Adana Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Dergisi

Transkript

Adana Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Dergisi
ISNN 2146-3743
VETERøNER KONTROL
ENSTøTÜSÜ
MÜDÜRLÜöÜ
ADANA
$'$1$9(7(5僞1(5
.21752/9(
$5$ࠕ7,50$
(167僞7À6À'(5*僞6僞
Journal of Adana Veterinary Control
and Research Institute
ADANA-TURKEY
Cilt/Volume 2 Ƈ Say/Number 1 Ƈ 2012
Adana Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü Dergisi /
The Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute
AVKAE Dergisi/ Journal of AVKAE
Cilt/Volume 2 Ƈ Say/Number 1 Ƈ 2012
Ylda iki kez yaymlanr / Published two times per year
ISSN 2146-3743
Sahibi
Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü÷ü Adna
Süleyman ASLAN
Enstitü Müdürü
Editörler Kurulu / Editorial Board
Editör / Editor
Dr. Atilla YOLDAù
Editör Yardmclar / Co-Editors
Uzm. Vet. Hek Harun AKILLI
Dr. Mansur Seymen SEöMENOöLU
Uzm. Biy.Murat ÖZMEN
Dizgi: Dr. Atilla YOLDAù
Adres / Address
Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü÷ü
01122 Çukurova – ADANA / TÜRKøYE
Tel : 90 (322) 2390490 (10 hat)
Faks: 90 (322) 2390495
E-posta: [email protected]
Danúma Kurulu / Advisory Board *
Prof. Dr. Ahmet ÜNVER-Kafkas Üniv. Vet. Fak. Mikrobiyoloji A.B.D.
Prof. Dr. Fatih HATøPOöLU-Selçuk Üniv. Vet. Fak. Patoloji A.B.D.
Prof. Dr. Fatih KÖKSAL-Çukurova Üniv. Tp Fak. Tbbi Mikrobiyoloji A.B.D.
Prof. Dr. Feyzullah GÜÇLÜ-Selçuk Üniv. Vet. Fak. Parazitoloji A.B.D.
Doç. Dr. Hasan SOLMAZ - Mustafa Kemal Üniv. Vet. Fak. Mikrobiyoloji A.B.D.
Prof. Dr. ø. Hakk NUR - Erciyes Üniv. Vet. Fak. Anatomi A.B.D
Prof. Dr. Hatice KORKMAZ GÜVENMEZ- Çukurova Üniv. Fen Edb. Fak. Moleküler Biyoloji Bölümü
Doç. Dr. Meryem ÇINAR-Erciyes Üniv. Vet. Fak. Biyokimya A.B.D.
Prof. Dr. Mustafa ORTATLI- Selçuk Üniv. Vet. Fak. Patoloji A.B.D.
Prof. Dr. Murat GÖRGÜLÜ- Çukurova Üni. Ziraat Fak. Zootekni Böl.
Dr. Tugay AYAùAN- Do÷u Akdeniz Tarmsal Araútrma Enstitüsü Müdürlü÷ü
Doç. Dr. Veysel Soydal ATASEVEN- Mustafa Kemal Üniv. Vet.Fak. Viroloji A.B.D.
* øsimler alfabetik sraya göre dizilmiútir.
Copyright © Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Dergisi 2011, Her hakk sakldr / All rights
reserved
Basm Tarihi / Publishing Date: Temmuz / July 2012, Bask adedi / Circulation: 70
Derginin Kapsam
Dergide, tp biyoloji, veteriner hekimlik ve hayvanclkla ilgili (klinik ve paraklinik bilimler, hayvanclkla
ilgili biyolojik ve temel bilimler, zoonozlar ve halk sa÷l÷,hayvan besleme ve beslenme hastalklar, hayvan yetiútiricili÷i ve genetik, hayvansal orijinli gda hijyeni ve teknolojisi, egzotik hayvan bilimi) orijinal araútrma, ksa bildiri,
ön rapor,gözlem, editöre mektup, derleme ve çeviri türünde yazlar yaymlayan, hakemli bir dergidir.
Baskı / Printing : Netkopya Print Center
Gazipaşa Bul. Mengi Apt. No:46/13 Seyhan / ADANA
Tel: +90 322 453 10 02
-iii-
İçindekiler/ Contents
Araştırma Makaleleri/ Research Articles
Sayfa/ Page
Çukurova Yöresinde Sığırlarda Görülen Pneumonilerin Etiyolojisinin Histopatolojik ve
Moleküler Yöntemlerle Belirlenmesi
Etiology of Pneumonia of Cattle Determine by Histopathological and Molecular Methods in Cukurova
District of Turkey
Harun Akıllı, Atila YOLDAS, Murat ÖZMEN, Hüseyin TOPÇUOĞLU
Nevin TURUT, Nevin TUZCU…………………………………………...……………………........................1-6
Malatya İli Süt Sığırcılığı ve Sığır Besiciliğinin Yapısı
The Structure of Dairy Cattle and Fattening Enterprises in Malatya
Hamit AYGÜL, Kemal ÖZKÜTÜK…………………………………………………………………………7-11
Adana İli Mezbahalarında Kesilen Küçük Ruminantlarda Karaciğer Helmint Enfestasyonlarının
Şiddeti ve Yayılışı
Prevalence of of Helminth Infection of the Liver in Small Animals Slaughtered in the Adana Province
Hayrunissa ÇAYA……………………………………………………………………………….……………12-17
Derlemler/ Review
Koyun ve Keçilerde Süt Verim Kontrol Yöntemleri ve Laktasyon Süt Veriminin Hesaplanması
Milk Recording Methods and Calculation of Lactation Milk Production in Sheep
and Goats
Akın YAKAN………………………………………………………………….…………………………..……18-23
Ballarda Rastlanabilen İlaç Kalıntıları ve Bulaşanlar
Medicine Residues and Contaminants Found in Honey
Mansur Seymen SEĞMENOĞLU, Emine BAYDAN………………………………………………………..24-28
Tavukların Önemli Üst Solunum Yolu Hastalıklarında Patolojik Değişiklikler
Pathologıcal Changes in Important Dıseases of Upper Respıratory System of Chicken
Özgür ÖZDEMİR, Hüdaverdi ERER…………………………………………………………………...……29-38
-iv-
Yazarlara Bilgi / Instructions for Authors
ADANA VETERøNER KONTROL VE ARAùTIRMA
ENSTøTÜSÜ (AVKAE) DERGøSø YAYIM KOùULLARI
1. Dergi, T.C. Tarm Gda ve Hayvanclk Bakanl÷, Adana
Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü÷ü’nün hakemli, bilimsel yayn organ olup, ylda iki defa yaymlanr. Derginin
ksaltlmú ad "AVKAE Dergisi" dir.
2. AVKAE Dergisi’nde veteriner hekimlik alannda yaplan,
baúka bir yerde yaymlanmamú olan orijinal bilimsel araútrmalar, güncel derleme, gözlem, ksa bilimsel çalúmalar ve
enstitüden haberler yaymlanr. Derleme úeklindeki yazlar;
orijinal olmas, en son yenilikleri içermesi, klasik bilgilerin
tekrar olmamas durumunda kabul edilir. Derlemeyi hazrlayan yazarn, o konuda ulusal ya da uluslararas düzeyde orijinal yayn ve araútrmalar yapmú olmas koúulu aranr.
3. Türkçe ve øngilizce olarak hazrlanacak metinler 12 punto
Times New Roman yaz karakterinde, düz metin olarak, çift
aralkl ve kenarlarda 30 mm boúluk braklarak, A4 formundaki beyaz ka÷da yazlmaldr.
4. Microsoft Word formatndaki metin ile en az 300 dpi çözünürlükteki JPEG formatndaki resim/lerin tamam bir
CD’ye kopyalanarak; metin ise dört nüsha (sadece bir kopyasnda yazar/lar ve yazar/lara ait bilgilerin bulundu÷u) olarak
yayn kurulunun resmi posta adresine gönderilmelidir. Metin
ve resimler ayrca AVKAE dergisinin elektronik posta adresine gönderilmelidir.
5. Türkçe orijinal çalúmalar; konu baúl÷, yazar/yazarlarn
adlar, adresleri, Türkçe özet ve anahtar sözcükler, øngilizce
baúlk, øngilizce özet ve anahtar sözcükler, giriú, materyal
ve metot, bulgular, tartúma ve sonuç, teúekkür ve kaynaklar sras ile hazrlanmaldr. øngilizce orijinal çalúmalar;
konu baúl÷, yazar/yazarlarn adlar, adresleri, øngilizce özet
ve anahtar sözcükler, Türkçe baúlk, Türkçe özet ve anahtar
sözcükler, giriú, materyal ve metot, bulgular, tartúma ve
sonuç, teúekkür ve kaynaklar úeklinde hazrlanmaldr. Ksa
bilimsel çalúmalarn ve derlemelerin; baúlk ve özet bölümleri orijinal çalúma formatnda, bundan sonraki bölümleri
ise, derlemelerde; giriú, metin ve kaynaklar úeklinde, ksa
bilimsel çalúmalarda ise bölümlendirme yaplmadan hazrlanmaldr.
6. Orijinal çalúmalar ve gözlemler aúa÷daki sraya göre
düzenlenerek yazlmaldr. Baúlk, ksa, konu hakknda bilgi
verici olmal ve küçük harflerle yazlmaldr.Yazar(lar)n, ad
(lar) küçük, soyad(lar) büyük harflerle yazlmal ve unvan
belirtilmemelidir.Özet, Türkçe ve øngilizce olarak, tek paragraf halinde ve en fazla 500 sözcük olmaldr.Anahtar kelimeler, alfabetik sraya göre yazlmal ve 5 sözcü÷ü geçmemelidir.Giriú, konu ile ilgili ksa literatür bilgisi içermeli, son
paragrafnda çalúmann amac vurgulanmal ve iki sayfay
geçmemelidir.Materyal ve Metot, ayrntya girmeden, anlaúlr biçimde yazlmaldr. Baúlklar kaln, alt baúlklar italik
yaz tipiyle belirtilmelidir. Bulgular bölümünde veriler, tekrarlama yapmadan açk bir úekilde belirtilmelidir. Tablo baúlklar tablonun üstünde, úekil baúlklar ise úeklin altnda
belirtilmelidir. Tartúma ve Sonuç bölümünde, araútrmann
sonucunda elde edilen bulgular, di÷er araútrclarn bulgular
ile karúlaútrlmal ve literatüre olan katks ksaca belirtilmelidir. Teúekkür bölümü, gerekli görülüyorsa kaynaklardan
hemen önce belirtilmelidir. Kaynaklar bölümünde, kaynaklar
listesi alfabetik ve kronolojik olarak sralanmal ve numaralanmaldr. Metin içerisinde ve cümle sonundaki kaynak sra
numaras ile parantez içerisinde yazlmaldr. Cümle sonunda
birden çok kaynak belirtilecek ise kaynak numaralar küçükten büyü÷e do÷ru sralanmaldr. Dergi adlarnn ksaltlmasnda "Periodical Title Abbreviations: By Abbreviation" son
basks esas alnmaldr. Kaynaklar listesinde yazar(lar)n
ayn yla ait birden fazla yayn varsa, yayn tarihinin yanna
“a” ve “b” úeklinde belirtilmelidir. Kaynak yazm ve sralamas aúa÷daki gibi yaplmaldr.
Süreli Yayn: Tuzcu M, Oruç E, Tuzcu N, Yoldaú A,
Y÷n
A,
(2010)
Atk
s÷r
fetüslerinde
Kamilobakteriozisin patolojik immunohistokimyasal mikrobiyolojik ve gerçek zamanl PZR ile teúhisi. Kafkas
Üniv.Vet.Fak.Derg. 16 (03):509-514
Yazarl Kitap: Diker K.S, (2005). ømmunoloji. 2. Bask.
Ankara.
Editörlü Kitap: Kaya S, ùanl Y, Pirinçci ø, Yavuz H, Boydan E, Demet Ö, Bilgili A, eds., (1995) Veteriner Klinik
Toksikoloji 2. bask. Ankara.
Editörlü Kitapta Bölüm:Bahk J, Marth EH, (1990) Listeriosis
and Listeria monocytogenes. Cliver DD. eds. Foodborne
Disease. Academic press Inc, San Diego. p.248-256.
Kongre Bildirileri: Çetinda÷ M, (1994). Pronoprymna
ventricosa, a new digenic trematoda from the Alosa fallax in
Turkey. Eighth International Congress of Parasitology
(ICOPA VIII), October, 10-14, øzmir-Turkey.
Tezler: Yoldaú A, (2007). Deve kuúlarnn kalp arterleri
üzerinde makroanatomik bir çalúma. Doktora Tezi, SÜ
Sa÷lk Bilimleri Enstitüsü, Konya.
Anonim:Anonim, (2009). Contagious equine metritis. Eriúim
adresi: http://www.cfsph.iastate.edu/Factsheets/pdf, Eriúim
tarihi: 17.10.2009. Peter AT (2009) Abortions in dairy cows.
Eriúim adresi: http://www.wcds.afns.ualberta.ca.htm, Eriúim
tarihi:14.11.2009.
Yazúma adresi, çok yazarl çalúmalarda yazúma
adresi olarak yazarlardan sadece birinin ad/soyad, adresi ve
e-posta adresi çalúmann sonunda belirtilmelidir.
7. Latince cins ve tür isimleri italik yaz tipi ile
yazlmaldr. Tüm ölçüler SI (Systeme Internationale)’ye
göre verilmelidir.
8. Dergide yaymlanmak üzere gönderilen makaleler tüm yazarlar tarafndan imzalanan “Yayn Hakk Devri
Sözleúmesi” ve baúvuruya iliúkin bir dilekçe ile birlikte gönderilmelidir. Yaymlanmas uygun görülen çalúmalar, istendi÷inde Yaym Komitesi’nin basma iliúkin karar, yazar(lar)
na bildirilir.
9. AVKAE Dergisi’nde yaymlanacak olan, hayvan
deneylerine dayal bilimsel çalúmalarda "Etik Kurul Onay
Alnmútr" ifadesi aranr.
10. Gönderilen yazlarn basm düzeltmeleri orijinal metne göre yapld÷ndan, yazlarn her türlü sorumlulu÷u
yazarlara aittir.
11. Ürünlerin ticari adlar ile karúlaútrlmalarna
yönelik araútrmalar derginin ilgi kapsam dúndadr.
12. Araútrmaya konu olan maddelerin ve ürünlerin
ticari adlar kullanlmamaldr.
13. ùayet varsa araútrmann desteklendi÷i kurum
ad ve proje numaras belirtilmelidir.
14. Dergiye gönderilen yazlar geliú tarihine göre
yaymlanr.
15. Yaymlanmayan yazlar, yazarna iade edilmez.
-v-
Yazarlara Bilgi / Instructions for Authors
Yayn Hakk Devri Sözleúmesi
Adana Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü Dergisi - ADANA
Aúa÷da baúl÷ bulunan ve yazarlar belirtilen makalenin tüm sorumlulu÷u Adana Veteriner Kontrol ve
Araútrma Enstitüsü Dergisi Yayn Komisyonu Baúkanl÷’na ulaúncaya kadar yazar/larna aittir.
Yaynn ad:
....................................................................................................................................................
......................................................................................................................................................
Yazar/larn ad/lar:
..........................................................................................................................................
..........................................................................................................................................
Aúa÷da isim ve imzalar bulunan yazarlar; yaynlamak üzere gönderdikleri makalenin orijinal oldu÷unu, daha önce baúka bir dergiye yaynlanmak üzere gönderilmedi÷ini ve ksmen ya da tamamen
yaynlanma-d÷n, gerekli düzeltmelerle birlikte her türlü yayn hakknn, yaznn yaymlanmasndan
sonra Adana Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü Dergisi’ne devrettiklerini kabul ederler. Yaymlanmak
üzere gönderilen bu makalenin tüm sorumlulu÷unu da yazar/lar üstlenmektedir.
Yukardaki makalenin tüm haklar Adana Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü Dergisi’ne devredilmiútir.
Yazar ad/lar
ømza
Tarih
..................................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
Copyright Release
The Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute .ADANA - TURKEY
The undersigned authors release The Journal of Adana Veterinary Control and Research Institute from all
responsibility concerning the manuscript entitled;
Title of paper:
....................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................
Authors names:
..............................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................
Upon its submission to the publishing commission of the The Journal of Adana Veterinary Control and Research
Institute.The undersigned author/s warrant that the article is original, is not under consideration by another
journal, has not been previously published or that if has been published in whole or in part, any permission neces
-sary to publish it in the above mentioned journal has been obtained and provided to the The Journal of Adana
Veterinary Control and Research Institute. We sign for and accept responsibility for releasing this
material.Copyright to the above article is hereby transferred to the The Journal of Adana Veterinary Control
and Research Institute, effec-tive upon acceptance for publication.
To be signed by all author/s
-vi-
Authors names
Signature
Date
....................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................
Correspondence Address:
...............................................................................................................................
.......................................................................................................................................................
AVKAE Derg. 2012,2,1-6
Araútrma Makalesi/Research Article
Çukurova Yöresinde S÷rlarda Görülen Granülomatöz Pneumonilerin Etiyolojisinin
Histopatolojik ve Moleküler Yöntemlerle Belirlenmesi*
Harun AKILLI1, Atila YOLDAS2, Murat ÖZMEN2, Hüseyin TOPÇUOöLU1
Nevin TURUT3, Nevin TUZCU3
Geliú tarihi/Received:1.4.2012, Kabul Tarihi/Acepted:5.6.2012
1
Adana Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü, Patoloji Laboratuvar,Adana, Türkiye
Adana Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü, Moleküler Biyoloji Laboratuvar, Adana, Türkiye
3
Adana Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü, Bakteriyoloji Laboratuvar, Adana, Türkiye
2
Özet
Bu projede, s÷rlarda görülen granülomatöz pnömoniler (GP) ile son zamanlarda artú e÷ilimine giren
tüberkülozun (Tb), s÷rlardaki görülme oran ve patolojik özellikleri ortaya konularak, söz konusu pnömonileri
oluúturan etkenlerin gerçek zamanl polimeraz zincir reaksiyonu (Real-time PCR) ile teúhisinin yaplabilirli÷i
araútrld. Bu çalúmada Adana bölgesinde faaliyet gösteren mezbahanelere kesim için getirilen 5000 baú s÷rn
kesim sonras akci÷erlerin ve ilgili lenf dü÷ümlerinin makroskobik muayeneleri yapld. Olgularn 38’inde (%
0,76) granülamatöz pnömoni tespit edildi. Bunlarn PCR incelenmesinde 23 (%60) tanesinin Tb ve 10 (%38)
tanesinin pnömomikozla ilgili oldu÷u belirlendi. 5 (%2) tanesinde de etkenlere ait DNA amplifikasyonu görülmedi.
Anahtar Kelimeler: Granülamatöz pnömoni, S÷r, PCR, Patoloji
Etiology of Granulomatous Pneumonia of Cattle Determine by Histopathological and
Molecular Methods in Cukurova District of Turkey
Abstract
The availability of the application of real time PCR for the determination of etiologic factors of the
granulomatous pneumonia (GP) and tuberculosis (Tb), which had an increasing incidence recently, has been
investigated about the pathologic features and prevalance in cattles. During this investigation, macroscopical
post mortem clinical examination of 5000 cattles of lungs and lymph nodes in slaughterhouses in Adana has
been carried out and granulomatous pneumonia were determined in 38 (0,76%) cases. Real time PCR
investigation of these cases reveals that 23 (60%) cases are related to Tb and 10 (38%) cases are related to
pneumomycosis. However, no DNA amphlication were determined for five cases using real time PCR.
Key Words: Granulomatous Pneumonia, Cattle, PCR,Patology
Giriú
Bu proje ile Adana bölgesinde kesilen s÷rlarda
görülen granülomatöz pnömonilerin oranlar belirlenerek,
günümüzde yaygn olarak kullanlmaya baúlayan PCR tekni÷i
ile etiyolojileri belirlenmeye çalúld. Son yllarda bir çok
hastal÷n teúhisinde çeúitli araútrmaclar tarafndan kullanlan
ve yüksek düzeyde duyarl ve spesifik oldu÷u saptanan PCR
tekni÷i ile (4,14,29) öncelikle s÷r tüberkülozu etkenleri ve
di÷er mikotik pnömoni etkenlerinin hzl ve kesin olarak belirlenmesi amaçlanmútr. S÷r tüberküloz etkeninin insan tüberkülozuna da sebep olmas, bu hastal÷n insan topluluklarnda
eradikasyonu için öncelikle s÷r tüberkülozunun kontrol ve
eradike edilmesini gerekli klmaktadr. Dünyada eradikasyon
amacyla yaplan tüm uygulamalarn temeli bu hastal÷ taúyan hayvanlarn belirlenmesi ve itlaf edilmesidir. Tüberkülozun teúhisinde genelde konvensiyonel teknikler kullanlmaktadr. Bunlar bakteriyolojik olarak etkenin enfekte materyalden
izole edilmesi, deri duyarllk testi serolojik testler ve ölü hayvanlardan alnan dokularn histopatolojik muayenesidir.
Etken izolasyonu en etkili ve kesin yöntemdir. Ancak izolasyonun ço÷u zaman aylarca sürmesi, izolasyon için
selektif besi yerlerine ihtiyaç duyulmas ve etkenin yüksek
patojeniteye sahip olmas birer dezavantajdr. Daha güvenli
olan serolojik testlerin (Aglutinasyon testleri, komplement
fikzasyon, indirekt-hemaglutinasyon, presipitasyon, ELISA)
di÷er mikobakteri türleriyle çapraz reaksiyon vermesi nedeniyle güvenilir olmad÷ belirtilmektedir (3,17,23). Bahsedilen
testlerin bir di÷er dezavantaj da çok düúük seviyedeki serum
antikorlarn tespit edememeleridir (26). Tüberküloz teúhisinde
kullanlan bir di÷er yöntem PPD deri testidir. Tüberküloz etkeni izole edilmesine ra÷men PPD negatif ve patolojik bulgularn
rastlanmad÷ durumlar da rapor edilmiútir (22)
Granülomatöz pnömoniler (GP), akci÷erde genellikle
lokal veya bazen yaygn yerleúimli, de÷iúik büyüklükte
Yazúma adresi/Correspondance:Harun Akll, Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü
Müdürlü÷ü, TR-01170 Adana – TÜRKøYE, E-posta: [email protected],
*Bu araútrma TAGEM tarafndan (TAGEM, HS-09-01-02-145) desteklenmiútir
-1-
Akll ve Ark.
granülomlara neden olan kronik pnömonilerdir. Bunlar arasnda en önemlisi úüphesiz tüberküloza (Tb) ilgili olanlardr.
Bunu aktinobasilloz ile mantarlara ba÷l di÷er pnömomikozlar
takip eder (1,27). Varl÷ M.Ö. 5000 yllarna kadar dayanan,
yllar boyu insanl÷n korkulu rüyalarndan biri olarak mevcudiyetini sürdüren ve son yllarda ise yeniden yaygnlaúma e÷iliminde olan tüberküloz (11,18,25), s÷rlarda genellikle
aerojen olarak bulaúr (13,22). Primer lezyon en çok akci÷erlerde, özellikle de dorso-kaudal bölgelerinde, tek veya
multiple odaklar úeklinde görülür ve daima bölge lenf dü÷ümlerini de etkiler. Enfeksiyon, bronkopnömonide oldu÷u gibi
bronúioler-alveoler bölgelerden baúlar ve lobüler yerleúimli,
yonca yapra÷ görünümünde, multiple odaklar úekillenir (12).
Tüberküloz lezyonlar bazen de birbirleriyle birleúerek geniú
kazeifikasyon nekroz alanlar oluútururlar (1,27).
Granülomatöz tipte pnömoni tüberkülozdan baúka
aktinobasilloziste de görülür. Mikotik enfeksiyonlarda
granülomatöz pnömonilere sebep olurlar. Granülomatöz mantar enfeksiyonlar arasnda aspergilloz, blastomikoz,
kriptokokkoz ve koksidioidomikoz say labilir.
