KAGİEM - Gümüşhane Üniversitesi

Transkript

KAGİEM - Gümüşhane Üniversitesi
Kadın Girişimcilik ve Eğitim Merkezi
Eğitim Kitabı
EDİTÖRLER
Yrd. Doç. Dr. Turgut ŞAHİNÖZ
Yrd. Doç. Dr. Saime ŞAHİNÖZ
YAZARLAR
Yrd. Doç. Dr. Saime ŞAHİNÖZ
Yrd. Doç. Dr. Turgut ŞAHİNÖZ
Yrd. Doç. Dr. H. Hüseyin EKER
Yrd. Doç. Dr. Aydın KIVANÇ
Yrd. Doç. Dr. Ali Fuat BODUR
Yrd. Doç. Dr. Ayşe ÇOLAK
Bu yayın;
Gümüşhane Üniversitesi
Sağlık Yüksekokulu
Bağlarbaşı Mah.
Merkez / GÜMÜŞHANE
Tel: 456 233 76 37 / 0506 200 77 29
Faks: 456 233 76 04
e-posta: [email protected], [email protected]
adresinden elde edilebilir.
Satış yapmak ve ticari olmayan dağıtım amacıyla bu yayını
çoğaltma ve tercüme etmeye yönelik talepler yukarıda verilmiş
olan adrese yapılmalıdır.
Tüm hakları saklıdır.
Basım Tarihi: 30.04.2011
ISBN: 978-605-87853-0-4
Basım Yeri: Tunç Ofset Karaer Mah. Fuadiye Cad. 3/B
GÜMÜŞHANE – 2011
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ....................................................................................
1
GİRİŞ ......................................................................................
3
BÖLÜM 1. EVDE BAKIM ....................................................
6
BÖLÜM 2. SAĞLIK BİLGİSİ ...............................................
22
BÖLÜM 3. ANATOMİ VE FİZYOLOJİ ...............................
54
BÖLÜM 4. YAŞLILIK ..........................................................
69
BÖLÜM 5. HASTA BAKIMI ................................................
90
BÖLÜM 6. İLKYARDIM ...................................................... 162
BÖLÜM 7. İLETİŞİM ............................................................
77
BÖLÜM 8. HASTA HAKLARI ............................................ 194
BÖLÜM 9. ÇOCUK BAKIMI ............................................... 201
BÖLÜM 10. KUAFÖRLÜK .................................................. 240
ÖNEMLİ TELEFONLAR ....................................................... 246
ÖNSÖZ
Kadınların işgücüne katılımı, sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir
unsuru olarak kabul edilmekle birlikte, işgücüne katılım oranları düşük olup,
yıllara göre azalma göstermektedir. Kadınların işgücüne katılma oranı
1990’da % 34,1 iken 2008 yılında bu oran % 26,1’e düşmüştür.
Ülkemizin Avrupa İstihdam stratejisine (AİS) dahil olma çalışmaları
neticesinde hazırlanan İstihdam Durum Raporu Ortak Değerlendirme
Belgesi’ne (JAP) göre dezavantajlı grupların başında kadınlar gelmektedir.
Bu nedenle kadın ve erkeklere eşit kariyer fırsatları sunulması, daha önce
erkeklerin yoğun olarak çalıştığı meslek ve iş alanlarına kadınların kolay
girmesini sağlayacak tedbirlerin alınması çocuk bakım ve yaşlı bakım
imkanlarının geliştirilerek kadınların daha kolay iş piyasasına girmesinin
sağlanması özellikle kadınların doğumdan sonra işe dönüşlerindeki
engellerin kaldırılması oldukça önem arz etmektedir.
Avrupa Birliği tarafından desteklenen Bakım Elemanı Meslek Eğitimi
Projesi, Gümüşhane ilinde yasayan 15–35 yaş arası işsiz kadınların sertifikalı
bakım elemanı olarak meslek edinmelerini sağlayarak, hizmetin kalitesinin
arttırılmasına ve işsizliğin çözümüne katkı sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.
Projemizde verilecek eğitimler ile 18 – 35 yaş arası kadınların meslek
edinmesini sağlayarak, işsiz kadınların istihdamının artırılmasını
amaçlamaktadır. Proje, Kadınların istihdam edilebilirliğini arttırmak ,Kadın
girişimciliğini desteklemek,Daha önce tarım sektöründe çalışmış olan
kadınları da içerecek şekilde kentsel alanlarda yaşayan, işsiz ve işgücüne
dahil olmayan kadınlar) uygun proje faaliyetleri arasındadır. Meslek eğitimi
alan kişilerin en az % 60’ının orta vadede istihdam edilmesi sağlanacaktır
Gümüşhane İl Özel İdaresi; sahip olduğu bilgi, birikim ve kurumsal
kapasiteden dolayı projenin genel, idari ve mali alanda sorumlusu olup,
başvuruyu yapan kamu kuruluşudur.
Bakım Elemanı Meslek Eğitimi Projesi eğitim faaliyetleri Gümüşhane
Üniversitesi Sağlık Yüksekokulunun sorumluluğunda üniversitenin öğretim
üyelerince yapılmıştır. Uygulamalar öncelikle maketler üzerinde ve daha
sonra da hastalar üzerinde yapılmıştır.
Bu proje kapsamında Çocuk Bakıcılığı Kursunda 20, Hasta Bakımı
Elemanı Yetiştirme Programında 15 ve Engelli Bireylere Hizmet Verecek
Bakım Elemanı Yetiştirme Programında 15, kişi olmak üzere toplam 50 kişi
meslek edindirme kurslarından mezun edilmiş ve sertifikaları verilmiştir.
Kursların her biri için 400 saat teorik ve pratik bilgiler içeren bir program
uygulanmıştır.
1
Ayrıca aynı proje kapsamında Kuaförlük Kursunda 15 kursiyere 500 (5
ay) saat ve Gümüş hasır işleme kursunda da 20 kursiyere 600 saat (6 ay)
teorik ve uygulamalı olarak eğitimler verilerek sertifikalandırılmıştır.
Kurslarda Anlatılan derslerin notları derlenerek bu eser hazırlanmıştır.
Bu eserin projenin sürdürülebilirliğine katkı sağlayarak bundan sonraki
dönemlerde bakım elemanı alanında verilecek eğitimler için önemli bir
kaynak olması amaçlanmaktadır.
Eserin ortaya çıkmasında değerli katkıları olan ve eğitimler süresince
kursiyerlerden destek ve teşviklerini esirgemeyen değerli eğitmenlere,
Projenin hazırlanmasında bizleri teşfik eden ve yürütülmesi aşamasında
desteğini esirgemeyen Gümüşhane Üniversitesi Rektörü;
Sayın Prof. Dr. İhsan GÜNAYDIN’a,
Proje yürütücüsü Gümüşhane İl Özel İdaresi Genel Sekreteri;
Sayın İsmail YALÇIN’a,
Projenin hazırlık ve yürütme asamasında çok büyük gayreti ve emeği olan
Proje Birimi sorumlusu;
Sayın Erkan DUMAN’a,
Gümüşhane İl Sosyal Hizmetler Müdürü;
Sayın İlyas ALTUNTAŞ’a
Gümüşhane Rehabilitasyon Merkezi Müdürü;
Sayın Aydın DUMAN’a
Teşekkürlerimizi sunuyor, bu kitabın tüm bakıcılara faydalı olmasını
diliyoruz.
Yrd. Doç. Dr. Saime ŞAHİNÖZ
Yrd. Doç. Dr. Turgut ŞAHİNÖZ
2
GİRİŞ
İnsan ömrünün uzaması, tıpta yaşanan hızlı ilerlemeler, bulaşıcı
hastalıkların sınırlandırılması, pek çok öldürücü hastalığın tedavisinin
bulunması, kronik hastalıkların genel hastalık yükü içindeki oranının giderek
artması önemli sonuçlar doğuruyor. Sağlık hizmetleri karmaşıklaşıyor. Bir
yandan kronik sorunlarda evde bakım yeniden önem kazanırken, beraberinde
bakıcıların genellikle ihmal edilen sorumluluğu da yeniden tanımlanıyor.
Hekim, hasta ve bakıcı arasındaki ilişki üçgeni, sadece hasta ve
yakınlarının yaşam kalitesini etkilemekle kalmıyor, sağlık ekibinin başarısını
da etkiliyor.
Hasta yakınları ve bakım vericiler, bir anlamda sağlık sisteminin en temel
iskeletidir. Bakıcıların sağladığı bakımın, sağlık sistemi açısından pratik ve
ekonomik pek çok getirisi vardır. Bakıcılar hastalara, duygusal, sosyal,
günlük bakım, ev işleri gibi pek çok konuda destek sağlamaktadır.
Bakıcı olmak demek, bazen önemli yaşam kararlarını hastayla birlikte
değerlendirmek demek, sürekli bir endişe hali demek, doktorlar ve sağlık
sisteminde çalışan diğer kişilerle nasıl çalışılabileceğini öğrenmek demek,
mütevazı bir tıp öğrencisi gibi sağlık sistemi, ilaçlar, tedavi araç gereçleri ile
ilgili bilgi sahibi olmak demek, hasta yakını olmak demek, “öğrenmek”
demek.
Bakıcı olmak demek, hastanıza olduğu kadar size de nasıl olduğunuzun
sorulmasını beklemek demek, bazen insanın kendi evinde bile yalnız
kalmayı özlüyor olması demek, hastası kendini iyi hissettiğini söylediğinde
veya durumunda küçük bir ilerleme olduğunda mutlu olmak demek, küçük
molalarda hissedilen rahatlık, özgürlük hissi demek, çok çalışmak demek.
Bakıcı olmak demek, bazen acı, bazen sevgi ve paylaşma demek.
Hasta olan bir yakınınızın günlük gereksinimlerini karşılamak bazen pek
çok sorun, kaygı, yorgunluk ve ümitsizliğin kaynağı olabilir. Yakının hasta
olmasının ve varolan bakım gereksinimlerinin oluşturduğu zorluk ve
zorunluluklar karşısında üzerine düşen görevleri yerine getiremediğini
düşünen kişiyi büyük bir sıkışmışlık duygusu kaplar.
Bakımını yaptığınız kişinin size bağımlı olması sıkışmışlık duygunuzu
daha da artırabilir ve depresyon kaynağı olabilir. Bir yandan kendi hayatınızı
koruma ve sürdürme sıkıntısı, diğer yandan hasta ya da bağımlı olan kişinin
oluşturduğu zorluk ve zorunluluklar, kendine zaman ayıramama, kişisel
gereksinimleri yerine getirme arzusunun suçluluk hissine yol açması,
üstlenilen sorumluluklar nedeniyle, aile ilişkilerinde birbirine ayak
uyduramamanın oluşturduğu bozulma, ev ve aile ile ilgili görevlerin iş
3
yaşamını engelleyici şekilde artması, giderek artan yorgunluk ve yıpranma
sonucu kişisel ve aile mutluluğunun azalması, kendinizi tükenmiş
hissetmenize neden olabilir.
Bu nedenle kendinizi iyi hissetmeniz için uygulayabileceğiniz birkaç
öneri:
Sıkışma hissine yol açabilen durumları tanırsanız, korunmak için bazı
önlemler alabilir ya da erken fark edip başa çıkmak için harekete
geçebilirsiniz.
Yalnız kalmayın, sosyal yaşamınızı sürdürün. Özellikle alıştığınız
programınızı sürdürün ve yaşamınıza dikkat edin: Beslenmenizin zengin,
çeşidi bol ve iyi dengelenmiş olmasına dikkat edin. Spor yapmayı bir yaşam
biçimi haline getirin. Yeterli ve düzenli uyuyun. Gerek duyduğunuz kadar
dinlenin.
Hasta ve yakınlarının bulunduğu ya da kurduğu derneklere başvurun.
Onlar hastalığın seyri konusunda bilgi ve deneyim sahibi olduklarından, size
çok değerli önerilerde bulunabilirler.
İlgi alanlarınızı koruyun. Hastanıza olduğu kadar kendinize de bakım
sağlamayı unutmayın. Hobilerinizden ve fiziksel faaliyetlerinizden
vazgeçmeyin. Kendi sağlığınıza da zaman ayırın. Hastalanmanız sadece sizi
değil, bakımından sorumlu olduğunuz kişiyi de etkileyecektir. Hastanıza
yardım ederken kendi sağlığınızı da koruyun.
Bir hastanın bakımından sorumlu olmak uzun bir yolculuktur. Bu sırada
ortaya çıkabilecek yanlış anlamaları önleyebilmek ve desteğinizin kesintiye
uğramaması için önemli noktalardan biri hasta ile kurulacak sağlam bir
iletişimdir. Hastalığı yok saymayın, yaşamınızdan soyutlamayın. Hastanın
enerjisi zaten hastalığına odaklı olduğundan bu konuda konuşmaktan
korkmayın. Hastalık odaklı bir yaşamdan uzaklaşabilmek ve sosyal
yaşamınızı sürdürebilmek için, hastanız ve diğer aile fertlerini de kapsayan
planlar hazırlayın. Gerektiği zaman hastanıza da hayır demeyi bilin.
Hastanızın da aktif bir rol üstlenebileceği sosyal dostluk çemberini koruyun.
Hastanızın hastalığı ile ilgili sorularına doğru yanıtlar verin. Bunu yaparken,
kafasını karıştıracak veya endişelendirecek kadar fazla bilgiye boğmayın. Ne
sorduğunu tam olarak anlamadığınızı düşündüğünüzde, sorusunu kendisinin
netleştirmesini isteyin. Hastanın kızgınlık ve üzüntü dönemlerini kabullenin.
Kaygı yaratan durumları engellemeye çalışın. Hastanızın davranış ve
tepkilerini daha iyi anlayabilmek için psikiyatrist, psikolog ya da pedagog
gibi bir uzmandan yardım almaktan çekinmeyin.
Bir hastaya eşlik etmek, etkilerini moral ve fizik olarak üzerinizde
hissedeceğiniz ağır bir yüktür. Bu yükü kaldırabilmek için kendinize ve
4
bakımınıza zaman ayırmalı, siz de rahatlamaya çalışmalısınız. Örneğin sizi
stres ve yorgunluktan koruyacak ve rahatlama sağlayacak rahatlama
teknikleri, el becerisi uygulamaları vb. bir uğraş edinebilirsiniz.
Hastanızın hastalığını yakından tanımak, yaklaşımınızı belirlemenizi
kolaylaştıracaktır. Bunun için ulaşabildiğiniz güvenilir kaynaklardan bilgi
alın. Hasta dernekleriyle bağlantı kurarsanız, benzer deneyimleri olan
kişilerin deneyimlerini paylaşabilirsiniz.
Hastanızı tedavi eden hekim onun durumunu en iyi bilen kişidir.
Kafanızdaki soru, şüphe ve kaygıları açmaktan hekiminizle paylaşmaktan
çekinmeyin. Bir uzman olarak görüşlerini öğrenin. Hekimle kuracağınız
işbirliği ve dayanışma ilişkisi, sizin için de önemli bir psikolojik destek
sağlayacaktır.
Aile içi çatışmalar gibi bazı faktörler de bakım sürecini güçleştirebilir.
Hastalık gibi bir kriz dönemi, bazı aile bireylerini birbirine yakınlaştırırken,
bazı aile bireyleri arasındaki ilişkiyi güçleştirebilir. Bazen bakım işini sadece
bir aile bireyi üstlenir. Diğer bireyler ise, ne yapılması ve nasıl yapılması
gerektiği ile ilgili öneri veya şikayetler getirirken, çok fazla görev ve
sorumluluk almazlar.
Hasta veya engelli bir kişiye bakım sağlayan sizler şu ayrıntılara dikkat
etmeniz gerekir.
Hastaların ihtiyacı benzer değildir… Bakım ihtiyacı hastadan hastaya,
kişiden kişiye değişir.
Bakım için ayrılan zaman benzer değildir … Hastanın bakım ihtiyacı bir
kaç ay, birkaç yıl, hatta ömür boyu sürebilir.
Hastaların bulunduğu yer benzer değildir... Çoğu bakıcılar hastaları ile
aynı evi paylaşıyor olsa da, hastalar hastanede veya bir bakım evinde de
olabilir. Yani, bakım vericilik aynı çatı altında olmakla sınırlı değildir.
Hastası nerede olursa olsun, kişinin sağladığı destek, hasta bakımıdır. Görev
ve sorumluluklarla, zamanla ve mekanla sınırlı değildir.
Bakıcılık maddi ve manevi kazancı yüksek olan kutsal bir meslektir. Bu
mesleği yapanlar hayat boyu şükranla anılacaktır. Tüm bakıcılara
mesleklerinde başarılar dileriz.
5
6
BÖLÜM 1. EVDE BAKIM
Tarihçe:
1796
Amerika'da evde bakım hizmeti sunan ilk kuruluş Boston
Dispanseri olmuştur. Dini gereklilik nedeniyle fakir hastaların
evlerine ziyaretler düzenlenmeye başlanmıştır.
1800’ler Eğitimli hemşireler evlerde hasta bakım hizmeti sunmakta ve
ailelere bakım konusunda eğitimler vermektedir.
1898
Los Angeles Sağlık Departmanı fakir hastaları evlerinde
ziyaret etmek üzere diplomalı hemşireleri ücretli olarak
çalıştırmaya başlamıştır. Böylece devletin ücretlendirdiği ilk
evde bakım hizmetinin temelleri atılmıştır.
1900'ler
Eğitimli ve eğitimsiz bir çok hemşire serbest çalışarak, akut
ve kronik hastalıklı hastaların evlerinde günde 24 saat,
haftada 7 gün bakım sunmaya başlamıştır.
1955-64
Evde bakım hizmetlerinin yeniden doğuş dönemidir. Kronik
hastalıklar ve yaşlı nüfusun hızla artması, hastane hizmeti
maliyetlerinin yükselmesi, evde bakım hizmetinin daha düşük
maliyetli, daha uygun bakım ortamı olarak eski statüsünü
tekrar kazanmasını sağlamıştır.
1959
ABD’de evde bakım ile ilgili ulusal kongre düzenlenmiş,
temizlik ve yemek yapımı dışında evde yaşayan hastaların
kişisel bakıma gereksinim olduğu görülmüştür. Böylece
bakıcıların rolü hastaların kişisel bakımını kapsayacak şekilde
genişletilmiştir.
1960
Evde bakım hizmetleri tedavi edici sağlık hizmetleri
kapsamında değerlendirilmeye başlanmıştır.
1965
ABD’de Medicare sigortası kuruldu.
1973
Medicare'in finanse ettiği evde bakım hizmetinin 65 yaşın
altındaki sakat bireyleri de kapsaması kararlaştırılmıştır.
1982
Ulusal Evde Bakım Birliği kurulmuştur. Birliğin günümüzde
de geçerliliğini koruyan misyonu; evde bakım ve hospis
hastaları için bakım kalitesini geliştirmek, bakım vericilerin
haklarını korumak, tüm evde bakım ve hospislerdeki bakım
vericileri etkili şekilde temsil etmek ve evde bakımı sağlık
bakımının merkezine yerleştirmektir.
1985
Medicare'den ödeme yapılacak evde bakım kuruluşlarının
hizmet kalitesini gösterici dokümanlarının incelenmesi kuralı
getirilmiştir. Toplumun yalnızca %18'i evde bakım
7
hizmetlerinden haberdar. Hastaneden taburcu edilerek evde
bakım hizmeti alan hasta oranı %38’dir.
1992
Toplumun % 89'u evde bakımdan haberdar.
1990-97
Evde sağlık bakımı hizmeti kapsamının genişlemesi
(laboratuvar testleri, diş tedavisi, x-ray olanakları da evde
bakım kapsamına girmiştir), ilerleyen teknoloji ve sayıları
hızla artan evde bakım kuruluşları nedeniyle, çok sayıda insan
evde bakım hizmeti alabilmektedir. Evde bakım hizmetleri
sektörü, sağlık bakımı alanının en hızlı gelişen bölümü,
Amerika'nın ikinci hızlı gelişen endüstri alanı olmuştur.
1992-2005 Evde bakım endüstrisi aracılığıyla yarım milyon insana yeni iş
olanağı yaratılması hedeflenmiştir. Medicare sertifikası olan
Evde Bakım Kurumu sayısı 7830’a çıkmıştır.
Türkiye’de Evde Bakım
Ülkemizde henüz organize olmuş bir evde bakım sistemi yoktur. Ancak,
toplumun yaygın sağlık sorunları dikkate alınarak, evlere bazı sağlık
hizmetlerinin götürülmesi için oluşturulmuş yasalar vardır. Geçen yüzyılın
başlarında, diğer bir çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de, enfeksiyon
hastalıkları yaygın, ana-çocuk ölüm oranları yüksekti. Bu tablo nedeniyle
1930 yılında çıkarılan ve hâlen yürürlükte olan 1593 sayılı Umumi
Hıfzısıhha Kanununa, bulaşıcı hastalıkların evde tanı ve tedavisi, hekimlerin
evde hasta muayenesi ve ana-çocuk izlenimi sağlayıcı hükümler
konulmuştur. Bu tür hizmetlerin karşılanması amacıyla hekim ve hemşireler
evlere ziyaretler düzenlemişlerdir. 1961 yılında uygulamaya konan 224
sayılı Sosyalizasyon Yasası ve bunun yürütülmesini düzenleyen 154 sayılı
yönerge, kronik hastalıklı bireylerin evde izlenmesi görevini halk sağlığı
hemşirelerine vermiştir. Yine, gebelerin evde izlemi, uygun koşullarda evde
doğum, loğusa izlemi ve 0-6 yaş çocukların izlemi ebelere verilmiş olup,
hizmet denetimleri için halk sağlığı hemşireleri görevlendirilmiştir.
1954 yılında kabul edilen 6283 sayılı Hemşirelik Kanunu, mecburi hizmet
yükümlülüğü olmayan hemşirelerin, istediklerinde sanatlarını serbestçe
yapabileceklerini belirtmektedir. Bu yasaya istinaden hemşireler, geçmiş
yıllarda çoğunlukla "sağlık kabini" adı verilen özel işyerleri açarak, evlerde
hastaların tedavilerini gerçekleştirmişlerdir. Hâlen var olan sağlık
kabinlerine ilaveten, özellikle son yıllarda çok sayıda hemşire evde hasta
bakımı kuruluşları açmaya başlamıştır.
Günümüzde toplumun evde sağlık bakımı hizmeti gereksinimine cevap
vermek üzere, özel evde bakım şirketleri kurulmaktadır. Ancak, bu
şirketlerin hizmetlerinin finansmanı, mevcut resmî sigorta sistemi içinde yer
almadığı için toplumun çoğunluğu bu hizmetlerden yararlanamamaktadır.
8
Özel sigorta şirketlerinden evde bakım poliçesi olan bireyler, yine özel evde
bakım kuruluşlarının hizmetlerinden yararlanabilmektedirler. Fakat,
finansman süresi genellikle iki ayı aşmamaktadır.
Özel evde bakım kuruluşlarının hizmetleri, bugüne kadar hemşirelik
hizmetleriyle sınırlı kalmakta idi. Yasal düzenlemelerin yapılması ile
multidisipliner ekibi olan evde bakım kuruluşları kurulmaya başlamıştır.
2005’de 10/03/2005 tarih ve 25751 sayılı Resmî Gazete’de Evde Bakım
Hizmetlerinin Sunumu Yönetmeliği yayınlanmıştır. 01/07/2005 tarihinde
yayınlanan 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile yapılan
değişikliklerle özürlü bakımının mümkün olduğunca evde bakıma
yönlendirilmesi önerilmiştir. Belli şartları taşıyan özürlülerin evde bakım
ücretini ödemeyi devlet üstlenmiştir.
01/02/2007 tarihinde yayınlanan 5579 sayılı “Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile
"Yaşlı Hizmet Merkezi"; Yaşlı bireylerin yaşam kalitesinin artırılması
amacıyla gündüzlü bakım ve evde bakım hizmeti sunmak üzere açılan ve
faaliyet gösteren yaşlı hizmet merkezi olarak tanımlanmış, ve “EK MADDE
7 – Her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirleri toplamı esas alınmak
suretiyle; kendilerine ait veya bakmakla yükümlü olduğu birey sayısına göre
kendilerine düşen ortalama aylık gelir tutarı bir aylık net asgarî ücret
tutarının 2/3'ünden daha az olan bakıma muhtaç özürlülere, resmî veya özel
bakım merkezlerinde ya da ikametgâhlarında bakım hizmeti verilmesi
sağlanır.” İfadesi ile devlet bütçesinden ödenmek üzere özürlülerin evde
veya kurumda hizmet alabilmesinin yolu açılmıştır.
Evde Bakım Hizmeti:
“Hekimlerin önerileri doğrultusunda hasta kişilere, aileleri ile
yaşadıkları ortamda, sağlık ekibi tarafından rehabilitasyon, fizyoterapi,
psikolojik tedavide dahil tıbbî ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde sağlık ve
bakım ile takip hizmetlerinin sunulmasıdır” (10.03.2005 tarih ve 25751
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelikteki tanım).
Evde Bakım hizmeti hastaların ya da yaşlıların ihtiyaçları doğrultusunda
planlanan, evde doktor muayenesinden, hemşirelik hizmetlerine, tedavi
hizmetlerinden, laboratuar hizmetlerine, fizik tedaviden, sağlık eğitimine
kadar her alanda deneyimli sağlık personeli tarafından özel evde bakım
teknolojisi kullanılarak sunulur.
Yaşlanma bir çok ülkede kriz olarak görülmesine rağmen, yaşlıların
topluma olan katkıları göz ardı edilmemelidir. Tecrübelerini genç nesillere
aktarmak, gönüllü işlerde çalışmak ve bir çok gelişmekte olan ülkede olduğu
gibi, evde torunlarına bakmak, topluma olan katkılarından sayılmaktadır.
9
Fakat bu işlevlerini yerine getirebilmeleri için kendilerinin de sağlıklı ve
kaliteli hayat sürdürmeleri gereklidir. İşte burada evde bakımın önemi ortaya
çıkmaktadır.
Ülkemizde ve dünyada yaşam süreleri gittikçe
uzamakta ve yaşlı nüfus artmaktadır. Buna bağlı
olarak yaşlılığa özgü sağlık sorunları da
artmakta ve bu sorunların çözümleri
için yeni öneriler oluşturulmaktadır.
Yapılan çalışmalar yaşlıların kendi
ev ortamlarında kalmayı ve bakım
almayı
tercih
ettiklerini
göstermektedir ve yaşlılıkta evde
bakım giderek önem kazanmaktadır.
Evde bakım hizmetinde hedef,
günlük yaşam şartlarını en az etkileyerek en
doğru tedaviyi uygulayarak hastalığın ve yetersizliğin etkilerini en aza
indirmek ve aynı zamanda hastanın yaşam kalitesini yükseltmektir. Bu
hizmet ayrıca; evde kalmayı tercih eden ve tedavisi, bakımı devam eden;
ancak yakın aile çevresi ve arkadaşları tarafından bakımı
gerçekleştirilemeyenler için gereklidir. Doğal olarak toplumdaki yaşlı oranı
arttıkça kronik hastalık yükü da artmaktadır. 2000 yılında dünya genelinde
toplam ölümlerin % 59'u kronik hastalıklardan kaynaklanmıştır (DSÖ).
Gelişmiş ülkelerde yoğun olarak kullanılan evde hasta bakımı ve tedavi
uygulamaları Türkiye'de de yaygınlaşmaktadır. Gelişen teknoloji sayesinde
günümüzde birçok tedavi yöntemini, evde uygulayabilmek mümkün hale
gelmiştir.
Evde bakım hizmetinin en önemli iki faydası, sağlık harcamalarında
sağladığı düşüş ve kişinin kendi huzurlu ortamında, ailesi ile beraberken
bakımına olanak vermesidir. Bunların yanında bu hizmetin yararlarını şöyle
sıralayabiliriz:
1. Sağlık hizmetini hastanın ayağına götürür.
2. Kişiye özel bir bakım sağlar
3. Bakım alan hastayı ailesiyle bir arada tutar
4. İyileşmeyi hızlandırır
5. Bakım maliyetlerini düşürür
6. Teşhisten iyileşmeye kadar geçen süreçte kesintisiz
kaliteli ve standart hizmet sağlar
7. Hasta ve yakınlarına bakım konusunda eğitim
verilebilmesini sağlar.
10
8. Yalnızca yaşama yıllar değil, yıllara da yaşam katar
9. Zamandan tasarruf sağlar
10. En üst düzeyde bağımsızlık sağlar
11. Yaşam kalitesini yükseltir
Hasta olan insan mümkün olduğu kadar rahat bir ortam ve olabildiğince
fazla ilgi ister. İnsanın kendisini en rahat hissettiği yer evidir. Bu rahatlığın
getirdiği psikolojik ve moral avantajlar hastanın iyileşmesine olumlu
katkılarda bulunmaktadır. Bu nedenle pek çok hasta evinde kalarak tedavi
olmayı tercih etmektedir.
Ailede yardıma ve bakıma muhtaç insanlar ile ilgilenilmesi kolay bir
görev değildir. Çok fazla bilgi, sabır, maddi ve manevi destek gerektiren bir
sorumluluktur.
Örneğin bandaj değişimi, enjeksiyon veya vücut bakımı gibi hizmetler
evinize gelen diplomalı hastabakıcılar ve hemşireler
tarafından yapılabilir. Bu şahıslar aynı zamanda
size
memnuniyetle
bu
konularda
danışmanlık da yapacaktır.
İyi bir sağlık bakım hizmeti sunulmadığı
zaman; sağlığın bozulması, erken ölüm,
kapasite, yetenek ve iş gücü kaybı, yüksek
tanı-tedavi maliyetleri ve yüksek hastane
faturaları oluşur.
Evde bakım, hasta ve bakıma ihtiyacı olan kişiye, kendi ortamında daha
özgür yaşama imkanı sunmaktadır. Hastanın ya da yaşlının ailesiyle birlikte
ve kendi ev ortamında bulunması, bu hizmeti birey için cazip kılan en
önemli faktörlerdendir.
Hastanın kendi ortamında, sevdikleriyle yakın iletişim içinde olması, daha
hızlı iyileşmesini ve bağımsızlığını kazanmasını sağlamaktadır. Ev
ortamında bakımın kalitesinin arttığı vurgulanmaktadır.
Bireyin bakım sorumluluğunun aile üyelerinin üzerinden alınması ile
tükenmişlik yaşamaları engellenebilir. Hastaneden erken taburcu edilerek
evlerine gönderilen ve evde bakım hizmeti alan hastaların memnun olduğu,
genel sağlık ve moral durumlarının daha iyi olduğu belirtilmektedir.
Hastanede kalmak hasta için her zaman enfeksiyon kapma riski
taşımaktadır. Evde bakımda enfeksiyona yakalanma ihtimali azalmaktadır.
Uzun süreli bakım gerektiren hastaların bakımı evde daha kolaydır. Birçok
hasta için evde bakımın hastaneyle kıyaslandığında maliyeti daha uygundur.
Ayrıca hastane ortamında tedavi özellikle kronik hastalıklarda kişilerin
psikolojik durumlarını hem kendi hastalıklarından dolayı hem de diğer hasta
11
kişileri görmelerinden dolayı olumsuz yönde etkileyerek tedavi süreç ve
sonuçlarının beklenenden daha kötü olmasına neden olmaktadır.
Evde bakım hizmetleri ile bireylerin kendi ortamında bakılması tedavi
sürecini hızlandırmaktadır. Yoğun bakım dahil, diyabet, astım ve kalp
problemleri gibi pek çok durum için evde bakım olanağı mevcuttur.
Evde bakım temel olarak bir ekip hizmetidir. Bu ekibin içinde hekimler,
hemşireler, ev ekonomistleri, eczacılar, tıbbi sosyal çalışmacılar, psikologlar,
fizyoterapistler, konuşma ve mesleki terapistler gibi farklı meslek grupları
yer alır.
Evde bakıma ilgi giderek artarken ve ekip anlayışı içinde verilmesi
önerilirken, genel olarak tüm dünyada yaşlılara bakım ev ortamında ve
ağırlıklı olarak kadınlar tarafından verilmektedir.
Bunların ötesinde yaşlıların çok büyük bir bölümü kendi ev ortamında
kalmayı tercih etmektedirler. Tüm bu faktörler yaşlıların ev ortamında
bakımını gündeme getirmiştir.
Ülkemizde birkaç özel kurum dışında evde bakım hizmeti sunan resmi bir
kurum bulunmamaktadır. Bu özel kuruluşların telefonları kitabın arka
sayfalarındaki rehberde verilmiştir.
Bireylere kendi yakınları tarafından bakım verilmesi, fiziksel ve
psikolojik olarak kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlamasına rağmen,
yapılan çalışmalar hastaya bakan yakınların %36'sının bakım vermede
yetersiz kaldıklarını, bakım verirken güçlük yaşadıklarını, özgürlüklerinin
kısıtlandığını, ruhsal durumlarının olumsuz yönde etkilendiğini; stres
yaşadıklarını, depresyona girdiklerini ve tükenmişlik sendromu
geliştirdiklerini göstermektedir.
Evde bakım hizmetlerinin yaygınlaşmasının temel sebepleri:
1. Evde bakım, hasta ve bakıma ihtiyacı olan bireylere, kendi ortamında
daha özgür yaşama imkanı sunmaktadır. Hastanın ya da bireyin ailesiyle
birlikte ve kendi ev ortamında bulunması, bu hizmeti birey için cazip kılan
en önemli faktörlerdendir. Bireyin/hastanın daha saygın hissettiği bir
ortamda, sevdikleriyle yakın iletişim içinde olması, daha hızlı iyileşmesini,
kendisini işe yarar hissetmesini ve bağımsızlığını kazanmasını
sağlamaktadır.
2. Hastaneden erken taburcu edilerek evlerine gönderilen ve evde bakım
hizmeti alan hastaların memnuniyeti, genel sağlık durumu, üç aylık mortalite
ve hastaneye tekrar yatış hızı, genel sağlık düzeyi ve emosyonel
durumlarının daha iyi olduğu belirtilmektedir. Hastanede kalmak hasta için
her zaman enfeksiyon kapma riskini taşımaktadır. Evde bakımda
enfeksiyona yakalanma ihtimali azalmaktadır. Uzun süreli bakım gerektiren
12
hastaların bakımı evde daha kolaydır. Bir çok hasta için evde bakımın
hastaneyle kıyaslandığında maliyeti daha uygundur.
3. Kentleşme, iç ve dış göç gibi nedenlerle çekirdek aileye dönüşümün
artmasıyla yaşlıya her tür güvence sağlayan
geniş aile sayısının azalması,
4. Çekirdek aileye dönüşüm sunucunda
konutların küçülmesi, konutların yaşlılar
için uygun ve yeterli olmaması,
5. Ailede yaşlıların bakımında önemli
rol
oynayan
kadınların
çalışma
yaşamına katılması veya katılmak
istemesi,
6. Gençlerin yaşlılığa bakış açısı ve
kuşaklar arası iletişim bozukluğu,
7. Yaşlıların ve ailelerinin ekonomik yetersizliği,
8. Yaşlılık hakkında ailenin ve yaşlının bilgi eksikliği,
9. Başkalarına bağımlı olma gibi nedenlerden dolayı aile içinde bakım
verici rolündeki kişilerin sayısının azalması yaşlının bakım sorununu daha da
arttırmaktadır. Ortalama yaşam sürelerinin artması 20. yüzyılın bir başarısı
olarak görülse de bazıları bunu bir kriz olarak yorumlamaktadır. Çünkü
onlara göre sağlık harcamaları üzerine bir yük binmektedir (DSÖ). Gerçekte
de uzun süreli bakımın finansmanı, gittikçe artan yaşlı nüfus ve kronik
hastalıklar, aile desteğinin azalması ve yaşam süresindeki uzamaya bağlı
olarak; bakım maliyetinin artması nedeniyle bir çok ülkede tartışmalı hâle
gelmektedir.
Evde Bakım Hizmetlerinin Amacı:
9 Hastanın hastanede kalış süresini kısaltmak
9 Hastane enfeksiyonu riskini erken taburcu ederek azaltmak
9 Sağlık hizmetlerinin maliyetini düşürmek
9 Ülkemizdeki sınırlı sayıdaki hastane yatak kapasitesini daha verimli
kullanmak
9 Hastanın aile ortamına kısa sürede dönmesi ile moral desteği
sağlamak
9 Günlük yaşam şartlarını en az etkileyecek şekilde doğru tedaviyi
evde de sunmak
9 Hastanın yaşam kalitesini en iyi seviyeye çıkarmak
9 Hastane ortamının tedaviye olumsuz etkisini önlemek
13
Evde Sağlık Hizmeti Sunumu
1. Evde doktor muayenesi, kontrolü ve takibi
2. Evde fizyoterapi, psikoterapi seansları
3. Evde sağlık eğitimi (gebelik, emzirme, hasta bakımı)
4. Evde bebek bakımı, aşı takibi
5. Evde tetkik, tahlil ve röntgen hizmeti verilmesi
6. Hastaneden taburcu sonrası takip
7. Kronik hastalıkların takibi
8. Evde son dönem (siroz, kanser vb.) hastaların takibi
Yaşlılar ve Özürlülerin Evde Bakımı (Özel eğitim veya sertifika almış
kişilerce uzun süreli bakım)
1. Kişisel bakım (tıraş, banyo, tuvalet ihtiyacı vb.)
2. Yemek yedirilmesi, elbise bakımı, yatağın hazırlanması
3. Gezdirme, alışveriş yapma ve meşguliyet tedavisi
4. Hastaneye götürülmesi ve resmî işlemlerin takibi
5. Özürlülerin özel bakım ve eğitimi
6. İhtiyaçlarını göremeyecek derecede bakıma muhtaçların sosyal
hizmetlerine (yemeklerin hazırlanması, ev bakım ve onarımı, kişisel hijyen
bakımı, resmî işlerin takibi vb.) yıllarca süren destek.
Hastanede Refakatçi Hizmetleri (Taburcu Öncesi Bakım)
Hastanın başında kalacak refakatçi yoksa gün boyu eğitimli sağlık
personel refakatçi temin edilmesi, hastanın hastanedeki medikal ve
paramedikal ihtiyaçlarına destek;
1. Hastanın hastanede gezdirilmesi
2. Kişisel bakım (tıraş, banyo, tuvalet ihtiyacı vb.)
3. Hastanedeki resmî işlemlerin takibi (hosteslik)
4. İlaçların düzenli biçimde alınmasının temini
5. Moral ve motivasyon desteği sağlamak
6. Hasta ile hastane personeli arasında bir köprü vazifesi yaparak
karşılıklı iletişimi sağlamak
7. Taburcu hizmetlerinin yapılması, epikriz (çıkış özeti) düzenletilmesi
Evde Bakımda Sunulan Hizmetler:
Evde yatalak durumda olan yaşlı, özürlü, ameliyat olmuş, kaza geçirmiş,
kronik hastalığı olan, felçli olan ya da enjeksiyon yapılması gerekli
hastaların doktor ve hemşire tarafından belirli aralıklarla evlerinde muayene
ve kontrol edilerek yapılması gerekenlerin belirlenmesi.
14
Yaşlının evde bakımının sağlanması ve gerekli eğitimlerin verilmesi,
doktor tarafından sağlık durumu değerlendirilerek bakım gereksiniminin
saptanması, yaşlının bakım planının yapılması, yaşlı bireyin günlük bakımı
(banyo, ağız ve diş bakımı, giyinme, yemek hazırlama, yaşlılıkta hareket ve
psikolojik destek), tıbbi tedavi, yaşlıya evde bakacak kişinin belirlenip
eğitilmesi.
Toplumda sık görülen erken tanı ve tedavi ile önlenebilecek veya
muhtemel
komplikasyonların
engellenmesiyle
yaşam
standardı
yükseltilebilecek kronik hastalığı olan bireylerin evde bakımı ve eğitimi.
Uzun süreli hastaneye bağımlı ya da bir hastane dışı serviste sürekli
ziyaret edilmesi gereken bireylere evlerinde hemşirelik hizmeti sağlanması,
toplumun inançlarına, göreneklerine, sosyo-ekonomik durumuna ters
düşmeyecek yöntemlerin kullanılması, önerilerde bulunulması, sağlık
hizmetinin kişilerin meskenlerine kadar götürülmesi. Sosyal sorunların
sağlığı da etkilediği bilindiğinden, bu tür sorunların çözümünde kişilere yol
gösterilmesi ve çözümünün sağlanması.
Çocuk bakımı ve ailenin sağlık eğitimi (bakım, beslenme, aşılar vs.).
Doğum öncesi dönemde anneye gebelik, genel temizlik kuralları,
beslenme, bebek bakımı, aile planlaması, hareket, istirahat vb. hakkında
gerekli bilgiyi vermek. Bebeğin anne karnında gelişmesini yakından
izleyerek gerekli önlemlerin zamanında alınması.
Evde Bakım Hizmetlerinden Kimler Faydalanabilir ?
Evde sağlık bakımı hizmetleri, ameliyat sonrası bakım gereksinimi
olanlardan, uzun süreli bakıma ihtiyacı olan hasta ve yaşlılara, yeni doğum
yapan annelerden, tedavisi evde de sürdürülebilecek
hastalara, kısa süreli hemşirelik hizmetlerine
gereksinim duyanlardan, aşılama ve laboratuvar
tetkikleri gibi hizmetleri evinde veya işyerinde almak
isteyenlere kadar çok geniş bir yelpazede ihtiyaç
sahiplerine hitap etmektedir. Evde tıbbî bakım
hizmetlerini alanların büyük çoğunluğu aşağıda ana
başlıklar halinde sıralanmıştır:
1. Hastaneden taburcu sonrası tıbbî bakıma ihtiyaç
duyanlar (Enjeksiyon, pansuman, ilaç takibi),
2. Ameliyat sonrası bakım ihtiyacı olanlar (Dikiş alma, pansuman,
kolostomi bakımı),
3. Ortopedi ve travmatoloji hastaları (Düzenli egzersiz, röntgen
hizmetleri),
15
4. Kalp, damar ve hipertansiyon hastaları (Düzenli tansiyon, kolesterol,
EKG takibi),
5. Onkoloji (Kanser) hastaları (Kür
tedavileri, ağrı tedavileri ve son dönem
takibi),
6. Akciğer ve solunum hastaları (Oksijen
tedavisi, ilaçların inhalasyonla verilmesi),
7. Diyabet hastaları (şeker hastaları)
(Diyabetik ayak bakımı, düzenli şeker tahlili
ve takibi),
8. Nöroloji hastaları (Hemipleji/felçli hastalara fizyoterapi seansları ve
evde sosyal destek),
9. Yeni doğum yapan anneler ve bebekleri (Göbek
pansumanları, emzirme eğitimi, aşı takibi),
10. Bakım ihtiyacı olan yaşlılar ve özürlüler
(Meşguliyet tedavisi, fizyoterapi ve eğitim),
11. Yara bakımı, enjeksiyon, ilaç infüzyonu (Kısa
süreli hemşirelik hizmetlerine ihtiyacı olanlar),
12. Laboratuvar tetkik ve tahlil hizmetlerine ihtiyacı
olanlar (Mobil röntgen, EKG ve çeşitli kan tahlilleri
vb.),
13. Evinde medikal ekipmana ihtiyacı olanlar (Evde tıbbî cihaz kiralama
sistemleri),
14. Evde doktor muayenesi ve hemşirelik hizmeti isteyenler (Evde sağlık
hizmeti sunumu).
15. Hastalıklardan korunmak isteyenler,
16. Ağrı tedavisi ve kontrolüne ihtiyaç duyan hastalar,
17. Beslenme desteğine ihtiyaç duyan hastalar (Gastrostomi, kolostomi
olan hastalar vs.).
Evde Bakım Ekibinde Yer Alaçak Kişiler:
* Hekimler
* Fizyoterapistler
* Hemşireler
* Diyetisyenler
* Ebeler
* Sosyal hizmet uzmanları
* Sağlık memurları
* Psikologlar
* Sağlık teknisyenleri
* Sertifikalı kişiler
Hastanelerdeki tedavi hizmetlerinin gelişmiş olduğu bilinen ülkelerde en
az otuz yıl önce, evde bakımın gerekliliğine işaret edilmiştir. Bugün
16
tartışmasız herkesin ittifak ettiği evde bakımın, daha etkili, daha kaliteli ve
daha ucuza nasıl sağlanabileceğine dönük çalışmalar yapılmaktadır.
Ülkemizde sağlık hizmetine gereksinim duyanlar ve bu hizmeti sunanlar
açısından bilinen pek çok aksaklığın akılcı çözümü olabilecek bu hizmet,
henüz yeterince tartışılmamıştır. Evde bakım kavramının anıldığı çoğu
durumda ise içerik ve uygulama bakımından tam olarak doldurulamamıştır.
Evde Bakım Tedavi Maliyetlerini Düşürür
Kronik hasta ve yaşlı nüfusu
arttıkça uzun süreli bakımın
maliyeti her geçen gün
artmaktadır ve dünya genelinde
hükümetler için büyük yük
oluşturmaktadır. Finansmanı
bir
çok
ülkede
genel
vergilendirme
ve
zorunlu
sosyal
sigorta
kurumları
tarafından yapılmaktadır. Özel
sigortaların
rolü
ülkeden
ülkeye değişmesine rağmen
daha azdır. İngiltere, Amerika,
Danimarka,
Hollanda,
Almanya gibi ülkelerde genel bütçenin yaklaşık %1’i uzun süreli bakıma
ayrılmaktadır. Ülkemizde sağlık hizmetlerine yönelik kapsamlı maliyetfayda, maliyet-etkililik çalışmaları olmamasına karşın, diğer ülkelerde
yapılan çalışmalar evde bakım sisteminin sağlık hizmetlerinin maliyetlerini
dikkati çeker boyutlarda düşürdüğünü, ayrıca, evde bakımın hasta ve aileler
açısından da birçok yararları olduğunu göstermektedir. Evde bakım
hizmetleri, kurum hizmetleri ile karşılaştırıldığında maliyet yönünden
oldukça avantajlıdır.
Ülkemizde, hastanede kalış sürelerinin uzun olduğunu bilinmektedir.
Örneğin; hastanede yatış gün sayısı, enfeksiyon ve paraziter hastalıklarda
10.6, kanserlerde 11.2, kemik, kas ve bağ dokusu hastalıklarında 12.3, şeker
hastalığında 9 ve gripte 6.2'dir. Bunların hepsi, daha kısa bir hastane
döneminden sonra hastaların kendi ev ortamlarında profesyonel bakım ve
danışmanlık alabilecekleri durumlara örneklerdir. Hastane enfeksiyonlarının
önlenmesinin en önemli yöntemlerinden birisi de hastanın mümkün olduğu
en erken dönemde taburcu edilerek hastanede kalış süresini kısaltmaktır. Bu
da ancak uygun bir evde bakım hizmeti ile mümkündür.
Hacettepe Üniversitesi Erişkin Hastanesi'nde 1997 yılında yapılan
farmakoekonomik bir değerlendirmede hastane enfeksiyonu nedeniyle
hastanede kalış süresinin hasta başına yaklaşık 20 gün uzadığı, hasta başına
17
maliyetin 1582 dolar arttığı gösterilmiştir. Yine aynı çalışmada hastane
enfeksiyonu gelişmeyen hastalarda ölüm oranı yüzde 3, enfeksiyon gelişen
hastalarda ise yüzde 20 olarak bulunmuştur.
Türkiye'de hasta yatak sayısının azlığı sürekli gündeme getirilen bir
konudur. Yaklaşık 500 kişiye bir hasta yatağı düşmektedir. Üstelik bu yatak
kapasitesinin önemli bir bölümü de verimli ve iyi bir planlama ile
kullanılmamaktadır. Bu yetersizlik hastanede yatarak tedavi gereksinimi
olanların bu olanaktan yararlanma olasılığının azalmasına yol açmakta ve
giderek erken taburculuk zorunluluğunu doğurmaktadır.
Bu sorunlara bir çözüm olarak yataklı tedavi kurumlarının ve hasta
yataklarının arttırılması düşünülebilir. Ancak diğer ülkelerde yapılan yararmaliyet çalışmalarının sonuçlarına göre, bu girişimlerin evde bakım
olanaklarının güçlendirilmesi ile karşılaştırıldığında, maliyeti çok artırdığı
belirtilmektedir. Oysa daha ekonomik ve gerçekçi çözüm, varolanın yatak
kapasitesinin etkin/verimli kullanılması ve evde bakım hizmetlerinin bir an
önce geliştirilip güçlendirilmesidir.
18
DÜNYADA YAŞLI VE HASTA BAKIMI
Yaşlıların ve hastaların hastane ortamında uzun dönem bakılmasının
ülkelere getirdiği maddi yük, günümüzde hızla artan nüfus, kişi başına düşen
hastane yatak sayısında azalma, hastada hastaneye yatış ile ilgili birçok
fiziksel (hastane enfeksiyonlarına maruz kalma), psikolojik ve sosyal
sorunların eklenmesine neden olabilmektedir. Bu durumda uzun süreli
hastanede bakım aile ve ülke bütçesine yük getirmektedir. Bunların ötesinde
yaşlıların ve hastaların çok büyük bir bölümü kendi ev ortamında kalmayı
tercih etmektedir. Tüm bu faktörler yaşlıların ve hastaların ev ortamında
bakımını gündeme getirmiştir.
Bugün Avrupa’nın bir çok ülkesinde 60 yaş üzerindekilerin nüfusu, genel
nüfusun %20'sinden daha fazlasını oluşturmaktadır. Bu İtalya'da %24.7,
Yunanistan'da %24, Almanya'da %24, İsveç’te %23, Belçika'da %22 ve
İngiltere’de %20.8'dir.
Yüz yüze kalınan bu sorun karşısında bir çok ülkede sağlık sistemi ile
bütünleşmiş ve oturmuş bir yaşlı ve uzun süreli bakım sistemi geliştirilmiştir.
Örneğin, 1994'te Almanya'da yürürlüğe giren zorunlu sosyal sigorta sistemi
toplumun %90'ını kapsamakta ve sigortalılar gerektiğinde yararlanmaktadır.
İtalya’da uzun süreli sağlık bakımı ücretsiz olarak ulusal sağlık hizmetleri
tarafından verilirken, İspanya'da maddi yardım mal varlığına göre
verilmekte, İtalya'da ise gelir durumuna bakılmaksızın maddi yardım
yapılmaktadır. İngiltere'de de sağlık bakımı ücretsiz ancak, yerel yönetimler
tarafından denetlenen sosyal hizmetler, mal varlığı tespit edildikten sonra
verilmektedir.
Bakım yurtları genel olarak kronik hastalığı olan yaşlıların bakıldıkları
yerlerdir. Pek çoğu hastanelerin uzantısı olarak hizmet vermektedir.
Avrupa’da, bakım evlerinin maliyetleri yüksek, fonksiyonelliği az
olduğundan son yıllarda hızla evde bakım hizmetleri yaygınlaştırılmaya
çalışılıyor. Yunanistan ve İtalya’da bakım evleri çok azdır ve yaşlı nüfusun
hızlı artışı aile fertleri için büyük bir sorun yaratmaktadır. Bunun çözümü
olarak maddi durumu iyi olan aileler yurt dışından insanlar getirtmekte veya
yabancı gurbetçilerden destek almaktadırlar.
ABD ve İsveç’te yaşlıların bakımında koruyucu hekimlik ön plana
çıkmıştır. Yaşlılar, iyice düşkünleşmeden ve yatalak olmadan, 60’lı-70’li
yaşlarda bakıma ve bilgilendirilmeye önem veriyorlar.
Avrupa yaşlanan nüfusu ve azalan işgücüyle emekli aylığı, sağlık
sistemleri gibi çok büyük ekonomik güçlüklerle yüzleşmek zorunda
kalmıştır. Aynı zamanda, yaşlanan nüfus sosyal problemlere de neden
olmaktadır. Sosyal durum giderek değişmekte (daha çok çalışan kadın
19
nüfusu, boşanmış aileler) ve yaşlı insanlar toplum dışına itilmekle karşı
karşıya kalmaktadır.
İtalya, Yunanistan, ve İsveç gibi ülkeler bugün dünyanın en yaşlı
nüfusuna sahip ülkeler arasında sayılmaktadır. Bu ülkelerde doğan,
erkeklerin ortalama 75 yıl, kızların ise 80 yılı aşkın yaşam sürmesi
beklenmektedir. Bütün Avrupa ülkelerinde yaşlıların bakımı için kaynaklar
ayrılmıştır. İsveç’te, yaşlıların bakımına çok önem verilmiş ve yeterli bütçe
ayrılarak yetenekli personeller de yetiştirilmiştir.
Almanya'nın 80 milyonluk nüfusunun %24'ünden fazlası 60 yaş ve
üzerindedir (DSÖ). 65 yaş ve üzeri kesim ise nüfusun % 17’sine tekabül
etmektedir (Alman federal istatistik bürosu). Uzun süreli bakım 1994'te
yürürlüğe giren zorunlu sosyal sigorta sistemi ile finanse ediliyor. Uzun
süreli bakım için kamu tarafından harcanan para genel bütçenin %0.82'sidir.
Çoğu kişi evde bakımı tercih etmektedir. Bu tip bakımın başarısı aile yapısı
ve büyüklüğüne bağlıdır. 65 yaş üzerindekilerin %6.8'i bakım yurtlarında
kalmaktadır. Bunların çoğu yalnız yaşayan, kadın ve 80 yaş üzerindeki
kişilerdir. Gerektiğinde evde bakım hizmeti alanların ailelerine nefes
aldırmak için gündüz bakım evleri vardır. Almanya'da 12000'den fazla
gündüz bakım evi, 9000’den fazla da bakım yurtları mevcuttur. Bu rakamın
içine sivil toplum kuruluşları (%64) ve kâr amaçlı kuruluşlar da dahildir.
Gündüz bakım evleri ve bakım yurtlarında hizmetlerin bir kısmı sigorta
tarafından karşılandığı için kalan kısım sivil kuruluşlar veya hasta tarafından
ödenmektedir Almanya’da 2002 başında 2 milyonu aşkın bakıma muhtaç
insan kayıt edilmiştir. Bunların %69’u kadınlardan oluşmaktadır. %81’i 65
yaş ve üstü, %35’i 84 yaş üzerindedir. Bakım hizmeti masrafının
karşılanması devlet, belediye, sivil toplum kuruluşları ve sağlık sigortaları
arasındaki anlaşmalar doğrultusunda yapılmaktadır. Kilise ve derneklerin
destekleri de göz önünde bulundurulur.
Almanya’da yaşlılar için bakım hizmeti üç ana gruba ayrılır:
1. Açık yaşlılar yardımı: Yaşlıları bilgilendirme, yaşlılar merkezi,
yaşlılar programı,
2. Yarım günlük yaşlılar yardımı: Geçici bakım, gündüz bakımı, bakıcı
tatilde bakımı,
3. Tam günlük yaşlılar yardımı: Huzurevi, bakım evi, yaşlılar yurdu,
Genelde 80 yaş üzeri kişiler huzurevi ve bakımevlerine
yerleştirilmektedir. Bu da bakımevi ve huzurevlerinin en zor vakalarla,
başkalarının yardımına tamamen muhtaç olan kişilerle dolu olduğu anlamına
gelmektedir. Bu hastalar kitlesinde demans hastalığı çok yüksektir, bu da
bakımı daha zor hâle getirmektedir. Hastabakıcıların bedensel ve ruhsal
yıpranmasının yanı sıra, ayrılan bakım bütçesinin yetersiz oluşu işi daha da
20
zorlaştırmaktadır. Bakım evleri bu zorluğu daha yeni yeni karşılayabilir
duruma gelmiştir.
İnsana layık bir bakım tabii olmalı ve yasal olarak desteklenmelidir.
Bakıcı sayısının yetersizliğinden Almanya’da bakıma muhtaç insanların
temiz ve tok olması bile çok zor sağlanabilmektedir. Medya bakım evinde
susuz kalmış, açık yaralı bakımevi sakinlerinden ve yaşlıları tuvalete
götürmeye zamanları olmayan bakıcılardan haberler vermektedir.
Bakımevindeki insanlarla sosyal ilgilenme ise hayal olmuş durumdadır.
Almanya’daki bakımın eksikleri olmasına rağmen araştırmalar bakım
kalitesi konusunda olumlu sonuçlar vermektedir.
Toplam nüfusu 5,2 milyon olan Danimarka’da beklenen yaşam süresi 76
yıldır. Resmî emeklilik yaşının 67 olduğu Danimarka toplumunun yaklaşık
%16’sı 65 yaş ve üstündedir. 80 yaş üstündekiler nüfusun %3,6’sını
oluşturmaktadır. İskandinav ülkelerinde genel nüfusun yaklaşık 1/5’i 60 yaş
ve üzerindedir (İsveç %23, Danimarka %21, Finlandiya %21, Norveç %20).
Doğumda beklenen ortalama yaşam süreleri 78 ve üzerindedir. İsveç ve
Danimarka’da uzun süreli bakıma ayrılan bütçe genel bütçenin %2’sinden
fazladır, Finlandiya’da ise %0,89’dur. Bu ülkelerde uzun süreli bakımın
ortak noktası; çoğunlukla devlet tarafından karşılanıyor olmasıdır. Bu
ülkelerde resmî evde bakım hizmeti veya ailesi tarafından bakılanların oranı
%80’den fazladır. Kurumda bakım hizmeti alanlar %7 civarındadır. Bütün
bu ülkelerde mümkün oldukça yaşlı ve özürlülerin bakımı daha çok evde
yapılmaktadır. İhtiyaçlarına göre aileleri veya ajanslar tarafından hizmet
verilmektedir. Masraflar çoğunlukla yerel yönetimler tarafından
karşılanmaktadır. Kişinin bakım yurdunda kalması gerekiyorsa masrafı
devlet tarafından karşılanır, katkı payı hasta tarafından ödenmekle beraber
çok düşüktür.
1987’de yasal düzenlemelerle kurumsal bakım hizmetleri yerine kurumsal
olmayan evde sosyal bakım hizmetlerine ve "yaşlılar için konutlar"
anlayışına geçilmiştir ("Housing for Elderly" Act). Bu süre içinde; huzurevi
ve bakım yurdu yapımı ile ilgili giderler azaltılmış, gereksinimi olanlara
sürekli ev yardımları ücretsiz sağlanmış, emeklilerin ekonomik şartları
iyileştirilmiş evde bakım hizmetleri veren sağlık çalışanlarına ihtiyaçlarına
uygun olarak çok aşamalı eğitim imkânları sağlanmıştır. Başarılı sağlık
bakım projeleriyle huzurevleri, tıbbî bakım merkezlerine dönüştürülmeye
başlanmış, evlerinde yaşayan yaşlılara, süreğen hastalara ve özürlülere 24
saat sağlık hizmetlerini de içinde barındıran sosyal bakım hizmetleri
verilmeye başlanmıştır.
Hollanda’da genel nüfusun % 18’i 60 yaş veya üzerindedir. Beklenen
ortalama yaşam süresi 80.4’tür. Bir çok Avrupa ülkesi gibi yaşlanan bir
toplumdur. 15,8 milyon Hollanda nüfusunun % 13,6’sını 65 yaş ve üstü
21
kişiler oluşturmaktadır. Uzun süreli evde veya kurumda (bakım yurdu veya
yaşlılar yurdu) bakım genel sigorta sistemi ile karşılanıyor. Uzun süreli
bakım için ayrılan bütçe, genel bütçenin %2.7’sidir. 65 yaş üzerindekilerin
%8.8’i devamlı bakım yurdunda kalmaktadır. %70’ten fazlası ise kendi
evinde ya resmî olarak yada ailesi tarafından bakılmaktadır. Her hastaya
uygun hizmet, bu hizmeti dağıtmaktan sorumlu yerel yönetimler tarafından
belirlenmektedir. Hizmetlerin çoğu sivil toplum kuruluşları tarafından
verilmekte (genel bütçeden pay almaktadırlar) ve günde 2.5 saat ücretsiz
hizmet verilmektedir. Bu süre aşılırsa kalan ücreti hasta kendisi ödemektedir.
Bakım yurdunda hizmetler bedelsizdir. Fakat konaklama için ödeme
yapılmaktadır.
Bakım hizmetlerinden, yaşına ve milliyetine bakılmaksızın Hollanda’da
yaşayan herkes yararlanabilmektedir. Sosyal bakım hizmetleri, Sağlık
Bakanlığının seçtiği ve denetlediği sağlık ve(ya) bakım şirketleri, sivil
toplum kuruluşları ve serbest çalışan profesyonel bakıcılar tarafından
yürütülmektedir. Evde sosyal bakım hizmetlerinin kapsamı içerisinde, ev
hemşireliği, kişisel temel bakım, ev temizliği, sağlık hizmetleri, tıbbî tedavi
ve rehabilitasyon, gündüz bakım, yardımcı araçlar ve gece bakımı yer
almaktadır. Ev hemşireliği, "Sosyal Bakım" ve halk sağlığı konusunda
eğitim almış uzman bakıcılar tarafından sağlanmaktadır.
22
23
BÖLÜM 2. SAĞLIK BİLGİSİ
Konuya girerken önce sağlık nedir, onu tanımlamak gerekir.
Sağlık; sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, kişinin bedensel,
ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içersinde olmasıdır.
Bu tanımda belirtilen öğelerden sapmalar sağlığın bozulduğunun
göstergesidir. Sağlıksızlık her zaman hastalık anlamına gelmez.
Hastalık ise; kişinin biyolojik (fizyolojik ve fiziksel ) ve ruhsal yapısının
bozulmasıdır. Sosyal yaşantısındaki olumsuzluklar, kişinin sağlıklı davranış
göstermesini engelleyebilir.
Sağlığın korunması ve hastalıkların önlenmesi çabaları, insanlığın yer
yüzünde yaşamaya başlaması ile başlamıştır. Bu amaçla çevrede yaşayan
canlılardan ve iklim şartlarından korunmak için uygun giyinmeye ve barınak
yapmaya çalışmışlardır. Önceleri hastalığa ve ölüme çare aramışlar. Ancak
bakmışlar ki ölümü engellemek imkansız, o halde erken ölümleri önlemek
amacı ile hastalıkları tedavi etmek yoluna gitmişlerdir. Bu amaçla çeşitli
yöntemler denemişler ve hastalıkların nedenlerini öğrenmeye çalışmışlardır.
Özellikle 1696 yılında Anton Van Leeuvenhoek mikroskobu kullanarak
mikroorganizmaları göstermesi, hastalıkların nedenleri hakkında önemli
gelişmelere neden olmuştur. James Watt'ın 1776 yılında buhar motorunu
bulmasıyla sanayi devrimi başlamış ve bunun getirdiği olumsuzluklar
nedeniyle insanlar daha çok hastalanmaya ve daha erken ölmeye başlamışlar.
Bunun sonucu iş gücünde azalmalar ve iş verimi düşüklüğü görülmeye
başlamıştır. Öncelikle çalışanların sağlığını koruyarak, sermaye sahiplerinin
zarar görmesini engellemek amacı ile toplum sağlığının korunması ve
hastalıkların tedavisi çalışmaları hızlanmıştır. Bu dönemde ki gelişmelerde
bakteriyolojist Robert Koch, Luis Pastör, patolojist ve saniteryan Rudolf
Wirchow, epidemiyolojist William Far ve Jhon Snow, hukukçu Edwin
Chadwick, ilk kez çiçeğe karşı insanı aşılayan Edward Jenner önemli rolü
olan bilim adamlarıdır. 19. yüzyılın sonuna doğru sanayileşmiş ülkeler lağım
sistemi ve su arıtma tesislerini kurdular.
Bütün bu gelişmeler sonunda enfeksiyon hastalıkları ve yetersiz beslenme
sorunları büyük ölçüde ortadan kalktı ve bebek ölüm hızı;
19. yüzyılın başında
% 200-250
19. yüzyılın sonlarında
% 100-140
1. Dünya Savaşı sonunda
% 60- 80
2. Dünya Savaşı sonunda
% 20-30
1995 yılında
% 4- 9 'a kadar düşmüştür.
Fakat bu gün gelişmekte olan ülkelerde enfeksiyon hastalıkları ve bebek
ölüm hızı hala çok yüksektir. Buna karşılık gelişmiş ülkelerde aşırı
24
beslenmeye ve sedanter yaşama ve çarpık kentleşmeye bağlı yeni halk
sağlığı sorunları ortaya çıkmıştır.
Bunlar:
¾ Şişmanlık
¾ Kardiovasküler hastalıklar
¾ Serobrovasküler hastalıklar
¾ Kanserler
¾ Akciğer hastalıkları
¾ Ruhsal sorunlar
¾ Trafik kazaları
Sağlığın Korunması ve Hastalıkların Önlenmesi:
Geçmişten günümüze kadar pek çok hastalık uygulanan yöntemlerle
önlenmiş ve önlenmektedir. Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'da 19. yüzyılda
ölüm hızlarında önemli azalmalar olmuştur. Bu azalmaya enfeksiyon
hastalıklarından olan ölümlerin azalması yanında, toplumda hayat
standartlarının gelişmesi, beslenme ve sanitasyon koşullarının düzelmesi ve
hastalıkları önlemek için gerekli koruyucu önlemlerin uygulanmasının da
önemli rolü olmuştur. Örn; Kızamık ve Polio. Hastalıkların tıbbi
tedavilerindeki gelişmelerin de rolü olmakla birlikte bu rolün sınırlı olduğu
unutulmamalıdır. Hastalık ve ölümlerde görülen zaman yönelimi (trend),
salgın hastalıkların toplumdaki artış ve azalışıyla olduğu kadar, toplumun
yaş dağılışındaki değişkenliği ile de ilgilidir.
Ülkeler içinde hastalıkların zamana bağlı olarak değişkenlik göstermesi
hastalıkların ana sebeplerinden korunabilir olduğunu göstermektedir.
Coğrafik durum, göçler, ülkedeki beslenme alışkanlığı ve diyet, hastalıkların
ülkelerdeki durumunda belirleyici olmaktadır.
Temel korunmanın amacı; toplumda hastalık riskinin artmasına yol
açan sosyal, kültürel ve ekonomik etkenlerden kaçınmayı sağlamaktır.
Sağlığın geliştirilmesi ve korunmasına yönelik önlemlerin tümü temel
korunma kapsamına girmektedir. Daha çok sağlığın geliştirilmesine
yöneliktir.
25
Temel korunmaya bir çok örnek verilebilir::
9 Kentsel hava kirliliğinin sağlığa olan etkisi (sera etkisi, asit yağmurları,
ozon tabakası delinmesi, vb.)
9 Sanitasyon
9 Yeterli ve dengeli beslenme
9 Su sağlığı
9 Gıda sağlığı
9 Taşıma
9 Barınma
9 Aydınlatma
9 Sağlık eğitimi ve motivasyon
9 Aile planlaması uygulamak vb.
Eğitim yada ekonomik durumu ne
olursa olsun herkes için sağlıklı olmak
temel amaç olmalıdır. Sağlığa verilen
önem hasta olmadan önce başlamalı ve
sağlığın
korunması
için
gerekli
davranışlar yerine getirilmelidir. Sağlığı
korumanın temel ilkesi, hastalığın ya da
sakatlığın nedenini bilmek ve nedeni
etkisiz hale getirmektir. Temel sağlık
hizmetlerinin doğru ve zamanında alımı da oldukça önemlidir. Salgın
hastalıklar toplumsal bir sorundur. Bu sorunun çözümünde de eğitimin
önemi büyüktür. Halk salgın hastalıklar ve korunma yöntemleri konusunda
bilinçlendirilmeli ve korunmalıdır.
İnsan sağlığını etkileyen birçok etmen vardır. İnsan vücudunda meydana
gelen fizyolojik olaylarda rol alan maddeler genlerde kodlanmıştır. Genetik
yapıdaki bozukluklar veya kromozom eksiklikleri çeşitli hastalıklara sebep
olur. Genetik hastalıklardan kaçınmak için akraba evliliklerinden kaçınılmalı
ve evlilik öncesinde eşler gerekli genetik testlerden geçmelidirler. Aksi
takdirde ömür boyu bakıma muhtaç genetik hastalığa sahip bir çocuk
dünyaya getirilebilir. Aynı zamanda bazı hastalıklara genetik yatkınlık
önemli rol oynar.
Hastalıklar kalıtsal, hormonal sebeplerden kaynaklanabileceği gibi
düzensiz ve dengesiz beslenme, temel besin ihtiyaçlarını karşılayamama,
zehir veya kanserojen madde tüketimi, radyasyona maruz kalma, mekanik
zedelenmeler, mikroorganizmalar, parazit, zehirli bitki ve hayvanlar, stres ve
bunun gibi olumsuz psikolojik hallerden kaynaklanabilir.
26
YETERLİ VE DENGELİ BESLENME
Yeterli ve dengeli beslenme sağlığın temelidir. Yetersiz ve dengesiz
beslenme birçok hastalığın doğrudan (beriberi, pellegra, skorbüt, marasmus,
raşitizm gibi ) veya dolaylı olarak nedenidir. Yetersiz ve dengesiz beslenme
insanın çalışma, planlama ve verimlilik yeteneğini düşürür. Yeterli ve
dengeli beslenmek için aşağıdaki besin gruplarından bir arada yeterli ve
önerilen miktarlarda yenmesi gerekmektedir.
Gruplar
Et,Yumurta,
Kurubaklagiller
Süt ve
Süt Ürünleri
Sebze
Meyveler
Tahıl ve
Tahıl Ürünleri
İçindekiler
Protein, demir,
çinko, fosfor,
magnezyum, B6,
B12, A vitamini,
niasin, tiamin (B1)
Protein, kalsiyum,
fosfor, B12,
riboflavin (B2)
Önemi
Günlük Tüketim
Büyüme, gelişme, hücrelerin
Yetişkin, genç,
yenilenmesi ve doku onarımı,
çocuk: 2 porsiyon
kan yapımı, sindirim ve sinir
Gebe, emzikli : 3
sistemi gelişimi, deri sağlığı,
porsiyon
hastalıklara karşı direnç.
Büyüme, gelişme, doku onarımı, Yetişkin: 2 porsiyon
kemik gelişimi ve sağlığı, diş
Genç, çocuk, gebe,
gelişimi ve sağlığı, sinir ve
emzikli, menopoz
kasların düzenli çalışması,
sonrası kadın: 3–4
hastalıklara karşı direnç.
porsiyon
C vitamini,
Büyüme, gelişme, hücrelerin
Sebze: 3–4 porsiyon
karoten, folik asit, yenilenmesi ve doku onarımı,
Meyve: 2–3 porsiyon
riboflavin (B2),
kan yapımı, diş ve diş eti sağlığı, Toplam: 5–7
demir, magnezyum deri ve göz sağlığı, hastalıklara porsiyon
karşı direnç.
niasin, tiamin (B1) Enerjinin temel kaynağıdırlar. 4 – 6 porsiyon
ve protein
Sindirim ve sinir sistemi
gelişimi, deri sağlığı, hastalıklara
karşı direnç.
Bu 4 grubun haricinde yağlar ve şekerler genel olarak enerji sağlarlar.
Tereyağında A, bitkisel yağlarda E vitamini bulunur. Pekmez ise demir (Fe),
kalsiyum (Ca) ve potasyum (K) bakımından zengindir.
Hayatın yakıtı kalorilerdir. Yediğiniz
her yiyecekte belli miktarda kalori vardır.
Besinlerle aldığınız kalorilerin kaynağı
yağlar, karbonhidratlar ve proteinlerdir.
Yağlar, karbonhidrat ve proteinlere göre
iki kat daha fazla kalori içerir.
İnsan vücudu için gerekli günlük kalori
miktarı bilinince, yiyecek maddeleri, bu
miktar kaloriyi sağlayacak biçimde seçilir.
Genellikle gereksinim duyulan kalori
miktarını saptayabilmek için basit bir formüle başvurulur. Ağır ve yorucu
uğraşları olmayan, normal ağırlıkta bir insanın kilosu 40 ile çarpıldığında, o
27
insanın günlük ihtiyacı olan kalori miktarı anlaşılır. 50 kg ağırlıkta bir
insanın ağırlığını 40 ile çarparak, bulunan 2000 sayısı, o insanın günlük
kalori ihtiyacını yaklaşık olarak ortaya koyar. Elde edilen bu sonuç kalori
ihtiyacını etkileyen diğer unsurlar ile birlikte düşünülerek gerçek kalori
ihtiyacı bulunur.
Günlük öğünlerde yenilen ve içilen yiyecek maddelerinin bir listesi
yapılarak gerektiğinden fazla ya da az kalori alınıp alınmadığı hesaplanabilir.
Sağlıklı beslenme için aşağıdaki önerilere uyulmalıdır.
9 İyot eksikliğini önlemek için iyotlu tuz kullanınız. İyot eksikliği
gelişme geriliği, zeka geriliği ve cüceliğe neden olur
9 İleri yaşlarda da sağlıklı olmak istiyorsanız un, şeker ve tuz
tüketimini azaltın.
9 Beyaz ekmek yerine çavdar, yulaf, kepek ekmeği gibi posası yüksek
ekmek türleri kullanılmalıdır.
9 Demir eksikliği anemisi çocuklarda, gebe ve emzikli kadınlarda daha
sık görülen bir beslenme yetersizliği anemisidir. Korunmak için;
çocuklara çay yerine süt veya taze meyve suyu içirin, yemeklerden
bir saat önce ve sonra çay içmeyin, her öğününüzde mutlaka taze
sebze ve meyve yiyin, bal, reçel, şeker yerine pekmez yiyin.
9 Kola, gazoz, hazır meyve suları; şeker, su ve zararlı maddelerden
ibarettir. Çocuklar için iştah kapatıcıdır ve diğer besinleri yemelerini
engeller. Oysa, meşrubatlar yerine sütün veya ayranın tercih edilmesi
hem daha besleyici hem daha ucuzdur.
9 Sebze ve kuru baklagiller pişirilirken haşlama sularının atılmaması
gerekir. Çünkü bu besinlerde bulunan ve suda eriyen vitaminler
haşlama suları atılırsa kayba uğrar.
9 Konserve gıdalar suları dökülmeden kendi suları ile birlikte
tüketilmelidirler. Çünkü suda eriyen vitaminler konservenin suyu ile
birlikte atılmış olur ve besin değeri azalır.
9 Besinler gölgede kurutulmalıdır. Besinler eğer güneşte kurutulursa
ışığa hassas olan A vitamini başta olmak üzere diğer vitaminlerde
kayıplar olur.
9 Hamurun mayalandırılması besin değerinin artmasına neden olur.
9 Meyve ve sebzelerde bulunan C vitamini havanın oksijeninden
kolayca etkilenip bozulan bir vitamindir. Bu kaybı önlemek için
meyveler kesildikten veya suyu sıkıldıktan sonra hemen
tüketilmelidir.
9 Açıkta satılanı değil, ambalajlı gıda maddelerini (özellikle sütü)
tercih ediniz ve etiketlerini okuyunuz. Gıdaların ambalajları üzerinde;
üretici firma adı, adresi ve tanıtıcı işareti, maddenin adı, imal ve son
kullanma tarihi, mamullün çeşidi, asgari, net miktarı, gıdanın
kullanımı ile ilgili uyarıcı bilgiler yazılı olmasına, ambalaj yüzeyinin
28
9
9
9
9
9
9
9
9
9
9
düzgün olmasına ve tüketicinin aldanmasına neden olabilecek şifa
ve besleyici özelliği olduğunu ifade edecek yazı ve işaretlerin
bulunmamasına dikkat ediniz.
Sağlam, zedelenmemiş, bozuk olmayan
gıdaları
satın
alınız.
Hastalık
yapabilecek şüpheli gıdaları, özellikle
küflenmiş, rengi, görüntüsü ve kokusu
değişmiş gıdaları kesinlikle yemeyiniz.
Sebze ve meyveler; topraktan ve ilaç
kalıntılarından temizlenmek için bir
müddet su dolu bir kapta bekletildikten
sonra, bol su ile birkaç kez yıkanmalıdır.
Gıdaların temizliğinde deterjan gibi temizlik maddeleri kesinlikle
kullanılmamalıdır.
Zehirli mantarları gözle ayırt etmek mümkün olmadığı için kültür
mantarları dışında mantar tüketilmemelidir.
Besinler oda sıcaklığında bütün gece veya uzun süre
bekletilmemelidir.
Toz ve haşerelerden korumak için besinler üzeri daima kapalı olarak
saklanmalıdır.
Uzun süre ılık tutulan yemekler tehlikeli olabilirler. Sıcak tutma ve
ısıtma derecesi 60–74 derece arasındadır. Soğuk tutma derecesi ise 5
derecenin altındadır. Bu nokta unutulmamalıdır.
Dondurulmuş
hazır
gıdalar
çözündürülmeden pişirilmelidir. Özellikle
etler buzu çözüldükten sonra yeniden
dondurulmamalıdır. Çözülmesi sırasında
mikrobiyolojik bozulmaya uğrayabileceği
gibi besin değeri açısından da kayıplar olur.
Çözülme işi oda sıcaklığında, radyatör
üzerinde ve altında, hafif ateşte veya güneşli yerde yapılmamalıdır.
Çözülme işlemi buzdolabının alt raflarında bekletilerek veya su
geçirmeyen plastik torbalara sıkıca sarılarak, akan soğuk su altında
bırakılarak yapılmalıdır.
Çabuk bozulan et, tavuk, balık, süt, yumurta gibi
besinlerin dükkanlarda güneşten uzak ve
buzdolabında saklanması gerekir. Satın
alındıktan sonra yine bekletilmeden hemen
buzdolabına konulmalıdır.
Etler, birer yemeklik miktarlarda, yassı
bir
şekilde
paketlenmiş
olarak
dondurulmalıdır.
29
9 Kırık, çatlak ve kirli yumurtalar satın alınmamalıdır.
9 Yumurta çiğ yenirse ya da sarısının etrafı yeşillenecek kadar hızlı
ateşte, uzun süre pişirilirse, besleyici değeri azalır.
9 Süt ve sütlü besinler, krema, deniz ürünleri, soğuk etler, ordövrler,
kanepeler, sosis, salam, yumurta ve yumurtalı besinler, kremalı pasta
ve tatlılar, kıyma kullanılmış besinler, sandviçler devamlı olarak 5
derecenin altında tutulmalıdır.
9 Yağ yakıldıktan sonra yemeğe konursa, kanserojen (kanser yapıcı)
duruma gelir.
9 Yoğurdun yeşilimsi suyu atılırsa vitamin değeri azalır.
9 Kapakları hafif de olsa bombeleşmiş konserveler sağlık için son
derece zararlıdır.
GIDA KATKI MADDELERİ
Gıdaların görünüm ve lezzetlerini toplumun arzu ettiği duruma getirmek,
bozulmalarını önleyerek daha uzun saklanabilmelerini sağlamak amacı ile
gıdalara çeşitli kimyasal bileşikler katılır.
Doğal gıdalar tüketelim çünkü piyasada satılan hazır gıda maddeleri
ülkemizde insan sağlığını ciddi biçimde etkileyecek derecede katkı maddeleri
içermektedir.
Katkı Maddelerinin Sağlığa Olumsuz Etkileri Nelerdir?
Katkı maddeleri içerisinde en uzak durulması gereken nitrit ve
nitratlardır. Ülkemizde işlenmiş et ürünlerinde (sucuk, salam, sosis) izin
verilenin çok üzerinde nitrit kullanıldığı tespit edilmiştir.
Gıda katkı maddelerinin bazılarının hiperaktivite sendromu, alerji, astma,
otizm, gelişim bozukluğu, davranış bozuklukları, depresyon, göz
problemleri, mide-barsak problemleri, baş ağrısı, migren, cilt problemleri,
egzema, ürtiker, uyku problemleri ve kanser yapma gibi etkileri mevcuttur.
Katkı Maddeleri ve Çocuklar?
Çocukların vücutlarına oranla daha fazla gıdaya ihtiyacı vardır. Bu
nedenle gıda maddelerinin katkı maddesi içermesi durumunda bunların alımı
çocuklarda vücut ağırlığına oranla daha yüksektir. Ayrıca çocukların
tercihleri çok farklıdır. Belirli gıda maddelerini çok tüketirler ve besin
ihtiyaçlarından daha fazla miktarda katkı maddesi alırlar.
