Kitabı aç - Bedilistan 13
Transkript
Kitabı aç - Bedilistan 13
ﮥ : ! "#از ُس د ت اا ل)رح( در )+ل ه)ا )ا,-.ل( ا./. FOTOĞRAF GELECEK 2 Avaz ve Seda-i Dil Gönül Sesi ve Nevası Eser : Habibullah Hemneva Çağatay Ve Bedilistan (müntehabat) Đstanbul – Türkiye : 6 و8-9 !-=> " "ه)ا:; ا, " د2010 = B6 "Cه1389 3 Bu kitabı yazan ve yayınlayan Habibullah Hemneva Çağatay Kimdir? 1932 yılında Özbekistan’ın başkenti Taşkent şehrinden (Türkistan’dan) Afganistan’a göç eden muhacirlerden M. Kasım Taşkandi Çağatay ve Başarat Çağatay’ın oğullarından biri olan Habibullah Çağatay, 26/ 09/ 1937 yılında Afganistan’ın Mezar-ı Şerif (Balh) şehrinde doğdu. Đki yaşında ailesi ile birlikte Kâbil’e geldi. Ocak 1946’da Kâbil’den Peşaver’e ardından Bombay’a göç etti. 1947 yılında Pakistan Cumhuriyeti Müstakil Devletinin kurulmasıyla birlikte Karaçi şehrine ailesiyle geçti. Đlkokul eğitimini, Pakistan’ın Karaçi ardından Peşaver şehirlerinde Đngilizce ve Urdu dillerinde aldı. 1951’in subat ayında ailesi ile tekrar Kabil’e döndü. Đlk orta ve lise eğitimini Kâbil’de Habibiye High School’da tamamladı. Kabil Üniversitesi Hukuk Fakültesinin lisans diplomasını iyi derecede bitirdi. 29 Aralık 1979’ da bütün aile fertleriyle beraber beş ay Peşaver’de ve yedi ay kadar Suudi Arabistan’ın Mukaddes şehri Mekke’de ikamet etti. Sonra 19 Aralık 1980’de Güzel Đstanbul şehrine yerleşti. Çağatay ailesi hala Đstanbul’da Türk vatandaşı olarak yaşamaktadırlar. Oğulları askerlik vazifelerini yerine getirmiş olup, çocuklarının hepsi Đstanbul’un büyük üniversitelerinden mezun olmuşlardır. Hemneva 4 Çağatay’ın iki kızı, dört oğlu, iki damat, dört gelini ve birbirinden değerli beş torunu vardır. (Maşallah). Yazar Hemneva Çağatay Kabil’de; okulda öğrenci evlenmiştir. Ailesini geçindirmek için yarım gün üniversite eğitimine devam ederken, yarım gün de baba mesleği olan ticaret ile uğraştı. Đstanbul’da da ticaret hayatına devam etti. Çocukları kendi yuvalarını ve kendi işlerini kurduktan sonra, Hemneva Çağatay emekli oldu. Yazar küçük yaşlardan itibaren şiir, edebiyat ve sosyal bilimlere karşı büyük bir ilgi besledi ve bu ilgisi büyük bir aşkla hâla devam etmektedir. Yazar şimdilerde ailesinin ilgi ve desteği ile, çocukluk ve gençliğindeki arzularına kavuşup rahat bir ortamda yazılarını kaleme almaktadır. Hemneva Çağatay‘in ana dili Çağatay Türkçesi (Özbekçe) olup, Darri (Farsça) Urduca, Đngilizce ve Türkçeye vakıftır. Yazarın bugüne kadar yayınlanan eserleri: Endişaha-yi Zindagi Kâbil 1960. Hakikat ve Azadi Peşaver 1980. Güldeste Đstanbul (1-9) dokuz cilt Bedilistan (1-8) sekiz cilt (her bir kitabı biner adet olarak basılmıştır.) yazarın en son eseri nazım ve nesir olarak Darri ve Türki Çağatay dillerinde basılan ve elinizde olan Avaz ve Seda-i Dil ve Gönül sesi ve Nevası’dır. Yazarın Bedilistan ve Güldeste kitaplarının dördüncü ve besinci ciltleri 2005 yılında Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde bulunan Ariana Afganistan Uluslararası Basın Kuruluşu ( World Wide Journalists Foundation of Ariana Afghanistan) tarafından( Nizamuddin Emir Alişir-i Nava’i ) Hazretlerinin 5 adlarına müsemma Basın ve Yayın Ödülü’nü kazandı. Ve kendilerine (Habib-u Şu-ara) yani sairlerin dost ve sevileni unvanına layık gördüler. İstanbul – Türkiye Dizgi ve Mizanpaj: H.HEMNEVA Çağatay Kapak Tasarımı: Ubeydullah Çağatay Baskı Adedi: 1000 cilt Baskı: Altan Matbaası :") " و وف#LM N!# !-=> " "ه)ا:; ا, :دا ُ ب "" ا 1000 :اد پ 6 Önsöz Sevgili okuyucularım selam ve hürmetler! Bugün sizlere yine iki cilt yeni kitabımı sunmaktan çok mutlu ve bahtiyarım. Birinci Kitap: Avaz ve Seda’yı Dil (Farsça) ve Gönül Sesi ve Nevası (Özbekçe) dillerinde yazdığım nazım ve nesir eserlerimden ibarettir. Bu kitabın son bölümünde Türkçe Latin alfabesiyle Türkî Çağatay (Özbekçe) dilinde yazdığım nazım ve nesir eserlerimden kaç parça numune olarak yer almakta dur. Đkinci Kitap: Bedilistan-9: (Tek Bölüm) Farsça dilinde (Nazım ve Nesir) Arap Alfabesiyle yazılıdır. Bu kitapta, mükemmel bir Arif, büyük Filozof, Şair ve Alimlerden ve Çağatay Türkleri’nin Barlas kavminden ABUL MAANĐ (Manaların Atası) Mirza Muhammed Abdul Kadir (BEDĐL) Hazretlerinin dört ciltlik kitaplarından alıntılar ve bunun yanı sıra, Afganistan’ın büyük yazar ve filozofu Allama Selahuddin “Selçuki”nin “NAQD-Đ BEDĐL” adlı kitabından da alıntılar yer almaktadır. Ve son olarak bu kitabı okuyan siz değerli okuyucularıma teşekkür