Kent Haber Cana can olmak Kanser ve depresyon
Transkript
Kent Haber Cana can olmak Kanser ve depresyon
ISSN: 1307-220X MART 2012 / Sayı 11 Kent Haber Kanser ve depresyon Cana can olmak Kanser hastalarının en büyük yardımcısı “beyaz melekler” Medikent, Kent Sağlık Grubu'nun ücretsiz kurumsal iletişim yayınıdır. İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Dr. Ruşen Yıldırım Genel Yayın Yönetmeni: Nesrin COŞKUN İÇİNDEKİLER Editör Elif DÜNDAR Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet ALAKAVUKLAR Doç. Dr. Murat KILIÇ Doç. Dr. Murat ZEYTÜNLÜ Doç. Dr. Ömer ÖGE Doç. Dr. Latife DOĞANAY Dr. Mehmet HANCIOĞLU Uzm. Dr. Zülfikar DANAOĞLU Opr. Dr. Ulusal COŞKUN Diyetisyen Melek BÖLGE AKYEL Tangül PEKEY Nesrin COŞKUN Katkıda Bulunanlar Ali DOĞAN Aslı ERZEREN Meltem RUSÇUKLU Derya CÖMERT Dide GÖKÇE Erol TÜFEKÇİ Nejat PAKSOY Nuran GÜNAYDIN Serdal PEKEY Şehriban ARSLAN Mehmet SATICI 10 TÜRKİYE SAĞLIK ÜSSÜ OLMALI 17 28 KARACİĞER TRANSPLANTASYONU BÖBREK NAKLİ İLE HAYATA VE SUYA YENİDEN MERHABA 46 Grafik Tasarım Burhan GÜNAY [email protected] Baskı Öncesi Hazırlık STL MEDYA Ltd. Şti. Tel: 0232 486 88 86 Faks: 486 51 18 www.stl.com.tr Yönetim Yeri: 8229/1 Sokak No:56 Çiğli / İZMİR Tel: 0232 386 70 70 (pbx) Faks: 0232 386 70 71 www.kentsaglikgrubu.com [email protected] Yayın Türü: Bölgesel - Süreli Basım Yeri: Basım Tarihi: Mart 2012 Yıl: 6 Sayı: 11 Medikent Dergisi, Kent Sağlık Grubu'nun kurumsal iletişim yayınıdır. Dergide yer alan makalelerin telif hakları ve yasal sorumlulukları yazarlarına aittir. Reklamlardan doğacak haksız rekabetten reklamveren sorumludur. Kaynak gösterilmek şartıyla makale ve fotoğraflar kullanılabilir. Ücretsiz dergi talebiniz; görüş ve önerilerinizi telefon veya [email protected] elektronik posta adresimizle bizlere ulaştırabilirsiniz. YILDA 3 SAYI YAYINLANIR. ÜCRETSİZDİR. 56 KANSER HASTALARININ EN BÜYÜK YARDIMCISI “BEYAZ MELEKLER” 52 KANSER VE DEPRESYON KOLESTEROL MELEK Mİ? ŞEYTAN MI? 62 KORONER BYPASS CERRAHİSİ MEDİKAL KADROMUZ ANLAŞMALI KURUMLAR 67 72 Yönetimden Mesaj Dr. Ruşen YILDIRIM Genel Müdür Değerli Medikent Okurları, Türkiye’de sağlık hizmetlerinin sunumunda özel sektör sağlık hizmeti sunucularının yeri tartışılmaz derecede önemlidir. Özel sektörün katkıları bir taraftan ülke kaynaklarının etkin ve yerinde kullanılması diğer yandan hizmete erişim imkânlarının artırılmasını sağlamaktadır. SGK ile kısmi veya tam anlaşma yapan özel sektör kuruluşları hizmetlerini SGK’lı milyonlarca insanın erişimine açmış bulunmaktadır. Ayaktan tanı ve tedavilerin yanında kalp damar cerrahisi bünyesindeki ameliyatlar, kanser tedavileri, organ ve doku nakilleri özel hastanelerimiz tarafından SGK mensuplarına sunulmaktadır. Bu hizmetler için neredeyse hastalardan hiçbir katılım bedeli ve katkı adı altında ilave bir ücret alınmamaktadır. Kent Hastanesi bu yönden de üzerine düşen sorumluluğu en iyi şekilde yerine getirmek üzere 2009 yılından beri SGK ile kısmi anlaşma yapmaktadır. Bu anlaşma kapsamında kalp ve damar cerrahisi, kardiyoloji, onkoloji, karaciğer nakli ve böbrek nakli alanlarında her yıl binlerce hastaya hizmet vermektedir. Kent Hastanesi’nin üst seviyedeki tıbbi ve genel hizmetleri tüm hastalarına hiçbir ayrıcalık ve farklılık oluşturmadan standart olarak sunulmaktadır. Bu nedenle Kent Hastanesi çatısı altına giren her hasta bizim hastamız olup kalite standartlarımızdan eşit şekilde istifade ederken, statüsü, anlaşmalı kurumu ve maddi seviyesi göz önüne alınmamaktadır. Organ nakilleri Kent Hastanesi’nin SGK ile anlaşmaları çerçevesinde gerçekleştirdiği en önemli sağlık hizmetlerindendir. Karaciğer nakilleri yönünden sadece Türkiye’nin değil, komşu coğrafyaları da hesaba kattığımızda bölgenin en önemli merkezlerinden birisi olma konumundadır. Kent Hastanesi yılda ortalama 150 karaciğer nakli gerçekleştirmekte olup çocuk hastaların nakillerinin yapıldığı tek ve en büyük merkezdir. Operasyonların tümü ele alındığında başarı oranının % 85’lerin üzerinde olması ayrı bir gurur kaynağıdır. Böbrek nakillerinde ise her geçen ay daha fazla sayıda operasyon gerçekleştirerek birçok hastaya şifa olunmaktadır. Tamamlayıcı sağlık sigortası ile ilgili gerekli mevzuat değişiklikleri gerçekleştiği takdirde, tüm özel hastane ve sağlık kuruluşları en geniş kapsamıyla hem SGK sigortalılarına hem de özel sağlık sigortalılarına hizmet verebilecektir. Bu uygulamayla kamu sağlık harcamaları kontrol altına alınırken, sunulan hizmetlerin kalitesi de yükselecektir. Umut ediyoruz ki bu konuyla ilgili olarak OHSAD, TÜSİAD Sağlık Çalışma Grubu, TSRŞB ve Akredite Hastaneler Derneği’nin hazırlamış olduğu raporlar değerlendirilip en kısa zamanda gerekli kanun ve yönetmelikler hazırlanarak Tamamlayıcı Sağlık Sigortası uygulanmaya başlar. Sağlıklı günler dileğiyle saygılar sunarım. Dr. İ. Ruşen Yıldırım Genel Müdür KENT HABER KARACİĞER NAKLİ İLE HAYAT BULAN MİNİKLER “CANIM CİĞERİM ÇOCUK KULÜBÜ” İLE İLK RESİM SERGİLERİNİ AÇTI ÇOCUK KARACİĞER NAKLİNDE AVRUPA LİDERİ Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Ekibi Başkanı Doç. Dr. Murat Kılıç, Canım Ciğerim Çocuk Kulübü ile hem organ nakli olan çocuklar arasında dayanışmayı sağlamak, hem de onları çocukluktan itibaren birer organ bağışı gönüllüsü olarak yetiştirmeyi amaçladıklarını söyledi. Canlı vericili karaciğer naklinde Türkiye ve Avrupa’nın en fazla nakil yapan ekibi olduklarını belirten Kılıç, ameliyat sonrası başarı oranlarının da oldukça yüksek olduğunu vurguladı. Kent Hastanesi, karaciğer nakli ile yeniden yaşama tutunan çocuklara “Canım Ciğerim” adlı çocuk kulübü kurdu ve ilk etkinlik olarak resim sergisi düzenledi. Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Ekibi, karaciğer nakli olan çocuklar ve ailelerinin katıldığı resim sergisi açılış töreni duygulu görüntülere sahne oldu. Resim yapan çocuklar, aynı zamanda piyano eşliğinde şarkı söyledi, doktorlar ve hastaları birlikte pasta kesti. Bebek ve çocukların üye olduğu Canım Ciğerim Çocuk Kulübü’nde hastalarla doktorları yeni yıl kutlamasında buluştu. Çocuklar palyaçolu, noel babalı kutlamada yeni yıl hediyeleriyle keyiflenirken, onları izleyen aileleri de mutlulukların en büyüğünü yaşadı. Çocukları 2011’de nakil olan anne babalar, “2012 çocuklarımızın ikinci yaşamlarının ilk yılı olacak. Yeni yılda herkes için sağlık diliyoruz,” dedi. 6 KENT HABER ÇOCUK KARACİĞER NAKİLLERİNDE BÜYÜK BAŞARI KENT HASTANESİ DÜNYADA 1 NUMARA YURTDIŞINDAN DA YOĞUN TALEP VAR Bugüne kadar gerçekleştirdiği 100’ün üzerinde karaciğer nakli ile Türkiye’nin en deneyimli karaciğer nakli ekibini bünyesinde bulunduran Kent Hastanesi’nde bebeklere yapılan karaciğer nakillerindeki başarı oranı dünya ortalamasının üzerinde. Bebek ve çocuk karaciğer nakli gibi zor ameliyatları sıklıkla yapmalarına rağmen sağ kalım oranları % 90 gibi oldukça yüksek bir oranda seyrediyor. Başarılı ekip, hem yurtiçi hem de yurtdışındaki hastalardan yoğun ilgi görüyor. Sadece Türkiye’nin değil, Kafkas ve Balkan ülkelerinden çok sayıda hasta, karaciğer nakli operasyonları için Kent Hastanesi’ne geliyor. Doğuştan safrayolları olmayan Mercan Ada nakil olmasaydı 1-2 ay içerisinde hayatını kaybedebilirdi. 6 aylıkken Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Ekibi tarafından babasından alınan karaciğer parçasının nakli ile hayata tutundu. Kent Hastanesi, çocuk karaciğer nakillerinde Avrupa’nın en başarılı takımı. Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Ekibi, hizmet vermeye başladığı 2009 yılının Temmuz’undan bu yana 300’ü aşkın karaciğer yetmezliği hastasına karaciğer nakli operasyonunu başarıyla gerçekleştirdi. İki yılda 210 erişkin, 105 bebek ve çocuğa karaciğer nakli gerçekleştiren Kent Hastanesi Ekibi canlı vericili çocuk karaciğer nakillerinde Türkiye’nin hatta Avrupa’nın en başarılı takımı. Canım Ciğerim Kulübü'nün nakillerle yeniden hayat bulan minik üyeleri. SGK’LIDAN FARK İSTENMİYOR Kent Hastanesi, SGK mensubu vatandaşlardan da fark ücreti talep etmiyor. Sıra beklemeden tüm tetkikleri kısa sürede yapılan hastalar, tedavileri boyunca organ nakli için özel tasarlanmış tam donanımlı bir serviste beş yıldızlı otel konforunda tedavi görüyor. Türkiye’nin organ nakli yapan üçüncü özel hastanesi olan Kent Hastanesi en fazla karaciğer nakli yapan özel hastane unvanına da sahip. Doç. Dr. Murat Kılıç, Doç. Dr. Murat Zeytünlü, Prof. Dr. Mehmet Alper, Opr. Dr. Cahit Yılmaz, Opr. Dr. Zafer Önen, Dr. Onur Duygu, Hemşire Gülay Aksu Kul ve Sekreter Nadide Çölgeçen’den oluşan Karaciğer Nakli Ekibi, Sosyal Güvenlik Kurumu ile yapılan anlaşmayla canlı ve kadavradan organ nakli hizmeti veriyor. 7 KENT HABER ÖZEL KENT HASTANESİ’NİN % 65’İ MID EUROPA PARTNERS’IN TÜRKİYE’DEKİ İLK YATIRIMI Satın alma, Mid Europa’nın Türkiye’deki ilk, sağlık hizmetleri sektöründe ise dördüncü yatırımı. Mid Europa’nın sağlık yatırımlarından sorumlu ortağı Matthew Strassberg, satın almayla ilgili olarak, “Türkiye’de özel sağlık hizmetleri sektöründe güçlü ve sürdürülebilir bir büyüme fırsatı olduğunu görüyoruz ve medikal alandaki başarılı geçmişiyle Kent’in bu pazarda cazip bir büyüme platformu olduğuna inanıyoruz,” dedi. MID Europa Partners, Kent Sağlık Grubu’nun çoğunluk hissesini satın alarak Türkiye’deki ilk yatırımını gerçekleştirdi. Orta ve Doğu Avrupa odaklı faaliyet gösteren en büyük özel sermaye yatırım grubu Mid Europa Partners, İzmir’in önde gelen özel hastane kuruluşu Kent Sağlık Grubu hisselerinin % 65’ini satın alacağını açıkladı. Mid Europa ayrıca, hisselerini zamanla % 90’a çıkarmak üzere bir anlaşma gerçekleştirdi. Satın alma işlemi mutat kapanma şartlarına tabi olacak. 2004’te kurulan Kent Hastanesi, güneydoğu Avrupa’nın en modern ve önde gelen hastanelerinden biri. 22 bin metrekarelik alanı ve 162 yatak kapasiteli medikal kompleksiyle tam donanımlı hizmet veren Kent Hastanesi, en ileri teşhis ve tedavi servislerini sunuyor. Kent Hastanesi’nin çoğu uluslararası alanda deneyimli medikal uzmanlardan oluşan ekibi, yılda 126 binin üzerinde medikal uygulama gerçekleştirerek yaklaşık 83 bin hastaya yüksek kaliteli sağlık hizmeti veriyor. Joint Commission International (Uluslararası Ortak Komisyon) akreditasyonu olan Kent Hastanesi, organ nakli, kalp ve damar cerrahisi ile kardiyoloji de dahil olmak üzere, yüksek hassasiyet gerektiren tedavilerde özel yetkinliklere sahip. 8 Yatırımın gerçekleşmesine önayak olan, Mid Europa Türkiye Sorumlusu Kerim Türkmen, görüşlerini şöyle dile getirdi: “Türkiye’deki ilk yatırımımızı Kent’le gerçekleştirmekten ve Kent’in kurucu hissedarı Cem Bakioğlu ile ortak olmaktan dolayı çok memnunuz. Birinci sınıf bir yönetim ekibi ile beraber çalışarak Kent’in hem organik olarak hem de şirket satın almalarıyla büyümesine katkıda bulunacağımıza inanıyoruz.” Kent Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı ve Mid Europa ile ortak yatırımcı olmaya devam edecek kurucu hissedar Cem Bakioğlu da, “Kent’in kuruluşunda ve gelişiminde önemli rolü olan bir kişi olarak, gelecekteki büyümesine de destek olmak istiyorum” diye konuştu. Kent Genel Müdürü Ruşen Yıldırım ise, “Sağlık hizmet sektöründe oluşturduğu başarılı iştiraklerinin yanı sıra sektördeki uzmanlığıyla bize değer katacak olan Mid Europa’nın yatırımını memnuniyetle karşılıyoruz. Hissedarlarımız arasına katılmış olmaları şimdiye kadarki stratejimizin başarısını kanıtlıyor ve grubun yeni büyüme sürecine sağlam bir temel oluşturuyor,” dedi. Satın alma işlemi, Mid Europa’dan Kerim Türkmen, Robert Chmelar ve Viktoria Habanova tarafından gerçekleştirildi. MID EUROPA PARTNERS Mid Europa Partners, Orta ve Doğu Avrupa’nın önde gelen bağımsız özel sermaye yatırım grubu. Faaliyetlerini Londra, Budapeşte ve Varşova’daki ofislerinden yürüten Mid Europa Partners, yaklaşık 3.2 milyar Euro’luk toplam fon büyüklüğüne sahip. Mid Europa Partners ekibi, 1999’dan bu yana Orta ve Doğu Avrupa’da yatırımlarını sürdürmekte. KENT HABER EBOT'TA 3 TÜRK DOKTORUN BAŞARISI Avrupa Ortopedi ve Travmatoloji Kurulu tarafından 11 yıldır gerçekleştirilen EBOT (European Board Of Orthopaedics and Traumatology) sınavını 3 Türk başarı ile geçti. Kent Hastanesi doktorlarından Ortopedi Uzmanı Opr. Dr. İbrahim AKEL, büyük bir başarı örneği göstererek yüksek bir derece ile sınavı geçmeyi başardı. 9 Haziran 2011 tarihinde Paris Européen Georges-Pompidou Hastanesi’nde düzenlenen sınava Avrupa ülkelerinden 41, Avrupa dışından ise 20 olmak üzere toplam 61 aday başvurdu. İki aşamalı olan sınavın ilkini başarı ile geçen adaylar Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenen sözlü sınava çağırıldı. Türkiye'den 6 aday sözlü sınava girmeye hak kazanıp, 3'ü başarılı oldu. KENT’TEN MİNİKLERE BİLGİSAYAR Kent Sağlık Grubu, sosyal sorumluluk projelerine devam ediyor. Proje kapsamında; Van'ın Erciş ilçesine bağlı Aşağı Işıklı Köyü, Aşağı Işıklı İlköğretim Okulu anasınıfına 4 adet; Kadirasker Köyü, Kadirasker İlköğretim Okulu'na 5 adet olmak üzere toplam 9 bilgisayar yardımı yapıldı. Bilgisayarla tanışan çocuklar, Kent Sağlık Grubu’na teşekkürlerini öğretmenleriyle ve yeni bilgisayarlarıyla çektirdikleri fotoğrafla ilettiler. 9 medikent / Söyleşi Nesrin COŞKUN Kent Sağlık Grubu Basın Danışmanı TÜRKİYE SAĞLIK ÜSSÜ OLMALI Sağlık kadar yaşamsal öneme sahip olmazsa olmazlarımız geleceğimize dair kazanımlarımızdır şüphesiz. Hepimiz sağlıklı, mutlu, rahat, varlıklı, huzur içinde bir yaşam sürmek isteriz; ama maalesef hayatın gerçekleri böyle olmadığı için herkes o gün için de yarınları için de kaygılanır ve kaygısız bir hayatın sigortasını ister. Bunun da adı sosyal güvenliktir, güvencedir. Ölünceye kadar sağlık hizmeti ve aylık alabilmektir. Özeti; milyonlar için bunun Türkiye’deki adresi (özel sağlık, emeklilik sigortaları dışında) Sosyal Güvenlik Kurumu’dur, kısaca SGK’dır. Sözü getireceğim yer SGK’nın İzmir’deki temsilciliği Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü. İzmir SGK’nın çok önemli bir özelliği var; o da Türkiye genelinde pek çok uygulamanın ilk çıkış noktası olması. İzmir SGK proje üretiyor, uyguluyor, Türkiye örnek alıyor. Tabii ki bu projelerin bir de mimarı var, o da İl Müdürü Mustafa Keskin. Sadece İzmir değil Aydın, Manisa, Muğla ve Uşak’ta en büyük sağlık hizmeti alıcısı olan kurumun patronu. Sigortalısına, kamunun dışında özelde sağlık hizmeti alıp sunan Keskin, söyleşi konuğumuz oldu, merak edilenleri anlattı. Önce Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) Türkiye’de neleri değiştirdiğinden başlayalım. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 2006’da tek çatı altında toplanmasıyla birlikte hem sosyal güvenlik hizmetlerini hem de sağlık hizmetlerini tek elden vermeye başladı. Eskiden sağlık hizmetlerinde de bir kategorizasyon vardı. Devlet memurları tüm hastanelerden; özelden, üniversite hastanelerinden hizmet alırken, Bağ-Kur’lular sadece Sağlık Bakanlığı’na bağlı devlet ve eğitim hastanelerinden yararlanabiliyor, üstelik tedavi sonrası faturasını ödeyip sonra tahsil edebiliyorlardı. SSK sigortalıları da sadece SSK hastanelerinden hizmet alıyor, Sağlık Bakanlığı, üniversite ve özel hastanelerden yararlanamıyor, hatta serbest eczanelerden bile ilaç alamıyordu. 10 Sosyal güvenlikte de SSK’lının kanundan aldığı haklar varken, Bağ-Kur’lunun, memurun hakları farklıydı. Sigortalı, Bağ-Kur’lu ve memurlar yaklaşık aynı primi ödedikleri halde Emekli Sandığı’na bağlı olanlar daha yüksek emekli maaşı alıyordu. Onu SSK, SSK’yı da Bağ-Kur izliyordu. Sağlık hizmetini alabilmenin şartı da farklıydı. SSK’lıysanız üç ay prim yatırmanız halinde sağlık hizmeti alabiliyordunuz. Devlet memuruysanız anında alabiliyordunuz, Bağ-Kur mensubu iseniz 8 ay prim yatırmak zorundaydınız, ilk sigortalılıkta. Yeni kanun bir ay prim yatırılması halinde tüm sağlık hizmetlerini alabilir hale getirdi. Yani haklarda da bir eşitlik, standart birliği sağlanmış oldu. Örneğin; kız çocuklarına çeyiz parası SSK ve Emekli Sandığı mensuplarına verilirken, Bağ-Kur mensubu olanların kız çocukları çeyiz parası alamıyordu. Süt parası da öyle. Bu farklılıklar da ortadan kalktı, tüm hakları sosyal güvenlik kurumuna mensup insanlar eşit alabilir hale geldi. medikent / Söyleşi SGK İzmir olarak ürettiğiniz ve örnek alınıp Türkiye genelinde yaygınlaştırılan projelerinizi anlatır mısınız? Önce Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, sonra taşra teşkilatı kuruldu. Her ile il müdürlüğü ve altında vatandaşa hızlı ve kaliteli hizmet verebilmek için sosyal güvenlik merkezleri (SGM) oluşturuldu. SGM’lerde sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerine ilişkin hizmetler verilir hale getirildi. İzmir’de de sistem işler hale getirilirken aynı zamanda da yeni projeler üretilmeye başlandı. Bir yandan sosyal güvenlik hizmetlerini daha kaliteli, daha nezaketli ve hızlı vermeyi sağlarken, diğer yandan da değişik projeleri hayata geçirdik. İlk ürettiğimiz projelerden biri SMS yoluyla sigortalılarımızı bilgilendirmeyi hedefleyen projeydi. Bir diğer proje ise sosyal güvenlik konusunda bilgilendirme ve bilinçlendirme amaçlıydı. Hedef kitlemiz ilköğretim öğrencileriydi. Sosyal güvenliğin ne olduğunu, önemini anlatan hikâyeler yazıldı, bunlar kitaplaştırıldı ve bunları İzmir’deki ilköğretim okullarının 3-4-5. sınıflarında dağıttık. Bu Türkiye projesi olarak kabul edildi ve Bakanımız tarafından da ülke geneline yaygınlaştırıldı. SMS de İzmir’de başlayan bir uygulamaydı, o da tüm Türkiye’ye yaygınlaştırıldı. 11 medikent / Söyleşi Yılbaşından itibaren SMS uygulaması sağlığı da kapsayacak. Sağlık hizmeti alanlar anında sağlık hizmetleri aldıkları şeklinde bilgilendirilecek. Sigortalıların cep telefonlarına ‘şu hastaneden şu hizmeti almışsınızdır’ şeklinde SMS geçilecek. Burada amaç, TC kimlik numarası kullanılarak başkalarının yerine sağlık hizmeti alınmasını önlemek. Bu SMS’i alan sigortalı eğer o sağlık hizmetini almamışsa bize bildirecek, biz de gereğini yapacağız. İzmir’de bu tür suistimaller yok, ama İzmir ya da Türkiye’nin başka bir yerinde olmayacak anlamına gelmiyor. Kurum başkanlığımız tarafından bu proje ülke genelinde uygulamaya koyulacak. SMS uygulamasından sonra ise Kurum Başkanlığımızın üzerinde çalıştığı parmak izi - avuç içi iziyle tanımlanan kartlar uygulamaya konulacak. Geliştirdiğimiz bu yöntemlerle usulsüzlükleri engellemeye çalışıyoruz. SGK İzmir olarak ilimizin tüm köylerinde vatandaşa sosyal güvenlik ile ilgili haklarını, yükümlülüklerini anlatan toplantılar yaptık. SGM müdürlerimizin tamamı köylere giderek halkla bir araya geldiler. Onun dışında elektronik ortamda sağlık aktivasyonu için vatandaşlarımız kuruma gelmesin diye bir proje ürettik. Bu proje kapsamında bir web sitesi oluşturduk. Sigortalılara elektronik ortamda taleplerini iletip anında sağlık aktivasyonlarını yaptırabilme olanağı yarattık. Bu uygulama da İzmir’de başladı, Türkiye genelinde uygulamaya dönüştürüldü. İşverenlere kuruma gelmeden elektronik ortamda borcu yoktur, ilişiksizlik belgesi talebinde bulunma olanağı sağladık; belgeler hazır olunca SMS ile bilgi verip, kurumdan gelip alabileceklerini bildirdik. Böylece zaman kayıplarının önüne geçtik, işveren o süreçte işine gücüne devam etti. Tüm sosyal güvenlik il müdürlüklerinde olduğu gibi İzmir’de de 2008’den itibaren yoğun bir şekilde iletişim, motivasyon, halkla ilişkiler eğitimi, mevzuat eğitimleri verildi. 