Temmuz - Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Transkript

Temmuz - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Aylık Yayını
DUNYADA KURAKLIK
www.tzob.org.tr
Gıda
fiyatlarında
ani artışlar
görülmesi riski
devam
edecek
Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Genel Başkanı Şemsi Bayraktar: “Bazı
ülkelerde son aylarda yaşanan kuraklık sebebiyle dünya tarımsal ürünler üretim ve stoklarında buğday haricinde çok önemli değişikliklere yol açmayacağı görülüyor. Buna rağmen
fiyatlarda yaşanan bu hareketliliği, bazı Uzakdoğu ve Güney Amerika ülkelerindeki tüketici
alışkanlıklarının değişmesi ve talebin artması
yanında, dünyadaki bazı politik ve psikolojik
gelişme ve etkenlere bağlamak mümkündür.”
>>Sayfa 8
Yıl: 4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
B AY R A K TA R ’ I N
D E S T E K TA L E B İ
MAKİNE EKİPMAN DESTEĞİ
■ Bayraktar: “Tarım faaliyetlerimiz ileri teknolojilere
dayanan makine ve ekipmanla desteklenerek
sürdürülmelidir.”
>>Sayfa 12
BAYRAKTAR, BABACAN’DAN DOĞAL AFETLERDEN
ZARAR GÖREN ÇİFTÇİLER VE FINDIK ÜRETİCİLERİ
İÇİN DESTEK İSTEDİ
Hazine Müsteşarlığı’nda
4 Temmuz 2012 tarihinde
gerçekleşen görüşmede,
Genel Başkan Şemsi
Bayraktar’ın yanı sıra TZOB
Yönetim Kurulu Üyesi
Hasan Kozoğlu ve oda
başkanlarının bulunduğu
heyet de yer aldı.
HAZİRAN’DA DIŞ TİCARET
Bayraktar: “Bu yıl Haziran ayında, geçen yılın
aynı dönemine göre hem ihracat, hem ithalat artmıştır. Türk çiftçisinin alın teriyle ürettiği ürünler ihracat
şansı bulmuştur. Tarım ve gıda ihracatı gittikçe artan
oranda ekonomiye katkı yapar hale gelmiştir. Özellikle tarımsal faaliyetlerin daha az olduğu ilk 6 ayda
1,89 milyar dolarlık dış ticaret fazlası verilmesi sevindiricidir. Ekonomiye katkımız aşikar bir hal almıştır.”
Bayraktar, TZOB heyetiyle
birlikte gerçekleştirdiği
ziyarette, Babacan’a
çiftçilerin sorunlarını ve
çözüm önerilerini iletti.
Görüşme olumlu geçti.
>>Sayfa 10
>>Sayfa 2
KADIN ÇİFTÇİLERE ÖDEME DESTEĞİ
RAMAZAN
FIRSATÇILIĞI
■ Bayraktar: “Aile Reisliği kavramından kaynaklanan
farklı uygulamanın tümüyle kaldırılarak kadın çiftçilerin mağduriyetinin giderildiğini hatırlattı.” >>Sayfa 11
AYIN KONUSU
FINDIK
■ Fındık >>Sayfa 14
■ Fındık Üretimi >>Sayfa 15
■ Fındıkda Alan Bazlı Gelir ve
Alternatif Ürün Desteği >>Sayfa 16
Taraflar
'a yakışır
Ramazan
reket
şekilde ha ve
tici
re
etmeli. Ü
ağdur
m
tüketici
li!
m
edilme e
>>Sayfa
4
YAPILMASIN!
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
2
tarım sektörü, bu özelliğinden dolayı iklimdeki değişikliklerden, doğal afetlerden
direkt etkileniyor; üretim her zaman risk
altında bulunuyor. Tarımsal üretimde yaşanan bir değişim, doğrudan gıda fiyatlarına yansıyor. Ayrıca, bitkilerdeki büyüme
ve gelişme, genetik yapının yanında çevre koşulları tarafından da yönlendiriliyor.
Bu durumda üretim, iklimsel faktörlerden
önemli ölçüde etkileniyor.
[SESLENİŞ]
Ziraat Odalarımızın değerli mensupları, sevgili çiftçi dostlarım,
Hepinizin yakından bildiği gibi, dünya nüfusundaki hızlı artışla birlikte gıda
maddelerine duyulan ihtiyaç da yoğun bir
şekilde arttı ve bu artış halen devam ediyor. Son yıllarda yüksek enerji fiyatları da
biyoyakıtlara ilgiyi yükseltiyor. Diğer taraftan küresel ısınma ve iklim değişikliğinden
dolayı kuraklık, yağışlar, seller ve su baskınları, don gibi doğal olaylar da daha sıkça görülmeye başlandı. Tüm bu nedenler,
tarımsal üretim ve fiyatları etkiliyor.
Bütün dünyada gıda fiyatlarındaki
anormal artışlar ve gıda teminindeki zorluklar, tarımın stratejik önemini son yıllarda
dünyaya daha net hissettirdi. Bu nedenlerle günümüzde yeterli ve güvenilir gıdaya erişim, tüm dünya ülkelerinin öncelikleri
arasında yerini aldı. Bu bağlamda tarım
sektörünün ne denli önemli olduğu bir kez
daha görüldü.
“Üstü açık fabrika” olarak adlandırılan
Ülkemizde 2011–2012 üretim dönemi
başlangıcından itibaren görülen aşırı yağışlar, mevsim normallerinin altında seyreden hava sıcaklıkları, don, dolu, fırtına
ve benzeri riskler, tarım sektörüne önemli
ölçüde zarar verdi. Bu afetler nedeniyle 41
ilde 139 bin çiftçiye ait 8 milyon 172 bin dekar alan zarar gördü. En son Karadeniz’de
yaşanan sel felaketi can kayıplarına da yol
açtı, hepimizi ziyadesiyle üzdü. Ancak,
ülkemizde 2011-2012 üretim döneminde
çok sayıda doğal afet yaşansa da ciddi
bir rekolte kaybı beklemiyoruz.
Değerli Arkadaşlarım,
Bütün bu gelişmeler ışığında, her yıl
Ramazan ayı öncesinde yaptığımız gibi,
gıda tüketiminin artmasından dolayı fiyatların spekülatif yönde yükseltilmesini önlemek için çalışmalarımızı ve uyarılarımızı
bu yıl da devam ettirdik. Ramazan öncesi
düzenlediğimiz basın toplantısıyla üretici,
hal, pazar ve market fiyatları analizini, ürün
bazında kamuoyuyla paylaştık; Ramazan
boyunca bu fiyatların takipçisi olacağımızı;
tüketim artışından faydalanmak isteyenleri, haksız kazanca yönelik fiyat artışlarını
ilgililerle ve vatandaşlarımızla paylaşacağımızı ilan ettik; bir kez daha “Ramazan fırsatçılığı yapılmasın” uyarımızı dile getirdik.
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
Nitekim
yaptığımız
araştırmalar
uyarılarımızın etkili olduğunu gösterdi.
Ramazan’ın ilk 12 gününü de kapsayan
13-31 Temmuz tarihleri arasında bazı
ürünlerde fiyat artışları görülse de artış
oranlarının çok yüksek düzeyde olmadığı,
Birliğimiz tarafından yapılan ikazların fiyatlardaki suni artışı önlediği ortaya çıktı.
Yeri gelmişken bir kez daha vurgulamak isterim ki, hem çiftçilerimiz hem de
vatandaşlarımız için fevkalade önemli bulduğumuz bu konunun takipçisi olacağız.
Ramazan boyunca yaptığımız ve piyasaların nabzını tuttuğumuz çalışmaları da
bayram sonrası açıklayacağız; üretici ve
tüketici fiyatlarını kamuoyunun dikkatine
sunacağız.
Sevgili çiftçi dostlarım, gecenizi gündüzünüze katarak, her türlü zorluğu göğüsleyerek, “üretim, üretim, her ne olursa olsun üretim” düsturuyla üretimi sürdürüyor;
ülkemiz için, gelecek nesiller için büyük
emek ve gayretler gösteriyorsunuz. Dünya
küresel bir gıda krizine doğru giderken Türk
çiftçisi hem ülkenin gıda güvencesini sağlıyor, hem istihdam yaratıyor, hem üretimde,
hem ihracatta rekor kırıyor hem de en az
herkes kadar vergisini veriyor.
Ocak-Haziran dönemi gıda ve tarım
ihracatı yüzde 11,19 artışla 6,6 milyar dolardan 7,4 milyar dolara çıkarken, ithalat
aynı dönemde yüzde 8,8 düşüşle 6 milyar
dolardan 5,5 milyar dolara indi. Dünyadaki kriz ortamına rağmen, tarım ve gıdada
ihracatın yüzde 11,19 artması, dış ticaret
fazlasının 3 kat artışla 1,89 milyar dolara
yükselmesi bir başarıdır. Bu başarı, ülkemizin eli öpülesi Türk çiftçisinin büyük ba-
şarısıdır. Tarım için, üretim için, ülkemiz için
tarlada, bahçede, bağda, ağılda, ahırda ter
döken, emek veren bütün kardeşlerimi canı
gönülden kutluyor, kendilerine bir kez daha
teşekkürlerimi ve takdirlerimi sunuyorum.
Değerli Arkadaşlarım, bizler de çalışmalarınızı biraz daha kolaylaştırmak, sorunlarınızı dile getirmek, çözüm üretmek,
çözmek ve önerilerde bulunmak üzere
gecemizi gündüzümüze katarak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Yoğun faaliyet ve
çalışmalarımız, basınımız tarafından da
yakından takip ediliyor ve medyada geniş
şekilde yer buluyor. Nitekim medya takip
ajanslarınca yapılan ve ekonomiye yön
veren kurum ve kuruluşları kapsayan analiz raporlarına göre, Türkiye Ziraat Odaları
Birliği, meslek kuruluşları, birlik, konfederasyon, odalar ve dernekler arasında hem
tarım hem de genel ekonomi haberlerinde
birinci sırada yer aldı; analiz raporu sonuçları, medyada Temmuz ayının liderinin
Birliğimiz olduğunu gösterdi.
Türk tarımı ve çiftçisi için, bütün arkadaşlarımızla birlikte ve bütün heyecanımızla çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve sürdüreceğiz. Çünkü bizler, üretime, çiftçiye
hizmeti bir ibadet gibi görüyor, çalışmalarımızı bu felsefeye uygun yürütmeye gayret
ediyoruz.
Mübarek Ramazan ayında da ülkemizin gıda üretimini bu sıcaklara rağmen
sürdüren üreticilerimize çalışmalarında
kolaylıklar, kazanç ve ürünlerinde bolluk
ve bereket diliyor, Ramazan Bayramınızı
şimdiden kutluyor; bütün İslam alemi ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını Cenabı
Allah’tan niyaz ediyorum.
BAYRAKTAR,
BABACAN’DAN DOĞAL
AFETLERDEN ZARAR
GÖREN ÇİFTÇİLER VE
FINDIK ÜRETİCİLERİ
İÇİN DESTEK İSTEDİ
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’a, Türk tarımına ilişkin sunum yaptı, görüş, talep ve çözüm önerilerini paylaştı.
Hazine Müsteşarlığı’nda 4 Temmuz 2012 tarihinde gerçekleşen görüşmede, Genel Başkan Bayraktar’ın yanı sıra TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Hasan
Kozoğlu ve oda başkanlarının bulunduğu heyet de yer aldı.
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, TZOB heyetiyle birlikte gerçekleştirdiği
ziyarette, Babacan’a çiftçilerin sorunlarını iletti.
İmtiyaz Sahibi
TZOB Adına
Genel Başkan Ş. Şemsi Bayraktar
Genel Yayın Müdürü
M. Nuri Şeyda Sorman
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Ebru Mine Esen
Görsel Yönetmen
Mustafa Abadan
Yayın Kurulu
Vedat Koç
Metin Türkyılmaz
Ömer Kaya
Galip Umut Özdil
Salim Altay
Kemal Sandık
Hasan Hüseyin Coşkun
Prof. Dr. Mevhibe Albayrak
Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu
Doç. Dr. Erdoğan Güneş
Dr. Özden Hiçbirol
Yayın Türü
Yaygın Süreli Yayın
Yönetim Yeri
Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü
GMK Bulvarı No: 25
Demirtepe/ANKARA
Tel: 312 231 63 00 (Pbx)
Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77
e-mail:[email protected]
[email protected]
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, görüşmede üreticinin güncel konuları arasında yer alan fındık ve patates üreticileri ile doğal afetlerden zarar
gören çiftçilerin sorunlarını iletti.
Görüşmede ayrıca, “dünya genelinde tarım ve gıdanın kazandığı önem,
dünya gıda fiyatları üzerindeki manipülasyonlar, tarımın genel yapısal sorunları, desteklemeler, tarıma ait üretim, ihracat ve büyüme rakamları, elektrik
Yapım Ajansı
ajansala
Kurumsal Yayıncılık - Pazarlama İletişimi
312 447 48 25
Dağıtım
PTT Kargo
Baskı
MRK Baskı ve Tanıtım Hizmetleri
Uzayçağı Caddesi 1254. Sokak
No: 2 Ostim / ANKARA
Tel: 312 354 54 57
Ziraat Odaları aylık yayını basın ahlak
kurallarına uymayı taahhüt eder.
Yayımlanan yazıların sorumlulukları
sahiplerine ait olup, Birliğimiz görüşlerini
yansıtmamaktadır. Dergide yayımlanan
yazılar, kaynak gösterilmek koşuluyla,
diğer yayın organlarında yayımlanabilir.
Gönderilen yazılar iade edilmez.
Basım Tarihi
24.08.2012
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
duğunu, 1 milyarı aşkın insanın ise açlık
çektiğini belirtti. Türkiye’nin altyapı, verim,
lojistik ve pazarlama konularında gerekli
yatırımları yaparak veya iyileştirerek kendi
bölge coğrafyasında (Orta Doğu, Rusya,
Türk Cumhuriyetleri, Kafkasya, K.Afrika)
ihtiyaç duyulan karşılayabileceğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: “Bunun için öncelikle halen 5,4 milyon hektar
olan toplam sulama alanlarının artırılarak
ekonomik olarak sulanabilen 8,5 milyon
hektarlık tarım alanlarımızın tamamının
sulu tarıma açılmasını sağlamamız gerekmektedir. Bu, olağanüstü bir üretim artışı
getirecektir. ”
Yapısal sorunlara ve girdi maliyetlerine
rağmen üretime devam ediyoruz
fiyatları, doğal afetten etkilenen bölgelere
ilişkin yapılması gerekenler, fındıktaki alan
bazlı desteğin önemi, fındıkta rekolte tahmini” gibi başlıklar altında görüş, talep ve
çözüm önerileri de dile getirildi. Bayraktar, görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, fındıkta alan bazlı desteğin, devam
etmesi gerektiğini belirterek, ‘’Rekolte bu
sene yüksek, çiftçimizin bu desteğe ihtiyacı var’’ dedi.
Tarım sektörünün yapısal sorunları
Sektörün bazı yapısal sorunları bulunduğuna işaret eden Bayraktar, bu
kapsamda sulama yatırımlarının bir an
önce bitirilmesi, 10 yılda 10 milyon hektar
arazinin toplulaştırılması ve arazi parçalamasının önlenmesi gerektiğini, yapısal
sorunların çözümü için yardım istediklerini belirtti.
Çiftçilerin güncel sorunlarına ve doğal
afetlerden zarar gören üreticilerin mağdur
durumda olduğuna dikkati çeken Bayraktar, ‘’Dondan, doludan, yağıştan zarar
gören üreticilerimiz var. Dün Samsun ve
Sinop’ta yine doğal afetten zarar gören
üreticilerimiz oldu. Bunların Tarım Kredi,
Ziraat Bankası ve elektrik borçlarının yapılandırılması, bunlara destek verilmesi
talebimizi ifade ettik’’ diye konuştu.
Doğal afet yaşayan üreticilerin sorunlarının halledilmesini, kredi borçlarının
ertelenmesini isteyen Şemsi Bayraktar’ı
dinleyen Ali Babacan, sorunları not etti,
konunun gündemlerinde olduğunu, takip
edeceğini söyledi.
Fındıkta alan bazlı destek devam etmeli
Fındıkta alan bazlı desteğin devam etmesi gerektiğini de vurgulayan Bayraktar,
şunları kaydetti: “Karadeniz bölgesi heyecanla bugünlerde alan bazlı desteğin devamını istiyor. Şu an TMO alım yapmıyor,
bunun dışında FİSKOBİRLİK bir kooperatif olarak alım yapmıyor yani örgütsüz
durumda çiftçimiz. Lisanslı depoculuk da
daha hayata geçirilemedi, şu an başarılı bir durumda değil. Karadeniz’de tarım
dışı istihdamın da mümkün olmadığı için
fındık iyiyse Karadeniz ekonomisi iyidir,
kötüyse kötüdür. Karadeniz için fındık olmazsa olmaz, vazgeçilmezdir.”
Görüşmede hayvancılık sektöründe
müdahale kurumunun bir an önce faaliyete geçirilmesini talep eden Bayraktar,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile
birlikte çalışma yaptıklarını belirterek,
“Olumlu bir görüşme oldu, sonuçlarını
göreceğimizi umut ediyorum” dedi.
TZOB Yönetim Kurulu Üyesi
Hasan Kozoğlu
TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Hasan
Kozoğlu da, Karadeniz’de 100’e yakın ziraat odası ve 200 bini aşan ziraat odası
üyesinin fındıkla ilgili kararı beklediğini,
fındıkta alan bazlı desteğin devam et-
mesinin üretici açısından hayati bir konu
olduğunu söyledi. Karadeniz’de fındık
dışında alternatif bir ürün geliştirilemediğini, zaten fındık alanlarının başka ürünün yetiştirilmesine olanak sağlamayan
eğimli arazide yapıldığını belirten Kozoğlu, “Alan bazlı destek oturdu. TMO, fındık
alımını bıraktı. Lisanslı depoculuğu bir
türlü oturtamadık. Fındıkta yüksek rekolte
bekliyoruz. Fiyatlar gün geçtikçe düşüyor.
Üreticilerimizin desteğe ihtiyacı var” dedi.
Bayraktar, tarım ve gıdanın; dünya nüfusundaki artış, gelir seviyesinin yükselmesiyle gıda alışkanlıklarının değişmesi
ve özellikle gelişmiş ülkelerde neredeyse
israf düzeyine ulaşmış tüketim nedeniyle
çok büyük önem kazandığını belirtti.
Gıda fiyatları manipüle ediliyor
Dünyada gıda fiyatlarındaki artışın
beraberinde fiyat manipülasyonlarını
da getirdiğini bildiren Bayraktar, “Temel
gıda ürünleri tüketim açısından esnekliği
az olan ürünlerdir. İnsanların, ekmek, et,
peynir, süt, yumurta gibi ürünleri tüketmek zorunda olması, özellikle tahılın beslenmede ana unsur özelliğini taşıması,
bu ürünleri fiyat manipülasyonlarına açık
hale getiriyor. Dünyada bazı ülkeler yeterli gıda üretimini gerçekleştiremiyor. Bu
ülkelerin genelde yeterli gelir seviyesine
sahip ülkeler olmaması ciddi bir tehlike
yaratıyor. Çoğu Afrika kıtasında bulunan
bazı ülkeler, yurttaşlarına yeterli tahıl arzını sağlayamıyor.
Tarım alanları sınırlı Ortadoğu’nun petrol zengini ülkeleri, Japonya gibi ülkeler de
giderek daha fazla gıda ithalatı yapıyor.
Başta tahıl olmak üzere dünya piyasalarına gıda arzını ABD, AB, Kanada, Arjantin,
Avustralya gibi az sayıda ülkenin yapması,
fiyatta manipülasyonlara neden oluyor.
Tarım uluslararası şirketlerin
insafına terk edilemez
Dünyada neredeyse gıda tekelleri konumuna ulaşan dev uluslararası şirketlerin, tarımı yönlendirir hale gelmesi hem
üretici hem de tüketici açısından büyük
risk oluşturuyor. Tarım gibi stratejik bir konunun dev uluslararası şirketlerin insafına
terk edilmesi düşünülemez.
Dünya devletleri, bu konuya hemen
öncelik vermeli, insanların yeterli gıdaya
erişimi sağlanmalı, tarımdaki üretici de
korunmalıdır. Aksi takdirde istikrarı sağlamak mümkün olmaz. Dünyamızda bir
taraftan inanılmaz bir tüketim görülürken, açlık çeken ülkelerdeki bebeklerin,
çocukların açlıktan ölmesinin önüne geçilemez. Böyle bir fotoğraf, teknoloji ve
uzay çağını yaşayan dünyamız açısından
utanç verici bir haldir” dedi.
Üretimi artırmak zorundayız
Bayraktar, dünyada gıda üretiminin
yetmediğinin açıkça görüldüğünü, insanların sağlıklı beslenmeden uzak ol-
Bayraktar, Türk çiftçisinin başta gübre,
mazot, elektrik olmak üzere yüksek girdi
maliyetlerine, girdiler üzerindeki yüksek
vergilere, parçalanma sonucu verimsiz
hale gelen arazi yapısına rağmen üretime
devam ettiğini bildirdi.
Tarım sektörünün, en son Haziran
ayında da ihracatın yüz akı olduğunu,
genel ihracatta Haziran ayında yüzde
3,59 artış olmasına karşın, tarımın ihracat
artışında yüzde 12,12 ile yine birinciliği
aldığını belirten Bayraktar, şöyle devam
etti: “Türk tarımı, sanayiden, kış aylarında
yaklaşık 750 bin, yaz aylarında 2 milyonun üzerinde; 5,4 ile 6,7 milyon arasında
istihdam sağlıyor. İstihdamın dörtte birini karşılayarak, ülkemize hem üretimde,
hem ihracatta, hem de istihdamda yeri
doldurulamayacak katkı sağlıyor. Türkiye
tarımda, rahatlıkla 150 milyar dolarlık üretimi, 50 milyar dolar ihracatı yapabilecek
bir ülkedir.”
