edito De¤erli hekimlerimiz ve eczac›lar›m›z

Transkript

edito De¤erli hekimlerimiz ve eczac›lar›m›z
edito
De¤erli hekimlerimiz ve eczac›lar›m›z
Bu say›m›zda yine dopdolu bir içerikle karfl›n›zday›z.
Belki yaln›zca ekranlardan tan›d›¤›n›z Sumru Yavrucuk ve Kenan Ifl›k’la yap›lan söyleflileri okuyunca her ikisinin de yaln›zca iyi tiyatrocular de¤il, duyarl› birer entelektüel olduklar›n› ö¤reneceksiniz. Balonla yolculuk hayalleri kuranlar için Türk Balon nihayet Kad›köy’de. Teknik özelliklerini ve
sundu¤u imkanlar› Mercanada sayfalar›ndan ö¤renebilirsiniz. Sualt› merakl›lar› için bu say› K›z›ldeniz’le ilgili sayfalar haz›rlad›k.
Sa¤l›k köflemizde Dr Erkan Kozano¤lu’yla, gitgide yayg›nlaflan bir sorun olan bel a¤r›lar› konusunda yap›lan bir söylefli yer al›yor.
G›dalardaki genetik manipülasyonun çok tart›fl›ld›¤› bugünlerde, sayfalar›m›zda sahaftan eski bir
t›p kitab›n›n çevirisini bulacaks›n›z. Osmanl› t›bb›nda da genlerin biliniyor olmas›, beslenme ve tedavide yörenin toprak kimyas›n›n dikkate al›n›yor oluflu sizi çok flafl›rtacak. Her say›da yer alan
ödüllü bulmacaya gösterdi¤iniz ilgiye teflekkür etmek isteriz.
Sayg›lar›m›zla.
Kültür Sanat ve Medikal Haber Dergisi Y›l:1 Say› 5
Mustafa Nevzat ‹laç Sanayi A.fi.’nin
t›p camias›na sundu¤u bir kültür hizmetidir.
Epsilon Yay›nc›l›k Hizmetleri
Tic. ve San. Ltd. fiti. ad›na
‹mtiyaz Sahibi
Grafik Uygulama
Film - Grafik
Hülya Bilgin Ç›¤
Ömer Yenici
‹dari Müdür
Ebru Grafik ve Matbaac›l›k A.fi.
Türbedar Sk. No:8 Ca¤alo¤lu/‹stanbul
Tel: 0212 520 85 21
Erol fiahnac›
Genel Yay›n Yönetmeni
Gülenay Börekçi
Yaz› ‹flleri Müdürü (sorumlu)
Meltem Erkmen Kapucuo¤lu
Editör
Sat›fl Koordinatörü
Abdül Vardar
Pazarlama Koordinatörü
Banu Yal› Kosifo¤lu
Esen Tezel
Reklam
Grafik Tasar›m
Arzu Tuna 0 212 244 82 82 /125
Sevil Ürel
[email protected]
Bask›
Kelebek Matbaac›l›k
Litros Yolu 4/1 A Blok Topkap› / ‹stanbul
Tel: 0212 612 48 35 pbx
Adres
Osmanl› Sk. Osmanl› ‹fl Merkezi
No: 24/4-5 80090 Taksim/‹stanbul
Tel: 0212 244 82 82 pbx
Faks: 0212 252 47 29
Web: www.epsilonyayinevi.com
e-mail: [email protected]
1
içindekiler
4
10
4 . . . . . . . Röportaj: Dr. Erkan Kozano¤lu’ndan bel a¤r›lar›n›n sebepleri
14
6 . . . . . . . Sa¤l›k: A¤r› ve ‹nflamasyonun tedavisinde NSA‹ ilaçlar
10 . . . . . . . Akvaryum: Dünyan›n en muhteflem akvaryumu
14 . . . . . . . Balon: Kad›köy’de Türk balonu
18 . . . . . . . Röportaj: Bir ‹stanbul Prensesi: Ahu Türkpençe
22 . . . . . . . Mutfakta: Sumru Yavrucuk’tan sebze salatas›
26 . . . . . . . Kütüphane: Kenan Ifl›k’›n kütüphanesi
30 . . . . . . . El Sanatlar›: Dikkat gözünüz kamaflacak
31 . . . . . . . fiiir: Hüsamettin Olgun’dan Yan›k yüreklerin gül kokusuna
32 . . . . . . . Foto¤raf: Yeni flehirlerde soluklanmak
34 . . . . . . . Buluflma: Maeve Binchy: ‹rlandal› masalc› teyze
36 . . . . . . . Sahaftan: 300 y›ll›k “Müfredat-› T›p ve Fen” raslant› sonucu bulundu
42 . . . . . . . Kitap
50 . . . . . . . Müzik: Sezen Aksu: Pop müzi¤in kraliçesi
52 . . . . . . . Müzik: Bülent Ortaçgil: fiair müzisyen
53 . . . . . . . Ödüllü bulmaca
54 . . . . . . . Satranç
56 . . . . . . . Astroloji: 2004 y›l›nda burçlar
22
26
18
2
röportaj
Bel a¤r›lar›n›n sebepleri
Günümüzde giderek
yayg›nlaflan bel a¤r›lar›
ve tedavi biçimleriyle
ilgili olarak Çukurova
Üniversitesi
T›p Fakültesi Fiziksel T›p
ve Rehabilitasyon
Anabilim Dal› ö¤retim
üyesi Dr. Erkan
Kozano¤lu’yla konufltuk.
Günümüzde giderek yayg›nlaflan bel
a¤r›s› yak›nmalar›na hepimiz tan›k
oluyoruz. Bel a¤r›s›n›n görülme s›kl›¤› nedir, hangi cinsiyet ve yafl gruplar›nda daha s›k görülür?
Bel a¤r›s›, özellikle sanayileflmifl toplumlarda çok s›k görülen ve önemli iflgücü kay›plar›na yol açan bir sa¤l›k
problemidir. Genel olarak toplumdaki
bireylerin yüzde 60-90’› yaflamlar›n›n
bir döneminde bel a¤r›s›ndan yak›n›rlar. Yaflam›n ilk yirmi y›l›nda bel a¤r›s›na seyrek rastlan›r. Bu dönemdeki bel
a¤r›lar› öncelikle ciddi patolojileri düflündürmelidir. Genel olarak bel a¤r›s›n›n ilk ata¤› 20-40 yafl aras›ndad›r. Bu
dönemde mekanik kökenli a¤r›lar ve
disk hernileri ilk s›ray› almaktad›r. Baz›
epidemiyolojik çal›flmalarda bel a¤r›lar›n›n 45-65 yafl aras›nda en yüksek prevalansa ulaflt›¤› saptanm›flt›r. Bel a¤r›s›
sebebine ba¤l› olarak yafl ve cinsiyet
da¤›l›m› k›smen de¤ifliklik gösterebilmektedir. Örne¤in, mesleki ve sportif
aktivitelere ba¤l› mekanik bel a¤r›lar› ile
cerrahi gerektiren disk hernileri genç
erkeklerde daha s›k iken vertebral osteoporoza ba¤l› kompresyon fraktürleri
4
ve deformiteler nedeniyle bel a¤r›lar›
ileri yafllardaki kad›nlarda nisbeten daha fazlad›r. Ancak genel olarak bak›ld›¤›nda her iki cins aras›nda belirgin fark
yoktur. Yafl ve cinsiyet d›fl›nda, vücut
yap›s› ve obezite, postüral bozukluklar,
fizik kondüsyon, mesleki-sportif faaliyetler, sigara kullan›m›, steroid ve oral
kontraseptifler gibi baz› ilaçlar, hamilelik ve fazla do¤um yapma ile psikososyal faktörler gibi birçok risk faktörü bel
a¤r›s› oluflumunda rol oynamaktad›r.
Bel a¤r›s›n›n nedenleri nelerdir?
Bel a¤r›lar›n›n yüzde 97’si mekanik kökenlidir. Mekanik bel a¤r›lar› içinde de
lomber strain ve sprain en büyük grubu
oluflturmaktad›r. Bunun d›fl›nda dejeneratif disk ve eklem hastal›klar›, disk
hernileri, spinal stenoz, osteoporotik
kompresyon k›r›¤› ve konjenital sebepler mekanik bel a¤r›s› nedenleri içinde
yer almaktad›r. Disk hernilerinin oran›
yüzde 4 kadard›r. Bunun da az bir k›sm› cerrahi gerektiren disk hernileridir.
Görüldü¤ü gibi her bel a¤r›s›nda ilk anda disk hernisini düflünmek pek ak›lc›
bir yaklafl›m olmayacakt›r. Bel a¤r›lar›n›n yüzde 1’ini nonmekanik spinal pato-
lojiler oluflturmaktad›r. Bunlar›n içinde
tümörler, enfeksiyonlar, inflamatuvar
spondiloartropatiler, Schuerman hastal›¤›, Paget hastal›¤› gibi daha az görülen ancak ciddi sonuçlar do¤uran hastal›klar yer almaktad›r. Visseral patolojilerden kaynaklanan bel a¤r›lar› ise yüzde 2 civar›ndad›r. Bunlar aras›nda abdominal aort anevrizmas›, pelvik inflamatuvar hastal›k, pankreatit, kolesistit,
penetran ülser, nefrolitiyazis, pyelonefrit gibi patolojiler bulunmaktad›r. Bunlar
d›fl›nda da birçok lokal ya da sistemik
patolojiye ba¤l› olarak bel a¤r›s› görülebilmektedir. O nedenle hekimler bel
a¤r›s› ile baflvuran hastalarda iyi bir
anamnez, sistemik muayene ve gerekli
tetkikler ile bel a¤r›s›n›n nedenini araflt›rmal›d›r.
Hastan›n günlük yaflam›nda nelere dikkat etmesi gerekir?
Bu sorunuza kronik ve mekanik kökenli
bel a¤r›s› olan bir hastay› ele alarak yan›t vermek istiyorum. Çünkü tan›s› ne
olursa olsun hastan›n tedaviye kat›l›m›
önemli olmakla birlikte, kronik bel a¤r›l›
bir hastan›n tedavideki rolü özellikle
önemlidir. Öncelikle, hastan›n fliflman-
l›k, sigara, alkol kullan›m›, kas zay›fl›¤›,
mesleki, sportif ve psikososyal sorunlar gibi de¤ifltirilebilecek risk faktörlerini ortadan kald›rmaya çal›flmas› gereklidir. Hasta, düzenli egzersiz yapmal›, enerji koruma tekniklerini uygulamal› ve kaç›nmas› gereken hareketleri
ö¤renerek bunlar› yapmamaya özen
göstermelidir. Örne¤in, a¤›r kald›rma,
ani geriye dönüfller, dönerek yere e¤ilme, sürekli oturma ya da sabit olarak
ayakta durma, vibrasyonel travma bel
a¤r›s› aç›s›ndan riskli hareketlerdir. Bu
aç›dan bak›ld›¤›nda özellikle a¤›r sanayi iflçileri, sa¤l›k personeli, kamyon
ve otobüs sürücüleri, ofis çal›flanlar›
risk alt›ndad›r. Kronik bel a¤r›l› hastalarda fiziksel etkenlerin yan› s›ra psikososyal faktörlerin de çok önemli rolü
vard›r. ‹fl memnuniyetsizli¤i, aile içi sorunlar, ekonomik s›k›nt›lar gibi günlük
yaflamdaki tüm stres etkenleri bel a¤r›s›n› olumsuz yönde etkilemektedir.
Kronik bel a¤r›s›n›n tedavisinde olumsuz faktörlerin hasta taraf›ndan mümkün oldu¤unca ortadan kald›r›lmas› tedavinin baflar›s› aç›s›ndan önem arz
etmektedir.
Uygulanan tedavi yöntemleri hakk›nda bilgi
verebilir misiniz?
Öncelikle bel a¤r›s›n›n nedeni tam olarak ortaya konmal›, ciddi patolojiler aç›s›ndan dikkatli olunmal›d›r. Ayr›nt›l›
anamnez, tam bir fizik muayene ve gerekli tetkikler bu bak›mdan çok önemlidir. Ço¤u zaman hiç tetkike bile gerek
kalmadan tan› konabilir ve çok basit
yaklafl›mlarla hastaya yard›mc› olunabilir. Ancak hekim hastay› yak›ndan izlemeli ve tedaviyi kifliye göre yönlendirmelidir. Mekanik kökenli bel a¤r›lar›nda
ve özellikle kronik olgularda, ilaç tedavilerinin yan›s›ra baz› ilaç d›fl› tedavi
yaklafl›mlar› daha öncelikli olarak yer
almaktad›r. Egzersiz, fizik tedavi ajanlar›, korse, masaj, uygun ellerde yap›lan manipulasyonlar, kapl›ca uygulamalar›, psikolojik destek ve bel okulu
programlar› bunlar aras›nda say›labilir.
Ayr›ca, biyofeedback, akupunktur, yoga benzeri destekleyici tedavilerden
baz› hastalarda olumlu sonuçlar al›n-
Dr. Erkan Kozano¤lu
1967 Adana do¤umlu. 1984’te Adana Borsa Lisesi’nden mezun oldu. 1990’da Çukurova Üniversitesi T›p Fakültesi’ni bitirdi. 1991-1995 y›llar› aras›nda
Çukurova Üniversitesi T›p Fakültesi Fiziksel T›p ve
Rehabilitasyon Anabilim Dal›’nda uzmanl›k e¤itimini tamamlad›. 2004 y›l›nda Yard›mc› Doçent,
2004’teyse Doçent oldu. Halen Çukurova Üniversitesi T›p Fakültesi Fiziksel T›p ve Rehabilitasyon
Anabilim Dal› ö¤retim üyesi. Ayr›ca evli ve bir
çocuk babas›.
maktaysa da bunlar hakk›nda genifl
kapsaml› randomize kontrollü bilimsel
çal›flmalar yeterli de¤ildir.
Bel a¤r›s›nda hangi ilaçlar kullan›lmaktad›r?
Bel a¤r›s›na yol açan spesifik nedenlere yönelik do¤rudan yaklafl›mlar›n d›fl›nda bel a¤r›lar›nda genellikle a¤r›,
kas spazm›, tutukluk, yanma hissi, anksiyete, depresyon, uyku problemleri gibi çeflitli semptomlara yönelik ilaç tedavileri uygulanmakta ve standart bir tedavi algoritmi bulunmamaktad›r. Akut
bel a¤r›l› bir hastada sadece k›sa süreli (3-4 gün) yatak istirahat› ve parasetamol gibi basit bir analjezik kullan›labildi¤i gibi, baz› hastalarda oral ya da parenteral nonsteroidal antiinflamatuvar
ilaçlar, kas gevfleticiler, opioid analjezikler kullan›lmaktad›r. Kronik bel a¤r›l›
hastalarda ise, ilaç d›fl› tedavi yaklafl›mlar› ön planda olsa da zaman za-
man ilaç tedavisi gerekmektedir. Bu
hastalarda daha çok antidepresan ilaçlar, karbamazepin, gabapentin gibi antikonvulsan ilaçlar bazen de nonsteroidal antiinflamatuvar ilaçlar tercih edilmektedir. Ayr›ca, epidural enjeksiyonlar, faset eklem enjeksiyonlar›, sakroilyak eklem enjeksiyonlar›, intradiskal
enjeksiyonlar ve tetik nokta enjeksiyonlar› gibi lokal enjeksiyon teknikleri de
bel a¤r›lar›nda kullan›lan tedavi yöntemleri aras›ndad›r. ‹laç tedavilerinde
hangi ilaçlar›n hangi hastaya uygulanaca¤›, ilaç ve ilaç d›fl› tedavi programlar›n›n ne flekilde kombine edilece¤i daima hekim taraf›ndan ve hastaya göre
planlanmal›d›r.
Ülkemizde özellikle büyük hastanelerin bulunmad›¤› bölgelerde, bel a¤r›s› tedavisinde
bilimsellikten uzak çok farkl› yöntemlere baflvuruldu¤una; hatta uzun etkili kortizonlar›n
kullan›ld›¤›na flahit oluyoruz. Sizin bu konuda düflünceleriniz nelerdir?
Steroidlerin bel a¤r›lar›nda kullan›m›
hep tart›flma konusu olmufltur. Bel a¤r›l› hastalarda oral, intramüsküler ve epidural steroid uygulamalar› yap›labilmesine karfl›n literatürdeki s›n›rl› say›daki
kontrollü çal›flmada, steroidlerin uzun
dönemde plaseboya üstünlükleri kan›tlanamam›flt›r. Baz› çal›flmalarda epidural steroid uygulamalar›ndan özellikle
radikülopatili hastalarda semptomatik
düzelme elde edilmifl ancak ileri dönemde cerrahi gereksinimini azaltmad›klar› saptanm›flt›r. Hastalarda akut
dönemde özellikle sinir kökü irritasyonlar›nda a¤r› ve inflamasyonu bask›lamak amac›yla k›sa süreli ve k›s›tl› miktarda kullan›labilir. Ancak her zaman
yan etkileri göz önünde tutulmal›, uzun
süreli ve yüksek doz steroid uygulamalar›ndan kaç›n›lmal› ve özellikle kronik
bel a¤r›l› hastalarda kullan›lmamal›d›r.
Yo¤un çal›flma temponuzdan f›rsat buldu¤unuz zamanlarda neler yapmay› seviyorsunuz?
Kitap ve güncel dergi okumay› seviyorum. Müzik dinlemek, yüzme ve yürüyüfl yapmak da hobilerim aras›nda ancak son zamanlarda bunlara fazla zaman ay›ram›yorum.
5
sa¤l›k
A¤r› ve ‹nflamasyonun Tedavisinde
NSA‹ ‹laçlar
NSA‹ ‹LAÇLARIN ETK‹ MEKAN‹ZMASI
1930 y›l›nda Goldblatt ve von Euler, kan bas›nc›n› düflürdü¤ünü farkettikleri, prostat seminal s›v›s›nda bulunan
bir maddeye; prostagladin ad›n› verdiler. 1960 y›l›nda
Bergström ve Sjövall prostaglandinlerin kimyasal özelliklerini ortaya koyduktan sonra prostaglandin araflt›rmalar› h›z
kazand›. Vane’in, asetil salisilatlar›n analjezik, antiinflamatuar ve antipiretik özelliklerini, prostaglandin sentezini inhiAraflidonik Asit
Sitokinler
Growth Factor (GFBüyüme Faktörü)
Endotoksin
Siklooxsijenaz 1 (COX-1)
Siklooxsijenaz 2 (COX-2)
PGG2
Tromboksan sentaz
Prostasiklin sentaz
PGH2
Is
PGI2
om
er
az
PGE2
Redüktaz
Nonsteroid antiinflamatuar (NSA‹) ilaçlar dünyada en s›k
kullan›lan ilaçlar aras›nda yer almaktad›r. Dünyada her gün
yaklafl›k otuz milyon insan antiinflamatuar, antiromatizmal
etkili ilaçlar kullanmaktad›r. Bunlar›n % 40’›n› 60 yafl ve üzerindeki kifliler oluflturmakta ve sadece % 4.5’inde santral etkili opiyat reçetelenmekte, geri kalan k›s›mda ise NSA‹ ilaçlar kullan›lmaktad›r. En s›k kullan›ld›klar› endikasyonlar ise;
kronik poliartrit, psöriatik artrit, ankilozan spondilit, osteoartrit, gut, inflamatuar doku romatizmas›, bel a¤r›lar›, postoperatif ve posttravmatik inflamasyon, tromboflebit ve vaskülitler olmaktad›r.
NSA‹ ilaçlar›n tarihi, eski Romal› ve Yunanl› hekimlerin
salisilat içeren bitkileri kullanmalar›yla bafllarlar. Daha sonralar›, M.Ö. 300 y›llar›nda, Büyük ‹skender’in alimleri taraf›ndan derlenen Corpus Hippocraticum’da sö¤üt kabu¤undan elde edilen bir ilac›n atefl ve a¤r›y› azaltmak için kullan›ld›¤› belirtilmifltir. Son 140 y›l içerisinde tedavilerde yerini alm›fl olan bu ilaç grubu,1949 y›l›nda PS Hensh’in glukokortikoidlerin de antiinflamatuar etkisi oldu¤unu gösterdikten sonra, nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar olarak adland›r›lmaya bafllanm›flt›r. Son y›llarda NSA‹ ilaçlar›n etki mekanizmalar› daha detayl› aç›klayabilecek ilerlemeler kaydedilmektedir.
Is
om
PGF2_
er
az
PGD2
6-ketoPGF1_
2,3-Dinor
6-ketoPGF1_
9_11`-PGF2
PGD-M
PGE-M
11-dehidroksiTXB2
PGF-M
TXA2
TXB2
2-3-dinor
TXB2
Resim 1. Prostaglandin sentez basamaklar›
Tablo 1. Ana prostaglandinlerin bilinen etkileri
PGI2 (prostasiklin)
Kan
6
PGD2:
• Vasküler permabilitede azalma
• Antitrombotik
• Trombosit
adezyonunda azalma
PGE2:
TXA2:
•Vasküler permabilitede artma
• Trombosit etkisinin
düzenlenmesi
• Trombosit adezyonunda artma
• Vasküler permabilitenin
düzenlenmesi
• Aggregan
• Trombosit adezyonunda artma
• S›v› dengesi
• Renal kan ak›m›
• Düz kaslarda kas›lma
Dolafl›m
ve s›v› dengesi
• Dolafl›m›n düzenlenmesi
‹nflamatuar yan›t
• ‹nflamasyon mediyatörü
• Allerjik reaksiyonlar
Doku koruyucu etki
• Kardiyoprotektif
• Mukozal koruma
A¤r› ve atefl
• Afferent sinirlerde a¤r›
• Mukozal koruma
• Endojen ve egzojen pirojenlere
karfl› atefl, a¤r›
Tablo 2. COX-1 ve COX-2 aras›ndaki farkl›l›klar
COX-1
COX-2
Prostaglandin endoperosit H sentaz 1 (PGHS-1)
Prostaglandin endoperosit H sentaz 2 (PGHS-2)
Konstitüsyonel
‹ndüklenebilir
Tüm dokularda
Beyin, böbrek, gonadlar, ince barsak, trakeal epitel
Normal fizyolojik fonksiyonlar
Renal kan ak›m›
Gastrik mukazal integrasyon
Enflamatuar hastal›k
Kolorektal, meme, bafl-boyun, gö¤üs, pankreas mide,
prostat kanserleri.
be ederek gösterdi¤ini bulmas›, NSA‹ ilaçlar›n etki mekanizmas›n› aç›klamak konusunda önemli bir kilometre tafl›
oldu.
Prostaglandin H sentaz olarak da bilinen, siklooksijenaz
enzimi araflidonik asidin hidrolitik olarak fosfolipidlerden ayr›larak prostaglandinlere (PGG2 and PGH2) dönüflümünü
katalizler. Bu reaksiyon, siklooksijenaz proteininin iki farkl›
ucunun hangisinin etkilendi¤ine göre siklooksijenaz reaksiyonu (PGG2) ve peroksidaz reaksiyonu (PGH2) olarak farkl›lafl›r (Resim 1.). Prostaglandinler ve tromboksanlar PGH2
prekürsöründen meydana gelirler ve NSA‹ ilaçlar sadece
bu reaksiyonu inhibe ederler. (1)
PROSTAGLAND‹NLER‹N F‹ZYOLOJ‹ VE
PATOF‹ZYOLOJ‹S‹
Prostaglandinler pek çok hücre ve organizmada oluflur.
Etkileri karmafl›kt›r ve di¤er pek çok etken d›fl›nda, hedef
hücrelere de ba¤l›d›r (Tablo 1). Ayn› prostaglandin farkl›
hücrelerde birbirine z›t iki etki oluflturabilir. Bu nedenle, her
bir prostaglandinin fizyolojik etkilerini genellefltirmek zordur. Prostaglandinler; trombosit aggregasyonunun, inflamatuar yan›t›n, damar perfüzyonunun ve daha pek çok ifllevin düzenlenmesinde görev al›r. Bu özelliklere bak›larak,
prostaglandin sentez inhibitörlerinin etki yelpazeleri tahmin
edilebilir. Asetil salisilik asit, indometazin gibi NSA‹ ilaçlar›n, antiinflamatuar, analjezik ve antipiretik fonksiyonlar›nlar› vard›r.
Vane’in ortaya koymufl oldu¤u mekanizma ki; prostasiklinin, PGE2 ve tromboksan A2’nin fizyolojik etkilerinin
bask›lanmas›, NSA‹ ilaçlar›n, gastrik erozyon ve kanama,
böbrek fonksiyon bozukluklar› ve kanama bozukluklar› gibi olumsuz etkilerini de aç›klamaktad›r. Hem PGE2 hem de
prostasiklin, mukus salg›s›n› art›r›rken asit salg›s›n› azaltarak gastrik hücrelerde koruyucu etki gösterir. NSA‹ ilaçlar
sentezi azalt›klar›ndan ülser oluflma olas›l›¤›n› da art›r›rlar.
(1,2,4)
ETK‹ MEKAN‹ZMASINA FARMAKOK‹NET‹⁄‹N ETK‹S‹
Asidik yap›lar› ve proteine ba¤lanma kapasiteleri (%90)
nedeniyle, inflamasyonlu bölge, gastrik mukoza, renal korteks, kan ve kemik ili¤inde akümüle olurlar. Bu özellik sadece antiinflamatuar etki de¤il ayn› zamanda olumsuz etkiler
de yaratabilmektedir. Parasetamol (nötr) ve fenazon türevleri (zay›f baz) gibi non asidik ilaçlar hasarl› dokuda çok fazla akümüle olmazlar. Bundan dolay› periferik prostaglandin
sentezini düflük oranlarda inhibe ederler. Buna karfl›n, sinir
sisteminde daha çok akümüle olarak, santral prostaglandin
sentezini inhibe ederler. (1)
S‹KLOOKS‹JENAZ-1 (COX-1) VE S‹KLOOKS‹JENAZ-2
(COX-2) ‹NH‹B‹TÖRÜ OLARAK NSA‹ ‹LAÇLAR
1990 y›l›nda P. Needleman ve arkadafllar›n›n siklooksijenaz›n indüklenebilen bir izoformunu bulmalar› ile bafllayan
yap›sal analizler sonucunda %60 sekans benzerli¤i içeren
iki izoenzim (COX-1 ve COX-2) oldu¤u ortaya ç›kt›. Bu izoenzimler farkl› genlerle kodlan›yor ve farkl› doku da¤›l›mlar›
gösteriyorlard›. COX-1; trombositler, böbrekler, mide ve
damar endoteli de dahil olmak üzere tüm doku hücrelerinde bulunuyor ve sürekli olarak fizyolojik adaptasyonlar› sa¤l›yordu. COX-2 ise; tam tersine indüklenebiliyordu. ‹ndüklenme; sitokinlere, mitojenlere ve büyüme faktörlerine yan›t
s›ras›nda olabiliyordu ve makrofaj ve monositler, endotel
hücreler, kondrosit ve osteoblastlarda gözleniyordu. COX-2
ayn› zamanda romatoid artritli hastalar›n dokular›nda da
yüksek bulunuyordu (Tablo 2.).
