Kent Haber Cana can olmak Kanser ve depresyon

Transkript

Kent Haber Cana can olmak Kanser ve depresyon
ISSN: 1307-220X
MART 2012 / Sayı 11
Kent Haber
Kanser ve depresyon
Cana can olmak
Kanser hastalarının en büyük yardımcısı
“beyaz melekler”
Medikent,
Kent Sağlık Grubu'nun ücretsiz kurumsal iletişim yayınıdır.
İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü:
Dr. Ruşen Yıldırım
Genel Yayın Yönetmeni:
Nesrin COŞKUN
İÇİNDEKİLER
Editör
Elif DÜNDAR
Yayın Kurulu
Prof. Dr. Mehmet ALAKAVUKLAR
Doç. Dr. Murat KILIÇ
Doç. Dr. Murat ZEYTÜNLÜ
Doç. Dr. Ömer ÖGE
Doç. Dr. Latife DOĞANAY
Dr. Mehmet HANCIOĞLU
Uzm. Dr. Zülfikar DANAOĞLU
Opr. Dr. Ulusal COŞKUN
Diyetisyen Melek BÖLGE AKYEL
Tangül PEKEY
Nesrin COŞKUN
Katkıda Bulunanlar
Ali DOĞAN
Aslı ERZEREN
Meltem RUSÇUKLU
Derya CÖMERT
Dide GÖKÇE
Erol TÜFEKÇİ
Nejat PAKSOY
Nuran GÜNAYDIN
Serdal PEKEY
Şehriban ARSLAN
Mehmet SATICI
10
TÜRKİYE SAĞLIK ÜSSÜ
OLMALI
17
28
KARACİĞER
TRANSPLANTASYONU
BÖBREK NAKLİ İLE
HAYATA VE SUYA
YENİDEN MERHABA
46
Grafik Tasarım
Burhan GÜNAY
[email protected]
Baskı Öncesi Hazırlık
STL MEDYA Ltd. Şti.
Tel: 0232 486 88 86 Faks: 486 51 18
www.stl.com.tr
Yönetim Yeri:
8229/1 Sokak No:56 Çiğli / İZMİR
Tel: 0232 386 70 70 (pbx) Faks: 0232 386 70 71
www.kentsaglikgrubu.com
[email protected]
Yayın Türü: Bölgesel - Süreli
Basım Yeri:
Basım Tarihi: Mart 2012
Yıl: 6 Sayı: 11
Medikent Dergisi, Kent Sağlık Grubu'nun kurumsal iletişim
yayınıdır. Dergide yer alan makalelerin telif hakları ve yasal
sorumlulukları yazarlarına aittir. Reklamlardan doğacak haksız
rekabetten reklamveren sorumludur. Kaynak gösterilmek
şartıyla makale ve fotoğraflar kullanılabilir. Ücretsiz dergi talebiniz;
görüş ve önerilerinizi telefon veya [email protected]
elektronik posta adresimizle bizlere ulaştırabilirsiniz.
YILDA 3 SAYI YAYINLANIR. ÜCRETSİZDİR.
56
KANSER HASTALARININ
EN BÜYÜK YARDIMCISI
“BEYAZ MELEKLER”
52
KANSER VE
DEPRESYON
KOLESTEROL
MELEK Mİ?
ŞEYTAN MI?
62
KORONER BYPASS
CERRAHİSİ
MEDİKAL
KADROMUZ
ANLAŞMALI
KURUMLAR
67
72
Yönetimden Mesaj
Dr. Ruşen YILDIRIM
Genel Müdür
Değerli Medikent Okurları,
Türkiye’de sağlık hizmetlerinin sunumunda özel sektör sağlık hizmeti sunucularının yeri tartışılmaz derecede önemlidir.
Özel sektörün katkıları bir taraftan ülke kaynaklarının etkin ve yerinde kullanılması diğer yandan hizmete erişim imkânlarının
artırılmasını sağlamaktadır. SGK ile kısmi veya tam anlaşma yapan özel sektör kuruluşları hizmetlerini SGK’lı milyonlarca
insanın erişimine açmış bulunmaktadır. Ayaktan tanı ve tedavilerin yanında kalp damar cerrahisi bünyesindeki ameliyatlar,
kanser tedavileri, organ ve doku nakilleri özel hastanelerimiz tarafından SGK mensuplarına sunulmaktadır. Bu hizmetler için
neredeyse hastalardan hiçbir katılım bedeli ve katkı adı altında ilave bir ücret alınmamaktadır.
Kent Hastanesi bu yönden de üzerine düşen sorumluluğu en iyi şekilde yerine getirmek üzere 2009 yılından beri SGK ile
kısmi anlaşma yapmaktadır. Bu anlaşma kapsamında kalp ve damar cerrahisi, kardiyoloji, onkoloji, karaciğer nakli ve
böbrek nakli alanlarında her yıl binlerce hastaya hizmet vermektedir. Kent Hastanesi’nin üst seviyedeki tıbbi ve genel
hizmetleri tüm hastalarına hiçbir ayrıcalık ve farklılık oluşturmadan standart olarak sunulmaktadır. Bu nedenle Kent
Hastanesi çatısı altına giren her hasta bizim hastamız olup kalite standartlarımızdan eşit şekilde istifade ederken, statüsü,
anlaşmalı kurumu ve maddi seviyesi göz önüne alınmamaktadır.
Organ nakilleri Kent Hastanesi’nin SGK ile anlaşmaları çerçevesinde gerçekleştirdiği en önemli sağlık
hizmetlerindendir. Karaciğer nakilleri yönünden sadece Türkiye’nin değil, komşu coğrafyaları da
hesaba kattığımızda bölgenin en önemli merkezlerinden birisi olma konumundadır. Kent
Hastanesi yılda ortalama 150 karaciğer nakli gerçekleştirmekte olup çocuk hastaların
nakillerinin yapıldığı tek ve en büyük merkezdir. Operasyonların tümü ele alındığında
başarı oranının % 85’lerin üzerinde olması ayrı bir gurur kaynağıdır. Böbrek nakillerinde
ise her geçen ay daha fazla sayıda operasyon gerçekleştirerek birçok hastaya şifa
olunmaktadır.
Tamamlayıcı sağlık sigortası ile ilgili gerekli mevzuat değişiklikleri gerçekleştiği
takdirde, tüm özel hastane ve sağlık kuruluşları en geniş kapsamıyla hem SGK
sigortalılarına hem de özel sağlık sigortalılarına hizmet verebilecektir. Bu
uygulamayla kamu sağlık harcamaları kontrol altına alınırken, sunulan
hizmetlerin kalitesi de yükselecektir. Umut ediyoruz ki bu konuyla ilgili
olarak OHSAD, TÜSİAD Sağlık Çalışma Grubu, TSRŞB ve Akredite
Hastaneler Derneği’nin hazırlamış olduğu raporlar değerlendirilip
en kısa zamanda gerekli kanun ve yönetmelikler hazırlanarak
Tamamlayıcı Sağlık Sigortası uygulanmaya başlar.
Sağlıklı günler dileğiyle saygılar sunarım.
Dr. İ. Ruşen Yıldırım
Genel Müdür
KENT
HABER
KARACİĞER NAKLİ İLE HAYAT BULAN MİNİKLER “CANIM CİĞERİM
ÇOCUK KULÜBÜ” İLE İLK RESİM SERGİLERİNİ AÇTI
ÇOCUK KARACİĞER NAKLİNDE AVRUPA LİDERİ
Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Ekibi Başkanı Doç. Dr.
Murat Kılıç, Canım Ciğerim Çocuk Kulübü ile hem
organ nakli olan çocuklar arasında dayanışmayı
sağlamak, hem de onları çocukluktan itibaren birer
organ bağışı gönüllüsü olarak yetiştirmeyi
amaçladıklarını söyledi. Canlı vericili karaciğer naklinde
Türkiye ve Avrupa’nın en fazla nakil yapan ekibi
olduklarını belirten Kılıç, ameliyat sonrası başarı
oranlarının da oldukça yüksek olduğunu vurguladı.
Kent Hastanesi, karaciğer nakli ile yeniden yaşama
tutunan çocuklara “Canım Ciğerim” adlı çocuk
kulübü kurdu ve ilk etkinlik olarak resim sergisi
düzenledi.
Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Ekibi, karaciğer nakli
olan çocuklar ve ailelerinin katıldığı resim sergisi açılış
töreni duygulu görüntülere sahne oldu. Resim yapan
çocuklar, aynı zamanda piyano eşliğinde şarkı söyledi,
doktorlar ve hastaları birlikte pasta kesti.
Bebek ve çocukların üye olduğu Canım Ciğerim Çocuk
Kulübü’nde hastalarla doktorları yeni yıl kutlamasında
buluştu. Çocuklar palyaçolu, noel babalı kutlamada
yeni yıl hediyeleriyle keyiflenirken, onları izleyen aileleri
de mutlulukların en büyüğünü yaşadı. Çocukları
2011’de nakil olan anne babalar, “2012 çocuklarımızın
ikinci yaşamlarının ilk yılı olacak. Yeni yılda herkes için
sağlık diliyoruz,” dedi.
6
KENT
HABER
ÇOCUK KARACİĞER NAKİLLERİNDE BÜYÜK BAŞARI
KENT HASTANESİ DÜNYADA 1 NUMARA
YURTDIŞINDAN DA YOĞUN TALEP VAR
Bugüne kadar gerçekleştirdiği 100’ün üzerinde karaciğer
nakli ile Türkiye’nin en deneyimli karaciğer nakli ekibini
bünyesinde bulunduran Kent Hastanesi’nde bebeklere
yapılan karaciğer nakillerindeki başarı oranı dünya
ortalamasının üzerinde. Bebek ve çocuk karaciğer nakli
gibi zor ameliyatları sıklıkla yapmalarına rağmen sağ
kalım oranları % 90 gibi oldukça yüksek bir oranda
seyrediyor. Başarılı ekip, hem yurtiçi hem de
yurtdışındaki hastalardan yoğun ilgi görüyor. Sadece
Türkiye’nin değil, Kafkas ve Balkan ülkelerinden çok
sayıda hasta, karaciğer nakli operasyonları için Kent
Hastanesi’ne geliyor.
Doğuştan safrayolları olmayan Mercan Ada nakil olmasaydı 1-2 ay
içerisinde hayatını kaybedebilirdi. 6 aylıkken Kent Hastanesi
Karaciğer Nakli Ekibi tarafından babasından alınan karaciğer
parçasının nakli ile hayata tutundu.
Kent Hastanesi, çocuk karaciğer nakillerinde Avrupa’nın
en başarılı takımı. Kent Hastanesi Karaciğer Nakli Ekibi,
hizmet vermeye başladığı 2009 yılının Temmuz’undan
bu yana 300’ü aşkın karaciğer yetmezliği hastasına
karaciğer nakli operasyonunu başarıyla gerçekleştirdi.
İki yılda 210 erişkin, 105 bebek ve çocuğa karaciğer
nakli gerçekleştiren Kent Hastanesi Ekibi canlı vericili
çocuk karaciğer nakillerinde Türkiye’nin hatta
Avrupa’nın en başarılı takımı.
Canım Ciğerim Kulübü'nün nakillerle yeniden hayat bulan minik üyeleri.
SGK’LIDAN FARK İSTENMİYOR
Kent Hastanesi, SGK mensubu vatandaşlardan da fark
ücreti talep etmiyor. Sıra beklemeden tüm tetkikleri kısa
sürede yapılan hastalar, tedavileri boyunca organ nakli
için özel tasarlanmış tam donanımlı bir serviste beş
yıldızlı otel konforunda tedavi görüyor. Türkiye’nin organ
nakli yapan üçüncü özel hastanesi olan Kent Hastanesi
en fazla karaciğer nakli yapan özel hastane unvanına da
sahip. Doç. Dr. Murat Kılıç, Doç. Dr. Murat Zeytünlü,
Prof. Dr. Mehmet Alper, Opr. Dr. Cahit Yılmaz,
Opr. Dr. Zafer Önen, Dr. Onur Duygu, Hemşire Gülay
Aksu Kul ve Sekreter Nadide Çölgeçen’den oluşan
Karaciğer Nakli Ekibi, Sosyal Güvenlik Kurumu ile yapılan
anlaşmayla canlı ve kadavradan organ nakli hizmeti
veriyor.
7
KENT
HABER
ÖZEL KENT HASTANESİ’NİN % 65’İ MID EUROPA PARTNERS’IN
TÜRKİYE’DEKİ İLK YATIRIMI
Satın alma, Mid Europa’nın Türkiye’deki ilk, sağlık
hizmetleri sektöründe ise dördüncü yatırımı. Mid
Europa’nın sağlık yatırımlarından sorumlu ortağı
Matthew Strassberg, satın almayla ilgili olarak,
“Türkiye’de özel sağlık hizmetleri sektöründe güçlü ve
sürdürülebilir bir büyüme fırsatı olduğunu görüyoruz ve
medikal alandaki başarılı geçmişiyle Kent’in bu pazarda
cazip bir büyüme platformu olduğuna inanıyoruz,” dedi.
MID Europa Partners, Kent Sağlık Grubu’nun
çoğunluk hissesini satın alarak Türkiye’deki ilk
yatırımını gerçekleştirdi.
Orta ve Doğu Avrupa odaklı faaliyet gösteren en büyük
özel sermaye yatırım grubu Mid Europa Partners,
İzmir’in önde gelen özel hastane kuruluşu Kent Sağlık
Grubu hisselerinin % 65’ini satın alacağını açıkladı. Mid
Europa ayrıca, hisselerini zamanla % 90’a çıkarmak
üzere bir anlaşma gerçekleştirdi. Satın alma işlemi
mutat kapanma şartlarına tabi olacak. 2004’te kurulan
Kent Hastanesi, güneydoğu Avrupa’nın en modern ve
önde gelen hastanelerinden biri. 22 bin metrekarelik
alanı ve 162 yatak kapasiteli medikal kompleksiyle tam
donanımlı hizmet veren Kent Hastanesi, en ileri teşhis
ve tedavi servislerini sunuyor. Kent Hastanesi’nin çoğu
uluslararası alanda deneyimli medikal uzmanlardan
oluşan ekibi, yılda 126 binin üzerinde medikal uygulama
gerçekleştirerek yaklaşık 83 bin hastaya yüksek kaliteli
sağlık hizmeti veriyor. Joint Commission International
(Uluslararası Ortak Komisyon) akreditasyonu olan Kent
Hastanesi, organ nakli, kalp ve damar cerrahisi ile
kardiyoloji de dahil olmak üzere, yüksek hassasiyet
gerektiren tedavilerde özel yetkinliklere sahip.
8
Yatırımın gerçekleşmesine önayak olan, Mid Europa
Türkiye Sorumlusu Kerim Türkmen, görüşlerini şöyle
dile getirdi: “Türkiye’deki ilk yatırımımızı Kent’le
gerçekleştirmekten ve Kent’in kurucu hissedarı Cem
Bakioğlu ile ortak olmaktan dolayı çok memnunuz.
Birinci sınıf bir yönetim ekibi ile beraber çalışarak
Kent’in hem organik olarak hem de şirket satın
almalarıyla büyümesine katkıda bulunacağımıza
inanıyoruz.” Kent Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı ve
Mid Europa ile ortak yatırımcı olmaya devam edecek
kurucu hissedar Cem Bakioğlu da, “Kent’in
kuruluşunda ve gelişiminde önemli rolü olan bir kişi
olarak, gelecekteki büyümesine de destek olmak
istiyorum” diye konuştu.
Kent Genel Müdürü Ruşen Yıldırım ise, “Sağlık hizmet
sektöründe oluşturduğu başarılı iştiraklerinin yanı sıra
sektördeki uzmanlığıyla bize değer katacak olan Mid
Europa’nın yatırımını memnuniyetle karşılıyoruz.
Hissedarlarımız arasına katılmış olmaları şimdiye
kadarki stratejimizin başarısını kanıtlıyor ve grubun yeni
büyüme sürecine sağlam bir temel oluşturuyor,” dedi.
Satın alma işlemi, Mid Europa’dan Kerim Türkmen,
Robert Chmelar ve Viktoria Habanova tarafından
gerçekleştirildi.
MID EUROPA PARTNERS
Mid Europa Partners, Orta ve Doğu Avrupa’nın önde
gelen bağımsız özel sermaye yatırım grubu.
Faaliyetlerini Londra, Budapeşte ve Varşova’daki
ofislerinden yürüten Mid Europa Partners, yaklaşık 3.2
milyar Euro’luk toplam fon büyüklüğüne sahip. Mid
Europa Partners ekibi, 1999’dan bu yana Orta ve Doğu
Avrupa’da yatırımlarını sürdürmekte.
KENT
HABER
EBOT'TA 3 TÜRK DOKTORUN BAŞARISI
Avrupa Ortopedi ve Travmatoloji Kurulu
tarafından 11 yıldır gerçekleştirilen EBOT
(European Board Of Orthopaedics and
Traumatology) sınavını 3 Türk başarı ile
geçti. Kent Hastanesi doktorlarından
Ortopedi Uzmanı Opr. Dr. İbrahim AKEL,
büyük bir başarı örneği göstererek yüksek
bir derece ile sınavı geçmeyi başardı. 9
Haziran 2011 tarihinde Paris Européen
Georges-Pompidou Hastanesi’nde düzenlenen
sınava Avrupa ülkelerinden 41, Avrupa dışından ise 20
olmak üzere toplam 61 aday başvurdu. İki aşamalı
olan sınavın ilkini başarı ile geçen adaylar Fransa'nın
başkenti Paris'te düzenlenen sözlü sınava çağırıldı.
Türkiye'den 6 aday sözlü sınava girmeye hak kazanıp,
3'ü başarılı oldu.
KENT’TEN MİNİKLERE BİLGİSAYAR
Kent Sağlık Grubu, sosyal sorumluluk projelerine devam
ediyor. Proje kapsamında; Van'ın Erciş ilçesine bağlı
Aşağı Işıklı Köyü, Aşağı Işıklı İlköğretim Okulu anasınıfına
4 adet; Kadirasker Köyü, Kadirasker İlköğretim Okulu'na
5 adet olmak üzere toplam 9 bilgisayar yardımı yapıldı.
Bilgisayarla tanışan çocuklar, Kent Sağlık Grubu’na
teşekkürlerini öğretmenleriyle ve yeni bilgisayarlarıyla
çektirdikleri fotoğrafla ilettiler.
9
medikent / Söyleşi
Nesrin COŞKUN
Kent Sağlık Grubu
Basın Danışmanı
TÜRKİYE SAĞLIK ÜSSÜ
OLMALI
Sağlık kadar yaşamsal öneme sahip olmazsa olmazlarımız geleceğimize dair kazanımlarımızdır
şüphesiz. Hepimiz sağlıklı, mutlu, rahat, varlıklı, huzur içinde bir yaşam sürmek isteriz; ama
maalesef hayatın gerçekleri böyle olmadığı için herkes o gün için de yarınları için de kaygılanır
ve kaygısız bir hayatın sigortasını ister. Bunun da adı sosyal güvenliktir, güvencedir. Ölünceye
kadar sağlık hizmeti ve aylık alabilmektir. Özeti; milyonlar için bunun Türkiye’deki adresi (özel
sağlık, emeklilik sigortaları dışında) Sosyal Güvenlik Kurumu’dur, kısaca SGK’dır. Sözü
getireceğim yer SGK’nın İzmir’deki temsilciliği Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü. İzmir SGK’nın çok
önemli bir özelliği var; o da Türkiye genelinde pek çok uygulamanın ilk çıkış noktası olması. İzmir
SGK proje üretiyor, uyguluyor, Türkiye örnek alıyor. Tabii ki bu projelerin bir de mimarı var, o da
İl Müdürü Mustafa Keskin. Sadece İzmir değil Aydın, Manisa, Muğla ve Uşak’ta en büyük sağlık
hizmeti alıcısı olan kurumun patronu. Sigortalısına, kamunun dışında özelde sağlık hizmeti alıp
sunan Keskin, söyleşi konuğumuz oldu, merak edilenleri anlattı.
Önce Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK)
Türkiye’de neleri değiştirdiğinden başlayalım.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 2006’da tek çatı
altında toplanmasıyla birlikte hem sosyal güvenlik
hizmetlerini hem de sağlık hizmetlerini tek elden
vermeye başladı. Eskiden sağlık hizmetlerinde de
bir kategorizasyon vardı. Devlet memurları tüm
hastanelerden; özelden, üniversite hastanelerinden
hizmet alırken, Bağ-Kur’lular sadece Sağlık
Bakanlığı’na bağlı devlet ve eğitim hastanelerinden
yararlanabiliyor, üstelik tedavi sonrası faturasını
ödeyip sonra tahsil edebiliyorlardı. SSK sigortalıları
da sadece SSK hastanelerinden hizmet alıyor,
Sağlık Bakanlığı, üniversite ve özel hastanelerden
yararlanamıyor, hatta serbest eczanelerden bile ilaç
alamıyordu.
10
Sosyal güvenlikte de SSK’lının kanundan aldığı
haklar varken, Bağ-Kur’lunun, memurun hakları
farklıydı. Sigortalı, Bağ-Kur’lu ve memurlar yaklaşık
aynı primi ödedikleri halde Emekli Sandığı’na bağlı
olanlar daha yüksek emekli maaşı alıyordu. Onu
SSK, SSK’yı da Bağ-Kur izliyordu. Sağlık hizmetini
alabilmenin şartı da farklıydı. SSK’lıysanız üç ay prim
yatırmanız halinde sağlık hizmeti alabiliyordunuz.
Devlet memuruysanız anında alabiliyordunuz,
Bağ-Kur mensubu iseniz 8 ay prim yatırmak
zorundaydınız, ilk sigortalılıkta. Yeni kanun bir ay
prim yatırılması halinde tüm sağlık hizmetlerini
alabilir hale getirdi. Yani haklarda da bir eşitlik,
standart birliği sağlanmış oldu. Örneğin; kız
çocuklarına çeyiz parası SSK ve Emekli Sandığı
mensuplarına verilirken, Bağ-Kur mensubu
olanların kız çocukları çeyiz parası alamıyordu. Süt
parası da öyle. Bu farklılıklar da ortadan kalktı, tüm
hakları sosyal güvenlik kurumuna mensup insanlar
eşit alabilir hale geldi.
medikent / Söyleşi
SGK İzmir olarak ürettiğiniz ve örnek alınıp Türkiye genelinde yaygınlaştırılan projelerinizi
anlatır mısınız?
Önce Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, sonra taşra teşkilatı kuruldu. Her ile il müdürlüğü ve altında
vatandaşa hızlı ve kaliteli hizmet verebilmek için sosyal güvenlik merkezleri (SGM) oluşturuldu.
SGM’lerde sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerine ilişkin hizmetler verilir hale getirildi. İzmir’de de sistem
işler hale getirilirken aynı zamanda da yeni projeler üretilmeye başlandı. Bir yandan sosyal güvenlik
hizmetlerini daha kaliteli, daha nezaketli ve hızlı vermeyi sağlarken, diğer yandan da değişik projeleri
hayata geçirdik. İlk ürettiğimiz projelerden biri SMS yoluyla sigortalılarımızı bilgilendirmeyi hedefleyen
projeydi. Bir diğer proje ise sosyal güvenlik konusunda bilgilendirme ve bilinçlendirme amaçlıydı. Hedef
kitlemiz ilköğretim öğrencileriydi. Sosyal güvenliğin ne olduğunu, önemini anlatan hikâyeler yazıldı,
bunlar kitaplaştırıldı ve bunları İzmir’deki ilköğretim okullarının 3-4-5. sınıflarında dağıttık. Bu Türkiye
projesi olarak kabul edildi ve Bakanımız tarafından da ülke geneline yaygınlaştırıldı. SMS de İzmir’de
başlayan bir uygulamaydı, o da tüm Türkiye’ye yaygınlaştırıldı.
11
medikent / Söyleşi
Yılbaşından itibaren SMS uygulaması sağlığı da
kapsayacak. Sağlık hizmeti alanlar anında sağlık
hizmetleri aldıkları şeklinde bilgilendirilecek.
Sigortalıların cep telefonlarına ‘şu hastaneden şu
hizmeti almışsınızdır’ şeklinde SMS geçilecek.
Burada amaç, TC kimlik numarası kullanılarak
başkalarının yerine sağlık hizmeti alınmasını
önlemek. Bu SMS’i alan sigortalı eğer o sağlık
hizmetini almamışsa bize bildirecek, biz de gereğini
yapacağız. İzmir’de bu tür suistimaller yok, ama
İzmir ya da Türkiye’nin başka bir yerinde olmayacak
anlamına gelmiyor. Kurum başkanlığımız tarafından
bu proje ülke genelinde uygulamaya koyulacak. SMS
uygulamasından sonra ise Kurum Başkanlığımızın
üzerinde çalıştığı parmak izi - avuç içi iziyle
tanımlanan kartlar uygulamaya konulacak.
Geliştirdiğimiz bu yöntemlerle usulsüzlükleri
engellemeye çalışıyoruz.
SGK İzmir olarak ilimizin tüm köylerinde vatandaşa
sosyal güvenlik ile ilgili haklarını, yükümlülüklerini
anlatan toplantılar yaptık. SGM müdürlerimizin
tamamı köylere giderek halkla bir araya geldiler.
Onun dışında elektronik ortamda sağlık aktivasyonu
için vatandaşlarımız kuruma gelmesin diye bir proje
ürettik. Bu proje kapsamında bir web sitesi
oluşturduk. Sigortalılara elektronik ortamda
taleplerini iletip anında sağlık aktivasyonlarını
yaptırabilme olanağı yarattık. Bu uygulama da
İzmir’de başladı, Türkiye genelinde uygulamaya
dönüştürüldü. İşverenlere kuruma gelmeden
elektronik ortamda borcu yoktur, ilişiksizlik belgesi
talebinde bulunma olanağı sağladık; belgeler hazır
olunca SMS ile bilgi verip, kurumdan gelip
alabileceklerini bildirdik. Böylece zaman kayıplarının
önüne geçtik, işveren o süreçte işine gücüne
devam etti. Tüm sosyal güvenlik il müdürlüklerinde
olduğu gibi İzmir’de de 2008’den itibaren yoğun bir
şekilde iletişim, motivasyon, halkla ilişkiler eğitimi,
mevzuat eğitimleri verildi.
