SAYI 9 Tüm Dergi

Transkript

SAYI 9 Tüm Dergi
KABATAfi
KABATAfiLILAR DERNE⁄‹ YAYIN ORGANIDIR SAYI:9
KABATAfi 9
EKREM
DEM‹RTAfi
> EROL D‹REN
> SEM‹H GENÇ
> YURDAGÜN GÖKER
> PORSCHE CAYMAN S
> BÜYÜLÜ VE AS‹ ÜLKE KÜBA
> KABATAfi SULTAN‹S‹ VE BJK
> SINIRLARI AfiAN DÜfiÜNÜR
MEVLANA
ED‹TÖR
ED‹TÖRDEN KABATAfi
YEN‹ B‹R YÜZ, YEN‹ B‹R ‹ÇER‹K
4
Suat NAZARO⁄LU
Dergimizin yeni say›s›nda tamam›yla yenilenmifl bir yüzle,
yepyeni bir tasar›mla karfl›n›zday›z. Sadece tasar›mla
s›n›rl› de¤il de¤iflikliklerimiz; içerik olarak da farkl› bir
dergi bulacaks›n›z karfl›n›zda.
Dergimizin ana çat›s›n› oluflturan, birbirinden de¤erli
Kabatafl Erkek Lisesi mezunlar› ile yap›lan söyleflilere
devam ediyoruz bu say›m›zda da. Cezmi Ersöz ve Özcan
Köknel, köfle yaz›lar›yla yine bizlerle…
Gelelim yeni sayfalar›m›za: Bu say›m›zdan itibaren biraz
daha yaflam›n içinde olaca¤›z. Önümüzdeki günlerdeki
kültür-sanat etkinlikleri (sinema, müzik, kitap, konser,
sergi vs.) yan›nda hepinizin ilgi ile okuyaca¤› otomobil sayfalar›m›z olacak. Ayr›ca teknolojik ürünler, saat ve giyim
sayfalar›yla bu alandaki yenilikleri sizlerle buluflturaca¤›z.
Otomobil sayfalar›m›z›n yan›nda bir de motosiklet sayfalar›m›z var dergimizde. Spor ve gezi sayfalar›m›zla farkl›
bir pencere açaca¤›z sizlere.
Bu say›yla birlikte bir müjdeyi de paylaflmak istiyorum
sizlerle. Bildi¤iniz gibi dergimiz bugüne kadar sadece
mezunlar›m›za gönderilmekteydi. Bu say›dan itibaren
Kabatafl Dergisi flu anda okulumuzda okuyan tüm ö¤rencilerimize de ulaflt›r›lacak. Amac›m›z, ö¤renci kardefllerimizi
y›llar önce onlarla ayn› s›ralarda okumufl a¤abeyleriyle
buluflturmak. Kabatafl Erkek Lisesi’nin ve Kabatafll›l›¤›n
bizlere katt›klar›n› göstermek.
Sizleri yeni sayfalara davet ediyorum…
> içindekiler
YAPTI⁄INIZ ‹fi‹N FATURASINA
22 GÖRE DAVRANIP ÇALIfiMANIZI
SEVG‹Y‹
32 PAYLAfiARAK ÇO⁄ALTMAK
KABATAfi SULTAN‹S‹ VE
38 BEfi‹KTAfi J‹MNAST‹K KULÜBÜ
KABATAfiLI OLMAKTAN
40 GURUR DUYUYORUM
SINIRLARI AfiAN DÜfiÜNÜR
48 ‹NSANLI⁄I KAVRAYAN FELSEFE
YOLCULUK
PROGRAMLAMALISINIZ.
8 ‹lhan Orhun
10 Recep Memifl
12 Kitap
14 Spor
15 Sinema
16 Müzik
17 Saat
18 Moda
19 Otomobil
20 Motosiklet
22 Söylefli: Ekrem Demirtafl
KABATAfi’TAN
54 Ç‹ZG‹LER‹N DÜNYASINA
30
32
38
40
46
48
52
54
60
62
66
Oto Tan›t›m: Porsche Cayman S
Söylefli: Erol Diren
Tarih: Kabatafl Sultanisi ve BJK
Sahibi:
Söylefli: Semih Genç
Prof. Dr. Özcan Köknel
Yay›n Kurulu:
Felsefe: Mevlâna
Cezmi Ersöz
Yay›n Direktörü:
Söylefli: Yurdagün Göker
Teknoloji
Prof.Dr. Ayd›n AYBAY
Hakk› DEVR‹M
Cahit KOCAÖMER
Prof.Dr. Özcan KÖKNEL
Oktay TUNCER
Hilmi YAVUZ
Suat NAZARO⁄LU
Görsel Yönetmen:
Nevzat ALBAYRAK
Foto¤raf Editörü:
Necat NAZARO⁄LU
Yaz› ‹flleri:
Gezi: Büyülü ve Asi Ülke Küba
Karikatür
Kabatafll›lar Derne¤i Ad›na
‹lhan ORHUN
Yay›n Türü:
Burak YURDANUR
Alper YAKUT
Yerel Süreli.
‹ki ayda bir yay›mlan›r.
YAPIM
Ortak ‹letiflim Tan›t›m Paz. Ltd.fiti.
Ö¤retmen Haflim Çeken Cad. Ceceli ‹fl Merkezi
No: 15 Kat: 3 Fulya - fiiflli / ‹stanbul
Tel: (0212) 211 57 90 pbx
Genel Müdür:
Reklam Grup Baflkan›:
Reklam Rezervasyon:
Suat NAZARO⁄LU
Nur ALTI
Tel. : (0 212) 211 57 90 pbx
Faks : (0 212) 211 59 51
[email protected]
www.ortakiletisim.com
Bask›:
Umur Bas›m ve K›r.
San. ve Tic. A.fi.
Tel: (0 216) 420 04 00
Kabatafll›lar Derne¤i
Ç›ra¤an Cad. No: 124 C Kap›s›
Ortaköy / ‹stanbul
Tel: (0 212) 260 93 89
Faks: (0 212) 260 63 33
www.kabataslilar.org
[email protected]
Kabatafl Dergisi, Kabatafll›lar
Derne¤i ve Ortak ‹letiflim Tan›t›m
Paz. Ltd. fiti. taraf›ndan T.C. yasalar›na uygun yay›nlanmaktad›r.
Kabatafl Dergisi’nde yay›nlanan
yaz›, foto¤raf, ilüstrasyon ve
konular›n her hakk› mahfuzdur.
‹zinsiz kullan›lamaz, kaynak
gösterilerek al›nt› yap›labilir.
Kabatafl Dergisi, Kabatafll›lar
Derne¤i’nin ücretsiz yay›n›d›r.
Y›l - 3 • Say› - 9 • Ekim - 2007
BAfiKANDAN KABATAfi
B‹RL‹KTE 100. YILA
8
‹lhan ORHUN
Kabatafll›lar
Derne¤i
Baflkan›
Kabatafll›lar Derne¤i’nin yay›n organ› olan KABATAfi Dergisi
ile tekrar sizlerle beraber olman›n mutlulu¤unu yafl›yoruz.
De¤erli Kabatafll›lar, bu güzel dergimiz sadece reklam
gelirleri ile finanse edilmekte ve 5.000 adet bas›larak, siz
dernek üyelerimize ve camiam›za ücretsiz olarak
ulaflt›r›lmaktad›r.
De¤erli Kabatafll›lar, 17 Eylül 2007 Pazartesi günü yap›lan
anlaml› tören ile 2007-2008 e¤itim y›l›na bafllad›k. Bu e¤itim
y›l›n›n camiam›za ve Türk Milli E¤itimin’e hay›rl› olmas›n›
diliyoruz.
Derne¤imizin en önemli çal›flmalar›ndan biri de her e¤itim
y›l›nda okulumuzda okuyan ö¤rencilerimize ve mezun olup
üniversitede e¤itimine devam eden ihtiyaç sahibi
Kabatafll›lara burs sa¤lanmas›d›r.
Yine bu e¤itim y›l›nda Derne¤imizce, 75 ö¤rencimize ayl›k
toplam› 5.000.- YTL’yi bulan burs verilecektir. Bu burs
tutar›na, okulumuzda okuyup maddi olanaks›zl›klar› nedeni ile
pansiyon ücretini ödeyemeyen, yemekhane ücretini
ödeyemeyen baz› ö¤rencilerimiz için yapaca¤›m›z harcamalar
dahil de¤ildir. Tüm camiam›z›n el birli¤i ve üstün gayretleri ile
ö¤rencilerimize yapaca¤›m›z katk›n›n art›r›lmas›na çal›fl›yoruz.
Hepimizin bildi¤i gibi 2008 y›l›n›n, okulumuzun kuruluflunun
100. y›l› olmas› dolay›s› ile ayr› bir önemi olacakt›r.
Kabatafll›lar Derne¤i olarak Okul Müdürlü¤ümüzün, Vakf›m›z›n
ve sizlerin maddi manevi destekleri ile bu y›l› camiam›za
yak›fl›r bir flekilde etkinliklerle kutlayaca¤›z. Yap›lacak
çal›flmalar aras›nda yaz›l› ve görsel araflt›rmalar, sanatsal ve
an›tsal eserler, kültürel etkinlikler, konserler, sergiler olacak
ve bütün bir y›l›n bir flenlik ortam›nda kutlanmas›
sa¤lanacakt›r.
Güzel günlerde sizlerle tekrar beraber olabilmek dileklerimle
sayg›lar sunar›m.
L‹SEDEN
KABATAfi
MESLEK VE TEKN‹K E⁄‹T‹M‹N ÖNEM‹
10
Recep MEM‹fi
Kabatafl Erkek Lisesi
Müdürü
Ülkemizin ça¤dafl uygarl›k yar›fl›nda var olabilmesi için e¤itim faaliyetlerimizin
baflar›l› bir flekilde yürütülmesi gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin 83
y›ll›k mazisinde baflar› sa¤lad›¤› alanlar›n bafl›nda e¤itim-ö¤retim gelmektedir.
Ancak, bugün devletlerin önünde yeni bir ça¤ aç›lm›fl, teknoloji süratle flekil ve
nitelik de¤ifltirerek bafl döndürücü h›zla yay›lm›fl ve geliflmifltir. Makine
endüstrisinden, biliflim teknolojisine yönelen endüstri, di¤er alanlar›n› da bu
teknolojinin egemenli¤ine b›rakm›flt›r. Bu geliflmelerin fark›nda olarak, Türk
Devleti’nin yapaca¤› öncelikli ifl, e¤itimde ça¤›n gereklerine uygun olarak
reform gerçeklefltirmek ve yap›sal de¤iflikliklere gitmektir. Ülkemizin
kalk›nmas›nda en önemli rolü, mesleki teknik e¤itimin, mikro ve ileri aflamada
makro planlamalar› yap›larak, genç nüfusumuzun bu planlama sonucu etkin bir
e¤itime tabi tutulmas› ve ülkemiz genelinde teknik e¤itimin %70’lere çekilmesi
oynayacakt›r. Genel e¤itim veya akademik e¤itim s›n›rland›r›lmal›, ülke
gençli¤i, kalk›nmam›z›n temel tafl› olacak meslek e¤itimine yönlendirilmelidir.
Bu yönlendirmenin cazip olabilmesi için, ÖSYM ve YÖK gerekli düzenlemeleri
yapmal›, teknik e¤itimin önündeki kat say› engeli ça¤›n gerekleri ile örtüflerek
de¤ifltirilmelidir. Di¤er taraftan Çal›flma ve Sosyal Güvenlik Bakanl›¤›, teknik
e¤itim mezunlar›n›n ifl hayat›ndaki ücretlendirmelerini olumlu ve cazip flekilde
düzenlemeli, iki y›ll›k meslek yüksek okulu mezunlar›n›n askerlik hizmeti, baflka
alternatif vatani görevlerle desteklenmelidir.
Bunlar›n yap›lmas› halinde, ülkemizin kalk›nmas›na olumlu katk›da bulunulaca¤› flüphesizdir. Di¤er taraftan mesleki teknik e¤itimin önünün aç›lmas›
zorunlu bir olgudur, çünkü genel e¤itimden yararlanm›fl milyonlarca genç, iflsiz
olarak, sosyal bir sorun halinde toplumun içinde yer almaktad›r ve ülkemizin
gelece¤i aç›s›ndan iflsizler ordusu potansiyel tehlikedir. Cumhuriyetin güçlü ve
etkin olabilmesi, insanlar›m›z›n mutlu ve hayat standard›n›n yüksek olmas›na
ba¤l›d›r. Hayat standard›n›n yüksekli¤i ekonomiye ba¤›ml› bir durumdur,
ekonomi de teknik e¤itim ile yak›ndan ilgilidir. Bu gerçekler ›fl›¤›nda bir an
önce sorun yuma¤› haline gelmifl olan mesleki teknik e¤itimin ve buna ba¤l›
genel ortaö¤retimin sorunlar›n›n uygun bir flekilde acilen çözümlenmesi gerekmekte, yetkililerin karar› beklenmektedir.
Daha güçlü bir Türkiye için herkesin durumu de¤erlendirmesi dile¤iyle,
sayg›lar sunar›m.
MISIR KRAL‹ÇES‹
KLEOPATRA'NIN ANILARI
Margaret George
Pegasus Yay›nlar›
K‹TAP
KABATAfi
FAUST
Ivan Turgenyev
Merkez Kitaplar
12
19. yüzy›l Rus edebiyat›n›n temel
tafllar›ndan Ivan Turgenyev’in realizm
ak›m›na ba¤l› kalarak yazd›¤› üç uzun
öyküsünün bir araya getirildi¤i bu
önemli seçkide, Bat› Avrupa
kültürünün baflyap›tlar›ndan hareketle,
modern ça¤›n efli¤inde, trajedilerin
arkas›nda iflleyen mekanizmalar›
gösteriyor. Hayat› boyunca annesinin
etkisiyle edebiyattan uzak durmufl bir
genç kad›na, Goethe’nin Faust’unu
okutan entelektüel beyzade, kurguyla
gerçek aras›ndaki farklar› çözemeyen
bu kad›n›n trajik yazg›s›ndan sorumlu
olur. Asya adl› öyküde, Almanya’da
sefahat hayat› yaflayan anlat›c›,
karfl›laflt›¤› iki kardeflin karmafl›k
iliflkilerini çözemeyince, aflk› büyük bir
hataya dönüfltürür. Bozk›rda Bir Kral
Lear ise, Shakespeare’in yap›t›n›n Rus
derebeylerine özgü bir uyarlamas›d›r.
Turgenyev’in hayat›ndan izler de
tafl›yan bu uzun öykülerdeki gizemli,
ba¤›ms›z ve güçlü kad›nlar, annesinden,
k›z›ndan ve büyük aflk› Pauline
Viardot’dan esintiler bar›nd›r›yor.
HANIMIM VE BEN
Sarah Dunant
GOA Kitap
Sarah Dunant'›n 16. yüzy›l
Rönesans ‹talyas›’n› anlatan
destans› roman›nda, fahifle
Fiammetta ve yoldafl› cüce
Bucino’nun, yuttuklar› mücevherler
hâlâ midelerindeyken ya¤malanan
Roma'dan Do¤u-Bat› ticaretinin
parlak oldu¤u Venedik'e kaç›fllar›
anlat›l›yor. Zengin ve kokuflmufl,
dindar ve ç›karc›, güzel ve sefil ikili,
cesaretleri ve k›vrak zekalar›
sayesinde k›sa sürede birer
Venedikli olurlar. Birlikte kusursuz
bir ortakl›k kurarlar. Keskin zekal›
bir cüce ve do¤du¤u andan itibaren
erkekleri etkilemek, e¤lendirmek ve
büyülemek için e¤itilmifl çekici bir
kad›n. Fakat servetleri büyüdükçe
bu kusursuz ortakl›klar› da tehlike
alt›na girmeye bafllar.
Tarihi romanlar›n usta yazar›
Margaret George, ihtiflaml› bir
krall›¤›n güçlü ve ihtirasl› kraliçesi Kleopatra'n›n yaflam›n› “M›s›r
Kraliçesi Kleopatra'n›n An›lar›”
adl› roman›yla anlat›yor. Pegasus
Yay›nlar› taraf›ndan yay›mlanan
kitapta Nil'in kraliçesinin macera
dolu yaflam›, zengin dil yap›s› ve
detayl› anlat›m›yla okuyucunun
dama¤›nda farkl› bir lezzet
b›rak›yor. ‹haneti, h›rs› ve
tutkuyu küçük yaflta tadan
Kleopatra, yirmi bir yafl›nda
ç›kt›¤› yolculu¤unda dünyan›n en
güçlü adam› Julius Sezar ile
karfl›lafl›r ve aralar›ndaki aflk,
Sezar'›n suikasta kurban gitti¤i
güne kadar devam eder.
Ard›ndan ikinci güçlü adam Marc
Antony ile yaflad›¤› büyük aflk›n
sonunda yaflam›na kendi eliyle
son verir ve ölümü Roma caddelerinde zafer flenlikleriyle kutlan›r. Okuyucuyu bilmedi¤i ve
görmedi¤i diyarlarda gezdiren bu
roman› okurken çok etkilenecek,
elinizden b›rakamayacaks›n›z.
LANDIS’E DOP‹NG fiOKU
SPOR
KABATAfi
OL‹MP‹YATLARDA
TERÖR ALARMI
14
Çin Kamu Güvenli¤i Bakan› Cou
Yongkang, Pekin'de düzenlenecek
2008 Olimpiyat Oyunlar› için en
büyük tehdidin terörizm oldu¤unu
belirtti. Bütün ülkeleri istihbarat
paylafl›m› ve risk analizi
konular›nda ifl birli¤ine ça¤›ran
Çinli Bakan, Pekin Olimpiyatlar›
için genel güvenlik durumunda
istikrar görülmesine ra¤men
terörizm, ayr›l›kç›l›k ve afl›r› uçlar
gibi sorunlar›n mevcut oldu¤unu
söyledi. Öte yandan, Kamu
Güvenli¤i Bakan Yard›mc›s› Liu
Jing, China Daily gazetesinde yer
alan aç›klamas›nda, baz› uluslararas› terörist veya afl›r›
gruplar›n kendi amaçlar› için
yapacaklar› eylemlerin Olimpiyat
Oyunlar›na gölge düflürebilece¤ini
kaydetti. Çinli yetkililer, oyunlar
s›ras›nda güvenlik için 500'den
fazla ayr›nt›l› plan haz›rland›¤›n›
ve bu konuda polis, profesyonel
güvenlik görevlisi ve gönüllüler
olmak üzere en az 80.000 kiflinin
görev yapaca¤›n› aç›klad›.
2006 Fransa Bisiklet Turu’nu
birinci bitirdikten sonra doping
yapt›¤› belirlenen Floyd Landis,
4 ay süren dava sonunda
Amerika Antidoping Ajans›
Hakemlik Komsiyonu taraf›ndan
suçlu bulundu. Dünyan›n en zorlu
spor mücadelelerinden biri
say›lan Fransa Bisiklet Turu’nu
2006 y›l›nda kazan›rken yapay
erkeklik hormonu kulland›¤›
belirlenen Landis, 2 y›l men
cezas› ald› ve 2009 ocak ay›na
yar›fllara kat›lamayacak. Birleflik
Amerikal› bisikletçi ayr›ca, 105
y›ll›k Fransa Bisiklet Turu
tarihinde doping nedeniyle
birincilik unvan› elinden al›nan
ilk sporcu oldu.
Böylece, ‹spanyol Oscar Pereiro
yar›fl›n bitiminden yaklafl›k 15 ay
sonra birincili¤e ulaflt›.
LEICESTER’DAN FAIR PLAY
ÖRNE⁄‹
‹ngiltere'nin Leicester tak›m›,
Carling Kupas› tekrar maç›ndaki
sportmence davran›fl› ile örnek
oldu. Leicester, bir oyuncunun
kalp krizi geçirmesiyle durdurulan
karfl›laflman›n tekrar maç›n›n
bafllang›c›nda rakip tak›m olan
Nottingham Forest'›n gol
atmas›na izin verdi. Leicester'l›
oyuncular, Nottingham Forest
kalecisi Paul Smith topu filelere
gönderirken sadece izlediler.
Böylece Smith, 23. saniyede
tak›m›n› 1-0 öne geçirmifl oldu.
Leicester tak›m›n›n teknik direktörü Gary Megson, bu jestin 28
A¤ustos'ta oynanan ilk maçta,
oyuncusu Clive Clarke'›n kalp krizi
geçirmesinin ard›ndan oyunun
durduruldu¤u s›rada Nottingham
Forest'›n 1-0 önde olmas›
nedeniyle yap›ld›¤›n› söyledi.
Leicester, 1-0 ma¤lup bafllad›¤›
karfl›laflmay› son üç dakikada
gelen iki golle 3-2 kazanarak,
kupada tur atlamay› baflard›.
Avrupa Film Akademisi, Semih
Kaplano¤lu’nun “Yusuf
Üçlemesi”nin son filmi
“Yumurta”y›, baflta “En iyi film”,
“En iyi yönetmen”, “En iyi oyuncu”
ve “En iyi görüntü yönetmeni”
ödülü olmak üzere toplam 12 dalda
Avrupa’n›n en iyisi olmaya aday
gösterdi. Senaryosunu Semih
Kaplano¤lu ve Orçun Köksal’›n
yazd›¤› “Bal”, “Süt” ve
“Yumurta”dan oluflan “Yusuf
Üçlemesi”nin son filmi “Yumurta”,
Ingmar Bergman taraf›ndan 1989
y›l›nda kurulan Avrupa Film
Akademisi’nin seçti¤i 42 film
aras›nda Türkiye’den aday olan tek
film olma özelli¤i tafl›yor.
Baflkanl›¤›n› Wim Wenders’›n
yapt›¤› ve bünyesinde 1.800 film
profesyonelini bar›nd›rarak Avrupa
film kültürünü’nün geliflmesine
katk› sa¤layan Avrupa Film
Akademisi, y›l boyunca düzenlenen
seminerler, konferanslar ve
workshoplarla yarat›c›l›k ve
endüstri aras›nda bir köprü
oluflturmaya çal›fl›yor. 20. Avrupa
Film Akademisi Ödülleri, 1 Aral›k
2007’de Berlin’de düzenlenecek
ödül töreniyle sahiplerini bulacak.
MUHTEfiEM ‹K‹L‹
Y‹NE B‹R ARADA
Gösterildi¤i tarihte büyük ilgi uyand›ran ve
David Fincher’›n yönetmenli¤ini yapt›¤›
“Fight Club” filminde sergilerdikleri müthifl
performans›n ard›ndan Edward Norton ve
Brad Pitt ikilisi tekrar bir araya geliyor.
Distribütörlü¤ünü Universal Pictures'›n
üstlenece¤i film, ‹ngiliz yap›m› bir
televizyon dizisinden uyarlanacak.
Senaryonunu Matthew Michael
Carnahan’›n yazd›¤› “State of Play” isimli
filmin yönetmeni ise “‹skoçya'n›n Son
Kral›” adl› filmi yöneten Kevin Macdonald.
Norton filmde baflar›l› ve h›zla yükselen,
fakat bu yükselifli sevgilisinin ölümü
sonucu bir soruflturmayla tehlikeye giren
bir kongre üyesini canland›racak. Pitt ise
eskiden politikac› olan bir gazeteciyi
canland›racak. Pitt, gazetesi için
soruflturmayla ilgilenirken bir yandan da
politikac›n›n gizemli efliyle bir iliflkiye
bafllayacak. Edward Norton ve Brad Pitt’in
ayn› filmde olmas› ve ortaya ç›kacak sonuç
sinema severleri flimdiden
heyecanland›r›yor.
S‹NEMA
‘YUMURTA’, AVRUPA’NIN
EN ‹Y‹LER‹NDEN
Amerikan televizyon
endüstrisinin en önemli
ödülü olan Emmy'nin
59.’sunun sahipleri
belli oldu.
Drama dizisi dal›nda
''Sopranos'' en iyi dizi,
"Boston Legal"daki rolüyle
James Spader en iyi erkek
oyuncu, Sally Field
"Brothers and Sisters"daki
baflar›s›yla en iyi kad›n
oyuncu oldu. Bu alanda
Terry O'Quinn ''Lost"taki
rolüyle en iyi yard›mc›
erkek oyuncu, Katherine
Heigl da "Grey's
Anatomy"deki rolüyle en
iyi yard›mc› kad›n oyuncu
ödülüne lay›k görüldü.
Alan Taylor da "Sopranos"
ile en iyi yönetmen oldu.
Komedi dizisinde ise
''30 Rock'' en iyi dizi, Ricky
Gervais, ''Extras'' ile en iyi
erkek oyuncu, America
Ferrera "‹gly Betty" ile en
iyi kad›n oyuncu, Jeremy
Piven "Entourage" ile en iyi
yard›mc› erkek oyuncu,
Jaime Pressly "My Name is
Earl" ile en iyi yard›mc›
kad›n oyuncu oldu. "Ugly
Betty"nin yönetmeni
Richard Shepard da en iyi
komedi dizisi yönetmeni
seçildi.
KABATAfi
59. EMMY ÖDÜLLER‹N‹
KAZANANLAR BELL‹ OLDU
15
ZENITH “DEFY CLASSIC” MODEL‹
HEYECANLANDIRACAK...
HER KÖfiE BUCAK CAZ...