Bu iki hipoteze dayanarak, COX-1 inhibisyonunun olumsuz etkilerine neden olmaks›z›n, selektif COX-2 inhibisyonu
yapabilecek ilaçlar araflt›r›lmaya baflland›. 1999 y›l›nda celekoksib ve rofekoksib piyasaya sürüldükten sonra etodolak, oksikamlar ve nabumeton gibi NSA‹ ilaçlar›n da COX2’yi selektif olarak inhibe ettikleri bulundu. Tüm vücüd düzeyindeki enzim düzeylerinin ölçümü konusunda güvenilir
yöntemler gelifltirilmesiyle, selektif COX-2 inhibisyonun,
7
sa¤l›k
Tablo 3. Tercihen COX-2 inhibisyonu yapan NSA‹ ilaçlar›n selektiviteleri
NSA‹‹
SELEKT‹V‹TE
Meloksikam
0.33
Diklofenak
2.2
Tenoksikam
15
Indometazin
30
Piroksikam
33
Tenidap
122
trombosit aggregasyonu ve sentezini inhibe etmeksizin inflamatuar stimulus sonucunda PGE2 oluflumunu bask›lad›¤›
gözlendi. Diklofenak-Na ve meloksikam gibi baz› ilaçlar›n
da “tercihen” COX-2 inhibisyonu yapt›klar› gözlendi
(Tablo 3). (1,2,3,4)
COX-2 ‹NH‹B‹SYONUN F‹ZYOLOJ‹K VE
PATOF‹ZYOLOJ‹K ETK‹LER‹
Son y›lllarda yap›lan çal›flmalar, COX-2’nin sadece proinflamatuar enzim olmad›¤›n› göstermektedir. Beyinde ve
spinal kordda kendili¤inden eksprese olabildi¤i görterilmifltir. Gebeli¤in çeflitli dönemlerinde ortaya ç›kt›¤› ve ayn› zamanda angiogenezde rol alan bir enzim oldu¤u bulundu¤undan, gebelik s›ras›nda kullan›m› kontrendikedir.
Yara iyileflmesi s›ras›nda ve ülser mukozas›n›n taban›nda
da eksprese olmaktad›r. Bu nedenle iyileflme sürecindeki
ülser hastalar›nda da kullan›m›, bu süreci uzatmaktad›r.
Spesifik COX-2 inhibisyonu, muhtemelen, angiogenezi
bask›lad›¤› için yaralar›n iyileflmesinde de gecikmeye neden olmaktad›r.
COX-2 inhibitörleri, NSA‹ ilaçlar için yeni kullan›m alanlar› da açmaktad›r. Meme kanseri, mide kanseri, kolorektal
kanserler ve Alzheimer gibi hastal›klarda COX-2’nin artt›¤›
gösterilmifltir ve bu durumlarda COX-2 inhibitörlerinin fayda
sa¤layabilece¤i düflünülmektedir. (1,2,4)
NSA‹ ‹LAÇLARIN GASTRO‹NTEST‹NAL YAN ETK‹LER‹
COX-2’ye selektivitesi olmayan NSA‹ ilaçlar kullan›m›
sonucunda %20 – 40 oran›nda gastrointestinal yan etkiler
gözlenmektedir. Bu yan etkiler gastropati, asemptomatik
mukozal hasar, dispepsi, pirozis olabildi¤i gibi mide ve duodenal ülser kanamas› fleklinde de ortaya ç›kabilmektedir.
NSA‹ ilaçlar›n tetikledi¤i ülserlere yafll› kad›nlarda yafll› erkeklere göre daha s›k rastlanmaktad›r. Gastrointestinal
bulgular, hastalar›n %10-20’lik bir bölümünde ilk olarak
ciddi gastrointestinal komplikasyonla ortaya ç›kabilmektedir. K›sa dönem çal›flmalar›nda, her y›l, hastalar›n % 80’inde asemptomatik gastropati gözlenirken, daha ciddi
komplikasyonlar›n ise % 1-2 oran›nda oldu¤u bulunmufltur.
8
Amerika Birleflik Devletleri ARAM‹S veri bankas› kay›tlar›na
göre NSA‹ ilaç kullananlarda ciddi gastrointestinal komplikasyon 5.5 kat daha s›k görülmektedir. Ciddi gastrointestinal yan etkilerin ayaktan ya da yatarak tedavi edilmesi veya yan etkilere karfl› profilaktik ilaçlar kullan›lmas› da NSA‹
ilaçlar›n tedavi maliyetlerini yükselten etkenler olmaktad›r.
(1,2,5,6)
R‹SK FAKTÖRLER‹
NSA‹ ilaçlar›n tetikledi¤i gastrointestinal yan etkilerle ilgili risk faktörleri belirlenmifltir. Sürekli kortikosteroid kullan›m›, ileri yafl, uzun süre ve yüksek doz NSA‹ kullan›m›, alkolizm, zihinsel ve bedensel engelliler ve efl zamanl› antikoagülan kullan›m›, proflaktik tedavinin planlanabilece¤i düflünülen risk faktörleridir.
Özellikle yafll› hastalarda, düflük dozda parasetamol tedavisi denenmeli, COX-2 selektivitesi yüksek olan ilaçlar
daha sonra düflünülmelidir. COX-2 inhibitörlerinin ülser yaralar›n›n iyileflmesini geciktirdi¤i hat›rlanmal›d›r. Helikobakter enfeksiyonu bir risk faktörü de¤ildir ve eradikasyonunun
da NSA‹ ilaçlar için güvenli bir proflaktik tedavi olmad›¤›
ak›ldan ç›kar›lmamal›d›r. (1,5)
NSA‹ ‹LAÇLARIN GASTROPAT‹S‹ ‹Ç‹N PROFLAKS‹
(1,2,5,6)
Sistemik yoldan prostaglandin sentezini inhibe ederek
gastrik hasara neden olduklar›ndan, NSA‹ ilaçlar›n parenteral veya supposituar olarak verilmeleri oluflturduklar› gastrointestinal yan etkileri ortadan kald›rmaz. Hasta uyumu her ne
kadar önemli olsa da hekim için, uygulad›¤› tedavinin ciddi
yan etkilerini önlemek de esast›r. Antiasitler ve H2 reseptör
blokerleri her ne kadar hastan›n flikayetlerini azaltsa da ciddi komplikasyonlar› engelleyemeyebilir. Bununla beraber,
düflük dozda proton pompa inhibitörleri ile bu komplikasyonlar önlenebilmektedir, ancak yüksek dozlar› daha etkili bulunmam›flt›r. MUCOSA çal›flmas›nda, bir PGE2 analo¤u olan
misoprostolün 4-6 hafta uygulanmas›n›n, asemptomatik lezyonlar› % 90, gastrik ülser kanmalar›n› ise % 40 oran›nda
azaltabildi¤i görülmüfltür. Ancak misoprostolün neden oldu¤u diyare ve kar›n a¤r›s› hastalar›n›n tedaviyi yar›da kesmelerine neden olabilmektedir. Maliyet-yarar analizleri, misoprostolün, sadece yüksek risk grubu hastalarda proflaksi
amaçl› kullan›lmas› gerekti¤ini düflündürmektedir. (1,2,5,6)
Kaynaklar:
1. Steinmeyer J., Arthritis Res 2000; 2:379–385
2. Huang SHK., CMAJ 2000; 163(4):417-23
3. Engelhardt G., etol. Inflamm Res. 1995 Oct; 44(10):423-33
4. Warner TD., Mitchell JA., PNAS 2002; vol. 99 no. 21 13371–13373
5. MacRae F., etol. The Pharmaceutical Journal 2004; (vol 272) 187-189
6. MacRae F., etol. The Pharmaceutical Journal 2004; (vol 272) 219-221
10 / 2003
akvaryum
A. Selcen Güçhan Özhan
Dünyan›n en muhteflem akvaryumu
Hz. Musa onu asas›yla yar›p geçti. Kaptan Cousteau’nun orada çekti¤i
belgesel Cannes Film festivalinde ödül alan ilk belgesel film oldu. Mitolojilere
girdi gizemli varl›klar bar›nd›rmas›yla. Zamandan s›yr›lmak, geçmiflin
gizlerinde saklanmak, kaçamaklar yaflamak, bal›kadam olmak, safari yapmak,
geceleri da¤›tmak, gündüzleri gezgin olmak isteyenlerin tercihiydi oras›.
Çünkü her seçime sunaca¤› bir cevab› vard›.
K›z›ldeniz’i nas›l bilirsiniz? Akl›n›za ilk
gelen Hz. Musa’n›n K›z›ldeniz’i yar›p
geçmesi de¤il mi? Günümüze geldi¤imizde ise, ilk hat›rlad›klar›n›z sonsuz
gibi görünen bal›k çeflitleri, gemi bat›klar›, mercan demetleri yani harika bir
denizalt› co¤rafyas›.
Tarihi kaynaklara göre, Hz. Musa’n›n en büyük mücadeleyi yaflad›¤›
kifli, hiç flüphesiz firavunlar aras›nda
en zalim diktatörlerden biri olan 2.
Ramses’tir. Geliflen olaylar sonucunda
10
Hz. Musa’ya olan öfkesi dinmeyen firavun yüzünden Musa asas›yla K›z›ldeniz’i yararak ‹srailo¤ullar›n› kurtarm›flt›r.
Günümüzde bir turist cazibe merkezi olan K›z›ldeniz’de M›s›r havas› hakim. Efsaneler, masallar bugün de ayn› tatla anlat›l›yor. Piramitlerden, lanetli
firavunlara, inançlar›na kadar M›s›r,
bafltan bafla etkileyici. K›z›ldeniz ise
M›s›r’›n çöl s›ca¤›n›, sessizli¤ini, tarihi
dokusunu tamaml›yor bal›klar›, mercanlar›, serinli¤i ve sualt› sessizli¤iyle.
O da kendi mitolojisini anlat›yor.
Kerem Köseo¤lu, “Vampirler: Efsanenin Ard›ndaki Gerçekler” adl› dosyas›nda, ilk yarat›lan kad›n›n Havva de¤il,
Lilith oldu¤unu anlat›yor. “Vampir metinlerine” dayanan hikayeye göre, Lilith
kendisine yüklenmifl olan üreme görevi nedeniyle kendisini afla¤›lanm›fl kabul edip isyan ediyor. Adem ile ayn›
seviyede olmak istiyor. Adem onun isyan›na kay›ts›z kal›nca, tanr›n›n kutsal
ad›n› hayk›rarak ortadan kayboluyor.
Alptekin Balo¤lu’nun Sualt›n›n Y›ld›zlar› adl› kitab›ndan al›nm›flt›r.
ile birlikte K›z›ldeniz’de çekti¤i “Sessiz
Dünya” adl› belgesel film, deniz dibinin
büyüleyici dünyas›n› ilk kez beyazperdeye aktarm›fl ve Cannes Film Festival’inde ödül alan ilk belgesel film olmufltu.
Lilith’in gidifli üzerine tanr› Havva’y›
topraktan de¤il, Adam’›n kaburga kemi¤inden yarat›yor. Havva isyankar
de¤il, sad›k oluyor. Lilith ise K›z›ldeniz
civarlar›nda lanetlenmifl bir flekilde yaflamaya devam ediyor.
K›z›ldeniz’de yerüstü kadar sualt›
dünyas› da zengin. Esas gizem mercanlarda ve bal›klarda. Hayat›n› denizalt›nda bir yaflam›n varoldu¤unu anlatmaya adayan kaflif Jacques-Yves
Cousteau’nun, yönetmen Louis Malle
MERCANLARIN YAfiAM KAYNA⁄I:
ALGLER
K›z›ldeniz iki büyük çöl aras›nda kalan bir denizdir. O bölgedeki hava kuru
ve verimsizdir. K›z›ldeniz'e hiçbir nehir
ya da baflka bir tatl› su boflalmaz, yani
buraya hiçbir yerden oksijen ya da nitrojen ulafl›m› yoktur. Normal flartlarda
bu denizin verimsiz ve çevrildi¤i karalar
gibi bir çöl olmas› gerekirken, K›z›ldeniz'de tüm çeflitleriyle mercanlar bulunur. Zor flartlara ra¤men burada yaflamay› baflaran mercanlar bu baflar›lar›n›
Zooxanthellea denen bir alg türü ile
olan "ortak yaflamlar›na" borçludur. Zooxanthellea, fotosentez yapan bir algdir. Mercanlar›n üzerine yerleflen tek
hücreli algler mercanlara güzel renkleri
ni verirken, ayn› zamanda onlar›n beslenmelerini de sa¤larlar. Algler, mercan
kayalar›n›n geliflimi için gerekli kireç
oluflumunu h›zland›rmakta ve ayn› zamanda bu canl›lar›n üst yüzeylerini tuzlu suyun afl›nd›r›c› özelli¤ine karfl› korumaktad›r.
Mercan bu alge bar›nacak bir yer
sa¤lar ve ayn› zamanda bu algden biraz›n› yer. Mercanlar gündüz içlerine
kapan›rlar, d›flar›da sadece iskeletleri
kal›r. ‹flte bu zamanlarda alg, mercan
iskeletinin aras›nda düflmanlar›ndan
korunarak günefl ›fl›¤›yla fotosentez yapar. Mercan, tüm besin gereksinimini
kendine özgü bir sistem ile al›r. Bu canl›lar kendi hücrelerinden alglerin derilerini zay›flatan hazmettirici bir çözelti
salg›larlar. Bu yöntem ile algler taraf›ndan fotosentezlenmifl tüm besinlerin
%80'i d›flar› ç›kar ve mercan›n kendi
hücrelerine girer. Mercan›n izledi¤i bu
yöntem asl›nda son derece bilinçlidir.
Mercan, algin kendisi için son derece
de¤erli bir besin kayna¤› oldu¤unu bilmektedir. ‹flte bu nedenle kendi ihtiyac› olan besini elde etmek için eritici
madde salg›larken, algin tümüyle ölmesine izin vermez. Salg›lanan miktar sadece istenen enerjinin a盤a ç›kmas›na
yard›mc› olacak kadard›r.
Alglerin fotosentez ifllemi ayn› zamanda suyu oksijen bak›m›ndan da
zenginlefltirir. Oksijen ile zenginleflen
su, canl›l›k zincirini geniflletir. Hayvanlar›n art›klar› ve bakteriler sayesinde
nitrojen seviyesi de artar. Bu da verimlili¤in ve canl›l›¤›n art›fl› demektir. ‹flte
K›z›ldeniz içinde bir yaflam›n var olmas›n›n nedeni budur. Bu al›flveriflten elbette alglerin de faydaland›klar› yönler
vard›r.
Mercanlar normal flartlarda CO2 ve
amonyak salg›larlar. Bu maddeler algler için mükemmel bir besin ve gübre
kayna¤›d›r. Ayn› zamanda alg, yaflamak için nitrat ve fosfata da ihtiyaç
duymaktad›r. Mercan›n dokular›nda
alglerin yaflayabilmesi için gerekli olan
tüm hammaddeler bulunmaktad›r.
Mercan san›ld›¤› gibi bir bitki de¤il, bir
hayvand›r. Yani alg, içinde yaflad›¤› bu
canl› sayesinde besinini hiç çaba harcamadan elde eder. Ayr›ca art›k düflmanlar›ndan korunaca¤› bir s›¤›na¤a
da sahiptir. Mercanlar genellikle deniz
içinde günefl ›fl›¤›n›n yo¤un oldu¤u
yerlerde ve özellikle de s›¤ sularda biraraya gelirler. Günefl ›fl›¤›n›n daha az
oldu¤u derin sularda ise yatay olarak
serilir ve bulunduklar› ortamdan en fazla ›fl›k elde edebilecekleri flekle girerler. Böylelikle mercanlar için hayat kayna¤› olan algler, en önemli enerji kayna¤›na ulaflm›fl olur. Alglerin mercanlara sa¤lad›¤› faydalar bunlarla da s›n›rl› de¤ildir. Algler, yöntemi henüz belirlenememifl olmakla birlikte mercanlar›n iskeletini oluflturmakta ve bu iskeletin büyümesini sa¤lamaktad›rlar. Bu
önemli bir yard›md›r, çünkü mercanlar,
ancak kendi iskeletlerini oluflturmak ve
büyütebilmek flart›yla yaflayabilirler.
Algler bununla da kalmaz hem kendilerini hem de içinde yaflad›klar› bu
canl›lar› zararl› olan ultraviyole ›fl›nlardan korumak amac›yla yüksek faktörlü
günefl kremi etkisi gösteren kimyasal
bir madde üretirler. Özellikle gelen
11
akvaryum
›fl›nlar›n çok güçlü oldu¤u tropikal bölgelerde salg›land›¤› için bu madde büyük bir önem tafl›maktad›r. Küçücük
bir alg hücresi, s›ca¤›n zararl› etkilerini
adeta tahmin edercesine tedbir almaya karar verir. Bunun için kimyasal
yöntemler kullan›r. Bu detayl› yöntem
ve algle mercan aras›ndaki bu gizemli
ortakl›k, dünyadaki en iyi ve en geliflmifl simbiyozdur. K›z›ldeniz’de sualt›
canl›lar›n›n, rengarenk bal›klar›n gizemli iliflkisini yak›ndan görebilirsiniz.
Üstelik dal›fl brövesine sahip olman›z
gerekmiyor, çünkü dal›fl safarilerinde
flnorkel ile de yüzey dal›fl› yap›labiliyor.
K›sa süreli dal›fl e¤itimi alarak profesyonel dalg›çlarla birlikte sualt›na inebilir, gemi bat›klar›n› ve sualt› yaflam›n›
görebilirsiniz. Her ne flartta olursa olsun sualt›nda olmaktan korkuyorsan›z,
alt› camdan teknelerle aç›l›p sualt›n› izleyebilirsiniz.
YOSUNUN GÜCÜ
K›z›ldeniz, ruhumuza hitap etmenin
yan›nda güzelli¤imize de hizmet ediyor. Yosunlar, içlerinde bar›nd›rd›klar›
mineral ve elementler sayesinde, vitaminlerin de katk›s›yla nemlendirme ve
hücre yenilenmesi konusunda bir numara. Deniz tuzunun güçlü etkisiyle de
birleflince anti-aging konular›nda mu12
cize yaratabiliyorlar! K›z›ldeniz'den ç›kan tuzlu mikro yosun komplekslerinin
bir benzeri “aquaplankton-salina” laboratuar ortam›nda üretiliyor ve denizden elde edilene göre, derinin elastikiyetini sa¤lamada 7 kat daha etkili.
K›z›ldeniz’den elde edilen çamur
ise bir çok ürünün temelinde kullan›l›yor. Önemli nemlendiriciler aras›nda
say›lan K›z›ldeniz çamurundan al›nan
mineral konsantresi kremlerde, maskelerde, sabun ve vücut ürünlerinde kullan›l›yor.
K›z›ldeniz çamuru özellikle yorgun
ve zedelenmifl bir ciltte, gözeneklerin
aç›lmas›, ba¤ dokusunun toparlanmas›
ve formda görünmek bak›m›ndan çok
yararl›. Bu çamur kan dolafl›m›n› h›zland›r›yor, dokular›n elastikiyetini sa¤lay›p lenf sistemini harekete geçiriyor.
“ARKADAfi, YAVAfi YAVAfi”
M›s›r’›n güneyindeki K›z›ldeniz, senenin 12 ay› dal›fla müsait berrak sular›, renkli sualt› yaflam› ve bat›klar›yla
dünya dalg›çlar›n›n en popüler dal›fl
noktalar› aras›nda. Ülkemize yak›nl›¤›
ile yurt d›fl›nda dal›fl yapmak isteyen
Türk dalg›çlar›n en çok tercih ettikleri
dal›fl bölgesi. Ekvator ikliminde bulunmas› sebebiyle sualt›n›n tüm güzelliklerini y›l boyu sunan bölgenin y›ll›k ortala-
ma hava s›cakl›¤› 21° C ile 35° C aras›nda de¤ifliyor. Deniz suyu s›cakl›¤›
ise k›fl›n 18-21° C, yaz›n ise 21-28° C
civar›nda oluyor.
K›z›ldeniz’in en popüler dal›fl noktalar›; Hurghada, Sharm El Sheikh ve Safaga’da bulunuyor. Sharm El Sheikh,
M›s›r'›n turizme ve dolay›s›yla dalg›çlara açt›¤› ilk deniz turizmi noktas›. Bat›k
dal›fl› imkanlar› ve di¤er bölgelere
oranla daha renkli fauna ve flora’s›yla
K›z›ldeniz’in y›ld›z›. Sharm El Sheikh'de,
inan›lmaz güzellikteki mercan resiflerini, rengarenk bal›klar› görmek mümkün. En güney ucunda bulunan Ras
Muhammed Deniz Park›, dünyan›n say›l› güzel dal›fl noktalar›n› bar›nd›r›yor.
Ras Muhammed Deniz Park›'nda tuzlu
sularda da yaflayan bir tür olan mangrove a¤açlar›ndan oluflan bir orman› ve
deniz kufllar›n› görme imkan›n›z var.
Hurghada ise yine mercan resifleri,
bal›klar› ve muhteflem sualt› zenginli¤ine ra¤men daha sakin ve dalmak istemeyenler için deniz-günefl-e¤lence tatili seçene¤ini de sunuyor. Bölgede say›lar› h›zla artan 5 y›ld›zl› oteller, restoranlar ve gece klüpleri, turistlere kaliteli hizmet sunarak bölgeye daha fazla
turist çekmeye çal›fl›yorlar.
K›z›ldeniz tatilinizde nerede kal›rsan›z kal›n, küçük bir M›s›r gezisi yapabilirsiniz. Günübirlik veya birkaç günlük
gezilerle Kahire’yi, Luxor tap›naklar›,
Krallar Vadisi, Ölüler fiehri, Gize piramitleri gibi önemli yerleri ziyaret edebiliyorsunuz. Çölde safari oldukça e¤lenceli. Motor ya da cipler ile çölde Bedevi köylerine gidiliyor. Günlük Kahire turunda yol üzerinde Süveyfl Kanal›’n› ziyaret edebilirsiniz. Süveyfl Kanal›’n›n
karfl›s›nda Hz. Musa’n›n asas›n› vurarak
su ç›kard›¤› yerde tafllarla Arapça “Ayn
Musa” yaz›yor. Mutlaka rehberinize dan›flarak görmek istedi¤iniz yerleri belirtin, günübirlik turlarda güzergah de¤ifliklikleri yap›labiliyor. Günlük Kahire turunda mutlaka görece¤iniz yerlerin bafl›nda ise M›s›r Müzesi ve meflhur kapal› çarfl› Khan El Khalili geliyor. Al›flverifl
için Khan El Khalili, Sharm El Sheikh'e
ve Hurghada’ya göre çok ucuz.
balon
A. Selcen Güçhan Özhan / Foto¤raflar: Uluç Özcü
Balonun alt›nda
14
Y›llard›r panoramik zenginli¤iyle
tan›nan bir çok Avrupa ülkesinde
yerli halk› ve turistleri gökyüzüne
tafl›yan dev balonun 23.sü art›k
‹stanbul’da. Türk Balon, kimileri
için ‹stanbul’u gürültüden,
kirlilikten uzak seyretmek için bir
f›rsat, kimileri içinse en kolay
buluflma yeri. Kad›köy’de Türk
Balonun yan›nda buluflal›m!
Ay›fl›¤›nda ‹stanbul manzaras›yla kimi büyülemek istersiniz?
Yoksa nikah›n›z› böyle bir manzarada m› k›ymak istersiniz?
Ya da gündüz k›z arkadafllar›n›zla bir cafede buluflup laflamak yerine, de¤iflik bir fley mi yapmak istersiniz? Aflk›n›z›
dünyada say›l› bulunan bir balonun üzerindeki afiflle mi ilan
etmek istersiniz? Yükseklik korkunuzu yenmek için bir yol mu
ar›yordunuz?
Art›k bir çözümünüz var. Kad›köy’de eski Evlendirme
Dairesi’nin üzerine infla edilen Türk Balon, Akflam yazarlar›ndan Rauf Gerz’in söyledi¤i gibi, “Türkiye’nin ilk hava
asansörü”.
H‹Ç KAZASI YOK!
Turkap Turizm Reklam Kaptanl›k ve Havac›l›k Hizmetleri
Ltd.'nin bir buçuk milyon dolarl›k yat›r›m›yla hizmete giren
balon, çevreye zarar vermeyen, gürültü kirlili¤i yaratmayan,
at›k b›rakmayan ve tümüyle çevreci bir sistemle iflliyor. Türkiye Sivil Havac›l›k Kurallar›'na göre faaliyet gösterecek.
1994 y›l›ndan beri Alman Ballonbau Wörner ve Frans›z
Aerophile iflbirli¤i ile üretilen bu balona sahip olan di¤er ülkeler; Fransa, Almanya, ABD, Kanada, Çin, ‹talya, Avusturya, Japonya ve Avustralya. Bu 9 ülkede toplam 22 balon bulunuyor. Türkiye, ayn› balona sahip 10'uncu ülke oldu. Üstelik “Türk Balon”, uçan balonlara k›yasla dünyan›n en büyük
balonu say›l›yor.
Y›llar boyunca Paris'ten Berlin'e, Sydney’den Viyana'ya
kadar panoramik zenginli¤i ile tan›nan kentlerde, yüz milyonlar› gökyüzüne tafl›yan dev balonunun bugüne dek hiç
kaza yaflamad›¤› aç›kland›. "Türk Balon"un ikiz kardefllerinden Paris'te bulunan› her y›l 32 milyon ziyaretçiyi Paris semalar›na havaland›r›yor. Bir buçuk dakika içinde tepe noktas›na ulaflarak flehrin tüm kaosunu geride b›rak›yor.
TUR‹STLER‹N DE ‹LG‹S‹N‹ ÇEKECEK
Tafl›y›c› balon, balonu çevreleyen a¤ ve gondol biçimli
yolcu kabini ve balonu yere ba¤layan kablolardan oluflan
15
balon
ce¤i belirtiliyor. Vinç sisteminde ise dev balonu indirmek için
birbirinden ba¤›ms›z üç sistem bulunuyor. Bununla birlikte
platformun konik olmas› inifl ve kalk›flta yolcu güvenli¤i aç›s›ndan tam emniyet sa¤l›yor. Tüm bunlar›n yan›s›ra balona
binen yolcular ve yak›nlar› için de mali sorumluluk sigortas›
bulunuyor.
“Türk Balon”, panoramik gezi amaçl› kullan›m› d›fl›nda,
hayallerinize hizmet edecek. Kad›köy Belediye’siyle iflbirli¤i
içinde olan “Türk Balon”, özel günleriniz için haz›rlayaca¤›n›z organizasyon tekliflerine aç›k. Günde 3.5-4 milyon kifli taraf›ndan görülece¤i hesaplanan balon, turistler için de ‹stanbul’u gece-gündüz farkl› bir aç›dan görmek için uygun bir
seçenek. Üstelik 20 kilometreden itibaren görülebilen ve 5
kilometreden itibaren de üzerindeki yaz›lar okunabilen “Türk
Balon”, reklam veren flirketlerin de gözdesi olacak gibi görünüyor.
tüm sistem, elektrikli hidrolik vinç taraf›ndan hareket ettiriliyor. 110 kilometre esen rüzgarda bile havalanma kapasitesine sahip olan balon, özel bir pilot taraf›ndan kullan›l›yor.
"Alçak demirleme" ad› verilen sistemi sayesinde güçlü rüzgarlardan korunuyor. Koni biçimli alan›yla da güvenli inifl
kalk›fl imkan› sa¤l›yor.
Uluslararas› havac›l›k yönetmeliklerine uygun olarak üretilen balonda, "Aero 30 Balon Sistemi" kullan›ld›. Dev s›cak
hava balonlar›, dünyada hava arac› olarak sertifikaland›r›lm›fl
olan tek bir sisteme uygun olarak üretiliyor ve iflletiliyor. Üç
ayr› yönetmelik taraf›ndan standartlar› belirlenen “Türk balon”, uluslararas› JAR 21 (Joint Airworthiness Requirements)
üretim onay koflullar›na uygunluk gösteriyor. Hava balonlar›
bu üretim özellikleri sayesinde birçok ülkede gerekli uçufl iznini kolayl›kla alabiliyorlar.
Yükseklik korkunuz olmasa bile “Uçak d›fl›nda hiçbir fleye güvenmem. Balon da neymifl?” diyenlerdenseniz, içiniz
rahat olsun. "Türk Balon"un ana kablosunun kopmas› durumunda bile herhangi bir hasar oluflmadan, en k›sa sürede
özel e¤itimli ve belge sahibi pilot taraf›ndan yere indirilebile16
NELER B‹LMEL‹?