12
İzmir olarak Doğan Cüceloğlu gibi alanında uzman
kişileri personelimizle bir araya getirdik. Bu
eğitimlerin sonuçları ortada. Artık kurumlarımızda
her çalışan empati yapıyor, güleryüzle, kaliteli ve
hızlı hizmet vermeye çalışıyor, vatandaşlarımız da
her fırsatta memnuniyetlerini dile getiriyor.
medikent / Söyleşi
Sağlıkta denetim ağırlıklı projeleriniz var.
Bunlar neler?
Daha önceleri sağlıkla ilgili denetimleri şikâyetler
üzerine yapıyorduk, yani denetim modellerimizi şikâyet
ve ihbar üzerine kurgulamıştık. Denetimi bir de ilaç
reçeteleri, faturalar üzerinde evrak incelemesiyle
yapıyorduk. Bu alışılagelmiş bir yöntem olduğu için
kurumun bu konudaki amacına artık hizmet etmekten
uzaktı. Bunun üzerine sağlıkta risk odaklı denetim
modeli geliştirmeye başladık. SGK İzmir, Türkiye’de bu
modelleri geliştiren ve uygulayan ilk il müdürlüğüdür.
Bu denetim modelinde önce riskli bölgelerimizi tespit
ettik. Kurum hangi sistemler kullanılarak bir usulsüzlükle
karşı karşıya kalabilir, bunları saptadık. Eczane
boyutunda riskli gördüğümüz 35 ilaç çıkarttık. Bunlar
fiyatı yüksek ve kronik hastalıklarda kullanılan ilaçlardı.
Bu ilaçları almış görünen hastalar bu ilaçları alıp
kullanmış mı, yoksa bunlar sanal reçeteler mi, bunları
inceledik. Çok çarpıcı sonuçlara ulaştık. Hasta olmadan
reçete düzenlendiğini ortaya çıkardık. İncelediğimiz
eczanelerin 7’sine fesih cezası verildi. İlaçla ilgili önemli
operasyonlara da imza attı müdürlüğümüz. En çarpıcı
olan emniyet güçleriyle birlikte bir evin çatı katında bir
milyon liralık ilaç ele geçirmemizdi.
Sağlık hizmeti sunucuları yani hastane ve tıp merkezi
boyutunda risk odaklı denetimde yine yapılmayan
hizmetlerin yapılmış gibi kuruma fatura edilip edilmediği
ya da edilirse hangi alanlarda edilebileceğini
gündemimize aldık. Görüntüleme hizmetlerinde, ilave
ücretlerin tebliğde belirtilen miktarlardan fazla alınıp
alınmadığı konusunda denetimler yaptık. Bilindiği gibi
acillerden girişte hiç fark alınmaması gerekiyor.
Acilden girişte bir fark ücreti alınıp alınmadığının
tespiti için bankalarla yazıştık, post makinesi
dökümlerini aldık. Hastaneye ödeme yapanla
medula sistemindeki kişilerin aynı olup olmadıklarını,
aynı kişilerse farklı ödeme yapıp yapmadıklarını
belirledik. Türkiye’de ilk kez gece denetimlerini İzmir
SGK yaptı. Acil servislere başvuran hastaların
gerçekten acil vaka olup olmadıklarını inceledik.
İzmir’de bu yaptığımız denetimler aslında vatandaş
sigortalılığı lehine yaptığımız denetimler. Hem
hizmetin kalitesini artırmak istiyoruz, hem de
vatandaşın yasal miktarın üzerinde para vermesini
de önlemeye çalışıyoruz. İzmir’de ve bizim
bölgemize giren illerde bir sistem oturmuşluğu var.
Bunda en önemli pay da İzmirliler’in genelinde
kanuna uyma özelliğine sahip olmaları. İzmir’de
sigortalı lehine güzel bir sistem kurulmuş durumda.
İzmirliler bu konuda şanslı.
13
medikent / Söyleşi
İzmir SGK olarak sigortalılarınıza tek kuruş
ödettirmeden tüm ya da branş sözleşmeleriyle
özel hastanelerden hizmet alıyorsunuz. Sağlık
hizmetlerinde özel niçin çok önemli?
Sağlıkta özel sektörü çok önemsiyoruz. Önemseme
nedenimiz; bir kere hizmet kalitesini artırıyor özel
sektör. Kamu kurumlarındaki hizmet kalitesinin bu
kadar artma nedenlerinden bir tanesi de rekabetin
açılması ve özel sektörün bu kulvarda hizmet veriyor
olması. Çünkü sigortalılar nerede hizmet daha
güzelse oraya yöneliyorlar. Onun için kamu kurum
hastaneleri de kendilerini çok yenilediler. Aynı
zamanda özel sektördeki hastaneler teknolojik
donanımı yüksek hastaneler. Bu rekabet içinde kamu
sağlık kurumlarının da teknik donanımı yükseldi. O
nedenle özel hastanelerin sağlık sektöründeki yeri
artık yadsınamaz ve geri dönüşü olmayan bir
noktada. Özel sektör bu konuda hakikaten çok güzel
açılımlar yaptı. Sağlık hizmetlerinden insanların bu
kadar mutlu ve memnun olmaları hastane ve tıp
merkezlerinin iyi hizmet vermelerinden kaynaklanıyor.
Kent Hastanesi hem bölge hem Türkiye için önemli bir
hastane. Çünkü Türkiye ve İzmir’de yapılmayan bazı
tedaviler, Kent Hastanesi’nde yapılıyor. Örneğin
çocuk karaciğer nakilleri. Daha önce de basında
gündeme gelmişti; bir slikozis hastası vardı. Akciğer
nakli olması gerekiyordu ve Türkiye’de yapılmadığı
için böyle vakaları Avrupa’ya gönderip tedavi
ettiriyoruz. Sadece uçak ambulans için 40 bin euro
ödedik. Böyle vakalar kuruma ve ülkemize yüksek
faturalara mal oluyor. Ama Kent Hastanesi gibi
branşlaşmaya ağırlık vermiş çok nitelikli hastanelere
Türkiye’de ihtiyaç var, sadece İzmir’de değil. Bu
hastanelerin sayıları artarsa bu gibi vakaları hiçbir
şekilde yurtdışına göndermek zorunda kalmadan
ülkemizde tüm sağlık hizmetlerini en nitelikli şekilde
verebiliriz. O yönüyle de Kent Hastanesi hem
Türkiye’ye, hem İzmir’e örnek olabilecek bir sağlık
kuruluşu. Böyle teknolojisi yüksek olan uzmanlaşmış
hastanelere Türkiye’nin acil ihtiyacı var. Türkiye
gelecekte bölgenin de sağlık üssü olmaya aday.
Türkiye’de özel sağlık hizmeti sunan hastaneler artık
sadece Türkiye bağlamında düşünemezler. Bundan
sonra bölgenin sağlık üssü olmayı düşünmek
zorundalar.
14
Böyle uzmanlaşmış hastanelere bölgenin de çok
büyük ihtiyacı var. Türki Cumhuriyetleri, Balkanlar,
Avrupa’nın çeşitli ülkeleri yararlanacaktır. Bir de
hastanelerin otelcilik hizmetleri de çok iyi. İnanıyorum
Türkiye de sağlık turizmi de bundan sonra çok
gelişecek.
Mustafa KESKİN kimdir?
SGK Başmüfettişi, İzmir İl Müdürü Mustafa Keskin
1970 Hatay, Dörtyol doğumlu. Keskin 1992’de
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun
oldu. Mart 1993’de SSK Sigorta Teftiş Kurulu
Başkanlığı’nda Müfettiş Yardımcısı olarak göreve
başlayan Keskin, 1998’de Müfettiş, 2005’te
Başmüfettiş oldu. İlk idari görevi 2000 yılında Teftiş
Kurulu Adana Grup Başkan Yardımcısı olan Keskin,
2004’te Grup Başkanlığı’na getirildi. 2007 yılında
Başkan Danışmanı olan Mustafa Keskin, 2008
yılında Adana İl Müdürü olarak atandı, 2009’da ise
İzmir İl Müdürü oldu. Keskin, 5510 sayılı Kanunda
değişiklik yapan 5754 sayılı kanun çalışmalarında
bulundu. “Mali Çözüm Dergisi”, “Sosyal Güvenlik
Dünyası Dergisi”, www.muhasebenet.com ve
www.alomaliye.com sitelerinde sosyal güvenlik
mevzuatı ile ilgili çeşitli makale ve yazıları
yayımlanan Keskin’in Naci Şahin ile birlikte kaleme
alınmış “İşveren Yükümlülükleri” adlı bir de kitabı
bulunmaktadır. Keskin, evli ve iki çocuk babasıdır.
medikent / BASIN
15
medikent / Karaciğer
Nakli
Doç. Dr. Murat KILIÇ
Kent Sağlık Grubu
Karaciğer Nakil Ekibi Başkanı
KARACİĞER
TRANSPLANTASYONU
Organ nakli günümüzde birçok hastalık için ciddi bir tedavi yöntemidir. Organ nakilli hastaların sayısı
her geçen gün artmaktadır. Bundan 20-30 yıl öncesine kadar herhangi bir hastalık tedaviye yanıt
vermez ve zarar verdiği organı tüketirse ölüm kaçınılmazdı. Organ nakli hastalığa karşı pes etmemeyi
simgeler ve insanlara ikinci hayat olanağı sunar.
17
medikent / Karaciğer
Nakli
Son 30 yılda tıpta en gelişen dal organ
naklidir ve ilerideki yıllarda da en çok gelişme
bizim alanımızda olacaktır. Organ nakillerinde
ülkemiz en üst düzeyde standartları
yakalamıştır ve dünya ile rekabet halindedir.
Gerek gelişen teknoloji ve ilaçlar gerekse de
kök hücre tedavi yöntemleri ile önümüzdeki
yıllarda organ nakilleri ile tedavi olan
hastaların sayısının giderek artması
beklenmektedir.
Karaciğer nakli karaciğer yetmezliği içindeki
hastaların tedavisinde kanıtlanmış en etkin tedavi
yöntemidir. Karaciğer yetmezliği iki şekilde
karşımıza çıkabilir; akut ya da kronik. Akut
karaciğer yetmezliği daha önce bilinen bir
karaciğer hastalığı olmayan bireyde ani gelişen
karaciğer yetmezliği tablosudur ve organ
fonksiyonları ani olarak yitirildiğinden hasta kısa
sürede bilincini kaybederek komaya girer
ve nakil olmazsa kaybedilir. Bu
durumda acil olarak saatler ya da
birkaç gün içinde nakil yapılması
gerekir. Karaciğer nakli yapılan
hastaların % 10’u bu grupta yer alır
ve en sık nedenleri akut hepatitler,
ilaçlara bağlı toksik hepatit, mantar
zehirlenmeleri, bilinmeyen viral
enfeksiyonlar vb. olabilir.
Kronik karaciğer yetmezliği ise
karaciğer sirozu olarak da adlandırılır
ve nakil gereken hastaların % 90’ı bu
grupta yer alır.
En sık nedenleri ise ülkemizde kronik
HBV (hepatit B virüsü) enfeksiyonudur.
HBV’den başka HCV, alkol, otoimmun
hastalıklar (otoimmun hepatit, primer biliyer
siroz, primer sklerozan kolanjit) ve çok
çeşitli diğer nedenler olabilir. Kronik
karaciğer hastalığı zemininde gelişmiş
karaciğer kanseri için de nakil yapılabilir.
18
Son dönem karaciğer yetmezliği gelişen hastaların
ortalama 1 yıllık yaşam şansları % 50 düzeyindedir
ve gelişen komplikasyonlar ile bu oran daha da
aşağıya inebilir. Hastalara ne kadar kötü durumda
nakil yapılırsa yaşam sürelerinin o kadar kısaldığı
ve maliyetlerin o kadar arttığı gösterilmiştir. Bu
nedenle uygun zamanlama ve uygun hasta seçimi
daha fazla önem kazanmaktadır. Karaciğer
vücudun en çok kanlanan organı olduğu için
operasyon risklidir. Bir insanın başına gelebilecek
en büyük ve kapsamlı ameliyat karaciğer naklidir.
Kanlanmasının yanı sıra vücudun tüm
metabolizmasını ayarladığından organ nakli
sırasında ve sonrasında vücudun tüm
sistemlerinde belirgin dengesizlikler olabilir ve
takıldıktan sonra tam fonksiyon görene kadar
zorluklar yaşanabilir.
medikent / Karaciğer
Nakli
Karaciğer nakli (transplantasyonu) dünyada ilk kez
yapıldığı 1963 yılından beri yapılan çalışmaların
sonunda ameliyat teknikleri açısından üstün bir
düzeye ulaşmıştır. 1980 öncesinde karaciğer nakli
sonrasında 1 yıllık sağkalım % 50’nin altında iken
bugün bu oran % 80-90’lara ulaşmıştır. Geçmişte
karaciğer nakli hastanın hayatını kurtarmak
amacıyla son çare olarak başvurulacak bir
operasyon olarak görülmekteyken, günümüzde
karaciğer yetmezliğinin daha erken devresinde
hayat kalitesini artırmak amacıyla uygulanması
gereken radikal bir tedavi yöntemi olarak
görülmektedir.
Organ nakli ameliyatlarının sayısı giderek artarken,
karaciğer vericilerinin sayısı göreceli olarak sabit
kalmıştır. Organ açığını gidermek amacı ile
uygulanan yöntemlerden birisi kadavra
karaciğerlerin ikiye bölünerek (split karaciğer) iki
ayrı alıcıya takılmasıdır. Diğer bir yöntem de canlı
vericilerden karaciğerin bir parçasını çıkararak
hasta olan alıcıya nakil edilmesidir. Ülkemizde
özellikle son yıllarda canlı vericilerden yapılan
karaciğer nakilleri öne çıkmaktadır.
Kadavradan Karaciğer Nakli:
Trafik kazası, beyin kanaması, beyin tümörü veya
kalp krizi sonrası beyin ölümü gelişen kişilerin
ailelerinin organlarını bağışlaması sonrası
gerçekleşebilir. Yapılan incelemeler organ veren
hastanın herhangi bir bulaşıcı hastalık, kanser veya
karaciğer hastalığına sahip olmadığını
göstermelidir. Uygun şartlarda çıkartılan ve özel
koruma sıvılarında korunan karaciğerin ölen
kişiden alındıktan sonra en geç 24 saat içinde
takılması gerekmektedir.
Organ ne kadar çabuk takılır ise o kadar iyidir,
kritik süre 12 saat olarak kabul edilmektedir. Bu
sürenin uzaması özellikle yağlı ve yaşlı organlarda
çıkabilecek problemleri artırır. Maalesef ülkemizde
kadavradan organ bağışı son derece az olduğu
için uzun bekleme listeleri vardır.
Doç. Dr. Murat KILIÇ kimdir?
Orta öğrenimini Bornova Anadolu Lisesi’nde gören
Kılıç, 1993 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden
mezun oldu. Aynı üniversitede Genel Cerrahi Ana Bilim
Dalı’nda uzmanlık eğitimini tamamladıktan sonra, üst
ihtisasını Klinik Fellow, Texas Üniversitesi, Houston,
Texas, A.B.D., Organ Nakli ve İmmunoloji Bölümü’nde
(Temmuz 1999-Kasım 2000), Baylor College of
Medicine, Houston, Texas, A.B.D., Karaciğer
Transplantasyonu ve Hepatobiliyer Cerrahi Bölümü’nde
(Kasım 2000-Kasım 2001) yaptı. Uzman doktor olarak
göreve başladığı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel
Cerrahi Kliniği’nden 2009 yılında Karaciğer Nakil
Programı Direktörü olarak ayrıldı.
ECFMG Sertifikası (USMLE Step 1 ve Step 2 1993, Step
3 2000 yılında) olan Kılıç, Ulusal Cerrahi Derneği, Ege
Cerrahi Derneği ve Karaciğer Araştırmaları Derneği
üyesidir. Kılıç’ın aldığı ödüller arasında şunlar
bulunmaktadır: International Liver Transplantation
Society 8. Annual Congress (Chicago, 2002.
International Travel Award), Organ Nakli Kuruluşları
Koordinasyon Derneği, Transplantasyon Kongresi,
2002, Adana. Sözlü Sunum Birincilik Ödülü,
International Liver Transplantation Society 13. Annual
(Congress, Brezilya), 2007 International Travel Award.
Ulusal ve uluslararası 80 yayın ve makalesi bulunan
Doç. Dr. Murat Kılıç, halen Kent Hastanesi Karaciğer
Nakli Ekibi’nin Başkanı olarak görevini sürdürmektedir.
19
medikent / Karaciğer
Nakli
Canlı Vericili Karaciğer Nakli:
Organ nakli ihtiyacı bulunan kişilerin akraba ya da
yakınlarının karaciğerlerinden alınan bir parçanın
nakledilmesidir. Anne, baba, kardeş, eş veya diğer
yakın ve akrabaların gönüllü olması gerekir. Bu
gönüllü kişide yapılan tüm testler kişinin
karaciğerinin parçasını vermesinde bir sakınca
olmadığını göstermesi gerekir. Bu testler iki
yöndedir:
Birincisi; organ bağışlayan kişinin herhangi bir
zarar görmemesi için tüm sistemlere yapılan
incelemeler. Kalp, akciğer, sindirim sistemi gibi
tüm organlar ve ruhsal durum.
İkincisi; karaciğere yönelik incelemeler. Bu
incelemeler içinde karaciğerin haritası
diyebileceğimiz tüm yapısal özelliklerine, volüm
dağılımına, vasküler yapılarına ve safra yollarına
bakılır.
Eğer tüm incelemeler uygunsa gönüllü kişinin
organ bağışlamasında bir sakınca olmadığına
karar verilir. Bebekler ve küçük çocuk hastalar için
genellikle vericinin karaciğerinin sol lateral sektör
denilen segment 2 ve 3, erişkin ya da büyük
hastalar için vericinin karaciğerinin sağ yarısını
almak gerekir.
Karaciğer vücudumuzda rejenerasyon
(kendini yenileme) kapasitesi olan tek
organ olduğundan veren kişinin
karaciğeri ameliyattan hemen sonra
hızla büyümeye başlar ve yaklaşık
3 ay sonra ameliyattan önceki eski
büyüklüğüne ulaşır. Aynı şekilde
karaciğer alıcısının aldığı parça da
büyüyerek 3 ay içinde hastanın
normal karaciğer boyutlarına ulaşır.
20
Karaciğer bağışlamak için alt sınır 18, üst sınır 60
yaştır. Bu konuda bir kesinlik olmamakla beraber
60 yaş üzerinde görülen problemler bu ameliyata
engel teşkil edebilir. Karaciğer nakli yapılabilmesi
için gerekli ilk şart kan grubu uyumudur, doku
uyumu karaciğer naklinde bakılmaz.
Ameliyat Süreci
Cerrahi teknik geçen yıllar içinde iyice geliştirilmiş
ve başarı oranları artmış, komplikasyonlar
azalmıştır. Yine de oldukça zor bir ameliyat olup
ortalama 6-8 saat sürer. Hasta karaciğer tamamı
ile çıkarılıp yerine sağlam karaciğer konulur. Canlı
vericili karaciğer nakillerine 2 ayrı ekibin yaptığı
ameliyatların her biri üst düzeyde uzmanlık
gerektirir.
Ameliyattan Sonra
Ameliyattan sonra hasta yoğun bakım ünitesine
alınır ve solunum makinesine bağlanır.
Yoğun bakımda birkaç gün geçirdikten sonra, eve
gitmeye izin verilmeden önce büyük olasılıkla nakil
ünitesinde 2-4 haftalık süre ile iyileşme dönemi
geçirilir. Bu ameliyat sonrası iyileşme dönemi,
yoğun fiziksel ve zihinsel rehabilitasyonu kapsar.
medikent / Karaciğer
Nakli
Kent Hastanesi
Karaciğer Nakil Programı
Hastane sonrası poliklinik kontrolleri
Temmuz 2009’dan bu yana geçen 2,5 yıllık
dönemde merkezimizde bugüne kadar 340 nakil
gerçekleştirilmiştir. Bu nakillerin üçte biri çocuk ve
bebekler için gerçekleştirilen nakillerdir. Tüm
Türkiye’de çeşitli illerde 25 merkez karaciğer nakli
gerçekleştirmektedir ve toplam yılda 700 dolayında
karaciğer nakli yapılmaktadır. Tüm Türkiye’de
yapılan nakillerin dörtte biri, çocuk nakillerinin ise
yarısından fazlası merkezimizde yapılmaktadır.
Sosyal güvenlik kurumu anlaşması ile herhangi bir
ücret alınmadan yapılan nakillerdeki başarı
ortalaması % 90 düzeyindedir. Kent Hastanesi en
üst düzeyde teknik olanaklara sahip
ameliyathaneler ve yoğun bakımın yanı sıra yeni
açılan ve son derece donanımlı ve konforlu 28 özel
odadan oluşan organ nakli servisi ile hizmet
vermektedir.
Hastaneden çıktıktan sonraki ilk aylarda poliklinik
izlemleri için haftada bir ya da iki kez kontrole
gelmek gerekir. Bu poliklinik kontrollerinin amacı
hastanın iyileşmesini izlemek ve herhangi bir olası
komplikasyonu teşhis etmektir. Her ziyarette
karaciğer fonksiyonları dikkatle değerlendirilir ve
muayeneden geçirilir; böylelikle, herhangi bir
enfeksiyon varsa belirlenebilir. Vücut organı
reddetmesin diye kullanılan bağışıklık sistemini
baskılayıcı ilaçların aşırı dozda alımı yüksek
düzeyde bağışıklık baskılanmasına ve daha yüksek
enfeksiyon riskine yol açabilir; düşük dozda
alınması halinde ise nakledilen karaciğerin reddine
neden olabilir. Enfeksiyon ve organ reddi riski
azaldıkça, poliklinik kontrollerinin sıklığı da
düşecektir. Bu izleme ziyaretlerinin amacı
iyileşmeyi izlemek ve herhangi bir olası
komplikasyonu teşhis etmektir.
Karaciğer nakli olan kişinin bu kontroller ile normal
bir insan gibi yaşaması ve günlük yaşantısına ve
işlerine devam eden aktif bir birey olması
hedeflenmektedir. Nakil olduktan sonra organın
belli bir senede tükenmesi söz konusu değildir ve
aksilik olmadıkça kişinin normal ömrünü
yaşayacağı varsayılır. 1970’li yıllarda nakil olup
günümüzde yaşayan hastalar vardır.
21
medikent / Karaciğer
Nakli
Doç. Dr. Murat ZEYTÜNLÜ
Kent Sağlık Grubu
Genel Cerrahi Uzmanı
CANA CAN OLMAK
Yunan mitolojisinde anlatılan bir efsane
karaciğerin yenilenme özelliğinin 2700 yıl önce
bile bilindiğini gözler önüne seriyor. Efsaneye
göre Prometheus’un kendisini aldatmasına kızan
Zeus, Prometheus’u Kafkas Dağları’na zincirler ve
bir kartalı da Prometheus’un ciğerini yemesi için
başına musallat eder. Kartal her gün
Prometheus’un yanına gelir ve karaciğerini yer,
oysa ertesi gün karaciğer yeniden oluşur.
Karaciğer Naklinde Verici
Karaciğer büyük bir bölümü alınsa bile kendini
yenileyebilme ve büyüme özelliğine sahip vücuttaki tek
organdır. Karaciğerin % 70’i alınsa bile fonksiyonları
normal kalır. Kalan karaciğerin kendini yenilemesi
hemen başlar ve birkaç hafta içerisinde normal
boyutuna ulaşır. Bu yüzden karaciğer nakli
gerçekleştirildiğinde vericide kalan parça ve alıcıya
konulan parça hızlı bir şekilde orijinal boyutlarına geri
gelir. Bu durum karaciğerin yarısının karaciğer
yetmezliği olan hastalara başarıyla nakledilmesini
de açıklamaktadır.
Vücut ağırlığının % 2’sini oluşturan ve vücudun
en büyük solid organı olan karaciğer, büyük
çoğunluğunu hepatositlerin oluşturduğu
fonksiyonel ünitelerin birleşmesinden
oluşmaktadır. Metabolik hemostaz olarak
nitelendirilen vücut için hayati öneme sahip;
sentez, depolama, detoksifikasyon ve
nutrisyonel elementlerin (karbonhidratların,
proteinlerin, yağların ve vitaminlerin) yeniden
yapılandırılmasından sorumludur.
22
medikent / Karaciğer
Nakli
Mitolojik çağlardan beri bilinen ve asırlar boyunca
mekanizmasının temelleri araştırılan karaciğerin
inanılmaz rejenerasyon yeteneği, ölümle yüz yüze
olan son dönem karaciğer yetmezliğindeki hastalar
için günümüzde bilinen tek ve küratif tedavi
seçeneği olan karaciğer naklini yeni bir umut ışığı
haline getirmiştir. Basite indirgemek gerekirse
karaciğer nakli, bütün karaciğerin nakil edildiği
kadaverik karaciğer nakli ve canlı vericilerden alınan
karaciğerin bir kısmının nakil edildiği canlı vericili
karaciğer nakli olmak üzere ikiye ayrılır. Canlı vericili
karaciğer naklinin, kadaverik karaciğer nakline
nazaran belirgin avantajları mevcuttur. İlk olarak
alıcılar için direkt ulaşılabilecek organ sayısını
artırarak, kadaverik nakil için bekleme süresini
belirgin şekilde kısaltır. Geçmişte olduğu gibi
günümüzde de uygun kadaverik donör bulma ve
bekleme listesindeki sürenin uzunluğu halen en
önemli sorunların başında gelmektedir ve gün
geçtikçe bu ikilem gittikçe büyümektedir. Böylece
hem alıcıların bekleme listesindeki zamanını
kısaltmış, hem de kadaverik vericiden nakil yapılan
alıcının survisinde de iyileşme elde edebiliriz. Çoğu
alıcı için karaciğer nakli, acil şartlarda yapılan
kadaverik karaciğer nakillerine ziyaden tüm
imkânların sağlanabildiği elektif koşullarda
gerçekleştirilerek daha az morbidite ve mortalite
oranları sağlanabilir.