Yapısal sorunlar çözülmeli,
destekleme devam etmeli
Türkiye’nin tarımdaki olağanüstü üretim potansiyelinin ortaya çıkarılması için
yapısal sorunların çözülmesi, desteklemenin devam etmesi gerektiğine dikkat
çeken Bayraktar, çözüm için yapılması
gerekenler için şöyle dedi: “Uzun yıllardır
bekleyen yapısal sorunlarımızda kısmen
olumlu gelişmeler olsa da hala birçok
köklü sorunumuz çözüm bekliyor. TZOB
olarak her zaman ve her ortamda sorunla birlikte çözümlerini de dile getiriyoruz.
Tekrar ifade etmek gerekirse yapılması
gerekenler:
●Çok parçalı olan tarım arazilerimizin
toplulaştırma çalışmalarını tamamlamamız gerekmektedir. Bu hedefe varmak
için yeniden arazilerin parçalanmalarını
önleyecek yasal tedbirlerin alınması yerinde olacaktır.
3
●Tarımda birim alandan alınacak üretimi artırmak için sertifikalı tohum, fide ve
fidan kullanımının artırılması çalışmaları
devam etmelidir.
●Hayvan hastalıklarıyla etkin bir mücadeleye girerek, hayvan hastalıklarını
ortadan kaldırmalıyız.
●Gübre, mazot, elektrik fiyatları kontrol altında tutulmalı, yüksek artışlar önlenmelidir. Bu ürünlerde, desteğin yanı sıra
fiyat istikrarı sağlanmalıdır.
●Girdiler üzerindeki özel tüketim vergisi (ÖTV), katma değer vergisi (KDV)
gibi maliyet artırıcı vergilerde düzenleme
yapılmalı, mazotta uygulanan ÖTV’nin
kaldırılmalıdır.
●Tarımda elektrik fiyatları daha önceki
yıllarda olduğu gibi desteklenmeli. özel
şirketlere olan elektrik borçları da yapılandırılmalı, fatura tahsilatı aylık değil, hasat
dönemine denk gelecek şekilde, yılda iki
kez yapılmalıdır.
●Üreticilerimizin yıl boyunca ihtiyaç
duyduğu kredinin uygun faiz oranlarıyla
kullanılması ve düşük faizli kredi kararının
amacına ulaşabilmesi için kredi kullanımında tarım sigortası zorunluluğu kaldırılmalıdır.
●Sadece Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla uygulanan
sübvansiyonlu kredi, diğer kamu bankalarını da kapsamalıdır.
●Zirai kazançlardan alınacak gelir vergisi kesinti oranlarıyla ilgili olarak, tarımsal
desteklere uygulanan yüzde 4 kesinti oranı yerine, daha önce verilen doğrudan gelir desteğine uygulanan yüzde sıfır kesinti
oranının uygulanması gerekmektedir.”
Türk çiftçisinin hedefleri
Bayraktar, sunumunda Türk çiftçisinin
hedeflerini de şöyle sıraladı: “Türk çiftçisi olumsuzluklara, uluslararası rakipleri
karşısındaki dezavantajlarına rağmen, 75
milyonluk Türkiye nüfusunu, 30 milyon
turisti doyurmuş, bunların yanı sıra Haziran ayı itibarıyla son 1 yılda yaklaşık 18,9
milyar dolarlık ihracatla bir rekora da imza
atmıştır.
Gelecekte, tarıma hükmeden ülkeler
dünyaya da hükmedecektir. Akılcı devlet
politikalarıyla desteklenecek, tüm paydaşların da aynı duyarlılıkla sektöre sahip çıkacağı bir ortamda üreticilerimiz, Türkiye’mizi
de bu ülkeler arasına sokacak bilgi birikimi;
tecrübe, azim ve kararlığa sahiptir.”
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
4
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
RAMAZAN
FIRSATÇILIĞI
YAPILMASIN!
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
“Tüketicilerimizin yeterli ve güvenilir gıdaya uygun fiyatla erişebilmesinin
sağlanmasını istiyoruz. Üreticiden tüketiciye varıncaya kadar tüm taraflar, bu
hususta gereken hassasiyeti göstermelidir.”
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaş sebze ve meyvede Ramazan ayı
boyunca fiyat artışı beklemediklerini bildirerek, “Ramazan’da fırsatçılık yapılmasın
diyoruz. Buna izin verilmemelidir. Türkiye
Ziraat Odaları Birliği olarak fiyatları yakından takip etmeye ve halkımızı bilgilendirmeye devam edeceğiz” dedi.
Bayraktar, meyve ve sebzede bir yokluk görülmediğini, halkın Ramazan’da bol
miktarda yaş sebze ve meyve tüketebileceğini vurgulayarak, “Tüketicimiz rahat
Gıda denetimlerinin artırılmasının, halkın sağlığıyla oynanmamasının zorunlu
olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Ramazan’da fırsatçılığa izin verilmemelidir. TZOB olarak fiyatları Ramazan
öncesinden bayram sonrasına kadar
yakından takip etmeye ve halkımızı bilgilendirmeye devam edeceğiz. Ramazan
yaklaşırken üretici, hal, pazar ve market
fiyatlarını takibe devam ediyoruz. ‘Ramazan fırsatçılığı yapılmasın’ diyoruz. Tüketicilerimizin yeterli ve güvenilir gıdaya uygun fiyatla erişebilmesinin sağlanmasını
Bu ortamda oluşan fiyat manipülasyonları gıda fiyatlarında artışa
yol açıyor.
Gıda fiyatlarındaki anormal artışlar ve gıda teminindeki
zorluklar, tarımın stratejik önemini
son yıllarda dünyaya daha net hissettirdi. Bu nedenlerle günümüzde
yeterli ve güvenilir gıdaya erişim,
tüm dünya ülkelerinin öncelikleri arasında
yerini aldı. Bu bağlamda tarım sektörünün
ne denli önemli olduğu görüldü.
ğınıp kamuoyu spekülatif yaklaşımlarla yanlış yönlendirilmemelidir.”
Gıda fiyatlarındaki değişimleri
yakından takip ediyoruz
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak
üreticiden tüketiciye, halkın tamamını ilgilendiren gıda fiyatlarındaki değişimleri yakından takip ettiklerini, kamuoyunu doğru bilgilendirme amacıyla açıklamalarını
sürdürdüklerini vurgulayan Bayraktar, “Bu
açıklamalarımızın amacı, fiyat artışlarının
üreticilerimizden mi, yoksa aracı veya perakendecilerden mi kaynaklandığı konusunda doğru bilgiler sunmak, tüketicinin
ödediği fiyattan üreticilerimizin ne derece
yararlanabildiğini ortaya koymak, olası
spekülatif fiyat artışlarını önlemektir” dedi.
Son 15 gündeki fiyat
değişimleri
Bu çerçevede, en son 3 Temmuz
2012’de yaptıkları açıklamada, 29 Haziran 2012 itibarıyla fiyatları verdiklerini, 29
Haziran 2012’den bu yana geçen son 15
günde, bazı ürünlerde üretici fiyatı hiç artmadığı halde, market fiyatlarının arttığının
görüldüğü bilgisini veren Bayraktar, şunları kaydetti:
rahat birçok ürüne uygun fiyatla ulaşabilir” diye konuştu. Şemsi Bayraktar, Ramazan ayı öncesinde, Ankara’da Barceló
Ankara Altınel Hotel’de yaptığı basın toplantısında, üretici, esnaf ve halkın kutsal
Ramazan ayını dört gözle beklediğini,
gıda ile ilgili tüm tarafların Ramazan ayının anlam ve önemine yakışır şekilde hareket etmesi ve halkı mağdur etmemesi
gerektiğini belirtti.
istiyoruz. Üreticiden tüketiciye varıncaya
kadar tüm taraflar, bu hususta gereken
hassasiyeti göstermelidir.”
Gıdaya ihtiyaç sürekli artıyor
Dünya nüfusundaki hızlı artışla birlikte gıda maddelerine duyulan ihtiyacın da
yoğun bir şekilde arttığını belirten Bayraktar, şöyle devam etti:
“Bu artış halen devam ediyor. Dünya
nüfusundaki artışın yanı sıra son yıllarda
yüksek enerji fiyatları, biyoyakıtlara olan
ilgiyi de yükseltiyor. Diğer taraftan
küresel ısınma ve iklim değişikliğinden dolayı, kuraklık, yağışlar,
seller ve su baskınları, don gibi
doğal olaylar da daha sıkça
görülmeye başlandı. Tüm bu
nedenler, tarımsal üretim ve fiyatları etkiliyor.
Bunların yanı sıra bazı Uzakdoğu ve G.Amerika ülkelerinde
yaşanan gelir artışlarından dolayı büyüme hızıyla orantılı olarak
tüketim alışkanlıklarının değişmesi de arz talep dengesini bozuyor.
‘Üstü açık bir fabrika’ olarak adlandırılan tarım sektörü, bu özelliğinden dolayı
iklimdeki değişikliklerden, doğal afetlerden etkileniyor. Üretim risk altında bulunuyor. Tarımsal üretimde yaşanan bir değişim doğrudan gıda fiyatlarına yansıyor.
Ayrıca, bitkideki büyüme ve gelişme;
genetik yapının yanında çevre koşullarınca da yönlendiriliyor ve üretim iklimsel
faktörlerden önemli ölçüde etkileniyor.
Ülkemizde 2011–2012 üretim dönemi
başlangıcından itibaren görülen aşırı yağışlar, mevsim normallerinin altında seyreden hava sıcaklıkları, don, dolu, fırtına
ve benzeri riskler, tarım sektörüne önemli
ölçüde zarar verdi. Bu afetler nedeniyle
41 ilde 139 bin çiftçiye ait, 8 milyon 172
bin dekar alan zarar gördü.
En son Karadeniz’de yaşanan sel felaketi can kayıplarına da yol açtı, hepimizi
derinden üzdü. Ancak, ülkemizde 20112012 üretim döneminde çok sayıda doğal afet yaşansa da ciddi bir rekolte kaybı
beklemiyoruz. Doğal afetlerin arkasına sı-
“29 Haziran’dan bu yana son 15 gündeki marketlerdeki fiyat değişimine baktığımızda, market fiyatlarında 11 üründe
fiyat değişimi olmazken, 14 üründe azalma, 15 üründe ise fiyat artışı olduğunu
tespit ettik.
Son 15 günde salatalık, marul, yeşil
soğan, kuru fasulye, yeşil mercimek, kuru
üzüm, antep fıstığı, yumurta, süt, mısırözü yağı ve toz şeker fiyatlarında değişim
olmadı. Bu dönemde, kırmızı mercimekte
yüzde 1,15, fındıkta yüzde 1,50, kuru soğanda yüzde 1,57, kuru kayısıda yüzde
1,64, domateste yüzde 1,71, karpuzda
yüzde 2,88, zeytinyağında yüzde 3,40,
maydanozda yüzde 5,01, şeftalide yüzde 5,30, patateste yüzde 7,63, elmada
yüzde 7,73, kavunda yüzde 8,40, kirazda yüzde 10,16 ve havuçta yüzde 14,99
fiyat düşüşleri görüldü. Buna karşılık, bu
dönemde, dana etinde yüzde 0,09, kuru
incirde yüzde 0,24, pirinçte yüzde 0,48,
kuzu etinde yüzde 0,74, nohutta yüzde
0,84, tavuk etinde yüzde 1,72, zeytinde
yüzde 2,10, ayçiçek yağında yüzde 3,08,
yeşil fasulyede yüzde 3,96, erikte yüzde
4,50, limonda yüzde 4,57, armutta yüzde 5,30, kabakta yüzde 12,21, patlıcanda yüzde 22,58 ve sivri biberde yüzde
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
ekonomisinin tavizsiz uygulandığı ABD ve
AB’de bile tarım değişik şekillerde destek
görüyor. Tarımsal üretimdeki bir değişim
fiyatlara doğrudan yansıyor. Arzın azaldığında fiyatlar artarken, arzın çoğaldığı
dönemde fiyatlar dibe vurmaktadır. Fiyat
dalgalanmalarından üreticinin ve tüketicinin mağdur olmaması açısından üretimde
istikrar sağlanmalıdır. Sıkıntının yaşandığı
durumlarda tedbirler zamanında alınmalı,
spekülasyonlar önlenmelidir.
34,52 fiyat artışları meydana geldi. 29
Haziran’dan bu yana son 15 gündeki üreticilerdeki fiyat değişimine baktığımızda,
23 üründe fiyat değişmezken, 7 üründe
azalma, 6 üründe ise fiyat artışları oldu.
Son 15 günde yeşil fasulye, kabak,
havuç, marul, maydanoz, patates, armut,
erik, karpuz, kuru fasulye, nohut, kırmızı
mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru
kayısı, kuru üzüm, kuru incir, yumurta,
süt, dana eti, kuzu eti, zeytin ve zeytinyağı fiyatlarında değişim görülmedi. Bu dönemde kirazda yüzde 5,87, kuru soğanda
yüzde 6,67, domateste yüzde 8,33, şeftalide yüzde 12,33, fındıkta yüzde 13,33,
kavunda yüzde 20,56 ve elmada yüzde 24,80 fiyat düşüşleri meydana geldi.
Buna karşılık, bu dönemde, salatalıkta
yüzde 3,75, limonda yüzde 4, sivri biberde yüzde 5,56, patlıcanda yüzde
6,18, antep fıstığında yüzde 6,45
ve yeşil soğanda yüzde 20,55 fiyat artışı olduğunu tespit ettik.”
Fiyat farkları…
Bayraktar, üreticide fiyat düşüşü
görülen ürünlerden kiraz, kuru soğan,
domates, şeftali ve kavunda ürünlerin
yoğun bir şekilde piyasaya arz edilmeye
başlamasının etkili olduğunu, fındıkta rekolte tahminlerinin yüksek olmasının fiyat
düşüşüne yol açtığını belirtti.
Yine üreticide fiyat artışı görülen yeşil
soğan, patlıcan ve salatalık gibi ürünlerde
örtü altı üretimin sona ermesinin fiyat artışında etkili olduğunu bildiren Bayraktar,
Ramazan ayı öncesinde üretici ve market
fiyatları arasındaki farkı incelediğimizde,
üretici ve market arasındaki fiyat farkının
maydanozda 524,34’e ulaştığını kaydederek, “Fiyat farkında, maydanozu, yüzde 365,96 ile sivri biber, yüzde 283,48
ile kabak, yüzde 282,60 ile zeytin, yüzde
282,20 ile yeşil mercimek, yüzde 257,78
ile kırmızı mercimek, yüzde 254,17 ile
karpuz, yüzde 252,13 ile salatalık, yüzde
230,63 ile pirinç, yüzde 229,55 ile marul, yüzde 226,78 ile yeşil fasulye, yüzde
221,67 ile kuru fasulye, yüzde 221,54 ile
limon, yüzde 214,10 elma, yüzde 206,06
ile domates izledi” dedi.
Geçen yıl ve bu yıl Ramazan
öncesi fiyat değişimleri
Bayraktar, şunları söyledi: “Geçen yıl
ve bu yıl Ramazan öncesi fiyatlara baktığımızda, marketlerde bu yıl, geçen yıl Ramazan öncesine göre fiyatı en çok artan
ürünler limon, nohut, salatalık, yumurta,
kuru incir, kuru üzüm, kuru fasulye, elma,
karpuz, kuzu eti, patlıcan, toz şeker oldu.
Üretici de ise bu yıl, geçen yıl Ramazan öncesine göre fiyatı artan ürünler olarak kuru incir, salatalık, nohut, limon, domates, soğan, süt, kuru fasulye, kavun,
yumurta, kuru üzüm, elma, armut, dana
eti, patlıcan olarak belirlendi.
5
Geçen yıl Ramazan öncesine göre
fiyat değişimine baktığımızda, market fiyatlarında 10 üründe azalma, 19 üründe
ise fiyat artışı oldu.
Marketlerde, 2011 Ramazan ayı öncesi ile bu yıl Ramazan öncesini karşılaştırdığımızda, armutta yüzde 0,39,
fındıkta yüzde 0,72, kuru kayısıda yüzde
3,99, kavunda yüzde 8,40, sivri biberde
yüzde 9,57, kırmızı mercimekte yüzde
11,22, şeftalide yüzde 19,91, yeşil fasulyede yüzde 20,65, havuçta yüzde 25,79
ve patateste yüzde 35,07 fiyat düşüşleri görüldü. Buna karşılık, bu dönemde,
domateste yüzde 0,90, yeşil mercimekte
yüzde 0,98, tavuk etinde yüzde 1,06, pirinçte yüzde 1,08, sütte yüzde 2,35, dana
etinde yüzde 3,08, soğanda yüzde 3,67,
toz şekerde yüzde 6,09, patlıcanda yüzde 6,52, kuzu etinde yüzde 7,31, karpuzda yüzde 8,70, elmada yüzde 10,17, kuru
fasulyede yüzde 14,82, kuru üzümde
yüzde 20,35, kuru incirde yüzde 23,31,
yumurtada yüzde 27,66, salatalıkta yüzde
49,23, nohutta yüzde 51,02 ve limonda
yüzde 70,38 fiyat artışları oldu.
gelindiğinde
üretici
ürününü
alıcı
bulamadığı için döktü ya da ücretsiz
dağıtmak zorunda kaldı. Bu durum yazlık
olarak adlandırılan erkenci çeşitlerin de
fiyatının düşmesine yol açtı. Nitekim,
geçen yıla göre fiyatı en çok düşen ürün
patates oldu” dedi.
Fiyat artışı beklemiyoruz
Yaş sebze ve meyvede Ramazan ayı
boyunca fiyat artışı beklemediklerini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: “Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan ayı
sebze ve meyvenin kaliteli, bol ve ucuz
Üretici, esnaf ve halkımız mübarek
Ramazan ayını dört gözle beklemektedir.
Tüm taraflar Ramazan ayının anlam ve
önemine yakışır şekilde hareket etmeli,
halkımız mağdur edilmemelidir. Gıda denetimleri artırılmalı, halkın sağlığıyla oynanmamalıdır. Ramazan’da fırsatçılığa izin
verilmemelidir. Türkiye Ziraat Odaları Birliği
olarak fiyatları yakından takip etmeye ve
halkımızı bilgilendirmeye devam edeceğiz.
Sorulara yanıtlar
Bayraktar, sorulara verdiği yanıtlarda ise gıda denetimlerini Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yaptığını,
TZOB’un fiyatları takip ettiğini, zaman
zaman bakanlığı, başta belediyeler olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşları bilgilendirdiğini, tüketici derneklerinin de
TZOB ile birlikte hareket edeceğini düşündüklerini söyledi. 2007 yılından bu
yana fiyatlarda spekülasyonları önleme
2011 yılı Ramazan öncesine göre,
2012 yılı Ramazan öncesi üretici fiyatlarında 12 üründe azalma, 15 üründe ise
fiyat artışı meydana geldi.
Üreticide, 2011 Ramazan ayı öncesi ile
bu yıl Ramazan öncesini karşılaştırdığımızda, patlıcanda yüzde 6,18, dana etinde
yüzde 6,32, armutta yüzde 7,14, elmada
yüzde 13,25, kuru üzümde yüzde 14,29,
yumurtada yüzde 16,80, kavunda yüzde
19,17, kuru fasulyede yüzde 25, sütte yüzde 28, kuru soğanda yüzde 30,67, domateste yüzde 37,50, limonda yüzde 59,51,
nohutta yüzde 59,72, salatalıkta yüzde 66,
kuru incirde yüzde 100 fiyat artışı görüldü.
Buna karşılık, bu dönemde kuzu etinde
yüzde 1,63, pirinçte yüzde 10,30, karpuzda yüzde 11,11, kırmızı mercimekte yüzde
16,67, fındıkta yüzde 18,75, yeşil fasulyede yüzde 21,88, sivri biberde yüzde 22,76,
kuru kayısı yüzde 23,08, şeftalide yüzde
25,92, yeşil mercimekte yüzde 30,59, havuçta yüzde 34,78 ve patateste yüzde 40
fiyat düşüşleri oldu.”
2011-2012 üretim ve
pazarlama
sezonunun
oldukça zorlu geçtiğini,
önce
2011
Kasım ayında
İç ve Doğu
Anadolu
Bölgelerinde
yaşanan
don
afeti
nedeniyle patates üreticilerinin
büyük zarar gördüğünü bildiren
Bayraktar, “Mayıs ayının sonuna
olduğu bir mevsime denk gelmektedir.
Halkımız Ramazan’da bol miktarda yaş
sebze ve meyve tüketebilir rahat rahat
birçok ürüne uygun fiyatla ulaşabilir.
Ramazan’da daha çok komposto olarak kuru incir, kuru üzümde fiyat artışına
dikkat edilmeli. Geçen yıl Ramazan ayı
öncesi değerlendirmemiz ile kıyasladığımızda, kuru incir fiyatında yüzde 23,31,
kuru üzüm fiyatında yüzde 20,35 fiyat artışı görüldü. Bu geçen yılki rekolte düşüklüğünden kaynaklanıyor. Ramazan ayında
halkımızın bu ürün grubuna talebi artmaktadır. Talep artışı suiistimal edilmemelidir.
Bir diğer dikkat edilmesi gereken ürün
grubu ise hayvansal ürünlerdir. Market
fiyatları geçen yıl Ramazan ayı öncesine göre, kuzu etinde yüzde 7,31, dana
etinde yüzde 3,08, sütte yüzde 2,35 fiyat
artışı vardır. Tüketicilerimizin yeterli ve güvenilir gıdaya uygun fiyatla erişebilmesi
hepimizin hedefidir. Üreticiden tüketiciye
varıncaya kadar tüm taraflar bu hususta
gereken hassasiyeti göstermelidir.
Tarım, ekonominin anahtar sektörüdür.
Tarımda meydana gelen en ufak bir değişim halk ve ülkenin ekonomisini doğrudan etkilemektir. Tarım, üretimde riskin en
fazla olduğu sektör olması nedeniyle her
zaman desteklenmelidir. Serbest piyasa
konusunda başarılı olduklarını bildiren
Bayraktar, bu yıl da bu konuda başarılı
olacaklarına inandıklarını belirtti.