Moda, Kalam›fl, Beykoz s›rtlar›, Haliç, Yeflilköy, Florya,
K›z Kulesi, Üsküdar, Çaml›ca… Avrupa ve Anadolu yakas›n›n ar›nm›fl muhteflem manzaras› ayaklar›n›z›n alt›na serilsin
istiyorsan›z yolunuz Kad›köy’e düflmeli. Türk Balon, her gün
sabah 09.00’dan gece saat 01.00’e kadar her 15 dakikada
bir Kad›köy sahilinden, deniz otobüslerinin hemen yan›ndan
havalan›yor. Böylece ‹stanbul’u 200 metre yüksekten ve 360
derecelik bir aç›yla görebiliyorsunuz.
Her seferde en fazla 30 kifliyle havalanabilen balon 45
ton a¤›rl›¤› kald›rabiliyor. Frans›z-Alman ortak yap›m› olan
Türk Balon, çelik konstrüksiyonlar üzerine halatlarla ba¤l›;
helyum gaz› ile çal›fl›yor ve 5 bin 500 metreküplük kapasitesiyle dünyan›n en büyük hacimli balonlar›ndan biri say›l›yor.
Düzenli olarak meteorolojik rapor al›n›yor ve Türk Balon
havan›n çok rüzgarl› oldu¤u günlerde çal›flm›yor. Biletler
tam 15, ö¤renci 10 milyon Türk liras›. 0-6 yafl grubunun ücretsiz binebildi¤i Türk Balon’da do¤um günü, niflan, nikah
gibi çeflitli organizasyonlar da düzenleyebiliyorsunuz. Gerisi hayal gücünüze kalm›fl. Önce ‹stanbul’un 200 metre yüksekten keyfini ç›kart›n, sonra neler düzenleyebilece¤inizi
hayal edin.
Türk Balonun Özellikleri
Balon Çap›: 22 metre
Yükseklik: 32 metre 10 katl› bir binan›n yüksekli¤inde
Gövde Çap›: 5.80 metre
‹nifl Platformu Çap›: 9.60 metre
Vinç Evi: 4m.x2.2m.x1.5m.
Çekme Kablosu Çap›: 22 mm.
‹p Uzunlu¤u: 150 - 300 m.
Helyum Miktar›: 5500 m3
Dayand›¤› Rüzgar H›z›: Maksimum 100 km/saat
Dayand›¤› S›cakl›k: -10 - +50 derece aras›
röportaj
Röportaj: Selen Birsam / Foto¤raflar: Eren Aytu¤
Bir ‹stanbul prensesi
Bir ‹stanbul Masal›’n›n ça¤dafl bir Külkedisi’ne benzeyen kahraman› Esma’y›
canland›ran Ahu Türkpençe’yle edebiyat, kitaplar ve kahramanlar üzerine...
18
Bir ‹stanbul Masal› hayat›m›za bir girdi, tam girdi. O var diye
perflembe randevular›m›z› iptal ettik, cuma sabahlar› bir gece önceki bölümün muhasebesini yapt›k; haftalar, aylar iflte
böyle geçti geçen y›l. Hal böyle olunca biz de, “kitap kurdu”
Esma’y› canland›ran Ahu Türkpençe’yle içinde kitaplar olan
bir çekim yapmaya karar verdik. Onu çok sevdik; en Ahu oldu¤u anlarda bile biraz Esma’ym›fl gibi geldi bize. Esma gibi onun da bir kitap kurdu oldu¤unu keflfettik; en sevdi¤i yazarlar›, kitaplar› ö¤rendik. ‹flte anlatt›klar›...
Bir ‹stanbul Masal› dizisinin kahraman› Esma çok kitap
okuyor. Mesela mutsuzken odas›na kapand›¤›nda eline
hemen kitab›n› al›yor, tatildeyken bile okuyor. Bu, bir
çeflit terapi gibi onun için. Sizin nas›l bafllad› kitaplarla
iliflkiniz?
Kendi seçti¤im kitaplar› okumaya ilkokul dörtte bafllad›m.
Çocuklar kendi kendilerine oyun oynamay›, bir fleyler yapmay› severler ya, öyle bir dönemde oldu. O yaz yapacak hiçbir fleyim yoktu benim, yaln›zd›m, tatile gitmemifltim, çok s›k›l›yordum. Ben de kitap okumaya bafllad›m. Kelebek serisi
vard›, hepsini bitirmifltim. ‹çlerinde en çok Pal Soka¤› Çocuklar›’n› sevdim ama, hatta o tatil döneminde onu arka arkaya üç kere okumufltum. Ayr›ca kitap okumaya bafllad›¤›m›
baflkalar› da fark etti san›r›m, anlafl›l›yordu yani, çünkü okul
aç›ld›¤›nda, yani beflinci s›n›ftayken, kompozisyon derslerinde birdenbire çok iyi bir ö¤renci oldum, yüz almaya falan
bafllad›m. Hâlâ seviyorum kitap okumay›. Mesela bir kitab›
çok sevdi¤imde çevremdeki herkese tavsiye ediyorum onu,
bunda afl›r› davrand›¤›m da oluyor, istiyorum ki onlar da okusunlar benim be¤endi¤im kitab›, benim kadar sevsinler, etkilensinler, “muhteflemmifl” desinler... Ama her zaman öyle
olmuyor; sizin çok be¤endi¤iniz bir fley baflkas› için ayn› anlama gelmeyebiliyor.
O tavsiye etti¤iniz kitaplar neler oluyor ço¤unlukla? Hangi kitaplar› seviyorsunuz?
En sevdi¤im yazar Ursula K. LeGuin. Bir arkadafl›m vermiflti
onun bir kitab›n› ilk kez; Mülksüzler’i. ‹yi ki de vermifl. Yerdeniz Üçlemesi’ni bilirsiniz, onu okudum sonra, flimdi dördüncüsü de ç›kt›. O tarz fleyleri seviyorum ben iflte, fantastik,
masals›... Bizdeki karfl›l›¤› kim olabilir Ursula K. LeGuin’in diye düflünüyorum flimdi... Evet, ‹hsan Oktay Anar. Puslu K›talar Atlas› çok güzel kitapt›r. Hasan Ali Toptafl’›n Gölgesizler’ini çok seviyorum. Onu da birkaç kez okudum. Hayattakine benzemeyen olaylar›n yafland›¤› hikayeler bunlar, o tarz
kitaplar› okumay› daha çok seviyorum.
Çok okuyor musunuz?
Hem evet, hem hay›r. Dönem dönem çok okuyorum, deli gibi, sürekli. Bir tanesi bitiyor, ötekine bafll›yorum; o bitiyor, bir
baflkas›n› elime al›yorum. Sonra hiç okumad›¤›m bir dönem
geliyor. Diyelim ki bir y›l boyunca elime tek bir kitap alm›yorum. Genellikle de flöyle sona eriyor o “ara” dönem: Diyelim
ki elime bir kitap ald›m, okumaya bafllad›m, etkilendim, ken-
dimi kapt›rd›m. ‹flte o sevdi¤im tek kitap beni tekrar deli gibi
okuyan bir insan haline getiriyor. Tersi de söz konusu ama.
Bir kitab› elime ald›m, okumaya bafllad›m ve onu hiç sevemedim ya da bitiremedim, diyelim. ‹flte o kitab› bir daha hiç
okuyam›yorum. Hep yar›m kal›yor o...
“Kötü” al›flkanl›klar›n›z var m› kitaplarla ilgili, bir yerden
bir kitap çalmak ya da birinin kitab›na el koymak gibi...
Bir kitabevinden çalmad›m hiç ama arkadafllar›mdan sürekli kitap yürütüyorum. Onlar da biliyorlar, al›flt›lar art›k. Yürütmek de¤il de, al›yorum, geri verece¤im diyorum, ama okuduktan sonra da art›k o benimmifl gibi hissediyorum, hep
yan›mda olsun istiyorum, sahipleniyorum. “Benim kitab›m”;
öyle bir ruh haline giriyorum. Asl›nda haks›zl›k etmeyeyim
kendime, sonra tabii ki geri veriyorum, ama biraz uzun sürüyor geri vermem. Kendime yenisini al›nca kitab› sahibine
teslim ediyorum. Halbuki bana yap›lmas›ndan hiç hofllanmayaca¤›m bir fley. Birine kitap verince hemen geri istiyorum, söz verdi¤i gün getirmezse durmadan aray›p soruyorum bitti mi diye.
Belirgin okuma al›flkanl›klar›n›z var m›?
O konuda gerçekten saplant›l›y›m. Kitab› okumaya bafllad›¤›mda, sevmiflsem e¤er bitirmeliyim. Beklemeden, o gün.
Ben uyumam, sabah saat befle kadar da olsa otururum, yemek yemem, kimseyle görüflmem ve kitab› bitiririm. Çünkü
dayanam›yorum, ne olacak sonunda, çok merak ediyorum.
Sab›rs›z bir okuyucuyum.
Peki, son zamanlarda böyle uykusuz b›rakan bir kitap oldu mu sizi?
Cehenneme Övgü’yü okudum en son, Gündüz Vassaf’›n.
Asl›nda düflünüyorum da ço¤unlukla roman okuyorum ben,
ama arada baflka tür kitaplar da oluyor iflte, örne¤in Murathan Mungan’›n Meskalin’ini bilirsiniz. Bitmesin istedi¤im kitaplardand› o, o yüzden denemelerden birini okuyup bir süre baflka bir fley okuyordum. Neredeyse k›skana k›skana
okudum onu, k›yamayarak, bitirmemeye çal›flarak... Zaten
19
röportaj
üzerinde düflünmen gerekiyor o makalelerden birini okuyunca, dolu dolu fleyler çünkü, devam edemiyorsun, duruyorsun, bir ç›rp›da bitirmek istemiyorsun. So¤uk Büfe ç›k›nca
kofla kofla gidip alm›flt›m.
fiimdi üçüncüsü ç›kt› o denemelerin, Bir Kutu Daha...
O zaman onu da al›r›m hemen.
Sinemaya uyarlansa ve baflrolü ben oynasam diye düflündü¤ünüz bir kitap var m›?
Ah keflke, keflke! Ahmet Haluk Ünal’›n Bir Karakafa için Balad diye bir kitab› var. Almanya’da geçiyor, Charlie Chaplin’e
göndermeler var.. O kitap bence film olmal›. Ben oynayamam onda, bu yüzden söylemiyorum, çünkü bir erkek hikayesi, ama kesinlikle film haline gelmeli. Harika olur. Zaten
galiba denenmifl daha önce ama bir türlü yap›lamam›fl.
Yazar› da sinemac› bildi¤im kadar›yla.
Belki de kendisi yönetmek istiyordur. Birkaç y›ld›r yap›mc›,
20
yönetmen, sinemac› tüm arkadafllar›ma o kitab› tavsiye ediyorum ben. O kadar güzel ki! Bir de Ferhat Uludere’nin Say›klamalar diye bir kitab› var, küçük küçük hikayelerden olufluyor, onun için de böyle düflünüyorum. O yazar›n da günün birinde çok iyi bir film senaryosu yazaca¤›na inan›yorum ben.
Peki, kendinizle özdefllefltirdi¤iniz bir roman kahraman›
var m›?
Bunu düflünmemifltim, ama flimdi çok heyecanland›m. Durun, bir düflüneyim... Hmm, yine bir erkek karakter geliyor
akl›ma. J.D. Salinger’›n Gönülçelen roman›n›n kahraman›,
Holden Caulfield. Ona benzetiyorum kendimi; erkek olmasayd› bana benzerdi, ya da ben erkek olsayd›m ona benzerdim.
fiiirle de ilgili misiniz?
Pek de¤il. Eskiden çok okurdum ama flu s›ralar okumuyorum. Lisedeyken Ümit Yaflar O¤uzcan’›n bir kitab›n› okumufltum, o zamana kadar onu “aflk flairi” olarak tan›yordum, benim okudu¤um kitapsa daha karanl›k bir fleydi, ölüme dair
fliirlerden olufluyordu, san›r›m o¤lunun ölümü üzerine yazm›fl. O kadar etkilendim ki, sonra kitapç›lar›, hatta onlar yetmeyince sahaflar› dolafl›p tüm kitaplar›n› ald›m.
Böyle bir fley var gerçekten; bir yazar›, bir flairi çok sevince onun bütün kitaplar›n› edinme arzusu...
Evet, bende de var o duygu. Ama Ümit Yaflar’›n öteki fliirlerini ilk okudu¤um kitab› kadar sevmedim. O baflka türlü bir
fleydi.
Siz yazd›n›z m› hiç?
Evet, herkes gibi ben de fliir yazd›m küçükken. Öyledir ya
bizde. fiimdi de karal›yorum kendi çap›mda bir fleyler. Ama
fluna inan›yorum, asl›nda yazarl›k ikinci ifl olarak yap›labilecek bir fley de¤il, çok zor, hayat›n›n yazmak olmas› gerekiyor. Bir yandan dizi çekeyim, bir yandan filmde oynayay›m,
bir yandan da vakit buldukça yazay›m diyemem ben. Her
fleyi yapmak isteyenler var ya, onlar gibi olmak istemem.
Kolay olsayd› herkes yazard›. Hani herkes yazmaya çal›fl›yor
ama, oluyor mu ayr› konu.
Hangi yazar›n size mektup yazmas›n› isterdiniz?
Bana Can Dündar yazs›n. Onu çok seviyorum, hatta Yeni
Yüzy›l döneminde köfle yaz›lar›n› kesip biriktiriyordum. Çok
özel biri, duygusal ama ayn› zamanda dürüst, k›r›lgan...
Yaz›lar› çok gerçek. Bir keresinde aflk üzerine bir belgeselini
seyretmifltim. Geçmiflten günümüze aflk kavram›n›n nas›l
de¤iflti¤ini anlat›yordu. ‹nsanlar elli y›l önce neye aflk diyorlard›, flimdi neye aflk diyorlar... Herkes seyretsin o belgeseli.
Bir ‹stanbul Masal› da baz› fleyleri hat›rlatt›; aflka dair iyi
duygular›, safl›¤›... O yüzden sormakta sak›nca görmüyorum, siz neye aflk diyorsunuz?
Ben aflka inan›yorum. Aflk insan› güzellefltiriyor; görünüflünü
güzellefltiriyor, yapt›¤› ifli güzellefltiriyor... Kendine ve baflkalar›na inanmas›n› sa¤l›yor. Âfl›kken arkanda koca bir güç
oldu¤unu hissediyorsun. Aflk güzel fley!
mutfakta
Röportaj: Dürrin Tunç / Foto¤raflar: Uluç Özcü
Bir yaz gecesi rüyas›
Yeni bir dizi haz›rl›¤› içindeki Sumru Yavrucuk s›cak geçen yaz günlerine
uygun bir sebze salatas› haz›rlad›. Hem de mutfakta de¤il, ilgilenmekten çok
zevk ald›¤› bahçesinde... ‹flte o çekimden ve söylefliden bir bölüm.
Sumru Yavrucuk tam yirmi iki y›ll›k Devlet Tiyatrosu sanatç›s›. Tiyatroya sad›k
izleyiciler onu Abdülcanbaz, Kad›nlardan Konuflal›m ve befl y›ld›r üst üste
perde açmakta olan Leenane’in Güzellik Kraliçesi adl› oyunlarla tan›y›p sevdiler; tiyatroya o kadar yak›n olmayanlarsa Seni Seviyorum Rosa filminden
ve nadiren kabul etti¤i televizyon dizilerinden... Tüm bu çabalar› ve baflar›lar› ödüllendirilmedi de¤il. Öyle ki salonun kuytu bir köflesinde “sergiledi¤i”
plaket ve heykelcikleri görünce, insan›n akl› kar›fl›yor. Yavrucuk, 1991 Alt›n
Portakal, 1992 Alt›n Koza En ‹yi Kad›n
Oyuncu ödüllerinin sahibi. Tam üç kez
Avni Dilligil, Kad›nlardan Konuflal›m ve
22
Leenane’in Güzellik Kraliçesi ile iki kez
de Afife Jale ödüllerini alm›fl. 1986’da,
kendi deyifliyle “henüz cahil bir çocukken”, Türkiye’deki iflitme engellilerle
yapt›¤› reji çal›flmas›, ‹spanya’da düzenlenen ‹kinci Dünya Pandomim Festivali’nde birincilik ödülüne lay›k görülmüfl. Bizim dikkatimizi en çok çekenler
bunlar. Ama buras› Türkiye ve Sumru
Yavrucuk gündeme geliflini yirmi befl
y›ll›k çabas›na, gayretine ve yetene¤ine de¤il, iki y›l önce “popülerli¤in kara
bulutlar›n›n üzerinde dolaflmas›na”
borçlu. ‹nsan›n içi burkulmaz m›? Ama
buras› Türkiye ve ne yaz›k ki, oluyor
böyle!
Leenane’in Güzellik Kraliçesi beflin-
ci y›l›n› doldurdu. Alt›nc› y›lda da devam edecek. Oyuncu aç›s›ndan nas›l
bir duygu bu?
Sahneye ç›km›fl bir oyun bana göre
bitmifl bir oyun de¤ildir. Tiyatro statik
bir sanat dal› de¤il. Birincisi izleyiciler
her akflam farkl›, ayn› kitle de¤il, dolay›s›yla oyuna tepkileri farkl›; ikincisi de
oyuncu olarak her repli¤i farkl› biçimde
yorumlama iste¤i duyuyorsunuz zaten.
Ben rolüme iliflkin ayn› endifleleri her
y›l yeniden duyar›m. Oyuncu tükendi¤i
zaman rol de tükenir. O nedenle yeni
bir sezonda tekrar ayn› oyunu oynayaca¤›n›z zaman rolle ilgili tüm biriktirdiklerinizi yeniden hat›rlaman›z, yeni fleyler eklemeniz ve gözden geçirmeniz
mutfakta
Röportaj: Dürrin Tunç / Foto¤raflar: Uluç Özcü
Bir yaz gecesi rüyas›
Yeni bir dizi haz›rl›¤› içindeki Sumru Yavrucuk Picus dergisi için s›cak geçen
yaz günlerine uygun bir sebze salatas› haz›rlad›. Hem de mutfakta de¤il,
ilgilenmekten çok zevk ald›¤› bahçesinde... ‹flte o çekimden ve söylefliden
bir bölüm.
Sumru Yavrucuk tam yirmi iki y›ll›k Devlet Tiyatrosu sanatç›s›. Tiyatroya sad›k
izleyiciler onu Abdülcanbaz, Kad›nlardan Konuflal›m ve befl y›ld›r üst üste
perde açmakta olan Leenane’in Güzellik Kraliçesi adl› oyunlarla tan›y›p sevdiler; tiyatroya o kadar yak›n olmayanlarsa Seni Seviyorum Rosa filminden
ve nadiren kabul etti¤i televizyon dizilerinden... Tüm bu çabalar› ve baflar›lar› ödüllendirilmedi de¤il. Öyle ki salonun kuytu bir köflesinde “sergiledi¤i”
plaket ve heykelcikleri görünce, insan›n akl› kar›fl›yor. Yavrucuk, 1991 Alt›n
Portakal, 1992 Alt›n Koza En ‹yi Kad›n
Oyuncu ödüllerinin sahibi. Tam üç kez
Avni Dilligil, Kad›nlardan Konuflal›m ve
22
Leenane’in Güzellik Kraliçesi ile iki kez
de Afife Jale ödüllerini alm›fl. 1986’da,
kendi deyifliyle “henüz cahil bir çocukken”, Türkiye’deki iflitme engellilerle
yapt›¤› reji çal›flmas›, ‹spanya’da düzenlenen ‹kinci Dünya Pandomim Festivali’nde birincilik ödülüne lay›k görülmüfl. Bizim dikkatimizi en çok çekenler
bunlar. Ama buras› Türkiye ve Sumru
Yavrucuk gündeme geliflini yirmi befl
y›ll›k çabas›na, gayretine ve yetene¤ine de¤il, iki y›l önce “popülerli¤in kara
bulutlar›n›n üzerinde dolaflmas›na”
borçlu. ‹nsan›n içi burkulmaz m›? Ama
buras› Türkiye ve ne yaz›k ki, oluyor
böyle!
Leenane’in Güzellik Kraliçesi beflin-
ci y›l›n› doldurdu. Alt›nc› y›lda da devam edecek. Oyuncu aç›s›ndan nas›l
bir duygu bu?
Sahneye ç›km›fl bir oyun bana göre
bitmifl bir oyun de¤ildir. Tiyatro statik
bir sanat dal› de¤il. Birincisi izleyiciler
her akflam farkl›, ayn› kitle de¤il, dolay›s›yla oyuna tepkileri farkl›; ikincisi de
oyuncu olarak her repli¤i farkl› biçimde
yorumlama iste¤i duyuyorsunuz zaten.
Ben rolüme iliflkin ayn› endifleleri her
y›l yeniden duyar›m. Oyuncu tükendi¤i
zaman rol de tükenir. O nedenle yeni
bir sezonda tekrar ayn› oyunu oynayaca¤›n›z zaman rolle ilgili tüm biriktirdiklerinizi yeniden hat›rlaman›z, yeni fleyler eklemeniz ve gözden geçirmeniz
gerekir, eski sevgilinizle yeniden buluflmak gibi.
Oyunun bu kadar tutulaca¤›n› beklemiyordunuz bafllang›çta. Türk izleyicisinin yad›rgayaca¤›n›, geçti¤imiz yüzy›l›n ilk yar›s›ndaki ‹rlanda’yla ba¤ kuramayaca¤›n› düflünüyordunuz. fiimdi neden bu kadar
benimsendi¤ine dair bir aç›klaman›z
var m›?
Metne verilebilecek tepkilerden bafllang›çta ben de çok korktum. Görüfltü¤üm kimi tiyatro yöneticileri ya metni
anlamad›, ya da sert buldu. Oysa o dönemde Reha Muhtar haberleri sunuyordu. ‹nsanlar ana haber bülteni süresince en az befl cinayete veya benzeri
fliddet olaylar›na tan›k oluyorlard›. Ben
de son derece güçlü bir edebi alt metni olan bir oyunda bir k›z›n annesini öldürmesi tuhaf karfl›lanmaz diye düflünmüfltüm. Asl›nda tiyatro yöneticilerine
hak vermiyor da de¤ilim, çünkü tiyatro,
resim gibi ressam›n tualiyle bafl bafla
kald›¤› ya da edebiyat gibi yazar›n ka¤›t ve kalemle bire bir iliflki kurdu¤u bir
sanat dal› de¤il. Bir yat›r›m ifli. ‹zleyici
olmadan tiyatro olmaz. Biz dört arkadafl oyuna inand›k. Ben ayn› disiplini
onlarda da gördüm. Bir de ben f›s›lt›
gazetesine çok inan›r›m. Bizim befl y›l
içinde en fazla yirmi ilan›m›z ç›km›flt›r.
Belediyenin fiehir Tiyatrolar›’na sundu¤u reklam olanaklar›n› devlet bize ne
yaz›k ki sunam›yor. Oyunun neden bu
denli tutuldu¤una gelince, bunun ilk
nedeni izleyiciyi kendi kendisiyle hesaplaflmaya zorlamas›. Özellikle anne
k›z iliflkilerinde vicdan›m›zla, gelenekle
çat›flmamak için hep içimize att›¤›m›z,
söylersek f›rt›nalar kopar diye düflündü¤ümüz fleyler vard›r. Oyun cesurca
bunlar›n üzerine gidiyordu. Bu sayd›klar›m› yüzy›l bafl›ndaki ‹rlanda’n›n Türkiye’yle örtüflen gelenekçi yap›s›yla
birlefltirince oyun Türk izleyicisine çok
yak›n geldi. Hayat›mda ilk kez bafl›ma
geliyor, bu oyunun fanatikleri var. ‹nsanlar gelip oyununuzu üç kere izledik
diyorlar. Demek ki bu oyunun bir derdi
var ve bu dert onu izleyiciyle buluflturuyor.
Bundan dört y›l kadar önce bir oyun
elefltirmeni rejiyi ve oyunu uzun
uzun övdükten sonra sizin oyunculu¤unuzdan söz etmifl ve deyim yerindeyse sizin “vücudunuzun neredeyse her kas›yla oynad›¤›n›z›” yazm›flt›. Beden dilini bu denli ustal›kl›
kullanman›z› biraz da iflitme engellilerle yapt›¤›n›z çal›flmalara borçlu
olabilir misiniz acaba? San›r›m on y›la yak›n süren bir serüvendi.
‹flitme engellilerle çal›flmam benim hayat›m›n dönüm noktalar›ndan biriydi.
Önceleri benim için de terapi gibi bafllam›flt›. Devlet Tiyatrosu’nda bir yere
varmak isteyen, istekli ama hiçbir fley
yapt›r›lmayan bir oyuncuydum. Beden
dili denilen fley hepimizin a¤z›na pelesenk olmufltur, ama nedense kullanamay›z. Ben iflitme engellilerle bu bilmeceyi çözmeye çal›flt›m. Bir oyuncunun en rafine özelliklerinden birisi, sahnede karfl›s›ndakini dinleme, dinlerken
de söze dökülmeyeni beden diliyle anlatma özelli¤idir. Ben bu al›flkanl›¤›m›
kesinlikle iflitme engellilerden ald›¤›ma
inan›yorum.
Çal›flman›zda nelere öncelik tan›d›n›z? Nas›l hedefler koydunuz?
‹flitme engelliler için oluflturulmufl bir tiyatro metni yoktu elimde. Yaln›zca Afif
Yesari’nin düflünce tiyatrosu olarak kaleme ald›¤› sözsüz oyunlar vard›. Bu-
nun için benim bir metin oluflturmam
gerekiyordu. Ben de Güngör Dilmen’in
Kurban adl› oyununu sözsüz hale getirmeye çal›flt›m. Yapt›¤›m iflte iflitme
engellilerin “gestuno” denilen iflaret dilini kullanmay› istemiyordum. Oyunu
sözsüz hale getirirken sözcüklerin aç›l›mlar›n› yakalamak ve bu aç›l›mlar›
vurgulayacak küçük oyunlar yazmak
gerekiyordu. Bunu yaparken bir karadeli¤in içinde buldum kendimi. Onlara
bir fley vermeye çal›fl›rken bir de bakt›m ki, ben kendim, konservatuvar e¤itimi s›ras›nda ne yaz›k ki üzerinde fazla durulmayan kimi beceriler elde etmiflim. ‹flte beden dili de bunlardan bir
tanesi. Normalde bir oyun üç ayda ç›karken ben iflitme engellilerle Kurban’›
alt›, Susuz Yaz’› da dokuz ayda ç›kard›m. Çünkü “Bunu be¤enmedim, bafltan alal›m,” demek için ya bütün oyuncular›n tek tek omuzlar›na dokunmam,
ya da ›fl›¤› söndürüp yakmam gerekiyordu.
Bir de ödül ald›n›z san›r›m ‹spanya’da...
Evet. Kurban benim ilk rejimdi ve ‹spanya’da ‹kinci Pandomim Festivali’nde ödül ald›m. Kurban iflitme engellilerin yine kendileri gibi iflitme engellilere seslenme çabalar›n›n bir ürünü
de¤ildi. Tiyatronun pandomim gibi,
müzik gibi görsel, iflitsel unsurlar›ndan
ve iflitme engellilerin ç›kartabilecekleri
do¤al seslerden yararlanarak yaln›zca
iflitme engellilere de¤il, bütün izleyicilere seslenecek bir oyun yapmak istiyordum. ‹flitme engelliler özelikle iflitenler taraf›ndan çok bask› alt›nda tutuluyor, çok çirkin sesler ç›kartt›klar›n›
düflünüyorlar. Bu k›s›tlamadan ötürü
deneme yapam›yorlard›. Ses tellerinin
titreflimini alg›layabileceklerini düflünerek onlarla birçok al›flt›rma yapt›m. Onlar için görüntülü bir metronom bile gelifltirmeye çal›flt›m. Çok cahilce, naif
çabalard› belki ama o zamanlar zaten
ben de yirmili yafllar›mdayd›m. Sonunda seslerini çekinmeden kullanmaya
bafllad›lar.