16
‹LK ÇEYREK B‹TT‹
1981 y›l›nda kurulan Ezginin Günlü¤ü,
25 y›ll›k müzik çal›flmalar›nda öne
ç›kan parçalara yer verdi¤i “Çeyrek”
isimli albümü ile bir kez daha
sevenlerinin karfl›s›nda… Geçen süre
içerisinde kadrosunda fazlaca
de¤ifliklik olmas›na karfl›n iskeletini
koruyup bugünlere kadar gelen grubun
de¤iflmeyen çizgisi ve emek yo¤un
müzi¤i genifl kitleler taraf›ndan ilgi
görüyor. 25 y›la 14 albüm s›¤d›rmay›
baflarabilen Ezginin Günlü¤ü, albümün
sat›fl› sürerken ikinci çeyre¤in
çal›flmalar›na bafllad›.
Breil Milano dünyas›n› özetleyen güç ve farkl› karakter, yeni erkek
koleksiyonu Mito’nun her küçük detay›nda ifade ediliyor.
“Geleneksel fl›k” Mito’nun felsefesini en iyi anlatan tan›mlama.
Geleneklerin ve yenilikçili¤in klasik ve spor malzemelerle
harmanlanmas› ile teknik görünen malzemelerin aras›nda krokodil
bask›l› deri kay›fl. Modern ancak zamanla s›n›rlanmayan bir aksesuar
kullanmak isteyenler için önemli bir tasar›m.
Kronograf ve sadece saati gösteren modellerde, karbon fiber deseni
uygulanm›fl kadran, karakteristik bir dokunufl kazanm›fl. Her bir model,
koleksiyonu rafine bir flekilde farkl›laflt›ran tepe kapa¤› ile süslenmifl.
SWATCH, 2007 SONBAHAR KIfi KOLEKS‹YONU
‹LE Y‹NE VAZGEÇ‹LMEZ
Yenilikçi ve yarat›c› tasar›mlar› her zaman
destekleyen ve öncülük eden Swatch saatleri;
yeni tasar›mlar›nda moda, canl›l›k ve renkli bir
koleksiyon ile 2007 sonbahar sezonunu aç›yor.
Her zaman yeni e¤ilimlerin bir ad›m önünde olan
Swatch saatleri art›k moda defilelerinde de yer
al›yor. Bu sene 5 farkl› tema olarak her türlü
be¤eniye cevap veren Swatch, Spirit of Night
(Gecenin Ruhu), Sweet & Fantasy (Tatl› ve
Hayali), Swatch Talk (Swatch Dili), Sense of
Nature (Do¤a Duygusu) ve h›zl› spor
tutkunlar›n›n tercihi Xceleration isimli temalarla
sevenlerine farkl› seçenekler sunuyor.
KABATAfi
1969 y›l›nda kurdu¤u Supertramp adl›
grupla say›s›z güzel flark›ya imza atan
Roger Hodgson, son 25 y›ld›r
sürdürdü¤ü solo kariyerini, 2006
y›l›nda bafllatt›¤› dünya turnesi ile
taçland›r›yor. Klavye, piyano ve gitarla
seslendirdi¤i unutulmaz parçalar›ndan
oluflan solo sahne performans›nda
kendisine dünyan›n önde gelen
saksafon virtüözlerinden biri de efllik
ediyor. Tüm zamanlar›n en yetenekli
besteci ve söz yazarlar›ndan biri
olarak kabul edilen Roger Hodgson,
Supertramp’in sesi ve yarat›c› dehas›
olarak müzikseverlere “Breakfast In
America”, “The Logical Song”,
“Dreamer”, “Take The Long Way
Home” ve “Crime Of The Century”
gibi unutulmaz eserler arma¤an etti.
Bugün, 57 yafl›nda olmas›na karfl›n
korumay› baflard›¤› yüksek sahne
performans› ile izleyicilerin be¤ensini
toplayan Roger Hodgson, turne
program›na nihayet ‹stanbul’u da
dahil etti. 25 Ekim Perflembe akflam›,
‹stanbul BJK Akatlar Arena’da Türk
müzikseverleri eflsiz ve haf›zalardan
uzun süre silinmeyecek bir konser
bekliyor.
BREIL MITO KOLEKS‹YONU
SAAT
MÜZ‹K
KABATAfi
57’L‹K DEV Y‹NE SAHNEDE
Cazseverlerin merakla
bekledi¤i Akbank 17. Caz
Festivali, John Pizzarelli
Quartet’in, 17 Ekim’de Aya
‹rini’de verece¤i konserle
bafllayacak. Pizzarelli, Aya
‹rini’deki konserinde Frank
Sinatra flark›lar›n›
yorumlayacak. Q Jazz by Les
Ottomans’da düzenlenen
festivalin tan›t›m toplant›s›nda
konuflan Akbank Sanat Genel
Müdürü Derya Bigal›, bu y›l
festivalin slogan›n›n “Her
Köfle Bucak” oldu¤unu
belirterek, ‹zmir, Ankara ve
‹stanbul’da toplam 30 ayr›
mekanda düzenlenecek 35
konserde 130’un üzerinde
sanatç›n›n sahne alaca¤›n›
söyledi. Derya Bigal›, her y›l
festivali biraz daha
genifllettiklerini dile getirerek,
bu y›l da yenilikler yapt›klar›n›,
Q Jazz, Kemer Country Club
ve garajistanbul gibi daha
önce festivalde yer almayan
mekanlar›n da festivale dahil
edildi¤ini ifade etti. Festivalin
çok genç bir festival oldu¤unu
vurgulayan Bigal›, özellikle
gençlerin kolayl›kla takip
edebilmesi için bilet fiyatlar›n›
makul tuttuklar›n› ve özel
indirimler yapt›klar›n› kaydetti.
Pozitif Organizasyon ve
festival sanat direktörü
Mehmet Ulu¤ ise Archie
Shepp Quartet, John Pizzarelli
Quartet, The Phil Woods
Quintet, Nublu Orchestra gibi
caz›n usta isimlerinin yan› s›ra
müzik elefltirmenlerinden
olumlu elefltiriler toplayan
birçok genç caz sanatç›s›n›n
da festival kapsam›nda sahne
alaca¤›n› aktard›.
Zenith “DEFY CLASSIC”
koleksiyonu güçlü erkeksi silueti,
güçlü zarafeti ve ortaya ç›kard›¤›
yaflam biçimi ile herkesi çok
etkileyecek… Son derece dinamik
çizgileri ve canl› profili ile
günümüze ba¤l› olan Zenith DEFY
CLASSIC mükemmel bir tekni¤e
iflaret ediyor. Futuristik bir tasar›m,
yeni malzemeler ve al›fl›lmam›fl bir
yap›m tekni¤i. Tüm modellerde
yenilikçi malzemelerin
kombinasyonu, en zorlu koflullarda
kullan›lmas› amaçlanan bir
mekanizma, yeni kasa ve kay›fllar
göze çarp›yor. Avangart tasar›m›,
güçlü hareketi ve atletik kasas› ile
Zenith DEFY CLASSIC özel bir
yaflam biçimini, bileklere tafl›yacak.
Baflar›l› bir erke¤in kollar›n›
süslemek için tasarlanan Zenith
DEFY CLASSIC fl›kl›ktan ödün
vermeden,
modern
çizgileri ile
babalara
hitap ederken
rahatl›k ve
yaflam›n
dinamizmini
vurguluyor.
17
M‹THAT SELECTION
SONBAHAR/KIfi
KOLEKS‹YONU
MODA
18
07–08 Sonbahar/K›fl sezonunda,
kal›plar› ve yüksek kalitedeki
kumafllardan tasarlanm›fl tak›m elbise
ve ceketleri, detaylarda saklad›¤›
aksesuarlar›, rahat ve fl›k
görüntüsüyle yine gündemde olacak
Ki¤›l› Erke¤i.
Tak›m elbiselerde siyah-lacivertantrasit-gri-ac› kahve ve tonlar› gibi,
klasik fl›kl›¤›n renkleri, hem düz hem
de desenli olarak koleksiyonda yerini
ald›lar. Ceketlerde cashmeretweed bal›ks›rt›-düz ve desenli
kadifeler ile ayr›ca yün ipek ve 150’s
blazerlar da mevcut. Ceket kollar›nda
deri veya süet yamalar kombinlere
hareketlilik kazand›rarak dinamizm
kat›yor.
RAMSEY’DEN TARZINI YANSITAN ERKEKLERE
Tarz›yla daima bir ad›m önde olmak isteyen
erkeklerin seçimi Ramsey, 07-08 Sonbahar/K›fl
koleksiyonunda Country, Lord ve Uniform temalar›n›
tasar›mlar›na yans›t›yor. Yenilikçi, modern ve bir
bak›flta kiflili¤ini ortaya koyan k›yafetlerin ayr›cal›kl›
yüzünü sergiliyen Ramsey, 07-08 Sonbahar/K›fl
sezonundaki göz al›c› detaylar ve yüksek kalitedeki
kumafllarla bir erke¤e yak›flan stili ön plana ç›kar›yor.
Birbirine uyumlu do¤al renklerin oluflturdu¤u
sofistike koleksiyonda fl›k, zarif ve keskin çizgiler
dikkat çekiyor. ‹nce detaylar etkileyici ve bir o kadar
da güçlü bir etki b›rak›yor.
Hyundai’nin Avrupal›lar için
Avrupa’da gelifltirdi¤i yeni modeli
i30, yine Avrupa ile ayn› anda
Türkiye’de sat›fla sunuldu. Hyundai
i30; çekici görünümü, etkileyici
kabini, yüksek konforu, üstün
performansa ve düflük yak›t
tüketimine sahip motor seçenekleri
ve kendisine hayran b›rakan sürüfl
dinamikleri ile otomobil dünyas›n›n
yeni ikonu olmaya aday. Hyundai’nin,
ilk kez 2007 y›l› Mart ay›ndaki
Cenevre Otomobil Fuar›’nda dünya
tan›t›m› gerçeklefltirilen
C segmentindeki yeni hatchback
otomobili “i30”, Hyundai’nin 2005
y›l›nda “Drive Your Way” slogan›yla
duyurdu¤u “ilham verici, kaliteli ve
kendine güvenen” marka kimli¤ini
her yönüyle tafl›yor.
ALFA ROMEO’DAN Q2 VERS‹YONLU 147...
MERCEDES-BENZ
C 63 AMG ‹LE ‹DD‹ALI...
Mercedes-Benz AMG, 40. y›l›nda son
derece iddial› bir modeli, 336 kW / 457
HP güç üreten yeni C 63 AMG’yi
tan›t›yor. 1993 y›l›nda gelifltirilen C 36
AMG, Daimler- Benz ve AMG aras›ndaki
iflbirli¤inin ilk ürünüydü. 6,3 litrelik V8
motora sahip yeni C 63 AMG ise serinin
5. nesil temsilcisi. Yeni C 63 AMG’nin
motoru tüm yüksek performansl› AMG
motorlar›nda oldu¤u gibi “one man, one
engine” (bir teknisyen, bir motor)
prensibi ile üretiliyor. Yani en yüksek
kalite standard›na ulaflmak amac›yla bir
motorun bafltan sona montaj›ndan bir
teknisyen sorumlu. AMG motorlar›n›n
plakas›n›n üzerinde de ilgili teknisyenin
imzas› bulunuyor. Frankfurt’ta Eylül
ay›nda gerçeklefltirilen IAA Fuar›’nda
sergilenen C 63 AMG, 2008 y›l› bafl›nda
sat›fla sunulacak.
‹talyan efsanesi Alfa Romeo,
dünyada ilk kez önden çekiflli
araçlarda Torsen kilitli
diferansiyelin kullan›ld›¤› Q2
versiyonlu Alfa Romeo 147
modelini Türkiye pazar›na
sundu. Bu diferansiyel, önden
çekifli tüm güç noktalar›na eflit
da¤›tarak, sürüfl zevki ile
kontrolünü art›rmak suretiyle
entegre çekifl sistemlerinin tipik
avantajlar›n› elde etme olana¤›
veriyor. Aktif güvenli¤in
sa¤lanmas›, sürüfl keyfinin ve
kontrolünün art›r›lmas›
aç›s›ndan önden çekifl sisteminin
güçlü yönlerinin daha da
gelifltirildi¤i Q2 sistemi, dört
tekerlekten çekiflli araçlara
özgü birçok avantajdan
yararlan›lmas›n› sa¤larken, 4x4
sisteminin getirdi¤i yak›t
sarfiyat› ve a¤›rl›k dezavantajlar›
göstermiyor. Q2 ismi, Alfa
Romeo’nun dört tekerlekten
çekiflli araçlar›n› adland›rmak
için kulland›¤› Q4 terimine at›fta
bulunularak kullan›l›yor.
KABATAfi
KABATAfi
GEN‹fi ÜRÜN YELPAZES‹
UYGUN F‹YATLARLA K‹⁄ILI’DA
O B‹R YEN‹L‹KÇ‹ “YEN‹L‹KÇ‹”
HYUNDAI i30
OTOMOB‹L
“Mithat Selection
2007-2008 Sonbahar/K›fl
Sezonu”nun ana renkleri
aras›nda gri, kahve, lila, tarç›n
ve yeflil gibi canl› renklerin
yan› s›ra siyah ve lacivert gibi
klasik renkler de yer al›yor.
Kombinasyonlarda ise: kahvemavi, bej-gri, kahve-tarç›n,
bordo-lacivert gibi canl›
renklerle birlikte siyah-siyah,
kahve-kahve, gri-gri gibi ton in
ton koyu renkler kullan›l›yor.
Klasik tak›m elbiselerde mikro
desenli kumafllar ço¤unlukta.
Bu k›fl a¤›rl›¤›n› daha fazla
hissedece¤imiz kadife
kumafllar, farkl› desenlerle
koleksiyondaki yerini al›yor.
19
BMW HP2 ENDURO ‹LE
OFF-ROAD KEYF‹
MOTOS‹KLET KABATAfi
2006 y›l›nda üretime giren ve üst
üste 2 sene y›l›n motosikleti
ödülünü alan Daytona 675’in
temellerine sahip olan küçük ç›plak
Street Triple, Triumph’›n ürün gam›
içerisinde en uygun fiyat etiketine
sahip olan model olacak.
Teknik alt yap› Daytona 675’den
al›n›rken, stil olarak 1050cc’lik
Speed Triple’a benzeyen Street
Triple, 110 beygir gücünde ve
sadece 167 kg a¤›rl›¤›nda. Oturma
pozisyonu ve kullan›m kolayl›¤›
sayesinde hem deneyimli hem de
yeni motosiklet kullan›c›lar› için
uygun bir model olan Street Triple,
A¤ustos ay›nda ‹ngiltere’de
piyasaya ç›kt› ve Kas›m ay›nda
siyah, yeflil ve beyaz renk seçenekleriyle Türkiye’deki motosiklet kullan›c›lar›n›n be¤enisine sunulacak.
20
YAMAHA’NIN MÜHEND‹SL‹K SANATI
KONSEPT‹
EN HIZLI SCOOTER
Gilera, scooter kullanmaktan vazgeçmeyen, ancak daha h›zl› bir motosiklet
arayanlar›n tercihi olmaya devam ediyor. fiehir içinde ideal kullan›m imkan›
sa¤layan Gilera modelleri, rahat ve
sportif görüntüsü ile kendine özgü tarz›n› en iyi flekilde yans›tmay› baflar›yor.
2008 y›l›n›n bafl›nda sat›fla sunulacak
Gilera GP 800 scooter s›n›f›nda dünyan›n en h›zl› motorsikleti olmaya da
aday. 839 cc’lik motor kapasitesi 75
beygirlik güç sa¤l›yor. fiehir içinde konforlu ve rahat kullan›m›na karfl›n flehir
d›fl›nda performans› art›yor.
Yamaha YZF-R1, en tecrübeli
süpersport sürücülerinin sürüfl keyfinin
en üst seviyede yaflayabilme beklentisini di¤er bütün motosikletlere göre en
iyi biçimde karfl›lama yolunda iddial›.
998 cc’lik motoru ile YZF-R1,
Yama ha'n›n bugüne kadar seri olarak
üretti¤i en güçlü ve en teknolojik
makinaya sahip modeli olma özelli¤ini
de elinde tutuyor. 189 HP’lik güce sahip
YZF-R1 daha önceki jenerasyonlarda
oldu¤u gibi, gözal›c› ve yenilikci
olmakla beraber her zaman R1'in
genetik tasar›m›na sad›k.
690 SM-R PAR‹S’TE
GÖRÜCÜYE ÇIKTI
Avusturyal› motosiklet üreticisi KTM,
2008 y›l› için tasarlad›¤› 690 SM-R
modelini ilk kez Paris’te sergiledi.
29 Eylül 2007 tarihinde bafllayan ve
sekiz gün süren Paris Motosiklet
Fuar›’nda tan›t›m› yap›lan model,
LC4 ailesinin de yeni üyesi olma
özelli¤ini tafl›yor. Son derece çekici
bir dizayn ile yarat›lm›fl 690 SM-R,
4 zamanl› ve tek silindirlik motoru ile
654cc’lik güce sahip. Göze hitap eden
ve etkileyici teknik özellikleri ile 690
SM-R, KTM’nin daha önce üretti¤i
baflar›l› modeli 690 SM’nin de
gelifltirilmifl bir versiyonu niteli¤inde.
EKONOM‹ VE fiIKLIK STORM
150’DE
Kanuni’nin maxi scooter s›n›f›na girifl
modeli olan Storm 150’nin, 4 zamanl›,
tek silindirli ve hava so¤utmal› motoru
15HP güç üretebiliyor. Storm 150, 6
litre depo hacmi ile flehir içindeki
yo¤un trafikte iyi bir dost olma
özelli¤ini de tafl›yor. 13”lik tubless
lastiklerde 3 kollu jantlar kullan›lm›fl.
Arkadaki kampana ve önde bulunan
disk freni, motor için son derece ideal
donan›mlar olarak göze çarp›yor.
Storm 150 k›rm›z›, gri ve siyah
renkleriyle sokaklar›n haval›
modellerinden olmaya aday.
MOTOS‹KLET KABATAfi
TRIUMPH STREET TRIPLE 675
HP2 Enduro, off-road boxer
s›n›f›nda flimdiye kadar üretilen
rakibi olmayan tek model. Son
derece sa¤lam tasar›m› ile göze
çarpar ve kullan›m alan› için
mükemmel flekilde
haz›rlanm›flt›r. Gücü ve sürüfl
yeteneklerinden etkilenmemek
olanaks›z. Tamam›yla
ayarlanabilir süspansiyon
yepyeni bir tasar›m. Önde
harekete ba¤l› sönümleme
(WAD) ve ters çatal ile, arkada
yaln›zca haval› ve mükemmel
çekifl sa¤layan yayl›
süspansiyon sistemi olan BMW
Motorrad Haval› Süspansiyon
Sisteminden meydana
gelmektedir. Haval›
Süspansiyon Sisteminin baflka
bir avantaj› da hafifli¤idir.
Susturucu ve denge milinden
feragat edilerek ve aktarma
organlar›nda yap›lan
iyilefltirmeyle gereken a¤›rl›k
tasarrufu sa¤lanm›fl, buna ek
olarak 105 bg güç üreten
motorda da hafifleme elde
edilmifltir. Küçüklü büyüklü tüm
bu detaylar ile HP2 Enduro,
BMW Motorrad taraf›ndan
sunulan High Performance
modelini niteleyen kusursuz
özelliklerini ve çok özel ayr›nt›
tutkusunu göstermektedir.
21
EKREM DEM‹RTAfi
B‹R fiEYE KARAR VERD‹⁄‹N‹Z ZAMAN SONUCUNU DA GÖRECEK, HESABINI YAPACAKSINIZ. YAPTI⁄INIZ ‹fi‹N
FATURASINA GÖRE DAVRANIP ÇALIfiMANIZI PROGRAMLAMALISINIZ. TÜM BUNLAR ‹LER‹DEK‹ TEfiEBBÜS
GÜCÜNÜ, ÖZELL‹⁄‹N‹ YARATIYOR. BUGÜNKÜ YAfiAMIMDA L‹SEN‹N BANA KATKISI SON DERECE BÜYÜKTÜR.
Gelmenizdeki a¤›rl›kl› neden ‹stanbul mu yoksa
Kabatafl m›yd›?
Kabatafl’t›. Ben Kabatafl’a “adres belli” olarak geldim.
A¤abeylerimizin bize söyledi¤i “Kabatafl Erkek, çok
güzel bir lise.” ifadesiydi. Daha önce ‹stanbul’u görmemifltim. Ailesinden uzak kalm›fl bir insan de¤ildim
ben. Kabatafl’a gelince bir anda kendimi ‹stanbul’un
içinde buldum. Daha önce hep aileye ba¤l› yaflam›flt›m. Lise döneminde, ne zaman çal›flacaks›n›z, ne zaman yatacaks›n›z, ne zaman kalkacaks›n›z bütün bunlar› kendimiz planl›yorduk. Ve iflte bunlar kendine
yetme, kendini yönetme ve baflar›ya do¤ru gitme konusunda ilk ö¤rendiklerimizdi. O ilk günlerde Kabatafl'›n gizemli ve etkileyici havas›n›n çok büyük bir
katk›s› vard›r. Havaya giriyorsunuz, Kabatafl o havaya sokuyor insan›. Bugünkü baflar›mda da çok büyük
katk›s› var.
KABATAfi
FOTO⁄RAFLAR: MURAT ÖZBEY
Kabatafl Erkek Lisesi’ne gelifliniz nas›l gerçekleflti?
Ben 1946 Mu¤la do¤umluyum. ‹lk ve orta tahsilimi Milas’ta yapt›m. ‹lk ve ortaokul bitince lise dönemi bafllad›. Tabii liseye girmek için seçenekler gösterildi, çünkü
Milas’ta lise yoktu. Kestirme yolu yoktu Milas’›n. ‹zmir’e giden Gökbel yokuflu denen 360 tane virajdan
sonra Ayd›n'a eriflilir ve Ayd›n’dan sonra ‹zmir üzerinden ‹stanbul’a gidilirdi. Liseyi ya Ayd›n ya ‹zmir ya da
‹stanbul’da okuyacakt›m. ‹zmir’de de o dönemin meflhur lisesi Atatürk Lisesi vard›. Ama ‹stanbul’da okuyan
a¤abeylerim hep “Kabatafl Erkek Lisesi çok iyi bir lise.”
diyorlard›. Tabii ‹stanbul da büyüleyici bir flehir, hele ki
bir ortaokul talebesinin gözünde canland›¤› zaman… O
zaman çok daha sakin, güzel bir ‹stanbul vard›, flimdiki
gibi gecekonduya terkedilmifl ‹stanbul de¤ildi. Ben de
‹stanbul diye tutturdum, sonras›nda da gelip Kabatafl
Erkek Lisesi’ne yat›l› olarak kaydoldum.
SÖYLEfi‹
E
krem Demirtafl’› birden fazla kimlikle tan›mlayabiliriz; ‹zmir Ticaret Odas› Yönetim Kurulu Baflkan›, ‹zmir Hava Yollar› Yönetim Kurulu Baflkan›, Efe Rak›
Yönetim Kurulu Baflkan›, ‹zmir Ekonomi Üniversitesi
Mütevelli Heyeti Baflkan›, ‹zmir’de say›s›z sanayi merkezinin kurucusu gibi devam edip gidiyor bu kimlikler.
Hepsi de idealizm, emek ve üretim sonucu oluflan bu
kimliklerden bizim ve onun için çok önemli olan bir tanesi var ki, o da Kabatafll› olmas›. Lise sonras› yaflam›nda, bir süre at›ld›¤› siyasette ve profesyonel ifl yaflam›nda Kabatafl’ta yaflad›klar› ve ö¤rendiklerinin çok
etkisi oldu¤unu söyleyen Demirtafl, Kabatafl Erkek Lisesi’ne gelifli, okul an›lar› ve profesyonel ifl yaflam›na
dair sorular›m›z› yan›tlad›.
23
Çal›flkan bir ö¤renci miydiniz?
Tembel de¤ildim. Bizim zaman›m›zda her yemek sonras› etüt dedi¤imiz çal›flma için s›n›flara girerdik. Sa-
Dereboyu’nda nereye giderdiniz?
Dereboyu’nda hep Ortaköylü k›zlar olurdu. Biz de oraya ç›kar volta atard›k. Tabi bir süre sonra oradaki bütün k›zlar› tan›r hale geliyorsun, onlar da sizi tan›yor…
Dereboyu’nda yol üzerinde çok güzel bir restoran vard›. Ço¤u zaman orada yemek yerdik. Beyo¤lu’nda ‹stiklâl Caddesi’nde Atlantik diye bir yer vard›, ilk içkimi,
votkal› biray› orada içmifltim. Birinci s›n›ftayd›m, bir
anda beynim döndü. Sonra kendimi okula att›m. Ama
içkicilik o zamanlardan kalma de¤il. Lise yaflam›nda bilirsiniz sosyal yön de kuvvetleniyor. Kabatafl’ta münazara kulüplerimiz vard›. Baflka okullarla münazaraya
girerdik. Bir konuyu, bir konuda bir fikri savunmay› o
zamanlarda ö¤rendik. Son s›n›fta benim hocam Halis
KABATAfi’TA SAH‹LDE VOLTA ATARKEN, KUZGUNCUK KORUSU’NUN GÜZELL‹⁄‹N‹,
BEYLERBEY‹ SARAYI’NIN NE KADAR MUHTEfiEM B‹R YAPI OLDU⁄UNU, ORTAKÖY
CAM‹‹’N‹N NE KADAR ‹Y‹ RES‹M VEREB‹LD‹⁄‹N‹ FARK EDEB‹L‹YOR ‹NSAN.
BU, YAfiAMDAN TAT ALMAK VE FARKINDA OLMAK...
