Kitabı aç - Bedilistan 13

Transkript

Kitabı aç - Bedilistan 13
‫ ﮥ ‪:‬‬
‫‪ ! "#‬از ُس د ت اا‬
‫ل)رح( در )‪+‬ل ه)ا )ا‪,-.‬ل( ا‪./.‬‬
FOTOĞRAF GELECEK
2
Avaz ve Seda-i
Dil
Gönül
Sesi ve Nevası
Eser :
Habibullah Hemneva
Çağatay
Ve
Bedilistan
(müntehabat)
Đstanbul – Türkiye
: 6 ‫ و‬8-9
!-=> "‫ "ه)ا‬:‫; ا‬,
"‫ د‬2010 = B6 "C‫ه‬1389
3
Bu kitabı yazan ve yayınlayan
Habibullah Hemneva Çağatay
Kimdir?
1932 yılında Özbekistan’ın başkenti Taşkent
şehrinden (Türkistan’dan) Afganistan’a göç eden
muhacirlerden M. Kasım Taşkandi Çağatay ve Başarat
Çağatay’ın oğullarından biri olan Habibullah Çağatay,
26/ 09/ 1937 yılında Afganistan’ın Mezar-ı Şerif
(Balh) şehrinde doğdu. Đki yaşında ailesi ile birlikte
Kâbil’e geldi. Ocak 1946’da Kâbil’den Peşaver’e
ardından Bombay’a göç etti. 1947 yılında Pakistan
Cumhuriyeti Müstakil Devletinin kurulmasıyla birlikte
Karaçi şehrine ailesiyle geçti. Đlkokul eğitimini,
Pakistan’ın Karaçi ardından Peşaver şehirlerinde
Đngilizce ve Urdu dillerinde aldı.
1951’in subat ayında ailesi ile tekrar Kabil’e döndü.
Đlk orta ve lise eğitimini Kâbil’de Habibiye High
School’da tamamladı. Kabil Üniversitesi Hukuk
Fakültesinin lisans diplomasını iyi derecede bitirdi. 29
Aralık 1979’ da bütün aile fertleriyle beraber beş ay
Peşaver’de ve yedi ay kadar Suudi Arabistan’ın
Mukaddes şehri Mekke’de ikamet etti. Sonra 19
Aralık 1980’de Güzel Đstanbul şehrine yerleşti.
Çağatay ailesi hala Đstanbul’da Türk vatandaşı olarak
yaşamaktadırlar. Oğulları askerlik vazifelerini yerine
getirmiş olup, çocuklarının hepsi Đstanbul’un büyük
üniversitelerinden mezun olmuşlardır. Hemneva
4
Çağatay’ın iki kızı, dört oğlu, iki damat, dört gelini ve
birbirinden değerli beş torunu vardır. (Maşallah).
Yazar Hemneva Çağatay Kabil’de; okulda öğrenci
evlenmiştir. Ailesini geçindirmek için yarım gün
üniversite eğitimine devam ederken, yarım gün de
baba mesleği olan ticaret ile uğraştı. Đstanbul’da da
ticaret hayatına devam etti.
Çocukları kendi yuvalarını ve kendi işlerini kurduktan
sonra, Hemneva Çağatay emekli oldu. Yazar küçük
yaşlardan itibaren şiir, edebiyat ve sosyal bilimlere
karşı büyük bir ilgi besledi ve bu ilgisi büyük bir aşkla
hâla devam etmektedir.
Yazar şimdilerde ailesinin ilgi ve desteği ile, çocukluk
ve gençliğindeki arzularına kavuşup rahat bir ortamda
yazılarını kaleme almaktadır. Hemneva Çağatay‘in
ana dili Çağatay Türkçesi (Özbekçe) olup, Darri
(Farsça) Urduca, Đngilizce ve Türkçeye vakıftır.
Yazarın bugüne kadar yayınlanan eserleri:
Endişaha-yi Zindagi Kâbil 1960. Hakikat ve Azadi
Peşaver 1980. Güldeste Đstanbul (1-9) dokuz cilt
Bedilistan (1-8) sekiz cilt (her bir kitabı biner adet
olarak basılmıştır.)
yazarın en son eseri nazım ve nesir olarak Darri ve
Türki Çağatay dillerinde basılan ve elinizde olan Avaz
ve Seda-i Dil ve Gönül sesi ve Nevası’dır.
Yazarın Bedilistan ve Güldeste kitaplarının dördüncü
ve besinci ciltleri 2005 yılında Amerika’nın
Kaliforniya eyaletinde bulunan Ariana Afganistan
Uluslararası Basın Kuruluşu ( World Wide Journalists
Foundation of Ariana Afghanistan) tarafından(
Nizamuddin Emir Alişir-i Nava’i ) Hazretlerinin
5
adlarına müsemma Basın ve Yayın Ödülü’nü kazandı.
Ve kendilerine
(Habib-u Şu-ara) yani sairlerin dost ve sevileni
unvanına layık gördüler.
İstanbul – Türkiye
Dizgi ve Mizanpaj:
H.HEMNEVA Çağatay
Kapak Tasarımı:
Ubeydullah Çağatay
Baskı Adedi: 1000 cilt
Baskı: Altan Matbaası
:") ‫" و وف‬#LM N!#
!-=> "‫ "ه)ا‬:‫; ا‬,
:‫دا
ُ ب‬
"" ‫ا‬
1000
:‫اد پ‬
6
Önsöz
Sevgili okuyucularım selam ve hürmetler!
Bugün sizlere yine iki cilt yeni kitabımı sunmaktan
çok mutlu ve bahtiyarım.
Birinci Kitap:
Avaz ve Seda’yı Dil (Farsça) ve Gönül Sesi ve Nevası
(Özbekçe) dillerinde yazdığım nazım ve nesir
eserlerimden ibarettir.
Bu kitabın son bölümünde Türkçe Latin alfabesiyle
Türkî Çağatay (Özbekçe) dilinde yazdığım nazım ve
nesir eserlerimden kaç parça numune olarak yer
almakta dur.
Đkinci Kitap: Bedilistan-9: (Tek Bölüm) Farsça
dilinde (Nazım ve Nesir) Arap Alfabesiyle yazılıdır.
Bu kitapta, mükemmel bir Arif, büyük Filozof, Şair ve
Alimlerden ve Çağatay Türkleri’nin Barlas kavminden
ABUL MAANĐ (Manaların Atası) Mirza Muhammed
Abdul Kadir (BEDĐL) Hazretlerinin dört ciltlik
kitaplarından alıntılar ve bunun yanı sıra,
Afganistan’ın büyük yazar ve filozofu Allama
Selahuddin “Selçuki”nin “NAQD-Đ BEDĐL” adlı
kitabından da alıntılar yer almaktadır.
