pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası
Transkript
pdf ındır - Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası
Editörden TEKSTİL İŞVEREN 386 - Haziran 2012 Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Adına İmtiyaz Sahibi HALİT NARİN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü AV. BAŞAR AY Yayın Danışma Kurulu SEVİL BURSA TUĞRUL BORNOVALI AV. SAMİM ERGENELİ Basın Müşaviri MİNE ŞENKUL ERGÜVEN Yayın Kurulu LERZAN ÖZTÜRK AV. ÇİĞDEM SUBAŞI AV. ÖMER EMRE KAYNAK BORA KOCAMAN CEREN ERMİŞ MERVE ŞENEREN İdari Merkezi TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI Metrocity A Ofis Blok Büyükdere Cad. No: 171 K.19 34330 1. Levent-İstanbul Tel: (0212) 344 07 77 (pbx) Fax: (0212) 344 07 66-67 İnternet Adresi www.tekstilisveren.org.tr Ofset Hazırlık DÜNYA YAYINCILIK A.Ş. Tel: (0216) 681 18 39 Grafik Tasarım ve Uygulama ALİ BAYRAM Basıldığı Yer DÜNYA YAYINCILIK A.Ş. “Globus Dünya Basınevi” 100. Yıl Mah. 34440 Bağcılar-İstanbul Tel: (0212) 629 08 08 Basıldığı Tarih: 7 Haziran 2012 Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın ISSN: 1307-6566 Tekstil İşveren Dergisi, Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası tarafından aylık olarak yayınlanır. Kaynak gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. Dergide bulunan imzalı yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. İŞLETMELERE YENİ ELBİSE Geçtiğimiz ay iş dünyasının gündemini meşgul eden en önemli konu şüphesiz yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK) idi. Sayın Prof. Dr. Şükrü Kızılot'un da birçok kez sayfalarımızda dikkat çektiği yeni yasa, bir erteleme olmazsa 1 Temmuz'da yürürlüğe girecek. Türk ticari hayatında önemli değişiklikler getirecek yasa, 6 kitap ve 1.535 maddeden oluşuyor. Yasanın Meclis komisyonlarında görüşülmesi bile tam 11 yıl sürdü. Sonunda Meclis'te tarihi bir uzlaşmayla 13 Ocak 2011'de yasalaştı. Yasanın yürürlük tarihi ise 1.5 yıl sonraya bırakıldı. Buradaki amaç 1.5 yıl boyunca, yasayı enine boyuna tartışmak ve işadamının önünde engel olacak maddeleri tartışarak yeniden ele alabilmekti. Bunun için de Bakanlık tarafından bilgilendirme toplantıları düzenlendi. Ancak bu toplantılara başlarda pek ilgi olmadı. Ne zaman ki kamuoyunda yasanın başta hapis olmak üzere cezai yaptırımları gündeme geldi, o zaman tartışmaların dozu bir anda arttı. Hararetli tartışmaların odak noktasını da zaten hapis cezaları oluşturdu. Ayrıca yasanın ortaklara şirketten para almasına izin vermeyen 358'inci Maddesi de bir diğer eleştiri konusu oldu. Bu maddeye birçok işadamı, "Eğer şirketimden para alamayacaksam niye şirket kurayım" diye karşı çıktı. Ayrıca şirket bilançolarının internetten yayınlanması ve yönetim kurulu üyeliği için üniversite şartı aranması da karşı çıkılan maddeler arasında yer aldı. Detaylarını sayfalarımızda bulacağınız bu tartışmaların sonunda Bakanlık, yaptığı toplantılarda ortaya çıkan görüş ve eleştirileri toplayarak eledi. Sonuçta 30'a yakın maddede rötuş yapılmasına karar verildi. Yapılacak rötuşla hapis cezaları büyük oranda yumuşatılacak. Patronların şirket ortak hesabından para çekmelerinin önüne geçen düzenlemede de kısmi geri adım atılacak. Bu düzenleme kâr payı avansı şekline dönüştürülecek. "Yazar kasa fişinde patron ismi yazar mı?" diye eleştirilen 39. Madde de yeniden düzenlenecek. Yani yazar kasa fişlerinde patron ismi yazmayacak. Ayrıca anonim şirketlerin yönetim kurullarının 4'te birinin yüksek öğrenim mezunu olma zorunluluğu kaldırılacak. Yapılacak değişiklikler sadece bunlar değil. Ancak en çok eleştiri alan maddelerde geri adım atılması iş dünyasını memnun etti. Zaten iş dünyası, yasanın idealist vizyonuna başından beri destek veriyor ancak birkaç maddede değişim istiyordu. Şimdi bu değişikliklerin yapılmasıyla birlikte şirketler için yeni bir dönem başlamış olacak. Hantal hale gelmiş birçok ticari yapı sona erecek. Yeni yasa, işletmelerin mali ve idari açıdan güçlenmesini sağlayacağı için şirketlerin ömrü uzayacak. Böylece şimdiye kadar nesilden nesile aktarılamayan sermaye güçlenecek. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı'nın "Yeni otoban hazır" diye tanımladığı yasanın getirdiği yenilikler bunlarla sınırlı değil. Yine Bakan Yazıcı'nın tanımıyla, ‘dikimi, kumaşı, astarıyla her şeyi mükemmel bir elbise. Son bir prova yapıldı. Potlukları alındı’. Şimdi bakalım 1 Temmuz'dan sonra bu elbise işletmelerin üzerine tam oturacak mı? Bunu da zaman gösterecek. Son bir hatırlatma daha: İş dünyası bugünlerde yeni teşvik sisteminin başlangıç tarihi ile ilgili tedirginlik içinde. Şimdiye kadar 1 Ocak 2012 veya 1 Temmuz 2011 olmak üzere iki tarih telaffuz edildi. Ancak henüz kesin bir tarih verilmedi. İş dünyası ise eski yatırımların da dikkate alınarak yeni sistemin en azından 1 Ocak 2011’den itibaren geçerli olmasını istiyor. Özellikle de ithalata getirilen ek vergi kararından sonra yatırıma soyunan tekstilciler, tarihin 1 yıl öne çekilmesinde ısrarlı. Israrlarının gerekçesi ise basit: Yeni teşvik paketinden yararlanacak işletmeler karşısında haksız rekabete maruz kalmamak. Sayı: 386 - Haziran 2012 1 İçindekiler 04 10 KAPAK GÜNCEL Yeni TTK'da rötuşlar hazır, ticarette yeni dönem 1 Temmuz'da başlıyor Eurocoton’un geleceği sendikamızda masaya yatırıldı 12 18 IWTO VERGİ DÜNYASI Dünyanın yünlü tekstil üreticileri New York’ta buluştu Limited şirketi anonime çevirmenin avantajları 20 EKONOMİK DİYALOG Kriz sonrasında iktisat politikaları 24 22 YORUM HAZNEDAR Renkli metallerin düşündürdükleri Teşvikte yeni düzen Sayı: 386 - Haziran 2012 2 26 32 AYIN KONUSU GÜNCEL Evteks, 2023 tekstil ihracat hedefini sürdürüyor İstanbul 5’inci kez dünya moda devlerini ağırladı 36 40 Lojistik şirketleri tekstilin gelişimine uyum sağlıyor “2012 satış cirosu hedefimiz 25 milyon dolar” GÜNCEL TEKNO-TEKSTİL 44 ENERJİ 51 Enerji Borsası kurulursa cari açık da fiyatlar da düşecek MODA 'Modanın Oxford'u ilk mezunlarını veriyor 52 TASARIM DÜNYASI Sade ve şık tasarımların modacısı; Özlem Erkan 54 KÜLTÜR SANAT 58 MEDYADAN YANSIMALAR 60 GEZİ 62 İNGİLİZCE ÖZETLER Sayı: 386 - Haziran 2012 3 Kapak YENİ TTK'DA RÖTUŞLAR HAZIR, TİCARETTE YENİ DÖNEM 1 TEMMUZ'DA BAŞLIYOR Bir süredir tartışılan Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) önemli bir kısmı erteleme olmazsa 1 Temmuz'da yürürlüğe giriyor. Ancak yasa, iş dünyasının itiraz ettiği noktalarda yapılacak değişikliklerle yeniden düzenlenecek. Yeni TTK'da yapılacak rötuşlar sonrasında denetim şartı, web sayfası ve kamuyla bilgi paylaşımı zorunluluğu ile hapis cezalarının yumuşatılması bekleniyor. Ticaret yaşamında yeni bir dönemin başlamasına sayılı günler kaldı. Kamuoyunda bir süredir tartışılan Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) önemli bir kısmı erteleme olmazsa 1 Temmuz'da yürürlüğe giriyor. Ancak yasa, iş dünyasının itiraz ettiği noktalarda yapılacak değişikliklerle yeniden düzenlenecek. 28 Mayıs'ta yapılan Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında son şekli verilen yeni düzenlemelerin Meclis tatile girmeden çıkması hedefleniyor. Yeni TTK'da yapılacak rötuşlar sonrasında denetim şartı, web sayfası ve kamuyla bilgi paylaşımı zorunluluğu ile hapis cezalarının yumuşatılması bekleniyor. Bilindiği gibi mevcut kanun, 1956 yılında Almanya’dan Türkiye’ye gelen ve daha sonra Türkiye vatandaşı olan Prof. Dr. Ernest Hirsh tarafından hazırlandı. Tam 56 yıldır yürürlükte. Bu yüzden de TTK, küresel ekonominin gerekleri göz önüne alınarak baştan aşağı yenilendi. 6 kitap ve 1.535 maddeden oluşan yeni TTK, tarihi bir uzlaşmayla geçen yıl yasalaştı. Ancak yasanın teknik hazırlık ve yasama süreçlerinde yaşanmayan tartışma, son birkaç aydır yaşandı. Kimi işadamları yasadaki hapis cezalarını ağır buldu. Kimi de yürürlük tarihinin ertelenmesini istedi. Tartışmaların odak noktasını ise ortaklara şirketten para çekme yasağı getirilmesi oluşturdu. Çünkü yasanın 358'inci Maddesi ortakların şirketten para almasına izin vermiyor. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ile işadamları arasında 'alsın' mı, 'almasın' mı tartışma- Sayı: 386 - Haziran 2012 4 sına neden olan ve itirazlar doğrultusunda revizyon yapılması düşünülen bu maddeye birçok işadamı, "Eğer şirketimden para alamayacaksam, niye şirket kurayım" diye karşı çıktı. BU YASAYLA ŞİRKETLER ŞEFFAFLAŞACAK İş dünyasının yasayla ilgili sorduğu sorular ve yaşanan tartışmalar bununla sınırlı kalmadı. Şirket bilançolarının internetten yayınlanması ve yasadaki hapis cezaları da iş dünyasını tedirgin eden önemli maddeler oldu. İş dünyası ayrıca 39'uncu maddede, tacirin kullandığı her belgede, şirketin sermayesi ve yetkililerinin kimlik bilgilerinin açıkça gösterilmesi şartı getirilmesine karşı çıktı. "Burada belge kavramı açıklanmalı ve belge üzerinde gösterilmesi istenen bilgiler sınırlandırılmalı" diyen iş dünyasının eleştirdiği bir diğer madde ise ölçeğine bakılmaksızın tüm sermaye şirketlerine bağımsız dış denetim getirilmesi oldu. İşadamları bu konuda ise "Oysa dış denetimde şirket ölçeklerine göre sınıflandırma yapılmalı ve kademeli geçiş öngörülmeli. Çünkü, bu husus özellikle KOBİ'ler için önemli bir gider kalemi oluşturacak" görüşünü savundu. İş dünyası yasayla ilgili çekincelerini, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Türkiye Serbest Muhasebeci, Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) yurt genelinde ortaklaşa düzenlediği bilgilendirme toplantılarında da dile getirdi. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı'nın da zaman zaman katıldığı toplantılarda yeni TTK ile ilgili ortaya çıkan çekinceler bakanlık tarafından not edildi. Kanunlaşmasına rağmen önemli bir kısmı Temmuz 2012’de, bir kısmı 2013 yılında yürürlüğe girecek olan yeni Türk Ticaret Kanunu’nda yer alan düzenlemeler şirketleri yakından ilgilendiriyor. Profesyonel yönetim anlayışının şirketlere yansıtılmasını hedefleyen kanun, şeffaflığı ön plana çıkarıyor. Ancak iş dünyası yasadaki bazı maddeleri 'ticari sır' kapsamında olduğu için fazla şeffaf buluyor. Bu yüzden de bu maddelerde yeni düzenlemeler yapılması öngörülüyor. Yasada genel kabul gören bazı değişiklikler kısaca şöyle: • Anonim şirketlerin denetimi, bağımsız denetim kuruluşlarına, SMMM ve YMM’lere bırakıldı. Denetlemenin konusu, yılsonu finansal tabloları ile yıllık raporların ve envanter de dahil olmak üzere, tüm muhasebenin denetimi olacak. • Yeni TTK'nın devreye girmesiyle tek ortaklı şirketlerin kurulması mümkün olacak. Bu madde yasada en göze çarpan düzenleme olarak öne çıkıyor. Çünkü daha önceki yasaya göre limited şirket kurabilmek için en az 2, anonim şirket kurabilmek için ise en az 5 ortağın bir araya gelmesi gerekiyordu. Yeni yasayla artık dışarıdan, hatta sokaktan küçük bir pay karşılığında ortak arama dönemi son buluyor. • Yeni TTK ile şirketler topluluğu ve konsolidasyon ifadeleri ilk kez ticaret hukukuna girdi. Ana ve diğer ortaklıklar arasındaki ilişkiler, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve menfaat dengesi temelinde kurallara bağlandı. • Genel kurul ve yönetim kurulu toplantısı elektronik ortamda yapılabilecek. Yönetim kurulu üyeleriyle pay sahipleri online oy kullanabilecek. • Pay senetleri borsaya kote olmuş şirketlerde elektronik ortamda genel kurul yapılması zorunlu hale geliyor. Yani milyonlarca ortak bir mekâna gitmek zorunda kalmayacak ve internet ortamında oy haklarını kullanabilecek. Bu hükme aykırı davranan yöneticiler de 6 aya kadar hapis veya 100-300 bin TL arasında adli para cezasıyla yargılanabilecek. Kısacası ihbarlar, itirazlar, faturalar, teyit mektubu, toplantı çağrıları vb. elektronik ortamdan yapılabilecek. • Sigorta poliçeleri de artık elektronik ortamda güvenli elektronik imza ile yapılabilecek. • Sermaye şirketlerine internet sitesi kurma zorunluluğu gelecek. Gerekli tüm ilanlar, finansal tablolar, denetleme raporları başta olmak üzere tüm raporlar bu sitede kamuya açık olacak. Ticari sır niteliği taşıyan bilgiler paylaşım dışı kalacak. • Ticaret Sicil Gazetesi elektronik ortama taşınacak. Böylece artık yüzlerce sayfalık fiili gazete yerine aranılan bilgilere hemen ulaşılabilecek bir elektronik bilgi bankası oluşacak. Bu şekilde ticari aktörlere ilişkin bilgilere elektronik ortamda 'ticari sicil bilgi bankası' aracılığıyla rahatlıkla ulaşılabilecek. • Yasayla holdinglere yönelik de özel hükümler getirildi. SPK'dan izin almaksızın halktan ortaklık vaadiyle para toplamak cezai müeyyideye bağlandı. Sayı: 386 - Haziran 2012 5 Kapak sasından yapsın. Geçmişte bankalar battı, faturasını hep birlikte ödedik. 40 milyar dolar deniyordu. Neden battı onlar? 'Benim bankam' dedi, oradan aldı, dayısına, halasına verdi." Yazıcı, bu konuda son söz olarak da "Türkiye'de tüm iş dünyası, 'Yahu bu şirketler bizim, alalım, verelim' derse, 'Burada oturur, kalkarız' derseniz, biz 'Ne yapalım. Madem herkes böyle diyor, böyle olsun' deriz. Ama bu doğru değil. Onu da söyleyeyim." Bakan Yazıcı, yeni TTK'da revizyon yapılacağına ilişkin ilk sinyali de bu toplantılar sırasında vererek, "Bu söylenenleri eliyoruz. Eleğin üzerinde kalanlar var. Teknik düzeyde arkadaşlar çalışıyor" dedi. Ancak Yazıcı, yasada hiçbir erteleme ve öteleme olmayacağını da her fırsatta dile getirdi. Hayati Yazıcı değişiklik düşünülen "şirket ortağının şirketten para alamaması" ile ilgili madde konusunda ise ısrarını son ana kadar sürdürdü. Yazıcı, bu konuda da sık sık şu örneği verdi: "Şirketle ilgili seyahat giderlerini kasadan yapabiliyor ama oğlunun, kızının düğününü, tatilini özel ka- YENİ TTK'DA YAPILACAK RÖTUŞLAR Şirketlere ek zaman: Şirketlerin sözleşmelerinin yeni kanuna uyarlanmasıyla ilgili süre uzatılacak. Limitedlere kâr avansı: Patronların şirket ortak hesabından para çekmelerinin önüne geçen düzenlemede kısmi geri adım atılıyor. Limited şirketler, anonim şirketlerde olduğu gibi avans-kâr dağıtım uygulamasına geçecek. Bu şirketler de kâr payı avansı dağıtacak. Hapis cezasına sınırlama: 51'inci Madde’deki 21 ayrı fiille ilgili hapis düzenlemesinin 17'si idari para cezasına çevrilecek. Fişte patron ismine son: "Yazar kasa fişinde patron ismi yazar mı?" diye eleştirilen 39. Madde’deki 'tacirler tarafından kullanılan her türlü kağıt ve belgede gösterilmesi zorunlu olan bilgilerin daha açık bir biçimde belirtilmesi' netleşecek. Yazar kasa fişlerinde patron ismi yazmayacak. Yeni düzenlemede sadece genel müdür, ticaret unvanı ve vergi numarası gibi bilgiler zorunlu hale gelecek. Eğitim şartı kalkıyor: Anonim şirketlerin yönetim kurullarının 4'te birinin yüksek öğrenim mezunu olma zorunluluğu kaldırılacak. İnternet sitesi kurma esniyor: İnternet sayfası yükümlülüğünü düzenleyen madde, KOBİ'leri kapsamayacak şekilde yeniden düzenlenecek. İnternet sayfası düzenlememeye verilecek 6 ay adli para cezası da 90 güne indirilecek ve ön ödeme kapsamına alınacak. Bağımsız denetim büyüklere: TTK'da getirilen bağımsız denetimin kapsamı da Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu'nun görüşleri doğrultusunda, küçük şirketleri kapsam dışı bırakacak şekilde yeniden düzenlenecek. Kapanış onayı yevmiye defterine: İşletmelerin yeni kanunda tepki gösterdiği kapanış onayına tutulacak defter sayısını düzenleyen maddede de değişiklik yapılacak ve 7 defterden yalnızca 'Yevmiye Defteri'nin kapanış onayı alması yeterli olacak. Sayı: 386 - Haziran 2012 6 Hayati Yazıcı daha sonra yaptığı açıklamada ise değişiklik yapılacak konuların 'sermaye şirketlerine getirilen internet sayfası yükümlülüğü, şirket ortaklarının şirketten borç para almasının yasaklanması, cezai yaptırımların çokluğu, bağımsız denetimin kapsamının geniş tutulması' şeklinde sıralarken, "Kanunlar kutsal metinler değildir, dolayısıyla hiçbir şey değişmez demiyoruz" dedi. Yazıcı'nın yasada revizyon sinyalini vermesinin ardından 28 Mayıs'ta Başbakan Yardımcısı Ali Babacan başkanlığında yapılan Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda da konu masaya yatırıldı. Toplantıda yeni TTK'da yapılacak revizyonlar netleştirildi. Buna göre iş adamlarının şirket kasasından para çekmesini engelleyen ortaklar cari hesabında, limited şirketlere kolaylık sağlanacak. KOBİ'lerin internet sitesi kurma zorunluluğu esneyecek. Hapis cezasına sınır gelecek. Yapılacak revizyonlarla ilgili bilgi veren Bakan Hayati Yazıcı da yeni TTK'da revizyon içeren değişikliğin 15 maddeyi kapsayacağını söyledi. Yazıcı, değişikliğin Meclis'e sevk edileceğini ve yasanın yürürlüğe girmesinden önce yasalaştırılacağını belirtti. Denetimde devlet desteği sağlanması, borç alma ve bazı ceza maddelerinde değişikliğe gidileceğini kaydeden Yazıcı, yeni düzenlemeyle kâr payı avansına mahsuben ortaklara kâr payı dağıtıp, dağıtılma zamanı gelmeden parasal bir ihtiyaç varsa o paya mahsuben, onu alabileceklerini bildirdi. Yasanın omurgasının bozulmadan birtakım rötuşlar yapılacağını belirten Yazıcı, ceza maddelerinde bazı değişikliklere gidileceğini vurgulayarak, şu bilgileri verdi: "30'u aşkın yaptırım öngören maddeler var. Kimine para, kimine hapis cezası seçenekleri, kimine idari yaptırım seçenekleri var. Üç aydan altı aya, üç aydan bir yıla kadar hapis cezaları var. Kanunlardaki kabahatler suçlar itibariyle genel ceza politikasını bozmadan, farklılaştırmadan onları gözden geçireceğiz. Şirketlerin internet sitesi kurmasına ilişkin düzenleme mutlaka olacak. Onunla ilgili sorun yok. İnternet sitesinde ne kadarı yayınlanacak onu tartışıyoruz. Ticari sır kapsamına girecek şeyler internet sitesinde yer almayacak. Tabii tüccarımızın sürdürdüğü alışkanlıkları da dikkate almak lazım. Zarar vermeyecek alışkanları da ürkütmemek lazım. Ticari faaliyetlerini şirket yapılarını oluşturmak suretiyle sürdürmeleri noktasında şekillendirmeleri sağlamak lazım." Hayati Yazıcı, cezalarda da bazı esneme ve değişikliklere gidileceğini belirterek, iş dünyasının eleştirileri doğrultusunda 30'a yakın maddede değişiklik yapılacağını, 17 alanda hapis cezasının kalkacağını söyledi. Bakan Yazıcı, yeni yasadaki 51'inci Madde’de, 21 ayrı fiille ilgili hapis düzenlemesi olduğunu belirterek, bunlardan 17'sinin idari para cezasına çevrileceğini söyledi. Yazıcı yapılacak yeni rötuşta aynı maddedeki 4 ayrı fiildeki hapis cezasının ise korunacağını anlattı. Hapis cezasının korunacağı maddeler arasında 'gerçeğe aykırı ticaret ünvanı tescili' olduğunu da anlatan Yazıcı, "Kayıt ve evraklarda sahteciliğe hapis olması lazım. Buna kimsenin itirazı yok. Bu kalacak" dedi. Hayati Yazıcı, ortakların şirket kasasından para kullanamamasına ilişkin gelen itirazlar üzerine bu maddeyi değiştireceklerini de belirterek, "Kâr payı avansına mahsuben para alacak. Ama limit getiriyoruz. Sanıyorum yüzde 20'yi geçmez. Bir de geri ödemede 3 ay gibi bir sınırlama olacak" diye konuştu. Yazıcı yine itirazlar doğrultusunda internet sitesinden hiçbir ticari sırrın yayınlanmayacağını da söyledi. Bakan Yazıcı, "Yazar kasa fişinde patron ismi yazar mı?" diye eleştirilen 39. Madde’deki yeni düzenlemede ise sadece genel müdür, ticaret ünvanı ve vergi numarası gibi bilgilerin zorunluluk haline geleceğini söyledi. Yazıcı ayrıca ticari defteri saklamayanlara da 300 günden az olmamak üzere para cezası öngören bir yaptırım düşündüklerini de belirtti. Yazıcı, ayrıca anonim şirketlerin yönetim kurullarının 4'te birinin yüksek öğrenim mezu- YENİ TTK İÇİN ZAMAN ÇİZELGESİ 01/07/2012: Yeni TTK yürürlüğe girecek. 15/07/2012: 1/7/2012 tarihinden önce, herhangi bir sebeple bir anonim şirket tek pay sahibi ve bir limited şirketin tek ortağı olan gerçek ve tüzel kişi, 15 gün içinde, bu sıfatını, adını, adresini, vatandaşlığını, anonim şirketlerde yönetim kuruluna, limitet şirketlerde müdüre veya müdürlere noter aracılığıyla bildirecek. Bildirim muhataplarınca, tebliği tarihinden itibaren 7 gün içinde Türk Ticaret Kanunu'nun 338 ve 574'üncü maddelerinde öngörülen hususlar tescil ve ilan ettirilecek. 14/08/2012: Anonim şirketler esas sözleşmelerini, limitet şirketler de şirket sözleşmelerini 14 Ağustos 2012 tarihine kadar yeni TTK'ya uyumlu hale getirecek. Bu süre Bakanlık tarafından 1 yıl uzatılabilecek. 01/10/2012: 1/7/2012 tarihi öncesinde tüzel kişinin temsilcisi olarak yönetim kuruluna seçilen ve anılan tarih itibarıyla da bu görevini sürdüren gerçek kişiler 1/10/2012 tarihine kadar istifa edecek. 01/01/2013: Her tacir ticari defterlerinin Türkiye Muhasebe Standartları'na göre tutacak, finansal tablolarını da bu standartlara göre hazırlayacak. 01/01/2103: Sermaye şirketlerinin denetlenmesine ilişkin hükümler yürürlüğe girecek. 01/01/2013: Anonim şirketlerin esas sözleşmelerinde veya limitet şirketlerin şirket sözleşmelerinde genel kurul toplantı ve karar nisaplarına, madde numarası belirtilerek veya belirtilmeksizin eski TTK hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüşse, bu şirketler 1/1/2013 tarihine kadar esas sözleşmelerini ve şirket sözleşmelerini değiştirerek, 6102 Sayılı Kanun’a uygun düzenleme yapacak. 01/03/2013: Bağımsız denetçi en geç 1/3/2013 tarihinde seçilecek. Denetçinin seçimiyle birlikte eski TTK'ya göre görev yapan murakıp veya murakıpların görevi sona erecek 01/07/2013: Her sermaye şirketi bu tarihe kadar yeni TTK'ya uygun internet sitesi kuracak. 14/02/2014: Anonim ve limited şirketler asgari sermaye miktarlarını en geç 14/2/2014 tarihine kadar yeni TTK'da belirtilen tutarlara yükselteceklerdir. Bu süre Bakanlıkça en çok 2 yıl uzatılabilecek. 01/07/2014: Bağlı şirketin, ana şirkette sahip olduğu oy haklarının kullanımına ilişkin yeni TTK'nın 201/1. Maddesi’ndeki sınırlama 1/7/2014 tarihinde uygulanacak. 01/07/2013: Bağlı şirketin 1/7/2013 tarihinde, yeni TTK'nın 202'nci Maddesi’nin Birinci Fıkrası kapsamına giren kaybı veya kayıpları varsa bu kayıplar, 1/7/2014 tarihine kadar denkleştirilecek veya ilgili şirkete kaybı veya kayıpları denkleştirecek istem hakları tanınacak. 01/07/2015: 1/7/2012 tarihinden önce, anonim veya limitet şirkete borçlu olan pay sahipleri ve ortakları, borçlarını, 1/7/2015 tarihine kadar nakdi ödeme yaparak tamamen tasfiye edecek. Sayı: 386 - Haziran 2012 7 Kapak YENİ TTK'DA HANGİ BÖLÜMLER ELEŞTİRİ ALDI? 1. Yasadaki çeşitli maddelerde 50'nin üzerinde durum için yasada ceza öngörülmesi, cezaların çok yüksek olması ve "ekonomik suça, ekonomik ceza" ilkesini ihlal ederek özgürlük kısıtlayıcı olması. 2. Madde 39- Her türlü kâğıt ve belgede, tacirin sicil numarası, ticaret unvanı, işletmesinin merkezi, taahhüt edilen ve ödenen sermaye, internet sitesinin adresi ve numarası, yönetim kurulu başkan ve üyelerinin, müdürlerin ve yöneticilerin adları ile soyadları gösterilmesi. 3. Madde 358 - Şirket ortaklarının şirkete borçlanma yasağı. 4. Madde 359 - Yönetim kurulu üyelerinin dörtte birinin yüksekokul mezunu olması zorunluluğu. 5. Madde 395 - Yönetim kurulu üyeleri ve üçüncü dereceye kadar yakınlarının şirkete borçlanma yasağı. 6- Madde 397 - Ölçeğine bakılmaksızın tüm sermaye şirketlerine bağımsız dış denetim getirilmesi. 7. Madde 400 - Küçük, hatta mikro şirketlere bile bağımsız denetim zorunluluğu getirilmesi. 8. Madde 403 - Denetçinin olumsuz rapor vermesi durumunda yönetim kurulunun istifa etmesi ve Genel Kurul eski yönetimi onaylasa bile denetim sürecinin yeniden başlaması. 9. Madde 405: Şirket ile denetçi arasında ihtilaf oluşması durumunda kararı mahkemenin verecek olması, yargı sürecinin uzaması ihtimali ve her durumda mahkeme ücretlerinin şirketçe karşılanacak olması. 10. Madde 585 - Anonim şirket kuruluşunda sermayenin yüzde 25'inin peşin yatırılması. Limited şirket kuruluşunda tüm sermayenin peşin yatırılması zorunluluğu. 11. Madde 608 - Anonim şirketler için avans kâr payı dağıtımı düzenlenirken, Limited şirketlere avans kâr payı imkânı tanınmaması. 