dr.m. mahir ülgü - İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği

Transkript

dr.m. mahir ülgü - İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği
‘İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneler Brlğ’ yayınıdır.
Sağlık ve Aktüalte Dergs ISSN: 2148-4074 Yıl: 1 Sayı: 04 Ekm-Aralık 2014
Laboratuvar
Hzmetlernde
Büyük Fark!
Merkez Laboratuvar
Medenyet
Ünverstes
Göztepe EAH
“Modern Sağlık
Hzmetlernn Öncüsü”
DOSYA
Kamu-Özel İşbrlğ Poltkası
Sağlık Sektöründe Br Fnansman Model
Ufuk Özkan
Söyleş
“Oyunculuk
Benm İlk Aşkım”
Sağlık Blg Sstemler
Genel Müdürü
DR. M. MAHİR ÜLGÜ
12 Üsküdar Beledyes 30 Hastanelerde Enerj Vermllğ
40 146 yıldır Türk Kızılayı le “Yalnız Değlsnz” 56 Akılcı İlaç Kullanımı
64 Kültürümüzün Ahşap Motfler 66 Gültekn Çzgen İle İstanbul’un Çzgler
Kıymetli “Birlik’te Sağlık” Okuyucuları;
İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği olarak, tüm ekibimizin özverili ve gayretli çalışmasıyla başarı dolu ikinci yılımızı da tamamlamış bulunmaktayız. Hizmetlerimiz de öncü sağlık
uygulamalarımız için gösterdiğimiz gayret ve başarıları aynı şekilde sağlık kültürü oluşturmak için
de sarf etmekteyiz. Bu noktadan hareketle Birlik’te Sağlık yayınımızın 2014’ün son sayısı ile siz değerli okuyucularımızı buluşturmaktayız.
Dinamizm sürekliliğini korumakla mükellef olduğumuz bir sektör olan sağlık sektörü, gelişen teknolojiye paralel olarak ilerlemek durumundadır. Bizim için hayati önem taşıyan hız ve kaliteyi, hizmetlerimize kazandıracak olan bilişim teknolojilerini sağlık sektörünün temeline oturtmak vazifelerimizden biridir.
Bu çerçevede Türkiye’de hızla yaygınlaşmaya başlayan E-Sağlık uygulamaları bu işin en önemli
ayağını oluşturmaktadır. Kurumumuz da bu sürece tam entegrasyon sağlama çalışmalarına öncelik vererek öncü sağlık uygulamalarına imza atmıştır. Gelinen bu nokta, ileride atılacak daha büyük
adımların temelini oluşturmaktadır. Sağlık bilişiminde geldiğimiz noktayı Sağlık Bakanlığı Sağlık
Bilgi Sistemleri Genel Müdürü Sayın Dr. Mahir Ülgü ve Standart Geliştirme ve Proje Geliştirme Daire Başkanı Sayın Şahin Aydın ile konuştuk.
Sağlık sektöründeki güncel gelişmeleri yakından takip etmek ve özellikle İstanbul’un sağlık turizmi alanında markalaşmasını sağlayacak olan Healthcarist Projemize dair tecrübelerimizi aktarmak
için HealthEXPO fuarına katılım sağladık.
Sağlıklı toplum ve sağlıklı birey amacı ekseninde kronik ruh ve sinir hastalarımızı sosyal hayata
bağlamak için Toplum ve Ruh Sağlığı Merkezlerimiz, çalışmalarına her geçen gün bir proje katarak
devam etmektedir. KASAD-D (Kadın Sağlıkçılar Derneği) iş birliği ile düzenlediğimiz “Elimi Tutar
Mısın?” Sempozyumu ile de şizofreni konusunda farkındalık oluşturuldu.
Bakanlığımızın hedef ve stratejileri doğrultusunda geliştirilen sağlıkta dönüşüm ile bugüne kadar
yapılan her çalışmayı sağlık yatırımları başlığı altında inceleyebilirsiniz. Bu doğrultuda hazırlamış
olduğumuz çalışmalarımızı keyifle okumanızı diler, saygıyla selamlarım.
Doç. Dr. Kemal MEMİŞOĞLU
Genel Sekreter
Editörden
Sevgili Birlik’te Sağlık Okurları;
Teknolojinin gelişmesine paralel olarak hızla devam eden modern sağlık hizmetleri sunumumuzun yanında sağlık kültürünün bir parçası olan Birlik’te Sağlık yayınımızın birinci yılını doldurmasının heyecan ve gururunu siz değerli okuyucularımızla
paylaşmak isterim. Güncel sağlık, koruyucu sağlık önerileri, Birlik’ten gelişmeler, uzman önerilerimiz ve akademik bakış açımızla her okuyucumuzun kendine dair bir kesit bulacağı konu
ve konuklarımızla yine birlikteyiz.
Türkiye’de öncü sağlık uygulamalarına imza atmış bulunmaktayız. Bu kapsamda Merkez Laboratuvar Sistemi ile laboratuvar
sonuçları konusunda birçok kolaylık sağlandı. Ülkemizin en büyük eğitim ve araştırma hastanelerinden biri olan Medeniyet
Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, uzun yıllar
eğitim ve araştırma misyonunu korumakla beraber yapılan renovasyon çalışmaları ile tıpta öncü sağlık kuruluşu olmayı hedeflemektedir. Bu doğrultuda Medeniyet Üniversitesi Göztepe
Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. A. Lütfullah
Orhan bizlere gelişim sürecini anlattı.
Bir asırdan daha fazla bir süredir gerek yurt içinde gerekse yurt
dışında ulaşabildiği her yerde “Yalnız Değilsiniz” diyerek yardımlarını esirgemeyen Türk Kızılayı’nın, dünden bugüne geldiği noktayı Türk Kızılayı Genel Müdürü Dr. Mehmet Güllüoğlu
bizlerle paylaştı.
Canlandırdığı karakterler ile Türkiye’nin sayılı komedyenlerinden biri olan başarılı oyuncu Ufuk Özkan ile “Zengin Kız Fakir Oğlan” dizisinin setinde konuştuk. Yetenekleri ile akademik
kariyerini aynı paydada buluşturan ünlü oyuncu, ilk aşkı olan
oyunculuk serüvenini siz değerli Birlik’te Sağlık okurları ile paylaştı.
Aşıların keşif hikâyeleri ile tıp tarihinde gelinen noktayı değerlendirebilir, uzman sayfalarımız ile koruyucu sağlık hizmetleri
kapsamında önlemler alabilirsiniz. Fotoğraf üstatlarından olan
Gültekin Çizgen’in objektifinden İstanbul’u görebilirsiniz. Daha
nice konu ve konukları sizleri buluşturmanın mutluluğu ile keyifli okumalar dileriz.
(Dergimizin 3. sayısında İstanbul Halk Sağlığı Müdürü Prof. Dr.
Nurhan İnce ile yaptığımız röportajda sehven kullanılan ifadelerden dolayı değerli hocamızdan ve tüm okurlarımızdan özür
dileriz.)
Emine Akdeniz
EKİM-KASIM-ARALIK 2014
ISSN: 2148-4074
İmtiyaz Sahibi
İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği
Genel Sekreterliği Adına
Genel Sekreter
Doç. Dr. Kemal MEMİŞOĞLU
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Emine AKDENİZ
Yayın Danışmanları
Uz. Dr. Mehmet ERTENÜ
Doç. Dr. Ahmet Lütfullah ORHAN
Doç. Dr. Kemal TEKEŞİN
Genel Yayın Yönetmeni
Filiz GÜL
Konsept Danışmanları
Esranur ÖZER
İsmail ÖZTÜRK
Selda CEYLAN
Yazı İşleri
Alev UZUN
Belkız SÜRÜCÜ
Merve SEMİZ
Neslihan ÖZTÜRK
Şennur UYGUN
Veysel TEKİN
Fotoğraflar
Arzu KARADERELİ
Salih GÜREL
Tuğba ÖLMEZ
Görsel Yönetmen
Oğuzhan Cengiz
Tasarım Uygulama/ İllüstrasyon
Cüneyt Meletlioğlu
Yayına Hazırlık
Düzey Ajans Ltd.Şti.
0212 417 92 92
Baskı
İlbey Matbaa Ltd.Şti.
0212 613 83 63
Reklam Rezervasyon
Tel: 0216 578 78 31
[email protected]
Yönetim Adresi
Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Kampüsü, Ataşehir, 34752 İstanbul
Web
www.anadolukuzey.gov.tr
E- posta
[email protected]
Bu dergi İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği
tarafından tanıtım ve bilgilendirme amacıyla üç ayda bir reklam
gelirleriyle yayınlanmakta ve ücretsiz dağıtılmaktadır.
Tüm hakları İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri
Birliği’ne aittir. Kaynak göstermek şartıyla iltibas yapılabilir.
Tüm yazıların hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.
İçindekiler
Bu Sayıda
04 Kısa Kısa Sağlık
Elimi Tutar mısın?
Sempozyumu
06
09 B”rl”k’ten Haberler
HEALTH EXPO Fuarı ve
Sağlık Turizminin Geleceği
10
12
14
18
Sosyal Beled”yec”l”k Yaklaşımı İle Üsküdar Beled”yes”
Göztepe Eğ”t”m ve Araştırma Hastanes”
Dr. M. Mah”r ÜLGÜ ”le
Türk”ye’de Sağlık B”l”ş”m” Standartları
22 Sağlık B”l”ş”m”nde B”lg” Güvenl”ğ”
24 Sağlık Sektöründe B”r F”nansman Model”
Kamu-Özel İşb”rl”ğ” Pol”t”kası
28 Laboratuvar H”zmetler”nde Büyük Fark!
30 Hastanelerde Enerj” Ver”ml”l”ğ”
32 Kışa Hazır Mıyız?
34 Tıp Öncüler” İstanbul’da
Geleceğin Dünyasında
Mobil Uygulamaların
Sağlık Dünyasındaki Yeri
Dr. Cenk TEZCAN
36
38 Sentetik Uyuşturucular ve Bağımlılığın Tedavisi
146 Yıldır “Yalnız Değilsiniz”
Dr. Mehmet GÜLLÜOĞLU
40
44 HIV ve AIDS
48 Organ Bağışı Bir İnsanlık Görevidir
50 Oyunculuk Benim İlk Aşkım
54 Mers-Koronavirüs Hastalığı (Mers-Cov)
56 Akılcı İlaç Kullanımı
58 Yaşa Göre Beslenme Alışkanlıkları Nasıl
Olmalıdır?
60 Dünden Bugüne Aşılar
62 Soğuk Algınlığı ve Korunma Yolları
64 Kültürümüzün Ahşap Motifleri: Ahşap Camiler
66 Gültekin ÇİZGEN İle İstanbul’un Çizgileri
68 Sayılarla Sağlık
Kısa Kısa Sağlık
dikkat edilmesi gereken hususları
şöyle sıralıyor; Ayakkabının içini elle
kontrol ederek astar ve benzeri kısımlarda ayağı rahatsız edici kırışıklıklar
bulunmadığından emin olun.Ayakkabıların iç tabanlarının ayağın doğal
şekline uygun olmasına dikkat edin.
Ayak problemlerinin önemli bölümü,
Yüksek ökçeli ve sivri burunlu ayakayakkabı seçiminden dolayı ortaya
kabıların bu tanıma uygun olmadığıçıkabilir. Bilinçli ayakkabı seçimi ise nı unutmayın. İnsan ayağının hacmi
yaşam süreci içinde oluşabilecek ba- gün boyunca genişler. Bu nedenle,
zı sağlık problemlerini engelleyebiayakkabınızı öğleden sonra satın almaya özen göstermelisiniz.
lir. Uzmanlar, ayakkabı satın alırken
Ayaklarınızı
İhmal Etmeyin!
İyi Bir Uykunun Sırları
İyi bir uyku vücudun dinlenmesini ve bazı organların kendilerini yenilemesini sağlar. Gün içinde ağrıyan sırt, boyun ya da eklemleriniz, uykuya yattığınız
sırada daha fazla ağrı yapmaya başlayabilir. Ilık bir duş ağrılarınızı dindirebilir.
Bu sayede kan dolaşımınız hızlanıp rahatlama sağlayacaktır. Kaliteli bir uykunun en baştaki sırrı kaliteli bir yatağa sahip olmaktan geçer. Yatak, kişinin vücut ağırlığını kaldırabilecek kapasitede olmalıdır. Yattığınız pozisyon güzel bir
uyku uyuyabilmenizi sağlayacaktır. Rahat ettiğiniz bir tarafa dönerek ayaklarınızı ileri uzatıp uyumayı tercih etmelisiniz.
Nefeslerinizi sayın
Eğer dakikada 15 kez ve daha altında nefes alıp veriyorsanız sağlıklı ciğerlere sahipsiniz demektir. Eğer 25
kez nefes alıp veriyorsanız o zaman
sağlığınıza dikkat etmelisiniz. En
doğru nefes alış verişi şu şekildedir:
Burundan nefesi çekmek ağızdan ise
vermektir. Bu şekilde yapılan nefes
alma burun kılları sayesinde havanın
temizlenerek ve ısınarak vücuda girmesini sağlar.
4
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
Kulaklıklarınıza
dikkat!
Yüksek sesle müzik dinlemek amacıyla kulaklık kullanılması, erken yaşlarda işitme kaybı için bir risk faktörü
olabilmektedir. Yüksek sesle müzik
dinledikten sonra kulakta çınlama,
uğultu ve işitmede azalma gibi belirtiler görülebilir. Bu belirtiler başlangıçta geçici bir durum olarak görülsedekalıcı bir hasara işaret ediyor olabilir.
Bu durumda ses şiddetini azaltmak
veya müzik dinlemeye bir süre ara
vermek gerekmektedir.
Araştırmalara göre kanal içi kulaklıklar, kulak içi veya kafa üstü kulaklıklardan daha düşük seviyelerde sesle
tatmin sağladıklarından daha güvenli
olarak kabul edilmektedir. Dışarıdan
en az ses alan kulaklıklar tercih edilmelidir. Kulaklıkların tek taraflı kullanılması da uygun değildir. Kulakta
uğultu, çınlama, işitme kaybı gibi belirtiler ortaya çıktığında vakit kaybetmeden KBB uzmanına başvurulmalıdır.
Kısa Kısa Sağlık
Kuru İncirin Faydaları
Saymakla Bitmiyor
Kış aylarının koruyucu kalkanı olarak bilinen kuru incir, içerdiği yüksek orandaki
protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayarak kolesterolün
kana karışmadan atılmasını sağlıyor. Gribal enfeksiyonların önlenmesinde tüketilen
kuru incir, sindirimin kolaylaştırılmasına katkıda
bulunmaktadır. Kuru incir içerdiği ‘benzaldehit’ maddesiyle kanserli hücrelerin büyümesini önlüyor. Magnezyumun yüzde 30’unu,
fosforun yüzde 20’sini, B1 vitamininin yüzde 5’ini ve B2 vitaminin yüzde
4’ünü içeren kuru incir, bağırsakların düzenli çalışmasında da etkilidir.
Anıların Yarattığı Duyguyu
Hafifletiyor
Nature” dergisinde yayımlanan araştırmada, laboratuvar ortamında fareler üzerinde yapılan testlerde beyindeki devrelerin suni olarak harekete
geçirilmesiyle olumsuz anılar olumlu
anılara dönüştürüldü.­Massachusetts
Teknoloji Enstitüsü (MIT) Nöral Devre Genetiği Merkezi araştırmacıları,
farelerin önce bir mekanla ilgili kötü
anılar edinmesini sağladı. Daha sonra
bellekte mekanla ilgili bilgileri kaydeden nöronlar farklı bir duygusal
durumda yeniden uyarıldı. Böylece
farelerin mekanla ilgili anıları, olumsuzdan olumluya çevrildi. Araştırma,
özellikle Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ve depresyon tedavisi
için büyük önem taşımaktadır.
Türk
Doktorlardan
‘Kemik Kırılması’
Tedavisinde
Başarı
Türkiye’deki 4 üniversitenin işbirliğiyle yürütülen araştırmada,
kemik kırığını ilaç kullanmadan
daha erken iyileştiren formül bulundu. Kemiklerin antibiyotik ve
diğer ilaçlar kullanılmadan daha
hızlı iyileşmesini sağlayan uzman
ekip, yaptığı çalışmalara ve elde ettikleri verilere göre kırığın iyileşme süresini büyük oranda kısaltmayı başardı. Başarılı bir şekilde,
hiç enfeksiyon olmadan iyileşmenin sağlandığı çalışma, özellikle
sporcu yaralanmaları ve kısa süreli çıkılan kayak tatillerinde meydana gelen yaralanmalar açışından
çok önemli. 2015 yılında sonlanacak çalışmanın patentinin alınması hedefleniyor.
Pasif İçiciliğe Dikkat!
Sigara dumanı, kapalı mekânlardaki en önemli
hava kirliliği nedenidir ve sigara içmeyenlerin çok
sayıda zehirli maddeye maruz kalmasına neden
olur. Sigara dumanına maruz kalan kişi sigara içen
kişinin soluduğu tüm zehirli maddelerden etkilendiği gibi sigaranın
ucundan çıkan filtresiz dumandaki daha yoğun ve keskin
zehirlere de maruz kalır.
Bu nedenle pasif içicilerin ve
özellikle çocukların akciğerleri sigara
içenlerden daha fazla tehdit altındadır.
5
Şizofreni İle Birlikte Yaşamak İçin
ELİMİ TUTAR MISIN?
Sempozyumu
Şizofreni konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla; Kadın Sağlıkçıları Dayanışma
Derneği (KASAD-D) tarafından, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı İstanbul Anadolu
Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği işbirliği ile “Şizofreni İle Birlikte
Yaşamak İçin Elimi Tutar Mısın’’ Sempozyumu gerçekleştirildi. 6 Aralık, Cemal
Reşit Rey Konferans salonunda yapılan sempozyuma; Sayın Emine Erdoğan, Sayın
Dr. Sare Davutoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Akif Çağatay Kılıç ile çok sayıda
bürokrat katıldı.
O
nursal Başkanlığını Sayın Dr.
Sare Davutoğlu’nun yaptığı
sempozyumda konuşmasını
gerçekleştiren Sayın Emine Erdoğan,
toplumda şizofreninin insani boyutları ile ele alınmasının önemine işaret ederek, “Şizofreni gibi hastalıklara
yakalanan kişiler, sadece hastalığın
yükünü taşımıyor, aynı zamanda, sosyal ve mesleki yaşamlarında başka
6
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
zorluklarla karşılaşıyor, ailenin diğer
bireylerinin yaşamını da etkiliyor. En
önemlisi de toplum tarafından damgalanarak, sosyal hayattan tecrit ediliyorlar. Ailenin hastalık hakkındaki
bilgisizliği ve çaresizliği ise sorunu daha da büyütüyor. Bu nedenle hastalığı
bireysel bir durum olarak etiketleyip
hastayı tek başına bir ruh hastalıkları
hastanesine yatırmakla sorun çözül-
müyor. Hastane yerine toplum temelli
bir yaklaşım benimsemek daha doğru
görünüyor” dedi.
Sayın Dr. Sare Davutoğlu konuşmasında; Türkiye’de sağlık alanında son 12
yılda önemli gelişmeler kaydedildiğini belirtti. Hastaların iç dünyasını da
dikkate almalıyız. Dernek olarak en
önemli amaçlarımızdan biri; sağlıklı
yaşam için toplumsal bilincin geliş-
Sağlık Gündemi
mesine katkı sunmaktır. Hükümetimiz
bu alandaki politikalarını sivil toplumun
desteklemesi oldukça önemlidir. Proje ile
tuttuğumuz bu eller,
yardım talep etmiyorlar. Onlar, hem kendilerine hem de kendisi
gibi olanlara yardım
etmek için bilinçleniyorlar” dedi.
Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Çağatay Kılıç
ise “En iyi doktor da
olsa, en iyi hekim de olsa, en iyi sağlık çalışanı da olsa ailenin yerini hiç
bir şey tutamaz. Evladınızın, eşinizin,
kardeşinizin ve size gösterecek sevgisi
olan herkesin, yakın çevrenizin yerini
hiç kimse tutamaz” dedi.
gülebilir, eğlenebilir, çalışabilirler. Hayatla aralarında köprü kurma boynumuzun borcu. Çaresizliklerini paylaşmak, cesaretlerini arttırmak, aynı
havayı, toprağı, suyu paylaştığımız bu
insanlarla aynı yolu aynı okulu, aynı
işyerini, aynı apartmanı paylaşmak,
Elimi Tutar Mısın Projesi Koordinatö- insani sorumluluğumuzdur.” dedi.
İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastarü ve Sempozyum Başkanı Dr. Mehtap Arslan, konuşmasında; “Şizofreni neleri Birliği Genel Sekreteri Doç. Dr.
hastalarının ellerinden tutulursa, kü- Kemal Memişoğlu’na projeye destek
çük bir dayanak bulurlarsa yanlarında ve katılımlarından dolayı KASAD-D
ayağa kalkabilir, herkes gibi sevebilir, yönetimi tarafından teşekkür plaketi
takdim edildi.
Sempozyumun ardından Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi ve Sayın
Dr. Sare Davutoğlu Hanımefendi ile
birlikte Gençlik ve Spor Bakanı Sayın
Çağatay Kılıç, Sempozyum Başkanı
Dr. Mehtap Arslan, İstanbul Milletvekili Prof.Dr. Türkan Dağoğlu, Sağlık
Bakanlığı İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri
Doç. Dr. Kemal Memişoğlu “Sesleniş &
Su, Ateş ve Toprak” adlı resim sergisinin açılışını yaparak gezdi.
7
Birlik’ten Haberler
HAYDARPAŞA NUMUNE
EAH’DA AFET TAHLİYE
TATBİKATI
Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde; UMKE, AFAD,
Sivil Savunma ve İstanbul İtfaiyesi iş
birliği ile Afet Tahliye Tatbikatı yapıldı. Afet anında ortak paydada çalışacak kurumlar hastanede oluşabilecek
afet senaryosunu birlikte yazdı ve akabinde tatbikini yaptı. Senaryo gereği
Marmara Denizi açıklarında meydana
gelen 6.5 şiddetinde ve 20 saniye süren deprem esnasında hasta kurtarma
operasyonları yapıldı. Senaryoda yer
alan deprem akabinde merkez ameliyathanede çıkan yangına, en kısa sürede müdahale edildi ve aynı zaman
diliminde ameliyattaki hastaları kurtarma operasyonu yapıldı. Aynı anda
genel yoğun bakım hastaları tahliye
edilirken hastane binasında 9. katta
yer alan dahiliye kliniğindeki hastalar, itfaiye tarafından tahliye edildi.
Tahliye esnasında itfaiye merdivenleri 9. kata kadar uzatılarak hastalar,
sağlık ekiplerine teslim edildi. Tatbikat
senaryosunda diğer operasyonlardan
farklı olarak psikiyatri servisinden de
hasta tahliyesi yapılarak hastaya yaklaşım uygulamalı olarak gösterildi.
Tatbikat sonrasında hastane bahçesinde kurulan iki adet geniş çaplı revire
sevk edilen hastalara uzman müdahalesi yapıldı. Ayrıca hastane bahçesine
kurulan afet yönetim çadırında hastane yöneticisi Op. Dr. Kemal TEKEŞİN
ve hastane yöneticileri, afetin etkilerini kontrol altına tutmak adına durum
değerlendirme toplantıları yaptı. Eş
güdümlü birden çok vakaya aynı anda
müdahale etmesi açısından bir ilk olan
tatbikat, hem eğitim sürecinde hem
uygulama sürecinde büyük bir beğeni
topladı.
HEALTHCARIST PROJESİ KAPSAMINDA ARAPÇA
KURSUMUZ BAŞLADI
Genel Sekreterliğimizin İstanbul Kalkınma Ajansı’ndan (İSTKA) mali destek almaya hak kazanmış olduğu “Sağlık Turizmi Odaklı Kapasite Güçlendirme, Marka Oluşturma ve Küresel Rekabet Edilebilirlik Projesi ‘www.healthcarist.com’ ”
faaliyetlerine devam ediyor. Eğitimden bilişime kadar birçok faaliyetin yer aldığı proje kapsamında Aralık ayı itibari ile sağlık personellerine yönelik Arapça dil
eğitimleri verilmeye başlandı.
BAĞIŞLANAN HER ORGAN KURTARILAN BİR İNSAN
İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği tarafından
3-9 Kasım tarihlerini kapsayan Organ Bağışı Haftası boyunca 5 Kasımda Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesinde ve 7 Kasımda Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesinde organ bağışı kampanyası
düzenlendi.
Bu etkinliğe duyarsız kalmayan vatandaşlarımız, organizasyona ilgi gösterdi ve
görevlilerinden merak ettikleri tüm sorulara yanıt aldı. Organ bağışında bulunan vatandaşlarımız organ bağış kartlarını da teslim aldılar.
larından aynı zamanda Türk Pediatrik
Kardiyoloji ve Kalp Cerrahisi Derneği
Girişimsel Kardiyoloji Çalışma Grubu
Başkanı olan Prof. Dr. Ahmet Çelebi
öncülüğünde 6-8 Kasım tarihleri arasında gerçekleşti. Sempozyum sırasında uluslararası ünlü girişimcilerinin
bulunduğu ve çoğunluğu ülkemizde
Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Daalanında deneyimli uzmanlar taramar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma
Hastanesinde Girişimsel Pediyatrik ve fından güncel pediyatrik ve konjenital kardiyak girişimlerinin tartışıldığı
Konjenital Kardiyoloji Sempozyumu
paneller düzenlendi. Üç gün süre içeridüzenlendi. Sempozyum, Dr. Siyami
Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi sinde iki ayrı karter laboratuvarından
Eğitim ve Araştırma Hastanesi doktor- canlı girişimsel vaka uygulamaları ya-
ULUSLARARASI PEDİYATRİ
UZMANLARI DR. SİYAMİ
ERSEK HASTANESİNDE
BULUŞTU
pıldı, ayrıca kaydedilmiş ilginç vakaların sunumu yapıldı. Sempozyumda
pediatrik kardiyolojinin yanında aynı
zamanda erişkin kardiyolojiye de değinildi.
9
HEALTH EXPO FUARI VE
SAĞLIK TURİZMİNİN GELECEĞİ
Sağlık Bakanlığı’nın ev sahipliğinde CNR Expo Fuarcılık
tarafından düzenlenen Health Expo Fuarı 10-13 Aralık
tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Fuar, Türkiye’yi
medikal, sağlık hizmetleri, donanım ve sağlık turizmi
alanlarında liderliğe götürecek stratejilere ev sahipliği yaptı.
İ
stanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’nin fuar standındaki öncü sağlık
uygulamaları ve Sağlık Turizmi Projesi Health Carist projesinin tanıtımları Sağlık Bakanımız Sayın Dr. Mehmet
­Müezzinoğlu tarafından ziyaret edildi
ve diğer ziyaretçiler tarafından da yoğun ilgi gördü. İstanbul Anadolu Kuzey
Kamu Hastaneleri Biriliği Genel Sekreterliği’nin sağlık turizmi markası olan
“Healthcarist” tüm dünyadan sağlık erişimini hedeflemektedir. İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği
Genel Sekreterliği bünyesinde kurulan
Merkez Laboratuvar ve Tele Tıp Sistem10
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
leri ile sağlığa kolay erişim uygulamala- ten bugüne insanların en çok önem
verdikleri şeyin sağlık olduğuna vurrının da tanıtımları yapıldı.
gu yapan Müezzinoğlu, Kanuni Sultan
Fuar kongre merkezinde her gün aySüleyman’ın “Olmaya devlet cihanda
rı bir kongre düzenlendi. Fuarın ikinbir nefes sıhhat gibi” sözünü hatırlattı.
ci gününde düzenlenen Health Expo
­Müezzinoğlu, devletin son 10 yılda sağFuar Kongresine; Sağlık Bakanı Sayın
lık hizmetlerini gelişimin merkezine alDr. Mehmet Müezzinoğlu, çok sayıda
dığını belirterek, sağlığa ulaşımın önübürokrat ve fuar ziyaretçileri katıldı. Dr.
nün açıldığını aktardı. Sağlığın sadece
Mehmet Müezzinoğlu gerçekleştirdihizmet sunumu olmadığını anlatan Müği konuşmasında; Türkiye’nin sağlık
ezzinoğlu, “Bu sunumu daha iyi noktaya
turizminde önemli bir merkez olacağı- getirmek için de bilimsel gelişmeleri tanı belirterek, “Bütün bu coğrafyaya ba- kip etmek, yeni teknolojileri sağlık hizkıldığında Türkiye’nin sağlık hizmeti
meti sunumuna katmak gerekir. Bu da
sunumunda bölgenin merkezi olabile- daha çok teknoloji, laboratuvar, ilaç ve
cek tecrübe birikimi var” dedi. Geçmiş- tedavi için yeni argümanlar demektir.
Birlik’ten Haberler
Yalnız hizmeti sunma anlayışıyla deyada marka değeri olan sağlık hizmevam etme, başarıyı bir noktada sınırlan- ti sunumu yapan güçlü merkezlerimiz
olacak.”
dırıyor” diye konuştu.
“Sağlık Turizminde Yeni
Vizyon Belirlenmeli”
Müezzinoğlu, sağlık turizminde yeni
vizyon belirlenmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade ederek, ileriki süreçte en
çok önem verilecek konulardan birinin
de sağlık turizmi olduğunu söyledi. Sağlık turizminin Türkiye’nin güçlenebileceği alanlardan biri olduğuna işaret
eden Müezzinoğlu, şöyle devam etti: “77
milyon ülke insanına dünya standartlarında tecrübe birikimi olan hekimlerimizle sağlık hizmeti sunuyoruz. Şimdi
hedeflerimiz yakın coğrafyamızdaki
1,5 milyar insana, yani 3 saatlik bir uçuş
mesafesinde Türkiye’nin hitap ettiği
coğrafyaya hizmet sunmaktayız. Bütün
bu coğrafyaya bakıldığında Türkiye’nin
sağlık hizmeti sunumunda bölgenin
merkezi olabilecek tecrübe birikimi var.
İnsan altyapısı ve organizasyon kabiliyeti var. Fiziki mekan altyapısı imkanları var. Önümüzdeki süreçte 2017-2018’e
kadar fiziki mekânlardaki altyapımızı
ve tıbbi teknolojilerdeki altyapımızı çok
daha iyi noktalara taşıyacağız. 2018’den
sonraki süreçte de inanıyorum ki dün-
“Türkiye, Fiziki Mekanlarını
Son 5 Yılda Yenileyen Tek
Ülke Olacak”
Müezzinoğlu, kamu özel işbirliğiyle yapılan 26 bin kapasiteli şehir hastanelerinin tamamına yakınının 2016-2017’de
hizmete girmiş olacağını söyledi. Gelecek yıl yapılacak yaklaşık 24 bin yatak
kapasiteli şehir hastanelerinin en geç
2018’de hizmete açılacağını dile getirdikten sonra, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Özel sektör bir taraftan, üniversitelerimiz bir taraftan yaklaşık 90 bin yatak
kapasiteli hastaneler ve bunların altyapısını önümüzdeki 4 yılda sıfırdan çok
ileri teknolojiyle yapacak ve donatacağız. Türkiye, dünyanın bu anlamda fiziki mekanlarını ve tıbbi teknolojilerini
son 5 yılda yenilemiş tek ülkesi olacak.
Bu bize farklı avantajlar ve sunum zenginlikleri sağlayacak.” Müezzinoğlu,
sağlık endüstrilerinde yasal altyapıların
tamamlandığını anlatarak, önümüzdeki
dönemde de kurumsal altyapıların tamamlanacağını kaydetti. Bu alanda da
Türkiye’nin önemli imkanları olduğunu vurgulayan Müezzinoğlu, “plazma
fraksinasyonu ihalesi” hakkında bakış
açılarını anlattı.Bakan Müezzinoğlu, konuşmasının ardından fuarın açılışını
gerçekleştirdi.
Fuarın açılışına, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Eyüp Gümüş, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı Uzm.
Dr. Zafer Çukurova ile Sağlık Bakanlığı
Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürü
Yrd. Doç. Dr. Ömer Tontuş’da katıldı.
Kongrede Sağlıkla İlgili
Birçok Konu Ele Alındı
İstanbul Health Expo; Medikal Ürün,
Hastane Donanımları, Sağlık Bilişim ve
Teknolojileri, Laboratuvar Sistemleri,
Evde Bakım Ürünleri ve Sağlık Turizmi
Fuarı, sağlıkta uygulanan yeni teknolojileri tanıtıldı. Fuar kapsamında düzenlenen Sağlık Turizmi, Medikal Teknolojiler, Tıbbi Uzmanlık Kongresi’nde,
küresel sağlık turizmi ve Türkiye’nin
sağlık turizmi politikaları, Türkiye’de
yaşlı ve engelli turizmi, estetik cerrahisi, saç ekiminin püf noktaları gibi konular ele alındı Dört günlük fuar süresince devam eden kongrelerde yapılan
sunumlar ile sağlık turizminin geleceği
konuşuldu. Ayrıca birçok ülkeden gelen
yatırımcı ve iş adamları da karşılıklı yeni iş birliği imkânlarına sahip oldu.
11
SOSYAL BELEDİYECİLİK YAKLAŞIMI İLE
ÜSKÜDAR
BELEDiYESi
Av. Hilmi TÜRKMEN
Üsküdar Belediye Başkanı
2004 yılında Üsküdar Belediye Başkan Yardımcılığı görevini üstlenen ve
Üsküdar halkının yakından tanıdığı Üsküdar Belediye Başkanı Av. Hilmi
TÜRKMEN, halkın bu yeni dönemde gösterdiği teveccühün karşılığını
vermek için en iyi şekilde hizmet verileceğini dile getirerek ‘Sosyal
Belediyecilik’ anlayışımız ile Üsküdarlılara “Ulaşılabilir başkan olacağım
sözünü vermiştim.” dedi.
Öncelikle yeni görevinizde başarılar dileriz. Üsküdar Belediye Başkanlığı görevine talip olduğunuz ilk dönemde bu
başarıya eriştiniz. Halkın size karşı bu
teveccühünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
İş hayatınızın yanı sıra, sosyal sorumluluk projeleri bağlamında, çeşitli eğitim,
kültür ve sosyal yardım alanındaki sivil
toplum kuruluşunda kurucu ve yöneticilik görevlerinde bulundunuz. Bu alanlarİyi dilekleriniz için teşekkür ederim. Al- da birikim ve tecrübelerinizin yöneticilik
lah’ın izniyle, üstlendiğimiz bu görevde anlayışına katkıları var mıdır?
Üsküdarlılara en iyi şekilde hizmet ede- Hem eğitim hem kültür ve hem de sarek bize gösterilen teveccühün karşılığı- nat alanlarında profesyonel ekibimizle
Üsküdar halkına yepyeni ve daha kalinı vermeye çalışacağız.
teli hizmet sunmaya çalışıyoruz. ProBaşarıya ve belirlenen hedeflere ulaşmak bir ekip işidir. 2004’te Üsküdar Be- jelerimizi hayata geçirmeye çalışırken,
lediye Başkan Yardımcılığı görevini üst- 10 yıllık Belediye Başkan Yardımcılığı
döneminde çeşitli sivil toplum kurulendiğim andan itibaren halkımıza en
iyi şekilde hizmet etmeye çalıştık. Üskü- luşunda kurucu ve yöneticilik yapmış
olmanın bize kattığı birikiminin payı
dar’ı iyi tanımanın yanı sıra Üsküdar’a
olan sevdamız, başkan yardımcılığı sıra- büyüktür.
sında yürüttüğümüz projelerle halkımızın takdirini kazanmanın mutluluğunu
yaşadık. Üsküdarlı hemşerilerimiz, gayretlerimizi seçim döneminde bize teveccüh göstererek mükâfatlandırdı.
12
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
Şöyle ki; TOGEM (Toplumsal Gelişim
Merkezi) ve Gezici Anaokulu, KÜP (Kadın El Ürünleri Pazar Yerleri Projesi),
Kandilli El Sanatları Merkezi, Nikah Sarayı ve Kültür Merkezi, Çavuşdere Dö-
nüşüm Projesi, Üsküdar Gençlik Merkezi, Kirazlıtepe Boğaziçi Yaşam Merkezi,
Bilgi Evleri ve Çocuk Akademileri, Türkiye’de ilk kez YÖK onayıyla başlatılan Çocuk Üniversitesi, Tarihi Eserlerin
Restorasyonu, Amatör Spor Kulüplerine
Saha ve Alt Yapı Projeleri, Özel Eğitim ve
Rehabilitasyon Merkezi projelerinin gerçekleştirilmesine bizzat öncülük ettik.