Ülkemiz ve Japonya gibi beyin ölümüne bağlı
kadaverik vericilerin nadir olduğu ülkelerde canlı
vericili karaciğer nakli rutin olarak uygulanan işlem
haline gelmiştir. 2003 yılı verileri ışığında Japonya’da
2692 adet karaciğer nakli gerçekleşmiş iken
bunların 2667’si canlı vericiden, 25’i ise kadaverik
vericiden yapılmıştır. Cerrahide, anestezide ve
immunsupresyondaki gelişmeler, alıcı ve vericilerin
preoperatif hazırlığı, organ koruma metotları ve nakil
zamanlaması gibi birçok teknik konunun zamanla
birlikte daha iyi anlaşılması ile birlikte 1 yıllık greft ve
hasta survisi % 90’ların üzerine kadar yükselmiştir.
Bu sonuçlar ile canlı vericili karaciğer nakli dünyada
çoğu merkezde rutin uygulanabilir hale gelmiştir.
Canlı vericili karaciğer naklinin en önemli ve etik
açıdan tartışmalara konu olan noktası ise vericinin
güvenliğidir. Herhangi bir operasyona gereksinimi
olmayan, tamamen sağlıklı bireyler olan vericileri
morbiditesi hatta mortalitesi bulunan bir operasyona
maruz bırakmak hem etik, hem de tıbbi açıdan
sorgulanmaktadır.
Türkiye’de karaciğer nakli 1988 yılında başlamıştır.
Ülkemizde organ nakli ve organ bağışı ile ilgili
kanunun 1979 yılında yasalaşmasına rağmen ulusal
organ paylaşım sisteminin kurulması 2000 yılına
kadar uzamıştır.
En önemli avantajların bir diğeri ise organın yani
greftin kalitesidir. Sağlıklı vericililerden kısa soğuk
iskemi süresi ile elde edilen greft ile primer
nonfonksiyonel greft sıklığı minimale indirebilinir.
Aynı zamanda teorik olarak özellikle akrabalar
arasındaki canlı vericili nakillerde immünolojik
avantajlar bulunmaktadır.
İlk canlı vericili karaciğer nakil girişimini Aralık 1988
yılında Brezilya’dan Rai ve arkadaşları tarafından
gerçekleştirilmişse de ilk başarılı nakil haberi 1989
yılında Avustralya’dan Strong ve arkadaşlarına aittir.
1994 yılında Lo ve arkadaşlarınca da canlı vericili
karaciğer nakli erişkinlere uygulanabilir hale
gelmiştir.
23
medikent / Karaciğer
Nakli
Verici seçimi
Canlı vericili karaciğer naklinde başarıya ulaşmanın
temelinde, tüm nakil merkezlerince de öncelikle
üzerinde durulan, vericinin güvenliğidir. Ocak 2002
yılında ABD’de verici ölümünün arkasından ülkedeki
canlı vericili karaciğer nakli sayıları dramatik biçimde
azalmıştır. Bu sorunun üstesinden gelmek amacıyla
geçmişten günümüze kadar tüm merkezlerde
vericinin güvenliğini maksimuma çıkarmak için tüm
olası seçenekler itina ile kullanılmaya başlanmıştır.
Helsinki önergesinde ifade edildiği gibi her bireyin
kendi başına özgürce düşünme ve karar verme
özgürlüğü, kararından ve ameliyattan kendi
açısından manevi kazancın dışında hiçbir beklentisi
olmayan verici adaylarına en üst düzeylerde
sağlanmalıdır. Vericiler, dışarıdan hiçbir baskı
altında kalmadan hür iradesi ile verici olma
konusundaki istediğini dile getirmelidir. Daha önce
de belirttiğimiz gibi potansiyel canlı verici adayları
mükemmel medikal ve psikiyatrik kondisyonda
olmalıdırlar. Canlı verici olmanın pozitif ve negatif
etkileri bulunmaktadır. Belki de tek ve en önemli
pozitif etki, son şansı karaciğer nakli olan ve
yapılmadığı takdirde ölümle yüz yüze olan yardıma
ihtiyacı olan alıcılara yeni yaşam verme umudu,
vericilerin en büyük kazancıdır. Negatif etkileri
oldukça fazladır. Hiçbir operasyona ihtiyacı
olmayan verici adayının, majör travmaya maruz
kalması, hayati tehlikesi bulunan operasyonun
vericinin kendisine, ailesine ve alıcı üzerine baskısı,
24
operasyon öncesindeki hazırlık aşamasında ve
sonrasındaki maddi sorunlar, operasyon sonrasındaki
dış görünüşteki değişiklikler (kilo kaybı, skar izi… vb.),
gibi birçok negatif etki olarak görünmektedir.
Türkiye’de vericinin preoperatif, operatif ve
postoperatif masrafları sosyal sağlık güvencesi
kapsamında devlet güvencesindedir.
Verici adayları değerlendirme basamaklarının
herhangi bir döneminde hatta operasyon günü bile
verici olmaktan vazgeçebilirler. Bunun garantisi en
başından itibaren tüm verici adaylarına verilmesi
gereken temel noktalardan bir tanesidir. Yukarıdaki
saydığımız birçok nedenden karaciğer nakli ancak
özelleşmiş ve deneyimli merkezlerce yapılmalıdır.
Potansiyel verici adayı 18 yaşını doldurmuş ve 55
yaşından küçük olmalıdır. Önemli medikal sorunları
olmaması koşulunun yanında alıcı ile arasında benzer
veya en azından uyumlu (ABO) kan grubuna sahip
olmalıdır. ABO kan grubu uyumluluğu dışında diğer
ek araştırmalara gerek duyulmamaktadır. (Rh faktörü
gibi). Potansiyel vericiler kimler olabilir sorusunun
cevabı ise; hukuksal olarak 4. dereceye kadar
akrabalar kabul edilmektedir. Ek olarak boy, kilo,
medikal, psikososyal ve cerrahi tarihçe not alınır.
Serum elektrolit, kan grup tayini, kan hücre sayımları,
karaciğer fonksiyon testleri, hepatit serolojisi tetkikleri
şayet verici yukarıdaki kıstaslara uygunsa yapılır.
Hipertansiyon, hiperkolestorolemi, obesite ve
geçirilmiş majör cerrahi gibi eşlik neden medikal
sorunları bulunan rölatif kontrendikasyon taşıyan verici
adayları programın en başında elenirler.
medikent / Karaciğer
Nakli
Verici eleme basamaklarındaki ikici faz, potansiyel
verici adayının medikal, cerrahi ve psikolojik olarak
verici olmaya uygun olup olmadığının araştırıldığı
basamaktır. Klinik uygulamamızda ilk basamaktan
geçen verici adaylarına diğer tetkikleri
yaptırmadan önce psikiyatri konsültasyonu istenir.
Şayet verici adayı psikiyatri konsültasyonu
sonrasında verici olmasında sakınca bulunmazsa
hazırlıklarına kaldığı yerden devam edilir. Şayet
verici adayı tam gönüllük ilkesine uyuyorsa,
cerrahi ve anestezik açısından değerlendirilir.
Burada tekrar belirtmek gerekirse tüm
değerlendirmeler alıcıdan bağımsız verici
konusunda deneyimli kişilerce nakilin
gerçekleşeceği merkezde yapılmalıdır. Hbs-Ag ve
Anti-HCV pozitif olan adaylar, verici
olamamaktadır. Hbs-Ag negatif ancak Anti-Hbc
pozitif adaylar donör olabilir. Bu adaylara da olası
karaciğer fibrozisi ve kronik hepatit açısından
karaciğer biyopsisi yapılmalıdır.
Karaciğer yağlanmasının greft fonksiyonunu ve
karaciğer rejenerasyonunu azalttığı birçok yayında
dökümente edilmiştir. Araştırmalar sonucunda
vücut kütle indeksi 28’in (kg/m2) üzerindeki
hastaların % 78’inde, karaciğer yağlanmasının
% 10’un üzerinde olduğu saptanmıştır. Nakil ekibi
aynı zamanda vericinin son kararından emin
olmalıdırlar. Vericiler tüm eliminasyon
basamakların arkasından, operasyon günü son
kararı tekrar sorgulanır. Verici adaylarına son
kararlarını vermeden önce yeterli zaman
ayrılmalıdır.
Volümetrik analiz için ise abdominal bilgisayarlı
tomografiyi kullanılmaktadır. Cerrahi ve radyoloji
görüntüleme yöntemlerindeki gelişmeler ve
deneyimlerimizin artması ile birlikte 3D multislice
BT’yi preopertif hazırlık aşamasında volümetrik
analizde, vaskuler ve parankimal anatominin
değerlendirilmesinde, ayrıca olası patolojilerin
saptanmasında yeterli görülmektedir. Karaciğerin
anatomisi oldukça karmaşıktır. Populasyonun
% 24-54’ünde biliyer varyasyon % 31-49’unda da
arteriyel varyasyona rastlanmaktadır. Portal ven
varyasyonları daha nadir %16-26 görülmektedir.
Özellikle erişkin canlı vericili karaciğer nakli
yapılırken donörün preoperatif değerlendirilmesi ve
varyasyonların saptanması önemlidir. Total
karaciğer volümünün (TLV) % 75’ine kadar olan
rezeksiyonlarını normal karaciğer parankimi
rahatlıkla tolere edebilmektedir. Bugün için kabul
edilen greft donör güvenliği için maksimum % 70
olmalıdır. Donör cerrahisinin ana amacı, donörün
can güvenliğini hiçbir şekilde tehlikeye atmamak
koşulu ile alıcının total karaciğer volümünün en az
üçte biri kadar fonksiyonel karaciğer grefti elde
etmektir. Genel tanımlama yapmak gerekirse sol
lateral greftler 30 kg’ın altındaki pediatrik hastalar
için; sol lob grefti 30-60 kg arasındaki hastalar için;
60 kg ve üzerindeki hastalar için sağ lob grefti
uygundur.
Remnant karaciğer rejenerasyonunun en hızlı
olduğu ilk bir hafta içinde, karaciğer fonksiyon
testleri, böbrek fonksiyon testleri, kan elektrolitleri,
hemogram parametreleri günlük olarak kontrol
edilmelidir. Genelde donörün operasyon sonrası
yatışı yaklaşık 1 haftalık süreyi kapsamaktadır. 15.
günde dikişleri alınır. 1. ay ve 3. ay kontrolleri
sonrası şikâyet halinde kontrol yapılmaktadır.
Donör hepatektomi sonrası normal yaşam düzeyi
devam edebilirken yaklaşık 6 aylık fiziksel aktivite
kısıtlanması (ağır kaldırma, ağır egzersiz, ağır iş
gibi) dışında ek bir yük getirmemektedir. Donör
adayı için tek problem tekrardan donör olma
ihtimali yoktur.
Doç. Dr. Murat ZEYTÜNLÜ kimdir?
Kent Sağlık Grubu Karaciğer Nakli Ekibi'nde Genel
Cerrahi ve Karaciğer Transplantasyonu uzmanı olan
Murat Zeytünlü; Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden
mezun oldu. Aynı üniversitede Genel Cerrahi Ana
Bilim Dalı'nda uzmanlık eğitimini tamamlayan
Zeytünlü, yine aynı üniversitede öğretim üyesi olarak
da çalıştı. Çok sayıda ulusal ve uluslararası yayın ve
bildiriye sahiptir.
25
medikent / Karaciğer
Nakli
Op. Dr. Ata BOZOKLAR
Organ Nakli Koordinatörü
ORGAN NAKLİNDE
KİLOMETRE TAŞLARI
Ülkemizde organ naklinin tarihine şöyle bir baktığımız zaman bazı kilometre taşlarını ayırt etmekte yarar
var. 1975 öncesi gösterilmiş olan pek çok çabaya rağmen Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın gerçekleştirdiği
ilk başarılı böbrek naklini hiç kuşkusuz bunların başına koymak gerek. Hemen akabinde 1979’da yine
Haberal Hoca’nın büyük gayretleriyle çıkarılan organ nakli kanunu da kanaatimce bu gelişmelerin ikinci
basamağını oluşturuyor.
Bundan sonra gerek böbrek, gerek kalp ve
gerekse de karaciğer nakilleri açısından önemli
yollar kat edildiyse de bunların tümü aslında atılmış
olan bu ilk adımların uzantısı olmaktan öteye pek
geçemedi.1998 yılına geldiğimizde artık ülkemizde
başarılı bir biçimde nakil yapan pek çok merkez
vardı ve sayıları bir hayli artmış olan bu merkezler,
o zamana kadar dikkatimizden kaçan acı bir
gerçeği gözlerimizin önüne serdiler. “Organ
bulamıyorduk”. Yıllar içinde giderek canlı vericili
nakillere yönelmiş ve kadavra donörler için
gerekli altyapıyı oluşturmaktan hayli
uzaklaşmıştık. Özellikle yaygınlaşan
karaciğer nakilleri sonrasında ortaya
çıkan bu gerçek bizleri yeni arayışlara
yöneltti ve her zamanki gibi gözümüzü
batılı meslektaşlarımıza çevirdik.
26
Bir hayli yol alınmış olduğunu gördük ve yine o
yıllarda özellikle ülkemizin Akdeniz ve Ege
bölgelerinde yepyeni bir organ nakli koordinasyonu
yapılanması başlattık. Bu bildiğimiz bir saha değildi
ve haliyle bu konuda ilerleyebilmek için yeni
profesyonellere gerek vardı. Bu gerekliliği idrak
etmiş ve çalışmalarını bu konuya yöneltmiş olan bu
bölgelerde çok kısa zamanda ciddi
gelişmeler oldu ve bu durum
doğal olarak tüm ülkede ve
devlet nezdinde bazı yeni
çalışmalara kaynak teşkil etti.
O nedenle bu başlangıç
hareketlerini de ülkemiz
açısından önemli ikinci
bir basamak olarak
görmenin uygun
olacağını
düşünüyorum.
medikent / Karaciğer
Nakli
O günden bu güne, gerek devletin içindeki
yapılanmalar ve gerekse de sivil yapılanmalar
içinde organ nakli koordinatörleri hep aktif olarak
rol aldılar. Ülkemizde artık bir “Ulusal
Koordinasyon Sistemimiz” var. Ulusal ve Bölgesel
Koordinasyon merkezlerinde 400’ü aşkın dünya
standardında yetişmiş koordinatör arkadaşımız
çalışıyor. Onların büyük gayretleriyle kadavra
donör sayılarımız da her sene biraz daha
yükseliyor. Henüz dünya standardına ulaşamamış
olsak da bu yıllar içinde, yıllık milyon nüfus başına
kadavra donör sayısını 0.4’ten 3.6’ya çıkarabildik.
Batılı ülkelerde ortalama 20 olan bu değerin
ülkemiz açısından yetersizliği ortada ise de ortada
10 misli bir gelişme olduğunu da göz ardı
etmemek gerekir.
Bu süreçte kadavra donör açısından elde edilen
gelişmelere ilaveten yapılan transplantasyonlar
açısından da ciddi gelişmeler yaşandı. Organ
naklinin bir ekonomisinin olması bu gelişmelerin en
önemlilerinden birisi olarak sayılabilir. SGK’nın
organ nakli için ayırdığı ödenekler giderek arttı.
Nihayet 2011 yılında bu meblağ dünya
standartlarına yaklaşabildi. Ve geçtiğimiz yıl içinde
SGK, kadavra donör teminine katkısı olan
hastanelere de belirli bir ödenek ayırmaya başladı.
Op. Dr. Ata BOZOKLAR kimdir?
İzmir doğumlu olan Bozoklar 1984 yılında Ankara
Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. İhtisasını
1988-1993 yılları arasında Ege Üniversitesi Tıp Fak.
Genel Cerrahi bölümünde yaptı. Wisconsin Üniversitesi
Organ Nakli Merkezi (ABD), Donor Action Programı
Leiden – Hollanda, TC Sağlık Bakanlığı Organ Nakli
Koordinatörlüğü Sertifikasyonu, TC Sağlık Bakanlığı
Eğitici Eğitimi Sertifikasyonu ve ETPOD (European
Training Program on Organ Donation) kapsamında
Yönetici İleri Eğitim Programı’na (Barcelona) katıldı.
1986’da tamamladığı zorunlu hizmetinin yanı sıra 2006
yılına kadar çeşitli kurumlarda sekiz ayrı görev üstlendi.
Özellikle organ nakli koordinatörlüğü eğitimi ve
danışmanlığı alanında pek çok çalışma yürüttü. 10 tane
yayını bulunan, mesleki başarılarından dolayı 18 farklı
kuruluştan teşekkür ve takdir alan Bozoklar, 14
toplantıya sözlü bildiri ile katıldı. KC Nakli Derneği
Yönetim Kurulu Üyesi, Organ Nakli Koordinatörlüğü
Derneği Kurucu Üyesi ve Tıp Hukuku Derneği Başkan
Yardımcısı olan Bozoklar, evli ve bir çocuk sahibidir.
Bulunduğumuz noktaya baktığımızda umutlanmak
için eskiye oranla daha çok nedenimiz var. Özellikle
Kızılay benzeri özerk ve merkezi bir yapıyı organ nakli
için gerçekleştirebilirsek çok ciddi sıçramalar
yapabilecek bir durumdayız. Bunun işaretlerini de
yavaş yavaş görüyoruz. Bu arada organ naklinin
kıymetini bilen ve özellikle kadavra donör artışını teşvik
etmek isteyen bir bakanlığın varlığının önemini de
ayrıca vurgulamak gerek. Evet, bu önemli kilometre
taşlarını bu şekilde saydıktan sonra yeni bir dönüm
noktasına doğru ilerlediğimizi hatırlamakta yarar var.
Artık bir koordinasyon sistemine sahibiz ve çok
yüksek kalitede organ nakilleri gerçekleştirebiliyoruz
ama ne yazık ki hâlâ nakillerin % 75’inin üzerinde bir
kısmını canlı vericilerin organlarıyla yapıyoruz.
Önümüzdeki dönemde bizlere düşen canlı vericili
nakilleri yine aynı başarıyla sürdürmeye devam
ederken, bir yandan da kadavra nakilleri konusunda
bizden beklenen sıçramayı gerçekleştirebilmek. Bu
potansiyele sahibiz, sadece buna inanmak ve
birbirimize daha çok güvenerek el birliği içinde
çalışmak yeterli. Umarım önümüzdeki yıllarda da
içinde bulunduğumuz zamanı bu konuda yeni bir
kilometre taşı olarak tarihe geçebiliriz. Neden olmasın!
27
medikent / Böbrek
Nakli
Doç. Dr. Ömer ÖGE
Kent Sağlık Grubu
Üroloji Uzmanı
BÖBREK NAKLİ İLE
HAYATA VE SUYA
YENİDEN MERHABA
Böbrekler vücudumuzun filtreleridir ve her bedende bir çift olarak bulunurlar (çok nadiren bazı kişiler
doğuştan tek böbreklidir). Vücudumuzu eğer bir fabrikaya benzetirsek böbrekler bu fabrikanın arıtma
tesisleridir. Zehirli atıkları idrar içerisinde vücuttan uzaklaştırırken tekrar kullanılabilecek maddeleri ve
suyu geri kazanırlar. Bu sayede vücudumuzun tuz ve su dengesini sağlarız. Ayrıca böbreklerin filtre
etme dışında çok önemli iki görevi daha vardır; kan ve kemik yapımı.
28
medikent / Böbrek
Nakli
Çift organ olmalarının en büyük avantajı birinin
başına sorun geldiğinde diğerin tüm görevi
üstlenerek vücudun ihtiyacını tek başına
karşılayabilmesidir. Herhangi bir sebepten dolayı
böbreğinin tekini kaybetmiş insanlar hayatlarını
sorunsuzca devam ettirebilirler. Hatta kalan tek
böbreğin yarısının da kaybedilmesi durumunda
bile kalan böbrek dokusu vücudun filtre görevini
üstlenebilir. Yani 1,5 böbreğini kaybeden insanlar
bile yarım böbrekle hayatlarını idame ettirebilirler.
Çevremizde birçok insan vardır kaza, tümör, taş
vs. nedeniyle bir böbreğini kaybetmiş, ancak
farkında bile olmayız çünkü normal yaşamlarına
devam ederler.
Bu filtre organları gün boyunca durmadan çalışır
ve kanımızı vücudun ürettiği zararlı maddelerinden
arındırırlar. Kan basıncımızı düzenler, kemikleri
sağlamlaştırır ve kan yapımında görev alırlar.
Ancak böbreklerin en kötü özelliği zarar
gördüklerinde yenilenme özelliklerinin olmamasıdır.
Böbrekte gelişen hasarlar kalıcıdır ve geriye
dönmez. Ne kadar hasar o kadar geniş böbrek
alanının kaybı anlamına gelir.
Diyaliz normalde böbreklerin yapması gereken
kanın arıtma işlemine benzer görev yapan bir
makinedir. Böbrek hastası kolunda ya da
bacağında oluşturulan damar bağlantısından bu
makineye çoğunlukla gün aşırı olmak kaydıyla
bağlanır ve 3-4 saat boyunca hastanın kanı
makinenin içerisindeki filtre ve zarlardan geçirilerek
zararlı maddelerden arıtılır. Ayrıca idrar üretimi
durmuş hastalar vücutlarındaki fazla sıvıyı da
atamayacağı için bu sıvı fazlası da diyaliz sırasında
vücuttan çekilir.
Diyaliz her ne kadar böbreğin görevini
üstlenen bir uygulama gibi görünse
de kişinin yaşam kalitesini
oldukça düşüren, önemli
komplikasyonları olan ve uzun
vadede yaşam süresinden
çalan bir yöntemdir. Ancak
son dönem böbrek
yetmezliği hastalarında
organ nakli gerçekleştirilene
kadar hastayı yaşama
bağlayan alternatifsiz tek
bağdır.
Böbrek hastalıkları kişinin böbreklerinde ciddi
hasar yarattığında böbrekler yeteri kadar fonksiyon
gösteremez ve bu durum “böbrek yetmezliği”
olarak adlandırılır. Bu yetmezlik yaşamla
bağdaşmaz seviyeye ulaştığındaki tablo “son
dönem böbrek yetmezliği” olarak adlandırılır. İşte
bu tabloya girmiş böbrek hastalarının tedavisi ya
böbrek naklidir ya da böbrek bulununcaya kadar
diyalize girmektir. Suni böbrek olarak da
adlandırılan diyaliz yöntemi aslında bir tedavi
değildir.
29
Risk Yönetim Danışmanı
Sigorta ve Reasürans Brokeri
İnsan Kaynakları Danışmanı
AON SİGORTA VE REASÜRANS BROKERLİĞİ A.Ş.
Genel Merkez
Harman Sokak, Harmancı Giz Plaza No:5 K:11 | Levent, İstanbul, t +90.212.282.7000 | f +90.212.282.7001
Ege Bölge Müdürlüğü Atatürk Cad. No:384 K:3 D:5 , Alsancak | Konak, İzmir | t +90.232.421.1623 | f +90.232.421.1629
Ankara Bölge Temsilciliği
Reşit Galip Cad. No:111 D:28 | Gaziosmanpaşa, Ankara | t +90.312.446.2368 | f +90.312.4462366
Aon, Manchester United Ana Sponsorudur.
medikent / Böbrek
Nakli
Organ nakli nedir?
Adından da anlaşılacağı üzere tedavisi mümkün
olmayan hastalıkların hasara uğrattığı organların
yerine bir canlıdan ya da kadavradan yani ölüden
alınan hastalıksız organların nakledilmesi işlemi
“organ nakli” ya da “organ transplantasyonu”
olarak adlandırılır. Bugün için nakledilebilen
organlar böbrek, karaciğer, kalp, akciğer,
pankreas ve ince barsaktır. Bu organlar arasında
en yoğun olarak nakledileni bu yazının konusu olan
böbrektir. Bunun sebebi böbrek yetmezliğinin sık
görülen bir hastalık olması ve de çift organ olması
nedeniyle canlı vericilerden nakil için böbrek
temininin mümkün olmasıdır.
Aysun ŞAYAK (Üroloji Teknisyeni), Uzm. Dr. Serkan YILDIZ,
Doç. Dr. Ömer ÖGE, Opr. Dr. Hasan Işık ÖZGÜ,
Havva KARA (Böbrek Nakli Sorumlu Hemş.)
Dünyada ilk başarılı böbrek nakli
Diğer tüm sistemleri sağlıklı ancak sadece
böbrekleri çalışmadığı için ölen bu hastaların önemli
bir kısmı gençler ve çocuklardır. Çok öncelerden
beri çabalansa da başarılı diyaliz tedavisi yani yapay
böbrek ancak 1960’larda kullanıma girmiştir ve
sadece ABD’nin tek tük hastanesinde, iptidai
şekilde ve inanılmaz maliyetler ile binlerce hastaya
karşılık beş on makine ile. Dikkat edin binlerce
diyorum, çünkü böbrek yetmezliğinin o dönemde
tedavisi olmadığı için hastalar günler içerisinde
öldüğünden günümüzdeki yüz binler rakamına
ulaşılmıyordu. Bugün Türkiye’de 60.000 üzerinde
diyalize mahkum hasta mevcuttur ve bizim
ülkemizde ilçelere kadar modern diyaliz sisteminin
yayılması ancak 1990’larda olabilmiştir.
İşte bu dönemin öncesi böbrek hastaları için
inanılmaz karanlık bir çağdır; bir kanser hastasının
beklediğinden kat be kat kısa bir ömür. Bu karanlık
çağda biz cerrahların ustaları ve hatta ataları sürekli
olarak bu hastalara yardımcı olabilmek için
çalışmışlardır. Yapay böbrek fikrinin olmadığı ve
olamayacağına inanıldığı dönemlerde bile doğal
böbrek nakillerini denemişler, önce hayvanlardan,
daha sonra ölü ya da canlı insanlardan bu hastalara
böbrek nakletmişlerdir. Ancak sonuç hep hüsran
olmuştur, çünkü bilmedikleri ve atladıkları bir konu
vardır: “hastanın bağışıklık sistemi”.