Bayraktar, şu ana kadar fiyatlarda bir
yükselme, bir spekülasyon gözlemlemediklerini genel olarak Ramazan’a 10-15
gün kala fiyatlarda oynama olduğunu
bildiren Bayraktar, şöyle konuştu: “Son
yıllarda dünyada gıda fiyatları yükseliyor.
Sosyal hadiselere sebebiyet veriyor. Hatta
bazı ülkelerde iktidarları düşürecek. Bunları yaşayacağız. Bu açıdan Türkiye çok
şanslı bir ülke. Avantajlarını iyi değerlendirirse bölgenin gıda ambarı olabilir. 2023
hedeflerimiz var. 150 milyar dolar tarımsal
hasıla, nüfusumuzu ve 50 milyon turisti doyuracak üretim ve 50 milyar dolar ihracat
yapacak bir sektör. Konya kadar Hollanda
bunu yapıyor. Biz de yapabiliriz.”
Ramazan ayı boyunca yapacakları ve
piyasaların nabzını tutacakları çalışmaları, üretici ve tüketici fiyatlarını kamuoyuyla
paylaşacaklarını bildiren Bayraktar, “Mübarek Ramazan ayında ülkemizin gıda
üretimini bu sıcaklara rağmen sürdüren
üreticilerimize çalışmalarında kolaylıklar;
kazanç ve ürünlerinde bolluk ve bereket
diliyor, bütün İslam alemi ve ülkemiz için
Ramazan ayının hayırlara vesile olmasını
Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum” dedi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
6
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
BAYRAKTAR'DAN, MÜSTEŞAR
MİRMAHMUTOĞULLARI'NA ZİYARET
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, TZOB
Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Kozanoğlu,
Sakarya İl Koordinasyon Kurulu Başkanı
Ali Şener Bayraktar, Sakarya Ziraat Odası Başkanı Hamdi Şenoğlu, Kocaali Ziraat
Odası Başkanı Tamer Tunca ile Gıda ,Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat
Mirmahmutoğulları'nı ziyaret etti.
bir destek vermeyi düşündüklerini, alan bazlı
desteğin devamının fındık üretiminin geleceği açısından önemli olduğunu, bu nedenle
desteğin devamı konusunda çalışma yaptıklarını söyledi.
Mirmahmutoğulları, Ziraat Bankası ve
Tarım Kredi borçlarının yapılandırılması konusunda da doğal afet yaşayan bölgelerde
bakanlığın hasar tespit çalışmalarının devam
ettiğini, sonuca göre gerekli kredi ertelemesinin yapılabileceğini bildirdi. Bayraktar,
temasların ardından yaptığı açıklamada, görüşmenin iyi geçtiğini, olumlu sonuçlar beklediğini söyledi.
Fındıkta alan bazlı destek ve doğal
afet yaşayan üreticiler sorunlarının çözümü konusunda Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nın desteğini isteyen TZOB Genel
Başkanı Bayraktar’ı ve heyet üyelerini dinleyen Müsteşar Mirmahmutoğulları, fındıkta
BAYRAKTAR, DENİZLİ
ZİRAAT ODASI'NDA
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar: ''Dünyada yaşanan küresel ısınmanın
getirdiği kuraklık ve hızlı nüfus artışı gibi sebeplerden dolayı buğday
fiyatları arttı ve artmaya da devam edecek''
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ile TZOB Başkan
Vekili Nuri Şeyda Sorman, Denizli Ziraat Odası’nın verdiği iftar yemeğine katıldı.
Bayraktar, dünyada yaşanan küresel ısınmanın getirdiği kuraklık ve hızlı nüfus artışı gibi sebeplerin buğday fiyatlarını artırdığını ve artmaya da devam edeceğini söyledi. Bayraktar, iftar yemeğinde yaptığı konuşmada, Uluslararası Hububat Konseyi’nin
dünyadaki buğday fiyatlarının Temmuz ayında yüzde 16,2 arttığını açıklamasına ilişkin
olarak, artık dünyadaki beslenme alışkanlıklarının değişmesine bağlı olarak taleplerin
de farklılaştığını ve fiyatların da düşmesinin mümkün olmadığını belirtti.
Temsil ettikleri tarım sektörünün, modası geçmeyen bir sektör olduğunu ifade
eden Bayraktar, şunları kaydetti: ‘’Çünkü bu ülkede yaşayan insanların gıda güvencesini sağlıyoruz. Ancak ülkemizde tarım sektörünün son yıllarda önemi anlaşılmakla birlikte, uzun yıllar bunun farkında olunmadığını da üzüntüyle izledik. Çünkü gıda
sektörü, yokluğunda kıymeti bilinen bir sektördür. Türk çiftçisi milleti namerde muhtaç
etmemiş. Türk çiftçisi sadece Türk milletini beslemekle kalmıyor, 30 milyon turisti doyuruyor, bunun ötesinde 18 milyar dolarlık ihracat yapıyor. Bu insanlar eleştirilecek
değil, eli öpülecek insanlar. Tarım sektöründe yapısal sorunlar hep göz ardı edilmiş.
Bugün geldiğimiz noktada bu yapısal sorunlar çözülmeye çalışılıyor ama maliyeti fevkalade büyük. Baba ölmüş, arazileri parçalamaya devam etmişiz. Miras hukukunu
değiştirmemişiz. Arazi toplulaştırmasını başaramamışız.”
Bayraktar, Türkiye’nin basınçlı sulama sistemlerine geçtiğini, damlama, sulama sistemlerine destek verdiğini, bunu çok önemli bulduklarını söyledi. Tarımda sulamanın
çok önemli olduğunu vurgulayan Genel Başkan Bayraktar, sulama yatırımlarının, GAP,
DAP ve KOP gibi projelerdeki barajların hızlı bir şekilde bitirilmesi gerektiğini söyledi.
Dünyada birçok ürünün fiyatı artacak
Gümrüklerin yavaş yavaş kaldırıldığı bir dünyada verimlilik, kalite ve standardın
giderek önem kazandığına işaret eden Bayraktar, dünyadaki konjonktürel gelişmelere bakıldığında fiyatlarda müthiş bir değişim gördüklerini söyledi. Bayraktar, şöyle
dedi: ‘’Dünyada birçok ürünün fiyatı artacak. Bir yandan küresel ısınmanın getirdiği
kuraklık, bir taraftan hızlı nüfus artışı, bir taraftan arabalarının depolarının bitkilerden
elde edilen biyoyakıtla doldurulması. Bütün bunlar bir talep yaratıyor. Çin gibi ülkeler
eskiden pirinç yiyordu, şimdi et yiyorlar. Bu da bir talep yaratıyor. Bütün bu gelişmeler
karşısında dünyada gıda fiyatlarının düşmesi mümkün değil.’’
Bayraktar, Türkiye’nin konjonktürü akılcı politikalarla şansa ve fırsata çevirmesi
gerektiğini de ifade ederek, öncelikle sulama yatırımlarının bitirilmesi gerektiğini, bu
anlamda Denizli’nin şanslı iller arasında yer aldığını kaydetti.
Küresel ısınmanın getirdiği kuraklığın ve gıdaya talebin artmasının fiyatları artırdığına işaret eden Bayraktar, ‘’Dünyada yaşanan küresel ısınmanın getirdiği kuraklık ve
hızlı nüfus artışı gibi sebeplerden dolayı buğday fiyatları arttı ve artmaya da devam
edecek’’ ifadelerini kullandı.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
7
ULUSAL BAKLAGİL KONSEYİ’NİN
2. OLAĞAN GENEL KURUL
TOPLANTISI MERSİN’DE YAPILDI
Hepokur: “Gelin Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’a proje
götürelim.”
KOP BÖLGESİ ZİRAAT ODASI
3. KOORDİNASYON TOPLANTISI
Hepokur: “Bir an önce bölgesel teşvik
uygulamasına geçilmeli”
TZOB Yönetim Kurulu Muhasip
Üyesi, Orta ve Güney Anadolu Bölgesi
Temsilcisi Mustafa Hepokur, Niğde’de
yapılan Konya Ovası Projesi Bölgesi
Ziraat Odaları 3. Koordinasyon toplantısında yaptığı konuşmada, uygulanan teşvik politikasından İç Anadolu
Bölgesi’nin mağdur olduğunu bildirerek, “Bölgesel teşvik uygulamasına geçilmesi gereknektedir” dedi.
TZOB Genel merkezinin yeni hizmet binasında kurulacak bilgi ağıyla
daha güzel projelere imza atılacağını
vurgulayan Hepokur, “Ankara’da yapılacak sosyal tesislerde gerçekleşecek
toplantılar daha çok katılımcıyla daha
verimli olacaktır” dedi.
Niğde Ziraat Odası Başkanı Veli
Kenar ise yaptığı konuşmada, “Konya
Kapalı havzasını kapsayan illerde su
kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda yapacakları çalışmaların, tarımsal faaliyetlerin sürekliliği ve geleceği
açısından çok önemli olduğunu kaydetti. Kenar, şunları söyledi:“Toprak ve
suyun doğru kullanılması, verimin artması, bereket, refah ve huzur demektir.
Bu toplantılarda oluşacak fikir alışverişleri ve değişik önerilerle yapacağımız
çalışmalar sayesinde, bütün üreticilerimizin çiftçilik faaliyetlerini, ufku geniş
bir meslek haline dönüştürerek, gelecek nesillerin de ülke kalkınmasında
önemli bir paya sahip olmasını sağlayacağımız inancındayım.”
Selçuklu Ziraat Odası Başkanı ve
KOP Bölgesi Ziraat Odaları Koordinasyon Kurulu Başkanı Faruk Çöklü, yeni
doğan bu oluşumun umut verici olduğunu söyledi. TZOB’un koordinasyon
toplantılarına desteklerinin büyük olduğunu, DSİ ile yapılan görüşmelere göre
ıslah çalışmalarının devam ettiğini dile
getiren Çöklü, şunları kaydetti: “Kendi
içimizde bölgemizin ürün potansiyelini,
ürün desenini geliştirerek, hak ve menfaatlerimizi siyasilerden talep etmeliyiz.
KOP İdaresi Başkanlığına çiftçinin durumunu anlatmamız gereklidir. Az su
tüketerek, çok verim veren ürünleri üretmemiz çiftçimizin menfaatinedir.”
Aksaray Ziraat Odası Başkanı Emin
Koçak ise bugüne kadar yapılan toplantıların olumlu etkilerine değinerek
birlik ve beraberliğin devam etmesi
konusunda temennilerini dile getirdi.
Karaman Ziraat Odası Başkanı Recep
Muğlu, bu oluşumun her toplantıda
daha faydalı hale getirilmesi, daha
üretken olunması ve yeni projelere de
yer verilmesi gerekliliğinden söz etti.
DSİ Genel Müdürlüğü, Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile görüşülerek alternatif ürün yetiştirilmesi
konusunda desteklerinin sağlanması
gerekliliğini vurguladı.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim
Kurulu Üyesi, Karadeniz Bölgesi Temsilcisi Hasan Kozoğlu, fındıkta fiyatın düşmeye devam ettiğini bildirerek, “Üreticinin ayakta kalması için alan bazlı destek
şart” dedi.
Kozoğlu, yaptığı açıklamada 1,6
milyar dolar gelir elde edilen fındığın
Türkiye’nin en önemli ihracat kalemlerinden biri olduğunu, bu ihracatın sekteye uğratılmaması gerektiğini bildirdi.
Fındığın Karadeniz Bölgesi’nde yaklaşık 2 milyon nüfusun geçim kaynağı
olduğunu vurgulayan Kozoğlu, şunları
kaydetti:
“Üretim
maliyetlerini düşürmek
amacıyla 2009 yılının Haziran ayında
açıklanan fındık stratejisi kapsamında;
fındığın taban arazilerden sökülmesi,
TZOB
Yönetim
Kurulu
Muhasip
Üyesi Mustafa Hepokur, Mersin’de yapılan
Ulusal Baklagil Konseyi 2.
Olağan Genel Kurul toplantısındaki konuşmasında, Türkiye’de tarım politikasının geliştirilmesi gerektiğini belirtti.
Bu politikaya uygun olarak bölgesel teşviklerin verilmesi halinde işin kendiliğinden çözüleceğini vurgulayan Hepokur, şunları kaydetti: “Üzülerek ifade ediyorum, bütün kurumlarımızda eksiklikler var. Kurumların artık kendine çeki düzen vermesi, birbirini sevmesi
gerekir. Kurumları ekonomik anlamda güçlendirmemiz lazım. Fransız Ziraat Odalarının,
üretici birliklerinin bizim bakanlık bütçeleri kadar bütçeleri var. AB’de devlet bazı yetkileri
kurumlara vermiş. Bazı önemli ürünlere de çok büyük teşvikler veriyor. Bunlar devlet
politikası haline gelmiş. 17 ürünü hayatta tutabilmek için teşvikler yaratmışlar.” Projeler
üretilmesi ve her şeyin bu toplantılarda çözülmesi gerektiğini bildiren Hepokur, “Kurumlar arası çatışmalar oluyor. Bunlar olmamalı. Gelin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a
proje götürelim. Bu projelerin hepsi hayata geçer” dedi.
Toplantıda UBK üyeleri araştırma enstitüleri ile sektör ilişkilerinin geliştirilmesini, sektörün sorunları ve durumunun tespiti için tüm bileşenlerinin katılımı ile arama konferansı yapılmasını, tarla günlerine ve fuarlara katılım sağlanmasını, hibrit tohum üretimine
önem verilmesini ve ürün geliştirmenin yanı sıra baklagil ürünlerinden yapılmış, farklı
tatlar ve lezzetler elde edilmesinin gerekliliğini ifade ettiler.
KOZOĞLU BAKAN
BAYRAKTAR'DAN
FINDIK İÇİN DESTEK
İSTEDİ
daha ziyade yamaç arazilerde üretimin
desteklenmesi amacıyla fındık üreticilerine dekara 150 lira destek prim olarak
ödenmeye başlandı. Üretim maliyetlerini aşağıya çeken ve 3 yıldır uygulanan
alan bazlı destek, 2011’de sona erdi.
Bu dönemde fındık üreticilerine toplam 1,8 milyar lira ödeme yapıldı. Fındık
üreticilerinin yaklaşık yüzde 84’ü destekten faydalandı.”
Alan bazlı desteğin devam etmesi
konusundaki düşüncelerini Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’a
ilettiklerini, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın da bu konuyu 14 Mayıs
Dünya Çiftçiler Günü’nde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, geçtiğimiz hafta
da Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a
aktardığını bildiren Kozoğlu, desteğe
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın
da olumlu baktığını kaydetti. Kozoğlu,
alan bazlı desteğin devamıyla ilgili kararın Bakanlar Kurulu’ndan çıkmasını beklediklerini bildirerek, “Alan bazlı desteğin
devamıyla ilgili karar çıkmazsa üretici
büyük sıkıntıya girer” dedi.
Üreticinin desteklenmesi zorunlu
Hasan Kozoğlu, şunları kaydetti:
“Fındıkta fiyat çok düştü. Düşmeye de
devam ediyor. Üreticinin desteklenmesi
zorunlu. Çünkü bölgede fındığa alternatif ürün yaratılamadı.Toprak Mahsulleri
Ofisi (TMO) de alan bazlı destek uygulandığı için alımdan çıktı. Üretici örgütü
olan FİSKOBİRLİK de, mali yapısı nedeniyle piyasaya giremiyor. Diğer taraftan
üreticinin malını saklayabileceği lisanslı
depolar da yeterli ve yaygın değil. TMO
devreye girmezse, alan bazlı destek de
olmazsa fındık üreticisi az sayıdaki tüccarın insafına bırakılır.”
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
8
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
DUNYADA KURAKLIK
Gıda fiyatlarında
ani artışlar
görülmesi riski
devam edecek
Temmuz ayında mısır fiyatları son
2 yılın en yüksek seviyesine çıktı
Dünyada son zamanlarda tarımsal
ürün fiyatlarında bir yükselme olduğunu,
Temmuz ayı başlarında dünya mısır fiyatlarının son 2 yılın, buğday fiyatlarının da
son 10 ayın en yüksek seviyelerine çıktığını bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:
“18 Temmuz 2012 tarihi itibarıyla Toprak
Mahsulleri Ofisi’nden alınan dünya fiyatlarına göre, ton başına buğday 365, soya
644, mısır 344, pirinç 574, arpa 298 dolar
oldu. Bu ürünlerde geçen yıla göre, yüzde
6,3 ile yüzde 17,7 arasında fiyat artışları
meydana geldi. Bu tarihte Türkiye’deki
ürün fiyatları buğdayda 363, soyada 644,
mısırda 319, pirinçte 1038, arpada 325
dolar oldu. Türkiye’de geçen yıla göre
fiyatlar pirinçte yüzde 9,2, mısırda yüzde
20,7 düştü, buğdayda yüzde 5,2, arpada
yüzde 23,3 arttı.
Bazı ülkelerde son aylarda yaşanan
kuraklık sebebiyle dünya tarımsal ürünler
üretim ve stoklarında buğday haricinde
çok önemli değişikliklere yol açmayacağı görülüyor. Buna rağmen fiyatlarda
yaşanan bu hareketliliği, bazı Uzakdoğu
ve Güney Amerika ülkelerindeki tüketici
alışkanlıklarının değişmesi ve talebin artması yanında, dünyadaki bazı politik ve
psikolojik gelişme ve etkenlere bağlamak
mümkündür.”
Bayraktar, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde son aylarda yaşanan
kuraklık nedeniyle özellikle hububatta
üretim azalması beklendiğini, dünyadaki gelişmelere paralel beklentilerin
Türkiye’de de yaşanmasının kaçınılmaz
olacağını bildirdi. Ürünün değerli olduğunu, çiftçinin ürününü en iyi şekilde değerlendirmesi gerektiğini belirten Bayraktar,
“Üreticilerimizin ürünlerini pazara arz etmekte aceleci davranmamaları daha uygun olacak” dedi.
Tarımda doğa olaylarının etkisinin yadsınamayacağını ama iyi bir ürün planlamasıyla çiftçinin zararının en alt düzeye
indirilebileceğini bildiren Bayraktar, böyle
yapılması halinde, her yıl bazı ürünlerde
görüldüğü gibi çok büyük ürün fazlalığı
oluşmayacağını, ürünün tarlada kalmayacağını, yollara dökülmeyeceğini vurguladı.
Asıl önemli sorun gıda stoklarının
artmaması
Önümüzdeki 10 yıl içinde emtia fiyatlarının daha da artarak yüzde 10-30
oranında yüksek seyredeceğini, yağlı tohumların fiyatlarının buğday ve diğer hububat fiyatlarından daha fazla artacağını,
bunun da gelişen ekonomilerdeki tüketici
taleplerinin değişmesi ve artmasından
kaynaklanacağı belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Dünyada gıda fiyatlarında ani artışlar
görülmesi riskinin önümüzdeki yıllarda
daha da artacağı öngörülüyor. Talebin
artmasıyla gıda fiyatlarında değişmeler yaşanacak, fakat asıl önemli sorun,
gıda stoklarının geçmiş yıllardaki gibi artmamasından kaynaklanacak. Fiyatların
yüksek seyredecek olmasına rağmen,
geçtiğimiz 20 yılda yıllık ortalama yüzde
2 oranında gerçekleşen tarımsal üretim
artışının, önümüzdeki 10 yıl içinde yavaşlaması ve yıllık ortalama yüzde 1,7’ye
gerilemesi bekleniyor. Buna karşılık, 2050
yılına kadar tarımsal üretimin yüzde 60
oranında artması gerekiyor.
Gelişmekte olan ülkelerde tüketici
alışkanlıklarının daha fazla et ve işlenmiş
gıda tüketimine doğru kayacağı, buğday
ve diğer hububata olan talebin daha az
olacağı, bu nedenle de hayvansal yem ve
bitkisel yağ sektörlerinin daha fazla gelişeceği öngörülüyor.
Burada dünya tarımının enerji piyasasına bağımlılığının giderek artmasına da
değinmek gerekiyor. 2021 yılına kadar
biyoetanol ve biyodizel üretiminin ikiye
katlanacağı; biyoetanol üretiminin dünya
yağlı tohumlar üretiminin yüzde 14’ünü,
bitkisel yağ üretiminin yüzde 16’sını ve
şekerkamışı üretiminin yüzde 34’ünü absorbe edeceği öngörülmektedir. Bu bakımdan biyoyakıt üretim politikaları dünya
gıda fiyatlarındaki değişimler üzerinde
önemli bir etken olacak.”
Bayraktar, bütün bunlar dikkate alındığında, her ülkenin gıda üretiminde kendine yeterli olmaya dönük çalışmalar yapmasının büyük önem arz ettiğini, bunun
için de sulu tarıma yönelik yatırımlara hız
verilmesi, gübre ve bitki koruma ürünlerinin etkin kullanımı, tarımsal araştırma ve
yeniliklere daha fazla yatırım yapılmasının
öneminin ortaya çıktığını belirtti.
Bayraktar: “Haziran
ve Temmuz aylarında
başta ABD olmak üzere,
Asya ve Avrupa’da
yaşanan aşırı sıcaklık
ve kuraklık nedeniyle
hububat, yem bitkileri
ve yağlı tohumlu bitkiler
üretiminin azalacağı
ortaya çıktı”
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
9
BAYRAKTAR’DAN
PATATESTE
TÜKETİMİN
ARTIRILMASI
İÇİN GİRİŞİM
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, üretim fazlası bulunan patateste tüketimin ve ihracatın artırılması için Başbakanlığa, Genelkurmay
Başkanlığına, Gıda, Tarım ve Hayvancılık, Adalet, Gümrük ve Ticaret, Milli Eğitim ve
Sağlık Bakanlıklarına mektup yazdı.
Bayraktar, mektubunda, patatesin tahıllardan sonra insan beslenmesinde oldukça
önemli bir ürün olduğunu, ucuzluğu, birim alandan fazla verim sağlanması, besin
değerinin yüksek oluşu, sindirim kolaylığı, endüstride farklı şekillerde kullanılması ve her
çeşit iklimde yetiştirilmesi nedeniyle bugün hemen hemen bütün dünyada yetiştirildiğini
ve tüketildiğini belirtti.