Tüm bu çalışmaların içerisinde bulunmanın, yöneticilik alanında birikim ve
deneyimlerimizi en üst seviyeye çıkarmakta bize katkısı büyük olmuştur.
Bir yönetici olarak sorumluluğunu üstlendiğiniz görev kapsamında sosyal belediyecilik kavramını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu kapsamda imza attığınız
ve planladığınız projelerinizi bizimle
paylaşır mısınız?
Yeni dönemde ‘Sosyal Belediyecilik’ anlayışımız ile vatandaşlarımızı mahalle
sakinlerimizi ziyaret ederek sıkıntıları
Söyleşi
yerinde görüp çözmenin gayretindeyiz.
Seçimler döneminde Üsküdarlılara ‘ulaşılabilir başkan olacağım’ sözü vermiştim. Bu kapsamda, kapımız, telefonlarımız herkese açık. Halkla görüş günü
yapıyoruz, gelen telefonlara mutlaka
cevap veriyoruz. Sürekli mahallelere ziyaretler yapıyoruz. Sosyal medya üzerinden (Facebook-Twitter) vatandaşlarımızın bize ulaştırdığı soru ve sorunlara
anında geri dönüş yapıp sıkıntıları gidermenin çabasına giriyoruz.
Başkanlık görevine başlar başlamaz,
Üsküdarımızın marka değerine değer
katacak projeleri hayata geçirmeye başladık. İlk önce ‘Destek Kart’ sistemini
kurduk. Kumanya ve erzak dağıtımına
son verdik. Kumanya yerine bizden yardım talep eden vatandaşlarımıza kredi kartı gibi Destek Kart verdik. Her ay
hesaplarına para yatırıyoruz. Bu kartla
istediklerini istedikleri yerde alma imkanı buluyor. Bir diğer projemiz ise Üsküdar İstihdam Merkezi (ÜSİM) kurmak
oldu. Göreve geldiğimde ‘hayırlı olsuna’
gelen vatandaşlarımızın yüzde 80’i akabinde bir CV çıkardı ya da kendine veya
bir yakınına iş istemek oldu. İŞKUR ile
birlikte ÜSİM projesini hayata geçirdik.
5 ay gibi kısa sürede 1.100’den fazla kişiyi işe yerleştirdik. İş arayan Üsküdarlı
gençlerimizi, işverenlerle buluşturduğumuz bu projede hedefimiz, 5 yıl içinde 5 bin kişiyi iş sahibi yapmak. Projelerimiz arasında en önemsediğimiz 3
proje var. Birincisi, Üsküdar Meydanı
düzenleme çalışması. Meydan 3 misli
daha büyüyecek ve altına 5 bin araçlık
otopark yapılacak. Yeni belediye binamız tamamlandığında bu projeyi hayata
geçireceğiz. Bir diğer projemiz ise Kentsel Dönüşüm. Boğaz görünüm bölgelerimiz hariç, diğer mahallelerimizde
bu projemize başladık. Yasal sorunları
aştıktan sonra Üsküdar genelinde kentsel dönüşümü başlatacak ve Üsküdar
estetiğine yakışır yerleşim yerleri yapacağız. Üçüncü projemiz ise Validebağ
Projesidir. Bu projeyi çok önemsiyoruz.
Validebağ Korusu, projeyi gerçekleştirecek olan İstanbul Büyükşehir Belediyemize devredildi. Proje tamamlandığında, İstanbul’un en büyük Kent Ormanı
olacak. Bununla ilgili ‘İmara açacaklar,
yeşili yok edecekler’ gibi bazı yanlış ve
kasıtlı yönlendirmeler var. Proje kapsamında bir metreküp bile beton kullan-
mayacağız. Şu an koruda 7 bine yakın
ağaç var bu ağaç sayısı 20 bine çıkacak.
Diğer projelerimizden bazıları ise şöyle;
Bulgurlu’da engelli ve yaşlı vatandaşlar
için yapılacak Engelliler Yaşam Merkezi, 2016 yılında hizmete girecek Ünalan
Bilim Merkezi ve Gözlem Evi, Vakıfbank
sponsorluğunda yapılacak olan VakıfBank Spor Sarayı, Çengelköy Yaşam ve
Su Sporları Merkezi, Acıbadem Yüzme
Havuzu ve Otomatik Otopark, Selimiye Hamamı yenileme çalışması, yeni
meydan ve kavşak düzenleme projeleri
Üsküdarımızın değerine değer katacak
çalışmalarımız arasındadır.
ğiz. Üsküdar Belediyesi olarak bizim de
yaptığımız çalışmalar var, ayrıca İl Özel
İdaresinin yaptığı çalışmalar da var. Üsküdar’ı, gelip geçilecek şehir olmaktan
kurtaracak, gelip görünecek, yaşanacak
bir şehir yapacağız.
Üsküdar, bir kültür şehri. 1350’li yıllarda Üsküdar ildi ve Müslüman Türkler
yaşıyormuş. Yani, 1453’te İstanbul’un
fethinden bir asır önce İstanbul’daki
Müslüman Türkler Üsküdar’da yaşamış.
Üsküdar’ın her semtinde her köşesinde
tarihi eser bulursunuz. Bu tarihi ilçeyi
bir kültür ve turizm merkezi yapmayı
amaçlıyoruz. Bu bağlamda projeler geliştirdik ve geliştirmeye de devam ediyoruz. Üsküdar, deniz ve kara yolunun
yanı sıra, Marmaray, Ümraniye- Çekmeköy Metrosu ve Avrasya Tüneli ile ulaşımın merkezi olacak. 550 bin nüfusumuz var, ancak günlük nüfus 2 milyonu
geçiyor.
riyorsunuz? Önerebileceğiniz bir sağlık
reçeteniz var mı?
Sağlık Bakanlığı, global bir tehdit olan
obeziteye karşı 2014 yılını “Sağlıklı Yaşam ve Hareket Yılı” olarak ilan etti. Bu
doğrultuda sosyal belediyecilik çerçevesinde sağlık ve spor yatırımlarınızdan
bahsedebilir misiniz?
Üsküdar’da, gençlerimizi iyilerle ve iyiliklerle buluşturmak istiyoruz. Bunu
da spor sayesinde yapacağız. Üsküdar,
sporuyla dünya çapında adını duyurmuş bir ilçe. Gerek maratoncuları, gerek
Projeler geliştirdik ve gehentbolcuları, gerek uzak doğu sporlaliştirmeye de devam edi- rıyla sporcularımız dünyada ve Avrupa
da birçok birincilik aldılar. İlçemizde 24
yoruz. Üsküdar, deniz
ve kara yolunun yanı sı- amatör spor kulübü var. Geçen hafta kulüplerin başkanlarıyla istişare toplantısı
ra, Marmaray, Ümraniyaptık ve Üsküdar’da spor’u masaya yaye- Çekmeköy Metrosu ve tırdık. Amatör kulüplerimize malzeme
Avrasya Tüneli ile ulaşı- ve servis hizmeti veriyoruz. Şehir stadı
için çalışmalarımız sürüyor.
mın merkezi olacak. 550 yapmak
Üsküdar’da ilk kez Çengelköy’de bir Su
bin nüfusumuz var ancak Sporları Merkezi inşaatı devam ediyor.
günlük nüfus 2 milyonu İçerisinde 6 olimpik havuz var. Böyle
bir tesis Büyükşehir Belediyemizde bile
geçiyor.
yok. Ayrıca, Ünalan Spor Kompleksi, Acıbadem Yüzme Havuzu inşaatları devam
Üsküdar, İstanbul’un tarihi geçmişinden ediyor, kısa süre sonra hizmete girecek.
izler taşıyan bir ilçe. Bu anlamda mimari İçinde bulunduğunuz bu yoğun çalışma
restorasyon çalışmalarınız var mı?
temposunda sağlığınıza nasıl özen göste-
İlçemizdeki; tarihi özelliği taşıyan, cami,
medrese, külliye, çeşme, ahşap binaların tamamına yakını restore ediliyor diyebilirim. Az sayıda kalan tarihi yerlerin
restorasyon çalışmalarına devam edece-
Her ne kadar yoğun tempoda çalışıyor
olsam da sağlığıma dikkat etmem gerekiyor. Sağlıklı yaşam için her zaman,
ilaçtan uzak, mevsimlik doğal bitkileri
tercih ederim. İlaç kullanmayı sevmiyorum ve mümkün oldukça kullanmamaya çalışıyorum. Özellikle kış aylarında
vücudun direncini artırmak ve gripsoğuk algınlığına karşı bitkisel çayları
tüketiyorum. Mesela şu dönem Yaban
Mersini dönemi olduğu için masamdan
hiç eksik etmem. Karadenizli olduğumuz için tahmin edersiniz ki balığı çok
seviyorum ve çok tüketmeye çalışıyorum. Tabi bir de kendime ait özel bir
salatam var. Siyah turp, kırmızı lahana,
saf zeytinyağı ve limondan oluşan bu
salatayı her gün yemeye gayret ediyorum.
13
Modern Sağlık Hizmetlerinin Öncüsü:
MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ
GÖZTEPE EĞİTİM VE
ARAŞTIRMA HASTANESİ
T
ürkiye’nin en büyük eğitim ve
araştırma hastanelerinden biri olan Medeniyet Üniversitesi
Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, karşıladığı hasta potansiyeli ile
İstanbul’un Anadolu Kuzey bölgesinde çok büyük bir önem arz ediyor.
Kısa zamanda büyük yenilikler ile
hizmet kalitesini artıran Medeniyet
Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2017 yılında hizmete
girmesi planlanan yeni binası ile modern sağlık hizmetlerinde sektörün
öncü hastanelerinden biri olacak.
KURULUŞDAN BUGÜNE
Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 162 dönüm arazi üzerinde 9 katlı bir ana
blok, lojmanlar, İntaniye ve Çocuk
14
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
yuvaları dahil 5 yan blok şeklinde inşaatı tamamlanarak 1972 yılında Çalışma Bakanı Ali Rıza Uzuner tarafından, Sağlık Bakanı Kemal Demir, SSK
Genel Müdürü Cihat Övül’ ün katıldığı törenle hizmete açıldı. Dr. Hikmet
Aydemir, hastanenin kurucu başhekimidir. Hastane faaliyete başladığı ilk
zamanlarda 100’ü doktor olmak üzere
toplam 400 personel görev yapmaktaydı. 60 milyon liraya mal olan 660
yataklı hastanede; zamanın en modern cihazlarla donatılmış 10 ameliyathane ve tıbbın gerektirdiği bütün
modern cihazlar mevcuttu. 11 Mart
1977’de 6 katlı Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği; Haziran 1977’de 6 katlı
Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği hizmete açılarak müstakil binalar
da hizmet vermeye başlamıştı. 1982
yılında Eğitim ve Araştırma Hastanesi statüsüne geçen hastanede, bugüne kadar 600’e yakın uzman ve 235 ‘e
yakın teknisyen eğitimi verildi. 1992
yılında Görüntüleme Merkezi de hizmete girdi. 1997 yılında ülkemizde bir
benzeri sadece Ankara’da bulunan 5’i
yıldız şeklinde 8 bloktan oluşan Merdivenköy’deki Özel Tıp Poliklinikleri
hizmete açıldı. Burada günde 45005000 hasta ayaktan muayene ve tedavi olabilmektedir. 1998 yılı sonunda
75. Yıl Böbrek Nakli ve Hemodiyaliz
Merkezi, merkez binaya bitişik olarak
inşa edilen 9 katlı binasında hizmete
açıldı. Hastane, 2011 yılında İstanbul
Valiliği ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi arasında Ortak Kullanım ve İşbirliği Protokolü İmzalayarak hizmet
kalite ve çeşitliliğini arttırdı.
Hastanelerimiz
HASTA KARŞILAYAN FİZİKİ
POTANSİYEL
kım, yapısal kalp hastalıklarının girişimi ve endomiyokardiyal biyopsi koMedeniyet Üniversitesi Göztepe Eği- nularında eğitim almak üzere misafir
tim ve Araştırma Hastanesi, genel has- doktor olarak bulundum.
tane niteliğindeki 9 katlı merkez bina 2009 yılında doçentlik sınavına girdim, 2011 Nisan ayında açılan klinik
ile müstakil binalarda hizmet veren
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği, şefliği sınavlarında da başarılı olarak
Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Kocaeli Derince Eğitim ve Araştırma
Hastanesi Kardiyoloji klinik şefliğine
yetişkin hastalara hizmet veren Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği, Patoloji, atandım. Kasım 2012 itibariyle yeni
0-6 yaş çocuklar için Kreş ve Gündüz kurulan Kamu Hastaneleri Kurumu
bünyesindeki İstanbul İli Anadolu KuBakım Evi, Müstakil Görüntüleme
zey Kamu Hastaneleri Birliği Genel
Merkezi, Merdivenköy Modern Poliklinikleri, Çamlıca Semt Polikliniği, Sekreterliğine bağlı İstanbul MedeBöbrek Nakil ve Hemodiyaliz Merkezi, niyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve
22 ameliyathane, 800 yatak ve 650’si Araştırma Hastanesi Başhekimi oladoktor olmak üzere 2500’e yakın per- rak göreve başladım.
Hastanemizin köklü bir geçmişi vardır ve Eğitim Araştırma Hastanesi
olması nedeniyle yıllardır bu bölgede referans merkez olarak hizmet
vermektedir. Kamu Hastaneler Birliğinin kurulmasıyla sorunların hızlı
bir şekilde belirlenip çözüm odaklı
yaklaşımları sergileme konusundaki
manevra kabiliyetinin artması, birlik
desteği ve gücünün etkin kullanımı,
İstanbul Medeniyet Üniversitesi ile
afiliasyon yapılması ile kadromuzun
zenginleşmesi ve gelişmesi hem eğitim araştırma hem de hasta hizmeti
sunumunda daha iyi karşılama ve kaliteyi yükseltme açısından önümüze
yeni fırsatlar çıkarmıştır.
soneli ile verdiği tıbbi hizmet, eğitim
ve araştırma alanındaki faaliyetleri ile
prestijli bir yere sahiptir.
Sağlık tesisiniz, 1972 yılında hizmete
açılmış olup geldiğimiz noktada büyük
gelişmeler kaydettiğini görüyoruz. Siz,
gelinen bu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kaliteli sağlık hizmetine bilimsel bakış açısını yansıtan hastane yöneticisi ve aynı zamanda başhekimi Doç.
Dr. Ahmet Lütfullah Orhan öncelikle dünden bu güne geldiği noktayı ve
Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesinin hizmet kalitesi, hedefleri ve misyonunu
anlattı.
Hastanemizin köklü bir
geçmişi vardır ve Eğitim
Araştırma Hastanesi olması nedeniyle yıllardır
bu bölgede referans merkez olarak hizmet vermektedir.
Hastanemizin bir ekol geliştirmesi ve bir okul olması açısından geçen
yıllar bizlere çok şey kazandırdı. Bugün ülkemizin çok farklı noktalarında
hizmet veren Medeniyet Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi orMedeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim jinli meslektaşlarımızın varlığıyla ve
onları yetiştiren eğitici kadromuzla,
Hocam, devraldığınız görevler itibariy- ve Araştırma Hastanesi, karşıladığı
le geldiğiniz noktaya kadar sizi tanıya- hasta potansiyeli açısından bulunduğu hocalarımızla gurur duyuyoruz. Ancak zamanla fiziki mekanlarımız ve
bölgede oldukça büyük bir önem arz
bilir miyiz?
etmektedir. Bu noktadan hareketle hiz- kullandığımız altyapı yaşlandı. Bu du1996 Hacettepe Üniversitesi İngilizce
met kaliteniz hakkında neler söyleye- rum hizmet alanlar açısından da hizTıp Fakültesi mezunuyum. Aynı yıl
met verenler açısından da dezevanbilirsiniz?
Eylül ayında tıpta uzmanlık sınavına
(TUS) girip İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Kardiyoloji Bölümünü kazandım. 2001 yılında ihtisasımı tamamlayarak kardiyoloji uzmanı
sıfatıyla İstanbul Memorial Hastanesi
koroner yoğum bakım ünitesi ve kateter laboratuvarında çalışmaya başladım.
2004 yılında Dr. Siyami Ersek Göğüs
Kalp Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Bölümüne akademik çalışma amaçlı olarak
geçtim. Bu merkezde kalp yetersizliği
izlem ünitesi ve kardiyak transplant
ünitesinin kurulmasında görev aldım.
2007 yılında Amerika’da Cleveland
Clinic ‘de kalp yetersizliği, yoğun ba15
taj oluşturmaya başladı. Bu noktadan
hareketle büyük çaptaki renovasyon
çalışmalarımıza başladık.
2017 yılı içerisinde hem
çalışanlarımız için hem
de hizmet alan vatandaşlarımız için olağanüstü
konforlu bir ortam oluşturacağına inandığımız yeni binamızda hizmet vermeyi büyük bir hevesle
bekliyoruz.
açısından büyük rol üstlenecektir. 11
Yakın zamanda sağlık tesisinizde ger- yataklı 3. düzey Çocuk Yoğun Bakım
çekleşen renovasyon çalışmaları ve ye- ünitesi de ülkemizde ve ilimizde büni hizmet binalarınızın karşıladığınız yük bir ihtiyaca katkı vermek üzere
hasta potansiyeline sağladığı kolaylık- hizmete girecektir. Hematoloji-Onkoloji ünitemiz daha donanımlı bir şelar nelerdir?
kilde yeni yılın ilk aylarında hizmete
Yeni izole acil binamız 2 kat olarak
hizmete açılmıştır. Bodrum kat labo- girecektir. Üniversitemizin de katkılarıyla yapımını tamamladığımız kateratuvar hizmetleri için planlandı. 3.
ter laboratuvarı, Girişimsel Kardiyoloji
kat 4. ameliyathane salonu ve 11 yataklı 3. düzey Çocuk Yoğun Bakım ka- ve Radyoloji alanında basamak atlatı olarak planlandı. Kısa bir zamanda mamızı sağlayacaktır.
hizmete alınması için çalışmalarımız Modern ve donanımlı örnek bir proje
sürüyor. Aslında bu haliyle 4 katlı bir olarak hazırlanan yeni hastane binamızın inşaatına mevcut konumumuz
hastane hüviyetine sahip olacak. Bu
binamız hem acil hizmetlerinin daha üzerinde geçen yıl başlandı. Kısa bir
sürede de büyük aşama kaydedildiiyi koşullarda verilebilmesi açısından hem de özellikle travma hastaları ğinin müjdesini vermekten mutluluk
başta olmak üzere ameliyathane hiz- duyuyorum. 2017 yılı içerisinde hem
metlerinin verimliliğinin artırılması çalışanlarımız için hem de hizmet
16
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
alan vatandaşlarımız için olağanüstü konforlu bir ortam oluşturacağına
inandığımız yeni binamızda hizmet
vermeyi büyük bir hevesle bekliyoruz.
Bu proje bizler için büyük bir motivasyon kaynağı olmaya devam ediyor. Bu
konuda bakanlığımızın, valiliğimizin,
kamu hastaneleri birliğimizin ve belediyelerimizin katkısını ve desteğini
de alıyor olmaktan dolayı ayrıca mutluyuz.
2011 yılında İstanbul Valiliği ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi arasında
imzalanan Ortak Kullanım ve İşbirliği Protokolü doğrultusunda Göztepe
Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Medeniyet Üniversitesi ortak hizmet sunumu gerçekleştirmektedir. Bu durum
hizmet kalitesi ve çeşitliliğinde nasıl bir
artış sağlamıştır?
Köklü ve başarılı “Eğitim-Araştırma”
misyonunu, deneyimli tıbbi hizmet
geçmişini İstanbul Medeniyet Üniversitesi ile afiliye olarak taçlandıran
ve tıp eğitiminde önemli bir alternatif
olmayı amaçlayan Göztepe Eğitim ve
Araştırma Hastanesi akademik kadrolar için bir cazibe merkezi olmuştur. Böylece bilimsel aktivite ve tıbbi
girişimler açısından bir rekabet ortamının oluşması sağlanarak kurum
algısının daha hızlı bir şekilde olumlu
yönde gelişmesi hedeflenmiştir. Farklı ünitelerin hizmete girmesiyle çok
disiplinli bir hastane tanımlamasının
olgunlaşması yönünde adımlar atılmıştır.
Hastanelerimiz
Eğitim ve araştırma misyonunuz doğrultusunda sağlık alanındaki araştırmalarınız ile evrensel bilime katkıda
bulunmak için yapılan çalışmalarınızı
bizimle paylaşır mısınız?
Tıp fakültesi öğrencilerimiz bu yıl 2.
dönemlerini tamamlıyor. Uzmanlık
eğitimi alan 290 asistan doktorumuz,
yurtdışından gözlemci olarak bünyemizde bulunan doktorlarımız, stajyer
hemşire, teknisyen, laborant öğrencilerimizle eğitim ve araştırma faaliyetlerimizi hizmet ile dengeli bir şekilde
götürmeyi amaç edinmiş bulunuyoruz. Düzenlediğimiz yurtiçi ve yurtdışı katılımlı kongre, sempozyum ve
kurslarla kurumumuz tecrübelerini
paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Eğitici kadromuz yurtdışında
komşu ülkelerde, Türki Cumhuriyetlerde ve bazı Afrika ülkelerinde TİKA
ile işbirliği içinde hem teorik eğitimler vermekte hem de uygulamalı eğitimlerde bulunmaktadır. Üniversitemiz kütüphanesinde birçok medikal
siteye ve 250.000 ‘den fazla yazılı
esere dijital ortamda erişim imkanı
sağlanmıştır. Uluslararası kongrelerde hastanemizde yapılan çalışmalar sunulmuş ve son olarak Avrupa
Pediatri Kongresinde sözlü bildirilerimizin ödül alması bizi gururlandırmıştır. Yaptıklarımızla sağlık hizmetlerinin, eğitim araştırma ve bilimsel
aktivitelerin kalbi olmak istiyoruz ve
bunu başaracak potansiyelimiz olduğuna inanıyoruz.
Üstlenmiş olduğunuz görev kapsamında Türkiye’nin en büyük hastanelerinden birinin yöneticiliğini ve aynı
zamanda başhekimliğini yürütüyorsunuz. Bu sorumluluğun size katkıları
nelerdir?
Öncelikle İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma
Hastanesi ailesinin bir ferdi olmaktan ve yönetiminde görev almaktan
dolayı gurur duyduğumu belirtmek
isterim. Hastanemiz bölgemizde zengin akademik yapısı, personel sayısı
ve çeşitliliğiyle gerçekten farklı bir konumda bulunuyor. Dolayısıyla talep
ve beklentiler de çeşitlilik arz ediyor.
Ben ve yönetimdeki diğer arkadaşlarım tüm çalışanlarımızın kendilerini
ekonomik, sosyal ve mesleki doyum
noktasında mutlu hissetmelerinin
önemine inanıyoruz. Bu noktadan ha-
reketle tüm imkânlarımızı kullandığımızı ve bunu varlık nedenimiz olarak
gördüğümüzü özellikle vurgulamak
istiyorum. Bu felsefe bizi daha sorumlu, daha paylaşımcı, daha enerjik, daha sabırlı, daha öngörülü olmaya zorluyor ve bu konuda geliştiriyor. Bizden
beklentiler bizi daha hızlı karar alma
ve uygulama, çözüm odaklı olma ve
farklı alternatiflerle olaylara yaklaşma yetilerimizi geliştirerek, kendini
güncelleyen, özdenetim yapabilen dinamik bir yönetim anlayışına sahip
olmaya teşvik ediyor. Tüm çalışanlarımızla beraber çalışma ve iş ortamlarımızı bir aile ortamı sıcaklığına kavuşturmak istiyoruz.
Hastanemiz bölgemizde
zengin akademik yapısı,
personel sayısı ve çeşitliliğiyle gerçekten farklı bir
konumda bulunuyor. Dolayısıyla talep ve beklentiler de çeşitlilik arz ediyor. Ben ve yönetimdeki
diğer arkadaşlarım tüm
çalışanlarımızın kendilerini ekonomik, sosyal ve
mesleki doyum noktasında mutlu hissetmelerinin
önemine inanıyoruz.
17
Dr. M. Mahir ÜLGÜ ile
TÜRKİYE’DE SAĞLIK
BİLİŞİMİ STANDARTLARI
Devraldığı yeni görevi itibariyle ülkemizdeki sağlık bilişim
çalışmalarını yöneten Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürü
Dr. M. Mahir ÜLGÜ “Sağlık sektörü, her tür teknolojiyi en iyi
kullanan, en çabuk kullanan, en kolay kullanan sektördür.”
diyerek ülkemizde E-Sağlık uygulamalarının geldiği noktayı
ve 2023 hedeflerini anlattı.
veri madenciliği, erken uyarı sistemleri geliyor ki bilgi ve iletişim teknolojileri bunların temelini oluşturuyor. Doğru,
tam ve zamanında bilgi üretebilmek
için elbette ki hizmeti alan ve veren tarafların sorumluluk üstlenmesi gerekir.
Ama burada esas sorumluluk bize ait,
çünkü bilgiyi üretmek için gerekli olan
doğru teknolojiyi bulmak, seçmek, üretmek, kurmak ve kullandırmak bizim
görevimiz. Biliyoruz ki tıp bilimi; kayıt
tutma disiplini ile gelişiyor, biliyoruz
ki sağlık politikalarının üretilmesinde,
sağlık sisteminin yönetilmesinde, bireye sunulan sağlık hizmetinin hızlı, kaliteli, etkin, etkili ve verimli şekilde sürdürülebilmesinde veri ve bilgiye ihtiyaç
var. Biz bu ihtiyacı zamanında, doğru ve
tam olarak sunmak zorundayız. Diğer
taraftan da vatandaşımıza ait olan, bir
başka ifadeyle emanetimizde tuttuğumuz kişisel sağlık verilerini korumakla
Öncelikli yeni göreviniz size ve tüm sağ- bilgiyi üretmek ve yönetmek için gerekli mükellefiz. Kısacası zor ama zevkli.
modern teknolojiyi hem sağlık hizmeti- Sağlıkta Bilişim’in yüksek standartları ile
lık camiasına hayırlı olsun. Neredeyse
tüm Türkiye’ye hitap eden bir Bakanlığın ni veren hem de alan tarafın kullanımı- “Birlikte Çalışılabilirlik” üzerine benimsediğiniz özel strateji ve prensipler mevna sunma görevinin getirdiği sorumBilgi Sistemlerinin başında olmak, dacut mudur?
luluk
duygusu,
bilgiyi
yönetmek...
ha açık sormak gerekirse ülkemizin tüm
sağlık bilgisini yönetiyor olmak sorumlu- Bunların her biri, ayrı ayrı ve toplamda Bakanlığımızı baştan aşağı yeniden yatarifi imkânsız bir duygu durumunu
pılandıran 663 Sayılı Kanun Hükmünde
luk açısından ne hissettiriyor?
yaratıyor. “Sağlık hizmeti” dendiğinde
Kararnamede Genel Müdürlüğümüzün
Teşekkür ederim. İfade ettiğiniz gibi,
akla ilk olarak tanı, tedavi ve rehabilitas- kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları
tüm ülkeye hitap eden bir Bakanlığın
yon gibi kavramlar geliyor. Oysa sağlık 11. Maddede yer alıyor. Bakanlık birimmensubu olmanın gurur ve heyecanıhizmeti dendiğinde koruyucu ve önle- lerinin kurulması için her bir kurum ya
nın yanı sıra, insan sağlığına hizmetin yici sağlık hizmetleri de düşünülmeli.
da genel müdürlükte ekipler oluşturulbir parçası olmanın verdiği manevi haz, Derken aklımıza karar destek sistemleri, du. İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı
18
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
Söyleşi
altında Bilişim Teknolojileri Koordinatörlüğü olarak faaliyetlerini sürdüren
bir önceki adıyla Bilgi İşlem Daire Başkanlığı’nın Sağlık Bilgi Sistemleri Genel
Müdürlüğü olarak yapılandırılması sürecini bizzat ve tek başıma yürüttüm.
Süreç ve görev tanımları, süreçler arası
ilişkiler, matrisler, senaryolar, vizyon,
misyon, çalışma yönergeleri, eski yapıda devam eden işlerin yeni yapıda ilgili
birimlere aktarılması, personel, çalışma
ofislerinin planlanması dahil aklınıza
ne geliyorsa tüm kurgu ve dokümantasyonunu tamamladım. Şimdi sorunuza
gelirsek; önerdiğim 7 Daire Başkanlığından birinin adı Standart Geliştirme ve
Akreditasyon Daire Başkanlığı’dır. Belge
üzerindeki kuruluşundan sonra, fiili kuruluşunu yapmak da bana kısmet oldu.
İlk çalışmalarımız Ulusal Sağlık Veri
Sözlüğü 2.0 Sağlık Kodlama Referans
Sunucusu 3.0’ın yayımlanması oldu.
Beraberinde, kişisel sağlık verisi işleyen
tüm uygulamalar için ulusal sağlık bilişim standartları geliştirme çalışmalarını sürdürdük, sayısız kuruluş ve kişiyle
bir araya geldik. Nihai olarak bu görev
gönüllü olan TSE’ye verildi ve doğrusu da buydu. TSE tarafından hazırlanan
taslak doküman paydaşların görüşüne
sunuldu. Ulusal standart olarak ilan edilip belgelendirme çalışmaları başladığında sektöre önemli bir katkı sağlamış
olacağımıza inanıyorum. Bunun yanı
sıra Genel Müdürlüğümüzün ilk denetimde edindiği ISO 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi Sertifikası, Bilgi Güvenliği Yönergesi ve Eki Bilgi Güvenliği
Politikaları Belgesi bu Daire Başkanlığımızın ortaya koyduğu somut çıktılardır.
Yine bu daire, Sağlık Bilişimi alanında
faaliyet gösteren tüm firma, bu firmaların yazılımları ve bu yazılımların kullanıcılarının envanterini oluşturmuştur.
Bu envanterin oluşturulması bile sektörde düzenleyici bir etki yaratmıştır.
Tüm bu faaliyetlerin esasına bakacak
olursak, bilişim dünyasındaki standartlar, kodlama ve sınıflandırma sistemleri, verinin işlenmesi kadar karşılıklı
işlerliğin sağlanması için vardır. Ayrıca
Bakanlık olarak Avrupa Birliği’ne üye
ülkelerle karşılıklı sağlık verisi değişimi esasına dayalı epSOS projesinin en
önemli ve en başarılı paydaşlarından
biri olduk. Bakanlığımızın 2013-2017
Stratejik Planı’nın hazırlanması sıra-
sında, Genel Müdürlüğümüzün amaç,
hedef ve faaliyetlerini yazarken çok da
farkında olmadan hep “standart” ve “güvenlik” etrafında döndüğümü sonradan
fark ettim.
Bakanlık olarak Avrupa
Birliği’ne üye ülkelerle
karşılıklı sağlık verisi
değişimi esasına dayalı
epSOS projesinin en
önemli ve en başarılı
paydaşlarından biri olduk.
Koyduğumuz kurallara, yayımladığımız standartlara hızla uyum sağlayan
yazılım sektörüne, süreci takip ve yönetim fonksiyonunu layıkıyla yerine getiren bilişimin önemine inanmış değerli
yöneticilerimize buradan bir kez daha
sizin aracılığınızla gönülden teşekkür
ederim.
E- Sağlık sistemleri, medikal teknoloji stratejileri ve yatırımları kapsamında
hizmete sunulan çalışmalarınız nelerdir?
Sağlık sektörü, her tür teknolojiyi en iyi
kullanan, en çabuk kullanan, en kolay
kullanan sektör. Diğeri, savunma sanayi
olabilir belki… Bir sağlık tesisinde, yerelde baktığımızda ciddi bir teknolojik dönüşüme tanıklık ediyoruz. Sadece tekil
bir kimlik numarası üzerinden, kişiden
başka herhangi bir ek veri, bilgi talep
etmeksizin, kişinin adı soyadı, adresi,
sosyal güvence durumu hakkındaki diğer uzak sistemlerde bulunan verilerini
saniyeler içinde, sağlık hizmeti suna-
bilmek için duyduğumuz ihtiyacımızla
sınırlı olacak şekilde, kendi sistemlerimize aktararak vatandaşlarımızın hastanede kalma sürelerini kısaltmaktan
tutun da, tıbbi görüntülerini üç boyutlu
hale getirmeye varan, son birkaç yılın
teknolojisini son derece başarılı bir şekilde kullanıyoruz. Bir otoanalizörden
elde edilen tetkik sonucunu dünyanın
öteki ucundaki bir hekim ile konsülte
etme imkânına kavuşmuş durumdayız.
Yani, teknolojiyi kullanarak teşhis ve tedavi sürelerini kısaltıp kalite ve verimliliği artırmanın yanı sıra yine bilişim
ve iletişim teknolojilerini kullanarak
gerek bireyin, gerek toplumun sağlığını korumaya, geliştirmeye, iyileştirmeye, sağlığı etkileyen faktörleri gözlemlemeye ve kontrol altında tutmaya kadar
uzanan geniş bir yelpazede çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şöyle ki; Sağlık
hizmeti talebinin ilk karşılandığı nokta
diyebileceğimiz Merkezi Hekim Randevu Sisteminden başlayan yolculuk, kişi
adına yerelde ve Bakanlık Merkezinde
yine kendisi adına bir elektronik sağlık
dosyası oluşturmakla devam ediyor. Bu
yolculuğun son durağı yok, çünkü bu
kayıtlara hukukun ve teknolojinin elverdiği ölçüde her yerden ulaşmak mümkün. Sağlık.Net projemiz buna bir örnek.
Her bir vatandaşımızın bir elektronik
sağlık dosyası var artık. Bu ara tüm çabamız bu kayıtların kalitesinin artırılması üzerine.
Müsteşar Yardımcımız Sayın Dr. Şuayıp
Birinci’nin vizyonuyla ve bilişim dostu
yaklaşımıyla, Sayın Müsteşarımız Prof.
Dr. Eyüp Gümüş ve Sayın Bakanımız Dr.
Mehmet Müezzinoğlu’nun desteğiyle
yeni uygulamaya almak üzere olduğu-
19
zalanan protokol çerçevesinde HIMSS
tarafından Bakanlığımıza bağlı hastanelerde yapılan Dijital Hastane ölçeklendirme çalışmalarında ülkemizdeki
hastanelerin Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasının üzerinde olduğunu gördük,
yani bizim hastanelerimiz daha iyi durumda.
Mobil uygulamalardan da söz etmek isterim. MHRS ve İTS haricinde şu an başarıyla çalışan mobil uygulamalarımız
var. Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri
Birliği Genel Sekreterliğinin öncülük ettiği Karar Destek Sistemleri diğer genel
sekreterliklerde de hayat bulmaya başladı. Genel sekreterlerimiz ve hastane yöneticilerimizin mobil cihazları üzerinmuz başka çalışmalarımız da var. Örmiklere sahibiz. Buradaki önemli husus, den yönetim yetkinliği kazanma talebi
neğin; sağlık verisini üreten çalışanları- bu dinamiklerin koordinasyonu, doğru yoğunlaştı. Genel Müdürlüğümüzün
mızdan başlamak üzere her seviyeden yönetilmesidir. Bu açıdan bakıldığında bağlı bulunduğu Müsteşar Yardımcımız
Sayın Dr. Şuayıp Birinci’nin ifadesi şöyyöneticiye kendi iş süreçlerinde karar
sorumluluk ağırlıklı olarak Bakanlığıle:
“Kurumlarınızı, hastanelerinizi, tabdesteği sunmak üzere, yönetsel paramıza, dolayısıyla Genel Müdürlüğümületten yönetmenizi sağlayacağız.” İşte
metre verilerini anlık toplayan ve kulla- ze düşüyor.
bu vizyonla yoldayız.
nıcının isteğine göre şekillendirebildiği
Kamuoyuna NABIZ projesi olarak sunuraporları üretme imkânı sunan Sağlık
lan projemizin her bir adımı mobil tekYönetim Sistemi; görüntü nerede olursa Nanoteknolojiden, Kök
nolojileri barındırıyor. Teknolojik trendolsun, siz nerede olursanız olun, yetki- Hücreden, Kordon Kanı
leri takip etmek zorundayız ve modern
lendirilmiş kullanıcı iseniz radyolojik
Bankacılığından başlayıp teknolojiden yararlanmak istiyoruz.
görüntülere ve/veya raporlarına gerektiğinde ulaşabilmenizi sağlayacak olan
Tele Radyoloji Sistemi; kişilerin güvenli
kimlik doğrulama proseslerini tamamladıktan sonra kendi sağlık verilerine
erişebildiği ve kendi kayıtlarını yönetebildiği, kendisinin kayıt ekleyebildiği,
kendisine hizmet sunan sağlık profesyonelleri ile haberleşebildiği, her tür
sağlık verisinin güvenli şekilde tutulduğu bir ortam olan Kişisel Sağlık Kayıtları
portalinden oluşan platform bütününe
NABIZ adını verdik ve pek yakında pilot
çalışma sonuçlarını hep birlikte göreceğiz. Bunlar ve benzeri daha birçok çalışmamız devam ediyor.
