut'a da bıçakla hamle yaptığı, bu sırada maktulün tekrar sopa ile sanığa vurması
üzerine sanığın bıçakla maktu l ü sol meme alt bölgeden kalp ve sol akciğerde yaralanmaya neden
olacak şekilde yaraladığı , maktulün iç organ hasarına bağlı olarak gelişen iç kanama sonucu
hayatını kaybettiği olayda;
Sanığın olayda kullandığı aletin niteliği, hedef alınan bölge, darbe sayısı ve darbenin
niteliği dikkate alındığında sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik
olduğu ve sanığın kasten öldürme suçundan TCK.nun 81/1, 29, 62 maddeleri gereğince
cezalandırılması gerektiği düşünülmeden, yazılı şekilde kastın aşılması ile kasten yaralama sonucu
ölüme neden olmak suçundan hüküm kurularak sanığa eksik ceza tayini, bozmayı gerektirmiştir.
1.CD. 17.9.2012, 1215/6542
1-Gerekçede; "sanığın , mağdurlar Ayşe D., Seval D., İbrahim D. ve Gülsüm D.' e si­ lahla
ateş edip, amacının mağdur İbrahim D.' i öldürmek olduğu, bu ateş sonucu Ayşe D.'in sol koluna
gelen saçma taneleri sonucu yaralanması nedeniyle eyleminin olası kastla insan öldürmeye
teşebbüs suçunu oluşturduğu, mağdurlar İbrahim, Seval ve Gülsüm'e yönelik eyleminin ise 765
sayılı TCK nun 456/4, 457/1. maddelerinde düzenlenen basit yaralama suçunu oluşturduğu, bu
mağdurların basit yaralanmaları nedeniyle açılan kamu davalarının dava zamanaşımı nedeniyle
oıtadan kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği" açıklandığı ve bu mağdurlara yönelik eylem
nedeniyle açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verildiği,
uyulmasına karar verilen bozma ilamı doğrultusunda mağdur Ayşe'ye yönelik eylem nedeniyle 765
sayılı TCK.nun hükümleri ile 5237 sayılı TCK.nun olayla ilgili hükümlerinin somut olarak
karşılaştırıldıktan sonra lehe yasanın tespiti ve ona göre hüküm kurulması gerekirken "Gülsüm'e
karşı işlemiş olduğu eylemin olası kastla insan öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğu" kabul
edilerek hükmün karıştırılması ,
2-Kabule göre; sanığın mağdureye yönelik eylemi olası kastla gerçekleştirdiğinin ka­ bul
edilmesi karşısında; olası kastla işlenen suçlarda sanığın sorumluluğunun neticeye göre
belirlenmesi gerektiğinden , sanığın olası kastla yaralama suçundan cezalandırılması gerekirken,
olası kastla öldürmeye teşebbüs suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir.
1.CD. 9.7.2012, 2712/5595
Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanığın tabancayla maktul Ahmet Y....'ı hedef alarak birden
fazla el ateş ettiği sırada onun yakınında bulunan ve otopark içinde maktulle birlikte araca binmek
üzere olan kişilerin de isabet alarak ölebileceğini ya da yaralanabileceğini öngörmesine rağmen
atışına d evam etmesi üzerine mağdur Elifin sol ayak iç yüzünden isabet alarak basit tıbbi
müdahaleyle giderilemeyecek nitelikte yaralandığı olayda, sanığın b u eyleminin 5237 sayılı
TCK.nun 21/2. maddesi kapsamında olası kastla yaralama suçunu oluşturduğu
düşünülmeden,kasten yaralama suçundan hüküm kurulması, 1.CD. 5.7.2012, 2033/5537
Olay tarihinde sanığın, arkadaşı olan Yener Ç.....'ın çocuklarının sünnet düğününe gittiği, ikinci
katta erkeklerin, üçüncü katta ise bayanların toplanmış olduğu, sanığın alkol alarak sokakta eğlenceyi
izlerken, eğlencenin coşkusuyla balkondan ruhsatsız tabancayla üç el havaya ateş etmesi ve üst katta
sokağı izleyen 1946 doğumlu Sultan Ö....'e isabet eden kurşun yaralanması sonucu ölenin hayatını
kaybettiği olayda sanığın eyleminin olası kastla öldürme suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi
kanuna aykırıdır. 12.CD. 4.7.2012, 1810/16926
Sanık hakkında maktul Ender'i öldürme suçundan kurulan hüküm yönünden;
Sanığın tartıştığı ve asıl hedefi olan Gazi'ye etkin ve elverişli silah olan bıçakla saldırdığı sırada,
salladığı bıçağın Gazi'nin hemen solunda bulunan maktul Ender'e isabet ederek yaralanabileceğini,
ölebileceğini öngörebilir durumda bulunması nedeniyle, müdahil Gazi'nin geri çekilmesi sonucu bıçağın
maktule isabet ettiği olayda, olası kastla hareket ettiğinin kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden kasten
adam öldürme suçundan hüküm kurulması,
Kabule göre; maktulden kaynaklanan sanığa yönelik haksız söz ve eylemlerin bulunmadığı
ve olası kast altında işlenen suçlarda, tahrik hükümlerinin uygulanamayacağı düşünülmeden, sanık
hakkında mahkumiyet hükmü kurulurken , tahrik nedeniyle indirime gidilmesi, bozmayı
gerektirmiştir . 1.CD. 4.7.2012, 2011/5078 - 2012/5527 sayılı kararı
Katılan, müşteki ve tanık anlatımları ile dosya evrakı kapsamından ve mahkeme kabulüne göre,
sanığın katılan Yılmaz ile tartışırken Yılmaz'ı hedefleyerek attığı taşın dükkanın kapısına çarpıp oradan
sekerek mağdur Hatice'nin sol kaşına çarpmasının belirlenmesi karşısında, sanığın mağdurun
yaralanabileceğini öngörmesine rağmen elindeki taşı fırlatması eyleminde olası kastın oluşup
oluşmadığı karar yerinde tartışılmadan yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir.
3.CD. 3.7.2012, 2010/8335 - 2012/28124
Olayla ilgisi bulunmayan mağdurun , sanığın tartıştığı kişilere ateş ettiği restoran içinde
yaralanması şeklinde meydana gelen olayda, sanığın mağduru yaralama eylemini olası kastla
gerçekleştirdiği gözetilmeden , yazılı şekilde hüküm tesisi, bozmayı gerektirmiştir. 3.CD. 3.7.2012,
2010/12400 - 2012/28014
Suça sürüklenen çocuğun olay tarihinde mağdurla şakalaşırken, mağdurun yaralanabileceğini
öngörmesine rağmen elindeki bıçağı mağdura doğru sorumsuzca salladığı ve bıçakla mağduru yaşamını
tehlikeye sokacak şekilde yaraladığı anlaşılmakla, sanığın eylemi­ nin olası kastla yaralama suçunu
oluşturduğu halde eylemi taksirle gerçekleştirildiğinden bahisle şikayetten vazgeçme nedeniyle yazılı
şekilde hüküm tesisi , bozmayı gerektirmiştir. 3.CD. 3.7.2012, 2010/9923 - 2012/28181
Olası kast nedeniyle yapılacak indirimin, temel ceza üzerinden yapılması gerektiğinin
gözetilmeyerek TCK'nin 61/2. maddesine aykırı davranılması, bozmayı gerektirmiştir. 3.CD.
4.7.2012, 2011116874 -2012/28343
Sanığın mağdur Özcan'a karşı eyleminde; mağdur Özcan'ın aşamalarda değişmeyen
beyanına göre; sanık ile diğer mağdur Aydın'ı ayırmak ve ellerindeki bıçağı almak isterken
yaralandığını beyanı diğer mağdur ve sanığında bunu doğrulaması karşısında sanığın mağdur
Özcan'a karşı eyleminin olası kast ile gerçekleştirdiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm
kurulması, bozmayı gerektirmiştir. 3.CD. 27.6.2012, 16508 - 2012/27177
Sanık İsmail'in mağdur katılan Musa'ya av tüfeğiyle yaptığı atışlar sırasında kavgayı
ayırmaya çalışan mağdur katılan Remziye'nin de isabet alıp yaralanabileceğini öngörmesi
gerektiğinden, mağdur katılan Remziye'ye yönelik eyleminden dolayı olası kast ile yaralama
suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçeyle beraatına karar
verilmesi, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 25.6.2012, 25/5152
Oluşa ve dosya içeriğine göre; mağdure Sakine'nin sanık Hasan'ın eşi, mağdur Eyyüp'ün
ise kız kardeşi olduğu, olay tarihinde sanık Hasan ile mağdure Sakine'nin müşterek
ikametlerinde tartıştıkları, sanığın kendisine ait av tüfeğini alarak mağdureyi yaralamak için
rastgele ateş etmek istediği sırada, tüfeğin namlusunu tutmaya çalışan mağdur Eyyüp'ün sol
klavikula altından giriş deliği oluşturacak şekilde yaralandığı, mağdurenin ise isabet almadığı
olayda; sanık Hasan'ın mağdure Sakine'yi yaralama kastıyla ateş ederken, yanında bulunan
Eyyüp'ün de isabet alarak yaralanabileceğini öngörmesine rağmen eylemine devam ettiği
anlaşılmakla, eylemine uyan eşi olan mağdure Sakine'yi silahla yaralamaya teşebbüs ve mağdur
Eyyüp'ü olası kastla yaralama suçlarından cezalandırılması gerekirken delillerin takdirinde
yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hükünı kurulması, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 25.6.2012,
2010/5170 - 2012/5158
Oluşa ve dosya içeriğine göre; mağdur Fadime'nin maktulün gelini, mağdur Hatun'un ise
maktulün gayri resmi eşi olduğu, maktulün kendi evi ile sanığın evi arasındaki yola, sınırı
belirlemek üzere çaktığı kazığı sanığın sökmesi nedeniyle, maktulün sanığa küfür ettiği,
bunun üzerine sinirlenen sanığın av tüfeği ile yanında mağdurların bulunduğu sırada maktulün
bacaklarına doğru bilerek ve isteyerek 10 metre mesafeden ateş ederek mağdurları basit tıbbi
müdahale ile giderilemez şekilde yaraladığı, maktulün de yaralanarak yere oturduğu,
devamında 6-7 metre mesafeden maktule bir el daha ateş ederek öldürdüğü olayda, Dairemizce
de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kumlu'nun 23.11.2010, 2010/1-171 esas, 232 karar sayılı
kararında belirtildiği üzere mağdurların da isabet almasının günlük hayat tecrübelerine göre
muhakkak olması karşısında, diğer bazı sonuçlar açısından da doğrudan kast ile hareket
ettiğinin kabulü gerekeceğinden, mahkemenin 5237 sayılı TCK.nun 2112 maddesini
uygulamamasında isabetsizlik görülmemiş, tebliğnamede sanık hakkında mağdurları yaralama
suçlarının olası kastla işlendiği yönünde bozma öneren dü­ şünce benimsenmemiştir. 1.CD.