eder, hepinize her iki cihanda Cenabı Allah’tan selamet,saadet ve bahtiyarlık dilerim. Habibullah “Hemneva”Çağatay 7 ĐÇĐNDEKĐLER Habibullah Hemneva Çağatay Kimdir ? Önsöz Gönül Allah’ın Evidir Sevgi ve Muhabbet Köşkü Sabahtan Akşama Bir Đnsan Gönlün Esenlik Ülkesinde Đçimde Bir Ses Var Gönül Sesi ve Nevası Gökyüzü Berrak ve Temizdir Benim Asil ve Gerçek Kahramanlarım Hayat Her Haliyle Güzeldir Sevgi ve Muhabbet Selamı Geldi Aklıma Kelmadı Teselli Bu Da Geçer Yahu Düşünce Hür ve Kurtulmuş Olmalı Yahşıdır Dua Ayak Altında Ezilen Gül Gönül Pencerem! Hasret Çaresiz! Güneş Deniz Kızı Bir Anlatabilsem 8 4 7 9 10 12 14 16 20 23 28 29 30 32 33 34 36 37 38 40 42 44 45 46 47 48 Gönül Allah’ın Evidir Gönül Allah’ın Evidir, iyi koru; kapısını her zaman ve her mekânda, doğrular ve gerçek sevdalılar için açık tut Allah’ın kulları ve hayat bahşettiklerinin malı olan bu hakiki mabede değer ver ve hürmet göster bu dünyada, bütün temiz yaratılışlı, samimi, imanlı ve şefkatli, insanlar, adına. (Ne güzel ve hoştur yaşam, gönül ülkesinde! Ne latif ve lezzetlidir kulluk Allah’ın evinde!) Ancak, yaşamın ve kulluğun mekanı denilmeye layık, tek ve gerçek mekanın gönül ülkesi olduğunu iyi anladım. O halde şairin (Gönül Allah’ın evi, Mushaf gibi değer ver) sözüne Hemneva yanı hemfikir olarak katılıyor ve ekliyorum: (Değer ver, değer ver, çünkü Gönül Allah’ın evidir, Allah’ın buyurduğu gibi) Evet ! Gönül Allah’ın evidir. Đstanbul, 10 Haziran 2000 9 Sevgi ve Muhabbet Köşkü O, kendi yurdunda kendine yabancı idi. Sevgili peşinde idi, aradığı sevgiliyi evinde buldu. Đstediği huzur ve rahatlıktı, Onu kendi köşkünde gördü, gerçi köşkü yıkık ve virane idi. Ne yuvası yuvaya benziyor, ne sevgilisi sevgiliye. Fakat bir an gönlünde yuva sevgisi duydu ve gitgide bu yuva (Köşk) sevgisi sevgi köşküne dönüştü. Evet, Sevgi köşkü. .Ne hoş bir mekân ve yerdir; sevilesi ve yüce. Đster bilgece düşünelim, ister sıradan bir insan gibi, muhabbet ve samimiyet köşkünün güzelliklerinin özünü kavrayamayız. Ah, ne derin ve dalgalı bir deniz bu köşk; bazen ondan bir inci çıkarmak için timsaha yem olmaktan başka çare yoktur. Ancak son derece yakıcı, o derece de gönül çekici, kutsal ve berraktır. Evet, bu köşk; gönül köşkü, sevgi köşkü, ihlâs ve samimiyet kökü; çoğu zaman sıkıntıdan bir eser olmayan, bütün yolların güzellik ve kemalde noktalandığı teslimiyet köşkü. ******** 10 Sevgi ve muhabbet kökü, Ne hoş nağmeli ve melodik bir kelime: Mutlulukların habercisi. Yar, diyar ve aşka kanaat ve şükür etmek. Kendi yuvasına sevgi duymak; her ne kadar yıkıntıdan başka bir şey değilse de. Oysa bu asli vatan, Ne kadar güzel ve çekicidir. Bir kirpi yeni doğmuş yavrusunu okşayıp şöyle diyordu: (Benim yumuşak ve mülayim yavrum!). Köşkümüz; evimiz, hem yarımız her diyarımız, vatanımız, ana yurdumuz hem de yaratanımıza yakarış ve ibadet mekanımız. Evet, Yuva (köşk) sevgisi ya da sevgi ve muhabbet köşkü: -Ne güzeldir orada yaşamak. -Ne güzeldir orada kulluk ve ibadet etmek.. -Yaşasın sevgi ve muhabbet köşkü. Evet, Sevgi ve muhabbet köşkü. Đstanbul – 1 Ağustos 1999 11 Sabahtan Akşama Bir Đnsan Bir zamanlar sabahları tan yeri ağarırken, o, güzel ve neşeli idi ve kalbi hep gülüyordu, geçti…. Ardından karanlık bir gurbet akşamı, onun saf kalbinin haremine yerleşti, ancak şimdi o da geçti, bu da geçti, her şey mazide kaldı. Evet, gündüz geçti, gece geçti, o da geçti, bu da geçti. Mutsuz, vatansız, yalnız ve zavallı bir insanın gönül hikâyesi, neşeli sabahlar ve ağlayan akşamlar ile birlikte geçip gitti. ********* Evet, insan bir yolcu, bir misafir ve geçici. Buraya bir grup gelir, bir başka grup da ya da çaresiz burayı terk etmeleri gerekir. Geliş gediş anlaşmaları vardır sanırsın; sanki önceden birbirleriyle bu hususta akit yapmışlar. Bu geliş ve gidişte, dikkat etmedikleri takdirde idrak edemeyecekleri çok büyük sırlar gizlidir. ********** Evet, bu alacalı konakta, alem ve dünya diye isimlendirilen sabah ve akşam gerçekte kervansaray ve 12 misafirhaneden başka bir şey değildir ve hepimiz orada birkaç günlüğüne kalacak misafirden başkası değiliz. ******* Bana öyle geliyor ki bütün bunlar bir görüntüdür ve perdenin arkasında bir başka şey, benim ve senin anlamaktan aciz olduğumuz sırlar gizlidir. Bir arifin diliyle : (Ezel sırlarını ne sen biliyorsun, ne de ben Bu az çok sözü ne sen okuyabilirsin ne de ben) Yene de insan ( sabahtan akşama dek bir insandır). Đnsanların