Kişiye Özel İlaç Üretimine
kadar uzanan perspektifte bilişim ve iletişim teknolojilerini, sadece ülkemizde değil tüm dünyada
yaşayan insanların hizmetine sunmak istiyoruz.
Lider pozisyon terimini iddialı bulmuş
olabilirsiniz belki ama örneklerle açıklarsak dünyadaki yerimiz daha iyi anlaşılacak. 77 milyonluk ülke nüfusunun
tümüne, aynı anda ve aynı merkezden
Bilişim teknolojilerinin hayatımıza yön hizmet sunan bir başka Randevu Sisteverdiği günümüzde veri çeşitliliği ve kar- mi yok sağlık alanında. İlaç Takip Sistemaşıklığını gidermek amacıyla yapılan mini ilk kuran ülke biziz. Ulusal Sağlık
hizmetler kapsamında ülkemizin sağlık Veri Sözlüğünü geliştirebilen birkaç ülbilişimi ve mobil sağlık alanın da geldiği keden biriyiz. Aile Hekimliği Sistemine
bu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? geçiş sürecini, bilişim temeli üzerine inGenel Müdürlüğümüzün vizyon ve mis- şa eden ilk ve tek ülkeyiz. Tüm nüfusun
yonu, çalışma usul ve esasları yönerge- elektronik sağlık kayıtlarını merkezi bir
veri tabanında toplamayı başardık. Şimsinde tanımlı görev, yetki ve sorumlulukları, 2013-2017 Stratejik Planında yer di de NABIZ projesi ile dünya üzerinde
aldığı üzere ülkemizi sağlık bilişimi ala- “Bir İlk”e imza atmaya hazırlanıyoruz.
HIMSS ile Bakanlığımız arasında imnında Lider pozisyona taşıyacak dina20
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
Nanoteknolojiden, Kök Hücreden, Kordon Kanı Bankacılığından başlayıp Kişiye Özel İlaç Üretimine kadar uzanan
perspektifte bilişim ve iletişim teknolojilerini, sadece ülkemizde değil tüm
dünyada yaşayan insanların hizmetine sunmak istiyoruz. Ülkemizi, Sağlığın
Baş Ülkesi konumuna taşıma azminin
parçası olmalıyız Bilgi Sistemleri Genel
Müdürlüğü olarak…
Sağlık alanında geliştirilen dijital teknolojiler; hastaların kişisel sağlık bilgilerine
erişimi kolaylaştırırken gizlilik ve güvenlik anlamında çeşitli riskler doğurmaktadır. Kişisel mahremiyet esasları çerçevesinde bu risklerin saptanıp en asgari
seviyeye indirgenmesi konusundaki Sağlık Bakanlığı’nın kurumsal hassasiyetini
bizimle paylaşır mısınız?
Elektronik ortamdaki sağlık verilerinin gizlilik, güvenlik, bütünlük ve erişilebilirliğini sağlamak çok boyutlu bir
çalışma gerektiriyor. Teknoloji, Hukuk,
Eğitim gibi alanların birlikte hareket etmesi zorunlu. Bu çerçevede, ülkemizdeki tüm sağlık tesisleri ve Bakanlık merkezinde bir dizi çalışmanın yapılması
Söyleşi
ve tedbirlerin alınmasına öncülük ettik
ve etmeye devam ediyoruz. Sunucularımız TIER 3 ve ISO 27001 sertifikasına
sahip bir veri merkezinde. Genel Müdürlüğümüzün tüm faaliyet birimlerini
kapsayan ISO 27001 sertifikasına sahibiz. Kişisel sağlık verilerinin işlenmesine dair yönetmelik taslağımız Başbakanlık’ta. Bilgi Güvenliği Yönergemizi
ve ekindeki Bilgi Güvenliği Politika Belgesini bu yılın başında güncelledik. Genel Müdürlüğümüz Bilgi Güvenliği birimi, Ağustos 2014 başından itibaren il il
dolaşarak farkındalık eğitimleri veriyor,
bir yandan da hem merkez hem de taşra
birimlerinde bilgi güvenliğinin sağlanmasına yönelik politika geliştirme ve
27001 sertifikasyon çalışmalarına rehberlik etme görevini özveriyle sürdürüyor. Bakanlığımız ile Türktelekom A.Ş.
arasında imzalanan işbirliği protokolü
ile kurulum çalışmalarını başlattığımız
Sağlık Bilişim Ağı (SBA) adını verdiğimiz çok noktadan çok noktaya sanal
özel ağ (MPLS-VPN), bir başka güvenlik
tedbiri olarak değerlendirilmeli.
ğin MHRS, zamanı iyi kullanmak için
çok önemli bir araç, hem sağlık hizmetine başvuran ve alan hem de hizmeti
veren açısından… NABIZ projesi tetkik
tekrarlarının önlenmesi ile maliyetleri
azaltmak, tekrarlayan radyasyona maruziyeti azaltmak; hızlı ve doğru teşhis,
hızlı, doğru ve zamanında tedavi imkanı sunarak hasta ve çalışan güvenliğini
artırmak; kurulacak veri ambarları üzeSağlık istatistiklerini hazırlamak ve ya- rinden veri madenciliği ve erken uyarı
yımlamaktan, Dünya Sağlık Örgütü gibi sistemlerinin kurulmasını sağlamak, bilimsel çalışmalar için eşsiz bir araştırma
üyesi olduğumuz pek çok uluslararası
kuruluş ile paylaşmaktan sorumlu Ge- ortamı sunmak gibi saymakla bitmenel Müdürlük, Sağlık Araştırmaları Ge- yecek çok çeşitlilikte faydalar sağlayanel Müdürlüğümüzdür. 2013 yılı faaliyet caktır.
raporu hazırlanırken edinilen bilgiye gö- Ülkemizin 2023 hedefleri doğrultusunda
re, bu genel müdürlüğümüz istatistikleri Sağlıkta Bilişim kapsamında ulaşılması
oluştururken kullandığı verilerin % 85 beklenen kurumsal hedefleriniz nelerdir?
kadarını Sağlık.Net’ten almaktadır.
Teknoloji, özellikle de bilişim ve iletişim teknolojisi sağlığa apayrı bir nefes
aldırıyor. Bu nefes, hizmeti sunan tarafa da, alan tarafa da hatta hizmet bedelini ödeyen tarafa da
hayatta kalma imkânı sunuyor.
Daha önce de vurguladığımız gibi teknoloji, özellikle de bilişim ve iletişim
teknolojisi sağlığa apayrı bir nefes aldırıyor. Bu nefes, hizmeti sunan tarafa
da, alan tarafa da hatta hizmet bedelini
ödeyen tarafa da hayatta kalma imkânı sunuyor. Çünkü bilişim ve iletişim
temelli sistemler kaynak planlamaya,
izleme ve değerlendirmeye imkân sağlıyor. Yönetim fonksiyonu daha kaliteli
hale geliyor. İkamesi olmayan en önemli kaynak bildiğiniz gibi zaman. Örne-
lar Sağlık.Net veri tabanına ulaşmış
olan verilerin tam ve eksiksiz olduğunu
garanti eder ama veri kalitesini garanti edemez. Sağlık tesislerinde üretilen
her verinin Sağlık.Net’te var olduğunu
da garanti edemeyiz. Şu da bir gerçek ki
Sağlık.Net’in kurgusu, mimarisi, işleyişi teorik olarak mükemmeldir, pek çok
ulusal ve uluslararası standardı barındırır.
Türkiye’de altyapısı oluşturulmaya başlanan E-Sağlık Ağının sağlayacağı verimlilik, izlenebilirlik, ölçülebilirlik ve
maliyetlerin düşürülmesi gibi faktörleri
uluslararası standartlarla karşılaştırdığımızda, bulunduğumuz noktayı nasıl
değerlendirmektesiniz?
Sağlık sistemindeki tüm kaynaklarımızı
tüm varlıklarımızı bilmek, hareket halindeki her kaynağımızı her varlığımızı
izlemek, girdi ve çıktılarımızı ölçmek ve
değerlendirmek, koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerinin gelişimine katkı
sağlamak, sağlık bilişimi insan kaynaklarını geliştirmek, hızlı, doğru, tam ve
ekonomik bir sağlık hizmeti sunmak
için gerekli bilgi ve iletişim alt yapısını
7/24 esasına göre çalışır halde tutmak,
teknolojik AR-GE faaliyetlerinin merkezi ve gözdesi olmak şeklinde ifade edebilirim.
Somut olarak, Sağlık Bilişimi alanında
ürün, bilgi ve tecrübe ihraç eden, standart üreten, dünya sağlık verisi trafiğinin önemli aktörlerinden biri olan bir
ülke olmak istiyoruz.
Ülkemizin sağlık bilgi sistemi bileşenleri
doğrultusunda hazırlanılan Sağlık-Net
Projesi, istatistiksel datalar oluşumunda
Türkiye Sağlık Bilgi Sistemi’ne neler kazandırmaktadır?
Sağlık.Net projesinin ülkemize kazandırdığı en önemli değer bence “birlikte
çalışabilme kültürü”dür. Kişisel sağlık
kaydı işleyen yazılımların tümü Ulusal
Sağlık Veri Sözlüğü, Sağlık Kodlama Referans Sunucusunda bulunan kodlama ve sınıflandırma sistemleri ile HL-7
V:3 tıbbi mesajlaşma standardı özelinde aynı standartlara sahiptir. Sağlık.Net
İş Kuralları standardizasyonun başka
bir boyutunu temsil eder. Bütün bun21
SAĞLIK
BİLİŞİMİNDE
BİLGİ
GÜVENLİĞİ
Sağlık Bilgi Sistemleri Standart Geliştirme ve Proje Geliştirme Daire
Başkanı Şahin Aydın, ulusal kalkınma stratejileri ve politikaları
kapsamında dijital hastaneleri ve sağlık bilişimi uygulamalarında ki
yürütülen bilgi güvenliği çalışmalarını anlattı.
2023 sağlık vizyonu kapsamında, ulusal
kalkınma strateji ve politikaları çerçevesinde, dijital hastanelerin gelişim sürecinden bahsedebilir misiniz?
Sağlık hizmetine erişimi, hizmet sunumunun kalitesini ve etkinliğini artırmak stratejisine bağlı olarak konulmuş
hedeflerden biri de Bakanlığımıza bağlı
tesislerde “Dijital Hastane” kavramını
oluşturmak ve yaygınlaştırmaktır. Anayasamızın 20. Maddesi ek fıkrasında;
“(Ek fıkra: 12/9/2010-5982/2 md.) herkes,
kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak;
kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler
hakkında bilgilendirilme, bu verilere
erişme, bunların düzeltilmesini veya
silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler,
ancak kanunda öngörülen hallerde veya
kişinin açık rızasıyla işlenebilir. “Kişisel
verilerin korunmasına ilişkin esas ve
usuller kanunla düzenlenir.” denilmektedir. Bu kapsamda vatandaşlarımızın
kişisel sağlık verileri hakkında bilgilendirilme ve bu verilere erişebilme hakkı
vardır. Vatandaşlarımızın kişisel sağlık
22
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
verilerine erişebilmelerinin de en kolay yolu dijital sağlık, dijital hastane gibi
kavramlar üzerinden geçmektedir. Dijital hastane, bilgi sistemlerinin birbirleriyle bütünleşik olarak çalıştığı; her türlü tıbbi cihazın bilgi yönetim sistemine
ağlar ve sensörler aracılığıyla veri/bilgi
gönderebildiği; çalışanların ve hastaların yetki ve onamları dâhilinde bu sistemdeki veri/bilgiye hastaneden veya
uzaktan erişebildiği bir hastane modelidir. Bilişim teknolojilerinin hasta ve
çalışan yararına kullanıldığı bu hastane
modeline geçiş; ilk başta elle yapılan kayıt işlemlerini ortadan kaldırarak kâğıt,
röntgen filmi gibi malzemelerin kullanımını ve çalışanların dokümantasyona
ayırdığı süreyi azaltacaktır. Dijital hastane çalışmalarında Genel Müdürlüğümüz, Kamu Hastaneleri Kurumumuz ve
Health Information Management Systems Society (HIMSS) arasında işbirliği gerçekleştirilerek çalışmalar sürdürülmektedir. 2012 yılında, pilot hastane
olarak belirlenen Ankara Gazi Mustafa
Kemal Devlet Hastanesinde başlatılan
proje genişletilerek sürdürülmektedir.
Bakanlığımızca; bilgi ve iletişim tek-
nolojileri kullanılmak suretiyle, vatandaşlarımızın kişisel sağlık verilerine
ulaşabilmeleri, kendi tedavi süreçlerine
katılabilmeleri, böylelikle tedavi kalitesinin arttırılması ve ayrıca vatandaşlarımızın verecekleri izne bağlı olarak
sağlık profesyonelleri ile kişisel sağlık
verilerini paylaşabilmelerine yönelik
“Ulusal Sağlık Sistemi Projesi” çalışmaları sürdürülmekte olup sistemin 2015
yılı itibariyle devreye alınması planlanmaktadır. Bu projenin belki de en
önemli çıktısı ülkemizdeki hastanelerin
tamamının dijital hastane olarak akredite edilebilme süreçlerine önemli bir katkı sağlayacak olmasıdır.
E-Sağlık uygulamalarında geliştirilen
strateji ve yöntemlerin teoriden pratiğe
geçişi vatandaşlarımız adına neleri kolaylaştıracak?
E-Sağlık uygulamalarında geliştirilen
strateji ve yöntemlerin teoriden pratiğe geçişi Ulusal Sağlık Sistemi projesiyle sağlanacaktır. Ulusal Sağlık Sistemi
projesi hem vatandaşlarımızın hem de
sağlık profesyonellerinin birçok alanda kolaylık yaşamalarını sağlayacaktır.
Söyleşi
Bunlardan en önemlilerini sıralayabiliriz.
Bu proje kapsamında geliştirilen Ulusal
Sağlık Sistemini kullanan vatandaşlarımız;
• Kişisel sağlık verilerine kolaylıkla erişebilecek,
verişinde bulunabilecekler,
• Teletıp ve Teleradyoloji Projesi entegrasyonuyla, hastaların tıbbi görüntüleri başka hastanelerden görülebileceği için hastanın yeniden tıbbi görüntü
çektirmesi yada çektirdiği görüntü
dosyalarını yanında taşıyarak görüntülerin kaybolması veya bozulması gibi riskler önlenecek,
• Ulusal Sağlık Sistemi portalinde kendisine özel sayfalar oluşturabilecek,
• Teletıp ve Teleradyoloji Projesi entegbu sayfalarda onayladığı kişiler, paylarasyonuyla, tıbbi görüntülerin raporlaşıma açtığı kişisel sağlık bilgilerini görının yazılması için radyolog olmayan
rebilecek, (Sosyal Sağlık Ağı)
hastaneler için uzaktan görüntüye
• Ulusal Sağlık Sistemi portali üzerinerişimle başka radyologların görevlenden online randevu alabilecek,
dirilmesi yapılabilecek böylece vatan• Hangi hekime giderse gitsin, kendisidaş tıbbi görüntülerin raporlarına kısa
nin izniyle hekim tüm sağlık geçmişisürede ulaşabilecek,
ne erişebileceği için daha hızlı ve etkili hizmet alması sağlanacak,
• Sağlıkla ilgili verilerini kimlerle, hangi
çerçevede paylaşacağına kendisi karar verebilecek,
• İstediği yerden ve istediği zaman kişisel sağlık kayıtlarına erişebilecek,
• Vatandaşa kısa mesaj servisi (SMS) ile
ilaç alma zamanı ve alması gereken
doz miktarı hatırlatılacak,
• Vatandaş kullanmakta olduğu veya
daha önce kullandığı ilaçlarla ilgili
bilgileri (prospektüs bilgisi, ilacın kutu resmi, ilacın olumsuz etkileşimleri vs.) görebilecek, böylece eksik/fazla
veya yanlış ilaç kullanımı önlenecek,
• Vatandaşa muayene ve kontrol bilgileri hatırlatılacak,
• Hekimler gerekli durumlarda portal
üzerinden başka hekimlerle görüş alış
ve en değerli çıktısı vatandaşlarımızın
kendi tedavi süreçlerine aktif olarak katılmalarını sağlamamız olacaktır.
Yönetim bilgi sistemlerine ilişkin yürüttüğünüz görevler dahilinde bilgi güvenliği alanında yürütülen alt yapı çalışmaları, standartlar ve mevzuat ile ilgili
alanlarda yapılan çalışmalar nelerdir?
Bilgi Güvenliği ile ilgili Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü olarak TS ISO/
IEC 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi Standardı uyum çalışmaları tamamlanmıştır. TSE tarafından Nisan 2014’te
dış tetkik yapılarak, ISO 27001 Bilgi Güveliği Yönetim Sistemi sertifikası alınmıştır. Bakanlığımıza bağlı kurum ve
kuruluşlarda Bilgi Güvenliği ile uyumunu sağlamak ve farkındalığı artırmak
amacıyla Bilgi Güvenliği Politikaları YöE-Sağlık uygulamalarında nergesi hazırlanmıştır. Bu yönerge ile
geliştirilen strateji ve yön- Sağlık Bakanlığı’nın, görevleri kapsatemlerin teoriden pratiğe mında; bilginin toplanması, değerlengeçişi Ulusal Sağlık Siste- dirilmesi, raporlanması ve paylaşılması
süreçlerinde güvenliğin sağlanmasına
mi projesiyle sağlanacak- yönelik tedbir alınması, bilginin gizlilik,
tır. Ulusal Sağlık Sistemi bütünlük ve erişilebilirlik kapsamında
projesi hem vatandaşları- değerlendirilerek, içeriden ve/veya dışarıdan kasıtlı veya kazayla oluşabilecek
mızın hem de sağlık pro- tüm tehditlerden korunmasının sağfesyonellerinin birçok
lanması, yürütülen faaliyetlerin etkin,
alanda kolaylık yaşamala- doğru, hızlı ve güvenli olarak gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamrını sağlayacaktır.
da belli bölgeler seçerek Bilgi Güvenliği
farkındalık eğitimleri düzenliyoruz. Diyarbakır, Kastamonu, Trabzon ve Bolu
Daha sayabileceğimiz birçok faydası
bulunduğu gibi sisteme sonradan ekle- bölgeleri için eğitimleri düzenledik. Her
bölge için 4-5 ilin eğitimlerini ortak bir il
nebilecek birçok özellik ile bu faydalar
oldukça arttırılabilir. Sistemin en büyük belirleyerek orada veriyoruz.
23
DOSYA
SAĞLIK SEKTÖRÜNDE BİR FİNANSMAN MODELİ
KAMU-ÖZEL İŞBİRLİĞİ
POLİTİKASI
1980’li yıllarda benimsenen özel sektör ağırlıklı kalkınma modelinin bir sonucu
olarak sanayi alanındaki kamu yatırımları giderek azalmış ve altyapıya yönelik
yatırımlar merkezi yatırım bütçesinde ön plana çıkmıştır. Bununla beraber hızlı bir
büyüme sürecine giren ülkemizde artan altyapı yatırım ihtiyacını karşılamak için
kamu kaynaklarının yanında başta Kamu Özel İşbirilği (KÖİ) modelleri olmak üzere
alternatif finansman modellerinden de sıkça faydalanılmaya başlanmıştır.
2
023 yılında dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi içerisine girme
hedefi bulunan Türkiye’de altyapıya yönelik kamu yatırımları önemli bir yer tutmaktadır. 1980’li yıllarda
benimsenen özel sektör ağırlıklı kalkınma modelinin bir sonucu olarak
sanayi alanındaki kamu yatırımları
giderek azalmış ve altyapıya yönelik
yatırımlar merkezi yatırım bütçesinde
ön plana çıkmıştır. Bununla beraber
hızlı bir büyüme sürecine giren ülkemizde artan altyapı yatırım ihtiyacını karşılamak için kamu kaynaklarının yanında başta Kamu Özel İşbirilği
(KÖİ) modelleri olmak üzere alternatif finansman modellerinden de sıkça
faydalanılmaya başlanmıştır. Bu noktada kamu gelirleri ve kamu harcamaları önem taşımaktadır. Yapılan kamu
24
harcamalarının kamu gelirleri sınırlarında olması beklenmektedir. Aksi bir
durum olduğunda kamu gelirlerinin
kamu harcamalarını finanse etmesi zorlaşır ve yeni finansman yolları
gündeme gelir. Kamu harcamalarının
kamu gelirleriyle finansmanının sağlanması, temel hedeftir. Kamu Özel İşbirliği, bu iki kavramın dışında ortaya
çıkan yeni bir finansman modeli olarak son dönemlerde yaygın bir şekilde
kullanılmaya başlanmıştır. Çoğunlukla yüksek sermaye isteyen altyapı yatırımları, enerji sektörü, sağlık ve eğitim sektörlerindeki büyük projelerde
uygulanmakta olan model, sağlık sektöründe de şehir hastaneleri yatırımları kapsamında uygulama süreçleri
başlamıştır.
jesi devletçe hazırlanan hastane gibi
sağlık tesislerinin devletin gösterdiği arsaya, finansmanı tamamen gerçek kişiler veya özel sektör kurumlarınca sağlanarak inşa edilmesi ve
gerekli teçhizatla donatılması, sonra
da hastanenin azami 49 yıllığına devlete kiralanmasıdır. Model genel olarak; Yap-Devret, Yap-Kirala-İşlet-Devret, Yap-Devret-İşlet, Yap-İşlet-Devret,
Yap-Sahiplen-İşlet-Devret, kavramlarını kapsamaktadır. Bu modelle yapılan hastanenin mülkiyeti kamuya ait
olacaktır. Bu şekilde devletin bütçesinden hiç harcama yapılmaksızın sağlık
tesislerinin özel kesimin finansman
imkânlarıyla yapılması amaçlanmaktadır. Kamu Özel İşbirliği, devletin
tümüyle çekilmek istemediği ve devDar anlamda Kamu Özel İşbirliği; pro- letin katılımı olmaksızın özel sektö-
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4 KAMU-ÖZEL İŞBİRLİĞİ POLİTİKASI
DOSYA
rün tek başına sunmaktan çekindiği
hizmetlere özel sektörün katılımını
sağlamak ve böylece devletin temel
çıkmazı haline gelen finansman sorununu aşmak amacıyla geliştirilmiştir.
Kamu Özel İşbirliği, İngiltere başta olmak üzere ABD, İrlanda, İspanya ve
Portekiz gibi ülkelerde finansman sorununa bir çözüm olarak görülmüş
ve mevcut politika içinde finansman
yöntemi olarak uygulanması tercih
edilmiştir. Bu modelde özel sektör işletici değildir, hizmeti sunan hiç değildir. Bir sermayedar (girişimci) olarak
örneğin 49 yıllığına sahibi olduğu hastaneyi işletilmek üzere geçici olarak
kiraya veren gayrimenkul sahibidir.
Devlet ayrıca bu kişinin kira gelirinden de yine Gelir Vergisi alacaktır. Bu
modelle Türkiye’de onlarca yıl süren
yatırım projelerinin tamamlanma süresinin 2-3 yıla düşürülmesi planlanmaktadır. Ayrıca duruma göre, belki
onlarca yılda ulaşılabilecek sağlık tesislerine bu modelle oldukça kısa zamanda sahip olmak mümkün olabilir.
Kamu Özel İşbirliği’nin kamu hizmet-
si beklenmektedir. Bu kapsamda daha
Sağlık Sektöründe Kamu Özel
İşbirliği Finansman Modeli
hızlı, daha etkili ve daha kaliteli hiz-
Türkiye’de Sağlıkta Dönüşüm ile bir-
met sunumunun sağlanması, finans-
likte sağlık sektöründe yüksek hedef-
leri açısından yeni bir açılım getirme-
man sıkıntısının yok edilmesi gibi fay- lere yönelik gelişmeler sağlanmaktadaları öngörülmektedir.
dır. Sağlık politikalarının nihai amacı,
Kamu Özel İşbirliğinin
Avantajları
yata geçirilebilmesi için önemli
bir kaynaktır. Uygulamalarda
finansman sıkıntısıyla yapılması planlanan ya da ertelenen tüm
projelerin hayata geçirilmesi hedeflenmektedir.
1. Bu model ile kamu hizmetlerinin sunumunda minimum maliyetle maksimum etkinliğin ortaya çıkmasını hedeflenmiştir.
2. Klasik kamu hizmetleri an-
layışı bu model ile değişerek
hizmetlerin sunumunda etkinlik sağlanacaktır. Söz konusu
hizmetlerin daha kısa vadede
gerçekleşmesi ile birlikte beklentilere de optimum çözümler
getirilecektir.
3. Özel sektörün ortaklığına da-
yanan bu model, yüksek finansman gerektiren yatırımların ha-
4. Bu model sayesinde atıl sermaye ülke içine yönlendirilerek
özel sektörün işletme kapasitesi
kamu hizmetlerinin sunumunda
fayda sağlayacaktır.
5. Yüksek maliyet ve sermaye
gerektiren projelerin özel sektör
katılımının sağlanmasıyla hayata geçirilmesi ile kamu sektör
ciddi maliyet avantajı sağlayacaktır.
25
DOSYA
halkın sağlık düzeyinin yükseltilmesi
ve geliştirilmesi, stratejik amaç da sağlığa yönelik risklerin azaltılarak toplumun bu risklerden korunmasının sağlanmasıdır.
Sağlıkta yapılan yatırımlar da söz konusu sağlık politikalarını uygulayıcı
ve destekleyici nitelikte gerçekleştirilmektedir. Sağlık yatırımlarının kamu
içerisinde gerçekleştirilmesi ile ilgili
olarak da alternatif model arayışı ile
ilgili çalışmalar geçmişten günümüze sürdürülmektedir. 1980’li yıllarda
Türkiye’nin küreselleşme süreci ile
birlikte ekonomik anlamda geçirdiği
değişim süreci özelleştirme kavramını gündeme getirmiş ve bu alanda birçok uygulama denenmiştir. Konuya
ilişkin çeşitli görüşler mevcuttur. Ancak konunun bir bütün olarak değerlendirilmesi, uygulamanın sürekliliği
açısından önem arz etmektedir. Türkiye’de 1987 yılında çıkarılan 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu,
hizmetlerin niteliği ve örgütlenmesi
çerçevesinde ilk ciddi adım olarak görülmektedir. Ardından 1988 yılında
Numune Hastanesi ile başlayan sağlık
sektöründe dış kaynak kullanım uygulamaları, 1999 Anayasa değişikliği
sonrasında daha çok uygulama alanı
bulmuştur. Sağlık Hizmetleri Temel
Kanunu kapsamında Kamu Özel İşbirliği’nin yöntemlerinden olan “Yap İşlet
26
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4 DOSYADİJİTALHASTANELER
tıbbi hizmetlerin % 5’i dışarıdan hizmet satın alımı yoluyla gerçekleştirilmektedir. Sağlık Bakanlığı planlamış
olduğu yeni sağlık yatırımlarında yeni
dönemde Kamu Özel İşbirliği Modeli
ile uygulamalara başlamıştır. Bakanlık 22 farklı ilde hayata geçireceği şehir
hastaneleri projeleri ile devlet hastaneleri hakkında oluşan tüm ön yargıları yıkmayı hedeflemektedir. Kamu
Özel İşbirliği kapsamında ülkemizde
yapımlarına başlanılan şehir hastaneleri projelerinin, hazineden tek kuruş
alınmadan yapılması planlanmaktadır. Kamu Özel İşbirliği Modeli esas
alınarak oluşturulacak sağlık kampüsleri ile birlikte; devlet hastanelerinde
dönüşüm üzerine dönüşüm yaşanması beklenmektedir. Ek binalar ve
Devret” modeli 2005 yılındaki değimevcut hastaneler üzerinde yapılan
şiklikle beraber sağlık sistemi içinde iyileştirme çalışmaları ile yaklaşık 5
kendine yer bulmuş ve uygulanmaya bin civarında olan nitelikli yatak sayıbaşlanmıştır. 2006 yılından sonra ise sı 40 - 50 bin civarına yükselirken, ka“Sağlıkta Dönüşüm Programı” çerçe- muda ilk kez uygulanacak olan şehir
vesinde gerçekleştirilen sağlıkta rehastaneleri modeli ile sağlık alanında
form düzenlemeleriyle birlikte klinik devrim niteliği taşıyan 5 yıldızlı otel
hizmetlerinin de hizmet ihaleleri ile
görünümündeki dev sağlık kampüsledışarıdan temin edilmesi söz konusu ri inşa edilmektedir.
olmuştur. Sağlık sektöründe yatırımlar çerçevesinde KÖİ uygulamasına
ilişkin yapılması beklenen çalışmalar Sağlık politikalarının nişunlardır:
hai amacı, halkın sağlık
1. Kira bedeli karşılığında sağlık tesisi
yapımının başlaması,
2.Sağlık tesislerinin ve tesislerin ek binalarının bakımı, onarımı ve restorasyon işleri,
3.Tıbbi destek hizmetlerinin sağlanması,
4.Tıbbi hizmetler dışında da sağlık
tesisleri içerisinde yer alan hizmet
sunumlarının gerçekleştirilmesi (temizlik, güvenlik, yemekhane, vs. gibi hizmetler),
düzeyinin yükseltilmesi
ve geliştirilmesi, stratejik
amaç da sağlığa yönelik
risklerin azaltılarak toplumun bu risklerden korunmasının sağlanmasıdır.
Kamu Özel İşbirliği çerçevesinde sağlık kampüslerine ilişkin projelerde
1548 yataklı sağlık tesisi yatırımının
ihale ön yeterlilik şartlarına bakıldı5.Sağlık tesislerindeki tüm tıbbi dona- ğında sözleşme konusu; finansman,
nımların hazır edilmesidir.
uygulama projesi, diğer donanımlaTürkiye’de Kamu Özel İşbirliği proje- rın tedariği, tesis için gerekli mefruşat,
tesislerin bakım ve onarımı, tıbbi gölerinde tıbbi hizmet sunumu uygulama dışında bırakılmıştır. Sağlık Ba- rüntüleme, laboratuvar ve diğer tıbbi
kanlığı’nca 2010 yılında yayımlanan destek hizmetleri, bilgi işlem, sterilizasyon, çamaşır, temizlik, güvenlik
Türkiye’de Sağlık Sektöründe Kamu
Özel İşbirliği Modeli raporuna göre;
ve yemek dahil destek hizmetleri ve
DOSYA
sunumu, sağlık hizmetleriyle alakalı ve Bakanlık onayını alacak ticari
alanların yapım ve işletilmesi üzerine yoğunlaşmaktadır. Yaşam merkezi
olarak nitelendirilen sağlık kampüsleri yüksek teknolojiye sahip laboratuarlar, araştırma merkezleri, sağlık teknoparkları, sosyal tesisler, otel
ve medikal oteller, alışveriş merkezi,
merkezi acil ve yoğun bakım üniteleri,
merkezi eczane ve depo yapıları, atık
yönetimi, yeterli büyüklükte otopark
ve peyzaj alanları gibi unsurları da
bünyesinde taşımaktadır. Dolayısıyla devlet özel sektörle birlikte üstlendiği projelerde; kamu tıbbi hizmetlerden sorumlu olurken, tıbbi hizmetler
dışında kalan tüm hizmetler özel sektör tarafından karşılanmış olacaktır.
Böylece sağlık hizmetinin verimliliği
arttırılarak, planlanmış görev dağılım
kurgusu ile birlikte sektörde sorunsuz
işleyen bir hizmet ağı oluşturulacaktır. Sağlık Bakanlığı tarafından başlatılan Sağlıkta Dönüşüm politikaları
kapsamında Bakanlık bundan sonraki
görev ve sorumluluğunu; kural koyan,
denetleyen, politikalar belirleyen bir
pozisyonda belirleyerek hizmetin sürdürülmesinde garantör kurum misyonunu gerçekleştirmektedir.
Devlet özel sektörle birlikte üstlendiği projelerde;
kamu tıbbi hizmetlerden
sorumlu olurken, tıbbi
hizmetler dışında kalan
tüm hizmetler özel sektör
tarafından karşılanmış
olacaktır.
de getirilmektedir. Ancak bu eleştirilerin temelinde yapılan uygulamanın
yeterince bilinmemesinden kaynaklanan önyargıların ve ideolojik yaklaşımların olduğu gözlemlenmiştir.
Uygulamadaki bilgi yetersizliğinden
kaynaklanan sıkıntıların olduğu göz
ardı edilmemelidir. Bu modelin uygulanmasına yönelik çalışmalarda
öncelikle sağlık çalışanlarının farkındalıklarının arttırılması gerekmektedir. Böylece çalışanların iş güvenceleri konusundaki tedirginliği ortadan
kalkacaktır. Kamu Özel İşbirliğ’nin,
özel kesimdeki atıl sermayenin hastane gibi topluma faydalı yatırımlara
dönüştürülmesine; daha hızlı, etkili
ve kaliteli kamu hizmeti sunumunun
sağlanmasına; kamunun finansman
sıkıntısının çözülmesine faydalarının
olabileceği öngörülmekte ve yine bu
kapsamda toplumun sağlık hizmetlerine daha hızlı ve etkili bir şekilde
erişimi hedeflenmektedir. Aynı zamanda finansman kısmında da gözle
görülebilecek avantajların yakalanması söz konusudur. Ancak tüm bu
olumlu özellikler detaylı sözleşmelerle
mümkün gözükmektedir. KÖİ modelinde sözleşmeler net ve anlaşılır olmalı, gereken her ayrıntıyı içermelidir.
Türkiye’nin gelişim sürecinde hızla
yol alabilmesi için alternatif uygulama
alanlarından Kamu Özel İşbirliğini değerlendirip uygulamaya başlamasının
başarılı bir tercih olması için kamu
hizmetlerinin Kamu Özel İşbirliği’nin
olası olumsuz etkilerinden arındırılması hedeflenmelidir. Sağlık hizmetlerinin sunumundaki etkinliğin sağlanması açısından önem taşıyan söz
konusu model, maliyet avantajının yanında sağlık hizmetlerinin daha kısa
sürede halka sunumunu gerçekleştirecek ve nihayetinde Türkiye’de sağlık
hizmetlerinin organizasyonu ve sunumu uluslararası standartlara hızla
erişecektir.
Kamu Özel İşbirliği Modeli esas alınarak oluşturulacak sağlık kampüsleri
ile birlikte; devlet hastanelerinde dönüşüm üzerine dönüşüm yaşanması
beklenmektedir.
Kaynakça: dergiler.ankara.edu.tr
sablon.sdu.edu.tr/fakulteler/iibf/dergi/files/2012-3-2.pdf
www.kalkinma.gov.tr
Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi Dergisi
SONUÇ
Kamu Özel İşbirliği’nde; kamu kaynaklarının israf edileceği, kamu hizmetlerinin sunumundaki devlet kapasitesinin azalacağı, devlete olan
güvenin sarsılacağı, sağlık çalışanlarının iş güvenceleri konusunda sıkıntıya gireceği ve özelleştirmenin
başka bir yolu olduğu gibi eleştiriler
27
LABORATUVAR HİZMETLERİNDE
BÜYÜK FARK!
