1971 - Mülkiyeliler Birliği
Transkript
1971 - Mülkiyeliler Birliği
IKAZGAN| K A ZG A N B A SIN A H L Â K M A SA SIN A O T U R M A Y I ÇA M U R Y İY E N L E R L E M Ü N A K A Ş A Y I T A A H H Ü T ETMEMİŞTİR KAZGAN Aİ1ESİ Yazı işleri reisi — iki çocuklu baba Sami Ana işleri reisi — İşletmeden göbekçi Gürsel Karikatürsüzlüğüş şefi — Picasso Feyzi Aboneci m üdür — Corc Vaşington Balo M uhabiri — Beleşçi Engin Dedikodu M uhabiri — Aheste Tülây Folklor ve Yurt M uhabiri — Perişan Bahri Düzeltmeler — Sübyan Neclâ Şarkılar ve Paris — Şanzelize Ayşe Avrupadan taze haber — M illî Köçek Malatya'dan acı biber — Aç karılı Abdül Açık saçıklığın sorumlusu — Süper m inili N ilü fe r Aşk ve şiir — Ç apkın; erkek Şadi Gönül Postası — Kalpsiz ve de zalim Yusuf Bar ve eğlence — Namuslu Muammer Macera ve korku — Ödlek Veysel Kıbrıs'ta ne var? — Kılıbık Cemal BU YIL DEKAN BABA KAZGAN’A BİR ŞEY DİYEMEDİ MÜLKİYELİLERE ÇAĞRI ! ŞABANA Sana bu mektubumu lâzın pastanesinde yazıyom. Nasılsın iyimisin canım kardeşim bidanem Şaban'ım. Türk siyasî, sosyal ve İktisadî hayatının en güzide elemanlarını yetiştiren M ü lkiye ; öğretim üyeleri, me zunları ve öğrencileriyle bir bütünlük ve şeref içinde ülkemizin sorunlarına yıllarca temel çözümü getirm iş tir. Fikir mücadelemiz ise ülkemizin İktisadî ve sos yal kalkınmasında tarihin bizden beklediği kutsal bir görevdir. Son yıllarda fik ir mücadelesi ani bir dünüşüm geçirerek zorlu, silâhlı bir mücadele halini alırken dü şüncenin özünü suistimal eden birtakım çevreler m ül kiye camiasını, özellikle öğrenci arkadaşlarımızı hak sız ithamlar içinde bırakmıştır. Fikir mücadelesinin her türlü zorluk ve sertlik içinde yapılmasına tamamen karşıyız. Her m ülkiyeli kendisinden beklenilen görevi, kurallar içinde kendi mantık ve kalemi ile yerine getirecek kadar güçlü ve azimlidir. M ülkiye öğrencisini başka açıdan yorumla mak yüzyılı aşmış tarihî bir başarının, gelişim in ülke mizdeki yerini bilmemek demektir. Biz son dönemin öğrencileri olarak bizi karşılarına almak istiyen çevre lerden ziyade bize sahip çıkmalarını beklediğim iz me zun ağabeyimizle aramızda oluşan boşluğun üzüntü sü içindeyiz. Özellikle yeni ve eski kuşaklar arasında doğan farklılıkların biçim değiştirerek m ülkiye camia sına soğukluk dalgasını getirdiği konusuna değinmek isteriz. İktisadî, teknolojik ve sosyal gelişmelerin do ğal sonucu olarak yeni kuşağın eski kuşağa göre daha dinamik oluşunu olgunluk ve anlayışla karşılamak hoş görüyü elden bırakmamak gerekir. «Ben artık m ülki yeli değilim» diyen yaşlı mezun ağabeylerimize ceva bımız acı olacaktır. Binbi-r güçlük içinde çıkarmaya ça lıştığımız bu mizah dergimize katkıda bulunmamak için söylenen bir söz olsa bile böylesine mümtaz bir toplumda yetişmiş bir m ülkiyelinin bir anda varlığı nı inkâr etmesi biz genç m ülkiyelilerin şevkini kırmak ta ve acı bir hüzün içinde bırakmaktadır. Biz öğretim üyeleriyle öğrencisiyle, mezunlarıyla, hademesiyle bir bütün olan m ülkiyenin bir ferdi olmaktan gurur duyu yoruz. M ülkiyelilik ruhu ölmemiştir. Bizleri anlayışla d in leyen hoşgörü ile karşılayan bütün mezun ağabeyle rimize saygımız sonsuzdur. Amacımız sarsılmaz bir b irlik içinde Türkiye'nin kalkınmasında en büyük azîm ve başarıya yine biz m ül kiyelilerin ulaşması, aramızdaki saygı ve sevginin hiç.bir zaman kaybolmamasıdır. 2 Bu sene bir çalkandık bir sallandık ki sorma gitsin. Geç kalan imtihanlardan sonra sağ-sol kavgası derken ocakta binlerce polis yurdumuzu bastı. Koskoca Tür kiye'de Şaban'cığım kimse kalkıp hesap sormadı. Bizim Konya'lı Mehmet'in canı ciğeri herşeyi olan Alman pi kabını tuz buz yaptılar. Senin anl.yacağın pire için yor gan taktılar. Kızlarımıza yapılanları sana yazmaya, şikâ yet etmeye yüzüm varmıyor. Ki ben seninle bu sıralardada canciğerdim. Hepsini unuttuk derken yurt kapanı verdi. Kaldık mı baldır bacak dışarda. Temel'e ayda en kralı 250 L. geliyor memleketten, yemek yese yatacak veri yok yatsa aç kalacak İbrahim Yasa'nın üzerine yemin ederim Şaban çocukcağız tren köprüsünde sa bahladı. Bu arada Cahit Talas'a bile sopa çekilince is tifasını ve riverd i; o olaylar için M ülkiyeliler Birliği kap kara bir sayı çıkardı. Birden için bozulmasın diye m ut lu haberlere geçiyorum. Bizim dekan sekreteri ine: var ya yakışıklı bir eniştemizle dünya evine yerleşil. Bizim Sami'nin, Ahmet Çaras'ın, Cengiz Şenocak'ın aynı anda çocukları oldu yani züppeler haricinde her şubeden çocuk doğdu, evellâllah dayı teyze olduk. Dâver bütün festival komitesinj aldı çay-kahve derken kızlarla birlikte Emel Sayın'ın film ine götürdü. Mümtaz Dekan oldu. Bu arada memlekette bir gürültü bir pa tırdı sorma gitsin. Napalım derken Fes-Kom'u kurduk. Avrupa'dan yeni gelen, olaylardan bihaber M enter'i salıverdik solcularla sağcıların önüne. Çocuk allem etti kallem etti, inek bayramını yaptırdı. Allah için Mümtaz M ülkiye'nin eski havası gelsin diye elinden gelen il g iyi gösterdi. Dekanlık spor karşılaşmalarını yaptırdı. Aradan 6 ay geçti Şaban, kim in kazandığını öğrene medik. Bi defa bu sene tûHâp okadar korkak ve ürkekti ki koskoca baloya on öğrenci falan geldi. Sonra Şaban', çığım sana şikâyet edemeyiz sandılar. Bu hocalara n'oluyo Allaaşkına yok bebek uyuyacakmış yok Turan Güneş Amerika'ya, Fahir iş Bankasına gidecekmiş. Ta lebe halimizle kalkıp Ankara Oteline 100 kişi garanti verdik. Ahmet Demir'in başı üzerine yemin ederim ki iab an topu topu 45 kişi geldi. Karantiyl -kuzu kuzu cebimizden ödedik. Ne ¡düğü belirsiz kişiler kalkıp birtakım iftiralar da bulundular. Bunun üzerine nocalar kurulu bize madalya vereceğine soruşturma açtı. Senin zamanında böyle işlere dernek para fakülte de kâğıt verirmiş. Biz hava aldık. Sana mektup parasını Çığır'da borç yazdı rarak çıkardık. Bunları bilesin Şaban'cığım. Hocalara gelince Abadan yine genç kızla/- gibi MEKTUP g iyiniyor. Aksoy her gelene nutuk çekip duruyor. A k tan güneydoğu da koyun ve inek sayılarını tespit edi yor. Ha! söyliyeyim az kalsın bakan oluyodu da kıs kandılar, yapmadılar. Fahir’e bizim sübyanlar rest çe kince adamcağız rahat rahat bankaya gid ip geldi. Bed ri unutulmuş şiirleri sıraladı durdu. Cumhur Ferman'ı göndük desek yalan. Köklü ziyaretine geien son sı nıfları kabul etmemek nezaketsizliğinde bulundu. M:hçı oğlu yeni personel kanununa göre maaşını hesaplıyor. Mimoroğlu gittikçe yakışıklı kesildi. Birgün hoca de dik beyaz perdeye atılsanız ya. Lâf aramızda kalsın kendine göre kadın artist bulamıyormuş yalnız diyo hoca, Fatma G irik fena oyuncu değil. Hani bir düğün olsa şöyle, evlendirsek M im aroğlu'nu hiç fena olmıyacak. Reisoğlu'nun esprilerine tülâb bitiyo. Geçen gün arsasına dut ekmiş bir kiracıyı öldürmüş yine, sormuş çocuklara alacaklı kim borçlu kim diye. İsmail Türk derste Romeo gibi mâliyesini anlatıp gidiyor. Öztrak kibar adam, hoş konuşup gönlümüzü alıyor. Selik ge çen yıl ki Kazgan'a ateş püskürüyor. Ruşen Prof. oldu. 3. sınıflar yine Türkay'ın mikrosuna takılıyor. Pars'ın seminerine düşenler epey sıkıştı yine. Sekreterlerimiz herzaman nazik ve güzel. Öğrenci bürosunda işler berdevam. Şevket Yaşöz 9. defa hukuklu yengemizle nişanı bozdu. Nurettin bir şiir yazmış Vecdi'ye okutup duru yor. Benim için balkona çıkardın, zamanında kantinde 1. sınıflar ayağa kalkar ağabey lerine yer gösterir onlarda sübyanlara çay kahve ıs marlarmış, bağırdın mı yurtta çıt çıkmazmış. Ama ar tık bizim kantinim iz yurdum uz yok Şaban. Garip kuş lar misaliyiz, içimizde buruk bir hüzünle terkedilmiş liğin ezikliği var. Seni daha fazla üzmek istemiyorum. Azıcık gururun okşansın Şaban'cığım. bu yaz Fes-kom Fransa'ya fo lklo r ekibi gönderdi. Namussuzlar bi de güzel oynamışlar ki gâvurların topu birden şaşırmış. Sonra Soysal dünya evine sessiz sedasız giriverdi. Mülkiye'de yeni b ir bahar başladı Şaban'cığım; cıvıl cıvıl yeni sübyanlarla doldu mektep. Ne demişler her ko yun kendi bacağından ısırılır. Bir pahalılık başladı sorma gitsin. Hocalar bile notları kıtlaştırdılar.. Geçim zorlaştı. Meselâ M ülkiye'den Mekteb-i basma yayma'ya direk geçen geçitler yok artık. Bizim ispiyoncu Bahri bile vazifeye gireceğine, kooperatifte Samsun satıp hayatını kazanmayı tercih ediyor. Ya işte böyle Şaban'cığım. Seni bir özledik bir özledik ki bu hasret lik canımıza tak etti. Apansız gel birgün. Yengeyle, çocukları da al bizim sütunlu salonda koşturmaca oy narlar, gül gibi geçiniriz gideriz. Senin öğütlerine o ka dar ihtiyacımız var ki Şaban. Bu yıl yapılan çaya, Allah razı olsun Nermin ABA DAN son anda geldi. Çaya az gencin gelmesini cinsi anlayışın kıtlığına İbağladı. Cinsi konferanslar veril meli dedi. Biz de karar verdik Şaban'cığım her türlü dilekçeyi hemen kurula sokan Dikici'ye ahım şahım bir dilekçe vereceğiz. Diyeceğiz ki cinsi filim ler, fo toğraflar, kitaplar gelsin M ülkiye'ye, DÂVER cinsiyet hakkında nutuk çeksin. Ahmet Demir'in odasındaki açık saçık resimleri sergileyelim tüllâp görsün. Gözü müz gönlümüz açılsın dim i ya Şaban'cığım. Sana doyum olmaz Şaban'cığım iyi mi biz Çığıra gidelim. Gözlerinden şaap! diye öperim. Ağabeyim bidanem, Şaban'ım selâm sana. Bsn de yazdım Pembe geceliğini benim için giyerdin, Hık desem ye diyecektin bilirdim , Ama bir, kerecik bile öpemedim, Meğer ne inekmişim ne inek. Yurt kapanınca zamanla Ankara'nın kenar mahal lelerinde evler tutuldu. Kış gecelerinde ziyaretler aldı, yürüdü. Veysel'ler Abidinpaşa'dan, Akın Çinçinbaşlarından M u h ittin 'i gülveren bahçesinde ziyarete gider ken bir âlemdiler. inek bayramında büyük bir kalabalık içinde eğ lenip durduk, işletme'nin cinsi - lâtif eleri bir göbek atıyor Şaban'cığım, eski inci Birol’lar vız gelir. Şu mekteb-i şâhanede yıllarımız rüzgâr gibi geçti. Kimi zaman Dolçe Vita'yı kimi zaman tekm ili birden Sefilleri oynadık. Senden bir tek satır bile almadık. Biliyorum hiçbir şey söyleme Şaban, herşeyi anlıyorum. Biraz dargın biraz kederlisin. Herkesin canciğer oldu ğu sevgisi saygısı bol olan bir tüllâpta yetiştin. Senin 3 r \ F I K R A L A R 1935 mezunu Namık Erverdi'ye imar ve iskân Ba kanlığına telefon geldi. — Namık bey köyümüzde 8 ev yandı yardım is liyoruz. — Maalesef dedi Namık ağbi yanan 10 evden aşağıya yardim yok. 2 saat sonra telefon tekrar çaldı. Namık bey yardımı gönderin mevzuat tamam. Bu Seneki inek ToTo tahminleri Kazgancıların v_ son ihtarı Maç 1 2 3 4 5 6 1. Takım Sacide Afet Ümit Ayhan Zühal Twigy 2. Takım Tuncay İsmail Haluk Cengiz Necali Önder İŞ TCDD dan b ildirilm iştir, SBF. mezunu ve askerli ğini yapmış eleman olacaktır, işin niteliği trenin önün den koşup her istasyona trenin gelmek üzere olduğu nu bildirm ektir. Jcret dolgundur. Adayların en kısa za manda TCDD Ankara adresine başvurmaları rica olu nur. Not : Sınavlar Ankara - Eskişehir arasında 3 etapta yapılacak imtihan kazananlar 1. sınıf ray m üfettişi ola rak göreve başlayacaklardır Değer Kazganın tavsiyesi İ L Â N I lendirme Tuncay işi ciddiye almazken, neticede hapı yuttu. Okula bile beraber gidip geldiklerine gö re durum apaçık Sacide'nin le hinde. Banko bir maç. İsmail ister A l manya'ya isler Çin'e gitsin yakayı kurtaramaz. Kamp yap mak Afete yaramığ. Banko Afet. Haluk o maçı idare etmemeliy di. Herşeyini o zaman kaybetti. Bu Bayramda Söke tarafların da bir şeylerini daha kaybe decek herhalde. 1 işte asrın maçı. Biz Cengize pasif oynama diye çok ihtar etmiştik. Ama artık çok geç. Onu İsmail Paşa'da kurtara maz. Tek çaresi bir araba yü rütüp Türkiye'yi terketmek. 1 veya 1/2 Şikeli maç tarafların geçen se neden anlaştıkları söyleniyor. Hatta Soyadları bile aynı. Be raberlik normal. — BİZİM ZA M A N IM IZ D A NE İN E K L E R V A RD I. — HOCAM EV İŞL E R İN D E Y E N G E Y E Y A R D IM EDERM İSİN İZ? — HAYAT M ÜŞTEREK EV D E ÇOCUK TA V A R TABİ GEÇİM İ K A ZA N M A K LÂZIM . M ESELA BENİM Ü Nİ V ERSİT E LER E Zavallı Önder. Bu kadar susar san işte parmağına öyle sarı halkayı geçiriverirler. Banko Twigy. BİLİYORSU N U Z GİRİŞ S IN A V L A R IN D A GETİRDİĞİM YE N İL İK L E R BU K ONUDA ÖN EM LİD İR. H A N IM A SAYGIM V A R DIR. İDARÎ---- V İ2 - c t-, ’. o •• v* • î, —t i — r r * <■ • .j " v ■- ŞUBE’ nin 1971 FERMANI — İş Hu Ferman Ash Gibidir — E Y SEV G İLİ TEBAM, MEMALÎK-1 M Ü L K Î Y E, E Y A V Â M T A B A SIN IN Z A V A L L I GÜRUHU, E Y G E Y İK Â N V B Z ü P P E Y Û N V E DE ŞUBE ART IĞ I T EZG Â H T A RLA R... Biz k i; Şube-i Aliyun-u Idareyunuıı, mutlu ve de mamur memalikin imtiyazlı babası, Biz ki, geçim-i aidatımızı güc-ii bilegümüzle tedarik eylemiş, sizler gibi zavallı gürûhun timarlı Sipahisi, sizler gibi zavallı tımarsız eşeklerin dehdehçisi, beş kıtanın hâkim i, cümle orduların ser gerdesi, bütün sürülerin sahibi ve de bütün hatun ların maliki, hakanlar hakanı «SAP G A LİP H A Z RET LERİ», Vezir-i âzam ZA LİM H A Y D A R , Şey hülislam ZE K İ E F E N D İ de beraber 14 Cemaliievvel 1388’de beraberce burada intibak olunduk... Biz kim beş kıtanın hâkim i ve de Şems’in m â liki, iptidai oğlanların ve hatunlarının ve de tüllab-ı Saııi’nin ve Tüllab-ı H abi’nin hakanı, mektebin ve yemekhanenin ve yatakhanenin ve Inekhaneııin ve de K antin’in tek hâkim i, başı göklerde, pençeleri bütün Faşistlerin üzerinde, gözleri cümle firikiklerde, kulağı İlâhî Musikide ve siz gibi fitnecilerin fesat ve dedikodularında, bilcümle nesebi gayrisahih Reaya’nın hâkim i, tüm hatunların ve Acemi Oğlanların m âliki, Hakan-ı Bahrevn-i Es Sultan «SAP GALİP»... Ellerimiz hatunların koynunda, bacaklarımız Harem-i Hüm ayûn’da, icabı halinde Engürü, Bolu İzmit, Gebze, Gerede, Düzce, Mengen, Siyasî’nın kraliçesi olur yengen, iyi m i?... Duyduk ki, kendinize iktidardan yoksun, orman kaçkını, ayı kılıklı, «Dö Gool» burunlu, pis bıyıklı, Cümle faziletten yoksun, köhnemiş şimendifer m i sâli, Tokat’ın yüz karası, «Ayı Ünal» namıyla m a ruf bir kral bozuntusu seçmüşsünüz... Siz kim olur sunuz ki, meydan-ı devlette kavatlık yapacağınıza, irade buyurmaya kalkışırsınız? Tez yıkılın, gözüm görmesin bir daha. Tez o ayı kılıklı herifi meydan dan çekersünüz ki gazabımdan kurtulasunuz. Herifler at hırsızlığı yapar, barbut atar, karı lan dahi fal bakar-göbek atar, teba-ı esnaf’ın iş görmesine engel olurlarmış... Şunu bilesüz ki, biz memalikimiz dahilinde böyle aşağılık kişileri istemezük... Vezirlerime emrettim ki, Bostancı kulla rım, hepinizi keneflerin kobur kısmına tıka... Siz dahi züppeyim... Ey peştemal yıkayıcıları, ey tahta kurulan... Yerinizde rahat oturup benim kullanm ı eğlendireceğinize, boyunuzdan büyük iş lere kalkışmışsınız. Duydum kim, kendinize sütü bol ineklerden, yalancı dolma kılıklı, hortlak mislü «Mızmız Tülay» ı Kraliçe deyü seçmüşsünüz... Bre züppeler, bre sincap kuyruklular, siz kim olursunuz kim Bâb-ı Âli süpürgeciliği yapacak yerde devlet etmeye kalkışırsınız? İhtanm ız kat’üdür, eğer kim uslanıp o avradı meydandan çekmezseniz, siz züp peleri nalıncı olarak çerilerimin hizmetine, avratla rınızı da peştemal hatunu olarak çerilerimin hizme tine ve de Harem-i hümâyûn halvetliğine kova nım ... Siz kim ey Tezgâhtarlar... Ey göbekli patron ların yamakları, ey sivrisinekler, Cumhur’un «can kurtaran simidi» ne sarılmış uşaklar, bre çok baba dan olma, üç seneden doğma, ne idigü belirsüz süt danaları; Ey Geyikân, ey süs köpekleri, ey acemi Tez gâhtarlar, bize biat edin... Aksi taktirde sıkarız peteği, basarız köteği. Zira kim şubemiz pek kud retli, pek müreffeh, pek mesut, pek âsûde ve vuru cu gücü çok üstün zevattan müteşekkildir. Tebâmız hep becerikli, açıkgöz ve de arif kişilerdir. Bre dangalaklar, bilirmüsunuz biz kimleriz... : —• Başta bütün gayri meşruların, beş kıtanın hâkimi, Kamer’in ve de Şems’in sahibi, bir solukta bütün dolmuş şarkılarını söyleyen, derse hiç girme den «10 derste sınıf geçme metodu »nu koyan, bir oturuşta 10 fıçı kımız içen, 7 iri sığır yiyen, bü tün avratlara «ye beni canım» dedirten, göğsünde ki kıllarla kafdağını süpüren, sübyan kızların hâ misi, minderi Asya kıtasını kaplayan, Memalik-i Mülkiye’nin efendisi, arzın bütün topraklarının sa hibi, Halife-i Mümîıı, Padişah-ı zemîn, denizlerin, karaların, ve Kamer’in ve Şems’in maliki, Hakânımız, imparatorlar imparatoru, Krallar Kralı : SAP 5 G A LİP HAN-I SAN İ... Bre gavatlar, bre Geyıkân, bre acemi Tezgâh tarlar bizde daha neler vardır. Bizim erkeklerimiz : Vurucu, Kırıcı, Uçucu ve de Kemiricidir... — . Dinleyin bre gafiller. Mülkiye’niıı gelmiş geçmiş ve büyük süper ineği, «10 derste cinsiyet» kitabının altını çizerek okuyan, alışkanlıkla tiyatro larda bile not tutan, (Gaziantep’ten getirdiği kaçak ciletleri orman baltası diye satan, hatt-ı hareketiy le Sokullu’ya taş çıkartacak kadar zâlim, bir eliyle topunuzu yerle yeksan edecek kadar güçlü, bir ba kışta hatunlarınızı dize getirecek kadar alımlı ve de çalımlı, vezirler veziri, vezir-i azâm : ZÂ LİM H A Y D A R ’ımız... — Okul’un münasip bir yerinde Camii, hiç ol mazsa Mescit açılması için Dekanlığa dilekçe veren, dünyamızın öküzün boynuzunda durduğunu bilim sel verilerle Fehmi Yavuz hocamıza isbata kalkı şan, kızlarla yanyana oturduğu derslerden sonra abdest tazeleyen, Cuma günleri son dersi ekip Cu ma namazına gidecek kadar dini bütün, komisyon culuk kârını îslâm i Sosyalizm ile bağdaştıran, Ali Cemâli Efendi kadar adil, bir fetfası ile yeri göğü oynatan, farz ve sünnetleri karıştıran, her sözünde Allah adını zikreden kaytan bıyıklı, büyük Muğla M üftüsü : ŞE Y H Ü LİSL A M ZEK t'm iz... — Kars yaylalarının kartalı, inek tüccarlığı ile iştigal ederken ölmüş eşek etlerini taze inek di ye E t ve Balık K urum u’na sattığı rivayet olunan : ERB Ö Ğ A K Â M U R A N ’ımız... — Bab-ı Â li’nin en uzun boylusu, geniş omuz lu, geçimini teksir komisyonculuğuna bağlayan, İz m ir belediye başkanlığına göz diktiği için Osman K ibar’a suikast hazırlayıp, başaramayınca Mülkiye’ye sığman, sınıfın kapılarına sığmadığı için bü tün kapıları tam ir ettiren : UZUN G Ü N H A N ’ımız... — Ege ovalarının şahini, büyük Halk Müziği derlemecisi, Özay Gönlüm’üm müstakbel meııejeri, her saz çalışında Y urd ’u ayağa kaldıran, Mediko’da ayak atmadık Dil-Tarih’li ve Tıp’lı kız bırakmayan, 3 İşletme kerlerinin tokmakçısı, Y urd ’un 517 nolu odasında kalırken apartmanlardaki kızlara karpuz kabuğu ile mesaj gönderme yöntemini icadeden, Ankara’daki tüm Opera, Tiyatro ve Konser salon larının abonesi, güleç yüzlü ve de dayanılmaz ba kışlı : Efe Y ü K S E L ’imiz... — Palamut balığı ile alâkası olmayan, asıl kö keninin «meşe palamutu» olduğunu iddia eden, m inyatür sahaların futbol yıldızı, okul çevresinde ki 35 numaralı apartmanın kadın kapıcısına asıla cak derecede azgın iktidara sahip, Kurtuluş