Son y›llarda tiyatroya ilgi gitgide
azald›. Popülerlefltirme çabalar›n›n
23
mutfakta
da pek yarar› olmuyor gibi görünüyor. Sineman›n da etkisiyle yeni anlat›m biçimleri gelifltirilmeye çal›fl›l›yor, ama özellikle Türkiye’de hem
oyun yaz›m›, hem de izleyici kitle
aç›s›ndan bir yoksullaflma yaflan›yor. Sizce tiyatro yak›n bir gelecekte
opera gibi seçkinci bir türe mi dönüflecek?
Tiyatro flu anda iflgal alt›nda. Güzel
görünmek d›fl›nda pek bir marifeti olmayan insanlar› önce sinema, sonra
da televizyon bol bol kulland›. Bir ölçüde kendilerini gelifltirip baflar›l› da oldular. Ancak tiyatroda ifl de¤iflti. fiu an
yap›lanlar›n ço¤u tiyatro de¤il. O yüzden ben insanlar neden tiyatroya gitmiyor diye feryat etmiyorum, çünkü
ben de gitmiyorum. Gerçekten de hem
oyunculuk aç›s›ndan, hem de dekoruyla, ›fl›¤›yla, kostümüyle tiyatro malzemesi aç›s›ndan insanlar› gitmeye özendirecek çok az yap›m var. Bunun için
tiyatroya as›l zarar› bu dizilerden s›çrayan insanlar›n verdi¤ini düflünmüyo24
rum. ‹nsanlar popüler bilmemkimin
öpüflmesini izlemek için tiyatroya gideceklerse, gitsinler. Ama dedi¤iniz gibi,
bu tür dikkat çekme çabalar›n›n da tiyatroya pek geri dönüflü yok. Hepsi
sezonluk çabalar olarak kal›yor. Tiyatro
cefal› ifltir, insan›n tüm hayat›n› iflgal
eden bir ifltir. Bir hobi de¤ildir. Yan›nda
yapar›m diye yap›lacak ifl de¤ildir. Bana göre bir oyuna baflar›l› denmesi için
en az elli temsil yapmas› gerekir. Öyle
televizyon dizisi mant›¤›yla, “tutuldu”,
“tutulmad›” diye tiyatro yap›lmaz. K›sa
bir zamanda tiyatro bence bu popülerleflme çabalar›ndan da kurtulacak, daha az ve öz yap›mlarla niceli¤iyle de¤il, niteli¤iyle ayakta kalacak.
Sinema oyunculu¤u da yapt›n›z.
Hatta ödülleriniz de var. Sinema ve
televizyon çal›flmalar›n›zdan hareketle reji ve oyunculuk anlay›fllar›
bak›m›ndan tiyatro ve sinema aras›ndaki fark› anlatabilir misiniz?
Sinemada çok az deneyimim var ama
ço¤u sinema yönetmeninin oyuncuya
de¤il mizansen vermek, onlar› rolleri
konusunda bile yönlendiremediklerini
biliyorum. Oyuncu e¤itimi konusunda
bir donan›mlar› da yok. Genellikle
oyuncular›n sezgilerine b›rak›yorlar ifli.
Elbette sineman›n tekni¤inden kaynaklanan reji anlay›fl› farklar› var. Sinema, tiyatro gibi üç yan› kapal› bir sihirli kutu de¤il. Sinemada oyuncu yönetmene hizmet eder, tiyatrodaysa oyuna. Yönetmen kötüyse bile tiyatroda iyi
bir oyun izletmek mümkündür, ama sinemada çok iyi bir oyuncu olsan›z bile yönetmeniniz yeterli de¤ilse ortaya
iyi bir film ç›kmaz; eliniz kolunuz ba¤l›d›r. Oyunculu¤a gelince, ister sinema
ya da dizi, ister tiyatro olsun tek bir
oyunculuk vard›r; o da bir “olma” halidir ve benim oyunculukta tek inand›¤›m fleydir. ‹zleyiciyi etkileyen her fleyi
o anda yaratma, ilk kez o anda duyma
halidir.
Behiç Ak’›n yazd›¤›, geçti¤imiz sezon Dostlar Tiyatrosu’yla oynad›¤›n›z Fay Hatt› da çok ilgi gördü. Yur-
tiçi ve yurtd›fl› turneler yapt›n›z. Yurtiçinde ald›¤› olumlu tepkileri biliyoruz. Yurtd›fl›nda, özellikle Wiesbaden’daki flu son festivalde nas›l tepkiler ald›n›z?
Amsterdam’da, Zürih’te, Berlin’de hep
Türklere oynam›flt›k. Ama Wiesbaden’da öyle olmad›. Avrupal› oyun yazarlar›n› buluflturmak ve kültürleri kaynaflt›rmak için düzenlenmifl bir festival
oldu¤undan izleyicimiz yabanc›yd›.
Oyunumuz söze dayal› oldu¤u için eflzamanl› çeviri yap›ld›. Festival her y›l,
baflkanl›¤›n› günümüzün önde gelen
tiyatro yazarlar›ndan, benim de hayran› oldu¤um Tankred Dorst’un yürüttü¤ü bir komite taraf›ndan gerçeklefltiriliyor. Günde en az dört grubun perde
açt›¤›, çok yo¤un bir programd›. ‹zleyiciden müthifl tepkiler ald›k, bu benim
için çok flafl›rt›c› bir fley, çünkü dedi¤im gibi çok fazla söze dayal› bir oyun.
Aç›kças› izleyiciyle bu kadar buluflaca¤›n› tahmin etmiyordum. Oyundan
ç›kt›¤›m zaman bir ziyaretçiniz var, dediler. Bakt›m, karfl›mda Tankred Dorst
duruyor! Teker teker tebrik etti, oyunculuklar› çok be¤endi¤ini söyledi. Çok
heyecan verici bir karfl›laflmayd› benim için. Kimi ülkeler Fay Hatt›’na talip
oldular, yani Behiç Ak yurtd›fl›nda da
s›n›f› geçti.
Deminden beri festival kitap盤›n›
kar›flt›r›yorum. Hep uyarlamalar,
klasik metinlerin yeniden yaz›mlar›
gözüme çarp›yor. Son y›llarda böyle
bir e¤ilim do¤du de¤il mi tiyatroda
da?
Festivalde Nach Gorki adl› çok ilginç
bir Yugoslav yap›m› izledim. Gorki’nin
Ayaktak›m› Aras›nda adl› oyununun
“Biri Bizi Gözetliyor” programlar› çerçevesinde bir yorumuydu. Orada
oyunculu¤un s›n›rlar›n› gördüm. Eminim do¤açlamalardan yola ç›k›larak
haz›rlanm›fl bir oyundu. Ben Ayaktak›m› Aras›nda’n›n en az befl farkl› yorumunu izledim, ama bu yorumdan çok
etkilendim; çünkü Gorki’yi günümüze
tafl›yor, bizi ekranlara esir eden Popstar yar›flmalar›n›, BBG evlerini, futbolu,
müzi¤i, giderek oyunculuk e¤itimini
popülerlefltiren zihniyeti sorgulamam›z› sa¤l›yordu. Bu tam anlam›yla insan›
tutsak eden bir zihniyet ve Gorki üzerinden sunulmas› çok etkileyiciydi. Sorunuza dönersek, dünyada söylenmemifl söz kald› m›? Bunun için de insanlar›n art›k yeni reji ve yorum aç›l›mlar›na ihtiyaçlar› var.
Biraz da çekimlerine bafllayaca¤›n›z
diziden söz edelim isterseniz?
Televizyon ister istemez tüketime, ratinge, rekabete ba¤l› bir alan oldu¤u
için dizilerde yükselen de¤erler, takip
edilen modalar var. Diyelim bir okul dizisi ya da köy dizisi çok tutuldu; hemen
her kanalda benzerlerini izlemeye bafll›yorsunuz. Bizim dizi böyle bir modan›n ürünü de¤il. Kimse kimseyi öldürmüyor, insana neredeyse sansürü özleten iflkence sahneleri yok, mafya konusunda ders vermiyor, maçoluk zihniyetine hizmet etmiyor. Çekimlere Gaziantep’te bafll›yoruz. Özel diyalekt dersi
bile ald›m. Antepliler gibi konuflabilmek için...
Sebze salatas› tarifi: ‹stiridye mantar›, soya filizi, maydanoz, kereviz yapra¤›, m›s›r, salatal›k,
yeflil salata ve kabak kar›flt›r›l›p üzerine limon
suyu, taze krem peynir, hardal ve biraz
sarm›sakla haz›rlanan sos dökülüyor. Sumru
Yavrucuk, kabak ve m›s›r hariç, bütün sebzeleri çi¤ olarak kullanmay› tercih ediyor.
25
kütüphane
Röportaj:Dürrin Tunç / Foto¤raflar: Uluç Özcü
Kenan Ifl›k’›n kütüphanesi
Ifl›k, çocuklu¤unda okudu¤u
kitaplarla etkilefliminden söz ederken
“Bir de özdeflleflme sorunu vard›. Bir
süre kahraman›n kendisi gibi
dolafl›rd›m,” demeden edemiyor.
‹leride tiyatrocu olaca¤›n›n ipucunu
böyle vermifl demek ki. Sonra da
ekliyor: ”Sanat›n en temel ifllevi de
budur zaten; sanatla buluflan insan›
etkilemek, sarsmak ve de¤iflikli¤e
u¤ratmak, yenilemek.”
26
Kitaplarla iliflkiniz nas›l bafllad›? Kütüphanenizi ne zaman oluflturmaya bafllad›n›z?
Ben okumaya çok erken bafllad›m. Çocuklu¤um Malatya’da
geçti. O zamanlar Malatya elli bin nüfuslu, tek kitapç›s› olan
bir flehirdi. Yaz›l› olan ne varsa, al›r okurdum. Çocuklu¤umda ilk hat›rlad›¤›m Pardayanlar serisi. Küçük boyutta, kal›nca
ciltlerdi. “Eyvah, yemek saati geldi, annem flimdi yeme¤e
ça¤›racak” diye korkarak hiç bafl›m› kald›rmadan okurdum.
O dönem bir de Orta Asya serileri vard›; p›t›rak gibi sat›l›rd›.
Bir de cami kenarlar›nda Uhud Muharebesi, Kan Kalesi Cengi gibi kitaplar sat›l›rd›, ben onlar› da al›p okurdum. Ortaokulda ö¤retmenin de tavsiyesiyle daha ciddi fleyler okumaya
bafllad›m, özellikle Rus ve Frans›z klasiklerini. Balzac, Zola,
Flaubert, Tolstoy gibi yazarlar› saman ka¤›d›na bas›l› ciltlerden okudu¤umu hat›rl›yorum.
O dönem en çok etkilendi¤iniz romanlar hangileriydi?
Ben her fleyi su içer gibi okuyordum. Okudu¤um her fley de
beni çok etkiliyordu. Çocukken seçici olam›yorsunuz zaten.
Bir de özdeflleflme sorunu vard›. Bir süre roman kahraman›n›n kendisi gibi dolafl›rd›m. Sanat›n en temel ifllevi de budur
zaten; sanatla buluflan insan› etkilemek, sarsmak ve de¤iflikli¤e u¤ratmak, yenilemek. Elbette çocukluk ça¤›nda çok daha yo¤un oluyor bu. Onun için çocuk kitaplar›n›n çok özenli
seçilmeleri gerek. Çünkü kitaplar çocuk zihnini kolayl›kla etkisi alt›na alabiliyor.
Tiyatroyla tan›flman›z kitap seçiminizi nas›l etkiledi?
Genç yaflta yönetmenlik yapmaya bafllay›nca insan› ö¤renmek gibi bir tutkum oldu. Yo¤un biçimde psikoloji, sosyoloji,
pedagoji okudum. Böyle bir alt bilginiz olunca piyesleri yorumlarken tökezlemiyorsunuz. fiimdi de o al›flkanl›¤›m devam eder. Edebiyat ikinci planda kal›yor benim için. Daha
çok bugünkü dünya düzenini, insan› anlatan kitaplar› okumay› tercih ediyorum.
Türkiye’deki tiyatro yay›nc›l›¤›n› yeterli buluyor musunuz?
Bu anlamda Mitos - Boyut Yay›nlar›’n›n çok büyük bir katk›s›
oldu. Mevcut yazarlar›n toplu yap›tlar›n› yay›mlad›lar. Çehov
ya da Shakespeare’in yazd›klar› d›fl›nda tiyatro metinlerine
edebi yap›t demek biraz zordur. Bana sorarsan›z bunlar günün birinde oyunlaflt›r›lmak üzere sat›n al›n›p okunan kitaplard›r. Elbette s›radan okur oradaki iliflkileri hayal gücüyle kendisi kurabilir; bir atmosfer, hatta dekor tasar›mlayabilir. Bunun
çok lezzetli bir yan› da olabilir. Ama tiyatrocu olarak bu süreç
benim için daha zor, yo¤un ve kuflat›c› bir süreçtir. Onun için
bir ödül jürisinde ya da repertuar kurulunda de¤ilsem, oyunu
sahneye koymayacaksam okumaktan kaç›n›yorum.
Son zamanlarda herkes oyun yazar› yetiflmedi¤inden söz
ediyor. Sizce bu Türkiye’ye özgü bir sorun mu, yoksa
yurtd›fl›nda da ayn› kriz yaflan›yor mu? Ne tür bir metin
size ilginç gelirdi?
Devlet Tiyatrosu’nda bir oyun sahneye koymam isteniyordu,
ama önerilen metinlere bak›nca benimle buluflmayan oyunlar olduklar›n› gördüm. Bence günümüzü çok aç›k ve net biçimde anlatan temalar ilginç olabilirdi. Bugünün dünyas›
gerçekten de yaz›lmas› gereken, gelecek nesillerin ibretle
okuyabilece¤i bir dünya. Çok sert ve h›zl› bir de¤iflim yaflan›yor. Sömürgeci bir anlay›fl›n egemenli¤inde olan küreselleflme bütün bölgesel ve yerel kültürleri tehdit ediyor. Sanat
popülerleflirken as›l ifllevini yitiriyor, bir e¤lence arac›na, neticesiz, kof, s›¤ bir tüketime dönüflüyor. Popüler sanata bir
savunma, bir barikat oluflturacak bir sanat anlay›fl›n›n benimsenmesi gerekli. Bat›’da da bu kriz yaflan›yor ama Bat›l›lar ak›ll›l›k ettiler, klasik metinleri yeniden yorumlayarak, günümüze uyarlayarak baflar›l› oldular. Avrupa tiyatrosu böyle
kurtuldu diyebilirim. Bu süreç flimdi de devam ediyor. Dünyay› çok etkilemifl olan kimi metinlerin yanl›fl metinler oldu¤u
da anlat›labilir. Belki de bir yorum eksikli¤i vard›. Örne¤in
Antigone’yi yanl›fl okuduk, yanl›fl yorumlayarak sahneledik
demek de bir yaklafl›m biçimi olabilir. Ya da Edmond’u insanlar›n kan›na susam›fl, iktidar h›rs› olan bir piç zannettik
ama bugün onun öyle olmayabilece¤ini düflünebiliriz. Günümüz dünyas›nda geçmifl sanat›n da bir pay› oldu¤una göre
belki onu da sorgulamak gerekiyor. Mevcut yetersiz metinlerle u¤raflmaktansa, eski metinleri yorumlamak bence daha
do¤ru. Bu anlamda ben Yaflar Kemal’i, Nâz›m Hikmet’i, Aziz
Nesin’i yeniden yorumlay›p kurgulad›m. Elde tiyatro metni
yoksa da, çizgi roman, öykü gibi baflka çok de¤erli metinler
var. Bunlar oyunlaflabilir. Karen Blixen’in Ölümsüz Öykü adl› bir metninden etkilenmifltim, çünkü bence bugünün dünyas›n› yüz y›l öncesinden haber veren bir metin. Her fleyin
muhasebe kay›tlar› üzerinde infla edildi¤i, kazanç zarar hesaplar›na dayal› bir dünyada yaflan›rken seksen y›l önce aflk›, sanat› savunmak gerekti¤inden söz eden bu metni sahneye tafl›mak çok do¤ru bir ifl.
Düfl k›r›kl›¤›na u¤ray›p yar›m b›rakt›¤›n›z kitaplar olur mu?
Son dönemlerde yaz›lan Türk romanlar›n› okumak istiyorum
ama çok baflar›l› olam›yorum. Bunun bir s›rr› olmal›. Temalar› m› yeni de¤il, kolay m› ele veriyorlar kendilerini, üsluplar›
m› bana yapay geliyor bilmiyorum. ‹tiraf edeyim ki, Orhan
Pamuk’u okumay› bu yüzden b›rakt›m. Burada bir yazar› kaliteli ya da kalitesiz diye de¤erlendirmek yanl›fl, okurun da
kalitelisi kalitesizi olur. Belki de edebiyattan anlamad›¤›m
için Orhan Pamuk’u okuyam›yorumdur. Okurla yazar aras›ndaki iliflki çok özel bir iliflkidir, oyuncuyla izleyici aras›ndaki
iliflkiye benzer. Oyuncu izleyiciyle bir ba¤ kurabildiyse, çok
coflkulu, keyifli bir iliflki ç›kar ortaya, etkileflim karfl›l›kl›d›r,
bunu hissedersiniz. fiiir olsun, resim ya da müzik olsun, sanat yap›t› sanat› talep edeni etkileyip sarsabiliyorsa, onda bir
de¤iflikli¤e yol açabiliyorsa mesele yok demektir. Burada
karfl› karfl›ya gelen iki kimlik, yani sanat›n al›c›s› ve sanatç›
aras›ndaki iliflki önceliklidir.
Kitapl›¤›n›z› elden geçirirken “art›k olmasa da olur” deyip eledi¤iniz kitaplar var m›? Varsa hangileri?
Gençken popüler kültür ürünü gerilim, polisiye türü kitaplar›
okumaya kalk›flt›m, sonra çok zorland›m ve b›rakt›m o türleri. Eskiden “Kitap kitapt›r, rafta dursun”, diye düflünürdüm.
27
kütüphane
Art›k öyle düflünmüyorum, bazen kap›n›n önü biraz okunduktan sonra at›lm›fl yepyeni kitaplarla doluyor. Ne kadar
zorlarsam zorlayay›m, on befl - yirmi sayfa okuduktan sonra
devam edemeyip att›¤›m kitaplar oluyor.
Gerçekten imrendi¤iniz, g›pta etti¤iniz yazar ya da flairler var m›? Size “keflke ben yazm›fl olsayd›m” dedirten
bir fliir ya da roman var m› örne¤in?
Nas›l de¤erlendirirseniz de¤erlendirin ama son zamanlarda
bir tiyatroya gidiyor ve kaçacak delik ar›yorsam, ya da bir kitab› on sayfa okuyup elimden at›yorsam, burada bir tuhafl›k
var demektir. Beni heyecanland›ran bir roman okumaktan
çok mutlu oluyorum ama bunlar›n say›s› gitgide azald›. Elbette bir O¤uz Atay metni, Shakespeare’in bir sonesi, bir
Pablo Neruda fliiri “Keflke ben yazm›fl olsayd›m”, dedirtebilir bana. Ama g›pta etmekten çok flükran duyuyorum. ‹yi ki
bunlar› yazm›fllar, iyi ki ben de b›kmadan usanmadan okuyorum diye.
Kim Befl Yüz Milyar ‹ster program›n› izlerken hep akl›ma
tak›lan bir soru vard›. Sizi görmüflken sormadan edemeyece¤im. Program› sunarken diyelim bir yar›flmac›, çok
tan›nm›fl bir yazar›n, örne¤in Yaflar Kemal’in ad›n› bilmiyor. Ne düflünüyorsunuz o anda? ‹çiniz c›z etmiyor mu?
“Yaz›klar olsun” demiyor musunuz?
Yar›flma program›na bafllarken derdim ki, bu da sorulur mu,
bilinmeyecek fley mi? Ama yap›mc› flirket, televizyon izleyicisini iyi tan›yan bir grup ve sonunda onlar hakl› ç›kt›lar. Art›k “Türkiye’nin baflkenti neresidir” sorusuna bile cevap verilmezse flafl›rm›yorum aç›kças›. Geçenlerde yar›flmaya kat›lan bir doktor dedi ki, “Ben a¤›r bir t›p e¤itimi ald›m, kitapla
aram yok, okuyam›yorum.” Bir de flöyle bir moda var: “Ben
istesem de kitap okuyam›yorum, yok ben Sivas’ta yafl›yorum
sinemaya gidemiyorum,” deniyor; ama ben bunlara asla
inanm›yorum. Bu anlamda müthifl bir erozyon, müthifl bir ilgisizlik var. Söz konusu doktor yar›flmac›ya “‹nsan› kavramak aç›s›ndan iyi yaz›lm›fl bir edebi metin mi de¤erlidir, yoksa bir makale mi”, diye sordum. Duralad›. Ama bence iyi
yaz›lm›fl bir edebi metin bu aç›dan çok daha de¤erlidir. Oysa bilim sanat›n önüne geçmifl durumda ve bu insanlara enjekte edilmifl, zorla dayat›lm›fl, Türk toplumunun sanattan bu
kadar uzak oluflunun bir nedeni de bu. Sanatç› denilen kimli¤in de içi ac›mas›zca, pervas›zca boflalt›ld›. Sanat yerlerde
sürünüyor. Do¤al olarak da bir entelektüel olmas› gereken
bir doktor, t›bb› bitirmifl, ihtisas yapan bir delikanl› bilimsel
çal›flmay› bir edebi metne kay›ts›z kalmas›n›n hakl› bir gerekçesi olarak gösterebiliyor. Böyle fley olmaz. Sanat›n öngörüsü ve sezgisi olmasayd› bilim de olmazd›. Doktor ç›km›fl
olan o genç arkadafl bunun fark›nda de¤ildi. Bunu söyledim
elbette ama yay›nlanmad› netice itibar›yla. Biraz ileri gitmiflim. Elbette benim bir yar›flmac›n›n soruyu bilmemesi karfl›s›nda “Bu ne mene ifltir”, deme hakk›m yok. ‹yi etmifller bu
pasaj› ç›kartmakla. Sorunuza dönersek, s›rf benim de¤il, izleyenlerin de içinin c›z etti¤i oluyor.
28
GENÇKEN POPÜLER KÜLTÜR ÜRÜNÜ
GER‹L‹M-POL‹S‹YE TÜRÜ K‹TAPLARI
OKUMAYA KALKIfiTIM, SONRA ÇOK
ZORLANDIM VE BIRAKTIM O TÜRLER‹.
ESK‹DEN “K‹TAP K‹TAPTIR, RAFTA
DURSUN,” D‹YE DÜfiÜNÜRDÜM.
ARTIK ÖYLE DÜfiÜNMÜYORUM.
Hiç kitap çald›n›z m›?
Çalmak say›labilirse bir kitapç› dükkan›na girdi¤imde hiç
kitap sat›n almasam da alt› yedi kitap hakk›nda bilgi edinerek ç›kt›¤›m olur.
Kitap okumak için tercih etti¤iniz özel bir zaman ve yer
var m›?
Üstünde robdöflambr, aya¤›nda pofuduk terliklerle koltu¤una kurulmufl kitap okuyan bir adam imgesi vard›r ya,
ben onlardan de¤ilim. Ben biraz yay›larak, yatarak okumay›
seviyorum. Seyahat s›ras›nda bu mümkün de¤il elbet; ama
evdeysem, ne hikmettense, uzanarak okumak bana daha iyi
geliyor.
el sanatlar›
P›nar Cartier
Dikkat, gözünüz kamaflacak!
Bizi porselenin yüzy›llard›r ortaya ç›kar›lmam›fl yüzüyle, ›fl›¤›n yeni tasar›m›yla
tan›flt›ran MG Art Studio’nun yarat›c› ekibi, ayd›nlatma ürünlerinden oluflan
LuminoCity projesini anlatt›.
Birkaç y›l önce bizi her akflam bir dakikal›k ›fl›k yakma eylemine yönlendiren,
fleffafl›k, ayd›nl›k, temizlik özlemi de¤il
miydi? Devlet yönetiminde, arkadafl, ifl,
efl iliflkilerinde, k›saca her türlü iliflkide
dürüstlük, içtenlik ve saydaml›k de¤il
miydi arzulad›¤›m›z? Her türlü düflünce
ve duyguda ayd›nl›k, iletkenlik, geçirgenlik de¤il miydi istedi¤imiz, üstelik
de böylesine esneklikten yoksun, kat›
ve sert bir ortamda? Belki de yaln›zca
bizim de¤il bütün insanlar›n da ayn›
fleyleri arzuluyor olmas›ndand›r, bu fleffafl›k düflüncesinin yaflam alanlar›m›za,
giydi¤imiz elbiselere, kulland›¤›m›z eflyalara ve evimizdeki mobilyalara yans›mas›; her fleyin içini, arkas›n›, alt›n› görmek, her boyutunu alg›lamak istememizdendir. Kad›ns› Yans›malar adl› sergisinin ard›ndan de¤iflik bir çal›flmaya
imza atan Melike Güral, Arzu Ayan ve
fiehnaz fiaml›o¤lu’yla birlikte, bütün bu
sayd›¤›m özellikleri k›r›lgan oldu¤u kadar sa¤lam bir malzemeye fleffafl›k vererek evinizi ayd›nlatmak için tasarlad›klar› lambalarda bir araya getirmifl.
Bu üçlü saydam oldu¤unu pek de fark
etmedi¤imiz porselenin s›n›rlar›n› zorlayarak fleffaf bir ruh vermifller ona. Elbette porselen bir tabak al›rken flöyle
bir kald›r›p ›fl›¤› ne kadar geçirdi¤ine
bakmak herkesin akl›na gelir ama porselenin saydaml›¤›n› böylesine hissedemeyiz o taba¤› kullan›rken, yani porselenle fleffafl›k kavram›n› yan yana getiremeyiz. Yaln›zca göze hitap eden sanat çal›flmalar›na devam edece¤ini
söyleyen Melike Güral, daha ifllevsel
nesneler yapma iste¤ini, onca y›l emek
verdi¤i porselenle gerçeklefltirmifl. Seramik konusundaki tüm birikimini, yapt›¤› araflt›rma ve ö¤rendi¤i yeni teknikleri yans›tt›¤› avize, abajur ve flamdan
gibi ayd›nlatma elemanlar› günümüz
30
dekorasyonuyla da çok uyumlu; sade,
fl›k ve do¤al. Asl›nda porseleni böyle
bir alanda kullanm›fl olmak kula¤a o
kadar da ilginç gelmeyebilir; çünkü bu,
geçmifl yüzy›llarda bile yap›lm›fl bir ifl.
Ama flimdiye kadar üretilen lambalarda
porselen k›s›m hep alt parça olarak kullan›ld›¤›ndan porselen ›fl›kla hiçbir zaman böyle kaynaflmam›flt›. Güral ve arkadafllar›n›n ifllerine bu aç›dan bakarsak, porselenin rolünü altüst eden bir
›fl›k tasar›m› diyebiliriz. Ö¤rendi¤imize
göre böyle tasar›mlar› yapan bir iki firma daha varm›fl dünyada; ancak onlar
bu kadar göz nurunu, el eme¤ini ve riski göze alamad›klar› için LuminoCity’nin
“sihirli lambalar›n›” ayr› bir yere koymak
gerek. “Bir insan nas›l ki en güçlü ve en
iyi yönünü öne ç›karmal›d›r, biz de porselenin saydaml›¤›n› ve zarafetini öne
ç›karmak istedik,” diyor tasar›m ekibi.