İstanbul Anadolu Kuzey Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği
Merkez Laboratuvar Uygulaması ile birlik bünyesinde bulunan 7 Eğitim
Araştırma Hastanesi, 4 devlet Hastanesi ve bu hastanelere bağlı bulunan
semt polikliniklerinin laboratuvar testleri ile ilgili ihtiyaçlarının konsolide
bir sistemle merkez bir laboratuvar tarafından yürütülmesi amacıyla sonuç
karşılığı 3 yıllık bir ihale gerçekleştirilmiştir.
Uzm. Dr. Pınar EKER / Merkezi Lab. Koordinatör Yrd.
M
erkez Laboratuvar Uygulaması planlaması Genel Sekreterliğimiz kapsamında her
hastaneden Laboratuvar uzmanlarının
katılımıyla gerçekleşen bir seri toplantı
ile başlamıştır. Öncelikle mevcut durum
analizleri yapılmış her hastanenin tek
tek laboratuvar ihale durumları elinde
mevcut bulunan cihaz ve test cins miktarları bir ekip çalışması ile tespit edilmiştir. Konulan hedef daha başlangıç
noktasında tüm hastaneleri tek bir hastane gibi merkezi bakış açısıyla kaynakların en verimli şekilde kullanılmasının
sağlanması yönünde ele almak şeklinde
olmuştur. Bu süreç organize bir şekilde
çalışılması gerekliliği ve ekip ruhu ile
hareket etmenin ilk tohumlarını atması bakımından sonraki süreçlerde gerçekten çok yararlı olmuştur. Kaynaklar
teknik ve yasal uygunluklar çerçevesinde mümkün olan en optimize şekilde
kullanılmıştır. Kurulan komisyonlarda merkez laboratuvar konsepti çeşitli
açılardan değerlendirilmiş ortak kabul
gören model üzerinde çalışmalar başlatılmıştır.
28
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
Laboratuvar İnşası 1 Mart 2014 tarihinde tamamlandı. 13 Mart 2014 tarihinde laboratuvar ağırlık olarak biyokimya laboratuvarı çalışmasının başlaması
ile aktif günlerine başladı. Önce belirli
grup testler ile bir süre sistemin stres
testleri yapıldı. Bu süre içerisinde hasta
mağduriyeti oluşmaması amaçlı olarak
hastane laboratuvarlarında mevcut sistemlerde eş zamanlı çalışmalar gerçekleştirildi.
robiyoloji laboratuvar çalışmalarının
kurgulanması sonuçlandı ve örnekler
merkez laboratuvara gelmeye başladı.
9 Mayıs 2014 tarihinde Türk bilgisayar mühendislerinin bizim belirlediğimiz kurgu kapsamında yazdıkları yerli
“middleware” kullanımına başlandı.
13 Mart 2014 tarihinden itibaren 5 ayrı sürüm şeklinde testlerin cihazlarda
dağılım çalışmaları (test mapping) deneysel olarak gerçekleştirilmek yoluyla “turnaround time” (Testlerin çalışma
Birlik kapsamında klinisyenlerin yaptamamlanma süreleri) %47 oranında
tığı test istemleri 6 ayrı HBYS firmakısaltılmıştır. Test istem ekranlarının
sı ve 2 ayrı LBYS firmasının yazılımsal
kontrolü web servis üzerinden gerçekentegresyonu yoluyla merkez laboratu- leştirilen “Merkezi Yönetim Modeli” ile
var LBYS sistemine yansımakta ve bir
HBYS teknik çalışanlarının herhangi bir
middleware aracılığı ile 24 ayrı otoana- müdahalesine gerek kalmadan merkez
lizörün bağlı olduğu bir online prealaboratuvar tarafından yeni test tanımnalitik sistem yardımıyla çalışılmasılanması ya da kaldırılması, referans aranı sağlıyor. Klinik kimya İmmunassay
lığı tanımlanması gibi teknik özelliktestleri ve Macro eliza testleri bu sistem- lerin yönetilmesi sağlanmaktadır. Her
de çalışılmaya başlanmadan önce her
geçiş dönemi sancıları sistemimizde de
gün ilave bir yeni hastane sisteme dahil yaşandı, ancak bu süreç hastanelerde
edilerek tedrici bir şekilde test volüm ve gerçekleştirilen sistemi ve aşamalarını,
çeşitliliği arttırılarak geçişin minimum eğitim programları yoluyla klinisyen ve
diğer sağlık çalışanlarını bilgilendirmek
sorunla yönetilmesi amaçlandı. Mik-
Birlik’ten Projeler
amaçlı “süreç eğitim programları” yoluy- lenmekte ve olası gecikme nedeninde
ların etkin kullanımı ile verimlilik artışı
la aşılmaya çalışıldı ve bu çalışmalar ha- yedek araçlar ile anında müdahale edil- sağlanmıştır. Maliyet analizi sonucunda
Merkez laboratuvar uygulaması birlik
len devam etmektedir.
mektedir.
genelinde % 27 oranında kazanım sağSİSTEMİN İŞLEYİŞİ
Preanalitik Sistem Yönetimi lamıştır. Laboratuvar işleyişi her açıdan
Nasıl Sağlanmaktadır
standardizasyona kavuşmuştur. Tüm
Sistem iki ana eksende
Hastanelerde merkez laboratuvar işlebirlik bünyesinde yöntem ve referans
işlemektedir.
yişini yürütmek amacıyla yerleştirilaralığı standardizasyonu sağlanmış1. Hastanelerde kurulan laboratuvarmiş “operasyon sorumluları” mevcuttır. Hastadan az sayıda tüp yeterliliği ile
lar yatan hasta, acil hasta, yoğun bakım
tur. Operasyon sorumluları eğitim ve
daha az kan alımı gerçekleşmektedir.
acil hastası testleri ve taşınması uygun
araştırma hastanelerinde 2, diğer hasta- Örnek arşivlenebilmesi mümkün olaolmayan materyallerin çalışılması fonknelerde 1 kişi olarak çalışmaktadır. Her bilmekte ve sonuç karşılığı bir ihale olsiyonunu gerçekleştirir. Bu sistem yahafta perşembe günleri rutin eğitim
duğu için test kaybı yaşanmamaktadır.
zılımsal olarak klinisyen hekimin test
programına katılan bu kişiler uygun sa- Kit ve sarf lojistiğinde kolaylık sağlanistemini, yaptığı bölgeye paralel olarak
atteki kuryeye tüm tüpleri hazırlayarak mıştır. Her hastane aynı istem ekranlaüretilen barkod istemi ile yönetilmekrını kullanmaktadır ve bu sistem mer(santrifüj) özel bir yazılım olan “çanta
tedir. Klinisyen ayaktan bir hastanın
doldur-boşalt” sistemi ile teslim ederler. kezi olarak yönetilir hale getirilmiştir.
istemini acilden isteyemez. Bu tüp acilTüpler “veri logger” olarak adlandırılan İlgili hekimin hasta onayı ile tüm labode kurulmuş olan cihaz tarafından çalıküçük bilgi kaydedici sistemler ile ısı ve ratuvar sonuçlarına, birlik bünyesindeşılmayacaktır. İstemi yapılan numune,
süre kontrolüne tabi tutularak merkeze ki her hastaneden ulaşması sağlanarak
hemşire tarafından oluşturulan hasta
kadar gelirler. Burada resepsiyon kabul sistem yazılımı pilot olarak uygulanmabarkodu ve kendi barkodunun “el termiteknisyeni tarafından bu ısı ve süre kay- ya başlamıştır. Tüm laboratuvar süreçnal”lerine okutulması eşliğinde alınır.
leri ile ilgili birlik bünyesinde yaygın bir
Laboratuvar test rehberinde tüm süreç- dedici cihazlar durdurularak içlerineğitim programı uygulanmış, laboratudeki data sisteme aktarılır. Çantalar ve
lerimiz ayrıntılı olarak tanımlanmışvarcılık süreci ile ilgili temel farkındalık
tır. Burada el terminallerinin kullanımı içerikleri barkodların eşleşmesi yoluyla
gelişimi sağlanmıştır. Yazılımsal olarak
kontrol
edilirler.
Kabul-red
işlemi
sonragerçek numune alım zamanı hakkında
hazırlanan destek programları ile süreç
bilgi vermesi bakımından can alıcı öne- sı numuneler “sorter”(tasnifleyici) cihazı
ölçüm kültürü yerleşmiştir. Bu sayede
aracılığıyla tasniflenir ve ilgili departme sahiptir.
mana çalışılmak üzere yönlendirilirler. izlenebilirliğin sağlanabildiği karar des2. Merkeze 1. Madde kapsamının dışıntek sistemleri geliştirilmiş, dashboardlar
da kalan ayaktan hasta numuneleri ve Kurye tarafından kullanılan özel tasar- yardımıyla süreçlerin dinamik takipleuç testleri olan numuneler yine hastane lanmış altta görülen buz kaşeleri ile iç
ri sağlanmıştır. PUKO (planla, uygula,
numune alma merkezlerinde rehberde kısımdan desteklenen çantalar numu- kontrol et ve ölç) bakış açısı geliştirilmiş
nelerin soğuk zincir kapsamında transtanımlı kurallar eşliğinde ve her hemve geri dönüşleri değerlendirmek amaçlı
ferini sağlamaktadır.
şire önünde kurulu monitörlerde tüp
anket çalışmaları uygulanmış ve eğitim
tipleri kontrol edilerek alınır. Burada
programları planlanmıştır. Test istem
da barkod okutularak hastanın ekrana
optimizasyonunu sağlama hedefine yöyansıyan bilgileri doğrultusunda kontnelik olarak uluslararası laboratuvar test
roller gerçekleştirilir ve numune alım
tanımlama dili olan LOINC kod uygulazamanı da bu esnada sisteme kaydedilması pilot çalışması başlatılmıştır.
miş olur. Alınan numuneler hastanelerAsistan eğitimleri ileri teknoloji sistemde kabul-red talimatları doğrultusunca
leri tanımak ve kullanmak açısından
değerlendirilir ve kuryelere teslimi sağzenginlik kazanmış ve preanalitik süreç
lanarak merkez laboratuvara gelir. Dış
donanımı yüksek uzmanlar yetişmesilaboratuvarda çalışılacak olan numune olanak sağlayacak bir sistem ulaşılaneler tekrar tasniflenerek ve kabul-red
bilir durumdadır.
işlemleri yapılarak kurye aracılığı ile
Genel Sekreterlik içerisinde laboratuvar
yönlendirilir. Diğer numuneler yine kaalanındaki meslektaşların birbirleri ile
bul-red işlemi sonrasında sort edilerek
ilişki kurmaları sağlanmış işbirliği ortailgili departmana yönlendirilir ve çalımı geliştirilmiştir.
şılması sağlanır.
Laboratuvar sonuçlarına tüm hastaneKurye Sistemi
lerimizden erişimin sağlanacak olması
MERKEZ LABORATUVAR
Kurye sistemi her hastanenin çalışma
test istemlerini optimize edecek ve tüm
programına en uygun şekilde tasarlan- UYGULAMASININ
ülke genelinde arzulanan çalışmanın
KAZANIMLARI
mış saat ve seferde hizmet verir. (hasmodel uygulaması olarak laboratuvarcıTüm Biyokimya-Hormon ve Makro Eli- lık tarihimizde bir dönüm noktası oluştaneye göre 5 ile 6 sefer/gün) Kurye
araçları RFID sistemi ile merkezden iz- za testleri tek tüpten çalışılarak, kaynak- turacaktır.
29
HASTANELERDE
ENERJİ VERİMLİLİĞİ
“Hastaneler, daha az enerji tüketerek daha çok
hizmet verebilmenin yollarını bulmak zorundadır.”
Arif Dündar EKİNCİ / Makine Mühendisi
2
050 yılına kadar dünya nüfusunun 60 yaş üzeri yaşlanmış popülasyonunun, 600 milyondan 1
milyara yaklaşık iki kat artış göstereceği
istatistiksel olarak ortadadır. Bu da potansiyel hasta sayısının artacağına ve
bu hastalar için verilecek hastane hizmetlerinin artması anlamına gelmektedir. Hastaneler, daha az enerji tüketerek
daha çok hizmet verebilmenin yollarını
bulmak zorundadır. Nüfus artışına paralel olarak enerji maliyetleri 1995’den
bu yana tüm dünyada yaklaşık olarak
%25 oranında artış göstermiş, önümüzdeki beş yıl ise %25 oranında artması
beklenmektedir. Sağlık pazarında enerji
kullanımı ise hasta sayısındaki artışın
yanı sıra teknoloji değişimi ve nitelikli
sağlık hizmeti sunumu gereksinimlerinden dolayı 1995’den bu yana %36 artış göstermiştir. Son yıllarda enerji maliyetlerindeki artışlar ve sağlıkta enerji
kullanımına olan eğilim artışı, enerji verimliliğini artıran projeleri popüler kılmaktadır. Artan enerji maliyetleri enerji
verimliliği projelerine yatırım yaparak
azaltılabilir ve hastanelerin gelişimini artırmak için yeniden yatırım olarak
kullanılabilir
Hastanelerdeki gerçek zamanlı enerji kullanımı ihtiyacının belirlenmesi ve
enerji maliyetlerinde %30’luk bir tasarruf sağlanması hastane işletme maliyetlerinde yaklaşık %5’lik bir kârlılığa
30
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
denk gelmektedir ki; bu 235 yataklı bir
hastanede yataklı hastalar için harcanacak 28 günlük maliyete anlamına gelir. Tüm bu gerekçeler ışığında Türkiye
de bulunan hastaneler için çevresel ve
ekonomik açıdan bir enerji verimliliği
projesi oluşturmak yapılması gereken
önemli konuların başında gelmektedir.
Bu tip projelerle üretilen binalar Yeşil Bina olarak adlandırılmaktadır. Yeşil Bina
uygulamaları ile enerji tasarrufu, doğayı
koruma ve konforlu bir yaşam ortamı
hedeflenmektedir. Belli standartlar getirilerek sertifikalanmakta olan yeşil binalar daha değerli, doğaya saygılı, ekolojik, konforlu ve enerji tüketimini azaltan
binalar olarak projelendirilir.
HASTANELERDE ELEKTRİK
ENERJİSİ TASARRUF
YÖNTEMLERİ
Hastanelerdeki elektrik enerjisi kullanan sistemlerin yaklaşık elektrik enerji
sarfiyat oranları aşağıdaki tabloda verilmiştir.
1) Kojenerasyon ve Trijenerasyon
sistemlerinin ilave edilmesi ile
elde edilecek tasarruf
Kojenerasyon, kısaca enerjinin hem
elektrik hem de ısı formlarında ayni sistemden beraberce üretilmesidir.
Elektrik üreten bir gaz motorundan dışarıya atılacak olan ısı enerjisinin büyük
bir bölümünü kullanılabilir enerjiye dönüştürerek toplam enerji girişinin %8090 arasında değerlendiren sisteme“Birleşik Isı-Güç Sistemleri” ya da kısaca
“Kojenerasyon” denir.
Eş zamanlı olarak ısı–güç üretimi sağlayabilen bir kojenerasyon sitemine ilave
edilen absorbsiyonlu soğutma sistemi
ile atık ısıdan soğutma enerjisi de üretmeyi başaran üçlü sisteme ise Trijenerasyon Sistemi denir.
Bu sistemle üretilen elektrik enerjisi, tüketilecek mahallin hemen yanında üretildiği için enerji nakil hatlarındaki kayıplar oldukça aza indirildiği ve elektrik
enerjisi üretirken sistem içinde yakılan
yakıtın açığa çıkardığı atık ısı enerjisinden de yararlanma fırsatı olduğu için oldukça yüksek tasarruf oluşturmaktadır.
2) Aydınlatma sistemlerinde
yapılacak değişiklikler ile
elde edilecek tasarruf
Hastane Projelerinde yer alan aydınlatma sistemlerinde; aşağıdaki çözümle-
Uzmanından
rin birini veya bir kaçını uygulayarak
“%40’lara varan enerji tasarrufu temin
edilebilmektedir:
ra ve uygulama alanına göre değişmektedir.
Yansıtıcılığı düşük reflektörler yerine
yüksek yansıtma kabiliyetli reflektörlerin optimum geometrilerde tasarlanıp
kullanımı,
çalışan yüksek verimli (EFF1) motor ile enerji tasarrufu sağlanabilir.
değiştirilir ise, % 12’lik bir tasarruf sağla- Yüksek kayıplı genleşme vanaları
nacaktır.
Verimsiz, yetersiz çalışan defrost sistemi
5) Pompa ve fan
daha fazla enerji tüketmektedir. Değişken hızlı akış kontrolü, pompalarda ve
fanlarda en iyi verimlilik arttırıcı metot• Yüksek verimli motor kullanmak.
T8 Flouresan lambalar yerine, armatür • Yük değişimlerine göre verimi maksi- lardan birisidir. Pompa ve fanlarda verimlilik arttırıcı hizmetleri ile enerji tüdeğişimine gerek kalmaksızın yüksek
mumda tutmak.
ketim giderlerinde %20 ile %50 arasında
verimli T5 lamba değişimine olanak
EN 60034-30:2009 standardında motasarruf sağlanmaktadır.
sağlayan özel tasarımlı elektronik balast
torlar için enerji sınıfları tariflenmiştir.
kullanımı,
Türkiye’de de 2008 yılında çıkan “Enerji 6) Soğutma sistemlerinde
Cıva, Sodyum ve Metal halinde lamba- Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımın- yapılacak değişiklikler ile
lar yerine 100.000 Saat ömürlü indüksi- da Verimliliğin Arttırılmasına “dair yö- elde edilecek tasarruf
yon lamba kullanımı,
netmelikte motorlar için asgari verimler Soğutma sistemleri hastanelerde yaz
Gün ışığına duyarlı ve insan varlığını al- tariflenmiştir.
aylarında en fazla enerji tüketimini
gılayan sensor kullanımı,
Çalışan eski bir motor, yine aynı devirde oluşturan enerji elemandır. Bu anlamda
Görsel zenginlik gerektiren alanlarda
LED aydınlatma çözümleri kullanılarak
enerji tasarrufu yapılabilir.
3) Havalandırma
sistemlerinde yapılacak
değişiklikler ile elde edilecek
tasarruf
sistemlerinde yapılacak
değişiklikler ile elde edilecek
tasarruf
Pompa ve fanlar genellikle verimsiz işletim koşullarında çalıştırılırlar. Pompa ve
fanların enerji tüketiminde ilk sıraları
ve tüketim toplamının yarısından fazlaHavalandırma ve iklimlendirme sistem- sını teşkil ettiği görülür.
lerinin başlıca amacı istenilen iç hava
Pratikte pompa ve fanların maksimum
koşullarını korumak ve sağlamaktır. Bu debide, toplam çalışma saatinin %6’sı
sistemler hastanelerde önemli enerji
kadar çalıştığı görülür. Dolayısıyla getüketicileridir. Bu yüzden önemli enerji riye kalan %94 lük çalışma diliminde
tasarruf imkanlarına sahiptir. İstenilen pompa ve fan maksimum veriminin
iç hava kalitesi ve termal kalite, aydınçok altında çalışır. Bu durumda pompa
lanma ve diğer ekipmanlar sayesinde
ve fanlar, normalde ihtiyacı olandan çok
içeride üretilen ısı, yapının karakteristiği ve yeri, faktörler göz önüne alınarak;
sistemin uygun şekilde projelendirilen
hastane için gerekli ısıtma ve soğutma
kapasitesinin net bir şekilde çıkarılmış,
ısıtma ve soğutma sıralı bir şekilde devreye girerek dış havadan azami ölçüde
yararlanılmış ve sıcaklık ayar değerleri doğru yapılandırılmış sistemler tasarlandırılmalıdır. Bununla birlikte en
önemlisi ısı geri kazanım cihazları sisteme ilave edilerek egzoz havasından
yararlanılmalı ve ısı enerjisi geri kazanılmalıdır. Bu sayede hastanelerde yaklaşık %30 civarında enerji tasarrufu sağlanabilmektedir.
Yetersiz izolasyon
Dışa açık yüzeylerde normalden fazla
terleme
Düşük verimli kondanser motorları
kompresörün dur-kalk sayısını %50%70 arasında düşürerek arızasız bir şekilde ömrünü %60’lara varan düzeyde
artırabiliriz.
Aynı zamanda kompresörün dur kalk
sayısında oluşan düşüm yüksek demeraj akımlarını önleyeceği için minimum
güç girişi sağlayacağı performansını(
COP) yükseltmektedir. Buda yaklaşık
%10-%20 arasında enerji verimliliği sağlar.
4) Motor sistemlerinde
yapılacak değişiklikler ile
elde edilecek tasarruf
Hastanelerde motor ve uygulamaları
için verimlilik arttırıcı çözümler moto31
KIŞA HAZIR MIYIZ?
değil, içeriğinde bulunan vitamin ve
minerallerle kış hastalıkları olan grip,
Soğuk ayların mevsimi
nezle gibi bulaşıcı hastalıklara karşı
olan kış, hastalıkların en korunmak için de bu çayları tüketebilirsiniz. Kimi bitki çayları bağışıklık
çok görüldüğü ve bağışıklık sisteminin düştüğü sistemini güçlendirirken kimi çaylar
antioksidan etkisiyle sizi, hastalıklabir mevsimdir. Bu neden- rın vücudunuzda oluşturabileceği sole kış aylarında içeceğirunlara karşı koruyabilir. Aktarlardan
niz bitki çayları sayesinde ya da marketlerden alabileceğiniz,
vücudunuzu tehdit eden hatta vaktiniz varsa kendiniz toplayıp
kurutacağınız bitkilerle evde kendi
ve hastalıklara sebep olan çayınızı kendiniz hazırlayabilirsiniz.
bakteri ve virüslere karşı Bu yöntem biraz daha vakit almakla
dayanıklılığınızı arttırabi- birlikte hem daha ucuza mal olur hem
de çayınızı istediğiniz gibi, dilediğilirsiniz.
niz karışımlarla hazırlayabilirsiniz.
Kış hastalıklarından etkili bir şekilde
zellikle kış aylarının soğukorunmanın doğal yolu olan bitki çayğunda rahatlatıcı sıcak bir
ları, vücudunuzda antibakteriyel etki
bitki çayından daha keyif ve- göstererek kış mevsimini son derece
rici başka bir şey bulmak zor. Sadece sağlıklı bir şekilde atlatmanıza yarısınmak, boğazınızı yumuşatmak için dımcı olacaktır.
Ö
32
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
Hangi Çayı Seçmeli?
Bu tamamen ihtiyacınıza ve damak
zevkinize kalmış bir durum. Eğer,
yemeklerden sonra şişkinlik gibi sindirim sistemi sorunları yaşıyorsanız
buna göre çaylar, gripseniz ve kendinizi daha dinç hissetmek istiyorsanız
C vitamini ve diğer antioksidanlar yönünden zengin çaylar seçebilirsiniz.
Ancak “azı karar, çoğu zarar” sözüne
sadık kalarak bu çayları tüketirken
aşırıya kaçılmamalı ve bazı yan etkilerinin olabileceği unutulmamalıdır.
Ayrıca başka bir rahatsızlık nedeniyle
düzenli ilaç kullanıyorsanız bitki çaylarını günlük yaşantınıza eklemeden
önce doktorunuza danışmalısınız.
Nane Çayı
Gaz ve şişkinliği alan, genellikle sindirime yardımcı olmak için kullanılan
nane çayı mide bulantısını geçirmek
ve terlemeyi arttırarak ateş düşürmek
Sağlıkta Trend
için kullanılabilir. Reflü ve sık sık mide ekşimesi yaşayan kişilerin bu problemlerini arttırabileceği için tavsiye
edilmez.
naktır. Soğuk algınlığının daha çabuk
geçmesini sağlar ve diğer bulaşıcı
hastalıklara karşı direnci arttırır. İdrar
söktürücü olarak idrar yolu hastalıklarının tedavisinde yardımcı olarak kulZencefil Çayı
lanılabilir. Doğal bir antioksidan olan
Yine sindirime yardımcı olmak, mide
kuşburnu çayını günde 2-3 bardak tübulantısı ve kusmaya karşı kullanabileceğiniz bir diğer çay da zencefil ça- ketebilirsiniz.
yıdır. Grip, nezle gibi hastalıklara karşı Tarçın Çayı
bağışıklık sistemini güçlendirir. 3-4
Tarçın çayı da kış mevsiminde içilmesantim büyüklüğünde, kabuğu soyulsi tavsiye edilen bitki çaylarındandır.
muş zencefili çok ince dilimleyerek
Soğuk algınlığına çok iyi gelen tarçın
kaynamış suya atıp 10-15 dakika bekçayını ister için, isterseniz de boğaz
letmek, çayınızı hazırlamak için yeterağrılarınızı geçirmek için gargara yali olacaktır. Bir kaç damla limon ve 1
pın.
çay kaşığı balla tatlandırabilirsiniz.
Papatya Çayı
Yoğun bir iş gününden sonra evinizin rahatlığında bir bardak papatya
çayı içmek tüm stresinizi alacaktır.
Sakinleştirici özelliğinin yanı sıra boğaz ağrısını hafifletir, öksürüğü alır ve
ağız içinde oluşan iltihaplanmalara iyi
gelir. Hatta ağız içi yaralarına karşı papatya ile ağız gargarası hazırlayabilirsiniz. Orta dereceli uykusuzluk çekenlere yatmadan 2 saat önce bir bardak
papatya çayı içmeleri tavsiye edilir.
Melisa Çayı
Yorgun ve mutsuz hissediyorsanız
kendinizi daha iyi hissetmek için bir
bardak melisa çayı içebilirsiniz. Melisa
çayı ayrıca konsantrasyonu arttırır ve
uykudan 1 saat önce içildiğinde uykuya geçişi kolaylaştırır. Çayınızı akçaağaç şurubuyla tatlandırabilir veya 2-3
damla limon ekleyebilirsiniz. Soğuk
melisa çayı yaz aylarında da hem faydalı hem de lezzetli bir serinletici olarak kullanılabiliyor.
Evde Bitki Çayı
Nasıl Hazırlanır?
Bitkisel çay hazırlarken hangi bitki olursa olsun demlenme
süresi ortalama 5-15 dakika arasındadır. Bitkiyi kaynamış suda
ne kadar çok bekletirseniz aynı
normal siyah çayda olduğu gibi
o kadar çok demlenir ve tadı acılaşır. Bir kaç denemeden sonra
kendi ağız tadınıza uygun demleme süresini belirleyebilirsiniz.
Farklı bir tat vermek için limon,
acılığını almak için bal kullanabilirsiniz.
buharı burun tıkanıklığını açmaya yararken, sıcak çay boğaz ağrısını, öksürüğü alır. Diğer popüler kullanımı ise
sakinleştirici etkisi ile sinirleri yatıştırmak içindir. Yatıştırıcı etkisi bulunan
ıhlamur çayı gerginliği alır, kaygı nedeniyle gerilen sinirleri yatıştırır, stresi
azaltır ve uykuya geçişi kolaylaştırır.
Karanfil Çayı
Ihlamur Çayı
Karanfil çayı da, tarçın gibi ağız ve boğaz enfeksiyonlarına iyi gelmektedir.
Karanfil çayı da tercih edilebilir.
Vücut direncini arttırmak ve bağışıklık sistemini güçlendirmek için içilmesi gereken bitki çaylarının başında
ıhlamur gelmektedir. Ihlamur çayının
Tabi tüm bu saydıklarımızın yanın da
kış aylarının vazgeçilmez lezzeti olan
bir fincan sıcak salebe kim hayır diyebilir ki?
Karahindiba Çayı
Devedikeni çayı gibi karahindiba çayı
da karaciğeri temizler ve safra atımını arttırarak sindirime yardımcı olur.
Kanı ve vücudu temizlerken ishal gibi
rahatsızlıkları hafifletir.
Kuşburnu Çayı
Cilt sağlığını korumak ve bağışıklık
sistemini güçlendirmek için gerekli olan C vitamini için çok iyi bir kay33
Sağlık Gündemi
TIP ÖNCÜLERİ
İSTANBUL’DA
Tıp dünyasında önemli çalışmalara imza atan Türk Bilim
adamları, Sağlık Bakanlığı’nın ev sahipliğini yaptığı “Türk Tıp
Dünyası Kurultayı’nda” buluştu.
30
Ekim - 1 Kasım tarihleri
arasında İstanbul Hilton
Bosphorus Otel’de gerçekleşen kurultaya Türkiye’den ve yurt
dışından yoğun bir talep vardı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sayın
Dr. Sare Davutoğlu’nun da katıldığı kurultaya, Sağlık Bakanı Sayın Dr. Mehmet Müezzinoğlu ile çok sayıda sağlık
alanında uzman ve bürokrat katılım
gösterdi. Kurultayda Kalkınma Bakanlığı, üniversiteler, YÖK, TÜBİTAK, SGK,
teknokentler gibi kamu özel kurum ve
kuruluşların üst düzey yetkilileri de
yer aldı. Kurultayda, katılımcılara Türkiye’nin, yurt içi ve yurt dışı sağlık politikaları ile güncel mevzuat uygulamaları konusunda bilgiler sunularak,
görüş alışverişlerinde bulunuldu.
zenginliği haline dönüştürecek projeler üretebilmeli, bir sistem kurgulayabilmeliyiz” şeklinde konuştu.
Müezzinoğlu, kurultaya katılanların
kendilerine fikir ve projelerini iletebileceklerine dikkati çekerek, şöyle devam etti: ”Çünkü arzu ettiğimiz
bu halkaları çoğaltabilmek, ülkemiz,
milletimiz, camiamız adına evrensel
bir alan olan sağlıkta bu ülkenin üretkenliğine katkı sağlayabilmesi adına
değerlendirmek istiyoruz. Bunun için
gerçekten bugün projeyi başlatırken
beklediğimizden çok daha fazlasını aldığımızı görüyorum. Bugün aldıklarımızdan çok daha fazlasını da başarabileceğimiz kanaati oluştu.”
ğindi. Yakında Türkiye’deki akademik
yaşama katılacak olan iki kuruluşun
haberini verdi.
Sosyal Sağlık Portalı
Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı
Dr. Şuayıp Birinci, görsellerle zenginleştirilmiş konuşmasında 16’sı inşa
halinde, bazıları ihale, bazıları da planlama aşamasında olan şehir hastanelerinin kurulmasıyla sağlık hizmetlerinin altyapısının yenilenmesinde
büyük bir aşama kaydedileceğini belirtti.
Konuşmasının ikinci bölümünde teknolojinin sağlık hizmetlerinde giderek
belirleyici hale gelen rolünü özetledikten sonra elektronik kayıt sisteminSağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr.
deki yeniliklerin, hastaların da kulEyüp
Gümüş,
sağlık
hizmetlerindeki
lanabileceği elektronik sosyal sağlık
Türk Tıp Dünyası Kurultayı kapsagelişmelerden söz ederken hastane ve portalının ve hastayla ilgili karar vermında katılımcılar onuruna verilen
me sürecinde etkili bilgiye erişebilmeyemekte konuşan Sayın ­Müezzinoğlu, hasta yatağı sayısındaki artışı açıkleri için geliştirilen bilgi sisteminin ya“Gönül dünyalarımız açısından bence ladı. Eyüp Gümüş yaptığı kapsamlı
kında hayata geçirileceğini bildirdi.
bizi umutlandırdı. Ülkemizin ve ülke sunumda, son 10 yılda sağlık sistemindeki iyileşmeleri istatistiklerle an- Daha sonra çeşitli uzmanların ve öğinsanının zenginliğini bir daha çok
güçlü olarak hissettim” dedi. Kurulta- lattı. Sağlıkta dönüşüm programını ve retim üyelerinin katılımıyla paneller
ya katılamayan hekimlerle buluşabil- 2013- 2017 stratejik planının ayrıntıla- ve tartışmalar yapıldı. 14 gruba ayrılan
menin yollarını da bulmaları gerekti- rını aktardı. Halk Sağlığı Kurumunun, katılımcılar alanlarındaki sorunları ve
kamu ve özel hastanelerin ve üniver- çözüm önerilerini içeren birer rapor
ğine işaret eden Sayın M
­ üezzinoğlu,
“Mutlaka bu zenginliği ülkenin bir
sitelerin katkılarına ve sorunlarına de- hazırladı.
34
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
GELECEĞİN DÜNYASINDA
MOBİL UYGULAMALARIN
SAĞLIK DÜNYASINDAKİ
YERİ
T
ıp Bilişimcisi, Sağlık Bilişimi ve Teknolojileri
Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Ortadoğu Teknik
Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve aynı zamanda
Fütürist olan Dr. Cenk TEZCAN, yakın gelecekte
karşılaşacağımız sağlık dünyasının sorunlarını ve
gelişen teknolojiyle birlikte hayatımıza girecek olan
mobil sağlık uygulamalarını anlattı.
mun sağlığını nasıl yöneteceğiz?
21. yüzyıl; birlikte getirdiği teknolojik gelişmeler,
biyoteknolojik çalışmalar,
artan refah seviyesi ve internetin sağladığı sağlık
bilinci artışı nedeniyle, insanların 100 yaşına kadar
rutin olarak yaşayacakları
ancak beraberinde kronik
hastalık, obezite ve sosyal
sorunları derinden yaşayacağımız bir süreci barındıracaktır.
H
er ne kadar, yüzyıl ortalarından itibaren global nüfus artış hızının önceki yüzyıllara
oranla gittikçe düşeceği öngörülüyor
olsa da, artan ortalama yaşam süresi
gelecekte ülke yöneticilerinin ve sağlık otoritelerinin başa çıkması gereken
en büyük sorunlarından biri olarak
karşımıza çıkacaktır. Bu yüzyılın sonuna doğru cevaplamamız gereken
en önemli sorulardan biri; ortalama
100 yaşına kadar yaşayacak bir toplu-
36
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
Aşikârdır ki, artan ortalama yaşam
süresi, beraberinde yoğun bir kronik
hastalık görülme sıklığı, bununla birlikte hastaneler ve sağlık çalışanları üzerinde büyük bir iş yükü ve ülke
ekonomileri üzerine de altından kalkılamaz bir maliyet yükü getirecektir. Geleceğe dair yapılan çalışmalarda, 2030 yılında dünya nüfus ve sağlık
verilerinin aşağıda verilen rakamlar
doğrultusunda olacağı öngörülmektedir;
• Dünya Nüfusu: 8,2 milyar
• Ortalama yaşam süresi: 80+ (2030
senesinde doğan bir bebeğin 100 yaşına kadar yaşamasının doğal kabul
edileceği bir gelecek bekliyor bizi)
• Kronik hasta sayısı: 2 milyar+ (Toplumun %25’i)
• Obez insan sayısı: 2 milyar+
• 65 yaş üstü insan sayısı: 900 milyon
• Gittikçe derinleşen sağlık elemanı
açığı
• Dünya sağlık harcamalarının 11 trilyon Amerikan Dolarını bulması,
A.B.D.’nin sağlık harcamalarının ise
GSMH’sının %25’ini geçmesi beklenmektedir.
Diğer yandan, global refah düzeyinin
artması, teknolojinin; özellikle bilişim
ve iletişim teknolojilerinin hız, boyut
ve menzil kapsamında gösterdiği çok
hızlı gelişim, bunun genomik çalışmalara yansıması; 21. yüzyılda sağlıkta
büyük bir transformasyonun gerçekleşeceğini; hastane ve doktor odaklı
bir sağlık sisteminin birey odaklı bir
hale geleceğini ve “kişiselleşeceğini”
göstermektedir. Kişiselleşen sağlık
kavramı ile sadece hasta olduğunda
sağlık sistemine başvuran bireylerin
akut sağlık gereksinimlerinin geleneksel tedavi prosedürleri ile giderildiği, hastane sonrasında bireyin hastalığı ile ilgili takip edilmediği bir sağlık
hizmetinden farklı bir kavramdan
bahsetmekteyiz. Bu yeni kavramla;
kendi sağlığıyla ilgili sorumluluk alan,
sağlıklı yaşamaya, hasta olmamaya
özen gösteren, sağlık verilerini yanında taşıyan, gerektiğinde hastalığıyla
ilgili verilerin 7/24 kontrol altında tutulduğu, uygulanan tedavi protokollerinin kişinin genetik ve kişilik özelliklerine uygun olarak özelleştirildiği
proaktif bir yaklaşımı betimlemekteyiz. Bu tanımla birlikte; internet (bilgiye ulaşımın kolaylaşması) ve sosyal
Söyleşi
medya sayesinde sağlığı ve hastalıkları konusunda daha fazla bilgilenen
ve bilinçlenen bir toplumun daha kaliteli ve hızlı bir hizmet için geliştireceği talep, teknolojinin ve yeni işletme
trendlerinin de buna vereceği cevap,
geleceğin sağlık sistemini belirleyen
göstergeler olarak karşımıza çıkacaktır.