İlkokulu’ndaki tüm bebelerin hâmisi, süper ineklikte Haydar’m büyük rakibi : Sübyancı A H M E D ’imiz... — Ortam yatıştığında Sendikacılık rine başlayan, her şeye Ortanın Solu baktığı için gözleri bozulan, A nkara’daki tehcen telefon numaralrını ezbere bilecek 6 faaliyetle açısından tüm müs kadar üs tün hafıza sahibi, üst düzeydeki teorik tartışmalar da, Siyasi şubeli «Ukâla Aşkm »a taş çıkartacak kadar maharetli : Ecevitçi B E K İR ’imiz... — İdeali hemen evlenip, dördüz çocuk babası olmak olan, toplum polisi m üdür adayı, ortama uy ma teorisini geliştiren, Lazistan senatörü : HAMSİ E R O L ’umuz... — Yavru vatanın yavru çocuğu, Erenköy cep hesinde mücahitlik yaparken bir kurşunla 6 Rum ’u öldürdüğü rivayet olunan, Kızılay’da dolaşırken Ömer Şerif diyerekten peşinde yüzlerce kızın koş tuğu, yakışıklı, Mülkiye’deki K ıb n s’lı kızların ko ruyucu meleği : Mücahit İL K Â Y ’ımız... — Evlenme parası temin etmek için hocalar dan aldığı yardımcı kitapları Kocabeyoğlu’nda sa tan, parmağındaki yüzüğü çıkardığı için nişanlı sından dayak yediği söylentisinin çıkarılması üze rine bunun doğru olmadığını isbatlamak için m i tingde 20 polisi komalık eden : Linyit İSMAİL’imiz... — Emektar Mülkiyelilerden, 1960’tan sonraki tüm darbe hareketlerine fiilen katılan, 21 Mayıs hareketi sırasında Radyoevi önünde nöbet tutar ken İncesu deresine düşerek şans eseri kurşuna dizilmekten kurtulan, Dil-Tarih’ii cins-i lâtiflerin de katıldığı şehircilik dersine damatlık elbiselerini giyerek ve de en ağır esansları sürünerek gelen : DOKTOR ve de M ÜSTEŞAR H A Y D A R ’ımız... — Gözü bozuk olduğundan Millî takımlarda oynama imkânı tanınmayan, birinci sınıf futbolcu, aslen Konya’lı olduğu halde devrimci gözükmek için Ankara’lı geçinen, hocaların öksürüğünü ve kapıpencere gıcırtıları ile sokaktan geçen yoğurtçuların seslerini bile yazacak kadar dikkatli not tutan : GÖZLÜK Y A Ş A R ’ımız... — Her gördüğü kız karşısında derin bir iç çeken, I I I Maliye’li kumral bir cins-i lâtifeye plâto nik bir şekilde aşık olan, bilimsel tartışmaların vazgeçilmez çocuğu, ayıb olmasın diye lokantanın birinden çıkıp diğerine girecek kadar iştahlı, Ama tör kaçakçı R A H M İ’miz... — Yakışıklılığı Alain Delon’ıı kıskandıran, Zonguldaktaki kömür işçilerini halk eğitim uzma nıyım diye kazıklayan, Meyhaneci Mantar Ahmetin müdavimi ve de koro şefi, eski derııekçi ve deyııekçi, Kayseri’li olduğunu, Ünal’ı Cebeci sokakla rında ayı deye oynatarak ispateden, kızları kapsa mı ile değerlendiren : KAPSAM V E Y S E L ’imiz... — Hergele meydanının yetiştirdiği ender her gelelerden, aslan pençeli, kaplan gövdeli, güzel kız ların fotoğrafçısı, derslere girmeden ve çalışmadan sınıfını geçen : Şemdinli’li KÜRT AT İLLÂ ’mız... — Bilumum Geyikân, Tezgâhtar ve Züppeyi bilardo masasında sıraya çeken, Tatar dönmesi, paşa damadı, ARNAVUT KOR ALTA Y ’ımız... Ve bizde daha ne azametli, üstün vurucu güce ’f : sahip, ahım ve de şahım, hemi de Yüce Hakanımız, yedi düvelin imperatoru, Es Sultan Es SAP G A LÎP PAŞA H A Z R E T L E R İN E yaraşır yahşi yiğitler var... Siz bizim tadımızı kızlarınıza sorun en iyisi... (Yüksel’in notu : Aşşadaki çamırlâ Mahallî Egeşivesiynen atılacak, arkideşlerimin diggatini çe kerin...) Ülen geyikle, ülen boynuzlula, ülen gidi sonadan göme, cavırdan dönme tahsildala... Neyi nize güveııiyonuz len? Cılız camızla gibi kirli sulada pinekleyen, en güccük bi probülem üçün aşam zabah inekleyen, gözleri şaşı, suratları tûşu, iktidar yoksunu mıymıntı ekeklenize m i...? Yoğsam etek leri belde, gözleri elde, kirpikleri dakma, saçları! sokma, onnan-bunnan düşüp galkma, sıskı mıska,! şıbıldak gibi gızlanıza m ı...? K âinatın yegane h â kimi, Yüce Hakan Es Sultan Es SAP G A LİP PAŞA hareminde bu denlü öğlan ve de gızlara nasıl yer versün... ? — En başta Yıllâdır, Festival Gomitesine başgan oldum deye kendini başbakan goltuğunda sa nan, ve oraya da sıra gelecek diyen Gudüret Şandıra’nın Angara bürosu, Bubasına cıgara alm ağ üçün sık sık Avurupaya gaçaıı : Ulusal Köçek MENT E R ’inize m i...? — Haşeş gozası gafalı, gocuman yanaklı, içgici geçinen, emme velâkin bi tas şarabı içince Ce beci ceddesini kirleden, ne gada evde galmış, yaşı geçmiş, işi bitmiş, maştor giz vâsa hepicinin dert bubası, semine hocalanın yağcısı : M ANTAR MUAM M ER’inize m i...? — Yavuklusu uğruna işlemediği halt galmayan, ineklikle aşkı bağdaştırmaya çalışan : M E H MET E V İR G E N ’inize m i...? — Biz Gastamonu’dan yahşi yiğitle, Sepetçioğlu gibi efele, Garailan gibi davulcula çıka sandıydık hindiye gada... Meğersem sibek gafalı, kemane çalıyom deye el âleme irezil ve de ürüsfa olan, ge ce yanları dilmediği Gılâsik batı m üziği yüzünden gomşuları ırahatsız ettiği üçün çoğu geceyi garagollara aryalar alarak geçiren «Cafer Hafız» namlı İH SA N ’la da çıkıyomuş, Gastamonu’nun yüz garası bu gıdı gıdıya mı güveniyonuz gabbecikle...? — Istambol’luyum diyerekten açıkgöz geçinen, kerizliği elinden bırakmayan, Sülüman Demirel hayranı olmanan beraba Sosyalist geçinen, galin ses Ayhan Baran’ın en gocunman hasımı, T.N.S. de cinsel yönden guduretsiz olduğu anlaşılan, el spor ları ustası : İK TİDARSIZ V EC D İ’Nize m i...? — Derslede : «Galem gaşlım, sırmı saçlım, ak topaııım, göverciııim, yaveşim, güneşim, nazlı g ü lüm, mor zümbülüm, al bürgülüm, bol görgülüm, hasiretliğine dayanameyom, ne zaman gavuşcez gari» deyerekten yavuklusunu sayıklayan : İSM AİL KERSU ’nuza m ı...? — Cinsel olgunluğa erişemediği üçün, ailesinin kendini evermek istemesi garşısında memliketi An- M ahm ut ESEN Veysel YEMLİHALOĞLU takya’dan bir bahane ve bir hafta süre ile gaçan, Angara’ya gelince de 17 benli G Ü LSEV İN ’e gapılıveren : B E R B E R A B D Ü L H A L İK ’inize m i...? — ... Hindi aççık da çikin mikiıı gızlanıza çamır atcez de iyice çikinleştircez gari.. Çünküm: Haşmetmeab, Yüce Hakan, İmparatorlar imparatoru Es Sultan Es SAP G A L İP hazretleri bunu emrediyor... Anlı şanlı, ve de pek namlı, vurucu gücü sınırsız, gaytan bıyıklı Yüce Padişahımızın «avrat» bahsin deki düşlince-i Şerifleri odurki : Garı gısmısı alay# gattııım ı yakışmalı, duvara attm m ıydı yapışmalı, dizine oturtunca gucân dolmalı, hem gari dediğin soyu sopu belli, saçı sırmı telli, eline el değmedik, çıfıt süt emmedik, sevisi derinde, eti budu yerinde olmalı, Olunca gari bazara gada deel, mezara gada gitmeli. Hani len sizde böle gızla va mı bakam.? — Gözelleşme evlenden başını alamadığından Mettaba bile gelecek zaman bulamayan, sık sık Teytura ve Gonsere - Monsere giden, burnu havada, şıbıldak-mıbıldak, Ortu mehellenin SE P İR E K BEN L İ Â ŞE ’sine mi güveniyonuz...? — 9 Derece gözlük dakan, her yakışaklı irkeğe ve de bana-dönüp dönüp bakan, gelecekte Ziraat Pangasma genel m üdür olacağım sayıklayan, yerden bitme : Y A V ŞA K N E C L Â ’nıza m ı...? — İlbay gızıyın deye hava basan, her önüne ve ardına çıkana asılan, Ç IL G IN Z E H R A ’nıza mı...? — Adana’nın goncu gülü, esmer bomba, Furuko baskınında Ayı Ü nal’ı gurtaran : MASTOR HAL ÎM E ’nize m i...? Daha devam etsek düşüp düşüp bayılısınız. Görüyonuz ya işe yareyecek hiç bi oğlanınız ve de gizi niz yok. Ol sebepten dolayı Yüce Hakan’ımız, b il cümle yıldızların ve de yeryüzünün tek hakimi eş siz İmparator ES SULTAN ES SAP G ALİP HAZ R E T L E R İ tüm ünüzü önce ince eleyip sık sokuyacak, kazananları G ALİPİSTAN ’ın tüm azgın çerilerine çerez olarak dağıtılmasını ferman buyuracaklardır. Gereğine zinhar uyula... 7 BİR ÇİÇEKLE YAZ OLMAZ İDARÎ Ş U B E M A T R A K B İY O G R A F İL E R ! YÜKSEL A Y H A N 1947 yılının kavurucu b ir yaz günü Uşak'ın Kılcan Köyü'nde başak lar arasında dünyaya geldi. 1966’da Bundur Lisesi'nden mezun olarak Şahane'ye girdi. O yıl sınıf-ı iptidai'de çift dikiş yapmasının nedeninin, Ey lül döneminde arkadaşı Sebat i Buyu ran ile birlikte içtikleri likör yüzün den İktisat sınavını kaçırması olduğu sonradan anlaşılmıştır. Lise sıralarında adına «Kartalpençe» soy adını eklet mek için teşebbüse geçmiş ancak 0.50 miyopluğu yüzünden Hava Harb Okulu'na giremeyince bu sevdadan vaz geçmiştir. «Kartal» takma adı o za manlardan kalmadır. «Kızlarla erkeklerin tanışması top lumsal açıdan kutsal bir evlemdir» d i yen Yüksel bu felsefesi sayesinde Mediko-Sosyal'deki tüm kızlarp ayak atmıştır. Özellikle Dil-Tarih'Iilere ve Tıp'lılara karşı zaafı olan arkadaşımıza bu işlerde Haşan Çağlar yardımcı ol 8 muştur. 3 işletme ve 3 M aliye'li ker terin enişte namzedi olmasına rağmen «Tüm kızlar iki yüzlüdür...» bahane siyle ayak attığı kızlarla işi ilerletemiyen arkadaşımız halen M ülkiye'nin müzmin saplarındandır. Üçüncü sınıf tayken saplıktan kurtulm ak için ciddi b ir adım atmış ama akrabalarının zo ruyla nişanlanmaktan vazgeçirilmiştir. Bu olay kendisini çok etkilemiş olacak ki : «Artık ben idealist değil gerçekçiyim» diyerek ilçebay (kay makam) olmaktan caymıştır. Yurd'un 517 noiu odasında Haşan Çağlar'la b irlikte kalırken karşı apart mandaki kızlara «karpuz kabuğu ile mesaj gönderme» yöntem ini icabetmişlerdir. Bir keresinde karpuz kabu ğunun yanlışlıkla kızların annesinin önüne düşmesi odayı değiştirm eleri ne sebebolmuş ve bu sayede Köpekköy sakinleri huzura kavuşmuşlardır. En büyük hastalığı Halk Türküleri derlemek ve bunları Radyo'da okut maktır. Folklor sanatçılarıyle yakın ilişkisi vardır. Özay Gönlüm'ün mütem mim cüzüdür. Hatta Özay Gönlüm tarafından kendisine «menejerlik» tek lif edildiği bile rivayet olunur. Her dersin sonunda Haydar Şen'le b irlik te verdikleri «Çözde al Mustuvali..» ve «Dam'ardını dolaştım..» türkülerin den müteşekkil konserler son zaman larda İsmail Maden, Ö. Rahmi Kolcu, Günhan Sarıkaya ve Kâmuran Erboğa tarafından «reperluvar yetersizliği.» nedeniyle eleştirilere uğramaktadır. Ankara'daki Tiyatro, Opera ve Kon serlerin baş müşterisi olan arkadaşı mız buralara kız tavlamak için g ittiği yolundaki iddiaları kesinlikle yalan lamıştır. iki yüzlülükten nefret eder, sıkı M ülkiyeli'd ir. Kendisine yaşamı boyunca başarı ve m utluluklar dileriz. H A Ş A N Ç A Ğ LA R 1946 Sonbaharında-doktrinde 45 mi 46 mı olduğu tartışmalı-Konya'nın Erenkaya Köyü'nde çok hızlı bir deli kanlı doğdu. Konya'daki düzlüğün tersine hayatı pek engebeli geçti, ilko kuldan sonra yatılı b ir okula kapak atabilmesi için üç yıl pineklemesi ica betti. 1961 yılında gerekli destek ve kösteği birlikte sağlayarak ivriz'e ka pağı attı. O rtaköy ilköğretmen Okulu, Çapa Yüksek Öğretmen Okulu derken bu maymun iştahlı çocuk 1967'de Şahane'ye girdi. Öğretmen Okulu'ndaki sıkı inek liğini ve de otluğunu ilk iki yıl Mülkiye'de sürdürdü. Üçüncü sınıfa gelin ce gözü açılan ve hayatın sadece or yemekten ibaret olmadığını öğrenen bu eski süper inek, yüksel Ayhan'ın da yardımıyla kızlar karşısında yüzü şalgam gibi kızarmadan konuşmasını öğrenir öğrenmez İsparta'ya koştu ve teyze kızına nişan te k lif etti. Ne de olsa M ülkiye'li olduğu için te klifi ka bul olundu tabii. İsparta'dan büyük bir fatih edasıyla dönen Hasan'ın, Yüksel'e «kızların gönlünü fethetm e teknikleri» konusunda nutuk çekmeyfc kalkıştığı rivayet olunur. Yaz aylarında odun, ceviz, fasul ye. nohut-mohut tüccarlığı yapan ar kadaşımız iyi, bir «tahsildar» olabile cekken sırf burs için idari Şube'yi seçmiş ve geleceğin Kayseri valiliğine tesadüfen namzet olmuştur. Yurd'un 517 no. lu odasının balkonundan tüm enerjisini kullanarak fırlattığı şifreli ve de karpuz kabuğundan mamul mesaj larla Köpekköy'ün tüm sübyan kızları nın gönüllerine ateş düşüren arkada şımız; bir keresinde mütemmim cüzü Yüksel'in kendisine içirdiği «dibonne» şarabı yüzünden tüm yurdu ayağa kaldırdığını itiraf etmiştir. Sırf T.N.S. ziyaretleri için haftada b ir kez Konya'ya giden hızlı arkada şımıza iyi bir gelecek ve görkem li bir evlenme dileriz. ★ BEKİR ERKÖK (Erkek Değil) Ortanın-Solu'nun ünlü teortsyenlerinden olup evli kadınlara yardım komitesinin fahri başkamdir. Her ne kadar Sosyal Demokrat ayaklarda ise de marxist hocaların yanında değme marxistlere taş çıkartacak kalitede ah kâmlar kesmektedir. M ülkiye öğrenci derneğine orta nın-solu'ndan başkan adayı olmak için uzun b ir çaba sarfettiyse de kendisi ni İsmail Maden'den başka destekliyen olmadığı için bunda m uvaffak olamamıştır. Erol'la oturup bir takım palavrayı 5 - 6 sayfaya zayıp seminer diye Ruşen Keleş'e vermişlerdir. Böy lelikle M ülkiye tarihinde ilk kollektif ve de en kısa seminer hazırlıyan kah ramanlar ünvanını kazanmışlardır. Bütün meselelere ortanın-solu açı sından baktığı için sağ gözü 0.50 sol gözü 4,5 numara taşımaktadır. A h met M em ir'in derslerinde sık sık lâfa karışarak hocanın da neşesini kaçır maktadır. H afif sanayiyi son derece lüzumsuz demir-çelik sanayi'ini ye tersiz bulup «En ağır sanayi kurul malıdır» tezi ile Ahmet Demir'i çiledes çıkarmış, «sen bu derse gelmesen daha iyi edergin be kardeşim» de mek zorunda bırakmıştır. ★ KÂM U RA N ERBOĞA Kars'ta Mayıs ayında dünya'ya geldiği için mecburen sıcakkanlı ol muştur. Ankara'ya geldikten sonra bu sıcakkanlılığı oldukça artmış her bap ta geniş bir arkadaş kütlesine sahip olmuştur. Okulun alt koridorlarında futbol kabiliyetini arttırmıştır, «saha lar 40x50 m. ebadında olursa direk dünya karmasında oynarım» der. Karsta üşüdüğü için ilkokulu b itirir b itir mez kendisini Ankara'ya dar atmıştır. Ankara'nın sıcağı kendisine fazla ge lince çok fazla yanmıştır. Renginin zencilere yakın olmasını Ankara'nın fazla güneşine bağlamaktadır. Ot Erol'un mütemmim cüzü ve de ayrılmaz parçası olarak bilinen arka daşımız herç sıkısık anında Erol'un imdadına yetişmeyi kendisine en asli görev sayar. işçileri Bakanlığından burs alamayınca çok kederlenen arka daşımız her sıkışık anında Erol'un gülmemektedir. Kendisi herjnekadar karamsar is)ede ilerde kaymakam ola cağına inandığımız arkadaşımıza ba şarılar dileriz. M E H M E T ERTEN Gülnar ormanlarında büyüyen, gelişen toplumu da ormandaki hayat gibi hür ve anarşist hale getirmeye çalışan arkadaşımız «Bakunin, Prudhon, Kropotkin anarşistlikte benden çok geride kalır» demektedir. N ihi listleri de suikastleri lüzumsuz bulduğu için tutmaz. Polis baskınında kahramanca çar pışan arkadaşımız, yediği dayaklar sonunda gözünü kaybetme tehlikesiy le karşı karşıya kalmış, derslere devam edemediği için Haldun Menteşe aley hinde 100.000 TL. Iık dava açmıştır. Davayı kazandığı taktirce herkese hisse vereceğini ilân etmesinden son ra tüm İdari Şubelilerce desteklenen arkadaşımıza başarılar dileriz. ★ EROL İHTİYAR (OT EROL) Namı diğer yağcı Erol soyadının acaipliğiyle tanınmıştır. Kendisi de tip olarak pek genç sayılmayacak arka daşımızın soyadı «ihtiyar» olup istis nasız bütün hocalarca deği^tinilmes; tavsiye edilmiştir. 1949 yılında Sam sun'da dünya'ya iltihak etme lüzum suzluğunu gösteren Erol, Darvinizmden sonra Erolizmi ortaya atarak in sanların hamsi soyundan geldiğini ilerj sürmüştür. Mekteb-i M ülkiye'ye. gelmiş geç miş en büyük yağcı olarak şöhretini kabul ettirm iştir. (Mücellitoğlu M ülki ye Tarihçisi A li Çankaya'nın dikkati ne). Bu yağcılığından hemen hemen bütün bütün hocaların rahatsız olduğu ancak, Muammer Aksoy'un oldukça memnun olduğu ve arkadaşımızı ken disine fahri zat işleri müdürü tayin ettiği rivayet olunmaktadır. Kendisi ne, Adil Yağcı, Ülfet Komili, Vita gibi b ir çok yağ fabrikalarından burs tek lif edildiyse de bir zat işleri müdür lüğü kapabilmek için işçileri bursunu tercih etmiştir. Tanınmış saplardan olan arkada şımız bundan kurtulmak için birkaç hamlede bulunmuşsa da hüsrana uğ ramıştır. Önce işletmeden Gürsel'e ayak atmış netice alamayınca, D.T.CJ. den derslere gelen hatunlara abayı yakmış ancak onlardan da pas ala mayınca kendini aşırı derecede dersletre vermiştir, ineklikte Mülkiye'nin en büyük üç ineğinden biri olup. Haydar ve Ahm et'ten geri kalmama ya bütün gayretiyle çalışmaktadır. ★ İLKAY K Â M İL Yavru vatan yeşil adanın kartalı yakışıklı İlkay 1944'te Limasol'un Düzkaya Köyünde doğdu. Serüven ler çocuğu, İlkay 1963-65 yıllar* arasında müthiş Erenköy çarpışmala rında mücahitlik yapmıştır. Cepheden cepheye koşarak lüm Rumları dize ge tirmesine rağmen, Makariosun kendi sini Kıbrıs'a almayacağından çekindiği için halâ kaç Rum öldürdüğünü açık lamamıştır. Ara sıra mücahitliğine ait hatıra fotoğraflarına bakarak kafayı çgkmek ve gözyaşı dökmek büyük zevkidir. Türkçe'yi en iyi konuşan Kıbrıs'lı ünvanını alan arkadaşımız şıp demiş Ömer Şerif'in burnundan düşmüştür. Bu yüzden bir keresinde Kızılayda dolaşırken tüm kızlar kendisini Ömer 9 Şerif sar>ıp peşine takılmışlar, trafik iki saat süre ile durmuş, hayranları nın elinden ancak polis kordonu sa yesinde kurtulabilm iştir. Sınıf-ı iptidai'de Yurd'un 42 şim di 507 nolu odasındakalırken; «biz onun iyiliği için yapıyoruz...» d iye rek yazdıkları sahte kız mektupları ile arkadaşları Mehmet Deniz'i kandırıp, çocuğun birinci sınıftan oelge alması na yol açtıkları olayda Yüksel Ayhan ile birlikte önemli bir rol oynamış tır. Çığır lokantasında yemek yiyen cins-i latifelerin hamisi tüm T.N.S. ka dınlarının dostu olan İlkay sene için de derslere çok az uğrar. Her sınav dan sonra : «çaktım, mahvoldum» d i yerek arkadaşlarını üzüntüye garketmek ama sonunda sınıfını geçmekten ayrı bir haz duyar. Diğer tüm Kıbrıslılar gibi O da yiyeceğini, giyeceğini ve de içeceğini Kıbrıs'tan getirir. Çok dağınıktır. Bir gün bu yüzden laci vert kazağını sabahtan öğleye kadar aramış, nihayet kazağın sırtında old u ğunu farkedebilmiştir. Ker yıl aldığı 20 çift çorabı tüm sene boyunca hiç yıkamadan münavebe ile idare eder. Pantalonunun düğmesini dikm eyi be ceremediğinden o işi de arkadaşlarına gördürür, özellikle Kıbrıslı öğren ci!' gurubunun gözbebeği Mücahit İlkay'a sonsuz başarı dileklerim izi sunarız. ★ GALİP K A Y A : 1946 yılının kış kıyamet bir g ü nünde Ankara'dan Bor'a gitm ekte o lan yolcu treninde anası G alip'i kompartman kaloriferinin dibinde doğur du. ikide bir «çuff.. çuff..» sesleri çı kararak sınıfları dolaşma alışkanlığı o günlerin hâtırasıdır. Üniversitede ey lemlere karışabilmek için Ortaokul'dan sonra 2-3 yıl «soğuk demircilik» ya parak pazularını geliştirm iş ancak şimdiye dek acı kuvvetini kullanacak b ir fırsat yakalayamamıştır. Nişanlı sını görmek için her hafta Bor'a giden Galip eşşekliği ile tanınmış olup, kral lığına karar verildiği zaman «merkep» kelimesi ile kamufle edilmiştir, inek Bayramı'nda isim babalığını Şemdinli'li Kürt Atilla yapmış, fermanlar oku nurken p olitik nedenlerle ünvanı «SAP GALİP» olarak değiştirilm iştir. Zaman zaman kü fürlü konuşma rekoru denemelerine girişir fakat bü yük b ir mütevazilik örneği göstere rek bu rekorun «Bor'lu Ebuzittin Efen di» ye ait olduğunu söyler. Bor'dan büyük adamlar çıktığını ama kendi sinin bunların en büyüğü olacağını söyler. Oyunlardan piştiyi, içkilerden şarabı tercih eden ancak son zaman larda saçlarının dökülmesini işkiye bağladığı için günlük içkiyi 1.5 şişeye indiren G alip'in şakiliğini geçen yıİki Abant gezisinde Rahmi başarı ile ye rine getirmiştir. En büyük ideali kaymakam olmak ve bütün maaşını elbiseye yatırmak tır. Geçim yönünden endişesi yoktur., çünkü iaşe işlerinin, kaymakamı o l duğu ilçenin yurttaşlarınca karşılana cağına inancı lamdır. İdarî Şube'nin Kralı «SAP GALİP» e tüm yaşantısın da başarılar dileriz. Yurdun polis baskınında coplana rak götürülm üş ve sırtındaki kırmızı kazak yüzünden başına, pişmiş tavu ğun başına gelmeyen şeyler gelmiş tir. Devrimci geçinen bu adam, «de dektif» kelimesinin kullanılacağı yeri ve zamanı iyi seçemediğinden de Dev - Gençliler tarafından iyice marizlenerek mükâfatlandırılmıştır. Şık giyinişiyle ilgi toplayan po lis, işi genişletip hovardalığa dökünce M ülkiyeli kızlar tarafından «Dal kuşu» olarak vasıflandırılmış ve gidersk aforoz edilmiştir. Kendisini boşlukta hisseden bay Müsteşar yıldırım nikâhı ile evlenmiş ve herhalde çok mutlu olmuş ki 9 ay süren evlilik hayatına «boşanma davası» ile son vermiştir. Sosyal girişim i fazla olan bay Doktor soyadından hız olarak sınıflarındaki DTCF, li kızlara ayak atmış, diğer ta raftan plâtonik aşktan muzdarip oldu ğu için İstanbul'u su yolu yapmıştır. Kırkından sonra azanı teneşir paklar bizden söylemesi.. ★ H A Y D A R KESKİN MERKEP G A L İP İN S O N PARİS SEYAH ATİN D E K A Z G A N 'A VER D İĞ İ POZDUR. 