Porselen önce kal›plara dökülüyor, biraz bekledikten sonra boflalt›l›p kal›pta
kalan bölüm ç›kar›p f›r›nlan›yor. Üzerine
binlerce darbe vurularak desenler iflleniyor ve ikinci kez f›r›na giriyor. ‹flte
ateflle olan bu ikinci buluflma porselene saydaml›¤›n› veriyor. Bu kadar
emek vermiflken, bu aflamaya gelmiflken bile, epeyce incelerek kendi s›n›r-
lar›n› zorlayan bu ürünün yok olmas›
hâlâ mümkün, onu kaybetme olas›l›¤›
hâlâ mevcut. Bu yüzden de çok zahmetli bir ifl ve sonuç vermeyecek bir
bekleyifl olabilir. “Alt› yafl›ndaki k›z›m›n
kardefline çok güzel özetledi¤i gibi,
porseleni bir kelebek tutar gibi tutmak
gerekir, biraz sert tutarsan k›r›l›r,
yumuflak yaklaflmak zorundas›n,” diye
ekliyor Melike Güral. Yüzde yüz Türk
tasar›m›, yüzde yüz kad›n bak›fl›yla
flekillenmifl bu lambalar evinize farkl›
bir ›fl›k getirecek.
fliir
[email protected]
Yan›k yüreklerin gül kokusuna
Mezarl›kta bir selviyle
dertleflirken bülbülü
hem dinledim
hem a¤lad›m dün sabah.
kargalar konmufl. . .
Paylaflamad›m.
1955’te Amasya’da do¤du. 1979’da Atatürk Üniversitesi T›p Fakültesi’ni bitirdi. 1983’te KBB Uz-
•••
Ok saplanm›fl yüre¤ine güllerin
kan daml›yor
yapra¤›ndan
dal›ndan.
Gül kokusu alamad›m
Gül dal›na konamad›m.
•••
Güneflteki ayd›nl›¤›
y›ld›zlardaki esrar›
aydaki dört güzel yüzü
Tan›m›flt›m;
as›rl›k bir ç›nardan
süzülürken zaman.
Hüsamettin Olgun kimdir?
man› oldu. 1983-1986 y›llar› aras›nda Diyarbak›r
SSK Hastanesi’nde mecburi hizmetini tamamlad›.
Ve
On sekiz y›ldan beri SSK Bursa Bölge Hastane-
dile
geldi
selvi;
Dört mevsimi bahar olan ülkeye
hofl geldin bülbül!
Yeflil çok özgürdür burada,
çiçekler özgür,
kufllar özgür. .
Ve sessizlik; olabildi¤ince özgür. . .
Yar›m kalan besteni tamamla art›k,
yeni besteler yap;
b›rak demlensin na¤melerin.
si’inde KBB uzman› olarak çal›fl›yor. Mesleki çal›flma yo¤unlu¤unun yan› s›ra, sanat yaflam› da yirmi
befl y›l›n› tamamlad›. 1971 y›l›ndan beri yazd›¤› fliirler, düflünce, sanat ve elefltiri yaz›lar› Töre, Türk
Edebiyat›, Öner Sanat, Ça¤r›, Yeni Ad›m, Tömer,
Tarih ve Medeniyet, Milliyet, Cumhuriyet, Türkiye,
Olay, Bursa Hakimiyet, Bursa Haber gibi dergi ve
gazetelerde yay›nland›. 1991’de Amsterdam’da Alt›n fiiir Jüri Özel Ödülü, 1992’de Stockholm’de Hümanist Enternasyonal ETOS fiiir Jüri Özel Ödülü
ald›. fiiirleri ‹ngilizce, Almanca, Frans›zca, ‹talyanca, ‹spanyolca ve Makedonca gibi yabanc› dillere
çevrildi, uluslararas› dergi ve antolojilerde yay›m-
•••
land›. Dünya Kültür Sanat Akademisi üyesi olarak
1996’da Japonya’n›n Maebashi kentinde 2000 y›-
O koskoca ç›nar›
Yerinde bulamad›m,
Kimselere soramad›m.
•••
Üzerinde
‹sa’s›n› bekleyen
çarm›hlar dolu
Beton y›¤›nlar›na
gömülmüfl insanlar.
Mahflerin atl›lar›
dolafl›yor sokaklarda,
Ruhsuz müzikler
kar›fl›yor 盤l›klara.
Ancak
l›nda Yunanistan’›n Selanik kentinde Dünya fiair-
sana efllik edemez kimse
(burada
sessiz 盤l›klara kar›fl›r güzel
(sesin.
Yüre¤ini,
sesini,
nota defterini
al ve git buradan.
Yan›k yüreklerin gül kokusuna. .
ler Kongresi’nde Türkiye’yi temsil etti. Yunanistan
Kongre Jürisi’nce Kongre Bar›fl Ödülü’ne lay›k
görüldü. ‹lk fliir kitab› Bir Lodos Gibi 1991’de, ikincisi 1998’de ç›kt›. ‹kinci fliir kitab› olan Gide Gide,
1999 y›l›nda Kocaeli Üni. fiiir Okulu taraf›ndan
Akademik fiiir Ödülü birincili¤ine lay›k görüldü.
Dr. Alaeddin Yavaflça, Dr. Selahattin ‹çli, Cinuçen
Tanr›korur, Ak›n Özkan, Avni An›l, ‹rfan Özbak›r,
Bilge Özgen, Necip Gülses, Özgen Gürbüz, Turhan Taflan gibi bestekârlarca yüze yak›n fliiri Türk
Hüsamettin OLGUN
1 Ocak 1999
Bursa
Sanat Müzi¤i formunda bestelendi ve tamam›na
yak›n› TRT repertuar›na al›nd›. 2004’te bestelenmifl fliirlerinin yer ald›¤› Hüznün Hikâyesi isimli fliir kitab› bestelerin notalar›n›n da yer ald›¤› bir sunumla okuyucular›yla bulufltu. Bu kitapta yer alan
Dayanamad›m.
flark›lardan ondördü TRT ‹stanbul Radyosu ses
sanatç›s› Melihat Gülses taraf›ndan CD’ye okun-
•••
du. KKTC Cumhurbaflkan› R. Rauf Denktafl’›n tavassutuyla Kenan Güçlütürk taraf›ndan bestele-
Dut mevsimi de¤il!
Ama “bülbül sesi yok
flark›lar›n
na¤melerinde”.
nen K›br›s Marfl› isimli fliiri Türk Silahl› Kuvvetleri
marfl repertuar›nda yer ald›. 2000 y›l›n› UNESCO’nun Bar›fl Kültürü Y›l› ilan etmesiyle kurulan
IFLAC (Uluslararas› Bar›fl Kültürü Forumu) Türkiye Baflkanl›¤›n› yürütmekte olup, ayr›ca Türki-
Televizyon antenine
ye’de ayn› amaçl› Bar›fl Kültürü Derne¤i’ni kurdu.
31
foto¤raf
Yeni flehirlerde soluklanmak
Ali Arif Ersen’in, Amerika K›tas›’ndaki üç büyük flehrin foto¤raflar›ndan oluflan
Tres Américas sergisi için haz›rlanan kitab›n önsözünü Serhan Ada yazd›.
Tres Américas, k›tan›n kuzeyinden,
ortas›ndan ve güneyinden üç kentin
ruhunu yans›tan foto¤raflardan oluflan bir sergi. Hanna, Esperanza ve
Isabella diye de adland›rd›¤›n›z New
York, Havana ve Buenos Aires’in foto¤raflar›na bak›ld›¤›nda o kad›nlar›
-o flehirleri- nas›l tarif eder insan?
Tres Américas sergisinde yer alan foto¤raflar›n o üç kentin ruhunu yans›tt›¤›
do¤ru. Yans›tma yerine “ele verme” ya
da “a盤a ç›karma” desek, daha güzel
söylemifl oluruz. Calvino’nun Görünmez Kentleri’ne de göz k›rparak ilk
ça¤r›fl›mlara yasland›m bu kad›n adlar›n› verirken. Sineman›n en genifl yer
32
tuttu¤u imge dünyas›ndan, hayallerimizden ve tarihten neredeyse gelifligüzel kopup gelen ça¤r›fl›mlar. Ancak foto¤raflara bakarak kentleri tarif etmek
kolay de¤il, daha do¤rusu epey zor.
Kad›nlara gelince çok fley söylenebilir.
Ne de olsa dilin kemi¤i yok. Hanna, küçük bir yay›nevinde sekreterlik yapan,
Vietnaml› bir çocu¤u evlat edinmifl,
haftada bir yafll› annesini ziyaret etmeyi ihmal etmeyen “siyaseten do¤ru” bir
kad›n. Esperanza, bir tütün iflçisi, Domuzlar Körfezi’ni hâlâ hat›rl›yor; hayattaki en büyük avuntusu torunlar›, bir de
Florida’daki akrabalar›yla haberleflememekten yak›n›yor. Isabella, babas›-
n› tan›m›yor; okulda iyi ‹ngilizce ö¤renip, günün birinde Madrid üzerinden
Londra’ya gidip modellik yapmay› düfllüyor...
Sadece co¤rafi aç›dan de¤il, siyasi
aç›dan da farkl› flehirler bunlar. Bu
farkl› siyasi yönetim biçimleri foto¤raflara nas›l yans›m›fl?
Kentler ço¤u kez ba¤l› olduklar› ülkenin siyasal sistemini do¤rudan temsil
etmezler. Yerel yönetimlerin gücü ise
gündelik hayat›n ötesine eriflemez.
Ben, Ali Arif Ersen’in foto¤raflar›nda siyasetin izlerini göremiyorum. Daha
çok, derinlerde duran hallerinin kimi
zaman bu foto¤raflara yans›d›¤›n› san›-
yorum. Böyle bak›nca da farkl›l›klar de¤il, tam aksine yaflan›p bitirilmifllik, hayalsizlik, eskilik gibi ortak yanlar buluyorum.
Ali Arif Ersen’in foto¤raflar›n›n yer
ald›¤› kitaba bir sunufl yaz›s› yazm›fls›n›z. Siz gittiniz mi bu flehirlere? Yaz›y› yazarken zihninizden geçenler
nelerdi? Bir foto¤raf kareye s›¤d›rd›klar›yla de¤il, d›flar›da b›rakt›klar›yla da anlam kazand›¤›na göre
hangi görüntüler canland› gözünüzde?
Çoklu sorunuza s›rayla cevap vermeye
çal›flay›m. Üç kentten sadece birine
gittim. (Hepsine gitsem, eminim yazd›klar›m baflka olurdu.) Di¤erleriyle ilgili bilgim do¤rudan deneyimleme d›fl›nda baflka kaynaklardan besleniyor.
Bandoneonun sesi, romun genizdeki
yak›c›l›¤›, foto¤raflar, film kareleri gibi... Bunlar zihnimde bir yerlerde duruyor olmal›yd›lar. Bilinçli olmamakla birlikte, sözünü etti¤iniz k›sac›k sunufl yaz›s›nda o iz/lenim/lerin kimini kulland›m, kimini yerli yerinde b›rakt›m. Belki
günün birinde yazmak, belki de hiç
yazmamak üzere... Tres Américas foto¤raflar›nda görüntüler de¤il, en yaban›l hallerinde nesneler var. Onlar da
yeterince kapal›, bakan› kendi d›fllar›ndaki dünyaya yo¤unlaflt›rma konusunda son derece baflar›l›lar.
Söz ve görüntü iliflkisi üzerine neler
söyleyeceksiniz?
Söz ve görüntü hakk›nda ne söylense
az. Söz (yaz›) bir ç›rp›da ortaya ç›km›fl
gibi görünse de asl›nda çok zahmetli
bir haz›rl›k sürecinin ürünü. Bir o kadar
da özneyle ilgili. Görüntü (foto¤raf) ise,
uzun bir mizansen sonunda yap›lsa
(çekilse) bile, hep bir an›ndal›k, sürpriz
etkisi yap›yor. Nesnenin hakimiyeti alt›nda. En az›ndan dijital foto¤rafa kadar bu böyleydi. fiimdi durum biraz
daha kar›fl›k. Bir de son olarak flu söylenebilir: Tam da yukar›daki nedenlerle, foto¤raf “üzerine” ya da “hakk›nda”
yaz› yaz›lamaz. Olsa olsa “yan›na”,
“kenar›na” ya da “arkas›ndan” bir fleyler çiziktirilebilir.
Gülenay Börekçi
33
buluflma
Maeve Binchy
‹rlandal› masalc› teyze
‹talyanca Aflk Baflkad›r, Yaln›z Kad›nlar Soka¤›, Aflk Mutfakta Pifler ve yeni
ç›kan Hayat›n Ta Kendisi Lokantas› gibi tatl›, s›ms›cak ve romantik aflk
romanlar›n›n ünlü yazar› Maeve Binchy yapt›¤›m›z söyleflide “Gerçekte benim
hayat›m pek olays›z geçti, yani bundan iyi bir roman ç›karmam olanaks›zd›,”
diyor. Bu yüzden de hikayelerini çevresinde gözlemledikleriyle hayal gücünü
birlefltirerek yarat›yor.
Son kitab›n›z Quentins’in kahramanlar› olan Ella ile Don’›n aras›ndaki iliflki bir zamanlar annenizin sizin için kurdu¤u hayallerin bir yans›mas› say›labilir mi? Çünkü sizinle
yap›lan bir baflka söyleflide “Annem
günün birinde hofl bir hekim ya da
avukatla tan›flaca¤›m›, onunla hofl
bir evlilik yapaca¤›m› ve hayat›m
boyunca flehrin gözde semtlerinden
birinde yaflay›p gidece¤imi umuyordu,” demiflsiniz.
Do¤ru, annem ‹rlandal› bir avukat ya
da hekimle evlenmemi arzu ediyordu
hep, ama san›r›m o hayattayken asla
kitab›mdaki gibi Evli Bir Erkek’le birlikte olmaya cesaret edemezdim. Keflke
hayatta olsayd› da hekimlik veya avukatl›kla uzaktan yak›ndan ilgisi olmayan o muhteflem ‹ngiliz yazarla, yani
kocam Gordon Snell’le tan›flsayd›. Daha mutlu olaca¤›m bir evlili¤i hayal bile edemem.
Romanlar›n›zdaki hikayeler her zaman mutlu bir sonla noktalan›yor.
Sizce hayat gerçekten bir gül bahçesi mi? Ya sizin hayat›n›z? Bir aflk
hikayesi mi, yoksa...
Mutlu, huzurlu, talihli bir hayat›m oldu
benim. Çok mutlu geçen bir çocuklu¤un ard›ndan iyi bir e¤itim yapabildim
ve üç ifli bir arada yürüttüm. Ö¤retmen, gazeteci ve romanc›y›m. Dahas›
bunlar›n üçünü de çok seviyorum.
Otuz y›l önce harikulade bir evlilik yap34
t›m, sonras›nda da her fley hep yolunda gitti. Annemle babam›n zamans›z
ölümlerini ve çocu¤um olmamas›n›
saymazsan›z yak›nacak bir fleyim yok.
Romanlar›n›z›n arka plan›nda Dublin’in de¤iflen yüzleri oluyor. “Sizin
Dublin’iniz” nas›l bir yer?
Gençlik y›llar›mda Dublin gri ve kapal›
bir flehirdi. Hep ya¤mur ya¤ard›, insanlar baflka ülkelere yerleflerek bellerini do¤rultmufl, halleri vakitleri yerinde yak›nlar›n›n gönderdi¤i k›yafetleri
giyerdi. fiimdi Dublin de ça¤dafl bir
Avrupa flehri oldu. Kafeleri, gençleri,
canl›l›¤›yla nefle ve enerji saç›yor. Ben
flehrin epey d›fl›nda yafl›yorum, bir zamanlar buras› da uykulu ve sessiz bir
yerdi, ama art›k film y›ld›zlar› ve otomobil yar›flç›lar›yla dolup tafl›yor.
Türkiye ve ‹rlanda birbirinden çok
farkl› ülkeler. Yine de Maeve Binchy
romanlar› bizim ülkemizde de ç›kar
ç›kmaz çok satan kitaplar listelerine giriyor hemen. Quentins de buna
dahil. Türkler, özellikle de kad›nlar
sizin kitaplar›n›z› okumaya bay›l›yorlar. Bu konuda neler söyleyeceksiniz? Bir de Quentins’in Türkiye’deki ad›n› biliyor musunuz? “Hayat›n Ta Kendisi Lokantas›” ad›n›
sevdiniz mi?
Bir zamanlar çok mutlu oldu¤um bir
ülkede flimdi kitaplar›m›n okunup seviliyor olmas›ndan dolay› çok mutluyum.
Kitab›n ad›n› da sevdim. Asl›nda bu
benim çok da ak›l erdiremedi¤im bir
konu, çevirmenlerin ve editörlerin tam
da kitab›n ruhunu yans›tacak bafll›klar› nas›l olup da bulabildikleri beni hep
hayrete düflürüyor.
Dublin’de Quentins diye bir lokanta
var m›, bilmiyorum. Ama sizin anlatt›¤›n›z lokantan›n atmosferi öyle s›cak, insanlar› öyle gerçek ki, daha
ilk sat›rlarda büyüye kap›l›yoruz. Bu
durumda da insan merak ediyor:
Acaba esin kaynaklar›n›z neler?
‹lk sorudan bafllayay›m: Hay›r, Quentins diye bir lokanta yok. Benim babam avukatt› ve yazarl›¤a bafllad›¤›mda beni gerçek mekanlardan ve gerçek insanlardan söz etmemem konu-
Hayat›n Ta Kendisi Lokantas›
Maeve Binchy, çeviren: fieniz Türkömer
Do¤an Kitap, 345 sayfa
sunda s›k› s›k› uyarm›flt›. Bildi¤im befl
alt› lokantay› harmanlay›p oluflturdum
Quentins’i. D›flar›da yemek yemeyi seviyorum, bu kitab› yazarken de birkaç
ay süresince çok mutlu bir “araflt›rma”
dönemi geçirdim.
Romanlar›n›z›n özyaflamsal nitelikler tafl›d›¤›n› söyleyebilir miyiz?
O kitaplarda benden parçalar var,
hakl›s›n›z, ama iflin gerçe¤i benim hayat›m gerçekte pek olays›z geçti, yani
bundan iyi bir roman ç›karmam olanaks›z. Ö¤retmenlik yaparken yaflad›klar›mdan pek çok fleyi romanlar›ma
(ve yaratt›¤›m ö¤retmen karakterlere)
ekliyorum. Bir de size küçük bir ipucu
vereyim, kitaplar›mda zaman zaman
bir parça yönetici ruhlu, çevresindeki
insanlar›n hayat›n› az›c›k -ama sahiden az›c›k- denetlemeyi seven tiplere
rastlars›n›z. ‹flte onlar asl›nda, benim!
Hangi yazarlardan ve hangi kitaplardan etkilendiniz?
William Trevor diye bir öykü yazar› var,
bir de Alice Munroe diye Kanadal› bir
yazar. Onlar›n d›fl›nda gerilim romanlar› okumaya da bay›l›yorum. Hatta
haftada üç gerilim roman› okuyup bitirdi¤im oluyor.
Çocukluk günlerinizi anlat›rken “Sö-
zünü geçiren kardefl bendim,” diyorsunuz, “coflkulu, ç›lg›nca fantezileri olan, herkesçe tan›nmak, hatta azizlik mertebesine eriflmek arzusuyla k›vranan bir çocuktum.” O
günlerde zaman› geldi¤inde dünyaca tan›nan bir yazar olaca¤›n›z›, hatta edebiyat dünyas›n›n en parlak y›ld›zlar›ndan biri haline gelece¤inizi
hiç akl›n›za getirdiniz mi?
Hay›r, çok istiyordum ama bir yandan
da baflarabilece¤imi düflünmüyordum. Ailem sessiz sakin insanlardan
olufluyordu, sayg›l›yd›lar, hiçbir durumda kendilerini öne ç›kartmak istemezlerdi, bizi de böyle yetifltirdiler,
böyle olmam›z gerekti¤ine inand›k
hep. Ayr›ca çok fliflmand›m ve y›llarca
gri okul formas›yla dolaflt›m. ‹nsanlar›n
benim yazd›¤›m hikayeleri dinlemesi,
okumas›, önemsemesi olmayacak bir
fley gibiydi benim için.
‹rlanda’daki siyasal sorunlara dair
yazmay› istediniz mi?
Ülkemdeki s›n›fsal düzeni çeflitli yönleriyle ele al›yorum zaten, Katolik Kilisesi’nin bir zamanlar sahip oldu¤u gücü de s›kl›kla anlat›yorum. Kilise tabii
art›k eskisi gibi etkili ve güçlü de¤il.
fiimdi inançl› insanlar sadece istedikleri, dinlerinin gerektirdi¤ine inand›klar› fleyleri yap›yorlar, bu iyi bir fley. Eskidense, inansan›z da inanmasan›z da
dindar görünmek zorundayd›n›z, aksi
takdirde toplum içinde pek de hofl
karfl›lanmazd›n›z.
Önümüzdeki dönemde neler yapacaks›n›z?
fiimdi yeni bir kitap yaz›yorum, bir öykü kitab›...
Peki Türkiye’ye gelmek var m› tasar›lar›n›z aras›nda?
Ne yaz›k ki bugünlerde sa¤l›¤›m pek
iyi de¤il. Nefes darl›¤› çekiyorum ve
kalp hastas›y›m. Yanl›fl anlafl›lmak istemem, bu beni ne endiflelendiriyor ne
de korkutuyor. Sadece eskisi kadar
s›k seyahate ç›kam›yorum, Türkiye
gibi bir zamanlar çok mutlu oldu¤um
güzel ülkelere bir kez daha gitmek
benim için zor.
Selen Birsam
35
sahaftan
Röportaj: A. Selcen Güçhan Özhan
300 y›ll›k “Müfredat-› T›p ve Fen”
raslant› sonucu bulundu
F›k›h uzman› Emine fieyma Usta, Fatih’te tahta bir eskici arabas›nda bir kitap
bulur. Osmanl›ca bu kitab› çevirmeye bafllar ve kitab›n 1872 y›l›nda
üniversiteye getirilen iki as›rl›k Müfredat-› T›p ve Fen’in ikinci cildi oldu¤u
ortaya ç›kar. ‹lk cildin bulundu¤u Cerrahpafla Üniversitesi uzun zamand›r
ikinci cildin peflindedir. Peki ama bu kitap neden bu kadar de¤erlidir?
36
“Fatih’e bir arkadafl ziyareti için gitti¤imde baflka bir misafir fakir çocuklar
için dükkan kap›s›n›n önüne kadar at›lm›fl kitaplardan bahsetti. Kimisi parçalanm›fl, kimisi daha temiz eski kitaplar...
Ben de oraya gittim ve kar›flt›r›rken bu
kitapla karfl›laflt›m. Kitap T›bbiye Mektebinin “Müfredat-› T›p ve Fen” kitab›n›n ikinci cildi. Fevkalade bir eser ama
ilkini bulamad›m. Kitab› çevirirken de
bir taraftan ilk cildini ar›yordum.” Emine
fieyma Usta, kitapla karfl›laflma öyküsünü böyle anlat›yor. fiimdi Üniversite’den ald›¤› ilk cildi de çeviren Usta
kitab›n, herkese ulaflt›racak bir yay›nevi taraf›ndan yay›mlanmas›n› istiyor.
Dam›t›lm›fl bilgiler
“Osmanl›’da gen taramas› vard›”
Emine fieyma, y›llar içinde yapt›¤› çal›flmalar›n, çevirdi¤i kitaplar›n içindeki de¤erli bilgilerin bir k›sm›n›
bizimle paylaflt›. Bu bilgiler tabii ki art›k geçerli de¤il, ancak geçmiflte neler yap›ld›¤›n› ö¤renmek isteyen
araflt›rmac›lar için çok de¤erli birer kaynak.
• ‹yi bir tabip olan Fatih Sultan Mehmet’in lalas› ve doktoru Akflemsettin, ülkeyi dolafl›p bir çok insan üzerinde araflt›rmalar yapm›fl. Çal›flmalar›nda beyin, mikrop ve cinsellik konular› üzerinde durmufl. “Bunlar bozuk olduktan sonra hastadan düzen ve verim beklenmez,” diyor.
• Tok karn›na banyo yapmay›n. Saç dökülmesi için hormonlar, kans›zl›k suçland›. Oysa banyo sonras›
aç›lan gözenekler saç dökülmesini artt›r›yor.
• Cinsel iliflkiden sonra gözenekler aç›l›yor, bu yüzden banyo yap›lmas› öneriliyor. Bunu Kybele bile söylemifl, üstelik çok tanr›l› dönemde de, Hititlerde de var.
• Üç bin y›ll›k eserlerde anlat›lan bitki toplama usulleri çok detayl›. Bitkinin toplanaca¤› gün ve saat bile
çok önemli. Toplayan kiflinin elleri ve t›rnaklar› çok temiz olmal›. ‹nsanl›¤›n hizmetine gelmifl bir fley
Kendiniz için mi çevirmeye bafllad›n›z?
‹lkini bulamasam da bu kadar›n› insanlara ulaflt›ray›m dedim. Emekli bir savc› arkadafl›m kitapla çok ilgilendi. Bir
doçent difl hekimi arkadafl›na kitab›
göstermifl. O da Cerrahpafla Üniversitesinden bir profesör arkadafl›na bah-
olan bitki sayg›yla toplanmal›. Bitkiler soyunun tükenmemesi için ölçülü toplan›yor, bedenlerine ac› verilmiyor. Otlar›n diflisi ve erke¤i var. Diflisi kad›na, erke¤i erke¤e daha iyi etki ediyor.
• Tedavi için sadece ot de¤il, yüze yak›n da hayvan kullan›lm›fl, özellikle vahfli hayvanlar. Yemece hastal›¤› olarak geçen hastal›k, günümüzün kanser hastal›¤›. Y›lanla haz›rlanan bir ilaç veriliyor ve
uyar›l›yor ‘hastan›n saç›, kafl› dökülür ama hasta korkmas›n, iyileflti¤i zaman ç›kar’, yani haz›rlanan ilaçla kemoterapi yap›l›yor. Bu öneriler üç bin senelik M›s›r bilgileri.
• Yedi¤imiz her fley bizi etkiliyor. Nuh tufan›na kadar insanlar et yemiyordu. Et insanlar› daha agresif
yap›yor.
37
sahaftan
Müfredat-› T›p ve Fen kitab›nda birçok bitki ayr›nt›l› olarak tan›mlanm›fl. Bitkilerin bileflimleri
yüzde hesaplar›yla verilmifl. Hastal›klar için
haz›rlanan, günümüzde “koca kar› ilac›”
denen reçeteler ise o dönem, t›p ö¤rencilerine
ders program› dahilinde okutuluyormufl.
setmifl. O da “Öbür cildi bizde, ama
ikinci cildi ar›yoruz” demifl. Ben çeviride ilerlemifl oldu¤um için ilk cildin fotokopisini de bana verdiler. ‹ki cildin bir
araya gelmesi bir mucize, yoksa ben
nas›l bulabilirdim?
Eser ne kadar eskiye dayan›yor?
Bir general taraf›ndan Frans›zca kopyas› Türkiye’ye getirilmifl ve 1872 y›l›nda Askeri T›p Fakültesi Farmakoloji Bilim Dal› hocalar›ndan Binbafl› Münir
Bey taraf›ndan Osmanl›ca’ya çevrilmifl. Tabii eser bu tarihten de iki as›r
38
öncesine dayan›yor. Eseri haz›rlayan
on befl Bat›l› bilimadam›n›n adlar› eserde ara ara geçiyor. Bir süre Askeri T›p
Fakültesinde ders kitab› olarak okutuluyor ve sonra kayboluyor. Nedeni ve
nas›l› bilinmiyor. Nas›l oluyorsa bu iki
ciltten birisi eski kitap satan bir dükkandan, di¤eri de Cerrahpafla Üniversitesi arflivinden ç›kt›. Çok detayl› ve
faydal› olan bu eserin bütün insanl›¤a
b›rak›lmas›n› istiyorum.
Günümüzdeki kitaplarla o zamanki
çal›flmalar farkl› m›?
Günümüzde piyasada sat›lan emraz
kitaplar›n›n bir ço¤unun ezbere kullan›ld›¤›n› düflünüyorum. ‹nsanlar o kitaplara çok baflvuruyor, ben de yapard›m ama bu kitab› okuduktan sonra
yepyeni bir boyut buldum.
