Epikurosçuluk ve Stoacılık

Transkript

Epikurosçuluk ve Stoacılık
Yıl:
23
Sayı:
100
Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni
Nezih BAŞGELEN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Erdem YÜCEL
Dış İlişkiler Koordinatörü
ve Projeler Editörü
Dr. Brian JOHNSON
Proje Araştırma ve Bilimsel
Etkinlik Haberleri
Aynur GÜRLEMEZ
Redaksiyon
AliAKKAYA
Chris LIGHTFOOT
Aksel TİBET
Yayın Hazırlık
ve Dizgi
Emel YAŞKABAK
Muzaffer AYSU
Serdar KıRAN
SANAT TARiHi D ETNOGRAFYA D NUMisMATiK
"Ancak memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler
halinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ilerde
tarafımızdan meydana çıkarılarak ilmi bir surette
muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali
yüzünden pek harap bir hale gelmiş olan abidelerin muhafazaları
için müze müdürlüklerine ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere
arkeoloji mütehassıslarına kat'i lüzum vardır. "
Gazi Mustafa Kemal
Muhasebe
LeventURAZ
Oya YILMAZ
içiNDEKiLER
•
İdari Hizmetler
Ayhan DEMİRCİ
Celal
AliÖRDEKBAY
•
Baskı
Basımevi
Yönetim Yeri ve Yazışma Adresi
Hayriye Cad. çorlu Apt. 3/4
80060 Beyoğlu - İstanbul
TeL.: (o 212) 293 03 78 (Pbx)
Fax: (O 212) 245 68 77
E-mail:
[email protected]
Kapak Fotoğrafı:
Prof. Dr. Jale İnan tarafından Perge Tiyatrosu
sahne binası kazısında bulunan Büyük İskender
heykelinin başı.
İki ayda bir yayımlanır. Yayımlanan yazılardaki
bilimsel görüş ve düşünceler yazarına aittir.
Yazı ve her türlü görsel malzemenin yayın hakkı
saklıdır. İzinsiz kullanılamaz ..
ŞUBAT
Camızlı Mağara: Tanınmayan
Bir Kutsal Alan ................................. 16
• Hellenistik Dönem' e Damgasını Vuran Yaratıcı Felsefe Sistemleri:
Epikurosçuluk ve Stoacılık -1- ............................................................ 19
Murat Arslan
EnginAKYÜZ
OCAK -
............................................................................ 5
Şimşek
Hatiee Gonnet
Basın Danışmanı
Kanaat
Karahayıt Kabartması
2001
• İlk Sanat Tarihi Muallimi ve Müderrisi Mehmet Vahit (1873-1931)
Aykut Kazaneıgil ................................................................................ 29
• Cumhuriyetin İlk Arkeolojik Kazısı
Ankara Tümülüslerİ. ............................................................................ 34
Nezih Başgelen
• Ankara Höyüklerindeki Hafriyata Dair Rapor/Ankara
Tümülüslerindeki Kazılar ...................................................................35
Th. Makridi (çev.: Mehmet Kanar)
•
Aşağı Fırat Boylarında
Şahika
Yaban Hayatı -III- ......................................... 45
Ertan - Asaf Ertan
• Kitap Tanıtım / Book Review ............................................................. 51
Slobodan Sreckovic, Akehes, c. 1- II.Tanıtan: Brian Johnson
• NEKROLOJİ/prof. Dr. Jale İnan'ı Kaybettik
Nezih Başgelen .................................................................. ................... 54
• Prof. Dr. Jale İnan'ı Sonsuzluğa Uğurlarken ......................................57
Vedat Çelgin
HELLENİSTİK DÖNEM'E DAMGASıNı
VURAN YARATıCı FELSEFE SİSTEMLERİ:
EPİKUROSÇULUK VE STOACıLIK
-1MURAT ARSLAN
Büyükİskender'in Pers seferi sonin yıkıntıları üzerinde daha bünucunda, sınırları Ege Deniyük, kozmopolit kentlerin yükselmesi ve bu kentlerin tek bir kizi'nden lndos lrmağı 'na kadar
uzanan imparatorluğunda Pers
şinin egemenliği altında yani Moyönetim sistemi penimsenmiş;
narhhia rejimiyle yönetilen bölgesalt monarşiye geçilmiş - yani
sel devletler içinde yer almalarıKral sınırsız yetkiye sahip tanrılık
dır. M.Ö. VI. yüzyılda Thales'le
mertebesine ulaşmış bir hükümbaşlayıp , M.ö. V yüzyılda Sokradar olmuşl -; Hellen, Makedon ve
tes'e kadar devam eden bir süreç
Doğu kökenli insanların birbirleiçinde, geleneksel olarak, sırf teriyle evlenmeleri sağlanarak hem
orih olan bir ilgiden doğan Hellen
kültürel hem de siyasal alanda bir
Felsefesi, M.ö. IV yüzyılda Aristokaynaşma süreci başlatılmıştır.
teles'le birlikte aynı zamanda praEkonomik olarak tek para birimitik bakimdan da elealınıp işlenene "dünya ekonomisi" ve tek bir
rek gelişmiş ve en geçerli anlatıresmi dile "Hellence'ye" geçmekle
mını bulmuştu. İnsanın kendisiBüyük ıskender
ne mutluluğu sağlayacak bir bilise, imparatorluğun gerek yönetigeliğe varmak isteğinin arttığı bu dönemde; inmi gerekse insanları arasında kaynaşma sağlanarak ortak bir düzen oluşturulmaya çalışılmıştır.
san, hayatının amaçlarını bilim yardımıyla behrBöylelikle İskender İmparatorluğu'nu izleyen dölemek gereksinimini de duymuştu. Aristoteles'le
nem de Hellen kültürü içine kapafelsefenin konusu, amacı , kendilı olmaktan çıkarak özellikle Akne bakış açısı değişmiş ve felsefe
deniz ve DOğu kültürleriyle bir-o
özgün bir boyut kazanarak "yaşa leşmiş ve evrensel bir kültür moma sanatı" olmuştur. Daha da
zaiğinin temellerini oluşturmuşönemlisi, bilim felsefeden ayrıltur. Fakat, Hellenistik kültürün
mış ve bilimlerde uzmanlaşmaya
asıl gelişmesi M.ö. 323 yılında İsgidilmiştir 2 Filozoflar ise bilimsel
kender'in ardında hiç bir halef bıbilgilerle uğraşan kimseler olarak,
rakmaksızın ölmesiyle kurmuş
en iyi yaşayış biçimini bulmaya
olduğu dünya imparatorluğunun,
ve onu yaşayarak başkalarına da
öğretme.ye çalışan kimseler olarak
onu bir bütün olarak yaşatmak
. yerine, parçalara bölerek yönettanımlanmışlardı 3 . Atina Hellen
meyi yeğleyen generalleri tarafınFelsefesi'nin merkezi olarak kaldan kurulan devletlerde, Hellen
maya devam etmiş ; fakat bilim
kültürünün Doğu kültürleriyle
özellikle Doğu Akdeniz çevresinkaynaşıp karışması sonucunda
de kurulan bölgesel Hellenistik
oluşmuştur. Bu çağın en belirgin
devletlerin finansal destekleri soözelliği ise, eski Hellen pohs'leriThales
nucunda büyük kitaplıkları ve
19
müzeleri olan lskenderiye 4 , PergamonS , Antakya 6 , Tarsos 7 , Sinopes,.Rhodos9 ve Roma LO gibi kentlerde önem kazanmıştırll.