Ve son olarak bu kitabı okuyan siz değerli
okuyucularıma teşekkür eder, hepinize her iki cihanda
Cenabı Allah’tan selamet,saadet ve bahtiyarlık
dilerim.
Habibullah “Hemneva”Çağatay
7
ĐÇĐNDEKĐLER
Habibullah Hemneva Çağatay Kimdir ?
Önsöz
Gönül Allah’ın Evidir
Sevgi ve Muhabbet Köşkü
Sabahtan Akşama Bir Đnsan
Gönlün Esenlik Ülkesinde
Đçimde Bir Ses Var Gönül Sesi ve Nevası
Gökyüzü Berrak ve Temizdir
Benim Asil ve Gerçek Kahramanlarım
Hayat Her Haliyle Güzeldir
Sevgi ve Muhabbet Selamı
Geldi Aklıma
Kelmadı
Teselli
Bu Da Geçer Yahu
Düşünce Hür ve Kurtulmuş Olmalı
Yahşıdır
Dua
Ayak Altında Ezilen Gül
Gönül Pencerem!
Hasret
Çaresiz!
Güneş
Deniz Kızı
Bir Anlatabilsem
8
4
7
9
10
12
14
16
20
23
28
29
30
32
33
34
36
37
38
40
42
44
45
46
47
48
Gönül
Allah’ın Evidir
Gönül Allah’ın Evidir, iyi koru; kapısını her zaman ve
her mekânda, doğrular ve gerçek sevdalılar için açık
tut
Allah’ın kulları ve hayat bahşettiklerinin malı olan bu
hakiki mabede değer ver ve hürmet göster bu dünyada,
bütün temiz yaratılışlı, samimi, imanlı ve şefkatli,
insanlar, adına.
(Ne güzel ve hoştur yaşam, gönül ülkesinde!
Ne latif ve lezzetlidir kulluk Allah’ın evinde!)
Ancak, yaşamın ve kulluğun mekanı denilmeye layık,
tek ve gerçek mekanın gönül ülkesi olduğunu iyi
anladım.
O halde şairin (Gönül Allah’ın evi, Mushaf gibi değer
ver) sözüne Hemneva yanı hemfikir olarak katılıyor ve
ekliyorum:
(Değer ver, değer ver, çünkü
Gönül Allah’ın evidir,
Allah’ın buyurduğu gibi)
Evet ! Gönül Allah’ın evidir.
Đstanbul, 10 Haziran 2000
9
Sevgi ve Muhabbet
Köşkü
O, kendi yurdunda kendine yabancı idi.
Sevgili peşinde idi, aradığı sevgiliyi evinde buldu.
Đstediği huzur ve rahatlıktı, Onu kendi köşkünde
gördü, gerçi köşkü yıkık ve virane idi.
Ne yuvası yuvaya benziyor, ne sevgilisi sevgiliye.
Fakat bir an gönlünde yuva sevgisi duydu ve gitgide
bu yuva (Köşk) sevgisi sevgi köşküne dönüştü.
Evet,
Sevgi köşkü. .Ne hoş bir mekân ve yerdir; sevilesi ve
yüce.
Đster bilgece düşünelim, ister sıradan bir insan gibi,
muhabbet ve samimiyet köşkünün güzelliklerinin
özünü kavrayamayız.
Ah, ne derin ve dalgalı bir deniz bu köşk; bazen ondan
bir inci çıkarmak için timsaha yem olmaktan başka
çare yoktur.
Ancak son derece yakıcı, o derece de gönül çekici,
kutsal ve berraktır.
Evet, bu köşk; gönül köşkü, sevgi köşkü, ihlâs ve
samimiyet kökü; çoğu zaman sıkıntıdan bir eser
olmayan, bütün yolların güzellik ve kemalde
noktalandığı teslimiyet köşkü.
********
10
Sevgi ve muhabbet kökü,
Ne hoş nağmeli ve melodik bir kelime:
Mutlulukların habercisi.
Yar, diyar ve aşka kanaat ve şükür etmek.
Kendi yuvasına sevgi duymak; her ne kadar yıkıntıdan
başka bir şey değilse de.
Oysa bu asli vatan,
Ne kadar güzel ve çekicidir.
Bir kirpi yeni doğmuş yavrusunu okşayıp şöyle
diyordu:
(Benim yumuşak ve mülayim yavrum!).
Köşkümüz; evimiz, hem yarımız her diyarımız,
vatanımız, ana yurdumuz hem de yaratanımıza yakarış
ve ibadet mekanımız.
Evet,
Yuva (köşk) sevgisi ya da sevgi ve muhabbet köşkü:
-Ne güzeldir orada yaşamak.
-Ne güzeldir orada kulluk ve ibadet etmek..
-Yaşasın sevgi ve muhabbet köşkü.
Evet,
Sevgi ve muhabbet köşkü.
Đstanbul – 1 Ağustos 1999
11
Sabahtan Akşama
Bir Đnsan
Bir zamanlar sabahları tan yeri ağarırken, o, güzel ve
neşeli idi ve kalbi hep gülüyordu, geçti….
Ardından karanlık bir gurbet akşamı, onun saf kalbinin
haremine yerleşti, ancak şimdi o da geçti, bu da geçti,
her şey mazide kaldı.
Evet, gündüz geçti, gece geçti, o da geçti, bu da geçti.
Mutsuz, vatansız, yalnız ve zavallı bir insanın gönül
hikâyesi, neşeli sabahlar ve ağlayan akşamlar ile
birlikte geçip gitti.
*********
Evet, insan bir yolcu, bir misafir ve geçici.
Buraya bir grup gelir, bir başka grup da ya da çaresiz
burayı terk etmeleri gerekir. Geliş gediş anlaşmaları
vardır sanırsın; sanki önceden birbirleriyle bu hususta
akit yapmışlar. Bu geliş ve gidişte, dikkat etmedikleri
takdirde idrak edemeyecekleri çok büyük sırlar
gizlidir.
**********
Evet, bu alacalı konakta, alem ve dünya diye
isimlendirilen sabah ve akşam gerçekte kervansaray ve
12
misafirhaneden başka bir şey değildir ve hepimiz
orada birkaç günlüğüne kalacak misafirden başkası
değiliz.
*******
Bana öyle geliyor ki bütün bunlar bir görüntüdür ve
perdenin arkasında bir başka şey, benim ve senin
anlamaktan aciz olduğumuz sırlar gizlidir.
