ıstanbul ıçın deprem senaryolarının hazırlanmasında cografı bılgı

Transkript

ıstanbul ıçın deprem senaryolarının hazırlanmasında cografı bılgı
ISTANBUL TEKNIK ÜNIVERSITESI REKTÖRLÜGÜ
BILIMSEL ARASTIRMA PROJELERI BIRIMI
ISTANBUL IÇIN DEPREM SENARYOLARININ
HAZIRLANMASINDA COGRAFI BILGI SISTEMLERININ
KULLANIMI
Prof. Dr. Okan Tüysüz
I.T.Ü
Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü
2003
ÖZET
17 Agustos 1999 ve 12 Kasim 1999 depremleri Marmara Bölgesinde büyük can
kaybina ve maddi hasarlara yol açmis, dünyanin en aktif deprem kusaklarindan biri
üzerinde yer alan ülkemizin depreme hazirliksiz oldugunu açik bir biçimde göstermistir.
Depreme hazirlanmada önemli asamalardan biri de bir depremde meydana gelmesi
muhtemel olan yer sarsintisinin belirlenmesidir. Böylece alinacak tedbirler bir bölgede
yasanmasi muhtemel maksimum yer sarsintisina göre planlanabilecektir. Yer sarsintisinin
büyüklügü bir bölgede depremin yarattigi ivme ile ifade edilir. Bir depremin kaynaginda
üretilen elastik enerjinin kaynaktan uzaga dogru yayilmasi esnasinda nasil azalacagi ve
bunun belli uzaklikta ne kadar yer ivmesi yaratacagi çesitli deneysel formüller
kullanilarak tahmin edilebilmektedir. Bu çalismanin amaci Istanbul’u etkilemesi
muhtemel faylarin kirilmasi durumunda nerelerde ne siddette bir yer sarsintisi
yaratacaginin belirlenmesidir. Bunun için Marmara Denizi içerisinde mevcut aktif faylar
dikkate alinarak bunlarin üretebilecegi deprem büyüklükleri belirlenmis, azalim
formülleri kullanilarak depremin yaratacagi ivme hesaplanmistir.
Mekansal verilerin analizinde son yillarda kullanilan en yaygin yöntemlerden biri
‘Cografi Bilgi Sistemleri’dir. Bu arastirmada deprem senaryolarinin hazirlanmasinda
cografi bilgi sitemlerinin sagladigi kolayliklardan yararlanilmis, ArcView programi
içerisinde yari-otomatik bir mekanizma olusturularak kullanici kontrollü bir siddet
belirleme sistemi gelistirilmistir. Sistem daha detay verilerin girilmesi ile gelistirilebilir
niteliktedir.
Senaryonun çesitli faylar dikkate alinarak çalistirilmasi ile elde edilen
sonuçlara göre Istanbul’un sahil seridi ve yakin bölgeler olasi bir depremde en büyük
siddetten etkilenecek alanlardir.
2
IÇINDEKILER
GIRIS ...................................................................................................................................1
BÖLÜM 1
1
ISTANBUL’UN JEOLOJISI .......................................................................................7
1.1
PALEOZOYIK ....................................................................................................7
1.2
MESOZOYIK ....................................................................................................11
1.3
SENOZOYIK.....................................................................................................12
1.4
KUVATERNER.................................................................................................16
1.5
YAPISAL JEOLOJI VE TEKTONIK ...............................................................17
1.6
ISTANBUL’UN ZEMIN KOSULLARI ...........................................................21
BÖLÜM 2
1
MARMARA DENIZININ JEOLOJISI .....................................................................25
2
KUZEY ANADOLU FAYI VE MARMARA DENIZI ............................................31
BÖLÜM 3
1
ISTANBUL’UN DEPREMSELLIGI ........................................................................35
BÖLÜM 4
1
ISTANBUL IÇIN DEPREM SENARYOSU ............................................................41
2
ISTANBUL’DA DEPREM OLASILIGI...................................................................42
3
17 AGUSTOS 1999 DEPREMININ YER IVME DEGERLERI AÇISINDAN
DEGERLENDIRILMESI ..................................................................................................43
4
AZALIM FORMÜLÜ VE 17 AGUSTOS 1999 DEPREMINDE ÖLÇÜLEN IVME
DEGERLERI .....................................................................................................................44
5
AZALIM FORMÜLÜNÜN CBS IÇERINDE UYGULANMASI ............................48
6
SONUÇLARIN DEGERLENDIRILMESI ...............................................................66
7
SONUÇ ve ÖNERILER ............................................................................................72
YARARLANILAN KAYNAKLAR .................................................................................73
3
GIRIS
Alp-Himalaya dag kusagi üzerinde yer alan Türkiye, bu tektonik konumu
yüzünden depremsellik açisindan dünyanin en aktif ülkelerden biridir. Anadolu ile Arap
yarimadasi arasinda bulunan Tetis okyanusu günümüzden yaklasik 11 milyon yil önce bu
okyanusun kuzeye (Anadolu levhasi altina) dalip batmasi ile kapanmistir. Günümüzde
hala kuzey yönünde dalip batmaya devam eden Akdeniz bu devasa okyanusun
kalintisidir. Tetis okyanusunun kapanmasi sonucunda Arap yarimadasi Anadolu ile
çarpismis, Kizildeniz boyunca Afrika’dan ayrilan Arap yarimadasi kuzeye dogru
ilerleyerek Dogu Anadolu’yu sikistirmaya devam etmistir. Bu sikismayi baslangiçta
kisalip kalinlasarak karsilayan Anadolu daha sonra daha rahat bir ortam olan batiya dogru
kaçmaya baslamistir. Anadolu’nun batiya kaçisi Karliova’dan baslayarak batiya uzanan
iki büyük fay boyunca gerçeklesmistir. Bunlardan güneyde yer alan Dogu Anadolu fayi
Karliova ile Kahraman Maras arasinda uzanan 700 km uzunlugunda sol yanal atimli bir
faydir. Bu fay batida Kizildeniz’den gelmekte olan Ölü Deniz fayi ile bir üçlü eklem
olusturarak son bulur. Karliova’dan baslayarak batida Yunanistan’a kadar uzanan 1500
km uzunlugundaki Kuzey Anadolu fayi ise sag
yanal atimli bir faydir. Bu iki fay
tarafindan batiya dogru tasinan Anadolu, orta kisimdaki ova rejimini takiben Ege
bölgesinde kuzey-güney yönlü bir gerilme rejiminin etkisine girer. Böylece doguda
sikisan ve iki fay boyunca batiya kaçan Anadolu levhasi burada gerilme etkisi ile bir
horst-graben yapisi kazanmaktadir.
Yukaridaki tanimdan görüldügü üzere Türkiye aktif bir tektonik rejim içerisinde
yer almakta, bu nedenle de büyük depremlerden etkilenmektedir. Son yüzyilda
Türkiye’de meydana gelen depremlerde 100.000 civarinda can kaybi, 500.000 civarinda
yarali ve milyonlarca dolar tutarinda maddi hasar meydana gelmistir. Bilhassa 17
Agustos ve 12 Kasim 1999 depremlerinden sonra depremlerin yol açabilecegi sorunlar
ülkemizde daha etkin bir biçimde anlasilmis, gelecekteki depremlere hazirlik kavrami
üzerinde agirlikli olarak durulmaya baslanmistir. Bu kapsamda yapilan çalismalardan biri
de deprem senaryolarinin hazirlanmasidir. Deprem senaryolari çok disiplinli yaklasimlari
gerektiren ve afet öncesi, sirasi ve sonrasina yönelik tedbirleri planlayan bir yöntemler
manzumesidir. Bu yogun ve çok disiplinli çalismanin önemli asamalarindan biri de bir
4
bölgede gelecekte olmasi muhtemel deprem(ler)in siddetinin ve yaratacagi etkilerin
belirlenmesidir.
Bir depremde bir bölgede yasanan deprem siddetini denetleyen çesitli faktörler
vardir. Bunlarin en önemlileri depremin büyüklügü ve kaynak mekanizmasi, deprem
odagina olan uzaklik ve zemin kosullaridir. Deprem odagindan salinan deprem dalgalari
kayalar içerisinden uzaga dogru hareket ettikçe kayalar tarafindan sogurulur ve etkilerini
kaybederler. Deprem dalgalarinin uzaklikla azalmasi “azalim” (attenuation) adi ile bilinir.
Bunun yani sira ana kaya üzerinde yer alan tutturulmamis bazi zeminler
deprem
dalgalarinin etkisinin artmasina yol açarlar. Buna da zemin büyütmesi (acceleration)
denir.
Azalim deprem mühendisliginin temel konularindan biridir. Çok genel bir tanimla
azalim, deprem dalgalarinin kaynaktaki özellikleri ile kaynaktan itibaren takip ettikleri
yolun degerlendirilmesi ile verilen bir noktadaki yer sarsintisinin tahmin edilmesidir. Bu
konuda önceki deprem verilerine dayandirilmis olan çok sayida formül bulunmaktadir.
Bu formüller kullanilarak bir depremin çevresinde yaratacagi ivme, buradan hareketle de
olusabilecek siddet belirlenebilmektedir.
Son 20 yilda bilgisayar teknolojisi gerek alet gerekse yazilim açisindan büyük bir
gelisme kaydetmistir. Bu konudaki gelismelerden biri de mekansal dagilimi olan
(cografi) verilerin siniflanmasina ve sorgulanmasina olanak saglayan Cografi Bilgi
Sistemleri’nde (CBS) yasanmistir. Bu sistem sayesinde cografi veriler sayisal ortamda
tutularak siklikla güncellenebilmekte, üzerlerinde çesitli algoritmalar kullanilarak
analizler yapilabilmektedir. CBS neredeyse sayilamayacak kadar genis uygulama
alanlarina sahiptir. Bu alanlardan biri de yer verilerinin analizidir. Bu kapsamda gerek
jeolojik gerekse jeofizik verilerin analizinde CBS kullanimi giderek artmaktadir. Bu
projede de jeolojik veriler ve CBS in analiz yetenekleri kullanilarak faylar üzerinde
olabilecek depremlerin azalim iliskileri arastirilmistir.
ITÜ Rektörlügü Bilimsel Projeleri Arastirma Projeleri Birimi tarafindan
desteklenen bu arastirmanin amaci gelecek bir büyük depreme gebe oldugu tüm
çalisanlar tarafindan tartismasiz olarak kabul edilen Istanbul ve yakin çevresinde
5
olabilecek bir depremin yaratacagi yersarsintisini CBS kullanarak arastirmak ve bu
konuda CBS kullanimina dair bir model gelistirmektir.
Bu rapor 4 bölümden olusmaktadir. Birinci bölümde Istanbul’un jeolojisi ve
zemin kosullari ele alinmistir. Ikinci bölümde Istanbul’u etkilemesi olasi faylari
içerisinde barindiran Marmara denizi hakkindaki veriler siralanmistir. Üçüncü bölümde
Istanbul’un depremselligi tartisilmistir. Son bölümde ise CBS kullanilarak hazirlanan es
ivme ve es siddet haritalari ile bunlarin hazirlanis yöntemleri anlatilmistir.
Bu çalismayi destekleyen ITÜ Rektörlügü’ne, bazi CBS programlarini bagislayan
Sayisal Grafik A.S. Yönetim Kurulu Baskani Sayin Erol Parmakerli’ye, bu çalismanin ilk
versiyonunu birlikte hazirladigimiz Sayin Arda Serim’e, çalismada emegi geçen Ar. Gör.
Korhan Erturaç’a, jeoloji haritalarini saglayan MTA Genel Müdürlügü’ne ve zemin
konusundaki verilerini karsiliksiz olarak kullanima açan çok sayidaki meslektasima
tesekkür ederim.
6
BÖLÜM 1
1
ISTANBUL’UN JEOLOJISI
Istanbul, Türkiye’nin ana tektonik birliklerinden Istanbul zonu üzerinde yer alir.
Bu zon batida Büyükçekmece civarindan baslayarak doguda Kastamonu’ya kadar uzanir.
Istanbul zonunun karakteristik özelligi temelinde bulunan ve Türkiye’nin baska
birliklerindeki yasit istiflerden farkli özellikler sunan Paleozoyik yasli çökel bir istife
sahip olmasidir. Bu Paleozoyik istifin üzerinde ise Mesozoyik ve Senozoyik yasli kayalar
yer almaktadir (Sekil 1). Bunlar asagida, yaslidan gence dogru bir sira içinde kisaca
özetlenmistir.
1.1 PALEOZOYIK
Istanbul’un büyük bir kesimi jeoloji literatüründe “Istanbul Paleozoyik Istifi’’
Paleozoyik
yasli
kayalar
üzerine
oturmaktadir.
Bu
topluluk
Ordovisiyen’den
Karbonifer’e kadar uzanan birkaç bin metre kalinligindaki bir çökel istiften olusmaktadir.
Istanbul Paleozoyik istifinin genellestirilmis bir stratigrafi kesiti Sekil 1 de verilmistir.
Paleozoyik istifinin görünen tabaninda çogun morumsu-pembe renkli kirintili bir
istif bulunur (Sayar, 1979) (Sekil 1). Kurtköy formasyonu adi ile bilinen bu kirintili istif
baslica konglomera, arkoz, feldspatik litarenit, çamurtasi ve subarkozdan olusmaktadir.
Tabani gözlenemeyen birimin kalinligi 1000m.'den fazladir. Ordovisiyen yasli olan birim
alüvyon yelpazesi ve örgülü akarsu ortami ürünüdür (Önalan 1982). Kurtköy formasyonu
üste dogru beyazimsi ve pembemsi, seyl arakatkili kuvarsarenitlerle temsil edilen Aydos
formasyonuna geçer. 150-300 m arasinda kalinliga sahip olan Aydos formasyonu gel git
akintilarinin egemen oldugu plaj ve çok sig sahil ortaminda olusmustur. Aydos
formasyonu üste dogru çogunlukla seyl, silttasi ve vaketaslari ile temsil edilen Gözdag
formasyonuna geçer. Bu formasyonun üst kesimlerinde bazi bol fosilli kireçtasi bant ve
mercekleri de bulunur. Birim Yalçinlar (1956), Ariç-Sayar (1962 ve 1979), Haas (1968)
7
ve Önalan (1982)'a göre Landoveriyen yasindadir. 250 m kadar kalin olan Gözdag
formasyonu lagüner bir ortam ürünüdür (Önalan 1982).
Sekil 1. Istanbul ve dolayinin genellestirilmis stratigrafi kesiti.
8
Istanbul Paleozoyik istifinin daha üstünde beyaz renkli, çapraz tabakali
subarkozlardan olusan Aydinli formasyonu vardir. Içerisinde bazen 2m. kalinliginda
çakilli seviyeler de içeren birim çok degisik kalinlikta tabakalanma gösterir. Eski bir kum
bari niteligindeki birim fosil bulgularina göre Aydinli formasyonunun yasi Üst
Landoveriyen'dir (Haas 1968, Sayar 1962, Önalan 1982).
Bu kirintili birimlerden sonra istifte kalin bir karbonat dizisi yer alir. Bu karbonat
dizisi, Gözdag ve Aydinli formasyonlariyla geçisli gri, mavimsi gri, bazen pembemsi
renkli, bol fosilli, kuvars kumlu, killi, bazen da yumrulu-bantli bir kireçtasi ile temsil
edilir. Venlokiyen-Ludloviyen yasli birim, resif çekirdegi ve resif önü ortamlarini temsil
etmekte olup kalinligi 400 m dolayindadir. Dolayoba formasyonu olarak adlandirilmis
olan bu birimin üzerinde ise önce ince tabakali, laminali bir kireçtasi ve daha sonra koyu
mavi, koyu gri renkli, yer yer çok ince seyl seviyeli kireçtaslari ve nihayet yumrulu
kireçtaslari bulunur. Alt Devoniyen yasli bu üst karbonat kesimin alt düzeyleri sig self,
üst düzeyleri ise bu selfin dalga tabani alti ortamlarinda çökelmislerdir.
Yumrulu kireçtaslarinin üzerine önce karbonatli bir kumtasi-seyl ardalanmasi,
sonra kireçtasi bantli seyl ve son olarak da bir kireçtasi istifi gelir. Orta Devoniyen yasli
(Haas 1968, Kullmann 1973, Kaya 1973) bu kesim baslica açik self-derin deniz ortamini
temsil etmektedir (Önalan 1982). Üst Devoniyen’de mavimsi renkli, ince yumrulu ve
bazen de budinajli, ince katmanli kireçtaslari gelismistir (Tuzla formasyonu). Bu
kireçtaslari ara seviyeler halinde laminali seyller içerirler. Içerisinde yer yer çört
yumrulari da görülen birim giderek çört, radyolaryali çört ve silisli seyl ardalanmasina
geçer. Bu kesimler istifin Karbonifer'e geçis düzeylerini olusturmaktadir. Aç ik bir self
ortaminin derin kisimlari ve bu selfin olasilikla güneyindeki bir havzaya bakan
yamaçlarinda olusan birim üste dogru dereceli olarak Karbonifer istifine geçer.
Karbonifer mostralari Istanbul’un daha çok Trakya yakasinda, daha az olarak da
Anadolu yakasinda Üsküdar, Anadolu Kavagi ve Gebze civarinda görülür. Karbonifer
istifinin alt kesimleri baslica gri-siyah renkli, ince laminali ve fosfat nodüllü radyolarit ve
radyolaryali çörtlerden olusur. Bunlar arasinda yer yer sarimsi gri renkli silisli seyl
düzeyleri yeralir. Karbonifer istifinin tabaninin görüldügü Baltalimani Büyükçayir deresi
9
ve Acibadem'de birim yumrulu kireçtaslarinin üzerinde dereceli geçislidir. Yumrulu
kireçtasindan radyolaritlere geçiste kireçtasi içinde önce killi, silisli bant ve bazi çört
nodülleri görülür. Giderek erimis kalker nodülü bosluklari içeren silisli sist tabakalari
artar ve nihayet radyolaritlere geçilir.