hepsi birbirine benzer; fani dünyanın aydınlık sabahı ile dünyaya gözlerini açar ve bir zaman sonra yapmacık olan bu dünyadan, gerçek ve ebedi dünyaya gönderildikleri anda, o parlak ve nurani aleme geri dönerler. (Đşte budur sabahtan akşam bir insan.) Evet, sabahtan akşama dek diye tarif ettiğim, bu dünyadan öteki dünyaya kadar olan süreç, sadece, bir andan ibarettir. Bu hususta gönüllerimizin sultan (Bedil) ne güzel söylemiştir: (Gözyaşı kirpikte anlık bir yüktür Đşte ömür dediğin bu kısacık andan ibarettir) Evet, geçiş macerası, sabahtan akşama dek bir insan o kadar, gerisi… Sabahtan akşama dek bir insan…. Đstanbul – 2001 13 Gönlün Esenlik ülkesinde Gönlün esenlik ülkesinde, benim de bir sevgilim vardı, halen de var. Evet, gönlün esenlik ülkesinde aşıkane gezintilerim olurdu. Aşkın coşku ve sevinç bahşeden nağmeleri beni gençlik ve delikanlılık günlerime götürdü. Hatıra ve anılarım bir an gözlerimin önünde canlanmaya başladı ve zihnim beni o görmüş olduğum yerlere götürdü. Geceleri maşukumun hatırası be beklentisi ile nasıl da sabahlamıştım. Okulun o günkü dersi de aklımdan uçup gitmişti. Hoca bir şey anlatıyordu, bense bir başka şeyin hayalini kuruyordum. Gençlik veya divanelik. Gençlik âlemi de bir çeşit delilik alemiymiş meğer. Çünkü ben o vakitler güzel ve sevilesi bu iki kelimeyi samimi ve halis duygularla sevmiştim. Vakitli vakitsiz şöyle mırıldanıyordum: Ey gönül! Divane ol ki; divanelik de ayrı bir alem.” **** Fakat şimdi zaman değişti. O günlerin gece mırıldanmaları ve günlerime neşe katan şarkıları da 14 değişti; hepsi tarih oldular. Şimdi gönül u şarkıları mırıldanıp şakımaktadır: “Gençlik de bir bahar mevsimi idi, geçti. Bize bir itibar (Güvence) vardı, o da uçup gitti”. Đzin veriniz, tekrar gençlik ve sarhoşluk aleminde, gönlün esenlik ülkesinde o hoş sohbet ve muhabbetimi sürdüreyim. Evet, gönlün esenlik ülkesinde dedim. Elbette şimdi o diyardan fersahlarca uzaklardayım ve hasta bir gönlüm, yorgun bir kalbim var. Ancak gönül eskisi gibi genç, istekli ve mesrur. Çünkü gönüllerimizin Bedil’inin söylediği şu güzel söze yakinen inanıyor: “Bir damla su gibiyiz, ancak kerem denizinin dalgalarının, öyle bir kucağı var ki, sıkıntılarımızı anında kolaylaştırıp giderir.” Evet, gönlün esenlik ülkesi. Allah onun esenlik ve afiyetini daim etsin; ister düşman ister dost bütün insanlara nasip etsin. Ebedi, neşe ve samimiyet, muhabbet ve içtenlikle dolu olsun gönlün esenlik ülkesi. Gönlün esenlik ülkesi… Đstanbul – 2001 15 Đçimde bir ses var! Gönül sesi ve nevası Đçimde bir ses var, Gönlümün sesi ve nevası! Bu ses ve benim rehberimdir, Çünkü her zaman bana yol gösterir, Mesela bazen nereye gideceğimi (ya da) ne yapmam gerektiğini dahi bilemiyorum. Ne yazmam gerekiyor bunu bile bilmiyorum, Bazense kendi kendime yazmaya başlıyorum O zaman, Böyle zamanlar da içimdeki ses, Gönlümün sesi ve nevası, birden bire bana rehber olup (rehberlik edip) O hakiki ve gerçek yüzünü bana gösterir: Yani, şunları yaz, bunları yazma diye, Bence neyi yazıp yazmayacağımı önceden biliyor. Evet, Đçimdeki ses, şu gönlümün sesi ve nevası bence her şeyi mesela neyi yazıp yazmayacağımı önceden çok iyi biliyor, Hemen bana rehber olup yol gösteriyor; Şunu yaz şunu yazma, bazen beni ikaz bile ediyor, 16 Ama ben, maalesef, çoğu zaman uyku ve gaflette kalıp, gönlümdeki asli arzu ve dileklerimi beyaz sayfa yüzüne çıkarmaya Muvaffak olamayıp mahzun ver perişan oluyorum. Đçimde bir ses var, Gönlümün sesi ve nevası, Bana yol gösteriyor. Đçimdeki ses ile en sonunda dost ve arkadaş hatta kan kardeş oldum, Ve şimdi onu çok iyi tanıyorum, O ses benim asli ve hakiki yüzüm, Dostum ve özümün sesidir, O sesi çok hem de çok seviyorum, Çünkü o ses: Benim rehberim, Yol gösterenim ve her şeyim, Yani Mukaddes Vicdanımın, Mukaddes Sesidir ve her şeyimdir. Her zaman. Her yerde o ses ile olmak ve bir arada kalmak istiyorum. Şu içimdeki ses ve neva, Yüce Allah korusun yok olup gitse, 17 Bende yok olup giderim diye bazen düşünüyorum. Đçimde bir ses var, Gönlümün sesi ve nevası! O ses ile çok uzakları görüp duyarım, Yakınlarıysa daha net görürüm. Ve o ses ile akıl ve şuurum birden bire çalış meye (işlemeye) başlar. Ben, şu içimdeki, Gönlümün sesi ve nevasından, Çok hayır ve bereket gördüm Ve her zaman gönülden dua ederim: Allah’ım lütfen içimdeki şu güzel ses, Gönlümün sesi ve nevasından beni, Hiçbir zaman, mahrum etme, Çünkü bu sese her zaman ihtiyacım