12. Madde 524 ve 601 - Anonim ve Limited şirketlerin finansal tablolarını, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunu, kâr dağıtımına ilişkin genel kurul kararını, denetçinin görüşü ve genel kurulun buna ilişkin kararını Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan ettirmesi ve şirketin internet sitesine koyması zorunluluğu. 13. Madde 1.524 - Şirketlerin web sitelerinde dipnotlarıyla ve ekleriyle birlikte finansal tabloların, Yönetim Kurulu’nun yıllık raporunun, denetçi, özel denetçi, işlem denetçisi raporlarının tamamının yayınlanması zorunluluğu. NEDEN TARTIŞMALAR ŞİMDİ YAŞANDI? Yaklaşık 1 yıl önce yeni TTK yasalaştığında yasanın bir 'devrim' niteliğinde olduğu konusunda aksi yönde düşünen yoktu. Herkes yeni yasanın idealist vizyonundan memnun olmasına rağmen son 2-3 ay içinde yoğun bir tartışma yaşandı. Peki, ama bugün yaşanan tartışmalar yasa Meclis'ten geçerken neden yapılmadı? Bu sorunun cevabını Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı şöyle veriyor: "O zaman dedik ki, biz bunu çıkaralım ama yürürlüğünü 1.5 yıl sonraya koyalım. 1.5 yıl süreyle bu tartışılsın. Şayet hedefe varmakta engel görülecek hususlar varsa bu süre içerisinde bunlar düzeltilsin. Burada dikkatimi çeken husus şu; 2011 yılında bu kanun hiç tartışılmadı. TOBB, bu konunun tanıtımı için toplantılar düzenledi ama o toplantılara katılım da olmadı. Bu yılın başlarında bir iki yazar, konuyla ilgili yazılar yazınca, yaptığımız toplantılarda salonlar tıka basa doldu. Hatta ben 'hapis cezasını duydunuz, geldiniz' diye espri yaptım. Bu süreçte konuşup tartıştık şimdi çok sağlıklı bir yere geldik." Sayı: 386 - Haziran 2012 8 nu olması zorunluluğunun da kaldırıldığını belirtti. Yazıcı, yeni Türk Ticaret Kanunu'nun esnaf için 'otoban' görevi göreceğini anlatarak, yasanın uygulamaya girmesiyle birlikte internetten yönetim kurulu toplantısı yapılabileceğini, 1 kişi ile bile şirket kurulacağını da sözlerine ekledi. Yeni otoban hazır! Geçtiğimiz 2-3 aylık süreçte hep eleştirilen noktalarıyla gündeme gelen yeni TTK şüphesiz ticarette yeni bir dönemin başlangıcı olacak. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı'nın, "Şirketlerimiz yeni yüzyıllara meydan okuyacak" diye tanımladığı yasanın en önemli özelliği 'şirketlerde şeffaflık döneminin başlaması' olacak. Böylece kimin ne yaptığı bilinecek. Dünyaya kafa tutan ticari işletmeler yaratılmasının hedeflendiği yasanın devreye girmesiyle birlikte 1 Temmuz'dan itibaren ticari yaşamdaki geleneksel alışkanlıklar da bitecek. Hantal hale gelmiş birçok ticari yapı sona erecek. Kısacası oyunun kuralı tümden değişecek. Güncel TEKSTİLCİLER, YENİ TEŞVİKLERİN ESKİ YATIRIMLARI DA KAPSAMASINI İSTİYOR Tekstilciler, yeni Teşvik Sistemi’ni beklemeden yatırıma soyunan girişimcilerin mağdur olmaması için yasanın eski yatırımları da kapsamasını istiyor. Tekstilciler yeni sistemin eskileri cezalandırıcı bir hüviyete bürünmemesi için 1 Ocak 2012 olarak öngörülen yürürlük tarihinin de en az 1 yıl öne çekilmesi gerektiği görüşünde. İş dünyasının büyük umut bağladığı yeni Teşvik Sistemi’nin yürürlük tarihini belirlemeye dönük çalışmalar sürerken, tekstilcilerden yeni bir tarih önerisi geldi. Tekstilciler, yeni sistemin 2011’deki yatırımları da kapsamasını ve yürürlük tarihinin en azından 1 Ocak 2011 olarak uygulanmasını istiyor. Bilindiği gibi hükümet teşvik paketi açıklanmadan önce işadamlarını çekinmeden yatırımlarını sürdürmeye davet etmiş, ardından da yasanın yürürlük tarihi 1 Ocak 2012 olarak açıklanmıştı. Ancak öngörülen bu tarih eleştiri konusu olmuştu. Bunun üzerine Bilim, Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün de gelen eleştirilere hak vererek değişiklik sinyali vermişti. Ergün, “Biz seçimden sonra teşvik paketinin revize edileceğini, yatırımcılardan yatırımlarını durdurmamalarını istemiştik. Bu tarih, kararnameye eklendiğinde bu konuyla ilgili tartışma sona erecektir. Teşvik paketinin başlangıç tarihi Haziran’ın 15’i ya da Temmuz’un 1’i olabilir” demişti. Ergün’ün bu açıklamasının ardından Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da yeni teşvik sisteminin 6 ay öne çekilmesi için çalışma başlattıklarını duyurmuştu. Babacan, “Biz, korkmadan Türkiye’ye yatırım yapanları koruruz” demişti. Babacan’ın açıklamalarının ardından hükümetin, yeni teşvik sisteminin yürürlük tarihi konusunda çözüm arayışı devam ederken, iş dünyasının da tereddütlü bekleyişi sürüyor. Bu konuda en tereddütlü kesimi ise ithalata getirilen ek vergilerin rüzgârıyla yeni teşvik sistemini beklemeden yatırıma soyunan tekstilciler oluşturuyor. Tekstilciler, önceden yatırım yapanların mağdur olmaması için yürürlük tarihinin en azından 1 yıl önceye çekilmesini istiyor. Bu konuyla ilgili bakanlıkla da temasa geçen tekstilciler, “Sektörümüz istihdama ve cari açıkla mücadeleye katkı sağlamak amacıyla yeni teşvik sistemini beklemeden yatırım yaptı. 2011 yılında yürürlüğe giren ithalata ek vergi kararnamesinin de etkisiyle yatırımlarını bir önceki yıla göre yüzde 100’ün üzerinde artırdı. Bunun sonucunda da yatırım teşvik belgesi kapsamında gerçekleştirilecek yatırım tutarı 6 milyar TL’ye yaklaştı. 2011 yılında eski teşvik mevzuatına göre yatırımlarına başlayan sektörümüzdeki birçok işletme, kredi temini, inşaat süreci, makine siparişleri, üretim ve montaj gibi zaman alıcı faaliyetler nedeniyle üretimine ancak 2012’nin ikinci yarısında başlayabilecek” dediler. Eski yatırımların da dikkate alınarak ‘dengeli’ bir yürürlük tarihi belirlenmesinin tekstil sektörü için büyük önem arzettiğini belirten tekstilciler, bu noktada 2011 yılı başından itibaren gerçekleştirilmekte olan yatırımların kapsama dahil edilmesini istediler. Tekstilciler, teşvik paketini beklemeksizin 2011 yılı içinde yatırımlarına başlamış olan birçok işletmenin açıklanan yeni teşviklerden yararlanmama tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğunu belirterek, “Hatta yeni teşvik paketinden yararlanacak işletmeler karşısında da haksız rekabete maruz kalacaklardır” görüşünü dile getirdiler. Tekstil sektörünün sağladığı net döviz girdisi ve cari açığın azaltılmasına dönük katkısına da dikkat çeken tekstilciler, “Nitekim bazı tekstil ve konfeksiyon ürünlerine getirilen ek vergi kararının hemen ertesinde ilk 7 ayda sektörümüz yapılan yeni yatırımlarla 50 bini aşkın yeni istihdam yaratmış, cari açığın azaltılmasına dönük de 800 milyon doların üzerinde ekstra katkı sağlamıştır” dediler. Tekstilciler, tüm bu katkıların artarak devam etmesi için bir önceki dönemde yatırım teşvik belgesi alarak yatırımlarına devam eden girişimcilerin haksız rekabete maruz kalmaması için yeni teşvik paketinin 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren uygulanmasının önemli olduğunu söylediler. Tekstilciler aksi halde yeni teşvik sisteminin, eski yatırımları cezalandırıcı bir konuma geleceğini vurguladılar. Sayı: 386 - Haziran 2012 9 Güncel EUROCOTON’UN GELECEĞİ SENDİKAMIZDA MASAYA YATIRILDI Avrupa’nın tekstil ve pamuk üreticileri, yeniden yapılandırılmakta olan Eurocoton’un yapısını ve geleceğini konuşmak üzere sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin’in evsahipliğinde, 23 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul’da bir araya geldi. Avrupa’nın tekstil ve pamuk üreticileri 23 Mayıs 2012 tarihinde yeniden yapılandırılmakta olan Eurocoton’un (AB Pamuk ve Benzeri Tekstil Sanayileri Federasyonu - European Federation of the Cotton and Allied Textiles Industries) yapısını ve geleceğini konuşmak üzere İstanbul’da bir araya geldi. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin’in evsahipliğinde gerçekleşen toplantıya; Eurocoton Başkanı Benoit Hacot, Eurocoton Onursal Başkanı J.Francois Gribomont ve IVGT (Alman Tekstil Terbiye, İplik, Dokuma ve Teknik Tekstiller Sanayi Birliği -Industrieverband Veredlung - Garne - Gewebe - Technische Textilien) Başkanı Dr. Alexander Colsman iştirak etti. Söz konusu toplantıda sendikamızı temsilen Eurocoton Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Can Piyale, Euratex Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Başer, Yönetim Kurulu Üyelerimiz Erhan Özkan ve Sinan Abeş hazır bulundu. Genel olarak toplantıda, yeniden yapılandırılmakta olan Eurocoton’un hangi temeller üzerine kurulacağı, kimlerin üye olarak kabul edileceği ve önemli tüzük maddeleri tartışıldı. Bugüne kadar Eurocoton’a hep destek olduğunu belirten sendikamız Yönetim Kurulu Başkanı Halit Narin, bundan sonra da Eurocoton’un genişletilmiş ve güçlendirilmiş bir Avrupa Tekstil Organizasyonu altında, Avrupa’da tekstil ve hazır giyim imalat sanayinin sürdürülmesi ve savunulması amaçlarını temel alan varlığını ve faaliyetlerini destekleyeceklerini belirtti. Yapılan müzakereler ertesinde katılımcılar bu yeni oluSayı: 386 - Haziran 2012 10 şumda sadece üreticilerin yer alması ve Eurocoton’un Avrupa Tekstil İmalat Sanayinin tüm üretim zincirini temsil etmesi konusunda fikir birliğine vardı. 12-13 Haziran 2012 tarihinde Belçika’nın Ronse şehrinde gerçekleşecek olan 52. Eurocoton Genel Kurulu’nda Eurocoton’un yeni tüzüğü görüşülecek olup, ortaya konulan amaçlar çerçevesinde çalışmalar devam edecek. PICANOL GROUP ONURSAL BAŞKANI EMMANUEL STEVERLYNCK VEFAT ETTİ Tekstil makineleri sektöründe dünyanın önemli markaları arasında yer alan Picanol Group’un Onursal Başkanı Emmanuel Steverlynck, 89 yaşında hayatını kaybetti. Tekstil sektörünün dünyadaki öncü isimlerinden biri daha sonsuzluğa uğurlandı. Tekstil makineleri üreticisi Picanol Group’un Onursal Başkanı Emmanuel Steverlynck vefat etti. Emmanuel Steverlynck, 1922 yılında dünyaya geldi. Picanol’u 1936 yılında kurmuş olan Charles Steverlynck’in (18881984) ikinci oğludur. Emmanuel Steverlynck 1952 yılında Picanol dokuma makinelerinin satışını ve şirketin ticari yönetimini üstlendi. Onun önderliğinde ve babası Charles Steverlynck ile ağabeyi Bernard Steverlynck’in (1920-1976) yardımıyla şirket ilk yıllardaki güçlüklerin üstesinden geldi ve bir dünya şirketi haline dönüştü. Hem ailenin Vichte’deki dokuma fabrikası sayesinde tekstil dünyasına aşina olan hem de muazzam bir ticari kabiliyete sahip olan Emmanuel Steverlynck, dünya çapında bir satış organizasyonu kurdu ve bu suretle Picanol’u dünya haritasına yerleştirdi. müşterileri ile bağını son ana kadar devam ettirdi. Emmanuel Steverlynck, 14 Nisan 2012 Cumartesi günü 89 yaşında vefat etti. Aile üyelerinin katılımıyla özel bir cenaze töreni yapıldı. Daha sonra 28 Nisan’da Ypres’de St.Martin and St.Nicholas ka- tedralinde bir anma töreni düzenlendi. Belçika’da ve diğer ülkelerdeki Picanol Grup’un Yönetim Kurulu ve tüm çalışanları, kamuoyuna yaptıkları açıklamayla, Emmanuel Steverlynck’in vefatından ötürü derin üzüntülerini ifade ederek, Steverlynck ailesine taziyelerini sundular. Picanol Grup’un Onursal Başkanı olarak şirket ile, şirketin çalışanları ve Sayı: 386 - Haziran 2012 11 IWTO DÜNYANIN YÜNLÜ TEKSTİL ÜRETİCİLERİ NEW YORK’TA BULUŞTU Uluslarası Yünlü Tekstil Teşkilatı (IWTO), 7-9 Mayıs 2012 tarihlerinde 81. Kongresi’ni New York’ta gerçekleştirdi. Geçtiğimiz dönemlerde IWTO Başkan Yardımcılığı ve İcra Kurulu Üyeliği’ni yürüten Osman Kılıç, yeniden IWTO İcra Kurulu Üyeliği’ne seçildi. Uluslararası Yünlü Tekstil Teşkilatı’nın (IWTO) 81. Kongresi, 7-9 Mayıs 2012 tarihleri arasında New York’ta gerçekleştirildi. Dünya yünlü tekstil sanayii temsilcilerinin iştirak ettiği “Şehirde Yün” başlıklı kongreye American Sheep Industry Association (ASI) evsahipliği yaptı. Kongreye, Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nı temsilen Ormo Yün İplik San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Osman Kılıç ile sendikamız Araştırma ve İstatistik Bölümü’nde Araştırma Uzmanı olarak görev alan Merve Çelik katıldı. Yünlü tekstil sanayii, ekonomi ve moda ile ilgili çeşitli alanlardan dünya çapında önde gelen konuşmacılar, üç gün süren konferans süresince sunumlar yaparak, bilgi ve görüşlerini katılımcılarla paylaştılar. 23 ülkeden 250 delegenin katıldığı kongre, 7 Mayıs 2012 tarihinde Uluslararası Yünlü Tekstil Teşkilatı’nın (IWTO) Başkanı Peter Ackyord ve American Sheep Industry Association (ASI) Genel Müdürü Peter Orwick’in açılış konuşmaları ile başladı. Orwick konuşmasında, güçlü pazarlarda deneyim sahibi olduklarını, bu sebeple yünün benzersiz imkânlarından faydalanılabilmesi için Amerika Birleşik Devletleri’nde yünün tanıtımının iyi bir şekilde yapılması gerektiğinin altını çizdi. Açılışa, konuşmacı olarak ayrıca Amerika Birleşik Devletleri’nin tanınmış tasarımcılarından Joseph Abboud da davet edildi. Koleksiyonlarında yüzde 80 oranında yün kullanan Abboud, tasarımlarında nelerden ilham aldığı, Ralph Lauren’de tasarım direktörü olduğu günlerden kendi koleksiyonlarını geliştirip HMX’de baş yaratıcılığa gelme öyküsünü katılımcılarla paylaşırken, yünün kullanılmadığı bir dünya hayal edemediğini ifade etti. Abboud ayrıca, yünün Sayı: 386 - Haziran 2012 12 kendisine dünya modası hakkında yeni bir yön verdiğini, dünyada yün gibi yenilenebilir, sürdürülebilir ve doğal organik ürünlere karşı büyüyen bir talep olduğunu, yünün yeni nesil tüketicilere tanıtılması için yeni yöntemlere gerek duyulduğunu da ayrıca konuşmasında belirtmiştir. Çin ekonomisindeki büyümenin negatife dönmesi kaçınılmaz Açılış konuşmalarının ardından moderatörlüğünü IWTO Piyasa Bilgileri Başkanı Chris Wilcox’un yaptığı “Piyasa Bilgileri Forumu”nda, IMF Bölge Müdür Yardımcısı Werner Schule “Küresel Ekonomi” başlıklı bir sunum yaparak, global ekonomik durum hakkında bilgi ve görüşlerini sundu. Werner Schule’nin sunumunda yer alan belli başlı hususlar, özetle şu şekilde sıralanabilir: “Dünya ekonomisinin genel durumuna bakıldığında, Avrupa bölgesinde işsizlik oranlarında artış beklenmektedir. Buna karşılık Merve ÇELİK Araştırma ve İstatistik Uzmanı olarak, G7 ve diğer gelişmiş ekonomilerde ise işsizlik oranlarında az da olsa bir düşüş olacaktır. İŞSİZLİK ORANLARI (G7 ÜLKELERİ-AVRUPA ÜLKELERİDİĞER GELİŞMİŞ ÜLKELER) Avrupa ekonomisine bağlı olarak Çin’de zayıflayan ithalat ve ihracat sebebiyle ticari açıdan canlanmanın Çin’de oldukça yavaş olması muhtemeldir. Çin ekonomisinin ihracat ve yatırıma aşırı bağımlı olması nedeniyle Çin ekonomisinde büyümenin önümüzdeki dönemlerde de negatif olarak etkilenmesi kaçınılmazdır. IMF raporuna göre, 2011 yılında yüzde 6.25 büyüyen gelişmekte olan ülkelerin, kötüleşen dış çevresel faktörler ve zayıflayan iç talebe bağlı olarak, 2012 yılında yüzde 5.75’e gerilemesi ancak 2013 yılında yine yüzde 6’lara yükselmesi beklenmektedir. GELİŞMİŞ VE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER – GSYİH ORANLARI Önümüzdeki dönemler için ise gelişmiş ekonomilerde güvenilir bir mali konsolidasyon için yeni adımların atılmasına ihtiyaç duyulmakta, çok daraltıcı politikalardan kaçınılması gerekmekte, finansal istikrarın güvence altına alınması kaçınılmaz olmakta; gelişmekte olan ekonomiler için ise makroekonomik politikaların yeniden yapılandırılması önem taşımaktadır ve daha çok büyümeyi teşvik edici politikaların uygulanması gerekmektedir.” Sosyal medya perakende sektörünün yönünü değiştirdi Hahn International Ltd. Yönetim Kurulu Başkanı Nick Hahn ise toplantıda, “Amerika Perakendecilik Sistemi ve Yün” başlıklı bir sunum yaptı. Hahn konuşmasında, sosyal medyanın ABD perakende sektöründeki önemini vurgulayarak, perakendeciliğin son beş yılda önemli ölçüde değiştiğini ifade etti. Buna örnek olarak Apple markasını örnek gösteren Hahn, Apple’ın benzer ölçekli Best Buy, Costco, Polo, Sam’s, vb. mağazalara göre on kat daha fazla kâr elde ettiğini belirtti. Hahn, yüzde 70’in üzerindeki bu kâr artışında kendi web sitelerinin, Facebook ve diğer medya araçlarının büyük rol oynadığını dile getirdi. IWTO Piyasa Bilgileri Komitesi Başkanı Chris Wilcox, “Global Yün Arz ve Talebi ve Yünde Genel Görünüm” başlıklı bir sunum yaptı. Sunumunda, yün üretiminin 2011–2012 döneminde yüzde 1.6 oranında düşmesi, 2012–2013 döneminde ise yüzde 1.2 oranında artmasının beklendiğini belirten Wilcox, bunun da küresel yün tedariğinin kısıtlı olacağı ve yün üretiminde orta vadede küçük bir iyileşme olabileceği anlamına geldiğini ifade etti. Sunumda ayrıca talep kısmında, bir yıl öncesinde çok iyi durumda olan üretim faaliyetlerinin ve siparişlerin de zayıfladığına dikkat çeken Wilcox, güçlü bir talebin yaşandığı 2010–2011 döneminin aşağısına düşmemesi gereken ön prosesler, iplik eğirme ve dokuma sektörlerinin önümüzdeki altı ay içerisinde zayıflayacağının beklendiğini sözlerine ekledi. IWTO, yünlü tekstil sanayiinde faaliyetler ve yün üretimi konusunda bir inceleme yaparak, çeşitli ülkelerden gelen verileri değerlendirdi. Bu araştırma kapsamında, - Avusturalya’da 2012/13 döneminde koyun sayısının artacağı ancak yün üretiminde herhangi bir artış beklenmediği, Sayı: 386 - Haziran 2012 13 IWTO DÜNYADA YÜN ÜRETİMİ (mkg clean) - Arjantin’de kuraklık nedeniyle yün üretiminde olumsuzluklar yaşandığı, 2011/12’de kırpılmış yün üretiminde azalma beklendiği, ancak 2012/13 döneminde az da olsa iyileşme beklendiği, - Yeni Zelanda’da 2011/12’de kırpılmış yün üretiminde yüzde 2 oranında düşüş beklendiği, iklimsel şartların geçen sezona göre daha iyi olacağı, 2012/13 döneminde koyun sayısındaki artışla beraber üretimin de yüzde 1 oranında artacağı, kaliteli yün fiyatlarında artış beklendiği, yün ithalatının yüzde 2 oranında azalacağı, - Uruguay’da 2011/12’de yün üretiminde değişiklik beklenmediği, 2012/13 döneminde toplam yün üretiminin yüzde 3 oranında artmasının beklendiği, - Güney Afrika’da 2011/12’de toplam üretimin yüzde 2 oranında düşeceği, ancak 2012/13 döneminde üretimde yüzde 4 artış beklendiği, - Çin’de koyun sayısındaki artışa rağmen hem 2011/12 hem de 2012/13’de yün üretiminde az bir düşüş beklendiği, 2011’de yerli yün fiyatlarının tavan seviyeye ulaştığı, - İngiltere’de yüksek yün fiyatlarına rağmen yün üretiminin yüzde 6 oranında arttığı, Mayıs 2011’de yün fiyatlarının en yüksek seviyeye geldiği, önümüzdeki dönemlerde yün üretiminde iyileşmeler beklendiği, - Amerika’da, Teksas ve Meksika’da yaşanan kuraklık nedeniyle bölgedeki koyun sayısında azalma olduğu, buna bağlı olarak 2011’de yün üretiminin yüzde 4 oranında düştüğü, Sayı: 386 - Haziran 2012 14 2012’de de yüzde 3 oranında düşüş beklendiği, - Hindistan’da 2012’de yüksek yün fiyatlarına rağmen, yün üretiminde yüzde 7 oranında artış beklendiği, - Brezilya’da 2011/12 döneminde yün üretiminin yüzde 15 oranında; 2012/13 döneminde de yüzde 9 artmasının beklendiği, - Türkiye’de konfeksiyonda yünlü tekstil sanayiinin iyi olduğu, ancak mevcut yün fiyatlarının yün kullanımını riske soktuğu, önümüzdeki 6 ay içinde de şartların değişmeyeceği, Avrupa’da bir iyileşme yaşanması durumunda ancak Türkiye’ye yansıyabileceği, - Dünyada yün talebine bakıldığında, yılın ilk yarısında, tüketici güveninin artacağı, genelde yünlü tekstil sanayiinin olumlu olacağı, ham yün talebinde artış yaşanacağı; yılın ikinci yarısında ise, Avrupa’da kamu borçlarından kaynaklanan endişeler nedeniyle tüketici güveninin azalacağı ve yünlü giysi satışlarının düşeceği, pamuk ve sentetik elyaf fiyatlarında düşüşler yaşanacağı ve bu durumda yünün rekabet edilebilirliğinin azalacağı ve ham yün talebinde düşüş olacağı kaydedilmiştir. Piyasalarda ev tekstiline yönelik yünlü markalar yetersiz SENTETİK VE PAMUK KARŞISINDA YÜNÜN FİYAT REKABETİ (US$ terms) 08 Mayıs 2012 tarihinde düzenlenen Birinci Oturum’un konusu "2012 Moda ve Perakende Piyasası Raporu, Neler Ne İşe Yarıyor?” olarak belirlendi. Ed Nardoza’nın moderatörlüğünde gerçekleşen oturumda Fairchild Fashion Media CRO’su Will Schenk “İletişim ve Günümüzde Neler İşe Yarıyor?”; ünlü moda tasarımcısı Christian Siriano “Sanal Beklentiler”; Bergdorf Goodman Başkan Yardımcısı Linda Fargo “Perakende Trendleri ve Etkileşimler” ve MediaCom Stratejilerden Sorumlu Üst Yönetici Chris Pyne “Başarıyı Ölçmek” başlıklı konuşmalar yaptılar. 8 Mayıs 2012 tarihinde düzenlenen "Modada Yün İçin Piyasa Geliştirme" başlıklı İkinci Oturum'da, “Super S Projesinin Geliştirilmesi” konusunda IWTO Danışmanı John Lambert, “Yün İçin Seferberlik Projesi” hakkında John Thorley, “Yünlü ve Polyester Takım Elbiseler Arasındaki Farklar” hakkında Dr. Crisan Popescu, “Çin’de Yünün Tanıtımı” ile ilgili olarak Chen Zhongwei sunumlar yaptı. Çin’de yünlü tekstil sektöründe lider firmalardan biri olan HYX’ten Chen Zhongwei, sunumda yünün desteklenmesi adına ülkede yaptıkları tanıtım çalışmalarından bahsederek, önümüzdeki dönemde bu kapsamda yapılması planlanan seminerleri açıkladı. Son olarak Moğolistan Tekstil Enstitüsü Tekstil Mühendisliğinde eğitmen Dr. Ranjil Badmaanyambuu, “Moğolistan Yününe Genel Bakış ve İşbirliği İçin Olasılıklar” hakkında bir sunum gerçekleştirdi. İngiliz Yün Pazarlama Kurulu’nda proje müdürü olarak görev alan Bridgette Kelly, sunumunda, Amerika’da yünün halı ve kilim piyasasında yüzde 4 oranında kullanıldığını, yapay elyafların yer kaplamasında daha fazla tercih edildiğini, üretilen ürünün Çin, Türkiye, Hindistan ve Nepal’den ithal edildiğini ifade etti. Yünün iç mekânlarda kullanımının tercih edilmeme nedenleri olarak piyasalarda yeteri kadar marka yer almaması, müşterilere yönelik pazarlama faaliyetlerinin az olması ve doğru sanılan yanlışlar gösterildi. “Yünün İç Mekân Tekstilinde Kullanımının Geliştirilmesi” başlıklı üçüncü ve son oturumda ise çeşitli sunumlar gerçekleştirildi. Söz konusu sunumlarda, çeşitli ülkelerden yünün iç mekânlarda kullanılmasına yönelik olarak gerçekleştirilen tanıtım ve pazarlama çalışmaları/projeleri aktarılmıştır. Sayı: 386 - Haziran 2012 15 IWTO Yün üretimini ve ürünlerin nerede bulunabileceğini gösteren “Yün Kitabı- Wool Book” çalışmasına değinilen toplantıda, söz konusu kitabın yün haftasında Amerika’nın ünlü yayınevi Barnes & Noble’de satışının gerçekleştirileceği bildirildi. yünün tanımının değiştirilmesi ve yünün AB’de hammadde olarak tanınmasının sağlanması olacaktır” dedi. Fabulous Floors Degrisi Baş Editörü Margo Locust, “Yer Kaplama Sanayiinde Yünün Tanıtımı ve Sürdürülebilirliği” konulu sunumunda, kendilerinin uzun yıllardır tasarım esnekliği, dayanıklılık, ısı izolasyonu, sağlık, bakım kolaylığı açısından yünlü halı ve kilimlerin kullanılmasını teşvik ettiklerini belirtti. Piercarlo Zedda’nın ardından sırasıyla, Australian Wool Innovation (AWI-Avustralya Yünde Yenilik Kurumu) Pazar Araştırmaları ve Raporlama Grup Müdürü Dr. Paul Swan, yine Avustralya’dan FSA Danışmanlık firmasından Stephen Wiedermann, İngiltere’den Global Textile Associates Direktörü Peter Duffield ve Almanya’dan Südwolle CEO’su Klaus Steger sunumlarını gerçekleştirdiler. 