Geleceğin ihtiyaçlarına cevap vermek adına bugünün sağlık anlayışını, yönetim biçimini, hizmet sunum
çeşitlerini ve politikalarını tekrar gözden geçirmek zorundayız. Çok hızlı
değişim gösteren bir dünyada, sağlık
hizmetlerinin inovasyon rüzgarından
yararlanmaması düşünülemez. Sağlık
yöneticileri ve çalışanları da verdikleri hizmet, süreçler ve ürünler hakkında yenilikçi düşünmek, yeni çözümler üretmek zorundadırlar. Mevcut
yüzlerce sağlık sorununu yüzyıllardır
alışageldiğimiz mevcut uygulama ve
yönetim biçimleriyle alt edemeyeceğimiz aşikârdır. Otoritelerin gelecekle
ilgili projeksiyonlarında;
• Bilinçlendirilmiş, kendi sağlığını korumaya ve yönetmeye yönlendirilmiş bir toplum,
• Hastalık sağaltımından, sağlıklı yaşam yönetimine odaklanmış bir bakış açısı,
• Doğumdan ölüme tıbbi verilerin
işlendiği ve bilgi haline getirildiği,
tababetin kanıta dayalı yapılmasını
sağlayacak bir altyapı,
• Hastanın odakta olduğu, entegre bir
bakım konsepti,
maların gerçekleştirilmesi mümkündür. Toplanan bu veri; doktorların
hastalarının durumu ile ilgili daha iyi
teşhis koymalarını ve en iyi tedaviyi
seçerek uygulamalarını, bireylerin ise
tıbbi verilerine ulaşarak veya kullandıkları ilaçla ilgili hatırlatmalar alarak
Geçmişi 1920’lere dayanan mobil sağ- kendi sağlıkları ile ilgili karar sürecine
katılmalarını sağlar.
lık uygulamalarının ilk anlamlı kulGelişmekte olan ülkelerde; özelliklanımı, 1960’lı senelerde astronotların hayati bulgularının uzaydan takip le Afrika ve Güney Asya ülkelerinde;
edilmesi ile hayata geçirilmiştir. İlk ta- hastalıklar hakkında bilgilendirme,
şınabilir tıbbi cihaz, 1970’lerin ortasın- salgınların haber verilmesi, temiz su
kaynaklarının tespiti, hamilelik ve yeda Finlandiya’da ‘kablosuz kalp hızı
ölçer’ olarak üretilmiştir. Günümüzde ni doğan takibi, HIV ve AIDS takibi gibi birçok konuda kolaylıklar sağlayan
hemen her hayati değeri yanımızda
mobil sağlık aktif ve başarılı bir şekiltaşıyabildiğimiz ufak tıbbi cihazlar
sayesinde ölçebiliyoruz. Mobil Sağlık, de kullanılmaktadır. Toplumu bilinçlendirmek, hastalıklar hakkında uyadaha hızlı ve iyi bir tedaviyi olanaklı
kılmak ve sağlığın korunmasını artır- rılarda bulunmak ve yönlendirmek
mak amacıyla mobil cihazların daha amaçlı kullanılan basit SMS mesajlaetkin bir şekilde sağlık verisi toplama- rından, görüntülü tele-konsültasyon
sını ve sağlık durumunu takip etme- ve tele-ziyaret uygulamalarına; cep
sini sağlar. Kullanılan mobil cihazlar telefonundan veya internet sitesinden
içinde; cep telefonları, akıllı telefonlar, randevu almaktan, taşınabilir veya
tabletler, akıllı saatler, akıllı gözlükler, giyilebilir cihazlardan tıbbi verilerin
gönderilmesine; bireyin akıllı telefon
akıllı televizyonlar, giyilebilir teknolojiler, tıbbi verileri toplayan, ölçen ve uygulamaları ile kendine renk körlüğü
testi uygulamasından, uzaktan kronik
iletebilen her türlü taşınabilen veya
implante edilebilen sensörü sayabili- hastalık yönetimine kadar çok geniş
riz. Bütün bu cihazlar ile tıbbi verilerin yelpazede uygulama alanı bulan mouzaktan izlenebilmesi, yaşam biçimi bil sağlık günümüzde hem gelişmekve günlük aktivite ile ilgili büyük mik- te olan hem de gelişmiş ülkelerde anlamlı bir hızla yaygınlaşmaktadır.
tarlarda anlamlı verinin toplanması,
teknolojisi ve altyapısını kullanan;
sağlığın yaygınlaştırılması, uzaktan
hastalık yönetimi, sağlık verilerinin
toplanması, erken uyarı sistemi gibi
fonksiyonlarda yararlı katkıları olan
tamamlayıcı ve yenilikçi sağlık uygulamalarının hepsine verilen addır.
sağlıkla ve tedaviyle ilgili hatırlatma- Gelecek sayıda mobil dünyanın sağlık
lar yapılması, uyarılarda bulunulması, dünyamıza katacaklarında daha derin
teşhis ve tedavi ile ilgili bazı uygulabakma şansı bulacağız…
• Sürdürülebilir finansal modellerinin ön plana çıktığını gözlemlemekteyiz.
Yukarıda bahsedilen sorunlarla başa
çıkmak ve çözümleri hayata geçirebilmek için kullanabileceğimiz en önemli fırsatlardan biri; hızlı bir şekilde
gelişen ve yaygınlaşan, sağlık dünyasına pek çok yenilik vaat eden ‘mobil
sağlık’ uygulamalarıdır. Standart bir
tanımı olmasa da ‘mobil sağlık’ kısaca,
mevcut sağlık sisteminin etkinliğini
ve işlevini artırmak amacıyla kullanımı gittikçe yaygınlaşan mobil iletişim
37
Sentetik Uyuşturucular ve
BAĞIMLILIĞIN TEDAVİSİ
Uzm. Dr. Rabia BİLİCİ
Sentetik uyuşturucuların
kullanımı endişe verici
şekilde artmaktadır. Giderek yaygın hale gelen sentetik uyuşturucular hakkında araştırmacılar ve
klinisyenler henüz yeterli
bilgiye sahip değillerdir.
E
srar (kanabis) maddesinin içinde
yer alan bazı moleküllerin tarih
öncesi çağlardan beri tedavi edici
özelliklerinden faydalanılmıştır. Ancak
20. yüzyılın başında bağımlılık potansiyelinin fark edilmesiyle kullanımı sınırlandırılmıştır. Buna rağmen kanabis bugün dünya genelinde en yaygın üretilen
ve tüketilen yasadışı maddedir.
üretilen bir grup bileşiktir. Laboratuvarda sentezlenen bu kimyasal maddelerin ne şekilde uyuşturucu piyasasına
sızdığı net olarak bilinmemektedir. Genellikle Çin’de, Hindistan’da toz halinde
üretilerek dünyaya dağıtıldığı düşünülmektedir.
Toz halindeki bu bileşikler bir solvent
içinde çözülerek kurutulmuş bitkiler
üzerine sprey şeklinde sıkılır. Solvent
buharlaşır ve sonra bitki materyali yeniden kurutulur, ürün ezilir ve paketlenir.
Böylece sentetik uyuşturucular ya gevşek yaprak halinde ya da önceden sarılmış ürün halinde paketlenir, nadiren
toz formda satılır. Sigara kağıdı içinde
veya nargileyle içilir. ‘Bitkisel’ olarak tanıtımının yapılması daha az zarar verdiğine dair yanlış bir algı oluşturmuştur.
Bazı sentetik uyuşturucu ürünlerinin
satılmasını makul hale getirmek için
çeşitli tatların ve kokuların da eklendiği
bilinmektedir.
Sentetik uyuşturucular ise 1990’larda
yeni tedavi seçenekleri oluşturmak için Sentetik uyuşturucular genel olarak,
tıbbi amaçlarla laboratuvar ortamında
Avrupa’da “Spice”, ABD’de “K2”, Türki38
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
ye’de ise “Bonzai” ya da “Jamaika” olarak
adlandırılmaktadır. Laboratuvarlarda
sentezlenen ve ilk kez Avrupa’da 2000’li
yılların başında yasal esrar alternatifleri olarak pazarlanan sentetik uyuşturucular parlak jelatin ambalajlarda ve
çeşitli isimler altında sunularak “yasal
kafa yapıcı maddeler” veya ‘‘bitkisel kafa
yapıcı maddeler’’ şeklinde popüler hale
geldiler. Sıklıkla güzel koku, tütsü, bitki
besleyici, banyo tuzu vb şeklinde bazı
‘smart shop’, ‘head shop’ adı verilen özel
dükkanlarda, benzin istasyonlarında ve
internet üzerinden çeşitli isimlerle satılırken, “insan kullanımı için değildir,
araştırma içindir” şeklinde etiketlenmektedirler. Paketlerin üzerinde sadece
içindeki bitkisel maddeler listelenmekte
ancak sentetik uyuşturucular belirtilmemektedir. Sentetik uyuşturucuların
tek bir türü olmayıp yüzlerce çeşidi vardır ve her geçen gün yeni ürünler piyasaya sunulmaktadır. Bu nedenle her bir
ürünün etkileri birbirinden farklıdır. Bir
paketin içinde birden fazla farklı sentetik uyuşturucu türü bulunabilmektedir.
Uzmanından
Yaygınlık
Sentetik uyuşturucuların yaygınlığı tam olarak bilinmemektedir. Ancak
tüm çabalara rağmen, sentetik uyuşturucu kullanımının arttığı ve bununla
birlikte psikiyatrik, tıbbi ve sosyal sorunların da arttığı kabul edilmektedir.
Yapılan birçok saha araştırmasında sentetik uyuşturucuların daha çok ergenler ve erişkinler tarafından kullanıldığı,
daha çok esrar ve çoklu madde kullanıcılarının ilgisini çektiği görülmüştür. Erkeklerin kadınlara göre iki kattan daha
fazla sentetik uyuşturucu tercih ettikleri saptanmıştır.
Klinik Etkileri
yetmezliğidir. Kullanıcıların “ölüm tribi”
adını verdikleri bir dehşet duygusu ve
ölme hissi de sık rastlanan bir durumdur.
Sentetik uyuşturucu kullanımıyla ilgili
ruhsal belirtiler kullanımın her aşamasında görülebilir. Gaipten sesler duyma,
hayaller görme, şüphecilik, tuhaf konuşma ve davranışlar, intihar düşünceleri, panik ataklar hem madde kullanımı
esnasında, hem de maddenin vücuttan
çekilme döneminde görülebilir. Hatta
madde kullanımından aylar sonra ortaya çıkan ruhsal belirtiler olabilir. Bahsedilen ruhsal belirtiler acil başvurularının önemli bir kısmını oluşturmaktadır.
Esrar kullanımı şizofreni riskini 7 kat
artırmaktayken sentetik uyuşturucularda bu tablolar daha hızlı gelişmektedir
ve tedavisi uzun sürmektedir. Sentetik
uyuşturucu kullanımının giderek artmasına bağlı olarak yeni şizofreni olgularının artması kaygı uyandırmaktadır.
veya grup çalışmaları yapılır. Üçüncü
aşamada ise bireyin toplum içerisinde
rehabilitasyonu hedeflenir. Meslek edinmesi, kaybetmiş olduğu sosyal desteğin
sağlanması bu dönemdeki hedeflerden
bazılarıdır.
Tedavinin başarısında etkili birçok etmen vardır. Madde kullanan kişinin
özellikleri, tedaviyi gerçekten isteyip
istemediği, aile ilişkileri, sosyal desteği, tedavi kurumuyla ilişkisi bunlardan bazılarıdır. Bu etmenlerle ilişkili
olarak madde kullanım bozukluklarında tedavi uzun zaman alabilir. Madde
kullanımı nedeniyle tedavi merkezlerine başvuran hastalar ve yakınlarının
bir kısmı bu konuda aceleci davranabilir ve devam eden madde kullanımı
durumunda ümitsizliğe kapılabilirler.
Bağımlılığın kronik bir hastalık olduğu
ve diğer birçok kronik hastalıkta olduğu
gibi zaman zaman nükslerin görülebileceği hatırlanmalıdır. Kişinin kendisi,
ailesi, tedavi kurumu birlikte mücadeBağımlılık Tedavisi
le ettiğinde ve kişinin sosyal çevresinSentetik uyuşturuculara yönelik özel
de gerekli düzenlemelerin yapılabildibir tedavi şekli yoktur. Tedavi daha çok ği durumlarda tedavi başarısı daha iyi
klinik belirtilere göre yapılmaktadır. İlk olacaktır. Tedavinin ana amacı kişinin
müdahaleler yapıldıktan sonra kişilerin sadece madde kullanımını bırakmasını
maddeyi bırakma istekleri varsa alkol
sağlamak veya ara vermesini sağlamak
madde tedavi merkezlerinden (AMAdeğil ailesel, mesleki ve toplumsal işlevTEM) yardım alabilirler. Unutulmamalı- selliğini geri kazanmasına yardımcı oldır ki her tür madde kullanım bozuklu- mak ve yasal sorunlarıyla başa çıkmasığunun tedavisi için tek bir yöntemden nı sağlamaktır.
bahsedilemez.
Acil servislere sentetik uyuşturucu kullanımıyla ilgili yapılan başvurular belirgin şekilde artmaktadır. Sentetik uyuşturucular her ne kadar esrara alternatif
olarak piyasaya sürüldüler ve sentetik
esrar gibi tanıtıldılarsa dahi vücutta
gözlenen etkiler esrardan çok farklıdır.
Ayrıca sentetik uyuşturucu bulunduran paketler farklı kimyasal sınıflardan
sentetik uyuşturucular içerir ve bileşimi
sürekli değişir. Aynı ürünün farklı zamanlarda üretilenleri arasında ve hatta
aynı pakettekilerde bile içerik ve miktar
açısından farklılık vardır. Tek bir paketin içinde bulunan birden fazla sentetik
uyuşturucu türünün birbirleriyle olan
etkileşimi de klinik belirtileri etkileyebilir. Sentetik uyuşturuculara ek olarak bu
paketlerde bulunan katkı maddeleri de Etkin bir tedavi için yatarak tedavi şart
değildir. Tedavi seçenekleri çoğu zaetkilerin artışına yol açmaktadır.
man hasta, ailesi ve hekimin birlikKlinik belirtiler sentetik uyuşturucu
te yapacakları değerlendirmelere göre
kullanımından hemen sonra, dakikalar
belirlenir. Tedavinin her aşamasında
veya saatler içinde başlayabilir; belirtiilaç tedavilerinden yararlanılacağı gibi
lerin süresi değişkendir fakat saatler süpsikososyal tedaviler de uygulanır. İsrebilir.
ter ayaktan ister yatarak tedavi yöntemi
Belirtiler; ağız kuruluğu, gözlerde kıseçilmiş olsun ilk aşamada maddeden
zarıklık, gerginlik, huzursuzluk, hayal
arındırma söz konusudur. Bu dönemgörme, sersemlik, uykuya meyil, kalp
de maddenin vücuttan uzaklaşmasıatışında hızlanma, tansiyon yüksekliği, na bağlı ortaya çıkan fiziksel ve ruhsal
baş dönmesi, göğüs ağrısı, kusma, sara belirtiler giderilir. Bu dönemde yakın
hastalığındakine benzer nöbetler şektakip gerekebilir ve çoğunlukla 1-2 haftalinde sıralanabilir. Dikkat, konsantrasda tamamlanır. Daha sonraki aşamada
yon ve hafıza bozuklukları karşılaşılan kişinin düzenli bir yaşama adım atması
diğer etkilerdir.
için gereken destek sağlanır. Bu dönemSentetik uyuşturucuların özellikle kalp de aynı zamanda madde isteğiyle başa
ve dolaşım sistemi, böbrekler ve beyinle çıkabilme, madde tekliflerine hayır diilgili zararlı etkiler gösterdikleri bilinyebilme, madde kullanımı için riskli dumektedir. En sık ölüm nedenleri kalp
rumları belirleyerek önlem alabilme, öfke kontrolü vb konuları üzerine bireysel
krizi, kalp ritmi bozukluğu ve böbrek
39
146 yıldır
“
YALNIZ
DEĞİLSİNİZ
1
”
686’den bu yana ülkemizde varlığını sürdüren ve
yardım faaliyetlerine hiç ara vermeden devam eden
Türk Kızılayı’nın dününü ve bugününü Türk Kızılayı
Genel Müdürü Dr. Mehmet GÜLLÜOĞLU ile konuştuk.
GÜLLÜOĞLU, “Türk Kızılayı her an her yerden ulaşılabilir
bir kurum daha da ulaşılabilir olmaya devam edecek.”
diyerek hedef ve projelerini paylaştı.
Türk Kızılayı olarak
5000’e yakın çalışanıyla
ve özellikle kan bağışı konusundaki gönüllü faaliyetleri ile dünyadaki en
büyük sivil toplum kuruluşlarından biriyiz.
Mehmet Bey; tarihi derinliği olan, ulusal ve uluslararası bir öneme sahip
Türk Kızılay’ının görev sorumluluğunu
üstlenme aşamasına kadar geldiğiniz
noktayı bizimle paylaşıp Birlik’te Sağlık okuyucuları için mesleki kariyerinizden bahsedebilir misiniz?
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldum. Henüz mezun olmadan sağlık yönetiminde veya bir
sivil toplum kuruluşunda çalışmaya
yönelik bir meyilim vardı, bir hedefim
vardı. Bu anlamda da okuldan mezun
olur olmaz bir taraftan zorunlu görevimi yaparken bir taraftan da Yeryüzü
40
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
Doktorları Derneği’nin gönüllü projelerinde çalışmaya başladım. Zorunlu
hizmetten sonra Yeryüzü Doktorları
Derneği’nde profesyonel olarak yöneticilik yaptım. Bir müddet de özel hastanelerde çalıştıktan sonra İstanbul
Sağlık Müdürlüğü’nde Şube Müdürlüğü görevini icra ettim. Bu arada da
bir yandan gönüllü faaliyetlere devam
etmekteydim. Gönüllü olarak farklı
ülkelere farklı şehirlere sağlık hizmeti
götürülmesi ve bu hizmetlerin organizasyonu ile ilgili yönetim süreçlerinde
görevler aldım. Bir yıl önce de geçmiş
yıllarda yapmış olduğum faaliyetlerin akabinde tarafıma Kızılay Genel
Müdürlüğü vazifesi verildi. Sizin de
beyan ettiğiniz gibi Kızılay hem ulusal hem de uluslararası alanlarda faaliyet gösteren bir yardım kuruluşudur. Açıkçası bu görevi yapmaktan da
bu anlamda büyük onur duyuyorum.
Böyle büyük bir organizasyonda böyle
bir vazifeyi yerine getirmek aynı zamanda manevi tatmin olarak da çok
önem taşıyor. Bu nedenle bu görevi
yapmaktan mutluyum. Ama bir taraf-
tan da dünyadaki birçok yokluğa ve
yoksulluğa şahit oluyoruz. Bu anlamda da ciddi bir kariyer.
Yürüttüğünüz görev, bürokratik bir sorumluluk gerektirmekle birlikte büyük
özveri ve sadakat istemektedir. Daha
önce de sosyal sorumluluk projeleri
kapsamında çeşitli sosyal yardım alanındaki sivil toplum kuruluşlarında
görevler aldınız. Bu alanlarda ki birikim ve tecrübelerinizin şimdiki yöneticilik anlayışınıza katkıları var mıdır?
Bu konuda sivil toplum yöneticiliği
hakkında bir şeyler söylenilebilir. Sivil
toplumun, dünyadaki başka bir isimlendirmesi de üçüncü sektördür. Yani
devlet sektörü, özel sektör ve üçüncü sektör olarak tanımlanan da sivil
toplum sektörüdür. Sivil toplumun
kaynağı olarak kullanılan menkul ve
gayrimenkul kaynağı, zaman kaynağı, insan kaynağı ve insan kaynağının
başka bir formu olarak bir de gönüllü
kaynağı vardır. Bu bakımdan her gün
yapılan rutin bir işten söz edemeyiz.
Yeri geliyor 24 saat çalışmanızı gerek-
Söyleşi
tiren, hasta bakımından yaşlı bakımına birçok hizmeti içeren, afet ve savaş
alanlarındaki yüzlerce ölü bedene
şahit olunan, kısaca fazlasıyla değişkenlik arz eden bir iş sahası burası.
Sivil toplum kuruluşlarında çalışmak
Türkiye’de de artık yükselen bir kariyerdir. Buna bağlı olarak Türk Kızılayı’nda ya da diğer sivil toplum örgütlerinde yöneticilik tecrübelerinin ve
sivil toplum üyeliklerinin arttığı bir
zemindir. Bu da bazen işleri gerçekleştirmeyi bazen başka sektörlerdeki
işleri bu alanlardaki tecrübeler ile birleştirmeyi gerekli kılıyor. Bu anlamda
biz de Türk Kızılayı olarak 5000’e yakın çalışanıyla ve özellikle kan bağışı
konusundaki gönüllü faaliyetleri ile
dünyadaki en büyük sivil toplum kuruluşlarından biriyiz. Devlet tecrübesi
ve özel sektör tecrübesi ile sivil toplum kuruluşu olmak Türk Kızılayı’nın
ruhunu oluşturuyor. Burada görev almak da Türk Kızılayı’nın ruhuna has,
topluma has bir yöneticilik anlayışı
benimsemeyi gerektiriyor. Yönetim
içerisinde bazen kendi yolumuzu kendimiz buluyoruz. Çünkü doğusundan
batısına kadar 81 ilde kültürel farklılıkların olduğu bir ülkeyiz. Bazen de
dünyadaki diğer sivil toplum kuruluşlarının tecrübesinden faydalanıyoruz.
Dünyada bu işi iyi yapan kurumların
gerek iş yönetimi konusunda gerekse usuller, kampanyalar ve organizasyonlar kapsamındaki tecrübelerinden
yararlanmaya çalışıyoruz.
bir Kızılay olamaz ya da bu özelliklere sahip ikinci bir kurum olamaz. Yine
Türk Kızılay’ını eşsiz kılan bir diğer
durum ise dünyadaki ilk Kızılay, ilk
Hilal-i Ahmer olmasıdır. Ayrıca Türk
Kızılayı’nı Türkiye’deki diğer sivil toplum örgütlerinden farklı kılan sadece kendi tüzüğünde bulunup diğer
sivil toplum kuruluşlarının tüzüğünde bulunmayan maddeleridir. Türk
Kızılayı’nın tüzüğü Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmaktadır. Bunun nedeni Türk Kızılayı’nın devletin
yardımcı kuruluşu olmasıdır. Ayrıca
Cumhurbaşkanlığı’nın da himayesi
altındadır. Bunlar gibi daha mevzuat aşamasından itibaren Türk Kızılayı’nın kendine has özellikleri vardır.
Devlet tecrübesi ve özel Bunların ötesinde Türk Kızılayı, Ossektör tecrübesi ile sivil manlı’dan günümüze gelmiş nadir
toplum kuruluşu olmak kuruluşlardan birisidir. Başka bir özelTürk Kızılayı’nın ruhunu liği de gerek yurt içinde gerekse yurt
dışında yıllardır faaliyetlerine devam
oluşturuyor.
eden bir kuruluştur ve 146 yıldır faaliyetlerine aralıksız devam etmektedir.
Tarih 11 Haziran 1868...Bir grup idea- Türk Kızılayı; kan bağışı hizmetleri,
list Osmanlı hekiminin bir araya gelgönüllü hizmetleri ve son zamanlarmesiyle Önce Hilal-i Ahmer Cemiyeti, daki faaliyetlerinden olan üniversite
daha sonra ise Atatürk’ün önderliğin- kulüpleri, tıp merkezleri ve rehabilitasde “Kızılay” adını alan, ülkemizin en
yon merkezleri ile yaygın bir ağa sahip
köklü sivil toplum kuruluşunun o gün- olan bir kuruluştur. Tabi tüm bu özelden bugüne ülkemizdeki ve dünyadaki likler; çalışanlarının, gönüllülerinin
önemini bizimle paylaşır mısınız?
ve özellikle devlet ve hükümet yetkiTürk Kızılayı, eşsiz bir kurumdur. Her lilerinin verdiği kıymet ve özveriyle
de alakalıdır. Ülkelerin milli marşları
ülkenin bir Kızılayı ya da Kızılhaçı
bayrakları gibi o ülkelerin Kızılayları,
vardır. Bu nedenle Türkiye’de ikinci
41
bu alandaki çalışmalarında çitayı daha yüksek tutmaya başladı. Standard
giderek yukarı taşınıyor. Bu konuda NAT (Nükleer Asit Testi) ve kanda
bulunma ihtimali olan virüsleri daha
erken tespit edilebilmesini sağlayan
tahliller üzerinde çalışmaya başladık.
Kan konusu bizim en önemli konularımızdan bir tanesi. Biz de bu nedenle
standardı yukarıya çekmeye çalışıyoruz. Şu an yüzde seksenlerde olan
kan ihtiyacı karşılama potansiyelimizi
yüzde yüze çıkarmayı hedefliyoruz.
2004’e kadar belli bir seviyede devam
etmiştir. 2004‘ten itibaren ise Türk
Kızılayı, bu konuda bakanlık tarafından resmen görevlendirildikten sonra
bugünkü rakamımız olan bir milyon
dokuz yüz küsürlere kadar çıkmış
durumdayız. Bu sayı daha da artarak
devam edecektir. Bu alanda hedefi“Yalnız Değilsiniz.” sloganı ile çıktığınız bu yol da yaralara merhem olmaya miz, kaliteyi daha yukarılara taşıçalışıyorsunuz. Bu kapsamda gelmek mak. Artık son teknoloji laboratuvar
istediğiniz noktayı bizimle paylaşır mı- testleri ile kan bağışlarının toplansınız?
ması, insan kaynağının istihdamı ve
“Yalnız Değilsiniz” tek bir kampanya- verimlilik konularındaki çalışmalarımız ile bu konuda dünyada ilk on ülke
ya özgü bir slogan değil, daha geniş
anlamda mottomuzdur. Biz hem ülke içerisindeyiz. Kamu kurumlarından,
sivil toplum kuruluşlarından ve özel
içinde hem ülke dışında ulaşabildisektörden bu konuda büyük destekğimiz her yer için bu sloganı kullanıyoruz. Kimse kendisini yalnız hisler alıyoruz. Umarım daha da almaya
setmesin, çaresiz hissetmesin diye
devam edeceğiz. Sağlık Bakanlığı da
umuyoruz. Ama bu da imkânlar ölçüsünde oluyor. Bu hedef doğrultusunda çalışmalarımız ilerleyerek daha da
büyüyecek. Zamanla hem yurt içinde
hem de yurt dışında daha fazla insana “Yalnız değilsiniz.” demeyi hedefliyoruz.
Kızılhaçları da milli unsurlardan biridir. Bir yıldır yürütmekte olduğum bu
görev içerisinde, üst üste daha çok şey
koyarak Türk Kızılay’ını gerek yurt
içinde gerekse yurt dışında hak ettiği
yerden daha iyi bir yere taşımaya gayret ediyorum.
Türk Kızılayı için oluşan ve deyim yerindeyse “Kan Bağışı Kurumu” algısının bu kadar büyük bir orana yükselmesini sağlayan kan bağışı çalışma
şemanızı ve organizasyonlarınızı anlatır mısınız?
Kan bağışları özellikle 2004 yılından sonra artmaya başladı. Aslında
1950’den beri Türk Kızılayı kan bağışlarını kabul ediyor. Ama bu bağışlar
42
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
Aktif olarak beş ülkede
faaliyetlerimize devam
ediyoruz. Somali, Suriye, Irak, Bangladeş ve Pakistan’da faaliyetlerimizi
yürütmekteyiz. Dönem
dönem çıkan krizlerin niteliğine göre belirlenen
ülkelere gidiyoruz.
Şimdilerde uluslararası entegrasyona
sahip ve hali hazırda sürdürmekte olduğunuz projeleriniz nelerdir?
Şu an aktif olarak beş ülkede faaliyetlerimize devam ediyoruz. Somali,
Suriye, Irak, Bangladeş ve Pakistan’da
faaliyetlerimizi yürütmekteyiz. Dönem dönem çıkan krizlerin niteliğine
Söyleşi
davranışları üzerinde çok etkili bir
mecra değil.
göre belirlenen ülkelere gidiyoruz. Şu
an için de; söz etmiş olduğum beş ülkede yakın ve orta vadede çalışmalarımıza devam etmekteyiz.
Köklü bir geçmişe sahip olmakla beraber olduğu yerde kalmayıp çağımızın
bütün olanaklarından da faydalanan
ve gördüğümüz kadarıyla sosyal medyada da aktif bir kurumsunuz. Sosyal
medya üzerinden kurumunuza olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sosyal medya hakkında son zamanlarda yapılan araştırmalara baktığımızda, alıştığımızdan daha farklı
sonuçlarla karşılaşıyoruz. Sosyal medyayı dünyada da Türkiye’de de artık
milyonlarca insan kullanıyor. Ama bu
sık kullanım, davranış değişikliklerine çok fazla sebep olmuyor. Biz sosyal
medyayı sadece yaptığımız faaliyetleri duyurmak için yoğun bir şekilde kullanıyoruz. Bu doğrultuda da
yoğun ilgi ve gün geçtikçe artan bir
takipçi sayısına sahibiz. Ama önümüzdeki günlerde sosyal medyanın
da kullanıldığı başka kampanyalar
planlıyoruz. Sosyal medya bu anlamda işimizin sadece bir parçası. Yoksa
hala insanlar televizyon, gazete gibi
geleneksel medya mecralarını da takip ediyorlar. Benim şahsi kanaatimde bu yönde. Sosyal medya kullanımı
artıyor ama zannedildiği kadar insan
gelen kira gelirleri, o arsalara yapılan
binalar ile bazen Afrika’da, bazen Siirt’te, bazen Ağrı’da, bazen de İstanbul’da bir ihtiyaç sahibinin ihtiyacını
Türk Kızılayı olarak en
gideriyoruz. Gönüllü olmak için ise zaönemli gelir kaynağımız man zaman projelerimiz oluyor. Afet
bağışlardır. Biz zannedil- gönüllülüğü gibi üniversitede kulüpdiği gibi bir devlet kuru- lerimiz ya da gençlik kolları gibi farklı
mu değiliz. Devletten za- gruplar için farklı gönüllü projeleri bulunuyor. Bunların haricinde üyelikler
man zaman yaptığımız
de bizim için önemli. Türkiye’de yirmi
projeler dışında destek al- bine yakın şubelerimiz ile yaygın bir
ağa sahibiz. Vatandaşlarımız kendimıyoruz.
lerine en yakın şubeye gidip üye olabilir, Türk Kızılayı’nın faaliyetlerine
Türk Kızılayı’na bağışçı ve gönüllü ola- katkı sağlamak istediklerini belirtebibilmek için hangi adımlar izlenmeli?
lirler. Bu konuda ilgi duyanların Türk
Türk Kızılayı olarak en önemli gelir
Kızılayı şubeleri ile irtibat kurmaları
kaynağımız bağışlardır. Biz zanneyeterli. Türk Kızılayı her an her yerden
dildiği gibi bir devlet kurumu değiliz. ulaşılabilir bir kurum daha da ulaşılaDevletten zaman zaman yaptığımız
bilir olmaya devam edecek.
projeler dışında destek almıyoruz. Bu
zaten toplam gelirlerimizin sadece bir
Vatandaşlarımız, web
kısmı oluyor. Vatandaşlarımız, web
sayfamızdan www.kizilay.org.tr, 168
sayfamızdan www.kiziçağrı merkezlerimiz, yine tüm banlay.org.tr, 168 çağrı merkalardaki Kızılay bağış hesapları ve
kezlerimiz, yine tüm ban2868’e atacakları kısa mesaj yolu ile
Türk Kızılayı’na bağış yapabilirler. Yi- kalardaki Kızılay bağış
ne bizim önemli gelir kaynaklarımız hesapları ve 2868’e ataiçerisinde gayrimenkul bağışları da
cakları kısa mesaj yolu ile
bulunmakta. Faaliyetlerimizi takdir
Türk Kızılayı’na bağış yaeden hayırseverler evlerini, dükkânlarını, arsalarını Türk Kızılayı’na bağış- pabilirler.
lıyorlar. Böylece o gayrimenkullerden
43
Doç. Dr. Nurgül CERAN
HIV ve AIDS
ğü, 2.1 milyon kişinin
ise HIV’le yeni enfekte
olduğu bildirilmiştir. HIV
Epidemiyoloji
virüsünden en çok etkilenen bölge Sahra altı Afrika olup,
Human immunodeficien- enfekte kişi sayısı 24.7 milyondur.
cy virus (HIV), halen glo- Yeni HIV enfeksiyonlarının %70’i de bu
bölgede ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de
bal bir sağlık sorunu olHIV pozitif ilk hasta 1985 yılında tanı
maya devam etmektedir. almış, o günden günümüze HIV enfekHIV’in yol açtığı edinsel siyonu düşük bir epidemik yoğunlukla
immun yetmezlik send- seyretmiş, HIV pozitiflik oranı %0.1’in
altında saptanmıştır. Son yıllarda enfekromu ( AIDS ), ilk kez 1981 siyonun yıllık görülme oranında beliryılında ABD’de tanımlan- gin artışlar olduğu gözlenmektedir. 2013
yılında 6800 olan HIV pozitif kişi bir yıl
mıştır.
içinde 8926’ya ulaşmıştır. Gerçek HIV
taşıyıcı sayısının bu rakamın en az 5 kazamana kadar yaşlı ve bağışıktı olduğu tahmin edilmektedir. Dünyalığı zayıf olan hastalarda ciltte
da özellikle gelişmiş ülkelerde HIV’le
lezyonlarla seyreden Kaposi Sar- yeni enfekte olan kişi oranı ilk yıllara
komunun genç hastalarda yaygın olarak göre düşme eğiliminde iken ülkemizde
görülmeye başlanması, bağışıklık siste- artış eğilimi devam etmektedir. HIV’le
mini etkileyen bir etkenin varlığına dik- yeni enfekte hastalar arasında 17-24 yaş
kat çekmiştir. 1983 yılında etken virus
aralığında eğitimli, üniversite öğrenciizole edilmiştir. İlk zamanlarda tanı ko- lerinin olması HIV enfeksiyonuna daha
nan hastaların çoğunun eşcinsel olma- fazla eğilinmesi gerektiğini düşündürsı nedeniyle önceleri eşcinsel hastalığı mektedir.
olarak algılansa da daha sonraki yıllarda
virüsün her iki cinsi de etkilediği anla- Bulaşma Yolu
şılmıştır. 1981 yılından günümüze kadar HIV bulaşı kan, semen, vaginal sekres65 milyon kişi HIV virüsüyle enfekte ol- yonlar gibi enfekte kişilerin vücut sekmuş, HIV ile ilişkili olarak 30 milyon kişi resyonlarına maruz kalma, anneden
bebeğe gebelik, doğum veya emzirme
kaybedilmiştir. 2013 yılında 35 milyon
sırasında ve doku veya organ transplankişi HIV virüsü taşımakta, 1.5 milyon
kişinin HIV ile ilişkili nedenlerden öldü- tasyonuyla olmaktadır. HIV enfeksi-
O
44
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
yonunun en ileri
evresi AIDS’dir. Bu
durum kişiye bağlı olarak
virüs alındıktan sonraki 2-15
yılda ortaya çıkmaktadır. Bu süre
virüsün alınış yolu (kan), bulaştırıcı kişideki virus yoğunluğu, genetik faktörler, eşlik eden hastalıklara bağlı olarak
değişmektedir. Risk Faktörleri: Korunmasız cinsel (anal veya vaginal) ilişki,
Sifilliz, herpes, klamidya, gonore gibi
cinsel yolla bulaşan diğer bir enfeksiyonun olması, kontamine iğne, enjektör,
traş bıçağı gibi ekipmanların ellenmesi
veya ortak kullanılması, güvensiz enjeksiyon, kan transfüzyonu, tıbbi prosedür uygulanması, sağlık çalışanlarına
kazayla enfekte iğne batması olarak sıralanmaktadır.