var, Ve ona muhtaç ve mahkûmum. Şu içimdeki ses, yani, gönlümün sesi ve nevası olmazsa, Ben mahvolur, yok olur ve bir hiç olup kalırım diye düşünürüm. Bu sebeple her daim Allah’tan, beni bu sesten mahrum ve uzak bırak mamasını dilerim, Çünkü biliyorum bu ses herkese gerekli, 18 Fakat benim için özellikle (kesinlikle) gerekli diye düşünüyorum. Đlahi YA Rab! Bu güzel mukaddes sesten hiç ayrı Kalmayayım, Yani bu ses içimde, Daim ve payidar kalsın. Yaşasın şu içimdeki Gönlümün sesi ve nevası! Đçimde bir ses var! Gönlümün sesi ve nevası! Đstanbul – 22.06.2009 19 Gökyüzü Berrak ve Temizdir. Gökyüzü berrak ve temiz, fakat yağmur yağmakta. Biraz önce kar yağıyordu, çok güzel ve bembeyaz. Çocukluk günlerimi hatırlayarak birkaç kar tanesiyle oynamaya yeni başlamıştım ki, birden nazik, hoş ve beyaz kar tanelerinin iri ve hızlı yağmur damlalarına Dönüştüğünü gördüm. Acımasızca beni yağmurun saldırısı altında tek başına bırakıverdiler. ********* Gökyüzü yine berrak ve temiz. Ancak bu kez yağmur yağmıyor, kar da. Az önce yağmur dinmiş, gökyüzüne dinginlik ve sükun gelmişti. Şimdi iç huzurunu elde edemeyen yalnızca benim. Yalnız ve avare bir halde sağa sola adımlıyor, kar ve yağmurun yeniden yağmasını, beni bir süre oyalamasını bekliyorum. Sahi size söylememiştim; iki üç gündür hiçbir şey yemedim. Midem bomboş, açım ve sayıklıyorum. (Midenin vicdanı yoktur) sözünü düşünerek sokak ve caddelerde oraya buraya koşuşturuyorum, ola ki midemin vicdanını sokakta bulup onunla barış yaparım diye. Belki böylece midem doyar. Çünkü ben hala açlığı hissediyorum; çünkü midem boş, doymamış. ******** 20 Gökyüzü berrak ve temiz. Ancak bu kez kar yağıyor. Evet kar, hem de ne kar! Babamın bir zamanlar bana anlattığı üzüm taneleri büyüklüğünde. Bahçelerinde bu çaşitten küfe küfe üzümleri vardı ve oranın saibiydi. Babamın büyük bir bahçesi vardı. Tüccardı, aynı zamanda bahçe işleriyle de uğraşırdı. Güzel bir evi vardı. Ancak karlar ve yağmurler gelip geçtiler, geçmişle birleşip mazi oldular. Şimdi ne babam, ne bahçe ne de evi kaldı. Fakat gökyüzü yerli yerinde, dimdik. Hadise ve olayları gözlemekte, hepsi geçici ve sonlu olan varlıklerın hayatındaki olayları. Elbette şairin dediği gibi bu da geçer: …Dün de geçti, önceki gün de Biz üstünde durmadık, bugün de geçti.” ********* Gökyüzü yine berrak ve temiz. Belki biraz sonra bir tufan çıkacak, kar veya yağmur yağacak,yağmur mu ? Çünkü ben gökyüzüyle, kar ve yağmurlarıyla dostluk kurdum. Bunlar benim saf ve temiz arkadaşlarım. Bana büyük bir dünya ders oğrettiler; hepsinden önemlisi bana kar yığınlerınden yedirdiler, ben de zevk ve iştahla bundan faydalandım. Karnım biraz doydu, vicdanım rahat- ladı. Şimdi artık boş hayaller kurmuyor, sayıklamı- yorum, gerçeği söylüyorum. Artık gökyüzünü her durumda, yağdırdıklarıyla, havasının temizlik ve şeffaflığıyla seviyorum ve sevmeye devam edeceğim. Çünkü çoğu zaman yağmurun 21 rahmet yağmuru olduğunu, karın da faydalı ve bereketli olduğunu, havanın temizlik ve berraklığının sağlık ve hayat bahşettiğini iyice anladım. Evet gökyüzü yine berrak ve temiz. Ben şimdi hayatın gerçek anlamını kavradım. Hayatı aydınlık ve karanlığıyla, tokluk ve açlığıyla, her durumda kabul etmem gerektiğini anladım. Evet gam ve mutluluğuyla kabul ettiğimizde bizim hayat gökyüzümüz her zaman saf ve temiz kalacaktır. Evet, gökyüzü saf ve temiz. Gönlün mecbur ve çaresizliğinden bir hikaye yazdım. Avare ve hercai gönlün. Gönül kendimden, hikaye kendimden. Hatıra, sevgili ve sevilesi, kar ve yağmurlarıyla berrak ve temiz olan gökyüzünün mazisinden.Evet gökyüzü yine berrak ve temizdir… Şubat 1979 Kabil / Afganistan 22 Benim Asil ve Gerçek Kahramanlarım Biliyorsunuz şu cefa ve sefa dolu dünyada her insanın; siyah ya da beyaz, küçük ya da büyük, bilge ya da saf, zengin ya da fakir olsun kendine göre bir ya da birkaç tane asil, gönüllü, gerçek kahramanları vardır ki onlar can-ı dil ve gönülden sizi severler ve her hal- u kârda, her koşulda sizinle olmayı tercih eder, sizsiz bir dünya ve hiç bir şeyi hiç sevmez ve istemezler. Elbette (Allah’a bin şükür), benim de kendime göre birkaç tane asil ve gerçek kahramanım var ki onlarsız hayatımın hiçbir anlamı yok. Her daim aklımdan çıkmayan, her sabah ve her akşam haklarında hayırlı dualar ettiğim asil ve gerçek kahramanlarım… Đnançlı, hayırsever, iyi yürekli insanlarım… Vefalı, asil ve gerçek kahramanlarım arasında ilk sırada