Radyolaritler çogun gri-siyah renkli, ince katmanli, laminalidir. Kalinligi 50
m’den daha az olan bu birim literatürde Baltalimani formasyonu olarak bilinir. Vizeen
yasli (Abdüsselamoglu 1963, Baykal ve Kaya 1963, Haas 1968) birim derin bir denizde
karbonat kompensasyon derinligi altinda bir çökelmeyi isaret etmektedir.
Derin denizel radyolarit -radyolaryali çört is tifi üste dogru giderek baslica kirintili
kayalardan olusan kalin bir istife geçer. Trakya formasyonu olarak bilinen bu kesimin alt
düzeyleri killi seyl ve az oranda da kumtasindan olusur. Heybeliada ve Kartal
dolaylarinda bu düzeylerde yer yer kireçtasi bant ve merceklerine de rastlanir. Birimde
egemen litoloji orta-kalin katmanli kumtasi ve seyl ardalanmasidir. Ancak bazi alanlarda
kumtaslari ve diger bazi kesimlerde ise seylin egemen oldugu görülür.
Trakya formasyonunun üst kesimlerine dogru kirintililar içerisinde kireçtasi ve
kumlu kireçtasi arakatkilari görülmeye baslar. Bunun yani sira istif içinde yer yer görülen
kaba kirintili kesimler de alttan üste dogru kalinlik ve miktar olarak artarlar. Bunlar
kumtasi ve seyller içinde yanal devami pek fazla olmayan mercekler seklindedir.
Istifin daha üstüne dogru içerisinde bitki kirintilari bulunan konglomera
arakatkilari da görülür. Istifin en üst düzeylerinde ise kalinligi yer yer 100 m.yi asan
kireçtaslari yer alir. Cebeciköy kireçtasi olarak bilinen bu karbonatlar intrasparudit ve
biyosparudit nitelikli olup bazi kesimlerde killi ve dolomitiktir. Bu kireçtaslari Orta-Üst
Vizeen yaslidir (Kaya,1968).
Istanbul Paleozoyik istifi, metamorfik bir temel üzerinde Kambriyen sonuOrdovisiyen’de akarsu çökelleri ile baslamakta, Siluriyen’de kenar deniz fasiyeslerine,
Devoniyen’de ise platform karbonatlarina geçmektedir. Istanbul civarinda bu transgresif
istif giderek derinlesen bir ortamda Orta ve Üst Devoniyen derin denizel çörtlü
kireçtaslari ve Karbonifer türbiditik kirintililarinin çökelmesi ile gelisimini sürdürmüs,
10
Karbonifer basinda karbonat kompensasyon derinligi altina kadar çöken bölge bunu
takiben nedeni çok iyi bilinmeyen ancak önemli bir tektonik etkiye maruz kalmis ve
giderek siglasmistir.
Istanbul Paleozoyik istifi içerisine sokulmus çesitli plütonik kayalar vardir.
Bunlardan baslicalari Polonezköy yakinlarindaki Çavusbasi granodiyoriti, Gebze
kuzeyindeki Sancaktepe graniti ve Pendik dogusundaki Tavsantepe kuvarsdiyoritidir.
Paleozoyik ve daha yasli birimleri kesen bu magmatitlerin radyometrik yas
tayinleri bunlarin Geç Permiyen basinda sokulmus Hersiniyen plütonlari oldugunu
göstermektedir (Yilmaz, 1977).
1.2 MESOZOYIK
Istanbul ve dolaylarinda iki farkli Mesozoyik istifi bulunur. Bunlar Triyas ve Üst
Kretase yasli kayalardir (Sekil 1). Triyas genellikle Kocaeli yarimadasinda Gebze ve
Hereke dolaylari ile Istanbul bogazinin kuzeybati kesimlerinde yüzeylenir. Üst Kretase
yasli kayalar ise bogazin kuzey kesimlerinde ve Kocaeli yarimadasinin bazi kesimlerinde
yaygindir.
Gebze ve daha dogusunda izlenen Triyas yasli kayalar Istanbul Paleozoyik istifini
açisal uyumsuzlukla örter (Sekil 1). Kocaeli Triyas istifi yer yer 1000 metre kalinliga
kadar ulasan ve yer yer lav mercekleri içeren karasal-kirintililar (Ballikaya formasyonu,
Baykal, 1943) ile baslayip üste dogru karbonat çimentolu lagüner ya da çok sig denizel
kumtasi, kireçtasi ve dolomitlere geçer. Üst Skitiyen yasli bu kirintili ve karbonat
ardalanmasinin üstünde Üst Skitiyen-Alt Aniziyen yasli dolomitler ve ince marn
arakatkili yumrulu kireçtaslari vardir. 350-600 m. arasinda kalinligi olan bu birimin de
üstünde yeralan 35 m. kadar kalin ammonitli kirmizi kireçtaslari ammonitlerden edinilen
yas bulgularina göre Karniyen yasindadir. Ammonitli kirmizi kireçtaslari üzerinde 10140 m. kalinliginda Halobiali, gri-yesil seyller vardir. Mikritik kireçtasi ve kalkarenit
arakatkilari da içeren bu seyller üste dogru sari renkli, yaklasik 90 m. kalinliginda ve
bitki kalintilari içeren bir kumtasina geçer (Assereto, 1972; Yurttas-Özdemir, 1973;
Gedik, 1975).
11
Istanbul ve dolaylarindaki Paleozoyik ve Triyas yasli kayalari uyumsuzlukla örten
iki farkli tür Üst Kretase istifi vardir. Bunlardan ilki, bogazin kuzey-kuzeybati
kesimlerinde mostra verir ve genel olarak volkanik arakatkili denizel bir istif
niteligindedir. Yaygin mostralari Karadeniz kiyisinda Kilyos ve Sile-Agva dolaylarinda
yeralan birim, tabanda çakiltasi-kumtasi ile baslayarak silttasi, marn, kiltasi ve
kireçtaslarina geçmekte ve andezit, dasit, riyolitik lav ve bunlarin piroklastik
esdegerleriyle
ardalanmaktadir.
Istanbul
bogazinin
kuzey
kesimlerinde,
Mahmutsevketpasa-Riva ve Sariyer dolaylarinda Paleozoyik istif Üst Kretase yasli
kayalarin üzerine itilmistir. Istanbul Paleozoyik istifi içerisine sik sik sokulmus olan
andezitik dayklarin da bu volkanitlerle iliskili oldugu tahmin edilmektedir. Bu dayklarin
önemli bir kismi Paleozoyik istif içerisindeki süreksizlik düzlemlerini izlemektedir.
Kocaeli yarimadasi Üst Kretase istifi Triyas yasli kayalar üzerinde uyumsuzlukla
yeralir. Birim tabanda Kampaniyen-Maastrichtiyen yasli (Özer vd., 1990) kalin bir
çakiltasi (Hereke pudingi, Erguvanli, 1949) ve bunlarla yanal geçisli resifal
kireçtaslariyla (Gebze kireçtasi, Erguvanli, 1949) baslar ve tedricen marn-seyl arakatkili
resifal kireçtaslarina ve nihayet ince katmanli, beyazimsi-gri mikritik kireçtasi, marnkiltasi ardalanmasina geçer. Bol fosilli olan birim altta sig ancak üste dogru derinlesen bir
ortamda çökelmistir.
1.3 SENOZOYIK
Istanbul ve çevresindeki Senozoyik kayalari, altta yeralan Üst Kretase ve daha
yasli birimleri diskordan olarak örter. Senozoyik üstten alta dogru baslica su litostratigrafi
birimlerinden olusur (Sekil 2 ve 3);
•
Belgrad formasyonu
•
Bakirköy formasyonu
•
Güngören formasyonu
•
Çukurçesme formasyonu
•
Gürpinar formasyonu
•
Karaburun formasyonu
•
Kirklareli kireçtasi
12
•
Islambeyli formasyonu
Islambeyli formasyonu ve Kirklareli kireçtasi Orta-Üst Eosen (-Alt Oligosen?)
yasli olup birbirleriyle geçisli çökel birimlerdir. Islambeyli formasyonu resif arkasi, lagün
ortaminda olusmus kireçtasi, marn ve silttasi gibi kirintili çökel kayalarindan olusur.
Sogucak kireçtasi adi ile de bilinen Kirklareli formasyonu ise açik gri-bej renkli, killikumlu, bol mercan ve alg fosilli, farkli dokularda, sert, genellikle masif baze n kalin
katmanli, resif ve resif önü ortaminda olusmus karbonat egemen bir birimdir.
Karaburun formasyonu, Istanbul’un kuzeybatisinda
tabanda plaj çökelleri ile
baslayan, giderek delta çökellerine geçen bir istiftir. Birim altta çakiltasi, kumtasi ve
çamurtasi gibi kirintili kayalari kapsar. Üst kesimlerinde ise koyu gri kiltasi, çamurtasi,
olistostromal çakiltasi arakatkilari ve marnlardan olusur.Istifin üst kesimlerini olusturan
kiltasi-çamurtaslari kömürlesmis bitki kalintilari ve ince kömür bantlari içerir. Karaburun
formasyonunun yasi Oligosen’dir.
Gürpinar formasyonu Istanbul’un Avrupa yakasinda görülen diger bir Oligosen
istifidir. Birim tabanda çapraz katmanli kumtasi, sarimsi bej renkli kuvars, kalsedon ve
opal çakillarindan olusan çakiltaslari ile baslayarak gri, açik yesil renkli fosilli mikritik
kireçtaslari, karbonat topakli, çatlakli, yer yer kayma yüzeyli, orta-kalin tabakali, ince
kum ve silt araseviyeli, plastik- yari plastik, asiri konsolide çok kati- sert kiltaslari ve yer
yer tüfit ardalanmasina geçer.
Daha üst kesimlerde kahve -pas rengi kiltaslari, çakiltasi, kumtasi ve çakilli-bloklu
kiltaslari ile devam edip, yesil, gri-boz renkli çamurtaslari ile sonbulur. Istif karasal ve
gölsel (acisu) ortamda depolanmistir, 200 m.den kalindir. Gürpinar formasyonu
Karaburun formasyonunun güneydeki karasal esdegeri olarak kabul edilmektedir.
13
Sekil 2. Istanbul ve dolayinin genellestirilmis Senozoyik-Kuvaterner stratigrafi
kesiti.
Çukurçesme formasyonu sarimsi kahve ve pas renkli gevsek kil çimentolu veya
çimentosuz kil, silt ve çakil arakatkili, tutturulmamis ya da kötü tutturulmus, yer yer
omurgali kemik ve dis kalintilari içeren bol mikali kum ve kumtaslarindan olusur. Istifin
alt kesimlerinde çakilli, üst kesimlerinde de silt ve killi kum/kumtas lari egemendir. Bazi
seviyelerinde ince seviyeler halinde unio ve mactra fosilleri içeren marn ve killerle ince
kömür arakatkilari da kapsar. Formasyon içerisinde kumlarla diger tutturulmamis
çökeller arasinda yanal ve düsey geçislere sikça rastlanir. Kalinligi 20 m. civarindadir.
Çukurçesme formasyonu Gürpinar formasyonunu uyumsuz olarak örter ve Üst Miyosen
(Panoniyen) yaslidir. Birim tabanda örgülü akarsu ortaminda depolanmistir. Unio ve
Mactra kapsayan düzeyleri acisu ortamini yansitir.
14
Sekil 3. Haliç- Küçükçekmece Gölü arasinin jeoloji haritasi (Sayar, 1989 dan
yararlanilarak hazirlanmistir)
Güngören formasyonu Çukurçesme formasyonunun üzerinde tedrici geçisle
yerlmaktadir. Formasyon gri-yesilimsi gri renkli ve paralel laminali killerle (Istanbul kili
veya Süleymaniye kili) baslar. Göl fasiyesinde gelismis olan formasyon içinde yer yer
çok iyi boylanmis gri renkli ince kum mercekleri ile yesil renkli marn ve kireçtasi ara
tabakali killer bulunur. Formasyonun Bakirköy formasyonu ile sinirinda 10-15 m’lik bir
geçis zonu izlenir. Bu zonun alt kesiminde istif içinde önce lamina düzeyinde ve seyrek,
sonra da giderek sayi ve kalinlikta kireçtasi aratabakalari ortaya çikar ve böylece tedricen
üstteki Bakirköy formasyonuna geçilir. Birim yaklasik 120 m. kalinligindadir.
Genel olarak merceksi bir geometriye sahip olan birim memeli, bivalv ve balik
fosilleri kapsar. Bu fosillere göre Orta–Üst Miyosen (Sarmasiyen–Panoniyen) olarak
15
yaslandirilmistir. Güngören formasyonu Güngören çevresinde Çukurçesme formasyonu
üzerinde tedrici geçisle yeralmakta, Avcilar–Ambarli civarinda ise bu birimi düsük açili
bir uyumsuzlukla örtmektedir.
Bakirköy formasyonu, egemen olarak kil ve marn arakatkili bir kireçtasindan
olusur. Kireçtaslari beyaz ve sarimsi renkli, bolca mactra fosilli, gözenekli, kof, yer yer
tebesirimsidir. Istifin tabaninda yeralan kalin katmanli ve bol fosilli kesimler ince
katmanli olanlara göre daha sert ve sikidir. Yer yer mikritik özellikte olabilen bu
seviyelerde karstik erimeler gözlenir. Üst kesimlerdeki daha ince katmanli kesimler
plaketli özelliktedir. Formasyon alttaki Güngören formasyonu ile geçisli olup Sarmasiyen
yaslidir. Formasyonun kalinligi 20 m. civarindadir. Kireçtaslarinin içerdigi fosillere göre
aci su ortaminda gelismis oldugu ortaya konmustur. Ancak, melanopsis ve unio gibi
fosilleri de kapsamasi, çökelim evrimi içinde zaman zaman tatlisu ortaminin varligina da
isaret etmektedir. Bakirköy formasyonu Üst Miyosen (Panoniyen-Ponsiyen) yaslidir.
Belgrad formasyonu Avrupa yakasinin kuzey kesimlerinde ve Asya yakasinin
tümünde mosra veren karasal kirintililardan olusmaktadir. Birim tutturulmamis ya da
zayif tutturulmus çakiltasi, kum ve silt ile killerden olusmaktadir. Içerisinde linyit
olusumlari da bulunan bu birimin Piyosen yasli oldugu tahmin edilmektedir.
1.4 KUVATERNER
Istanbul çevresinde Kuvaterner yasli denizel bir çökel istif olan Kusdili
formasyonu ile üzerinde yeralan alüvyonlardan olusmaktadir. Tüm bunlar üzerinde ise
tarihi bir sehir olan Istanbul’da yogun yerlesim ve yasam islevlerinin sonucu olan
dolgular yer almaktadir.
Kusdili formasyonu Asya yakasinda Kadiköy Kusdili çayirinda, Avrupa
yakasinda ise Ataköy Ayamama deresi içerisinde sondajlarda kesilmistir. Üzeri genellikle
alüvyon ve güncel dolgularla örtülüdür. Çakil ve kum mercekleri içeren gri-siyah renkli
kil ve çamurlardan olusan bu birim
lagün-bataklik ve kisitli olarak sig denizel bir
ortamda gelismistir (Meriç vd., 1991a ve b).
16
1.5 YAPISAL JEOLOJI VE TEKTONIK
Istanbul ve çevresindeki birimlerin yapisal özelliklerini detayda tanimlayan bir
arastirma maalesef bulunmamaktadir. Bugüne kadarki bilgiler Istanbul ve çevresindeki
kaya birimlerinin kivrimli ve kirikli bir yapisi oldugunu göstermekte ise de bu
deformasyonun hangi evrelerde ve ne türde gelistigi ve kayalarin bilhassa depreme karsi
davranisi açisindan önemli olan mühendislik özelliklerini nasil etkiledigi yönünde detay
arastirmalar ya yoktur ya da bunlar sadece küçük alanlara özgüdürler.
Eski incelemeler, Istanbul’da bilhassa Paleozoyik yasli birimlerin kivrimli ve
bindirmeli bir yapisi oldugunu belgelemislerdir. Literatürde bilinen en önemli yapisal
unsurlardan biri Istanbul kuzeyinde Paleozoyik istifinin Üst Kretase volkanitleri üzerine
bindirmesini saglayan Zekeriyaköy (veya Sariyer, Maden) bindirmesidir. Kuzey verjansli
bu bindirmenin olasilikla Eosen ve sonrasi dönemde gelistigi tahmin edilmektedir.
Istanbul Paleozoyik istifi kendi içerisinde bindirmeli bir yapiya sahiptir. Seymen
(1995) gibi bazi arastirmacilar bu bindirmeleri haritalamislarsa da bunlari gelisim yasi
hakkinda farkli yorumlar öne sürmüslerdir. Bu arastirma kapsaminda Istanbul’un çesitli
kesimlerinde küçük temsilci alanlarda saha çalismalari yapilarak birimlerin yapisal
özellikleri gözlemlenmistir.
Istanbul Paleozoyik istifinin tabaninda yer alan ve bilhassa Anadolu yakasinda
genis alanlar kaplayan arkoz ve kuvarsitlerin
yapisal özellikleri Anadolu yakasinda
Maltepe civarlarinda bir örnek alanda gözlemlenmistir. Buna göre Paleozoyik istifte
yaygin bir kirik gelisimi söz konusudur. Bunlarin önemli bir kismi sistematik kiriklar
seklindedir. Her yönde olmakla birlikte çatlaklarin K100 B ve K700D dogrultusunda daha
baskin olarak gelistikleri saptanmistir. Yapilan gözlemlere göre sistematik kiriklar KBGD ve KD-GB uzanimli kojugeyt çatlaklar seklinde olup gelisme yogunlugu Kurtköy
formasyonunda 5-25 kirik/metre, Aydos formasyonunda ise 5-15 kirik/metredir.
Sistematik kiriklar genellikle düzgün yüzeyli olup yüzeydeki bir-iki metrelik zon disinda
bosluksuz ve düzenli yüzeyli, seyrek olarak da kil dolguludur.