Patogenez
HIV, immun sistemi hedef alır ve insanların enfeksiyon ve bazı kanser türlerine
karşı savunma sistemini zayıflatmaktadır. Virüs immun sistem hücrelerini
yıkıp, fonksiyonlarını bozdukça enfekte
kişiler dereceli olarak immünyetmezlikli hale gelmektedirler. İmmunyetmezlik
ise, sağlıklı immunsistemi olan kişilerin
savaşabildiği enfeksiyon ve hastalıkların çoğuna duyarlılıkta artışla sonuçlanmaktadır. HIV Gp120 denen virüsün
zarf glikoproteinleri ile T lenfositleri,
monosit, makrofajların CD4 reseptörlerine bağlanmaktadır. Sonrasında virus ve
konak hücre membranlarında füzyon
Uzmanından
(Gp 41 ile) ve virüsün hücre içine girişi gerçekleşmektedir. Virus hücre içine
girdikten sonra viral RNA, reverstranskriptaz ve RNA’ze tarafından çift iplikli
DNA’ya dönüşmektedir. Böylece enfekte ettiği hücrenin nukleusuna integraz
enziminin yardımıyla girip orada provirus yapısını oluşturmaktadır. Enfekte
hücre aktive olursa RNA üretimi, protein sentezi, virüsün tomurcuklanma ve
salınımı başlamaktadır. Yukarıda sözügeçen viral RNA’nın DNA’ya dönüşümü
evresinde viral proteinlerde minimal
mutasyonlar ortaya çıkmakta, tekrarlanan replikasyonlar sonrası viral yapıdaki mutasyonlar belirginleşmektedir. Bu
özellik bugüne kadar aşı çalışmalarının başarısız olmasındaki en önemli nedenlerden biridir.
Enfeksiyonun başlangıcından sonraki ilk birkaç
haftada, kişiler
semptomsuz olabilir veya primer
HIV enfeksiyonu denen ateş, baş ağrısı, döküntü, boğaz ağrısının
eşlik ettiği grip benzeri bir hastalık tanımlarlar. Enfeksiyonun kişinin
immun sistemini zayıflatması sonucu lenf nodlarında şişme, kilo kaybı,
ateş, ishal, öksürük gibi
bulgu ve semptomlar gelişebilmektedir.
Klinik Belirti ve Bulgular
Enfeksiyonun evresine bağlı olarak
değişmektedir. HIV virusu CD4 pozitif T lenfositleri etkilemektedir. Enfeksiyon ilerledikçe hem virüsle enfekte
olan hücrelerin yıkımında artma, hem
de CD4 pozitif T lenfosit üretiminde
azalmaya bağlı olarak sayısı giderek
azalmaktadır. Belirli bir sayının altına
indiğinde fırsatçı enfeksiyonlar ortaya
çıkmaktadır. Normal sağlıklı kişilerde
800-1200 arası olan CD4 pozitif T lenfosit sayısı, HIV pozitif kişilerde 200’ün
altına indiğinde fırsatçı enfeksiyonlar
ortaya çıkmaya başlamaktadır. HIV pozitif kişilerin en sık ilk birkaç ayda enfeksiyona eğilimleri olur, çoğu ise ileri
evreye gelinceye kadar enfeksiyonlarının farkında değildir. Enfeksiyonun
başlangıcından sonraki ilk birkaç haftada, kişiler semptomsuz olabilir veya
primer HIV enfeksiyonu denen ateş, baş
ağrısı, döküntü, boğaz ağrısının eşlik ettiği grip benzeri bir
hastalık ta-
tometik dönem, 6. Geç semptomatik
dönem (AIDS , CD4: 50-200/mm3), 7. İleri evre AIDS hastalığı. AIDS evresi bazı
kanserler veya diğer ciddi klinik bulguların gelişmesiyle tanımlanmaktadır.
AIDS evresinde en sık görülen fırsatçı
enfeksiyonlar; mantar enfeksiyonları
(ağız içi ve yemek borusunun candida
enfeksiyonları), akciğerlerde Pneumosistis jirovechii enfeksiyonu, CMV retiniti, toksoplazma ensefaliti, organ tüberkülozu, kriptokokal menenjit sayılabilir.
AIDS’le ilişkili kanserlerin en belli başlıları ise Kaposi sarkomu, Nonhogkin lenfoma, anal ve servikal kanserlerdir.
Tanı
Virusa karşı gelişen antikorların saptanması (ELISA yöntemi ile),
Viral antijen tayini (ELISA yöntemi ile)
Western-Blot testi (WB)
HIV RNA’sının saptanması (Polimeraz
zincir reaksiyonu-PCR testi).
ELISA yöntemiyle antikor saptama
yönteminde tanı öncesi pencere periyodu denen ve 3-6 hafta süren, HIV’e karşı
gelişen antikorların üretildiği ve
henüz
tespit edilemediği bir periyot
söz konusudur. Viral antijen saptanması hem daha
spesifiktir, hem de bulaş sonrası 15 günde pozitiflik saptanabilir.
Viral yük testi ise hem en kısa sürede
sonuç vermektedir hem de duyarlılığı
yüksek bir testtir. Virüs bulaştıktan sonraki 5. günden itibaren viral RNA saptanabilmektedir.
Yukarıda sayılan testlerin hepsinin kendine özgü olumlu yanları bulunmaktadır. Viral antijen ve viral yükün saptandığı testler tedavi olmamış hastalarda
daha duyarlı olmakla beraber tedavi ile
nımlarlar. Enfeksiyonun kişinin immun sistemini zayıflatması sonucu lenf testler negatifleştiği için HIV taşıyıcılınodlarında şişme, kilo kaybı, ateş, ishal, ğını saptamada uygun değildirler. Oysa
AntiHIV ve Western Blot testleri virüse
öksürük gibi bulgu ve semptomlar gekarşı gelişen antikorları saptadığı için
lişebilmektedir. HIV enfeksiyonunun
doğal seyri 7 döneme ayrılarak incelen- tedavi alan hastalarda da pozitiftir ve
mektedir. 1. HIV’in bulaşması, 2. Primer HIV taşıyıcılarının saptanmasına olaHIV enfeksiyonu, 3. Serokonversiyon, 4. nak sağlar.
Asemptomatik dönem, 5. Erken semp- AntiHIV pozitifliği saptanan kişilerde
45
sayısını artırmak ve immun yetmezliği
düzeltmektir.
HIV tedavisi başlandıktan sonra ömür
boyu sürmektedir. Tedavi kesilecek
olursa tekrar viral replikasyon başlamakta, kullanılan ilaçlara direnç gelişimi ortaya çıkabilmektedir. Hastanın
ilaç tedavisinin devamlılığını sağlaması
amacıyla bilgilendirilmesi çok önemlidir. Ülkemizde SGK kapsamındaki
tüm hastalar etkin tedaviye ulaşabilmektedir. Etkin tedavi ile bulaştırıcılık
azalmakta, hastalığın komplikasyonları
azalmakta, gebe anneden bebeğe HIV
bulaşı önlenmektedir. Tedavi olmayan
bir anneden doğan bebeğin HIV pozitif
doğma oranı %29-40 iken, gebeliği sırasında ART tedavisi alan bir annenin bebeği %99’a varan oranlarda HIV bulaşından korunmaktadır.
enfeksiyonun doğrulanmasına yönelik
testlerin yapılması gereklidir. Ülkemizde doğrulama testi olarak Western Blot
yöntemi kullanılmaktadır. WB yöntemiyle yapılan test pozitif sonuçlandığında hasta bilgilendirilir. Genellikle
enfeksiyonu saptayan hekim hastayı
bilgilendirir. Hastanın kimliğini kodlayarak il sağlık müdürlüğüne bildirimini
yaptıktan sonra kendisi tedavi etmiyorsa bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına
yönlendirir.
Tedavi
HIV enfeksiyonunun kesin tedavisi yoktur. Ancak etkili antiretroviral ilaçların
verilmesi ile virus kontrol altına alınıp
hastalığın ilerlemesi önlenebilmektedir. HIV pozitif kişilerin sağlıklı ve aktif
bir yaşam sürmesi sağlanabilir. Antiretroviral tedavinin (ART) geliştirilmesi
hastalıkla ilgili en önemli gelişmelerden
biridir. Bu tedavi sonrasında ölümcül bir
enfeksiyon hastalığı, kronik bir hastalık
haline dönüşmüştür. Günümüzde virusun replikasyonunun her aşamasında
etkili çok sayıda ilaç grubu kullanıma
sunulmuştur. En bilinen ilaç grupları reverse transkriptaz inhibitörleri, proteaz
inhibitörleri, integraz inhibitörleri, kemokin reseptör antagonistleri ve fusion
inhibitörleridir. İlk 3 gruba ait pek çok
farklı molekül olup bunların kombinasyonlarıyla tedavi seçenekleri artmaktadır. HIV enfeksiyonlu kişilerde HAART
46
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
Bilmeden HIV virusuna maruz kalmış
kişilere maruziyet sonrası en geç 48 saat
içinde post exposure proflaksi(PEP) de(Highly Aktive Antietroviral Therapy)
nen tedavi başlanmaktadır. PEP süresi 4
denen etkin tedavi kombinasyonu ile
haftadır. Son yıllarda preexposure profyaşam beklentisi değişmiş, hastalar norlaksi (PreEP) kavramı yaygınlaşmıştır.
mal bir ömür beklentisine erişmişlerdir.
Virüsle temas olasılığı öncesi özellikle
Bu etkin tedavilerle hastaların evlenme,
serodiskordan çiftler arasında bulaşı ençocuk sahibi olma fırsatları ortaya çıkgellemek için tedavi alınması şeklinde
mıştır.
tanımlanabilmekle beraber standartları
Dünyada 2013 yılı sonunda 21.9 milyon tam belirlenmemiştir.
kişi ART almakta olup bunların 11.7 milyonu düşük ve orta gelir grubu ülkelerde yaşayan hastalardır. Tedavi alan hastaların 740000’i çocuktur. 2013 yılında
10 gebeden 7’sine ART başlandığı bildiHIV ciddi bir enfeksiyon olmakrilmiştir.2013 yılında düşük ve orta gelir
la birlikte aynı ortamda bulunma,
grubu ülkelerde HIV tedavisi alan hasta
tokalaşma, birlikte yemek yeme,
sayısında büyük bir artış yaşandığı, tek
aynı ortamda çalışma gibi gündebir yılda 2 milyon kişiye tedavi başlanlik yaşantıyla bulaşmamaktadır.
dığı bildirilmiştir. Dünyada halen HIV
HIV enfeksiyonunun yayılımının
pozitif erişkinlerin %36’sı, HIV pozitif
önlenmesi için önemli olan yeni biçocukların ise %24’ü ART tedavisine erireylerin enfeksiyondan korunmalaşebilmektedirler.
rı ve enfekte olmamalarıdır. Bunun
HIV pozitifliği ile başvuran bir hastaiçin; Tek eşliliğin özendirilmesi, bu
da ilk muayeneden sonra enfeksiyonun
mümkün değilse korunmalı cinsel
evrelendirilmesi amacıyla laboratuar
ilişki, diğer hastalıklardan da kotestleri istenir. CD4 pozitif T lenfosit sarunma ve sağlıklı yaşam için gerekli
yısı, HIV viral yükü belirlenir. CD4<500/
özeni gösterme, HIV pozitif gebemm3, HIVRNA>100000kop/ml olan
lerin tedavisi, HIV virusuna maruz
hastada yeni tedavi rehberlerine göre tekalmış kişilerin HIV testi yaptırmadavi başlanmaktadır. Tedavi öncesi ilaç
ları sonusunda toplumun bilinçlendirencinin de çalışılmış olması etkin
dirilmesi, gençlerin HIV bulaşı ve
tedavi seçebilmek açısından önemlidir.
enfeksiyonun varlığına dikkatini
HIV tedavisinden amaç virusu baskılaçekmek amacıyla eğitilmeleri çok
yıp, tedavinin 6. Ayında saptanamayaönemlidir.
cak düzeye indirmek, CD4 hücrelerinin
Sonuç
ORGAN BAĞIŞI
BİR İNSANLIK GÖREVİDİR
B
ilindiği üzere tedavisi sadece organ ve
doku nakli ile mümkün olan hastalıklar tüm
dünyanın olduğu gibi ülkemizin de önemli sağlık sorunlarından biridir. Organ
ve doku nakli hizmetlerinin
geliştirilmesinde en önemli konu organ ve doku bağışının temini, bağışın artırılması için kamuoyundaki
bilgi eksikliğinin giderilmesi, organ bağışı bilincinin geliştirilmesi ve halkın
organ ve doku bağışı konusunda teşvik edilmesidir.
48
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
Bu konuda bütün sağlık ve eğitim kurumlarına, basına ve sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşmektedir. Ülkemizde organ ve doku nakli
bekleyen hastaların sayısı her geçen
gün artmaktadır. Bugün 60 bine yakın kronik böbrek yetmezliği hastası diyaliz cihazlarına bağlı olarak ‘bir
gün böbrek nakli olabilmek umuduyla’ yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Bu sayıların her geçen gün arttığı
ve 2016 yılında ülkemizde 100 bine
yakın hastanın böbrek yetmezliği
sebebi ile diyaliz tedavisi alması gerekeceği tahmin edilmektedir. Böbrek yetmezliği sebebi ile organ nakli
bekleyen hastalarımızın diyaliz gibi
bir tedavi seçeneği olmasına rağmen,
kalp ve karaciğer nakli bekleyen hastalarımızın tek yaşam şansı ne yazık
ki organ naklidir. Ülkemizde halen organ bekleme listelerine kayıtlı olarak
organ bekleyen 20 binin üzerinde hastamız vardır. Böbrek nakli bekleyen
hastalarımız bunların 18 binini oluşturmaktadır. Bununla birlikte 1560
karaciğer nakli bekleyen hastamız ve
yine 213 kalp nakli bekleyen hastamız
mevcuttur. Ne yazık ki yaklaşık 900
hastamız ise son bir yılda bekleme
listelerinde nakil olma umudu ile organ beklerken hayatını kaybetmiştir.
Ülkemizde organ bağışı ve nakli sayılarının yetersizliği son dönem organ
yetmezliği nedeniyle tedavi görmekte
olan birçok hastanın organ beklerken
hayatını kaybetmesine neden olmaktadır.
Organ Nakli Nedir?
Kişinin hayatta iken özgür iradesi ile
tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve organlarını ölümünden (beyin
ölümü) sonra başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesine
Sağlıkta Trend
organ bağışı denir. 1979 tarih ve 2238
sayılı yasa gereği organ bağışı; 18 yaşından büyük ve akli dengesi yerinde olan herkes organlarının tamamını
veya bir bölümünü organ bağış senedini iki tanık huzurunda doldurup imzalayarak bağışlayabilir.
Tıpta en temel ilke, her bireyin kendi
yaşam hakkı olduğu ve trilyonda bir
yaşama dönüş şansı bile olsa bu şansın sonuna kadar kullanılması gerektiğidir. Hiç kimse için “nasıl olsa ölecek”
tabiri kullanılamaz. Hastane yoğun
bakım ortamında doktorlardan oluşan
leşmiş kişilerden; organ nakli uzman
bir ekip tarafından tıbbi ölüm kararı
verilmeden organ nakli düşüncesi as- hekimleri tarafından organları alınıp
nakledilebilir. Böyle bir durumda da
la gündeme gelemez.
aileden yine yazılı onay alınır.
Hangi Organlar Bağışlanabilir?
Sağlıklı her organ bağışlanabilir. Ülkemizde kalp, böbrek, akciğer, karaciğer,
pankreas gibi organlar; kalp kapağı,
gözün kornea tabakası, deri ve kemik
iliği gibi dokular başarıyla nakledilebilmektedirler. Organ bağışı kartının
bir bölümünde bağışlamak istediğiniz
organlarla ilgili seçenekler mevcuttur,
bu bölümde işaretlediğiniz organlarınız dışında her hangi bir organınızın alınması söz konusu değildir. Bir
kişi organlarını bağışlayarak birçok
insana yaşama şansı verebilir. Organlarımızı bağışlayarak birçok insana
ölümümüzden sonra hayat verebiliriz. Kadavradan ve canlıdan organ
nakli yapılabilir. Organ bağışı yapılsa bile her ölümden sonra organ nakli
mümkün değildir. Sadece yoğun bakım ünitelerinde makineye bağlı ölen
(beyin ölümü gerçekleşmiş) kişilerin
organları nakledilir. Beyin ölümü bitkisel hayattan farklıdır. Bitkisel hayattaki kişilerin az da olsa yaşama şansları vardır. Beyin ölümü olan kişi tıbben
ölüdür. Beyin fonksiyonlarını geri
dönüşümsüz kaybetmiştir ve kişinin
solunumu yoktur, solunumu makine
yardımıyla yaptırılır. Kişi organ bağışı
yapmış olsa dahi evde, sokakta veya
hastanenin herhangi bir servisinde
hayatının yitirmiş olsa organları alınamaz. Sadece yoğun bakımlarda makineye bağlı iken beyin ölümü gerçek-
Koordinasyon Sistemi içinde yürütülür. En önemli tıbbi öncelik, doku ve
kan grubunun uyumudur. Bir organı
nakledebilmek için alıcı ile vericinin
doku ve kan grubunun uygunluğu
Yani sıkça duyduğumuz deprem ve
felaketlerden sonra cesetlerin organ- şarttır. Bağışlanan organlar, bu konuyla ilgilenen Ulusal Koordinasyon Sistelarının alınması gibi bir durum söz
mi tarafından tıbben acilliği ve doku
konusu değildir. Organ bağışı İl Sağlık
uyumuna göre en uygun alıcıya nakil
Müdürlüğünde, hastanelerde, Emniedilir. Bu belirlemede zengin, fakir,
yet Müdürlüklerinde (Ehliyet alımı
ırk, cinsiyet vb. ayrımlar kesinlikle yasırasında), organ nakli yapan merkezpılmaz. Kişilerin bir bedel karşılığı orlerde, organ nakli ile ilgilenen vakıf,
ganlarını vermeleri 2238 sayılı yasaya
dernek vb. kuruluşlarda yapılabilir.
göre yasaktır.
Kişinin organ bağışından vazgeçmesi halinde organ bağış kartını taşıDiyanet İşleri Başkanlığı Din İşmaktan vazgeçmesi, yırtıp atması ve
leri Yüksek Kurulu, organ bağışıbu kararı ailesine bildirmesi yeterli
olmaktadır. Organ bağış kartınızın ol- nı insanın insana yapabileceği en
ması yasal olarak yeterli olmasına rağ- büyük yardım olarak tanımlamıştır. 6.3.1980 tarih 396 sayılı kararı
men, kişinin ölümü halinde aileden
de yazılı onay alınarak organları alınır. ile organ naklinin caiz olduğunu
bildirmiştir. Diğer İslam ülkeleArtık Türkiye’nin her yerinde yoğun
rinde de ve bütün büyük dinlerbakımlarda beyin ölümü gerçekleşde de benzer kararlar mevcuttur.
miş kişilerin yakınları ile organ nakli
Kur’an-ı Kerim’de de (Maide Surekoordinatörleri tarafından görüşme
si, Ayet 32) ‘kim bir kimseye hayat
yapılıyor ve organ bağışı konusunda
izinleri isteniyor. Eğer organ bağış kar- verirse, onun sanki bütün insantınız varsa bu izin vasiyetiniz sayıldığı lara hayat vermişçesine sevap kazanacağı’ beyan olunmuştur. Yaiçin onların daha rahat karar vermeşam umudunu kaybetmekte olan
sini sağlıyor. Organ nakli ameliyatıbinlerce hastamız için yeni umut
nın diğer ameliyatlardan (örneğin bir
mide, bağırsak ameliyatı) farkı yoktur. pencereleri açmak üzere tüm halUzman ekipler tarafından aynı özen
kımızı organ bağışı konusunda
dikkatle yapılır. Sadece bir ameliyat
duyarlı olmaya davet ediyoruz.
izi vardır. İnsan bedeninin bütünlü“Gelin Organ Bağışlayalım Bir
ğüne her zaman saygı gösterilir. HerHayat Biterken Bir Hayat Başkesin organ nakli yapma ve çıkarma
latalım ”
yetkisi yoktur. Nakil işlemleri Ulusal
49
İLK AŞKLAR UNUTULMUYOR
OYUNCULUK
BENİM İLK
AŞKIM
Türkiye’nin sayılı komedyenlerinden biri
olmayı başaran Ufuk Özkan ile “Zengin
Kız Fakir Oğlan” dizisi setinde buluştuk.
Dünden bu güne geldiği noktayı Birlik’te
Sağlık okuyucuları ile paylaşan Özkan;
“Oyunculuk dışında başka bir şey yapmak
istemediğimi daha on dört yaşımdayken
anladım ve bu yola baş koydum.
Oyunculuk benim ilk aşkım. İlk aşklarda
unutulmuyor.” dedi.
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümünden mezunsunuz. Tiyatro deneyimlerinizin ardından halkımıza kendinizi 2003 yılında
BKM’de “Ölümsüz Aşk” dizisinin başrol karakteri olan “Özgür” karakteri ile
tanıtarak Türkiye’nin sayılı komedyenlerinden biri olmayı başardınız. Dünden bu güne Ufuk Özkan’ı sizden dinleyebilir miyiz?
dun Dormen ile özel tiyatro yaptım.
Ardından “Geniş Aile” dizisi başladı.
Diziyle beraber yoğun bir temponun
içinde buldum kendimi ve tiyatro için
vakit kalmadı. Çünkü tiyatroda oyununuzun varlığını ayakta tutmanız
için sürekli turnelere gitmeniz gerekir.
Sadece yerleşik bir sahnede oynamak
yeterli olmuyor. Bir tiyatroyu sürdürmek çok zordur. Turnesiz asla olmaz.
O dönemlerde de tabi “Geniş Aile” diÖlümsüz Aşk benim ilk rol aldığım
zisinin getirmiş olduğu tanınmışlık
diziydi. Konservatuardan sonra Kaile birlikte Türkiye’de birçok yere turbere Kılçık adında kendi tiyatromuzu neye gidilmeye başlandı. Haftada üç
kurduk. Ben de burada yaklaşık 7-8
gün falan turnelere gidiliyordu. “Geniş
yıl oynadım. Hala da Tiyatro Kılçık
Aile” dizisinde de başrol oynadığım
devam ediyor ve 14. yılını tamamlaiçin şansımda yoktu bu yüzden de didı. Sonra ben şehir tiyatrosunda görev ziyi bırakmak zorunda kaldım. Fakat
aldım. Asmabag Tiyatrosu’nda Halsezonu bitirdikten sonra bıraktım. Bu
50
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
dönemden sonra da yoğunluğumdan
dolayı yaklaşık 4 yıldır da tiyatro yapamıyorum. “Aileler Yarışıyor” adında
bir yarışma programımız vardı. İki yıl
da bu yarışma programı sürdü. Bu yıl
da Mahir İpek ile birlikte iki kişilik güzel bir oyun hazırladık. Ocak 2015’te
oyunu seyirciyle buluşturmayı planlıyoruz.
Dizi anlamında şimdilerde çok komik
iş yapılmıyor. Yeni bir furya var ve ben
de bunu çok beğeniyorum; komedi
oyunları. Çok Güzel Hareketler Bunlar,
Arkadaşım Hoşgeldin, Güldür Güldür
ve Komedi Sporu gibi bu tarz komedi programları, yapılıyor. Bu anlamda
dizilerde hala beklenilen rakamlara
ulaşılmış değil. Fakat şu an ekranlarda
Söyleşi
olan dizimiz de azımsanmayacak kadar iyi bir noktada. “Zengin Kız Fakir
Oğlan” dizimiz de üç yıldır ekranlarda. İnsanlar yaş aldıkça hastalanmaya başlar, yavaşlamaya başlar ama biz
yaş aldıkça, yıl aldıkça, bölüm aldıkça
ilerledikçe daha da gençleşiyoruz. Şu
an içinde bulunduğum proje; üç yıl
önce doğdu, emekledi, konuşmaya
başladı, yürüdü, büyüdü ve şimdi biz
de bunun mürüvvetini görmek istiyoruz.
Yaşadığım bu kültür farkı benim oyuncu olmamı
sağlayan en büyük faktör
olmuştur.
Almanya’da doğup 13 yaşınızda Türkiye’ye gelmişsiniz. Yaşadığınız bu kültür farkının oyunculuğunuza katkıları
var mıdır?
Yaşadığım bu kültür farkı benim
oyuncu olmamı sağlayan en büyük
faktör olmuştur. Ben Türkiye’ye geldiğimde şimdilerden daha farklı bir
eğitim sistemi vardı. İlkokul beş yıldı.
Ben Almanya’da 7. sınıf öğrenimimi
alırken buraya döndük. Burada da yedinci sınıftan başlamam gerekiyordu.
Ama benim Türkçemin yetersizliğinden dolayı bana seviye tespit sınavı
yaptılar. Sınavda da Türkçem yetersiz olduğu için soruları anlayamadım ve tabiri caizse çöp adamlar çizerek anlattım derdimi. Bu
durumda da beni mülakata aldılar.
Mülakatta da bana sorulan soruları anlıyorum fakat cevap verirken
gayriihtiyarî onlara Almanca kelimeler kullanıyorum. Yani Türkçe düşünüp Almanca konuşuyorum. Bu durumda okul müdürü
de yedinci sınıftan başlarsam
olduğum yerde yıllarca kalacağımı ifade ederek beni iki yıl geriden başlatmayı uygun gördü.
Almanya’da da akrabalarımız ile
birlikte geleneklerimize anenelerimize sadık bir şekilde gurbetçi olarak yaşıyorduk. Fakat
ne olursa olsun okuldaki, sokaktaki
arkadaşların yabancı olunca onlarla
Almanca konuşuyorsun ve başka kültüre ait oyunlar oynuyorsun. Türkiye’ye her geldiğimde ben adaptasyon
problemi yaşıyordum. Aynı şekilde
tatil bitiminde Almanya’ya döndüğümüzde de sosyal hayata adapte olamıyordum. Çünkü akranlarımın mahali
kültürüne uyum sağlayamadığım
için ve Türkçemin de yetersiz olmasından dolayı içime kapandım. Sokağa hiç çıkmadım, hiç oynamadım.
Aslında bu gün burada röportaj yapmamızı sağlayan sihir orada başladı.
Beni Samsun Belediye Konservatuarı
Tiyatro bölümüne yazdırdılar. Rahmetli Ragıp Erden oranın genel sanat
yönetmeniydi. Bizim de uzaktan akrabamız oluyordu. Onun sayesinde
oraya öncelikle misafir öğrenci olarak
katıldım. Sonra öğrencisi oldum ve
dört yıl okudum, ardından da mezun
oldum. İlk olarak da orada sahneye
çıktım. Müşvik Kenter, “Kuvayi Milliye” isimli oyun ile Samsun’a gelmişti.
Oyundan sonra onu o kadar çok alkışlamıştım ki… Oyundan sonra tüm tiyatro ekibindeki arkadaşlarımla Müşvik Kenter’in yanına gittik, Müşvik
Kenter başımı okşadı ve bana “Büyüyünce ne olmak istiyorsun? “ demişti.
Ve ben o gün karar verdim “Sizin gibi
alkışlanmak istiyorum.” dedim. Seneler sonra İstanbul
Devlet Konservatuarında onun değil
belki ama, ablası Yıldız Kenter’in öğrencisi oldum. “Her şerde bir hayır vardır” derler ya; Türkçemin yetersizliği
ve sosyal hayata adapte olamamam
nedeniyle belki tiyatro kendimi ifade
etmem açısından bir kurtuluş olabilir, denildi. Sonra tiyatro hayatımın en
büyük aşkı oldu. En büyük aşk burada
başladı.
Altın kelebek ödül töreninde en iyi erkek komedi oyuncusu dalında usta
oyuncu Haluk Bilginer ile ödülü ortaklaşa alarak; bu ödülü babanız adına
aldınız ve bir hayli duygulandınız. Ailenizin yolculuk serüveninize desteklerini bizimle paylaşır mısınız?
Rahmetli babamın büyük destekleri
olmasaydı belki bu gün yaşadıklarımın hiçbiri olmayacaktı. Ben okulda
da başarılı bir öğrenciydim aslında.
Türkçemin yetersizliğinden dolayı
özel dersler aldım. İlkokul ve ortaokul dönemimde aldığım özel dersler ile bir anda çok başarılı bir öğrenci
oldum ve okulu çok sevmeye başladım. Başarılarla dolu bir okul serüvenim ve aynı zamanda tiyatro hayatım
vardı. Babama “Konservatuar okumak
istiyorum.” dediğimde; şimdi düşünüyorum benim de bir oğlum var. Oğlum gelip bana ben tiyatrocu olmak
istiyorum dediğinde acaba bundan
yirmi yıl öncesinde babamın gösterdiği cesareti gösterebilir miydim
51
kazanıyordum. Daha
sonra ailem
de geldi İstanbul’a. Bu
arada ben de
girerek şansımı bir kez
daha denedim ve üçüncü girişimde kazandım.
Okulu kazandığım ilk yılımda yirmi iki
yaşındaydım.
Bir arkadaşım
bilmiyorum. Aradan yirmi dört saat
hariç diğer bütün
geçmeden kendimi özel bir otobüs
öğrenciler benden dört yaş küçüklerfirmasının koltuğunda annemle badi. Böylece babama borcumu rötarlı
bama ağlayarak el sallarken buldum. olarak ödemiş oldum. Okulu kazandıBabam gitti üstüme iki gömlek bir
ğım zamanlarda çok güzel paralar kaceket aldı, otobüse bindirdi ve İstanzanıyordum belki ama babamın bana
bul’a gönderdi. Ben sınavlara girsem
verdiği izni; sonunda sınavı kazanahukuk, mühendislik vs aklınıza gele- rak, 664 kişi arasından ilk altıya girebilecek birçok bölüme burslu bir şekil- rek ona olan ödemiştim. Birçok ödül
de girebilirdim. Çünkü aynı zamanda adım, fakat Altın Kelebek Ödülü’nün
dershaneye de gidiyordum. O zaman- yeri çok başkadır. Çünkü Altın Kelelar da belli idi rahatlıkla bu bölümler- bek ödülü birkaç jurinin ortak kararı
den birini kazanabileceğim. Sınava
sonucu verilmiyor. Halk tarafından
girdim ilk yirmi beş dakikadan sonra gönderilen kısa mesajlar sayesinde
yeterli bir puan alabileceğimi düşübelirleniyor. Burada juri halkın kendisidir. Bu nedenle Altın Kelebek ödülü,
nerek sınavdan çıktım ve İstanbul’a
tektir ve başkadır. Türkiye’de Altın Kegeldiğimde konservatuar için yeterli
bir puanım yoktu. Ama babamın ba- lebek almak, Hollywood’ta yıldızların
na izin vermesi ve bana güveninden aldığı ödül gibi benim için önemlidir.
dolayı “Kazanamadım, ben Samsun’a Oynadığınız karaktere bürünebilip midönüyorum,” şeklinde geri dönememikleriniz ile o karakdim. Bu nedenle kaldım ve çalışmaya tere adeta can
başladım. Çırağın Sarayı’nda bellboy- veriyorsunuz.
luk yaptım. Havuz temizliği yaptım.
Bu özelliğiniz ile
Bunlardan daha önce de bir tekstil fir- kendinizi Yeşil
masında telefonlara bakıyordum. Son- Çam üstatlarınra tekrar sınava girdim, kazanamadım dan kime benzetive yine geri dönemedim. Bellboy iken yorsunuz veya örçok güzel paralar kazanıyordum. Bun- nek aldığınız bir
dan on beş yirmi yıl önce İstanbul’da üstadımız var mı?
çok fazla beş yıldızlı otel yoktu. Çırağan Sarayı da bunlardan biriydi ve
çok yoğundu. Bellboy olarak da maaşımızın dışında çok fazla bahşişler
alıyorduk. On sekiz, on dokuz yaşındaki bir genç için çok büyük paralar
52
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
Kendimi benzetmekten ziyade
örnek aldığım çok
insan vardır. Daha
çok da esinlendiğim vardır. Bütün
oyuncularda da bu mevcuttur. Bir
oyuncunun oyunculuğundan etkilenirsiniz, esinlenirsiniz, tabiri caizse
onunla pişti olduğunuz birçok yönünüz olur. Bu anlamda değinirsek saymakla bitmez. Bir filmde ki bir sahne
olabilir, bir tiyatrodaki bir performans
olabilir. İsim olarak da saymakla bitmez. Bütün oyuncular, bazı eski yeni
bütün büyük performanslara gıpta ederler. Kopya çekmek anlamında
değil ama, esinlenirsiniz daha sonra
kendinize ait özgün bir tarz oluşturabilirsiniz. Tabi bu rolden role göre de
değişir. Mesela benim “Geniş Aile” dizisinde oynadığım rol ile şu an oynadığım rol arasında da metronom olarak fark var. Ben o projeden bu projeye
geçerken dahi çok zorlandım. Hem
kendi rolüm anlamında hem de dışarıdan aldığım tepkiler anlamında çok
zorlandım.
Emret Komutanım dizisinde “Terliksi
Vedat”, Geniş Aile dizisinde “Cevahir”
ve şimdilerde izleyicileri ekran başına
toplayan Zengin Kız Fakir Oğlan dizisinin fakir oğlanı olan “Nurhan” olarak
karakter isimleriniz ile anılmanızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok güzel bir örnek vereceğim ve tek
bir cevapla her şeyi anlatacağım. Yapımcımız Birol Güven ile birlikte yazın tatil yapıyorduk ve “Geniş Aile”
dizisindeki Cevahir karakterinin hala
halk arasında anıldığını konuşuyorduk. Tabii ki Nurhan olarak da çağırıldığım oluyordu.
Söyleşi
Tam da dizimizin çok başarılı olduğunu fakat halk arasında hala Cevahir
olarak anıldığım hakkında tartışırken
hemen yan taraftan bir bayan bize
yaklaştı ve şunu dedi; “Zengin Kız Fakir Oğlan dizisini çok izliyoruz, seni
çok seviyoruz Cevahir” dedi. Bu her
şeyi anlatıyor. Karakterler çıkmayan
dövme gibi oluyor. Bu durumdan da
gurur duyuyorum tabiî ki.
Akademik anlamda oyunculuğun teorik boyutuna da hâkimsiniz. Fakat bu
işi alaylı olarak yapan oyuncularımız
da var. Sizce bu durum oyunculuğun
kalitesini etkiler mi?
Bir ara bu durum çok boy gösterdi.
Şarkıcı, türkücü hatta futbolcular dahi oyunculuk yaptı. Herkes bir şekilde oyunculuğu deniyordu. Ortada bir
kakafoni, bir rabarba vardı. Ama şuradan şu anlaşılmasın; ben asla alaylı
mektepli ayrımı yapmıyorum. Çünkü
bu işin eğitimini almış, sahnede elini
kolunu nereye koyacağını bilmeyen,
canlandırdığı karakterde empati kurmayı, hayal kurmayı beceremeyen,
yeteneksiz bir çok oyuncu da var. Bence empati kurmasını bilen, hayal kurmasını bilen, kendine güvenen ve işin
teknik anlamında akademik olmasa
da çok küçük bir eğitimini alarak bu
işi başarabilen oyuncularımız da var.
Kıvanç Tatlıtuğ ve Kenan İmirzalıoğlu, konservatuar mezunları değiller.
Mankenlerdi ve bambaşka hayatlardan geldiler. Şu an Türkiye’nin en başarılı oyuncularından oldular. Ve ben
bu durumu ayakta alkışlıyorum. Mesela Kıvanç Tatlıtuğ’un gösterdiği performansı çok beğeniyorum. Her dizi
de çok farklı karakteri oynuyor ve bu
çok başarılı bir durum.
Oyunculuğunuzun yanında bir de yetenekli bir sunucusunuz. Peki, oyuncu olmasaydınız bu yetenekleriniz ile
hangi mesleği aynı paydada buluştururdunuz?
şey yapmak istemediğimi
daha on dört
yaşımdayken
anladım ve bu
yola baş koydum. Oyunculuk benim
ilk aşkım ve ilk
aşklarda unutulmuyor.
Ufuk bey, evli ve
bir çocuk babasısınız. Tüm bu
yoğun temponuzda aileniz ile
sağlıklı bir zaman geçirebiliyor musunuz?