Felsefede doğal bilimlerin :;ınlaşıl­
ması ve doğaya hakim olan yasaların açıklanmaya çalışılması hiç
bir zaman önemini yitirmemiş olmakla birlikte Hellenistik filozoflar bir ahtapotun organlarının tanımını yapmakla ya da yıldızların
hareketini incelemekle uğraşma­
mışlar , felsefeyi pratik yönden
yani, ahlaksal açıdan ele alarak 13 ,
insanı incelemeye başlamışlardır.
Diğer bir değişle, M.ö. VI. yüzyıl­
dan itibaren lonia Doğa Felsefesfyle temelleri atılan, M.ö. IV
yüzyılda Platon'un "Akademia "sı
('AKaÔrıı..tıa) ile Aristoteles'in
"Lykeion"J4 (A6KElOV) adlı okullarında şekillenen Hellen Felsefesi, M.ö. III. yüzyılla birlikte yerini ·
Hellenistik Felsefe'ye bırakmıştır.
Çünkü Hellenistik Dönem' de yaratıcı felsefe ne Akademia ne de
Lykeion'da bulunmaktaydı; bu
döneme asıl damgasını vuran felsefe sistemi Epikuros'un M.ö. LVIlI . yüzyıllarda kurduğu Kepos
(Kr\1wç;) adlı okulun bahçesinden
Ve Zenon'un M.ö. IV-III. yüzyıl­
larda kurduğu Stoa (L'wa) adlı
okulun sütunlu yollarından yükseliyordu 1s . Bununnedeni: Hellenistik Dönem'de felsefenin "yaşa­
2o.
12
21
Aristoteles
22
Theophrastos
yış bilgeliği" adı altında şekille~
nen yeni bir doğrultuyu yani, felsefenin günlük yaşam üzerindeki
etkilerini -bu sırada toplumsal
-çözülme içindeki bireyin sorunlac
, rına da cevap verebilecek bir şe­
kilde- açıkça ele alması ve bunu
uygun bir dille ifade etmesiydP6
Kuşkuculuğun meydan okuması
Epikurosçu ve Stoacı düşünürler
tar;;ı.fından . kabul edilmiş ve bu
çağın çözümü zorişlerinden olan
" kuşkuculuk . ve dogmatizm'in"
üzerine tartışmalar yapmışlar-
20
dır n Özellikle Kuşkucu Okul'un
kurucusu Elis'li Pyrrhon lS (M.ö~
ca. 360-- ca. 270) ve Orta Akademia'nın kurucusu Pitane'li Arkesilaosl9 kuşkuculuğu Akademia'ya taşımış ve bilgiyi duygusal
algıya ve izlenimlere dayandıran
Stoacı bilgi kuramına karşı sözlü
ve yazılı saldırışlar yapmıştır
Hatta felsefe tarikatçı bir şekil kazanmış, tarikatiar ve dönemin
felsefe okulları arasında ağız kavgaları , atışmalar olmuş ve dönemin filozofları birbirleri aleyhinde yazılar kaleme almışlardır .
Roma döneminde Atina'da bir
çeşit üniversite kurulunca, dogmatik nitelikte olan Akademia,
Peripatos, Epikuros ve Stoa felsefelerinin temsilcileri ayrı kürsülerde temsil edilmişler ve özellikle M.ö. III. ve II. yüzyıllarda farklı dünya görüşleri ve ahlak anlayışları bakımından, metafizik; fizik ve mantık sorunları üzerinde
birbirleriyle şiddetli tartışmalar
yapmışlardır . Bununla birlikte
Hellenistik Dönem'de felsefe
hem saygı görmüş hem de popüler olmuştur, şöyle ki: Atina'da
Stoacı Zenon'a kamuya ait haklar
verilmesi üzerine oylama yapıla­
rak, yasa uyarınca onu altın bir
taçla ve bronz bir heykelle onurlandınlarak vatandaşlık hakkı
vermişler ve Kerameikos mezarlı­
ğında parası devlet bütçesince
.karşılanan bir mezar inşa etmiş­
lerdirD Euklides'in öğrencisi Megara'lı Stilpon, Atina'yı ziyaret ettiği zaman, Atinalılar iş yerlerini
bırakarak onu görmeye koşmuş­
lar 24 ; Peripatosçu Theophrastos'un derslerini 2.000'den fazla
öğrenci takip etmiş2s ve dönemin
kralları, filozofları sık sık saraylarına davet etmişlerdir .
26
Atinalı
Platon
bir aileden gelen Epikuros, M.ö. 341 yılında Samos Adası'nda doğdu 27 ve M.ö . 306 yılın­
da Atina'ya yerleşerek burada kü-
çük bir bahçe ve bir ev satın aldı. Belirlenmiş saatleri olmayan dersleıini bu evin bahçesinde açık
havada verirdi. Bu bakımdan bütün Hellen ve Roma yazarları bu okulun adına "Bahçe" (= Kepos
[Kfptaç]) ve mensuplanna da "Bahçe Filozoflan"
adını verdiler28 .
Epikuras, felsefesini esas iribaıiyle Sokrates'in öğ­
rencisi Kyrene'li Aristippos'un hazcı ahlakını geliştirerek ve bunu Leukippos ile Demokritos'un
atom teorisiyle birleştirerek 0luşturmuştur29 . Şöy­
le ki: Ona göre, bireysel mutluluğu (= evdaimonia [Euöaıı.ıovıa]) sağlamayı amaç edinen ahlak
öğretisinin temeli "haz" (= hedone [i1öov~D ve
"acı" (= pathe [ITaSrıD olan iki doğal du yu da bulurdu. Çünkü bütün canlılar doğalan gereği aCldan kaçıp hazza yöneliyorlardı30 . Fakat Epikurosçular bu haz içinde bOğulmayarak, yani kendilerini zevk ve sefa alemine kaptır~dan, hem erdemli hem de aklı başında olarak sessiz ve alçak
gönüllü bir yaşam tarzı benimsemişlerdir. Onların haz anlayışında pahalı şaraplar içerek cümbüş
yapmak, kadınlarla ve oğlanlar1a gönül eğlendir­
mek ya da balık ve nadir bulunan hayvanlardan
oluşan pahalı sofralarda ziyafet çekmek olmayıp;
dOğaya uygun, acıdan uzak, basit ve sade bir yaşam sürmek vardı; öğünleri genellikle kuru ekmek ve sudan 01uşurdu 3 !. Çünkü Epikuros'a göre, insanı mutlu kılan şey; akla uygun, sade alış­
kanlıklarla ruha rahatsızlık veren yanlış inanışlan
söküp atabilen bir yaşamdı32 . Epikurosçular haz-
Epikuros
zın insan için en büyük iyilik, en büyük deger ve
davranışlannın belirlenmesinde başvurulan tek
ölçüt olduğuna inanırlardı33 . Hazza ruhsal ve bedenselolmak üzere iki şekilde ulaşıhrdı. Bunu
yaparken de ruhla bedenin bir uyum içinde olması gerekirdi; çünkü beden acı çekerse, ruh da
çekerdi. Her ikisinin ulaşabileceği en büyük hazsa, beden için ıstıraptan kurtulup sağlıklı olmak,
ruh için ise huzursuzluktan kurtulup dinginlik (=
ataraksia) içinde bulunmaktı34 . Öte yandan, eğer
bir insan mutlu ve hoş bir yaşam sürmek istiyorsa, sağgöıülü, yani erdemli olmalıydL Çünkü bir
insan onura, bilgeliğe ve erdeme sahip olmaksı­
zın hoş ve mutlu bir şekilde yaşayamazdı; ayrıca
erdemler hoş bir yaşam içinde birlikte bulunmakta olup birbirlerinden aynlmazlardı35 . Epikuros'a
göre beden aç-susuz kalmamak, üşümemek isterdi ve her kim bu güçlüklerden uzaksa ve gelecekte de öyle kalacağını umabiliyorsa, mutluluktan
yana Zeus'la yarışabilirdP6.