Aktinobasillozisle aerojen enfeksiyonlarda, akci÷erde kraniyal
loblarda büyümenin yan sra yumruk büyüklü÷üne varan ve
küçük apselerle bezenmiú yumuúak bölgeler görülür. Bunlarn
çevresinde fibröz kapsül bulunur. Hematojen enfeksiyonda ise,
multiple miliyer (domuz) veya ceviz büyüklü÷ünde dü÷ümler
meydana gelir. Mikroskobik olarak, ortada únsal yapda etkenlerin çevresinde nötrofil lökositler, epiteloid hücreler, dev
hücreleri ve lenfositlerden oluúan hücre infiltrasyonlar ile
bunlarn çevresinde fibröz kapsül görülür. Mikotik pnömoniler
mantarlarn sebep oldu÷u pnömoniler olup, hematojen ve solunum yoluyla bulaúrlar. Mikotik pnömoniler ya frsatç
(fakültatif patojen) mantar enfeksiyonlar, ya da sistemik enfeksiyonlar (obligat patojen mantarlar) srasnda meydana
gelirler (1,27). Mantar enfeksiyonlar özellikle
immunsupresyon ve uzun süreli antibiyotik tedavisinden sonra
görülür. Akci÷er aspergillozunda miliyerden ceviz büyüklü÷üne varan ve büyük olanlar belirgin bir fibröz kapsülle çevrili
granülomlara rastlanr. Blastomyces dermatitidis'in oluúturdu÷u granülomatöz pnömonide makroskobik olarak akci÷ere
serpilmiú halde çok sayda ve de÷iúen büyüklükte nodüller
görülür. Bu nodüller, genellikle sert kvaml granülomlar halindeyken, bazen ortalarnda irinleúmeye de (piyogranulom)
rastlanr. Akci÷erdeki bu granülomlara ilaveten genellikle
bölgesel lenf dü÷ümlerinde de granülomlara veya kazeifiye
odaklara rastlanr. Bu durum, tüberkülozun primer kompleksine benzer. Mikroskobik olarak makrofaj, epiteloid
histiyositler, dev hücreler ve az sayda nötrofil lökositler ile
ba÷ dokudan oluúan granülomlar görülür. Etken, PAS ve
methenamine-silver boyama yöntemleriyle ortaya konabilir
(1,10,27). Cryptococcus neoformans, pnömonisinde
makroskobik olarak akci÷erlerde çok sayda, küçük, beyaz
renkli ve jelatinöz görünümde granülomlar vardr. Bu jelatinöz
görünümün sebebi, etkenin kapsülündeki mukustur. Mikroskohttp://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-2-
AVKAE Derg. 2012,2,1-6
bik olarak ço÷unun sitoplazmas vakuollü makrofajlar ile lenfosit ve plazma hücrelerinin yan sra bol miktarda etkenlere
rastlanr. Baz olgularda epiteloid histiyositler ve dev hücreleri
de bulunabilir. Hematoksilen-eozin boyamada etken, boyay
almad÷ için bu lezyonlarn ilk bakúta sabun köpü÷ü gibi bir
görünümü vardr. Etkenin kapsülü, PAS, mucicarmine ve
Alcian blue ile iyi boyanr (1,27). Coccidioides immitis’in
oluúturdu÷u granülomatöz pnömoniye akci÷er ve bölgesel lenf
dü÷ümlerinde rastlanr. Makroskobik olarak akci÷erde gribeyaz renkli, iyi snrl granülomlar vardr. Bunlarn ortasnda
kazeifikasyon ve bazen irinli erimelere rastlanr. Mikroskobik
olarak bu granülomlar, epiteloid histiyositler, dev hücreleri,
lenfositler ve nötrofil lökositlerden oluúmuútur. Bu bölgelerde
etkenin endosporlar (2-5 mikron) veya sporangium’larna (1070 mikron) rastlanr (1,27). Granülomatöz pnömoniye sebep
olan etkenlerin ve özellikle de Tüberküloz etkeninin ksa ve
direk teúhisi bir takm zorluklar içermektedir. Dünyann çeúitli
yerlerinde tüberküloz eradikasyon kampanyalarnda
intradermal tüberkülin testlerinden faydalanlmútr. Fakat
testin spesifitesi yüksek bulunurken (%98,8), sensivititesi düúük (%65,6) çkmútr. Ayrca atipik mykobakteriler kros reaksiyonlara da neden olabilir. Deri testlerinin bir di÷er dezavantaj da 72 saat lik bir süre sonunda okunabilmesidir ( 19). Hastal÷n mikrobiyolojik teúhisi de kültürlerle yaplabilmektedir.
Fakat M. bovis'in mikrobiyolojik teúhisi 2-3 ay alabilen oldukça yavaú bir prosedürdür. Bununla birlikte izolatn biyokimyasal identifikasyonu için 2-3 hafta gereklidir. Ayrca kültürlerin sensitivitesi % 100 de÷ildir. Hatal negatif kültür sonuçlar
meydana gelebildi÷i de bildirilmektedir (19).
Behren ve arkadaúlarnn (5) bildirdi÷ine göre M.
bovis'in hücre yüzeyinde bir seri önemli zar lipoproteinleri
bulunmaktadr. Bu de÷iúken yüzey proteinleri film inhibisyon
ve immunofloresan antikor testleri gibi baz klasik laboratuvar
yöntemlerinin duyarllklarnn azaltabilir. Daha geliúmiú yöntemlerden olan ELlSA rutin diyagnostik çalúmalarda önemli
bir rolü olmasna ra÷men spesifitesi büyük ölçüde kullanlan
monoklonal antikora ba÷ldr. Çeúitli evcil hayvanlarda (2)
yaplan baz çalúmalarda M. bovis'in belirlenmesi amacyla
PCR tekni÷inden faydalanlmútr. Türe özel PCR yönteminin
uygulanmas tüberkülozun teúhisinde klasik yöntemlerde karúlaúan problemlerin aúlmasnda önemli bir alternatif olarak
görülmektedir. (1,27)
Materyal ve Metot
Çalúma materyalini, Adana mezbahanelerinde kesilen
de÷iúik yaú ve rklardan oluúan 5000 baú s÷rn, akci÷erleri ile
mediastinal ve bronúial lenf dü÷ümlerinin muayenesinde bulunan granülomatöz lezyonlu dokular oluúturdu. Kesim için
getirilen s÷rlarn antemortem muayeneleri yaplp, kesilen
s÷rlarn akci÷erleri makroskobik olarak muayene edilerek,
belirlenen granülomatöz lezyonlar önceden hazrlanan akci÷er
úemalar üzerinde iúaretlendi. PCR ve mikrobiyolojik muayeneler için steril kaplara, histopatolojik muayeneler için %
10'luk tamponlu formaline lezyonlu bölgelerden doku parçalar
Akll ve Ark.
alnarak tespit edildi. Tespit edilen doku parçalar
histopatolojik muayeneler için Luna (20)’ya göre iúlenerek 5-6
mikron kalnl÷nda kesitler alnd. Alnan tüm kesitler
Hematoksilen ve Eozin(H.E), Ziehl-Neelsen (ZN), Periodic
Acid Schiff (PAS), Brown ve Bren boyama metotlaryla boyanarak úk mikroskobunda incelendi. Makroskobik bulgular
Canon-400D foto÷raf makinesi, mikroskobik çekimler ise
Novel N-800M marka mikroskop kullanlarak yapld.
Bakteriyolojik ekimler Collins and Lyne’s
Microbiological Methods (21) göre yapld.
Doku örneklerinden DNA ekstraksiyonu amacyla
HighPure PCR template DNA ekstraksiyon kiti (Roche,
Katolog no:11796828001) kullanld. DNA izolasyonu için
doku örneklerinden 25-50 mg alnarak üzerine 200 ȝl doku
Lysis Buffer ve 40 ȝl Proteinaz K ilave edildi. Daha sonra 55°
C’de 1 saat inkübe edildi. 200 ȝl Binding Buffer katlarak
70°C’de 10 dakika tekrar inkübasyona brakld.
ønkübasyondan sonra süspansiyona 100 ȝl isopropanol eklenerek iyice karútrld. Süspansiyon filtreli tüplere konularak
8000 rpm 1 dakika santrifüj edildi ve süpernatat uzaklaútrld.
Temiz collection tüpün içerisine yerleútirilip 500 ȝl ønhibitör
Removel Buffer ilave edildi ve 8000 rpm de 1 dakika santrifüj
edildi. Daha sonra iki defa temiz collection tüplerin içerisine
yerleútirilip 500 ȝl Wash Buffer ilave edilerek 800 rpm de 1
dakika santrifüj edildi. En son aúamada filtreli tüpler temiz bir
eppendorf tüpünün içerisine yerleútirilerek 70 °C stlmú 100
ȝl Elution Buffer eklenerek 800 rpm de 1 dakika santrifüj
edildi. øzole edilen DNA lar -20 °C de PCR yaplncaya kadar
sakland. DNA miktar spektrofotometre (ASP-3700) ile 260
ve 280 nm de ölçülerek belirlendi.
Real-time PCR analizlerinde ticari Mycobacterium
spp. tespit kiti (Way2Gene; Kat No: WG40-0220-16) kullanld. PCR iúlemleri kit prosedürüne uygun olarak gerçekleútirildi.
PCR'n tüm aúamalarnda Pozitif kontrol olarak kit
içerisinde gelen standartlar kullanld. ve negatif kontrol olarak distile su kullanld.
PCR Reaksiyon Hacmi;
DNase free Water
: 7,4 ȝl
FastStart mix
: 2 ȝl
Mycobacterium genus Primer
: 4 ȝl
Mg+2
: 1.6 ȝl
Templeyt
: 5 ȝl
Toplam Hacim
: 20 ȝl
Mycobacterium
spp
nükleik
asitlerinin
amplifikasyonlar Real Time PCR cihaz (Roche LightCycler
2.0) kullanlarak 95°C 10 dakika inkibasyon takiben 95°C 5
saniye, 64°C’de 5 saniye ve 72°C 40 saniye olacak úekilde 45
döngülük inkübasyon ile gerçekleútirildi.
Mantarn Real-time PCR analizlerinde ticari Fungi
tespit kiti (Way2Gene; Kat No: WG40-0270-16) kullanld.
PCR iúlemleri kit prosedürüne uygun olarak gerçekleútirildi.Doku örneklerinden DNA ekstraksiyonu amacyla, ZR
Fungal/Bacterial DNA MiniPrep kiti ( Kat no: D6005) kulla-
AVKAE Derg. 2012,2,1-6
nld. Pozitif kontrol olarak kit içerisinde gelen standartlar
kullanld. Fungi ssp nükleik asitlerinin amplifikasyonlar
Real Time PCR cihaz (Roche LightCycler 2.0) kullanlarak
95°C 10 dakika inkibasyonu takiben 95°C 5 saniye, 55°C’de
10 saniye ve 72°C 20 saniye olacak úekilde 45 döngülük
inkübasyon ile gerçekleútirildi.
Bulgular
Çalúmada 5000 s÷r akci÷eri üzerinde yaplan incelemede 38 s÷rda muhtelif pnömoni bulgular oldu÷u görüldü.
Bu olgularn 29’unda granülomatöz pnömoni, 9 olguda da
de÷iúik pnömoni lezyonlar birlikte granülomatöz pnömoni
bulgular tespit edildi. Granülomatöz lezyonlarn ço÷u olguda
akci÷er loplarnn dorsal yüzüne yerleúmiú oldu÷u görüldü.
Akci÷er lezyonlarnn kaplad÷ saha vakadan vakaya de÷iú-
Resim.1: Gö÷üs boúlu÷u ve akci÷erlerde saptanan yaygn granulomatöz lezyonlar
mekle birlikte, polmu dexter’de yo÷un, polmu sinister’de ise
ksmen az oldu÷u ve daha çok polmu dexter ve polmu
sinister’in caudal loplarna yerleúmiú oldu÷u görüldü
(Resim:1). Bu olgularda akci÷er loblarna serpilmiú halde çok
sayda ve de÷iúen büyüklükte nodüller izlendi. Bu nodüller,
Resim. 2:Akci÷er kaudal lobunda de÷iúik büyüklükteki
protraktif ve konglomere granülomlar
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-3-
Akll ve Ark.
AVKAE Derg. 2012,2,1-6
di÷i ve lenfoid odaklarn gözden kaybolmuú oldu÷u tespit
edildi. Kimi numunelerde bronú ve bronúiol boúluklarnn
irinli-nekrotik bir kitle ile doldu÷u ve bu yüzden tkanklk,
volvüler geniúleme ve duvarlarnn úekil bozuklu÷una u÷rad÷
Tüberküloz
12
görüldü. Bazen bu yaplarn çevresinde de granülomlar oldu
Mantar enfeksi- 5
10
3
÷u gözlemlendi (Resim: 2). Akci÷er de granülom gözlenen
yonu
vakalarn ço÷unda parietal pleurada farkl büyüklükte
Aktinobasillozis 2
granülomatöz odaklar görüldü.
Di÷er
3
Mikroskobik muayenelerde GP belirlenen 38 akci÷eTablo:1 Patoloji, Real Time PCR, Mikrobiyoloji sonuçrin
(Resim:4)
Ziehl Neelsen boyamalarnda 12 tanesinde ARB
lar
(+) boyanan basillere rastland (Resim:5). Yine yaplan mantar
boyamalarnda 5 akci÷erde mantar hifalar tespit edildi. Hazrlanan kesitlerinin Brown Bren boyamalarnda makroskobik
olarak GP belirlenen akci÷erlerin 14 tanesinde Gr(+) boyanma
alanlar belirlenirken, aktinobasillozis olarak de÷erlendirilen
olgularn 2 tanesinde de gram pozitif boyanma alanlar belirlendi (Tablo 1).
Aktinobasillozis olarak belirlenen akci÷erlerden
hazrlanan H.E boyal preparatlarn mikroskobik incelemesinde, ortada yer alan únsal yapdaki etkenlerin çevresinde
nötrofil lökositler, epiteloid hücreler, dev hücreleri ve lenfositlerden oluúan hücre infiltrasyonlar ile bunlarn çevresinde
Resim.3: Real time PCR’da tüberküloza ait
fibröz kapsülün bulundu÷u belirlendi. Yine pnömomikoz olaamplifikasyon
rak teúhis edilen akci÷erlerde mikroskobik olarak, epiteloid
histiyositler, dev hücreleri, lenfositler ve nötrofil lökositlerden
genellikle sert kvaml kazeifiye granülomlar halindeyken, oluúan ve ortalarnda irin bulunan granülomlar belirlendi.
Real time incelemeside, mezbahalarda kesilen 5000
bazen ortalarnda irinleúmeye de rastland. Görünüm itibariyle
s÷rdan 38 adet GP tespit edilen vakalarn akci÷er ve lenf
yumrularndan hazrlanan ekstratlardan 23’ünde (%60)' Tb,
10’nunda (%38)' pnömomikoza ait amplifikasyon görüldü. 5
(%2) numunede ise herhangi bir amplifikasyon tespit edilmedi
(Resim: 3).
Yaplan bakteriyolojik ekimlerde tüberküloz’a ve
aktinobasilloz’a ait üreme olmamútr. Ancak yaplan mikrobiPatoloji
Real
Time
PCR
23
Mikrobiyoloji
yolojik ekimlerde 3 adet mantar, üretilmiútir.
Resim. 4: Akci÷er. Tipik bir tüberkülde, ortada kireçlenme, kazeifikasyon nekrozu, çevrede epiteloid,
mononükleer ve Langhans tipi dev hücreleri. H.E x20
mercimek büyüklü÷ünde bazende, birleúerek yaklaúk 1- 4 cm
çapnda sa÷lam dokudan belirgin olarak ayrlmú odaklar mey
dana getirdikleri tespit edildi. Akci÷erdeki bu granülomlara ek
olarak baz olgularda mediastinal veya bronúial lenf dü÷üm
lerinde de granülomlar, milier veya 4-10 mm çapnda de÷iúik
sayda kazeifiye odaklar belirlendi. Baz olgularda ise lenf
dü÷ümlerinin oldukça büyüdü÷ü, ortasnn tamamen kireçlen
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-4-
Resim. 5: Akci÷er dokusu kesiti, tüberküloz basilleri.
Ziehl-Neelsen boyama (X100)
Akll ve Ark.
Tartúma ve Sonuç
Adana mezbahenelerinde farkl yaú ve türde kesilen
s÷rlarn akci÷erlerin %0,74’de granüloma ait bulgular görülmüútür. Bulunan oran, Ortatal ve ark (21)’nn Konya yöresinde yaptklar çalúmadan elde etikleri sonuçtan düúük olup,
kesilen s÷rlarn %1,30’nda GP’ ye ait bulgular oldu÷unu
bildirmiúlerdir. Bu oranlarn yüksek olmas GP’in solunum
sistemi hastalklarnda önemli oldu÷u bildirimlerini (1,27)
desteklemektedir.
GP neden olan hastalklarn baúnda tüberkülozun
oldu÷u bunun yannda aktinomikoz ile mantarlarnda GP oluúumunda önemli yer tuttuklar bildirilmektedir (1,27). Ortatatl
ve ark (22) Konya yöresinde yaptklar çalúmada GP tespit
ettikleri vakalarn, 45 (% 85)'inin Tb, 6 (% 11.3)' nn
aktinobasilloz ve 2 (% 3.7)'sinin pnömomikoza ilgili oldu÷unu
belirtmiúlerdir. Adana yöresinde yaplan çalúmada GP tespit
edilen vakalarn % 60’ tüberküloz, % 05,4’ü Aktinobasiloz, %
38’i mantar olarak belirlendi.
Yaplan çalúmada Adana yöresinde incelenen akci÷erlerin %
0.4’ ü tüberküloz yönünden pozitif bulunmuútur. Tüberküloz
hayvan ve insan sa÷l÷n olumsuz yönde etkileyen, akci÷er,
di÷er organ ve dokularda kazeöz
kazeökalseröz karakterde
tüberküllerin oluúmas ile beliren kronik, bulaúc ve zoonotik
bakteriyel bir hastalktr. Etkeni mycobacterium genusuna
ba÷l bakterilerdir. Mycobacterium tuberculosis insan,
Mycobacterium bovis s÷r ve Mycobacterium avium kanatl
kökenli tüberkulozun baúlca etkenleridir (30). Tüberküloz
OIE (Office Internationaldes Epizooties) göre B listesinde yer
almaktadr. Tüberküloz evcil hayvanlarda en sk s÷rlarda
görülmekle birlikte domuz, köpek, kedi, kanatllar ve do÷al
yasamda birçok yabani hayvanda görülebilir. M. bovis insanlara aerosol yolla veya kontamine süt ve/ve ya süt ürünlerinin
tüketimi yoluyla bulaúabilmektedir. Ayrca pulmoner tüberkülozlu insanlar etkenleri sa÷lkl s÷rlara bulaútrabilmektedirler
Geliúmekte olan ülkelerde insanlarda M. bovis kaynakl Tb
vakalar, insan Tb vakalarnn %10’unu oluúturmaktadr (8).
OIE verilerine göre Türkiye Tb hastal÷nn görüldü÷ü ülkeler
arasnda yer almaktadr. Bulunan %0,4 lük tüberküloz oran
bölge ve ülke hayvanclk yetiútirme sistemleri ve kesim úartlar açsndan de÷erlendirildi÷inde halk sa÷l÷n da ilgilendiren
önemli bir konu oldu÷unu ortaya çkmaktadr.
Türkiye’de s÷r Tb’u ile ilgili çalúmalar 1900’lü
yllarn baúnda baúlamútr ve hastal÷n insidensi hakknda
sa÷lkl bir veri bulunmamaktadr (24,31). Kayseri bölgesinde
BACTEC radyometrik metodu kullanarak yaplan çalúmada,
M. bovis’i saptamada bu testin hzl ve duyarl bir tan yöntemi oldu÷u belirtilmiú ve bu bölgede s÷r Tb’unun prevalans
%1.49 olarak saptanmútr (15). Van bölgesindeki hayvanlardan alnan burun aknts ve süt örneklerinin PCR yöntemi ile
incelenmesi sonucu, burun aknts örneklerinin 3 tanesinde,
süt örneklerinin ise 1 tanesinde pozitiflik bulunmuútur (24).
Ünver ve ark (28) klasik PCR ile yaptklar çalúmada Kars
yöresinde M. bovis spesifik DNA’nn % 6.6 gibi büyük bir
AVKAE Derg. 2012,2,1-6
oranda gözlemledi÷ini vurgulamúlardr. Yine Kars bölgesinde
yaplan farkl bir çalúmada bu orann %0.9 oldu÷u bildirilmiútir. (29). Bu farkll÷n PCR tekni÷inin tüberküloz teúhisinde ki
baúarsna ba÷l oldu÷u ifade edilmiútir (28). Yardmc ve ark
(32) Real Time PCR optimize çalúmasnda ekstrasyon aúamasnn önemini vurgulayarak, lenf dü÷ümlerinden alnan örneklerde real time PCR tekni÷ini baúar ile uygulamúlardr. Bu
çalúmada otuzsekiz GP olgusunda tüberküloz yönünden yaplan mikrobiyolojik kültürde etkene rastlanmamútr. Tüberkülozun teúhisinde altn standart kültürdür. Ancak bu yöntem
oldukça uzun zaman almaktadr. ødentifikasyon için biyokimyasal testlere ihtiyaç duyulmakta ve laboratuvar úartlarnda
biyolojik tehlike oluú turmaktadr. S÷r tüberkülozlu dokular
çok az etken içerirler, bunun yannda etken kazeifiye olmuú
lenf yumrular ya da daha ileri durumlarda akci÷er ve di÷er
organlarda kazeifiye ya da kalsifiye bir tabaka ile kontrol altnda tutulmaktadr (29). Allerjik ve seroljik testler ise sensitivite
ve spesifisite ile ilgili problemleri beraberlerinde getirmektedirler (9,30). PCR yönteminin uygulanmasnn klasik yöntemlerde karúlaúan problemlerin aúlmasnda alternatif bir yöntem
olabilece÷i, hzl ve güvenilir sonuçlar alnd÷ için epidemiyolojik çalúmalarda ve hastal÷n kontrolünde önemli bir yer
tutu÷u kansndayz. Yaplan çalúmada bulunan tüberküloz
oran ile farkl bölgeler ve yllarda bulunan oranlar karúlaútrld÷nda düúük oldu÷u görülmektedir. Bu da tüberküloz e÷itimlerinin ve eradikasyon çalúmalarnn bir sonucu olabilir
Aktinobasillozun etkeni Gram negatif özellikteki
bakteri olup, nadiren akci÷erlerde de granülomatöz lezyonlara
neden oldu÷u bildirilmiútir (16). Makroskobik olarak sülfür
granüllerinin bulunmas, sarms renkte piyojenik yaps nedeniyle farkllk göstersede farkl tekniklerde baklmasnn gerekti÷i vurgulanmútr (21). Makroskobik olarak 38 GP vakasnn, histopatalojik boyamalarnda aktinbasillozdan úüphelenilen 2 vakada gram boyamada krmz renkte etkenin görülmesi ve bu vakalarn Real time PCR tekni÷inde tüberküloz ve
mantara ait etkene özgü sipesifik DNA’larn ampliye olmamas, real time PCR ayrc teúhiste önemli oldu÷unu göstermiútir.
Araútrmada çalúlan 38 GP olgunsuda histolojik
boyama ve PCR tekni÷inde 10 (%) adet mantar olgusu tespit
edilmiútir. Baz yazarlar
(21,27) s÷rlarda mikotik
pnömonilerin önemsenecek düzeyde olmad÷n bildirmiúlerdir. Yaplan çalúmada bu orann yüksek oldu÷u, tespit dilmiútir. Baz mantarlarn zoonoz, akut bazlarnn kronik organ
hastalklar yaptklar, di÷er bazlarnn zehirlenmelere, bir
ksmnn da neoplastik de÷iúmelere yol açt÷ bilinmektedir.
Mantar enfeksiyonlarnn yüksek oranda görülmesi hayvan
sa÷l÷ açsndan önemle üzerinde durulmas gereken bir nokta
olarak görülmekle birlikte konunun, gün geçtikçe büyük bir
önem kazanaca÷ kansndayz
Bu çalúmada GP benzeri lezyon gösteripte Tüberküloz aktinobasilloz ve mantar yönünden PCR neagatif bulunan
3 vakada, yazarlarn bildirdi÷i gibi (28) GP dokularnn
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-5-
piyojen baúka mikroorganizmalar içermesi ihtimali düúünül- pp. lowaState University Press. Ames
17. Hanna, J. ve ark (1992) Molecular
mektedir.
Epidemiology of M. bovis in Texas and Mexico. Journal of
Clinical Microbiology, 34, 2066-2071.
Teúekkür
18.Köküöz A., (1996). 1995 Dünya Sa÷lk Raporu'nÇalúmann yürütülme aúamasnda gösterdikleri
dan. TÜBiTAK Bilim ve Teknik Derg., 29, 36-37.
katkdan dolay Adana Veteriner Kontrol Enstitü Müdürlü÷ü
19.Liebana E, Aranaz, A, Mateos, AVilafranca,
Çalúanlar ile Tarmsal Araútrmalar ve Politikalar Genel Mü- M.Gomez,E et al (1995) Simple and Rapid Detrection of M.
tuberculosis Complex Organism in Bovine Tissue Samples by
dürlü÷ü’ne teúekkür deriz.
PCR Journal of Clinical Microbiology, Jan, 33-36.
20.Luna, L.G. (1968). Manuel of Histologic Staining
Kaynaklar
Methods of the Armed Forces Institue of Pathology. 3rd ed,
1.Alibaúo÷lu, M. ve Yeúildere, T. (1988) Veteriner
Mc Graw-Hill Bo ok Company, New York.
Sistemik Patoloji. Cilt i, 207-262.