12 İzmir olarak Doğan Cüceloğlu gibi alanında uzman kişileri personelimizle bir araya getirdik. Bu eğitimlerin sonuçları ortada. Artık kurumlarımızda her çalışan empati yapıyor, güleryüzle, kaliteli ve hızlı hizmet vermeye çalışıyor, vatandaşlarımız da her fırsatta memnuniyetlerini dile getiriyor. medikent / Söyleşi Sağlıkta denetim ağırlıklı projeleriniz var. Bunlar neler? Daha önceleri sağlıkla ilgili denetimleri şikâyetler üzerine yapıyorduk, yani denetim modellerimizi şikâyet ve ihbar üzerine kurgulamıştık. Denetimi bir de ilaç reçeteleri, faturalar üzerinde evrak incelemesiyle yapıyorduk. Bu alışılagelmiş bir yöntem olduğu için kurumun bu konudaki amacına artık hizmet etmekten uzaktı. Bunun üzerine sağlıkta risk odaklı denetim modeli geliştirmeye başladık. SGK İzmir, Türkiye’de bu modelleri geliştiren ve uygulayan ilk il müdürlüğüdür. Bu denetim modelinde önce riskli bölgelerimizi tespit ettik. Kurum hangi sistemler kullanılarak bir usulsüzlükle karşı karşıya kalabilir, bunları saptadık. Eczane boyutunda riskli gördüğümüz 35 ilaç çıkarttık. Bunlar fiyatı yüksek ve kronik hastalıklarda kullanılan ilaçlardı. Bu ilaçları almış görünen hastalar bu ilaçları alıp kullanmış mı, yoksa bunlar sanal reçeteler mi, bunları inceledik. Çok çarpıcı sonuçlara ulaştık. Hasta olmadan reçete düzenlendiğini ortaya çıkardık. İncelediğimiz eczanelerin 7’sine fesih cezası verildi. İlaçla ilgili önemli operasyonlara da imza attı müdürlüğümüz. En çarpıcı olan emniyet güçleriyle birlikte bir evin çatı katında bir milyon liralık ilaç ele geçirmemizdi. Sağlık hizmeti sunucuları yani hastane ve tıp merkezi boyutunda risk odaklı denetimde yine yapılmayan hizmetlerin yapılmış gibi kuruma fatura edilip edilmediği ya da edilirse hangi alanlarda edilebileceğini gündemimize aldık. Görüntüleme hizmetlerinde, ilave ücretlerin tebliğde belirtilen miktarlardan fazla alınıp alınmadığı konusunda denetimler yaptık. Bilindiği gibi acillerden girişte hiç fark alınmaması gerekiyor. Acilden girişte bir fark ücreti alınıp alınmadığının tespiti için bankalarla yazıştık, post makinesi dökümlerini aldık. Hastaneye ödeme yapanla medula sistemindeki kişilerin aynı olup olmadıklarını, aynı kişilerse farklı ödeme yapıp yapmadıklarını belirledik. Türkiye’de ilk kez gece denetimlerini İzmir SGK yaptı. Acil servislere başvuran hastaların gerçekten acil vaka olup olmadıklarını inceledik. İzmir’de bu yaptığımız denetimler aslında vatandaş sigortalılığı lehine yaptığımız denetimler. Hem hizmetin kalitesini artırmak istiyoruz, hem de vatandaşın yasal miktarın üzerinde para vermesini de önlemeye çalışıyoruz. İzmir’de ve bizim bölgemize giren illerde bir sistem oturmuşluğu var. Bunda en önemli pay da İzmirliler’in genelinde kanuna uyma özelliğine sahip olmaları. İzmir’de sigortalı lehine güzel bir sistem kurulmuş durumda. İzmirliler bu konuda şanslı. 13 medikent / Söyleşi İzmir SGK olarak sigortalılarınıza tek kuruş ödettirmeden tüm ya da branş sözleşmeleriyle özel hastanelerden hizmet alıyorsunuz. Sağlık hizmetlerinde özel niçin çok önemli? Sağlıkta özel sektörü çok önemsiyoruz. Önemseme nedenimiz; bir kere hizmet kalitesini artırıyor özel sektör. Kamu kurumlarındaki hizmet kalitesinin bu kadar artma nedenlerinden bir tanesi de rekabetin açılması ve özel sektörün bu kulvarda hizmet veriyor olması. Çünkü sigortalılar nerede hizmet daha güzelse oraya yöneliyorlar. Onun için kamu kurum hastaneleri de kendilerini çok yenilediler. Aynı zamanda özel sektördeki hastaneler teknolojik donanımı yüksek hastaneler. Bu rekabet içinde kamu sağlık kurumlarının da teknik donanımı yükseldi. O nedenle özel hastanelerin sağlık sektöründeki yeri artık yadsınamaz ve geri dönüşü olmayan bir noktada. Özel sektör bu konuda hakikaten çok güzel açılımlar yaptı. Sağlık hizmetlerinden insanların bu kadar mutlu ve memnun olmaları hastane ve tıp merkezlerinin iyi hizmet vermelerinden kaynaklanıyor. Kent Hastanesi hem bölge hem Türkiye için önemli bir hastane. Çünkü Türkiye ve İzmir’de yapılmayan bazı tedaviler, Kent Hastanesi’nde yapılıyor. Örneğin çocuk karaciğer nakilleri. Daha önce de basında gündeme gelmişti; bir slikozis hastası vardı. Akciğer nakli olması gerekiyordu ve Türkiye’de yapılmadığı için böyle vakaları Avrupa’ya gönderip tedavi ettiriyoruz. Sadece uçak ambulans için 40 bin euro ödedik. Böyle vakalar kuruma ve ülkemize yüksek faturalara mal oluyor. Ama Kent Hastanesi gibi branşlaşmaya ağırlık vermiş çok nitelikli hastanelere Türkiye’de ihtiyaç var, sadece İzmir’de değil. Bu hastanelerin sayıları artarsa bu gibi vakaları hiçbir şekilde yurtdışına göndermek zorunda kalmadan ülkemizde tüm sağlık hizmetlerini en nitelikli şekilde verebiliriz. O yönüyle de Kent Hastanesi hem Türkiye’ye, hem İzmir’e örnek olabilecek bir sağlık kuruluşu. Böyle teknolojisi yüksek olan uzmanlaşmış hastanelere Türkiye’nin acil ihtiyacı var. Türkiye gelecekte bölgenin de sağlık üssü olmaya aday. Türkiye’de özel sağlık hizmeti sunan hastaneler artık sadece Türkiye bağlamında düşünemezler. Bundan sonra bölgenin sağlık üssü olmayı düşünmek zorundalar. 14 Böyle uzmanlaşmış hastanelere bölgenin de çok büyük ihtiyacı var. Türki Cumhuriyetleri, Balkanlar, Avrupa’nın çeşitli ülkeleri yararlanacaktır. Bir de hastanelerin otelcilik hizmetleri de çok iyi. İnanıyorum Türkiye de sağlık turizmi de bundan sonra çok gelişecek. Mustafa KESKİN kimdir? SGK Başmüfettişi, İzmir İl Müdürü Mustafa Keskin 1970 Hatay, Dörtyol doğumlu. Keskin 1992’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. Mart 1993’de SSK Sigorta Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda Müfettiş Yardımcısı olarak göreve başlayan Keskin, 1998’de Müfettiş, 2005’te Başmüfettiş oldu. İlk idari görevi 2000 yılında Teftiş Kurulu Adana Grup Başkan Yardımcısı olan Keskin, 2004’te Grup Başkanlığı’na getirildi. 2007 yılında Başkan Danışmanı olan Mustafa Keskin, 2008 yılında Adana İl Müdürü olarak atandı, 2009’da ise İzmir İl Müdürü oldu. Keskin, 5510 sayılı Kanunda değişiklik yapan 5754 sayılı kanun çalışmalarında bulundu. “Mali Çözüm Dergisi”, “Sosyal Güvenlik Dünyası Dergisi”, www.muhasebenet.com ve www.alomaliye.com sitelerinde sosyal güvenlik mevzuatı ile ilgili çeşitli makale ve yazıları yayımlanan Keskin’in Naci Şahin ile birlikte kaleme alınmış “İşveren Yükümlülükleri” adlı bir de kitabı bulunmaktadır. Keskin, evli ve iki çocuk babasıdır. medikent / BASIN 15 medikent / Karaciğer Nakli Doç. Dr. Murat KILIÇ Kent Sağlık Grubu Karaciğer Nakil Ekibi Başkanı KARACİĞER TRANSPLANTASYONU Organ nakli günümüzde birçok hastalık için ciddi bir tedavi yöntemidir. Organ nakilli hastaların sayısı her geçen gün artmaktadır. Bundan 20-30 yıl öncesine kadar herhangi bir hastalık tedaviye yanıt vermez ve zarar verdiği organı tüketirse ölüm kaçınılmazdı. Organ nakli hastalığa karşı pes etmemeyi simgeler ve insanlara ikinci hayat olanağı sunar. 17 medikent / Karaciğer Nakli Son 30 yılda tıpta en gelişen dal organ naklidir ve ilerideki yıllarda da en çok gelişme bizim alanımızda olacaktır. Organ nakillerinde ülkemiz en üst düzeyde standartları yakalamıştır ve dünya ile rekabet halindedir. Gerek gelişen teknoloji ve ilaçlar gerekse de kök hücre tedavi yöntemleri ile önümüzdeki yıllarda organ nakilleri ile tedavi olan hastaların sayısının giderek artması beklenmektedir. Karaciğer nakli karaciğer yetmezliği içindeki hastaların tedavisinde kanıtlanmış en etkin tedavi yöntemidir. Karaciğer yetmezliği iki şekilde karşımıza çıkabilir; akut ya da kronik. Akut karaciğer yetmezliği daha önce bilinen bir karaciğer hastalığı olmayan bireyde ani gelişen karaciğer yetmezliği tablosudur ve organ fonksiyonları ani olarak yitirildiğinden hasta kısa sürede bilincini kaybederek komaya girer ve nakil olmazsa kaybedilir. Bu durumda acil olarak saatler ya da birkaç gün içinde nakil yapılması gerekir. Karaciğer nakli yapılan hastaların % 10’u bu grupta yer alır ve en sık nedenleri akut hepatitler, ilaçlara bağlı toksik hepatit, mantar zehirlenmeleri, bilinmeyen viral enfeksiyonlar vb. olabilir. Kronik karaciğer yetmezliği ise karaciğer sirozu olarak da adlandırılır ve nakil gereken hastaların % 90’ı bu grupta yer alır. En sık nedenleri ise ülkemizde kronik HBV (hepatit B virüsü) enfeksiyonudur. HBV’den başka HCV, alkol, otoimmun hastalıklar (otoimmun hepatit, primer biliyer siroz, primer sklerozan kolanjit) ve çok çeşitli diğer nedenler olabilir. Kronik karaciğer hastalığı zemininde gelişmiş karaciğer kanseri için de nakil yapılabilir. 18 Son dönem karaciğer yetmezliği gelişen hastaların ortalama 1 yıllık yaşam şansları % 50 düzeyindedir ve gelişen komplikasyonlar ile bu oran daha da aşağıya inebilir. Hastalara ne kadar kötü durumda nakil yapılırsa yaşam sürelerinin o kadar kısaldığı ve maliyetlerin o kadar arttığı gösterilmiştir. Bu nedenle uygun zamanlama ve uygun hasta seçimi daha fazla önem kazanmaktadır. Karaciğer vücudun en çok kanlanan organı olduğu için operasyon risklidir. Bir insanın başına gelebilecek en büyük ve kapsamlı ameliyat karaciğer naklidir. Kanlanmasının yanı sıra vücudun tüm metabolizmasını ayarladığından organ nakli sırasında ve sonrasında vücudun tüm sistemlerinde belirgin dengesizlikler olabilir ve takıldıktan sonra tam fonksiyon görene kadar zorluklar yaşanabilir. medikent / Karaciğer Nakli Karaciğer nakli (transplantasyonu) dünyada ilk kez yapıldığı 1963 yılından beri yapılan çalışmaların sonunda ameliyat teknikleri açısından üstün bir düzeye ulaşmıştır. 1980 öncesinde karaciğer nakli sonrasında 1 yıllık sağkalım % 50’nin altında iken bugün bu oran % 80-90’lara ulaşmıştır. Geçmişte karaciğer nakli hastanın hayatını kurtarmak amacıyla son çare olarak başvurulacak bir operasyon olarak görülmekteyken, günümüzde karaciğer yetmezliğinin daha erken devresinde hayat kalitesini artırmak amacıyla uygulanması gereken radikal bir tedavi yöntemi olarak görülmektedir. Organ nakli ameliyatlarının sayısı giderek artarken, karaciğer vericilerinin sayısı göreceli olarak sabit kalmıştır. Organ açığını gidermek amacı ile uygulanan yöntemlerden birisi kadavra karaciğerlerin ikiye bölünerek (split karaciğer) iki ayrı alıcıya takılmasıdır. Diğer bir yöntem de canlı vericilerden karaciğerin bir parçasını çıkararak hasta olan alıcıya nakil edilmesidir. Ülkemizde özellikle son yıllarda canlı vericilerden yapılan karaciğer nakilleri öne çıkmaktadır. Kadavradan Karaciğer Nakli: Trafik kazası, beyin kanaması, beyin tümörü veya kalp krizi sonrası beyin ölümü gelişen kişilerin ailelerinin organlarını bağışlaması sonrası gerçekleşebilir. Yapılan incelemeler organ veren hastanın herhangi bir bulaşıcı hastalık, kanser veya karaciğer hastalığına sahip olmadığını göstermelidir. Uygun şartlarda çıkartılan ve özel koruma sıvılarında korunan karaciğerin ölen kişiden alındıktan sonra en geç 24 saat içinde takılması gerekmektedir. Organ ne kadar çabuk takılır ise o kadar iyidir, kritik süre 12 saat olarak kabul edilmektedir. Bu sürenin uzaması özellikle yağlı ve yaşlı organlarda çıkabilecek problemleri artırır. Maalesef ülkemizde kadavradan organ bağışı son derece az olduğu için uzun bekleme listeleri vardır. Doç. Dr. Murat KILIÇ kimdir? Orta öğrenimini Bornova Anadolu Lisesi’nde gören Kılıç, 1993 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı üniversitede Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı’nda uzmanlık eğitimini tamamladıktan sonra, üst ihtisasını Klinik Fellow, Texas Üniversitesi, Houston, Texas, A.B.D., Organ Nakli ve İmmunoloji Bölümü’nde (Temmuz 1999-Kasım 2000), Baylor College of Medicine, Houston, Texas, A.B.D., Karaciğer Transplantasyonu ve Hepatobiliyer Cerrahi Bölümü’nde (Kasım 2000-Kasım 2001) yaptı. Uzman doktor olarak göreve başladığı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Kliniği’nden 2009 yılında Karaciğer Nakil Programı Direktörü olarak ayrıldı. ECFMG Sertifikası (USMLE Step 1 ve Step 2 1993, Step 3 2000 yılında) olan Kılıç, Ulusal Cerrahi Derneği, Ege Cerrahi Derneği ve Karaciğer Araştırmaları Derneği üyesidir. Kılıç’ın aldığı ödüller arasında şunlar bulunmaktadır: International Liver Transplantation Society 8. Annual Congress (Chicago, 2002. International Travel Award), Organ Nakli Kuruluşları Koordinasyon Derneği, Transplantasyon Kongresi, 2002, Adana. Sözlü Sunum Birincilik Ödülü, International Liver Transplantation Society 13. Annual (Congress, Brezilya), 2007 International Travel Award. Ulusal ve uluslararası 80 yayın ve makalesi bulunan Doç. Dr. Murat Kılıç, halen Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Ekibi’nin Başkanı olarak görevini sürdürmektedir. 19 medikent / Karaciğer Nakli Canlı Vericili Karaciğer Nakli: Organ nakli ihtiyacı bulunan kişilerin akraba ya da yakınlarının karaciğerlerinden alınan bir parçanın nakledilmesidir. Anne, baba, kardeş, eş veya diğer yakın ve akrabaların gönüllü olması gerekir. Bu gönüllü kişide yapılan tüm testler kişinin karaciğerinin parçasını vermesinde bir sakınca olmadığını göstermesi gerekir. Bu testler iki yöndedir: Birincisi; organ bağışlayan kişinin herhangi bir zarar görmemesi için tüm sistemlere yapılan incelemeler. Kalp, akciğer, sindirim sistemi gibi tüm organlar ve ruhsal durum. İkincisi; karaciğere yönelik incelemeler. Bu incelemeler içinde karaciğerin haritası diyebileceğimiz tüm yapısal özelliklerine, volüm dağılımına, vasküler yapılarına ve safra yollarına bakılır. Eğer tüm incelemeler uygunsa gönüllü kişinin organ bağışlamasında bir sakınca olmadığına karar verilir. Bebekler ve küçük çocuk hastalar için genellikle vericinin karaciğerinin sol lateral sektör denilen segment 2 ve 3, erişkin ya da büyük hastalar için vericinin karaciğerinin sağ yarısını almak gerekir. Karaciğer vücudumuzda rejenerasyon (kendini yenileme) kapasitesi olan tek organ olduğundan veren kişinin karaciğeri ameliyattan hemen sonra hızla büyümeye başlar ve yaklaşık 3 ay sonra ameliyattan önceki eski büyüklüğüne ulaşır. Aynı şekilde karaciğer alıcısının aldığı parça da büyüyerek 3 ay içinde hastanın normal karaciğer boyutlarına ulaşır. 20 Karaciğer bağışlamak için alt sınır 18, üst sınır 60 yaştır. Bu konuda bir kesinlik olmamakla beraber 60 yaş üzerinde görülen problemler bu ameliyata engel teşkil edebilir. Karaciğer nakli yapılabilmesi için gerekli ilk şart kan grubu uyumudur, doku uyumu karaciğer naklinde bakılmaz. Ameliyat Süreci Cerrahi teknik geçen yıllar içinde iyice geliştirilmiş ve başarı oranları artmış, komplikasyonlar azalmıştır. Yine de oldukça zor bir ameliyat olup ortalama 6-8 saat sürer. Hasta karaciğer tamamı ile çıkarılıp yerine sağlam karaciğer konulur. Canlı vericili karaciğer nakillerine 2 ayrı ekibin yaptığı ameliyatların her biri üst düzeyde uzmanlık gerektirir. Ameliyattan Sonra Ameliyattan sonra hasta yoğun bakım ünitesine alınır ve solunum makinesine bağlanır. Yoğun bakımda birkaç gün geçirdikten sonra, eve gitmeye izin verilmeden önce büyük olasılıkla nakil ünitesinde 2-4 haftalık süre ile iyileşme dönemi geçirilir. Bu ameliyat sonrası iyileşme dönemi, yoğun fiziksel ve zihinsel rehabilitasyonu kapsar. medikent / Karaciğer Nakli Kent Hastanesi Karaciğer Nakil Programı Hastane sonrası poliklinik kontrolleri Temmuz 2009’dan bu yana geçen 2,5 yıllık dönemde merkezimizde bugüne kadar 340 nakil gerçekleştirilmiştir. Bu nakillerin üçte biri çocuk ve bebekler için gerçekleştirilen nakillerdir. Tüm Türkiye’de çeşitli illerde 25 merkez karaciğer nakli gerçekleştirmektedir ve toplam yılda 700 dolayında karaciğer nakli yapılmaktadır. Tüm Türkiye’de yapılan nakillerin dörtte biri, çocuk nakillerinin ise yarısından fazlası merkezimizde yapılmaktadır. Sosyal güvenlik kurumu anlaşması ile herhangi bir ücret alınmadan yapılan nakillerdeki başarı ortalaması % 90 düzeyindedir. Kent Hastanesi en üst düzeyde teknik olanaklara sahip ameliyathaneler ve yoğun bakımın yanı sıra yeni açılan ve son derece donanımlı ve konforlu 28 özel odadan oluşan organ nakli servisi ile hizmet vermektedir. Hastaneden çıktıktan sonraki ilk aylarda poliklinik izlemleri için haftada bir ya da iki kez kontrole gelmek gerekir. Bu poliklinik kontrollerinin amacı hastanın iyileşmesini izlemek ve herhangi bir olası komplikasyonu teşhis etmektir. Her ziyarette karaciğer fonksiyonları dikkatle değerlendirilir ve muayeneden geçirilir; böylelikle, herhangi bir enfeksiyon varsa belirlenebilir. Vücut organı reddetmesin diye kullanılan bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçların aşırı dozda alımı yüksek düzeyde bağışıklık baskılanmasına ve daha yüksek enfeksiyon riskine yol açabilir; düşük dozda alınması halinde ise nakledilen karaciğerin reddine neden olabilir. Enfeksiyon ve organ reddi riski azaldıkça, poliklinik kontrollerinin sıklığı da düşecektir. Bu izleme ziyaretlerinin amacı iyileşmeyi izlemek ve herhangi bir olası komplikasyonu teşhis etmektir. Karaciğer nakli olan kişinin bu kontroller ile normal bir insan gibi yaşaması ve günlük yaşantısına ve işlerine devam eden aktif bir birey olması hedeflenmektedir. Nakil olduktan sonra organın belli bir senede tükenmesi söz konusu değildir ve aksilik olmadıkça kişinin normal ömrünü yaşayacağı varsayılır. 1970’li yıllarda nakil olup günümüzde yaşayan hastalar vardır. 21 medikent / Karaciğer Nakli Doç. Dr. Murat ZEYTÜNLÜ Kent Sağlık Grubu Genel Cerrahi Uzmanı CANA CAN OLMAK Yunan mitolojisinde anlatılan bir efsane karaciğerin yenilenme özelliğinin 2700 yıl önce bile bilindiğini gözler önüne seriyor. Efsaneye göre Prometheus’un kendisini aldatmasına kızan Zeus, Prometheus’u Kafkas Dağları’na zincirler ve bir kartalı da Prometheus’un ciğerini yemesi için başına musallat eder. Kartal her gün Prometheus’un yanına gelir ve karaciğerini yer, oysa ertesi gün karaciğer yeniden oluşur. Karaciğer Naklinde Verici Karaciğer büyük bir bölümü alınsa bile kendini yenileyebilme ve büyüme özelliğine sahip vücuttaki tek organdır. Karaciğerin % 70’i alınsa bile fonksiyonları normal kalır. Kalan karaciğerin kendini yenilemesi hemen başlar ve birkaç hafta içerisinde normal boyutuna ulaşır. Bu yüzden karaciğer nakli gerçekleştirildiğinde vericide kalan parça ve alıcıya konulan parça hızlı bir şekilde orijinal boyutlarına geri gelir. Bu durum karaciğerin yarısının karaciğer yetmezliği olan hastalara başarıyla nakledilmesini de açıklamaktadır. Vücut ağırlığının % 2’sini oluşturan ve vücudun en büyük solid organı olan karaciğer, büyük çoğunluğunu hepatositlerin oluşturduğu fonksiyonel ünitelerin birleşmesinden oluşmaktadır. Metabolik hemostaz olarak nitelendirilen vücut için hayati öneme sahip; sentez, depolama, detoksifikasyon ve nutrisyonel elementlerin (karbonhidratların, proteinlerin, yağların ve vitaminlerin) yeniden yapılandırılmasından sorumludur. 22 medikent / Karaciğer Nakli Mitolojik çağlardan beri bilinen ve asırlar boyunca mekanizmasının temelleri araştırılan karaciğerin inanılmaz rejenerasyon yeteneği, ölümle yüz yüze olan son dönem karaciğer yetmezliğindeki hastalar için günümüzde bilinen tek ve küratif tedavi seçeneği olan karaciğer naklini yeni bir umut ışığı haline getirmiştir. Basite indirgemek gerekirse karaciğer nakli, bütün karaciğerin nakil edildiği kadaverik karaciğer nakli ve canlı vericilerden alınan karaciğerin bir kısmının nakil edildiği canlı vericili karaciğer nakli olmak üzere ikiye ayrılır. Canlı vericili karaciğer naklinin, kadaverik karaciğer nakline nazaran belirgin avantajları mevcuttur. İlk olarak alıcılar için direkt ulaşılabilecek organ sayısını artırarak, kadaverik nakil için bekleme süresini belirgin şekilde kısaltır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de uygun kadaverik donör bulma ve bekleme listesindeki sürenin uzunluğu halen en önemli sorunların başında gelmektedir ve gün geçtikçe bu ikilem gittikçe büyümektedir. Böylece hem alıcıların bekleme listesindeki zamanını kısaltmış, hem de kadaverik vericiden nakil yapılan alıcının survisinde de iyileşme elde edebiliriz. Çoğu alıcı için karaciğer nakli, acil şartlarda yapılan kadaverik karaciğer nakillerine ziyaden tüm imkânların sağlanabildiği elektif koşullarda gerçekleştirilerek daha az morbidite ve mortalite oranları sağlanabilir. Ülkemiz ve Japonya gibi beyin ölümüne bağlı kadaverik vericilerin nadir olduğu ülkelerde canlı vericili karaciğer nakli rutin olarak uygulanan işlem haline gelmiştir. 