21.6.2012, 2011/5428 - 2012/5130
Oluşa ve dosya içeriğine göre, sanığın bıçağı karısı Azize'ye vurmaya çalıştığı sırada
araya giren mağdur Ahmet'in elini uzattığı ve bu şekilde elinden yaralandığının kabul edilmesi
karşısında fiilin olası kast altında işlendiğinin gözetilmemesi, bozmayı gerektirmiştir. 3.CD.
19.6.2012, 2011/6359 -2012/25565
Sanığın olay tarihinde, av tüfeği ile cadde üzerinde insanların bulunduğu ortamda çevreye
rastgele ateş etmeye başlaması üzerine, sanığın babası mağdur Seyit A.'nin sanığın insanlara
zarar vermesini engellemek için elinden av tüfeğini almaya çalıştığı, sanığın mağdurun
yaralanabileceğini öngörmesine rağmen sorumsuzca ateş etmeye devam ettiği ve
mağduru yaraladığı anlaşılmakla, sanığın eylemi olası kastla yaralama suçunu oluşturduğu halde
suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm tesisi, bozmayı gerektirmiştir.
3.CD. 12.6.2012, 11861/24242
Sanığın soruşturma aşamasındaki anlatımına , mağdurun aşamalardaki anlatımına ve tüm
dosya kapsamına göre, sanığın olay tarihinde mağdurla şakalaşırken, mağdurun yaralanabileceğini
öngörmesine rağmen elindeki bıçağı mağdura doğru salladığı ve bıçakla mağduru yaraladığı
anlaşılmakla, sanığın eyleminin olası kastla yaralama suçunu oluşturduğu halde suçun unsurlarının
oluşmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm tesisi, bozmayı gerektirmiştir. 3.CD. 5.6.2012,
2011/30597 - 2012/23184
Sanığın maktulden kaynaklanan tahrik altında aracı tanıyarak ve kasten çarparak ey lemini
gerçekleştirdiği anlaşılmakla, sanık hakkında kardeşini kasten öldürme suçundan 5237 sayılı
TCK.nun 82/1-d, 29, 62 ve 53.maddeleri uyarınca hüküm kurulması gerekirken kardeşini olası kastla
öldürme suçundan hüküm kurulması , bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 31.5.2012, 2638 - 2012/4478
Sanığın kızı Emine K ....'a fırlattığı çöp kovasının mağdur eşi Esma A ....'a çarparak basit
tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiği olayda sanığın mağdur
eşini olası kastla yaraladığı ve bu suçun kovuşturmasının şikayete tabi olmadığı anlaşılmakla sanık
hakkında taksirle yaralama suçundan şikayet yokluğu nedeniyle kamu davasının düşmesine karar
verilmesi, 12.CD. 24.5.2012, 2011/2115/13116
Oluşa ve dosya kapsamına göre, olay günü sanığın köy merkezinde icra edilen asker
uğurlama eğlencesinde çok sayıda insanın bulunduğu bir ortamda birbirleri ile uyumlu bir kısım
tanık beyanlarına göre arkadaşına ait dolu silahla eğlencede bulunan dansöze silahını doğrultup
üzerine yürüyerek "sıkayım mı" şeklinde beyanlarda bulunması ve akabinde dansözün olay
yerinden kaçması üzerine ateş alan silahtan çıkan merminin o esnada eğlencede bulunan maktüle
isabet etmesi sonucu ölümüne neden olduğu olayda, sanığın tetik hakimiyetini sağlamadan ve hiç
bir önlem almadan tetiğe basınç uygulayarak ateşlediği ve topluluğun içinde bulunan maktülün
ölümüne neden olduğu, sanığın öldürme sonucunun meydana gelebileceğini öngörmesine karşın ve
daha öncesinde olay yerinde silahla havaya ateş edilmemesi yönündeki uyanlara rağmen
eyleminden vazgeçmeyerek eylemini sürdürdüğü olayda, suçun sübutu halinde eyleminin olası kast
ile öldürme suçunu oluşturup oluş­ turmayacağının ve delilleri değerlendirme yetkisinin 5235 sayılı
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş , Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun'un 12. maddesi hükmüne göre Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu da gözetilerek,
görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yargılamaya
devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, 12.CD. 23.5.2012, 13645/12854
Mağdur Burhan ile tanıklar Mustafa, Kevser ve Pınar'ın anlatımlarına göre, mağdur Burhan'ın kızı
Pınar'a saldıran sanığın elinden bıçağı almak için sanığın beline sarıldığı sırada, sanığın mağdunın
yaralanabileceğini öngörmesine rağmen elindeki bıçağı bırakma­ yıp bıçak olan elini kurtarmaya
çalışırken mağduru elinden yaraladığı anlaşılmakla , sanığın eylemi olası kastla yaralama suçunu
oluşturduğu halde suç vasfında hataya düşülüp yazılı şekilde hüküm tesisi , bozmayı gerektirmiştir.
3.CD. 22.5.2012, 2011/22756 - 2012/20766
Arkadaş olan sanık ile mağdurun alkollü oldukları, olay günü sanığın idaresindeki araç ile
mağdurun idaresindeki aracın seyir esnasında birbirlerine yakın şekilde geçip durmaları üzerine, araçtan
indiklerinde sanığın tabanca ile iki el ateş ederek mağdur Hüseyin'i batın bölgesinden mide ve
pankreas yaralanması meydana getirerek, yaşamsal tehlike geçirtecek şekilde vurduğu, akabinde
mağduru kendi aracına alarak Tosya yolu kavşağında bulunan tekel bayiine kadar götürüp bayide
bulunanlara "yaralı var, ambulans çağırın" diye söylediği, mağdurun hastanede acil ameliyata alınarak
kurtarıldığı, bu şekilde sanığın aktif bir davranışta bulunarak sonucun gerçekleşmesini engellediği
anlaşılmakla, sanığın aslında kasten öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturan eyleminin 5237 sayılı
TCK.nun 36. maddesinde düzenlenen gönüllü vazgeçme hükmü uyarınca kasten yaralama olarak
değerlendirilmesi gerekirken, TCK.nun 36. maddesi tartışılmaksızın doğrudan kasten yaralama olarak
vasıflandırılmış olması netice ceza ve belirlenen nitelendirme değişmeyeceğinden bozma yapıl­
mamıştır. 1.CD. 21.5.2012, 2011/1961 - 2012/4048
Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanıkların aralarında daha önceden husumet bulunan mağdur
Tekin'i öldürmek amacıyla iki araçla mağdur Tekin ve mağdurlar Yalçın, Süleyman ve Yüksel'in
bulunduğu, mağdur Yalçın'a ait 4x9 metre büyüklüğündeki ayakkabıcı dükkanının önüne geldikleri,
yaklaşık 9 metre mesafeden mağdur Tekin'e yönelik olarak sanık Tamer'in av tüfeği ile sanık Tuna'nın
tabanca ile çok sayıda ateş ederek mağdurlar Tekin, Süleyman ve Yüksel'i yaraladıkları olayda;
Sanıkların, dükkanda bulunan diğer mağdurların isabet alarak yaralanabileceğini ya da ölebileceğini
öngördükleri halde, atışlarına devam etmeleri sonucunda, mağdurlar Süleyman ve Yüksel'in
yaralandığı, mağdur Yalçın'ın ise yere yatması sonucu isabet almadığı, dolayısı ile sanıkların eylemleri
mağdurlar Süleyman ve Yüksel'i olası kasıtla yaralama suçu kapsamında kaldığı, olası kasıtta ise
meydana gelen neticeye göre ceza tayini gerekeceğinden, olayda Yalçın'ın isabet almaması nedeniyle
sanıkların beraatine karar verilmesi gerektiği halde hükmün gerekçesinde, "sanıkların mağdurlar
Süleyman, Yalçın ve Yüksel'e yönelik eylemlerinde olası kast altında hareket ettikleri, öğreti ve
uygulamada ise olası kastta teşebbüsün mümkün olmadığının kabul edildiği, bu duruma göre sanıkların
eylem­ lerinin kasten yaralama kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varıldığından" söz
edilerek kasten yaralama suçlarından yazılı şekilde hüküm kurulması, bozmayı gerek­ tirmiştir. 1.CD.