Şemsi Bayraktar, Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) tarafından da taşıdığı
ekonomik önem, besin değeri, dünyadaki açlığın ve kırsal yoksulluğun azaltılmasına
sağladığı katkı dolayısıyla patatesin “gizli hazine” olarak tanımlandığını bildirdi. TZOB
Genel Başkanı Bayraktar, dünya nüfusunun giderek arttığı dikkate alındığında, doğal
kaynakların korunarak, bugünkü ve gelecek kuşakların gıda güvencesinin sağlanmasında
patatesin önemli bir ürün olarak ortaya çıktığına dikkat çekti.
2011-2012 üretim ve pazarlama sezonu oldukça zor geçti
Bugün gelinen noktada patates üreticilerinin başta fiyat ve pazar sorunları olmak
üzere, tohumda dışa bağımlılık, ürün-sanayi entegrasyonunun yeterince gelişmemesi,
yetiştirme sorunları, hastalık ve zararlılar, depolama gibi pek çok sorunla karşı karşıya
kaldıklarını bildiren Bayraktar, mektubunda şu konulara değindi: “Bütün bu sorunlarla
başa çıkmaya uğraşan üreticilerimiz için 2011-2012 üretim ve pazarlama sezonu oldukça zor geçti. Önce 2011 Kasım ayında İç ve Doğu Anadolu bölgelerinde yaşanan don
afeti nedeniyle patates üreticilerimiz büyük zarar gördü. Dondan zarar gören üreticilerimize dekar başına 200 lira destekleme ödemesi yapılması kararlaştırıldı. Alınan karar,
üreticilerimizin kaybının bir nebze olsun telafi edilebilmesi bakımından oldukça sevindirici
olmakla birilikte, bu sefer de üreticinin ürünü elinde kalmış, ürününü pazarlayamamıştır.
Nevşehir ilimizde, yazlık çeşitlerin henüz piyasaya çıkmadığı, ürün arzının daraldığı bir
dönem olan Nisan ayında 1 kilogram patatesin üretici fiyatı 25 kuruşa kadar geriledi.
Mayıs ayında ise fiyatlar 5 kuruşa kadar düştü. Mayıs ayının sonuna gelindiğinde üretici
deposunda kalan ürünü alıcı bulamadığı için döktü ya da ücretsiz dağıtmak zorunda
kaldı. Bu durum piyasayı da olumsuz etkileyerek yazlık olarak adlandırılan erkenci
çeşitlerde fiyatın düşmesine yol açtı.”
Üretim ihracata yönlendirilmeli ve iç tüketim artırılmalı
Ziraat odalarından edinilen bilgilere göre 2012 sezonu yemeklik patates ekiminin
2011 yılına oranla yüzde 20 daha fazla olduğunun tahmin edildiğini vurgulayan Bayraktar, mektubunda devamla şu görüşlere yer verdi: “İç piyasada fiyat istikrarının
sağlanması bakımından artan üretimin ihracata yönlendirilmesi ve iç talebin de artırılması
sağlanmalıdır.
Patates ihracatı desteklenmelidir. Bilindiği üzere diğer ülkelerle rekabet edilebilmesi, iç piyasada fiyat istikrarının sağlanması, üreticinin hak ettiği geliri elde edebilmesi
bakımından ihracat iadeleri son derece önemlidir. Üreticilerimizin ürettikleri patatesi
daha kolay pazarlayabilmelerinin sağlanması bakımından önümüzdeki üretim ve pazarlama döneminde taze patates için ihracat desteği verilmelidir. Patates üretimimizin ancak yüzde 2’si ihraç edildiği dikkate alındığında verilecek ihracat iadelerinin ihracatımızın
artırılmasına da katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
İhracatın yanı sıra iç talebin de artırılması sağlanmalıdır. İç talebin artırılması için,
toplu gıda tüketiminin olduğu yatılı okullarda ve kışlalarda çıkarılan yemek menülerinde yüksek besleyici değere sahip patatese daha fazla yer vermek suretiyle üretimin
değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca ekmeklere belirli oranlarda patates ilave edilmesi hem ekmeğin beslenme değerini artırmakta hem de kısa sürede
bayatlamasını önlemektedir.”
Bayraktar, üreticilerin önümüzdeki üretim sezonunda pazarlama sorunuyla karşı
karşıya kalmamalarını teminen gerekli tedbirlerin bugünden alınmasının önem arz
ettiğini, böylece üreticilerin emeklerinin zayi olmayacağı gibi, üretilen ürünün de israf
edilmemiş olacağını kaydetti.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
10
F I N D I K TA
TEHLİKE
Ç NL RI
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, fındıkta fiyatın
düştüğünü, tehlike çanlarının çaldığını,
üreticinin desteğe ihtiyacı olduğunu bildirerek, “Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)
devreye girmeyecekse fındıkta alan bazlı
desteğin devamını bekliyoruz” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, dünya
fındık üretiminin yüzde 75’ini karşılayan
Türkiye’nin, 2011-2012 sezonunda yaklaşık 197 bin ton iç fındık ihraç ettiğini ve
1,6 milyar dolar gelir sağladığını bildirdi.
Fındığın Türkiye’nin en önemli ihracat kalemlerinden biri olduğunu, bu ihracatın
devamı açısından üreticinin gelir
istikrarının sağlanması gerektiğini
belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Fındık, Karadeniz Bölgesi’nde
yaklaşık 2 milyon üretici nüfusunun
geçim kaynağı. Gıda sanayisinde
ve ticarette yarattığı katma değer
ve istihdamı da göz önüne aldığımızda Karadeniz Bölgesi’nin sosyo-ekonomik yapısının temel taşı,
lokomotifi durumunda.
Diğer taraftan bölgenin yapısı
itibarıyla tarıma elverişsiz eğimli arazilere sahip zor coğrafyada fındık
üretimi yapılması, erozyonu, olabilecek heyelanları önlüyor. Bu durum
topraklarımızın korunmasında da
büyük rol oynuyor.”
Bayraktar: “Fındıkta fiyat düştü. Üreticinin desteğe ihtiyacı
var. TMO devreye girmeyecekse fındıkta alan bazlı desteğin
devamını bekliyoruz”
Doğu Karadeniz’de Trabzon,
Giresun ve Ordu illerinde kaliteli
üretimin yapıldığı fındık bahçelerinin genelde yaşlı ve ocakların sık
olmalarının verimi düşürmesi, maliyetlerin artması nedeniyle 2009
yılında fındık stratejisinin uygulamaya konulduğunu hatırlatan Bayraktar,
şöyle devam etti:
“Üretim maliyetlerini düşürmek amacıyla 2009 yılının Haziran ayında açıkla-
HAZİRAN’DA DIŞ TİCARET
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım ve gıdada ihracatın arttığını, ithalatın azaldığını
bildirerek, “Ocak-Haziran dönemi gıda ve
tarım ihracatı yüzde 11,19 artışla 6,6 milyar dolardan 7,4 milyar dolara çıkarken,
ithalat aynı dönemde yüzde 8,8 düşüşle
6 milyar dolardan 5,5 milyar dolara indi”
dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, fasıllar itibarıyla ihracat ve ithalat rakamlarına
bakıldığında, gıda ve tarımda, Ocak-Haziran döneminde, 7 milyar 373 milyon 334
dolarlık ihracat, 5 milyar 484 milyon 652
bin dolarlık ithalat yapıldığını, 1 milyar 888
milyon 682 bin dolarlık dış ticaret fazlası
verildiğini belirtti. 2011 yılında, Ocak-Haziran döneminde 6 milyar 631 milyon 289
bin dolarlık ihracat, 6 milyar 13 milyon 836
bin dolarlık ithalat olduğunu ve 617 milyon
453 bin dolarlık dış ticaret fazlası verildiğini
bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Tarım ve gıdada Ocak-Haziran dönemlerinde 2011’de 617,5 milyon dolar
olan dış ticaret fazlası, bu yıl 1,89 milyar
dolara yükseldi. Bu rakam, önemli ölçüde dış ticaret açığı veren ülkemiz için çok
önemlidir. Tarım, Ocak-Haziran dönemin-
de de üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır.
Dünyadaki kriz ortamına rağmen, tarım ve
gıdada ihracatın yüzde 11,19 artması, dış
ticaret fazlasının 3 kat artışla 1,89 milyar
dolara yükselmesi büyük bir başarıdır.”
Ocak-Haziran döneminde en fazla ihracat artışının yüzde 101,6 ile hububatta
görüldüğünü ifade eden Bayraktar, 6 aylık
dönemde 113,6 milyon dolarlık hububat
ihracatı yapıldığı bilgisini verdi. Bayraktar,
Ocak-Haziran döneminde 2,18 milyar doları aşkın sebze, meyve ihracatı gerçekleştirildiğini, bu rakamın 2011 yılında 2,3
milyar dolar düzeyinde olduğunu belirtti.
nan fındık stratejisi kapsamında; fındığın
taban arazilerden sökülmesi, daha ziyade
yamaç arazilerde üretimin desteklenmesi
amacıyla fındık üreticilerine dekara 150
lira destek, prim olarak ödenmeye başlandı. Üretim maliyetlerini aşağıya çeken
ve 3 yıldır uygulanan alan bazlı destek,
2011’de sona erdi.”
Bu dönemde fındık üreticilerine toplam 1,8 milyar lira ödeme yapıldığını, fındık üreticilerinin yaklaşık yüzde 84’ünün
faydalandığı alan bazlı desteğin devam
etmesi gerektiğini vurgulayan Bayraktar,
“Alan bazlı desteğin devamı konusunu
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, geçtiğimiz hafta da Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’a ilettik. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın da olumlu baktığını
bildiğimiz alan bazlı desteğin devamıyla
ilgili kararın Bakanlar Kurulu’ndan çıkmasını bekliyoruz” dedi.
Alan bazlı destek Türk fındığı
imajının zedelenmemesi açısından
önem arz ediyor
Alan bazlı desteğin, fındığın hak ettiği
değeri bulabilmesi, dünya piyasalarındaki
yerini koruyabilmesi ve dış dünyada kaliteli Türk fındığı imajının zedelenmemesi
açısından büyük önem arz ettiğine dikkati
çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“Fındıkta fiyat düştü. Tehlike çanları çalıyor. Üreticinin desteğe ihtiyacı var.
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) devreye
girmeyecekse fındıkta alan bazlı desteğin devam etmesi gerekir. 150 lira olan
alan bazlı destek düşürülmeden devam etmeli. Çünkü üretici örgütü olan
FİSKOBİRLİK’in, mali yapısı nedeniyle piyasada yer alması mümkün görülmüyor.
Diğer taraftan üreticinin malını saklayabileceği lisanslı depoların yeterli ve yaygın
olmaması, fındık üreticisini az sayıdaki
tüccarın insafına bırakacaktır.”
Haziran ayı rakamları
Bayraktar, gıda ve tarımda Haziran
ayında 1 milyar 195 milyon 535 bin dolarlık ihracat, 1 milyar 42 milyon 925 bin
dolarlık ithalat yapıldığını, 152 milyon 610
dolarlık dış ticaret fazlası verildiğini vurguladı. 2011 yılında, Haziran ayında 1 milyar
63 milyon 683 dolarlık ihracat, 890 milyon
799 bin dolarlık ithalat olduğunu ve 172
milyon 884 dolarlık dış ticaret fazlası verildiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Bu yıl Haziran ayında, geçen yılın aynı
dönemine göre hem ihracat, hem ithalat
artmıştır. Türk çiftçisinin alın teriyle ürettiği
ürünler ihracat şansı bulmuştur. Tarım ve
gıda ihracatı gittikçe artan oranda ekonomiye katkı yapar hale gelmiştir. Özellikle
tarımsal faaliyetlerin daha az olduğu ilk 6
ayda verilen 1,89 milyar dolarlık dış ticaret
fazlası verilmesi sevindiricidir. Ekonomiye
katkımız aşikar bir hal almıştır.
Ocak-Haziran dönemine baktığımızda, 2011-2012 döneminde tarım ve gıdada ihracatın 742 milyon 45 bin dolar
arttığını, ithalatın ise 529 milyon 184 bin
dolar azaldığını görüyoruz. Küresel kriz
ortamında ihracatı bu kadar arttırmak,
üstüne ithalatı da bu kadar azaltmak tarımın bir başarısıdır. Tarım bu ülkeye döviz
kazandırarak, istihdam yaratarak hizmet
etmeye devam edecektir.”
Önündeki engeller kaldırıldığında Türk
tarımının çok daha büyük üretim ve ihracat rakamlarına ulaşacağının açık olduğuna dikkat çeken Bayraktar, 2023 yılında
150 milyar dolarlık tarım hasılasına, 50
milyar dolar ihracata ulaşmanın ulaşılabilir bir hedef haline gelmeye başladığını
bildirdi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
NİSANDA DA EN FAZLA
İSTİHDAM ARTIŞI TARIMDA
bin, Kasım ayında 5 milyon 990 bin, Aralık
ayında 5 milyon 599 bin, Ocak ayında 5
milyon 416 bin, Şubat ayında 5 milyon
427 bin, Mart ayında ise 5 milyon 613 bin,
Nisan ayında ise 6 milyon 11 bin kişiye
istihdam sağladığı bilgisini verdi.
Bayraktar, bu yıl Nisan ayında
tarımdaki istihdamın geçen yıl Nisan
ayının 19 bin kişi altında kaldığını belirtti.
Tarım Nisan ayında sanayiden 1,2
milyondan fazla istihdam sağladı
Son 1 yıllık dönemde mevsimsel
oynamalar nedeniyle tarımın istihdamdaki payının yüzde 23,1 ile yüzde 26,9
arasında değiştiğini belirten Bayraktar,
şunları kaydetti: “Mart ayında, Ocak ayına
göre 0,5 puan artışla yüzde 23,6’ya çıkan
istihdamda tarımın payı, Nisan ayında
0,8 puan artışla yüzde 24,4’e çıktı. Bu
rakam geçen yıl Nisan ayında yüzde
25,2 düzeyindeydi. Tarımdaki istihdamda son 1 yıllık dönemde sadece 19 bin
kişilik azalma olmasına rağmen, payın
0,8 puan azalması toplam istihdamın 675
bin kişi artarak, 23 milyon 955 bin kişiden
24 milyon 630 bin kişiye çıkmasından
kaynaklandı. Fakat bu oran, geçen yıl yaz
aylarında yüzde 26,9’a kadar ulaştı. Bu yıl
da benzer bir eğilim bekliyoruz.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, mevsimsel
etkilerden dolayı Ocak ayında dibe vuran istihdamdaki tarımın payının, üretim
sezonuna koşut olarak Şubat ayından
itibaren artmaya başladığını bildirerek,
“Ocak ayına 5 milyon 416 bine inen
tarımdaki istihdam, Şubat ayında 11 bin,
Mart ayında 186 bin, Nisan da ise 398 bin
kişi arttı” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Ocak
ayında 5 milyon 416 bine inen tarımdaki
istihdamın Şubat ayında 5 milyon 427
bin, Mart ayında 5 milyon 613 bin, Nisan ayında ise 6 milyon rakamını aşarak
6 milyon 11 bine yükseldiğini kaydetti.
Bayraktar, Nisan ayında istihdamın yarıya
yakınını yaratan hizmetler sektöründe 113
bin, inşaatta 231 bin, sanayide sadece 72
bin kişilik bir istihdam artışı yaşandığını
kaydetti. Başkan Bayraktar, tarımın, son
13 aylık dönemde, 2011 Nisan ayında
6 milyon 30 bin, Mayıs ayında 6 milyon
273 bin, Haziran ayında 6 milyon 600 bin,
Temmuz ayında 6 milyon 705 bin, Ağustos
ayında 6 milyon 704 bin, Eylül ayında 6
milyon 475 bin, Ekim ayında 6 milyon 292
Tarımda Nisan ayı rakamlarına
göre hala 6 milyondan fazla istihdam
yaratılması, tarımın bu ülkeye yaptığı en
iyi hizmettir. Tarım, son 1 yıllık dönemde,
her ay sanayiden çok daha fazla istihdam
sağlamıştır. Geçen yıl tarım, sanayiden
Nisan ayında 1 milyon 202 bin, Mayıs
ayında 1 milyon 496 bin, Haziran ayında
1 milyon 903 bin, Temmuz ayında 1 milyon 995 bin, Ağustos ayında 2 milyon 22
bin, Eylül ayında 1 milyon 768 bin, Ekim
ayında 1 milyon 635 bin, Kasım ayında
1 milyon 289 bin daha fazla istihdam
yarattı. Kış aylarında bile tarım, sanayiden yüz binlerce kişi daha fazla istihdam
sağladı. 2011 Aralık ayında 899 bin, 2012
11
Ocak ayında 732 bin, Şubat ayında 743
bin, Mart ayında ise 893 bin daha fazla
istihdam yarattı. En son Nisan ayında da
sanayiden 1 milyon 219 bin kişi daha fazla istihdam sağladı.”
Nisan ayında tarımın istihdamdaki
payının, Mart ayına göre 0,8 puan artışla
yüzde 24,4’e çıkmasına karşın, sanayinin
payının 0,3 puan azalışla yüzde 19,8’den
yüzde 19,5’e düştüğünü bildiren Bayraktar, inşaatın payının 0,7 puan artışla yüzde
5,9’dan yüzde 6,6’ya çıktığını, hizmetlerin payının ise 1,2 puan azalışla yüzde
50,7’den yüzde 49,5’e indiğini kaydetti.
Bayraktar, tarımın özellikle yaz
aylarında 1,3 milyon ek istihdam
sağlayarak istihdamdaki sorunu büyük
ölçüde çözdüğünü, 1,3 milyon kişilik
ek istihdamın, böyle bir ortamda hiç de
yadsınacak bir rakam olmadığını belirtti.
Nisan ayında istihdam artışının
yarıya yakınını tarım karşıladı
Bayraktar, toplam istihdamda Nisan
ayında Mart ayına göre 813 bin istihdam
artışı yaşandığını ve istihdamın 23 milyon
817 bin kişiden 24 milyon 630 bin kişiye
yükseldiğini bildirerek, “Nisan ayında toplam istihdamda görülen 813 bin kişilik
artışın yarıya yakınını (yüzde 48,95’ini),
398 bin kişisini tarım karşılamıştır. Tarımda
398 bin kişilik istihdam artışına karşın,
diğer tüm sektörlerdeki istihdam artışı 415
bin kişidir. Tarım, sanayinin 5,5 katından
fazla istihdam artışı yaratmıştır” dedi.
Şemsi Bayraktar, rakamların olumsuzluklara rağmen tarımın istihdamdaki
büyük rolünü sürdürmeye devam ettiğini
gösterdiğini vurguladı.
Bayraktar, sektörün yüksek girdi maliyetlerine rağmen, üretime, ihracata ve
istihdama olağanüstü katkı sağlayama
devam ettiğini kaydetti.
KADIN ÇİFTÇİLERE
ÖDEME KOLAYLIĞI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, girişimleri sonucu, 2 Ağustos 2003 tarihi öncesinde
kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyet
yürüten kadın çiftçilerden, tarım sigortalığıyla ilgili eski dönem borçlanmaları için
müracaat süresi içinde talepte bulunanlardan gecikme zammı ve gecikme faizi
alınmayacağını bildirdi.
Bayraktar, uygulamadan 6111 sayılı
kanun hükümlerinden yararlanmak üzere
talepte bulunup borçlarını yapılandıran ve
daha sonra çıkan 6270 sayılı kanun kapsamında sigortalılık durumları değişen
kadın çiftçilerin yararlanacağına dikkat
çekti.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada,
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) nezdinde yaptıkları girişimler sonucu, 26 Ocak
2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan
6270 sayılı kanun ile mülga 17 Ekim 1983
tarihli 2926 sayılı kanunun 2 Ağustos
2003 öncesinde kendi nam ve hesabına
tarımsal faaliyette bulunan kadın çiftçiler
için getirdiği “aile reisliği” kavramından
kaynaklanan farklı uygulamanın tümüyle
kaldırılarak kadın çiftçilerin mağduriyetinin giderildiğini hatırlattı.
Kadın çiftçiler yüksek borçlanma
miktarıyla karşı karşıya kalıyorlardı
Ancak Ziraat Odalarına yoğun şekilde
başvuran kadın çiftçilerin, SGK şubelerine, yeni yasa kapsamında, 1994 yılından
itibaren borçlanmak için gittiklerinde, gecikme zammı ve faizleriyle beraber oldukça yüksek borçlanma miktarlarıyla karşı
karşıya kaldıklarını ilettiklerini bildiren
Bayraktar, şunları kaydetti:
“SGK nezdinde yaptığımız girişimler
sonucunda, 27 Haziran 2012 tarihli genelgeyle 6270 sayılı kanunla getirilen düzenlemeye istinaden tescil tarihlerindeki
değişiklik nedeniyle sigortalılık durumları
değişen kadınlardan, değişiklikten önce
6111 sayılı kanun hükümlerinden yararlanmak üzere müracaat süresi içinde
talepte bulunanların mağduriyeti giderildi. Peşin ödeme koşullarından yararlananlar ile taksitle ödeme taahhüdünde
bulunanlara tebliğ edilen ödeme planları
çerçevesinde taksitlerini ödeyenlerin aynı
koşullarda yeniden yapılandırma şartlarından yararlandırılması sağlandı. Kadın
çiftçilerimiz hak kazandıkları dönem için
gecikme cezası ve gecikme zammı ödemeyecek.”
Tarımda kayıt dışılık kadınlarda
yüzde 95’i buluyor
Türkiye’de tarım istihdamında en
fazla ihmal edilen konulardan birisinin
sosyal güvenlik olduğunu, bu sektördeki
en mağdur kesimi de kadınların oluşturduğunu vurgulayan Bayraktar, Türkiye
İstatistik Kurumunun (TÜİK) son yayınladığı Nisan ayı istihdam verilerine göre,
tarımda çalışan 6 milyon 11 bin kişinin 2
milyon 807 binini kadınların oluşturduğunu bildirdi.