Sağlınız için; lütfen her hangi bir gıda maddesini satın almadan önce
Anne ve babaların çocuklarının katkı maddesi olan gıda maddelerini aşırı
miktarda tüketmemelerini sağlamaları SAĞLIKLI BÜYÜMELERİ için çok
önemlidir.
ambalajın üzerini dikkatle inceleyip katkı maddelerini belirleyiniz.
30
SPOR
Günde bir müddet yürüyüş ve spor yapmak yani düzenli spor ile güç,
kuvvet, zindelik ve kendine güven artar. Kandaki kolesterol seviyesi azalır.
Spor genç görünmeye yardımcı olur. Sırt ağrıları azalır. Tansiyon düşer.
Stres, gerginlik ve depresyon azalır. Kalbin verimliliği artar. Kalp krizi
ihtimali azalır. Vücuttaki yağ oranı azalır. İş ve diğer faaliyetlerdeki
verimlilik artar. Daha olumlu bir kişilik kazandırır. Hayattan daha çok zevk
almanızı sağlar. En sıhhatli ve dinç ihtiyarlar, fazla yürüyen insanlar arasında
olur. Yürüyüş yaparken, ayakkabıların altlarının düz ve geniş olmasına,
giyeceklerin de hafif olmasına dikkat etmelidir.
Ortalama boyutlarda bir kişinin 1 kg vücut yağını kaybetmesi için spor
yapması gereken zaman yandaki tabloda verilmiştir.
Fiziksel faaliyetler sağlığınızın iyi olmasına büyük katkıda bulunur. Bu
kural her yaş için geçerlidir. Fakat yaşın ilerlemesi ile birlikte, uygun
tedbirlerin alınmaması durumunda, kas erimesi görülür ve güç kaybedilir.
Her gün 30 dakika hareket etmek, büyük faydalar sağlar.
Ayrıca, hareket sayesinde şeker hastalığı, kemik erimesi, kalp hastalıkları
ve belirli kanser türlerinin görülme riski de azalır.
Kişiler durağan bir hayat sürmek yerine hareketli bir hayatı seçmek
zorundadır. Bu seçim bir çok yaşlılık sorunun ortadan kalkmasını, kişi
sağlığının daha üst düzeye çıkmasını sağlar. Hareketli bir yaşam sürebilmek
için her türlü olanak zorlanmalıdır. Kent yaşamında zorunlu olmadıkça taşıta
binmekten kaçınmalı, yürüme, bisiklete binme tercih edilmelidir. Bulunan
her fırsatta kapalı ortamdan açık havaya çıkılmalıdır. Masa başında bile
gereğinde yapılabilecek basit beden eğitimi hareketleri
bulunduğu
unutulmamalıdır.
Seçilen
bedensel
etkinliğin vücutta tek kas ya da kas guruplarına yönelik
olmaması, tüm vücut kaslarını bir bütün olarak
çalıştırması gerekir.
Spor denince sadece özel koşullarda yapılan yarışma
sporları akla gelmemelidir. Spor ve beden eğitimi
uygulamaları kişilerin hemen her koşulda zaman
ayırmaları gereken uygulamalar için kullanılmaktadır.
Sağlık için gerekli beden eğitimi hareketleri vücuttaki bütün kasları
çalıştıracak biçimde seçilmelidir. Sadece kolları veya sadece bacakları
çalıştıran hareketlere ağırlık verilmesi tehlikelidir. Zaten insanlar için
önerilen en yararlı hareketler masa tenisi, yüzme, engebeli arazide yürüme,
basketbol, voleybol gibi bütün vücut kaslarını birden çalıştıran sporlardır.
Beden eğitimi hareketleri aralıklı yapılan uygulamalar gibi algılanmaması
gerekir. Düzenli ve sürekli yapılmalıdır. Belirli aralarla ağır egzersiz
31
uygulamaları, beden eğitimi hareketlerinin kilo alındığında yapılacak
uygulamalar gibi görülmesi çok tehlikelidir.
Dinlenme bedensel ve ruhsal dinlenmeyi bir arada kapsamalıdır. Yararlı
ve dinlendirici özel uğraşlar günlük yaşamın zorlayıcı etkisinden
kurtulmamızı kolaylaştırır. Bu uğraşları yaparken bulunduğumuz ortama
koku, duman vb yayan kimyasal maddelerden kaçınılmalıdır. Bu gibi
maddelerle uğraşılması gerekiyorsa maske ve eldiven dahil gerekli koruyucu
önlemler alınmalıdır.
Dinlenme çalışma etkinliğinin artması açısından vazgeçilmez bir
uygulamadır. Bu nedenle dinlenmeye yeterince zaman ayrılmalıdır.
Dinlenmenin çalışma dönemleri içerisine serpiştirilmesi önerilmektedir.
;Sürekli dinlenmeksizin çalışmak verimi düşürür ve düşünme etkinliğini
azaltabilir. Bu nedenle tempolu çalışma dönemlerinde de uygun dinlenme
araları verilmelidir.
Boş zamanların kirli havalı , izbe ve kalabalık ortamlarda geçirilmesinden
kaçınmalıdır. Özellikle kahvehane, birahane vb yerlerin uygun olmayan
ortamlarının sağlık açısından da önemli sakıncalar yarattığı bilinmektedir.
Dinlenme zamanlarında yararsız ve sinir bozucu tartışmalardan
kaçınılmalıdır.
SİGARA
DSÖ’ nün tahminlerine göre, dünyada 1,3 milyar civarında sigara
kullanıcısı mevcut ve sigara yüzünden dünyada her 6,5 saniyede bir kişi
ölüyor. Sigara yılda yaklaşık Dünya ekonomisine 200 milyar dolar, Türkiye
ekonomisine 6,5 milyar dolar zarar veriyor.
Ülkemizde sigara kullanma
oranının erkeklerde % 50, Lütfen!
kadınlarda % 25 olduğu ve Çocuklarınızın yanında sigara içmeyiniz!
erkeklerde
sigara Onları kendi ellerinizle zehirlemeyiniz!
alışkanlığında azalma, kadınlarda ise artış olduğu belirtilmektedir. Son
yapılan çalışmalarda sigara içen kadınların, erkeklere nazaran, akciğer
kanserine yakalanma risklerinin üç kat fazla olduğu bulunmuştur.
Anne olmak çok zor bir iştir. Çok sorumluluk gerektirir. Her anlamda
sağlığınızın iyi olması gereklidir. Hamileyseniz ve sigara içiyorsanız, henüz
doğmamış bebeğinize de sigara içiriyorsunuz demektir. Bu çocuk annesinin
sigara içmesi yüzünden her konuda yaşıtlarından daha geri kalacaktır. Sigara
32
dumanı, pasif içiciler için de en az aktif içiciler kadar zararlıdır. Bu durum,
çocuklar için daha da endişe vericidir. Onların bünyesi daha zayıftır ve
henüz gelişme çağında oldukları için, oksijene, temiz havaya olan ihtiyaçları
yetişkinlerinden daha fazladır.
Sigara Nedeniyle Oluşan Hastalıklar
Kalp-damar hastalıklar, kalp krizi,
akciğer kanseri, gırtlak kanseri, yemek
borusu kanseri, ağız kanseri, rahim kanseri,
pankreas kanseri, idrar torbası kanseri,
böbrek kanseri, KOAH (kronik obstruktif
akciğer hastalığı), mide ülseri, serebrovasküler hastalıklar (felç), hamilelerde
düşük, ölü doğum, prematüre doğum ve
düşük doğum ağırlıklı bebek oluşması,
doğan bebekte büyüme-gelişme ve zeka geriliği.
Sigaranın Bırakılması
Sigara içmeyi bırakmak her zaman basit değildir.
Şimdiye kadarki olumsuz girişimler cesaretinizi
kırmamalıdır. Fakat sigara içmeye tamamen
son vermek istemiyorsanız veya tamamen son
veremiyorsanız ne kadar sigara içtiğiniz de
önemlidir. Her gün birkaç sigara tasarrufu
yapmanız durumunda bile sağlığınız için çok
şey yapmış olursunuz.
Sigara; fiziksel (sebebi nikotindir) ve
psikolojik olmak üzere iki tip bağımlılık yapar.
Sigarayı bırakmaya çalıştığınızda vücudunuz hem fiziksel olarak
nikotinin eksikliğine reaksiyon gösterir, hem de bir yandan psikolojik olarak
alışkanlıktan kurtulmakla yüz yüze kalırsınız. İkisini birden göğüslemek
oldukça zor bir iştir.
Nikotin eksikliği sebebiyle: Depresyon, sinir bozukluğu, kızgınlık,
hassasiyet, uyuma güçlüğü, dikkat bozukluğu, baş ağrısı, yorgunluk, iştah
artışı oluşur. Bu bulgular kişiyi yeniden sigaraya başlamaya sevk eder çünkü
nikotin seviyesi eski düzeye çıkınca bulgular kaybolur.
Sigara içenlerin hepsi sigaranın sağlıkları için ne büyük bir tehlike
oluşturduğunu, çocuklarına ya da sevdiklerine ne kadar kötü bir örnek
olduklarını, sigara içmeyenleri ne kadar rahatsız ettiklerini ve ne kadar para
kaybına neden olduğunu bilirler ve bu dertten kurtulmak isterler.
33
Sigarayı hangi nedenlerden dolayı bırakmak istediğinizi bir kağıda yazın.
Kafanızda herhangi bir tarih belirleyin ve bunu da kağıda yazın. Sigarayı
bırakma tarihinden bir gün önce içebildiğiniz kadar çok sigara için. Ailenize,
arkadaşlarınıza ve sevdiğiniz herkese sigarayı bırakacağınızı ilan edin.
Sigarayı bırakmayı ilan ettiğiniz günde elinizde kalmış olan bütün sigara
paketlerini, kibritleri ve de çakmakları çöpe atın. Sürekli, sigara içmemekle
kazanacağınız şeyleri düşünün. Devamlı bir şeylerle meşgul olun. Sinemaya
gidin, tiyatroya gidin, uzun yürüyüşler yapın, lokantanın sigara içilmeyen
bölümünde yemek yiyin.
Sigarayı bırakmayı hedeflediğiniz ilk günde ve sonraki günlerde,
mümkün olduğunca sigara içmenin yasak olduğu yerlerde bulunun. Günde
yaklaşık 4 litre su için. Her sigara içme isteği geldiğinde bir bardak su veya
başka bir içecek için. Kahve ve alkolden de kaçının. Elinizde sizi oyalayacak
kalem veya başka bir şeyler tutun. Şekersiz sakız çiğnemeye çalışın.
Dişlerinizi yemek yedikten hemen sonra uzun süre fırçalayın. Bir anda gelip
giden, sizi sigara içmeye aşırı derecede teşvik eden durumlarla mücadele
edin. Sigara içmemekle ulaşacağınız yeni dünyayı düşünün. Bir kaç gün
sigara içmeyen arkadaşlarınızla birlikte bulunun. Düzenli olarak egzersiz
yapın. Bol bol dinlenin. Hiç kimsenin evinizde sigara içmesine müsaade
etmeyin.
Şayet sigara içme krizi gelirse, hemen bir şeyler için veya yiyin. Sakız
çiğneyin, bir elma yiyin veya biraz çekirdek çıtlatın. On kere çok derin nefes
alın. Aldığınız onuncu nefesi bir süre tutun. Bu esnada bir kibrit yakın.
Yavaşça kibriti üfleyerek söndürün. Kriz çabuk geldiği gibi çabuk da
kaybolur, yeter ki kendinizi gevşetmeyi bilin. Kendinizi serbest bırakın ve
çok hoşunuza giden şeyler düşünün. Hiç bir zaman bir tanenin kimseye
zararı olmaz diye düşünmeyin. Geri dönüşü olmayan bir hata bütün
çabalarınıza son verebilir. Sigarayı bırakma sebeplerinizi yazmış olduğunuz
kağıda, bu sefer de sigarayı bırakmakla ne kadar
memnun olduğunuzu yazın.
Sigara bırakmak çok kolay bir iş değildir, ama asla
imkânsız değildir. Aileniz için yapabileceğiniz daha
iyi bir şey olamaz.
Sigarayı bırakınca neler oluyor: 20 dakika sonra, kalp
atışları düzene giriyor ve vücut ısısı sigara içmeyen bir
insanla eşitleniyor. 8 saat sonra, kandaki karbondioksitin
%95'i temizleniyor. 24 saat sonra, kalp krizi riski azalıyor,
sağlıklı insana yakın duruma geliniyor. 2 gün sonra, tat ve
koku alma normal insan gibi hassaslaşıyor. 3 gün sonra,
nefes almak hissedilir derecede iyileşiyor. 3 ay sonra, akciğerler %30
daha fazla çalışıyor; içerisindeki kiri de atmaya başlıyor. 1 sene sonra, kalp
hastalığına yakalanma riski %50 azalıyor. 10 sene sonra, akciğer kanseri
34
olma ihtimali hiç sigara içmeyen bir insanla denk oluyor. 15 sene sonra, kalp
ve tansiyon hiç sigara içmemiş gibi normalleşiyor.
KİŞİSEL HİJYEN
Hijyenin sözcük anlamı sağlık bilimi demektir. Günümüzde sağlığı
koruma uygulamalarının tümüne hijyen denmektedir. Gelen olarak temizlik
anlamında kullanılır. Temizlik vücudun hastalıklardan korunması açısından
en önemli uygulamalardan birisidir.
Temizlik kişisel bir konudur ve kişiden kişiye değişir. Tuvaletten sonra ve
yiyeceklere dokunmadan önce ellerin yıkanması gerekir. Günlük etkinlikler
dikkatli yıkanmayı gerektirir. Her türlü spor etkinliğinden sonra saçlar dahil
tüm vücudun yıkanması gerekir. Çocukları küçük yaştan başlayarak sabun
kullanmaya alıştırmak zorunluluğu vardır. Uygun koşullarda yapıldığında
inanılanın aksine çocukların büyük çoğunluğu banyodan hoşlanır.
Temizlik sürekli ve düzenli olarak yapılmak zorundadır. Sabahları
kalkıldığında yüzlerin yıkanması, dişlerin fırçalanması, düzenli banyo
yapılması, iç çamaşırı değiştirilmesi vb uygulamalar buna örnek verilebilir.
Su ve sabun en önemli temizlik araçlarıdır. Su hayattır. Sağlımızla
yakından ilişkisi vardır. Temizlik için en önemli araçlardan birisidir. Ancak
su kaynakları kısıtlıdır. Giderek azaldığından su kaynaklarının israfından
kaçınmalıdır.
El Yıkama
ABD'nde yapılan ciddi bir çalışma, ellerini uygun
yıkamayan kişilerin %41 'inde patojen (hastalık yapıcı)
mikroorganizmalardan önemli bir kısmının 7 gün elde
taşınabildiğini ve diğer insanlara bulaşabildiğini
göstermiştir. El yıkamadaki ana amaç elde mevcut
olan mikroorganizmaların hastalık oluşturamayacak
düzeylere indirilmesidir.
Su ve sabunla doğru yıkamayla ellerin
üzerinde olan ve bulaşmadan asıl sorumlu
cildin
geçici
florasının
tamamının
temizlenebildiği iyi bilinmektedir. El yıkamada
aşağıda sıralanan noktaları bilmek önemlidir.
1- El yıkama sabun, deterjan veya
dezenfektan kullanılarak yapılmalıdır.
Sadece su kullanmak yeterli temizlik
sağlayamaz.
2- El yıkamada ılık su kullanılmalıdır. Sıcak su elleri tahriş eder ve
mikroorganizma girişine zemin hazırlar.
35
3- El yıkanırken tüm takıların çıkartılması uygundur.
4- Sabunun kuru tutulması önemlidir. Sabun kabının drenaj sağlayacak
biçimde olması gerekir. Uygun koşullarda kullanılmayan sabunlarda
da patojen (hastalık yapıcı) mikroorganizmaların ürediği
unutulmamalıdır. Likit sabun kullanılıyorsa sabun kapları tam olarak
boşaldığında
temizlenip
kurulandıktan
sonra
yeniden
doldurulmalıdır. Bu önerilere uyulmadığı taktirde buralarda üreyen
mikroorganizmalar enfeksiyon bulaşmasına neden olur.
5- Etkili bir el yıkama işlemi 30 sn ile 1 dakikalık sürede
gerçekleştirilir. Eller çok kirli ise bu süre 2-5 dk. Kadar uzayabilir.
6- Eller sabun veya deterjanla bileklere kadar köpürtülmelidir
7- Sabunun suyun altına tutularak köpüklerden temizlenmesi
sağlanmalıdır. Köpük, sabunda mikroorganizma yerleşimini
kolaylaştırabilir
8- Tüm yıkama işlemi boyunca eller dirseklerden aşağı da tutulmalıdır.
Böylece kirli suların parmak uçlarından lavaboya direk akışı
sağlanmış olur.
9- Eller yıkandıktan sonra mutlaka durulanmalı ve iyice kurulanmalıdır.
Çünkü eller ıslak veya nemli kalırsa bakteri bulaşması kolaylaşır.
10- Yıkama sonrası parmak araları ve avuç içleri iyice kurulanmalıdır. El
kurulamada doğru seçenek kağıt havlu kullanılmasıdır. Kumaş
havlular nemli kalabildiğinden kontamine olabilirler. Sıcak hava
püskürten kurutma sistemlerinin zaman kaybına neden olması,
yeterince kurulama yapamaması, gürültülü olması ve dolaşan havanın
kontaminasyonu yolu ile yıkanmış ellere yeniden mikropların
yerleşebilmesine neden olması yüzünden önerilmemektedir. Kağıt
havlu ile el kurulamanın ortalama süresi 7-9 sn olmalıdır. Kağıt havlu
kurulamanın yanı sıra mekanik temizlemeyi sürdürür.
Unutmayın !
"Doğru el yıkama"
Enfeksiyonlardan korunma ve hastalıkların bulaşmasını önlemede son
derece ucuz ve etkili bir yöntemdir.
Başta kendi sağlığımız olmak üzere başkalarının sağlığını korumanın en
önemli aracı temizliktir. Bu söz sadece beden temizliğini değil, çevrenin
temizliğini, kullandığımız her şeyi ve her ortamı temiz bırakmanın önemini
de ortaya koymaktadır. Uygun bir temizlikte kulak, burun ve diğer vücut
bölgelerinin yıkanması gerekir. Yıkandıktan sonra temiz iç çamaşırı
giyilmesi özellikle önem taşımaktadır.
36
Bütün temizlik araçları kişiye aittir. Başkasına ait havlu, sıvı sabun
değilse sabun, tarak, diş fırçası vb hiçbir eşya kullanılmamalıdır.
Uygun bir vücut temizliği bir çok deri sorununun ortadan kalkmasını
sağlar. Sözgelimi sivilce tedavisinde en önemli uygulamalardan birisi günlük
temizlik ve uygun biçimde kurulanmadır. İyi hijyenik alışkanlıkların
önlediği diğer bir sorun vücut kokusudur. Vücut kokusunun kaynağı vücut
yüzeyinde bulunan bakterilerin teri parçalamasına bağlı olarak meydana
gelmektedir. Koku meydana getiren vücut
bölgeleri ayaklar, kasık ve koltuk altlarıdır. Bu
bölgelerin hafif bir sabunla ve suyla günlük
olarak yıkanması gerekir.
Günlük yaşamda elimiz sürekli kirlenir.
Yüzümüze, saçlarımıza tozlar konabilir. Kirli
yüzeylere sürtünür ve dokunuruz.
Tuvalet ihtiyacının giderilmesinden sonra
eller iyice yıkanmalıdır. Tırnakların altında
kirletici maddelerin birikmemesi için kısa
kesilmelidir. Yıkanma işlemi sırasında sabun
kullanmak yağların erimesini kolaylaştırır ve akan yağlarla birlikte kirler de
uzaklaşır. Kullanılan temizlik maddelerinin vücut sağlığına zarar vermemesi
gerekmektedir. Yapılan reklam ve tanıtım uygulamaları ne olursa olsun
bilinmeyen maddelerin vücutta kullanılmasından kaçınılmalıdır.
Tırnakların bir dereceye kadar elin işlevleriyle de ilişkili olduğunu
söyleyebiliriz. Tutma, kavrama ve yürümede önemli rol oynamaktadır.
Sürekli uzar. Tırnağın etle ayrıldıktan sonraki bölümünün altında kir ve yağ
kolayca birikir. Bir takım kimyasallarla uğraşanlarda tırnak altında bu
kimyasallar da önemli oranda birikmektedir. Bunların düzenli olarak
temizlenmesi gerekir. Tırnaklar yenmemeli ve koparılmamalıdır.
El tırnakları yarım ay biçiminde, ayak tırnakları ise düz olarak kesilir.
Ayak tırnaklarının yarım ay biçiminde kesilmesi tırnak batmalarına neden
olabilir.
Sabah kalktığımızda gözlerimizde çapak birikir. Bu nedenle sabah
kalktığımızda elimizi yüzümüzü iyice yıkamalıyız.
Vücudumuzun açık yerlerine dış ortamdan toz ve kir birikir. Uykuda iken,
çalışırken, koltuk altı sürekli terler. Terle vücuttan bir takım zararlı maddeler
atılır. Terlemeye sonucu oluşan ter salgısı zamanında temizlenmeyecek
olursa bir takım bakterilerce parçalanır ve kötü kokulu bileşikler oluşur.
Bunlar hem zararlı etkenlerin üremesini sağlar hem de çevremizi rahatsız
eder. Bu nedenle sabah temizliğinin önemli bölümlerinden birisi boyun ve
koltuk altlarımızın temizliğidir. Banyo alınmasa bile banyo ve koltuk altı
37
önce sabunlu bir bezle sonra su ile iyice silinmeli ve temizlenmelidir. En
iyisi günlük olarak banyo yapılmasıdır.
Burun düzenli olarak temizlenmeli, karıştırılmamalıdır. Burun
içerisindeki kıllar kopartılmamalıdır. Nezle olunduğunda kağıt mendil
kullanılmalıdır.
Kulak temizliğinde kulak arkasının temizliği önemlidir. Kulak içine
herhangi bir cisim sokulmamalıdır. Dış kulak yolunun zedelenmesi tehlikeli
iltihaplanmalara neden olabilir.
Saçlar kıl yuvası denilen ve derinin üst tabakasında yer alan
çukurcuklardan gelişir. Bu yuvaların yanında bulunan bezlerden salgılanan
yağlı salgı, kıl diplerinin kayganlaşmasını, foliküle bağlı kaslar aracılığı ile
dikleşebilmelerini sağlamaktadır. Kaşlardaki kıllar 3-5 ayda, saçlardakiler
ise 2-5 yılda bir değişir. İnsanda saç, hem koruyucu hem de görünümle ilgili
bir işleve sahiptir. Gözlerin, kulakların ve burnun çevresindeki kıllar toz,
böcek vb etkenlerin bu organlara girmesini önleyici özelliktedir. Kaşlar göze
yansımakta olan ışınların miktarını azaltır.
Sağlıklı saçlar için düzenli tarama, yeterli ve dengeli beslenme ve uygun
biçimde şampuanlama gerekmektedir. Tarama kir ve tozları, doğal yağ
birikintilerini uzaklaştırıcı işlev görmektedir. Normal bir saçın haftada bir ya
da iki kez şampuanlanması gerekmektedir. Yağlı saçlar daha sık
şampuanlanmalıdır. Tüm şampuanların esasını kolay çözünebilir özellikteki
yağ eritici bir madde oluşturur. Ayrıca koku, renk ve yoğunlaştırıcı etmenler
eklenir. Bu eklenti maddelerinin saçlı deride tahrişe yol açabilmesi
mümkündür. Kepek azalttığı ileri sürülen şampuanların diğer şampuanlardan
pek fazla bir olumlu etkisi bulunmamaktadır. Saç diplerinde kepek varsa, sık
sık çok sıcak olmayan su ve sabunla yıkamak yararlıdır. Buna rağmen
kepeklenme önlenemiyorsa bir sağlık kuruluşuna danışılmalıdır. Hekim
önerisi olmaksızın saçlar için yararlı olduğu ileri sürülen hiçbir madde
kullanılmamalı, hiçbir uygulama yapılmamalıdır.
Saç dağınık olarak bırakılmamalı, düzgün ve muntazam biçimde tarakla
taranmalıdır. Dış görünümün insanlar arasındaki ilişkide ve kendimizi iyi
hissetmemizde önemli etkisi vardır. Tarak ve fırça sağlıklı bir araçtır. Saç
temizliğinde kullanılan fırça ve taraklar sık aralıklarla sıcak sabunlu su ile
yıkanmalıdır. En iyi tarak tipi testere dişi tipindekilerdir. Saçlar yıkandığında
fırça ve tarağın da yıkanması gerekir. Fırça ve tarak kişisel araçlardır ve
başkasının fırçasını, tarağını kullanmamalıdır.
Ayak bakımı ve temizliği en önemli temizlik uygulamalarındandır.
Ayaklar her gün çorap ve ayakkabı içerisinde terlediğinden, düzenli olarak
yıkanmayacak olursa çevreyi rahatsız edecek kokular, daha sonra da ayak
sağlığını bozabilecek sorunlar ortaya çıkar. Ayakkabının yapıldığı malzeme,
38
kullanılan yapıştırıcı maddeler , ayakkabı kalıbının ayak biçimine uygun
olup olmaması ayakla ilgili sorunlarla yakından ilişkilidir. Ayak temizliğine
özen gösterilmemesi durumunda mantar enfeksiyonu, bakteri enfeksiyonları
sık olarak ortaya çıkar. Ayaklar düzenli olarak yıkanmalı, her yıkamadan
sonra parmak araları havlu ile, hatta saç kurutma aracı ile iyice
kurutulmalıdır. Ayak havluları ellerin silinmesinde kullanılmamalıdır.
Üreme organlarının temizliği de çok önemlidir. İç çamaşırları sık
değiştirilmeli, değiştirilen iç çamaşırları yıkandıktan sonra mutlaka
ütülenmelidir. Herhangi bir iltihaplanma durumunda sağlık kuruluşlarına
başvurmalıdır.
Düzenli tuvalet alışkanlığı sindirim sisteminin düzenli çalışması açısından
da önem taşımaktadır. Her gün aynı saatte tuvalete gidilmelidir. Her
tuvaletten sonra eller iyice yıkanmalıdır. Temizliğinden emin olunmayan
genel tuvaletler sağlık açısından sakınca oluşturur. Kendi sağlığımız ve
başkalarının sağlığı için kullandıktan sonra tuvaletler temiz bırakılmalıdır.
Tuvaletlerin içerisine tıkayıcı kağıt vb şeyler atılmamalıdır.
Mümkün olduğunca sık olmak üzere insan vücudu yıkanmalıdır. Özellikle
deri yüzeyinde bulunan asalakların, yığılan kirlerin, bozunan ter ve diğer
bileşiklerin uzaklaştırılması, deri gözeneklerinin ve dökülen yüzeyel
hücrelerin atılması içinde bu uygulama gereklidir. Yıkanma sadece temizlik
açısından değil psikolojik durum açısından da önemlidir. İnsanın kendisini
zinde ve mutlu hissetmesini sağlar.
Her banyodan sonra iç çamaşırlar değiştirilmelidir. Aşırı terleme ve
kirlenme durumlarında yıkanma olanağı yoksa da iç çamaşırları
değiştirilmelidir. Yıkanma 30-40 derecenin üzerindeki sıcaklıkta, su ve
sabun kullanılarak derinin ovulması ve kirin akıtılmasıdır. Yıkanma
sırasında yıkanmayı kolaylaştıracak araç ve gereçlerden yararlanılabilir. Lif,
kese mekanik etkinliği artırmak için yarar sağlayabilir. Lifler sabunun
vücuda daha etkin olarak uygulanmasını sağlamaktadır. Sırt bölgesinin
sabunlanmasında uzun saplı banyo fırçalarından yararlanılabilir. Kese
geleneksel yıkanma araçlarındandır. Derideki döküntü hücrelerin
uzaklaştırılmasına yardımcı olabilir. Bir dereceye kadar deri dolaşımına
yardımcı olabilir. Ancak soyucu etki yapacak biçimde kullanılmamalıdır. El
ve ayak havlularının ayrı olması gerektiği unutulmamalıdır.
Ter, yağ, diğer deri bezleri salgıları, deri üzerindeki mikroplar, deri
döküntüleri, toz , çamur, vb birleşerek kir dediğimiz tabakayı meydana
getirir. Kirli ortamda çalışan kişilerde zararlı bir takım maddeler vücuda
bulaşabilir. İşte tüm bunların günlük banyo ile hatta gereğinde daha sık
banyo ile vücuttan uzaklaştırılması sağlanabilir. Niteliği ne olursa olsun
vücuda bulaşan her türlü kimyasal madde banyo ile hemen deriden
uzaklaştırılmalıdır.
39
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI
Ağızda ve dişlerde yapısal ve işlevsel herhangi bir bozukluğun olmaması,
ağız ve dişlerin görevlerini tam olarak
yapabilmeleri durumuna “ağız ve diş sağlığı”
denmektedir.
Ağız sindirim kanalının girişidir. Ağızdaki
olumsuzluklar diş sağlığının bozulmasına,
sindiriminin olumsuz etkilenmesine yol açar.
Ağızla aldığımız yiyecekler çiğnenip, tükürükle
karıştırılarak yutulmaya ve sindirime hazır hale
getirilirler. Diş ve diş eti hastalıkları ülkemizde ve
dünya da en önemli sağlık sorunları arasındadır.
Ancak hayatı doğrudan tehdit etmediği için
gereken önem verilmemektedir.
Dişlerin besinlerin parçalanması, öğütülmesi görevlerinin yanı sıra
konuşmada ve görünümümüzde önemli etkileri vardır. Dişleri eksilmiş
kişilerin bazı sesleri çıkarabilmeleri zorlaşır ve çiğnemede de zorluk olur.
Dişler gelişim süreci içerisinde süt dişleri ve kalıcı dişler olmak üzere iki
ayrı grup halinde çıkar.
Ağız ve diş sağlığında en önemli iki hastalık diş çürükleri ve diş eti
iltihaplanmalarıdır. Diş eti hastalıkları kimi zaman diş yuvasının bulunduğu
çene kemiğinin erimesine kadar ilerleyen bir etki yapabilirler. Diş sağlığının
bozulması vücuttaki diğer organları da etkileyebilir. Hemen hemen bütün
sistemleri olumsuz etkileyebilir. Sürekli enfeksiyon odağı haline gelebilir.
Kalp, böbrek, eklemler vb yapılarda önemli sağlık sorunlarına yol açabilen
enfeksiyonlara kaynaklık edebilir.
Diş çürüklerinin oluşmasında üç temel etmen bulunmaktadır: Duyarlı bir
diş yüzeyi, mikroorganizmalar için elverişli yiyecek artıkları, bunların
parçalanmasına ve asit oluşumuna yol açacak mikroorganizmaların varlığı.
Besinler içinde diş çürümesine en çok neden olanlar karbonhidratlar yani
kabaca şekerli yiyecekler diyebileceğimiz yiyecek ve içeceklerdir.
Dişlerimiz düzenli olarak fırçalanır ve bakımlarına özen gösterilirse
mikroplar onlara zarar veremezler . Diş çürüğü dişte oyuklar yaparak dişin
yapısını bozan ve kendi kendine iyi olmayan bir hastalıktır.
Dişlerimiz iyi temizlenmeyecek olursa üzerinde besin artıkları ve
mikroplar birikir. Ağız içerisindeki mikroplar yiyecek artıklarındaki şekerli
maddeleri kullanarak onu saydam, yapışkan bir madde haline getirir ve dişler
üzerine yapışmasını sağlar. Bu birikintilere plak denir. Bu plaklar
bakterilerin diş üzerinde tutunmalarını da kolaylaştırırlar. Şekerli maddeler
çoğu kez ekşi maddelerin tatlandırılması amacıyla kullanılmaktadır. Bunların
40
içerisindeki asit dişlere zarar verebildiği gibi bakterilerin kendileri de asit
oluşturabilmektedir. Bu asit diş minesinin erimesine neden olur. Böylece
oluşan erime bölgelerinden giren mikroplar kolayca alttaki yumuşak dokuya
ulaşabilirler.
Diş minesinin erimesinden sonra çürük hızla ilerler alttaki tabakada geniş
ve derin bir oyuk meydana getirir. Diş çürüğü diş özüne doğru ilerledikçe
dişler ağrımaya başlar. Çürük daha da ilerlerse diş özü bölgesinde ve çene
kemiği içerisinde cerahat oluşmaya ve birikmeye başlar. Buna diş apsesi
denir. Çürük diş özüne ulaştıktan ve özellikle apse oluştuktan sonra dişin
tedavi edilebilme şansı kalmamıştır. Asitler dişin koruyucu tabakası olan diş
minesi üzerinde küçük delikçikler oluşturur. Bu delikler giderek genişler ve
küçük oyuklar haline gelir. Eğer diş hekimi
tarafından tedavi edilmeyecek olursa çürük
dişin çekilmesi gerekebilir. Diş plağı , diş
etlerinin önemli hastalık nedenlerinden
birisidir. Yemeklerden sonra dişlerin
fırçalanması ve diş ipi kullanarak yemek
artıklarının çıkarılması dişlerin çürümesini
ve dişeti hastalıklarının oluşumunu ve
ilerlemesini önler.
Dişlerin ağrımaması sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Diş ağrısının
olması için diş çürüğünün çok ilerlemiş olması gerekir. Diş çürüklerinin
tedavi edilebilir dönemde belirlenmesi için ağrı oluşmasını beklemeden
senede en az iki kez diş hekimine giderek dişlerin muayene ettirilmesi
gerekir. Diş hekimleri gerektiğinde dişlerin filmini çekerek gözle
görünmeyen diş oyuklarını da belirleyebilirler.
Diş çürüklerinin erken dönemde tanınması dişlerin kaybedilmesini
engelleyebilir veya en azından geciktirebilir. Bu hem sağlık açısından, hem
de sosyal ve ekonomik açıdan önemli katkılar sağlar. Ağza takma diş
takılmasına olan ihtiyacı azaltır. Hiç bir şey kendi doğal dişlerimizin yerini
tutamaz. Kalıcı dişlerin erken dökülmesi beslenme sorunlarına neden olur.
Doğal dişlerin uzun süre dayanmasında ağız ve diş bakımının önemi çok
büyüktür.
Diş sağlığı açısından sularla aldığımız florun önemi çok büyüktür.
Sularında flor eksikliği olan yerleşim yerlerinde diş çürüklerinin oranı çok
artar. Bu nedenle florla ilgili olarak sağlık kuruluşlarının önerilerine
uyulmalıdır.
Dişin diş eti dışında görünen bölümü diş minesi denilen sert bir tabaka ile
kaplanmıştır. Bunun altında daha yumuşak bir yapı vardır. En içte ise diş özü
vardır. Burada bol miktarda damar ve sinir bulunur. Diş etine girdiği
bölümde diş gövdesi daralır . Bu bölüme dişin boyun bölümü denir. Çene
41
kemiği içinde kalan bölümüne ise dişin kök bölümü adı verilir. Diş kökü diş
yuvasında çene kemiğine özel doku uzantıları ile sıkıca bağlanmıştır. Diş eti
hastalıkları, diş çürükleri ağız kokusuna neden olabilir. Ağız kokusu
olduğunda nedeni bulunmalıdır.
Diş eti hastalıkları en önemli diş sağlığı sorunları arasındadır. Ağız
hijyeninin bozukluğu ile yakından ilişkilidir. Başlangıç döneminden itibaren
diş etleri kolay kanar. Diş eti kanamalarında diş hekimi muayenesi
zorunludur. Diş etleri, diş yuvaları ve ağız tabanındaki iltihaplanmalar genel
olarak diş eti hastalığı olarak bilinmektedir. iltihaplı diş etleri kolayca kanar.
Diş üzerindeki plaklar bunun en önemli nedenidir. Tedavi edilmeyen diş eti
iltihapları çene kemiğinin de iltihaplanmasına ve zarar görmesine yol
açabilir.
Ağızda dişlerin çürümesi diğer organların sağlığını da bozar. Bir takım
enfeksiyonların sürekli yinelenmesine neden olan bir odak oluşturabilir.
Eklem romatizması, kalp ve böbrek hastalıkları, mide ve sindirim sistemi
bozuklukları, kalp hastalığı gibi bir çok hastalığın oluşumuna neden
olabilmektedir.
Diş çürüğü, diş eti hastalıkları, sinüzit, bademcik iltihabı, solunum sistemi
hastalıkları, sindirim sorunları, ağız bakım yetersizliği ağız kokusuna neden
olabilir. Bu sosyal ilişkileri de etkiler. Bazı metabolizma hastalıkları ağızda
kendine özgü kokular yapabilir.
Ağızda kapanma bozukluklarına neden olan diş
düzensizlikleri dişlerin çürümesini kolaylaştırır ve
daha erken dönemde dökülmesine yol açar.
Düzensiz dişler, alt ve üst çene arasındaki ilişkinin
bozulmasına neden olabilir. Çiğneme ve
temizleme güçlüğü yaratırlar, kötü ağız kokusu
olur. Düzensiz dişlerin en önemli nedeni süt
dişlerinin zamanından önce yitirilmesi olabilir.
Bunun sonucunda çıkan kalıcı dişler birbiri
üzerine gelecek biçimde yerleşebilirler. Düzensiz
dişler konuşma bozukluklarına ve görünüm
bozukluklarına neden olabilir.
Sigara dişlerde renk değişikliği yapar. Sigara
içenlerin dişleri kahverengimsi bir renk alır. Canlılığını kaybetmiş olan dişler
gri renkte görülür. Çocuklarda hatalı olarak kullanılan bazı ilaçlar dişlerde
renk değişikliğine neden olabilir. Aşırı derecede flor dişlerin sararmasına
neden olabilir.
42
Hamilelikte ve süt çocukluğu döneminde kullanılan antibiyotikler vb bazı
ilaçlar dişlerde kalıcı renk değişikliklerine neden olabilir. Bu nedenle hekim
önerisi olmaksızın ilaç kullanılmamalıdır.
Yılda en az iki kez diş hekimine muayene olunması zorunludur. Diş
hastalıkları ve diş sağlığının korunması açısından erken tanı çok önemlidir.
Diş çürümelerinin önlenmesinde sularda yeterli flor olması, düzenli
olarak dişlerin fırçalanması, diş hekimi kontrollerine gidilmesi temel
uygulamalardır. Diş eti hastalıklarının önlenmesinde de diş fırçalama, aşırı
tatlı ve şekerli yiyeceklerden kaçınma, bunlar yendiğinde mutlaka dişlerin
fırçalanması ve düzenli diş hekimi kontrolleri önemlidir.
Dişlerde gelişim bozuklukları varsa erken dönemde özel diş hekimliği
dallarında uzmanlaşmış birimlere başvurarak gerekli tedavi sağlanmalıdır.
Aşırı asitli ve şekerli yiyecekler diş ve diş etlerinde mikroorganizmaların
etkisini artırır. Dişler sert cisimlerle karıştırılmamalı, fındık, ceviz vb
kabuklu yiyecekler dişlerle kırılmamalıdır. Bunlar diş minesinin çatlamasına
ve bakterilerin etkisinin artmasına neden olur. Diş minesinin koruyucu etkisi
ortadan kalkar.
Çocuklara üç yaşına kadar diş fırçalama alışkanlığı kazandırılmalıdır.
Yeterli ve dengeli beslenme, kalsiyum , fosfor ve flor minerallerinin
alınması diş sağlığı açısından gereklidir. Çocukluk döneminde beslenme diş
oluşumuyla yakından ilişkilidir. Dişlerin oluşum döneminde aldığımız
besinlerde dişlerin gelişimi için gerekli mineraller bulunmalıdır. Bu
mineralleri sağlayan besinler arasında en önemlisi süttür. Meyve ve
sebzelerdeki vitaminler dişlerin gelişimini desteklerler. Diş minesinin
sertleşmesini sağlayan ve diş çürümelerini önleyen en önemli minerallerden
birisi flüorürlerdir. Flüorürler içtiğimiz su ile alınır. Diş hekimleri diş
macunlarının içerisinde bulunan flüorürlerin diş çürüklerinin önlenmesinde
yararlı olduğu sonucuna varmışlardır. Ayrıca flüorürlü gargaralar, flüorür
tabletleri, dişleri çürüğe karşı daha dayanıklı kılmaya yardımcı olmaktadır.
Sürekli yumuşak besinlerle , ileri derecede arıtılmış besinlerle
beslenmekten kaçınılmalıdır. Havuç, elma gibi meyvelerin ısırılarak
yenilmesi dişler ve diş etleri için yararlıdır.
Öğün aralarında rasgele yemeklerden ve özellikle şekerli yiyecek ve
içeceklerden kaçınmalıdır. Tatlı yiyeceklerin yenilmesinden sonra en
azından ağzın suyla çalkalanması yararlı olacaktır.
Dişler düzenli olarak ve tekniğine uygun biçimde fırçalanmalıdır. Dişlerin
arası sert cisimlerle karıştırılmamalı, diş ipi kullanılmalıdır. Dişlerle fındık,
ceviz gibi sert cisimler kırılmamalıdır. Ağza kalem, parmak sokma, tırnak
yeme, dudak, parmak, yanak ısırma, ilk okul döneminde çeneye el dayayarak
oturma gibi alışkanlıklar ağız ve diş sağlığı açısından zararlıdır.
43
Çocukların süt dişleri dahil, diş hekimi gerekli görmedikçe diş
çektirmemeli, bunun için de mutlaka diş hekimine gidilmelidir.
Diş fırçalamanın ilk adımı doğru fırça seçimidir. En uygun fırça yumuşak
naylon ya da orta sertlikte ki fırçalardır. Uygun fırça seçildikten sonra dişler
en az günde İki kere düzenli olarak fırçalanır.
Diş macunu ağza verdiği hoşa giden koku ve his nedeniyle diş
fırçalanmasını kolaylaştırır. Diş parlatma tozları diş hekimi önerisi
olmadıkça kullanılmamalıdır. Aşırı kullanımlar diş sağlığı açısından
zararlıdır.
Diş fırçalanmasında fırçanın duruşu dışındaki
temel hareket aynıdır: Fırça diş eti çizgisine,
Fırçanın kılların yarısı diş eti üzerine gelecek
biçimde eğimli olarak yerleştirilir. Bu durum
bozulmadan küçük dairesel hareketlerle dişler
fırçalanır. Daha sonra fırça , bir fırça boyu kadar
kaydırılarak fırçalama sürdürülür.
1. Diş fırçası 45 derecelik açı yapacak biçimde
tutulur ve diş eti hizasından başlanarak ağız
boşluğuna doğru fırçalamaya başlanır. Fırçalama
sert darbeler halinde değil yumuşak ve daireler
çizecek biçimde yapılmalıdır.
2. Daha sonra arka dişlerin dış yüzeyleri
fırçalanır. Bu işlemde fırça diş etinden ağız
boşluğuna doğru hareket ettirilerek yapılır
3. Daha sonra alt dişler fırçalanır. Bu işlem de
kısa ve yumuşak darbelerle yapılmalıdır. .
4. Daha sonra dişlerin çiğneme yüzeyleri fırça
düz olarak ileri geri hareket ettirilerek fırçalanır.
5. Dişlerin arka yüzeyi fırça eğik tutularak temizlenir .
Fırçalama işleminin en az iki-üç dakika sürmesi gerekir. Sağlıklı diş etleri
fırçalama sırasında kanamaz.
Diş fırçası kişiye ait bir araçtır. Başkasının diş fırçası kullanılmamalıdır.
Diş fırçaları bir kaç ayda bir en geç altı ayda bir değiştirilmelidir.
Gerektiğinde ara yüzlerin etkin olarak fırçalanmasını sağlamak üzere ara yüz
fırçaları kullanılır. Bunlarla ilgili önerilerini almak üzere diş hekimine
başvurmak gereklidir. .
Diş ipi diş aralarında kalan yiyecek artıklarının uzaklaştırılması açısından
çok önemli bir araçtır. Çok küçük yaşlardan başlanarak uygun diş fırçalama
ve diş ipliği kullanma tekniklerinin öğrenilmesi gerekmektedir.
44
Dişler fırçalandıktan sonra diş ve diş eti çizgisi ile dişler arasında kalan
yemek artıklarının temizlenmesi için diş ipi kullanılır. Bu artıklar en önemli
çürük nedenlerindendir.
1. Otuz santimetre kadar diş ipi alınır. Diş ipinin bir bölümü bir elin orta
parmağına diğer ucu da diğer elin orta parmağına dolanır. İpin bir bölümü
ortada kalmalıdır.
2. Ortada kalan ip bölümü işaret parmağı ile geriye doğru itilir.
3. İp, dişler arasından geçirilir. Bu hareket sırasında sert olunmamalıdır.
İp diş etine kadar indirildikten sonra ağız boşluğuna doğru diş aralarını
sıyıracak biçimde indirilir . Diş etinin kesilmemesine özen gösterilmelidir.
4. Aynı uygulama diğer bir parça ip alınarak alt dişler için de tekrarlanır.
SAĞLIKLI GİYİNME
Sağlığımızı koruyabilmemiz için dış ortam koşullarına göre giyinmemiz
gerekir. Giyecekler hava, mevsim ve sıcaklık
şartlarına uygun olmalıdır. Giyecek araçlarının allerji yapmayacak, teri
emebilecek özellikte maddelerden yapılması yerinde olacaktır. Vücudun
kirlenmesine yol açabilecek işlerde önlük, ellerin kirlenmesine yol
açabilecek işlerde eldiven giyilmelidir. Ayrıca yapılacak iş sırasında elleri,
vücudu, gözleri, kulakları ya da başı korumamız gereken bir durum ya da
tehlike varsa özel koruyucu giyecekler giyilmelidir. Bu giyecekler tüm iş
uygulaması süresince çıkartılmamalıdır.
Giyeceklerde aranacak başlıca özellikler şöyle sıralanabilir:
9 Vücudu dış ortamın tüm etkilerinden korumalıdır.
9 Sıcak havalarda güneşten korumalıdır.
9 Tehlikeli maddelerin ve etkilerin vücuda zarar vermesini önlemelidir.
9 Mümkün olduğunca teri emebilen, allerji yapmayan doğal maddelerden
yapılmalıdır.
9 Büyümeye ve serbest harekete olanak vermelidir.
Dar giyeceklerden kaçınmalıdır. Dar giyecekler aşırı terlemeye yol
açarken, terin emilimini de önler. Giyecek katları arasında hava dolaşımının
engellenmesi bakterilerin ve mantarların üremesini kolaylaştırır. Su
geçirmeyen, nemi emmeyen giyeceklerin sürekli kullanılması da aynı etkiyi
yapar.
Ayak sağlığı genel vücut sağlığı özellikle iskelet sisteminin ve eklemlerin
sağlığı ile yakından ilişkilidir. Kişinin sağlıklı bir duruş özelliği
kazanmasında, yürüme etkinliğinin artmasında önemli bir faktördür.
Ayakkabı çok eski tarihlerden beri kullanıla gelen ve ayağın korunmasına ve
yürüme ahenginin sağlanmasına katkıda bulunan önemli bir giyecektir.
45
Ancak gerek maliyet ve gerekse görünümle ilgili endişeler zaman zaman
ayak sağlığı ayakkabı ilişkisinin göz ardı edilmesine neden olmaktadır.
Özellikle çocukluk döneminde ayakkabı seçimi önemlidir. Çocuk
ayakkabılarının çocuğun kolayca hareketini sağlayabilecek hafiflikte tabanı
ne sert ve ne de fazla yumuşak olmayan köseleden yapılmış bot biçiminde
ayakkabılardan seçilmesi gerekir.
İnsanların normal vücut duruşunun sağlanmasında ayakkabı seçiminin
önemi büyüktür. Çünkü sağlıksız ayakkabılar duruş özelliğini ve yürüyüş
ahengini bozarken sıkmalar,vurmalar ve buna bağlı ağrıların neden olduğu
duruş bozulmaları giderek bütün iskelet sistemini etkileyecektir.
Ayakkabı alırken aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir:
9 Yeni ayakkabı alırken iki ayak birden denenmelidir. Ayakkabı
oturarak değil ayakta giyilmelidir. Ayakta ayaklar daha uzundur ve
yürürken de bu uzunlukta olacaktır.
9 Her iki ayakkabının da dükkanda denenmesi gerekir. Ayak
parmakları ayakkabının içerisinde rahat hareket etmelidir. Ayak
başparmağı ile ayakkabı burnu arasında 1-1. 5 santimetrelik bir
aralık bulunmalıdır.
9 Ayakkabı alırken ayak sağlığına en uygun ayakkabı biçiminin
seçilmesi gerekir.
9 Ayakların hacmi gün boyu genişlediğinden ayakkabı seçimi
öğleden sonra yapılmalıdır.
9 Topukların yüksekliği 2.5-3 santimetreyi geçmemelidir.
9 Ayakkabı içinde yapay malzeme kullanılmamalıdır. Sentetik
malzemeler ayağın ayakkabı içerisinde havalanmasını engeller.
Koku ve diğer ayak rahatsızlıklarına neden olabilir. Parmak
ıslatılarak ayakkabı içine sürülmeli, böylece astarın boyasını verip
vermediği kontrol edilmelidir.
9 Çocuk ayakkabılarının arkası sert, ön bölümü esnek olmalıdır.
9 Yazın genellikle kösele kışın ise kauçuk, PVC, termoplastik vb
malzemeden yapılmış ayakkabılar seçilmelidir.
9 Ayakkabı giyildiğinde ayakkabının ucu ile başparmak arasında bir
santimetrelik bir aralık olmalıdır.
9 Ayakkabının boyu çok kısa olursa parmaklar üzerindeki bası
nedeniyle ayakta ağrılara ve parmak eğriliklerine neden olur.
9 Eğer ayakkabının tabanı sadece bir taraftan aşınmakta ise ayak
değerlendirilmesi amacıyla bir sağlık kuruluşuna başvurmak
gerekir.
46
Giyecekler seçilirken dış görünümlerinden çok sağlık kurallarına uygun
ve temiz olmasına özen gösterilmelidir. Giyeceğin pahalı olmasının sağlık
açısından bir güvence sağlamayacağı unutulmamalıdır.
Sağlıkla ilgili uyulması gereken diğer kurallar
Gözlerin sağlığı açısından parlak olmayan ancak yeterli aydınlanma
gereklidir. En iyi aydınlanmayı doğal güneş ışığı sağlar. Bu
sağlanamadığında titreşim yapmayan, yeterli derecede aydınlatıcı etki
sağlayan bir ışık sistemi kullanılmalıdır.
Çalışırken ışık, yazı yazan elin ters tarafından gelmelidir. Yani sağ elini
kullananlarda soldan, sol elini kullananlarda sağdan gelmelidir.
Gözlerin sağlığı açısından otobüste, özellikle aşırı titreşime neden olan
durumlarda okunmamalıdır. Günümüzde teknolojinin ilerlemesi nedeniyle
yollar ve araba teknolojisindeki gelişmeler bir dereceye kadar okuma
rahatlığı sağlayabilmektedir. Kitaplar ya da gazete yüzüstü yatarak
okunmamalıdır. Bu durum gözle okunan sayfa arasındaki mesafenin
azalmasına sebep olmaktadır. Okuma sırasında sayfa ile göz arasında en az
40 santimetre uzaklık olmalıdır. Gözlerin aşırı kullanılması durumunda
zaman zaman uzaklara bakılarak gözler dinlendirilmelidir.
Güneş ve parlak ışık kaynaklarına doğrudan bakılmamalıdır. Parlak
güneşli, karlı havalarda, aşırı güneşli açık alanlarda yürürken mutlaka güneş
gözlüğü takılmalıdır. Kullanılan güneş gözlüğünün dıştan bakıldığında
gözlerin görülmeyeceği koyulukta olması gerekir. Plastik ve niteliği
bilinmeyen gözlüklerin kullanılmasından kaçınılmalıdır.
Sınıfta otururken tahtayı görmekte güçlük söz konusu ise mutlaka sağlık
kuruluşunda muayene olmalı, gözlerle ilgili bir kusur varsa hekimin
önerilerine uyulmalıdır.
Gözler kaşındığında ya da sulandığında kirli ellerle ovuşturulmamalıdır.
Gözlerin üzerine bastırarak oynanan “silme-süpürme” oyunu gibi oyunlar
çok tehlikeli sonuçlar verebilir. Bu nedenle gözlerin üzerine bastırılmamalı,
gözlere vurulmamalıdır.
Göz sağlığının korunması için televizyona ve bilgisayara çok yakın
oturulmamalıdır. Uzun süre televizyon başında kalınmamalıdır, Televizyon
izlerken oda aydınlık olmamalı yarı karanlıkta izlenmelidir.
Kulaklar iğne, çöp vb ile karıştırılmamalıdır. Suya dalarken kulaklar
korunmalıdır. En iyisi kulağın önüne vazelinli bir pamuğun
yerleştirilmesidir. Hekim muayenesi olmadan ve özel eğitim görülmeden
derinlere dalmaktan kaçınılmalıdır.
Hapşırırken, öksürürken ağız mendille kapatılmalıdır.
47
Burun karıştırılmamalı, burundan kıl kopartılmamalıdır. Hapşırırken ve
öksürürken ağız elle kapatılmalıdır. Mendil kullanmak daha iyidir.
Müzikler yüksek tonda dinlenmemeli, fazla gürültülü ortamlardan
kaçınılmalıdır. Kulaklıklı radyo ve teypler, yürürken çalınan kasetçalarlar
kulak sağlığı açısından zararlı olabilirler.
Yüzdeki sivilceler sıkılmamalıdır. Bunların tedavisi amacıyla hekim
önerisi olmaksızın ilaç kullanılmamalıdır.
Yerlere tükürülmemeli, tükürenler uyarılmalıdır.
İnsanlar uyuyarak dinlenirler. Yaşa göre 6-10 saat uyku gerekir. Bebekler,
çocuklar, yaşlılar ve hastalar daha uzun süre uyumalıdır. Uykunun rasgele
saatlerde olmasının zararları olabilir. Düzenli saatlerde yatıp kalkma
alışkanlığı vücudun hormonal sisteminin etkin olarak çalışması açısından da
gereklidir.
Uyku saatlerimizi geçirdiğimiz yatakların temizliği, yatak örtüsü ve
çarşaflarının gerektikçe değiştirilmesi, yıkandıktan sonra ütülenmesi, yatak
odalarının havalandırılması önemli temizlik ve sağlık kuralları arasındadır.
Yatarken pijama giyinmek alışkanlık haline getirilmelidir.
Sağlıklı hayatın korunmasında önemli diğer uygulamaları da kısaca
özetlemekte yarar vardır.
Bunlardan birisi bağışıklamadır. Bağışıklama verem, boğmaca, difteri,
tetanoz vb önemli bulaşıcı hastalıklardan korunmanın en etkin yoludur.
Bazı hastalıklar ortaya çıkmadan önce gizli bir devre geçer. Bu dönemde
kişi hastalandığının farkına varmayabilir. Hekimler yaptıkları muayene ile
bu hastalıkların belirti vermedikleri dönemde tanınmasını sağlayabilirler. Bu
dönemde hastalıkların tedavisi daha kolaydır ve vücuda zarar vermeden
önlenebilmeleri mümkün olur. Bu nedenle en az senede bir defa hekim
kontrolünden geçmekte yarar vardır. Buna sağlıklı kişi muayenesi denir.
Özellikle bebek ve yaşlılarda bu muayeneler çok büyük önem taşır. Bebekler
düzenli aralıklarla hekim ve sağlık personelince kontrol edilirler.
Beslenme hem gelişme ve büyüme için hem de hastalıklardan korunma
için önem taşımaktadır. Büyüme ve vücuttaki hücrelerin yenilenmesi için
gerekli yapı taşları ve enerji yiyeceklerle sağlanır. Temel besin öğelerinin
yeterli ve dengeli olarak alınması şarttır. Yiyeceklerdeki bazı maddeler dış
ortamdaki tehlikeli maddelerin etkilerinden korunmamızı da sağlar. Aşırı
yağlı gıdaların yenilmesi sağlık için zararlıdır.
Ailelerin bireylerine sağlıklı konut, eğitim imkanı, beslenme vb.
Sağlayabilmelerinde ekonomik düzeyin önemi çok büyüktür. Anne, çocuk ,
aile ve toplum sağlığının korunmasında ailelerin bakabilecekleri sayıda
48
çocuk sahibi olmaları önemlidir. bunu sağlıklı bir şekilde uygulayabilmek
için aile planlaması hizmeti veren kurum ve kuruluşlardan yararlanılmalıdır.
Sağlıklı hayatın korunması, tedavi hizmetlerinden yararlanma yolları ve
sağlıklı bir çevre oluşturulması için kişilere olumlu davranmaya yönelik
sağlık eğitimi, toplumun sağlık düzeyinin yükseltilmesinde çok büyük önem
taşır.
Çalışma Ortamı Hijyeni
Çalışma ortamında da kişisel temizlik en önemli uygulamayı
oluşturmaktadır. Yiyecek hazırlanması ve sunumunda görev alan herkesin
basit bir mide rahatsızlığı dahi olsa sağlık muayenesinden geçmesi gerekir.
En basit cilt enfeksiyonunda iyileşme dönemine kadar uygulamadan
uzaklaşması gerekir. El ve parmaklardaki kesiler görünüşte enfekte olmasa
bile bir çok bakterinin yerleşme bölgesidir. İshal ve kusma durumlarından
sonra tam bir vücut temizliği zorunludur. Yiyecek sunumu yapan kişilerin
saçlarını örtmeleri gerekmektedir.
Bazen fiziksel ve mental düşkünlük durumu kişinin uygun hijyen
koşullarını yerine getirmesini engelleyebilir. Özellikle kronik olarak hasta
yatağa bağımlı kişilerde bu çok önemli olabilir. Böyle durumlarda birisinin
söz konusu kişiye temizlik açısından yardımcı olması gerekmektedir.
Yatakta banyo tekniğinin evde bakımla görevli kişilere öğretilmesi
zorunluluğu vardır. Yatak örtülerinin değiştirilmesi en önemli hijyenik
uygulamalardan birisini oluşturmaktadır.
Hijyenik yetersizlik durumlarında
bir çok bakteriyel enfeksiyon bulaşabilmektedir.
Gıda zehirlenmesi ve kıl kurt yayılımında tırnak kirliliği temel
nedenlerden birisidir.
Sağlığımız, yaşadığımız ortamın temizliğinden de doğrudan etkilenir.
Temizlik işlemleri bilinçli olarak yapılmadığında var olan
kirlilik daha geniş yüzeylere yayılabilir. Ancak
temizlik elemanları dahi, nasıl temizlik yapılması
konusunda bilgi sahibi olmayabilirler.
Ortamın temizliği olabildiğince sık yapılır.
Temizlik sırasında başka yerlere ait eşyalar yerlerine
götürülüp (dolap içi, başka oda vs.) düzenlenerek
ortam hazırlandıktan sonra temizlenmelidir. Yerler
ve yüzeyler pürüzsüz olmalıdır. Bu nedenle cila
ve boya bakımı en geç iki yılda bir yapılmalıdır.
Tüm mobilya ve malzemeler ortama yerleştirilirken, temizlik için kolaylık
49
sağlama düşüncesiyle, özel ilgi gösterilmelidir. Örneğin; yerinden
oynamayacak kadar ağır olan parçaların arkasında ve yanında boşluk
bırakılır, jaluzi gibi fazla yüzey içeren ve temizliği zor olan malzeme yerine,
olanak varsa yıkanabilen basit gereçler kullanılması yararlıdır.
Kirli zeminleri temizlerken kiri temiz alanlara yaymamak amaç olmalıdır.
Temizlik gereçleri temizlenen yüzeylerden her zaman ve kesinlikle daha
temiz olmalıdır.
Önce görünen kirler temizlenir; ileri temizlik, aşamalı olarak uygun
sırayla gerçekleştirilir. Temizlik sırasında öncelikle sıcak su kullanılır.
Temizliği yapılan yüzeyler sonunda kuru olarak bırakılır. Kullanılacak
malzeme etkili, kullanım amacına ve standartlara uygun olmalıdır.
Yerler ve Yüzeyler
9 Temizlik sırasında olabildiğince çok yüzeye ulaşmak için, hareket
edebilen eşyalar yerlerinden oynatılır.
9 Vakumlu süpürge ile toz kaldırmadan süpürülür.
9 Süpürme sonrası arap sabunlu su ile ıslatılmış paspasla silinir.
9 Uzun süre temizlenmemiş, kalıcı kirler bulunan
ortamların temizliği özen ister. Yerlerin önce
ıslatılarak, spatula gibi kazıyıcılar yardımıyla,
mekanik olarak temizlenmesi gerekebilir.
9 Mobilyaların tozları, nemli bezle silinir. Lekeler
varsa, yüzeyi bozmayacak özel temizleyiciler ya
da deterjan kullanılarak temizlenmeli,
kuru bez ya da nemli bezle son bakım
yapılmalıdır.
9 Fayans yüzeyler her gün arap sabunlu
nemli bezle silinir. Sabunsuz bezle durulanır.
9 Camlar, çerçeveler ve kapılar, en geç ayda bir, arap
sabunlu su ile ıslatılmış bezle temizlenir ve
sabunsuz bezle durulanır.
9 Kapı kolları, banko ya da merdiven kenarı gibi çok
kişinin ellerinin değdiği yüzeyler, önce sıcak su ve
arap sabunuyla, daha sonra
dezenfektan
eklenmiş suyla
silinir.
9 Perdeler ve
diğer
kumaş
50
materyal en geç iki ayda bir çamaşır makinesinde uygun programla
yıkanır ya da gerekirse kuru temizleme yapılır.
9 Pano, tablo, ayna, abajur ve radyatör petekleri de temizlenecek
yüzeyler
9 arasındadır ve mobilyalar gibi temizlenir.
9 Akıtmayan naylon torbalar ile birlikte kullanılan çöp kovaları, en geç
haftada bir, mekanik temizlik yapıldıktan sonra deterjanlı su ile
fırçalanarak temizlenir, kurulanır.
Buzdolapları
Dış kısmının yüzey olarak temizlenmesi, içinin düzenli kullanılması
gereği dışında, otomatik eriticili değilse, buzluğun bakımı düzenli olarak
yapılmalı, iç yüzeyleri ve raflar deterjanlı sıcak su ile silinmelidir.
İçinde yalnızca besinler bulundurulmalıdır.
Lavabo ve Tuvaletler
Önce görünür kirler ıslatılarak temizlik fırçalarının kazıyıcı kenarları
da kullanılarak temizlenir.
Toz ya da sıvı, ovucu bir deterjanla önce fırçalanarak
temizlenir ve su ile durulanır.
Musluk başları da toz ya da ovucu
bir deterjanla, başka bir fırça ya da
bez kullanılarak temizlenir.
Sabunlukların
dış
yüzey
temizliği her temizlikte yerine
getirilmelidir.
Sıvı
sabunlar
bittiğinde
sabunluklar
fırçalanarak
temizlenip, kurulanmalı ve bu işlemlerden sonra yeniden
doldurulmalıdır.
Evyelerin dışında kalan yer ve yüzeyler yukarıda belirtildiği
gibi temizlenir.
Tuvalet ve lavabo fırçaları ayrı olmalı, başka yüzeylerde kullanılmamalı
ve temas ettirilmemelidir
Temizlik sırasında kullanılan malzemeler ve bunların bakımı da özen
ister. Temizlik sırasında eldiven kullanmakta yarar vardır. Burada amaç el
cildinin korunmasıdır. Eldiven giyilmeden önce eller kurallara uygun olarak
yıkanır ve kurulanır. Kirliliğin yayılmasının eldivenler aracılığıyla
olabileceği unutulmamalıdır. Atık bulaşmış eldivenler, kendileri de birer
bulaştırıcı araç olurlar. Bu nedenle temizlik sırasında eldivenler, faraş ve
fırça gibi bir araç kullanmadan doğrudan, atıklarla temas ettirilmemelidir.
51
Deterjanların doğa kirliliğinde önemli payı olduğu bilinmektedir. Bu
nedenle gereksinimi karşılayacak en az miktarda kullanılmasına özen
gösterilmelidir. Durulanarak yüzeylerde bulanık görüntü yapmayacak
şekilde temizlenirler. Yüzey ve yerlerin kaplamalarına zarar vermeyecek
özellikte olanlar kullanılmalıdır. Arap sabunu da sulandırılarak akışkan
kıvamda deterjan gibi kullanılabilir. Arap sabunu ile hazırlanmış temizlik
suyuna hiç bir zaman çamaşır suyu karıştırılmamalıdır. Karıştırılırsa etkileri
azalacağı gibi ortama zehirli gazların çıkmasına neden olunur.
Temizlik bezleri ısıya dayanıklı, tüy bırakmayacak, yumuşak pamuklu
kumaşlardan yapılmış sağlam bezler olmalıdır. Kuru ya da nemlendirilmiş
olarak, kirlendikçe su ve sabun ya da deterjanla temizlenip durulanarak
kullanılır. Yırtılınca yenilenirler. Sıcak su ile yıkanamama özelliği ve
gözenekleri nedeniyle çok geniş alan oluşturdukları için temizlenmeleri zor
olan plastik süngerler bez yerine kullanılmamalıdır. Görünür biçimde
yıprandıklarında yer paspasları yenilenmelidir. Temizlik fırçaları esnek ve
hareketli ancak kuvvet uygulayacak kadar sağlam ve ısıya dayanıklı
olmalıdır. Bu özellikleri bozulduğunda kullanılmayıp yenilenmelidir.
Yiyecek ve İçeceklerin Temizliği (Gıda Hijyeni)
Yiyecek ve içecekler hastalık yapıcı mikroplarla bulaşmamış olmalıdır.
Denetlenmiş, kapalı kaynak suları en emin temiz içme suyudur. Açık su
kullanmak güvenli değildir. Böyle sular, kaynama başladıktan sonra en az üç
dakika daha kaynatılıp soğutulur ve bu sayede temiz olarak içilebilir.
Anne sütü mikropsuz olduğundan ilk altı ay yalnızca emzirilerek beslenen
bebekler bu açıdan en güvenli durumda olanlardır. Emzirdikçe süt
oluştuğundan, anneler sık emzirerek süt miktarını artırabilirler. Biberon
kullanma hem emzirme üzerine olumsuz etkisi olduğundan hem de
temizlenme zorluğu nedeniyle mikroplar için uygun ortam oluşturur.
Gerektiğinde, bebek beslenmesinde biberon yerine kaşık ya da küçük bardak
kullanılmalıdır.
Besin maddelerinde bulunan çok sayıda mikroorganizma, mutfak
temizliğinin önemini artırır. Bu nedenle ayrıca özen ister. Gerekli
malzemelerin satın alınması ile yemeklerin sunulması arasında, depolama,
hazırlama, pişirme, bekletmeden, servis sonrası temizlik ve bakıma kadar
tüm iş akışı mutfakta sağlıklı ortam oluşturmada ayrı ayrı önem taşır.
Mutfaktaki sıcak ve nemli ortamda bulunan bakterilerin sayısı her 20
dakikada iki katına çıkabilir ve bir tek bakteri 10 saatte 1 milyar olacak
şekilde üreyebilir.
Mutfakta alınması gereken sağlık önlemleri içinde, yiyecek maddelerinin
gördüğü işlemler özel bir önem taşırsa da, mutfaktaki tüm malzemelerle
yüzeyler ve zeminin temizliği en az diğer önlemler kadar önemlidir.
52
Mutfakta çalışanların elleri, diğer vücut yüzeyleri, ağızları, burunları,
dışkı ve giysileri aracılığıyla yiyeceklere mikroplar bulaşabilir.
Mutfakta iş yapanlar ellerini önceden etkili şekilde yıkamalı, ellerinde
kesik ve yara bandı olanlar yiyecek hazırlamamalı, yemek hazırlama
sırasında sigara içmemeli, saçlar ve buruna temas etmemeli, yemeklerin
tadına bakılması gerektiğinde temiz bir kaşık kullanıp sonra hemen
yıkamalıdır.
Besinler alındıktan sonra bekletilmeden buzdolabı ya da dolaplara
kaldırılır. Son kullanma tarihleri geçmeden kullanılır. Kırık, çatlak ve kirli
yumurtalar alınmaz. Zedelenmemiş ve beresiz alınmış sebze ve
meyvelerdeki toz, toprak, ilaç kalıntıları temiz bol akar suda yıkanır.
Sebzelerin hazırlandığı tezgah diğerlerinden ayrıdır.
Dondurulmuş besinler sıcak ortamda değil buz dolabında çözülür,
çözüldükten sonra tekrar dondurulmaz. Dondurulmalarına rağmen gıdalarda
çürüme bir ölçüde devam eder. Çözme işlemi sırasında bu süreç hızlanır ve
oda ısısında uzun sürede çözülen gıdalar kolaylıkla bozulabilir. Özellikle et,
kıyma gibi yiyecekler mikropların üremesi için ideal ortamı oluşturur. Bazı
buzluk ve derin dondurucuların kapaklarında gıdaların en fazla ne kadar
süreyle saklanabileceğine ilişkin bilgi vardır. Gıdaların saklanmasında buna
dikkat edilmeli aynı türden gıdaların eski ve yeni üretilmişleri aynı ortamda
saklandığında önce eskilerinin tüketilmesine özen gösterilmelidir.
Besin hazırlama alanlarının temizliği besinler kaldırıldıktan sonra yapılır.
Özellikle et suları ya da her çeşit etten yapılmış gıdalarla bulaşmış yüzey,
alet ve malzemelerin temizliği çok önemlidir. Bu tür yüzey ve malzemeler iş
biter bitmez, hemen soğuk suyla akıtılmalı, sonra da yüksek ısıda su ve
deterjan kullanılarak temizlenmelidir. Yüzey temizliği için çamaşır suyu da
kullanılabilir.
Mutfak Hijyeni
Kullanılan malzemelerin yüzey özellikleri, kalitesi,
mutfağın yerleşme planı kuralların uygulanmasını
kolaylaştırır şekilde olmalıdır. Yabancı parçalar, cam
kırıkları, kırık araç gereç, tezgahlardaki çentik ve
bütünlüğünü bozan her tür zedelenme ve kırılma
temizlik açısından risk oluşturur.
Mutfakta yiyecek malzemesi kabul yeri,
yiyeceklerin işlem gördüğü bölüm, artık ve
bulaşıkların bulunduğu alanlar ve temiz kapların
muhafaza olduğu yerler birbirinden ayrı olur.
Yerlere dökülen yiyecek maddeleri hemen kaldırılır ve zemin temizlenir.
53
Yemek kapları yıkanmadan önce, yemek artıklarının temizlenmeleri
gerekir. Spatula, bulaşık telleri ve fırçalar bu işlem için kullanılacak
araçlardır. Bulaşıkları bir yerden bir yere taşınmak ve yıkamak için açıkta
bekletmek mikropların bulaşmasını ve çoğalmasını artıran bir durumdur.
Bulaşık makinesi fırın ve ocakların temizliği önem taşır. Mekanik
temizlikleri yiyecekler kurumadan spatula ve fırça ile yapılır. Başarı
sağlanamayan durumlarda 1/50 konsantrasyonda sulandırılmış çamaşır suyu
ile yüzey uygunsa göllenme yapılarak, değilse silinerek yiyecekler
uzaklaştırılır. Yer temizliğinde kullanılan araçlar, tezgah gibi çalışma zemini
temizliğinde kesinlikle kullanılmazlar.
Çöpler
Çöpler ve diğer insan atıkları her zaman mikrop ve parazit yumurtası
barındırır. Yemek ve bulaşık atıkları ıslak, dolayısıyla mikropların çok
sevdikleri ortamlardır. Mikroplar genellikle bir aracı olmaksızın başkalarına
geçip salgın hastalık yapmazlar. Atıkların üzerlerinde var olan ve üreyen
mikroplar suya, ellere, dolayısıyla yiyeceklere geçerek hastalıklara neden
olurlar. Bu nedenle el yıkama ile birlikte su ve besin temizliğinin yanı sıra
çöplerin ve insan atıklarının uygun şekilde yok edilmesi de bulaşıcı pek çok
hastalığa yakalanmamak için gereklidir.
Ev atıklarını toplarken yiyecek atıklarıyla diğerlerini ayrı ayrı biriktirmek
ve toplanma yerlerine götürmek en doğrusudur. Bu sayede dönüştürülebilir
olanlar kolayca değerlendirilebilir. Çöp torbalarının sokak hayvanları
tarafından parçalanması da önlenebilir. Çöp toplamanın sorun olduğu
yerlerde yiyecek atıkları hayvan yiyeceği olarak ya da gömülerek yok
edilebilir. Temiz boş naylon torbaların başka kullanım için saklanması, temiz
olmayanların atılmadan önce katlanıp, düğümlenmesi uçuşan çöpleri
azaltacaktır. Çocuk bezleri ve kadın bağları da naylon torbaların içinde,
sıkıştırılıp ağzı düğümlenerek atılmalıdır. Kağıt atık, kutu ve konserve
kaplarını atmadan önce düzleştirip sıkıştırarak, pet şişeleri küçülterek çöp
yığınları kat kat azaltılabilir. Böylece mikrop, parazit, böcek ve kemiriciler
tarafından çoğalmak için kullanılacak hacim ve yüzeyler de azaltılmış olur.
Çöplerin toplanması için hazırlanmış yerler dışında bir yere kesinlikle çöp
bırakmamak, yakında böyle yerler yoksa yiyecek atıklarını torbalara
koymadan gömmek, diğerlerini uzakta da olsa var olan yere taşımak çöplerin
istenmeyen etkilerinden korunmak için en uygun davranıştır.
Yüzey azaltma tüm haşere mücadelesinin esasıdır. Eskimiş yüzeylerde
oluşan gözenek, delik ve çatlaklar haşaratın yerleşerek çoğalması için uygun
ortam oluşturur.
54
55
BÖLÜM 3. ANATOMİ VE FİZYOLOJİ
A. İSKELET SİSTEMİ
İskelet sistemi hareketi sağlama, iç organları koruma, kas ve iç organlara
bağlanma yüzeyi oluşturma görevi yapar. İskeleti oluşturan kemikler
kalsiyum deposu olarak iş görür. Vücudumuzda yassı ve uzun kemikler
olmak üzere iki çeşit kemik türü vardır. Yassı kemikler aynı zamanda kan
hücrelerinin yapım yeridir.
İskelet anne karnında 8. haftaya kadar
kıkırdaktır. Daha sonra kemikleşme başlar.
Doğumdan sonra kemik gelişimini kalıtsal ve
çevresel faktörler etkiler.
Baş iskeleti; kafatası ve yüz kemiklerinden
oluşur.
Kafatası beyni çevreleyen yassı
kemiklerden oluşmuştur. Kafatasında sekiz
ayrı kemik bulunur. Kafatası kemikleri doğum
sırasında ince, yumuşak ve birbiriyle
kaynaşmamış durumdadır. İki yıl
sonra birbiriyle sıkıca kaynaşır.
Kafatasında omurilik ve sinirlerin
çıkmasını sağlayan delikler bulunur.
Yüz kemikleri iki tırnaksı, iki elmacık, iki burun, bir sapan, iki
boynuzcuk, iki üst çene, iki damak ve bir alt çene kemiğidir. Alt
çene kemiği Şakak kemiğine oynar eklemle bağlıdır.
Omurga; 33 omurdan meydana gelmiş, vücudun ağırlığını
taşıyan ve destekleyen iskelet bölümüdür. Ayrıca sinir sisteminin
çok önemli bir bölümü olan omurilik omurga kemiklerinin
ortasından geçer. Omurga kemiklerinin her birine omur denir ve bu
kemikler silindirik biçimli olup alt ve üst yüzeylerinde eklem
yüzleri vardır. Orta kısmındaki pürtüklü yüzey açıklıkta kalır ve
disklerin
iyice
kıkırdaksı
tutunmasını sağlayarak omurların
sağa ve sola kaymaları önler.
Omur yayının çevirdiği deliğe
omur deliği denir. Bu delikler
üst
üste gelerek omurga kanalını
oluşturur. Omurilik bu kanal içerisinden
uzanır. Yanlarda bulunan deliklerle iki
komşu omur arasında oluşan kanaldan da
omurilik sinirleri çıkar.
Göğüs İskeleti; Göğüs kafesi de
56
denilen bu yapının kaburgalar ve göğüs kemiği denilen iki bölümü vardır.
Göğüs kemiği (Sternum) önde ve yassıdır. Kaburgalar sağ ve solda 12'şer
tanedir. İnce, yassı ve yay gibi bükümlüdür. Kaburgaların hepsi arkada
omurga ile bağlantılıdır. Önde ise kaburgaların ilk yedi çifti sternuma
bağlanır. Kaburgaların sternuma birleşme yerlerinde kıkırdak dokusu yer
alır. Bu sayede göğüs kafesi elastikiyet kazanır.
Köprücük kemiği: 15-17 cm uzunluğunda, 2-3 cm genişliğinde ve "S"
biçiminde olan kemiktir. Sternum ve kürek kemiği ile eklem yapar. Dıştan
gözle görülebilir durumdadır. Herhangi bir travma ile kolay kırılabilir
durumda olan bir kemiktir.
Kürek kemiği: Üçgen şekilli, yassı bir kemiktir. Her iki kol kemiğinin
bağlı olduğu kemiklerdir.
Pazu veya kol kemiği: Vücudun üst kısmının en uzun kemiğidir. Üstte
kürek kemiği, alta ise önkol kemikleri ile eklem yapar.
Dirsek kemiği: Üst ucu kalın, alt ucu incedir. Bu kemik uzunlamasına
deri altından hissedilir.
Önkol kemiği: Önkolunda bulunan ikinci kemiktir. Dirsek kemiğinin
tersine aşağıya (bileğe) doğru gittikçe genişler ve kalınlaşır. Dirsek kemiğine
paralel uzanır fakat dirsek kemiğinden biraz daha kısadır.
El Kemikleri: 8 adet
bilek kemiği, 5 adet el tarak
kemiği ve 14 adet parmak
kemiği bulunur.
Kalça kemiği: Kalça
kemiği kanadı, çatı kemiği
ve
oturga
kemiğinin
birleşmesi ile meydana
gelmiştir.
Pelvis (leğen kemiği):
Kalçada bulunan simetrik
iki adet kemiktir.
Femur (uyluk kemiği):
İskeletin en uzun, en kalın
ve en sağlam kemiği olup
kalça kemiği ve kaval
kemiği ile eklem yapar.
Baston şeklindedir.
Kaval kemiği (tibia):
Yukarıda uyluk kemiği,
57
aşağıda ayak bilek kemiği ile eklem yapar. Nispeten ince olmasına rağmen
çok sağlamdır. Vücudun en uzun ikinci kemiğidir.
Baldır kemiği (fibula): Tibia ile aşağı yukarı aynı boyda fakat daha ince
olan bacak kemiğidir.
Ayak kemikleri: Ayak kemikleri, el kemiklerinden bir eksiktir fakat daha
büyüktürler.
B. KAS SİSTEMİ
Vücudun toplam ağırlığının yaklaşık yarısını kas dokusu oluşturur. İskelet
kası, düz kas ve kalp kası olmak üzere üç farklı kas tipi vardır.
İskelet kasları: Hareketi sağlayan bu kaslar, iskeletin etrafında
bulundukları için iskelet kasları olarak adlandırılırlar. Bütün iskelet kasları
çok sayıda liften oluşmuştur. Mikroskopta çizgiler halinde görünür, bu
yüzden çizgili kas olarak ve çalışmaları isteğimizle gerçekleştiğinden dolayı
istemli kas olarak da adlandırılırlar.
Kalp kası: Sadece kalpte bulunur. İstemsiz kasılması yönünden düz kasa
benzer.
Düz kas: Mikroskopta incelendiği zaman çizgili görünmedikleri için bu
adı alır. Çalışmaları bizim kontrolümüz dışında olduğu için istemsiz kaslar
da denilir. Vücutta en çok sindirim dolaşım, solunum ve ürogenital sistemler
gibi içi boşluklu sistemlerde bulunur.
58
Kas tipleri içerisinde en büyük kütle, vücut ağrılığına göre yaklaşık %40
oranında yer tutan ve iskeleti saran iskelet kasları tarafından oluşturulur.
Kas dokusu dört önemli fonksiyonu yerine getirir.