Epikuros'a göre, felsefe; teoriler ve kurgular geliş­
tirmeye yarayan zihinsel bir uğraş olmayıp, mutlu bir yaşam sürmeye yönelik pratik bir faaliyetti. Yani, insanın mutlUlUğunu sağlayacak olanakların ve araçların araştırılmasından başka bir şey
değildP. Epikuros Felsefesi esas itibariyle; insanın neye ulaşması, neden kaçınması gerektiğini
araştıran, başka bir değişle, insan yaşamının
amacını açıklayan ethika (= ahlak)38; gerçeğe ulaş­
manın amaçlarını araştıran
kanon (=
mantık)39;
dOğa
ve evren sorununu konu alan physeus (= fizik)40 olmak üzere üç ana bölümde ele alınmış­
tıı·4 ! . Her üç bölümün de, içerikleri ayrı olmasına
karşın, hedefleri aynı olup, acıyla sonuçlanan
hazIardan uzak durmayı, kendini denetlemeyi,
ölçülü yaşamayı ve ruh açısından doyum sağla­
nacak işler tatbik etmeyi öneren, yani insanın
mutlu olabilmesi için yapması gereken şeyleıi
açıklayanbir felsefe sistemiydi42 .Bu felsefeye göre, felsefe yapmanın yaşı yoktu; felsefeyle uğraşır
gibi gözükmemeli, fakat gerçekten felsefe yapıl­
malıydı; çünkü insana gereken, görünüşte sağ­
lam olmak değil, gerçekten sağlam 01maktı4 3 .
Bilgi konusunda deney ve duyulardan yana olan
Epikurosçular44 köle gibi öğretmenlerinin sözlerini tekrar etmemelerine rağmen, Öğretisel yenilikler karşında tutucuydulaı.45 . Onlara göre, bilge kişi siyasi hayatla ilgilenmemeli, küçük ve elit bir
çerçevede kendi kendine yeterek huzur içinde
yaşamalıydı46 . Çünkü kendi kendine yeten bir insan toplumdan ve siyasal yaşamdan uzaklaşarak
21
yalnlZca tam bir iç rahatlığına ulaşmakla kalmaz,
ayrıca kendini özgür kılıp ruhsal huzura ulaşma­
da karşısına dikilen büyük bir engeli de aşmış
0Iurdu4? Dostluğa önem veren bu okul48, ahlakın
insanı mutlulUğa götüreceğini kabul ederdi49 ,
çünkü "yüce bir ruh: her şeyden fazla bilgelik ve
dostlUğa değer verirdi"so ve insanlar her zaman
güven ve mutluluk ararlar, bu duyguların her ikisini de ancak dostlukta bulurlardısı .
Sonuç olarak, Epikurosçular dünyayı değiştirmek
değil ondan kopup kendi kabuklarına çekilmek
istiyorlardı. Ömürlerini birbirlerine, mutluluğu
ise yaşanan hayatta aramaya adamış, fakat dünyanın geri kalan kısmından elden geldiğince kopmuş kapalı bir dost çevresi oluşturuyorlardıM.
Hellenistik Dönem'le birlikte Hellen kent devletleri bireyselliklerinden ve içe kapanıklılıkların­
dan sıyrılıp kozmopolit bir şekil almak üzereyken65 , Epikurosçular; sınırlamalara karşın, doğru
bir çizgide ilerleyerek, insan için en yüce varlığın
gene kendisi olduğunu ve bunun dOğal sonucu
olarak da insanın alçaltıldığı, köleleştiıildiği, horlandığı bütün ilişkilerin, bütün koşulların ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyorlardı66 .
Bu dönemde kent devleti, bağımsızlığını yitirmiş;
fikri ortadan kalkmış; din, bir gelenekgörenek halini almış ve artık insanlar üzerindeki
eski bağlayıcılığı kalmamıştıS2 . Bu bakımdan,
Hellenistik Dönem'le birlikte gerek polis'e gerekse dine ve tanrılara olan güçlü inançlarını yitirmiş olan entelektüel kişiler kuşkuya kapılarak
Hellenisük Felsefe'nin diğer bir ekolünün temsilçelişkiye düşmüşler, kendilerine bir dayanak
cisi olan Stoacı Zenon M.ö. 333 yılında Kıbrıs'ın
noktası aramışlar ye bu dayanağı da felsefede
Kition adlı kentinde, Fenike kökenli varlıklı bir
bulmuşlardır s3 . Böylelikle Hellenistik Dönem feltüccarın Oğlu olarak doğdu 6 ? M.ö. 310 yılında
sefesinde kültürlü kişiler başlıca ödevleri saydık­
Atina'ya gelerek M.ö. 300 yılı dolaylarında Polyg.ları "yaşayış bilgeliği" öğretisini dinin yerine koynatos'un tablolarıyla süslü olan Stoa Poikile [=
mayı arzu etmişler; sorunlarını tanrıyla değil, rasL'toa IloııdAE] 'de kendi okulunu kurdu 68 • Zenon
yonalist düşünce . tarzıyla yani akıl ve mantıkla
derslerini bu Stoa'nın sütunlu yollarında verirdi69 ;
çözmeye çalışmışlar ve bunun kaçınılmaz bir sobu yüzden felsefesine Hellence "sütunlu yol" annucu olarak da gittikçe dinle karşıt durumuna
lamına gelen Stoa (= L'toa) bu felsefe mensupladüşerek, onunla çatışmışlardu·:;4. Epikuros, gelerına ise Stoacı (= L'troıKoi) denilmiştir 70 . Epikuneksel inançlara karşı gelerek tamıya gerek olmarosçuluk'ta olduğu gibi Stoacılık da "mantık" 71 ,
dığını ileri sürdüğü için, din düşmanı kabul edil"ahlak"72 ve "fizik"73 olmak üzere, içerikleri ayrı,
miştir:;:; . Çünküortaya koyduğu felsefeyle ruhsal
fakat amaçları aynı olan üç ana bölümü kapsahuzuru engelleyen ölüm ve tanrı korkusunu yok
makta olupH, insanın bağımsızlığını, yetkinliğini
etmeye çalışmıştır . Ona göre hiçten daha az bir
ve mutluluğunu hedeflemekteydF5 . Şöyle ki: Stoşey varsa, ölüm hiçten daha az korkulacak bir
acılık esas itibariyle, insan mqtluluğun temellerişeydir: Epikuros, basit bir şekilde "ölüm bizi ilgini gene insanın içinde bularak ve bunları bilgelik,
lendirmez" diyordu, çünkü ölüm insana ne hacesaret, adalet ve ölçülülük erdemleriyle özdeşti­
yattayken kötülük ederdi ne de ölüyken; hayatrerek, ödev kavramını vurgulayan ve insanın yatayken etmezdi, çünkü yaşıyordunuz; ölüyken
şamında doğadaki düzen ve dinginliğe ulaşılabi­
etmezdi, çünkü ölüydünüz:;? Ayrıca insanın
leceğini savunan felsefe akıffiıydı?6 .