KABATAfi
bahlar› da kahvalt›dan önce kalkar s›n›fta sanki ders
varm›flças›na oturup ders çal›fl›rd›k. Dersler s›ras›nda
bafl›n›zda etüt a¤abeyleri vard›. ‹stanbul Teknik Üniversitesi’nde e¤itim gören a¤abeylerdi, bilemedi¤imiz
problemler olursa onlara sorard›k. Böyle bir sistem oldu¤unda mutlaka ders çal›fl›yorsunuz. Yani Kabatafl’ta
tembel olunamazd›. Biz yat›l› talebeydik ve hafta sonunda çarflamba günleri ç›kma imkan›m›z vard›. Çarflambalar› Ortaköy‘de Dereboyu’na, cumartesi pazarlar› da Befliktafl’taki Y›ld›z Sinemas›’na giderdik.
SÖYLEfi‹
KABATAfi
SÖYLEfi‹
24
Aileden uzaktas›n›z, “Tüm sorumluluklar bende, ne
yapaca¤›m?”diye hiç çekinip korkmad›n›z m›?
Do¤rusu bafllang›çta bir yabanc›l›k çekmedim de¤il.
Taflra çocu¤uyum, büyük flehirde yaflam›fl bir insan da
de¤ilim. Ama Kabatafl’a girdi¤imiz ilk günden itibaren
oluflan aile havas› yabanc›l›¤› k›rd›. Üst s›n›ftaki a¤abeylerimiz de sahip ç›k›yorlard›. S›n›fa giriyorsunuz,
derste ismini ortaokul kitaplar›ndan duydu¤unuz Behçet Necatigil karfl›n›za hoca olarak ç›k›yor. fiimdi Behçet Necatigil sizin edebiyat ö¤retmeninizse bu etkiliyor insan› ve kendinizi ayr›cal›kl› görüyorsunuz. Bo¤az
kenar›ndaki bir sarayda, seçkin hocalar›m›zdan e¤itim
al›nca farkl› seviyeye geliyorsunuz. Bunlar insan› çok
etkiliyor ve havaya sokuyor. O günlerin üzerimdeki
olumlu etkisini hâlâ hissederim. Daha do¤ru dürüst
Türkçeyi konuflamayan bir taflral›, Mu¤la aksan›yla konuflan bir kifli olarak bir anda ‹stanbul lehçesiyle karfl›lafl›yorsunuz. Ve yavafl yavafl da olsa, havaya girmifl
olman›z çok fark yarat›yor. Ben zoru seven insan›m,
ikinci s›n›fta fen bölümünü seçtim ve oradan mezun
oldu¤umda çok önemli birikimleri elde etmifltim.
25
çok mutluym. O günden bugüne fanatik ‹zmirli oldum.
fiimdi ‹stanbul’a gidince hemen ‹zmir’e dönmek istiyorum.
26
Duruyor mu hâlâ resimleriniz?
Maalesef durmuyor. Belki eski defterleri, kitaplar›
kar›flt›rsam bulabilirim. Çünkü onlar›n hepsini bir
yerde tutuyordum. Vakit olmuyor bakmaya. fiiir
de yaz›yordum. fiiir defterim de var ama nerede
flu anda hiç bilmiyorum. Herhalde ifllerim biraz
hafifledi¤inde o an›lar›ma tekrar dönece¤im. Lise
an›lar›mda çok fleyler var.
Üst s›n›flarla bir birliktelik var demifltiniz, arkadafll›klar nas›ld› Kabatafl’ta?
A¤abeylerimiz vard›. Onlar bizi sahiplenirdi. Her
türlü sorunda bize yard›mc› olurlard›. Baz› partiler yap›l›yordu o zamanlar. Rock’n Roll o zaman
gündemdeydi. 3. Katta s›n›flar›n ara bofllu¤unda
parti verilirdi. Tabii biz bir taflra çocu¤u olarak
dans› pek bilmedi¤imiz için o konularda eksiktik.
Dans dersleri de olurdu. Yani sosyal yönü kuvvetli bir okuldu. Çok an› var. Ortaköy’deki k›z arkadafl›m› görmeye kaçam›yordum ama kap›da “A¤abey bir fley almaya gidece¤im, bana bir 10 dakika
izin...” dedi¤im zaman kap›daki güvenlikçiden 10
dakikal›k bir izin al›yordum ve görüp geliyordum.
Son s›n›fta art›k gidiyoruz, üniversiteli olaca¤›z
ya biraz havaya girdik. Dedik ki, kay›k kiralayal›m,
akflam bo¤azda gezelim. Nas›l olacak bu? Gündüzden kay›kç›ya söyleyece¤iz, o gelecek yanaflacak k›y›ya ve biz binece¤iz. Tek yol bu. Kay›kç›
geldi bizi ald›. Hafif hafif kürekleri çekiyoruz Befliktafl’a do¤ru. Tekne de bir güzel gidiyor ki bir
anda Befliktafl’›n oralara geldik. Aman dedik geç
oldu dönmemiz gerekiyor. Ak›nt›ya karfl› nas›l döneceksiniz? Tabii onu hesaplamad›k. Ve ak›nt›ya karfl›
kürek çekerek avuçlar›m›z›n içi patlad›. Sabaha karfl›
4’te okula dönmüfltük. Bu da ayr› bir an›d›r, yapt›¤›n›z
fleyi iyi hesaplaman›z gerekti¤ini ö¤retiyor. Bir fleye
karar verdi¤iniz zaman sonucunu da görecek, hesab›n› yapacaks›n›z. Aileniz yan›n›zdaysa bütün bunlar› düflünüyor. Ama uzaktaysan›z, kendi bütçenizi yöneteceksiniz, ay sonunu getireceksiniz ve paras›z kalmayacaks›n›z. Yapt›¤›n›z iflin faturas›na göre davran›p çal›flman›z› programlamal›s›n›z. Tüm bunlar ilerideki teflebbüs gücünü, özelli¤ini yarat›yor. Bugünkü yaflam›mda
lisenin bana katk›s› son derece büyüktür.
Liseden sonra e¤itiminiz nas›l devam etti?
Liseden sonra siyasete girmeye niyetlendim. Siyaset
deyince tabii bölgemde okumam laz›md›. O nedenle
Ege’ye döndüm.
Siyasete ilginiz nereden geliyor, fen okudum demifltiniz…
Sosyal yönden biraz a¤›r bas›yordu. Ve ben siyaset yapaca¤›m diye ‹zmir’e dönmeye karar verdi¤imde ‹ktisadi Ticari ‹limler Akademisi’ne girdim. Her fleyimi toplad›m geri dönüyorum. O zamanlar haval› Magiruslar
vard›. Bu otobüslerden biriyle gece vakti Bornova’dan
‹zmir’e do¤ru gelirken, flehrin ›fl›klar›n› gördüm. Öyle
zay›ft› ki ›fl›klar, kendi kendime “Ne yapt›m ben, ‹stanbul’dan bir köye geldim” dedim. O zaman gözümden
iki damla yafl gelmiflti ama flimdi ‹zmir’de olmaktan
Bir vukuat›n›z olmufl yani…
Evet. Birinci s›n›fta derse girmeden s›navlar geldi. Sabahtan akflama ders çal›flt›k ve s›navlar› geçtim. ‹kinci
s›n›fta da hiç derse girmedim. Üçüncü s›n›fta hocalarla tart›flmaya girerdim. Dördüncü s›n›fta okulun yeniden yap›lanmas›yla ilgili bir tak›m önerilerimiz olmufltu. Bunlar tabii ki kabul edilmemiflti. Biz de o zaman
okulumuzun ilk boykotunu yapm›flt›k ve o boykottan
dolay› bana 4 ay okuldan uzaklaflt›r›lma cezas› vermifllerdi. Ve tabii 4. s›n›fta bir an evvel beni mezun etmek
gibi niyetleri oldu hocalar›m›z›n. Dördüncü s›n›f› da haziran döneminde bitirdim. ‹lk önce askerlik, askere gideyim sonra yaflam kavgas›na girerim diye düflünüyordum. Tabi bu arada da hocalar›m›n baz›lar›; “Seni
yurt d›fl›na bursla gönderelim.” dediler. Michigan Üniversitesi’nden burs buldular bana. Ama ben, önce kendi ülkemde mali özerkli¤ime kavuflay›m, ondan sonra
bakar›z dedim ve askere gittim. 24 ayl›k askerli¤i son
yapanlardan›m. Kabatafl’ta ald›¤›m e¤itim, mühendis
olmad›¤›m halde istihkam s›n›f›na girmeme neden oldu. ‹stihkam Okulu ‹stanbul Ka¤›thane’de. ‹stanbul’a 6
ay daha dönmüfl oldum. Bu 6 ayl›k ‹stanbulluluk da yat›l› okul gibiydi. Nihayetinde askeri k›flla hayat›... 6 ay
sonra kura çekiyoruz, Do¤uyu hiç görmemifltim, Do¤u
ç›ks›n diye att›m elimi torbaya, ‹stihkam Tugay› Narl›dere-‹zmir ç›kt›. Gene ‹zmir vard› kaderimde. Askerlik
sonras› yine ‹zmir’de, burada kald›k. Önce bir 4 y›l profesyonel çal›flma yaflam›m oldu, sonra ticaret ve sanayi hâlâ devam edip gidiyor.
Profesyonel ifl yaflam›n›zda hangi sektörlerde yer
ald›n›z?
‹nflaat sektörüne, inflaat malzemeleri sat›fl›yla girdim.
Sonra izolasyon malzemelerinin sat›fl›, izolasyon iflleri,
KABATAfi
Birçok an›n›z vard›r mutlaka, bir kaç›n› paylafl›r m›s›n›z bizimle?
60’l› y›llarda da K›br›s gündemdeydi. “K›br›s
Türk’tür, Türk kalacakt›r!” deniyor, mitingler yap›l›yordu. Bir gün a¤abeylerimiz bize dedi ki; “Gece Taksim Meydan›’nda K›br›s mitingi yap›yoruz.”. Biz de; “Geliriz ama yat›l›y›z, ç›kam›yoruz.”
dedik. ‹zin istendi müdürden, izin vermedi. Biz de
dedik ki; “Biz gideriz. Milli mesele bu. Servis kap›s›ndan ç›kal›m gidelim.” Ve servis kap›s›n› afla¤›ya indirdik, oradan ç›k›p Taksim’e gittik. Dönüflte
okula geldik ama yatakhaneye giremiyoruz. Bahçede toplan›p oturduk. Müdür Adnan Bey de boksör. Hepimize bir giriflti, çil yavrusu gibi da¤›ld›k.
Tabi insafa geldi ve yatakhaneye girdik. Böyle de
ilk toplu sosyal ifltirak olay›m var. O dönemden
an›lar çok tabi. fieref Stad›’na top oynamaya giderdik. Befliktafl’›n iyi y›llar›, Sanl›lar, Aliler o dönemin futbolcular›yd›. Bizim Kabatafll›lar ço¤unlukla Befliktafll› olurdu ama ben Galatasarayl›yd›m. O zamanlar boyum da küçük oldu¤u için duhuliye dedi¤imiz en ucuz güzel yerden maçlar›
do¤ru düzgün seyredemezdim. ‹sfendiyar’›n aç›ktan ok gibi gidiflini, Metin Oktay’›n flutlar›n› seyretmek çok güzeldi. Güzel günlerdi. Tabii kaynak
s›n›rl›yd›, memur çocu¤u olarak yat›l› okuyordum
ama kahvalt› sonras› ilk iflim Akflam ve Milliyet
gazetesi almakt›. Kahvalt› salonundan ç›k›flta
Üniversitedeyken çal›fl›yor muydunuz?
‹zmir’de Ticari ‹limler Akademisi’ne gelmifltim. Düzenli ders çal›flmaya Kabatafl’tan al›fl›k oldu¤um için zorlanmad›m. Derslere girmeye bafllad›k. S›n›f 500 kiflilikti. Kabatafl’ta 40-45 kiflilikti s›n›flar. 3 ay girdim derslere, bakt›m ezberden baflka bir fley yok. Hoca açm›fl
kitab› önüne okuyor. O zaman derse niye gireyim ki,
ben nas›l olsa kitap okumaya al›flk›n bir insan›m, kendim okurum diye düflündüm. Böylece 3 ay sonra kantine gitmeye bafllad›m. A¤abeylerimize cemiyet faaliyetlerinde yard›mc› oluyorduk. Mu¤lal›lar Derne¤i’yle
u¤rafl›yorduk. Sonra Milli Birlik Derne¤i isminde bir
dernek kurduk. Milliyetçiyiz ya... Daha sonra talebe cemiyetine seçildim ben. O zamanlar biz gece ellerimizde boya tenekeleri ve f›rçalarla yerlere yaz›lar yazard›k. “Toprak reformu” yaz›yorduk.
Okuma al›flkanl›¤›n›z Kabatafl’ta m› geliflti?
Okuma al›flkanl›¤› öyle bir yerlefliyor ki insana
hep bir fleyler okumak istiyorsunuz. Dersten ç›k›p
kafan›z› da¤›taca¤›n›z zaman ya da akflam yemekhanede yeme¤inizi yedikten sonra ç›k›p etüt
saatine kadar bo¤azda bir tur at›yorsunuz. Pencere içleri çok genifltir Kabatafl’ta. S›n›fta pencereyi aç›yorsunuz, d›flar› ç›k›p o cam›n önünde bo¤aza do¤ru oturuyorsunuz. Orada ekmekler de o
kadar güzeldi ki, içini ç›kart›p kabu¤unu al›rd›k
yemek için. O kabu¤u Bo¤az’a karfl› pencere içinde oturarak yemek en büyük zevkti. Tabii Ortaköy Camii’nin orada tavla oynamak da ayr› bir keyifti. Bizim her zaman gitti¤imiz bir kahvemiz vard›. Orada tavla oynamak da büyük bir keyifti. Resim hocam Ahmet Üzel’di. Resmim de fena de¤ildi. O bizi sahile ç›kar›rd›. Ortaköy Camii’nin resmini yapard›k.
SÖYLEfi‹
SÖYLEfi‹
KABATAfi
Erginer’di. Halis Erginer, Yahya Kemal’in arkadafl› idi. S›n›fa girdi¤i zaman Yahya Kemal’den fliir
okumaya bafllard›. Ders zili çald›¤›nda hâlâ okumaya devam ederdi ve ezbere okurdu. Muhteflem
bir insand›. 45 dakika Yahya Kemal Beyatl›’dan fliir dinlemek… Bunlar çok güzel fleyler.
‹zmir’in ve Türkiye’nin sorunlar› için her fleyi yapar›m.
okulda bir pencerenin içinde gazete sat›l›rd›. Gazete d›fl›nda kitap okurdum. Ders d›fl›nda iyi bir kitap okuruydum.
27
SÖYLEfi‹
28
boya iflleri, boya sat›fl› gibi konularla devam ettim. Sonras› ifl merkezi yap›m›, inflaat konut siteleri yap›m› bafllad›. Profesyonelce inflaatlar›n yan›s›ra toplum için siteler kurmaya 1978 y›l›nda bafllad›m. ‹nflaatç›lar Çarfl›s›’nda dükkan›m var. Bir gün Belediye Baflkan› gelmifl,
eskimifl yerler y›k›l›p meydanlar aç›lacakm›fl. Belediye
baflkan› da bizim çarfl›ya do¤ru geliyor. Haber verdiler,
gece gittim Baflkana dedim ki; “Baflkan›m ne olur yapmay›n, biz nereye gidece¤iz, koca inflaatç›lar çarfl›s›ndan bir yer bulmadan baflka bir yere gidilmez ki... ‹zin
verin bir çözüm yolu bulal›m. Ben biraz çal›flay›m.”.
“Ne yapacaks›n ki?” dedi. “Baflkan›m, bir kooperatif
kurar›z, baflka bir yer buluruz. Bir senede yap›lacak inflaatla oraya tafl›n›r›z.” dedim. “ Sen yar›n bana gel.”
dedi. Ertesi gün gittim ama daha önce çarfl›daki büyüklerimizle görüfltüm, onlar da bu ifle evet dedi. Baflkana,
“Biz çarfl›da görüfltük, bir site kuruyoruz ve yer olarak
da Tepecik’i düflünüyoruz. Orada çarfl› yapana kadar
bize müsaade et.”. Baflkan, “Orada bir mandalina bahçesi var, satacaklar, gidin bir konuflun, oray› al›rsan›z
ben de size izin veririm. Ben sana inand›m yap bakal›m
bu ifli çocuk.” dedi. ‹nflaatç›lar Çarfl›s›’n› 1984 y›l›nda
tamamlad›m, 277 dükkan yapt›m. Ayn› yerde yeni bir
ifl merkezi daha yapt›m. 70’li y›llarda yine ticaret. Kendi iflimle meflgulüm. Bir okul arkadafl›m gelip bana, “Ticaret Odas›’nda seçimler var, seçimlere girelim.” dedi.
“Ticaret Odas›’nda ne yapay›m biz para kazanaca¤›z,
b›rak bu iflleri.”dedim. O da “Hay›r, haklar›m›z› savunam›yoruz. Bizi flu anda temsil eden çok profesyonel yöneticiler var. Onlar çek-senet veren insanlar de¤il. Sorunlar›m›z› anlatmam›z laz›m. Yani o çek’i senedi ödemeyi bilmeyen zaten o sorunun içinde yaflayamaz.” dedi. “Ve seçimlere girdik, sene1979. Ve tabii 79 y›l›nda
biz de tutu¤umuzu kopar›r›z ya, site de yapm›fl›z, o sitedeki insanlara çok uygun fiyatlarla dükkan vermifliz,
tabii ki oylar› bana gelecek. Ve ilk seçimde biz kazand›k. O günden bugüne ‹zmir Ticaret Odas›’nda 28 y›l
süreyle hiçbir seçimi kaybetmedim. 28 y›ld›r Ticaret
Odas›’nday›m, 1987’ye kadar 8 y›l meclis üyeli¤i, sonras›nda 4 y›l baflkan vekilli¤i yapt›m. 17 y›ld›r yönetim
kurulu baflkanl›¤› yap›yorum.
‹zmir’in geliflmesine çok büyük katk›da bulundu¤unuzu biliyoruz, yapt›klar›n›z içinde en önemlisi sizce hangisi?
Hayat›m boyunca yapt›¤›m en önemli ifl tabii ki bir üniversite kurmak. ‹zmir Ekonomi Üniversitesi’ni kurdum.
‹zmir’de iyi yetiflmek isteyen çocuklar›m›z ya ‹stanbul’a ya Ankara’ya gidiyor. Bo¤aziçi, ‹stanbul Teknik
Üniversitesi, ODTÜ, Bilkent gibi üniversitelere gidiliyor
ve beyin göçü yaflan›yor. Ve tabii ki çocuklar›m›z›n bir
bölümü de büyük flehrin çarklar› içerisinde kayboluyor.
Bu durum, bütçe olarak da ailelere yük oluyordu ve
baflka bir olanak yoktu. Bunun yan›nda ‹zmir’de yaban-
Bu kadar h›zl› büyümeyi bekliyor muydunuz?
Do¤rusu beklemiyordum ama fabrikan›n temelini att›¤›m›zda dedik ki; “Çilingir rak›s› yapaca¤›z. Efe rak›s›
yapaca¤›z. Sar› zeybek yapaca¤›z.”. Ve art›k bas›na
yapt›¤›m›z aç›klamalar ve bir tak›m incelemelerle distribütörlük görüflmelerine bafllad›k. Bize dediler ki; “5
milyon litre rak› yap›yorsunuz, bunun yetmesi mümkün de¤il, kapasiteyi artt›r›n.”. Biz daha fabrikay› infla
etmeden mal›m›z› satt›k. Ve kapasiteyi 3 misli art›rarak
15 milyon litreye ç›kard›k. Ve flu anda da pazarda be¤enilen tutulan ürünlerimiz var. Sadece liseye ba¤lamak
istemiyorum ama ilkokuldan itibaren ald›¤›n e¤itime de
ba¤l› bu ifl. Kabatafl’ta deniz kenar›nda volta atarken,
insan Kuzguncuk Korusu’nun güzelli¤ini, Beylerbeyi
Saray›’n›n ne kadar muhteflem bir yap› oldu¤unu, Ortaköy Camii’nin ne kadar iyi resim verebildi¤ini fark edebiliyor. ‹nsan, orada denizi, denizdeki bal›¤›, fosforun,
yosunun kokusunu içinde hissediyor. Ondan sonra da
güzeli yap›yor yaflam›nda.
Hayat›n fark›nda olmak diyorsunuz yani…
Tabii fark›nda olmak, bir de zevk almak meselesi. Ben
dünyan›n en iyi bal›klar›n› yiyebilirim, ›stakozundan karidesine, orfozuna, kendi tutu¤um ‹zmir çupras›na kadar. Yedi¤in en lezzetli bal›k hangisi derseniz bana; Kabatafl’ta o Karadeniz’in buz tuttu¤u zaman, fiubat ay›n-
Bir de çok önemli bir girifliminiz olan ‹zmir Hava
Yollar› var…
Türkiye’de hiçbir ticaret odas›n›n sanayi bölgesi yoktur.
Benim yöremin ihtiyac› var diye ben 500 fabrikan›n yap›laca¤› organize bölgeyi yapt›m. Üyelerin bir anlamda
sa¤l›kl› yaflamas› için kendime görev ç›kard›m. Urla’da
650 dönümlük bir yer ald›m. 246 tane 450 m2’lik villa
yapt›m onlara. fiu anda 5.000 ö¤renci var üniversitemizde. Mezun olanlar› ve gelecekte okuyacaklar› kat›n,
ailesi için çarp›n 4’le, bir de o çocu¤un amcas›n›, day›s›n›, teyzesini vs. koyarsan›z, bir üniversite için kaç kiflinin
hay›r duas›n› al›yorsunuz ortaya ç›kar. 2.000 dönüm
Türkiye’nin tek parça en büyük, en modern flarapl›k
üzüm ba¤›n› yapt›m, bu sene ‹DOL markas›yla piyasaya
sunduk. Ve tabii ben fanatik ‹zmirliyim, yani ‹zmir için,
‹zmir kalk›ns›n diye çok proje üretirim. Bir ara ‹zmir’de
hava yollar›n›n s›k›nt›l› dönemleri oldu. Ve Türk Hava
Yollar› da kendi ekonomik gereklilikleri do¤rultusunda
baz› hatlardan çekildi. ‹zmir-Atina, ‹zmir-Paris, ‹zmirLondra, ‹zmir-Adana uçufllar›n› iptal etti. ‹zmir’den sadece Ankara ve ‹stanbul’a uçulur hale geldi. Tabii böyle
olunca yabanc›lar buraya gelemiyorlar, çünkü gelmesi
için ‹stanbul’a gelecek, ‹stanbul’dan iç hatlara yürüyecek
ve buraya gelecek. Dönüfl için de sabah›n 3’ünde kalkacak. Biz çekiyoruz ama bir bat›l› bunu çekmez. Sonras›nda Baflbakana, Türk Hava Yollar› Genel Müdürlü¤ü’ne
yalvard›k, bize birkaç Avrupa ba¤lant›s› eklenmesini istedik, ‹zmir’i Anadolu’ya ba¤lay›n, Avrupa’ya ba¤lay›n
dedik. “Seneye belki…”, “Peki ben bir konuflay›m…” gibi
yan›tlar ald›k. Biz de bu konuya önem verdik ve s›n›rl› olmas›na ra¤men yap›labileceklerin hepsini yapt›k. Arkadafl grubumuzla oturduk, Ege Hava Yollar›’n› kural›m dedik. Sonra yine Türk Hava Yollar›’ndan umutland›k ve bir
de 2001-2002 krizleri geldi, projeyi biraz erteledik. Sonra da bakt›k ki çare yok, biz bu ifli mutlaka yapmak zorunday›z. Ve 111 kifliyle ‹zmir Hava Yollar›’n› kurma karar› ald›k. fiu anda 3 tane uça¤›m›z var. ‹zmir’i Anadolu ile
kucaklaflt›rd›k. Bizi gören di¤er firmalar da ‹zmir’e geldi.
THY seferlerini artt›rd›. fiu anda ülkenin, 2. büyük havayollar›na sahibiz. Son olarak, insan›n yetiflmesine aile elbette katk› koyuyor. Ama okul, ufuk aç›yor, vizyon koyuyor. Kasaba çocu¤u olarak, orada yaflayabilirdim. Ama
ad›na flans diyebiliriz, Kabatafl’a geldim. Tüm Kabatafl’ta
okuyanlara, flanslar›n› de¤erlendirmelerini öneririm.
KABATAfi
KABATAfi
‹çki sektörüne girifl ve Efe Rak›’n›n do¤uflu nas›l
gerçekleflti?
Hani o Befliktafl’tan kay›¤› ak›nt›ya karfl› ellerimiz patlayarak da olsa tekrar Kabatafl’›n önüne getirdik ya,
onlar›n o kadar büyük etkisi var ki… Zoru baflarmay›
seviyorum. Devlet tekelinin oldu¤u piyasaya girmek
çok zordu. Bir ifl f›rsat› do¤du önümüzde. Türk rak›s›
gibi çok büyük tüketim potansiyeli olan bir içkiyi
düzgün yapt›¤›n›z taktirde iyi satabilece¤imizi düflündüm. Çünkü y›llar boyu -60 y›l- özel sektör rak› yapmam›fl. Türkiye’de 4 tane rak› markas› var ve kalite olarak
da s›k›nt›lar› olan bir ürün. ‹yilefltirilebilir, ambalaj›yla,
etiketiyle, kalitesiyle fark yarat›labilecek bir saha. Hakikaten de Eylül 2004’te üretime bafllad›k ve ikinci rak› markas› olduk.
da solungaçlar› patlam›fl ve yüzeye ç›km›fl hamsileri
kepçe dald›rarak sahilden toplay›p aflç›bafl›na götürüyor ve tava yapmas›n› istiyorduk. Kara çocu¤u oldu¤umdan hamsi tavay› ilk defa orada yedim. ‹flte o bal›¤›n lezzetini hiçbir yerde bulamam. Bu, yaflamaktan tat
almak, fark›na varmakt›r.