1. Hareket: Kemikler ve eklemlerle birlikte yürüme, koşma gibi yer
değiştirme hareketlerinin yanı sıra işin ortaya çıkmasını sağlarlar.
2. Vücutta madde taşınması: Kalp kası vücuda kanın pompalanmasında,
düz kaslar sindirim, boşaltım ve üreme sistemlerinin hareketini sağlar.
İskelet kası lenf akımına yardımcı olur.
3. Vücudun şeklinin oluşması: İskelet kasları vücudun dışarıdan görülen
şeklini kabaca oluştururlar.
4. Isı üretimi: Vücut ısısının yaklaşık %85'i kas kasılmalarından
meydana gelir. Hatta ürperme gibi iskelet kasının istemsiz hareketinde ısı
üretimi birkaç kat artabilir.
Kas uzun süre kullanılmazsa, kas proteinlerin yıkımı yapımına göre
fazlalaşırsa (örneğin bacak uzun süre alçıda kaldığında) veya sinir kesilirse
(örneğin felç hali) kasın boyutlarının küçüldüğü yani eridiği (atrofi) görülür.
Kasların çalışması sonucu oluşan ve biriken laktik asit yorgunluğa sebep
olur. Kas kasılmasını sağlayan enerjinin bir kısmı ısı enerjisine dönüşür.
C. DUYU ORGANLARI
Deri: Dokunma organı
olan deri yaklaşık 1.5-2
m²'lik yüzeyi ile vücudun en
büyük ve yaklaşık 4.5-5 kg
ile en ağır organıdır. Duyu
organı olmasının yanı sıra
çeşitli
fonksiyonları
üstlenmiştir.
Vücudu
mekanik, kimyasal, ışık ve ısı
gibi zararlı etkilere karşı
korur;
vücut
ısısının
dengelenmesinde rol oynar.
D vitaminin yapım yeridir.
Ter yağ bezleri ile adeta boşaltım organı gibi görev yapar.
Derinin görevleri:
- Deri, altındaki yapıyı fiziksel ve kimyasal etkilerden korur,
- Vücuda şekil ve bütünlük kazandırır,
- Mikroorganizmaların vücuduna girmesini önler
- Solunum yapar
59
- Terleme yoluyla boşaltıma yardımcı olur
- Vücut ısısını sabit tutar
- Çeşitli duyuları almayı sağlar
- İçerisinde bulunan pigmentler sayesinde organizmayı zararlı ışınlardan
korur.
- Vücudun su miktarını korumaya yardımcı olur.
Koku Organı (burun)
Kadınların ve çocukların koku alma duyusu daha da gelişmiştir.
İnsanların CO gibi zehirli gazları algılayabilme
yeteneği yoktur. Bazı insanlar kendilerinden
kaynaklanan bir şekilde her hangi bir maddeye
karşı koku körüdür. O maddenin kokusunu
hissedemez. Koku reseptörleri çok çabuk adapte
olurlar. Kokunun alındığı ilk saniyede yaklaşık
%50 oranında adaptasyon gerçekleşir. Daha
sonraki
adaptasyon
yavaşlayarak
artar.
Genellikle birkaç dakikada o duyuya karşı
adapte olunur.
Koku duyusu ile tat duyusu birbiri ile
ilişkilidir. Üst solunum yolları enfeksiyonlarına
bağlı olarak kokunun alınmasında bir sorun
olduğu zaman maddenin tadı farklılaşır. Yaşa
bağlı olarak kokunun eşik değeri yükselerek
koku duyusunda gerileme ortaya çıkar. Düşük konsantrasyonlardaki
maddelerin kokusunu almak zorlaşır.
Burnun içindeki epitel dokuda koku alma hücreleri ve salgı hücreleri
bulunur. Salgı hücreleri mukus salgılar. Kokunun alınması için koku
tanecikleri mukusta çözünür. Burun boşluğunun üst kısmında koku alma
alanı olan sarı bölge bulunur. Sarı bölge kokuyu alır ve koku sinirler yoluyla
beynin koku alma merkezine iletilir. .
Tat Organı
İnsanlarda dil, sesin oluşumunda ve besinin yemek borusuna
iletilmesindeki görevlerinin yanında sahip olduğu tat tomurcuklarıyla tat
organı olarak görev yapar. Tat tomurcukları papilla adı verilen kabartılarda
bulunur.
Erişkin bir insanda üç bin veya biraz daha fazla sayıda tat tomurcuğu
mevcuttur. Özellikle 45-50 yaşlarından sonra sayı iyice azalmaya başlayarak
tat duyusunda çok ciddi kayıplar ortaya çıkar.
Tat reseptörleri yaklaşık 10 gün kadar yan ömre sahiptirler ve sürekli
60
yenilenirler. Tat reseptörleri, ağız sıvısında çözünmüş maddeleri algılayan
kemoreseptörlerdir.
İnsan dilinde acı, ekşi, tuzlu, tatlı olmak üzere dört temel tat ayırt edilir ve
bu tatlar dilin belli bölgelerinden alınır.
Koku körlüğü olduğu gibi tat körlüğü de mevcuttur. Genetik karaktere
sahip olan bu özelliğin en bariz örneği Kafkas ırkına sahip insanların
yaklaşık %30'u feniltiyoürinin (Feniltiyokarbamid de denir) tadını alamazlar.
Tat duyusunun adaptasyonu da hızla gelişir. Hemen hemen en geç bir dakika
içinde adaptasyon ortaya çıkar. Tat duyu su da ancak belli bir eşik değerinin
üstünde hissedilir ve birbiri ardınca tadılan maddelerin ayırt edilebilmesi için
yoğunluğunda en az %30'luk bir fark olması gerekir.
İşitme ve Denge Organı
İşitme ve denge duyusu
organı olan kulak, işitme
görevini ses dalgalarını alıp
merkezi
sinir
sistemine
ileterek
bu
dalgaların
frekanslarını ayırt eder ve
denge görevini ise vücudun
pozisyonundaki değişiklikleri
bildirerek yerine getirir.
Kulak, dış, orta ve iç
kulak olmak üzere üç
bölgede incelenir.
Dış
kulak:
Sesin
toplanması ve iletilmesinde görev yapar. Huni biçimindeki kıkırdaklı bir
yapı yani kulak kepçesi ile sesin toplanması ve arttırılmasını sağlar. Kulak
kepçesinin kıkırdak bulunmayan yağlı kısmı kulak memesi olarak
adlandırılır.
Orta kulak: Dış kulak yolunun sonunda bulunan kulak zarı ince, yarı
saydam bir zardır ve canlı insanda inci gibi parlak görünümdedir. Orta kulak
östaki kanalı denilen bir kanal ile boğaza açılır. Bu kanal normalde kapalı ise
de yutma, çiğneme ve esneme sırasında açılır. Buradan giren veya çıkan
hava ile kulak zarının her iki tarafındaki basınç dengede tutulur. Bu basıncın
dengesi bozulursa ağrı, işitme kaybı, kulak çınlaması ve vertigo (baş
dönmesi) ortaya çıkabilir. Orta kulakta, üç tane işitme kemikçikleri vardır.
Bunlar benzetilen şekillerinden dolayı çekiç (malleus), örs (incus) ve üzengi
(stapes) olarak adlandırılır. Vücudun en küçük kemikçikleri olan bu
kemikçikler kulak zarından aldıkları titreşimleri 15-20 kat kadar artırarak
oval pencereye iletir.
61
İç kulak : Orta kulak iç kulağa oval pencere ile bağlanır. Oval pencere ile
iç kulağın birleştiği yerde tulumcuk bulunur. İç kulakta bulunan yapılar
dengenin sağlanmasında görevlidir.
İşitme
Genç bir insanın kulağı şayet ses yüksekse 20-20000 hertze (Hz)
arasındaki frekansa sahip sesleri duyabilir. Yaşlanmaya bağlı olarak duyma
yeteneği azalmaya başlar. Yaşlı insanlar 50-8000 Hz frekansa sahip sesleri
duyabilir. Her ne kadar frekans aralığı geniş gibi görünse de günlük
hayatımızdaki ve konuşmalarımızda duyduğumuz seslerin frekansları
genellikle 100-5000 Hz arasında değişiklik gösterir.
Kulak zarında oluşan titreşimler orta kulaktaki çekiç, örs ve üzengi
kemiklerine yükseltilerek aktarılır. Üzengi kemiği bu titreşimleri aracılarla
beynin ilgili merkezine iletir ve işitme sağlanır.
Görme Organı
Görme organı olan bir çift göz tüm vücuttaki reseptörlerin yaklaşık
%70'ine sahiptir. Doğumdan sonra en az büyüyen organ olan göz, yaklaşık
2.5 cm çapında ve 8-10 g ağırlığındadır. Sahip olduğu yüz milyondan fazla
özelleşmiş fotoreseptör hücreler (çubuk ve koniler) ışık dalgalarını beyne
gönderilen elektro-kimyasal uyartılara dönüştürürler. Çubuk ve konilerin her
ikisi de ışığa maruz kaldıkları zaman parçalanan ışığa duyarlı kimyasal
maddeler oluşur ve bu maddeler sinir uyartısı meydana getirirler. Renkli
görme üç temel rengin kombinasyonu ile ortaya çıkar. Beyaz görme ise
beyaza karşılık gelen bir dalga boyu olmadığı için üç renk konisinin yaklaşık
eşit olarak uyarılması ile ortaya çıkar.
D. SOLUNUM SİSTEMİ
İnsanda solunum sistemi, solunum
organları, burun, yutak, gırtlak, soluk
borusu ve akciğerlerden oluşur.
Solunum Sisteminin Fonksiyonları
1. Akciğerlerde hava ile kan arasındaki
gaz alışverişini sağlamak,
2. Havanın akciğerde gaz alışveriş
yerine ulaştırılması,
3. Solunum yüzeyini su kaybından,
sıcaklık değişimlerinden ve diğer çevresel
faktörlerden korumak,
4. Solunum sistemini ve diğer dokuları patojenlerin girişine karşı
korumak,
62
5. Sesin oluşumunu sağlamak,
6. Burun boşluğunun üst kısmındaki koku epitelinden kokunun
alınmasına yardımcı olmak.
İnsanda soluk alıp verme kaburgalar arası kaslarla, diyafram kasının
kasılıp gevşemesiyle oluşur. Diyafram göğüs boşluğu ile karın boşluğunu
birbirinden ayıran kastır. Bu kaslar birlikte hareket ederek göğüs boşluğunun
hacmini artırıp azaltarak solunumu sağlarlar. Diyafram, kasılarak karın
boşluğuna doğru iner. Bu sırada kaburgalar arası kaslar kasılarak göğüs
kafesini dışarı doğru genişletir. Bu durumda göğüs boşluğunun hacmi artar
ve akciğerlere hava dolar. Akciğerdeki oksijen kana; kandaki karbondioksit
de akciğere geçer ve kan temizlenir.
Soluk verirken kaburgalar arası kaslar ve diyafram kası gevşer. Diyafram
kası yukarı doğru kubbeleşir.
Göğüs boşluğunun hacmi azalır ve
akciğerdeki hava dışarı atılır.
Soluk alışverişi dakika da 15-18 kez tekrarlanır. Soluk alışveriş hızını
omurilik soğanındaki ve beyindeki solunum merkezleri düzenler. Metabolik
faaliyetler
hızlı
olduğu
zaman
dokulardaki karbondioksit miktarı artar
ve karbondioksit kana geçer. Kanda
karbondioksit artması asitliğin artmasına
neden olur. Kanın pH sı düşer. Solunum
merkezleri bu durumdan etkilenir.
Solunum merkezleri sinirlerle diyafram
ve kaburga kaslarını uyarır. Soluk alış
veriş hızı artar. Hızla karbondioksit
atılıp oksijen alınır.
E. SİNDİRİM SİSTEMİ
Sindirim sistemi ağızla başlayıp
anüsle sona eren yaklaşık 8-10 m
uzunluğunda içi boşluklu bir sindirim
kanaldan meydana gelmiştir.
Besinlerin sindirimi altı safhada
gerçekleşir:
1 Yeme: Besinlerin ağız yoluyla
alınmasına denir. Aktif ve bilinçli olarak
gerçekleştirilir.
2. Mekanik sindirim: Besinlerin
yutulması
ve
enzimlerle
parçalanabilmesi için dişler yardımı ile koparılması, ufalanması, öğütülmesi
ve mideye yollanması işlemidir.
63
3. Sindirim: Moleküllerin daha küçük yapı taşlarına kimyasal olarak
yıkımına denir.
4. Sekresyon: Sindirim kanalının epiteli ve bezler tarafından su, asit,
enzim, tampon ve tuzların serbestleşmesine denir.
5. Emilim: Uygun küçüklüğe getirilmiş yani yapı taşlarına ayrılmış besin
moleküllerinin kan ve lenfatik sisteme emilerek alınmasına denir.
6. Defekasyon: Sindirilemeyen ve emilemeyen materyalin vücuttan
uzaklaştırılmasına denir.
Ağız; Sindirim enzimlerinin ilk salgılandığı yerdir. Dilin bir çok
fonksiyonu vardır. Bunlar, besinleri karıştırmak, çiğnemeye yardımcı olmak,
yutmaya hazırlamak, tat duyusunun alınması, sıcaklığın algılanması, lipaz
enzimi ile mukus salınması ve konuşmaya yardımcı olmaktır.Ağzın tavanına
damak denir. Damak dişleri de taşır. Küçük dil, damağın arka kısmında yer
alır ve aşağıya doğru uzanan küçük, koni şeklinde bir yapıdır. Küçük dil
yutma esnasında besinlerin burun yoluna girişini önler.
Ağız içerisinde çiğnenen besinlerin kayganlaştırılması ve ağız duvarının
nemlendirilmesine yardım eden tükürük salgısı vardır. Tükürük salgısı ayrıca
ağzın temizlenmesini, besin artıklarının dişlere zarar vermesinin
önlenmesini, ağızda besinlerden kaynaklanan asitliğin bikarbonatlar
tarafından tamponlanarak diş çürüklerinin oluşmasının önlenmesini ve tat
tomurcukları tarafından tadın alınabilmesi için şart olan besinlerin suda
çözülmesini sağlarlar. Günde bir litre veya daha fazla oluşturulan tükürük
salgısının % 99'u sudur. Bu salgıda ayrıca karbonhidratların sindirimini
başlatan enzim olan tükürük amilazı da bulunur. Geriye kalan % 1'lik
bölümü elektrolitler ve proteinlerden oluşmuştur.
Dişler ağza alınan besinin daha küçük parçalara ayrılmasını yani mekanik
sindirimi sağlayan sert ve sağlam yapılardır. Her bir dişin taç, boyun ve kök
olmak üzere üç kısmı vardır. Taç kısmı diş çukurunun dışındadır ve mine
tabakası ile kaplıdır. Mine tabakası kalsiyum fosfat ve kalsiyum karbonat
kristallerinden meydana gelmiştir ve canlıda en sert yapıdır. Kök kısmı diş
çukurunda bulunur ve ince kemik tabakası ile çevrilidir.
Mide
Sindirim sisteminin büyük bir kese gibi genişlemiş yapısıdır. "J" şekline
benzer. Yeni doğanda yaklaşık 30 ml kadar olan mide, erişkinlerde yaklaşık
1.5 litre kadardır.
Midenin üç temel fonksiyonu vardır:
1. Yenilen besinleri depolar.
2. Yenilen besinleri daha küçük parçalara ayırır ve mide öz suyu ile
karıştırarak çorba gibi yarı sıvı yarı katı bir şekle dönüştürerek kimus
64
oluşturur.
3. Hidroklorik asit ve proteinlerin sindirimini başlatan enzimleri salgılar.
Besinlerdeki bakterilerin çoğu asit salgısı sayesinde öldürülür.
İnce Barsak
Sindirim sisteminin en uzun bölümüdür.
Ortalama uzunluk 3 m’dir. Duodenum, jejunum
ve ileum olmak üzere üç bölgede incelenir..
Kalın Barsak
Sindirim kanalının ileumdan başlayıp anüsle
sonlanan yaklaşık 1.5-2 m uzunluğunda ve 7.5 cm
genişliğinde olan son bölümüdür. Başlıca üç
önemli fonksiyonu vardır:
1. Su, sodyum, potasyum ile klor gibi
elektrolitleri emmek ve intestinal muhteviyatı
feçese dönüştürmek
2. Sahip olduğu bakterilerin ürettikleri K
vitamini ve B12 vitaminleri emilimini gerçekleştirmek. Özellikle K vitamini
günlük ihtiyacının yaklaşık yarısı burada üretilmiş olur. Kalın barsaklar
ayrıca B1 ve B2 gibi vitaminlerinin emilimini gerçekleştirmektedir.
3. Defekasyon öncesi feçesi depolamak
Karaciğer
Yaklaşık 1.5 kg ağırlığı ile vücut ağırlığının yaklaşık %2’sini oluşturur.
Karaciğer karın boşluğunun üst tarafında, diyaframın altında, yer alır.
Karaciğer hayati önemi olan fonksiyonları yerine getirir. Karaciğerde bir çok
maddenin üretimi, depolanması ve salgılanması gerçekleştirilir. Karaciğerin
görevleri başlıca üç büyük grup altında metabolik, hematolojik ve safra ile
ilgili görevler olarak incelenebilir. Karaciğer vücutta dolaşan kanın yapısını
ayarlayan en önemli organıdır.
Karbonhidrat metabolizması: Karaciğer kan glikoz konsantrasyonunun
90 mg/dl seviyesinde tutulmasını sağlar. Şayet glikoz seviyesi düşerse
glikojen deposundan glikozu serbestleştirerek kana verir. Ayrıca amino
asitlerden glikoz sentezler. Tersine glikoz seviyesi artarsa glikojen ve yağa
dönüştürerek depolar. Bu metabolik aktivitenin ayarlanmasında pankreas
hormonlarının da rolü vardır. Bunlar;
9 Kandaki yağ asitleri, yağ ve kolesterol seviyesini ayarlar. Bunların
fazlalılığına ve azlığına göre depolar veya serbestleştirir. Bunlarla ilgili
biyokimyasal yolları işletir.
9 Fazla amino asitleri uzaklaştırır. Bu amino asitler protein sentezinde
kullanılmanın yanı sıra depo için yağ veya glikojene dönüştürülür.
65
Bunun sonucunda oluşan ve fazlası toksik olan atık ürün amonyak
karaciğerde üreye çevrilerek nötralize edilip böbreklerden atılır.
9 Ürenin yanı sıra dolaşımdaki toksinler ve ilaçlar da uzaklaştırılır.
9 Özellikle yağda eriyen A,D,E ve K vitaminleri ile B\2, B9 vitaminlerini
kandan emer ve depolar. Bunların yanı sıra daha az miktarda diğer
birkaç B vitaminini ve C vitamini de depolayabilir.
9 Vücutta demiri ferritine dönüştürür ve depolar.
9 Dolaşımda ilaç ve ilaç benzeri etkiye sahip maddelerin etkisini
sınırlamak için bunlar alınır ve metabolitlerine yıkılır.
9 Yaşlanmış ve hasarlı kan hücrelerini ve yabancı maddeleri yok ederler.
9 Plazma proteinlerinin büyük çoğunluğunu sentezler ve salgılar.
9 İşi biten hormonların parçalanarak değerlendirilmesini sağlar.
9 Toksinler dolaşımdan alınarak yıkılır veya safra ile atılır.
9 Her gün yaklaşık bir litre kadar safra salgılar. Yağların sindirimine
yardımcı olan safra duodenuma salınmadan önce safra kesesinde
depolanır ve konsantre hale getirilir. Safranın fazlası ince barsaklardan
toplanarak karaciğere getirilir ve yeni safra yapımında kullanılır. Safra
kesesi yaklaşık 7-10 cm uzunluğunda, armut biçimli bir kese şeklinde
ve kaslı bir yapıdır. Karaciğerin sağ lobunun altına yerleşmiştir.
Pankreas
Pankreas hem sindirim enzimi hem hormon salgılayan karma bir bezdir.
Pankreasın salgısı günlük 1.5-2 litre kadardır. Karbonhidratlar proteinler ve
yağlar üzerinde etkili olan amilaz, lipaz, tripsinojen, kimotripsinojen
enzimleri ince bağırsağa dökülür. İç salgı bezi olarak insülin ve glukagon
salgılayarak kan şekerini ayarlar. İnsülin eksikliğinde şeker hastalığı oluşur.
F. SİNİR SİSTEMİ
Sinir sistemi toplam vücut ağırlığına göre yaklaşık %3'lük bir yer
tutmasına rağmen en kompleks olan sistemdir. İnsanı hayvanlardan farklı
kılan özellikler, sinir sisteminin gelişmişliğinden kaynaklanır. Sinir sistemi
zeka, idrak, bilinç, hafıza gibi özelliklerinin yanı sıra endokrin sistemle
birlikte uyumu sağlar; değişen çevre şartlarına uyumu düzenler ve kas
aktivitelerinin kontrolünü gerçekleştirir. Sinir sisteminin endokrin sistemle
birlikte çalışarak ortaya çıkan fonksiyonel bütünlükteki çalışma prensipleri
açısından sinir sistemi telli, endokrin sistem ise telsiz haberleşme sistemine
benzetilebilir. Sinir sistemini oluşturan hücreler nöron olarak adlandırılır.
Refleks: Vücutta iç veya dış uyaranlara bağlı olarak hızlı bir şekilde
ortaya çıkan değişikliklerdir. Özel tipte bir uyarana karşı otomatik olarak
gerçekleşirler.
66
G. DOLAŞIM SİSTEMİ
Dolaşım sistemi, kan ve lenf gibi sıvıların
içinde dolaştığı kapalı bir sistemdir. Kanın
damar içerisinde akışı için gerekli itici güç bir
pompa gibi çalışan kalp ile sağlanır. Kalp ve
damarlardan
oluşan
sistem,
ayrıca
kardiovasküler sistem olarak da adlandırılır.
Kan: Normal erişkin bir erkekte yaklaşık 5-6
litre, kadınlarda 4-5 litre kadardır. Bu miktar
genellikle 5 litre olarak ifade edilir. Vücut
ağırlığına oranı, %7-9 arasında değiştiği kabul
edilir. Yoğunluğu suya kıyasla 3.5-5.5 kat daha
fazladır. Kan, adına plazma denilen sıvı ve
hücresel kısımdan oluşmuştur. Plazmanın çok
önemli bir kısmı sudur. Hücrelerin ihtiyacı olan
maddelerin eriyebilirliği ve taşıması açısından
suyun önemi büyüktür.
Kandaki hücrelerin %99'undan fazlası
eritrositlerdir. Kırmızı kemik iliğinde oluşup
kana karışan eritrositler kanda oksijen taşıyan
hücrelerdir.
Lökositler
vücuda
giren
mikroorganizmalara karşı koruyucu özellikte
olan hücrelerdir.
Monosit kendilerinden büyük yapıları sindirebilme özelliğine sahiptirler.
Lenfosit T ve B hücreleri olmak üzere iki farklı tipi vardır. Hem B, hem
de T lenfositler vücudun savunma sistemini oluştururlar. Bu hücreler bakteri,
virüs, doku ve kimyasal yıkıntıları yok ederler.
Plateletler (Trombositler) kanın pıhtılaşmasında çok önemli göreve
sahip olan hücrelerdir.
Kanın Fonksiyonları
1. Oksijen, karbondioksit, besin maddeleri, hormonlar ve metabolik
atıkları taşır.
2. Vücudun elektrolit bileşimini ve pH dengesini ayarlar.
3. Yaralanan veya hasar gören damarlardan kan kaybını pıhtılaşma
mekanizması ile önler.
4. Toksin ve patojenlere karşı koruyuculuk yapar.
5. Vücut ısısının sabit kalmasını ayarlar.
67
Kalp
Damarlar içerisinde kapalı bir sistem halinde vücudu dolaşan kanı tüm
vücuda pompalayan organ kalptir. Kalp göğüs boşluğunun merkezinde, iki
akciğer arasında perikard denilen torbanın içerisinde yer alır. İnsan kalbi 4
odacıklıdır. Sağ kulakçıkla sağ karıncık arasında 3 parçalı triküspit kapak,
sol kulakçıkla sol karıncık arasında biküspit (mitral) kapak bulunur. Sağ
karıncıktan çıkan akciğer damarları ve sol karıcıktan çıkan aort damarı
başlangıcında da kapak vardır. Bu kapakçıklar yarım ay şeklindedir,
kapakçıklar kanın tek yöne gitmesini sağlar. Kulakçıklar ve karıncıklar
arasındaki kapakların tek yönde kapanmaları kalp iplikleri denen özel bağ
doku lifleriyle sağlanmıştır.
Bir insanın kalbi dakikada yaklaşık 80 kez kasılıp gevşer. Çalışmasını
otonom sinirler ve hormonlar kontrol eder. Kalbin her atışında kulakçık ve
karıncıklar sırasıyla kasılır ve gevşer. Kalp odacıklarının kasılması sistol,
gevşemeleri diastol olarak bilinir. Kulakçıklar kasılarak kanı karıncıklara
pompalar. Karıncıklar kasıldığında kanı vücuda ve akciğerlere pompalar.
Kulakçıklar gevşediğinde vücuttan ve akciğerden gelen kanı kulakçıklar alır.
Her kalp atışı, bir kasılma ve bunu izleyen bir gevşemeden oluşur.
Sağ kulakçık duvarında bulunan sino-atrial düğüm kalbin atışını başlatır
ve kasılma ritmini denetler. İmpulslar kulakçığın her tarafına yayılır. İkinci
düğüm kulakçıklar ile karıncıklar arasındaki atrio-ventrikular düğümdür. Bu
düğümden çıkan his demetleri tüm karıncığa yayılır. Sinoatriyal düğümü
vücut ısısının artması, kafein gibi uyarıcı maddeler, sempatik sinirler,
adrenalin ve tiroksin hormonları uyarır. Bu etkiler kalbin daha hızlı
çalışmasına neden olur. Parasempatik sinirler asetil kolin ve noradrenalin
hızlanan kalbin ritmini yavaşlatarak normale döndürür.
Damarlar
Tüm vücut hücreleri ile kanın irtibatını damarlar sağlar. Görevi ve yapısı
farklı olmakla beraber tüm damarlar uç uca eklenmiş olsaydı yaklaşık 100
bin km'lik bir uzunluk ortaya çıkardı.
Vücutta arterler, venler ve kapiller olmak üzere üç tip damar vardır.
Arterler: Kalpten tüm vücut hücrelerine kanın götürülmesini
gerçekleştirirler. Geniş arterler kalbe yakın damarlardır. Kalpten
uzaklaştıkça arterler daha küçük olan arterlere ve daha da küçük olan
arteriollere ayrılır. Arteriollerin yapısı da aynen arterler gibidir fakat, daha
fazla düz kas hücrelerini ihtiva ederler.
Kapilerler: Arterioller kapiler denilen dallanmalar yaparlar. Kapilerler
arteriol ve venöz sistemleri birbirine bağlayan ağlar oluştururlar. Kapilerler
genellikle sadece tek tabakadan oluşmuşlardır. Vücudun en küçük fakat en
bol bulunan damarlarıdır. Tüm vücuttaki damarların büyük bir çoğunluğunu
68
oluştururlar. Kapiler damarlar genellikle bir hücrenin kalınlığındadır.
Oksijen, karbondioksit, tuzlar, glikoz ve amino asitler serbestçe geçebilirken
plazma proteinlerinin geçişi güçlükle gerçekleşir. Eritrositler kapiler
duvarlarından geçemezler.
Venüller: Kan kapillerden küçük ven anlamındaki venüllere doğru akar.
Oldukça ince olan venüller birleşerek daha geniş venülleri, onlar da
birleşerek venleri oluştururlar.
Venler: Venüllerin birleşmesi ile oluşmuştur. Yüzeysel venler özellikle
vücudun yüzeyine yakın yerlerden toplanan kanın bulunduğu alanlar olan
kol ve bacaklarda yaygındır. Venler kalbe yaklaştıkça birleşerek, daha geniş
venleri oluştururlar. Venlerin çoğu, özellikle geniş venler deoksijene, kirli
kanı vücut dokularından kalbe doğru taşırlar.
Venlerin duvarları da arterler gibi üç tabakalıdır Venlerde bulunan
kapaklar kanın venlerde tek yönlü ilerlemesini, geriye dönmesini
engellemeye çalışır. Kapaklı venlerde, özellikle yerçekimine karşı koymak
için bacaklarda bol bulunur.
Kan Dolaşımı
Küçük Dolaşım: Küçük dolaşımda kan kalbin sağ karıncığından akciğer
atardamarı ile başlar, sol kulakçıkta sona erer. Büyük kan dolaşımı ile sağ
kulakçığa dolan kirli kan, buradan sağ karıncığa geçer ve karıncıkların
kasılması ile kirli kan sağ karıncıktan akciğer atardamarına pompalanır.
Akciğer atardamarı kalpten çıktıktan sonra ikiye ayrılarak sağ ve sol
akciğere gider. Burada kirli kandaki karbondioksit alveollere, alveollerdeki
oksijen ise kana geçer. Temizlenen kan her akciğerden bir çift toplardamar
halinde çıkarak sol kulakçığa dört koldan dökülür. Kalple akciğer arasındaki
bu dolaşıma küçük dolaşım denir.
Büyük dolaşım: Büyük dolaşım sol karıncıktan aort atardamarı ile başlar.
Tüm vücudu dolaştıktan sonra sağ kulakçıkta sona erer. Karıncıkların
kasılması ile sol karıncıktaki temiz kan karıncıktan aorta pompalanır. Sol
karıncıktan çıkan aort sola doğru kıvrılarak bir yay yapar. Bu yaydan başa
kollara damarlar ayrılır. Daha sonra aort aşağı doğru kıvrılarak diaframı
deler ve karın boşluğuna geçer. Kalça hizasında ikiye ayrılarak bacaklara
uzanır. Bu aralıkta, iç organlara ve kaslara dallar verir.
Doku ve organlara ulaşan bu damarlar, çok sayıda kılcal damarlara ayrılır.
Bütün madde alışverişi bu kılcal damarlarda akan temiz kan ile doku
hücreleri arasında olur. Özellikle temiz kandaki oksijen dokulara,
karbondioksit ise dokulardan kana geçer. Kirlenen kan kılcal damarlardan
toplardamarlara iletilir. Vücudun alt kısımlarından toplanan kirli kan alt ana
toplardamarı ile üst kısmından toplanan kirli kan ise üst ana toplardamarı ile
kalbin sağ kulakçığına dökülür. Bu dolaşıma büyük dolaşım denir.
69
70
BÖLÜM 4. YAŞLILIK
Yaşlanma, fizyolojik olarak kaçınılmaz bir olgudur. Genellikle de sınırı
65 yaş olarak kabul edilmektedir. İnsanın bağımlı duruma geçmesi ise
genellikle 75 yaşından sonra olmaktadır. Ülkemizde toplam nüfusun yüzde
5–6 kadarı 65 yaşın üzerindedir.
Yaşlılık sorunlarını konu edinen başlıca iki disiplin mevcuttur.
Geriatri ; yaşlılık dönemindeki tıbbi problemlerin nedenini araştırır.
Gerontoloji ise yaşlılık döneminin ekonomik, psikolojik, sosyolojik
sorunları ile ilgilenen bir disiplindir.
Ülkemizde Geriatri alanında hizmet veren kurumlar (Üniversite
hastaneleri ve bazı özel kurumlar) olmasına rağmen Gerantoloji alanında
hizmet veren kurumlar bulunmamaktadır.
Yaşlanma ile birlikte organizmada
bazı temel değişiklikler meydana
gelmektedir. Yaşlılıkta ortaya çıkan
sağlık
sorunlarının
çözümünde
koruyucu, iyileştirici ve rehabilite
edici sağlık hizmetlerinin bir arada
düşünülmesi gereklidir. Bu dönemdeki
sağlık sorunları çoğunlukla kronik
hastalıklar olduğundan bu sağlık sorunlarının korunmasında erken tanı
çalışmaları ağırlıklı olacaktır. Risk gruplarına yönelik çeşitli hastalık
taramaları ve hasta olanların tedavisi yoluna gidilmelidir. Yaşlılara evde
bakım hizmetleri ile sürekli sağlık hizmeti desteği sağlanması gerekir.
Yaşlılar genellikle birden fazla ilaç kullanan kişilerdir. Kullanılan
ilaçların da birbirleri ile etkileşimi söz konusu olabilir. Yaşlıların % 85'i
sürekli ilaç kullanmaktadır ve düzenli ilaç kullanımını sağlamak da sorun
olmaktadır.
Yaşlılara koruyucu bakım hizmeti verilmesi ile ciddi sorunları;
oluşmadan önlemek mümkün olacaktır. Yaşlılar için sık ve düzenli sağlık
kontrolleri yapılması gerekmektedir. İngiltere'de 75 yaş ve üzeri kişilere
yılda en az bir doktor ziyareti, sosyal değerlendirme (yaşam biçimi, ilişkiler),
aktivitenin değerlendirilmesi (yürüme, oturma, alet kullanımı), ruhsal
yönden değerlendirme, duyuların değerlendirilmesi (duyma ve görme), genel
işlevsel değerlendirme (yemek, alışveriş, giyinme, banyo), tedavinin
düzenlenmesi ve takibi gibi hizmetler sunulmaktadır.
71
Yaşlıların bakımı bir hayırseverlik olayı değil, profesyonel bir hizmet
koludur. Eskiden rasgele bir biçimde karşılanan, bugün ise bilimsel bir
biçimde planlanıp, yürütülen yaşlılara yönelik hizmetler gelişmiş ülkelerde
oldukça yaygındır.
Evde bakım hizmetleri, yaşlıların sağlığını yükseltmektedir. Orta yaşlarda
başlatılan sıkı sağlık hizmeti programları yaşlılardaki sağlık bakımı
gereksinimini düşürmektedir.
Yaşlıların; yalnızlıktan korunması, fizik aktivite ve egzersiz programları,
beslenme eğitimi ve denetimi, kazalardan korunma, hastalıkların önlenmesi,
sigara ve alkolün bıraktırılması, kanser araştırması, kansızlık araştırması,
aşılama programları, görme ve işitmenin değerlendirilmesi ve korunması,
psikolojik ve sosyal destek sağlanması koruyucu sağlık hizmetleri olarak
verilmesi gereken hizmetlerdir.
Yaşlılıktaki sağlık sorunları başlıca kronik ve dejeneratif hastalıklardır.
Bu sağlık sorunlarının görülme olasılığı da yaş ilerledikçe çok büyük artışlar
gösterir. Kardiyovasküler hastalıklar ve kanserler yaşlılardaki önde gelen
morbidite ve mortalite nedenidir. Bunun yanı sıra kas-iskelet sisteminin dejeneratif hastalıkları da çok sık görülen sağlık sorunları arasındadır.
Yaşlılıkta ortaya çıkan sorunlar arasında sosyal sorunlar da önemli yer
tuttuğu için çözümde bu yönde de destekler sağlanması gereklidir. Özellikle
yaşlıların yalnızlık sorunlarına yardımcı olmak üzere onları bir araya
getirebilecek olanaklar oluşturulmalıdır. Bunlar gündüz bakımevleri, yaşlı
evleri, yaşlı istasyonları gibi adlarla olabilmektedir. Birlikte gezi programları
şeklinde etkinlikler de yapılabilir. Bakıma gereksinimi olanlar için de yaşlı
yurtları (huzurevleri) ve yaşlı bakımevleri kurulmalıdır. Bu birimlerde kalan
yaşlıların olası sağlık sorunları bakımından da gerekli önlemler alınmış
olmalıdır.
Huzurevi ve bakımevine bırakılmanın birçok istenmeyen yan etkisi
vardır; bağımsızlığın ve otonominin kaybı, daha önceki sosyal bağlantıların
kopması ve artan yalancı bunama. Yaşlının bakımevine bırakılması
akrabalarını da suçluluk hissi, öfke, utanma ve korku şeklinde etkiler.
Risk altındaki yaşlılara hizmet sunumunda öncelik verilmelidir. Bunlar;
80 yaş ve üzeri, hastaneden yeni çıkmış, düşük gelir sahibi, yalnız yaşayan,
çocuğu olmayan, sosyal olarak izole, hiç evlenmemiş, boşanmış, eşinden
ayrı yaşayan, yeni boşanmış, yeni taşınmış ve düşük sosyal sınıftaki
yaşlılardır.
Yaşlı insanların çoğunun bir veya daha fazla kronik hastalığı vardır. Az
bir kısmının hiçbir sağlık sorunu ve şikayeti yoktur. Kronik hastalığı
olanların çoğu yaşamlarını yardım almadan sürdürmektedir. Ancak yetmiş
72
yaşın üstündeki insanların ¼’ü temel günlük aktiviteleri için bile yardıma
ihtiyaç duymaktadır.
Yaşlılara sunulacak hizmetlerde üç temel strateji vardır. Bunlar: Zindeliği
korumak ve arttırmak, kendi kendine bakabilmeyi sağlamak ve artırmak,
sosyal kurumlardan destek sağlamak.
Yaşlı sağlığı hizmetlerini yaşlıların sağlık durumları ne olursa olsun
uygulamak gerekli olduğu için; hizmetler şu üç sağlık durumuna göre
düzenlenmelidir:
1- Sağlıklı yaşlı insanlar.
2- Özel ihtiyaçları olan yaşlı kişiler.
3- Engelli ve kronik hastalığı olan yaşlı kişiler.
Birçok literatür sosyal çevre ile sağlığın ve uzun yaşamanın arasında ilişki
olduğunu belirtmektedir. Sosyal etkileşim ve ihtiyaç duyulduğunda uygun
şekil ve miktarda sosyal yardım sağlanması, sağlıklı yaşam için oldukça
önemlidir.
Birinci gruptaki “sağlıklı yaşlı insanlar” için ev ortamında kendi kendine
bakımlarını korumak ve geliştirmek, sağlıklarını korumak için eğitim
programları, fonksiyonel kapasiteyi korumak ve arttırmak için egzersiz
programları düzenlenmelidir ve belirli aralıklarla yaşlılar ziyaret edilerek bu
hizmetler sunulmalıdır. Hayatı dolu dolu yaşamak için kişisel bakımın önemi
büyüktür. Yaşlılara, sigarayı bıraktırmak, diyetlerini değiştirmek, daha fazla
egzersiz yapmalarını, motive edici sosyal aktivitelere katılmalarını sağlamak
ve kendilerini entelektüel uyaranlara açık tutmaları için eğitimler verilmesi
ve motivasyon sağlanması gereklidir. İleri yaşlarda sağlığı olumsuz etkileyen
bir çok faktör kültürel özelliklerden ve hayat koşullarından
kaynaklanmaktadır. Bu durumu değiştirmek için yaşlılara bu sorunlarla başa
çıkmayı öğretmek, kişisel yardım ve kişisel bakımla aynı derecede
önemlidir. Egzersiz programları ise akciğer kapasitesini, kas gücünü, genel
canlılığı ve genel iyilik halini arttırır. Fiziksel egzersizler kadınlarda
genellikle kırıklara neden olan yaşa bağlı kemik kaybını önler veya
geciktirir.
İkinci gruptaki yaşlıların özel ihtiyaçları tespit edilip ona yönelik
hizmetler sunulmalıdır.
Üçüncü grup yaşlılar içinse “24 saatlik evde bakım hizmeti”
sunulmalıdır.
73
TÜRKİYE’DE YAŞLILIK
Bir ülke nüfusunun yaşlanması 65 yaş ve üzerindeki kişilerinin toplam
nüfus içerisindeki payının artması demektir. Bu ölçüye dayanarak dünya
nüfusu genç nüfus, olgun nüfus, yaşlı nüfus, çok yaşlı nüfus olarak dört ana
gruba ayrılmıştır. Amerika “yaşlı nüfusa”, Avrupa “çok yaşlı nüfusa”,
Türkiye ise “genç nüfusa sahip” bir ülkedir.
Ülkelerin nüfuslarındaki bu değişiklik ölüm ve doğum oranlarına bağlıdır.
Dünya nüfusu yaşlanmakta ve yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı
artmaktadır. Pek çok ülkede doğurganlığın azalması, çocuk ölüm hızlarının
düşmesi, enfeksiyon hastalıklarının kontrol altına alınması teknolojinin
gelişmesi, tanı ve tedavi yöntemlerinde yeni uygulamaların ortaya çıkması
beklenilen ortalama yaşam süresinin uzamasına neden olan önemli
faktörlerdir.
Bazı ülkelerdeki 65 üstü yaşlı nüfus oranının yıllara göre değişimi.
Ülkeler
İtalya
Almanya
Japonya
İspanya
Çek Cumhuriyeti
Slovakya
ABD
Çin
Türkiye
Brezilya
Hindistan
Endonezya
65 Yaş Üstü Nüfusun
Oranı (%)
2010
2050
24
41
23
35
23
38
22
43
18
41
16
37
16
28
10
30
7
22
8
23
8
21
7
22
Tabloda görüldüğü gibi 2007 yılında yaşlı kişilerin toplumdaki oranı % 7
olan Türkiye’nin 2050 yılında bu oranı % 22’ye taşıyacağı öngörülmektedir.
74
YAŞLILIK PSİKOLOJİSİ
Yaşlılık döneminde ortaya çıkan fiziksel ve ruhsal gerilemeye bağlı
olarak kişinin gücü ve isteği giderek azalmaktadır. Yaşlı kişinin gençlik
imajını kaybetmiş olması, sevilen değer verilen yakınlarını kaybetmiş
olması, genç aile bireylerinin evden ayrılmasının getirdiği kayıp ve yalnızlık
hissi, cinsel yaşamdaki durgunluk yaşlıda psikolojik bunalımların
oluşmasına sebep olabilir. Bunların dışında gençlikte hayal edilen şeylerin
gerçekleştirilememiş olması, ölüme yaklaşma hissi de yaşlıyı farkında
olmadan umutsuzluğa ve bunalıma itebilmektedir.
Gençlik döneminde ölüm karşısında geliştirilmiş olan ölümü inkar
biçimindeki savunma mekanizmaları orta yaşta yerini kaderciliğe
bırakabilmektedir.
Yaşlının fiziksel gücünün azalması, işini kaybetmesi kronik hastalıkların
artması gibi sebepler yaşlıyı pasifleştirerek olumsuz duygulara sebep
olmaktadır. Ayrıca yaşlanma belirtisi olarak eskiye özlem duyma; yeniliğe
karşı isteksizlik kuşaklar arası ayırımı artırmaktadır. Yaşlılarda birey ve grup
psikoterapisi çalışmalarında anıların kullanılması bu kişilerin yaşamın
anlamlandırmalarında yardımcı olmaktadır.
Yaşlanmayla birlikte algılamada ve yaratıcı yeteneklerde bir azalma,
dikkatsizlik, daha yavaş düşünme hızı görülebilmekte, buna karşın yaşam
deneyimleri ile birey zenginleşmiş olduğundan, iyi bir değerlendirme ve
zengin konuşma dili kazanmaktadır. Öğrenme yeteneğinde azalma,
hareketlerinde yavaşlama görülmektedir. Ribot kanununa göre, yaşlılarda
daha önce edinilen bilgiler sağlam kalır ve yeni öğrenilen bilgiler çabuk
unutulur.
Zihinsel değişikliklere paralel olarak, kişilikte de değişiklikler
oluşabilmekte, yeni durumlara uyum sağlayabilme, yeni düşünceleri kabul
etmede güçlük yaşanabilmektedir. Çevreye karşı daha az ilgili, kendi
bedenine ve kendine karşı daha ilgili olup, ilişkilerde daha derin ve seçici
olabilmektedir. Yeniliklerden hoşlanmama ve eski yaşamlarını özleme
sebebiyle genç nesille aralarındaki uzaklık artamaya başlamaktadır.
Yaşlılıkla birlikte bedende fiziksel yakınmaların artmasıyla sağlıklarına
aşırı önem verme, her gün bir hastalıktan söz edip, sık sık doktora başvurma
görülebilmektedir. Ayrıca aşırı tutumluluk, kişisel eşyalarına karşı bağımlılık
geliştirebilirler.
Yaşlılık bireyin geçmişini de daha sıklıkla sorguladığı bir dönemdir. Kişi
geçmişinde kendisine doyum veren bir hayat yaşamışsa, hedeflerine,
isteklerine, ideallerine yaklaşabilmişse, yaşlılığı daha kolay kabullenir.
Üretkenlik döneminde yapamadığı etkinliklere katılabilir. Seyahat etmek,
75
okumak, artık daha genişlemiş olan ailesine ve arkadaşlarına zaman ayırmak
gibi, yaşamını zenginleştiren şeyler yapabilir.
Yaşlılığı kabullenme her bireyin dinamiklerine göre değişir.
Yaşlılıkta Görülen Psikolojik Hastalıklar
A. Uyku bozuklukları: İleri yaşlarda insanlar fizyolojik olarak gençlere
oranla daha az uykuya ihtiyaç duyarlar. Ancak fiziksel ve ruhsal hastalıklara
bağlı olarak uyku süresinde artma veya azalma olabilir. Uyku kalitesinde
bozulmalar ortaya çıkabilir. Uyku bozuklukları ve gündüz uyuklamaları gibi
sorunlar kişinin günlük yaşam enerjisini etkileyerek çevresiyle ilişkilerini
bozar. Bu durumda uyku bozukluğunun fiziksel ruhsal nedenleri ortaya
koyarak konunun uzman hekimi tarafından psikolojik destek ve terapilere
tedavisi gerekmektedir.
B. Öğrenme ve hatırlama güçlüğü: Öğrenme ve hatırlama
fonksiyonlarını yürüten bellek oldukça karmaşık bir sistemdir. Yaşlanma bu
karmaşık sistemin bazı kısımlarını daha fazla etkiler. Kişi çocuklukta
öğrendiklerini ve yaşadıklarını kolayca hatırlayabilirken, birkaç gün
öncesinde yaşadıklarını hatırlamakta güçlük çeker. Unutkanlık; depresyon,
bunama gibi ruhsal hastalıkların en önemli belirtilerinden biridir. Unutulan
isimler telefonlar yapılacak işler eşyaların konduğu yerler kişide yoğun bir
sıkıntı çevreyle uyumunda zorluklar oluşturur. Kimi zaman unutulan şeye
bahaneler yada yerine hayali şeyler uydurulur. Öğrenme ve hatırlama
güçlüğünün nedenleri ortaya konarak zamanında yapılan tıbbi yardım bu
şikayetlerin yerleşik hale gelmesini büyük ölçüde engeller.
C. Depresyon: Her yaşta görülebilen bir rahatsızlık olmasına rağmen
ileri yaşlarda en sık görülen ruhsal rahatsızlıktır. Bedensel ve ruhsal
hastalıkların (kalp hastalığı, kanser, felç, hipertansiyon, bunama başlangıcı,
unutkanlık gibi) ortaya çıkışı, eşin kaybedilmesi, fiziksel yetersizlik
nedeniyle çevreye sürekli ihtiyaç duyar hale gelmek, ekonomik güçlükler,
yakınlarını kaybetme ve bu ihtimalin varlığı depresyonun ortaya çıkışını
kolaylaştırır. Kişi çevresiyle konuşmaya isteksiz, halsizdir. Uyku
düzensizliği olur. Daha çok yatarak zaman geçirmeye başlar. Kimi zaman
aşırı huzursuz, tedirgin ve sıkıntılıdır. Geleceğe ait ümitsizlik yetersizlik
düşünceleri belirgindir. Öfkeli davranışlar kimi zaman uygunsuz ilaç ve
alkol kullanımı, hayattan zevk almayarak ölüm düşünceleri ortaya çıkabilir.
Depresyon psikolojik yardımla düzeltilebilen bir rahatsızlıktır.
D. Anksiyete (Huzursuzluk): Her insanın zorlayıcı, bilinmeyen yada
belirsiz durumlar karşısında yaşadığı çarpıntı hissi nefes darlığı, göğüste
sıkışma hissi, baş ağrısı midede yanma- ekşime ile beraber ortaya çıkan
yoğun huzursuzluk tablosudur. İleri yaşlarda görülen bunaltı kişinin
yaşamakta olduğu başka bir fiziksel yada ruhsal bozukluğa bağlı olarak da
76
ortaya çıkabilir yaşlanmaya bağlı fiziksel yetersizlikler ile çevrenin
yardımına gereksinim duymak, sosyal konumun sınırlanarak daha izole
yaşama zorunluluğu tedavi daha az yanıt veren hastalıkların çıkması sevilen
bir kişinin kaybı veya kayıp tehdidi bunaltıya sebep olur. Yaşanan sıkıntı ve
huzursuzluk nedeniyle kişi uzun süre oturduğu yada yattığı yerde
duramayarak sürekli dolaşma isteği duyar. Günlük yaşantısına egemen hale
gelen bunaltı kişinin yaşam kalitesini düşürür.
E. Kişilik değişikliği ve alınganlık: Zaman içerisinde bellek dikkat
yoğunlaşma gibi alanlarda performans kaybı ortaya çıkabilir. Karşılaşılan
sorunu tam olarak değerlendirme ve çözüm üretme yeteneğinde azalma
belirginleşir. Karşıdaki insanın davranışlarını yorumlamak güçleşir. Yanlış
yorumlar sıkça yapılmaya başlanır. Çevre tarafından onaylanmayan bu
nedenle de kontrol edilen davranışlar üzerindeki kontrol azalabilir. Öfke
üzüntü sevinç gibi duygusal tepkiler daha güçlü olarak yaşanır. Alınganlık
belirli bir noktaya kadar doğal bir davranış kalıbı olarak kabul edilebilir. İleri
yaşlarda hem fiziksel hem sosyal anlamdaki kayıplar kişiyi daha duyarlı ve
kırılgan hale getirir. Ancak birçok ruhsal rahatsızlığın davranış kalıbı olan
alınganlık çevre aile uyumu bozan temel güçlüklerden biridir. Yaşlı günün
bir kısmında canlı ve neşeli iken, birkaç saat sonra depresif ve bitkin halde
olabilir. Sık sık duygu durumları değişir, şüpheci olabilir. Bir konu üzerinde,
konuya fazla girmeden konuşma biçimi olan " fikir kaçışları " görülür.
YAŞLILIK PROBLEMLERİ
Yaşlılıkla birlikte kalp damar hastalıkları, kronik hastalıklar, sinir ve kas
sisteminde zayıflama, duyu organlarında kayıplar, hastalıklara yakalanma
sıklığı, saç dökülmesi, saç ağarması derinin buruşması, göze çarpan fiziki
belirtilerin dışında duyu ve iç organların fonksiyonlarında gerileme gibi
fizyolojik sorunlar görülür.
Karşılaşılan
sosyal
problemlerin bazıları ise
kuşak çatışması, rol ve statü
kaybı,
ilgi
ve
sevgi
yoksunluğu, topluma uyum
sağlayamama,
toplum
yaşamından
soyutlanma
olarak sıralanabilir. Geçmişte
toplum yapısı içinde aileler
geniş aile tipindeydi. Yaşlılar
otorite figürü olarak kabul
edilmekteydi.
Günümüzde
sanayi ve endüstrileşme ile
birlikte aile tipi çekirdek aile tipine dönüşmüş yaşlılar ailede otorite figürünü
77
kaybetmiş gençlerle çatışma başlamıştır. Yaşlı kendine saygının azaldığını
hissetmektedir. Bazı hallerde toplum yaşlıları dayanıksız, hiçbir işe yaramaz,
kafası hiçbir şey almaz, cinsiyetsiz ve bağımlı kişiler olarak kabul
etmektedir. Bu durumda yaşlı kendisini boşluk içerisinde hisseder ve gerek
ailesi gerekse çevresi ile ilişkileri zayıflar. Böylece yaşlı kendini büyük bir
toplumdan soyutlar iç dünyası ile baş başa kalır.
Yaşlılıkta karşılaşılabilen ekonomik sorunlar; sosyal güvenliğe sahip
olmama, aldığı maaşla giderlerini karşılayamama, gelirlerin azlığı ve
ekonomik gelirin olmamasıdır. Yaşlı fiziksel gücünü yavaş yavaş
kaybederek çalışamaz hale gelip üretici durumundan tüketici durumuna
geçer. Çalışamamaktan dolayı özellikle bir sosyal güvenlik sistemine dahil
olamayan yaşlılar ekonomik bakımdan çok büyük sorunlarla karşılaşır.
YAŞLILARDA REHABİLİTASYON
Belirli bir hastalık veya sakatlık sonucunda giderek çevresine bağımlı
hale gelen ve becerilerini yitiren bir bireye fiziksel, psikolojik, sosyal ve
ekonomik bağlamda ulaşabileceği en üst noktaya varmasında yardımcı olma,
yol gösterme işlemine rehabilitasyon denir.
Rehabilitasyonda bir ekip çalışması gerekmektedir. Anlamlı bir
rehabilitasyon; hastanın aktif çabasının fiziksel tıp rehabilitasyon uzmanı
doktor tarafından planlanmasına, yönlendirilmesine ve ekip tarafından
desteklenmesine dayanır.
Bir anlamda öğrenme olayı olan rehabilitasyonun başarısı kişinin
öğretilenleri öğrenmeye yetkin olmasına ve öğretilecek bilgilerin de kolayca
öğrenilebilecek düzeyde olmasına bağlanmaktadır.
Multidisipliner bir ekip çalışması prensiplerine uygun bir çalışma
ortamında yaşlının bilinçlendirilmesi, yaşam kalitesinin artırılması ve
sağlıklı bir yaşam hizmetlerinin katkısı oldukça önemlidir.
Fizyoterapi ve rehabilitasyon hizmetlerinde sadece hastalık durumunda
yaşlıya iyileştirmeye yönelik hizmetlerin verilmesi sorunu çözmeye yetmez.
Yaşlının hastalanmadan sağlığının geliştirilmesi ve bu bağlamda yaşam
kalitesinin artırılması için yapılacak koruyucu fizyoterapi ve rehabilitasyon
programlarının katkısı göz ardı edilmemelidir. Yaşlılık süresinde yaşlının
sağlık düzeyini ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen inaktivitenin geriatrik
rehabilitasyonda üzerinde önemle durulması gereken önemli bir faktör
olduğu unutulmamalıdır.
Dünyada ve ülkemizde artan yaşlı nüfusun yaşam kalitesinin artırılmasına
yönelik önlemlerin fizyoterapistler tarafından verilmesi yaşlının
bilinçlendirilmesi, sağlıklı yaşam kalitesinin yakalanması koruyucu ve tedavi
edicidir.
78
Geriatrik rehabilitasyonun temel amacı yaşlının fiziksel, psikolojik, sosyal
yeteneklerindeki kayıpların belirlenerek bağımsız yaşayabilecek duruma
getirmektir. Yaşlının fonksiyonel kapasitesinin değerlendirilmesi geriatrik
rehabilitasyonun temelini oluşturur. Değerlenme sırasında yürüme,merdiven
çıkıp inme, bir yerden bir yere transfer aktiviteleri (yataktan sandalyeyesandalyeden tuvalete vb) ile temel yaşamı devam ettirebilmesi için gerekli
günlük yaşam aktiviteleri incelenmelidir.
Lawton’a göre, fonksiyonel kapasite yaşlılıkta 3 aşamada incelenmelidir:
1. Banyo, giyinme, tuvalet,beslenme aktiviteleri gibi, kendi bakım
aktivitelerini içeren temel günlük yaşam aktivitelerinin incelenmesi
2. Telefon, araba kullanma, alışveriş yapma, ev işleri, yemek pişirme,
çamaşır, para kullanma gibi günlük yaşam aktivitelerinin incelenmesi
3. Toplu kullanım araçlarını kullanabilme yeteneği veya bir yerden
herhangi bir yere yardım almaksızın gidebilme yeteneğini içeren aktivitelerin
incelenmesi
Yaşlının mobil ve günlük yaşam aktivitelerindeki bağımsızlık düzeyi ile
çevreyi kontrol etme yeteneği arasında doğrusal bir ilişki bulunmaktadır.
Fizyoterapist yukarıda sözü edilen değerlendirmeler sonucunda yaşlının tek
başına yaşayabilmesi ve aile bireyleri ile veya huzurevinde yaşayabilmesine
karar verir.
Rehabilitasyon uygulamalarında şu hususlara özellikle dikkat edilmelidir:
1. İnflamasyonun azaltılması,
2. Eklem hareketliliğinin korunması ve devam ettirilmesi,
3. Düzgün postürün sağlanması,
4. Denge yeteneğinin artırılması,
5. Kas kuvveti ve esnekliğin korunması,
6. Psikolojik destek,
7. Sosyal destek,
8. Ağrı kontrolü, akut ağrının tedavisi, ağrı giderici ilaçlar,
9. Soğuk sıcak uygulama teknikleri ve dinlenme,
10. Kronik ağrı, terapötik ultrason, yüksek voltajlı akım uygulamaları,
Koltuk değneği, baston, walker (yürüteç) ağrılı eklemlerin üzerine binen
yükleri azaltır.
Yaşlılarda fizyoterapi ve rehabilitasyon uygulamalarının amaç ve
hedefleri üç grupta incelenir.
1. Sağlığın Korunması
9 Günlük kalsiyum alımının düzenlenmesi,
9 Günlük D vitamini dozunun belirlenmesi,
9 Uygun diyet.
79
2.
Kemik yapısının/ yoğunluğunun artırılması, egzersiz
9 Ağırlık aktarma, kemik yapılar üzerine yüklenmeyi artıran
eksersiz yöntemi,
9 Günde 30 dakika yürüyüş,
9 Merdiven çıkıp inme egzersizi,
9 Kalça ve diz bölgesi kasları için dirençli egzersiz programı.
3. Postür-denge eğitimi
9 Postural eğitim
9 Esnekliği artıracak egzersiz programı
9 Denge eğitimi
9 Yürüme eğitimi
Yaşlılarda egzersiz uygulamaları
Egzersiz programları; kas kuvvetini, esnekliğini, kemik dayanıklılığını,
kardiyovasküler ve pulmoner yanıtlarını geliştirecek fiziksel uygunluk
düzeyini artırır. Bunun yanı sıra sosyal, psikolojik yararlar nedeni ile
yaşlının yaşam kalitesini ve kendini iyi hissetme halini geliştirir.
Bu egzersizler genel fonksiyonel kapasitenin korunması ve geliştirilmesi,
psikolojik yapının desteklenmesi, kas-iskelet sisteminin koordinasyonu ve
sinerjisinin sağlanması, diyabet-koroner arter hastalığı gibi hastalıkların
önlenmesi ve tedavisini hedefler.
Yaşlı egzersizinin genel prensipleri;
1. Yaşlının mental, sosyal yapısına, kapasitesine uygun olmalı,
2. Zorlamamalı ve yormamalı,
3. Kolay ve zevk alacağı türden olmalı,
4. Yaşlının durumuna uygun egzersiz seçilmelidir.
5. Sinir sistemine ait hastalıkları olan yaşlılarda denge kaybına bağlı
olarak düşme, kırık oluşma riskinin fazla olabileceği dikkate alınmalı,
6. Ani, hızlı, fazla kuvvet gerektiren hareketlerden kaçınmalı,
7. Egzersiz reçeteleri yaşlının durumuna uygun olmalı ve her kişi için
ayrı hazırlanmalıdır.
8. Fiziksel aktivite koroner arter hastalığın oluşumunda risk faktörü
kabul edilen sigara içme alışkanlığını azaltmakta, vücut ağırlığı, kan
basıncını düşürmede olumlu rol oynamaktadır.
Egzersizin kalp- damar sistemi üzerindeki etkileri:
Kalp hızını yavaşlatır, kan basıcını düşürür, daha etkili bir kardiyak
mekanizma sağlar, nabız atım hacmini artırır. Yaşlıda primer hipertansiyon
varsa; egzersiz programı planlanırken, ağırlık kaldırma, uzun mesafe koşu,
yokuş veya merdiven aktivitelerinden kaçınmalıdır.
80
Rehabilitasyonda Kullanılan Gereçler
Baston
Baston yaşlı veya hastanın vücut ağılığının %20-25 inin kol gücüne
verilerek lezyona sahip olan bacağın yükünü hafifletmede kullanılır. İyi bir
baston alüminyum veya ahşaptan yapılmış hafif ve dayanıklı olmalıdır. Yaşlı
veya hastanın lezyon tarafının tersindeki ele verilir. 3-4 ayaklı tipleri vardır.
Stabiliteyi artırır. Yaşlı felçliler sık kullanılan yardımcı araçtır. Yüksekliği
ayarlanabilir, dirsek 20-30 derece açı yapacak şekilde fleksiyonda kalır.
Koltuk Değnekleri
Ön koldan destek alanların kullandığı tipte ön kolu
kavrayan, bir kısmı el ile
kavranacak
bir
tutamağı
vardır. Hasta gerekirse elini
başka bir amaçla da
kullanabilir.
Aksiller
destekli olanlarda, aksiller
bölgeye uyan yastıklı bir
kısmı ve yine el ile
kavranacak bir tutamağı
vardır. Vücut ağırlığı aksiler
bölgeye değil ele verilir.
Aksi takdirde bu bölgeye
olan baskı sonucu felçler
gelişir. Bu tip koltuk
değneğini kullanabilmek için gövde
dengesinin ve kol kuvvetinin iyi
olması gerekir. Baston ve koltuk
değneği ile yürüyüş yapabilmesi
için hastayı eğitirken şu faktörler göz önüne alınmalıdır.
-Genel fizik yetenek
- Denge
- Vücudu dik pozisyonda tutabilme yeteneği
- Alt üyelerin vücut ağırlığını taşıyabilmeleri
- Üst üyelerin hareket ve gücü
Koltuk değneklerinin kullanımında önce ilgili kas gruplarını güçlendiren
eksersizler yaptırılır, sonra yürüme eğitimine başlanır.
Yürüteç
Stabilite ve yürüyüş süresince destek olma gibi avantajları nedeni ile
yaşlılarda tercih edilir.
81
Yürüteçlerin dezavantajı ise, yürüyüşün yavaş olması ve yürüteçle
merdiven inilip çıkılamamasıdır.
Tekerlekli İskemleler
Herhangi bir travma veya cerrahi sonrasında kısa süre için kullanılacak
ise standart tipleri tercih edilir. Ancak yaşlı günlük yaşamının büyük kısmını
tekerlekli iskemlede geçirecekse modifiye şekillerden kişiye ve evine en
uygun olan tercih edilmelidir. Özellikle tek el ile iskemleyi kullanacak
olanlar, üst üyelerini kullanamayanlar için elektrikli tipler gibi pek çok
seçenekler vardır. Katlanabilen, kollukları çıkabilen, önü tablalı,
ayarlanabilir ayak destekli olanlardan hangisi uygunsa doktor tarafından
(fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı) önerilir.
YAŞLILARIN İHTİYAÇLARI
Fizyolojik ihtiyaçlar
Beslenme:
Günlük öğün sayısı 3 ana, 3 ara öğün şeklinde düzenlenmelidir. Böylece
öğünlere düşen yiyecek miktarları azaltılarak sindirim güçlükleri önlenmiş
olur. Her öğünde 4 temel besin grubundan (et ve ürünleri, süt ve ürünleri,
sebze ve meyveler, tahıllar) besinler bulunmalı ve besin çeşitliliğinin
sağlanmasına özen gösterilmelidir. Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve
tüketilmelidir. Posa miktarı yüksek olan kuru baklagiller, sebze, meyve ve
kepekli tahıllar gibi besinlerin tüketilmesine özen gösterilmelidir. Sıvı
tüketimi artırılmalı, günde en az 8-10 bardak su (1500 ml) tüketilmelidir. Bu
miktarın tümü su olarak tüketilemiyorsa, ıhlamur, taze sıkılmış meyve suyu,
bitkisel çaylar, ayran, komposto yada açık çay tüketimi ile bu miktar
karşılanabilir.Ancak bunların hiçbirisi vücut fonksiyonlarında su kadar etkili
değildir. Kalsiyum içeriği yüksek olan besinler tüketilmelidir. Yağı
azaltılmış yada yağsız süt ve ürünleri en iyi kalsiyum kaynağıdır. Omega 3
yağ asitlerinin yoğun olarak bulunduğu balık türleri haftada en az 2 kez
tüketilmelidir.
Margarin, tereyağı, kuyruk yağı gibi katı yağların tüketimi kan kolesterol
seviyesinin yükselmesine neden olarak kalp-damar hastalıkları için risk
yaratırlar. Et, süt ve ürünleri gözle görülmeyen doymuş yağ içerirler. Bu
nedenle bu besinlerin yağsız olanları, tavuk ve hindi etinin derisiz bölümleri
tüketilmeli, et ile pişen yemeklere ayrıca yağ ilave edilmemelidir.
Tuz tüketimi sınırlanmalıdır. Aşırı tuz tüketimi, yüksek tansiyon, kalpdamar hastalıkları, kemik erimesi gibi sorunlara neden olmaktadır. Sofrada
yemeklere tuz eklenmemeli, turşu, salamura, salça, konserve gibi sodyum
içeriği yüksek besinleri tüketmekten kaçınılmalıdır. Şeker, şekerli besinler ve
hamur tatlılarının tüketimi sınırlanmalıdır.
82
Hazır yiyeceklerin (hamburger, patates kızartması, pizza gibi)
tüketiminden kaçınılmalıdır. Yağ ve tuz içeriği çok yüksek olan bu
yiyecekler sağlık riskleri yaratabilirler.
Besinlerin satın alınması ve pişirilmesi sırasında oluşabilecek risklere
dikkat edilmelidir. Günü geçmiş, tazeliğini kaybetmiş, ambalajı bozulmuş
besinler satın alınmamalı.
Yaşlılık dönemi için önerilen günlük enerji ve besin öğeleri tüketim
miktarları ve yetişkinlik dönemine göre değişme durumları
Besin Öğeleri
Enerji
Protein
Yağ (gram)
Karbonhidrat (gr)
Kalsiyum
Magnezyum
Demir
Çinko
İyot
Selenyum
A vitamini
D vitamini
E vitamini
K vitamini
C vitamini
Tiamin
Riboflavin
Niasin
86 vitamini
B 12 vitamini
Folik asit (Folat)
Su
Önerilen Miktarlar
30 kalori/kg başına
1 gram/kg başına
Toplam enerjinin % 25'i
Toplam enerjinin % 60'ı
1000 -1200 miligram
5-6 miligram i kg başına
10 miligram
15 miligram
150 mikrogram
70 mikrogram
15 mikrogram/kg
10 mikrogram
30 miligram
70 mikrogram
75-100 miligram
1.2 miligram
1.2 miligram
15 miligram
1.5 miligram
3.0 mikrogram
300-400 mikrogram
1500-2000 ml
Yetişkinlik Dönemine
Göre Değişme
Azalır
Değişmez
Azalır
Değişmez
Artar
Artar
Kadınlarda azalır
Artar
Değişmez
Artar
Artar
Artar
Artar
Değişmez
Artar
Artar
Artar
Artar
Artar
Artar
Artar
Artar
2. Cinsellik
Cinsellik doğumla başlayan ölüme kadar süren temel bir insan ihtiyacıdır.
İnsan yaşamında yeri olan bir olguyu yaşlılar için tümden yok saymak
mümkün değildir.
Toplumumuzda cinsellik gençlerin bir ayrıcalığı olarak algılanmakta, orta
yaşta bu konuda büyük bir sessizliğin egemen olduğu bilinmekte, yaşlılıkta
ise sapkınlık olarak görülmektedir. Özellikle yaşlılıkta cinsel yaşamın
tartışılması daha da güçleşmektedir.
Yaşlılıkta cinselliğin boyutları farklı ve daha da geniştir. Cinsel birleşme
bu yaşlarda artık aile oluşturmak, çocuk doğurmak bağlamında yaşanmaz.
83
İleri yaşlarda cinsellik, birlikte rahatlama, gevşeme ve bir haz paylaşma
amaçlarına daha çok yönelik olmaya başlar. Cinsellik, kişilerin birbirlerine
karşı sevgi ve bağlılıklarını ifade etmelerine aracı olabilir. Birbirlerine bu
şekilde yönelme fırsatı bulamamış eşler birbirlerini yeniden keşfederler. ileri
yaşlarda cinsel kimliğini sürdürmek; kadınlığını ve erkekliğini unutmamak
moralini ayakta tutmak anlamına da gelir.
Birlikte yaşanan hazlara yönelik yanıyla cinsel faaliyet yaşamın
zorluklarına karşı birlik olma duygusunu verir. Yaşlılıkta özellikle yalnız
kalmış olanlar dokunulma arzusuyla yaşarlar. Fiziksel anlamda yakınlığın
insanlara verdiği hazlar çok daha duygusal ve iletişimsel anlamlar taşır.
Ayrıca yaşlılar sevgi ve cinselliği yeni aşamalara vardırma konusunda
yaşlarından kaynaklanan özel bir yeteneğe sahiptirler.
Yaşlılıkta cinselliği etkileyen fiziksel, psikolojik ve sosyo-kültürel
etmenler vardır. Bunların yanı sıra yaşlılarda görülen cinsel işlev
bozukluklarına yol açabilen durumlar vardır. Eşin yaşlı olması, evlilikle ilgili
sorunlar geçmişte olumsuz cinsel deneyimler, eşinin terk etmesi, aldatma,
boşanma ve kurumda yaşama, fiziksel hastalıklar; kardiyovasküler sistem
hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, eklem hastalıkları, cinsiyet hormonları
yetersizliği, enfeksiyonlar, bazı ilaçlar ve alkol, kadında menopoz,
histerektomi, mastektomi gibi yaşlı tarafından yanlış algılanan nedenler
yaşlılıkta cinselliği olumsuz etkileyen faktörlerdendir.
Yaşlılıkta cinsel yaşama alternatif yaklaşımlar geliştirilebilir.
Homoseksüellik, lezbiyen ilişkiler ve bazen de teşhircilik yaşlılar arasında
sık karşılaşılan durumlardır. Bunlar özellikle kurumlarda yaşayan yaşlıların
başvurdukları yollardır. Kurumda yaşayan yaşlılar için cinselliğin ifadesi
daha da güçtür.
Kimi yaşlılar cinsel ilgileri nedeniyle sıkıntı, utangaçlık ve suçluluk
duyarlar. Yaşlı insanlar cinsellikle ilgili doğal ilgileri ve toplumun
kendilerinden beklediği cinsellikten uzak, ciddi, ağırbaşlı ve güvenilir
davranışlar arasında çatışma yaşarlar.
Yaşlıların cinsellikle ilgili duygu ve düşüncelerini ifade etmede desteğe,
cinsel istek ve aktivitenin sağlıklı yaşlanmanın bir belirtisi olduğunu, yaşla
oluşan fizyolojik değişiklikleri ve cinsel aktiviteyi etkileyen hastalık ve
tedavileri tartışmaya ihtiyaçları vardır.
Yaşlılar İçin Ev Güvenliği
1) Banyo-Tuvalet
9 Havalandırma yeterli olmalıdır. Baca çekişi yeterli değilse, zehirlenme
riski doğar.
84
9 Elektrikli aletler kullanılmadıkları zaman kapalı tutulmalı, ıslak
alanlardan uzakta bulundurulmalıdır. Islaklık elektrik akım
geçirgenliğini artırır.
9 Acil durumlar için yakında hemen ulaşılabilecek bir telefon
bulundurulmalı.
9 Zemin kaygan olmayan bir malzeme ile kaplanmalı.
9 Banyoda kullanılan suyun ısısı termostat ile ayarlanmalı. Çok sıcak
suya maruz kalan yaşlılarda haşlanma ve yanıklar meydana gelebilir.
9 Banyo ve tuvalet yanında sağlam tutamaklar olmalı.
9 Duş veya küvette kaymayan tabure bulundurulmalı.
2) Mutfak
9 Mutfakta çalışırken uygun kıyafet kullanılmalı. Kol ağızları dar ve kısa
olmalı.
9 Ocak düğmelerinin açık-kapalı konumu kolayca fark edilecek şekilde
işaretlenmeli.
9 Kullanılan elektrikli araçların kabloları lavaboya veya ocağa yakın
olmamalıdır; aksi halde kablolar kolayca hasar görür ve elektrik
çarpması riski artar.
9 Ocak veya fırının yanında kolay tutuşabilecek malzemeler
bulundurulmamalıdır.
9 Yeterli aydınlatma sağlanarak tezgah üzerinde yiyeceklerin kesildiği,
soyulduğu alan iyi ışıklandırılmalıdır.
9 Yere dökülen sıvılar hemen temizlenmelidir.
3) Merdivenler
9 Merdiven başlarında aydınlatma ve açıp kapama düğmesi olmalıdır.
9 Merdiven kaplamaları iyi durumda olmalı, kenarları kalkmışsa mutlaka
yapıştırılmalıdır.
9 Basamak kenarlarına kontrast renk veya fosforlu bant yapıştırılmalıdır.
9 Kenarlarda trabzanlar olmalıdır.
9 Basamaklar eşit ve uygun genişlikte olmalıdır.
9 Merdivenlere eşya konmamalıdır.
4) Elektrik İle İlgili Konular
9 Uyumadan önce ısıtıcılar ve elektrikli battaniyeler mutlaka
kapatılmalıdır, aksi halde yanık veya elektrik çarpması gibi durumlar
meydana gelebilir.
9 Elektrik kablolarında aşınma, zedelenme varsa değiştirilmelidir.
Hasarlı kablolar yangın riski taşır.
85
9 Elektrik fiş ve prizleri kolayca görülebilecek şekilde ışıklı olmalıdır,
acil durumlarda ortamın hemen aydınlatılması kolay sağlanmalıdır.
9 Elektrik düğmeleri kolayca açılıp kapatılabilen türden seçilmelidir,
kolay ulaşılabilir şekilde yerleştirilmelidir.
9 Elektrik kabloları takılmaya neden olacak şekilde ortada
bırakılmamalıdır.
9 Evde kullanılan sigorta sistemin kapasitesine uygun olarak
seçilmelidir.
9 Evdeki ısıtıcıların sabit olması, elektrik bağlantılarının uygun
yapılmasını sağlar ve çevresinde yanabilecek malzemelerin
bulunmasını önler.
5) Genel Önlemler
9 Sık kullanılan eşyalar kolayca ulaşılabilecek raflarda olmalıdır.
Yüksekteki eşyaya ulaşmak için kullanılan merdiven, sandalye v.b.
kullanımı düşme riskini artırır.
9 Kaçma, kurtulma gerektiren acil durumlarda kapılar içerden kolayca
açılabilmeli, önüne çıkışı engelleyecek şekilde eşya konmalıdır.
9 Tehlike anında kolayca ev dışına çıkabilmek için; ayakkabıyı kolay
giymeyi sağlayan uzun çekecek, gereği halinde tutabilecek duvar
tutamakları, trabzanlar, kolay açılan kapı kolu, kolay yakılabilen
koridor, merdiven lambası ve antrede bir el fenerinin bulunması
gerekir.
6) İlaç Kullanımı
9 İlaçların kullanımı ile ilgili detaylı bir plan-takvim görülecek bir yere
(ör: buzdolabının kapısı) asılmalıdır.
9 Her ilaç kendi kutusunda tutulmalı, birbiri ile karıştırılmamalıdır.
9 Doktor önerisi dışında ilaç kullanılmamalıdır. İlaçların halen var olan
hastalıklar ile veya halen kullanılmakta olan diğer ilaçlar ile etkileşime
girebileceği unutulmamalıdır.
9 Şifalı bitkiler vb. kullanılacak ise yine ilaçlar ile veya başka hastalıklar
ile olumsuz bir etkileşimin söz konusu olacağı akılda tutulmalıdır.
7) Evin Isısı ve Havalanması
9 Pencereler gerektiği zaman kolayca açılabilmeli; kapalı ortam
kirliliğinden kaçınılmalıdır.
9 Evde çabuk buharlaşan uçucu maddeler bulundurulmamalıdır.
Parlayıcı, patlayıcı madde depolanmamalıdır.
9 Etkin ısıtma sağlanmalıdır; yaşlılar ani ısı değişikliklerinden olumsuz
etkilenirler.
86
9 Kesinlikle yatakta sigara içilmemelidir. Sigara içimi engellenemiyorsa
derin kül tablaları kullanılmalı ve içine biraz su konmalıdır.
8) Zemin
9 Zemine kayabilecek parça halı, kilim vb. konmamalıdır.
9 Halıların kenarı düşmeye neden olacak şekilde kalkık, kıvrık
olmamalıdır.
9 Yerde oyuncak, paten, bilye vb. malzemeler olmamalıdır, yaşlılar
görme sorunu nedeniyle kolayca basıp düşebilirler.
9 Koridorlarda çarpıp düşmeye neden olacak kutu-koli vb.
bulundurulmamalıdır. Takılmaya neden olan eşikler kaldırılmalıdır
veya halı ile kaplanmalıdır.
SOSYAL VE PSİKOLOJİK İHTİYAÇLAR
Yaşlılıkta aktif bir sosyal yaşamın sürdürülebilmesi önemlidir. Emekli
olmuş, iş ortamından ve iş arkadaşlarından ayrılmış kişi kendini boşluğa
düşmüş hissedebilir. Eski alışkanlıklarını yerine getirememekte kendini işe
yaramaz hissetmektedir. Günlük uğraşlar bulunması, hobileri ile uğraşmak,
bilgi ve tecrübelerini değerlendirebileceği alanlara yönelmek, yaşlı bireylerin
örgütlendiği organizasyonlarda bulunmak, komşuluk ve arkadaşlık
ilişkilerini devam ettirmek böyle bir durumdaki kişiyi olumlu yönde
etkileyecektir.
Yapılan araştırmalara göre yaşlıların boş zaman ilgilerinin üniversite
öğrenci ile aynı olduğunu göstermiştir. Bu bize yaşlılığın sanıldığı gibi
bambaşka bir ruh hali olmadığını göstermiştir. Ancak fiziksel yetersizlikler
ve hayallerin gerçekleştirilememiş olması gibi durumlar yaşlılıkta sorunlar
ortaya çıkarabilmektedir. Ölüme yaklaşma hissi, yaşamını ve yakınlarını
kaybetme korkusu baş edilmesi gereken durumlar arasındadır. Bu korkuların
ve duygu durum bozukluklarının ileri bir safhaya ulaşmasını engellemek için
profesyonel destek alınmalıdır.
Yaşlılar, hatıralarla ve gençlere vermek istedikleri öğütlerle doludur.
Yaşam tecrübelerini paylaşmak, yol gösterici olmak isterler. Gençlerin
onlardan öğrenecekleri çok şey vardır, ancak gençliğin doğası gereği öğüt
kabul etmez ve hatıraları dinlemek istemezler. Bu durum çatışma yaratır. İyi
bir evde bakım görevlisi gerektiğinde iyi bir dinleyici olmalıdır. İlgi sevgi ve
saygı göstermelidir. Yeterli zaman ayırmalı derdine ortak olmalı ve olumlu
yönde güdülemelidir. Kişilik yapısına uygun psiko-sosyal oryantasyon
rehberlik yardım ve destekte bulunmalıdırlar. Etkin iletişim içinde bulunmalı
sorunların çözümünde aktif rol üstlenmelidirler.
Sosyal bakım hizmetleri ile kişinin hayat kalitesi korunmalı, ve
artırılmaya çalışılmalıdır. Kişinin güçlükleri yenebilmesi, yalnızlıktan
87
kurtulması toplumsal hayata katılımı, özgüveninin artırılması, psikolojik ve
sosyal yönden uyumlu olması gibi konularda çaba gösterilmelidir.
FİZİKSEL AKTİVİTE
Fiziksel aktivite büyük kas gruplarının belli bir düzeyde hareket
ettirilmesiyle,
kardiyovasküler
performansın
kazanılması
olarak
tanımlanmaktadır.
Kuvvet ve aerobik kapasite yaşla birlikte azalmaktadır. Uzun süreli bir
araştırmada, yaş arttıkça maksimum oksijen. tüketiminin her yıl yüzde 1-2
oranında azaldığı görülmüştür. Bu azalma oranı aktif kişilerde farklı
oranlarda olmaktadır. Aktif kişilerde daha az olduğu belirlenmiştir.