2003 yılı verileri ışığında Japonya’da 2692 adet karaciğer nakli gerçekleşmiş iken bunların 2667’si canlı vericiden, 25’i ise kadaverik vericiden yapılmıştır. Cerrahide, anestezide ve immunsupresyondaki gelişmeler, alıcı ve vericilerin preoperatif hazırlığı, organ koruma metotları ve nakil zamanlaması gibi birçok teknik konunun zamanla birlikte daha iyi anlaşılması ile birlikte 1 yıllık greft ve hasta survisi % 90’ların üzerine kadar yükselmiştir. Bu sonuçlar ile canlı vericili karaciğer nakli dünyada çoğu merkezde rutin uygulanabilir hale gelmiştir. Canlı vericili karaciğer naklinin en önemli ve etik açıdan tartışmalara konu olan noktası ise vericinin güvenliğidir. Herhangi bir operasyona gereksinimi olmayan, tamamen sağlıklı bireyler olan vericileri morbiditesi hatta mortalitesi bulunan bir operasyona maruz bırakmak hem etik, hem de tıbbi açıdan sorgulanmaktadır. Türkiye’de karaciğer nakli 1988 yılında başlamıştır. Ülkemizde organ nakli ve organ bağışı ile ilgili kanunun 1979 yılında yasalaşmasına rağmen ulusal organ paylaşım sisteminin kurulması 2000 yılına kadar uzamıştır. En önemli avantajların bir diğeri ise organın yani greftin kalitesidir. Sağlıklı vericililerden kısa soğuk iskemi süresi ile elde edilen greft ile primer nonfonksiyonel greft sıklığı minimale indirebilinir. Aynı zamanda teorik olarak özellikle akrabalar arasındaki canlı vericili nakillerde immünolojik avantajlar bulunmaktadır. İlk canlı vericili karaciğer nakil girişimini Aralık 1988 yılında Brezilya’dan Rai ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilmişse de ilk başarılı nakil haberi 1989 yılında Avustralya’dan Strong ve arkadaşlarına aittir. 1994 yılında Lo ve arkadaşlarınca da canlı vericili karaciğer nakli erişkinlere uygulanabilir hale gelmiştir. 23 medikent / Karaciğer Nakli Verici seçimi Canlı vericili karaciğer naklinde başarıya ulaşmanın temelinde, tüm nakil merkezlerince de öncelikle üzerinde durulan, vericinin güvenliğidir. Ocak 2002 yılında ABD’de verici ölümünün arkasından ülkedeki canlı vericili karaciğer nakli sayıları dramatik biçimde azalmıştır. Bu sorunun üstesinden gelmek amacıyla geçmişten günümüze kadar tüm merkezlerde vericinin güvenliğini maksimuma çıkarmak için tüm olası seçenekler itina ile kullanılmaya başlanmıştır. Helsinki önergesinde ifade edildiği gibi her bireyin kendi başına özgürce düşünme ve karar verme özgürlüğü, kararından ve ameliyattan kendi açısından manevi kazancın dışında hiçbir beklentisi olmayan verici adaylarına en üst düzeylerde sağlanmalıdır. Vericiler, dışarıdan hiçbir baskı altında kalmadan hür iradesi ile verici olma konusundaki istediğini dile getirmelidir. Daha önce de belirttiğimiz gibi potansiyel canlı verici adayları mükemmel medikal ve psikiyatrik kondisyonda olmalıdırlar. Canlı verici olmanın pozitif ve negatif etkileri bulunmaktadır. Belki de tek ve en önemli pozitif etki, son şansı karaciğer nakli olan ve yapılmadığı takdirde ölümle yüz yüze olan yardıma ihtiyacı olan alıcılara yeni yaşam verme umudu, vericilerin en büyük kazancıdır. Negatif etkileri oldukça fazladır. Hiçbir operasyona ihtiyacı olmayan verici adayının, majör travmaya maruz kalması, hayati tehlikesi bulunan operasyonun vericinin kendisine, ailesine ve alıcı üzerine baskısı, 24 operasyon öncesindeki hazırlık aşamasında ve sonrasındaki maddi sorunlar, operasyon sonrasındaki dış görünüşteki değişiklikler (kilo kaybı, skar izi… vb.), gibi birçok negatif etki olarak görünmektedir. Türkiye’de vericinin preoperatif, operatif ve postoperatif masrafları sosyal sağlık güvencesi kapsamında devlet güvencesindedir. Verici adayları değerlendirme basamaklarının herhangi bir döneminde hatta operasyon günü bile verici olmaktan vazgeçebilirler. Bunun garantisi en başından itibaren tüm verici adaylarına verilmesi gereken temel noktalardan bir tanesidir. Yukarıdaki saydığımız birçok nedenden karaciğer nakli ancak özelleşmiş ve deneyimli merkezlerce yapılmalıdır. Potansiyel verici adayı 18 yaşını doldurmuş ve 55 yaşından küçük olmalıdır. Önemli medikal sorunları olmaması koşulunun yanında alıcı ile arasında benzer veya en azından uyumlu (ABO) kan grubuna sahip olmalıdır. ABO kan grubu uyumluluğu dışında diğer ek araştırmalara gerek duyulmamaktadır. (Rh faktörü gibi). Potansiyel vericiler kimler olabilir sorusunun cevabı ise; hukuksal olarak 4. dereceye kadar akrabalar kabul edilmektedir. Ek olarak boy, kilo, medikal, psikososyal ve cerrahi tarihçe not alınır. Serum elektrolit, kan grup tayini, kan hücre sayımları, karaciğer fonksiyon testleri, hepatit serolojisi tetkikleri şayet verici yukarıdaki kıstaslara uygunsa yapılır. Hipertansiyon, hiperkolestorolemi, obesite ve geçirilmiş majör cerrahi gibi eşlik neden medikal sorunları bulunan rölatif kontrendikasyon taşıyan verici adayları programın en başında elenirler. medikent / Karaciğer Nakli Verici eleme basamaklarındaki ikici faz, potansiyel verici adayının medikal, cerrahi ve psikolojik olarak verici olmaya uygun olup olmadığının araştırıldığı basamaktır. Klinik uygulamamızda ilk basamaktan geçen verici adaylarına diğer tetkikleri yaptırmadan önce psikiyatri konsültasyonu istenir. Şayet verici adayı psikiyatri konsültasyonu sonrasında verici olmasında sakınca bulunmazsa hazırlıklarına kaldığı yerden devam edilir. Şayet verici adayı tam gönüllük ilkesine uyuyorsa, cerrahi ve anestezik açısından değerlendirilir. Burada tekrar belirtmek gerekirse tüm değerlendirmeler alıcıdan bağımsız verici konusunda deneyimli kişilerce nakilin gerçekleşeceği merkezde yapılmalıdır. Hbs-Ag ve Anti-HCV pozitif olan adaylar, verici olamamaktadır. Hbs-Ag negatif ancak Anti-Hbc pozitif adaylar donör olabilir. Bu adaylara da olası karaciğer fibrozisi ve kronik hepatit açısından karaciğer biyopsisi yapılmalıdır. Karaciğer yağlanmasının greft fonksiyonunu ve karaciğer rejenerasyonunu azalttığı birçok yayında dökümente edilmiştir. Araştırmalar sonucunda vücut kütle indeksi 28’in (kg/m2) üzerindeki hastaların % 78’inde, karaciğer yağlanmasının % 10’un üzerinde olduğu saptanmıştır. Nakil ekibi aynı zamanda vericinin son kararından emin olmalıdırlar. Vericiler tüm eliminasyon basamakların arkasından, operasyon günü son kararı tekrar sorgulanır. Verici adaylarına son kararlarını vermeden önce yeterli zaman ayrılmalıdır. Volümetrik analiz için ise abdominal bilgisayarlı tomografiyi kullanılmaktadır. Cerrahi ve radyoloji görüntüleme yöntemlerindeki gelişmeler ve deneyimlerimizin artması ile birlikte 3D multislice BT’yi preopertif hazırlık aşamasında volümetrik analizde, vaskuler ve parankimal anatominin değerlendirilmesinde, ayrıca olası patolojilerin saptanmasında yeterli görülmektedir. Karaciğerin anatomisi oldukça karmaşıktır. Populasyonun % 24-54’ünde biliyer varyasyon % 31-49’unda da arteriyel varyasyona rastlanmaktadır. Portal ven varyasyonları daha nadir %16-26 görülmektedir. Özellikle erişkin canlı vericili karaciğer nakli yapılırken donörün preoperatif değerlendirilmesi ve varyasyonların saptanması önemlidir. Total karaciğer volümünün (TLV) % 75’ine kadar olan rezeksiyonlarını normal karaciğer parankimi rahatlıkla tolere edebilmektedir. Bugün için kabul edilen greft donör güvenliği için maksimum % 70 olmalıdır. Donör cerrahisinin ana amacı, donörün can güvenliğini hiçbir şekilde tehlikeye atmamak koşulu ile alıcının total karaciğer volümünün en az üçte biri kadar fonksiyonel karaciğer grefti elde etmektir. Genel tanımlama yapmak gerekirse sol lateral greftler 30 kg’ın altındaki pediatrik hastalar için; sol lob grefti 30-60 kg arasındaki hastalar için; 60 kg ve üzerindeki hastalar için sağ lob grefti uygundur. Remnant karaciğer rejenerasyonunun en hızlı olduğu ilk bir hafta içinde, karaciğer fonksiyon testleri, böbrek fonksiyon testleri, kan elektrolitleri, hemogram parametreleri günlük olarak kontrol edilmelidir. Genelde donörün operasyon sonrası yatışı yaklaşık 1 haftalık süreyi kapsamaktadır. 15. günde dikişleri alınır. 1. ay ve 3. ay kontrolleri sonrası şikâyet halinde kontrol yapılmaktadır. Donör hepatektomi sonrası normal yaşam düzeyi devam edebilirken yaklaşık 6 aylık fiziksel aktivite kısıtlanması (ağır kaldırma, ağır egzersiz, ağır iş gibi) dışında ek bir yük getirmemektedir. Donör adayı için tek problem tekrardan donör olma ihtimali yoktur. Doç. Dr. Murat ZEYTÜNLÜ kimdir? Kent Sağlık Grubu Karaciğer Nakli Ekibi'nde Genel Cerrahi ve Karaciğer Transplantasyonu uzmanı olan Murat Zeytünlü; Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. Aynı üniversitede Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı'nda uzmanlık eğitimini tamamlayan Zeytünlü, yine aynı üniversitede öğretim üyesi olarak da çalıştı. Çok sayıda ulusal ve uluslararası yayın ve bildiriye sahiptir. 25 medikent / Karaciğer Nakli Op. Dr. Ata BOZOKLAR Organ Nakli Koordinatörü ORGAN NAKLİNDE KİLOMETRE TAŞLARI Ülkemizde organ naklinin tarihine şöyle bir baktığımız zaman bazı kilometre taşlarını ayırt etmekte yarar var. 1975 öncesi gösterilmiş olan pek çok çabaya rağmen Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın gerçekleştirdiği ilk başarılı böbrek naklini hiç kuşkusuz bunların başına koymak gerek. Hemen akabinde 1979’da yine Haberal Hoca’nın büyük gayretleriyle çıkarılan organ nakli kanunu da kanaatimce bu gelişmelerin ikinci basamağını oluşturuyor. Bundan sonra gerek böbrek, gerek kalp ve gerekse de karaciğer nakilleri açısından önemli yollar kat edildiyse de bunların tümü aslında atılmış olan bu ilk adımların uzantısı olmaktan öteye pek geçemedi.1998 yılına geldiğimizde artık ülkemizde başarılı bir biçimde nakil yapan pek çok merkez vardı ve sayıları bir hayli artmış olan bu merkezler, o zamana kadar dikkatimizden kaçan acı bir gerçeği gözlerimizin önüne serdiler. “Organ bulamıyorduk”. Yıllar içinde giderek canlı vericili nakillere yönelmiş ve kadavra donörler için gerekli altyapıyı oluşturmaktan hayli uzaklaşmıştık. Özellikle yaygınlaşan karaciğer nakilleri sonrasında ortaya çıkan bu gerçek bizleri yeni arayışlara yöneltti ve her zamanki gibi gözümüzü batılı meslektaşlarımıza çevirdik. 26 Bir hayli yol alınmış olduğunu gördük ve yine o yıllarda özellikle ülkemizin Akdeniz ve Ege bölgelerinde yepyeni bir organ nakli koordinasyonu yapılanması başlattık. Bu bildiğimiz bir saha değildi ve haliyle bu konuda ilerleyebilmek için yeni profesyonellere gerek vardı. Bu gerekliliği idrak etmiş ve çalışmalarını bu konuya yöneltmiş olan bu bölgelerde çok kısa zamanda ciddi gelişmeler oldu ve bu durum doğal olarak tüm ülkede ve devlet nezdinde bazı yeni çalışmalara kaynak teşkil etti. O nedenle bu başlangıç hareketlerini de ülkemiz açısından önemli ikinci bir basamak olarak görmenin uygun olacağını düşünüyorum. medikent / Karaciğer Nakli O günden bu güne, gerek devletin içindeki yapılanmalar ve gerekse de sivil yapılanmalar içinde organ nakli koordinatörleri hep aktif olarak rol aldılar. Ülkemizde artık bir “Ulusal Koordinasyon Sistemimiz” var. Ulusal ve Bölgesel Koordinasyon merkezlerinde 400’ü aşkın dünya standardında yetişmiş koordinatör arkadaşımız çalışıyor. Onların büyük gayretleriyle kadavra donör sayılarımız da her sene biraz daha yükseliyor. Henüz dünya standardına ulaşamamış olsak da bu yıllar içinde, yıllık milyon nüfus başına kadavra donör sayısını 0.4’ten 3.6’ya çıkarabildik. Batılı ülkelerde ortalama 20 olan bu değerin ülkemiz açısından yetersizliği ortada ise de ortada 10 misli bir gelişme olduğunu da göz ardı etmemek gerekir. Bu süreçte kadavra donör açısından elde edilen gelişmelere ilaveten yapılan transplantasyonlar açısından da ciddi gelişmeler yaşandı. Organ naklinin bir ekonomisinin olması bu gelişmelerin en önemlilerinden birisi olarak sayılabilir. SGK’nın organ nakli için ayırdığı ödenekler giderek arttı. Nihayet 2011 yılında bu meblağ dünya standartlarına yaklaşabildi. Ve geçtiğimiz yıl içinde SGK, kadavra donör teminine katkısı olan hastanelere de belirli bir ödenek ayırmaya başladı. Op. Dr. Ata BOZOKLAR kimdir? İzmir doğumlu olan Bozoklar 1984 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. İhtisasını 1988-1993 yılları arasında Ege Üniversitesi Tıp Fak. Genel Cerrahi bölümünde yaptı. Wisconsin Üniversitesi Organ Nakli Merkezi (ABD), Donor Action Programı Leiden – Hollanda, TC Sağlık Bakanlığı Organ Nakli Koordinatörlüğü Sertifikasyonu, TC Sağlık Bakanlığı Eğitici Eğitimi Sertifikasyonu ve ETPOD (European Training Program on Organ Donation) kapsamında Yönetici İleri Eğitim Programı’na (Barcelona) katıldı. 1986’da tamamladığı zorunlu hizmetinin yanı sıra 2006 yılına kadar çeşitli kurumlarda sekiz ayrı görev üstlendi. Özellikle organ nakli koordinatörlüğü eğitimi ve danışmanlığı alanında pek çok çalışma yürüttü. 10 tane yayını bulunan, mesleki başarılarından dolayı 18 farklı kuruluştan teşekkür ve takdir alan Bozoklar, 14 toplantıya sözlü bildiri ile katıldı. KC Nakli Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Organ Nakli Koordinatörlüğü Derneği Kurucu Üyesi ve Tıp Hukuku Derneği Başkan Yardımcısı olan Bozoklar, evli ve bir çocuk sahibidir. Bulunduğumuz noktaya baktığımızda umutlanmak için eskiye oranla daha çok nedenimiz var. Özellikle Kızılay benzeri özerk ve merkezi bir yapıyı organ nakli için gerçekleştirebilirsek çok ciddi sıçramalar yapabilecek bir durumdayız. Bunun işaretlerini de yavaş yavaş görüyoruz. Bu arada organ naklinin kıymetini bilen ve özellikle kadavra donör artışını teşvik etmek isteyen bir bakanlığın varlığının önemini de ayrıca vurgulamak gerek. Evet, bu önemli kilometre taşlarını bu şekilde saydıktan sonra yeni bir dönüm noktasına doğru ilerlediğimizi hatırlamakta yarar var. Artık bir koordinasyon sistemine sahibiz ve çok yüksek kalitede organ nakilleri gerçekleştirebiliyoruz ama ne yazık ki hâlâ nakillerin % 75’inin üzerinde bir kısmını canlı vericilerin organlarıyla yapıyoruz. Önümüzdeki dönemde bizlere düşen canlı vericili nakilleri yine aynı başarıyla sürdürmeye devam ederken, bir yandan da kadavra nakilleri konusunda bizden beklenen sıçramayı gerçekleştirebilmek. Bu potansiyele sahibiz, sadece buna inanmak ve birbirimize daha çok güvenerek el birliği içinde çalışmak yeterli. Umarım önümüzdeki yıllarda da içinde bulunduğumuz zamanı bu konuda yeni bir kilometre taşı olarak tarihe geçebiliriz. Neden olmasın! 27 medikent / Böbrek Nakli Doç. Dr. Ömer ÖGE Kent Sağlık Grubu Üroloji Uzmanı BÖBREK NAKLİ İLE HAYATA VE SUYA YENİDEN MERHABA Böbrekler vücudumuzun filtreleridir ve her bedende bir çift olarak bulunurlar (çok nadiren bazı kişiler doğuştan tek böbreklidir). Vücudumuzu eğer bir fabrikaya benzetirsek böbrekler bu fabrikanın arıtma tesisleridir. Zehirli atıkları idrar içerisinde vücuttan uzaklaştırırken tekrar kullanılabilecek maddeleri ve suyu geri kazanırlar. Bu sayede vücudumuzun tuz ve su dengesini sağlarız. Ayrıca böbreklerin filtre etme dışında çok önemli iki görevi daha vardır; kan ve kemik yapımı. 28 medikent / Böbrek Nakli Çift organ olmalarının en büyük avantajı birinin başına sorun geldiğinde diğerin tüm görevi üstlenerek vücudun ihtiyacını tek başına karşılayabilmesidir. Herhangi bir sebepten dolayı böbreğinin tekini kaybetmiş insanlar hayatlarını sorunsuzca devam ettirebilirler. Hatta kalan tek böbreğin yarısının da kaybedilmesi durumunda bile kalan böbrek dokusu vücudun filtre görevini üstlenebilir. Yani 1,5 böbreğini kaybeden insanlar bile yarım böbrekle hayatlarını idame ettirebilirler. Çevremizde birçok insan vardır kaza, tümör, taş vs. nedeniyle bir böbreğini kaybetmiş, ancak farkında bile olmayız çünkü normal yaşamlarına devam ederler. Bu filtre organları gün boyunca durmadan çalışır ve kanımızı vücudun ürettiği zararlı maddelerinden arındırırlar. Kan basıncımızı düzenler, kemikleri sağlamlaştırır ve kan yapımında görev alırlar. Ancak böbreklerin en kötü özelliği zarar gördüklerinde yenilenme özelliklerinin olmamasıdır. Böbrekte gelişen hasarlar kalıcıdır ve geriye dönmez. Ne kadar hasar o kadar geniş böbrek alanının kaybı anlamına gelir. Diyaliz normalde böbreklerin yapması gereken kanın arıtma işlemine benzer görev yapan bir makinedir. Böbrek hastası kolunda ya da bacağında oluşturulan damar bağlantısından bu makineye çoğunlukla gün aşırı olmak kaydıyla bağlanır ve 3-4 saat boyunca hastanın kanı makinenin içerisindeki filtre ve zarlardan geçirilerek zararlı maddelerden arıtılır. Ayrıca idrar üretimi durmuş hastalar vücutlarındaki fazla sıvıyı da atamayacağı için bu sıvı fazlası da diyaliz sırasında vücuttan çekilir. Diyaliz her ne kadar böbreğin görevini üstlenen bir uygulama gibi görünse de kişinin yaşam kalitesini oldukça düşüren, önemli komplikasyonları olan ve uzun vadede yaşam süresinden çalan bir yöntemdir. Ancak son dönem böbrek yetmezliği hastalarında organ nakli gerçekleştirilene kadar hastayı yaşama bağlayan alternatifsiz tek bağdır. Böbrek hastalıkları kişinin böbreklerinde ciddi hasar yarattığında böbrekler yeteri kadar fonksiyon gösteremez ve bu durum “böbrek yetmezliği” olarak adlandırılır. Bu yetmezlik yaşamla bağdaşmaz seviyeye ulaştığındaki tablo “son dönem böbrek yetmezliği” olarak adlandırılır. İşte bu tabloya girmiş böbrek hastalarının tedavisi ya böbrek naklidir ya da böbrek bulununcaya kadar diyalize girmektir. Suni böbrek olarak da adlandırılan diyaliz yöntemi aslında bir tedavi değildir. 29 Risk Yönetim Danışmanı Sigorta ve Reasürans Brokeri İnsan Kaynakları Danışmanı AON SİGORTA VE REASÜRANS BROKERLİĞİ A.