ölüm korkusunun nedeni ölümün kendisinden
kaynaklanmazdı; sadece ölüme karşı duyulan · Zenon tarafından ortaya konulmuş olan Stoa Felsefesi zaman içinde farklı koşullara ayak uydurayersiz ve abartılı bir korkudan ibarettp8. Tanrı
rak değişikliğe uğramış ve Roma ımparatorlu­
korkusunu yok .etmek için tanrıların varlığından
ğu'nun en önemli ve yaygın felsefesi konumuna
şüphe etmemekle birlikte, Epikuros'a göre tanrı­
gelmiştir?? Esas itibariyle, Hellenistik Dönem'den
lar kalabalığın düşündüğü ve antromorfik -insan
itibaren M.s. II. yüzyılın sonuna kadar Antikgörünüşlü- bir şekilde tasvir ettikleri gibi değildi;
çağ'ın en etkili felsefe sistemlerinden biri olan
onlar ideal şekiller ve azametli vücutlardı:;9 ve evStoacılık; ırk, toplumsal konum ve cinsiyet gibi
ren atomlardan oluştuğuna göre 60 , tanrıların düngeleneksel tabuları aşmış, insanları sınıflara ayır­
ya ve insanlar üzerinde hiçbir etkisi yoktu 6l .
maksızın bir bütün olarak ele almış, herkesin birDünyayı mutlu tanrılar yaratmamışlardı bu nebiriyle eşit ve dünyanın bir parçası olduğunu iddenle dünyada olup bitenle ilgilenmez, kendi
hallerinde yaşarlardı62 . Öyleyse, insanların tanrı­ . dia ederek, ortak bir insanlık ülküsü ortaya koymuştur . Bu bakımdan Stoacılık genellikle, M.ö.
lardan korkmasına gerek yoktu 63 .
yurttaşlık
S6
78
22
si için dünya ve devletle olan ilişkilerinde yardımcı olrruı,yı bir görev sayrruı,ktaydılar85 . Eski
Stoacılar genel olarak, Epikurosçular gibi ahlak
öğretisi açısından hazcılığı kabul etmiyorB6 , erdemli bir yaşamı her şeyin üzerinde tutuyorlardı87 . Fizik öğretisi bakımından atomist düşünceyi
reddederek88 rruı,dde ve cisimsel olanı gerçek kabul eden materyalist (= özdekçi)89 bir düşünceyi
benimsiyorlardeo. Mantık öğretisi olarak ise, her
ne kadar bilgiyi duyular ve bilinç aracılığıylaelde'
eden empiıik (= deneyimci)9l olsalar da bütün tasanmlann kaynağının dış etkiler yüzünden ruhta
oluşan izlenimler olduğunu kabul ederek, ruhun
hiç yazılrruı,mış bir yaprak gibi dış alemin izlenimleriyle dolduğunu ve bu şekilde ruhta beliren
idea'lann (= ilk örneklerin) kişisel kavramlar haline geldiğine inanıyorlardı92 . Böylelikle Platon'un tam karşıtı olarak, kavrayışa, gerçek bilgiyle sanı arasında yer vererek, bilgiyi duyusal algıya ve izlenimlere dayandırıyorlardı93 .
Zenan
lll. yüzyılda Zenon (M.ö. 301-261), Assos'lu Kleanthes 79 (M.ö. 261- 232) ve Kilikia'lı Khrysippos8o
(M.ö. 231- 206) tarafından bu öğretini.n temellerinin atıldığı Hellas'taki "Eski Stoa"81; M.ö. IL-I.
yüzyıllarda öğretinin Rhodos'lu Panaitios (M.ö.
ca. lS5-109) ve Apameia'lı Poseidonios'un (M.ö.
135-51), Platon'un kurduğu Akademia ve Aristoteles'in kurduğu Peripatos ekollerinden etkilenerek Rorruı,'ya açıldığı "Orta Stoa" ve M.s. L-II. yüzyıllarda Seneca (M.ö. 4- M.s. 65), Epiktetos (M.s.
ca. 50- M.s. ca. 130 ) ve Marcus Aurelius (M.s.
121- M.s.1S0) gibi Rorruı,lı düşünürler tarafından
eski şekline yakın bir şekilde yorumlanarak oluş­
turulan "Yeni Stoa" ya da "Rorruı, Swa"sı olrruı,k
üzere üç döneme ayrılarak incelenmektediı.82. Biz
ise konumuz uyannca, burada yalnızca Eski ve
. Orta Stoa düşüncesine yer vermekle birlikte yeri
geldiğinde Yeni Stoa'dan da bahsedeceğiz.
Herakleitos gibi Stoacılar da insanlann ortak bir
dünya "rruı,ntığının" (= logos [AOyOÇ]) bir parçası
olduğuna inanıyorlardı. Fakat onlara göre bu evrerısel "akıl" (= nous [vouç]) tannydı94 • Canlı,
ölümsüz, akıllı, yetkin, mutlu olan tann, dünya
gibi birdi ve irısanlann inandığı "polytheizm" yani çok tannlı din gerçekte bir ve tek olan bu tannnın farklı yönlerini ifade eden değişik adlandır­
rruı,lardan başka bir şey değildi95 . Tannyı hem her
şeyin özgün rruı,ddesi hem de itici gücü olarak ka-
Önceleri Kynik filozof Krates'in etkisinde kalarak, ilk yapıtlannı Kynik öğretisi dOğrultusunda
veren Zenon83 ve ardıllan Kleanthes ile Khrysippos bu öğretide değişiklikler yaparak kendi özgün felsefe sistemleıini oluşturmuşlardn.&!. Bu bakımdan Stoacılar, Kynikler'den farklı olarak, insanın toplumsal ve siyasal değerlerini tümüyle
inkar etmeyip, onun dOğru bir yaşam süre bilmeKleanthes
23
r
edilen bir olguyu-, Stoa Felsefesi her şeyin yaratı­
cısı ve nedeni olan tamıya bağlıyordu. Diğer bir
değişle, Stoacılar yaşam, hastalık, ölüm gibi bütün dOğal süreçlere ve tabiat kanunlarına boyun
eğerler, dOğanın müdahale edilemeyen yasalarını
derler, dOğaya uygun erdemli bir yaşam sürmeye
çalışırlar ve kadere inanırlardı • Onlara göre hiçbir şey rastlantıyla olmazdı; her şey zorunluluktan doğardı ve kaderden şikayet etmek işe yaramazdı; çünkü tanrı her zaman için hakhydı •
97
98
(1. Bölümün sonu)
1.
DİPNOTLAR
Bu çeşit yönetim biçimine absolutisma yani: Eskidoğu
kültürünün bir uzantısı olan bir devlet yönetim şekli­
dir. Bir Tanrı-Kral'ın devlet mekanizmasından soyutlanmış tebaa durumundaki halk üzerindeki mutlak
egemenliğidir.
KJırysippas
bul eden Stoa Felsefesi'ne göre tanrı, dOğadaki
bütün nesneleri ve bütün varlıkları birbirine bağ­
layarak evrene biçim ve yön verir ve her şeyi kesin olarak önceden bilirdi96 • Stoacıların "yazgı" diye tanımladıkları ve ilahi evrenle tanrının, insanın
kaderine hakim olması düşüncesini, -HeHen Felsefesi tarafından inasyonel, yani akıl dışı kabul
2.