16.5.2012, 1139 - 2012/3987
Oluşa ve dosya içeriğine göre; Taşkın ve Özyolcu aileleri arasında meydana gelen silahlı
çatışmaya müdahale eden polis memurlarının olayı kontrol altına aldıktan sonra, olay yerine gelen
Taşkın ailesinden Alpaslan'ın havaya doğru tabancayla ateş ettiği, polis memurlarının hemen
Alpaslan'a müdahale ederek kendisini etkisiz hale getirdikleri, olay yerine gelen sanık Ali Rıza'nın,
Alpaslan'ı etkisiz hale getiren ve olaya müdahale eden polis memurlarının bulunduğu yere doğru
tabancayla ateş etmeye başladığı, polis memurlarının "dur ateş etme polis" diye uyarıda
bulunmalarına rağmen "siz kim oluyorsunuz diye küfür ederek" ateş etmeye devam ettiği, yaptığı
atışlar sonunda polis memuru maktul Bülent'in sağ göğüs bölgesinden isabet alarak öldüğü;
sanığın maktulü doğrudan hedef almadığı, ancak maktulünde içinde bulunduğu polis memurlarına
doğru ateş ettiği sırada olay yerinde bulunan görevli polis memurlarından birinin isabet alarak
yaralanabileceğini yada ölebileceğini öngörmesine rağmen atışlarına devam ederek maktul Bülent'i
vurup öldürdüğü olay­ da; sanığın olası kastla hareket ettiğinin kabulü ile 765 sayılı TCK nun 450/11,
59 maddele­ ri ile verilebilecek ceza miktarına göre sanık lehine sonuç doğuran kişinin yerine
getirdiği kamu görevi nedeniyle olası kastla öldürme suçundan 5237 sayılı TCK nun 82/1-g, 21/2, 62 ve
53. maddeleri ile hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, doğrudan kastla öldürme
suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması, 1.CD. 21.5.2012, 2012/541 - 2012/4089
Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık Ferit ile temyiz dışı sanık Mehmet'in katılan Murat'a
ait Diva Restorant isimli işyerinin üst katını kiraladıkları, kira bedelini ödememeleri nedeni ile
katılan Murat'ın, işyerinin tahliyesini istediği, bu nedenle aralarında husumet oluştuğu, olay günü
gece saat 03.00 sıralarında sanık Ferit'in katılan Murat'ın işlettiği bar kısmına girerek av tüfeğinin
namlusunu sahneye doğrultup birden fazla ateş ettiği, ilk atışta garson Hüseyin'in sağ meme
bölgesinden ve sağ kol omuz hizasından aldığı toplam 3 adet saçma isabeti sonucu öldüğü
olayda; maktulün konumu ve sanığın ateş etme şekline göre av tüfeğinden çıkan ve dağılarak
ilerleyen saçma tanelerinin bulunduğu mesafede , mağdura isabet etmesinin mutlak ve kaçınılmaz
olduğunu bilerek hareket eden sanığın, doğrudan kastla öldürme yerine olası kast ile öldürme
suçundan cezalandırılması suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni
yapılmamıştır. 1.CD. 25.4.2012, 2011/1715-2012/3227
Sanık Serkan'ın mağdur İnanç A. 'i yaralama suçu yönünden; sanık savunması, mağdur
beyanı ve dosya kapsamına göre; sanık Serkan'ın kavga ettiği karşı grupta yer alan mağdur
Cabbar'a doğru ateş ettiği sırada, olayla ilgisi bulunmayan ve yoldan geçmekte olan mağdur
İnanç A. 'in isabet alarak yaralandığı olayda, sanık Serkan ve mağdur Cabbar'ın olay sırasındaki
konumları da değerlendirilerek 5237 sayılı TCK.nun 44.maddesi nazara alınmak suretiyle
değerlendirme yapılması ve sanığın hukuki durumunun buna göre belirlenmesi gerekirken, sanık
hakkında yerinde olmayan gerekçe ile "mağdur İnanç Ahmet'i" doğrudan kastla yaralama
suçundan hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 18.4.2012, 2011/4411 ­ 2012/3021
Dosya kapsamına göre; sanık Ahmet , maktuller Şerif ve Eyyüp , tanıklar Fırat ve Ci­
han'ın arkadaş olup olay akşamı birlikte alkol aldıktan sonra ayrıldıkları, daha sonra telefon
görüşmelerinde sanık Ahmet ile maktul ve arkadaşları arasında alkolün de etkisiyle tartışma
yaşandığı, maktuller Şerif ve Eyyüp'ün tanıklarla birlikte sanığın evinin önüne geldikleri,
hepsinin araçtan inerek evinin önüne elinde av tüfeği ile çıkan sanık Ahmet'le tartışmaya
başladıkları , bu esnada maktul Eyyüp'ün geldikleri araca binip direksiyona geçtiği, maktul
Şerifin de ön sağ koltuğa oturduğu, maktul Eyyüp'ün hızlı bir şekilde aracı sanık Ahmet'in
üzerine sürmesi nedeniyle sanığın elindeki av tüfeği ile yakın mesafeden birden fazla ateş
etmesi sonucu otomobilin şoför mahalinde yan yana oturmakta olan maktullerin öldüğü olayda;
sanığın olaya bağlı olarak ortaya çıkan kastının her iki maktul yönünden de doğrudan kasten
öldünneye yönelik olduğu anlaşıldığı halde, suç niteliğinde hataya düşülerek maktul Şerif
yönünden olası kastla öldürme suçundan hüküm kurulmak suretiyle sanık hakkında eksik ceza
tayini, 1.CD. 11.4.2012, 2010/4383 -2012/2795
Sanık Eyüp'ün maktul Serkan ve Engin'in bulunduğu aracı hedef alarak birlikte ateş ettikleri
ve maktul Serkan'ın öldürülmesinde sanık Vedat ile fikir ve irade birliği içerisinde hareket ederek
eylem üzerinde ortak hakimiyet kurdukları anlaşılmakla; sanık Eyüp'ün TCK.nun 37. maddesi
uyarınca doğrudan kasten insan öldürme suçundan cezalandırılması yerine kasten insan öldürmeye
kalkışma suçundan hüküm kurularak eksik ceza tayini, boz­ mayı gerektirıniştir . 1.CD. 29.2.2012,
2011/8025 - 2012/1290
Sanığın 200 promil alkollü olarak sevk ve idaresindeki araçla kaldırımda yürüyen maktüle
çarpması sonucu meydana gelen olayda, asli kusurlu bulunan sanık hakkında tanık arkadaşları Halil
ve Kerim'in benzer mahiyetteki beyanlarına göre sanığın kaza öncesi süratli bir şekilde fren yaparak
tehlikeli şekilde zigzaglar çizerek araç kullandığının, başka bir kamyona çarpmak üzere kaza tehlikesi
atlattığının, uyarıları dikkate almayarak araç kul lanmaya devam ettiğinin, meskun mahalde hız
sınırını aştığının, fren tedbirine başvurmadığının ve maktüle çarptığı söylenmesine rağmen
durmayarak "ölürse ölsün boşverin " gibi sözler sarfederek aldırmaz bir şekilde olay yerinden
kaçtığının iddia oltmması karşısında , eyleminin olası kastla insan öldürme suçunu oluşturabileceği,
bu suç için öngörülen cezanın türü ve süresi bakımından inceleme yapmanın, 5235 sayılı Adli Yargı
İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında
Kanunun maddesi uyarınca Ağır Ceza Mahkemesinin görevine girdiği, bu nedenle de görevsizlik kararı
verilmesi gerektiği gözetilmeden , yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurul­ ması, kanuna
aykırıdır. 12.CD. 18.11.2011, 2138 - 2011/5469
Oluşa, kabule ve dosya içeriğine göre; Maktulün ablası olan ve ailesinin sıcak bakmamasına
rağmen 2005 yılında sanık Cemil ile evlenen tanık Müşerrefin, olay günü annesi Neziha'nın evine
gittiği, ailesel nedenlerle annesi ile arasında tartışma çıktığı, annesinin kendisini dövmesi üzerine
telefonla çağırdığı eşi sanığın Müşerrefi alarak çalıştığı işyerine götürdüğü, evde yaşanan kavgayı
öğrenen maktul Ramazan'ın ablası Müşerrefi arayarak nerede olduğunu ve ne zaman eve
geleceğini sorduğu, telefona çıkan sanığa "sizin ikinizi de öldüreceğim" diyerek tehdit ettiği, sanığın
saat 17.00 sıralarında eşini de alarak çalıştığı şirkete ait kamyon ile eve dönmek üzere yola çıktığı,
köy girişindeki yolda elinde kazma sapı ve belinde bıçakla beklemekte olan maktulün, sanığın
kullandığı kamyonu durdurduğu, bu sırada olay yerine gelen tanık Sinan'ın maktulün elindeki
sopayı alıp yere atarak onu sakinleştirmeye çalıştığı, maktulün sopayı tekrar alıp sanık ve
yanındakilere küfür ettikten sonra "eve gidiyorum gününüzü göreceksiniz" diyerek evlerin
bulunduğu yöne doğru koş­ maya başladığı , bunu gören sanığın olaydan birkaç yıl önce maktul ve
kardeşi tarafından evinin yakılmış olması nedeniyle korkuya kapılıp "bu bize pislik yapacak , evimi
yakacak, ondan önce eve gitmem lazım" diyerek kamyona binip hızlı bir kalkışla hareket ettiği,
yaklaşık 200 m. ilerideki mezarlık kavşağında virajı döndükten sonra maktulün tekrar kamyonun
önüne çıkarak sopayla vurmaya çalıştığı, sanığın yaklaşık 3 m. fren yaparak hızını azalttığı, maktulün
şoför mahallindeki kapıya asıldığı , kapının açılmasıyla yere düşüp kamyon altında kalarak, genel
beden travmasına bağlı kafatası ve femur kırıklarıyla birlikte beyin doku harabiyeti, beyin kanaması ve
iç organ yaralanması sonucu öldüğü olayda;
Olayın başından itibaren maktulün saldırgan davranışları nedeniyle hep meşru savunma
konumunda kalan sanığın, kastla yada olası kastla hareket ettiğini gösteren kanıt bulunmadığı,
ancak maktulün asıldığı kapıdan yere düşmesi üzerine, öngördüğü sonucu istememesine karşın,
maktulün kamyonun altında kalmaması için gerekli dikkat ve özeni göstermediği anlaşıldığı halde,
bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan TCK.nun 8511, 22/3 ve 62. maddeleri uyarınca
cezalandırılması yerine , olası kastla öldürme suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması, 1.CD.