Yaşlı nüfusta birçok hastalık ve yetersizlik görülmektedir. O nedenle
yaşlıların geniş bir yelpazede gerçekleştirilmesi gereken bakım ve desteğe
ihtiyaçları vardır. Sağlığın korunması ve koruyucu hekimlik çalışmalarının
başarılı olmasında belirlenen yaklaşımların bir kısmı tıbbi, bir kısmı
beslenme, sosyal, psikolojik ve kişinin normal fiziksel fonksiyonlarını hedef
almaktadır,
Sağlığı destekleyen, yaşama isteğini artıran ve zevk veren, yaşam
kalitesini yükselten egzersiz ve spordur. Egzersizin genel sağlık üzerinde
olumlu etkileri bulunduğu görüşü yaygındır. Egzersiz aynı gençlerde olduğu
gibi, kas kuvvetini, eklem hareketliliğini, esnekliği, koordinasyonu ve ağırlık
kontrolü sağlamada ileri yaşta da aynı etkilere sahiptir. Egzersiz yapan
kişiler kendilerini daha iyi hissetmekte, kişisel kontrolleri gelişmekte ve
sosyal ilişkileri artmaktadır. O nedenle egzersiz her yaştaki kişilere
önerilmektedir.
Yapılan bir araştırmanın sonucunda aktif 65 yaşındaki bir erkeğin 45
yaşındaki bir erkekle aynı fonksiyonel kapasite ve uygunluk düzeyine sahip
olduğu görülmüştür. Yaşlı kişiler için özellikle onların fiziksel olarak aktif
olmalarından önce kas ve iskelet sisteminin uygunluk düzeyine
ulaştırılmaları gereklidir. Çünkü yaşlı nüfus içinde önemli sayıdaki yaşlı
günlük basit işlerini yapamamaktadır.
Fiziksel aktivite ve egzersizin kısa sürede psikolojik yapıda oluşturduğu
en önemli etki kişinin gerilimini azaltmasıdır. Uzun sürede orta derecedeki
depresyonu azaltmaktadır. Birçok sağlık probleminin çözümünde, özellikle
koroner arter hastalığına karşı, düzenli fiziksel aktivitenin koruyucu olduğu
bilinmektedir. Düzenli yapılan egzersizler, kan glikozunu düşürmekte,
diyabetlinin glikoz toleransını arttırarak eksojen insülin ihtiyacını
azaltmaktadır. Diyabetin tipine, insüline bağımlı olan ve olmayan gruba göre
fiziksel aktivite ve sporlara yönlendirilmesi ve kontrol edilmesi gereklidir.
Egzersiz düzenlemede önce doktor ve fizyoterapist değerlendirmesi
88
yapılmalı disiplinler arası bir takım çalışması ile programlar oluşturulup
uygulanmalıdır.
Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan yaşlı ilkeleri
Bağımsızlık
1. Yaşlı Bireyler; Beslenme, barınma, giyim gibi temel gereksinimlerini
karşılamak ve sağlık bakımından yararlanmak için yeterli gelire sahip
olmalıdır.
2. Sayılan gereksinimlerini karşılayabilmeleri için ailelerinden ve
toplumun her kesiminden destek almalıdır.
3. Gereksinimlerini karşılama konusunda kendi kendilerine yardımcı
olabilmeleri yönünde destek almalıdır.
4. Gelir getirici bir işte çalışabilmeli ya da toplumdaki diğer gelir
getirici faaliyetlerden yararlanmalıdır.
5. Emeklilik yaşının belirlenmesi ve emeklilik koşullarının
tanımlanmasında söz sahibi olmalıdır.
6. Yaşlarına, yeteneklerine uygun eğitim ve öğretim programlarına
sahip olmalıdır.
7. Bireysel tercihlerine uygun, güvenli bir çevrede yaşamalıdır.
8. Yaşadıkları çevre aynı zamanda onlara kapasitelerini geliştirebilecek
fırsatlar sunmalıdır.
9. Mümkün olduğunca uzun süre kendi evlerinde ya da aile ortamında
yaşamalıdır.
Katılım
1. Toplumla ilişkilerini sürdürmelidir.
2. Refah düzeylerini doğrudan etkileyecek politikaların hazırlanması ve
uygulanması aşamalarına aktif bir biçimde katılımda bulunmalıdır.
3. Bilgi ve becerilerini genç kuşaklar ile paylaşmalıdır.
4. Topluma hizmet etmek için çeşitli fırsatlar geliştirebilmelidir.
5. Kendi ilgi ve yeteneklerine uygun etkinliklere gönüllü olarak
katılımda bulunmalı ve hizmet edebilmelidir.
Bakım
1. Aile ve toplum tarafından desteklenmeli, ihtiyacı olanlara uygun
bakım hizmetleri verilmelidir.
2. Her toplumun kültürel değerler sistemine uygun bir biçimde
korunmalı ve gözetilmelidir.
3. Asgari düzeyde fiziksel, zihinsel ve ruhsal iyiliği kazandıracak ve
sürdürecek sağlık bakımına sahip olmalıdır.
89
4. Yaşamlarını kendi başlarına sürdürebilecekleri, gereksinim
duyduklarında korunabilecekleri ve bakılabilecekleri çeşitli sosyal
hizmetlere ve yasal düzenlemelere sahip olmalıdır.
5. İnsana yakışır ve güvenli bir ortamda, sosyal ve zihinsel yönden
desteklenecekleri, kendilerini geliştirebilecekleri, koruma ve
rehabilitasyon hizmeti alabilecekleri, uygun kurumsal bakım
modellerinden yararlanmalıdır.
6. Bir huzurevi ya da rehabilitasyon merkezinde yaşamaları durumunda;
ihtiyaçlarına, inançlarına, haysiyetlerine, özel yaşamlarına
(mahremiyetlerine), bakımları ve yaşam biçimleri hakkında kendi
kararlarını vermelerine tam olarak saygı görmelidir. İnsan
haklarından ve temel özgürlüklerden tam olarak yararlanmalıdır.
Kendini Gerçekleştirme
1. Bireysel potansiyellerini (yetenek ve becerilerini) tam olarak
geliştirebilecek fırsatlar yaratmalı, varolan uygulamalardan
yararlanmalıdır.
2. Toplumun eğitim ve kültür etkinliklerine aktif olarak katılabilmelidir.
İtibar
1. İtibar görmeli ve güven içerisinde yaşamalıdır.
2. Sömürüden, fiziksel ya da zihinsel istismardan uzak tutulmalıdır.
3. Hizmetlerden yararlanırken; yaş, cinsiyet, ırk, etnik köken, özür
durumu ya da diğer konumları nedeniyle bir ayırım görmemelidir.
4. Gelir durumları belirleyici bir unsur olmamalı, gelir düzeyinden
bağımsız olarak gereksinimleri karşılanacak şekilde uygun
hizmetlerden yararlanmalıdır.
90
91
BÖLÜM 5. HASTA BAKIMI
Hekim, hemşire, sosyal çalışmacı, fizyoterapist ve diğer çalışanlardan
oluşan bir ekibin parçası olarak evde tıbbi bakıma yardımcı olan bakıcı hasta
ve ailesiyle yakın temas halinde çalışır. Ekip hastaları tedavi eder ve
tedavinin mümkün olmadığı durumlarda hastaya gerekli bakım hizmetini
sunar.
Hastalarınızın farklı ihtiyaç ve sorunları olacaktır. Ekipteki farklı meslek
grubundaki çalışanlar bakıma değişik ölçülerde katkı sağlayacaktır. Ekipteki
üyeler aşağıdakilerden oluşabilir.
Bakım Elemanı: Diğer ekip üyelerine nazaran hastalarla daha fazla
zaman geçirirler. Bunun için ekibin gözü ve kulağıdır. Evde bakım elemanı
için gözlem ve rapor vermek çok önemlidir. Vital bulguları almak, banyo,
kişisel bakım, yemek yapmak gibi verilen işleri yerine getirirler.
Hemşire: Evde bakım elemanlarını denetler ve eğitir. Bakım elemanının
gözlemlediği ve rapor ettiği hastadaki değişiklikleri takip eder. Gerektiğinde
bakım planında değişiklikler yapar. Bakımı koordine eder ve yönetir. Bakım
planını geliştirir.
Hekim: Hekimin rolü tanı koymak ve tedaviyi planlamaktır. Genelde
hastanın evde bakım ihtiyacına hekim karar verir.
Konuşma terapisti, fiziksel terapist, mesleksel terapist, diyetisyen ve
sosyal hizmet çalışanı da ekibin diğer üyeleri olabilir.
Bakım planı ve amacı:
Bakım planı; bakım hizmeti sunan personelin yapacağı işlerin neler
olduğunun (evde tıbbi bakım yardımcısı da dahil olmak üzere), bu işlerin ne
kadar sıklıkta ve nasıl yapılacağının liste halinde belirlenmesidir. Bu listede
yer almayan işlemler danışmanın haberi olmadan yapılmamalıdır. Bu plan
evde bakım yardımcısının bakım planını da içermektedir ve dikkatli
uyulmalıdır.
Bakım planı düzenlenirken ve yürütülürken bakım ekibindeki her üyenin
ve aile bireylerinin görüşleri alınmalıdır. Bakım planı düzenlerken
aşağıdakileri göz önünde bulundurmak gerekir.
- Hastanın sağlık ve fiziksel durumu
- Tanısı ve tedavisi
- Ek hizmet ve kaynakların gerekip gerekmeyeceği
- Hastanın psiko-sosyal ve sosyoekonomik durumu.
Bazı hastalar için birden fazla bakım planı gerekebilir. Plan
güncelleştirilmelidir ve hastanın tıbbi durumdaki değişikliklere göre devamlı
gözden geçirilmelidir.
92
Bakım elemanının görevleri
Kişisel bakımı yapar veya yapılmasına yardım eder, günlük aktivitelerin
yapılmasına yardım eder ve verilen tıbbi bakım görevlerini yerine getirir.
Diğer ekip üyelerin verdiği eğitimin uygulanmasını sağlar.
Kişisel bakım planında şu hizmetler vardır:
9 Beslemek
9 Banyo yaptırmak
9 Saç taramak, krem sürmek, giydirmek
9 Egzersizlere yardım etmek
9 Hastaya ilaçlarını almasını hatırlatmak
9 Vital bulgularını almak ( tansiyon, ateş, nabız, solunum sayısı)
Bakım elemanı olarak uymanız gereken kurallar;
9
9
9
9
9
9
9
9
9
9
9
Hasta ve ailesi ile ilgili bilgiler sır olarak kalmalıdır.
Düzenli olarak danışmanınıza rapor verin.
Hasta veya ailesi ile kişisel sorunlarınızı konuşmayın.
Bakımı hoş ve profesyonel bir şekilde verin. Temiz ve güzel giyinin.
İşe zamanında gelin, güvenilir olun ve görevlerinizi zamanında yapın,
Önemli ayrıntılaı gözlemleyin ve doğru rapor verin.
Sadece verilen görevleri yapın.
Hastayla nazikçe ve güler yüzlü bir şekilde konuşun. Hastayı dinleyin
Olumlu olun, İşlem yapmadan hastaya ne yapılacağını anlatın.
Kendinizi ve hastayı korumak için bakım standartlarına uyun.
Hasta ile yaşadığınız veya işle ilgili sorunları işverenle konuşun,
görevleri bitirememe nedenleri hakkında bilgi verin, talimatları ve
eleştirileri kızmadan kabul edin, eğitim programlarına katılın.
9 Kendinize iyi bakmak iyi hissetmenize neden olur. Ayrıca güveninizi
artırır. Hiç parfüm kullanmayın çünkü bazı hastalar rahatsız olur.
9 Kurumunuz iyi temsil edin ve örnek olun.
Bakım personelinde olması gereken kişisel özellikler
9
9
9
9
9
Empati yapabilme yeteneği
Dürüstlük, güvenilirlik
Dikkatli, gözlemci, doğru ve sorumlu davranmak
Saygılı, ön yargısız, hasta ve ailesini yargılamamak
Sabıkalı olmamak, okuma yazma bilmek ve sözlü rapor verebilmek
93
Bakım elemanı, hastalar ve aileleri için güvenli ve rahat ev ortamı sağlar.
Bu hafif temizlik, alış- veriş, yemek hazırlama ve çamaşır yıkamak gibi
hizmetleri içerebilir. Ayrıca örnek olma görevini üstlenirler. İşlerini etkili,
mutlu bir şekilde yaparak aile fertlerine bakım hizmeti için örnek olurlar.
Bakım elemanının görev kapsamına girmeyen işler
Bakım programı dışında hastaya ilaç uygulayamaz. Hastaların
vücutlarındaki tüp veya diğer objeleri takamazlar veya çıkartamazlar
(termometre dışında). İş kapsamlarına girmeyen veya bakım listesinde
olmayan işlemler onlardan talep edilse bile kabul etmezler.
Steril teknikler gerektiren işlemler yapmazlar.
Tanı koymazlar veya reçete yazmazlar.
Aile veya hastaya tanıyı ve tedavi planını söylemezler. Bu hekim veya
hemşirenin yükümlülüğüdür.
Hastayla İletişim ; Şu nedenler iletişimin etkili olmasını engelleyebilir.
- Hastanın sizi duymaması, yanlış duyması veya anlamaması
- Hastayı anlamanın zor olması
- Hastanın anlamadığı veya argo kelimeleri kullanmak
- Mesajı anlamsız kılan kelimeleri kullanmak
- Hastaya “neden yaptın” demek (Savunmaya geçmesine neden olur).
- Evet veya hayır cevapları konuşmayı bitirir. Açık uçlu soruları sormaya
çalışın.
İletişimin doğru ve tam olmasını sağlama yolları
İyi bir dinleyici olun, cevap verin, hastanın ilgilendiği konulardan
bahsedin. Konuşmalar arasında boşluk bırakmak hastanın dikkatini
toplamasına yardım eder. Daha fazla bilgi isteyin. Hastanız bir şeyden
bahsederken konuyu değiştirmemeye çalışın. Hastanın talebini ihmal
etmeyin. İsteklerini yerine getirin veya mümkün değil ise nedenini açıklayın
Yaşlı, özürlü ve çocuklarla herkesle konuştuğunuz gibi konuşun. Hastanız
konuşmaya başladığında ona yakın oturun, oturuyorsanız öne doğru
yaslanın. Bu ilgi gösterdiğinizin işaretidir. Kendinizi hastanın yerine koyun.
Saldırgan davranışlardan kendinizi koruma
Hastalar ara sıra vurma, tekme, itme veya sözel saldırı gibi saldırgan
davranışlarda bulunabilirler. Bu davranışlar beyni etkileyen hastalığa bağlı
olabilir, hayal kırıklıklarının bir yansıması olabilir veya hastanın kişiliğine
de bağlı olabilir.
Bunu kendinize karşı yapılmış bir tepki olarak algılamayın. Her zaman bu
davranışları belgeleyin ve danışmanınıza rapor verin. Kendinizi korumak
için aşağıdakileri deneyebilirsiniz:
94
Tekme veya yumrukları blok edin veya geri çekilin ama asla aynı şekilde
cevap vermeyin. Yapabilirseniz, hastayı yalnız bırakın. Yardım isteyin.
Korkuyorsanız evi terk edin. Sözel saldırılara karşılık vermemeye çalışın.
Hastayı kışkırtan nedenin ne olabileceğini düşünün. Ara sıra sadece
bakıcı değişikliği bile hastayı kızdırabilir. Kendinizi suçlamayın ve böyle
olaylardan ders alın.
Uygunsuz davranışlarla başa çıkma
Kişisel sorular sorma veya bilgi verme, hediye verme, borç alma, bakım
planında olmayan işleri yaptırma, cinsel tacizde bulunma, uygunsuz
davranışlardandır. Her zaman danışmanınıza rapor verin. Aşağıdaki ipuçları
yardımcı olabilir.
Nazik yaklaşımın yeterli olacağını düşünüyorsanız şöyle bir şey deyin
“Bu işi yapmama izin verilmiyor”
Yaptıklarının sizi rahatsız ettiğini söyleyin ve devam ederse evi terk
edeceğinizi söyleyin. Kişisel sorular sorulursa özel hayatınızdan
bahsedemeyeceğinizi söyleyin. Hediyeleri kabul etmeyin. Uygunsuz
davranışları danışmanınıza rapor edin.
Acil Bakım ve felakete hazırlanma
Tıbbi aciller kazaya bağlı veya ani çıkan hastalığa bağlı olabilir.
Acil durumlarda soğukkanlılığı korumak, hızlı davranmak ve açık
konuşmak önemlidir.
- Durumu değerlendirin: Ne olduğunu anlamaya çalışın ve tehlikede
olmadığınızdan emin olun. Saati not edin.
- Hastayı değerlendirin: hastaya dokunun ve yüksek sesle konuşun, cevap
vermiyorsa şuuru kapanmış olabilir. Hemen 112’yi aramanız gerekir. Şuuru
açık ise ve konuşuyorsa nefes alıyor demektir ve nabzı vardır.
Hastayı dikkatli kontrol edin. Aşırı kanama, şuurda değişiklik, düzensiz
solunum, ciltte normal olmayan renk değişiklikleri, şişlikler, ağrılı bölgeler
gibi durumlardan bir veya birden fazlasını fark edecek olursanız uzman
yardımına ihtiyacınız vardır. Danışmanınıza veya kurumunuza haber verin.
Acil durum geçtikten sonra durum raporu hazırlamanız gerekebilir. Sadece
gerçekleri raporlayın.
Vital Bulguları Ölçme
Vital bulgular vücuttaki önemli organların ne kadar iyi çalıştığını gösterir.
Vücut ısısı, nabız, solunum, kan basıncı ve ağrıyı gözlemlemek ve
raporlamaktan ibarettir. Bu bulguları takip etmek çok önemlidir. Hastanızın
ateşi çıkacak olursa, solunum ve nabzında düzensizlikler olursa, kan
95
basıncında oynama olursa veya ağrı düzeyi kötüleşirse mutlaka
danışmanınıza haber verin.
Vücut ısısı normalde 36,5 ºC derecedir.Yükselmesi enfeksiyon veya
başka bir hastalığın işareti olabilir. Ağızdan, koltukaltından, kulaktan veya
rektal bölgeden ölçülebilir. Farklı bölgeler için farklı termometreler gerekir.
Hastanın bilinci kapalı ise, oksijen kullanıyorsa, kendinde değilse, yüz
travması varsa, beyin kanamasına bağlı felç geçirmişse veya 6 yaşından
küçük ise asla ağzından ısı ölçmeyin. İletişim kurulamayan hastada rektal ısı
almak tehlikeli olabilir. En doğru ölçüm rektal, en az doğru olan ise
koltukaltından ölçülen derecedir. Civa içermeyen termometreler kullanmak
daha uygundur.
Nabız temelde kalbin dakikada atım sayısıdır. En sık el bileğin başparmak
tarafında (radyal nabız) sayılır. Dirseğin iç tarafında da brakiyal nabız
alınabilir. Çocuklarda en kolay yöntem stetoskop ile kalpten direkt olarak
dinlemektir. Erişkinlerde 60-100 arası, çocuklarda ise 100-120/dk normaldir.
Egzersiz, korku, endişe, ilaçlar ve ağrı nabzı hızlandırabilir. Ayrıca
nabızdaki değişiklikler enfeksiyon, kalp yetmezliği, dehidratasyon veya
ateşe bağlı olabilir.
Erişkinlerde dakika solunum sayısı 12-20 arasıdır. Nabız saydıktan sonra
belli etmeden hastanın solunumunu da sayabilirsiniz çünkü insanlar istemli
olarak nefesini tutabilirler veya hızlı soluyabilirler.
Kan basıncı kalbin ne kadar iyi çalıştığını gösterir. Sistolik ve diyastolik
parçalardan oluşur. Normal aralık 100-139/60-89 mmHg’dir.
Ara sıra hastanızın ağrı düzeyini gözlemleyip raporlamanız gerekebilir
veya boy ve kilo takibi de istenebilir.
Vücut Isısını Ölçme
Vücut ısısının yükselmesine hipertermi (ateş), düşmesine ise hipotermi
denir.
Isının koltukaltından ölçülmesi
Her hastanın kendine ait bir termometresi
olmalıdır ve bir kavanoz içinde zefiran
solüsyonu içinde bulundurmalıdır.
Hastaya ne yapılacağı anlatıldıktan sonra
Zefiran solüsyonlu suda duran termometre bir
kağıt peçeteyle alınıp silinir. 35 dereceye
ininceye kadar silkelenir.
Termometre ucu tam koltuk altına gelecek
şekilde yerleştirilir. Eldeki kağıt peçete
etajerin üstüne bırakılır. Hastanın kolu
96
göğsünde çaprazlanır ve bu şekilde 10 tutulduktan sonra etajerin üzerindeki
kağıt peçeteyle silinip okunur. Alınan ısı kaydedilir ve kullanılan malzemeler
temizlenerek kaldırılır. Termometre tekrar zefiran solüsyonlu suyun içine
bırakılır, kağıt peçete ise kirli poşet torbasına atılır.
Hastanın nabzı ve solunumu 1 dakika süreyle sayılır ve vücut ısısı, nabız
ve solunum kağıda yazılır.
Kullanılan malzemenin temizliği:
1. Kavanozdaki solüsyon 24 saatte bir değiştirilir.
2. Madeni kaplar yıkanır, kurulanır ve yerine kaldırılır. Kirli torbasının
ağzı kapatılıp çöpe atılır.
3. Pamuk kavanozu doldurulur.
4. Kalemler zefiran solüsyonuna batırılmış tamponla silinir.
1. Derece ucu tam koltuk altına gelecek şekilde yerleştirilir.
2. Hastanın kolu göğsünde çaprazlanır ve bu şekilde 10 dakika bırakılır.
3. Alınan ısı kaydedilir ve kullanılan malzemeler temizlenerek kaldırılır.
Isının rektumdan ölçülmesi
Bu yöntem daha çok çocuk hastalarda kullanılır. Hastaya ne yapılacağı
anlatıldıktan sonra Zefiran solüsyonlu suda duran termometre bir kağıt
peçeteyle alınıp silinir. 35 dereceye ininceye kadar silkelenir. Bir parça
pamuk alınır ve vazelinle termometre yağlanır. Hasta yan çevrilir. Üst bacak
yukarı kıvrılırken alt bacak düz bırakılır. Termometre 3-3.5 cm anüsten
içeriye itilir ve 1 dakika bırakılır. Dereceyi beklerken hasta çocuksa veya
kendinde değilse mutlaka yanında durmak gereklidir. Derece çıkarılır ve
silinir. Sabunlu su ile yıkanan derece solüsyonlu kavanoza konulur. Rektum
derecelerinin diğerleri ile aynı kapta kullanılmamasına dikkat edilmelidir.
Alınan ısı kaydedilir ve kullanılan malzemeler temizlenerek kaldırılır.
Aklı başında olmayan ve 5 yaşından küçük çocuklarda derece kesinlikle
ağız ve koltuk altından alınmaz. Derecenin konmasında hastaya güvenilmez.
Ayakta dolaşan hastaların dereceleri alınırken daima oturtup öyle
alınmalıdır. Derece, nabız ve solunumda uygunsuzluk görüldüğünde emin
olmak için ikince defa alınır.
Nabız Sayılması:
Kalp kasılması sırasında (sistolde) kanı içinden arterlere atar,
gevşemesinde (diyastolde) kanı venalardan içine çeker. Kalbin atışında
bütün arterlerdeki kan dalgalanır. Diyastolde dalga kaybolur ve arter eski
halini alır. Atar damarın yükseliş ve alçalışına nabız denir.
Normalde nabız sayısı 60-70 arasındadır. Ateşli hastalıklarda nabız
hızlanır, nabız sayısı artar. Nabız sayısı bazı kalp ve akciğer hastalıklarında
97
da artar, bazılarında ise azalır. Nabzın artmasına taşikardi ( kalbin
hızlanması), yavaşlamasına ise bradikardi (kalbin yavaşlaması) denir.
Nabız en çok bilekte radyal arterinin atışlarından sayılır. Hastanın bir kolu
göğsünün üstüne kıvrılır. Üç parmak radyal arterinin üzerine konur. Nabzın
bulunduğuna emin olunduktan sonra, 1 dakika sayılarak hesaplanır ve
deftere kaydedilir.
Solunumun Sayılması
Solunum genellikle nabız sayıldıktan sonra sayılır. Hastanın ön kolu
göğsünün üzerine kıvrılır. El radyal arterinin üzerine konur ve hastaya
sayıyormuş hissi verilerek solunum sayılır. Bir nefes alma ve vermeye “bir
solunum” denir ve bir dakika boyunca sayılarak kaydedilir.
Normal nefes alma daha uzun, nefes verme daha kısadır. Normal bir insan
dakikada 16-24 kez nefes alır ve verir. Çocuklarda bu sayı 24-32 arasındadır.
Kalp, akciğer, damar, böbrek ve birçok ateşli hastalıklarda solunumun
normal sayısı ve ritmi bozulur. Solunum tipleri şunlardır:
Solunumun hızlı olması (Taşipne): Solunum sayısı dakikada 20’den
fazladır. Bu hal normal olarak dağlarda, koştuktan sonra görüleceği gibi
kalp, akciğer, kan ve ateşli hastalıklarda da görülür.
Solunumun yavaş olması (Bradipne): Solunum sayısı azdır. Tüberküloz
hastalarında, menenjitli çocuklarda ve diyabet komasındaki kişilerde
görülebilir.
Ortopne: Hastanın daha iyi nefes alabilmesi için belirli bir pozisyonda
oturması ve böylece nefes almaya çalışmasıdır. Hasta dizlerine yastık koyar,
göğsünü ve başını öne eğer ve böylece daha iyi nefes alır. Başka
pozisyondayken morarır, tıkanır ve rahat nefes alamaz.Kalp yetmezliklerinde
ve astmalarda görülür.
Apne: Bir süre nefes alamamak demektir. Bronşiyal astımlardaki
solunumda nefes verme zorluğu vardır.
Nefes darlığı (Dispne): Zor nefes alma veya
vermedir.
Bronşiyal
astma
nöbetlerinde,
amfizemlerde, kalp yetmezliği ve solunum
yollarındaki darlıklarda nefes alma zorluğu görülür.
Tansiyon Ölçme
Tansiyon ölçümü sırasında kalp atışlarının
dinlenmesini sağlayan aletin adı steteskop'tur.
Tansiyon aletlerinin kumaş kısımlarının içinde
kauçuktan yapılı şişirilebilir ve basınca dayanıklı
keseler bulunmaktadır. Bu keseler bir hortumla
manometreye (üzerinde rakamlar olan ekran) ve
98
pompaya bağlıdır. Kumaş ve içindeki keseye manşon denir. Tansiyon
ölçümünde kullanılacak manşonun boyutları uygun olmalıdır. Manşon kolun
tamamını veya en az % 80'ini sarmalıdır. Erişkinler için farklı, çocuklar için
farklı boylarda manşonlar vardır. Tansiyonunu ölçeceğiniz kişi rahat bir
pozisyonda oturuyor ya da uzanıyor olmalıdır.
Sistolde kalpten atılan kan atardamarlardan belirli
bir basınç altında geçer ve damarları gerginleştirir ve
şişirir. Bu basınca sistolik (büyük) tansiyon denir.
Diyastol esnasında damar eski gerginliğine döner bu
durumdaki basınca diyastolik (küçük) tansiyon denir.
Genel olarak arteriyel basınç ön koldan alınır.
1. Ne yapılacağı hastaya anlatılır. Rahat vaziyette
yatırılır. Oturuyorsa kolu bir yere dayatılır.
2. Tercihen sol kolun el ayası üste gelecek şekilde
çevrilir, manşon dirseğin üst kısmına bağlanır.
3. Steteskobun ucu dirsek önünde atmakta olan atardamarın üzerine
yerleştirilir.
4. Lastik pompa ile ibre 180-200’e çıkıncaya kadar şişirilir. Pompanın
ucundaki vida açılarak torbadaki hava yavaş yavaş boşaltılır. Sesin başladığı
nokta okunur. Bu esnada manometrenin gösterdiği rakam büyük tansiyondur.
Duyulan nabız sesleri kayboluncaya kadar torbadaki hava boşaltılır. Sesin
kaybolduğu andaki manometrenin gösterdiği sayı küçük tansiyondur.
Hastadan örnek almak
Ara sıra hastadan örnek almanız istenebilir. Balgam, gaita ve idrar en sık
alınan örneklerdendir ve hastalıkların tanısı veya ilaçların takibi için
istenebilir. Rutin idrar örneği, temiz orta idrar veya 24 saatlik idrar alınabilen
idrar örneklerdendir.
İdrar kateteri bakımı
Devamlı kateteri olan hastaya bakarken idrarda kan görülmesi, torbanın
saatlerce dolmaması veya hızlı dolması, kateterden idrar sızması, koku ve
ağrı danışmanınıza rapor etmelisiniz. İdrar örneği almanız gerekirse torbadan
direk almayınız.
Kateter bakımını yapmak için önce elleriniz yıkamalısınız ve ne
yapılacağını hastaya anlatmalısınız. Yatağı uygun pozisyona getirdikten
sonra üst yatak örtülerini katlayın veya çıkartın. Ilık su kullanın. Eldiven
giyin ve sadece bakım için gereken bölgeyi açın. Kateterin altına bez koyun.
Kateterin çıkmasını önlemek için takılı yere yakın tutun ve en yakın 10
99
santimlik bölümünü temizleyin. Kateteri üretradan uzaklaşacak şekilde
temizleyin. Ellerinizi yıkayın ve hastanın giyinmesine yardım edin.
Kolostomi Bakımı
Kalın barsağın dışarı açılma ameliyatına kolostomi denir. Kalın
bağırsakta obstrüksiyona yol açan kanser gibi bir lezyon durumu olduğu
zaman dışkının dışarı çıkmasını sağlamak için yapılan bir ameliyattır.
Bağırsak hastalığı, kanser veya travmadan dolayı yapılabilir. Bağırsağın ucu
yapay açıklıkla dışarı alınmıştır ve genelde torbaya bağlanmıştır. Torba her
zaman gaita çıkışı olduğunda boşaltılmalıdır ve temizlenmelidir. Her zaman
eldiven giyin ve hastalara uygun el yıkamayı öğretin. Bu hastalarla çalışırken
duyarlı ve destekçi olmalısınız.
Kolostomi ister kalıcı, ister geçici olsun hasta tarafından kabulü çok güç
bir ameliyattır. Hastanın durumundan dolayı kötümser, içine dönük ve
sıkıntılı olması normaldir. Bazen kadın hastalar devamlı ağlarlar, bazıları ise
intihara bile teşebbüs ederler veya hastaneden kaçarlar. Gerek bakıcı ve
gerekse yakınlarının hastanın geçirdiği ruhi çöküntüyü kavramaları ve
anlayış göstermeleri lazımdır. Hastanın tepkisi sosyal kültürel durumuna ve
psikolojik yapısına göre değişebilir.
Doktor ve hemşire tarafından verilen bilgilere ek olarak kolostomi
ameliyatı geçirmiş hastalarla görüştürmek de büyük fayda sağlar, bazı
hastanelerde kolostomi geçiren hastalar için özel broşürler bulunmaktadır.
Ayrıca piyasada satılmakta olan kolostomi torbaları ve gereçleri ile birlikte
ambalaj içine kolostomi ile ilgili broşürlerde konulabilir. Açıklama için
karşılıklı konuşarak sorularına dikkatle cevap verilmelidir. Bu tip yazılı
gereçlerin bir faydası da evde hastanın istediği zaman bunlara bilgi için
başvurabilmesidir. Bu husus hastanın kendi kendine bakımda güven verici
bir faktördür. Bu ameliyatı geçiren hastanın sevildiğini ve bu kötü durumuna
rağmen kabul edildiğini hissetmesi çok önemlidir. Hasta yakınları kolostomi
ameliyatını anormal bir durum olarak görmezlerse hastanın da bu durumu
yalnız kendi başına gelmiş bir felaket gibi kabul etmesi önlenmiş olur.
Bazen ameliyattan sonra hasta kolostomiyi reddetmekte ve kendi bakımı
için en ufak bir çaba dahi sarf etmemektedir. Bununla birlikte yardım
edildiği, anlayış gösterildiği takdirde hastaların büyük bir kısmı bakımlarını
kendileri yapabilmektedir. Yardımcısı hastanın kolostomiye bakmasını ve
kendisi bakım yaparken birtakım küçük işlerde onun yardımcı olması için
hiç fırsatı kaçırmamalıdır. Böylelikle yavaş yavaş bu işi yaparken duyulan
çekingenlik ve rahatsızlık giderilmiş olur. Hastanın temiz tutulmasına gayret
edilmelidir. Hasta dışkının aktığını görürse morali bozulmadan çarşafı,
yatağı, üstü başı derhal değiştirilmelidir. Aksi halde bu durum hastayı
100
kötümser yapar, faaliyetini, iştahını etkiler, kolostomiyi bir gerçek olarak
kabul etmesini geciktirir.
Mümkün olduğu kadar kolostomi torbasını yerine iyi yapıştırmak,
açılmasına fırsat vermeden torbayı değiştirmek, üstüne akmasına fırsat
vermemek lazımdır. Kolostomi ağzı pansuman edilir, sabunlu su veya
zefiranlı su ile silinir, temizlenir, kurulanır, özel torbası karın duvarına
yapıştırılır. Deri kuru ve temiz tutulmalıdır.
Bakım için elerinizi yıkadıktan sonra her zamanki gibi işlemi hastaya
anlatın. Yatağı uygun pozisyona getirdikten sonra eldivenlerinizi giyin.
Kolostomi torbasını çıkartın (yıkanıp tekrar kullanılacaktır). Stoma
çevresindeki alanı tuvalet kağıdı ile silin. Ilık sabunlu su kullanın. Havlu ile
kurutun ve gösterilen şekilde krem uygulayın. Temiz torbayı yerleştirin.
Bütün atıkları atın ve eldivenlerinizi çıkartıp attıktan sonra ellerinizi yıkayın.
Sıvı veya gaita drenajı oldukça uzun süre devam edeceğinden kolostomi
geçiren hastanın kolostomi yerinde deri irritasyonunu önlemek için gerek
görüldükçe deri sabunlu su ile yıkanmalı, kurutulmalı, pudralanmalı ve
havalandırılarak biraz açık bırakılmalıdır.
Deri irritasyonunu önlemek için bazen vazelin veya koruyucu bir merhem
sürülür. Fakat koruyucu merhem tabakasının altındaki derinin sağlığını
korumak için merhemin sık sık değiştirilmesi gerekir.
Kullanılacak Araç Gereçler :
9 Kağıt torba,
9 Pansuman ped ve tamponları (steril)
9 Eldiven,
9 Vazelin,
9 Özel kolostomi torbası,
9 Özel koruyucu merhemler,
9 Tedavi bezi ve muşambası, 9 Kirli torbayı koymaya naylon torba,
9 Alkol,
9 Sabunlu veya zefiranlı su,
9 Böbrek küvet,
9 1 şişe serum fizyolojik
Günde 2 defa kolostomi torbası değiştirilebilir. Ne yapacağımızı hastaya
anlatırız. Tedavi bezi muşambası yatağa serilir, böbrek küvet konur,
malzemeler kolay yetişilecek yere getirilir, eldiven giyilir.
Sabunlu veya zefiranlı su dökülen tamponla duvara yapıştırılan kolostomi
torbasının ağzı ıslatılır ve çıkarılır. Yapıştırılan koruyucu malzeme deriden
bastırmadan tahriş edilmeden çıkarılmaya çalışılır.
Bir tampona serum fizyolojik dökülerek iyice temizlenir. Önce yaranın
üzerine değdirmeden uzağa doğru silinir. Koruyucu deri kuruduktan sonra
sürülür biraz beklenir.
Kolostomi torbası ağzındaki kat çıkarılır ve deriye yapıştırılır. Torba
olmazsa hasta günlük faaliyetlere girişemez. Torba hastaya güven hissi verir.
Ara sıra torba yapıştırılmadan deri pudralanmalıdır.
101
Trakeostomi Bakımı
Trakeostomi; soluk borusunda bir tıkanıklık olduğunda soluk almayı bir
başka yoldan sağlamak için açılan suni bir deliktir. Bu her yaştaki hastaya
yapılabilir.
Hastanın ameliyattan neler bekleyebileceğini, neler yapabileceğini
bilmesi bakımından ameliyattan önce hasta ile görüşmek faydalıdır. Eğer
hasta kendi kendine bakabilecek bir duruma gelinceye kadar daimi olarak
kendine nezaret edileceğini bilirse daha az endişeye kapılır. Ameliyattan
sonra 24-48 saat boyunca yalnız bırakılmamalıdır. Hasta soluk alamayarak
boğulmaktan korkabileceğinden tehlike mevcuttur. Hastaya konuşmasının
mümkün olmadığını, anlaşmak için yazışmak gerektiğini anlatmak lazımdır.
Odasında mutlaka zil sistemi olmalıdır.
Hastanın nefes alması trakeostomi tüpü ile mümkün olacağı için tüpün
daima açık, temiz, doğru pozisyonda bulunmasına bakıcı çok dikkat eder.
Yatağın yanına yerleştirilen aspiratörün iyi çalışır bir durumda olup
olmadığı kontrol edilir. Etajerinin üzerine sondayı yıkamak için bir küvete
temiz su, sondanın ucunun yerleştirilmesi için steril gazlı bez ve petler,
yedek steril sonda, bir dış tüp bulundurulmalıdır. Bu gereçlere dokunmadan
önce eller sabunlanmalıdır.
İlk saatlerde hasta sık sık (5 dakikada bir) aspire edilir. Daha sonra 2
saatte bir aspire edilir. Bu aspirasyonlarda sonda doktorun isteğine göre 1020 cm. içeri sokulur, siyanoz ihtimaline karşı hasta iyi gözlenmelidir.
Solunumun kolay olması için odanın ve havanın nemli olması gerekir.
Bunun için buhar vaporizatörleri bulundurulur veya trakeostomi tüpünün
üzerine bir kat gazlı bez ıslatılarak koyulur.
Mukus iç tüpü tıkayabilir ilk 48 saat içinde her 3 saatte bir tüp
değiştirilmelidir. Daha sonra günde 1-2 defa değiştirilir. Değiştirilen tüp
soğuk su ve sabun ile yıkanır. Fırçalandıktan sonra 5 dakika kaynatılır,
soğutulduktan sonra dış tüp aspire edilerek yerine takılır. Trakeostomi
kanülü tercihen gümüş terminal edilmiştir. Zaman zaman plastik olanları da
kullanılmaktadır. Tüpün bakımını evde yapabilmesi için hasta (veya
bakıcısı) eğitilmeli, hasta bol su içmeli, ağız bakımı yapılmalıdır.
Trakeostomi yapılan hasta yüzmemeli, banyo yaparken suyun deliğe
kaçarak akciğerlere gitmemesine dikkat edilmelidir. Bu hastalar bir eşarp
veya seyrek kumaştan yapılmış bir gömlek giyerek deliği kapatıp içeri
girecek havayı ısıtmış toz ve diğer zararlı maddeleri süzmüş olurlar.
102
Kanserli Hastanın Bakımı
Kanser kötü huylu hücrelerin kontrolsüz büyümesidir. Diğer vücut
bölgelerine de yayılabilir. Bu durumda tedavisi çok daha zor olur. Kanserin
bilinen kesin bir tedavisi yoktur fakat bazı tedavi yöntemleri etkili olabilir.
Güneş ışınlarına maruz kalma, aşırı alkol alımı, bazı kimyasallar ve sanayi
ajanları, sigara, radyasyon, kötü beslenme ve fiziksel aktivitenin olmaması
kanserin risk faktörleri arasında sayılabilir.
Barsak veya mesane alışkanlıklarında değişiklik, İyileşmeyen yara,
anormal kanama veya akıntı, meme veya koltuk altında kitle, hazımsızlık
veya yutma güçlüğü, siğilde belirgin değişiklik, inatçı öksürük veya ses
kısıtlılığı kanser için uyarı olabilir.
Kanser tedavisinde genelde cerrahi, kemoterapi, ve radyoterapi kullanılır.
Genelde bu tedaviler kombine edilir ve tümör ne kadar erken teşhis edilirse
tedavi o kadar etkili olur.
Kanser hastalarına bakarken dikkat edilmesi gereken noktalar:
9 Her vaka farklıdır. Hastaların durumları hakkında varsayımlar
yapmayın.
9 Bazı hastalar konuşmak isteyebilirler, bazılar konuşmaktan
kaçınabilirler. Herkesin ihtiyaçlarına saygı gösterin. Dürüst ve
duyarlı olun.
9 Kanser hastaları iştahsız olabilirler. Bakım planını takip edin ve
besin öğelerinden zengin yemekleri verin.
9 Kanser şiddetli ağrılara neden olabilir. Ağrının bulguları için
hastanızı iyi gözlemleyin.
9 Kuru cilt için düzenli olarak losyon kullanın. Radyoterapi
uygulanan alana krem sürmeyin.
9 Hastaların dişlerini düzenli fırçalamaları için yardım edin.
9 Ziyaretçiler hastanın moralini düzeltiyorsa ziyaretleri teşvik edin.
Aşarı güçsüzlük veya yorgunluk, kilo kaybı, bulantı, kusma veya ishal,
iştahta değişiklik, bayılma, depresyonun bulguları, idrar veya gaitada kan,
ruhsal durumda değişiklik, yeni yara, döküntü veya kitle, ve ağrı düzeyinde
artış gibi semptom ve bulguları danışmanınıza söyleyin.
Diyabetli Hastanın Bakımı
Diyabette vücutta yeterli insülin üretilemiyor. Dolayısı ile kan şekeri
kullanılamaz ve kanda birikir. Bu önemli organlarda sorun yaratır.
Diyabet sık olarak ailesinde şeker hastası olanlarda, yaşlılarda ve obez
kişilerde ortaya çıkar. Tip 1 ve tip 2 olarak sınıflandırılır. Tip 1 daha çok
103
çocuk ve gençlerde olur ve insülin hiç yoktur. İnsülin ve özel diyet ile tedavi
edilir. Tip 2 erişkinlerde ortaya çıkar ve diyet ile ağızdan alınan haplarla
tedavi edilir.
Diyabet hastaların aşırı susama, açlık hissi, kilo kaybı, kan şekerinde
yükselme, idrarda şeker ve sık idrara çıkma gibi semptomları olabilir.
Diyabet hastalarında:
1) Kalp krizi ve felç, yaraların iyileşmemesi, böbrek ve sinir hasarı
olabilir.
2) Göz hasarı olabilir
3) Ayak ülseri, kangren ve enfeksiyon,
4) İnsülin şoku ve diyabet koması gelişebilir.
Diyabet hastalarında rapor edilmesi gereken durumlar:
- Deri bütünlüğünde bozulma
- İştah değişiklikleri
- Kilo değişiklikleri
- Ruhsal durumda değişiklikler
- İdrar çıkışında azalma veya artma
- Görmede değişiklikler
- Duyuda azalma
İnsülin şoku ve diyabet koması
Bu iki durum hayatı tehdit eder.
İnsülin şoku hastanın çok yüksek doz insülin kullanması veya az yemek
yemesine bağlı kan şekerinin düşmesi sonucu ortaya çıkar. İlk semptomları
sinirlilik, baş dönmesi ve terlemedir. Bu bulgular hastanın acilen hızlı emilen
gıdaya ihtiyaç olduğunu işaretler.Hemen şeker veya bir bardak portakal suyu
tüketilmelidir. Danışmanınızla temas kurmalısınız. Şeker hastası her zaman
yanında şeker bulundurmalıdır.
Diyabet koması ise insülin azlığına bağlıdır, tanı konulmamış diyabet, çok
aşırı yemek yemek, stres veya yeterli egzersiz yapmamasına bağlı ortaya
çıkabilir. Aşırı susama veya fazla idrar yapma, karın ağrısı, derin ve zorlu
solunum veya soluk havasında meyve kokusunun olması diyabet komasının
bulgularıdır. Hemen danışmanınıza haber verin.
Diyabet hastası için bakım rehberi
- Diyet talimatlarına tam uyun. Karbonhidrat alımı düzenlenmelidir.
Yemekler her gün aynı saatte yenmelidir. Hasta yemeyi reddediyorsa veya
diyete uyulmadığını düşünüyorsanız danışmanınıza haber vermelisiniz.
104
- Hastanızı egzersiz programına uyması için teşvik edin. Egzersiz hem
gıda kullanımını etkiler hem de dolaşımın düzelmesine katkıda bulunur.
- Hastanın insülin kullanımını gözlemleyin. Her gün aynı saatte
uygulanmalıdır.
- Talimatlara göre kan ve idrar şekerine bakın.
- Ayak bakımını sadece talimatlara göre yapın. Diyabetiklerde dolaşımın
kötü olması nedeniyle küçük yaralar bile amputasyona kadar gidebilir.
Hastaların tırnaklarını asla kesmeyin.
Engelli Hastanın Bakımı
Sakatlık veya özürlülük fiziksel veya zihinsel aktivitedeki azalmadır.
Geçici veya kalıcı olabilir.
Şeker, beyin kanaması, kalp yetmezliği, KOAH, Parkinson, romatizma ve
multiple skleroz gibi yüzlerce hastalık sakatlık veya özürlülüğe neden
olabilir. Ayrıca kazalar sıkça sakatlığa neden olur. Doğumsal nedenlere
bağlı, kötü beslenme veya ilaç ve alkol kullanımına bağlı da sakatlık ortaya
çıkabilir.
Engelli hastaların günlük yaşamda karşılaştıkları sorunlar
Sakatlığın doğasına göre hastaların yaşadıkları zorluklar değişik olabilir.
Yine de aşağıdakiler bütün engelli hastalar için zor olabilir:
• Yataktan çıkma
• Yemek hazırlama veya yeme
• Yıkanma, giyinme veya kişisel bakım
• Banyo yapmak
• Aile, bakıcı veya arkadaşlarla konuşmak
• Bir yerden başka yere gitmek
• İş bulmak ve kendi ihtiyaçlarını görmek
Hastalar için en basit günlük aktivitelerin bile zor olabileceğini anlamanız
gerekir.
Engelli hastalarla çalışırken ulaşmaya çalışacağınız hedefler
- Hastanın kendi bakımını ve bağımsızlığını sağlayın.
- Güvenliğini sağlayın
- Hastanın sağlığını ve bağımsızlığını geliştirin.
- Hastanın özsaygısı ve güvenini koruyun.
- Ailenin bütünlüğünü sağlayın. Ara sıra sakatlık ailenin huzurunu
kaçırabilir. İşinizi düzenli bir şekilde yaparak aileye katkıda bulunabilirsiniz.
105
Bu hedeflere ulaşmak için işe zamanında gelmeniz, güvenilebilir olmanız,
ihtiyaçlara cevap verebilmeniz, devamlı olmanız ve olumlu davranışlarda
bulunmanız gerekir.
Engelli hastalara bakarken ciltlerini dikkatli incelemeniz gerekir ve
değişiklikleri raporlamalısınız. Ayrıca yorgunluk, kilo değişiklikleri, içine
kapanma gibi depresyon bulgularını da raporlamanız gerekir.
Felçli Hastanın Bakımı
Beyine giden damarların tıkanması veya beyin kanaması sonucu ortaya
çıkar. Beynin oksijenlenmesi bozulur ve beyin hücreleri ölür. Baş dönmesi,
kulaklarda çınlanma, bulantı ve kusma felç için uyarıcı bulgular olabilir.
Bilinç kaybı, yüz kızarması, sara nöbetleri, barsak veya mesane
fonksiyonlarının kaybı, hemipleji veya hemiparezi gelişen felcin bulguları
olabilir. Beynin iki yarımı farklı fonksiyonları kontrol eder. Semptomlar
hangi bölgenin etkilendiğine bağlı değişik olabilir.
Felçli hastalarda sık görülen değişiklikler;
- Bedenin bir yarısında felç
- Konuşma zorluğu veya konuşamama
- Konuşulan veya yazılanları anlamakta zorlanma
- Isı ve dokunma hislerinin kaybı
- Mesane ve barsak kontrolünün kaybı
- Konfüzyon (bilinç bulanıklığı)
- Hafıza kaybı
- Yutma güçlüğü
- Bilişsel fonksiyonların kaybı
- Bedeninin bir yarısını kullanmama
Felçli hastalar için bakım rehberi
Felçli hastaların genelde fiziksel ve mesleksel terapiye ihtiyaçları olur. Bu
terapilerin uygulanmasında sizin yardımınız gerekir. Egzersizler için
güvenli ortamın sağlanması çok önemlidir.
Hastanın taşınması sırasında her zaman güçsüz tarafta durun. Güçsüz
tarafa asla kötü taraf demeyin. Etkilenen taraf demek daha uygun olabilir.
Kalp - Damar Hastalıklarında Bakım
1) Hipertansiyon
Kan basıncının tekrarlayan ölçümlerde 140/90 mmHg ve üstünde
çıkmasıdır. Damar sertleşmesine bağlı, böbrek hastalıkları, adrenal bezin
tümörleri ve diğer nedenlere bağlı olabilir. Hastalar baş ağrısı, göz
106
kararması, baş dönmesinden şikayet edebilir. Sık olarak kan basıncı ölçümü
ile farkına varılır.
Tedavisi çok önemlidir çünkü ciddi komplikasyonlara neden olabilir.
Hastalar kolesterol düşüren ilaçlar veya idrar söktürücüleri kullanabilir.
Egzersiz programı, düşük yağ ve sodyum diyeti de verilebilir. Sık kan
basıncı ölçmeniz istenebilir. Ayrıca hastanın diyete uyması için onu teşvik
edebilirsiniz.
2) Anjina (Göğüs Ağrısı)
Kalp damarlarının daralmasına bağlı aktivite sırasında kalp kasına yeterli
kanın gitmemesi göğüs ağrısına neden olur. Bu ağrı baskı tarzındadır ve sol
kola yayılabilir. Hasta terleyebilir veya soluk görünebilir. Baş dönmesi ve
solunum güçlüğü de ortaya çıkabilir.
Anjina hastalarında istirahat son derece önemlidir. Birkaç dakika içinde
kan akımının normale dönmesini sağlar. Hastanın ilaç kullanımı da
gerekebilir. Anjina hastaları genelde dilaltı nitrogliserin kullanırlar. İlaç
alması gerekiyorsa danışmanınıza haber verin. Hastanın aşırı yemek,
egzersiz, sıcak veya soğuğa maruz kalmaktan kaçınması da gerekebilir.
3) Kalp krizi
Kalp damarları tamamen tıkandığında kalp kasına kan gitmez. Kalp kası
ölür. Kalp krizi acil durumdur ve ciddi kalp hasarına veya ölüme neden
olabilir.
Kalp krizinin ağrısı genelde ezici, baskı tarzında “sanki biri üzerimde
oturuyor”, sıkıştırıcı olarak tarif edilir. Sol kolun iç tarafına, boyun ve
çeneye yayılabilir.
Acil servisi arayın. Acil yardım geldikten sonra danışmanınızı haberdar
edin. Genelde kalp krizi geçiren hastalar akut durum geçtikten sonra rejim
programına tabi tutulurlar. Düşük yağ, ve/veya tuzsuz diyet verilebilir. Kan
basıncını düzeltmek için ilaçlar reçete edilebilir. Aşırı soğuğa maruz
kalmaktan kaçınmaları tavsiye edilebilir.
4) Kalp yetmezliği
Kalp damar hastalığı, kalp krizi ve hipertansiyon kalbe zarar
verebilir.Hasar ağır olduğunda kalbin etkili pompalama gücü kaybolur ve
konjestif kalp yetmezliği ortaya çıkar.
Nefes darlığı, baş dönmesi, bayılma, ayakların şişmesi, kilo alımı düşük
kan basıncı kalp yetmezliğinin bazı bulgularıdır.
Konjestif kalp yetmezliği ciddi bir hastalık olmasına rağmen başarılı bir
şekilde tedavi edilebilir ve kontrol edilebilir. İlaçlar kalp kasını güçlendirir
ve pompalama gücünü artırır.
107
İlaçlar vücuttan sıvı atılmasını sağlar. Bu da hastanın sık idrara çıkması
demektir. Bu hususta hastaya yardım edin. Düşük sodyum diyeti tavsiye
edilebilir. Kalp yükünü azaltmak için hareket kısıtlanabilir. Aldığı
çıkardığını takip etmeniz gerekebilir. Günlük kilo ölçümü de gerekebilir.
Elastik çorapların kullanımı ayaklardaki şişlikleri azaltabilir. Hareketlerin
kısıtlanması nedeniyle ROM egzersizleri çok daha fazla önem kazanır.
Kişisel bakım ve günlük aktivitelerine yardım etmeniz gerekebilir.
KOAH’lı Hastanın bakımı
Hasta KOAH ile yıllarca yaşayabilir ama asla tamamen iyileşmez. KOAH
hastaları özelikle soluk vermede zorluk çekerler.
KOAH; kronik bronşit, amfizem, asma ve kronik bronşektezi
hastalıklarını kapsar. Akut enfeksiyon (örneğin pnömoni) riski çok artmıştır.
Kronik öksürük, nefes darlığı, güçsüzlük, korku ve anksiyete, KOAH’nın
bazı bulgularıdır.
- Soğuk ve virüsler hastaları düşkün hale getirebilir. Semptomların
kötüleştiğini fark ederseniz haber verin.
- Hastaların dik oturmalarına veya öne eğilmelerine yardım edin.
- Bol sıvı ve küçük öğünler halinde sık yemek verin.
- Dengeli beslenmeyi teşvik edin.
- Talimatlardaki gibi oksijen bulundurun.
- Nefes alamama korkunç bir durum olabilir. Sakin ve destekçi olun.
- Enfeksiyon kontrol yöntemlerini kullanın.
- Günlük aktiviteler için enerjilerini depolamaları için teşvik edin.
KOAH hastalarında vücut ısısını, solunum, balgam renginin
değişiklikleri, ruhsal durumda değişiklik, aşırı kilo kaybı gibi bulguları
gözlemleyip raporlamak çok önemlidir.
Demans (bunama) ve Alzheimer hastalarında Bakım
Demans; Düşünme, hatırlama, ve iletişim gibi mental aktivitelerin
kaybıdır. İlerledikçe yeme, banyo giyim ve tuvalet gibi normal günlük
aktivitelerin yapılması zorlaşır. Demans yaşlanmanın normal bir parçası
değildir. Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıklar demansa neden olabilir.
Alzheimer hastalarına bakarken bilmeniz gerekenler
9 Alzheimer ilerleyici, geri dönüşümsüz, dejeneratif beyin hastalıktır.
Genelde unutkanlıkla başlar ve hastanın kendi bakımını
üstlenemeyecek aşamaya kadar ilerler.
9 Alzheimer hastaları söyledikleri ve yaptıklarını kontrol edemezler.
Bunun için davranışlarını kişisel olarak almayın.
108
9 Empati yapın. Hastalara saygı ile yaklaşın.
9 Her hastayı bir birey olarak alın. Semptom ve davranışlara göre
hastalara yaklaşın.
9 Ekip olarak çalışın. Gözlemlediklerinizi rapor edin.
9 Kendinize iyi bakın. Demans hastasına bakmak yorucu olabilir.
9 Aile bireyleri ile çalışın.Hastayı daha fazla tanımanıza yardımcı
olabilirler.
9 Bakım planının amacını hatırlayın.
Alzheimer hastaları ile iletişim kurarken:
9 Sessiz bir odada düşük ve açık tonda konuşun. Hastalar çok kolay
sinirlenebilir.
9 Mümkün olduğunca aynı kelime ve cümlelerle kendinizi tekrarlayın.
9 Konuşurken resim veya mimikleri kullanın.
109
HASTANIN TEMİZLİĞİ VE HİJYENİ
Lokal Banyo
Ağır durumda olan ve kendi temizliğini yapamayan hastalara uygulanır.
Uygulama:
1. Hasta sürgüye oturtulur, üreme organlarının üzerinden önce sıcak
sabunlu su, sonra da duru su akıtılır, kurulanıp pudralanır ve sürgü kaldırılır.
2. Sürgü kullanılmayacaksa, hastanın belden aşağısı açılarak
temizleninceye kadar silinip kurulanır.
3. Hasta yana çevrilerek altında ıslaklık varsa kurutulur, giydirilir ve
yatağı düzeltilir.
4. Kullanılan araçlar temizlenerek yerine kaldırılır.
Duş
Uyarıcı ve dinlendirici olması amacı ile yapılır.
Uygulama:
1. Hastanın kullanacağı malzemeler banyoya götürülür.
2. Hasta bir sandalyeye oturtulur ve sabunlu bezle her tarafı sabunlanır.
3. Suyun sıcaklığı ayarlanarak duş açılır ve hastanın vücudundaki
sabunlar akıtılır.
4. Duş kapatılır, hasta kurutulup temiz çamaşır giydirilir.
5. Saçı kurutulur.
6. Yatağına alınır.
7. Kullanılan malzemeler temizlenip kaldırılır.
Ayak Banyosu
Ayağın temizliği ve bakımını yapmak, nasırları ve sertleşmiş tırnakları
yumuşatarak tedavi etmek, diyabetli hastalarda enfeksiyonu önlemek
amacıyla yapılır.
Araç ve gereçler:
9 Küvet içinde sıcak su (41 derece) 9 Tedavi bezi muşambası
9 Sabunlukta sabun
9 Havlu
9 Pamuk
9 Vazelin
9 Tr.diode
9 Talk pudrası
9 Fırça
9 Tırnak makası
9 Havlu peçete
9 Tepsi.
110
Uygulama:
1. Malzemeler bir tepsi içine konarak getirilir ve etejerin üstüne
bırakılır.
2. Hastaya ne yapılacağı anlatılır.
3. Hasta kalkabiliyorsa sandalyeye oturtulur, ayaklarının altına gazete
serilir ve üstüne küvet konur.
4. Yatan hastaysa yatağın ayak ucu açılır, nevresim yukarı doğru kıvrılır
ve dizleri bükülen hastanın bacakları arasına sıkıştırılır. Ayaklar yatağın
uzak tarafına çekilir. Tedavi bezi ve muşambası yayılır. Üzerine küvet
konur.
5. Bir el hastanın dizlerinin altından geçirilerek topuklarından tutulur ve
ayak alıştırılarak sıcak sabunlu su bulunan küvetin içine konulur. Küvet ve
ayaklarını üzeri bir havluyla örtülür.
6. 10 dakika sonra havlu kaldırılır ve sıcak su ilave edilir. Su ilave
edilirken bakıcının eli hastanın ayağının arasına konarak suyun sıcaklığı
ayarlanır.
7. Topukları fırçalanarak tedaviye 20-30 dakika boyunca devam edilir.
8. Nasırlar kesilir, tentürdiyot sürülür.
9. Hastanın ayakları tedavi bezinin üzerine konur.
10. Küvet kaldırılır. Ayaklar havlu ile kurulanır, vazelin sürülüp talk
pudrası serpilir.
11. Tedavi bezi muşambası kaldırılır. Hastanın ayağı düzeltilir.
12. Nevresim düzeltilir.
Dikkat edilecek noktalar:
1. Hasta yatağı ıslatılmamalı.
2. Parmak araları ve nasırlar iyice temizlenmeli.
3. Küvetteki suya sıcak su ilave ederken dikkat edilmeli.
4. Tırnakların batmaması için düz kesilmeli.
Tırnak Bakımı
Tırnakların arasına toplanan kir ve enfeksiyonu önlemek ve tırnak
batmalarını engellemek amacıyla yapılır.
Araç ve gereçler:
9 Makas
9 Kunt uçlu tahta çubuk veya kürdan
9 Tedavi bezi
9 Tentürdiyot
111
Uygulama:
1. Banyo ve sabah tuvaletinden sonra uygulanır.
2. Kesilen tırnakların etrafa yayılmaması için yatağın kenarına tedavi
bezi yayılır.
3. El tırnakları parmak hizasından yuvarlak olarak kesilir.
4. Ayak başparmağı tırnağı batmaması için düz kesilir.
5. Şeytan tırnağı varsa dibinden kesilerek tentürdiyot sürülür.
6. Gerekirse künt uçlu tahta veya kürdanla tırnak üzerindeki etler itilir
ve aralar temizlenir.
7. Kullanılan malzeme temizlenerek kaldırılır.
Saç Bakımı
Saçların dolaşıklığını önlemek, temiz ve düzenli tutmak, hastayı
rahatlatmak ve dış görünüşünü düzgün göstermek amacıyla yapılır.
Kadın Hastalar için Uygulama:
1. Hasta yatağın kenarına çekilir.
2. İki yastığın biri kaldırılır, diğerinin üstüne havlu serilir.
3. Saçlar alnından ensesine kadar ortadan ayrılır.
4. Saçlar sol elin içine alınarak sağ elle, çekiştirmeden taranır.
5. Saç uzunsa, her iki tarafı da tarandıktan sonra örülür.
6. Açılamayan saçlar hastanın izni alınarak kesilir.
Baş Yıkama
Kalkamayan hastalarda rahatlığı sağlamak, başın bakımı ve saçların
temizliği amacıyla yapılır.
Araç ve gereçler:
9 Kirli su için kova
9 Kovayı yükseltmek için küçük sandalye
9 Tepsi
9 Sabun veya şampuan
9 Havlu
9 İki ibrik sıcak su (40 derece ve daha sıcak)
9 Tarak
9 Boyuna serecek bez veya havlu
9 Plastik yastık kılıfı 9 Baş yıkama muşambası (1 metrekare)
9 Pamuk
Uygulama:
1. Hastaya ne yapılacağı anlatılır.
2. Yastığın birine plastik kılıf geçirilir ve havlu ile örtülür.
3. Baş yıkama muşambası yatağın üzerine konur, hastanın boynuna bez
sarılır ve kulaklarına pamuk tıkanır.
4. Hasta, başı muşambanın üzerine gelecek şekilde sırt üstü yatırılır.
112
5. Muşambanın uçları kovanın içine sarkıtılır.
6. Saçlar tarakla açılır, ıslatılır ve köpürtülerek dipleri ovulur.
7. Yıkanan saçlar durulanır ve temizleninceye kadar sabunlamadurulama işlemi tekrar edilir.
8. Yıkama işlemi bitince baş, üzeri havlu örtülü olan yastığın üzerine
alınır ve kurulanır.
9. Muşamba kovanın üstüne konur.
10. Saçlar taranır, (bayan hastalar için) uzunsa örülür.
11. Gerekiyorsa tüm yatak takımı, gerekmiyorsa sadece yastık kılıfı
değiştirilir.
Kullanılan malzemelerin temizliği:
1. Kova boşaltılır, yıkanıp kurulanarak yerine konulur.
2. Muşamba yere serilir, sabunlu su ile silinip kurutulur ve kaldırılır.
3. Boyuna sarılan bez ya da havlu yıkanır.
4. Sandalye kurulanarak yerine kaldırılır.
Dikkat edilecek noktalar:
1. Doktor izni olmadan baş yıkanmamalıdır.
2. Hastanın yatağı ve çevresini ıslatmamaya dikkat edilmelidir.
3. Gerekiyorsa saçları saç kurutma makinesi ile kurutmak iyi olur.
4. İşe başlamadan önce gerekli malzemeler hastanın yanına tam olarak
getirilmelidir.
Yatak Banyosu
Araç ve gereçler:
9 Sabun veya şampuan 9 Küvet içinde sıcak su ve durulama suyu
9 Sabunlama bezi
9 Kirli torbası
9 Havlu
9 Kurulamak için havlu
9 Temiz çamaşır
Uygulama:
1. Kullanılacak malzemeler hastanın etajerinin üzerine konur.
2. Yastığın biri sandalyenin üstüne konur, hasta soyundurularak kirli
çamaşırları kirli torbasına atılır, temiz çamaşırlar ise başucuna yerleştirilir.
3. Havlu, nevresimin üstüne, hastanın çenesinin altına serilir.
4. Hastanın önce yüzü, daha sonra boynu ve kulakları önce sabunlu
bezle, sonra duru bezle silinip kurulanır.
113
5. Sol kol nevresimin üzerine çıkarılıp altına havlu yayılır, havlunun
diğer kenarı ile kol örtülür. Kol yukarıdan aşağıya bileklere kadar önce
sabunlu, sonra duru bezle silinip kurulanır. Aynı işlem sol kol için de yapılır.
6. Havlu yatağın kenarına yayılır, üzerine küvet konup hastanın elleri
suyun içinde yıkanır, durulanıp kurulanır ve nevresimin içine konur.
7. Hastanın göğsü havluyla örtülür, açmadan, önce sabunlu sonra duru
bezle silinip kurulanır.
8. Havlu uzunlamasına çevrilir, karnı aynı şekilde silinip (özellikle
göbek) temizlenir.
9. Hasta bir tarafına çevrilir. Yatağın üzerine havlu yayılır. Hastanın
sırtı kalçaları ile beraber önce sabunlu, sonra duru bezle silinip kurulanır.
10. Hasta sırt üstü yatırılarak nevresim bacaklarının arasına sıkıştırılır ve
bacaklar sırasıyla havlu ile üzeri örtülüp, yukarıdan aşağıya doğru sabunlu
ve duru bezle silinip kurulanır.
11. Dizler bükülür. Nevresim ile iki bacak sarılır. Havlu ayaklarının
altına yayılır. Küvet havlunun üstüne konarak hastanın ayağı küvetin içine
sokulur ve yıkanır. Sonra havlu ile sarılarak özellikle parmak araları
kurulanır.
12. Havlu yatağın üzerine konur. Temiz bez sabunlanarak hastanın eline
verilir. Genital organlarını nasıl temizleyeceği anlatıldıktan sonra işlem
yaptırılır.
13. Hastanın temizlik işlemi bittikten sonra hastanın karyolası başına
asılmış olan çamaşırları sırasıyla alınarak giydirilir. Yatak takımları
gerekirse değiştirilir.
14. Kullanılan malzemeler temizlenerek kaldırılır.
Dikkat edilecek noktalar:
1. Banyo sırasında açık pencere bulundurulmaz.
2. Banyo sırasında hastayı üşütmemek için azami dikkat gösterilmelidir.
3. Hastanın vücudunda kızarıklık, şişlik görülürse doktora haber
verilmelidir.
4. Banyo işlemi yemeklerden 1-2 saat sonra uygulanmalıdır.
5. Nekahat devresindeki hastalara malzemeler hazır edilerek işlemi
kendilerinin yapması sağlanmalıdır. Bakıcıya düşen görev sırtını silmek ve
yatağını yapmaktır.
6. Kullanılan suyun soğumaması için arada sıcak su ilave edilmelidir.
114
HASTA GİYSİLERİNİN GİYDİRİLİP ÇIKARILMASI
Amaç:
Terleyen veya çamaşırı kirlenen hastanın çamaşırlarını yormadan ve
üşütmeden değiştirmektir.
Uygulama:
9 Temiz olan çamaşırlar kolay yetişilebilecek bir yere konur.
9 Hastanın çamaşırı çıkarılır.
9 Temiz fanilanın arka tarafı eteğinden yaka açığına kadar elde
toplanarak hastanın göğsünün üstüne konur.
9 Fanilanın uzak taraf kolunun içinden giydirenin eli geçirilir, hastanın
kolu tutularak fanilanın koluna geçirilir.
9 Toplu duran etek kısmından hastanın başı geçirildikten sonra diğer
kolu giydirilir ve aşağıya doğru çekilerek fanilanın eteği düzeltilir.
9 Eğer önden açık gömlek veya pijama ceketi giydirilecekse önce
giydirenden uzak olan hastanın kolu aynı şekilde giydirilir.
9 Hasta hafifçe giydirilen tarafına döndürülerek gömleğin arkası
düzeltilir ve tekrar arkasına yatırılır.
9 Diğer kol giydirilir ve önü kapatılır.
9 Pijama pantolon, kilot giydirileceği zaman giydirilecek paça bir elle
tutulur, diğer elle her iki ayak birden paçalara geçirilir ve bele çekilir.
9 Sabahlık giydirilirken sabahlığın kolları üste gelmek üzere enine
katlanır ve önce uzak taraf kolu giydirilir.
9 Sonra diğer kol giydirilerek etek kısmı aşağıya indirilir
115
TUVALET İHTİYACI VE TEMİZLİĞİ
Sabah Temizliği; Hastanın temizliği ve rahatı için yapılır.
Araç ve gereçler:
9 Bir bardak su
9 Sabunluk içinde sabun
9 Talk pudrası
9 Küvet içinde sıcak su (38-39 derece)
9 Böbrek küveti
9 Hastanın havlusu ve yüz bezi
Uygulama:
9 Hastanın karyolasının manevra kolu ile hastanın başı kaldırılır.
9 Yastığı katlanarak başının altına konur.
9 Hastanın başı yana çevrilir, havlu serilir ve üzerine böbrek küveti
konur.
9 Dişler fırçalatılır, ağız suyla çalkalanır.
9 Fırça yıkanarak yerine kaldırılır.
9 Yastık düzeltilir, hastanın yüzü, boynu, kulakları ve elleri silinip
kurulanır.
9 Yatağı düzeltilir, havlusu, yüz bezi, küvet ve bardak yıkanarak
yerlerine kaldırılır.
Akşam Temizliği;
Hastayı rahatlatmak ve iyi uyumasını sağlamak amacıyla yapılır.
Araç ve gereçler:
9 Sabunluk içinde sabun
9 Küvet içinde sıcak su (38-39 derece)
9 Havlu
Uygulama:
9 Hastanın karyolasının manevra kolu ile hastanın başı kaldırılır.
9 Yastığı katlanarak başının altına konur.
9 Yüzü, boynu, kulakları silinip kurulanır.
9 Yatağı düzeltilir. Kullanılan araç ve gereçler yıkanarak yerine
kaldırılır.
116
HASTA ODASININ DÜZENLENMESİ
Hasta Odasının Açılması Ve Havalandırılması
1. Odaları havalandırmak, aydınlık ve uygun sıcaklıkta tutmak.
2. Odaları ve eşyasını temiz ve düzenli tutmak.
3. Gürültüyü ve kötü kokuları yok etmek.
4. Eşyaları, kapları ve takımları kullandıktan sonra temizlemek ve temiz
tutmak.
Hasta odasının havası, sıcaklığı ve ışığı hastaya zarar vermeyecek,
rahatsız etmeyecek şekilde ayarlanmalıdır. Hasta, odasında rahat olmalıdır.
Hasta odalarında her hastaya 5-5,5 m2.lik bir alanın ve 17 m3.lük bir
boşluğun isabet etmesi gereklidir. Karyolalar arasında 70-80 cm mesafe
bırakılmalıdır.
Normal bir insanın bir saatte 25-30 m3 taze havaya ihtiyacı vardır. Kapalı
odaların havası orada bulunanların solukları, terleri, yaydıkları koku, nem,
ısı ve saçtıkları mikroplarla kirlenerek bozulur. Havada bulunan %21
oranındaki oksijen zamanla azalır ve karbondioksit çoğalır. Çünkü solunum
yaparken oksijen alınır, karbondioksit verilir. Karbondioksit oranı çoğalan
hava sağlıklı olmadığından ortamı oksijenle sağlıklı hale getirme işlemine
havalandırma denir.
Birçok havalandırma yöntemi vardır ama tüm yöntemlerin tek bir amacı
vardır, o da ortamdaki kirli havayı çekmek, yerine temiz hava vermektir.
Havalandırmada dikkat edilmesi gereken noktalar şunlardır:
1. Hava cereyanı hızının fazla olmaması.
2. Isının oda ısısında olması.
3. Belirli bir nemde olması.
En doğal havalandırma kapı-pencere açmakla olur. Böylece hasta
odalarında oluşan kötü kokulardan da kurtulmuş oluruz. Bu kokuların
olmaması için şu noktalara dikkat etmek gereklidir:
1. Hastanın giysilerini, eşyalarını sık sık temizlemek, gerekiyorsa
değiştirmek.
2. Kullanılan çatal, kaşık, bardak vb. eşyaları yıkamak ve kapalı bir
kapta tutmak.
3. Koku yapan soğan, sarımsak gibi yiyecekleri hasta odasına
sokmamak ve yiyecekleri açıkta bırakmamak (dolap, buzdolabı gibi yerlerde
saklamak uygundur).
4. Kirli pansuman takımlarını ortada bırakmamak.
117
5. Çiçeklerin sularını hergün değiştirmek, saksı çiçeklerine düzenli
olarak bakım yapmak.
Hastaya çiçek göndermek güzel adetlerden biridir. Çiçek hastaya neşe ve
zevk verir. Düzenlemesini ve bakımını bilmek gereklidir. Çiçeklerin boyuna
ve sayısına uygun olarak düzenlenen vazo görülebilecek bir yere konmalıdır.
Çiçeklerin ömrünü uzatabilmek için saplarını biraz kesmeli, suya giren
yaprakları ayıklamalı, suyun içine aspirin atılmalı ve gece odada
bırakılmamalıdır.
Hasta odasının çok karanlık veya çok aydınlık olmaması gereklidir.
Genelde odaları aydınlatmak için gündüz doğal güneş ışığından, gece ise
suni olan aydınlatmalardan faydalanılır. Hastanelerde ve hasta koğuşlarında
geceleri hastalar yatınca lambaları kapatıp hastaları karanlıkta bırakmak
doğru olmadığı gibi kuvvetli ışık da hastaların uyumasını engeller. En iyisi
zayıf ışık veren renkli ampuller kullanmaktır.
Hasta odaları kışın belirli sıcaklıkta tutmalıdır (18-22 derece). Yazın ise
odaya güneş ışığının girmesini önlemek ve sık sık kapı-pencere açmak
gereklidir. Serinletmek amaçlı vantilatör, klima gibi araçlar da kullanılabilir.
Hasta odaları ve eşyaları temiz olmalıdır. Hasta odasındaki eşyaların
sıcak sabunlu su ile yıkanıp temizlenmesi gereklidir. Ayrıca kirli ve temiz su
yollarının da daima işler halde olması, kirli su yollarının tıkanmaması için
kağıt peçete, pamuk gibi şeylerin buralara atılmaması lazımdır. Musluk ve
tuvaletler temiz tutulmalı, tıkayacak maddeler lavabolara atılmamalı, genel
olanlar kullanıldıktan sonra yıkanmalı, pedallı ve kapaklı çöp kovaları
hergün dökülerek dezenfekte edilmelidir.
İnsanlara zarar veren haşarattan hastalar korunmalıdır. Sivrisinek,
karasinek, pire, bit, tahta kurusu, hamam böceği gibi hastalık taşıyıcı ve
yapıcı hayvanlar sağlığa zarar verdikleri gibi insanları rahatsız eder, etrafı
kirletirler. Bu hayvanların öldürülmesinde kullanılan ilaçların yiyeceklere ve
hastaların eşyalarına bulaşmamasına dikkat edilmelidir.
Ortalığın ve Hasta Odasının Temizlenmesi
Yerlerin temizliği süpürmek, silmek ve toz almak suretiyle yapılır.
Hastanelerde temizlik işleri bir süredir temizlik şirketleri tarafından
yapılmaktadır. Temizlik yaparken çok dikkatli olunmalı, bir taraf
temizlenirken diğer taraf kirletilmemelidir. Elektrikli süpürge ile süpürülen
yerler dezenfektan maddeler karıştırılmış suyla, özel paspaslarla silinir.
Tuvalet, musluk ve lavabolar tuz ruhu, çamaşır suyu ile temizlenip
dezenfekte edilir.
Toz alırken dikkat edilecek noktalar:
1. Toz alma işlemini yerleri sildikten sonra yapmak,
118
2. Temiz su ve temiz toz bezi kullanmak,
3. Cilalı eşyaları kuru bezle, cilalı olmayan eşyaları ıslak bezle
temizlemek,
4. Ulaşılamayan yerler bir değneğe bez sarmak suretiyle temizlemek,
5. Köşelerin temizliğine özen göstermek,
6. İşi yaparken yukarıdan aşağıya doğru bir yol izlemek,
7. Temizlik malzemesini ekonomik kullanmak ve işlem sonrasında
kullanılan malzemeyi temizleyip yerine kaldırmak.
Hasta Yatağı
Sağlam kişiler sadece uyumak amacı ile yatakta yattıkları halde hastalar
bütün zamanlarını yatakta geçirmek zorundadır.
Hastalar; yatakta uyur, beslenmesini yatakta yapar, dışkılama ihtiyacını
yatakta giderir. Yatak, onun bütün zamanını geçirdiği yerdir. Hasta
ünitesinde önemli yer teşkil eden hasta yatağı hasta kadar ona bakım hizmeti
veren kişiler için de önemlidir. Hastalara ilk tavsiye edilen noktalardan biri
yatakta istirahat etmesidir. Özellikle ateşli hastalıklar ve ameliyattan sonra
yatak istirahati gereklidir. İşte bu yüzden hasta veya yatalaklar için
hazırlanacak yatak birçok yönden sağlam kişilere hazırlanacak yataktan
farklıdır.
Bir hasta yatağının yapılmasında aranacak koşullar, rahatlık, temizlik ve
intizamdır. Kullanılan malzemeler de ekonomik, sağlam, iyi ve kolay
temizlenebilir cinsten olmalıdır.
Evde hasta odaları aydınlık, ferah olmalı, duvarlar ve döşemeler kasvetli
renklerden uzak olmalı, mobilyalar yaşlılıkta kolay kullanılabilen cinsten
olmalıdır. Halıların duvardan duvara olması daha uygundur. Elektrik
kablolarının zeminde olmamasına özen göstermek gerekir.
Hasta yatakları çeşitlidir. Sağlıklı olan pamuk cinsidir, fakat bakımı ve
temizliği zor olduğu için genellikle kauçuk yataklar kullanılmaktadır. Bazı
özel durumdaki hastalar için havalı yataklar da kullanılmaktadır.
Günümüzde değişik marka ve cinste yatak bulmak çok kolaydır.
Karyola
Hastane karyolaları demirden yapılmış olup, üzeri boyalı, uzunluğu 2m.,
eni 1 m. ölçülerinde, yerden yüksekliği 30 cm. olan, ayarlanabilir cinstendir.
Ses çıkarmaması için ayakları kalın lastik tekerleklidir.
Yastıklar
Normal yastıklar 45-65 cm., küçükleri ise 30-35 cm. olup içi çok
doldurulmamalıdır. Doldurma malzemesi olarak kauçuk, pamuk, kaztüyü
119
kullanılır. İç kılıfları mermerşahiden veya ince amerikan bezinden
yapılabilir.
Battaniye
Battaniyeler yün veya %50 pamuk karışımı olabilir. Sık sık
havalandırılmalıdır. Silinebilir veya bulaşıcı varsa yıkanır ve etüve verilir.
Çarşaf, Nevresim
Çarşaf: Pamuklu bezlerden yapılmış, boyları yataktan 10 cm. uzun ve
yanlardan yatağın altına kıvrılabilecek genişlikte olmalıdır.
Ara çarşaf: Ara muşambayı hem iyice örtmesi, hem de yatağın altına
sıkıca sıkıştırılabilecek uzunlukta olması gerekir. Genelde 2 m. boy 1 m.
ende yapılır.
Nevresim: Battaniye kılıfı şeklindedir. Ağıza gelecek kısımda içine
konacak battaniyenin tutulabilmesi için 5 cm. dikişsiz yer bırakılarak alt
kısmına ilik düğme yapılıp kapatılması sağlanır.
Muşamba: Yatağı korumak için kullanılır. Yatağın altına sıkıştırabilmek
için 1 m. uzunluktaki muşambanın her iki başına 50 cm. eninde amerikan
bezi eklemek gereklidir.
Pike: Genişlikleri çarşaf kadar olmalıdır. Hafif ve yıkanabilir cinsten
seçilmelidir; özellikle pamuklular uygundur.
Yastık yüzleri: Yastığı rahatça sokup çıkarabilmek için uygun genişlikte,
renkli veya beyaz olabilir.
Cam Eşyalar
Hasta ünitesi içinde olan cam vazolar vb. sıcak su, sabun veya deterjanla
temizlenir. Cam eşyalar üzerindeki lekeler, az miktarda amonyak veya
sodyum hidroksitle çıkarılabilir. Cam vazolardaki lekeler iri kum veya
sabunlu su ile çalkalayarak temizlenir. Bulaşık makinasında yıkamak da bir
çözüm olabilir.
Porselen Eşyalar
Sıcak sabunlu veya deterjanlı suyla yıkanır, durulanır ve kurulanır.
Mermerler
Sabun veya uygun deterjanla silinir.
Lastik Eşyalar
Yatak muşambası: Sıcak sabunlu su ile silinir. Gerektiğinde antiseptik
solüsyonlarla silinip durulandıktan sonra kurulanarak tekrar kullanılabilir.