Bayraktar, tarımda erkeklerde yüzde
71,9 olan kayıt dışılığın kadınlarda yüzde
95’i bulduğunu belirtti. Tarımda çalışan
kadınlardan 4 bininin işveren, 151 bininin
ücretli ve yevmiyeli, 426 bininin kendi hesabına çalışan, 2 milyon 226 bininin ise
en mağdur kesim olan ücretsiz aile işçisi
konumunda bulunduğunu bildiren Bayraktar, toplam 3 milyon 257 bin ücretsiz
aile işçisinin yüzde 86,2’si olan 2 milyon
807 bininin tarımda çalıştığını vurguladı.
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “ücretsiz aile işçisi” olarak tanımlanan tarımda çalışan kadınların büyük bir
çoğunluğunun sosyal güvencesi bulunmadığını kaydetti.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
12
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
Toprak yorgunluğunu artırır
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, mevsim normalleri üzerindeki sıcaklık ve nem düşüşüyle birlikte orman yangınlarına karşı
aşırı hassas olmayı gerektiren bir döneme girildiğini belirterek, “Zaten toprak açısından da son derece zararlı olan ve karşı
olduğumuz anız yakılmasına, çıkabilecek
yangınlar da dikkate alınarak kesinlikle
başvurulmamalıdır” uyarısında bulundu.
Doğadaki bütün canlılar birbirleriyle
doğal bir etkileşim ve dayanışma içinde
olduklarından birinin artığını diğeri gıda
olarak kullanır.
Böylece toprak yorgunluğu ya çok az
olur veya hiç olmaz. Anız yakma ile topraktaki canlılar yeteri kadar beslenme
imkânı bulamadıklarından miktar ve çeşitliliği azalmaktadır. Bu durum hem toprağın verimden düşmesine hem de toprak
yorgunluğunun daha kolay oluşmasına
neden olmakta, dolayısıyla, üretim olumsuz olarak etkilenmektedir.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, üzerinde tarım yapılan, insanlığı besleyen, doyuran toprağın, on binlerce yılda oluşmuş
canlı bir varlık olduğuna dikkati çekerek,
anız yakılmasının, canlı olan toprağı öldürmek, yok etmek anlamına geldiğini
bildirdi.
Kısa vadeli çözüm gibi görünen anız
yakılmasının, toprağa verdiği zararların
yanı sıra son günlerde yurdun büyük bölümünde etkili olan sıcak ve düşük nemli
hava ortamında yangınlara da neden olabileceğinin altını çizen Bayraktar, “Bütün
bunlar da dikkate alınarak, tarlalarımızın
hiçbirinde, hiçbir çiftçimiz anız yakma yoluna gitmemelidir” dedi.
Toprağın üst tabakasını öldürür
Anız yakmanın toprağın yaşayan ve
bitki beslemede en önemli olan üst tabakasını öldürdüğüne, toprağın yapısını bozarak verim ve kalite düşüklüğüne
neden olduğuna ve ayrıca ekosistemi de
bozduğuna işaret eden Bayraktar, şöyle
devam etti: “Toprak bir gramında, çoğunlukla dünyadaki insan nüfusundan daha
fazla canlı mikroorganizmalar (bakteri,
mantar, aktinomiset, alg ve benzeri) barındırır. Toprağa can veren bu mikroorganizmaların yaşam kaynağı, toprağa çeşitli
yollarla verilen ya da toprakta oluşan organik bileşiklerdir. Bu organik bileşikler,
hasat sonrası toprakta kalan bitki kökleri,
hasat artıkları ya da toprağa verilen hay-
Toprağın suyu tutmasını engeller
van gübresi gibi materyallerdir. Verimli bir
toprakta, organik madde oranı yüzde 5
dolayında olmalıdır. Oysa bizim topraklarımızda bu oran yüzde 1-2 civarındadır.
Ülkemiz tarım sisteminde topraktaki
organik maddenin ana kaynağı da genelde tahıl grubu
bitkilerdir.” Uzun süreli
zararı, faydasıyla mukayese
edilemez.
Anız yakmanın uzun
süredeki zararının,
“kısa sürede fayda”
gibi görülen yanıyla
asla mukayese edilemeyeceğini belirten
Bayraktar, anız yakmanın zararlarını da şöyle
sıraladı:
eski haline gelmesi için uzun zamana ihtiyaç duyulmaktadır.
Organik maddeleri yok eder
Yanan
il
ğ
e
D
z
ı
An
ın
ğ
a
r
p
o
T
ği
e
c
e
l
e
G
Toprağın yapısını
bozar, verimliliği azaltır
Anız yakılırken özellikle toprak verimliliğini oluşturan canlılar da önemli miktarda ortadan kalkmakta, toprağın tekrar
Doğada yaşayan canlılar gibi
toprakta yaşayan canlılar da
birbirleriyle doğal bir etkileşim içindedirler. Toprak
içinde yaşayan çeşitli
canlılar salgıladıkları
ve bıraktıkları artıklarla toprağı bitkiler ve
kendileri için uygun
bir yaşam ortamına
dönüştürürler.
Uzun
yıllar alan bu süreç sonunda sağlanan verimli
ortam, anızla birlikte yakılarak yok edilir.
Bitki artıklarını yok eder
Anız yakıldığında ise toprağı tutacak,
koruyacak bir ortam kalmadığından toprak, rüzgar ve su ile erozyona uğrar.
Su tutma kabilietini artıran organik
maddeler anız yakma sebebi ile yok olurlar. Böylece, toprağa düşen yağmur akış
haline geçerek erozyona neden olacaktır.
Doğal dengeyi bozar
Anız yakılmasıyla doğada yaşayan
birçok canlının beslenme, barınma ve
korunma ortamı yok olacağından, doğal
yaşam tehlikeye girecektir.” Bütün bunlara ilave olarak, hava kirliliği ve kazalara
da yol açabilen anız yakmanın en büyük
tehlikelerinden birinin de orman yangınları
olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şu değerlendirmede bulundu:
“Toprak ve ormanlarımızın hiçbir ihmale bırakılamayacak kadar değerli olduğu
asla unutulmamalıdır. Ülkemizin, bırakın
çok büyük değer taşıyan ormanlarını,
feda edecek ne bir fidanı ne de bir karış
toprağı vardır. Ortak zenginliğimiz kabul
ettiğimiz topraklarımıza, suyumuza, ormanlarımıza ilk önce çiftçimiz, üreticimiz
sahip çıkmalıdır. Bu nedenle küçük ihmallerin telafi edilemeyecek büyük zararlara
yol açabileceği asla unutulmamalı, anız
yakma yolu tamamıyla terk edilmelidir.”
MAKİNE EKİPMAN DESTEĞİ
Bayraktar: “Tarım faaliyetlerimiz ileri teknolojilere dayanan makine ve ekipmanla
desteklenerek sürdürülmelidir.”
lar; anıza doğrudan ekim makinesi, arıcılık makine ve ekipmanı, balya makinesi, balıkçı
gemilerinde soğuk depo, biçerbağlar, canlı balık nakil tankı, çeltik fide dikim makinesi, el
traktörü, file sisteminin kurulması, gübre dağıtma makinesi, güneş kolektörü, mibzer, pamuk toplama makinesi, pancar söküm makinesi, patates söküm makinesi, pülverizatör,
sap parçalama makinesi, sap toplamalı saman makinesi, silaj makinesi, sıra arası çapa
makinesi, su ürünlerinde buzlama makinesi, su ürünleri için kuluçka dolabı, süt sağım
ünitesi ve soğutma tankı, tambur filtre, taş toplama makinesi, yem hazırlama makinesi
ve zeytin hasat makinesidir.”
Bütün illerde uygulanacak
Destekleme programının bütün illerde uygulanacağını kaydeden Bayraktar,
tebliğde belirtilen usul ve esaslara göre hazırlanan mal alım başvurularını yatırımın
gerçekleşeceği il ya da ilçede Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının il ve ilçe müdürlüklerine teslim edilmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada,
“Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında Makine ve
Ekipman Alımlarının Desteklenmesi Hakkında Tebliğ”in 3 Temmuz’da yayımlandığını
hatırlatarak, tarımsal faaliyetlere birçok açıdan katkı sağlayacağına inandıkları makine ve ekipman alımlarındaki hibe desteğini hem üreticiler hem de ülke açısından
çok önemsediklerini bildirdi. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, hibe desteğinin, makine ve yeni teknolojilerin üreticiler tarafından kullanımını yaygınlaştırarak; daha kaliteli
ve pazar isteklerine uygun üretim yapılmasını sağlamayı, zor şartlarda ve bedenen
çalışan üreticilerin işlerini kolaylaştırmayı ve üretim maliyetlerini düşürerek uluslararası
düzeyde rekabet edebilir bir düzeye getirmeyi amaçladığını, desteklerin 27 yatırım
konusunu kapsadığını belirterek, şöyle devam etti:
“Üreticilerimiz, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın ilgili tebliği çerçevesinde 27
yatırım konusunda hibeden yararlanabileceklerdir. Yatırıma konu makine ve ekipman-
Daha önce hibe desteğinden yararlananların aynı yatırım konusunda başvuru
yapamayacaklarını; proje sahiplerinin kendi paylarına düşen ve hibeye esas mal
alım tutarının yüzde 50’si oranındaki katkı payını kendilerinin temin etmekle yükümlü olduğunu; gerçek ve tüzel kişiler tarafından sağlanması gereken katkı payının
finansmanında kamu kaynaklarının kullanılamayacağı bilgilerini veren TZOB Genel
Başkanı Bayraktar, şunları belirtti: “Hibeye esas yatırım tutarı gerçek kişiler için mal
başına 50 bin lira; tüzel kişiler için ise mal başına 100 bin lirayı geçemeyecek. Ancak
sadece süt üretici birlikleri 100 bin liralık yatırım tutarı kadar birden fazla süt soğutma
tankı alabilecekler.
Çiftçilerimizin herhangi bir olumsuzluk yaşamamaları için, müracaatlarını eksiksiz
ve zamanında yapmaları büyük önem taşımaktadır. Hibe desteğinden yararlanmanın
şartları, tam ve ayrıntılı olarak il proje yürütme birimlerinden öğrenilebilir. Tebliğde belirtilen esaslara uygun olarak hazırlanacak uygulama rehberi, başvuru formları ve bilgilendirici dokümanı il müdürlüklerinden sağlanabilir.
Tarım faaliyetlerimizin ileri teknolojilere dayanan makine ve ekipmanla desteklenerek sürdürülmesi hem üretimimiz dolayısıyla çiftçilerimiz hem de ekonomimize
yapacağı katkı açısından ülkemiz açısından fevkalade önem taşımaktadır.”
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
TÜRKİYE
SULANAN
ALANDA
DÜNYA
9.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, işlenen tarım ve uzun
ömürlü bitki alanında dünyada 13’üncü olan Türkiye’nin, sulanan alan büyüklüğünde
dünyada Çin, Hindistan, ABD, Pakistan, İran, Endonezya, Tayland, Meksika’nın ardından
9’uncu sırada bulunduğunu bildirdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, iklim şartları nedeniyle büyük bölümünde sulamanın şart
olduğu Türkiye’de, bu alanların sulama yatırımları tamamlanamadığı için hala sulanamadığını, uzun yılların sorunu olan bu konunun en kısa sürede hallinin zorunlu hale geldiğini
kaydetti. Türkiye’de, yağışların tarımda hala çok etkili olduğunu bildiren Bayraktar, sulama
yatırımları tamamlandığında, barajlarda su stoklaması yapıldığında kuraklığın tarıma etkisinin önemli ölçüde azalacağını belirtti.
Dünyada 1 milyar 523,6 milyon hektar işlenen tarım ve uzun ömürlü bitki alanı bulunduğunu, bu alanın yüzde 20,1’i olan 306,2
milyon hektarının sulandığını, sulanan alanların yüzde 41,3’ünün Çin ve Hindistan’da yer
aldığı bilgisini veren Bayraktar, Türkiye’nin
de dünyada sulanan alanın yüzde 1,70’ine,
işlenen tarım ve uzun ömürlü bitki alanının
yüzde 1,61’ine sahip bulunduğunu kaydetti:
İşlenen tarım alanı ve uzun ömürlü bitki alanı büyüklüğünün Hindistan’da
169,3, ABD’de 172,9, Rusya’da 124,2,
Çin’de 122,6, Brezilya’da 68,2, Kanada’da
53,4, Avustralya’da 44,7, Nijerya’da 41,9,
Endonezya’da 37,1, Ukrayna’da 33,5, Arjantin’de 33, Meksika’da 27,5, Türkiye’de 24,5
(2011 rakamlarına göre 23,63), Kazakistan’da 22,8, Pakistan’da 21,2 milyon hektarı bulduğunu bildiren Bayraktar, sulanan alan büyüklüğünde Çin ve Hindistan’ın başı çektiğini
kaydetti. Çin’de 64,1, Hindistan’da 62,3 milyon hektar alanın sulandığını belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Sulanan alan büyüklüğünde üçüncü sırayı 23 milyon hektar alanla ABD alıyor.
ABD’yi 19,9 milyon hektarla Pakistan izliyor. ABD’nin 8’de birinden daha az işlenen tarım
ve uzun ömürlü bitki alanı bulunan Pakistan’ın ABD’ye yakın bir alanda sulama yapması
dikkat çekici. ABD, işlenen tarım ve uzun ömürlü bitki alanının yüzde 13,3’ünü sularken,
Pakistan’da bu oran yüzde 93,7’ye çıkıyor. Pakistan’ı 9 milyon hektar sulanan alanla
İran, 6,7 milyon hektarla Endonezya, 6,4 milyon hektarla Tayland, 6,3 milyon hektarla
Meksika ve 5,2 milyon hektarla (2011 rakamlarına göre 5,4 milyon hektar) Türkiye izliyor.
13
Türkiye, işlenen tarım ve uzun ömürlü bitki alanının yüzde 21,3’ini sulayabiliyor. Sulanan
alan büyüklüğünde 10’uncu sırayı ise 5,05 milyon hektarla Bangladeş alıyor. Çin’de işlenen tarım ve uzun ömürlü bitkiler alanının yüzde 52,3, Hindistan’da yüzde 36,8’i sulanıyor. Türkiye’den daha az işlenen tarım ve uzun ömürlü bitki alanı olan Pakistan, İran ve
Tayland’ın Türkiye’den daha fazla alanı suladığı görülüyor.”
Sulamaya açılamamış alanın büyüklüğü Hollanda’nın yüzde 91,9’u
Türkiye’nin tüm sulanabilir alanlarının sulamaya açılması durumunda, son verilere
göre yüzde 22,85 olan bu oranının yüzde 36’ya çıkacağını bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: “Hala sulamaya açılmamış 31 bin kilometrekare alan büyük bir potansiyel. Bu
alan, yılda 53,4 milyar avro gıda, tarım ihracatı yapan Hollanda’nın 11 bin kilometrekare
olan işlenen tarım ve uzun ömürlü bitki alanının 2,8 katından fazla. Yine Hollanda’nın 33
bin 730 kilometrekare olan toplam karasal
alanının yüzde 91,9’ını buluyor. Güneydoğu
Anadolu Projesi (GAP), Konya Ovası Projesi
(KOP) gibi ülkeye çok büyük sulanan arazi
kazandıracak projelere en öne alınmalıdır.
Devletin bütün imkanları seferber edilmeli, bir an önce sulama yatırımları tamamlanmalıdır. Çoğu bereketli olan bu topraklar, bir
an önce sulu tarıma açılmalıdır. Teknik olarak
sulanabilir 31 bin kilometrekarelik, çiftçimizin
kullandığı şekliyle 31 milyon dönüm alanın
sulamaya açılması hem ülkemize çok çeşitli ürün yelpazesi sağlayacak, hem de bu
alanlardaki çiftçimizin gelirini kat kat artıracaktır. Bu alanların sulamaya açılması büyük
istihdam ve gelir yaratacak, çoğu pazara yönelik ürün üretileceği için tarımsal ihracatı da
kelimenin tam anlamıyla patlatacaktır.”
Bayraktar, devletin, sulanabilir alanlara yaptığı yatırımı vergi gelirlerindeki ve ihracattaki artışla çok kısa sürede geri alacağını, böylece hem devletin hem çiftçinin hem de
bu ürünleri işleyecek sanayici ve ihracatçının kazançlı çıkacağını, tek kaybedenin pazar
yitirecek diğer ülkelerin olacağını söyledi.
Şemsi Bayraktar, yapılacak bu yatırımların sağlayacağı sosyal faydanın da ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini, istihdamdaki artışın bu bölgelere ve dolayısıyla ülkeye büyük
katkısı olacağını vurguladı.
ÇİFTÇİNİN ELİNDE 60 MİLYAR LİRALIK CANLI HAYVAN VAR
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin elindeki hayvanların değerinin bir yılda 13 milyar 204 milyon liralık artışla 46 miyar 873
milyon liradan 60 milyar 77 milyon liraya
çıktığını bildirdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2011
yılında çiftçinin elinde 41,2 milyar liralık
büyükbaş, 15 milyar 567 milyon liralık küçükbaş, 2 milyar 989 milyon liralık kümes
hayvanı ve 321 milyon liralık diğer hayvan
bulunduğu belirtti. Şemsi Bayraktar, 2010
yılında 46 milyar 873 milyon liralık toplam
hayvan varlığının 32 milyar 147 milyon lirasının büyükbaş, 11 milyar 728 milyon
lirasının küçükbaş, 2 milyar 681 milyon lirasının kümes hayvanlarından, 317 milyon
lirasının da diğer hayvanlardan meydana
geldiğini hatırlattı.
Kırmızı ette çözüm küçükbaşta
2011 yılında, 2010 yılına göre, büyükbaş hayvan değerinin 9 milyar 53 milyon
lira, küçükbaş hayvan değerinin 3 milyar
839 milyon lira, kümes hayvanı değerinin
308 milyon lira, diğer hayvanların değerinin ise 4 milyon lira arttığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Toplam canlı hay-
van değerinin yüzde 68,6’sı büyükbaş,
yüzde 25,9’u küçükbaş, yüzde 5’i kümes,
yüzde 0,5’i ise diğer hayvanlardan oluşuyor. Bu da özellikle büyükbaş hayvancılığının, toplam hayvancılık içindeki ağırlığının yüzde 70’lere yaklaştığını, küçükbaş
hayvancılığının payının ise dörtte 1’de,
kümes hayvancılığının yüzde 5’de kaldığını gösteriyor. Türkiye, özellikle küçükbaş
hayvancılıkta çok büyük potansiyelleri barındırmaktadır. Geçmişteki küçükbaş hayvan sayıları da potansiyelin büyüklüğünü
göstermektedir. Büyük ihracat potansiyeli
de barındıran küçükbaş hayvancılığı en
kısa sürede geliştirmek zorundayız. Böyle
yapılırsa kırmızı et açığı da kalmaz.”
Canlı hayvan değeri 86,8 milyonluk
Etiyopya’nın milli gelirinden fazla
60 milyar 77 milyon liralık canlı hayvan değerinin dolar karşılığının 35 milyar
830,5 milyon doları bulduğunu bildiren
Bayraktar, şöyle devam etti:
“35,8 milyar dolarlık canlı hayvan varlığı çok önemli bir servettir. Petrol zengini
ve Türkiye’nin iki katından fazla yüzölçümü bulunan Libya’nın 36,9, Türkiye’den
daha büyük yüzölçümlü ve 86,8 milyon
nüfuslu Etiyopya’nın 31,3 milyar dolar
milli geliri olduğu göz önüne alındığında
çiftçinin elindeki canlı hayvan varlığının
değeri daha iyi anlaşılır. Bu serveti korumak zorundayız. Bu rakam, Uluslararası
Para Fonu’nun (IMF) 2011 yılı tahminlerine göre, dünyada veri alınan 183 ülkeden
98’inin milli gelirinden fazla. Canlı hayvan varlığı değerinin, milli gelirinden fazla olduğu ülkeler içinde, Kenya, Yemen,
Etiyopya, Tanzanya, Nepal, Afganistan,
Uganda, Kongo Cumhuriyeti gibi büyük
ülkeler var. Senegal, Kamboçya, Mozambik, Makedonya, Arnavutluk, Gürcistan,
Ermenistan, Ürdün, Panama, Bahreyn,
Kamerun, Türkmenistan, Bolivya, Paraguay, Zambiya, Fildişi Sahili, Bosna Hersek,
Jamaika, İzlanda, Zimbabve, Bahamalar,
Haiti, Nikaragua, Moldova, Tacikistan,
Kosova, Kırgızistan, Karadağ, Maldivler
ile AB üyesi Letonya, Estonya, Kıbrıs Rum
kesimi, Malta gibi ülkelerin milli gelirleri
de Türkiye’deki canlı hayvan varlığından
daha az.”
42 milyar 572 milyon liralık üretim
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türk çiftçisinin 2011 yılında 42
milyar 572 milyon liralık da hayvansal ürün
ürettiğini, bu rakamın 2010 yılına göre 4
milyar 444 milyon liralık artış anlamına geldiği bilgisini veren Bayraktar, 2010 yılında
38 milyar 128 milyon lira olan hayvansal
ürün değerinde 2011 yılında yüzde 11,7’lik
bir artış yaşandığını vurguladı.
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,
2010-2011 döneminde üretim değerinin
kırmızı ette 14 milyar 306 milyon liradan
14 milyar 606 milyon liraya, sütte 12 miyar
280 milyon liradan 13 milyar 768 milyon
liraya, beyaz ette 6 milyar 918 milyon liradan 8 milyar 716 milyon liraya, yumurtada
2 milyar 381 milyon liradan 3 milyar 449
milyon liraya, balda 1 milyar 428 milyon
liradan 1 milyar 726 milyon liraya çıktığını
belirtti.