Nurani, müşfik, cefakâr ve fedakâr melek annem: 23 Başarat Çağatay gelir. ve sonraki kahramanım melek fedakâr babam Muhammed Kasım Çağatay’ dır. (Bu iki iyilik meleğim şimdi Allah’ın Rahmetine kavuşmuş olup pak ruhları Đnşallah Cennettedir) Bu iki güzel ve gerçek kahramandan sonra hayatımda önemli yeri olan zatlar: - Vefalı Eşim Tohfa Dilcan Çağatay’dır ki onunla yaklaşık elli yıldır evliyiz ve beraberiz. (Maşallah) - Ve tüm kardeşlerini bir arada tutup idare eden, güler yüzlü, gamzeli bal kızım Nazife Çağatay’dır. (Kabil’de liseye gitmiş olup Đstanbul’da çeşitli sanat kurslarını bitirmiştir) (Maşallah) Benim sağlığımı ve varlığımı her zaman çok düşünen Meleğim ve Gülen Ay’ım, şeker kızım, şairim: 24 Gülenay Çağatay (Đstanbul Üniversitesi mezunu) (Maşallah) -Bütün aile fertlerine ve kardeşlerine yol gösterip her zaman yardımcı olan, her sabah erken işe gidip her daim kendi işini kendi yapan, güvenilir kahramanım, Yüce Allah’ın ailemize armağanı, iyilik meleği Rahmetullah Çağatay’dır. (Yıldız Teknik Üniversitesi mezunu) (Maşallah) -Kalbi çok nazik, sanatı ve güzellikleri seven aynı zamanda güzel sanatların her dalına yüzlerce öğrenci yetiştiren Kahraman oğlum, üstadım Đsmetullah Çağatay’dır (Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi, Mastır Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi (Maşallah) -Güzel Sanatlarda, televizyonculukta, reklamcılıkta yaratıcı, çok kabiliyetli, hassas Kahraman Ressam oğlum Ubeydullah Çağatay’dır.(Mimar Sinan Güzel sanatlar Fakültesi – Mastır 25 Marmara Üniversitesi Güzel sanatlar Fakültesi (Maşallah) Çok çalışkan, her işten anlayan, kardeşleri ve aile fertlerinin yardımlarına koşan, dinine bağlı, herkeslerin sevgisini kazanan Kahramanım Nusretullah Çağatay’dır. (Marmara Üniversitesi mezunu) (Maşallah) Ben ise bu güzel melek kahramanlarım hakkında, her sabah ve her akşam gece gündüz hep hayır duası edip, Cenabı-ı Allah’dan onları her çeşit bela ve kazadan korumasını, helal rızık kazanıp tüm aile fertleri ile birlikte sağlıklı olmalarını, dünyada ve ahrette imanlı olmalarını, bahtlarının açık olup başarı ve zaferle kalmalarını, kem gözden uzak olmalarını rica ve temenni ederim. (Âmin) Yukarıda bahsettiğim hayırlı dualarıma, kahramanlarımın birer güzel ve kıymetli 26 parçası olan damatlarım, gelinlerim ve torunlarım da dâhildir: Sevgili yeğenim ve damadım Feyzullah Çağatay Sevgili damadım Gökhan Irıslı Sevgili yeğenim ve gelinim Hümeyra Çağatay Sevgili gelinim Nurcan Çağatay Sevgili gelinim Filiz Çağatay Sevgili gelinim Derya Çağatay ve, Dünya güzeli tatlı torunlarım; Yağmur Nergis Çağatay, Babür Nedim Çağatay, Simay Çağatay, Emir Çağatay, Lâl Çağatay Irıslı ve Melike Çağatay Hepsine Bin (Maşallah) 27 Hayat Her haliyle güzeldir Hayat her haliyle sevilesi ve güzeldir: Dostum, bu nükte ve söz şifadır, ancak sıkıntı da işin burasında. Sen istesen de istemesen de gönderilmiş olduğun bu dünyaya katlanıp yaşamını sürdürmen gerek. Bu senin ve benim çaresizliğimiz. Dönüp gitmek senin elinde değil, Allah’ın hükmüdür. Bu inceliği mananın babası, gönlümüzün sultanı BĐDĐL ne güzel dile getirmiş: “Hayat boynumuza geçirilmiş bir ilmek gibidir, dostlar ne çare! Birkaç gün, ne şekilde olursa olsun yaşamak gerek.” Đnsan mecbur ve mahkûmdur hayata ve yaşamaya. Mahmurdur insan, mahmurluğu başkasına tesir etmese de. Đnsan çaresizdir, her ne kadar gam ve sıkıntı çekse de kendini huzurlu göstermeye mecburdur. Evet, dostum! Sen bir kulsun, ağlayıp gülmeye mahkûm olan. Beğensen de beğenmesen de: Hayat her yönüyle sevilesi ve güzeldir. 28 Đster gözyaşıyla kabul edersin onu, ister tebessümle karşılarsın. Ama bil ki hayat yine de güzeldir ve ondan asla kaçış yok. Evet, hayat her haliyle ve her rengiyle güzeldir. Đstanbul- 2000 Sevgi ve Muhabbet Selamı Sevgi dolu bir bakışla selam verdim. Elbette onun huzur ve esenliğiydi gönlümün isteği. Gülümseyerek; “gönüllerin selamı gönüllerin çağrısıdır, selamınızı kabul ettim ve iyi niyetle, aynı samimiyetle cevaplandırdım” dedi. Bu başlangıç anından sonra, ihlâs ve samimiyet selamının ilk alışverişi, sevgi selamına dönüştü; an be an yeşerip gelişti ve sonunda sevgi selamı bize ait olup dilimize yerleşti. Evet, her zaman ve her mekânda, insanların renkli ve çekici hayatının her merhalesinde, ne güzel bir söz bu sevgi ve muhabbet selamı. Çoğu zaman mucizeler yaratan “sevgi selamı” gönül ülkesinin selam evinde, layık olduğu yüce mekân ve