9 Mayıs 2012 tarihinde düzenlenen “Sürdürülebilirlik Komitesi” kapsamında, IWTO Başkan Yardımcısı Piercarlo Zedda, “Yünün Tanımı ve AB” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Söz konusu sunumda, kirli yünün AB’de şap hastalığı için tehdit oluşturduğu ve bu sebeple bazı AB yönetmelikleri ile yünün bölgeye girişinde ve dolaşımında düzenlemeler yapıldığı ifade edildi. Bu düzenlemelerin başında yüksek nakliye ücretleri ile AB’ye girişte karşılaşılan gecikme ve maliyetlerin geldiğini ifade eden Zedda, 142/2011 sayılı AB Tüzüğü’nde değişiklik yapılması ile ilgili olarak çeşitli toplantılar organize edildiğini ve AB’de yünlü tekstil sanayiyi desteklemek için veterinerler gibi üçüncü şahıslarla iletişime geçildiğinin altını çizdi. IWTO’nun, söz konusu AB tasarısını değerlendirmek üzere IWTO’ya üye olan yün üreticisi ve Avrupa Birliği’ne üye ülkeler ile sürekli iletişim halinde olduğunu vurgulayan Zedda, bir sonraki aşama olarak yünlü sanayiyi desteklemek adına mevcut iletişim ağının genişletilmesinin planlandığına dikkat çekti. Zedda, “Uzun vadede ise, asıl amaç, AB’de Sayı: 386 - Haziran 2012 16 9 Mayıs’ta “Gelecekte Yün” konulu ikinci oturumda genel olarak, dünyada yünün yanlış algılandığı, insanların yünlü kıyafetlerin çok sıcak tuttuğu için bunaltıcı olduklarını, yünlü yorganların kaşındırdığını, dokusunun sert ve pürüz- OSMAN KILIÇ, IWTO İCRA KURULU ÜYELİĞİ’NE SEÇİLDİ IWTO’nun bu seneki “Şehirde Yün” başlıklı Kongresi’nin Genel Kurul Toplantısı’nda, daha önceki yıllarda IWTO Başkan Yardımcılığı ve İcra Kurulu Üyeliği’ni yürüten sendikamız üyesi Osman Kılıç yeniden İcra Kurulu Üyeliği’ne seçildi. İcra Kurulu üyelikleri sona eren Pedro Otegui ve Olivier Segard’ın yerine, sendikamız üye işyerlerinden Ormo Yün İplik San. ve Tic. A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Üyesi Osman Kılıç ile Çin Yünlü Tekstil Birliği (CWTA) Başkanı Peng Yanli getirildi. lü olduğunu, alerjik olduğunu, astım hastaları için zararlı olduğunu, yıkanamaz olduğunu, toz çektiğini, yangında çabuk tutuştuğunu ve eski moda olduğunu düşündükleri için yüne talebin yeterli seviyede olmadığı ifade edildi. Bu yanlış algıların ortadan kaldırılması için yünlü ürünlerin, modern yollarla tüketicilere sunulması, tüketicilerin yün konusunda bilinçlendirilmesinin sağlanması ve çeşitli yollarla yünün benzersiz özelliklerinin iletilmesinin gerekli olduğu belirtildi. Kongrenin kapanış oturumunda, IWTO Genel Sekreteri Elisabeth van Delden, genel olarak IWTO’nun 4 temel faaliyetinden bahsetti. IWTO’nun bu faaliyetleri şöyle sıralanıyor: - Network - İletişim ağı: Dünya çapında kongreler ve toplantılar düzenleyerek sanayi ilişkilerini genişletmek. IWTO web sayfası aracılığı ile üyelerin iletişim kurmasını sağlamak. - Sanayi stratejisi oluşturmak: Pazarlama, Ar-Ge ve yünlü tekstil sanayinin diğer alanlarında tartışma toplantıları düzenlemek. Pazarlama stratejilerinin uygulanmasında katalizör görevi görmek. - Ticari düzenlemeler: Test metotları, pazar bilgileri, istatistikler ve test laboratuvarları lisanslama. - Destek ve Tanıtım Çalışmaları: Yünün ekonomik ve siyasi menfaatlerini hem kamu hem de kamu kuruluşları vasıtasıyla desteklemek. IWTO Başkanı Peter Ackroyd, “Yer kaplamaları, döşeme ve modada yünün kullanımı hakkında bu kadar olumlu ve iyimser sunumları duymak çok sevindirici oldu. Kongrede birçok konuşmacı, yünün özelliklerinin genç tüketicilere aktarılması için sosyal medyanın ve diğer iletişim araçlarının öneminden ve gerekliliğinden bahsetti. Yün gerçekten doğal, yüksek performanslı ve gelişen bir elyaf türüdür. Bu kongre, yünün nefes alabilme, yangına dayanıklılık, kolay kullanım ve rahatlık özellikleri ile yeniden keşfedilmesi için fırsat yaratmıştır” ifadeleri ile kongrenin kapanış konuşmasını gerçekleştirdi. Sayı: 386 - Haziran 2012 17 Vergi Dünyası LİMİTED ŞİRKETİ ANONİME ÇEVİRMENİN AVANTAJLARI Türkiye’de şirketlerin, yüzde 85’i limited, yüzde 15’i de anonim şirket. Yeni Türk Ticaret Kanunu’nu incelediğimizde, bundan böyle limited şirket ortağı olmanın avantajları değil, aksine dezavantajları artıyor. Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun ve vergi kanunlarının limited ve anonim şirketleri ilgilendiren maddelerine göz attığımızda, limited şirketler ve ortaklarının aleyhine, ilginç sonuçlarla karşılaşıyoruz. Vergi ve sigorta primi Anonim şirketlerde, (yönetim kurulu üyesi olmayan) ortağın, şirketin vergi ve sigorta primi borçlarından dolayı 1 TL dahi sorumluluğu yok. Limited şirketlerde ise (müdür olmayan) ortağın, şirketten ve müdürden tahsil edilemeyen vergi ve sigorta primi borcu nedeniyle, şirketteki hissesi oranında sorumluluğu var (6183 S.K. Md. 35/1). Hisse satışı Anonim şirket ortağı, hisse (pay) senedine veya ilmühabere bağlanmış hissesini, edinme tarihinden itibaren, iki yıl geçtikten sonra satarsa, bundan elde ettiği kazanç 1 milyon lira da olsa, 100 milyon lira da olsa gelir vergisine tabi değil (G.V.K. Mük. Mad. 80/1). Limited şirket ortağı, hissesini 10 yıl geçtikten sonra dahi satsa, bundan doğan kazanç “değer artışı kazancı” olarak gelir vergisine tabi (G.V.K. Mük. Md. 80/4). Hamiline hisse Anonim şirket, “hamiline hisse Sayı: 386 - Haziran 2012 18 Prof. Dr. Şükrü KIZILOT (pay) senedi” çıkartarak, bununla ilgili avantajlardan yararlanabilir. Limited şirkette, anonim şirket benzeri hisse (pay) senedi çıkartılması mümkün değil. Pay devri Anonim şirkette, notere ve ticaret sicilinde tescile gerek olmaksızın, pay devri kişiler arasında yapılabiliyor. Limited şirket ortağının ise pay devrini noterden onaylı “devir sözleşmesi” ile yapması gerekiyor. Pay devri ayrıca genel kurul onayına, ardından da ticaret sicilinde tescile tabi (Md. 595/2 ve 598). Sermayenin ödenmesi Anonim şirketlerde, kuruluşta veya sermaye artırımında, taahhüt edilen sermayenin en az yüzde 25’i tescilden önce, kalanı 24 ay içinde ödeniyor (Yeni TTK Md. 344/1). Limited şirkette ise, 1/4’ünün değil sermayenin nakit kısmının, hemen ve tamamının ödenmesi gerekiyor (Yeni TTK Md. 585). Sözleşme değişikliği Anonim şirketlerde, şirket sözleşmesi esas sermayenin yarısını, limited şirketlerde ise üçte ikisini temsil eden ortakların kararıyla değiştirilebiliyor (Yeni TTK Md. 589). Avans kâr payı niye yok? Anonim şirketler, “avans kâr payı” dağıtabiliyorlar (Yeni TTK Md. 509). Bunun için Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın bir tebliğ yayınlaması bekleniyor. Limited şirketler ise, “avans kâr payı” dağıtamıyorlar. Yeni TTK’da limited şirketlere bu hak tanınmamış. Bu arada ilginçtir; Kurumlar Vergisi 6 No.lu Genel Tebliğ taslağına göre, limited şirketler avans kâr payı dağıtabiliyorlar! Şirkete verilen borç Anonim şirketlerde, şirketin zor duruma düşmesi halinde ortaklar ve onlara yakın kişilerce, şirkete verilen borç, şirketin mali durumu uygun olduğunda şirketten çekilebiliyor. Limited şirketlerde ise ortaklar ve onlara yakın kişilerce şirkete verilen ve özkaynakların yerini tutan nitelikteki ödünçler, bir sözleşme veya beyan dolayısıyla en sonda yer alanlar da dâhil olmak üzere, diğer tüm alacaklardan sonra ödenir (Md. 615). Türkiye’deki şirketlerin yaklaşık yüzde 85’ini oluşturan limited şirketler, anonim şirketlere kıyasla birçok avantajdan yararlandırılmıyor ya da bazı konularda, ciddi sorunlarla karşı karşıya. Bu eşitsizlikler göz önüne alınarak, mevcut limited şirketlerin “tek ortaklı” veya iki-üç ortaklı anonim şirkete dönüşmelerinde yarar var. Sayı: 386 - Haziran 2012 19 Ekonomik Diyalog KRİZ SONRASINDA İKTİSAT POLİTİKALARI 2007 yılında ABD’nin konut kredileri sektöründe baş gösteren dengesizlik, 2008 sonbaharında, büyük yatırım bankalarından birisi olan Lehman Brothers’ın batmasıyla birlikte küresel ölçekli bir krize dönüştü. Şiddetini gittikçe artıran kriz, 1930’lardaki büyük buhrana nazire olarak, “büyük durgunluk” olarak adlandırıldı. Yirminci yüzyılın son çeyreğinde, daha çok çevre ülkelerde gelişen, ufak çaplı, yerel karakterli iktisadi çalkantılar oluyordu. Çaplarına, yarattıkları hasarın boyutlarına ve öteki ekonomilere bulaşma dozuna bakılarak bunlar krizden ziyade çalkantı- türbülans olarak nitelendi. 2008-2010 döneminde gelişen kriz ise bu çalkantılardan farklı özellikler taşıyordu. Krizi sistemin merkezindeki dengesizlikler üretti. Yüksek bir bulaşma dinamiği sergileyerek hızla çevreye bulaşıp, yayıldı. Yerellikten çıkıp küresel bir kimlik kazandı. Büyük ölçekli üretim ve istihdam kayıplarına neden oldu. Bu tür nitelik ve etkilerine bakılarak başlangıçta küresel krizin 1930’lardaki büyük buhrana rahmet okutacak kadar sert, derin ve uzun süreli olacağı öne sürüldü. Buna Sayı: 386 - Haziran 2012 20 karşılık kriz görece kısa sürede gücünü kaybetti, üretim ve istihdam kayıpları düşünülenden çok daha sınırlı düzeyde kaldı. Kriz dinamiğinin bu kadar hızla kontrol altına alınmasının en önemli nedeni siyasi otoritelerin fazla tereddüt etmeden krize müdahale edip, genişlemeci para ve maliye politikalarını devreye sokmalarıydı. Dönem, piyasacı inançların egemen olduğu, devletin ekonomiye müdahalesinin en alt düzeyde tutulduğu, özellikle finansal regülasyonun büyük ölçüde gevşetildiği bir dönemdi. Bu koşullarda krize hızla müdahale edilmesi iktisat politikaları bağlamında dönemin ruhuna ters düşen bir uygulama oldu. Sonuçta yeni politika anlayışı uygulamaya hâkim oldu. Genişlemeci politikalarla krize müdahale edilmesi, hemen bütün ülkelerde uygulanan temel politika tercihi haline geldi. * * * O tarihte kaçınılmaz olduğu düşünülen bu politikalar belki ekonomilerin canlanmasına katkı sağladı ama birbirine bağlı üç de sorun yarattı. Önce kamu açıkları büyüdü. Bu, borçlanma gereğini yükseltti. Artan borçlanma borç stoklarını büyüterek, borçlanma gereğinin daha da yükselmesine neden oldu. Bu zincirleme süreç hemen her ülkede yaşandı. Ama sonuçlar farklı oldu. Bazı ülkelerde kamu açığı-kamu borcu yükselse de, büyüklerinde görece sınırlı yükselmelerle, ekonomiler tekrar büyüme rayına oturtulabildi. Kimilerinde ise bu başarılamadı. Krize karşı uygulanan genişlemeci politikalar kısa dönemde beklenen etkiyi, yani ekonomiyi yeniden büyüme rayına oturtmayı sağlasa da bunların uzun dönemde sürdürülebilmesi güç. Genişlemeci (harcamacı) politikalarda ısrar, kendi sürdürülebilirliklerini kısıtlayan sonuçlar üretiyor. Büyüyen kamu açığı-artan borçlanma dinamiğinin ülkeye dönük risk algısını büyütmesi, bu süreçte ortaya çıkan önemli kısıtlardan birisi. Risk algısının büyümesi, finansörlerin borç verme iştahını azaltıyor. Sonuçta finansmanı gereken borç miktarı artarken, finansman kaynaklarında bir kuruma çıkıyor ortaya. Borçlanma imkânının eski borçların çevrilmesine bile yetmediği aşamada borçlu ülke, borç ödemesini yapamıyor (default). Ülkenin borçlarını ödeme yeteneğini kaybetmesi ulusal ölçekte kriz yarattığı gibi, muhtelif kanallardan öteki ülkelere de bulaşarak, kriz coğrafyasını büyütüyor. Bu süreçte ihmal edilmemesi gereken bir nokta var. Borç sorununun yarattığı girdapta krize giren bir ülkede kaynaklar bollaşmıyor, borçlanma imkânı artmıyor. Tersine ekonomi küçülerek, borçları ödeyecek kaynağı kendi içinde yaratmak zorunda kalıyor. Kısacası, kamu açığı ve borç artışı ile ekonomilerini sürdürülebilir bir büyüme kulvarına oturtmayı beceremeyen ülkeler yeniden büyüyebilmek için önce küçülmek gibi paradoksal bir duruma düşüyorlar. Başka bir deyişle, bu ülkeler ayakta kalabilmek için küçülmeye zorlanıyorlar. Bu genişlemeci politikaların yerine kemer sıkan, daraltıcı politikaların ikame edilmesini gerektiren bir süreçtir. Kemer sıkma (austerity) politikalarının hikmeti, öngörülen bu küçülmeyi sağlamaktır. Prof. Dr. Taner BERKSOY Küresel krizden çıkışta bütün ülkelerin benzer performans göstermediği biliniyor. Türkiye gibi bazı ülkeler krizden hızlı büyüme-sınırlı kamu açığı ikilisi ile çıkarken, bazı ülkeler de ters yöne savrulup yavaş büyümebüyük kamu açığı-artan borçlanma dinamiği içinde krizden çıkmaya çabalar hale geldiler. Bu durumun iktisat politikası seçişinde sorun yarattığı söylenebilir. Krizden yavaş çıkan ve ardından yeniden durgunluk tehdidi altında kalan ekonomilerde makroekonomik politika tasarımının nasıl olması gerektiği konusunda önemli bir tartışma başladı. Tartışmanın bir ucunda kamu açığı ve borçlanma sorunu yaşayan ülkelerde harcamaları ve talebi kısıtlayıp, daha alt bir gelir düzeyinde dengelenmeyi (küçülmeyi) öngören istikrar politikaları uygulanması gerektiğini savunanlar bulunuyor. Öteki uçta ise işaretleri ortaya çıkmaya başlayan olası bir resesyondan kaçınabilmek için, harcamaları artıran, talebi büyüten, büyümeyi kışkırtan genişlemeci politikaların tercih edilmesinin doğru politika tedbiri olduğunu düşünenler var. * * * Kısacası, son aylarda ortaya çıkan ya- vaşlama eğilimi karşısında kemer sıkma politikalarını devreye sokmanın akıllı ve doğru bir tercih olup olmadığı tartışılıyor. Tartışmanın hem kuramsal boyutları hem de politika seçimine ilişkin pratik yönleri var. Meselenin kuramsal tarafında tarihin derinliklerinden gelen ve belli bir doz ideolojik çekişmeyi de temsil eden tezler var. Tezlerden birisi Keynesci makroekonomik kurguya dayanıyor. Buna göre durgunluk eğilimi gösteren ekonomilerde gevşek ve genişlemeci iktisat politikalarının seçilmesi gerekiyor. Ekonomide durgunluk eğilimi hâkim olmaya başlarken, kemer sıkmaya kalkışmanın durgunluğu derinleştireceği, bunun da yeni bir krize davetiye çıkartma anlamına geleceği söyleniyor. Piyasacı, parasalcı ya da neo-klasik olarak tanımlanan makroekonomik kurgu da bunun tersini savunan tez olarak ortaya çıkıyor. Adlarından anlaşılacağı gibi tam bir piyasa tutkunu bunlar. Ekonominin işleyişinin ve dengelenmesinin sadece piyasa mekanizması çerçevesinde yapılması gerektiğini savunuyorlar. Bu durumda, koşullar ne olursa olsun, merkezi otoritenin ekonomiye müdahale etmesinin, yani iktisat politikalarını aktif biçimde kullanmasının, sorunu (durgunluk) çözmeyeceği gibi, sistemin işleyişini bozarak dengesizlikleri daha da büyüteceğini söylüyorlar. Kendisi bir dengesizlik hali olan durgunluğun çözümünü piyasa işleyişine bırakıp, para politikasını da dengesizlik üretecek yönde kullanmaktan kaçınarak sorunu çözmenin mümkün olacağını savunuyorlar. Uygulamada bu iki görüşün de makbul sayıldığı örnekler var. Örneğin ABD’de Merkez Bankası daha çok Keynesci gibi davranıp, oldukça gevşek bir para politikası yürüte- rek durgunluk eğilimini kırmaya, büyümeyi kışkırtmaya çalışıyor. Buna karşılık siyasilerin seçimini yansıtan maliye politikası daha çekişmeli bir zeminde kurgulanıyor. ABD yönetimi görece daha gevşek ve genişlemeci bir maliye politikasından yana tavır koyarken, meclis çoğunluğuna sahip olan muhalefet piyasacı-neo-klasik bir tutumu ısrarla sürdürerek, maliye politikasını kemer sıkma yönünde zorluyor. Avrupa da durum biraz daha farklı. Avrupa Merkez Bankası, kriz süresince aktif bir Keynesci gibi davranmakta zorlandı. Avrupa deseninde çok farklı renklerin olması bugün dahi ABD’dekine benzer bir para politikası izlenmesini engelliyor. Avrupa ekonomilerinde yaygın ve derin bir kamu borcu sorunu olması zaten uyumsuz olan maliye politikalarına harcamacı-genişlemeci bir gömlek giydirilmesini neredeyse imkânsız hale getirdi. Kısacası, bu gün itibariyle ağır durgunluk baskısı altında olan Avrupa durgunluğu daha da pekiştirecek şekilde kemer sıkmaya zorlanıyor. Bunun iktisat politikaları seçiminde ciddi bir çelişkiyi yansıttığı söyleniyor. Görüldüğü gibi, dünya ekonomisi yeniden yavaşlayıp durgunlaşırken, iktisat politikası seçişlerine ilişkin görüşler ve uygulamalar iki kampa ayrılmış durumda. Her iki tarafın da teorik silahşörleri var kuşkusuz. Şimdilik Keynescilerin elinin daha sağlam olduğunu söylemek mümkün. Ama kemer sıkma politikaları da kendisini dayatıyor ve yaygınlık kazanıyor. Bu koşullarda iktisat politikası sarkacının ne yana savrulacağını kestirmek güç. Sayı: 386 - Haziran 2012 21 Haznedar TEŞVİKTE YENİ DÜZEN şılacağı üzere mevcut teşvik sistemi ihticaca salih değildir ve yeni bir teşvik sistemine ihtiyaç vardır. Yeni teşvik düzenlemesi Bilindiği üzere, önce Sayın Başbakan tarafından yeni teşvik sisteminin genel çerçevesi 6 Nisan 2012 günü bir basın toplantısında açıklandı. Bir gün sonra da, yeni sistemin uygulamasına yönelik ayrıntılar Sayın Ekonomi Bakanı tarafından kamuoyu ile paylaşıldı. Ancak bu güne kadar, bu konudaki hukuki düzenleme henüz yayınlanmadı. Basın toplantılarında yapılan açıklamalar kadarıyla bilinen yeni teşvik sisteminin hukuki boyutunun ne yönde şekilleneceği bilinmemekle birlikte, sistemin anlaşılabilmesi için önce bugün yürürlükte olan teşvik sisteminin mevcut haliyle bilinmesi, hangi yönleriyle düzeltilmesine gerek duyulduğunun hatırlanılması ve varsa söylenebileceklerin bunların ardından söylenmesi gerekir, diye düşünüyorum. Mevcut sistemin noksanlıkları Hepimiz biliyoruz ki, mevcut teşvik sisteminde bölgesel ve sektörel ayırım çerçevesinde, daha ziyade büyük ölçekli yatırımların teşviki söz konusu olduğundan, mevcut teşvik sistemi; ➢ Sadece belirli bölgelerdeki seçili yatırımları teşvik etmesinden kaynaklanan eksikliklerinin bulunması, Sayı: 386 - Haziran 2012 22 ➢ Tüm teşvik mevzuatının bir arada ele alınmaması, ➢ Üretim ve istihdama yönelik teşvik unsurlarının yetersiz olması, ➢ Özellikle teknoloji açısından ülkemizin sınıf atlamasını sağlayacak sahalarda teşvik politikalarına yer verilmemesi, ➢ Yurtiçinde üretilebilecek mal ve hizmetlerin ithal ikamesinin artık unutulmuş olması, açılarından hep tenkit edilmiştir. Sayın Ekonomi Bakanı da açıklamalarında, Türkiye’nin, ➢ Yatırım-Üretim-İstihdam-İhracat politikaları arasında bütünlüğün sağlanmasına, ➢ İthalata bağımlı ara malları ve hammaddelerin Türkiye’de üretiminin sağlanmasına ➢ İhracatta emek-yoğun teknolojiden bilgiyoğun teknolojiye doğru geçişin sağlanmasına, ihtiyaç olduğunun altını çizerek, ihracata dönük üretim stratejisi değerlendirmelerinde girdi tedarikinde ithalat bağımlılığı gözlenen sektörlerde ithal ikamesine gidilerek Türkiye'de üretim yapılmasının temin edilmesi, orta ve yüksek teknolojili ürün ihracatını artıracak bir üretim sistemine geçilmesinin gerektiğine değinmiştir. Bu açıklamalardan da anla- Gerek Sayın Başbakan’ın, gerekse Sayın Ekonomi Bakanı’nın düzenledikleri basın toplantısında yeni teşvik sisteminde yapılanlar ve yapılmak istenilenler açıklanmıştır. Bu açıklamalardan hareket ederek yeni teşvik sistemini kısaca özetlemek gerekirse; bu çerçevede, 1. Ekonomi Bakanlığı kurulmuş ve “Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü” ile “Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü” tek bir Genel Müdürlük olarak bu Bakanlık bünyesine dâhil edilmiştir. 2. Yatırımcıların ve ilgili kamu kurumlarının görüşleri alınmış, her birinin talepleri değerlendirilmiş ve sonrasında yeni teşvik sisteminin, ➢ Genel Teşvik Uygulamaları, ➢ Bölgesel Teşvik Uygulamaları, ➢ Büyük Ölçekli Yatırımların Teşviki, ➢ Stratejik Yatırımların Teşviki şeklinde 4 ana bileşenden oluşturulması uygun görülmüştür. 3. Bu uygulamalar kapsamında yatırımcılara; ➢ KDV İstisnası, ➢ Gümrük Vergisi Muafiyeti, ➢ Vergi İndirimi, ➢ Asgari ücret üzerinden hesaplanan Sigorta Primi İşçi ve İşveren Hissesi Desteği, ➢ Faiz Desteği, ➢ Yatırım Yeri Tahsisi, ➢ Gelir Vergisi Stopajı Desteği ve ➢ KDV İadesi desteklerinin verilmesi öngörülmüştür. Söz konusu desteklerin tamamından veya bir bölümünden; yatırımın büyüklüğüne, bölgesine ve konusuna göre değişen oran ve sürelerde yararlanma imkânı getirilmiştir. Bu arada belirtmek gerekir ki, bu alanda getirilen yenilik, asgari ücret üzerinden hesaplanan sigorta primi işçi hissesi desteği ve gelir ver- Tevfik ALTINOK Hazine ve Dış Ticaret Eski Müsteşarı Finans Kulüp Başkanı gisi stopajı desteğidir ve bu destek sadece 6. Bölge’deki bölgesel, büyük ve stratejik yatırımlar için geçerlidir. Açıklamaların detayına girildiğinde gözlenmektedir ki, Genel Teşvik Uygulamaları, Bölgesel Teşvik Uygulamaları ve Büyük Ölçekli Yatırımların Teşviki kapsamında, halen mevcut sistemde de var olan ülkemizin teknoloji ve Ar-Ge kapasitesini artıracak, ayrıca uluslararası alanda rekabet üstünlüğü sağlayacak yatırımların, özellikle uluslararası doğrudan yatırımların çekilmesi amacına odaklanılması söz konusudur. Bu kesimde önemli değişiklik teşvikte Türkiye’nin 6 bölgeye ayrılması ve yatırımların ağırlıklı olarak 6. Bölge’de yer alan illere yönlendirilmesine öncelik verilmesidir. Asıl önemli değişiklik ise, Stratejik Yatırımların Teşviki kapsamında, gerek sanayi, gerek hizmet sektörlerinde büyüme potansiyeli olan sektörlerimizin ara malı ithalat bağımlılığını azaltarak, Ar-Ge içeriği yüksek, yüksek teknolojili ve yüksek katma değerli yatırımları ifade etmek üzere Stratejik Yatırım kavramının kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede; ➢ Bu tür yatırımların içeriğinde yüzde 50’den fazlası ithalatla karşılanan ara malı veya ürünlerin üretimine yönelik bulunan, belirli büyüklükteki, asgari 50 milyon dolar tutarındaki yatırımlardan oluşması öngörülmüştür. Ayrıca, söz konusu yatırımların yüzde 40 katma değer yaratması gerekmektedir. ➢ Ülkemizde yüksek teknolojili ürünlerin üretilmesini sağlayacak yatırımların da bu uygulama kapsamında desteklenmesi söz konusudur. ➢ Kaldı ki, bu yatırımların enerji ihtiyacını karşılamak üzere gerçekleştirilecek doğalgaza dayalı olmayan enerji yatırımları da aynı koşullarda desteklenebilecektir. ➢ Bu uygulamanın önemli olan özelliği, destek unsurları açısından yatırımın yapıldığı bölgenin önemli olmamasıdır. Yani bu yatırımlar Türkiye’nin hangi ilinde gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin aynı koşullar altında desteklenecektir. ➢ Burada önemli bir diğer kriter söz konusu yatırımların, yüzde 50’den fazlasının ithalatla karşılanan ara malı veya ürünlerin üretimine yönelik olmasıdır. ➢ Detayı açıklamalarda yer aldığı üzere stratejik yatırımlar için oldukça kapsamlı teşvik verilmesi söz konusudur. Yapılan açıklamalarda, yeni teşvik sisteminin 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere uygulamaya konulacağı anlaşılmakta ve Yeni Teşvik Sisteminin statik değil, dinamik bir anlayışla düzenlendiği ifade edilmektedir. Değerlendirme Bu çerçevede eski ve yeni teşvik sistemlerini mukayese ettiğimde ve mevcut haliyle ana başlıkları ile ifade etmek gerekirse; A. Eski ile kıyaslandığında yeni teşvik sistemi, pek çok sorunu değişik bir perspektiften ele almakta, farklı bir yaklaşım tarzı ile konulara yaklaşmakta ve daha anlamlı çözümler getirmektedir. B. Henüz hukuki düzenlemenin yapılmamış olması nedeniyle sadece yapılan açıklamalarından yola çıkarak değerlendirme yapmak aslında anlamsızdır. Öncelikle hukuki düzenlemenin görülmesi, yasa ve bakanlar kurulu kararı gerektiren düzenlemelerin neler olduğunu görmek ve bilmek gerektiği gibi uygulama tebliğlerinin de dikkatle incelenmesi ve irdelenmesi gerekir. C. Ancak kabul etmek gerekir ki, yeni teşvik sistemi bu defa da bir bütün olarak ele alınmamıştır. Özellikle mali sistem açısından eksiktir. Burada anlaşılan odur ki, mali sektör için yapılmak istenilen düzenlemeler daha farklı bir platformda ele alınmak niyetindedir. D. Açıklamalarda, tarım sektörü, dış ticaret, KOBİ’lerle ilgili teşviklerle ilgili konuların yine ayrı bir düzenlemeye konu teşkil edeceği düşüncesi ile olsa gerek bu defa da yeni teşvik sistemine dahil edilmemiştir. E. Asıl bana göre önemli olanı, stratejik yatırımlar çerçevesinde Türkiye’nin sınıf atlamasını temin edecek türdeki yatırım teşviklerine yönelinmesidir. Bu çerçevede; ➢ “emek ve tasarruf” konularını, ➢ enerji sektörünü, ➢ bilişim teknolojisini ve ➢ üretim odaklı bir ekonomi politikası tercihinde, Türkiye’nin alternatif büyüme modelleri seçiminde, “İleri teknoloji ve katma değerli sektörlere, faktör verimliliği artışına ve yurtiçi tasarruflara dayalı” bir büyüme modelinin seçilmesine yönelik teşviklerin öngörülmesine öncelik verildiğinin vurgulanmasının ve açık seçik bu konuların altının çizilmesinin daha uygun olacağı görüşündeyim. Sayı: 386 - Haziran 2012 23 Yorum RENKLİ METALLERİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ Faiz, dolar, euro, altın ve hisse senedi fiyatlarının nereye gittiğine bakıp ekonomiyi yorumlayanlar ekran önünde gazete sayfalarında sıklıkla yer almakta. Reel kesim, mali sektör ilişkisi ise yeni ekonominin halen çizilmekte olduğu normlar çerçevesinde tekrar şekilleniyor. Krizin sorumlusu ilan edilen hedge fonlar, trading house başlığı altında toplanan özel yatımları yönlendiren finansal kurumların, krizin hemen sonrasında da ne kadar aktif olduklarını görüyoruz. Almanya, Fransa gibi ülkelerin liderleri, Anglosaksonların itiraz etmesine karşın sıkı para politikası ve çok daha sıkı mali disiplin içeren politikaları savunmaları, onların sonlarını hazırladı. Önce Sarkozy sahneden indi, ardından Merkel’in de aynı akibete uğraması bekleniyor. Biz de eski günlerdeki gibi üretmeliyiz, diyen Fransa’nın aksine Almanya tüm ağırlığıyla dünya ekonomisinde üretimi ve ihracatı ile yer almakta. Ancak ağırlığı yine de ekonomiye yön veren mali sektöre ayar vermeye yetmiyor. Üretim ekseninin dünyada doğuya, Çin ve periferisine kaydığından bu yana, zaten hammadde fiyatlarının oluşumuna bir ölçüde buradaki üretim gücü yön veriyor. Arz talep için sanayi üretiminde ilk akla gelen yarı değerli madenler, bir başka adlandırmayla “renkli metaller” de bu fiyat oluşumunda dikkat çeken ilk ekonomik parametre. Burada altı Sayı: 386 - Haziran 2012 24 çizilmesi gereken husus “bir ölçüde” tanımıdır. Sanayi için gerekli hammadelerin fiyat oluşumunda, üreticiler ve tedarikçiler neden esas belirleyici olamıyor? Sorunun yanıtı biliniyor, ama problemin çözümü, ‘küreselleşme’ episodundan sonra gelen ‘yeni normal’ anormalliğinin sisleri içinde mühürlenmiş durumda. Renkli metal kültürü Endüstrileşmiş tüm ülkelerin kendi metal kültürleri vardır, Alman sanayinin göz bebeği çeliğine hayat veren çinko ne kadar önemliyse, Fransızlar için de kurşun o kadar önemlidir. Malum, Fransa denince ilk akla gelen Paris, Paris denince de gözümüzün önünde kurşundan yapılmış gri damlar gelmez mi? Sanayi devriminin ilk adımının atıldığı Birleşik Krallık’ta da bakır İngilizlerin öncelik verdiği ilk renkli metal olmuştur. 