Bir arifin diliyle :
(Ezel sırlarını ne sen biliyorsun, ne de ben
Bu az çok sözü ne sen okuyabilirsin ne de ben)
Yene de insan ( sabahtan akşama dek bir insandır).
Đnsanların hepsi birbirine benzer; fani dünyanın
aydınlık sabahı ile dünyaya gözlerini açar ve bir zaman
sonra yapmacık olan bu dünyadan, gerçek ve ebedi
dünyaya gönderildikleri anda, o parlak ve nurani aleme
geri dönerler.
(Đşte budur sabahtan akşam bir insan.)
Evet, sabahtan akşama dek diye tarif ettiğim, bu
dünyadan öteki dünyaya kadar olan süreç, sadece, bir
andan ibarettir.
Bu hususta gönüllerimizin sultan (Bedil) ne güzel
söylemiştir:
(Gözyaşı kirpikte anlık bir yüktür
Đşte ömür dediğin bu kısacık andan ibarettir)
Evet, geçiş macerası, sabahtan akşama dek bir insan o
kadar, gerisi…
Sabahtan akşama dek bir insan….
Đstanbul – 2001
13
Gönlün
Esenlik ülkesinde
Gönlün esenlik ülkesinde, benim de bir sevgilim vardı,
halen de var.
Evet, gönlün esenlik ülkesinde aşıkane gezintilerim
olurdu. Aşkın coşku ve sevinç bahşeden nağmeleri
beni gençlik ve delikanlılık günlerime götürdü. Hatıra
ve anılarım bir an gözlerimin önünde canlanmaya
başladı ve zihnim beni o görmüş olduğum yerlere
götürdü.
Geceleri maşukumun hatırası be beklentisi ile nasıl da
sabahlamıştım. Okulun o günkü dersi de aklımdan
uçup gitmişti. Hoca bir şey anlatıyordu, bense bir
başka şeyin hayalini kuruyordum.
Gençlik veya divanelik.
Gençlik âlemi de bir çeşit delilik alemiymiş meğer.
Çünkü ben o vakitler güzel ve sevilesi bu iki kelimeyi
samimi ve halis duygularla sevmiştim. Vakitli vakitsiz
şöyle mırıldanıyordum:
Ey gönül!
Divane ol ki; divanelik de ayrı bir alem.”
****
Fakat şimdi zaman değişti. O günlerin gece
mırıldanmaları ve günlerime neşe katan şarkıları da
14
değişti; hepsi tarih oldular. Şimdi gönül u şarkıları
mırıldanıp şakımaktadır:
“Gençlik de bir bahar mevsimi idi, geçti.
Bize bir itibar (Güvence) vardı, o da uçup gitti”.
Đzin veriniz, tekrar gençlik ve sarhoşluk aleminde,
gönlün esenlik ülkesinde o hoş sohbet ve muhabbetimi
sürdüreyim.
Evet, gönlün esenlik ülkesinde dedim. Elbette şimdi o
diyardan fersahlarca uzaklardayım ve hasta bir
gönlüm, yorgun bir kalbim var. Ancak gönül eskisi
gibi genç, istekli ve mesrur. Çünkü gönüllerimizin
Bedil’inin söylediği şu güzel söze yakinen inanıyor:
“Bir damla su gibiyiz, ancak kerem denizinin
dalgalarının, öyle bir kucağı var ki, sıkıntılarımızı
anında kolaylaştırıp giderir.”
Evet, gönlün esenlik ülkesi.
Allah onun esenlik ve afiyetini daim etsin; ister
düşman ister dost bütün insanlara nasip etsin.
Ebedi, neşe ve samimiyet, muhabbet ve içtenlikle dolu
olsun gönlün esenlik ülkesi.
Gönlün esenlik ülkesi…
Đstanbul – 2001
15
Đçimde bir ses var!
Gönül sesi ve nevası
Đçimde bir ses var,
Gönlümün sesi ve nevası!
Bu ses ve benim rehberimdir,
Çünkü her zaman bana yol gösterir,
Mesela bazen nereye gideceğimi (ya da) ne
yapmam gerektiğini dahi bilemiyorum.
Ne yazmam gerekiyor bunu bile bilmiyorum,
Bazense kendi kendime yazmaya başlıyorum
O zaman, Böyle zamanlar da içimdeki ses,
Gönlümün sesi ve nevası, birden bire bana
rehber olup (rehberlik edip) O hakiki ve
gerçek yüzünü bana gösterir:
Yani, şunları yaz, bunları yazma diye,
Bence neyi yazıp yazmayacağımı önceden
biliyor.
Evet, Đçimdeki ses, şu gönlümün sesi ve nevası
bence her şeyi mesela neyi yazıp
yazmayacağımı önceden çok iyi biliyor,
Hemen bana rehber olup yol gösteriyor;
Şunu yaz şunu yazma, bazen beni ikaz bile
ediyor,
16
Ama ben, maalesef, çoğu zaman uyku ve
gaflette kalıp, gönlümdeki asli arzu ve
dileklerimi beyaz sayfa yüzüne çıkarmaya
Muvaffak olamayıp mahzun ver perişan
oluyorum.
Đçimde bir ses var,
Gönlümün sesi ve nevası,
Bana yol gösteriyor.
Đçimdeki ses ile en sonunda dost ve arkadaş
hatta kan kardeş oldum,
Ve şimdi onu çok iyi tanıyorum,
O ses benim asli ve hakiki yüzüm,
Dostum ve özümün sesidir,
O sesi çok hem de çok seviyorum,
Çünkü o ses:
Benim rehberim,
Yol gösterenim ve her şeyim,
Yani Mukaddes Vicdanımın,
Mukaddes Sesidir ve her şeyimdir.
Her zaman.
Her yerde o ses ile olmak ve bir arada kalmak
istiyorum.
Şu içimdeki ses ve neva,
Yüce Allah korusun yok olup gitse,
17
Bende yok olup giderim diye bazen
düşünüyorum.
Đçimde bir ses var,
Gönlümün sesi ve nevası!
O ses ile çok uzakları görüp duyarım,
Yakınlarıysa daha net görürüm.
Ve o ses ile akıl ve şuurum birden bire çalış
meye (işlemeye) başlar.
Ben, şu içimdeki,
Gönlümün sesi ve nevasından,
Çok hayır ve bereket gördüm
Ve her zaman gönülden dua ederim:
Allah’ım lütfen içimdeki şu güzel ses,
Gönlümün sesi ve nevasından beni,
Hiçbir zaman, mahrum etme,
Çünkü bu sese her zaman ihtiyacım var,
Ve ona muhtaç ve mahkûmum.