üne kavuşmuştur. Öyleyse, sevgi selamı temiz, samimi, imanlı gönüllerin esenlik ülkesinde ebediyen yaşamalı. Evet, muhabbet ve sevgi selamı…. Yaşasın! Ebedi olsun! Đstanbul – 25 Haziran 2000 29 Geldi Aklıma Gördüm seher vakti bir çiğ tanesi, Geldi aklıma gözlerimin yaş dolu hali. Bir gonca gülümseyince, Geldi aklıma yârimin al dudakları Geçerken aklımdan çocukluğum Ve babamın sevgi dolu bakışı Geliverdi aklıma, Annemin sonsuz şefkat ve merhameti Kapkara bulutlarla sarıldı, Gökyüzünün her tarafı Geldi aklıma, Memleketimin duman sarılı havası Her yerdeki zevk kayıkları, Yas ve ümitsizlik girdabında kayboldu Geldi aklıma, Hüzün düşkünü gönlümün çaresizliği Pek vahşiceydi, Kutup ayılarının hamlesi Geldi aklıma, Gazada o mertçe savaşan gönül dostum 30 Âşık idim, fakat, Vefa bahçesinde kazanamadım Gelince vatandan ayrılık vakti, Geldi aklıma gönlümü çalan o sevgilim Çevriliydi etrafım dostlar, Şairler ve âlimlerle Geldi aklıma, Gönlümün o sevgi dolu içten azizleri Memleketimi, Satmıştı, Rus uşakları Geldi aklıma, Harabeye dönen yurdumun perişan hali Đhtiyarlığın güçsüzlüğü nerede, Delikanlılık döneminin gücü nerede! Ellerim titredi... geldi aklıma, Kollarımın güçlü pazıları Ey Hemneva! Feryadın eski gönül yaralarımı tazeledi Geldi aklıma, Memleketin kanlanan al toprakları Đstanbul – January 1998 31 HAZRET’I EMĐR ALĐŞĐR’I NEVAYĐ HAZRETLERĐ – NĐNG MEŞHUR MÜNACAT GAZELLERĐNE BEŞLIK: KELMÄDI Başladim yazmaq hikâyät soz be’o kelmädı Atrı’gul buyiga oxşäş heç xuşbu kelmädı Kop ışangän talı’imgä bäxt-i xuşru kelmädı Keçä kelgum durdıban ul servi gülru kelmädı Közlärimga keçä tang atquncä uyku kelmädı Özdän özgä kuldum u häm yeğlädım be’ixtıyar Termulub täsviriğä baqtım acayib bârbâr Tapmäya bir lähzä rahät qälbım oldu nâqarar Lahza lahza çiqtım u çektım yoli’da intizar Keldı can ağzimga’yu, ul şuxı bädxu kelmädı Märhämätsiz yarni koring qılmadi asla käräm Beväfai’lär bilän hasti uyım etti ädäm Arzı halimni yazışdin emdi acızdır qäläm Talibi sadiq tapılmäs yoqsä kim qoydi qädäm Yolgä kim aväl qädäm, maşuqı utro kelmädı “Hemneva” xursändçilikga täbdil et nâşâd xuyin Yiğlägä lâyiq’imäs heç bu senin nazik ruyin Ne güzel demiş bu bâbtä o senin asil soyin Ey “Nevai” bâdä birlän xurräm et kongıluyin Ne içinkim bâdä kelgän uygä qayğu kelmädı 32 Teselli Söz vermişti, Kalbimin son baharını, Görmeye gelecekti. Rüyalarımın kargaşa dolu şehrinde, Gönlümün huzuru olacaktı Ne yazık ki, Sözünde durmayıp vefasız çıktı *********** Onun sözü ile benim sabır kâsem, Aynı anda kırıldı Gönül, Sabırsız bir çocuk gibi ağlıyordu Artık o günler, Zamanın kucağında uykuya daldı Şimdi gönlüm mutlu ve şen Çünkü Bulutlar gibi ağlayıp teselliye kavuştu Ve artık, Hüzün çiçeklerini, Sonbahar rüzgârına teslim edip olgunlaştı, Artık, gönlümün, onun anısı dışında, Teselli bulacak bir başka macerası yok Evet, Onun anısı kalbimin tesellisidir Not : “Bu yazı Günlük Enis Gazetesi No:253 – 06.11.1356 H.Ş. (1978) – Kâbil’de yayınlanmıştır.” 33 BU DA GEÇER YAHU Geçmeyen kalmayacak bu geçerli ve göçerli dünyada Bu herkes için geçerli ve herkesçe belli, Geç dedin mi geçmeli, Geçmedi mi? Geç kalmışsın yazık! Geçmiş olsun. Geç-göç Aç geç, tok geç Yeter ki geç sen Çıplak geç Görkemli geç Geçim sıkıntısı çekmeden geç, Aç tok Bir şeyi değiştirmez. Yeter ki geç sen Yine de geçmiş olsun Dün de geçti, öbür gün de geçti Bu geçişlerin seyrini durduramadık Bugün de geçti Hepsi geçer… Çünkü bu dünya geçerli dünyadır Doğru söylemiş kim söylemişse “Bu da geçer yahu” 34 “Allah kulundan geçmez” Not: Bu yazı ile meşgulken şu atasözleri geçti aklımın köşesinden; “Geçmişe mazi, yenmişe kuzu derler” “Geçen geçer, konan geçer” “Geç olsun da, güç olmasın” “El yarası geçer, dil yarası geçmez” “Gün geçer, kin geçmez” “Ağır kazan geç kaynar” “Anadan geçilir, yardan geçilmez” “Can boğazdan geçer” Gerçekten de can boğazımdan geçti, yedim, içtim, oturdum, yazdım, bugün de geçti, inanıyorum ve anlıyorum ki, yarın da geçer ve öbür gün de geçer, ben varken ya da ben yokken, siz varken ya da siz yokken. Bu o geçerli dünya, daima geçiştedir ve hiçbirimiz bu geçişi durduramayız. Evet, her şey geçer, ağlasan da gülsen de geçer. Bence en iyisi gülerek geçirelim bu geçerli dünyayı, birbirimizi severek, dostça, mertçe, kardeşçe “Evet, bu da geçer yahu…” Đstanbul- 2006 35 DÜŞÜNCE HÜR VE KURTULMUŞ OLMALI Cihan ve dünya portresinde, Sükûnet ve kargaşa, Biri, gecenin karanlığı gibi siyah, Diğeri, güneşli gün gibi aydınlık, Herkes telaşlı bir koşuşturmaca da. Düşünce hür ve kurtulmuş olmalı Đnsan buna rıza gösterip, Teslim olmalı. Sadakat ve doğruluk sayfasına, Riya ve sahtekârlık sığmaz elbette Ve şeytanın türlü hilekârlığı, yer almaz onda O yerdeki, Sadakat ve doğruluk vardır Đnsan buna rıza gösterip, Teslim olmalı Düşünce hür ve kurtulmuş olmalı Evet, düşünce hür ve kurtulmuş olmalı Đnsan buna rıza gösterip, Teslim olmalı. Not: 29. 