17
Istanbul Paleozoyik istifinin üst kesimlerini olusturan Karbonifer istifinin yapisal
özellikleri Istinye civarinda ölçülmüstür. Bu alandaki Paleozoyik yasli birimler kuzeye
dogru oldukça monoton bir sekilde egimli olup kaya kalitesini etkileyecek biçimde
deforme olmuslardir. Çalisilan alanda haritalanabilir oranda bir kivrim bulunmamaktadir.
Tabaka dogrultulari kismen DKD -BGB, genellikle de BKB -DGD dogrultulu, egim
degerleri ise 45-65 KB ve KD olacak sekildedir (Sekil 4)
Sekil 4- Paleozoyik istiflere ait es ala n üst yariküre projeksiyonu. Noktalar eklem
sistemlerine ait kutuplari, siyah çizgiler tabakalanma düzlemlerini, kirmizi çizgiler ise fay
ve makaslama düzlemlerini göstermektedir.
Paleozoyik istifte sik aralikli ve çogunlukla düzenli eklem sistemleri bulunur.
Bunlar dört egemen yönde bulunurlar (Sekil 5). Bu yönler yaklasik olarak K-G, D-B,
KD-GB ve KB-GD dur. Bu durum Paleozoyik istifin dogu-bati ve kuzey güney yönlü iki
farkli sikisma evresinden geçtigi seklinde yorumlanabilir. Eklemlerden bir kismi düsey
bir kismi ise düsük egimlidir.
18
Sekil 5- Paleozoyik istifteki eklem sistemlerinin dogrultularini gösteren gül
diyagrami
Paleozoyik istifte görülen eklemlerin sikliklari metrede 8 ile 25 adet arasinda
degismektedir. Bu süreksizlik düzlemleri tabakalanma ile birlikte kayanin romboidal
süreksizlik düzlemleri ile sinirlanan parçalara ayrilmasina, böylece de kaya kalitesinin
düsmesine neden olmuslardir (Foto 1).
19
Foto 1- Paleozoyik istifte tabakalanma ve düsey eklem sistemlerinin kesismesi ile
olusan romboidal kirik sistemi
Istanbul’da Paleozoyik istiflerden en genis yayilimli olan birim Karbonifer yasli
Trakya formasyonunun yapisal özellikleri Gaziosmanpasa civarinda yapilan gözlemlerle
de arastirilmistir. Buna göre formasyonun büyük bir kesiminde sikismali bir tektonigin
izleri görülmektedir. Bu tektonik rejimin baslica isaretçileri devrik ve yatik kivrimlar ile
bindirme faylaridir. Bu yapilarin analizine göre bölgede bugün görülen kivrimlarin
hemen hemen hepsi bindirme faylari ile yasit gelismistir. Bu kivrimli yapiyi kesen çok
sayida küçük fay ve makaslama düzlemi de bulunmaktadir. Bu küçük faylarin ise büyük
bir kismi normal, bir kismi da oblik faylardir. Paleozoyik istifi içerisindeki kivrimlarin
büyük bir kismi birkaç metre ile birkaç on metre kanat açikligina sahip kivrimlardir.
Kivrimlanmanin önemli sonuçlarindan biri çatlak gelisimine yol açmis olmalaridir.
Genellikle sert ve kirilgan bir yapiya sahip olan Paleozoyik istife ait kayalar kivrimlanma
esnasinda gelisen sistemli çatlaklar tarafindan biçilmislerdir. Çatlaklar bir metrede 15
adetten birkaç adete kadar degismekte olup bir kismi açik, bir kismi da kil ya da kalsit
dolguludur. Her yönde olmakla birlikte çatlaklarin K100 B ve K700 D dogrultusunda daha
baskin olarak gelistikleri saptanmistir.
20
Istanbul Paleozoyik istifindeki çatlak, kirik, fay ve tabakalanma gibi süreksizlik
düzlemlerinin en önemli sonuçlarindan biri de ayrismayi denetleyen faktör olmalaridir.
Süreksizliklerin yogun oldugu bölgelerde su sirkülasyonu artmakta, su ve birlikteki
oksijen kayalarda ayrismaya yol açmaktadir. Nitekim yapilan jeofizik ölçümlerde
kayalardaki ilk birkaç metrelik zonda Vs hizlari son derece düsük buna karsilik birkaç
metre derin kesimlerde ise yüksek olarak gözlenmektedir.
Istanbul’da Paleozoyik’ten sonra en genis yer kaplayan birimler Avrupa
yakasindaki Miyosen istifleridir. Bu birimler içerisinde gelismis önemli bir kivrim ya da
kirik sistemi bulunmamaktadir. Çogunlukla yatay ya da zayif bir ondülasyon gösteren
birimler içerisindeki kirik sistemleri de genellikle uzun mesafelerde izlenen kiriklar
olmayip yaygin degillerdir.
Istanbul’da kara üzerinde genç ve aktif faylarin bulunup bulunmadigi önemli bir
tartisma konusudur. Oktay vd. (2002); Gökasan vd. (2002) gibi bazi arastirmacilar
Istanbul’da örnegin Istanbul Bogazi iki yakasinda, Ayama ma çayinda, Büyük ve Küçük
Çekmece’de aktif faylarin mevcudiyetini öne sürmektedirler. Ancak Istanbul’da bugüne
kadar kara üzerinde fay kökenli orta ve büyük depremler olmamistir. Diger yandan aktif
oldugu ileri sürülen faylar üzerinde bunlarin aktif oldugunu kanitlayacak örnegin
paleosismoloji gibi detay çalismalar yapilmamistir. Eldeki veriler isiginda genç yapisal
unsurlarin Istanbul’un morfolojik gelisiminde etkili olduklari disinda doyurucu sonuçlara
ulasilmasi simdilik mümkün görülmemektedir. Sorun ancak gelecekteki detay
arastirmalarla
çözümlenebilecektir.
Bu
nedenle
bu
tartismali
konuya
burada
girilmeyecektir.
1.6 ISTANBUL’UN ZEMIN KOSULLARI
Istanbul, yukarida da deginildigi üzere yer yer genis yayilimli ve oldukça kalin
olabilen alüvyonlar ve yamaç molozlari ile tarihi bir yerlesimin ve hizla büyüyen bir
metropol olmanin beraberinde getirdigi yapilasmanin bir sonucu olan suni dolgular
disinda genel olarak kaya ortami üzerinde yer almaktadir. Istanbul’un üzerine oturdugu
bu birimler zemin davranisi açisindan üç grupta ele alinabilir. Birinci grup Paleozoyik
yasli kayalardan olusur. Bu birimlerin ortak özelligi yasli ve saglam kayalardan
21
olusmasidir. Bilhassa Avrupa yakasinda Halkali, Küçükçekmece ve Ikitelli civarlarinda
görülen Eosen yasli Kirklareli formasyonu da saglam kaya niteligi nedeniyle bu gruba
dahil edilebilir. Ikinci grup Mimarsinan, Gürpinar ve çevresinde görülen Gürpinar
formasyonu,
Karaburun
formasyonu
ve
esdegerleri,
Bakirköy,
Gaziosmanpasa,
Bahçelievler ve çevresinde görülen Üst Miyosen istifleri ile bilhassa Anadolu yakasinda
genis yayilimli olan Belgrad formasyonunun tutturulmamis ya da çok zayif tutturulmus
kirintililarindan olusur. Bu grubun ortak özelligi genellikle killi, kumlu yer yer zayif
tutturulmus nitelikte birimleri içermesidir. Üçüncü grup ise genellikle zayif zemin niteligi
tasiyan alüvyon, yamaç molozu ve suni dolgulari içerir.
Istanbul Paleozoyik istifi yukarida detayli olarak tanitildigi gibi litolojik olarak
kuvarsit, arkoz, grovak, seyl ve kireçtaslarindan olusmaktadir. Tüm bu birimler orijinal
niteliklerinin korundugu alanlarda son derece saglam bir kaya ortami, böylece de
yerlesim açisindan tercih edilir bir özellik sergilemektedirler. Ancak bu birimlerin
deformasyon esnasinda kazanmis olduklari kirik, çatlak fay ve makaslamalar ile
atmosferik kosullar altinda ugradiklari degisiklikler yukarida da deginildigi gibi orijinal
kaya davranisinin bozulmasina neden olmuslardir. Bilhassa zemin davranisi açisindan
önemli olan üst 30 metrelik zon içerisinde görülen ayrisma ve alterasyonlar Istanbul’da
mühendislik yapilarinin insasinda karsilasilan büyük problemlere yol açmaktadir.
Örnegin Anadolu yakasinda genis yer kaplayan Kurtköy formasyonunun arkozlari
orijinalde sert-çok sert kaya niteligi tasimalarina ragmen yer yer alterasyon sonucu
tamamen kuma dönüsmüs olarak izlenmektedir. Bilhassa Avrupa yakasinda yaygin
olarak görülen ve Istanbul’un tünel, metro, köprü gibi önemli mühendislik yapilari için
detayli arastirilmis olan Karbonifer yasli grovaklar (Trakya formasyonu) yer yer asiri
çatlakli yapisinin yani sira killesme, ayrisma gibi ikincil etkilerle de kaya niteligini
yitirmis olarak bulunabilmektedir. Ilksel niteliklerinin korundugu alanlarda Vs hizi 10001500 m/sn veya daha fazla olan birimde bu tür kesimlerde Vs hizi 200 m/sn ye kadar
düsebilmektedir. Paleozoyik istiflerdeki bu davranis farki genellikle yatay ve düsey
olarak çok ani ve hizli degisimler gösterebilmekte, ayni yapinin farkli kesimlerinde bile
çok farkli davranislar ortaya çikabilme ktedir. Bu örneklerden de anlasilacagi gibi her ne
kadar Istanbul’un büyük bir kesimi kaya ortami üzerinde bulunmakta ise de bu ortamin
zemin davranisi çok sayida faktör tarafindan hizla indirgenebilmektedir.
22
Istanbul’un bilhassa Avrupa yakasinda görülen Çukurçesme, Güngören ve
Bakirköy formasyonlari gibi birimler zemin davranisi açisindan Paleozoyik birimlerden
farkli özelliklere sahiptir. Masif kayadan gevsek kuma kadar degisen litolojilerden olusan
ve çogunlukla birbirleri ile yanal ve düsey geçisler gösteren bu birimlerde Bakirköy
formasyonundaki bazi erime yapilari disinda ikincil etkiler genellikle önemsiz
kalmaktadir. Bu birimler içerisinde zemin davranisini etkileyecek baslica ikincil etkilerin
basinda yeraltisuyu gelmektedir. Örnegin yer yer gevsek kumlardan olusan Çukurçesme
formasyonunda sig yeraltisuyu varsa zemin tasima gücü son derece azalmaktadir. Bu tür
örneklere Gaziosmanpasa, Maslak, Eyüp gibi ilçelerde yaygin olarak rastlanmistir.
Güngören ve Bakirköy formasyonlarinda oturma, heyelan gibi olumsuz etkiler yaygindir.
Bu grup kayalarin önemli bir özelligi de 1 ile 2.5 misline varan oranlarda zemin
büyütmesine yol açmalaridir. 17 Agustos 1999 depreminde deprem odagina 80 km uzakta
olan Avcilar ilçesinde meydana gelen büyük hasar ve ölçülen yüksek ivme degerleri
büyük oranda zemin büyütmesi ile iliskili olmalidir.
Istanbul’un kuzey kesimlerini olusturan ve Sile, Kilyos, Sariyer civarlarinda
yaygin olarak mostra veren ve üzeri Miyosen çökelleri ile örtülen Üst Kretase yasli
volkanik istifler de farkli zemin davranisi gösteren birimlerdendir. Bu istifin egemen
litolojisi olan volkanitler genellikle siddetli bir alterasyondan etkilenerek kismen ya da
tümü ile killesmislerdir. Orijinalde masif kaya olan bu birimler çogu mühendislik
çalismalarinda sert-orta sert kil olarak degerlendirilmektedir.
Alüvyonlar dere içerilerine özgü alanlarda yeralmakla birlikte üzerlerinde yer yer
yogun yerlesim görülmektedir. Gerek alüvyonlar gerekse benzer zemin davranisi
gösteren örnegin yamaç molozlari gibi diger birimler ve dolgular zemin davranisini
olumsuz etkileyen birimlerdir. Bunlarda zemin ve sev duraysizliklari, oturma, kabarma
ve kayma olaylari ile 3 misline varan zemin büyütmesi baslica sorunlari olusturmaktadir.
Çogu çalismada bu tür birimler üzerinde yerlesimden kaçinilmasi tavsiye edilmektedir.
Zemin davranisini etkileyen faktörlerden biri de morfolojidir. Topografya egimi,
bakis yönü, kayanin yapisal unsurlari ile topografya egimi arasindaki iliski zemin
davranisini etkilemektedir. Örnegin tabakalanma ile topografya egiminin ayni yöne
23
olmasi kaya akmalarina ya da heyelanlara yol açabilmektedir. Diger yandan ani
topografik degisimlerin deprem dalgalarinin yayilmasinda son derece etkili oldugu ve
bunlarin büyütülmesine yol açtigi bilinmektedir.
Bu çalisma açisindan ele alindiginda Istanbul’daki birimlerin depreme karsi
davranisinin nasil oldugu önemli bir sorundur. Birimlerin davranisini etkileyen ve bu
etkinin ölçülmesinde önemli parametrelerden biri Vs hizlaridir. Vs hizlari laboratuarda ya
da yerinde ölçülebilen büyüklüklerdir. Bu degerler ayni formasyon içerisinde yukarida
tanimlanan
nedenlerle
farkli
bölgelerde
ve
farkli
derinliklerde
hizli
degisim
göstermektedir. Bu nedenle bir birim ya da bir yer için ortalama bir Vs hizinin verilmesi
bir genellemeye yol açacagindan senaryoda gerçekten farkli sonuçlarin elde edilmesine
yolaçabilir. Yerel degerlerin kullanilmasinda teknik açidan bir zorluk olmamakla birlikte
daha çok bir test niteligi tasiyan bu tür bir çalismada mümkün oldugunca dogru bir
ortalama degerlerin kullanilmasi uygun görülmüstür. Sistemin açik yapisi nedeniyle
gerektiginde yerel degerler de bu sisteme kolayca entegre edilebilecektir.
Istanbul’daki formasyonlarin yerel ya da ortalama Vs hizlarinin yayinlandigi bir
çalisma bulunmamaktadir. Bu degerler kismen Istanbul’daki zemin arastirmalarinin onay
makami olan Istanbul Büyüksehir Belediyesi Zemin Deprem Müdürlügünde mevcut olup
JICA (Japan International Cooperation Agency) tarafindan yapilan Istanbul Sismik
Mikrozonlama çalismasinda kullanilmistir. Defalarca talep etmemize ragmen bu veriler
“ülkemizde genel olarak bilimsel arastirma yapan kisilere uygulanan ve artik hiç de
yabancisi olmadigimiz oyalama
taktikleri kullanilarak” tarafimiza verilmemistir. Bu
nedenle hazirlanan senaryoda kullanilacak degerler Istanbul’ da faaliyet gösteren bazi
mühendislik bürolari ve bazi belediyeler sahsen ziyaret edilerek toplanmis, yerel kosullar
da dikkate alinarak bunlarin ortalamalari alinmistir. Ortalama alinirken farkli katmanlarin
dogrudan ölçülen Vs dege rlerinin yani sira zeminin ilk 30 metresinde yapilan
sondajlardaki SPT (Standart Penetration Test) degerleri alinarak bunlara karsilik gelen Vs
degerleri de kullanilmistir. Bu degerler senaryoda kullanilan jeoloji haritasina bagli
tablolar içerisinde sayisal olarak bulunmaktadir.
24
BÖLÜM 2
Istanbul’da yikici ve büyük depremlere yol açan faylarin tamami Marmara denizi
içerisinde bulunur. Bu nedenle bu bahiste Marmara denizinin jeolojisine ve buradaki
faylarin genel özelliklerine kisaca deginilecektir.
1
MARMARA DENIZININ JEOLOJISI
Dünya üzerindeki diger jeolojik unsurlar gibi Marmara denizi de milyonlarca
yillik jeolojik olaylar sonucunda olusmus bir iç denizdir. Yaklasik olarak 240 km
uzunluga, 70 km genislige ve 11500 km2 lik bir alana sahip olan ve Türkiye sinirlari
içerisinde kalan tek iç deniz olan Marmara denizi jeolojik açidan ilginç bir konumda yer
almaktadir. Marmara denizi, Türkiye’nin baslica tektonik birliklerinden Istanbul Zonu ve
kalinligi 9 kilometreye varan Tersiyer yasli çökellerle dolu bir çökel havza seklindeki
Trakya Yarimadasi ile Sakarya Kitasini birbirinden ayiran Intra-Pontid süturu üzerinde
bulunur (Sengör ve Yilmaz, 1981; Okay ve Tansel, 1994). Marmara denizi Bati
Anadolu’da Ege graben sisteminin en kuzey unsuru olan ve içerisi Miyosen-Pliyosen
çökelleri ile dolu Enez grabeni ile (Tüysüz vd., 1998) ayni hizada durmaktadir.
Genç tektonik açisindan da Marmara denizi ilginç bir konuma sahiptir.Yakin
zamanda Anadolu’nun çesitli kesimlerinden yapilan GPS (Küresel Pozisyon Sistemi)
ölçümlerine göre Arap yarimadasi her yil 18±2 mm kuzeybatiya dogru ilerlemektedir.
Anadolu Kuzey Anadolu fayi boyunca senede 24±2mm, Dogu Anadolu fayi boyunca
senede 9±2 mm batiya hareket etmektedir. GPS ölçümleri Bati Anadolu’nun ise yilda
30±1 mm güneybatiya hareket ettigini isaret etmektedir. Kuzey Anadolu Fayi doguda
sikismali bir yapiya sahiptir. Ancak GPS verilerinin de isaret ettigi gibi Bati Anadolu’nun
güneybatiya dogru dönmesi, fayin bati tarafta gerilmeli bir nitelik kazanmasina
yolaçmistir. Bunun neticesin de Kuzey Anadolu Fayi bati kesiminde kollara ayrilmis ve
bu kollar boyunca çöküntü alanlari gelismistir. Pamukova düzlügü, Iznik Gölü, Gemlik
körfezi, Izmit Körfezi ve Marmara denizi fayin olusumuna neden oldugu bu alanlardan
birkaçidir.