21.Ortatal, M.,Çiftçi M.K., Tuzcu M.,(1998) S2.Aranaz, A, Liebana, E., Pickering, X. Novoa, C.,
÷rlarda Tüberküloz ve Di÷er Granülamatöz pnömoniler ÜzeMateos, A, Dominguez, L. (1996) Use of Polymeraze Chain
rinde Patolojik øncelemeler Vet. Bil. Derg14,2:139-150.
Reaction in the diagnosis of tuberculosis in ca ts and dogs.
Pathology. pp.391-441, The lowa State University Press,
Veterinary Record, 138, 276-280.
Ames, lowa, USA.
3.Auer, L. A (1987) Assessment of an enzyme22.Pritchard, D.G. (1988) A century of bovine
linked immunosorbent assay for the detection of cattle infected
tuberculosis 1888-1988: Conquest and reaction. Vet
with Mycobacterium bovis. Australian Veterinary Journal. 64,
Microbiol, 43, 1995.
172-176.
23.Rothel, J. S., Jones, S. L., Corner, L. A, Cox, J.
4.Bascunana, C. R, Belak, K. (1996) Detection and
C., and Wood, P. R (1992) The gamma interferon assay7 for
identification of mycobacteria in formalinfixed, paraffindiagnosis of bovine tuberculosis in cattle: conditions affecting
embedded tissues by nested PCR and restriction enzyme
the production of gamma-interferon in whole blood culture.
analysis. J. Clin. Microbiol, 34, 2351-2355.
Australian Veterinary Journal. 69,1-4.
5.Behrens, A, Poumarat, F., Le Grand, D., Heller,
24.Solmaz H., ølhan Z., Aksakal A., ve ark. (2006)
M. and Rosengarten, R (1996) Microbiology 142, 2463.
Van Bölgesinde S÷r tüberkülozunun polimeraz zincir reaksi6.Beytut E(2001): Kars ili ve yöresinde s÷rlarda
yonu yöntemi ile saptanmas. VI. Ulusal Veteriner Mikrobiyotüberküloz insidensi ve lezyonlarn lokalizasyonu üzerine paloji Kongresi (Uluslar Aras Katlml).. Side-Antalya.)(26-28
tolojik incelemeler. Kafkas Üniversitesi Vet. Fak. Derg. 7
Eylül 2006)
(1):15- Controversy. J. Comp. Path. 99, 357-399.
25.Thoen, C.O. (1988) Tuberculosis. JAVMA, 193
7.Collins
C.H,
Lyne
P.M,
GrungeJ.M,
(9), 1045-1048.
FalkinhomJ.O, (2004) Collins and Lyne’s Microbiological
26.Tizard, i. (1982) Serologic assays. , B. J.,
Methods. 8 ed. Oxford Press London.
Collins, D. M.,de Lisle, G. W. (1995) Detection of
8.Cosivi O, Grange JM, Da Born CJ, Raviglione
Mycobacterium bovis in tissues by polymerase chainJA VMA.
MC, Fujik ura T, Cousins D, Ro binson RA, Huc
181, 1162-1165 Wards
Hzermeyer HF, de Kant or I , Melsin FX (1998) Zoonotic
27.Urman, H.K. (1983) Evcil Hayvanlarn Özel Patotuberculosis due to Mycobacterium bovis in developing
lojik Anatomisi. Cilt i, A.Ü. Vet. Fak.Yay. Basmevi, Ankara.
countries. Emerg Infect Dis, 4, 59-70.
28.Ünver A., Atabay ø.H., Güneú V., Çitil M.,
9.De la Rua-Domenech R, Goodch ild A T,
Erdo÷an H.M., (2007). Kars Yöresinde S÷r Tüberkülozunun
Vordermeier HM, Hewinson RG, Christian sen KH,
Yaygnl÷nn PCR ile belirlenmesi Kafkas Üniv Vet Fak Derg
Clifton-Hadley RS (2006) Antemortem diagnos is of t
13 (1): 27-31.
uberculosis in cattl e: A rev iew of the tuberculin tests, gamma
29.Wards BJ, Collins DM, de Lisle GW (1995)
-interferon assay and ot her ancillary diagnostic techniques.
Detection of Mycobacterium bovis in tissues by polymerase
Res Vet Sci, 81, 190-210.
chain reaction. Vet Microbiol, 43, 227-240.
10.Diker, F. (1989a). Bursa yöresinde çeúitli rk
30.Waters WR, Thacker TC , Greenwald R,
s÷rlarda görülen tüberküloz lezyonlarnn organlara da÷lú
Esfand iari J , Lyashchenko KP (2006) Effects of diffe rent
ve histolojik yaplar. Pendik Hayv. Hast. Merk. Araút. Enst.
tuberculin sk in-testing regimens o n gamma interfero n and
Derg., XX 47 (2),78-94.
antibody responses in cattle experimentally infected with
11.Diker, F. (1989b). Tüberkülozun dünü ve bugüMycobacterium bovis. Clin Vaccine Immunol, 13, 387-394.
nü. Vet.Hek.Dern.Derg., 59 (3-4), 32-36.
31.Yardmc H. Tüberküloz. www.tvhb.org.tr/
12.Dungworth, D.L. (1985). The Respiratory
bilimsel/
System. In "Pathology of Domestic Animals" Ed by K.V.F.
32.Yardmc H., Ünal C.B., (Kökçü) Ataseven L.,
Jubb, P.C. Kennedyand N. Palmer, Vol. 2, 3rd ed, 413-556,
Sareeyyüpo÷lu B., (2007) S÷r tüberkülozunun PCR ile tans
Academic Press, London.
ve Mycobacterium bovis’in spoligotiplendirme yöntemi ile
13.Francis, J. (1972). Route of infection in
genotiplendirilmesi Ankara Üniv Vet Fak Derg, 54, 183-189.
tuberculosis. Aust.Vet.J., 48, 578.
14.Glennon, M., Jager, B., Dowdal, D., Maher,
M., Dawson, M., Quigley, F., Costello, E, Smith, T. (1997)
PCR-based fingerprinting of Mycobacterium bovis isolates.
Vet Microbiol, 1997, 54, 235-245.
15.Gümüúsoy K.S., Atasever A, Aydn F, (2007).
Prevalence of tuberculosis in cattle in Turkey. Medycyna Wet.
63(3): 305-308.
16.Gyles. C.L and Thoen, C.Q. (1993).
Pathogenesis ol Bactenal Inleclions in Animals. 2nd ed, 331
-6-
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
AVKAE Derg. 2012,2,7-11
Araútrma Makalesi/Research Article
Malatya øli Süt S÷rcl÷ ve S÷r Besicili÷inin Yaps*
Hamit AYGÜL1
Kemal ÖZKÜTÜK2
Geliú tarihi/Received:1.5.2012, Kabul Tarihi/Acepted:22.7.2012
1
2
Tarm øl Müdürlü÷ü,Malatya, Türkiye
Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü,Adana,Türkiye
Özet
Malatya ili Merkez, Battalgazi ve Do÷anúehir ilçelerinde bulunan süt s÷rcl÷ ve s÷r besicili÷i iúletmelerinin yapsn ve baz karakterlere ait performans ortaya koymak için süt s÷rcl÷ iúletmelerinden 90 ve besi iúletmelerinden 60 iúletmede anket çalúmas yaplmú, bu iúletmelerden 15 süt s÷rcl÷ ve 15 besi iúletmesinde süt
verimiyle, beside canl a÷rlk artú incelenmiútir. øúletme sahiplerinin ortalama deneyim süreleri, srasyla süt s÷rcl÷nda 17.5 yl ve besicilikte 18.6 yl olarak belirlenmiútir. Mevcut s÷r popülasyonunun süt s÷rcl÷nda %
94’ü, besicilikte % 68’i kültür rk ve melezlerinden oluúmaktadr. Ortalama besi süresi tüm iúletmeler dikkate
alnd÷nda 10,7 ay olarak bulunmuútur. Anket yaplan 90 iúletmedeki ineklerin ortalama laktasyon süresi 281 gün
ve laktasyon süt verimi 2.282 kg olarak hesaplanmútr. Ölçüm yaplan iúletmelerdeki ineklerin tamam kültür rk
ve kültür melezi olup, bunlarn yllk ortalama süt verimi 3.717 kg olarak tespit edilmiútir. Beside günlük ortalama
canl a÷rlk artúnda Holstein x Simmental melezleri 1.367 kg/gün, Simmentaller 1.296 kg/gün ve Holstein x Esmer melezleri 1.234 kg/gün ile ilk üç sray almúlardr. øúletmelerin ortalama ahr kapasiteleri ve kapasite kullanm
oranlar, srasyla süt s÷rcl÷nda 12.9 baú ve % 25.3, s÷r besicili÷inde 43.8 baú ve % 58.8 olarak tespit edilmiútir.
Anahtar Kelimeler: Malatya, süt s÷rcl÷, besicilik, sörvey
The Structure of Dairy Cattle and Fattening Enterprises in Malatya
Abstract
The structure and some characteristics of dairy and beef cattle farms (90 and 60 respectively) in Doganúehir
and Battalgazi in Malatya were investigated. The anquettes were carried out at all dairy and beef cattle farms involved in the current studies. Out of these dairy and beef cattle farms, 15 from each group were selected and regularly visited in order to collect milk production and average daily gain data for 12 months. Average duration of the
owners at the dairy cattle business and beef production were 17.5 and 18.6 years respectively. 94% and 68% of the
cattle at the two enterprises consisted by exotic breeds. Average duration of the fattening were 10.7 months for all
the fattening units. Average milk production and length of lactation were 2.282 liters and 281 days respectively.
All the cattle at the beef production farms investigated for one year consisted from exotic breeds and their crosses
with native cattle. The average 305 days milk production at those followed for one year was 3717 liters. Average
daily gain at the fattening units were 1.367, 1.296, 1.234 g/day for Holstein x Simmental crosses, Simmenthalls
and Holstein x Brown Swiss Crosses respectively. Capacities and present percent filled were found as 12.9 cattle
and 25.3 % for dairy units 43.8 and 58.8 cattle for fattening units respectively
Key Words: Malatya, dairy cattle, fattening, survey
Giriú
ayrlan toplam alan ise sadece %0.87’lik bir oran oluúturmaktadr. Son yllarda yem bitkisi ekimi ve silaj yapmna olan ilgi
artmú olmakla beraber, yem bitkisi ekimine ayrlan alan halen
yeterli de÷ildir (3). ølde, yllk toplam üretim kapasitesi 69.000
ton olan, 4 adet yem fabrikas mevcut olup, kapasite kullanm
oranlar oldukça düúüktür.
Malatya’nn 853.658 olan toplam nüfusu içerisinde
köy nüfusunun oran % 41.5 düzeyinde bulunmaktadr. Di÷er
bir ifadeyle øl nüfusunun %40’tan fazlas tarmla u÷raúmaktadr. Malatya’da 50.833 adet tarm iúletmesi mevcut olup, bunlarn % 7’si sadece bitkisel üretim yapmakta, % 93’ü ise bitkiMalatya’nn toplam s÷r varl÷ Çizelge 1’de verilmiú
sel üretim ve hayvancl÷ birlikte yürütmektedir. Tarm arazisi
içerisinde nadas dahil %77’lik oranla en büyük pay tahl ekim olup s÷r varl÷ içerisinde melezler en büyük paya sahip olup,
alan oluúturmaktadr. Meyve ve ba÷ alanlar da %17.19’luk kültür rklar ile birlikte oranlar yaklaúk olarak %83’ü buloran ile önemli bir yer tutmaktadr. Yem bitkileri ekimine
Yazúma adresi/Correspondance: Hamit AYDEMøR, Adana Gda
Tarm ve Hayvanclk il Müdürlü÷ü, Kúla Mh. ADANA, E- posta:
*Malatya øli Süt S÷rcl÷ ve S÷r Besicili÷inin Yaps isimli tezden
özetlenmiútir.
-7-
Aygül H. ve Öztürk K.
AVKAE Derg. 2012,2,7-11
Irklara Göre S÷r
Varl÷ (Baú)
Toplam S÷r Varl÷
øçindeki Oran (%)
Kültür
21.198
19,18
Melez
61.724
55,85
Irklar
tik Enstitüsü ve Devlet Planlama Teúkilat gibi kuruluúlarn
yaynlarndan derlenmiútir.(1,2,3,4)
Anket çalúmasnda, iúletmelerde bulunan kiúilerle yüz
yüze görüúülerek, kendileri ve iúletmeleri hakknda bilgi alnmútr. øncelenen konular arasndaki iliúkileri görmek amacyla
Yerli
27.601
24,97
baz karakterler arasnda Minitab paket program ile Khi-Kare
Toplam
110.523
100,00
testi uygulanmútr. Bu çalúmada di÷er çalúmalardan farkl
Çizelge 1. Malatya øli S÷r Varl÷ (2)
olarak, süt s÷rcl÷ ve s÷r besicili÷i konularnn her ikisi
muútur. Malatya’nn saf kültür rk ve melez s÷rlarnn oran birlikte ele alnarak gerekli veriler toplanmú fakat ayr ayr
incelenmiútir. Ayrca anket çalúmas yannda, süt ve besi iúletTürkiye ortalamasnn üzerinde oldu÷u görülmektedir. (4)
melerinde, performansa yönelik baz kriterler bir yl aúkn
Bu çalúma amac, süt s÷rcl÷ iúletmelerinde; iúletsüre ile takip edilerek ölçüm ve tartmlar yaplmútr.
me sahiplerinin deneyimi, iúletme büyüklü÷ü, mevcut hayvan
says, hayvanlarn rk, yllk süt verimi, laktasyon süresi, Bulgular ve Tartúma
günlük sa÷m says, kullanlan yemler, sütün nasl de÷erlendiBu çalúmada, Malatya øli süt s÷rcl÷ ve s÷r besicirildi÷i, iúletmelerin yem, sa÷lk ve ekonomiyle ilgili sorunlar li÷i konular birbirinden ba÷msz bir úekilde incelenmiú ve
gibi konular, besi iúletmelerinde; ahr kapasitesi, hayvan mev- ayr baúlklar halinde verilmiútir. Ülkemizde tarm iúletmelericudu, hayvanlarn cinsiyeti, besi süresi, ylda kaç dönem besi- nin ço÷unda muhasebe kaytlar tutulmad÷ için iúletmelerin
cilik yapld÷, besiye alnan hayvanlarn yaú, rk, temin edil- gerek ekonomik analizi, gerekse maliyetin hesaplanmasna
di÷i yer, uygulanan besicilik sistemi, ahrn uygunlu÷u, kulla- yardmc olacak en önemli yöntemin anket metodu oldu÷u
nlan yemler, günlük yemleme says, rklara göre günlük canl kabul edilen bir gerçektir (6). Bu nedenle verilerin toplanmas
a÷rlk artú ve besi sonunda hayvanlarn ne úekilde pazarlan- büyük ölçüde anket yöntemi ile sa÷lanmútr.
d÷ gibi konular hakknda detayl bilgi edinmektir.
1.Süt S÷rcl÷
Materyal ve Metot
Deneyim süresi bakmndan 11-20 yl grubu, iúletmeleMalatya ili Merkez, Battalgazi ve Do÷anúehir ilçeleri rin %40’n oluúturmaktadr. øúletmelerin tamam dikkate alnile bu ilçelere ba÷l köylerden oransal örnekleme yöntemi ile d÷nda iúletme sahiplerinin ortalama deneyim süresi 17.5 yl
toplam 90 adet süt s÷rcl÷ ve 60 adet s÷r besicili÷i iúletme- olarak hesaplanmútr. S÷r yetiútiricili÷i yapan iúletmelerden
si seçilmiútir. Seçilen süt s÷rcl÷ iúletmelerinin 26’s Mer- hiç arazisi bulunmayanlarn oran %14.4’tür, bunlar genellikle
kez, 12’si Battalgazi ve 52’si Do÷anúehir, s÷r besicili÷i iúlet- úehrin kenar mahallelerinde ikamet eden dar gelirli ailelerdir.
melerinin 30’u Merkez, 13’ü Battalgazi ve 17’si Do÷anúehir øúletmeler içerisinde %42.2’lik oranla en büyük grubu 1–25
ilçeleri ve köylerinde yer almaktadr. Tespit edilen iúletmelere dekar aras araziye sahip olanlar oluútururken, 50 dekarn üzeait bilgiler anket çalúmasnn materyalini oluútururken, bun- rinde araziye sahip olanlarn oran %15.6 düzeyindedir. øúletlardan 15 adet süt s÷rcl÷ iúletmesindeki inekler süt verimi me baúna mevcut ortalama arazi miktar 28.4 dekar olarak
için, 15 adet besi iúletmesindeki s÷rlar ise canl a÷rlk ölçü- tespit edilmiútir ki bu rakam, øldeki iúletmelerinin tamam ile
mü için gerekli materyal olarak belirlenmiútir. Oransal örnek- karúlaútrld÷nda il ortalama arazi miktarndan (52.1 da)
leme yöntemi ile süt s÷rcl÷ ve s÷r besicili÷inde popülas- daha düúük oldu÷u görülmektedir. (3)
yonu temsil edecek en küçük örnek büyüklü÷ünün %5 güven
Ahr kapasitesi bakmndan en büyük grubu %36’lk
aral÷nda olmasna (5) dikkat edilerek Malatya ili Merkez,
oranla 1-5 baú, en küçük grubu %11.2 ile 11-15 baú gruplar
Battalgazi ve Do÷anúehir ilçelerinden toplam 90 süt s÷rcl÷
oluúturmaktadr. Bu çalúmada, iúletme baúna ortalama ahr
iúletmesi ile 60 s÷r besicili÷i iúletmesi tespit edilmiútir.
kapasitesi 12.9 baú, her yaúta mevcut s÷r says ortalama 3.3
Anket yaplan süt s÷rcl÷ iúletmelerinden 15’inde baú ve mevcut inek says 2.3 baú olarak tespit edilmiútir. Buna
mevcut çeúitli yaú ve genotipte 56 ine÷in bir yl boyunca her göre iúletmelerin kapasite kullanm oran, her yaúta s÷r dikay süt verimleri ölçülmüútür. Ayrca besi iúletmelerinin 15’in- kate alnd÷nda %25.3, sadece inekler dikkate alnd÷nda ise
%17.6 olarak hesaplanmútr.
de, mevcut olan çeúitli yaú ve genotipte 226 baú s÷rn ise 2
Anket uygulanan iúletmelerde mevcut ineklerin %6’s
ayda bir canl a÷rlk ölçümleri yaplmútr. Besi materyalinin
yerli rklardan oluúurken, %36’s kültür melezi ve %58’i külcanl a÷rlk tespitleri, s÷r gö÷üs çevreleri ölçüm úeridi ile tür rk ineklerden meydana gelmektedir. øúletmelerin tamamölçülmek suretiyle yaplmútr. Çalúmann tamam halka ait na yakn (%96.6) inekleri günde iki defa sa÷maktadr.
iúletmelerde yaplmútr. Araútrma ile sa÷lanan veriler 1 Ekim Laktasyon süresi, a÷rlkl olarak 261-300 günlük grupta toplanmútr. øúletmelerin tamam için ortalama laktasyon süresi
2002 – 1 Ekim 2003 dönemine aittir. Araútrmada kullanlan
281 + 15,4 gün olarak tespit edilmiútir. Ele alnan iúletmelerin
ikincil veriler ise Malatya øl Tarm Müdürlü÷ü, Devlet østatishttp://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-8-
Aygül H. ve Öztürk K.
AVKAE Derg. 2012,2,7-11
Irklaragöreyllksütverimi
5.000
)
g 4.000
k
(
i 3.000
m
i
r
e 2.000
v
t
ü 1.000
S
3.477
3.714
3.814
Melez
Simmental
Esmer
4.179
3.717
0
Holstein
Genel Ort.
ùekil 1. Ölçüm Yaplan øúletmelerde Bulunan øneklerin
Irklara Göre Yllk Süt Verimi
øúletmelerin sadece %4.5’i projeli ahrlara sahipken, %
38.2’i eski tip ve üzeri toprak kapl ahrlara, %31.5’i ise ev
altnda bulunan ahrlara sahiptir. Ahrlarn %25.8’i projeli
olmamakla birlikte teknik bakmdan yeterli durumdadr. Barnaklarda kullanlan yap malzemesine göre en büyük grubu %
37.1 ile kerpiç yaplar, en küçük grubu %12.4 ile briket yaplar
oluúturmaktadr.
øúletmelerden hiçbiri kesif yemin tamamn kendisi
üretmemektedir. øúletmelerin çok büyük kesimi (%84.1) sadece satn ald÷ yemlerden hazrladklar karúm kullanmaktadr.
Çizelge 2’de iúletmelerin yem karmasnda kullandkla% 84.6’snn günlük süt üretim miktar 30 litrenin altnda olup,
iúletmelerin tamam dikkate alnd÷nda, iúletme baúna günlük r maddeler ile hayvan baúna günlük tüketim miktarlar görülortalama süt üretim miktar 19.6 litre olarak hesaplanmútr. mektedir.
Anket çalúmas sonuçlarna göre sa÷mal inek baúna elde
øl genelinde yem bitkileri ekimine ayrlan arazi miktar
edilen günlük ortalama süt miktar 8.31 + 0.35 litre, laktasyon
3.721 ha olup, toplam tarm alannn %0.87’sine tekabül etsüt verimi ise 2.282 + 123 litre olarak tespit edilmiútir.
mektedir. ølin 575.533 ha mera arazisi bulunmasna ra÷men,
Anket çalúmasyla bulunan süt verim de÷erleri ile Temmuz, A÷ustos ve Eylül aylarnn uzun yllar ortalamasna
ölçüm yaplarak tespit edilen laktasyon süt verim de÷erleri göre toplam ya÷ú miktar sadece 9.3 mm oldu÷undan, (1)
farkllk göstermektedir. Ortalama yllk süt verimi ölçüm di÷er bir ifade ile yaz aylar tamamen kurak geçti÷inden merayaplan ineklerde 3.717 litre olarak tespit edilmiú olup, bu larda yeterli miktarda ot bulunmamaktadr. Bu nedenle ilde
rakam anket çalúmasnda 2.282 litre olarak hesaplanmútr. kaba yem aç÷ söz konusu olup, Tarm ve Köyiúleri Bakanl÷
Bunun en önemli nedeni; ölçüm yaplan iúletmelerde hiç yerli ile øl Tarm Müdürlü÷ü bu aç÷ kapatmak amacyla yem bitkiinek bulunmamas, ineklerin tamamnn kültür rk ve kültür si projelerini desteklemektedir.
melezlerinden oluúmas yannda, anket yaplan iúletmelerdeki
Yemleme, iúletmelerin çok büyük bir ksmnda (%
de÷erin 281 günlük laktasyon süresine göre hesaplanmú olma86.4) günde 3 defa ve genellikle hanmlar tarafndan yapmaks, ölçümle elde edilen de÷erin ise yllk süt verimini göstermetadr. Süt s÷rcl÷ yapan iúletmelerin en önemli sorunu, üretisidir. Ayrca anket yaplan iúletmelerin gerçek miktardan daha
len sütün gerçek de÷eri üzerinden alc bulamamasdr. Bu
az süt verimi bildirmiú olma ihtimali de bulunmaktadr.
nedenle iúletmelerin %49.34’ü sütü sadece kendi evlerinde
tüketmektedir.
Günlük MikRasyondaki
Kullanlan Yemler
tar (Kg)
Oran(%)
Anket çalúmasnn yapld÷ dönemde Malatya úartlaArpa krmas-ezme
1.013
6.2
rnda 1 litre sütün üreticiden ortalama çkú fiyat 388.369.TL
Bu÷day
0.026
0.2
(0.29 $) iken, tüketiciye ulaút÷ fiyat 700.000–800.000.TL’dir.
PTK (Çi÷it)
0,693
4.2
øúletmelerin bildirdi÷i önemli sorunlar; sermaye yetersizli÷i,
B.Kepe÷i
1.534
9.3
kredi alma güçlü÷ü, sütün çok düúük fiyata pazarlanmas,
Msr
0.120
0.7
yemlerin pahal olmas, veteriner hizmetlerinin yetersizli÷i,
Süt yemi
2.644
16.1
mastitis, meme körlü÷ü ve geç döl tutmadr. Döl verimi, süt
Top. Kesif Yem Mik.
6.030
36.7
s÷rcl÷nda
en çok önem verilmesi gereken konularn baúnKuru ot
1.383
8,4
da
gelmektedir.
Nitekim (7), “Süt S÷rcl÷nda
Saman
6.012
36.6
ønfertibiliteden Do÷an Kayplar” konulu çalúmasnda; 1999
Msr hasl
0.019
0.1
yl fiyatlar ile inek baúna, ilk buza÷lama yaúnn 1 gün geMsr silaj
0.759
4.6
cikmesi halinde 2.428.000 TL (6.8 ABD $), buza÷lama aralù.Pancar posas
2.233
13.6
÷nn 1 gün gecikmesi halinde 1.643.000 TL (4.5 ABD $) ve
Toplam kaba yem
10.405
63.3
Çizelge 2. Yem Karmasnda Kullanlan Maddeler ve gebelik baúna tohumlama saysnn sadece 0.3 adet artmas
halinde günlük 900.000.TL (2.5 ABD $) zararn oluútu÷unu
Günlük Tüketim Miktarlar
tespit etmiútir.