20. yüzyılın sonlarına kadar kopuk kopuk sanayileşme hareketleri görülen Türkiye için de bakır, çinko, alüminyum son derece önemlidir. Tekstil gibi vazgeçilmez hale gelen otomotiv sektörünün her alanında kullanılan bu renkli metaller haberleşme, innovatif bilişim teknolojilerin tümünün altyapısında yer alıyor. Renkli metaller, endüstrileşmiş gelişmiş tüm ülkeler tarafından kullanılıyor. Ancak hâlâ Güney Kore gibi, sanayi evrimini hızla tamamlayan ülkelere göre kişi başına renkli metal tüketiminde yarı yarıya eksikliğimiz var. Arz ve talebin kifayetsizliği Endüstri için bu kadar önemli renkli metaller, aynı zamanda ekonomilerin öncü göstergesi niteliğine de sahip. Bununla beraber beklenti yönetimi için de son derece önemli. Bu metallerin fiyatlarındaki oynaklıkların sebepleri sadece arz ve talebe göre belirlenen Levent OĞUZ Ekonomist fiyat teorisinden bakarsak doğru. Örneğin, son üç yıldır Avrupa bölgesi durgunluğa girerken, Çin’de de çevreci olmayan üretimlerden vazgeçilmesiyle fiyatlarda düşüşler yaşanmıştı. Doğa ve insan sağlığı için zararlı kurşun üreten veya işleyen tesislerde kısıtlamaya geçen Çinliler, çinko gibi metallerin de üretimini artırmaya başladı. Bu durum da fiyatlar üzerinde aşağı yönlü baskıyı artırdı. Ancak Çin’de şirket kârlarının büyümesindeki durulma, dünyanın en büyük ikinci ekonomisindeki yavaşlamanın derinleşmekte olduğu yolundaki endişeleri güçlendiriyor. Rakamlarla bu durumun çerçevesini çizersek, sanayi şirketlerinin kârları 2011 yılında yüzde 25.4 artış göstermişti. Ancak bu yıl kârlarındaki büyüme tüm yıl için muhtemelen yüzde 10 ile yüzde 20 aralığında olacak. Bu duruma el atan Çin Devlet Konseyi, 23 Mayıs'ta yaptığı açıklamada, büyümeye yönelik aşağı yönlü risklerin artmakta olduğunu ve hükümetin, ihtiyaç duyulduğunda, "ince ayar" politikalarını yoğunlaştıracağını kaydetti. Bu açıklamanın yorumu piyasalar tarafından, Çin hükümetinin büyümeyi desteklemek için daha agresif adımlar atabileceğinin işareti olarak yapıldı. Sanayi metallerinin en büyük kullanıcısı Çin'de, liderlerin "ince ayar" sözüyle bakır fiyatları son dört ayın en düşük seviyesinden yükseldi. Ancak bu duruma bakıp, işlerin 1990-2000 arasındaki gibi esas parametrelerin, gerçek arz talep üzerinden belirlendiğini düşünmeyin. 2000’den sonra olay daha farklı bir boyuta geldi. Yaşlanan batılı nüfusun yaşam seviyesini düşürmemek için uğraş veren emeklilik fonları, hedge fonlar da üründen ürün çıkarma becerisine sahip finans sihirbazları (farklı bir isim tamlaması yapmak isteyenler sihirbaz kelimesini değiştirebilir), paranın akışkanlığı kadar değerli metallerin ticaretindeki fiyat hareketleriyle kazanç sağlamaya başladılar. Finans sektörünün girdiği bu alanda büyük endüstri firmalarının mübrem hammadde ihtiyaçları için fiziki talebin yaratılmasını imkânsızlaştırdı. Uluslararası yatırım firmalarının yayınladığı raporların aldatmalarıyla, manipülatif davrandıklarını görüyoruz. Yatırım firmaları aldıkları pozisyonlara göre, önce raporlar düzenleyip piyasalara ayar verirken, üç hamle sonrası için kendilerini konumlandırıyor. Buna bir de alüminyum gibi bazı hammaddelerdeki oligopolik yapılar yüzünden yaşanan sıkıntıları da eklersek, ölçeği ne olursa olsun sanayi üreticileri için fiyat oynaklığının ne denli tehlikeli boyuta geldiğini görebiliriz.. Renkli rüyalar Finans sektörü öncelikle iyi yetişmiş insan gücüne stresli ama hızlı para kazanma olanaklarıyla kucağını açtı. Her meslek grubundan genç, dört işlemi hızlı yapmak kaydıyla, rüyalarının bile yetersiz kaldığı miktarlarda paralar kazandı. Sınırsız iletişim ve innovatif bilişim sektörünün sağladığı, her yerde, her an, her pazara hâkim olabilme yetisinin verildiği milenyum sonrası sanayici- ler için azalan kâr marjlarının yarattığı kâbus başladı. Küreselleşen dünyada, katma değerli tüm ürünler hâlâ gelişmiş ülkelerin kasasını dolduruyor, finas sektörü sınırsız, kısıtsız rüyalarını gerçekleştiriyor. Örneğin, ipad’in tüm ürünleri ABD’de üretilse fiyatı 16.000 dolar civarında olacaktı ve muhtemelen çok az kâr edecek ve bu fiyatta satamayacaktı. Ancak Uzakdoğu’da yapılan ipad 1000 dolara yok satıyor ve kârlılıklar rekor kırıyor. AB’de ve ABD’de son dönemde yaşanan kriz, bünyeye uymayan ülkelerin ve şirketlerin tasfiye sürecinin yansıması. Bu süreçle, batı zenginliğini artırmak için paylaşmayı öğreniyor. Dünya üretim eksenini kaydırmış ama sanayileri için gerekli hammadelerin fiyatlarının belirlenmesinde bile, yukarda anlatılan nedenlerle, birinci kuvvet olmayan doğu ise renkli rüyalarını görmeye devam edecek. Sayı: 386 - Haziran 2012 25 Ayın Konusu EVTEKS, 2023 TEKSTİL İHRACAT HEDEFİNİ SÜRDÜRÜYOR Tekstil sektörünün 2023 ihracat hedefi olan 10 milyar dolara ulaşmadaki en büyük destekçisi olan Evteks 2012, 18. kez ziyaretçilerine kapılarını açtı. Yerli yabancı birçok firmanın ilgi gösterdiği fuarda bine yakın firma, iki bin markayla görücüye çıktı. Dünyanın en büyük fuarı olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Türkiye’nin en büyük fuarı Evteks, 18. kez tekstilcileri bir araya getirdi. Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TETSİAD) desteğiyle 16-20 Mayıs 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilen 2012 Evteks 18. İstanbul Ev Tekstili Fuarı, CNR Expo fuar alanında davetlilerini ağırladı. 160 bin metrekare alanda ve 125 bin ziyaretçinin katılımıyla gerçekleştirilen Evteks 2012, dünyaca ünlü birçok markaya evsahipliği yaptı. Evteks Fuarı, 2023 ihracat hedefi 10 milyar dolar olan sektörün ev tekstili ihracatı konusunda en büyük destekçisi olma iddiasını sürdürüyor. Yabancı katılımcı firma sayısında da artış gözlenen Evteks’e Kanada, Fransa, Portekiz, Rusya, Japonya, Kuveyt, Azerbaycan, Ürdün, Fas, Moldova, Tunus, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, Suudi Arabistan, Avusturya, Kuveyt, İran, Rusya gibi ülkelerden 130 yabancı firma katıldı. Bine yakın firmanın iki bin markayla katıldığı fuar, içeriğiyle de göz doldurdu. “Hedefimiz ekonomide en önemli dinamiklerden olmak” Fuara ilişkin değerlendirmede bulunan Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TETSİAD) Başkanı Yaşar Küçükçalık, Türk ev Sayı: 386 - Haziran 2012 26 tekstilinin her geçen gün dünyadaki ağırlığını artırdığını belirterek, “Buradaki en büyük dinamizm fuardır. Bizler önce kendimize Evteks 2012 dolayısıyla memleketimize faydalı olmaya çalışıyoruz. Hedefimiz ekonomide en önemli dinamiklerden olmak. Evteks, bugün dünyada bilinen bir marka haline geldi. Yakın gelecekte de dünyada bilinen en büyük marka haline gelecek. Artık Türkiye kendi özgün dilinde, kendi markalarını oluşturmaktadır. Bugün Evteks dendiğinde dünyada ev tekstiliyle ilgilenen herkesin tanıdığı fuar akla geliyor” dedi. Er-Fun Tekstil, katılımcıların niteliğinden memnun kaldı Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Erhan Özkan’ın firması Er- sından baktığımızda bir artış gözlenmedi. Ancak gelen alıcıları nitelikleri açısından değerlendirdiğimizde, gerçekten işin ehli olan ve alım amaçlı fuarı ziyaret eden bilinçli bir katıımcı kitlesiyle karşılaştık. Fuar, gerçekten işi olanın geldiği bir alan oldu” dedi. Özkan, fuarların başarılı geçmesinin firmalar için artık yeterli olmadığı bir döneme girildiğine de dikkat çekerek, “Bugün pazarlarda yaşanan sıkıntılar şunu göstermiştir ki, yalnızca fuarlarda var olarak firmaların ürünlerini pazarlamaları mümkün değildir. Özellikle orta ve büyük ölçekli firmaların ürün pazarlamaları için fuarların yanı sıra birebir müşteri ziyaretleri yapmaları gerekmektedir” diyerek, ihracatta yeni bir pazarlama stratejisinin ortaya çıkmasının kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Fun Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti., her yıl olduğu gibi Evteks 2012’de de yerini aldı. Müşteri odaklı hizmet veren Er-Fun Tekstil, döşemelik ve perdelik jakarlı dokuma üretimi yapan, orta ölçekli bir firma olarak iç ve dış pazarlarda faaliyet gösteriyor. Ev tekstili alanındaki fuarların içerisinde Evteks’in dünyada önemli bir yere geldiğini ifade eden Erhan Özkan, bu yıl fuarın daha iyi organize edilmiş olduğunu vurguladı. Özkan, geçmiş yıllarda varolan aksaklıkların ortadan kalkmasından duydukları memnuniyeti de dile getirdi. Alıcılar yönünden bu yılki fuarı değerlendiren Erhan Özkan, “Evteks 2012’ye katılımcı açı- Sayı: 386 - Haziran 2012 27 Ayın Konusu Soley fuara katılımdan memnun Broderi Narin, Avrupa pazarından umutlu değil Üçüncü nesil olarak sektörde varlığına devam eden Broderi Narin firması, 1923 yılında sektöre giren ilk broderi üreticisi firma olma özelliği taşıyor. Sektörde okul olarak yer eden ve işlerini halen büyük bir zevkle yapan firma, pazarın öncü şirketleri arasında gösteriliyor. Kurulduğu tarihin eskilere dayanmasından kaynaklı ilk ihracat yapan şirketlerden bir tanesi Broderi Narin. Çin’in birçok sektördeki atağının devam ettiğini ve Avrupalıların bu yıl fuara daha fazla ilgi gösterdiklerini söyleyen Broderi Narin İhracat Müdürü Baki Gunay, şunları ifade etti: “Fuar geçen yıla göre daha da kalabalık. Avrupa pazarından umutlu değiliz fakat iç piyasa oldukça hareketli geçiyor. Çin veya başka ülkeleri tercih eden Avrupalıların bu yıl fuara daha fazla ilgi gösterdiklerini düşünüyorum. Bunda Çin’deki ihracat durumunun etkisi olabilir. Normalde iç piyasadan gelen yerli müşteriler haftasonlarını tercih ederken bu sene hafta içi de yoğunluklarını hissettiriyor. Fuarda farklı ülkeler var özellikle Malezya, Tayland, Tayvan, Güney Amerika, Brezilya’dan katılımcılar var. Bu yılki fuarın değişik bir portföyü var. Biz de firma olarak fuar için yeni ürünlerimizle hazırlık yaptık. Her fuar için yeni ürünler çıkarıyoruz ve bu ürünleri gösterebildiğimiz ortamlar da fuarlar oluyor. Bu kadar büyük koleksiyonları başka bir ortamda gösterme şansımız olmuyor. İstanbul’da olduğumuz için daha büyük metrekarelerle fuara katılabiliyoruz ve metrekare avantajını da kullanarak fabrikadan çıkan her parçayı fuarlarda değerlendirme fırsatı buluyoruz.” Sayı: 386 - Haziran 2012 28 1951 senesinde kurulan Birlik Mensucat’a bağlı olan Soley Markası ise 1988 yılında kuruldu. Kayseri Organize Sanayi Bölgesi tesislerinde işe başlayan Soley markasının ana faaliyet konusu havlu, ev tekstili ve yatak. Soley, Türkiye’de özellikle havlu konusunda en çok trend belirleyici markalardan biri olma özelliği taşıyor. Firmanın Türkiye iç piyasasında yaklaşık olarak 10 bin noktada ürünleri satılıyor ve bu ürünler Türkiye genelinde dokuz distribütör ile tüm Türkiye’ye dağıtılıyor. Evteks’ten hedeflerine ulaşmayı beklediklerini söyleyen Birlik Mensucat A.Ş. Pazarlama Müdürü Semih Oral, Evteks 2012 ve sektöre dair şunları söyledi: “Evteks 2012’nin oldukça iyi geçtiğini söyleyebilirim. Bu sene özellikle geçen seneye oranla bayağı bir yoğunluk söz konusu. Bu yılki Evteks Fuarı’na yurtdışından da katılım çok fazla. 18. kez düzenlenen Evteks Fuarı, bu sene yine çok iyi Evteks 2012 hazırlanmış. Geçen seneyle kıyasladığımızda bu farkı daha net görebiliyoruz. İlk açıldığı günden beri büyük bir yoğunluk var. Bu sene fuardan hedeflerimize ulaşmayı ümit ediyoruz.” Lüks Kadife, her yıl 2 milyon Euro’luk yatırımdan vazgeçmiyor 1972 yılında çok ortaklı olarak Kayseri’de kurulan Lüks Kadife, 38 yıldır halen Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet göstermekte. Kadife kumaşın ana konu olduğu firmada polyesterli iplikten döşemelik, perdelik kumaş gibi ürün grupları da mevcut. Firma, ev tekstili modasını yakından takip ederek son yıllarda jakarlı ve baskılı ürünler üzerinde çalışıyor. 2011 yılında 2 milyon Euro’nun üzerinde yatırım yaptıklarını ve 2012 yılı hedeflerinin de yaklaşık bu seviyede olduğunu söyleyen Lüks Kadife Genel Müdürü Feramin Çeliktaş, şunları söyledi: “Bizim için fuarın yoğun geçtiğini söyleyebiliriz ama genel anlamda bir durgunluk olduğu söyleniyor. Geçen seneyle kıyasladığımızda, yoğunluğun bizim için aynı seviyede olduğunu söyleyebiliriz. Geçen seneki müşterilerimiz de bu yıl fuara katıldı ve bu yıl fuarda yeni müşteri oranı yüzde 15 civarında. Biz firma olarak özellikle moda olan baskılı, jakarlı ürün grupları üzerine çalıştık. Çünkü şu anda ev tekstili modası oraya doğru gidiyor. Dünyada ekonomik anlamda çeşitli sıkıntılar yaşandı halen de yaşanmakta. Ama Yunanistan ölçeğinde bakacak olursak durumu fazla abartmamak gerektiği düşüncesindeyim. Yunanistan sekiz milyonluk bir nüfus. İstanbul’un yarısı. 300 milyonluk Avrupa’da sekiz milyon hiç önemli değildir. Fakat insanların ‘kriz bizi de mi etkileyecek’ şeklinde bir korkusu olduğundan alımlar azalıyor. Yunanistan’da yaşananlar Çin’i, Arap’ı, İranlıyı etkilemiyor, Türkiye’yi hiç etkilemiyor. Olumsuzluklara ne kadar hazırsanız, o kadar az sıkıntı yaşıyorsunuz. Biz firma olarak geçtiğimiz yıl 2 milyon Euro’nun üzerinde bir yatırım yaptık. Bu sene de o oranda bir hedefimiz var.” Sayı: 386 - Haziran 2012 29 Ayın Konusu Genel Tekstil’de hedef satışları her zaman daha çok artırmak 1998 yılında başladığından beri fuara her sene düzenli olarak katılan Genel Tekstil, Evteks 2012’nin de oldukça iyi geçeceğine inanan firmalardan. Firma hem iç piyasaya hem de dış piyasaya hitap eden ürünleriyle farklılık yaratmayı hedefliyor. Fuarlardan sanayiciler olarak beklentilerinin her daim yüksek olduğunu ve amaçlarının satışlarını daha da artırmak olduğunu söyleyen Genel Tekstil San. Tic. A.Ş.’nin sahiplerinden Harun Tavaşi, Evteks 2012 fuarına dair şunları söyledi: “Evteks 2012’den memnunuz. Fuara kendi müşterilerimiz de katılıyor ve biz onlara da servis veriyoruz. Bunun yanı sıra iç piyasadan müşteriler geliyor. Onlarla da işlerimizi artırmaya çalışıyoruz. Bu sene çok yoğun bir kalabalık yok. Fakat gelen insanlar iş yapmak için geliyor. Yani boş bir kalabalık yok diyelim. Gelip gezen çok insan var ama iş baSayı: 386 - Haziran 2012 30 kımından ilk üç gün bizim için çok önemli. Haftasonları mutlu olmuyoruz çünkü çok gezen var ve bana göre bu fuarın beş gün olması gereksiz. Dört gün olsa kıvamında olacak diye düşünüyorum ama bu tabii ki Evteks 2012 benim görüşüm. Biz firma olarak her fuarda olduğu gibi Ar-Ge yaptık, yeni ürünler çıkardık, perdelerimizi diktik ve standımızı hazırladık. Her zaman hedeflerimiz var ve bu hedefe ulaşmaya çalışıyoruz. Hedefimiz, satışlarımızı her zaman daha da artırmak.” Epengle, Ortadoğu pazarındaki canlanmadan memnun Epengle Tekstil, 1970 senesinden bu güne ihracatın içinde yer alan firmalardan. Firma için özellikle son yıllarda Ortadoğu pazarı önemli konuma ulaşmış durumda. Evteks 2012’de Avrupa’dan çok fazla talep olmadığını, bunun yanı sıra Ortadoğu’nun ciddi talebiyle karşı karşıya kaldıklarını belirten Epengle Tekstil Mağaza Yöneticisi Hakan Solak, Evteks Fuarı ile ilgili şunları söyledi: “Fuar gayet güzel geçiyor. Ortadoğu’dan ciddi bir talep var fakat bunun yanı sıra Avrupa’dan çok fazla talep yok. Yine iç piyasa biraz sakin. Ortadoğu bize ciddi bir ivme kazandırdı. Bu anlamda çok memnunuz. Bu sene katılımcı sayısının çok fazla olması sevindirici... Gayet memnunuz. En önemlisi de ciddi alıcılar burada, boş gezen müşteri adedi ciddi anlamda azalmış durumda. Dünya firmalarının çoğu da burada ve bu durum da fuara ciddi bir ivme kazandırmış. Zaten alıcı olarak gelen müşteri fuarın ilk gününden üçüncü gününe kadar alımını tamamlıyor. İç piyasa alıcılarından çok büyük beklentilerimiz yok. Bizde metre çok önemli... Yani makinelerimizi doldurabilmemiz çok önemli. Bunu da başaracağımız daha fuarın ilk gününden belli oldu. İlk günkü satış işin yaklaşık yüzde 45’iydi. Fuar sonuna kadar beklentimizin üzerinde sipariş almış olacağız. Doların durumunu göz önünde bulundurduğumuzda bu sorun bizim de ihracat pazarımızı şüphesiz olumsuz etkileyecektir. Biz daha ziyade Ortadoğu pazarıyla çalışıyoruz. Avrupa’dan ciddi bir müşteri kaybı var. Dolar ve Euro’nun durumundan kaynaklı olumsuzluklar yaşıyoruz. Daha önceki fuarlarda bin metre sipariş veren müşterilerimiz bu sene 10 metreye kadar düşmüş durumda. Bu anlamda sıkıntının devam edeceği belli. Belçika ve İtalyan firmalarının bu fuarı çok fazla tercih etme sebeplerinden biri de Ortadoğu müşterisini yakalama amacı. Bizim için Avrupa kaybolurken Ortadoğu canlanmaya başladı ve kaybettiğimiz eski işleri yakalamaya başladık. EVTEKS 2012, SEMİNERLERİ İLE KATILIMCILARI BİLGİLENDİRDİ Fuarın ilk dört gününde çeşitli seminerler de gerçekleştirildi. Trendler nasıl oluşur, Contract tekstil trendleri 20132014, ev tekstili ve iç dizayn sektörüne özel ilkbahar yaz 2013 trendleri, yeni mağazacılık anlayışı, ilkbahar yaz 2013 sezonuna ait genel atmosferler, renkler, finisyonlar, dokular, desenler, 2013-2014 sezonu iç dekorasyon trendleri, LOFT tanıtımı, 2013-2014 sezonuna ait genel atmosferler, 2013-2014 sonbahar kış sezonu genel trendleri, 2013-2014 sezonu iç dekorasyon trendleri, duvar kağıdının dekorasyondaki yeri ve önemi, global pazarlar için renk stratejileri, tekstil ürünü ne zaman bitmiş üründür ve umudu tasarlamak başlıklarında düzenlenen seminerlerle, fuar katılımcıları ev tekstili ve trendler konusunda detaylı bilgi edindi. Sayı: 386 - Haziran 2012 31 Güncel İSTANBUL 5’İNCİ KEZ DÜNYA MODA DEVLERİNİ AĞIRLADI 3-4 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen İstanbul Moda Hazır Giyim Konferansı, dünyanın önde gelen moda ve tekstil devlerini ağırladı. Başbakan Erdoğan’ın açılışını yaptığı konferansta 38 önemli marka ve alıcılar, Türk imalatçılarla buluştu. Konferans sırasında alım gruplarıyla tedarikçiler arasında yaklaşık 3 bin görüşmenin yapıldığı tahmin ediliyor. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) tarafından bu yıl beşinci kez düzenlenen İstanbul Moda Hazır Giyim Konferansı, dünya moda ve tekstil devlerini ağırladı. 3-4 Mayıs tarihleri arasında Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansta dünyanın 38 önemli marka ve alıcıları, Türk imalatçılarla buluştu. Konferans sırasında alım gruplarıyla tedarikçiler arasında yaklaşık 3 bin görüşmenin yapıldığı tahmin ediliyor. Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın da katıldığı konferansın açılışını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Açılış konuşmasında tekstil dünyasına seslenen Erdoğan, 12 aylık ihracat rakamlarının 138 milyar doları aştığını ifade ederek, “Bu başarıda kuşkusuz tekstil ve hazır giyim sektörünün payı büyük. En fazla ihracat yapan sektör olarak tekstil ve hazır giyim sektörü, Türkiye’nin büyümesinde en fazla katkı sağlayan sektörlerin başında yer alıyor” dedi. Hazır giyim sektöründe küresel rekabetin zorlaştığı bir süreçten geçildiğini vurgulayan Recep Tayyip Erdoğan, “Önümüzde engeller var. Ama bunlar aşılamaz engeller değil, bunları aşarız. Türkiye olarak yıllardır tekstilde, hazır giyimde hem çok başarılıyız hem de dünyaya örnek teşkil ediyoruz. Ama sizler de takdir edersiniz ki 10-20 yıl öncesinin vizyonuyla, o günün anlayışıyla, o günlerin bakış açısıyla küresel rekabette lider konumumuzu muhafaza etmemiz mümkün değil. Olması gereken, sürekli bunu güncelleyeceğiz. Biz artık sadece üreten ve pazarlayan bir ülke konumundan çıkıp, tasarlayan ülke konumuna da yükselmek zorundayız. Türkiye olarak böyle bir Sayı: 386 - Haziran 2012 32 potansiyele ziyadesiyle sahibiz. Çok şükür bu sektörde iyi bir yetişmiş insan gücümüz var” dedi. İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin her karışında insanlık tarihiyle yaşıt bir kültür birikimi olduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, “Bizim üretim ve pazarlama kadar tasarım ve marka oluşturmada keşfedilmeyi, kullanılmayı bekleyen engin bir hazinemiz var. Marka konusuna daha fazla eğilmek, daha fazla yoğunlaşmak durumundayız. Daha fazla markayla, özgün tasarımlarla üretim kadar, modayı da yönlendiren, modayı imla eden bir anlayışla hareket etme sürecindeyiz” şeklinde konuştu. Recep Tayyip Erdoğan, konuşması sırasında Türkiye'nin pozitif olan kredi notunu durağana indiren kredi derecelendirme kuruluşu S&P'yi eleştirdi. “Sen bunu Tayyip Erdoğan'a yutturamazsın” diyen Erdoğan, “Neye göre sen bunu durağana indiriyorsun? Çünkü belli bir süre pozitifte kalan bir ülkeyi artırması gerekirken bakıyorsunuz, iflas eden Yunanistan'ı yükseltiyor. Böyle saçmalık olur mu? Tamamıyla ideolojik bir yaklaşım. Ama bunu kimse yutmaz. Sen bunu Tayyip Erdoğan'a yutturamazsın. Eğer sen kalkıp da kredi notunu durağana indirirsen bunu yemezler. Bunun bedelini artık 'ben seni bir kredi kuruluşu olarak tanımıyorum' demek suretiyle açıklarım” açıklamasında bulundu. Konferansta konuşan Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise “Dünyada artık yeni trend Türkiye'dir, Türkiye markasıdır. Demode anlayışlara meydan okuyanlar için Türkiye ilham kaynağıdır” dedi. TGSD Yönetim Kurulu Başkanı Cem Negrin ise açılış töreni sırasında yaptığı konuşmada, tekstil sektörü olarak istihdam ve özellikle kadın istihdamında ilk sırayı almaya devam etmekte olduklarına işaret ederek, geçen yıldan bu yana sektörde kayıtlı 30 bin istihdam artışı sağlandığını söyledi. Negrin, “2013 için sözümüz sektör olarak 75 bin kayıtlı istihdam artışı” dedi. Sektör olarak teşvik taleplerinin ise büyük ölçüde karşılandığını, işveren maliyetinin yeni teşviklerle 6. Bölge’de 365 dolara kadar indiğini ifade eden Negrin, “Müsteşarlığın 6. Bölge’de asgari ücreti 2002-2003 yıllarındaki 365 dolarlık asgari ücrete çeken uygulaması, hazır giyimin tekrar en güçlü sektör olması noktasında önünü açmıştır. Bu bölgedeki gelişimin hızlı olması için üç yıl boyunca devletin tren yollarında, maliyetine mal taşınmasını sağlaması gerekir. Dünyada en çok hazır giyim ithalatını 90 milyar dolar ile Amerika yapıyor. 