25
Marmara Denizinin 1200 metreye varan derinlikteki kuzey yarisi güneydeki 100
metreden daha sig kita sahanligi bölgesinden bariz bir batimetrik egimle ayrilir.
Kuzeydeki derin kesim içerisinde birbirinden esiklerle ayrilmis üç derin çukurluk bulunur
(Sekil 6). Bunlar batidan doguya dogru Tekirdag, Orta Marmara ve Çinarcik
çukurluklaridir. Çukurluklar birbirinden kuzeydogu-güneybati uzanimli sirtlarla ayrilmis
olup bunlarin derinlikleri 600 ile 800 metre dolayindadir. Marmara denizinin güney
kesimleri ise sig bir self niteligi tasimaktadir
Sekil 6- Marmara denizi tabaninin üç boyutta görünümü (Topografya ve batimetri
abartilarak çizilmistir.
Marmara Denizinin batimetrisi konusunda 17 Agustos 1999 depreminden sonra
yapilmis çok sayida arastirma vardir. Bunlardan bugüne kadar sonuçlari yayinlanmis en
detayli batimetri verileri Deniz Kuvvetleri Komutanligi Seyir Hidrografi ve Osinografi
Dairesi TCG Çubuklu-I gemisi ile Fransiz Ifremer R.V. Le Suroit gemisinin yaptigi
arastirmalarla üretilmistir (Sekil 8).
Yakin zamanda üretilen bu batimetri haritalari Marmara denizi içerisinde bugüne
kadar bilinen çukurluk ve sirtlarin detay morfolojisine ilave olarak çok sayida yeni
yapinin da ortaya çikmasina neden olmustur. Bu yapilardan baslicalari bilhassa dik sevler
önündeki heyelanlar, çukurluklari besleyen kanallar ve Marmara denizi içerisine
gömülmüs akarsu kanallaridir. Bu dere yataklarindan en belirgin olani Imrali adasi
26
batisindan gelerek Çinarcik çukurluguna uzanan akarsu yatagidir. Yatagin gömük
menderes tipinde olmasi dikkat çekicidir.
Marmara denizi içerisindeki Neojen çökelleri topluca degerlendirildiginde Marmara
çevresinde erken ve orta Miyosen’de karasal bir rejimin egemen oldugu görülmektedir.
Bu ortamda genis göller ve akarsular çökelimi olusturan ve denetleyen unsurlar olarak
dikkati çekmektedirler. Ancak orta Miyosen sonundan itibaren bölgede denizel çökeller
görülmeye baslar. Bu çökellerin karasal birimlerle ardalanmasi, genellikle kiyi tipi
çökellerle temsil edilmeleri ve sig ve sicak bir ortami isaret eden fosiller içermeleri
denizin derin bir ortam haline gelmedigini göstermektedir. Diger yandan bu fosillerin
Akdeniz kökenli olmasi Marmara Denizine ilk sularin Saros körfezinden geldigini isaret
etmektedir. Görür vd. (1997) bu deniz girdisinin orta Miyosen sonu-geç Miyosen basinda
Saros körfezi ile Istanbul arasinda dar bir koridor seklinde uzandigini ve bu koridorun
henüz baslamakta olan Kuzey Anadolu fayi tarafindan olusturulmus olabilecegini
belirtmektedirler.
Tüysüz vd. (1998) Kuzey Anadolu fayinin erken Pliyosen’de gelismeye basladigini
ve baslangiçta kompresyonel bir etki yaratarak bölgeyi yükselttigini belirtmislerdir.
Yazarlara göre bugün bölgede varligi bilinen ve Saros körfezinin açilimindan sorumlu
olan gerilmeli rejim ise geç Pleistosen (?)-Kuvaterner’de ge lismistir. Yaltirak vd. (1998)
ise Trakya yarimadasinin Trakya ve Ganos faylari boyunca hareket ederek saatin tersi
yönünde döndügünü, bunun sonucunda da Gelibolu Yarimadasi ve Ganos daginda
sikismalarin meydana geldigini, Kuzey Anadolu fayinin ise bundan da sonra gelistigini
ileri sürmüslerdir.
Miyosen basinda Tetis okyanusunun kapanmasi ile Marmara denizi ve
Karadeniz’in de içerisinde bulundugu büyük bir kusagin dünya denizleri ile baglantisi
kesilmis, bu alan doguda Hazar denizi batida ise Panoniyen havzasina kadar uzanan sig
ve kapali bir deniz haline gelmistir. Paratetis adi ile bilinen bu kusak birbirinden kara
parçalari ile ayrilan, ya da birbirine dar su yollari ile baglanan havzalara ayrilmistir.
Havza stratigrafisini dogrudan etkileyen bu baglantilar ise tektonik etkilerin yani sira
deniz seviyesindeki degisimlerle, dolayisi ile iklimle dogrudan iliskilidir. Akdeniz ile
27
Karadeniz arasinda bir geçit durumunda olan Marmara denizi bu iki büyük denize
Çanakkale ve Istanbul bogazlari vasitasi ile baglanmaktadir. Marmara denizi jeolojik
geçmiste de Karadeniz vasitasi ile Paratetis ile, Akdeniz vasitasiyla da dünya denizleri ile
baglantili hale gelmis ve bu iki denizi birbirine baglamistir. Bu nedenle Marmara
Denizinin evriminde bu iki denizin etkisi son derece önemli olmustur.
Karadeniz güney kiyilarinda erken Miyosen sonu-orta
Miyosen
basinda
(Tarkaniyen) bir transgresyon baslamistir. Bu transgresyonun ürünü olan çökeller
içerisindeki fosil topluluklari ise Karadeniz’in merkezi Paratetis havzalari ile baglantili
oldugunu isaret etmektedir. Bu transgresyonu takiben Karadeniz kapali bir ortam haline
gelmis ve bu ortamda Dogu Paratetis’e özgü endemik bir fauna toplulugu yasamistir.
Ayni dönemde Marmara denizi çevresinde karasal çökellerin gelismis olmasi KaradenizMarmara baglantisinin mevcut olmadigini göstermektedir. Orta-geç Miyosen’de
Karadeniz sulari minimum seviyeye inmis hatta yer yer tümüyle çekilmistir. Ayni
dönemde Akdeniz bütünüyle kuruyarak bir evaporit havzasi haline gelmistir (Messiniyen
krizi, Hsu, 1978; ayrintili bilgi için bknz. Okay ve Okay, 1998).
Marmara çevresinde en geç Miyosen’de gelismis olan çökeller içerisinde bulunan
Mactra fosilleri Marmara Denizinin bu dönemde Paratetis tarafindan isgal edildigini
göstermektedir. Sakinç vd. (1999) Paratetis-Marmara baglantisinin Terkos gölü Küçükçekmece yoluyla tesis edilmis olabilecegini belirtmislerdir.
Pliyosen’de Kuzey Anadolu fayi ve kollari tarafindan yaratilan kompresyonel yapi
nedeniyle Kuzey Marmara’da yükselimler gelismis, güneyde de Paratetis tipi denizel
ortamlar yükselerek kara haline gelmistir. Bunu takiben Akdeniz’in okyanuslarla
baglantisi kurulmus ve yeniden derin sularla kaplanmis, bunun sonucu olarak da
Marmara’ya Akdeniz sulari girmeye baslamistir. Marmara denizinin dogu ve güney
kisimlarindaki karasal ortamlar da yerini tedricen sig ve sicak bir denizel ortama
birakmaya baslamistir. Pliyosen’de Marmara denizini kaplayan Akdeniz sulari
bugünkünden daha genis bir alani kaplamislardir. Bugünkü kiyi çizgisinden içeride
bulunan denizel çökeller bunun en açik delilidir. Ancak Kuzey Anadolu fayi henüz
yeterince etkili olmadigi ve daha çok sikismali bir yapiya sahip oldugu için bugünkü
28
derinligine ulasmamis olan Marmara denizi bu dönemde Akdeniz’in uzantisi olan sig bir
deniz konumunda kalmistir.
Marmara denizinin bugünkü yapisini kazandigi dönem Kuvaterner (Pleistosen ve
Holosen)’dir. Kuvaterner yasli denizel çökeller Marmara denizi çevresinde farkli
seviyelerde yer almaktadir. Bu farklilik iklime bagli deniz seviyesi degisimlerinin yani
sira tektonik nedenlerle bölgenin yükselmesinin de dogal bir sonucudur. Marmara denizi
çevresindeki Kuvaterner çökelleri; bugünkü deniz düzeyinden yaklasik 3 m ile 50 m yi
asan degisik yüksekliklerde duran ve birbirine yanal ve düsey geçisli denizel ve karasal
taraçalardan ve genç alüvyonlardan olusmaktadir. Denizel taraçalar bir kaç m den 50
m’ye varan kalinliklar sergiler ve genellikle birbiri ile ardalanan bol kavkili, çakil ve
kum matriksli litolojilerle temsil edilirler. Güney Trakya sahillerinde yaygin olan bu
taraçalari olusturan birimler Sakinç ve Yaltirak (1995) tarafindan Marmara Formasyonu
adi altinda toplanmislardir.Tirheniyen (Orta-Üst Pleistosen) yasli (Erinç, 1956; Akartuna,
1968; Erol ve Nuttal, 1973; Bargu ve Sakinç , 1989; Sakinç ve Yaltirak, 1997) bu denizel
çökellerin farkli seviyelerde bulunmasi farkli arastirmacilarca çesitli sekillerde
yorumlanmistir. Bir görüse göre (Erinç, 1954; Erol ve Nuttal, 1973) denizel çökellerin
farkli seviyelerde bulunmasi Kuvaterner’de buzullar arasi dönemlerdeki deniz seviyesi
degisimleri nedeniyledir. Diger bir görüse göre ise Kuvaterner denizel çökellerinin farkli
kalinlikta olmasi ve farkli taban seviyelerinde durmasi genç tektonigin eseridir (Sakinç ve
Yaltirak, 1997; Tüysüz vd., 1998). Bu dönemde Kuzey Anadolu Fayinin genis bir fay
zonu haline geldigi, gerilmeli bir nitelik kazandigi ve bugünkü Marmara denizi
bölgesi’nin çek-ayir havzalarin olusumu sonunda derin çukurluklarin gelismeye basladigi
kabul edilmektedir.
Marmara denizi kiyilarinda Holosen çökelleri Ayamama çayi, KusdiliKurbagalidere, Marmara Ereglisi, Haliç ve Istanbul Bogazinda yapilan sondajlarda
belirlenmistir. Kusdili formasyonu adi ile bilinen bu çökeller genellikle fosilli çamurlarla
temsil edilmektedir. Bu birimler bugün deniz seviyesinden 1 ile 50 metre yükseklikte
bulunur ve Marmara çevresindeki tektonik aktiviteyi isaret ederler.
29
Güney Marmara kiyilarinda ise Holosen çökelleri Gölcük, Hersek, Kiliç, Kocasu
ve Gönen deltalarinin olusumu ile karakterize edilirler. Güneyde faylar la sinirlanan bu
deltalarin tümü yükselen güney bloklardan asindirilan gerecin akarsularla tasinarak
Marmara’ya dogru tasinmasi ile olusmuslardir. Delta morfolojisi incelendiginde Marmara
denizi güney kiyi çizgisinin kita içine dogru sokulmus oldugu izlenmektedir. Emre vd.
(1998) Holosen’de deniz seviyesinin bugünkünden 5 metre daha yukarda oldugunu
göstermislerdir.
Ayamama Holosen havzasi (Meriç vd., 1991a) Istanbul’un Avrupa yakasinda
Ataköy ile Yesilköy arasinda bulunur. Içerisinden Halkali-Aymama deresinin aktigi bu
havzanin bati kenari KB-GD uzanimli bir normal fay ile sinirlanir. Havzayi dolduran
çökeller genellikle siyahimsi renkli çamurlardan olusur. Yer yer kumlu, alt kesimlerinde
ise çakilli zonlar ve jips seviyeleri içeren bu çamurlarin özellikleri ile bunlar içerisindeki
foraminifer, ostrakod ve mollüsk kavkilari ortamin zaman zaman deniz girdileri olan,
zaman zaman kuruyan bir lagün-bataklik niteliginde oldugunu isaret etmektedir.
Ayamama havzasi ile benzer kosullar sergileyen Kusdili Holosen havzasi (Meriç
vd., 1991b) ise Kalamis koyu ve Kurbagali dere alanini kapsar. 30 metre kadar kalin olan
havza dolgusu burada Ayamama havzasindaki tek devrenin aksine 3 devreli bir çökelim
sergiler. Her üç devre de karasal baslamakta, akarsu agzi ve gidere k denizel fasiyeslere
geçmektedir.
Holosen çökelleri Istanbul Bogazi ile Haliç önlerinde de yapilan sondajlarda
kesilmektedir. Haliç çökelleri içerisinde 7.4 ve 5.7 bin yil yas veren fosiller bulunmustur.
Bu çökellerin alt seviyelerindeki fosiller tatli su-deniz geçisini isaret etmekte, istif
içerisinde yer yer jipsli seviyeler dikkati çekmektedir. Bogaz girisinde kesilen birimler ise
altta çakilli çamurlarla baslayan kum ve çamurlardan olusmaktadir. Bu kesimdeki
Holosen çökellerinin kalinligi 20 metre ka dardir.
Gökasan vd. (1997) ne göre Istanbul ve çevresinde 4 ile 5 bin yil önce önemli
tektonik olaylar yasanmis, bunun sonucunda da Ayamama, Kusdili ve Marmara Ereglisi
denizel havzalari Holosen hizla yükselmistir. Alçalan alanlarda ise kara alanlari sig, daha
önce sig olan alanlar da derin bir deniz ile kaplanmistir (Yilmaz ve Oktay, 1996). Bu
30
süreçte Marmara Denizinin Istanbul bogazina bakan kesimleri 10-15 metre derin alg
düzlükleri halinde
iken çökerek 30-35 metre derinliginde anoksik havzalar haline
dönüsmüstür.
2
KUZEY ANADOLU FAYI VE MARMARA DENIZI
Marmara denizi Kuzey Anadolu fayinin iki önemli kolu üzerinde yer almaktadir.
Bunlardan kuzey kol doguda Izmit körfezinden Marmara denizine girer ve batida
Mürefte’de denizden çikar. Ikinci kol
ise Iznik Gölü güneyinden geçerek Gemlik
körfezine girer, yaklasik olarak Marmara denizi güney kiyisini takiben Kapidag
yarimadasina kadar uzanir, burada denizden çikarak Biga yarima dasinin içerisine dalar ve
Ege denizine dogru devam eder.
Kuzey Anadolu fayinin Marmara denizinin olusumu ile iliskisi ve bu deniz
içerisindeki geometrisi hakkindaki görüsler Andrusov’un 1896 daki batimetri haritasi ile
baslamistir. Kuzey Anadolu Fayinin henüz bilinmedigi bir dönemde hazirlanmis olan ve
Marmara denizi içerisindeki batimetrik yapiyi gösteren bu
harita
Kuzey Anadolu
Fayinin kesfi sonrasinda Marmara denizi için önerilen modellerin de ilham kaynagi
olmustur. Baslangiçta Kuzey Anadolu fayinin Marmara denizi içerisinden Izmit ile
Mürefte arasinda tek bir hat seklinde ge çtigi kabul edilmistir (Pinar, 1943; Pavoni, 1961).
Ancak Marmara denizinin batimetrisine yönelik arastirmalar arttikça farkli modeller
önerilmeye baslamistir. Barka ve Kadinsky-Cade (1988) Marathon Oil firmasinin yapmis
oldugu ancak yayinlanmamis sismik kesitleri kullanarak Marmara Denizinin bir çek ayir
havzalar dizisi seklinde açildigi görüsünü ileri sürmüslerdir. Bu modele göre Izmit
körfezinden Marmara denizine giren Kuzey Anadolu fayi burada çok sayida segmente
ayrilmaktadir. En-echelon bir yapi gösteren bu segmentler arasinda ise batimetrik
çukurluklar olusmaktadir. Bu modelde Izmit Körfezi, Çinarcik, Orta Marmara ve
Tekirdag çukurluklarinin farkli çek-ayir havzalar olarak gelistikleri ileri sürülmektedir.
GPS (Kürese l Pozisyon Sistemi) çalismalari, yukarida da belirtildigi gibi, Arap
yarimadasinin kuzeye dogru hareketi sonucunda sikisarak batiya kaçmak zorunda kalan
Anadolu’nun Sina yarimadasindaki bir kutba göre saatin tersine dogru döndügünü
göstermektedir. Bu dönmenin dogal bir sonucu olarak Kuzey Anadolu fayi sag yönlü
31
dogrultu atimin yani sira bati alanlarda gerilmeli bir nitelik kazanmis ve fay üzerinde çok
sayida çek ayir havzalar gelismistir. Kuzey Anadolu fayinin bu niteligi Marmara
denizinin batimetrisi ile karsilastirildiginda Marmara denizi içerisindeki çukurluklarin üç
büyük çek-ayir havzaya karsilik geldigi sonucu ortaya çikmaktadir. Bu sonuç Barka’nin
önerdigi modelle de uyumlu görülmektedir. 1990 li yillarda gerek deniz arastirmalarina
agirlik verilmesi gerekse Marmara denizi içerisin de yeni bir dogal gaz sahasinin kesfi ile
birlikte yeni veriler üretilmeye baslamis, buna bagli olarak ta Kuzey Anadolu Fayinin
Marmara denizi içerisindeki geometrisine yönelik yeni modeller önerilmistir.
Wong vd. (1995) Piri Reis gemisinin yürüttügü sig sismik ve örnekleme
çalismalarini degerlendirerek Kuzey Anadolu fayinin Marmara denizi içerisinde iki ana
kola ayrildigini, bu kollarin da batimetrik çukurluklari sinirlayan kuzeydogu-güneybati
uzanimli ikincil faylarla parçalandigini ileri sürmüslerdir.