20.7.2011, 2010/06 - 2011/4887
Sanık hakkında olası kastla insan öldürme ve mağdur Şahin'e yönelik kasten yaralama
suçundan kurulan hükümler yönünden; oluşa ve dosya içeriğine göre; eşinin mağdur Meryem tarafından
para karşılığı başka erkeklere fuhuş için pazarlandığını düşünen sanığın, mağdur Meryem'i öldürmek
amacıyla tabancayla hazırlıklı olarak mağdurun evine geldiği, içeri girdiğinde tabancayı çıkarınca
maktul Hidayet'in sanığın üzerine doğru gelip "ne oluyor" demesi üzerine maktulün başına doğru
tabancayla ateş ettiği, mağdur Meryem'in kaçmaya çalıştığı, atışlarına devam eden sanığın,
mağdur Şahin'in de ayaklarına doğru ateş ederek sağ ve sol bacak ile sağ ayak bileğinden hayati
tehlike geçirmeyecek ancak basit tıbbi müdahale ile giderilıneyecek ve sağ tibiada 5.derecede kırık
oluşturacak şekilde yaraladığı olayda;
Mağdur Şahin'de meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş şekli, kastının yo­ ğunluğu,
yara adedi dikkate alınarak TCK.nun 61 .maddesi uyarınca temel cezanın alt ve üst sınırlar arasında
makul bir oranda tayini yerine alt sınırdan belirlenmesi suretiyle eksik ceza verilmesi,
Mağdur Meryem 'i öldürmek için gelen sanığın , üzerine doğru gelen maktule doğrudan
ateş ederek öldürmesi nedeniyle kasten insan öldürme yerine olası kastla insan öldürme
suçundan hüküm kurulması , bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 19.7.2011, 2010/6929,2011/49861
Ol
uşa ve dosya içeriğine göre; sanığın tabancayla maktul Yılmaz'ı hedef alarak birden
fazla el ateş ettiği sırada onun yakınında bulunan kişilerinde isabet alarak ölebileceğini ya da
yaralanabileceğini öngörmesine rağmen atışına devam etmesi üzerine mağdur Uğur'un sol uyluk
bölgesinden isabet alarak basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek nitelikte yaralandığı olayda,
sanığın 5237 sayılı TCK.nun 2112 maddesi kapsamında olası kastla hareket ettiğinin kabulü ile olası
kastla yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi yerine, kasten yaralama suçundan
yazılı şekilde hüküm kurulınası , bozmayı gerektirmiştir.1.CD. 12.7.2011, 2010/4903 - 2011/4418
Dosya kapsamına göre; olay sabahı mağdur Köksal ve Mehmet Ç.'ın, arabasını
yıkamakta olan maktul Cenk ile sohbet ederlerken sanığın karşı kaldırımdan nedeni tespit
edilemeyen bir şekilde ruhsatsız silahı ile maktul ile yanında bulunanları hedef alacak şekilde
önündeki Telekom kutusunu kendine siper ederek tabancasındaki bütün mermiler bitinceye kadar
ateşleyip maktulün ölümüne, mağdur Köksal ile olayla bir ilgisi bulunmayan ve sokakta kömür
indirme işiyle uğraşan mağdur Ömer'in yaralanmasına neden olduğu olayda; sanığın cadde üzerinde
ve yerleşim yeri olan olay yerinde yapacağı atışlardan üçüncü şahısların da yaralanıp ölebileceğini
öngörmesine rağmen atışlarına devam etmesi sonucu mağdurun yaralandığı olayda; sanık
hakkında olası kastla yaralama suçundan hüküm kurulması gerekirken kasten yaralama suçundan
yazılı şekilde hüküm tesisi , bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 5.7.2011, 2009/6154 - 2011/4269
Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanığın tabancayla mağdure Banu'ya hedef alarak ateş
ettiği sırada, onun yakınında bulunan kişi ya da kişilerin de isabet alıp yaralanabileceğini ya da
ölebileceğini öngörınesine rağmen atışlarına devam etmesi üzerine kendi kardeşi Adnan 'ın da
yaralandığı olayda, sanığın olası kastla hareket ettiğinin kabulü ile sanığın meydana gelen
sonuçtan sorumlu tutularak eylemine uyan Olası Kastla Yaralama suçundan 5237 sayılı Kanunun
86/1, 86/3-e, 2 112, 62 ve 53. maddeleri uyarınca hüküm kurulması yerine, Olası Kastla
Öldürmeye Teşebbüs suçundan yazılı şekilde karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD.
7.6.2011, 2009/4513 -2011/3639
Sanık hakkında olası kastla yaralama suçundan ceza tayin edilirken, Dairemizin yerleşmiş
uygulamalarına göre suçun olası kastla işlenmesi nedeniyle TCK.nun 86/ 1, 86/3-e maddelerinin
uygulanması ile bulunacak somut ceza üzerinden olası kast nedeniyle TCK.nun 21/2 maddesi uyarınca
indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi, sonuç ceza miktarı değişmeyeceğinden bozma nedeni
yapılmamıştır. 1.CD. 30.5.2011, 1588/3441
Sanığın, hasmı olan ve hedefi konumundaki maktul Tufan'a ateş ederken onun yakınında
bulunan kişi ya da kişilerin isabet alıp yaralanabileceğini ya da ölebileceğini öngörmesine rağmen,
çekinmeden atışına devam ederek mağdur Engin'i de yaraladığı olayda, eylemin olası kastla yaralama
suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, kasten insan öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması,
bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 11.5.2011, 1103/3034
Sanıkların, aralarında husumet bulunan maktul Hüseyin F ... .'a yönelik olarak yaptıkları
müteaddit atışlar sırasında , aynı kahvehanede bulunan ve aralarında herhangi bir husumet
bulunınayan maktul İbrahim D....'ın da isabet alıp ölebileceğini öngörmelerine rağmen atışlarına
devam ederek maktul İbrahim D . ....'ı öldürdükleri olayda; yerleşmiş uygulamalara göre eylemler
olası kastla adam öldürme suçunu oluşturduğundan, 5237 sayılı TCK.nun 81, 21/2, 62, 53.
maddeleri ile 765 sayılı TCK.nun 448, 59, 31 ve 33. maddelerinin Yargıtay denetimine olanak
verecek biçimde uygulanması, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması, lehe olan
hükmün belirlenmesi ve uygulamanın ona göre yapılması gerekirken, lehe yasa karşılaştırması
yapılmadan yazılı şekilde 765 sayılı TCK.nun 448, 59, 31 ve 33 maddeleri uyarınca hüküm
kurulması, bozmayı gerektirmiştir. 1.CD. 11.5.2011, 890/3026
ÖZET: İçinde maktullerin de bulunduğu A... kişiler ile jandarma görevlilerinin yeraldığı gruba
sanığın kullanmış olduğu kamyonetle fren yapmaksızın hızlıca daldığı, bu çarpmanın etkisi ile grupta
yer alan maktullerin öldüğü, bir jandarma eri ile bazı kişilerin yaralandığı anlaşılmakla; bu grupta
bulunan maktullerin sanığa veya sanığın yakınlarına yönelik herhangi bir haksız fiillerinin olmaması,
hatta bu husususun sanık tarafından dahi iddia edilmemesi karşısında, sanık lehine haksız tahrik
hükümlerinin uygulanma şartlarının oluşmadığı kabul edilmelidir. Bu itibarla, itirazın kabulüne ve Özel
Daire bozma kararının haksız tahrikin uygulanması gerektiğine ilişkin bölümünün çıkartılmasına karar
verilmelidir.
(5237 S. K. m. 21, 29, 62, 81) (5271 S. K. m. 308)
Dava: Kasten öldürme suçundan sanık M.'ın 5237 sayılı TCK'nun TCK'nun 81, 21/2 ve 62.
maddeleri uyarınca iki kez 20 yıl 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Burhaniye Ağır Ceza
Mahkemesince verilen 24.12.2009 gün ve 111-366 sayılı resen temyize tabi olan hükmün sanık
müdafii ile katılanlar vekilleri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza
Dairesince 29.12.2011 gün ve 5102-8664 sayı ile;
...B) Sanık M. hakkında maktuller E. ve O.'u olası kastla öldürme suçlarından kurulan
hükümlerin incelemesinde;
Olay tarihinde öğlen saatlerinde Altınova Beldesinde yaşayan E., K. ve H. ile Altınova
Beldesine sonradan yerleşen sanık M.'ın akrabaları olan A., A. ve N. arasında yüksek sesle müzik
dinleme yüzünden çıkan tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine E., K. ve H.'in olay yerinden
kaçtıkları, bu olayın Altınova'lı gençlerin, beldeye sonradan yerleşen kişilerce darp edildiği şeklinde
söylentiye dönüşmesi nedeniyle beldeye sonradan yerleşen kişilere karşı tepki oluşmaya başladığı,
aralarında maktullerin de bulunduğu Altınova'lılar grubu ile beldeye sonradan yerleşen karşı grubun
saat 16:00 sıralarında İnönü Caddesi üzerinde toplanmaya başladıkları ve her iki grubun da taşlı sopalı
olarak birbirlerine saldırdıkları, olaya Jandarma görevlileri tarafından müdahale edilerek olayların
kısmen yatıştırıldığı, bu sırada maktullerin grubunda bulunan sanık E.'ın şeklindeki tahriki üzerine
grupların karşılıklı olarak tekrar birbirlerine saldırdıkları, Jandarma görevlilerinin tekrar müdahalesi ile
grupların kısmen aralarında mesafe olacak şekilde ayrılmalarının sağlandığı sırada sanık M.'ın
kullandığı kamyonet ile cadde üzerinde bulunan karşı gruptaki maktullerin ve yanındakilerin üzerine
hızlı bir şekilde kamyoneti sürerek grubun içine fren yapmaksızın girdiği, maktuller E. ve O.'a çarpması
sonucu, maktul O.'un kaburga kırıklarına bağlı iç organ hasarı nedeniyle gelişen iç kanama, maktul
E.'in kafatası kırılmasına bağlı beyin kanaması sonucu hayatlarını kaybettikleri olayda;
a) Sanık savunması, otopsi raporları, olay yeri inceleme raporu, olay yeri tespit tutanağı, görevli
jandarma personelinin tanık olarak anlatımları ve diğer tanık beyanları dikkate alındığında; iki grup
arasında devam eden kavga olayı sırasında sanık M.'ın kullandığı kamyonet ile hızlı bir şekilde ve
karşı grupta bulunan maktulleri görmesine rağmen frene basmaksızın maktullere kasten çarpması
dikkate alındığında, sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının maktulleri öldürmeye yönelik
olduğu bu nedenle maktuller E. ve O.'u kasten öldürme suçundan ayrı ayrı cezalandırılması yerine
olası kastla öldürme suçundan (iki kez) hüküm kurulması suretiyle sanığa eksik ceza tayini,
b) Sanık ve maktullerin ait olduğu sosyal gruplar arasındaki çatışmayı önce hangi tarafın başlattığının
tespit edilememiş olması karşısında, kurulan hükümlerde sanık hakkında tahrik nedeniyle TCK 29
madde gereğince asgari hadden indirim yapılması gerektiğinin düşünülmemesi isabetsizliklerinden
bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 12.02.2012 gün ve 8085 sayı ile;
diyerek kışkırtması üzerine, her iki grubun birbirlerine karşılıklı olarak taş attıkları ve
ellerindeki cisimlerle saldırdıkları, yakınları ve akrabalarının kavga ettiğini öğrenen sanık M.'ın sevk ve
idaresindeki ............ plakalı kamyoneti hızlı bir şekilde kendi yakınları ile kavga eden ve jandarmanın
müdahalesi ile aralanmış durumunda bulunan Balıkesir İli nüfusuna kayıtlı şahıslardan oluşan grubun
içine doğru sürerek O.