Araútrmada, anket çalúmas dúnda, ayrca süt verim
kontrolleri yaplan 15 iúletmedeki 56 ine÷e ait yllk süt verimi 2. S÷r Besicili÷i
Tarm øl Müdürlü÷ü, yetiútiricilere sa÷lad÷ teknik
bilgi
ve
çeúitli teúviklerle, Et ve Balk Kombinas kesim ve
4.179 litre ile Holstein rk ineklerden, en düúük verim ise
pazarlama konusunda yapt÷ önderlikle, ùeker Fabrikas ise
3.477 litre ile melezlerden elde edilmiútir.
de÷erleri ùekil 1’de gösterilmiútir. Buna göre en yüksek verim
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-9-
Aygül H. ve Öztürk K.
AVKAE Derg. 2012,2,7-11
ùekil 2. Irklara Göre Günlük Canl A÷rlk Artú
yetiútiricilerin hizmetine uygun fiyatla sundu÷u úeker pancar mera + ahr besisi uygulamaktadr. øúletmelerin %89.47’si
posas (küspe) ve melas gibi úeker sanayi yan ürünleri ile Ma- ylda bir devre besi yaparken %10.53’ü iki devre besi yapmaklatya’da besicili÷in bu günkü durumuna gelmesinde çok önemtadr.
li katk sa÷lamúlardr.
øúletmelerin yaklaúk olarak %90’ 1.5 yaún altndaki
Araútrmada besicilerin deneyim süresi, tüm iúletmeler
besi materyali ile besiye baúlamaktadr. Bu durum büyütme ve
dikkate alnd÷nda ortalama 18.6 yl olarak bulunmuútur.
besi iúlemlerini birlikte yapmay gerektirdi÷inden besi süresini
øúletmelerin ortalama ahr kapasitesi 43.8 baú, iúletme uzatmaktadr. Besi materyali genel olarak øl hayvan pazar,
baúna mevcut ortalama hayvan says 28.1 baú ve kapasite ølçe hayvan pazarlar, Osmaniye, Adana illeri ile Kahta ve
kullanm oran %58.8 olarak hesaplanmútr. Ortalama besi Elbistan ilçelerinden sa÷lanmaktadr.
øúletmelerin yaklaúk olarak 2/3’ünde kültür rk ve
kültür melezleri ço÷unlukta olup, yerli rklar a÷rlkl olarak
besicilik yapan iúletmelerin oran %31.58 düzeyindedir. øúletmelerin yaklaúk olarak 2/3’ü projeli olmamakla beraber teknik açdan yeterli saylabilecek bir ahra(geri kalan ksm ise)
1/10’u ise projeli bir ahra sahiptir. Evin alt katn ahr olarak
kullananlarla, eski tip ve üzeri toprak kapl ahra sahip olanlarn oran 1/5’tir. Barnaklarda kullanlan yap malzemesi tu÷la,
taú, kiremit ve kerpiçten oluúurken, tu÷la %35.09 oran ile ilk
sray almaktadr. øúletmelerin tamamna yakn kullandklar
kesif yemi, satn aldklar çeúitli yem ham maddelerini karútrmak suretiyle kendileri hazrlamaktadr. Çizelge 3’de iúletmelerin yem karmasnda kullandklar maddeler ile hayvan baúna
8.122*
günlük tüketim miktarlar görülmektedir. øúletmelerin önemli
36.518**
bir ksm, kaba yemin bir ksmn veya tamamn kendisi üretirken, yaklaúk olarak 1/3’ü hiç kaba yem üretmemekte ve
52.473**
tamamn satn almakta, yaklaúk olarak 2/3’ü hayvanlar günÇizelge 4. De÷iúik De÷iúken Çiftleri Arasnda Khi-Kare Analiz de 2 defa, 1/3’ü ise 3 defa yemlemektedir.
Karúlaútrmalar
Arazi Varl÷-Günlük Süt Üretimi
Arazi Varl÷-Kaba Yem Temin ùekli
Günlük Süt Üretimi-Kesif Yem Temin ùekli
ønek Baúna Üret. Günlük Süt Mik -Kesif Yem Tüketimi
ønek Baúna Üret. Günlük Süt Mik.-Kaba Yem Tüketimi
øneklerin Genotipi – Günlük Süt Üretim Mik.
øneklerin Genotipi – Laktasyon Süresi
øúletme Sahibinin Tecrübesi -Kaba Yem Tüketimi
Kaba Yem Tüketimi – Kesif Yem Tüketimi
Laktasyon Süresi-Ahr Tipi øliúkisi
Laktasyon Süresi-Günlük Süt Üretimi
Mevcut ønek Says – Ahr Kapasitesi
Mevcut ønek Says – Ahr Tipi
Mevcut ønek Says – Erkek Yavrularn De÷erlendirilmesi
Mevcut ønek Says – Günlük Toplam Süt Üretim De÷eri
Mevcut ønek Says – Günlük Toplam Süt Üretim Miktar
Sonuçlar ve Önem Düzeyleri
* : %5 seviyesinde önemli
Sonuçlar
20.096*
41.938**
99.977**
10.350*
10.999*
39.245**
62.960**
14.700**
14.628**
20.503**
24.853**
28.635**
16.802*
** : %1 seviyesinde önemli
süresi ise 10.7 ay olarak tespit edilmiútir. Ksa süreli besi úekli
nadir olarak uygulanmaktadr. Malatya’da sadece meraya dayal yani ekstansif besicilik yapan iúletme bulunmamaktadr.
Genel yap, yar ekstansif ve entansif iúletmeler úeklindedir.
øúletmelerin %72’si sadece ahr besisi uygularken, %28’si ise
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-10-
15 iúletmede bir yl boyunca yaplan canl a÷rlk ölçümleri sonucu elde edilen günlük canl a÷rlk artúna ait
de÷erler ùekil 2’de rklar baznda gösterilmiútir. En yüksek
canl a÷lk artú Simmental x Holstein melezlerinde sa÷lanrken, bunu Simmental, Holstein ve Holstein x Esmer rk melezi s÷rlar izlemiútir. Esmer rk s÷rlar beklendi÷i kadar iyi bir
canl a÷rlk artú gösterememiútir.
Aygül H. ve Öztürk K.
AVKAE Derg. 2012,2,7-11
Karúlaútrmalar
Sonuçlar
Ahr Kapasitesi – Ahr tipi
16.508*
Ahr Kapasitesi – Mevcut hayvan says
33.125**
Arazi Varl÷ - Yem bitkisi ekiliúi
15.381**
Besi úekli – Ahr kapasitesi
7.300*
Besiye baúlama yaú - Besi süresi
15.183*
Yem bitkisi ekiliúi – Kaba yem tüketimi
9.543*
Kesif yem temin úekli – Kaba yem temin úekli
14.944 **
7.Yalçn,
C.,
(2000).
Süt
S÷rcl÷nda
ønfertibiliteden Do÷an Kayplar. Lalahan Hayvanclk Araútrma Enstitüsü Dergisi. Say: 40, Ankara.
Çizelge 5. De÷iúik De÷iúken Çiftleri Arasndaki øliúkilerin
Khi-Kare Analiz Sonuçlar ve Önem Düzeyleri
* : %5 seviyesinde önemli, ** : %1 seviyesinde önemli
Anket çalúmas sonucu, kredi faizlerinin yüksekli÷i,
kredi úartlarnn a÷rl÷ ve kredi alamamak gibi kredi ile ilgili
sorunlar, sermaye yetersizli÷i, besi materyalinin pahal olmas
ve yemin çok pahal olmas en önemli ekonomik sorunlar olarak ortaya çkmútr.
3. Ele Alnan Kriterler Aras øliúkiler
Anket sorularna verilen cevaplarda, de÷iúik de÷iúken
çiftleri arasnda bir iliúki olup olmad÷ ve bunun istatistiksel
olarak önemi tespit edilmeye çalúlmútr. Burada birbiri ile
iliúkili olabilece÷i düúünülen cevaplar arasnda “Khi-Kare
Testi” uygulanarak analizi yaplmútr. Analiz sonuçlar %1 ve
%5 önem seviyelerinde “Tablo de÷erleri” ile karúlaútrlarak,
aralarndaki iliúki düzeyi önemli bulunan karúlaútrmalar detayl bir úekilde incelenmiútir. Çizelge 4’te, süt s÷rcl÷nda,
Çizelge 5’te s÷r besicili÷inde her iki önem seviyesinde yüksek bulunan iliúkilerin yanna iki yldz, sadece %5 düzeyinde
önemli bulunanlarn yanna bir yldz konulmuútur.
Kaynaklar
1.ANONøM (2000). Meteoroloji Bölge Müdürlü÷ü
Kaytlar. Malatya
2.ANONøM (2003b). Brifing Raporu. øl Tarm Müdürlü÷ü. Malatya.
3.ANONøM (2003c). Malatya øli Tarm Master
Plan, 2003. Tarm øl Müdürlü÷ü Yayn, Malatya
4.Devlet østatistik Enstitüsü (2002). Tarmsal Yap
(Üretim, Fiyat, De÷er), T.C.Baúbakanlk D.ø.E., Ankara
5.Düzgüneú, O.,(1963). Bilimsel Araútrma østatistik Prensipleri ve Metotlar. Ege Üniversitesi Matbaas øzmir.
6.Fidan, H., Bülbül, M., (1993). Çorum ølinde Süt
S÷rcl÷ ve S÷r Besicili÷i Yaplan Tarm øúletmelerinin
Ekonomik Yaps, Yllk Ekonomik Faaliyet Sonuçlar,
Maliyet Unsurlar, ønek Sütü Maliyeti ve S÷r Besicili÷inde
Canl A÷rlk ve Canl A÷rlk Artú Maliyetleri. Tr. J. Of
Agricutural and Forestry, 18. TÜBøTAK, Ankara.
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-11-
AVKAE Derg. 2012,2,1-17
Araútrma Makalesi/ Research Article
Adana øli Mezbahalarnda Kesilen Küçük Ruminantlarda Karaci÷er Helmint
Enfeksiyonlarnn ùiddeti ve Yaylú*
Hayrunnisa ÇAYA1
Geliú tarihi/Received:15.12.2011, Kabul Tarihi/Acepted: 23.7.2012
1
Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü÷ü. Parazitoloji Laboratuar,Adana,Türkiye
Özet
Bu çalúma Adana yöresindeki mezbahalarda kesilen küçükbaú hayvanlarda karaci÷er helmintlerinin yaygnl÷nn ve
úiddetinin belirlenmesi amacyla yaplmútr.
Araútrma, Ocak – Aralk 2001 tarihleri arasnda, Adana merkez ve 7 ilçe mezbahalarndan toplanan 600 koyun, 341 keçi ve
1700 kuzu karaci÷eri üzerinde yaplmútr.
Bu çalúmada, koyun karaci÷erlerinde enfeksiyon oran %67.5 olmak üzere 40’nda ( %6.6 ) Fasciola hepatica, 19’da
( %3.1 ) Fasciola gigantica, 72’sinde ( % 12 ) Dicrocelium dendriticum, 218’inde ( %36.3 ) Kist hidatik, 29’unda ise ( %4.8 )
Cysticercus tenuicollis olarak saptanmútr. Kist hidatidlerin fertile yönünden muayenelerinde 218 kistin 113’ü ( %51.8 ) fertil 105’i ( %48.2 ) infertil bulunmuútur. Koyunlarda karaci÷er kelebeklerine Kasm ve Aralk, Cyst hydatid’e her mevsim,
Cysticercus tenuicollis’e Haziran, ùubat ve Nisan aylarnda rastland. Koyun karaci÷erlerinde bir türle enfeksiyon %33.6, iki
türle %37.3, üç türle %11.1, dört türle %18 orannda bulunmuútur.
Keçi karaci÷er helmintleri yönünden enfeksiyon oran %12.9 olup, 3’ünde ( %0.8) Fasciola hepatica’ya, 2 ( %0.5 )
Fasciola gigantica’ya, 11’inde ( %3.2 ), Dicrocelium dendriticum’a 28’inde ( %8.2 ) Kist hidatik’e rastlanmútr. Cysticercus
tenuicollis enfeksiyonuna ise rastlanmamútr. Kist hidatik’in fertilite yönünden muayenelerinde 15 ( %53.6 ) fertil, 13 ( %
46.4 ) infertil bulunmuútur. Keçilerde Ocak, ùubat ve Mart aylarnda Fasciola hepatica, Fasciola gigantica tespit edilmiútir.
Dicrocelium dendriticum ‘aen fazla Ocak aynda rastlanmútr. Ocak, ùubat, Mart, Temmuz, Kasm aylarnda Cyst hydatid
enfeksiyonu görülmüútür. Keçilerin %50’sinin bir tür, %31.8’inin iki tür, %18.1’inin üç türle enfekte oldu÷u belirlenmiútir.
Anahtar kelime: Koyun, Keçi, Karaci÷er, Helmint, distamatosis ve kist hidatik
Prevalence of of Helminth Infection of the Liver in Small Animals Slaughtered in the
Adana Province
Abstract
In this study, It was aimed to determine the presence and distribution of liver helminths in small ruminants slaughtered
at different slaughterhouses in Adana region. For this purpose, 600 sheep, 341 goats and 1700 ewes livers were examined
between January - December 2001.
Infection rate of sheep livers was 67.5%. The prevalance of Cyst hydatid, Dicrocelium dendriticum, Fasciola
hepatica, Cysticercus tenuicollis was 36.3 %,12 %, 6.6%, 4.8 %, 3.1% respectively. When fertility rate of cyst hydatids
examined, 113 ( 51.8% ) were found fertile and 105 ( 48.2% ) were found infertile. Distribution of sheep liver helminths
according to the months showed difference between helminths species. Fasciola hepatica in November and December,
Dicrocelium dendriticum in November and December, Fasciola gigantica in November, Cysticercus tenuicollis in June,
February and April, Cyst hydatid in every month was seen. When compared with number of helminth species, infection with
one species, two species, three species and four species were found to be 33.6%, 37.3%, 11.1 % , 18% respectively.
Infection rate of goat livers was 12.9%. The prevalance of parasites that Cyst hydatid was 28 ( 8.2% ), Fasciola
hepatica was 3 ( 0.8 % ), Dicrocelium dendriticum was 11 ( 3.2% ) and Fasciola gigantica was 2 ( 0.5% ), Cysticercus
tenuicollis was not detected. When fertility rate of cyst hyatids examined , 15 ( 53.6% ) were found to be fertile and 13 ( 46.
% ) were found to be infertile. Also, distribution of goat helminths according to months showed difference between helminths
species. Fasciola hepatica, Fasciola gigantica and Dicrocelium dendriticum were frequently detected in January, February
and March, Cyst hydatid were frequently detected in January, February, March, July and November. When the infection was
compared according to number of helminth species, infection with one species, two species and three species were 50% ,
31.8% and 18.1% respectively.
Key Words: Sheep, Goat, Liver, Helminth, distamatosis end Cyst hydatid
lardan biri de paraziter hastalklardr. Geliúmekte olan ülkelerTürkiye’de krsal bölgelerin geçim kayna÷ tarm ve de distamatosis, ekinokokkosiz gibi paraziter hastalklar, halk
hayvanclktr. Hayvancl÷ olumsuz etkileyen büyük sorun- sa÷l÷ açsndan da önemli bir problem oluúturmaktadr. KaGiriú
-12-
Yazúma adresi/Correspondance:Hayrunissa ÇAYA, Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlü÷ü, TR-01170 Adana – TÜRKøYE, Eposta: [email protected],
* Ayn isimli uzmanlk tezinden özetlenmiútir
Çaya H.
saplk hayvanlarn kesim sonu muayenelerinde, karaci÷erlerin
büyük bir bölümünde paraziter etkenlerden ileri gelen bir takm lezyonlar görülmekte, lezyonlu karaci÷erlerin tam veya
ksmi olarak imha edilmeleri nedeniyle de önemli ekonomik
kayplarn meydana geldi÷i bilinmektedir.
Bütün dünyada insan ve hayvan sa÷l÷n tehdit eden
distomatosis, Türkiye’deki zoonozlarn en önemlilerinden biri
olmakla birlikte son konak hayvanlarda ciddi bir klinik belirti
göstermeyebilir.
Ekinokokkosis insan ve hayvan sa÷l÷n dolays ile
ekonomiyi etkileyen, parazitozlardan biridir. Bulaúma sadece
sindirim yoluyla de÷il, solunum yoluyla da olabilmektedir.
Mezbaha çevresine atlan veya akarsu ile daha uzaklara taúnan
enfekte organlarn son konak köpekler tarafndan yenilmesi ile
hastal÷n yaylmasna yol açmaktadrlar. ønsanlara bulaúma
enfekte köpek dúks ile kontamine su ve gdalarn a÷z yolundan alnmas ile olmaktadr (15,18).
Türkiye genelinde oldu÷u gibi Çukurova bölgesinde de
özel ve belediyeye ait mezbahalarda yakma frnlarnn olmamas ve akarsu kenarlarnda bulunmalar nedeni ile hidatidosis
vakalarna çok sk rastlanmaktadr. ønsanlara bulaúma, köpek
tüyleri ile olabilece÷i gibi, köpek dúks ile bulaúk sularn,
sulama suyu veya ykama suyu amacyla kullanlmas halinde
de olabilmektedir. Hastalk etkeni baúta karaci÷er ve akci÷er
olmak üzere di÷er doku ve organlarda kistlere neden olmaktadr (18).
Hayvanlarn geliúigüzel bakm ve beslenmesi, gizli
açlk oluúturmakta ve birçok hastalk etkenine duyarl hale
getirmektedir. Sonuç olarak çeúitli parazitlerle devaml enfeksiyona maruz kalmakta, parazitlerin konaklar üzerindeki
olumsuz etkilerinin devaml olmasna sebep olmaktadr.
Bu çalúma ile güncelli÷ini her zaman koruyan
distomatosis, ekinokokkosis ve sistiserkosis’in Adana ili mezbahalarnda kesilen küçük ruminantlarda yaygnl÷ ve durumu
ile alnan bilgiler ú÷nda kontrol ve mücadele tedbirlerinin
saptanmas amaçlanmútr.
MATERYAL VE METOT
1. Materyal
Bu çalúmada, Ocak 2001- Aralk 2001 tarihleri arasnda Adana - Merkez ve ilçe mezbahalarna gidilerek random
usülü ile alnan 600 koyun, 1700 kuzu ve 341 keçi karaci÷eri
muayene edilmiútir.
Adana - Merkezde bulunan Birbiçer ve Toros Mezbahalarna haftada bir, Ceyhan, Karataú, Karaisal ve ømamo÷lu
Belediye Mezbahalarna ayda bir, Pozant ve Akçatekir mezbahalarna açk bulundu÷u Haziran, Temmuz ve A÷ustos aylarnda kesimin yo÷un oldu÷u günlerde gidilerek alnan karaci÷erlerde helmint türleri araútrlmútr.
Birbiçer özel mezbahasnda Do÷u Anadolu ve Güneydo÷u Anadolu menúe’li, Toros özel mezbahasnda, Ceyhan,
Pozant ve Akçatekir belediye mezbahalarnda øç Anadolu
menúe’li küçükbaú hayvan kesimi yaplmaktadr. Karaisal,
Karataú ve ømamo÷lu Belediye Mezbahalarnda ise yörede
yetiútirilen hayvanlarn kesimi yaplmaktadr.
AVKAE Derg. 2012,2,12-17
2. Metot
Laboratuvara getirilen karaci÷erlerin D.dendriticum
yönünden ilk önce safra keselerine baklmútr. Enfekte karaci÷erlerdeki kistlerden pastör pipeti yardmyla sv alndktan
sonra fertil kist hidatik yönünden incelenmek üzere lam üzerine alnp lamel kapatlarak mikroskop altnda X10 büyütmede
incelenmiútir. Protoskoleks görülen kistler fertil, protoskoleks
görülmeyenler infertil (steril) olarak de÷erlendirilmiútir. Enfeksiyonun úiddeti, parazitlerin saylarna göre de÷erlendirilmiútir.
Makroskobik ve mikroskobik muayenesi yaplan karaci÷erler, 1 cm2 lik enine kesitler alnarak lk su dolu kaplara
konulmuú, kesilen karaci÷er parçalar elle sklarak parazitlerin
çkmas sa÷lanmútr. Daha sonra enfeksiyon derecesini tespit
etmek için 150 mikronluk süzgeçten geçirilip, süzgeç üzerinTürler
F. hepatica
Enfeksiyon Derecesi
Hafif
Orta
A÷r
Ölüm Nede-
(Adet )
(Adet)
(Adet)
ni
1-50
50-150
200
(Adet )
200’den
fazla
F. gigantica
1-30
40-70
80-100
100’den
D. dendriticum
1-
5.000-
10.000
fazla
15.000’den
5.000
10.000
-
fazla
15.000
Tablo 1. Karaci÷er Trematodlarnda Enfeksiyon Derecesinin Tespiti
deki parazitler 250 cc lik su dolu kaba alnmútr. 25 cc lik bir
kepçe ile su içerisinde iyice homojenize olana kadar karútrlp, sadece bir kepçelik karúm bir cam kavanoza alnmú ve
bu cam kavanozdaki parazitler petri kaplarna konulmuútur.
Daha sonra parazitler teker teker saylarak, 10 ile çarplmú ve
parazit says tespit edilmiútir. Parazitlerin saymnda, kesilmiú
olan parazitlerin sadece baú ksmlar saylmútr. Karaci÷er
trematodlarnn oluúturdu÷u enfeksiyonun úiddeti literatürlerdeki verilere ve Tablo 1´e göre de÷erlendirilmiútir ( 1, 8, 15,
21 ).
Bulgular
Muayenesi yaplan 600 adet koyun karaci÷eri, 1700
adet kuzu karaci÷eri ve 341 adet keçi karaci÷eri helmint yönünden incelenerek; koyunlarn 40’nda ( %6.6 ) F. hepatica,
19’unda ( %3.1 ) F. gigantica, 72’sinde ( %12 ) D.
dendriticum, 218’inde ( %36.3 ) kist hidatik, 29’unda (%
4.8 ) C. tenuicollis, keçilerde ise 3’ünde ( %0.8 ) F. hepatica,
2’sinde ( %0.5 )
F. gigantica, 11’inde (%3.2 ) D.
dendriticum, 28’inde ( %8.2 ) kist hidatik bulunmuútur. Keçilerde C. tenuicollis’e rastlanmamútr (Tablo-2, Tablo-3 ).
Çalúmamzn yapld÷ süre içinde o÷lak kesimi yaplmad÷ndan ve kesimi yaplan 1700 kuzu karaci÷erlerinde ise karaci÷er trematodlarna rastlanmad÷ndan tablolarda yer veril-
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-13-
Çaya H.
AVKAE Derg. 2012,2,12-17
memiútir.
Bu çalúmada, koyunlarda en fazla Aralk aynda % 25
orannda, Kasm aynda %15.7 orannda, Ekim ve Ocak aylarnda %8 orannda F. hepatica tesbit edilmiútir. Kasm’da %
11.4 orannda F. gigantica, D. dendriticum ise yine srayla
Aralk, Kasm, Ekim ve Ocak aylarnda %31.6, %34.2, %14.2
ve %22 orannda tespit edilmiútir. Kist hidatik’e hemen hemen
her ayda rastlanmú olup, aylara göre oran %8.3-%25.7 ara
snda de÷iúmektedir. C. teniucollis en fazla Nisan aynda görülmüú ve % 23.3 orannda tespit edilmiútir ( Tablo 2).
Keçilerde ise en fazla Ocak aynda %4.6 orannda F.
hepatica, Mart aynda %3.3 orannda F. gigantica ve Ocak
aynda %6.9 orannda D.dendriticum tespit edilmiútir. Kist
hidatik yln 6 ay görülmüú olup %2.8-16.6 oranlar arasnda
tespit edilmiútir. (Tablo 3 ).
Koyunlarda ve keçilerde bir ya da daha fazla helmint
türünden ileri gelen enfeksiyon da÷lm (Tablo-4 ); koyunlarn %33.6’snda tek tür, %37.3’ünün iki tür, %11.1’inin üç tür,
%18’inin ise dört tür ile enfekte oldu÷u tespit edilmiútir. Yalnz D. dendriticum miks enfeksiyon úeklinde görülmüútür (D.
dendriticum + F. hepatica, D. dendriticum + F. hepatica + F.
gigantica, D. dendriticum + F. hepatica + F. gigantica +Kist
hidatik ). C. teniucollis ise koyunlarda tek tür enfeksiyon
olarak görülmüútür.
Enfekte Koyun
Enfekte keçilerde ise %50’sinin tek tür, %31.8’inin iki
tür, %18.1’inin üç tür ile enfekte oldu÷u tespit edilmiútir. D.
dendriticum, koyunlarda miks úekilde görülürken sadece bir
keçi karaci÷erinde tek olarak görülmüútür ( Tablo 4 ).