17 Agustos 1999 depremini takiben ileri sürülen bazi modellerde ise Kuzey
Anadolu fayinin Marmara denizi içerisindeki kollarindan sadece tek bir tanesinin aktif
oldugu, bunun da Marmara denizini Izmit ile Mürefte arasinda tek bir hat boyunca biçtigi
ileri sürülmüstür (Le Pichon vd., 1999). Bu model Tchalenko (1970) tarafindan
tanimlanan çek-ayir havzalarin evrim modelini esas almaktadir. Buna göre dogrultu
atimli faylarin siçradigi yerlerde çek-ayir havzalar gelismekte, bu havzalari açan faylar
havzanin evrimi sürecinde bir zaman sonra aktivitelerini yitirmektedir. Buna karsilik
havzayi açan faylarin kollari olan ve anti-Riedel kiriklari denilen ikincil faylar birbirleri
ile birleserek açilmis olan havzayi ortasindan biçen yeni bir fayi olusturmaktadir.
Oka y vd (1999 ve 2000) ise MTA Sismik-1 gemisinin yapmis oldugu sismik
yansima verilerinden hareketle Kuzey Anadolu Fayinin Izmit Körfezinde ikiye
ayrildigini, güneydeki kolun Armutlu yarimadasi güneyinden geçerek Imrali ve Marmara
adasi kuzeyine dogru uzandigini, bu fayin önemli bir normal atim bileseninin oldugunu
ve Kuzey Imrali havzasinin gelisimini kontrol ettigini belirtmislerdir. Bu yazarlara göre
Izmit Körfezi içerisinde yer alan ikinci fay batida ikiye ayrilmakta ve Çinarcik
çukurlugunu kuzey ve güneyden sinirlamaktadir. Bunlardan kuzeyde yer alan fay
Adalarin güneyinden geçerek batiya dönmektedir. Batida Tekirdag Çukurlugunun
32
güneyinden geçen fay ise Ganos fayina birlesmektedir. Okay vd. (2000) ne göre Çinarcik
havzasi Trakya yarimadasindaki Terzili, güneydeki Biga ve Kuzey Anadolu faylari
üzerinde bir üçlü eklemin evrimi ile açilmistir.
Alpar ve Yaltirak (2000) ise Kuzey Anadolu fayinin gelisimi öncesinde EskisehirTrakya fayinin aktif oldugunu, gerek Ganos dagi gerekse Gelibolu’daki
kompresif
yapilarin (bknz. Tüysüz vd., 1998) bu fayin etkisi ile meydana gelmis oldugunu ileri
sürmüsler, Kuzey Anadolu fayinin ise bu yapilari keserek gelistigini ve Kuzey Anadolu
fayinin gelisimi ile Eskisehir-Trakya fayinin aktivitesini yitirdigini belirtmislerdir.
LePichon vd. (2001) nin Le Suroit gemisi verilerine göre hazirladiklari yayina
göre Kuzey Anadolu fayinin Marmara denizine Izmit körfezi dogusundan giren ana kolu
Körfez çikisinda Çinarcik çukurlugu içerisine girmekte ve bu çukurlugu kuzeyden sinirlar
bir sekilde Adalarin güney ve batisina kadar izlenmektedir (Sekil 8). Bu fay adalar
segmenti adi ile bilinmektedir. Çinarcik çukurlugunun güneyinde ise Çinarcik-Yalova
arasinda uzanan ve bilhassa 17 Agustos depreminin artçilari ile açik bir biçimde takip
edilebilen fay segmenti bu yazarlarin verdigi haritada (sig sularda çalisilmamis
olmasindan dolayi) görülememektedir. Bu fay ile Çinarcik çukurlugu arasinda ise az
egimli bir self bulunmaktadir.
Adalarin güneyinden sonra ana fay kolu dönerek dogu-bati uzanim ka zanir.
Yesilköy açiklarindaki bu dönüs alani kuzey-güney gidisli bindirme faylari ile karakterize
edilir. Bu durum fayin dönüsünün burada sikismali bir etki yarattigini isaret etmektedir.
Çinarcik çukurlugu batida Orta Marmara yükselimi ile sinirlanir. Bu yükselimin
kuzeyinden devam eden ana fay, Kumburgaz havzasindan geçerek batidaki orta Marmara
Havzasi’na girer. Içerisi tutturulmamis yumusak ve suya doygun çökellerle dolu olan bu
çukurluk içerisinde fay diger kesimlerdeki kadar iyi izlenememekte, çok sayida küçük
faylar seklinde izlenmektedir. Le Pichon vd. (2001) nin makalesinde bir kisim yazarlar
burada fayin tek parça oldugunu belirterek fayin saçilmasinin havzayi dolduran çökellerin
yapisindan kaynaklandigini kabul etmisler, ayni makalenin yazarlarindan bir kismi ise bu
yoruma katilmamislardir. Bu yazarlara göre fay burada farkli segmentlerden
olusmaktadir.
33
Orta Marmara Havzasinin bati sinirini olusturan Bati Marmara yükseliminde ana
fayin izi son derece belirgindir. Burada sirti kes kin bir biçimde kesen fay batiya dogru
Tekirdag havzasi içerisine girer. Havzanin güneyinden geçen ana fay daha sonra karaya
çikarak Ganos daglarinin güneyinden Saros Körfezine devam eder.
Yukarida kisaca özetlenen farkli görüsler büyük ölçüde elde mevcut olan sismik ve
batimetrik çalismalara ve sismolojik verilere dayanmaktadir. Bu görüslerin daha tatmin
edici sonuçlara ulasmasi için ise halen sürdürülmekte olan deniz jeolojisi, jeofizigi ve
batimetri çalismalarinin sonuçlarinin elde edilmesi gerekmektedir ki bu da birkaç yillik
bir dönemi kapsayacaktir.
34
BÖLÜM 3
1
ISTANBUL’UN DEPREMSELLIGI
Istanbul, tarih boyunca yikici depremlerden etkilenmistir. Istanbul’un Imar ve Iskan
Bakanligi tarafindan hazirlanan 1996 tarihli Türkiye Deprem bölgeleri haritasindaki
konumu Sekil 7 de izlenmektedir. Buna göre Istanbul il sinirlari içerisinde 1, 2, 3 ve 4.
derece deprem bölgeleri bulunmaktadir. Söz konusu harita 1999 yilinda yasanan büyük
deprem sonrasinda revize edilmemis olup bu konuda ilgili bakanlik tarafindan çalismalar
henüz sürdürülmektedir. Diger yandan Istanbul ile ilgili 1999 depremi sonrasinda ortaya
konan veriler oldukça farkli senaryolarin üretilmesine neden olmustur. Bu konudaki veri
ve görüsler asagida ele alinacaktir.
Sekil 7- Türkiye deprem bölgeleri haritasinda Istanbul ilinin konumu
35
Kuzey Anadolu Fayi bati kesimlere dogru çatallanarak üç ana kola ayrilir.
Sismolojik veriler en kuzeyde yer alan kolun bunlar arasinda en aktif oldugunu, GPS
verileri ise Kuzey Anadolu fayi üzerindeki yillik ortalama 2 cm lik hareketin büyük bir
kisminin bu kol üzerinde gerçeklestigini göstermektedir. Bu kol Marmara denizine Izmit
körfezinden girerek deniz içerisinden geçer ve Mürefte civarinda yeniden karaya çikar.
Fayin Marmara denizi içerisindeki geometrisi büyük ölçüde 17 Agustos 1999 depremi
sonrasinda uluslararasi projelerle üretilen verilerle ortaya konmustur. Buna göre bu kol
Marmara denizi içerisinde iki parçali bir tek fay seklinde uzanmaktadir (Sekil 8).
Sekil 8- Marmara denizinin batimetri haritasi (Le Pichon vd., 2001 den alinmistir)
Yukarida da deginildigi gibi Istanbul il sinirlari içerisinde kara üzerinde gerek
tarihsel gerekse aletsel döneme ait bilinen hiçbir yikici deprem yasanmamistir.
Istanbul’da yikici etki olusturan bütün depremlerin Marmara denizi içerisindeki faylar
üzerinde olustugu kabul edilmektedir. BÜ Kandilli Rasathanesi deprem arsivinden elde
edilmis verilere göre 1900-19.11.1999 tarihleri arasinda Marmara bölgesinde olmus tüm
depremlerin merkez üssü dagilimlari Sekil 9 da verilmistir. Tarihsel ve aletsel dönemler
göz önüne alindiginda Marmara bölgesinde MS-32 yilindan 1999 yilina kadar yüzey
36
dalgasi büyüklügü (Ms) 6 ve daha büyük olan depremlerin ortalama degerleri Çizelge 1
de verilmistir. Bu çizelge
Ambraseys ve Finkel, (1991 ve 1995) e dayanilarak
hazirlanmistir.
Sekil 9. Marmara bölgesinde 1900—19.11.1999 tarihleri arasinda olmus aletsel
dönem depremlerinin episantir dagilimlari.
Son veriler isiginda da Marmara denizi içerisinde ciddi bir deprem tehlikesi
oldugu
kabul
edilmektedir.
Bu
konudaki
baslica
kabuller
asagidaki
verilere
dayanmaktadir:
17 Agustos 1999 Kocaeli-Gölcük ve 12 Kasim 1999 Düzce depremleri Kuzey
Anadolu Fayi üzerinde 1939 da baslayan ve batiya dogru süren bir dizi deprem
etkinliginin son halkalari olmuslardir. Bu durum fay segmentleri üzerindeki stres transferi
ile açiklanmaktadir.Bir deprem, üzerinde olustugu faydaki gerilmeyi azaltirken, komsu
faylar üzerindeki gerilmeleri degistirir. Deprem sonrasi yapilan çalismalar, sismik
37
aktivitenin gerilmenin arttigi alanlarda arttigini, gerilmenin azaldigi alanlarda ise
azaldigini ortaya koymustur. Izmit depremi Düzce depreminin meydana geldigi bölgede,
yani 17 Agustos 1999 kiriginin dogusunda kalan bölgede, gerilimi 1-2 bar arttirmis,
kirigin bati tarafindaki bölgede gerilimin 0.5-5 bar artmasina yol açmistir
MARMARA BÖLGESINDE BÜYÜK DEPREM SIKLIGI
Tarihsel dönem
MS 32-1999
M >= 7.0 (?)
40 (?) Adet a50 yilda bir 7 büyüklügünde deprem
M >= 6.0 (?) 102 (?) Adet a19 yilda bir 6 büyüklügünde deprem
Aletsel dönem
MS 1901-1999
M >= 7.0 (?)
7 (?) Adet a14 yilda bir 7 büyüklügünde deprem
M >= 6.0 (?) 26 (?) Adet a 4 yilda bir 6 büyüklügünde deprem
Çizelge 1. Marmara bölgesinde son 1968 yilda olmus büyük depremlerin siklik
çizelgesi
Parsons vd. (2000) tarihsel depremler üzerinde yaptiklari çalismalarla Marmara
denizi içerisindeki faylarin tekrarlanma araliklarini arastirmis ve bunlari GPS verileri ile
denestirerek Marmara Denizinde deprem tekrarlanma zamaninin yaklastigi sonucuna
ulasmislardir. Bu arastirmacilara göre Istanbul’da önümüzdeki 30 yil içerisinde büyük bir
depremin olma olasiligi deprem tekrarlama araliklarina göre ~%25 tir. Bu arastirmacilar
diger yandan tekrarlanma zamanlarindan tahmin edilen zamana bagli olmayan Poisson
olasiligini da hesaplamislar ve Marmara denizi içerisindeki gelecekteki otuz yil içinde
büyük bir deprem olma olasiligini ~%25 olarak hesaplamislardir. Üzerinde gerilimin
arttigi faylarin, gerilimi degismemis diger faylardan daha önce kirilacagi göz önünde
38
tutularak, deprem olasilik hesaplarina gerilim transferi de eklenmistir. Sonuçta
Istanbul'da önümüzdeki 30 yil içerisinde kuvvetli bir sarsintinin (yer sarsintisi ivmesi
0.34-0.65g ) olma olasiligi % 62±15 olarak hesaplanmistir. Bu oran önümüzdeki 22 yil
için %50±13 iken, önümüzdeki 10 yil için ise %32±12 olarak belirlenmistir. Üzerinde
tartisma olmakla birlikte deprem senaryolarinda Marmara Bölgesini etkileyecek bir
depremin büyüklügü M=7.5 olarak alinmaktadir.
Parsons vd. (2000)’e göre deprem
sonrasi bölgede büyüklügü 7 ve daha fazla olabilecek bir depremin olma olasiligi mevcut
faylara göre asagidaki çizelgede verilmistir.
Fay Zonu
30 yil (%)
10 yil (%)
1 yil (%)
Yalova
33 ± 21
14 ±11
17 ± 1.7
Adalar
35 ± 15
16 ±9
2.1 ± 1.6
Kuzey Marmara
13 ± 9
5± 5
0.6 ± 0.7
Tüm Faylar
62 ± 15
32 ± 12
4.4 ± 2.4
Çizelge 2. Marmara bölgesinde beklenen ve büyüklügü 7 ve daha büyük
olabilecek depremin verilen zaman araliklarinda olma olasiliklari (Parsons vd., 2000).
Bir bölgede deprem esnasinda olusan hasarlarin miktarini ve dagilimini baslica
yapisal ve jeolojik faktörler kontrol ederler. Yapisal faktör deyimi ile anlatilmak istenen,
binalarin ya da mühendislik yapilarinin kalitesidir. Jeolojik faktörler ise çesitlidir.
Depremin büyüklügü, kirilan faya uzaklik ve zemin kosullari bunlarin baslicalaridir.
Depremlerde hasar dagilimini kontrol eden en önemli faktörlerden biri zemin
kalitesidir. Istanbulun yaklasik olarak Aksaray’dan doguda kalan kesimleri genellikle
Paleozoyik yasli ka yalar üzerine oturur.Bu birimlerin hemen hemen tamami sert ve
dayanimli kayalardan olusur. Buna karsilik Istanbul’un bati kesimlerinde yer alan kayalar
kumlu, killi zeminler halindedir. Yeraltisuyunun da etkisi ile bu birimlerde önemli oranda
kayma, burkulma, oturma, sisme gibi olaylar gelismektedir. Bu birimlerin deprem
sarsintilarini büyütme katsayilari ve titresim per iyotlari büyüktür. Nitekim 17 Agustos
39
1999
depreminde bu birimler üzerinde 0.25 g degerine ulasan deprem ivmeleri
ölçülmüstür.
Marmara bölgesinde meydana gelen ve Istanbul’u etkileyen baslica depremler iki
bölümde ele alinabilir:
1-Tarihsel dönemdeki baslica depremler: Bunlar depremlerin sismograflarla
kaydedilmedigi döneme ait olup gerek odaklari gerekse büyüklükleri tarihsel kayitlardan
tahmin edilmektedir.Bu döneme ait en büyük deprem 10 Eylül 1509 da meydana
gelmistir. Dogu Akdeniz’de görülen en büyük depremlerden biri oldugu için Kiyamet-i
Sugra (Küçük kiyamet) adi da verilen bu deprem Istanbul’da 5.000 kisinin ölümüne,
1000 kadar evin harap olmasina yol açmistir. Surlarin, cami ve kiliselerin büyük bir kismi
tahrip olmus, Dikilitas, Besiktas ve Çemberlitas agir hasar görmüstür. Kahire’ye kadar
genis bir alanda duyulan deprem tüm Marmara çevresinde ve hatta Bolu’ya kadar uzanan
bir alanda tahribat yapmistir. Depremin büyüklügünün 7,5’dan fazla oldugu tahmin
edilmektedir.
Bunu takiben 10 Mayis 1556’da, 11 Temmuz 1690’da, 25 Mayis 1719’da, 2 Eylül
1754’de, 22 Mayis 1766’da ve nihayet 1894’te Marmara çevresinde Istanbul’u etkileyen
büyük depremler gelismistir.
2-Aletsel dönemdeki baslica depremler: Bunlar 1900 li yillardan itibaren
kullanilmaya baslayan sismograflarla kaydedilen depremlerdir. Bu dönemde Marmara
çevresinde 18 Eylül 1963 Yalova-Çinarcik depremi (Ms = 6.4), 6 Ekim 1964 Manyas
depremi (Ms = 6.9), 22 Temmuz 1967 Mudurnu-Adapazari depremi ( Ms = 7.1), gibi
depremler olmus ve bunlar ciddi tahribata yol açmistir. Marmara bölgesini etkileyen son
büyük deprem 17 Agustos 1999 da Gölcük’te meydana gelmistir. 7.4 büyüklügündeki bu
deprem ve onun arkasindan 12 Kasim 1999 de Düzce’de meydana gelen 7.2
büyüklügündeki deprem Izmit Körfezinde Yalova açiklarindan Bolu’ya kadar uzanan 140
kilometrelik bir yüzey kirigi olusturmuslardir.
40
BÖLÜM 4
1
ISTANBUL IÇIN DEPREM SENARYOSU
Yukaridaki bölümlerde Istanbul’un jeolojisi, zemin durumu ve depremselligi ele
alinmistir. Bu bölümlerde tanitilan veri ve görüslerden anlasilacagi ve
yukarida da
deginildigi gibi Istanbul, ciddi bir deprem tehlikesi ile karsi karsiyadir. Dünyanin örnegin
San Andreas Fayi üzerinde yer alan yerlesim birimlerinde oldugu gibi benzer konumdaki
sehirlerinde olasi bir depreme karsi savasmanin ilk asamasi olarak deprem senaryolari
hazirlanmistir. Bir deprem senaryosu deprem öncesi, deprem ani ve sonrasinda
yasanabilecek olaylari ve bu olaylara karsi alinabilecek tedbirleri planlayan kapsamli bir
çalismadir. Bu nedenle bir deprem senaryosu mühendislik çalismasinin yani sira olaylarin
sosyal ve ekonomik boyutunu da gözetmek zorundadir. Bu niteligi yüzünden bir deprem
senaryosu anc ak çok disiplinli bir yaklasimla ve genis bir uzman grubu ile
gerçeklestirilebilir.