2004 yılında 2 milyar dolar olan Amerika ihracatımızın, bölge için gerekli anlaşmalar yaparak bugünkü 300400 milyon dolardan tekrar 2 milyar dolara çıkarılması sağlanmalıdır” şeklinde konuştu. Hindistan’ın iki yıldır değişik zamanlarda pamuk ihracatını durdurma denemeleri yaptığını hatırlatan TGSD Başkanı Cem Negrin, Türkiye’de en az 1 milyon ton pamuk üretiminin desteklenmesinin, 60 milyar dolarlık Türk hazır giyim ve tekstil sektörünün dışa bağımlılığını azaltacağını da sözlerine ekledi. Konferansta konuşan Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Ekonomi, Enerji, İskan, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Günther Horzetzky ise “Bugün Almanya'daki yaklaşık 2.5 milyon Türk nüfusunun üçte biri benim eyaletimde yaşıyor. Yaklaşık 24 bin Türk girişimcisine ve 570 Türk şirketine evsahipliği yapıyoruz. Biz, Almanya'daki Türk şirketlerin sayısının giderek artacağını düşünüyoruz” şeklinde konuştu. Türkiye'de uluslararası öneme sahip markalar bulunduğunu, tekstil sektörünün hızlı büyüdüğünü belirten Horzetzky, “Türkiye sadece üretim kapasitesi ile değil, aynı zamanda tasarımları, Fashion Week ve Collective Premier gibi etkinlikleri ile de dünyanın dikkatini çekiyor. Türk markalarının uluslararası pazarlara rahatlıkla girdiğini görüyoruz” dedi. Avrupa'nın en büyük tekstil birliklerinden olan Eurotex'in Yönetim Kurulu Başkanı Alberto Pacanelli ise Türkiye'nin stratejik konumu sayesinde büyük fırsatlara sahip olduğuna dikkati çekti. Avrupa'nın tekstil ürünü ithal ettiği ülkeler içerisinde Rusya ve Türkiye'nin ciddi gelişme kaydettiğini hatırlatan Pacanelli, ''Burada önemle belirtmek istiyorum; Türkiye ciddi bir avantaja sahip. Çin'in yaptığı ihracatın lojistik maliyeti nedeniyle hız kesmeye başladığını görüyoruz. Türkiye, Çin'in bu dezavatajını, avantaja çevirebilir ve Avrupa'nın temel tedarikçisi olabilir'' dedi. Avrupa tekstil sektörü için Türkiye'nin son derece önemli olduğunu belirten Pacanelli, “Türkiye ile ciddi bir şekilde çalışmalıyız. Pan-Avrupa stratejisi kurarak Türkiye ile birlikte Avrupa dünyanın en önemli üretim merkezlerinden biri haline gelebilir” dedi. Pacanelli, Türk tekstil şirketlerinin Avrupa'daki başarısına dikkat çekerek “Avrupa'ya Türkiye'den gelen şirketler için büyüme potansiyeli mevcut. İtalyan firmalarının Türkiye'ye daha çok yatırım yapacağını düşünüyorum. Türkiye benim görüşüme göre rekabetçilikte bazı avantajlara sahip. Çok dinamik bir iç pazarı var. Türkiye'nin 1 milyar kişiye ulaşacak bir ağın ortasında bulunuyor olması büyük bir avantaj” değerlendirmesini yaptı. Dünyanın her yerinde FG-4 adıyla 80 mağazası bulunan ve pazarlama ve marka uzmanı olarak tanınan George Davies konuşmasında, “Marka demek, pek çok kişinin sizi tanıyabilmesi için eşsiz olması gerekiyor. Fakat Türkiye zaten eşsiz ve zaten büyük bir marka ve onu artık herkes tanıyor. Bizim için sırada Türkiye'de perakendecilik yapmak var. Türkiye tekstil açısından mükemmel bir yer. Hong Kong'a gitmeye gerek yok, burada üretebiliriz” dedi. Konferansa ayrıca Moncler Yönetim Kurulu Başkanı Remo Ruffini, Celio COO’su Laurent Portella, Lee Cooper Global CEO’su Andy Dunkley, Girboud markasının yaratıcısı ve tasarımcısı Francois Girboud, Express Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Micheal Weiss, Woolmark Grup Direktörü Paul G. Swan, NIKE Global Tedarikten Sorumlu Başkan Yardımcısı Ernie Rose gibi isimler de katıldı. Sayı: 386 - Haziran 2012 33 Güncel TÜRK MARKALARININ KUŞATTIĞI KUZEY IRAK'A BEYMEN DE GİTTİ Kuzey Irak’ın imarı tamamlandıkça perakende markaları pazara girişlerini sürdürüyor. Halen 60’a yakın Türk firmasının faaliyet gösterdiği ülkede, son olarak da Beymen, mağazası ile yerini aldı. Beymen Erbil, geçen ay hizmete giren Divan Oteli’nin içinde Iraklı müşterileriyle buluştu. Daha birkaç yıl öncesine kadar savaş ve ardından yaşanan güvenlik sıkıntısı nedeniyle yatırımların gitmeye çekindiği Kuzey Irak, son dönemde Türk markalarının istilasına uğramaya başladı. Bölgeye son olarak Beymen de gitti. Beymen yurtdışındaki ikinci mağazasını Mısır'ın ardından Erbil'de açtı. Beymen'in Erbil'e açılmasında bölgede peşpeşe yükselen inşaatlar etkili oldu. Bilindiği gibi petrol gelirlerinden yüzde 17 pay alan Kuzey Irak'a önce inşaat firmaları geldi. Ardından, birbirinden büyük alışveriş merkezleri inşa edildi. Kişi başı gelirin 6 bin dolar civarına ulaşmasıyla da şehir, gerçek bir Türk marka kuşatması altına girdi. Bugün aktif haldeki Family Mall ve Majidi Mall'deki markaların yüzde 70'i Türk... Bu AVM'lerde Vakko, Aydınlı Grup, Sunset Mayo, İşbir, Mavi, LTB, Levis, Colins, Koton, De Facto, LC Waikiki, YKM, Kiğılı, TAÇ, Flo, Bisse, Dagi, Damat, Sarar, Adil Işık, İpekyol'un da aralarında bulunduğu 60'ı aşkın marka hizmet veriyor. Bu listeye son olarak eklenen isim ise Beymen oldu. Ancak Beymen mağaza yeri olarak AVM yerine geçtiğimiz ay hizmete giren Divan Oteli'nin içinde mağaza açtı. Erbil mağazasını bölgenin deneyimli iş adamlarından Elegan Yapı'nın sahibi Sarp Turanlıgil ile birlikte açtıklarını söyleyen Beymen Genel Müdürü Elif Çapçı, "Mağazamızın iç mimari projesini Mustafa Toner yürüttü. Mağazanın her türlü mobilyası Türkiye'de üretildi" dedi. Çapçı, "Beymen, Erbil'de sevilen bir marka. Başta Beymen Collection olmak üzere Dolce&Gabbana'dan Etro'ya, Zegna'dan Kiton'a tüm markalarımıza talep olduğunu söylemek mümkün. Beymen Erbil’de, bunların yanı sıra Gucci, Yves Saint Laurent, Moschino, Fendi, Corneliani gibi dünyaca ünlü markalar da yer alıyor" diye konuştu. Beymen Erbil'in ciro hedefinin 10 milyon TL ciro olduğunu kaydeden Elif Çapçı, şöyle devam etti: "Beymen'in gelenekselleşmiş özel hizmet anlayışını Erbil'e de taşıyoruz. Türkiye'den en kıymetli satış danışmanlarımızdan bir grup özel eğitimlerini tamamlayarak Erbilli meslektaşlarıyla bu mağazamızda buluştu. Bundan sonra da düzenli olarak gerçekleştireceğimiz özel ekspozisyonlar ve eventler ile Beymen olarak sosyal hayatın önemli bir parçası olmayı hedefliyoruz." Kuzey Irak'ın, tüm dünyanın ilgisini çeken bir ticaret bölgesi olma yolunda son hızla ilerlediğini anlatan Elif Çapçı, "Bu hızlı ilerlemeyi, mağazamızın inşaatına başladığımız günden beri bizzat görüyoruz. Türkiye ile Irak arasındaki toplam dış ticaretin 12 milyar dolara yaklaştığı Sayı: 386 - Haziran 2012 34 bu günlerde biz de öncü bir girişimle Erbil’e girme kararı aldık" dedi. Bu karardan sonra çok sık Erbil’e gidip gelmeye başladıklarını ifade eden Elif Çapçı, şunları söyledi: "Şehre baktığımızda lüks perakendede henüz Beymen gibi uluslararası markaları bünyesinde bulunduran başka bir mağaza olmadığını görüyoruz. Kişi başı milli gelirin 6 bin dolarlar seviyesinde olduğu Erbil’de Beymen’in çok önemli bir boşluğu dolduracağına inanıyoruz. Erbil çok dikkatle takip edilmesi gereken bir pazar. Önümüzdeki 3-4 yıl içinde Dubai gibi alışverişte bir çekim merkezi olacağına kuşku yok." Beymen Erbil’in mimari konseptini Mustafa Toner'in hazırladığını söyleyen Elif Çapçı, şu bilgileri verdi: "Tavan yüksekliği dokuz metreyi buluyor. 1.200 metrekareye yayılan Beymen Erbil, özel alışveriş odalarıyla müşterilerimize lüks bir perakende ortamı sunuyor. Tüm mağazalarımızda olduğu gibi burada da VIP müşterilerimize hizmet verdiğimiz bu özel odalarımız mevcut. Alışverişini bu şekilde yapmak isteyen tüm müşterilerimiz için benzer servisi diğer mağazalarımızda da veriyoruz." Çapçı, "Projenin başlangıcında mağaza binasının balo salonu olarak düşünülmüş olması müthiş bir iç mekan hacmine kavuşmamızı sağladı" dedi. Bizden ADANA METEM ÖĞRENCİLERİ 3. MESLEKİ TANITIM VE KARİYER GÜNLERİ'NDE BULUŞTU Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası bünyesindeki Türk Tekstil Vakfı'nın hayata geçirdiği METEM'lerden biri olan Adana Sarıçam Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi öğrencileri, çalışma hayatına hazırlanıyor. Mesleki eğitimini tamamlayan öğrencilerin istihdamına yönelik yapılan geleneksel 'Mesleki Tanıtım ve Kariyer Günleri'nin üçüncüsü 2 Mayıs 2012 tarihinde Sarıçam Türk Tekstil Vakfı METEM ve Anadolu Meslek Lisesi'nde gerçekleştirildi. Etkinliğe İl Milli Eğitim Müdürü'nün yanı sıra Sarıçam Belediye Başkanı, Türk Tekstil Vakfı yönetimi, farklı üniversitelerden akademisyenler, işadamları ve öğrenciler katıldı. Katılımın yüksek olduğu etkinlik, açılış konuşmaları ile başladı. Değişik okullardan gelen öğrenciler, firmalar tarafından kurulan standları ziyaret ederek, sektör temsilcileri ile geleceğe dönük görüşmeler yaptılar. Öğrencilere ayrıca, Kariyer NET ve ABİGEM’e katılan uzmanlar tarafından kariyer planlaması ve iş başvuruları konusunda eğitimler verildi. Kariyer Günleri kapsamında bu yıl Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Bekir Sütçü, Kariyer Günleri’nin açılışında yaptığı konuşmada, sanayinin kalifiye eleman ihtiyacı olduğuna dikkat çekti. mezun olacak olan 16 tekstil laborantlığı ve 16 tekstil mekatroniği öğrencisine iş imkanları da araştırıldı. Adana METEM yetkilileri, amacı mesleki eğitim alan gençleri, üretim yapan sektörle tanıştırmak, kaynaştırmak ve iş imkânı sağlamak olan bu etkinliğin hedefine ulaştığını söylediler. Adana METEM, 30'ar kişilik 10 sınıfta eğitim veriyor. Okulda 80 yataklı yurt ve 42 yataklı misafirhane de bulunuyor. Sayı: 386 - Haziran 2012 35 Güncel LOJİSTİK ŞİRKETLERİ TEKSTİLİN GELİŞİMİNE UYUM SAĞLIYOR Lojistik şirketlerinde, tekstil taşımalarından doğan ivme bugünlerde daha da artarken, sektördeki rekabet, 'sorunsuz taşıma' alanında her gün yeni çözümlerin de doğmasına neden oluyor. Dünyadaki en önemli sektörlerden biri olan tekstil sektörü şüphesiz ülkemiz için de lokomotif sektörlerden biri. Şüphesiz bu lokomotifi sürükleyecek olan sektörlerin başında da lojistik geliyor. Lojistik şirketlerinin tekstil taşımalarından doğan ivme bugünlerde daha da artarken, sektördeki rekabet, 'sorunsuz taşıma' alanında her gün yeni çözümlerin de doğmasına neden oluyor. Bilindiği gibi tekstil ürünlerinin taşınması, depolanması kısaca üreticiden tüketiciye kadar olan tüm sürecinde en doğru şekilde yönetilmesi gerekiyor. Ürünlerin fabrikadan alınıp müşterinin ayağına götürülmesine kadar uzanan bu sürecin iyi yönetilmesi şüphesiz 'hasarsız' ve 'hızlı teslim' avantajı yaratacağı gibi Türk tekstiline de yeni 'artı'lar kazandırmaya devam edecek. İşte bu noktada lojistik firmalarına da büyük görev düşüyor. Türkiye'de halen dış ticaret yapan yaklaşık 50 bin şirket bulunuyor. Bu şirketlerin yaklaşık 5 bini 1 milyon doların üzerinde dış ticaret hacmine sahip. Dış ticaret şirketlerine verilen lojistik hizmetleri sağlayan yaklaşık 2 bin gümrükleme şirketi, bin 200 uluslararası kara taşımacılık şirketi, bin uluslararası denizcilik şirketi, 250 taşıma işleri organizatörü (freight-forwarder) şirket ve 250 civarında da antrepo bulunuyor. Ayrıca nakliyat ambarı işletmecileri, taşıma işleri komisyoncuları, dağıtım şirketi, kargo ve kurye sektöründe çalışan şirketleri de sektör kapsamına dâhil etmek mümkün. Sayı: 386 - Haziran 2012 36 Türkiye'de halen hizmet veren bazı lojistik şirketleri arasında Omsan, Ekol, Reysaş, Borusan, Barsan Global Lojistik, Balnak, Mars Lojistik, Sıttnak, Yurtiçi Lojistik, Alişan, ACT, DHL, Exel, TNT, Serlog, Gefco, Kuhne&Nagel, Rynart, UPS, Willi Betz, Nunner, Fedex, Expeditors, Maresk Denizcilik, Netlog Lojistik Grubu, Frans Maas, Gökbora Lojistik, Horoz Lojistik, İzmir Lojistik, Sertrans, Yeni Antalya, Schenker Arkas, Karınca / Meyer&Meyer/ Geologıstıcs, Geopost&Yurtiçi Kargo, Galata Taşımacılık gibi şirketleri saymak mümkün. Bu şirketlerin birçoğu rekabetin üst seviyelere geldiği bugünlerde artık taşımakta olduğu ürün portföyünü giderek genişletmeye başladı. Birçoğu tekstil sektörüne de hizmet vermeye başlarken çoğu da bu alanda uzmanlaşma yoluna gitti. Bugün artık birçok lojistik firması askılı tekstil taşımacılığı, müşteri ve mağaza dağıtımları ve kalite kontrolü de dâhil tüm süreçleri üstlenmiş durumda. Bu da şüphesiz tekstil ve hazır giyimcilerinin sadece kendi öz işine odaklanmasını sağlıyor. Hizmet verdiği sektörler arasında tekstil de bulunan Balnak, taşımanın yanında Çatalca'daki Lojistik Merkezi'nde, barkod ile envantere kayıt, mağaza bazında lotlama, askılama, on line&on time ürün takibi hizmetleri veriyor. Yetkililer bu hizmetin ürünlerin yurtdışında direkt mağazaya ulaşımının yanında, ülkemizde hızlı üretilen ürünlerin üzerine yurtdışı depolarda maliyet binerek rekabet avantajını yitirmesini önlendiğini söylüyorlar. Güneşli'de hizmet veren Kardemir Nakliyat ise tekstil sektörü için 2 bin 500 metrekarelik gümrüklü tekstil antreposu kurarken, bir diğer lojistik şirketi Arkas da askılı tekstil taşıma işine yeni bir boyut getirdi. Şirket özel olarak askılı tekstil taşımak için üretilen askılı konteynerlerden farklı olarak, kaynak vs. herhangi bir işlem yapılmadan konteyner içerisine monte edilen sökülebilir bir sistemi bünyesine kattı. Böylece tekstilci malını gönderirken, her tip konteyner artık askılıya dönüştürülebildiği için tekstilci özel konteyner aramak zorunda kalmayacak. Tekstil ürünlerinin taşıma ve lojistiği alanında hizmet veren şirketlerden olan ACT Lojstik ise kumaşların fabrikadan alınmasından, müş- TÜRKİYE LOJİSTİK PERFORMANSINDA YÜKSELİYOR Türkiye, bulunduğu coğrafik konum itibariyle lojistik alanında da yükselmeye başladı. Dünya Bankası'nın, ülkelerin gümrük, taşımacılık, altyapı gibi lojistik alanındaki performanslarını değerlendirdiği Lojistik Performans Endeksi'nde (LPI) Türkiye 27'nci sırada yer aldı. Rapora göre LPI'nın kapsadığı 155 ekonomi içerisinde Singapur en iyi performans sergileyen ülke olarak öne çıktı. Uluslararası nakliyeciler ve ekspres taşıyıcılar arasında tüm dünyada gerçekleştirilen kapsamlı bir ankete dayalı olarak gerçekleştirilen çalışmaya göre, Şili, Çin, Hindistan, Fas, Güney Afrika, Türkiye ve ABD gibi ülkeler de geçmiş performanslarına göre iyileşme kaydettiler. LPI göstergelerine göre, lojistik performans sıralamasının en üst sıralarında yüksek gelirli ülkeler yer alırken, en kötü performansa sahip ekonomiler, aynı zamanda genellikle denize kıyısı olmayan kara ülkeleri, küçük adalar veya çatışma sonrası ülkeler olarak nitelendirilebilecek en az gelişmiş ülkeler oldu. Üst orta gelir grubuna dâhil ülkeler içerisinde en iyi performansa sahip ülkeler arasında Güney Afrika, Çin ve Türkiye yer aldı. Alt orta gelir grubunda Hindistan, Fas ve Filipinler ortalamanın üzerinde bir performans artışı sergilerken, düşük gelirli ülkeler grubunda Benin, Malawi ve Madagaskar en iyi performansa sahip ülkeler oldu. Bu çerçevede 4.13 puan ile bu yılın en yüksek performansına sahip ülkesi Singapur oldu. Ülkenin performansı ise yüz üzerinden 100. İkinci sırayı yüzde 99.9 performans ve 4.12 puan ile Hong Kong, üçüncü sırayı da yüzde 97.6 performans ve 4.05 puan ile Finlandiya aldı. Endekse göre, lojistikte en kötü durumda olan ülke ise yüzde 19.5 performans ve 1.61 puanla Brund oldu. Senegal, Gana, Kamerun, Maldivler gibi ülkeler de listenin en alt sıralarında kaldı. Türkiye ise LPG'nin genel listesinde, Çin'den sonra 27'inci sırada yer aldı. Performansı yüzde 80.3 olarak değerlendirilen Türkiye'nin ortalama puanı da 3.51. Açıklamada, gıda fiyatlarının tarihteki en yüksek düzeylerde olduğu bir dönemde, lojistik hizmetlerin gıda güvenliği için büyük önem taşıdığı kaydedildi. Özellikle denize kıyısı olmayan kara ülkeleri ve yoksul ülkeler olmak üzere gelişmekte olan ülkelerde, taşımacılık ve lojistiğin teslim edilen gıda fiyatlarının yüzde 20-60'ını oluşturduğu belirtilen açıklamada, yüksek gelirli ülkelerde ise yeşil lojistiğin hızla daha fazla önem kazandığı ifade edildi. terinin kapısına götürülmesine kadar geçen tüm süreçleri takip ediyor. Şirket, numunelerin gönderilmesi, gümrükleme ve evrakların hazırlığı, kumaşların yüklemesi ve üretim ülkesinde ürünlerin teslim edilmesi, ürünlerin kalite kontrolü, askılı ve kolili uluslararası taşıma, direkt olarak mağaza ve/veya depolara ulaşım, düzenli bilgi akışı, etiketleme ve paketleme gibi hizmetlerin hepsini yapıyor. Tekstil alanında uzmanlaşan şirketlerden biri de Netlog Lojistik Grubu’nun uluslararası karayolu taşımacılığı yapan şirketi Intercombi (ICL). Hali hazırda bir milyon askı kapasitesiyle Türkiye'nin en büyük askılı tekstil depolarından birinin sahibi olan ICL, yeni yapacağı yatırımlarla ve geliştireceği sistemlerle lojistik sektörünün bu alanında daha da büyümeyi hedefliyor. Nitekim şirket, 2011’de Euro Bölgesi’nde yaşanan ekonomik krize rağmen, tekstil taşımalarını yüzde 12 artırdı. 2012’nin ilk çeyreğinde Türkiye’den İtalya ve İngiltere’ye yapılan tekstil ihracatının düşmesine rağmen, bu ülkelere tekstil taşımalarını da Sayı: 386 - Haziran 2012 37 Güncel önüne geçiliyor" diyor. Şirket yetkilileri askılı tekstil taşımcılığında sektörünün lideri olduklarını da belirterek şunları söylüyor: "ICL, geniş acente ağı ve sıklıkla tercih edilen kapı teslim servisleri sayesinde, Almanya, Benelüks, İtalya, Fransa, İngiltere gibi Avrupa’nın en büyük tekstil ithalatını yapan ülkelerinin her noktasına, haftalık düzenli parsiyel ve komple çıkış hizmeti sunuyor. Aynı zamanda bu ülkelerden Türkiye’ye yapılan ithalatlarda da hızlı ve güvenli hizmetiyle perakende sektöründe hizmet veren ithalatçıların da iş süreçlerine değer katıyor." artıran ICL, Doğu Avrupa ve Ortadoğu’daki en köklü ve büyük nakliye şirketlerinden biri. Uluslararası kombine lojistik, İngilizcesi ile "International Combined Logistics" kelimelerini kısaltarak 2004 yılında ICL markasını alan Intercombi Uluslararası Nakliye ve Lojistik A.Ş.’nin geçmişi, 1982 yılına kadar uzanıyor. Şirket yetkilileri, "Kurulduğu günden bu yana kesintisiz bir büyüme içinde olan ICL, özellikle tekstil taşımacılığında sunduğu hizmetlerde yüksek oranda başarı sağlıyor. Yanlış adetli, etiket problemli, karışık yüklenmiş, barkodu tam olarak okunmayan ve hatta kalite sorunları olan yükler, ICL tarafından yurtdışına çıkmadan önce fark edilerek, maddi ve manevi kayıpların LOJİSTİKTEKİ BAŞARININ TEKSTİLE ETKİSİ Maliyetlerin düşürülmesi: Tekstilde lojistik maliyetlerinin düşürülmesi daha çok ürün akışı meydana getireceğinden piyasadaki canlanmayı sağlar. Zamanında teslim oranının yüksek olması: Müşteri memnuniyetini sağlar ve daha çok satışın yapılmasında etkili olur. Esnekliğin artırılması: Tekstil taşımalarında esnekliğin artırılması sürekli değişim içinde olan sektörün günümüze daha kolay adapte olmasını sağlar. Hasar-bozulma-kayıp oranlarının en aza indirgenmesi: Tekstil hammadde, mamul ve yarı mamul malzemelerin depolanmasında; malzemelerin etrafında tekstil mamullerinin içine sinebilecek koku ve kimyasallardan bulunmaması gerekmekte. Ayrıca tekstil ile ilgili mamullerin bulunduğu bölümde aşırı rutubet olmamalı. Aşırı rutubet mamul malların fonksiyonlarında bozulma meydana getirir. Tekstil mamullerin bulunduğu ortamda aşırı ve devamlı olarak ışık bulunmamalı. Deneyim: Tecrübesiz kişiler tarafından yapılacak taşımada meydana gelecek hasarlar, maddi açıdan karşılansa bile bu olayın vereceği rahatsızlık ve maneviyat hiç bir şekilde karşılanamaz. Bu yüzden "Sorunsuz Tekstil Taşıma" sözü verebilecek deneyimli şirketler tercih edilmeli. Depolama: Kullanılan elyaf tipi ve depolama şekli yangın riskini belirleyen önemli bir faktördür. Örneğin pamuk elyafı içten içe sinsice yanarken, yün, pamuğa göre biraz daha zor yanmaktadır. Aynı şekilde elyafın depolanma şekli de önemlidir. Elyaf tipi ve depolanma şekli, tutuşma hızı ve yangının yayılma hızını direkt olarak etkiler. Depolama ne kadar düzensiz ve yoğunsa, yangın riski de o oran da artar. O yüzden tekstil ürünlerinin depolanmasına da dikkat edilmeli. Sayı: 386 - Haziran 2012 38 ICL Uluslararası Kara Operasyonları Genel Müdür Yardımcısı Emre Yenal ise "2012’nin ilk çeyreği tekstil ihracatçılarımız açısından oldukça zor geçti. Özellikle İngiltere ve İtalya’ya ya yapılan hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı, bir önceki yıla oranla değer kaybetti. Bu gibi durumlarda, ne alanın ne de satanın daha fazla para kaybetmeye tahammülü olmuyor. İşte biz ICL olarak, tam bu noktada devreye giriyoruz. Satıcının ürününü doğru paketlediğinden ve istenilen adette ürettiğinden emin olmak adına katma değerli hizmetler sunuyor, taşımayı makul sürelerde ve ürünlere hasar vermeyecek şekilde rekabetçi koşullarda gerçekleştiriyoruz" diyor. Netlog Lojistik Grubu, 51 deposu, 3 binin üzerinde çalışanı ve 2 binden fazla araç filosu ile kuru gıdadan soğuk zincire, tekstilden otomotive, kimyadan ilaç ve teknolojiye kadar pek çok sektöre hizmet sunuyor. ELYAF DEVİ LENZING 1.5 MİLYAR EURO'LUK YATIRIMIN BÜYÜK KISMINI TÜRKİYE'YE AYIRDI Dr. Susanne Jary, Livio Danisi ve Christina Kreuzwiese (soldan sağa), İstanbul’da ‘ecoMicroModal’ elyafı tanıttılar. Avusturyalı elyaf üretici Lenzing’in Global Pazarlama İletişim Başkanı Christina Kreuzwiese, 2014 yılına kadar 1.5 milyar Euro'luk yeni yatırım planladıklarını belirterek, satışlarının yüzde 36’sını gerçekleştirdikleri Türkiye’nin, bu yatırımların büyük bir kısmını çekeceğini söyledi. Kayın ve okaliptüs ağaçlarından elde ettiği selülozla elyaf üreten ve dünyaya satan Avusturyalı elyaf üretici Lenzing, yeni geliştirilen 'ecoMicroModal' elyafı İstanbul'da tanıttı. Tanıtım dolayısıyla düzenlenen etkinlikte konuşan Lenzing'in Global Pazarlama İletişim Başkanı Christina Kreuzwiese, 2014 yılına kadar 1.5 milyar Euro'luk yeni yatırım planladıklarını belirterek, satışlarının yüzde 36 seviyelerinde olduğu Türkiye'nin, yapılacak yatırımın önde gelen ülkesi olacağını ifade etti. Kreuzwiese, "Türkiye, krizden bu yana tekstilde çok büyük gelişmeler kat etti. Avrupa’da adını duyurmaya başladı ve Çin ile yarışır hale geldi. Burada firmaların ve ülkenin tekstile güveni artıyor. Biz de Türkiye’deki yeni teşvik paketinden çok umutluyuz. Bu yüzden Türkiye 2014 yılına kadar yapacağımız 1.5 milyar Euro’luk yatırım planımızın önde gelen ülkesi konumunda" dedi. leyen Kreuzwiese, Türk firmaların artık dış piyasaya markalaşarak yayılmasının ve global markaları satın almasının dünyanın dikkatini çektiğini kaydetti. Ürünlerini Marks&Spencer, Ikea, Maisonette, Mavi Jeans, H&M, Lacoste, Ungaro, Versace ve Mango gibi markalarının kullandığına değinen Kreuzwiese, "Üretimimizin büyük kısmını Türkiye’ye yaptırıyoruz. Çünkü burada kaliteli ürün ve üretimin yanı sıra Türkler çok çalışkanlar" dedi. Lenzing Grup olarak 2011’de yüzde 45 büyüme gerçekleştirdiklerini söyleyen Christina Kreuzwiese, 2012’de ciroda yüzde 20, üretimde ise yüzde 10 artışla pazara göre rekor bir hedefleri olduğunu vurguladı. Gerek ev gerekse giyim tekstilinde Türkiye’nin çok hızlı bir yol kat ettiğinin altını çizen Christina Kreuzwiese, "Çok hızlı öğrendiniz, çok akıllısınız, üstelik kaliteli ürünlerle modern üretim yaptınız. Avrupa yatırımdan korkuyor Türkiye’ye. Çünkü çok fazla ilerlemenizden ve onları geçmenizden korkuyor. Biz Türkiye’yi Avrupa olarak görüyoruz” dedi. Türkiye’deki üretimin markalaştığını ve iç piyasayı doyurduğunu söy- Elyafa yanmazlık, buruşmazlık gibi onlarca özellik kazandırılan Lenzing'in yeni ecoelyaf yeniliği, kayın ağacından ürettiği elyafı MicroModal® Edelweiss oldu. Lenzing Grup Ev Tekstili Başkanı Dr. Susanne Jary'in sunumuyla tanıtılan yeni ürünün en önemli özelliği ince ve lüks olması. İlk kez Şubat 2012'de Paris'teki kumaş fuarında görücüye çıkan ürünün Edelweiss teknolojisi ile üretildiğini belirten Jary, "Bu teknoloji çevreyle geleneksel kimyadan daha fazla dost olan oksijen bazlı kimyaya dayanmakta. Bu yüzden LenzingModal® Edelweiss, en yüksek çevre standartlarını karşılayan ve hatta CO2-nötr olan tek modal elyaftır" dedi. Jary, "Elyafa daha ince ve daha lüks bir özellik eklendi. MicroModal; ProModal, LenzingModal LOFT ve MicroModal AIR’den sonra, Lenzing’in yaratmış olduğu beşinci Modal yeniliği oldu. Sonbahar 2012'de ek Modal yenilikleri de planlıyoruz" açıklamasında bulundu. Lenzing Türkiye Mümessili Filofibra'nın Üst Yöneticisi (CEO) Livio Danisi de Türkiye pazarına 45 yıl önce girdiklerini söyleyerek, "Lenzing için Türkiye, Avrupa. Lenzing 2011 yılında elyaf satışlarının üçte birini Türkiye'ye yaptı" dedi. Türkiye'de gelişen sektörleri takip ederek, bu doğrultuda üretim yaptıklarını, yeni yatırımlarla Türkiye pazarında daha da büyüyeceklerini belirten Danisi, şunları kaydetti: "Türkiye'de yeni teşvik yasası ile firmalar üretimlerini artıracak. Gelecek yıllarda bu teşvikten dolayı çok hareket göreceğiz. Ev tekstilinde Türkiye çok büyük bir potansiyele sahip. Konfeksiyon da çok büyük bir sektör. Türkiye'de ıslak mendil, çocuk bezi sektörü çok büyüyor. Bunların hammaddesi de elyaf. Türkiye'deki pazarı çok yakından takip ediyoruz. Bizim asıl pazarımız iplikçiler. Biz Türkiye'ye modal elyaf, viskon, renkli viskon, yanmaz elyaf kısaca elyafın neredeyse tüm çeşitlerini sunuyoruz" dedi. LENZING'İN SON YENİLİĞİ MICROMODAL EDELWEISS Sayı: 386 - Haziran 2012 39 Tekno-Tekstil “2012 SATIŞ CİROSU HEDEFİMİZ 25 MİLYON DOLAR” 2012 yılında 25 milyon dolar ciro hedeflediklerini açıklayan Has Group Makina Endüstri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Hasbay, “Tekstil makineleri sektörü, yatırım malı yaptığı için çok hassastır. Kriz lafı duyulduğunda ilk duran ve krizden de en son çıkan sektördür. Bunun için de sektör temsilcileri kriz veya iş yavaşlamada ilk olarak yatırımlarını erteler” dedi. 1995 senesinde sektöre İtalyan ortağıyla adım atan, 2008 yılında da İtalyan ortağından ayrılarak farklı bir kimliğe bürünen Has Group, 2008 yılına kadar sektöre kattıklarının üzerine bu yıldan sonra daha fazlasını ekleyerek bugün sektörde dünyadaki üç-dört firma arasına girmeyi başardı. Türkiye ve yurtdışında birçok ülkeye makine satışı ve satış sonrası hizmeti veren Has Group Makina Endüstri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Hasbay, Tekstil İşveren Dergisi için sektöre ve firmasına ilişkin merak edilenleri yanıtladı. Öncelikle firmanız Lafer Türk hakkında bilgi verir misiniz? İnternet sitenizde Has Group, TTM, MT ve Has Trade diye dört ayrı oluşum var. Bu oluşumları açabilir misiniz? HASBAY:Aslında ana firma 1995 tarihinde Lafer SPA olarak İtalyan ortaklığıyla kuruldu. Tekstil makinesi sektöründe yabancı ortaklı Türkiye’deki ilk firmayız. Yüzde elli İtalyan Lafer SPA, yüzde elli de grubumuza ait şirket ortaklığıyla başladı. İlk ismi Lafer Tekstil Makine Sanayi ve Tic. A.