10 1349 fevellütlü olup Türkiye'nin Texas'ı Trabzon'da dünyaya dühûi etmiştir. M ülkiye'de iktisap ettiği «Doktor, Müsteşar, Polis» ünvanları içinde en çok polislikten dolayı başı derde girm iştir, ilk kovboy eğitim ini Trabzon'da yaptıktan sonra Askerî Okula giren silahşor, 27 Mayıs'ta Bursa valisini te v k if etmiş, 22 Şubat Ola yında Talât Aydem ir'in muhafızlığını yapmış, 21 Mayıs hükümet darbesinde de Radyoevi'ni işgal etmiştir. Bu üs tün başarılarından dolayı Harb Okulu'nun arka kapısından mezun olmuştur. 0 . R A H M İ KOLCU 1947'de Urfa'nın Ceylanpınar ka zasında dünyaya teşrif etti. Doğar- ken : «Gabak aşı bişdi duz isler, ana benim can.m giz isler...» türküsünü çığırdığı güvenilir kaynaklardan Öğre nilmiştir. Küçük yaştanberi Karacaoğlan gibi Türkiye'yi dolaşıp durmuş en sonunda dört yıl için Mekteb-i Mül kiye’ye dem ir atmıştır. Ortaokul ve Lisedeyken süper inek olan arkadaşı mızın verimi özellikle M ülkıye'nin bir ve ikinci sınıflarında ansız.n düşüver miştir. Bunun da nedeni Urfa, Mardin gibi kızı kıt diyarlardan birdenbire Ankara kızlarının ortasına düşen Rah m i'nin feleğini şaşırmasıdır. 1 Mayıs 1970'teki Abant gezisin de idari Şube toplu halde Abant gö lü'nün çevresini dolaşırken 1 saat 45 dakika süre ile Galip'in şakiliğini ba şarı ile yapmış ve bu durum meyha neci «Mantar Ahmet» in Kulağına gi dince Kendisine 500 lira aylıklı rekli şakilik» te klif edilm işle de o işi sadece çilin gir sofralarında zevk için yaparım» gerekçesiyle bu teklifi reddetmiştir. Bilimsel tartışma ların «karambol çocuğu > olan Rahmi, Mülkiye sona gelmesine rağme.ı her gördüğü kıza aşık o ld u ğ u n j söyleye cek kadar rom antiktir. Şimdi 3 Maliye'de olan kumral bir cins-i lâtife özel bir tutkusu vardır. Bu yüzden iki yıl dır Yüksel'in başın.n etini yemekte ve : «Ne oiursun Yükseldiğim Ş....... bana ayarlayıversene» deyip durm ak tadır. Bu konudaki maymun iştahlılı ğını yemeklerde de gösterir, bir otur mada sekiz porsiyon yemek yiyebilir. En çok «sulu* kuru fasulyeyi sever. Ayıpoimasın diye bazen lokantanın birinden çıkıp diğerine girdiği de olur. İçişleri Bakanlığı'nın bursu yen gen olunca hayata iyiden iyiye karam sar bir gözle bakmaya başlayan arka daş,mız halen gökdelen'in 22. katın dan atlamanın avantaj ve dezavantnjlarını «bilimsel» olarak hesaplamakla meşguldür. Kendisini iyimserliğe da vet eder, mutlu bir yaşam dileriz. olduğu halde ismet Paşa'yı sağcı ol makla suçlar ve de «Türkiye'de De m okratik Halk Devrimi» teorisini ge liştirdiğini iddia eder. Sosyal Demok rasi ve Ortanın Solu derneklerinin kurucu üyesi olan bu hızlı dernekçi her nedense hiçbir resmi görev alma mı ştur. İskilip'te ve M ülkiye'de ayak at tığı kızlardan pas alamayınca Anka ra'dan görücü usülü ile nişanlanmış olup «en uzun nişanlı kalma rekoru» nu kırabilmek için halen nişanlılığını sürdürmektedir. Evlenme parası birikl irebilmek için hocaların verdiği yardımcı kitap ları bile salan, işçilik, işportacılık, vb. her türlü mesleği icra etmiş bulunan arkadaşımıza sonsuz başarılar dileriz. (Not : Arkadaşımız 13 Eylül'de evlen di, tebrik eder, m utluluklar dileriz. ★ KORALTAY NİTAŞ (Kör Arnavut) Evli olan arakadaşımız, paşa da madı olması nedeniyle : Erim Kabine sinden bakanlık bekliyor idi. Gazete lerde Atiilâ Karaosmanoğlu'nun fotoğ raflarını gördükten sonra oldukça ümi de kapılmıştır. Evden derse gidiyorum diye izin alıp, sabahtan akşama kadar pasajdaki kahvede bilardo oynayarak gününü gün etmeye çalışmaktadır. Bilardoyu iyi bildiği kadar, tavladan da hiç anla mayan arkadaşımız acemi Veysel'le yaptığı 53 tavla maçında yanilmesinın sebebini şanssızlığında aramaktadır. Kâğıt oyunlarında başarı kazana madığından, aşktan kazandığını övü nerek ilân ederek dolaşmaktadır. * SÜ L E Y M A N O Ğ U Z Antalya’nın ince narin bu çocu ğunun hangi tarihte dünyaya diıhul ettiği özel sebeplerden ötürü bilinme mektedir. On sene kadar önce Mekteb-i M ülkiye'ye giren ve buradan bir tü&lü çıkmak istemeyen bu arkadaşımız hocalara karşı nazik ve sempatik dav ranışları ile tanınmıştır. Okulda hemen hemen bütün kızlarla konuşan bu centilmen erkek, on senedir sap gez mektedir. Son sene Reşat Aktan'ı tavlayan arkadaşımız, sırf aynı kürsüdeki Ah met Demir'den «Cinsi lâtif tavlama teknikleri» ni öğrenebilmek için asis tanlık ayaklarına yatmıştır, içişlerinden ald.ğı burslarla lisan öğrenmek üze re İngiltere'ye gitmiştir. Kendisinden sekfz aydır haber alınmayan arkada şımızın Muhafazakâr Parti ile sıkı iliş kilerde bulunduğu İngiliz kaynakların dan alınan haberler arasındadır. Not : Arkadaşımız İngilizceyi, tu rist mevsiminde gelecek hatun kişileri tavlamak gayesi ile öğrenmektedir. ★ İSM AİL M A D E N 1947 yılında İskilip'te, islerriyerek dünyaya geldi. Hergele meydanında-pardon Gazi Lisesi'nde-yetişti. 1963 yılında midesinden ameliyat ol Hergele meydanının yetişi irdiği. duğu halde bir türlü ölmedi. Mediko - Sosyal'ın gezilerinde aracılık etmek, Gazi Lisesi'nin Mekteb-i M ülkiye'ye sınıfın resimlerini çektirmek, vb. b ir hediye ettiği sayılı şahsiyetlerden oçok lüzumsuz işlerinin fahri görevlisi lup, her nekadar tatar ağalarına ben olan arkadaşımız, Ortanın Solu'nda ziyor ise de aslen arnavultur. ★ ATİLLA O SM A N Ç E LE BİO Ğ LU Trabzon'un Çaykara ilçesinde do ğan, oradan Konya Cihanbeyli'ye yer leşen «Şimdinli'Ii Kürt Atillâ» namıyla maruf iri gövdeli, koca bıyıklı ve de koca kafalı, evlenecek kadar da kafa sız bir arkadaşımızdır. Derslerle arası iyi olmayan, derse gelmesi hccalsr11 ca da yadırganan, geldiğinde «sen bu sınıftanmısın» diye sordukları ar kadaşımızın bütün vakti iş aramakla geçmektedir!. Hergele meydanının nadir herge lelerindendir. Gazi Lisesindeyk-3n pa raşüt çalışmalarına katılan ve Turk Kuşu'ndan sertifika alan arkadaşımız son atlayışını M ülkiye'ye yapmıştır. Burdan başkayere atlama imkânı bu lamadığından Mekteb-Î M ülkiye'yı bi tirmek mecburiyetinde kalmıştır. Türk, kürt ve lâz unsurlarını bün yesinde barındıran arkadaşımız tam TÜRK olduğu iddiasındadır. Aynı za manda birinci sınıf fotoğrafçı olan Atillâ, Bülent Daver'in Kızılcahamam fotoğrafları ile ün yapmıştır. Mesut bir aile reisi olan arkada şımız dengeli hayatı, sempatik davra nışları ve de Merkep Galip'e Samsun sigarası ikramları ile tanınmıştır. Kendisine m utluluklar dileriz. * H A ŞA N Ö Z H A N 1948'de Elazığ'da yeryüzüne ayak bastı. Okul'a sadece sınav günleri ge len arkadaşımız hocaların adlarını ar kadaşlarına sormakta, hocalar da : «sen bu sınıftanmısın?» diye kendisi ne sormaktadırlar. M ülkiyeye g e ld iğ i ne pişman elan arkadaşımız. Avukatlık Yasası'ndaki değişiklikten sonra büs bütün şapa oturmuştur. M ülkiye'yi bitirdikten sonra nasıl avukal olacağı nı şimdiden kara kara düşünmektedir Beşinci kardeşi de doğduktan sonra Türkiye'de «nüfus plânlaması» konu sundaki tüm konferansların müdayimi haline gelmiştir. Birinci ve ikinci sı nıftayken tüm kızlara ayak atmış, ayakları kırılınca da ansızın evleniver miştir. Kömür işletmesi memurları Lokal'inde çalıştığı işyerindeki arkadaş larına Poker, King, Pişti oyunları ile ilgili kurslar vermekte olup yakında «On derste kâğıt oyunları» adlı bir kitabı da yayımlanacaktır. Kendisine bol iskambilli yaşantılar dileriz. * ZEKİ Ö Z K A N (Yedek İmam) 1946 yılında ezan sesleri arasında yatsı vakti Milas'ta dünya'ya geldi. 12 Kabataş Lisesinden sonra Teknik Ü ni versiteye giren arkadaşımız okuldan çok, P.P. şişli şubesinde faaliyet gös terdiğinden orada dikiş tutturamayıp. M ülkiye'ye transfer oldu. Dinsel Sosyalizmin kurucusu olan arkadaşımız M arx'ın en büyük eksik liğini materyalist olmasında bulmakta dır. Bu yüzden okuldaki Sosyalist faa liyetlerden tecrit edilen irram hazret leri, okulun bir köşesinde mescit açıl ması için öğrenci derneğine dilekçe vermiştir. Abdestsiz gezmeyen, yanına kız arkadaş oturunca teneffüslerde abdest tazeliyen arkadaşımız hafızlık, müez zinlik, yedek imamlık gibi görevleri rahatlıkla deruhte edebilmekte, Fehmi Yavuz hocamızla dini konularda hiç anlaşamamaktadır. Dünyanın öküzün boynuzunda olduğuna inanmakta olan arkadaşımızın ideali ilerici bir müftü olmaktır. Kendisine başarılar dileriz. mız, bir ara sınıfın karşısındaki kız lara ayak atmıştır. Arkadaşları tara fından gırgırına lâf attığı kızın Şimd in li'li Kürt Atillâ'nın dalgası olduğu söylenmiştir. A tillâ'yı tanımayan arka daşımız tarif edilen eşkalinden korka rak bir hafta okula gelmemiştir. Daha sonra A tillâ'yı gören arkadaşımız «vay anam dalgalandı Akdeniz» diyerek kaçacak delik aramıştır. En son Kurtuluş Lisesinin sübyan kızlarına ayak atan meşe palamudu Lise müdürü tarafından yakalanarak polise teslim edilmiştir. Bu hadiseden sonra sap kalmaya razı olan arkadaşı mız gene durmamış İstanbullu bir kıza enselenmiştir. Kendisine m utluluklar dileriz. ★ GÜNHAN S A R IK A Y A (Uzun Ömür) 1949 yılında Denizli'de dünya'ya gelme gafletinde bulunan arkadaşımız kısa zamanda ve de süratle uzamağa başlamış ailesinde büyük endişe ya ratmıştır. Boyu uzun (aklı kısa) olan arka daşımız M ülkiye basket takımına gir miş kabiliyetsizliği yüzünden dikiş tutturamamıştır. Sınıfta kapıları açmak, kapatmak. Koridordaki gürültüleri kesmek gibi fahri görevleri vardır. Bir aksilik sonucu M ülkiye'ye gel diğini söyleyen arkadaşımız İDARİ ŞUBE'ye gelenleri intihar birliği olarak niteler. Son kabineye girecek olanla rın en az 1.85 boyunda olması gerek tiğini savunur. Derslerde fazla söz ★ istediği için hocalarca sık sık ters lenir. «Biçimsiz Sosyolizm» in teorisyeA H M E T PALAM U T ni olan arkadaşımız eylemlerin «Bilim Dışı» olduğunu savunur. 1948 yılında Mersin'in en içinde İdeali toplum polisliği olan arka doğdu, belkide orada ölür. 1967 yı daşımızın iyi bir kapıcı olacağından lında son dakikada dekanlığın aldığı , şüphemiz yoklur. (istihdam etmek is kararla 25 lik kontenjan içinde M ülki teyenler işçi bulma kurumuna müra ye'ye girdi kısa zamanda inekliğiyle caat edebilirler.) nam saldı, ideali iktisat asistanı olmak elan arkadaşımızın İDARE ŞUBE'ye gelmesinin tek nedeni yüksek ortala ma tutturmak istemesi ve de iktisat okumak için bol zaman bulabileceği ne inanmasıdır. Soyadının Palamut balığı ile iligisi olmayıp meşe pala m ut'u olduğunu sık, sık açıklamak lü zumunu hisseder. Cesaretini Akdenizin eng in likle rinden aldığını iddia eden arkadaşı ★ H A Y D A R ŞEN 1948 yılında İslahiye'nin Şatırhüyük Köyü'nde doğdu. 1966'da Gazi antep Lisesi'nden mezun oldu ve 1967 de de M ülkiye'ye girdi, idari Şubenin üç süper ineğinden biri olan Haydar ★ C E N G İZ Ş E N O C A K Namı diğer polis Cengiz, oldukça vamp pardon zamp geçinen bu arka daşımız Uluç Gürkan derneğinde kan tin, yemekhane ve de iaşe Genel Mü dürlüğünü deruhte ettikten sonra o l dukça yük tutmuş, yaptığı servetle ev lenmeye karar vermiştir. Daha sonra Ortaokul öğrenimi boyunca tatillerde koyun-kuzu otlatmış, Lise öğrenimi sırasında ise türlü çeşitli işportacılık yapmıştır. Sözkonusu çileli yaşantısın dan ilginç sahneleri anlata anlata b i tiremez. Süper inek Haydar, birinci ve ikinci sınıfta intibak ve sınıf geç me endişesiyle tanıyamad ğı Ankara'yı ancak üçüncü sınıftan itibaren .gezip görmeye başlamıştır. Hatta içişleri Bakanlığı Bursu için yapılan mülakata, bakanlığın yerini bilm ediği için son anda yetiştiği söylenir. Üçüncü sınıfta Muammer Aksoy'un seminer dersinde silâh taşıma serbestisi ve silâh kaçakçılığını savunan Haydar; sömestir tatilinden sonra Ga ziantep dönüşünde otobüste yapılan polis aramasında üzerinde sadece cilet, tırnak çakısı, tükenmez kalem, teşbih, çay ve duvar halıları gibi şeylere rastlanması onun masum olduğunu isbatlanrştır. Rahmi gibi o da her gördüğü cins-i latif karşısında içini çeker ama bir türlü kefeni yırtıp kızlarla iş pişi remez. Üç Maliye'den esmer bir bom bayı gözüne kestirmişse de ayak at ma fırsatını bulamamıştır bu türlü. Tüm gezilere adını yazdırır ama bir bahane uydurup hiç birine katılmaz. Soy adı gibi-şen-şakrak bir mizacı olan arkadaşımız seyahat, sükun, bahar ha vası ve sade dondurmayı çok sever. En büyük özelliği çalışkanlığıdır. Her sabah sınıfta konserler verecek dere cede Halk Müziği aşığıdır. Aşık Mahzuni. Neşet Ertaş ve Özay Gönlüm en sevdiği sanatçılardır. Geleceğin idea list kaymakamı «can» Haydar'a tüm yaşantısında başarılar dileriz. Halen 6 - 7 yerden burs alan, 5 - 6 yerden çatışıyor gözüküp maaş alan, çenesiyle, yağcılığıyla hayatta muvaf fak olacağına inandığımız arkadaşımı za başarılar dileriz. ★ E N G İN TULGAN İdarî Şubenin tek bayan öğrenci sidir. Evli olan arkadaşımızın, istikbâl de en az on sene üst üste yılın an nesi seçileceğine in a n G im ız tamdır. Ağırbaşlılığı,- hanımefendiliği; güzel liği ve de sempatik davranışla^ ile d i ğer şube 'kfzlarına örnek olan-ve de kıskançlıklarından çatlamalarına sebep olan arkadaşımız, derslere muntaza man devam eden bir kaç kişi arasın dadır. Tüm İdarî Şubeli arkadaşların ar kadaşımızdan tek isteği Üniversite Mezunu Hanımlar Cemiyetine üye olarak baştaki işten anlamayan ve de başarısız yöneticileri devirerek, bu cemiyeti sayılı cemiyetler arasına katmasıdır. hanımefendi bir iktisat mezunu ile dünya evine girmiştir. Evlilikten sonra ilk beyanatı : «Evlilik güzel şey be kardeşim» de mek olmuştur. Her önüne gelene «Bak sana bişi diyim m i?» diye söze başla yan sonra sağa sola, öne arkaya bakaark — Polislik itiyadı— «Evlen be kardeşim, hastalık mastalık bişi kalmı yor.» diyerek e vliliği tavsiye etmekte dir. ★ Y A Ş A R DURSUN Y IL M A Z İnek Haydara çok ayak atan bu arkadaşımızın Haydarla arası oldum olası iyi olmamıştır. Hele burş mesele sinde «Haydar burs alamaz» diye belyamat vermesi az kalsın hayatına mâloluyordu. Kazgan için Zeki Müren : — A h ... Ne diyorsunuz, Kazgan yatmadan evvel okuduğum tek mecmuadır. Bülent Dâver : — Kazgan'da çalışan kız arkadaşlar beni görsün ler. 116 Nâsır : ( Ic d lİG F ? — Kazgan'ın 1971 sayısını bütün Arap halkının okumasını istiyorum. Böylece İsrail'i yenmenin takti ğini öğrenmiş oluruz. (Rahmetli ölmeden önce beyanat vermiştir.) 13 İnek Bayramında İdari Şubenin = = = = = = diğer Şubelere attığı çamurlar İDARİ ŞUBE MARŞI : Mehter marşı : Idariyun, şanlı şube, Forsunu da koymuş cebe, Tahsildarın karısı, Kaymakamdan kaldı gebe, *★* Idariyun sanımız, Kaymakamlık yolumuz, Sap Galip Kralımız, Feda olsun canımız. * * * ■jc 4 işletmeden Kel Şevket'in «Biz de köfte yeriz, ne yani bizim başımız kel mi?» dediğini, Bekir Erkök'ün kahvede «Heeyt ayol» diye nâra attığını, «YAVUZ GELIYOR Y A V U Z » geliyor da denizi Sen tebanla bin yaşa da ünlü £..p Galip Paşa, Nakarat : Hop liri ninna desinler de, Şu kızları yesinler, Kaymakamın önünde de kız oyna mış desinler. * * Ar Kaymakamlar geliyor ela denizi yara yara, Bir Giirsen alırız da başınıza vu ra vura, ** Sap Galip'in önünde de saygı dur muş züppeler, Tülay seni alacağız çatlasın tahsil darlar. 