Bir deprem senaryosunun ilk ve temel asamasi tehlikenin ve bu tehlikenin
gerçeklesme olasiliginin saptanmasidir. Deprem açisindan ele alindiginda ise bir
senaryonun ilk asamasi bir bölgeyi etkilemesi muhtemel depremin olma olasiligi ve o
bölgede yaratacagi yer sarsintisinin belirlenmesidir. Istanbul’da bir depremin olma
olasiligi ve olabilecek deprem büyüklükleri yukarida da deginildigi gibi deprem
kataloglari ve stres transferi esas alinarak Parsons vd. (2000) tarafindan hesaplanmistir.
Burada bu hesaplamanin mevcut en geçerli çalisma oldugu varsayimindan hareketle bir
depremin yaratabilecegi etki arastirilmaya çalisilmistir. Çalismanin esasi bilinen bir fay
üzerinde beklenen büyüklükte bir deprem oldugu takdirde bu depremin çevre alanlarda
yaratacagi siddetin belirlenmesidir. Bunun için Cografi Bilgi Sitemi (CBS) esasli bir
senaryo hazirlanmis, farkli faylar üzerinde tasarim depremleri olusturularak azalim
iliskilerinden hareketle farkli zemin kosullarinda ve farkli uzakliklarda olmasi muhtemel
ivmeler belirlenmis, ivmeden hareketle de olabilecek deprem siddetleri belirlenmistir.
41
2
ISTANBUL’DA DEPREM OLASILIGI
17 Agustos 1999 (M=7.4) Izmit ve 12 Kasim 1999 (M=7.2) Düzce depre mleri
resmi rakamlara göre 18000 kisinin ölümüne, 15400 binanin yikilmasina ve 10-25 milyar
dolarlik hasara yol açmistir. Istanbul'daysa, son 1500 yilda, 12 büyük deprem olmus,
bunlar agir hasarlara yol açmistir. 1939 yilinda baslayan ve Istanbul'a dogru ilerleyen 60
yillik depremler zincirinin, stres transferinin ve bunun neticesinde depremlerin birbirini
tetiklemesinin bir sonucu oldugu kabul edilmektedir. Bu teoriye göre bir deprem,
üzerinde olustugu faydaki gerilmeyi azaltirken, komsu faylar üzerindeki gerilmeleri
degistirir. Deprem sonrasi yapilan çalismalar, sismik aktivitenin gerilmenin arttigi
alanlarda arttigini, gerilmenin azaldigi alanlarda ise azaldigini ortaya koymustur.
Ambrasseys ve Finkel (1995) Marmara denizi çevresinde, M. Ö. 1500’den bu
yana meydana gelen depremleri “The Seismicity of Turkey and Adjacent Areas, A
Historical Review, 1500- 1800” isimli bir katalogda toplamislardir. Parsons vd. (2000) bu
katalogdaki verileri kullanarak 200 depreme ait
hasar tanimlarindan yararlanmis ve
Mercalli es deprem siddeti egrilerini (MMI) belirleyerek ve azalim iliskileri kullanarak
depremlerin büyüklüklerini ve merkezlerini bulmaya çalismislardir.
Ambrasseys ve Finkel (1995) katalogunda, Marmara denizi ve civarinda 1500
yilindan bu yana meydana ge lmis ve siddeti 7'den büyük 9
deprem bulunmaktadir.
Parsons vd. (2000) ’nin çalismasinda aletsel kayit dönemi öncesinde (1900 yili öncesi)
olusan 6 büyük depremin siddeti, deprem sonucu meydan gelen yeryüzü kiriklarinin
uzunlugu ve ortalama atim miktarlari, bu miktarlarin kitalardaki dogrultu atimli faylar
üzerinde meydana gelen depremlerin siddetleriyle arasindaki iliskiye bakilarak
degerlendirilmis, bulunan sonuçlar
Parke vd. (1999)’nin sismik arastirmalardan elde
ettigi sonuçlar la karsilastirilarak Istanbul'da siddetli bir deprem olusturmaya uygun 4 fay
belirlenmistir. Bunlar Yalova, Izmit, Adalar ve Orta Marmara faylaridir.
Izmit'te meydana gelen iki depremden (1719, 1999), bu bölgede yaklasik her 280
yilda bir deprem oldugu sonucuna varilir. Yalova fayi üzerinde Mayis 2000 meydana
gelen üç depremden (1509, 1719, 1894), deprem tekrarlanma süresinin burada yaklasik
190 yil oldugu ortaya çikar. Adalar ve Orta Marmara faylarinda ise, sirasiyla 1766 ve
42
1509 yillarinda birer deprem oldugu belirlenmistir. Bu faylar için deprem tekrarlanma
araliklari, katalogdaki bu depremlere ait atim miktarlarinin, GPS verilerinden elde edilen
kayma hizlarina bölünmesiyle elde edilmistir. Hesaplamalar Adalar fayi için yaklasik 210
yil, Orta Marmara fayi için yaklasik 450 yillik bir deprem tekrarlanma araligini ortaya
koymustur.
Diger yandan Parsons vd. (2000) Istanbul’da siddeti VIII veya daha büyük bir
sarsintiyi
olusturabilecek
zamanlarindan,
tahmin
potansiyele
edilen,
sahip
zamana
üç
bagli
fay
için
olmayan
bulunan
Poisson
tekrarlanma
olasiligini
hesaplamislardir. Bu olasilik, her bir fay üzerinde olusan birkaç depremin ortalamasindan
elde edilen bir degerdir ve gelecekteki otuz yil için %29±15 olarak bulunmustur. M.Ö.
447 ile M.S. 1508 tarihleri arasinda en azindan 8 deprem Istanbul'da ciddi hasarlara yol
açmistir. Bu da, Istanbul'da önümüzdeki 30 sene içerisinde kuvvetli deprem olma
olasiliginin, katalogdan hesaplanan degere yakin olarak, %20±10 civarinda oldugu
anlamina gelmektedir. Buna göre son 500 yilda olusan depremleri içeren katalogdan elde
edilen deprem tekrarlanma süreleri, öteki kaynaklardan elde edilen sürelerle tutarlilik
göstermektedir. Parsons vd. (2000) üzerinde gerilimin arttigi faylarin, gerilimi
degismemis diger faylardan daha önce kirilacagini göz önünde tutarak, deprem olasilik
hesaplarina deprem tekrarlanmasi ve gerilim transferini de eklemislerdir. Buna göre
Istanbul'da önümüzdeki 30 yil içerisinde kuvvetli bir sarsintinin (MMI > VIII; yer
sarsintisi ivmesi 0.34-0.65g ) olma olasiligi % 62±15 olarak hesaplanmistir. Bu oran
önümüzdeki 22 yil için %50±13 iken, önümüzdeki 10 yil için ise %32±12 olarak
hesaplanmistir.
3
17 AGUSTOS 1999 DEPREMININ YER IVME DEGERLERI
AÇISINDAN DEGERLENDIRILMESI
Bir depremin bir bölgede yaratacagi kuvvetli yer hareketinin genligi maksimum
yer ivmesi ile ifade edilir. Bir bölgedeki yer ivmesinin büyüklügü depremin büyüklügü,
odak derinligi, fayin türü, atim miktari, fayin uzunlugu, fayin uzakligi, kaynak ile bölge
arasindaki kaya türü, morfoloji gibi faktörlerle denetlenir. Maksimum yer ivmesinin
belirlenmesi amaci ile ölçülen ivme degerlerinden hareketle çok sayida azalim formülü
gelistirilmistir. Bu formüllerde yukarida sayilan parametreler kullanilarak deprem
43
odagindan
belli
uzaklikta
bir
alanda
olabilecek
maksimum
yer
ivmes i
belirlenebilmektedir. Söz konusu azalim formülleri içerisinde en fazla kabul görenlerden
biri Boore vd. (1993 ve 1997) tarafindan gelistirilen formüllerdir. Bunun yani sira
Ambrasyes (1997), Aydan (1997), Hasgür (1996), Ansal (1997 ve 1999) ve baskalari gibi
çesitli arastirmacilar tarafindan gelistirilmis azalim formülleri de kullanilmaktadir.
Bunlarin birbirinden temel farkliligi faya olan uzaklik, fay türü ve zemin türünün formül
içerisinde kullanilip kullanilmamasi ya fa farkli kullanilmasindan kaynaklanmaktadir.
Yakin zamanda Arioglu vd. (2001) Boore vd. (1993 ve 1997) formüllerini 17 Agustos
1999 depremi esnasinda ölçülen degerlerle karsilastirarak bu formülün Marmara bölgesi
için geçerliligini test etmisler ve uygun bulmuslardir. Asagida önce baslica bu
arastiricilarin kullandigi sekli ile bu formülün kullanimi ve 17 Agustos 1999 depremi
sonuçlari ile karsilastirilmasi verilecek daha sonra da bu formülün Istanbul için
uygulamasina yönelik Cografi Bilgi Sistemi uygulamasi tanitilacaktir.
4
AZALIM FORMÜLÜ VE 17 AGUSTOS 1999 DEPREMINDE
ÖLÇÜLEN IVME DEGERLERI
1970 li yillardan bu yana deprem verileri ile üretilen azalim formülleri baslangiçta
sadece deprem büyüklügü ve mesafeye bagli olarak üretilmislerdir. Ancak 1990 li
yillardan sonra üretilen formüllerde zemin parametreleri de kullanilmaya baslanmistir.
Boore vd.
1993 ve 1997 de iki azalim formülü önermislerdir. Bunlarin önceki
formüllerden farki ilk defa depremi üreten fay türünün dikkate alinmasi ve zemin
faktörünün zeminin kayma dalgasi (Vs) cinsinden ifade edilmesidir. Yüzey dalgasi
büyüklügü ancak uzak istasyonlar kullanilarak dogru olarak belirlenebilirken moment
büyüklügü sismik momentten kolayca hesap edilebilmektedir. Boore vd. (1993 ve 1997)
tarafindan önerilen iki formül ve bunlarda kullanilan ifadeler Sekil 10 da görülmektedir.
Formüllerin dikkat çeken yönlerinden biri de önceki çogu formülde yüzey dalgasi (Ms)
kullanilirken burada moment magnitüdünün (Mw) kullanilmasidir.
44
Sekil 10- Boore vd. (1993 ve 1997) tarafindan önerilen azalim formülleri (Arioglu
vd., 2001 den)
17 Agustos 1999 depreminde 14 istasyonda ivme ölçülmüstür. Bu istasyonlarda
ölçülen ivme degerleri, istasyonlarin depremi üreten faya olan uzakliklari ve zemin türleri
45
Sekil 11 de izlenmektedir. Arioglu vd. (2001) ölçülen bu ivme degerleri ve istasyonlarin
konumlarina göre Boore vd. (1993) formülünü kullanarak azalim iliskilerini ortaya
koymuslardir.
Sekil 11- 17 Agustos 1999 depreminde ölçülen ivmeler (Arioglu vd., 2001 den)
46
Sekil 12 de bir grafikte izlenen bu degerlere bakildiginda Ambarli istasyonu
disindaki istasyonlarda ölçülen ivme degerlerinin orta deger ±standart sapma (s) sinirlari
içerisinde kaldigi görülmektedir. 17 Agustos depreminin sasirtici sonuçlarindan biri de
Avcilar ve Ambarli yörelerinde görülen asiri hazar olmustur. Bu yönde yapilan
arastirmalarda bu bölgede hasarin yüksek olmasinin zemin büyütmesi, topografik
faktörler ve bölgenin sismik dalgalarin iletilmesini saglayan bir fayin uzantisinda
bulunmasi gibi faktörlerden kaynaklanmis olabilecegi ileri sürülmüstür. Ambarli
disindaki istasyonlarda ölçülen degerlerin beklenen sinirlar içerisinde olmasi formülün
emin bir biçimde kullanilabilecegini isaret etmektedir.
Sekil 12- 17 Agustos 1999 depreminde ölçülen ivmeler (Arioglu vd., 2001 den)
47
Azalim formülünün ve bunun sonucunda elde edilen deprem siddetinin
dogrulugunu test etmek ve geçmis depremlerin es siddet haritalari ile uyumunu
arastirmak üzere 1912 Saros ve 17 Agustos 1999 depremlerinde kirilan faylar
kullanilarak hazirlanan bilgisayar programi içeris inde iki es siddet haritasi yaratilmistir.
Bu sekiller dikkate alindiginda da yasanan siddetler ile senaryoda üretilen siddetlerin
büyük benzerlik tasidigi görülmüstür.
Deprem siddetinin ivmeden hareketle belirlenmesinde Wald vd. (1999) tarafindan
Kalifor niya depremleri için önerilen formül Arioglu vd. (2001) tarafindan 17 Agustos
1999 depremi sonuçlari ile karsilastirilmis ve Türkiye’de yasanan siddetin olasilikla bina
kalitesi nedeniyle Kaliforniya’dan yüksek oldugu belirlenmistir. Arioglu vd. 19 Agustos
depremi sonuçlarini kullanarak gelistirdikleri regresyonla deprem siddeti için
I = 1.748 ln ay -1.078
Formülünü önermislerdir. Burada I siddet, ay ise yatay ivmeye karsilik
gelmektedir. Asagida detaylari verilecek olan bu çalismada da
ivme için Boore vd.
(1993), siddet için ise Arioglu vd. (2001) formülleri kullanilmistir.
5
AZALIM FORMÜLÜNÜN ISTANBUL IÇIN CBS IÇERINDE
UYGULANMASI
Cografi Bilgi sistemleri (CBS) mekana bagli verilerin analizinde kullanilan ve son
on yilda hayatin hemen her asamasinda kendisine yer bulan bilgisayar destekli bir veri
olusturma, depolama ve sorgu sistemidir. Bu arastirmada Istanbul için deprem senaryosu
hazirlamada CBS, azalim formüllerinin otomatik olarak çalistirilmasi için kullanilmistir.
Böylece azalim formüllerinde veya jeolojik ve jeofizik verilerde degisiklikler oldugunda
ya da risk bölgeleri belirlendiginde programin çalistirilmasi ile Istanbul ve çevresinde
nerelerin hangi siddette sarsilabilecegi kolaylikla tespit edilebilecektir. Diger yandan
gerektiginde program uyarlanarak ölçülen ivmelerden hareketle hangi fayin kirildigi ve
ne büyüklükte bir deprem yasandiginin belirlenmesinde de kullanilabilecektir.
Çalisma için amaca en uygun bulunan, ESRI (Environmental Systems Research
Institute Inc.) tarafindan üretilmis olan ve bu konuda tüm dünyada en yaygin kullanilan
48
programlardan biri ola ArcView 3.2 kullanilmistir. Program dünya genelinde çok farkli
amaçlarla kullanilmakla birlikte bu çalismadaki amaç çerçevesinde asagidaki asamalarin
gerçeklestirilmesi için kullanilmistir:
1- Istanbul’un sayisal jeoloji haritasinin hazirlanmasi,
2- Hazirlanan jeoloji haritasindaki her bir formasyonun çesitli parametrelerine ait
verilerin (kaya/zemin türü, Vs hizlari vb) veri bankasina islenmesi
3- Istanbul’u etkilemesi olasi faylarin haritalanmasi
4- Bu faylarin boylarindan hareketle üretebilecekleri maksimum deprem
büyüklügünün belirlenmesi, bunlarin fay haritalarinin veri bankalarina
islenmesi
5- Azalim formüllerinin mevcut ivme degerleri ile test edilmesi (böylece uygun
formülün seçilmesi)
6- Azalim formülünün Istanbul için uygulanmasi
7- Elde edilen ivme degerlerinin siddet degerlerine dönüstürülmesi
8- Es siddet haritalarinin hazirlanmasi.
Detay kullanimi asama asama asagida tanitilmis olan bu uygulamanin amaci
yukarida da deginildigi gibi güncel verilerin kolaylikla entegre edilebilecegi bir sistem
olusturulmasi ve bu sistemin olasi bir depremin yaratacagi siddeti tayin etmede kolay ve
hizli bir yöntem olarak kullanilmasidir. Burada asagida tanimlandigi sekilde istenen bir
fay seçilebilmekte, bu faya bir deprem büyüklügü atanabilmekte (fay büyüklügüne bagli
olarak otomatik olarak ya da istenene baska bir büyüklük) ve bu fayin belirtilen
büyüklükte bir deprem üretmesi durumunda olusacak siddet dagiliminin otomatik olarak
haritalanmaktadir. Böylece bölge, il, ilçe, mahalle hatta bina bazinda bir yer seçilerek bu
yerin etkilenecegi deprem siddeti otomatik olarak belirlenebilmektedir. Böylece elde
edilen degerler yerel zemin kosullarini da içerebildiginden “deprem bölgesi” kavraminin
genellemelerinden kurtulmak mümkün olmaktadir.
Programin kullanilmasi
ArcView 3.X ortaminda deprem risk haritalarinin hazirlanmasi için önce bir veri
hazirlama asamasi gereklidir. Üzerinde burada durulmayacak olan bu ön hazirlik
49
döneminde jeoloji haritasi ve faylar sayisallastirilmakta, bunlarin tablolarina programin
çalistirilmasi esnasinda ya da sonrasinda gerekli olabilecek kaya türü, yas, zemin
parametreleri, alan, fay boyu gibi parametreler girilmekte ya da programa otomatik
olarak hesaplattirilmaktadir. Bu ön hazirlik asamasi ArcView disinda programlarla da
yapilabilmekte veriler ArcView ortamina aktarilabilmektedir. Bu haritalar hazir olduktan
izlenecek yol birkaç asamaya bölünebilir. Bunlar:
1. Poligonlardan olusan sayisal jeoloji haritasinin seçilen araliklarda yeralan
noktalara dönüstürülmesi ve bu noktalara jeoloji haritasindaki poligonlara
ait parametrelerin yüklenmesi
2. Üzerinde deprem olacagi varsayilan fayin seçilmesi, Jeoloji haritasindan
üretilen herbir noktanin faya dik uzakliginin hesaplanmasi (Azalim
formüllerinden bir kismi bu çalismada kullanildigi gibi faya olan dik
uzakligi, bir kismi ise depremin merkez üssüne olan en kisa mesafeyi
kullanmaktadir)
3. Önceki asamalarda faya uzakligi ve zemin kosullari belirlenerek tablosuna
islenmis olan herbir nokta için ivme azalim formüllerinin uygulanmasi ve
elde edilen ivme degerlerinin haritalanmasi
4. Ivme-siddet dönüsüm formüllerinin çalistirilmasi, bunun sonuçlarindan
siddet haritalarinin üretilmesi
Asagida bu islevlerin gerçeklestirilmesi detayli olarak tanitilacaktir. Tanitimda
kullanicinin ArcView ya da benzeri Cografi Bilgi Sistemlerinin kullanimina asina oldugu
varsayilmistir
(Siradan
bir
kullanicinin
ArcView
programini
verimli
olarak
kullanabilmesi için en az birkaç aylik bir kurs görmesi önerilmektedir).