02. 1356 H. Ş (1977) tarihinde, kabil'de, günlük Enis gazetesinde basılmıştır. 36 YAHŞIDIR Bırbırini ayıplaştan hoş zabanlık yahşıdır Dostlardan gahı nagah qadırdanlik yahşıdır Mamlakatni kurtarış yolida cambazlik kerag Bölmese cambazlardan paspanlik yahşıdır Halkımız tarih boyıncâ qançâ rezm âver idi Qahraman milletga bari, qahramanlık yahşıdır Yanıngizda dost ahbap arqadan gıybat acep Halq ara tenkid etişka nüktedanlık yahşıdır ״Hemneva״ Halkin âgar danış bilen kamil isa Dostlardan bir işaret, kardanlik yahşidir Şubat 1988 – Đstanbul Bilinmeyen Kelimeler bolmasa: olmasa kardanlik: işbilirlik danışbilen: bilim ili kerag: lazım gerekli gahı nagah: vakitli vakitsiz bekçilik, hamilik hoş zabanlik: tatlı dil rezımaver: cengâver kadırdanlik: kadirşinas, işi bilmek 37 pasbanlik: DUA Ey Yüce Allah’ım Apaçık gözüküyor ki, Kimi yerde kulların, Bir lokma ekmeğe muhtaç Ve kimi yerde, Tonlarca buğday, Gizlenmiş olarak duruyor Bir avuç insanın sahipliğinde. Bundaki hikmet nedir? Biz hiç bilemeyiz. YA RAB! Senin izninle, Kulların göklerde dolaşıyor, Lütfen, Onlara insaf ver ki, Yeryüzündeki düzene de, El atsınlar Ve muhtaçlara yardım Edip, Adaletsizliği, Yok etsinler. 38 EY KORUYAN ALLAH’IM Savaş, Yokluk, yıkım getirir. Ve sulh ise, Hayat verir insana Kullarının çoğu, Savaştan nefret edip kaçar Ve çoğu insanın isteğidir, Barış ve huzur. Bizlere lütfen! Sulh armağan et ki, Hepimizin arzuları gerçekleşsin. EY HER DAĐM KORUYAN! EY YÜCE ALLAH’IM Senden ricamız; Sulh ve refah içinde yaşamamızı Đhsan ve nasip eylemen. Ve Hepimize, Akıl ve Đnsaf, vermen Not: 30. 04. 1356 hicri şemsi – (1977) - Kâbil’de yayınlanan Günlük Enis Gazetesinden basılmıştır. 39 AYAKALTINDA EZĐLEN GÜL Enfes güzellikte, renkli bir gül dile geldi: - Hanımefendi! Diyerek güzel bir kıza seslendi, ki bu kız, gül bahçesinden çıkarken, farkında olmadan, güzel fakat ağır ayakları ile merhametsiz ve zalimce bu güzelim gülü ezmişti. Ve gül bu haldeyken konuşmaya başladı : - ״rica ederim benim işimi bir an önce bitirin,״ Kız şaşkınlıktan ağzı , açık bir halde sordu : - ״yani nasıl?״ - ״yani beni paramparça edip bölün,״ Güzel ve çekici kızın yüzünün rengi, bu cevap üzerine değişti. ve hemen sarı rengin yerini kırmızı aldı. Utandı ve mahcubiyetle dolup taştı. Birdenbire, biraz önce bilmeyerek yapmış olduğu işten , pişman olup, sihirli bakışlarıyla, ezilen gülü bakmaya başladı, titreyen nazik elleriyle , 40 onu yerden alıp kaldırdı ve okşayıp, ona yeniden çeki düzen verdi. Sonra , altın renkli saçlarının güzelliğine güzellik katmak için, bu gülü seçip saçlarına taktı. Ve , Sonra?? Hayallerinin kuşu , hangi düşüncelerin , göğünde uçmaya başlamıştı bilinmez, gayri ihtiyari, ansızın, gönülden bir ah çekti ve gözden kayboldu. Belki o da , kırık ve hassas bir kalbin sahibiydi. Ezilmiş gülün acınacak halini , Görür, görmez, kalbi ateşlenip alevlendi ve bu alevin sönmesi için, belli ki çok zamana ihtiyacı vardı. Evet, ayak altında ezilmiş gül ! Not:1339 hicri şemsi (1960) tarihinde “Endişaha-yi Zindagi”adlı kitabımdı yayınlanan bu hikaye, okuduğum bir yazıdan ilham alınarak ortaya çıkmıştır. 41 GÖNÜL PENCEREM! Ben, bugün gönül penceremi siz sayın okuyucularıma ve bütün dünya insanlarına yürekten sevgi ve saygılarımla açıyorum. Gönül pencereleri… Elbette herkesin değişik, herkesin özel bir gönül penceresi var, bunu inkar edemeyiz. Önce bunu size peşin ve gönüllü olarak anlatayım. Bana göre ve benim bildiğim kadarıyla, bu cihandaki bütün insanların kalpleri, kendi akıl, mantık ve hislerine göre pırıl pırıl ve tertemizdir. Bugün, gönlü temiz ve pırıl pırıl olan birinin gönül penceresini size açmak istiyorum, nasıl olduğunu muhakkak merak ediyorsunuzdur. Bu merakınızı tahmin ediyorum çünkü bu merak duygusu insanın ömrünün sonuna kadar devam eden bir histir. Gelelim gönül penceremin içindekilere; Gönlümün, has ve özel duygularımın bir sahibi vardır. Bu sahip öyle özel biri ki, gelin size biraz açılayım. Tanımadan aşk ve