Doktorlar eskiden genetik özelliklere dikkat ediyorlar m›yd›?
Evet, Osmanl›’da ve Selçuklu’da toprak
özelli¤i hesap ediliyor. ‹brahim Hakk›’n›n ve Davud Antaki’nin eserlerinde
de bu gen taramas›ndan bahsediliyor.
Topra¤›n sesi var, yaflad›¤›m›z yerdeki
topra¤›n özelli¤ini tafl›yoruz. Bugün
herkese ayn› tedavi veriliyor. Oysa eskiden insanlar›n tedavileri yaflad›klar›
yerlere göre de¤iflebiliyormufl. Karadeniz bölgesindeki tedaviyle Akdeniz bölgesindeki tedavi ayn› olmamal›. Haz›rlanan ilaçlardaki oranlar da bölgelere
göre de¤ifliklik göstermeli. Muhakkak ki
tabip hastan›n topra¤›n›n özelliklerine
inecek, toprak özelli¤i yani gen tespit
edilmeden ilaç verilmemeli.
O y›llarda bu araflt›rmalar yap›lmas›-
na ra¤men sanki araya bir “duraklama dönemi” girmifl ve her fley durmufl. Günümüzde ise araflt›rmalar
s›f›rdan bafllad›...
Bir uyku dönemi var. ‹nsanlar baflka
fleylerle kendilerini göstermeye çal›flt›lar ama art›k tekrar bir aray›fla girildi. O
zaman yap›lan çal›flmalar bir kenarda
b›rak›ld›, her fley s›f›rdan bafllad›.
‹yilefltirme sürecinde kad›nlar›n yeri
nedir?
Y›llardan beri getirilen tedavi usulünü
Osmanl›’da ebeler uyguluyor. Ebeler
kad›n-do¤um d›fl›nda tüm bitki kökenli
tedavileri yap›yorlar, bitkileri kendileri
topluyorlar, bilgilerini de yanl›fl bir uygulama olur korkusuyla d›flar› vermi-
yorlar. Sadece kendi ocaklar›ndan birisini yetifltirip zaman› gelince ona el veriyorlar.
Halk›n önüne ç›kacak son çal›flmalar›n›z nelerdir?
Son okumalar› yap›yorum, Atatürk’ün
hutbeleri ve Kad›n›n Tarihi ç›kmak üzere olanlar. ‹nsanlar çok faydalanacaklar. Akflemsettin’in eseri ise haz›rlan›yor. Mevlana’n›n üzerinde hiç çal›fl›lmam›fl, bas›lmam›fl bir eseri elime
geçti. O eser ise dünya çap›nda bekleniyor. Bir de yüz yetmifl sene öncesine
ait Ça¤layanlar ad›nda bir kitap elime
geçti, o dönemin köfle yazarlar›ndan
bahsediyor. Vatan ve askerlik üzerine
yazm›fllar.
Emine fieyma Usta kimdir?
1947 Pazarköy do¤umlu olan Emine fieyma’n›n Babas› Haf›z Ali Usta, Demokrat Parti kurucular›ndan, dedesi ise Rize’nin “efendisi” Haf›z Harun Tiryaki. Cumhuriyet’te ilk olarak “konular›na göre” Kur’an’›-Kerim ve hutbe çevirisi yapan kad›n olan fieyma, ‹ngilizce, Osmanl›ca, Farsça ve Arapça biliyor. ‹SAV’da f›k›h çal›flmalar›n› takiben çal›flmalar›n› Süleymaniye Külliyesinde sürdürüyor. Kad›n haklar›, mitoloji, din
öncesi ‹slam, Türk dünyas›nda kad›n uzmanl›k alanlar›. Köfle yazarl›¤› da yapt›, halen seminerler veriyor.
Akflemsettin, Mevlana, Abdulkadir Geylani, Hac› Bayram Veli, Fahreddin Raz› gibi ustalar›n eserlerini tercüme ediyor. Türkiye-Avrupa Birli¤i Vakf›’n›n üyesi.
39
çok satan kitaplar
Türkiye /
Edebiyat
Türkiye /
Edebiyat d›fl›
1. Cemile
Orhan Kemal
Epsilon Yay›nevi
2. Yaz Bitmesin
‹clal Ayd›n
Epsilon Yay›nevi
3. Sen Git Aflk Bana Kals›n
Mehmet Coflkundeniz
Neden Kitap
4. Gece Sesleri
Ayfle Kulin
Remzi Kitabevi
5. fiimdi Dü¤ün Zaman›
‹pek Ongun
Epsilon Yay›nevi
6. Yorgun May›s K›sraklar›
Y›lmaz Karakoyunlu
Do¤an Kitapç›l›k
7. Kad›nlar›n 21 Hikayesi
Murathan Mungan
Metis Yay›nlar›
8. Kardelenler
Ayfle Kulin
Remzi Kitabevi
9. Aflk Bize Yak›flt›
Mehmet Coflkundeniz
Neden Kitap
10. Da Vinci fiifresi
Dan Brown
Alt›n Kitaplar
11. Kay›p Romanlar
Vedat Türkali
Everest Yay›nlar›
12. Günayd›n Gece
‹kbal Gürp›nar
Timafl Yay›nevi
13. Unutma Bahçesi
Latife Tekin
Everest Yay›nlar›
14. Bir Bekleyenim Olsa
Anna Gavalda
Do¤an Kitapç›l›k
15. Hayata Dair
Geveze
Mavia¤aç Yay›nlar›
1. Hayata Yön Veren Sözler
Ak›n Al›c›
Epsilon Yay›nevi
2. ‹flten Ve Yaflamdan Zevk Alman›n Yollar›
Dale Carnegie
Epsilon Yay›nevi
3. Dost Kazanma Ve ‹nsanlar› Etkileme
Sanat›
Dale Carnegie
Epsilon Yay›nevi
4. Efendi
Soner Yalç›n
Do¤an Kitapç›l›k
5. Hala Ciddiyim
Gülse Birsel
Epsilon Yay›nevi
6. Muhafazakar Çapk›nlar
Sevda Türküsev
Akis Kitap
7. Büyüme Sak›n Küçük K›z
Halim Bahad›r
Neden Kitap
8. Gördüm, Dokundum
Ve Sevdim
Halim Bahad›r
Neden Kitap
9. Katina’n›n Elinde Makas›
Söylefli: K. Atay/F.K. Akflit
Alfa Bas›m Yay›m
10. Cengizhan - Yaflam› Ölümü Ve Yeniden
Dirilifli
John Man
Nokta Kitap
11. E¤reti Gelinler
fiükran Kozal›
Bilgi Yay›nevi
12. Sürgünde Üç Ölüm
Emir fiekip Arslan
Truva Yay›nlar›
13. Beni Do¤urma Anne
F.Y›ld›r›m
Epsilon Yay›nevi
14. Ya Sev Ya Sevr
Bir Gafletin Büyümesi
Hulki Cevizo¤lu
Ceviz Kabu¤u Yay›nlar›
15. Aristo General Motors’u Yönetseydi
Tom Morris
Alteo Yay›nlar›
Kaynak: Yeni Çizgi Yay›n Da¤›t›m Ltd (18 Ekim 2004 itibariyle)
40
Türkiye /
Çocuk ve ilk
gençlik
1. Talihsiz Serüvenler - 8 - Dehflet
Hastanesi
Lemony Sinicket
D. Egmont Yay›nc›l›k
2. Vahfliler Futbol Tak›m› 6 - Kahraman
Raban J.Masannak
Epsilon Yay›nevi
3. Bir Genç K›z›n Gizli Defteri
‹pek Ongun
Epsilon Yay›nevi
4. Çocuklar ‹çin E¤lence
Faruk Derince
Yakamoz Yay›n Da¤›t›m
5. Hadi Ama Baba
C.Nöstlinger
Gün›fl›¤› Kitapl›¤›
6. Kaplan Tak›m› 9, T-Rex'lerin Adas›
Thomas Brezina
D.EgmontYay›nc›l›k
7. Winnie The Pooh, Pooh Köflesindeki Ev
A.A.Milne
Kabalc› Yay›nevi
8. Bambu ‹le E¤lenerek Ö¤reniyorum
Say›yorum
Çeviren : Fatih Erdo¤an
Net Yay›nc›l›k
9. Annem Sizi Derse Bekliyor
Can Karto¤lu Gürses
‹letiflim Yay›nlar›
10. Resimli Harfli Oyun Kartlar›
Metropol Yay›nlar›
11. Z›p›r-Matik Bilmeceler
Yalvaç Ural
Mars›k Yay›nc›l›k
12. Tafl Devri 1
Epsilon Yay›nevi
13. Limon ‹le Zeytin
Salih Memecan
Mart Ajans
14. fiekilli Boyama Dizisi
Hobi Yay›nc›l›k
15. Ak›lalmaz Deneyler
Nizk Arnold
Timafl Yay›nevi
ABD /
Edebiyat
Almanya /
Edebiyat
‹ngiltere
1. The Dark Tower
Stephen King, Donald M. Grant/Scribner
2. Incubus Dreams
Laurell K. Hamilton, Berkley
3. Trace
Patricia Cornwell, Putnam
4. The Da Vinci Code
Dan Brown, Doubleday
5. Jonathan Strange & Mr. Norrell
Susanna Clarke, Bloomsbury
6. The Plot Against America
Philip Roth, Houghton Mifflin
7. The Five People You Meet In Heaven
Mitch Albom, Hyperion
8. Are You Afraid Of The Dark?
Sidney Sheldon, Morrow
9. Shopaholic & Sister
Sophie Kinsella, Dial
10. Nights Of Rain And Stars
Maeve Binchy, Dutton
1. Blaue Wunder
Ildiko Von Kürthy, Wunderlich
2. Sakrileg
Dan Brown, Lübbe
3. Der Schwarm
Frank Schätzing, Kiepenheuer&Witsch
4. Neue Vahr Süd
Sven Regener, Eichborn
5. Wer Die Wahrheit Sucht
Elizabeth George, Blanvalet
6. Hectors Reise
François Lelord, Piper
7. Die Stadt Der Träumenden Bücher
Walter Moers, Piper
8. Der Mann Mit Dem Fagott Udo
Jürgens/Michaela Moritz, Limes
9. Ein Tag Wie Ein Leben
Nicholas Sparks, Heyne
10. Am Hang
Markus Werner, Fischer
1. The Big Bad Wolf
James Patterson, Headline
2. The Da Vinci Code
Dan Brown, Corgi Adult
3. Going Postal
Terry Pratchett, Doubleday
4. Pompeii
Robert Harris, Arrow
5. Monstrous Regiment
Terry Pratchett, Corgi Adult
6. A Short History of Nearly Everything
Bill Bryson, Black Swan
7. Angels and Demons
Dan Brown, Atria
8. You Are What You Eat
Gillian McKeith, Michael Joseph
9. Sickened
Julie Gregory, Arrow
10. London Bridges
James Patterson, Headline
ABD /
Edebiyat d›fl›
Almanya /
Edebiyat d›fl›
Fransa
1. America (The Book)
Jon Stewart/Ben Karlin/David
Javerbaum, Warner
2. The Family
Kitty Kelley, Doubleday
3. Unfit For Command
John E. O'neill/Jerome R. Corsi, Regnery
4. Between A Rock And A Hard Place
Aron Ralston, Atria
5. Chain Of Command
Seymour M. Hersh, Harpercollins
6. Eats, Shoots & Leaves
Lynne Truss, Gotham
7. American Soldier
TommyFranks/Malcolm, Mcconnell
Reganbooks/Harpercollins
8. Confessions Of An Heiress
Paris Hilton / Merle Ginsberg,
Fireside/Simon & Schuster
9. Patriot Reign, Michael Holley, Morrow
10. My Life Bill Clinton, Knopf
1. Moppel-Ich
Susanne Fröhlich, W. Krüger
2. Das Methusalem-Komplott Frank
Schirrmacher, Blessing
3. Die Mächte Der Zukunft
Helmut Schmidt, Siedler
4. Die Kraft Des Neubeginns
Hans-Olaf Henkel, Droemer
5. Feuerherz
Senait Mehari, Droemer
6. Schotts Sammelsurium
Ben Schott, Berlin
7. Gute Tage
Roger Willemsen, Fischer
8. Weltmacht ‹m Treibsand
Peter Scholl-Latour, Propyläen
9. Ich Sterbe, Aber Die Erinnerung Lebt
Henning Mankell, Zsolnay
10. Bedingt Dienstbereit
Norbert Juretzko/Wilhelm Dietl, Ullstein
1. Da Vinci Code
Dan Brown, Lattes
2. Les Aventures De Lucky Luke,
La Belle, Province
Achdé/Gerra, Lucky Comics
3. Le Cri Du Peuple, Le Testament Des
Ruines, Tardi/Vautrin, Casterman
4. Bonjour Paresse
Corinne Maier, Michalon Eds
5. L'Histoire De France Pour Les Nuls
Jean-Joseph Julaud, First
6. Le Code Da Vinci Décrypté
Simon Cox, Pre Aux Clercs
7. Dictionnaire Des Gros Mots
Patricia Vigerie, Favre Eds
8. Une Vie Française
Jean-Paul Dubois, Olivier Eds
9. Titeuf, Nadia Se Marie
Zep, Glenat
10. Universal War One, Babel
Bajram, Soleil Productions
Kaynak: ABD (The New York Times), Almanya (Der Spiegel), ‹ngiltere (The Guardian), Fransa (Fnac) (18 Ekim 2004 itibariyle)
41
kitap
Mona Lisa kaç›r›ld›¤›nda...
1911’de Mona Lisa çal›nd›¤›nda yüzlerce kifli bofl duvar› seyretmeye kofltu.
Tek amaçlar› vard› sanki: Bofllu¤u kolektif bir eylemle doldurmak, kayboluflu hiç
olmam›fl hale getirmek...
Kendisine “kültürel dedektif” s›fat› uygun görülen sanat tarihçisi Darian Leader’›n kitab› Mona Lisa Kaç›r›ld›’n›n ilgi oda¤›, herkesin neredeyse en küçük ayr›nt›s›na kadar ezbere bildi¤i,
bildi¤ini düflündü¤ü bir tablo, Leonardo Da Vinci’nin Baudelaire’den Gautier’ye, Par Lagerkvist’ten Dan Brown’a
kadar say›s›z yazara ilham vermifl Mona Lisa’s›.
Leader tablonun 1911’deki çal›n›fl öyküsünü anlatarak bafll›yor kitab›na.
Teknik sebeplerden ötürü çal›nd›¤› birkaç gün sonra fark edilebilen Mona Lisa, yoklu¤unda da bir kült olmaya devam ediyor ve görülüyor ki auras›, ne
anlama geldi¤i bir türlü anlafl›lamayan
büyüleyici gülüflünde de¤il sadece.
(Hem zaten art›k “Neden gülümsüyor?”
de¤il,”Nerede?” sorusu sorulmaya
bafllam›fl durumda.) Mona Lisa ç›lg›nl›¤›n›n tan›klar›ndan biri de Franz Kafka.
Tam da o tarihte Max Brod’la Paris’e
gelen Kafka h›rs›zl›ktan söz edildi¤ini
iflitiyor, ama bir yandan da flehrin her
yerini Mona Lisa reprodüksiyonlar›n›n
ve Mona Lisa kartpostallar›n›n kaplad›¤›n› fark ediyor. Ayr›ca insanlar›n ak›n
ak›n Louvre’a dolufltu¤unu ö¤reniyor.
Bunun üzerine Louvre’u ziyarete karar
veriyorlar. Louvre daha önce hiç olmad›¤› kadar kalabal›k, içeri girmek için
uzun süre kuyrukta beklemeleri gerekiyor. Daha sonra vakit geçirmeden Mona Lisa’n›n sergilendi¤i salona gidiyorlar ve uzun uzun bofl duvara bak›yorlar.
T›pk› Louvre’un öteki ziyaretçileri gibi… (Kafka tablo için “görünmez manzara” terimini kullanm›fl.) Leader flöyle
devam ediyor: “Mona Lisa’n›n imgesi
her yerdeydi. Sinemaya gitti¤inde bile
kurtulam›yordun, nefleli bir sessiz komedinin ard›ndan soygunla dalga geçen bir film geliyordu. ‹mge tüm kültü42
Mona Lisa
Kaç›r›ld›
Darian Leader
Çev: Handan Akdemir,
Ayr›nt› Yay›nlar›,
146 sayfa
rel iletiflim araçlar›yla kültürü doyurmay› baflarm›flt›. Bu imge bollu¤u nas›l
aç›klanabilirdi? ‹nsanlar neden bofl
uzama bakmaya gidiyordu? Kafka ve
Brod neyi görmeyi umuyordu? ”Görünmez manzaray› yaratmak ad›na yap›lm›fl baflka denemelerden de söz ediyor Leader. Bofl çerçevelerin sergilendi¤i modern zaman galerilerinden örne¤in. Sonra müzisyen ve performans
sanatç›s› John Cage’in “Akl›m›za gelen
ya da gelmeyen her fley asl›nda hiç’in
bir yank›s›d›r,” sözünü hat›rlat›yor. Kitab› yazmaktaki amac› da Mona Lisa’n›n
çal›nd›ktan sonra daha çok ilgi görmeye bafllad›¤›n› göstermek. Leader’a göre sanat tarihinin bu esrarengiz vakas›nda müzeyi ziyarete giden yüzlerce
kiflinin sanki tek bir amac› vard›: Bofllu¤u kolektif bir eylemle doldurmak, kayboluflu hiç olmam›fl hale getirmek... Ne
kadar çok kifli duvar› seyrederse bofl-
luk o kadar kusursuz bir flekilde kapat›lm›fl olacak gibi geliyordu onlara belki
de. ‹flte Lacan’dan al›nt› yap›lm›fl bir
anekdot: Depresyon geçiren Ruth Weber kocas›n›n erkek kardeflinin tablolar›yla dolu bir evde yaflamaktad›r. Günün birinde ressam, eserlerinden birini
oradan al›r. Bofl uzam tecrübesi yaflad›¤› depresyonda kutuplaflma etkisi
yarat›r ve depresyon daha da fliddetlenir. “Tablolardan önce söz konusu bofl
uzam›n orada olmad›¤›na dikkat edin:
Orijinal, asli de¤il, nesnelerin düzenleniflindeki de¤ifliklikle üretilmifl bir fley.
E¤er bu bir bofl yerse imal edilmifl bir
bofl yerdir.” Sonra Weber de resim
yapmaya bafllar; her fleyden önce de
bofl duvar için bir portre yapar. Öylesine baflar›l›d›r ki, kay›nbiraderi eserlerin
gerçek sahibinin o oldu¤una inanmaz.
Daha önce Kad›nlar Neden Yazd›klar›
Her Mektubu Göndermezler ve ‹fl ‹flten
Geçtikten Sonra Verilen Sözler adl› kitaplar›n yazar› Darian Leader bu kez
görsel sanatlara bakman›n psikolojisini
araflt›r›yor; tablolardan neyi görmeyi
umdu¤umuzu, onlar›n bizden neleri
saklad›¤›n›… Uygarl›¤›n, saf arzuya
ba¤l› kalanlara ya ‘sanatç›’ ya da ‘suçlu’ ad›n› verdi¤ini belirtiyor ve tablonun
çal›n›fl gerekçesinden, olay›n kitle iletiflim araçlar›nda yer al›fl biçimine, insanlar›n gösterdi¤i kitlesel tepkiye kadar uzanan toplumsal bir analiz yap›yor. Leader'a göre, Prenses Diana gibi
bir simgenin yok oluflu s›radan olamaz.
Simgenin b›rakt›¤› bofllu¤u mutlaka
devlet, gizli servis, mafya gibi baflka bir
simge doldurur. Bu yüzden büyük eylemler, büyük organizasyonlara yak›flt›r›l›r. Sanatç›lardan büyük aflklar beklenir, büyük suçlarsa s›radan olmayan
insanlara atfedilir.
Selen Birsam
Kar›ndeflen Jack
Bir Katilin Anatomisi
Patricia Cornwell,
Alt›n Kitaplar
458 sayfa
Geçen yüzy›lda Kar›ndeflen Jack ad› verilen ama gerçek
kimli¤i bilinmeyen bir katilin Londra’da iflledi¤i cinayetler
bugüne kadar, dünyan›n çözümlenemeyen s›rlar›ndan biri
olarak kald›. Kar›ndeflen Jack say›s›z romana, öyküye, araflt›rmaya konu oldu, hakk›nda birçok film çekildi. Üretilen say›s›z teoride katilin, Kraliyet Ailesi’ne mensup bir asilzade,
berber, doktor, kad›n ya da bir ressam oldu¤u ileri sürüldü.
Bir Katilin Anatomisi adl› kitapta ünlü polisiye yazar› Patricia
Cornwell o dönemde gerçeklefltirilmifl cinayet soruflturmalar›ndan edindi¤i bilgileri kullanarak e¤lence dünyas›n›n tan›nan isimleri Elizabeth Stride, Catherine Eddows ve Mary
Kelly’nin ölümlerindeki esrar perdesini aralamay› deniyor ve
çözülemeyen cinayetlerin failinin dünyaca ünlü ressam Walter Sickert oldu¤unu somut kan›tlarla gösteriyor. Hatta Victoria devrinde bilinmeyen tekniklerle, Kar›ndeflen Jack ad›n› kullanarak Londra polisine yaz›lan ünlü mektuplar› da ressam Walter Sickert’›n kaleme ald›¤›n› da ortaya ç›kar›yor.
Cornwell’e göre Sickert’›n tablolar›nda, kurbanlar›n› nas›l
ak›l almaz bir vahfletle parçalad›¤› da görülebilir.
Walter Sickert, özürlü olarak dünyaya gelmifl ve cinsel organ›yla ilgili olarak çeflitli cerrahi operasyonlar geçirmifl. Bu
yüzden de ruhsal dengesi altüst olmufl durumdaym›fl. Bunal›mlar› onu psikopat bir katile dönüfltürmüfl.
Belgelere dayanarak yaz›lan bu ilginç polisiye roman›n yazar› Patricia Cornwell, “Yazd›¤›m dünyada yaflamak benim
için çok önemlidir. Yaratt›¤›m karakterin bir fley
yapmas›n› ya da bilmesini
istiyorsam kendim de ayn›s› yapmak ya da bilmek
isterim,” diyor. Cornwell
çevrildi¤i her dilde büyük
baflar›lar kazanm›fl yazarlardan. Ola¤anüstü yank›lar yaratan Otopsi adl› roman› kendisine Atlantik’in
her iki yakas›nda bir y›l
içinde befl büyük ödül kazand›rm›fl. Birbirini izleyen
dokuz Scarpetta roman›yPetricia Cornwell’e göre Kar›ndeflen la da büyük ün kazanm›fl.
Jack’in gerçek yüzü
r
kitap
Tolstoy’un sevdi¤i Çehov öyküleri
Ölümünün yüzüncü y›l›nda k›sa öykünün bu büyük ustas›n› anmak, onun
yap›tlar›ndaki sanat gerçekli¤ini tam olarak kavramak için okunmas› gereken bir
kitap Çehov Öyküleri.
Ölümünün üzerinden tam yüzy›l geçti Anton Çehov’un, ama
geçip giden onca y›la karfl›n yazd›¤› oyunlar›n, öykülerin
okurlarda b›rakt›¤› eflsiz tat hiç bozulmad›. Aksine okundukça ço¤ald›, kendisini hep yeniledi Çehov. Bu dünyada yaln›zca k›rk dört y›l yaflam›fl olsa da, modern hikâyecili¤in en
önemli öncüsü ve hatta kurucusu haline geldi. Edebiyatta
son derece gerçekçi bir tutum benimseyen öykü ustas› Çehov, yaflad›¤› dönemin toplum tablosunu, hayat›n sisli gerçeklerini, bireylerin yaflad›¤› ruhbilimsel açmazlar› kusursuz
ve yal›n bir anlat›mla okuyuculara sundu. Yazd›¤› öykülerle,
oyunlarla her zaman usta bir ça¤dafl olarak kabul gördü.
Ölümünün üzerinden tam olarak koca bir as›r geçmesi sebebiyle Dünya Kitaplar›’ndan ç›kan Çehov Öyküleri Seçkisi
bu büyük ustay› anmak ve onun yazarl›¤›ndaki gizemi anlamak için efli bulunmaz bir f›rsat sunuyor okuyuculara. Üstelik, Dünya Kitaplar›’n›n bu seçkisinin bir özelli¤i de var: Seçkinin, Tolstoy’un seçti¤i otuz Çehov öyküsünden (Ac›, Aflç›
Kad›n Evleniyor, Bayanlar, Cad›, Can S›k›c› ‹fl, Can›m, Çocuklar, Dram, Dü¤ün, Erkek Çocuklar, Efl, Evde, Gayrimeflru, Gurbette, Himayesiz Varl›k, Halk De¤il mi, ‹flte, Kaçak,
Kad›n fians›, Karanl›k, Korocu K›z, Kötü Niyetli Adam, Köylü
Kad›nlar, Mahkemede, Maske, S›z›, Sinirler, Telafl, Uykusuzluk, Vanka, Verac›k) oluflmas›. Çehov’a olan hayranl›¤›n› her
f›rsatta dile getirmifl olan Tolstoy’un seçti¤i Çehov öykülerini
okuyanlar, Rus edebiyat›n›n bu iki büyük yazar›n›n bulufltu¤u bir pencereden bak›yorlar yaz›na.
Seçkideki Çehov öyküleri, yazar›n 1884, 1885 ve 1886 y›llar›nda kaleme ald›klar›. Bu öyküler, kitab›n önsözünde Birsen
Karaca’n›n da yazd›¤› gibi, Tolstoy’un bir zamanlar okunmas›n› tavsiye etti¤i öykülerden derlenmifl. Bu derleme sayesinde okuyucular Çehov’un dünyas›nda onunla beraber hüzünlü bir gezintiye ç›k›yorlar. Bu gezintide nelere rastlam›yorlar
ki; taflra hayat›ndaki güçlükler, bireylerin içsel buhranlar› ve
nafile çabalar›, solgun yüzlü genç k›zlar›n aflk ac›lar›, yoksul
köylülerin içinde yaflad›¤› k›s›rdöngüler, ayd›nlar›n hüznü,
haddinden fazla h›rsl› tüccarlar›n hazin sonu, yitik ruhlu doktorlar›n, avukatlar›n y›k›m›, türlü maske takm›fl sahte insanlar›n dram›, k›sacas› son demlerini yaflayan hasta Çarl›k Rusyas›n›n topyekûn bir tablosuyla karfl›lafl›yor okurlar. Bu tablo
eflli¤indeki öykülerde yer yer ince bir mizah hissedilse de,
ço¤u genellikle Çehov’un içinde yaflad›¤› toplumsal durumun bozuklu¤u yüzünden karamsar bir izlekte seyrediyor.
Ac›, Aflç› Kad›n Evleniyor, Can›m, Halk De¤il mi ‹flte, Karanl›k, S›z›, Uykusuzluk, Vanka, Verac›k ve Korocu K›z hüznün
44
Çehov ile Tolstoy
ve karamsarl›¤›n en bask›n oldu¤u öyküler aras›nda yer al›yor. Çehov, bu öykülerinde toplumdaki insanlar›n çaresizliklerini, özlemlerini ve bu çaresizlikleri içinde k›vran›p durmalar›n› son derece yal›n bir dille anlat›yor. Öykü kahramanlar›
insan iliflkilerine ve kurulu düzene karfl› güvensiz olup kendilerini kapana k›s›lm›fl gibi hissediyorlar: Halk De¤il mi, ‹flte’de baflkondüktör Podtyagin’in içki, görev aflk› ve toplum
üçgenindeki onulmaz sorunlar›, Karanl›k’ta Kirila’n›n, kardefli Vaska’y› hapishaneden ç›kartmak için doktordan umutsuzca yard›m dilenifli, Verac›k’ta Vera’n›n karfl›l›ks›z aflk›, Uykusuzluk’ta Varka’n›n çilekefl hayat› ve bu hayat›n yaratt›¤›
bir son, Can›m’da hayat› tek bafl›na gö¤üsleyemeyece¤ini
düflünen bir kad›n›n sonsuz aray›fl›...