Bağışıklık sistemi nakledilen dokuyu bir yabancı, bir
düşman olarak algılar ve ona saldırarak yok eder. İşte
bu olayın henüz anlaşılmadığı dönemde nakiller hep
hüsranla sonuçlanmıştır. Fark edildiği dönemde ise
bu düşmanı alt edecek ilaçlar olmadığı için eller ve
kollar bağlı kalmıştır hep böbrek nakli konusunda. Ta
ki 23 Aralık 1954 yılında Boston’da Harvard
Üniversitesi’nden Dr. Joseph E. Murray ilk başarılı
böbrek naklini gerçekleştirene dek. O zamana kadar
böbrek naklinde aşılamamış bir sorun olan doku
uyuşmazlığını Dr. Murray tek yumurta ikizleri arasında
yaptığı bu böbrek nakli ile ilk defa aşmayı başarmıştır.
Tek yumurta ikizleri arasında genetik uyum sorunu
yoktur. Böbrek yetmezliği nedeniyle her geçen gün
ölüme giden Richard Herrick’in imdadına ikiz kardeşi
Ronald yetişmiş ve Dr. Murray’in bir böbreğini
kardeşine nakletmesine izin vermiştir. Böbrek vericileri
arasında Ronald Herrick’in yeri çok farklıdır. O ve Dr.
Murray tarih yazan birer öncüdür. Kardeşi nakilden 8
yıl sonra hayata veda etmesine karşın verici Ronald
2010 yılında geçirdiği bir kalp cerrahisinin
komplikasyonu nedeniyle 79 yaşında hayata veda
etmiştir. Ronald Herrick tek böbrekli kalmaktan
korkarak yakınlarına böbrek bağışlamaktan çekinen
kişilere, tek böbrekle sorunsuz olarak yaşadığı 56 yıl
ile en güzel cevabı da vermiştir.
31
medikent / Böbrek
Nakli
Ronald ve Richard kardeşler böbrek naklinden 1 yıl
sonra (1955) Dr. Murray 1990 yılında bu
başarısından dolayı tıp dalında Nobel ödülüne
layık görülmüştür. Dr. Murray’e Nobel ödülünü
getiren bu keşfi ile dünya üzerinde umutsuzca
bekleyen yüzbinlerce böbrek hastasına yaşamın
kapılarını yeniden aralayacak ışığı yakmasıdır.
Önemli olan mümkün olmayanın ilk kez
başarılması ve bir kere aşılmasıdır. İlk olanı sonraki
gelişmeler mutlaka izleyecek ve öteye götürecektir.
Nitekim Dr. Murray’in ilk başarılı böbrek naklini
geliştirmesinden sonra böbrek yetmezliği
insanoğlunun hükmedebildiği hastalıklar grubuna
dahil olmuştur. Ve ardından kortizon ve diğer
bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar hızlıca
geliştirilerek organ reddi çok ciddi şekilde kontrol
edilebilmiş ve genetik uyumlu olmayan insanlar
arasında da nakiller yapılmaya başlanmıştır. İşte
Dr. Murray yazının ilk başında bahsettiğim bir
karanlık çağa bir mum yakmış ve ardından
meşaleler hızlıca ortalığı aydınlatmıştır. Dr. Murray
kadar olmasa da herkes organlarını bağışlayarak
bir mum yakabilir. Sloganımız şudur:
“ONLARLA YAŞA, SONRA BAĞIŞLA”.
Böbrek nakli canlıdan ve kadavradan
olmak üzere iki tip vericiden
gerçekleştirilir.
Canlı verici;
böbrek nakli gereken hastaya yakın akrabalarının
uyumlu olması durumunda böbrek bağışında
bulunmasıdır. Bir böbrek hastası için öncelikle
canlı verici adaylarından böbrek temini yoluna
gidilir ve bu gönüllü adayların alıcı ile doku
uyumluluğu araştırılır. Uyum saptanması halinde
canlı vericiden alınan böbrek alıcıya nakledilir ve
nakilin başarılı olması durumunda alıcı nakili
izleyen ilk bir iki gün içerisinde diyalize bağımlı
yaşamdan çıkar ve yeni böbreğin fonksiyonları ile
normal yaşantısına devam eder.
32
Canlı verici adaylarında uyum olmayan hastalar
bekleme listelerine dahil olarak kendileri için uygun
bir kadavranın çıkmasını ve bu sayede uygun bir
böbrek teminini beklemeye başlarlar. Ulusal
koordinasyon sistemi ile kadavradan elde edilen
böbrek ve diğer organlar ülkemiz içerisindeki
aciliyet ve doku uyumuna göre en uygun alıcılara
nakledilirler. Bu bekleme tamamen şansa dayalıdır.
Hastanın listeye kayıt olduğunun ertesi günü
uygun bir kadavranın çıkması mümkün olduğu
gibi, yıllarca bekleyen hastalar için şans hiç
doğmayabilir.
Kadavra verici;
çoğunlukla trafik kazası, kurşunlanma, beyin
kanaması gibi kanser, enfeksiyon ve zehirlenme dışı
sebeplerle beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerin böbrek
ve diğer organlarının alınarak ihtiyacı olan hastalara
nakledildiği verici durumudur.
medikent / Böbrek
Nakli
Beyin ölümü beyin fonksiyonlarının geriye dönüşsüz olarak ortadan
kalkması halidir. Beyin ölümü koma ya da bitkisel hayattan farklıdır,
beyin fonksiyonları düzelmemek üzere kaybolmuştur. Beyin ölümü
gerçekleşmiş kişinin kalp ve solunum fonksiyonları ancak makineye
bağlı şekilde suni olarak sürdürülebilir. Koma ya da bitkisel hayat
durumunda beyin ölümü gerçekleşmeden kadavradan böbrek ve diğer
organlar alınamaz. Hastada beyin ölümü nöroloji, nöroşirürji, kardiyoloji
ve anestezi uzmanından oluşan bir heyet tarafından tespit edildiğinde
hasta kadavra yani ölü kabul edilir. Organ naklini gerçekleştirecek ekip
bu heyette yer alamaz.
Ülkelere göre değişmekle birlikte bizim ülkemizde
ve birçok ülkede kadavra durumuna gelmiş bir kişi
sağlığında organlarını bağışlamışsa dahi
yakınlarının onayı olmadığı sürece organları nakil
için kullanılamaz. Ancak bu kişinin sağlığındaki
organ nakli konusundaki hassasiyetini ve
yaklaşımını belgelemesi nedeniyle kişinin
üzerinden organlarını bağışladığını bildiren kartın
çıkması yakınları üzerinde olumlu bir yaptırıma ve
bağışı onaylamalarına yardımcı olmaktadır. Birçok
ülkede böbrek naklinin 1/3 oranı kadavradan temin
edilirken ülkemizde bu oran çok daha
aşağılardadır. Bağışlanan organların ticareti ya da
kişilerin organlarını bir bedel karşılığında
vermeleri/satmaları 2238 sayılı yasaya göre
yasaktır. Ülkemizde kadavra böbreği oranının az
olmasının en büyük nedeni beyin ölümü
gerçekleşmiş kişilerin yakınlarının kadavranın
organlarını bağışlamaktan kaçınmaları ve isteksiz
olmalarıdır. Bu çekincelerin en büyük nedeni bu
kararın dinen uygun olup olmadığının yorumunu
yapamamalarıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu,
03.03.1980 tarih ve 396/13 sayılı kararı ile organ
naklinin caiz olduğunu açıklamıştır. Ve Diyanet
İşleri Başkanlığı bu karara organ naklinin bir
insanın bir insana yapabileceği en büyük yardım
olduğunun da altını çizmiştir. Diğer islam
ülkelerinde de ve bütün büyük dinlerde de benzer
kararlar mevcuttur. Kur’an-ı Kerim’de de (Maide
Suresi, Ayet 32) “KİM BİR KİMSEYE HAYAT
VERİRSE, ONUN SANKİ BÜTÜN İNSANLARA
HAYAT VERMİŞCESİNE SEVAP KAZANACAĞI”
beyan olunmuştur.
33
medikent / Böbrek
Nakli
Kadavradan organ alımı ameliyathane koşullarında
steril olarak uzman ekiplerce gerçekleştirilir.
Nakledilecek organlar alındıktan sonra, kadavranın
defnedilecek bedeninin bütünlüğü ve saygınlığı
korunur. Dış görünüşünde ameliyat izi dışında bir
bozukluk gözlenmez.
İkisi de kadın, ikisi de anne. İkisi de 17 yıldır böbrek
hastası, ikisi de 11-12 yıldır diyalize bağımlıydı. 2
çocuk sahibi 41 yaşındaki Seval Ertikli ile 57 yaşındaki
3 çocuk 5 torun sahibi Ayşe Türkoğlu’nun ortak
noktaları sadece böbrek yetmezliği, diyaliz
mahkumiyeti değildi. Çaresizlikti. Çaresizliklerinin
anlamı ise canlı donörlerinin bulunmamasıydı.
Kimi zaman umutlu, kimi zaman umutsuzdular. Bazen
kaygıları ağır basıyordu bazen heyecanları.
Yorulmuşlardı… Yıllardır kulakları telefonda hep bir
müjde bekliyorlardı, gelmiyordu.
Ya bağış böbrekle özgürlüklerine kavuşacaklar, doya
doya su içebileceklerdi ya da… Onlarınki diyalize
mahkum bir ömür olmuştu. Böyle gitmesin istiyorlardı,
gitmedi de… Müjde önce 8 Aralık’ta Türkoğlu’na
geldi, 5 gün sonra 13 Aralık’ta da Ertikli’ye. İkisine de
yeni yaşam muştulanmıştı. Soluksuz geldiler, ameliyat
masasına yattılar. Ve iki kadın birbirlerinden habersiz
ikinci hayatlarına başladı, İzmir Kent Hastanesi’nde.
“Yaşam hediyesi” bağış organlar yılların yorduğu
bedenlerine can kattı, diyalizli yaşamla vedalaştılar.
Dudaklarından “Mucize… mutluyuz… çok teşekkür
ederiz…” sözcükleri döküldü. İkisinin son, yeni ortak
noktaları ise yollarının kesiştiği İzmir Kent Hastanesi
oldu. İkinci yaşamlarının yeni adresi…
34
Canlı vericinin her zaman mümkün olmaması ve
kadavra böbreğinin kısıtlı sayısı nedeniyle böbrek nakli
bekleme listeleri her gün uzamaktadır. Bu sebeple
nakille uğraşan ekipler yasaların ve tıp etiğinin izin
verdiği yeni seçenekler aramaktadır. Çapraz nakil yani
böbrek kardeşliği bunlardan bir tanesidir. Kendi
gönüllü vericilerinden doku uyumsuzluğu nedeniyle
böbrek alamayan iki alıcının birbirilerinin vericilerine
uyum olması durumunda alıcı ile verici arasında kan
bağı olmamasına karşın nakil gerçekleştirilir. Buna
çapraz nakil denir ve tarafların rızası altında tüm
ameliyatlar aynı anda başlar, nakledilecek böbrekler
aynı anda çıkarılır ve böbrekler aynı anda nakledilir.
Ülkemizde yeterli donanım ve deneyime sahip nakil
merkezleri olmasına karşın, organ bağışının yetersiz
olması nedeniyle böbrek nakli sayısı çok yetersiz
kalmaktadır. Ülkemizde 60.000 civarında diyaliz
hastası mevcutken bunların yılda ancak % 3’üne
böbrek nakli yapılabilmekte ve daha fazla yeni hasta
her yıl diyaliz programına dahil olmaktadır. Yani
eritilmesi gereken böbrek yetmezliği hasta sayısı
aksine büyümektedir.
medikent / Böbrek
Nakli
Çözüm organ bağışını arttırmaktan geçmektedir ve
medya gibi halk üzerinde güçlü etkisi olan kurumların
konuyu desteklemeleri şarttır. 18 yaşını doldurmuş
herkes akıl sağlığı yerinde olmak koşuluyla Sağlık
Müdürlükleri veya hastanelere başvurarak organ
bağışında bulunabilirler ve bu bağış kartını üzerlerinde
taşıyabilirler. Ancak yasalara göre bu da yeterli
değildir. Kişinin bu bağışı sağlığında yakınlarına da
vasiyet etmesi uygun olacaktır ki böyle bir durum
ortaya çıktığında yakınları tarafından bu kararın
alınması kolay olsun. Beyin ölümü gerçekleşen kişinin
cebinden bağış kartı çıksa bile yakınları o gergin,
panik tabloda buna karşı çıkarlarsa kişinin organları
bu amaç için alınamaz.
Böbrek naklinde parayı devlet ödemektedir, hem
de nakil hangi hastanede olursa olsun. Böbrek
dışında diğer organ nakillerinde de aynı durum
geçerli.
Doç. Dr. Ömer ÖGE kimdir?
Orta öğrenimini Bornova Anadolu Lisesi’nde gören
Öge, lisans eğitimini Ege Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nde aldı. Hacettepe Üniversitesi Tıp
Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı’nda uzmanlığını
tamamladıktan sonra Adnan Menderes
Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Harvard Medical
School, Children’s Hospital’da üst ihtisas yaptı.
Mesleki ilgi alanı ve aktiviteleri arasında böbrek
nakli, laparoskopik/retroperitonoskopik ürolojik
cerrahi, endoüroloji/perkütan taş cerrahisi, çocuk
ürolojisi, ürolojik onkoloji bulunan Öge, European
Board of Urology (EBU), European Academy of
Paediatric Urology (FEAPU), European Association
of Urology (EAU), European Society of Paediatric
Urology (ESPU), Türk Üroloji Derneği, Çocuk
Ürolojisi Derneği, Ankara Ürologlar Derneği, Ege
Üroloji Derneği üyesidir.
Ülkemizde şimdiye kadar böbrek ve diğer organ
nakillerinde devlet hiç bu kadar yükün altına
girmemişti. SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu)
güvencesi olan hastaların böbrek nakilleri ülkemizin
en önde gelen A grubu özel hastanelerde dahil
herhangi bir ek ücret almadan devletin kontrolü ve
parayı ödemesi ile gerçekleştiriliyor. SGK’lılar, yani
eskinin Emekli Sandığı mensubu, SSK’lısı ve
Bağkur’lusu artık günümüzün SGK’lı olarak anılıyor,
böbrek naklini istediği hastanede oluyor ve parasını
devlet ödüyor. Operasyona hazırlık aşaması ve
ameliyat sonrasındaki tahlillerde de SGK’lı hastanın
herhangi bir ödeme yapması gerekmiyor. Önceden
bahsettiğim gibi bu diğer organ nakilleri için de
geçerli. Canlı vericili böbrek nakillerinde vericinin
ameliyat masraflarını da tamamen devlet üstlenirken
kadavradan yapılan nakillerde de devlet yine
babalığını gösteriyor. Böbrek nakli yaşam uzatan bir
uygulamadır. Bilimsel çalışmalar böbrek hastasının
nakil öncesinde ne kadar az diyalize girmişse nakil
sonrasında yaşam uzamasının da o
kadar uzun olduğunu
göstermiştir. Duyarlı bir toplum
organ bağışına destek
verdikçe insanlar diyalize
mahkum olmaktan
kurtulacaklar, konforlu ve
uzun yaşama
kavuşacaklardır.
Bilimsel Aktiviteleri arasında da ulusal ve
uluslararası 34 yayın, 72 bildiri, 7 başarı
ödülü ve başarı bursu bulunmaktadır.
35
medikent / Söyleşi
Nesrin COŞKUN
Kent Sağlık Grubu
Basın Danışmanı
İYİ HİZMET VEREN
BAŞ TACIMIZDIR
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”
demiş, Kanuni Sultan Süleyman. Ne güzel söylemiş. “Hastalık hissedilir de, sağlık hissedilmez”
diyen Thomas Fuller de, “İnsanlar önce para kazanmak için sağlıklarını, sonra da sağlıklarını
korumak için paralarını harcarlar” diyen Goethe de. Sade vatandaşlar olarak onlar gibi tarihe
geçecek sözler söyleyemesek de sağlığın önemini, değerini hepimiz çok iyi biliyoruz. Çoğumuz
kaybedince anlıyor olsak da sağlık hepimizin vazgeçilmezi. Dolayısıyla, özellikle de gençlik yılları
geride kaldıkça sağlık sistemi hepimizi daha çok ilgilendiriyor, hizmete ulaşım, hastaneler…
İzmir’de sağlık sistemi, hizmetler denilince de ilk akla gelen isim Sağlık Bakanlığı’nın, Bakan’ın
İzmir’deki temsilcisi İl Sağlık Müdürü Opr. Dr. Mehmet Özkan. Yani kamunun da özelin de hizmet
sunucularının “patron”u O. “İzmir, Ege Bölgesi’nin sağlık başkenti” diyen Dr. Özkan, bakın başka
daha neler söylüyor.
36
medikent / Söyleşi
Tıp fakültesi öğrenciliğinizden İl Sağlık
Müdürlüğü’ne sağlıkta neler değişti?
HİZMETİ VEREN BAŞIMIZIN TACI
En başta anlayış, yaklaşım, hizmetin kalitesi
değişti. Hizmeti verenlerin anlayışı, hizmet alanların
beklentisi değişti, beklentiler yükseldi. Bizim
mezun olduğumuz günden bugüne sağlık
alanında çok şey değişti, sadece İzmir adına
söylemiyorum, sağlık alanında güzel işler yapılır
hale geldi. Ama bitti mi? Bitmedi bitmeyecek,
beklenti her daim artacak. Çıta daha da
yükselecek.
İl Sağlık Müdürü olarak kamu-özel ya da
üniversite diye bir ayrım yapıyor musunuz?
Biz bugün hizmet için ön taraftayız ama yarın bir
gün hizmeti almak zorunda kalan taraf da olabiliriz.
Her an birimiz kalp krizi geçirebilir, kansere
yakalanabilir ya da kaza geçirebiliriz. Onun için
sağlık hizmeti verilirken her daim hizmet alan
insanların yerine koymaya çalıştım kendimi. Meslek
hayatımın da önemli bir kısmı ameliyathane ve acil
servislerde geçti.
Acil servis sorumluluğu da üstlendim, başhekim
yardımcılığı da. Özellikle büyük acillerde uzun yıllar
çalıştım. Kolu bacağı kırılmış, kafatası çatlamış ya
da sadece göz kapaklarını oynatabilen insanlarla
yüz yüze geldim acillerde. Birkaç aylık bebeklerin
geçmeyen epilepsi nöbetlerini gördüm. Biliyordum
ki her geçen dakika o çocuk beyninden bir şeyler
kaybediyordu. Verdiğimiz ilaçlara rağmen nöbetler
kesilmiyordu. Kafa travmasından saniyeler içinde
insanlar kaybedildi. Ama artık şartlar gerçekten
çok farklı. Daha donanımlıyız. Meslektaşlarımız
daha bilgililer. Olanaklarımız çok daha iyi.
Hastaneler, yoğun bakımlar, acil servisler,
ameliyathaneler… Olanaklarımız çok gelişti,
dakikalar içinde üst düzey tahliller yapılabiliyor,
tüm üst düzey görüntüleme yöntemleri devreye
sokulabiliyor. Dakikalar içinde insanlar organize
ediliyor, ekip kurulup ameliyathane hazırlanıyor, o
hayatta kalmayla kalamama sınırı bir anda
hastanın lehine doğru değiştirilebiliyor. Bunlar
güzel gelişmeler. Bunu herkes yapıyor, bunu kamu
da yapıyor araştırma hastaneleri de, özel sektör
de...
Göreve geldiğim günden beri her zaman şu
açıklamada bulundum; bu müdürlük sadece
kamu kurumlarının değil, bütün İzmir’in sağlık
çalışanlarının müdürlüğüdür.
Beni her gün kamu çalışanlarımız da arar,
üniversitelerden hocalarımız da arar. Sivil toplum
örgütlerinden, sendikalardan, özel sektörden
insanlar da arar. İster bir yanlışı düzeltme adına
olsun, isterse uğradıkları bir haksızlıktan ötürü
olsun. Burası devlet evidir, burası devlettir. Bakan
Bey’in, Vali Bey’in sağlıkla ilgili temsil ettiği
makamdır burası. Ahmet gelir Mehmet gider, esas
olan devamlılıktır. O anlamda bu müdürlük
kamunun da özel sektörün de müdürlüğüdür. Artık
bu gerçekliği kabullendik biz. Bu sistemin içinde
çok değişik oyuncular var, kamu var, özel sektör,
üniversite var. Belli ölçüler dahilinde, denetlenebilir
olduktan sonra ve suistimale meydan vermedikten
sonra bunların hepsinin altını kırmızı kalemle
çiziyorum. Bu hizmeti ister Atatürk Eğitim Araştırma
Hastanesi versin, ister üniversite, ister bir özel
hastane, dal merkezi versin; kim iyi hizmet
veriyorsa o bizim baş tacımızdır. Bizim için asıl
olan budur.
Kamu-özel rekabeti nasıl etkiliyor?
Kamuyla özel sektör arasında son üç dört yıldır var
olan zorunlu rekabetten de hoşnut oluyoruz. Bizim
kamu kurumlarımız bazı özel kurumlara bakıp
onlardan aldıkları iyi örnekleri uyguluyorlar. Bunun
tam tersi de var. Bugün Sağlık Bakanlığı
kurumlarında öyle güzel örnekler var ki Türkiye’nin
her yerinde özel sektör oraları esas alıyor.
37
medikent / Söyleşi
Bugün Sağlık Bakanlığı’nın hizmet kalite
standartları diye yayınladığı bir standart var ki
bunu en iddialı kurumların yöneticileri bile takdirle
karşılıyorlar; bu ılımlı rekabet nihayetinde
vatandaşın lehine bir artı değer oluşturuyor. Onun
için herkes elindekinin en iyisini yapsın vatandaşın
lehine, çıtayı biz yükseltelim.
AVRUPA-ABD İLE
ARAMIZIN EN HIZLI
KAPANDIĞI SEKTÖR
SAĞLIK
Hastaneler kabuk değiştirirken, tetkik tedavide de
Türkiye çok gelişti, değil mi?
Benim mezun olduğum yıllarda insanların bir yakını
bir önemli hastalığa yakalanınca hekimlere
danışırlardı, biz hangi ülkeye gidelim diye. Artık her
ülkeden insanlar buraya geliyor. Bu ne kadar
mutluluk verici. Çok büyük adımlar atıldı sağlıkta.
Bunda herkesin emeği var. En başta Sağlık
Bakanımız olmak üzere bütün doktorların bütün
özel, tüzel, üniversite devlet sektörün emeği, bunu
kimse görmezden gelemez. Avrupa’yla,
Amerika’yla aramızda mesafenin en hızlı kapandığı
sektör herhalde sağlık sektörü olmuştur. Bunlar
çok sevindirici gelişmeler. İzmir’de günde 400
civarında vakaya 112 ambulanslarıyla ulaşıyoruz.
Her gün 1-2, bazen yaz günlerinde 5-6 vakanın
imdadına helikopter ambulansla yetişiyoruz. Bir
süredir de bir uçak ambulansımız var. Türkiye’nin
her yerine hizmet ediyor. Adnan Menderes
Havalimanı’nda konuşlanıyor. İzmirli hasta olması
da gerekmiyor; karaciğer nakli olacak bir hastadır,
biz onu alır geliriz hiç önemli değil. Çok ağır bir
yanık vakasıdır, onu alır getiririz.
Sağlıkta vatandaş lehine çok önemli adımlar atıldı.
Artık bu şehirde anne, bebek ölümleri çok azaldı.
Hastanelerimizde hasta hakları birimlerimiz
kuruldu, sorunlar yerinde çözülüyor. Aile Sağlığı
Merkezlerimiz çok güzelleşti, hepsi A sınıfı olmak
için çabalıyor. 2015 yılı sonuna kadar kamu sağlık
yatırımlarında patlama yaşanacak. İki sağlık
kampüsü bunların içinde. “Herkese Sağlık” temalı
2020 yılındaki EXPO İzmir’e kısmet olursa İzmir
tamamen hazır bir şehir haline gelecek. Hepsi
tamamlanınca kamu, özel, üniversite toplam yatak
sayımız 11.500-12.000’i bulacak. Tüm hastane
binaları akıllı ve nitelikli olacak 2015 sonuna kadar.
İzmir, ülkemizin batıya bakan yüzü, bunu hak
ediyor.
38
medikent / Söyleşi
HERKES A SINIFI,
BİRİNCİ SINIF
VATANDAŞ
İzmir’de sağlığa başvuru her yerden daha fazla.
Vatandaş başına başvuru Türkiye genelinde
ortalama 6.5-7, biz şu anda 8’i geçtik. Bu yıl
polikliniğe, aile hekimine ya da acile başvuru oranı
8.2’ye çıktı. İzmir, Ege Bölgesi’nin sağlık başkenti.
Buna yaraşır kurumlarla hizmet vermek istiyoruz.
Yapılmayan tıbbi hizmet kalmasın istiyoruz. Bunu
da kamusuyla özel sektörüyle, üniversitesiyle
ortaklaşa yapıyoruz. Her kimin derdi olursa cep
telefonundan bizi arar, anlatır. Böyle bir sulh vardır,
senin hastan benim hastam bunlar düşünülmez
İzmir’de. İzmir, Sağlık Bakanlığı’nın tabii ki bir
uzantısıdır ama sonuçta biz burada bir aileyiz. Biz
yaklaşık 40 bin kişilik bir aileyiz, üniversitesiyle,
özel sektörüyle, kamu kesimiyle. Bakanlığımızın
yaptığı en büyük iş kamu hastanelerini
birleştirmesidir. Artık insanlar üniversiteye de
gidiyor, özel sektöre de gidiyor.
Herkes A sınıfı, birinci sınıf vatandaş. Ben filanca
özel hastanede, süit odada kalmak istiyorum
kardeşim, odamda denize baksın, diyorsanız o
zaman farkını vereceksin. Bu dünyanın her yerinde
var. Ama asgari standardı insanlara
sağlayacaksınız. Biz bu şehirde bazı SSK
hastanelerinde hamile kadınların ikişer ikişer biri
ayak diğeri baş uçta yattığını gördük. Olmaz böyle
şey, gayri insani şey bunlar. Bu tablolar yok,
olmadığı gibi neler değiştiğini görmek gerek.