Ş. idi. İtalyanların Türkiye’de vermiş oldukları bilgi ve teknolojik destekle 2000’li yıllara kadar firma o şekilde ilerledi. 2000 yılından sonra İtalyanlar üretim ve teknik bölümden tamamen çekilip Türk tarafına devretti. 2000 yılından sonra da Türk teknisyen ve mühendisler ile teknik ofis, tasarım, yeni ürünler, Ar-Ge gibi kavramlar şirkete katıldı. Daha sonra 2008 yılında İtalyan ortağımız Türkiye’den çıkma kararı aldı. Bu karara istinaden 2011 yılında firmanın ismi Has Group Makina Endüstri A.Ş. olarak değişti. Bu şekilde şirketin tamamı yani yüzde 100 hissesi Türk gruba geçmiş oldu. Bu arada Has Group’la beraber mekanik teknoloji adında bir şirketimiz var. Bu şirket, makinelerimizin mekanik anlamda üretimini sağlayan ana yatırımımızın olduğu, mekanik anlamda talaş imalat ve saç kaynak dediğimiz bölümleri barındıran bir fabrika. GrubumuSayı: 386 - Haziran 2012 40 za ait olan bu şirketi biz 2003 yılında kurduk. Bugüne kadar da ürettiğimiz makinelerin bütün metal aksamlarını, ana aksamlarını üreten bir fabrika konumunda devam ediyor. Tekstil makine sektörü olan ana firmamız Has Group yüzde 80 endüstriye, yüzde 20’de farklı sektörlere çalışıyor. TTM dediğimiz firma, Teknik Tekstil Makineleri Sanayi ve Tic. A.Ş. ve o da 2006 yılında kurulan bir firma. Onların uzmanlaştığı alan daha çok rant makinesi dediğimiz kurutma fırınları üreten bir yapı. Onu da ayrı bir şirket haline getirdik ve o şirket de 2006 yılından beri grubumuza bağlı olarak üretimine devam etmekte. Tüm bu üretimlerimiz ile ilgili Has Dış Ticaret adın- daki şirketimiz tarafından hem satış ve pazarlama hem de satış sonrası servis hizmeti verilmekte. Satış ve satış sonrası hizmetten bahsettiniz. Satış ve satış sonrası hizmetleriniz yalnızca Türkiye için mi geçerli yoksa yurtdışında da bu hizmetleri veriyor musunuz? HASBAY:Genelde satışlarımızın yüzde 50’si yurtiçi, yüzde 50’si yurtdışı olarak yapılmakta. Daha önceleri İtalyan ortağımızın anlaşma şartları çerçevesinde sadece belli pazarlara mal satabiliyorduk. Bunlar hangi pazarlar? HASBAY: Ortadoğu ve komşu ülkelerimiz ağırlıklı pazarlar. İki firmanın birbiriyle rekabet etmesini ve bizim çok fazla ön plana çıkmamızı istemedikleri için bizi biraz bastırarak sadece Türkiye ve komşu ülkeler için bu şirketi kurduklarını söylediler. Bu ayrım olduktan sonra şu anda tüm dünyaya hitap edebiliyoruz. Yüzde 50 yurtdışı pazarlarımız içinde ana pazarlarımız Bangladeş, Endonezya, Hindistan pazarları. Bu bölgeler dışında yine komşu ülkelerimiz İran, Suriye, Mısır, Özbekistan da satış gerçekleştirdiğimiz pazarlar. Suriye’de yaşanan son gelişmelerin bu pazarınıza etkisinin ne şekilde olduğunu söylersiniz? HASBAY: Suriye’deki gelişmeler sonrası bu pazarlarda bir daralma söz konusu ama eminim ki siyasi bir düzelme sonrası bu pazarlar tekrar eski verimine kavuşacak. Son bir senedir de Avrupa ve Amerika pazarı oldukça hareketlenmeye başladı. Bu pazarlarda da yeni yeni müşteri kitlesine ulaşıyor ve makine satışlarını yapıyoruz. “TÜRKİYE BİR TEKSTİL ÜLKESİ” Türkiye tekstil ülkesi olduğu için bu sektörün zamanında ve daha çok gelişmesi gerekiyordu fakat maalesef bu sektör hep merdiven altı ve çeşitli usta zihniyetli insanların bilgi becerisiyle yapılan üretimlerde kaldığı için çok fazla bir gelişme gösteremedi. Zamanında şartlar bugünkü gibi değildi, yokluklar vardı ve o yokluklarda kendileri bir şeyler yapmaya çalıştılar ama tüketicinin ihtiyaçlarını karşılayabilecek kalitede veya seviyede makineler olmadı. Bu firmalar da kendilerini çok fazla geliştiremedi. Bu gelişme olmadığından tekstil makine sektörü Türkiye’de çok gelişmiş bir sektör değil. Burada bazı yanlış yorumlar da var. Örneğin bazı ekonomi programlarında hocalar, ekonomistler, ‘Türkiye tekstilden tekstil makinesine geçmeliydi’ gibi bir öneride bulunuyor ki bu tamamen yanlıştır. Bir tekstilci, tekstil makinesi üretimine geçemez. Tekstil makinesi ağır bir sanayiden gelen ve demir çelik, saç kaynak becerisi olan firmaların geliştirebileceği, yatırım yapabileceği bir sektördür. Bugün bir tekstilcinin, tekstil makinesine bilgi ve becerisini katarak dönmesi çok kolay değil. Dolayısıyla ‘tekstilcilerimiz tekstil makinelerine neden geçmedi?’ sorusuna cevap verecek olursak, bence tekstilciler en doğrusunu yaptı çünkü tamamen iki ayrı sektör. Bugün halen bazı makineleri ithal etmek zorundayız. Baktığınızda bu makineler elbette Türkiye’de de üretilir ama aynen otomobil fabrikası konusunda olduğu gibi bir durum burada da söz konusu. Bugüne kadar, bu sektör çok gelişmedi ama bu durum, bugünden sonra da gelişmeyeceği anlamına gelmez. Sayı: 386 - Haziran 2012 41 Tekno-Tekstil Avrupa ve Amerika pazarlarının son bir senede portföyünüze dâhil olma sebebi nedir? HASBAY:Bizim sektörde daha çok Avrupa’da rakip dediğimiz üretici firmalar vardır. Son dört beş senedir bu ülkelerdeki tekstil yatırımlarının azalmasından dolayı birçoğu ya Asya ülkelerine doğru üretimlerini kaydırdılar ki bunların başında Çin daha sonra Hindistan geliyor veya Avrupa’daki faaliyetlerini oldukça yavaşlattılar, birçoğu da kapattı. Dolayısıyla Avrupa’da bir boşluk oluştu. Avrupa’da tekstil yok dense de halen bir kısmı devam ediyor ve tekstile de ihtiyaç var. Bu firmaların da ihtiyaçlarını Çin ve Hindistan’dan karşılamaları hem kalite hem de istedikleri ürünleri alamama boyutunda talepleri Türkiye’ye doğru kaydırdı. Biz de firma olarak kendi sektörümüz içinde dünyada ilk üç, dört firma içindeyiz. Kullandığımız malzemelerle veya kalitemizle gerek Avrupalı gerek Amerikalı firmaların dikkatini çekiyoruz. Son zamanlarda bunların içinde Türkiye’de iş yaptıran büyük firmalar da var. Örneğin bir Marzotto grubunda makinelerimiz çalışıyor. Amerika’nın en büyük firmalarından Polartec yine bizden satın alım yaptı. Belçika’da döşemelik kumaş üreten bir firma yine bizden alım yaptı. Yani Avrupa’daki rakiplerimizin yavaş yavaş bu piyasadan çekilmesi ve kalite, yakınlık, hizmet anlamında gösterdiğimiz iyi bir performans ile tercihler Türkiye’deki üreticilerden yana kullanılıyor. 2008 yılından beri süregelen krizde Çin büyük bir atağa geçti ve birçok sektör alternatif pazar olarak Çin’i görmeye başladı. Tekstil makineleri sektörü gözünden baktığımızda Çin nerede duruyor? HASBAY: Çin müşterilerimize hitaben kumaş üretimi anlamında son dört beş yıldır ciddi atılım yaptı ve rekabetten dolayı Türkiye’deki üreticileri zor durumda bırakan bir konumda oldu. Bizim sektörümüzde ise durum biraz farklı. Bizde, Çin’de bir üretim yapmayı düşünüyorsanız, el emeği oranı ürettiğimiz makinelerde yüzde 10-15’i geçmez. Dolayısıyla ucuz işçilikten dolayı bizim makinelerimizin ucuza mal edilmesi gibi bir şey söz konusu değil. Ancak kalitesinden taviz verirseniz ucuza mal edersiniz. Bugün Çin tarafından baktığımızda kalitesiz üretim yapan firmalar da var ama çok kaliteli üretim yapan firmalar da var. Bunları incelediğimizde kaliteli üretim yapan firmalarla aramızda çok büyük bir fiyat veya maliyet farkı yok. Geçtiğimiz 10 yılda Çin’e yaklaşık 30 tane makine sattık. Çin şu anda bizim için önemli bir pazar değil ama yine de aktif olduğumuz ve çeşitli makineler sattığımız bir pazar. Fakat bu rekabet şu anda daha çok o bölgede bizi zorluyor. Çin, Endonezya ve Asya’da bizi zorluyor. Avrupa, Amerika ve Türkiye tarafında veya Ortadoğu tarafından bizi çok fazla zorlamıyor. Bunun da son senelerdeki sebeplerinden bir tanesi, o bölgelerde son dönemlerde tekrar bir iç tüketim artışı ve pazarın büyümesi. Oradaki üreticilerin de uzak pazarlara mal satmaktansa yakın bölgelerine mal satmaya yönelmesinden dolayı bu bölgelerde bizimle rekabet yapamıyorlar. Fiyat olarak baktığımız zaman, belli kalitede bir ürün istiyorsanız Çin ile Türkiye arasında çok büyük bir fiyat farkı yok. Çünkü sektörün ana hammadde kaynağı demir çelik. Demir çelik de, dünyanın her yerinde aynı kalite malzeme kullanıyorsanız aşağı yukarı aynıdır. Kullandığınız ticari mallar, bölgesel lojistik maliyetlerden dolayı yüzde beş on artı eksi yansıtabilir ama yüz- de 10 gibi bir fiyat farkı çıkarmıyor. Dolayısıyla Çin bizim için çok büyük bir tehdit değil. Şu gerçek ki dünyada son birkaç senedir globalleşmenin vermiş olduğu bir lokalleşme de var. Lokal üretimler daha çok ön plana çıkmaya başlıyor. Türkiye’nin buradaki avantajı, bulunduğu coğrafi konum dolayısıyla hitap ettiği pazarlar ve bu pazarlarda Türkiye’den üretim avantajı... Bu üretimi götürüp Çin’de satmak isterseniz rekabette zorlanırsınız. Bu bir Çinli üretici için de geçerli. Kalitesiz makinelerden bahsettiniz. Bir tekstil makinesinin kalitesiz olması nelere mal olur? HASBAY:En önemli unsur enerji maliyetleri... Bugün büyük firmalar en fazla tasarruf konusuna dikkat ediyor. Bu makineler, enerji tasarrufu düşünülmeden üretilmişse ciddi enerji maliyetleri meydana getiriyor. Bu da işletme giderlerini yükselten bir unsur. Her Sayı: 386 - Haziran 2012 42 makinenin bir ömrü vardır. Genelde bizim sektörde üretilen makinelerin 8-10 yıllık ekonomik ömrü olur. Dolayısıyla bir yatırımcı, bir makine aldığı zaman bunun amortisman süresini hesaplar. Eğer istenen kalite ve özelliklerde bir makine değilse, iki üç sene sonra bu makine ekonomik ömrünü yitirip değişim veya bakım onarım gideri çıkarır. O yüzden işletmeler için önce ucuza mal edilen makine dört beş yıl kullanım sonrasında daha kaliteli üretilmiş bir makineyle aynı maliyete gelmiş olur. Bu iki konu ana unsur olarak ön plana çıkıyor. Bunun dışında üretim, kapasite, verimlilik gibi konular da önemli. Aldığınız makine belli bir kapasitede veya belli bir verimlilikte çalışmıyorsa bu da işletmenize uzun vadede zarar olarak yansıyacaktır. Cari açık sorununa en fazla enerjinin yol açtığını düşünürsek sanırım bu konuda makinelerin enerji tüketimi en fazla ön plana çıkan konu oluyor… HASBAY: Tabii herkes enerji maliyetlerine çok dikkat ediyor. Biz de firma olarak Ar-Ge anlamında bu konuya çok dikkat ediyoruz. Hem TÜBİTAK destekli hem de çeşitli üniversitelerle işbirliği yaparak üretmiş olduğumuz makinelerdeki enerji tasarrufunu nasıl daha iyi sağlayabiliriz konusu üzerine çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmaların bazılarını sonuca ulaştırıp uygulamaya geçiyoruz, bazıları şu an halen çalışma aşamasında. Firma olarak hangi tür tekstil makinelerinin imalatını yapıyorsunuz? HASBAY:Tekstil çok geniş bir sektör. Biz bu tekstil sektöründe daha çok finisaj dediğimiz kuru apre yani kumaşların boyama işleminden sonraki kurtulması ve fiskelenmesi, belli bir tuşe alması işlemleri yapan makineleri üretiyoruz. Şu anda geçtiğimiz 25 yıllık üretim sürecinde ağırlığımız hep bu tip makinelerde oldu. Özellikle 2011 yılından itibaren Ar-Ge bölümümüz olarak hem yurtdışı destekli hem de Türkiye’deki teknik tekstil ve kaplamalar üzerinde tekstilin yine bu kısımlarına hitap edecek yeni makine üretimlerinde de çalışmalarımız var. Bunlar bizim 2013 ve 2014 hedeflerimiz. Teknik teks- til son yıllarda Avrupa’daki tekstilcilerin de yoğun ilgi gösterdiği ve o yöne yöneldiği bir tekstil branşı oldu. Biz de bu konuda bilgi ve becerimizi çoğaltıp o sektöre hitap eden makineleri daha çok üretmek istiyoruz. Şu anki mevcut finisaj makinelerinde üretimlerimiz devam ediyor. Onları geliştirme ve enerji maliyetlerini kısarak verimliliklerini artırmak için çeşitli çalışmalarımız da devam ediyor. Bildiğiniz gibi 2012 yılına girmeden önce ekonomist ve ekonomi köşe yazarları bu yıla dair hep felaket senaryoları çizdi. 2012 yılının ilk yarısını tamamladığımız şu günlerde anlattıklarınızdan, 2012 yılı ilk yarısının firmanız açısından olumlu geçmiş olduğunu anlıyoruz. 2012 yılsonu üretim ve ihracat hedeflerinizi bizimle paylaşır mısınız? HASBAY:Bizim sektörümüz 2010’un ikinci yarısından itibaren, yatırım iştahının geri dönüşünden diye düşünüyorum, bir hareket ve ivme kazanmaya başladı. Tekstil makineleri sektörü, yatırım malı yaptığı için çok hassastır. Kriz lafı duyulduğunda ilk duran ve krizden de en son çıkan sektördür. Bunun için de sektör temsilcileri kriz veya iş yavaşlamada ilk olarak yatırımlarını erteler. Dolayısıyla 2008 yılında dünyada baş gösteren kriz Türkiye’yi de bir şekilde etkiledi. 2008-2009 ve 2010’un ilk yarısında yatırımlarda durma ve erteleme olmuştu. 2010’un ikinci yarısından itibaren bir hareketlenme başlayınca, yatırım psikolojisi insanlarda değişime uğradı ve insanlar geçtiğimiz yıl da dâhil olmak üzere elindeki makineleri yenileme, verimliliği artırma, tasarrufa yönelik yeni tip makineler alıp çeşitli tasarruflar elde etme amacıyla yatırımlarına devam ediyor. Bu durum da bunların bastırılmış bir talep mi olduğu sorusunu akla getiriyor. Şu anda özellikle tekstil anlamında yatırımların iyi bir şekilde devam ettiğini görüyorum. Burada bir parantez açmak lazım. Daha önceki yıllarda her sene sıfırdan kurulan yeni bir proje varken şu anda yeni projelerin bir iki tane olduğunu görüyoruz. Daha çok mevcut işletmelerin o anki darboğazlarını aşmak için yatırım yaptıklarını görüyoruz. Dolayısıyla modernizasyon anlamında yatırım devam ediyor. Bu trend 2012 yılının sonuna kadar devam eder, 2013 yılında yavaşlayıp normale döner, diye tahmin ediyorum. Sonrasında dış pazarlar hareketlenebilir. Bizim 2012’de ulaşacağımız satış cirosu hedefimiz 25 milyon dolar. Yılın ilk altı ayına baktığımızda bu hedefin neredeyse yüzde 60’ını geçmiş durumdayız. Dolayısıyla rahatlıkla sene sonu hedefimize ulaşacağımızı tahmin ediyoruz. 2013 için de Türkiye pazarında bir yavaşlama olacağını ama o çerçevede de yurtdışı pazarlarının ki özellikle Avrupa’nın tekrar bir canlanmaya gireceğini düşünüyorum. Dolayısıyla Türkiye’de yavaşlayan pazarı, yurtdışının tamamlayacağını düşünüyorum. Sayı: 386 - Haziran 2012 43 Enerji ENERJİ BORSASI KURULURSA CARİ AÇIK DA FİYATLAR DA DÜŞECEK Enerjide yeni yatırımların üssü haline gelmeye başlayan Türkiye'de enerji borsası kurulması için hazırlıklar başladı. Uzmanlara göre borsanın kurulması hem enerjide arz güvenliği sağlayacak hem de fiyatları aşağıya çekecek. Aynı zamanda likidite ve yatırım geleceği için Türkiye'nin ithalata bağımlılığında da azalma olacak. Enerji, Türkiye'nin kalkınmasında önemli rol oynayan sektörlerin başında geliyor. Ancak dışa bağımlılık nedeniyle Türkiye'de enerji diğer ülkelere göre pahalı. Bunu önlemenin yolu ise bir 'Enerji Borsası' kurulmasından geçiyor. Uzmanlara göre borsanın kurulması hem enerjide arz güvenliği sağlayacak hem de fiyatları aşağıya çekecek. Aynı zamanda likidite ve yatırım geleceği için de Türkiye'nin ithalata bağımlılığında da azalma olacak. İşte tüm bu faydaları göz önüne alan Enerji ve Tabii Kaynaklar bakanlığı da ayrı bir tüzel kişilik olarak bir Enerji Borsası'nın kurulmasına dönük çalışmalara start vermiş durumda. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) ve Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) ortak çalışmaları sonunda hazırlanan eylem planıyla kurulacak borsada kamunun da payı olacak. Hatta EPDK Grup Başkanı İbrahim Etem Erten'e göre enerji borsasının adı belli: Enerji Piyasaları İşletme A.Ş. (EPİAŞ). Erten, EPİAŞ'ın ayrı bir tüzel kişilik olacağını hatta İMKB'nin de hissedarlar arasında olabileceğini belirtiyor. Erten, enerji borsasının bir fantezi değil, bir ihtiyaç olduğunu da dile getiriyor. Sayı: 386 - Haziran 2012 44 Enerjisa Toptan Satış Şirketi Ticaret Direktörü Gürkan Cankurt ise serbest piyasa yapısına ulaşmak için referans fiyatın oluşmasının önemine dikkat çekerek, kurulacak borsayla birlikte ürettiği enerjiyi satma endişesi duyan yatırımcının önünü daha rahat görebileceğini belirtiyor. Cankurt, "Borsa, şu anda sıcak bir konu. Orta ve uzun vadeli planlama için borsaya ihtiyaç var. Üretimde ilerisini hep kendi oluşturduğumuz modellerle takip ediyoruz. Bir borsa olsa 34 yıl sonrasına yönelik fiyatları görebileceğiz ve yatırımcılar daha sağlıklı kararlar alabilecek. Dağıtım şirketlerinin alacağı enerjiye yönelik de uzun vadeli bir fiyat endeksi gerekiyor. Sağlıklı bir enerji borsası, üretim özelleştirmelerine yatırımcı ilgisini de artırır" diyor. Arayışlar dışarıda da sürüyor 2023 yılında İstanbul'u en büyük 10 finans merkezinden biri haline getirme çalışmalarına katkıda bulunması beklenen enerji borsasına dönük arayışlar dışarıda da sürüyor. Bu amaçla geçtiğimiz aylarda uzman bir heyet Avrupa Enerji Borsası (EEX) ve bu borsada en çok işlemi yapan Alman enerji devi RWE'nin enerji ticareti şirketi RWE Supply&Trading'te incelemeler yaptı. Her iki kurumun temsilcileri de Türkiye'de kuruluşu gündemde olan enerji borsasına destek vereceklerini açıkladılar. Hatta hem RWE hem de EEX temsilcileri, Türkiye'deki borsa kuruluşuna her türlü desteği vereceklerini geçtiğimiz mayıs ayı başında Almanya'nın Essen ve Leipzig'te yaptıkları ayrı ayrı basın toplantılarıyla da duyurdular. Her iki kuruluşun temsilcilerinin de verdiği ortak mesaj şu: "EEX'in kuruluşu Avrupa'da enerji piyasasında öngörülebilirliği, yatırımları, arz güvenliğini geliştirdi. Türkiye'de de bir enerji borsası aynı yararları sağlar ve RWE ve EEX olarak, piyasanın liberalleşmesine tam desteğimiz var. Eğitim, teknik destek sağlayabiliriz." Bilindiği gibi Türkiye'de borsa kurulmasını isteyen RWE'nin Türkiye'de Turcas Grubu ile santral yatırımları bulunuyor. Denizli’ye 500 milyon Euro'luk yatırımla kurulan santral yılsonunda devreye alınacak. Türkiye'nin toplam enerji üretim kapasitesi kadar enerji üretimi bulunan RWE’nin Türkiye’deki holdinginin CEO’su Dr. Andreas Radmacher, "Sayın Başbakan'a sözümüz ve taahhüdümüz var. Türkiye'ye yatırımlarımız devam edecek" derken, kurulacak bir enerji borsasına da destek olacaklarının altını çiziyor. ENERJİ TİCARETİ NASIL YAPILIYOR? RWE Supply&Trading, RWE'nin enerji ticaret yapan şirketi. Arzla talebin arasına konuşlanmış durumda. İngiltere'de, Cenevre'de, AB'nin başka ülkelerinde, Singapur'da ofisleri, temsilcilikleri var. EEX'in en büyük oyuncu ve piyasa yapıcılarından biri. Karbon gazından etanole, bio kütleden ahşapla işleyen santrallere kadar enerji ticareti yapıyor. Şirket kârının yüzde 40'ı da bu alandan geliyor. RWE Supply & Trading 2011 rakamlarına göre, 1.435 terawatt saat elektrik (Almanya'daki toplam talebin 3 katı), 8.132 terawatt gaz, 270 milyon ton kömür, 618 milyon varil petrol, 644 milyon ton CO2 sertifikası, 2 milyon ton katı biyoyakıt ticareti yapmış! Şirketin Essen'deki merkezinde bin 800 kişi çalışıyor. Her tarafta ekranlar ve ekran başında rakamları dikkatle takip eden broker'lar, trader'ların çalıştığı merkezin temelleri, 1999'da, CEO Stefan Judisch dâhil 12 kişiyle atılmış. Şimdi işlem salonunda, Avrupa enerji piyasasının en büyük alım satım işlemleri gerçekleştiriliyor. 6 Türk'ün de çalıştığı bu merkezde bina ve sistem masalarının içinden geçen soğuk suyla soğutuluyor. Merkezde sadece yüzlerce broker çalışmıyor. 4 meteoroloji uzmanı dâhil 35 analist de görev yapıyor. Hava tahmini yapmak, enerji tüketiminin muhtemel seyrini değerlendirirken sağlam verilerle hareket etmek RWE Supply&Trading'in merkezindeki analistlerin işinin temelini oluşturuyor. RWE Supply&Trading henüz yeni olmasına rağmen ana şirket RWE 1839'da kurulmuş. Yaklaşık 2 asırlık bir şirket. Kömürcülükten geliyor. Türkiye'nin hali hazırda elektrikte kurulu gücü 52 bin MW. Tek başına RWE'nin üretimi ise 49 bin MW. Essen'de, şirketin kuruluşunu gerçekleştirdiği yerdeki merkez binasından birçok ülkeye yayılmış onlarca santralde üretim yapılıyor. Ayrıca 5 de nükleer santrali var. 2'si, Almanya hükümetinin Japonya felaketinden sonra aldığı karar uyarınca kapatılmış durumda. Kalan üçü de kademeli olarak kapatılacak. Radmacher, "Türkiye'de enerji borsası kurulması konusunda kesinlikle ilgiliyiz. Bizim için de pazar oluşturuyor. Bütün yaSayı: 386 - Haziran 2012 45 Enerji tırımcılar için gerekli" diyor. Radmacher enerji borsasının kurulması sırasında TEİAŞ'ın da desteğinin alınarak fiziksel özelliklerinden yararlanılması gerektiğini belirterek, ayrıca özel sektörden de yararlanılması gerektiğini söylüyor. Radmacher, enerji borsası kurulduktan sonra Türkiye'ye yatırımların daha da artacağını anlatıyor. Radmacher şunları söylüyor: "Borsa olmadığında tam liberalleşme de olmuyor. Türkiye'de bir borsa kurulabilir ama önce konsept tarif edilmeli, piyasa işlevi tanımlanmalı. Önce spot işlemlerle başlayabilir, sonra türevler gelebilir. ABD, AB ve Arap ülkelerinden yatırımcıların ilgisi olur. Biz kesinlikle ilgiliyiz ve işlem yaparız. Elektriğinizi satmak için özel bir teşkilata gerek yok, alıcılar borsada hazır." RWE Supply&Trading'in CEO'su Stefan Judisch ise tam liberal bir enerji piyasası ve bir borsanın zorunluluğunu Almanya'nın geçmişte yaşadığı sürece değinerek anlatıyor: "Avrupa'da piyasa oluşumundan önce enerji faaliyetlerinde ekonomik kaygılar öne çıkmıyor, hatta daha fazla maliyetin daha fazla kâr getirdiği, 'maliyet artı kâr' sistemi nedeniyle, maliyetlerin yüksek olması arzulanıyordu. Piyasa fiyatı oluşmadığından kıtlık sinyalleri ve çapraz yedekler ortaya çıkmazdı. 