14 Nakarat : A manin Unal Ünal, Zamanın Ayşe Ayşe, Odayı çabuk döşe yalelelli. BU N L Züppeler, dize geldi, Kızları da bize geldi, Tülay Kraliçe, olunca, Kralımız, aşka geldi. *■k■* Şimşek gibi, çakarız, Bakkalları yakarız, Göndersinler, kızlarını, İcabına bakarız. Kaymakamlar aşa aşa, Tahsildarlar için : (Mali Şube) «DERE GELİYOR DERE» Ayşe geliyor Ayşe, yalelel yaleteI, Yerlere düşe diişe yalelelli. Gel kaçalım kaymakam, yalelel yalelel, Ünal’dan köşe köşe yalelli. İ f Faik Başbuğ'un I. sınıf iktisat dersinde aşırı is tihdama b ir misâl isteyip, anlamadığını söylemesi üze rine Aziz Köklü'nün, «Oğlum, sen çok soru soruyor sun, aptal mısın?» dediğini, İ t 4 M aliye'nin Bıçkın Kıralı Ünal'ın kendisine «yüzü güzel, bacakları çirkin kızları mı, yoksa yüzü çirkin, bacakları güzel kızları mı tercih edersin?» diye sorul duğunda «ışığı söndürünce hepsi b ir olur.» diye ce vap verdiğini, İsmail Kersu'nun özellikle kız arkadaşlarına «Bursa'lılar erkek olur.» demesinin ve bunu sık sık tekrar lamasının türlü şüphelere yol açtığını, •fa 4 M aliye'nin saf çocuğu Mustafa Kili bir .gün yurt ta elinde yumurtalarla dolaşırken kendisine sorulan «onlar kimin?» sorusuna «Benim» diye cevap verdini, bu cevabı üzerine kendisine tuhaf tuhaf bakılmasının ve «eminmisin?» sorusunun sebeb-i hikm etini ancak 36 sayine sonra jeton düştükten sonra anlıyabildiğini. -fa Son zamanlarda arkadaşlarından örnek alıp, cin sinin bilincine vararak, kızlara ayak atma sevdasına tu tulan Yusuf'un dişlerine kanca taktırarak düzelttirme ye çalıştığını, Mülkiye’de kışladım yalelelli. Tahsildar hareminde, yalelel yale lel, Balayı'na başladım yalelelli. ** /liman göbekten, amaniıı göbekten. Biyo öpiiverem Halime, t liman yanaktan, amaniıı yanaktan. — iliman iliman Nakarat ... Züppeler için : — Siyasi Şube — «ASMAM ÇARDAKTAN» Ünal yıkıldı, suyu sıkıldı, Bugiin Halime'yi görmedim, Canım sıkıldı, anıaııirı canını sıkıldı. Asmam çardaktan, suyu bardak tan, Biyo alıver de Halime'ın, «EKİM EKTİM ÇÖLLERE» Şapkana kubbe derler de, Smokine cüppe derler, Ne kadar kibar olsan da, Adına züppe derler. İLİYORMUSUNUZ Nakarat : Züp züp züp züp züppeye de Paris senin neyine. Ya Kenya’ya^ ya Kongo'ya Gideceksin seneye. *** Ekin ektim gül bitti de, Dalında bülbül öttii, Ötme ey garip bülbül de, Züppe'm Fizan'a gitti. * * * Nakarat . . . Züppe gitti çöllere de, Sezdirmedi ellere, Yamyamlar züppeyi yedi, Destan oldu dillere... **★ Nakarat ... Bakkal için : — İşletme Şubesi— «MEŞE MEŞEYE BENZER» İç Mustafa Kırali'nin «Annemler kadınla, kızla ilgi lendiğim i bilseler, sevinirler.» dediğini, iç 4 M aliye'nin olgun ve de dolgun kızı Halime'nin imtihanları b ittikten sonra eve gitm eyip günlerce ayni masada oturup, roman okuduğunu, iç Kutlu'yla Hüsamettin yolda giderlerken mahalle nin çocuklarının toplanıp «On numara, çok madara» diye bağırdıklarını, iç Yine saf ve inek Mustafa Kırali'nin b ir pazar günü uykudan kalktığında Vecdi'yi masa başında görünce telaşlanıp, yüzünü yıkamadan ders çalışmaya oturdu ğunu. Vecdi radyoyu açtığında «kapat be kardeşim, sen sabahtanberi çalışıyorsun, biraz da ben çalışayım» dediğini, ic Jnal'ın ehliyet sınırını aşar, diye korkup, Halim e'yi zayıflatmaya kalktığını ve eczaneden sık sık za yıflama ilâcı sorduğunu, İç Kutlu'nun inekhane duvarındaki «tank ehliyetle bisiklet kulananlar çoğaldı» yazısını taaccüple karşı ladığını ve bu işe epeyce güldüğünü; iç İbrahim Ö zbil'in «Ben bir daha Maliye Enstitüsü ne gelmem, Esin Hanım bana fena bakıyor» dediğini, iç 4 Diplomasinden Kıbrıslı Bedia Lütfi'nin her bahar yeniden zayıflama rejimi yaptığını ama tonajının hiç değişm ediğini, Bakkal bakkala benzer de, Bakkal çakkala benzer oy oy. Bukkalların kızları da, Kokmuş sıçana benzer oy oy, * ★ * Nakarat .. . Yandı bakkal kar gelsin oy oy, Yüzde iiç yüz kâr gelsin oy. *★ir Su katıyor sütlere de Benziyor züğürtlere oy oy. Ben nasıl inanayım da, Üç kâğıtçı bakkala oy oy. * * * Nakarat ... «TEPSİ TEPSİ FINDIKLAR» Tepsi de tepsi fındıklar, Kullu da Hüsamettin'i gıdıklar. ■k* * W Nakarat .. . Aman aman Kutlu'm şanına, Nasıl çıkcen Hiisam agamin yanı na hey, Aman aman Kutu'm nar deye, Neye vardın Hüsam ağama yaı deye. ** Tarsus’la Ankara’nın arası, Hüsam ağanı yetiremez makyaj parası. Nakarat ... Tepsi de tepsi pırasa, Güçciicücük yaprağına kar yağsa, Kutlu giz da kocasız kalsa, Gece gündüz Hüsanı aganta yalvarsa. Nakarat ... --------------o-------------«AY OĞLAN TATARMIS1N» makamında : Ey Vahap bakkalınısın? Şejtali satarrnıstn Şeftali şöyle dursun ey Vahap, Gürsel’i satarrnıstn... Nakarat ... Haydi Gürsel Idare'ye idare'ye, Kızlarınız gönüllü bize gelmeye, ** *■ Ey Tiilay imana gel, Dolaş Idare'ye gel, Hiç bahanen yok ise ey Tiilay, Engin'i görmeye gel. ** * Nakarat ... İlaydi Tiilay iiziinı olsun iiziim olsun, Düğünümüz giizün olsun, giizel olsun... * iç Bir tellâk bir at hırasıdır. İki tellâk bir eşkiya çetesidir. Üç tellâk aç ihtilal ordusudur. iç Bir tahsildar tüccardır. İki tahsildar bir anonim şirket. Üç tahsildar bir tröst demektir. Kısa... Kısa iç Olay 4 Diplomasiden Erten T urgut’un başından geçer. Polis ta kibinden kurtulmak için sığındığı evde evin kızına abayı yakar. Erte si gün «Teşekkür etmek amacıyla» o eve gider. Fakat bir müddet son ra parçalanmış çiçeklerle dışarıda görülür. Kendisine buketi verip vermediği sorulduğunda da, büyük bir iş başarmanın gruruyla müte vazi bir şekilde baş sallayarak «Evet» der. 4 idareden İsmail Maden ni şanlı kalma rekoru kırmak için 1968’den bu yana nişanlıdır. Yen gemiz «Kaymakam olamazsan be ııim yüzümü göremezsin» diye resti çekmiştir. Ancak kaymakamlığın im tihanlı hale getirilmesi İsmail’in huzurunu oldukça kaçırmış. Sene sonu yaklaştıkça rekoru kıramamak korkusundan mı, yengeyi kaybede ceğim korkusuyla mı bilinmez Is mail kara kara düşünmeye başla mıştır. iç Mülkiye bir nane : İç sıralarının üzerinden H O C A LA RD A N N A N E L E R : Bedri Gürsoy : «Savaşı ihtiyarlar çıkarır, genç ler yapar.» Reşat Aktan : «Mer’aları koyunlar üç numa ra traş ederler.» Sait Kemâl Mimaroğlu : «Çocuklar siz bilmezsiniz, ben Ayşe’yle çok uğraştım. Onu çalıştır mak için işçileri kandırdım. Şimdi Ayşe tam randım an veriyor.» Erden Öney : «Ben yoklama yapmıyorum, derse devam eden arkadaşları tesbit ediyorum.» Tuncer Bulutay : «Çok şeyi anlamanın yolu, çok şeyi anlamamaktır.» * * «The gardende gezerken The cigarette içerken Father yakaladı suçüstü I am düştü kıç üstü.» Tüllab’dan naneler : --------------o-------------- KRAL VE KRALİÇELER : — — — — İdari Şube: Galip Kaya. Galip — — Mali Şube : Tahsildarlar : Özkan, Ayşe Ergenekon, «İnek olmak, sınıfta kalıp eşek olmaktan iyidir.» YAM AN iç «Vatanım, evim Tarlam, bahçem, Hududum parmaklık, Halkım, ailem, Gıdam ot, Uykum kâbus Dünyam babam.» (Evde kalmış bir inek.) Sap Ünal İşletme : Bakkallar : Abdiilvahap Bulun, Gürsel Harmankaya. — Kra liçe — Siyasi Şube : İr iç Bir bakkal dilencidir. İki bakkal tefeci. Üç bakkal şubelerüstü bir ka pitalist. Tiilay Serttaş. İç Bir züppe turisttir İki züppe bir ticaret şirketi, Üç züppe bir sömürge. 16 İsmail Türk : «Kazı yol ama, bağırtma.» Sait Kemâl Mimaroğlu : «Ticaret Kanunu ile Borçlar Kanununun flört ettiğini bilimsel yollardan açıklıyacağım.» Uğur Korum : «İstanbul Üniversitesinde ö r neklemeye sondaj diyorlar, petrol mü arıyoruz be kardeşim.» Halûk Ülman : «Bizim Hanım, hanımlara kar şı nazik olmadığımdan şikâyet edi yor, sigaralarını yakmıyormuşum da...» Turan Güneş : ¡Oğlum meyhane aç, etrafa ne şe saç.» K ı s a ... Kısa İç Gezinin Öyküsü zik ve dans (oryantal) icra edildi (!) 22 Nisan günü sabah saat 10'da bardaktan boşanırcasına yağan yağ Otobüste öndekiler önce biraz sessiz diler. 'Çünkü önde çiçek, Ferıha, Nec mur altında başlıyan iç gezi tam 4 gün devam etti. Ama hareket saatine ka la, Tülây, Vasia, Gülsevinle beraber, dar, yine şahane «şike» sözüyle çal Ünal'la halime v'ardı). Arkada Gürsel Ünal'la Halime vardı. Arkada Gürsel kalandı. Bu senenin fes-komcuları hiç m illeti coşturdu. Bunun üzerine öne şike yapılmayacak gibi acaip b ir vaaddavet edildi. Gürsel'de bir önde bir de bulunduysalar da gelmek isteyen bütün kızların ve geziyi tertip eden arkada şarkı söyledi oynadı, neşelen lerin kendi deyim leriyle «lüzumlula dirdi. Olobüste durum şöyleydi. Ar kada başka hava başka koro, önde rın» kurada hemen ç:kıvermeleriyle mülkiye tarihinde şimdiye kadar yapı değişik bir koro. Bir süre sonra öne lan «şikesiz kura çekme geleneği» bo geçen Menter de sonuna kadar açtığı zulmamış oluyordu. teybiyle neşeyi artırmak istiyordu. Gezi sabahı otobüsün hareket sa Yanında Yasemin ses tonu zayıf olan ati geldiği halde tüm tüllap hareket tarafı kuvvetlendirm eye çalışıyordu. etmek için Tülay'ı bekliyordu. Söylen Eskişehir'e yaklaşılınca, Engin M ethi tiye göre daha fazla geç kalmaması yesine başladı. Eskişehir'in güzelliği için, Necla Tülay'ın geziye kendinden ni ve Çiğ böreği anlata anlata b iti başka hiçbir şey (valiz filan ) getir remedi. Fakat ikisini de göremedik. memesini tavsiye etmiş. Sonunda TüOtobüsteki sesin az olduğunu ve alây geldi ve otobüs hareket etti. Ge henk sağlanamadığını düşünen Bahri zinin sonuna kadar devam edecek ohemen biri darbuka aldı ve otobüsün lan şamatada başladı, önce M ülkiye önüyle arkasını binleştirme gibi bir Marşı söylendi. Sonra her türlü mü sosyal yardım çabasına girişti. Çocuk m uvaffak oldu da. (Bir kebapçıya gi den tüllab ilk kazığı Eskişehir'de ye miş oldu. Şehirde kısa bir gezintiden sonra kararlaştırılan saatten bir saat sonra tüllâb toplanabildi). Bursa'ya kadar darbuka eşliğinde Mülkiye Sa nat Müziği korosu programına devam etti. Bursa'ya yaklaşınca, karşıda gör düğümüz dağın «Uludağ» olduğunu eksik olmasın Engin öğretti. Engin ay rıca «Çimento fabrikasını» da gösterdi. Bursa'da bizi Fikret karşıladı. Önce yatacak yerlerine erkekler eşyalarını bıraktılar. Burayı gören hayranlıktan düşüp bayıldı. Allahtan ki içlerinde ilk yardım yapanlar vardı. Son derece lüks bir yer. (Gece ufak bir kaza ol du Hüsamettin b:r ranzanın üstünde yatmak isterken çökmesine sebep ol du.) Sonra kızlar, ortaokul ve lise ta lebelerinin kaldığı yurda bırakıldılar. Müdireden sabaha kadar dışarda ka labilme izni isteyenler (Kel Şevket) onun iri yarı cüssesi karşısında geri lemek zorunda kaldılar. Gece 1.30 a kadar izin alındı. (Ahşap, tarihi bir bina olan bu yurtta kızlar, ilk gece kedi miyavlamasını uğursuzluk saya rak birbirlerine hayalet hikâyeleri an lattılar (Halime ve Gürsel daha çok) Akşam yemeğinden sonte «Yeşil» e g idildi. Ahmet «Çaraaz» diye bağıra rak oranın çaycılığına el attı. Burada ısmarlanan Nargile bir çoklarının ba şını döndürdü. 40 kişinin oturması için yanyana kurularak teşkil edilen hilâl şeklindeki uzun masada tüllâb espri yarışına girdi. Yüksel, Özay Gön. lüm'ün mektubunu okuduktan sonra «Çözde al Mustafalim» türküsünü dinlemek için bahçenin kenarında birikm iş olan çocuklar duvarın yıkıl masına sebep oldular. 17 Ertesi gün sabah serbest geziyid. 23 Nisan olduğu için her yer çok ka labalıktı. Kapalı çarşı gezildi, gurup gurup. Öğleden sonra da geze geze Çekirgeye giden tüllâbda yürüyecek derman kalmadı. Yolda Feriha'nın Maksisini giyen Ahm et Zeki'yle Hü samettin güzel b ir çift teşkil ettilerse de Kutlu buna dayanamadı. Yol bo yunca cami ve türbeler gezildi. Erkek ler Fatih'in doğduğu evin haremini gezerken acıklı acıklı iç çektiler, o devirde yaşamamış olduklarına üzül düler. O günün akşamı b ir g ru p di? köteğe bir gurupta tiyatroya gittiler. Devamlı gidilen lokantada saplar b' tarafa «aileler» bir tarafa oturdular. Burada ve başka lokanta kebapçı ve pastanelerde tuzluk, bardak, tabak yü rütülmekten geri kalınmadı. Bu işin öncülüğünü Bahri yaptı. Verilm iyen paraların üstü istendi. 24 Nisan sabahı neşe içinde Uludağa gidildi. Ayaz palasta yenilen öğ len yemeği hepimizin içini ısıttı. Teletsiyej'lerle yukarılara çıkıldı. Kar üstünde halaylar çekildi. Fotoğraflar ve film çekildi. Ayakkabılarıyla yü rümek zorunda kalan kızlar en iyi ka yakçılara taş çıkarmak istercesine ka yarak — vede düşerek—• yürüdüler. Küçük bir dağ evi 4 kişiyi içine ala bildi. Plâklar çalındı. Şarkı söylendi, dans edildi. Bu arada berber postal larını pirzola diyerek pişirmek istedi. Fakat Gülsevin zamanında yetişerek karla «postaldaki ateşi» söndürdü. Bahri küçük bir kızla ilgilenerek d i ğer kızların kalbini kırdı, imam (M eh met Zeki) bütün İsrarlara rağmen dansa kalkmadı Gürsel'in ricalarına bile aldırmadı. Uludağda çok güzel 18 b ir gün geçirildi. Akşam üzeri üzün tü içinde ayrıldık. Dönerken Ünal'ın kardeşini ziyaret etmeği ihmal etme dik. Onunla (Ayıyla) resim çektirmek istediysek de bize yüz vermedi. O gece kızlar yemekten hemen sonra ekildiler. Erkekler ayrı gezmeyi istediler. Fakat bu zevkten ç ift olanlar mahrum kaldılar. Sadece Ünal izin ko parabildi. Son gün önce Gemlik'e gidildi. Uzun pazarlıklardan sonra bir motor gezisi yapıldı. Motora alınan bir köpek herkesi korkuttu. Birkaç saat sonra Yalovaya gidildi. Burada kaymakam ziyâret edilmek istendi. Bir gün önce guruptan ayrılan birkaç kişi «biz mülkiyeyi temsilen geldik» diyerek kay makamı ziyaret ettiği için bu istekten vazgeçildi. Yalova’da, Terrral'de pik nik yapmak için alış veriş yapıldı. Ter mal çok güzeldi. Bol bol resim çekil di. Pikniği saplar gurup halinde ya parken çiftler köşelere çekilmeği ter cih ettiler. Ancak akşam üzeri yüzle rini görmek kısmet oldu. Saat akşam 4 civarında kaplıcaya girmek istediler. Erkeklerin çoğu havuza girdi. Kızlar ve bir kaç koruyucu bir otelin bahçe sinde onları beklediler. Halime'nin, Ünal'ın havuza g irdiğini gördükten sonra «namus elden gidiyor» diye bağırması herkesin gözlerini yaşarttı. Havuzdan sonra toplu halde bahçede tekrar resim çekildi, çaylar içildi. Ora da bulunan zenciler oynatıldı ve hay ran hayran seyredildi. Nihayet dönme vakti gelmişti. Bursa'da valizler tof> landı. Tiyatronun önünde uzun bir süre otobüsün gelmesini bekledik. Parası biten tüllâbın otobüsün gelme sine kadar cami önündeki gibi mendil açması içler acısıydı. 23,30 da otobüs geldi. Üzüntü içinde Bursa'dan ayrıl dık. Bu dört senedir beraber olan mül kiyelilerin son beraberliğiydi. Gezi den herkes b irbirini tanımış yakınlaş mıştı. «Niye daha önce tanışmadık» diyenlerin sayısı az değildi. 4 günlük hareketli bir sürenin sonunda hemen herkesin sesi kısılmış, konuşacak hali kalmamıştı. Gece sessiz geçti. Eskişe h ir de b ir saat kadar kaldıktan sonra Ankara'ya yaklaştıkça herkes uyanma ya başladı. «Allahü ekber» diyerek önöe imam uyandırıldı, «tepsi tepsi fındıklar» la Kutlu ve Hüsamettin'in gözleri açıldı. Bu kadar sese darbuka nın nağmelerine dayanamıyan diğer leri de uyandılar. Herkes gezinin da ha uzamasını istiyordu ama buna im kân yoktu. Sabah 6,30 da Ankara'da idik. Birkaç gün sonra gezi kolu baş kanı Ömer Kürkçüoğlu'nu Ankara'da unutmuş olduğumuzu öğrendik. TELLAK İM A M İç Geziden Notlar İM A M B A ŞT A N Ç IK IY O R İç gezinin en neşeli kişisi şüphesiz, işletme krali çesi Gürsel'in Harem-i Hümayûn'ona dahil eden İdarî Şube’nin imamı Mehmet Zeki idi. Baştan çıktıktan sonra, uzun süredir hayalinde canlandırdığı Harem-i Azâm'ını gerçekleştirme yolunu kendine açmış oldu. Bursa'ya uğradığında Harem safasına dalıp tüm hamam ları teker teker dolaşan imamın muhteşem Harem'ine, iç gezi sırasında uğranılan yerlerin beğenilen kızları birer birer dahil olmaya başladılar. Dedik ya imam baştan çıktı bir kez. Son olarak Harem'inin durumunu sormak üzere evine uğradığımızda kendisini : «....... Acaba has odabaşılığına G ürseli mi seçsem ki...» diye kara kara düşünürken bulduk. BÜLENT İD D İA Y I K A Y B E D İY O R Bursa'nın kaplıcalarına M ülkiye oğlanları kuruplar halinde uğramayı ihmal etmediler. Bu arada havuz larda yüzme yarışları yapıldı, iddialara tutuşuldu. »Cunta Gurubu» ndan Bülent te kaplıcaya çok neşeli girenlerden biriydi ama Rahmi ile tutuştuğu havuzs uzun atlama yarışını «....... iddiasını» kaybedince ke derinden Özay G önlüm 'ün türküsünü değiştirerek okumaya başladı : «Çöz de al Rahmi... çözde al...» Bursa'nın ünlü bir kaplıcasına maiyelindskiieı’ ibirlikte teşrif eden imam M. Zeki, yanındakileri bir güzel yıkayıp pakladı, üstelik abdest aldırmayı da ih mal etmedi. Sonunda, bu işi bu kadar ustaca becer mesinin sebebini ısrarla soran Erdern'e : Tellaklığın, Fatih'in damadı Zagnos Paşa'dan Posbıyık Sakıp Paşa ya, Ondan Patrona Halil'e, sonra Sansar Sami Paşa'ya, Ondan da kendisine vahîy yoluyla intikal ettiğini itiraf ediverdi. YÜKSEL U L U D A Ğ 'A Ç IK A M IY O R Mahallî Ege ağzıyla okuduğu, «Ummuhan Nine'nin Mektupları» ile iç Gezi'ye renk katan İdarî Şube'li YÜKSEL : «Uludağ'a Pazar günü çıkılacak» sözü üze rine gezinin ikinci günü yeğenini ziyaret için GÖLCÜK'e gitti. Cumartesi günü geri döndüğünde arka daşlarının Uludağ'a çıktıklarını öğrenince bayağı üzül dü ve o akşam, «İmam'a çaktırmadan» Rahmi ile iç tikleri kanyak sayesinde teskin olabildi. R A H M İ- İM A M AN LAŞM ASI İdarî Şubenin hızlılarından Rahmi, 2. sınıfın ve 3 M aliye'nin cins-i latiflerini yeterli görmediğinden iç gezide devamlı olarak yenilerinin peşinden koştu. Bu arada İmam'la sık sık çatıştı ama İmam ona bazı tah sisler yapıp işi tatlıya bağladı. Miilkiye’ye Gelmeselerdi ne Olurlardı D Ü N Y A N IN EN H A ZİN H İK Â Y E L E R t 14 Haziranda yağ tüccarı H ü samettin’i polisler okulun önünde imtihana girmediği için tutuklayın ca, bütün Cebeci halkının tüylerini kazık gibi kaldıran bir çığlıkla K u t lu arkasından koşmuştu. O anda neye uğradıklarını şaşıran polisler derhal silâha sarılmışlar. Bir de ne görsünler çığlık çığlığa koşan K ut lu Hüsamettin’ine sarılmasın mı. İnce ve narin yapılı Hüsam ’ını ko rumak için kuvvetli kollarını ve acı göz yaşlarını seferber etmesin mi. Bu hazin durum karşısında herkes erimişti. Cebeci’de çıt yoktu. Aşkın derin bulutu içinde duygulanan po lisler artık gidiyorlardı ama Hüsa mettin’i beraberlerine alarak. O an’a K utlu’nuıı son bir çığlığı daha şitildi. Bir kaç damla gözyaşı aşk acera korku, kin nefretle birlikte ebeci kaldırımlarına sulu harflerle lökülmüştti. NeclaGürel : Moral Hocası Tülay Sertîaş : Sinema ve tiyatro eleş tiricisi. Menter Şahinler : Merihe giden ilk uzay adamı. Sami Susurluk : Aktör Gürsel Harmankaya : Ses ve dans y ıl dızı. Nazif Özel : Tüccar Suna Gündüz : Ajan Kutlu G ü rb ü z : Aslan terbiyecisi Hüsamettin Barutçu : Masör Çiçek Kovancı : M ankenlik ve zarafet uzmanı. Erdem Giray : Adam. Şevket Taşdelen : Ölürdü. Kemal Turan : Çiftçi. Ömer Benokan : Orkestra şefi Hayrettin Uzun : Güreşçi. İbrahim M ıs ır: Profesyonel kumarcı. Orhan Sarıkaya : Tavuk tüccarı. Abdullah Öçer : -Müftü. Niyazi Adalı : Aptal Aşık. Şevket Aksoy : Sosyete Berberi. Şaban Dişli : Hamsi avcısı. Metin Artım : Galatasaray Maskotu. Sevinç İşçimen : Kedi bakıcısı. Mustafa Kırali : Kadın doktoru. Abdülhalik Berber : Hiç bir şey, sade ce kuaför. Ünal Özkan : Arzuhalci. Gülsevin Tokcan : Kuaför Müdavimi. Halime Başlamışlı : Dişi James Bond. Tekin Ç ın a r: Boksör. Erten Turgut : Hostes. Ahmet Zeki : Çaycı çırağı. Yaşar Bektaş : Eczacı ka’fası. Bülent Soylan : Okulun etra/ında per vane. Özer Şemi : Kıbrıs'taki köyünü güzel leştirme ve kalkındırma cemiyeti baş kanı. Engin Tulgan : Pişman. Yüksel Ayhan : Özay Gpnlüm. Zaki Özkan : imam. Mahmut Esen : Alkolik. Cengiz Şenocak : Bankada memure. Muammer Işıkoğlu : Gece kuşu. Çetin Tuğ : Deniz eri. Bahri Öktem : Darbukacı. Zihniye Y ü c e fe r: Kreş açardı. Engin Nayman : Çocuk uzmanı. Abdülvahap Bulun : Âlim . Selma Ayan : Düşünürdü. Yeniay Şeker : Şeker. Ayşe B a k ır: Ayşe'nin müfettişi. 