SÖYLEfi‹
c› dilde e¤itim veren bir üniversite de yoktu. Hepsi devlet üniversitesiydi. Buradaki çocuklar›m›za da bu olana¤› vermek laz›md›. Ayr›ca Atatürk’ün de vasiyetidir;
“Büyük flehirlerde ticaret mekteplerini ticaret odalar›
kurmal›d›r.” der. Bu 1. ‹ktisat Kongresi’nin sonuç raporunda da yazar. Biz bu vasiyeti y›llar sonra gündeme
ald›k ve 2001 y›l›nda ‹zmir Ekonomi Üniversitesi’ni kurduk. Yapt›¤›m en önemli ifllerden bir tanesidir.
29
30
CAYMAN S ‘PORSCHE
DESIGN EDITION 1’
STANDART PORSCHE CAYMAN S VERS‹YONUNUN 295 HP’L‹K MOTORUNU
TAfiIYAN CAYMAN S PORSCHE DESIGN EDITION 1,
DAHA FAZLA ‹fiLEVSELL‹K VE ESTET‹K ÖZELL‹KLER‹YLE ÖN PLANA ÇIKIYOR.
A
alkantara döfleme kombinasyonuna yer veriliyor. Orta
konsol, Porsche Design imzal› kronometreli gösterge
paneliyle dikkat çekerken üç kollu sportif direksiyon simidi, vites kolu, el freni kolu ve tavan kaplamas›nda yine siyah alkantara malzeme tercih edilmesi ön plana
ç›k›yor. Koltuklar›n kafal›klar›na kabartma fleklinde ifllenmifl olan Porsche logosu, iç mekandaki sportif kalite hissini art›r›yor.
Cayman S “Porsche Design Edition 1”in standart donan›m›nda ayr›ca hiçbir s›n›rl› üretim otomobilde olmayan Flat Six marka kronometreli saat, bir adet cep çak›s›, bir çift günefl gözlü¤ü, bir adet dolma kalem ve bir
adet anahtarl›¤› içeren fl›k bir çanta bulunuyor. Tüm bu
aksesuarlar›n yer ald›¤› siyah renkte çanta, sadece 777
adet üretilen Cayman S “Porsche Design Edition 1” koleksiyon serisine sahip olacak müflterilere hediye ediliyor. “Porsche Design Edition 1” serisinde yer alan her
Porsche Cayman S ise torpido kapa¤›nda yer alan özel
seri numaras›yla birbirinden ayr›labilecek.
OTO TANITIM KABATAfi
OTO TANITIM KABATAfi
DAHA AGRES‹F, DAHA YIRTICI
d›n› küçük ama çevik bir timsah türünden alan
Cayman S’in s›n›rl› say›da üretilecek daha sportif
ve agresif “Porsche Design Edition 1” serisi, Kas›m
ay›nda Almanya’da yap›lacak uluslararas› tan›t›m›n ard›ndan Aral›k ay›nda ülkemizde sat›fla sunulacak. Global anlamda 777 adetle s›n›rl› olacak Cayman S “Porsche Design Edition 1” ise ülkemizde Do¤ufl Otomotiv
Porsche taraf›ndan sadece 1 adetle s›n›rl› olacak biçimde ithal edilecek. 35 y›l önce Ferdinand Alexander
Porsche taraf›ndan kurulan endüstriyel tasar›m, lüks
ö¤eler ve tüketim mallar› konusunda uluslararas› alanda h›zla üst düzey bir isim haline gelen Porsche Design
imzas›n› tafl›yan özel Cayman S versiyonu, sadece siyah gövde rengiyle bantlardan inecek. Standart Porsche Cayman S versiyonunun 295 HP’lik motorunu tafl›yan Cayman S Porsche Design Edition 1, daha fazla ifllevsellik ve estetik özellikleriyle ön plana ç›k›yor.
Porsche Design’›n gelifltirdi¤i hem lüks hem sportif görünüme sahip Cayman S’in iç mekan›nda siyah deri ve
31
KABATAfi’TAN D‹MES’E;
SEVG‹Y‹
PAYLAfiARAK ÇO⁄ALTMAK
KABATAfi O ZAMANLAR ÇOK ‹Y‹ B‹R OKUL OLARAK B‹L‹N‹RD‹.
ORAYA G‹DERSEM ‹Y‹ B‹R E⁄‹T‹M ALACA⁄IMI DA B‹L‹YORDUM.
12 EYLÜL SONRASI G‹B‹ ÇOK HAREKETL‹, SIKINTILI VE BASKILI
B‹R DÖNEMDE G‹TMEME RA⁄MEN ‹Y‹ B‹R 3 SENE GEÇ‹RD‹M.
“Keflke ‹ngiltere’de okusayd›m, Kabatafl’a gelmeseydim.” dedi¤iniz oldu mu hiç?
E¤er ‹ngiltere’de kalsayd›m daha k›sa sürede hayata
at›lacakt›m. Tüm dünyada belki daha çok çevrem olacakt›. Ama Kabatafl’a geldi¤im için de piflman de¤ilim,
güzel bir üç sene geçirdim orada. Kabatafl’ta okudu¤um için piflman de¤ilim, gururluyum. Kabatafl’›n çok
iyi bir okul oldu¤unu, oraya gidersem iyi bir e¤itim alaca¤›m› biliyordum. Güzel bir ortamd›. 12 Eylül sonras›
gibi çok hareketli, s›k›nt›l› ve bask›l› bir dönemde okumama ra¤men Ortaköy’de deniz kenar›nda iyi bir 3 sene geçirdim.
Nas›l bir ö¤renciydiniz, derslerde zorlan›yor muydunuz?
Pek ders çal›flan bir ö¤renci de¤ildim ama zorlanmazd›m. Hep dalga geçip yaramazl›k yapard›k ama tak›lmadan geçtik. Bizim o dönemde en büyük sorunumuz
matematikti. Matematikçimiz ‹smet Y›ld›r›mtürk idi.
100 kiflilik s›n›f›n 90 kiflisi hep kal›yordu. Ço¤unlu¤un
içerisinde oldu¤um için ben de kald›m ve bütünlemelerde geçtim.
‹smet Hoca oldukça zorlam›fl s›n›f›…
Evet, bu yüzden bütünlemeye kald›m. Hatta hiç unutmam, hocam›z s›nav›n birini test fleklinde yapt›, bütün
s›n›f dökülürken ben 5 ald›m. S›n›fta birkaç tane çal›flkan arkadafl›m›z vard› ve onlar 5-6-7 civar›nda notlar
KABATAfi
FOTO⁄RAFLAR: MURAT ÖZBEY
Tokat’ta do¤up büyüdünüz, ‹stanbul’a, Kabatafl’a
gelifliniz nas›l gerçekleflti?
A¤abeylerimden biri Fransa’da di¤eri Almanya’da okudu üniversiteyi. Babam; “‹stersen seni de ortaokuldan
sonra yurt d›fl›na göndereyim.” dedi. Ortaokuldan sonra 15 yafl›nda ‹ngiltere’ye gittim. Yan›mda kimse yoktu
ve orada tek bafl›nayd›m. Bir sene kald›m, oldukça zorland›m. Bir sene ‹ngiltere’de dil e¤itimi al›p, sonra liseyi bitirip üniversiteyi de orada okuyacakt›m. Bir senede koleje girecek seviyeye geldim ve koleje kayd›m› da
yapt›rd›m. Yaz tatilinde Tokat’a geldi¤imde bir arkadafl›m Kabatafl’a kay›t olmufltu. O bana “Niye ‹ngiltere’ye
gidiyorsun, gel beraber ‹stanbul’da okuyal›m, Kabatafl’a gidelim.” dedi. Babama sordum, babam da “Nas›l
istiyorsan öyle yap, sen karar ver.” dedi. ‹flte böylece
bafllad› bizim Kabatafl maceras›.
SÖYLEfi‹
K
abatafl gelene¤inden gelip, oradan ald›klar› ve ö¤rendikleriyle e¤itimini tamamlayarak bugün profesyonel ifl yaflam›nda çeflitli baflar›lara imza atan
mezunlarla söyleflmeye devam ediyoruz. Erol Diren de
bunlardan biri. 1963 Tokat do¤umlu olan Diren, içindeki macerac› ruhun etkisi ve ailesinin deste¤iyle, ilk ve
ortaokulu Tokat’ta okuduktan sonra 14-15 yafllar›nda
‹ngiltere’ye gitmifl. Bafllang›çta niyeti, liseyi ve üniversiteyi orada okumakken, sonras›nda karar›n› de¤ifltirip
1979 y›l›nda Kabatafl Erkek Lisesi’ne kaydolmufl, arkas›ndansa Y›ld›z Teknik Üniversitesi Makine Mühendisli¤i Bölümü’nü bitirmifl.
Aileden gelen meyve suyu üretimi ve flarapç›l›k ifli nedeniyle çocuklu¤undan beri ifl yaflam›na yabanc› olmayan Diren, okullar biter bitmez Dimes Meyve Suyu Fabrikalar›’n›n da bafl›na geçmifl. Bugün Türkiye’nin yan›nda dünyada da iyi bir pazara sahip olan Dimes’i büyütmeye ve gelifltirmeye devam eden Erol Diren’le Kabatafll›l›ktan yola ç›k›p gençlik, an›lar, bugüne kalanlar ve
ifl yaflam› üzerine konufltuk.
33
Liseden sonra üniversitede makine mühendisli¤i
okudunuz…
Makine mühendisli¤i benim çocuklu¤umdan beri hayalimdi. Sökmeyi, takmay›, tamir etmeyi, bir fleyleri ortaya koymay› seviyordum. Elim de yatk›nd›. K›smetmifl
Befliktafl’tan d›flar› ç›kamad›m: Önce Ortaköy’de liseyi
okudum, sonra Y›ld›z Teknik Üniversitesi’nde Makine
Mühendisli¤i Bölümü’nü bitirdim. Ondan sonra Hisarüstü’nde 1 sene iflletme iktisad› yüksek lisans› yapt›m.
Bütün bu okudu¤um okullar; Kabatafl Erkek Lisesi, Y›ld›z Teknik Üniversitesi, ‹flletme ‹ktisad› Enstitüsü iliflkilerimin kopmad›¤›, etkinliklerine kat›ld›¤›m köklü e¤itim kurumlar›d›r. Bugünkü baflar›lar›m›zda ald›¤›m›z bu
e¤itimlerin büyük bir rolü oldu diye düflünüyorum.
SÖYLEfi‹
34
Hocalarla aran›z nas›ld›, kimleri hat›rl›yorsunuz?
Halen iliflkimizin devam etti¤i, görüfltü¤ümüz Cumhur
Hoca var. Okulda ye¤enimi de o okuttu. Ye¤enim benden 23 sene sonra mezun oldu. O da iyi bir e¤itim ald›.
fiimdi Bo¤aziçi Üniversitesi Kimya Mühendisli¤i’nde
okuyor. Oktay Tuncer Hoca’m›zla da iyi bir diyalo¤umuz vard›. Hocalardan onun haricinde bende çok fazla
iz b›rakacak biri olmad›. Bir de müdür yard›mc›s› Sabahat Uraz’› unutmuyorum. Co¤rafya hocas›yd›, dersimize gelmezdi ama benimle çok u¤rafl›rd›.
Yaramazl›k yapar m›yd›n›z?
Yok, çok haflar›l›¤›m yoktu ama sessiz bir ö¤renci de
de¤ildim, gruba uyard›m. Ortaköy’de Denizat› diye bir
kahve vard›, tam köflede caminin arkas›nda denizin
üzerindeydi. En büyük lüksümüz Denizat›’na gitmek ve
çarflamba günleri d›flar› ç›k›p M›st›k’ta yemek yemekti.
Bazen de geceleri kaç›p Taksim’e ç›kard›k.
Peki, Tokat’taki ifllerden biraz söz edebilir miyiz?
Firman›z›n kuruluflu nerelere dayan›yor?
Babam 1958 y›l›nda flarapç›l›kla bafllam›fl bu ifle.
1964’te Türkiye’deki ilk meyve suyunu k›s›tl› imkanlarla Dimes olarak biz ürettik. Sermaye yetersizli¤inden
dolay› büyümemiz çok yavafl oldu. 1989-90’a kadar
hep lokal, ‹ç Anadolu Bölgesi’nde pazarlad›¤›m›z, da¤›tt›¤›m›z bir üründü ve d›flar›ya aç›lamad›k. 1990 y›l›nda
ambalaj tipini de¤ifltirdi¤imizde daha uzak noktalara
gitme imkan› ortaya ç›kt›. Tokat’taki yat›r›mlar›m›z,
1990’dan sonra sürekli artan bir ivme ile 1999-2000
y›llar›na kadar devam etti ve bu dönemde ihracata ve
Türkiye genelinde da¤›t›ma bafllad›k. 2000 y›l›na geldi¤imizde yeni bir yat›r›m yapma gere¤i ortaya ç›kt› ve
bu yat›r›m› da ‹zmir’de yapma karar› ald›k. 2000 y›l›ndan beri de ‹zmir’de sürekli büyüyen ve geliflen bir yat›r›m›m›z var.
Neden ‹zmir’i tercih ettiniz?
‹zmir, hammaddenin ve meyvecili¤in bol oldu¤u bir
bölge. Yurt içindeki pazar›n %30-35’lik k›sm› ‹stanbul,
%30’luk k›sm› da Ege Bölgesi’nde. ‹zmir, ‹stanbul’a yak›nl›¤› ve ‹zmir Liman›’n›n ihracat kap›s› olmas› sebebiyle önemliydi, bu yüzden buray› seçtik ve yat›r›mlar›-
m›za bafllad›k. 7 y›l gibi bir süredir de öngördü¤ümüzden çok daha ileri bir noktaya geldik.
fiu anda meyve suyu üretiminde Türkiye’de kaç›nc›
s›radas›n›z?
Türkiye’de meyve suyu üretiminde bir numaraya oynayan markalardan biriyiz. fiu anda baflka bir firmayla
pazar›n %50’sinden fazlas›n› elimizde tutuyoruz.
Hangi ülkelere ihracat yap›yorsunuz?
Hangi ülkelere ihracat yap›yoruz de¤il de yapm›yoruz
diyelim. fiu ana kadar Çin’e ve Rusya’ya ciddi bir ihracat›m›z yok. Rusya’ya olmamas›n›n sebebi, Rusya’da ticaret ilk aç›ld›¤›nda, Türkiye’den kalitesiz mallar çok gitti,
onlar da Türk mallar›na bir tepki koydular ve güvensizlik ortaya ç›kt›. Ama Rusya ve Çin haricinde Uzak Do¤u,
Amerika, Kanada, Avrupa, Rusya’ya ba¤l› Türki Cumhuriyetlerde iyi bir pazar›m›z var ve bunu gelifltiriyoruz.
Bu geliflme neticesinde belki çok yak›n bir gelecekte
yurt d›fl›nda da yat›r›mlar›m›z olacak. Mesela meyve suyu üretimi tesisleri düflünüyoruz. Bizim yapt›¤›m›z ihracatlar toplam üretimimizin ve sat›fl›m›z›n %15’i ve hepsi yurt d›fl›na Dimes markal› ürün olarak gidiyor.
Meyve suyu üretiminde Türkiye’de çok ciddi rakipler var, günümüzde de yabanc› firmalar h›zl› bir flekilde pazara girmeye çal›fl›yor.
Evet, yabanc› firmalar da girmeye çal›fl›yorlar. Çünkü
art›k globallik bütün her sektörde oldu¤u gibi g›da sektöründe de çok önemli. Bu konuda g›da sektörü, hiç ölmeyecek bir sektörken Türkiye de yabanc› firmalar için
hem 75 milyonun üzerindeki nüfusuyla iyi bir pazar,
hem de buradan Türki Cumhuriyetlere atlamak için bir
basamak olarak görülüyor.
Pazarda önemli bir yere sahipsiniz, sizi baflar›l› ve
di¤erlerinden farkl› k›lan nedir?
Dimes’i di¤erlerinden farkl› k›lan fley; topraktan, tarladan son tüketiciye kadar olan zincir içerisinde her noktay› kontrol alt›nda tutuyor olmam›z. Bizim baflar›m›z
buradan geliyor. Bunu sadece meyve suyu için söylemiyorum. Ayr›ca 1995 y›l›nda Tokat’ta süt üretimine
bafllad›k. Normalde bir yat›r›m, eldeki de¤erlendirilmeyen kaynaklar› de¤erlendirerek katma de¤er üretip
oradan nemalanmak için yap›l›r. Fakat bizim yaklafl›m›m›z o flekilde de¤ildi. Biz önce bölgedeki hayvanc›l›¤›
gelifltirip istihdam› art›ral›m düflüncesiyle süt üretimine girdik. Tokat’ta 1995 y›l›nda günde 2 ton süt bulamazken flu anda Tokat ili ve çevresinde 100 tonun üzerinde günlük süt üretimi var. O dönemde sadece Tokat’ta, bir tane mand›ra varken bugün 15’in üzerinde
mand›ra ve fabrika kuruldu, hayvanc›l›k geliflti.
Size ait mand›ralar var m›?
Bize ait mand›ra yok. Bizim hayvanc›l›¤› teflvik etmemiz laz›m. Ürünü de¤erlendirmemiz de var olan talepten dolay› ortaya ç›kt›. En son 2003 y›l›nda tar›m ve
hayvanc›l›¤› gelifltirmek için s›f›rdan bafllad›k. Çünkü
kaliteyi art›rmak için hammaddenin kaliteli olmas›,
hammaddenin kalitesini artt›rmak için de planl› programl› gitmek laz›m. Bunun için Tar›m Bakanl›¤›’na ba¤l› T‹GEM’lerin özel sektöre devredilmesi konusunda bir
KABATAfi
KABATAfi
alm›flt›. Hoca beni kald›rd› ve sorular› çözdü¤üm müsvedde ka¤›d› sordu. Ben de ka¤›da çözmedi¤imi hepsini kafamdan çözdü¤ümü söyledim. Durdu, “5” dedi ve
oturtturdu. Ertesi ders bir sözlü yapt› ve “0” verdi,
sonraki ders bir sözlü ve bir “0” daha… Yani karneye
ortalama gene 1 geldi.
D‹MES’‹ D‹⁄ERLER‹NDEN FARKLI KILAN fiEY; TOPRAKTAN, TARLADAN SON TÜKET‹C‹YE KADAR
OLAN Z‹NC‹R ‹ÇER‹S‹NDE HER NOKTAYI KONTROL ALTINDA TUTUYOR OLMAMIZ. B‹Z‹M
BAfiARIMIZ BURADAN GEL‹YOR.
SÖYLEfi‹
Okullar bittikten sonra ifllerin bafl›na geçmek için
Tokat’a geri mi döndünüz?
1989’da okullar bittikten sonra Tokat’a geri döndüm.
Ben okullar bitmeden de iflin içerisindeydim. Lisedeyken kendi iflimizle ilgili pazarlama çal›flmalar›n›, da¤›t›m çal›flmalar›n›, fabrikan›n yat›r›mlar›n› ve yeni tesislerin kurulmas›n› takip ettim. Yani iflin içerisinden hiç
ç›kmad›m zaten. Çocuklu¤um tamamen iflin içerisinde
geçti diyebilirim. Hatta ilk ve ortaokulda bütün arkadafllar›m› toplar götürüp çal›flt›r›rd›m. Sonra onlara birer flifle meyve suyu ikram eder, gönderirdim. Çünkü o
zaman küçük bir iflletmeydi ve herkesin yapabilece¤i
bir fleyler vard›. Benimse okul bittikten sonra baflka bir
yere gitme diye bir düflüncem yoktu.
35
leri hep yurt d›fl›ndan ithal edilir. Portakal konsantresi
Türkiye’ye Brezilya’dan, Amerika’dan, Yunanistan’dan
ve bir miktar da K›br›s’tan gelir.
36
Meyve tedarikini nereden sa¤l›yorsunuz, Dimes kendi bünyesinde meyve üretimi gerçeklefltiriyor mu?
Hayvan üretiminden önce sanayiye yönelik kaliteli
meyve veren fidanlar› yetifltirip bunlar› bölgemizdeki
köylülere ve çiftçilere da¤›t›yoruz, onlar da plantasyon
yap›yorlar. A¤açlar› diktikten sonra toplad›klar› meyveyi al›p meyve suyu haline getiriyoruz. Yani süreç tamamiyle kendi kontrolümüz alt›nda bitiyor.
En çok tercih edilen ürününüz hangisi?
Türkiye’nin damak tad›na bakt›¤›m›zda en çok tercih
edilen ürün bundan 5-6 sene öncesine kadar viflneydi,
ama flu anda fleftali ve kar›fl›k meyveli ürünler daha ön
plana ç›kmaya bafllad›. Onun haricinde son iki senedir
moda olan nar suyu var. Nar, çok zor ifllenen bir meyve ve nar suyu da flu anda Amerika, ‹ngiltere, Japonya
ve özellikle Uzak Do¤u’da sa¤l›kl› ürün olmas› dolay›s›yla çok talep görüp çok arzu ediliyor. Geçen sene nar›n iflleme teknolojisi ile ilgili gelifltirdi¤im bir makineyle çok yüksek bir kalite elde ettim. Dünyada nar üretimi Azerbaycan ve ‹ran’da, meyve suyu konsantre üretimi ise Amerika’da var. Bizim yapt›¤›m›z kalitede bir
nar suyu ise yoktu ve Dimes bunu baflard›ktan sonra,
hep lokomotif firma pozisyonuna geçti. Rakiplerimiz
de arkam›zdan gelmeye bafllad›lar. Geçen seneye kadar ra¤bet görmeyen ürün, bu sene yok sat›yor ve neredeyse kapan›n elinde kal›yor. Tabii bu trendleri takip
etmek lâz›m. Türkiye’de üretilenler Türkiye’nin ihtiyac›n›n çok üzerinde ama yurtd›fl›ndan da yüksek miktar-
Meyve suyu tüketiminde Türkiye’nin di¤er ülkelere
göre durumu nedir?
Yurtd›fl›nda Avrupa’daki ortalama meyve suyu tüketimi kifli bafl›na y›ll›k 26 litre. Bu rakam Türkiye’de 6 litre, yani bizim daha alaca¤›m›z çok yol var. Rusya’da 10
sene önce kifli bafl› tüketim 1-2 litre civar›ndayd› flu anda 16 litreye ulaflt›. Halk›n sa¤l›kl› beslenmesi ve sa¤l›kl› g›dalar almas› için en iyi yollardan bir tanesi bu.
Meyve suyu üreticileri tüketimi çok yüksek olan kolal› içeceklerle rekabet etmekte zorlan›yor mu?
Kolan›n tüketimi çok yüksek, çünkü çok iyi reklam tan›t›m çal›flmalar› var. ‹nsan›n beynine kaz›yorlar ve çocuklar süt demeden önce kola demeyi ö¤reniyorlar.
Ama e¤itim seviyesi artt›kça ve halk, tüketici sa¤l›¤›yla daha çok ilgilenmeye bafllad›kça gazl› meflrubattan,
koladan kaç›p meyve suyuna yöneliyor. Geliflecek bir
pazar diye düflünüyorum. Türkiye bir tar›m ülkesi ama
flu anda kendisine ve sanayiye yetecek kadar ne çeflit,
ne de meyve var. Üretim yeterli de¤il, bunun için de
biz, hem süt hayvanc›l›¤›nda hem meyvecilikte üretimi
de art›racak çal›flmalar yürütüyoruz
Yurt d›fl›ndan m› meyve al›p iflliyorsunuz?
Mesela Türkiye’de narenciye üretimi yok denecek kadar az. Türkiye’de üretilen portakal›n %80-90’› tamamen sofraya yemelik olarak gider. Geri kalan k›sm› da
az sulu ve sanayiye uygun tipte meyve olmad›¤›, maliyeti yüksek, kalitesi düflük oldu¤u için narenciye ürün-
Dimes’te meyve suyu ve flarap üretim kapasitesi ne
durumda?
Türkiye’de iki tane dolum tesisine sahip olan tek meyve suyu firmas› biziz ve en büyük meyve suyu üretim
kapasitesi de bizde. fiarapç›l›kta da kapasitemizi art›rma çal›flmalar› ve yeni yat›r›mlar›m›z devam ediyor.
Çok uzun sürmeyecek, Diren fiaraplar› da Dimes gibi
tekrar tan›n›r hale gelecek.
fiu anda Dimes’te kaç kifli çal›fl›yor?
fiu anda Dimes’in 2 tane Tokat’ta 1 tane ‹zmir’de olmak
üzere 3 tane tesisi, her 2 fabrikada da hem süt hem
meyve suyu dolum ve konsantre üretim tesisleri var.
Toplam 850 kifli çal›fl›yor ve bu say›ya lojistik nakliye
firmas›, çiftlikte çal›flanlar ve pazarlamada çal›flanlar
da dahil. Emin ad›mlarla ve ayaklar›m›z› yere sa¤lam
basarak ilerliyoruz. Yurt d›fl›nda bu ifli yapan veya bu
sektörle çal›flan misafir ve ziyaretçilerimizin hepsi böyle bir tesis görünce çok flafl›r›yorlar çünkü kendi ülkelerinde bile böyle bir tesis yok.