ArcView programi yukarida siralanan islemlerin tümünü yapabilme yeteneginden
yoksundur. Program çok genis bir yelpazede farkli amaçlara hizmet için üretildiginden
programa küçük modüller (Extension) ya da programciklar (script) eklenerek amaca
uygun hale getirilmektedir. Bu çalismada kullanilan modül ve programciklarin bir kismi
50
ana programla birlikte ücretli olarak satilmakta, bir kismi ise http://www.esri.com
sayfasindan ücretsiz olarak indirebilmektedir.
Ön hazirlik
ArcView programi çalistirildiktan sonra programin View penceresi açilir ve
çalisma içim kullanilacak harita ve mesafe birimleri metre cinsinden seçilir
ViewàPropertiesàMap Unitsàmeters
ViewàPropertiesàDistance Unitsàmeters
Bilgisayarin sürücüsünde yaratilmis olan bir dosya çalisma dizini olarak programa
tanitilir.
Bundan sonra yapilacak her islem bu dosyaya kaydedilecektir. Bu asama
bilhassa program daha sonra baska bir bilgisayarda çalistirilacaksa önemlidir.
FileàSet Working Directoryà Buradaki örnekte E sürücüsünde Depsen Klasörü
altinda Marmara klasörü çalisma dizini olarak seçilmistir
Daha sonra bu klasör içerisine daha önceden hazirlanarak kopyalanmis olan
Jeoloji ve Fay haritalari ArcView ortamina yüklenilir
(Sekil 13). Jeoloji haritasinin
tablosunda her bir birimin simgesi, ortalama Vs degeri yazilmis olmalidir. Ayrica Gb ce
Gc isimli iki kolon eklenerek Vs degerlerine göre
180 m/sn<Vs<360 m/sn için Gb=0, Gc=1
360 m/sn<Vs<750 m/sn için Gb=1i Gc=0
Vs>750 m/sn için Gb=0, Gc=0 yazilmalidir. (Bu konuda açiklama
için Boore vd., (1993) e bakiniz)
Viewà Add ThemeàJeoloji.shp
51
Viewà Add ThemeàFay.shp komutlarini vererek fay ve jeoloji haritalarini view
penc resine yükleyiniz.
Sekil 13- Risk analizi için kullanilacak Istanbul jeoloji haritasi ve Marmara
Denizi içerisindeki aktif faylar
1. Asama: Jeoloji haritasinin noktalara dönüstürülmesi
Bu nispeten uzun ve karmasik asamada amaç jeoloji haritasinin belli araliklarla
dizilmis noktalara dönüstürülmesi ve jeoloji haritasinin tablosunda yazilmis olan
parametrelerin bu noktalara aktarilmasidir. Bu asama farkli deprem senaryolari için bir
defa üretilip daha sonra çesitli senaryolar için kullanilacaktir. Bunun için önce Jeoloji
tabakasi (Layer) aktif hale getirilir,
ThemeàConvert to Grid à komutu ile önce vektör harita grid (raster) formatina
dönüstürülür. Dönüsüm öncesi olusturulacak gridin adi sorulacak (burada
52
jeoloji_grid adi verilmistir), bu saklanacak ve saklama esnasinda asagidaki
parametreler sorulacaktir. Bu dönüsümde su parametreler seçilir (Sekil 14):
a) Cell Size: Olusturulacak gridin hücre boyutudur. Burada 500 m seçilmistir
Sekil 14- Grid dönüsümünde hücre büyüklügünün seçilmesi
b) Cell values: Jeoloji haritasinin tablosunda kaya türlerini simgeleyen kolon
seçilecektir. Burada [simge] kolonu seçilmistir (Sekil 15).
53
Sekil 15- Grid dönüsümünde hücre degeri (Cell value) seçilmesi)
c) Join Feature attributes to gridà Bu soruya Yes cevabi verilerek jeoloji
haritasinin tablosunda yazilmis kaya türü simgelerinin ([simge]) grid
hücrelerine aktarilmasi saglanir (Sekil 16).
54
Sekil 16- Grid ve jeoloji haritasi tablolarinin birlestirilmesi
d) Gridleme islemi bitmistir. Program gridin görüs (view) penceresine
eklenip eklenmeyecegini sorar (Sekil 17). Yes dügmesi tiklanarak
onaylanir.
55
Sekil 17- Gridin görüs penceresine eklenmesi
e) Bu aktarimin daha sonraki islemler için kalici hale getirilmesi amaciyla
“Fix Join ” modülü aktif hale getirilir
FileàExtensionsàFixJoin
Grid, view penceresinin sol tarafindaki kolona tiklanarak aktif hale getirilir,
ThemeàTable komutu ile gridin tablosu açilir. Fix Join modülü tablo
penceresi açik iken üzerinde J harfi bulunan bir buton ile gösterilir (Sekil 18) .
Bu butona tiklanarak grid tablosu sabitlenir.
56
Sekil 18- Fix join modülü ile grid tablosunun kalici bir sekilde jeoloji tablosu ile
birlestirilmesi
Buraya kadar olan asamalarla jeoloji haritasi 500X500 metrelik hücrelerden
olusan bir grid haline dönüstürülmüs, her bir hücreye jeoloji haritasindaki veriler
aktarilmistir. Istenirse jeoloji haritasi aktif hale getirilerek Edità Delete themes komutu
ile görüntüden kaldirilir, bu komut orijinal dosyayi silmeyecektir. Daha sonra Fileà
Extensionsà Grid Plus v1.0 komut dizisi uygulanarak Grid Plus 1.0 modülü açilir. Bu
modülde Point Shapefile ve Add Shapefile to View seçenekleri seçilerek OK dügmesine
tiklanir (Sekil 19). Böylece gridin her bir hücresinin ortasina bir nokta yerlestirilmistir.
Olusan nokta dosyasina bir isim verilir (Burada jeoloji_noktalar.shp) ve saklanir.
57
Sekil 19- Grid dosyasinin Grid Plus modülü ile nokta dosyasi haline
dönüstürülmesi
Tables penceresine geçilir. Önce “Jeoloji_grid” tablosunda Value kolonuna
tiklanarak aktif hale getirilir. Daha sonra “Jeoloji_noktalar” tablosunda Grid_code
kolonuna tiklanarak aktif hale getirilir (Burada tablolarin seçimindeki siralama
önemlidir). TableàJoin
menüsü kullanilarak Jeoloji_grid dosyasi ile Jeoloji_noktalar
dosyasinin tablosu birlestirilir. Fix Join komutu ile elde edilen tablo sabitlenir. Böylece
jeoloji haritasindaki poligonlar her 500 metrede bir duran noktalara dönüstürülerek her
bir noktaya jeoloji haritasindaki veriler yazdirilmis olur (Sekil 20) ve birinci asamanin
sonuna gelinir.
58
Sekil 20- Olusturulan nokta dosyasinin tablosu jeoloji haritasinin tablosundaki
degerlere sahiptir
View penc eresinde grid ve noktalardan olusan görüntü üzerine büyüteçle
yaklasilirsa Sekil 21 deki görüntü elde edilecektir. Sekilde her bir grid hücresinin ortasina
bir noktanin geldigi görülmektedir.
2. Asama: Noktalarin faya olan uzakliginin hesaplanmasi
Fay haritasi aktif hale getirilerek üzerinde deprem olacagi varsayilan fay seçilir
(Tercihen her fay için ayri bir dosya yaratilir ve bu dosya aktif hale getirilir, böylece bir
karisikliga yol açilmamis olur). Ya da üzerinde çalisilacak fay seçildikten sonra Themes
à Convert to shapefile komutu ile yeni bir dosya haline getirilip kullanilabilir.
59
Sekil 21- Grid ve noktalarin yakindan görünümü
Bilindigi gibi deprem esnasinda yirtilan fay ile deprem büyüklügü arasinda
dogrudan bir iliski mevcuttur. Bu iliski Wells ve Coppersmith (1994) tarafindan
M= 5.08 + 1.16 log (Yüzey kiriginin uzunlugu)
Baglantisi ile ifade edilmistir. Bu formüldeki yüzey kiriginin uzunlugu tüm fay
segmentinin bir defada kirilacagi varsayimi ile fay haritasindan alinarak “Map
Calculator” vasitasi ile hesaplanmis ve böylece her bir fayin üretecegi depremin
büyüklügü hesaplana rak o fay segmentinin tablosuna yazilmistir. Ancak önceki fay
verilerine bakildiginda bazi hallerde yukarida verilen formülün tam anlamiyla doyurucu
sonuçlara ulasmadigi da görülmektedir. Örnegin 17 Agustos 1999 Izmit depremi 7.4
büyüklügüne karsilik 130 km boyunda bir yüzey kirigi olustururken 12 Kasim Düzce
depremi 7.2 büyüklüge karsilik 45 km yüzey kirigi olusturmus, bu farklilik ise fay
60
bloklari arasindaki sürtünme, fayin kestigi kaya türleri arasindaki farklilik, kabuk yapisi,
fay geometrisi, vb. faktörlere atfedilmistir. Bu çalisma bir senaryo niteliginde oldugu için
fay büyüklükleri sadece formül ile hesaplanarak faylarin tablosuna yazdirilmistir.
Bu asamadaki ilk islem önceki asamada elde edilen noktalardan her birinin faya
olan en kisa mesafesinin hesaplanmasidir. Bunun için Tables penceresi açilir, fay
haritasinin ve Jeoloji_noktalar dosyasinin tablosu açilir. Ilk olarak Fay tablosundaki
[Shape] alani, daha sonra Jeoloji_noktalar dosyasindaki [Shape] alani seçilir. Edit à Join
komutu ile bu iki tablo birlestirilir. Böylece noktalara ait tabloya otomatik olarak her bir
noktanin faya olan en kisa uzakligi [Distance] isimli bir kolon adi altinda eklenecek ve
her bir noktanin faya olan uzakligi metre cinsinden bu kolona yazilacaktir. FixJoin
butonu kullanilarak tablodaki eklemeler sabitlenir.
Ivme hesabinda faya olan uzaklik km cinsinden kullanilmaktadir. Bu nedenle
tabloya Edit à Add Field komutu verilerek [Dist_km] adi verilen bir kolon eklenir. Map
Calculator kullanilarak [Dist_km]= [Distance] / 1000 formülü çalistirilir. Böylece her bir
noktanin faya olan uzakligi nokta dosyasinin tablosuna yazdirilmis olur. Istenirse Legend
Editor kullanilarak noktalar uzakliga göre farkli renklerle gösterilerek her bir noktanin
faya olan uzakligi görsel olarak izlenebilir (Sekil 22).
61
Sekil 22- Nokta dosyasinin faya uzakliga göre siniflanmis hali
Farkli fay segmentleri için asama 2 de tanimlanan islemler ayri ayri uygulanarak
elde edilen dosyalar uygun isimlerle kaydedilirler. Burada dosya sayisi artacagindan
herhangibir karisikliga meydan verilmemesine dikkat edilmelidir.
3. Asama: Ivme azalim formüllerinin uygulanmasi ve siddet dagiliminin
hesaplanmasi.
Yukaridaki iki asama sonucunda nokta dosyasina jeoloji haritasindaki veriler,
daha sonra da faya olan uzaklik yazdirilmis, böylece tablo artik azalim formülünün
gerektirdigi verileri içerir bir hale getirilmistir. Boore vd. (1993) azalim formülünü
asagidaki sekilde belirtmislerdir:
log10 ay = b1 +b2 (Mw-6) + b3 (Mw-6)2 + b4 (D2 +h2 )1/2 + b5 log10 (D2 +h2 )1/2 +
b6 Gb +b7 Gc +e1
62
burada dogrultu atimli faylanma için b1 =-0.136, b2 = 0.229, b3= 0, b4 = 0, b5 = -0.778, b6
= 0.162, b7 = 0.251, D= Faya olan uzaklik (km), h= odak derinligi (burada 10 km
alinmistir), e1 = belirsizligi açiklayan istatistiksel faktör (burada 0 alinmistir). Bu azalim
formülünün ArcView programi Tables penceresindeki Map Calculator kullanilarak
çalistirilmasina yönelik metin haline getirilmis formül asagidaki tabloda verilmistir.
Arioglu vd (2001) ivme ile siddet arasindaki bagintiyi
I = 1.748 ln ay -1.078
Formülü ile ifade etmislerdir.
Yukarida verilen iki formülün ArcView Map Calculator içerisinde çalistirilmaya
hazir düz metin hali yine asagidaki tabloda görülmektedir. Buradaki, bilhassa parantezler
önemli olup, hataya yol açilamasi için program içerisine buradan kopyalanarak
yapistirilabilir.
(10
ivme
^
((-0.136
+
(0.229
*
([Mw]
-
6)))
-
(0.778
*
(((([Dist_km]^2)+(10^2)).Sqrt).Log(10)))
+ (0.162 * [Gb]) + (0.251 * [Gc]))) * 981
siddet
(1.748 * ([ivme].Ln)) - 1.078
Çizelge 3. Hesaplamalarda kullanilacak olan formüller
Tables penceresinde Edit à Add Field komutu kullanilarak nokta dosyasinin
tablosuna [ivme] ve [siddet]
isimli iki kolon eklenir. Önce [ivme] kolonu üzerine
tiklanir, Map Calculator seçilir. Yukaridaki ivme formülü kopyalanarak Map Ca lculator’e
yapistirilir (Sekil 23). Bu islem istenirse formülün klavyeden yazilmasi yolu ile de
yapilabilir. OK butonuna basildiginda formül çalisir ve ivme kolonunun hücrelerine her
bir nokta için beklenen ivme yazilir.
63
Sekil 23- Map Calculator ile azalim formülünün çalistirilmasi
Daha sonra [siddet] kolonu seçilir, yukaridaki tabloda verilmis olan siddet
formülü Map Calculator’e yazilarak çalistirilir. Böylece her noktada yasanacak siddet
belirlenmis olur (Sekil 24).
64
Sekil 24- Siddet formülünün çalistirilmasi
4. Asama: Nokta siddet haritasinin Grid’e dönüstürülmesi
Uygulamada yapilacak son islem nokta verisinin (ivme ve siddet verilerini içeren
point dosyasi) Grid dosyasina çevrilmesidir. Bu sayede siniflandirma ve gösterimde
kolaylik saglanacaktir. Bunu için ThemeàConvert to Grid komutu verilir. Cell size =
500 m, Cell value = [siddet] seçilir, Join Feature attributes to gridà No seçenegi
isaretlenerek siddet dagilimini gösteren harita elde edilir (Sekil 25).
65
6
SONUÇLARIN DEGERLENDIRILMESI
Bu çalismada 5 senaryo hazirlanmistir. Bunlar her biri Marmara fayinin bir
segmentini olusturan Ganos -Tekirdag segmenti, Tekirdag-Yesilköy segmenti, bu iki
segmenti içeren Bati Marmara fayi ve Adalar faylarina (Sekil 8 deki haritaya bakiniz) ait
senaryolar ile tüm faylarin bir arada kirilmasina yönelik senaryolardir. Buna göre:
1- Adalar fayi ile Tekirdag çukurlugu arasinda yeralan Tekirdag-Yesilköy
segmenti (65 km) kirildiginda deprem Istanbul’un Avrupa yakasinda sahil seridinde 9,
Avrupa yakasinin güney kesimlerinde ve kismen de Asya yakasinda 8 siddetine
varmaktadir (Sekil 25).
Sekil 25 Tekirdag-Yesilköy fayinin kirilmasi durumunda olusacak essiddet
haritasi.
66
2- Adalar fayi 37 km uzunlugundadir. Bu fay kirildiginda 6.89 büyüklügünde bir
deprem beklenmektedir. Bu fayin olusturacagi depremde 9 siddetinde yer sarsintisi
beklenen alanlar oldukça sinirlidir (Sekil 26). Buna karsilik sahile yakin kesimde 7 ve 8
siddetinde bir sarsinti yaygin olacaktir.
Sekil 26- Adalar fayinin kirilmasi durumunda olusacak essiddet haritasi
67
3- Bati Marmara fayi Ganos açiklarindan baslayarak Yesilköy açiklarina kadar
uzanir ve 122 km uzunlugundadir. Bu fayin kirilmasi durumunda 7.5 büyüklügünde bir
deprem beklenmektedir. Bu depremde Istanbul’un Avrupa yakasinda sahil seridinde 9,
daha iç kesimlerde ve 8 ve giderek azalan degerlerde yer sarsintisi beklenmelidir (Sekil
27).
Sekil 27- Bati Marmara fayinin kirilmasi durumunda olusabilecek essiddet
haritasi
68
4-
Ganos -Tekirdag segmenti 57 km uzunlugundadir. Bu fayin kirilmasi
durumunda 7.1 büyüklügünde bir deprem beklenir. Bu durumda Istanbul’un Avrupa
yakasinda kismen 8, ancak büyük çogunlukla 7 ve 6 siddetinde yer sarsintisi olusacaktir
(Sekil 28)
.
Sekil 28- Ganos-Tekirdag segmentinin kirilmasi durumunda olusmasi beklenen
essiddet haritasi
69
5- Tüm faylarin birlikte ve tek seferde kirilmasi durumunda toplam fay uzunlugu
159 km dir. Bu durumda 7.63 büyüklügünde bir deprem beklenmektedir. Bu tür bir
depremde Istanbul’un sahil seridinde genis bir alan 9 siddetinde bir yer sarsintisina
ugrayacaktir (Sekil 29).