Açıkçası son iki yılımda aileme sağlıklı bir zaman ayıramıyordum. Haftada
yedi gün çalışıyordum. İki yıl içinde
yedi yirmi dört açık olan marketler gibi çalışıyordum. Ama bu sezon daha
rahatım. Bu nedenle haftanın en az
iki gününü ailem ile birlikte kaliteli bir
şekilde geçiriyorum. Şimdi Eren de
büyüdü, yedi yaşına geldi. Artık erkek
erkeğe aktiviteler yapıyoruz. Sinemaya, alışverişe, yemeğe beraber gidiyoruz. Birlikte sağlıklı, hatta sizin derginizin adı gibi Birlik’te daha sağlıklı
zaman geçiriyoruz.
Bir oyuncu olarak kendi
adıma, kamu spotu ve organizasyon kapsamındaki faaliyetlere seve seve
katılırım.
Ufuk bey, küresel bir tehdit olan ve
Sağlık Bakanlığı’nın da mücadele ettiği
obeziteye karşı sizin sağlıklı bir yaşam
reçeteniz var mı?
Ben bundan üç ay önce bir genel sağlık taramasına girdiğimde aslında her
şeyi ne kadar gelişine yaşadığımızı
Ben on dört yaşımda oyuncu olmak
istedim, başka da bir mesleğin hayali- anladım. Sonuçlarım pek iyi çıkmani kurmadım. Ama o yaşlarda futbol dı. Ama sonrasında spor yapmaya
oynuyordum. Belki futbolcu olabibaşladım ve bir detoks programına
lirdim. Oyunculuk dışında başka bir
dâhil oldum. Sebze ve meyve ağırlıklı
beslenmeye başladım. Bu sürecin ardından eski sağlığıma hızla kavuştuğumu gördüm. Bizim toplumumuzda
bu durum her zaman böyle. Sorunlar
yaşamayıncaya kadar sağlığımızın
değerini bilmiyoruz. Bu duruma sektörel baktığımda çok yoğun tempoda
çalışıyoruz ve saatlerimiz belli değil.
Bu durumda da çok anlamsız saatlerde yemek yiyebiliyoruz. Birkaç saat
uykuyla çalışmalar, stres ve sağlıksız
beslenme gibi faktörler üst üste gelince ortaya pek sağlıklı bir tablo çıkmıyor. Bu tablonun sonucunu ben üç ay
önce yaşadım. Ama bunu yaşamak
beni kendime getirdi ve şimdi haftanın bir gününü sağlığım için ayırıyorum. Mesela haftanın bir günü sadece
meyve yiyorum veya sadece sebze tüketiyorum ya da sadece yoğurt tüketiyorum ve böylece detoks yapıyorum.
Tükettiğim gıdalara daha çok dikkat
ediyorum. Böylece sağlıklı bir bedene
ve sağlıklı bir aileye sahibim. Obezite
konusuna gelince daha önce de dile
getirmiştim. Bir oyuncu olarak kendi
adıma, kamu spotu ve organizasyon
kapsamındaki faaliyetlere seve seve
katılırım. Bu anlamda yaşadıklarımdan öte söyleyecek pek bir şeylerim
olmuyor. Ama tanınmış bir oyuncu
olarak bu tür organizasyonlara katılmayı isterim. Ama zannedersem bu
konuda hala Amerika kadar değiliz.
Hala hamburgerlerimiz normal boyda
ve kolalarımız beşer litrelik değil. Sanırım kartopunun yuvarlanışı da bunu göstermiyor değil.
53
MERS-KORONAVİRÜS
HASTALIĞI (MERS-CoV)
MERS-CoV hastalığı, günümüzde çoğunlukla Suudi Arabistan ve
Arap Yarımadası olmak üzere Katar, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri,
Kuveyt, Umman gibi Orta Doğu ülkelerinde, daha az sayıda da bu
ülkelere seyahat eden kişilerde ortaya çıkan bir hastalıktır.
Prof. Dr. Serpil EROL
MERS-CoV VİRÜS HASTALIĞI
demiyolojik risk faktörleri şunlardır:
rilmektedir. Hastalık bağışıklık sistemi
• Vakaların sık görüldüğü ülkelerde son bozukluğu olanlarda, yaşlılarda, kronik
MERS-CoV hastalığı, günümüzde çoakciğer hastalığı, kronik böbrek yetğunlukla Suudi Arabistan ve Arap Yarı- 14 gün içinde bulunmuş olmak.
mezliği ve diyabeti olanlarda daha ağır
madası olmak üzere Katar, Ürdün, Bir• Bu ülkelerden dönen birisi ile son 14
leşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Umman günde içinde yakın temasta bulunmak. seyredebilmektedir. Ayrıca bazı kişiler
virüse yakalanmalarına rağmen hiçbir
gibi Orta Doğu ülkelerinde, daha az sayı• MERS-CoV hastalığı kesin tanısı alan
hastalık belirtisi göstermezler. Hastalıda da bu ülkelere seyahat eden kişilerde
birisi ile yakın temasta bulunmak veya
ğın
kesin tanısı hasta kişinin solunum
ortaya çıkan bir hastalıktır. Türkiye’de
bu hastalara bakım vermek (Yakın tebu güne kadar, sadece daha önce Suudi mas: MERS-CoV’lu hastanın yaklaşık 2 yollarından alınan salgılarda ( örneğin balgam, boğaz sürüntüsü..vb) özel
Arabistan’da çalışmakta olan bir kişide metre yakınında olmak veya önerilen
testlerle virüse karşı oluşmuş antikorhastalık görülmüştür. Hac veya umkoruyucu donanımı giymeksizin hastaların veya virüsün genetik parçalarının
re nedeni ile Suudi Arabistan’ı ziyaret
nın odası veya tedavi edildiği yerde 15
(RNA) gösterilmesi ile konulmaktadır.
eden vatandaşlarımızda bu güne kadar dakikadan uzun bir süre bulunmak).
Bu işlem sadece referans laboratuarlahastalık bildirilmemiştir. Dünya Sağlık
• Hastalığın görüldüğü bölgelerde deve- rında yapılmaktadır.
Örgütü’nün verilerine göre 2 Aralık 2014
lerle doğrudan temas etmek.
itibarı ile tüm Dünya’da laboratuvarda
TEDAVİ
doğrulanmış 920 vaka ve 338 ölüm ra- BELİRTİLER-BULGULAR
MERS-CoV hastalığının bugün için etpor edilmiştir.
Hastalığın kuluçka süresi 5-14 gündür
kin bir aşısı ve özgün bir tedavisi bulunBugüne kadar tam olarak açıklanama- ve belirtileri erken safhada herhangi bir mamaktadır. Bu hastalara hastanın klimış olmakla birlikte hastalığın kaynasolunum yolu hastalığına benzer. Ateş, nik durumuna göre destekleyici tedavi
ğının develer olduğu düşünülmektedir. öksürük ve nefes darlığı, halsizlik, kas
yapılmaktadır.
Develerden insanlara nasıl geçtiği de
ağrısı, boğaz ağrısı, üşüme, titreme, en
tam olarak açıklanamamıştır. Ancak vi- sık görülen belirtilerdir. Bazı hastalarda KORUNMA
MERS-CoV hastalığından korunmak
rüs insandan insana da bulaşabilmekte- bu şikâyetlere ilave olarak ishal ve kaiçin genel önlem olarak özellikle hastadir. İnsandan insana bulaşma daha çok rın ağrısı da görülebilir. Birçok vakada
yakın solunum yolu teması ile olmakpnömoni (zatürre) ortaya çıkmaktadır. lığın yaygın olarak görüldüğü Arap Yarıtadır. Bu nedenle hasta kişilerin aile bi- Ağır seyirli vakalarda solunum yetmez- madası ve Ortadoğu ülkelerinde hayvan
reyleri ve onlara bakım veren sağlık çalı- liği, böbrek yetmezliği ve şok tablosu ile çiftliklerini, barınaklarını, veya hayvanşanları da hastalığa yakalanma riskine ölüm olabilmektedir. Hastalıktan ölüm ların bulunduğu yerleri ziyaret ederken
sahiptir. Hastalığa yakalanmak için epi- oranı ortalama %35 (27-50) olarak bildi- kişisel hijyen kurallarına dikkat edilme54
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
Uzmanından
lidir. Mümkünse bu ülkelerde deve çiftliklerine ziyaretlerden kaçınılmalıdır.
Hasta hayvanlara temastan kaçınılmalı
ve hasta hayvanların sütleri ve idrarları ile temas ettikten sonra eller mutlaka
yıkanmalıdır. Pastörize edilmemiş çiğ
veya az pişmiş hayvan eti ve sütü tüketilmemelidir. Ayrıca hasta kişilerin diğer
sağlıklı kişilerle korunmasız teması sınırlandırılmalı, bu kişiler hastalık belirtileri süresince izolasyon altına alınmalı,
kalabalık ve kapalı yerlerde bulunmamalıdır. Hastalar, ev halkı ile veya başka
kişilerle, bardak, tabak, havlu gibi kişisel
eşyalarını paylaşmamalıdır ve öksürürken veya hapşırırken ağız ve burnunu
bir kağıt mendille kapatmalıdır. Hasta
veya şüpheli kişiler hastaneye nakilleri
sırasında maske takmalıdır. Bu tür hastaların ziyaretçilerine kısıtlama getirilmelidir. Hasta kişilerin solunum salgıları ile korunmasız olarak yapılan el, ağız,
burun ve göz temasından kaçınılmalıdır. Bu hastalara bakım verenler el hijyenine dikkat etmeli, hastaya, hastanın
solunum salgılarına, idrarına, dışkısına,
çevresindeki yüzeylere dokunduktan
sonra ellerini ağızlarına, burunlarına
ve gözlerine temas ettirmeden hemen
yıkamalıdırlar. Bu hastalar öksürürken
ve hapşırırken maske ve göz koruyucu
olmaksızın 2 metreden daha fazla yakınında bulunulmamalıdır.
hastasının kan veya diğer vücut sıvıları
ile korunmasız olarak temas etmek
virüs hastalığı veya şüphesi olan bireyler derhal izole edilmeli ve diğer kişilerle teması kontrol altına alınmalıdır. Bu
• Ebola virüs hastalığının aktif olarak
yayılımının olduğu bölgede yaşıyor ol- hastaların kan ve diğer vücut sıvılarını
(dışkı, idrar, ter, tükrük, cinsel salgılar)
mak
ile korunmasız temastan kesinlikle sa• Bulaşın aktif olduğu bölgeye seyahat
kınmak gereklidir. Hastalık nedeni ile
etmek
ölenlerin vücutları ile direkt temastan
• Hastalığın görüldüğü bölgede yarasa, da kaçınmak gereklidir. Bu durumlarda
kemirgen veya maymun, şempanze gibi ideal olarak eldiven, koruyucu önlük ve
hayvanlar ile doğrudan temas (dokun- yüz koruyucu kullanılması gereklidir.
ma, ısırılma etini yemek vb)
Hem hasta yakınları ve hasta ile temas
eden bireyler, hem de sağlık çalışanları
BELİRTİLER-BULGULAR
bu kurallara dikkat etmelidir.
Hastalığın kuluçka süresi 2-21 gün kaEbola virüs hastalığından etkilenen
dardır. Belirtileri başlangıçta yüksek
bölgelerde yaşayan veya o bölgeyi ziateş, baş ağrısı, kas ağrısı, halsizlik, ishal gibi birçok hastalıkta görülebilecek yaret eden insanların hastalıktan kobelirtilerdir. Bazı vakalarda vücutta dö- runması için dikkat etmesi gereken
hususlar şunlardır:
küntü, öksürük, hıçkırık, nefes darlığı
ve burun kanaması, cilt ve iç organ ka- 1. Ölü hayvanlarla, özellikle de maynamaları görülebilir. Virüsü almış olan mun, goril, şempanze gibi primatlarla
temastan kaçınılmalıdır.
hastalar bu belirtiler ortaya çıkmadan
önce, yani belirtisiz dönemde bulaştırıcı değildir. Ölüm genellikle belirtiler ortaya çıktıktan sonraki ilk 10 gün içinde
olur. İlk 14 günü atlatan kişilerin sağ kalma olasılığı yüksektir. Ebola virüs hastalığının belirtileri yine aynı bölgede sık
görülen sıtma, dizanteri, tifo, kolera gibi
hastalıkların belirtilerine benzediği için
bazen hastalık bu hastalıklarla karışabilmektedir. Türkiye’de bugüne kadar Ebola virüs hastalığı şüphesi ile incelenen
hastaların çoğunun aslında sıtma hastaEBOLA VİRÜS HASTALIĞI
Hastalığın etkeni Ebola virüsü denilen sı olduğu saptanmıştır. Hastalığın kesin
bir virüstür. Virüsün konağı Afrika’daki teşhisi sadece bu konuda uzmanlaşmış
meyve yarasalarıdır. Bu yarasaların ısır- özel donanımlı laboratuarlarda yapılaması ile virüs maymun, şempanze, goril bilmektedir.
ve antilop gibi hayvanlara geçmekte, bu TEDAVİ
hayvanlardan da insanlara geçmekteBugün için hastalığın özgün bir tedavisi
dir. Hayvandan insana geçişi hayvanın
bulunmamaktadır. Sadece bazı ilaçlarkan, organ ve vücut sıvıları ile temasla,
la veya antikorlarla deneysel tedaviler
çiğ hayvan eti yemekle olur. Bir kez inyapılmaktadır. Bunların dışında tedavi
sana geçtikten sonra hasta insanların
sadece destek tedavilerinden ibarettir
kan, vücut sıvısı, organları ve kullandık(hastanın kan basıncının, solunumuları eşyalarla ile temasla da insandan innun, böbrek fonksiyonlarının normal
sana bulaşabilmektedir. MERS-CoV hassınırlarda sürdürülmeye çalışılması).
talığından diğer bir farkı da asıl bulaş
Tedavi ve korunma için çeşitli ilaç ve aşı
yolunun solunum yolu değil, temas yolu
çalışmaları yoğun bir şekilde sürmekolmasıdır. Bu hastaların takip ve tedatedir.
visi sırasında kontrol önlemlerini almadıkları takdirde sağlık çalışanlarına da KORUNMA
yakın temas sonucu bulaş olabilmekte- Hastalık çok bulaşıcı, kesin bir tedavisi
dir. Hastalığa yakalanmak için risk fak- olmayan, ölüm oranları yüksek bir hastörleri şunlardır:
talık olduğundan hastalıktan korunma
2. Yerel pazarlarda tüketim için satılan
primatlar dahil vahşi hayvanların etini
veya kaynağından emin olunmayan etleri tüketmekten kaçınılmalıdır.
3. Ebola virüsü enfeksiyonu olduğundan şüphelenilen insan ya da hayvanlarla temas etmemek, bu mümkün
değilse temas ederken yukarıda bahsedilen enfeksiyon kontrol önlemlerini
almak (eldiven giymek, maske takmak,
ellerin yıkanması) gereklidir.
4. Tüm enfeksiyonlardan korunmada olduğu gibi burada da el temizliğine
özen gösterilmelidir.
5. Seyahatleri esnasında hastalanan
tüm kişiler, kendilerinde sadece ateş bile görülse acilen bir sağlık kuruluşuna
başvurmalı ve burada yaptıkları son seyahat ve potansiyel temaslıları hakkında bilgi vermelidir.
• Doğrulanmış veya şüpheli Ebola virüs çok büyük önem arz etmektedir. Ebola
55
AKILCI
iLAÇ
KULLANIMI
Akılcı olmayan ilaç
kullanımının sağlığı
tehdit edici boyutlarda
olduğunun tespit
edilmesinden hareketle
dünyada 1985’ lerde
başlatılan çalışmalar
ışığında, ülkemiz de
1990’ lardan itibaren
Akılcı İlaç Kullanım (AİK)
çalışmaları içerisinde yer
almıştır.
D
ünya Sağlık Örgütü (DSÖ) “Akılcı İlaç Kullanımı (AİK)” nı sağlık
politikasının bir parçası olarak
değerlendirerek, sağlık ve sağlığa erişmekte eşitlik ilkesinden hareketle, ilaca
erişilebilirliğin uzun vadeli ilaç politikalarının ayrılmaz bir parçası olarak görülmesi gerektiği sonucuna varmıştır.
Ülkemizde de Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında akılcı ilaç yönetimi,
ilaç politikaları ayrıntılı olarak tanımlanmıştır.
lüklerinde İl Koordinasyon Kurulu ve
Sağlık Tesisi AİK temsilciliklerinin kurulması,
• SGK’ nın elektronik reçete uygulamasına geçmesi,
alınmasıdır.
• Süresi geçmiş ilaçların kullanılmasıdır.
• Hekim önerisi dışında uygunsuz kişisel tedavilere başvurulmasıdır.
• Gereksiz yere enjeksiyon kullanımıdır.
• Reçete izlem ve denetleme sitemlerine
• Gereksiz ve uygunsuz vitamin kullasahip olunması,
nımıdır.
• Bu konularda evrensel düzeyde yeterli
• Bilinçsiz gıda takviyesi ve bitkisel
donanıma sahip akademik ve idari perürünlerin kullanımıdır.
sonele sahip olunması,
• İlaç-ilaç etkileşimleri ve besin-ilaç etki• AİK ile ilgili çok sayıda araştırma, rapor
leşimlerinin ihmal edilmesidir.
ve planlamaya sahip kurum ve kuruluşlarının olması gibi çalışmalarla, Tür- • Gereksiz antibiyotik kullanımıdır.
kiye’de AİK’ in hızla yaygınlaştırılması
Akılcı Olmayan İlaç Kullanımı
sağlanmaktadır.
Akılcı İlaç Kullanımı Nedir?
Etkileri
Dünyada yanlış, gereksiz, etkisiz ve
DSÖ “Akılcı İlaç Kullanımı” nı; kişilerin yüksek maliyetli ilaç kullanımının; hashastalığına ve bireysel özelliklerine göre talık ve ölüm oranlarında artışlara neden olacak boyutlarda sorunlara neden
• Uygun ilacı,
olduğu tespit edilmiştir. Akılcı olmayan
• Uygun sürede,
ilaç kullanımı;
• Uygun dozda,
• Temel ilaçlara bile ulaşılabilirliğin azal• En düşük maliyetle,
masına,
• AİK’i icra edecek sağlık personeli yetiş• Kolayca sağlayabilmeleri olarak tanım- • Hastaların tedaviye uyumunun azaltirmeye çalışılması,
lamaktadır.
masına,
• AİK’i yaygınlaştırmaya dönük farkınAkılcı Olmayan İlaç Kullanımı • İlaç etkileşimlerine bağlı istenmeyen
dalık faaliyetlerine başlanması,
sonuçlara,
Nedir?
• Aile hekimliği sistemine geçilmesi,
• İlaç kullanımında özensiz davranılma- • Bazı ilaçlara karşı direnç gelişmesine,
• Genel Sağlık Sigortası uygulamasının
sıdır. (uygulama yolu, süre, doz vb.)
• Hastalıkların tekrarlamasına ya da
ülke genelini kapsayacak hale getirile• İlaçların gereksiz ve aşırı kullanımıdır. uzamasına,
rek yürürlüğe geçirilmesi,
• AİK Koordinasyonuna aracılık eden
Sağlık Bakanlığı Akılcı İlaç Kullanımı
Merkez Teşkilatı’nın, İl Sağlık Müdür56
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
• Gerekmediği halde çoklu ilaç kullanımıdır.
• İlaçların su yerine başka içeceklerle
• Yan etki görülme sıklığının artmasına,
• Tedavi maliyetlerinin artmasına neden olur.
Sağlık Gündemi
danışmadan ilacın dozunda değişiklik
yapılmamalıdır.
Arkadaş tavsiyesiyle ilaç
kullanılmamalı, ilaç ikram edilmemelidir.
• İlaç dozu atlanmamalı ve ilacın hekimin önerdiği şekilde alınmasına dikkat
edilmelidir.
Size iyi gelen ilaç başkasına zarar verebilir.
• Hekim gerekli görmediği halde, hekimlere ilaç / antibiyotik yazılması konusunda ısrarcı olunmamalıdır.
Reçetesiz ilaç kullanmayınız!
• İlaç ve tedaviler konusunda televizyon,
gazete, internet vb. kaynaklar aracılığı
ile sunulan bilgiler, çoğu kez birbiri ile
çelişebilmektedir. Bu durum, toplumda
önemli bir akıl karışıklığına yol açmakSAKLAMA KOŞULLARI !
tadır. Böyle durumlarda en uygun dav• Uygun olmayan saklama koşullarında
ranış hekim, eczacı veya diğer sağlık çailaçların kimyasal yapılarında bozullışanlarına danışmaktır.
ma olabileceği, etkisini kaybedebileceği,
• İlaçlar toksik özellikleri nedeniyle tehhatta istenmeyen etkiler ortaya çıkaralikeli atıklar olarak değerlendirilir. İlaç
rak zehirlenmeler oluşturabileceği unuatıklarının bu şekilde imha edilmesi getulmamalıdır.
reklidir. Usulüne uygun imha edilme• Buzdolabında saklanması gereken ilaç- yen ilaçlar, insan ve çevre sağlığı açısınlar kesinlikle buzlukta saklanmamalı ve dan çok ciddi sorunlara neden olabilir.
dondurulmamalıdır.
• İlaçlar çocukların göremeyeceği, ulaşa- Akılcı Antibiyotik Kullanımı
• Antibiyotiklerin kullanımında tüm
mayacağı yerlerde,
taraflar daha dikkatli ve özenli davran• Işıktan ve nemden korunarak,
malıdır.
• Ambalajında saklanmalıdır.
• Hekim tarafından reçetelenen antibi• Kesilmiş veya açılmış ambalajlar satın yotikler doğru kullanılmalıdır. Yukarıda
alınmamalı, son kullanma tarihi geçbelirtilen bilgilendirmeler antibiyotikmiş olan ilaçlar kesinlikle kullanılmalerde de ayrıntılı olarak yapılmalıdır. Tamalıdır.
limatlara uygun kullanıldığında bütün
• Hamilelik ve emzirme döneminde,
bakterilerin yok edilebileceği ve bakteriyel direnç gelişiminin önüne geçilebile• Çocuklar,
ceği unutulmamalıdır.
• Yaşlılar,
• Yukarıda belirtilen bilgilendirmenin
• Böbrek ve karaciğer yetmezliği olan
antibiyotiği reçete eden hekim tarafınhastalar,
dan yapılması, eczacının verilen tali• Kronik hastalığı olanlar,
matları hastaya tekrar anlatması, hasta/
• Başka ilaçlarla birlikte kullananlar,
hasta yakınının konu ile ilgili anlamadıklarını sorarak öğrenmesi ve ilaçla• İlaç alerjisi öyküsü olanlar
• İlaç kullanımı konusunda daha dikkat- rı ilgili talimatlara uygun kullanması
önemli birer sorumluluktur.
li olmalıdır.
Antibiyotikler Hakkında
Doğru Bilinen Yanlışlar
• Antibiyotikler yalnızca bakteriler için etkilidir, virüslere bağlı
enfeksiyonları tedavi edemez.
• Antibiyotik ateş düşürmez, sadece uygun doz ve şekillerde
kullanılan antibiyotik, hastalığın
kaynağı olan enfeksiyonu ortadan kaldırdığı için ateş düşer.
• Antibiyotik, grip ve soğuk algınlığını atlatmaya yardımcı olmaz.
• Antibiyotik, grip ve soğuk algınlığının başkalarına bulaşmasına
engel olmaz.
• Antibiyotik ağrıyı dindirmez,
burun akıntısını, öksürüğü hafifletmez.
• Her antibiyotik her hastalıkta
kullanılmaz.
• Hekim önerisi olmadan antibiyotik kullanılmaz.
rine hasta ve yakınlarının etkin biçimde
katılma sorumluluğu vardır.
• Hekime gereksiz ilaç yazdırmaktan kaçınarak,
• Hastalıklarının tanısının doğru konulmasına yardımcı olarak,
• Tedavilerinin düzenlenmesi sırasında
sürece etkin katılarak,
• Kendilerine verilen önerilere ve talimatlara uyarak,
• İlaçların bilinçsiz kullanımının önüne
geçilmesi için toplumsal düzeyde gösterilen çabaya katılarak ilaçların akılcı
kullanımına çok önemli katkı sağlayabilirler.
İlaçların pek çok ayrıcalıkları nedeniyle
tükettiğimiz birçok ürüne göre daha pahalı olduğu ve bilinçsiz tüketimin ciddi
israf sorunlarına yol açtığı unutulmamalıdır. Sürdürülebilir bir sağlık ve sosyal güvenlik hizmeti alınabilmesi için
SONUÇ
Çocuklarımızın geleceğini baş edileme- ilaç israfından kaçınmalı, akılcı ilaç ve
yen enfeksiyon hastalıkları tehdidinden antibiyotik kullanımında daha bilinçli
davranılmalıdır.
• İlaç, hekimin uygun gördüğü ve belirt- korumak için akılcı ilaç ve antibiyotik
tiği süre boyunca kullanılmalıdır. Hasta kullanımı konusunda tüm taraflar, üzekendisini iyi hissetmeye başlasa bile ilaç rine düşen sorumlulukları yerine getir- Kaynak: www.akilciilac.gov.tr
kullanımı yarıda kesilmemeli, hekime mek zorundadır. Tanı ve tedavi süreçle- www.gss.sgk.gov.tr/aik
• İlaç; hekim, hemşire veya eczacının
talimatı dışında; çiğnenerek, kırılarak,
bölünerek veya suda çözülerek kullanılmamalıdır. Her ilacın uygulama yolu
farklıdır. Unutulmamalıdır ki, ilaçlarda
doğru etki doğru kullanım ile sağlanabilir.
• Tedavi bitiminde arta kalan ilaçlar kesinlikle saklanmamalı ve asla kalan antibiyotikler kullanılmamalı, başka kişilere kullanması için verilmemelidir.
57
YAŞA GÖRE
BESLENME ALIŞKANLIKLARI
NASIL
OLMALIDIR?
Vücudumuzun her yaşta farklı besinlere ihtiyacı
vardır. Sağlıklı beslenmek için yaşımıza uygun
yiyecekleri belirlemeli ve menülerimizi bu
doğrultuda hazırlamalıyız. Sağlıklı beslenme,
her yaşta önemlidir. Ancak yiyecek seçimini
yaparken yaşımızı da dikkate almamız
gerekmektedir.
Bebeklik
püresi, patates, havuç gibi gaz yapmayaİlk altı ay önerilen tek şey anne sütüdür. cağı bilinen sebzelerle başlamak üzere
hazırlanan sebze çorbaları veya sebze
Anne sütü kadar kaliteli, ekonomik ve
püresi, pirinçli çorbalar, yoğurt, peynir,
pratik başka bir besin daha yoktur. 6. aypekmez, ekmek, yumurta bebek beslendan itibaren bebeklerin gerek enerji gemesinde kullanılan ek gıdalardır. Bu bereksinimlerinin artmış olması, gerekse
sinler, bebeğin ayına göre sırasıyla besfizyolojik değişikliklerinin karşılanmalenmesine eklenmelidir.
sı amacıyla ek besinlere geçilmelidir. Bu
sayede değişik tatlarla tanışan bebekler 1-5 yaş
sonraki aylarda kolay yeme alışkanlığı
Bu yaş aralığında olan ve okul öncesi
kazanacaklardır. Elbette bu besinler be- dönem olarak da adlandırılan bu döbeklerin ayına uygun şekilde sıralandı- nemde evde kazanılan doğru beslenrıp verilmelidir. Elma, şeftali gibi asitsiz, me alışkanlıkları, okul dönemindeki
taze meyve suları veya bu meyvelerin
alışkanlıkları ve yetişkin olduklarında58
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
ki oluşabilecek sağlık sorunları arasında
yakın bir ilişki mevcuttur. Bu dönemde
doğru beslenme alışkanlıkları kazanma
konusunda anne, baba, aile büyüklerinin örnek teşkil etmeleri önemlidir. Bu
yaş grubunda günlük olarak her besin
grubundan tüketmesi sağlanmalı, günlük beslenme düzenleri ona göre ayarlanmalıdır. Tabi ki yapılacak fiziksel aktivite varsa bu da almaları gereken besin
miktarlarını etkilemektedir. Besin grubu olarak; süt ve ürünleri, et grubu, sebze –meyve grubu, yağ grubu ve tahıllar
yer almaktadır.
Sağlıkta Trend
6-12 yaş: Okul dönemi
Çocuk artık evden çıkmış ve ne yemek
istediğine kendi karar verir bir konuma geçmiştir. Aileler okul menülerinde
bulunan yemekleri ve içeriklerini takip
etmeli ve çocuklarıyla konuşarak doğru tercih yapmaları konusunda onları
yönlendirmeliler. Ara öğün her yaşta olduğu gibi okul döneminde de beslenme
konusunda oldukça önemli. Ara öğün
alışkanlığı olmayan çocuklar sağlıksız
atıştırmalıklara daha düşkün olabilirler. Bu yüzden çocukların çantalarına
mutlaka sağlıklı atıştırmalıklar konulmalıdır.
Okul çağı çocuklarında
beslenme nasıl olmalı?
Bu yaş grubu çocukların oldukça aktif
oldukları ve gelişimlerinin en yüksek
düzeyde seyrettiği düşünülerek gereksinimleri karşılayacak, hem besleyici
değeri yüksek hem de çocukların severek tüketebileceği gıdalarla beslenmesi
gerekmektedir. Her zaman olduğu gibi
her öğün kendi içerisinde yeterli miktarlarda karbonhidrat, protein ve yağ
içermelidir. Mutlaka kahvaltı arkasına
ara öğün, öğle yemeği, bunu takip eden
1 veya 2 küçük ara öğün ve akşam yemeği okul çocuğunun gereksinimlerini
karşılayacak yemek sistemidir. Özellikle çocukların ana öğünlerde temel besin
grubumuz olan ekmek ve ekmek türevleri, çorba – pilav – makarna gibi gıdalar,
et/ tavuk haftada en az 1 gün balık ve
mevsiminde olan herhangi bir sebze yemeği, bunun yanında oldukça önemli
kalsiyum kaynakları olan süt ve yoğurt
hem ana öğünlerde hem de ara öğünlerde tükettirilmelidir.
Çocuk ve gençlerde yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı olarak zayıflık ve
şişmanlık komplikasyonları, görülebilir.
Bu komplikasyonlar ise guatr, anemi ve
diş çürükleri gibi bir çok hastalığa neden olabilir.
zeytinyağından yararlanmak, antioksidan zengini sebze ve meyvelere öncelik
vermek şarttır.
18-30 yaş
YAŞLILIK
C vitamini… Taze meyve ve sebzeler C
vitaminin en değerli kaynaklarıdır. Bu
yaş grubunda da yeterli miktarda kalsiyum gerekir. Folik asit alımını arttırmak
gerekir. Folik asit ihtiyacını yeşil yapraklı sebzelerle, pek çok meyve ve özellikle
portakal suyuyla, bakliyatlarla karşılamak mümkün.
30-40’LI YAŞLAR
Yetişkin bir bireyin günlük besin alımını birçok faktör etkilemektedir. Bu
faktörler arasında; cinsiyet, yaş, fiziksel
aktivitesi, sağlık sorunu olup olmaması sayılabilir. Günlük enerji alımı yaş ile
birlikte her 10 yılda yaklaşık %2 azalır.
Bunu göz önünde bulundurarak günlük
besin alımınızı kontrol altında tutmanız
gerekmektedir.
Örneğin;
• Besin çeşitliği yapınız.
Soyalı yiyecekler, keten tohumu ve tahıllar, bu dönemde düşen hormon seviyelerini desteklemek için yararlıdır.
Yaşlılıkla beraber kişilerde diş kaybına
bağlı çiğneme sorunları, yutma güçlükleri, kişinin hareketlerinin azalmasına
bağlı mide barsak sorunları, dolayısıyla
kabızlık, ayrıca iştahta azalma gibi beslenmeyi etkileyecek bir takım sıkıntılar
görülmektedir. Beslenmenin oldukça
önem kazandığı yaşlılık döneminde kişilerin günlük gereksinimini karşılayacak, kolay sindirebilecekleri, kas ve
kemik kitlesini koruyacak, bağışıklık
sistemini güçlendirecek şekilde beslenmeleri gerekir.
Besin çeşitliliğinin oldukça önem kazandığı bu dönemde özellikle ana öğünlerde her besin grubunun yer alması besinlerin yeterli miktarlarda tüketilmesi
sağlanmalıdır. Bu besinler;
Et grubu: Etler, kurubaklagil ve yumurta,
Süt grubu: Süt, yoğurt ve peynir,
• Ağırlığına dikkat ediniz ve fiziksel akTahıl grubu: Ekmek, pilav ve makarna
tivite yapmaya çalışınız.
gibi unlu, nişastalı besinler,
• Günlük beslenmesinde şeker ve tuz
Sebze ve meyve grubu: Tüm sebze ve
alımınızı azaltınız.
meyvelerdir.
• Alkol alımınız varsa azaltınız.
• Günlük beslenmeniz içerisinde sebze
ve meyveyi eklemeyi unutmayınız.
• Süt- yoğurt- peynir gibi ürünlerin az
yağlı olanlarını tercih ediniz.
45-60 Yaş:
Toplam kalori alımlarını azaltmak, daha az yağ ve bol posa tüketmek önemBu çağda, hızlı büyüme ve gelişme ne- lidir.40’lı yaşlara gelindiğinde gençlik
deniyle çocukların enerji, protein, vita- günlerindeki kadar çok kaloriye ihtiyaç
min ve mineral gereksinimleri yetişkin- yoktur. Uygulanacak diyetinizin doylere oranla daha fazladır. Bu nedenle, bu muş yağ ve kolesterolden fakir, Omega-3
asitlerinden zengin deniz ürünleri, soya
geçiş döneminde gencin yaşam şekli,
ve soya ürünleri, ceviz, fındık gibi kuru
bilgisizlik nedeniyle kazanılan yanlış
yemişleri ihtiva etmelidir. Bitkisel Omebeslenme alışkanlıkları, gerek kısa süga-3 kaynakları olan keten tohumundan
rede gerekse daha ileriki yıllarda ortaya çıkabilecek çeşitli sağlık sorunlarına ve keten tohumu yağından, cevizden,
neden olabilmektedir. Yetersiz ve den- ceviz yağından ve semizotundan bol
bol yararlanılmalıdır.
gesiz beslenme, büyümeyi yavaşlatır.
Aynı zamanda bazı beslenme bozuklu- Zayıflayan kemiklerin kalsiyum ihtiyacı
fazlaca artar. Bu dönemde daha az kaloğu hastalıklarına neden olarak bularili beslenmek, daha az yağ tüketmek,
şıcı hastalıklara karşı direnci düşürür.
Ergenlik
59
Dünden Bugüne
Aşılar
K
ayıtlara göre bir enfeksiyon hastalığından korunmak için insan vücuduna mikroorganizma veren ilk ulus Çinlilerdir. Türkler Orta Asya’da
komşuları olan bu ulustan o tarihlerde her salgında onbinlerce insanın ölümüne neden olan çiçek
hastalığına karşı, hastalığa yakalanmış insanların derilerindeki veziküllerin içinde bulunan sıvıyı kullanmayı öğrendiler. O dönemde alınan sıvı
fındık veya ceviz kabuklarının içerisinde kurutuluyor ve çiçek hastalığı geçirmemiş kişilerin derileri
iğneyle çizildikten sonra, üzerine damlatılıyordu.
Türkler bu yöntemi, yani “variolasyon”u Orta Asya’dan göç ettikleri bölgelere de taşıdılar.
O
smanlı imparatorluğu döneminde özellikle İstanbul’da saray
çevresinde varyolasyon uygulanmış ve çok sayıda insan ölümden ve
ciddi deri skarlarından kurtulmuştur.
Ancak uygulanan sıvı canlı ve attenüe
edilmemiş insan çiçek virüsü içerdiğinden, uygulamanın ciddi oranda yan etkisi de vardı. Çiçek aşısının 1630 seneleri
civarında İstanbul’da uygulandığı görülür, İstanbul’da 7 Kasım 1697 tarihli bir
mezar taşında “Aşılamacızade hekim Ali
Çelebi” ibaresi tespit edilmiştir. Bu zatın
65 sene yaşadığı kabul edilirse, daha önce çiçek aşısı yapan babasının 1632’lerde
bu işi yaptığı ortaya çıkmaktadır. Cevdet Paşa yazdığı tarih kitabında, çiçek
aşısının ilk önce Anadolu Yörükleri tarafından yapıldığını, böyle bir yörüğün
İstanbul’a gelerek çocukları aşıladığını
kaydeder. Cevdet Paşa bu uygulamanın
insandan insana değil de (inokulasyon
şeklinde), inek memesinden insana yapılan şekliyle olduğunu da kaydetmektedir. 1846’da Mektebi Tıbbiye-i Adliye-i
Şahane matbaasında basılan “Menafi
ul-etfal” isimli eserde de 1679 senesinde
Anadoludan gelen ve çiçek aşısını yapmasını bilen bir adamın İstanbul’da 5-6
çocuğu aşıladığı belirtilmektedir.