19 İYORMUSUNU J iç Yüksek ses tonu vapur düdüğünü andıran Ahmet Zeki kütüphane civarından, yurtta bulunan arkadaşla rına seslendiğinde 2. kattaki odaların sallandiğnıı. İç 4 Diplomasi'den Emine'nin iyi yemek yaptığını ve müşfik bir hastabakıcı olduğunu, iç Kıbrıslı kızlardan birine sigara ikram eden Ahmet Zeki'nin «Ben sizin bild iğ iniz kızlardan değilim» ceva bıyla refüze edildiğini, İç 4 Diplomasi'den Çiçek Kovancının profesyonel mankenlik yaptığını, İç İsmail Maden'in 1968'den bu yana devam eden bir nişanlılıktan sonra düğün hazırlığı için hocalardan al dığı yardımcı kitapları satarak para biriktird iğini, İç Frankeştayn'ın M ülkiye şubesi Şaban Dişli'nin (•Karimin üzerine gül koklamam, ama, çiçek koklarım» diyerek giriştiği bütün girişim lerinin ayak kırılmala rıyla sonuçlandığını, iç İnek Oya'nın «vallahi hiç ders çalışmadan, refe ransların ne olduğunu bilmeden» imtihanlara g ird iğ i ni, iç iyi yemek yaptığını iddia eden Neclâ Gürel'in Tülây Serttaş'ın yapmakta olduğu yemeğe yardım ederken yağ yerine peynir koyup eritmeye çalıştığını, İ ç 4 idare'nin Personel Yönetimi dersinde İsmail Ma den'in sigara içtiğini gören Hocamız Oğuz Onaran'ın «Sigara da içiliyor mu, b ir tane de ben içeyim» deyip bir sigara yaktığını, iç Cebeci kızlarının Erten'in ardından «İyi bir taşıyıcı kaybediyoruz» diye yas tuttuklarını, iç Kıvırcık cinsinden semiz inek Ahm et'in sucukçu lardan korkusundan Kayseriye gidem ediğini, iç 4 İşletmeden Abdülvahap'a «Sağcı mısın, solcu mu sun? diye sorulduğunda, «İşletmeciyim» diye cevap verdiğini, iç 4 Maliye'den M. A li Çatal'ın kız kaçırmaya yar dım suçundan 6 ay hapse mahkûm edildiğini, cezanın tecil edildiğini, kızın gebe olduğunu. iç Erol ihtiyar ve Şevket Aksoy'un tuborg birası içerken tek ayaklarını kaldırdıklarını, iç 4 Diplomasinin nazar boncuğu Havva Mustafa'nın etrafındaki bunca cesaret verene rağmen bir türlü al tın kafese girmeye cesaret edemediğini, iç Hafız Zeki Özkan'ın M ülkiye'nin müsait b ir yerine cami, hiç değilse mescit yapılması için Dekanlığa d i lekçe verdiğini, iç 4 Maliye'den İhsan Feyzibeyoğlu'nun «Kurbağa testi» konusunda derin bilgi sahibi olduğunu, İç Ayşe Ergenekon'un M ikro iktisat sınavında nu maradan hasta olup, bu numara ile Orhan Türkay'sn kalp hastası olmasına sebep olduğunu, Derslerle pek uzaktan ilgilenen Mahmut Zeren'in kendi sınıfına girip, «Bu sınıfa Fahir Armaoğlu de.'se geliyor mu?» diye sorduğunu, iç 20 iç 4 İdareden Haydar Şen'in «Kredi alanlar içişlerin den burs alamıyacaklarmış» dediği için Cengiz Şenocak'ı öldürm ek istediğini, (N ot : Arkadaşlarının araya girmesi ile muhtemel bir cinayetin önüne geçilmiştir, ancak bu olaydan sonra Cengiz 10 gün okula gele medi.) iç 4 İşletmeden Servet Taşdelen'in Emniyet Sarayın da Koray Targay'ın sinesinde uyuduğunu, İç Malî Şube'den İbrahim Mısır'ın polis olduğu halde polis baskınında dayak yediğini, iç Maliye'den Mehmet Hacıosmanoğlu'nun King, Poker, Pişti gibi oyunlar üzerine doktora tezi hazırla dığını. materyal toplamak amacıyla her yakaladığını zorla kahveye götürdüğünü, kimseyi bulamazsa yo'dan geçen ilkokul çocuklarını kahveye horoz şekeriy le celbetmek istediğini, bu hareketi yanlış yorumlan dığından Ahlçk Zabıtasınca tutuklandığını, 24 saat son ra parmak izi alınarak serbest bırakıldığını, İç Çetin Tuğ'un 1 Nisan 1971 günü DİE'de ekono metri ödevi hazırlarken fazlasiyle sıkılıp «şu okuldakız olmak varmış, burada ödev diye uğraşacağımıza okulda oturur, koca tavlardık» diye yakındığını, iç Diplomasiden N ilü fe re «Divan Güzeli» dendiğini, iç Bıyık bırakan Diplomasili Kemal M iriöz'e niçin bı yık bıraktığı sorulduğunda «Burnum önem kazandı, al tını çizdim.» dediğini, İç ilkokullar tatile girdiğinden Engin Nayman'ın yaz aylarında çok sıkıldığını, İç Erol A kın'ın beş günlük Bursa ‘gezisinde iki sefer pantalonunu patlatıp, telâşla terzi aradığını, iç Hüsamettin'in Uludağ'da içtikleri gazozların boş şişelerini Bursa'ya kadar taşıyıp satarak, iyi işletmeci örneği verdiğini, İç idareden Ahmet Palamut'un 3. sınıfta iken sınıfın penceresinden karşı apartmanda ilkokul üçncü sınıf öğrencisi bir kızı tavladığını, uzun çabalardan sor.ra nihayet kız okula giderken karşılaştıklarınd? Ahm et'in utanıp kaçtığını, * iç M ülkiye'ye sap gelip, sap gidecek olan Erten'in her yıl birinci sınıftan 5-6 kıza aşık o la u ğ jn u ve aşk larını küçük kalplerinin bir köşesinde sakladığını, İç Diplomasiden Özel Fehmi'nin, yenge hanımı yalnız bırakmamak için Mekteb-i M ülkiye'nin Kıbrıs'ın Limasol kazasına taşınmasını önerdiğini, İç Fabrika ürünü olmasına rağmen, fiziği ile sesi ara sında kapitalist sistemle sosyalist sistem aracındaki ilişki kadarcık ilişki bulunan Ahmet Zekinin Ankaralı kızlardan pas alamadığından Magosalı bir kıza nişan lanıp sap olarak dönmekten kurtulduğunu, İç işletmeden Niyazi Adalı'nın Necip Baba'da «iki tane az kadayıf, ayni tabakta olsun» dediğini. İç Mâliyeden Yaman'ın «Yahu çocuklar, dişime kramp girdi» dediğini, İç Mâliyeden Kemal Turan'ın okulun en sakin ço cuğu olduğunu ve 4 yıl boyunca bu sükûnetini aynen koruduğunu, İç Yurt baskınından sonra yüzünün şekli bir hayli bozulan Koray Targay'ın yediği dayağın acısını unu tup, yüzü düzelmeyecek diye uzun süre endişelendi ğini, '-onu «Derdini bulamaz.» á ostast söylemiyen derman 1 — Ben İdari şubeden bu sene Eylül döneminde mezun olmaya ka rar vermiş esmer ve dini bütün ber gencim Arkadaşlarım bilhassa kız lar çok yakışıklı olduğumu söyler le! Yalnız bir derdim var. Kızlarla konuşurken çok utanıyorum yüzüm kızarıyor. Bu derdime bir çare var mı «Utangaç delikanlı» rumuzuna: Evlâdım, bu zamanda böyle genç lere az bulunuyor. Onun için kız anneleri seni çok beğenir. Am a illâ yüzüm kızarmasın diyorsan işlet meden Engin’in yanında bir süre staj yap. 2 — Ben Mali şubenin medarı iftiharıyım. Son derece girişkenim. Kendi sınıfımdan uzun saçlı güzel bir hatunu çılgınlar gibi seviyor dum. Fakat aradan zaman geçince İşletmeden bir kızı sevmeye başla dım. Bq zamana kadar böyle bir kaç kıza ayak attım. Bu gün ise kalbim boş. Acaba ben adanı olabilirmiyim? «Maymun iştahlı» rumuzuna : Oğlum, Bu sizin yaptığınız fena de ğil. Ama hemen sizi adam yerine koyan bir eli maşalı kızla yuva ku run. Seni adam eder. 3 Sekiz yaşında bir kıza aşık oldum. Ama o beni anlamıyor. Ken disinin çocuk filmlerine götürmemi istiyor. Bense çocuk filmlerinden hiç hoşlanmıyorum. Huzursuzluk içindeyim, ne yapayım. «Aşkın yaşı yoktur» rumuzuna: A benim güzel çocuğum, senin der din hakikaten çok büyük. Mektubu nu okurken gözlerim yaşardı. Sab ret, sabrın sonu selâmettir. Kızca ğız büyüyünce bu huyalrından vaz geçer, seni anlar. 4 — Ben, yeşil gözlü kumral, mütenasip, erkekleri bir kere dön dürüp baktıracak kadar güzel bir kızım. Mavi gözlü bir öğretim üye si seviyorum. Hislerimi açmaya ce saret edemiyorum. Bana bir çare? «Ümitsiz aşk» rumuzuna : H a nım kızım, derdin önemli. Sana tav siyem sık sık soru sormak bahane siyle odasına git. Gördüğün yerde gülerek ve de gözlerinin içine baka güzelim Şubeler dururken, nerden rak selâm ver. Onun dersine çok il buldun o tellâğı yavrum. İyisimi gi göster, yüksek not al. Belki bu sen şuursuzca sevmene devam et. suretle onun m ağrur kalbini yum u Zaten İdari şubeden birini şuurluca şatabilirsin. Y a da yükseklere çık, sevmene imkân yoktu. o altta kalsın. 6 — Ben kız yüzü görmemiş 5 — Ben Dil Tarihin bâkire taze bir işletmeci oğlanım. Adım kızlarından biriyim. B ütün erkekler şey. N ’apamı peşimde. Elim i sallasam ellisi geli «Adım şey» rumuzuna : Yavru yor. Am a ne olduysa oldu bir hata cuğum kiırj olduğunu anladım. Sa işledim, İdari şubeden birini şuur bah jim nastik yap. Maliyeci ağbeysuzca sevdim. N ’apamı şimdi ? lerinin yanından ayrılma. Günde Adım Maviş’tir. 333 defa ben erkeğim diye tekrar «Şuursuz aşk» rumuzuna : K ı et. İstersen İdari şubeye bir görün. zım, Maviş bu yaş iş. Mülkiyede Geçer, üzülme canım. Eşek Galip’e Annesinden mektup «Basın hayatının büyük bombosı... İdarî şube kralı «Eşşek GALİP» e annesinin adilen yazdığı mektubun kazgancılar uçakta kopyasını çektiler. Aynen veriyoruz.» Yavrum Merkebim, Sen gideli epey oldu. Sen bura dayken yokluğunu farketm iyorduk ama şimdi gittiğinden beri senin ara mızda olmadığını anlıyoruz. Pazar günü belediye reisi bir eş şek koşusu tertipledi. Senin burada olmayışın büyük şanssızlık yoksa bi rinciye verilen ödülü sen kolaylıkla alırdın. Bizleri sorarsan? iyiyiz.. Yalnız geçen hafta hep birden hastalandık, doktor' geldi. iyileştiğim izden beri hasta değiliz. Yavrum, sana babanın eskileriyle yaptığım yeni gömlekleri gönderiyo rum. Eskiyince .geri gönderirsin on larla kızkardeşine yenisini yaparım. Pazar günü kasabanın bayramı vardı. Birde sığır pazarı kuruldu senihatırladık hep. Erkek kardeşin b ir kadınla evle niyor. Hani bizi büyük babanın cena- zesinde katıla katıla güldüren bir kız vardı ya nah işte onunla. Umudum büyük baban gibi şeninde ckuyup iyi gazete okuyabilmen. Geçen gün köpeğimiz Çomarın kuyruğunu kam yon ezdi. Aman o koca koca cadde lerde mukayet ol kendini tut. Oradaki şehirli arkadaşlarına da laşma kolla kendini hadi oğul az kal dı. Şimdik ailecek hepimiz gözlerin den öperiz merkebim. Cavabını tez yolla, mektubunu bütün aile dört göz le bekleriz. Annen L Â Z IN A ŞK I Bundan 4 yıl önce Mülkiye de bir lâzın kalbine afet gibi aniden bir aşk doğdu. Doktor Bem ard’a açar gibi açtı kapadı kalbini ona, O huysuz ve duygusuzdu. Anlamadı. G itti bir başkası ile konuştu. Apo çaktı o sene. Tekrar açtı kalb ni ona, o ise hem sınıfını geçiyor hem başkasını seviyordu. Apo çaktı bir daha. Geldik hep beraber son sınıfa. Şimdi o zalim bakkal kız onunla mesut oldu. Apo iyi çocuk erkek çocuk, aşık kerata ne yapsın dayanamadı, yine çaktı sınıfta. 21 Veda tik Ah! Ayol bu bizim Ayşe Ergenekon değil mi? Şap diye bayılacaktım. O' ne sese yarabbi! gecenin şarkısı «Bi ricik Sevgilim hayatım herşeyim» ol du. Lâf gelişi Necla'ya takıldık o hep Romantik dansa kaçtı. Bizden çıkmasın ama o çocuk bu yakışıklılıkla rahat evlenir bizim kızla. Eh! sonra dostlar başına bir piyango vardı. MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ BAŞKANI AYHAN AĞABEYİMİZ YENGEMİZ'LE BALODA Piyangoda elbiseler, içkiler blüzlar, kravatlar peşpeşe g itti. Herkese bir Ah! Ayol geldi nihayet veda ba losu. O güzelim Büyük Ankara O telin de buluşuverdik. Kimler yoktu ki! Pro fesörler den hiçbiri gelmedi, üstelik bilet alanlar gelmeyince yemek pa ralarını fes-kom yana yakıla ödedi. cukcağız soluğu m illi oyunlarda alır ken Emlâk Kredi Bankası davetlileri Vallahi billahi şu m ülkiyede ger çek mülkiyeli bir tek adam var o da Petrol Ofisi Genel Müdürü ve M ül kiyeliler Birliği Başkanı Ayhan Açıkalın. Açılış konuşmasını her yerde tu zu biberi olan Fes-Kom başkanı Menter yapınca şeref dansını Ayhan ağa beyimiz yengemizle yapıverdi. Nazar deymesin ama maşallah bir yakışıyo-lar görmeyin. A canım kumrular gibi tıpkı. kınlığına diyecek yoktu. İlk gelenler Necla ile sözlüsü O r han oldu. Uzun şatafatlı elbisesiyle maliye Kraliçesi Ayşe salona girince orkestrada bir canlılık görüldü. v ine mâliyeden Sevinç'in sevim liliği üstün de idi. Diplomasiden Çiçek ve Necil gözümüzden kaçmadı. Eh efendim bunca yılın tecrübesi var dim i va... Balo ilk bu kadar az b ir kalaba lık içinde sürecek derken balo için yaptırdığı muhteşem tuvaleti ile Basın -Yayın okulunun en güzel kızı Yase min gözüktiü. Festival Komitesinin her işi gibi balonun yükü de mavi takım elbisesi ile Menter Şahinler'e kalmıştı. Yavrucuğum çırpınıp durdu. Hele Yasemin'le yaptığı son danslara başlayınca pist onlarp bırakıldı. Ço 22 pisti doldurdu. Kızlarımız M ülkiyeli hediye içki ve birer tubarg. Davetliler zevkten dört köşe oldu. Doğrusu bu geceyi süsleyen hediyeler için Fes- erkek yokluğundan dışarıdan kavalye Kom'u g idip ben de tebrik ettim. Çe buluyorlardı. Nitekim kilişi Basın Yayın Güzeli ile Basın Ya kızlarımıza ol dukça nazik davranan bir beyin çap istanbul'lu bir tüccar Kendisinin olduğunu ve Fes-Kom başkanıniın amcösının oğlu olduğunu öğreniverdik. O lur ya gönül bu o akşam görüp ertesi gün seve b ilir insan. Neyse biz dememiş ola lım. Birden b illü r gibi tatlı b ir ses işit yın Okulunurt eniştesi yaptı. Zaman geçtikçe samimiyet arttı. Sanki yerden tuborg bitiyordu. Ço cuklar imtihanların hıncını dansta te pinmekle geçirdi. Bir ara pist ana ba ba günü gibi oldu. Hora tepildi. Ka dehler geleceğin m utluluğu için kal dırıldı. Bir 24 Temmuz gecesi anılara Balosu karışırken m endiller sallanıyor ve A n kara Otelinden göğe doğru M ülkiye Marşı'nın yankıları duyuluyordu. Bir avuç mezun binlerce kişinin gelene ğini sürdürmüştü. Gecenin geç saat lerinde Atatürk Bulvarından kol kola omuz omuza yeni mezunlar geçerken mutlu bir gece geçirmenin gururu içinde evin yolunu tuttuk. Eski bir M ülkiyeli ABLANIZ İSTEKLER Tülây Serttaş : Sakın geç kal ma erken gel. Menter Şahinler : Yasemin ne olur gitme. Necla Gürel : Nasıl geçti ha bersiz o güzelim yıllar. Gülsevin Tokcan : ber, canım berber. A m an ber Ünal Özkan : Tombalacık Halimem. Çiçek Kovancı : Askerlikten sonra düğün yaparız. Hayırlıysa al teskereni. Halime Başlamıştı : Vatan aşk tan üstündür, inan bana Ü N A L ’ım, Her şeyden daha önce silâh senin dostundur. Bahri Öktem : Dümbeleği çala çala yoruldu bileklerim. Kutlu Gürbüz : Elm ayı nazik soydum, yârin ağzına koydum. A fi yet olsun yârim, sen yedikçe ben doydum. Yüksel Ayhan : Kaçma güzel kaçma ben adam yemem. Şevket Aksoy : Hayatta en gü zel şey ne aşk ne de para, gençlik, gençlik. Gürsel Harmankaya : Ben ka lender meşrebim, güzel çirkin ara mam. Hüsamettin Barutçu : Ellerim böyle boş, boş m u kalacaktı? Muammer Işıkoğlu : Onikiye on kala, bene biraz oyala. Engin Nayman : Minareden at beni, in aşağı tu t beni. Ayşe Ergenekon : Gizli aşk bu söyleyemem derdimi hiç kimseye. Engin Tulgan : B ir fincan kah ve olsam kırk yıl h a tın vardır. Rahm i Kolcu : Uykudamısın sevgili yarim. Cengiz Şenocak : Ay benim ar zu kızım. Haydar Şen : Bir dünya istiyo rum. . Galip Kaya : Hor görme Ga ribi. İsmail Kersu : Dert ortağım benim, biricik sevgilim, söyle sen den başka kim im var benim. Ekrem Atalay : Mülkıyede aşk başkadır. Bülent Soylan : Gözlerime iyi ce bak, sana aşkı anlatacak. Emine Gürol : Şen ola düğün şen ola. Muammer Çetin Tuğ : Ne gül gönder ne gonca, Öldüğüm ü duyun ca. Kemal Turan : Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar, Yer yüzünde sizin kadar yalnızım. Yusuf Parmaksızoğlu : Bir kü çücük aslancık varmış. Zihniye Yücefer : Bile bile sev dim seni, Bile bile üzme beni. Yaman Törüner : Kader unut tu beni. Havva Mustafa : Gelemem Me leğim geç bu sevdadan. ' Bedia L ü tfi : Nereden düştüm ben bu aşka, Ne verdiki dertten başka. Servet Taşdelen : Yine bir sızı var içimde, akşam oldu diye. Erol A km : Allah sabırlar ver sin sana aşık olana. Feriha Silvan : Olmaz ilaç sine-i sat pareme, Çare bulunmaz bi lirim yareme. Ahmet Zeki Mustafa : Mülkiye yolları dar dar, Bana bakma benim yarim var. Özer Şemi Zihni : Al şu mumu eline yak’ demedimmi, Kasaturayı beline tak demedimmi. Ahmet Çaras : B ir yumurcak uğruna gel sende, Benim gibi yan ma arkadaş. 4 İdarenin toplu olarak istedik leri şarkıyı Rukiye Rüküş okuyor. (Mühim not : 4 idarenin bu şarkıyı istemelerinin sebebi «Kazgan Ko mitesi» tarafından bu şube kerteri nin çoğunluğunun evli veya nişanlı olması, olarak tespit edilmiştir.) Dam üstüne kediler Miyav miyav dediler Körolması, kediler Kaynanamı yediler. 23 HALITE ŞUBESİ — FERHANI kızların uğruna intihar ettiği artistlere taş çıkartacak yakışıklılıkta olup kız lar tarafından yapılan bütün ataklara rağmen nişanlısının uzakta olduğuna bakmayıp hepsine yüz çevirtecek kadiden garanti eder krallar kralı Aslan lar aslanı yedü düvelün hakimi Ünalos haşmetlosum. Siz ki hak-ı peyimsiniz. Kralımızın hayır ve duaları üze rinizde olsun şimdi sizlere bağışta bubulunacağım. Ey cemaat-i miskinler size mektebi şahanenin tarihi seceresinde misli gö rülmemiş güzellikte venüsün teyze zadesi hasedinden A fro dit'in kolsuz kalmasına sebep olan en alımlı, ve çadar dürüst İsmail'imiz. Ey seçilmiş, Mektebi M ülkiye'nin besili, meraların en güzelinde yayılan azgın ve de verim li, inek'i mukacdo seden olma, inek inek .Dn-i ire k t«baam. Sükut edin de beni fehm eyleyin. (Trene bakarken sessiz durduğu nuz gibi sükut edin). Kim ki Kelâmı mızı dinlemez, onu çorak topraklara attırır iflah-i nefesini keser imamiara büyü yaptırır sizi çoban Sülü haline sokarım ki ne olduğunuzu bilesiz. Biz ki şube-i M aliye'nin kudretlü, haşmetlü azametlü devletlü ve de gelmiş geçmiş bütün hatunların (iş letme kraliçesi Gürsel başta olmak üzere) haremine girm ek için b irbir lerini yedikleri kuvvetlü ve de hanedan-ı Osmaniyeden macun-u iktidarı miras olarak kalan bunu yalnız ve yal nız şube-i Maliye'nin erkişilerine ba ğışlayan hepinizin babası atideki veledlerinizin de babası olacağını şimlımlı şehvetlü ve de çıldırtıcı; Hocala rın böyle bir güzelin Mektebi M ülkiye'den gitmemesi için her türlü yola baş vurdukları sayesinde kıskançlığın 24 keşfedildiği afeti cihan dilberi huri sapların attığı ayakları toplayıp ayak bacak fabrikası kuran bu yüzden mek tebe gelemiyen şahane-i cinsi latif nisa tarifesinin göz bebeği şuh cazibe-i optim aliteye erişmiş tüm tüllaba sayı saydıran cümle alemin Besmelesi Rüyası bakışları ile darbe-i ihtilal yap tıran gülünce ocak ayında yediveren gülleri açtıran cinsilatif ilahesi haş metli kralımız Ünal'ın haremine dahil etmezsem cinnet getireceğim dediği bülbül sesli kraliçemiz Ayşe tenezülen selâmlar sîzleri. Sihir-i cemali ve seks-i cazibesi sizi Sıratı müstakimden ayırmasın Ya rabbi. Âm in. Duyduk ki siz tebam art;k azmış sınız. Bre nankörler bre kendini b il mezler daha ne istersiniz? Şube-i Maliyunki şahanenin kudretli çapkın ve de yakışıklı er kişilerini sinesinde cem etmiştir. Ey edepsizler tebamızın âli hik metlerini kafanızdaki boşluklara doldurunda cehaletinizi örtün? işte genç Dekanın M ülkiyeye gelmiş en ka falı ve inek kız dediği gülünce bakkal ların aklını başından olan Oya'mız. ismet İnönü'nün ölürsem gam ye mem arkamda beni herşeyimle temsi! eden M ülkiyeli var dediği Vecdi'miz. Bir bakkalı parmağında oynatan Kutlu'muz. Çıtıpıtı Necla'mız. A fro d it Gülsevin'imiz. Bir çocuk babası efendi Sami'miz. Kraliçe Gürsel’in onu bir gün gör mezsem deli oluyorum dediği Ekrem' imiz iki saat çalışıp 5 dersten geçen parlak zekâ Mithat'ımız. Şair ruhlu İsmet'le Judo'da Japonlara ders ve ren Temel'imiz. Ankara ili içindeki or ta, ilk ve lise kız okullarının en bü yük eniştesi barlarda patronları dışarı attıran M uam m erim iz. Komandolara kan kusturan Bahri'miz. Ofsayt Vahab'ın benimle konuşmazsan Dekanlı ğa şikâyet edeceğim dediği ilâhe Suna'mız. Geleceğin Başbakanı Yusuf' umuz. boynuzlular!!! İktidar timsali Çetin'im iz ve de senede 3 defa Avrupa'ya g id ip Paris' te Brigitte Bardot'nun aklını oynatan müthiş türk adıyla tüm kocaların Bir leşmiş M illetlere yakınlığı 7 lisanı anası gibi konuşan basın yayının en kudretli eniştesi Türkiye'nin en kıvrak ve sert folklorcusu fonksiyon Başkan Menter'im iz ve sayıp ta sizin kafanıza koymadığımız daha nice cevherlerim i* var. Ya siz be edebsiz ne o rezalet fermanınız Hamamda mı yazaınız onu be tellâklar Emine bacının senin is tikbalinde gevşeklik ve eşeklik görü yorum dediği ben kral olmasaydım ya verem ya şey olurdum diyen M erkep Yu h e .l; —CozJeal Mustuval,« ç-ozJeal. G alip'inize mi güveniyorsunuz. Yok sa kadın neresinden öpülür ağbi diyen kavak Günhan'ınıza mı? Tipsizlikten Ankara'da polisçe aranan Haydar'ınıza mı? Bre Sapoğlu saplar tek cinsi lâtifiniz neye derse gelmez.? Utanın ve bizi örnek alın. Daver'in sınıfta fazlalık diye dersten attığı Talas'ın hademe sanıp emir ver diği Veysel'iniz. Ağbi biz o işten hiç yapmadık diyen Rahmi'niz yine öyle sap ve saf mı? Ey 1. ve 2. sınıf ve de mektebi başının cinsi lâtifeleri tellâklardan mümkün mertebe kaçınız. Biz akçalu ve de yakuşuklu maliyeci ağbilerinizle konuşunuz. Ya siz ne gülersiniz ve iktidarsız ve boynuzlu şereceli yaratıklar. Geçen sene herkese şapur şupur bu sene yarabbi şükür mü olduk? Babasının so nuncu salaaım diye dezonore ettiği, 821 aün aynı kızın peşine düşüp 822 ncî gün reddedilen m ülkiyenin personanon qratası ukalâ Havdar Nejat'ını za mı dayanıyorsunuz? 