Öykülerde çok tan›d›k ve bildik konular -hayat›n gerçekleriifllense de asl›nda detayl› bir gözlemle konular›n ne kadar
hayati, küçük ama önemli düflünsel ayr›nt›larla dolu oldu¤u
hemen görülebiliyor. Gurbette, Mahkemede, Dü¤ün, Can S›k›c› ‹fl, Kötü Niyetli Adam, Maske, Kad›n fians›, Köylü Kad›n-
lar, Bayanlar öykülerinde her gün yaflayabilece¤imiz hayat›n s›radan bir an›ndan yola ç›k›lsa da, bu en basit görüntüler, ayr›nt›lar s›radanl›¤›n arkas›nda gizlenmifl olarak ortaya
ç›k›yor. Sat›r aralar› okundukça cümleler farkl›lafl›yor, öykünün okuyucuya verdi¤i anlam derinlefliyor ve rastgele seçilmifl bir andan dirimsel bir duruma geçiliyor. Okuyucu, insan›n gerçe¤ini, ekonomik, toplumsal ve siyasal iliflkiler harman›nda okurken buluveriyor kendini. Kötü Niyetli Adam’da
hukuk sistemini sorgulay›p san›k için endifleleniyor, Gurbet’te Frans›z dosta ac›y›p Rusya-Fransa iliflkilerine nostaljik bir gezi yap›yor, Maske’de milyoner fabrikac› Pyatigorov
sayesinde toplumsal etiketin ve statünün gücünü keflfe ç›k›yor.
Çehov’un öykülerindeki yetkinlik, onun yaln›zca içinde yaflad›¤› toplumun tablosunu baflar›l› bir gerçeklikle yans›tmas›ndan kaynaklanm›yor elbette. Çehov, öykülerinde son derece yal›n bir dil kullanarak iyi bir eser yaratmak için süslü
püslü sözcüklere, allay›p pullamalara gerek olmad›¤›n› ispatl›yor. Yal›nl›k, aç›kl›k, dolambaçl› yollara sapmayan duru
bir anlat›m, eserlerinde görülen en çarp›c› noktay› oluflturuyor. Cad›’daki kulübenin tasviri, içinde yaflayan kar›-kocan›n
didiflmeleri, efllerin içsel sorunlar›, sözcük cambazl›¤› olmadan, abart›s›z bir biçimde sunuluyor. Çocuklar öyküsünde
ise, befl çocuk karakter kusurlar›yla erdemleriyle, hiçbir süse yer vermeden anlat›l›yor. Çocuklar, oynad›klar› oyunda
maske takm›yor, “kendileri” oluyorlar. Griflka içinde var olan
para h›rs›n› oynad›¤› oyuna tafl›yor, Anya kazanman›n bir erdem oldu¤u düflüncesiyle oyunun bafl›na oturuyor, Andrey
matemati¤e ve say›ya sevdal› oldu¤undan oyuna ilgi duyuyor. Çehov, birinden ba¤›ms›z olan bu renkli karakterleri oldu¤u gibi gösteriyor. Yazar›n bu duru anlat›m› Erkek Çocuklar, Gayrimeflru, Kaçak öykülerinde de yo¤un bir biçimde
hissediliyor. Ortada var olan durum, sahne, karakterler,
uyuflmazl›klar güncel yaflamdan beslendi¤i için oldu¤u
gibi, süslü betimlemelerden ar›nd›r›lm›fl olarak veriliyor.
Okurlar, öykülerde laf kalabal›¤›, gereksiz sözcük oyunlar›
görmedi¤inden, metinleri gerçeklerin aynas›nda hiç s›k›lmadan okuyorlar.
“‹nsan ne görüyorsa, ne hissediyorsa do¤rulukla ve içtenlikle onu yazmal›,” diyen Çehov’un yaz›n sanat›ndaki ustal›¤›
belki de bu cümlede sakl›d›r. Öykülerinde, oyunlar›nda iflledi¤i evrensel konular ve kulland›¤› yal›n anlat›m, onu 19.
yüzy›l›n en büyük yazarlar›ndan biri yapmakla kalmam›fl,
günümüz ça¤dafl yazarlar s›n›f›na da yükseltmifltir. Çehov
Öyküleri Seçkisi, iflte bu ça¤dafl ustan›n neflteriyle kesip
biçti¤i ve flekillendirdi¤i otuz k›sa öyküyü ve onun dünyas›n›
sunuyor okurlara. Dünya edebiyat›n›, özellikle Rus edebiyat›n› sevenler için bir baflucu kitab› say›labilir Çehov Öyküler
Seçkisi.
Tolstoy’un Seçti¤i Otuz Çehov Öyküsü, haz›rlayan: Birsen
Karaca, Dünya Kitaplar›, 232 s.
Dan Brown’dan bir macera
Melekler ve fieytanlar
Dan Brown
Alt›n Kitaplar
574 sayfa
‹sviçre'deki Nükleer Araflt›rma Merkezi CERN’den Leonardo Vetra vahflice ifllenmifl bir cinayete kurban gitmifltir. Ancak tek kay›p Vetra de¤ildir. Ünlü fizikçinin tehlikeli buluflu
“Karfl› Madde” de çal›nm›flt›r, üstelik efsanevi gizli örgüt Illuminati’nin ifle kar›flt›¤› tahmin edilmektedir. Olay› gizlemeyi tercih eden CERN, Harvard Üniversitesi simgebilim profesörlerinden Robert Langdon'u ‹sviçre'ye ça¤›r›r. Langdon’a göre Galileo’nun yaflad›¤› dönemden beri Katolik Kilisesi'nin ba¤naz inançlar›n› lanetleyerek bilimin yararlar›n›
yücelten Illuminati'nin böyle bir cinayeti ifllemifl olmas› imkans›zd›r. Üstelik Illuminati, yüz y›llard›r faaliyet göstermemektedir. Ancak ipuçlar›na bak›l›rsa entrikan›n d›fl›nda kalmas› da imkans›z gibidir. Langdon Dr. Vetra'n›n k›z› Vittoria’yla birlikte Rom’daki sokaklarda, kiliselerde ve katakomblarda dolafl›p yeni ipuçlar› arayacak, bir yandan da Illuminati'nin 400 y›ll›k izlerinin pefline düflerek cinayetleri önlemeye çal›flacakt›r. Melekler ve fieytanlar’›n yazar› Dan
Brown son y›llar›n en popüler yazarlar›ndan. As›l ifli ‹ngilizce ö¤retmenli¤i. Anlatt›klar›na
bak›l›rsa kar›s›yla ç›kt›¤› bir yaz
tatili s›ras›nda dünyan›n en popüler romanc›lar›ndan Sidney
Sheldon’›n bir kitab›n› okuyunca “bunu pekala ben de yapabilirim,” diye düflünmüfl ve bir
ay sonra da ilk roman› Digital
Fortress’i tamamlam›fl. Ancak
onu bir pop kültür y›ld›z› haline
getiren hiç flüphesiz k›rktan
fazla dile çevrilen ve inan›lmaz
bir sat›fl rekoru k›ran Da Vinci
fiifresi. Da Vinci fiifresi sadece
soluk kesen olay örgüsü ve
polisiye entrikas›yla de¤il, sanat tarihinin en büyük gizemlerinden birine aç›kl›k getirmesiyle de ilgi çekmiflti. O kitab›
sevenler, Dan Brown’›n yine
sanat tarihiyle polisiyeyi bir
araya getirdi¤i Melekler ve
fieytanlar’› da okumal›.
45
kitap
s
Çocuklar en az büyükler kadar seçicidir
Epsilon Yay›nevi bünyesinde ç›kan yepyeni ve çok renkli çocuk dergilerinin
yay›n yönetmeni Zeynep Kumruluo¤lu’yla konufltuk.
Türkiye’deki çocuk dergicili¤i hakk›nda ne düflünüyorsunuz?
Türkiye’deki çocuk dergicili¤i flu s›ralar
pazar› büyütme sürecinde. ‹çeri¤i tümüyle yerli olan, kaliteli bir çocuk dergisi ç›karmak ülkemiz koflullar›nda hiç
kolay de¤il. Öncelikle, çizim maliyetleri
çok yüksek. Bu yüzden, yerel içeri¤iyle
tan›nan çocuk dergilerinde bile çizgi
öyküler yurtd›fl›ndan sat›n al›n›yor. May›s ay›nda ilk say›lar›n› ç›kard›¤›m›z
Tom & Jerry ve Tafl Devri dergileri birinci gruba giriyor: Yurtd›fl›ndan ald›¤›m›z haz›r dergilerin içeri¤ini belli kriterlere göre harmanlayarak kullan›yoruz.
Zaten özellikle on iki yafl alt›na hitap
eden bütün dergilerde ayn› yöntem izleniyor. Bizim fark›m›z her iki dergiye
de çocuklar›n Türkçe bilgilerini, sözcük
hazinelerini gelifltirmeye yönelik bulmacalar eklememiz. Özellikle Tafl Devri’nde bu fark belirgin biçimde ortada.
Sat›fl rakamlar›na bakacak olursan›z,
baz› Avrupa ülkelerinde haftal›k çocuk
dergileri bile Türkiye’deki ayl›k dergilerden çok sat›yor. Bu da okuma al›flkanl›¤›m›z›n yeterince geliflmemifl oldu¤unun göstergesi. Kendimiz yeterince
okumad›¤›m›z için çocuklar›m›z› da
teflvik etmiyoruz.
Çocuklar için dergi haz›rlarken gözetilmesi gereken noktalar neler?
Hedef kitlenizi çok iyi belirlemeli ve
zevklerini göz önünde tutmal›s›n›z.
Ama bu yeterli de¤il. Derginiz e¤itici nitelikte olsa da olmasa da, çocuklara
çok do¤ru mesajlar vermekle yükümlüsünüz. Yazaca¤›n›z herhangi bir fley
onlar›n gözünde çok daha farkl› anlamlara gelebilir. Bu yüzden, çok net olmal›s›n›z. Netlik öncelikle kendi fikirlerinizde bafllamal›: Çocuklar› e¤lendirmeye
yönelik bir dergi yapmak üzere yola
ç›kt›ysan›z, fikir de¤ifltirip e¤itici dergiye ya da sat›fl› artt›raca¤›n› düflündü46
¤ünüz baflka bir içeri¤e dönemezsiniz.
Bu tür köklü de¤ifliklikler mevcut okurunuzu uzaklaflt›r›r. Çocuklar en az büyükler kadar seçicidir… Cep harçl›klar›n›n ya da anne babalar›n›n onlar için
harcamay› gözden ç›kard›¤› paran›n
nereye gitti¤ine önem verirler. Her ay
ald›klar› dergi iki ay ilgilerini çekmediyse ya baflka dergilere yönelirler.
Haz›rlad›¤›n›z dergilerin orijinalinin
yabanc› olmas› ve kültürleraras›
farklar bir adaptasyon sorunu yarat›yor mu?
Hay›r diyebilmeyi isterdim. Ama çeviri
kaynakl› (kelime oyununa dayal›, çok
hofl esprilerin Türkçe’ye çevrildi¤inde
anlams›zlaflmas› gibi) sorunlar bir yana, içerik aç›s›ndan ciddi problemler
olabiliyor. Örne¤in, baz› kültürlerin büyük önem verdi¤i Paskalya, çocuk dergilerinin orijinal say›lar›nda kapakta ve
tüm içerikte kullan›l›r. Ben çocuklar›n
yeryüzünde Paskalya ve Noel gibi baz›
kavramlar oldu¤unu bilmeleri gerekti¤ini düflünüyorum… Ama bunu onlara
ö¤retmek bizim görevimiz de¤il. Ebeveynlerin onaylamayaca¤› bir içeri¤i
kesinlikle kullanamay›z.
Dergi okuma kültürünü küçük yaflta
edinmek bir çocu¤a neler katar?
Dergi okumaya teflvik etti¤iniz çocu¤unuzun en az›ndan ayda bir kez sizin
uyar›n›za gerek kalmadan bir fley okuyaca¤›n› bilirsiniz. Çözece¤i bulmacalardan yeni sözcükler ö¤renecek; boyama sayfalar› sanatsal yeteneklerini,
okuyaca¤› öykülerse hayal gücünü gelifltirecektir. Bu ve benzeri nedenlerle
anne babas›ndan dergi okumas› yönünde destek gören çocuklar, genel
kültür ve güncel konular baflta olmak
üzere yaflam›n birçok alan›nda kendilerini sürekli yenileyip gelifltiren bireyler
haline geleceklerdir.
Esen Tezel
Ayfle Kulin’in son roman›
Gece Sesleri
Ayfle Kulin
Remzi Kitabevi
255 sayfa
Ayfle Kulin, karakterlerini tarihe baflar›yla yerlefltirmeyi bilen
bir yazar. Gerek kahramanlar›n bafl›ndan geçen olaylar, gerekse olay örgüsü, ço¤u kez heyecanl›, tarihi arka plana dayal› ve biyografik olaylarla doludur. Bir önceki roman› Nefes
Nefese’de ‹kinci Dünya Savafl› ve Hitler soyk›r›m› s›ras›nda
yaflanan bir aflk› ifllemifl olan Kulin, bu yeni roman›nda bir ailenin 1940’l› y›llardan günümüze uzanan öyküsünü iflliyor ve
birkaç kufla¤›n geçmiflle olan hesaplaflmas›n› gözler önüne
seriyor, piflmanl›klarla dolu öykülerini anlat›yor. Kitab›n ana
kahraman› diye bir fley söz konusu de¤il, çünkü her kufla¤›n
bir kilit kahraman› var. Roman›n kendi anlat› zaman› günümüzde bafllay›p, geriye do¤ru ilerliyor. Ö¤retim görevlisi
olan Ayda, annesi hastaneye kald›r›l›nca, Erzurum’da verdi¤i semineri b›rak›p apar topar ‹stanbul’a gelmek zorunda
kal›r. Yolculuk boyunca çocuklu¤una gider gelir, annesini ve
birlikte yapt›klar› seyahatleri an›msar. ‹stanbul’a vard›¤›nda
annesi ameliyata al›nmak üzeredir; Ayda, geçmifli ac›larla
dolu olan dad›s› Ziynet ile buluflur. Ayn› zamanda kendi k›z›
Asl›’n›n derdindedir. Roman›n ikinci bölümü 1940’l› y›llarda,
ilk bölümdeki ana kahraman›m›z›n üvey babas›n›n do¤du¤u
y›llarda aç›l›r. ‹lk okudu¤umuzda, kendimizi bütünüyle farkl›
bir hikâyedeymifliz gibi hissetsek de, karakterler ilk bölümden tan›d›¤›m›z kifliliklerdir. A¤an›n kona¤›nda çal›flan Ziynet’in gençli¤e ad›m att›¤› y›llarda bafl›ndan geçen hazin
olaylara tan›k oluruz. Bu olaylardaki s›rlar, kitab›n sonuna
do¤ru okuyucuyu pek de flafl›rtmayacak bir biçimde ortaya
ç›kmay› beklemektedir. Roman, geçmifl ve bugün aras›nda
gidip gelirken, yazar hüzünlü finali günümüze saklam›flt›r.
Ayfle Kulin dört kufla¤›n iç içe geçmifl hikâyelerini anlat›rken, arka planda bir ülke tarihini de özetliyor. Darbe dönemini yaflam›fl birisi olarak, o günün gençleri ile bugünkü
gençleri karfl›laflt›r›rken, ister istemez kendi politik tavr›n› da
bize yans›t›yor. Bugünkü sisteme, yap›lan haks›zl›klara ve
gençlerin durumuna dikkat çekiyor, günümüzün h›zl› aflk
iliflkilerini elefltiriyor, ancak bir çözüm sunmuyor. Kitaba hâkim hüzünlü havan›n yan›nda, piflmanl›klarla dolu iç hesaplaflmalar var. Zaman faktörünün tüm dertlere derman oldu¤u vurgulansa bile asl›nda gençken yap›lan hatalar›n yafll›l›kta bile insan› huzursuz k›ld›¤› gerçe¤i iflleniyor. Kitab›n sonunda bu piflmanl›klardan kurtulmay› deneyen karakterler,
k›smen mutlulu¤a erifliyorlar. Ancak kuflaklar aras› çat›flma,
kaç›n›lmaz biçimde varl›¤›n› hissettiriyor.
müzik
Pop müzi¤in kraliçesi
Sezen Aksu bana “acayip” bir tür olmad›¤›m› ilk fark ettiren kad›n. O, kad›n›n
ruhuna üfledi. Tensel ve ruhsal aflk›n tozunu sildi, gün ›fl›¤›na ç›kard›...
Bana “acayip” bir tür olmad›¤›m› ilk fark
ettiren kad›n; Sezen Aksu. Kurtlarla Koflan Kad›nlar kitab›nda da anlat›lan kad›n ruhuna yak›n oldu¤umu ilk ondan
ö¤renmifltim. T›ls›mlar›, büyüleri, öyküleri, mitleri, masallar›, gelgitleri ve cinselli¤iyle, vahfli kad›n tipinden, evcilleflmemifl bir soydan türedi¤imi hissettiren
ilk gençlik kahraman›m. Haz y›llar›m›n
bafl›ndayd›m. Uslu, nazl› niyazl›, kaçan,
e¤ilip bükülen, fl›maran, para harcatan,
hediyeler ald›rtan, ölçülü biçili, kapristen öldüren bir k›z de¤ildim. Arzu nesnesi olmak bana göre de¤ildi, ifltah›m
vard› benim, kendi arzu nesnelerim
vard›. E, tuhaft› tabii. Çünkü bizim
memleket, sevmektense sevilmenin
konformizmine teslim olmufl kad›nlar›
bilirdi. Uysal, örnek, küçük han›mefendi, ars›z hiç de¤il, taflk›n kesinlikle olmaz, mani yok, depresyon da, bir saks› çiçe¤i gibi nadide ve ölçüsünde k›r›lgan, keke pastaya yatk›n, ne çeliflki ne
keder, hayat böyle geçip gider. Bafltan
ç›karan kötü kad›nlar vard› bir de. Onlar zaten ayr› bir türdü. Ezik, tuza¤a düflürülmüfl kad›nlar, kader kurbanlar› da
yok de¤ildi. “Bayanlar” vard› yani. fiimdi gene bayanlar var. Baflka bir kategori pek bilmezdik. “Beni kategorize etme” diyen kad›n ç›kana kadar. Kad›nlar
vard›, erkeklerin anlatt›klar› kad›nlar. Erkeklerin duygular› da vard›, aflklar›, ifltahlar›... Kad›nlar zaten yoktular! Zaten
çok kad›n kahraman›m›z da yoktu, gerçek bir ozan›m›z mesela. Serçe Ozan’a
kadar. Feministler vard›, ama onlar sözü edilen kad›n›n konusu de¤il. Sözü
edilen kad›n, Sezen Aksu; kad›n›n ruhuna üfledi iflte. Tensel ve ruhsal aflk›n
tozunu sildi, gün ›fl›¤›na ç›kard›. Erkeklere bahfledilen tüm özellikleri bir kad›n›n da yaflayabilece¤ini anlatt›. Heyhat;
50
o, kad›n› cans›z, neredeyse arzusuz,
övgüler düzülen, dikensiz gül bahçesi,
taflbebek bir portre, arzu nesnesi konumunda resmeden entelektüel dünyam›z›n ve dahi hayat›m›z›n ezberini bozmufl, buna ra¤men hem erkekler hem
de kad›nlar taraf›ndan çok sevilebilmifltir. Son otuz y›l›n Türk pop müzi¤ini kanatlar›nda gezdiren Aksu baflta kad›nlar›n, sonra erkeklerin üzerine Anka kuflunun küllerini döktü, dönüflüp yeniden
do¤abilsinler diye. Bir flark›s›n› duyar
duymaz aflk iklimine hemen sokulmam›z bofluna de¤il. 2000’li y›llarda,
Popstar, Türkstar, Televole döneminde
dahi. Siyah beyaz televizyon y›llar›m›zda, henüz on dokuz yafl›ndayken, siyah saçlar›, iri dolgun dudaklar› ve minicik bedeniyle boy gösterip “Ben beni
kendi içimde bilmem ararsam bulur
muyum/ Yaflanmam›fl genç y›llar›m› ve
sebebini susuzlu¤umun,” demifltir ve
bu ülke o günden bafllayarak sevmifltir
onu. Yaflanmam›fl y›llar› yaflamaya
bafllayacakt›r ve bize de yaflatacakt›r
kendisiyle beraber. “Olmaz olsun cüzdan›mda milyonlar/ Kalbimde sevgin
oldukça/ Zenginlik, mal mülk para neye
yarar/ Yan›mda sen olmay›nca,” diye
seslenecektir. Tabii 2000’li y›llar›n Türkiye’sini hesaba katmam›flt›r, zaten hayat 1980 öncesinde baflka türlü akmaktad›r. 1978 y›l›nda Serçe albümü gelir,
“Kaybolan Y›llar” der henüz yirmili yafllar›n›n çok bafl›ndaki kad›n. Bir tür kahinlik sezilir flark›lar›nda, insan›n kendi
yaras›n› ancak kendisinin sarabilece¤ini söyler bize o albümde. 1980’de Sevgilerimle albümü ç›kar; orada bombay›
patlat›r: “Dört günlük bir fley iflte, güzeldi/ Yafland› ve bitti diye düflündük/ Oysa bir duygusal yük/ Vurduk yüreklerimize/ K›r›l›p döküldük,” der. Sezilir; ya-
sak bir fley vard›r o flark›da. Ayn› albümde sevgiliye “Sen de benim hatalar›mdan birisin/ Sen en büyük günahlar›n bedelisin/ Senin için harcanan zamana yaz›k/ Sen en güzel duygular›n
katilisin,” der. 1981’de A¤lamak Güzeldir gelir, “Düflünce”de “Gün gelir istekler, ihtiraslar insan› bo¤ar,” der; insan›n
arzu duyma gücünün s›n›rs›zl›¤›n› anlat›r bize. A¤lar; “A¤lamak nefesindir,” diyerek. Ertesi y›l Firuze düfler flark›lar›n
iklimine, ve iki klasik parça kal›r o albümden: “Firuze” ve “‹kinci Bahar”.
Sezen Aksu dünyaya kendini tan›maya,
hayat› deneyimlemeye, dipsomanca
sevmeye ve yaflamaya gelmifltir ve
onun flark›lar›yla biz de kendimizin izini
sürmeye devam ederiz. Güzel bir yaz
günü Sezen Aksu 88 ç›kar piyasaya,
yer gök “Bu gece gel, yar›n istersen yine git,” diye inlemektedir: “Al götür ne
varsa verdi¤im/ Hatta unut dün gece
neredeydin, kimle sevifltin.” 80’li y›llara
veda edilirken, Sezen Aksu Söylüyor albümünde gitmeyi anlat›r. Ayn› albümde
otuzlu yafllar›n›n ortalar›na gelmifl ve
büyük korkusuyla yüzleflmeye bafllayan bir kad›n› duyar›z: “Haks›zl›k bu geçen y›llar/ Gönlüm çok genç, bedenim
yafll›/ Haks›zl›k bu eskiyen yüz/ Bana
hâlâ çok uzak güz/ Aynalar durun yalanc›/ Aynalar durun de¤iflmeyin/ Biraz
daha zaman verin, ben de¤ilim bu yabanc›.” Bu teslimiyet uzun sürmez, çakralar› aç›kt›r kad›n›n. 1991’de Gülümse
gelir. Kedilere iade-i itibar da verilir ayn› adl› flark›yla. Kemal Burkay’›n “Bir kedim bile yok” dizesi onun a¤z›ndan duyuldu¤unda, birçok gönlü k›r›k kad›n
evine kedi alm›flt›r bile. Yine Gülümse’de “Her fieyi Yak” flark›s›yla damardan girer. “Beni yak, kendini yak, her
fleyi yak/ Bir k›v›lc›m yeter ben haz›r›m
bak/ ‹ster öp okfla, istersen öldür/ Aflk
için ölmeli aflk o zaman aflk,” der. Bu
öyle bir aflkt›r ki, yoklu¤u da, varl›¤› da
yetmez. Belki de insan tam o anda ölmek ister, haz sürebilsin diye sonsuza
kadar. 1993’te farkl› bir sound’la Deli
K›z›n Türküsü ç›kar piyasaya, burada
içe dönme daha yo¤un hissedilir. “Masum De¤iliz”de büyümüfl, kendini sorgulamaya bafllam›fl, dünyaya üçüncü
gözüyle bakabilen bir kad›n vard›r. “Bir
ça¤ yang›n› bu, bütün dünya günahkar,” der. Tam da o s›ralarda ülkede
her fley h›zla tükenifle akmaktad›r; o
sahte bolluk içinde giderek kaybolan
iliflkiler, sahte dostluklar alm›fl bafl›n› gidiyordur. Art›k kimse ne aynada kendi
suretine, ne kalbine, ne de bir baflkas›na bakar olmufltur. Sezen Aksu kendini
de dahil eder bu tabloya. “Küçü¤üm”
flark›s›nda deryada bir damla kadar oldu¤unu itiraf etmenin bafllang›c›ndad›r.
“Küçü¤üm, daha çok küçü¤üm/ Bu
yüzden bütün hatalar›m/ Övünmem bu
yüzden/ Bu yüzden kendimi özel,
önemli zannetmem/ Ne kadar az yol alm›fl›m, ne kadar az/ Yolun bafl›ndaym›fl›m me¤er/ Elimde yalandan, kocaman, rengarenk, geçici oyuncak zaferler,” demektedir. Art›k hayat h›zla boflalt›ld›¤›ndan, giderek ›ss›zlaflt›¤›m›zdan, giderek Bat›l›dan çok Bat›l› oldu¤umuzdan m›d›r bilmem ama Aksu
aray›fl›n› sürdürür ve sözünü söyler
1995’te: Ifl›k Do¤udan Yükselir. Do¤unun tevekkül, teslimiyet ve idrakinin
ça¤r›s›n› yapar. Anlayana! Ayn› albümde bir zamanlar›n güzel günlerine ve
güzel çocuklar›na seslenifl de vard›r:
“Ah ne kahraman, ne cesur/ Ne güzel
çocuklard›k/ Her yeni günü ümitle nas›l
kucaklard›k/ Ah kald›r›mlar biliyor, bir
devir muhteflemdik/ Güz güneflinden
hüzünlü/ ‹lk yazdan flendik.” Art›k ancak sadece kald›r›mlar ve sessizlikler
hat›rl›yordur onlar›. Bireysel ve toplumsal bir Alzheimer’in pençesindeyizdir
art›k. Ne mutlu ki hat›rlam›yoruz!