Termofor ve buz keseleri: Yıkanır, suları süzdürülür ve içine hava
girmesi sağlanarak ağzı kapatılır. Bir diğer yöntem de yıkadıktan sonra
başaşağı asarak ağzı açık muhafaza etmektir.
120
Emaye Eşyalar
Sıcak sabunlu yıkanarak temizlenir. Lekeler sıvı krem bir deterjanla
hafifçe ovularak çıkarılabilir. Sırlarının dökülme tehlikesine karşı
düşürmemeye özen göstermek gereklidir.
Sürgü ve Ördek
Her kullanımdan sonra sıcak deterjanlı su ile yıkanır, durulanır ve
kurutulur. Antiseptik solüsyonlarla dezenfekte edilir.
Hasta odası hastayı rahatsız etmemek şartıyla havalandırılmalı,
süpürülmeli, odanın günlük temizliği, hasta ünitelerinin temizliği yapılmalı,
tozlar ıslak bezle alınmalı, banyo lavaboları, tuvalet temizlenip dezenfekte
edilmeli, odanın perde ve tülleri kışın 15 günde bir, yazın ayda bir
yıkanmalı, camlar haftada bir silinmelidir. Oda içaçıcı bir şekilde tertipli,
düzenli ve temiz olmalıdır.
121
YATAK YAPIMI
Hasta odasının en önemli mobilyası karyola ve yataktır. Bakım
görevlisinin görevlerinden biri de hasta yatağını iyi şekilde hazırlamak,
temiz ve düzgün tutmaktır. Böylece hasta rahat eder.
Hasta Yatağının Açılması Ve Havalandırılması
Araç ve gereçler:
1. Küçük süpürge
2. Kirli çamaşır torbası
Uygulama:
1. Etajerler karyoladan uzaklaştırılır.
2. Yastıklar sandalyenin üstüne konur.
3. Önce uzak taraftan başlanarak karyoladan taraftaki elle şilte kaldırılır,
diğer elle takımlar şiltenin altından gevşetilerek çıkarılır.
4. Pike sol taraftan kaldırılıp katlanarak sandalyedeki yastıkların üzerine
konur.
5. Battaniyeler kendimizden uzak tarafa doğru dörde katlanır ve
sandalyenin arkasına asılır.
6. Çarşaflar aynı şekilde katlanıp kaldırılır. Temizse battaniyelerin
üzerine bırakılır, kirliyse kirli torbasına atılır.
7. Muşamba ara çarşafı da katlanarak karyolanın ayak ucuna veya
sandalyenin üzerine asılır.
8. Yatak fırçalanarak ayak ucundan baş tarafa doğru çevrilmek suretiyle
alt-üst edilir.
9. Yatakta kir, kan vb. leke çok fazla ise yıkamaya gönderilir, yoksa
öylece bırakılır.
Kapalı Yatak Yapımı
Araç ve gereçler:
9 İkinci çarşaf, pike
9 Ara çarşafı ve muşambası
9 2 tane yastık kılıfı
9 Yüz havlusu
Uygulama:
1. Temiz takımlar kullanılış sırasına göre karyolanın baş ucuna asılır
(havlu, yastık kılıfı, çarşafın biri, ara çarşafı, çarşaf).
2. Etajer ve sandalye karyoladan uzaklaştırılır.
3. Yastıklar, karyolanın ayak ucunda bulunan sandalyenin üstüne, ara
muşambası da arkasına asılır.
122
4. Karyolanın sağ tarafında çalışılır, yatak karyolaya yerleştirilir.
5. Çarşaf dört kat olarak yatağın başucuna konur (25 cm yataktan dışta
kalacak şekilde). Enine olan kat açılır, üst ucu aşağı doğru çekilir.
6. Çarşafın yataktan fazla bırakılan kısmı başucundan yatağın altına
sıkıştırılır, köşesi yapılır, ayakucu düzeltilir ve kenarları sıkıştırılır. Çarşafın
kısa olan yerinde ayak ucu sadece yatağı örter, köşe yapılmaz.
7. Baş tarafa yastık konunca ara muşamba yastığın alt kenarı hizasından
ortalanarak yayılır, bir ucu yatağın altına sıkıştırılır.
8. Ara çarşaf muşambayı örtecek şekilde ortalanarak yayılır ve
sıkıştırılır.
9. Karşı tarafa geçip çarşaf, muşamba, ara çarşafı katlanılan sağ taraftan
alınarak aynı şekilde yapılır (pike altına katlanır, köşeler yapılır).
10. Sol tarafta battaniye açılır, bir kısmı karyolanın ayak ucuna gelecek
şekilde yatağın üzerine yayılır. Nevresim iki taraftan eller geçirilerek
battaniyenin uçlarından tutulur ve battaniyenin üzerine geçirilir, düzeltilip
çekilir. Kendimizden tarafı yatağın hizasından içeri katlanarak ayak ucu
yatağın altına sıkıştırılır.
11. Sağ tarafa geçerek nevresim tamamlanır (nevresimin üst kısmı
şiltenin baş tarafından 20 cm. aşağı olacak).
12. Yastık kılıfları geçirilir, bol ise pili yapılır, pili arkaya ve alta yayılır.
Yastığın açık ucu kapıdan uzak tarafa gelecek şekilde yastıklar yerine konur.
13. Battaniye hizasının 5 cm. yukarısından konup düzgünce aşağıya
kadar indirildikten sonra köşesi yapılır ve pike yanlardan sarkık olarak
serbest bırakılır.
14. Etajer ve sandalye yerine konur.
Kapalı Yatağı Açık Yatak Haline Getirmek
Uygulama:
1. Nevresim üst iki ucundan tutarak üçe katlanır.
2. Pike varsa önce (nevresimden) üst iki ucundan tutularak üçe katlanır.
Yatağın ayak tarafına getirilmek suretiyle yatağın ayak ucunda sağ ve sol
tarafta yatağın altına konur veya serbest bırakılır.
3. Yastıklar altüst edilerek varsa pilili tarafı öne alınır.
4. Etajer hastanın kolaylıkla ulaşabileceği bir yere çekilir, üzerine su,
kolonya vb. ihtiyaç duyduğu malzemeler dizilir.
123
Hastanın Yatak Temizliği
Araç ve gereçler:
9 Küvet içinde sıcak su
9 Toz deterjan
9 Toz bezi
9 Küçük süpürge
9 Gazete kağıdı
9 Sıvı temizlik malzemesi
Uygulama:
9 Etajer karyoladan uzaklaştırılır. Sandalye uzağa çekilir.
9 Uzak taraftan (kapıdan) başlayarak yatak takımları gevşetilir.
9 Yastık kılıfları çıkarılır ve yatağın üzerine bırakılır.
9 Nevresim çıkartılır, battaniye ve ara muşambası dörde katlanıp
sandalyenin arkasına asılır. Kirli ise yıkanmaya gönderilir.
9 Kirli yatak takımları içiçe sarılarak kirli torbasına atılır.
9 Etajerde kirli çatal-bıçak vb. varsa mutfağa götürülür.
9 Kullanılacak araç ve gereçler etajerin üzerine getirilir.
9 Yastıklar sandalyenin üzerine konur.
9 Yatak, önce yakın sonra uzak tarafı olmak üzere yukarıdan aşağıya
doğru ıslak süpürge ile süpürülür. Ayakucu başucu üzerine katlanıp
üstte kalan kısmı aynı şekilde süpürülür. Katlanamıyorsa bu işlemi
yatağı altüst ederek yapmak gereklidir. Süpürürken daima
kendimizden uzak tarafa doğru süpürmeliyiz.
9 Açık olan somya kısmı, ayak ucu deterjanlı bezle silinir. Yatağın katlı
kısmı somyanın silinen kısmına alınır ve diğer taraf da temizlenir.
9 Temizlik malzemesi somyanın üzerine alınarak etajer silinip ovulur ve
malzemeler tekrar etajerin üzerine alınır.
9 Şilte altüst edilir, yayılır, muşamba ve battaniye katlı olarak yatağın
ortasına, yastıklar da bunların üzerine konur.
9 Sandalye silinir, etajer ve sandalye yerine çekilir.
9 Oda duvarları kirli ise deterjanlı su ile silinir, duru su ile durulanır.
Kullanılan malzemenin temizliği:
1. Toz bezi temiz sabunlu su ile yıkanır ve kurutmak için asılır.
2. Küvet yıkanıp, kurulanır. Deterjanlar ve süpürge yerine kaldırılır.
3. Hasta etajerinden alınan bardak, sürahi, vazo sabunlu sıcak su ile
yıkanır ve yerine kaldırılır.
4. Eğer bulaşıcı hastalık söz konusuysa bez, çamaşır vb. kaynatılır,
kaynatılamayacak eşyalar ise %1 lizol veya zefiran solüsyonu ile dezenfekte
edilir.
124
İçinde Hasta Bulunan Yatağın Yapılışı
9 Yatağı yapmaya başlamadan önce oda sıcaklığına dikkat edilir.
9 Gerekli malzemeler tam olarak yatağın yanına getirilir.
9 Etajer ve sandalye yataktan uzaklaştırılır.
9 Uzak taraftan başlanarak yatak takımları gevşetilir. Üst yastık alınarak
sandalyenin üzerine konur ve yatak yukarı çekilir.
9 Hasta uzak tarafa döndürülüp yastığı başının altına çekilir. Nevresim
hastanın üzerine itilir. Hastanın üstünü açmamaya dikkat edilir.
9 Ara çarşafı değişecekse yuvarlanarak hastanın altına itilir.
Değişmeyecekse süpürülür ve hastanın üstüne katlanır.
9 Alt çarşaf da içine kıvrılarak hastanın altına itilir.
9 Yatağın açık kalan kısmı elle süpürülür.
9 Temiz çarşaf, kapalı yatakta olduğu gibi hastanın altına itilir ve hasta
bizden tarafa çevrilir. Yastığı başının altına çekilir ve üzeri örtülür.
9 Karşı tarafa geçilir, ara çarşafı toplanır, karyolanın ayak ucuna yatağın
üzerine konur. Muşamba süpürülür, hastanın üstüne çevrilir. Kirli
çarşaf da çekilerek ara çarşafı ile birlikte kirli torbasına atılır.
9 Temiz çarşaf hastanın altından çekilir, başucu sıkıştırılıp köşe yapılır.
Düzeltilip sıkıca çekilerek yatağın altına sıkıştırılır. Muşamba ve ara
çarşafı gergince çekilir, düzgün olarak yatağın altına saklanır.
9 Hasta yatağın ortasına alınır. Sandalyedeki ve hastanın başının
altındaki yastıkların kılıfları değiştirilir.
9 Nevresim hastaya tutturularak battaniye çıkarılır. Tutamıyorsa bu
işlem hastanın omuzlarının altına sıkıştırılarak yapılır. Kirli nevresim
hastanın üzerinde bırakılır, temiz nevresim ise yatakta olduğu gibi
geçirilerek çevrilip hastanın üzerine örtülür. Kirli nevresim altından
çekildikten sonra sandalyenin üzerine bırakılır. Hastanın üzeri
düzeltilip nevresimin kenarları katlanır ve yatağın ayak ucuna
sıkıştırılır.
9 Kirliler kirli torbasına atılır, etajer ve sandalye yerlerine konur.
İçinde Hasta Bulunan Yatağın İki Görevliyle Yapılışı
Hasta yatağın orta yerinde yatar, her iki görevli yatağın birer tarafında
çalışarak hastayı sarsmadan yatak takımlarını gevşetirler.
Kirli alt çarşafı başının altından yuvarlanarak omuzları hizasına getirilir.
Temiz çarşaf katlı olarak konur ve köşeleri yapılır. Aynı şekilde kirlinin
yanına indirilir.
125
Ara çarşafla muşamba hazırlanır. Alt çarşaf hastanın belinin hizasına
kadar indirilir, hastaya dizleri büktürülür, kalçası
kaldırılır, çarşaf ayak hizasına kadar bu şekilde
kaydırılır. Kirli çarşaf sandalyenin üzerine alınır.
Ara muşambası sağ taraftan sola verilirken ara bezi
de üzerinde olarak yatağın altına sıkıştırılır. Diğer
taraftan gergin ve pürüzsüz olması için çekilerek
yatağın altına sokulur.
Üst takımlar diğer usullerde olduğu gibi
tamamlanır.
Hastayı sarsmamaya ve üzerini açmamaya
dikkat edilir.
Yatağında oturabilen hastalarda hasta bakıcının biri veya bir kişi hastayı
tutar, diğeri de çarşafı baş taraftan yayarak üst kısmı bitirir (bir taraf yapılır,
diğeri tutar). Sonra ayak tarafı tamamlanır.
Hasta yatağı yapılırken dikkat edilecek noktalar
9 İşe başlamadan önce her şeyi tam olarak hazırlamak.
9 Hastaya kullanılacak her şey temiz, kuru ve kırışıksız olmalıdır.
9 Üst takımlar düzgün olmalı ve hastanın ayaklarını rahatsız edecek
derecede sıkılmamalıdır.
9 Hastanın yatağı yapılırken karyolaya çarpmamaya dikkat edilmelidir.
9 Takımlar hastanın yüzüne gözüne çarpmadan, rüzgarlanmadan, varsa
ameliyatlı yerine baskı yapmadan üzerine konulmalıdır.
9 Temiz ve dikkatli çalışılmalı, kirli ve temiz takımlar yere
değdirilmemeye çalışılmalıdır.
9 İş bitiminde kullanılan malzemeler yerlerine kaldırılmalıdır.
9 Hastaya nazik davranmalı, ne olursa olsun hastayla azarlar tonda
konuşulmamalıdır
126
HASTAYI YATAĞINDA DÖNDÜRMEK VE POZİSYON VERMEK
Hastayı yatağında bir şey içirmek veya biraz hareket ettirmek amacıyla
yapılır.
Hareket: Bakıcı, hastadan tarafa olan kolunu hastanın arkasından
geçirerek uzak taraf koltuk altından tutar. Hastanın başı ve boynu bakıcının
kolunun iç kısmına yaslanmış olur.
Hareket: Hastanın başı ve yastıkları düzeltilmek istendiği zaman, bakıcı
kolunu hastanın göğüs hizasından geçirip koltuk altından tutarak yukarı
kaldırır, serbest kalan eliyle de yastığı düzeltir.
Hareket: Aklı başında olan hasta bir kolu ile bakıcının arkasından tutar.
Hasta ve bakıcı yüzyüze durur. Böylece hastayı kaldırmak daha kolay olur.
Hastayı Bir Taraftan Diğer Tarafa Çevirmek
Hastaya rahatlık sağlamak, uzun zaman aynı pozisyonda yatan hastaları
döndürmek ve yatak yaralarını önlemek için uygulanır.
Hastayı kendi tarafımızdan aksi tarafa çevirmek: Bakıcı bir kolunu
hastanın omuzlarının altından geçirir, karşı taraf da koltuk altından tutar.
Diğer kolunu da hastanın kalçalarının altından geçirdikten sonra hastayı
yavaşça kendine doğru çeker. Böylece hasta kolları üzerinden yan tarafa
dönmüş olur.
Hastanın altta kalan ayağı uzatılarak üstte kalan ayağı büktürülür. Sırta bir
yastık dayanarak geri kayması önlenir. Ağır hastalarda hastanın karnının
önüne ve dizlerinin arasına konacak ufak yastıklarla daha çok rahat etmesi
sağlanır.
Hastayı kendi tarafımıza çevirmek: Bakıcı çevrilecek tarafta durur.
Kollarından birini hastanın omuzlarının üzerinden geçirir ve uzak taraf
koltuk altından tutar; diğer kolu ile de hastanın uzak taraf kalçasından tutup
böylece hastayı sarsmadan kendi tarafına çevirir. Hastanın üstünü açmamaya
dikkat eder.
127
YATAK İÇİ VE DIŞINDAKİ FAALİYETLERİ
Hastayı Sedyeye Nakletmek
Kalkamayacak durumda yatakta yatan bir hastayı bir yere götürmek için
sedye kullanılır.
Durumu ağır, hareket etmesi sakıncalı, ameliyata girip çıkacak ve bilinci
yerinde olmayan hastaların naklinde kullanılır. Hastayı sedyeye nakletmek
için 3 kişiye ihtiyaç vardır. Önce sedye karyolanın ayak ucuna dikaçı
oluşturacak şekilde yerleştirilir. Karyolanın ve sedyenin tekerlekleri
kilitlenir. En uzun boylu kişi hastanın başucunda, diğerleri boy sırasına göre
hastaya dönük dururlar. Ortadaki kişi kollarını hastanın kalçasının altına
yerleştirir, hastanın ağır kısmı kalça çevresidir. Hastanın başucundaki kişi
kolunun birini hastanın baş, boyun, omzunun altından geçirir. Diğer kolunu
ortadakinin elinin yanına koyar, ayak ucundaki kişi hastanın bir elini ayak
bilekleri altına yerleştirir. Diğer elini ortadakinin elinin yanına koyar, sonra
aynı anda hastayı yatağın kenarına çekmek için pozisyon alırlar ve hep
birlikte geriye çekilerek hastayı yatağın kenarına kaydırırlar. Daha sonra
kollarını yine hastanın altına yerleştirerek yataktan kaldırırken 3 kişi
kucağına çekecek şekilde hastayı kaldırmaya hazırlanırlar. Ortadaki kişinin
komut vermesiyle aynı anda kaldırmak en güzelidir. Kaldırılan hasta
sarsılmadan sedyeye yerleştirilmelidir.
Ayak bileklerinden, belinden şuursuz hastaları sedyeye nakletmek için
bağlamak gereklidir. Taşıma sırasında ayakları önde, baş geride olmalıdır.
Hastayı Sedyeden Karyolaya Almak
Önce yatak hazırlanır. Sedye ayak ucuna konur, 3 kişi hastanın sedyeye
yerleştirilmesinde olduğu gibi sıralanır. Hastayı kaldırıp karyolaya koyarlar
ve bu sırada sarsmamaya, hastanın üzerinin açılmamasına özen gösterirler.
Hastanın kolunda serum, kan gibi sıvılar takılı ise damarın şişmemesine
ve serumun çıkmamasına dikkat etmek gerekir. En iyisi damar yolunu üç
yollu takarak damar yolunun kapatılması yolu ile şişmeyi ve çıkmayı
önlemektir. Ağızda sonda varsa çıkmaması için özenli davranmalı, idrar
sondası ile ameliyat yeri sondasına da çok dikkat etmek gereklidir.
Hastayı Sandalyeye Oturtmak
İyileşme devresinde olanları oturtmaya alıştırmak, nefes darlığı olanlarda
rahatlık sağlamak amacı ile hasta sandalyeye veya koltuğa oturtulur.
Oturtulacak sandalye hasta yatağına yakın veya oda içinde manzarası olan
bir yere konur ve yastık yerleştirilir. Hastanın nabzı alınır, çorabı giydirilir.
Bir elle hastanın arkasından tutularak oturmasına yardım edilir; diğer elle
dizlerinin altından tutulup çevrilerek ayakları karyoladan sarkıtılır. Yatakta
biraz oturtulur. Sabahlık vb. giydirilir. Baş dönmesi vb. sıkıntısı yoksa
128
hastanın önünde durularak hastanın koltukları altından tutulup kalkmasına
yardım edilir. Hasta ayağa kalktıktan sonra, bakıcı geriye iki adım atar, hasta
da ileriye adımlar atarak iskemleye oturtulur. Hasta daha önceden
sandalyeye yerleştirilmiş yastığa yaslanır. Ayağının altına küçük bir
basamak konulabilir. Atkısı veya pelerini varsa omuzlarına örtülür. Tekrar
nabzı ölçülür. Hasta sandalyede otururken yatağı yapılır.
Hasta ilk kez yataktan kalkıyorsa 15-20 dakikadan fazla oturtulmamalıdır.
Fenalık hissederse hemen yatırılmalıdır. Damardan serumu vb. varsa akışını
engelleyecek hareketten kaçınmak lazımdır. Hasta uzun süreli oturacaksa
gazete, kitap da okuyabilir.
YATAK YARASI (Dekübitis Yarası)
Hastanın uzun süre yatak istirahatinde olması neticesinde vücudunun
belirli bölgeleri basınç altında kalarak bu bölgelerde dolaşım yeterli
olmayacaktır. Dokuların uzun süre beslenememesi ve oksijensiz kalması
sonucu doku harabiyeti olacaktır.
Yatak istirahatinin organizmaya faydaları olduğu kadar zararları da
vardır. Bu zararları en aza indirmek hastaya bakanın görevidir. Uzun süre
aynı pozisyonda yatmaya bağlı olarak görülen zararlardan birisi de yatak
yarası denilen ve tıp dilindeki adı “dekübütüs” olan rahatsızlıktır.
Basınç altında kalarak beslenemeyen dokuda önce hafif bir kızarıklık,
sonra koyu mavi ve mor bir renk görülür ve doku açılır. Enfeksiyonların
kolay yerleşebileceği açık yara halini alır. Açılan yaranın büyüklüğü ve
derinliği oranında vücut serum proteinlerinin kaybı olur. Tedavi edilmezse
kötü sonuçlar doğurur. Yatak yaralarının önlenmesi için;
Hastanın doku ve cildinin sağlıklı kalması için yüksek proteinli, vitaminli
ve mineralli bir beslenmenin uygulanması gerekir.
Basıncı azaltmak için havalı yataklar ile su yatakları kullanılmalıdır.
Hastanın pozisyonu iki saatte bir değiştirilmeli ve masaj yapılarak
dolaşımı hızlandırılmalıdır. Cilt temizliğine ve bakımına dikkat edilmelidir.
Yatak çarşafı altına iyice temizlenmiş koyun postu koyarak yumuşaklık
ve hava sirkülasyonu sağlanabilir.
Yatak Yarası Oluşmaya Başladıysa Yapılması Gerekenler
9 Yara kuru ve temiz tutulmalı, antiseptik solüsyonlarla ışık (ultraviyole)
tedavisi uygulanmalıdır.
9 Yatak yarası pansuman tekniğine göre iyileştirilmeye çalışılmalıdır.
Bunun için;
9 Yara önce özel solüsyonlarla yumuşatılmalı,
9 Sonra oksijenli su ile yıkanarak ölü dokular kaldırılmalı,
129
9 Ölü doku temizliğinden sonra tekrar oksijenli su ile yıkanmalı,
9 Yara steril tamponlarla kurulanıp doku rejenerasyonunu hızlandıran
pomatlar (Bepanten, madakasol vb.) sürülmeli,
9 En son olarak steril tamponla kapatılmalıdır.
HASTAYI SANDALYEYE OTURTMAK
İyileşme devresinde olanları oturtmaya alıştırmak, nefes darlığı olanlarda
rahatlık sağlamak amacı ile hasta sandalyeye veya koltuğa oturtulur.
Oturtulacak sandalye hasta yatağına yakın veya oda içinde manzarası olan
bir yere konur ve yastık yerleştirilir. Hastanın nabzı alınır, çorabı giydirilir.
Bir elle hastanın arkasından tutularak oturmasına yardım edilir; diğer elle
dizlerinin altından tutulup çevrilerek ayakları karyoladan sarkıtılır. Yatakta
biraz oturtulur. Sabahlık vb. giydirilir. Başdönmesi vb. sıkıntısı yoksa
hastanın önünde durularak hastanın koltukları altından tutulup kalkmasına
yardım edilir. Hasta ayağa kalktıktan sonra, bakıcı geriye iki adım atar, hasta
da ileriye adımlar atarak iskemleye oturtulur. Hasta daha önceden
sandalyeye yerleştirilmiş yastığa yaslanır. Ayağının altına küçük bir
basamak konulabilir. Atkısı veya pelerini varsa omuzlarına örtülür. Tekrar
nabzı ölçülür. Hasta sandalyede otururken yatağı yapılır.
Hasta ilk kez yataktan kalkıyorsa 15-20 dakikadan fazla oturtulmamalıdır.
Fenalık hissederse hemen yatırılmalıdır. Damardan serumu vb. varsa akışını
engelleyecek hareketten kaçınmak lazımdır. Hasta uzun süreli oturacaksa
gazete, kitap da okuyabilir
MASAJ
Ellerle vücuda basınç ve friksiyon uygulamaya masaj denir. Hafif basınç
ile yapılan masajlar
yatıştırıcı, daha fazla basınç ile yapılan masajlar ise uyarıcı etki
oluştururlar. Masajın mekanik etkisi bölgedeki kan ve lenf miktarını
artırmaktır. Masaj uygulanan bölgede vazodilatasyon oluşur ve bu kızarıklık
ile kendini gösterir. Kapiller dilatasyon kan ile dokular arasındaki sıvı
değişimini hızlandırır. Bazı koşullarda hekim masajın hangi etkisini
istediğini belirtir. Bazı kuruluşlarda bu alanda eğitim görmüş kişiler bu
görevi üstlenirler. Birçok durumda buna imkan yoktur.
Deri lezyonu, infeksiyonu, habis tümör ve kırık olan bölgenin üzerine
masaj yapılmamalıdır.
Ağrılı ekstremitelerde kan pıhtısı olasılığına karşı masaj yapmak tehlikeli
olabilir. Zira masaj ile yerinden kopan pıhtı dolaşım ile hayati bir organı
tıkayabilir. Akut miyokart enfarktüsü geçiren hastada dolaşıma, dolayısıyla
kalbe fazla yüklenmemek için masaj yapılmamalıdır
130
Masaj yapmada ilkeler:
Masaj yapılacak bölge gevşemiş, desteklenmiş ve rahat olmalıdır.
Oda ısısı hastayı üşütmeyecek şekilde olmalıdır.
Hemşire yüzü masaj yapılacak bölgeye dönük ve rahat bir pozisyonda
durur, ellere, hastanın cildinin durumuna ve eldeki olanaklara göre pudra,
kakao yağı, lanolinli vücut losyonu vb. dökülür.
İstenilen masaja, orta güç ve ritimle başlanır, sonra ritim ve güç artırılır.
Daha sonra ise ritim ve güç yeniden azaltılır. Bir bölge üzerine aynı hareketi
üç defadan fazla uygulamayıp, diğer bölgeye geçmelidir. Hastanın işlemi
nasıl tolere ettiği gözlenmelidir. İşlem sırasında konuşmamak, gevşemeyi
sürdürmek yönünden uygundur.
SÜRGÜ
Amaç, yataktan kalkması sakıncalı hastaların idrar ve dışkılama
ihtiyacının yatakta karşılanmasıdır.
9 Hastanın yanına sürgü ile gelinir ve sürgünün kapağı açılır.
9 Hastanın dizlerini büküp kalçasını kaldırması söylenir.
9 Nevresim hafifçe kaldırılıp hastanın kilodu indirilir.
9 Sol elle hastanın kalçasını kaldırmasına yardım edilir. Sağ elle de sürgü
kalçanın altına konur.
9 Hastanın sürgünün üstüne rahat bir şekilde oturduğundan emin
olunduktan sonra hasta yalnız bırakılarak ihtiyacını gidermesi sağlanır.
9 Tuvalet kağıdı verilerek hastanın temizlenmesi beklenir. Kalçasının
altına el konularak kendisini kaldırmasına yardım edilir. Sürgü çekilir,
üzeri örtülür ve tuvalete götürülür.
9 Hastanın yanına gelinerek ellerini yıkamasına yardım edilir.
9 Kullanılan sürgü boşaltılır, sıcak veya soğuk suyla yıkanır. Antiseptik
madde ile (zefiran vb.) fırçalanır ve kaldırılır.
9 Hijyen açısından her hastanın kendine ait bir sürgüsü olmalıdır.
Dikkat edilecek noktalar:
9 İdrar ölçümü yapılacaksa ölçülü kaba konularak ölçülür,
9 Hastanın gaitasında parazit, kan, balgam, irin görülürse not edilir.
9 Sürgü veya ördek ıslak veya kirli haldeyken kullanılmamalıdır.
9 Bulaşıcı hastalıklarda sterilizasyon maddeleriyle steril edilmelidir.
Dışkısını Tutamayan Hastanın Temizliği ve Bakımı
Böyle hastalara “inkontinant” denir. Gaz ve dışkıyı, anüs sifınkterlerinin
irade ile tutamaması durumudur. Bu durum ruhsal veya fiziksel olabilir.
131
Fiziksel olması; anüs sifınkterlerinin patolojik bir durum sonucu
işlerliğini kaybetmesidir.
Ruhsal olarak ise; bu kasları çalıştıran sinirlerin herhangi bir ruhsal
bozukluk dolayısıyla çalışmaması neticesinde olur.
Böyle hastalara özel bakım gerekir. İrade dışı çıkan dışkı hem hastayı
kirletir, hem de kokusu etrafı rahatsız eder. Bu durumu önlemek için hastaya
iyi bir eğitim vermek gerekir. Hasta kalkabiliyorsa, belli zamanlarda tuvalet
alışkanlığı öğretilir. Kalkamıyorsa, hastaya belirli zamanlarda gliserinli
supzituar koyarak dışkılaması için bağırsak faaliyetleri hareketlendirilir ve
altına sürgü verilir veya sadece belirli zamanlarda sürgü verilerek ihtiyacını
gidermesi sağlanır. Bir diğer yöntem de büyükler için yapılan hasta
bezlerinden kullanmak ve kullanılmış bezleri bir torbaya koyup ağzını sıkıca
kapadıktan sonra çöpe atmaktır. Gaitasını ve idrarını tutamayan hastaya
bakım yapılmalıdır.
Araç ve gereçler:
9 Küvet içinde sıcak su
9 Sürgü, eldiven
9 Tuvalet kağıdı ve poşet
9 Pamuk, kirli torbası
9 Temiz takım, çamaşır ve ara bezi
9 Bir parça gazete kağıdı
Uygulama:
Malzemeler hastanın yanınada uygun bir yere konur.
Eldiven giyilir. Kirli iç çamaşırları hastanın üstü açılmadan çıkarılır.
Hastanın dizlerini bükmesi sağlanır ve altına sürgü verilir.
Bitince önce tuvalet kağıdıyla sonra sıcak suya batırılan pamukla silinir.
Kullanılan kağıt ve pamuk kirli poşetine atılır.
Sürgü alınarak yatağın altına serilen gazete kağıdının üzerine konur.
Nevresim hastanın üzerine çevrilerek hastanın yan dönmesi sağlanır.
Ara çarşafı gevşetilerek yatağın altında olan ucu hastanın altına sokulur.
Arka kalça önce tuvalet kağıdı ile sonra sıcak suya batırılmış pamuk
tamponlarla temizlenip kurulanır.
Kirli ara çarşafı hastanın altından uzağa itilerek yerine temiz bir ara
çarşafı konup hasta üzerine alınır. Gerekirse yatak takımları da değiştirilir.
Hasta karyolasının karşı tarafına geçilerek kirli takımlar çıkarılır, yatak
düzeltilir. Kullanılan malzemeler temizlenerek yerine kaldırılır.
Fazla kirlenmiş hastalarda, hastanın altına ara çarşafının kenarı konduktan
sonra üzerine sürgü konur ve üzerinden sıcak sabunlu su dökülmek suretiyle
temizlenir. Sürgü kaldırılıp friksiyon yapılabilir. En iyisi, hastanın ayağa
kalkması mümkünse belden aşağısına duş yaptırmaktır.
Devamlı altını kirleten hastalarda hasta bezi kullanmak daha pratik olur.
132
İdrarını Tutamayan Hastanın Temizliği ve Bakımı
İdrar tutamama çeşitli sebeplerden olabilir. Öncelikle hastanın rahatsızlığı
ile ilgili araştırma ve değerlendirme yapılmalıdır.
İdrara çıkmayı düzenli bir programa sokmak için sulu yiyeceklerin belirli
saatlerde verilmesini sağlamak yararlı olabilir. Hasta, yiyeceklerle idrara
çıkma arasındaki bağlantıyı anlayabilir. Özellikle yatalak yaşlı hastalarda 2-3
saatte bir tuvalete götürmek veya sürgü vermek uygun olacağı gibi kasların
kuvvetini artırmak için perin egzersizi uygulanabilir.
Diğer bir yöntem hastaya sonda takılmasıdır. Sonda ile idrar yolundan
idrar torbasına uzatılan ve idrar torbasında biriken idrarın dışarı alınması
sağlanmış olur. Sonda hem enfeksiyona yol açabilir hem de hastayı rahatsız
edebilir. Günümüzde çeşitli modern sondalar bulunmaktadır. Takıldıktan
sonra çıkmamasına, çekilmemesine, vajen veya penis ve idrar birikme
torbasının temizliğine özen göstermek gereklidir.
Yapılan yardımın hasta üzerinde psikolojik etkisi olacağı
unutulmamalıdır. Böyle hastalar utanır ve kendilerini güvenli hissetmezler.
Dolayısıyla bu tür hastalara anlayışlı davranmak, yardımcı olmak gerekir.
İdrar yolunda fiziksel bir rahatsızlık varsa ameliyat gerekebilir. İdrar
boşaltımı karından açılan bir delikle yapılabileceği gibi bağırsak ile üreter
birleştirilerek makattan da yapılabilir. İdrar boşaltımı için çeşitli ameliyat
yöntemleri vardır. İdrara çıkma durumu ile ilgili terimler:
Anüri: İdrarın kesilmesidir. Böbrekler idrar yapamaz.
Poliüri: İdrar çokluğu.
Diürez: İdrar yapma.
Enürezis: altına işeme.
Retansiyon: İdrar torbasında idrarın birikip dışarıya atılamamasıdır.
Hematüri: İdrarda kan bulunmasıdır.
Piyüri: İrinli idrardır, idrar bulanıktır.
Albüminüri: İdrarda albümin bulunmasıdır.
Glikozüri: İdrarda şeker bulunmasıdır.
Disüri: İdrar zorluğu.
Noktüri: Sıvı alınmadığı halde geceleyin sık sık idrara çıkma.
İdrar Tutamamanın Sebepleri
9 İdrar tutamama tam ve kısmi olabilir.
9 İdrar torbası fazla idrar depo edemeyecek durumda ise idrar sürekli
olarak damla damla akar ve tutulamaz.
133
9 İdrar torbası dolu veya yarı dolu iken etraftaki organların herhangi
birindeki büyüme idrar torbasında baskıya neden olur. Bu nedenle az
oranda, damla damla idrar kaçırma durumu görülebilir. Basınç
azaldıkça idrar kaçması da azalır.
9 Gebelikte olduğu gibi idrar tutamama geçici olabildiği gibi kalıcı da
olabilir. Bazen idrar torbası tam boşaltılamayabilir. Basınç arttığında
idrar damla damla dışarı atılır. Basınç azalınca kesilir. Buna daha çok
yaşlılarda rastlanmaktadır.
İdrarını Yapamayan Hastalarda Alınacak Tedbirler
9 İdrar yapamama çeşitli sebeplere bağlı olabileceğinden öncelikle
nedenlerini bulup ondan sonra önlem almak gereklidir.
9 Hastada anüri vardır, mesanede idrar yoktur. Örneğin böbreklerde idrar
süzen tüplerin tıkanması, kanama, zehirlenme onucu, sülfamid grubu
ilaçların fazla alınması, ishal kusma, kan kaybı gibi durumlarda böbrek
yetersizliği görülür. Bunun sonucunda da anüri görülür.
9 İdrar mesaneye gelir retansiyon olur, dışarıya atılamaz. Bunun çeşitli
sebepleri vardır. Büyük karın ameliyatlarından sonra spazm (kasılma)
sonucu ruhsal nedenlere bağlı olabilir.
9 Mesaneden idrarı dışarı atan tüpün ödemli, taşla tıkalı, iltihaplı veya
tümörle kapanması sonucunda idrar dışarı atılamaz.
9 Ameliyattan sonra 6-12 saat idrara yapamama durumu olabilir.
Ameliyatsız hastalarda ise 6-8 saat beklenebilir, sonra tedaviye geçilir.
9 Spazma bağlı idrar yapamama varsa; karına sıcak uygulama veya pupis
üzerine ılık su dökmek, sıcak su bulunan küvete oturtmak gereklidir.
9 Psikolojik nedenlere bağlı spazmlarda ise musluk suyu açarak su sesi
ile uyarı yapılır ve idrara çıkış sağlanır.
134
LAVMANLAR
Rektum yoluyla kalın bağırsağa belirli ve yeterli sıvı verilmesi işlemine
lavman denir. Büyüklerde irigatör, çocuklarda puvar ile yapılır.
Boşaltıcı Lavman
Bağırsak hareketlerini uyandırarak gaz şikayetlerini kaldırmak, dışkıyı
yumuşatarak dışarı atılmasını sağlamak, doğumdan önce ağrıları uyarmaya
yardımcı olmak ve bağırsakları temizleyerek doğum sahasını temiz tutmak,
laboratuar muayenesi için dışkı almak amacıyla uygulanır.
Araç ve gereçler:
9 Vazelin
9 Ucunda cam boru ve rektal tüp
9 Tuvalet kağıdı
9 İrigatör lastiği (90 cm.) ve askısı
9 Tedavi bezi ve muşambası
9 Gazete kağıdı
9 Havlu peçete
9 Sürgü örtüsü
Kullanılan solüsyonlar:
1. Hipotonik solüsyon: Hastada su ve tuz dengesi normalse 1-1,5 litre su
verilebilir.
2. İzotonik solüsyon: Şekerli veya tuzlu su verilebilir. Su ve tuz
dengesini bozmaz.
3. Sabunlu su: 1 lt. suya 30 gr. sabun konularak yapılır. Bağırsak sınır
uçlarını uyarır ve peristartizmi artırır. Bağırsakları tahriş edici olduğundan
çok sık kullanılması doğru değildir.
4. Yağlı solüsyon: ½ lt. suya 200 gr. Yağ (gliserin-likid vazelin)
konarak hazırlanır.
5. Hipertonik solüsyon: 200 cc %15-30 magnezyum sülfat, 200 cc %1530 sodyum sülfat koyarak hazırlanır. Zayıflara ve açlara verilmez. Ödemli
hastalara, yüksek tansiyonlulara, dolaşım ve solunum hastalıkları
bulunanlara hipertonik solüsyonlu lavman yapılır.
6. Eczanelerde satılan ve hazır tüp şeklinde olan solüsyonlar.
Uygulama:
9 Hastanın yanına malzemeler getirilir, irigatör küvetin içindedir.
9 Hastaya ne yapılacağı anlatılır.
9 Tüprektal vazelinlenir. Ellere eldiven takılır, sürgü yere konur.
9 Hasta yan çevrilerek bacakları hafifçe bükülür. Üst diz daha çok
bükük olacak şekilde hastanın başının altına bir yastık konur (Sims
pozisyonu).
9 Hastanın kalçasının altına tedavi bezi ve muşambası yayılır.
135
9 İrigatör küvetin içinden alınır ve havası çıkarılır (küvetin içine).
Lastiğin bağlantı musluğu kapatılır.
9 Sol el ile hastanın ilyeleri açılarak rektal tüp 10 cm kadar rektuma
sokulur. Tam olarak yerleştiğine emin olunduktan sonra musluk
açılır. İrigatör ele alınarak üst kalça hizasından 60 cm. yukarıya
kaldırılır. İrigatörün dibinde bir parmak solüsyon kalıncaya kadar
verilir. Rektal tüp çıkarılmadan önce musluk kapatılır.
9 Tüp çıkarılır. Gazete kağıdına ve havlu peçeteye sarılarak küvetin
içine konur. Lastik tüp irigatör etrafına sarılır.
9 Hasta sırtüstü yatırılır ve altına sürgü konur. Tuvalet kağıdı hastaya
verilir.
9 Sürgü hastanın altından tedavi bezi ve muşambası ile alınır. Hasta
kurulanır ve temiz bırakılır.
9 Kullanılan malzemeler temizlenerek yerine kaldırılır.
Dikkat edilecek noktalar:
1. Hipotonik solüsyonda suyun sıcaklığı 40 derece olmalı ve
peristaltizimi artırarak bağırsaktan emilim olmadan biran önce dışarı
atılmayı sağlamalıdır.
2. Hipertoniklerde suyun sıcaklığı 38-39 derece olmalı ve dokulardan
dışarıya olan geçişmeyi artırarak yüzeysel damarları daraltıp emilimi
azaltmalıdır.
3. Rektum içine hava vermemeye dikkat edilmelidir.
4. Hastanın fazla açılmamasına ve yatağın ıslanmamasına dikkat
edilmelidir.
5. Solüsyon miktarı büyüklerde 1-1,5 lt., çocuklarda 15 cc-500 cc
arasında verilebilir.
6. Yapılan lavman doktorun istediği şekilde yapılmalı ve gözlem
kağıdına işlenmelidir.
7. Hastanın üstü fazla açılmamalı, hasta sancı duyarsa biraz beklenmeli
ve derin nefes alması söylenmelidir.
8. Solüsyonun gitmesi durursa tüprektal ileri geri itilmelidir.
Kullanılan malzemenin bakımı:
1. İrigatör önce sıcak sabunlu su ile, sonra soğuk su ile yıkanıp
kurulanır ve yerine kaldırılır.
2. Küvet aynı şekilde yıkanır, kurulanır ve kaldırılır.
3. Sürgü de aynı şekilde yıkanır, ardından dezenfekte edilir ve
kurulanarak yerine kaldırılır.
136
4. Tedavi bezi ve muşambası da yıkanıp kurulanır. Talk pudrası sürülüp
katlandıktan sonra yerine kaldırılır.
Lavmandan Sonra Tuvalete Çıkmayan Hastada Alınacak Tedbirler
1. Bazen hasta lavmandan sonra sıvıyı sürgü üstünde çıkaramaz. Bu
durumda, hastayı kaldırabiliyorsak gezinerek hareket etmesi sağlanmalıdır.
Hastanın karnına termofor koymak da faydalı olur.
2. Bazı vakalarda dışkı pekişmesi olur, dışkı rektumda veya kolonda
kurur sertleşir. Bu dışkı parçası bağırsakların yukarısındaki normal dışkının
boşaltılmasını engeller. Böyle durumlarda yağlı lavman kullanılması önerilir.
Bundan 2-3 saat sonra da boşaltıcı lavman yapılır. Bu yöntem işe yaramazsa
eldiven giyilerek rektumdan tuşe yoluyla sert madde parçalanarak alınır.
Eğer tıkanıklık bağırsaktaysa ameliyat edilir.
3. Sertleşme rektumdan tuşe edilerek alındığında hastaya acı verir.
Dışkı pekişmesini önlemek için hastanın gıdasına özen göstermek, egzersiz
yaptırmak veya laksatif ilaçlarla dışkılamayı düzenlemek gereklidir.
HASTANIN BESLENMESİ
Her hasta kendi hastalığına uygun bir diyetle beslenir. Bakım görevlisi bu
diyeti hastaya uygulamada özen göstermelidir.
Diyet tedavisinde, hastaya diyabet eğitimi, diyet tedavisi konusunda
eğitim verilmeli, ilaç tedavisi, fiziksel aktivite ve egzersiz uygulanmalı,
psikolojik durum düzeltilmelidir.
Diyet tedavisinin temel unsurları:
Hasta olması gereken kiloya gelecek şekilde kalorisi ayarlanır.
Diyet enerjisinin % 40-50'si karbonhidrattan, %30-35'i yağlardan, %15'i
proteinden gelecek şekilde ayarlanır.
Basit şekerler (monosakkaritler) yasaklanır. Vitaminler ve mineraller
yeterince verilmelidir.
Diyette yeterli posa bulunmalıdır. Diyet 6-7 öğün olarak düzenlenmelidir.
Yasak yiyecekler:
9 Şeker ve tatlılar.
9 Pasta, kek, kurabiye gibi yiyecekler.
9 Alkollü içecekler, meşrubatlar.
9 Hazır gıdalar.
9 Sucuk, pastırma, salam gibi yiyecekler, krema ve soslar.
9 Yağda kızartmalar.
9 Kuruyemişler.
137
Şeker Hastalığında Beslenme
Hasta insülin almaya devam etmelidir. Hastanın kan şekeri devamlı
kontrol edilir. Kısa etkili insülin öğünlerden hemen önce (4 defa, 6 saat ara
ile) yapılır. Hasta yeterince beslenmez ise insülin yapmanın anlamı yoktur.
Çünkü hasta hipoglisemiye girer.
Uzun etkili insüline başlandığında kalori 6 öğüne bölünür.
İnfeksiyon Hastalıklarında Beslenme
İnfeksiyon hastalıkları en sık oluşan hastalıklardır. Gelişmekte olan
ülkelerde infeksiyon hastalıkları özellikle ölüm nedenleri içinde ilk
sıralardadır. İnfeksiyon hastalıkları geçirenlerde beslenmeye dikkat edilmesi
zorunludur. İnfeksiyon geçiren bir kişinin, daha fazla enerjiye gereksinimi
vardır ve alınan proteinler yapılanmada kullanılamaz. Bu nedenle uzun süren
hastalıklarda kişi ne kadar gıda alırsa alsın gelişim yeterli olmayacaktır.
Hasta ağızdan alamıyorsa (kusma, emilim bozukluğu, ishal varsa)
intravenöz beslenme yapılır. İntravenöz beslenme gerekçesi elektrolit ve sıvı
gereksinimini karşılamak içindir.
Ağızdan beslenmeme uzun sürerse amino asit ve lipit solüsyonları da
ilave edilmelidir. Ağızdan alamayan hastaların bir kısmı nazogastrik tüp
takılmak suretiyle akıcı kıvamda besinler verilerek beslenir. Bunlar, süt,
yumurta, şeker, tahıl unları, meyva suları, sıvı yağ gibi yiyeceklerden değişik
karışımlar yapılarak hazırlanır.
Ağızdan alabilen hastalarda, eğer ishali varsa şeker tuz ve karbonat
çözeltileri içirilir. İshal diyetlerindeki gibi ayran, yoğurt, meyve suları, pirinç
suyu veya ezmesi verilebilir.
Çocukluk dönemi infeksiyon hastalıklarında (kızamık, suçiçeği) gibi,
ishal olmadığı durumlarda hastaya çok katı olmayan sindirimi kolay az
posalı yiyecekler verilir. Örneğin sütlü tatlılar, yoğurt, meyve suyu, bal,
marmelat, yumurta, çorba, köfte gibi gıdalar verilebilir. Ateşi düşüp yiyecek
alımı artınca sebze yemeklerine, meyvelere, pilav, makarna gibi katı
yiyeceklere geçilir.
İnfeksiyon hastalarında besin gereksinimi;
- Enerji:
Çocuklar için : 100 - 150 Kalori/Kg
Yetişkinler için: 30 - 40 Kalori/Kg
- Protein:
Çocuklar için : 3 g/Kg
Yetişkinler için: 1.5 g/Kg
138
Kanserli Hastanın Beslenmesi
Artan besin gereksinimi sağlanmalıdır. Hastanın tedavisine uygun
beslenme planı yapılmalıdır.
Ameliyat olmuş veya olacak ise, verilecek gıdalarla kısa süreli olarak ayrı
bir besin rejimi yapılmalıdır.
Radyoterapinin sindirim sistemine etkileri olmaktadır. Bu nedenle
iştahsızlık, bulantı, kusma gibi sorunlar ve etkileri araştırılmalıdır.
Kemoterapinin de beslenme üzerine olumsuz etkileri olmaktadır. Bu
hastalarda bazı duyusal ve işlevsel kayıplar olmakta ve bunlar beslenmeyi
bozmaktadırlar.
Bunlar;
- Tükrük salgısında azalma,
- Tat duyusunun kaybı,
- Diş çürümesi ve sonucunda çiğneme işlevinde bozulmalar,
- Hazımsızlık,
- Yutma güçlüğü,
- İshal veya konstipasyon olabilir.
Bütün bunlar değerlendirilerek uygun diyetler düzenlenmelidir.
Özellikle bulantı ve kusması olanlarda su ve elektrolit dengesi kontrol
edilmelidir.
Hastalara sulu, yumuşak, kalori ve proteinden zengin, vitaminlerden de
zengin diyetler hazırlanmalıdır. Proteinleri yüksek tatlılar, çorbalar
hazırlanmalıdır. Meyve püreleri veya suları, yumuşak etler tercih edilmelidir.
Ağızdan alması zorlaşan hastalar nazogastrik sonda ile beslenebilir.
Sindirim sistemi bozukluklarında gerekirse damardan beslenme yapılır.
Tüple beslenme için giderek artan sayıda diyetler geliştirilmiştir. Saf protein
veya aminoasitler kullanılmaktadır.
Hastaya uygun bir beslenme sağlanırsa bünye direncinin arttığı, yaşam
süresinin uzadığı gözlenmiştir.
Gavaj diyetlerinden örnekler:
Normal gavaj (2.5 kg gavaj): 2 kg. süt, 8 yumurta, pirinç unu veya
mercimek, bezelye unu (25 gram), 125 gram şeker.
Yoğurtlu gavaj (Hasta ishalse): 1 kg yoğurt, yarım çorba kaşığı pirinç
unu, ortaboy yarım patates.
Mide Hastalıklarında Beslenme
Bulantı, kusma ve ağrı vardır. Yemekler az az, sık sık verilmelidir.
Gıdalar çok sıcak ve çok soğuk olmamalıdır. Yavaş yenilmeli ve iyi
139
çiğnenmelidir. Mide salgısını uyarıcı besinler yenilmemelidir. Yemeklere
bütün yiyecekler çiğ konulmalı, kavrulmamalıdır. Çorbalara etsuyu
konulmamalıdır.
Turşu, ketçap, hardal, çemen, zeytin, kuruyemişler, limon tuzu,
kurutulmuş meyveler ve hazır meyve suları, çay, kahve, nescafe, sucuk,
pastırma, kurubaklagiller yenilmemelidir.
Bağırsak Hastalıklarında Beslenme
Dışkının sulu, şekilsiz ve sayısının normalden fazla olmasına ishal
(diyare) denir. Akut ve kronik olabilir.
İshalin etkeni tespit edilmişse ilaç tedavisi uygulanır.
Diyet olarak su ve elektrolit kaybı karşılanır. Yeterli enerji sağlanır.
Bağırsak hareketlerini arttıran posalı yiyecekler verilmez. Yağlar bağırsak
hareketlerini hızlandırdığı için verilmez. Su ve tuz emilimini kolaylaştırılan
sıvılar verilir. Su içine şeker konulduğunda sıvı ile birlikte tuz emilimi de
artmaktadır. Su tutucu özelliği olan, pektin içeren, nişastalı yiyecekler
verilebilir.
Dışkının aşırı derecede sert ve kuru olmasına ve dışkılama sıvısının
azalmasına kabızlık (konstipasyon) denir.
Şişmanlarda daha çok görülür. Nedenleri:
- Az posalı besin tüketilmesi.
- Sıvı alımının az oluşu.
- Fiziksel hareket azlığı.
- Aşırı laksatif kullanılması.
- Dışkılama alışkanlığının iyi olmaması.
Diyet olarak hastaya hergün en az 1200-1500 ml sıvı önerilir. Fiziksel
hareketi arttırılır. Dışkılama alışkanlığı düzeltilir. Bol posalı yiyecekler
verilir. Kepekli ekmek, tahıllar, kurubaklagiller, sebze ve meyveler önerilir.
Sabahları aç karnına kayısı veya erik marmelatı yedirilip, su içirilir.
Yatağa Bağımlı Hastanın Beslenmesi
Ciddi bir hastalık veya felç nedeniyle ellerini kullanamayan hastalarda,
akıl hastalarında, görme kaybı olan hastalarda, ağız etrafında yara olan
hastalarda, hastanın beslenmesine hemşirenin yardım etmesi gerekir.
Bunun için gerekli araçlar şunlardır:
9 Çatal
9 Kaşık
9 Bıçak
9 Su bardağı
9 Kamış
9 Peçete
9 Hastanın yiyecegi
9 Artıkları atmak için bir kap
140
Yatağa bağımlı hastanın beslenmesinde aşağıdaki yöntem izlenir:
9 Hastanın güvenini kazanmak için ne yapılacağı anlatılır.
9 Hazırlanan yiyecekler muntazam olarak hastanın yanına getirilir ve
hastaya menüsü söylenir.
9 Hastaya rahat bir pozisyon verilir, bu işlem anında hasta gözlenir ve
katılımı saglanır.
9 Eller yıkanır (Enfeksiyonu önlemek için).
9 Yemeklerin ısısı kontrol edilir (Ağız, dudak ve dil yanmalarını
önlemek için).
9 Hasta beslenirken, bakıcı hastanın yanına rahat bir şekilde oturmalı
ve bu işten hoşlandığını hastaya hissettirmelidir.
9 İlk olarak hangi yiyecekten başlamak istedigi hastaya sorulmalıdır.
9 Hastanın yiyebildiği hızda yiyecek verilir. Çiğnemesine ve yiyecek
fazlası ile boğulmamasına özen gösterilmelidir.
9 Çatal ve kaşık kullanılırken dikkat edilir.
9 Yemek anında su isteyip istemedigi sorulur.
9 Yemeye hastanın da iştirak etmesi sağlanmalıdır.
9 Yeme işleminin bitiminde, eger hasta istemişse, elleri, yüzü, ağzı
yıkanır ve rahat bir pozisyon verilir.
9 Hastanın yemek yeme anında ağzında biriktirip, biriktirmedigi,
yutma durumu gözlenerek hemşire notuna kaydedilir.
141
İLAÇ VERME
İlaç, doğal ya da sentetik olarak elde
edililen biyolojik aktif kimyasal maddelerdir.
Hastalıklardan
korumak,
belirtilerini
gidermek, tedavi etmek, hastalığı teşhis
etmek, kişinin maddelere karşı alerjik ve
bağışıklık durumlarını anlamak maksadıyla
hassasiyet ölçümleri gibi pek çok amaç için
ilaçlar kullanılır. İlacın çok bilinen önemi
tedavi edici olmasıdır. Unutmamalıdır ki tüm
ilaçlar bir zehirdir.
Hastaya ve hastalığa uygun ilaçların, ideal miktarda, doğru zamanda,
uygun veriliş yoluyla güvenli bir biçimde kullanımının sağlanması çok
önemli sorumluluklardandır.Verilecek ilaçların belirlenmesinde, hastaların
cinsiyetleri, yaşları, kiloları, alışkanlıkları ile daha önceki ve o andaki sağlık
durumu gibi bir çok özelliklerinin bilinmesi çok önemlidir. Bütün bunlar
dikkate alındığında kullanılan ilacın mutlaka bir doktorun muayenesinden
sonra yazılan reçetelerle belgelenmiş olması
gerekir. Kullanılış şeklinin de mutlaka bu
reçeteye uygun olarak bir sağlık çalışanından
doğru öğrenilmiş olması gerekir.
Güvenli ilaç kullanımı için ilaçların gurubu
hakkında da bilgi sahibi olmak gereklidir. İlaç
kutularının üzerinde ticari adından başka,
farmakolojik etken madde adı ve kullanılış
amacını da belirten ilaç gurubları yazılıdır. Bu guruplardan bazılarını örnek
olarak verelim. Canlı organizmalardan elde edilen ve bakteride üremeyi
durduran veya bakteriyi öldürücü etki oluşturan ilaç gurupları
antibiyotiklerdir. Ağrı kesici özellikleri olup ateş düşürücü olarak da
kullanılanlar analjeziklerdir. Romatizma rahatsızlıklarını giderici özellikte
olanlar antiromatizmal ilaç gruplarıdır. Kas gevşemesini sağlayan grup
antispazmatik ilaçlardır.Vücudun bağışıklık sistemine etki ederek, alerjik
septomları ortadan kaldıran ilaçlar antiallerjiklerdir. Bulantı ve kusma
belirtilerini giderenler antiemetiklerdir. Antidiyare ilaç gurubu ishali ortadan
kaldırır. Antihipertansifler tansiyon düşürücüdür. Antiasit ilaçlar mide asidi
salgısını azaltmak amacı ile kullanılır. Laksatif ve pürgatif ilaçlar bağırsak
hareketlerini etkileyerek dışkılamayı etkileyen ilaçlardır. Diüretik ilaçlar
idrar atımını arttıran ve ödem çözen ilaç grubudur. Antigripal ilaçlar, grip
şikayetini giderici ilaçlardır. Antikoagülan ilaçlar kanın pıhtılaşmasını
engelleyen ilaçlardır. İlaç grupları pek çoktur. İlacın kutusunun dışını ve
142
içindeki prospektüsünü okuduğumuzda gerekdiğinde bilgisinden istifade
edebileceğimiz kadar, hatalı ilaç kullanmaktan bizi engelleyecek kadar
anlayabileceğimiz bir sağlık bilgisi edinmemiz gerekir.
İlacın son kullanma tarihi, saklanma şekli, günlük kullanılış zamanı ve
dozu, beklenmeyen etkileri, başka ilaçlarla yada yiyecekler ve içeceklerle
etkileşimini okuyarak anlayabilecek seviyede olmamız zehir olan ilacın
panzehir olması için güvenli kullanımı için en önemli etkendir. Sağlık
bilgilendirilmeleri yaygınlaştıkça, sağlık bilinci ve sağlıklı toplum
gerçekleşebilir.
İlaçlar hastaya hastalığına, hastalığının
yerine, hastalığının şiddetine ve hastanın
kendi durumuna göre belirli şekiller hâlinde
verilirler ve bunlara farmasötik şekiller denir.
İlaçlar katı ve sıvı şeklinde iki şekildedir.
Katı ilaçlar; kapsül denilen jelatin kılıflar
içindeki toz likit ya da yağlı madde miktarına
göre sertliği değişebilen şekilde olabilir. Ağız
yoluyla kullanılır. Bağırsaklarda açılan,
bağırsak kaplamalı kapsüller de vardır.
Kapsüllerin değişik doz, renk ve büyüklükte
olan ürün çeşitleri vardır.
Katı ilaçların tablet denilen toz hâlindeki
sert disk ya da silindirlerle sıkıştırılmış
şekilleri de vardır. Tabletlerin bazıları, çentikli
olabilir.
Bir başka katı şekil drajedir. Almayı
kolaylaştırmak
için
tabletlerin
üzeri
tatlandırıcılar
ile
kaplanmıştır.
Bu
tatlandırıcılar aynı zamanda, ilacın okside
olmasını da önler. Genellikle çikolata tadında
olduklarından, çocuklardan korunmalıdır.
Kapsülde olduğu gibi ayrıca bağırsak kaplamalı drajelerde vardır.
Yuvarlak yassı tabletler şeklinde, ilaç ana maddesi yanında şeker ve
baharat gibi lezzet vericiler ile bazen jelatin ilave edilerek hazırlanmış,
tamamen eriyinceye kadar ağızda tutulan pastil şekilleri de vardır. Ayrıca
pilül, kaşe, makattan verilen supozituvar (fitil) ve kadın cinsel yolundan
(vajen) verilen ovül gibi birçok katı ilaç şekli geliştirilmiştir.
143
Sıvı ilaçlar; merhem (pomad) denilen deriye sürülerek kullanılan,
hayvansal yağlar ya da vazelin karıştırılarak elde edilen ilaç şeklidir.
Genellikle cilt ve mukozaya hastalıklarında dıştan sürülür. Ayrıca gözde
kullanılan steril pomadlar da vardır. Bu gurupta losyon denilen cildi
korumak için sürülerek kullanılan, likit hâlindeki ilaçlar da vardır. Sulu
solüsyonlardır. Sadece deriye uygulanırlar. Etkileri, içerdikleri ana maddeye
göre değişiklik gösterir.
Şuruplar, ilaç ana maddesinin yoğun bir şeker solüsyonunda eritilmesi ile
hazırlanır. Süspansiyon adlı sıvı ilaçlar, ana maddesinin bir likit içinde belli
oranda yayıldığı çözelti tipidir. Sıvı ilaçların en çok bilinenidir. Tadını
güzelleştirmek için değişik katkı maddeleri ilave edilerek hazırlanır. İlaç
partikülleri şişenin alt kısmına çöktüğünden, kullanmadan önce şişe, çok iyi
çalkalanmalıdır. Böylece ilaç partiküllerinin şişenin içinde yayılması
sağlanır. Ağız yoluyla kullanılmak için hazırlanmışlardır.
Ampuller genellikle tek dozluk steril cam kaplardır. Enjeksiyon şeklinde
ve sistemik etki sağlamak için kullanılır.
Flakonlar ise toz hâlinde cam kaplarda bulunan ilaçlardır ve içerisine
steril distile su veya serum fizyolojik ilavesi ile eritildikten sonra enjekte
edilirler.
Lavmanlar rektuma makattan uygulanmaya yönelik özel hazırlanmış
solüsyon veya suspansiyon şeklindeki preparatlardır.
Güvenli ve uygun ilaç kullanımı
Doz ve doz aralığı ilacın verilişinde iki temel öğedir. Bu iki öğe, ilacın
hekim tarafından değiştirilebilen ve hastanın durumuna göre ayarlanması
gereken özelliklerdir. İlacın bir defada verilen miktarına doz denir. Doz
aralığı, dozlar arasındaki zaman süresidir. Günlük doz, bir gün boyunca
verilmesi tavsiye edilen miktardır. İlacın dozu, vücuda değişik şekillerde
verilebilir. İlaçlar vücuda ağız, inhalasyon (nefes), mukozal membran, deri
ve enjeksiyonla olmak üzere değişik yollarla verilebilir
Eğitimini almadığınız sürece hastaya ilaç vermeyiniz. Hastaları ilaç
alırken ve sonrasında gözlemlemeliyiz. Reçeteli ve reçetesiz satılan ilaçlar
arasındaki farkı bilmeliyiz. Hastanın kullandığı tüm ilaçları bilmeliyiz.
İlaçların bir çok yan etkisi ve etkileşimi vardır. Kaşıntı, titreme, karın
ağrısı, anksiyete, kusma gibi basit belirtilerden; felç ve ölümle
sonuçlanabilecek çok ağır sonuçlar ortaya çıkabilir. En basit normalden
farklı bir belirti oluşursa danışmanınıza acilen haber verin.
144
Hasta ilaç alırken kendisi için yazılan ilacı aldığından emin olun. Ayrıca
doğru ilacı, doğru zamanda, doğru şekilde ve doğru miktarda almasını
sağlayın.
Danışmanınıza haber vermeniz gereken ilaç yan etkileri
Baş ağrısı, baş dönmesi, bayılma, bulantı, kusma, kaşıntı, döküntü, nefes
darlığı, göz veya boğaz şişmesi, uykulu hali, görme bulanıklığı, karın ağrısı,
diyare; var olmayan nesnelerin algılanması (halüsinasyon), korku, telaş, felç,
kramp, bilincin bozulması, zaman geçtikçe koma, ağızda kuruluk, Nabzın
yavaşlaması veya hızlanması, tansiyon düşmesi, kalp ritm bozukluğu kalp ve
kan dolaşımının durması, cildin mavi renk alması, solunum durması, ciltte
kızarıklık, solgunluk, kabarcık oluşmas, terleme, ateş yada soğulluk gibi pek
çok hafif yada çok ağır tablolar oluşmuşsa danışmanlar (doktor) yada
danışman kurumlar acilen aranmalıdır.
Ayrıca hasta ilaçları almayı reddediyorsa; yanlış doz alıyorsa; yanlış
zamanda alıyorsa veya ilaç kutusu kaybolmuşsa veya boşalmışsa
danışmanınıza hemen haber vermelisiniz.
İlaç komplikasyonu ortaya çıkacak olursa zehirlenme merkezini (114)
arayın. Talimat gelmediği sürece hastaya hiçbir şey vermeyin ve hastanın
yanında kalın. Danışmanınıza da haber verin.
Beklenmedik yan etkiler gözlenirse 112 acil aranmalıdır. Kesinlikle bir
şey içirilip yutturulmamalıdır. Hastanın olay süresince değişiklikleri dikkatle
gözlemlenmeli, ilaçları toplanmalı, gelen sağlık ekibiyle bunlar
paylaşılmalıdır. Hastanın ağzı açık tutulmalı (iki kürek kemiği altına yastık
konulup boynun geriye pozisyon alması sağlanmalı, alt çene kemiği açılmalı,
varsa takma dişi çıkarılmalı, dili öne çekilmel, tok ise yan yatırılmalı,
tansiyonu düşmüşse ayağı yukarı kaldırılmalıdır.
İlaçların saklanması
İlaçlar mümkünse çok temiz ve düzenli dolaplarda saklanmalıdır. Her
zaman kişilerin ilaçlarını ayrı ayrı tutun. Evde çocuk veya akıl dengesi bozuk
olan kişi varsa ilaçları bir yere kilitleyin. Her zaman çocukların
ulaşamayacakları yerde saklayın. Buzdolabında saklanması gerekiyorsa en
üst rafa ve arka tarafa koyun. Bütün ilaçlar ışık ve sıcaktan uzak tutulmalıdır.
Kullanım süresi geçmiş ilaçlar, rengi değişmiş ilaçlar veya etiketi olmayan
ilaçlar atılmalıdır.
İlaçların Birbiriyle Etkileşimi
İlaç tedavisinde, ilacın hastaya etkisi kadar ilaçların birbiriyle olan
etkileşimleri de önemlidir. İlaçların birbiriyle etkileşimi; iyileştirici veya
zehirleyici olabilir. Reçetelenmiş olarak alınan bir ilaç sigara dumanındaki
145
nikotinle, alınan bir besinle veya vücuda giren başka herhangi bir şeyle
etkileşime girebilir. İlaçların birbirleriyle etkileşimleri dört yolla olur.
Sinerji: İki ilacın birlikte kullanıldıklarında oluşturdukları etkinin, ayrı
ayrı kullanımlarındaki etkiden daha güçlü olmasıdır. Bu etkiden hastalıkların
çoğunun tedavisinde yararlanılmaktadır.
Birbirine eklenme-destekleme: Eğer aynı etkili iki ilaç, birlikte alınırsa
ilaçların vücuttaki etkisi cebirsel toplamları kadar artar. İlaçların birbiriyle
etkileşerek etkilerinin artışı, ağrı kesici kombinasyonlarında sık kullanılır.
İlacın etkisinin korunması: İki ilacın birlikte verilmesiyle elde edilen
etki, bu ilaçların tek başına oluşturdukları etkilerin toplamından fazladır.
Antagonizma : İlacın etkisinin, diğer bir ilaç sebebiyle azalmasıdır.
Narkotiklerin etkisini azaltmak amacıyla naloxone verilmesi bu etkileşime
örnektir.
İlaçların birbiriyle etkileşimleri her zaman tehlikeli
değildir. Hatta ilaçların etkinliğini arttırmak üzere
sıklıkla kullanılmaktadır. Ancak istenmeyen tehlikeli
durumlarla karşılaşmamak için ilaçların birbirleriyle
etkileşimlerine
dikkat
edilmelidir.
İlaçların
birbirleriyle olan olası etkileşimleri sayılamayacak
kadar çoktur. Bu nedenle yeni bir ilaç hazırlandığında
bu ilacın diğer ilaçlarla etkileşimi ve hangi dozlarda kullanılabileceği
kullanıcıya sunulmaktadır.
Yanlış ilaç kullanımı ve ilaç istismarı
Hastanın ilaç almayı reddetmesi; yanlış doz ilaç alması veya yanlış
zamanında alması; ilaçlarla beraber alkol alması; kendisi için yazılmamış
ilaçları kullanması ve yasal olmayan ilaçları kullanması ilaç yanlış kullanımı
veya istismarına girebilir. İlaç istismarı çok tehlikelidir ve ölümcül de
olabilir.
Depresyon, iştahsızlık, uyku düzeninde değişiklik, kendi içine kapanması,
sözel saldırılar ilaç istismarının bulguları olabilir. Ağrı ve sakinleştirici
ilaçlar bağımlılık yapma potansiyeli en yüksek olan ilaçlardır.
146
A) Ağız Yoluyla İlaç Verme
Ağız yolu ile yutmadan ağızda emilen ilaçlar (pastiller ve tabletler) ve
yutulan ilaçlar verilir. Bunların bir kısmı midede parçalanarak emilir,
bazıları duedonumda, bazıları ise ince bağırsaklarda emilerek kana karışır.
Ağızdan ilaç alabilen hastalara en kolay ilaç verme şekli ağız yolu ile
verilenidir. Ancak, ilacın tümünün emilememesi veya emilen miktarın tespit
edilememesi bu yöntemin sakıncalı yönüdür. Örneğin, bağırsakta emilen bir
ilaç hastanın ishal olması nedeniyle tamamen emilemez ve ilacın bir kısmı
dışarı atılır. Bazı hastaların da sindirim salgıları ilacın etkisini azaltıcı etki
yapar.
Araç ve gereçler:
9 Tepsi içinde ilaç kartları
9 Damlalık
9 Ölçülü kadeh
9 İlaç ve tedavi defteri
Uygulama:
1. İlaç kartlarını, hasta ilaç kağıdına göre günlük olarak hemşire
hazırlar. O saatte verilecek olanlar alınır, tedavi defteri ile karşılaştırılır.
Kartlar oda ve yatak numarasına göre isimler okunacak şekilde sıralanır ve
tedavi defteri ile karşılaştırılır.
2. Kartlara göre ilaç dolabından alınan ilaçlar gerektiği miktarda ilaç
kadehlerine konur. Kullanılmayacak olan ilaçlar tekrar üzeri okunarak
dolaba kaldırılır.
3. Kadehler, kartlar karşısında olmak üzere ilaç tepsisine dizilir. Kartlar
ve kadehler tepside oda ve yatak numarasına göre sıralanır.
4. Tepsi, ilk ilaç verilecek hastanın yanına götürülür. Hastanın ismi
okunur, ilaç tabelası ile ilaç kartı kontrol edilir ve ilaç hastaya içirilir.
5. İçirilen ilacın kartı ters çevrilir. Bütün ilaç klinikteki hastalara aynı
şekilde verilir.
6. İlaç verme işi bitince verilen ilaçlar tedavi defterinde veriliş saatinde
imzalanır. Verilmeyen ilaç varsa defter ve hasta gözlem kağıdına niçin
verilmediği yazılır.
7. Kullanılan kadehler sabunlu su ile yıkanıp kurulanır ve yerlerine
kaldırılır.
Dikkat edilecek noktalar:
1. İlaçlar tam saatinde verilmelidir.
2. İlacın etiketi hastaya verilmeden 3 defa okunmalıdır.
3. İlaç hastaya bizzat içirilmeli, içirilmeden tedavi defteri
imzalanmamalıdır.
147
4. İlaçları hazırlarken tüm dikkat yapılan işte olmalıdır.
5. İlacın dozuna dikkat edilmelidir.
6. Son kullanma tarihi geçmiş ilaçlar kesinlikle kullanılmamalıdır.
7. Öksürük ilaçları fazla kullanılmamalıdır.
8. İlaçlar prospektüsüne göre sulandırılmalıdır.
9. Tuzlu müshiller ödem indirmek için veriliyorsa susuz olarak,
bağırsakları boşaltmak için veriliyorsa sulandırılarak verilmelidir.
10. İlaçların mutlaka etiketi olmalıdır.
11. Acı olan ilaçlar terkibi bozulmayacak şekilde tatlandırılabilir.
12. Dalgın hastanın ilacı dilinin üstüne yavaş yavaş akıtılmalıdır.
13. Bebeklerin ve oturamayan hastaların başı kaldırılarak içirilmelidir.
14. Süspansiyon
şeklindeki
ilaçlar
buzdolabında
saklanmalı,
sulandırılmış şekilde bir haftadan fazla bırakılmamalıdır.
B) Rektum Yoluyla İlaç Verme
Rektal yolla verilen ilaçlar, rektum duvarından kana emilerek çok çabuk
etki gösterirler.
Bazı hastalarda lokal veya genel etki sağlanması amacıyla rektum yoluyla
ilaç verilir.
Araç ve gereçler:
9 Eldiven
9 Sürgü
9 Süpozituvar
Uygulama:
1. Yapılacak işlem hakkında hastaya bilgi verilir.
2. Hastaya Sims pozisyonu verilir (hasta yan çevrilir, diz daha çok
kıvrık olacak şekilde bacaklar kıvrılır).
3. Eldiven giyilir ve süpozituvar açılır. Sol elle hastanın ilyesi kaldırılır,
sağ elle süpozituvar rektuma konur ve kayboluncaya kadar itilir. Anüs
üstüne çıkmaması için gazlı bez ile biraz baskı yapılır.
4. Hasta kalkabiliyorsa tuvalete götürülür, kalkamıyorsa sürgü verilir.
5. İlacın uygulama saati ve etkisi kaydedilir. Kullanılmayan süpozituvar
serin yerde saklanır.
Vajene süpozituvar uygulanması: Teknik aynıdır, yalnız hasta sırtüstü
yatırılarak sürgü konur. Genital organlar zefiranlı su ile yukarıdan aşağıya
doğru bir tamponla temizlenir. Kurulandıktan sonra süpozituvar bir pet
yardımıyla içeriye itilir ve steril bir petle de kapatılır. Hastanın bir müddet
yatış durumunda istirahati sağlanmalıdır.Vajenden ilaç verilmeden önce
148
mutlaka hastanın evli olup olmadığı, bakire olup olmadığı bilinmeli,
bilinmiyorsa sorulmalıdır.
C) Solunum Yoluyla İlaç Verme
Solunum yolu ile (inhalasyon) alınan ilaçlar:
a) Gaz, oksijen, karbondioksit ve bazı narkotik gazlar
b) Buhar ve kaynar suya damlatılan ilaçların inhalasyonu
c) Sigara gibi içilerek uygulananlar (örneğin, nitrat d’amyl ampullerinin
mendile kırılarak koklanması gibi)
Solunum yolu ile ilaç verilmesine inhalasyon ile tedavi denir. İnhalasyon
solunum eylemidir. Bu yolla tedavi etmek akciğerlerin vasküler yüzeylerince
bazı gaz ve buharlaşabilen ilaçların emilmesini sağlamaktır.
Akciğer sahasında istenen gaz veya buhar haline geçen ilaç kolaylıkla
inhale edilebilir. Kana geçimi de bir hayli kolaydır. Gaz halinde olmayan
ilaçların verilmesi, kaynar su buharına veya aerosol adı verilen özel
cihazlarla üst solunum yollarına veya akciğere verilmesidir. Cihazın
haznesine solüsyon ilacı (antispazmatikler, epherin vb. ilaçlar) konur. Cihaz
işlemeye başlayınca solüsyon gayet küçük tanecikler halinde ağız ve buruna
verilir. Solunan hava ile akciğere kadar gider.
İnhalasyon Tedavisinin Kullanıldığı Durumlar:
1. Asfiksi ve myokard infarktüsü ağrılarında oksijen inhalasyonu.
2. Akut faranjit, bronşit, hipoksi, asfiksi ve üst solunum yolu
enfeksiyonlarında gerekli ilaç inhalasyonu
3. Şiddetli bronkospazm geçiren vakalarda bronşları genişletici ilaçlar.
4. Trakea ve bronşlarda siliyer ve aktiviteyi artırarak trakea bronşiyal
sekresyonun çıkarılmasına yardım etmek amacıyla sıcak nemli hava.
5. Anestezide hastanın uyutulmasını sağlamada.
6. Solunum yolunun mekanik tıkanmalarında oksijen alımını
kolaylaştırmak için.
Buhar İnhalasyonu Uygulaması:
Üst solunum yolu enfeksiyonlarında rinit, faranjit, laranjit, bronşit gibi
durumlarda bölgeyi yumuşatmak ve tedavi etmek için buhar inhalasyonu
yapılır. Spazm çözer, hiperemiyi engeller ve hastayı rahatlatır.
Araç ve gereçler:
9 Küvet
9 Ağzı geniş ve 2/3’ü kaynar su ile dolu bir ibrik
9 Yastık
9 Havlu, çarşaf ve 2 adet çengelli iğne
9 Kullanılacak ilacın damlalığı
149
Uygulama:
9 İbriğin üçte ikisi kaynar su ile doldurulur.
9 Havlu, hastanın yüzü sığacak kadar açıklık bırakılarak ibriğin ağzının
etrafına sarılır, kaymaması için çengelli iğnelerle tutturulur.
9 İbrik küvetin içine konur.
9 Diğer malzemeler hastanın yanına getirilir ve ne yapılacağı
anlatılarak oturtulur. Sırtı örtülür. Dizlerinin üstüne bir yastık konur,
yastığın üzerine de içinde ibrik olan küvet konur.
9 İlaç suya damlatılır, hastanın başı ibriğin ağzına doğru getirilerek
derin nefes alması söylenir.
9 Hastanın başına çarşaf örtülür. Suyun buharı kayboluncaya veya
hastanın dayanabildiği noktaya kadar işleme devam edilir.
9 İşlem bittikten sonra hasta yatağına yatırılır, üstü-başı iyice örtülür.
9 Kullanılan malzemeler temizlenerek yerlerine kaldırılır.
Dikkat edilmesi gereken noktalar:
9 Buhar inhalasyonu için doktorun verdiği ilaçlar kullanılır.
9 Kaynar suyun dökülmemesine, hastanın yanmamasına dikkat edilir.
9 Uygulama sonunda hasta çok terlemiş olduğundan cereyanda
kalmamasına dikkat edilmelidir.
D) Kulak, Burun ve Göze İlaç Uygulanması
Kulağa İlaç Damlatma
Katılaşmış buşonları yumuşatmak, kulak ağrısını dindirmek, içindeki
yangıyı tedavi etmek için uygulanır. Enfeksiyonlarda antiseptik damlalar
kullanılır.
Uygulama:
9 Eller yıkanır. Malzemeler hastanın yanına getirilir.
9 Ne yapılacağı hastaya anlatılır.
9 Kulak damlasının mutlaka vücut ısısında olması sağlanır, aksi
takdirde baş dönmesi ve ağrıya neden olur.
9 Hasta yan yatırılır, damla konacak kulak üste gelir.
9 Çene hafif yukarı kaldırılır, kulak kepçesi genişletilerek tutulur, ilk
damla boş bir kaba damlatılır sonra kaç damla damlatılacaksa ilaç
kulağa damlatılır.
9 Bir müddet aynı pozisyonda yatması sağlanır.
9 Sonra kulak yoluna tampon konur.
150
Dikkat edilecek noktalar:
9 Damlalık temiz olmalı.
9 Damlalık ucu kırık ve batıcı olmamalı.
9 Damlalığı kulağın içine doğru sokup tahriş etmemelidir.
9 Damlayı vücut ısısında vermelidir.
9 İlacın bozuk olmamasına dikkat edilmelidir.
Buruna İlaç Damlatma
Bazı akut ve kronik rinitlerde, nezlede veya bulaşıcı hastalık mikroplarını
taşıyan kişilerde burundaki mikropların sağlam kişilere bulaşmasını önlemek
için buruna ilaç damlatılır.
Uygulama:
9 Gerekli araçlar hastanın yanına getirilir ve ne yapılacağı anlatılır.
9 Hasta sandalyeye oturtulur, baş arkaya eğilir.
9 İlaç damlalığı sağ ele ilaç çekilmiş olarak alınır, sol ele de bir parça
pamuk alınır, kaç damla ise burun deliklerine damlatılır (2-3 damla).
9 İlacın dışarıya akmaması için hasta 5-10 dakika aynı pozisyonda
kalmalı.
Dikkat edilecek noktalar :
İlacın solunum yoluna kaçmaması için hastaya damlatma anında
burundan nefes almaması söylenir.
Buruna İlaç Verme (Pulvarizasyon)
Burun, boğaz larenks ve solunum yolları ve alt solunum yolları trakea
bronşlara ilacın püskürtülmesine pulvarizasyon denir.
Pulvarize edilecek madde solüsyon veya ince toz halinde olmalıdır. Bu
işlem için özel pulmenilatör denilen aygıtlar vardır. Bu işlemi hasta kendisi
de yapabilir.
Göze Merhem Sürülmesi
Göz konjonktivası, göz bebeği, göz kirpiklerinin iltihabında, antiseptik
veya antibiyotikli pomatlar sürmek gerekir. Bu pomatlar genellikle tüplerde
bulunur. Tüpte olmayan pomatlar baget kullanılarak sürülür.
Pomat tüpünün kapağı açılır, hastanın alt göz kapağı aşağıya çekilir.
Tüpün ucundan iplik halinde çıkan pomat göze dıştan içeriye doğru
konjektiva kenarına sürülür, son noktaya gelince tüp elde çevrilir, pomatın
kapağı kapatılır. Hastanın göz kapağı kapatılır. 1-2 dakika kapalı bırakılır.
Merhem fazlası pamukla silinir.