KABATAfi
çal›flma yap›ld› ve ilk yap›lan özel sektör devlet iflbirli¤i bizim firmam›z Dimes’le oluflturuldu. fiu anda 5.000
dönümlük bir çiftlikte 1.000 tane hayvan sa¤›lacak flekilde Türkiye’nin en modern çiftli¤ini kurduk. fiu andaki hayvan mevcudumuz 1.000. Bu 3.000’e ç›kacak ve
bunun 1.000 tanesi sa¤›lacak. Bir de dam›zl›k süt s›¤›rc›l›¤› ile ilgili bir çiftlikte üretti¤imiz dam›zl›k hayvanlar› ve inekleri, bölgedeki köylülere da¤›t›p, e¤iterek hem
kendi kaliteli süt ihtiyac›m›z› karfl›layaca¤›z, hem bölgedeki üretimi ve katma de¤eri art›raca¤›z. Bizim yapt›¤›m›z yat›r›mlardaki ilk yola ç›k›fl hedefimiz katma de¤er yaratmak ve üretimle istihdam› art›rmak. Bunun
için neler yap›labilir, araflt›r›p uygun projeler gelifltirip
bunlar üzerinde devam ediyoruz. Çünkü siz herhangi
bir ifle bafllad›¤›n›zda, yapt›¤›n›zda ve baflard›¤›n›zda
para mutlaka geliyor. Önemli olan iyi yapmak ve baflar›l› olmak. Bu konuda da uzun vadeli düflünüyoruz ve
baflar›l› oldu¤umuza inan›yorum.
Bunu talebe göre mi belirliyorsunuz?
Talebe göre belirleyip, talebi de kendimiz yarat›yoruz
diyebilirim. Türkiye’de 2000-2002 aras›nda kifli bafl› 45 litre olan y›ll›k meyve suyu tüketimi, bizim öncülük etti¤imiz tan›t›m ve meyve suyunun sa¤l›kl› bir içecek oldu¤unu anlatma faaliyetleri sonucu artt›. Talebi do¤urduk ve ondan sonra tüketicinin isteyebilece¤ini düflündü¤ümüz ürün çeflitlerine girdik. Yeni çeflitler ortaya
koyup gelifltirdik ve pazar› böylece art›rmaya bafllad›k.
da talep ve ihraç etme imkân›m›z var. Bu bize yeni pazarlar da aç›yor. Çünkü dünyada çok fazla yetiflen ve
de¤erlendirilebilen bir ürün de¤il. O yönden çok flans›m›z var diye düflünüyorum. Nar, sektörü ileriye çekecek, lokomotif olacak ürünlerden bir tanesi.
SÖYLEfi‹
SÖYLEfi‹
KABATAfi
Dimes ürün çeflitlili¤i konusunda hangi noktada?
fiu anda 14 çeflit meyve suyu üretiyoruz. Meyve suyunda en zengin ürün çeflitlili¤i Dimes olarak bizde.
fiarap üretimi konusunda neler yap›yorsunuz?
Babam flarapç›l›¤a, Tokat’›n dünyada da kabul görmüfl
beyaz flarapta kullan›lan narenciye üzümleriyle bafllam›fl ve 1969’da yurt d›fl›ndaki bir yar›flmada birinci olarak alt›n madalya alm›fl. Babam Ziraat Teknikeriydi.
Bursa Ziraat Okulu’ndan 1943 y›l›nda mezun olmufl, 15
sene devlette ve özel sektörde bir tak›m çiftlikleri idare etmifl ve çal›flm›fl. Tar›ma afl›k bir kifli ama sermayesi olmad›¤›ndan düflük sermayeyle yap›labilecek bir ifl
olarak flarapç›l›¤a bafllam›fl. fiarapç›l›¤a 1980-85’lere
kadar devam ettik. Sonra Türkiye’de bütün ba¤lara giren bir hastal›k bafl gösterdi. O dönemde üzümlerin kalitesi düfltü ve yeterli hammadde bulamad›k. Biz de
a¤›rl›¤› meyve suyuna verdik. Ama yeni ald›¤›m›z çiftlikle birlikte ve son dönemde flarapç›l›¤›n hem dünyada
hem Türkiye’de daha gözde olmas›yla biz de yeniden
bu çal›flmalara bafllad›k. fiu anda çiftli¤imizde 12 tane
farkl› çeflitteki üzümün 200 bin tane çubu¤unu yetifltirdik. Bunlar›n bölgedeki adaptasyonuna bak›p bölgedeki
ba¤c›l›¤› gelifltirece¤iz. Bu Nasrettin Hoca’n›n hikayesine benziyor ama dedi¤im gibi bizim planlar›m›z hep
uzun vadeli. Ben, 10 sene sonra flarapç›l›kta, Türkiye’de
ve yurt d›fl›nda flu anda meyve suyunda oldu¤umuz konumda olaca¤›m›za inan›yorum. Çünkü teknolojiyi ve
iflin ilmini biliyoruz, yeterli sermayemiz var ve s›f›rdan
bafllay›p uzun vadede sab›rla baflar›l› olmay› kafaya
koymufluz. Nitekim son y›llarda yapt›¤›m›z flaraplar, öncekilerden daha yüksek kalitede ç›kmaya bafllad›.
37
TAR‹H
38
BUGÜNKÜ ADIYLA “KABATAfi ERKEK
L‹SES‹”NDE SPOR FAAL‹YETLER‹.
Befliktafl ilçesinin en önemli e¤itim yuvalar›ndan biri
olan Kabatafl Erkek Lisesi (Kabatafl Sultanisi) 1908 Y›l›ndan beri e¤itim yapan, Türkiye’nin en eski ve seçkin
liselerinden biridir.
Faaliyete geçti¤i günden bu yana mezun etti¤i gençler,
Türkiye’de ve dünyan›n birçok ülkelerinde çeflitli dallarda görkemli baflar›lar kazanm›flt›r. Ayr›ca, Kabatafl
Erkek Lisesi tarihi boyunca birçok ünlü Türk edebiyatç›lar›n ö¤retim kadrolar›nda görev yapm›fl olmalar› ile
de tan›nan irfan oca¤›d›r.
“Befliktafl Jimnastik Kulübü” ile “Kabatafl Erkek Lisesi”
ne zaman birlikte an›lsalar, tereddütsüz, Türk gençli¤inin önemli bir kesimini gelece¤e haz›rlayan ve birbirlerini tamamlayan bu iki kardefl ocak gelir kamuoyunun
belle¤ine. ‹kisinin de hedefi gençli¤e hizmettir. Biri, bu
genç kuflaklara bedene inkiflaf etme olas›l›¤› sa¤larken,
di¤eri de fikren geliflmeleri için her türlü imkan›n› seferber eder, çok kapsaml› ve sa¤lam e¤itim sistemiyle.
Befliktafl ilçesinin koynundaki en önemli ziyneti olan Siyah-Beyaz renkli kulüp ile Siyah-K›rm›z›’l› bu köklü lise,
birbirlerini tamamlayan bir bütünün en önemli iki parçalar›d›r genç nesiller için. Zira II.Abdülhamid’in istibdad döneminde birbirlerine çok yak›n kurulmufllar
(Mart 1903- Mart 1908), forma ve flama renklerini bile
ayn› renklerden yani K›rm›z›-Beyaz olarak intihab etmifllerdir. T›pk› Befliktafl Jimnastik Kulübü’nün ilk renkleri olan “K›rm›z›- Beyaz”› “Siyah-Beyaz”a dönüfltürmesi gibi, Kabatafl Erkek Lisesi de ayn› nedenle, renklerinden “Beyaz”› “Siyah”a çevirmifltir kuruluflunun ilk
y›llar›nda.
1900’LÜ YILLARIN BAfiINDAYIZ...
Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun emperyalist ülkeler taraf›ndan sabote edildi¤i (zirveden inifl) döneminde patlak
veren Balkan Savafllar› nedeni ile, di¤er okullar gibi Ka-
KABATAfi
KABATAfi
Vala SOMALI
Safi ÇAVAÇ - Dr.Operatör (Kad›n Hastal›klar›
Mütehass›s›)
Muhip TÜMERKAN - (Doktor, Sinop Eski Mebusu)
S›dd›k TÜMERKAN – (Avukat, Bal›kesir Eski Valisi, Dahiliye Vek. Müsteflar›),
Vasfi - (Hariciyeci, Ba¤dat Saray›’nda görev yapt›),
‹brahim - (Lise Ö¤retim Üyesi)
Osman GÖNEN - ‹ktisat Fakültesi Mezunu (Tüccar)
Recai - (Devlet Memuru)
Kabatafl Lisesi bünyesinde yetiflip geliflen voleybol tak›m› elemanlar›n›n da belirledi¤i gibi, okulun sadece bu
branflta de¤il, bilhassa atletizm branfl›nda temayüz etmifl atletleri de kulüp müsabakalar›nda Siyah-Beyaz’l›
forma ile Befliktafl’a büyük katk›da bulunmufllard›r.
Baflta Tolon TOSUN, Alp GÖKSAN, Nevres KARAMEfiE
gibi isimlerin bafl› çekti¤i Kabatafl’l› atletler Befliktafl atletizmine büyük katk›da bulunmufllard›r. 1940’l› y›llarda
Befliktafl atletizminin yeniden canland›r›lmas› s›ras›nda
bu isimler pistlerde bafl› çekmifllerdir. Çok daha gerilere gitti¤imizde mesela 1924 y›l›nda yap›lan, ilk defa liseleraras› atletizm flampiyonas›nda Kabatafl Sultanisi atletizm flampiyonu olmufltur. Ayr›ca, k›z basketbol ve
voleybol tak›mlar›, yine ayn› okulun eskrim tak›mlar›
okullar›na birçok baflar›l› dereceler getirmifllerdir.
Kabatafl Sultanisi’nden yetiflip, Befliktafl formas› ile
üne kavuflan sporu b›rakm›fl olmalar›na ra¤men hâlâ
popülerliklerini muhafaza eden Befliktafll›lar› flöyle s›ralayabiliriz;
Süleyman SEBA - (16 Y›l Befliktafl Kulübü Baflkanl›¤›
yapt›, futbolculu¤u s›ras›nda 6 tane flampiyonluk yaflad›, Baflkanl›¤› döneminde de biri nama¤lup olmak üzere üst üste 3 y›l Türkiye Lig fiampiyonlu¤u kazand›, 16
y›ll›k baflkanl›k döneminde Befliktafl’›n yaflad›¤› Kupa
ve Lig fiampiyonluklar›n›n say›s› 17’dir.)
Sanl› SARIAL‹O⁄LU - (fiampiyon ve Milli futbolcu)
Yusuf TUNAO⁄LU - (fiampiyon ve Milli futbolcu)
Y›lmaz SOYSAL, Difl Doktoru Tolon TOSUN ve Prof. Dr.
Alp GÖKSAN atletizm dal›nda birçok flampiyonluk kazanm›fl Kabatafl kökenli Befliktafll›lard›r.
TAR‹H
KABATAfi SULTAN‹S‹ VE
BEfi‹KTAfi J‹MNAST‹K KULÜBÜ
KABATAfi ERKEK L‹SES‹ BJK’NIN OYUNCU
KAYNA⁄I ‹D‹...
Kabatafl Erkek Lisesi’nin ilk sporcu talebeleri, y›llar boyu süren hassasiyetle, bir taraftan okul maçlar›nda Kabatafl’› temsil ederlerken, di¤er yandan da kulüpleraras› müsabakalarda Befliktafl Jimnastik Kulübü’nü temsil
etmifllerdir, pistlerde ve salon sporlar›nda. Befliktafl
Jimnastik Kulübü’nde Voleybol fiubesi 1924 y›l›nda faaliyete geçmifltir. Bugünkü Kabatafl Erkek Lisesi 1924
y›l›nda Kabatafl Sultanisi olarak Befliktafl’a çok say›da
sporcu veren en büyük kaynakt›. ‹flte 1925- 1926 ve
1927 y›llar›nda ‹stanbul Voleybol Liginde “en büyük“
isim olarak par›ldayan Befliktafl Voleybol Tak›m›, Kabatafl Sultanisi son s›n›f talebelerinden teflkil edildi¤i için,
Siyah-Beyaz’l› kulübün spor tarihinde Kabatafl Erkek
Lisesi’nin müstesna bir yeri vard›r.
O zamanlar›n Yüksek Mühendis Mektebi, flimdiki Teknik Üniversite de voleybolda çok iddial› bir tak›ma sahipti. 1925 ile 1933 y›llar› aras›nda Fenerbahçe formas›
alt›nda gördü¤ümüz bu tak›m, Befliktafl ile giriflti¤i
olumlu rekabetle ‹stanbul voleybolunun ilerlemesinde
baflrol oynayan iki ekipten biri olmufltur. O devrede ‹stanbul Voleybol fiampiyonlu¤u finalleri, hep bu iki tak›m aras›nda oynam›flt›r. 1924, 25, 26 ve 1927 senelerinde Safi ÇAVAÇ, S›dd›k TÜMERKAN, Vasfi, Muhip TÜMERKAN, ‹brahim, Recai ve Osman GÖNEN’den kurulu
Befliktafl Voleybol Tak›m›, di¤er rakiplerinden sonra finalde de ezeli rakibi Fenerbahçe’yi ma¤lup ederek 4 y›l
üst üste ‹stanbul Voleybol fiampiyonu olmufltur.
Ayr›ca, 1928 ile 1933 y›llar› aras›nda 4 kez ‹stanbul Voleybol ikincisi de olan bu kadro elemanlar›, tahsil hayatlar›n› tamamlad›ktan sonra meslek hayatlar›nda da
büyük baflar›lara ulaflt›lar. Afla¤›da, bu yenilmez kadro
nun elemanlar›n›n isimlerini, mesleklerini de belirterek
vermekten k›vanç duyuyoruz:
OLDUM OLASI GALATASARAY KULÜBÜ ‹Ç‹N, GALATASARAY L‹SES‹ NEY‹ ‹FADE
ED‹YOR VE NE DERECEDE ÖNEML‹ ‹SE, KABATAfi L‹SES‹ DE BEfi‹KTAfi KULÜBÜ
‹Ç‹N AYNI DE⁄ER‹ ‹FADE ETM‹fiT‹R TAR‹H‹ BOYUNCA...
batafl Sultanisi’nden de birçok ö¤retmen ve son s›n›f
ö¤rencisi cephelere koflmaktan geri kalmam›fllard›r.
Savafl sonucunun ülkede yaratt›¤› büyük üzüntü ve
ilan edilen genel yas sonucunda 7 Mart 1913 günü yürürlü¤e giren asil bir karar ile, okul flamas›n›n “K›rm›z›Beyaz” olan renkleri “K›rm›z›-Siyah” olarak de¤ifltirildi.
Liseyi idare eden ve ne yaz›k ki, rakip kulüpler sempatizan› olan bir k›s›m e¤itimciler devreye girip sabote etmemifl olsalard›, okulun ad› da çoktan “Befliktafl Lisesi”
olarak de¤ifltirilmifl olacakt›. Karakartal’a birçok konuda büyük hizmetleri geçmifl olan ve Kulübün onursal
baflkanlar›ndan, Kabatafl mezunu Süleyman SEBA,
1990’l› y›llarda bu konuda da büyük çaba sarfetmifl,
ama malesef amac›na ulaflamam›flt›. Kabatafl Lisesi’nin
ad› “Befliktafl Lisesi” olmasa da Siyah-Beyaz’l› camian›n bir uzant›s› oldu¤u aflikard›r.
39
KABATAfiLI OLMAKTAN
GURUR DUYUYORUM
SÖYLEfi‹
KABATAfi
A
40
ygaz Sat›fl ve ‹fl Gelifltirmeden Sorumlu Genel Müdür Yard›mc›s› Semih Genç, Kabatafl mezunu ve
Kabatafl gelene¤inin bir parças›. Genç, 1962’de
Samsun’da do¤duktan hemen sonra ailesi, devlet memuru olan babas›n›n ifli nedeniyle ‹stanbul’a yerleflir.
Aile daha sonra Band›rma’ya geçer. Genç, a¤abeyiyle
birlikte ilk ve ortaokulu Band›rma’da okuduktan sonra,
a¤abeyi Kabatafl Erkek Lisesi’ne gidip, 1976’da mezun
olur. Semih Genç için a¤abeyi örnektir ve onu takip
eder. A¤abeyini ziyaret için Kabatafl’a da birkaç defa
gidip gelmifl, hem okul hem de aileden ayr›lmak ona
kendi deyimiyle “sempatik ve heyecanl›” gelmifltir. Ve
a¤abeyinin mezun oldu¤u 1976 senesinde, onun arkas›ndan Kabatafl’a girer. Daimi yat›l› olan Semih Genç,
mezun olduktan sonra ise ‹stanbul Üniversitesi ‹ktisat
Fakültesi’ni bitirir ve e¤itimine Londra’da devam eder.
Genç’le Kabatafl’taki an›lar›, ö¤endikleri ve bugün Aygaz’daki görevi üzerine keyifli bir söylefli yapt›k.
Kabatafl Erkek Lisesi’nde okumaya hangi tarihte
bafllad›n›z?
1976’da, a¤abeyim ç›kt› ben girdim. A¤abeyim Haziranda mezun oldu ve ‹stanbul T›p Fakültesi’ni tutturdu. O
çok çal›flkan bir ö¤renciydi, ben o kadar de¤ildim...
‹lk günü hat›rl›yorum; yatakhaneye gittik, yatakhane
200 kiflilik. Afl›r› talepten dolay› salonu yatakhane yapm›fllar. Ufac›k bir çelik dolap 40 cm’lik falan, lavabolar
yok -biz onlara yalak derdik- yalaklar vard›. Y›kanmak
problemdi, sabah erken kalkmak gerekiyordu. 200 kifli
ayn› yatakhanede yatard›k. Hiç unutmuyorum ilk günleri. O zamanlar bizim okul -hâlâ da öyle- disipliniyle bilinirdi ama ülkesini seven, vatan›na hayr› olan insan yetifltiren bir kurum oldu¤undan, sadece okul disiplinini
de¤il, öz disiplini, kendi kendimizi disipline etmeyi, hayatta kalmay›, yaflamay› da ö¤retti bize.
Ben o zaman 14 yafl›ndayd›m. Sabah, 06:30’da kald›r›rlard›, giderdik elimizi yüzümüzü y›kard›k, diflimizi f›rçalard›k, üstümüzü de¤ifltirirdik, 07:00’de etüde girerdik.
07:00 – 08:15 aras›yd› etüt. Dersler, 09:00’da bafllard›.
O arada kahvalt› ederdik. Kahvalt›dan sonra 15 dakikada koflarak giderdik derse. Yine hiç unutmuyorum
12:10’da ö¤le aras› bafllard›, gene koflarak yeme¤e giderdik. Sonra 13:30’da derse bafllard›k, 16:10’a kadar
sürerdi. 16:10’dan 17:30’a kadar bir aram›z vard›. 17:3019:00 aras› etüt, 19:00-19:30 aras› yemek ve istirahat
molas›. 19:30’dan 21.15’e kadar biz tekrar etüde girerdik. En geç 22:00’de de yatakhaneye giderdik. Her akflam ellerimizi, yüzümüzü, ayaklar›m›z› y›kard›k. Sonra
da yatard›k. Sabah yine 06:30 bafllard› yaflam. Ben çok
fley ö¤rendim okuldan.
FOTO⁄RAFLAR: NECAT NAZARO⁄LU
KABATAfi’TA DEMOKRAT‹K B‹R ORTAM VARDI, HERKES B‹RB‹R‹N‹ SAYARDI
SEVERD‹, BÜYÜKLER KÜÇÜKLER‹ KORURDU, KÜÇÜKLERSE BÜYÜKLERE SAYGI
DUYARDI. BEN OKULDA KIZ Ö⁄RENC‹ OLMAMASI DIfiINDA ORTAMDAN ÇOK
FAYDALANDI⁄IMI DÜfiÜNÜYORUM. ÇOK MÜTH‹fi B‹R ÖZGÜVEN OLUfiTU B‹ZDE...
Tek bafl›n›za orada yapamazs›n›z diye mi düflünüyorlard›?
Tek bafl›ma yapard›m da fazla yapmamdan korktular.
Ama bana çok katk›s› oldu. Kendi bafl›m›za ayakta durmay›, do¤ruyu yanl›fl› ay›rmay›, muhakeme yetene¤ini
verdi bize okul, öz disiplini sa¤lad› yani. Hocalar›m›z çok
42
de¤erliydi, hepsi görmüfl geçirmifl, konular›nda uzman,
insan psikolojisini çok iyi bilen çok de¤erli insanlard›.
Vahit Baflar bizim fizik hocam›zd›. Her derste “Sigaran›n zararlar› nedir?” diye sorard›. Vahit Hoca bir de
“Bildi¤iniz üç tane büyük adam› yaz›n.” derdi. Biz de yazard›k; “1. Atatürk, 2. Edison, 3. Vahit Baflar...”. Matematik hocam›z, ‹smet Y›ld›r›mtürk’tü. Hocal›¤›ndan ziyade
idarecili¤i de¤iflikti onun. Ondan da çok fleyler ö¤rendik.
Burhan ‹flcan tarih hocam›zd›. Çok de¤erli bir fizik hocam›z vard› ama ismini hat›rlam›yorum. Benim en sevdi¤im ders fizikti. Hocam›z, her s›navda üç soru sorard›,
iki soruyu yapan geçerdi. Kolay olurdu iki soru da. En
fazla iki-üç kifli yapard› üçüncü soruyu. Sorular hep
mant›k sorular›yd›. Ezbercilik bizde hiç olmazd›. Etütlerde al›flt›rma çözdü¤ümü hiç hat›rlamam, biz tan›m okur-
Dostluklar nas›ld› Kabatafl’ta?
O ortam yo¤un bir ortam, yak›ns›n›z her fleyiniz ortak.
Dostluklar da çok sa¤lamd›, ya iyi olurdunuz ya da hiçbir iliflkiniz olmazd›. Baz› arkadafllarla çok iyi iliflki kurard›n›z.
Üniversiteye giriflte s›n›f›n›z›n durumu nas›ld›?
Kabatafl’› bitirince bizim s›n›fta üniversiteye giremeyen 3-5 kifliydi. S›n›f›n en inekleri giremedi, herhalde s›navda heyecanlanm›fllard›. Sonra giremeyen arkadafllar da girdi bir yerlere. ‹yi yerlere giren arkadafllar›m›z
çok oldu. Genelde t›p fakültelerine girdiler. Hiç kimse
aç›kta kalmad›. Ben ‹stanbul Üniversitesi ‹ktisat Bölümü’ne girdim. Lisede ö¤rendi¤im bir fley var; okul çok
önemli ama özel olarak üniversiteler aras›nda çok büyük fark yok. Muhakeme yetene¤iniz varsa, kendinizle
ilgileniyorsan›z, çal›flkansan›z, zaman›n›z› planlay›p
programl›yorsan›z, kofluyorsan›z zaten korkacak bir
fley yok baflar›l› olursunuz. Ben hâlâ lisedeki gibi hissediyorum kendimi. Samimiyetle söylüyorum, enerjik ve
çok az fley biliyormufl gibi hissediyorum. O kadar çok
fley var ki ö¤renilecek, ama iflte bunlar bence liseden
geldi. Üniversitede biz öyle bir fley görmedik. Üniversiteye gidersiniz, hoca gelir anlat›r gider, ondan sonra
top sizdedir.
Hilmi Yavuz’un, okulda bir konferansta dinledi¤imiz
çok güzel bir tespiti var: “Önemli olan lisedir. ‹nsan
lisede kiflili¤ini bulur, gelifltirir, tüm alt yap›s›n› oluflturur. Üniversite sadece meslek kazand›r›r.” diyor...
Çok do¤ru. Kesinlikle kat›l›yorum, ben de kiflili¤imi lisede buldum. Bugün tamamiyle lisede edindi¤imiz fleyler
var hayat›m›zda. Mesela bize zor flartlarda yaflamay›
KABATAfi
KABATAfi
Kabatafl’a gelirken siz veya ailenizde tereddüt var
m›yd›, “Acaba” dediniz mi hiç?
Ben demedim. Ailem de demedi ama asl›nda beni göndermeyi pek istemediler. Çünkü biraz yaramaz bir çocuktum.
SÖYLEfi‹
En üzüldü¤üm konuysa okulda k›z ö¤renci olmamas›.
Bu kötü bir fley.
Lisedeki arkadafllar›n›zdan halen görüfltükleriniz
var m›?
Arkadafllarla hâlâ görüflüyoruz. Mesela bizim Mustafa
Çaml›ca vard›, onunla görüflüyoruz. Hüseyin Sakarya
K›rklareli’nde görüflüyoruz, hiç ayr›lmad›¤›m arkadafl›m Hüseyin Latifo¤lu ile nerdeyse her hafta mutlaka
görüflüyoruz. Ayr›ca Levent Ek, Hakan Alt›nçekiç, Rüfltü Köseo¤lu ve Ahmet Mumcu’yla görüflüyoruz. Bir de
Kabatafll›lar Derne¤i bize 2004 y›l›nda plaket verdi.
Orada biz 10 arkadafl, efllerimizle birlikte topland›k, güzel oldu.
Kültür farkl›l›¤› iletiflimde sorun yarat›yor muydu?
Yaratm›yordu ama bu, birinci s›n›fta vard›, ikinci s›n›fta herkes birbirini daha iyi tan›d›. Kendisini gelifltirmesi gerekenler de gelifltirdiler. Herkesin birbirine katk›s›
oldu. Herkes bir flekilde yumuflad›, birbirimizi kabul ettik ve sevdik. Üçüncü s›n›f›n sonunda ne cevherler ç›kt›. A¤z›ndan laf ç›kmayan adam, üçüncü s›n›f›n sonunda espri ustas› oldu. Çok fleyler yaratt›k, çok güldük,
çok e¤lendik. Tam kiflili¤inin oluflaca¤› zamanda insanlar öz yap›lar›na kavufltular. Ben bir Kabatafll› olmaktan gurur duyuyorum.