Şu içimdeki ses, yani, gönlümün sesi ve nevası
olmazsa,
Ben mahvolur, yok olur ve bir hiç olup kalırım
diye düşünürüm.
Bu sebeple her daim Allah’tan, beni bu sesten
mahrum ve uzak bırak mamasını dilerim,
Çünkü biliyorum bu ses herkese gerekli,
18
Fakat benim için özellikle (kesinlikle) gerekli
diye düşünüyorum.
Đlahi YA Rab!
Bu güzel mukaddes sesten hiç ayrı
Kalmayayım,
Yani bu ses içimde,
Daim ve payidar kalsın.
Yaşasın şu içimdeki
Gönlümün sesi ve nevası!
Đçimde bir ses var!
Gönlümün sesi ve nevası!
Đstanbul – 22.06.2009
19
Gökyüzü
Berrak ve Temizdir.
Gökyüzü berrak ve temiz, fakat yağmur yağmakta.
Biraz önce kar yağıyordu, çok güzel ve bembeyaz.
Çocukluk günlerimi hatırlayarak birkaç kar tanesiyle
oynamaya yeni başlamıştım ki, birden nazik, hoş ve
beyaz kar tanelerinin iri ve hızlı yağmur damlalarına
Dönüştüğünü gördüm. Acımasızca beni yağmurun
saldırısı altında tek başına bırakıverdiler.
*********
Gökyüzü yine berrak ve temiz. Ancak bu kez yağmur
yağmıyor, kar da. Az önce yağmur dinmiş, gökyüzüne
dinginlik ve sükun gelmişti. Şimdi iç huzurunu elde
edemeyen yalnızca benim. Yalnız ve avare bir halde
sağa sola adımlıyor, kar ve yağmurun yeniden
yağmasını, beni bir süre oyalamasını bekliyorum.
Sahi size söylememiştim; iki üç gündür hiçbir şey
yemedim. Midem bomboş, açım ve sayıklıyorum.
(Midenin vicdanı yoktur) sözünü düşünerek sokak ve
caddelerde oraya buraya koşuşturuyorum, ola ki
midemin vicdanını sokakta bulup onunla barış
yaparım diye. Belki böylece midem doyar. Çünkü ben
hala açlığı hissediyorum; çünkü midem boş,
doymamış.
********
20
Gökyüzü berrak ve temiz. Ancak bu kez kar
yağıyor. Evet kar, hem de ne kar! Babamın bir
zamanlar bana anlattığı üzüm taneleri büyüklüğünde.
Bahçelerinde bu çaşitten küfe küfe üzümleri vardı ve
oranın saibiydi. Babamın büyük bir bahçesi vardı.
Tüccardı, aynı zamanda bahçe işleriyle de uğraşırdı.
Güzel bir evi vardı. Ancak karlar ve yağmurler gelip
geçtiler, geçmişle birleşip mazi oldular. Şimdi ne
babam, ne bahçe ne de evi kaldı. Fakat gökyüzü yerli
yerinde, dimdik. Hadise ve olayları gözlemekte, hepsi
geçici ve sonlu olan varlıklerın hayatındaki olayları.
Elbette şairin dediği gibi bu da geçer:
…Dün de geçti, önceki gün de
Biz üstünde durmadık, bugün de geçti.”
*********
Gökyüzü yine berrak ve temiz. Belki biraz
sonra bir tufan çıkacak, kar veya yağmur
yağacak,yağmur mu ?
Çünkü ben gökyüzüyle, kar ve yağmurlarıyla dostluk
kurdum. Bunlar benim saf ve temiz arkadaşlarım.
Bana büyük bir dünya ders oğrettiler; hepsinden
önemlisi bana kar yığınlerınden yedirdiler, ben de
zevk ve iştahla bundan faydalandım. Karnım biraz
doydu, vicdanım rahat- ladı. Şimdi artık boş hayaller
kurmuyor, sayıklamı- yorum, gerçeği söylüyorum.
Artık gökyüzünü her durumda, yağdırdıklarıyla,
havasının temizlik ve şeffaflığıyla seviyorum ve sevmeye devam edeceğim. Çünkü çoğu zaman yağmurun
21
rahmet yağmuru olduğunu, karın da faydalı ve
bereketli olduğunu, havanın temizlik ve berraklığının
sağlık ve hayat bahşettiğini iyice anladım.
Evet gökyüzü yine berrak ve temiz. Ben şimdi hayatın
gerçek anlamını kavradım. Hayatı aydınlık ve
karanlığıyla, tokluk ve açlığıyla, her durumda kabul
etmem gerektiğini anladım.
Evet gam ve mutluluğuyla kabul ettiğimizde bizim
hayat gökyüzümüz her zaman saf ve temiz kalacaktır.
Evet, gökyüzü saf ve temiz.
Gönlün mecbur ve çaresizliğinden bir hikaye
yazdım. Avare ve hercai gönlün. Gönül kendimden,
hikaye kendimden. Hatıra, sevgili ve sevilesi, kar ve
yağmurlarıyla berrak ve temiz olan gökyüzünün
mazisinden.Evet gökyüzü yine berrak ve temizdir…
Şubat 1979 Kabil / Afganistan
22
Benim Asil ve Gerçek
Kahramanlarım
Biliyorsunuz şu cefa ve sefa dolu dünyada her
insanın; siyah ya da beyaz, küçük ya da büyük,
bilge ya da saf, zengin ya da fakir olsun
kendine göre bir ya da birkaç tane asil,
gönüllü, gerçek kahramanları vardır ki onlar
can-ı dil ve gönülden sizi severler ve her hal- u
kârda, her koşulda sizinle olmayı tercih eder,
sizsiz bir dünya ve hiç bir şeyi hiç sevmez ve
istemezler.
Elbette (Allah’a bin şükür), benim de
kendime göre birkaç tane asil ve gerçek
kahramanım var ki onlarsız hayatımın hiçbir
anlamı yok. Her daim aklımdan çıkmayan, her
sabah ve her akşam haklarında hayırlı dualar
ettiğim asil ve gerçek kahramanlarım…
Đnançlı, hayırsever, iyi yürekli insanlarım…
Vefalı, asil ve gerçek kahramanlarım arasında
ilk sırada Nurani, müşfik, cefakâr ve fedakâr
melek annem:
23
Başarat Çağatay gelir.
ve sonraki kahramanım melek fedakâr babam
Muhammed Kasım Çağatay’ dır.