O dönemde İstanbul’daki İngiltere Baş-
60
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
Tarih ve Sağlık
konsolosu’nun eşi olan Lady Montagu çiçek hastalığı geçirmiş ve yüzünde hastalığın izleri kalmıştı, İngiltere’de
henüz bulunmayan çiçek aşısının İstanbul’da yaygın bir şekilde kullanıldığını görmüş ve iki çocuğunu aşılatmıştı. İstanbul’dan yazdığı ve tarihe “şark
mektupları” olarak geçen mektuplarla
ve Londra’ya döndükten sonra bizzat
kendisi çiçek aşısını İngilizlere tanıtmıştır. Lady Montagu’nun bu mektupları ilk
kez 1721’de Londra’da “Transactions” adlı
dergide “Türkler çiçek hastalığını nasıl
alırlar” başlığıyla yayınlanmıştır. Nisan
1717 tarihinde Edirne’den Lady Montagu tarafından, arkadaşı Miss Sarah Chisvvell’e yazılan mektubun İngiltere’de
aşılamanın başlamasına neden olduğu
kabul edilmektedir.
1890 yılı sonlarında. Dr. Hüseyin Remzi
Bey’e bir “telkihhane” (çiçek aşısı üretim
yeri) kurması için görev verilmiş ve bu
telkihhane, “Telkihhane-i Osmanî” adını alarak 1892 Temmuz ayında, Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şâhâne’nin
bahçesinde bulunan bir binada, çiçek
aşısını üretmeye başlamıştır.
Hücre kültürlerinin kullanıma girmesi ve 1940’lı yılların sonuna doğru John
Enders, Thomas VVeller ve Fred Robbins’in poliovirüsü insan hücre kültürlerinde üretmesi sonucu 20. yüzyılın ortalarından itibaren aşı gelişiminde altın
çağlara girilmiştir. Jonas Salk’ın geliştirdiği ölü, enjektabl aşı 1955 yılında lisans
almış, altı yıl sonra da Albert Sabin maymun böbrek hücre kültürü kaynaklı oral
aşıyı geliştirerek, yaygın kullanım için
üretmeye başlamıştır. ABD’de inaktif aşı
Otuz dördüncü Osmanlı Padişahı Sulo dönemde yaygın olarak kullanıldığıntan II. Abdülhamid (1842-1918), dünyadaki bilimsel gelişmeleri çok yakından dan Sabin aşısını daha çok Dünya Sağlık
takip eder. Fransa ile olan ilişkilerimizin Örgütü desteğiyle Rusya’da denemiştir.
yoğunluğu sebebiyle bilhassa bu ülke- Temas izolasyonu sağlama avantajından dolayı ABD de bir süre sonra rutin
deki yenilikleri izlemekteydi. Annesikullanımda Sabin’in aşısına geçmiştir.
ni ve babasını tüberkülozdan kaybe1950’li yılların sonlarında Samuel Katz,
den Sultan, sağlık konusuna da yakın
Enders ve arkadaşları tavuk embriyo
ilgi duymuştur. Pasteur’ün mektubunu alan Abdülhamid Han Pasteur’u ça- kültüründe Edmonston kızamık aşı suşunu geliştirmişler, bu suş daha sonra
lışmalarını geliştirmek için İstanbul’a
Schvvarz tarafından daha da attenue
davet eder, ancak Pasteur yaşlılığını
edilmiştir. 1970’li yıllarda Japonya’da
gerekçe göstererek gelmez. Padişah’ın
yazdığı mektupta 800 Osmanlı lirası ve Michiaki Takahashi suçiçeği geçirmek1. derece mecidi nişan (sonraki yıllarda te olan 3 yaşında Oka isimli bir çocukII. Abdülhamid tarafından Robert Koch tan izole ettiği varisella zoster virüsünü
pasajlayarak, halen kullanılmakta olan
ve Emil von Behring’e de verilmiştir)
gönderdiğini, ancak aşı üretmeyi öğren- suçiçeği aşısını geliştirmiş ve bu aşı gümek üzere bir ekibi de Pasteur’ün yanı- nümüzde çok sayıda gelişmiş ülkede rutin kullanım için onay almıştır.
na göndermek istediği yazılmaktadır.
Sultan, 1886 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Ondokuzuncu yüzyılın sonunda tifo,
Askeriye-i Şâhâne, yani Askeri Tıp Mek- veba ve koleraya karşı arka arkaya ölü
tebi’nden; Müderris Alexander Zoeros
aşılar geliştirilmiştir. Almanya’da RicPaşa’nın başkanlığı altında, Kaymakam hard Pfeiffer ve Wilhelm Kolle, İngilte(Yarbay) Dr. Hüseyin Remzi ve Kayma- re’de Almroth Wright birbirlerinden bakam Veteriner Hüseyin Hüsnü Beylerğımsız olarak, insana ilk ölü aşı vermek
den oluşan bir heyeti, eğitim için Paris’e için ölü tifo aşısı üzerinde çalışmalar
gönderir. Paris’te 7 ay süreyle kuduz ve yapmış, sonra üçü de değişik suşlarçiçek aşısı üretimini öğrenen bu heyetin la başarılar elde etmiştir. Shibasaburo
yurda dönmesinden sonra İstanbul’da
Kitasato ve Alexandre Yersin 1894 yı1887 yılında Darü’s-Saadet, Darü’l-Kelb lında vebanın etkeni olarak Pasteurella
ve Bakteriyoloji Ameliyathanesi (Kuduz pestis’i tanımladılar. Albert Calmette ve
Enstitüsü) kurulur. Kuduz aşısının keş- Amedee Borelle ile birlikte Yersin hayfinden sadece üç yıl sonra, İstanbul’da
vanda uygulanan ilk aşıyı keşfetmişlerkuduz aşısı ve çiçek aşısı üretilmeye
se de, insan vebasına karşı kullanılan ilk
başlanır. Bu merkez, Dünya’nın üçüncü, aşıyı Waldemar Haffkine geliştirmiştir.
doğu ülkelerinin ise ilk kuduz hastalığı Yani 1900’lü yılların başlarında kullanıtedavi merkezi olmuştur.
labilecek durumda 2 canlı (çiçek ve ku-
duz) ve 3 ölü (tifo, kolera, veba) aşı mevcuttur.
Türkiye’de de, yurtdışındaki gelişmelere paralel olarak, çok kısa sürede gelişmeler olmuş, Gülhane Bakteriyoloji
şefi Dr. Mustafa Hilmi Sağun tarafından
tifo, kolera, dizanteri ve veba aşıları hazırlanmıştır. Dr. Reşat Rıza (Kor), tifüs
aşısını ilk bulan kişidir. 1916 yılında, Erzurum’da ilk olarak üretip uygulayan da
Tevfik Sağlam’dır.
Aşılar dışında, antiserumlarla pasif bağışıklama çalışmaları da ağırlıklı olarak 19. yüzyılın sonlarında yapılmıştır.
Roux ve Yersin’in 1888 yılında difteri
basilinin kuvvetli bir toksin salgıladığını göstermelerinden 3 yıl sonra, antitoksinle tedavi edilen ilk vaka rapor
edilmiştir. Daha sonra, 20. yüzyılın başlarında toksinin kimyasal inaktivasyonu ile toksoidler elde edilmiştir.
1906’da Pasteur’ün asistanlarından Albert Calmette ve Camille Guerin bir
sığırdan elde ettikleri mikobakteri suşunu pasajlamaya başlarlar. Onüç yıl süren, sığır safrasında 230 pasajlamadan
sonra, halen kullanılan BCG aşı susu
elde edilmiştir. 1921 yılında çocuklarda çalışmalar başlamış ve 1927 tarihinde insan üzerinde kullanıma hazır ilk
aşı hazır hale gelmiştir. Goodpasture’ün tavuk yumurtasının korioallantoik membranında virüslerin çoğalabildiğini göstermesinden sonra, virüs aşıları
arka arkaya geliştirilmeye başlanmıştır.
Bunların en çok bilinenleri sarı humma
ve influenzadır.
Ülkemizde 1936 yılında Hıfzıssıhha’da
tifo, dizanteri, kolera, veba, meningokok,
stafilokok, boğmaca, bru-sella, nezle,
BCG (ağız ve deri içi olmak üzere), difteri, tetanoz, kızıl, alüminyum presipiteli
karma aşılar, lekeli humma, kuduz, çiçek, grip aşıları olmak üzere 17 farklı tip
aşı üretilip, 35 farklı formülde kullanıldı
ve hatta az da olsa, ithal edildi. Üretilen kolera aşılarından bir bölümü, 1937
yılında Çin kolera salgınına daha sonra
1948 Kahire kolera salgınına Kızılay aracılığıyla gönderilir. Aradan geçen yıllar
içerisinde yenilenmediği için eskiyen
teknoloji ile üretim rantabilitesini yitirir
ve 1980’li yıllardan başlayarak aşı üretimine son verilir.
Kaynak: www.sagliktanabiz.com
61
SOĞUK ALGINLIĞI
VE KORUNMA YOLLARI
Uzm. Dr. Sacit İÇTEN
Soğuk algınlığı üst solunum yolunun bulaşıcı viral enfeksiyonudur.
Sonbahar ve kış aylarında erişkin ve çocuk polikliniklerine en sık başvuru nedenlerinden biridir.
Komplikasyon gelişmedikçe hayatı tehdit etmese de yaygın ve sık görülmesi, iş gücü kaybına yol
açması ve akılcı olmayan
antibiyotik kullanımına
neden olmasından ötürü
önemli bir sağlık sorunudur.
Enfeksiyona yol açan virüsler; Rhinovirus (%50 etken), Coronavirus, Respiratory syncytial virüs (RSV), Adenovirus, Parainfluenza virüsleri en
62
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
sık etkenlerdir. İnsanlarda bilinen en
yaygın bulaşıcı hastalıktır ve çok nadiren ölümcüldür. Çocuklar yılda 4-8,
erişkinler 2-5 defa soğuk algınlığı geçirebilir. Kış aylarında bu mikropların
doğada görülme sıklığı artmaktadır.
Bu yüzden enfeksiyon sonbahar ve
kış aylarında daha sık görülmektedir.
Kapalı yerlerde (okul, kreş, kışla, işyeri
vb.) uzun süre kalınması, buraların iyi
havalandırılmamaları, soğuğun vücut
direncini düşürmesi, sigara dumanı,
yetersiz-dengesiz beslenme ve bazı
çok iyi bilinmeyen mekanizmalarla
kış aylarında üst solunum yolu enfeksiyonlarının görülme sıklığı artmaktadır. Enfeksiyonun yayılımı deri veya
infekte madde ile direkt temas veya
havada taşınan partiküller aracılığıyla olur, infekte eller en önemli bulaştırma aracıdır. Hastalıkta ortalama
inkübasyon süresi 24-72 saattir. Boğaz
ağrısı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma, boğazda yanma ve öksürük en sık görülen belirtilerdir. İlk
semptom, boğazda ağrı ve rahatsızlık
daha sonra burun akıntısı ve tıkanıklığıdır. Boğaz ağrısı 2-3. günde geçer,
nazal semptomlar baskın hale gelir.
Burun akıntısı ilk günlerde suludur.
daha sonra mukopürülan bir hal alabilir. Öksürük hastaların %30’unda mevcuttur ve nazal semptomların başlamasıyla belirir. Semptomlara nadiren
ateş, iştahsızlık, kas ağrıları eşlik edebilir. Küçük çocuklarda ateş daha sık
görülebilir. Burunda hassasiyet, kızarma ve kabuklanma olabilir. Hastalık
genellikle bir hafta sürer, nadiren iki
haftaya kadar uzayabilir ve en sık grip
(influenza) ile karıştırılmaktadır. Grip
(İnfluenza) genellikle yılda bir defa geçirilir ve soğuk algınlığına göre daha
ağır seyirlidir. Gripte, soğuk algınlığında sık görülen semptomlara ek olarak
kas ağrısı, baş ağrısı, ateş ve halsizlik
daha belirgin, ön planda ve şiddetlidir.
Tanı
Soğuk algınlığında belirtiler, bebekler
ve küçük çocuklarda klinik bulgularla tanı konulur. Laboratuvar tetkikleri
Uzmanından
ancak diğer hastalıkların ayırıcı tanısında kullanılır. Epidemiyolojik çalışmalarda viral antijenlerin veya antikorların araştırılması ve virüs kültürü
yapılabilir.
daha az efektif olup, santarl sinir sistemi stimulasyonu, hipertansiyon ve
palpitasyon gibi sistemik etkileri çıkabilir. Burun akıntısında 1. kuşak antihistaminikler rinoreyi %25-30 azaltır,
fakat 2. kuşak veya non-sedatif antiTedavi
histaminiklerin etkisi yoktur. ÖksüSoğuk algınlığının özgün bir tedavisi rük postnazal akıntı nedeniyle üst soyoktur, hemen daima viral etkenlerlunum yollarının irritasyonu sonucu
ce oluştuğundan hastalara antibiyotik olabilir. Öksürüğü kesmek genellikle
vermeye gerek yoktur. Hemen antigerekli değildir. 1. kuşak antihistamibiyotik kullanmaya başlamak ikincil nikler faydalı olabilir. Bazen öksürük
bakteriyel enfeksiyonları önlemediği virüsun indüklediği reaktif havayolu
gibi bu bölgede dirençli bakterilerin
yerleşmesine de neden olur. Tedavi,
ETKİSİZ TEDAVİLER
oluşan semptomlara karşı semptomaC vitamini, guaifenesinin platik tedavi verilerek yapılır. Burun tıkanıklığı için süt çocuklarında serum sebo ile karşılaştırıldığında etfizyolojik damla kullanılır. Semptokili olmadığı gözlemlenmiştir.
matik tedavinin çocuklardaki kullaÇinkonun tedavide etkisi çenımı tartışmalıdır. Bu tedavilerin başitli çalışmalarda değerlendizıları erişkinde etkili olmakla birlikte rilmiş, bazı çalışmalarda erişçocuklarda belirgin etkisini gösteren
kinde etkisi gözlenirken bazı
çalışma yoktur. Nazal tıkanıklıkta toçalışmalarda faydası bulunapikal veya oral adrenerjik ajanlar, namamıştır.
zal dekonjestan olarak kullanılabilirler. Ancak 2 yaş altındaki kullanımları Korunma: Enfekte kişilerle temastan kaçınma, el yıkama
onaylanmamıştır. Topikal adrenerbaşlıca alınacak önlemlerdir.
jik ajanların (dekonjestanların) uzun
süre kullanımından rhinitis medicaSoğuk algınlığı için ilaç veya
mentosa (rebound etki) gelişmesini
aşı ile koruma genelde mevengellemek açısından kaçınılmalıdır. cut değildir. İnfluenzada (gripOral adrenerjik ajanlar topikallere göre
sonucunda oluşabilir. Bu hastalarda
öksürük günler veya haftalarca sürebilir ve inhale kortikosteroid, bronkodilatör tedaviden fayda görür. Soğuk
algınlığında olan öksürükte kodein
ve dextrometorfanın gibi öksürük kesicilerin etkisi yoktur. 10 gün geçtiği
halde kliniği düzelmeyen olgularda,
ek hastalığı olan olgularda (kronik akciğer, kalp, hipertansiyon, karaciğer ve
böbrek hastalıkları veya immun yetmezliği olanlarda ) antibiyotik kullanılabilinir.
te) kemoprofilaxi veya immunoprofilaxi faydalı olabilir.
Genellikle üst solunum enfeksiyonlarının hep solunum yoluyla bulaştığı düşünülür ama
el yıkamak da bu tür enfeksiyonlardan korunmakta çok
önemlidir. Düzgün yaşam, iyi
beslenme, iyi dinlenme, spor
yapma, vitamin alma. Gerçi
vitamin almanın bilimsel olarak ya da araştırmayla ispatlanmış bir koruyuculuğu yok.
Belki bunları kullanmak, bir
de el yıkamak önemli koruma
yöntemleridir.
63
Kültürümüzün Ahşap Motifleri:
Ahşap Camiler
Üç imparatorluğa başkentlik yapmış olan 8500 yıllık medeniyet şehri İstanbul,
sanatını ahşaba da nakış nakış işlemiştir. İslam medeniyetiyle tanışmasıyla
ahşap sanatını cami mimarisi ile buluşturan İstanbul, ahşap camiler ile zengin
kültürümüze bir motif daha kazandırmıştır.
ÇENGELKÖY KAYMAK
MUSTAFA PASA CAMİİ
kubbenin köşe boşluklarında yer alan
dört küçük kubbeden oluşur. Harim,
mihrap cephesi ve yan cephelerdeİstanbul Çengelköy sahilinde Kuleli
ki, yuvarlak kemerli pencerelerle ayAskeri Lisesi’nin hemen yanı başındınlanmaktadır. Ahşap çatılı yapıya,
da 1720 yılında Sultan III.Ahmet döahşap cemaat yeri ve hünkar mahfili
neminde Kaptan-ı Derya’lık yapmış
olan, Nişancı Mustafa Paşa tarafından 1837’de Sultan II. Mahmut tarafından
1720 yılında inşa ettirilmiştir. Boğaz’ın ilave ettirilmiştir. Caminin gördüğü
pek çok onarıma rağmen, ampir üsluen güzel yalı camilerinden biri olan
ba sahip mihrap, ana hatları ile özgünKuleli Kaymak Mustafa Paşa Camii,
Kulebahçe Mescidi, Kuleli Ocağı Mes- lüğünü korumuştur.
İSTANBUL ÜSKÜDAR - VANİcidi ve Kuleli Camii olarak da bilinir.
KÖY CAMİİ
Caminin mimari planı kareye yakın
dikdörtgendir. Bina kagir olarak inşa Vaniköy Camii ya da Vani Mehmet
edilmiştir. Merkezi kubbe ve merkezi Efendi Camii, Üsküdar’ın Boğaziçi
64
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
kısmında; aynı adı taşıyan semtte yer
alır. Denize sıfır noktada ağaçlar arasında kaybolan yapı, Vani Mehmet
Efendi tarafından 1665’de yaptırılmış
olup I. Mahmut zamanında ise camiye
hünkar mahfili ilave edilmiştir. Vaniköy’e adını veren caminin banisi Vani
Efendi, IV. Mehmet zamanında “Hünkar şeyhi” sanıyla sarayda nüfuslu bir
zattı. Vanlı olduğundan ‘Vani’ olarak
anılırdı.
KANDİLLİ CAMİ
Kandilli iskelesinin hemen arkasında,
oldukça sade görünümlü, taş minareli
iki katlı ahşap bir yapıdır. Boğaziçinin
Şehir ve Kültür
Anadolu yakasında yer alan Kandilli Camisinin ilk yapım tarihi H. 1042
(1632) dir. Mevcut yapı ise I. Mahmut’un emri ile 1751 (H. 1165) de ihya
edilmiştir. Söz konusu ibadethane,
geçirdiği bir yangın sonrası harap
olmuş, büyük bir onarımdan sonra
da bugünkü şeklini almıştır. Kandilli Camii, kareye yakın dikdörtgen
bir plana sahip ve fevkani (iki katlı)
bir yapıdır. Sade bir görünüme sahip
olan caminin tavanı ahşap örtülüdür. Caminin avlusuna, mihrap cep-
İstanbul Üsküdar - Vaniköy Camii
hesindeki sokağa açılan bir geçit ve
ayrıca cümle kapısına ulaşan basa-
YEDİKULE DEBBAĞIZADE
HACI PİRİ MEHMET EFENDİ
şadırvan vardır. Camiinin taş minare- CAMİİ
maklar ile de girilir. Burada küçük bir
si de bu küçük avlunun bir bölümünü
kaplar.
Uryanizade Camii
Yedikule Mahallesi, Hacı Piri Sokağı’nda yer alan Yedikule Debbağızade
Hacı Piri Mehmet Efendi Camii, Leylek Yuvası Cami olarak da bilinmektedir. Banisi 17. yy. Şeyhülislamlarından Debbağzade Mehmet Efendi’dir.
Mahalle sakinlerince camiinin yaklaşık 75 yıl kadar önce var olduğu söylendiğinden camiinin ihya edilmesi
için Vakıflar İdaresi’nce 2003 yılında çalışmalara başlanmıştır. Onaylı projeler doğrultusunda camiinin
rekonstrüksiyon çalışmaları tamamlanmış ve camii 2006 yılında ibadete
açılmıştır.
URYANİZADE CAMİİ
Adını banisi Üryanizade Ahmet Esat
Efendi’den alan köşkvari şirin bir camidir. Köşkvari bu şirin caminin en ilginç özelliği de caminin kuzeybatı köşesinde görünen minaresidir. Bodur
gövdeli olan minarenin minicik bir
köşk biçimindeki şerefesi baklava motifleriyle süslüdür. Camiden içerisinde
ise ahşap korkuluklarla çevrili zemin
kat mahfili bulunmaktadır. Şerefenin
üst kısmında kademeli kaş kemerler,
ara dolgularda ise beş kollu yıldızlar
bulunurken daha üst tarafında mukarnaslar ve köşelerde yapraklar bulunur. Şerefeyi sekiz kenarlı kurşun bir
külah örtü tamamlar.
NAMAZGAH CAMİİ
Kısıklı’yla Ümraniye arasında, Namazgâh mevkiinde yer alan cami, Sultan
2. Abdülhamit’in harem ağalarından
Cavit Ağa tarafından 1906 yılında
yaptırılmış. Halk arasında Namazgâh
Camii olarak biliniyor. Gerçek adı Cavit Ağa Camii’dir. Yakınında bulunan
Bostancıbaşı Abdullah Ağa Namazgâhı’ndan dolayı Namazgâh Camii olarak adlandırılmış.
Zamanla harap olan ahşap cami, 1960
tarihinde yine ahşap olarak tamir ettirilmiş. 80’li yılların sonunda yanınca
aslına uygun olarak yeniden yapılmış.
Çengelköy Kaymak Mustafa Pasa Camii
Çok hoş ahşap balkon bir minaresi
vardır.
65
GÜLTEKİN ÇİZGEN İLE
İSTANBUL’UN
ÇİZGİLERİ
yorum. “Sanatı sanatçılar yapar.” Bu laf
olarak bir anlam ifade etmez. Çünkü bir
Türkiye’de
sanatçının üretmesi gerekmektedir. Ben
de yıllarca bir şeyler ürettim ve sürekli
fotoğraf sanatının
aktif bir durumdaydım. Büyük ölçekte
duayenlerinden olan
bir arşiv oluşturdum. Ayrıca yıllar içinde
Gültekin Çizgen, objektif gerek yurt içinde gerekse yurt dışında
arkasındaki yarım
toplamda 89 ülke olmak üzere çok gezdim. Ve 102. kitabımı da bastım. Sanatasırlık yolculuğunu ve
çının üretmekle beraber topluma karşı
bu yolculuğundaki en
sorumlulukları da vardır. Dolayısıyla yabüyük ilham kaynağı
yınlar, kurumlar, eğitimler bu doğrultuolan İstanbul’u Birlik’te
da yapılmalıdır. Yaptığım yapabildiğim
Sağlık okuyucularına
her şeyi kuşkusuz tek başıma yapmadım.
Her zaman bir ekiple çalışmanın
anlattı.
kıvancı içindeyim. Dikili bir ağaç anlamında yayınlarımı ve sergilerimi ayrı
Türkiye’de fotoğraf sanatı denilince ilk
bir önemsiyorum. On üç ülkede sergileakla gelen isimlerdensiniz. Çalışma yarim oldu. Bir aydın sorumluluğu olarak
şamınız boyunca illüstrasyon ve sanatsal görevlerimi yapmamın keyfi ve rahatlıcam üretimi; fotoğraf, gezi, deneme, re- ğı içerisindeyim. Böyle bir kariyerin husim ve cam sanatı gibi çok sayıda alanda zurunu yaşamaktayım.
yayınlarınız bulunmaktadır. Çalışmala- Almanya, İsviçre, Fransa, İtalya, Çin, Mırınızın sanat kariyerinizdeki önemini bi- sır, Ürdün, ABD, Paraguay, Arjantin gibi
zimle paylaşır mısınız?
dünyanın birçok ülkesinde fotoğrafçılıkla
İstanbul, üç imparatorluğa başkentlik
yapmış 8500 yıllık bir metropol. Bu, 15
milyon resmi olmayan rakamlara göre
18 milyonluk bir nüfusa sahip olan tek
başına bir ülke anlamına geliyor. Bu kadar ciddi bir yapılanma içinde İstanbul,
bir marka kent. Sorunları olan bir kent
elbette. Zaten sorunsuz hiçbir şey yok.
Hayat kendisi zaten başlıca bir sorun.
Tabii herkes İstanbul’u yaşamak görmek istiyor. Bu durumu temsil eden ise
görselliktir, fotoğraf sanatıdır, akan görüntüdür ve benzeri şeylerdir. İstanbul,
Türkiye’de görselliği sırtlayan en önemli
54 yıl uzun bir süre. Yalnız dünyanın
ilgili profesyonel çalışmalarınız mevcut. kadordur. Yani bugün çok kaliteli bir tahareketleri ile değil insanın yaşam süDünyadan İstanbul’a baktığınızda; İstan- nıtım programı içerisinde hep bu doğrecinde belli hareketleri yapmasının bir bul’un sanatta ve kültürde yansımasını rultuda malzemeler kullanılmaktadır.
Bu da dışa dönük önemli bir misyondur.
yaşam sorumluluğu olduğunu düşünü- nasıl kıyaslarsınız?
66
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4
Yeşil Sayfa
Büyülü anlarınıza şahitlik eden sanat
çalışmalarınız sırasındaki hazzınızı ve
bu yola çıkış hikayenizi bizimle paylaşır
mısınız?
Fotoğraf iki ayağının üstünde duran bir
şeydir. Bir tanesi meslek uygulamalarıdır. Bu eğitimle yapılır. Bir de sanatsal
yöntem vardır. Fotoğrafı görsel bir obje
haline getiren kişidir sanatçı. Nesnelere
objektifleri ile sanatsal bir boyut kazandıran kitlenin sayısı çok fazla olmasa da
arada yetişen amatör bir kitle var. Geçtiğimiz yıl bir milyona yakın fotoğraf makinesi satıldı. Fakat bu eş değer bir sanat
üretimi anlamına gelmiyor. Diğer sanat
dallarına saygı duymakla beraber fotoğraf sanatını, sanatçının gerçek görüntüye objektifiyle yorum katması olarak
değerlendiriyorum. Fotoğrafla yorum
yapan ve bununla insanlara ulaşan bir
yapıdan bahsediyoruz. Ben yarım asırdan daha fazla olan bir sürede fotoğraf
sanatıyla çok büyük bir keyif ile uğraştım ve bu doğrultuda çok şey ürettim.
Bu da hazsız yani sevmeden yapılabilen
bir durum değil. Elbette çok özel portfolyolar ortaya çıkartırken ben de çok ciddi
keyifler aldım. Ayrıca ben alanında profesyonel olan biriyim. Yıllarca temelde
kültürel faaliyetler olmak üzere, mimari
fotoğraf, sanayi fotoğrafı, arşiv etütleri,
tanıtım fotoğrafçılığı gibi birçok dalda
zevkle uğraş verdim. Tabii bu faaliyetler
vasiyetle olmuyor. Babam Cumhuriyet
döneminin ilk sanat kadrolarından, ilk
ressamlarındandır. Yani hayata sanatla
başladım, diyebilirim. Çünkü ben daha
emeklerken evimizin duvarlarında resimler vardı, tablolar vardı. Yabancı bir
okulda okuyordum. Okulumuzda sanat
gösterileri oluyordu. Bir gün bu sanat
gösterilerin bir fotoğrafçı geldi. O eski
usul sürgülü projeksiyon ile pramitler,
Hindistan Afrika fotoğraflarını sunan
gezgin bir fotoğrafçıydı. O gün fotoğraf
gösteriminin ardından ışıklar yandığında benim için yapacak başka bir iş
kalmamıştı. Bu yola baş koydum ve nasıl bir aşk ki, hiç kesintisiz o günden bu
güne hep bu tür projelerin içinde kalma
bahtiyarlığına eriştim.
Geçtiğimiz günlerde sanat hayatınızın
55. yılını kutladığınız özel bir sergide klasik eserlerinizin yanında 1 Ocak 2014’ten
bu yana aksatmadan her gün çektiğiniz
fotoğraflarınız da yer alıyor. “Birikimler”
adlı bu serginizde esinlendiğiniz nesnel
ve öznel öğeler neler oldu?
armağan ettiğim bir kelimedir. Bu sanat
diline hâkim olmak ve onunla iş yapmak kolay bir iş değildir. Dijital makinelerin hakim olduğu şimdilerde fotoğraf
kolaylıkla çekilebiliyor. Ama bunlar bir
fotoğraf değil sadece bir görsel. Görseller
fotoğraf sanatına giden bir yoldur. Eşikten bilgi ile geçince yaratabileceğiniz bir
alandır. Yani önemli olan makine değil
arkasındaki adamdır. Milyonlarca ma-
Temeli yaşama yaslanan yirmiden fazla
öğe var. Hayatın her alanındaki her konuya objektifimi çevirdim ve orda sergilenen işlerin her konu ile ilgili on beş ayrı görselini de albümler haline getirdim.
Doğrudan fotoğraf yaşamdan izler taşır
ve doğayı yansıtır. Sergide doğa fotoğraflarını pek kullankine ve bunlarla dondurulan görüntüler
madım. Çünkü daha
çok yaşam görünsün var. Sanatı da sadece sanatçılar yapar.
istedim.
Bir de fotoğraf doğrultusunda meslekler
Sanatçı, sanat ve hitap vardır. Mimari, moda, tanıtım gibi otuza
edilen kitle üçlüsünde yakında mesleki tanıma açık fotoğrafçıkültür olgusu oluşma- lık alanı var. Bu durum ayrı bir konu ve
bu konuda piyasanın akıntısı içinde prodan durdurulan anının sanatsal değeri tar- fesyonelleri vardır. Ama sanat bambaştışılabilir mi?
ka bir şey. Sanat, insanın içinden gelen
bir feryadın ortaya konmasıdır. Yani bir
Fotoğraf sanatının
“Fotoğrafça” adında bir şey anlatmaya çalışıyorsunuz ve bunu
da fotoğrafça anlatmaya çalışıyorsudili vardır. Bu benim
Türk sanat camiasına nuz.
67
Sayılarla Sağlık
Üç 3
alışkanlıkları yok etmek, yeni bir şeyi
öğrenmekten daha zordur. Yeni bir alışkanlığı yerleştirmek için 21 gün boyunca hiç ara vermeden tekrar gerekir. Çünkü yeni alışkanlığın zihinde ve hücresel
bellekte kalıcı olarak yerleşmesi 21 gün
sürer. Alışkanlıklar tekrarlanılarak kazanılır. Yeni alışkanlığın da zihinde
kalıcı sinir ağı “otoyolu” yaratması 21
gün tekrar edilerek oluşur. Zihniniz
ve kaslarınız tekrar edilen bir şeyi
otomatiğe bağlar. Dişinizi fırçalamak,
yürümek ya da ayakkabınızı bağlamak için düşünmüyorsunuz değil
mi? Çünkü bunlar birer alışkanlık
olmuştur.
Sabah yapılan egzersizle güne daha
pozitif başlayıp iştahınızı da kontrol
edebilirsiniz. Sabahları ağır egzersizler yerine uzun süreli ve düzenli
egzersiz programlarını tercih edin.
Egzersizi günde bir kez yapmak
yerine süreyi 3’ e bölün.
Altı 6
Gebeliğinizin 6. ayında bebeğiniz kilo alır ve olgunlaşmaya devam eder. Yavaş yavaş artık uterus dışında yaşayabiliyor. Kaşları
çizilmiştir ve saçları uzamıştır.
Kasları gelişir tüm vücüdu gelişir ve omuz bölgesi yuvarlaklaşır. Fakat henüz akciğerleri tamamen gelişmemiştir.
Yirmi dört 24
Dokuz 9
Sigarayı bıraktıktan 9 ay sonra akciğerlerinizi temizlemekle görevli olan tüyler yeniden büyüdükçe
ve sigaranın tahribatından kurtuldukça akciğerlerinizde enfeksiyon
meydana gelme ihtimali önemli ölçüde
azalacaktır. Bu tüylerin görevi, akciğerlere giren enfeksiyona sebep olabilecek
zehirleri ve yabancı maddeleri dışarı atmaktır.
daha kuvvetlidir. Güldüğümüzde yüzümüzde 15 kas birlikte çalışıyor. Bu da
yüzümüzün genç kalmasını sağlıyor.
Güldüğümüz zaman tümör ve virüslerle savaşan hücrelerimizin sayısı da
artıyor.
İnsanlar dakikada yaklaşık 24 defa göz kırparlar Her seferinde göz
kapakları kapanır, tuzlu bir sıvı
gözyaşı keselerinden gözün yüzeyine salgılanır ve burada bulunan
toz parçacıklarını temizler. Aslında
korneanın temizlenmesi için ihtiyacı
olduğundan daha sık yapmamızdır. Göz
kırpma sayımız ve sıklığımız bizim ne
kadar dinlenmiş olduğumuzun da göstergesidir. Yorgun birisinde bu sıklık çok
fazlayken tamamen dinlenmiş birinin
daha az göz kırptığını gözlemleyebiliriz.
Özellikle ruhsal bazı hastalıkların teda- Yirmi yedi 27
Gündelik iş hayatımızda da genel olarak visinde gülme terapisi kullanılıyor. Has- 27 aylık çocuğun zihninde iyi kötü
kavramı oluşmaya başlar. Bu da onun
öğle arası için bu saat tercih edilir. Saat- talar üzerinde olumlu etkileri olduğu
duygularını yönetmesine yardımcı olaler 12:00’yi gösterdiğinde dikkat azalır, gözleniyor.
caktır. Tabi o bu duygusal gelişimini
uyku gelir. Bunlar bizim hissettiğimiz
On Sekiz 18
sürdürürken ebeveynlerinin de büyük
faktörler. Peki neden? Çünkü midedeki
Pankreasımız, saat 18:00 olduğunda en
katkısına ihtiyacı vardır.
asit oranı artar, beyindeki kan akımı yaaktif
çalışma
saatine
girer.
Bu
saatlerde
vaşlar. Aslında bu saatlerde kısa bir uyOtuz 30
ku uyumak gerekmektedir. Bu saatte di- yenecek bir akşam yemeğini, vücuduHer hastalıkta olduğu gibi meme kanmuz
çok
rahat
sindirebilir.
Böylece
uyurek yemeğe oturmamak gerekir. Çünkü
yediğimiz anda yavaşlamakta olan bir madan önce rahatlayabiliriz. Bu yüzden serinde de düzenli ve dengeli beslenme
çok önemlidir. Vücut kitle indeksinin
geç saatlere kalmadan iş çıkışında yesistemi zorla çalıştırmış oluruz. 12:00
normal düzeyde tutulması ve haftada
meğimizi yememiz en iyisi gibi gözücivarında uyku molası veren kişilerin
en az 5 saat düzenli egzersiz yapılmaküyor.
enfaktüs geçirme riski %30 daha az.
sı, meme kanserine yakalanma riskini
Yirmi bir 21
On beş 15
%30 kadar azaltır. Ayrıca yine mevsimiBir alışkanlığı ondan kurtulmaya çaÖfke ve kin duygusu bağışıklık sistene göre bol taze meyve-sebzeler, beyaz
lışarak değiştiremezsiniz ama yeni
mini zayıflatıyor. Neşeli ve bol kahkaet (balık-tavuk) tüketilmesi, alkol ve siha atan kişilerin ise bağışıklık sistemi
gara kullanılmaması önemlidir.
bir alışkanlık oluşturabilirsiniz. Kötü
On iki 12
68
Birlik’te Sağlık Ekim-Kasım-Aralık 2014/4

Benzer belgeler