Kısa bir süre önce Amerika’ya gittiniz, sağlık
turizmi ile ilgili bir kongreye katıldınız. EXPO ile
birlikte değerlendirirseniz sağlık turizminde
İzmir’in, Türkiye’nin şansı nedir?
Amerika’da sağlık hizmetleri çok pahalı. Türkiye ise
bu konuda fiyat avantajını her daim kullanabilecek
bir ülke. Basit bir örnek vereyim; Amerika’da
koroner anjiyo girişimi bile 8-10 bin dolar.
Türkiye’de birkaç bin lira koroner bypass,
Amerika’da yaptıracak olsanız belki 25-30 bin dolar
ödeyeceksiniz.
39
medikent / Söyleşi
Ancak Amerika’dan Türkiye’ye hasta getirmek
kolay değil, ama ülkemiz lehine fırsatlar var.
Turizmle sağlık hizmetleri birleştirildiğinde
güneşimiz, denizimiz, termal kaynaklarımız önemli
avantajlarımız. Bunu İstanbul’da özel sağlık sektörü
yapıyor. Şu anda İzmir’de de yapılmaya başlandı. Biz
de yaptık. Sağlık turizminden ziyade turist sağlığı oldu.
Helikopter ambulansla hastayı Fethiye’den alıp
getirdik, sağlık hizmetini verip faturalandırdık. Bu
işlerde özel sektör gerçekten daha dinamik
davranıyor, takdire şayan. Ama devlet de bir ucundan
tutmalı, bunu yöneltmeli, en azından sınırını
belirlemeli. Bu işte gelecek var, devlet de yapsın özel
sektör de. Ama bizim açmazımız hekim eksiğimiz,
dönüp dolaşıp karşımıza çıkıyor. 120 bine yakın
doktorumuz var. İnanılmaz bir rakam bu.
Arkadaşlarımız çok çalışıyor, gerçekten. Fransa’da,
İngiltere’de 250 binin üzerinde hekim var. Hemşire
ebe sayımız da çok az. Hekim sayımızın 150-200 bine
çıkması gerek, süratle. Yoksa işimiz zor. Aile
hekimlerimize 3500 nüfus bağlıyoruz, bir an önce 3
bin kişinin altına düşmesi gerek. Bugün konuşulması
gerekenler bunlar. 5 yıl önce SSK birleşsin mi
birleşmesin mi, bunu konuşuyorduk. Bugün İzmir’in
Türkiye’de en fazla kadavra donör çıkardığını
konuşuyoruz. İzmir, karaciğer naklinde marka bir şehir
oldu. İzmir olarak kadavradan donör çıkartma
rekorunu 5-6 yıldır kimseye bırakmadık, bir numarayız.
Yani artık bu konuda sorunumuz kalmadı, yanıkta
en üst seviyede hizmet veriyor olmanın rahatlığını
yaşıyoruz. İzmir, çözümsüz kalan nitelikli ve ağır
vakalar konusunda son adres. Bizim buradan
gönderdiğimiz pek vaka yok. Yeni açılan
üniversiteler, özel sektör ve kamu kurumlarıyla
elimiz daha da güçleniyor. İzmir bölge için ‘sağlık
başkenti’ olma sıfatını zannediyorum hak ediyor.
Ağız diş sağlığı hizmetlerinde de merkez
sayılarımızı artırıyoruz.
Özellikle çocuk karaciğer nakillerinde de İzmir
Kent Hastanesi önemli görev üstleniyor, değil mi?
Müdürlüğümüze önce TSE ardından ISO
belgelerini aldık. Bunun bir ilerisi EFQM, yani
Mükemmellik Modeli idi. Bu yıl da Türkiye Kalite
Derneği (KalDer) ile TÜSİAD tarafından verilen
Ulusal Kalite Ödülleri'nde ‘Mükemmellikte Yetkinlik’
yani EFQM 2001 ödülünü kazandık. Mükemmellik
Modeli'ne bizim dışımızda Method Research
Company, Çelebi Hava Yolları, Coca Cola, Bosch,
Farba ve İGDAŞ gibi dev firmaların da katılması
ödülün önemini daha da iyi ortaya koyuyor.
Ödüller bizim çalışmalarımıza hız veriyor.
Evet, doğru. Özellikle pediatrik yaş gruplarındaki
karaciğer yetmezliklerinde İzmir önde gelen
merkezlere sahip bir şehir, çok sevindirici bu. Ama
bu merkezlerin sayılarının artması gerek. Organ
nakli gibi bir diğer önemli ihtiyaç alanı yanık
tedavisi. Bozyaka’da İzmir Eğitim ve Araştırma
Hastanesi’nde bir yanık merkezi kurduk, Çiğli’de
yapılacak yeni hastanemizde de 15 yataklı bir
yanık merkezimiz olacak, çocuk hastaların da
tedavi göreceği.
40
Çok güzel işler yapılıyor. Bu güzel işler ekip
çalışmasıyla ortaya çıkıyor. Kimsenin elinde sihirli
değnek yok. Müdürlükteki yönetici arkadaşımdan
en ücra köşedeki kurumumuzun sağlık çalışanına,
özel sektöre kadar herkesin emeği var bu güzel
işlerde. Benim söylemeye, Bakanlığımızın da
duymaya ihtiyacı hiç yok ama en başta Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın emeği vardır.
Çünkü politikayı onlar belirliyor, riski onlar alıyor,
en ufak bir yalpalamada onlar tenkit ediliyor.
Dolayısıyla en başa onları koymak lazım. Herkesin
katkısıyla bugünlere geldik ama halen yapacak
çok şey var. Bulunduğumuz yerde durursak bir
sonraki sene geri gideriz, bu kesin.
Yılı ödülle kapatıyorsunuz. Röportajı da ödülle
bitirelim.
medikent / Söyleşi
BAŞLANMAYAN
PROJELER
DEVAM EDEN PROJELER
• Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi:
34 ameliyathane, 138 yataklı yoğun bakım,
merkezi sterilizasyon, 20 yataklı anjiyo
merkezi, patoloji merkezi, 3 katlı otopark.
* Sağlık Müdürlüğü Ek Hizmet Binası: Kuduz
tedavi merkezi, ağız ve diş sağlığı merkezi,
Konak halk sağlığı laboratuvarı, gıda ve çevre
kontrol şubesi.
İHALE SÜRECİNDEKİ
PROJELER
• Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi:
400 yataklı. 16 ameliyathane, 112
poliklinik odası, 16 diyaliz ünitesi, 94
yoğun bakım yatağı, yanık tedavi merkezi.
• Urla Devlet Hastanesi: 150 yataklı. 5
ameliyathane, 48 poliklinik odası, 19
yoğun bakım yatağı, diyaliz ünitesi.
• Bergama 1. Basamak
Sağlık Hizmetleri Binası:
Toplum sağlığı merkezi, aile sağlığı
merkezi, 112 Acil Yardım İstasyonu, halk
sağlığı laboratuvarı, verem savaş
dispanseri, toplantı salonları.
ÖZEL İDARE
MÜDÜRLÜĞÜ’NCE YAPILAN
• Ödemiş Devlet Hastanesi:
250 yataklı. 7 ameliyathane, 19 yataklı diyaliz
ünitesi, 18 yoğun bakım yatağı, 81 poliklinik
ve doğumhane.
• Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi:
Ek bina.
• Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve
Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi:
Yeni blok.
BAĞIŞLA YAPILAN
Gaziemir Devlet Hastanesi: Nevvar Salih
İşgören Vakfı’nca yaptırılıyor. 50 yataklı. 3
ameliyathane, 2 doğum salonu.
SAĞLIK KAMPÜSLERİ
• Yenişehir Sağlık Kampüs Alanı:
Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
Ege Doğum Evi Hastanesi, Dr. Suat
Seren Göğüs Hastalıkları Hastanesi,
Atatürk Sağlık Meslek Lisesi yer alacak.
Kampüste toplam 1350 hasta yatağı
olacak.
• Bayraklı Sağlık Kampüs Alanı:
Toplam 1450 yataklı olacak. Bu alanda
400 yataklı Bölge Eğitim ve Araştırma
Hastanesi, 150 yataklı Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Hastanesi, 200 yataklı
Kardiyo-Vasküler Cerrahi Hastanesi, 300
yataklı Kadın Doğum ve Çocuk
Hastanesi, 100 yataklı Onkoloji Hastanesi,
200 yataklı Ruh Sağlığı Hastalıkları
Hastanesi, 100 yataklı Yüksek Güvenlikli
Adli Psikiyatri Hastanesi ve sosyal tesisler
yer alacak.
Narlıdere 1. Basamak
Sağlık Hizmetleri Binası:
Yapımı % 80 bitirildi.
Yeni ihale yapılacak.
41
medikent / Onkoloji
Prof. Dr. Mehmet ALAKAVUKLAR
Kent Sağlık Grubu
Tıbbi Onkoloji Uzmanı
EN BÜYÜK RAKİBİMİZ İNTERNET
İzmir Kent Hastanesi olarak SGK anlaşmalı hizmet verdiğimiz bölümlerimizden biri de onkoloji.
Ekibin başında Prof. Dr. Mehmet Alakavuklar var. Alakavuklar ve ekibi, hiçbirimizin adını bile
duymak istemediği, telaffuz etmeye çekindiği kansere yaşamlarının herhangi bir döneminde
yakalanmış insanların hastalıkla mücadelelerinde en önemli aktörler. Hastalarına şu anda
dünyada uygulanan en son tedavi yöntemlerini uygulamakla kalmayıp, ihtiyaçları olan morali
aşılıyorlar, gerekli eğitimleri veriyorlar. Profesör Alakavuklar ile bu süreçten bazı kesitleri küçük
bir söyleşi ile dergimize taşıdık.
42
medikent / Onkoloji
MEDİKAL ONKOLOJİ SÜRECİNDE NELER
YAŞANIYOR?
Kanser hastalığı, tanısından tedavinin sonuna kadar
birçok disiplinin bir arada çalışması gereken bir
süreç. O nedenle ilk başlangıçta hastanın ilgili
merkeze gitmesi, tanı koyulması, gerekirse ameliyat
olması gerekiyor. Bizim bölümümüzün bu süreçteki
yeri tanı koyulduktan, gerekiyorsa ameliyat
yapıldıktan sonraki ilaçlı tedavi uygulaması, yani
kemoterapi. Günümüzdeki kemoterapi uygulaması
son yıllarda biyolojik ilaç dediğimiz kemoterapi gibi
yan etkileri olmayan ama bazı tümörler üzerindeki
bazı hedefleri vurmaya çalışan ilaç temelli
uygulamalar. Özellikle bu tedaviler üzerine
yoğunlaşmış durumdayız. Bu tedavinin kaliteli bir
şekilde verilmesi, doğru verilmesi, hastanın takip
edilmesi, ilaç verildikten sonra oluşacak yan etkiler
açısından hastanın yanında olunması, süreçlerin
yönlendirilmesi önemli. Kontroller çok önemli. Ama
bu tek başına yapılan bir iş değil. Hekimlik hizmeti
yanında hemşirelik hizmetleri, ruhsal destek,
beslenme desteği verilmesi gerekiyor. Bu çatı
altında CSI standartları bize kaliteli hizmetin
altyapısını sağlıyor. Yüksek standartlarda
hastalarımıza medikal onkoloji hizmeti vermeye
çalışıyoruz.
Okuyun, öğrenin, bizimle tartışın, ne kadar
bilgilenirseniz o kadar yararlı olur, diyoruz. Ancak
burada karşımıza bir bilgi bombardımanının yapıldığı
internet çıkıyor. Bizim en önemli rakiplerimizden bir
tanesi internet. Çünkü insanlar bu süreçte bir arayış
içinde. Ne yapacaklarını bilemiyorlar, her türlü bilgiye,
öneriye açık oluyorlar. Ama hangi bilginin doğru,
zararsız olduğunu bilmiyorlar. Bu bilgilerin içinden
kendilerine yararlı olanları seçmek gerçekten zor.
Yanlış bilgiler onları daha da perişan edebiliyor.
Onlara doğru bilgiye ulaşabilecekleri siteler
öneriyoruz. Bu sitelerden edindikleri bilgileri de bizimle
paylaşıp, kafalarındaki soruları bize sormalarını
istiyoruz.
KANSER HASTASI DA DOKTORU DA OLMAK
ZOR, DEĞİL Mİ?
Kanser gerçekten o insan için, ailesi için sıkıntılı bir
tablo. Kimilerinin felaket olarak tanımladığı. Bu
hastalıkla baş etmekte birçok şeye ihtiyaç var. Biz
hekim cephesindeyiz. Hasta cephesinde ise
hastanın kendi çabası, yakınlarının ilgisi, desteği
var. Bütün bunların hepsi mücadelede önemli rol
oynuyor. Hastanın yakınları ilk başta hastalarına
çok ciddi şekilde yardımcı oluyorlar. Ama daha
sonra bu uzun süreçli mücadelede hasta
yakınlarının da gücü tükeniyor, baş etmekte
zorlanıyorlar. Ellerinden geleni yapmaya
çalışsalar da yetemiyorlar. Biz o zaman da
devrede oluyoruz. Burada eğitim giriyor.
Çünkü gerek hasta gerek hasta yakını
hastalık konusunda ne kadar bilgilenirse
tedavi süreci o kadar başarılı oluyor.
Onlara broşürler, kitaplar öneriyoruz.
43
medikent / Onkoloji
İNTERNETTEN EDİNİLEN BİLGİLER HASTAYI
NASIL ETKİLİYOR?
Bazı hastalar internetten öğrendikleriyle kendilerine
yapılan tedavinin doğru olup olmadığını test
etmeye çalışıyor. Tedavide ilaç dışında bir şey
kullanılıyor mu onu öğrenmeye çalışıyorlar.
Genelde kanser konusu belli ölçüde çaresizlikle
örtüştüğü için insanlar bir anlamda, “bu tedavi
olmazsa diye kaygılanıyor; yanında bir şeyler de
alsam mı” arayışına da giriyor. Bu arada alternatif
tedaviler dediğimiz grup da giriyor işin içine. Onu
kullanayım mı kullanmayayım mı, soruları geliyor
bize. Onlara tedavi politikamızı anlatıyoruz.
Tedavinin zaten kimyasal bir süreç olduğunu, bu
süreçte tedavinin dışında alınacak herhangi bir
bitkinin kimyasal temelde birbiriyle etkileşebildiğini,
bunların karaciğere, akciğere dokunabileceğini
söylüyoruz. Ondan dolayı günlük yiyecekler
dışında bir şey kullanmalarını pek önermiyoruz.
Ancak tedavi bittikten sonra kullandığı ilaç yoksa
doğal çerçevede olmak şartıyla kullanabileceklerini
söylüyoruz. Bir başka önemli nokta ise kanser
hastalarının aynı zamanda başka sağlık
problemlerinin olabileceği gerçeği. Yüksek
tansiyon, şeker hastası da olabilir. Kilo sorunu
olabilir. Kilo vermek için bitkisel kökenli bile olsa
kullandığı şey tedavisinde etkileşim yapabilir,
başka organlarına da zarar verir. Örneğin mide
kanserinde kullandığımız bir ilaç var. Yıllar içinde
anlaşılmış ki bu ilaç antidepresif ilaçla birlikte
kullanıldığı zaman antidepresif ilaç onun
metabolizmasını engelleyebiliyor ve ilacın
etkisini azaltıyor. Yani kanser tedavisi
sırasında etkileşim önemli olduğu için
başka ilaçlar birlikte kullanılmamalı.
44
Bugün kanser konusunda belli bir yere kadar
gelindi. Her şey mükemmel değil ama bir 50 yıl
öncesine bakıldığı zaman tıp bilimi yine de yeni
şeyler oluşturmuş, yeni alternatifler olmuş, en
azından bugün hastalıklarla nasıl mücadele
edileceği konusunda bilgimiz oluşmuş. Belli
stratejiler gelişmiş. Buna güvenmek bile bence
belli ölçüde yeterli diye düşünüyorum. İlla yetersiz
diye başka bir arayış içine girmeden, ot ve başka
şeyleri kullanmadan önce var olan standartların da
oldukça yeterli olduğuna güvenmek, onları
uygulamak gerekir. Bunun dışında bazen hastalık
kontrol altına alınamadığında, belki bazı arayışların
bir anlamı olabilir. Ama var olanı iyi kullanmak,
yararlanmak önem taşıyor.
HASTA-DOKTOR DİYALOĞUNUN ÖNEMİNE
DEĞİNİR MİSİNİZ?
Temel problem iletişim için zaman ayırmak. Hasta,
sağlığı ile ilgili olarak bir sağlıkçıyla konuşabilmeli,
tartışabilmeli. Hekimi de yorum yapıp
yönlendirebilmeli. En önemli sorunumuz bence bu.
Türkiye’de medikal onkolog sayısı az, diğer
meslektaşlarımız da çok yoğun olduğu için hastaya
ayrılan zaman kısıtlı. Oysa siz hastayla diyalog
kurduğunuz zaman o insanın bir anlamda eğilimlerini,
neye inandığını anlamaya çalışabilir, öğrenebilirsiniz.
O insan kafasına takmışsa ya da ailesinde meme
kanserli hastanın kaybını gördüyse onu ikna etmek
gerçekten çok zor.
medikent / Onkoloji
O kaygıyı, tedirginliği azaltmak çok zor. Biz ne kadar
kanserde olumlu gelişme var diyorsak da etraftan
gelen duyumlar, çeşitli kanallardan elde ettiği bilgiler,
kafasında ürettikleri onu allak bulak edebiliyor.
Doktoruyla diyalog kurması, güvenmesi ve
söylenenlerin doğru olduğuna inanması zaman alıyor.
O nedenle kurumsallık önem taşıyor. Kanser hastaları
inandığı kişinin peşinden yıllarca gidebiliyor, çünkü
hekimi onun için yol rehberi oluyor. Sizin de doğru yol
rehberi olabilmeniz için de hastayı, dünyasını, ailesini,
çevresini tanımanız, düşüncelerini öğrenmeniz
gerekiyor. Bunun için de hastaya zaman ayırmak
gerekiyor. Kent Hastanesi’nde bu şansımız var.
Kemoterapi hemşireleri deneyimli hemşireler. Tedavi
planlarını biz hazırlıyoruz, eczacımız da ilaçları
hazırlıyor. Standart olarak CSI standartlarında
çalışıldığı için kemoterapi hemşiresi hasta dışında bir
şeyle ilgilenmiyor. Böyle olunca daha fazla birliktelik
olabiliyor, doktoru da başında oluyor. Bu da bir
anlamda lüks sayılır. Çünkü böyle bir olanak İzmir’de
yok gibi.
KANSERDE ERKEN TEŞHİS DE ÖNEMLİ,
KORUNMAK DA. BİRKAÇ ÖNERİDE BULUNUR
MUSUNUZ?
Belli bir yakınması olan, yakınma devam ettiği taktirde
mutlaka doktora görünmeli. İlla onkolog olması
gerekmiyor. Öksürük geçmiyorsa göğüs hastalıkları
uzmanına gitmeli. Genetik yatkınlık varsa, örneğin
ailede kalınbağırsak kanseri görülmüşse belli bir
yaştan sonra kontrol yaptırılmalı. Bu meme kanseri,
prostat, diğer kanserler için de geçerli. Kişinin bir
yerinde bir şişlik, kanama, ses kısıklığı vs var ve
geçmiyorsa ihmal edilmemeli. Kanserden korunmak
için her şeyden önce içenler sigaraya veda etmeli.
Kilo almamak için beslenmeye dikkat, spor gerekli.
Her gün en az yarım saat yürüyüş yapılmalı. Kilonun
kanserle ilişkisi biliniyor. Fazla kilolardan kurtulmak
gerek. Çevremiz kanserojen maddelerle,
kimyasallarla çevreli. Mümkün olduğunca sağlıklı,
doğru beslenmeli; sebzeyi, meyveyi mevsiminde
tüketmeliyiz. Bunlar hemen hemen her gün doktorlar
tarafından yapılan uyarılar. Toplum da bunları biliyor,
öğreniyor. Ama bilmek yetmiyor, uygulamak önemli.
Prof. Dr. Mehmet ALAKAVUKLAR, Doç. Dr. Latife DOĞANAY, Tangül PEKEY (Hemşirelik Hizmetleri Direktörü),
Melek AKYEL (Beslenme ve Diyet Uzmanı), Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU
Prof. Dr. Mehmet ALAKAVUKLAR kimdir?
Kent Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölüm Başkanı olan
Alakavuklar, 1977 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nden mezun oldu. Anadolu Üniversitesi Tıp
Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı’nda 1981’de
uzmanlık eğitimini tamamladı. Hacettepe Üniversitesi
Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı’ndaki Tıbbi
Onkoloji Uzmanlık Eğitimi’ni ise 1989 yılında bitirdi.
1989’da öğretim görevlisi olarak girdiği Dokuz Eylül
Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim
Dalı’nda, 1991’de doçent doktor, 1997’de de
profesörlük unvanını aldı. 2005’ten beri de Kent
Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölüm Başkanı olarak
çalışmalarını sürdürmektedir.
Türk Tabipler Birliği, Türk Kanser Araştırma ve Savaş
Kurumu, Türk Akciğer Kanser Derneği, İzmir Meme
Hastalıkları Derneği, Member MASCC Multinational
Association of Supportive Care in Cancer, Tıbbi
Onkoloji Derneği ve TORAKS Derneği üyesi olan ve
İngilizce bilen Alakavuklar’ın, 80’i aşkın uluslararası
yayın ve makalesi bulunmaktadır.
45
medikent / Onkoloji
Tangül PEKEY
Kent Sağlık Grubu
Hemşirelik Hizmetleri Direktörü
KANSER HASTALARININ
EN BÜYÜK YARDIMCISI
“BEYAZ MELEKLER”
Hemşirelik hizmetleri her hastalıkta olduğu gibi, onkoloji alanında da hastalığın önlenmesi,
tanılanması, tedavi ve bakım sürecinde yer alır. Hemşireler bir yandan kanser kontrolünün ve
bakımının tüm aşamalarında hastanın ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlarken, diğer yandan sağlık
ekibiyle beraber çalışır ve kaynakların etkin kullanımı için eşgüdüm sağlarlar.
46
medikent / Onkoloji
KANSERİN ÖNLENMESİ
AŞAMASI
Hemşirelerin görevi sadece hasta bakımı değildir.
Öncelikle hastalığın belirti ve bulgularını
gözlemleyerek özellikle risk faktörlerinin tespit
edilmesi, hastalığın erken tanı olasılığını arttırabilir.
Toplumdaki kötü alışkanlıkların azaltılarak iyi sağlık
alışkanlıklarının oluşturulmasında da hemşireler
önemli rol üstlenir. Özellikle risk altında olan
bireylere kanseri tanıma, belirtilerini izleme
konularında eğitim vererek rehberlik edilmesi
gerekir. Burada hemşireye düşen görev, bu
konularda bilgilendirme ve konunun
önemsenmesini sağlamasıdır.
TEŞHİS AŞAMASI
Teşhis aşamasında, hastaların-hasta ailesinin
bilgilendirilmesi, hastaların gerekli testlere
hazırlanması, yapılacak işlemler sırasında ekibin
desteklenmesi ve işlem süresince hastaya
psikolojik destek sağlanması sırasında da
hemşireler sorumluluk alırlar. Hastaya tanı konulma
olasılığı bile psikolojik ve fizyolojik olarak sıkıntılı bir
süreç yaşatacaktır. Hemşireler, işlemler için
hastanın hazırlanmasıyla birlikte işlemlerde ve
sonuçlarının anlaşılmasında yardımcı olarak, eğitim
ve hastaya destek olmak gibi çok önemli
sorumlulukları yerine getirmiş olurlar.
KANSER CERRAHİSİ
Uygulama çeşidi ne olursa olsun hastalar, aileler
cerrahi girişimden her zaman kaygı duyarlar.
Ameliyat öncesi eğitimde, planlanan ameliyatın
kapsamı ve olası işlevsel kısıtlılık tartışılır ve
hastanın fiziksel hazırlıkları yapılır. Ameliyat
sonrasında, hastanın hayati fonksiyonları ve
sistemik bulguları incelenerek, gereken bakım
planlanır ve hastanın temel fizyolojik işlevlerinin
sürdürülmesi sağlanır; durumundaki değişiklikler
izlenerek gerektiğinde diğer sağlık ekibi
yönlendirilir.
47
medikent / Onkoloji
RADYASYON TEDAVİSİ
Radyoterapi sırasında hemşireler, radyoterapinin
kanser tedavisinde kullanımı, tedavi programı
planlaması süreçlerinde, tedavinin yan etkilerinin
gözlemlenip kontrol edilebilmesi için hastanın
yapabileceği öz bakım etkinlikleri konusunda
hastanın bilgilendirilmesinden sorumludur.
KEMOTERAPİ TEDAVİSİ
Kemoterapi uygulamasında hekimin önerdiği
tedaviye göre uygulama yapılır. Burada
hemşirelerin ilaçların uygulama yolları ve doz
hesaplamaları, toksisite derecesine ilişkin bilgi
düzeyi önemlidir. Ayrıca kemoterapide, ilacın
uygulamasındaki en önemli başarı, damarın
dikkatli seçilmesine bağlıdır. Çeşidi ne olursa olsun
kanser kemoterapisinde kullanılan ilaçlar tedavi
edici etkilerinin yanı sıra hastanın tüm sistemleri
üzerinde yan etkiye sahiptir. Hemşire iyi bir bakım
planlayarak kemoterapinin yan etkilerini
hafifletebilir. Kemoterapinin toksik etkilerine karşı
hemşirelik bakımı sunulmalıdır. Burada hemşirenin
vereceği bilgilerin hastalar açısından çok ciddiye
alındığı bilinmektedir.