(Bu iki iyilik meleğim şimdi Allah’ın
Rahmetine kavuşmuş olup pak ruhları Đnşallah
Cennettedir)
Bu iki güzel ve gerçek kahramandan sonra
hayatımda önemli yeri olan zatlar:
- Vefalı Eşim Tohfa Dilcan Çağatay’dır ki
onunla yaklaşık elli yıldır evliyiz ve beraberiz.
(Maşallah)
- Ve tüm kardeşlerini bir arada tutup idare
eden, güler yüzlü, gamzeli bal kızım
Nazife Çağatay’dır. (Kabil’de liseye gitmiş
olup Đstanbul’da çeşitli sanat kurslarını
bitirmiştir) (Maşallah)
Benim sağlığımı ve varlığımı her zaman çok
düşünen Meleğim ve Gülen Ay’ım, şeker
kızım, şairim:
24
Gülenay Çağatay (Đstanbul Üniversitesi
mezunu) (Maşallah)
-Bütün aile fertlerine ve kardeşlerine yol
gösterip her zaman yardımcı olan, her
sabah erken işe gidip her daim kendi
işini kendi yapan, güvenilir
kahramanım, Yüce Allah’ın ailemize
armağanı, iyilik meleği Rahmetullah
Çağatay’dır. (Yıldız Teknik Üniversitesi
mezunu) (Maşallah)
-Kalbi çok nazik, sanatı ve güzellikleri
seven aynı zamanda güzel sanatların her
dalına yüzlerce öğrenci yetiştiren
Kahraman oğlum, üstadım Đsmetullah
Çağatay’dır (Marmara Güzel Sanatlar
Fakültesi, Mastır Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Fakültesi (Maşallah)
-Güzel Sanatlarda, televizyonculukta,
reklamcılıkta yaratıcı, çok kabiliyetli,
hassas Kahraman Ressam oğlum
Ubeydullah Çağatay’dır.(Mimar Sinan
Güzel sanatlar Fakültesi – Mastır
25
Marmara Üniversitesi Güzel sanatlar
Fakültesi (Maşallah)
Çok çalışkan, her işten anlayan,
kardeşleri ve aile fertlerinin
yardımlarına koşan, dinine bağlı,
herkeslerin sevgisini kazanan
Kahramanım Nusretullah Çağatay’dır.
(Marmara Üniversitesi mezunu)
(Maşallah)
Ben ise bu güzel melek kahramanlarım
hakkında, her sabah ve her akşam gece
gündüz hep hayır duası edip, Cenabı-ı
Allah’dan onları her çeşit bela ve
kazadan korumasını, helal rızık kazanıp
tüm aile fertleri ile birlikte sağlıklı
olmalarını, dünyada ve ahrette imanlı
olmalarını, bahtlarının açık olup başarı
ve zaferle kalmalarını, kem gözden uzak
olmalarını rica ve temenni ederim.
(Âmin)
Yukarıda bahsettiğim hayırlı dualarıma,
kahramanlarımın birer güzel ve kıymetli
26
parçası olan damatlarım, gelinlerim ve
torunlarım da dâhildir:
Sevgili yeğenim ve damadım Feyzullah
Çağatay
Sevgili damadım Gökhan Irıslı
Sevgili yeğenim ve gelinim Hümeyra
Çağatay
Sevgili gelinim Nurcan Çağatay
Sevgili gelinim Filiz Çağatay
Sevgili gelinim Derya Çağatay ve,
Dünya güzeli tatlı torunlarım;
Yağmur Nergis Çağatay,
Babür Nedim Çağatay,
Simay Çağatay,
Emir Çağatay,
Lâl Çağatay Irıslı ve Melike Çağatay
Hepsine Bin (Maşallah)
27
Hayat
Her haliyle güzeldir
Hayat her haliyle sevilesi ve güzeldir: Dostum, bu
nükte ve söz şifadır, ancak sıkıntı da işin burasında.
Sen istesen de istemesen de gönderilmiş olduğun bu
dünyaya katlanıp yaşamını sürdürmen gerek.
Bu senin ve benim çaresizliğimiz. Dönüp gitmek
senin elinde değil, Allah’ın hükmüdür.
Bu inceliği mananın babası, gönlümüzün sultanı
BĐDĐL ne güzel dile getirmiş:
“Hayat boynumuza geçirilmiş bir ilmek gibidir, dostlar
ne çare!
Birkaç gün, ne şekilde olursa olsun yaşamak gerek.”
Đnsan mecbur ve mahkûmdur hayata ve yaşamaya.
Mahmurdur insan, mahmurluğu başkasına tesir etmese
de.
Đnsan çaresizdir, her ne kadar gam ve sıkıntı çekse de
kendini huzurlu göstermeye mecburdur.
Evet, dostum! Sen bir kulsun, ağlayıp gülmeye
mahkûm olan.
Beğensen de beğenmesen de:
Hayat her yönüyle sevilesi ve güzeldir.
28
Đster gözyaşıyla kabul edersin onu, ister tebessümle
karşılarsın. Ama bil ki hayat yine de güzeldir ve ondan
asla kaçış yok.
Evet, hayat her haliyle ve her rengiyle güzeldir.
Đstanbul- 2000
Sevgi ve Muhabbet
Selamı
Sevgi dolu bir bakışla selam verdim. Elbette onun
huzur ve esenliğiydi gönlümün isteği. Gülümseyerek;
“gönüllerin selamı gönüllerin çağrısıdır, selamınızı
kabul ettim ve iyi niyetle, aynı samimiyetle
cevaplandırdım” dedi.
Bu başlangıç anından sonra, ihlâs ve samimiyet
selamının ilk alışverişi, sevgi selamına dönüştü; an be
an yeşerip gelişti ve sonunda sevgi selamı bize ait olup
dilimize yerleşti.
Evet, her zaman ve her mekânda, insanların renkli ve
çekici hayatının her merhalesinde, ne güzel bir söz bu
sevgi ve muhabbet selamı.
Çoğu zaman mucizeler yaratan “sevgi selamı” gönül
ülkesinin selam evinde, layık olduğu yüce mekân ve
üne kavuşmuştur.
Öyleyse, sevgi selamı temiz, samimi, imanlı
gönüllerin esenlik ülkesinde ebediyen yaşamalı.
Evet, muhabbet ve sevgi selamı….
Yaşasın! Ebedi olsun!
Đstanbul – 25 Haziran 2000
29
Geldi
Aklıma
Gördüm seher vakti bir çiğ tanesi,
Geldi aklıma gözlerimin yaş dolu hali.