Ş. Genel Merkez Harman Sokak, Harmancı Giz Plaza No:5 K:11 | Levent, İstanbul, t +90.212.282.7000 | f +90.212.282.7001 Ege Bölge Müdürlüğü Atatürk Cad. No:384 K:3 D:5 , Alsancak | Konak, İzmir | t +90.232.421.1623 | f +90.232.421.1629 Ankara Bölge Temsilciliği Reşit Galip Cad. No:111 D:28 | Gaziosmanpaşa, Ankara | t +90.312.446.2368 | f +90.312.4462366 Aon, Manchester United Ana Sponsorudur. medikent / Böbrek Nakli Organ nakli nedir? Adından da anlaşılacağı üzere tedavisi mümkün olmayan hastalıkların hasara uğrattığı organların yerine bir canlıdan ya da kadavradan yani ölüden alınan hastalıksız organların nakledilmesi işlemi “organ nakli” ya da “organ transplantasyonu” olarak adlandırılır. Bugün için nakledilebilen organlar böbrek, karaciğer, kalp, akciğer, pankreas ve ince barsaktır. Bu organlar arasında en yoğun olarak nakledileni bu yazının konusu olan böbrektir. Bunun sebebi böbrek yetmezliğinin sık görülen bir hastalık olması ve de çift organ olması nedeniyle canlı vericilerden nakil için böbrek temininin mümkün olmasıdır. Aysun ŞAYAK (Üroloji Teknisyeni), Uzm. Dr. Serkan YILDIZ, Doç. Dr. Ömer ÖGE, Opr. Dr. Hasan Işık ÖZGÜ, Havva KARA (Böbrek Nakli Sorumlu Hemş.) Dünyada ilk başarılı böbrek nakli Diğer tüm sistemleri sağlıklı ancak sadece böbrekleri çalışmadığı için ölen bu hastaların önemli bir kısmı gençler ve çocuklardır. Çok öncelerden beri çabalansa da başarılı diyaliz tedavisi yani yapay böbrek ancak 1960’larda kullanıma girmiştir ve sadece ABD’nin tek tük hastanesinde, iptidai şekilde ve inanılmaz maliyetler ile binlerce hastaya karşılık beş on makine ile. Dikkat edin binlerce diyorum, çünkü böbrek yetmezliğinin o dönemde tedavisi olmadığı için hastalar günler içerisinde öldüğünden günümüzdeki yüz binler rakamına ulaşılmıyordu. Bugün Türkiye’de 60.000 üzerinde diyalize mahkum hasta mevcuttur ve bizim ülkemizde ilçelere kadar modern diyaliz sisteminin yayılması ancak 1990’larda olabilmiştir. İşte bu dönemin öncesi böbrek hastaları için inanılmaz karanlık bir çağdır; bir kanser hastasının beklediğinden kat be kat kısa bir ömür. Bu karanlık çağda biz cerrahların ustaları ve hatta ataları sürekli olarak bu hastalara yardımcı olabilmek için çalışmışlardır. Yapay böbrek fikrinin olmadığı ve olamayacağına inanıldığı dönemlerde bile doğal böbrek nakillerini denemişler, önce hayvanlardan, daha sonra ölü ya da canlı insanlardan bu hastalara böbrek nakletmişlerdir. Ancak sonuç hep hüsran olmuştur, çünkü bilmedikleri ve atladıkları bir konu vardır: “hastanın bağışıklık sistemi”. Bağışıklık sistemi nakledilen dokuyu bir yabancı, bir düşman olarak algılar ve ona saldırarak yok eder. İşte bu olayın henüz anlaşılmadığı dönemde nakiller hep hüsranla sonuçlanmıştır. Fark edildiği dönemde ise bu düşmanı alt edecek ilaçlar olmadığı için eller ve kollar bağlı kalmıştır hep böbrek nakli konusunda. Ta ki 23 Aralık 1954 yılında Boston’da Harvard Üniversitesi’nden Dr. Joseph E. Murray ilk başarılı böbrek naklini gerçekleştirene dek. O zamana kadar böbrek naklinde aşılamamış bir sorun olan doku uyuşmazlığını Dr. Murray tek yumurta ikizleri arasında yaptığı bu böbrek nakli ile ilk defa aşmayı başarmıştır. Tek yumurta ikizleri arasında genetik uyum sorunu yoktur. Böbrek yetmezliği nedeniyle her geçen gün ölüme giden Richard Herrick’in imdadına ikiz kardeşi Ronald yetişmiş ve Dr. Murray’in bir böbreğini kardeşine nakletmesine izin vermiştir. Böbrek vericileri arasında Ronald Herrick’in yeri çok farklıdır. O ve Dr. Murray tarih yazan birer öncüdür. Kardeşi nakilden 8 yıl sonra hayata veda etmesine karşın verici Ronald 2010 yılında geçirdiği bir kalp cerrahisinin komplikasyonu nedeniyle 79 yaşında hayata veda etmiştir. Ronald Herrick tek böbrekli kalmaktan korkarak yakınlarına böbrek bağışlamaktan çekinen kişilere, tek böbrekle sorunsuz olarak yaşadığı 56 yıl ile en güzel cevabı da vermiştir. 31 medikent / Böbrek Nakli Ronald ve Richard kardeşler böbrek naklinden 1 yıl sonra (1955) Dr. Murray 1990 yılında bu başarısından dolayı tıp dalında Nobel ödülüne layık görülmüştür. Dr. Murray’e Nobel ödülünü getiren bu keşfi ile dünya üzerinde umutsuzca bekleyen yüzbinlerce böbrek hastasına yaşamın kapılarını yeniden aralayacak ışığı yakmasıdır. Önemli olan mümkün olmayanın ilk kez başarılması ve bir kere aşılmasıdır. İlk olanı sonraki gelişmeler mutlaka izleyecek ve öteye götürecektir. Nitekim Dr. Murray’in ilk başarılı böbrek naklini geliştirmesinden sonra böbrek yetmezliği insanoğlunun hükmedebildiği hastalıklar grubuna dahil olmuştur. Ve ardından kortizon ve diğer bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar hızlıca geliştirilerek organ reddi çok ciddi şekilde kontrol edilebilmiş ve genetik uyumlu olmayan insanlar arasında da nakiller yapılmaya başlanmıştır. İşte Dr. Murray yazının ilk başında bahsettiğim bir karanlık çağa bir mum yakmış ve ardından meşaleler hızlıca ortalığı aydınlatmıştır. Dr. Murray kadar olmasa da herkes organlarını bağışlayarak bir mum yakabilir. Sloganımız şudur: “ONLARLA YAŞA, SONRA BAĞIŞLA”. Böbrek nakli canlıdan ve kadavradan olmak üzere iki tip vericiden gerçekleştirilir. Canlı verici; böbrek nakli gereken hastaya yakın akrabalarının uyumlu olması durumunda böbrek bağışında bulunmasıdır. Bir böbrek hastası için öncelikle canlı verici adaylarından böbrek temini yoluna gidilir ve bu gönüllü adayların alıcı ile doku uyumluluğu araştırılır. Uyum saptanması halinde canlı vericiden alınan böbrek alıcıya nakledilir ve nakilin başarılı olması durumunda alıcı nakili izleyen ilk bir iki gün içerisinde diyalize bağımlı yaşamdan çıkar ve yeni böbreğin fonksiyonları ile normal yaşantısına devam eder. 32 Canlı verici adaylarında uyum olmayan hastalar bekleme listelerine dahil olarak kendileri için uygun bir kadavranın çıkmasını ve bu sayede uygun bir böbrek teminini beklemeye başlarlar. Ulusal koordinasyon sistemi ile kadavradan elde edilen böbrek ve diğer organlar ülkemiz içerisindeki aciliyet ve doku uyumuna göre en uygun alıcılara nakledilirler. Bu bekleme tamamen şansa dayalıdır. Hastanın listeye kayıt olduğunun ertesi günü uygun bir kadavranın çıkması mümkün olduğu gibi, yıllarca bekleyen hastalar için şans hiç doğmayabilir. Kadavra verici; çoğunlukla trafik kazası, kurşunlanma, beyin kanaması gibi kanser, enfeksiyon ve zehirlenme dışı sebeplerle beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerin böbrek ve diğer organlarının alınarak ihtiyacı olan hastalara nakledildiği verici durumudur. medikent / Böbrek Nakli Beyin ölümü beyin fonksiyonlarının geriye dönüşsüz olarak ortadan kalkması halidir. Beyin ölümü koma ya da bitkisel hayattan farklıdır, beyin fonksiyonları düzelmemek üzere kaybolmuştur. Beyin ölümü gerçekleşmiş kişinin kalp ve solunum fonksiyonları ancak makineye bağlı şekilde suni olarak sürdürülebilir. Koma ya da bitkisel hayat durumunda beyin ölümü gerçekleşmeden kadavradan böbrek ve diğer organlar alınamaz. Hastada beyin ölümü nöroloji, nöroşirürji, kardiyoloji ve anestezi uzmanından oluşan bir heyet tarafından tespit edildiğinde hasta kadavra yani ölü kabul edilir. Organ naklini gerçekleştirecek ekip bu heyette yer alamaz. Ülkelere göre değişmekle birlikte bizim ülkemizde ve birçok ülkede kadavra durumuna gelmiş bir kişi sağlığında organlarını bağışlamışsa dahi yakınlarının onayı olmadığı sürece organları nakil için kullanılamaz. Ancak bu kişinin sağlığındaki organ nakli konusundaki hassasiyetini ve yaklaşımını belgelemesi nedeniyle kişinin üzerinden organlarını bağışladığını bildiren kartın çıkması yakınları üzerinde olumlu bir yaptırıma ve bağışı onaylamalarına yardımcı olmaktadır. Birçok ülkede böbrek naklinin 1/3 oranı kadavradan temin edilirken ülkemizde bu oran çok daha aşağılardadır. Bağışlanan organların ticareti ya da kişilerin organlarını bir bedel karşılığında vermeleri/satmaları 2238 sayılı yasaya göre yasaktır. Ülkemizde kadavra böbreği oranının az olmasının en büyük nedeni beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerin yakınlarının kadavranın organlarını bağışlamaktan kaçınmaları ve isteksiz olmalarıdır. Bu çekincelerin en büyük nedeni bu kararın dinen uygun olup olmadığının yorumunu yapamamalarıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, 03.03.1980 tarih ve 396/13 sayılı kararı ile organ naklinin caiz olduğunu açıklamıştır. Ve Diyanet İşleri Başkanlığı bu karara organ naklinin bir insanın bir insana yapabileceği en büyük yardım olduğunun da altını çizmiştir. Diğer islam ülkelerinde de ve bütün büyük dinlerde de benzer kararlar mevcuttur. Kur’an-ı Kerim’de de (Maide Suresi, Ayet 32) “KİM BİR KİMSEYE HAYAT VERİRSE, ONUN SANKİ BÜTÜN İNSANLARA HAYAT VERMİŞCESİNE SEVAP KAZANACAĞI” beyan olunmuştur. 33 medikent / Böbrek Nakli Kadavradan organ alımı ameliyathane koşullarında steril olarak uzman ekiplerce gerçekleştirilir. Nakledilecek organlar alındıktan sonra, kadavranın defnedilecek bedeninin bütünlüğü ve saygınlığı korunur. Dış görünüşünde ameliyat izi dışında bir bozukluk gözlenmez. İkisi de kadın, ikisi de anne. İkisi de 17 yıldır böbrek hastası, ikisi de 11-12 yıldır diyalize bağımlıydı. 2 çocuk sahibi 41 yaşındaki Seval Ertikli ile 57 yaşındaki 3 çocuk 5 torun sahibi Ayşe Türkoğlu’nun ortak noktaları sadece böbrek yetmezliği, diyaliz mahkumiyeti değildi. Çaresizlikti. Çaresizliklerinin anlamı ise canlı donörlerinin bulunmamasıydı. Kimi zaman umutlu, kimi zaman umutsuzdular. Bazen kaygıları ağır basıyordu bazen heyecanları. Yorulmuşlardı… Yıllardır kulakları telefonda hep bir müjde bekliyorlardı, gelmiyordu. Ya bağış böbrekle özgürlüklerine kavuşacaklar, doya doya su içebileceklerdi ya da… Onlarınki diyalize mahkum bir ömür olmuştu. Böyle gitmesin istiyorlardı, gitmedi de… Müjde önce 8 Aralık’ta Türkoğlu’na geldi, 5 gün sonra 13 Aralık’ta da Ertikli’ye. İkisine de yeni yaşam muştulanmıştı. Soluksuz geldiler, ameliyat masasına yattılar. Ve iki kadın birbirlerinden habersiz ikinci hayatlarına başladı, İzmir Kent Hastanesi’nde. “Yaşam hediyesi” bağış organlar yılların yorduğu bedenlerine can kattı, diyalizli yaşamla vedalaştılar. Dudaklarından “Mucize… mutluyuz… çok teşekkür ederiz…” sözcükleri döküldü. İkisinin son, yeni ortak noktaları ise yollarının kesiştiği İzmir Kent Hastanesi oldu. İkinci yaşamlarının yeni adresi… 34 Canlı vericinin her zaman mümkün olmaması ve kadavra böbreğinin kısıtlı sayısı nedeniyle böbrek nakli bekleme listeleri her gün uzamaktadır. Bu sebeple nakille uğraşan ekipler yasaların ve tıp etiğinin izin verdiği yeni seçenekler aramaktadır. Çapraz nakil yani böbrek kardeşliği bunlardan bir tanesidir. Kendi gönüllü vericilerinden doku uyumsuzluğu nedeniyle böbrek alamayan iki alıcının birbirilerinin vericilerine uyum olması durumunda alıcı ile verici arasında kan bağı olmamasına karşın nakil gerçekleştirilir. Buna çapraz nakil denir ve tarafların rızası altında tüm ameliyatlar aynı anda başlar, nakledilecek böbrekler aynı anda çıkarılır ve böbrekler aynı anda nakledilir. Ülkemizde yeterli donanım ve deneyime sahip nakil merkezleri olmasına karşın, organ bağışının yetersiz olması nedeniyle böbrek nakli sayısı çok yetersiz kalmaktadır. Ülkemizde 60.000 civarında diyaliz hastası mevcutken bunların yılda ancak % 3’üne böbrek nakli yapılabilmekte ve daha fazla yeni hasta her yıl diyaliz programına dahil olmaktadır. Yani eritilmesi gereken böbrek yetmezliği hasta sayısı aksine büyümektedir. medikent / Böbrek Nakli Çözüm organ bağışını arttırmaktan geçmektedir ve medya gibi halk üzerinde güçlü etkisi olan kurumların konuyu desteklemeleri şarttır. 18 yaşını doldurmuş herkes akıl sağlığı yerinde olmak koşuluyla Sağlık Müdürlükleri veya hastanelere başvurarak organ bağışında bulunabilirler ve bu bağış kartını üzerlerinde taşıyabilirler. Ancak yasalara göre bu da yeterli değildir. Kişinin bu bağışı sağlığında yakınlarına da vasiyet etmesi uygun olacaktır ki böyle bir durum ortaya çıktığında yakınları tarafından bu kararın alınması kolay olsun. Beyin ölümü gerçekleşen kişinin cebinden bağış kartı çıksa bile yakınları o gergin, panik tabloda buna karşı çıkarlarsa kişinin organları bu amaç için alınamaz. Böbrek naklinde parayı devlet ödemektedir, hem de nakil hangi hastanede olursa olsun. Böbrek dışında diğer organ nakillerinde de aynı durum geçerli. Doç. Dr. Ömer ÖGE kimdir? Orta öğrenimini Bornova Anadolu Lisesi’nde gören Öge, lisans eğitimini Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde aldı. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı’nda uzmanlığını tamamladıktan sonra Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Harvard Medical School, Children’s Hospital’da üst ihtisas yaptı. Mesleki ilgi alanı ve aktiviteleri arasında böbrek nakli, laparoskopik/retroperitonoskopik ürolojik cerrahi, endoüroloji/perkütan taş cerrahisi, çocuk ürolojisi, ürolojik onkoloji bulunan Öge, European Board of Urology (EBU), European Academy of Paediatric Urology (FEAPU), European Association of Urology (EAU), European Society of Paediatric Urology (ESPU), Türk Üroloji Derneği, Çocuk Ürolojisi Derneği, Ankara Ürologlar Derneği, Ege Üroloji Derneği üyesidir. Ülkemizde şimdiye kadar böbrek ve diğer organ nakillerinde devlet hiç bu kadar yükün altına girmemişti. SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu) güvencesi olan hastaların böbrek nakilleri ülkemizin en önde gelen A grubu özel hastanelerde dahil herhangi bir ek ücret almadan devletin kontrolü ve parayı ödemesi ile gerçekleştiriliyor. SGK’lılar, yani eskinin Emekli Sandığı mensubu, SSK’lısı ve Bağkur’lusu artık günümüzün SGK’lı olarak anılıyor, böbrek naklini istediği hastanede oluyor ve parasını devlet ödüyor. Operasyona hazırlık aşaması ve ameliyat sonrasındaki tahlillerde de SGK’lı hastanın herhangi bir ödeme yapması gerekmiyor. Önceden bahsettiğim gibi bu diğer organ nakilleri için de geçerli. Canlı vericili böbrek nakillerinde vericinin ameliyat masraflarını da tamamen devlet üstlenirken kadavradan yapılan nakillerde de devlet yine babalığını gösteriyor. Böbrek nakli yaşam uzatan bir uygulamadır. Bilimsel çalışmalar böbrek hastasının nakil öncesinde ne kadar az diyalize girmişse nakil sonrasında yaşam uzamasının da o kadar uzun olduğunu göstermiştir. Duyarlı bir toplum organ bağışına destek verdikçe insanlar diyalize mahkum olmaktan kurtulacaklar, konforlu ve uzun yaşama kavuşacaklardır. Bilimsel Aktiviteleri arasında da ulusal ve uluslararası 34 yayın, 72 bildiri, 7 başarı ödülü ve başarı bursu bulunmaktadır. 35 medikent / Söyleşi Nesrin COŞKUN Kent Sağlık Grubu Basın Danışmanı İYİ HİZMET VEREN BAŞ TACIMIZDIR “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” demiş, Kanuni Sultan Süleyman. Ne güzel söylemiş. “Hastalık hissedilir de, sağlık hissedilmez” diyen Thomas Fuller de, “İnsanlar önce para kazanmak için sağlıklarını, sonra da sağlıklarını korumak için paralarını harcarlar” diyen Goethe de. Sade vatandaşlar olarak onlar gibi tarihe geçecek sözler söyleyemesek de sağlığın önemini, değerini hepimiz çok iyi biliyoruz. Çoğumuz kaybedince anlıyor olsak da sağlık hepimizin vazgeçilmezi. Dolayısıyla, özellikle de gençlik yılları geride kaldıkça sağlık sistemi hepimizi daha çok ilgilendiriyor, hizmete ulaşım, hastaneler… İzmir’de sağlık sistemi, hizmetler denilince de ilk akla gelen isim Sağlık Bakanlığı’nın, Bakan’ın İzmir’deki temsilcisi İl Sağlık Müdürü Opr. Dr. Mehmet Özkan. Yani kamunun da özelin de hizmet sunucularının “patron”u O. “İzmir, Ege Bölgesi’nin sağlık başkenti” diyen Dr. Özkan, bakın başka daha neler söylüyor. 36 medikent / Söyleşi Tıp fakültesi öğrenciliğinizden İl Sağlık Müdürlüğü’ne sağlıkta neler değişti? HİZMETİ VEREN BAŞIMIZIN TACI En başta anlayış, yaklaşım, hizmetin kalitesi değişti. Hizmeti verenlerin anlayışı, hizmet alanların beklentisi değişti, beklentiler yükseldi. Bizim mezun olduğumuz günden bugüne sağlık alanında çok şey değişti, sadece İzmir adına söylemiyorum, sağlık alanında güzel işler yapılır hale geldi. Ama bitti mi? Bitmedi bitmeyecek, beklenti her daim artacak. Çıta daha da yükselecek. İl Sağlık Müdürü olarak kamu-özel ya da üniversite diye bir ayrım yapıyor musunuz? Biz bugün hizmet için ön taraftayız ama yarın bir gün hizmeti almak zorunda kalan taraf da olabiliriz. Her an birimiz kalp krizi geçirebilir, kansere yakalanabilir ya da kaza geçirebiliriz. Onun için sağlık hizmeti verilirken her daim hizmet alan insanların yerine koymaya çalıştım kendimi. Meslek hayatımın da önemli bir kısmı ameliyathane ve acil servislerde geçti. Acil servis sorumluluğu da üstlendim, başhekim yardımcılığı da. Özellikle büyük acillerde uzun yıllar çalıştım. Kolu bacağı kırılmış, kafatası çatlamış ya da sadece göz kapaklarını oynatabilen insanlarla yüz yüze geldim acillerde. Birkaç aylık bebeklerin geçmeyen epilepsi nöbetlerini gördüm. Biliyordum ki her geçen dakika o çocuk beyninden bir şeyler kaybediyordu. Verdiğimiz ilaçlara rağmen nöbetler kesilmiyordu. Kafa travmasından saniyeler içinde insanlar kaybedildi. Ama artık şartlar gerçekten çok farklı. Daha donanımlıyız. Meslektaşlarımız daha bilgililer. Olanaklarımız çok daha iyi. Hastaneler, yoğun bakımlar, acil servisler, ameliyathaneler… Olanaklarımız çok gelişti, dakikalar içinde üst düzey tahliller yapılabiliyor, tüm üst düzey görüntüleme yöntemleri devreye sokulabiliyor. Dakikalar içinde insanlar organize ediliyor, ekip kurulup ameliyathane hazırlanıyor, o hayatta kalmayla kalamama sınırı bir anda hastanın lehine doğru değiştirilebiliyor. Bunlar güzel gelişmeler. Bunu herkes yapıyor, bunu kamu da yapıyor araştırma hastaneleri de, özel sektör de... Göreve geldiğim günden beri her zaman şu açıklamada bulundum; bu müdürlük sadece kamu kurumlarının değil, bütün İzmir’in sağlık çalışanlarının müdürlüğüdür. Beni her gün kamu çalışanlarımız da arar, üniversitelerden hocalarımız da arar. Sivil toplum örgütlerinden, sendikalardan, özel sektörden insanlar da arar. İster bir yanlışı düzeltme adına olsun, isterse uğradıkları bir haksızlıktan ötürü olsun. Burası devlet evidir, burası devlettir. Bakan Bey’in, Vali Bey’in sağlıkla ilgili temsil ettiği makamdır burası. Ahmet gelir Mehmet gider, esas olan devamlılıktır. O anlamda bu müdürlük kamunun da özel sektörün de müdürlüğüdür. Artık bu gerçekliği kabullendik biz. Bu sistemin içinde çok değişik oyuncular var, kamu var, özel sektör, üniversite var. Belli ölçüler dahilinde, denetlenebilir olduktan sonra ve suistimale meydan vermedikten sonra bunların hepsinin altını kırmızı kalemle çiziyorum. Bu hizmeti ister Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi versin, ister üniversite, ister bir özel hastane, dal merkezi versin; kim iyi hizmet veriyorsa o bizim baş tacımızdır. Bizim için asıl olan budur. Kamu-özel rekabeti nasıl etkiliyor? Kamuyla özel sektör arasında son üç dört yıldır var olan zorunlu rekabetten de hoşnut oluyoruz. Bizim kamu kurumlarımız bazı özel kurumlara bakıp onlardan aldıkları iyi örnekleri uyguluyorlar. Bunun tam tersi de var. Bugün Sağlık Bakanlığı kurumlarında öyle güzel örnekler var ki Türkiye’nin her yerinde özel sektör oraları esas alıyor. 37 medikent / Söyleşi Bugün Sağlık Bakanlığı’nın hizmet kalite standartları diye yayınladığı bir standart var ki bunu en iddialı kurumların yöneticileri bile takdirle karşılıyorlar; bu ılımlı rekabet nihayetinde vatandaşın lehine bir artı değer oluşturuyor. Onun için herkes elindekinin en iyisini yapsın vatandaşın lehine, çıtayı biz yükseltelim. AVRUPA-ABD İLE ARAMIZIN EN HIZLI KAPANDIĞI SEKTÖR SAĞLIK Hastaneler kabuk değiştirirken, tetkik tedavide de Türkiye çok gelişti, değil mi? Benim mezun olduğum yıllarda insanların bir yakını bir önemli hastalığa yakalanınca hekimlere danışırlardı, biz hangi ülkeye gidelim diye. Artık her ülkeden insanlar buraya geliyor. Bu ne kadar mutluluk verici. Çok büyük adımlar atıldı sağlıkta. Bunda herkesin emeği var. En başta Sağlık Bakanımız olmak üzere bütün doktorların bütün özel, tüzel, üniversite devlet sektörün emeği, bunu kimse görmezden gelemez. Avrupa’yla, Amerika’yla aramızda mesafenin en hızlı kapandığı sektör herhalde sağlık sektörü olmuştur. Bunlar çok sevindirici gelişmeler. İzmir’de günde 400 civarında vakaya 112 ambulanslarıyla ulaşıyoruz. Her gün 1-2, bazen yaz günlerinde 5-6 vakanın imdadına helikopter ambulansla yetişiyoruz. Bir süredir de bir uçak ambulansımız var. Türkiye’nin her yerine hizmet ediyor. Adnan Menderes Havalimanı’nda konuşlanıyor. İzmirli hasta olması da gerekmiyor; karaciğer nakli olacak bir hastadır, biz onu alır geliriz hiç önemli değil. Çok ağır bir yanık vakasıdır, onu alır getiririz. Sağlıkta vatandaş lehine çok önemli adımlar atıldı. Artık bu şehirde anne, bebek ölümleri çok azaldı. Hastanelerimizde hasta hakları birimlerimiz kuruldu, sorunlar yerinde çözülüyor. Aile Sağlığı Merkezlerimiz çok güzelleşti, hepsi A sınıfı olmak için çabalıyor. 2015 yılı sonuna kadar kamu sağlık yatırımlarında patlama yaşanacak. İki sağlık kampüsü bunların içinde. “Herkese Sağlık” temalı 2020 yılındaki EXPO İzmir’e kısmet olursa İzmir tamamen hazır bir şehir haline gelecek. Hepsi tamamlanınca kamu, özel, üniversite toplam yatak sayımız 11.500-12.000’i bulacak. Tüm hastane binaları akıllı ve nitelikli olacak 2015 sonuna kadar. İzmir, ülkemizin batıya bakan yüzü, bunu hak ediyor. 