3.
4.
S.
6.
7.
8.
GÖKBERK 19989 : 82 v.d .
BARNES 1986: 36S.
Strab. xvii. ı. S. c. 790; ı. 8. c. 793-794; Athen. Deip . i. 3a.
Plin. nato xiii. 70; Plut. Ant. S8. S; Vit. proaem. 7.4;
Diog. Laert. vii. 34.
BLANCK 2000: 162; 179.
Strab. xiv. 4 . 13 . C . 673-674.
Plin. nato xxv. 3. 6-7; Isidorus Etymal. vi. S. 1; konuya iliş­
kin olarak ayrıca bk. BLANCK 2000: 162 v.d.; 17l v.d.
Strab. xiv. ı. 48. C. 6S0.
9.
10. Plin. natovii. LLS ; Suet. Caes. 44 ; de Gramm. 20-21;
Dio . Cass. 49 . 43.8.
ıı. POLLITT 1990': 13 v.d.; COPLESTON 19962 : ll;
GÖKBERK 1998 9 : 84; BLANCK 2000: 149 v.dd.
12. ANGUS 1928: 243; BARNES 1986: 36S; 37S; COPLESTON 19962 : 28. Bu dönemde felsefe insana barış,
huzur, sakinlik getirmeyen ve kendisine yarar sağla­
mayan her bilgiden ve bilimden uzaklaşmıştır. Konuya ilişkin olarak ayrıca bk. Diog. Laert. X. 79-80; 8S86; 97 v.dd. ; Sen. Ep. i. S8. 1-}0; ii. 88. 1-46.
13. ANGUS 1928: 243.
14. Bu okul "Perip~to$" (I1epi1W:ı:oç) olarak ta adlandırılmaktadır.
Herakleitas
24
IS . BARNES 1986: 367.
16. YILDIZ 1990: 122; GÖKBERK 19989 : 83 v.dd.
17. Cic. de nato deor. ii. 33-36; Tusc. i. 79; Sext. Math. ix.
88; konuya ilişkin olarak ayıca bk. BARNES 1986:
36S; 376.
18. Büyük ıskender'in Hindistan seferine katıldığı söylenir. Kendisi esas itibariyle , Demokritosçular'ın duyunitelikleri kuramı, Sofistler'in görecelikleri ve Kyrenaikler'in bilgi kuramından etkilenerek aşırı derecede
kuşkucu bir felsefe sistemi oluşturmuştur (Diog. La-
ert. ix. 61.). Konuya ilişkin olarak ayrıca bk. BARNES
1986: 369; COPLESTON 19962 : 38.
19. Diog. Laert. iv. 28 v.dd.
20. ANGUS 1928: 237; BARNES 1986: 367; 377; HANÇERLlOGLU 1995': 108 v.dd.; COPLESTON 19962 :
39 n. 5-6.
21. Diog. Laert. vii. 25; Cic. de fin. iii. 10; de nat. deor. i.
7. 16; ayrıca bk. ANGUS 1928: 238; BARNES 1986:
365 v.d.; HANÇERLlOGLU 1995 6 : ıo9 v.dd .; COPLESTON 19962 : 40 v.dd. n. 7 v.dd.
22. GÖKBERK 19989 : 85.
23. Diog.Laert. vii. 6; ll; 29; konuya ilişkin olarak ayrı­
ca bk. Plin. nato xxxiv. 92, HAHM 1992: 4107; 4110
v.dd. n . 84 v.dd.; 4126 v.dd.
24. Diog. Laert. ii. 119.
25 . Diog. Laert. V. 37.
26. Diog. Laert. ii. 1l0-1l1; 115; vii. 6-7; Strab. xiv. 2.
20. C. 658; FGrH ILI 20; ayrıca bk.; FRlTZ 1957: 965;
BARNES 1986: 365 v.d.; HAHM 1992: 4107; AGAOGULLARl 1994: 403.
27 . Diog. Laert. vii. 6-7; X. 1"2; 14-15; konuya ilişkin
olarak ayrıca bk. Strab. xiii. 1. 19. C. 590; xiv. 1. 18.
c.638 .
28. Diog. Laert. X. 2; ayrıca bk. ANGUS 1928: 231; HOWATSON 19892 : 215; COPLESTON 19962 : 27.
29. Epik. Ep. i. 46; Cic. de fın . i. 7; 18-19; de nato deor. i.
69; Lucr. i. 50 v.dd; 484 v.dd.; 1021-8; ii. 66 v.dd.;
100-165; 216-380; 405 V. dd.; iii. 371 v.dd.; iv. 270
v.dd.; Diog. Laert. X. 46-53; 99; konuya ilişkin olarak
ayrıca bk. ANGUS 1928: 244 v.d.; BRlNK 1957: 324;
BARNES 1986: 367; 370; 372; 374 v.d.; HOWATSON
19892 : 215 v.d.; MEJER 1992: 3564 v.dd.; 3589; ACAOCULLARl 1994: 369 v.dd.; 372 v.dd.; HANÇERLIOClU 19956 : 112 v.d.; COPLESTON 19962 : 36.
30. Epik. Ep. iii. 128 v.dd.; Bl; Cic. de fın. i. 9-ıo; Diog.
Laert. X. 31; 139. 3; Lucr. ii. 15 v.dd.; ayrıca bk. Plut.
Pyrrh. 20 . 6; Va!' Max. iv. 3. 6; BRlNK 1957: 325;
POLLlTI 19904 : 8; MEJER 1992: 3566; COPLESTON 19962 : 29 n. ıo.
31. Sen. Ep. i. 5. 4 v.dd.; 21. ıo; Cic. defin. i. ll; 17; Diog. Laert. X. 4 v.dd.; lL. v.dd.; 132; 149; ayrıca bk.
BARNES 1986: 372; COPLESTON 19962 : 33.
32. Cic. de fin. i. 13-15; 19; HANÇERLlOGLU 1995': LLS.
33. Epik. Ep. iii. 128 v.dd.; Cic. de fin. i. 9; 12; Diog. Laert. X. 129; Sen. Ep. i. 21. 10.
34. Diog. Laert. X. 28; Bl v.d.; 136; 139 v.dd.;144.; ayrıca bk. AGAOGULLARl 1994: 373 n. 27; COPLES, TON 19962 : 32.
35. Cic. de fin . i. 18; Diog. Laert. X. 132; ayrıca bk. HOWATSON 19892 : 216; POLLlTT 19904 : 8.
36. Sen. Ep. i. 25.4; ayrıca bk. BARNES 1986: 372; AGAOGULLARl 1994: 374 n. 29; HANÇERLlOGLU
1993 8 : 87; 19956: 114; GÖKBERK 19989 : 90.
37. Sext. Math. xi. 169; Diog. Laert. X. 85 v.d.; Epik.frag.
222 ; ayrıca bk. POLLlTI 19904 : 8; AGAOGULLARl
1994.: 367 n. 15; GÖKBERK 19989 : 87.
38. Diog. Laert. X . 119; 122-135; ayrıca bk. Cic. Acad. ii.
97; de fato 21; 23; 37; BRlNK 1957: 325.
39. Diog. Laert.
X.
31 v.dd.; Sext. Math. viii. 9.