Tablo 5 ve Tablo 6 karúlaútrld÷nda koyunlarda enfeksiyon oran ve úiddeti keçilere göre daha fazla görülmüútür.
Bir koyun karaci÷erinde en az parazit says F. hepatica 7, F.
gigantica 3, D. dendriticum 300, en fazla ise F. hepatica 600,
F. gigantica 300, D. dendriticum 45.000 adet olarak saylmútr. Bir keçi karaci÷erinde en az F. hepatica 6, F. gigantica 3,
D. dendriticum 60, en fazla ise F. hepatica 300, F. gigantica
15, D. dendriticum 7.000 adet olarak saylmútr.
Enfeksiyon ùekli
Enfekte Keçi
n
%
n
%
Bir türle
127/378
33.6
22/44
50
øki türle
141/378
37.3
14/44
31.8
Üç türle
42/378
11.1
8/44
18.1
Dört türle
68/378
18
-
-
Tablo 4.Koyun ve Keçilerde Birden Fazla Helmint Türünden øleri Gelen Enfeksiyonlarn Da÷lm
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-14-
Çaya H.
AVKAE Derg. 2012,2,12-17
keçilerin genellikle genç ve besi hayvan olmasna ba÷lamaktayz.
Türler
Kurtpnar ( 14 ) ruminantlarda fasciolosisin
Enfekte
yaygnl÷n Erzurum ve Kars illerinde %10,
Koyun
Ölüm
Says
Hafif
Orta A÷r Nedeni Toplam A÷r ilinde %3 olarak bildirmiútir. Vuraúener
ve ark. ( 32 ) østanbul’da muayene edilen koyun
karaci÷erlerinin %21’inde D. dendriticum, %
7
6’snda F. hepatica ve %0.1’inde F. gigantica
15
13
5
40
tespit etmiúlerdir. Handemir ( 13 ) koyun kara141
( 4.9
F.hepatica
( 10.6 )
( 9.2 )
( 3.5 )
( 28.3 )
ci÷erlerinde %29.6 orannda D. dendriticum
)
tespit etmiútir. Beyazt ( 3 ) koyun karaci÷erlerinde %5.9 F. hepatica, %0.1 F. gigantica, %
16
3
19
18.7
D. dendriticum tespit etmiútir. Adana’da
141
F.gigantica
( 11.3 )
( 2.1 )
( 13.4 )
Et Balk Kurumunda 1989’da yaplan bir çalúmada Özyer ( 18 ) küçükbaú hayvanlarn imha
9
edilen karaci÷erlerinde %49.4 F. hepatica, %
17
42
4
72
D.dendriticu
19 F. gigantica, %18.5 D. dendriticum tespit
141
( 6.3
( 12.05 ) ( 29.7 )
( 2.8 )
( 51.06)
m
etmiútir. Bu çalúmada, koyunlarda F. hepatica
)
%6.6, F. gigantica %3.1, D. dendriticum oran
Tablo 5. Koyunlarda Karaci÷er Trematodlar Yönünden Enfeksiyon
ise %12 olarak bulunmuútur. Araútrma sonucu
Derecesi
di÷er bölgelerde ve dünyada fasciolosis görülme oranlar ile yaknlk göstermekle birlikte
Enfeksiyon Seyrine Göre Da÷lm ( % )
Enfekte
Adana’da daha önceden yaplan çalúmadan
Türler
Keçi Says
daha düúük bulunmuútur. Kesi mi yaplan hayHafif
Orta
A÷r
Ölüm TopNedeni lam vanlarn besi hayvan olmas, meralarn islah
çalúmalarnn baúlatlmas, serbest veteriner
2
1
3
hekimli÷in artmasyla beraber ilaç bulundurma
16
F.hepatica
ve
satma yetkisinin verilmesi, yetiútiricilere
( 12.5 )
( 6.25 ) (18.75)
hayvan bakm ve beslenmesi konusunda e÷itimlerin verilmesine a÷rlk verilmesi yannda
2
2
krsal kesimde hayvancl÷a verilen desteklerin
16
F.gigantica
( 12.5 )
(12.5) artmas fasciolosis enfeksiyonlarnn görülme
skl÷ üzerinde etkilerinin oldu÷u düúünülmek1
1
9
11
tedir.
16
D.dendriticum
Vural ve ark.( 31 ) Erzurum’da kuzular( 6.25 ) ( 6.25 ) ( 56.25 )
(68.75)
da yaptklar çalúmada, F. hepatica’nn Kasm
Tablo 6. Keçilerde Karaci÷er Trematodlar Yönünden Enfeksiyon Dere- ayndan itibaren görülmeye baúlad÷n, ancak
parazit saysnn çok düúük bulundu÷unu belirtcesi
miúlerdir. Yine ayn araútrmaclar (30), kuzularda D. dendriticum yaylún %36, F. hepatica yaylún ise
Tartúma ve Sonuç
Ülkemizin de÷iúik yörelerinde küçükbaú hayvan kara- %45 olarak bildirmiúlerdir. Bu çalúmada araútrma süresi
ci÷erlerinde helmint türlerinin varl÷n belirlemek ve bunlar- içinde inceledi÷imiz kuzu karaci÷erlerinin hiçbirinde kelebek
dan dolay imha edilen karaci÷erlerin ekonomiye verdi÷i zarar enfeksiyonlarna rastlanmamútr.
Keçilerde D. dendriticum’un yaylúnn Elaz÷ yöretespit etmek amacyla birçok araútrma yaplmútr ( 11, 18,
23 ). Türkiye’de yaplan çeúitli araútrmalarda keçilerin %17.5 sinde %47, Bat, øç ve Güney Anadolu bölgelerinde %12-19,
- 49.7’sinde D. dendriticum’a, %12 - 18.1’nde F. hepatica’ya Erzurum yöresinde %3 oranlarnda oldu÷u saptanmútr (27 ).
rastland÷ buna karúlk F. gigantica’ya ise rastlanmad÷ Gül ve ark. ( 12 ) 59 keçide 51 trematod etkeni tespit etmiúlerbildirilmiútir ( 5, 26 ). Bu çalúmada muayenesi yaplan 341 dir. Bu çalúmada distamatosisli karaci÷erlerin, koyunlarda %
keçinin karaci÷erinde %4.6 - 5 oranlar arasnda F. hepatica, 12, keçilerde ise %3.2 orannda oldu÷u tespit edilmiútir. Bu
%2.3 - 3.3 oranlar arasnda F. gigantica, %2.5 - 6.9 oranlar farkllklarn nedeni farkl dönemlerde Tarm Bakanl÷ taraarasnda D. dendriticum tespit edilmiútir. Bu oranlar keçiler fndan yaplan mera slah çalúmalar sürecinde yetiútircilere
üzerinde yaplan di÷er çalúmalardan elde edilen oranlardan verilen paraziter ilaç destekleri olabilir.
düúüktür. Bunun nedenini araútrmamzda materyal alnan
Erkut ve Kahyao÷lu ( 9 ) 1965 ylnda Ege bölgesinde
Enfeksiyon Seyrine Göre Da÷lm ( % )
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-15-
Çaya H.
yaptklar çalúmada distomatosis durumunun ya÷úl aylarda
daha yo÷un görüldü÷ünü bildirmiúlerdir. De÷er ve Akgül ( 7 )
Van ilinde yaptklar koprolojik çalúmalarda F. hepatica’ya
kún %43.6, ilkbaharda %36.9, yazn %32.7, sonbaharda %
54.3, D. dendriticum’a ise srayla %17.4, %27.3, %26.7, %
26.2 oranlarnda rastladklarn ifade etmiúlerdir. Celep ve
Ultav ( 6 ) Samsun’da fasciolosis yönünden karaci÷erlerde
imha edilme orannn en az A÷ustos aynda ( %14.2 ), en çok
Nisan aynda ( %39.8 ) oldu÷unu bildirmiúlerdir. Gargl ve
ark. ( 10 ), Mart ve Ekim aylarnda koyunlarda F. hepatica’nn
yaygnl÷n %3.99, D. dendriticum’un ise %23.52 orannda
bulundu÷unu tespit etmiúlerdir. Bu çalúmada (Tablo 2 ve 3)
di÷er çalúmalarda oldu÷u gibi karaci÷er kelebeklerinin yaygnlk oranlarnn türlere, mevsimlere, ya÷ú ve beslenme durumlarna göre farkllk gösterdi÷i belirlenmiútir.
Peru’da yaplan bir çalúmada kist hidatik enfeksiyonlarnn s÷r, koyun ve domuzlarda %42-50 arasnda oldu÷u
tespit edilmiútir ( 2 ). Tashina ve ark. ( 22 ), Libya’da E.
granulosus yaygnl÷n koyunda %20, keçide ise %3.4 olarak
bildirmiúlerdir. Türkiye’de yaplan çalúmalarda koyunlarda %
3.0-%5.9, keçilerde %1.6 orannda kist hidatik’e rastlanmútr
( 3, 16 ). Bu çalúmada muayenesi yaplan 600 koyun karaci÷erinin 218’inde ( %36.3 ), 341 keçi karaci÷erinin ise 28’inde
( %8.2 ) kist hidatik tespit edilmiútir. Muayene sonuçlarnda
kist hidatik’in daha yaygn oldu÷u tespit edilmiútir. Bu çalúmadaki oranlar Türkiye ve dünyada yaplan di÷er çalúmalarla
uygunluk göstermektedir. Ancak kist hidatik’in yaygn oluúunun nedeni mezbaha atklarnn imhasnda gereken titizli÷in
gösterilmedi÷i ortaya çkmaktadr.
Sarmehmeto÷lu ve ark. (20), C. tenuicollis’in yaygnl÷n koyunlarda %31.8, keçilerde %28.5; Öge ve ark. ( 16 )
ise koyunlarda %26.7, keçilerde %27.9 olmak üzere oldukça
yaygn oldu÷unu bildirmiúlerdir. Bu çalúmada C. tenuicollis
yaygnl÷ Elaz÷ (%2.7 ) ve Bursa’da (%4.0) yaplan çalúmalara (3, 17) yakn oranlarda (% 4.83) olarak belirlenmiú, keçilerde ise hiç bulunmamútr.
Özyer ( 18 ) imha edilen karaci÷erlerin muayenesinde %4.1
‘inde F. hepatica + F. gigantica’y miks enfeksiyon úeklinde
tespit etmiútir. Bu çalúmada koyunlarn %33.6’snn bir türle,
%37.3’ünün iki türle, %11.1’inin üç türle, %18’inin dört tür ile
enfekte oldu÷u görülmüútür. Keçilerin ise %50’sinin bir türle,
% 31.8’inin iki türle, % 18.1’inin üç tür ile enfekte oldu÷u
bulunmuútur ( Tablo-4 ).
Handemir (13), bir koyun karaci÷erinde D.
dendriticum miktarn en düúük 1.540, en yüksek 43.500, F.
hepatica miktarn en düúük 16, en yüksek 9.180, F. gigantica
miktarn ise en düúük 2 ve en yüksek 7 adet olarak bulmuútur.
Özyer ( 18 ) ise bir koyun karaci÷erinde ortalama F. hepatica
saysn 36, F. gigantica saysn 41 olarak bulmuútur. Bu
çalúmada ise koyun karaci÷erinde F. hepatica miktar en az 7,
en fazla 600, F. gigantica miktar en az 3, en fazla 300, D.
dendriticum miktar ise en az 300, en fazla 45.000 adet olarak
bulunmuútur. Adana mezbahalarnda kesimi yaplan küçükbaú
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-16-
AVKAE Derg. 2012,2,12-17
hayvanlarn menúe’ileri daha çok Do÷u Anadolu ve Güney
Anadolu
Bölgeleri oldu÷undan yetiútiricilerin özellikle
paraziter mücadele konusunda yeterli bilgi birikimine sahip
olmamalar, bölgenin rakm olarak yüksek olmas ve mevsimsel özellikten dolay bahar aylarnda arakonakçlarn bol oldu÷u su havzalarnda otlamaya baúlamalar hem mix enfeksiyon
orann hem de enfeksiyona neden olan tremetod saysnn
yüksek olmasnda önemli bir etken olarak görülebilir.
Dünyada yaplan çalúmalarda fasciolosise koyunlarda
%5.3-81.7, keçilerde ise %17.2-38.7 oranlar arasnda rastlanmútr. ( 4, 19 ) Türkiye’de ise yaplan çalúmalarda bu oranlar
koyunlarda %0.23-78.7, keçilerde ise %3-62.8 olarak bulunmuútur ( 6, 24, 28, 29 ). Dünyada ve Türkiye’de yaplan çalúmalarda fasciolosisten sorumlu türün koyun ve keçilerde en
fazla F. hepatica oldu÷u görülmüútür ( 4, 6, 12, 19, 25 ). Bu
çalúmada da koyun ve keçilerde F. hepatica´ nn bulunma
orannn F. gigantica´ ya göre daha yüksek oldu÷u görülmüútür. Bu kelebeklerin koyunlardaki oran (%6.6, %3.1), keçilerdeki oranlarndan (% 0.8, % 0.5) oldukça düúük bulunmuútur.
Bunun nedeni ise kesimi yaplan hayvanlarn besi hayvan
olmasndan dolay besiye almadan önce her türlü iç ve dú
paraziter ilaçlamann yaplmú olmasdr.
Sonuç olarak; hayvanlarn geliúmesini ve kesim sonunda karaci÷erlerin gda olarak tüketilmesini olumsuz etkileyen
distamatosis ve kist hidatik gibi parazitlerle mücadele etmek
amacyla kesimlerin ruhsatl mezbahalarda yaplmas sa÷lanmal, mezbahalarda mutlaka imha iúleminin yakma frnlarnda
yaplmasna özen gösterilmelidir. Ekinokokkosis için sokak
köpekleriyle mücadele edilmeli, köpeklere belli aralklarla
paraziter ilaçlar verilmeli, bu hayvanlarn dúklarnn topra÷a
derin bir úekilde gömülmesi sa÷lanmal, hayvanlarn dúksyla
bulaúabilece÷i düúünülerek yeúil sebzeler bol suda ykanmaldr. Distamatosize karú koyun ve keçilere bölgenin mevsimsel
özelliklerine göre paraziter ilaçlar verilmeli, meralar slah
edilmeli, koyun ve keçiler arakonak sümüklülerin üreyebilece÷i sulu ortamlarda otlatlmamal, özellikle sabahn erken saatlerinde, otlaklarn çi÷li oldu÷u zamanlarda hayvanlar otlak ve
meralara sokulmamaldr. Bunlarn yansra zoonoz hastalklarn ciddiyeti ve sosyo-ekonomik boyutlar hakknda halkmz
bilgilendirilmelidir.
Kaynaklar
1- Anonim (1984). Laboratuvar için materyal gönderme ve hastalklar kitab. Tarm Orman ve Köyiúleri Bakanl÷
Koruma ve Kontrol Genel Müdürlü÷ü. Güven Matbaas, Ankara.
2- Anonim (2002). Geographical distribution of
cestode infection. Eriúim : http://fao. org / DOCREP/ 004/
T0554E/ T0554E04.htm. Eriúim Tarihi : 11/21/2002.
3- Beyazt A. (1993 ). Bursa E.B.K. kombinasnda
kesilen koyunlarn karaci÷erlerindeki helmint invazyonlar.
Etlik Hay. Hast. Araút. Ens., Ankara, Uzmanlk tezi.
4-Bundy D.A.P., Arambulo P.V., Grey C.L (1983).
Fascioliasis in Jamaica; Epidemiologic and economic aspect of
a snail-borne parasitic zoonosis. PAHO Bulletein., 17(3): 243258.
Çaya H.
5-Cantoray R., Aytekin H., Güçlü F. (1992). Konya
yöresindeki
keçilerde
helmintolojik
araútrmalar.
Veterinarium., 3(2) : 27-30).
6-Celep A., Ultav R. (1988). Çarúamba ilçesi belediye mezbahasnda Fascioliasis’ten bir ylda imha edilen karaci÷er miktarnn tespitine dair araútrma. Türk. Vet. Hek. Dern.
Derg., 55(1) : 26-30.
7-De÷er S., Akgül Y. (1991). Van ili Bardakç Köyünde koyunlarda bulunan endoparazitlerin epidemiyolojisi.
Y.Y.Ü. Vet. Fak. Derg., 2(1-2) : 11-12.
8-Demirözü K., Nadas Ü.G., Türkaslan J., Alp, R.,
Özdemir Ü. (2000). Veteriner hekim el kitab .3.Bask. Pendik
Vet. Kont. ve Araút. Enst. Yay. No 13; østanbul.
9-Erkut H.M., Kahyao÷lu T.(1965): Ege Bölgesinde
geviú getiren hayvanlarn baz iç parazitlerden meydana gelen
hastalklar üzerinde araútrma. Bornova Vet. Arút. Enst. Derg.,
6 (11):14-23.
10-Gargl A., Tüzer E., Gülanber A., Toparlak
M., Efil ø., Keleú V., Ulutaú M. (1999 ). Trakya’da kesilen
koyun ve s÷rlarda karaci÷er trematod enfeksiyonlarnn yaygnl÷. Tr. J. Vet. and Anim. Sci., 23 ( 1999 ) 115-116.
11-Güçlü F., Dik B., Sevinç F., Aydenizöz M.
(1996): Konya yöresi koyunlarnda karaci÷er trematodlarnn
mevsimsel da÷lmlar. Hayvanclk Araút. Derg., 6 (1-2): 4548.
12-Gül Y., Sonceley Ö.S., Akgül Y., Sancak Y.C.
(1990): Van ili belediye mezbahasnda kesilen keçi karaci÷erlerinde trematodlara ba÷l patolojik bulgular. Ank.Ünv. Vet.
Fak. Derg., 6 (2): 419-423.
13-Handemir E. (1997). Konya Et ve Balk Kurumu
Mezbahasnda kesilen koyunlarda trematod enfeksiyonlar. T.
Parazitol. Derg., 21(3) : 311-316.
14-Kurtpnar H. (1957). Erzurum, Kars ve A÷r
vilayetleri s÷r, koyun ve keçilerin yaz aylarna mahsus parazitler ve bunlarn do÷urduklar hastalklar. Türk Vet. Hek.
Dern. Derg., 27(124-125) : 3320-3325.
15-Oytun H.ù ( 1968 ). Tbbi Parazitoloji. Ankara
Üniv. Tp Fak. Yay. Say: 193.
16-Öge H., Kalnbacak F., Gck Y., Yldz K.
( 1998 ). Ankara yöresinde kesilen koyun, keçi ve s÷rlarda
baz metasestodlarn ( Hidatid kist, Cysticercus tenuicollis,
Cysticercus bovis ) yaylú. Ankara Üniv. Vet. Fak. Derg., 45:
123-130.
17-Özer E., Özcan C., Arslan N., Kalender H.,
Angn M. (1996). Elaz÷ Et ve Balk Kurumunda atlan koyun
karaci÷erlerinde bakteriyel ve paraziter etkenlerle bunlarn
oluúturdu÷u ekonomik kayplar. TÜBøTAK, Tr. J. Vet. and
Anim. Sci., 20: 191-201.
18-Özyer ø. ( 1990 ). Adana Et ve Balk Kurumu’nda imha
edilen ruminant karaci÷erlerinde görülen helmint türleri ve
ekonomik önemleri. Etlik Vet. Mikrob. Derg., 6 ( 6 ): 67-78.
19-Sahba G.H., Arfaa F., Farahmandian I., Jalali
H. (1972). Animal Fascioliasis in Khuzestan, Shouthwestern
Iran Cysticercus tenuicollis’in. J.Parasit., 58 ( 4 ):712-716.
20-Sarmehmeto÷lu H.O., Piúkin F.Ç., Gönenç B.,
Ayaz E. ( 1993 ). Koyun, keçi, s÷r ve mandalarda
yaylú. Ankara Üniv. Vet. Fak. Derg., 40 ( 4 ) : 488-496.
21-Skerman K.D., Hillard J.J. (1966). A Hanbook
for Studies of Helminth Parasites of Ruminants. Near East
Animal Health Innstitute, Iron Unit United Nations
Development Programe/ Special Fund. Executing Agency
Food and Agriculture Organization of The United Nations.
22-Tashani O. A., Zhang L. H., Boufana B., Jegi
AVKAE Derg. 2012,2,12-17
A., McManus D. P. ( 2002 ). Epidemiology and strain
characteristics of Echinococus granulusus in the Benghazi area
of eastern Libya. Ann. Trop. Med. Parasitol., 96 (4 ):369-81.
23-Taú Z. (1997). Van Mezbahasnda kesilen hayvanlarda paraziter fauna tespit çalúmalar. Y.Y.Ü. Sa÷lk Bil.
Enst., Yüksek lisans tezi.
24-Toparlak M., Gül Y. (1988). Van øli Belediye
Mezbahasnda kesilen koyunlarda karaci÷er trematod enfeksiyonlar üzerinde araútrmalar. Ank. Üniv. Vet. Fak. Derg., 35
(2-3): 269 274.
25-Toparlak M., Gül Y. (1988). Van øli Belediye
Mezbahasnda kesilen keçilerde karaci÷er trematod enfeksiyonlar. Ankara Üniv. Vet. Fak. Derg., 35(2-3) : 412-417.
26-Toparlak M., Tüzer E. ( 2000). Veteriner Helmintoloji. ø.Ü. Vet. Fak. Przt. A.B.D.
27-Uysal M. (1962). Koyunlarda Helmint
ønvazyonlar. Bornova Veteriner Kontrol ve Araútrma Enstitüsü Dergisi, Say : 56, Koyun Hastalklar.
28-Vural A., Onar E., Everett G., Whitten L.K.
(1969). Türkiye’de koyunlarn parazitleri: Türkiye’nin batsnda de÷iúik iki iklim bölgesindeki helmint durumunun mukayesesi. PendikVet. Kont. ve Araút. Enst. Derg., 2(2) : 118-139.
29-Vural A. (1970):Trakya Bölgesi koyunlarndaki
helmint invazyonlarnn durumunun tespiti ve bunlara karú
etkili kombine bir tedavi sisteminin geliútirilmesi.Pendik Vet.
Mikr. Enst.Derg.,3(2):3330- Vural A., Do÷ru C., Onar E., Özkoç Ü. (1979).
østanbul Bölgesi kuzularnda paraziter fona tespiti ve parazitlerin et verimine olan etkileri. Pendik Vet. Mikrob. Enst. Derg. ,
11(1) : 61-79.
31-Vural A., Do÷ru C., Onar E., Özkoç Ü. (1980).
Erzurum Bölgesi kuzularnda paraziter fona tespiti ve parazitlerin et verimine olan etkileri. Pendik Vet. Mikrobiyal Derg.,
12(1) : 27-44.
32-Vuraúener C., Çetin B., Akkaya H., Gökçe R.
(1998). østanbul’da kesilen koyunlarda karaci÷er kelebekleri
üzerine bir araútrma. T. Parazitol. Derg., 22(4) : 432-437.
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-17-
Derleme/Review
AVKAE Derg. 2012,2,18-23
Koyun ve Keçilerde Süt Verim Kontrol
Yöntemleri ve Laktasyon Süt Veriminin Hesaplanmas
Akn YAKAN1
Geliú tarihi/Received:4.3.2012, Kabul Tarihi/Acepted:5.5.2012
Özet
Koyun ve keçilerde süt verimi bakmndan rklar arasnda önemli düzeyde varyasyon vardr. Sütçü rklarda etkili bir seleksiyon, etçi rklarda ise kuzularn/o÷laklarn büyütebilme yetene÷inin tespit edilebilmesi bakmndan laktasyon süt veriminin tespit edilebilmesi önemlidir. Belli aralklarla uygulanan çeúitli süt kontrol yöntemleriyle (elle, makine ile, oksitosin enjeksiyonundan sonra ve tart-emzir-tart yöntemi ile) günlük süt verimi
tespit edilebilmekte ve bu de÷erler kullanlarak çeúitli metotlarla (øsveç, Vogel, Hollanda ve ICAR’a göre)
laktasyon süt verimi tahmin edilebilmektedir. Ayrca, laktasyon süt veriminin gerçek de÷erini ortaya koyabilmek
için düzeltme katsaylar (laktasyon süresine göre, kuzu büyütme yöntemine göre ve yaúa göre) kullanlmaktadr.
Bu derlemede, koyun ve keçilerde süt verimi için kontrol yöntemleri, laktasyon süt verimi tahmin metotlar ve
laktasyon süt verimi düzeltme faktörleri hakknda bilgi verilmiútir.
Anahtar kelimeler: Hesaplama, Koyun- keçi, Laktasyon, Süt verimi
Milk Recording Methods and Calculation of Lactation
Milk Production in Sheep and Goats
Abstract
There are a important variation for milk yield between sheep and goat breeds. Determination of lactation
milk yield is important in dairy sheep breeds for effective selection and in mutton sheep breeds for sufficient
growth of their lambs. Test days milk yield has been determinate with different milk control procedures (hand
milking, machine milking, milking with oxytocin plus and weigh-suckle-weigh) which applied at current period.