3. Sınıftan bir cinsi lâtifeyi yağmurda korumayacak ve onu zatürre edecek kadar kaba kasıntı, züppe olan Koray'ınıza mı? I Bizim kafam:z her zaman çalışmaz onun için ferman yazamayız diyen Tahsin'inize mi? Tuvalette lisan çalı şan Mehmet'inizemi? Evinde buzdola bı kulanmaya lüzum aörmeven Ayşe ve donuk Ayaülünüze'm i? Tülay'ıntzı içinizde en vakarlı seçtik geri kalan tüm kızlar kralımızın hareminde gün ve saat beklesinler vakit yakındır ey Bre içten pazarlıklı işportacı bo zuntuları bakkallar! Duyduk ki hepi mizde gizli maymuncuğu olan yumu şak bakışlarla bize ayak atan şakrak Gürsel'i kraliçe ve de ofsayt bir pozis yonda kalan iki de bir bizde erkekm iyiz diyen Abdülvahap'ı kral seçmiş siniz. Zevksiz ve de beceriksiz oldu ğunuz bizce malûmdur. Çünkü seri çıkışmayın hepinizi idare ederim diyen kraliçeniz Gürselle AEG Hüldan'la Arçelik Sunay ve Profilo Handan'la za ten fazlası beklenemez. Ya anasına «anne ben erkek m iyim diyen Şadi'niz. Aşk kazıktır «ben yalarım o batar» di yen Şevket'iniz. ilkokul çevrelerinde görüldüğünde alarma geçilen kazanova bozuntusu Engin'iniz. Ben Şair ruh luyum işletme derslerinde durmaz ça karım hangi çılgın bana çamur atarsa kaçarım» diyen Fikret’inize mi?. Sizin adi günahlarınız için şimdi dua oku yacağız. «Şeyhülislâm efendimizi can-u kulakla dinleyin, işportacılar, tellak lar, züppeler. A C IK L I H ÎK A Y E Bak ben fakülteyi bitirdim ar tık. Memet diyor ki ben müfettiş olabilirmişim. Üç bin maaş alabilir mişim. Köye gayrı tiren’le dönebi lirmişim. Kahpe dünya Siyasal neymişki, 4 sene hep yurtta kalacaksın dediler, sonra da attılar bizi. Sana bu mektubu Cebeci istasyonunda» yazıyorum. Geceleri Kayseri treni nin Vagonun da yatıyorum. Gündüz ders çalışıyorum. Hele bir bitsin görecen bak nasıl o senin merak et tiğin içkiden içeceğiz. Üstelik siga raya başlanz. Günde iki defa sine maya gideriz. Hatçe giz beni seviyon di’mi, Gözlerinden öpeyim giz. Ellerinden sıkarım. Hele bi yanak ta verirsen ikmalleri verdim gitti. Anana babana sülâlene selâm. Senin tek ve biricik sevgilin; Ankara üniversitesi Siyasal Bilgi ler Fakültesi Maliye Şubesi çalış kan kerlerinden Gazi’ciğin. 25 İktisat ve Maliye Şubesi M a tra k B iyografileri MENTER ŞAH İN LER 1948 de Üsküp'te doğmuş ve mülkiye'ye girmeye karar verm iştir. Bu arada İzmir'de ilkokulu ve Namık Ke mâl'de ortaokulla liseyi bitirm iştir. M ülkiye'ye gelir gelmez önüne gelene halk oyunlarını öğretmeye kalkmış, bu arada ilk fo lklo r ekiplerini yetiş NECLÂ GÜREL (M aliye) M ülkiyenin bu çıtıpıtı kızı karlı bir kış günü (1950) Erzincan'da me rakla gözlerini açtı. Doğduğu günün soğuk olmasına rağmen bunun tama men tersi bir karektere sahip olan ar kadaşımız doktor olma hayaliyle lise yi bitirdi ise de aynı sene M ülkiye-i Şahane'ye duhûl etti. Derslere de vamlılığının yanı sıra dört sene bo yunca kantinin yolunu b ir türlü öğ renemedi. Mütemmim cüzü olan Tülay'la beraber sinemaya gitme rekoru kırmaya çalıştılar. Fakat bu rekoru asıl kırmaya çalışanın Tülay'mı yoksa Necla'mı olduğu b ir türlü anlaşılamadı M U A M M E R IŞIKOĞ LU Kenya'da pardon Kemer altında 1950 de doğduğunda S.B.F. ye girece ğini bilmiyordu. Namık Kemal'de oku duğu yıllarda kız arkadaşları vardı. Sonra onlarla birlikte geldi şahaneye. Sinemayı, gazinoyu ve güzelleri çok sever. İzmir'de 3 öğün yemek yediği halde, yakışıklılığını kaybetmekten korkarak Ankara'da 5 öğün yemek yer. Çok iyi adamdır. Erkek çocuktur. 26 tirm iştir. Hernedense fo lk lo r konu sunda aş;rı derecede mütevazidir. Ya kında yazacağı halk oyunları kitabı için de «naçiz esşrim» demektedir. Yurt dışında ki sayısız seyahatleri ve fo lk lo r gösterilerinden sonra M ülkiye'de «Millî Köçek» adıyla meşhur olmuştur. FES-KOM başkanı olması itibarı ile forsunu kullanarak biz kazgancıları lisede okuduğu şiirlerle ka zandığı kupa ve ödülleri ve de son Folklor gurubumuzla birlikte Bul garistan'da dolandırılması üzerine «bir 3 yaşımda b ir de 23 yaşımda uyutul dum» demiştir. Sesinin çok güzel ol duğu söylenmekte ise de 4 senedir şarkı söyletemediğimiz Menter’in ar zusu dış işlerinde başarılı bir mevkiye ulaşmaktır. Derslere devamlı gelmesi Daver'in sık sık «oğlum sen hiç gün düz sinemaya gitmez misin» demesi ne yol açmıştır. En büyük özelliği çok folklordan ald.ğı sevdiği yasemin çiçeğini hiç yanından kupa ve madalyaları yazmaya mecbur ayırmaması olan Menter'e ömür boyu etmiştir. başarılar dileriz. Fransa seyahatinde ve bu husus doktrinde tartışma konu sudur. Son sınıfa sene kaybetmeden geldi. Ama okul yılları süresince tek şikâyeti î kavun yemek olmuşSada «kavun yemeyen talebeye talebe de nemez» tezini savunur. Arkadaşımız aslında ne kadar faal olduğunu son sınıfta Fes-Kom'a girerek gösterdi. M üziği, çiçekleri, seyehati. neşeyi ve çocukları çok sever. Her zaman m utlu olacağına, bir çok güçlükleri olsa bile hayatın yalamaya değer olduğuna inanır. Arkadaşları arasında hanımlığı kadar prensiplerine bağlılığı ve hamaratlığı ile tanınan Necla'mı zın bütün hayallerine erişmesini d i leriz. Cömert ve de vurdum duymazdır. Ke çiye keçi der ayıya dayı demez. Müi kiyenin altın kalpli oğlanıdır. Kerizl;ği yoktur. Çok hoştur. Yurt baskınında polisler gidince üzüntüden göbek at mıştır. Arm udun iyisini yemez u tan r. Tavla üstadıdır, Engin'i Eskişehir'e don gömlek gönderecek kadar şans lıdır. Kekliği odada avlamayı, herşeyi tatlı bağlamayı sever. Başarılar Muam mer hadi eyvallah. H A LİM E BA ŞLAM IŞLI AYŞE ER G EN EK O N Karlı bir! yaz sabahı, 8 Haziran 1948'de İstanbul'da Anadolu yakasın da nur topu gibi b ir kız çocuğu doğ du. Mahalledeki bütün erkek çocuk lar o günü bayram ilân ettiler. Do ğumevinde o gün doğan çocuklar A y şe'yi sayıklıyorlardı. Kardeşi Ahm et'in mütemmim cüzü olan Ayşe, Mekteb'i M ülkiyede kaybettiği seneleri gizli bir aşka bağladığını söylenir. Sos yetesinin sarsılmaması için burun ameliyatı olmayı bile göze aldı ve ni hayet ameliyattan sonra b ir gariba nın başına akşamladı. Sene sonunda not istemediği adam kalmayan, ve not aldığı çocukların Haziran'da sınıf geç me olasığını ortadan kaldıran ve sınav zamanı hocaların kapısını aşındıran, soru tahmin etmede müneccimle yat tığı söylenen Ayşe'nin dersleri ezber lemekte usta olduğu herkes tarafından bilinir. Çukur mu çukur b ir ovada, sıcakmı sıcak b ir Ocak günü esmer mi es mer b ir kız çocuğu doğdu. Adını Ha lime koydular ama keşke koymasalardı. Dillere düşen şöhretini burada da devam ettirerek yurdun üç defa ba sılmasına sebeb olduğu söylenir. Da marında Adana'lılık kanı taşıyan bu sevimli arkadaş yurdu kadın polis ara dığında kendisinden kalem rica eden amire «Kalem yerine tabanca kulla nırım» demiş, Emniyete gitm ekten tabancasızlığı sayesinde kurtulmuştur. Fakülteye girdi g ireli resim yapmasına rağmen bir netice alamamıştır. Niha yet son sınıfta çareyi buldu gibi gö rünüyor. (A h !....... sen nelere kadir sin) Epeyce kilo verdi kızcağız, iyi ses taklidi yaptığını sanır ama Muaz zez Türür.g'ten öteye geçemez. Yurtta kaldığı süre Feriha'yla ikisinin konser leri ve kahkahaları yüzünden bütün kat sakinleri güzellik uykularını alama mış, çoktalırının makyaj masraflarının kabarmasına yol açmışlardır. Çelişkiler, le dolu b ir kişiliği vardır. Aşırı neşeli kişiliğini saklamak için asık suratlı gezmeye çalışır. Sosyal adalete inanan Halime, Ağa çocuğu CHP yi pek sev mez ama nedendir bilinm ez Ecevit hayranıdır! Arkadaşımıza hayatta ba şarılar ve isminin azizliğinden kurtul masını dileriz. M ülki^e'nin yerli sermayelerin den sayılan, Ankara'lıyım diyecek ka dar Ankara'yı seven son sınıfın taze ineklerindendir. Okulda olduğu gibi mahallede de sakinliği, yardımsever liği ve çalışkanlığı ile tanınmıştır. Fa külteye sap gelen ve sap gidecek olan bu masum çocuğun hiç bir balığa yem olmaması için kulağının Fes-Komca çekilmesini en üstün arkadaşlık va zifesi olarak kabul ediyoruz. Maliye Bakanlığından bir burs koparan mü tevazi arkadaşımıza tüm arzularının gerçekleşmesini ve okuldaki başarıla rının yaşantısı boyunca devam etme sini dileriz. ★ BÜLENT S O Y L A N Odaları temiz tutunuz. Kazgan ★ S EV İN Ç İŞİM E N IV Mâliyenin en mütevazi hanım efendi kızlarından biri olan Sevinç AnkaralIdır. (1949). Ayrıca sadeliği ve okul hayatı boyunca hiç aksatmadan bütün derslere girm esiyle tanınır. Se ne kaybetmeden son sınıfa gelmiştir. Aynı başarının son senede devam et mesini dileriz. Asıl amacı tıp tahsili yapmak ol duğu halde bir tesadüf eseri M ülkiyeye girm iştir. Şimdiye kadar, bütün hocalardan kelime kaçırmadan not tu tarak bu konuda sürat rekoru kırmış tır. Bir çok arkadaşları bunun farkına vararak defterlerine abone olduğun dan ekseri defterleri sadece ders sa- K EM Â L TU RAN 'M aliye) atlerinde eline geçer, sen sonunda defter tolama seyahatine çıkar. Ha yatı boyunca arkadaşımıza başarı ve m utluluklar dileriz. 22.1.1949 da Adapazarı'ndan dün yaya ayak attı. Ondaki cevheri ilk önce bezlerini yıkayan Sabriye hanım farkefti, ama 1956'da babası kolun dan tutup ilk mektebe yazdırmaya gö türünce «Ufaktır» gerekçesi ile geri çevrildi. Sonraları Adapazarı, Çatalca, Karaköy'de ilk mektep tahsil etti, Ya lova, Yeşilköy de orta; Bakırköy ve Kabataş Erekek'te liseyi okuduktan sonra 1967'de M ülkiye'ye kapağı attı. Az zamanda pembe Kaymakamlık umutlarına veda edip M alî Şubeye intisap etti. Bunlar dışında bütün sos yal faaliyetlerini şimdiki cici nişanlı sını tavlamak yolunda gösterdi. Bu yüzden üç yıl Gazi Eğitim'e de devam etti. Halen de Zonguldak'a günde se kiz sayfa mektuplar düşendiği söyle nen Bülent renklerden kahverengini, takımlardan Feneri, kızlardan da Gül seve n i tutar. 27 M A L İY E M E Ş H U R L A R I ÇILGIN YUSUF KUAFÖR GÜLSEVİN YİĞİT TEMEL SAF İSMAİL HANIM AYSEL ŞUH ZEHRA YAVRU CAN ERKEK ÇETİN KÜPELİ ZİHNİYE KALENDER İHSAN JÖN FAİK ÇAPKIN ZİYA ESRARLI SUNA KABAK MEHMET N'OLDUM OSMAN NAZLI SACIDE KOMİSER İBRAHİM GÜZEL TURAN YAVRU ŞENER TOKMAK HAYDAR HAŞİN GAZI ŞIK AYDAN İSPİYON BAHRİ ASLAN MUSTAFA ARTİST TEKİN TEŞKİLÂT, FASULYE, N O H U T A N K A R A TAVA, H A M S İ VERESİYE SALATA, BOL G ID A , T EM İZ SER VİS, (K A ZIK YOKTUR) İSTEYEN LERE K Ü R D A N VERİLİR, S A B A H A K A D A R M U H A B B ET K O V A FE Y A M A N TÖ RÜ NER (Maliye) Hal Kâğıdı : NERLİ İB R A H İM 'İN , BÜ YÜK A R TİST VE ESKİ Ç A P K IN O R H A N ' İN TATLI DİLLİ C İH A N 'IN Ğ İN D E NEFİS D O L M A K O N Ç ER TOSU TÜM TÜLLÂBIN A Ş L A N D I Ğ l Ç İG İR 'D A BULUŞALIM. Z A M P O R H A N M İD E YO LU İL E K IZ L A R IM IZ IN GÖ NLÜ NE S IZ - M A Y A ÇALIŞIYOR. Kendisini maiiyenin Kıralı zanneder. Gök gürültüsünü an dıran sesiyle kahkaha atar. Pişti spor gençlik kulübü üyesidir, aynı zamanda. Gırgıraj işlerinden anlar. Gazoz ağacından süt sağarak ga zoz satar. Kahkahasıyla m ülkiye kah kahalar k;rallığını da kazanmış tır, yaman sesiyle. FES - KO M 'C U LA R LA Ç IĞ IR 'C !-L A R B İR A R A D A S O N M Ü LKİYE Y A Y IN LA R I Sokaklarda kapışılan, toplatılıp tekrar basılan 2. C ilt 24 Kısım birden Büyük eser; H A LİM E 'Y İ N A SIL T A V L A D IM Yazan : Ünal ÖZSAF 7 Nobel kazanan kadın romancr Zehra ARlOĞLU'nun son Şaheseri H IY A R L IĞ IN LÜ ZU M U YOK! Tüm Profesörlere meydan okuyan büyük eser B A C A K İLE K O P Y A Ç EK M E N U M A R A L A R I Yazan : Gürsel YUMUŞAKKAYA Son Yılların en Hazin Romanı A C I VE B A N A D Ö N P IN A R ÇIĞIRMİLLİ YEM EK T A K IM I AYAKTAKİLER FORVETTİR. Yazan : İlhan ÖZSUBAŞI Pozitiv İlmin Son Eseri G İM A 'N IN Ö N Ü N D E K A ZIK LA R Yazan : Şevket AZSAÇLI Bir İşletmeci kızın kendisini terkeden İdarî Şube Kıralı merkep Galip'e m ektubu; EŞŞOGLUEŞEK! İmza TÜRKİYE'Yİ TEMİZ TUTALIM. (mahfuzdur) KAZGAN 32 17.5.1971 (Hiç merak etmeyin Gürsel değil) BİRAZDA-----------= = HOCALARIMIZDAN — Bahri Savcı'nın zii çaldığında sınıfta «çıkmıyorum işie» diye ayak d ire ttiğ in i; — Oral Sander ve Ömer Kürkçüoğlu'nun ders anla tırken karşı apartmandan kız ayarladığını, — Bülent Daver'in imtihanlarda sigara dağıtt.ğını, Emel Sayın'ın film lerine olan düşkünlüğünü, — Şerif M ardin'in Türk Siyasal hayatı dersinde «ayak ları koparılmış p ire;» hikâyesi anlattığını, — Sait K. M im aroğlu'nun erkek modasının öncüsü ol duğunu— Ahmet Demir'in ikide bir tamir ettirdiği arabasınla herkese caka sattığını, — Cumhur Ferman'.n her zaman olduğu gibi çok na zik olduğunu, — Safa Reisoğlu'nun esprileri ve güler yüzü ile tüm tül (abın kalbini kazandığını, ilhan Öztrak'ın öğrencilere son derece kibar dav randığını. Odasına gelen kazgan komitesine diğer bazı hocalarımız gibi çok yakınlık gösterdiğini. — K. Mimaroğlu için işletme Kraliçesi Gürsel'in «bu adam ne güçlüdür» deyip ah çektiğini. — M ithai'ın İktisadî Büyüme Teorileri imtihanında 3 defa çişim var deyip dışarı çıktığını fakat işe mediğini. Şadi'nin iik tanıştığı kıza seninle sinemaya gelemem İktisat çalışacağ.m dediğini ve sonra gidip cins' kitap okuduğunu, — Handan'ın başının hep havada durduğunu ve yeşilaycı olmadığını, Bekledim de gelmedin şarkısını çok sevdiğini. — Bedros'un yan baktığı 2. sınıftan bir lâtifenin onu taviadım dediğini. ■—■ Tuncer Bulutay'ın iktisatla aşkı aynı kovadan dö külen su olarak kabul elm ediğinj ve bunu bize söy lemediğini ne söylediğini de bilmediğimizi. — İŞTE! KÖPEK BO RÇLUYU ISIR IN C A , A L A C A K L IN IN KARISI FERYADI BASMIŞ. Di M i M U HTEREM A R K A D A Ş L A RIM. AH! EMEL AH! Ç O C U K LA R A K Ş A M O N U G Ö R D Ü M . TABİ FİLİMDE. V 33 Şubeleri Tanıyalım IV, İ Ş L E T M E IV, M A L İ Y E f:n inek — Faik Başbuğ, Oya Cirit £n f aa|i — Menter Şahinler, Neclâ Gürel En yağcısı — Yusuf Parmakstzoğlu En iyi not tutanı — Sevinç işçimen, Gülsevin Tokcan (sadece kendisi için tutmadı berberin de kahrını çekti.) En derslere devamlısı — Temel Akay En bilgici — Nazif ö zel En az derslere devam eden — Mehmet Ali Çatal. Ayşe En En En En Ergenekon iyi babası — Sami Susurluk sadık nişanlısı — Zihniye Yücefer, Bülent Soylan şık giyineni — Zehra Balcğlu, Vasia Sade efendi delikanlısı — İsmail Kersu, İhsan Feyzibey- En En En En En En oğlu hanımefendisi — Aysel Köni sempatik — Bahri Öktem, Muammer Işıkoğlu güler yüzlüsü — Muammer Çetin Tuğ oklavalısı — Halime Başlamışlı, Kullu Gürbüz iyi söz dinleyeni — önal Özkan (!) iyi ve çok espri yapanı — Vecdi Seviğ En En En En En En En En En En En En En En En En En En En En inek — Feriha Silvan, İsmail Can faali — ilhan Şendif çapkını — Engin Nayman yağcısı — Gürsel Harmankaya iyi not tutanı — Ahmet Zeki derslere devamlısı — bilgici — Pınar Gürsel az derslere devam edeni — Abaülvahap Bulun iyi babası — Ahmet Çaraz sadık nişanlısı — Ahmet Zeki, Abdülvahap Bulurr şık giyineni — Çandan Deniz, Fikret Gümüşdere efendi delikanlısı — Özer Şemi, Faruk Doğan efendi delikanlısı — Özer Şemi. Faruk Doğan hanımefendisi — Emine Gürol, Selma Ayan sempatik — Yeniay Şeker, Ayşe Bakır, Servet Taşdelen güler yüzlü — Erol akın Gürsel Harmankaya otoriteri — Şevket Aksoy - Nevzat Acar iyj söz dinleyeni — Hüsamettin Barutçu iyi teksir çıkaranı — Çağlayan Caner kendini beğenmişi — Selma Ayan En aristokratı — Erdem Giray En Çapkını — Ekrem Atalay IV. İ D A R E V E S İ Y A S E T En En En En En En ineği : Haydar Şen. tatavası : Galip Kaya. kerizi : Yaşar Yılmaz. kasıntısı : Haşan Çağlar. parlağı : Ahmet Palamut. sosyal demokratı : İsmail Maden. En En En En En En sağcısı : Zeki Özkan. bilgici : Galip Uzun. iyi giyineni : Haydar Keskin. köyü giyineni : Galip Kaya. hanımı : Engin Tulgan. erken geleni : Erol İhtiyar. En En En En En En geç geleni : İsmail Maden. az geleni : Haşan Özhan. üçkâğıtçısı : Cengiz Şenocak. kendini beğenmişi: Süleyman Oğuz yağcısı : Ahmet Palamut. çapkını :Yüksel Ayhan. IV, D İ P L O M A S İ En En En En na aristokratı : Koray Targay. dindarı : Mehmet Doğan. bilgici : Necat Aşkın. yardımseveri : Gökhan Giray (bu rağmen nişanlısına çok sadıktır) En çok derslere devam edeni : Tah sin Burcuoğlu. Derslere en az geleni : Halûk Çöker. Hiç gelmeyenleri : Sezgin Esat, özel Tahsin. En erken geleni : Şefik Hüseyin (ayak larına çok güvendiğinden dolmuşlara pek binmez). En iyi not tutanı : Nejat Eren (Kızlar takımıyla rekabet halinde). En geç geleni : Aygün özkaragüz. 34 Kendi not tutmadığı halde en iyi not derleyeni : Necil Nedimoğlu. En çok evleneni : Tahir Seçkin Kaparıî En iyi çocuk bakanı : Zafer Ataylan Evine en bağlı olanı : Yılmaz Baştuz (zira yeni evlidir-. En efendi delikanlısı : Şükrü Gürel En kibar hanım kızı : Çiçek Kovancı En sadık mütemmim cüzü : Serttaş. Tülây IV. D İ P L O m atrak biyografileri TÜLAY SERTTAŞ (Uluslararası İlişkiler- İzm ir-Karşıyaka o gün bir baş kaydı. Gelip . geçenler birbirlerine bu olağanüstü durum un neden ileri gel diğini soruyorlardı. Bilmiyorlardı ki, mini mini bir züppe gözlerini açmış (NEJAT EREN) Bütün akıllı çocuklar gib i kış gü nü doğup sıcacık büyümeyi ve yaza kadar büyüyüp ayaklanmayı tercih etti. Doğarken annesine oldukça çek tirdiği için kurtuluş, selamet anlamına kendisine Necat adını verdiler. Ama kendisi daha elegant olduğu gerek çesiyle Nejat'ı tercih etmekte. Küçüklüğündeki haylazlıkları cüm le büyüklerinin şimdi hoşlanarak an lattıkları anılardır. Ama o zamanlar hepsini doğum kontrolüne taraftar hale getirmişti. Karabük halkın:, özel inde kızlarını, yılarca kendinden bıkttndıkîtan sonra nihayet Ankara'ya transfer oldu. Bir süre Orta Doğu Teknik'te boy gösterdikten sonra, fi kir ve de ideal değiştirip Mekteb-i ve «Ciyaak» diye feryad-t figan eyle mişti. Şüphesiz bu tarihi gün züppe lerin bayramı oldu. Annesi Naciye Hanım, babası Hü seyin Beydir. Küçük Tülây ilk tahsili ni tamamladıktan sonra annesi ve babası bir anlaşmazlığa düştüler. Ba bası Mekteb-i Rüştiye'ye gitmesini is terken annesi ille de Kolej diyordu. Sonunda annesinin fendi babasını yendi ve böylece züppeleri öğrenime başladı. Sonra Mekteb-i M ülkiye'ye gelerek cümle züppeleri çatlattı. Arkadaşımızın en büyük özelliği her yere son dakikada yetişmesidir. Derslere bile, «Ayol benim Hocalar ka dar prestijim yok mu?» diyerek hoca Jle (birlikte girer. Oda arkadaşları nın ölüm sebebi, her zaman son bir kaç saniyede hazırlanmasında aranma lıdır. Yurda yapılan son baskında ora da olamayıp, dayak yiyemediğinden dolayı çok üzgündür. Ders çalışmağa son derece meraklı olan inek arkada şın ız her imtihandan «kaldım» diye ağlayarak çıkar ve sonra da kavun ye meden geçer. Bunun için bu konudaki sözlerinin ciddiye alınmaması çıkar lar. nızın b ir gereğidir. 