SÖYLEfi‹
KABATAfi SADECE OKUL D‹S‹PL‹N‹N‹ DE⁄‹L, ÖZ D‹S‹PL‹N‹, KEND‹ KEND‹M‹Z‹
D‹S‹PL‹NE ETMEY‹, HAYATTA KALMAYI VE YAfiAMAYI DA Ö⁄RETT‹ B‹ZE.
duk, tan›mlar› ö¤renirdik ve kafay› çal›flt›r›rd›k. Onun d›fl›nda spor yapard›k bol bol, futbol oynard›k. Ben hep s›n›f tak›m›nda oynad›m. Bizim zaman›m›zda biz sahilde
bal›k tutard›k. fiimdi de gerçi görüyorum gidince, bal›k
tutuyorlar. ‹lk derse bafllad›¤›m›zda s›n›fta herkes hocalara tan›t›yor kendini. Hocalar soru soruyor. Genelde
herkesin not ortalamas›n› soruyorlar. S›n›ftakiler genellikle Anadolu’dan gelmifller, K›rflehir’den, Konya’dan,
Çank›r›’dan, Ankara’dan, Van’dan, Tokat’tan, Ege’den…
Ve hepsinin not ortalamas› 9-10. S›ra bize geldi, 7 faland› o zaman benim ortalamam ne yapaca¤›z dedik herkes çok iyi. Sonra bir bafllad› s›navlar bu arkadafllar›n
hepsi dökülmeye bafllad›lar. Orada Türkiye’deki e¤itimin ne kadar kötü oldu¤unu görmüfltük 1976 senesinde
Anadolu’da e¤itim hakikaten iyi de¤ildi.
Kabatafl’›n derecelendirme sistemi de çok farkl›yd›. Biz
istedi¤imiz kadar çok çal›flal›m çok yüksek not alamazd›k. Okula bafllad›¤›m›z zaman hocalar söylemiflti zaten
bekledi¤iniz notun 6-7 not afla¤›s› gelir diye. Yani 10
beklesem 3 gelecek gibi bir fley. Zorluyorlard›. Hep daha iyiye, daha güzele zorluyorlard›. O dönemlerde Türkiye’de anarfli ortam› vard›. Bizim okula yans›mad›. Demokratik bir ortam vard›, herkes birbirini sayard› severdi, büyükler küçükleri korurdu, küçüklerse büyüklere
sayg› duyard›. Ben okulda k›z ö¤renci olmamas› d›fl›nda
ortamdan çok faydaland›¤›m› düflünüyorum. Çok müthifl bir özgüven olufltu bizde. O zamanlarda yapamayaca¤›m fley yoktu, her fleyi yapard›m, her fleyi yapabilece¤imi düflünürdüm. Öyle yetifltik fark›nda olmadan.
Çok okurduk. Bize okuyacak çok kitap verirlerdi, tavsiye ederlerdi. Zaten her gün sabah bir saat, akflam da
dört saat böyle bir vaktimiz var, yani çal›fl›yorsunuz.
Bunun d›fl›nda sabahlar› yar›m saat, akflam üstü bir saat dinlenme vaktiniz var. Asl›nda iyi bir zaman yönetimi, önemli. Bende mesela flu anda halâ vard›r. Her gün
program yapar›m kendime; bugün iflten ç›karken, yar›n
ve bu hafta ne yapaca¤›m bellidir. Önümüzdeki haftalar ve sonraki haftalarsa taslak olarak haz›rd›r. Biz bunu fark›nda olmadan okulda ö¤rendik.
43
44
Üniversiteden sonra ifl hayat›n›z nas›l bafllad›?
Üniversiteden sonra önce Londra’ya gittim. Lisan›m
yoktu, lisan›m› gelifltirdim. Sonra buraya gelip ‹flletme
‹ktisad›’n›n ‹ngilizce Uluslararas› Pazarlama Bölümü’nü
bitirdim. Sonra askere gittim. Bunlar› yaparken çal›fl›yordum da. Askerden sonra da part-time ifller yapt›m.
fiu anda Aygaz’da tam olarak göreviniz nedir?
Aygaz’da, Sat›fl ve ‹fl Gelifltirmeden Sorumlu Genel Müdür Yard›mc›s›y›m. Aygaz’da daha önce hem pazarla-
mada, hem baflka birçok bölümde Genel Müdür Yard›mc›l›¤› yapt›m. En son buraday›z iflte. Aygaz’›n yurt
içi, yurt d›fl› tüm sat›fllar›ndan ve yeni ifl gelifltirmeden
ben sorumluyum. Aygaz çok büyük bir flirket. 350 tüplü gaz, 500 otogaz bayimiz ve dökme gaz müflterilerimiz var. Tüm bunlara yap›lan sat›fl yaklafl›k 6.000
adet. Ayr›ca toptan sat›fl, ihracat sat›fl müflterilerimiz
var. Yurtd›fl›na da LPG sat›yoruz. Gaz aletleri üretim
tesisimizdeyse tüp, tank, valf aksesuarlar› üretiyoruz
ve sat›yoruz. Art›k üretimi biraz azaltt›k, Türkiye’de
LPG çok haks›z bir rekabetle karfl› karfl›ya. Do¤algaz
gerçekten ça¤dafl, buna hiç kimsenin itiraz› olamaz
ama flu anda Türkiye’de do¤algaz›n özel tüketim vergisi, LPG’nin 27’de biri. Yani LPG’nin özel tüketim vergisi ki 276 kat daha fazla. Dünyan›n hiçbir yerinde bu
böyle de¤il. Avrupa’da da do¤algaz var ve her eve do¤algaz ba¤lan›yor ama orada LPG 100 ise do¤algaz
60’t›r. Bizdeyse LPG 100, do¤algaz 20.
Bu bilinçli bir uygulama m›?
Ben biraz bilinçli diye düflünüyorum çünkü Türkiye’nin
do¤algaz anlaflmalar›ndan dan dolay› bir tak›m yükümlülükleri var. Zaman›nda anlaflmalar yap›lm›fl ve belli
bir miktar almak zorunda. Bundan dolay› do¤algaz flu
anda Türkiye’de yay›l›yor ve kullan›lmas› teflvik ediliyor. Bu sene sonuna kadar herhalde 35 merkezde,
önümüzdeki sene sonu itibariyle de 70 merkezde do-
¤algaz yay›l›m› olacak. Do¤algaz tabi ki ça¤dafl ve kolay ama Türkiye gibi enerji fakiri bir ülkede sadece tek
bir enerki türüne ba¤l› fleye a¤›rl›k vermekkalmak do¤ru de¤il. Mutlaka alternatifler gelifltirmeliyiz
Aygaz'›n sektör sosyal sorumluluk alan›nda bir çok
giriflimi var. Biraz onlardan bahsedebilir miyiz?
Bizim sosyal sorumluluk faaliyetlerimiz her dönem
oldu. Her sene bir kitab›m›z ç›kar. En son “Troya Haizneleri Saray›n Çocuklar›” kitab›n› ç›kard›k. Genellikle Osmanl› ile Eski Türk ve Anadolu Medeniyetleriyle
ilgili kitaplar bunlar. Resimli ve çok güzeller. Biz okunan kitaplar ç›kar›yoruz. Yönetim Kurulu Baflkan Vekilimiz Ömer Koç bu konuda son derece bilgilidir ve
bunu çok destekler. Bunun yan›nda A¤lasun, E¤ridir'de Efes’ten daha önemli olacak Sagallassos adl›
büyük bir kentin k›smi restorasyonuna da sponsor olduk, onu yap›yoruz. 6 senelik uzun bir sponsorluk bu.
Ayr›ca ‹KV'nin sponsoruyuz. Bunun d›fl›nda bölgesel
olarak öyle çok faaliyet yap›yoruz Anadolu'da… Belediyeleri destekliyoruz, flenliklere sponsor oluyoruz
vs. Bir de “Dikkatli Çocuk” ad›n› verdi¤imiz ve ilkö¤retim ö¤rencilerine ev kazalar›, ilk yard›m, deprem gibi konularda e¤itim verdi¤imiz, tüm ülke çap›nda faaliyetde bulundu¤umuz bir program›m›z var ki son 4
y›lda 325 bin ö¤rencimize birebir e¤itim verdik ve devam ediyoruz…
KABATAfi
Okuldan kaçar m›yd›n›z hiç?
Kaçard›k tabii, Ortaköy’e giderdik. Ortaköy’e o zaman
hep hayret ederdim. “Bu Ortaköy” derdim, “ne kadar
güzel bir yer.”. Orada bir bilardocu vard›, camiye giderken tam köflede. Ondan önce de s›ra s›ra kahveler
vard›. O kahvelerin bir k›sm› sabahç›yd›. Biz gece giderdik, iki tane sandalyeye otururdum, bir de battaniye verirlerdi. Gece 12.00’den sabah saat 06:00’ya kadar orada otururduk. Do¤ru dürüst uyuyamazd›k da…
Giderdik bir yerde çay kahve içerdik. Sonra 06:30’da
okula giderdik. Beyo¤lu’na giderdik, o zamanlar Beyo¤lu vard›. Niflantafl› falan yeni bafll›yordu bat›l› anlamda bir birahane olarak Bacanak ve Orman aç›ld›
Beyo¤lu’nda, buralara çok giderdik. Bol bol sinemaya
da giderdik. O zamanlar Beyo¤lu’nda Fitafl ve Emek sinemas› vard›. Oralara çok giderdik. Çok e¤lendik, çok
güldük lise y›llar›nda.
Daha sonra Koç Grubu’nun Ram D›fl Ticaret adl› flirketinde çal›flmaya bafllad›m. Bu da tesadüfen oldu. ‹fl ar›yordum ve d›fl ticaret ifli yapmak istiyordum. O zamanlarda Türkiye’de d›fl ticaret flirketileri teflvik ediliyordu
devlet taraf›ndan, Colgate yeni gelmiflti Türkiye’ye. Onlarla görüfltüm, aç›kças› yabanc› sermayeli flirketleri
tercih ediyordum. Yolda bir bakt›m arkadafl›m… “Hayrola?” dedi, saat 06:30, elimde ifl görüflmesi için ald›¤›m
yeni çanta... “Ne yap›yorsun?” dedi, “‹fl ar›yorum.” dedim.,”Ne istiyorsun?” vs. deyince de “D›fl ticaret.” dedim. O da “Bize gel.”dedi. fiirket Ram, Koç’un flirketi.
Ben “Koç ise olur” dedim. Sonuçta o flekilde girdim.
Sonra “‹ran’a gider misin?” dediler bana. ‹ran ofisine de
bu flekilde girdim. 2,5 sene Tahran’da yaflad›m. Döndükten 1,5 sene sonra “Bir daha gider misin?” dediler, “Peki” dedim ve bir daha gittim. 4,5 sene kald›m. Farsça bilirim. Orada s›f›rdan bafllad›k. Önce müdür oldum, daha
sonra grup müdürü. Sonra buraya geldim. Aygaz’a tayin ettiler. 4,5 senedir de buraday›m. Bu arada 1997’de
flirket beni Koç Üniversitesi’nin profesyonel yöneticiler
için 1 senelik h›zland›r›lm›fl ifl idaresi yüksek lisans program›na gönderdi. Bir de onu bitirdim. 2002’den beri de
Aygaz da görev yap›yorum...
SÖYLEfi‹
SÖYLEfi‹
KABATAfi
ö¤retti. Hakikaten zordu bizim flartlar›m›z. Hepimiz
okulumuza her zaman sayg› duyar›z, koruruz, severiz.
45
46
Prof. Dr.
Özcan KÖKNEL
l›k kazanmay› amaçlarlar. Ancak bu iste¤i belirlenmifl
ve biçimlenmifl de¤ildir. Gelecek beklentisi vard›r. Kendisine ve kendisiyle iliflkili kiflilere, nesnelere ya çok de¤er verir ya da görmezlikten gelirler.
Eriflkinler kendi amaç, beklenti, de¤er, duygu ve düflüncelerinin gençlerde sürdürülmesini isterler. Bu nedenle bilerek ya da bilmeden verdikleri iletilerle gencin
de¤iflmesini, geliflmesini, kiflilik kazanmas›n› engellemeye çal›fl›rlar. Gencin kiflilik kazan›p özerk biçimde
davrand›¤›n› gördükçe onu yeniden kendilerine ba¤lamak için türlü yöntemler kullan›rlar. Kimi kez ona yard›mc› olma görünümü alt›nda, kimi kez onu korkutup
y›ld›rarak, kimi kez de cezaland›rarak kendi etkilerini
sürdürmek isterler.
Oysa gencin bütün davran›fllar› gelece¤e, ileriye dönüktür. Bu nedenle, gençlerin beklemeye, denetlemeye, engellemeye, s›n›rlamaya dayanma güçleri yoktur.
Karfl›laflt›klar› sorunlar› hemen o anda kökünden, tümüyle çözmek isterler. Oysa, eriflkinler ço¤unlukla durumu sürdürmek isterler. Bu durum kuflak çat›flmas›n›n
temel nedenidir.
Kuflak çat›flmas›, gençlerle eriflkinler, yetiflkinler aras›ndaki iletiflim kopuklu¤undan do¤ar. Bu nenle kuflak
çat›flmas›n›n olumsuz, sa¤l›ks›z boyutlara eriflmesini
önlemek iyi bir iletiflimle gerçekleflebilir. Bu iletiflimi
sa¤l›kl› biçimde kurup sürdürebilmek, once eriflkin ve
yetiflkin kufla¤›n görevi olup, afla¤›da belirtmeye çal›flt›¤›m ilkelere uyuldu¤unda istenilen amaca ulafl›l›r.
Gençlerle eriflkin ve yetiflkinler aras›nda sa¤l›kl› iletiflim için yap›lan bütün bu önerileri bir iki cümle ile flöyle özetleyebilirim: Gençler, yetiflkinler, iletiflim s›ras›nda eflduyum (empathy) içinde olun. Kendinizi karfl› taraf›n yerine koyun. Siz genç olsayd›n›z, bu durumda
nas›l davran›rd›n›z? Siz yetiflkin olsayd›n›z, bu durumda nas›l davran›rd›n›z? Sorulara içtenlikle cevap verin
ve ona göre davran›n.
KABATAfi
Kuflak çat›flmas› (Generation gap) gençlerle, anne, baba, aile aras›nda görüfl fark›ndan do¤an anlaflmazl›kt›r. Gencin aray›fl›n›n ve
toplumsallaflma sürecinin ürünü olup, bütün toplumlarda her zaman ortaya ç›kmas› olas› do¤al ve evrensel bir olgudur. Örnek olarak M›s›r’da MÖ 2000 – 1500 y›llar›ndan kalan papiruslarda firavunun gençlerden, “Art›k çocuklar›m›z, gençlerimiz yozlaflt›. E¤er
halk›m›z›n gelece¤i, bugünün sorumsuz gençli¤ine dayanacaksa
pek umutlu görmüyorum. Bütün gençler anlat›lamayacak kadar
dengesiz. Bugünün gençleri s›n›rland›rmaya karfl› ç›k›yor. Son derece kurnazca ve sab›rs›zca davran›yorlar.” sözleriyle yak›nd›¤›
görülmüfltür.
Benzer yak›nmalar, MÖ 800 y›llar›nda Hesiod’un, MÖ 450’li y›llarda Socrates’in konuflmalar›nda ve yaz›lar›nda yer alm›fl, yaflad›klar› ça¤larda gençlerin davran›fllar›n›, tutumlar›n›, eylemlerini be¤enmemifller ve elefltirmifllerdir.
Görüldü¤ü gibi yetiflkinlerin, yafll› kuflaklar›n gençlerden yak›nmas› ve kuflaklar aras› çat›flma, sürtüflmeler yüzlerce, binlerce y›ldan
beri süregelen bir olgudur. Bugünden sonra da sürüp gidecektir.
‹çinde yaflad›¤›m›z yüzy›l›n, h›zl› ekonomik, toplumsal ve teknolojik geliflmesini, bilgi aktar›m›n›, iletiflim a¤›n›, küreselleflmeyi yaflayan toplumlarda bu çat›flma daha belirgin olarak görülmekte, hem
gençleri, hem de eriflkinleri olumsuz yönde etkilemektedir. Kuflak
çat›flmas›n›n temel nedeni, genç ve yetiflkin kuflak aras›ndaki iletiflim kopuklu¤undan, yani karfl›l›kl› olarak gönderilen iletilerin çözülüp anlafl›lmamas›ndan kaynaklanmaktad›r.
Ailenin ve çevrenin gençle kurup sürdürdü¤ü iletiflimde ve verilen
iletilerde çeliflmeler vard›r. Bir yandan ona “büyüklü¤ü”, “kendi
bafl›na karar vermesinin, sorumluluk yüklenmesinin gerekli oldu¤u” anlat›l›r. Öte yandan, “Akl›n ermez.”, “Sen daha çocuksun.”
denilerek tüm davran›fllar› engellenir. Ço¤u kez gençte de benzer
çeliflki vard›r. ‹stedi¤i zaman kendisini “koca adam” olarak görüp,
tüm sorunlar› çözecek güçte oldu¤unu san›r. ‹fline gelmeyen durumlarda da “Ben daha çocu¤um.”, “Akl›m ermez.” diyerek sorumluluk yüklenmekten kaçar.
Öte yandan gençlik ça¤›ndaki amaç, beklenti, de¤er, duygu, düflünce ile yetiflkinlerinki birbirinden çok farkl›d›r. Gençler sayg›n-
YORUM
YORUM
KABATAfi
KUfiAK ÇATIfiMASI
47
SINIRLARI AfiAN DÜfiÜNÜR
‹NSANLI⁄I KAVRAYAN FELSEFE
MEVLÂNA’YI ‹NSANLARLA PAYLAfiMAK, DE⁄ERLER‹N‹ ÖNE ÇIKARMAK AMACI VE DÜfiÜNCES‹YLE
MEVLÂNA CELALEDD‹N RUM‹’N‹N 800. DO⁄UM YILI OLAN 2007 YILI, B‹RLEfiM‹fi M‹LLETLER
E⁄‹T‹M B‹L‹M VE KÜLTÜR ÖRGÜTÜ (UNESCO) TARAFINDAN “RUM‹ YILI” OLARAK ‹LAN ED‹LM‹fiT‹.
48
MEVLÂNA (1207-1273)
Mevlâna 30 Eylül 1207 y›l›nda bugün Afganistan s›n›rlar› içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh flehrinde do¤du. Babas› Belh flehrinin ileri gelenlerinden olup
sa¤l›¤›nda "Bilginlerin Sultan›" unvan›n› alm›fl olan Hüseyin Hatibî o¤lu Bahaeddin Veled'di. Annesi ise Belh
Emiri Rükneddin'in k›z› Mümine Hatun'du. Bahaeddin
Veled, baz› siyasi olaylar ve yaklaflmakta olan Mo¤ol istilas› nedeniyle Belh'ten ayr›lmak zorunda kald›. 1212
veya 1213 y›llar›nda aile fertleri ve yak›n dostlar› ile birlikte Belh'ten ayr›ld› ve ilk dura¤› Niflâbur oldu. 1222 y›l›nda Karaman'a gelen Bahaeddin Veled ve ailesi burada 7 y›l kald›. Mevlâna 1225 y›l›nda fierefeddin Lala'n›n
k›z› Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten
Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi ad›nda iki o¤lu oldu.
Y›llar sonra Gevher Hatun' u kaybeden Mevlâna, bir çocuklu dul bir kad›n olan Kerra Hatun ile ikinci evlili¤ini
yapt›. Bu evlilikten de Muzaffereddin ile Emir Alim Çelebi adl› iki o¤lu ve Melike Hatun adl› bir k›z› dünyaya
geldi. Bu y›llarda Anadolu'nun büyük bir k›sm› Selçuklu
Devleti’nin egemenli¤i alt›ndayd› ve Konya bu devletin
baflkentiydi. Selçuklu Devleti en parlak devrini yafl›yordu ve devletin hükümdar› Alâeddin Keykubad’d›. Alâeddin Keykubad, Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleflmesini istedi. Bahaeddin Veled, sultan›n davetini kabul etti ve Konya'ya 3
May›s 1228 y›l›nda ailesi ve dostlar› ile geldi. Bahaeddin
Veled 12 Ocak 1231 y›l›nda Konya'da vefat etti. Veled
ölünce talebeleri ve müritleri bu defa Mevlâna'n›n çevresinde topland›lar. Mevlâna'y› babas›n›n tek varisi ola-
FELSEFE
FELSEFE
KABATAfi
K
eflke bu hoflgörü, bu ön yarg›s›zl›k, kendinden
farkl› olana sayg› ve kapsay›c›l›k tüm dünyada hakim olsa… Yukar›daki dizelere ve felsefeye bak›p
bunlar› içinden geçirmemek mümkün mü? Bu dizeler
Mevlâna Celaleddin Rumi’ye ait. Derin felsefesi, insanlar aras›nda daha fazla anlay›fl, flefkat, dostluk, hoflgörü ve karfl›l›kl› sayg› temeline dayanan Mevlâna’y› insanlarla paylaflmak, de¤erlerini öne ç›karmak; savafl›n,
fliddetin, sayg›s›zl›¤›n ve sevgisizli¤in daha çok hakim
oldu¤u bugünün dünyas›nda herkesin iste¤i. Bu amaç
ve düflünceyle Mevlâna Celaleddin Rumi'nin 800. do¤um y›l› olan 2007 y›l›, Birleflmifl Milletler E¤itim Bilim
ve Kültür Örgütü (UNESCO) taraf›ndan "Rumi Y›l›" olarak ilan edilmiflti. Bu çerçevede tüm dünyada birçok etkinlik yap›larak Mevlâna ve felsefesi tan›t›ld›. Mevlâna’n›n, insan düflüncesine yepyeni mesajlar vererek
gerek ‹slam, gerek bat› düflünürlerinin fikir sistemleriyle inançlar›n›, ruh, ak›l ve sevgi üçgeni içinde sundu¤u
da bu y›l›n ana vurgusuydu. Dünya çap›ndaki etkinliklere geçmeden önce bu büyük düflünürün hayat›na ve
felsefesine k›saca göz atmakta fayda var.
KABATAfi
“Gel ne olursan ol gel
‹ster tanr› tan›maz, ister atefle tapar
‹ster bin kez tövbeni bozmufl ol
Bizim dergâh›m›z umutsuzluk dergâh› de¤il
Gel ne olursan ol gel”
49
FELSEFE
50
Mevlâna’y› tan›mak ancak Mevlâna’n›n fikirlerini anlamakla mümkündür. Bu da sadece onun sat›rlar›nda gizlidir. Mevlâna, insan sevgisini, inanç ve düflünce özgürlü¤ünü evrensel boyutta, çeflitli yollarla en derin, en
hassas ve en ince yorumlayan kiflilerdendir. Mevlâna’n›n yorumlar› ve ürettikleri, içinde bulundu¤u ‹slam
aleminin yan› s›ra bütün insanl›¤› da derinden etkilemifl, say›s›z kifli ve ak›ma esin kayna¤› olmufltur. Çeflitli kaynaklara göre ‹ngiliz do¤u bilimcisi A.J. Arberry,
Mevlâna'y› "Dünyan›n en büyük ozan›" olarak nitelerken, Goethe onun etkisinde kalm›fl, Rembrandt tablosunu yapm›fl, Muhammed ‹kbal felsefesini onun düflün-
nilir.”der. Yine bir gün kendisine "Aflk nedir efendim?"
diye soran bir ö¤rencisine "Ben ol da bil." yan›t›n› verir. Tarihsel kaynaklara göre Mevlevilik, Mevlâna'n›n ilkelerinden ve ‹slam inanc›na getirdi¤i yorumdan do¤ar
kurulufluysa onun ölümünden sonra o¤lu Sultan Veled
ile halifesi Hüsamettin Çelebi'nin birlikte haz›rlad›klar›
bir örgütlenmeye göre flekillenmifltir.
Etkinlikler
2007 Mevlâna Y›l› nedeniyle dünyada ve Türkiye’de
düzenlenen etkinliklerin baz›lar› flöyle:
•Harbiye Cemil Topuzlu Aç›k Hava Tiyatrosu’nda 25
Temmuz’da Ahmet Özhan’›n solistli¤inde “Aflk›n Sultan›” bafll›kl› bir konser gerçekleflti. Sanatç› 2007 Mevlâna Y›l› dolay›s›yla ayn› konseri Meksika, ABD, Kanada,
Almanya, M›s›r ve Suriye’de de gerçeklefltirdi.
•‹stanbul Büyükflehir Belediyesi Kültür Müdürlü¤ü taraf›ndan düzenlenen ve ‹BB Kültür A.fi. taraf›ndan organize edilen “2007 Kültür Etkinlikleri” kapsam›nda A¤ustos ay› boyunca Sultanahmet Meydan›’nda “Hoflgörüye
Davet” bafll›kl› ses ve lazer gösterisi düzenlendi.
•Kadir Has Üniversitesi'nin 10. kurulufl y›l› etkinlikleri
çerçevesinde ''UNESCO Mevlâna Y›l›'', özel bir programla kutland›. Çok say›da davetlinin kat›ld›¤› ve Mevlevi töreniyle devam eden program, üniversitenin Haliç
Salonu'nda, ünlü neyzen Süleyman Erguner taraf›ndan
gerçeklefltirildi.