Lactation milk yield can be estimated with different methods (Sweden, Vogel, Holand and ICAR) at the test days
milk yield. On the other hand, adjustment coefficient has been use for really calculation lactation milk yield. In this
review, control procedures from milk yield, milk recording methods and calculation of lactation milk yield in
sheep and goat has been explained.
Key Words: Calculation, Lactation, Milk yield, Sheep- goat
Giriú
Türkiye koyun ve keçi says bakmndan dünyann
önde gelen ülkeleri arasnda yer almaktadr. Bununla birlikte,
son yllarda koyun ve keçi says ile bu türlerden elde edilen
toplam ürünlerde (et, süt, yapa÷, tiftik vb) önemli düzeylerde
azalma meydana gelmiútir (1, 3).
Yerli koyun ve keçilerde laktasyon süresi genelde 35 aydr. Bu süre etçi rklarda 3- 4 ay, sütçü rklarda ise 7- 8 ay
kadar devam etmektedir. Bu dönemden sonra kuruya çkarlar.
Laktasyonun baúnda günlük süt verimi düúüktür. Süt verimi
zamanla artar ve rklara göre de÷iúmekle birlikte genellikle
laktasyonun 60- 70. günlerde en yüksek düzeye çkar. Bir süre
(bu süre rkn verim yönüne göre de÷iúebilmektedir) bu seviyede devam eder ve sonra azalmaya baúlar. Laktasyonun sonlarna do÷ru ise iyice azalr (1, 14).
Koyunlardan elde edilen süt geliri, rklarn süt verimine ba÷l olarak gelirin %20- 40 arasnda de÷iúmektedir.
øúletmede koyunlarda/ keçilerde süt veriminin ne düzeyde
oldu÷unun bilinmesi kârll÷n bilinmesi bakmndan önemlidir. Sütçü rklarda damzlklarn seçimi bireylerin süt verim
düzeylerinin tespit edilmesine ba÷ldr. Damzlk de÷eri yüksek bireyler yetiútirebilmek için süt verim kontrolü yapmak ve
seleksiyonu bu kontrollere dayandrmak önem taúmaktadr.
-18-
Yazúma adresi/Correspondance: Akn YAKAN,Mustafa Kemal
Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni AD. Antakya Hatay,e-posta:
[email protected],
Ayrca etçi rklarda koyunlarn süt veriminin yavrular besleyecek düzeyde olmas istenir. Bu nedenle etçi rklarda da süt
veriminin bilinmesi önemlidir (18).
Bu derlemede, koyun ve keçilerde süt verimi için
kontrol yöntemleri, laktasyon süt verimi tahmin metotlar ve
laktasyon süt verimi düzeltme faktörleri üzerinde durulmuútur.
Süt Verim Kontrolü øçin Kullanlan Yöntemler
Süt kontrolleri, kullanlan sa÷m yöntemi ve tekni÷ine
göre farkl úekillerde yaplabilmektedir.
Elle Sa÷m øle Yaplan Süt Kontrolleri
Süt kontrolü için yaplan çalúmalarda elle sa÷m yöntemi, araútrclar tarafndan sa÷m dönemi, sa÷m aral÷ ve
günlük sa÷m says bakmndan farkl úekillerde uygulanmaktadr.
1.1.1. Süt Emme Döneminde Süt Kontrolü
Do÷umdan belli bir süre sonra baúlanr. Bu süre
çeúitli araútrmalarda 10 ile 40 gün arasnda de÷iúmekle birlikte, genellikle 15 gün olarak uygulanmútr. Kontroller genellikle 7- 20 gün aralklarla yaplr. Süt emme döneminde elle sa÷mda süt kontrolü farkl úekillerde uygulanabilmektedir.
Kontrol gününde sa÷mlar günde bir defa (genellikle sabahlar)
veya sabah ve akúam olmak üzere günde iki defa yaplr. Günde tek sa÷m yaplyorsa elde edilen süt verimi 2 ile çarplarak
Yakan.A.
günlük süt verimi bulunur. Günde iki sa÷m yaplyorsa, sabah
ve akúam sa÷mndan elde edilen süt miktarnn toplam günlük süt verimidir. Kuzularn/ o÷laklarn, süt kontrolündeki
güvenilirli÷i olumsuz yönde etkilememesi için kontrol zamanndan en az 12 saat önce (genel olarak kontrol gününden
önceki akúam) analarndan ayrlmaldr (2, 5, 18, 23, 26).
Elle sa÷mla süt kontrolü farkl úekillerde de uygulanabilmektedir. Baz uygulamalarda koyunlar/ keçiler kontrol
günü sabah, ertesi gün ise akúam sa÷lmakta ve elde edilen süt
miktar toplanarak günlük süt verimi bulunmaktadr (Almaúk
sa÷m yöntemi). Her iki sa÷mdan 12 saat önce yine kuzularn
analarndan ayrlmas gerekmektedir. Burada amaç kuzularn
analarndan ayr kaldklar 24 saati iki döneme bölerek kuzularla ilgili olabilecek olumsuzluklar engellemektir (2, 18, 19,
25, 27, 28).
1.1.2. Sütten Kesimden Sonra Süt Kontrolü
Bu dönemde uygulanan süt kontrol yönteminin, süt emme
dönemindeki yöntem ile ayn olmas bir örneklili÷in sa÷lanmas bakmndan önemlidir. Kuzularn/o÷laklarn süt kesiminden
sonra süt kontrolünün yaplabilmesi için sürüde sa÷mn devam etmesi gerekmektedir. Günlük süt verimi belli bir seviyenin (30- 100 ml) altna düúünce koyunlarn/ keçilerin kuruya
çkt÷ kabul edilmektedir (2, 18, 19).
Makineli Sa÷m øle Süt Kontrolleri
1.2.1. Makineli Sa÷mn Uygulanabilirli÷i
Memenin morfolojik yaps uzun zamanlardan beri
bilinmektedir. Meme baúnn yaps ile ilgili olarak slah çalúmalar yürütülmektedir. Koyunlarda/ keçilerde makineli sa÷mn uygulanabilirli÷i meme ve meme baúnn yapsyla ilgilidir. Meme baú makineli sa÷ma uygun ise koyunlar/ keçiler
makineli sa÷ma alúabilmektedirler. Makineli sa÷ma uygunlukta rk önemli bir faktördür (8). Sütçü rklar makineli sa÷ma
daha kolay alúrken, di÷er rklarda sorunlar ortaya çkmaktadr. Ayrca makineli sa÷m srasnda salnan oksitosin düzeyi
rklara göre farkllk göstermektedir. Lacaune rk koyunlarn
% 88’inde makineli sa÷m srasnda oksitosin düzeyi yeterli
olurken, bu oran do÷u Frizyan koyunlarnda % 58 seviyesinde
kalmútr (15, 20).
Makineli sa÷mda elle sa÷ma nazaran süt tamamen
dúar alnamamaktadr. Makineli sa÷mda sütün dúar alnmasna, rk, meme baú yaps, laktasyon dönemi ve makinenin
vakum oran etki etmektedir. Makineli sa÷m sonucunda meme
sinuslarnda kalan süt miktar toplam sa÷lan süt miktarnn %
10- 30’u arasnda de÷iúmektedir. Sa÷m sonlandktan sonra
memeye yaklaúk olarak 45 saniye masaj uygulayp daha sonra
ksa süreli bir sa÷m daha uygulanabilir (ilave sa÷m,
stripping). Sa÷m kurallarnn optimum düzeyde uygulanmas
ile meme sinuslarnda kalan süt ihmal edilebilir (16).
1.2.2. Makineli Sa÷m ve Sütün Dúar Alnmas
Makine ile yaplan sa÷mlarda genellikle sabah ve
akúam olmak üzere günde iki defa sa÷m yaplr. Laktasyonun
sonlarna do÷ru ise sa÷m says bire düúürülür. Sa÷m sistemine ba÷l olarak, sa÷m srasnda koyunlar/ keçiler önce sa÷m
bölmesine alnr ve oradan teker teker sa÷m yerine getirilir.
Sa÷mda mümkün oldu÷u kadar memede süt braklmamaldr.
Sa÷mdan önce meme, su veya slak bezle temizlenir. Daha
sonra sa÷m baúlklar, meme baúlarna taklarak sa÷m yaplr.
Sütün scakl÷ sa÷mdan hemen sonra + 5 oC’nin altna düúürülmelidir. Koyunlar/ keçiler sa÷ma getirilirken ya da sa÷lr-
AVKAE Derg. 2012,2,18-23
ken dikkatli (korkutulmamal, canlar yaklmamal) olunmal
ve sa÷ma getirilirken her zaman ayn yol izlenmelidir (1, 22).
Makineli sa÷mda en uygun pulzasyon oran,
pulzasyon says ve vakum basncnn rklara göre az da olsa
de÷iúti÷i bildirilmektedir. Sinapis ve ark (2000), Yunan yerli
keçi rk üzerinde yaptklar bir çalúmada, bu rk için en uygun
pulzasyon oran, pulzasyon says ve vakum basncn srasyla
65: 35, 70- 90/ dakika, 36- 44 kPa olarak bulmuúlardr (22).
Pulzasyon oran ve hz Alpin keçilerinde srasyla 60:40, 90/
dakika (13), Bafra koyunlarnda ise srasyla 60:40 ve 120/
dakika olarak bildirilmiútir (27).
Makineli sa÷mn etkin bir úekilde olmas için genel
olarak sa÷m makinelerinde pulzasyon oran 1:1- 2:1,
pulzasyon says 70- 120/ dakika, vakum basncnn ise 36- 44
kPa düzeyinde olmas gerekti÷i bildirilirken (13) yaplan farkl
çalúmalarda pulzasyon saysnn 150- 180/ dakikaya kadar
çkabildi÷i bildirilmektedir (11, 22, 27).
Süt sa÷mnn makine ile yapld÷ ve sütçü
koyunlarn yetiútirildi÷i iúletmelerde süt kontrolü yapmak
kolaydr. Ancak hiç sa÷m yaplmayan iúletmelerde makineli
sa÷mla süt kontrolünde baz sorunlarla karúlaúlabilece÷i göz
önüne alnmaldr. Makineli sa÷m ile yaplan süt kontrollerinde genellikle kuzular/ o÷laklar sütten kesilmeden önce kontrol
sa÷m günde bir defa, kuzular/ o÷laklar sütten kesildikten
sonra ise günde iki defa yaplmaktadr. Kontrol aralklar 1530 gün arasnda de÷iúmektedir. Süt emme dönemine sa÷mdan
önce 12 veya 24 saat süreyle kuzular analarndan ayrlrlar (9,
10, 11, 17, 20, 27
Di÷er Süt Kontrol Yöntemleri
1.3.1. Oksitosin Enjeksiyonu ile yaplan süt kontrolleri
Koyunlarda ve keçilerde günlük süt verimine, yavrularn emme skl÷ ve yavru saysnn etkisi vardr (14). Emme
srasnda oluúan sinirsel uyarmlar hipofizden oksitosin salnmasna, oksitosin de sütün alveollerden sinuslara geçmesine
sebep olmaktadr. Elle veya makine ile yaplan sa÷mlarda
oluúan oksitosinin düzeyi, yavru uyarm olmad÷ için yeterince etkili olmayabilmektedir. Ayrca rklara ba÷l olarak koyunlarn/ keçilerin genellikle sa÷ma alúkn olmamalar, sa÷m
srasnda böbrek üstü bezinden Adrenalin ve nöradrenalin
salnmna sebep olmaktadr. Bu hormonlarda oksitosinin etkisini azaltmakta, hatta ortadan kaldrabilmektedir (12). Bu nedenlerden dolay laktasyon süt veriminin tahmini için yaplan
süt kontrol çalúmalarnda, sa÷mdan hemen önce belirli miktarda oksitosin enjeksiyonu yaplabilmektedir (26, 27).
Oksitosin enjeksiyonu ile yaplan süt kontrollerinde;
enjeksiyonun yaplma zaman (sa÷ma baúlanmadan kaç dakika önce), uygulanma úekli ve dozu de÷iúiklik gösterebilmektedir (12, 26, 27).
Sütün meme loblarndan dúar alnmas için
oksitosinin 0.1- 1 IU dozunda uygulanmas yeterli olmaktadr.
Ancak bu dozda, sütün akú hz fazla olmamakta buna ba÷l
olarak da sa÷m süresi uzamaktadr. Bu sebeple, oksitosinin
dozu fizyolojik snrn çok üzerinde olan 40 IU’ye kadar uygulayabilmektedir. Oksitosin enjeksiyonu iv olarak yaplyorsa
sa÷ma enjeksiyondan hemen sonra, e÷er im olarak yaplyorsa
enjeksiyondan 5 dakika sonra baúlanmaldr. Ancak im
oksitosin enjeksiyonunun sütün indirilmesi için gerekli olan
uyary tam meydana getirememektedir (4, 12).
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-19-
Yakan.A.
AVKAE Derg. 2012,2,18-23
Do÷um- ølk Kontrol
Arasndaki Süre (gün)
Kontrol aral÷
(gün)
Kontrol gününde yaplan tekrar says
5-7
3
2
3
6
35- 40
3- 4
1
5
21
4
6
4
25,26
7
14
7
2
14
2
Tablo 1. Çeúitli çalúmalarda uygulanan TET metotlar
1.3.2. Tart- Emzir- Tart (TET) Metodu øle Yaplan Süt Kontrolü
Elle veya makineli sa÷m ile yaplan süt kontrol
çalúmalarnda, süt emme döneminde denemenin uygulanabilirli÷i zorlaúmaktadr. Kontrol gününde kuzularn/ o÷laklarn
analarndan ayrlmalar yavrularda ve analarda stres oluúturmakta, analarn gerçek süt veriminin belirlenmesinde hatalara
sebep olabilmektedir.
TET metodunda, kuzular/ o÷laklar analarndan belirli
bir süre (bu süre kontrol gününde yaplacak kontrol saysna
ba÷l olarak de÷iúiklik göstermektedir) ayr braklr. Ancak bu
ayrma süresince sütün indirilme mekanizmasndaki yavru
etkisini ortadan kaldrmamak ve refah kurallarna uymak için
kuzular/ o÷laklar ve analar birbirini sürekli görmelidir. Bu
ayrma süresinin sonunda kuzular/ o÷laklar tartlr ve daha
sonra analar ile ayn bölmeye braklr ve analarn emmelerine müsaade edilir. Kuzular/ o÷laklar analarn ortalama yarm
saat emdikten sonra tekrar tartlrlar. Birinci ve ikinci tartm
arasndaki fark, kuzunun/ o÷la÷n emdi÷i süt olarak kabul
edilir. Baúka bir ifade ile koyunun/ keçinin, kuzusundan/ o÷la÷ndan ayr brakld÷ sürede üretti÷i süt miktar olarak kabul
edilir (4, 6, 21).
TET metodunda do÷um ile ilk kontrol arasndaki süre,
kontrol aral÷, kuzularn/ o÷laklarn analarndan ayr kalma
süreleri ve kontrol gününde yaplacak tekrar says ile ilgili
olarak çalúmalarda farkl de÷erler bildirilmiútir (Tablo 1).
TET metodunda do÷um ile ilk kontrol arasndaki süre,
kontrol aral÷, kuzularn/ o÷laklarn analarndan ayr kalma
süreleri ve kontrol gününde yaplacak tekrar says ile ilgili
olarak çalúmalarda farkl de÷erler bildirilmiútir (Tablo 1).
TET metodunun baz olumsuz yönleri vardr. Bunlar;
genç kuzular tarafndan tüketilen az miktardaki sütün tam
olarak ölçülmesindeki yetersizlik, emme zamannda kuzunun/
o÷la÷n iútahndaki de÷iúmeler, hem süt ölçümünün hem de süt
komposizyonunun belirlenmesi için örnek alma iúleminin ayn
anda yaplamamas ve iki tartm arasndaki idrar ve dúk kayb
ile ilgili hatalardr (6).
Laktasyon Süt Veriminin Tahmini
Bir laktasyondaki gerçek süt verimi tahmini ancak tüm
laktasyon boyunca her gün sa÷m yapmakla mümkün olmaktadr. Süt veriminin bu úekilde belirlenmesi hem ciddi bir iú
gücü, hem de ekonomik kayba sebep olmaktadr. Bu nedenle,
laktasyon süt verimlerinin yaplacak kontrol sa÷mlar ile tespit edilmesi ve bu sonuçlarn hesaplanmasna çalúlmútr. Bu
çalúmalarn sonucunda farkl hesaplama yöntemleri geliútirilmiútir (18, 23).
2.1. øsveç Metodu
Kontrol gününün, kontrol periyodunun tam ortasna
isabet etti÷i varsaylr. Kontrol gününde tespit edilen verim, o
periyot içindeki günlük ortalama süt verimi olarak kabul edilir.
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-20-
Kuzularn analarndan
kalma süresi (saat)
ayr
Kaynaklar
Her periyot için ayr ayr yaplan kontroller toplanarak
laktasyon süt verimi hesaplanr.
øsveç metodu için laktasyon süt verimi hesaplama
formülü aúa÷daki gibidir (7);
n
X= a ™ ki – (a/2 - A) k1
i
Bu formülde;
X
Laktasyon süt verimi
a
Kontrol aral÷
n
Kontrol says
Herhangi bir kontrolde elde edilen süt miktar
ki
k1
ølk kontrolde elde edilen süt verimi
A
Do÷um tarihi ile ilk kontrol arasnda geçen süreyi
ifade eder.
2.2. Vogel Metodu
Kontrol günlerinde tespit edilen verimlerin toplam,
kontrol aral÷nda geçen süre ile çarplarak laktasyon süt verimi hesaplanr.
Vogel metodu için laktasyon süt verimi hesaplama
formülü aúa÷daki gibidir (7);
n
X= a ™ ki
i
2.3. Hollanda Metodu
Kontrol gününde tespit edilen verimlerin ortalamas,
laktasyon süresince günlük ortalama süt verimi olarak kabul
edilir. Bulunan günlük ortalama süt verimi laktasyon süresi (L)
ile çarplarak laktasyon süt verimi hesaplanmú olur. Ancak
burada laktasyon süresi sabit bir de÷er olarak alnr veya tahmin edilir. Laktasyon süresi tahmin edilecekse aúa÷daki formül kullanlr.
L= n a – (a/2- A)
Tahmin edilen laktasyon süresi ile aúa÷daki formül
yardmyla laktasyon süt verimi tahmin edilir (7);
n
X= (™ ki / n) L
i
2.4. Uluslararas Hayvan Kayt Komisyonu’na (ICAR) Göre
Laktasyon Süt Veriminin Tahmini
Trapez II yöntemi veya Fleischmann metodu olarak da bilinir. Bir kontrol gününden di÷er kontrol gününe kadar geçen süre bir kontrol periyodu olarak alnr. Her kontrol
periyodunun baúlangc ve bitimindeki süt miktarlar toplanp
ikiye bölünür ve kontrol periyodu içinde kalan gün ile çarplarak o kontrol periyodundaki verim hesaplanmú olur. Ayn
úekilde di÷er kontrol periyotlarndaki süt verimleri hesaplanarak toplanr. ølk kontrol günündeki süt verimi, do÷um ile ilk
kontrol günü arasnda kalan gün says ile çarplarak genel
toplama eklenir. Ayn úekilde, laktasyonun sonland÷ gün ile
Yakan.A.
AVKAE Derg. 2012,2,18-23
en son süt kontrolünün yapld÷ gün arasnda kalan gün says,
son süt kontrolünde elde edilen miktar ile çarplarak genel
toplama eklenir. Böylece laktasyon süt verimi hesaplanmú
olur (7).
ICAR’a göre laktasyon süt verimi hesaplama formülü aúa÷daki gibidir (Trapez II);
X=[(k1 A)+ ((k1+ k2)/ 2) a1+ ……+ ((kn- 1+ kn)/ 2) an+ (kn C)]
Bu formülde;
C: Son kontrol günü ile kuruya çkma arasnda kalan
süre’yi (gün) ifade eder.
Yukardaki formülde yer alan (kn C), son kontrol günü
ile kuruya çkma arasnda geçen süredeki süt veriminin tespitini yapmaktadr. Trapez I ad verilen yöntemde ise son kontrol
günü ile kuruya çkma arasndaki süt verimi ihmal edilmektedir. Bu durumda ICAR’n verdi÷i formül aúa÷daki gibi düzenlenmiútir (7).
X= [(k1 A)+ ((k1+ k2)/ 2) a1+ ……+ ((kn- 1+ kn)/ 2) an]
(Trapez I)
ÖRNEK: Bu metotlar, bir örnek üzerinde açklanrsa; 21
Ocak tarihinde do÷um yapan bir koyunun ilk süt kontrolü 1
ùubat tarihinde yaplmútr. Kontrol aralklar 1 ay olmuú ve
kontroller her ayn 1. gününde yaplmútr. Son süt kontrolü
1 A÷ustosta yaplmú ve koyun 14 A÷ustosta kuruya çkmútr. Kontrol günlerinde elde edilen süt verimleri aúa÷daki
gibidir.
- Kontrol says (n): 7
- Kontrol verimlerinin toplam (™ ki): 9.50 kg
- Kontrol aral÷ (a): 30 gün
- Do÷um- ilk kontrol arasnda geçen süre (A): 10 gün
- Son kontrol- kuruya çkma arasnda geçen süre (C): 14 gün
Bu de÷erlere göre farkl metotlarla hesaplanmú olan laktasyon
süt verimleri Tablo 2’de verilmiútir.
Kullanlan Metotlar
øsveç
Vogel
Hollanda
ICAR (Trapez II,
Fleischmann )
Trapez I
Hesaplanan Laktasyon Süt Verimi
276.00 kg
285.00 kg
278.20 kg
275.16 kg
269.56 kg
Tablo 2. Farkl metotlarla hesaplanmú laktasyon süt
verimleri
3. Laktasyon Süt Verimi Düzeltme Faktörleri
Koyunlarda/keçilerde laktasyon süt verimini çeúitli
faktörler etkilemektedir. Bu faktörler elimine edilerek o koyun
rk için laktasyon süt veriminin daha do÷ru tahmin edilmesi
mümkün olmaktadr. Ayn zamanda sürü içerisindeki koyunlarn/keçilerin süt verim düzeylerinin tarafsz olarak de÷erlendirilmesi de mümkün de÷ildir. Yaplan çalúmalarla ABD ve
Kanada’da yetiútirilen sütçü koyun rklar için düzeltme katsaylar geliútirilmiútir (24). Avrupa koyun rklar için bu katsaylar farkllklar gösterebilir. Ancak genel olarak bu düzeltme
katsaylarnn Avrupa koyun rklar için de kabul edilebilir
oldu÷u bildirilmektedir (7).
3.1. Laktasyon Süresi
Laktasyon süresi uzadkça süt üretimi de artaca÷
için sütçü rk koyunlarda/keçilerde laktasyonun uzun olmas
genel olarak istenen bir özelliktir. Ancak laktasyonun çok
uzamas, ylda iki veya iki ylda üç kuzulatma uygulanabilihttp://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
yorsa elde edilecek yavru saysn azaltmaktadr. Bu sebeple
laktasyon süresi uygun snrlar içerisinde olmaldr.
Sürü içerisindeki koyunlarn/keçilerin laktasyon sürelerinin farkllk göstermesi nedeniyle laktasyon süt verimleri
de farkllk göstermektedir. Bu nedenle koyunlarn/keçilerin
ferdi olarak laktasyon süt verimlerinin belirlenmesi için
laktasyon süresinin standardize edilmesi gerekmektedir.
ABD ve Kanada’da sütçü rk koyunlar için standart
laktasyon süresinin 180 gün olarak bildirilmiútir (24).
Laktasyon süresi 180 günden daha uzun olan
koyunlarda, aúa÷daki formül yardm ile 180 güne göre standardize edilmiú laktasyon süt verimi hesaplanr (24).
X= [(k1 A)+ ((k1+ k2)/2) a1+……+ ((YøB+ Y)/2) D]
Bu formülde;
YøB Laktasyonun 180. gününden önce yaplan kontrolde
tespit edilen süt miktar,
Y
Laktasyonun 180. gününden sonraki ilk kontrolde
tespit edilen süt miktar,
D
Laktasyonun 180. günü ile bir önceki kontrol günü
arasnda kalan süre’yi (gün) ifade eder.
Bu úekilde yaplacak bir hesaplamada, laktasyon süresi
180 günden daha uzun olan koyunlarn 180. günden sonraki
verimleri dikkate alnmaz (7). Laktasyon süresi 180 günden
daha ksa olan koyunlarla ilgili düzeltme katsaylarna ait literatür bilgiye rastlanamamútr.