Bayraktar, 2011 yılında 7 milyon liralık
artışla, 126 milyon liralık deri, 16 milyon
liralık artışla 119 milyon liralık yapağı, 4
milyon liralık artışla 53 milyon liralık balmumu, 1 milyon liralık artışla 5 milyon liralık kıl, artış olmadan 2 milyon liralık ipek
kozası ve 1 milyon liralık tiftik üretildiğini
bildirdi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Hasan Kozoğlu
TZOB Yönetim Kurulu Üyesi
14
İklim istekleri
Fındık nemli ve ılıman iklim bölgelerinde iyi bir gelişme göstermekte ve bol
ürün vermektedir. Karadeniz kıyı bölgesi
bu yönüyle dünyanın en uygun fındık
ekolojisini oluşturmaktadır. Yarı nemli,
kurak iklim bölgelerinde fındık yetiştirilse
de yağışın yetersiz olması nedeniyle sulama zorunludur. Yıllık ortalama sıcaklığın
13-160C olduğu yörelerde fındık en uygun yetişme şartlarını bulmaktadır. Ayrıca
bu yörelerde en düşük sıcaklığın -8,
-100C’yi, en yüksek sıcaklığın 36-370C’yi
geçmemesi, yıllık yağış toplamının 700
mm’nin üstünde olması ve yağışın aylara
dağılımının dengeli olması gerekmektedir. Temmuz ve Ağustos aylarında yağışın
yetersiz olması durumunda mutlaka sulama yapılmalıdır. Bunun yanında Haziran
ve Temmuz aylarındaki oransal nem de %
60’ın altına düşmemelidir.
Fındıkta çiçeklenmeden önceki yaz
döneminde, erkek çiçekler Mayıs-Haziran
aylarında, dişi çiçekler ise TemmuzAğustos aylarında oluşmaya başlamakta;
Kasım-Aralık aylarında başlayan tozlanma Mayıs ayına kadar devam etmekte,
Mayıs ayında döllenme ve meyve tutumu
gerçekleşmekte, Haziran sonunda iç
gelişiminin önemli bir kısmı tamamlanmakta ve Ağustos ayında hasat olumuna
gelmektedir. Bir yıl boyunca bu olaylar
üzerinde iklim koşullarının olumlu ya da
olumsuz etkileri görülebilmektedir.
Fındıkta erkek ve dişi çiçeklerin açma
zamanı çeşide ve iklim koşullarına bağlı
olarak değişmektedir. Düşük sıcaklıklar
çiçeklenme başlangıcını değiştirebilir. Kışın
hava şartlarının da etkisiyle, Aralık ayının
sonlarına doğru tozlanma başlamaktadır.
Erken olgunlaşan çeşitler Kasım ayının
ortalarında çiçeklenmeye başlar. Buna
karşılık, geç çiçeklenen çeşitler Mart ayının
sonu ve hatta Nisan ayının ortalarında bile
çiçeklenebilmektedir.
Fındığın şiddetli kış soğukları ve ilkbahar donları olmayan, yaz aylarında nispeten yüksek ısı, düzenli yaz yağmuru ve vejetasyon periyodu boyunca yüksek nemli
yerlerde yetiştirilmesi gerekmektedir.
Fındığın odun dokusu, tam dinlenme
durumunda -250C ile -300C’ye dayanabilmektedir. Gelişmenin başlamasıyla bu
dayanıklılık azalmaktadır. Çiçek tozları
açıkta -40C, anter içerisinde -80C’ye dayanabilmektedir. Bu sınırı aşan düşük ısılar
döllenmeyi engelleyerek dökümlere sebep olur. Dişi çiçekler -80C’den itibaren
zarar görmeye başlar. -140C’de büyük
oranda zarar görür, -160C’ de ise tamamen ölürler. İlkbahar geç donları açılmış
sürgün gözlerine zarar vermekte ve vadi
içlerindeki bahçelerde soğuk rüzgârlar da
önemli zararlar meydana getirmektedir.
Toprak istekleri
Fındık, kökleri çok fazla derinlere gitmeyen saçak köklü bir bitkidir. Kökleri
meyilli arazilerde 80 cm derinliğe kadar ulaşabilmektedir. Toprak istekleri
bakımından fazla seçici olmamakla beraber, besin maddesince zengin, tınlıhumuslu ve derin topraklarda iyi bir
FINDIK
gelişme gösterir. Ağır topraklar ile taban
suyunun yüksek olduğu yerlerde fındık
kökleri besin maddelerinden faydalanamaz ve ileriki yıllarda sararma ve büyük
oranda dal uçlarından başlamak üzere
kurumalar meydana gelebilir.
Fındık üretim alanları ve türleri
Yeryüzünde, 36°-41° kuzey enlemlerinde ve kendine özgü iklim koşullarında
kendine yer bulan fındık Türkiye, İtalya,
İspanya ve Amerika’da başta olmak
üzere, Gürcistan, Azerbaycan, Yunanistan gibi ülkelerde yetiştirilmektedir. Türkiye, yıllık dünya üretiminin yaklaşık %
75’ini gerçekleştirmektedir.
Fındık, kış aylarında çiçeklenen
ve tozlanan tek bitkidir. 5-6 metre
boylanabilen ülkemizdeki kültür fındıkları
‘Corylus Avellana’ ile ‘Corylus Maxima’
türlerinin melezleridir. Ağustos ayında
olgunlaşan fındıklar kurutulduktan sonra,
Eylül ve Ekim aylarında satışa çıkarılır.
Türk Fındığı, kalite olarak Giresun ve
Levant olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Giresun kalite fındık, tadı ve içerdiği
yağ oranı ile yeryüzünün en üstün özellikli fındığıdır. Giresun’un Şebinkarahisar,
Alucra ve Çamoluk ilçeleri hariç diğer
ilçelerinde,
Trabzon’un
Beşikdüzü,
Vakfıkebir, Çarşıbaşı ve Akçaabat ilçelerinde yetiştirilmektedir. Levant kalite fındık,
daha az yağ içerir. Trabzon ve bir bölümü
ile Ordu, Samsun, Düzce, Bolu, Sakarya,
Zonguldak ve Bartın illerinde yetişir.
Yaklaşık 5 bin yıldır tanınıp bilinen
fındık, üç ana gruba ayrılmaktadır.
●Tombul Fındıklar
Tombul, Palaz, Mincane, Gök,
Kalınkara, Kan, Cavcava ve Delisava
(Çakıldak).
●Sivri Fındıklar
Sivri, İncekara, Kuş.
●Diğer Fındıklar
Badem, Foşa, Kargalak, Ordu İkizi.
Dikim zamanı
Ekim ayından itibaren, ilkbaharda bitkilere su yürüyünceye kadar geçen zaman içinde dikim yapılabilir. Dikim kışları
ılık geçen yerlerde veya sahil kol ile
orta kolun alt kısımlarında Ekim-Kasım
aylarında, kışları soğuk ve sert geçen
yerde veya orta kolun üst kısımları ile
yüksek kolda soğuklar geçtikten sonra,
Şubat-Mart aylarında yapılabilir. Erken
dikilen fidanların köklerinde kış boyunca
yumuşayan toprakla temasa geçerek
fidanların daha çabuk adapte olmasını
sağlayacak emici kökler meydana gelir. Bu fidanların yaz sıcaklarına daha iyi
dayandığı görülür. Sonbaharda yapılan
dikimlerin bir avantajı da tutmayan
fidanların yerine Şubat-Mart aylarında
yenilerinin dikilebilmesi, böylece yıl kaybı
olmadan dikimlerin tamamlanabilmesidir.
Bahçe tesisi ve fidan seçimi
Fındık bahçesi tesis ederken dikkat edilecek en önemli husus; dikilecek
fidanların hangi çeşitler olduğunun ve
nereden geldiğinin bilinmesidir. Aksi durumda 4-5 yıl sonra ürün alındığında,
istenmeyen ve birbirlerini tozlayıcı
çeşitlerin olmaması durumunda emek ve
masraf boşa gitmiş olacaktır. Ülkemizde
fındık bahçeleri halen dip sürgünüyle tesis edilmekteyse de ABD, İtalya, Fransa,
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
Romanya gibi ülkelerde daldırma veya aşı
ile üretilen fidanlar
kullanılmaktadır.
Dikilecek
fidanların
gövdeleri düzgün, 0,5 – 1,5 cm
arası kalınlıkta, 70 – 100 cm boylarında
ve göz sayısının yeterli (en az 3-4), 1-2
yaşında, bol ve bağımsız köklü olması
gerekmektedir. Her 10 ocakta bir, ana
çeşide uygun tozlayıcı çeşit dikilmelidir.
Fındık yüksek taban suyundan fazla
hoşlanmayan bir bitkidir. Suyun bahçeden
veya fındık ocaklarının dikileceği yerden
uzaklaştırılması gerekmektedir. Bahçe
kapalı bir havzada ise veya taban suyunun
üst seviyesi ile suyun boşaltılacağı
dere, kanal, göl gibi ana taşıyıcıların
seviyesi birbirine yakın ise dikim yerlerini
yükseltmek gerekir. Balıksırtı olarak da
ifade edilen bu durumda kazı yapılarak
hem taban suyunun alçalması sağlanır,
hem de çıkan topraklarla dolgu yapılarak
yükseltiler meydana getirilir.
Fidan sökümü ve dikim budaması
Fidanlar
yapraklarının
çoğunu
döktüğünde söküme başlanır. Sökülecek fidanlar zorlanmadan, etrafı kazılıp
çıkarılmalıdır. Fidanların köke yakın
15-20 cm’lik kısmında 3-4 göz olması
gerekmektedir.
Sökülen
fidanlarda
köklerinin kurumaması için fidanlar telis
çuvala sarılmalı, sulanmalı veya uzun
süre kalacaksa hendeklenmelidir. Fidanlar dikilirken 3-4 göz üzerinden 70-80 cm
uzunluğunda yatay olarak kesilmelidir.
Fındık fidanlarının dip sürgünü olarak
değil, diğer meyve türleri gibi fidanlıkta
yetiştirilmesi ve çoğaltılması en uygun ve
en doğru çoğaltma yöntemidir. Fidanlar
dip sürgünlerinden elde edilirken, söküm
esnasında ana kökler yaralanmakta, bu
yara yüzeylerinden hastalık ve mantarlar
bitki bünyesine bulaşmakta, bitkiler yara
yüzeylerini kapatmak için fazladan enerji harcamakta, verimsizleştirmekte ve
ekonomik ömürleri kısalmaktadır.
Fındık bahçelerinin tekniğine uygun
tesis edilmesinin ilk şartı, ocak şeklinde
dikim düşünülüyorsa ocaklara; çit dikim
sistemi veya tek dal şeklinde dikim
düşünülüyorsa dallara büyümeleri ve
gelişmeleri için ihtiyaç duyulan alanın
ayrılmasıdır. Ocaklar arası mesafenin
yetersiz olması veya ocaktaki dalın fazla
olması dalların güneş almalarını engeller
ve dallar dikine büyür, taç zayıf gelişir.
Ocaklar arası mesafe belirlenirken;
● Toprağın yapısı,
● Toprağın verimliliği,
● Arazinin meyli,
● Arazinin yöneyi,
● Dikilecek fındığın çeşidi ve
● Bahçenin rakımı
dikkate alınmalıdır.
Fındıkta budamanın amacı ve önemi
Diğer meyve türlerinde olduğu gibi,
fındıkta da, budama düzgün ve kuvvetli
bir taç oluşturmak, ağacı uzun süre verim çağında tutmak, kuvvetten düşmeye
başlamış dalları ya da ocakları yeniden
kuvvetlendirerek bir süre daha yüksek kaliteli meyve vermesini sağlamak amacıyla
uygulanır. Bunu kısaca, verim (ürün) ve
gençleştirme budaması şeklinde de ifade
edebiliriz. Bu genel amaçların yanında,
ağacı kısa sürede verime başlatmak, kök
ile taç arasındaki fizyolojik dengeyi kurmak, hasat ve mücadeleyi kolaylaştırmak,
güneşin ocağın her tarafına ulaşmasını
sağlamak, tozlanma oranını artırmak ve
yıldan yıla verim dalgalanmasını azaltmak
budamanın amaçları arasındadır.
Mevcut fındıklıklarımızdaki ocaklar
arası mesafelerin, en az 4,0 m ve en fazla 6.0 m olması gerekirken, çok daha sık
aralıklarla oluşturulması ve ocaklardaki
dal sayılarının 5-8 arasında olması gerekirken, daha fazla sayıda dal bırakılmış
olması nedeniyle verim ve kalitede arzu
edilen seviyeye ulaşılamamaktadır. Bu durumda, bitkiler çok fazla olarak vegetatif
gelişme (sürgün ve yeşil aksam gelişimi)
göstermekte,
generatif
gelişmeden
(karanfil ve çotanak oluşumu) ise geri
kalmaktadır. Böyle bahçelerde sık olan
ocakların çıkarılması, budama ile fazla
olan dalların ocaklardan uzaklaştırılması
ve her dal üzerinde budama yapılması
ile bu sakıncalar ortadan kaldırılabilir.
Fındıkta düzenli budamayla hem dal,
hem ocak, hem de dekar (dönüm) başına
ürün miktarı yani verim artırılmış olacaktır.
Günümüze kadar fındık tarımında
budamaya pek önem verilmemiş,
tekniğine uygun biçimde yapılmamıştır.
Budama, üreticiler arasında dip sürgünü
temizliği ve ocaktan yaşlı dalların
çıkarılması şeklinde algılanmıştır. Hâlbuki
budama dikimle başlayıp ağacın verimden düştüğü yaşlılık devresine kadar devam eden önemli bir kültürel uygulamadır.
Gübreleme
Tarımsal üretimde, temel girdiler içerisinde gübrelerin bitkisel üretim artışındaki
payı %50’nin üzerindedir. Bu girdilerin
başarılı ve ekonomik kullanımı, toprağı
iyi tanımakla mümkündür. Her yıl ürün ve
budama artıklarıyla topraktaki besin maddeleri sömürülmektedir. Dekardan 120
kg fındık ürünü alındığında 1.9 kg azot,
0.4 kg fosfor, 1.0 kg potasyum ve 1.1
kg kalsiyum sömürüldüğü belirtilmiştir.
Verimi korumak, iyi ve kaliteli ürün almak,
hastalık ve zararlılara karşı dayanıklılığı
artırmak için toprak ve yaprak analizlerine
göre usulüne uygun gübreleme yapmak
gerekmektedir. . Toprak analizleri neticesinde uygulanacak gübre miktarının yanı
sıra gübrenin çeşidi, uygulama zamanı
ve tekniği de çok önemlidir. Özellikle
toprakların diğer özellikleri de dikkate
alınarak uygun gübre seçimi yapılmalıdır.
Fındıkta hasat
Herhangi bir ürünün yetiştiriciliğinde
hasat doğru yapılmadığı takdirde üretici
gelirlerinde önemli kayıplara sebep olur.
Hasadın zamanında ve tekniğine uygun
yapılması gerekmektedir. Diğer ürünlerde
olduğu gibi, fındık da belli ölçütlere göre
hasat edilebilmektedir. Zamanından önce
ya da geç yapılacak hasat randıman
ve verim kayıplarına neden olacaktır.
Haziran ve Temmuz aylarında fındıkta
hızlı bir iç gelişiminden sonra ki bu
dönemde gelişimin önemli bir kısmı
tamamlanmaktadır. Ağustos başından itibaren çeşitlere ve rakıma göre değişmek
üzere, hasat olumuna gelir.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
15
Mustafa Bahar
TMO Genel Müdürlüğü
Fındık İşleri Dairesi Başkanı
FINDIK ÜRETİMİ
gerçekleştirilmektedir. Bu iller; Ordu, Giresun, Samsun,
Trabzon, Düzce, Sakarya,
Zonguldak, Artvin, Bartın,
Kocaeli, Sinop, Gümüşhane,
Kastamonu ve Rize’dir.
Son 8 yıllık ortalama dünya verileri
dikkate alındığında; ülkemiz üretimi 595
bin ton (% 70), diğer ülkelerin üretimi ise
253 bin ton (% 30) civarındadır.
Dünya fındık üretimi ve ihracatının
çok önemli bir kısmını Türkiye’nin sağlaması nedeniyle iç piyasada uygulanan
politikaların dünya piyasaları ve fiyatları
üzerine etkisi de fazla olmaktadır. Özellikle de Ülkemizde gerçekleşen ve/veya
beklenen üretim seviyesi, iç ve dış piyasalarda fiyat oluşumunda en önemli etkeni teşkil etmektedir.
İlk kez Doğu Karadeniz Bölgesinde
başlanan kültür fındık yetiştiriciliği; en
önemli tarımsal ihracat kalemi olması
nedeniyle devletin fındığı desteklemesi, diğer tarım ürünlerine göre tarımının
nispeten kolay olması ve daha az emek
istemesi, fındık tarımının şehirlerde başka işlerle iştigale imkân vermesi, iklim ve
ekolojik şartlar ile diğer bölgelere olan
göçler fındık tarımını önce Orta ve Batı
Karadeniz Bölgesine, bilahare ise diğer
bölgelere yayılmasını sağlamıştır.
Türkiye’de 38 ilde fındık yetiştiriciliği
yapılmasına rağmen, ticarete konu olan
yetiştiriciliğin tamamına yakını 14 ilde
Türkiye’nin 1970’li yıllarda
260 bin ton civarında olan fındık üretimi; 2008 yılında dekara 125 kg. verim ile 801 bin ton, 2009 yılında dekara 78
kg. verim ile 500 bin ton, 2010 yılında dekara 93 kg. verim ile 600 bin ton, 2011 yılında
dekara 63 kg. verim ile 430 bin ton olarak
gerçekleşmiştir. 2012 yılı üretim beklentisi
ise meyve sayımına göre 707 bin ton olup
dekara verim tahmini 103 kg. civarındadır.
Dünya fındık ticaretinin % 80-85’ini tek
başına elinde bulunduran ülkemiz son 7
yıllık dönemde ortalama 579 bin ton üretim, 235 bin ton ihracat ve 1,54 milyar dolar
ihracat geliri elde etmiştir.
1990–2000 dönemlerindeki ortalama
yıllık rakamlar ise; 469 bin ton üretim, 197
bin ton ihracat ve 670 milyon dolar ihracat
geliri seviyesindedir.
TMO’nun fındık görevi
2006/10865 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı ile TMO’ya fındık alım görevi verilmiş olup bu görev kapsamında 2006,
2007 ve 2008 dönemlerinde toplam 694
bin ton alım yapılarak karşılığında 2,83
milyar TL ödenmiştir.
2009/15202 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı ile Fındık Stratejisi uygulamaya
Ziraat Odaları
Kanunda yazılı esaslar
uyarınca meslek hizmetleri
görmek, çiftçilerin müşterek
ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak,
çiftçilik
mesleğinin
genel
menfaatlere uygun olarak
gelişmesini sağlamak, meslek
mensuplarının birbirleri ve halk
ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü
ve güveni hâkim kılmak, meslek
disiplin ve ahlâkını kollayıp
gözetmek ve çiftçilikle iştigal
edenlerin mesleki hak ve menfaatlerini korumak amacıyla
kurulan tüzel kişiliğe sahip
kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarıdır.
Ziraat
Odaları,
fındık
bölgesinde il ve ilçe bazında
yaygın bir örgüt ağına sahiptir.
Yüksek üretim ve arz fazlası
ürün durumunda ise piyasalarda kısmen de olsa panik
havası hakim olduğundan etkinlikleri kısıtlı kalmaktadır.
Üretici Birlikleri
Üretimi
talebe
göre
plânlamak, ürün kalitesini
iyileştirmek, kendi mülkiyetine almamak kaydıyla pazara
geçerli norm ve standartlara
uygun ürün sevk etmek ve
ürünlerin ulusal ve uluslararası
ölçekte pazarlama gücünü
artırıcı tedbirler almak üzere
tarım üreticilerinin ürün veya
ürün grubu bazında bir araya
gelerek oluşturdukları tüzel
kişiliği haiz birlikleridir.
Tarım Satış Kooperatiflerinin amacı ise; ortaklarının
mesleki faaliyetleri ile ilgili
ihtiyaçlarını karşılıklı yardım,
dayanışma ve kefalet suretiyle karşılamak, ortakların ve
gerektiğinde diğer üreticilerinin ürünlerini daha iyi şartlarla
değerlendirmek ve ekonomik
menfaatlerini korumaktır.
Tarım Satış Kooperatifleri ve
Birlikler, özerk ve mali yönden
bağımsız üretici birlikleridir.
Ancak faaliyetlerinde iktisadi
kuralları gözetmediklerinden
mali yönden sorun yaşamakta
ve bu nedenle de “ortakların ve
gerektiğinde diğer üreticilerinin ürünlerini daha iyi şartlarla
değerlendirme”
konusunda
yetersiz kalmaktadırlar.
konularak TMO’nun fındık alım görevi
sonlandırılmıştır.
TMO, alımla olduğu gibi stoklarının
yönetilmesiyle de piyasaları düzenlemeye devam etmiştir. Bu kapsamda stoklarındaki arz fazlası 338 bin ton ürününü
piyasası dışında yağ imalatında değerlendirmiştir.
TMO aynı zamanda iktisadi bir devlet
teşekkülü olması nedeniyle stoklarındaki
ürünleri en iyi şekilde değerlendirerek kamuya olan maliyeti asgari seviyede tutacak gayreti de sarf etmiştir. Bu kapsamda ise 228 bin ton kabuklu fındığı satış
suretiyle değerlendirmiştir.
Kabuklu fındık satışları, hasat dönemleri öncesinde sonlandırılarak piyasa ihtiyacının üreticilerden karşılanması sağlanmıştır. Yine üretici ürünlerinin piyasaya
çıkışına imkân sağlayacak şekilde TMO
satışları planlanmış, hasat öncesinde
durdurulan satışlara en erken Ocak ayında başlanılmıştır.