38 medikent / Söyleşi HERKES A SINIFI, BİRİNCİ SINIF VATANDAŞ İzmir’de sağlığa başvuru her yerden daha fazla. Vatandaş başına başvuru Türkiye genelinde ortalama 6.5-7, biz şu anda 8’i geçtik. Bu yıl polikliniğe, aile hekimine ya da acile başvuru oranı 8.2’ye çıktı. İzmir, Ege Bölgesi’nin sağlık başkenti. Buna yaraşır kurumlarla hizmet vermek istiyoruz. Yapılmayan tıbbi hizmet kalmasın istiyoruz. Bunu da kamusuyla özel sektörüyle, üniversitesiyle ortaklaşa yapıyoruz. Her kimin derdi olursa cep telefonundan bizi arar, anlatır. Böyle bir sulh vardır, senin hastan benim hastam bunlar düşünülmez İzmir’de. İzmir, Sağlık Bakanlığı’nın tabii ki bir uzantısıdır ama sonuçta biz burada bir aileyiz. Biz yaklaşık 40 bin kişilik bir aileyiz, üniversitesiyle, özel sektörüyle, kamu kesimiyle. Bakanlığımızın yaptığı en büyük iş kamu hastanelerini birleştirmesidir. Artık insanlar üniversiteye de gidiyor, özel sektöre de gidiyor. Herkes A sınıfı, birinci sınıf vatandaş. Ben filanca özel hastanede, süit odada kalmak istiyorum kardeşim, odamda denize baksın, diyorsanız o zaman farkını vereceksin. Bu dünyanın her yerinde var. Ama asgari standardı insanlara sağlayacaksınız. Biz bu şehirde bazı SSK hastanelerinde hamile kadınların ikişer ikişer biri ayak diğeri baş uçta yattığını gördük. Olmaz böyle şey, gayri insani şey bunlar. Bu tablolar yok, olmadığı gibi neler değiştiğini görmek gerek. Kısa bir süre önce Amerika’ya gittiniz, sağlık turizmi ile ilgili bir kongreye katıldınız. EXPO ile birlikte değerlendirirseniz sağlık turizminde İzmir’in, Türkiye’nin şansı nedir? Amerika’da sağlık hizmetleri çok pahalı. Türkiye ise bu konuda fiyat avantajını her daim kullanabilecek bir ülke. Basit bir örnek vereyim; Amerika’da koroner anjiyo girişimi bile 8-10 bin dolar. Türkiye’de birkaç bin lira koroner bypass, Amerika’da yaptıracak olsanız belki 25-30 bin dolar ödeyeceksiniz. 39 medikent / Söyleşi Ancak Amerika’dan Türkiye’ye hasta getirmek kolay değil, ama ülkemiz lehine fırsatlar var. Turizmle sağlık hizmetleri birleştirildiğinde güneşimiz, denizimiz, termal kaynaklarımız önemli avantajlarımız. Bunu İstanbul’da özel sağlık sektörü yapıyor. Şu anda İzmir’de de yapılmaya başlandı. Biz de yaptık. Sağlık turizminden ziyade turist sağlığı oldu. Helikopter ambulansla hastayı Fethiye’den alıp getirdik, sağlık hizmetini verip faturalandırdık. Bu işlerde özel sektör gerçekten daha dinamik davranıyor, takdire şayan. Ama devlet de bir ucundan tutmalı, bunu yöneltmeli, en azından sınırını belirlemeli. Bu işte gelecek var, devlet de yapsın özel sektör de. Ama bizim açmazımız hekim eksiğimiz, dönüp dolaşıp karşımıza çıkıyor. 120 bine yakın doktorumuz var. İnanılmaz bir rakam bu. Arkadaşlarımız çok çalışıyor, gerçekten. Fransa’da, İngiltere’de 250 binin üzerinde hekim var. Hemşire ebe sayımız da çok az. Hekim sayımızın 150-200 bine çıkması gerek, süratle. Yoksa işimiz zor. Aile hekimlerimize 3500 nüfus bağlıyoruz, bir an önce 3 bin kişinin altına düşmesi gerek. Bugün konuşulması gerekenler bunlar. 5 yıl önce SSK birleşsin mi birleşmesin mi, bunu konuşuyorduk. Bugün İzmir’in Türkiye’de en fazla kadavra donör çıkardığını konuşuyoruz. İzmir, karaciğer naklinde marka bir şehir oldu. İzmir olarak kadavradan donör çıkartma rekorunu 5-6 yıldır kimseye bırakmadık, bir numarayız. Yani artık bu konuda sorunumuz kalmadı, yanıkta en üst seviyede hizmet veriyor olmanın rahatlığını yaşıyoruz. İzmir, çözümsüz kalan nitelikli ve ağır vakalar konusunda son adres. Bizim buradan gönderdiğimiz pek vaka yok. Yeni açılan üniversiteler, özel sektör ve kamu kurumlarıyla elimiz daha da güçleniyor. İzmir bölge için ‘sağlık başkenti’ olma sıfatını zannediyorum hak ediyor. Ağız diş sağlığı hizmetlerinde de merkez sayılarımızı artırıyoruz. Özellikle çocuk karaciğer nakillerinde de İzmir Kent Hastanesi önemli görev üstleniyor, değil mi? Müdürlüğümüze önce TSE ardından ISO belgelerini aldık. Bunun bir ilerisi EFQM, yani Mükemmellik Modeli idi. Bu yıl da Türkiye Kalite Derneği (KalDer) ile TÜSİAD tarafından verilen Ulusal Kalite Ödülleri'nde ‘Mükemmellikte Yetkinlik’ yani EFQM 2001 ödülünü kazandık. Mükemmellik Modeli'ne bizim dışımızda Method Research Company, Çelebi Hava Yolları, Coca Cola, Bosch, Farba ve İGDAŞ gibi dev firmaların da katılması ödülün önemini daha da iyi ortaya koyuyor. Ödüller bizim çalışmalarımıza hız veriyor. Evet, doğru. Özellikle pediatrik yaş gruplarındaki karaciğer yetmezliklerinde İzmir önde gelen merkezlere sahip bir şehir, çok sevindirici bu. Ama bu merkezlerin sayılarının artması gerek. Organ nakli gibi bir diğer önemli ihtiyaç alanı yanık tedavisi. Bozyaka’da İzmir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bir yanık merkezi kurduk, Çiğli’de yapılacak yeni hastanemizde de 15 yataklı bir yanık merkezimiz olacak, çocuk hastaların da tedavi göreceği. 40 Çok güzel işler yapılıyor. Bu güzel işler ekip çalışmasıyla ortaya çıkıyor. Kimsenin elinde sihirli değnek yok. Müdürlükteki yönetici arkadaşımdan en ücra köşedeki kurumumuzun sağlık çalışanına, özel sektöre kadar herkesin emeği var bu güzel işlerde. Benim söylemeye, Bakanlığımızın da duymaya ihtiyacı hiç yok ama en başta Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın emeği vardır. Çünkü politikayı onlar belirliyor, riski onlar alıyor, en ufak bir yalpalamada onlar tenkit ediliyor. Dolayısıyla en başa onları koymak lazım. Herkesin katkısıyla bugünlere geldik ama halen yapacak çok şey var. Bulunduğumuz yerde durursak bir sonraki sene geri gideriz, bu kesin. Yılı ödülle kapatıyorsunuz. Röportajı da ödülle bitirelim. medikent / Söyleşi BAŞLANMAYAN PROJELER DEVAM EDEN PROJELER • Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi: 34 ameliyathane, 138 yataklı yoğun bakım, merkezi sterilizasyon, 20 yataklı anjiyo merkezi, patoloji merkezi, 3 katlı otopark. * Sağlık Müdürlüğü Ek Hizmet Binası: Kuduz tedavi merkezi, ağız ve diş sağlığı merkezi, Konak halk sağlığı laboratuvarı, gıda ve çevre kontrol şubesi. İHALE SÜRECİNDEKİ PROJELER • Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi: 400 yataklı. 16 ameliyathane, 112 poliklinik odası, 16 diyaliz ünitesi, 94 yoğun bakım yatağı, yanık tedavi merkezi. • Urla Devlet Hastanesi: 150 yataklı. 5 ameliyathane, 48 poliklinik odası, 19 yoğun bakım yatağı, diyaliz ünitesi. • Bergama 1. Basamak Sağlık Hizmetleri Binası: Toplum sağlığı merkezi, aile sağlığı merkezi, 112 Acil Yardım İstasyonu, halk sağlığı laboratuvarı, verem savaş dispanseri, toplantı salonları. ÖZEL İDARE MÜDÜRLÜĞÜ’NCE YAPILAN • Ödemiş Devlet Hastanesi: 250 yataklı. 7 ameliyathane, 19 yataklı diyaliz ünitesi, 18 yoğun bakım yatağı, 81 poliklinik ve doğumhane. • Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi: Ek bina. • Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi: Yeni blok. BAĞIŞLA YAPILAN Gaziemir Devlet Hastanesi: Nevvar Salih İşgören Vakfı’nca yaptırılıyor. 50 yataklı. 3 ameliyathane, 2 doğum salonu. SAĞLIK KAMPÜSLERİ • Yenişehir Sağlık Kampüs Alanı: Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ege Doğum Evi Hastanesi, Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları Hastanesi, Atatürk Sağlık Meslek Lisesi yer alacak. Kampüste toplam 1350 hasta yatağı olacak. • Bayraklı Sağlık Kampüs Alanı: Toplam 1450 yataklı olacak. Bu alanda 400 yataklı Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 150 yataklı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, 200 yataklı Kardiyo-Vasküler Cerrahi Hastanesi, 300 yataklı Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi, 100 yataklı Onkoloji Hastanesi, 200 yataklı Ruh Sağlığı Hastalıkları Hastanesi, 100 yataklı Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Hastanesi ve sosyal tesisler yer alacak. Narlıdere 1. Basamak Sağlık Hizmetleri Binası: Yapımı % 80 bitirildi. Yeni ihale yapılacak. 41 medikent / Onkoloji Prof. Dr. Mehmet ALAKAVUKLAR Kent Sağlık Grubu Tıbbi Onkoloji Uzmanı EN BÜYÜK RAKİBİMİZ İNTERNET İzmir Kent Hastanesi olarak SGK anlaşmalı hizmet verdiğimiz bölümlerimizden biri de onkoloji. Ekibin başında Prof. Dr. Mehmet Alakavuklar var. Alakavuklar ve ekibi, hiçbirimizin adını bile duymak istemediği, telaffuz etmeye çekindiği kansere yaşamlarının herhangi bir döneminde yakalanmış insanların hastalıkla mücadelelerinde en önemli aktörler. Hastalarına şu anda dünyada uygulanan en son tedavi yöntemlerini uygulamakla kalmayıp, ihtiyaçları olan morali aşılıyorlar, gerekli eğitimleri veriyorlar. Profesör Alakavuklar ile bu süreçten bazı kesitleri küçük bir söyleşi ile dergimize taşıdık. 42 medikent / Onkoloji MEDİKAL ONKOLOJİ SÜRECİNDE NELER YAŞANIYOR? Kanser hastalığı, tanısından tedavinin sonuna kadar birçok disiplinin bir arada çalışması gereken bir süreç. O nedenle ilk başlangıçta hastanın ilgili merkeze gitmesi, tanı koyulması, gerekirse ameliyat olması gerekiyor. Bizim bölümümüzün bu süreçteki yeri tanı koyulduktan, gerekiyorsa ameliyat yapıldıktan sonraki ilaçlı tedavi uygulaması, yani kemoterapi. Günümüzdeki kemoterapi uygulaması son yıllarda biyolojik ilaç dediğimiz kemoterapi gibi yan etkileri olmayan ama bazı tümörler üzerindeki bazı hedefleri vurmaya çalışan ilaç temelli uygulamalar. Özellikle bu tedaviler üzerine yoğunlaşmış durumdayız. Bu tedavinin kaliteli bir şekilde verilmesi, doğru verilmesi, hastanın takip edilmesi, ilaç verildikten sonra oluşacak yan etkiler açısından hastanın yanında olunması, süreçlerin yönlendirilmesi önemli. Kontroller çok önemli. Ama bu tek başına yapılan bir iş değil. Hekimlik hizmeti yanında hemşirelik hizmetleri, ruhsal destek, beslenme desteği verilmesi gerekiyor. Bu çatı altında CSI standartları bize kaliteli hizmetin altyapısını sağlıyor. Yüksek standartlarda hastalarımıza medikal onkoloji hizmeti vermeye çalışıyoruz. Okuyun, öğrenin, bizimle tartışın, ne kadar bilgilenirseniz o kadar yararlı olur, diyoruz. Ancak burada karşımıza bir bilgi bombardımanının yapıldığı internet çıkıyor. Bizim en önemli rakiplerimizden bir tanesi internet. Çünkü insanlar bu süreçte bir arayış içinde. Ne yapacaklarını bilemiyorlar, her türlü bilgiye, öneriye açık oluyorlar. Ama hangi bilginin doğru, zararsız olduğunu bilmiyorlar. Bu bilgilerin içinden kendilerine yararlı olanları seçmek gerçekten zor. Yanlış bilgiler onları daha da perişan edebiliyor. Onlara doğru bilgiye ulaşabilecekleri siteler öneriyoruz. Bu sitelerden edindikleri bilgileri de bizimle paylaşıp, kafalarındaki soruları bize sormalarını istiyoruz. KANSER HASTASI DA DOKTORU DA OLMAK ZOR, DEĞİL Mİ? Kanser gerçekten o insan için, ailesi için sıkıntılı bir tablo. Kimilerinin felaket olarak tanımladığı. Bu hastalıkla baş etmekte birçok şeye ihtiyaç var. Biz hekim cephesindeyiz. Hasta cephesinde ise hastanın kendi çabası, yakınlarının ilgisi, desteği var. Bütün bunların hepsi mücadelede önemli rol oynuyor. Hastanın yakınları ilk başta hastalarına çok ciddi şekilde yardımcı oluyorlar. Ama daha sonra bu uzun süreçli mücadelede hasta yakınlarının da gücü tükeniyor, baş etmekte zorlanıyorlar. Ellerinden geleni yapmaya çalışsalar da yetemiyorlar. Biz o zaman da devrede oluyoruz. Burada eğitim giriyor. Çünkü gerek hasta gerek hasta yakını hastalık konusunda ne kadar bilgilenirse tedavi süreci o kadar başarılı oluyor. Onlara broşürler, kitaplar öneriyoruz. 43 medikent / Onkoloji İNTERNETTEN EDİNİLEN BİLGİLER HASTAYI NASIL ETKİLİYOR? Bazı hastalar internetten öğrendikleriyle kendilerine yapılan tedavinin doğru olup olmadığını test etmeye çalışıyor. Tedavide ilaç dışında bir şey kullanılıyor mu onu öğrenmeye çalışıyorlar. Genelde kanser konusu belli ölçüde çaresizlikle örtüştüğü için insanlar bir anlamda, “bu tedavi olmazsa diye kaygılanıyor; yanında bir şeyler de alsam mı” arayışına da giriyor. Bu arada alternatif tedaviler dediğimiz grup da giriyor işin içine. Onu kullanayım mı kullanmayayım mı, soruları geliyor bize. Onlara tedavi politikamızı anlatıyoruz. Tedavinin zaten kimyasal bir süreç olduğunu, bu süreçte tedavinin dışında alınacak herhangi bir bitkinin kimyasal temelde birbiriyle etkileşebildiğini, bunların karaciğere, akciğere dokunabileceğini söylüyoruz. Ondan dolayı günlük yiyecekler dışında bir şey kullanmalarını pek önermiyoruz. Ancak tedavi bittikten sonra kullandığı ilaç yoksa doğal çerçevede olmak şartıyla kullanabileceklerini söylüyoruz. Bir başka önemli nokta ise kanser hastalarının aynı zamanda başka sağlık problemlerinin olabileceği gerçeği. Yüksek tansiyon, şeker hastası da olabilir. Kilo sorunu olabilir. Kilo vermek için bitkisel kökenli bile olsa kullandığı şey tedavisinde etkileşim yapabilir, başka organlarına da zarar verir. Örneğin mide kanserinde kullandığımız bir ilaç var. Yıllar içinde anlaşılmış ki bu ilaç antidepresif ilaçla birlikte kullanıldığı zaman antidepresif ilaç onun metabolizmasını engelleyebiliyor ve ilacın etkisini azaltıyor. Yani kanser tedavisi sırasında etkileşim önemli olduğu için başka ilaçlar birlikte kullanılmamalı. 44 Bugün kanser konusunda belli bir yere kadar gelindi. Her şey mükemmel değil ama bir 50 yıl öncesine bakıldığı zaman tıp bilimi yine de yeni şeyler oluşturmuş, yeni alternatifler olmuş, en azından bugün hastalıklarla nasıl mücadele edileceği konusunda bilgimiz oluşmuş. Belli stratejiler gelişmiş. Buna güvenmek bile bence belli ölçüde yeterli diye düşünüyorum. İlla yetersiz diye başka bir arayış içine girmeden, ot ve başka şeyleri kullanmadan önce var olan standartların da oldukça yeterli olduğuna güvenmek, onları uygulamak gerekir. Bunun dışında bazen hastalık kontrol altına alınamadığında, belki bazı arayışların bir anlamı olabilir. Ama var olanı iyi kullanmak, yararlanmak önem taşıyor. HASTA-DOKTOR DİYALOĞUNUN ÖNEMİNE DEĞİNİR MİSİNİZ? Temel problem iletişim için zaman ayırmak. Hasta, sağlığı ile ilgili olarak bir sağlıkçıyla konuşabilmeli, tartışabilmeli. Hekimi de yorum yapıp yönlendirebilmeli. En önemli sorunumuz bence bu. Türkiye’de medikal onkolog sayısı az, diğer meslektaşlarımız da çok yoğun olduğu için hastaya ayrılan zaman kısıtlı. Oysa siz hastayla diyalog kurduğunuz zaman o insanın bir anlamda eğilimlerini, neye inandığını anlamaya çalışabilir, öğrenebilirsiniz. O insan kafasına takmışsa ya da ailesinde meme kanserli hastanın kaybını gördüyse onu ikna etmek gerçekten çok zor. medikent / Onkoloji O kaygıyı, tedirginliği azaltmak çok zor. Biz ne kadar kanserde olumlu gelişme var diyorsak da etraftan gelen duyumlar, çeşitli kanallardan elde ettiği bilgiler, kafasında ürettikleri onu allak bulak edebiliyor. Doktoruyla diyalog kurması, güvenmesi ve söylenenlerin doğru olduğuna inanması zaman alıyor. O nedenle kurumsallık önem taşıyor. Kanser hastaları inandığı kişinin peşinden yıllarca gidebiliyor, çünkü hekimi onun için yol rehberi oluyor. Sizin de doğru yol rehberi olabilmeniz için de hastayı, dünyasını, ailesini, çevresini tanımanız, düşüncelerini öğrenmeniz gerekiyor. Bunun için de hastaya zaman ayırmak gerekiyor. Kent Hastanesi’nde bu şansımız var. Kemoterapi hemşireleri deneyimli hemşireler. Tedavi planlarını biz hazırlıyoruz, eczacımız da ilaçları hazırlıyor. Standart olarak CSI standartlarında çalışıldığı için kemoterapi hemşiresi hasta dışında bir şeyle ilgilenmiyor. Böyle olunca daha fazla birliktelik olabiliyor, doktoru da başında oluyor. Bu da bir anlamda lüks sayılır. Çünkü böyle bir olanak İzmir’de yok gibi. KANSERDE ERKEN TEŞHİS DE ÖNEMLİ, KORUNMAK DA. BİRKAÇ ÖNERİDE BULUNUR MUSUNUZ? Belli bir yakınması olan, yakınma devam ettiği taktirde mutlaka doktora görünmeli. İlla onkolog olması gerekmiyor. Öksürük geçmiyorsa göğüs hastalıkları uzmanına gitmeli. Genetik yatkınlık varsa, örneğin ailede kalınbağırsak kanseri görülmüşse belli bir yaştan sonra kontrol yaptırılmalı. Bu meme kanseri, prostat, diğer kanserler için de geçerli. Kişinin bir yerinde bir şişlik, kanama, ses kısıklığı vs var ve geçmiyorsa ihmal edilmemeli. Kanserden korunmak için her şeyden önce içenler sigaraya veda etmeli. Kilo almamak için beslenmeye dikkat, spor gerekli. Her gün en az yarım saat yürüyüş yapılmalı. Kilonun kanserle ilişkisi biliniyor. Fazla kilolardan kurtulmak gerek. Çevremiz kanserojen maddelerle, kimyasallarla çevreli. Mümkün olduğunca sağlıklı, doğru beslenmeli; sebzeyi, meyveyi mevsiminde tüketmeliyiz. Bunlar hemen hemen her gün doktorlar tarafından yapılan uyarılar. Toplum da bunları biliyor, öğreniyor. Ama bilmek yetmiyor, uygulamak önemli. Prof. Dr. Mehmet ALAKAVUKLAR, Doç. Dr. Latife DOĞANAY, Tangül PEKEY (Hemşirelik Hizmetleri Direktörü), Melek AKYEL (Beslenme ve Diyet Uzmanı), Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU Prof. Dr. Mehmet ALAKAVUKLAR kimdir? Kent Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölüm Başkanı olan Alakavuklar, 1977 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı’nda 1981’de uzmanlık eğitimini tamamladı. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı’ndaki Tıbbi Onkoloji Uzmanlık Eğitimi’ni ise 1989 yılında bitirdi. 1989’da öğretim görevlisi olarak girdiği Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı’nda, 1991’de doçent doktor, 1997’de de profesörlük unvanını aldı. 2005’ten beri de Kent Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölüm Başkanı olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Türk Tabipler Birliği, Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu, Türk Akciğer Kanser Derneği, İzmir Meme Hastalıkları Derneği, Member MASCC Multinational Association of Supportive Care in Cancer, Tıbbi Onkoloji Derneği ve TORAKS Derneği üyesi olan ve İngilizce bilen Alakavuklar’ın, 80’i aşkın uluslararası yayın ve makalesi bulunmaktadır. 45 medikent / Onkoloji Tangül PEKEY Kent Sağlık Grubu Hemşirelik Hizmetleri Direktörü KANSER HASTALARININ EN BÜYÜK YARDIMCISI “BEYAZ MELEKLER” Hemşirelik hizmetleri her hastalıkta olduğu gibi, onkoloji alanında da hastalığın önlenmesi, tanılanması, tedavi ve bakım sürecinde yer alır. Hemşireler bir yandan kanser kontrolünün ve bakımının tüm aşamalarında hastanın ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlarken, diğer yandan sağlık ekibiyle beraber çalışır ve kaynakların etkin kullanımı için eşgüdüm sağlarlar. 46 medikent / Onkoloji KANSERİN ÖNLENMESİ AŞAMASI Hemşirelerin görevi sadece hasta bakımı değildir. Öncelikle hastalığın belirti ve bulgularını gözlemleyerek özellikle risk faktörlerinin tespit edilmesi, hastalığın erken tanı olasılığını arttırabilir. Toplumdaki kötü alışkanlıkların azaltılarak iyi sağlık alışkanlıklarının oluşturulmasında da hemşireler önemli rol üstlenir. Özellikle risk altında olan bireylere kanseri tanıma, belirtilerini izleme konularında eğitim vererek rehberlik edilmesi gerekir. Burada hemşireye düşen görev, bu konularda bilgilendirme ve konunun önemsenmesini sağlamasıdır. TEŞHİS AŞAMASI Teşhis aşamasında, hastaların-hasta ailesinin bilgilendirilmesi, hastaların gerekli testlere hazırlanması, yapılacak işlemler sırasında ekibin desteklenmesi ve işlem süresince hastaya psikolojik destek sağlanması sırasında da hemşireler sorumluluk alırlar. Hastaya tanı konulma olasılığı bile psikolojik ve fizyolojik olarak sıkıntılı bir süreç yaşatacaktır. Hemşireler, işlemler için hastanın hazırlanmasıyla birlikte işlemlerde ve sonuçlarının anlaşılmasında yardımcı olarak, eğitim ve hastaya destek olmak gibi çok önemli sorumlulukları yerine getirmiş olurlar. KANSER CERRAHİSİ Uygulama çeşidi ne olursa olsun hastalar, aileler cerrahi girişimden her zaman kaygı duyarlar. Ameliyat öncesi eğitimde, planlanan ameliyatın kapsamı ve olası işlevsel kısıtlılık tartışılır ve hastanın fiziksel hazırlıkları yapılır. Ameliyat sonrasında, hastanın hayati fonksiyonları ve sistemik bulguları incelenerek, gereken bakım planlanır ve hastanın temel fizyolojik işlevlerinin sürdürülmesi sağlanır; durumundaki değişiklikler izlenerek gerektiğinde diğer sağlık ekibi yönlendirilir. 