3.2. Kuzu Büyütme Yöntemi
Avrupa ve Amerika’da ki ülkelerde kuzularn büyütülmesinde genellikle 3 farkl yöntem kullanlmaktadr. Bu
yöntemler ile ABD ve Kanada’da büyütülen kuzularn analarnda laktasyon süt verimini hesap edebilmek için düzeltme
faktörleri geliútirilmiútir.
- Gün 30 Yöntemi: Bu büyütme yönteminde kuzular do÷um
sonras 30 gün analar ile birlikte tutulurlar. Bu dönemde koyunlar sa÷lmaz. Kuzular 30. günde analarndan ayrldktan
sonra koyunlar günde 2 defa sa÷lrlar.
- Karúk Yöntem: Kuzular 30 gün analar ile birlikte tutulurlar. Bu dönemde kuzular akúamlar analarndan ayrlr ve analar günde bir defa sa÷lrlar. Kuzular 30. günde sütten kesildikten sonra analar günde 2 defa sa÷lmaya baúlanr.
- Gün 1 Yöntemi (Anasz kuzu büyütme): Kuzular do÷duktan
hemen sonra analarndan ayrlr ve koyunlar günde iki defa
sa÷lrlar.
Kullanlan kuzu büyütme yöntemine göre, tahmin
edilen süt verimleri farkl olmaktadr. Gün 1 yönteminde elde
edilen süt miktar tüm laktasyon süt verimini ifade etmektedir.
Oysa, Gün 30 yönteminde laktasyonun ilk ayndaki süt verimi
Kuzu büyütme yöntemi
Düzeltme katsays
Gün 1
1.00
Karúk
1.10
Gün 30
1.51
Tablo 3. Kuzu büyütme yöntemlerine göre laktasyon süt
verimi düzeltme katsaylar.
tespit edilememektedir. Bu durumda Gün 30 yöntemine tabi
olan koyunlar Gün 1 yöntemine tabi olan koyunlara göre dezavantajl olmaktadr. Bu sebeple, farkl büyütme yöntemlerine
göre laktasyon süt verimi düzeltme katsaylar hesaplanmútr
(7).
-21-
Yakan.A.
AVKAE Derg. 2012,2,18-23
3.3. Yaú
Koyunun yaú laktasyon süt verimi üzerinde etkili
olmaktadr. Yaú 1’den 4’e do÷ru ilerledikçe laktasyon süt veriminde bir artú, 7’yi geçtikten sonra ise laktasyon süt veriminde bir azalma görülmektedir. Bu sebeple yaúa göre laktasyon
süt verimi düzeltme katsaylar hesaplanmútr (Tablo 4) (7).
Bir koyunun laktasyon süt verimi kontrol günlerinde
elde edilen de÷erler do÷rultusunda hesaplandktan sonra, elde
edilen de÷er düzeltme katsaylar ile çarplarak düzeltilmiú
laktasyon süt verimi hesaplanr (7).
Aúa÷daki örnekte bir koyunun ICAR’a göre
laktasyon süt verimi hesaplanmú ve düzeltme katsaylar kullanarak standardize edilmiútir (Tablo 5).
Koyunun yaú
Kuzu idare sistemi
Kuzulama tarihi
Sütten kesim tarihi
3
Gün 1 ve Gün 30
25 Ocak
25 ùubat
Sa÷ma baúlama tarihi
Laktasyonun 180. günü
26 ùubat
24 Temmuz
1.44
2
1.24
3
1.13
4- 7
1.00
8 ve üzeri
1.04
Gün 1 kuzu büyütme Her periyot için
yönteminde
süt verimi
3x 2.5
7.5
15 Mart
1 Nisan
1 Mays
1 Haziran
1 Temmuz
2
1.6
1.3
1.05
0.85
15x (2.5+2)/2
16x (2+1.6)/2
30x (1.6+1.3)/2 43.5
31x (1.3+1.05)/2 36.4
30x (1.05+0.85)/2
24 Temmuz
-
1 A÷ustos
1 Eylül
0.70
0.30
24x (0.85+0.70)/2
18.6
(180 güne göre düzeltme)
-
33.8
28.8
Gün 30 kuzu büyütme
yönteminde
3x 1.6
30x (1.6+1.3)/2 43.5
31x (1.3+1.05)/2 36.4
30x (1.05+0.85)/2
28.5
197.1 kg
197.1 x 1.13= 222.7 kg
131.8 kg
Yaú için düzeltme
Kuzu büyütme yöntemi için düzeltme
131.8 x 1.13= 148.9 kg
224.8 kg
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-
Her periyot için
süt verimi
4.8
28.5
24x (0.85+0.70)/2
18.6
(180 güne göre düzeltme)
-
180 günlük (düzeltilmiú) toplam süt verimi
Yaú için düzeltme
180 günlük (düzeltilmiú) toplam süt verimi
4. SONUÇ
Koyun ve keçilerde süt verim kontrolleri, süt verim
seviyesinin belirlenmesini sa÷lar. Bunun sonucunda, birey,
sürü, iúletme, bölge ve ülke düzeyinde üretimin miktar ve
kalitesi hakknda do÷ru, güvenilir ve faydal bilgiler elde edilir.
Süt verim kontrolleri iúletmelerde ekstra bir iú gücü ve
masraf oluúturur. Bu nedenle ço÷u zaman iúletmeler süt kontrolü yapmaktan kaçnrlar.
Süt kontrollerinin yaplmas ve bu kontrollerden
laktasyon süt veriminin tahmin edilmesi aúa÷da belirtilen
faydalar sa÷layacaktr;
Erkek ve diúilerin süt verim kabiliyetinin güvenle tahmin edilmesini sa÷layaca÷ndan damzlk seçiminin güvenilir
olmasna imkan verir. Böylece süt veriminin slah ile ilgili
programlar uygulamaya konulabilir.
Sürü ve iúletmedeki düúük verim kabiliyetine sahip
bireyler saptanarak ayklama yaplabilir.
Besleme gerçek verim düzeyine göre yaplr. Böylece
koyunlarn ve keçilerin besin madde ihtiyaçlar karúlanarak
-22-
1
saylar
Süt
(kg)
2.5
Gün 30 için
Düzeltme katsays
Tablo 4. Yaúa göre laktasyon süt verimi düzeltme kat-
Kontrol günü
1 Mart
Gün 1 için
miktar
Yaú
genetik kapasitesinden mümkün oldu÷unca faydalanlabilir.
Karl bir yetiútiricilik yapmaya imkân verir.
øúletme ve sürüde hayvan sa÷l÷nn özelliklede
mastitislerin kontrol altna alnmasn sa÷lar.
Süt verim kontrolü için elle sa÷m, makine ile sa÷m,
oksitosin + elle sa÷m, oksitosin + makineli sa÷m ve tartemzir- tart (TET) gibi yöntemler kullanlmaktadr. Süt veriminin tahmin edilmesinde ise øsveç, Vogel, Hollanda, Trapez I ve
ICAR (Trapez II) gibi yöntemler vardr. Uygulamada en çok
ICAR (Trapez II) yöntemi tercih edilmektedir.
Kaynaklar
1. Akçapnar H (2000) Koyun Yetiútiricili÷i. øsmat
Matbaaclk, ISBN: 975- 96978- 1- 5, Ankara.
2. Akçapnar H, Aydn ø, Kadak R (1984) Morkara-
man koyunlarnn Erzurum’da özel bir iúletmede kuzu ve süt
verimleri. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 31
(1): 114- 127.
3. Anonim (2010) TUøK Haber bülteni, Eriúim adresi:
Yakan.A.
AVKAE Derg. 2012,2,18-23
17. Mellado M, Rodriguez S, Lopez R, Rodriguez
4. Banda JW, Steinbach J, Zerfas HP (2005) A (2006) Relation among milk production and composition
www.tuik.gov.tr, Eriúim tarihi: 11.07.2011
Comparison and yield of milk from non- dairy goats and sheep and blood prolifes and fecal P and nitrogen in goat on
in Malawi. Eriúim Adresi: http://www.fao.org Eriúim Tarihi: rangeland. Small Ruminant Research, 65 (3): 230-236.
22.04.2005
18. Özcan L (1990) Koyunculuk. Tarm Orman ve
5. Basdagianni Z, Banos G, Abas Z, Arsenos G,
Köyiúleri Bakanl÷ Yayn Dairesi Baúkanl÷, Mesleki YaynValergakis GE, Zygoyiannis D (2005) Estimation of daily lar, No: Genel: 343, Seri: 15, Ankara.
and total lactation milk yield of Chios ewes from single
19. Pavic V, Antunac N, Mioc B, Ivankovic A,
morning or evening record. Livestock Production Science, 92 Havranek L (2002) Influence of stage of lactation on the
(1): 59- 68.
chemical composition and physical properties of sheep milk .
6. Benson ME, Henry MJ, Cardellino RA (1999)
Czech Journal of Animal Science, 47 (2): 80- 84.
20. Peris S, Caja G, Such X (1999) Relationships
Comparison of weigh- suckle- weigh and machine milking between udder and milking traits in murciano- granadina
measuring ewe milk production. Journal of Animal Science, dairy goats. Small Ruminant Research, 33 (2): 171- 179.
77: 2330- 2335.
21. Sallam SMA, Nasser MEA, Yousef MI (2005)
7. Berger YM, Thomas DL (2005) Milk testing, Effect of recombinant bovine somatotropin on sheep milk
calculation of milk production and adjustment factors. Eriúim production, comparison and some hemato- biochemical
Adresi:
components. Small Ruminant Research, 56 (1-3): 165- 171.
http://www.uwex.edu/ces/animalscience/sheep/
22. Sinapis E, Hatziminaoglou,I, Marnet PG, Abas
Publications_and_Proceedings/symposium_04 Eriúim Tarihi:
Z, Bolou A (2000) Influence of vacuum level, pulsation rate
15.04.2005.
and pulsator ratio on machine milking efficiency in local greek
8. Caja G, Such X, Rovai M (2005) Udder goats. Livestock Production Science, 64 (2): 175- 181.
morphology and machine milking ability in dairy sheep. Eri23. ùahin EH, Akmaz A (2004) Koyunlarda süt veúim Adresi:
rim özellikleri ve kontrolü. Vet. Bil. Derg., 20(1): 5-11.
www.uwex.edu/ces/animalscience/sheep/
24. Thomas DL (2003) Calculation of yield of milk,
Publication_and_Proceedings Eriúim Tarihi: 12.05.2005
fat and protein in dairy sheep. Journal Dairy Sheep Assoc. of
9. Fernandez C, Sanches- Seiquer P, Sanches A,
North America, 2(1), Fall.
Contreras A, de la Fuente JM (2004) Influence of betaine on
25. Ünal N, Atasoy F, Aytaç M, Akçapnar H
milk yield and composition in primiparous lactating dairy
(2002)
Akkaraman,
Sakz x Akkaraman F1, Kvrck x Akkaragoats. Small Ruminant Research, 52: 37- 43.
man F1 ve Sakz x Karayaka G1 Koyunlarnda ølk Laktasyon
10. Ilahi H, Chastina P, Bouvierb F, Arhainx J,
Süt Verim Özellikleri. Turkish Journal of Veterinary and
Ricard E, Manfredi E (1999) Milking characteristics of dairy
Animal Science, TUBøTAK, 26 (3): 617- 622.
goats. Small Ruminant Research, 34:97- 102.
26. Ünal N, Akçapnar H, Atasoy F, Koçak S, Ya11. Kremer R, Roses L, Rista L, Barbato G,
kan A, Erol H, U÷urlu M (2007) Milk yield measured by
Perdigon F, Herrera V (1996) Machine milk yield and
oxytocin and hand milking and weigh- suckle- weigh methods
composition of non- dairy corriedale sheep in uruguay. Small
in ewes originating from local crossbred in Turkey. Revuede
Ruminant Research, 19: 9- 14.
Medecine Veterinaire, 158 (6): 320- 325.
12. Lollivier V, Guinard- Flament J, Ollivier27. Ünal N, Atasoy F, Akçapnar H, Yakan A,
Bousquet M, Marnet PG (2002) Oxytocin and milk removal:
U÷urlu M (2008) Milk yield and milking traits measured with
two important sources of variation in milk production and milk
different methods in Bafra sheep. Revuede Medecine
quality during and between milkings. Reproduction Nutrition
Veterinaire, 159 (10): 494-501.
Development, 42: 173- 186.
28. Zamiri MJ, Qotbi A, Izadifard J (2001) Effect
13. Lu CD, Potchoiba MJ, Loetz ER (1991)
of daily oxytocin injection on milk yield and lactation length in
Influence of vacuum level, pulsation ratio an rate on milking
sheep. Small Ruminant Research, 40 (2): 179- 185.
performance and udder health in dairy goats. Small Ruminant
Research, 5 (1): 1- 8.
14. Mackenzie D (1993) Goat husbandry (Fifth
edition). Faber and faber, London.
15. Marnet PG, McKusick BC (2001) Regulation of
milk ejection and milkability in small ruminants. Livestock
Production Science, 70 (1): 125- 133.
16. McKusick BC, Thomas DL, Berger YM (2003)
Effect of omission of machine stripping on milk production
and parlor throughput in east friesian dairy ewes. Journal of
Dairy Science, 86 (2): 680- 687.
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-23-
Derleme/Review
AVKAE Derg. 2012,2,24-28
Ballarda Rastlanabilen İlaç Kalıntıları ve Bulaşanlar
Mansur Seymen SEĞMENOĞLU1
Emine BAYDAN2
Geliş tarihi/Received:1.3.2012, Kabul Tarihi/Acepted:11.7.2012
1
2
Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüğü, Adana – Türkiye
Ankara Üniv. Vet. Fak. Farmakoloji ve Toksikoloji Anabilim Dalı, Ankara – Türkiye
Özet
Arıcılıkta ilaç kullanımı gerek tüketicilerin, gerekse gıda kontrol otoritelerinin giderek daha fazla üzerinde
durmaya başladıkları kritik bir konudur. Balın imajı doğal, temiz ve sağlıklı olmasıdır. Ancak, son yıllarda üretilen
ballarda yoğun bir şekilde kalıntı sorunu yaşanmaktadır. Arı ürünleri, bakım esnasında antibiyotik, akarisit gibi ilaç
kalıntı kaynaklarından ve çevresel neden olarak da ağır metaller, radyoaktif maddeler, pestisidler, organik kirleticiler, patojenik bakteriler ile genetiği değiştirilmiş mikroorganizmalardan kaynaklanan bulaşanlar ile kontamine olmaktadır. Bal üretiminde standardizasyonu sağlama ve organik bal üretimine teşvik ile üretici kaliteli bal üretimine
yönlendirilmelidir.
Anahtar Kelimeler: bal; bulaşanlar; kalıntı
Medicine Residues and Contaminants Found in Honey
Abstract
Beekeeping consumers need to use drugs, and food control authorities have started to stand on, more and
more critical issue. Image of honey, a natural, clean and healthy is. However, in recent years, there residues produced honey in an intensive manner. Bee products, antibiotics during maintenance, acaricide and environmental
causes such as sources of drug residues, heavy metals, radioactive substances, pesticides, organic pollutants, contaminants from contaminated with pathogenic micro-organisms are genetically modified bacteria. Provide and promote the standardization of the production of organic honey in honey production and the producer should be directed to the production of quality honey.
Key Words: honey, contaminants, residue
GİRİŞ
Bal bitki nektarlarının, bitkilerin canlı kısımlarının
salgılarının veya bitkilerin canlı kısımları üzerinde yaşayan
bitki emici böceklerin salgılarının bal arısı (Apis mellifera)
tarafından toplandıktan sonra kendine özgü maddelerle birleştirerek değişikliğe uğrattığı, su içeriğini düşürdüğü ve petekte
depolayarak olgunlaştırdığı doğal üründür (1).
Balı oluşturan ana maddeler şeker ve su’dur. Şeker
kuru maddenin %95-99’unu oluşturmaktadır. Su balda ikinci
önemli maddedir. Organik asidin oranı %0,57 ‘dir. Organik
asitler balın asitesi ve karakterine etki ederler. Mineral maddeler balda çok düşük bir oranda yer alırlar, yaklaşık %0,17 civarındadır. Başta potasyum olmak üzere kalsiyum, bakır, demir,
manganez ve fosfor bulunmaktadır. Balın temel enzimleri
sakkaraz, amilaz ve glukoz oksidaz’dır. Balda vitamin olarak
C-vitamini ve B-vitaminlerinden B1(tiamin), B2 (riboflavin),
B3 (nikotinik asit), B6 (pridoksin) ve pantotenik asit bulunmaktadır (20).
Bal arısı kolonilerinde ana üretim maddesi olarak
üretilen bal, besin ve ilaç değerine sahiptir. Bal tatlı ve sağlıklı
bir ürün olup içerisinde vitaminler, mineraller, karbonhidratlar,
enzimler, proteinler ve aminoasitler bulunmaktadır. Balın insan enerjisini yükseltmede payı çok büyük olmakla birlikte asıl
kullanımı tatlandırıcı ve enerji kaynağı olmasından ileri gel-
-24-
Yazışma adresi/Correspondance: Mansur Seymen SEĞMENOĞLU,
Adana Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüğü, TR-01170 Adana –
TÜRKİYE, E-posta:[email protected]
mektedir (12). Ülkemizde beslenme amaçlı kullanımı yanında,
tedavi amaçlı kullanımının çok az olmasına karşılık, yurtdışında apiterapi alanında kullanılan ürünler içerisinde de bal önemini korumaktadır. Yurtdışındaki apiterapi merkezlerinde bal
cilt güzelliği için hazırlanan kremlerin yapımında, sindirim ve
solunum sistemi rahatsızlıklarında kullanılmaktadır (11).
1997 yılında arı hastalıklarına karşı kullanılan bir
antibiyotik olan streptomisinin balda tespit edilmesinden sonra, kontaminasyon riski gündeme gelen bal, o tarihten itibaren
komplike analizler gerektiren bir ticari ürün haline gelmiştir
(7).
Ballarda kontaminasyon bakım ve çevreden kaynaklı
nedenler olmak üzere ikiye ayrılır. Bakımdan kaynaklı nedenler olarak varroa ve yavru çürüğü hastalıkları, başka hastalık
yapıcı etkenlerin kontrolü, balmumu güvesi kontrolü ve kovan
koruyucularının yaptığı etkileri sayabiliriz. Hava, su ve bitkilerden gelen ağır metaller, radyoaktif maddeler, pestisitler,
bakteriler ve genetiği değiştirilmiş mikroorganizmalar da çevresel kaynaklı etmenler olarak karşımıza çıkmaktadır (3).
Avrupa Birliği (AB), onaylanmış birtakım antivarroa ilaçlarının dışındaki hiç bir ilacın arıcılıkta kullanımına
izin vermemektedir. Dolayısıyla AB’de lisanslı olan bu ilaçların dışındaki hiçbir ilaç için belirlenmiş Maksimum Kalıntı
Limitleri (MRL) yoktur ve kalıntılarının balda ve diğer arıcılık
Seymenoğlu MS. ve Baydan E.
ürünlerinde bulunmasına müsaade edilmemektedir.
Avrupa Birliği’ne bal ihracatı yapan ülkelerin, MRL
belirtilmemiş ilaçların kalıntıları için, günümüz teknolojisinde
genel kabul edilen tespit limiti olan 10 mg/kg (ppb) sınırına
uymaları önerilmektedir (16).
Ballarda ilaç kalıntıları başlıca iki yoldan kaynaklanır. Bunlardan ilki arı hastalıklarının sağaltımı amacıyla kovanda ilaç uygulanmasıdır. İlaç kalıntısının diğer nedeni zirai
mücadelede kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar işçi arıların balın
hammaddesi olan bitki özlerini emmesi ile arılar tarafından
alınıp kovana getirilir. İnsektisit amaçla kullanılan bu ilaçlar
arılar için de zehirlidir ama kullanılan miktar düşük olduğu
için genellikle arıların ölmesine sebep olmazlar; ancak, balda
kalıntıya neden olurlar (1).
Antibiyotik kalıntıları genelde ‘amerikan yavru
çürüğü’ veya ‘avrupa yavru çürüğü’ (AYÇ) gibi hastalıkların
tedavilerine bağlı olarak kullanılan antibiyotiklerden kaynaklanır. Avrupa Birliği antibiyotikle tedaviye izin vermese de bazı
Avrupa ülkeleri kullanmaktadır. Kullanılan antibiyotikler Tablo.1’de verilmiştir. Çoğu Avrupa ülkesinde antibiyotikler için
MRL düzeyi yoktur; çünkü, antibiyotik kalıntısına izin yoktur.
Bununla birlikte İsviçre, İngiltere, Belçika gibi ülkelerde
‘aksiyon limiti’ olarak 0,01-0,05 mg/kg düzeylerindeki antibiyotik gruplarının kalıntısına izin verilmektedir (3).
Türkiye’de 2006 yılında 6 farklı bölgenin 22 farklı
yöresinden direkt olarak arıcılardan peteğinden süzülmüş bal
numune olarak toplanmış ve analizler aynı yıl içerisinde gerçekleştirilmiştir. Sonuçta yasal olarak izin verilmediği halde
balların %25’inde sülfadimidin, tetrasiklin, streptomisin gibi
bazı ilaçların kalıntılarından en az birine rastlanmıştır. Balların
%90’ında streptomisin grubu antibiyotiğe rastlanmamıştır.
Ballarda sıklıkla sulfonamid ve tetrasiklin grubu antibiyotikler
tespit edilmiş olup, bazı numunelerde her iki antibiyotik grubuna birlikte rastlanılmıştır. Balların %75’inde antibiyotik
kalıntısına rastlanmamıştır. Sulfonamid grubu için test edilen
1714 numunenin %90’ında ortalama 10-11 ppb sulfadimidine
rastlanmıştır. Tetrasiklin grubu için test edilen 1425 numunenin %90’ı 13,65 ppb’den daha düşük tetrasiklin içermektedir.
Streptomisin grubu için yapılan test edilen 91 numunenin %
90’ı 10 ppb’den daha düşük streptomisin içermektedir (21).
Fransa, Belçika ve İsviçre’ye ithal edilen balın %2050 kadarı başta streptomisin ve sülfanamidler ile tetrasiklin ve
kloramfenikol gibi antibiyotikleri içermektedir. Öte yandan
İsviçre, Almanya ve Belçika’da üretilen ballar %1-7 gibi daha
düşük oranda antibiyotik kalıntına rastlanmıştır (3).
Günümüzde baldaki antibiyotik problemi, bal ticareti
için en büyük problemdir. AYÇ hastalığının kontrolü için
antibiyotiğe ihtiyaç yoktur ve bu haşerenin kontrolüne de katkı
sağlamaz. AYÇ antibiyotik kullanılmadan da kontrol edilebilir. Farklı AB ülkelerinde ve Yeni Zelanda’da yapılan deneylerde uzun süreli AYÇ kontrolüyle antibiyotiğe gerek kalmadığını göstermiştir (23).
AVKAE Derg. 2012,2,24-28
ANTİBİYOTİKLER
Aminoglikozidler
Sülfathiazol, sülfamerazin,
sülfamethazin,
sülfamethaksazol, sülfadiazin,
sülfanilamid sülfamethoksypiridazin,
sülfadoksin, sülfadimidin,
Streptomisin, dihydrostreptomisin
Tetrasiklinler
Tetrasiklin,
Fenikoller
Makrolitler
klortetrasiklin, doksisiklin
Kloramfenikol
Tylosin, eritromisin
Sülfanamidler
oksitetrasiklin,
Penisilinler
AOZ, SC. (AOZ: 3-amino-2oksazolidinon; SC: semikarbazid)
Tablo 1. Balda Kalıntı Olarak Bulunan Antibiyotikler (3).
Beta-laktamlar
Nitrofuranlar
Uzun yıllardan beri ‘varroa’ kontrolünde kullanılan
akarisitler önemli bir kontaminasyon kaynağıdır. Varroa kontrolü için dünyada 90’dan fazla ürün vardır. Akarisitler iki
grupta toplanmıştır: Sentetik akarisitler (Tablo.2) yağda çözünebilir ve balmumuna yüksek ilgiyle bağlanan maddelerdir.
Akarisit tedavisi sonrası balmumunda birikir ve balı daha az
kontamine eder. Balda bulunan akarisit seviyeleri genel olarak
varsayılan MRL sevilerinden daha düşüktür. Birçok ülkede
yüksek ilgiyle bağlanan sentetik akarisitlerden piretroid ve
kumafosa akarlar direnç sağlamışlardır (15). Bu durum thymol
ve organik asitler gibi toksik olmayan maddelerle alternatif
koruma önlemi almaya neden olmuştur. Thymol yağda iyi
çözünür ve değişken bir yapıya sahiptir, organik asitler ise
suda iyi çözünür ve değişken bir yapıya sahip değillerdir (3).
Bu maddeler doğal bal ve bitki yapısında vardır.
Balda normal yoğunluklarda toksik değil ve koruyucudur.
Bundan dolayı AB’nde bu maddelerin MRL değeri yoktur.