muhabbet olmaz ki Ne zaman ki ona rastladım ve onu tanıdım, ona gönül penceremi gönülden açtım ve onu tereddütsüz içeri alıp buyurun dedim. Yer sizin, ev sizin dedim. O gün bugündür onu burada saklıyorum. Gönlümün kral ve sultanı yüce Allah’ım ve Resulullah’dan sonra annem ve babamdır. Ve nihayet en son gönlüme giren ve kendisi özel bir zat olan gönüllerin sultanı büyük şair, Arif ve Mananın atası Hz.Bedil’i Hämädildir ki, 42 onun yol gösteren ve ışık tutan şiir ve sözleriyle hayatımın bu son sayfalarını geçirmekteyim. Kendilerinin tüm şiirleri altın harflerle yazılıp çizilmeli Şunu da eklemeliyim ki; Gönlümün şiir ve edebiyat âleminde unutamadığı Ariflerden biri de Mevlana Hazretleridir ki gönlümün şiir bahçelerinin penceresi o ve onun gibi arifler için her zaman açıktır. Çünkü orası onlara has ve onlara aittir. Đtiraf edelim ki, bu geçerli ve vefasız dünyada gönlü simsiyah olanlar da yok değil, var ama onlardan bu bembeyaz ve temiz sayfalarda daha fazla bahsetmeyelim. Kalbi pırıl pırıl ve tertemiz olan masum ve günahsız bir bebeğinki gibi bir gönlü, hepimize nasip etmesini Cenabı-ı Allah’tan dileyerek yazımı bitiriyorum. Yaşasın gönül penceresi temiz ve pırıl pırıl olan insanlar ve selam olsun hepsine. ĐSTANBUL - 2006 43 KAHRAMAN şeker kızım Gülenay Çağatay’ın 12 yaşındayken yazmış olduğu şiirlerden ikisi bu kitabımda yer almaktadır. Doğum yeri Kabil – Afganistan için yazdığı “Hasret” adlı şiiri HASRET Bir kanepeye uzanmıştım, rüyalara dalmıştım Bir toprak görüyordum, verimli bir toprak Burada dolaşıyordu Afganlı çocuklar… Elimi uzattım toprağa bir avuç almak istedim Mis gibi kokan toprağımı koklamak istedim. Çok özlemiştim bu toprağı Birazcık elime alsam, Koklasam… Bu oldu en büyük isteğim Aldım elime bir avuç toprağı Önce öptüm, sonra kokladım Birdenbire uyandım. Meğer bu bir rüya imiş Meğer gördüğüm, rüyaların en güzeliymiş Bazı rüyalar gerçekleşir elbet Ama bu rüya muhakkak gerçekleşecek Çünkü Afgan Aslanları yurdumu koruyorlar Bizim Ulu Yurdumuz Dünyadaki yerini alacak bir gün O zaman düşman kimmiş! Görecek bütün dünya Onun yaptığı bu namussuzluk 44 Üzerine lanetler yağdıracak O zaman Afganlılar için bir bayram olacak Gülenay H. Çağatay Đstanbul 25.01.1987 Not: Rüyalar gerçek oldu, Afganistan Rus işgalinden kurtuldu ama daha büyük felaketlere, iç savaşa maruz kaldı. Allah’a şükür bu günler Afganistanlıların yeni Anayasaya sahip olup huzura kavuştuğu, yüzlerinin gülmeye başladığı günlerdir. Allah nazardan saklasın. ÇARESĐZ Görmüyordu! Çünkü kördü… Yetmiş yaşına kadar görmüştü Dünyanın güzelliğini Ondan sonra gözler emekliye ayrılmıştı Belli ki bomboş bir Dünya’da yaşıyordu Alnında böyle yazılmıştı, Kimse silemezdi alın yazısını O da ne yapsın Çaresiz Kadere boyun eğmişti, Evet, Çaresiz Gülenay Çağatay 25.01.1987 45 Kahraman oğlum RAHMETULLAH Çağatay’ın Đlk defa yazdığı iki şiiri (Güneş) ve (Deniz Kızı) Güneş Deniz.... Ah deniz.... Gemiler... Ah gemiler.... Karşıma büyükten küçüğe dizili vermişsiniz.... Tam hanginize binip denize açılıvereyim derken Şimşek çakıverdi... Şimşek... Ah namussuz şimşek... Bütün hayallerimi yıkıverdi... Tam geçirirken aklımdan kötü şeyleri... Şansım terse döndü. Güzelim güneş çıkıverdi... Güneş... Ah güzelim güneş... Ra tanrısı güneş... Seninle birlikte yeniden, Düşlere çıkıverdim. Tam ortadaki gemiye binip Senin sayende hayallere dalıp, Deniz turunu atıverdim. Güneş... Ah güzel güneş... 46 Sen olmazsan hayaller gölgede kalır. Ve insan ruhu ölürdü... 19.06.2009 DENĐZ KIZI Ne güzeldi deniz, ne güzeldi ışık Ne güzeldi yakamoz.... Sanki denizden çıkan denizkızı gibiydin... Capcanlı, hareketli, bana bakan bana gülen Denizkızı gibiydin... Nice günlerdir bekliyordum seni Birdenbire çıkıverdin karşıma Tam tutarken ellerinden Kaçıverdin denize... Bakakaldım ardından Tutamadım elinden. Bir serap gibi suya dalıverdin... Bir taraftan Tiger havlıyor... Bir taraftan ağaçlar rüzgârdan sallanıyordu. Deniz yükselip alçalıyordu Birdenbire ufuktan kayboluverdin. 19.06.2009 47 Bir anlatabilsem! Seni çok sevdiğimi, Bir anlatabilsem! Kimleri hiç sevmediğimi, Bir anlatabilsem! Allah’ımı çok sevdiğimi ve Ondan çok korktuğumu Bir anlatabilsem! Bütün iyi kalplı insanları sevdiğimi, Ve münafıktan nefretimi, Bir anlatabilsem! Gurbette neler çektiğimi, Bir anlatabilsem! Ülkem, seni çok sevdiğimi, Bir anlatabilsem! Evet, Seni çok sevdiğimi, Bir anlatabilsem! Habibullah H. Çağatay Đstanbul 48