1996’da Düfl Bahçeleri gelir. “Yaln›zl›k
Senfonisi”nde her fleye ra¤men ayakta
kalan insan›n ac›l› zaferi duyulur, “Yaln›zl›¤›m pusu kurmufl yollar›ma bekle-
mekte/ Ac›lar gözlerini dikmifl üstüme
nöbette/ Bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum/ Hadi gelin üstüme/ Korkmuyorum.” 1997’de kimi Sezen Aksu hayranlar›n› hayal k›r›kl›¤›na u¤ratan, benim
gibi kimilerininse nadir bir koleksiyon
albümü olarak üzerine titredi¤i Dü¤ün
ve Cenaze ç›kar. Balkan ezgileri, Aksu’nun gelgitli do¤as›na iyi gelmifltir ve
aflkla içi kaynamaktad›r yeniden: “Ayak
seslerini/ S›k nefeslerini/ Akflam ay›p
heveslerini/ Bazen a¤z›mda bulurum
dudak izlerini/ Oysa benim hakk›m de¤ilsin.” 1998’de Ad› Bende Sakl›’da
“Ben sende tutuklu kald›m/ Kendi hayat›mdan çald›m,”derken, 2000’de Deliveren gelir. Albümde kad›n kendi de¤erini erke¤e yeniden hat›rlat›r “Sar›
Odalar”da. “Ben senin hayat›ndan gittim o¤lum/ Hadi koy yerime birini koyabilirsen.” diye meydan okur. Bu sözler,
damak tad› olan, a¤›z tad›n› fast food’la
bozmam›fl bir erke¤e söylenmifltir belli
ki. Daha a¤dal›, uzun saatlerde yap›lm›fl, dereotu, baharat›, zeytinya¤› k›vam›nda konulmufl, türkü tutturarak piflirilmifl yemekleri seven erkeklerden olmal›d›r herhalde. Ayn› albümde, hayat› sürekli süzgecinden geçirdi¤ini hat›rlatan
bir flark› daha vard›r; “Hayat Sana Teflekkür Ederim”: “Ac›lar›m oldu herkes
gibi elbet/ Herkese k›smet olmayan sevinçlerim/ Unutulmay› da göze ald›m
evet/ Hayat sana teflekkür ederim.”
Unutulmay› göze alm›flt›r ama unutulamaz, çünkü 2002’de fiark› Söylemek
Laz›m gelir. Albümde tasavvufun temellerinden biri flu sözlerle yans›r:
“Dert bitmeyince/ Bildi¤in çekti¤ine
yetmeyince/ Düflman›nda kendini yakalay›nca/ Bir daha kin gütmeyince.”
‹çine dönerken tutkusunu da b›rakmaz
ki “‹stanbul ‹stanbul Olal›” gibi bir flark›
yazabilsin. Esmifltir yine, yine aflktan
ölüyordur; ona bir lodos, bir kürek, bir
kay›k, zulada birkaç flifle Yakut laz›md›r. Yine ayn› albümde art›k baflka türlü
bir aflk istedi¤ini de söyler; “Savaflma
Sevifl Benle”de aflk› savunmay› ö¤renir, gurur der: “Savaflma sevifl benle/
Hayata kar›fl benle/ ‹yi günde kötü günde/ Olmaya çal›fl benle.” Çünkü y›llar
su gibi akmaktad›r. “Yaflad›m flahidimsiniz/ Y›llar sizden kim korkar,” diyerek
varoluflunu bir kez daha kutsar. 2003’te
Yaz Bitmeden’de “fiu saniye esast›r,”
der ve ayn› zamanda yakt›¤› bütün gemileri say›p döker. Kendimi büyütürken, bana flark›lar›yla efllik eden kad›n
o. Kendisiyle beraber kuflaklar› hallerden hallere, anlardan anlara, idraklerden idraklere flark›larken, bu ülkede
yaflayan her aflkta az ya da çok Sezen
Aksu mührü var. Ne diyelim bize denk
geldi, bizden sonrakiler de gün görse
bari.
51
müzik
Bülent Ortaçgil: fiair müzisyen
Kimsenin dokunmad›¤› soyut konulara olanca sadelikle dokunan, flark›larla
oynad›¤› oyunu biraz k›r›l›p küserek de olsa y›llard›r sürdüren bir flairdir Ortaçgil.
Herkes baz› flark›lar saklar. Ama baz›lar›n›n söyleyecek sözü vard›r. Bir gün
gözünüzün tam ortas›nda yumruktur
sözler, öbür gün kuvvetli bir umut ihtimalidir. Galiba flu “oyun” meselesi üzerine uzun uzad›ya düflünmek gerekiyor. Ac›yla, aflkla, yalanla oynamaktan
söz etmiyorum. Konu, flark›lar› oyuna
alet etmekten ibaret de de¤il. “Siz kardefller hangi kedileri seversiniz; hangi
kediler gibi yaflamak istersiniz; sevimli,
uslu, sesli, h›rsl›; hangi kedilerdensiniz”
diye de, “… konuflmasam, esir olsam;
yine de oynar m›s›n benimle” diye de
soran ayn› oyuncu Bülent Ortaçgildir.
Asl›nda “fi›k Latife”yi anlar ama tasvip
etmez. “Suna Abla”ya önemli sorular
sorar lakin o güzel cevaplardan haberdar olmay›z. Yürek oluk oluk kanarken,
en beklenmedik sa¤anakla gelen ya¤mur bir kad›n saç› olur mesela, karanl›k
kokuludur. Sonras› çorap sökü¤ü gibi;
“Her fley olur, her fley büyür, her fley
geçer, hayat kal›r…” Aflk sonra yüzünü
döken küçük bir k›za ö¤üt olur. Çünkü
“her siyah›n bir beyaz›; gecelerin de
gündüzü vard›r…” Gelgelelim ihale yine “Yonca”ya kal›r; çünkü insanlar
günler boyunca soru sormadan durmaktad›r. Bozburun’a hesaps›z flark›
yazan adamd›r Bülent Ortaçgil. Hep
küçük fleylere takar kafay›; hepsi de
minicik fleylerdir. O, oyuna devam
eder. Kategorize olur, matematikleflir,
s›k›fl›r, t›k›fl›r; öyle sevmez, böyle sever.
Ama biraz da umut ister, yeniden bafllamak niyetiyle. Çünkü “aflk bafllar, aflk
var›r; aflk yarat›r, aflk verir; aflk sorar,
sorgular; aflk dinler, aflk anlat›r…” Yeni
bir ses için heves var m›d›r? Kendi kendine bir sorar; nereye kadar… K›z›n ad›
denizden gelir; k›z, koza gibi ö¤renir
gizlenmeyi. Önümüz arkam›z sa¤›m›z
solumuz barajd›r, ama sular akar. Önlemler al›r birisi, öbürü yasaklar koyar
52
kendine, yine de durmaz sular. Yaln›zca yaln›z›zd›r. Kimsesiz de¤il ama.
Oyun devam eder. Büyür, sorular sorar›z; sanki hiç çocuk olmam›fl gibi. Bir
kuflun yüre¤idir Bülent Ortaçgil. ‹ki
do¤runun sonsuzlukta birbirine o kadar yaklafl›p da de¤meyifline içerler.
‹ntegralini ald›r›r, bildi¤i tüm limitleri s›f›ra gönderir. O güzel adamlar yoktur
art›k. T›pk› kediler gibi; petunyalar, sardunyalar gelir sonra; geceyle gündüz
ortas›ndaki flarhofl, mavi kufl gider, dolafl›r. Çok uçar, çok yorulur. Ya kufl de¤ilse; ya flebboysa, ya nergisse? K›flsa, her fleyden b›km›flsa… ‹flte o zaman bir adam bir sabah yaln›z uyan›r.
Oysa içindeki küçük mum her gece
karfl›s›ndad›r. Yan yanad›r, ayr› düfler
kendinden. Bir tek aflk vard›r. Bir gün
uyan›r›z, olmaz ki hiç olmaz, p›r›l p›r›l
bir mutluluk. Kaf Da¤›’n›n ard›na kaçsan vard›r, hep vard›r. Bahar gelir, kendini seçersin; sonra çok seversin. Mifl’li geçmiflte sorunlar saklan›r, aya
dokunman›n tam zaman›d›r. Zaman
düfler ellerimizden. Sorar›z kendimize,
bu kadar susam›fl olmasak, içer miydik
birbirimizi. Sesler de¤iflir, renkler de¤iflir, geçmifl de¤iflir, oyun olur. Oyuna
devam ederiz yine, kaybolmufluzdur
belki, kaybetmiflizdir zaman zaman,
ama oyuna devam. Oyuna devam
eder, ö¤reniriz ki en güzel yalanlar gece söylenir. “Bir tek sen” deriz bundan
böyle, arad›¤›m› buldum. Ve bir gün birisi “kaçmamay›” ö¤retiverir. “En gizli
duygularda, en saçma sözlerde utanmad›n benden; yaln›z anlar›mda, üflüdü¤üm zamanlarda, sen ›s›tt›n beni.”
Ya da “dokunurum sana, hava ile kufllar, denizle k›y› da öyle; ben dokunurken, sen dokunurken duyaca¤›z birbirimizi. fiark›m› söylersen e¤er, kaybolurum sende, denizde damla, flehirde insan da öyle. Ben kaybolurken, sen
ararken, bulaca¤›z birbirimizi.” Çünkü
hep küçük küçük fleylerdir bizi savaflt›ran, bar›flt›ran; küçük fleyler seni sevdi¤im, küçük fleyler seni üzdü¤üm. Minicik fleylerdir. Bir flairdir Bülent Ortaçgil.
Otuz y›l önce, kimsenin dokunmad›¤›
soyut konulara olanca basitlikle dokunan, flark›larla oynad›¤› oyunu biraz k›r›l›p küserek de olsa y›llard›r sürdüren
bir flairdir. Aflk› önce s›rça köflke oturtan, ard›ndan oyuna dahil eden bir flairdir. Haks›za, u¤ursuza, adaletsize
flark›lar›yla k›zan bir flairdir. Bülent Ortaçgil ilk günden bugüne trendlerden
uzak kal›r. Tutarl› ve kararl› ad›mlarla
kendi yata¤›nda akar. Hep tek bafl›nad›r ama çevresinde olup bitenlere karfl› sorumluluk duymaktan da geri kalmaz. Hep yaln›zd›r ama geçen y›llar
onu aflka daha da yaklaflt›r›r. En zor
olan basit olmakt›r ve Ortaçgil bu ifli
çok iyi yapar. “Basit… An basit, zaman
basit. Y›llar geçsin bak gör, çok zor.
Basit… Sen basit, ben basit. ‹kimiz olal›m, bak gör, çok zor. Basit… Kalmak
basit, almak basit. Ver desinler bak gör
çok zor. Bir tek sen vard›n basit olmayan. Yaflanmad›kça, sorulmayan. Bir
tek sen vars›n, do¤rularda sorun var.
Sen a¤larken onlar gülüyorlar. Basit…
Do¤mak basit, ölmek basit. Yaflamaya
kalk ve gör çok zor.”
ödüllü bulmaca
Haz›rlayan: Ersin Tezcan
Bisiklet
Savurganl›k
‘
‹lkel benlik ‘
Akci¤eri
dinlerken
hekimin
duydu¤u ses
‘
2
‘
Japon halk
türküsü
1
17 Eski ve bilin- ‘
meyen bir
tarihi anlat›r
Kas
13
16
E¤ik olmayan
‘
‹spanyol ‘
sevinç nidas›
Bir ka¤›t
oyunu
‘
‘
5
Dudak
Tanr›sal ‘
“..
Cummings”
(flair)
Lütesyumun ‘
simgesi
Bir nota
‘
‘
?
‘
‘
“Ti” simgeli ‘
element
Gizli yer,
köfle bucak
‘
Bertolucci’nin
bir filmi
‘
‹slam öncesi ‘
kabe putu
Nikelin
simgesi
‘
⁄
Argoda esrar
‘
Özsu
Yabanc› bir
aktris
Ô
11
‘
Ar›t›mevi ‘
Bir nota
Ô
‘
‘
20
6
Övünme,
övünç
‘
‘
Mahir
Biraya verilen
bir ad
Ô
‘
Yakan›n ‘
gö¤se inen
devrik bölümü
De¤ifliklik 12
‘
Bir cetvel
‘
Gelir
‘
Gümüflün ‘
simgesi
Süngü
b›ça¤›
Ayn› biçim- Ô
de, sürekli
olarak
Çalg›
‘
Kilosikl ‘
8
(k›saltma)
“... Cooper”
(aktör)
“...Erer”(kad›n‘
karikatürist)
“..Mc Cartney”
(flark›c›)
10
19
“.. Celal” Ô
(yazar)
‹talya’da bir
kent
9
Trabzon’un Ô
bir ilçesi
Ô
Sevi
‘
‘
Suç, kabahat,‘
sorumluluk
Gurbetteki
özler
Ô
Ödenti
“...Ayd›n” Ô
(yazar)
Bir olumsuzluk öneki
18
Ô
Sancak
‘
Bir U¤ur Ô
Yücel filmi
Dan Brown
roman›
Ô
14
fiimdi, flu
anda, henüz
‘
15
7
Anahtar sözcük:
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
Bulmacam›zdaki anahtar sözcü¤ü bulup, yan›t›n› [email protected] adresine gönderen ilk 7 hekimimize, Epsilon
Yay›nevi’nin alt› kitab› Mustafa Nevzat ‹laç San. A.fi. taraf›ndan arma¤an edilecektir.
Geçen say›n›n çözümü
‘
10
4
Araba okunun ekseni
Ayak
5
Lityumun
simgesi
‘
‘
3
‘
Osmanl› do- ‘
nanmas›nda
tümgeneral
‘
13
L
A
K
O
N
‹
K
6
Iris Murdoch
roman›
‘
2
“Evet”
anlam›nda
kullan›lan bir
ünlem
7
MÜN C ‹
1
‘
Anahtar sözcük:
8
‘
‘
En k›sa
zaman süresi
Bir nota
‘
‹sim
‘
fi
9
Bir ba¤laç ‘
3
‘
Asker
‘
“Türkan...”
(aktris)
Ô
‘
1
Telefon sözü
5
K›sa ve özlü
söz, veciz
Germanyumun simgesi
‘
‘
Bas›mevlerin- “.. Derek”
aktris
de bir dizgi
makinesi
Izgara
Argoda
tuzak, hile
Rusça’da evet
‘
‘
Satrançta
yenilgi
‘
B
‘
Bir kad›n
flark›c›m›z
Kirya verme Ô
‹
K
A Ç G ‹
M E R
S E
A
O
A L
N Ç
A
D E
M
A R C A
J ‹
‘Behiç ..”
(karikatürist)
‘
Kad›n hastal›klar› dal›
‹lk say›
Ô
‘
Kaçma,
kurtulma
‘
Geçen ay›n kazananlar›:
Ecz. Ebru Atay, ‹zmir
Dr. Ceylan Bayraktar, K›z›lay T›p Merkezi, Bursa
Dr. Ertu¤rul Erdo¤an-1. Sa¤l›k Oca¤›, Çerkezköy
Dr. U¤ur Öztürk-Merkez Sa¤l›k Oca¤›, Gündo¤mufl
Dr. Gökhan Çakmak, Gazi Üniv. T›p Fakültesi
Dr. Mehmet O. K›l›nçaslan, Polatl› Devlet Hastanesi
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Karamercan, Gazi Üniv. T›p Fak.
Enteresan ‘
‹lk
peygamber
‘
K
Bir kumafl ‘
türü
Kavuklu’nun
arkadafl›
4
Yay›mc›
Ô
Bir s›v›y›
a¤z›na al›p
yutma
‘
Otlak
Asya’da bir
Ön araflt›rma,
›rmak
yoklama
‘
Bofl, bilgisiz
kimse
Ô
14
‘
S
S
U
T O R T
R N A
E K O
P
B
‹ L G ‹
fi ‹ R
E N ‹ Z
K O L O
A T
K
R ‹ Y A
P A
Ülkemiz
plaka imi
‘
Ô
2
Müzikte bir Ô
çalg›
Tabaklanm›fl
ceylan derisi
Bir bat› fliiri Ô
türü
D›fla vuran
sevinç
‘
‘
S
L E N
A V E
N E fi
E C E
T E
N A
F
D
‹ N E
R
M
A D
O R A Y
‘
Bir erkek ad›
Bir et yeme¤i
Ô
‘
G
fiefkatli,
müflfik
Beddua
‘
B
Çalg›l›
‘
meyhane
Balç›kla
s›vanmazm›fl
Ô
F
Ü
T
Ü
R
O
L
O
J
‹
‘
Gelecek Ô
bilimi
Bir erkek
flark›c›m›z
Ô
L
‹
A
⁄
12
K A L A Y O⁄ L U
6
7
8
9
10
11
12
13
14
53
satranç
8
DÜNYADAN HABERLER
4 Avrupa fiampiyon Kulüpler Kupas› 3-9 Ekim 2004
tarihleri aras›nda ‹zmir'in
Çeflme ilçesinde, Alt›nyunus Otelde oynand›. fiampiyonaya 22 ülkeden 36
erkek, 10 bayan tak›m› kat›ld›. Garry Kasparov, Michael Adams, Alexei Shirov, Vassily Ivanchuk, Etienne
Bacrot, Boris Gelfand, Alexander Grischuk ve Nigel
Short oyuncular aras›ndayd›. Turnuvay› NAO Satranç
Kulübü kazand›.
Erkeklerde sonuçlar: 1. NAO Chess Club 2. Bosna Sarajevo 3. Ladya Kazan 4. Max Ven Ekaterinburg 5.
Polonia Plus GSM Warszawa 6. Tomsk 400 7. Beer
Sheva Chess Club 8. C.E.M.C. Monaco 9. Tiendas
UPI 10. Vesnianka Minsk Turnuvaya kat›lan dört Türk
tak›m› da Eczac›bafl› Spor Kulübü 21, Marmaris Belediye Spor Kulübü 22, TED Ankara Satranç Kulübü
25 ve ‹stanbul Teknik Üniversitesi Satranç Tak›m›
27nci s›ray› ald›lar.
Bayanlarda sonuçlar: 1. NTN Tbilisi 2. Finec St. Petersburg 3. Ladya Kazan 4. SK Internet Podgorica 5.
BAS Beograd 6. Herzliya Chess Club 7. Chigorin St.
Petersburg
8. Kristallen SK Stockholm 9. SK Jugovice Kac 10.
Marmaris Belediye Spor Kulübü
4 Klasik Dünya fiampiyonas› ‹sviçre’de, Brissago’da 25
Eylül-18 Ekim 2004 tarihleri aras›nda klasik zaman
kontrolü alt›nda 14 oyun fleklinde oynanacak.
Vladimir Kramnik 2000 y›l›nda Garry Kasparov’dan
kazand›¤› unvan› Macar GM Peter Leko’ya karfl›
koruyacak.
4 Peter Leko 8. oyunun bafl›nda derin düflüncede.
Haz›rlayan: Cem Pekün
B SATRANÇ ÖZDEY‹fiLER‹
“Tanr›m, ne kadar basit oynuyor!” (Bobby Fischer için)
ALEXEI SUETIN
“Sadece büyük beyinler basit bir stil ortaya koyabilir.”
STENDHAL
“Oh! Deha ve ç›lg›nl›k ne kadar birbirine yak›n! ‹nsanlar
onlar› zincire vurur, hapse atar, veya heykellerini diker.”
DENIS DIDEROT
“Fischer’in zaferleri Sovyet kamp›nda birçok insana problem yaratt›, çünkü çal›flma düzeninde veya disiplinde
hata oldu¤u ve düzeltelmesi gerekti¤i düflünülüyordu.
Kimse sorunlar› sadece Fischer’in dehas›n›n ç›kartt›¤›n›
kabul edemedi.”
GARRY KASPAROV
“Einstein’›n teorisine karfl› oynamak zordur.” (Fischer’e
ilk kayb›ndan sonra)
M‹KHAIL TAL
“Amerika’da herkes çabuk zengin olmak istiyor.
Yugoslavya’da ne kadar u¤rafl›rsan u¤rafl, zengin olamazs›n, öyleyse bari satranç oynay›n.”
BOBBY FISCHER
AYIN ‹LG‹NÇ OYUNU
4 Kasparov,G (2817) - Shirov,A (2725) [C80]
20th ECC ‹zmir TUR (3), 05.10.2004
1.e4 e5 2.Af3 Ac6 3.Fb5 a6 4.Fa4 Af6 5.0-0 Axe4 6.d4 b5
7.Fb3 d5 8.dxe5 Fe6 9.Fe3 Fe7 10.c3 Vd7 11.Abd2 Kd8
12.Ke1 0-0 13.Fc2 f5 14.exf6 Axf6 15.a4 Ag4 16.axb5
axb5 17.Fd4 Axd4 18.Axd4 Vd6 19.A2f3 Fd7 20.h3 Axf2
21.fixf2 Fh4+ 22.fig1 Fxe1 23.Vxe1 c5 24.Ab3 Fxh3
25.Ag5 Ff5 26.Fxf5 Kxf5 27.Ve6+ Vxe6 28.Axe6 Ke8
29.Abxc5 Ke5 30.Ka6 Ke2 31.b4 Kc2 32.Ka7 Kxc3
33.Kxg7+ fih8 34.Kd7 Kc4 35.Ag5 Kxb4 36.Ace6 Kh4
37.g3 Kh5 38.fig2 b4 39.Af7+ fig8 40.Af4 1-0
1 SATRANÇ FIKRALARI
4 Siyah ve Beyaz
Büyük usta Efim Bogolyubov satranç maç›nda ilk hamlenin avantaj›ndan fazlas›yla haberdard›. “Beyaz tafllar bende
oldu¤u zaman, beyaz bende oldu¤u için kazan›r›m” dedi, “siyah tafllar bende oldu¤u zaman ise, Bogulyubov oldu¤um
için kazan›r›m!”
4 Benjamin Franklin
Fransa’da kald›¤› sürede Benjamin Franklin s›k s›k yafll› Bourbon Düflesi ile satranç oynard›. Bir defas›nda Düfles tehdit alt›ndaki flah›n› kaçmay› unutunca, Franklin nefle içinde uzan›p flah› tahtadan kald›rd›. Düfles flok içinde “Biz burada flahlar› bu flekilde almay›z!” diye ba¤›r›nca, Franklin “biz Amerika’da al›r›z” diye cevap verdi.
54
astroloji
Gizem Ersöz
fiu s›ralar bo¤a burcunda birleflen gezegenler özellikle Akrep burcunun
sezgilerini güçlendirecek. Mevsim dönümü nedeniyle kimi burçlar depresyona
yatk›n olabilir. Güneflin son ›fl›klar›ndan olabildi¤ince çok faydalanmaya bak›n.
‹liflkiler konusunda bütün burçlar için sorunsuz bir ay.
M
KOÇ (21 Mart-20 May›s)
Bu ay yak›nlar›n›zla ortak
kulland›¤›n›z para ya da
mülkler konusunda sorun yaflayabilirsiniz. Aceleci davranman›z bütün iletiflimi
bozabilir. Ay sonuna do¤ru fazla uzak
olmayan bir yere seyahat edeceksiniz,
iflle ba¤lant›l› da olsa dinlenme f›rsat›n›z
olacak. De¤iflken ruh halinizden ötürü
mevsimsel depresyona dikkat.
E
ASLAN (24 Temmuz-23 A¤ustos)
Bir yak›n›n›z›n sa¤l›¤›ndan
ötürü endifle içindesiniz. Bu
durum gündelik yaflam›n›z› biraz de¤ifltirse de çok kayg›lanmay›n. Beklenmedik harcamalar elinizden büyük miktarlar›n ç›kmas›na neden olabilir. Dikkatli olun, uzun seyahatlere ç›kmamaya
çal›fl›n. ‹fl konusunda yeni projelere
temkinli yaklafl›n.
I
YAY (23 Kas›m-21 Aral›k)
Uzun zamand›r gerçeklefltirmeyi düflündü¤ünüz bir proje
nihayet tamamlanmak üzere. Ama
aksilikler peflinizi b›rakm›yor. Belki de
en iyisi flans›n›z› fazla zorlamamak.
Yorgun düfltünüz, sa¤l›k kontrollerinizi
bir an önce yapt›r›n. Para sorunlar›n›z
önümüzdeki iki ay içinde kademeli olarak çözümlenecek.
BO⁄A (21 Nisan-21 May›s)
‹fl konusunda durgun bir döneme girdiniz. Önemli kararlar almay›n. Alacaklar›n›z› tahsil etmek
için bu dönemden yararlanabilirsiniz.
Buna karfl›l›k ailenizle mükemmel uyum
içindesiniz. Efliniz ve çocuklar›n›zla yapaca¤›n›z küçük bir hafta sonu kaçama¤› biraz endifleli geçen son ay› telafi etmenizi sa¤layacak.
F
BAfiAK (24 A¤ustos-23 Eylül)
Son zamanlarda hayat›n tad›n› fazlas›yla ç›kartt›n›z ama
yak›nlar›n›z›n deste¤e ihtiyac› olabilece¤i hiç akl›n›za gelmiyor mu? Bu kadar vurdumduymaz olmay›n. Yeni bir
ev ya da araba almak için uygun bir ay.
Ama bu karar› tek bafl›n›za vermeyin.
‹letiflim sorunlar› ya da gecikmeler yaflayabilirsiniz. Sakin olun.
J
O⁄LAK (22 Aral›k-20 Ocak)
Biraz tatile ne dersiniz? Bu
yorgun halinizle verimli olabilece¤inizi düflünüyor musunuz gerçekten? Aileniz aç›s›ndan her fley yolunda.
Bekarsan›z, biraz gözlerinizi aç›p çevrenize bak›n! Yaflam hep böyle sürmeyecek. Uykusuzluk sorununuz için belki de profesyonel yard›m alman›z yerinde olur.
‹K‹ZLER (22 May›s-21 Haziran)
‹fl konusunda çoktand›r görmedi¤iniz dostlar›n›zdan gelecek önerileri ciddiye al›n. Yeni bir
proje ya da ortakl›k gelifltirmenize yard›mc› olacaklar. Yaln›zsan›z iliflki konusunda düflünmeden ad›m atmay›n. Bu
ara karfl›laflaca¤›n›z kifliler yaflam›n›zda kal›c› olmayacak. Bu ay ailenizden
her konuda destek alacaks›n›z.
G
TERAZ‹ (24 Eylül-23 Ekim)
Ailenizle efliniz ya da arkadafl›n›z aras›nda kald›n›z, ya
da iflyerinizde uzlaflt›r›c› görevi görmeniz gerekiyor. Neden bunlar hep benim
bafl›ma gelir diye düflünmeyin. ‹leride
sizin de ç›kar›n›za geliflecek anlaflmalar
imzalanabilir. Evinizde tadilat yapt›rmak
için uygun bir zaman. Sa¤l›¤›n›za, özellikle boyun bölgenize dikkat.
K
KOVA (21 Ocak-19 fiubat)
‹fl konusunda hak etti¤inizi
almad›¤›n›z› düflünüyorsunuz
ya da önerdi¤iniz bir proje istedi¤iniz
gibi sonuçlanmad›, flans›n›z› önümüzdeki ay bir daha deneyin. Özel yaflam›n›zda ufak tefek kimi de¤ifliklikler olduysa buna uyum sa¤lamak için
yeterince süreniz var. Daha sakin olmay› deneyin.
YENGEÇ (22 Haziran-23 Temmuz)
Birlikte yapaca¤›n›z bir ziyaret
eflinizle sizi umulmad›k ölçüde
yak›nlaflt›racak, çoktand›r konuflmay›
erteledi¤iniz konular› ele alacak ve uzlaflma sa¤layacaks›n›z. Bekarsan›z, gitti¤iniz yerlerde karfl›laflaca¤›n›z kiflilere
dikkat edin. Maddi konularda endifle etmenize gerek yok. Çok harcasan›z da
bir biçimde para ak›fl› olacak.
L
BALIK (20 fiubat-20 Mart)
fiu s›ralar her fleyi büyütme
e¤ilimindesiniz. Çevrenizdekiler size nas›l davranacaklar›n› bilemiyorlar. Biraz yürüyüfle ç›k›n, hayvanlarla, do¤ayla ilgilenin. Yaln›z kalmamaya
çal›fl›n. ‹flinizi ve yarat›c› etkinliklerinizi
çevrenizdekilerle paylafl›n. Zararl› al›flkanl›klar›n›z varsa artt›rma e¤iliminde
olabilirsiniz, dikkat.
H
56
AKREP (24 Ekim-22 Kas›m)
Akrep hep ketum ve içedönüktür ama bu ay sanki iyice
içinize kapand›n›z. Kendinizi halsiz hissediyorsan›z genel bir chek-uptan geçmek için elveriflli bir dönemdesiniz. G›dan›za dikkat edin, zira midenizle ilgili
sorun yaflayabilirsiniz. Aile içinden birisinin yak›n deste¤inize ihtiyac› olacak,
ihmal etmeyin.
N
O
P

Benzer belgeler