40. Epik. Ep. i. 39 v.dd.; 46 v.dd.; 63-84; Lucr. ii. 216
v.dd.; iii. 18 v.dd.; iii. 328 v.dd.; iv. 270 v.dd.; V. 146
v.dd.; 1167 v.dd.; Galen. i. 14; ayrıca bk. BRlNK
1957: 324 v.d.
41. Diog. Laert. X. 30.
42. ACAOCULLARl 1994: 367.
43. AGAOGULLARl 1994: 367 n . 14; ÖRS 1962: 68.
44. Lucr. i. 699 v.dd.; iv.A80-502; 722 v.dd.; Cic. de nato
deor. i. 34; Sext. Math. vii. 203-216; viii. 9; Diog. Laert. X. 31 v.dd.; 53 v.dd.; 146 v.d.; konuya ilişkin olarak bk. BRlNK 1957: 324; BARNES 1986: 367; HOWATSON 19892 : 215; MEJER 1992: 3588; AGAOGULLARl 1994: 368; COPLESTON 19962: 28.
45. Diog. Laert. X. 12; ayrıca bk. BARNES 1986: 367;
GÖKBERK 19989 : 91.
46. Sen. Ep. i. 9. 18 v.dd.; 16.7 v.dd.; Diog. Laert. X. 119;
ayrıca bk. ANGUS 1928: 233; BRlNK 1957: 325;
BARNES 1986: 371; AGAOCULLARl 1994: 383;
19962 : 42 n. 27.
47. BARNES 1986: 371; AGAOGULLARl 1994: 383 .
48. Cic. de fin: i. 20; Diog. Laert. X . 4; 9; 148. 28; ayrıca
bk. ANGUS 1928: 233; POLLlTI 19904: 8; COPLESTON 19962: 35; GÖKBERK 19989 : 91.
49. AGAOGULLARl 1994: 372 v.dd.; 384.
50. Cic. de fın. i. 20. 1-3; AGAOGULLARl 1994: 384 n.
57; HANÇERLlOGLU 1993 8 : 88; 19956: US.
51. Diog. Laert. X. 148.27; ayrıca bk. ANGUS 1928: 248 .
52. biog. Laert. x. 143. 2; ayrıca bk. GÖKBERK 19989 :
83.
.
53. ÇELGIN 2000: 28 v.d .; 44 v.dd .
54. Lucr. i. 150 v.dd.; GÖKBERK 19989 : 83 v.d.; HOWATSON 1989 2 : 215.
55. Cic. de nato deor. i. 123.
56. Diog. Laert. X. 139 v.dd.; Lu cr. iii. 842-1107.
57. Diog. Laert. x. 124-127; 139. 2 .
58. Diog. Laert. X. 124-126; 133-134; 139; 142 . ll; Sen.
Ep. i. 24. 23; 30.17; iii. 101. 6 v.dd.; konuya ilişkin
olarak bk. ANGUS 1928: 234; 246; AGAOGULLARl
1994: 371 n . 24; HANÇERLlOGLU 1993 8 : 88;
1995': 113.
59. Lucr. ii. 646-665 ; ayrıca bk. ANGUS 1928: 246;
COPLESTON 19962 : 30.
60. Epikuros evrenin maddı yapısının atomlardan oluştu­
ğuna inanıyordu. Ona göre, bütün varlıklar maddı
olan ve sürekli bir devinim halinde bulunan atomlardan meydana geliyordu. Epik. Ep. i. 46; Cic. de fın. i.
18-19; de nato deor. i. 69; Lucr. i. 50 v.dd.; ii. 216260; 457 v.dd; iv. 270 v.dd.; Diog. Laert. X. 46-53;
99; konuya ilişkin olarak bk. ANGUS 1928: 244 v.d.;
BRlNK 1957: 324 v.d.; POLLlTT 19904 : 8: COPLESTON 19962 : 30 v.d.
25
61. Diog. Laert. x. 139 . 1; Lucr. v. 150-155; Verg. georg.
ii. 489-493; ayrıca bk. ANGUS 1928: 243 v.d .;
MOMMSEN 19303 : lll. 402; COPLESTON 19962 : 29
v.dd.
62. Lucr. i. 57-62; iii. 18 v.dd.; 146 v.dd.; 1167 v.dd.
63. Lucr. iii. 18-22; ayrıca bk. Cic. de nato deor. i. 8-9; 1617; 20; ANGUS 1928: 231 v.dd.; BARNES 1986: 374
v.d.; ACAOCULLARI 1994: 372; HANÇERLlOCLU
1995 6 : 114; COPLESTON 19962 : 30 v.d.
64. Sen. Ep. i. 19. 10-11; ayrıca bk. Cic. de fin. i. 20;
THOMSON 1988: 376.
65. POLLlTT 19904 : LO v.dd.
66. THOMSON 1990: 422; ACAOCULLARI 1994: 376.
v.dd.
67. Diog. Laert. vii. 1; 10-11; 29; 31; 39; Cic. de.fin. iv.
56.
68. Diog. Laert. vii. 5; ayrıca bk. HANÇERLlOCLU
1993": 383; 19956 : 115; GÖKBERK 19989 : 92. Antikçağ'da portikaların tablolarla süslenmesine ilişkin
olarak ayrıca bk. Paus. i. 15. 1-4.
69. Diog. Laert. vii. 30; Anth. PaL. ix. 496 (Athenaios).
70. Diog. Laert. vii. 5; ayrıca bk. ANGUS 1928: 235 n. 2;
BARNES 1986: 367; ACAOCULLARI 1994: 386;
GÖKBERK 19989 : 92 .
71. Diog. Laert. vii. 41-83.
72. Diog. Laert. vii. 84-131.
73. Diog. Laert. vii. 132-160.
74. Stoacı Felsefe'de, mantık terimlerin özelliklerini, yapılarını, yanlışlar doğruların yerine geçmesin diye kanıtları bdirlerler; ahlak insanın ruhunu bir düzene
koyar; fizikse doğa olaylarını araştırırdl. (Sen. Ep. ii.
89. 9; Diog. Laert. vii. 39 v.dd.). Ayrıca bk. FRITZ
1957: 965; MEJER 1992: 3579.
75. ACAOCULLARI 1994: 388 n . 64; GÖKBERK 19989 :
92 v.d.
76. Cic. de. fin . iv. 54-56; ayrıca bk. ANGUS 1928: 235.
77. BARNES 1986: 368 v.dd.; ACAOCULLARI 1994:
385; 19962 : 69.
78. Sen. Ep. i. 31. II n. 49.
79. Diog. Laert. vii. 168 v.dd.
80. Diog. Laert. vii. 179 .v.dd.; Cic. de fin. iv. 19; 59 v:dd.
Khrysippos, Stoa Felsefesi'ne yeni bir bakış açısı getirdek, öğretileri sistematik bir şekilde sokması nedeniyle bu okulun ikinci kurucusu oljlrak adlandırıl­
mıştır. Konuya ilişkin eski bir görüşe göre; eğer
Khrysippos olmasaydı, Stoa Felsefesi de olmayacaktı.
BARNES 1986: 367; COPLESTON 19962 : 12.
81. A-NGUS 1928: 238.
82 . BARNES 1986: 367 v.d.; HANÇERLlOCLU 19938 :
383; ACAOCULLARI 1994: 385 v.dd.
83. Diog. Laert. Vii. 2-5; ayrıca bk. FRITZ 1957: 965;
POLLlTT 19904 : 12; HAHM 1992: 4091; COPLESTON 19962 : 12; GÖKBERK 19989 : 92 v.d.