Sekil 29- Tüm Marmara faylarinin tek seferde kirilmasi durumunda olusmasi
beklenen essiddet haritasi
Yukarida verilen degerlerde sarsilma süresinin ve zemin büyütmesinin dikkate
alinmamis oldugu bir defa daha vurgulanmalidir. Yukarida verilen sekillerde 9 ile
gösterilen siddetler 9 dan daha yüksek degerleri de içermektedir. Bu etkiler de
gözetildiginde verilen degerlerin olasi en düsük ihtimallere karsilik geldigi belirtilebilir.
Yukarida verilen haritalar dikkate alindiginda bunlarin halen ülkemizde geçerli
olan ve Bayindirlik ve Iskan Bakanligi Afet Isleri Genel Müdürlügünce en son 1996
70
yilinda yayinlanmis olan deprem bölgeleri haritasi ile uyusmadiklari görülmektedir.
Günümüzde imar ve insaat projelerine esas degerlerin bu harita dikkate alinarak seçildigi
gözetilirse 1996 tarihli bu haritanin zaman geçirilmeden degistirilmesi geregi açik olarak
ortaya çikmaktadir.
71
7
SONUÇ ve ÖNERILER
1- Istanbul ve Marmara denizinin jeolojisi ve depremselligine dair veriler gözden
geçirilerek kisaca tanitilmistir.
2- Istanbul için sayisal bir jeoloji haritasi derlenmis, azalim formüllerinde
kullanilan parametreler bu haritanin veri bankasina islenerek CBS içerisinde deprem
senaryolari için kullanilabilir nitelikte sayisal bir harita olusturulmustur.
3- Istanbul’u etkilemis ve etkilemesi muhtemel depremler ve bu depremleri
üretebilecek faylar degerlendirilmis, farkli arastiricilar tarafindan ileri sürülen faylar
sayisallastirilmis, böylece CBS içerisinde kullanima uygun bir sayisal fay haritasi
olusturulmustur.
4- Türkiye’de ilk defa tümüyle bilgisayar ortaminda ve CBS içerisinde azalim
formülleri kullanilarak olasi depremlere yönelik ivme ve siddet haritalari üretilmistir.
5- Sistem çalisir hale getirildikten sonra uygulamasi maddeler halinde yazilarla ve
sekillerle basitlestirilerek sunulmus ve CBS programini hiç bilmeyen kisilerin bile kendi
senaryolarini üretebilmeleri saglanmistir.
6- Sistem otomatik ve kolay kullanilir oldugundan kolayca güncellenebilir
niteliktedir. Yeni veriler elde edildikçe sisteme entegre edilebilecektir.
7- Senaryo sonuçlarinin ve kulanim yönteminin bilhassa yerel yönetimlerin imar
ve iskan planlamasinda kullanmasi önerilmektedir. Bu haritalar detay verilerle (örnegin il
ve ilçelerin yerlesime uygunluk çalismalari için yaptirdiklari 1:1.000 ölçekli haritalar,
bunlarla ilgili jeofizik ve sondaj verileri, parsel bazinda zemin etüd verileri vb.) kolay
entegre edilebilir niteliktedirler. Bu veriler kullanildiginda sonuçlar da daha detayli ve
daha güvenilir olacaktir.
8- Bu tür verilerle
üretilecek haritalarin ülkemizde halen kullanilmakta olan
deprem bölgeleri haritalarinin yerini almasi gerekmektedir.
72
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Abdüsselamoglu, M.S. (1963) Istanbul bogazi dogusunda mostra veren
Paleozoyik arazide stratigrafik ve paleontolojik yeni müsahadeler. MTA Dergisi, 60.
Akartuna, M., 1968. Geology of the Armutlu Peninsula (in Turkish). Istanbul
Üniversitesi Fen Fakültesi Monografileri, No. 20, 105s.
Alpar, B., Yaltirak, C., 2000, Tectonic setting of the Eastern Marmara Sea, Nato
Advanced Reseach Seminar, Integration of the Earth Sciences Research on the 1999
Turkish and Greek Earthquakes and Needs for Future Cooperative Research, Abstracts,
9-10.
Ambraseys, N. and Finkel, C., 1991, Long term seismicity of Istanbul and of teh
Marmara Sea region. Terra, 3, 527-539.
Ambraseys, N. and
Finkel, C., 1995, The seismicity of Turkey ans Adjacent
Areas: A Historical Review, 1500-1800. Eren Yayinevi, Istanbul, 240s.
Ambrasyes, N., 1997,
Development and application of teh strong ground
motions. Deprem Mühendisligi Türk Milli Komitesi Dördüncü Ulusal Deprem
Mühendisligi Konferansi. ODTÜ, 3-21.
Andrussov 1896, Expedition of the R/N Selanik in the Sea of Marmara: Zapiski of
Russian Geographical Society St. Petersburg, 33/2, 53-172.
Ansal, A., 1997, Istanbul için tasarim deprem özelliklerinin belirlenmesi. Prof.
Dr. Rifat Yarar Sempozyumu, C.1, Türkiye Deprem Vakfi, 233-244.
Ansal, A., 1999, Depremlerde yerel zemin davranislari. TÜBITAK Bilim Teknik
Dergisi
Ariç, C. (1955), Haliç-Küçükçekmece gölü bölgesinin jeolojisi, Doktora Tezi,
I.T.Ü., 48s.
73
Arioglu,E., Arioglu, B.M., Girgin, C., 2001, Dogu Marmara depre minin yer ivme
degerleri açisindan degerlendirilmesi. Beton Prefabrikasyon, =cak-Nisan 2001, 57-58, 515.
Assereto, R., 1972. Notes on the Anisian biostratigraphy of the Gebze area
(Kocaeli Peninsula, Turkei). Zeitsch. Deutsch. Geol. Gesell., 123: 435-444.
Aydan, Ö., 1997,
The seismic characteristics and the occurence pattern of
Turkish earthquakes. Türkiye Deprem Vakfi, TDV/TR 97-007
Bargu, S. ve Sakinç, M., 1989, Izmit Körfezi
ile Iznik Gölü arasinda kalan
bölgenin jeolojisi ve yapisal özellikleri. Istanbul Üniv. Müh. Fak.Yerbilimleri Dergisi, 6,
1-2, 45-76 .
Barka, A. A. and Kadinsky-Cade, K., 1988. Strike -slip fault geometry in Turkey
and its influence on earthquake activity. Tectonics, 7: 663-684.
Baykal, F. ve Kaya, O. (1963) Istanbul bölgesinde bulunan Karboniferin genel
stratigrafisi. MTA Dergisi, 61.
Baykal, F., 1943, Sile bölgesinin jeolojisi. I.Ü. Fen Fak. Monografileri, 3, 233s.
Boore, D. M., W. B. Joyner, and T. E. Fumal, 1993,. Estimation of response
spectra and peak accelerations from western North American earthquakes: An interim
report, U.S. Geological Survey Open-File Report 93-509.
Boore, D.M., W.B. Joyner, and T.E. Fumal (1997). Equations for estimating
horizontal response spectra and peak acceleration from western North American
earthquakes: A summary of recent work, Seism. Res. Letters, v. 68, 128–153.
Emre, Ö., Erkal, T., Tchepalyga, A., Kazanci, N., Keçer, M., Ünay, E., 1998,
Dogu Marmara Bölgesi’nin Neojen-Kuvaternerdeki Evrimi, MTA Dergisi, 120, 289314.
Erguvanli, K., (1949) Hereke pudingleri ile Gebze taslarinin insaat bakimindan
etüdü ve civarinin jeolojisi. Doktora tezi, ITÜ Insaat Fakültesi, 89s.
74
Erinç, S., 1954, Karadeniz ve çevresinin morfolojik tekamülü ile Pleyistosen
iklim tehavülleri arasindaki münasebet, I. Ü. Cog. Ens. Der., 3, 5-6, s.46-94.
Erinç, S., 1956. Yalova civarinda bahri Pleyistosen depolari ve taraçalari, Türk
Cog. Derg., 15-16, 188-190.
Erol, O., Nuttal, C.P., 1973, Çanakkale yöresinin bazi denizel Kuvaterner
depolari, Cografya Arastirma Dergisi, 5-6, 27-91.
Gedik, I., 1975. Die Conodonten der Trias auf der Kocaeli-Halbinsel (Türkei).
Palaeontographica, 150: 99-160.
Gökasan E., Demirbag, E., Oktay, F.Y., Ecevitoglu, B., Simsek, M., Yüce,H.,
1997., On the origin of the Bosphorus, , Marine Geology, 140, 183-199.
Gökasa n, E., Gazioglu, C., Alpar, B., Yücel, Z. Y., Ersoy, S., Gündogüdu, O.,
Yaltirak, C., Tok, B., 2002, Evidence of NW extension of the North Anatolian Fault Zone
in the Marmara Sea: a new interpretation of the Marmara Sea (Izmit) earthquake on 17
August 1999. Geo-Mar Lett., 21: 183–199
Haas, W. (1968) Das Alt-Palaozoikum von Bithynien (Nordwest Turkei). N. Jb.
Geol. Palaont. Abh. 131/2, 60-68.
Hasgür , Z., 1996, Depem risk analizinde kuallanilan azalim iliskileri. Türkiye
Deprem Vakfi, TDV/TR 97-002
Hsu, K.J.,1978. Stratigraphy of the lacustrine sedimentation in the Black Sea.
Ross, D.A. ve Neprochnov, Y.P. (Ed), Initial Reports on the Deep Sea Drilling Project,
42/2, Washington (U.S. Government Printing Office): 509-524.
Kaya, O. (1968), Istanbul bölgesi Karbonifer stratigrafisi. Doktora Tezi, Ege
Üniversitesi Fen Fakültesi, 56s.
Kaya, O. (1973) Paleozoic of Istanbul. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kitaplar
Serisi No.40, 143s.
75
Kullmann, J. (1973), Goniatite - Coral associations from the Devonian of
Istanbul, Turkey. In, Kaya, O., (eds), Paleozoic of Istanbul; Ege Üniversitesi Fen
Fakültesi Kitaplar serisi No.40, 97p.
Le Pichon, X., Taymaz, T., Sengör, A.M.C., 1999, The Marmara fault and the
future Istanbul earthquake, in: M.Karaca, D.N. Ural (Eds.), Proceedings of ITU-IAHS
International Conference on the Kocaeli Earthquake, 17 August 1999, Istanbul Technical
University Press House, Istanbul, 41-54.
Le Pichon, X., Sengör, A.M.C., Demirbag, E., Rangin, C., Imren, C., Armijo, R.,
Görür, N., Çagatay, N., Mercier de Lepinay, B., Meyer, B., Saatçilar, R., Tok, B., 2001,
The active Main Marmara Fault, Earth and Planetary Secience Letters, 192, 595-616.
Meriç, E., Oktay, F.Y., Sakinç, M., Gülen D., Ediger, V., Meriç, N., Özdogan, M.,
1991 b, Kusdili-Kadiköy-Istanbul) Kuvaternerinin sedimenter jeolojisi ve paleoekolojisi.
CÜ Müh. Fak. Dergisi, Seri A-Yerbilimleri, 8, 1, 84-91.
Meriç, E., Oktay, F.Y., Sakinç, M., Gülen D., Inal, A., 1991 a, Ayamama
(Bakirköy-Istanbul) Kuvaterner istifinin sedimenter jeolojisi ve paleoekolojisi. CÜ Müh.
Fak. Dergisi, Seri A -Yerbilimleri, 8, 1, 93-100.
Okay, A.I. and Tansel, I., 1994. New data on the upper age of the Intra-Pontide
ocean from north of Sarköy (Thrace). Bulletin of the Mineral Research and Exploration,
114, 23-26.
Okay, A.I., Demirbag, E., Kurt, H., Okay, N., Kusçu, I., 1999, An active, deep
marine strike-slip basin along the North Anatolian fault in Turkey, Tectonics, 18 (1),129147.
Okay, A.I., Kaslilar-Özcan, A., Imren, C., Boztepe-Güney, A., Demirbag, E.,
Kusçu, I., 2000, Active faults and evolving strike-slip in the Marmara Sea, northwest
Turkey: a multichannel seismic reflection study, Tectonophysics, 321, 189-218.
Okay, A.I., Okay, N., 1998, Dogu Akdeniz’in Tektonigi, Türkiye Denizlerinin ve
Yakin çevresinin Jeolojisi, (Editör N. Görür), Istanbul, 337-387.
76
Oktay, F.Y., Gökasan, E., Sakinç, M., Yaltirak, C., Imran, C., Demirbag, E.,
2002, The effects of the North Anatolian Fault Zone on the latest connection between
Black Sea and Sea of Marmara. Mar. Geol.., 190, 367-382.
Önalan, M. (1982) Pendik bölgesi ile adalarin jeolojisi ve sedimenter özellikleri.
(Doçentlik Tezi), Istanbul Üniversitesi, Yerbilimleri Fakültesi, 155s.
Özer, S., Tansel, I., Meriç, E., 1990, Hereke (Kocaeli) dolayinda Üst KretasePaleosen istifinin biyostratigrafisi (Rudist-Foraminifer). SÜ Müh. Mim. Fak. Derg., 5,
29-40.
Parke, J.T., Minshull, T., Anderson, G., White, R., McKenzie, D., Kusçu, I., Bull,
M., Görür, N., Sengör, A.M.C., 1999, Activa faults in the Sea of Marmara, western
Turke y, imaged by seismic reflection profiles. Terra Nova, 11, 223-227
Parsons , T., Toda, S., Stein, R., Barka, A., Dieterich, J., 2000, Heightened odds
of large earthquakes near Istanbul: an interaction-based probability calculation. Science,
288, 661-665.
Pavoni, N., 1961, Die Nordanatolishe Hozirantal-verschiebung, Geol. Rundsch.,
51, pp.122-139.
Pinar, N., 1943, Marmara Denizi Havzasinin Sismik Jeoloji ve Meteorolojisi, PhD
Thesis, Institut de Physique Generale de l’ Universite d’Istanbul, Kenan Matbaasi,
Istanbul, 64s..
Sakinç M. and Yaltirak, C.,1995. Güney Trakya Sahillerinin Denizel Pleistosen
Çökelleri ve Paleocografyasi . Trakya Havzasi Jeolojisi Sempozyumu, TPAO ve Ozan
Sungurlu Bilim ve Egitim Vakfi, Özler, 38-39.
Sakinç, M., Yaltirak, C., 1997, Trakya’nin güney sahillerinin Pleyistosen
Paleocografyasi ve evrimi, Bull. MTA, 119, 43-62.
Sakinç, M., Yaltirak, C., Oktay, F.Y., 1999. Paleogeographical evolution of the
Thrace Neogene basin and the Tethys -Paratethys relations at northwestern Turkey
(Thrace). Paleos, 153, 17-40.
77
Sayar, C., 1962. New observations in the Paleozoic sequence of the Bosphorus
and adjoining areas, Istanbul, Turkey. Symp. Band. 2. Int. Silur-Bonn-Bruxelles, 1960:
222-223.
Sayar, C., 1979, Istanbul - Pendik kuzeyinde Kayalidere grovaklarinin
biyostratigrafisi ve Brachiopod'lari. ITÜ Maden Fakültesi, Istanbul.
Sayar, C., 1989, Istanbul ve çevresi Neojen çökelleri ve Paratetis içindeki
konumu, I.T.Ü. Maden Fakültesi 35. yil Semp., 29-30 Haziran-1 Temmuz 1989, 250-266.
Seymen, I.,1995, Izmit Körfezi ve çevresinin jeolojisi. Izmit Körfezi Kuvaterner
Istifi (Ed. Meriç, E.), Kocaeli Valiligi Çevre Koruma Vakfi, 1-22.
Sengör, A.M.C. and Yilmaz, Y., 1981. Tethyan evolution of Turkey: A plate
tectonic approach. Tectonophysics, 75, 181-241.
Tchalenko, J.S., 1970, Similarities between shear zones of different magnitudes,
Geol. Soc. Am. Bull., 81, 1625-1640.
Tüysüz O, Barka A, Yigitbas E, 1998, Geology of the Saros Graben: Its
implications on the evolution of the North Anatolian fault in the Ganos-Saros region, NW
Turkey. Tectonophysics 293, 105-126
Wald, D.J., Quitoriano, V., Heaton, T.H., Kanamori, H., 1999, Relationship
between peak ground acceleration, peak ground velocity and Modified Mercalli Intensity
in California. Earthquake Spectra, v. 15/3
Wong, H.K., Lüddman, T., Ulug, A., and Görür, N., 1995. The Sea of Marmara: a
plate boundary sea in a tectonic escape regime, Tectonophysics, 224, 231-250.
Yalçinlar, I. (1956) Istanbul'da bulunan graptolitli Silür sistleri hakkinda not.
Istanbul Üniversitesi Cografya Enstitüsü Dergisi, 4, 157-160.
Yilmaz, B., Oktay, F.Y., 1996, Marmara Denizi Büyükçekmece(Istanbul)Marmara Ereglisi(Tekirdag) kiyi kesiminin deniz jeolojisi, Türkiye 11. Petrol Kong. ve
Sergisi, Jeoloji, 103-104.
78
Yilmaz, I., 1977, Sancaktepe granitinin (Kocaeli Yarimadasi) mutlak yasi ve
jenezi. TJK Bülteni, 20, 17-21.
Yurtdas-Özdemir,
Ü.,
1973.
Kocaeli
yarimadasi
Tepeköy
biyostratigrafi ve makrofaunasi . Maden Tetkik ve Arama Dergisi, 77: 57-98.
79
Triyasinin
80

Benzer belgeler

Sille - Tatköy (Bozdaglar masifi - Konya) kuzeyinde A1pin öncesi

Sille - Tatköy (Bozdaglar masifi - Konya) kuzeyinde A1pin öncesi üstünde yeralan 35 m. kadar kalin ammonitli kirmizi kireçtaslari ammonitlerden edinilen yas bulgularina göre Karniyen yasindadir. Ammonitli kirmizi kireçtaslari üzerinde 10140 m. kalinliginda Halob...

Detaylı