3 sene uslu uslu derslere girip çıkarken son sene kaideyi bozmuş, Fes-Kom'a girerek cümle tüllâbın hay retini mucib olmuştur. Adieu Tülay... Ooo, excuse me, Goodbye, mon amie... Bülkiye'ye geldi. Kendine has-kısalt maları dolayısiyle notlarını ancak kendisi tam olarak anlayabilmesine rağmen yine de yazısının okunulabilirliğ i notlarını ve de dolayısiyle Ne jat'ı cümle tembel talebeler gözünde çekici hale getirmektedir. Sırasında bütün b ir sınıf onun notlarından ge çindiğinden bu konuda rekor su, hava vs. götürmez b ir şekilde ona aittir. N ot tutmaktan sonra yapabildiği en iyi iş dans etmektir. Ama, (Annesi dahil) karşı cinsten gelen bütün gi rişimlere rağmen kendisini b ir diskoteke sokabilmek mümkün olmamıştır. Kapıdan kafasını uzatarak bakmayı ve büyük aşkına ihanet etmemeyi tercih etmiştir. Mezun olduktan sonra yapacağı ÇİÇEK K O V A N C I (Uluslarası İlişkiler) Kedilerin en çok miyavladığı bir M art sabahında saat altıda gözlerini dünyaya açtı. Ve açar açmaz ilk sor duğu şey kedilerin neden bu kadar çok miyavladığı oldu. «Miyavlamanın nedenleri ve Mart ayı ile kedilerin ilişkisi» konusunda uzun araştırmala ra dayanan bilimsel bir seminer ha zırladığı rivayet olunur. Siyasi Şube'nin ve M ülkiye'nin en zarif, şık hanımefendi kızlarındandır. Bazı isimlere, meselâ (N- harfiyle baş layan isimlere nedense özel bir ilgi İlk işi b ir diskoteke gidip, bunu kutla mak olacaktır. Daha sonrası hakkında diskotekten çıktıktan sonra karar ve recek. duyar. Arkadaşımızın en kızd.ğı şey yalan söylemek, bekletilm ek; En sev diği şeylerin başında ise sadelik gelir. Hayvanlardan kedileri, kuşları yemek lerden piyazı sever. Ayrıca tenis, yüzme, ata binme gibi pahalı sporlar dan hoşlanır. Fırsat buldukça; dana şimdiden Avrupa'ya gittiğinden «ben Avrupadayken» diye başlayan hatıra larını herkese dinletir. Son derece mütevazi ve ^güler yüzlü olan arkadaşımız Çiçek Kovancı'ya ilerideki hayatında sonsuz mut luluklar ve başarılar dileriz. 35 YAŞAR İSMAİL'İN BİYOĞRAFISI 1945 yılında Kibrisin Liınasol Şehrinde babasının gözyaşları arasında dünyaya geldi. Küçük yaşta kadın kıra merak sardı. Bu yüzden kadınlan incelemek için bir dernek kurdu. «KADINLAR DERNEĞİ a ... Bu dernek kısa zamanda Kıbrıs'ın her yanma dağıldı ve bilinçli şekilde örgütlendi. İhtilal yapılacak ihbarı üzeri ne dernek kapatıldı. Yaşar İsmail ise dağa kaçtı? Yanı na aldığı adamları ile yol kesip adam kaçırmaya başladı. Kısa zamanda dağların padişahı oldu. Haremine kimleri almadı kimleri. 1963 olayları olunca Dr. Küçiikün ısrarı ve yalvarmalarına dayanamayıp dağdan indi ve Gavur lara pes ettiren silahını yaptı. Düşman hatlarına saniyede 5 şişe molotof kokteyli atan silahını merak eden san caktar cepheye gelip silahı görünce düşüp bayıldı. Ya şar Ismailin silahı meğer müzeden alınan «MANCINIK* nıış. I966’da Türkiye'ye geldi. Tuvaletlerin paralı oldu ğunu öğrenince Başbakan Demirde çıkıp «KART HA MİLİ YAŞAR İSMAİL VATANA BÜYÜK HİZMET LER! GEÇTİĞİNDEN BÜTÜN TÜRKtYENİN HER YERİNDE TUVALETLERE SERBEST OLARAK G İREBİLİR .» BAŞBAKAN SÜLEYMAN DEM1REL Şeklinde bir kart vizit aldı. Sarışın yeşil gözlü Türkiyeli bir öğretmenle evli olup bir de oğlu vardır. Oğlunun bi linçlenmesi için de onu her ders sınıfa getirip ders din lettiriyor. Bu arkadaşımız ULUSLARARASI İLİŞKIl.ER'D E SON sınıfta olup, Kıbrıs büyük elçisi olmayı tasarlarken biiyük torpili DEMİREL istifa edip te tutuk luk yapınca Yaşar İsmail şimdi kara kara düşünmek tedir. Neyseki yeni başbakan yabancı değil. İMZA : SINIF ARKADAŞLARI Brigitte Bardot d iyo r ki : Kazgan beni çıldırtan tek mecmuadır. TÜRKAY ENDÜSTRİ ve TİCARET A. Ş. İn s a n la r ç a b u k b u y u r Ama . ta s a rru fla rın ız da ç o c u k la rım ? g ib i b ü y ü y o r m u 7 E ğer d o ıj d u k la rı g ü n d e n itib a r e n o n la r iç in ta s a rru fu g a ye e d in irs e nız h n v n ta b ü yü k b ir d e s te k le a tılm a la rın ı s a c la rs ın ız . Y avrun uz b ü y ü rk e n ta s a rru fla rın ız » da b ü y ü te c e k t>ı» b an ka b iliy o ru z • KİBRİTLER! Kutu etiketleri üzerine Hertürlü reklamlarınızı Vurdun hsryerindo Teşhir eder. AYRICA Hususi Reklâm poşet ve büyük kutu kibritler le d© reklâmlarınızı on iyi şekiido yapabilirsiniz. Tairi'Jt için müracaat: Jiiinyc - lıtanbul Siyasi Şubenin Meşhurları KILIBIK CEMAL SÜPER MİNİLİ NİLÜFER İMAM MEHMET JANTİY ŞÜKRÜ ENPOLİ NECİL ZÜPPE KORAY SAP TEKİN KIZGIN TANZER SAF EMİNE OFSAYT ATİLLA MÜCAHİT ERTEM ULU BOZKURT ZAYIF KEMÂL SISKA TAHSİN DÜRÜST NİMET SİYAH İNCİ KASINTI CAN AKSESUAR ŞEFİK SBF - F E S T İ V A L KOMİ T E S İ Folklor Ekipleri FRANSA'DA 6 KUPA VE 2 MADALYA KAZANAN FOLKLOR GURUBUMUZ 25 GÜNLÜK FRANSA TURNESİNDE 10 AYRI ŞEHİRDE ÇILGINCA ALKIŞLARLA KARŞILANDI. SAİNT GİLLES FESTİVALİNDE GÜMÜŞ KUPA KAZA NAN FRANSIZ TELEVİZYONUNDA YER ALAN MÜLKjYENİN İLK FOLKLOR GURUBU HER ŞEHİRDEN AYRI AYRI DAVET ALMIŞ NİMES ŞEHRİNDE BEŞ KUPA VE •Kİ MADALYAYI KAZANDIKTAN SONRA SESSİZCE YURDA DÖNMÜŞTÜR. Kazgan'ın adım adım izlediği bu turnede tek sorumlu ve seçici Menter, folklorda jü bilesini geçen yıl yaptığı halde bazı şehirlerde Fran sızların «formidable» dediği oyununu oynamıştır. Eylül ayında Türkiye'den bir fo lklo r gurubunu Fransa'ya götürm ek için UNESCO'dan davetiye alan m illî köçeğimiz festival komitesi başkanı imtihanlar nedeniyle elemanların çoğunu İzmir'de turizm ve fo lk lor derneğinden seçmiş as elemanları bittabi fakülte mizden temin etmiştir. Kars oyunlarında kendi yetiş1i rd iğ i basın yayın güzellerinden Yasemin'i İsrarla ya nına alan m illî köçeğimiz şantöz olarak maliye krali çesi Ayşe'yi ekibe aldıktan sonra geçen yıl m illî olan Basın Yayından Yazgülünü ve diğer folklorcuları bu turneye alrriiştır. Kazgan Muhabiri güzel Selçuk Fransa'dan bildiri yor : \' 15 Ekimde Sirkeci'den hareket edilirken Kazgan komitesi birer bûketle folklorcularımızı uğurladı... 17 Ekimde Strasbourg'ta Avrupa Konseyi delegelerimizin verdiği nefis b ir öğle yemeğinden sonra akşama üst üste 2 başarılı gösteri yaptık. Ertesi gün Paris'e doğru yola çıktık. Trenle 5 saat te 500 Km. yapmamızı Zurnacı Bekir bile normal kar şıladı. Derken Paris'i gördük. İzm ir'li arkadaşların ço ğu 2. defa geliyordular Fransa'ya, neyseki bizim Fes -Kom başkanı 5 - 1 0 kere gelmişti de bize Eyfel'in gar<dan görülemiyeceğine ikna etti. Kamımız zil çalıyordu anasını sattığım şehirde bir pahalılık sorma gitsin. Şim di gel de Çığır lokantasını arama bir teşkilât yersin işin tamamdır. Biz bu eski şatafatlı şehirde ayvaya da razıydık ya neyse. Grupta kaşığı ağzıyla çalan bir Kaptan vardı ikide bir «Sein'in üzerinden geçecek mi yiz» diye gurup tercümanı, Şehper hanıma soruyor du. Bizim meşhur akardionist Erdoğan atıldı «hele sen Eyfel'in üstüne çık sonra Sein'in üzerinden geçmek ko lay olur. Derken efendim biz hiçbir şeyin üstüne çık madan Soissons'un yolunu tuttuk. Soissons'da bizi Allah için büyük törenle karşıladılar. Gazeteciler falan poz poz resim çekerken biz acele yemek vaktini sor duk. Neticede bizi kokteyl'de doyurdular. Ertesi gün başarılı fo lk lo r gösterilerimizi peş peşe sıraladık. Sonra M enter'le Yasemin'in Paris'e geri döndüğünü öğren dik. Eh! koskoca festival komitesinden bir Ayşe keldi sorumlu olarak. Kızcağız dayandı şarkılara epey alkış topladıktan sonra «maşallah» denmediği için Ayşe üşüttü, güzel sesimizle (ki şahsen ben bir zamanlar yurtta söylediğimde bizzat Mehmet Çavuş aşağıdan g elir kapımızı kırçılcasına zorlayıp beni tebrik etmek isterdi) çok güzel bir koro yaptık. 25 Ekimde tekrar Paris'e geldiğim izde gece Eyfel'i gezdik. Baktık ki bi zim Menter ileride doktora için kalacağı Fransız aile sinin arabasını biz m ülkiyelilere tahsis etmiş, hemen onun namına arabayı kirletip 9 kişi yerleştik. Şansı mıza trafik falan çıkmadı ama biz arabadan inerken Fransızların ineğin trene baktığı gibi şaşkın şaşkın bakışlarını anlıyamadık. Mustafa biz Türklerin bu yönden çok görgülü ol duğu hakkında kısa bir nutuk çektikten sonra Eyfel'e çıktık. Bizim meşhur Kaptan'ın küçük aptesti hemen gelmeseydi Eyfel'den inip Pigal'e gidemeyecektik. Ayıp ama siz yabancı değilsiniz; ne o yahu o kadınlar köşe kapmaca mı oynuyor öyle etekler belde sigaralar elde kib rit arıyorlar. Bizim çocuklar ne de olsa centilmen 3 kişi birden kib rit yakmaya kalkışınca kadın bir se vindi görmeyin. Hemen «Cent Franc» diye yapıştırdı, 39 larımıza Fransız erkekleri asıld.ysa da yüksek terbiyeli kızlarımız onlara ağızlarının paylarını verdiler, (şahsen ben çok sıska b ir fransızı az kalsın temizliyordum Allahtan kendisi korktu ve indi zaten son duraktayd k ya neyse bu meseleye parmak basmıyalım). Avrupada Sesini Tanıtan Ayşe 1abi bizim kiler Akm an'ın bozası gibi buruştu. İbra him'le Kenan her ne kadar «tarif etudiant» diye İsrar ettiyse de kadın sözünden dönmedi. Paris'te gece ö y le bir geçti ki ertesi sabah Mâcon'a giden treni kaçır dık. Bize refaket eden Fransız kızlarını uyandırmasaydık son treni de kaçıracaktık. Meğer onlar bizim kiler kadar bile Paris'i tanımamışlar, ilk defa gelmişler şa yet Metro'da Yasemin doğru yolu levhadan okumasaydı sütçü beygiri gibi metroda dönüp dolaşacaktık. Gare de Lyon'a geldiğim izde M enler organizatör kadına bize (refakat eden Fransız kızların uyuşuk olduğunu anlatıyordu.) Biz erkekler bu kızların guruba büyük faydalar sağladığını bağırarak izah ettikten sonra lâf aramızda uyuşuk ta olsa onlardan ayrılmadık. Mac.on'da hepimizi ailelerde misafir ettiler. Bu arada gelirden yoldaki büyük kalabalık karşısında bizim memleket irenlerini aradık hani. Üstelik günahı boynuna b ir kaç kişi trende eşyalarının çalındığından şkâyet etti. Derken efendim Fransızları büyüleyen ve ayakta al kışlatan halk danslarımızı Macon'da temsil ettik. M illî köçeğimiz M enter'in Yasemin'le oynadığı İnnâbe oyu nu daKİkalarca alkış toplayınca b ir takım gözyaşları tespit ettik. Ağlayanlar Türk işçileri idi. Kalbimizi delip deştiniz be çocuklar diyordu ihtiyarça olanı. Siyasallı olduğumuzu öğrenenler sizi bize yanlış tanıtmışlar meğer diyordu ve oyunlar oynandıkça varolun genç ler diye bağrıyordular. Açıkçası M ülkiyeli olmaktan bu yabancı diyarda kıvanç duyduk. 28 Ekimde Dijon'a g ittiğim iz zaman her yıl yapıl makta olan Uluslararası fo lk lo r yarışmasının ilgililer; 1972 yılında Türkiye'yi davet etmek amacı içinde g u rubumuzu seyretmek istediler. Yarım saat içinde sun duğumuz programı yarışma ilg ilile ri hayranlıkla izle di. Şeyh Şamil'in Türkiye'de en hızlı oyuncusu MİM? köçeğimiz, özel olarak ekibin başında eski oyununu döktürdü. Neticede 1972 de A ltın Kolye yarışmasına şerefle davet edildik, iki gün Dijon'da yedik içtik şe hirde kaybolduk, tekrar buluştuk. Derken Nimes'e geceyarısı hareket ettik. İzmir'den gelen 3 erkek arka daşımızın Fransız kızlarıyla b irlikte sık sık kaybolma ları Kazganın gözünden kaçmadı. Trende M ülkiyeli kız 40 Nimes'e 1 saat mesafede ki Sain-Gilles kasabasın daki fo lk lo r festivaline katıldığımız günde sokaklar da boğa dolaştırıldığını gören Ayşe'nin korkudan sesi tekrar kısıldı. 12 fransız fo lk lo r gurubu aras.nda bele diye reisinin ortaya koyduğu gümüş kupayı ezici bir çoğunlukla gurubum uz kazanınca, sevinçten yarışma nın yap.ldığı sahada gözyaşlarımızı bıraktık. Rodez'de ki gösterimizden sonra Nimes'de boğa güreşlerini sey rettik. Arka arkaya öldürülen 4 boğadan sonra ac ya rak boğanın tarafını tutmaya kalktık. Bu defa Mata dor hastanelik olunca bizim boğayı içerde kurşunla vurdular. N ‘hayet, 5 - 6 Kasım geceleri final programları mızı yaptıktan sonra UNESCO kulüpleri tarafından muhteşem b ir törenle gurubumuza 5 kupa ve 2 ma dalya verildi. Türk fo lk lo r oyunlarını en iyi şeklinde temsil edebilmenin gururu içinde M üikiye Marşı ile gecenin geç vaktinde, kaldığımız yurda dönerken bü yük bir başarının m utluluğu vardı yüzümüzde. Bir an Fakültede ilgilile rin bize çalışma yeri bile verm ediğini düşündük. Sonra dakikalarca tempo ha linde bizi alkışlayan bu yabancıların yüzlerindeki mem nuniyet ifadesini düşündük. 7 Kasım gecesi İstanbul'a doğru yola çıktığımızda kulağımızda halay sesleri ile 25 senedir Türkiye'ye gelememiş bir azeri Türkü Yu suf beyin ağlamaklı haykırışı vardı. «Bugün bana mem leketi ayağıma getirdiniz. Anam, babam, kardaşlarım hepsini görmüş gibiyim . Bugün burcu burcu Türkiye' yi yaşattınız sağolun varolun aslanlarım»... Yusuf bey tren kalktığında başını bükmüş gözyaşlarını mendili ile gizlice silmeye, çalışıyordu. AVRUPADAN NOTLAR : —• Eyfel'in tam altında idik. Bir saattir Fransız kızı ile sarmaş dolaş yürüyen İrfan bağırdı : — Tahu karde şim şu Eyfel'i ne zaman göreceğiz yoruldum artık. — Mcnaco'ya trenle g iriyoruz; bir Fransız Ayşe' ye izahat veriyor : Burası belediye binası, biraz iler de kumar salonu derken 2 dakika sonra Ayşe yepyeni bir binanın nereni olduğunu sordu. Adam mahçup mahçup Monaco bitti hamfendi dedi. — Saint-Gilles'de boğalar sokaklara salınmıştı. Yasemin’in yüzü kıpkırmızı olmuştu. Neyiniz var hanım efendi diye sorduklarında Yasemin cevap verdi : — Boğalara karşı allerjim var da... — Bulgaristin'da bizim kileri bir dolandırdılar aklı nız dursun. Herifin biri Türküm diye gelip bizimkilerin paralarını aldı. Karşılığında bol bol leva verdi. Adam gidince bizim levalar sahte çıkmazmı! Müikiyeye gelmeselerdi ne olurlardı ? Büyüklerden Yumurtalar Geidüer ne oSduter ? Erol ihtiyar Genç olurdu geldi ihtiyar oldu. Ahmet Palamut Balıkçı olurdu, Futbolcu oldu. Deniz Bapçum Şirketlerde hokkabaz olurdu. Geldi de ne oldu? Haluk İncitmez Etibankta kapıcı olurdu, hakem oldu. Tunç Gürsel Adam olurdu, geldi hippy oldu. Adlan Özen Ressam ve şair olurdu. Geldi deli Vehbi oldu. İsrriail Belgin Üstün zekâlı biri olurdu, A fe te eş oldu. Aydan Tekkök Ev hanımı olurdu, Geldi en hanımefendi oldu. Vecdi Seviğ — Şu Rusya'yı alamadım ona hasta oluyorum. NAPO LEON — Beni Harcadılar. DEMİREL — Sicilya'ya Turist olarak bol servetle gelin. M A FİA — Kazgancıya iaf söyleyenin kaynanasını eşek arısı ısırsın. ÖZTÜRK SERENGİL •— Tutlurr. mu tam (utarım. S. KEM AL M İM A R O Ğ LU — Biz aptal demek istediklerimize aptal deriz. TUNCER BULUTAY — Türkân Şoray'a bitiyorum , ARKADAŞLAR. İSM AİL TÜRK — Kıvır Emel'ciğim kıvır y a v ru m ... BÜLENT DAVER Karagözün Ankara Şubesi olurdu, Yaygaracının biri oldu. Bahri Öktem Berber olurdu perişan oldu. Ali Kökleli Hanımevlâdı olurdu, Kareteci oldu. Tarık Alpagut Balina olurdu, Pinokyo oldu. Nevzat Acar Dayı olurdu, Kız Teknik müdavimi oldu. Refik Sevinç A rtist olurdu, Sinemalarda kapıcı oldu. Akın Özçekirge Gelmeseydi olmazmıydı? Cengiz Özkan Kalp hırsızı olurdu Ayhan'a eş oldu. Turan Kayaoğlu Kaptan olurdu. Bale okulunda kapıcı oldu. Muallâ Hatipoğlu Ala inek olurdu, Çok gizli inek oldu. Gürsel Harmankaya Akıllı uslu biri olurdu, Geldi kraliçe oldu. KAZGAN'IN Paris'te yaptığı defilede ödül kazanan m ülkiyeliyi tanıdınız mı? ------------------ FIKRA ------------------ Mezun olmaları şerefine Muammer arkadaşlarını Play Boy'a davet etmişti. Hiç tahmin etmediği halde peşine 9 kişi takılmıştı. Hep beraber yemek yerken Muammer'in önüne yüklü bir hesap getirdiler. Muammer'in keyfi kaçmıştı. Bu arada İspanyol meyhanesini söyliyen Timur Selçuk «hey garson bütün hesaplar benden bu, gece» mısrasını söyleyince Muammer otur duğu yerden fırlayarak : — Ciddimisin ağabey diye bağırdı. — 13.11.1971 günü IV. İşletmeden Disko Cengiz'in nikâhı olduğunu sanan pekçok m ülkiyelinin n i kâh salonunu bastıklarını, bunun balon olduğunu öğ renince de uzun müddet Cengiz'i aradıklarını. — Menter Şahinler'in fo lklo r için Fransa'ya gidip gelmekten yorulduğunu, buna çare olarak da Fransa'ya yerleşmeyi düşündüğünü. — Bahri Öktem'.in M ülkiye kuruluş balosuna be leş girebilmek için fo lk lo r öğretm enliğine başladığını. — Disko Cengiz'in 2 sene evvel kız lisesinde bir piyesin galasında tuvalette bir saat k ilitli kaldığını. — Çağlayan Caner'in okulu haziranda b itirip iş letmeciler için iş sahalarını incelemeye İstanbul'a g it tiğini, fakat hem kendisinin, hem de onu heyecan'bekleyen diğer işletme kerlerinin hayal kırıklığına uğ radıklarını. — IV. Mâliyeden Haluk incitmez'in Marmaris'te strip teas yaptığını, — Disko Cengiz ile Johnny Holiday Kemal'in köşk pastahanesinde iki kız araklayıp kızlara 3 gün sonrası için randevu verdiklerini, randevu gününde kızları tanımayıp aynı kızlara tekrar asıldıklarını ve durumu farkedince zor dakikalar geçirdiklerini, — Akın Özçekirge'nin - Turgutlu'da kaymakamı ziyarete g ittiğinde odacının kendisini tersleyip binbir güçlükle içeri aldığını, Kaymakamın Akın'ı M ülkiyeli diye öperek karşılayıp kahve İsmarlamasından sonra kapıdan çıkarken aynı odacının ayağa kalkıp önünü iliklediğini, — IV. işletmeden Ahmet Oğuz Yılmaz'ın askere gitmek için devamlı yemek yiyerek 100 kg. aşmaya çalıştığını, — IV. Mâliyeden Ünal ile Halime'nin, Bülent ile Gülsen'in, İsmail ile A fe t'in , Tuncay ile Sacide'nin, Ha luk ile Ümit'in IV. işletmeden Cengiz ile Basın Yayın dan Ayhan'ın, Tarık ile Ender'in, Oğuz ile Gönül'ün, Nilgün ile Özkan'ın, Kaptan Necati ile Zühal'in, Çağla yan ile Asan'ın, Mualla ile Ö nder'in Akın ile M unik'in (köpeği) ilişkilerinin mutlu bir sona doğru süratle g ittiğ in i 'Kazgancıların notu : Bu mutlu son tabi ki yal nız kızlar içindir. Allah erkeklere sabır versin). — Turhan Kayaoğlunun soranlara İstanbul'da bir bale okulunun müdürüyüm diye hava attığını, esa sında ise o okulun kapıcılığını yaptığını, — IV. işletme Kraliçesi Gürsel'in ben 28 defa nişanlanıp ayrıldım dediğini, 42 — IV. işletmeli Tarık'a niye pinokyo Tarık den diğini, — Disko Genciz'in 3. sınıfta iken bir kızın araba sında ve 3 güzel hatun arasında devamlı görüldüğünü, o yüzden de arkadaşlarının sayısının 100 misli art tığını, — Kaptan Necati'nin birinci sınıfta iken kendile rini polis diye tanıtan Osman Arslan ve Mustafa Akkaş tarafından işletildiğini ve Necannin bir ara Em niyet Sarayına giderek ne biçim sivil polisleriniz var herkese hüviyetlerini açıklıyorlar diye şikâyette bu lunduğunu, — Bahri Öktem'in ikide bir haiama gidiyorum diye ortadan kaybolduğunu, esasında ise kızına git tiğini, — Twigy Muallâ'n n kalem koleksiyonu yapıyo rum diye çalıştığı dairenin bütün kalemlerini yürüt tüğünü, — Disko Cengiz'in yaptığı esprilerle tüllâba Be sim Üstünel'i mumla arattığını, yanında gezenlerin he men hepsinin sinir hastalığına yakalanmalarına sebep olduğunu, — Kooperatif Bahri'nin Bülent Daver'e filitre li sigaraları 6 TL. dan satarak kazık attığını, ve para larla kendisine samsun sigarası aldığını, — IV. Diplomasiden Toto Teoman ile işletmeden Gengiz'in Köşk Pastahanesi garsonlarıyla borç alış ve rişinde bulunduklarını, • - M ülkiye yurdunun Champ Elysee desen salo nunda volta atmaya alışmış olan kantin kuşları, 3. Diplomasiden Halûk Kürşat ile Disko Cengiz ve Baba Tunç'un Hacettepe kantininde de aynı şeyleri yapma ya kalktıklarında herkesin onlara hayretle bakması karşısında oradan kaçtıklarını, -—- Bahri'nin iç gezi sırasında Bursa'da hiçbir lo kantaya para verm ediğini, sonrada lokantacılara yaka lanma korkusundan arka sokaklarda gezdiğini, — IV. İşletmeli Abdülvahap'ın M ülkiyeye mü hendis olmak için geldiğini, mühendis olunamaya cağını öğrenince de ne yapalım o zaman ben de Cum hurbaşkanlığı genel sekreteri olurum dediğini, • - Akın Özçekirge'nin bir zamanlar evinde misa f ir ettiği o biçim hatun tarafından Cengiz Özkan'la beraber gizli b ir sebebden evinin mutfağına kilitlen diğini. İşletme Şubesi Matrak Biyografileri İnek Bayramında işletmecileri küme lenmiş halde görüyorsunuz. * işletme Ş U B E SİN İN F E R M A N IN A K A Z G A N İFFET D ERNEĞ İ RESM EN EL K O Y M U Ş, A H L Â K VE EDEP KURALLARI D IŞ IN A Ç IK A N BU Y A Z IY I SİZ KIYMETLİ MÜLKİYELİ K A R D EŞL E R İM İZ İN A H LÂ K I B O Z U L M A S IN DİYE Y A Y IN L A N M A S IN I KATİYETLE Y A SA K L A M IŞT IR . BU H U SUSTA BİZE Ş Ü K R A N LARIN I BİLDİREN İLAH İYA T FAKÜLTESİ YETKİLİLERİNE, K O N Y A MÜFTÜLÜ Ğ Ü N E VE DE D İN İ BÜTÜN V A T A N D A Ş L A R IM IZ A Y A K IN İLGİLERİNDEN D O LAYI TEŞEKKÜR EDERİZ. Yanda görülen işportacılar da öğle zamanında Kızılay''- halkı rahatsız et mekle itham edilmiştir. Aralarında bir de dişi bulunan işportacılar şunlardır. Ayakta Jiletçi Ahmet, Atlet'cİ Ayhan, Çorapçı Selim, Çakmakçı Çağlayan, Üçkâğıtçı Özcan, Tellâl Apo, Eşarpçı Erol, Maşacı Gürsel oturanlar gözcü lük yapmakta olup en önde ki şahıs meşhur sütyenci Engin'dir. Internation M.C. Cormick Tarktörleri ve International K am yon ve Pick-UP lan HER Z A M A N HER YERDE H İZM ETİN İZD ED İR. Türkiye Genel Distribütörü M A T M O TORLU A R A Ç L A R TİCARET A.