151
Göze İlaç Damlatmak
Bazı göz hastalıkları, göz tansiyonu yüksekliklerinde, gözün
enfeksiyonlarında, göze belirli ilaçların belirli zamanlarda ve belirli
miktarlarda damlatılması gerekir.
Uygulama:
1. Eller yıkanır, kullanılacak malzeme hastanın yanına getirilir, hastanın
gözü kirli ise pamukla silinir, kağıt torbaya atılır.
2. İlaç alınır (damlalıkla) günümüzde bazı göz damlaları ilaç şişeleri
üzerinde şişenin kapağında bulunan özel damlalıklar bulunur.
3. Sol elle hastanın alt göz kapağı aşağıya doğru çekilir, hastaya yukarı
bakması söylenir. Damlalık göze karşıdan değil yan taraftan yaklaştırılarak
ilaç konjonktivaya damlatılır.
4. İlaç damlatıldıktan sonra hastaya gözünü kapatması söylenir. Gözün
dışına kaçan ilaç pamuk tamponla silinir. Göz damlaları steril olmalıdır.
Dikkat edilecek noktalar:
1. Damlalığa çekilen ilaçın lastik kısmına giderek kirletmemesine, bunun
için damlalığın hep baş aşağı tutulmasına,
2. Damlalığı göze değdirmemeye,
3. İlacın damlatılması sırasında elin titrememesi için elin hastanın alnına
dayanmasına,
4. İlacın bozuk olmamasına, gerekli miktarda damlatılmasına,
5. İlacı damlatırken göz kapağının açılmasına dikkat edilmelidir.
Göz Banyosu
Gözü yıkamak için gerekli solüsyon göz kadehlerine konularak dolu
kadeh göze uygulanır. Göz, kadehin içindeki solüsyonda açık olarak tutulur.
Bir iki defa göz açılıp kapatılarak bir müddet tutulur. Böylece göz
konjektivası yıkanmış olur. Hasta kendisi de yapabilir. Günde birkaç defa
tekrarlanır.
E) HARİCEN KULLANILACAK İLAÇLARDA İLKELER
Deri ve mukoza yoluyla alınan ilaçların lokal veya genel etkileri olabilir.
Analjezik ve lokal etkili pomatlar, merhemler, solüsyonlar vb. gibi.
5. Parenteral yolla doku ve damar içine alınan ilaçlar:
a) Subkutan (deri altı, subdermik SC)
b) Intrakutan (deri içi, intradermal)
c) Intramüsküler (kas içi İ.M.)
d) Intravenöz (damar içi İ.V.)
152
e) Intraspinal (Omurilik içine, serebrospinal sıvıya yani omurilik
sıvısına ponksiyon yoluyla)
f) Inplantasyon (bisturi ile doku içine yerleştirme-steril şartlarda
uygulanır)
Cilt Yolu İle İlaç Verilmesi
Cilt yoluyla verilen ilaçlar genellikle merhemler ve sıvılardır. Etkileri
genel veya lokal olabilir. Miyaljilerde Bengay gibi merhemler ağrı giderici
olarak kullanılır.
Araç ve gereçler:
9 Bir tas sıcak sabunlu su
9 Yüz bezi ve havlu
9 Eldiven
9 Merhem veya kullanılacak ilaç
Uygulama:
1. Hastaya yapılacak işlem hakkında bilgi verilir.
2. İlacın uygulanacağı deri sıcak sabunlu su ile temizlenerek kurulanır.
3. İlacı uygulamak için derinin ince olduğu bölgeler (koltuk altı,
kasıklar, dirseğin iç kısmı, dizaltları) tercih edilmelidir. Eldiven giyilir.
4. Kullanılacak olan ilaçtan bir miktar alınır, hastanın derisine sürülerek
ovuşturulur. İşleme 15-20 dakika devam edilir. İşlem bittikten sonra
kullanılan eşyalar temizlenerek yerlerine kaldırılır.
Bu ilaçlar görünüş itibariyle bir flaster, bandaj gibidir. Deriye yapıştırarak
kullanılır. 24 saat boyunca devamlı ve düzenli olarak ilacı kan dolaşımına
geçirir. Flaster yüzerken, banyo, duş yaparken de durabilir. Deriden
çıkarıldıktan sonra vücuttaki etkisi 1 saat sonra kaybolur. Çıkınca kızarıklık
ve kaşıntı yapabilir. İlacın uygulandığı noktaya yeni bir ilaç uygulaması
yapmak için 2 gün geçmesini beklemek gereklidir
F) İlaçların Kullanılmasında Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar
1. İlaçları hazırlarken tüm dikkat bu işe verilmelidir
2. İlaçları ortada bırakıp başka bir işle ilgilenmemelidir. Acil bir durum
olursa mutlaka dolaba veya korunmalı bir yere kaldırmalıdır.
3. Üzerindeki etiketi en az 3 kez kontrol etmelidir (ilacı alırken, doz
ayarlarından önce ve ilacı yerine koyarken).
İlaçları hastanın yanına götürmek için ilaçların veriliş sırasına göre özel
tepsisine koymalı ve hastaya bizzat içirilmelidir. Hasta tepsisini kesinlikle
hasta etajerinin üzerine bırakmamalı ve ilacı içmek istemeyen hastayı
zorlamamalı, doktora bilgi verilmelidir
Oksijen tüpü
Nefes alma güçlüğü olan hastalara oksijen verilebilir. Hekim tarafından
reçete edilir ve tüpler içinde satılır. Evde bakım personeli olarak asla
153
hastanın oksijen alımını durdurmayın, ayarlamayın veya hastaya oksijen
vermeyin. Oksijen burun kanülü veya maske ile verilebilir. Oksijen çok
yanıcı bir gazdır ve yanında çalışırken çok dikkatli olmalısınız:
9 Yangına neden olacak tüm eşya ve ekipmanları odadan çıkartın
(örneğin sigara, kibrit, kolay tutuşan gazlar).
9 Oksijenin kullanıldığı veya depolandığı odada sigaranın içilmesine asla
izin vermeyin.
9 Tüpe yakın mum bırakmayın
9 Yangın durumlarında oksijen tüpünün nasıl kapatılacağını öğrenin.
9 Burun kanül veya maske hastayı irrite ediyorsa danışmanınıza haber
verin.
Antiembolik çoraplar
Kötü kan dolaşımı olan hastalarda elastik çoraplar sık kullanılmaktadır.
Bu çorapları uygulamadan önce ellerinizi yıkamanız gerekir. Hastaya ne
yapılacağını anlattıktan sonra onu düz yatırın ve bir bacağını giydirdikten
sonra diğerine geçin. Kırışıklar veya kıvrımların olmamasına dikkat
edin.İşlem bittikten sonra tekrar ellerinizi yıkayın.
Rehabilitasyon
Rehabilitasyonun amacı: Hastanın kaybettiği becerileri tekrar
kazandırmak; hastaya bağımsızlık kazandırmak; hastanın kendi hayatını
kontrol etmesini sağlamak; sakatlığın neden olduğu kısıtlamaları kabul
etmesini veya onlara adapte olmasını sağlamaktır. Rehabilitasyon hizmetleri,
özellikle travma, kaza veya felç geçiren hastalarda çok sık kullanılır.
Bakım elemanları rehabilitasyonda bir ekip (doktor, hemşire, terapist,
sosyal hizmet çalışanı) içinde çalışırlar. Görevleri ekibin diğer üyelerinin
verdiği talimatları yerine getirmektir. Hastanın ilerlemesini gözlemleyip
rapor vermelidirler.
Bakım elemanı olarak rehabilitasyon gerektiren hastalarla çalışırken;
sabırlı olmalısınız, olumlu davranmalısınız, tedavi sürecinde aksiliklerin
olabileceğini bilmelisiniz ve hastaların ihtiyaçlarına duyarlı olmalısınız.
Hastanın becerilerindeki değişiklikleri, motivasyon değişikliklerini, genel
durumdaki değişiklikleri ve depresyon bulgularını gözlemleyip rapor
vermelisiniz.
Egzersiz, hastanın gücünü geri kazandırmak için çok önemlidir. ROM
egzersizleri eklemi hareket alanı boyunca hareket ettirmektir. Aktif ROM’da
göreviniz sadece hastayı teşvik etmektir. Pasif ROM’da ise hareketleri
kendiniz yaptıracaksınız. Bakım planında olmayan hiçbir egzersizi
yaptırmayın. Hasta ağrı hissederse egzersizi bırakın.
154
HASTAYI RAHATLATMA TEKNİKLERİ
Hastayı Rahatlatmak İçin Kullanılan Araçlar
Arkalık: Çevresi madeni, ortası tel örgülü yarım somya biçimindedir.
Arkasından ayarlanabilen bir destekle hasta yatağı ile somya arasına
yerleştirilip ayarlanarak kullanılan bir araçtır. Günümüzde hasta yataklarının
baş kısmı istendiği zaman kaldırılabilecek şekilde tasarlandığından arkalık
kullanmaya gerek kalmamıştır.
Dizaltı Yastığı: Boyu 25 cm, eni 30-40 cm. boyutlarında özel olarak
yapılan yastıklardır. İçine sıkı pamuk doldurulur. Olmadığında yastık, çarşaf
veya muşamba ile sıkı sarılarak aynı amaçla kullanılabilir.
Yatakta Kullanılan Yemek Masası: Yataktan kalkamayan hastaların
yemek yemeleri veya yazı yazmaları için kullanılan portatif özel masadır.
Yüksekliği ayarlanabilir ve tekerlekleri hareketlidir. Hasta yatağının üstüne
serbestçe getirilebilecek şekildedir.
Kum Torbası: Alt ve üst ekstremitelerde ekstansiyonda ağırlık yerine
etraftan birini tespit için kullanılır. Kum torbaları kalın keten kılıf üzerine
muşamba kılıfı geçirilerek yapılır. İçine fırında kurutulmuş kum doldurup
ağzı sıkıca dikilir. Genişlikleri 14-30 cm olup, kum ağırlığı ½ kg.dan 5 kg.’a
kadar değişir.
Tel Kafesler: Tel veya tahtadan yapılmış olup, çeşitli genişlikte yarım
silindir şeklindedir. Tahtadan olanlar genellikle yuvarlak örülmüş telden
yapılır. Bazı yanık vakaları, ampütasyon, flebit, kırık vb. vakalarda yatak
takımlarının hasta organa baskı yapmaması için kullanılır.
Pamuk Halka: Dirsek, topuk gibi çıkıntılı bölümlerin sürtünmesini
önlemek ve basınçtan korumak için kullanılır. Kalınca bir pamuk parçası
yuvarlak bir halka yapılarak etrafına faz bezi sarılır ve simit şekli verilir.
Ortasındaki boşluğun içine dirsek veya topuk konarak ince bir sargı ile
tutturulur. Lastik simit yerine coxa bölgesinde de kullanılır.
Lastik Simit: Hastanın coxa altına konulan, yassı simit şeklinde, lastikten
yapılmış, hava veren bir musluğu bulunan geniş bir halkadır. Devamlı yatan
hastalarda kuyruk sokumu devamlı yatakla temas ettiğinden dolaşım bozulur
ve yatak yarası açılır. Bunu önlemek için kullanılır.
Havalı Su Yatağı: Air-metris içine buz konularak yapılmış yatak şekli
olup, uzun süre hipotermi uygulanamaz. Yatak içi ısısının devamlı sabit
tutulması için buz veya soğuk hava temini hem güçtür hem de zaman alır.
Yoğun bakım ünitelerinde hastanın vücut ısısını 28-30 dereceye düşürmek
ve oksijensizliği daha çok dayanmasını sağlamak amacıyla kullanılır.
Perferik Yataklar: Hareketli yataklar olup, ayak ve bacaklarda kan
dolaşımını geliştirmek için kullanılır. Elektrikle çalışır. Yatak, 1-3 dakikalık
155
bir devre esasına göre tahterevalli gibi aşağı-yukarı hareket eder. Gecegündüz çalışır. Yatağın, işin ehli bir uzman tarafından sık sık kontrol
edilmesi gereklidir.
Hastayı Rahatlatma Teknikleri
Sıcak tatbikat
Hasta organa, hasta vücut bölümü üzerine sıcak veya sıcaklık yapan
birtakım araçları koymak demektir. Sıcaklık vazodilatör damar ve adale
genişletici olarak uygulanır.
Sıcak tatbikatın yapılmasını gerektiren durumlar:
9 Hiperemi oluşturmak için kullanım:
9 Sıcaklık damarları genişletir, uygulanan yere kanın gelmesini ve
orada genişlemiş olan damarlarda akışını yavaşlatarak durmasını
sağlar. Bu olaya hiperemi denir. Bir yerde kanın fazla bulunmasıdır.
Ağrıları dindirmek için göğüs, diz vb. organların ağrılarında
başvurulur. Apselerin olgunlaşmasında sinüzitlerde sıcak uygulama
yapılır.
9 Genel sıcak uygulamalarda ter bezleri uyarılarak terlemeyi
sağladığından ateş düşer.
9 Sıcak uygulama çizgisiz kasları gevşetir. Böylece çizgisiz kasların
kasılmasından ileri gelen spazmlardan doğan ağrıları dindirir.
9 Hastayı ısıtmak için kullanılır.
9 Sıcak uygulamalar doktor istemine göre yapılır. Normal deri
sıcaklığından daha fazla sıcaklık uygulanır.
a. Sıcak uygulamanın etkileri:
9 Analjezik: Ağrı giderici.
9 Sedatif: Sakinleştirici
9 Kan dolaşımını hızlandırıcı
9 Apseleri olgunlaştırıcı
9 Adele gevşetici
b. Sıcaklık dereceleri:
9 35-36 derece: Ilık
9 36-38 derece: Sıcak
9 38-45 derece: Çok sıcak
c. Sıcak uygulama ikiye ayrılır:
9 Lokal: Kuru ve yaş.
9 Genel: Kuru ve yaş.
156
Sıcak Lokal Kuru Banyolar
Termofor ile sıcak uygulamayı kapsar.
Araç ve gereçler:
9 Termofor (kapağı lastik contalı)
9 Termofor kılıfı
9 İbrikte sıcak su (55 derece)
9 Su termometresi
Uygulama:
1. İbrikteki suyun sıcaklığı termometre ile ölçülür.
2. Termofor masanın üzerine yatırılır, ağzı yukarı kaldırılarak 2/3’ü
sıcak su ile doldurulur. Su, termoforun ağzına gelinceye kadar yatırılarak
havası çıkarılır. Ağzı kapatılır. Başaşağı silkelenerek kontrol edilir. Kılıfı
geçirilir ve hastanın istenilen bölgesine konulur.
3. Yarım saatte bir kontrol edilerek soğuyan su sıcağı ile değiştirilir.
Dikkat edilecek noktalar:
1. Termofor delik olmamalı veya ağzından su sızdırmamalıdır.
2. Her termoforun kapağı kendi ağzına bir bağ ile tutturulur.
Kullanılan malzemenin temizliği:
Termoforun işi bitince kılıfı çıkarılır, termofor boşaltılır, kurulanır ve ağzı
aşağıya gelecek şekilde asılır.
Suyu süzüldükten sonra içine hava doldurulup kapağı kapanarak yerine
asılır. Kılıfı yıkanarak asılır.
Sıcak Lokal Yaş Banyolar
1. Etraf organların banyosu
2. Oturma banyosu : Hemoroitte ağrıları dindirmek ve rectal abseleri
olgunlaştırmak için normal su ile olduğu gibi antiseptik maddelerle de
yapılır. Kullanılan antiseptikler; %5’lik salvon veya zefiran, %2,5’lik
deseptol, %1’lik straminol, %0,1’lik rivanol, %400’lük potasyum
permanganat. Hasta, bu solüsyonlardan herhangi biri ile hazırlanmış küvete
günde 3-4 kez oturtulur. Hasta otururken yalnız bırakılmaz ve banyo havlusu
omuzlarına konur. Sıcağın etkisiyle pelvis bölgesi damarları ve düz adaleler
genişler. Böylece hem ağrı azalır hem de dezenfekte edilmiş olur.
Daldırma Banyosu: Felçli hastalarda kas tonüsünü artırmak için yapılır.
Araç ve gereçler:
9 Küvet içinde 40 derece sıcak su
9 Tedavi bezi ve muşambası
9 Küçük havlu ve bez
157
Uygulama:
1. Felçli olan el veya kol sıcak suya batırılarak 15-30 dakika tutulur.
2. Su soğudukça sıcak su ilave edilir.
3. İşlem bitince hastanın kolu kurulanır.
4. Kullanılan malzemeler temizlenerek kaldırılır.
Boğaza Sıcak Banyo:
Tonsilitte, farenks ve larenks iltihaplarında kullanılır.
Araç ve gereçler:
1. Küvet içinde 60-80 derece sıcak su
2. Üçgen şeklinde 2 adet bez, tedavi bezi ve muşambası
Uygulama:
9 Hastanın önüne muşamba ve bez serilir. Üstüne küvet içinde sıcak su
konur. Üçgen bezlerden biri içine atılır ve sıkılır. Ardından katlanarak
hastanın boynuna sarılır.
9 15 dakikada bir bez değiştirilerek işleme devam edilir.
9 İşlem bittikten sonra hastanın boynu kurulanır.
9 Kullanılan malzemeler temizlenerek yerine kaldırılır.
Göze Sıcak Uygulama
Göz, önce serum fizyolojikle ıslatılmış pamuk tamponla temizlenir.
Hastanın önüne tedavi bezi ve muşambası serilir. Küçük bir kap içine 38-40
derece saf su konur, içine gaz tampon atılır. Soğudukça diğer tamponlarla
değiştirilerek uygulama yapılır.
Soğuk Uygulama
İnsanların normal vücut sıcaklıkları 36.5-37 derecedir. İnsan vücut ısısı
sabaha karşı en düşük, akşamüzeri en yüksek seviyededir. Patalojik
durumlarda vücut ısısı bazen düşer veya yükselir. Çeşitli yöntemlerle vücut
ısısının düşürülmesine hipotermi denir. Bu bir fizyoterapi yöntemidir. Çeşitli
fiziki ajanlarla, tahriş etmeyen ilaçlarla yapılır. Günümüzde buz kesesi veya
torbası yerine hazır buz paketleri kullanılmaktadır.
Soğuk Uygulamanın Etkileri
1. Ateşi düşürür, damar çeperini daraltır.
2. Tansiyon, nabız ve solunumu yükseltir.
3. Anestetik etki yapar, sinirleri uyuşturur.
4. Analjezik etki yapar, ağrıyı giderir.
5. Kas tonüsünü artırır.
158
Soğuk Uygulamanın Kullanıldığı Durumlar
1. Yaralanmalarda ve yanıklarında
2. Bazı ameliyatlardan sonra kanamayı durdurmak için.
3. Beyin kanamalarında başa uygulanır.
4. Lokal anestezide.
5. Ateş düşürmek için.
6. Sedasyon (sakinleştirmek) için.
7. Apandisit ve peritonitte karın bölgesine uygulanır.
Uygulama:
1. Buzlar buz kesesine 2/3’ü dolacak şekilde doldurulur. Boyun kısmı
elde bükülmek suretiyle havası çıkarılır ve ağzı kapatılır. Kurulanarak kılıfı
geçirilir.
2. Düz tarafı hastaya gelecek şekilde yarım saatte bir yer değiştirmek
suretiyle uygulama gerçekleştirilir.
3. Ciltte morarma, kızarma varsa kese altına bez veya havlu konur.
4. Kullanılan malzeme temizlenir. Buz torbası boşaltılıp kurulanır. İçine
hava doldurularak kapağı kapatılıp yerine kaldırılır.
B. Soğuk Pansumanlar
Baş, göz, burun ve ektremitelerde yapılır. Başa yapılacak soğuk
pansumanda mendil büyüklüğünde kompresler veya ufak havlular kullanılır.
Göze yapılacak uygulamalarda ise tamponlar ve gazlı bez kullanılır.
Araç ve gereçler:
9 Ufak küvet içinde 4-5 parça buz
9 Gaz tamponları
9 Kirli poşeti
9 Eldiven
Uygulama:
1. Eldiven giyilir (eğer steril çalışılacaksa eldiven steril olmalı ve
tekniğine uygun giyilmelidir).
2. Gaz tamponlarının biri açılarak buzların üstüne, diğerleri de bu
tamponun üstüne konur.
3. Gaz tamponlarından biri alınarak hastanın gözünün üstüne konur. Her
iki dakikada bir tamponlar değiştirilir. Bu işleme 15-20 dakika boyunca
devam edilir.
4. Tedavi bitince göz iyice kurulanır yatak ıslandıysa değiştirilir.
5. Kullanılan malzemeler temizlenerek yerlerine kaldırılır.
6. Kullanılan tamponlar atılır.
159
Boğaza Soğuk Kompres
Araç ve gereçler:
1. Ufak küvet içinde su ve buz
2. Tedavi bezi ve muşambası
3. Üçgen sargılar
Uygulama:
1. Boğaza yapılan soğuk kompres eğer kanamayı durdurmak içinse 2
dakikada bir değiştirilir, eğer ödem çözmek içinse vücut sıcaklığını alıncaya
kadar beklenir.
2. Küvete 20 derecenin altında soğuk su ve buz parçaları konur.
3. Üçgen bezler küvetin içinde ıslatılıp sonra uygulanır.
4. Uygulama bitince hastanın boğazı kurulanır.
5. Kullanılan malzemeler temizlenerek yerlerine kaldırılır.
160
161
BÖLÜM 6. İLKYARDIM
İlkyardım, ani olarak hastalanan veya kazaya uğrayan kimseye tıbbi
tedavisi yapılıncaya kadar anında ve olay yerinde çevre imkanları ile yapılan
geçici müdahaledir. Her insan
İlkyardım
uygulaması
gerektiren durumlarla karşı
karşıya kalabilir. İlkyardım
gerektiren kaza veya hastalık
durumlarında kişinin en yakın
sağlık
kuruluşuna
sevk
edilmesinden önce yapılacak
olan bilinçli uygulamalar hayat
kurtarıcı olabilir.
Kazalar en çok evde, işyerinde, ve trafikte oluşmaktadır. Trafik
kazalarında görülen ölümlerin; % 10’u ilk beş dakikada, % 50 si ilk yarım
saatte görülür. Bu sürede kazazedelere hekim müdahalesi sağlanamamış
olabilir. Bu nedenle; kazazedeye en yakın olan kimse, onun hayatta
kalmasını sağlayacak ve durumunun kötüye gitmesini önleyecek ilkyardım
uygulamalarını yerine getirebilmelidir. Bu göz önünde bulundurulduğunda
her bireyin ilkyardım bilgisine sahip olması kaza durumlarında kalıcı
sakatlıkların ölümlerin önlenmesinde büyük bir katkı sağlayacağı açıktır.
İLKYARDIMIN AMACI VE İLKELERİ
9 İlkyardımda amaç; kişinin hayatını kurtarmak, o andaki durumunun
tedavi altına alınacağı yere ulaştırılana kadar daha kötüye gitmesini
önlemek, iyileşmesini kolaylaştırmak ve durumu kontrol altına
almaktır.
9 Bu amaca ulaşabilmek için ilkyardımın temel kurallarının
gerçekleştirilmesi gereklidir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
9 İlkyardımcı gerekli uygulamaları sessiz, sakin bir şekilde paniğe
kapılmadan gerçekleştirmelidir.
9 İlkyardımcı kendisinin ve kazazedenin emniyetini sağlamalı ve içinde
bulunduğu koşulları soğukkanlılıkla değerlendirmelidir.
9 İlkyardımcı kazazedenin sorunlarını teşhis etmeli, birden çok sorun
varsa en hayati sorunlarından başlayarak gerekli uygulamaları
gerçekleştirmelidir.
9 Kazazedenin etrafında kalabalık oluşmasına engel olmalıdır.
9 Kazazedenin moralini yüksek tutmalı ve bilincinin açık kalmasını
sağlamak için kazazede ile iletişim içinde bulunmalıdır
162
9 Kazazedenin solunum kontrolünü yapmalı, yoksa solunumu
sağlamalıdır.
9 Kazazedenin kanaması varsa gerekli ilkyardım uygulamaları ile
kanamayı durdurmalıdır.
9 Kazazedenin kalbi durmuş ise kalp masajı yapılmalıdır.
9 Hastayı dış etkilerden korumalı ve vücut ısısının sabit tutulmasını
sağlamalıdır.
9 Şok oluşumunu engellemeli, kazazede şokta ise gerekli önlemleri
almalıdır.
9 Olayı en yakın güvenlik güçlerine ve sağlık kuruluşlarına en kısa
zamanda gerekli ve doğru bilgileri vererek bildirmelidir.
İlkyardımın üç ilkesi vardır.
Teşhis: Hasta veya kazazedenin öyküsü alınarak karşı karşıya olduğu
sağlık sorunu teşhis edilir.
Tedavi: Hasta veya kazazedenin sağlık kuruluşunda yapılacak tıbbi
tedavisini kolaylaştıracak ve İlkyardımın amaçlarına yönelik uygulamalar
yapılır.
Taşıma: Hasta veya kazazedeler öncelik sırasına göre, uygun sağlık
kurumuna taşıma kurallarına uyularak sevk edilir.
İLKYARDIMIN HEDEFİ:
Solunumun durmuş olması uzun süreli kanamalar ve şok durumunda
beyin yeterli oksijen alamaz. Beyin hücreleri oksijensizliğe en fazla birkaç
dakika dayanabilir. Gerekli önlemler alınmazsa kazazede hayatını kaybeder.
Bu sebeple İlkyardımda en önemli üç hedef solunum yollarının açık
tutulması, şokun önlenmesi, ve kanamanın durdurulmasıdır. Bu hedeflere
ulaşıldıktan sonra yaralı dış etkenlerden korunmalı, vücut ısısı sabit
tutulmalı, uygun pozisyonda yatırılmalı, gerekli müdahale yapılmalı,
haberleşme sağlanmalı ve uygun pozisyonda kazazedenin sevki
sağlanmalıdır.
İLKYARDIMCININ ÖZELLİKLERİ
Kaza veya ani hastalık anında olay yerinde doktor bulunmuyor ise
kazazede veya hastaya gerekli koruyucu ilk müdahaleyi ilkyardım eğitimi
almış kişilerin gerçekleştirmesi gerekmektedir. İlkyardımı gerçekleştiren
kişi:
9 Müdahalede bulunabilecek yeterli bilgi ve beceriye sahip olmalı,
9 Çabuk ve doğru değerlendirme yapabilmeli,
9 Hasta veya kazazedenin içinde bulunduğu durumu iyi analiz
edebilmeli ve çevre imkanlarından iyi yararlanmalı,
163
9 Uygulama sırasında soğukkanlı ve güvenli hareket etmeli,
9 Bilmediği uygulamaları gerçekleştirmemeli, en küçük hatanın
ölümle veya kalıcı sakatlıkla sonuçlanabileceğini bilmeli,
9 Hasta veya kazaya uğrayan kişiye moral verip rahatlatmalı,
9 Hasta veya kazazedenin kişisel eşyalarını korumalı,
9 Olay yerinde kalabalık oluşmasını engellemeli,
9 Gerekli bilgileri not etmeli, doğru ve tam olarak sağlık uzmanlarına
aktarmalı kendi sağlığını tehlikeye atmamalıdır.
İlkyardım Çantasında Bulunması Gereken Malzemeler
İlkyardım çantaları bulunduğu yere ve özel koşullara göre gerekli
malzemeleri içermelidir. (Ev, seyahat, motorlu taşıt İlkyardım çantaları vb.)
Her ilkyardım çantasında temel olarak bulundurulması gereken malzemeler
şunlardır: Solunum maskesi, Hava yolu,
Turnike, Steril gaz bezi, Rulo sargı, Üçgen
Sargı, Flaster, Yara bandı, Plastik örtü,
Makas, Atel, Çengelli iğne, Cerrahi
eldiven, Antiseptik solüsyon, Buz torbası,
Not defteri kurşun kalem, İlkyardım el
kitabı ve İçindekiler listesi
İlkyardım çantaları her kullanımdan
sonra yeniden düzenlenmeli eksilen
malzemeler tamamlanmalıdır.
164
İLKYARDIM UYGULAMALARI
KANAMALAR
Herhangi bir nedenle kan damarlarının zedelenerek kanın damar dışına
çıkmasına kanama (hemoraji) denir.
Kazalarda ölümler en çok durdurulamayan kanamalar sebebiyle
gerçekleşir. Kan hacminin % 20’sinin hızlı kaybı hafif şoka, %35’inin kaybı
orta dereceli şoka, % 45’inin kaybı ciddi
şoka, % 50’den fazlasının kaybı ise
ölüme sebep olur.
Kanamanın
olduğu
kazalarda
yapılacak ilk muamele kanamanın
durdurulmasıdır. Kanama durumunda şu
kurallar sırası ile uygulanır.
9 Kanayan yaraya basınç yapmak
9 Anatomik yapı uygun ise
kanayan damarı parmakla sert
dokuya kadar bastırmak
9 Kanayan bölgeye basınçlı bandaj
uygulama
9 Kanayan yeri kalp seviyesinden yukarda tutma
9 Turnike uygulama: Turnike olarak kumaşlar ve plastik malzemeler
kullanılır. Malzeme en az 8-10 cm genişliğinde ve yeterli uzunlukta
olmalıdır. Çünkü dar olan materyaller sıkıldığı zaman doku
harabiyeti yapar. Turnike uygulanan hasta vakit geçirmeden sağlık
kuruluşluna nakledilir. Turnike bir saatten fazla uygulanacaksa
gevşetme aralıkları sıklaştırılır. Her 10-15 dakikada bir gevşetilir.
9 Soğuk uygulama
BURUN KANAMASI
9 Yatağın başucunu kaldırın veya hastaya oturma pozisyonda kalmasını
söyleyin. Hastaya burnunu tutmak için bez verin. Çıplak ellerinizle asla
kana veya kanlı bezlere dokunmayın.
9 Eldiven giyin ve başparmağınızla işaret parmağınız arasında burun
kökünü sıkıştırın.
9 Kanama durana kadar bası uygulayın.
9 Olayı uygun bir şekilde raporlayın
KALP DURMASI
Hızlı davranmak gerekir çünkü kalp ve solunum durduktan 4-6 dakika
içinde beyin ölüm gerçekleşebilir ve hasta 10 dakika içinde ölebilir.
165
Kalp durduğunda vücutta bazı fizyolojik değişiklikler olur. Hastanın
bilinci kaybolur, deri kül rengine döner, nabız hissedilmez , pupillalar büyür
refleksler bozulur. Bu durumda;
9 Hastanın cevap verip vermediğine bakın. Onu sallayın ve bağırın, “iyi
misin?” deyin
9 Cevap yoksa hemen acil servisi arayın (112) ve soğukkanlılığınızı
koruyun.
9 112’yi aradıktan sonra hastanın çenesini kaldırarak başı hafif arkaya
çekin ve hava yolunu açın.
9 Göğüsün kalkıp inmesine bakın. Solunum sesleri için dinleyin.
Kulağını hastanın ağzı ve burnuna yaklaştırın. Yanağınızda hastanın
solunumu hissedin.
9 Hasta nefes almıyorsa suni solunum başlatmanız gerekir.Burnunu
tutun ve ağzınızla hastanın ağzını tamamen kapatın. Ağzına yavaş
üfleyin ve göğüsün kalkıp kalkmadığına bakın. Bunu iki defa yapın.
Göğsü kalkmıyorsa havayolunu tekrar açın ve tekrar deneyin.
9 Maske gibi koruyucu cihaz varsa onu kullanın.
9 Kurtarıcı solukları verdikten sonra dolaşımı kontrol edin. Dolaşım
yoksa hastayı sert bir yere yatırarak 15 göğüs mesajı yapın (eğitimini
almışsanız). Ne zaman kalp masajı yapılacağını tayin etmek önemlidir.
Hatalı yapılan kalp masajı kalbin durmasına neden olur. Bu nedenle
kalb masajını ancak eğitim almış sağlık personeli yapabilir.
9 15 masaj, 2 soluk vermeye devam edin. Dolaşımın bulguları varsa
mesajı bırakın ve gerektiği kadar soluk vermeye devam edin.
9 Acil ekip geldiğinde talimatlarına uyun ve onlara yardımcı olun.
BURKULMA KIRIK VE ÇIKIKLAR
Burkulma, eklemlerin normal hareket
sınırları içerisinde olmayan ,zorlama ile
eklem yüzeylerinin ani olarak yer
değiştirip geri eski konumuna gelmesine
denir. Burkulma belirtileri burkulmanın
şiddetine göre değişir. Her türlü
burkulmada şiddetli ağrı oluşur, eklem
şişer hareketi güçleşir ve morluk oluşur.
Burkulma durumlarında eklem içine
çevresine kan sızması gerçekleşir. Bu sızma
şişmeye ve morluğa sebep olur. Ayağı burkulan kişi
en rahat pozisyonda oturtulur. İlk 24 saat içinde yalnızca
soğuk
su ve buz uygulaması yapılır. Eklem elastik bir sargı ile tespit edilir. Sargı
166
çok sıkı olmamalı flasterle desteklenmelidir. 24 saatten sonra eklem hareket
edemiyorsa sıcak komprese geçilir. Eklemin alt ve üst kısımlarındaki kaslara
hafif masaj yapılır.
Eklemi tespit eden tendonların zayıf olması, travmalar, ani hareketler gibi
sebeplerle hareketli eklemlerde bulunan eklem kapsülünün yırtılarak ekleme
katılan kemiklerin eklem başlarının yerinden ayrılmasına çıkık denir.
Çıkık, eklem yerinde şişlik ve morarma, şiddetli ağrı, eklemde şekil
bozukluğu vücut simetrisinin bozulması, hareket sınırlaması duyu bozukluğu
ile kendini gösterir.
Çıkık durumunda kişi istirahate alınır, çıkık bölgesine soğuk bandaj
uygulanır, eklem tespit edilir, ağrı dindirilir vücut sıcak tutulur.Omuz çıkığı
durumunda kol üçgen sargı ile askıya alınır ve kocher yöntemi ile tedbir
alınır.
Bu uygulamada hasta oturtulur, oturamıyorsa yatırılır. Dirseği vücudun
yan orta çizgisinden 7-8 cm geriye çekilerek gövdesine yavaşça yaklaştırılır.
Dirseği yerinde tutarak ön kol yana doğru açılır. Bu işlem sonunda dirsek
yerinde kalacak şekilde ön kol tam olarak yana açılmalıdır.Dirsek öne doğru
60 derece kadar yükseltilir. . Dirsek yerinde tutarken el ve ön kolu çabuk bir
hareketle göğsün önüne doğru çevrilir.. Eğer eklem yerine oturursa bir
kütürtü duyulur hemen bir üçgen sargı ile kol askıya alınır ve en kısa
zamanda sağlık kuruluşuna sevk edilir.
Travma veya kemiğin patolojik hastalığı sonucu kemik dokusunun
yapısal olarak bütünlüğünde meydana gelen bozulmalara kırık (fraktür)
denir.
İlkyardımcı kazazedede kırık olup olmadığını doğru teşhis etmelidir.
Taşıma sırasında kırık kemikler iç organları ve sinirleri zedeleyebilir. Genel
olarak kırıklarda şiddetli ağrı kırık bölgesinde hassasiyet ve yaralı yeri
kımıldatmakla kemikte sürtünme seslerinin (krepitasyon sesi) duyulması ve
elle hissedilmesi şişme ve morarma, hareketin sınırlanması- hareket
edememe- organda şekil bozukluğu görülür. Uzun kemiğin kapalı ve parçalı
kırığında kırılan bölgede hareket edememe normal eklemin dışında bükülme
yerlerinin oluşması yalancı eklem olrak adlandırılır. İlkyardımcı kırığın
yerini belirledikten sonra hareketsizliği sağlayacak tedbirler almalıdır. .
Uzun kemiklerde kol bacak gibi, atel veya benzer görevi görebilecek başka
bir malzeme kullanılarak bandajlanır. Ön kol kırıklarında atel ile bandajlama
işleminden sonra kol kemiği üçgen sargı bezi ile bükülerek boyuna asılır.
Omurlarda kırık olması ihtimali göz önünde bulundurularak hasta yan
yatmış veya oturur vaziyette taşınmaz.
Kafatası kırığında hasta sırtüstü yatırılır, başın altına destek konur, baş
kafatasının sağlam olduğu yöne hafifçe çevrilir. Kırık üzerindeki basınç
167
azaltılmış olur.Kazazede sıcak tutulur ve sessizlik sağlanır. Hareket etmesine
izin vermeden hastaneye nakledilir.
Kaburga kırıklarında; Geniş katlanmış iki adet üçgen sargı alınır. Hastaya
derin bir nefes vermesi söylenir. Birinci sargı koltuk altından geçirilerek
bandajlanır. Sargı kırık olmayan tarafta düğüm yapılır. İkinci sargı birinci
sargıyı ¾ kaplayacak şekilde uygulanır. Aynı yerde düğümlenir. Sargılar sıkı
olmalıdır. Göğsün sarılmasından sonra kırık taraftaki kol üçgen sargı ile
boyundan askıya alınır. Tespit işleminden sonra yaralı oturuş pozisyonunda
hastaneye sevk edilir.
Omurga ve kalça kırıklarında; Kırık boyunda ise boyun pamukla veya
sargılarla korunduktan sonra boyun dik çene yukarıda olmak üzere sargı
uygulanır. Baş ve vücudu yastıklarla destekleyerek sırt üstü yatırılarak
taşınır. Bu tip kırık durumlarında hastayı tespit etmek çok önemlidir, . Bir
kişi hastanın baş ve çenesinden tutarken bir kişide ayaklarından tutarak eşit
şiddette kendine doğru çeker. Böylece kasların tonusunun önlenmesi
sağlanmış olur. Bu tutuş ve çekme işlemi tespit sonuna kadar devam eder.
Diğer kişiler yaralıyı omuzlarından belden ve bacaklarından tutarak itina ile
yukarı kaldırır. Sedyeye bir battaniye açık olarak konur ve bel hizasına
yastıktan destek yerleştirilir. Yaralı yavaşça sedyeye indirilir. Yada sedye
yaralının altına sürülür. Omur kırığının sedyeye konması yaralıyı
kaldırmadan sedyeyi yaralının altına kaydırma şeklinde de mümkündür.
Sedyedeki yaralının boynu yanlardan desteklenir. Bacaklar arasına yastıklar
konarak bacaklar birbirlerine ayak bileğinden kalçaya kadar olan yerlerden
6-8 sargı kullanarak bağlanır. Bacakların bağlanmasıyla vücut hareketleri
tamamen önlenmiş olur. Yaralının üzeri örtülür. Varsa tahta atel uygulanır.
Atel koltuk altından ayağa kadar uzanmalıdır. Tek ve iki taraflı
uygulanabilir.
Yanık, Elektrik Çarpması ve Donmada İlkyardım
Katı sıvı ve gaz halinde fiziksel kimyasal özelliği olan maddelerin
etkisiyle dokularda oluşan lezyon ve yıkıma denir. Yanık oluşturan fiziksel
etmenler ateş, sıcak bir cisim, elektrik ve radyasyondur. Kimyasal yanık
etkenleri ise asit yada alkali özellikte maddelerdir. Sıcak su buharı gibi yaş
sıcaklıklarda oluşan yaralara da haşlanma denir. Yanık ve haşlanmaların
vücut dokularında yaptığı etkiler aynıdır. Bunlar ciltte kızarma, su
toplanması, çok şiddetli ağrı ve deri altı dokularında yıkımdır.
Yanıklarda İlkyardım yapılmaya başlanmadan önce eller bol sabunlu su
ile yıkanır, temiz vazelinden başka ilaç kullanılmaz. Diş macunu, salça gibi
maddeler kesinlikle sürülmez ve içi su dolu veziküller patlatılmaz. Yara
üzerinde veziküller oluşmuşsa gevşek bir sargı veziküller yoksa hafif
sıkılıkta bir sargı yapılır. Vücudun %30 ve daha fazlası yananlar ivedilikle
sağlık kuruluşuna gönderilir.
168
Yanan kazazedede ileri derecede susuzluk hissi, bulantı, kusma,
huzursuzluk ve ajitasyon hızlı nabız ve kan basıncının düşmesi idrar
azalması damar felci belirtilerin görülmesi yanık şokunun habercisi olup bu
belirtilere karşı tedbir alınmalıdır.
Küçük ve hafif yanıklarda yanık üzeri mikropsuz bir gazlı bezle örtülür ve
kayması önlenir. Hastaya ağızdan bol sıcak su verilir. Yanığın derecesi ne
olursa olsun İlkyardım yaparken asla pamuk kullanılmaz temizlenmesi güç
merhem ve pomatlar sürülmez. Yanığın en iyi ilacı sudur. Bol su ile uzun
süre yıkama yapılmalıdır. Temiz bir vazelin sürülebilir.
Vücut ısısı ve vücuttaki sıvı dengesinin korunmasında derinin büyük
görevi vardır. Yanık olayları bu dengenin bozulmasına ve dayanılmaz
ağrıların ortaya çıkmasına neden olurlar. Dolayısıyla bu da yanık şoku ile
neticelenir. Geniş yüzeyli yanıklarda bol miktarda yudum yudum ılık su
verilir. Hasta terlemeyecek kadar sıcak tutulur. Yanık lezyonun hava ile
temas edince dayanılmaz ağrı oluşumunu önlemek için örtülür.
Yanık yüzeyde oluşmuş ise temiz bir bez parçası uygun boyda kesilir ağız
ve göz bölgeleri delinir. Ilık karbonatlı suya batırılarak yüze yerleştirilir. Bez
ense tarafına bağlanır. Solunum ve kalp çalışması kontrol edilir. Durmuş ise
suni solunum ve kalp masajı yapılır. Asit ve alkaliden oluşan yanıklardan
yanık asit kaynaklı ise yanık yeri bol su ile yıkanır yara üzerine karbonat
serpilir. Karbonat yoksa bir bardak suya bir tatlı kaşığı yemek sodası
konarak hazırlanan sıvı sürülür.
Yakıcı madde alkali ise yanık yeri bol su ile yıkanır lezyon üzerine sirke
ile ıslatılmış gazlı bez konur. Sirke bulunamazsa bir bardak suya bir bardak
limon suyu katarak hazırlanan suya gazlı bez konur ve yara üzerine kapatılır.
Bu kimyasal maddeler göze temas etmişse derhal göz bol su ile yıkanır.
Kazazede sırt üstü yatırılır göz kapakları aralanarak temiz suyu damla damla
katarak 3-5 dakika yıkanır. Sonra 1-2 damla zeytin yağı damlatılarak göz bir
tamponla kapatılır.
Elektrikle temas sonucu derin yanıklar oluşabileceği gibi kalp durması da
görülebilir. Elektrik çarpmasında akımın voltajı amperi ve temas süresi
lezyonun ciddiyetini etkileyen faktörlerden biridir. Elektrik çarpmasında
öncelikle solunum sistemi felci ani olarak gelişir. Sonra kalp ve diğer
sistemlerde fonksiyon bozukluğu ve elektrik şoku gibi bozukluklar görülür.
Sanayi elektriği ve yüksek gerilimli elektrikler ani ölümlere neden olurlar.
Yıldırım çarpması da elektrik çarpması olarak kabul edilir. Akım ile temas
edip lokal veya genel yanıkları olan kişilerin karaciğer, akciğer ve kalp
üzerinde etkili olmaktadır. Elektrik akımının genel etkisi olarak solunum
felci kişiyi asfiksiye sokar (nefes alması durur) Ölümü çabuklaştıran
durumlardan biri de kalbin durmasıdır.
169
Bu gibi durumlarda her şeyden önce kişiyi akımdan kurtarmak gerekir.
Şalter veya sigortayı kapatmanın yolu arınmalıdır. Bu yapılamıyorsa kuru bir
tahta ile kişi itilerek veya çekilerek akımdan kurtarılır. Çizme ve lastik
eldiven giydikten sonra akıma kapılana ulaşılabilir. Naylon torbalar ve
plastik maddeler kurtarma işleminde kullanılabilir.
BOĞULMALARDA İLKYARDIM:
Boğulma, solunum yollarının değişik nedenlere bağlı olarak tıkanması
sonucu vücut doku ve hücrelerinin oksijensiz kalmasıdır. Eğer soluk
yollarının mekanik tıkanması sonucu oluşan bir boğulma ise buna asfiksi
denir.
Hücrelerin
oksijensiz
kalmasından
kaynaklanan boğulma ise buna da anoksi denir.
Solunum yollarının tıkanması solunum
sisteminde doku kaybı boyun travması
solunum felci, solunuma yardımcı kasların
felci, göğüs kafesinin sıkışması,elektrik
çarpması, kan hastalıkları bazı ilaçlar ile
zehirlenme, zehirli gazların solunması dolaşım
sistemindeki yetmezlik ve şiddetli kanamalar,
dolaşım durması gibi nedenlerle yüzde ve deride
morarma konuşamama baş dönmesi ve halsizlik nabzın
hızlanması kısmi şuur kaybı boyun damarlarında şişme ilerleyen dönemde
dudak burun kulak ayak parmakları mavimtırak gri renk aldığı, solunumun
kesik kesik veya hiç olmaması ve tam şuur kaybı görülür.
Boğulmakta olan kişiye hemen yan yatış pozisyonu aldırılır sırta elle
birkaç defa sertçe vurulur ağız boşluğunda cisim varsa parmakla temizlenir
küçük çocuklar ayaklarından tutularak baş aşağı çevirilirse ve sırta vurulursa
boğazdaki cisim dışarı atılabilir. Bu pozisyonda çocuğun sırtına basınç
yapılırsa soluk verdirilmesi sağlanır.
Boğazdaki katı cismin çıkarılmasına etkili bir yöntemde göğüse basınç
yapılmasıdır. Boğulanın koltuk altlarından ilkyardımcı kollarını geçirir.
Kollar karın üst bölgesine yerleştirilir. Eller göğüs kemiğinin alt kısmına
yerleştirilir ve eller kenetlenir. Aniden boğulan yukarı kaldırılarak göğüse
basınç yapılır, üst üste üç defa tekrarlanarak cismin hava ile dışarı çıkması
sağlanır.
Suda boğulan kişi yutulan suyu çıkarmak için iki elle karın altından
tutularak hasta yukarı kaldırılarak hava yolarındaki suların dışarı çıkarılması
sağlanır.
Yakası kemeri gömleği gevşetilir ağzının içindeki yabancı cisimler
temizlenir. Suni solunum yaptırılır gerekiyorsa kalp masajı suni solunumla
170
birlikte yapılır. Sık sık soluk yolu emilir. Kazazede çocuksa kucağa alınıp
baş aşağı konuma getirilerek yuttuğu su çıkarılmaya çalışılanları.
ZEHİRLENMELERDE İLKYARDIM
Belli bir miktarı vücuda girdiğinde sağlığı bozan hatta ölüme neden olan
katı sıvı ve gaz halindeki maddelere toksin veya zehir denir.
Zehirli maddelerin çeşitli yollarla organizmaya alınması sonucu hemen
veya gecikmiş olarak intoksikasyon meydana gelir. Bakteri toksinlerinin
yiyecek ve içeceklere karışması böcek ve hayvan ısırıkları sonucu
zehirlenme meydana gelebilir. Zehirler; katı, sıvı ve gaz halinde bulunabilir.
Vücuda ağız yoluyla, solunum yoluyla, temas yoluyla ve enjeksiyon yoluyla
alınabilirler. Zehirlenme nedeninin bilinmesi ilkyardım ve tedaviyi
kolaylaştırır.
Zehirlenme durumlarında zehir danışma merkezlerinden (tel 114) bilgi
alınmalıdır.
YILAN VE BÖCEK SOKMALARINDA İLK YADIM:
Yılanların ısırması sonucu üst çenedeki zehir kaslarının kasılması ile zehir
kesesinden boşaltılarak her iki yandaki dişlerden ısırılan yerin içine girer.
Isırılan yerde ağrı, yanma duyusu, şişlik ve morluk olur. Daha sonra şişlik ve
morluk ekstremitelerden yukarı doğru yayılabilir. Isırılan yerde bir veya iki
iğne gibi dişlerin batmasından oluşan diş izleri oluşur. Vücuda giren yılan
zehrinin miktarı zehrin şiddeti emilen zehrin miktarına ve vücudun
büyüklüğüne göre yılan ısırmasının tehlikesi değişir. Çocuklarda daha
tehlikelidir. Isırılan yer deri ve deri altı yağ tabakası da buna etken teşkil
eder. Yılan zehirleri en çok merkezi sinir sisteminde ve kardiyovasküler
sistem üzerinde etkisini gösterir. Uyuklama mide bulantısı kusma
diafragmada ve diğer solunum kaslarında felç solunumun durması ve ölüm
olabilir. Hasta sırt üstü yatırılır. Isırılan yer oynatılmaz ısırılan yer kalp
seviyesinden yukarı kaldırılmaz çünkü zehrin daha kolay vücuda
yayılmasına sebep olur. Isırılan yerin birkaç cm yukarısından turnike
uygulanır. Uygulanan turnike damarlarda dolaşımın durmasına engel
olmamalıdır. Yılan zehri lenf ve kan damarları ile sistemik dolaşıma geçer
onun için yüzeysel damarlar iyice sıkılmalıdır. Turnike bir saatten fazla
uygulanacaksa her yarım saatte bir 5-10 dakika gevşetilmelidir. Yılan
ısırmasından sonra 1 saatten fazla süre geçmişse turnike uygulamanın anlamı
yoktur. Isırılan yer kaynamış soğumuş veya amonyaklı su ile bolca yıkanır,
soğuk kompres uygulanır. Isırılan yere X işareti şeklinde insizyon yapılarak
emilip tükürülmesi şeklinde bir uygulama öneriliyorsa da bu işlemin
mahsurları vardır. Emme sırasında yaralıdan kişiye veya kişiden yaralıya
mikrop bulaşabilir.
171
Isırılan kişi kesinlikle sarsılmadan ve ısırılan yeri oynatmadan nakledilir.
Isırılan yer üzerinde masaj ovma işlemleri yapılmaz. Çünkü zehrin emilimini
artırmış oluruz. Eğer yılan damarın bol olduğu yerden ısırarak zehrini
doğrudan doğruya damar içine vermişse işte o zaman durum tehlikeli olup
ani ölüm olabilir. Yılan serumu verilmesi ölme ihtimalini % 10’a kadar
düşürür. Gereksiz yere yılan serumu uygulanmamalıdır. Çünkü ileride tekrar
yılan serumu uygulanması durumunda önemli alerjik hastalıklar ortaya
çıkabilir. Bu durumda tetanoz aşısı yaptırılmamalıdır. Bu işlemler birkaç saat
içinde yapılırsa fazla miktarda zehrin kana karışması önlenmiş olur.
Arıların zehirleri formik asit içerir. Duyarlı kişilerde arı sokmaları ölüme
yol açabilir. Arı ağız içinden sokarsa ödeme yol açıp ölüme sebep olabilir.
Çok sayıda arı sokması durumunda solunum-dolaşım yetmezliği, şok, koma
ve ölüm meydana gelir. İlkyardım olarak ilk fırsatta arının iğnesi çıkarılır.
Sokulan yere amonyak, karbonat, iyot yada permanganat sürülür. Bunların
olmadığı yerde lokal olarak soğan, sarımsak veya maydanoz uygulanır. Ağız
içinden arı sokması durumunda ağız tuzlu su ile gargara edilir. Tuzlu su azar
azar yutulur. Varsa soluk borusu tüpü yoksa koparılmış çaydanlık ibriği,
boru, sert hortum konarak solunum sağlanır ve acilen hastaneye sevk edilir.
Allerjik reaksiyonları önlemek için tıbbi tedavi uygulanır.
Zehirli örümcek ısırmasında ısırılan yerde şiddetli ağrı, solunum güçlüğü,
morarma, bulantı, kusma, terleme, kas krampları, şok ve damar felci
görülebilir. İlkyardım olarak da ısırılan yere amonyak veya permanganat
sürülür. Aynı amaçla karbonat bulamacı veya sirke sürülür. Ağrının
giderilmesi için ağrı kesiciler verilerek tıbbi tedavi için hastaneye sevk edilir.
HASTA VE YARALI TAŞIMA TEKNİKLERİ
İlkyardımın amacına ulaşabilmesi için yaralı taşınmasının belli ilkelere
göre yapılması gerekir. Bu ilkeleri şöyle sıralayabiliriz.
9 Kazazedenin almış olduğu pozisyon uygun ise değiştirilmez
9 Verilen pozisyon taşıma
sırasında korunur.
9 Kazazedenin durumu izlenir.
9 Tespit edilen değişmeler
kaydedilir.
9 Durdurulmuş
kanamalar
kontrol edilir.
9 Solunum kontrol edilir.
9 Taşımada güven ve çabukluk sağlanır.
9 Uygun taşıma metodu seçilir
9 Kazazedenin vücut ısısı korunur.
172
9 Kazazedeye saygılı ve nazik davranılır.
Kaza yerinde ilkyardımı yapılan yaralılar acil bakım ve tedavi için
öncelik sırasına göre sevk edilir. Taşımada öncelikli yaralıları şöyle
sıralayabiliriz.
Birinci derecede öncelikli yaralılar; Solunum güçlüğü olanlar, göğüs
yaralanması, yüz ve boyun yaralanması, şuuru yerinde olmayanlar, ağır
kanmalar, geniş yanığı olanlar, çok su kaybetmiş olanlar sıcak çarpması ve
ağır donma halleridir.
İkincil derecede öncelikli yaralılar; Turnike uygulanmış olanlar, açık ve
kapalı kırıklar, çene yaralanmaları , radyoaktif yaralanmalara maruz
kalanlar, yanıklar ateşli silah yaralanması vs. sayılabilir.
Üçüncül derecede öncelikli yaralılar; Basit yaralanmalar, kırık, çıkık,
burkulması olanlar ve yüzeysel yanıkları olanlar
Yaşama şansı az olanlar ise ; Çok ağır yanıklar derin şokta olanlar, ağır
ezikli yaralar, ölüm halinde olanlar.
Yaralılar durumuna uygun olan pozisyonlardan biriyle taşınmalıdır.
Geri Geri (rautek) Yöntem
Çok acil durumlarda yani hastanın hayatını kurtarmanın önemli olduğu
durumlarda dar yerlerde (araba , merdiven) kazazedeyi kurtarmak için
İlkyardımcının hastanın veya kazazedenin arkasına geçip kollarını hastanın
koltuk altından geçirerek şekildeki gibi iki eliyle kavrayarak geri geri
çekmesiyle yapılan taşımadır.
Bir İlkyardımcı ile Taşıma
Kendi kendine yürüyebilecek yaralılara uygulanır. Şuuru yerinde olan
yaralılara destek olunarak taşınır. Yani ilkyardımcı yaralının sağlam tarafına
geçer yaralının kolunu kendi boynuna aşırır, bileğinden tutar ilkyardımcı
diğer eli ile yaralıyı belinden kavrayarak yaralı ile uyum içinde birlikte
yürür.
Sırtta Taşıma
Kazazedenin şuuru açık ve ilkyardımcıya tutunabilecekse bu yöntem
uygulanabilir. İlkyardımcı ile taşınan en emin yöntemdir. İlkyardımcı biraz
çömelir, yaralıyı sırt ve omuzları üzerine alır, kollarını bacaklarının altından
geçirir, ellerini önden kenetler, yaralı ise bir elini kendi bileğinden tutar ve
diğer eli ile ilkyardımcının bileğinden kavrar. Ancak ilkyardımcının bir eli
serbest kalır. Çünkü serbest eliyle gerekirse tutunabilir.
İtfaiyeci Yöntemi
Bu yöntemle yaralının taşınabilmesi için yaralının taşıyıcıdan daha zayıf
olması gerekir. Eğer yaralı ayakta durabiliyorsa bacaklarını açarak
İlkyardımcının karşısında durur. Yaralıda bilinç kaybı varsa ilk önce yüzü ve
173
alnı taşıyıcının taşıyıcının sağkolu üzerine aysalanacak şekilde yüzüstü
döndürülür. Fakat yaralının yüzü hiçbir zaman yere temas ettirilmez sağ dizi
üzerine çökmüş olan taşıyıcı iki kolunu yaralının koltuk altlarından geçirerek
beline bağlar ve yaralıyı kendine doğru çekerek ayağa kaldırır, sağ kol ile
yaralının belinden tutarak onu desteklemeye devam ederken sol eliyle
yaralının sağ bileğinden tutar daha sonra yaralının altına doğru eğilen taşıyıcı
sağ kolunu yaralının bacaklarının arasında sağ bacağından kavrar ve
yaralının sağ bileğini sol eliyle tutmaya devam eder. Yaralının ağırlık
noktasını kendi sırtı üzerine getirecek şekilde yaralının alnına doğru iyice
eğilen taşıyıcı, yaralının sağ bileğini sol elinden sağ eline geçirerek iyice
omuzlayarak kaldırır ve taşır.
Sürünme Yöntemi
Tünel, kanal, dar geçitler, tavanı yüksek olmayan dar koridorlardan
yaralıyı sırt üstü sürükleyerek taşımak için kullanılan yöntemdir. Bilinci açık
olmayanların veya çok ağır yaralıların taşınması için çok uygundur. Önce
yaralı sırtüstü ytırılır, yaralının her iki bileği geniş katlanmış sargı ile
birbirine bağlanır İlkyardımcı yaralının kolları arasına yüzü yaralıya gelecek
şekilde girer yaralının bağlı bilekelri İlkyardımcının boynuna yerleştirilir.
İlkyardımcı dizleri ve elleri üzerinde yükselerek emekler ve yaralıyı
sürükleyerek götürür.
Dört Kişinin Battaniye ile Taşıması
Bir battaniye uzun kenarı boyunca üçe katlanır hasta özenle tam ortaya
yatırılır. Battaniye hastanın ki yanında kalan uzun yanları sıkıca bastırılırak
yuvarlanır. El tutacak biçime getirilen bu kenarlardan tutacak dört kişinin
ellerinin battaniyeyi tutarken birbirine yakın olması ellerin arasındaki
aralıkların daha iyi ayarlanması gerekir.
Sandalye ile Taşıma
Daha kolay ve iyi taşıma biçimi de hastanın bir sandalye üzerindeyken
sandalye ile taşınmasıdır. Burada en çok özen göserilmesi gereken noka
sandalyeyi öne doğru eğerek hastayı kaydırmamak ve düşürmemek
olmalıdır. Sandalye ile taşımlarda hastanın merdivenlerden çıkarılması ve
indirilmesi çok kolaylaşmış olur.
Teskereci Yöntemi ile yaralı taşıma
Bu yöntem iki ilkyardımcı ile gerçekleştirilir. Bilinci açık olmayan
yaralıların taşınmasında kullanılır. Önce yaralı sırt üstü yatırılır.
İlkyardımcının birisi ellerini yaralının koltuk altından geçirir ve yaralının
göğsünü kavrar ikinci ilkyardımcı yaralının bacaklarıarasına girer diz
altlarından tutarak her iki ilkyardımcı aynı anda ayağa kalkar ve birlikte
yürüyerek yaralıyı taşırlar.
İki El Üstünde Taşıma:
174
Şuuru yerinde olan ve olmayan yaralılar için tercih edilir. Çünkü
ilkyardımcıların kolları yaralıya destek olur. İki ilkyardımcı ile taşınır. Önce
iki ilkyardımcı yüzyüze gelecek şekilde yaralının yanında yer alırlar, yaralı
iki İlkyardımcı arasına alınır. İlkyardımcılar sağ ve sol ellerini bileklerden
kenetler ve diz çökerler . Yaralının şuuru açıksa elleri üzerine oturtulur,
şuuru açık değilse üçüncü kişi yardımı ile oturtulur. İlkyardımcılar diğer
kolları yaralının sırtına koyarlar ve ellerini kenetleyerek yürürler.
Altın Beşik Yöntemi
Bilinci açık yaralının taşınmasında kullanılır. Eğer yaralı baygın değilse
ve oturabliyorsa taşıyıcılar yüzleri birbirine karşı gelecek şekilde dururlar ve
herbiri kendi sağ eli sol bileğini boşta kalan sol eli ile de arkadaşının sağ
bileğini kavrar. Böylece yaralının üzerine oturacağı oturak (altın beşik)
yapılmış olur. Taşıyıcıların omuzları yaralının arkasından destek olduğu gibi
yaralının kollarını taşıyıcıların omuzlarına atıp tutulması gerekir.
Sedye ile Yaralı Taşıma
Sedye kullanımı için en az iki kişiye ihtiyaç vardır. Hastanın bütün
vücudunu düz bir çizgi üzerinde tutabilmek için üç veya dört kişinin birlikte
hareket etmesi gerekir. Üç kişi hastayı aynı anda kaldırırken 4. kişi sedyeyi
altına sürer. Sedye ile yaralı taşımada şunlara dikkat edilmelidir.
Yaralı düz yolda ayakları önde taşınmalıdır,
Merdivenden çıkarken yaralının başı önde taşınmalıdır
Yukarı doğru çekiliyorsa yine başı önde taşınır
Ambulansta yaralı başı önde taşınır,
Yaralı sedyeye uygun pozisyonda yatırılır ve uygun pozisyonda taşınır
Yaralının genel durumu gözlenir Ağırlaşıyorsa taşıma yöntemi ve
pozisyonu değiştirilir.
Omurga ve diğer kırıklı yaralılar mutlaka sedye ile taşınmalıdır.
175
176
BÖLÜM 7. İLETİŞİM
İletişim; “bilgi üretme, aktarma ve anlamlandırma süreci” olarak
tanımlanmaktadır. Bu tanımdan yola çıkarak iki insanın karşılıklı
konuşmasını iletişim sayabileceğimiz gibi, arıların bal bulunan bir bölgeyi
birbirlerine haber vermelerini de iletişim olarak kabul edebiliriz.
Genel anlamda iletişimin gerçekleşmesi için iki sistemin varlığı ve bu
sistemler arasında bir alış-veriş şart koşulmaktadır. Bu sistemler iki insan, iki
hayvan yahut iki makine olabileceği gibi bir insan bir hayvan veya bir insan
bir makine de olabilir.
Yukarıda bahsedilen alış-veriş kavramından da anlaşılacağı üzere
iletişimde bilgi akışının iki yönlü olması beklenir. Sibernetikte tek yönlü
bilgi akışına “Enformasyon” karşılıklı bilgi alışverişine ise
“Komünikasyon” ya da iletişim adı verilir.
Tüm bu açıklamalar dikkate alındığında insanlar arasındaki tek yönlü
konuşmalara iletişim denemeyeceği anlaşılmaktadır. Örneğin ana-babalar ya
da amirler, çocuklarına / memurlarına sadece emirler verir, karşı tarafın
tepkileri dikkate alınmıyorsa bunun adına iletişim denemez. Bu durum tek
yönlü bir bilgi akışı ve anlamlandırma süreci olduğu için “Enformasyon”
olarak adlandırılır.
İletişimin Öğeleri
İletişim sisteminin ana yapılarını iletişimi başlatan kişi, anlam kodlama,
mesaj iletişim biçimi, gönderme becerileri, alıcı kişinin özellikleri ve geri
bildirim oluşturur.
İnsanlar arası iletişim; kişilerin birbirlerine bilinçli veya bilinçsiz olarak
iletmek istedikleri duygu ve düşüncelerini aktardıkları bir süreçtir. İletişim
sırasında aktarılan mesaj bireyin psiko-sosyal yaşantılarından oluşur.
Verici Kişi
İletişim süreci içerisindeki kişilerden, iletişimi başlatan kişiye verici kişi
denir. Verici, herhangi bir durumda diğer insanlara düşünce ve duygularını
aktarma girişiminde bulunan kişidir. Bu nedenle "verici" kendi duygu ve
yaşantılarını alıcı durumunda olanların bütün duyularına ulaşabilecek biçime
getirmeye çalışır. Vericinin, yoğun ve etkin bir iletişim kurabilmesi alıcının
mümkün olduğu kadar çok duyusuna ulaşabilmesiyle mümkündür.
Örneğin, yüz yüze iletişimde sözlü mesajlara, göz ilişkisi ve dokunma
eşlik edebilir. Bir öğretmenin ders anlatırken, dikkati dağılan öğrencisinin
omzunu tutması onun derse olan ilgisini artırır.
Alıcı Kişi
İletişim sürecinde alıcı konumunda olan kişi çok önemlidir. Vericinin
kodladığı anlamı, alıp çözecek ve değerlendirecek kişi alıcıdır. İletişime
177
yapıcı etkinliği kazandıran, vericiden gelen sözlü veya sözsüz mesaj
kodlarının alıcıda gerçek anlamları ile değerlendirilmesidir.
İletişim sürecinin diğer ucunda yer alan alıcı kişi, bir dinleyici
konumundadır. Bu rol zaman zaman değişikliğe uğradığı halde, mesaj
akışında alıcı kişinin tutumu, iletişim akışını belirleyen önemli bir etkendir.
Doğru dinleme, ses dalgalarının kulakta toplanarak beyne iletilmesinden
ibaret ve sadece duymaya dayanan basit bir işlem değildir. Bu durum
dinleme sürecinin sadece fizyolojik boyutu olan "işitme"dir. İletişim için
esas olan, bu mesajlardaki sözcüklere, verici kişi tarafından giydirilmiş
anlamlardır. Alıcı kişinin, mesaj kodlarını çözerken, vericiyi anlama gayreti
içinde olması beklenir. Doğru dinleme, doğru ve sağlıklı iletişimin en önemli
parçasıdır. Etkin dinleme bütün insanların geliştirmesi gereken bir dinleme
becerisidir. Sağlıklı insan ilişkilerinin temeli, çok basit gibi gözüken ama çok
ihmal edilen etkin dinlemenin doğru olarak uygulanmasıdır.
Anlamın Kodlanması
Anlam bakımından etkin olan üç temel faktör vardır. İlişkinin biçimi,
ilişkinin bağlamı ve ilişkinin amaçlarıdır. Bunlar iletişimde yer alan kişilere
ve iletişimin yapıldığı ortama bağlı olan faktörlerdir.
İlişkinin Biçimi: Anlamı kodlama konusunda iletişim içindeki kişilerin
temsil ettiği statü, roller ve durum önemli bir işleve sahiptir. Örneğin insan
kızgınlığını, sevgilisine, eşine, çocuğuna, amirine ya da arkadaşına çok farklı
biçimde aktarır.
İlişkinin Bağlamı: Yer, zaman, yaş gibi faktörler de anlam kodunu
etkileyen diğer özelliklerdir. Aynı şekilde iletişim yeri ve zamanı, kodu hem
oluşturmamızda hem de açmamızda etkilidir. Örneğin; bir anne çocuklarına
olan kızgınlığını misafirlerin yanındayken veya yalnızken birbirinden
oldukça farklı biçimde ortaya koyar.
İletişimin Amaçları: Olumlu iletişimde ve iletişimin etkin bir biçimde
sürdürülmesinde ilişkinin amacı çok önemli rol oynar.
Verici kişi ile alıcı kişinin amaç ve ilgileri anlamın kodlanmasını
belirleyen temel bir özelliktir.
Verici kişi için amaçlar: Sorun çözmek, anlatmak, işbirliği, disiplin
altına almak, etkilemek, bilgi vermek, ikna etmek, farklı görüşleri açmak,
değiştirmek, yön vermek, karşı koymak, örgütlemek, denetlemek,
paylaşmak, haddini bildirmek ve aşağılamak olabilir.
Alıcı kişi için amaçlar: Anlamak, tartışmak, değerlendirmek, öğrenmek,
işbirliği, paylaşma vb. olabilir. İşte bütün bu noktalardaki amaçların olumlu
olması, yapıcı bir iletişim, olumsuz olması ise yıkıcı bir iletişimin ortaya
çıkmasına sebep olur.
178
Mesaj
Bir yaşantıya ait duygu ve düşüncenin kodlanarak sözlü, sözsüz veya
yazılı bir anlatımla alıcı kişiye ulaşmasını sağlayan sembollere mesaj
denir. Mesaj, bir vericiden çıkan duygu ve düşüncelerin, alıcının duyu
organlarınca algılanmasına yöneliktir. Mesaj, alıcıya ait ne kadar çok duyu
organına ulaşırsa, anlatım o ölçüde olur. Bu sebeple, görme, işitme,
dokunma ve hatta koku ile ilgili faktörlerin iletişimde yer alması mesajı
güçlendirir. Böylece mesajı alacak kişideki bütün alıcılara ulaşma ve onları
besleme imkânı oluşur. Grafik anlatım, yazıda kullanılan; sözlü anlatım,
konuşmada kullanılan sembollerle; sözsüz anlatım da bedenimizle
oluşturduğumuz işaretlerle ifade edilir. Beden dilimiz, jestler, mimikler,
oturuş, duruş gibi çeşitli tavırlarla kendini ortaya koyar. İnsanlar arası
iletişimde bireyin durumuna ilişkin değerlendirmelerini taşıyan bu aracılara
sözsüz mesajlar denir. Sözsüz mesajlarla taşınan bu anlatım biçimine de
sözsüz iletişim denir.
Gönderme Becerileri
Mesajların sözlü, sözsüz veya yazılı olarak istenen ilişki biçimine uygun
verilebilmesi, gönderme becerilerinin geliştirilmesi ile mümkündür. Bireyin
mesaj gönderme becerisi yaşanılan sosyal ortam ve kişilik özellikleri ile
şekillenir.
İletişimde, gönderme becerilerinin önemi, iletişimin yalnızca bazı bilgi ve
mesajları söz ile ifade etmekten daha çok, bir tutumlar bütünü olmasından
kaynaklanır. İletişim, sadece kelimeleri söylemekten çok daha fazla öğeyi
içerir.
Gönderme becerileri, mesajın aktarılması için seçilmiş olan sözcükler,
beden dili ve sesten oluşan bir bütündür. Bir iletişimin yapılandırılmasında
ortalama olarak kelimeler % 10, ses tonu % 30 ve beden dili % 60 rol
oynar. Bir iletişimde kelimeler, ses ve beden dilinin kullanılması
"gönderme becerileri"ne ait özelliklerdir. Ancak bir iletişimin başarılı
olması ve amacına ulaşabilmesi için gönderme becerilerinin yanı sıra, şu
soruların cevaplarının verilmesi yerinde olur.
— Ne söylemek istiyorum?
— Ne zaman söylesem, karşımdaki kişinin iletişim kanalları açık olur?
— Nerede - hangi ortamda - iletişimi başlatırsam yerinde olur?
Geri Bildirim
Çok yönlü bir süreç olan iletişimin devamını etkileyen önemli bir başka
özellik, alıcının mesajı çözüp değerlendirmesinden sonra yeni bir mesaj
kodlaması ve geri bildirim (feed back) yapmasıdır.
179
Geri bildirim içinde, iletişim konusunda daha önce anlatılmış olan olumlu
özelliklerin olması mesajın anlaşılmasına ve iletişimin gelişmesine imkân
verir. Çünkü geri bildirimin kalitesi, iletişimin hem devamını, hem de
yönünü belirler. Geri bildirim alıcı kişinin kaynak kişi karşısındaki
konumunu açıklığa kavuşturur. Alıcı hem söz dilini, hem de beden dilini
iletişimi geliştirecek şekilde kullanabilir.
Doğru ve sağlıklı bir iletişim için geri bildirimde yer alması gereken
özellikler şunlardır:
1.Vericiyi tam olarak dinlemek ve anlamaya hazır olmak
2.Kelimelerin içeriğine ve aktarılmak istenen duygulara açık olmak
3.Kelimelerin sözlük anlamları dışında "vericide" ne anlama geldiklerini
tanımayı istemek
4.Kodu açılan mesaj ile kodlanan mesajın anlam bütünlüğünü kontrol
etmek
5.Ana konuyu kaçırmamak. Özetlemeler yapmak
6.İletişimi önyargı ve dirençle kesmemek
7.Vericinin duygularını anlayabilmek, farklı insanların bakış açılarından
bakmayı başarabilmek
8. Üzerinde fikir birliği olmayan noktalardan önce, anlaşılan noktaları
açıklığa kavuşturmak
9. Üzerinde fikir birliği olmayan konuların ele alınışında kelimeleri ve
bedeni kontrol etmek. Duygusal gerginliğin bedene ve ses tonuna
yansımasını önlemek
10. Karar anında bile iletişimi kapatmadan doğru dinlemek ve sağlıklı
geri bildirimleri sürdürmek çabasından vazgeçmemek
İletişimi Engelleyen Faktörler
Çevremizi düşünelim... Kendimizi... Bir sorunumuz olduğunda aklımıza
ilk kim geliyor? Kiminle konuşmaya, dertleşmeye istek duyuyoruz? Neden
o, başkası değil? Bu kişiyi iyi bir dinleyici yapan özellikleri? Ya da tam
tersini düşünelim... Sorunumuz olduğunda kesinlikle anlatmayı aklımızdan
bile geçirmediğimiz kişileri... Neden anlamazlar? Bizi anlamadıklarını nasıl
anlıyoruz?
1. Öğüt vermek, çözüm getirmek, yönlendirmek:
Gerek çocuğumuzla, gerekse arkadaşlarımızla konuşurken iletişimi kesen
bazı mesajlar vardır;
"Şöyle yap, böyle yapma..."
"Bu şekilde hareket etmemelisin..."
"Buna üzüleceğine, oturup dersini çalışsan daha iyi olur..."
180
"Yoruluyorum diye yakınacağına geceleri erken yat..."
"Bu kadar düzensiz çalışırsan, işlerini tabi yetiştiremezsin..." gibi
cümleler, konuşan kişide direnç, isyan yaratabilir, konuşan kişiyi savunmaya
itebilir. Genellikle öğüt, ahlak dersi vermek, direkt önerilerde bulunmak, size
sorununu açan kişide baskı veya suçluluk duyguları uyandırarak, iletişimin
kesilmesine veya yön değiştirmesine neden olabilir.
2. Yargılamak, eleştirmek, ad takmak:
"Sen zaten hep kolaya kaçarsın..."
"Bebek gibi davranıyorsun..."
"Geri zekâlı ne olacak..."
"Şikâyetten başka bir şey bilmezsin zaten..."
Genellikle yargılama ve eleştirme tepkileri ile karşılaşan kişiler,
kendilerini anlaşılmamış, itilmiş, haksızlığa uğramış, daha çaresiz
hissederler. Bunun sonucunda iletişimi keser ya da öfkeyle karşılık
verebilirler. Özellikle çocuğunuzla iletişiminizde bu yöntemi sık
kullanıyorsanız, "o", sizin yargı ve eleştirilerinizi ve sık kullandığınız
isimlendirmeleri (yaşına göre) gerçek olarak algılayabilir. Bu, kendilik algısı
üzerinde olumsuz etkiler bırakır, kendine güveni sarsıldığı gibi, başarısı
üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir.
3. Soru sormak, araştırmak, incelemek:
"Neden? Sen ona ne yaptın? O sana ne dedi?"
"Çocuk neden hastalandı? İyi giydirmedin mi?"
"Neden uyuyamadın? Ağır mı yedin? Kahve de içtin mi?"
"Neden doğru düzgün oynamayı beceremiyorsun?"
Genellikle soru, inceleme, nedenini arama gibi yaklaşımların içinde
önyargı, eleştiri veya zorunlu çözüm bulunur, ayrıca konuşma sorulara cevap
vermeye takılarak, yön değiştirip asıl konudan uzaklaşılabilir. Sorularla
yürüyen iletişimde, genellikle soru soranın nereye varmak istediği konuşan
kişi tarafından anlaşılamadığından, konuşan endişeye kapılabilir veya
savunmaya geçebilir.
4. Tanı koymak, tahlil etmek:
"Aslında sen öyle demek istemiyorsun..."
"Ben senin aslında neden öyle yaptığını biliyorum..."
"Aslında senin derdin başka..."
"Anlaşılan bir süre sana yardımcı olmamı isteyeceksin..."
Bu tür yaklaşımlarda, dinleyen kişi sanki konuşanın niyetini, söylemek
istediklerini çok iyi biliyormuş, onun kafasının içindekileri okuyormuş gibi
181
bir tavır içine girdiğinden, konuşanı savunmaya ittiği gibi, sinirlenmesine,
sabırsızlanmasına veya öfkeli cevaplar vermesine neden olabilir. Konuşan
kişi kendini kıstırılmış, yanlış anlaşılmış, yanlış yorumlanmış gibi
hissedebileceği için büyük olasılıkla iletişimi keser.
5. Teselli etmek, konuyu değiştirmek:
"Aldırma, boş ver..."
"Düzelir canım, bunu dert etme..."
"Başka şeyden konuşalım..."
"Olur, böyle şeyler, geçer..."
"Bir kahve iç düzelirsin..."
Aslında teselli etmek çok güzel ve yararlıdır, ancak önemli olan teselliyi
kişiyi duyduğumuzu belirttikten sonra verebilmektir. Söyledikleri
duyulmadan, teselli ediliyormuş hissini yaşayan kişi, kendini anlaşılmamış,
dinlenilmemiş, söyledikleri saçma sapan gibi algılanmış hissedebilir.
Önemsenmemiş veya tam olarak dinlenilmemiş olmaktan dolayı kızgınlık
duyabilir. Genellikle, dinlemeden verilen teselli mesajları, konuşan kişide
sorununun küçümsendiği duygusunu yaratabilir.
Bunların ardından, gelin kendimizi gözden geçirelim... Çocuğumuz,
arkadaşımız veya eşimizle yaptığımız günlük konuşmalarda tarzımız ve
yaklaşımımız genelde nasıl? İletişimimiz yukarda sözü edilen dinleme
engellerine takılıyor mu? Tam yanıtı bulamıyorsanız, kendinizi 1–2 gün
izlemenizi öneririm. Çünkü iyi bir dinleyici olmanın, yani karşıdakini
dinleme ve anlamanın bence birinci şartı; kişinin öncelikle kendini dinlemeyi
ve anlamayı başarabilmesidir.
ETKİLİ İLETİŞİM TEKNİKLERİ
İyi bir mesaj;
9 İlgi uyandırmalıdır,
9 Karı tarafla oluşan ortak dille verilmelidir,
9 Karşı tarafta güdülenme yaratmalıdır,
9 Sözcük karmaşasına boğulmamalıdır,
9 Açık ve anlaşılır olmalıdır,
9 Mesaj iletişime uygun biçime dönüştürülmelidir,
9 Karşı tarafın değer yargılarına dikkat edilmelidir.
Başarılı iletişim için, mesajı iletenin de mesajı alanın da dikkat edeceği
konular ve kullanacağı teknikler bulunmaktadır. Bu tekniklerin en
önemlileri aşağıda sıralanmıştır.
182
1. İfade/Konuşma:
9 Beden dili,
9 Ben dili,
9 Ses kullanımı,
9 İçerik
9 Çevre,
9 Boy farkı, 9 Diksiyon,
2. Dinleme:
9 Aktif dinlemek,
9 İletişim engeli bulunmaması,
9 Sessizlik,
9 Konuşmayı kesmemek,
9 Gözler,
9 Takip ettiğini belirtmek,
9 Duygudaşlık (Empati).
9 Beden dili ile dinlemek,
Etkili konuşma;
9 Yıkıcı değil yapıcıdır,
9 İlginç ve değerli konuları kapsar,
9 Konuşmacının kişiliği ile bütünleşir,
9 Belirli bir amaca yönelir,
9 Konuşmayı etkileyen etkenleri çözümleyerek oluşur,
9 Sağlam bir konuşma temeli üzerine kurulur,
9 Dinleyicilerin ilgi ve dikkatini toplar,
9 Sağlam bilgilere dayanır,
9 Uygun ses tonu, el ve yüz hareketlerini gerektirir,
9 Çok uzun olmamalıdır,
9 Açık ve anlaşılır olmalıdır,
9 Bilinmeyen terimler yer almamalıdır.
Beden Dili
Beden dili (sözsüz iletişim), yüzümüzün ve vücudumuzun
başkalarına söyledikleridir. Duygu ve düşünceleri karşı tarafa açıklıkla
iletmek için, beden hareketlerinin iletişimi güçlendirecek, anlamlandıracak
yönde kullanılması gerekir. Dinleyici, iletişim kurduğu kişinin yalnız
söylediklerini değil, yüzü, eli, kolu ve bedeniyle yaptıklarını da algılar.