'Maliyet artı kâr' yaklaşımı verimsizliğe yol açtı. Yatırımın kârlılığı kaygı değildi çünkü fiyatlar sabitti ve getiriler güvence altındaydı. Sistem maliyetleri artırmayı, bu maliyeti devlet kurumlarına yansıtarak büyük kârlar etmeyi teşvik etti. Verimli santral yerine, olabilecek en pahalı elektrik santralleri inşa edilirdi. Tüm sistemin portföy etkisini devreye sokmak yerine, bölgesel tekelin kullanabileceği yedek kapasiteler inşa edildi. Bu da büyük bir yük oluşturdu. Ama bugün şartlar değişmiştir. Artık piyasa fiyatları yön belirliyor. Piyasa katılımcıları arz ve talep dengesine göre hareket etmeye başladı. Doğru fiyatın belirlenme yetkisi tek bir kurumdan, piyasa oyuncularının beklentileriyle piyasayı oluşturan temel unsurların karmaşık dengesine ve karşılıklı bağlarına bıraktı. Üretici ileriyi görmeye başladı. Verimlilik önem kazandı. Sistemde her zaman tüketildiği kadar elektrik olmalı. Çünkü depolayamıyorsunuz. Komünikasyon sayesinde 15 dakika arayla fiyatlar oluşuyor. Bunun en somut sonucu ne oldu? 2005 tarihli bir araştırma gösteriyor ki ABD piyasa yapısından 34 milyar dolar tasarruf etti. Almanya için tahminimiz 7.5 milyar Euro tasarruf!" Sayı: 386 - Haziran 2012 46 Stefan Judisch'in Türkiye enerji piyasası ile ilgili açıklamaları ise şöyle: "Avrupa'da ortak bir eğilim şimdiden ortaya çıktı, fiyatlar zaman içinde yakınlaşıyor. Türkiye için durum henüz böyle değil, fiyatlar Avrupa ile farklılık gösteriyor. Türkiye'de elektrik piyasası tekel piyasa özelliği yansıtıyor. Avrupa fiyatları grafiği üzerine konulduğunda büyük farklılık ve sert iniş çıkışlar dikkat çekiyor. Piyasa açıldıkça sizde de Avrupa fiyatlarına yakınsama olacaktır. Ancak bugün artık piyasada sadece TEAŞ veya BOTAŞ yok. Özel sektör de ciddi yatırım yapıyor. Türkiye'de hep arz eksikliği olmuş. Doğalgazda kesinti krizleri olabiliyor. Oysaki Türkiye enerji bolluğu yaşayabilir. Türkiye'de gerekli bütün bileşenler var. Önemli olan siyasi, içsel ve dışsal engellerin aşılması. BOTAŞ ne olacak mesela? İkiye ayrılması kararı var, bu anlamlı olabilir. Komşu ülkelere de arz sağlanabilir. Hükümete benim önerim şu: Bütün yerli büyük oyuncuları, uluslararası oyuncuları piyasada buluşturun... Kilit soru şu: Arzda doğal kaynaklarınız ne? Ne kadar bağımlılıklarınız var? Daha fazla arzı çektiğiniz zaman, daha fazla enerji hattı Türkiye'den geçerse arz güvenliği sağlarsınız. Böylece tedarikçiler size şantaj yapamaz. Türkiye'nin içinde bulunduğu süreç budur." Stefan Judisch, Türkiye'de şu anda enerji fiyatlarında dalgalanmalar yaşandığını da belirterek borsanın kurulması halinde bunun ortadan kalkacağını da belirtiyor. Judisch'in verdiği bilgiye göre Avrupa Enerji Borsası (EEX), Avrupa ülkelerinde elektrik fiyatlarını birbirine yaklaştırmış. Borsa olmadığı dönemlerde ise zaman zaman oluşabilen darboğaz durumlarında elektrik fiyatı 3 bin Euro'lara kadar çıkmış. Oysaki şu sıralar ortalama fiyatı 55 Euro. Avrupa Enerji Borsası'nın çalışmaları hakkında bilgi veren EEX Finans Direktörü (CFO) Iris Weidinger ise nisan ayında Türkiye'den geniş bir heyetin geldiğini belirterek, "Borsa kurulması için gerekli kıstasları değerlendirdik. Başarılı bir piyasa oluşturulması için neler yapılması gerektiğini konuştuk" diyor. Weidinger, Avrupa Enerji Borsası'nın 2000 yılında kurulduğunu belirterek şunları söylüyor: "1 numaralı borsayız. Türkiye de hızlı bir büyümeye sahip. Enerji borsasına ihtiyacınız var. Borsayı kurarsanız bölgede yatırımların çekim merkezi olabilirsiniz. Borsanın oluşması için piyasanın likit olması lazım. Katılımcılarda da çeşitlilik olmalı. Borsa, Türkiye için önemli bir kilometre taşı olacaktır. Türkiye'de böyle bir borsa Doğu'ya hatta Uzakdoğu'ya kadar açılır. Önde gelen borsalardan biri olur. Biz de destek olmaya hazırız" diyor. AVRUPA ENERJİ BORSASI (EEX) NASIL DOĞDU? 1998: Avrupa enerji piyasalarının serbestleşmesi. 2002: Leipzig Elektrik Borsası LPX ve Frankfurt merkezli EEX’in European Energy Exchange AG çatısı altında birleşmesi. 2005: EEX’in Avrupa Emisyon Ticareti Sistemi (EU ETS) içinde Emisyon Hakkı Spot ve Türev Ticareti’ni başlatması. 2006: Takas faaliyetlerinin European Commodity Clearing AG (ECC) bünyesine ayrılması; EEX’in web sitesinde şeffaflık bilgileri bulundurması ve elektrik üreticileriyle işbirliği; kapsamlı elektrik santrali bilgilerinin gönüllülük esasında yayımlanması. 2007: EEX’in BEB ve EGT gaz piyasalarında (şimdiki GASPOOL ve NetConnect Germany (NCG)) doğalgaz ticaretini (spot ve türev) başlatması. 2008: EEX ve Powernext’in elektrik spot ve türev ticaretinde işbirliği anlaşmasına gitmesi; borsaların spot piyasalarının entegre edildiği EPEX Spot SE’nin kurulması. 2009: İletim sistemi operatörleri, elektrik santrali operatörleri ve BDEW, VIK ve VKU gibi kurumlarla yeni ve daha gelişmiş bir şeffaflık platformunun kurulması. 2010: EEX ve EPEX Spot tarafından Avrupa Elektrik Endeksi’nin (ELIX) kurulması. 2011: EEX’in Londra ile Brüksel’de şube açması. BORSADA ENERJİ TİCARETİNİN ÖNEMİ • Yatırım kararları için gösterge niteliği. • Kabul edilmiş referans fiyatlar ve piyasa verilerinin (fiyat ve hacim) yayımlanmasıyla şeffaflık. • Çok sayıda ticaret oyuncusuna erişim ve likiditenin tek bir ticaret platformunda toplanması • Takas ve uzlaştırmanın, borsanın takas bürosu tarafından yürütülmesiyle karşı taraf riskinin ortadan kalkması. • Alım-satımın anonim olması ve piyasanın düzenlenmesi ile ayrımcılığın önlenmesi ve tüm ticaret oyuncularının eşit muamele görmesi. • Elektronik ve standartlaştırılmış alım-satım ve uzlaştırma süreçleri sayesinde son derece yüksek otomasyon düzeyi. Sayı: 386 - Haziran 2012 47 Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi DÜNYA FUARLARI, UFUK AÇIYOR Aynı fuara katılan Bahariye Mensucat yetkilileri ise 3 gün süren fuar boyunca standlarını ziyaret edenlerin 2013 ilkbahar-yaz koleksiyonunu çok beğendiklerini anlattılar. Fuarda Doğan Filiz ve Gözde Barkan ile temsil edildiklerini anlatan Bahariye Mensucat yetkilileri, “Ayrıca standımızda Almanya’nın önde gelen tekstil firmalarından Canda, S.Oliver, Gustav Digel ve diğer çalışmakta olduğumuz firmalar ile süregelen iş hacmini artırma konusunda görüş alışverişinde bulunduk” dediler. 2006 yılından bu yana sendikamız tarafından yürütülen ‘Fuarlara Katılımı Teşvik Projesi’, işletmelerin ufuklarını açmaya devam ediyor. Proje kapsamında fuarlara katılan veya ziyaret eden işletme temsilcileri, yeni ürün ve trendleri görmenin yanında yeni tecrübeler de ediniyorlar. 18-20 Ocak tarihleri arasında Berlin’de düzenlenen Bread&Butter Fuarı’na ziyaretçi olarak katılan Orta Anadolu Ticaret ve Sanayi İşletmeleri A.Ş. yetkilileri, gezi sırasında yaptıkları analizlerde bu sezon yine kaplamalı ürünlerin çok fazla olacağını gözlemlediklerini söylediler. Fuarın yılda iki kez Ocak ve Temmuz aylarında düzenlendiğini belirten yetkililer, “Ocak’ta ziyaretçi olarak katıldığımız fuarda, Temmuz ayında katılımcı olarak yer alıyoruz. Fuara dünyanın önde gelen markalarının yanında Colins, Mavi ve Lotus gibi Türk firmaları da katıldı. Fuarda Barbour ve Denham gibi markalar kaplamalı ürünlerini değişik modellerle tanıttılar. Bunun yanı sıra kamuflaj kaplamalı ürünlere de standlarda çok sık rastladık. Ayrıca bizim de üzerinde çalıştığımız renkli denimler, bu sezon da önemini devam ettirecek gibi gözüküyor. Edwin, Levis ve Made&Crafted gibi önemli markaların koleksiyonlarında renkli denimler yerini almış durumda” dediler. Yetkililer şunları söylediler: “Bizim SS2013 koleksiyonumuzda yer alan Neonblu, sarı, turuncu gibi renklere hem overdye ürünlerde hem de denim boyamalarda hemen hemen tüm markaların koleksiyonlarında rastladık. Bu renklerin yanı sıra denim üzerine bordro renkler de yine koleksiyonlara renk katmış durumdaydı. Yaz koleksiyonu tanıtıldığı için ağır vintage ürünlerin yanı sıra lightweight ürünler de sıkça kullanılmıştı. Vintage ürünlere baktığımızda G-star, Edwin gibi markalarda neoppy-look ürünler ön plandaydı. Neoppy-look görüntülere sadece ağır vintage ürünlerde değil chambray ürünlerde de rastladık. Ayrıca vintage grupta Alchemy konseptimizden bazı ürünler Denham gibi markalarda yerini almıştı.” Orta Anadolu yetkilileri, 31 Ocak-2 Şubat tarihleri arasında düzenlenen Münich Fabric Start Fuarı’na da katıldıklarını belirterek, “Standımız denim kumaş üreticileri ve yıkamacıların yer aldığı ayrı bir bölüm olan ‘Blue Zone’da yer aldı. Ziyaretçiler ise ağırlıklı olarak Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın farklı ülkelerindendi” dediler. Fuarda yeni koleksiyonları sergilemenin yanında mevcut ve potansiyel müşterilere tanıtımlar yaptıklarını da belirten yetkililer, “Firmamız açısından son derece başarılı geçen ve katılımcıların yoğun olduğu bu fuara Eylül ayında da katılmayı düşünüyoruz” diye konuştular. Sayı: 386 - Haziran 2012 48 Bayan hazır giyim ve aksesuar fuarı olan 46 Şubat tarihlerindeki CPD Signatures 2012’ye katılan Pisa Tekstil yetkilileri ise “Zorlu piyasa koşullarına rağmen CPD, yine hatırı sayılır bir moda fuarı olmayı başardı. Koleksiyonlarda çağdaş kadın giyim ve aksesuarları başta olmak üzere kürklü dış giyim, bayan çanta, kemer, ayakkabı, takı ve şapkalarda çok sayıda seçenek ziyaretçilerin ilgisine sunulmuştu” dediler. Pisa Tekstil yetkilileri şunları söylediler: “Kullanılan kumaşlara gelince kalın pamuklu, düz boyalı dokumanın yanı sıra tüylü kürklü kışlık kumaşlar ve kuşe kumaşlar en göze çarpanlardı. Sergilenen kumaşlar arasında gözlerimiz ince fantezi materyal aradı ama çok nadir olarak ince saten ve şifon kumaşlar bulabildik. Pamuk ribana ve süpremden üretilmiş baskılı, nakışlı giysiler de görmek mümkün oldu. Bazı firmalar da göze hoş görünen baskılı dokuma kumaşlarını ziyaretçilerin beğenisine sunmuştu. Bu kumaşlarda canlı renklerle pastel renkler bir arada kullanılmıştı.” CPD’de en ilgi çeken salonun defilelerin yapıldığı alan olduğunu belirten Pisa Tekstil yetkilileri, “Özellikle Ümit Ünal’ın tasarımları çok beğeni topladı. Ümit Ünal, ‘İsimsiz Kuşlar’ adını verdiği koleksiyonunda geleneksel ve tarihi esintileri arkeolog altyapısıyla enfes bir şekilde sergilemiş. Basit materyalleri yüksek renkli kumaş ve ipliklerle birleştirerek hoş bir sunum yapmıştı” dediler. Yetkililer fuarda kendilerini Hüseyin Yılmaz, Kaan Soylu ve Burak Burat’ın temsil ettiğini de belirttiler. FUAR TAKVİMİ (TEMMUZ-AĞUSTOS-EYLÜL-EKİM 2012) TARİH FUAR TEMMUZ 04.07.2012-06.07.2012 Floransa (İtalya) Pitti Immagine Filati-İplik, Elyaf ve Örme Kumaş Fuarı 07.07.2012-09.07.2012 Paris (Fransa) InterFiliere Fuarı 08.07.2012-10.07.2012 Shenzhen (Çin) Intertextile-Giyim Kumaş ve Aksesuarları Fuarı 24.07.2012-26.07.2012 New York (ABD) Texworld- Kumaş Fuarı 24.07.2012-26.07.2012 New York (ABD) Uluslararası Giyim Fuarı 24.07.2012-26.07.2012 New York (ABD) HTS Ev Tekstili Fuarı AĞUSTOS 14.08.2012-17.08.2012 Blumenue (Brezilya) Tekstil Endüstrisi Fuarı 18.08.2012-23.08.2012 New York (ABD) Ev Tekstili Fuarı 19.08.2012-21.08.2012 Brno (Çek Cumhuriyeti) Uluslararası Moda Fuarı 28.08.2012-30.08.2012 Şanghay (Çin) Intertextile-Ev Tekstili Fuarı EYLÜL 04.09.2012-06.09.2012 Şanghay (Çin) SpinExpo-İplik ve Elyaf Fuarı 05.09.2012-07.09.2012 Seul (Kore) Seul Uluslararası Tekstil Fuarı 11.09.2012-13.09.2012 Milano (İtalya) Uluslararası Tekstil Fuarı 12.09.2012-14.09.2012 Milano (İtalya) Intertex Milano Uluslararası Tekstil Fuarı 13.09.2012-16.09.2012 İstanbul (Türkiye) İç Giyim, Mayo ve Gecelik Fuarı 17.09.2012-20.09.2012 Paris (Fransa) Texworld-Dünya Tekstil Fuarı 19.09.2012-21.09.2012 Paris (Fransa) Premiere Vision-Kumaş Fuarı 19.09.2012-21.09.2012 Paris (Fransa) EXPOFIL-İplik ve Elyaf Fuarı 20.09.2012-22.09.2012 İstanbul (Türkiye) Collection Premiere İstanbul (CPI)- Hazır Giyim ve Moda Fuarı 26.09.2012-28.09-2012 Moskova (Rusya) Heimtextil-Ev Tekstili Fuarı 26.09.2012-28.09-2012 Moskova (Rusya) DOMOTEX Fuarı EKİM 03.10.2012 - 06.10.2012 Lahor (Pakistan) IGATEX-Uluslararası Tekstil Makineleri Fuarı 15.10.2012 - 18.10.2012 Tahran (İran) 18. İran Tekstil Fuarı 17.10.2012-21.10.2012 Diyarbakır (Türkiye) 4. Ortadoğu Moda Fuarı 22.10.2012-25.10.2012 Şanghay (Çin) Intertextile Shengai-Hazır Giyim, Tekstil, Kumaş ve Aksesuarları Fuarı 22.10.2012-24.10.2012 Şanghay (Çin) Uluslararası Çin İplik Fuarı 22.10.2012-24.10.2012 Şanghay (Çin) Cinte TechTexil- Tekstil Makineleri Fuarı 31.10.2012-02.11.2012 İstanbul (Türkiye) Texbridge- Kumaş ve Aksesuarları Fuarı Sayı: 386 - Haziran 2012 49 Moda İSTANBUL MODA ATÖLYESİ'NİN TASARIMLARI GÖRÜCÜYE ÇIKTI İstanbul Ticaret Odası (İTO) ve İstanbul Ticaret Üniversitesi (İTİCÜ) işbirliği ile geçen yıl hayata geçirilen 'İstanbul Moda Atölyesi' projesinin tasarımcıları, Marmara Forum Alışveriş Merkezi'nde düzenlenen defile ile görücüye çıktı. 11 modacının 22 tasarımının sergilendiği defile, Korhan Abay'ın ön sunumuyla 23 Mayıs'ta yapıldı. Üniversitelerin moda, tekstil ve tasarım bölümlerinin başkan ve öğretim üyelerinin izlediği defileye vatandaşlar da yoğun ilgi gösterdi. "İstanbul Moda Atölyesi", İstanbul Kalkınma Ajansı tarafından '2010 Yılı Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluşlara Yönelik Yaratıcı Endüstrilerin Geliştirilmesi Mali Destek Programı' alanında des- tekleniyor. Gülcan Ardıç, Mehtap Kurnaz, Melahat Pehlivan, Meltem Özbek, Nagehan Berber, Ongun Ülker, Özge Nalbantoğlu, Özgecan Ardıç, Sare Ertoğlu, Şiir Ünlü ve Vuslat Tunç isimli tasarımcıların katılımıyla 11 Temmuz 2011 tarihinde başlayan proje, 1 Temmuz 2012'de son bulacak. EN FAZLA MODELLE PODYUMA ÇIKMA REKORU İstanbul'da faaliyet gösteren bir kolej, 1967 öğrenci ve öğretmeniyle en fazla modelle podyumda yürüyerek Guinness Rekorlar Kitabı'na girdi. 26 Mayıs'taki defilede öğrenciler, Güzel Sanatlar Lisesi ve Moda Tasarımı Bölümü'nün hazırladığı kıyafetler ve Cemil İpekçi'nin tasarımlarıyla podyuma çıktı. 'En fazla model ile podyuma çıkma rekoru' Amerika'nın New York şehrinden sonra, birkaç ay önce Japonya'nın başkenti Tokyo'da kırılmıştı. İçinde kendisinin bulunduğu ikinci rekor denemesinde yer aldığını belirten ünlü modacı İpekçi, "Bizim dönemimizdeki gibi çocuklar okulda sadece ABC'yi öğrenmiyorlar. Okullardaki eğitim sistemi farklı. Türkiye ileriye doğru gidiyor. Hatta ben aralarından geleceğin mankenlerini bile seçtim" dedi. İpekçi, daha önce THY hostesleri ve uçaklarını tasarladığını, bunların yanı sıra simitçilerin, postacıların ve en son da Şişli Belediyesi temizlik işçilerinin kıyafetlerini dizayn ettiğini anlattı. Sayı: 386 - Haziran 2012 50 'MODANIN OXFORD'U İLK MEZUNLARINI VERİYOR Osmanlı döneminde ipek üretimi için kurulmuş 160 yıllık Fabrika-i Hümayun'un 2 yıldır konuğu olan Faruk Saraç Tasarım Meslek Yüksek Okulu (MYO), ilk mezunlarını verecek. Okulun kurucusu ve Mütevelli Heyeti Başkanı modacı Faruk Saraç'ın "Burası tam anlamıyla modanın Oxford'u olacak" diye tanımladığı okul, 2010'da hizmet vermeye başlamıştı. Okulun Müdür Ve- kili Emin Cihan Duyan, şu anda 320 öğrencilerinin bulunduğunu belirterek yeni açılacak bölümlerle, bu sayısının 500'e çıkacağını söyledi. Duyan, bu yıl ilk mezunları vereceklerini ve 130 gencin diploma alacağını kaydetti. Faruk Saraç'ın, MYO ve öğrencilere her zaman katkıda bulunduğunu belirten Duyan, "Faruk Saraç, her zaman bizimle beraber. Bu okul, Türkiye'nin ilk tasarım MYO olma unvanını taşıyor. Bu alanda açılan ilk MYO olması çok önemli. Bizim için bir misyon aynı zamanda. Amacımız tasarım anlamında Türkiye'ye çok değerli bireylerin yetişmesine katkıda bulunmak" diye konuştu. Uluslararası işbirliklerine çok önem verdiklerini anlatan Duyan, öğrencilerin bu yıldan itibaren, yurtdışındaki seçkin üniversitelerde lisans tamamlama imkânlarına sahip olacağını bildirdi. LESHOW'DA TÜRKİYE RÜZGÂRI Rusya'nın başkenti Moskova'da bu yıl 15'incisi düzenlenen LeShow Deri ve Kürk Moda Fuarı'na Türk deri sektörünün önde gelen markaları damgasını vurdu. Moskova'nın Expocentr Fuar Merkezi'nde 22-24 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen fuara 97 Türk firması katılırken, fuar yoğun defilelere de sahne oldu. Sayı: 386 - Haziran 2012 51 Tasarım Dünyası SADE VE ŞIK TASARIMLARIN MODACISI; ÖZLEM ERKAN Özlem Erkan, sade çizgiler taşıyan koleksiyonları ile adından her geçen gün daha çok söz ettiren genç bir moda tasarımcısı. Onun için ‘10 parmağında 10 marifet var’ deyimini kullanmak hiç de fazla değil. Çeşitli televizyon dizilerine ve belgesellere kostümler hazırlıyor ve ihracat firmalarına profesyonel olarak tasarım hizmeti veriyor. İllüstrasyon, üniforma tasarım, kostüm tasarım, makyaj tasarım gibi geniş bir tasarım alanında çalışıyor, mayo ve kadın giyim koleksiyonları hazırlıyor. Çalıştığı diziler arasında Ezel, Lale Devri ve Fatmagül’ün Suçu Ne var. Üniversitede kendi bölümü dışında Sinema-TV bölümünde de çok zaman geçirmesinin avantajını kullanıyor. Özel ilgisi olan sinema ve TV’lerde oyunculuk deneyimine de sahip. Firmalara danışmanlıklarda ise; koleksiyon talepleri, genel olarak markanın oluşturulması ve yürütülmesi veya model ihtiyaçlarını karşılıyor. Gelen talepler doğrultusunda çalışma sistemlerine uygun yöntemleri oluşturup, doneleri aldıktan sonra koleksiyonları grafik, model, dikim detayları ile firmaya sunuyor. “Tasarımcı her alanda tasarım yapabilmeli” “Böylesine geniş bir alanda çalışmak zor olmuyor mu?” sorusuna şöyle cevap veriyor: “Bunların hepsi birbiriyle organik olarak bağlı. Tasarımcı her alanda tasarım yapabilme yetisine sahip olmalıdır. Gerektiğinde her alanda yaratıcılığını ortaya koyabilmeli ve uygulama kabiliyetine de sahip olmalıdır.” Moda tasarımcısı Özlem Erkan, sade ve şık çizgisiyle her geçen gün tutkunlarını daha da çoğaltıyor. Genç tasarımcı danışmanlıktan kostüm tasarımcılığına, makyajdan illüstrasyona uzanan çok yönlü çalışmalarıyla da dikkat çekiyor. Sayı: 386 - Haziran 2012 52 Lisede sanat alanında mezun olduktan sonra amatör olarak tiyatro ile ilgilendi. Uzun süre çeşitli tiyatrolara kostüm tasarımı yaptı. İzmir Yüzüncü Yıl Olgunlaşma Enstütüsü’nde iki yıl moda tasarımı eğitimi aldıktan sonra, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Moda Tasarımı bölümünü bitirdi. Kendi işini yapma fikri “yapmış olduğu stajlardan sonra” ağır bastı. 2002 yılında kendi atöl- Aylin SARAÇOĞLU yesini kurarak, ağırlıklı olarak kostüm tasarım ve uygulamaları yaptı. İki yıl sonra atölyesi devam ederken, Hugo Boss firmasında model uzmanı olarak çalışmaya başladı. Sonrasında da dünya markalarına ihracat yapan bir firmada moda tasarımcısı olarak çalışmaya başladı. Bu sektör çok aktif ve zevkli olmasına karşın içindeki kendi markasını yaratma arzusu hiç bitmedi. ması çok güzel. Fakat herkesin bu yönde kısa sürede bir şeyler yapabileceği inancından hızla uzaklaşması gerekiyor. Bu meslek çok keyifli göründüğü kadar içinde ciddi disiplinler barındıran zor bir meslektir. Eğitim süreci 1 ay veya 3 ay değil, en az 4 yıl ve sonrasında hayat boyudur. Benim önerim, bu mesleğin içinde yıllarca çalışmış kişilerden mutlaka bilgi edinip, gerçekten yapıp, yapamayacağına iyice kanaat getirmesidir. Ayrıca bu sektörün birbirini taşıyan ve olmazsa olmazı birçok dalı var; fotoğraf, styling, modelistlik, pazarlama, satış v.b. gibi. Aslında bu meslekte ekip çalışmasında çok büyük boşluklar var. Bunları tamamlamak için gelecek arkadaşlar da olmalı.” İzmir’de başladığı moda serüveni İstanbul’da devam ediyor Koleksiyonlarını yaratma sürecinde genelde kendi iç dünyasından ilham alıyor. Koleksiyon için düşündüğü tema ile ilgili tüm doneleri iyice özümseyip, sonra da kağıda döküyor. Kariyeri bu yönde yükselirken, defile ile sergilediği mayo koleksiyonu büyük ilgi gördü. Bu koleksiyonla katıldığı Galata Moda Alaçatı’da da mayoları yoğun ilgi gördü ve çok yüksek satış rakamlarına ulaştı. Sonrasında kızlık soyadından gelen Azaq markasını hayata geçirdi. Ege Giyim Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi de olan Özlem Erkan, İzmir’de başladığı moda serüvenine bugün ağırlıklı olarak İstanbul’da devam ediyor. Nişantaşı’ndaki mağazasında hizmet veriyor. Onun çizgisi sade bir şıklık. Çok olmasa da minimalist denilebilir. Abartı içermeyen, kendi içinde dengeli bir şıklık ve sadeliğin hâkim olduğu modeller dolayısıyla bu tarzı arayan hanımlara ağırlıklı olarak hitap ediyor. “Genç ve başarılı bir moda tasarımcısı olarak, sizin arkanızdan gelen yeni kuşak tasarımcılara neleri önerirsiniz?” sorusuna şu cevabı veriyor; “Moda tasarımı günümüzde çok popüler bir meslek haline gelmiştir. Bu ilginin ol- İç dünyasından ilham alıyor 2012 kış sezonu için hazırladığı “Dokun” ismini verdiği koleksiyonda tema olarak şehir silüetlerinin doğa ile yeniden biçimlenerek form alması yansıtıldı. Kullanılan formlar şehrin gündelik hayatında fark edilmeyen yaşam hızı, birbirine geçen zaman, insan, ortaya çıkan ve her an fark edilmeden harcanan dinamiğin tasarım ile tekrar dışa vurulmasıdır. Koleksiyon; “yaratımı, karmaşık şehir hayatının ve zıtlıklarının tam ortasına ektik, şehrin erozyonu ve doğal dokusuyla şekillenmesini sabırla ve yavaşça bekledik” cümlesiyle aktarılıyor. Bu dışa vurum, yaşam hızının bıraktığı etkilerle sindirilmiş, öznel ve uniqe tasarımlar olarak ortaya çıkmıştır. Her doku ve her malzeme farklı teknikler kullanılarak, çeşitli yöntemlerle ve el işçiliğiyle oluşturulmuştur. Bitmeyen yaşam hızı ve enerjinin karşıtı, dokular ve formlar doğal malzemelerle birleştirilmiştir. Kahve tonları ve gece mavisinin enerjik kombinasyonuna taba ve griler eşlik ederken, siyah tüm asaletiyle geometrik formlara bürünmektedir. Sezonun gözdesi kaşe ve tüvitler, klasik kombinasyonların dışına çıkıyor. Modern ve şık kalıplar, gündelik yaşamın monotonluğuna inat fark yaratan çizgilerle şekilleniyor. Kumaş ve derinin birleşiminden oluşan şıklık, günün her anında iddialı bir duruş sağlıyor. Bu sezonun iddialı rengi ise yeşil ve nar çiçeği. Koleksiyonunun en önemli özelliği yaratılan her parçanın farklı beden aralıklarında kullanılabilmesi. Bu farklılık ceket ve kabanların hazırlanmasında kullanılan drapaj sistemiyle yaratılıyor. Bedene oturan yüksek bel, bol paçalı pantolonlarla, tulumlar rahatlıktan ödün vermeyenler için düşünülmüş. Tüm koleksiyonda birbirini takip eden dokular, kimi parçalarda doğal malzemeler eklenerek oluşturulduğu gibi kimilerinde de kendi malzemesinin yüzeyleriyle boyut kazandırılmış. Gece elbiselerinde dar kesim modellerin yanı sıra ipek şifon, ipek saten gibi uçuşan malzemelerle özel olarak hazırlanmış iplik dokular kullanılıyor. Son koleksiyonu ise her zamanki gibi sade bir çizgiden oluşuyor. Renk olarak ten rengi, siyah kombinasyonlar ve ipek türevlerinin bolca kullanıldığı koleksiyona, dönemsel olarak mezuniyet kıyafetleri, gelinlikler gibi özel parçalar da dâhil oluyor. Sayı: 386 - Haziran 2012 53 Kültür-Sanat SİNEMALARDA NE VAR, NE YOK... DUYGUSAL BİR ÖYKÜ “BUZ DEVRİ” SONA YAKLAŞIYOR Sinemaseverlerin “Grand Canyon”dan tanıdıkları Lawrence Kasdan’ın imzasını taşıyan “Can Yoldaşım” (Darling Companion), duygusal bir hikâye anlatıyor. Başrollerini Charles Halford, Diane Keaton, Kevin Kline ve Dianne Wiest’in paylaştıkları film, 22 Haziran’dan itibaren sinemalarımızda vizyonda olacak. “Can Yoldaşım”ın konusu kısaca şöyle: Cerrah olan Joseph ve Beth uzun yıllardır evlidir ve Grace ile Ellie adında iki kızları vardır. Bir kış günü, Denver’da otobanda seyahat eden Beth ve Grace yolun kenarında, perişan halde, kayıp bir köpek görürler. Boş bir yuva ile kendi hayatı içinde kaybolan kocasıyla boğuşan Beth ile kurtardığı hayvan arasında özel bir bağ oluşur. Joseph yazlık evlerindeki bir düğünün ardından köpeği kaybedince, çılgınca bir arayış başlar. Deliye dönen Beth, düğünden sonra kalan birkaç misafirden ve gizemli, genç bir kadından yardım ister. Gruplar halinde köpeği aramaya çıkan bu insanlar, kendilerini komik, sinir bozucu, bazen de son derece duygusal olmak üzere umulmadık anlar sunan bu maceradan derinden etkilenirler. Animasyon meraklıları kadar komedi sevenlere de hitap eden ve bu sayede yüksek gişe başarısı yakalayan “Buz Devri” (Ice Age) serisi yeni filmiyle sürüyor. “Buz Devri 4: Kıtalar Ayrılıyor” (Ice Age: Continental Drift) adını taşıyan film, serinin ülkemizdeki hayranlarıyla 29 Haziran’da buluşuyor. Steve Martino ve Mike Thurmeier’ın imzasını taşıyan “Buz Devri 4: Kıtalar Ayrılıyor”, daha önceki filmlerde olduğu gibi, orijinal dilinde ya da Türkçe dublajlı olarak izlenebiliyor. Filmin orijinal seslendirme kadrosunda; Jennifer Lopez, Seann William Scott, Kunal Nayyar ve Peter Dinklage gibi sürpriz isimler var. “Buz Devri”nde yavaş