47 medikent / Onkoloji RADYASYON TEDAVİSİ Radyoterapi sırasında hemşireler, radyoterapinin kanser tedavisinde kullanımı, tedavi programı planlaması süreçlerinde, tedavinin yan etkilerinin gözlemlenip kontrol edilebilmesi için hastanın yapabileceği öz bakım etkinlikleri konusunda hastanın bilgilendirilmesinden sorumludur. KEMOTERAPİ TEDAVİSİ Kemoterapi uygulamasında hekimin önerdiği tedaviye göre uygulama yapılır. Burada hemşirelerin ilaçların uygulama yolları ve doz hesaplamaları, toksisite derecesine ilişkin bilgi düzeyi önemlidir. Ayrıca kemoterapide, ilacın uygulamasındaki en önemli başarı, damarın dikkatli seçilmesine bağlıdır. Çeşidi ne olursa olsun kanser kemoterapisinde kullanılan ilaçlar tedavi edici etkilerinin yanı sıra hastanın tüm sistemleri üzerinde yan etkiye sahiptir. Hemşire iyi bir bakım planlayarak kemoterapinin yan etkilerini hafifletebilir. Kemoterapinin toksik etkilerine karşı hemşirelik bakımı sunulmalıdır. Burada hemşirenin vereceği bilgilerin hastalar açısından çok ciddiye alındığı bilinmektedir. ENFEKSİYON RİSKİ Genel olarak hasta diğer hastalardan ve ziyaretçilerden izole edilir, hastanın kaldığı ortamlarda olası enfeksiyon kaynakları bulundurulmaz. Hastada yapılan tüm işlemler aseptik tekniğe uygun yapılır ve hastanın vücudu temiz tutulur. Ayrıca hastanın yeterince dinlenmesi ve uyuması sağlanır. Hastanın cilt mukozası intirasyonlardan korunur (rektal derece alınmaması, yumuşak fırça kullanımı vb.). Eğer hastada enfeksiyon varsa uygun antibiyotikle tedavi edilir. Hastada bulunan kataterlerin bakımlarının eksiksiz ve düzenli yapılması, son derece önem taşır. TERMİNAL HASTA BAKIMI Birçok kanser hastası iyileşemez duruma geldiğinde bakıma ihtiyaç duyarlar. Bu dönemde hemşirelik bakımı daha çok ön plandadır. Terminal bakımda amaç, hastanın şikâyetlerini olabildiğince gidererek yaşam kalitesini yükseltmektir. Tangül PEKEY kimdir? 1972 yılında Aydın Nazilli’de doğdu. 1993 yılında İstanbul Üniversitesi Florance Nightingale Hemşirelik Yüksek Okulundan mezun oldu. 1993-1998 yılları arası Florance Nightingale Hastanesi kardiyoloji servis hemşireliği ve sorumlu hemşireliği görevlerinde bulundu. 1998-2003 yılları arasında aynı hastanede hemşirelik hizmetleri direktörlüğü yaptı. 2003-2004 yılları arasında İzmir Özel Kent Hastanesi’nde JCI çalışmalarının yürütülmesine yönelik kalite geliştirme hemşiresi olarak çalıştı. 2004 yılı itibariyle halen aynı hastanede hemşirelik hizmetleri direktörü olarak görev yapmaktadır. 48 medikent / Onkoloji HUZURSUZLUK VE AJİTASYON Hastayı yalnız bırakmamak, ortamı emniyetli bir şekilde düzenlemek gerekir. Hastayı rahatlatmak ve aileyi bu konuda bilgilendirmek önemlidir. Bu durumun hastanın acı çekmesinden kaynaklanmadığı konusunda aileyi bilgilendirmek gerekir. Hastanın vital bulgularının sık takibi, ayrıca hastanın enfeksiyon belirtilerinin izlenmesi ve riskin minimalize edilmesi önemlidir. PSİKOSOSYAL DESTEK Destek hasta ve aileye doğal bir empatik yaklaşımla sağlanır. Hemşire hastayı hedef saptamaya aktif katarak, manevi değerleri ön plana çıkartarak, hastanın kendi destek sistemlerini harekete geçirerek, umudu besleyip, güçlendirebilir. Hemşireler hasta için hastalığın ne anlama geldiğini dinlemeli, ona göre yardımcı olmalıdır. Bazı hastalar kanseri bir ceza, acı çekmeyi zorunluluk olarak algılayabilirler. Hastaya destek olacak ailenin de pek çok bakımdan desteğe ihtiyacı olacaktır. Hasta ve ailenin bu işin bir ekip çalışması olduğunu anlaması sağlanmalı ve ayrı ayrı özellikle de çelişkili ifadeler verilmemelidir. Sonuç olarak bir kez daha diyebiliriz ki hemşireler onkoloji alanında da multidisipliner ekibin vazgeçilmez bir parçasıdır. Hastalığın her aşamasında; onkoloji ekibiyle hareket ederler. Ülkemizde bu düşüncenin yaygınlaşarak, sağlık organizasyonlarının bu düşünceyi temel alarak yapılanmasını sağlamak, bizleri bekleyen görevlerden biridir. KANSER HASTALARIMIZA ÖNERİLEN KİTAPLAR • SAĞLIKTA VE KANSERDE DOĞRU BESLENME• SAY YAYINLARI Prof. Dr. Haluk Onat / Dyt. Çağatay Demir • MEME KANSERİNİ NASIL ATLATABİLİRSİNİZ? • OPTİMİST-ACIBADEM YAYINLARI Dr. Carolyn M.Kaelin/Francesca Coltrera • ANTİ KANSER • VARLIK YAYINLARI • David Servan Schreiber • SORU VE CEVAPLARLA KANSER • EFİL YAYINLARI • Dr. Zafer Akçalı • KANSERLE YAŞIYORUM • TİMAŞ YAYINLARI • Nevval Sevindi • YAYINDA OLMAK İSTİYORUM • RESİTAL YAYINLARI • Deborah Hutton • SORU VE CEVAPLARLA MEME KANSERİ • OPTİMİST YAYINLARI Volker Barth/Andrea Barth • KANSER OLAN MEMEMDİ, BEN DEĞİL • EPSİLON YAYINCILIK • Elif Ergu • HAYATA MERHABA • EPSİLON YAYINCILIK • Filiz Akın • HANGİ KANSERE HANGİ BİTKİ? • HAYY KİTAP • Dr. Canfeza Sezgin • TAŞ DEVRİ DİYETİ • HAYY KİTAP • Prof. Dr. Ahmet Aydın • KARATAY DİYETİ • HAYY KİTAP • Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay 49 medikent / Onkoloji Doç. Dr. Latife DOĞANAY Kent Sağlık Grubu Pataloji Uzmanı SİZ PİCASSO MUSUNUZ? Günümüzde kanser tedavisi ve organ nakli başta olmak üzere tıbbın birçok alanında ekip çalışması çok önemli. Hem kanser tanı ve tedavisi, hem de organ naklinin tanı ve takip süreçlerinde patoloji bu ekip çalışmasının ayrılmaz bir parçası. Patologlar artık sadece tanı vermenin ötesinde, tedaviyi yönlendirecek parametreleri de tanımlamak ve raporlarında belirtmek zorundalar. 50 medikent / Onkoloji İnsanlar doktor olduğunuzu öğrendiklerinde ilk sordukları sorulardan biri, “Branşınız ne?” olur. Bu soru yöneltilince birkaç saniye beklerim. Karşımdaki kişiye ve o anki ruh halime göre yanıtım değişir. Bazen sadece “patoloji” derim ve gerisini karşımdakinin tepkisine bırakırım. Bazen de hemen arkasından eklerim: “Hani insanlardan parça alınır ve hastalığın ne olduğunu anlamak için incelenir ya, işte o incelemeyi yapıyorum.” Genellikle bir nedenle patolojiye işleri düşmeyenler, patolojinin ne olduğunu, patoloğun ne iş yaptığını bilmezler. Bazıları işleri düşse de tam kavrayamazlar doğal olarak işimizin nasıl yapıldığını, teknik olarak ne tür süreçler yaşadığımızı. Yıllar önce bir deri biyopsisini inceliyordum. Tanıya ulaşmak için dokuda özel bazı boyama işlemleri yapmak ihtiyacı duydum. Sonucun ne zaman çıkacağını soran hastaya da bunu belirttim. Hasta işi yokuşa sürdüğümü düşünmüş olmalı ki, birden parladı ve “Ne boyası hanımefendi. Siz Picasso musunuz?” dedi. Bazen ameliyat sırasında patolojik inceleme istenir. Bunlar 10-15 dakika içinde yapılan ve sonucuna göre ameliyatın seyrinin değişebileceği incelemelerdir. Bu tür incelemeler bazı zamanlar mesai sonrasına denk gelir. Bu zamanlarda bana yardımcı olan teknisyenlerim de evlerine gitmişlerdir. Ben laboratuvarın en dip odasında, tek başıma o yana, bu yana koşturur ve zamanla yarışırım. O sırada bazen gözüm pencerenin dışına kayar. Kafeteryanın balkonunda endişeli dolaşan birilerini görürüm. Onlar belki de o anda ameliyatta olan hastanın yakınlarıdır. Belki az sonra koridorda yan yana geçip gideceğizdir. Belki onlar da pencereden benim çalışmamı izliyorlardır farkında olmadan… O anda hastalarının durumu ile ilgili en önemli bilgileri bilen tek kişiyimdir. Hasta için olumlu bir sonuç çıkarabilmek, hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmamak için çırpınıyorumdur. Bu gibi durumlarda aklıma hep Nazım’ın o ünlü dizeleri gelir: “...beyaz gömleğinle bir laboratuvarda/ insanlar için ölebileceksin/ hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için/ hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken/ hem de en güzel/ en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.” Ve elbette en çok bunun için, “yaşamak gerçeği ve hakkı” için. Yoksa ne patoloji, ne de tıbbın başka bir dalı “her şeye rağmen” yapılamazdı. Doç. Dr. Latife DOĞANAY kimdir? Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Doğanay, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı’nda uzmanlık eğitimini tamamlamıştır. Aynı üniversitede öğretim üyesi olarak çalışmıştır. Avrupa Patoloji Derneği ve Ankara Patoloji Derneği üyesidir. 25 uluslararası, 40’tan fazla ulusal yayın sahibi olan, çok sayıda ulusal ve uluslararası bildiriye imza atan Doğanay, İngilizce bilmektedir. 51 medikent / Onkoloji Dr. Mehmet HANCIOĞLU Kent Sağlık Grubu Psikiyatri Uzmanı KANSER VE DEPRESYON Depresyona giren hastaların medikal tedavilerinin yanı sıra psikoterapileri önem kazanıyor. Bu bir süreç ve bu süreçte iki tedaviyi de birlikte yürütüyoruz. Kanserle karşılaşan insanlar bir şok yaşıyor, kabullenemiyor. Size gelen hastalara veya hasta yakınlarına bu tanı konulduktan sonra ne tür önerilerde bulunuyorsunuz, tedavi sürecinde ya da tedavi sonrasında nasıl bir destek uyguluyorsunuz? Kanser tedavisi bir ekip işi. Biz burada Mehmet Alakavuklar hocayla birlikte yürütüyoruz bu hizmeti. 52 Her hasta için değil tabii ki ama psikiyatrik sorunu olan hastalar için bizden konsültasyon istiyorlar, beraber yürütüyoruz tedaviyi. Gerçekten kanser, psikiyatrik yönü çok önemli, insanın kabullenmesi zor olan bir hastalık, ama görüyoruz ki giderek toplumda daha kabullenilen bir hastalık, tedavisi olabildiği düşünülen bir hastalık, eskisi kadar korkulmayan bir hastalık oldu kanser; bu yönü önemli. Ama yine de tedavisi zor ve ağır bir süreç, kısa bir tedavi veya ameliyatla atlatılan bir sorun değil. medikent / Onkoloji Tedavi, gerek ilaç gerekse ameliyatlarla yürüyen uzun bir süreç olduğu için, insanda psikiyatrik veya duygusal sorunlar yaratıyor. Kanser hastalarının % 70’inde depresyon görüyoruz. Böyle bir durumda hastanın elbette kabullenmesi için bilgi sahibi olması lazım. Hasta doğru bilgiye ulaşıyor, hekimden yeterli güveni alıyorsa o zaman hastalığın daha tedavi edilebilir, daha kabullenilebilir olduğunu görüyor. Hasta kanser tanısı aldığında şoke oluyor; hemen depresyon değil de belki bir kaygı veya bir korku rahatsızlığı gelişebiliyor. Bunu değerlendirip bunlara yönelik daha spesifik tedavilere yöneltiyoruz hastayı. Kanserde hasta kadar hasta yakınlarının da durumu önemli. Çünkü hastaya kendi kaygılarını, üzüntülerini belli etmemek zorundalar. Ama kendileri de üzülüyorlar, arada kalıyorlar. Onların da destek almaları gerekiyor. Bu belki hasta olmaktan daha zor bir durum. Sonuçta hasta olunca ilgi ve bakım alıyorsunuz ama hasta yakını olunca bunları sağlamak zorundasınız. Artık, “kanser= ölüm” demek değil Eskiden kanser teşhisi konulduğunda, kanser eşittir ölüm, olarak düşünülürdü. Artık böyle değil, kanser ağır ama tedavi edilebilen bir hastalık haline dönüştü. Yani kanser hastasının her zaman tedavi olma şansı var, özellikle de erken ve uygun tedavi çok önemli. Hastaların çoğu artık, “Ben bunu yeneceğim, ben bunun üstesinden gelirim” düşüncesi ile geliyor. Biz de bakış açımızı, “Kanser ciddi, ağır ve mücadele edilmesi gereken zor bir hastalık, ama tedavi edilebilir bir hastalık” şeklinde ortaya koyuyoruz. Ama depresyonlu hasta her şeye negatif baktığı için önce bunun değişmesini, daha gerçekçi düşünmesini, bunları aşmasını sağlamaya çalışıyoruz. Depresyona giren hastaların medikal tedavilerinin yanı sıra psikoterapileri önem kazanıyor. Bu bir süreç ve bu süreçte iki tedaviyi de birlikte yürütüyoruz. Bu tedavide de ekip önem taşıyor. Hastanın hemşiresi, klinik doktoru, onkoloğu, psikiyatristinin aynı bakış açısıyla yaklaşması, aynı şekilde destek vermesi gerek. Biz bu ekip çalışmasını gerçekleştiriyoruz. Dr. Mehmet HANCIOĞLU kimdir? 1977 yılında Ege Tıp Fakültesi’nden mezun olan Hancıoğlu, 1981’de Hacettepe Hastanesi Psikiyatri kliniğinde uzmanlık eğitimini tamamladı.1981-1983 yıllarında Girne Askeri Hastanesi’nde çalıştı. 1984-1986 yıllarında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Yard. Doç. kadrosunda görev yaptı. 1986-2006 yılları arasında Buca ve Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastaneleri’nde uzman olarak çalışan Hancıoğlu, çalışmalarını depresyon tedavileri ve evlilik terapisi üzerine yoğunlaştırmıştır. Lityum Derneği kurucu üyesi ve İzmir Şizofreni Dayanışma Derneği üyesi olan Hancıoğlu İngilizce bilmektedir. 53 medikent / Onkoloji Melek BÖLGE AKYEL Kent Sağlık Grubu Beslenme ve Diyet Uzmanı KANSER VE BESLENME Hastalığın özelliğinden dolayı kanser hastalarının tedavi sürecinde, ameliyat öncesi ve sonrasında beslenmesi çok daha önem kazanıyor. Siz devreye girdiğinizde neler yapıyorsunuz? Bize her aşamada hasta yönlendirilebiliyor. Hastada beslenme yetersizliği olabilir ya da hastanın tedavisine destek olması için özel beslenme programı uygulanması gerekebilir. Tedavi başlamadan önce herhangi bir beslenme yetersizliği olmayan ama sağlıklı beslenmeye yönlendirdiğimiz hastalar oluyor. 54 Nasıl bir beslenme alışkanlığı olduğunu sorguluyoruz. Kilosunun yeterli olup olmadığına bağlıyoruz. Fazla kilosu varsa bunun kontrollü bir şekilde verilmesi ya da kilo azlığı varsa bu açığın kapatılması gerekiyor. Ayrıca tedavi sürecinde oluşabilecek semptomları gidermek amacıyla hastanın sağlıklı beslenmesi için program hazırlıyoruz. Hastalarımıza örnek bir diyet listesi oluşturuyor ve daha sonra bunun takibini gerçekleştiriyoruz. medikent / Onkoloji Tedavi sürecinde mide bulantısı, mide bağırsak hareketlerinde yavaşlama ya da hızlanma, iştahsızlık, ağızda kuruluk gibi beslenmeyle direk ilgili yan etkiler görmeye başladığımızda, diyet listesini bu şikâyetlere göre yeniden düzenliyoruz. Hem hastanın sıkıntılarını azaltacak hem de enerjisini artıracak yeni bir program hazırlıyoruz. Bu programın uygulanmasında hasta yakınlarının da desteği çok önemli. Çünkü hastalar bazen belirli dönemlerde bu tür beslenme programına uymak istemiyor; burada devreye birlikte yaşadığı aile fertleri giriyor. Hastanın bu programı uygulaması için hasta yakınlarından yardım istiyoruz, onlara eğitim veriyoruz. Eğer hastanın beslenmesi her şeye rağmen yetersiz kalıyorsa medikal tedavide kullandığımız ürünlerle de hastamızın günlük beslenmesini destekliyoruz. Tabii ki özel besin takviyeleri kullandığımız dönemler de oluyor. Bunlara hastanın hekimiyle birlikte karar veriyoruz. Tedavinin sonuna gelindiğinde yine aynı şekilde kilo kontrolünün sağlanması ve daha sağlıklı beslenme üzerine görüşmelerimize devam ediyoruz. Kanser hastalığına genetik yatkınlığı olan kişilere nasıl bir beslenme tarzı önerirsiniz? Kilo kontrollerini çok iyi yapmalılar. Ne fazla ne az. Zaten kilo fazlalığı her türlü kronik hastalığa neden olabilir. Bir diğeri fiziksel aktiviteye mutlaka hayatlarında yer vermeliler. Alkol ve sigarayı bırakmaları gerekiyor. Beslenme alışkanlığında da her besin grubunu, ama miktarlarını dengeli tutarak ve uygun pişirme yöntemleriyle tüketmelerini öneriyoruz. Ayrıca yiyecekleri doğru şekilde saklayıp pişiremiyorsak dünyanın en sağlıklı besini bile olsa bizim için hiçbir faydası yok. Her sebze meyveyi mevsiminde tüketmek önemli. Bu önerilere sadece riskli kişiler değil, herkes dikkat etmeli. Kanser teşhisi konmuş ve onkoloji bölümünde tedavi gören bir hastanın diyetindeki önemli noktalar nelerdir? Ne kanseri olduğu çok önemli. Eğer besin tüketimini etkileyecek bir kanser çeşidi ise seçeceğimiz besinler farklı olur. Hastanın kendi beslenme alışkanlıkları da burada çok önemli. Bir de şunu önlemeye çalışıyoruz: Hastalar böyle dönemlerde kulaktan dolma doğal tedavi yöntemleriyle kendilerince çözümler arayabiliyorlar. Bitkileri kaynatalım, çayını yapalım gibi. Bitkisel destekleri biz de kullanıyoruz diyetlerimizde. Ama bunun nereden sağlandığı, ne kadar, nasıl kullanıldığı önemli. Bitkisel diye zarar vermeyecek gibi düşünüp kullanmak tehlikeli. Bu dönemlerde çok çeşitli ilaçlar kullanıldığı için bitkilerle etkileşime de girebiliyor. Tedavi sürecini aksatabiliyor. Bunlarla alakalı çok büyük önlemler almaya çalışıyoruz. Melek BÖLGE AKYEL kimdir? Beslenme ve diyetetik uzmanı olan Akyel, Hacettepe Üniversitesi mezunudur. Obezite, Kurum Beslenmesi, Gebelikte Beslenme, Çocukluk ve Ergenlik Dönemi Beslenme, Hastalıkta Diyet Tedavisi (Diyabet, Böbrek Yetmezliği, Hipertansiyon, Kalp Damar vb.) ve Sporcu Beslenmesi alanlarında çalışan Akyel, Türkiye Diyetisyenler Derneği üyesi olup İngilizce bilmektedir. 55 medikent / Kardiyoloji Uzm. Dr. Zülfikar DANAOĞLU Kent Sağlık Grubu Kardiyoloji Uzmanı KOLESTEROL MELEK Mİ, ŞEYTAN MI? Kalp ve damar hastalıklarında kolesterol ve güncel kafa karışıklığı Kardiyoloji eğitimine başladığım 1997’den bu yana kalp hastalıkları ile ilgili her yazıda kalp ve damar hastalıklarının (ki bunlar da kalp krizi ve felçtir) insan sağlığını en sık tehdit eden hastalık ve ölüm nedeni olarak belirtildiğini görürüm. Tedavide sağlanan çok ciddi gelişmelere rağmen Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre tablo, yaşam tarzımız böyle giderse uzun süre değişmeyecek. Bir fikrimiz olması için DSÖ 2008 verilerinden örnek verelim; 2008’de 17.3 milyon kişi kalp damar hastlıklarından hayatını kaybetmiş, bu da dünyadaki tüm ölümlerin % 30’luk bir oranını oluşturmuş. Bu ölümlerin tahmini 7.3 milyonu koroner arter hastalığına, 6.2 milyonu ise beyin damarlarının tıkanması olan felce bağlı olmuş. Ölümlerin % 80’inin ise gelişmemiş ya da gelişmekte olan toplumlarda olması, hastalığın tedavi edilme şansının ekonomik güce bağlı olarak değiştiğinin göstergesi. 56 medikent / Kardiyoloji Kalp damar hastalıkları için risk faktörleri neler? Kolesterol melek mi, şeytan mı tartışmasının yapıldığı bu günlerde konuya biraz farklı yaklaşarak DSÖ’nün yaptığı doğru bir saptamayı kullanmak istiyorum. Risk faktörlerini futbol takımı gibi sıralamak yerine de iki ana gruba ayırarak özetlemek istiyorum. • Davranışlarımızla, yaşam tarzımızla ilgili risk faktörleri; değiştirilebilen risk faktörleri (sigara, beslenme alışkanlığı, spor yapmamak, alkol, stres vb.) • Davranışlarımızla ilgisi olmayan, doğarken bizimle gelen genetikle ilgili risk faktörleri (ailede kalpten erken ölüm olması, ailesel kolesterol yüksekliği gibi faktörler) Genetikle ilgili risk faktörlerini maalesef değiştirme şansımız yok. Ancak bu konudaki iyi haber genetik risk faktörlerinin kalp damar hastalıklarının çok az kısmından sorumlu olması. Kalp hastalıklarının büyük kısmı (% 80’i) yaşam tarzımızı değiştirerek ortadan kaldırabileceğimiz, sigara, hareketsiz tembel yaşam, aşırı veya dengesiz beslenme gibi risk faktörlerine bağlıdır. Özetleyecek olursak kalbimiz ve beynimizin sağlığı büyük oranda yaşam tarzımızla ilişkili. Daha da ötesi yaşam tarzımız kanser, diyabet gibi insan hayatını tehdit eden hastalıkların gelişimini de önemli oranda belirliyor. Peki bu yaşam tarzı ve risk faktörleri kalp ve beyin damarlarını nasıl etkiliyor? Bedenen aktif olmayan yaşam tarzı, yanlış beslenme, ihtiyaçtan fazla kalori alma, tekdüze beslenme gibi etkenler insan vücudunda kendini yüksek tansiyon, yüksek kan şekeri, yüksek kan yağları, aşırı kilo gibi tablolarla gösterir. Bunlar da damarlarımızın erken yıpranmasına sebep olur. Bunların üzerine içilen sigara da tabiri caizse yaraya tuzbiber olur. Sebeplere neden olan sebepler Yukarıdaki risk faktörlerine yol açan nedenlere de, DSÖ’nün değişiyle “sebeplere neden olen sebepler”, (causes of the causes) değinmemiz gerekir. Yani sigara, alkol içmeye zorlayan, depresyona sokan daha tembel bir yaşam tarzına, daha dengesiz beslenmeye yol açarak bizi yüksek kolesterolle, yüksek tansiyonla, diyabetle yüzyüze bırakan sebepler. Kolesterol seviyesinden risk faktörü olarak önde gelen ve sadece stres kelimesi ile geçiştirilemeyecek asıl problemler, yaşam koşullarımızı oluşturan, küreselleşme ve şehirleşmenin getirdiği kültürel, sosyal ve ekonomik değişimin insan yaşamında yarattığı gerginliklerdir. Şehirleşme modernleşme, endüstrileşme ile birlikte anılsa da bu değişim iyi yönetilmez ise gürültü, trafik, sürekli yarış halinde bir iş yaşamı, hava kirliliği gibi problemler getirir. Dolayısıyla kolesterolü suçlayan suçlamayan her bilim insanının kabul ettiği ortak risk faktörü yaşadığımız çevre ve buna ayak uydurma şeklimiz yani yaşam tarzımızdır. Yaşadığımız şehrin trafiği, gürültüsü, hava kirliliği, iş ortamı, yoksulluk, işsizlik ve benzeri günlük hayatımızın olağan stresi kabul ettiğimiz birçok şey ve bunlara karşı rahatlama amaçlı alınan alkol ve sigara, dikkatsiz yemek, uzun dönemde kolesterole bağımlı ya da bağımsız bir şekilde kolesterol, tansiyon, şeker ve kalp hastalığında artış riski olarak kendini göstermektedir. 