84. MEJER 1992: 3577; ACAOCULLARI 1994: 386.
26
•
85. Sen. Ep. iii. 104. 22; Diog. Laert. vii. 121 v.d.; ayrıca
bk. ANGUS 1928: 240; ACAOCULLARI 1994: 397;
COPLESTON 19962 : 25.
86. Diog. Laert. vii. 86; ayrıca bk. ANGUS 1928: 243.
87. Diog. Laert. vii. 87 v.dd.; SVF III 219; 510; 530; 532;
539; ayrıca bk. BARNES 1986: 369; ACAOCULLARI
1994: 393 v.dd.
88. BARNES 1986: 376.
89. LAPIDGE 1989: 1382 n . 6; HANÇERLlOCLU 19938 :
301 v.dd.
90. Sen. Ep. i. 65. 2-4; ayrıca bk. BARNES 1986: 3'69;
.
ACAOGUlLARI 1994: 389 v.dd.
91. HANÇERLlOCLU 1993 8 : 59 v.d.
92. Diog. Laert. V. 45 v.dd.; ayrıca bk. BARNES 1986:
369; ACAOCULLARI 1994: 388 v.d.; COPLESTON
19962 : 13.
93. Diog. Laert. X. 46-53; ayrıca bk. ANGUS 1928: 237;
244; COPLESTON 19962 : 13 v.d.; 40; GÖKBERK
19989 : 93 .
94. SVF i 102; 157-158; ANGUS 1928: 239; WEBER
1949 2 : 83; ACAOCULLARI 1994: 390; COPLESTON
19962 : 14 v.d. n. 8; GÖKBERK 19989 : 92 v.d.
95. Diog.Laert. vii. 147; SVF i 157 v.d.; 171; ayrıca bk.
WEBER 1949 2 : 83; LAPIDGE 1989: 1382; ACAOCULLARI 1994: 390 n. 67.
96. Diog. Laert. X. 137 v.dd .; 147 v.d.; Cic. Aead. i. 29; de
nat. dear. i. 39; Sen. ProV. i. 2-5.
97. Cic. de. fin . i. 29-30; xv. 33; de nato deor. i. 20; 39; xi.
22.58; Sen. Ep. xix. 6; Prov. i. 1; ii. 4; V. 8; Diog. Laert.
vii. 149; Aet. i. 7. 33; Eus. PE xv. 14.2; SVF II 543;
913; 915; 917-918; 948-949; 976; ayrıca bk. ARNOLD
1958: 119; LAPIDGE 1989: 1384; HANÇERLlOCLU
19938 : 382 v.d.; COPLESTON 19962 : 21 v.d. n. 18.
98. Cic. de nat. deor. i. 125; xi. 22. 58; de fa to ix. 20; Sen.
Prov. i. 1-5; V. 7-8; SVF921; ayrıca bk. ANGUS 1928:
242; LAPIDGE 1989: 1389 v.dd.; ACAOCULLARI
1994: 390 v.d.; COPLESTON 19962 : 22 v.d.; GÖKBERK 19989 : 94.
KAYNAKÇA'YA
ıLİşKİN
ANTİK
K1SALTMALAR
ESERLER
Aet. (= Aetius Medicus),
Aetius Medicus . Ed. by J. HIRSCHBERG. Leipzig 1899.
Anth. PaL. (= Anthologia Palatina),
The Greek Anthology. With an Englişh Translation by W R.
PLATON. London, New York 1690 (The Loeb
Classkal Library).
Ar. Did. (= Arius Didymus, Doxographus),
Arius Didymus, Doxographi GraeeL Ed. by. H. DIELS. Berlin
1879
. Athen. Deip. (= Athenaios, Deipnosophistia epitome),
Athenaei deipnosophistiearum epitome. Rec.: S. P. PEPPINSKI
I-II. Leiden 1937-1939.
Au!' Gell. Noct. Attic. (= Aulus Gellus, Noctes Atticae),
On the Natural Faculties. With an English Translation by A.
j. BROCK. London, New York 1925 (The Loeb
Classical Library).
Aulus Gel/us, Noctes Atticae. With an English Translation by
j. ROLFE. London, New York 1960-1961 (The Loeb
Classical Library) ..
Cic. Acad. (= Cicero, Academica),
Academica. With an English Translation by H. RACKHAM.
London, New York 1938 (The Loeb Classical
Library).
Cic. ad Brut. (= Cicero, Epistulae ad M. Brutum),
Brutus. With an English Translation by G. L. HENDRICKSON AND H. M. HUBBELL. London, NewYork 1952
(The Loeb Classical Library).
Cic. de fato (= Cicero, De Fato),
De Fato. With an English Translation by H. RACKHAM.
London, New York 1960 (The Loeb
Cl~ssical
Library).
Cic. de fın. (= Cicero, De Finibus Bonorum et Malorum),
De Finibus. With an English Translation by H. RACKHAM.
London, New York 1921 (The Loeb Classical Library).
Cic. de nat. deor. (= Cicero, De Natura Deorum),
De Natura Deorum. With ' an English Translation by H.
Lucr. (= Lucretius, i Lucreti Cari de Rerum Natura),
Lucretius . With an English Translation by W H. ROUSE.
London, New York 1928 (The Loeb Classical Library).
Paus. (= Pausanias, Perihegesis tes HelIados),
Pausanian Descdption of Greece. With an English
.
Translation by W H. JONES ı-v London, New York
1918-1935 (The Loeb Classicaı Library).
"Yaşlı " , Naturalis
Historia) ,
Pliny Natural History, With an English Translation by H. R.
Plin. nat. (= Plinius Caecilius Secundus
RACKHAM, W H. S. JONES, D. E. EICHHOLZ. ı-x.
Cambridge, Mass.-London 1938-1971 (The Classical
Library).
Plut. (= Plutarkhos, Bioi Paralleloi),
Ant. (= Antonius):
Pyrrh. (= Pyrrhos):
Plutarch~ Lives. With an English Translation by B. PERRIN.
RACKHAM. London, New York 1938 (The Loeb
Classical Librnry).
I-IX. London, New York 1959 (The Loeb Classi~1
Library).
Cic . leg. (= Cicero, De Legibus),
De Legibus. With an English Translation by C. W KEYES.
Sen. de otio (= Seneca, L. Annaei Senecae Dialogorum),
Moral Essays II, On Leisure. With an English Translation by
London, NewYork 1938 (The Loeb Classical Library).
j. W BASORE. I-LLL. London, New York 1932 (The
Loeb Classical Library).
Cic. de repo (= Cicero, De re publica),
De Republica. With an English Translation by C. W KEYES.
,
London, New York 1938 (The Loeb Classical Library).
Cic. Tusc. (= Cicero, Tusculanae disputationes),
Tusculan Disputations. With an English Translation by j. E.
KING. London, New York 1996 (The Loeb Classical
Library).
Dio Cass. (= Cassius Dio, Rhomaika),
Roman History. With an English Translation by E. CARRY.
I-IX. London 1914-1927 (The Loeb Classical Library).
Diog. Laert. (= Diogenous Laertios, Bion kai gnomon ton en
fılosofiai
eudokimesanton ton eisdeka to proton),
Lives of Eminent PJ.Jilosophers. With an English Translation
by R. D. HICKS. I-II. London, New York 1925 (The
Loeb Classical Library).
by H.
Epistulae, Sententiae, (Gnomologium Vaticanum). Ed. by P.
von der MÜHLL Leipzig 1922.