Ş. 4. Levend İstanbul — Tel : 64 09 17 - 64 06 16 İşletmeMatrak Biyografileri GÜRSEL HARMANKAYA (işletme) 1950 de bir gün Eskişehir'de dar bukalar çalınmaya güzel sesliler şarkı söylemeye ve çengiler oynamaya başladılar. Bu işe şaşanlara Gürsel'in doğduğu haber verildi. Bunun tesiriylemidir nedir Gürsel o gün bu g ün dür her fırsatta meşhur oyununu oynar ve yanık sesini dinletir. O kadar ki işletmenin kraliçesi, M ülkiyenin güzel ve hayat dolu kızı öldüğü za man mezarında da darbuka çalınma sını vasiyet etmiş ve «darbuka sesini duyunca mezardan kalkar oynar ve tekrar yatarım diyecek kadar ileri gitmiştir. İç gezide dört gün hiç dur maksızın oynıyarak ayakta durma ve sesi kısılmadan devamlı şarkı söyle me rekoru kırmıştır. Fakültede önce kantini tanıyan ve devamlı üyesi olan Gürsel aynı zamanda çalışkanlığı ve dersleri ile dikkati çekmiştir. Cana yakın ve açık sözlü olan arkadaşımıza bu neşesinin ömrünün sonuna kadar devam etmesini dileriz. f AHMET ZEKİ S.B.F. ne geldiğinde çok küçüktü, yanlış anlaşılmasın yaşı değil boyu. 44 fakat dış görünüşüne bakıp ta sakın onun bu Mekteb-i M ülkiye'de basit bir talebe olarak geçtiğini sanmayın. Arkadaşımız birinci sınıfta çift dikiş ten muzdarip iken sayıları çok az olan Kıbrıs'lıların birden gelmesiyle yeni gelenlerin arasına b ir önder, tanıtıcı olarak g ird iğ i görülür. Bundan sonra yeni gelen hatunlardan bazılarına ayak atmayı düşündüyse de kızlar bu na yanaşmayınca iş yok der geçer. III de İşletmeye girince Kıbrıs'lı ola rak ilk işletme mezunlarından ola cağı için m illet onun kuracağı fabri ka ve işletmelerin sayısını dinliye din liye Kıbrıs'ta yol yapacak boş arazi kalmaz. Aynı sene tatil dolayısıyla memleketinde iken akrabaları ona bir kız bularak altın kafese sokarlar. Son sene bütün işi mektup saatlerini bek lemek olmuştur. Bütün temennimiz bir an önce mezun olup kızına kavuş ması ve bu arada kurmakta olduğu yüzüncü işletmesinin temelini bizzat atmasıdır. Ahm et Zeki'nin b ir özelliği de gür ve güzel b ir sese sahip olmasıdır. İç gezide sesi ve sempatik hareketleri ile ilgi toplamıştır. Ayrıca fotoğraf makinesiyle gezinin en büyük yükünü üzerine almıştır. Arkadaşımıza hayatta başarılar dileriz. ★ SA B A H A T T İN BİBER (Suntur Saboş) M ülkiye'nin S.S. si 1949 yılında Erzurum'un Ispir kazasında büyük b ir Bayburtlu düşmanı olarak dünyaya dühûl oldu. Kocakarı meclislerinde genel kültürünü tamamlayarak 1967 yılında kapağı Şahane'ye attı Mekteb-i M ülkiye'ye g ird i gireli sübyan kızlarla uğraşmaktan derse va k it ayıramıyan arkadaşımızın en bariz vasfı kızları bol olan ilk okullar önünde ağaç olmaktır. Son sene bu iptilasını daha da ile riye götüren Suntur'un uluslararası iktisat imtihanına girmemesinin yegane nedeni; b ir ilk okul öğrencisini cad denin karşısına geçirmek bahanesiyle giriştiği fırsattan faydalanma çabala rıdır. Son eyleminde cünmü meşhut halinde yakalanarak nezarette iki gün geçirdikten sonra kız babasının dava dan vazgeçmesiyle paçasını kurtarmış tır. Aynı evde kalan arkadaşlarının en büyük d e rd i; günde en azından b ir düzüne hizmetçi hanımın şikâ yetlerinden rahatsız olmalarıdır. Hiz metçilerin baş belası olan S.S. bu tut kusunu işletmecilik vasfını geliştirmek iddiasına bağlamakladır. Kendisine başarılar dileriz. MU HİTTİN AKDOĞAN (M orsingos M ü d ün ) 1950 yılında Sorgun'da dünyaya gelen, dünyayı Şefaatli ve köylerin den ibaret sanan, Ankara'ya ilk geldi ğinde hayretinden sırt üstü yere dü şen, kalkar kalkmaz vay canına «Je suis tombe» diyen morsingos 1967 yılında M ülkiyeye girm iştir. M ülkiye'de ineklik ve hastalık hastası olarak öğrenimini tamamlıyan arkadaşımız meyva kurdu olmaktan kurtulamamıştır. Şişmanlamaktan ol dum olası korkan Morsigos üçüncü sınıfta iken bir ay limon ve tuzdan başka bir şey yememiştir. M ülkiye' nin M.M. si (Morsingos Müdün) ola rak ün yapan arkadaşımız aynalarla arasını düzeltebilm ek için M ülkiye'deki mesaisinin dersten artan kısmını ayna önünde geçirmiştir. Yiğidin harman olduğu yerden geldiği ¡diasını son zamanlarda gör düğü b ir film neticesinde inkâra k a l r kışan M .M .'ye aynalarla arasını dü zeltebilmesi dileğiyle m,utlu mücade leler. YAŞAR BEKTAŞ KARAKTER AFET HOŞ EMİNE OLGUN ÖZER SÜSKÜN SELMA ÇELEBİ ERDEM GÜZEL NİYAZİ BÜYÜCÜ YAVUZ TİP EROL NECATİ'NİN HANIMI ZUHAL’IN KOCASI KEL ŞEVKET JÖN PINAR SİNSİ TURAN GÜLEÇ FERİHA ŞEKERLİ YENİAY ÇOCUKLU AHMET İNEK BAYRAMl] İnek bayramında tahminle rin aksine, okunan fermanlar büyük ilgi gördü. Özellikle mali şubeye fes-kom üyeleri hakim olduğundan tahsildarlar bir b irlik sağladılar. Resimde en sağda ayakta kaynanasını dinam itle tehdit eden «Evirgen'i görüyor sunuz. Mali şube kralı ayı Ünal ortada oturup başparmağın! ha vada tutan zattır. inek bayramına edep dışı bir fermanla gelen bakkalların tek neşeli ve de işfelisi olan kra liçe gürsel'in dışında hiçbir kızı nın kürsüye gelmeyişi işletme kızlarının «pasif» evde kalmış «kibirli» olarak nitelendirilmesi ne sebep olmuştur. Resimde Gürsel'i kaçırmak istiyen idari şube lilerin bakkallarla amansız müca delesini görüyorsunuz. En solda Yüksel'in çapkın ve tipik tebessümününe Kazgan dikkatinizi çeker. Namuslu olarak tanıdığı mız Ahmet Zeki, ile Özer'in el lerini bulmak mümkün olmamış tır. Kaçırma olayında buluna■mıyan Şadi her nedense Erkek likten söz etmiş bu arada haremci kral Apo kraliçenin kaçırılma olayı için şu ağır sözleri sarfetmiştir. «Sizlere teessüf ederim ; •inekleri». 47 İnek bayramına idari şube en güzel bir şekilde hazırlan mış ve büyük b ir renk katmıştır. Resimde Merkep Galibi saf Veysel'i kurcalarken, şıkırdak Yüksel'i de Muammer'i aralarına almalarının m emnuniyeti içinde görüyorsunuz. Resimde Çılgın Yusuf'u Ayı Ünal'la tezahürat sırasında gö rüyorsunuz. İnek bayramına spor karşı laşmaları da konulmuş ve bu turnuada tahsildarların haşin sporcuları sadece boylarını gös termişlerdir. 0 48 SHOV İlk defa girişi bedava ve bol hediyeli bir Show yapılmış ve sa/ın proflarım ız yine duy mamışlardır. Birbirlerini yoğurtla sıvayan bakkalları perişan halde göruyoruz. Gecenin büyük solisti Ayşe ilk şarkılarını yerinde söylemeyi tercih ederken 2. sınıftan bir ker arkada tırnaklarını yiyordu. 6 dalda yapılan yarışma ödülleri için tarafsız b ir jüri ku rulmuştur. Soldan itib a re r d u rumu izleyen b ir sübyanı, mü hendis, basın yayınlı, mimar ar kadaşlarımızla b irlikte görüyor sunuz. $> 49 Edebi yarışmalarda hava alan b ir tahsildar elma yemede ağzını göstermeye çalışmışsa da 1. sınıf öğrencisi her iki elmayı aynı anda yiyerek istikbal vadetmiştir. r 1970 -71 MEZUNLARINA HER YIL MAYIS AYININ 20 SİNDE ANKARA'DA MÜLKİYELİLER BİRLİĞİNDE İSTANBUL'DA HİLTON'DA, İZMİR'DE BÜYÜK EFES'TE BULUŞALIM SAAT : 19.00 Misafir jüri Fes-Kom'la birlikte * TAHSİLBOYUNCA AYLIK GELİR * APARTMAN 0AİRELERİ IGRETMENLER BANKASI! Hocalar Bize Dedi ki Maliye Politikasının kibar Prof.u İsmail TÜRK — Valla çocuklar Türkân ŞORAY'a bayılırım işle. — Hocam dersleri çok rom antik anlatıyorsunuz? — Yok canım! biraz, size dersleri sindirm ek istiyorum o kadar. — Hocam şayet Türkân Şoray'la filim etseler kabul edermisiniz? — Bizden geçti çocuklar. çevirmenizi te k lif — Hocam Meliha ŞORAY hakkında ne düşünüyor sunuz? — Valla ona çılgın Meîoş diyorlar ben • çıkmam çocuklar. mantıktan dışarı Uluslararası İlişkilerin sevimli Prof.u Seha M ER A Y — Hocam uzay araştırmalarınız nasıl gidiyor? — Sizi sormalı, Kazgan'a konu buldunuz mu? bari. — Şey efendim ! kılıbıklığınız var mıdır? — Uzay denemeleri hakkında yeni bir eser yazacağım. — Onu demedik hocam! yani yengeye çok yardım eder eder misiniz? — Çocukları çok severim hepsi topaç gibi maaşallah ha! ne diyorduk. — Beis yoksa kılıbık mısınız? diyecektik. — Vallâ Reisoğlu'nun kılıbıklığı hakkında bir malûmatım yok. — Hocam Kozak mısınız? — Siz Kazgancılar adamı gözünden anlıyorsunuz. Fakültenin en babacan Profu Ilhan U N A T —• Kazgan'a k ıra r mısınız? ! — Aksine çok severim. Kazgan hoşgörüyle gereken tak mecmuadır. karşılanması — Her yıl toplantılaıımıza sempati ile katılan tek hoca siz oluyorsunuz. , — Sizlere ve Kazgancılara sevgim sonsuzdur. * Muamer AKSOY — Ben balo malo sevmem. * Reşat AKTAN — Türkiye iktisadında önemli bir husus 43 bin devenin olduğunu bilm ektir. * Bülent DÂVER — Siz biletleri alın, yartn Emel'e gideriz. * Fahir ARMAOĞLU — Bizatihi ben sından İlân alamadım. Kazgan'a İş Banka * Turan GÜNEŞ — Çafikın çapkın bakacağınıza meramı nızı söyleyin. * Bedri GÜRSOY — Gel ey güzel dalalım sadabade, bana ya gül ver ya da bade, geç kalmanın ne mahsuru varmış k il derse. * Mehmet GÖNLÜBOL — Benim adım Mehmet'tir. * Aziz KÖKLÜ — Kötü çocuklar derse devam etmezler. * Besim ÜSTÜNEl — Ben bile politikada daha çocuk sa yılırım size n'oluyor ki! * Mehmet SELİK — Geçen yıl ki kazgancılar kötü çamur attı. * Halûk ÖLMAN — Öhö, öhö kilomu normaldir. bana çok muhafaza etmem 51 VEDA CAYI 9 Bu yıi modern kulüpte yapılan veda çayına ucuz oiması itibarı ile ka labalık b ir öğrenci gurubu gelmiş bu arada son saatlere yaklaşırken Nermin ABADAN siyah bir ropla aramız da görünmüştür. Öğrenci arkadaşlara b ir iki dansı lütfeden ABADAN cinsi problemleri gençliğim izin atlatmasını temenni etmiştir. KAZGAN Basın Yayınlı b ir hanımı objektivine sığrırırken ABADAN cinsi konularda konfe rans verilmesi gereklerinden söz ediyordu. [ 1 l l M I. 1 f I I I I I I l \ l I « aS g \ B S | i / % J / I 1971 Kazgan'ı, Fakültenin kâğıt yardımını yapmadığı ve ilanların en verimsiz olduğu b ir dönemde herşeye rağmen zamanında çıkmanın gururunu taşımaktadır. Mezun kimseler olarak fakültenin bütün havas:nı esprili b ir dille kendinde toplıyan, Kazgan'ın bireysel çaba ile çıkarılmasına üzülüyoruz. Gönül ister ki her mezun kişinin imzası esprisi Kazgan'da yer alıp unutulmaz anılara girsin. Kazgan esprinin yanında insanı insan yapan temel kavramı «Hoşgörü» yü getirdiği için değerlidir. A tı lan Kazgan çalışmalarından alınmak ancak hoşgörüden yoksun olmanın ifadesini taşı yabilir. Fakülte olarak espri niteliğinin yanlış anlaşılabileceği b ir dönemde espri yap mak güçlüğü yanında arkadaşlarımız b ir takım maddi ithamlar altında kalmış ve bu olaylar Kazgan'ın geleneksel yayınını tehlikeye sokmuştur. Maddi ve manevi güçlükler karşısında yılmadan bize her bakımdan destek olan Fes-Kom başkanımız Menter Şahinler'e gösterdiği başarılı ve üstün çalışması nedeniyle teşekkürü bir borç biliriz. S°n sınıf öğrencileri olarak Kazgan'ı gereğince çıkarabilmenin çabası içinde birşeyler yaratabilmişsek ne m utlu bize. K A Z G A N KOM İTESİ 52 SON HABERLER İr Engin Nayman 2 aylık nişanlısı için beni bı rakırsa «ölürüm» dedi. İT Mehmet Evirgen uzun zamandır kızdığı kay nanasını bir odaya kilitleyerek anahtarı sakladı. Nişan lısının İsrarı üzerine «yanağından bir öpücük verirsen, açarım» dedi. ir Laz'ın yakışıklı garsonu A li «Ağbi sizin okul da bana göre kız yok mu?» dedi, ilg ilile rin sabah ak şam lâza müracaatları rica olunur. iç «İLÂN» — Adım H ayrettin'dir Çığır'da gar son olup bilûm um kadayıfları elimle yapmaktayım. Yaşım küçük ama boyum evlenmeye müsaittir. Siz m ülkiyeli ağbeylerimden ricam yaşı, başı düzgün ve çok namuslu, ilkokul mezunu b ir abla bulup beni dün ya evine yerleştirmenizdir. ir Son anda Profesör Ruşen Keleş fakülteye de kan oldu. Sevgilisi Çingene Gülpembe'den A Y I Ü N A L'a Son M ektup; (Çok acıklıdır) A be civanım. Sert ve mert Ünal'ım. Geçen gün agam seni görmüş, beni sorarmışsın ona parçalanmış tır yüreciğim. Dayanamamışımdır. A be ne çabuk unut tun, daha sümüklerini silerken peşimden çoban küpeği gibi saldırırdın. Duymuşum orada kendine Adana’dan b ir piliç bulmuşsun. A be hırbo sen benim gibi kaşı gözü biyerdeyi o tavukla mı tutuşturursun. Beni bütün mahallenin erkekleri ezbere tanır. Var mıdır benim gibi yanık, karagözlü kara tenli, eli belde, eteği yerde b ir Gülpembe o senin mektepte. A be ayı Ünal'cığım beni ara hemencik. Bilesin yü reciğim hep sana çarpar. Gelmezsen maşalarımı alır gelirim. Seni çok ama çok üperim. İr Kazgancılar hayret edilecek b ir şekilde çok a7 ilânda Kazgan'ı çıkarmıya karar verdiler. Y A V U K L U N GÜLPEMBE İ r 3.Xİ 1.71 de Türkân ŞORAY m ülkiyeye geldi. Kazgancıların fakülte kapısında sorduğu soruya SOSAY «Bir profesörün ziyaretine geldim . Yazık ki odasında bulamadım» dedi. (Bu hususta fik ir edinmeniz için iç sayfalara göz atmanızı Kazgan tavsiye eder.) İT- Ömer Kürkçüoğlu'nun 3. diplomasi de ki afetle aşkı devam ediyor. Yakışıklı asistanımız bu ne denle Kazgancılara tebessümünü eksik etmiyor. İT Elizabeth Taylor'dan aldığımız mektupta, Bü lent Daver'in öncepheden çekilmiş 3 resmi isteniyor. İT Çapkın artist Alain Delon 1972 döneminde Basın . yayına kaydolmak için müracaat etti. Bu neden le Basın - yayın kızları şimdiden hazırlığa başladı. (Haber «Le Monde» tan alınmıştır.) M Ü LKİYE MİLLİ PROF T A K IM I KALECİ Nermin Abadan Sağbek Sol bek Reşat Aktan M uam m er A ksoy Santraf Ruşen Keleş Solhaf Solhaf Cemal Mıhçıoğlu Aziz Köklü Santafor Ilhan Öztrak Sağaçık Solaçık Fahir Armaoğlu Bedri Gürsoy Soliç Sağiç Bülent Daver İbrahim Yasa Yan Hakem — Bahri Savcı Yan Hakem — Sait Kemâl Mimaroğlu Hakem — Safa Reisoğlu 53 CERRAHOĞULLAR1 U M U M Î NAKLİYAT, V A P U R C U L U K ve TİCARET T. A.Ş. B E Y N E L M İN E L N A K L İY A T A C E N T E L İK T İC A R E T S İG O R T A C IL IK ■ ŞİRKETİN M/BC. M. EREĞLİ GEMİSİ TİCARET SİCİLİ : 50702/7577 TELGRAF : CERRAHOĞULLARI TELEFON : SANTRALİ 49 79 00-1-2 AFTER OFFICE HOURS 36 35 35 - 47 48 58 - 47 70 11 TELEX : 307 İSTANBUL CUMHURİYET MEYDANI KÖSEOĞLU APT. No. 3 /3 - TAKSİM - İSTANBUL POSTA KUTUSU : 411 GALATA I Profilo'nun aaliyet alanları ELEKTRİKLİ EV EŞYALARI: Buzdolabı, çam aşır makinesi, elektrik süpürgesi, elektrik ocağı... MUHTELİF İNŞAATLAR İÇİN ÇELİK KONSTRÜKSİYON: Fabrika, köprü; elektrik direği, . prefabrike evler, akaryakıt tankları;.', ve EKOVAT, SOĞUTUCU SİSTEM, ELEKTRİK MOTORLARI... P R O F İL O SANAYİ VE TİCARET A.Ş. 2. Taşocağı Sok. 26-28, Mecidiyeköy, İstanbul Tel: 4651 20, Telg: Profilode, P.K. 98 Beyoğlu CHAPPfcE KOLONLU RADYATÖR • Metre kare babına ısı verimi °o11 <laha fazladır • Modern görünüşü binanızın dekoruna ahenk katar • l'zıın ömürlüdür 0-500 DÖKÜM KALORİFER KAZANI • Demir Döküm Kazanları özellikle kalorifer tesisatları için yapılmış yegâne kazanlardır • Dökümden mamul olduğu için korozyona mukavim fevkalâde sağlam ve uzun ömürlüdür • Kömür ve fuel-oil ile çalışan tipleri vardır • Döküm dilimlerinden mütevekkil olduğu için T A Ş IN M A S I kolay, MONTAJI basittir • Bu özelliği sebebiyle inşaata başlarken kazana para bağlamaya veya kazanı monte etmek için duvar yıkmağa ihtiyaç göstermez • Yüksekliği azdır. Kazan dairesinin döşeme izolasyonunu bozmaz • Dünyaca meşhur Kheinstahl Eisenwerk Hilden lisansı altında, tecrübeli ve mütehassıs eleman kadrosu ile memleketimizin en büyük ve en modern fabrikalarında imal edilmektedir • Kapasitesi 193,000- 453,000 Kcal/h'dır KOLONLU DOKUM RADYATÖRLERİ İLE DÖKME DİLİMLİ G - 500 TİPİ KALORİFER KAZANLARINDAN ELDE EDEBİLİRSİNİZ Diğer döküm kazanları B i l : 70.000 - 208.000 Kcal/h kapasitelidir R C : 23.000-08.000 Kcal/h kapasitelidir TÜRK DEMİR DÖKÜM FARRİKALARI A.Ş. Stlihtâr - l*tınbul. Tel.: 218600 0-300 İLHAMI ÇARK TEKE BİLAK YETKİLENDİRİLMİŞ GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ LTD.ŞTİ. Kantarcı Rıza Sok. Şekerciler Apt. 7/3 Erenköy/İSTANBUL Tel:0216-3596200 (2 Hat) / 0216-3596203 Fax:0216-3596202 E-mail: [email protected] NEVRUZ GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ LTD. ŞTİ. Fethiye Mahallesi Sanayi Caddesi No:283 16140 Nilüfer/BURSA Tel:0224-2421452 Fax:0224-2421451 / 0224-2422511 E-mail: [email protected] www.nevruzgrup.com NADİR ELİBOL YETKİLENDİRİLMİŞ GÜMRÜK MÜŞAVİRİ Şair Nedim Sokak 7/10 Çankaya 06690 ANKARA T e l:0312-4403278 / 0312-4405273 Fax:0312-4402403 E-m ail: [email protected] www.nadirelibol.com.tr 1 9 7 1 YILI KAZGAN DERGİSİ'NİN TIPKI BASIMI; NAZIM BİLİCAN (1975-Maliye/İktisat), AHMET NEVRUZ (1975-Maliye/İktisat), NADİR ELİBOL (1975-Maliye/İktisat) TARAFINDAN REKMAY REKLAM VE TANITIM LTD. ŞTİ/NE YAPTIRILMIŞTIR.