57 medikent / Kardiyoloji TEMEL NEDEN Mİ? ARACI MI? MASUM SEYİRCİ Mİ? Yüksek miktarda hayvani yağ içeren beslenmenin (yağ oranının % 15’ten fazla olması, kanda daha fazla kolesterole dolayısıyla daha fazla kalp ve damar hastalığına yol açtığı sürekli vurgulanır. Bu konudaki en önemli bilgiler Amerika’nın Massachusets Eyaleti’ne bağlı bir şehir olan Framingham’da takip edilen binlerce kişinin kan değerleri hastalık ve ölüm kayıtlarının incelenmesi ile ortaya çıkmıştır. Bu çalışma batı ülkelerinin beslenme ve kalp hastalıkları ile mücadele politikalarının temeli olmuştur. Ancak bu ve birçok çalışma, kolesterolün kalp damar hastalıklarında temel neden mi, aracı mı, yoksa orada bulunan masum seyirci mi olduğunu ortaya koymamıştır. insanın yaklaşık yarısı kadardır. Kuşkusuz bunun genetik sebepleri vardır. Ama bu bir Masai’nin kolesterol seviyelerinin değişmeyeceği anlamına gelmez. Nitekim Kenya’da yaban hayattan Nairobi gibi büyük şehre taşınan Masailer incelendiğinde eskiye göre daha az hayvani yağ tüketmelerine rağmen kolesterol seviyeleri % 25 artmıştır. Benzer bir başka örnek de Japonya’dan Amerika’ya taşınan Japonlar örneğidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde Japon cemaatler içinde yaşayan, hatta Amerikan yemekleri yiyen Japonlar, Japon yemeklerini yemeği sürdüren ama Amerikan tarzı bir hayat yaşayan Japonlara göre daha az kalp krizi geçirmiştir, yani yaşam tarzı beslenmeden daha fazla etkili bulunmuştur. Özetin özeti yaşadığımız çevre, yaşam ve beslenme tarzımız kardiyak riskimizi belirleyen en önemli faktörlerdir. Bunları dikkate alarak stresle mücadele etmeyi öğrenme, düzenli egzersiz, sigara ve alkolden uzak durma, dengeli beslenme gibi tedbirlerle kendimizi korumamız hastalığın ortaya çıkmasından sonraki tedavisinden daha etkili ve ucuzdur. KOLESTEROL İLAÇLARINI NE YAPACAĞIZ? Kalp damarlarını tıkayan kolesterolden zengin plak. Sarı renkli maddeler kolesterol ve yağlardan oluşuyor. Kolesterol ya burada kazaya sebep olan faktör, ki çalışmalar daha çok bu yönde ya da kaza yerinde toplanmış güvenlik şeridini tıkayan kalabalık. Her iki halde de tamamen masum değil. Hükümetler halkın yağ tüketimini azaltıp kilo almalarını engellemeye çalışırken ilaç firmaları kolesterolü düşürecek ilaçlar geliştirmiştir. Yaşadığımız ortamın beslenmeden bağımsız olarak kan kolesterol seviyesine etki ettiğini gösteren en iyi örnek Kenyalı yerli Masai kabilesi üyeleridir. Bir Masai, günde ortalama 1,5 litre hörgüçlü sığır sütü içmekte ve sıkça et yemesine rağmen 135 mg/dl ile dünyada ölçülen en düşük kolesterol seviyesine sahiptir, bu ortalama bir 58 Kesin olan bir şey var ki kalp damarlarını tıkayan darlıkların içi hemen her zaman kolesterol ve yağlarla doludur. Tartışma konusu olan şey bu kolesterol nedeniyle mi damar tıkandı? Yoksa başka sebepler damarı bozup zaten kanda bulunan kolesterolü orada biriktirdi? Her hâlükârda benim fikrim kalp damar hastalığı saptanmış ve kolesterolü dünyada kabul edilen sınırların üstünde olan kişilerin mutlaka ilaç kullanması. Çünkü kolesterol düşürücü ilaçlar kişide kolesterolü düşüremese dahi, damar yüzeyini düzeltici etkileriyle yine de kalp krizini ortaya çıkarma ihtimalini düşürmektedir. Bu ilaçların en sık yan etkisi kas ağrısı yapabilmesidir. Bu yan etki de ölümcül değildir. Karaciğerde yan etkisi ortaya çıkarsa kan tahlilleri ile hemen anlaşılabilir ve ilaç kesilince hemen düzelir. medikent / Kardiyoloji Ölümcül yan etki ihtimali tüm ilaçlarda olduğu gibi bu ilaçlarda da vardır, ancak bu çok çok nadirdir ve bir tür alerji gibi kimde olacağı önceden belli değildir. Bu ilaçları kullanmaya başlayıp da herhangi bir yan etki yoksa “uzun süredir kullanıyorum” diye ilacı kesmenin hiçbir mantığı yoktur. KENT HASTANESİ’NDE KARDİYOLOJİ HİZMETLERİ: Hastanemizde koroner arter hastalığı, hipertansiyon, hiperlipidemi ve kapak hastalıklarının tanı ve tedavisi en güncel bilgilerle gerçekleştirilmektedir. Acil hastalarda kalp damarlarının acil açılması işlemi olan balon anjiyoplasti için her gün bir anjiyo ekibi icapçı olmaktadır. Kalp krizi geçiren bir hastada damar açma hızı uluslararası standartları karşılamakta hatta biraz daha kısa sürede müdahale etmekteyiz. Poliklinik hizmetleri; MUAYENE: Tıpta yaşanan tüm gelişmelere rağmen hiçbir tetkik ya da yöntem sizden duyduğumuz öykü ya da şikâyetinizi anlatmanızdan daha değerli değildir. Açıkçası % 80 hastanın tanısının konmasında sadece öykü ve fizik muayene yeterli olmaktadır. HANGİ ŞİKÂYETLER KALP HASTALIĞINI DÜŞÜNDÜRÜR? • Göğüste baskı şeklinde kola, sırta ya da çeneye yayılan ağrı (çoğu hasta üzerimden bir kamyon geçiyor, diye tanımlıyor), • Mide bölgesinde bütün vücudun soğuk terlemesinin eşlik ettiği ağrı varsa, • Özellikle yürümekle, soğuk havaya çıkmakla ya da ağır yemekle ortaya çıkan göğüs ağrısı ya da nefeste daralma varsa, • Nefes darlığı ile birlikte olan bacaklarda şişlik varsa, • Sırt üstü yatınca kötüleşen, oturunca geçen nefes darlığı, • Çarpıntı ve bayılma gibi durumlarla karşılaştıysanız. SİZE DAHA ÇOK VE DAHA ÇABUK YARDIM EDEBİLMEMİZ İÇİN MUAYENEYE GELİRKEN DİKKAT EDECEĞİNİZ ÖNERİLERİMİZ: Amacımız sizi ve varsa hastalığınızı en kısa sürede ve en iyi şekilde tanımlamaktır. Aşağıdaki basit kuralları yerine getirirseniz daha kısa sürede ve daha tatmin edici bir görüşme yapabiliriz. • Eski hasta iseniz hastalığınızı biliniz. (En azından ismini bilin. Örneğin; mitral darlığı, aort yetmezliği gibi) • Kendinize düşündüğünüz tanıyı değil, şikâyetinizi söyleyiniz. (Örneğin; ben kalp hastasıyım yerine varsa göğsünüzün ağrıdığını ya da nefesinizin daraldığını söyleyin. Bu doktorunuza daha çok şey anlatacaktır.) • Sizi en çok rahatsız eden şikâyeti en önce söyleyiniz. (Nefes darlığı, göğüs ağrısı, çarpıntı gibi) Derdinizi gündelik hayatta kullandığınız dil ile arkadaşınıza anlatır gibi anlatınız. • Varsa ek bir hastalığınızın olup olmadığını söyleyiniz. (Tansiyon, şeker, kolesterol yüksekliği gibi) Bunlar, kalp hastalığına yakalanma riskini belirlememizde önemli rol oynar. • Tansiyon hastası iseniz kan tahlili yapılacak olsa bile ilacınızı içerek geliniz. (İlacınızı içmediğiniz zaman tansiyonunuz zaten yüksek çıkacaktır!) Bizim tahmin edeceğimiz bir durumdur. • Önceden yapılmış tahlil, film ve raporlarınızı getiriniz. (Para ve zaman kaybını önler.) • Yan etki yapmış ilaç varsa, ismini ya da ona ait bir kutu, reçete vs. getiriniz. • Hastalığınızla ilgili aklınıza takılan her türlü konuyu doktorunuza sorunuz. Varsa şüphelerinizi söyleyiniz. 59 Söyleşi medikent / Kardiyoloji Muayeneden sonra gerekli ise isteyebileceğimiz tetkikler: KAN TETKİKLERİ: Muayene sonucuna göre hemogram dediğimiz kan sayımı, kolesterol seviyeleri, basit böbrek ve karaciğer testleri yaptırmamız gerekebilmektedir. EFORLU EKG TESTİ: Göğüs ağrısı veya nefes darlığı şikâyeti olan ve bizim riskli kabul ettiğimiz hastalarda dinlenme anında EKG normalse kişiyi ilaçla, koşturarak ya da bisiklete bindirerek kalp zorlanır ve hastalık bulgusu çıkıp çıkmayacağı ortaya çıkarılmaya çalışılır. Ancak bu test bozuk çıksa bile her zaman hastalık var anlamına gelmez! Buna ‘yalancı pozitiflik’ deriz. Bu duruma özellikle 30-40 yaş arası kadın hastalarda çok rastlamaktayız. Testin normal çıkması da kalpte hiçbir problem ortaya çıkmayacağının garantisini vermez. Bu testin şikâyeti olmayan kişide ya da bypasslı, stentli hastada tarama ve takip amaçlı kullanılması gereksizdir. Şikâyet olmadan yapılan efor testi ‘kafa karıştırıcı’ olup gereksiz tahlillere ve zaman kaybına yol açar. Bu nedenle poliklinikte rutin kontrol amacıyla efor testi yapılmasını tavsiye etmemekteyiz. EKOKARDİYOGRAFİ: Ekokardiyografi kalbin ultrasonudur. Kalp çalışırken ağrısız, kansız bir şekilde, kapaklarda darlık ya da kaçak olup olmadığı varsa ciddi olup olmadığı, kalpte delik olup olmadığı, kalbin kasılması dolaylı olarak kalp damarlarının durumu görüntülenir. Bazı durumlarda (kalpte delik arama, kalbin içinde pıhtı şüphesi ya da normal EKO’nun yetersiz görüntü verdiği durumlar gibi) yemek borusunda yutturulan özel bir görüntüleyici uçla (prob) ekokardiyografi yapılır. Buna ‘transözefagiyal ekokardiyografi’ deriz. Bu tetkik normal ekokardiyografiden çok daha kaliteli görüntü sağlar. 60 Hastanemizin önemli bir farkı özellikle kapak hastalarının ameliyatlarında, Avrupa ve Amerika’da başarılı merkezlerde yapıldığı gibi intraoperatif yani ameliyat esnasında EKO desteği sağlıyoruz. Bu tetkik özellikle kalp kapak tamirlerinin hastanın ameliyatı bitmeden tamirin ya da kapak değişiminin başarılı olup olmadığına imkân tanıyor, hastayı tekrar gerekebilecek bir ameliyat riskinden koruyor. Cerrah hastanın ameliyatını bitirmiş ve göğüs kafesini kapatmamışken kalbi çalışır halde yemek borusuna önceden bırakılmış EKO probu ile hastanın kalbinin genel çalışması, tüm kapakların ameliyat sonrası durumu, daha önceden fark edilmemiş olabilen ekstra anormallikler konusunda net bilgi sahibi olup ameliyatın devamına ya da sonlandırılmasına olanak sağlıyor. Kısaca hastanın ameliyathaneden çıktıktan sonra kötü bir sürprizle karşılaşma ihtimalini ortadan kaldırıyor. KALP SİNTİGRAFİSİ: MPS Bu tetkikte zararsız miktarda radyasyon yayan maddeler kullanılarak kalp kasının canlılık durumu ve damarlarda darlık olup olmadığı anlaşılır. Bu test kalbin kanlanması ile direkt ilişkilidir. Kalbi ya egzersiz ya da çeşitli ilaçlarla zorladıktan sonra radyoaktif madde kana verilir. Kalp damarları normal ise bu madde hücrelere eşit sürede ulaşır ve alınan görüntülerde kalbin her tarafı aynı anda boyanır. medikent / Kardiyoloji KORONER ANJİYO BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ (MULTİSLİCE BT, KANSIZ ANJİYO) Burada yukarıdaki yöntemden farklı olarak hastanın koluna takılan serum iğnesi ile otomatik bir alet kullanılarak hastaya opak madde (bu madde damarı filmde görünür hale getirir) verilir. Alınan görüntüler bilgisayar aracılığı ile 3 boyutlu hale getirilip değerlendirilir. Bu işlem çok gelişmiş özel bir bilgisayarlı tomografi ile radyoloji uzmanlarınca yapılır. Hastanın nefesini tutabileceği bir süre içinde (yaklaşık 20 saniye) tetkik yapılır. Yatış gerektirmemesi, çok kısa sürede yapılabilmesi en büyük avantajıdır. Ancak bu işlemin sağlıklı yapılabilmesi için kalp atışlarının hızlı olmaması, dakikada 60 civarında olması istenir. Yüksek kalp hızlarında tetkik kalitesi düşmektedir. Burada bir problem saptanırsa koroner anjiyografi istenebilir. Diğer testler: Eğer 3 kalp damarından herhangi biri veya ikisinde daralma ya da tıkanma varsa bu damarın beslediği alana yeterli kan dolayısı ile radyoaktif madde gidemeyeceği için bu kısım alınan görüntülerde daha geç boyanır ya da hiç boyanmaz. Sintigrafiyi, efor testinde yürüyemeyen, efor testinin şüpheli saptandığı olgularda kullanmaktayız. Hastalığın gerektirdiği durumlara göre akciğer tomografisi, BT anjiyografi ve çok özel durumlarda kalbin morfolojik ve fonksiyonel manyetik rezonansı yapılabilmektedir. Sintigrafi tetkikini bir de anjiyoda gördüğümüz bir darlığın balon stent yapılacak kadar anlamlı mı, değil mi kararını verirken istemekteyiz. KORONER ANJİYOGRAFİ VE KALP KATETERİZASYONU: ANJİYO Diğer adıyla koroner anjiyografi. Bacak ya da kol atardamarından kalbe ulaşmak ve normal filmde görünmeyen kalp damarlarını görünür hale getirip hareketli filmini çekmektir. ANJİYO öncekiler gibi sadece bir tetkiktir, kalbe herhangi bir müdahele yapılmamaktadır. Burada damar tıkanıklığı olup olmadığı kesin olarak saptanır. BALON VE STENT yapılırken aynı yol kullanıldığı için genelde hastalarımız bu yöntemleri birbiri ile karıştırır. 61 medikent / KVC Opr. Dr. Ulusal COŞKUN Kent Sağlık Grubu Kalp Damar Cerrahı KORONER BYPASS CERRAHİSİ Hastanemiz kalp ve damar cerrahisi kliniğinde bir profesör ve dört uzman kalp damar cerrahı hizmet veriyor. Bir pratisyen kat hekimi ve bir psikolog ekibin diğer üyeleri. Dört uzman kalp damar cerrahı SGK ile anlaşmalı çalışıyor. Geceleri ve tatil günlerinde de hastanede mutlaka bir kalp damar cerrahı bulunuyor. Kalp ve damarlar dolaşım sisteminin güç üreten ve dağıtan ana unsurları olduğundan ortak sistemik hastalıklara sahip olurlar ve benzer tedavilere ve bazen de birlikte cerrahi girişimlere ihtiyaç duyarlar. Doğuştan anomaliler, ateroskleroz (damar sertliği), aşırı genişleme (anevrizma), yaralanma, sistemik hastalıklara ve yaşlılığa bağlı deformasyon kalp ve damarların ortak hastalık nedenleridir. Kliniğimizde SGK kapsamı içinde çocuk kalp ameliyatları, yapay kalp ve destek sistemleri ile kalp nakli dışındaki tüm kalp, atar ve toplardamar ameliyatları ve acil göğüs cerrahisi girişimleri yapılabilmektedir. 62 medikent / KVC KORONER BYPASS CERRAHİSİ Kalp tüm organlara besin ve oksijen taşıyan kanı pompalar ve organlardan gelen kirli kanı akciğerlere taşır. Kalbin içinden dakikada altı litre kan geçmesine rağmen kendi ihtiyacı olan kanı sadece kalbin yüzeyinde seyreden ve koroner arter denen damarlarla sağlar. Koroner arter hastalığı erişkinlerde en sık rastlanan kalp hastalığıdır. Bu hastalarda, koroner damarlarda plak adını verdiğimiz sertleşmiş birikintilerle, gittikçe daraltan ateroskleroza neden olur. Yağ, kolesterol ve minerallerin koroner damarların iç yüzüne birikmesi plağı oluşturur. Plak zamanla damar içine doğru büyüyerek koroner damarlardaki kan akımını azaltır. Bu azalma göğüs ağrılarına neden olur. Ayrıca bu plaklar damar iç yüzeyini bozarak pıhtı oluşumunu kolaylaştırır. Damar içinde gelişen pıhtıya bağlı olarak koroner arterin aniden, tamamen tıkanması kalp krizine neden olabilir. Koroner arter hastalığı için ana risk faktörleri ailede kalp hastalığı olması, tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, şişmanlık, sigara içmek ve fiziksel aktivite azlığıdır. Koroner arterlerde daralmaya yol açan plaklar genellikle damar boyunca yaygın olarak değil, damarın belli bölgelerinde bulunur. Koroner anjiyografi ile ne kadar daralma olduğuna, kaç damarın etkilendiğine, daralmanın yerine, risk altında olan kalp adalesi miktarına ve yaş, genel sağlık durumu gibi kişisel hasta faktörlerine göre darlığın nasıl ortadan kaldırılacağına karar verilir. Darlığı giderebilmek için iki tedavi seçeneği vardır: Anjiyoplasti veya koroner bypass cerrahisi. Bu damarların alınması çıkarıldıkları organların beslenmesini bozmaz. Koroner arter bypass ameliyatları kalp akciğer makinesi kullanılarak veya çalışan kalpte yapılabilir. Kalp ameliyat sırasında durdurulur, kalbin yapması gereken vücuda kan pompalama ve akciğerlerin gerçekleştirdiği kanın oksijenlenmesi işini bu makine yerine getirir. Hastalıklı koroner arterlere yeni damar bypassları yapılıp kalbe yeterince kan sağlandıktan sonra, önceden olduğu gibi pompalama işini, tekrar kalp yapmaya başlar. Bazı hastalarda da kalp akciğer makinesi kullanılmadan çalışan kalpte bypass ameliyatları yapılmaktadır. Göğüs kemiği çelik tellerle yaklaştırılarak kapatılır. Koroner bypassla birlikte karotis endarterektomi (şah damarı darlığı giderilmesi), kapak cerrahisi ya da çıkan aort cerrahisi uygulanması nadir değildir. Koroner bypass ameliyatlarıyla kalp kasına yeterli miktarda kan ulaşması sağlanır. Bunun sonucunda göğüs ağrıları ve hastanın diğer şikâyetleri ortadan kalkar, hastalar daha az ilaç kullanmaya başlarlar ve kendilerini daha iyi hissederler, yaşam kalitesi artmış olur. Koroner arter hastalığı ilerlemiş olan kişilerde bypass ameliyatları hastaların yaşamını uzatır. Koroner bypass cerrahisi ile tıkalı veya daralmış bölgenin ilerisine, vücudun başka yerlerinden alınan damarlarla yeni yollar oluşturulur, böylece yeterli kan akımı yeniden sağlanmış olur. Bu ameliyat için hastanın bacağından alınan toplardamar (safen ven), göğüs içinden alınan meme atardamarı, koldan alınan atardamar (radial arter) ve nadiren karın içindeki mide arteri kullanılabilir. 63 medikent / KVC KALP KAPAK CERRAHİSİ Kalp toplardamarlar ile kendisine gelen kanı akciğere ve akciğerden gelen temiz kanı tüm vücuda pompalar. Bu hareketin kusursuzca tekrarlanması kalp odacıkları arasında ve kalple ana atardamarların bağlantı yerinde bulunan kapaklar sayesinde olmaktadır. Bu dört kapak her kalp atımında düzenli olarak açılıp kapanır. Kanı geçirmeleri gerektiği zamanlar açılmaları, kanın geri kaçmasını önlemeleri gerektiği zaman kapanması gerekir. Kapaklardaki daralma veya yetersizlik onların görevlerini aksatır, kanın tek yönde sorunsuz akışını bozar. Kapaklardaki bozukluklar doğuştan olabildiği gibi sonradan geçirilen romatizmal ateş gibi hastalıklara veya yaşlılığa bağlı da olabilir. Kapak hastalığı hangi biçimde olursa olsun ve hastalık neye bağlı gelişirse gelişsin bu kalbin iş yükünü arttırır, uzun sürmesi halinde kalbin yapısında kalıcı bozukluklara neden olur. Bu aşamadan sonra ameliyattan beklenen fayda azalacaktır. İlaçlar hastaların şikâyetlerini azaltıp, hastalığın etkilerini yavaşlatabilir. Ancak hastalığı tamamen ortadan kaldırmaz. Ekokardiyografi ile kardiyoloji kliniklerinde takip edilen ya da yeni tespit edilen kalp kapak bozukluğu kritik değerlere ulaştığında müdahale gerekir. Kateterle müdahalede balon anjiyoplastidekine benzer şekilde daralmış kapağa yerleştirilen balon şişirilerek kapağın merkezindeki açıklık artırılmaya çalışılır ancak bu yöntem giderek terk edilmektedir. Cerrahi müdahale ile kapaklar tamir edilir veya değiştirilir. Tüm kalp kapak ameliyatları açık kalp cerrahisi yöntemi ile kalp akciğer pompası kullanılarak yapılır. Tamir daralmış kapakların yapışıklıkları giderilerek veya yetersiz kapanan kapaklar, güçlendirilerek yapılır. Tamir edilemeyen hastalıklı kalp kapaklarını değiştirmek gerekir. Kapak değiştirilirken hastalıklı kapak çıkarılır, yerine mekanik veya biyolojik kapak takılır. 