Yine TMO, arz fazlası sorununa katkı sağlamak bakımından fındık ve fındık
ürünlerini tanıtıcı ve tüketimini artırıcı faaliyetlerde de bulunmuştur. Tanıtım ve tüketimin artırılması amacıyla kendi markası
ile imal ettirdiği kavrulmuş fındık, fındık ezmesi, rafine fındık yağı ve kıyılmış fındıkları
(Kıyılmış fındıklar, başta Ankara ve İstanbul olmak üzere Halk Ekmek Fabrikalarında fındıklı ekmek üretiminde kullanılmıştır)
makul fiyatlar ile tüketicinin beğenisine
sunmuştur.
İhracatçı Birlikleri
İ h r a c a t ç ı l a r ı
teşkilatlandırmak
suretiyle
ihracatı artırmak, ihracatçıların
mesleki
faaliyetlerini
ve
ilişkilerini tanzim etmek, ilgili
Müsteşarlığın vereceği görevleri ifa etmekle görevlidir.
Dünya fındık üretimi ve
ihracatının çok önemli bir
kısmını Türkiye’nin sağlaması
nedeniyle iç piyasada uygulanan
politikaların
dünya
piyasaları ve fiyatları üzerindeki
etkisi de fazla olmaktadır.
İhracatçı birlikleri, “İhracatı
artırmak” konusunda faaliyetlerini yoğunlaştırmaları ve
düşük fiyat durumunda hedeflerine daha kolay ulaşmaları
nedeniyle fiyat oluşumu konusunda üretici ve birlikleri ile ayrı
düşmektedir.
Halen TMO’ya ait işyerleri ve satış noktalarında rafine fındık yağı satışlarına devam edilmektedir.
2006 yılı öncesi dönemde ana konusu
hububat olan TMO, kendisine verilen fındık görevini de başarılı bir şekilde yerine
getirerek hububatta olduğu gibi üreticilerimizin ve sektörün takdirlerini kazanmıştır.
TMO, alımla oluşan stoklarını % 89
oranında değerlendirmiş olup bakiye
stoklarını ise yalnızca yağlık imalatlara
tefrik etmiştir.
Fıntıkta piyasa oluşumu ve
etkili faktörler
Ticaret Borsaları: Kotasyona dahil
maddelerin alım satımı ve borsada oluşan fiyatlarının tespit, tescil ve ilânı işleriyle meşgul olmak üzere kurulan kamu
tüzel kişiliğine sahip kurumlardır.
Fındık bölgesinde 14 adet borsa mevcuttur. Borsaların ana görevleri; “Borsaya
dahil maddelerin, borsada alım satımını
tanzim ve tescil etmek, borsaya dahil
maddelerin borsada oluşan her günkü
fiyatlarını usulü dairesinde tespit ve ilan
etmek” olmasına karşın fındık bölgesindeki borsalarda maalesef salon satışı
mevcut değildir.
Bu nedenle borsaların, fındık fiyatı
oluşumunda rekabetçi bir katkısı söz konusu olmamaktadır. Bu durum fındık konusunda bölgenin en önemli sorununu
teşkil etmektedir.
Hamburg Borsası
Kamuoyunda
Hamburg
Fındık Borsası olarak bilinmesine rağmen, Hamburg da fiziki
anlamda bir Fındık Borsası söz
konusu değildir.
Zaman zaman fiyat oluşumu
konusunda böyle bir borsadan
bahsedilmesi; üretimde ve
ticarette ülkemizin tekel konumuna rağmen yukarıda bahse
konu yapısal eksiklikler nedeniyle piyasalarda yaşanan
sorunların
dile
getirilmesi
amacından kaynaklanmaktadır.
Fındık fiyatları Türkiye’de
belirlenmekte olup en büyük
üretici olan Türkiye’nin ihracat
fiyatı aynı zamanda dünyanın
“Piyasa Fiyatı” olmaktadır. Fiyat oluşumunda en etkili husus, iklimsel faktörlere bağlı
olarak dönemsellik gösteren
üretimdeki arz açığı ve fazlası
sorunudur.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
16
FINDIKDA ALAN BAZLI GELİR
VE ALTERNATİF ÜRÜN DESTEĞİ
Dursun Oğuz Gürsoy
Karadeniz İhracatcı Birlikleri
Karadeniz Fındık ve Mamulleri
İhracatçılar Birliği
Yönetim Kurulu Başkanı
15 Temmuz 2009 tarih ve 27289 sayılı
Resmi Gazete’de yayınlanan 2009/15201
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe
konulan “Fındık Üreticilerine Alan Bazlı
Gelir Desteği ve Alternatif Ürüne Geçen
Üreticilere Telafi Edici Ödeme Yapılmasına Dair Karar” ülkemizin fındıktaki en
önemli sorununu teşkil eden arz fazlasının çözümüne yönelik olarak atılmış en
önemli kararlardan birisidir.
Söz konusu kararın uygulandığı son
üç yıllık dönemde herhangi bir müdahale
olmaksızın rekolte miktarına bağlı olarak
arz-talep kuralları çerçevesinde serbest
piyasada oluşan fiyatlar, piyasalarda
güven ortamının tesisine olumlu katkılar sağlamış ve 2010/2011 sezonunda
281.331 ton/kabuklu fındık ihraç eden fındık ve mamulleri sektörü tüm zamanların
ihracat rekorunu kırmış bulunmaktadır.
Bu başarının elde edilmesinde; serbest
piyasa koşullarının kesintisiz uygulanacağı, devletin müdahale alımı yapmayacağı,
gerekirse alan bazlı gelir desteği modeli
ile üreticinin mağdur olmasını engelleyeceği hususlarının, ilgili kesimlerin hafızalarında (ulusal-uluslararası) tereddüte
mahal bırakmayacak şekilde tesis edilmiş
olmasının etkisi şüphesiz ki çok büyüktür.
uygulanmaya başladığı tarihten bu yana
üretim fazlası oluşturmayacak seviyelerde
rekolteler gerçekleşmiş olması nedeniyle
olumlu ve olumsuz etkileri tam olarak test
edilemeyen bir uygulama olmuştur.
linçli bir şekilde hayata geçirildiği ve sürekliliğinden şüphe duyulmaması gerektiğinin ilgili her kesim tarafından tereddüde
mahal kalmayacak tarzda zihinlerde yer
edinmesidir.
Bu
bağlamda,
uygulanmakta
olan politikanın olumlu - olumsuz
sonuçlarının her yönüyle görülmesi ve
bu geçiş döneminin bilhassa üreticilerin
mağduriyetine neden olmamasını temin
etmek adına, yüksek rekolte nedeniyle
fiyatta meydana gelmesi kaçınılmaz olan
fiyat düşüşü ile karşılaşacak üreticilerin
daha sağlıklı düşünüp daha sağlıklı karar
almalarına imkan sağlamak üzere, hem
alan bazlı gelir desteği hem de alternatif
ürün desteğinin 3 yıl süre ile uzatılması
ve yeni stratejinin, lisanslı depoculuk
sisteminin hayata geçirilmesi, verim ve
kaliteyi artıran, maliyetleri azaltan iyi tarım
uygulamalarının teşvik edilmesi, köyden
kente göçü önleyici tedbirlerin alınmasını
sağlayacak bir takım parametrelerle
desteklenmesi suretiyle revize edilmesi
gerektiği düşünülmekte ve gerek Fındık
İhracatçı Birlikleri gerekse Fındık Tanıtım
Grubu olarak bu görüşlerimiz her
platformda dile getirilmektedir.
Böylece, ülkemizin uygun fiyatları ile
rekabet edemeyecek rakip ülkelerdeki
çiftçiler fındık üretiminden uzaklaşacak,
bu sağlanana kadar yaşanacak geçiş
döneminde gerçekleşecek düşük fiyatların üreticilerimizin mağduriyetine neden
olmaması için alan bazlı gelir desteği
verilmeye devam edilecek ve sabırla izlenecek bu politika sonucunda oluşacak
arz talep dengesinin meydana getireceği
sürdürülebilir fiyatlarla, üreticilerimizi tat-
min edecek gelir elde etmeleri sağlanacaktır diye düşünüyoruz.
Öte yandan fındıkta yaşanan sorunların en önemli ilacı olduğu tartışma götürmeyen tüketimde artış sağlanmasını teminen, ihracatçılar olarak kurduğumuz ve
finansmanını üstlendiğimiz Fındık Tanıtım
Grubu marifetiyle dünyanın hemen her
bölgesinde yaptığımız çalışmalarla fındık
tüketiminin artırılmasına katkıda bulunacağımızı bu vesileyle bir kez daha ifade
etmekten büyük memnuniyet duyduğumu Fındık Tanıtım Grubu Başkanı olarak
dile getirmek ve bu oluşuma destek veren tüm ihracatçı arkadaşlarıma bir kere
daha teşekkür etmek istiyorum.
Zira, yeni fındık stratejisinin başarıya
ulaşmasının en önemli şartlarından birisi,
uygulamanın devlet politikası olarak bi-
Ramazan Öztürk
Düzce Ziraat Odası Başkanı
Hal böyle olmakla birlikte, Alan Bazlı Gelir Desteği Sistemi, yeni stratejinin
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
FINDIĞIMIZI UCUZA
ALMAYA ÇALIŞANLARA
Bu yıl 2011 mahsulü fındık ihracatının 200
bin tonlarda kalacağı tüm fındık ihracatçıları
tarafından dillendirildi. Fakat geldiğimiz noktada
geçen hafta itibarıyla Türkiye’nin 2011 mahsulü
fındık ihracatı rakamları 225 bin tonu aşacağı
gözükmekte. Geçen hafta giden fındık miktarı
haftalık bazda 4.573 ton. Oysa aynı hafta
itibarıyla 2011 yılında 4.001 ton 2010 yılında
ise 2.687 ton olarak gerçekleşmiş. Kısaca
son üç yılın Temmuz ayında yapılan fındık
ihracatı rakamlarına baktığımızda rekor bir
artış söz konusu. Bir taraftan hız kesmeden, sürekli artış gösteren bir fındık ihracatı
varken diğer taraftan fındık fiyatları son üç
yılın en dip noktasına gelmiş durumda. Bu
durumu anlamakta zorluk çekiyoruz.
Tüm dünya fındık tüketimi artarken fiyatların
düşmesine anlam veremiyoruz. 2012 fındık sezonunun açılmasına iki ay gibi kısa bir süre kaldı. Bu
DEMELİYİZ
düşük fiyatlar karşısında üreticilerimizin temkinli olması
gerekmektedir. Fındık piyasalarını malın sahibi biz
çiftçiler belirlemeliyiz. "Fındık satılmıyor, Avrupa
fındık almıyor, çikolatacılar bademe döndü..." gibi
son bir asırdır dinlediğimiz masallara artık inanmaktan vazgeçip kendi hesabımızı kitabımızı
yapmalıyız.
Kısaca fındığımızı pazara kontrollü getirip
pazar ve piyasa kontrolünü biz çiftçiler elimizde tutmalıyız. 2012 mahsul döneminde 1
kg fındığın maliyetiniin 4.50 TL nin üzerinde
olduğu bir yerde fındığımıza 4TL fiyat biçenlere ya da bu bedelden fındığı ucuza almaya
kalkışanlara dur demeliyiz.
Gün birlik, beraberlik ve mahsulümüze sahip
çıkma günüdür. 2012 yılı fındık hasat döneminin
tüm üretici çiftçilerimize bol kazançlar getirmesini
diliyorum.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
17
İHRACATIN YÜZ AKI
R
İ
L
E
G
İ
L
L
İ
M
I
R
A
L
M
RAKA
Tarım, avcılık ve ormancılıkta 13
milyar 91 milyon 928 bin liralık,
balıkçılıkta 928 milyon 749 bin liralık
yurtiçi hasıla elde edildi
TARIM
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım sektörünün Haziran ayında da ihracatın yüz akı
olduğunu, ihracat artışında yüzde 12,12
ile yine birinciliği aldığını, bu rakamın madencilikte yüzde 11,69, sanayide yüzde
2,08 düzeyinde kaldığını bildirdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, genel
ihracatta Haziran ayında yüzde 3,59 artış
olmasına karşın tarım sektörünün ulaştığı
ihracat artış rakamının çok önemli olduğunu kaydetti. Haziran ayında 11 milyar
840 milyon 649 bin dolar olan ihracatın 1
milyar 530 milyon 469 bin dolarının tarım
sektöründen sağlandığını bildiren Bayraktar, tarımın ihracattaki payının 0,81
puan artışla yüzde 12,93’e ulaştığını, bu
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar, tarım, avcılık ve ormancılık ile balıkçılığın, ilk 3
ayda yüzde 4,56 ile imalat sanayinden, ticaretten, inşaattan, madencilikten fazla büyüyerek ülke ekonomisine
büyük katkı sağladığını bildirdi.
Tarım sektörünün
ihracattaki payı son
12 ayda 18 milyar
891 milyon 639
bin dolar ile yüzde
13,28'e ulaştı
119,77’yi buldu. Yaş meyve sebzede ihracat artışı yüzde 33,5, ağaç mamulleri ve
orman ürünlerinde yüzde 18,98, fındık ve
mamullerinde yüzde 13,67, meyve sebze mamullerinde yüzde 10,56, zeytin ve
zeytinyağında yüzde 9,51, su ürünleri ve
hayvansal mamullerde yüzde 4,91 oldu.
Süs bitkilerinde yüzde 25,96, kuru meyve mamullerinde yüzde 2,51, hububat,
bakliyat, yağlı tohumlar ve mamullerinde
yüzde 1,67 ihracat düşüşü var.”
İlk 6 aylık ihracatın 9 milyar 303 milyon 644 bin dolara, son 12 aylık ihracat
rakamının ise 18 milyar 891 milyon 639
bin dolara yükseldiğini bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: “Bu rakam geçen
yılın ilk 6 ayında 8 milyar 284 milyon 271
Bayraktar, yaptığı açıklamada, ilk üç ayda (OcakŞubat-Mart 2012) tarım, avcılık ve ormancılıkta yüzde
4,5, balıkçılıkta yüzde 4,8 büyüme olurken, imalat sanayinde yüzde 2,7, toptan ve perakende ticarette yüzde
0,9, inşaatta yüzde 2,8 büyüme, madencilik ve taşocakçılığında yüzde 0,6 gerileme meydana geldiği belirtti.
Başkan Bayraktar, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Gayri
Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) 1. dönem 2012 verilerine göre,
yurtiçi hasılada yüzde 3,2 büyümeye karşın, tarımdaki
büyümenin yüzde 4,5’i aşmasının, tarımın ekonomiye
olumlu desteğinin devam ettiğini gösterdiğini vurguladı.
İlk 3 ayda tarım ve balıkçılıkta
14 milyar liralık hasıla
İlk üç ayda yurtiçi hasılanın cari fiyatlarla 329 milyar 20
milyon lira olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Sabit fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasıla yüzde 3,2 büyüdü.
Takvim etkisinden arındırılmış sabit fiyatlarla GSYH, 2012
yılı birinci üç aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 2,3’lük artış gösterirken, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH değeri bir önceki döneme göre yüzde 0,2 arttı. Bu dönemde tarım, avcılık ve
ormancılık yüzde 4,5, balıkçılık yüzde 4,8 büyüdü. Tarım,
avcılık ve ormancılıkta 13 milyar 91 milyon 928 bin liralık,
balıkçılıkta 928 milyon 749 bin liralık yurtiçi hasıla elde
edildi. Tarım, avcılık ve ormancılık ile balıkçılığa bir bütün
olarak bakıldığında büyüme hızı yüzde 4,56’yı buldu.
Tek gerileme madencilik ve taşocakçılığında
İlk üç ayda imalat sanayi yüzde 2,7, elektrik, gaz,
buhar ve sıcak su üretimi ve dağıtımı yüzde 8,4, inşaat
yüzde 2,8, toptan ve perakende ticaret yüzde 0,9, oteller
ve lokantalar yüzde 2, mali aracı kuruluşların faaliyetleri
yüzde 4,8, konut sahipliği yüzde 1,8, gayrimenkul kiralama ve iş faaliyetleri yüzde 7, kamu yönetimi ve savunma, zorunlu sosyal güvenlik yüzde 3,3, eğitim yüzde 4,5,
sağlık işleri ve sosyal hizmetler yüzde 4,4, diğer sosyal,
toplumsal ve kişisel hizmet faaliyetleri yüzde 0,8, eviçi
personel çalıştıran hane halkları yüzde 6,1, dolaylı ölçülen mali aracılık hizmetleri yüzde 4,8, vergi-sübvansiyon
yüzde 2,6 büyüdü. Tek gerileme yüzde 0,6 ile madencilik
ve taşocakçılığı sektöründe oldu.”
Bayraktar, GSYH’deki yüzde 3,2 büyümeye karşın,
tarımdaki büyümenin yüzde 4,5’i aşmasının, tarımın ekonomiye olumlu desteğinin devam ettiğini gösterdiğini bildirerek, “Sanayiden, kış aylarında yaklaşık 750 bin, yaz
aylarında 2 milyonun üzerinde, 5,4 ile 6,7 milyon arasında
istihdam sağlayan tarım, dünyanın ekonomik kriz yaşadığı bir ortamda ülkemize hem üretimde, hem de ihracatta,
hem de istihdamda yeri doldurulamayacak katkı vermektedir” dedi.
►Tarım sektörü yüzde 12,12 artış oranıyla Haziran ayında da
ilk sırayı aldı
payın Ocak-Haziran döneminde yüzde
12,75, son 12 ayda yüzde 13,28 olduğunu belirtti.
Haziran ayında 1 milyar 68 milyon 49
bin dolarlık bitkisel ürün, 132 milyon 284
bin dolarlık su ürünleri ve hayvansal mamul, 330 milyon 136 bin dolarlık ağaç
mamulleri ve orman ürünü ihracatı yapıldığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“2011 yılı Haziran ayında tarım sektörü
1 milyar 365 milyon 37 bin dolarlık ihracat
yapmıştı. Bu yıl Haziran ayında ihracat
165 milyon 432 bin dolar daha fazla gerçekleşti. Toplam ihracatta 410 milyon 459
bin dolarlık artış oldu. Haziran ayındaki
toplam ihracat artışının yüzde 40,3’ü tek
başına tarımdan sağlandı.
Haziran ayında 467 milyon 328 bin
dolarlık hububat, bakliyat, yağlı tohumlar
ve mamulleri, 184 milyon 336 bin dolarlık
yaş meyve ve sebze, 96 milyon 843 bin
dolarlık meyve ve sebze mamulleri, 87
milyon 453 bin dolarlık kuru meyve ve
mamulleri, 131 milyon 115 bin dolarlık fındık ve mamulleri, 15 milyon 604 bin dolarlık zeytin ve zeytinyağı, 82 milyon 720 bin
dolarlık tütün ve mamulleri, 2 milyon 651
bin dolarlık süs bitkileri ihracatı oldu. İhracat artışı tütün ve mamullerinde yüzde
bin dolardı. Tarım sektörü ihracatı, 6 aylık dönemde 1 miyar 19 milyon 373 bin
dolar arttı. Bu dönemde ihracat artışı yüzde 12,30, tarımın ihracattaki payı yüzde
12,75 oldu.
Son 12 aylık döneme bakıldığında ise
2011 Haziran ayı itibarıyla 16 milyar 453
milyon 537 bin dolar olan rakam, bu yılın
Haziran ayı itibarıyla 18 milyar 891 milyon
639 bin dolara yükseldi. 12 aylık rakamlar
itibarıyla artış 2 milyar 438 milyon 102 bin
dolar, oransal artış yüzde 14,82, sektörün
toplam ihracat içindeki payı ise yüzde
13,28 oldu.
Son 6 aylık dönemde tarım ihracatındaki artış yüzde 12,3, madencilikteki artış
yüzde 5,3, sanayideki artış yüzde 4,64
oldu. Son 12 aylık rakamlarda tarım yüzde
14,82 ihracat artışı sağlarken, sanayi yüzde 9,43, madencilik yüzde 5,6’da kaldı.”
Tarımın, hem Haziran, hem Ocak-Haziran, hem de yıllık bazda ihracat artışında sanayi ve madenciliği kat be kat geçtiğini bildiren Bayraktar, “Haziran ayında
tarım sektörünün, ihracat artışında sanayinin 6 katından fazla bir rakama ulaştı.
Türk çiftçisi, üretmeye, ihracata, istihdam
sağlamaya devam ediyor” dedi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
18
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
ÇİFTÇİNİN ADI BAŞKA OLAYLARA DAHİL EDİLMESİN
desteğinin devam ettiğini gösteriyor. Tarım, avcılık, ormancılık ve balıkçılığın milli
gelirdeki payı ise 2011 yılında yüzde 8,12
oldu.
2011 yılında bir önceki yıla göre üretim
tahıl ürünlerinde yüzde 7,4, sebzelerde
yüzde 6 ve meyvelerde yüzde 3,5 oranında artış gösterdi. 2011 yılında üretim
miktarları yaklaşık olarak tahıl ürünlerinde
35,2 milyon ton, sebzelerde 27,5 milyon
ton ve meyvelerde 17,2 milyon ton olarak
gerçekleşti.”
Tarım ihracat artışında ilk sırada
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, son günlerde medyadaki tartışmalarda “çiftçi”, “tarla”, “hasat” gibi atıflarda
bulunulduğunu bildirerek, “Dünya küresel
bir gıda krizine giderken Türk çiftçisi hem
ülkenin gıda güvencesini sağlıyor, hem
istihdam yaratıyor, hem üretimde, hem ihracatta rekor kırıyor hem de en az herkes
kadar vergisini veriyor. Çiftçinin adı başka
olaylara dahil edilmesin” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarımın
üretim açısından riskli bir sektör olmasına
rağmen bu ülkenin çiftçilerinin, her türlü
olumsuz hava koşullarına, sermaye eksikliğine, teknolojik yetersizliğe rağmen,
az bir kazanca kanaat etmek suretiyle
üreterek, öncelikle Türk insanının sağlıklı
bireyler olarak topluma kazandırılmasına
hizmet ettiğini vurguladı. Tarımın bunlarla da kalmayıp, Türkiye'nin istihdamının
dörtte birini sağladığını bildiren Bayraktar,
şunları kaydetti:
"Devletine bağlı olan çiftçimiz sessiz
ama vakarlı bir şekilde vergi yükümlülüğünü yerine getirmiştir. Küçük işletme
sahibi çiftçi, ürününü satarken yüzde 1 ila
yüzde 4 arasında değişen oranlarda stopaj vergisi (gelir vergisi) vermektedir. Belirli bir büyüklüğün üzerindeki işletmeye
sahip çiftçi ise artan oranlı, gerçek usulde
gelir vergisine (yüzde 15, yüzde 20, yüzde 27 ve yüzde 35) tabidir. Hatta karşılıksız olduğu belirtilen tarımsal desteklerden
de yüzde 4 stopaj kesintisi yapılmaktadır.