Bir gonca gülümseyince,
Geldi aklıma yârimin al dudakları
Geçerken aklımdan çocukluğum
Ve babamın sevgi dolu bakışı
Geliverdi aklıma,
Annemin sonsuz şefkat ve merhameti
Kapkara bulutlarla sarıldı,
Gökyüzünün her tarafı
Geldi aklıma,
Memleketimin duman sarılı havası
Her yerdeki zevk kayıkları,
Yas ve ümitsizlik girdabında kayboldu
Geldi aklıma,
Hüzün düşkünü gönlümün çaresizliği
Pek vahşiceydi,
Kutup ayılarının hamlesi
Geldi aklıma,
Gazada o mertçe savaşan gönül dostum
30
Âşık idim, fakat,
Vefa bahçesinde kazanamadım
Gelince vatandan ayrılık vakti,
Geldi aklıma gönlümü çalan o sevgilim
Çevriliydi etrafım dostlar,
Şairler ve âlimlerle
Geldi aklıma,
Gönlümün o sevgi dolu içten azizleri
Memleketimi,
Satmıştı, Rus uşakları
Geldi aklıma,
Harabeye dönen yurdumun perişan hali
Đhtiyarlığın güçsüzlüğü nerede,
Delikanlılık döneminin gücü nerede!
Ellerim titredi...
geldi aklıma,
Kollarımın güçlü pazıları
Ey Hemneva!
Feryadın eski gönül yaralarımı tazeledi
Geldi aklıma,
Memleketin kanlanan al toprakları
Đstanbul – January 1998
31
HAZRET’I EMĐR ALĐŞĐR’I NEVAYĐ HAZRETLERĐ –
NĐNG MEŞHUR MÜNACAT GAZELLERĐNE BEŞLIK:
KELMÄDI
Başladim yazmaq hikâyät soz be’o kelmädı
Atrı’gul buyiga oxşäş heç xuşbu kelmädı
Kop ışangän talı’imgä bäxt-i xuşru kelmädı
Keçä kelgum durdıban ul servi gülru kelmädı
Közlärimga keçä tang atquncä uyku kelmädı
Özdän özgä kuldum u häm yeğlädım be’ixtıyar
Termulub täsviriğä baqtım acayib bârbâr
Tapmäya bir lähzä rahät qälbım oldu nâqarar
Lahza lahza çiqtım u çektım yoli’da intizar
Keldı can ağzimga’yu, ul şuxı bädxu kelmädı
Märhämätsiz yarni koring qılmadi asla käräm
Beväfai’lär bilän hasti uyım etti ädäm
Arzı halimni yazışdin emdi acızdır qäläm
Talibi sadiq tapılmäs yoqsä kim qoydi qädäm
Yolgä kim aväl qädäm, maşuqı utro kelmädı
“Hemneva” xursändçilikga täbdil et nâşâd xuyin
Yiğlägä lâyiq’imäs heç bu senin nazik ruyin
Ne güzel demiş bu bâbtä o senin asil soyin
Ey “Nevai” bâdä birlän xurräm et kongıluyin
Ne içinkim bâdä kelgän uygä qayğu kelmädı
32
Teselli
Söz vermişti,
Kalbimin son baharını,
Görmeye gelecekti.
Rüyalarımın kargaşa dolu şehrinde,
Gönlümün huzuru olacaktı
Ne yazık ki,
Sözünde durmayıp vefasız çıktı
***********
Onun sözü ile benim sabır kâsem,
Aynı anda kırıldı
Gönül,
Sabırsız bir çocuk gibi ağlıyordu
Artık o günler,
Zamanın kucağında uykuya daldı
Şimdi gönlüm mutlu ve şen
Çünkü
Bulutlar gibi ağlayıp teselliye kavuştu
Ve artık,
Hüzün çiçeklerini,
Sonbahar rüzgârına teslim edip olgunlaştı,
Artık, gönlümün, onun anısı dışında,
Teselli bulacak bir başka macerası yok
Evet,
Onun anısı kalbimin tesellisidir
Not : “Bu yazı Günlük Enis Gazetesi No:253 – 06.11.1356
H.Ş. (1978) – Kâbil’de yayınlanmıştır.”
33
BU DA GEÇER YAHU
Geçmeyen kalmayacak bu geçerli ve göçerli dünyada
Bu herkes için geçerli ve herkesçe belli,
Geç dedin mi geçmeli,
Geçmedi mi?
Geç kalmışsın yazık!
Geçmiş olsun.
Geç-göç
Aç geç, tok geç
Yeter ki geç sen
Çıplak geç
Görkemli geç
Geçim sıkıntısı çekmeden geç,
Aç tok
Bir şeyi değiştirmez.
Yeter ki geç sen
Yine de geçmiş olsun
Dün de geçti, öbür gün de geçti
Bu geçişlerin seyrini durduramadık
Bugün de geçti
Hepsi geçer…
Çünkü bu dünya geçerli dünyadır
Doğru söylemiş kim söylemişse
“Bu da geçer yahu”
34
“Allah kulundan geçmez”
Not: Bu yazı ile meşgulken şu atasözleri geçti
aklımın köşesinden;
“Geçmişe mazi, yenmişe kuzu derler”
“Geçen geçer, konan geçer”
“Geç olsun da, güç olmasın”
“El yarası geçer, dil yarası geçmez”
“Gün geçer, kin geçmez”
“Ağır kazan geç kaynar”
“Anadan geçilir, yardan geçilmez”
“Can boğazdan geçer”
Gerçekten de can boğazımdan geçti, yedim,
içtim, oturdum, yazdım, bugün de geçti,
inanıyorum ve anlıyorum ki, yarın da geçer ve
öbür gün de geçer, ben varken ya da ben
yokken, siz varken ya da siz yokken. Bu o
geçerli dünya, daima geçiştedir ve hiçbirimiz
bu geçişi durduramayız.
Evet, her şey geçer, ağlasan da gülsen de
geçer. Bence en iyisi gülerek geçirelim bu
geçerli dünyayı, birbirimizi severek, dostça,
mertçe, kardeşçe
“Evet, bu da geçer yahu…”
Đstanbul- 2006
35
DÜŞÜNCE HÜR VE
KURTULMUŞ OLMALI
Cihan ve dünya portresinde,
Sükûnet ve kargaşa,
Biri, gecenin karanlığı gibi siyah,
Diğeri, güneşli gün gibi aydınlık,
Herkes telaşlı bir koşuşturmaca da.