ve E.'e çarpıp ölümlerine sebebiyet verdiği olayda; sanığın, içerisinde kendi
akraba ve yakınları bulunmayan Balıkesir İli nüfusuna kayıtlı kişilerden oluşan gruptakileri doğrudan
hedef alarak kamyoneti üzerlerine sürmesi ve O.
ile E.'in ölümüne sebebiyet vermesi eyleminde;
maktullerin Balıkesir İli nüfusuna kayıtlı gurupta yer almaktan başkaca sanığa, sanığın yakınlarına
yönelik icrai veya ihmali davranışla gerçekleştirilmiş haksız bir fiillerinin bulunmaması karşında; sanık
lehine tahrik nedeniyle indirim yapılmasına yönelik bozma nedeninin hukuka aykırı olduğu görüşüyle
itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma ilamından haksız tahrik hükümlerinin uygulanması
gerektiğine ilişkin bölümün çıkartılması isteminde bulunmuştur.
Karar: CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince
04.12.2012 gün ve 4383-9040 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci
Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle
karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca
çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında maktuller E. ve O.'u kasten öldürme suçlarında
haksız tahrik hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
2008 yılı Ramazan Bayramının birinci günü olan 30.09.2008 tarihinde Balıkesir İli
Altınova Beldesinde, bu belde sakini olan E., K. ve H. isimli kişilerin öğle saatlerinde
dolaştıkları sırada, daha önceden çeşitli nedenlerle sorun yaşadıkları Güneydoğu kökenli olup,
beldede ikamet eden bir grupla aralarında önce sözlü tartışma meydana geldiği, bu tartışmanın
büyüyerek kavgaya dönüştüğü, küçük çaplı bu basit asayiş olayının kulaktan kulağa beldede
dedikodusu şeklinde yayıldığı, bu söylentiler nedeniyle beldede yaşayan kişilerde Güneydoğu kökenli
kişilere karşı bir tepki oluştuğu, biriken çeşitli grupların o güne kadar herhangi bir sorun olmadan
birlikte yaşadıkları Güneydoğu kökenli olup, Altınova'da yaşayan kişilere ve bu kişilerin evlerine
saldırmaya başladıkları, karşı grubun da aynı şekilde karşılık vermesi üzerine beldede zaman zaman
taşlı sopalı kavgaların yaşandığı, saat 17.00 sıralarında ziyarete gittiği Ayvalık İlçesinden yaşamakta
olduğu Altınova Beldesine yeni dönmüş olan sanık M. A.'nun kullandığı ve içinde arkadaşları M. ve
Y.'in bulunduğu A. adına kayıtlı ..........plakalı Ford Transit marka arkası açık kamyonetin önünün bir
grup tarafından kesilerek durdurulduğu, bu olayın büyümesinin olay yerine gelen jandarma timi
tarafından engellendiği, görevlilerin sanığa yoluna devam etmesini söylediği, bunun üzerine sanığın
kamyoneti ile oradan ayrıldığı, bu sıralarda Güneydoğu kökenli kişilere ait A. Mağazasının önünde
oluşan bir kalabalığın gittikçe büyüdüğü, karşı grupta yer alan Güneydoğu kökenli kişilerin de burada
toplanmaya başladığı, bu gruplar arasında kavganın başladığı, bu haberi alan jandarma görevlilerinin
hemen olay yerine intikal ederek olaya müdahale ettiği, grupları birbirinden ayırarak kavgayı önemli
ölçüde önlediği, her iki grubu, bir grup caddenin bir tarafında diğer grup diğer tarafında kalacak
şekilde araladıkları, bu sırada itiraza konu olmayan sanık E. isimli, Altınova'lı grup içerisinde bulunan
kişinin çevresindekileri galeyana getirecek şekilde; şeklindeki sözlerle yanında bulunanları kışkırttığı,
bu sırada sanık M.'ın kullandığı araç ile olay yerine geldiği, aracın hızını azaltmaksızın ve frene
basmaksızın Altınovalı kişilerin bulunduğu grubun içerisine daldığı, grupları ayırmaya çalışan jandarma
erlerinin kendilerini sağa sola atarak kurtulduğu, mağdur jandarma er A.'in hafif şekilde yaralandığı,
sanığın aracıyla çarptığı kişilerden O.'un kaburga kemiklerinin kırılması sonucu iç organlarda meydana
gelen hasar, E.'in ise kafatası kemiği kırılması sonucu meydana gelen beyin harabiyetinden hayatlarını
kaybettikleri,
Jandarma görevlileri tarafından düzenlenen 30.09.2008 günlü olay yeri tespit tutanağında;
gibi kışkırtıcı şekilde konuşmalar yaptığı duyuldu. Bu arada H. elindeki sopa ile, orada bulunan siyah
..........plakalı Renault Megan marka arabaya vurarak araca hasar verdiği, diğer şahıslar da
dükkanların camlarına taş attıkları, çevreden kavga olayını duyup olay yerine intikal eden diğer
vatandaşların da katılımı ile söz konusu iki grup da kalabalıklaşmaya başladı. Bu şekilde kalabalıklaşan
ve birbirinden ayrılan grupların içinde bazı şahısların daha da ateşli bir şekilde kavga olayını devam
ettirmeye çalıştıkları görüldü. Her iki gruptan olay yerinde kavgaya karışan veya birbirlerine taşlı
sopalı saldıran yaklaşık 250-300 kadar şahsın toplandığı esnada M. isimli şahsın yönetiminde bulunan
amcasına ait
.............plakalı Ford Transit marka beyaz renkli kamyonet ile kavga etmekte olan fakat
gruplaşan ve aralarında mesafe bulunan gruplardan Altınova yerlisi şahısların bulunduğu tarafa doğru
ve grubun içine süratle aracıyla kasıtlı olarak girdiği görüldü. Jandarma personelinden bazıları da son
anda aracın önünden kenara atlamak suretiyle kurtuldu. M.'ın araç ile girmesi neticesinde olay
yerinde kavga eden gruplar arasında bulunan O. ile E.'e çarptığı, çarptıktan sonra bu şahısların olay
yerinde bulunan vatandaşlar ve görevli jandarma personelince olayda kullanılan minübüsün altından
çıkartılarak sivil bir otomobille Ayvalık Devlet Hastanesine sevk edildi. Çarpma esnasında yine
yukarıda adları geçen H., E., M., M., E., A. isimli şahıslar ile görevli Jandarma devriyesindeki J.Eri A.'ın
da aracın çarpması sonucu çeşitli yerlerinden hafif şekilde yaralandıkları, çarpma esnasında kamyonet
içinde sürücü olarak bulunan M. haricinde M. ve Y. isimli şahısların da bulunduğu görüldü. Araç
sürücüsü M.'ın aracı çarpması sonrası bulunduğu yerde çalışır vaziyette bırakarak kaçtığı ve sığınmak
amacıyla jandarma karakoluna doğru giderken olay yerine intikal halindeki takviye kuvvetlerimizce
yakalandığı, olay yerine araçla gelen M. isimli şahsın elinden Bursa çakısı diye tabir edilen küçük bir
bıçak ve bir adet bir metre boyunda tahta sopa, olay yerinde kavgaya karışan şahıslardan A. isimli
şahsın elinden beyaz renkli daha önce kullanılmamış kazma sapı şeklindeki tahta sopa, M. isimli
şahsın elinden 90 cm boyunda kazma sapına benzer tahta sopa, A. isimli şahsın elinden 80 cm
uzunluğunda tahta sopa, M. isimli şahsın elinden 80 cm uzunluğunda ıstaka sopası görevli jandarma
personelince alınarak devriye müdahale aracına muhafaza altına bırakıldı şeklinde olduğu,
Ayvalık Jandarma Komutanlığının 30.09.2008 günlü olay yeri inceleme raporunda, olay
yerinde fren izi olmadığının belirlendiği,
Anlaşılmaktadır.