yavaş sona yaklaşılan filmde, bir yandan “kıtalar ayrılırken”, diğer yandan da sevimli kahramanlarımızı doğanın yarattığı çetin şartlarla zor ve bir o kadar da komik maceralar bekliyor. Dileyen sinemaseverler filmi 3D olarak gösteren sinemalarda izleyerek bu maceralara ortak da olabiliyor. GÖRKEM SEVENLERE: “PROMETHEUS” Sinemaseverlerin “Gladyatör”, “Yaratık”, “Cennetin Krallığı” ve “Robin Hood” gibi büyük bütçeli filmlerle tanıdığı Ridley Scott’ın yeni projesi “Prometheus”, sinemalarımızda 1 Haziran Cuma günü vizyona girecek filmler arasında yer alıyor. Filmin başrolünde ise”Ejderha Dövmeli Kız”la tanınan Noomi Rapace ve Michael Fassbender var. “Prometheus” ile çığır açan yeni bir mitoloji yaratan Scott, insan ırkının dünya üzerindeki köklerini araştıran bir ekibin hikâyesini anlatıyor. Bu serüvende evrenin en karanlık köşelerine sürükleniyorlar ve köklerimizi ararken buldukları, dünyanın sonunu getirebilecek bir şey oluyor. Artık bununla savaşıp, insan ırkını bu bilinmez tehlikeden kurtarmaları gerekiyor.Filmde ayrıca; Guy Pearce, Idris Elba, Logan MarshallGreen ve Charlize Theron da rol alıyor. İzleyiciye filmin sürprizlerini tiyo vermemek adına özenle korunan hikâye detayları olmakla beraber Scott, filmin anahatlarını ve oluşumunu şöyle dile getiriyor: “Bu projenin başlangıç noktası ‘Yaratık’ olsa da yaratım süreci yepyeni, geniş bir mitolojiye ve evrene dayanıyor ve orijinal hikâye burada geçiyor. Filmin asıl hayranları ‘Yaratık’ın DNA’sının izlerini bulacak olsalar da diyebiliriz ki filmin ana fikri oldukça özgün, geniş ve kışkırtıcı. Aradığım o tek hikâyeyi bulduğum için daha mutlu olamazdım, ve sonunda çok sevdiğim bu türe geri döndüğüm için.” Sayı: 386 - Haziran 2012 54 KİTAP KURTLARI İÇİN... HERKES HATA YAPAR! Askeri tarih konusunda uzman bir tarihçi ve yazar olan Kenneth John Macksey’nin kaleme aldığı “II. Dünya Savaşı’nda Askeri Hatalar” adlı yapıt, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından okurlara sunuldu. Macksey, bir İngiliz askeri olarak bizzat katıldığı II. Dünya Savaşı boyunca sağduyudan yoksun kararlardan; harislik, kibir, kayıtsızlık, aşırı özgüven ya da düpedüz yeteneksizlikten kaynaklanan veballerin bütün üst düzey komutanların nasıl başını ağrıttığını anlatıyor kitabında. Hitler’in 1940’ta Britanya’nın istila edilmesini ertelemesinden Batı Çölü’ndeki sıkıntılara, Müttefiklerin Arnhem’de uğradıkları başarısızlıktan Leyte Körfezi Muharebesi’ne kadar bu hatalardan bütün harekat alanlarına, yenilgiye uğrayanlar kadar zaferi kucaklayanların da nasibini aldığını okura gösteriyor. II. Dünya Savaşı sırasında komutanlar ve siyasi liderler tarafından yapılan on altı ölümcül hatayı ayrıntılarıyla aktarırken, kritik bir noktada atılabilecek yanlış bir adımın bazen bütün bir orduyu çökertebileceği gerçeğini de ortaya koyuyor. İNOVASYON KÜLTÜRÜ YARATMAK Büyümenin ve hissedarlar için değer yaratmanın anahtarı, işin her adımında inovasyon yaratmak ve kültürün bir parçası haline getirmektir. Peki, bunu nasıl gerçekleştiririz? Liderlikle. Elbette ki bu, kurum kültürünü ve inovasyon süreçlerini birleştirerek güçlü ve kendi kendine yetebilen bir model oluşturma vizyonuna ve sorumluluğuna sahip bir lider gerektirir. Böyle bir lideri olmayan şirkette sürdürülebilir bir büyümeden söz etmek zordur. Jane Stevenson ve Bilal Kaafarani imzası taşıyan “Sürüden Ayrılmak”, böyle bir lider olmak ve şirketini kararlı adımlarla geleceğe taşıyacak yeni liderler yetiştirmek isteyenler için yazılmış bir kitap. İnovasyon liderliği alanının öncülerinden Kaafarani ve Stevenson, sektördeki diğer kuruluşların oluşturudğu inovasyon alanında sürüden ayrılmaya yönelik, tüm çalışanlarınızı, teknolojilerinizi ve kaynaklarınızı kullanarak yaratabileceğiniz basit ama güçlü bir model sunuyorlar. Sürdürülebilir büyüme ve pazar hakimiyeti için yol haritanızı hazırlarken vazgeçilmez bir element olan inovasyon kültürünü yaratmak ve sürekliliğini sağlamak üzere ilham alabileceğiniz bir rehber bu. “TÜRKİYE’NİN MANTARLARI”NI TANIYIN Mantar... Yüzlerce yıldır insanoğlunun en önemli besin kaynaklarından biri olsa da bugün, doğadan toplanmışını tüketmeye pek de cesaret edemediğimiz lezzet... Eğer siz de mantar düşkünlerindenseniz ve içiniz ürpere ürpere doğal mantarları tüketiyorsanız, Jilber Barutçiyan’ın Oğlak Yayınları’ndan çıkan kitabı “Türkiye’nin Mantarları 1”i edinmenizi tavsiye ederiz. Yapıt için, National Geographic Türkiye editörü Oya Ayman, şunları söylüyor: “Bu kitap Türkiye’de bir ilk ve doğanın bize sunduğu bu sürprizli canlıları keşfetmek için harika bir fırsat. Bilimsel verileri, herkesin anlayabileceği bir kıvraklıkla aktaran Barutçiyan, sadece toplum sağlığına hizmet etmekle kalmıyor, orman köylülerine, zehirlenmelere karşı donanımlı olmak isteyen doktor ve eczacılara, sağlıklı beslenmek isteyenlere, doğa sporu yapan mantar meraklılarına, ihracatçılara, aşçılara, gurmelere rehber oluyor. Sanırım en önemlisi, bu kitap, doğal yaşama hizmet ediyor çevre kirliliğinin ve iklim değişikliğinin giderek daha fazla etkilediği mantarlarla, yeryüzündeki yaşam arasındaki vazgeçilmez bağı, çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.” Sayı: 386 - Haziran 2012 55 Kültür-Sanat SERGİLERİ GEZERKEN... İSTANBUL’DA ÜÇ BÜYÜK USTA Vestel’in ana sponsorluğunda, ARTER Tasarım ve Mimar Sinan Üniversitesi tarafından düzenlenen “The Great Masters” Sergisi, 1 Haziran’da kapılarını sanatseverlere açtı. Ünlü İtalyan küratörler Alessandro Vezzosi ve Francesco Buranelli tarafından hayata geçirilen “The Great Masters” Avrupa’da ilk kez Türkiye’de sergileniyor. Vestel tarafından Türkiye’ye getirilen sergi, ziyaretçilere birbirinden farklı deneyimler yaşatacak. Ziyaretçiler Michelangelo’nun Sistin Şapeli’ndeki eserlerini, Davud heykelini, Leonardo’nun Son Yemek freskini, anatomi çalışmalarını, Vitrivius İnsanı’nı, Raphael’in yapmış olduğu birçok resmi ve Atina Okulu freskinin detaylı incelemesini modeller, dokunmatik ekranlar ve interaktif sistemler vasıtasıyla öğrenme ve deneyimleme fırsatı bulacaklar. Sergi, üç büyük usta üzerinden yola çıkarak 16. Yüzyıl İtalyası’nı ve Rönesans’ı anlatıyor. Bu dönemin en önemli keşifleri olan perspektif, anatomi ve ayna sergi içinde farklı deneyimlerle ziyaretçi ile buluşuyor. Bilim ve sanatın iç içe geçtiği bu dönemde hem sanatçı hem bilim insanı olarak insanlığa sayısız eser bırakan 3 büyük ustanın bu sıra dışı sergisi, 1 Haziran – 31 Temmuz 2012 tarihleri arasında MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi, Beş Kubbe Salonu’nda gerçekleşecek. Sergi süresince Pace Çocuk Sanat Merkezi'nin 5-14 yaş grubu ve yetişkinlere yönelik hazırlamış olduğu birbirinden renkli ve yaratıcı atölye çalışmaları da sergi alanında yer alacak. Aynı şekilde her hafta Cumartesi günü saat 20:00'de National Geographic Channel'in katkılarıyla Tophane-i Amire açık hava sinema alanında dönemle ve 3 büyük ustayla ilgili ücretsiz belgesel gösterimleri gerçekleşecek. PİLEVNELİ’NİN YENİ ESERLERİ HOBİ’DE Hobi Sanat Galerisi, Mustafa Pilevneli’nin resimlerini sanatseverlere sunuyor. Ressamlığının yanı sıra önemli bir sanat eğitimcisi olan Pilevneli’nin sergisi, Nişantaşı’ndaki galeride 16 Haziran’a kadar görülebiliyor. İstanbul’da 1940 yılında doğan Mustafa Pilevneli, Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nun ilk mezunlarından. Mustafa Pilevneli bugün adı Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak değişen kendi okulunda hocalık da yaptı ve pek çok sanatçı eğitti. Sanatçının suluboya tekniği üzerinde yoğunlaşan çalışmaları, doğa ve insan sevgisinden, çevre tutkusundan kaynaklanıyor. Mavi gezi ve kıyı izlenimleri, deniz ve İstanbul görünümleri, suluboya resimlerinin başlıca konularını oluşturuyor. Boyanın sıcak ve geçirgen etkisi, görünümü derin bir perspektif duygusuyla kavrama pratiği ve renkçi eğilim bu resimleri birleştiren temel özellikleri. Suluboyanın akıcı, spontan, saydam özelliğini akriliğe aktaran sanatçı geniş tuşlar, duyarlı lekelerde doğanın yaşanmışlığını ustalıkla iletiyor. SIRADIŞI OBJELER BİR ARADA Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Yapı Kredi Private Banking işbirliği ile ilki yoğun ilgi gören “Hisseli Harikalar Kumpanyası Meraklılarından Sıradışı Objeler Sergisi”nin ikincisini düzenliyor. Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi Sanat Galerisi’nde yapılacak olan sergi, 24 Temmuz’a kadar ziyaret edilebiliyor. Çoğumuzun evinde ailesinden miras kalan ve maddi değeri olmadığı için çok fazla önemsemediğimiz ama manevi değeri nedeniyle de atmaya kıyamadığımız “şey”ler var. Bu şeyler bazen bir fotoğraf, bir ev eşyası ya da bir giysi. Yıllarca saklanan bu hatıralar bazen ailemizin geçmişine dokunurken, bazen de ülkenin veya yaşadığımız kentin tarihine ışık tutabiliyorlar. Ancak nüfusumuz artıp metrekareye düşen insan sayısı çoğaldıkça; büyük konaklardan apartman dairelerine geçerken, maddi değeri fazla olmayan bu hatıralarımızdan bazen vazgeçmek zorunda kalıyoruz. “Meraklılarından Sıradışı Objeler Sergisi II” bu obje, fotoğraf ve belgeleri saklayan aileler ve koleksiyonerlerle işbirliği yapılarak derlendi. Sayı: 386 - Haziran 2012 56 Osmanlı Hassa Alayı üniforması... ETKİNLİKLERDEN... ENKA’DA YAZ BAŞLIYOR Enka Kültür Sanat’ın, “Silinen Sınırlar, Buluşan Dünyalar” sloganıyla Enka Açık Hava Tiyatrosu’nda; Oyun Atölyesi’nden MFÖ’ye, Fazıl Say’dan Dostlar Tiyatrosu’na ve birçok ünlü isme evsahipliği yapacağı 24. Yıl ENKA Kültür Sanat Buluşmaları’nın biletleri Biletix’te satışa çıktı. Sanat tutkunları; 20 Haziran – 13 Temmuz 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilecek etkinliklerle âdeta sanata doyacaklar! 24. Yıl Enka Kültür Sanat Buluşmaları’nda; 16. Afife Tiyatro Ödülleri’nde Nebi Birgi’ye “Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı” ödülünü kazandıran “Sidikli Kasabası Müzikali”nin yanı sıra; Londra’da gerçekleşecek “Uluslararası Shakespeare Festivali 2012”de Türkiye’yi temsil eden Oyun Atölyesi’nin “Antonious ile Kleopatra”sı, “Bölge Hastanesi”, “Kazaen, Beyoğlu’nda Çarpışmalar”, “Batı Rıhtımı” ve “Azizlikler / Nereye Gidiyoruz?” gibi sezonun önde gelen oyunları izlenebiliyor. Buluşmalar kapsamındaki müzik etkinliklerinde ise, Türkiye’nin en köklü grubu MFÖ unutulmaz şarkılarını açık havada seslendirecek. Klarnet ustası Serkan Çağrı, “Crazy Brassy Balkans” albümünden şarkılarını müzikseverlerin dinletisine sunarken, evrensel müziğin ustası Mircan; sonsuzluğu Enka sahnesinde İngiliz Matthew Barley gibi dünyanın en önemli viyolonsel sanatçısını ülkemizin önemli virtüözleriyle buluşturarak yakalayacak. 24. Yıl Enka Kültür Sanat Buluşmaları, Dünyaca ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say ve arkadaşlarının konseri ile sonlanacak. Numaralı koltuk bilet satışı uygulanan 24. Yıl Enka Kültür Sanat Buluşmaları’na ait biletler Biletix’ten Serkan Çağrı da bu yıl Enka’nın konukları arasında.. ve Enka Kültür Sanat gişesinden temin edilebilir. “Antonius ile Klepatra”da başrolleri Zerrin Tekindor ve Haluk Bilginer yorumluyor. FESTİVALDE KANCHELI GECESİ İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) ilk festivali olan ve bu yıl 40. yaşını kutlayan İstanbul Müzik Festivali başladı. 40. İstanbul Müzik Festivali, 29 Haziran tarihine kadar 750’nin üzerinde yerli ve yabancı sanatçıyı İstanbul’un farklı mekânlarında ağırlayarak klasik müzikseverlere “Umut ve Kahramanlık” hikâyeleriyle dolu bir ay yaşatmaya hazırlanıyor. İstanbul Müzik Festivali, 40. yılında yeni bir yapıtı dünya müzik kültürüne kazandırmaktan büyük kıvanç duyuyor. Gürcistan’ın masallar ve efsanelerle dolu diyarının barındırdığı tüm ince duyguları yapıtlarına işleyen, müzik dünyasına damgasını vurmuş uslanmaz bir romantiğin, Giya Kancheli’nin yapıtlarından oluşan bu konserde, festivalin sipariş ettiği ve bestecinin merakla beklenen senfonik yapıtının İstanbul’da dünya prömiyeri gerçekleştirilecek. 2011’in son aylarında kaybettiğimiz yetenekli çellist Benyamin Sönmez’in solist olarak yer alması planlanan 11 Haziran tarihli bu konser, genç sanatçıya adandı. “Müziğimde, sadece yaşantımız boyunca değil sonrasında da gerçekleşebilen umutları keşfetmeye çalışıyorum” diyen Kancheli’nin yapıtlarını bu gece, Andres Mustonen yönetimindeki Türkiye’nin en iyi senfonik topluluğu Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ve kontrtenor Mamuka Gaganidze seslendirecek. Altmış yıllık geleneğinde pek çok efsanevi şefle çalışan Varşova Filarmoni Korosu ve çağımızın en üretken sanatçıları arasında yer alan Gidon Kremer de konsere imzalarını atacaklar. Bu konser, saygın müzik dergisi Gramophone’un dediği gibi: “Şiddetle tavsiye olunur, hali hazırda Kancheli tutkunu olsanız da olmasanız da...” Sayı: 386 - Haziran 2012 57 Medyadan Yansımalar HÜRRİYET / ÇUKUROVA ADANA GÜNLÜK Sayı: 386 - Haziran 2012 6 Mayıs 5 Mayıs 58 DÜNYA 14 Mayıs Sayı: 386 - Haziran 2012 59 Gezi DOĞANIN CÖMERT KARNI DATÇA Serin rüzgârı, oksijeni, doğa sporları imkânı ve doğal güzelliği Knidos ile eşsiz bir tatil imkânı sunuyor Datça. Şair Can Yücel için Dünya’nın en büyük açıkhava tımarhanesi, bir yelkenci için ise yelken cenneti Datça, güneş gökyüzünde yükselmeye başladığında misafirlerine ‘merhaba’ demeye hazırlanıyor. Bilinen ilk yerli halk Karyalıların da varlık gösterdiği Datça, belki de en fazla usta şair Can Yücel ile anlam kazanır. 1990 yılında Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmiş olması nedeniyle günümüze kadar korunarak ulaşan Datça, Knidos antik kenti ve 235 kilometrelik sahil şeridi, eşsiz doğal güzellikleri ile turist ve ziyaretçilerin ilgi odağıdır. Yat turizmi açısından da büyük öneme sahip Datça, trekking, sörf, yelken gibi doğa sporları tutkunlarının da uğrak yerlerinden biridir. Keyifle esen rüzgâr, nemin hissedilmemesi ve bol oksijeniyle sağlık turizmi için de uygun bir bölgedir. Bodrum ve Marmaris’ten Mavi Yolculuk düzenleyenler için Datça Yarımadası oldukça önemli. Birçok üstün özelliği bünyesinde barındırmasından dolayı Datça doğanın cömert karnıdır. Limanında yapacağınız yürüyüş, bazen bir koydan seyrettiğiniz gün batımı bazense içinize çektiğiniz temiz havayla yaşadığınızı en fazla hissedebileceğiniz yerlerden. Sayı: 386 - Haziran 2012 60 “Dünyanın en büyük açık hava tımarhanesi” Can Baba olarak bilinen Türk şiirinin en önemli şairlerinden Can Yücel, Datça deyince ilk akla gelen isimdir. “Dünya’nın en büyük açık hava tımarhanesi” diye tanımladığı Datça üzerine şiirler yazar. Şaire ilham kaynağı olan bu şirin bölge daha sonraları da şairin mezarının bulunduğu yer olur. Can Yücel’in Can Evi olarak bilinen evi, araştırma amaçlı ziyaretlere de açıktır. Datça burnuna karşı Knidos yolculuğu Datça’ya gidecekler için ahşap bir tekne kiralayarak Knidos’a gitmelerini tavsiye ederiz. Knidos’a tekne ile gideceklere bir tavsiyemiz de Göcek’ten yola çıkmaları ve sabah erken saatte yola koyulmuş olmaları. Zira öğleden sonra Datça burnundan dönmek rüzgârın şiddetinden dolayı zordur. Deniz üzerinde yol alırken mavinin tüm güzellikleriyle buluştuğunuzu fark edebilirsiniz. MUTLAKA GÖRMELİSİNİZ Kent Surları: Surlar batıdaki askeri limandan başlayıp terasların üzerinden Akropol’ün yukarısına kadar uzanır. Buradan Demeter Kutsal Alanı’nın doğusundan aşağıya doğru dönüp ticari limanın savunma sistemine bağlanır. Surların tamamı dört kilometreyi bulur. Surlar öndeki Kap Krio Yarımadası’nın (Deveboynu) kuzey yönünü de korur. Güney yönü denize çok dik bir yar olarak indiği ve güvenli olduğu için bu tarafta sur yapılmasına gerek görülmemiş. Dionysos Tapınağı veya C Kilisesi: Tapınak, tiyatronun batısında ve limana yakındır. Dionysos Tapınağı üzerine kentin Hristiyanlaşması döneminde kilise yapılır. Stoa: Osmanlı’da “revak”, günümüzde ise “sundurma” sözcüğü ile karşılanabilir. 100 metreden daha uzun görkemli bir alandır. 5 x 3.80 metre boyutlarındaki küçük bölmeler güneye, meydan tarafına bakar. Kullanılan malzemeden dolayı önemli ölçüde yıpranmış olsa da bazı kısımlarda duvar yüksekliği üç metreye kadar ayakta kalabilmiştir. Stoa’nın, Knidos’un ünlü mimarı Sostratos’un eseri olduğu sanılır. Küçük Tiyatro: Seyirci kapasitesi beş bin olan tiyatro Helenistik geleneğe uygun bir yapıdır. Sahne binası (skene) ayakta kalamamıştır. Oturma sıraları ise büyük ölçüde ayaktadır. Dor Tapınağı (Pembe Tapınak): Apollon Tapınağı’na giden yolun ortalarında yer alan Dor Tapınağı’nın alt yapısında gri-pembe kireç taşı kullanıldığı için Pembe Tapınak diye de adlandırılır. Apollon Karneios Kutsal Alanı: İstinad (dayanak) duvarları ile korunmuş olan terasın kuzey yönünde en önemli yapı olan Tapınak ve Altar’ı bulunur. Yuvarlak Tapınak: Kentin en önemli yapısı diyebileceğimiz Yuvarlak Tapınak’ın mavi mermerden kesilmiş bloklarının büyük kısmı orijinal yerlerinde durur. Tapınağın çapı 17 metredir. Bu tapınak, Amerikalı arkeolog Iris C. Love tarafından Afrodit Tapınağı olarak adlandırılır. Demeter Kutsal Alanı: Bereket (hasat ve tahıl) tanrıçası Demeter’in kutsal alanı, Akropol’ün altındaki bir kaya terasının üzerindedir. Asıl kutsal alan ise bunun altında 75 x 40 metrelik büyük terastadır. Kap Krio (Deve Boynu): Kentin ön tarafındaki yarımada İ.Ö. Birinci Yüzyıl’da iki liman yaratmak için karaya bağlanıncaya kadar adadır. Coğrafyacı Strabon, burada ana karada olduğu gibi yerleşim olduğunu yazar. Nekropol (Mezarlık) Alanları: Kentin doğu yönünde antik dünyanın en geniş mezarlıklarından biri olarak tanımlanan nekropol alanı bulunur. Knidos örenine giderken yolun iki yanında yüzlerce mezar ve nekropolün duvarları görülür. Sayı: 386 - Haziran 2012 61 Summaries in English REWRITING THE FUTURE OF EUROCOTON European textiles and cotton manufacturers gathered together in Istanbul on May 23, 2012 to discuss the structure and future of Eurocoton (European Federation of the Cotton and Allied Textiles Industries), an organization that is presently in the process of reorganization. Hosting the meeting was Turkish Textile Employers’ Association President Halit Narin and among the participants were Eurocoton President Benoit Hacot, Eurocoton Honarary President J. Francois Gribomont and IVGT (Industrieverband Veredlung - Garne - Gewebe - Technische Textilien) President Dr. Alexander Colsman. The representatives of the Turkish Textile Employers’ Association at the meeting were Eurocoton Vice-President Can Piyale, Euratex Vice-President Bülent Başer, and Members of the Association Erhan Özkan and Sinan Abeş. In general, the meeting was the scene of discussions about the foundations on which the reorganized Eu- rocoton would be established, who would be accepted as members, and the provisions of the new by-laws. The result of the deliberations was a consensus whereby it was decided that only manufacturers would participate in the new form of the organization and that Eurocoton would represent the complete production chain of the European Textiles Manufacturing Industry. The new by-laws will be discussed at the 52nd Eurocoton General Assembly that will be held in Ronse, Belgium on June 12-13, 2012. THE WORLD'S WOOL TEXTILE MANUFACTURERS MEET IN NEW YORK The 81st Congress of the International Wool Textile Organization (IWTO) was held in New York on May 7-9, 2012. Osman Sayı: 386 - Haziran 2012 62 Kılıç, who had served as IWTO Vice-President and Executive Board Member in the past periods, was re-elected to the IWTO Executive Board. World leaders in varied fields--the wool textile sector, economy, fashion--made presentations in which they shared their knowledge and views with participants at the three-day congress. On the first day of the Congress, which enjoyed the participation of 250 delegates from 23 countries, International Wool Textile Organization (IWTO) President Peter Ackroyd and American Sheep Industry Association (ASI) Executive Director Peter Orwick stressed, in the light of their experience in strong markets, that wool needed to be skillfully promoted in the U.S. in order to benefit from the unique potential that wool presented. Joseph Abboud, a world-renowned designer whose collections are 80 percent wool, said in his talk that he couldn't imagine a world without wool. IWTO Market Intelligence Committee Chairman Chris Wilcox stated in his presentation that wool production was expected to exhibit a decrease of 1.6 percent in the period 2011-2012 but that a 1.2 percent increase was foreseen for 2012-2013. EVTEKS CONTINUES TO AIM FOR THE 2023 TEXTILE EXPORTS GOAL Moving forward resolutely in its journey toward being the world's largest fair, Turkey's giant exposition organization Evteks brought textile manufacturers together for the 18th time. Held on May 16-20, 2012 and sponsored by the Association of Turkish Home Textile Manufacturers and Businessmen (TETSİAD), the 2012 Evteks 18th Istanbul Home Textiles Fair greeted its guests at the CNR Expo Fairgrounds. Spread over grounds of 160,000 square meters and enjoying the participation of 125,000 visitors, Evteks continues to support the sector's 10 billion-dollar home textiles export goal for 2023. The Association's participating member companies were happy with the interest generated at the Evteks Fair, where close to one thousand companies exhibited two thousand brands in an impressive layout of content. Baki Günay, Export Manager of Broderi Narin, one of the exhibiting companies, said, "The Fair was much busier than last year," while Er-Fun Tekstil Marketing Supervisor Orhan Balcı commented, "We prepared some of our new products for the fair and so we have higher expectations this year." Participating at the Fair with the Soley brand, Birlik Mensucat A.Ş. Marketing Manager Semih Oral remarked, "It's considerably more intense compared to last year. We hope to reach our goals for the fair this year." Lüks Kadife General Manager Feramin Çeliktaş said that the proportion of new customers at the fair this year was 15 percent. Harun Tavaşi, a co-owner of Genel Tekstil, expressed his satisfaction with the fair by commenting, "There wasn't a single casual onlooker at the fair this year." Epengle Tekstil Store Manager Hakan Solak added that there was significant demand from the Middle East this year. BEYMEN IS NOW IN NORTHERN IRAQ TOO, JOINING THE BEVY OF OTHER TURKISH BRANDS Northern Iraq, which was until a few years ago a place that investors avoided because of the war and ensuing security issues, has recently been besieged with a host of Turkish brands. As it is known, it was first the construction companies that began to go into Northern Iraq, which has a 17 percent share in petroleum revenues. Subsequently, major shop- ping centers were built, each one bigger than the one before. With per capita income reaching 6,000 dollars, the region was soon besieged with a flurry of Turkish brands. Today, 70 percent of the brands in the newly activated Family Mall and Majidi Mall are Turkish... The malls offer more than 60 brands, including Vakko, Aydınlı Grup, Sunset Mayo, İşbir, Mavi, LTB, Levi’s, Colins, Koton, and İpekyol. The most recent addition to the group is Beymen. Instead of opening shop at the malls, however, Beymen set up and inaugurated its store last month inside the Divan Hotel. Commenting that the Erbil store had been opened in partnership with one of the most experienced businessmen in the region, the owner of Elegan Yapı, Sarp Turanlıgil, Beymen General Manager Elif Çapçı remarked, "Beymen is a popular brand in Erbil. We can say that there's a demand for all of our brands, the Beymen Collection, first and foremost, and also for the brands ranging from Dolce&Gabbana to Etro and from Zegna to Kiton." Sayı: 386 - Haziran 2012 63 Tebessüm Sayı: 386 - Haziran 2012 64 Gülşen KARAGÖZ