Düşünce hür ve kurtulmuş olmalı
Đnsan buna rıza gösterip,
Teslim olmalı.
Sadakat ve doğruluk sayfasına,
Riya ve sahtekârlık sığmaz elbette
Ve şeytanın türlü hilekârlığı, yer almaz onda
O yerdeki,
Sadakat ve doğruluk vardır
Đnsan buna rıza gösterip,
Teslim olmalı
Düşünce hür ve kurtulmuş olmalı
Evet, düşünce hür ve kurtulmuş olmalı
Đnsan buna rıza gösterip,
Teslim olmalı.
Not: 29. 02. 1356 H. Ş (1977) tarihinde, kabil'de,
günlük Enis gazetesinde basılmıştır.
36
YAHŞIDIR
Bırbırini ayıplaştan hoş zabanlık yahşıdır
Dostlardan gahı nagah qadırdanlik yahşıdır
Mamlakatni kurtarış yolida cambazlik kerag
Bölmese cambazlardan paspanlik yahşıdır
Halkımız tarih boyıncâ qançâ rezm âver idi
Qahraman milletga bari, qahramanlık yahşıdır
Yanıngizda dost ahbap arqadan gıybat acep
Halq ara tenkid etişka nüktedanlık yahşıdır
‫״‬Hemneva‫״‬
Halkin âgar danış bilen kamil isa
Dostlardan bir işaret, kardanlik yahşidir
Şubat 1988 – Đstanbul
Bilinmeyen Kelimeler
bolmasa: olmasa
kardanlik: işbilirlik
danışbilen: bilim ili
kerag: lazım gerekli
gahı nagah: vakitli vakitsiz
bekçilik, hamilik
hoş zabanlik: tatlı dil
rezımaver: cengâver
kadırdanlik: kadirşinas, işi bilmek
37
pasbanlik:
DUA
Ey Yüce Allah’ım
Apaçık gözüküyor ki,
Kimi yerde kulların,
Bir lokma ekmeğe muhtaç
Ve kimi yerde,
Tonlarca buğday,
Gizlenmiş olarak duruyor
Bir avuç insanın sahipliğinde.
Bundaki hikmet nedir?
Biz hiç bilemeyiz.
YA RAB!
Senin izninle,
Kulların göklerde dolaşıyor,
Lütfen,
Onlara insaf ver ki,
Yeryüzündeki düzene de,
El atsınlar
Ve muhtaçlara yardım
Edip,
Adaletsizliği,
Yok etsinler.
38
EY KORUYAN ALLAH’IM
Savaş,
Yokluk, yıkım getirir.
Ve sulh ise,
Hayat verir insana
Kullarının çoğu,
Savaştan nefret edip kaçar
Ve çoğu insanın isteğidir,
Barış ve huzur.
Bizlere lütfen!
Sulh armağan et ki,
Hepimizin arzuları gerçekleşsin.
EY HER DAĐM KORUYAN!
EY YÜCE ALLAH’IM
Senden ricamız;
Sulh ve refah içinde yaşamamızı
Đhsan ve nasip eylemen.
Ve
Hepimize,
Akıl ve
Đnsaf, vermen
Not: 30. 04. 1356 hicri şemsi – (1977) - Kâbil’de
yayınlanan Günlük Enis Gazetesinden basılmıştır.
39
AYAKALTINDA
EZĐLEN GÜL
Enfes güzellikte,
renkli bir gül dile geldi:
- Hanımefendi!
Diyerek güzel bir kıza seslendi,
ki bu kız,
gül bahçesinden çıkarken,
farkında olmadan,
güzel fakat ağır ayakları ile
merhametsiz ve zalimce
bu güzelim gülü ezmişti.
Ve gül bu haldeyken konuşmaya başladı :
- ‫״‬rica ederim benim işimi bir an önce
bitirin,‫״‬
Kız şaşkınlıktan ağzı , açık bir halde sordu :
- ‫״‬yani nasıl?‫״‬
- ‫״‬yani beni paramparça edip bölün,‫״‬
Güzel ve çekici kızın yüzünün rengi,
bu cevap üzerine değişti.
ve hemen sarı rengin yerini kırmızı aldı.
Utandı ve mahcubiyetle dolup taştı.
Birdenbire,
biraz önce bilmeyerek yapmış olduğu işten ,
pişman olup,
sihirli bakışlarıyla,
ezilen gülü bakmaya başladı,
titreyen nazik elleriyle ,
40
onu yerden alıp kaldırdı ve okşayıp,
ona yeniden çeki düzen verdi.
Sonra ,
altın renkli saçlarının güzelliğine güzellik katmak
için,
bu gülü seçip saçlarına taktı.
Ve , Sonra??
Hayallerinin kuşu ,
hangi düşüncelerin ,
göğünde uçmaya başlamıştı bilinmez,
gayri ihtiyari,
ansızın,
gönülden bir ah çekti ve gözden kayboldu.
Belki o da ,
kırık ve hassas bir kalbin sahibiydi.
Ezilmiş gülün acınacak halini ,
Görür, görmez, kalbi ateşlenip alevlendi ve bu
alevin sönmesi için, belli ki çok zamana ihtiyacı
vardı.
Evet, ayak altında ezilmiş gül !
Not:1339 hicri şemsi (1960) tarihinde “Endişaha-yi
Zindagi”adlı kitabımdı yayınlanan bu hikaye,
okuduğum bir yazıdan ilham alınarak ortaya çıkmıştır.
41
GÖNÜL PENCEREM!
Ben, bugün gönül penceremi siz sayın okuyucularıma
ve bütün dünya insanlarına yürekten sevgi ve
saygılarımla açıyorum.
Gönül pencereleri…
Elbette herkesin değişik, herkesin özel bir gönül
penceresi var, bunu inkar edemeyiz.
Önce bunu size peşin ve gönüllü olarak
anlatayım. Bana göre ve benim bildiğim kadarıyla, bu
cihandaki bütün insanların kalpleri, kendi akıl, mantık
ve hislerine göre pırıl pırıl ve tertemizdir.
Bugün, gönlü temiz ve pırıl pırıl olan birinin
gönül penceresini size açmak istiyorum, nasıl
olduğunu muhakkak merak ediyorsunuzdur.
Bu merakınızı tahmin ediyorum çünkü bu merak
duygusu insanın ömrünün sonuna kadar devam eden
bir histir.
Gelelim gönül penceremin içindekilere;
Gönlümün, has ve özel duygularımın bir sahibi vardır.
Bu sahip öyle özel biri ki, gelin size biraz açılayım.