1. Yüz İfadeleri
İnsan vücudunun en dikkat çeken bölümü "yüz"dür. Ancak yüz
ifadelerini anlamak o kadar kolay değildir. Çünkü yüz, karmaşık bir
iletişim sistemi oluşturur. Yüz ifadelerini anlama zorluğunun ikinci
nedeni de, yüz ifadelerinin hızla değişmesidir.
Neşeli ve mutlu ifadeler ağız ve gözle; kızgın ifadeler kaş ve
dudak biçimleriyle; hayret, sürpriz gibi dışa dönük ifadelerle, içe dönük
ifadeler ise gözlerle ortaya çıkar. Yüz ifadesini sağlayan diğer bir unsur ağız
ve çene yapısıdır. Çenenin sıkıca kapalı tutulması iletişimi engeller.
Konuşmanın tebessümle yapılması gerekir.
183
2. Jestler
Baş, el, kol, bacak ve bedenin anlatım amaçlı kullanımı jestleri
oluşturur. Bedensel hareketler, kullanılan sözcüklerle, sözcükler de
bedensel hareketlerle uyumlu olmalıdır. Bunun için kullanılan jestlerin
niteliği önem taşımaktadır. Jestler, bir düşünceyi iletmede içten gelen bir
arzuyla kullanılmalı ancak fazla dikkat çekmemelidir.
3. Duruş ve Mesafe
Konuşmacının duruş biçimi dinleyenler üzerinde sessiz bir mesaj
oluşturarak, olumlu ya da olumsuz etkiler bırakır. Bedenin duruşu, hangi
yana eğildiği; yüzün hangi tarafa baktığı, omuzların dik ya da çökük oluşu,
kolların açık ya da kapalı duruşu, ayakların açıklığı ya da kapalılığı,
bacakların üst üste atılmış olması, ayrık ya da bitişik durması dinleyiciler
için bir mesaj oluşturur.
Düşük omuzlar; yenilgi, suçluluk, korku, güvensizlik, utangaçlık izlenimi;
geriye doğru kasılmış omuzlar, öfke, duygusuzluk, kavgacılık ve despotluk
izlenimi yaratır. Omuzların yukarı doğru kaldırılması ise gerginliğin
göstergesidir.
4. Göz
İki insan arasındaki gerçek iletişim gözle başlamaktadır. Eğer iletişim
kurulan kişinin gözüyle temas kuruluyorsa, bu hareket onun dikkate
alındığını gösterir. Öte yandan kişi gözlerini kaçırıyorsa bir şey sakladığı
izlenimi uyandırır. Dinleyicileri etkilemek isteyen konuşmacılar, onların
gözlerinin içine bakarak konuşmalıdırlar. Etkin iletişim için bakışların
yumuşak, güvenli olması ve dinleyicilerle göz teması kurulması
gerekmektedir.
5. Baş
Baş hareketleri de iletişimi etkileyen diğer bir etkendir. Konuşma sırasında
baş yukarı, aşağı, yana hareket eder. Baş hareketlerinin, beden duruşuyla
birlikte değerlendirilmesi daha doğru olur. Baş hareketleriyle
karşıdaki insana cesaretlendirici, destekleyici ya da reddedici mesajlar
verilebilir. Bu küçük mesajlar, insan ilişkilerinde büyük önem taşır.
Örneğin; karşıdaki kişiyi dinlerken başın kaldırılması o kişiyi rahatsız eder,
ancak öne doğru hafifçe sallamak karşıdaki kişinin anlaşıldığı izlenimini
verir.
184
6. Görünüş – Giyim
Konuşmacının giyim tarzı da dinleyicinin duygu ve düşüncelerini etkiler.
Bu nedenle konuşmacının dış görünüşüne de önem vermesi gerekir. Giyim kuşam, bireyin sözleri ve bedeni kadar dinleyenler için bir mesaj oluşturur.
Giyim tarzı konuşmacının, beğenilerini, o anda içinde bulunduğu ruhsal
durumu, karşısındakine verdiği önemi yansıtır. Konuşma konusu ne kadar
önemli olursa olsun, konuşmacının giyim - kuşamının yer ve zamana
uygun olmaması halinde dinleyicilerin ilgisini çekmeyecektir. Ayrıca
kıyafetlerin temiz, düzenli, bakımlı olması, güzel görünmesi kişinin
kendisine ve çevresine duyduğu saygının da işaretidir.
Ben Dili
Ben dili, kısaca, konuşmada "sen" yerine "ben" kelimesinin kullanılması
olarak ifade edilebilir. Sen mesajı iletişimi engeller, genellikle kızgınlık
ifadesi olarak algılanır. Örneğin; bir iş yerinde dosyaların tutulmasından
sorumlu memura "Sen ne kadar dağınıksın" demek "sen" dili mesajıdır.
Bunun yerine "Aradığım dosyayı bulamamak beni sinirlendiriyor" mesajı
ise "ben dili" mesajıdır. Ben iletisi gönderen kişi önce, kendisini dinleme ve
duygularını tüm açıklığı ile karşıdaki kişiyle paylaşma yükümlülüğü taşır.
Ben iletisi, davranışın yükümlülüğünü karşıdaki kişiye bırakır.
Ses Kullanımı
Ses, ortamın büyüklüğüne, dinleyicilerin sayısına uygun olarak, ne zayıf
ne de yüksek tonda olmalıdır. Derin ve içten bir ses tonu karşıdaki insana
güven telkin eder. İyi bir konuşmacı sesini; tek düze olmadan, gerektiğinde
yükselip alçalabilen tonda kullanmalıdır. Sesin bu şekilde kullanılması
dinleyicilerin hoşuna gidecektir.
Konuşmada yapılacak vurgular ifadeye yeni boyutlar kazandırır. Aynı
cümle, vurgularla farklı anlamlar kazanabilir. Yalnızca vurgularla değil,
kelimeler arasında yapılacak uzun ya da kısa duraklamalarla da mesajın belirli
bölümlerinin önemli olduğuna ilişkin ipuçları verilebilir. Duraklamalar,
konuşmanın noktalama işaretleri olduğu kadar dinleyicilerin dikkatinin
toplanmasında ve ilginin canlı tutulmasında etkili bir yöntemdir. Konuşmaya
zaman zaman ara vermek, anlatılanların dinleyici tarafından özümsenmesini
sağlayacaktır.
Çevre
Çevresel faktörler de iletişimi etkilemektedir. İletişimin yer aldığı ortamın
özellikleri; fiziksel konumu ve nitelikleri, bir başka deyişle büyüklüğü, biçimi,
rengi, aydınlık ya da karanlık olması, ısı derecesi, sessiz ya da gürültülü olması
iletişimi etkileyen faktörlerdir.
İyi bir iletişim için konuşma ortamının, önceden uygun hale getirilmesi
gerekir. Konuşmadan kısa bir süre önce gerekli tedbirler alınmalıdır.
185
Mikrofon ve diğer sunum araçları kullanılacaksa önceden hazırlanarak
sesin yayılımı kontrol edilmeli, konuşmacı ile dinleyiciler arasındaki
mesafe ayarlanmalı, ortamı etkileyen gürültü varsa önlenmeli ve ışık
sistemleri uygun hale getirilmelidir.
Boy Farkı
Dinleyicinin oturma konumuna ve bulunulan mekâna göre, konuşma
ayakta ya da oturarak yapılabilir. Konuşma kürsüleri genellikle
dinleyicilerden daha yüksektir ve bu zor ulaşılmayı ifade eder.
Dinleyenlerin sunumu yeterince anlayabilmeleri için kürsü uygun
yükseklikte ayarlanmalıdır. Çeşitli durumlara göre konuşmacı sunumunu
dinleyiciler arasında da yapabilir.
Diksiyon
Düzgün diksiyon, etkin iletişimin bir başka unsurudur. Kelimelerin ve
vurguların anlam ve heyecan duraklarının hakkını vererek yapılması gerekir.
Kelimelerin açık ve net olması, yutulmadan, anlaşılacak şekilde telaffuz
edilmesi gerekir. Cümlelerin düzgün kurulması, dilbilgisi kurallarına uygun
ve anlaşılır olması gerekir.
Konuşmacı, dinleyicinin anlayabileceği bir dilde konuşmalıdır.
Dinleyicinin dağarcığında olmayan sözcüklerin seçilmesi iletişimin kopmasına
neden olabilir. O sözcüklerin kullanılması mutlaka gerekiyorsa anlamlarının
açıklanması yararlı olacaktır. Ayrıca önemli düşünce ve kavramların
tekrarlanması anlaşılmayı kolaylaştıracaktır.
İçerik
Bilgilerin etkin biçimde aktarılması için, içeriğin doğru belirlenmesi
gerekir. Konuşmacı, kendi niteliklerini, verilen zamanı, dinleyicilerin
niteliğini ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak içeriği hazırlamalıdır.
Dinleyicilerin ilgi duymadığı veya ilgiyi azaltacak konular
seçilmemelidir. İçerik, konuşmanın amacıyla da sınırlı tutulmalıdır.
Anlatım öncesinde içeriğe ilişkin bir plan hazırlanmalıdır. Anlatılmak
istenen konu başlıklarının önceden belirlenerek dinleyicilere verilmesi
halinde konuşmanın içeriği önceden bilinecek ve dinleyicileri konuşmaya
hazırlayacaktır. Bilgilerin birbiri ardına ve bir mantık dizisi içinde sunulması
halinde konu daha iyi kavranacaktır.
Konuşmacının, konunun içeriğine göre, canlı ve somut örnekler vermesi,
karşılaştırma yapması, yapılan araştırmalara, uzman görüşlerine ve
istatistiksel bilgilere yer vermesi, konunun kolay anlaşılmasını sağlayacaktır
186
DİNLEME
İletişim sisteminin temel öğelerinden biri de "dinleme"dir. İyi bir dinleyici
iletişim halindeki kişinin yalnız sözlerindeki değil, beden diliyle ortaya
koyduğu mesajları da alır.
Düşünme eylemi, konuşma eyleminden daha hızlı gerçekleşmektedir.
Dinleme esnasında, insan beyninde anlatılanların birkaç kez tekrarlanma
fırsatı oluşmaktadır. Bu nedenle dinleyiciler, dinleme anında anlatılanları
zihinsel aktiviteyle tekrarlayarak bilgilerin yerleşmesini sağlayabileceklerdir.
1. Takip Ettiğini Belirtmek
Dinleyicinin, söylenenleri dinlemesinin yanı sıra dinlediğini ve takip
ettiğini göstermesi, konuşmacının etkinliğini artıracaktır. Konuşmacının
takip edildiğini bilmesi için dinleyicilerin aşağıda belirtilen konulara dikkat
etmesi gerekmektedir.
9 Hem tetikte, hem de ilgili ama tehdit edici olmayan bir pozisyonda
kalmak.
9 Karşıdaki kişi konuştuğu sürece ona bakmak, ancak yargılayıcı ya da
eleştirici olmamak.
9 Dikkati konuşmacının jest ve mimiklerine değil konuşulan konuya
vermek.
9 Sadece sözcüklere değil, söylenenlerin anlamı üzerinde de
yoğunlaşmaya çalışmak.
9 Anlamın netleşmesini sağlamak için soru sormak.
9 Konuşmada geçen sözcüklerin arkasındaki duyguları anlamaya
çalışmak.
9 Başka bir konuyla meşgulken dinler gibi gözükmemek.
9 Ara sıra gülümsemek, başını sallayarak "evet anlıyorum" gibi
ifadelerle kişiyi konuşmaya teşvik etmek, ancak aşırı yapmamak.
2. İletişim Engeli Bulunmaması
İletişim, dinleyicinin becerilerinden ya da bu becerilere sahip
olmayışından etkilenir. Dinleyici sese yönelmeli, tüm dikkat ve ilgisini
konuşma üzerinde yoğunlaştırmalıdır. Dinleyicinin düşüncesi alınan
mesajın önünde gitmelidir. Hem konuşmacının hem de dinleyicinin işitsel,
görsel engelleri bulunmamalıdır. Ayrıca çevre faktörünün yarattığı iletişim
zorlukları varsa bunların da önceden önlemi alınmalıdır.
3. Konuşmanın Kesilmemesi
Konuşmacının sözlerinin, dinleyiciler tarafından gereksiz yere
kesilmesi halinde konunun bütünlüğü bozulacaktır. Konuşmanın kesilmesi,
diğer dinleyicilerin de bu yönde katılımını artırarak tartışma ortamının
187
oluşmasına ve gereksiz yere uzamasına sebep olacaktır. Bunun sonucu
olarak, bazı bilgiler konuşmacı tarafından unutulacak ya da değerli bazı
bilgileri vermeye zaman yetmeyecektir. Bu nedenle dinleyici, kendisine
verilen zamanlarda veya soru cevap bölümlerinde düşüncelerini aktarmalıdır.
4. Sessizlik
Sessizlik iletişimin en önemli kıstaslarından biridir. Mesaj, dil vasıtasıyla
bir zihinden diğer bir zihne aktarılmaktadır. Konuşmacı mesajını iletme
anında zihinsel faaliyetini kullanırken aynı zamanda dil ve ses öğelerini de
kullanmaktadır. Bu esnada oluşacak gürültü, konuşma ve sesler hem
konuşmacıyı hem de dinleyicileri olumsuz yönde etkileyerek iletişimin
ahengini bozacak ve bilgiler karşı tarafa yeterince ulaşamayacaktır. Bu
nedenle dinleyicilerin konuşma esnasında sessiz olması ve iletişimi
engelleyecek diğer çevre faktörlerinin de düzeltilmesi gerekmektedir.
5. Aktif Dinlemek
Dinlemek, bir şeyi işitmek için çaba sarf etmektir. Dinlemek işitmekten
daha fazla bir şeyi aktif olarak yapmayı içerir. İyi bir iletişim için sadece
dinlemek de yeterli değildir. Dinleyicinin dinlediğini konuşmacıya
yansıtması gerekir. Bu sadece nezaket sorunu da değildir. Aktif dinleme,
konuşmacıyı teşvik eder ve söylediklerinin anlaşılıp anlaşılmadığı hakkında
bilgi verir. Ayrıca konuşanın düşüncelerini toplamasını da sağlar.
Aktif dinleme yeteneğinin geliştirilmesi için bilinçli bir çaba harcanabilir.
Aktif dinlemeyle;
9 Konuşmacının söyledikleri daha iyi anlaşılır.
9 Konuşmacı doğru anlaşılır.
9 Edinilen bilgiler artar.
9 Dinleyiciler de doğru anlaşıldıklarını bilirler.
9 Sorun ve anlaşmazlıklar daha verimli olarak çözülür.
6. Beden Diliyle Dinlemek
Dinleme eyleminin, beden diliyle gösterilmesi konuşmacı açısından
çok önemlidir. Konuşmacı iletinin alınıp alınmadığını ancak dinleyicinin
ifade ve tavırlarından algılayabilir. Beden dili; jestler, mimikler, oturuş,
duruş gibi tavırlar dinleyicinin iletiyi alıp almadığı konusunda
konuşmacıya bilgi verir. Konuşmacı dinlendiğini, anlaşıldığını fark ettiği
sürece sunumu daha etkili olacaktır. Örneğin baş sallama, onay mimikleri,
göz kırpma gibi jestler dinleme eylemini gösterir.
7. Gözler
Dinleyici, konuşmacının yüzüne, özellikle gözlerine bakarak dinlerse,
konuşmacı dinlendiğini hissedecektir. Başın öne eğilerek gözlerin kaçırılması
188
halinde dinleyicinin ilgisiz olduğu izlenimi uyanacaktır. Ya da kaçamak
bakışlar ve hareketler konuşmacıyı tedirgin edecek ve kendine olan güvenini
azaltacaktır. İyi bir iletişim için dinleyicinin konuşmacıyla göz teması kurması
gerekmektedir.
8. Duygudaşlık (Empati)
Her insan dünyaya, kendine özgü bir bakış açısıyla bakar; kendisini ve
çevresini, kendisine özgü bir biçimde algılar. Bir insanı anlamanın en iyi yolu
dünyaya onun bakış açısıyla bakmaktır. Bunun için kişinin rolüne girilerek
onun yerine geçerek, olaylara bakış açısı ve algılama biçimi yakalanabilir.
Empati, bir insanın kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun
duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Karşıdaki
kişinin penceresinden bakmak, onun ne duyduğunu, ne hissettiğini, niçin
öyle davrandığını, niçin öyle düşündüğünü anlayabilme becerisidir.
Empatinin tam olarak gerçekleşmesinin üç kuralı vardır;
9 Bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara
onun bakış açısıyla bakmak,
9 Karşındakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamak ve
hissetmek,
9 Kişiyi anladığını ona ifade etmek.
3. MOTİVASYON
İnsanları belli bir hedefe güdülemenin yolu ise motivasyondur.
Motivasyon, etki altına almak, harekete geçirmek ve teşvik etmektir.
İnsanların belirli bir amacı gerçekleştirmeleri için davranışa geçmelerini
sağlamaktır. Organizasyonlardaki motivasyon ise, bireylerin ihtiyaçlarını
tatmin etmesi için gerekli ortam yaratılarak, etkileyerek ve isteklendirerek
onları harekete geçirme sürecidir.
Davranışın değişmesine yol açan üç temel güdü vardır. Bunlar, korku, görev
ve sevgi - saygıdır. Korkudan dolayı motive olunduğunda bu mecburiyetten
yapılır. Görevden dolayı motive olunduğunda yapılması gerektiği için yapılır.
Sevgi -saygıdan dolayı motive olunduğunda ise bu istenildiği için yapılır.
Motivasyonun Temel Prensipleri
9 İnsanlar düşüncelerini gerçekleştirdikleri zaman motive olurlar.
9 İnsanlar davranışlarının gerçek anlamda değerlendirildiğini anladıkları
zaman motive olurlar.
9 İnsanların uzun süreli motive olabilmesi için sık sık teşvik edilmeleri
gerekir.
9 İnsanlar için zoru başaran bir takımın elemanı olmaktan daha büyük
189
bir motivasyon yoktur.
9 İnsanların kişiliğine yönelik olumsuz yargılar ve nasıl değiştirilmesi
gerektiğini bilmediği veya değiştiremediği davranışlar motivasyonu
azaltır.
Motivasyonun Özellikleri
9 Kişisel ihtiyaçlar, istekler ve dürtülerden kaynaklanarak kişiye bir
davranışta bulunma isteği verir.
9 Bir amaca veya ödüle yöneliktir.
9 Bilinen ve gözlemlenebilen ihtiyaçlar dışında,
bazen farkında
olmadıklar şeyler de kişiyi motive edebilir.
9 Kişiler kendi motivasyonlarının nedenlerini anlamayabilirler, bazen
farkında olmadıkları şeylerde motive edebilir.
9 Yöneticiler, liderler çalışanların motivasyonuna etki edebilirler fakat
bunları kontrol edemezler.
9 Çalışanlar, yönetimin kendilerine yönelik olarak yaptığı şeylerden
etkilenirler.
9 Amaçlarına ulaşmış ve verimliliği sağlamış organizasyonlarda,
çalışanların kişisel ihtiyaçları tatmin edilmiştir.
9 Ödül ve cezaların açık olarak belirlenmesi ve uygulanması
motivasyonda etkilidir.
Güçlü Kişilik Özellikleri
21. yüzyılda insanoğlu kendi fizyolojik ve psikolojik yapısını incelerken ,
kendini tanıma konusunda yaptığı başarılı çalışmaların sonucunda bedeninin
mükemmel bir yapıya sahip olduğunu görmektedir. Bireye armağan edilen
bu bedenin yer yüzünde ne ifade ettiğini anladığı an yada hayat amacını
sorguladığında; Yeryüzüne ,insanlığa pek çok başarılı bilimsel, sanatsal
çalışmalar bırakmaktadır. Bireylerin, akıl oyunlarıyla yaratıcılığı ve mantıklı
düşünme ile iç sesini birleştirmesi sonucunda bilinir ki; hayat amacını,
gelecek hayalini ve değerleri kişinin yaşam standardını oluşturmaktadır.
Oluşan hayat felsefesi sayesinde ,neyin yaşamına değer kattığını fark
ettiğinde an gözleri ışıldamaktadır.Gelecek hayaliniz ise sizi daima canlı
tutmakta ve enerji yüklemektedir. Emerson, “Tanrı’ya şükredin her
istediğinizi vermediği için” demektedir. Kişinin oluşturduğu değerleri;
Sevgi, neşeli olmak, iltifat etmek, iyilikte bulunmak yada iletişimin en
önemli basamağı sayılan dinleme... sayesinde gelecek hayatı ile tercihlerini
kolaylaştırmaktadır.
190
“Düşünceleriniz olumlu olsun çünkü, Düşünceleriniz sözleriniz olur.
Sözleriniz olumlu olsun çünkü, Sözleriniz davranışlarınız olur.
Davranışlarınız olumlu olsun çünkü, Davranışlarınız alışkanlıklarınız
olur.
Alışkanlıklarınız olumlu olsun çünkü, Alışkanlıklarınız değerleriniz
olur.”
Gandhi’ nin bu dörtlüğünün yaşamınızda tutarlı ve kararlı bir şekilde
uygulanmasıyla birlikte farkındalık oluşmasında etkili olmaktadır. Bu
davranışlardaki olumlu sıçrama, sizi hayatınızın lideri yapacaktır. Kriterleri
ise; Açıklık, ilk izlenim, güven, nitelikli ve bilgili olma, mücadele ruhunu
yakalama başlıklarından oluşmaktadır.
İletişim olgusunun temelini oluşturmakta olan güven duygusu; canlıların
yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için gerekli olan ilişkilerini, iletişim,
inanç ve cesaretle olgunlaştırmaktadır. Ayrıca yer ve zamana göre değişim
gösteren dinamik özellikler taşımaktadır. Bu hareketli yapı içersinde kişiler
etraflarına güven duygusunu hissettirebilmeleri için sözleri ve davranışları
uyum içinde olmalıdır ki kendisine duyulan güven sonucunda özgüveni de
beslenip güçlensin.
Ayçiçeği: ayçiçeklerinin en önemli özelliği yüzlerini daima güneşe
çevirmeleridir. Güneşi izleme yolculuğu sabah güneşin doğuşuyla başlar gün
batımına kadar sürer. Güneşten gelen ışınlarla beslenen, büyüyen ayçiçekleri
güneşle beraber doğudan batıya yön değiştirir. Her ayçiçeği bilir ki
varlığının büyümesinin, gelişmesinin ve tohum vermesinin en önemli
destekçisi güneştir. Ona olan güvenini hiç boşa çıkarmamıştır. Güven
duygusunun temel yapı taşlarını öğrenip yaşamımıza uygulamalıyız. Bunlar
sırasıyla:
9 Dürüstlük (özü sözü bir olan)
9 Doğruluk (erdemler / yasalara ve ahlak kurallarına bağlılık)
9 Açıklık (sözler ve davranışlar örtüşmeli)
9 Şeffaflık (içtenlikle söylenen sözler)
9 Tutarlılık (alınan sorumlulukların yerinde ve zamanında
tamamlanması)
Mevlana’nın “ya olduğun gibi görün yada göründüğün gibi ol” sözü
güven duygusunun önemini ne güzel anlatmaktadır. Etrafınıza yaydığınız
güven sayesinde ailenizle, iş yaşamınızda, dostlar arasında huzur, başarı
kaçınılmaz olmaktadır. Üzerinize aldığınız sorumluluğu titiz ve dikkatli bir
şekilde yerine getirmekle birlikte size olan inançları artmakta ve
pekişmektedir.
191
Kendimize güvenmek, güvenilir olmak, diğerlerine güvenmek, tüm
bunları sürekli ve tutarlı kılmak zordur. Ancak bunu başarmak ise büyük
mutluluk ve başarı demektir.
Kalite ve Bilgi Düzeyi :
Öğrenme yeteneğimiz milyonlarca yıldan beri gelişimini sürdürmektedir.
Bu gelişim sürekli olmasaydı insanoğlu halen taş devrinde yaşıyor olacaktı.
Oysa sahip olunan kalite, bireylerin öğrenme kapasitesi ve potansiyelinden
kaynaklanmaktadır. Bu durum gelişmenin arkasındaki itici güçtür. Sürekli
öğrenme sürecinde, bilgilerinin üstüne yeni bilgiler ekleyen
organizasyonlar, yöneticiler ve bireyler için; Değişim, dönüşüm ve gelişim
gerçekleşmektedir. Bu gelişim süreci içersinde öğrenmenin sürekliliği
insanda korku, mazeret, bahane, savunma gibi tepkisel yaklaşımları en az
düzeyde tutmaktadır. “Korku ve ürkeklik içinde başlayan günlerimde;
okuyarak cesaretimi artırmayı öğrendim.” (P. Henderson) “Öğrenmediğim
gün ölürüm.” Diyen Henry Ford bu cümlesinde öğrenmenin yaşı olmadığını
anlatmaktadır. Öğrenmenin yaşı, yeri ve zamanı yoktur.
Padişah dönemin ünlü hattatını işini yaparken izlemektedir, dayanamaz ve
sorar ; “Hattat Efendi , yaz yaz da ne ola ? ”, “Daha ne olsun ?” der hattat.
“Bak koskoca padişah hokkamı tutuyor.” Padişah bakar ki farkına varmadan
mürekkep hokkasını eline almış , hattat oradan mürekkep kullanıyor. Bilim
ve iletişimde hiyerarşinin olmayacağını anlatan bir örnektir.
Öğrendiğiniz bilgileri seçtiğiniz alan üzerinde derinlemesine
genişletmekle her zaman kişiye duyulan saygı artmaktadır. Nitelikli bilgi
düzeyinin oluşmasında etken ise; Kişinin eğitimi, sabrı, deneyimi ve
yaratıcılığı (farklılık yaratmak) gibi özellikleri bünyesinde toplamasıdır.
Yunus Emre der ki: “İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini
bilmezsen bu nice okumaktır.” İş yaşamında ise, nitelik ve bilginin temel
yapı taşlarının yanı sıra işimizde yaratıcılığımızı kullanarak farkındalık
yaratmakla beraber titiz bir çalışmayla işimizi ciddiye aldığımız anda başarı
kaçınılmaz olmaktadır.
“Büyük başarıların sahipleri, küçük işleri titizlikle yapabilme sabrını
gösteren kişilerdir.” Schiller.
Bilgi havuzunu geliştirmek ve niteliklerimizi artırmak ise hayat boyu
öğrenme felsefesiyle mümkündür.
“Damla , kendini tamamlayınca damlar.” Anonim.
Mücadele Ruhu:
Canlıların güç koşullar altındayken, yaşamlarında olumlu değişiklikler
yapması ve istedikleri hedefe ulaşabilmeleri için gösterdikleri çabalardır.
Kişiler, gelecek hayallerini gerçekleştirirken ya da içinde bulundukları
192
sıkıntılı, zorlu bir dönemde gelişen olayların üstesinden gelebilmek için;
sabır, inanç, tutku ve heyecan gibi erdemleri kullanmaktadır.
“Binlerce kilometrelik bir yolculuk tek bir adımda başlar.” (Loo Tzu).
Atılan tek bir adım sonrasında, öz disiplin harekete geçer.
Davranışlarımızda kararlılık, tutarlılık ve cesaret olduğu sürece savaşçı
ruhumuz asla pes etmez. Zorluklar karşısında, mücadele ruhumuz iç ve dış
faktörler tarafından etkilenmektedir. Dış faktörlerin (Şans , torpil , çevre vb)
çokluğu başarısız olmamıza yolaçmaktadır.
Kavak ağacı ile kabak :
Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak bitkisi boy göstermiş. Bahar
ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurları
ve güneşin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı
boya gelmiş.
Bir gün dayanamayıp kavağa sormuş:
– Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
– 10 yılda! Demiş kavak.
– 10 yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.
– Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak.
– Doğru! demiş ağaç, doğru!
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak
önce üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya
doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:
– Neler oluyor bana ağaç?
– Ölüyorsun! Demiş kavak.
– Niçin?
– Benim 10 yılda geldiğim yere sen iki ayda gelme çalıştığın için.”
“Eğer bir tohumun güneş ve havaya ulaşmak için yolundaki taşları iterek
ve çimenleri yararak mücadele etmesi ve sonra rüzgarlarla boğuşması
gerekiyorsa lifleri, gövdesi daha sert ve daha güçlü olacaktır.” (C.Maxwell).
Öyleyse iç faktörlerimizi geliştirerek hedefe ulaşmamız ve başarıyı elde
etmemiz zor olmayacaktır. İç faktörler sırasıyla; Kişiliğiniz, olumlu
düşünceniz ve mücadele ruhunuzdan oluşmaktadır.
Edison’a bir gazeteci sorar :
“Ampulü bulmadan önce yedi yüz başarısız denemeniz olmuş, doğrumu?”
Edison:
“Onlar başarısızlıklar değildi, başarıya giden yolda atılmış değerli
adımlardı.” Diye cevap verir.
193
Mücadele ruhunu çok güzel anlatan bir başka örnek ise; (Dalgıç Giysisi
Giymiş Kelebek’in yazarı) “Yakalandığı hastalık sonucunda vücut
fonksiyonlarını kaybeder. Sadece bir göz kapağını hareket ettirebilmektedir.
Göz kapağını mors alfabesi gibi kullanarak yardımcısıyla bir roman yazar.”
Bu gerçek olan hikayede; bize hayatın ne kadar değerli ve size sunulmuş bir
armağan olduğunu anımsatırken nefes aldığımız her an bedenimizle,
aklımızla ve yüreğimizle ne denli mücadele etmeye değdiğini anlatmaktadır.
“Başarısızlık; yeniden ve daha zekice başlama fırsatından başka bir şey
değildir. Başarısızlığı herkes tadar. Ancak başarının bedeli, azimli ve kararlı
olmaktır.” (Henry Ford).
“Ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem. O işe neler mani olur
diye düşünürüm. Engelleri ortadan kaldırınca, iş kendi kendine yürür.” (M.
Kemal Atatürk).
Hayatımızın zor anlarında en ihtiyaç duyacağımız güçtür mücadele ruhu.
Ona sahipseniz engellerden hiç korkmayın.
“Mücadele ruhumuz sayesinde hayatımızın ne kadar erdemli, ne kadar
anlamlı ve ne kadar değerli olduğunu anımsarız.” (A.Şerif İzgören).
194
BÖLÜM 8. HASTA HAKLARI
Hasta hakları, insanların sağlık hizmeti alma sürecinde korunması
gereken çıkarlarını belirler. İnsan haklarının bir uzantısıdır. Uluslararası
sözleşmeler, anayasal ve yasal düzenlemeler ile korunma altına alınmıştır.
Ülkemizde hasta haklarını belirleyen “Hasta Hakları Yönetmeliği”
mevcuttur. Bu yönetmelik kapsamında hastalar şu haklara sahiptir.
9 Sağlık hizmetinden faydalanma hakkı
9 Sağlık kurumunu ve hekim seçme hakkı
9 Bilgi alma hakkı
9 Hastanın bilgilerinin gizliliğinin korunması hakkı
9 Tıbbi işlemlerde hastanın rızasının alınması hakkı
9 Tıbbi gereklilik, özen gösterme ve insani değerlere uygun
hizmet alma hakkı
9 Şikayet etme hakkı
Hastalar her türlü zorlukta hastane hasta hakları birimine
başvurmalıdırlar. Bu birimler, hastaların hastanede karşılaştıkları her türlü
sorunlarının çözümüne yardımcı olmak için kurulmuştur. Hasta hakları
birimleri danışma, bilgi alma, sorun çözme ve aynı zamanda şikâyet etme
birimleridir. Dolayısıyla hastalar şikâyetçi oldukları sağlık personeli veya
hekimi bu birimlere şikayet edebilirler. Bu birim şikayeti aldıktan sonra
şikayet edilen kişiden ve olayın şahitlerinden bilgi toplar ve bu bilgileri hasta
hakları kuruluna getirir. Kurulda hastane başhekim yardımcısı, şikayet edilen
kişinin amiri, birim sorumlusu, sendika temsilcisi, il genel meclisi üyesi,
sivil toplum temsilcisi ve valilikçe belirlenmiş bir vatandaş bulunmaktadır.
Kurul kendi arasında şikayeti tartışır ve gizli oylamayla personelin kusurlu
olup olmadığını belirler. Sonuç hastane başhekimliğine ve bir ay içinde
şikayetçiye bildirilir. Ayrıca hastalar Sağlık Bakanlığı Web sayfasındaki
(http://sbu.saglik.gov.tr/hastahaklari/giris.html) şikayet formunu doldurarak
veya Alo 184 SABİM hattını arayarak da şikayetlerini doğruda Bakanlığa
iletebilirler.
Hastalar, haklarından tam olarak faydalanmak için haklarını ve sınırlarını
bilmelidir. Sağlık hizmetinin hasta ve sağlık çalışanı arasında yakın ve
güvene dayalı bir iletişim gerektirdiğinin farkında olmalı, sağlık
çalışanlarına doğru ve eksiksiz bilgi vermeli, tıbbi işlem süreçlerinde
yardımcı olmalı ve temizlik kurallarına dikkat etmelidir. Nazik, anlaşılır,
saygılı bir dil kullanarak haklarını talep etmeli, olumsuz bir yaklaşımla
karşılaştığında çatışmaya sebep olmadan şikayet birimlerine şikayette
bulunmalıdır.
195
196
ÖZÜRLÜLERİN HAKLARI
9 Özürlü Maaşı; Çalışma ve işgücünün %40 ile % 70 arasında
kaybetmiş muhtaç engellilere bağlanan aylıktır. 18 yaşını bitirmiş
ve herhangi bir yerden geliri olmayanlar bulunduğu yerdeki valilik
veya kaymakamlık makamlarına başvuru yaparak 2022 sayılı yasa
gereğince aylık bağlanmasını talep edebilir. Özürlü kimselerden
kendisine kanunen bakmakla mükellef kimsesi bulunmayan, sosyal
güvenlik kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında
olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlanmayan, nafaka
bağlanmamış veya bağlanması mümkün olmayan, mahkeme
kararıyla veya doğrudan doğruya kanunla bağlanmış herhangi bir
devamlı gelire sahip bulunmayan ve muhtaçlığını İl veya İlçe İdare
Heyetlerinden alacakları belgelerle kanıtlayan Türk Vatandaşlarına
hayatta bulundukları sürece, 300 gösterge rakamının her yıl bütçe
kanunu ile tespit edilecek katsayı ile çarpımından bulunacak tutarda
aylık bağlanır.
9 Özürlü Kimlik Kartı; Engelliler İdaresi Başkanlığı tarafından
verilecek olan Engelliler İçin Kimlik Kartı her işlem için ayrı rapor
alma sorununu tek yönetmelikle çözümlemiştir. Bu amaçla Sağlık
Kurulu Raporlarına ilişkin yönetmelik hazırlanmıştır. Yönetmelik,
18 Mart 1998 tarihinde 23290 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikle birey, kalıcı bir engele sahip
ise bir defa Sağlık Kurulu Raporu alacaktır. Bu raporu kendisine
sağlanan tüm hak ve hizmetlerden yararlanmada kullanacaktır.
Alınan rapor Milli Savunma Bakanlığı dışında tüm kurum ve
kuruluşlarda geçerlidir. Engelli Kimliği Bilgi Formu raporu veren
hastanede ya da İl Sosyal Hizmetler Müdürlükleri'nde
doldurulacaktır. İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü formların aslını,
sağlık kurulu raporunu, tasdikli nüfus cüzdanı fotokopisi ve iki
fotoğrafla birlikte Başbakanlık Engelliler İdaresi Başkanlığı'na
gönderecektir. Formların ikinci nüshası İl Sosyal Hizmetler
Müdürlüğü'nde saklanacaktır. (Bu evrakları engelli kişi ya da yakını
gönderemez). İl Sosyal Hizmetler Müdürlükleri'nden Başbakanlık
Engelliler İdaresi Başkanlığı'na ulaşan formlar ve ekler incelenerek
bilgisayar ortamında değerlendirilecektir. Son şeklini almış olan
kart postayla engelli vatandaşın adresine gönderilecektir. Bu kart
aracılığyla; engelliler Devlet Demir Yolları ile seyahat etmede %50
indirimden yararlanır. Türk Hava Yolları ile seyahat etmede %40
indirimden yararlanır. Yerel yönetimlerin alacağı kararlar ile toplu
taşıma hizmetlerinden ücretsiz ya da indirimli, su bedellerinden de
indirimli olarak yararlanabilir. Milli Parklara ücretsiz olarak
197
9
9
9
9
9
9
9
girebilir. Devlet Tiyatrolarından ücretsiz olarak faydalanabilirler.
Cep telefonlarında görüşme ücretinden indirimli olarak
yararlanılabilir.
Yeşil Kart; 3816 sayılı kanuna göre herhangi bir sosyal güvencesi
olmayan hasta, yaşlı, engelli ve malullerin, sağlık hizmetlerinden
yararlanabilmesi amacıyla sosyal güvenlik sağlamaktadır. Bu kart
illerdeki valiliklerde bulunan yeşil kart bürolarından temin
edilebilmektedir. Burada yapılan başvurular değerlendirmeye tabi
tutulmaktadır. Bu karttan yararlanabilmek için; Hiçbir sosyal
güvenceye sahip olmamak, Gelirin asgari ücreti geçmemesi,
Herhangi bir gelir getirici gayri menkule sahip olmamak, Tarım
gelirine sahip olmamak, Sürekli bir sosyal yardım almıyor olmak
gerekiyor
Serbest meslek erbabı ve ücretli çalışan özürlü vatandaşlarımız ile
kendisi özürlü olmasa bile ailesinde özürlü kişi bulunan serbest
meslek erbabı ile ücretliler vergi indiriminden yararlanırlar. Özürlü
vatandaşlarımız kendi işini kurduğunda gelir vergisi indiriminden
yararlanabilir.
50 ve daha fazla işçi çalıştıran kamu ve özel sektör işletmeleri % 3
özürlü çalıştırmak zorundadır. % 3 oranından fazla özürlü çalıştıran
işverenlerin sigorta primlerinin yarısı devlet tarafından
karşılanmaktadır. Ceza paraları özürlü vatandaşlarımızın istihdamı,
mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyonu için kullanılmaktadır.
Kurumlarca özürlü vatandaşlarımıza ayrılan boş devlet memuru
kadroları için her yılın nisan-mayıs, temmuz-ağustos veya ekimkasım dönemlerinde sınav açılmaktadır Sınav duyuruları devlet
personel başkanlığı tarafından resmi gazetede, tirajı yüksek ulusal
gazetelerde ve TRT televizyon ve radyo kanalları aracılığıyla
yapılmaktadır. Kurumlar sınav duyurularında işin özelliği
gerektirmediği sürece özür grupları arasında bir ayrım
yapamayacağı gibi özür oranında da üst sınır getiremeyeceklerdir.
Sınavlarda özrün özelliğine göre kurumların refakatçi bulundurması
gereklidir. Ayrıca özür grupları dikkate alınarak sınav sorusu
hazırlamak ve değerlendirmek üzere özel sınav kurulu oluşturulur.
İşverenlerin belirli bir mesleği olan özürlüleri öncelikle meslekleri
ile ilgili işlerde çalıştırmaları gerekmektedir
Kurum ve kuruluşlar çalışma yerlerini özürlü vatandaşlarımızın
çalışmasını kolaylaştıracak şekilde düzenlemek gerekli tedbirleri
almak ve özürlü vatandaşlarımızın çalışmaları ile ilgili özel araç ve
gereçleri temin etmek zorundadır
Meslek edindirme kurslarından yararlanan özürlü vatandaşlarımıza
işe yerleştirmede öncelik tanınır
198
9 Özürlülerin kullandığı araç ve gereçler Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Vakıfları tarafından karşılanabilmektedir.
9 Özürlüler H Sınıfı Sürücü Belgesi Alarak Özel Tertibatlı Araç
Kullanabilirler.H sınıfı sürücü belgesine sahip olan özürlüler yurt
içinden aldıkları özel tertibatlı otomobillerde, katma değer vergisi
indiriminden yararlanmakta ve taşıt alım vergisinden muaf
tutulmaktadır. Yerli otolarda vergi indiriminden yararlanılabilmesi
için: “H” sınıfı sürücü ehliyetinin bulunması gerekir. Devlet
Hastanesi’nden, özel tertibatlı otomobil kullanabileceğine dair heyet
raporunun bulunması gerekir. Alınacak aracın çıplak fiyatı
üzerinden % 15 KDV alınır. Trafik sigortası hariç para ödenmesine
gerek yoktur. Özür durumuna göre araç için plan proje çizdirilir,
özürlü tertibatı yaptırılır, bu şekilde kullanılır. Özürlü istediği
zaman bu aracı satabilir.
9 H sınıfı sürücü belgesi olan özürlülerden uygun şartları taşıyanların
yurt dışından getirtecekleri özel tertibatlı otomobiller için gümrük
vergisi muafiyeti vardır. Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 4.
Maddesine göre, bizzat maluller tarafından kullanılan özel tertibatlı
olarak imal edilmiş taşıtlar, motorlu taşıtlar vergisinden
müstesnadır.
9 İmar
Mevzuatına
ulaşılabilirlikle
(fiziksel
engellerin
kaldırılmasıyla) ilgili hükümler eklenmiştir. Buna göre, kaldırımlar,
yaya yolları, konutlar ve umumi binalar özürlülerin ulaşabilirliğine
uygun olarak yapılmak durumundadır.
9 Özürlülerin profesyonel olarak spor yapmaları için devlet
bakanlığına bağlı özürlüler spor federasyonları vardır.
9 Belediyeler 572 sayılı kanun hükmünde kararname gereğince
özürlülere uygun düzenlemeleri standartlara uygun olarak yapmak
zorundadır.
9 Belediyeler toplu taşıma araçlarından özürlüleri ücretsiz veya
indirimli olarak yararlandırmak zorundadır.
9 Belediyelere ait ve belediyeler tarafından işletilen veya kiraya
verilen büfeler, otoparklar gibi işyerlerinin özürlüler tarafından
işletilmesi konusunda kolaylık getirmiştir.
9 Özürlü çocuğun resmi veya özel eğitim merkezlerinde aldıkları
gelişim ve eğitime ilişkin giderlerin bir kısmı çalışılan kurum,
emekli sandığı ve sosyal sigortalar kurumu tarafından bütçe
uygulama talimatları çerçevesinde karşılanmaktadır. Emekli
sandığına ve sosyal sigortalar kurumu’na bağlı kişilerin
çocuklarının özel eğitimleri için 2002 yılı itibaren nakit eğitim
yardımı yapılmaktadır.
199
9 Yükseköğretim kurumuna girmeye hak kazanan ve kayıt yaptırarak
öğretime başlayan öğrenci ilk yılında bulunduğu ilin valiliği
bünyesindeki sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfı’na
başvurması durumunda, başbakanlık bursundan yararlandırılır.
Ayrıca yardımcı ders araç gereçlerinin temini konusunda özürlü
öğrenciye destek verilmektedir.
9 Kredi ve Yurtlar Kurumu genel müdürlüğünün öğrenci yurtlarından
özürlü
öğrenciler
istemde
bulunmaları
halinde
yararlanabilmektedirler. Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından
uygulanan harç ve öğrenim kredisi tahsisinde %40 ve üzerinde
özürlü olduğunu belgeleyenlere öncelik tanımakta ve harç
kredisinin geri ödenmesinde yönetim kurulu kararı ile %50 indirim
yapılmaktadır.
9 Tüm İllerde Rehberlik ve Araştırma Merkezleri bulunmaktadır.
Özürlü çocuğu olan aileler buralara başvurarak çocukları hakkında
danışmanlık hizmeti alabilirler
9 Okullarda kaynaştırma eğitimine ağırlık verilmektedir. Görme
engellilere okul öncesi dönemde gündüzlü, ilköğretim düzeyinde
yatılı ve gündüzlü olarak eğitim verilmektedir. İlköğretim okulunu
bitiren görme özürlü öğrenciler öğrenimlerine normal okullarda
kaynaştırma yoluyla devam etmektedirler. Braille yazılmış
ortaöğretim ders kitapları görme engelliler akşam sanat ve basım
evi matbaasında basılıp ihtiyaç sahiplerine talep halinde
ulaştırılmaktadır. İşitme engellilere okul öncesi, ilköğretim ve
ortaöğretim düzeyinde gündüzlü ve yatılı olarak eğitim hizmeti
verilmektedir. İşitme engelli öğrenciler meslek liselerine sınavsız
yerleşebilmektedirler. Ortopedik özürlülere yatılı ve gündüzlü
olmak üzere okul öncesi, ilköğretim ve meslek lisesi düzeyinde
eğitim olanağı sunulmaktadır. Zihinsel engelliler eğitilebilir ve
öğretilebilir olarak iki ayrı grup okulda eğitim almaktadırlar. Bunlar
özür derecelerine göre yapılandırılmış okullarda yada kaynaştırma
okulları veya sınıflarında eğitim alabilmektedirler. Uzun süre
hastanede yatan çocuklar için bazı hastaneler bünyesinde “hastane
ilköğretim okulları” bulunmaktadır
9 Üniversite sınavı sırasında ortopedik ve görme özrü bulunanlar için
uygun düzenlenmiş sınav mekanları hazırlanır, görme özürlüler ve
az görenler için 30 dakikalık ek sınav süresi verilir, sınav sorularını
okuyacak ve söylenecek yanıtları yazacak uygun eğitimde ve
düzgün diksiyonlu “yardımcı refakatçi” eşliğinde sınava girme
olanağı tanınır. Az gören üniversite öğrencileri fakülte/ yüksekokul/
bölüm amirliklerine yazılı olarak başvurarak sınav sorularını büyük
puntolu harflerle yazılmış olarak sağlayabilirler
200
tıbbi
rehabilitasyon
9 Ülkemizde
rehabilitasyon
hizmeti,
merkezlerinde verilmektedir
9 Ülkemizde hamilelik döneminde bebeğin fiziksel ve zihinsel özürlü
olup olmadığının saptanması amacıyla genetik danışma
merkezlerinde genetik danışma hizmeti sunulmaktadır.
9 Sağlık hizmetlerinin verildiği mekanların, çevresel ve mimari
açıdan özürlülerin kullandıkları araç-gereçlerle rahat hareket
etmelerini sağlayacak bir şekilde düzenlenmesi, Özürlü kişilere
randevu, muayene ve diğer hizmet birimlerinde öncelik verilmesi,
hastanelerde bekletilmemeleri, gerekli hallerde özel bir günde sağlık
kurulunun toplanmasının sağlanması, ayrıca Eğitim ve Arştırma
hastanelerimizde ''Özürlü Polikliniklerinin'' ihtiyaçlara göre yeniden
düzenlenmesi, Sağlık güvencesi olmayan ve muhtaç durumdaki
özürlü kişilerin tesbit edilerek yeşil kart kapsamına alınması için
gerekli bilgilendirmelerin yapılması ve başvuru işlemlerinde
yardımcı olunması, Özürlü kişilerin sağlık kurulu raporlarında bağış
ve evrak parası adı altında para talep edilmemesi yasal gerekliliktir.
201
BÖLÜM 9. ÇOCUK BAKIMI
Bebek, tüm canlılar arasında en çok ve en
uzun süre bakıma ihtiyaç duyandır.
Bebek bir toplumun geleceğinin simgesidir.
Toplumun kalkınması, bebeklerin bedensel,
ruhsal ve sosyal yönden sağlıklı yetişmesine
bağlıdır.
Gelişmekte olan ülkemizde annelerin çoğu
bebek bakımı bilgisinden yoksundur. Annelerin
bu bilgisizliği ve çevrelerinden öğrendikleri
yanlış geleneksel uygulamalar bebeklerin
sağlıksız, çoğu kez de sakat kalmaları ile sonuçlanır.
Göbek Bakımı:
Öncelikle bebeğe mikrop bulaştırmamak için ellerinizi yıkayın. Göbek
kordonu kuruyana kadar açık bırakılır ya da üstü gazlı bezle
kapatılabilir.
Göbeğe kesinlikle lokum, hamur, pudra gibi
şeyler koymayın.
Bebeğin alt bezi göbeğin altından bağlanmalı,
göbek kordonunun idrar ve kaka ile teması
önlenmelidir.
Göbek kordonu, doğumdan 5-10 gün sonra
düşer. Bebeğinizi, göbeği düştükten sonra banyo
yaptırın.
Eğer göbek ve çevresi kızarık, şiş ise ve göbekten akıntı geliyorsa
Aile Hekiminize başvurun.
Göz Bakımı
Öncelikle bebeğe mikrop bulaştırmamak için
ellerinizi yıkayın.
Bebeklerde çapaklanma sık olduğu için
gözlerin temizliği büyük önem taşır.
Kaynatılmış ılıtılmış su ile ıslatılmış
yumuşak bir bezle, her göz için ayrı bez
kullanılarak, gözler içten dışa doğru,
bastırılmadan silinir.
202
Ağız Bakımı
Öncelikle bebeğe mikrop bulaştırmamak için ellerinizi yıkayın.
Anne her gün bebeğin ağzını kontrol etmelidir. Çünkü dil ve damakta kısa
zamanda mantar (pamukçuk) gibi oluşumlar gözlenebilir. Tedavi olarak bir
fincan suya bir çay kaşığı karbonat (sodyum bikarbonat) konulup eritilir.
Karbonatlı su temiz bir gazlı beze dökülerek yanak içleri, dil ve damaklar
temizlenir. Her işlemde yeni bir gazlı bez kullanılmalıdır.
Pamukçuğun yayılmasını önlemek için emzik ve biberonlar kaynatılmalı,
el hijenine ve materyal temizliğine dikkat edilmelidir.
Geçmezse Aile Hekiminize başvurun.
Bebeğin Gazının Çıkarılması
Bebek emme sırasında yutkunurken sütle
birlikte hava yutar. Eğer bebeğin midesindeki
gaz emzirmeden sonra çıkarılmazsa, karın
ağrısına ve kusmaya yol açar. Bunun için anne
veya baba sol omzuna temiz bir bez koyar.
Bebeği sol kolu ile tutar ve başını omzuna
yaslar. Sağ eli ile bebeğin sırtına hafifçe vurarak
sıvazlar ve bebeğin geğirmesini sağlar.
Pişik:
Bebeğin
boyun,
koltuk altı, kasıkları ve
kalçalarının kızararak
iltihaplanmasıdır.
Bebeğinizin altını her
değiştirildiğinde ılık su ile silin ve altına muşamba
bağlamayın. Cilt koruyucu yumuşatıcı merhemler
veya ılık zeytinyağı sürün. Altını sık sık değiştirin, idrar veya dışkıyı dışarı
sızdırmayacak kalınlıkta bez kullanın. Bebek çamaşırlarının temizliğinde
deterjan yerine sabun veya sabun tozu kullanın ve bol su ile durulayın.
Bebeğin Banyosu
Göbek düşmeden önce bebek her gün ılık su ile silip temizlenmelidir.
Göbek düştükten sonra küvet içinde banyo yaptırılır. Kulak arkası, koltukaltı
ve kasıklar gibi deri kıvrımlarının fazla olduğu bölgeler açılarak dikkatle
yıkanmalıdır ve iyice kurulanmalıdır. Bebekler yüzlerine su gelmesinden
hoşlanmaz ve nefesini tutabilir.
Banyo odasının ısısı 24-26°C, suyun ısısı ise 36-37°C olmalıdır. Bir banyo
süresi 5-6 dakikayı geçmemelidir.
203
BEBEĞİN BESLENMESİ
ANNE SÜTÜ VE ÖNEMİ
Anne sütü, bebek beslenmesinde tek başına yeterli olan en üstün vasıflı
tek besindir. Doğumdan sonra ilk 2-3 gün içinde salgılanan süte
"Kolostrum" denir. Bir damlası bile ziyan edilmeden bebeğe verilmedir.
Doğumdan hemen sonra emzirilmeye başlanmalıdır. Anne sütü bebeğin
bütün ihtiyaçlarını 4-6 aya kadar karşılayan ideal
bir besindir.
Anne sütü ile beslenen bebekler hastalıklara
karşı dirençli olurlar. Anne sütünün sindirimi
kolaydır. Buna bağlı olarak bebekte ishal,
kabızlık ve gaz sancıları daha az görülür. Anne
sütü; bebeği kansızlık, enfeksiyon hastalıkları,
alerjik hastalıklar ve bazı kronik hastalıklara
karşı korur.
Süt yapımı fazla enerji gerektirdiğinden
gebelik süresince annenin almış olduğu kilolar emzirerek daha kolay
harcanır. Emziren kadınlarda meme kanseri emzirmeyen kadınlara göre daha
seyrek görülür.
Emzirme, anne ve bebek tarafından öğrenilmesi zorunlu bir sanattır. Eğer
başlangıçta çok düzgün işlemezse, sabırlı olunması gerekir. Bebek her
ağladığında emzirilmelidir. Belirli bir süre ve saat beklemek gereksizdir.
Bebekleri en iyi şekilde besleyen ve çeşitli hastalıklara karşı koruyan
anne sütü tüm bebeklere normal olarak 1 yıl, en zor koşullarda bile en az 6
ay süre ile verilmelidir.
Anne sütü bebeğe 6 ay kadar, su bile verilmeksizin tek başına
verilmelidir. Anne sütü bu süre içinde ek gıdalar ile birlikte verildiği zaman
faydası azalmaktadır.
6. aydan sonra anne sütüne ilave olarak ek gıdalar verilmeye
başlanmalıdır. Çünkü bu aydan sonra anne sütü bebek için yetersiz kalır.
Bebeğini emziren anne sırtını rahatça dayayabileceği şekilde yatağa, bir
sandalye veya kanepeye oturur. Yatarak emzirme annenin uyumasına ve
bebeğin boğulmasına neden olabileceği için sakıncalıdır.
Emzirecek anne bebeğini, kucağında yatay çizgiye 45° açı ile tutar.
Emzirmede meme temizliğine dikkat edilmelidir. Anne meme başını
parmakları ile uygun biçimde tutarak bebeğin ağzına verir.
204
Emzirmede, bir meme iyice boşaldıktan sonra diğer meme verilmelidir. Bir
sonraki emzirmede son verilen memeden emzirmeye başlanmalıdır.
Emzirme süresi en az 15-20 dakika olmalıdır
Eğer anne yeterince besleniyorsa, anne sütü bebeğe ilk 6
ay yeterlidir. Bu dönemde anne sütüne ilaveten D vitamini
de (damla olarak) verilmelidir. 6. aydan sonra bebek, anne
sütünden ihtiyacı olan enerji, protein ve diğer besleyici
faktörleri yeterince alamaz.
Bu nedenle 6. aydan sonra ek besinlere başlanmalı ve
bebek 2 yaşına gelene kadar emzirmeye devam edilmelidir.
9 Ek gıdayı bebek her zaman aç iken verin.
9 6 aylık bebeğe ilk verilecek ek gıda yoğurttur.
9 2-3 gün sonra yoğurda alışmış olan bebeğe bir tatlı kaşığı doğal meyve
püresi başlanır.
9 Bebeğin ek gıdalarını, doğal ve taze ürünler kullanarak hazırlayın.
Konserve, dondurulmuş yiyecekler, katkı maddeli hazır besinleri
bebeğe vermeyin.
9 Ek beslenmeye her zaman tek bir gıda çeşidi ile başlayın.
9 Eğer bebek yeni başlanan bir ek gıdayı almazsa ısrarcı olmayın,
zorlamayın 1-2 gün sonra tekrar
deneyin. Bebek tekrar bu gıdayı
almazsa, o zaman bu ek gıdayı
bebeğin sevdiği başka bir gıda ile
karıştırarak verin.
9 Bebekleri 3 ana ve 3 ara öğünle
besleyin.
9 Bebeğe verilecek yiyeceklere tuz
eklemeyin. Bir yaşından sonra
yemeklerde iyotlu tuz kullanın.
9 Bebeğe verilecek yemekleri yağda kızartmayın, haşlayın.
9 9 aylık bebekler artık katı gıdaları çiğneyebilirler, evde herkes için
pişen yemeklerden yiyebilirler. Bu yaş gurubundaki bebeklere uygun
yemekler şunlardır: yoğurtlu, sütlü, mercimekli çorbalar, iyi pişmiş
nohut ve mercimek yemekleri, patates, kabak, taze fasulye, pazı,
ıspanak gibi sebze yemekleri, balık, köfte, et yemekleri, etli veya
mercimekli dolmalar, makarna ve pilav.
205
9 Ekmek ve soyulmuş yumuşak meyve parçaları bebeğin eline
verilebilir.
9 Çay, gazoz, çikolata, şeker, pirinç unu vb.
yiyecekler bebeklere verilmemelidir.
9 1 yaşına doğru çocuk aile bireyleri ile sofraya
oturmaya başlar. Çocuklara mümkün olduğu
kadar erken dönemde kendi kendine çatal,
kaşık kullanarak yemek yeme becerisi ve
alışkanlığı kazandırılmalıdır.
9 Ek besinler kaşık veya bardakla verilmeye
çalışılmalı , bebeğin pütürlü besinlere
alışması ve yutma refleksinin gelişebilmesi için biberon çok
fazla tercih edilmemelidir.
9 Artan mamalar kesinlikle bir sonraki beslenmede verilmemelidir.
206
9 Gıda hijyeni kurallarına özenle uyulmalıdır.
9 Meyve ve sebzeler, özellikle bebeklere pişirilmeden verilecekse, temiz
ve güvenli su ile iyice yıkanmalıdır.
9 Gıdaları hazırlarken kullanılacak su mutlaka kaynatılmış olmalıdır.
Bebeklerde Aya Göre Başlanılması Önerilen Besinler
0-6 AY
6. AY
8. AY
10. AY
SADECE ANNE SÜTÜ
Taze sıkılmış meyve suyu , meyve püresi , haşlanmış
yumurta sarısının sekizde biri, yoğurt, baharatsız ve tuzsuz
sebze ve un çorbaları
Tam haşlanmış yumurta, et ( kıyma şeklinde ), muhallebi
Mercimek çorbası, peynir ve tüketebileceği şekilde
hazırlanmış ev yemeklerine azar, azar başlanmalı
Çocukların Beslenmesi;
Çocukların çoğu için yemek yemek, hayatın koşmak, zıplamak, oynamak
gibi zevkleri yanında sanki bir tür zaman kaybıdır. Yemek zamanı
geldiğinde, onları sofraya oturtmak bile başlı başına sorun olabilmektedir.
Sağlıklı bir yeme alışkanlığı ve disiplini kazandırabilmek, çocuğun tüm
hayatını olumlu yönde etkileyecektir.
Bu yaşlarda çocuk üç ana öğünün yanında ara öğünler de almalıdır.
Yemek aralarında özellikle de ikindi vakti süt, meyve veya taze sıkılmış
meyve suyu verilebilir. Ancak kesinlikle çocuğa şekerlemeler, pasta ve
kurabiyeler verilmemelidir. Bu besinlerin tadını alan çocuk normal besinleri
tercih etmeyecektir. Böyle olunca asıl ihtiyacı olan besinleri alamayacak ve
genellikle boş kalori kaynağı vitamin ile minerallerden yoksun hazır besinler
beslenmesinde temel esas teşkil edecektir. Bu yanlış beslenme alışkanlığı
çocuklarda obezite, daha ilerleyen dönemlerde de birtakım kronik hastalıklar
ve diş çürümelerinin nedeni olabilir. Bu dönemde oluşan şişmanlık
genellikle kalıcıdır.
Çocuğun yediklerini başka çocuklarla kıyaslayıp az yedi diye zorlamak
doğru değildir.
Çocuk süt içmek istemez ise bunun yerine aynı miktarda yoğurt, sütlaç
veya muhallebi verilebilir. Bu dönemde çocuğa hazırlanan yemekler
kızartılmamalı, suda veya fırında hazırlanmalıdır. Etler küçük parça veya
kıyma şeklinde verilmelidir.
207
OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLAR İÇİN ÖRNEK DİYET ( 2-4 YAŞ )
ÖĞÜN
SABAH
BESİN
1 su bardağı süt
1 yumurta veya 1 kibrit kutusu kadar
peynir
1 yemek kaşığı pekmez
1-2 ince dilim ekmek
1 porsiyon meyve
ÖĞLE VE AKŞAM 1 köfte büyüklüğünde et
2 yemek kaşığı sebze yemeği
Yarım kase çorba
1 çay bardağı yoğurt
1 ince dilim ekmek
1 su bardağı süt veya yoğurt
ARALARDA
Yeterli ve dengeli beslenme çocukların büyüme ve gelişimi için oldukça
önemlidir. Yetersiz ve dengesiz beslenme birçok hastalığa neden olmaktadır.
208
GIDA KATKI MADDELERİ
Gıdaların görünüm ve lezzetlerini toplumun arzu ettiği duruma getirmek,
bozulmalarını önleyerek daha uzun saklanabilmelerini sağlamak amacı ile
gıdalara çeşitli kimyasal bileşikler katılır.
Doğal gıdalar tüketelim çünkü piyasada satılan hazır gıda maddeleri
ülkemizde insan sağlığını ciddi biçimde etkileyecek derecede katkı
maddeleri içermektedir.
Katkı Maddelerinin Sağlığa Olumsuz Etkileri Nelerdir?
Gıda katkı maddelerinin bazılarının hiperaktivite sendromu, alerji, astma,
otizm, gelişim bozukluğu, davranış bozuklukları, depresyon, göz
problemleri, mide-barsak problemleri, baş ağrısı, migren, cilt problemleri,
egzema, ürtiker, uyku problemleri ve kanser yapma gibi etkileri mevcuttur.
Katkı Maddeleri ve Çocuklar
Çocukların katkı maddesi
olan
gıda
maddelerini
tüketmemeleri
SAĞLIKLI
BÜYÜMELERİ için çok
önemlidir.
Erişkinlerle kıyaslandığında çocukların
vücutlarına oranla daha fazla gıdaya ihtiyacı vardır. Bu nedenle gıda
maddelerinin katkı maddesi içermesi durumunda bunların alımı çocuklarda
vücut ağırlığına oranla daha yüksektir. Ayrıca çocukların tercihleri çok
farklıdır. Belirli gıda maddelerini çok tüketirler ve besin ihtiyaçlarından daha
fazla miktarda katkı maddesi alırlar.
Sağlınız için; lütfen her hangi bir gıda maddesini satın almadan önce
ambalajın üzerini dikkatle inceleyip katkı maddelerini belirleyiniz.
209
Kod
E102
İsim
Tartrazine
E110
Gün batımı
sarısı
E120
Karminik
asit
E122
Azorubine,
Carmoisine
E123
Amaranth
E124
Ponceau
Cochineal
Red A
E127
Erythrosine
E128
E129
Red 2G
E131
Patent Mavi
E142
Green S
E150
Karamel
E210E217
Benzoic
acid ve
türevleri
E252
Potassium
nitrate
Allura red
AC
E1100 Amylase
E1510 Ethanol
Bulunduğu Yiyecekler ve Etkileri
Renkli içecek, pasta ve kekler, reçel, jöle, toz krema, konserve balık ve hazır
çorbalarda vb. kullanılır. Troid tümörü, kromozom hasarı, kurdeşen,
hiperaktivite yapabilir. Birçok ülkede yasaklanmıştır.
Meyveli yoğurtlar, reçel, salam, bisküvi, jöle, ketçap, pasta, dondurma, gazoz ve
konserve balıklarda vb. bulunur. Kurdeşen, rinit, alerji, hiperaktivite, böbrek
tümörü yapabilir. Birçok ülkede yasaklanmıştır.
Kırmızı alkollü içecekler. Kırmızı bitten elde edilir. Embriyo için zararlıdır. Aşırı
duyarlılık, hiperaktivite yapabilir.
Kömür katranı türevidir. Şekerleme, reçeller, yoğurtlar, pastalar, dondurmalar,
hazır çorbalar, jölelerde vb. bulunur. Etkileri kanser ve aşırı duyarlılıktır. Birçok
ülkede yasaklanmıştır.
Böğürtlenli yoğurt, çikolatalı pasta, hazır çorbalar, dondurmalar, ketçap, kek ve
jölelerde vb. kullanılır. Alerjik, astım, egzama ve hiperaktiviteye neden olur.
Bazı hayvanlara yapılan testlerde doğum kusurları ve cenin ölümleri
görülmüştür. Kanserojen olabilir. Birçok ülkede yasaklandı.
Sentetik kömür katranıdır. Çilekli yoğurtlar, reçeller, salam, hazır çorbalar,
ketçap, dondurulmuş pizza vb. bulunur. Hayvanlarda kanserojendir. Birçok
ülkede yasaklanmıştır.
Salam, sosis, pastalar, şekerlemelerde vb. bulunur. Işığa karşı duyarlılığa ve
tiroid kanserine neden olduğu saptanmıştır. Birçok ülkede yasaklanmıştır.
Sosisler, bazı çikolatalı pasta vb. bulunur. Birçok ülkede yasaklanmıştır.
Tatlılar, içecek ve garnitürlerde, eczacılık ve kozmetik ürünlerinde kullanılır.
Farelerde kanser ile ilişkilendirilmiştir. Birçok ülkede yasaklanmıştır.
Renkli şekerlemeler, bazı dondurmalarda vb. bulunur. Kanser, aşırı duyarlılık,
sindirim ve sinir hastalıkları yapabilir. Birçok ülkede yasaklanmıştır.
Sentetik kömür katranı türevidir. Çeşitli reçeller, hazır çorbalar, pasta ve kek
çeşitleri, jöle, konserve bezelye vb. kullanılır. Kanserojendir. Birçok ülkede
yasaklanmıştır.
Çeşitli konserve ürünleri, hazır et ürünleri, hamburgerler, kek, pasta, bisküvi,
şekerleme çeşitleri, çikolatalı ürünler, hazır çorbalar, soslar, soya sosu, kolalı
içecekler, bazı viski vb. bulunur. Kanserojendir.
Alkollü içecek, fırınlanmış mamuller, peynir, çiklet, çeşni, dondurulmuş mandıra
ürünleri, yumuşak tatlı ve likör üretiminde kullanılır. Astıma, sinirsel bozukluğa
ve çocuklarda hiperaktiviteye neden olarak gösterilir. Kanserojendir
Etin korunmasında kullanılır. Hiperaktivite yapar ve potansiyel kanserojendir,
bir çok ülkede kullanımı sınırlandırılmıştır.
Küf mantarı veya domuz pankreasından elde edilir.
Alkol
210
BEBEĞİN GELİŞİMİ
Büyümenin izlenmesinde amaç, çocuğun büyümesinde oluşabilecek
duraklamayı erken dönemde saptayarak yetersiz ve kötü beslenmeyi
(malnütrisyon) önlemektir.
Bebeğinizin büyüme durumunu başka bebeklerle karşılaştırmayın. Her
çocuk genetik yapısına bağlı olarak kendine özgü büyüme-gelişme temposu
gösterir. Onu sadece kendi beklenen gelişim çizgisinde değerlendirin ve az
da olsa düzenli büyüme gösteriyorsa telaşlanmayın. Bazı çocuklar hızlı,
bazıları ise daha yavaş büyür ve gelişir.
Zamanında doğan bir bebeğin vücut ağırlığı 3,0-3,3 kg’dır.
Zamanında doğan bir bebeğin boy uzunluğu 50 cm kadardır.
İki yaşından sonra boy=(yaş x 6 + 77 cm) şeklinde hesaplanabilir.
İki yaşından sonra kilo=(yaş x 2 + 8 kg) şeklinde hesaplanabilir.
Yeni doğan bebek
mükemmel
bir
vücut
yapısı, etkili refleks sistemi
ve genlerinde gelecekteki
gelişmesini belirleyecek bilgi
ile donanmış olarak dünyaya
gelir. Doğumdan sonra ilk 4
hafta yeni doğan dönemi olarak
adlandırılır.
211
9 Bebek ilk aylarda başını kontrol edemez. Kucağa alınırken basının
desteklenmesi gerekmektedir.
9 İlk iki gün içindeki cilt sarılığı önemlidir. Doktor kontrolü gereklidir.
2. günden sonra göz aklarında ve ciltte hafif sarılık görülebilir. 10-15
gün sürebilecek bu sarılık yeni doğanın normal sarılığıdır. Sarılık
fazla ise kan tahlili yaptırılarak gerekiyorsa tedavi uygulanmalıdır.
9 Yeni doğanın “doğuştan kalça çıkığı” muayenesi önemli takip
konularından biridir. Kalça çıkıklığı ilk aylarda tespit edilirse basit
tedbirlerle önlenebilir. Bebekler kesinlikle sıkı kundaklanmamalıdır.
9 Bebek doğuştan görme yeteneklidir. Ancak gözün bölümleri tam
olarak olgunlaşmadığı için eşyayı net olarak göremez.
9 Bebekler daha anne karnında iken sesleri işitebilirler. Bu nedenle
yeni doğan bebekte en gelişmiş duyu işitmedir.
9 Yeni doğanın sindirim sistemi yalnızca anne sütü veya ona yakın
besinleri sindirebilecek durumdadır.
9 Midesi küçük olduğundan sık sık beslenmesi gerekir.
9 Yeni doğanın bağışıklık sistemi iyi gelişmemiştir. Anne sütüyle
bebeğe geçen antikorlar bebeği korur. Bu nedenle bebeklerin ilk 6 ay
sadece anne sütü alması çok önemlidir.
9 İlk dişler yaklaşık 5-10 ay civarında çıkar. Bazı bebeklerin ilk
dişlerinin çıkışı 12. aya kadar uzayabilmektedir.
9 İki yaşında yaklaşık olarak çocuğun ağzında 20 adet diş olması
beklenir.
212
9 6 yaştan itibaren süt dişleri çıkış sırasına göre dökülür. 6-12 yaşlar
arasında tüm süt dişleri dökülerek yerini kalıcı dişlere bırakır.
9 Bebekler diş çıkarırken çok fazla salya akıtır, bağırsak bozukluğu ve
hafif ateş görülür. Serin bir diş kaşıma halkası verilebilir. Çiğnemesi
için havuç gibi sert yiyecekler verilir. Sık sık olmamak kaydıyla çok
ağrılı olduğu zamanlarda özellikle gece yatarken diş çıkartma jelleri
sürülebilir.
9 Çocuk için en sevdiği annesini paylaşmak can sıkıcıdır. Yeni doğan
kardeşinin cinsiyetinin farklı olması, yoğun bir ilgi ve bakıma
gereksinim duyması, çocuğun kardeşinin daha çok sevildiği
duygusuna kapılarak kıskançlığın artmasına sebep olmaktadır. Üç
yaşından küçük çocukların yeni kardeşe tepkileri daha büyük
olmaktadır.
9 Çocuğunuzdan ne tür bir davranış beklediğinizi açıklayın. Onu
sorumluluk almaya özendirin. Çocuğunuzun duygusal yönden
onaylamadığınız davranışlarına her zaman tepki vermeyin ve
görmezlikten gelin. Çocuğunuz olgun davranışlarını onaylayın.
9 Sosyalleşme açısından anne babanın yapacağı en iyi şey evde çocuk
için demokratik bir ortam hazırlayarak çocuğun kendisini ifade
etmesine olanak sağlamak, duygu ve düşüncelerine saygı duymaktır.
9 Çocuğunuzu diğer çocuklarla kıyaslamayın, hiçbir konuda ona
arkadaşlarını örnek göstermeyin.
9 Çocukla iletişim çok önemlidir. Sağlıklı bir iletişimde sen dilini değil
ben dilini kullanın. Aile ile olumlu ilişkiler içinde olan çocuğun
başkaları ile de kolay ve iyi ilişkiler kurabileceğini unutmayın.
9 Dil gelişimi çocuktan çocuğa farklılıklar gösterebilir. Nörolojik,
organik ve sağlıkla ilgili problemler çocuğun konuşmasında
gecikmelere sebep olabilir. Sevgi ve şefkat yoksunluğu, kardeş
kıskançlığı, şoklar gibi duygusal nedenler çocuğun konuşmasını
olumsuz etkileyebilir. Ayrıca anne babaların çocuğa aşırı korumacı
davranışları sonucu çocuğun istek ve gereksinimlerini ifade etme
fırsatının verilmemesi, çocuğun konuşmaya özendirilmemesi, anne
babaların çocuğa ilgisiz davranması çocuğun dil gelişimini olumsuz
etkiler.
9 Çocuğa bilgiyi hazır olarak vermek yerine deneme yanılmalarla veya
araştırmaya yönelterek kendisinin bulmasını sağlayın. Çocuğu
öğrenmeye motive edin.
9 Çocuğa çevresindeki nesne ve olaylarla ilgili sorular sorun ve onların
sorularına basit ve anlaşılır cevaplar verin. Çocuğa bol bol kitap
okuyun, masal anlatın. Dinlediği öykü ile ilgili soru sorun. Onun da
anlatmasını isteyin.
213
9 Güzel ve dil bilgisi kurallarına göre konuşarak ona iyi model olun.
Çocuğun tüm sorularına sabırla yanıt verin.
9 Çocuğunuzla birlikte yürüyüş yapın, gezin, onu sinema ve tiyatroya
götürün. Bu gibi etkinlikler çocuğunuzla iletişiminizi artırdığı gibi
onun dış dünyayı tanımasına olanak verir ve zihinsel gelişimine çok
fazla katkı sağlar.
Bütün bu özellikleri bilmek anne babalara çocukları için daha iyi bir rehber
olmada katkılar sağlar. Sağlıklı ve istenilen nitelikte çocuklar yetiştirmemize
yardımcı olur. Her şeyin olduğu gibi, çocuk yetiştirmenin de bir yöntemi ve
tekniği vardır. O da çocuğumuzu iyi tanımaktan geçer. Geleceğimizin
teminatı olan çocuklarımızı ne kadar iyi tanırsak onlara o kadar çok yardımcı
oluruz ve ülkemizin ilerlemesine de o kadar çok katkıda bulunmuş oluruz.
Yeni doğan bebeğin fiziksel gelişimi ile ilgili önemli adımların hangi
aylarda olduğu aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.
Yapabildiği Beceri Şekli
Başını dik tutabilme
Hareket eden şeyleri takip etme
Gülümseme
Agu gibi ses çıkarma
Bir şeyi elle kavrama, yakalama
Sırtüstü yatarken yer değiştirebilme
Destekli oturma
Desteksiz oturma
Bir elinden diğerine bir şey
geçirebilme
El çırpma
Emekleme
İlk adım
Tek kelime söyleme
Cümle kurma
Yapabildiği Ay
Ortalama En Geç Bebeğiniz
3
6
3
6
3
6
3
6
3
6
3
6
4
6
6
9
6
9
6
9
9
12
23
9
12
12
18
36
214
AŞILAR
Aşılar, çocuğunuzu ölüm veya sakatlıkla sonuçlanabilecek pek çok
hastalıktan korumaya yarar. Her yıl ülkemizde binlerce bebeğimiz
aşılanmadığı için ölmektedir. Bebeğin aşıları mutlaka zamanında
yaptırılmalıdır. Eğer herhangi bir nedenle zamanında aşılanmamış veya
aşıları eksik kalmış ise en kısa zamanda tamamlatılmalıdır.
Aşağıdaki aşılar sağlık kurumlarında ücretsiz olarak yapılmaktadır.
Okul
Doğumda
Hepatit B (Sarılık); Hastanede yapılacaktır.
1. ay
Hepatit B (Sarılık)
2. ay
DaBT+İPA(zatürre)+Hib +Verem (BCG)
4. ay
DaBT (Difteri, Boğmaca, Tetanoz)+IPA+Hib
6. ay
DaBT+IPA+Hib+ Hepatit B+Çocuk Felci (OPA)
12. ay
Kızamık- Kızamıkçık-Kabakulak (KKK)
18-24. ay
DaBT+IPA+Hib+OPA
1. sınıf
OPA+KKK+Td
8. sınıf
Td
Bu aşıların dışında Sağlık Kurumlarında tüm bireylere şüpheli ısırık
durumunda kuduz aşısı, yaralanma durumunda tetanoz aşısı, yılan ve akrep
sokması durumunda ilgili antiserumlar yapılmaktadır.
Gerekli Durumlarda Yapılan Aşılar:
9 "Hepatit A" (0, 1, 6. aylarda),
9 "Su çiçeği" (15. ayda ve 11-12. yaşta)
9 Grip aşısı (her yıl Ekim – Kasım aylarında)
Grip Aşısı Olması Gerekenler
(Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisi)
9 Astım ve kalp-damar hastalıkları olanlar,
9 Kronik hastalığı olanlar,
9 65 yaşından büyükler,
9 Bağışıklık sistemi bozuk olanlar,
9 Toplu yaşanılan yerlerde kalanlar,
9 Sağlık personeli ve görevliler,
9 Toplum hizmetinde çalışanlar, Sık seyahat edenler,
9 İş gücü kaybı olacak olanlar.
9 Grip olmak istemeyenler
215
AŞIYLA ÖNLENEBİLEN HASTALIKLAR
Çocukluk çağı, insanların bulaşıcı hastalıklara en sık yakalandıkları
dönemdir. Son yıllarda aşılar sayesinde bulaşıcı hastalık sıklığı belirgin
derecede azalmıştır. Aşılama ile çiçek ve çocuk felci hastalıkları tümüyle
ortadan kaldırılmıştır.
Tüberküloz (Verem):
Tedavi ile düzelmeyen zatürree, iki haftadan uzun süren öksürük, aile
bireylerinden birinde tüberküloz olması bu hastalıktan şüphelenilmesini
gerektirir. Aktif tüberkülozu olan kişinin öksürmesiyle havaya yayılan
mikropların solunması ile bulaşır. Bu nedenle öksürürken ağız bir mendille
kapatılmalı, odalar sık sık havalandırılmalı ve yerlere tükürülmemelidir.
Tüberküloz ''BCG aşısı'' uygulanarak önlenebilen bir hastalıktır.
Difteri (Kuş Palazı):
Sağlam çocuğun hasta ya da mikrobu taşıyan kişi ile doğrudan teması
sonucu solunum yoluyla bulaşır. Boyunda şişlik, bademcikler üzerinde
grimsi zarlar görülebilir. Uygun tedavisi yapılan hastanın, 24-48 saat sonra
bulaştırıcılığı ortadan kalkar.
Difteri ''DaBT aşısı'' uygulanarak önlenebilen bir hastalıktır.
Tetanoz (Kilitli Çene):
Bebeklere göbek kordonundan, daha
büyük çocuklarda kirli yaralanma sonucu
bulaşır. Yeni doğan bebeğin ve annenin
tetanoz hastalığından korunması için anne
gebeliği
sırasında
tetanoz
aşısı
yaptırmalıdır.
Solunum
kaslarının
kasılması, hava yolunun tıkanması ve
solunum yetersizliği sonucu ölüme yol açar.
Tetanoz ''DBT aşısı'' uygulanarak önlenebilen bir hastalıktır.
Boğmaca:
Hastalar nöbetler halinde arka arkaya, boğulur gibi
öksürür, çocuğun yüzü morarır. Arkasından bronşit ve
zatürree sıkça gözlenir. Bir yaşın altındaki bebeklerde
ölüm sık görülür. İlaçlar sadece ilerlemeyi azaltırlar,
tedavi etmezler.
Boğmaca ''DaBT aşısı'' uygulanarak önlenebilen bir hastalıktır.
216
Poliomiyelit (Çocuk Felci):
Ülkemizde yürütülen başarılı aşılama çalışmalarıyla ülkemiz hastalığa
neden olan virüslerden temizlenmiştir. Ancak başka ülkelerden bulaşma
riskine karşı belli bir süre aşılamaya devam edilecektir.
Hepatit B (Sarılık):
Bulaşıcı sarılığın bir çeşididir. Kan veya vücut salgılarıyla bulaşır.
Karaciğer hasarına yol açar ve sonunda karaciğer sirozu ve kansere kadar
gidebilir. İyileşen hastaların bir kısmında, hastalık geçmesine rağmen kişinin
kanı halen bulaştırıcıdır. Bu kişilere taşıyıcı denir. Hamilelikte anneden
bebeğe geçer. Bu durumlarda aşı ile korunma yapılamazsa Hepatit B bulaşır.
Bebeklerde hastalığın gidişi daha kötü olur. Bu nedenle ücretsiz olarak
yapılan aşı ile bebekler doğar doğmaz aşılanmalıdır.
Hepatit B hastalığı ''Hepatit B aşısı'' uygulanarak önlenebilen bir
hastalıktır.
Kızamık:
Çok bulaşıcı olan kızamık virüsü ile bulaşır.