ENFEKSİYON RİSKİ
Genel olarak hasta diğer hastalardan ve
ziyaretçilerden izole edilir, hastanın kaldığı
ortamlarda olası enfeksiyon kaynakları
bulundurulmaz. Hastada yapılan tüm işlemler
aseptik tekniğe uygun yapılır ve hastanın vücudu
temiz tutulur. Ayrıca hastanın yeterince dinlenmesi
ve uyuması sağlanır. Hastanın cilt mukozası
intirasyonlardan korunur (rektal derece alınmaması,
yumuşak fırça kullanımı vb.). Eğer hastada
enfeksiyon varsa uygun antibiyotikle tedavi edilir.
Hastada bulunan kataterlerin bakımlarının eksiksiz
ve düzenli yapılması, son derece önem taşır.
TERMİNAL HASTA BAKIMI
Birçok kanser hastası iyileşemez duruma
geldiğinde bakıma ihtiyaç duyarlar. Bu dönemde
hemşirelik bakımı daha çok ön plandadır. Terminal
bakımda amaç, hastanın şikâyetlerini olabildiğince
gidererek yaşam kalitesini yükseltmektir.
Tangül PEKEY kimdir?
1972 yılında Aydın Nazilli’de doğdu. 1993 yılında İstanbul
Üniversitesi Florance Nightingale Hemşirelik Yüksek Okulundan
mezun oldu. 1993-1998 yılları arası Florance Nightingale
Hastanesi kardiyoloji servis hemşireliği ve sorumlu hemşireliği
görevlerinde bulundu. 1998-2003 yılları arasında aynı hastanede
hemşirelik hizmetleri direktörlüğü yaptı. 2003-2004 yılları arasında
İzmir Özel Kent Hastanesi’nde JCI çalışmalarının yürütülmesine
yönelik kalite geliştirme hemşiresi olarak çalıştı. 2004 yılı itibariyle
halen aynı hastanede hemşirelik hizmetleri direktörü olarak görev
yapmaktadır.
48
medikent / Onkoloji
HUZURSUZLUK VE AJİTASYON
Hastayı yalnız bırakmamak, ortamı emniyetli bir
şekilde düzenlemek gerekir. Hastayı rahatlatmak ve aileyi bu konuda
bilgilendirmek önemlidir. Bu durumun hastanın acı çekmesinden
kaynaklanmadığı konusunda aileyi bilgilendirmek gerekir. Hastanın vital
bulgularının sık takibi, ayrıca hastanın enfeksiyon belirtilerinin izlenmesi ve
riskin minimalize edilmesi önemlidir.
PSİKOSOSYAL DESTEK
Destek hasta ve aileye doğal bir empatik yaklaşımla sağlanır. Hemşire
hastayı hedef saptamaya aktif katarak, manevi değerleri ön plana
çıkartarak, hastanın kendi destek sistemlerini harekete geçirerek, umudu
besleyip, güçlendirebilir. Hemşireler hasta için hastalığın
ne anlama geldiğini dinlemeli, ona göre yardımcı olmalıdır. Bazı
hastalar kanseri bir ceza, acı çekmeyi zorunluluk olarak
algılayabilirler. Hastaya destek olacak ailenin de pek çok
bakımdan desteğe ihtiyacı olacaktır. Hasta ve ailenin bu işin
bir ekip çalışması olduğunu anlaması sağlanmalı ve ayrı ayrı
özellikle de çelişkili ifadeler verilmemelidir. Sonuç olarak bir
kez daha diyebiliriz ki hemşireler onkoloji alanında da
multidisipliner ekibin vazgeçilmez bir parçasıdır.
Hastalığın her aşamasında; onkoloji ekibiyle hareket
ederler. Ülkemizde bu düşüncenin yaygınlaşarak,
sağlık organizasyonlarının bu düşünceyi temel alarak
yapılanmasını sağlamak, bizleri bekleyen
görevlerden biridir.
KANSER HASTALARIMIZA ÖNERİLEN KİTAPLAR
• SAĞLIKTA VE KANSERDE DOĞRU BESLENME• SAY YAYINLARI
Prof. Dr. Haluk Onat / Dyt. Çağatay Demir
• MEME KANSERİNİ NASIL ATLATABİLİRSİNİZ? • OPTİMİST-ACIBADEM YAYINLARI
Dr. Carolyn M.Kaelin/Francesca Coltrera
• ANTİ KANSER • VARLIK YAYINLARI • David Servan Schreiber
• SORU VE CEVAPLARLA KANSER • EFİL YAYINLARI • Dr. Zafer Akçalı
• KANSERLE YAŞIYORUM • TİMAŞ YAYINLARI • Nevval Sevindi
• YAYINDA OLMAK İSTİYORUM • RESİTAL YAYINLARI • Deborah Hutton
• SORU VE CEVAPLARLA MEME KANSERİ • OPTİMİST YAYINLARI
Volker Barth/Andrea Barth
• KANSER OLAN MEMEMDİ, BEN DEĞİL • EPSİLON YAYINCILIK • Elif Ergu
• HAYATA MERHABA • EPSİLON YAYINCILIK • Filiz Akın
• HANGİ KANSERE HANGİ BİTKİ? • HAYY KİTAP • Dr. Canfeza Sezgin
• TAŞ DEVRİ DİYETİ • HAYY KİTAP • Prof. Dr. Ahmet Aydın
• KARATAY DİYETİ • HAYY KİTAP • Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay
49
medikent / Onkoloji
Doç. Dr. Latife DOĞANAY
Kent Sağlık Grubu
Pataloji Uzmanı
SİZ PİCASSO MUSUNUZ?
Günümüzde kanser tedavisi ve organ nakli başta olmak üzere tıbbın birçok alanında ekip çalışması
çok önemli. Hem kanser tanı ve tedavisi, hem de organ naklinin tanı ve takip süreçlerinde patoloji bu
ekip çalışmasının ayrılmaz bir parçası. Patologlar artık sadece tanı vermenin ötesinde, tedaviyi
yönlendirecek parametreleri de tanımlamak ve raporlarında belirtmek zorundalar.
50
medikent / Onkoloji
İnsanlar doktor olduğunuzu öğrendiklerinde ilk
sordukları sorulardan biri, “Branşınız ne?” olur. Bu
soru yöneltilince birkaç saniye beklerim. Karşımdaki
kişiye ve o anki ruh halime göre yanıtım değişir. Bazen
sadece “patoloji” derim ve gerisini karşımdakinin
tepkisine bırakırım. Bazen de hemen arkasından
eklerim: “Hani insanlardan parça alınır ve hastalığın
ne olduğunu anlamak için incelenir ya, işte o
incelemeyi yapıyorum.” Genellikle bir nedenle
patolojiye işleri düşmeyenler, patolojinin ne olduğunu,
patoloğun ne iş yaptığını bilmezler. Bazıları işleri
düşse de tam kavrayamazlar doğal olarak işimizin
nasıl yapıldığını, teknik olarak ne tür süreçler
yaşadığımızı. Yıllar önce bir deri biyopsisini
inceliyordum. Tanıya ulaşmak için dokuda özel bazı
boyama işlemleri yapmak ihtiyacı duydum. Sonucun
ne zaman çıkacağını soran hastaya da bunu belirttim.
Hasta işi yokuşa sürdüğümü düşünmüş olmalı ki,
birden parladı ve “Ne boyası hanımefendi. Siz
Picasso musunuz?” dedi. Bazen ameliyat sırasında
patolojik inceleme istenir. Bunlar 10-15 dakika içinde
yapılan ve sonucuna göre ameliyatın seyrinin
değişebileceği incelemelerdir. Bu tür incelemeler bazı
zamanlar mesai sonrasına denk gelir.
Bu zamanlarda bana yardımcı olan teknisyenlerim
de evlerine gitmişlerdir. Ben laboratuvarın en dip
odasında, tek başıma o yana, bu yana koşturur ve
zamanla yarışırım. O sırada bazen gözüm
pencerenin dışına kayar. Kafeteryanın balkonunda
endişeli dolaşan birilerini görürüm. Onlar belki de o
anda ameliyatta olan hastanın yakınlarıdır. Belki az
sonra koridorda yan yana geçip gideceğizdir. Belki
onlar da pencereden benim çalışmamı izliyorlardır
farkında olmadan…
O anda hastalarının durumu ile ilgili en önemli
bilgileri bilen tek kişiyimdir. Hasta için olumlu bir
sonuç çıkarabilmek, hiçbir ayrıntıyı gözden
kaçırmamak için çırpınıyorumdur. Bu gibi
durumlarda aklıma hep Nazım’ın o ünlü dizeleri
gelir: “...beyaz gömleğinle bir laboratuvarda/
insanlar için ölebileceksin/ hem de yüzünü bile
görmediğin insanlar için/ hem de hiç kimse seni
buna zorlamamışken/ hem de en güzel/ en gerçek
şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.” Ve
elbette en çok bunun için, “yaşamak gerçeği ve
hakkı” için. Yoksa ne patoloji, ne de tıbbın başka
bir dalı “her şeye rağmen” yapılamazdı.
Doç. Dr. Latife DOĞANAY kimdir?
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Doğanay,
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim
Dalı’nda uzmanlık eğitimini tamamlamıştır. Aynı
üniversitede öğretim üyesi olarak çalışmıştır. Avrupa
Patoloji Derneği ve Ankara Patoloji Derneği üyesidir.
25 uluslararası, 40’tan fazla ulusal yayın sahibi olan,
çok sayıda ulusal ve uluslararası bildiriye imza atan
Doğanay, İngilizce bilmektedir.
51
medikent / Onkoloji
Dr. Mehmet HANCIOĞLU
Kent Sağlık Grubu
Psikiyatri Uzmanı
KANSER VE DEPRESYON
Depresyona giren hastaların medikal tedavilerinin yanı sıra psikoterapileri önem kazanıyor.
Bu bir süreç ve bu süreçte iki tedaviyi de birlikte yürütüyoruz.
Kanserle karşılaşan insanlar bir şok yaşıyor,
kabullenemiyor. Size gelen hastalara veya hasta
yakınlarına bu tanı konulduktan sonra ne tür
önerilerde bulunuyorsunuz, tedavi sürecinde ya da
tedavi sonrasında nasıl bir destek uyguluyorsunuz?
Kanser tedavisi bir ekip işi. Biz burada Mehmet
Alakavuklar hocayla birlikte yürütüyoruz bu hizmeti.
52
Her hasta için değil tabii ki ama psikiyatrik sorunu
olan hastalar için bizden konsültasyon istiyorlar,
beraber yürütüyoruz tedaviyi. Gerçekten kanser,
psikiyatrik yönü çok önemli, insanın kabullenmesi zor
olan bir hastalık, ama görüyoruz ki giderek toplumda
daha kabullenilen bir hastalık, tedavisi olabildiği
düşünülen bir hastalık, eskisi kadar korkulmayan bir
hastalık oldu kanser; bu yönü önemli. Ama yine de
tedavisi zor ve ağır bir süreç, kısa bir tedavi veya
ameliyatla atlatılan bir sorun değil.
medikent / Onkoloji
Tedavi, gerek ilaç gerekse ameliyatlarla yürüyen
uzun bir süreç olduğu için, insanda psikiyatrik veya
duygusal sorunlar yaratıyor. Kanser hastalarının
% 70’inde depresyon görüyoruz. Böyle bir
durumda hastanın elbette kabullenmesi için bilgi
sahibi olması lazım. Hasta doğru bilgiye ulaşıyor,
hekimden yeterli güveni alıyorsa o zaman
hastalığın daha tedavi edilebilir, daha
kabullenilebilir olduğunu görüyor. Hasta kanser
tanısı aldığında şoke oluyor; hemen depresyon
değil de belki bir kaygı veya bir korku rahatsızlığı
gelişebiliyor. Bunu değerlendirip bunlara yönelik
daha spesifik tedavilere yöneltiyoruz hastayı.
Kanserde hasta kadar hasta yakınlarının da
durumu önemli. Çünkü hastaya kendi kaygılarını,
üzüntülerini belli etmemek zorundalar. Ama
kendileri de üzülüyorlar, arada kalıyorlar. Onların
da destek almaları gerekiyor. Bu belki hasta
olmaktan daha zor bir durum.
Sonuçta hasta olunca ilgi ve bakım alıyorsunuz
ama hasta yakını olunca bunları sağlamak
zorundasınız.
Artık, “kanser= ölüm” demek değil
Eskiden kanser teşhisi konulduğunda, kanser
eşittir ölüm, olarak düşünülürdü. Artık böyle değil,
kanser ağır ama tedavi edilebilen bir hastalık haline
dönüştü. Yani kanser hastasının her zaman tedavi
olma şansı var, özellikle de erken ve uygun tedavi
çok önemli. Hastaların çoğu artık, “Ben bunu
yeneceğim, ben bunun üstesinden gelirim”
düşüncesi ile geliyor. Biz de bakış açımızı, “Kanser
ciddi, ağır ve mücadele edilmesi gereken zor bir
hastalık, ama tedavi edilebilir bir hastalık” şeklinde
ortaya koyuyoruz. Ama depresyonlu hasta her şeye
negatif baktığı için önce bunun değişmesini, daha
gerçekçi düşünmesini, bunları aşmasını sağlamaya
çalışıyoruz.
Depresyona giren hastaların medikal tedavilerinin
yanı sıra psikoterapileri önem kazanıyor. Bu bir
süreç ve bu süreçte iki tedaviyi de birlikte
yürütüyoruz. Bu tedavide de ekip önem taşıyor.
Hastanın hemşiresi, klinik doktoru, onkoloğu,
psikiyatristinin aynı bakış açısıyla yaklaşması, aynı
şekilde destek vermesi gerek. Biz bu ekip
çalışmasını gerçekleştiriyoruz.
Dr. Mehmet HANCIOĞLU kimdir?
1977 yılında Ege Tıp Fakültesi’nden mezun olan
Hancıoğlu, 1981’de Hacettepe Hastanesi Psikiyatri
kliniğinde uzmanlık eğitimini tamamladı.1981-1983
yıllarında Girne Askeri Hastanesi’nde çalıştı.
1984-1986 yıllarında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nde Yard. Doç. kadrosunda görev yaptı.
1986-2006 yılları arasında Buca ve Bozyaka Eğitim ve
Araştırma Hastaneleri’nde uzman olarak çalışan
Hancıoğlu, çalışmalarını depresyon tedavileri ve
evlilik terapisi üzerine yoğunlaştırmıştır. Lityum
Derneği kurucu üyesi ve İzmir Şizofreni Dayanışma
Derneği üyesi olan Hancıoğlu İngilizce bilmektedir.
53
medikent / Onkoloji
Melek BÖLGE AKYEL
Kent Sağlık Grubu
Beslenme ve Diyet Uzmanı
KANSER VE BESLENME
Hastalığın özelliğinden dolayı kanser hastalarının
tedavi sürecinde, ameliyat öncesi ve sonrasında
beslenmesi çok daha önem kazanıyor. Siz
devreye girdiğinizde neler yapıyorsunuz?
Bize her aşamada hasta yönlendirilebiliyor. Hastada
beslenme yetersizliği olabilir ya da hastanın tedavisine
destek olması için özel beslenme programı
uygulanması gerekebilir. Tedavi başlamadan önce
herhangi bir beslenme yetersizliği olmayan ama
sağlıklı beslenmeye yönlendirdiğimiz hastalar oluyor.
54
Nasıl bir beslenme alışkanlığı olduğunu
sorguluyoruz. Kilosunun yeterli olup olmadığına
bağlıyoruz. Fazla kilosu varsa bunun kontrollü bir
şekilde verilmesi ya da kilo azlığı varsa bu açığın
kapatılması gerekiyor. Ayrıca tedavi sürecinde
oluşabilecek semptomları gidermek amacıyla
hastanın sağlıklı beslenmesi için program
hazırlıyoruz. Hastalarımıza örnek bir diyet listesi
oluşturuyor ve daha sonra bunun takibini
gerçekleştiriyoruz.
medikent / Onkoloji
Tedavi sürecinde mide bulantısı, mide bağırsak
hareketlerinde yavaşlama ya da hızlanma,
iştahsızlık, ağızda kuruluk gibi beslenmeyle direk
ilgili yan etkiler görmeye başladığımızda, diyet
listesini bu şikâyetlere göre yeniden düzenliyoruz.
Hem hastanın sıkıntılarını azaltacak hem de
enerjisini artıracak yeni bir program hazırlıyoruz. Bu
programın uygulanmasında hasta yakınlarının da
desteği çok önemli. Çünkü hastalar bazen belirli
dönemlerde bu tür beslenme programına uymak
istemiyor; burada devreye birlikte yaşadığı aile
fertleri giriyor. Hastanın bu programı uygulaması için
hasta yakınlarından yardım istiyoruz, onlara eğitim
veriyoruz.
Eğer hastanın beslenmesi her şeye rağmen yetersiz
kalıyorsa medikal tedavide kullandığımız ürünlerle
de hastamızın günlük beslenmesini destekliyoruz.
Tabii ki özel besin takviyeleri kullandığımız dönemler
de oluyor. Bunlara hastanın hekimiyle birlikte karar
veriyoruz. Tedavinin sonuna gelindiğinde yine aynı
şekilde kilo kontrolünün sağlanması ve daha sağlıklı
beslenme üzerine görüşmelerimize devam
ediyoruz.
Kanser hastalığına genetik yatkınlığı olan kişilere
nasıl bir beslenme tarzı önerirsiniz?
Kilo kontrollerini çok iyi yapmalılar. Ne fazla ne az.
Zaten kilo fazlalığı her türlü kronik hastalığa neden
olabilir. Bir diğeri fiziksel aktiviteye mutlaka
hayatlarında yer vermeliler. Alkol ve sigarayı
bırakmaları gerekiyor. Beslenme alışkanlığında da
her besin grubunu, ama miktarlarını dengeli tutarak
ve uygun pişirme yöntemleriyle tüketmelerini
öneriyoruz.
Ayrıca yiyecekleri doğru şekilde saklayıp
pişiremiyorsak dünyanın en sağlıklı
besini bile olsa bizim için hiçbir
faydası yok. Her sebze meyveyi
mevsiminde tüketmek önemli.
Bu önerilere sadece
riskli kişiler değil, herkes
dikkat etmeli.
Kanser teşhisi konmuş ve onkoloji bölümünde
tedavi gören bir hastanın diyetindeki önemli
noktalar nelerdir?
Ne kanseri olduğu çok önemli. Eğer besin tüketimini
etkileyecek bir kanser çeşidi ise seçeceğimiz
besinler farklı olur. Hastanın kendi beslenme
alışkanlıkları da burada çok önemli. Bir de şunu
önlemeye çalışıyoruz: Hastalar böyle dönemlerde
kulaktan dolma doğal tedavi yöntemleriyle
kendilerince çözümler arayabiliyorlar. Bitkileri
kaynatalım, çayını yapalım gibi. Bitkisel destekleri
biz de kullanıyoruz diyetlerimizde. Ama bunun
nereden sağlandığı, ne kadar, nasıl kullanıldığı
önemli. Bitkisel diye zarar vermeyecek gibi düşünüp
kullanmak tehlikeli. Bu dönemlerde çok çeşitli ilaçlar
kullanıldığı için bitkilerle etkileşime de girebiliyor.
Tedavi sürecini aksatabiliyor. Bunlarla alakalı çok
büyük önlemler almaya çalışıyoruz.
Melek BÖLGE AKYEL kimdir?
Beslenme ve diyetetik uzmanı olan Akyel,
Hacettepe Üniversitesi mezunudur.
Obezite, Kurum Beslenmesi, Gebelikte Beslenme,
Çocukluk ve Ergenlik Dönemi Beslenme,
Hastalıkta Diyet Tedavisi (Diyabet, Böbrek
Yetmezliği, Hipertansiyon, Kalp Damar vb.) ve
Sporcu Beslenmesi alanlarında çalışan Akyel,
Türkiye Diyetisyenler Derneği üyesi olup
İngilizce bilmektedir.
55
medikent / Kardiyoloji
Uzm. Dr. Zülfikar DANAOĞLU
Kent Sağlık Grubu
Kardiyoloji Uzmanı
KOLESTEROL MELEK Mİ,
ŞEYTAN MI?
Kalp ve damar hastalıklarında kolesterol ve güncel kafa karışıklığı
Kardiyoloji eğitimine başladığım 1997’den bu yana
kalp hastalıkları ile ilgili her yazıda kalp ve damar
hastalıklarının (ki bunlar da kalp krizi ve felçtir) insan
sağlığını en sık tehdit eden hastalık ve ölüm nedeni
olarak belirtildiğini görürüm. Tedavide sağlanan çok
ciddi gelişmelere rağmen Dünya Sağlık Örgütü’nün
(DSÖ) verilerine göre tablo, yaşam tarzımız böyle
giderse uzun süre değişmeyecek. Bir fikrimiz olması
için DSÖ 2008 verilerinden örnek verelim; 2008’de
17.3 milyon kişi kalp damar hastlıklarından hayatını
kaybetmiş, bu da dünyadaki tüm ölümlerin % 30’luk
bir oranını oluşturmuş. Bu ölümlerin tahmini 7.3
milyonu koroner arter hastalığına, 6.2 milyonu ise
beyin damarlarının tıkanması olan felce bağlı olmuş.
Ölümlerin % 80’inin ise gelişmemiş ya da gelişmekte
olan toplumlarda olması, hastalığın tedavi edilme
şansının ekonomik güce bağlı olarak değiştiğinin
göstergesi.
56
medikent / Kardiyoloji
Kalp damar hastalıkları için
risk faktörleri neler?
Kolesterol melek mi, şeytan mı tartışmasının yapıldığı
bu günlerde konuya biraz farklı yaklaşarak DSÖ’nün
yaptığı doğru bir saptamayı kullanmak istiyorum. Risk
faktörlerini futbol takımı gibi sıralamak yerine de iki
ana gruba ayırarak özetlemek istiyorum.
• Davranışlarımızla, yaşam tarzımızla ilgili risk
faktörleri; değiştirilebilen risk faktörleri (sigara,
beslenme alışkanlığı, spor yapmamak, alkol, stres vb.)
• Davranışlarımızla ilgisi olmayan, doğarken bizimle
gelen genetikle ilgili risk faktörleri (ailede kalpten erken
ölüm olması, ailesel kolesterol yüksekliği gibi faktörler)
Genetikle ilgili risk faktörlerini maalesef değiştirme
şansımız yok. Ancak bu konudaki iyi haber genetik
risk faktörlerinin kalp damar hastalıklarının çok az
kısmından sorumlu olması. Kalp hastalıklarının büyük
kısmı (% 80’i) yaşam tarzımızı değiştirerek ortadan
kaldırabileceğimiz, sigara, hareketsiz tembel yaşam,
aşırı veya dengesiz beslenme gibi risk faktörlerine
bağlıdır. Özetleyecek olursak kalbimiz ve beynimizin
sağlığı büyük oranda yaşam tarzımızla ilişkili. Daha da
ötesi yaşam tarzımız kanser, diyabet gibi insan
hayatını tehdit eden hastalıkların gelişimini de önemli
oranda belirliyor. Peki bu yaşam tarzı ve risk faktörleri
kalp ve beyin damarlarını nasıl etkiliyor? Bedenen aktif
olmayan yaşam tarzı, yanlış beslenme, ihtiyaçtan
fazla kalori alma, tekdüze beslenme gibi etkenler
insan vücudunda kendini yüksek tansiyon, yüksek
kan şekeri, yüksek kan yağları, aşırı kilo gibi
tablolarla gösterir. Bunlar da damarlarımızın erken
yıpranmasına sebep olur. Bunların üzerine içilen
sigara da tabiri caizse yaraya tuzbiber olur.
Sebeplere neden olan sebepler
Yukarıdaki risk faktörlerine yol açan nedenlere de,
DSÖ’nün değişiyle “sebeplere neden olen sebepler”,
(causes of the causes) değinmemiz gerekir. Yani
sigara, alkol içmeye zorlayan, depresyona sokan
daha tembel bir yaşam tarzına, daha dengesiz
beslenmeye yol açarak bizi yüksek kolesterolle,
yüksek tansiyonla, diyabetle yüzyüze bırakan
sebepler.
Kolesterol seviyesinden risk faktörü olarak
önde gelen ve sadece stres kelimesi ile
geçiştirilemeyecek asıl problemler, yaşam
koşullarımızı oluşturan, küreselleşme ve
şehirleşmenin getirdiği kültürel, sosyal ve
ekonomik değişimin insan yaşamında
yarattığı gerginliklerdir. Şehirleşme
modernleşme, endüstrileşme ile
birlikte anılsa da bu değişim iyi
yönetilmez ise gürültü, trafik,
sürekli yarış halinde bir iş yaşamı,
hava kirliliği gibi problemler
getirir. Dolayısıyla kolesterolü
suçlayan suçlamayan her bilim
insanının kabul ettiği ortak risk
faktörü yaşadığımız çevre ve
buna ayak uydurma şeklimiz yani
yaşam tarzımızdır. Yaşadığımız
şehrin trafiği, gürültüsü, hava
kirliliği, iş ortamı, yoksulluk,
işsizlik ve benzeri günlük
hayatımızın olağan stresi kabul
ettiğimiz birçok şey ve bunlara
karşı rahatlama amaçlı alınan alkol
ve sigara, dikkatsiz yemek, uzun
dönemde kolesterole bağımlı ya
da bağımsız bir şekilde kolesterol,
tansiyon, şeker ve kalp hastalığında
artış riski olarak kendini göstermektedir.
57
medikent / Kardiyoloji
TEMEL NEDEN Mİ? ARACI MI?
MASUM SEYİRCİ Mİ?