Tanımadan aşk ve muhabbet olmaz ki
Ne zaman ki ona rastladım ve onu tanıdım, ona
gönül penceremi gönülden açtım ve onu tereddütsüz
içeri alıp buyurun dedim. Yer sizin, ev sizin dedim. O
gün bugündür onu burada saklıyorum. Gönlümün kral
ve sultanı yüce Allah’ım ve Resulullah’dan sonra
annem ve babamdır. Ve nihayet en son gönlüme giren
ve kendisi özel bir zat olan gönüllerin sultanı büyük
şair, Arif ve Mananın atası Hz.Bedil’i Hämädildir ki,
42
onun yol gösteren ve ışık tutan şiir ve sözleriyle
hayatımın bu son sayfalarını geçirmekteyim.
Kendilerinin tüm şiirleri altın harflerle yazılıp
çizilmeli
Şunu da eklemeliyim ki;
Gönlümün
şiir
ve
edebiyat
âleminde
unutamadığı Ariflerden biri de Mevlana Hazretleridir
ki gönlümün şiir bahçelerinin penceresi o ve onun gibi
arifler için her zaman açıktır. Çünkü orası onlara has
ve onlara aittir.
Đtiraf edelim ki, bu geçerli ve vefasız dünyada
gönlü simsiyah olanlar da yok değil, var ama onlardan
bu bembeyaz ve temiz sayfalarda daha fazla
bahsetmeyelim.
Kalbi pırıl pırıl ve tertemiz olan masum ve
günahsız bir bebeğinki gibi bir gönlü, hepimize nasip
etmesini Cenabı-ı Allah’tan dileyerek yazımı
bitiriyorum.
Yaşasın gönül penceresi temiz ve pırıl pırıl olan
insanlar ve selam olsun hepsine.
ĐSTANBUL - 2006
43
KAHRAMAN şeker kızım Gülenay Çağatay’ın 12
yaşındayken yazmış olduğu şiirlerden ikisi bu
kitabımda yer almaktadır. Doğum yeri Kabil –
Afganistan için yazdığı “Hasret” adlı şiiri
HASRET
Bir kanepeye uzanmıştım, rüyalara dalmıştım
Bir toprak görüyordum, verimli bir toprak
Burada dolaşıyordu Afganlı çocuklar…
Elimi uzattım toprağa bir avuç almak istedim
Mis gibi kokan toprağımı koklamak istedim.
Çok özlemiştim bu toprağı
Birazcık elime alsam,
Koklasam…
Bu oldu en büyük isteğim
Aldım elime bir avuç toprağı
Önce öptüm, sonra kokladım
Birdenbire uyandım.
Meğer bu bir rüya imiş
Meğer gördüğüm, rüyaların en güzeliymiş
Bazı rüyalar gerçekleşir elbet
Ama bu rüya muhakkak gerçekleşecek
Çünkü
Afgan Aslanları yurdumu koruyorlar
Bizim Ulu Yurdumuz
Dünyadaki yerini alacak bir gün
O zaman düşman kimmiş!
Görecek bütün dünya
Onun yaptığı bu namussuzluk
44
Üzerine lanetler yağdıracak
O zaman Afganlılar için bir bayram olacak
Gülenay H. Çağatay Đstanbul 25.01.1987
Not: Rüyalar gerçek oldu, Afganistan Rus işgalinden
kurtuldu ama daha büyük felaketlere, iç savaşa maruz
kaldı. Allah’a şükür bu günler Afganistanlıların yeni
Anayasaya sahip olup huzura kavuştuğu, yüzlerinin
gülmeye başladığı günlerdir. Allah nazardan saklasın.
ÇARESĐZ
Görmüyordu!
Çünkü kördü…
Yetmiş yaşına kadar görmüştü
Dünyanın güzelliğini
Ondan sonra gözler emekliye ayrılmıştı
Belli ki bomboş bir Dünya’da yaşıyordu
Alnında böyle yazılmıştı,
Kimse silemezdi alın yazısını
O da ne yapsın Çaresiz
Kadere boyun eğmişti,
Evet, Çaresiz
Gülenay Çağatay 25.01.1987
45
Kahraman oğlum
RAHMETULLAH Çağatay’ın
Đlk defa yazdığı iki şiiri
(Güneş) ve (Deniz Kızı)
Güneş
Deniz.... Ah deniz....
Gemiler... Ah gemiler....
Karşıma büyükten küçüğe dizili vermişsiniz....
Tam hanginize binip denize açılıvereyim derken
Şimşek çakıverdi...
Şimşek... Ah namussuz şimşek...
Bütün hayallerimi yıkıverdi...
Tam geçirirken aklımdan kötü şeyleri...
Şansım terse döndü.
Güzelim güneş çıkıverdi...
Güneş... Ah güzelim güneş...
Ra tanrısı güneş...
Seninle birlikte yeniden,
Düşlere çıkıverdim.
Tam ortadaki gemiye binip
Senin sayende hayallere dalıp,
Deniz turunu atıverdim.
Güneş... Ah güzel güneş...
46
Sen olmazsan hayaller gölgede kalır.
Ve insan ruhu ölürdü...
19.06.2009
DENĐZ KIZI
Ne güzeldi deniz, ne güzeldi ışık
Ne güzeldi yakamoz....
Sanki denizden çıkan denizkızı gibiydin...
Capcanlı, hareketli, bana bakan bana gülen
Denizkızı gibiydin...
Nice günlerdir bekliyordum seni
Birdenbire çıkıverdin karşıma
Tam tutarken ellerinden
Kaçıverdin denize...
Bakakaldım ardından
Tutamadım elinden.
Bir serap gibi suya dalıverdin...
Bir taraftan Tiger havlıyor...
Bir taraftan ağaçlar rüzgârdan sallanıyordu.
Deniz yükselip alçalıyordu
Birdenbire ufuktan kayboluverdin.
19.06.2009
47
Bir anlatabilsem!
Seni çok sevdiğimi,
Bir anlatabilsem!
Kimleri hiç sevmediğimi,
Bir anlatabilsem!
Allah’ımı çok sevdiğimi ve
Ondan çok korktuğumu
Bir anlatabilsem!
Bütün iyi kalplı insanları sevdiğimi,
Ve münafıktan nefretimi,
Bir anlatabilsem!
Gurbette neler çektiğimi,
Bir anlatabilsem!
Ülkem, seni çok sevdiğimi,
Bir anlatabilsem!
Evet, Seni çok sevdiğimi,
Bir anlatabilsem!
Habibullah H. Çağatay
Đstanbul
48