•Hollanda'da. UNESCO taraf›ndan bafllat›lan program
kapsam›nda ülkenin 26 bölgesinde Mevlâna Celaleddin
Rumi'yi tan›tan çeflitli programlar gerçeklefltirildi. Tan›t›m›n Hollanda aya¤›, Avrupal› Türk Demokratlar Bir-
li¤i Hollanda Baflkan› Veysi Güngör’ün önderli¤inde,
birçok sivil toplum kuruluflunun da yard›m ve çabalar›yla düzenlendi. Hollanda'n›n Rotterdam, Lahey, Amsterdam gibi büyük flehirlerinin yan› s›ra, Belçika, Almanya ve ‹ngiltere'de de tan›t›mlar sürdü.
•Türkiye'nin New York Baflkonsoloslu¤u Kültür ve Tan›tma Atafleli¤i’nden yap›lan aç›klamada, Mevlâna'n›n
800. do¤um y›l› dolay›s›yla Meksika'n›n baflkenti Meksiko City’de 3, Chicago'da 1 ve New York'ta 2 olmak
üzere Amerika k›tas›nda toplam 6 gösteri düzenlendi¤i belirtildi.
•Mevlâna Y›l› dolay›s›yla 26 Haziran 2007 tarihinde New
York'taki Birleflmifl Milletler binas›nda sema gösterisi,
konferans, sergi ve çeflitli etkinlikler gerçeklefltirildi.
•BM'de "Mevlâna Felsefesi ve fiiirleri'nin Önemi" adl›
bir panel yap›ld›. Panelde Allah ve insan sevgisine dayal› Mevlâna felsefesinin s›n›rlar› aflan özelli¤iyle evrenselli¤i tart›fl›ld›. Panelin ard›ndan BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun ile BM Genel Kurulu Baflkan› Haya Raflid Al Halifa'n›n kat›ld›¤› Mevlâna’y› Anma Gecesi düzenlendi.
•Türkiye Kültür ve Turizm Bakanl›¤› ile New York Baflkonsoloslu¤u taraf›ndan Manhattan'da bulunan ünlü
konser salonu "The Town Hall"da düzenlenen sema
gösterisi büyük ilgi gördü.
Gecede UNESCO'nun BM temsilcisi Helene-Marie Gosselin, Mevlâna'n›n dünyan›n en önemli hümanistlerinden biri oldu¤unu belirterek, BM önderli¤inde sürdürülen Medeniyetler ‹ttifak› Projesi’nin temelinin de Mevlâna felsefesine dayand›¤›n› belirtti. Mevlâna’y› anma ve
tan›tma etkinlikleri 2007 y›l› boyunca dünyada ve Türkiye’de devam edecek.
KABATAfi
KABATAfi
FELSEFES‹
celeri üstüne kurmufl, ‹ngiliz do¤u bilimcisi Nicholson
30 y›l çal›flarak Mesnevi’yi ‹ngilizceye çevirmifl ve yap›t›n Bat› dünyas› taraf›ndan tan›nmas›n› sa¤lam›flt›r.
“Mevlâna’n›n düflünceleri neden yüzy›llard›r etkisini ve
gücünü yitirmemifltir?” sorusunun cevab›, onun inançlar›nda gizlidir. Mevlâna vahdet-i vücud (varl›k birli¤i)
savunucusudur ve inanc› sadece uhrevi yanlar tafl›maz; kifli, inanç ve düflünce özgürlü¤üne sonsuz de¤er
vermesi, bütün insanlar› (suçlu-suçsuz, beyaz-siyahsar›, her s›n›ftan) sayg›ya ve sevgiye ça¤›rmas›, onun
en büyük özelli¤idir. Ona göre, Tanr› insan›n içindedir
ve her varl›k “Hakk’›n bir ayr› tecellisidir.”. “Yarat›lm›fllara” uygulanan her eylem asl›nda “Yaratan”a uygulan›yor demektir. Dolay›s›yla Mevlana’ya göre Allah sevgisi soyut ve yaflam›n d›fl›nda olmamal› “Hakk'› halkta
ve halk› Hak’ta sevmek” temelinde yaflanmal›d›r. Ahlâk ve kültür aç›s›ndan de¤erlendirildi¤indeyse Mevlâna biçimcili¤in her türüne ve her türlü k›s›tlamaya karfl›d›r. Edep, vefa, sab›r, e¤itim gibi ahlâk kavramlar›n›n
gerçek anlam›n› arar ve bunlar› hem müritlerine hem
tüm insanl›¤a ö¤retmeye çal›fl›rd›. Felsefesinin temeli
ve aslolan konusu "insan"d›. Tabu görülen birçok kural
ve etikse, din, felsefe ve ahlâk dahil olmak üzere insan› daha mutlu etme yolunda geliflen araçlard›. E¤er bu
araçlara tak›l›p kal›n›r ve araçlar amaç haline gelirse
geliflme duracak, yanl›fla düflülecekti. Do¤ru olan, hiçbir statükoya ve dogmaya ba¤lanmadan gerçe¤e giden
yolu bulmakt›. Mevlâna’ya göre bu yol, "aflk" tan geçerdi. ‹nsana ve insanl›¤a duyulan bu sonsuz aflk Mevlâna’da çok kristalizedir. Onun sevgisi hoflgörü ve vefa
kavramlar›yla desteklenip beslenir. Mevlâna, sözünü
etti¤i bu aflk için “Anlat›lmaz, yaflan›r; yaflayarak ö¤re-
FELSEFE
rak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve
din bilgini olmufl, ‹plikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Medrese kendisini dinlemeye gelenlerle dolup tafl›yordu. Mevlâna 15 Kas›m 1244 y›l›nda fiems-i Tebrizî ile
karfl›laflt›. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. fiems
aniden öldü. Mevlâna fiems'in ölümünden sonra uzun
y›llar inzivaya çekildi. Daha sonraki y›llarda Selâhaddin
Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, fiems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çal›flt›lar. Yaflam›n› "Hamd›m, pifltim,
yand›m." sözleri ile özetleyen Mevlâna, 17 Aral›k 1273
pazar günü öldü. Mevlâna ölüm gününü yeniden do¤ufl
günü olarak kabul ediyordu. O öldü¤ü zaman sevdi¤ine, yani Allah'›na kavuflacakt›. Onun için Mevlâna ölüm
gününe dü¤ün günü veya gelin gecesi manas›na gelen
"fieb-i Arûs" diyordu ve dostlar›na ölümünün ard›ndan
a¤lamamay› vasiyet ediyordu. "Ölümümüzden sonra
mezar›m›z› yerde aramay›n›z! Bizim mezar›m›z ariflerin gönüllerindedir.”.
51
BU PARAMPARÇA DÜNYADA K‹MSE
KEND‹ HAYATININ KAHRAMANI OLAMAZ...
KABATAfi
Cezmi ERSÖZ
ta önüne gelene R›za Nur’un hat›ralar›n› okuyup neredeyse ona karfl› bir kampanya açan bir genç, oturdu¤u
semtin vapur iskelesinde bulunan Atatürk büstünü
kendisinin yapt›rd›¤›n›, flehirdeki fiberglasç›lar› tan›d›¤›n› ve bu iflten iki, üç ayl›k harçl›¤›n› ç›kard›¤›n› söylüyor gülerek.
Ortaköy’de, ölen babas› Karayollar›’ndan, üç kurufl
maafl›yla evi geçindiren menapozlu annesi ise ö¤retmenlikten emekli olan kula¤› küpeli metalci genci ve
duda¤›ndan öptü¤ü sevgilisini görünce kendisini oldu¤undan daha da zavall› hisseden kaportac› bir delikanl› b›ça¤›n› çekiyor ve “Gidin lan buradan, zengin piçleri,
Allahs›zlar, gebertirim hepinizi!” diye ba¤›r›p sald›r›yor... Canlar›n› kurtaran küpeli genç ve sevgilisi “Polis
bu magandalar›n taraf›n› tutuyor, öpüflecek yer kalmad› bu flehirde” diyerek yak›n›yor.
Akl›na ve de¤erlendirmelerine çok güvendi¤im bir arkadafl›m, bütün bu olup bitenlerden ve
dehfleti giderek büyüyen bu insan kaosundan y›lm›fl olacak ki, “Yahu flafl›r›yorum,
onca felaket yaflan›yor, yine de herkes
hakl› görüyor kendini. Keflke Allah olsayd›, hiç olmazsa bilirdik ki olup biteni görüp
kaydeden ve elbet bir gün dünyadaki adaleti sa¤layacak bir güç var. Ama o da yok!
Bu adaletsiz, üstelik herkesin kendini hakl›
gördü¤ü bu dünyada çaresiz, kalakald›k”
diyor.
Bense sanki bu görüp yaflad›¤›m çeliflkileri yan›mdan
kendi günlük ç›karlar› ve al›flkanl›klar› d›fl›nda herfleye kay›ts›z bir flekilde geçen insanlara anlatsam onlar› ve hep birlikte
bir felakete gitti¤imize inand›racakm›fl duygusuna kap›l›yorum. Bu duygu bir an için beni heyecanland›r›yor.
Sonra akflam oluyor, herkes kendi
dünyas›na gömülüyor, kendi bencilli¤ine... Evler dolup boflal›yor, günler
peflpefle geçiyor. fiehirler h›zla parçalan›p, haritalar y›rt›l›rken, insanlar düfltükleri onca zavall› duruma
ra¤men yine de kendilerini hakl›
görmeye devam ediyor...
‹nsanlar›n s›¤›nd›klar› küçük iktidarlar›n› baflkalar›na karfl› korku
ve kuruntularla korudu¤u ve kimsenin karfl›s›ndakini anlamaya ve kendisini dürüstçe anlatmaya çal›flmad›¤› bu paramparça dünyada kimse kendi hayat›n›n kahraman› olamaz...
YAZI
H
enüz ruhunuzun parçalanmad›¤› o çocukluk günlerinizde bakt›¤›n›zda gördü¤ünüz herfleyin; insanlar›n, ya¤murlar›n, gökyüzünün, seslerin, mevsimlerin, renkten renge giren denizlerin sadece ve sadece sizin için canland›r›ld›¤›n›, bu dinmeyen ak›fla sizin için hayat verildi¤ine inan›rs›n›z. Bu yafllarda göremedi¤iniz ve hayal edemedi¤iniz yerlerde hayat yoktur, hiç olmam›flt›r sanki... Sonra çocuklu¤unuzun ruhu
parçalan›r, o fliirsel kahramanl›¤›n›z, o tutkulu anlamlar
elinizden al›n›r, hayat o paramparça, o yabanc›, o s›r
dolu yüzüyle karfl›n›za ç›kar. Art›k korku ve kuruntu
içindesinizdir. Suçlu ve d›fllanm›fls›n›zd›r...
Çocuklu¤unuzun o yitirdi¤iniz kahramanl›¤›n› yeniden kazanmak için can havliyle
bu dünyan›n kurallar›n›, bilgilerini ö¤renmeye çal›fl›rs›n›z. Ama bunlar›
yaparken kurdu¤unuz küçük
iktidar› korumak için kendinizi
hep hakl› görmeye çal›fl›rs›n›z. Korku
ve kuruntulardan bir z›rh örersiniz kendinize, çeliflkileriniz artar, yaflam sevincinizi
bir kez daha yitirirsiniz. Çünkü fark›nda olmadan gücün peflindesinizdir; gücün, yani
ç›karlar›n›z›n ve iktidar›n›z›n; gücün peflinde olanlar ise her zaman o fliirden, o
kutsal masaldan ebediyen kovulur...
Ben de çocuklu¤umun fliirinden, o kutsal masaldan
epeydir kovulmufl bulunuyorum. Yeniden çocuklu¤umun kahramanl›¤›n› yaflayabilmek
için bu dünyan›n kurallar›n›, bilgilerini
ve olup biteni ö¤renmeye çal›fl›yorum. Ama bütün bunlar› yaparken
kurdu¤um küçük iktidar›m› korumak
için kendimi hakl› görmeye çal›fl›yorum.
Kendimi korudukça bat›yorum. Her geçen gün çeliflkilerim art›yor, dahas› hayattan biraz daha d›flland›¤›m› hissediyorum...
Görüyorum. Çevremdeki insanlar da benim gibi küçük iktidarlar›n› korkuyla koruyor ve sefil çeliflkilerini peflleri s›ra sürükleyip duruyor. ‹nançlar›m›z, ba¤land›¤›m›z de¤erler h›zla zehirlenirken,
hep tersini söylesek de bizi her gün d›fl›na itmek için zorlayan düzenin içinde
kalmak için ç›rp›n›yoruz. Hamile b›rakt›¤› k›z arkadafl›n› klini¤in birinde kürtaj
olurken kaderine terk eden genç adam,
ayn› saatlerde bir kafede, arkadafllar›na
yaklaflan siyasi gerilimden ve bir an önce partileflmek gerekti¤inden, ama insanlar›n bu konudaki kay›ts›zl›¤›ndan
yak›n›yor.
Atatürk’ten nefret eden, hat-
53
“O yapt›, ben nas›l yapam›yorum?” diye mi?
Evet. Sonra ben de bafllad›m. O zamanlar modayd› ve
annem evde yataklar›n, örtülerin üzerine, arkadafllar›n›n yast›klar›na ya¤l› boya resimler yap›yordu. O yapt›kça ben ç›lg›na dönüyordum. Ablam Nevin Göker Ulutafl da ressamd›. Kabatafl Erkek Lisesi’nde resim ve sanat tarihi ö¤retmenli¤i yapt›. Yani hepsi resim yap›yor,
ben yapam›yordum. Ama 9 yafl›na geldi¤imde ilk sergimi bizim evimizin alt›nda açt›m. Karikatürleri çizdim ve
hepsini yap›flt›rd›m. Mahallenin çocuklar› geldiler, sokaktan geçenler bakt›lar “Aslan o¤lum, çok güzel yapm›fl›n.” dediler. Oradan geçen insanlar tebrik ediyordu
ve benim de hofluma gidiyordu. Hiç unutmam Hüsamettin diye bir çocuk vard›, bana dedi ki; “Bunlar› sen
çizmedin.”, “Ben çizdim.” dedim. Bu yüzden kavga ettik, dayak yedim.
Neden resim de¤il de karikatürü seçtiniz?
Ben Gaziosmanpafla Ortaokulu’nda okudum. Gaziosmanpafla’da bir resim ö¤retmeni vard›: S›rr› Eldem. O
SÖYLEfi‹
Çizgi ile tan›flman›z nas›l gerçekleflti?
Daha çok küçükken, birinci s›n›ftayken ö¤retmen, bir
at ve bir fare çizilecek diye ödev verdi. Çizmeyi dene-
dim denedim olmad›. A¤l›yorum, s›k›l›yorum... Annem
de ö¤retmendi, ona dedim ki; “Benim at ve fare çizmem laz›m.”. Annem ald› kalemi, elinin bir hareketiyle
bir fare ve bir at çizdi. Ben “Böyle fley olur mu!”diye ç›lg›na döndüm.
KABATAfi
FOTO⁄RAFLAR: MURAT ÖZBEY
DÜNYASINA YOLCULUK
Ç‹ZG‹LER‹N
KABATAfi’TAN
KABATAfi
SÖYLEfi‹
54
Y
urdagün Göker’i hepimiz, o kendine has çizgileri,
ince mizah anlay›fl› ve k›vrak zekas›yla tan›r›z. Sadece bilenler bilir, Yurdagün Göker ayn› zamanda
Kabatafl Erkek Lisesi’nin yaflayan tarihlerinden biri.
Göker’le konuflmak ve onu dinlemek Türkiye’nin yak›n
tarihine k›sa bir yolculuk gibi zevkli ve ö¤retici. Biz de
Göker’le Kabatafl Erkek Lisesi’ndeki an›lar›n› ve ö¤rencili¤ini konuflurken karikatürün penceresinden
Türkiye’ye de bakt›k.
55
Her y›l yap›l›r m›yd›?
Yap›l›rd›, çok güzel balolar olurdu.
Peki, o günlerde kimlerin karikatürlerinden etkileniyordunuz?
Çizgisini be¤endi¤im karikatürcülerin en bafl›nda Sururi
geliyor. Hürriyet’teydi. 50-60 sene geçmifl, ben hâlâ
onun karikatürlerini çizebiliyor, imzas›n› atabiliyorum.
Türkiye’de, 1950’li dönemlerde, Türk karikatürü Avrupa’dan gelen örneklere çok bakt›. Kimisi kopya çekti, tesirinde kalmak de¤il kopya çektiler... Türkiye gibi resmin
dinen yasak oldu¤u bir ülkede birdenbire Cem diye bir
karikatürcü ç›k›yor. Bu Cem denen adam›n karikatürlerinin hepsi Fransa’daki karikatürcülerin kopyas›. Böyle
bir fley olmaz, kökü olmayan a¤aç yetiflmez. Karikatür
sanat› baflka türlü bir sanat. Mesela Cemal Nadir, Bursa’da tabelac›l›k yaparken içine karikatürcülük do¤uyor
ve kendi kendine karikatürcü oluyor ve gelip Akflam Gazetesi’nde çiziyor. Böyle bir fley olmaz, olamaz. Çoban
da¤da resim yapar, do¤an›n etkisiyle heyecanlan›r, ilk
insan›n yapt›¤› gibi tafla, ma¤aran›n duvar›na kaz›r ama
karikatür olmaz. Bunun formülleri var: “Bu böyle böyle
çizilirse komi¤e varan çizgi olur.” gibi teknik gerekli. Resimden ayr›ld›¤› yerler vard›r, o yüzden adamlar kalk›p
“Ben flunu yapt›m, bunu yapt›m.” demesinler. Türkiye
1950’li y›llarda çok aray›fl içindeydi tabii ki. 1935’ler de
Almanya’n›n tesiri vard›. Almanya’da 1800’lerde çizilmifl
karikatürleri bizdekiler 1935’lerde çizdiler, Bu ifl Türkiye’de flu anda dahi dünyadan çok geridedir. Karikatür
kiflisel bir sanatt›r, yani senin toplumdan ald›¤›n tesirler,
senin verdi¤in flekilde, elinin kabiliyeti nispetinde ç›kar.
Yoksa sen kalk›p da “Ahmet öyle çizdi, Mehmet böyle
çizdi, ben de böyle çiziyorum...” diyemezsin, olmaz. O,
onun kopyas› olur, kiflisel sanat oldu¤u için ben “50 kufla¤›” laf›na karfl›y›m ama 50’li y›llarda çizen karikatüristler, dünyada tek çizgiye inmifl anlat›mda, yaz›s›za
dönük karikatürlere yöneldiler. Bizimkiler de o s›rada
onlar› yapmay› becerdiler. 1960-65’lerde Bulgaristan,
‹ran bizi taklit ediyordu, hepsi bizi geçtiler. 1970’li y›llarda ‹ran ve Bulgaristan’daki karikatürcülerden çok iyi
adamlar ç›kt›. Hepsi çok iyi karikatürist oldu.
‹lk karikatürünüz nerede, ne zaman yay›mland›?
Karakedi’de, 1952’de.
Bir hikayesi vard›r mutlaka...
Yapt›¤›m fleyleri görüyorlard› çocuklar, dediler ki;
”Bunlar› satars›n sen.”, ben de dedim ki; “Gidip göstermeye cesaret edemem, satamam.”. Satars›n- satamazs›n tart›flt›k. “Her karikatürde ben bu kadar pay al›r›m,
seninle beraber gelece¤im.” diye beni teflvik etti çocuklar. Sonra bir gün gittik orada ‹rfan Atagün’le tan›flt›k. Türkiye’de nas›l sinema meselesinde Ertem E¤ilmez varsa karikatür meselesinde de ‹rfan Atagün vard›r ve çok mühim bir adamd›r. ‹rfan A¤abey karikatürlerimi gördü ve dedi ki; “Bunlar› sen mi çizdin?”.
Herkes de bunu söylüyormufl size, bu güvensizli¤in
nedeni neydi?
Ben karikatür yaparken seçti¤im konularda o zamanlar
dahi evrensel olmaya çal›fl›yordum. Onun için “Sen mi
çizdin?” diyor. Çünkü buradakiler; belediye reisi yollar›n temizlenmemesinden dolay› bilmem ne yapt›, onu
çiziyorlar. Ben öyle çizmiyorum. Ben insan› konu alan
karikatürler çiziyorum. Mesela ne çizmiflim; hapisten
kaçm›fl mahkum, zebraya biniyor. ‹kisinin de siyah çizgileri var. Yani benim yafl›mdaki çocu¤un bunlar› yakalay›p bir araya getirmesi onlar için ilginç.
Sonra Gölge mecmuas›, Yelpaze, Akbaba, Tef ve Dolmufl’ta da bir müddet karikatür çizdim. Ankara’da yedek subayken Yenigün Gazetesi’ne karikatürler çizdim.
Askerlik sonras› ‹stanbul’a Havadis Gazetesi’ne resimli
hikayeler yapt›m ve karikatürler çizdim. 1965’te Mon-
treal’de bir ödül kazand›m. Almanya’dan beni ça¤›rd›lar ve Almanya’ya gittim, 11 sene Almanya’da kald›m.
Almanya’y› yar›flmalarda 7 kere temsil ettim. Bütün Alman dergilerinde hikayelerim, karikatürlerim ç›kt›. Ayr›ca orada çizgi filimer ve NASA için 26 dakikal›k bir
film yapt›m. Sonra Türkiye’ye geldik ve Milli E¤itim Bakanl›¤› bana teklifte bulundu; “Sen Almanya’da çocuk
dergilerine ifl yapm›fls›n, burada çocuk dergisi ç›kar›r
m›s›n?” dediler. Kabul ettim ve 1976 y›l›nda Yavru Türk
Dergisi’ni ç›kard›m. E¤itim çevreleri, Yavru Türk Dergisi için Milli E¤itim Bakanl›¤›’n›n flimdiye kadar yapm›fl
oldu¤u en iyi ifl derler. Bu derginin Milli E¤itim Bakanl›¤› taraf›ndan ç›kar›lmas›ndaki sebep Türk çocuklar›na
Süpermen’lerden daha baflka Türk kahramanlar› tan›tmakt›, bunun için u¤raflt›k. Seçti¤imiz konular uzayda
geçiyordu, moderndi ama bunun yan›nda Kelo¤lan’› da
anlat›yorduk. Hikayelerini de yazd›¤›m bu dergi 38 hafta yay›mland›.
KABATAfi
Kabatafl Erkek Lisesi’ndeki günleriniz nas›ld›?
Befliktafl’›n, bütün muhitin çocuklar› Kabatafl Erkek Lisesi’ndeydi. Basketbol, futbol oynuyordum. Karikatür
çizmeye bafllam›fl›m, 1952’de Karakedi’de karikatürlerim ç›k›yordu. O zamanlar okulun balolar› yap›l›yordu,
hocalar “S›n›fta iyi çizenler baloya davetli olarak gidecekler.” diyorlard›. Benim zaman›mda biz iyi resim yapanlar Erol Eti, Oktay diye bir çocuk ve birkaç kifliydik.
Hemen oturup afiflleri yap›yorduk ondan sonra diziyorlard›, afifller sergileniyordu ve seçiliyordu. Biz birinci
oluyorduk ve baloya bedava gidiyorduk. Bir de biz, görevli gibi çal›fl›yorduk. Her fley bittikten sonrada pastalar›n kalanlar›n› bize veriyorlard› biz de para kazanm›fl
gibi eve geliyorduk, böyle günlerdi. Kabatafl’›n balosu o
zamanlar Taksim Belediye Gazinosu’nda oluyordu.
Kaç y›l›nda bitirdiniz Kabatafl’›?
Ben 1954-1955 mezunuyum. Biz 4 sene okuduk, 12. s›n›ftan mezun olduk, Bütün hocalar›m› çok sevdim, hocalar da beni çok sevdi. Hilmi Yavuz, Hasan Pulur, fiair
Ergin, Ajlan diye flair bir çocuk vard› bizim s›n›fta. Behçet Hoca’n›n okulda çocuklar›n sanat› sevmesi bak›m›ndan çok faydas› oldu. Behçet Hoca ola¤anüstü bir
a¤abeydi. Bizlerle çok ilgilenirdi. Kendine has bir de gülüflü vard›. Resim çektirmeyi o da sevmezdi ve hiç resim çektirmek istemezdi, bir kere resim çektirmek yetiyordu. Karikatür çok özel bir hadise, yaln›z Behçet
Hoca “‹yi yapm›fls›n, git gazeteye, niye gitmiyorsun?”
diye kendine has flekilde beni cesaretlendiriyordu.
SÖYLEfi‹
B‹R ADAM YA KAR‹KATÜR‹STT‹R YA DE⁄‹LD‹R. KAR‹KATÜR‹ST
OLMAK DEMEK KAFASININ O TARZDA ÇALIfiIYOR OLMASI
DEMEKT‹R. B‹R ADAMIN KAFASI KAR‹KATÜR‹ST OLARAK
ÇALIfiMIYORSA ‹STED‹⁄‹ KADAR GÜZEL YAZSIN, GÜZEL Ç‹ZG‹S‹
OLSUN O YA HATTAT YA DA RESSAM OLUR.
KABATAfi
SÖYLEfi‹
56
benim halam›n kocas›yd›. Çok meflhur bir ressamd›r ve
Mimar Profesör Nezih Eldem’in babas›d›r. S›rr› Eldem
benim çok iyi resim yapt›¤›m›, karikatürler çizdi¤imi biliyordu. Beni ö¤lenleri yeme¤e göndermezdi, resim
atölyemize götürür, oturtur, önüme modeller koyar,
resim yapt›r›r, çal›flt›r›rd›. Resimle bafllad›m ama ben
karikatürü çok seviyordum. Demek ki insan›n yap›s›nda
var. Çok iyi taklit yap›yordum, komiklik hofluma gidiyordu. Mahalledeki arkadafllar›ma evde tiyatrolar yap›yordum ve bizim mahallenin k›zlar›n› oynat›yorduk.