Yüksek miktarda hayvani yağ içeren beslenmenin
(yağ oranının % 15’ten fazla olması, kanda daha
fazla kolesterole dolayısıyla daha fazla kalp ve
damar hastalığına yol açtığı sürekli vurgulanır. Bu
konudaki en önemli bilgiler Amerika’nın
Massachusets Eyaleti’ne bağlı bir şehir olan
Framingham’da takip edilen binlerce kişinin kan
değerleri hastalık ve ölüm kayıtlarının incelenmesi ile
ortaya çıkmıştır. Bu çalışma batı ülkelerinin
beslenme ve kalp hastalıkları ile mücadele
politikalarının temeli olmuştur. Ancak bu ve birçok
çalışma, kolesterolün kalp damar hastalıklarında
temel neden mi, aracı mı, yoksa orada bulunan
masum seyirci mi olduğunu ortaya koymamıştır.
insanın yaklaşık yarısı kadardır. Kuşkusuz bunun
genetik sebepleri vardır. Ama bu bir Masai’nin
kolesterol seviyelerinin değişmeyeceği anlamına
gelmez. Nitekim Kenya’da yaban hayattan Nairobi
gibi büyük şehre taşınan Masailer incelendiğinde
eskiye göre daha az hayvani yağ tüketmelerine
rağmen kolesterol seviyeleri % 25 artmıştır. Benzer
bir başka örnek de Japonya’dan Amerika’ya taşınan
Japonlar örneğidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde
Japon cemaatler içinde yaşayan, hatta Amerikan
yemekleri yiyen Japonlar, Japon yemeklerini yemeği
sürdüren ama Amerikan tarzı bir hayat yaşayan
Japonlara göre daha az kalp krizi geçirmiştir, yani
yaşam tarzı beslenmeden daha fazla etkili
bulunmuştur. Özetin özeti yaşadığımız çevre, yaşam
ve beslenme tarzımız kardiyak riskimizi belirleyen en
önemli faktörlerdir. Bunları dikkate alarak stresle
mücadele etmeyi öğrenme, düzenli egzersiz, sigara
ve alkolden uzak durma, dengeli beslenme gibi
tedbirlerle kendimizi korumamız hastalığın ortaya
çıkmasından sonraki tedavisinden daha etkili ve
ucuzdur.
KOLESTEROL İLAÇLARINI NE YAPACAĞIZ?
Kalp damarlarını tıkayan kolesterolden zengin plak. Sarı renkli
maddeler kolesterol ve yağlardan oluşuyor. Kolesterol ya burada
kazaya sebep olan faktör, ki çalışmalar daha çok bu yönde ya da
kaza yerinde toplanmış güvenlik şeridini tıkayan kalabalık. Her iki
halde de tamamen masum değil.
Hükümetler halkın yağ tüketimini azaltıp kilo
almalarını engellemeye çalışırken ilaç firmaları
kolesterolü düşürecek ilaçlar geliştirmiştir.
Yaşadığımız ortamın beslenmeden bağımsız
olarak kan kolesterol seviyesine etki ettiğini
gösteren en iyi örnek Kenyalı yerli Masai kabilesi
üyeleridir. Bir Masai, günde ortalama 1,5 litre
hörgüçlü sığır sütü içmekte ve sıkça et yemesine
rağmen 135 mg/dl ile dünyada ölçülen en düşük
kolesterol seviyesine sahiptir, bu ortalama bir
58
Kesin olan bir şey var ki kalp damarlarını tıkayan
darlıkların içi hemen her zaman kolesterol ve
yağlarla doludur. Tartışma konusu olan şey bu
kolesterol nedeniyle mi damar tıkandı? Yoksa başka
sebepler damarı bozup zaten kanda bulunan
kolesterolü orada biriktirdi? Her hâlükârda benim
fikrim kalp damar hastalığı saptanmış ve kolesterolü
dünyada kabul edilen sınırların üstünde olan kişilerin
mutlaka ilaç kullanması. Çünkü kolesterol düşürücü
ilaçlar kişide kolesterolü düşüremese dahi, damar
yüzeyini düzeltici etkileriyle yine de kalp krizini
ortaya çıkarma ihtimalini düşürmektedir.
Bu ilaçların en sık yan etkisi kas ağrısı
yapabilmesidir. Bu yan etki de ölümcül değildir.
Karaciğerde yan etkisi ortaya çıkarsa kan tahlilleri ile
hemen anlaşılabilir ve ilaç kesilince hemen düzelir.
medikent / Kardiyoloji
Ölümcül yan etki ihtimali tüm ilaçlarda olduğu gibi bu
ilaçlarda da vardır, ancak bu çok çok nadirdir ve bir
tür alerji gibi kimde olacağı önceden belli değildir. Bu
ilaçları kullanmaya başlayıp da herhangi bir yan etki
yoksa “uzun süredir kullanıyorum” diye ilacı
kesmenin hiçbir mantığı yoktur.
KENT HASTANESİ’NDE KARDİYOLOJİ
HİZMETLERİ:
Hastanemizde koroner arter hastalığı, hipertansiyon,
hiperlipidemi ve kapak hastalıklarının tanı ve tedavisi
en güncel bilgilerle gerçekleştirilmektedir. Acil
hastalarda kalp damarlarının acil açılması işlemi olan
balon anjiyoplasti için her gün bir anjiyo ekibi icapçı
olmaktadır. Kalp krizi geçiren bir hastada damar
açma hızı uluslararası standartları karşılamakta hatta
biraz daha kısa sürede müdahale etmekteyiz.
Poliklinik hizmetleri;
MUAYENE:
Tıpta yaşanan tüm gelişmelere rağmen hiçbir tetkik
ya da yöntem sizden duyduğumuz öykü ya da
şikâyetinizi anlatmanızdan daha değerli değildir.
Açıkçası % 80 hastanın tanısının konmasında
sadece öykü ve fizik muayene yeterli olmaktadır.
HANGİ ŞİKÂYETLER KALP HASTALIĞINI
DÜŞÜNDÜRÜR?
• Göğüste baskı şeklinde kola, sırta ya da çeneye
yayılan ağrı (çoğu hasta üzerimden bir kamyon
geçiyor, diye tanımlıyor),
• Mide bölgesinde bütün vücudun soğuk
terlemesinin eşlik ettiği ağrı varsa,
• Özellikle yürümekle, soğuk havaya çıkmakla ya da
ağır yemekle ortaya çıkan göğüs ağrısı ya da nefeste
daralma varsa,
• Nefes darlığı ile birlikte olan bacaklarda şişlik varsa,
• Sırt üstü yatınca kötüleşen, oturunca geçen nefes
darlığı,
• Çarpıntı ve bayılma gibi durumlarla karşılaştıysanız.
SİZE DAHA ÇOK VE DAHA
ÇABUK YARDIM EDEBİLMEMİZ
İÇİN MUAYENEYE GELİRKEN
DİKKAT EDECEĞİNİZ ÖNERİLERİMİZ:
Amacımız sizi ve varsa hastalığınızı en kısa sürede ve
en iyi şekilde tanımlamaktır. Aşağıdaki basit kuralları
yerine getirirseniz daha kısa sürede ve daha tatmin
edici bir görüşme yapabiliriz.
• Eski hasta iseniz hastalığınızı biliniz. (En azından ismini
bilin. Örneğin; mitral darlığı, aort yetmezliği gibi)
• Kendinize düşündüğünüz tanıyı değil, şikâyetinizi
söyleyiniz. (Örneğin; ben kalp hastasıyım yerine varsa göğsünüzün ağrıdığını ya da nefesinizin
daraldığını söyleyin. Bu doktorunuza daha çok şey
anlatacaktır.)
• Sizi en çok rahatsız eden şikâyeti en önce
söyleyiniz. (Nefes darlığı, göğüs ağrısı, çarpıntı gibi) Derdinizi gündelik hayatta kullandığınız dil ile
arkadaşınıza anlatır gibi anlatınız.
• Varsa ek bir hastalığınızın olup olmadığını söyleyiniz. (Tansiyon, şeker, kolesterol yüksekliği gibi) Bunlar,
kalp hastalığına yakalanma riskini belirlememizde
önemli rol oynar.
• Tansiyon hastası iseniz kan tahlili yapılacak olsa bile
ilacınızı içerek geliniz. (İlacınızı içmediğiniz zaman
tansiyonunuz zaten yüksek çıkacaktır!) Bizim tahmin
edeceğimiz bir durumdur.
• Önceden yapılmış tahlil, film ve raporlarınızı getiriniz.
(Para ve zaman kaybını önler.)
• Yan etki yapmış ilaç varsa, ismini ya da ona ait bir
kutu, reçete vs. getiriniz.
• Hastalığınızla ilgili aklınıza takılan her türlü konuyu
doktorunuza sorunuz. Varsa şüphelerinizi söyleyiniz.
59
Söyleşi
medikent / Kardiyoloji
Muayeneden sonra gerekli ise isteyebileceğimiz
tetkikler:
KAN TETKİKLERİ:
Muayene sonucuna göre hemogram dediğimiz
kan sayımı, kolesterol seviyeleri, basit böbrek ve
karaciğer testleri yaptırmamız gerekebilmektedir.
EFORLU EKG TESTİ:
Göğüs ağrısı veya nefes darlığı şikâyeti olan ve
bizim riskli kabul ettiğimiz hastalarda dinlenme
anında EKG normalse kişiyi ilaçla, koşturarak ya
da bisiklete bindirerek kalp zorlanır ve hastalık
bulgusu çıkıp çıkmayacağı ortaya çıkarılmaya
çalışılır. Ancak bu test bozuk çıksa bile her zaman
hastalık var anlamına gelmez! Buna ‘yalancı
pozitiflik’ deriz. Bu duruma özellikle 30-40 yaş
arası kadın hastalarda çok rastlamaktayız. Testin normal çıkması da kalpte hiçbir problem ortaya
çıkmayacağının garantisini vermez. Bu testin
şikâyeti olmayan kişide ya da bypasslı, stentli
hastada tarama ve takip amaçlı kullanılması
gereksizdir. Şikâyet olmadan yapılan efor testi
‘kafa karıştırıcı’ olup gereksiz tahlillere ve zaman
kaybına yol açar. Bu nedenle poliklinikte rutin
kontrol amacıyla efor testi yapılmasını tavsiye
etmemekteyiz.
EKOKARDİYOGRAFİ:
Ekokardiyografi kalbin ultrasonudur. Kalp
çalışırken ağrısız, kansız bir şekilde, kapaklarda
darlık ya da kaçak olup olmadığı varsa ciddi olup
olmadığı, kalpte delik olup olmadığı, kalbin
kasılması dolaylı olarak kalp damarlarının durumu
görüntülenir. Bazı durumlarda (kalpte delik arama, kalbin içinde
pıhtı şüphesi ya da normal EKO’nun yetersiz
görüntü verdiği durumlar gibi) yemek borusunda
yutturulan özel bir görüntüleyici uçla (prob)
ekokardiyografi yapılır. Buna ‘transözefagiyal
ekokardiyografi’ deriz. Bu tetkik normal
ekokardiyografiden çok daha kaliteli görüntü
sağlar.
60
Hastanemizin önemli bir farkı özellikle kapak
hastalarının ameliyatlarında, Avrupa ve Amerika’da
başarılı merkezlerde yapıldığı gibi intraoperatif yani
ameliyat esnasında EKO desteği sağlıyoruz. Bu
tetkik özellikle kalp kapak tamirlerinin hastanın
ameliyatı bitmeden tamirin ya da kapak
değişiminin başarılı olup olmadığına imkân tanıyor,
hastayı tekrar gerekebilecek bir ameliyat riskinden
koruyor. Cerrah hastanın ameliyatını bitirmiş ve
göğüs kafesini kapatmamışken kalbi çalışır halde
yemek borusuna önceden bırakılmış EKO probu
ile hastanın kalbinin genel çalışması, tüm
kapakların ameliyat sonrası durumu, daha
önceden fark edilmemiş olabilen ekstra
anormallikler konusunda net bilgi sahibi olup
ameliyatın devamına ya da sonlandırılmasına
olanak sağlıyor. Kısaca hastanın ameliyathaneden
çıktıktan sonra kötü bir sürprizle karşılaşma
ihtimalini ortadan kaldırıyor.
KALP SİNTİGRAFİSİ: MPS
Bu tetkikte zararsız miktarda radyasyon yayan
maddeler kullanılarak kalp kasının canlılık durumu
ve damarlarda darlık olup olmadığı anlaşılır. Bu
test kalbin kanlanması ile
direkt ilişkilidir. Kalbi ya
egzersiz ya da çeşitli
ilaçlarla zorladıktan
sonra radyoaktif madde kana verilir. Kalp
damarları normal ise bu
madde hücrelere eşit
sürede ulaşır ve alınan
görüntülerde kalbin her
tarafı aynı anda boyanır.
medikent / Kardiyoloji
KORONER ANJİYO BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ
(MULTİSLİCE BT, KANSIZ ANJİYO)
Burada yukarıdaki yöntemden farklı olarak
hastanın koluna takılan serum iğnesi ile otomatik
bir alet kullanılarak hastaya opak madde (bu
madde damarı filmde görünür hale getirir) verilir.
Alınan görüntüler bilgisayar aracılığı ile 3 boyutlu
hale getirilip değerlendirilir.
Bu işlem çok gelişmiş özel bir bilgisayarlı tomografi ile radyoloji uzmanlarınca yapılır. Hastanın nefesini tutabileceği bir süre içinde (yaklaşık 20
saniye) tetkik yapılır. Yatış gerektirmemesi, çok
kısa sürede yapılabilmesi en büyük avantajıdır.
Ancak bu işlemin sağlıklı yapılabilmesi için kalp
atışlarının hızlı olmaması, dakikada 60 civarında
olması istenir. Yüksek kalp hızlarında tetkik kalitesi
düşmektedir. Burada bir problem saptanırsa
koroner anjiyografi istenebilir.
Diğer testler:
Eğer 3 kalp damarından herhangi biri veya ikisinde
daralma ya da tıkanma varsa bu damarın beslediği alana yeterli kan dolayısı ile radyoaktif madde
gidemeyeceği için bu kısım alınan görüntülerde
daha geç boyanır ya da hiç boyanmaz.
Sintigrafiyi, efor testinde yürüyemeyen, efor testinin
şüpheli saptandığı olgularda kullanmaktayız.
Hastalığın gerektirdiği durumlara göre akciğer
tomografisi, BT anjiyografi ve çok özel durumlarda
kalbin morfolojik ve fonksiyonel manyetik
rezonansı yapılabilmektedir.
Sintigrafi tetkikini bir de anjiyoda gördüğümüz bir
darlığın balon stent yapılacak kadar anlamlı mı,
değil mi kararını verirken istemekteyiz.
KORONER ANJİYOGRAFİ VE KALP
KATETERİZASYONU:
ANJİYO
Diğer adıyla koroner anjiyografi. Bacak ya da kol
atardamarından kalbe ulaşmak ve normal filmde
görünmeyen kalp damarlarını görünür hale getirip
hareketli filmini çekmektir. ANJİYO öncekiler gibi
sadece bir tetkiktir, kalbe herhangi bir müdahele
yapılmamaktadır. Burada damar tıkanıklığı olup
olmadığı kesin olarak saptanır. BALON VE STENT
yapılırken aynı yol kullanıldığı için genelde
hastalarımız bu yöntemleri birbiri ile karıştırır.
61
medikent / KVC
Opr. Dr. Ulusal COŞKUN
Kent Sağlık Grubu
Kalp Damar Cerrahı
KORONER BYPASS
CERRAHİSİ
Hastanemiz kalp ve damar cerrahisi kliniğinde bir profesör ve dört uzman kalp damar cerrahı
hizmet veriyor. Bir pratisyen kat hekimi ve bir psikolog ekibin diğer üyeleri. Dört uzman kalp
damar cerrahı SGK ile anlaşmalı çalışıyor. Geceleri ve tatil günlerinde de hastanede mutlaka bir
kalp damar cerrahı bulunuyor. Kalp ve damarlar dolaşım sisteminin güç üreten ve dağıtan ana
unsurları olduğundan ortak sistemik hastalıklara sahip olurlar ve benzer tedavilere ve bazen de
birlikte cerrahi girişimlere ihtiyaç duyarlar. Doğuştan anomaliler, ateroskleroz (damar sertliği),
aşırı genişleme (anevrizma), yaralanma, sistemik hastalıklara ve yaşlılığa bağlı deformasyon kalp
ve damarların ortak hastalık nedenleridir. Kliniğimizde SGK kapsamı içinde çocuk kalp
ameliyatları, yapay kalp ve destek sistemleri ile kalp nakli dışındaki tüm kalp, atar ve toplardamar
ameliyatları ve acil göğüs cerrahisi girişimleri yapılabilmektedir.
62
medikent / KVC
KORONER BYPASS CERRAHİSİ
Kalp tüm organlara besin ve oksijen taşıyan kanı
pompalar ve organlardan gelen kirli kanı
akciğerlere taşır. Kalbin içinden dakikada altı litre
kan geçmesine rağmen kendi ihtiyacı olan kanı
sadece kalbin yüzeyinde seyreden ve koroner arter
denen damarlarla sağlar. Koroner arter hastalığı
erişkinlerde en sık rastlanan kalp hastalığıdır. Bu
hastalarda, koroner damarlarda plak adını
verdiğimiz sertleşmiş birikintilerle, gittikçe daraltan
ateroskleroza neden olur. Yağ, kolesterol ve
minerallerin koroner damarların iç yüzüne birikmesi
plağı oluşturur.
Plak zamanla damar içine doğru büyüyerek
koroner damarlardaki kan akımını azaltır. Bu
azalma göğüs ağrılarına neden olur. Ayrıca bu
plaklar damar iç yüzeyini bozarak pıhtı oluşumunu
kolaylaştırır. Damar içinde gelişen pıhtıya bağlı
olarak koroner arterin aniden, tamamen tıkanması
kalp krizine neden olabilir. Koroner arter hastalığı
için ana risk faktörleri ailede kalp hastalığı olması,
tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, şişmanlık,
sigara içmek ve fiziksel aktivite azlığıdır. Koroner
arterlerde daralmaya yol açan plaklar genellikle
damar boyunca yaygın olarak değil, damarın belli
bölgelerinde bulunur. Koroner anjiyografi ile ne
kadar daralma olduğuna, kaç damarın
etkilendiğine, daralmanın yerine, risk altında olan
kalp adalesi miktarına ve yaş, genel sağlık durumu
gibi kişisel hasta faktörlerine göre darlığın nasıl
ortadan kaldırılacağına karar verilir. Darlığı
giderebilmek için iki tedavi seçeneği vardır:
Anjiyoplasti veya koroner bypass cerrahisi.
Bu damarların alınması çıkarıldıkları organların
beslenmesini bozmaz. Koroner arter bypass
ameliyatları kalp akciğer makinesi kullanılarak veya
çalışan kalpte yapılabilir. Kalp ameliyat sırasında
durdurulur, kalbin yapması gereken vücuda kan
pompalama ve akciğerlerin gerçekleştirdiği kanın
oksijenlenmesi işini bu makine yerine getirir.
Hastalıklı koroner arterlere yeni damar bypassları
yapılıp kalbe yeterince kan sağlandıktan sonra,
önceden olduğu gibi pompalama işini, tekrar kalp
yapmaya başlar. Bazı hastalarda da kalp akciğer
makinesi kullanılmadan çalışan kalpte bypass
ameliyatları yapılmaktadır. Göğüs kemiği çelik
tellerle yaklaştırılarak kapatılır.
Koroner bypassla birlikte karotis endarterektomi
(şah damarı darlığı giderilmesi), kapak cerrahisi ya
da çıkan aort cerrahisi uygulanması nadir değildir.
Koroner bypass ameliyatlarıyla kalp kasına yeterli
miktarda kan ulaşması sağlanır. Bunun sonucunda
göğüs ağrıları ve hastanın diğer şikâyetleri ortadan
kalkar, hastalar daha az ilaç kullanmaya başlarlar
ve kendilerini daha iyi hissederler, yaşam kalitesi
artmış olur. Koroner arter hastalığı ilerlemiş olan
kişilerde bypass ameliyatları hastaların yaşamını
uzatır.
Koroner bypass cerrahisi ile tıkalı veya daralmış
bölgenin ilerisine, vücudun başka yerlerinden
alınan damarlarla yeni yollar oluşturulur, böylece
yeterli kan akımı yeniden sağlanmış olur. Bu
ameliyat için hastanın bacağından alınan
toplardamar (safen ven), göğüs içinden alınan
meme atardamarı, koldan alınan atardamar (radial
arter) ve nadiren karın içindeki mide arteri
kullanılabilir.
63
medikent / KVC
KALP KAPAK CERRAHİSİ
Kalp toplardamarlar ile kendisine gelen kanı
akciğere ve akciğerden gelen temiz kanı tüm
vücuda pompalar. Bu hareketin kusursuzca
tekrarlanması kalp odacıkları arasında ve kalple
ana atardamarların bağlantı yerinde bulunan
kapaklar sayesinde olmaktadır. Bu dört kapak her
kalp atımında düzenli olarak açılıp kapanır. Kanı
geçirmeleri gerektiği zamanlar açılmaları, kanın
geri kaçmasını önlemeleri gerektiği zaman
kapanması gerekir.
Kapaklardaki daralma veya yetersizlik onların
görevlerini aksatır, kanın tek yönde sorunsuz
akışını bozar. Kapaklardaki bozukluklar doğuştan
olabildiği gibi sonradan geçirilen romatizmal ateş
gibi hastalıklara veya yaşlılığa bağlı da olabilir.
Kapak hastalığı hangi biçimde olursa olsun ve
hastalık neye bağlı gelişirse gelişsin bu kalbin iş
yükünü arttırır, uzun sürmesi halinde kalbin
yapısında kalıcı bozukluklara neden olur. Bu
aşamadan sonra ameliyattan beklenen fayda
azalacaktır. İlaçlar hastaların şikâyetlerini azaltıp,
hastalığın etkilerini yavaşlatabilir. Ancak hastalığı
tamamen ortadan kaldırmaz.
Ekokardiyografi ile kardiyoloji kliniklerinde takip
edilen ya da yeni tespit edilen kalp kapak
bozukluğu kritik değerlere ulaştığında müdahale
gerekir. Kateterle müdahalede balon
anjiyoplastidekine benzer şekilde daralmış kapağa
yerleştirilen balon şişirilerek kapağın merkezindeki
açıklık artırılmaya çalışılır ancak bu yöntem giderek
terk edilmektedir. Cerrahi müdahale ile kapaklar
tamir edilir veya değiştirilir.
Tüm kalp kapak ameliyatları açık kalp cerrahisi
yöntemi ile kalp akciğer pompası kullanılarak
yapılır. Tamir daralmış kapakların yapışıklıkları
giderilerek veya yetersiz kapanan kapaklar,
güçlendirilerek yapılır. Tamir edilemeyen hastalıklı
kalp kapaklarını değiştirmek gerekir. Kapak
değiştirilirken hastalıklı kapak çıkarılır, yerine
mekanik veya biyolojik kapak takılır.
64
Mekanik kapaklar uzun ömürlüdür. Ancak
pıhtılaşmaya sebep olduklarından, hasta kalan
hayatı boyunca pıhtılaşmaya önleyici ilaç
kullanmak zorundadır. Bu ilacın dozu hastadan
hastaya ve aynı hastada zamanla değişim
gösterebilmektedir. İlacın dozunun ayarlanması
hayati öneme sahiptir. Az kullanıldığı zaman
kapakta pıhtılar meydana gelebilir, bu da kapak ve
kalp fonksiyonlarını bozabilir ya da emboli
gelişerek felçlere, organ kayıplarına neden olabilir.
Fazla kullanıldığında ise kanamalara neden
olabilir. Metal kapak taşıyan hastalar doktorlarının
tavsiye ettiği aralıklarda kan tahlilleri yaptırarak,
pıhtılaşma durumlarını kontrol ettirmek ve
pıhtılaşmayı önleyici Coumadin ilacını kesinlikle
doktorun söylediği şekilde kullanmak zorundadır.
Biyolojik kapak taşıyanlar bu ilacı sürekli
kullanmak zorunda değildir. Buna karşılık bu
kapaklar uzun ömürlü olmayıp hastanın yaşına ve
kullanıldıkları yere göre, ortalama ömürleri 10-15 yıl
arasında değişmektedir. Kapak hastası kadınlar
doktorlarının onayı olmadan hamile kalmamalıdır.
Kapak hastaları başka herhangi bir doktora veya
diş hekimine gittiklerinde kapak hastası olduklarını
mutlaka söylemeli ve kullandıkları ilaçları mutlaka
hatırlatmalıdır. Coumadin kullanan hastalar cerrahi
müdahale veya diş çekimi öncesinde bu ilacı
kesmeli ve kanama riski azaldıktan sonra cerrahın
söylediği şekilde tekrar başlamalıdır. Yine kapak
hastalarının, böyle müdahaleler sırasında
kapaklarının mikrobik enfeksiyonunu önlemek için
özel antibiyotik koruması altında olmaları gerekir.
medikent / KVC
AORT CERRAHİSİ
Aort kalpten çıkan ana atardamardır ve tüm
vücuda temiz kan bu yolla dağıtılır. Vücudun
herhangi bir yerindeki atardamarın duvarları
zayıflarsa veya yırtılırsa anevrizma denen
balonlaşma meydana gelir. Anevrizma sıklıkla
aortada meydana gelir. Başlangıçta küçük olan
anevrizma damar içindeki basıncın da etkisiyle
zamanla büyüyebilir. Bu büyüme sırasında hayatı
tehdit edici kanamalara yol açan damar yırtılmaları
olabileceği için bu durum ciddi kabul edilmelidir.
Aort anevrizmalarında bu risk daha fazladır. Bazen
de anevrizma içinde oluşan pıhtı kopar ve kan
akımı ile sürüklenerek hayati organ ya da uzuv
damarlarını tıkayabilir.
Aortun iç tabakasının yırtılarak yapraklarına
ayrılması durumuna diseksiyon denir ve çoğu kez
acil cerrahi müdahale gerektirir. Anevrizmalarda
tedavi anevrizmanın yerine, büyüklüğüne ve
hastanın genel sağlık durumuna göre yapılır.
Küçük anevrizmalar belli aralıklarla yapılan
kontrollerle izlenir, yüksek tansiyonu olan hastalar
yakın takip edilerek ilaçlarla normal sınırlarda
tutulmaya çalışılır. Büyük veya hızla büyüyen
dolayısıyla patlama riski taşıyan anevrizmalar
genellikle cerrahi tedavi gerektirir. Cerrahi tedavi
için iki seçenek vardır. Açık cerrahide balonlaşmış
damar kısmı ameliyatla çıkarılır, yerine sentetik
damar yerleştirilerek kan akımı düzeltilir.