Tanık Astsubay K. özetle; haberi alınca A. Mağazasının önüne gittiklerini, 20-30 kişinin iki grup
halinde kavga ettiklerini, grupları birbirinden ayırmaya çalıştıklarını, büyük oranda ayırmayı
başardıklarını, ancak hala birbirleriyle kavga edenlerin olduğunu, Merkez Mahallesi istikametinden
ford transit bir kamyonetin halen kavga eden grubun arasına tahminen 60 km hızla daldığını,
kasasında ve içinde sürücü dışında kimse olup olmadığını görmediğini, bu olaydan yaklaşık 5-10 dk
kadar önce merkez mahallesinde bir grubun sanık M.'ın aracını durdurduğunu ve aralarında
tartıştıklarını görerek müdahale edip M.'ı oradan uzaklaştırdıklarını,
Tanık j.Er A. özetle; sanığı ilk kez Merkez Mahallesinde kalabalık içinde gördüğünde kasasında
kimsenin olmadığını, A. Mağazası önünde arkasının dönük olduğu için aracın kasasında kimsenin olup
olmadığını görmediğini, sanığın kendisinin de sol ayağına çarparak yaralanmasına sebep olduğunu,
arkasından kendisini takip eden bir aracın olmadığını, M.'ı kalabalık içinden kurtardıkları yer ile A.
mabilyanın önü arasındaki mesafenin araçla 1-2 dk olduğunu, her iki olay arasında ise yaklaşık 10-15
dk zaman bulunduğunu,
Tanık j.Er Ö. özetle; M.'ı ilk kez Merkez Mahallesinde kalabalık içinde gördüğünde kasasında
kimsenin olmadığını, A. Mağazası önünde kasasında 5-6 kişinin bulunduğunu, çarpma sonrası bu
kişilerin kasadan indiklerini, arkasından kendisini takip eden ya da sıkıştıran bir aracın olmadığını, M.'ı
kalabalık içinden kurtardıkları yer ile A. mobilya önü arasındaki mesafenin araçla 1 dk olduğunu, her
iki olay arasında ise yaklaşık 5-10 dk olduğunu, M.'ın aracını merkez yönünden kasıtlı ve hızlı bir
şekilde Altınova'lı grubun üzerine sürdüğünü,
Tanık j.Er D. özetle; M.'ı ilk kez merkez mahallesinde kalabalık içinde gördüğünde kasasında
kimsenin olmadığını, A. Mağazası önünde kasasında kimsenin olup olmadığını hatırlamadığını,
arkasından kendisini takip eden bir araç görmediğini, M.'ın aracını merkez yönünden kasıtlı ve hızlı bir
şekilde Altınova'lı grubun üzerine sürdüğünü,
Tanık j.Er A. özetle; M.'ı ilk kez Merkez Mahallesinde kalabalık içinde gördüğünde kasasında
kimsenin olmadığını, A. mağazası önünde üzerlerine çok hızlı geldiği için kendisini kenara doğru
attığını, ancak kasasında kimse olup olmadığını görmediğini, arkasından kendisini takip eden bir
aracın olmadığını, M.'ı kalabalık içinden kurtardıkları yer ile A. mobilya önü arasındaki mesafenin
araçla 1-2 dk mesafe olduğunu, her iki olay arasında ise yaklaşık 10 dk bulunduğunu, M.'ın aracını
merkez yönünden kasıtlı ve hızlı bir şekilde Altınova'lı grubun üzerine sürdüğünü,
Olay sırasında sanığın kullandığı araçta bulunan tanık Y. özetle; M. ve M. ile Altınova'ya
döndüklerinde yolu kesip M.'ı araçtan indirmeye çalıştıklarını, jandarmanın yetişip kendilerini
kurtardığını ve dediklerini, yola çıkınca arkalarına iki aracın takıldığını, korkarak hızlandıklarını,
virajdan İnönü Caddesine döndükleri sırada kalabalığı görüp şok olduklarını, diye arabaya
saldırdıklarını, ondan sonra şoka girdiğini, M.'ın direksiyona vurarak diye bağırdığını, araba kalabalığa
çarptıktan sonra oradan kaçtıklarını, aracın kasasında kimsenin olmadığını,
Olay sırasında sanığın kullandığı araçta bulunan M. özetle; Ayvalık'tan Altınova'ya
geldiklerinde kalabalık bir grubun önlerini kestiğini, aracın kapısını açıp aracı kullanan M.'ın elini
tuttuklarını, ellerinde sopalar olduğunu, tam o sırada gelen jandarma ekibinin kendilerini kurtardığını,
uzaklaşırken beyaz hyundai marka bir aracın kendilerini takip etmeye başladığını, takip
edildiklerinden dolayı hızlandıklarını, en yakın akrabalarına gitme gayesi ile parkın bitiş noktasından
İnönü Caddesine girdiklerini, tam o sırada diğer kalabalığın karşılarına çıktığını, duraksayıp virajı
dönünce kalabalığın tekrar üzerlerine gelmeye başladığını, arkalarından araç takip ettiğinden dolayı
şokun etkisi ile M.'ın hız kesmediğini ve çarptığını, kendisinin araçtan inerek internet kafeye
sığındığını ve olayların bitmesini beklediğini, araçta Y. ve M.tan başka kimsenin olmadığını,
Beyan etmişler,
Sanık M. sorguda özetle; M. ve Y. ile kullandığı kamyonetle Ayvalık'tan Altınova'ya
geldiklerini, caddenin ortasında 3-4 araba ve 150-200 kişilik bir grubun kendilerini durdurduklarını,
kendisini arabadan indirdiklerini, jandarmanın gelerek kendilerini olay yerinden uzaklaştırdığını,
arkalarından beyaz renkli hundai marka bir aracın kendilerini takip ettiğini, bu araçtakilerin linç
edeceğini düşünerek aracı hızlı kullandığını, bir anda kalabalığın önüne çıktığını, kavga ettikleri için
dengesiz bir şekilde önüne çıktıklarını, frene bastığını ama yine de birkaç kişiye çarptığını, kasten
çarpmadığını, olaya karışan kişilerle arasında önceye dayalı husumet olmadığını, olayın temelinde ne
olduğu ve halkın neden bu şekilde galeyana gelip iki kişinin ölümü ile sonuçlanan olayların meydana
geldiği hususunda bilgisinin bulunmadığını, kavgaya karışanları ve ölenleri tanımadığını ancak son
anda kalabalığın içinde amcasının oğlu E. ve M.'i gördüğünü, aracının kasasında kimsenin olmadığını,
mahkemede özetle; arkasından beyaz reno broadway marka aracın takip ettiğini, pvc işi yapan Fırat
adli bir kişiye ait ...........plakalı olduğunu ve içinde 4 kişi bulunduğunu, ölen O.'un canı gibi sevdiği
yakın arkadaşı olduğunu, onun evine gittiğini, onun da kendi evlerine geldiğini, hatta geçen yılbaşını
birlikte geçirdiklerini, orada kalabalık olduğunu bilmesi halinde oradan geçmeyeceğini, süratinin en
fazla 40-50 km olduğunu, arkasından gelenlere baktığı esnada çarpma olayı olduğunu, o nedenle
frene dahi basmaya fırsat bulamadığını, ne yaptığını zaten bilmediğini,
Savunmuştur.
5237 sayılı TCK'nun başlıklı 29. maddesinde yer alan; şeklindeki düzenleme ile kişiye haksız
fiilin etkisi altında işlediği suçtan ötürü verilecek cezadan belli bir oranda indirim yapılması
öngörülmüştür.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil olmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden fiil, mağdurdan sadır olmalıdır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, failin haksız bir
tahrikin yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade
eder. Bu halde fail, haksız tahrikin doğurduğu öfke veya elemin etkisi altında, suç işleme yönünde
önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında yarattığı karışıklığın sonucu
olarak suç işlemeye yönelmektedir.
Öğretide yer alan görüşlere göre de; kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği
hiddetin etkisi altında bir suç işlemesi halinde kusur yeteneğindeki azalmayı ifade eden haksız tahrik,
bu yönüyle, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan menfi bir nedendir. Başka bir deyişle, bu halde
failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte ve böylece, haksız bir fiilin meydana getirdiği
hiddetin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği, önemli ölçüde zayıflamış
bulunmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
2008 yılının Ramazan Bayramının birinci gününde öğle saatlerinde başlayan bir tartışmanın
Altınova Beldesinde Güneydoğu kökenli olup bu beldede ikamet eden kişilerle Altınovalı kişiler
arasında karşılıklı yaygın şiddet olaylarına dönüştüğü, bu kapsamda saat 17.00 sıralarında Alfemo
Mağazası önünde toplanan ve karşılıklı kavga eden grupların jandarma görevlilerinin yerinde
müdahalesi ile büyük oranda ayrıldığı, olayların bu şekilde yatışmaya başladığı, bu sırada içinde
maktullerin de bulunduğu Altınovalı kişiler ile jandarma görevlilerinin yer aldığı gruba sanığın
kullanmış olduğu Ford Transit marka kamyonetle fren yapmaksızın hızlıca daldığı, bu çarpmanın etkisi
ile grupta yer alan maktullerin öldüğü, bir jandarma eri ile bazı kişilerin yaralandığı anlaşılmakla; bu
grupta bulunan maktullerin sanığa veya sanığın yakınlarına yönelik herhangi bir haksız fiillerinin
olmaması, hatta bu husususun sanık tarafından dahi iddia edilmemesi karşısında, sanık lehine haksız
tahrik hükümlerinin uygulanma şartlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, itirazın kabulüne ve Özel Daire bozma kararının haksız tahrikin uygulanması
gerektiğine ilişkin bölümünün çıkartılmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Genel Kurul Üyesi; düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 29.12.2011 gün ve 5102-8664 sayılı bozma ilamından sanık M. A.
hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişkin bölümünün ÇIKARTILMASINA,
3-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.06.2013
günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi. YARGITAY Ceza Genel Kurulu 2013/1-272013/29, Karar Tarihi: 11.06.2013
Dava ve Karar: Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;
Geregi görüsülüp düsünüldü;
1) Sanık hakkında müsteki H.'e yönelik kasten yaralama suçuna iliskin verilen hüküm
açısından yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde; Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde
açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda olusan inanç ve takdirine, gösterilen
gerekçeye ve uygulamaya göre sanıgın temyiz itirazlarının reddiyle hükmün isteme uygun olarak
ONANMASINA,
2) Sanık hakkında müsteki I.'e yönelik kasten yaralama suçuna iliskin verilen hüküm açısından
yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde; Sanık ve müstekilerin beyanlarından, sanıgın müsteki H.'e
demir çubukla vurmaya çalısırken H.'in egilmesi nedeniyle demir çubugun, araya giren müsteki I.'e
isabet ettigi, sanıgın I.'e yönelik kastının bulunmadıgı, ancak H.'e vurmaya çalıstıgı sırada, kavgayı
ayırmaya çalısan I.'in oldugunu düşünüp onun da yaralanabilecegini öngören sanık hakkında olası kasta
iliskin 5237 sayılı TCK'nin 21/2. maddesinin uygulanıp uygulanmayacagının tartışılmaması,
Sonuç: Bozmayı gerektirmis, sanıgın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüs olduğundan,
hükmün bu sebepten 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un
321. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, 09.10.2013 gününde oybirligi ile karar
verildi. 3.CD Esas No: 2012/27409 Karar No: 2013/34868 Karar Tarihi: 09.10.2013
Dava: Olası kastla öldürme suçundan sanıklar C. ve F.'in 5237 sayılı TCK'nun 81/1, 21/2 ve 62.
maddeleri uyarınca 18 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin, Adana 4. Ağır Ceza
Mahkemesince verilen 28.12.2010 gün ve 205-496 sayılı resen temyize tabi olan hükmün sanıklar
müdafileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince
07.11.2012 gün ve 6830-7929 sayı ile;
...3- Dosya kapsamına göre, sanık S. ile mağdur M. R. arasında çekişme bulunduğu, olay günü
S.'in arkadaşları olan sanıklar C. ve F.'le buluştuğu, kendilerine tedbir olarak birer adet tabanca
verdiği, akabinde saat 12.00 sıralarında hep birlikte sokakta kardeşi mağdur İ. ile sohbet eden M.
R.'nin yanına yaklaştıkları, ardından S.'in M. R.'ye kafasıyla vurduğu, F.'in de İ.'i bacağından
bıçaklayarak yaraladığı, bunun üzerine M. R.'in kaçarak bir bakkal dükkanına sığındığı, F. ve C.'in de
peşinden gelerek M. R.'in bulunduğu dükkanın içine girmeye çalıştıkları, ancak dükkan sahibi olan S.
ile o sırada dükkanda müşteri olarak bulunan maktul tarafından engellendikleri, bunun üzerine
sanıkların dükkanın camlarını kırmaları üzerine, S. ile maktulün tekrar dükkana girdikleri, akabinde de
sanıkların işyerinin içine doğru, dışarıdan ve yaklaşık altı-yedi metre mesafeden ateş etmeye
başladıkları, açılan ateş sonucu tezgahın altına saklanan M. R.'in herhangi bir isabet almadığı,
maktulün ise göğsüne aldığı ve kimin tabancasından atıldığı tespit olunamayan tek mermi isabeti
sonucu öldüğü, olay yerinde bulunan dört adet kovanın F.'in, bir adedinin de C.'in kullandığı
tabancadan atıldığının tespit edildiği olayda,
Sanıkların ateş ettikleri sırada maktul ve mağdurun duruş pozisyonları ve dükkanın büyüklüğü
gibi hususlar gözetilmek suretiyle, maktulün de mağdurla birlikte sanıkların hedef alanı içinde olup
olmadığının tespiti bakımından keşif yapılması ve maktule yönelik eylemlerin keşifteki bulgu ve
tespitler de dikkate alınarak nitelendirilmesi yerine, eksik soruşturmayla maktule yönelik eylem
nedeniyle 'olası kastla öldürme' suçundan hüküm kurulmuş olması, aleyhe temyiz bulunmadığından,
bozma nedeni yapılmamış; her iki sanığın fiil üzerinde birlikte hakimiyet kurdukları olay nedeniyle
TCK'nun 37. maddesi uyarınca 'fail' sıfatı ile cezalandırılmalarında da bir isabetsizlik görülmemiş ve bu
nedenle tebliğnamenin, hangi sanığın eylemi ile maktulün öldüğünün belirlenmesinden sonra
sanıkların hukuki durumlarının tayin edilmesi gerektiğine ilişkin bozma öneren düşüncesi
benimsenmemiştir.
4- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık F.'in 'öldürmeye teşebbüs', 'olası kastla
öldürme', 'kasten yaralama'; sanık C.'in 'öldürmeye teşebbüs', 'olası kastla öldürme' ve sanık S.'in
'6136 sayılı Kanuna muhalefet' suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun
şekilde suçların niteliği tayin, cezayı azaltıcı takdiri indirim nedeninin niteliği takdir kılınmış,
savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri
nedeni saklı kalmak kaydı ile bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar F., C. ve S. müdafilerinin
bir sebebe dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle,
Sanık S. suç tarihinde TCK'nun 6/1-b maddesi kapsamında 'çocuk' olduğu halde hakkında
TCK'nun 53/1 maddesinin uygulandığı, ancak bu hususun yeniden yargılama yapılmasını
gerektirmediği görülmekle,
Hüküm fıkrasından (2) numaralı bendinde yer alan TCK'nun 53. maddesinin uygulanması ile
ilgili ibarenin çıkartılmasına karar verilmek sureti ile düzeltilen, kısmen resen de temyize tabi
hükümlerin kısmen tebliğnamedeki düşünce gibi onanmasına> karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 11.12.2012 gün ve 165075 sayı ile;
Dükkan dışından içeri doğru, sanık F. K'nın dört el, sanık C. B.'nin da bir el ateş ettikleri
sabittir. Ancak ölene isabet eden merminin kimin tabancasından atıldığı belirlenememiştir.
Sanıklardan kimin ölümden sorumlu tutulabileceğinin belirlenebilmesi için isabet eden merminin
hangi silahtan atıldığının ortaya çıkarılmasında zorunluluk bulunmaktadır. 5237 sayılı TCK'nun 37/1.
maddesinde doğrudan birlikte hareket ederek suçu işleme halinin düzenlendiği, başka anlatımla
37. maddenin uygulanabilmesi için sanıkların sonucu elde etme iradesini birlikte taşımaları ve bu
sonucu elde etmek için birlikte hareket etmeleri gerektiği, maddenin ancak doğrudan kasıtla işlenen
suçlara uygulanabileceği açıktır. Asıl hedef seçilen M. R. A'ya yönelik kasıt birliği ve ortak fiili
hakimiyet, olası kastla isabet alan ölene teşmil edilemez. Zira ölen açısından belirlenen ve istenen bir
hedef söz konusu olmadığı gibi, ortak fiili hakimiyetten de söz etmek mümkün değildir.
Konuyu değişik olasılıklara ve sonuca göre örnekleyerek açıklamak gerekirse;
A ve B, yanlarında destek amacıyla bulunan ve yardım eden sıfatında bulunan C ve D olduğu
halde, Z'yi öldürmek amacıyla ve fiili ortak hakimiyet kurarak ateş ederken hedef seçilmeyen (olası
kastla) (Y adlı bir kişi daha yanında bulunduğu halde) X'in bir isabet alarak ölümü halinde, doğaldır ki
A ve B'nin Z'ye karşı eylemi insan öldürmeye kalkışma suçunu oluşturacak, X'in A'nın silahından çıkan
kurşunla öldüğü belirlenebiliyorsa olası kastın niteliği gereği sonuçtan sorumlu tutma ve faillik
unsurları gözetilerek A olası kastla insan öldürme suçundan sorumlu tutulacak, B, C ve D ise beraat
edeceklerdir. Dikkat edilirse ortak ve fiili hakimiyet asıl istenen hedef açısından önem taşımakta,
sonucu istenmeyen ölen açısından ise önem taşımamaktadır. Her iki sanık bağımsız fail gibi
değerlendirilerek yalnızca isabet ettirene ceza uygulanacaktır. Gerek isabet ettirmeyen B, gerekse C
ve D'ye olası kastla öldürülen X açısından her hangi bir sorumluluk yüklenemeyecektir. İsabet
bulunmayan Y'ye yönelikte her hangi bir suç oluşmayacaktır.
Aynı örnekte bu kez, her iki sanığın ölene isabet ettirdiği belirlenebiliyor ve her birinin
oluşturduğu yara ölümcül nitelikteyse her iki sanık birbirinden bağımsız olarak olası kastla insan
öldürme suçundan sorumlu tutulacak, C ve D ise beraat edeceklerdir. Aynı şekilde Y'ye karşı bir suç ta
oluşmayacaktır.
Aynı örneğe devamla, X'e ölüm sonucu yaratacak atışın A tarafından yapıldığı, ölümcül
olmayan yaralamaya neden olan atışın B tarafından yapıldığı belirlenebiliyorsa doğaldır ki, A'nın olası
kastla insan öldürme, B'nin ise yaralama suçundan sorumlu tutulması gerekecektir. C ve D beraat
edecekleri gibi, Y'ye karşı bir suç ta oluşmayacaktır.
Somut olayda olduğu gibi, A ve B'nin ateşinden X'in isabet alarak öldüğü ve fakat kimin
ateşinin isabet ettiğinin belirlenemediği bir durumda, X'in ölümü açısından her failin kendi
eyleminden sorumlu tutulabileceği ilkesinden ve faillik kavramından hareketle sanıklara cezai
sorumluluk yüklemek mümkün olamayacaktır.
Ortak fiili hakimiyet şeklindeki aksi yorum, örneklerde açıklanan haliyle, tüm örnek
şekillerinde A ve B'nin, X'in ölümünden sorumlu tutulması, ortak fiili hakimiyet nedeniyle
sorumluluğun yardım eden sıfatındaki C ve D'ye teşmil edilmesi ve ayrıca isabet almayan Y'ye yönelik
uygulanması sonucunu yaratır ki, bu durum faillik kavramına, subjektif sorumluluğun benimsendiği,
objektif sorumluluk ilkesinin terk edildiği, çağdaş ceza hukukunun esas alındığı 5237 sayılı TCK'na
aykırı olacaktır.