K›zlar oynuyordu çünkü bütün mahallenin çocuklar›n›n
paras›n› toplay›p onlara izletiyorduk.
9 yafl›nda bir çocuktum, mesela al›yordum gazeteyi, o
gün ç›kan karikatürü -flaka de¤il- 50 kere çiziyordum.
Karikatüre böyle merak sald›m, bu arada tabii ‹ngilizceyi de yavafl yavafl konufluyoruz. Ortaokuldayken
özel dersler alm›flt›m, ayn› zamanda yabanc› arkadafllar›m da vard›. O s›rada Amerika’dan gelen “Comics”
diye mecmualar sat›l›yordu Befliktafl’ta, onlar› almaya bafllad›m. 1946’da 11 yafl›nda almaya bafllad›m.
Dünyada efli benzeri bulunmayan bir koleksiyon oldular ve bu kitaplar flu anda Amerika’da bile yok. Bunlar
hep benim çocuklu¤umda okudu¤um kitaplar, bunlardan sonra da insan zaten herhalde karikatürist olurdu. 1948’de çizilmifl karikatürler var bende. Yine
1950’de karikatür kitaplar› al›yor, dünyan›n en usta
karikatüristlerini, kimin ne yapt›¤›n›, nas›l karikatür
çizildi¤ini inceliyordum. Daha ayn› yafltaki arkadafllar›m›n hiç haberleri yokken ben Pulitzer ödülünün ne
oldu¤unu, Erdoes'in, Lichty'nin kim oldu¤unu bas›n
karikatürünün ne demek oldu¤unu ö¤reniyordum.
Bunlar›n hepsi bir insan›n küçük yaflta kendi mesle¤inde bilmek, araflt›rmak arzular›.
57
SÖYLEfi‹
KABATAfi
Bir dönem reklamc›l›k da yapm›fls›n›z...
Evet, ben Almanya’da grafik sanatlar› okudum ve reklamc›l›k yapt›m. Almanya’dan geldikten sonra Hayat
Yay›nlar›’nda fievket Rado'nun dan›flmanl›¤›n› yap›yordum. Hayat, Ses, Do¤an Kardefl gibi mecmulardan sonra, bakt›m olmuyor, kendime bir reklam ajans› kurdum.
Ülker’in B›d›k, Hey, Pembo çikletlerinin ve di¤er baz›
ürünlerinin reklamlar› ile Hürriyet Gazetesi’nin baz› ifllerini yapt›m.
58
‹lk resimli roman fikriniz ne zaman olufltu?
Yokluktan, paras›zl›ktan olufltu. Resimli hikaye çizersen daha çok para kazan›yorsun. Para kazanam›yorduk, bir fley yapmak gerekiyordu. Resimli hikaye yapay›m dedim ve yapt›m, bunlar› çizdim. Altan 1929’lu ve
benden 6 yafl büyük biriydi, Altan’a gittim. “Altan A¤abey, ben böyle bir fleyler yapt›m.” dedim. “Yurdagün
ne güzel fleyler düflünmüflün, neler yapm›fl›n, bunlar
bir yabanc› redaktörün önünde ne güzel durur.” dedi.
Ben de benzerlerini Almanya’da yap›p satt›m.
Günümüzde mizah dergilerine bakt›¤›m›zda espriyi
cinsellikle yakalamaya çal›flanlar a¤›rl›kta gibi, bu
iflin biraz kolay›na kaçmak de¤il mi, ne dersiniz?
Türk karikatürü 1970’li y›llara kadar bir aray›fl içindeydi, iyi olma gayretindeydi. Karikatür evrensel bir sanatt›r, konu ald›¤› fley insand›r. E¤er siz bir Özal karikatürü çiziyorsan›z politik karikatür olsa bile, orada Özal’›n
fliflmanl›¤› ve hareketlerinin penguene benzemesi üzerine çizerseniz, Japonya’daki de Fransa’daki de o komikli¤i anlar. Türk karikatürü 1970’li y›llarda baflka yola geldi. Fransa’dan taklit edilen Harakiri Dergisi’nin
yapm›fl oldu¤u mizah, bugün Türkiye’de gençlerin, bulu¤ ça¤›ndaki çocuklar›n en çok alaka duydu¤u seks ve
müstehcen laflar üzerine kurulmufl bir mizaht›. Bu
Türk karikatürünün ölümüne sebep oldu, bunlar› komiklik zannettiler. Böyle bir mizah yok dünyada. Çok
mahallilefltiler ve bu mahallileflme Türk karikatürünü
sizin de tespit etti¤iniz gibi yozlaflt›rd›. fiu anda Türk
karikatürü çok büyük s›k›nt› içinde, iyi karikatür yapanlar, iyi karikatürü sevenler yapt›klar› karikatürleri sata-
Bir karikatüristin kafas› nas›l çal›fl›r? Ne tür özellikler tafl›mal›d›r sizce?
Bir defa ola¤anüstü bir haf›zas› olmal›. Genel olarak
çok fazla okumas›, bilmedi¤i ya da unutaca¤› malzemeyi elinin alt›nda bulundurmas›, anayasay› bilmesi laz›m.
Benim masamda Avrupa Birli¤i ile yap›lan anlaflmalar
dahi vard›r. Karikatürcü her fleyi de¤il ama çok fleyi bilmek mecburiyetindedir. Bir de elefltirel göze sahip olmas› laz›m.
Sanatla beraber uzun y›llar profesyonel anlamda
spor da yapt›n›z...
Evet çok farkl› yerlerde kofluflturuyordum. Befliktafl’ta
basketbol oynuyordum, futbol antrenmanlar›na ç›k›yordum, karikatür meselem vard› yani bofl vaktim
olmuyordu.
Kabatafl Erkek Lisesi’nin antrenman›na, ard›ndan da
Befliktafl’›n futbol tak›m›na gidiyordum. Bunlar yetmiyormufl gibi Darüflflafaka’n›n basketbol antrenman›na
da gidiyordum. Çünkü Darüflflafaka beni almak istiyordu. O zamanlar Can Bartu örne¤i vard›. Can Bartu malum Fenerbahçe’de hem basketbol hem de futbol oynuyor. Cihat Arman da beni kaleci olarak çal›flt›rmaya
bafllad›. Ben iyi bir kaleciydim, sonra bir ‹talyan antrenör geldi, beni sa¤ aç›k oynat›yordu ama olmad›. Ben
de 12 y›l Befliktafl’ta basketbol oynad›m.
Karikatürün yaz›dan daha etkili oldu¤u aç›kken gazeteler neden karikatürlere yeterince yer vermiyorlar?
Veriyorlar vermesine de karikatürcülerin ço¤u mesle¤ine gereken ilgiyi göstermiyor. Bir adam›n, cari a盤›n
ne demek oldu¤unu bilmeden Unak›tan’a veya Babacan’a yapaca¤› politik karikatürü aptalca bir fley olur
ve o sayfaya bakanlar e¤er cari aç›k meselesinin ne oldu¤unu biliyorlarsa gazete de rezil olur. Karikatürcülerin bir k›sm› okumuyor, dil bilmiyor, dünyay› takip etmi-
Hepsine birden nas›l vakit buluyordunuz? fiimdiki
ö¤renciler için varsa yoksa üniversite s›nav›...
Üniversite kültür için önemli, meslek kazanmak içinse
önemsizdi benim için. Ben tercihimi bafltan yapm›flt›m.
“Karikatürist olaca¤›m.” diyordum. Benim için üniversite imtihan› vs. hiç mesele de¤ildi. Evdekilerin diploma
iste¤i nedeniyle 2 sene iktisat, ard›ndan 4 y›l arkeolojisanat tarihi okudum. Ard›ndan da Almanya’da 4 y›l
grafik sanatlar okudum.
cak yer bulam›yorlar. Kötü karikatürleri yapanlar›n da,
zavall›, bilgisi olmayan, karikatürün “k”s›ndan haberi
olmayan üç tane karikatüristin ad›n› arka arkaya saymayacak sanat elefltirmenleri taraf›ndan adam yerine
konmas› da yanl›fl.
SÖYLEfi‹
fiU ANDA TÜRK KAR‹KATÜRÜ ÇOK BÜYÜK SIKINTI ‹Ç‹NDE,
‹Y‹ KAR‹KATÜR YAPANLAR, ‹Y‹ KAR‹KATÜRÜ SEVENLER
YAPTIKLARI KAR‹KATÜRLER‹ SATACAK YER BULAMIYORLAR.
KABATAfi
yor, papa ne demifl bilmiyor, hüküm vermek için insan›n bir taban› olmas› laz›m, bir k›s›m karikatürcülerde
bu yok. Baz› karikatürcüler kahvede okey oynan›rken
konuflulanlar› karikatür zannediyor, yap›yor getiriyor
gazeteye. O kadar olmaz! Bat› dünyas›nda yap›lan politik karikatürlerde muhakkak bir derinlik olmas› lâz›m.
Türk okuyucusunun entelektüel derecesi düfltü. Entelektüel olmak akademisyen olmak de¤ildir. Entelektüel
olmak benim anlad›¤›m anlamda bugün toplumun yaflad›¤› meseleler hakk›nda bir bilgiye sahip olmakt›r.
Entel ile entelektüel aras›ndaki fark zaten budur. Bir
f›kra yazar›n›n yerini gazete okuyucusu 5 dakikada
okuyor. Emin Çölaflan uzun yazd›ysa bu 7-9 dakika
olur, ‹lhan Selçuk k›sa yazd›ysa 3 dakikad›r, uzun yazd›ysa 5 dakikad›r. Ali Sirmen flöyle, Oral Çal›fllar böyle
herkesin bir okunma süresi vard›r. Okuyucu gazetedeki karikatüre bakt›¤› zaman e¤er onu 10 saniyede anlam›yorsa kendi akl›ndan, karikatür anlama al›flkanl›¤›ndan veya zekas›ndan flüphe etmeden “Karikatür kötü.”
deyip geçiyor. Halbuki gazetede o karikatüre ayr›lan
yer yaz›yla dolu olsayd› onu okumak için vakit harcayacakt›, oradaki çizgiyi anlamak için de biraz düflünse anlar. O zaman flimdiki uyduruk karikatürlerin yerine ciddi karikatür gene müflteri bulur.
59
HSDPA DESTEKL‹ V640i
Sony Ericsson, sadece Vodafone Shop'tan sat›n al›nabilen HSDPA destekli cep
telefonu V640i ile fark yarat›yor. V640i'nin, 4X dijital yak›nlaflt›rmal› 2 Mega piksel kameras› var. Ayr›ca radyo yay›nlar›n› alabiliyor, MP3 ve AAC formatlar›n› çalabiliyor. Ekran 2" boyutunda,176 x 220 piksel çözünürlü¤ünde ve 262.144 renk
gösterebiliyor. Dahili haf›zas› 32 MB boyutunda ama 4 GB'a kadar microSD kartlarla geniflletilebiliyor. Üreticinin verdi¤i bilgiye göre konuflma süresi 9 saat, bekleme süresi ise 12 gün. 256 MB'l›k bir haf›za kart› ve bir kulakl›k seti cihaz ile birlikte geliyor. Sony Ericsson V640i en geç Ekim ay›n›n ortalar›nda Vodafone
Shop'lardan elde edilebilecek.
SONY’DEN 3 MM’L‹K TELEV‹ZYON
TEKNOLOJ‹ KABATAfi
Japon elektronik devi Sony, organik ›fl›k yayan
diyot (OLED) teknolojisi kullanarak gelifltirdi¤i
ultra ince televizyonu aral›kta piyasaya ç›kar›yor. Yenilik ve icatlar konusundaki flöhretini
canl› tutmak isteyen ve Amerikan Apple ile Japon Nintendo karfl›s›nda son y›llarda rekabet
konusunda s›k›nt›lar yaflayan Sony flirketinin
yeni kuflak televizyon ekran›n›n kal›nl›¤› sadece
3 mm ve çok daha parlak görüntüsüne ra¤men,
LCD`lerden bile az enerji tüketiyor.
Kendisini ayd›nlatan ve arkadan ›fl›¤a ihtiyac›
bulunmayan organik görüntü ekran›, iki levha
aras›nda çok ince bir organik malzeme katman›ndan olufluyor ve LCD ekranlar›ndan daha az
elektrik tüketiyor, daha parlak görüntü sa¤l›yor
ve çeflitli aç›lardan rahatl›kla izlenebiliyor.
60
CEPTEK‹ ORKESTRA: SERENATA
Samsung ve Bang & Olufsen (B&O) firmalar›,
müzik cep telefonu Serenata'y› pazara sunuyor.
Cihaz›n ilginç yönü ise Hifi hoparlörlere sahip
olmas› ve dolay›s›yla mini bir müzik seti olarak
kullan›labilmesi. Üreticinin verdi¤i bilgiye göre
ses kalitesi gerçek bir ses sistemi ile denk
seviyede. Seçime ba¤l› olarak kullan›c› kulakl›k
seti ile de müzik dinleyebiliyor.
Serenata MP3, AMR, AAC, WMA ve WMA
Lossless ses formatlar›n› destekliyor. Ayr›ca
cihaz OMA DRM ve Windows Media DRM gibi
kopya korumal› formatlarla da bafl edebiliyor.
B&O'nun gelifltirdi¤i BeoPlayer ile flark›lar PC'de
yönetilebilecek ve cep telefonuna transfer
edilebilecek. Haf›za olarak cihaz 4 GB kapasite
sunuyor. Müzik dinlerken SMS veya aramalar
sebebiyle rahats›z olmaman›z için, PureMusic
modu ile tüm sinyal sesleri bast›r›l›yor.
GEZ‹
KABATAfi
R
62
Rom, puro, devrim, Che, Castro, Grandma… Komünizmin bat›daki kalesi, Elian, Guantanamo, El
Tren Blindado, Santa Clara, Macumba geceleri,
Tropicano gösterileri, Mulatto… Ya da, Küba: Fidel Castro'nun yönetti¤i, kurucular› aras›nda ünlü devrimci Che Guevara'n›n da oldu¤u ülke. Baflkenti Havana. Purolar› ile de tan›n›r ve Küba'da Amerikan Dolar›
döviz olarak kabul edilmez. IMF'ye borcu olmayan nadir ülkelerden biridir. E¤itim (ilkokuldan üniversiteye
kadar) ve sa¤l›k her yerde ücretsizdir. Bu iki ifade de
Küba’y› anlat›yor. Ama hiçbir ülke sahip oldu¤u güzellik veya eksikliklerle kategorize edilemez zira yaflanm›fl bir tarih ve derin hikayelere sahip olan ülkeleri bu
flekilde ne anlamak ne de tan›mak mümkündür. Küba’ya tarihin canl› bir kalesi olarak bakanlar›n gördükleriyle, e¤lence ve güzel melez kad›nlar›n cenneti ola-
rak bakanlar›n gördükleri elbette farkl› olacakt›r. Ama
yine de bulufltuklar› ortak paydalar da yok de¤il. Bu güzel ülke ve bu ülkenin güzel insanlar› hakk›nda flimdiye
kadar çok fley yaz›l›p çizildi. Bunlar›n aras›nda en göze
çarpanlar›ysa daima herkesi etkileyecek kadar büyülü,
herkese kafa tutacak kadar asi olmas›yd›, tabii purolar›n› ve yönetim biçimini de unutmayal›m. E¤er Küba’ya
gitmeyi düflünüyorsan›z flunu bilmelisiniz ki; Küba söz
konusu oldu¤unda ilk izlenim yan›lt›c› olabilir. Örne¤in
Havana’n›n y›k›k dökük, bak›ms›z hali kimseyi ürkütmemeli çünkü Küba’n›n geneline hakim olan bu bak›ms›z
halin içinde yapmac›ks›z bir sayg›, samimiyet ve güler
yüze sahip mutlu insanlar yafl›yor. Y›k›k dökük de olsa
“colonial” bir doku, devrim öncesinden gelen kal›nt›lar,
antikalarla bugünü simgeleyenlerin uyumsuzlu¤u,
kamyonlar›n çekti¤i vagonlardan oluflan toplu tafl›ma-
c›l›k ve her yerde müzik, dans, rengârenk görüntüler… ‹flte Küba; uyum ve uyumsuzlu¤un cenneti...
Meksika Körfezi'nin giriflinde yer alan Küba, on
dört eyalet ve bir özel belediyeden (The Isla de la
Juventud) oluflur. Ayn› ad› tafl›yan as›l büyük
adayla birlikte birçok ada ve adac›k da Küba s›n›rlar›na dahildir. Antil Denizi'ni çevreleyen Antiller,
ada zincirinin en önemli parças›d›r. En yak›n komflusu olan Haiti'ye 77, Bahamalar'a 140, Jamaika'ya 146, Amerika Birleflik Devletleri'ne 180, Meksika'ya 210 ve Cayman Adalar›'na 240 km uzakl›kta olan Küba’n›n ikinci büyük adas› Juventud Adas›, en yüksek noktas› Turquino Doru¤u'dur. Küba’n›n iklimi iki mevsimle belirlenir ve yar› tropikaldir. Eylül - Ekim aylar› aras›nda görülen kas›rgalarsa zaman zaman büyük hasarlar oluflturabilir.
RAD‹KAL TAR‹H
Küba’n›n ilk sakinleri Güney Amerika'dan adaya
gelen Guanahatabey ve Kiboni yerlileriydi. ‹spanyollar›n adada ilk koloniyi kurdu¤u s›rada ço¤unlu¤unu Taynolar›n oluflturdu¤u yerlilerin say›s›
80-100 bin dolay›ndayd›. Kristof Kolomb'un birin-
ci yolculu¤unda (Ekim 1492) ‹spanyol topra¤› ilan
etti¤i Küba’ya Afrika'dan çok say›da köle getirilmesi adada birçok fleyi de¤ifltirdi. 1865'ten sonraysa adaya sözleflmeli iflçi olarak Meksika yerlileri ve Çinliler de getirilmeye baflland›. ‹spanya'n›n
‹spanyol - Amerikan Savafl›’nda (1898) yenilmesinin ard›ndan imzalanan Paris Antlaflmas› çerçevesinde öngörülen Küba'n›n ba¤›ms›zl›¤›, 1 Ocak
1899'da Amerika Birleflik Devletleri iflgali alt›nda
yürürlü¤e girdi. 1933'te Amerika Birleflik Devletleri'nin deste¤iyle iktidara gelen Fulgencio Batista,
en ünlü diktatör olarak uzun y›llar Küba yönetimine damgas›n› vurdu. 1950'lerde diktatörlü¤ü hedef alan gruplardan birine liderlik eden Fidel Castro ve Arjantinli devrimci Che Guevara'n›n da yer
ald›¤› gerilla hareketi, Batista'ya ba¤l› birliklere
önemli darbeler indirdi. 1 Ocak 1959'da da diktatör
Batista'n›n Küba'y› terk etmesinin ard›ndan Castro'ya ba¤l› kuvvetler Havana'ya girdi ve yeni bir
yönetim bafllad›. ‹ktidara geldikten sonra köklü
toprak reformu gibi ad›mlarla genifl bir kesimin
deste¤ini kazanan Fidel Castro, yönetime a¤›rl›¤›n› koydu ve sosyalist bir çizgiye yöneldi.
ERNOSTO,
CHE COSA C'E?
Che hakk›nda ayr› bir
yaz› yazmak gerekiyor
zira ülkenin her yerinde an›s› büyük sayg›
görüyor ve her "iyi
yetiflmifl" Kübal›n›n
kalbinde "Che" olabilme atefli yan›yor.
Tabii Kübal›lara göre
Castro da yaflayan bir
efsane. Ülkenin her
yerinde, yolda, flehir
girifllerinde ise dev
sloganlar göze bat›yor: "Ya ‹stiklâl Ya
Ölüm", "Sosyalizmi
Sevelim, Sevdirelim",
"Che'nin Vatan› Kahraman fiehir",
"Cuba Si"… gibi.
KABATAfi
BU GÜZEL ÜLKE VE BU ÜLKEN‹N GÜZEL ‹NSANLARI HAKKINDA fi‹MD‹YE KADAR
ÇOK fiEY YAZILIP Ç‹Z‹LD‹. BUNLARIN ARASINDA EN GÖZE ÇARPANLARIYSA
DA‹MA HERKES‹ ETK‹LEYECEK KADAR BÜYÜLÜ, HERKESE KAFA TUTACAK
KADAR AS‹ OLMASIYDI, TAB‹‹ PUROLARINI VE YÖNET‹M B‹Ç‹M‹N‹ DE
UNUTMAYALIM.
KÜBA
GEZ‹
BÜYÜLÜ VE AS‹ ÜLKE
63
Geçti¤imiz y›la kadar Küba baflkan› olarak görev yapan
Fidel Castro, 2006’da sa¤l›k sorunlar› nedeniyle baflkanl›k görevlerini geçici olarak kardefli Raul Castro'ya
devretti.
KÜBA’DA KÜLTÜR VE YAfiAM
GEZ‹
64
KABATAfi
KABATAfi
PUROLAR VE YEMEKLER
Küba denince purodan bahsetmeden olmaz elbette. Dünyan›n en iyi
purolar›n›n üretildi¤i Küba’da haliyle yediden yetmifle herkesin a¤z›nda bir puro tütüyor. Küçük veya
büyük iflletmelerde elle sar›larak
haz›rlanan bu purolar hem Küba’n›n bir nevi simgesi durumundayken hem de gelir kayna¤›. Ülke
d›fl›na ise sadece iki kutu puro, o
da resmi faturas› olmas› durumunda ç›kar›labiliyor. Ülkeden d›flar› faturas›z puro ç›kartmaksa neredeyse olanaks›z. En lezzetli fasla gelirsek Küba mutfa¤›; kültürel flekillenifline paralel olarak ‹spanyol ve
Karayip kar›fl›m› lezzetlerden olufluyor. En yayg›n rastlananlar ve
tercih edilenlerse domuz eti, deniz
mahsulleri, m›s›r ve siyah fasulye.
FOTO⁄RAF: Zafer Biçer
GEZ‹
FOTO⁄RAF: Zafer Biçer
11 milyonluk nüfusunun % 51'ini Mulattolar (Avrupal› ve
Afrikal›lar›n kar›fl›m›), % 37'sini beyazlar, % 11'ini siyahlar ve % 1'ini de Çinlilerin oluflturdu¤u Küba'da kültür,
geçmiflteki köle ticareti ve yerleflimler nedeniyle ‹spanyol ve Afrika kültürünün belirgin izlerini tafl›yor. Amerika Birleflik Devletleri ile olan tarihi ve kültürel ba¤lar
da göz ard› edilmemeli. Küba’da Kuzey Amerika sporlar› yo¤un ilgi görüyor; baflta beyzbol olmak üzere basketbol, voleybol, atletizm ve boks yayg›n olarak yap›lan, uluslararas› müsabakalarda da baflar› kazan›lan
sporlardan. Yine Küba’da her ne kadar sosyalist bir düzen varsa da, liberalizmin art›k kap›lar› zorlamaya bafllad›¤› birçok kiflinin ortak görüflü. Bu görüflün argümanlar› aras›nda ülkenin turizme daha yeni al›fl›yor olmas›na ra¤men, bu konuda dev ad›mlar atmas› da bulunuyor.
Evet, Küba’da turizm geliflerek her köfleye nüfuz etmifl
durumda ve Kübal›lar tan›mlamas› zor bir serbest piyasa ekonomisi ile karfl› karfl›ya. Turistlere ev kiralama
yani pansiyonculuk bunlar›n bafl›nda geliyor. ‹yi-kötü
evi olan birisi, tüm hayat›n› bir-iki odaya s›¤d›r›p, kalan
k›s›mlar› turistlerin kullan›m›na veriyor. Bunlar›n aras›nda en iptidai bir odal› yerden, müstakil apartman
katlar›na, hatta villalara kadar uzanan seçenekler var.
Günlü¤ü genelde 25-30 Dolar’dan bafllayan bu sistem,
halk›n en ilgi gösterdi¤i "d›fl gelir" kayna¤›. Yine resmi
olarak yasak görünmesine ra¤men, taksimetreler fiyatlar› Amerikan Dolar› cinsinden gösterebiliyor. Kübal›lar›n Amerikan Dolar›'n›, turistlerin de Küba Pezosu’nu
kullanmalar› yasak ama ço¤u kimse Dolar al›p veriyor.
E¤itimin ve sa¤l›¤›n ücretsiz oldu¤u Küba’da herkese
ihtiyac›na göre daire veriliyor ve aranan hemen her
fley marketlerde mevcut. Kübal›lar kendi ülkelerine gelen turistlere karfl› çok güler yüzlüyken ve turistler herhangi bir rahats›zl›kla karfl›laflmazken ülke d›fl›na kaçm›fl olan vatandafllar›na, "solucan" ad›n› takm›fl durumdalar. Küba'da yaflam genelde sokaklarda, mahalle
aralar›nda sürüyor. Küba sokaklar›nda bir köflede domino veya dama oynayan bir gruba rastlayabilir, bir
evin soka¤a bakan odas›ndan ev yap›m› limonata veya
rom içebilir, saatinizi tamir ettirebilirsiniz. Ve müzik...
Küba’da her köfleden Latin melodileri ak›yor kulaklar›n›za. Evlerden, kafelerden, restoranlardan ve hatta sokakta oynayan çocuklardan, her yerden müzi¤e de
dansa da ulaflabilirsiniz.
65
KAR‹KATÜR KABATAfi
Yurdagün GÖKER
66