Bulaşma solunum yolu ile olur. Kuluçka süresi
gündür. Ateş, nezle hali, öksürük, gözlerde
kızarma ve çapaklanma şeklinde başlar. Bu
bulgulardan 4-5 gün sonra önce kulak
arkasından başlayan ve aşağıya doğru inen
kırmızı renkte döküntüler görülür. Döküntüler
yaklaşık bir hafta sonra kaybolur.
10
Kızamık ''KKK aşısı'' uygulanarak önlenebilen bir hastalıktır.
Kabakulak:
Tükrük bezinin aniden iltihabi şişmesidir.
Kulakların alt-ön kısmında oluşan şişme özellikle
yemek yerken ağrı yapar. Şişlik elle muayene
edince hamur gibi algılanır. Ateş olabilir. Tek
tarafta başlayan şişlik, çok defa 1-2 gün sonra
diğer tarafa geçer. Gençler ve yetişkinlerde
hayaların veya pankreas bezinin iltihabına neden olabilir.
Kabakulak ''KKK aşısı'' uygulanarak önlenebilen bir hastalıktır.
Kızamıkçık:
Solunum yoluyla bulaşır. Döküntüler ve kulak
arkasındaki lenf bezlerinde büyüme ile karakterize bir
217
hastalıktır. Döküntüler, başladıktan 3-4 gün sonra kaybolur. Kızamıkçık
geçirmemiş veya aşılanmamış gebelere kızamıkçık gebeliğin ilk üç ayında
bulaşırsa, çocuklarda doğumsal kızamıkçık sakatlıklara yol açar. Bu nedenle
anne adaylarının kızamıkçık geçiren hastalardan uzak durması gerekir. Aksi
takdirde doğacak bebeğin sakat olma ihtimali fazladır. Bu nedenle kız
çocuklarına özellikle kızamıkçık aşısı yaptırmak gerekir.
Kızamıkçık ''KKK aşısı'' uygulanarak önlenebilen bir hastalıktır.
Hemofilus İnfluenza B (HiB):
Çocuklarda sık görülen bir menenjit türüdür. Korunma aşıyla sağlanır.
Bu tip menenjit ''HİB aşısı'' uygulanarak önlenebilen bir hastalıktır.
Çocuğunuzu Bulaşıcı Hastalıklardan Korumanın Yolları
9 Çocuklarınızın aşılarını tam ve zamanında yaptırınız.
9 Çocuğunuzun bulunduğu odada sigara içmeyiniz ve içirtmeyiniz.
9 Çocuğunuzun bulunduğu odayı sık sık havalandırınız.
9 Çocuğunuzu soğuktan koruyunuz.
9 Kendinizin ve çocuğunuzun ellerini sık
sık yıkayınız.
malzemelerini
iyice
9 Bebeğinizin
yıkayınız.
9 Dezenfektan maddeler (çamaşır suyu
gibi) bakterilerin çoğunu öldürür. Özellikle,
bebeklerin
alt
değiştirme
yerlerinin,
oyuncaklarının, biberon, tabak, bardak vb. malzemelerin dezenfekte edilmesi
barsak hastalıklarının yayılımını büyük ölçüde önler.
9 Hayvanlarla çok yakın temas paraziter hastalıkların yayılımına neden
olur. Hayvanlar elle sevilmişse ardından eller mutlaka
yıkanmalıdır.
9 İçme suları konusunda titiz olmalıyız. Suyun temiz
olduğundan emin değilsek 10 litre içme suyu içine 25 damla
çamaşır suyu damlatarak, kolera dahil su yoluyla bulaşan her
hastalığa karşı önlem alınmış olur.
9 Yumurtanın sarısı katı pişmiş olmalıdır. Yumurtalar 8-10 dakika
pişirilmelidir.
9 Kendi evlerinde bakıcılar tarafından bakılan çocuklar, enfeksiyon
açısından daha düşük risk altındadırlar. Kreşteki çocuk sayısı arttıkça, risk
artar. Solunum yolu enfeksiyonları açısından mümkünse 0-4 yaş grubu
çocuklarınız için kendi evinizde bakıcı tutmayı, kreşlere tercih edin.
9 Menenjit, hepatit gibi bulaşıcı hastalığı olan hastalarla temas sonrası
218
mutlaka hekime başvurun.
Bebeklerde Sık Görülen Sağlık Problemleri
Sarılık:
Yeni doğan bebeklerin birçoğunda kafadan başlayan ve ayak
parmaklarına kadar yayılan sarılık en iyi gözlerin beyaz kısımlarında
görülür. Normal olan bu fizyolojik sarılık doğumdan sonra ikinci veya
üçüncü günde başlayıp, bebek bir haftalık veya on günlük olduğunda azalır.
Sarılık bebek doğduğunda ya da birinci gün varsa kan grubu
uyuşmazlığından kaynaklanan hastalığı gösterir. Bu durumda aile hekiminize
başvurunuz.
Solunum yolu hastalıkları:
Çocuk ölümlerine en sık neden olan
hastalıklardır.
Bu
durumda;
bebeğinizi
emziriyorsanız, emzirmeye devam ediniz. Su,
ayran, meyve çayları ve taze meyve suyu veriniz.
Ateşi olduğu zaman aile hekiminize danışarak ateş
düşürücü veriniz.
Siz bir sefer nefes alıp verinceye kadar çocuğunuz iki-üç sefer veya daha
fazla nefes alıp veriyorsa, nefes alırken karnı içeri çöküyorsa, göğsünden
hırıltılı sesler geliyorsa, dudaklarının çevresi morumsu bir renk almışsa
çocuğunuz zatürre’ye yakalanmış olabilir. Çocuğunuzu mutlaka Aile
Hekiminize götürünüz ve verilen ilaçları doktorun söylediği şekilde ve
miktarda kullanınız. Öksürük giderici bir ilaç hiç bir zaman doktor reçetesi
olmadan kullanılmamalıdır.
Kabızlık:
Anne sütü ile beslenmeyen çocuklarda daha sık görülür. Kabızlık
özellikle kış aylarında sebze-meyve az tüketildiğinde daha sık görülür.
Belirtileri karın ağrısı ve huzursuzluktur. Bu durumda Aile Hekiminize
başvurunuz ve hekiminizin tavsiyesi olmadan kesinlikle ilaç vermeyiniz.
İshal:
Çocuğun alışılmış sayıdan veya günde 3 defadan daha fazla sulu kaka
yapmasıdır. İshal; çocuğun vücudundan kısa sürede su ve tuz kaybına yol
açarak ölüme neden olabilir.
İshalin nedeni olan mikroplar; kirli eller, karasinek, temiz olmayan su
içilmesi, yıkanmadan sebze ve meyvelerin yenmesi ile bulaşır.
Su kaybını telafi etmek için çocuğa her zamankinden çok sıvı
219
verilmelidir. Temiz içme suyu, tuzlu ayran, pirinç lapası, sebze veya tavuk
çorbası ve tatlandırılmamış taze meyve suyu verilebilir.
Her ishalli dışkıdan sonra 2 yaşının altındaki çocuklara 1 çay bardağı, 2
yaşından büyüklere 1 su bardağı, daha büyük çocuklara içebildiği kadar
yukarıda belirtilen içeceklerden verilmelidir.
Beslenme yetersizliğini önlemek için beslemeye devam edilmelidir.
Sindirimi kolay olan, pirinç çorbası, yoğurt, şeftali ve elma püresi, patates ve
havuç püresi, pişmiş yağsız et gibi yiyecekleri tercih ediniz.
Anne sütü alan bebeklerde emzirme sıklaştırılarak anne sütüne devam
edilir. Anne sütünde bulunan maddeler ishali engeller.
6 aydan büyük ve katı gıda alan çocuklara anne sütüne ek olarak sebze,
hububat ve diğer gıdalar verilir. Yoğurt, balık, iyi pişmiş et, patates püresi,
pirinç lapası gibi yüksek enerji ve protein içeren yiyecekler, taze meyve
suları ve muz gibi potasyumdan zengin besinler tercih edilmelidir. Çocuk her
3-4 saatte bir (günde 6 defa) beslenmelidir. İshal durduktan sonra çocuğu 2
hafta kadar bir öğün fazladan beslemek gerekir.
Bu tedavilere rağmen ishal düzelmezse, dışkılama sayısında artma,
tekrarlayan kusmalar, az yeme ve az su içme, ateşin yükselmesi, dışkıda kan
görülmesi olursa, 3 gün içinde iyileşme olmazsa aile hekimine başvurunuz.
Doktora danışmadan ishal kesici ilaç kullanmayınız.
220
ÇOCUKLARI KAZALARDAN KORUMAK
Küçük çocuk ölümlerinin en başta gelen nedenlerinin hemen tümü
önlenebilen kazalara bağlıdır. En sık görülen ve ölümle sonuçlanan kazalar:
düşmeler, trafik kazaları, boğulma, zehirlenme, yanık ve ateşli silah
yaralanmalarıdır. Alınabilecek önlemler:
9 Sandalye ve diğer mobilyaları pencerelerden uzak tutun. Yüksek
binalarda pencerelere parmaklık konulabilir.
9 Emekleyen ve yeni yürümeye başlayan bebekleri merdivenlerden uzak
tutmak için güvenlik kapılarını kullanın.
9 Çocuğunuzla yaptığınız her araba yolculuğunda mutlaka çocuk
koltuğunu, emniyet kemerini kullanın, çocukları arka koltuğa oturtun.
9 Çocuklar su kenarında oynarken onlara nezaret edin. Bebekler ve
küçük çocukları küvette yalnız bırakmayın. Çocuğunuz banyoda iken
mutlaka yanında olun, kapıya veya
telefona yanıt vermek için onu yalnız
bırakmayın.
9 Tüm toksik kimyasal maddeleri, ilaç
ve temizlik maddelerini çocukların
uzanamayacağı yerlere koyunuz.
Kimyasal
maddeleri
orijinal
kaplarında saklayınız. Süt veya meyve
şişelerini bu amaçla kullanmayınız. Çocuğunuzun
zehirlendiği
düşünüyorsanız “İlaç ve Zehir Bilgi
Merkezini” arayınız (Tel 114).
9 Yemeklerinizi ocağınızın arka gözlerinde pişirin. Çaydanlık ve
tavaların kulplarını ocağın ön kısmına doğru çevirmeyin. Kibrit ve
çakmakları çocukların ulaşamayacağı yerlerde bulundurun. Duman
dedektörleri yangına bağlı ölüm riskini yarı yarıya azaltabilir.
9 Üzüm, kuruyemişler, mısır gibi küçük ve yuvarlak hatlı besinleri
küçük çocuklardan uzakta tutun. Toplu iğne, mücevher, düğme, tespih
ve küçük cisimleri çocukların ulaşamayacağı yerlerde bulundurun.
Çocuğunuzun oynadığı oyuncakların yaşına uygun olmasına dikkat
edin.
9 Evlerinde ateşli silah olsun veya olmasın ebeveynler çocuklarına
silahtan uzak durmayı öğretmelidirler. Evinizde ateşli silah varsa:
Silahı boş saklayın, emniyetini kapatın, çocukların ulaşamayacağı
kilitli bir yerde tutun ve kurşunları silahtan ayrı olarak saklayın.
221
ERGENLİK DÖNEMİ
Ergenlik (delikanlılık, adolesan) dönemi; çocukluk çağından yetişkin
(adult) çağa geçiş devresidir. 12-21 yaşları arası ergenlik dönemi olarak
tanımlanmaktadır.
Bu dönemde fiziksel değişmelerin yanı sıra genç bireyin sosyal ve
psikolojik gelişimi de gerçekleşmektedir.
Adölesan dönemi birey ve toplum için değişik sorunların olduğu evredir.
Büyüklerinin yaşamlarını ve görüşlerini eleştirirler. Onların görüşlerini
benimsemeyi reddederler. Büyüklerin değerlerini benimsemezler. Onlar için
yaşlılar ve büyükler “modası geçmiş bireyler”dir. Bu ve benzer konularda
sürekli sorun yaşarlar. Kendilerini kanıtlama çabası içinde yanlış davranışlar
içine girebilirler. Bu nedenle oldukça tehlikeli ortam ve davranışları
sergileyebilirler. Örnek; çete kurma, silah taşıma, uyuşturucu, alkol ve sigara
kullanma, siyasi ve dini örgütlenme ve anormal seks yaşamı gibi.
Adolesan dönemde vücutta görülen değişmeler bireyi rahatsız edebilir.
Akneler (sivilce), tüylenme, boy uzaması ya da kısa kalması, aşırı kilo alma
ya da kaybetme, kendini beğenme veya nefret etme, çevreye uyum
sağlayamama ve çevreden kopma, özenme, alkol ve sigarayı deneme gibi
sorunlar bu dönemde görülen problemlerdendir.
Ergenlik döneminin ruhsal özellikleri şöyle sayılabilir:
9 Ergenler ikili duygulara sahiptirler; sevgi, acı, zevk, korku ve öfke gibi
duygu dalgalanmalarını bir arada görmek olasıdır.
9 Aşırı özgürlük isterler;
9 Bağımlılığı reddederler; başkaları tarafından yönetilmek onlara çok
sıkıcı gelebilir.
9 İsteklerini erteleme özelliğinden yoksundurlar.
9 Kendilerine dönük yaşarlar ve yalnız kalmayı tercih ederler.
9 İstekleri yapılmayınca isyan etmekten kaçınmazlar.
9 Okulda başarısızlık, okuldan kaçmalar ve uygunsuz arkadaşlar edinme
görülebilir.
222
ÇOCUK EGITIMI ILE ILGILI MESAJLAR
Çocuğun gelişimi ve eğitimi açısından okul öncesi dönem büyük önem
taşır. Çocuğunuzun gelişimine ilişkin temeller bu dönemde atılır. Çocuğun
tüm gelişim süreçlerini incelemek pek çok yönden yararlıdır. Önce gelişim
basamaklarında ortaya çıkan yeni yetenekler ve davranış özellikleri
saptanabilir; sonra gelişimin her çocuktaki niteliğinden gelişim yönü ve hızı
kestirilebilir.
Kişisel ayrılıklarla birlikte ortak yanların bilinmesi çocuk eğitiminde
izlenecek yolu belirler.
0-6 YAŞ
Çocuğun ilk altı yılı, bireyin gelişiminin temel taşlarını oluşturması, temel
bilgi ve becerilerin bu erken gelişim yıllarında kazanılması nedeniyle büyük
önem taşır.
0-6 yaş arası çocuk gelişiminin hızla yönlendiği kritik yıllardır. Bu erken
gelişim yıllarında temeli atılan beden gelişimi, psiko-sosyal gelişim ve
kişilik yapısının, ileri yaşlarda yön değiştirmekten çok aynı yönde gelişme
sansı daha yüksektir.
Araştırmalar, çocukluk yıllarında kazanılan davranışların yetişkinlikte,
bireyin kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını büyük
ölçüde biçimlendirdiğini ortaya koymaktadır.
Çocuk, 0-6 yaş döneminde, yaşaması ve yaşama umutla, mutlulukla
bakması gereken en önemli şeyi “Sevgiyi” öğreniyor. İlerde kendisine basarı
getirecek çok önemli bir şey olan “Özgüveni” ve “Özdenetimi” yaşayarak
öğreniyor. İleride kendisine yardımcı olacak yeteneklerini keşfediyor.
Çocuk bu dönemde, kendi yaşıtlarıyla birlikte olabilmesini sağlayan çok
önemli bir yeteneğini “Paylaşmayı” geliştiriyor. Çocuk bu dönemde kendisi
için gerekli olan bir “cesaretli olma” özelliğini geliştiriyor.
Çocuk bu dönemde mutluluğu adına insanlarla sağlıklı iletişim kurmayı
öğreniyor.
2.5 YAŞ
Bu yaş dönemi, gelişimin en büyük kriz dönemlerinden biri olarak kabul
edilir. Bu zorlu dönemde çocuk dengesiz, olumsuz, kararsız ve isyankardır.
Büyüklerinin sözlerini dinlemez, hatta tersini yapar, eylemleri
kısıtlandığında öfkelenir, çevresinden yardım istemez, kendi başına
başarmayı amaçlar. Bu dönem her çocukta görülebilen doğal bir geçiş
223
evresidir. Ancak bu evrede oluşan saplantılar ve aşırı gerginlikler, ileriki
yıllarda inatçılık ve direnç belirtileri şekline de dönüşebilir
3 YAŞ
3 yaşındaki çocuk çevresinde kendisinden bağımsız bir dünyanın varlığını
ve kendisinin o dünya içinde bir birey olduğunu kabul etmiştir. Bu evrede
çocuk kendine özel ayrı bir benlik ve cinsiyet duygusu geliştirmeye başlar.
3-4 yaşlarında çocuklar, grup halinde oynamaya, oynarken birbirleriyle
konuşmaya ve grup içinde oynamak istediklerini seçmeye başlarlar.
En çok rastlanan ortak davranış, birbirlerini seyretme ve konuşmadır.
4 YAŞ
4 yaş çocuğu isteklerinin anında yerine getirilmemesini anlayışla
karşılamayı öğrenmeye baslar. O artık kendi dışındaki dünyanın kuralları
olduğunu, başkalarının hak ve istekleri olduğunu görür ve beklemeyi
öğrenir. 4 yaş çocuğu değişken bir görünüm sergiler. Genellikle yarım
bırakılan bir şeye karşı duyarsızdır. Sorgu çağı en yüksek düzeye ulaşır.
5 YAŞ
Daha bilgili ve olgun bir birey görünümünde olan 5 yaş çocuğu,
çevresine karsı dostça bir yaklaşım içerisindedir. En belirgin özellikleri
arasında, yeterli ve dengeli oluşu gelmektedir. 4 yaş çocuğu, yarım bırakılan
bir şeye karsı duyarsızken 5 yaş çocuğu başladığını bitirmeyi sever. Artık
daha çabuk karar verir. Kas hakimiyeti gelişmiştir, düzenli cümleleriyle
insanlarla olan kişisel ve sosyal ilişkileri artmıştır.
7 YAŞ
7 yaş çocuk için oldukça önemli bir dönemdir. Bu yaş “7 yaş buhran
dönemi”, “ikinci kaprisler dönemi” ya da “sosyal benliği keşfetme aşaması”
diye adlandırılır.
Bu dönemde çocuk sosyal benliğini keşfeder. Ben kimim, etrafımdaki
bireyler kimlerdir, benimle onlar arasındaki mesafe nedir, gibi sorular sorar.
Çocuk bu dönemde sosyal bir varlık olarak toplum içinde yerini alma
buhranı içindedir. Mantıklı, yumuşak başlı, hüzünlü, hayalci, ben merkezci,
toleranslı, sıkılgan, arkadaş canlısı, endişeli, çekingen ve üretkendir.
Yeteneklerini tekrar tekrar prova etmek ve geliştirmek ister. Kendi
dünyasının kontrolünü elinde tutmak ister. Küçük düşmekten korkar, şikayet
eder, küser ve kendini eleştirir. Bir şeyler biriktirir. Olayların iç yüzünü
kavrayabilir. Özveride bulunarak uzlaşır, tanımadıklarıyla iyi geçinemez.
Harekete geçmeden önce çekimserdir.
224
Duyguları açısından tehlikeli yaştadır. Kendini başkasının yerine
koyabilir. Anne-babasının sevgisine ihtiyaç duyar.
8 - 9 YAŞ
Daha çok yetişkine benzer, yeni fikirleri sever, gösteriden hoşlanır.
Barışsever ve coşkuludur. Anne-babasına bağımlıdır. Giderek gelişen zekaya
ve içgörüye sahiptir. Dikkafalıdır. Kendini ilgilendirmeyen konulara kulak
misafiri olur. Para ilgisini çeker. Sevgisini gösterir, övülmeyi bekler,
güvenilmeyi ister. Bağımsızlığının pesindedir, eleştiriseldir, karşı cinse
karşıdır, motor becerileri gelişmiştir. Kendini kontrol eder. Dağınıktır.
Eskiye oranla daha düşünen ve kendi iç dünyasında sebep-sonuç ilişkileri
aramaya başlar.
Üçüncü çocukluk döneminde üzerinde durulması gerekli önemli bir
husus, çocuğun kişisel merakını tatmin edebilmesi için ona kesif görevleri
verilerek gelişiminin desteklenmesidir. Çocukların kişisel merakları
gerçeklerle temas ettikçe tatmin olur. Merak çocukları hayata sevk eden
önemli bir özelliktir. Dost tavırlıdır. Kendi düşünce ve tavırlarını tahlil
edebilir. Gergin, unutkan, neşeli, kendine güvenen, dürüst ve gözlemcidir.
Arkadaşlarına uyar. Anne-babaya ihtiyacı vardır. Bebeksi davranışlara geri
döner. Endişelidir. Kolaylıkla cesareti kırılır. Eli açık, içten ve ısrarcıdır.
Güven duyabilir, kendini eleştirir. Ev dışı etkinliklere bayılır. Yeni ufuklar
pesindedir, sporu sever, kuralları sever. Kötü kelimeler kullanır. Karşı cinse
karşıdır. Kendini harekete geçirir. Eski yeteneklerini geliştirir.
9-10 YAŞ
Dost tavırlıdır. Kendi düşünce ve tavırlarını tahlil edebilir. Gergin,
unutkan, neşeli, kendine güvenen, dürüst ve gözlemcidir. Arkadaşlarına
uyar. Anne-babaya ihtiyacı vardır. Bebeksi davranışlara geri döner.
Endişelidir. Kolaylıkla cesareti kırılır. Eli açık, içten ve ısrarcıdır. Güven
duyabilir, kendini eleştirir. Ev dışı etkinliklere bayılır. Yeni ufuklar
pesindedir, sporu sever, kuralları sever. Kötü kelimeler kullanır. Karsı cinse
karşıdır. Kendini harekete geçirir. Eski yeteneklerini geliştirir. Şimdiye
kadar kendisine yetişkin bir kimse tarafından yapılan açıklamaları dinleyen,
fakat benimsemeyen veya kişisel inançlarıyla hayallerini birleştirmeye
çalışan çocuk, daha gerçekçi düşünmeye başlar. Bu dönemde zaman
kavramını, zamanın önemini ve zamanı değerlendirmeyi öğrenir. Zamanı
ayarlayabilmesi 9 yaşın en büyük kazançlarındandır.
10 yaş düzenli, huzurlu ve elde edilen bilgilerin özümsendiği, toplandığı
ve dengelendiği bir ana devredir. Bu yaştaki çocuk artık her şeye kolayca
inanmaya başlar. Ancak gördüğü, işittiği ve söylediği şeyler hakkında
hüküm vermeyi öğrenir.
225
Genellikle sorunlar üzerinde fazla durmaz, bir denge durumu söz
konusudur. Ender olarak ağlar, sık sık da “gerçekten mutlu” olduğunu
söyler. Duygusal patlamaları sık değildir, olduğunda da şiddetli ve anidir,
fakat çabuk geçer.
Benliklerini ve hayatı olduğu gibi kabul etme eğilimindedirler. Öfkenin
az olduğu bir dönemdir. 10 yaşındakilerin çoğu “bazı huylarıyla mücadele
etmeyi denediklerini, kızmamak için uğraştıklarını” söylerler.
10-11 YAŞ
Çocukluk döneminin bitişiyle tanışır. Düşünmeden hareket eder.
Ağlamaklıdır. Ne dediğini bilmez kararsızdır. Grup tarafından kabul edilmek
ister.
Öfkelidir, çabuk kızar. Kendinden küçükleri eleştirir. Bir kahramana aşırı
sevgi gösterir. Duygusal, sosyal, dikkatsiz, konuşkan, meraklı, gururlu ve
uysaldır. Ahlak prensiplerine göre davranır. Grup çalışmalarına uyar. Doğal
ve ani tepki gösterir.
11-12 YAŞ
Huysuz aksi ve geçimsizdir. Rahat durmaz, kıpır kıpırdır. konuşkan,
gürültücü, sosyal, gülünç, cazip, kararsız, vicdanlı, sakar, duygusal, taşkın,
ben merkezci, verici, taklitçi, meraklı, rekabetçi ve eleştiriseldir. Duygu
durumu hızlı değişir. Ergen gibi davranmak ister. Mizahı sever. Herşeyi
parayla ölçer. Bilgi vermekten hoşlanır. Giyim ve davranışlarına özen
göstermez.
Adil davranılmasını ister. Ana-babasının mükemmel olmadığını fark
etmeye baslar. Bu evrede çocuklar, görüşlerini haklı gösterebilecek düşünce
kurallarını ve mantık yollarını bulmaya çalışırlar. Görüş alışverişi ve tartışma
önemli bir yer almaya baslar. Bu da çocuğun anlayışının giderek geliştiğini
ve daha önce sahip olmadığı bazı alışkanlıkları kazandığını gösterir.
12-13 YAŞ
Ergenliğe dönüşme başlar. Büyük duygu salınırları görülür. Bağımlılık
bağımsızlık tartışmaları başlar. Mantıklı olmaya başlar. Uzun süre sonra
sonucunu alacağı şeyler yerine içinde bulunduğu anı değerlendirmek ister.
Arkadaşlarıyla bir arada olmaya heveslidir. Bilgi için açtır. Soyut düşünür.
Anne-babasından uzaklaşır. 12 yasına doğru çocuk muhakeme yeteneğini
çok defa aşırı bir şekilde belli etmeye başlar. Her şeyi mesele yapabilir. Bu
onun çevresinde yeni güçlüklerle karsılaşmasını sağlar.
226
Anne Babalar İçin İpuçları
Çocukla İletişim
Ebeveynler çocuklarını topluma hazırlarken en iyi yöntemi, en iyi anne
olma ve en iyi çocuk yetiştirme beklentisi içinde olurlar. Bu beklenti
çocukluk yıllarında daha çok idealize edilmiş bir beklentiyken ilerleyen
yaşlarda daha gerçekçi bir beklentiye dönüşür. Her anne baba için
çocuklarını kendilerine göre daha iyi koşullarda büyütmek, kültürel açıdan
daha donanımlı, olumlu ve uygar olmasını sağlamak birincil hedeftir. Bu
hedef beraberinde çocuğa karşı sorumluluk duygusu geliştirir.
Anne babalar bu sorumluluğu yerine getirirken destekleyici anne baba
tutumları geliştirmeli ve etkili iletişim becerilerini kullanmalıdırlar.
Çocuğumla nasıl bir ilişki içine girmeliyim sorusu birçok anne babanın
cevap beklediği sorulardan biridir.
Olumlu Düşünmek
Her şey ve durumda olumlu tarafı görebilmeniz, önemli ölçüde sizin
olumlu gözle bakmayı isteyip, buna çaba göstermenize bağlıdır. Olumlu
düşünmeyi alışkanlık haline getirebilirseniz aile ortamınızdaki iyimserlik
hissedilecektir.
Örneğin: Çocuğunuz sık sık sizi bunaltacak ölçüde istemediğiniz
davranışlarda bulunuyor. Simdi onun çok yaramaz, kötü ve ise yaramaz bir
çocuk olduğunu düşünün.
Böyle düşündüğünüzde çocuğunuza karşı ne hissediyorsunuz?
Ardından çocuğunuzun bütün bu davranışlarının "aslında onun sorunlarla
baş etme biçimi" olduğunu ve sadece bu yolla ilginizi çekmeye çalıştığını
düşünün.
Böyle düşündüğünüzde çocuğunuza karşı ne hissediyorsunuz?
Bu iki değerlendirme biçimine göre çocuğunuzu değerlendirme biçiminiz
büyük olasılıkla farklılık gösterecektir
ÇOCUKTA OLUMLU DAVRANIŞ GELİŞTİRMEK
Çocuk 1 yaşına yaklaştığında, hareket ve kendini ifade etme becerisi
artacak ve etrafını keşfe çıkmaya başlayacaktır. Bu dönemde ailenin işi
güçleşir. Çocuğunu tehlikelerden korumak, ona doğruyu öğretmek,
gelişimini desteklemek ve onu “terbiye” etme amacı ile farklı disiplin
yöntemlerini uygulamaya başlarlar. Gerçekçi beklentiler, karşılıklı anlayış,
teşvik, iletişim becerileri küçük çocuklarda işbirliği ve sorumluluğun
227
geliştirilmesi için bir temel oluştururlar. Bu temeli oluştururken aileler etkili
disiplin yöntemleri uygulayabilirler.
Disiplin, bazı yetişkinler için ceza ile aynı anlamı taşır. Fakat disiplin,
çocuğa başkaları ile işbirliği yapmasını, kendi davranışlarını kontrol
etmesini, iç denetim geliştirmesini öğretir. Disiplin olumlu davranışların
pekiştirilmesi ve olumsuz davranışların ortadan kaldırılmasına yöneliktir
Çocuklarda bu olumlu davranışların geliştirilmesi ve pekiştirilmesi için
ailelerin yapabilecekleri çok şey vardır: Bunlar,
9 Yaşın gelişimsel özelliklerini bilmek
9 Her yaşa uygun yöntemi uygulamak
9 Çocuğun gözleri ile dünyaya bakmak
9 Kendi çocuğunu iyi tanımak
9 Davranışın nedenini düşünmek
9 Çocuğun da ihtiyaçlarının farkında olmak ve ona yardımcı olmak
9 Çocuğun ritmine ayak uydurmak
9 Çocuk için güvenilir olmak
9 Tutarlı olmak
9 Sınırlar/kurallar koymak
9 Örnek olmak
9 Zamanı yapılandırmak
9 Dikkatini başka yöne çekmek
9 Ortam hazırlamak
9 Takdir ve teşvik
9 Gözardı ve teşvik
9 Seçenek sunmak
9 Önleyici açıklama yapmak
9 Davranışın sonucunu açıklayarak zararını göstermek
9 Yardımcı çözüm yolu göstermek
9 Davranışın sonucunu yaşatmak
Bu yöntemleri uygularken şunlar unutulmamalıdır!
Bu yöntemleri sıra ile kullanmak gerekli değildir. Bazı yöntemler bazı
davranışlar için geçerliyken bazıları için geçerli olmayabilir. Örneğin, bir
davranışı bazen yalnızca ortamı değiştirerek engellenebilir, ama bazen de bir
davranışı düzeltmek için tüm yöntemlerin denenmesi gerekebilir. Hatta
bazen zorlanabilir de. Önemli olan kararlı olmak ve olumlu sonuca
ulaşabilmek için hem anne babanın kendisine hem de çocuğa zaman
tanımasıdır.
228
Zamanı Yapılandırmak
Çocuklar belirgin ve ön görebilecekleri bir düzende rahat ederler. Bu
onların kendilerini güvende hissetmelerine yardımcı olur. Sabah
kalkıldığında önce kahvaltı edilir, sonra giyinilir vb. Çocukla ilişkide tutarlı
olmak çok önemlidir. Tutarlı davranıldığında hep aynı davranışa aynı tepki
verilir. Belli bir davranışın kimi zaman hoş görülmesi kimi zaman da aynı
davranış yüzünden ceza alınması çocukta çelişkiler yaratabilir. Yaptığı
davranışın doğru mu, yanlış mı olduğunu kavrayamaz.
Tutarlı Olmak
Anne babanın tutarsız davranışları, iyi bir gözlemci olan çocukların
dikkatinden kaçmaz. Anlatılanlardan ziyade gördüklerini uygulayan
çocukların gözünde nasıl bir model olmalıyız?
Tutarsız anne baba tutumları derken anne ve babanın çocukla ilgili farklı
farklı kararlar almasını, bugün bir konuyla ilgili bir karar alıp yarın o
kararını değiştirmesini ve söyledikleri ile yaptıklarının tutmamasını
kastediyoruz.
Tutarlı davranış
Çocuk eğitiminde iki temel unsurdan biri sevgi ise diğeri de disiplindir.
Çocuk doğru bir disiplin uygulamasının içerisinde kendi kişiliğinin
sınırlarını, sosyal sınırları ve sosyalleşme süreci içinde de bazı değer
yargılarını öğrenir.
Bütün bunlar çocuğa hayat becerileri kazandırır ve bu öğrenme sürecinde
anne baba onun rol modelidir. Anne babanın birbirinden farklı mesajlar
vermesi, çocuk eğitiminde farkında olmadan yapılan bir eğitim ve tutum
hatasıdır. Bir olay karsısında anne ve baba farklı mesaj verirse çocuk neyin
iyi, neyin kötü olduğunu anlayamaz.
Çocuk doğası gereği ben merkezcidir. Anne baba çocuğa farklı mesajlar
verirse, çocuk bunlardan kendine uygun olanı seçer. Farklı mesajlar vermek,
davranış ve tutumları konusunda anne babanın çocuğu yönlendirmesi yerine,
çocuğa anne babayı yönlendirme imkanı vermektir.
Her ne kadar çocuk ben merkezci bir yapıya sahip olsa da insanın genetik
yapısının içinde bir yerlerde hak duygusu vardır. Ebeveynler çocuğun
içindeki bu duyguyu bulup ortaya çıkarmalı ve çocuğa hakka saygılı olmayı
öğretmelidir.
Çocuk anne babasının kendisine hakkaniyetli davrandığını hissederse
kendisini güvende hisseder. Bunun için tutarlı davranan; yani dün, bugün
söylediğinin aksini söylemeyen, sabah "evet" dediğine, aksam "hayır"
229
demeyen ailelerin çocuklarında kontrol duygusu gelişir. Kontrol duygusu
olmayan çocuk iyi-kötü, doğru yanlış kavramlarını tam olarak oturtamaz ve
karar vermekte zorluk çeken bir birey ortaya çıkar. Farkında olmadan
çocuğun beyninin yanlış sekilenmesine sebep olmaktan kaçınmak gerekir.
Ödül ve Cezada Tutarlılık
Anne ve baba çocuğun bir davranışı üzerine ödül ya da ceza vermeye
karar verdilerse bunu çocuğa açıklamadan önce aralarında konuşup, uzlaşıp
ortak bir tavır geliştirmelilerdir. Örneğin çocuğun yanında iken baba,
annenin verdiği cezayı ya da ödülü fazla bulduğunu ifade ederse çocuğun
kafası karışır.
Aslında eğitimde esas olan ödüldür. Ödül yani olumlu pekiştirme yetersiz
kalırsa cezalandırma gerekebilir.
Kardeşler Arasında Adaletli Davranma
Ailede birden fazla çocuk varsa çocuklar arasında adaleti sağlamak da
önemlidir İki kardeş arasında eşitliği sağlayalım" derken farkında olmadan
belirli sınırları olmayan, dilediği zaman dilediğini yapma hakkını kendinde
bulan bireyler yetişebilir. Anne babalar anlık çözümler geliştirmek yerine
olayları uzun vadeli değerlendirmelilerdir. Çocuk o an belki üzülecektir ama
uzun vadede üzülmemesi daha önemlidir. Medeni toplumları diğerlerinden
ayıran en büyük özellik hakka saygıdır. Bu bilinci yerleştirmek için çocuğa
benimsetmek istediğimiz ilkeyi; kardeş kıskançlığını ya da kardeşler arası
rekabeti ortaya çıkararak değil iyi şeylerle bağlantı kurarak anlatmak gerekir.
Hak ve Adalet
Burada ailenin dikkat etmesi gereken bir nokta yine tutarlılık ve
sürekliliktir.
Tutarlılığın sürekli olması gerekir. Aile fertleri yaptıkları oturumları
sürekli hale getirmelilerdir. Kurallar çok sıkı konmamalıdır; çünkü çok sıkı
olan kurallar büyük ihtimalle süreklilik kazanamaz. Bu durumda aile
tutarlılığını kaybedebilir. "Uygulanmayacak emir verilmemelidir" diye bir
söz vardır. Uygulanmayacak kural konmamalıdır, çünkü uygulanmayan
kural otoriteyi zedeler.
Çocuk ergenlik çağını tamamlayıp genç bir birey olduğu halde hak bilinci
doğrultusunda hareket edemiyorsa, ona bencillik yapmadan kendisiyle
yüzleşebilme becerisi kazandırmak gerekir. Bunun için söyle bir yöntem
izlenebilir. Belirli aralıklarla aile içi oturumlar yapılıp tüm aile fertleri
birbirlerinden beklentilerini, şikayetlerini yazar ve bunlar üzerine
konuşabilirler.
230
Ev içinde bazı kurallar koyarak çocuğun bu kurallara uyması istenebilir.
"Sen artık bu yasına geldin, kendi sorununu kendin çözmelisin" denilerek
ona kendiyle ilgili bazı sorumluluklar yüklenebilir. Gerekirse bir
profesyonel, gencin dünyasına girerek hayatı tanımasını, kendisini
sorgulamasını, ben merkezci olmanın yanlışlığını, hayatta başarılı olabilmesi
için neler yapması gerektiğini ona anlatabilir.
Onların Gözü ile Dünyaya Bakmak
Çocuklar yetişkinler gibi düşünmezler. Çocuklarının davranışlarını kendi
standartları ile değerlendirmeye kalkışan yetişkinler zor anlar yasayabilirler.
Örneğin, iki yasında topunun arkasından sokağa fırlayan bir çocuk veya
dört yaşında ‘ödünç aldım’ diyerek arkadaşının evinden sormadan oyuncak
getiren çocuğu bir yetişkinin anlaması zor olabilir. Çocukların farklı
düşündükleri kabul edilmeli. Bu farklı düşünme tarzı gelişime bağlı olarak
farklılıklar ve gelişim gösterir. Örneğin, 66-72 ayda çocuklar karmaşık
neden- sonuç ilişkilerini kurabilirler.
Önleyici Açıklama Yapmak
Anne baba çocuğun hangi davranışları yapmasını istemediğini belirleyip
bunu çocuğa açıkça anlatması gerekir. Bunu yapabilmek için ailenin hangi
davranışları kabul edip hangilerini etmeyeceğini bilmesi önemlidir.
Çocuktan beklentiler, davranış yaşanmadan önce açıklamak gerekir. Böylece
anne babanın önleyici açıklamaları sayesinde pek çok istenmeyen davranış
daha ortaya çıkmadan önlenmiş olacaktır.
Çocuktan beklentilerin neler olabileceğini açıklamak, çocuğu gereksiz
yere azarlanmaktan korur. Örneğin: “Aksam vaktinde yatmak lazım” gibi
beklentimizi açık olmayan bir şekilde ifade etmek yerine “Aksam saat 9’da
yatmanı istiyorum” diyebiliriz.
Sınırlar ve Kurallar Koymak
Sınırlar/kurallar, içgüdüleri kendilerini araştırmaya iten çocukların zarar
görmemeleri için çok önemlidir. Örneğin, karşıdan karşıya geçerken el
tutmak istemeyen bir çocuk için kuralı kesin koymak gerekir. Sınırlar
olmadan çocuklar için etraflarındaki dünya çok korkutucu olabilir. Koyulan
sınırların/kuralların çocuğa açıklanması gerekir.Bazı aileler çocuklarına
engel olmayı veya üzmeyi istemedikleri için sınırlar, kurallar koyamazlar.
Fakat çocuklar hayatlarında engeller olmazsa öğrenemezler. Tabii ki bu
sınırların sayısı ve tutarlılığı çok önemlidir.Çocuklar kurallardan hoşlanırlar
ve uygulamayı bilirler. Bazen bir kuralı uygulamak durumunda olduklarında
sadece tekrar duymak için kuralı sesli tekrar ederler. Sınırları zorlamayı
deneyerek, koyulan sınırların ve anne babalarının güvenilirliğini denerler.
231
Sınır koymak, çocuklara hayatta “evet” ve “hayır”ların olduğunu öğretir.
Önemli olan bu “hayır” ve “evet”leri birer öğrenme deneyimine
dönüştürmektir. Çocuğun kedinin kuyruğunu çekmesine izin verilmez ama
ona kedilerin nasıl sevilmeleri gerektiği öğretilebilir.
Örnek Olmak
Çocuklar çok iyi birer gözlemcidir ve hayatlarında tanıdıkları ilk kişiler
aileleridir. Bir video kamera gibi tüm davranışlarını kayıt ederler. Ailelerin
bunun farkında olmaları gerekir. Çocuktan yapması beklenen davranışları
anne babanın kendi davranışlarıyla örnek olması isi kolaylaştıracaktır. Her
evin düzeni ve düzen anlayışı kendine aittir. Ancak bu düzeni sağlayacak
kural veya yasakların inandırıcı olması için annenin/babanın da onlara
uyması gerekir. Örnek olmak çocuktan istenilen davranışların gerçekleşmesi
için bir yoldur. yetişkinler kendi hayatlarındaki sınırlar ile baş etmede
çocuklara örnek olurlar. Örneğin kırmızıda durmak bir kural ise ışıkta
durmaları ile çocuklarına örnek olacaklardır.
Ortam Hazırlamak
Çocukların enerjisini, zevk alacakları öğrenme deneyimlerine
dönüştürmek ve bunu yaparken ortamı güvenli hale getirmek önemlidir. Bu
çocuğu değil, ortam kontrol altına almaktır. Ortam hazırlamak hoşa
gitmeyen bir davranış için gerçekleşmeden önce önlem almayı sağlar.
İletişimi destekleyen bir yöntemdir çünkü ‘hayır’ ve ‘yapma’ların sayısını
azaltacaktır.
Ortam hazırlamak her yaş grubu için farklı bir anlam taşır. Küçük
yaşlarda ellenmesi kesinlikle istenmeyen nesneleri ortadan kaldırmak.
Örneğin, salonda aile için çok değerli ve çocuğun ulaşabileceği bir nesne var
ise onu kaldırmak. Çocuk büyüdüğünde neden ellememesi gerektiği
anlatılabilir, ama 14 aylık bir çocuğa bunu anlatmak zor olabilir.
Ortamı güvenli hale getirmek. Bu güvenlik tedbirleri yaşa göre farklılık
gösterecektir. Örneğin, tuvaleti keşfeden 1,5 yasındaki çocuk için banyo
kapısını kilitlemek ya da tuvalet kapağına güvenlik kilidi ile kilitlemek
gerekir.
3 yasındaki bir çocuk için buna gerek kalmayacaktır. Evdeki bıçak ve
makasları okul öncesi yaslarda da çocuğunun erişeceği alanlardan kaldırmak
gibi. Çocukların enerjilerini atabilecekleri güvenli ortam sunmak
gelişimlerini destekleyecektir. Örneğin, evde zıplaması için tehlikeli eşyaları
kaldırmak ve bir minder koymak. Böylelikle çocuğun hem hareket ihtiyacı
karşılanacak, hem de olası kazalardan korunacaktır.
232
Çocuğun boyuna uygun bazı ortamlar yaratmak. Özellikle küçük
yaşlarda, onun da oturarak zaman geçirebileceği masa/sandalye temin etmek.
Çocuk böylelikle önemsendiğini hissedecek ve kendi kendine masasında
vakit geçirmeyi öğrenecektir. İlgisini çekecek, gelişimini destekleyecek
yaşına uygun oyuncaklar sunmak. Bir alışkanlığın yerleşmesi için gerekli
düzenlemeleri yapmak. Örneğin, diş fırçalama alışkanlığını kazandırırken
ıslanmaması için kollarının sıvanması, boyu musluğa yetişmiyorsa ayağının
altına bir tabure konması, kokulu bir sabunun hazır olması, çocuğa özel
havlunun erişebileceği bir yerde asılı olması gibi anne tarafından yapılan
hazırlıklar çocuğa istenen davranışta bulunabileceği ortamı hazırlar.
Olumsuz bir davranışı ortadan kaldırmak için önceden ortamı hazırlamak.
Örneğin, çocuk boyu yetmediği için elini yıkamak, dişini fırçalamak
istemiyor ve hırçınlaşıyorsa anne önceden tabureyi koyarak sorun olmadan
önlemini almış olur
Davranışın Nedenini Düşünmek
Aileler çocuklarının davranışlarının nedenlerini anlamaya çalışırlarsa,
oluşan olumsuz bir davranışı değiştirmek için ne yapabileceklerini çok daha
kolay bulabilirler. Örneğin çocuk yemek yemiyorsa belki çok yorgundur,
belki hastalanmak üzeredir veya başka bir sıkıntısı vardır. Önemli olan böyle
bir durumda çocuğa ulaşılmasıdır. Her davranışın mutlaka geçerli bir nedeni
olmayabilir, ancak eğer çocuğun yaptığı olumsuz davranışın çocuğa göre
geçerli bir sebebi varsa, bunu bilmek çocuğa daha anlayışla yaklaşılmasını
sağlayabilir.Çocukların davranışlarının bir veya birçok nedeni olabilir.
Çocukların kendilerini ifade etme becerisi geliştikçe davranışın nedenini,
çocukla birlikte bulup düzeltmeye çalışmak veya desteklemek önemlidir.
Anne baba çocuğun davranışının nedenine kendi karar vermemeli, nedeni
çocuktan da öğrenmelidir. Ailenin düşündüğü neden çocuk için geçerli
olmayabilir. Örneğin, gece yalnız yatmak istemeyen çocuğun kapris
yaptığını düşünen anne aslında çocuğun korktuğunu gözden kaçırabilir.
ÇOCUKLARDA OLUMSUZ DAVRANISLAR
1.Saldırganlık ve Öfke
Çocuklarda sık görülen davranış bozukluklarından birisi de
saldırganlıktır. Bazı çocuklar davranışlarıyla saldırganlıklarını açıkça
sergiler. Çocuk akranlarına ya da çevresindeki diğer insanlara vurur, tekme
atar, bir şeyler fırlatır. Etrafındaki insanlara fiziksel zarar verir. Bazı
saldırgan çocuklar ise etrafındaki insanlara fiziksel zarar vermez; ancak
düşmanca oyunlar oynayarak, oyuncakları kırarak saldırganlığını ortaya
çıkarır. Çocuğun sergilediği bu davranışları ne sıklıkla yaptığı ve ne düzeyde
olduğu çok önemlidir. Küçük çocukların büyük bir kısmında bu tarz
233
hareketler gözlenebilir; ancak çocuk bu davranışları sürekli ve yineleyerek
sergiliyorsa, bulunduğu ortamlarda özellikle arkadaşlarına karşı saldırgan
davranıyorsa bu davranışların aile tarafından dikkate alınması gerekir
Saldırganlık küçük çocuklarda normal bir tepki biçimidir. Çocuğun
güvenlik,mutluluk yada başka bir gereksiniminin sekil değiştirerek başka bir
biçimde ortaya çıkmasıdır. Saldırganlığı kişisel bir yaralanmanın bir başka
şekilde sonuçlanması olarak tanımlayabiliriz. Bu yaralanma sonucunda
çocuğun akranlarına vurması, ısırması, eşyaları fırlatması, tekmelemesi,
tükürmesi ve zarar vermeyi amaçlayan tehditler şeklinde sözel saldırılarda
bulunmasıdır.
Sürekli ve aşırı biçimde saldırgan olan çocuk sinirli, anlaşılmaz, eyleme
hazır ve aşırı geçimsizdir. İlişkileri gergin ve sürtüşmelidir. Hemen parlar ve
kavgaya hazırdır. Durmadan kuralları çiğner ve ceza görür. Bu çocuklar
cezadan etkilenmez yada kısa süreli etkilenmiş gibi görünürler. Olağan
anlaşmazlıkları bile bilek gücüyle çözmeye çalışırlar. Tepkileri ölçüsüz ve
durumla orantısızdır. Öfkesini yenemez ve hep kendini haklı çıkarmaya
çalışır.
Bu çocuklar evde okulda sürekli sorun yaratırlar ve yetişkinlerle sürekli
çatımsa içindedirler. Genellikle erkek çocuklar daha saldırgandırlar.
Saldırganlığın Nedenleri
1- Saldırgan davranışların ebeveynler tarafından ödüllendirilmesi.
Geleneksel kültürün erkek çocuğun saldırganlığını onaylaması (Ör: parkta
iki çocuk birbirini döver. Biri daha çok dayak yerse, annesinin çocuğunun
kendisini savunamadığı düşüncesiyle üzülmesi)
2- Çocuğun yetişkinlerden katı ceza, anlayışsızlık ve yetersiz sevgi
görmesi
3- Babanın uzun süreli yokluğunda, annenin sürekli çocuğun etrafında
olmasıyla ortaya çıkan ortam
4- Televizyon ve kitle iletişim araçlarının olumsuz etkisi
5- Ana-baba tutumlarının olumsuzluğu, çocukla aralarındaki iletişimin iyi
olmaması
6- Çocuğun ana-babasından dayak yemesi
7- Beyin zarı iltihabı, beyin zedelenmesi gibi fizyolojik sorunlar
234
Saldırgan davranışların Önlenmesi
1- Her şeyden önce ana-baba çocuğa saldırganlık modeli olmamalıdır
(Evde dayak yiyen bir çocuk varsa kardeşini dövüyor. Kardeşi yoksa okulda
en ufak bir sorunda arkadaşına vuruyor. Hayvanlara eziyet ediyor). Çünkü
dayak herkes için olumsuz duygular oluşturur.
2- Çok fazla saldırgan davranışlara tolerans gösterilmemelidir. Çocuğun
istekleri bu tip davranışlar yapınca yerine getiriliyorsa, çocuk isteklerini
yaptırmada araç olarak görmeye baslar. Bu yolla istekleri yerine
getirilmemelidir. Saldırgan davranışlar ödüllendirilmemeli ve onun bu
davranışının istenmeyen bir davranış olduğu hemen gösterilmelidir.
3- Saldırgan davranışlar kesinlikle dayakla cezalandırılmamalıdır. Ana
babanın ilgisi sevgisi azaldığında ve fiziksel cezalar uzun süre devam
ettiğinde, çocukta saldırgan, asi, sorumsuz davranışlar gelişir. Saldırgan
davranışlar ortaya çıktığında, yetişkinler sakin davranmalı,anormal duygusal
tepkiler yerine ben dilini kullanmalıdır. Dayak saldırgan davranışın hemen
bitiminde uygulandığı zaman,onun hemen kesilmesini sağlayabilir ancak,
çocukta düşmanca duygular geliştirir.
4- Çocuklar gergin ve sinirliyken onunla tartışmamalı, sakinleşmesini
beklemelidir.
5- Çocuğa sosyal olgunluğuna uygun çeşitli sorumluluklar verilmeli,
başarabileceği kadarıyla bir çok şeyleri başlatıp, bitirmesi sağlanmalıdır.
Çocuk başarma duygusunu yaşamalıdır.
6- Çocuğa bu davranışın dezavantajları gösterilmelidir. Saldırgan
davranışları ile isteklerini elde edemeyeceğini, istediği şeyleri kaybettiğini
görmeli ve yaşamalıdır.
7- Olumlu davranışı pekiştirme: Ana-baba ve diğer yetişkinler çocuğun
olumlu davranışını görüp, olumsuz davranışı görmezlikten gelmelidir. Çocuk
bu davranışı yapmadığında sözel olarak ödüllendirilmelidir.
Örn:10 dk. Kavga etmeden ve bağırmadan oynadığında bu davranışını
sözel olarak ödüllendirme.
8- Çocuğun dışarıda oynamasına izin verme,bu çocuğun gerilimini azaltır
ve enerjisini boşaltma imkanı sağlar.
9- Saldırgan davranış diğer çocukların güvenliğini bir şekilde tehdit
etmedikçe bu davranışın üstünde durmamak gerekir.
235
10- Kendi kendine konuşma: Çocuk oldukça dürtüsel davranıyorsa ve
onun bu yönünü kontrol etmede güçlük yaşanıyorsa;çocuğa başkalarına
vuracağı zaman, kendi kendini engelleyici cümleler söylemesi öğretilebilir.
Örn: 10’a kadar say ve ona vurma gibi.
11-Çocuk saldırgan modellerle karşı karşıya getirilmemelidir.
Televizyondaki şiddet içeren programları seyretmesi engellenmelidir.eğer
kesinlikle engel olunamıyorsa, ana-baba çocukla birlikte seyrederek şiddetin
sonuçlarını tartışabilirler. Ayrıca bu şiddet filmlerinin gerçek yaşamın
modeli değil, kurmaca olduğu çocuğa anlatılabilir.
12- Kızgınlıktan kurtulmak için alternatifler bulunabilir. Yumruklanabilen
kil, çakılabilen çiviler, resim çizme, boyama çocuğun kızgınlık duygularını
kontrol altına almayı sağlayabilir. Ayrıca futbol, basketbol gibi sporlar kabul
gören çıkış yollarıdır.
13- Her yaş ve dönemde çocuğun temel ihtiyaçları zamanında yerine
getirilmelidir.
14- Bu çocukların özellikle baba ile daha çok birlikte olması
sağlanmalıdır
15- Anne-babalar bu çocuklarla iletişim kurarken ben dilini kullanmalıdır.
Örn: Böyle kavga ettiğin zaman rahatsız oluyorum, üzülüyorum gibi. Kişiler
duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını davranış anında dile getirmelidir.
2. Çocuklarda Küfür
Çocuklarda küfür üç temel gruba ayrılır. Ya beddua etmek yada birine
zarar verilmesi dileğini yansıtan konuşma biçimidir.
-Cinsel içerikli küfürler, müstehcen konuşmalar
-Kişiliğe yönelik küfürler. Manyak, salak...
Çocuklarda Küfürün Nedenleri
1- Dikkat çekme: Bazı çocuklar ana-babadan
göremiyorlarsa, dikkat çekmek için küfrederler.
yeterli
ilgiyi
2- Sarsılma:Bazı çocuklar için yetişkinleri şok etme, rahatsız etme
eğlenceli olabilir.
3- Ağızdan kaçıverme: İnsanlarda engellenme yada kızgınlık
hissedildiğinde yada fiziksel bir gerginlik olduğunda küfürün ağızdan
çıkıvermesi çok doğaldır. Çok engellenen, yasama alanı çok daraltılan
çocuk, kızgınlık olarak küfredebilir.
236
4- Savunma:Bazıları için kötü söz söyleme bir savunma davranışıdır.
Küfür etmenin tam anlamıyla yasak olduğu çevrede yetişenler, isyan ederek
bağımsızlıklarını göstermek isterler.
5- Olgunlaşma: Bazen de çocuklar yetişkin olmanın bir sembolü olarak,
kötü söz söylerler.
6- Akranları tarafından onaylanması:
7- Çocukça bir zevk: Küçük çocuklarda banyo ve ona ilişkin konuşmak,
çocuklarda bir tür çocuksu seksüel zevk alma durumu ortaya çıkarmaktadır.
Küfürü Önlemek İçin Yapılması Gerekenler
1-Örnek oluşturma: eğer kaba ve küfürlü bir konuşma eğilimini
kendinizde engelleyebiliyorsanız, çocuğunuzda bu kontrolü sizi taklit ederek
öğrenecektir.
2- Dürtülerini ifade edebilme: eğer çocuk,size olan kızgınlıklarını
rahatlıkla dile getirebiliyorsa, bu özgürlüğe sahip ise, olumsuz duygularını
belirtmek için daha az küfürlü sözcük kullanacaktır.
3- tartışma: Bu kelimeler bir kağıda yazılarak tanımlanır ve daha sonra
tartışılır.
4- Önemsememek: Çocuklar kötü sözcükler kullandığında, anne-babalar
bu duruma pek fazla üzülüp şaşırmıyorlarsa,çocukların bu sözcükleri
söylemeleri için bir nedenleri kalmayabilir.
5- "Dilsizlik Oyunu": Ana-babalar böyle durumlarda şoke olmaktan çok,
sessizlik oyunu oynayarak çocuğu yönlendirebilirler. "senin kullandığın
kelimenin anlamı nedir?","anlamıyorum", denilerek çocuktan yanıtlaması
istenir.
6- Yaratıcı olmaya özendirmek: Yaratıcı uğraşlar, yazınsal faaliyetler,
spor vb. Yaratıcılığı artırıp kötü söz kullanımını engeller.
7- Kötü sözcüklerin yıpratılması: Çocuk bu kelimeyi kullandığında 5
dakika boyunca bu kelimeyi söylemesini isteyin. Büyük olasılıkla bir daha
kullanmayacaktır. Söylemek istemediği zaman, ancak kötü sözcüğü
kullanmaktan dolayı verilen cezayı uyguladıktan sonra, istediğini
yapabileceğini söyleyin.
8- Ciddi cezalandırmama: eğer çocuğunuzu, döverek, bağırarak, tehdit
ederek
cezalandırırsanız;
çocuğunuz
bu
kelimeleri
yakalanıp
cezalandırılmamak için, gizlice kullanmayı öğrenir.
237
Uygun olmayan bu sözcüklerin yerine, uygun kabul edilebilir sözcükler
kullanması için çocuğu bilgilendirmek gerekir. Çocuk olumlu sözcük
kullandığında çocuğun övülmesi, teşvik edilmesi gerekir.
AHLAKİ GELİŞİM VE KARAKTER EĞİTİMİ
Çocuklarımız gelişim özelliklerine göre eğitilmelidir. Her yaşın kendine
göre gelişim özellikleri ve gelişim görevleri vardır. Her yaşın özelliklerinin
ve görevlerinin anne ve babalar tarafından bilinmesi diğer eğitim alanlarında
olduğu gibi ahlak eğitiminde de çok önemlidir. Bu durumu bilmeyen anne
babalar, gelişim çağlarındaki çocuğun, bazı davranışlarını, ahlaksızlık olarak
görmektedir. Burada bilinmesi gereken, bu davranışların, o gelişim çağının
doğal bir özelliği ve normal olduğudur. Anne baba tutumları da çocukların o
dönemleri sağlıklı ve başarılı atlatmalarında önemlidir.” Bu dönemin bir
özelliği hiçbir şey yapamayız” gibi yanlış anne baba tutumları çocukların bu
dönemi sağlıklı ve başarılı atlatamamalarına sebep olacaktır.
Ailede İyi Bir İletişim Ortamı Oluşturulmalıdır
Çocuk, iyi bir ahlak eğitimini ancak iyi bir aile ortamında elde edebilir.
Bu nedenle anne babanın çocuklarıyla sağlıklı iletişiminden önce eşlerin
birbirleriyle iletişiminin iyi olması gerekmektedir.
Ahlak Eğitimine, Çocuğun Doğum Anında Başlanmalıdır
Çocuğun eğitimi ve özellikle ahlak eğitimi uzun ve zorlu bir süreçtir. Bu
süreç doğumdan ölüme kadar sürmektedir. Bu nedenle çocuğun ahlaki
eğitimi doğumla birlikte başlar. Dünyaya yeni gelen bir bebeğin güvene
sevgiye ve ilgiye ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ihtiyaçlarının sağlıklı bir
şekilde karşılanması çocuğun ahlaki gelişimi açısından önem taşımaktadır.
Çocuk, iyi bir ahlak eğitimini ancak iyi bir aile ortamında elde edebilir.
Bu nedenle anne babanın çocuklarıyla sağlıklı iletişiminden önce eslerin
birbirleriyle iletişiminin iyi olması gerekmektedir.
Ahlak Eğitimine, Çocuğun Doğum Anında Başlanmalıdır
Çocuğun eğitimi ve özellikle ahlak eğitimi uzun ve zorlu bir süreçtir. Bu
süreç doğumdan ölüme kadar sürmektedir. Bu nedenle çocuğun ahlaki
eğitimi doğumla birlikte başlar. Dünyaya yeni gelen bir bebeğin güvene
sevgiye ve ilgiye ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ihtiyaçlarının sağlıklı bir
şekilde karşılanması çocuğun ahlaki gelişimi açısından önem taşımaktadır.
Dengeli Bir Disiplin Sahibi Olunmalıdır
Disiplin, insanın yapmak istedikleri ile toplumun kısıtlamaları ve çevrenin
istekleri arasında denge kurma gereğinden kaynaklanır. Bu anlamda çocuğun
davranışlarını disiplin altına almak, ona kullanılabilir özgürlük alanını
238
öğretmek demektir. Çünkü çocuğu tamamen özgür bırakmak, başkalarının
haklarını çiğnemeyle veya kendisine ve çevresine zarar vermekle
sonuçlanabilir.
Ceza ve disiplin birbirine karıştırılmamalıdır. Disiplin, kabul edilebilir
nitelikteki davranışları belirleyen kuralların ve kontrollerin tümüdür. Ceza
ise çocuğun uymadığı kuralların karşılığında ödediği bedeldir.
Ödül ve Ceza Yerinde Kullanılmalıdır.
Ödül yapılan iyi bir davranışının karşılığında çocuğa verilen bir teşvik
aracıdır. Ceza ise yapılan yanlış bir davranış karşısında çocuğun
davranışlarının sınırlandırılmasıdır. Ahlak eğitiminde de bu iki kavramın
dengeli ve sağlıklı kullanılması önemlidir.
Çocuk okulda da takip edilmelidir
Çocuğun okula uyum ve başarısı, anne ve babanın, onu yetiştirmedeki
başarının bir ölçüsüdür. Ancak okula başlamakla, anne babanın eğitici
görevini tamamen öğretmene aktardığını düşünmesi de yanlış olur. Eğitim
okulda ve evde beraber yürütülmesi gereken bir süreçtir. Bu nedenle anne
baba, çocuğu öğretim hayatında da takip etmeli ve bu aşamada öğretmelerine
yardıma ve destekleyici olmalıdırlar.
Aile bireyleri birlikte hareket etmelidir
Çocuğun eğitiminde aile bireylerinin birlikte hareket etmesi çok
önemlidir. Davranış birlikteliği, eğitimde sonuç almanın ilk ve temel şartıdır.
Babanın hatalı olduğu bir davranış anne tarafından övgü ile karşılanırsa,
annenin endişe ettiği bir davranış da baba tarafından teşvik edilirse çocuğun
eğitiminde başarılı olmak mümkün değildir.
Çocukların ahlaki gelişimleri açısından iyi arkadaş edinmeleri de
sağlanmalıdır.
“Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” sözünün de ifade
ettiği gibi çocuğun arkadaşlarının onun eğitiminde çok önemli bir yere sahip
olduğu görülmektedir.
Ailenin sosyo-ekonomik düzeyi de çocuğun ahlaki gelişiminde önemli bir
rol oynamaktadır. Farklı sosyo-ekonomik düzeydeki ailelerde farklı moral
değerler ve sosyal baskılar vardır. Alt sosyo-ekonomik düzeydeki aileler,
orta sınıf ebeveynlerinden daha farklı disiplin teknikleri uygulanmakta ve
daha katı cezalandırma yöntemleri kullanılmaktadır. Bu tip yöntemler ise
çocuğun ahlaki gelişimi üzerinde olumsuz etki yapmaktadır. Çocuğun iyi
hareketleri mükafatlandırılmalı, özellikle çocuğun gizlemek istediği
yanlışlıkları tamamen görmezlikten gelinmelidir.
239
Çocuklar sık sık tenkit edilmemeli; çokça azarlamaktan kaçınmalıdır.
Çocuğun beden eğitimine özen gösterilmelidir. Bedenen isletilmeyen
çocukta durgunluk ve tembellik hasıl olur.
Çocuğun oyun oynamasına izin verilmelidir. Sürekli disiplin altında
tutulan çocuğun zekası hapsolunur.
Çocuğun Ahlaki Gelişiminde Okulun Rolü
Çocuğun öğretmeni ve sınıftaki diğer çocuklarla ilişkilerinin niteliği de
ahlaki gelişimi etkilemektedir. Öğretmenin kişiliği, tutumu, sınıftaki olaylara
bakış açısı, ahlaki alanlardaki teorik eğitimden daha önemlidir.
Çocukların model alarak öğrendikleri düşünüldüğünde aile ortamından
yeni çıkıp okula başlayan bir bireyin gördüğü kişiler öğretmeleri ve
arkadaşlarıdır.
Yukarıda ifade edilen ilkeler okuldaki öğretmenlerin tutumları içinde
önemlidir. Çocuklar arasında yapılan en ufak bir ayrım, bağırıp çağırarak
anlatılan dersler, öğretmenin sık sık şiddete başvurması da çocukların ahlaki
gelişimlerini olumsuz bir şekilde etkileyecektir.
Sağlıklı Ahlaki Eğitim İçin
9 0-2 yaş GÜVEN
9 2-3 yaş SEVGİ
9 4-5 yaş HAREKET
9 5-6 yaş İLGİ
9 7-9 yaş ÇEVRE
9 9-14 yaş ANLAYIŞ
İnanç güçlendirir. İnançsızlık zayıflatır.
Sevgi
Sevgi yetmez. Sevginin sevince dönüşmesi gerekir. Ailenin her şeyi
birlikte paylaşması, birbirini tamamlaması, mekan olarak evinde bu oluşuma
adeta kundak olması halinde sevgi sevince dönüşebilir. Sevgi çocuk ruhunu
besler, sevinç ruhu olgunlaştırır. Sevgi çocuğun büyümesinde ilk şart ise
sevinç, çocukluğu mutlu yasamanın vazgeçilmez şartıdır
Sevgi ve sevincin yaşanmadığı endüstri toplumlarında çöküşün hızlandığı
işaret edilirken, çöküşe yol açan nedenler söyle sıralanıyor:
"Bu tür toplumlar, sevinç ve sevgi öğelerinden yoksundurlar. İnsan sevinç
ve sevgi olmadan yasayamaz. Hayatında bunlardan eser yoksa, bu hastalık
doktorun yazacağı bir reçete ile düzelmez.
Evet bu bir fiziksel ölüm nedeni değildir ama sevgi ve sevinç eksikliği
insanın canlılığını ve yasama gücünü azaltır.Canlılığın azalması, sürekli bir
içsel sıkıntı ve hiç mutlu olmamak, hep bu eksiklikten kaynaklanır
240
BÖLÜM 10. KUAFÖRLÜK
Tanımı
Kuaför, İSG mevzuatında yer alan düzenlemelere, çevre ve sağlık
kurallarına uygun olarak, saç kesimi, saç yıkama ve bakımı, saçın rengini
değiştirme, saça kalıcı ve geçici şekil verme işlemlerini ve müşteri
ilişkilerini inisiyatif alarak yürütme bilgi ve becerilerine sahip kişidir.
Bayan Kuaförünün Görevleri
Meslek ve eğitim standartları doğrultusunda aşağıdaki iş ve görevler
yerine getirilir:
Müşteriyi karşılar, isteğe göre:
9 Saçları yıkar, keser ve elektrikli kurutucu ile fön çekerek şekil verir,
9 Saçları boyar, bir süre bekledikten sonra yıkar, kremler ve fön
çekerek şekil verir,
9 Islatılmış saçı bigudilerle sarar, üzerine file bağlayarak makinede
kuruttuktan sonra açar ve şekil verir,
9 Saça perma ilacı sürerek, küçük bigudilerle sarar, kurutur ve açarak
şekil verir,
9 Düğün, nişan gibi özel günlerde saça şekil vererek duvak, çiçek, taç
gibi aksesuarlarla süsler.
Kullanılan Araç, Gereç ve Ekipman
Ayna
Badem yağı
Briyantin
Boya çeşitleri
Boya fırçası
Boya katalogları
Bigudi
Dezenfektan maddeler Defrize ilacı
Elbise fırçası
Fırça çeşitleri
Firkete
Havlu
İp
Jöle
Vitamin ampulleri
Kolonya
Köpük
Krem
Kulaklık
Makas
Maşa çeşitleri
Mezur (ilaç ölçüm kabı) Model kataloğu
Müşteri bilgi formu
Oksijen
Otoklav
Pamuk
Pamukluk
Peçete
Pens
Penuar (önlük)
Perma bugidisi
Perma ilacı
Perma kağıdı
Perma tarağı
Pudra
Zefiran
Saç bonesi
Saç filesi
Saç kesme makinesi
Saç kremi
Saç kurutma makinesi
Saç spreyi
Sprey maskesi
Sterilizasyon makinesi Su kabı
Şampuan
Tarak
Temizlik araçları
Toka
Ustura
Vazelin
Vigo
Renk açıcı malzemeler (oreal, oksidan, perhidrol)
Kişisel koruyucu donanım malzemeleri (maske, iş önlüğü, eldiven)
241
Mesleğin Gerektirdiği Özellikler
Bayan berberi (kuaförü) olmak isteyenlerin;
9 Ellerini ustalıkla kullanabilen,
9 Estetik görüşe sahip,
9 Uzun süre ayakta durabilecek bedensel özelliğe sahip,
9 Renkleri ayırdedebilen,
9 Kimyasal maddelere karşı alerjisi olmayan,
9 Güler yüzlü, sabırlı, müşterilerinin duygularına ve ihtiyaçlarına
karşı anlayışlı, insanlarla iyi iletişim kurabilen kimseler olmaları
gerekir.
Çalışma Ortamı ve Koşulları
Kuaför ve güzellik salonları gibi kapalı ortamlarda, uzun süre ayakta ve
kimyasal kokulara maruz kalarak yoğun bir şekilde çalışır. Çalışma ortamı
aydınlık ve havalandırılmış olmalıdır. Güç ve dayanıklılık gerektiren bir
meslektir. Hijyen kurallarına uyarak çalışılmalıdır.
Çalışma ortamı fön makinesinin çalışmasından dolayı gürültülüdür.
Kuaförün esas işi saçlarla ilgilidir ve bunu, müşteri ve diğer çalışanlarla
oldukça yoğun sözel etkileşim halinde yapar.
Çalışma Alanları ve İş Bulma Olanakları
Bu meslekte yetişmiş elemanların, genelde kendi işyerlerini açmaları
nedeniyle işsiz kalma olasılığı çok azdır. Bazı büyük otellerde çalışma
imkanları vardır.
Kuaförlerin iyi bir gelir elde etmeleri ve çalışma olanaklarının artması
için, sürekli bu sektördeki değişiklikleri izleyerek kendilerini yenilemeleri
gerekmekte, çünkü teknoloji gelişmekte ve moda sürekli değişmektedir.
Meslek Eğitiminin Verildiği Yerler
Mesleğin eğitimi,Anadolu kız meslek/Anadolu meslek liseleri, kız meslek
/meslek liseleri ve çok programlı liselerin “ cilt bakımı ve kuaförlük” alanı
“Kuaförlük” dalında, kız teknik öğretim olgunlaşma enstitüleri, pratik kız
sanat okulları, mesleki eğitim merkezleri, halk eğitim merkezleri ve akşam
sanat okullarında verilmektedir.
Bu mesleğin eğitimi,Anadolu kız meslek/Anadolu meslek liseleri, kız
meslek /meslek liseleri ve çok programlı liselerin “ cilt bakımı ve kuaförlük”
alanı “Kuaförlük” dalında, kız teknik öğretim olgunlaşma enstitüleri, pratik
kız sanat okulları, mesleki eğitim merkezleri, halk eğitim merkezleri ve
akşam sanat okullarında verilmektedir.
242
Meslek Eğitimine Giriş Koşulları
Anadolu meslek/Anadolu kız meslek liseleri “Cilt Bakımı ve
kuaförlük”alanına girebilmek için ilköğretim okulu mezunu olmak ve Orta
Öğrenim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavında başarılı
olmak,
Kız Meslek/meslek liseleri ve çok programlı liselere girebilmek için
ilköğretim okulu mezunu olmak ve yukarıda belirtilen sınava girmiş olmak,
Çıraklık eğitimine başlayabilmek için;
9 En az ilköğretim okulu mezunu olmak,
9 14 yaşını doldurmuş ve 19 yaşından gün almamış olmak, ancak; 19
yaşından gün almış olanlardan daha önce mesleki eğitimden
geçmemiş olanlar, yaşlarına ve eğitim seviyelerine uygun olarak
düzenlenecek mesleki eğitim programlarına göre çıraklık eğitimine
alınabilir.
Eğitim görmek istediği meslekte bir işyeri sahibi ile çıraklık sözleşmesi
imzalamak gerekmektedir.
Pratik Kız Sanat okullarında öğrenim görmek için ilköğretim çağı
dışında olmak, kız teknik öğretim olgunlaşma enstitülerinde öğrenim görmek
için ise ilköğretim okulu mezunu olmak gerekmektedir.
Eğitimin Süresi ve İçeriği
Anadolu Kız Meslek/Anadolu meslek liselerinde eğitim süresi 4 yıldır.
Kız meslek/meslek liseleri,çok programlı liselerde de 4 yıldır. kız teknik
öğretim olgunlaşma enstitülerinde 2 yıldır. Mesleki eğitim merkezlerinde,
Kuaförlük meslek eğitiminde ilköğretim mezunları için eğitim programı 3
yıl devam etmektedir. Lise ve daha üst düzeyde genel eğitim kurumlarından
mezun olanlar için meslek eğitimi 1.5 yıl devam etmektedir. Ustalık eğitimi
çalışma süresi 2 yıldır.
Kız meslek liselerinde son sınıfta, kız teknik öğretim olgunlaşma
enstitülerinde 2. Sınıfta 3308 Sayılı Yasa'ya göre 3 gün işletmelerde, 2 gün
okulda eğitim görmekte, çıraklık eğitim merkezlerine gelen öğrenciler de 5
gün işletmelerde 1 gün çıraklık eğitim merkezinde eğitim görmektedirler.
Pratik kız sanat okulu bünyesinde bulunan kuaförlük bölümünde,
manikür-pedikür, cilt bakımı, makyaj, sahne ve objektif makyajı, yüz ve
vücut masajı, saç bakımı ve yapımı, epilasyon kursları verilmektedir.
Mesleki eğitim merkezlerinde çırak öğrenciler teorik eğitim diliminde;
Türkçe, Matematik, Meslek Matematiği, İşletme Bilgisi ve Kooperatifçilik,
Toplam Kalite Yönetimi gibi genel bilgi dersleri ile Teknik Resim, İş
243
Güvenliği, Meslek resmi, Meslek Bilgisi, Meslek Sağlık Bilgisi gibi meslek
dersleri alırlar.
Öğrencilere, teorik ve pratik eğitimde, saç bakımı ve yapımı ile ilgili
temel tanımlar, teknik terimler, temel bilgi ve beceriler kazandırılır. Alanıyla
ilgili araç ve gereçler tanıtılır, kullanımları ve basit onarımları öğretilir.
Müşterilerin isteğine uygun saç bakımı boyama, perma, defrize ve makyaj
uygulaması becerisi kazandırılır. Ayrıca, peruk hazırlanması, iş güvenliği
ilkeleri ve meslekle ilgili genel sağlık kuralları öğretilmektedir.
Bilgi ve Beceriler
1. Araç, gereç ve ekipman bilgisi
2. Çalışanları motive edebilme becerisi
3. Dezenfeksiyon bilgisi
4. Ekip içinde çalışma yeteneği
5. El becerisi
6. Hijyen bilgisi
7. İletişim yeteneği
8. İlk yardım bilgisi
9. İş sağlığı ve güvenliği önlemleri bilgisi
10. İşyeri çalışma izlekleri bilgisi
11. Kayıt tutma bilgisi
12. Malzeme/ürün bilgisi
13. Mesleki terim bilgisi
14. Moda, güzellik ve estetik bilgisi
15. Öğrenme, öğretme ve kendini geliştirme yeteneği
16. Renklendirici ve renk açıcı malzeme karışımları oranları bilgisi
17. Saç modelleri bilgisi
18. Saç ve saçlı deri hastalıkları bilgisi
19. Saç ve saçlı deri özellikleri bilgisi
20. Sterilizasyon bilgisi
21. Temel alerji bilgisi
22. Temel çalışma mevzuatı bilgisi
23. Temel fizyoloji bilgisi
24. Temel insan anatomisi bilgisi
25. Temel insan psikolojisi bilgisi
26. Temel matematik bilgisi
244
Tutum ve Davranışlar
1. Çalışırken titiz olmaya özen göstermek
2. Çalışma arkadaşlarına doğru ve zamanında bilgi aktarmak
3. Çalışma zamanını etkili ve verimli kullanmak
4. Çalışmalarında kaliteye önem vermek
5. Çevre korumaya karşı duyarlı olmak
6. Değişime açık olmak ve değişen koşullara uyum sağlamak
7. Ekip içerisinde uyumlu çalışabilmek
8. Göreviyle ilgili teknolojik yenilikleri izlemek ve uygulamak
9. İletişim kurduğu kişilere karşı güler yüzlü ve nazik davranmak
10. İletişim kurduğu kişilerle etkili ve güzel konuşmak
11. İnsan ilişkilerine özen göstermek
12. İSG mevzuatında yer alan düzenlemelere uygun çalışmak
13. İş disiplinine sahip olmak
14. İşyeri çalışma prensiplerine uygun çalışmak
15. İşyerine ait araç, gereç ve ekipmanların kullanımına özen
göstermek
16. Karşılaşılan sorunlar karşında soğukkanlı olmak ve sorunlara
çözüm üretebilmek
17. Kişisel bakım ve hijyene dikkat etmek
18. Meslek ahlakına sahip olmak
19. Mesleki bilgilerini geliştirme konusunda istekli olmak
20. Müşterilerden ya da çalışanlardan edindiği bilgileri gizli tutmak
21. Müşterilere karşı misafirperver olmak
22. Sorumluluklarını bilmek ve yerine getirmek
23. Yapılan iş ve işlemlerde detaylara dikkat etmek
24. Yaratıcı uygulamalarda bulunmak
245
MEVZUAT
1. Evde Bakım Hizmetleri Sunumu Hakkında Yönetmelik;
Sağlık Bakanlığı Resmi Gazete Tarihi: 10/03/2005 Sayısı: 25751
2. Hasta Hakları Yönetmeliği;
Resmi Gazete Tarih: 01.08.1998; Sayı: 23420
3. Sağlık Tesislerinde Hasta Hakları Uygulamalarına İlişkin
Yönerge; Sağlık Bakanlığı Resmi Gazete Tarih: 15.10.2003
4. Avrupa Hasta Hakları Bildirgesi
5. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 9 Aralık 1975’deki
Toplantısında Kabul Edilen 3447 Sayılı Sakat Kişilerin Hakları
Beyannamesi
6. Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun; Kanun No.5378, Kabul
Tarihi : 1.7.2005 Tarih: 7/7/2005 Sayı : 25868
7. Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu;
Kanun Numarası: 3359 Tarih: 15.5.1987; Sayı: 19461
8. Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği
Tarih: 13.1.1983; Sayı: 1927 (Mükerrer)
9. 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz Ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun
Kanun Numarası: 2022 Kabul Tarihi: 1.7.1976
Resmi Gazete Tarih: 10.7.1976 Sayı: 15642
10. İş Kanunu Kanun Numarası : 4857 Kabul Tarihi : 22/5/2003
Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 10/6/2003 Sayı : 25134
11. Mesleki Eğitim Kanunu Kanun Numarası : 3308 Kabul Tarihi :
5/6/1986 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 19/6/1986 Sayı : 19139
246
ÖNEMLİ TELEFONLAR
İtfaiye
Acil Yardım
Zehir Danışma
Posta Kodu
Telefon Arıza
Kablo TV Arıza
Uyandırma Servisi
Alo Zabıta
Alo Trafik
Polis İmdat
Jandarma İmdat
Alo Tüketici
Orman Yangın İhbar
Alo RTÜK
Alo Valilik
İş ve İşçi Bulma
Çevre Bilgi
Ruhsal Danışma
Kadın ve Sosyal Hiz.
Sağlık Danışma
Su Arıza
Elektrik Arıza
Doğalgaz Arıza
Cenaze Hizmetleri
Vergi Danışma
110
112
114
119
121
126
135
153
154
155
156
175
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
Sağlık Bakanlığı
Gümüşhane Sağlık Müd.
Gümüşhane SM Danışma
Devlet Hastanesi
Ağız Diş Sağlığı Merk.
Gümüşhane Valiliği
Emniyet müdürlüğü
G.Ü. Rektörlüğü
Cumhuriyet Başsavcılığı
İl Jandarma Komutanlığı
İl Özel İdaresi
İl Milli Eğitim Müd.
İl Afet ve Acil Durum Müd.
Defterdar
Bayındırlık ve İsk.Müd.
Tarım İl Müdürü
İl Sosyal Hiz.Müdürü
Meteoroloji İst.Müdürü
İl Turizm Müdürlüğü
Gümüşhane Belediyesi
Kelkit Kaymakamlığı
Köse Kaymakamlığı
Kürtün Kaymakamlığı
Şiran Kaymakamlığı
Torul Kaymakamlığı
Öğretmen Evi
Sağlık Müd. Misafirhanesi
312 585 10 00
213 10 00
213 29 06
213 15 56
223 50 95
213 10 07
213 14 67
233 74 25
213 10 02
213 51 22
213 17 89
213 10 76
213 45 48
213 10 21
213 10 28
213 21 10
213 59 71
213 11 03
213 34 72
213 73 00
317 10 03
411 50 72
711 63 00
511 71 72
611 20 06
213 10 77
213 44 00
247

Benzer belgeler