Cerrahiye uygun olmayan ya da seçilmiş bazı
olgularda ise kol ya da bacak damarından cerrahi
yolla uygulanan kateterle taşınan özel sentetik
damar (stent greft) balonlaşmış bölgeye
yerleştirilerek zayıflamış damar duvarının basıncı
düşürmeye çalışılır. Hastanemizde her iki yöntem
de uygulanmaktadır. Kliniğimiz her türlü aort
cerrahisi girişiminin sık ve başarı ile yapıldığı
referans merkezlerden biridir.
65
medikent / KVC
PERİFERİK ATARDAMAR AMELİYATLARI
Kalp damarlarında olduğu gibi bacakları ve kolları
besleyen atardamarlarda da ateroskleroz (damar
sertliği) olabilir. Damardaki daralma nedeniyle
kanlanması bozulan bacakta, özellikle yürürken
merdiven çıkarken bazen de istirahatte ağrı,
güçsüzlük ve ilerlemiş durumlarda ayakta iyileşmesi
güç yaralar meydana gelebilir. Kollarda ise nabız
alınmama, tansiyon ölçülememesi, günlük
hareketlerde kolların çabuk yorulması gözlenir.
Darlık yerini ve ciddiyetini göstermek için Doppler
(ses dalgalarıyla damar sisteminin incelenmesi)
veya periferik anjiyografi yapmak gerekir. Bu tür
hastaların çoğu düzenli egzersiz (haftada 3-5 gün
30 dakikalık yürüyüş), sigarayı bırakma, zayıflama,
kolesterol düşürücü diyet ve gerekiyorsa kolesterol
düşürücü ilaç tedavisinden fayda sağlar.
Hastanın sigarayı bırakması ayağının kangren
nedeniyle kesilmesini önlemede çok önemlidir. Yine
ayakları yaralanmalardan korumak için yumuşak,
rahat, kapalı ayakkabıların giyilmesi, ayaktaki
çatlakların ve tırnak keserken yaralanmaların
önlenmesi önemlidir. Şeker hastalarının kan
şekerlerini kontrol altında tutmaları da iyileşmelerine
katkıda bulunacaktır. Tüm bu önlemlere ve ilaç
tedavilerine rağmen bazı hastalara periferik balon
anjiyoplasti veya bypass ameliyatı yapmak
gerekebilir.
66
Ameliyatla sentetik damar veya bacaktan çıkarılan
safen ven kullanılarak yapılan bypasslarla ayağa
giden kan miktarı arttırılır.
Yine baş dönmesi, dengesizlik, felç ya da görme
kusuru gelişen bazı hastalarda beyine kan taşıyan
karotis (şah damarı) atardamarında darlam
meydana gelebilir. Aterosklerozun bir sonucu olan
bu durumda damar yüzeyindeki plak ülsere değilse
ve felç gelişmişse % 50 ve üzeri darlıklarda,
gelişmemişse % 70 ve üzeri darlıklarda ameliyat
etmek gerekir. Şah damarı dallanma bölgesinden
açılarak daralmaya neden olan plak çıkarılır.
TOPLARDAMAR HASTALIK VE AMELİYATLARI
Özellikle bacak toplardamarları yerçekimi ve iş yükü
fazlalığı nedeni ile daha sık hastalığa neden olur.
Toplardamar bozukluğu ya da venöz yetmezlik en
sık görülen problemdir ve genellikle varis dediğimiz
yüzeyel toplardamar genişlemesi ile kendini
gösterir. Çoğu kez ilaç ve varis çorabı ile çözüm
sağlanan bu durum skleroterapi denilen damar içi
enjeksiyon ile kurutma ya da ameliyat gerektirebilir.
Toplardamar içi pıhtılaşma (derin venöz tromboz)
genellikle venöz yetmezlik ve ailesel pıhtılaşma
eğilimi nedeni ile ortaya çıkar, hastanede yatarak
tedavisinin başlanıp varfarin gibi etkin kan
sulandırıcılar ile takibi gereklidir.
KENT SAĞLIK GRUBU
Kurumsal İnfo
KENT SAĞLIK GRUBU MEDİKAL KADROMUZ
ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ
Acil Servis
Uzm. Dr. John FOWLER (Danışman)
Uzm. Dr. Melek GÜRYAY
Uzm. Dr. Fecri BENGİ
Uzm. Dr. Sevilay KARADUMAN
Uzm. Dr. Deniz ORAY
Ağız ve Diş Hastalıkları
Dt. Cüneyt IŞIKER
Ameliyathaneler ve Yoğun Bakımlar
Prof. Dr. Ali Reşat MORAL
Uzm. Dr. Ayhan ÖNAL
Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞI
Uzm. Dr. Erhan OLGUN
Uzm. Dr. Gökhan AYHAN
Uzm. Dr. Ali Han PİRİM
Beyin Cerrahisi
Prof. Dr. Altay BEDÜK
Opr. Dr. Mehmet Vasfi YARADANAKUL
Biyokimya
Uzm. Dr. Gültekin TAŞ
Uzm. Dr. Mehmet ERCAN
Böbrek Nakli
Uzm. Dr. Serkan YILDIZ (Nefroloji)
Doç. Dr. Ömer ÖGE
Opr. Dr. H. Işık ÖZGÜ
Çocuk Cerrahisi
Opr. Dr. Şamil KUDAY
67
Çocuk Sağlığı ve Yeni Doğan Yoğun Bakım
Uzm. Dr. Buket ÖZTÜKEL
Uzm. Dr. Mehmet NİSANOĞLU
Uzm. Dr. İsmail Cengiz ÖZTÜRK
Uzm. Dr. Ahmet KAYAK
Uzm. Dr. Hüseyin YASLI
Uzm. Dr. Rayhan BOZABALI
Uzm. Dr. Benal ÇUBUK
Çocuk Nörolojisi
Uzm. Dr. Benal ÇUBUK
Çocuk Kardiyolojisi
Prof. Dr. Aytül PARLAR
Dermatoloji
Uzm. Dr. Çiler AKIN
Uzm. Dr. Cüneyt SOYAL
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları
Prof. Dr. Vedia GEDİK
Estetik ve Plastik Cerrahi
Opr. Dr. Kamil KILIÇ
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
Uzm. Dr. Işın MÜFTÜOĞLU
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
Uzm. Dr. Atiye AYRAL
Uzm. Dr. Ceyhun BICILIOĞLU
Gastroenteroloji
Prof. Dr. Ethem TANKURT
Uzm. Dr. Bülent ŞENGÜL
Genel Cerrahi
Prof. Dr. Sinan ERSİN
Prof. Dr. Ömer HARMANCIOĞLU
Prof. Dr. Özdemir YARARBAŞ
Doç. Dr. Murat KILIÇ
Doç. Dr. Murat ZEYTUNLU
Opr. Dr. Cahit YILMAZ
Opr. Dr. Halit BAYAR
Opr. Dr. Serkan TÜĞEN
Opr. Dr. Zafer ÖNEN
Opr. Dr. Atilla AYRAL
Göğüs Hastalıkları
Uzm. Dr. Aslı TOROS
Uzm. Dr. Ebru GÜNEŞ
Göz Hastalıkları
Prof. Dr. Kaan ÜNLÜ
Opr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜL
Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL
68
İç Hastalıkları
Uzm. Dr. Necdet YETİM
Uzm. Dr. Coşkun BOZDAĞ
Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Prof. Dr. Namık DEMİR
Prof. Dr. Uçar ASENA
Opr. Dr. Orçun SEZER
Opr. Dr. Tunç CANDA
Opr. Dr. Nihal DANAOĞLU
Opr. Dr. Tayfun ÖZAYDIN
Opr. Dr. İsrael ARUH
Opr. Dr. Doğan İŞSEVER
Karaciğer Nakli
Doç. Dr. Murat KILIÇ
Doç. Dr. Murat ZEYTUNLU
Opr. Dr. Cahit YILMAZ
Opr. Dr. Zafer ÖNEN
Kardiyoloji
Doç. Dr. Cevad ŞEKÜRİ
Uzm. Dr. Zülfikar DANAOĞLU
Uzm. Dr. Murat TÜMÜKLÜ
Kulak-Burun-Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi
Prof. Dr. Alp DEMİRELLER
Opr. Dr. Nihan AKÇA
Opr. Dr. Evrim GÜLEÇ
Kardiyovasküler Cerrahi
Prof. Dr. Suat BÜKET
Opr. Dr. Ulusal COŞKUN
Opr. Dr. Yılmaz CİRBAN
Opr. Dr. Arzum KALE
Opr. Dr. Ercan BAŞÇEŞME
Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji
Uzm. Dr. İsmail AYDIN
Nefroloji
Uzm. Dr. Serkan YILDIZ
Nöroloji
Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ
Uzm. Dr. Burak PAKÖZ
Uzm. Dr. Ayfer AKALIN
Nükleer Tıp
Uzm. Dr. Ebru ACAR
Ortopedi ve Travmatoloji
Prof. Dr. Yücel TÜMER
Opr. Dr. Levent TAD
Opr. Dr. İbrahim AKEL
Onkoloji
Prof. Dr. Mehmet ALAKAVUKLAR
69
Patoloji
Doç. Dr. Latife DOĞANAY
Psikolog
Nezahat BİNGÖL
Radyoloji
Uzm. Dr. Alper YÜKSEL
Uzm. Dr. Sabri Onur SUMAN
Uzm. Dr. Ali Osman EVLİCE
Uzm. Dr. Dilşat ÇAMLI
Uzm. Dr. Ömür GENCEL
Romatoloji
Uzm. Dr. Tolga Enver YÜCETÜRK
Tüp Bebek (IVF) Merkezi
Opr. Dr. İsrael ARUH
Opr. Dr. Tayfun ÖZAYDIN
Dr. Tunç PINAR
Üroloji
Doç. Dr. Ömer ÖGE
Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU
Opr. Dr. H. Işık ÖZGÜ
Kat Hekimliği
Dr. Aylin DURMUŞ
Dr. Ekim BIÇAKÇIOĞLU
Dr. Ece ZAMANER
Dr. Emrah GEZER
Dr. Selçuk Onur DUYGU
Dr. Tunç PINAR
Dr. Seval Figen ELÇİ
Beslenme ve Diyet
Dyt. Melek BÖLGE AKYEL
Dyt. Seda UŞARER
Eczacı
Ecz. Başar KARAMANLI
Ecz. Anıl ÖZYAMAN
ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ
Ağız ve Diş Hastalıkları
Dr. Dt. Neslihan EFEOĞLU
Dr. Dt. Duygu YAŞAR İNCİ (Pedodontist)
Anestezi ve Reanimasyon
Uzm. Dr. Ayhan ÖNAL
Uzm. Dr. Ahmet SUBAŞI
Uzm. Dr. Erhan OLGUN
Uzm. Dr. Gökhan AYHAN
Uzm. Dr. Ali Han PİRİM
70
Beyin Cerrahisi
Opr. Dr. Hüseyin Vasfi YARADANAKUL
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Uzm. Dr. Süreyya PAKSOY
Dermatoloji
Uzm. Dr. Fahrünisa UYAN
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları
Prof. Dr. Vedia GEDİK
Estetik ve Plastik Cerrahi
Opr. Dr. Kamil KILIÇ
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
Uzm. Dr. Atilla Ayral
Gastroenteroloji
Prof. Dr. Ethem TANKURT
Genel Cerrahi
Opr. Dr. Atilla ÖZER
Göğüs Hastalıkları
Uzm. Dr. Tayfun ÇAĞLAYAN
Göz Hastalıkları
Prof. Dr. Kaan ÜNLÜ
Opr. Dr. Safiye CAN KÜÇÜKGÜL
Opr. Dr. Filiz KUZUM AKYOL
İç Hastalıkları
Uzm. Dr. Tuğba EMÜROĞLU
Uzm. Dr. Coşkun BOZDAĞ
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Prof. Dr. Namık DEMİR
Opr. Dr. Doğan İŞSEVER
Kardiyoloji
Doç. Dr. Abdi SAĞCAN
Doç. Dr. Cevad ŞEKÜRİ
Uzm. Dr. Murat TÜMÜKLÜ
Kulak-Burun-Boğaz
Opr. Dr. Evrim GÜLEÇ DOĞAN
Nöroloji
Prof. Dr. Aytekin AKYÜZ
Uzm. Dr. Burak PAKÖZ
Uzm. Dr. Ayfer AKALIN ÖY
Ortopedi ve Travmatoloji
Prof. Dr. Yücel TÜMER
Opr. Dr. Umur AYDOĞAN
Psikiyatri
Uzm. Dr. Mehmet HANCIOĞLU
Radyoloji
Prof. Dr. Yiğit GÖKTAY
71
Üroloji
Doç. Dr. Ömer ÖGE
Opr. Dr. Uğur SARAÇOĞLU
Opr. Dr. Hasan Işık ÖZGÜ
Beslenme ve Diyet
Dyt. Melek BÖLGE AKYEL
ANLAŞMALI KURUMLAR
ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ
ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ
• Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası A.Ş.
• AK Sigorta A.Ş.
• Amerikan Life Hayat Sigorta A.Ş.
• Allianz Sigorta A.Ş.
• Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi
• Axa Sigorta A.Ş.
• Demir Hayat Sigorta A.Ş.
• Ergo İsviçre Sigorta A.Ş.
• Mapfre Genel Yaşam Sigorta A.Ş.
• Groupama Sigorta A.Ş.
• Yapı Kredi Sigorta
• Güneş Sigorta A.Ş.
• Inter Partner Assistance (IPA)
*Ray Sigorta A.Ş.
*Ray Sigorta A.Ş.- Medline Acil Tedavi Sigortası
*Ray Sigorta A.Ş.- Medical Express Acil Tedavi Sigortası
*Türk Telekom Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı (hasta ödemeli)
*Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi
*Zürich Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası
*Avis&Ray Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası
*Kolay Yardım Acil Tedavi Sigortası
*Hür Sigorta Acil Tedavi Sigortası
*SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası
*Dr. Back-Up
*Back-Up
*IPA Card
*IPA Privilege Card
*Benefit Card
*Benefit Global AIG-Card
*Sonata Card
*Bank Asya Platinum Card
*Medline Acil Yardım Akademesi Card (AYA Card)
*AXA PPP
*Çek Cumhuriyeti Sigortalıları
*Derin Danışmanlık ve GCS Mümessillik Acil Tedavi Sigortası
(CARD&PLUS)
*Birlik Sigorta &Halk Bankası Acil Tedavi Sigortası
*Birlik Sigorta Polislere Özel Acil Tedavi Sigortası
*New Life Hayat Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası
*DR.Back-up & Fortisbank Card
*Hep Yanında Card
*Fawori Boya Card
*Life Partner Card
*DR.Back-up Temel Sağlık Paketi Acil Tedavi Sigortası
*Metro Turizm Seyahat Organizasyon A.Ş.
*Işık Sigorta A.Ş.
72
• CGM (Compu Group Medical Türkiye)
*FİBA (Sompo Japan) Sigorta A.Ş.
*HDI Sigorta (Ferdi Kaza Ve Acil Sağlık)
*Fortis Bank
*Eureko Sigorta
*Ziraat Sigorta
*Ankara Sigorta
*Halk Sigorta (Birlik)
*Dubai Sigorta
*Generali Sigorta
*Ace European Sigorta
BANKALAR
• Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı
• Türkiye İş Bankası A.Ş.
• Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O.
• T.C. Ziraat Bankası ve T. Halk Bankası Vakfı
• T.C. Merkez Bankası Emekli-Çalışan (Hasta Ödemeli)
• Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı
• Asya Katılım Bankası
• Türkiye İhracat Kredi bankası A.Ş. (Eximbank) (Hasta ödemeli)
OKULLAR
• İzmir Özel Türk Koleji
RESMİ KURUMLAR
• TBMM
ÖZEL KURULUŞLAR
• Amcor Tobacco Packaging İzmir
Gravür Baskı Sanayi Ticaret A.Ş.
• Bakioğlu Holding A.Ş. ve Bağlı Şirketleri
• Baran Ambalaj
• Dirinler Mak. San. ve Tic. A.Ş.
• Dirinler Sanayi Makinaları
• Dirinler Döküm ve Yedek Parça San. Tic. A.Ş.
• Renta Turizm Seyahat Sanayi Tic. ve A.Ş.
• Seres Elektronik Cihazlar Turizm Tekstil
Organik Tarım Ürünleri Geda San. ve Tic. A.Ş.
• Tatış Turizm Yatırım Özel Eğt. Ve Öğrt. İşlt. Tic. A.Ş.
• Tatiş Eğitim ve Öğretim İşletmeciliği Tic. Ve San A.Ş
• Mavi Tur Mavi Turizm San ve Tic. A.Ş.
• İzmir Akademi Özel Eğitim Danışmanlık Bilişim
Teknolojileri Elektronik San.Tic. A.Ş.
• Özkar İnşaat Turizm Gıda Tekstil Özel Eğitim Kurumları
San. Tic. Ltd. Şti.
• Galata Taşımacılık A.Ş.
ULUSLARARASI KURULUŞLAR
• Adac
• AID Asistance
• Amerikan Hastanesi Tricare İnternationaL SOS
• Axa Assistance
• Blue Cross Blue Shield
• Bupa International
• Companion Global Healthcare
• International Health Insurance
• International Medical Group IMG
• J.Van Breda
• Marm Sağlık A.Ş.
• Redstar Marm
• Reise Extra
• Remed Assistance
• Seven Corners
• SOS International
• SOS International UK
• Europ Assistance
73
VAKIF, DERNEK VE ODALAR
• Darüşşafaka
• EBSO
• ESİAD
• İnşaat Mühendisleri Odası
• İzmir Kuyumcular Odası
• İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası
• Tire Ticaret Odası
CHECK - UP ANLAŞMALI KURUMLAR
• ABN Amro Bank
• Acıbadem Sigorta (Arkas, Delphi, Metro,Bosch,
Nestle,Denizbank,Generali,TEB,Havaş,
Aras Kargo,Tesco Kipa)
• Amerikan lief Sigorta (KT&G)
• Ak Sigorta
• Allianz Sigorta
• Allianz Sigorta (Petrol Ofisi)
• Anadolu Sigorta
• Axa Sigorta
• Axa Sigorta (Multinet)
• Citibank
• Çimentaş
• Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri
• Finansbank
• Groupama Sigorta (İmperila Tobacco)
• Garanti Emeklilik
• IBM Global Services
• IBM TÜRK
• Mapfre Genel Yaşam (JTI, Hugo Boss, Vestel,
İnci Holding, Global Bilgi)
• Philip Morris Sa
• Philsa
• STMicroelectrics Türkiye
• Syngenta
• Taze Süt Ürünleri
ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ
ÖZEL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKETLERİ
• Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigortası A.Ş.
• AK Sigorta A.Ş.
• Amerikan Life Hayat Sigorta A.Ş.
• Allianz Sigorta A.Ş.
• Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi
• Axa Sigorta A.Ş.
• Demir Hayat Sigorta A.Ş.
• Ergo İsviçre Sigorta A.Ş.
• Mapfre Genel Yaşam Sigorta A.Ş.
• Groupama Sigorta A.Ş.
• Yapı Kredi Sigorta
• Güneş Sigorta A.Ş.
• CGM (Compu Group Medical Türkiye)
*FİBA (Sompo Japan) Sigorta A.Ş.
*HDI Sigorta (Ferdi Kaza Ve Acil Sağlık)
*Fortis Bank
*Eureko Sigorta
*Ziraat Sigorta
*Ankara Sigorta
*Halk Sigorta (Birlik)
*Dubai Sigorta
*Generali Sigorta
*ACE EUROPEAN SİGORTA
74
BANKALAR
• Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Vakfı
• Türkiye İş Bankası A.Ş.
• Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O.
• T.C. Ziraat Bankası ve T. Halk Bankası Vakfı
• T.C. Merkez Bankası Emekli-Çalışan (Hasta Ödemeli)
• Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı
• Asya Katılım Bankası
• Türkiye İhracat Kredi bankası A.Ş. (Eximbank) (Hasta ödemeli)
ULUSLARARASI KURULUŞLAR
• Amerikan Hastanesi Tricare International SOS
• AID Asistance
ÖZEL KURULUŞLAR
• Amcor Tobacco Packaging İzmir Gravür Baskı
Sanayi Ticaret A.Ş.
• Bakioğlu Holding A.Ş. ve Bağlı Şirketleri
• Baran Ambalaj
• Dirinler Mak. San. ve Tic. A.Ş.
• Dirinler Sanayi Makinaları
• Dirinler Döküm ve Yedek Parça San. Tic. A.Ş.
• Renta Turizm Seyahat Sanayi Tic.ve A.ş.
• Seres Elektronik Cihazlar Turizm Tekstil
Organik Tarım Ürünleri
• Geda San. Ve Tic.A.Ş.
• Tatış Turizm Yatırım Özel Eğt. Ve Öğrt. İşlt. Tic. A.Ş.
• Tatiş Eğitim ve Öğretim İşletmeciliği Tic. Ve San A.Ş.
• Mavi Tur Mavi Turizm San ve Tic. A.Ş.
• İzmir Akedemi Özel Eğitim Danışmanlık Bilişim Teknolojileri
Elektronik San. Tic. A.Ş.
• Özkar İnşaat Turizm Gıda Tekstil Özel Eğitim Kurumları
San. Tic. Ltd. Şti.
• Galata Taşımacılık A.Ş.
VAKIF, DERNEK VE ODALAR
• Darüşşafaka
• EBSO
• ESİAD
• İnşaat Mühendisleri Odası
• İzmir Kuyumcular Odası
• İzmir Yeminli Mali Müşavirler Odası
• Tire Ticaret Odası
RESMİ KURUMLAR
• TBMM
OKULLAR
• İzmir Özel Türk Koleji
CHECK - UP ANLAŞMALI KURUMLAR
• ABN Amro Bank
• Acıbadem Sigorta (Arkas, Delphi, Metro, Bosch, Nestle,
Denizbank, Generali, TEB, Havaş, Aras Kargo, Tesco Kipa)
• Amerikan lief Sigorta (KT&G)
• Ak Sigorta
• Allianz Sigorta
• Allianz Sigorta (Petrol Ofisi)
• Anadolu Sigorta
• Axa Sigorta
• Axa Sigorta (Multinet)
• Citibank
• Çimentaş
• Dupont • Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri
• Finansbank
• Groupama Sigorta (İmperila Tobacco)
• Garanti Emeklilik
• IBM Global Services
75
• Kimtaş
• Mapfre Yaşam (JTI, Hugo Boss, Vestel,
İnci Holding, Global Bilgi)
• Philip Morris Sa
• Philsa
• STMicroelectrics Türkiye
• Syngenta
• Taze Süt Ürünleri
KENT ULAŞIM
ÜCRETSİZ SERVİS GÜZERGÂHLARIMIZ
Ücretsiz ring servislerimiz, 7’den 70’e tüm İzmirlileri
bir an önce sağlığına kavuşturmak için hazır bekliyor.
Hasta servislerimizin KONAK-KARŞIYAKA-BORNOVA’dan
kalkış ve hastanemizden dönüş saatleri aşağıdadır.
SERVİS KALKIŞ SAATLERİ (09:30 – 13:30)
(KONAK-BORNOVA-KARŞIYAKA-KENT HASTANESİ)
SERVİS DÖNÜŞ SAATLERİ (12:30)
(KENT HASTANESİ-KARŞIYAKA-BORNOVA-KONAK)
1.Güzergâh (Konak-Kent Hastanesi)
• Konak (Sabancı Kültür Merkezi)
• Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü Otobüs Durağı
• Fevzi paşa Bulvarı Hisarönü Camisi Durağı
• Basmane Şifa Hastanesi Önü
• Fuar 9 Eylül Kapısı Önü
• Fuar Montrö Kapısı Önü
• Fuar Lozan Kapısı Önü
• Alsancak Garı Otobüs Durağı
• Tariş Genel Müdürlüğü Otobüs Durağı
• Bayraklı Üst Geçit
• Soğukkuyu Türk Petrol Önü
• Seza Eczanesi Önü
• KENT HASTANESİ
2.Güzergâh (Bornova-Kent Hastanesi)
• Bornova Otogar
• Canım Öğretmenim Parkı Önü
• Merkez Migros Önü
• Hükümet Konağı Önü
• Hilal İlköğretim Okulu Önü
• Peterson Köşkü Önü
• Şok Mağazası Önü
• Özkanlar Migros Önü
• Tansaş Önü
• Bayraklı Smyrna Meydanı
• Karşıyaka Yalı Caddesi
• KENT HASTANESİ
* Hasta servislerimiz sadece belirtilen duraklardan yolcu alır ve
duraklardan yolcu alır ve durak haricinde durmaz.
Not: Pazar günleri servis hizmetimiz bulunmamaktadır.
76
ı
vaalan
Eski Ha
Yolu
An
ad
ol
u
İzm
ir-
Ca
d
.(
Al
tın
yo
l
M
en
em
en
)
De
m
Mavişehir
ğı
Yonca Kavşa
iry
ol
Çevre Yolu
akkale
Aydın / Çan
u
Bornova
Kavşağı
İstasyonaltı
An
Kipa Çiğli
ad
ol
u
Ca
d
.(
Al
)
vB
aye
Dud
Sasalı
tın
yo
l
ulva
Karşıyaka
rı
Mavişehir
77
Aksoy
Recidence
ros
Mig
Kapalı Otopark
(Kor
don
Yolu
)
KENT
KA
Alsancak
Garı
desi
Cad.
k Cad
ehitleri
Atat
ür
Kıbrıs Ş
Alsancak
Vapur
İskelesi
t Pa
Tala
inç
Seavnesi
t
s
Pa
ı
var
ul
şa B
Şair Eşref Bulvarı
Plevnaerı
Bulv
78
VA
RNO
BO
KA/
A
Y
I
RŞ
ÖZEL KENT ÇİĞLİ HASTANESİ 8229/1 Sokak No:56 35580 Çiğli-İZMİR • Tel: 0(232) 386 70 70 pbx • Faks: 0(232) 386 70 71
ÖZEL KENT ALSANCAK TIP MERKEZİ Kıbrıs Şehitleri Cad. No:140 Alsancak-İZMİR • Tel: 0(232) 488 28 28 pbx • Faks: 0(232) 465 30 50
www.kentsaglikgrubu.com • [email protected]

Benzer belgeler