64 Mekanik kapaklar uzun ömürlüdür. Ancak pıhtılaşmaya sebep olduklarından, hasta kalan hayatı boyunca pıhtılaşmaya önleyici ilaç kullanmak zorundadır. Bu ilacın dozu hastadan hastaya ve aynı hastada zamanla değişim gösterebilmektedir. İlacın dozunun ayarlanması hayati öneme sahiptir. Az kullanıldığı zaman kapakta pıhtılar meydana gelebilir, bu da kapak ve kalp fonksiyonlarını bozabilir ya da emboli gelişerek felçlere, organ kayıplarına neden olabilir. Fazla kullanıldığında ise kanamalara neden olabilir. Metal kapak taşıyan hastalar doktorlarının tavsiye ettiği aralıklarda kan tahlilleri yaptırarak, pıhtılaşma durumlarını kontrol ettirmek ve pıhtılaşmayı önleyici Coumadin ilacını kesinlikle doktorun söylediği şekilde kullanmak zorundadır. Biyolojik kapak taşıyanlar bu ilacı sürekli kullanmak zorunda değildir. Buna karşılık bu kapaklar uzun ömürlü olmayıp hastanın yaşına ve kullanıldıkları yere göre, ortalama ömürleri 10-15 yıl arasında değişmektedir. Kapak hastası kadınlar doktorlarının onayı olmadan hamile kalmamalıdır. Kapak hastaları başka herhangi bir doktora veya diş hekimine gittiklerinde kapak hastası olduklarını mutlaka söylemeli ve kullandıkları ilaçları mutlaka hatırlatmalıdır. Coumadin kullanan hastalar cerrahi müdahale veya diş çekimi öncesinde bu ilacı kesmeli ve kanama riski azaldıktan sonra cerrahın söylediği şekilde tekrar başlamalıdır. Yine kapak hastalarının, böyle müdahaleler sırasında kapaklarının mikrobik enfeksiyonunu önlemek için özel antibiyotik koruması altında olmaları gerekir. medikent / KVC AORT CERRAHİSİ Aort kalpten çıkan ana atardamardır ve tüm vücuda temiz kan bu yolla dağıtılır. Vücudun herhangi bir yerindeki atardamarın duvarları zayıflarsa veya yırtılırsa anevrizma denen balonlaşma meydana gelir. Anevrizma sıklıkla aortada meydana gelir. Başlangıçta küçük olan anevrizma damar içindeki basıncın da etkisiyle zamanla büyüyebilir. Bu büyüme sırasında hayatı tehdit edici kanamalara yol açan damar yırtılmaları olabileceği için bu durum ciddi kabul edilmelidir. Aort anevrizmalarında bu risk daha fazladır. Bazen de anevrizma içinde oluşan pıhtı kopar ve kan akımı ile sürüklenerek hayati organ ya da uzuv damarlarını tıkayabilir. Aortun iç tabakasının yırtılarak yapraklarına ayrılması durumuna diseksiyon denir ve çoğu kez acil cerrahi müdahale gerektirir. Anevrizmalarda tedavi anevrizmanın yerine, büyüklüğüne ve hastanın genel sağlık durumuna göre yapılır. Küçük anevrizmalar belli aralıklarla yapılan kontrollerle izlenir, yüksek tansiyonu olan hastalar yakın takip edilerek ilaçlarla normal sınırlarda tutulmaya çalışılır. Büyük veya hızla büyüyen dolayısıyla patlama riski taşıyan anevrizmalar genellikle cerrahi tedavi gerektirir. Cerrahi tedavi için iki seçenek vardır. Açık cerrahide balonlaşmış damar kısmı ameliyatla çıkarılır, yerine sentetik damar yerleştirilerek kan akımı düzeltilir. Cerrahiye uygun olmayan ya da seçilmiş bazı olgularda ise kol ya da bacak damarından cerrahi yolla uygulanan kateterle taşınan özel sentetik damar (stent greft) balonlaşmış bölgeye yerleştirilerek zayıflamış damar duvarının basıncı düşürmeye çalışılır. Hastanemizde her iki yöntem de uygulanmaktadır. Kliniğimiz her türlü aort cerrahisi girişiminin sık ve başarı ile yapıldığı referans merkezlerden biridir. 65 medikent / KVC PERİFERİK ATARDAMAR AMELİYATLARI Kalp damarlarında olduğu gibi bacakları ve kolları besleyen atardamarlarda da ateroskleroz (damar sertliği) olabilir. Damardaki daralma nedeniyle kanlanması bozulan bacakta, özellikle yürürken merdiven çıkarken bazen de istirahatte ağrı, güçsüzlük ve ilerlemiş durumlarda ayakta iyileşmesi güç yaralar meydana gelebilir. Kollarda ise nabız alınmama, tansiyon ölçülememesi, günlük hareketlerde kolların çabuk yorulması gözlenir. Darlık yerini ve ciddiyetini göstermek için Doppler (ses dalgalarıyla damar sisteminin incelenmesi) veya periferik anjiyografi yapmak gerekir. Bu tür hastaların çoğu düzenli egzersiz (haftada 3-5 gün 30 dakikalık yürüyüş), sigarayı bırakma, zayıflama, kolesterol düşürücü diyet ve gerekiyorsa kolesterol düşürücü ilaç tedavisinden fayda sağlar. Hastanın sigarayı bırakması ayağının kangren nedeniyle kesilmesini önlemede çok önemlidir. Yine ayakları yaralanmalardan korumak için yumuşak, rahat, kapalı ayakkabıların giyilmesi, ayaktaki çatlakların ve tırnak keserken yaralanmaların önlenmesi önemlidir. Şeker hastalarının kan şekerlerini kontrol altında tutmaları da iyileşmelerine katkıda bulunacaktır. Tüm bu önlemlere ve ilaç tedavilerine rağmen bazı hastalara periferik balon anjiyoplasti veya bypass ameliyatı yapmak gerekebilir. 66 Ameliyatla sentetik damar veya bacaktan çıkarılan safen ven kullanılarak yapılan bypasslarla ayağa giden kan miktarı arttırılır. Yine baş dönmesi, dengesizlik, felç ya da görme kusuru gelişen bazı hastalarda beyine kan taşıyan karotis (şah damarı) atardamarında darlam meydana gelebilir. Aterosklerozun bir sonucu olan bu durumda damar yüzeyindeki plak ülsere değilse ve felç gelişmişse % 50 ve üzeri darlıklarda, gelişmemişse % 70 ve üzeri darlıklarda ameliyat etmek gerekir. Şah damarı dallanma bölgesinden açılarak daralmaya neden olan plak çıkarılır. TOPLARDAMAR HASTALIK VE AMELİYATLARI Özellikle bacak toplardamarları yerçekimi ve iş yükü fazlalığı nedeni ile daha sık hastalığa neden olur. Toplardamar bozukluğu ya da venöz yetmezlik en sık görülen problemdir ve genellikle varis dediğimiz yüzeyel toplardamar genişlemesi ile kendini gösterir. Çoğu kez ilaç ve varis çorabı ile çözüm sağlanan bu durum skleroterapi denilen damar içi enjeksiyon ile kurutma ya da ameliyat gerektirebilir. Toplardamar içi pıhtılaşma (derin venöz tromboz) genellikle venöz yetmezlik ve ailesel pıhtılaşma eğilimi nedeni ile ortaya çıkar, hastanede yatarak tedavisinin başlanıp varfarin gibi etkin kan sulandırıcılar ile takibi gereklidir. KENT SAĞLIK GRUBU Kurumsal İnfo KENT SAĞLIK GRUBU MEDİKAL KADROMUZ ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ Acil Servis Uzm. Dr. John FOWLER (Danışman) Uzm. Dr. Melek GÜRYAY Uzm. Dr. Fecri BENGİ Uzm. Dr. Sevilay KARADUMAN Uzm. Dr. Deniz ORAY Ağız ve Diş Hastalıkları Dt. Cüneyt IŞIKER Ameliyathaneler ve Yoğun Bakımlar Prof. Dr. Ali Reşat MORAL Uzm. Dr. Ayhan ÖNAL Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞI Uzm. Dr. Erhan OLGUN Uzm. Dr. Gökhan AYHAN Uzm. Dr. Ali Han PİRİM Beyin Cerrahisi Prof. Dr. Altay BEDÜK Opr. Dr. Mehmet Vasfi YARADANAKUL Biyokimya Uzm. Dr. Gültekin TAŞ Uzm. Dr. Mehmet ERCAN Böbrek Nakli Uzm. Dr. Serkan YILDIZ (Nefroloji) Doç. Dr. Ömer ÖGE Opr. Dr. H. Işık ÖZGÜ Çocuk Cerrahisi Opr. Dr. Şamil KUDAY 67 Çocuk Sağlığı ve Yeni Doğan Yoğun Bakım Uzm. Dr. Buket ÖZTÜKEL Uzm. Dr. Mehmet NİSANOĞLU Uzm. Dr. İsmail Cengiz ÖZTÜRK Uzm. Dr. Ahmet KAYAK Uzm. Dr. Hüseyin YASLI Uzm. Dr. Rayhan BOZABALI Uzm. Dr. Benal ÇUBUK Çocuk Nörolojisi Uzm. Dr. Benal ÇUBUK Çocuk Kardiyolojisi Prof. Dr. Aytül PARLAR Dermatoloji Uzm. Dr. Çiler AKIN Uzm. Dr. Cüneyt SOYAL Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Prof. Dr. Vedia GEDİK Estetik ve Plastik Cerrahi Opr. Dr. Kamil KILIÇ Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzm. Dr. Atiye AYRAL Uzm. Dr. Ceyhun BICILIOĞLU Gastroenteroloji Prof. Dr. Ethem TANKURT Uzm. Dr. Bülent ŞENGÜL Genel Cerrahi Prof. Dr. Sinan ERSİN Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU Prof. Dr. Özdemir YARARBAŞ Doç. Dr. Murat KILIÇ Doç. Dr. Murat ZEYTUNLU Opr. Dr. Cahit YILMAZ Opr. Dr. Halit BAYAR Opr. Dr. Serkan TÜĞEN Opr. Dr. Zafer ÖNEN Opr. Dr. Atilla AYRAL Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Aslı TOROS Uzm. Dr. Ebru GÜNEŞ Göz Hastalıkları Prof. Dr. Kaan ÜNLÜ Opr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜL Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL 68 İç Hastalıkları Uzm. Dr. Necdet YETİM Uzm. Dr. Coşkun BOZDAĞ Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK Kadın Hastalıkları ve Doğum Prof. Dr. Namık DEMİR Prof. Dr. Uçar ASENA Opr. Dr. Orçun SEZER Opr. Dr. Tunç CANDA Opr. Dr. Nihal DANAOĞLU Opr. Dr. Tayfun ÖZAYDIN Opr. Dr. İsrael ARUH Opr. Dr. Doğan İŞSEVER Karaciğer Nakli Doç. Dr. Murat KILIÇ Doç. Dr. Murat ZEYTUNLU Opr. Dr. Cahit YILMAZ Opr. Dr. Zafer ÖNEN Kardiyoloji Doç. Dr. Cevad ŞEKÜRİ Uzm. Dr. Zülfikar DANAOĞLU Uzm. Dr. Murat TÜMÜKLÜ Kulak-Burun-Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Prof. Dr. Alp DEMİRELLER Opr. Dr. Nihan AKÇA Opr. Dr. Evrim GÜLEÇ Kardiyovasküler Cerrahi Prof. Dr. Suat BÜKET Opr. Dr. Ulusal COŞKUN Opr. Dr. Yılmaz CİRBAN Opr. Dr. Arzum KALE Opr. Dr. Ercan BAŞÇEŞME Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Uzm. Dr. İsmail AYDIN Nefroloji Uzm. Dr. Serkan YILDIZ Nöroloji Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ Uzm. Dr. Burak PAKÖZ Uzm. Dr. Ayfer AKALIN Nükleer Tıp Uzm. Dr. Ebru ACAR Ortopedi ve Travmatoloji Prof. Dr. Yücel TÜMER Opr. Dr. Levent TAD Opr. Dr. İbrahim AKEL Onkoloji Prof. Dr. Mehmet ALAKAVUKLAR 69 Patoloji Doç. Dr. Latife DOĞANAY Psikolog Nezahat BİNGÖL Radyoloji Uzm. Dr. Alper YÜKSEL Uzm. Dr. Sabri Onur SUMAN Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE Uzm. Dr. Dilşat ÇAMLI Uzm. Dr. Ömür GENCEL Romatoloji Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK Tüp Bebek (IVF) Merkezi Opr. Dr. İsrael ARUH Opr. Dr. Tayfun ÖZAYDIN Dr. Tunç PINAR Üroloji Doç. Dr. Ömer ÖGE Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU Opr. Dr. H. Işık ÖZGÜ Kat Hekimliği Dr. Aylin DURMUŞ Dr. Ekim BIÇAKÇIOĞLU Dr. Ece ZAMANER Dr. Emrah GEZER Dr. Selçuk Onur DUYGU Dr. Tunç PINAR Dr. Seval Figen ELÇİ Beslenme ve Diyet Dyt. Melek BÖLGE AKYEL Dyt. Seda UŞARER Eczacı Ecz. Başar KARAMANLI Ecz. Anıl ÖZYAMAN ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ Ağız ve Diş Hastalıkları Dr. Dt. Neslihan EFEOĞLU Dr. Dt. Duygu YAŞAR İNCİ (Pedodontist) Anestezi ve Reanimasyon Uzm. Dr. Ayhan ÖNAL Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞI Uzm. Dr. Erhan OLGUN Uzm. Dr. Gökhan AYHAN Uzm. Dr. Ali Han PİRİM 70 Beyin Cerrahisi Opr. Dr. Hüseyin Vasfi YARADANAKUL Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzm. Dr. Süreyya PAKSOY Dermatoloji Uzm. Dr. Fahrünisa UYAN Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Prof. Dr. Vedia GEDİK Estetik ve Plastik Cerrahi Opr. Dr. Kamil KILIÇ Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzm. Dr. Atilla Ayral Gastroenteroloji Prof. Dr. Ethem TANKURT Genel Cerrahi Opr. Dr. Atilla ÖZER Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN Göz Hastalıkları Prof. Dr. Kaan ÜNLÜ Opr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜL Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL İç Hastalıkları Uzm. Dr. Tuğba EMÜROĞLU Uzm. Dr. Coşkun BOZDAĞ Kadın Hastalıkları ve Doğum Prof. Dr. Namık DEMİR Opr. Dr. Doğan İŞSEVER Kardiyoloji Doç. Dr. Abdi SAĞCAN Doç. Dr. Cevad ŞEKÜRİ Uzm. Dr. Murat TÜMÜKLÜ Kulak-Burun-Boğaz Opr. Dr. Evrim GÜLEÇ DOĞAN Nöroloji Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ Uzm. Dr. Burak PAKÖZ Uzm. Dr. Ayfer AKALIN ÖY Ortopedi ve Travmatoloji Prof. Dr. Yücel TÜMER Opr. Dr. Umur AYDOĞAN Psikiyatri Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU Radyoloji Prof. Dr. Yiğit GÖKTAY 71 Üroloji Doç. Dr. Ömer ÖGE Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU Opr. Dr. Hasan Işık ÖZGÜ Beslenme ve Diyet Dyt. Melek BÖLGE AKYEL ANLAŞMALI KURUMLAR ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ • Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası A.Ş. • AK Sigorta A.Ş. • Amerikan Life Hayat Sigorta A.Ş. • Allianz Sigorta A.Ş. • Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi • Axa Sigorta A.Ş. • Demir Hayat Sigorta A.Ş. • Ergo İsviçre Sigorta A.Ş. • Mapfre Genel Yaşam Sigorta A.Ş. • Groupama Sigorta A.Ş. • Yapı Kredi Sigorta • Güneş Sigorta A.Ş. • Inter Partner Assistance (IPA) *Ray Sigorta A.Ş. *Ray Sigorta A.Ş.- Medline Acil Tedavi Sigortası *Ray Sigorta A.Ş.- Medical Express Acil Tedavi Sigortası *Türk Telekom Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı (hasta ödemeli) *Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi *Zürich Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası *Avis&Ray Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası *Kolay Yardım Acil Tedavi Sigortası *Hür Sigorta Acil Tedavi Sigortası *SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası *Dr. Back-Up *Back-Up *IPA Card *IPA Privilege Card *Benefit Card *Benefit Global AIG-Card *Sonata Card *Bank Asya Platinum Card *Medline Acil Yardım Akademesi Card (AYA Card) *AXA PPP *Çek Cumhuriyeti Sigortalıları *Derin Danışmanlık ve GCS Mümessillik Acil Tedavi Sigortası (CARD&PLUS) *Birlik Sigorta &Halk Bankası Acil Tedavi Sigortası *Birlik Sigorta Polislere Özel Acil Tedavi Sigortası *New Life Hayat Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası *DR.Back-up & Fortisbank Card *Hep Yanında Card *Fawori Boya Card *Life Partner Card *DR.Back-up Temel Sağlık Paketi Acil Tedavi Sigortası *Metro Turizm Seyahat Organizasyon A.Ş. *Işık Sigorta A.Ş. 72 • CGM (Compu Group Medical Türkiye) *FİBA (Sompo Japan) Sigorta A.Ş. *HDI Sigorta (Ferdi Kaza Ve Acil Sağlık) *Fortis Bank *Eureko Sigorta *Ziraat Sigorta *Ankara Sigorta *Halk Sigorta (Birlik) *Dubai Sigorta *Generali Sigorta *Ace European Sigorta BANKALAR • Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı • Türkiye İş Bankası A.Ş. • Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. • T.C. Ziraat Bankası ve T. Halk Bankası Vakfı • T.C. Merkez Bankası Emekli-Çalışan (Hasta Ödemeli) • Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı • Asya Katılım Bankası • Türkiye İhracat Kredi bankası A.Ş. (Eximbank) (Hasta ödemeli) OKULLAR • İzmir Özel Türk Koleji RESMİ KURUMLAR • TBMM ÖZEL KURULUŞLAR • Amcor Tobacco Packaging İzmir Gravür Baskı Sanayi Ticaret A.Ş. • Bakioğlu Holding A.Ş. ve Bağlı Şirketleri • Baran Ambalaj • Dirinler Mak. San. ve Tic. A.Ş. • Dirinler Sanayi Makinaları • Dirinler Döküm ve Yedek Parça San. Tic. A.Ş. • Renta Turizm Seyahat Sanayi Tic. ve A.Ş. • Seres Elektronik Cihazlar Turizm Tekstil Organik Tarım Ürünleri Geda San. ve Tic. A.Ş. • Tatış Turizm Yatırım Özel Eğt. Ve Öğrt. İşlt. Tic. A.Ş. • Tatiş Eğitim ve Öğretim İşletmeciliği Tic. Ve San A.Ş • Mavi Tur Mavi Turizm San ve Tic. A.Ş. • İzmir Akademi Özel Eğitim Danışmanlık Bilişim Teknolojileri Elektronik San.Tic. A.Ş. • Özkar İnşaat Turizm Gıda Tekstil Özel Eğitim Kurumları San. Tic. Ltd. Şti. • Galata Taşımacılık A.Ş. ULUSLARARASI KURULUŞLAR • Adac • AID Asistance • Amerikan Hastanesi Tricare İnternationaL SOS • Axa Assistance • Blue Cross Blue Shield • Bupa International • Companion Global Healthcare • International Health Insurance • International Medical Group IMG • J.Van Breda • Marm Sağlık A.Ş. • Redstar Marm • Reise Extra • Remed Assistance • Seven Corners • SOS International • SOS International UK • Europ Assistance 73 VAKIF, DERNEK VE ODALAR • Darüşşafaka • EBSO • ESİAD • İnşaat Mühendisleri Odası • İzmir Kuyumcular Odası • İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası • Tire Ticaret Odası CHECK - UP ANLAŞMALI KURUMLAR • ABN Amro Bank • Acıbadem Sigorta (Arkas, Delphi, Metro,Bosch, Nestle,Denizbank,Generali,TEB,Havaş, Aras Kargo,Tesco Kipa) • Amerikan lief Sigorta (KT&G) • Ak Sigorta • Allianz Sigorta • Allianz Sigorta (Petrol Ofisi) • Anadolu Sigorta • Axa Sigorta • Axa Sigorta (Multinet) • Citibank • Çimentaş • Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri • Finansbank • Groupama Sigorta (İmperila Tobacco) • Garanti Emeklilik • IBM Global Services • IBM TÜRK • Mapfre Genel Yaşam (JTI, Hugo Boss, Vestel, İnci Holding, Global Bilgi) • Philip Morris Sa • Philsa • STMicroelectrics Türkiye • Syngenta • Taze Süt Ürünleri ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ • Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası A.Ş. • AK Sigorta A.Ş. • Amerikan Life Hayat Sigorta A.Ş. • Allianz Sigorta A.Ş. • Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi • Axa Sigorta A.Ş. • Demir Hayat Sigorta A.Ş. • Ergo İsviçre Sigorta A.Ş. • Mapfre Genel Yaşam Sigorta A.Ş. • Groupama Sigorta A.Ş. • Yapı Kredi Sigorta • Güneş Sigorta A.Ş. • CGM (Compu Group Medical Türkiye) *FİBA (Sompo Japan) Sigorta A.Ş. *HDI Sigorta (Ferdi Kaza Ve Acil Sağlık) *Fortis Bank *Eureko Sigorta *Ziraat Sigorta *Ankara Sigorta *Halk Sigorta (Birlik) *Dubai Sigorta *Generali Sigorta *ACE EUROPEAN SİGORTA 74 BANKALAR • Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı • Türkiye İş Bankası A.Ş. • Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. • T.C. Ziraat Bankası ve T. Halk Bankası Vakfı • T.C. Merkez Bankası Emekli-Çalışan (Hasta Ödemeli) • Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı • Asya Katılım Bankası • Türkiye İhracat Kredi bankası A.Ş. (Eximbank) (Hasta ödemeli) ULUSLARARASI KURULUŞLAR • Amerikan Hastanesi Tricare International SOS • AID Asistance ÖZEL KURULUŞLAR • Amcor Tobacco Packaging İzmir Gravür Baskı Sanayi Ticaret A.Ş. • Bakioğlu Holding A.Ş. ve Bağlı Şirketleri • Baran Ambalaj • Dirinler Mak. San. ve Tic. A.Ş. • Dirinler Sanayi Makinaları • Dirinler Döküm ve Yedek Parça San. Tic. A.Ş. • Renta Turizm Seyahat Sanayi Tic.ve A.ş. • Seres Elektronik Cihazlar Turizm Tekstil Organik Tarım Ürünleri • Geda San. Ve Tic.A.Ş. • Tatış Turizm Yatırım Özel Eğt. Ve Öğrt. İşlt. Tic. A.Ş. • Tatiş Eğitim ve Öğretim İşletmeciliği Tic. Ve San A.Ş. • Mavi Tur Mavi Turizm San ve Tic. A.Ş. • İzmir Akedemi Özel Eğitim Danışmanlık Bilişim Teknolojileri Elektronik San. Tic. A.Ş. • Özkar İnşaat Turizm Gıda Tekstil Özel Eğitim Kurumları San. Tic. Ltd. Şti. • Galata Taşımacılık A.Ş. VAKIF, DERNEK VE ODALAR • Darüşşafaka • EBSO • ESİAD • İnşaat Mühendisleri Odası • İzmir Kuyumcular Odası • İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası • Tire Ticaret Odası RESMİ KURUMLAR • TBMM OKULLAR • İzmir Özel Türk Koleji CHECK - UP ANLAŞMALI KURUMLAR • ABN Amro Bank • Acıbadem Sigorta (Arkas, Delphi, Metro, Bosch, Nestle, Denizbank, Generali, TEB, Havaş, Aras Kargo, Tesco Kipa) • Amerikan lief Sigorta (KT&G) • Ak Sigorta • Allianz Sigorta • Allianz Sigorta (Petrol Ofisi) • Anadolu Sigorta • Axa Sigorta • Axa Sigorta (Multinet) • Citibank • Çimentaş • Dupont • Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri • Finansbank • Groupama Sigorta (İmperila Tobacco) • Garanti Emeklilik • IBM Global Services 75 • Kimtaş • Mapfre Yaşam (JTI, Hugo Boss, Vestel, İnci Holding, Global Bilgi) • Philip Morris Sa • Philsa • STMicroelectrics Türkiye • Syngenta • Taze Süt Ürünleri KENT ULAŞIM ÜCRETSİZ SERVİS GÜZERGÂHLARIMIZ Ücretsiz ring servislerimiz, 7’den 70’e tüm İzmirlileri bir an önce sağlığına kavuşturmak için hazır bekliyor. Hasta servislerimizin KONAK-KARŞIYAKA-BORNOVA’dan kalkış ve hastanemizden dönüş saatleri aşağıdadır. SERVİS KALKIŞ SAATLERİ (09:30 – 13:30) (KONAK-BORNOVA-KARŞIYAKA-KENT HASTANESİ) SERVİS DÖNÜŞ SAATLERİ (12:30) (KENT HASTANESİ-KARŞIYAKA-BORNOVA-KONAK) 1.Güzergâh (Konak-Kent Hastanesi) • Konak (Sabancı Kültür Merkezi) • Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü Otobüs Durağı • Fevzi paşa Bulvarı Hisarönü Camisi Durağı • Basmane Şifa Hastanesi Önü • Fuar 9 Eylül Kapısı Önü • Fuar Montrö Kapısı Önü • Fuar Lozan Kapısı Önü • Alsancak Garı Otobüs Durağı • Tariş Genel Müdürlüğü Otobüs Durağı • Bayraklı Üst Geçit • Soğukkuyu Türk Petrol Önü • Seza Eczanesi Önü • KENT HASTANESİ 2.Güzergâh (Bornova-Kent Hastanesi) • Bornova Otogar • Canım Öğretmenim Parkı Önü • Merkez Migros Önü • Hükümet Konağı Önü • Hilal İlköğretim Okulu Önü • Peterson Köşkü Önü • Şok Mağazası Önü • Özkanlar Migros Önü • Tansaş Önü • Bayraklı Smyrna Meydanı • Karşıyaka Yalı Caddesi • KENT HASTANESİ * Hasta servislerimiz sadece belirtilen duraklardan yolcu alır ve duraklardan yolcu alır ve durak haricinde durmaz. Not: Pazar günleri servis hizmetimiz bulunmamaktadır. 76 ı vaalan Eski Ha Yolu An ad ol u İzm ir- Ca d .( Al tın yo l M en em en ) De m Mavişehir ğı Yonca Kavşa iry ol Çevre Yolu akkale Aydın / Çan u Bornova Kavşağı İstasyonaltı An Kipa Çiğli ad ol u Ca d .( Al ) vB aye Dud Sasalı tın yo l ulva Karşıyaka rı Mavişehir 77 Aksoy Recidence ros Mig Kapalı Otopark (Kor don Yolu ) KENT KA Alsancak Garı desi Cad. k Cad ehitleri Atat ür Kıbrıs Ş Alsancak Vapur İskelesi t Pa Tala inç Seavnesi t s Pa ı var ul şa B Şair Eşref Bulvarı Plevnaerı Bulv 78 VA RNO BO KA/ A Y I RŞ ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35580 Çiğli-İZMİR • Tel: 0(232) 386 70 70 pbx • Faks: 0(232) 386 70 71 ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ Kıbrıs Şehitleri Cad. No:140 Alsancak-İZMİR • Tel: 0(232) 488 28 28 pbx • Faks: 0(232) 465 30 50 www.kentsaglikgrubu.com • [email protected]