Yani daha destek eline geçmeden yüzde
4 vergi vermektedir.
Sektör, tarımsal üretimde temel girdi
olarak kullandığı elektrik, gübre, mazot,
ilaç ile makine ekipmanın vergisini, tüketici seviyesinde ödüyor. Ayrıca motorine
yüzde 30 özel tüketim vergisi (ÖTV), yüzde 18 katma değer vergisi (KDV) veriyor.
Ülkemizde tüketilen motorinin dörtte birini
(3,5 milyar litre) kullanıyor ve sadece bu
üründe, bütçeden bir yılda aldığı toplam
desteğe yakın, 6,5 milyar lira vergi ödüyor. Gübre ve elektrikte de yüzde 18 vergi
veriyor. Hiçbir tarımsal girdide çiftçi için
özel oran uygulanmıyor.”
Çiftçi zarar etse bile vergisini ödüyor
Çiftçinin aldığı destekten çok daha
fazlasını bu ülkeye verdiğini, vergisini
vermeyen bir sosyal kesim olmadıklarını,
tam tersi hem üreten, hem toplumu besleyen, vergisini veren, istihdam sağlayan,
ihracat yapan bir kesim olduklarını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Gelirinden fazla vergi veren çiftçi var.
Zarar etse bile çiftçi vergisini ödüyor. Zaten malını satarken vergisi peşin kesildiği
için karına zararına bakılmıyor. Sosyal Gü-
venlik Kurumu, yüzbinlerce, milyonlarca
lira para kazanan futbolcuların, antrenörlerin sigortasının asgari ücretten gösterildiğini, bu tutarların tavan seviyeye çıkarılmasıyla kurumun 38 milyon lira ek gelir
kazandığını açıkladı. Basketbolculara da
aynı uygulamanın yapılacağını söyledi.
Asgari ücretten daha az vergi veren ama
milyonlarca lira para kazandığını bildiğimiz serbest meslek mensuplarını gazetelerden okuyoruz.”
Stratejik sektör... Tarım
Bayraktar, tarımda önümüzdeki 10
yıl içinde fiyatların yüzde 10-30 oranında
daha yüksek seyredeceğini, yağlı tohumların fiyatlarının buğday ve diğer hububat
fiyatlarından daha fazla artacağının tahmin edildiğini belirtti.
“Tarımsal üretimde, geçtiğimiz 20 yılda yüzde 2 olan yıllık ortalama büyüme
oranının önümüzdeki 10 yıl içinde yıllık
ortalama yüzde 1,7’ye gerileyeceği bekleniyor. Oysa 2050 yılına kadar nüfus artışı ve gelişen ekonomilerde tüketici taleplerindeki değişimle artan gıda talebinin
karşılanması için tarımsal üretimin yüzde
60 oranında artması gerekiyor” diyen
Bayraktar, 2021 yılına kadar biyoetanol ve
biyodizel üretiminin ikiye katlanacağının;
biyoyakıt üretimi için dünya yağlı tohumlar üretiminin yüzde 14’ünün, bitkisel yağ
üretiminin yüzde 16’sının ve şekerkamışı
üretiminin yüzde 34’ünün kullanılacağının
tahmin edildiğini bildirdi.
Tarımsal Üretim
Bayraktar, Türk tarımının, 2011’de balıkçılıkla beraber, 105,1 milyar liralık, dolar
bazında ise 62,7 milyar dolarlık gayri safi
yurtiçi hasılaya (GSYH) ulaştığını kaydetti. 2011 yılında gerçekleşen yüzde 5,25’lik
büyümeyle tarım, avcılık, ormancılık ve
balıkçılığın, 2007’deki yüzde 6,74’lük gerilemesinden sonra üst üste 4 yıldır büyüdüğünü bildirdi.
Tarım, avcılık ve ormancılık ile balıkçılığın, 2012’nin ilk 3 ayında ise yüzde 4,56
ile imalat sanayinden, ticaretten, inşaat
ve madencilik sektörlerinden daha fazla
büyüyerek ülke ekonomisine büyük katkı sağladığını belirten Bayraktar, şunları
kaydetti:
“İlk üç ayda (Ocak-Şubat-Mart 2012)
tarım, avcılık ve ormancılıkta yüzde 4,5,
balıkçılıkta yüzde 4,8 büyüme olurken,
imalat sanayinde yüzde 2,7, toptan ve
perakende ticarette yüzde 0,9, inşaatta
yüzde 2,8 büyüme, madencilik ve taşocakçılığında yüzde 0,6 gerileme meydana geldi. Yurtiçi hasılada yüzde 3,2 büyümeye karşın, tarımdaki büyümenin yüzde
4,5’i aşması, tarımın ekonomiye olumlu
Tarım sektörünün, en son Haziran
ayında da ihracatın yüz akı olduğunu, genel ihracatta Haziran ayında yüzde 3,59
artış olmasına karşın, tarımın ihracat artışında yüzde 12,12 ile yine birinciliği aldığı bilgisini veren Bayraktar, şöyle devam
etti: “Bu rakam madencilikte yüzde 11,69,
sanayide yüzde 2,08 düzeyinde kaldı. İlk
6 aylık ihracat tarımda 9 milyar 303 milyon
644 bin dolara, son 12 aylık ihracat 18
milyar 891 milyon 639 bin dolara yükseldi.
Son 12 ayda tarım yüzde 14,82 ihracat
artışı sağlarken, sanayi yüzde 9,43, madencilik yüzde 5,6’da kaldı.
Tarım, hem Haziran, hem Ocak-Haziran, hem de yıllık bazda ihracat artışında
sanayi ve madenciliği kat be kat geçti.
Haziran ayında ihracat artışında sanayinin 6 katından fazla bir rakama ulaştı.
Veriler, 2011 yılında 17,9 milyar dolar olan
gıda ve tarım ihracatının 2012 yılında 20
milyar doları geçeceğini gösteriyor.”
Tarımın istihdama katkısı
Bayraktar, Türk tarımının, sanayi sektöründen, kış aylarında yaklaşık 732 bin,
yaz aylarında 2 milyon 22 bin üzerinde
istihdam sağladığını, genelde de aylar itibarıyla 5 milyon 416 bin ile 6 milyon 705
arasında değişen sayıda kişiye istihdam
sağladığını bildirdi. Son verilere göre
Nisan ayında 6 milyon 11 bin kişiyi istihdam ettiğini vurgulayan Bayraktar, Nisan
ayında, istihdamın yarıya yakınını yaratan
hizmetler sektöründe 113 bin, inşaat sektöründe 231 bin, sanayide sadece 72 bin
kişilik bir istihdam artışı olmasına karşın
tarımdaki istihdam artışının 398 bin kişiyi
bulduğunu belirtti. Son 1 yıllık dönemde
mevsimsel oynamalar nedeniyle tarımın
istihdamdaki payının aylar itibarıyla yüzde
23,1 ile yüzde 26,9 arasında değiştiğini
anlatan Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Tarımda 2012 Nisan ayı rakamlarına göre
hala 6 milyondan fazla istihdam yaratılması, tarımın bu ülkeye yaptığı en iyi hizmettir. Tarım, son 1 yıllık dönemde, her ay
sanayiden çok daha fazla istihdam sağlamıştır. Geçen yıl tarım, sanayiden Nisan
ayında 1 milyon 202 bin, Mayıs ayında 1
milyon 496 bin, Haziran ayında 1 milyon
903 bin, Temmuz ayında 1 milyon 995
bin, Ağustos ayında 2 milyon 22 bin, Eylül ayında 1 milyon 768 bin, Ekim ayında
1 milyon 635 bin, Kasım ayında 1 milyon
289 bin daha fazla istihdam yarattı. Kış
aylarında bile tarım, sanayiden yüz binlerce kişi daha fazla istihdam sağladı. 2011
Aralık ayında 899 bin, 2012 Ocak ayında
732 bin, Şubat ayında 743 bin, Mart ayında ise 893 bin daha fazla istihdam yarattı.
En son Nisan ayında da sanayiden 1 milyon 219 bin kişi daha fazla istihdam sağladı. Özellikle yaz aylarında 1,3 milyon ek
istihdamla sorunu büyük ölçüde çözdüğünü de belirtti.
Gıda güvencesi
Dünyayı yeni bir gıda krizinin beklediğini, başta ABD olmak üzere, Avrupa ve
Asya’da yaşanan kuraklığın, uluslararası
piyasada mısır, buğday ve soyada fiyat
artışlarına neden olduğunu, bu durumun
gelişmekte olan ülkelerde gıdaya ulaşımı
zorlaştıracağını, sosyal patlamalara neden olacağını vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Türk çiftçisi bu ülkeye gıda güvencesi sağlıyor. Birçok ülkede gıdada kriz
beklenirken, Türkiye’de bir tehlike görünmemesinin nedeni çiftçinin her şeye rağmen üretimi devam ettirmesidir. Çiftçinin
üretim için çabalaması sonucu Türkiye,
birçok gıda ürününde kendine yeter bir
ülke konumundadır. Türkiye, mısır, yağlı
tohumlar, muz, kırmızı et gibi sınırlı sayıda
ürün dışında kendine yeter üretimi yapıyor, halkın gıda güvencesini sağlıyor.”
Bayraktar, çiftçinin bütün bunları yaparken, doğal afetlerle de uğraştığını kaydetti.
2011–2012 üretim dönemi başlangıcından
itibaren gerçekleşen aşırı yağışlar, mevsim
normallerinin altında gerçekleşen hava sıcaklıkları, don, dolu, fırtına ve benzeri risklerin tarım ürünlerine önemli zararlar verdiğini bildiren Bayraktar, “Tabii afetlerde ağır
bilanço yaşandı. 41 ilde 139 bin çiftçiye ait
8 milyon 172 bin dekar alan tabii afetlerden zarar gördü” dedi.
Bayraktar, dünyada büyük bir krizin
yaşandığı bir ortamda evlerde, klimalı
bürolarda yüksek hava sıcaklıklarından
şikayet edilirken güneşin altında tarlada
çalışan çiftçi konusunda herkesin durup
düşünmesi, bir “destur” demesi, aklını
başına alması gerektiğini bildirdi.
Bayraktar, Atatürk’ün, çiftçinin toplum
için vazgeçilmez olduğunu, o üretemezse
Türkiye’nin aç kalacağını bildiği için ‘köylü
milletin efendisidir’ dediğini açıklamasına
ekledi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 43 | TEMMUZ 2012
19
ENFLASYON RAKAMLARI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımın enflasyona fren yaptığını bildirerek, “Haziran
ayında üretici fiyatlarında tarımda yüzde
6,12, tüketici fiyatlarında gıda ve alkolsüz
içeceklerde yüzde 3,42’lik düşüş, enflasyon rakamının gerilemesinde baş aktör
olmuştur” dedi.
Şemsi Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
rakamlarına göre, gıda ve alkolsüz içeceklerde Haziran ayında tüketici fiyatlarının, bir önceki aya göre, yüzde 3,42
azaldığını bildirdi. Genel TÜFE’de yüzde
0,90 gerileme görüldüğünü, Nisan, Mayıs aylarında olduğu gibi Haziran’da da
en fazla fiyat düşüşünün gıda ve alkolsüz
içeceklerde olduğu bilgisini veren Bayraktar, gıda ve alkolsüz içecekler dışında
ulaştırmada yüzde 1,39, giyim ve ayakkabıda yüzde 0,82 fiyat azalışı meydana
geldiğini belirtti.
Bayraktar, “Haziran ayında haberleşmede yüzde 1,92, eğitimde yüzde 1,67,
eğlence ve kültürde yüzde 0,90, çeşitli
mal ve hizmetler yüzde 0,88, lokanta ve
otellerde yüzde 0,49, ev eşyasında yüzde
0,49, konutta yüzde 0,14, sağlıkta yüzde
0,13 artış oldu. Alkollü içecekler ve tütünde fiyat değişimi görülmedi” dedi.
Şemsi Bayraktar, tüketici fiyatlarında 6
aylık enflasyona bakıldığında da sadece
gıda ve alkolsüz içecekler ana harcama
grubunda yüzde 3,13 düşüş olduğunu,
genel enflasyonda yüzde 1,95, giyim ve
ayakkabıda yüzde 8,90, konutta yüzde 6,
lokanta ve otellerde yüzde 4,66, ev eşyasında yüzde 4,42, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 4,32, eğitimde yüzde 3,57,
eğlence ve kültürde yüzde 2,62, sağlıkta
yüzde 1,83, haberleşmede yüzde 1,15,
ulaştırmada yüzde 1,01, alkollü içecekler
ve tütünde yüzde 0,20 fiyat artışı gerçekleştiğini bildirdi.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, üretici fiyatları endeksine (ÜFE) bakıldığında
da genel enflasyonun, Haziran ayında
bir önceki aya göre yüzde 1,49, üretici
fiyatlarının tarım, avcılıkta yüzde 6,61, ormancılık, tomrukçulukta yüzde 2,19 düştüğünü; balıkçılıkta yüzde 8,72 arttığını
belirterek, “Haziran’da tarımın genelinde
yüzde 6,12’lik fiyat düşüşü oldu. Son 1 yıllık döneme bakıldığında genel ÜFE’deki
yüzde 6,44’lük yükselişe karşın, tarımdaki
fiyatlar yüzde 4,39 arttı. Fiyat artışı tarım,
avcılıkta yüzde 3,22’de kaldı. 12 aylık
ortalamalara göre genel ÜFE’de yüzde
10,24’lük artışa rağmen, tarımın genelinde yüzde 3,83, tarım, avcılıkta yüzde
2,58 fiyat artışı oldu. Gıda ve tarım, aylık
ve yıllık bazda enflasyonu azaltıcı bir etki
ve enflasyona fren yaptı. Özellikle Haziran
ayında üretici fiyatlarında tarımda yüzde
6,12, tüketici fiyatlarında gıda ve alkolsüz
içeceklerde yüzde 3,42’lik düşüş, enflasyon rakamının gerilemesinde baş aktör
oldu” dedi.
Bayraktar, 12 aylık ortalamaya göre
genel ÜFE’deki yıllık artışın, tarım, avcılıktaki fiyat artışının 4
katına yaklaştığını,
genel ÜFE’de yüzde 10,24’lük artışa
rağmen,
tarımın
genelinde yüzde
3,83, tarım, avcılıkta yüzde 2,58 fiyat
artışı olduğunu bildirdi.
Haziran ayı
fiyat artışları
TZOB Genel Başkanı Bayraktar,
TZOB’un derlediği verilere göre, Haziran
ayında üretici fiyatlarına bakıldığında, 11
üründe fiyatların bir ay öncekine göre
değişmediğini, 10 üründe azalma, 13
üründe ise artış olduğunu kaydetti. Şemsi
Bayraktar, Haziran’da, market fiyatlarına
bakıldığında ise 5 üründe fiyat değişimi
olmazken, 14 üründe azalma, 19 üründe
fiyat artışı görüldüğünü vurguladı.
Haziran ayında üretici ve marketlerde fiyatı en fazla artan ürünün limon olduğunu belirten Bayraktar, market fiyatının, limonda yüzde 41,09, kuru soğanda
yüzde 30,74, kirazda yüzde 19,19, üretici
fiyatının, limonda yüzde 33,33, sivri biberde yüzde 30,43, kuru soğanda yüzde
16,67 arttığını ifade etti.
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, limonda üretici fiyatının Haziran ayında 94 kuruştan 1 lira 25 kuruşa, market
fiyatının 2 lira 83 kuruştan 4 liraya, sivri
biberde üretici fiyatının 35 kuruştan 45
kuruşa yükseldiğini, market fiyatının 1 lira
54 kuruştan 1 lira 65 kuruşa, kuru soğanda üretici fiyatının 30 kuruştan 35 kuruşa,
market fiyatının 66 kuruştan 87 kuruşa,
kirazda üretici fiyatının 2 lira 11 kuruştan
2 lira 33 kuruşa, market fiyatının 4 lira 82
kuruştan 5 lira 75 kuruşa çıktığını bildirdi.
Üretici fiyatlarında limon, sivri biber ve
kuru soğanı yüzde 13,64’lük artışla elma,
yüzde 10,43’lük artışla kiraz, yüzde 10 ile
havuç, yüzde 9,60 ile çilek, yüzde 8,11
ile salatalık, yüzde 6,71 ile marul (adet),
yüzde 5,26 ile kuru üzüm, yüzde 4,29 ile
yumurta, yüzde 3,94 ile kuzu eti, yüzde
1,16 ile dana etinin izlediğini, kabak, kuru
fasulye, nohut, yeşil mercimek, pirinç, kuru
kayısı, kuru incir, Antep fıstığı, süt, zeytin
ve zeytinyağında fiyat değişimi olmadığını
bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Haziran’da üretici fiyatında, karpuzda yüzde 55,56,
patlıcanda
yüzde
25,68,
patateste
yüzde 25, iç fındıkta yüzde 22,41,
domateste
yüzde
20, kırmızı mercimekte yüzde 16,67,
erikte yüzde 16,56,
maydanozda (adet)
yüzde 4,40, yeşil fasulyede yüzde 3,49, yeşil soğanda yüzde
1,94 ucuzladı.
Market fiyatlarına bakıldığında ise fiyat
artışında limon, kuru soğan ve kirazın ardından yüzde elmada 6,79, sivri biberde
yüzde 6,57, zeytinde yüzde 6,30, çilekte
yüzde 5,70, kuru kayısıda yüzde 5,18,
kuru fasulyede yüzde 4,10, sütte yüzde
3,37, yeşil soğanda yüzde 2,94, havuçta
yüzde 2,55, Antep fıstığında yüzde 2,27,
kuru üzümde yüzde 2,13, kuzu etinde
yüzde 1,90, tavuk etinde yüzde 1,43,
kuru incirde yüzde 1,42, toz şekerde yüzde 0,74, salatalıkta yüzde 0,34 oranında
artış saptandı. Yumurta, yeşil mercimek,
pirinç, zeytinyağı, mısırözü yağı fiyatlarında değişme olmazken, karpuzda yüzde
37,66, patlıcanda yüzde 35,18, domateste yüzde 33,56, patateste yüzde 22,50,
kabakta yüzde 19,88, iç fındıkta yüzde
13,97, erikte yüzde 10,06, yeşil fasulyede yüzde 9,98, ayçiçeği yağında yüzde
3,71, maydanozda (adet) yüzde 2,97,
marulda (adet) yüzde 2,43, kırmızı mercimekte yüzde 2,36, nohutta yüzde 1,24,
dana etinde yüzde 0,53 oranında düşüş
yaşandı.”
Üretici ve market fiyatları
Üretici ve market fiyatları arasındaki fark incelendiğinde, fiyat farkının en
fazla, Mart, Nisan, Mayıs’ta olduğu gibi,
Haziran’da da yüzde 557,24 ile maydanozda gerçekleştiğini bildiren Bayraktar,
maydanozda adet olarak 13 kuruş olan
üretici fiyatının markette 83 kuruşa çıktığını belirtti.
Haziran’da üretici ve market fiyatları arasındaki fark maydanozdan sonra
yüzde 282,20 ile yeşil mercimekte, yüzde 274,72 ile zeytinde, yüzde 265,63 ile
sivri biberde görüldüğü bilgisini veren
Bayraktar, şunları kaydetti: “Üretici ve
market fiyatları arasındaki fark, karpuzda
yüzde 264,67, salatalıkta yüzde 264,50,
kırmızı mercimekte yüzde 261,93, kabakta yüzde 244,74, marulda yüzde 232,29,
pirinçte yüzde 229,22, kuru soğanda yüzde 223,33, kuru fasulyede yüzde 221,44,
limonda yüzde 219,80, yeşil fasulyede
yüzde 215,60, havuçta yüzde 203,43’ü
buldu.
Ürün gruplarına bakıldığında üretici ve
market arasındaki fiyat farkı, hayvansal ürünlerden sütte yüzde 192,01, dana kuşbaşıda
yüzde 78,89, kuzu etinde yüzde 64,53, yumurtada yüzde 108,14, kurutulmuş ürünlerden kuru kayısıda yüzde 143,60, kuru üzümde yüzde 139,50, kuru incirde yüzde 107,07
düzeyinde gerçekleşti.”
Fiyat artış ve düşüşlerinin nedeni
Üretici ve marketlerde Haziran ayında
fiyatı en fazla artan ürün limonda yaşanan artışta, arzda yaşanan daralmanın
etkili olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle
devam etti:
“Kuru soğanda hasadı yapılan erkenci
çeşitlerin piyasaya sürülmesi üretici fiyatlarında bir miktar artışa yol açtı.
Üretici fiyatlarında düşüş görülen
ürünlere baktığımızda, örtü altında üretimi
gerçekleştirilen domateste tarla ürünlerinin piyasaya çıkması etkili oldu.
Fındıkta ise yeni ürünün hasat mevsiminin yaklaşması nedeniyle eldeki ürünün fiyatı düştü. Patateste, üreticilerimizin
yaşadığı pazarlama sorunları nedeniyle
fiyatta düşme oldu. Karpuzda da hasat
edilen ürün miktarındaki artış, fiyat düşüşlerine yol açtı.”
TZOB
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Ücretsiz Yaygın Süreli Gazetesidir
Yıl: 4
TEMMUZ 2012
Sayı:43
Yönetim Yeri
GMK Bulvarı No: 25 Demirtepe/ANKARA
Tel: 312 231 63 00 (Pbx)
Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77
www.tzob.org.tr

Benzer belgeler