Yukarıda açıklanan ve tebliğnamede belirtilen nedenlerle, gerçek ve bağımsız failin
belirlenebilmesi için öncelikle, tek mermi isabeti alan A. B.'nin hangi sanığın ateşiyle öldüğünün
belirlenebilmesi açısından sanıkların ve ölenin konumuna göre hangi sanığın öldürme eylemini
gerçekleştirmiş olabileceği belirlenerek sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tesbiti ve bu
nedenle yerel mahkeme kararının bozulması gerekirken, olası kastla işlenen insan öldürme suçunda
tek mermi isabeti nedeniyle yeri olmadığı halde her iki sanığın mahkumiyetine hükmeden mahkeme
kararının onanması yasaya aykırıdır> görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK'nun 308. maddesi uyarınca dosyanın gönderildiği Yargıtay 1. Ceza Dairesince
20.12.2012 gün ve 6085-9768 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay
Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan
gerekçelerle karara bağlanmıştır.
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık C. ve F. hakkında olası kastla öldürme suçundan
kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmış olup, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında
oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; bilye şeklinde tek bir mermi
çekirdeğinin vücuduna isabet etmesi sonucu ölen A. B.'nin olası kastla öldürülmesinden her iki sanığın
da sorumlu tutulmalarının mümkün olup olmadığı, bu bağlamda sanıklar hakkında olası kastla
öldürmek suçundan eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de;
sanıkların öldürme eylemini doğrudan kastla mı, yoksa olası kastla mı gerçekleştirdiklerinin
belirlenmesi amacıyla mahallinde keşif yapılmasının gerekip gerekmediği hususunun öncelikle
değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Karar: Olay tarihinden önce inceleme dışı olan sanık S. D. ile mağdur M. R. A. ve akrabaları
arasında yargıya intikal etmeyen bir kavganın meydana geldiği, olay günü M. R. A. ve kardeşi İsmail
A.'nın Vitamin isimli marketin önünde öğlen saatlerinde beklerken, mağdurları gören S. D.'nın
yanlarına gelip
M. R.'e vurduğu, sanıklar C. ve F. ile kimliği belirlenemeyen kişilerin hep birlikte M. R'yi darp
etmeye başladığı, şahısların daha sonra M. R.'yi kovalayarak ara sokağa girdikleri, bir süre sonra
kalabalık grubun M. R.'yi darp ederek ana caddeye çıkardıkları, M. R.'in bu şahısların elinden kaçarak
Vitamin isimli markete girdiği, kalabalık grubun da markete girmeye çalıştığı, ancak market sahibi ve
markette müşteri olarak bulunan A. B.'nin buna engel oldukları, daha sonra kalabalık grup içerisinde
bulunan sanıklar C. ve F.'in olayın başlangıcında sanık S.'ten aldıkları tabancalar ile marketin içerisinde
bulunan M. R.'ye doğru öldürmek kastıyla ateş ettikleri, market içerisinde bulunan ve saklanmaya
çalışan A. B.'nin vücuduna isabet eden bilye şeklindeki tek bir mermi çekirdeği nedeniyle göğsünden
yaralandığı ve tedavi gördüğü hastanede 7 gün sonra hayatını kaybettiği,
Otopsi raporunda A. B.'nin ateşli silah yaralanmasına bağlı iç organ yaralanmalarından gelişen
iç kanama sonucu öldüğünün bildirildiği,
28.02.2010 tarihli olay yeri inceleme ve tespit tutanağında; market ön vitrin camının kırık,
giriş kapısı camında bir adet mermi isabet izi, girişe göre sağ tarafta kasa önünde kan birikintisi
olduğu, marketin önünde beş adet kurusıkı tabancadan dönme, ibaresiz, bilye atar kovanın
bulunduğu açıklamasına yer verildiği,
18.03.2010 tarih ve 1211 sayılı Kriminal Polis Laboratuvarı Ekspertiz raporunda; olay yerinde
bulunan 5 adet kovandan 4 tanesinin 'T738540' seri numaralı, 8 mm. çapında ses ve gaz fişeği atan
Ekol Voltran marka yarı otomatik tabancadan, 1 tanesinin ise '130287' seri numaralı, 8 mm. çapında
ses ve gaz fişeği atan Blow Mını marka yarı otomatik tabancadan atıldıklarının, maktulün sol göğüs
kısmından çıkartılan 1 adet 4.87 mm. çapında metal bilyenin 8-9 mm. çapında ses fişeklerinin uç
kısımlarına takılarak bu fişekleri yasak niteliği haiz ateşli silah fişeği haline dönüştürdükleri, metal
bilyenin üzerinde bir silah tarafından istimal olduğunu gösterir nitelikte herhangi bir bulguya
rastlanılmadığının bildirildiği,
Aynı tarih ve 1381 sayılı Kriminal Polis Laboratuvarı Ekspertiz raporunda; suçta kullanılan iki
adet tabancanın 6136 sayılı Kanun kapsamında yasak nitelikte tabanca olduklarının belirtildiği,
Sanıklar C. ve F.'in her ikisinin de savunmalarında ateş ettiklerini kabul ettikleri,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından; kast ve olası kast
kavramlarının incelenerek karşılaştırılması gerekmektedir.
5237 sayılı TCK'nun 21. maddesinin 1. fıkrasında; suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek
ve istenerek gerçekleştirilmesi şeklinde tanımlanmış olan kast, öğretide de genel kabul gören
düşünceye göre; suçun kanuni tanımında yer alan objektif unsurların bilinmesi ve istenmesi biçiminde
tarif edilmiştir. Görüldüğü gibi kast, bilme ve isteme şeklinde ifade edilen iki unsurdan oluşmaktadır.
Fail, hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyor ve bunu istiyorsa kasten hareket ettiği kabul
edilmelidir, ancak failin hareketiyle hedeflediği doğrudan sonuçların yanı sıra, hareketinin zorunlu
sonuçları ya da kaçınılmaz yan sonuçları da, açık bir isteme olamasa dahi kast kapsamında
değerlendirilmelidir.
Olası kast ise aynı kanunun 21. maddesinin 2. fıkrasında; öngörmesine rağmen fiili işlemesi>
şeklinde tanımlanmış, bu kast türü ile ilgili başkaca ayırıcı bir unsura yer verilmemiş, 5237 sayılı
Kanunun 22. maddesinin 2. fıkrasında bilinçli taksirin; şeklinde tanımlanması nedeniyle, bu kast
türünün bilinçli taksirle karıştırılacağı hususu öğretide dile getirilmiş, kanun koyucu da, madde
metninde yer vermediği ölçüsüne, madde gerekçesinde; şeklinde açıklamak suretiyle, olası kastı
bilinçli taksirden ayıracak ölçüyü ortaya koymuştur.
Olası kast ile doğrudan kast arasındaki ayırıcı ölçüye gelince, buradaki en belirgin unsur,
doğrudan kasttaki bilme unsurudur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan
kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan
neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça
istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun
gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bazı sonuçları da
doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısında da doğrudan hareket ettiği kabul edilmelidir.
Olası kastı doğrudan kasttan ayıran ölçüt, suçun kanuni tanımındaki unsurların
gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp, muhtemel olmasıdır.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanıkların olayın başlangıcında sanık S.'ten aldıkları tabancalar ile Vitamin isimli market
içerisine kaçan mağdur M. R.'ye doğru öldürmek kastıyla ateş ettikleri, market içerisinde müşteri
olarak bulunan ve saklanmaya çalışan A. B.'nin sanıklarca yapılan atışlar nedeniyle vücuduna isabet
eden bilye şeklindeki tek bir mermi çekirdeği nedeniyle göğsünden yaralandığı ve tedavi gördüğü
hastanede 7 gün sonra hayatını kaybettiği sabit olan olayda, failin hareketiyle hedeflediği doğrudan
sonuçların yanı sıra, hareketinin zorunlu sonuçları ya da kaçınılmaz yan sonuçlarının da, açık bir
isteme olamasa dahi kast kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin kabulü karşısında, market
içerisinde saklanan A. B'nin yaralanarak ölmesinin, aynı marketin içerisinde bulunan mağdur M. R'ye
doğru öldürmek kastıyla ateş eden sanıkların eylemlerinin zorunlu ya da kaçınılmaz sonucu olup
olmadığı, dolayısıyla sanıkların öldürme eylemini doğrudan kastla mı, yoksa olası kastla mı
gerçekleştirdiklerinin belirlenmesi amacıyla, maktul A. ve mağdur M. R.'nin duruş pozisyonları,
maktulün de mağdurla birlikte sanıkların hedef alanı içinde olup olmadığı ve dükkanın büyüklüğü gibi
hususlar gözetilmek suretiyle, mahallinde keşif yapılarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun
belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna
aykırıdır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazın değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire
onama kararının sanıklar C. ve F. hakkında olası kastla öldürme suçundan kurulan hüküm yönünden
kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının sanıklar C. ve F. hakkında olası kastla öldürme suçundan
kurulan hüküm yönünden eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar
verilmelidir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 07.11.2012 gün ve 6830­7929 sayılı onama kararının sanıklar C.
ve F. hakkında olası kastla öldürme suçundan kurulan hüküm yönünden KALDIRILMASINA,
Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.12.2010 gün ve 205­496 sayılı kararının sanıklar C. ve F.
hakkında olası kastla öldürme suçundan kurulan hüküm yönünden eksik araştırmayla hüküm
kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.04.2013 günü
yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi. Ceza Genel Kurulu 2013/1-78,2013/136 Karar Tarihi:
09.04.2013

Benzer belgeler

HUKUK DERGISI 2.indd

HUKUK DERGISI 2.indd ve anlama geri aktarılmak zorundadır...” [Gadamer]. Diğer bir ifadeyle, hermenötik, “doğru sözün” (full speech) veya rasyonel yazarın kendisel mevcudiyeti (self-presence) ya da metnin geçerli (vali...

Detaylı