Epikuros, Mektuplar ve Maksimler. çev.: HAYRULLAH ÖRS,
Istanbul 1962.
Eus. PE (= Eusebius Caesariensis, Praeparatio Evangelica),
Eusebius, Evangelical Preparetions. Ed. by E. H. GITFORD.
Oxford 1903.
GUMMERE. I-LLL. London, NewYork 1925 (The Loeb
Classical Library).
.
Seneca, Epistulae Morales, Ahlaki Mektuplar . çev.: T. UZEL.
ı-xx.
Ankara 1992 (Türk Tarih Kurumu).
Sen. ProV. (= Seneca, De Providentia) ,
De Providentia. With an English Translation by j. W
BASORE . London, New York 1963 (The Loeb
Classical Library).
Seneca, Tanmal Öngöru. çev.: Ç. DÜRÜŞKEN. Istanbul 1997.
Sext. Math. (= Sextus Empiricus, adversus Mathematicos),
Sextus Empiricus, adversus Mathematicos. Ed. by H.
Strab. (= Strabon, Geographika),
USENER. Leipzig 1887,
Galen (= Galenos, Peri Physikon Dynameon),
The Epistles of Seneca. With an English Translation by R. M.
MUTSCHMANN. Leipzig 1912.
Epik. Ep. (= Epicuros, Epistulae),
Epicuriea (Epistulae, Fragmenta, Sententiae). Ed.
Sen. Ep. (= Seneca, Ad Lucilium Epistulae Morales),
Cografya. çev.: A. PEKMAN. Istanbul 1987.
The Geography of Strabo. With an English Translation by H.
L. JONES. ı-VııI. London, New York 1917- ı 932 (The
Loeb Classical Library).
Suet. Caes. (= Suetonius , Caesar) ,
De Vitae Caesarum: The Lives of the Caesars. Ed . and trans!'
by]. C. ROLFE. I-II. London 1928-1930 (The Loeb
Classical Library).
Suet. de Gramm. (= Suetonius, De Grammaticis et
Rhetoribus) ,
27
Studies on the text of Suetonius, De Grammaticis et Rhetoribus.
By. R.A. KASTER. Atlanta, Georgia 1992.
Val. Max. (= Valerius Maximus, Facta et dicta memorabilia
absoluti, ambusiti, damnati, externi),
Factorum et dictorum memorobilium libri novem. rulii paridis
et ranuari nepotiani epit. Adiectatis. Rec.: C. HALM.
Teubner 1865.
Valerius Maximus and the rhetorie of the new nobility. With an
English Translation by. W M. BLOOMER. London 1992.
FGrH
Die Fragmente der grieehisehen Historiker. F. JACOBY. LXV Berlin, Leielen 1923-1958.
FRITZ 1957
K. von FRITZ, "Zeno". OCD (1957) 965 .
GÖKBERK 19989
M. GÖKBERK, Felsefe Tarihi. Istanbul 1998 9 .
HAHM 1992
D. E. HAHM, "Diogenes Laertius VII : On the Stoics".
Verg. georg. (= Vergilius, Georgica),
Georgics. With an English Translation by: H. F. FAIRCLOUGH I-I!. London, Mass.-Cambridge 1935 (The
Loeb Classical Library).
ANRWI! 36. 6(1992) 4076-4182.
HANÇERLIOGLU 1993 8
O. HANÇERLIOGLU, Felsefe Sozıüğü. Istanbul 19938 .
HANÇERLIOGLU 1995 6
O. HANÇERLIOGLU, Düşünce Tarihi. Istanbul 1995 6 .
HOWATSON 1989 2
MODERN ESERLER
M. C. HOWATSON. The Oxford Comvanian to Classical
Literature. Oxford - New York 19891 .
AGAOGULLARI1994
M. A. AGAOGULLARI, Kent Devletinden Imparator-
luga. Ankara 1994.
LAPIDGE 1989
M. LAPIGDE, "Stoic Cosmology and Roman
Literature. First to Third Centuries A.D.". ANRW I! 36.
3(1992) 1379-1429.
AGAOGULLARI 1996 2
M.
A.
AGAOGULLARI,
Devletine. Ankara 1996 2 .
Imparatorluktan
Tanrı
MANNING 1989
ANGUS 1928
C. F. ANGUS, "Athens". CAH VII (1928) 224-248.
ANRW
Aufstieg und Niedergang der romischen Welt: Gesehichte
und Kultur Rorns im Spiegel der neueren Forsehımg. Hrsg.
von H. TEMPORINI I vd. Berlin 1972 v.d.
ARNOLD 1958
E. V ARNOLD, Raman Staism. London 1958.
BARNES 1986
]. BARNES, "Hellenistic Philosophy and Science".
Şurada: The Oxford History of the Classical World. Ed.
by. ]. BBOARDMAN. ]. GRIFFIN, o. MURRAY.
Oxford. 19876. 365-385.
BLANCK 2000
H. BLANCK, Antikçagda Kitap. çev.: Z. A. YILMAZER.
Ankara 2000.
BRINT 1957
K. O: BRINT, "EpicUlUS". OCD (1957) 324-325.
CAH
C. E. MANNING, "Stoism and Slavery in the Roman
Empire". ANRW II 36. 3 (1989) 1518-1543.
MEJER 1992
]. MEJER, "Diogenes Laertius and the Transmission of
Greek Philosophy". ANRW I! 36 . 5 (1992) 1556-3602.
MOMMSEN 1930 3
TH. MOMMSEN, The History o Rame I-IV Intr. by E. A.
FREEMAN, Trans . by W P DICKSON vol. I-IV
London-New York 1930 3 .
OCD
The Oxford Classical Dietionary. Ed. by. M. CARY,]. D.
DENNISTON ve diğ. , Oxford 1975 4
POLLITT 1990 4
]. ]. POLLITT, Art in the Helienistic Age. Cambridge ,
New York 1990 4 .
THOMSON 1988
G. THOMSON, nk Filozoflar. çev.: M. H. DOGAN.
Istanbul 1988.
THOMSON 1990
The Cambridge Ancient History. Ed. by]. B. BURY, S. A.
COOK. ı-XI! . Cambridge, London 1923-1939.
COPLESTON 1996 2
SVF
F. COPLESTON, Hellenistik Felsefe. çev.: A. YARDIMLI. Istanbul 1996 2 .
ÇELGIN 2000
Stoicorum Veterum Fragmenta. Ed. by H. VON ARNIM,
Vol I (Leipzig 1905), Vols. I! anel III CLeipzig 1903).
WEBER 19492
G. ÇELGIN, Örneklerle Hellenistik çag Şiiri. Istanbul
2000.
FERGUSON 1990
A. WEBER, Felsefe Tarihi. çev.: H. V ERALP Istanbul
1949 2
YILDIZ 1990
]. FERGUSON, "Epicureanism under the Roman
Empire". ANRW il 36. 4. (1990) 2257-2327.
28
G. THOMSON, Aiskhylos ve Atina. çev.: M. H.
DOGAN.IstanbuI1990 .
N. YILDIZ, "Antikçagda Hukuk Eğitimi". Anadolu
XII. Istanbul (1990) 119-145.
Araştırmaları

Benzer belgeler

Hellenistik Dönem`e Damgasını Vuran Felsefe Sistemleri

Hellenistik Dönem`e Damgasını Vuran Felsefe Sistemleri Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Nezih BAŞGELEN

Detaylı