Thymol ve organik asitler gibi doğal maddeler varroa kontrolü
Aktif Madde
MRL mg/kg
Sentetik İlaçlar
Cymiazol (Apitol)
1.0
Fluvalinat, (Apistan)
ö
Amitraz (Apivar)
0.2
Flumethrin (Bayvarol)
ö
Kumafos (Perizin)
0.1
Tablo 2. Varroa kontrolünde kullanılan akarisitlerin AB
yasal limitleri
MRL = Maksimum Kalıntı Limiti. ö= AB’ne göre önemsiz (3).
için sentetik akarisitlere alternatif olmuştur ve Avrupa Ülkeleri
ile Dünya’da kullanılmaktadır (18).
Bulaşanlar, gıda maddesine kasten ilave edilmeyen,
gıdanın üretiminden pazarlanmasına kadar olan aşamalarda
veya çevresel kaynaklı gıdaya istenmeden bulaşan her türlü
madde ve bileşiklerdir (1).
Çiçeklenme periyodunda bitkilere atılan sistemik ve
kontakt etkili pestisitler de arılar tarafından toplanan nektar ve
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-25-
Seymenoğlu M.S. ve Baydan E.
AVKAE Derg. 2012,2,24-28
MADDELER
Naftalin
Pestisitler (toplam)
MRL(μg/kg)
10
10
Amitraz
200
Flumetrin
Aristolochia spp.ve bundan
10
hazırlananlar
Hiçbir seviyede bulunamaz.
Kloramfenikol
Hiçbir seviyede bulunamaz.
Kodeks İlgili Tebliğ
Bal Tebliği (2005/49)
Bal Tebliği (2005/49)
Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği
(2011/20)
Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği
(2011/20)
Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği
(2011/20)
Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği
(2011/20)
Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği
(2011/20)
Hiçbir seviyede bulunamaz.
Kloroform
Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği
(2011/20)
Hiçbir seviyede bulunamaz.
Kolşişin
Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği
(2011/20)
Hiçbir seviyede bulunamaz.
Dapson
Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği
(2011/20)
Hiçbir seviyede bulunamaz.
Dimetridazol
Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği
(2011/20)
Hiçbir seviyede bulunamaz.
Ronidazol
Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği
(2011/20)
Hiçbir seviyede bulunamaz.
Metronidazol
Veteriner İlaçları Maksimum Kalıntı Limitleri Tebliği
(2011/20)
Hiçbir seviyede bulunamaz.
Nitrofuran ve Furazolidon
Tablo 3. Pestisit ve veteriner ilaçlarıyla ilgili kalıntı limitleri (1; 22).
polen aracılığıyla kovana taşınmaktadır (13). Kovana taşınan
veya kullanılan bu pestisitler bal ve balmumunda birikmektedir. Balda biriken pestisit ve ilaç kalıntıları bal hasat edildiğinde bir kereye mahsus olarak insanlara zarar verirken, balmumunda biriken pestisitler petek birkaç sezon kullanıldığında
daha tehlikeli olmaktadır. Zira, bu durumda yıl içerisinde kovana giren ilaçlarla birlikte peteklerde önceden birikmiş olan
pestisitler de yavaş yavaş bala karıştığı için eski petekler kovan içerisinde potansiyel bir pestisit kaynağı olarak iş görmektedir (24). Bu konuda yapılmış olan bir çalışmada bal ve balmumunda 10 yıl sonra dahi yapılan kimyasal analiz sonucunda
pestisit kalıntısına rastlanması kalıntı sorunun boyutunun ciddiyetini göstermektedir (17). İnsektisitler ve herbisitler, bakterisitler, fungisitler pestisitler grubundandır.
Avrupa’daki ballarda yaygın olarak rastlanan
insektisitler: Organik klorlu (OK) insektisitler: lindan ve izomerleri, hekzaklorasiklohekzan (HCH), aldrin, dieldrin,
endrin, DDT izomerleri, heptaklor, heptaklor epoksit,
metoksiklor, endosülfan. Tarımda artık kullanılmamasına rağmen, çevrede hala bulunmaktadırlar. Organik fosforlu (OF)
pestisitler: dialiphos, triklorofon ve diklorvos. Karbamatlar:
R1-NH-CO-OR2 amino grubunu içeren pestisitlerdir (3).
İspanya ve Portekiz’de 50 örnek balda 42 farklı pestisite (OK,
OF, karbamat) rastlanmıştır (2).
Meyve ağaçlarında kullanılan fungisitlere karşı ballar hassastır. Kullanılan başlıca fungisitler şunlardır:
vinklozolin, iprodion, metil-tiofonat, kaptan, difenokonazol,
dithianon, pyrifenoks, penkonazol, siprokonazol, karbendazim
(3).
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-26-
Herbisitler arı ve polenleri kontamine ederken çok az
miktarda ballarda kontaminasyon meydana getirmektedir.
İsveç’te yapılan çalışmalarda herbisit asulam kalıntısına rastlanmıştır.
Bitkilerdeki bakteriler için de bakterisit etkili antibiyotikler kullanılmaktadır. Meyve ağaçlarında görülen Erwina
amylovora adlı bakteri streptomsinle kontrol altına alınmaktadır. Almanya’da yapılan kalıntı çalışmalarında 183 örneğin %
21’inde
streptomisin
kalıntısına
rastlanmıştır.
Bu
kontaminasyon riskinden dolayı AB’nin çoğu ülkesinde kullanılmamaktadır (3). Pestisit ve veteriner ilaçlarıyla ilgili kalıntı
limitleri Tablo 3’de verilmiştir (1; 22).
Arı kolonileri ve arı ürünleri, hava ve toprağın yanı
sıra, trafik ve sanayideki ağır metallerle kontamine olmaktadır.
Ballarda bulunması muhtemel başlıca elementler kurşun (Pb),
kadmiyum (Cd), civa (Hg), nikel (Ni)’dir. Bununla birlikte
balda ağır metallerle ilgili dünyada spesifik bir MRL düzeyi
belirlenmemiştir. Balda insan sağlığı için tehlikeli olacak miktarda ağır metal bulunmamalıdır (1).
1986’daki Çernobil kazasından sonra balda radyoaktif elementlere rastlanmıştır. Ağırlıklı olarak 40K ve 137Cs radyoaktif izotoplar bulunur. Birincisi doğal bir izotoptur, ikincisi
ise Çernobil kazasından sonra ortaya çıkmıştır. Radyoaktif
madde ölçümü Bequrel (Bq)/kg hesabına göre yapılır (4). Balda bulunan diğer radyoaktif izotoplar 226Ra, 214Pb ve 214Bi’dir
(9). AB’nin 1990’da aldığı karar gereğince radyoaktif maddeler en yüksek limit olarak sütte 370 Bq/kg, diğer ürünlerde 600
Bq/kg kadar bulunabilir (5). Bal ve arı ürünleri için radyoakti-
Seymenoğlu MS. ve Baydan E.
AVKAE Derg. 2012,2,24-28
vite geçerli bir sorun değilken nükleer kazalar sonrası arı ürünleri tüketim öncesi kontrolden geçirilmektedir (3).
Organik kimyasallara örnek olarak verilebilecek
poliklorobifeniller (PCB’ler), 1980 öncesi üretilen motor-yağı
ve benzeri yağlarda bulunmaktaydı. Bu maddeler çevresel
kirletici olarak bitkileri, arıları ve arı ürünlerini kontamine
etmiştir. Bu etkenin niceliği balda düşük ve emniyetli iken,
balmumunda yüksektir (8).
Balda mikroorganizmaların hayatta kalması balın
şeker, asidite ve antimikrobiyal karakteriyle ilgilidir.
Mikrobiyal kontaminasyonun kaynağını polen, balarısı sindirim kanalı, kir, toz, hava ve çiçekler oluşturmaktadır (3). Baldaki mikroorganizmalar saptanmıştır. Bu mikroorganizmalar
bakteri, mayalar ve küflerdir (Tablo 4). Bakteriler ve mikropların çoğu ne büyürler ne de ürerler, hareketsizdirler, bu da
balın antimikrobiyel aktivitesi ile ilgilidir (20). Örneğin
Clostridium botalinum bakterisinin sporları balda bulunmasına
rağmen, toksin meydana getirememektedir (3).
Ülkemizde bal konusunda oluşan karmaşalar çözülmeye çalışılırken yurtdışında ise gelişen teknolojiye paralel bir
şekilde ortaya çıkan genetik olarak değiştirilmiş bitkilerden
elde edilen bal ile polenlerin arı ve insan sağlığı üzerine zararlı
Bakteriler
Alcaligens
Achramobahter
Bacillus
Brevibakter
Mayalar
Arcosphera
Debaromyces
Hansenula
Lipomyces
Küfler
Aspergillus
Alihia
Bettsia alvei
Cephalasporiu
Sitrobakter
Clostridium
Enterobakter
E. coli
Erwinia
Flavobakter
Klebsiella
Micrococcus
Neisseria
Pseudomonas
Ksantomonas
Bakteridium
Nematospora
Oosporidium
Pichia
Saccromyces
Schizosaccromyces
Trichosporium
Torula
Torulopsis
Zygasaccharomyces
Chaetomium
Coniothecium
Hormiscium
Peronsporoceae
Peyronelia
Triposporium
Uredianceae
Ustilaginaceae
Tablo 4. Balda bulunan mikroorganizmalar (20).
olabileceği olasılığı üzerinde durulmakta ve arı yetiştiricilerinin bu tip bitki alanlarından en az arı uçuş mesafesi kadar uzak
durmaları gerektiği vurgulanmaktadır (19). AB’de yiyeceklerde en fazla %1 kadar genetiği değiştirilmiş mikroorganizma
(GDO) bulunur (6).
Sonuç
Gıda kirlenmeleri içerisinde önemli bir yeri olan
balda ilaç kalıntısı ve çevresel kirletici sorunu ülkemiz için
hala önemini korumaktadır. Balda kalıntı bulunmasına yönelik
yapılan çeşitli çalışmalar bu sorunun artık ciddi boyutlarda ele
alınması gerektiğini göstermektedir (11). Ayrıca, arı hastalıklarının sağaltımında ruhsatlı da olsa ilaç kullanmaktan kaçınılması, hastalıklara dirençli arı hatlarının geliştirilmesi önemli
bir aşama olacaktır (14).
Gıda kirliliğinin arttığı ülkemizde diğer ürünlerde
olduğu gibi arıcılık sektöründe de gelişimin sağlanması ve
sağlıklı ürünlerin pazarda yer alması amacıyla organik bal
üretimi teşvik edilmelidir (10).
Belirgin yatırımlarla uygulanacak bir standardizasyon sonucunda balın kalitesine göre yapılacak bir değerlendirme tüketiciye bir güvence vereceği gibi üreticinin de kaliteli
bal üretimini zorlayacaktır. Böylece üretici ve tüketici arasında
bir köprü oluşacak ve sağlıklı bal üretimine de temel teşkil
edecektir (11).
Kaynaklar
1.Bal Tebliği (2005) Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği Tebliğ No: 2005/49. Resmi Gazete 17.12.2005 Tarih,
26026 Sayı.
2.Blasco C., Fernandez M., Pena A., Lino C.,
Silveira M.I., Font G., Pico Y. (2003) Assessment of
pesticide residues in honey samples from Portugal and Spain,
J. Agric. Food Chem. 51, 8132–8138.
3.Bogdanov,St. (2006). Contaminants of Bee
Products. Apidologie 37, 1–18.
4.Borawska M.H., Kapala J., Hukalowicz K.,
Markiewicz R. (2000). Radioactivity of honeybee honey,
Bull. Environ. Contam. Toxicol. 64, 617– 621.
5.EC (1990) Council regulation (EEC) No. 737/90
on the conditions governing imports of agricultural products
originating in their countries following the accident at the
Chernobyl nuclear power-station, Off. J. Eur. Communities,
L082,
1–6,
http://europa.eu.int/comm/energy/nuclear/
radioprotection/doc/legislation/90737_en.pdf (accessed on 5
July 2005)
6.EC (2000) Commission regulation No. 49/2000
amending Council Regulation No. 1139/98 concerning the
compulsory indication on the labelling of certain foodstuffs
produced from genetically modified organisms of particulars
other than those provided for in Directive 79/112/ EEC, Off. J.
Eur. Communities L6, 13–14, http:// europa.eu.int/eur-lex/pri/
en/oj/dat/2000/l_006/
l_00620000111en00130014.pdf
(accessed on 5 July 2005).
7.Filodda, F., Kirsch, R.,Smidt, J.,Tuchel,P.,
(2002). “Use of antibiotics in the production of honey–Risks
and perspectives for the honey importers and honey industry”,
Preventing Residues in Honey. APIMONDIA Symposium. 10
–11. Oct. Celle. Germany.
8.Jan J., Cerne K. (1993). Distribution of some
organochlorine compounds (PCB, CBz, and DDE) in beeswax
and honey, Bull. Environ. Contam. Toxicol. 51, 640–646.
9.Handa Y., Hirai Y., Matsubara T., Sakurai H.
(1997). Radioactivity due to several radionuclides detected in
honey of different geographical origins, Am. Bee J. 137, 307–
309.
10.Kaftanoğlu, O. (2000). III. Arıcılık Kongresi
Değerlendirme Raporu. Teknik Arıcılık Dergisi. Sayı 70.
11.Korkmaz, A. (2001). Ülkemiz Ballarında Kalıntı
Sorunu ve İnsan Sağlığı Açısından Önemi. Türkiye 2. Ekolojik Tarım Sempozyumu. Bildiri ve Poster Özetleri Kitabı. 1416 Kasım 2001. Antalya.
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-27-
Seymenoğlu MS. ve Baydan E.
12.Krell, R. (1996). Value-Added Products from
Beekeeping. FAO. Rome.
13.Kubik, M., Pidek, A., Nowacki, D.,
Warakomska, Z., Goszczynski, W., Michalczuk, L. (1995).
Contamination of Bee Products with Contact and Systemic
Pesticides. The XXXIVth International Apicultural Congress..
15-19 August 1995. Lausanne, Switzerland.
14.Kumova, U. (2000). Ülke Arıcılığını Çağdaşlaştırma Konusunda Öneriler. Teknik Arıcılık Dergisi. Sayı 70: 510.
15.Milani N. (1999). The resistance of Varroa
jacobsoni Oud. to acaricides, Apidologie 30, 229–234.
16.Martin, P. Chem,C., Chem,M.A. (2002).
“Imports into the EU from third countries, veterinary and other
requirements”, European Federation of Honey Packers and
Distributors. Third Caribbean Beekeeping Congress.
17.Moosbeckhofer, R., Wallner, K., Pechhacker,
H., Luh, M., Womastek, R. (1995). Residue Level in Honey,
Wax and Propolis After Ten Years of Varroa Treatment in
Austria. The XXXIVth International Apicultural Congress. 1519 August 1995. Lausanne,Switzerland
18.Mutinelli F. (2003). European legislation
governing the authorisation of veterinary medicinal products
with particular reference to the use of drugs for the control of
honey bee diseases, Apiacta 38, 156– 168, http://
www.apimondia.org/apiacta/articles/
2003/multinelli_1.pdf
(accessed on 5 July 2005).
20.Nowack, K. (2000). Are Genetically Modifed
Plants Harmful to Bees and can (organic) Honey Become
Contaminated with Transgenic Pollen? http://biogene.org/e/
themen/biotech/e-beesgeneral.htm.
21.Olaitan, Peter B., . Adeleke Olufemi E., Ola
Iyabo O. (2007). Honey: a reservoir for microorganisms and
an inhibitory agent for microbes. African Health Sciences
2007; 7(3): 159-165.
22.Sunay, A. E. (2006). Balda Antibiyotik Kalıntısı
Sorunu. Uludağ Arıcılık Dergisi-Kasım 2006, 143-148.
23.Türk Gıda Kodeksi Hayvansal Gıdalarda Bulunabilecek Veteriner İlaçlarına Ait Farmakolojik Aktif
Maddelerin Sınıflandırılması Ve Maksimum Kalıntı Limitlerinin Belirlenmesi Hakkında Tebliğ (2011). Türk Gıda
Kodeksi Yönetmeliği Tebliğ No: 2011/20. Resmi Gazete
29.04.2011 Tarih, 27919 Sayı.
24.Von der Ohe W. (2003) Control Of American
Foulbrood By Using Alternatively Eradication Method And
Artificial
Swarms,
Apiacta
38,
137–139http://
www.apimondia.org/apiacta/articles/2003/
von_der_Ohe_1.pdf (accessed on 5 July 2005).
25.Wallner, K. (1995). The Use of Varoacides and
their Influence on the Quality of Bee products. Am. Bee J., 12:
817-821.
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-28-
AVKAE Derg. 2012,2,24-28
Derleme/Review
AVKAE Derg. 2012,2, 29-38
Tavukların Önemli Üst Solunum Yolu Hastalıklarında Patolojik Değişiklikler
Özgür ÖZDEMİR1
Hüdaverdi ERER1
Geliş tarihi/Received:1.4.2012, Kabul Tarihi/Acepted:5.6.2012
1
Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, 42079 Kampus/Konya .
Özet
Tavukçuluk endüstrisinin gelişiminde hastalıklar büyük problem teşkil etmektedir. Bunlar içerisinde solunum sistemi hastalıkları önemli rol oynamakta ve üst solunum yolları etkenlerle ilk olarak karşılaşması bakımından
önem arzetmektedir. Bu makalede tavukların üst solunum yollarında görülen önemli hastalıkların makroskobik ve
mikroskobik bulguları derlenmiş, hastalıklar etiyolojilerine göre bakteriyel, viral, mantar ve paraziter hastalıklar
şeklinde sınıflandırılarak anlatılmıştır.
Anahtar kelimeler: tavuk, patoloji, üst solunum sistemi hastalıkları
Pathologıcal Changes in Important Dıseases of Upper Respıratory System of Chicken
Abstract
Diseases have big problem in chicken industry. Respiratory diseases have important role into this, and also
upper respiratory system have important point of view first encounter with agent. In this article, It was reviwed
pathological changes in upper respiratory systems diseases of chicken. Diseases were classified as bacterial, viral,
fungal and parasiter and were explained.
Key words: chicken, pathology, disease of upper respiratory system
Koliseptisemisinin çok yaygın bir tipidir ve daha çok
Giriş
Üst solunum yolları, tavukların barındırma ve besleme tavuk
ve
hindileri
etkiler.
E.coli,
enfeksiyöz
ya
da
şekilleri göz önüne alındığında dış ortamdan havayla gelen her nonenfeksiyöz etkenlerin solunum mukozasını tahrip etmesini
türlü yabancı cisim, toz vb materyaller ve enfeksiyöz ajanlarla takiben solunum sistemine gelir. IB, ND, mikoplazmozis,
ilk temas etmesi açısından önemlidir. Savunma mekanizması- amonyak, yoğun barındırma, stres yaygın predispoze faktörlernın zayıfladığı veya mukozanın tahriş olduğu durumlarda, dir (11, 34). Etken gaita ile kirlenen ve yeterince temizlenmepatojen mikroorganizmaların yanı sıra normal florada bulunan yen her şeyle bulaşır. Özellikle kontamine tozların solunması,
mikroorganizmalar bile patojen hale geçerek önemli kayıplara hava kesesi enfeksiyonunda önemlidir. Enfeksiyon her yaştaki
neden olmaktadır. Korunma tedbirleri ve aşılamalarla tavukla- hayvanda görülürse de stres altında bulunanlar ve gençler daha
rın bağışıklığı sağlanmakta, ancak yine de birçok enfeksiyon duyarlı olup bunlarda ölümlere daha fazla rastlanır (34). Yükoluşmakta ve önemli verim kayıplarına neden olmaktadır.
sek ölümle seyreden koliseptisemisi vakalarında çoğu kez E.
Etiyolojilerine göre tavukların üst solunum yolu enfek- coli’nin primer patojen olarak rol aldığı ve önemli kayıplara
siyonları bakteriyel, viral, mantar ve paraziter olmak üzere 4 yol açtığı bildirilmektedir (57). Hastalarda enfeksiyonun durugrupta incelenmektedir (4).
muna göre, öksürük, tıksırık ve burundan akıntının gelmesi
1. BAKTERİYEL HASTALIKLAR
gibi bazı solunum sistemi semptomları gözlenebilir (24).
1.1. E. Coli Enfeksiyonları
Normal tavuklardaki
nekropsi bulgularının aksine
Kanatlılarda E.coli’nin primer ya da sekonder olarak (38,47), nekropside, hava keseleri kalınlaşmış ve matlaşmış
neden olduğu enfeksiyonlara sık rastlanılmakta ve bunlara olup, solunum yüzeylerinde bazen fibrinli bazen de irinli
bağlı büyük ekonomik kayıplar görülmektedir. Stres faktörleri eksudat bulunur. Hava kesesindeki fibrinli kalınlaşmalar bazen
enfeksiyonu şiddetlendirmekte ve etkenin olaya sonradan ka- sarımsı renkte ve omlet tarzında kazeöz kitleler şeklinde görütıldığı durumlarda enfeksiyonun klinik tablosu, prognozu ve lür (11, 14, 34,).
sağaltımı değişmekte ve güçleşmektedir (4).
Mikroskobik olarak hava keselerinde erken dönemde
1.2. Solunum kaynaklı koliseptisemisi (hava kesesi konjesyon, ödem, heterofil ve mononüklear hücre infiltrasyonu
enfeksiyonu)
Yazışma adresi/Correspondance: Özgür Özdemir, Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, 42079 Kampus/
Konya, E- posta: [email protected]
görülür. Bazen nekroz, dev hücreleri, epiteloid hücreler ile
-29-
Özdemir Ö .ve Erer H .
AVKAE Derg. 2012,2, 29-38
fibrozisin bulunduğu granulomlar da görülebilir. Ayrıca relerinde hiperplazi vardır. Kronik formda hava keseleri, sinus
pnömoni ve trake epitelinde hiperplaziye de rastlanabilir (11, ve konjuktivalarda heterofil infiltrasyonu, dev hücreleri,
epiteloid hücreler ve bağ dokuda artış vardır (29, 52).
14).
1.3.
Tavuk
Kolerası
(Fowl
cholera,
1.4. Enfeksiyöz Koriza (Tavuk korizası)
Avian
pasteurellosis)
Tavuklarda infraorbital sinusların şişmesi ve buna bağlı
Tavuk kolerası kanatlı hayvanların perakut, akut ya da olarak yüzde şişkinlik, konjuktivitis, seröz veya purulent burun
kronik
seyreden,
bulaşıcı,
hava
kesesi
yangısı
ve akıntısı ile karakterize akut seyirli bir üst solunum yolu enfek-
plöropnömoni ile karakterize (52) septisemik ve öldürücü bir siyonudur.
Hastalığın
spesifik
etkeni
Haemophilus
hastalığı olup etkeni Pasteurella multocida’dır. Tavuk kolerası paragallinarum’dur. Enfeksiyöz koriza’ya etçi ve yumurtacı
sıcak, ılıman ve yağışlı ülkelerde çok görülür (9). Ölümler her yaştaki tavuk duyarlıdır. Ancak gençlerde ve yumurtlama
genelde yumurtacı tavuklarda şekillenmektedir. Onaltı hafta- dönemindeki tavuklarda daha sık görülür (43, 62).
lıktan küçük piliçler hastalığa daha dirençlidir. Bulaşma sindi-
Hastalığın bulaşmasında en önemli rolü kronik hastalar
rim, solunum, deri ve konjuktiva yoluyla olur (29). Hastalık ve sağlıklı görülen portör hayvanlar oynar. Hastalık çoğunlukperakut, akut, subakut, kronik veya lokalize seyir gösterir. la kış aylarında ortaya çıkar. Duyarlı sürüye bir tane enfekte
Perakut formda klinik belirti görülmeksizin, septisemiyle ka- hayvanın
girmesi
yeterlidir.
Vertikal
bulaşma
yoktur.
rakterize ani ölümlere rastlanır. Akut ve subakut formda ilk Morbidite yüksek, mortalite ise düşüktür. Ancak sekonder
göze çarpan bulgu ölümlerin artmasıdır. Yumurta veriminde etkenler işe karışırsa bu oran yükselebilir (13). Sürü içerisinde
azalma, durgunluk, titreme, tüylerin kabarması, iştahsızlık, bir hayvanda enfeksiyon tespit edilmişse tüm sürü enfekte
uyuklama hali, yeşil ishal, ibik ve sakalların morarması gibi olarak kabul edilir (32).
belirtiler gözlenir. Ayrıca ağız lezyonları, ateş, sinirlilik, solu-
Enfeksiyonda en belirgin semptomlar sinuslar ve yüzde
num sayısında artış ölümden önce görülen bulgulardır. Bazı şişkinlik, burundan mukopurulent bir akıntının gelmesidir
yazarlar da klinik ve otopsi bulgularını akut ve kronik olarak (13). Ayrıca solunum güçlüğü, gözlerde kapanma, zayıflama,
değerlendirmişlerdir (12, 19, 29). Kronik formda hastalar uzun yumurta veriminde düşüklük, ishal, erkeklerde sakalda ödem
zaman hayatta kalır. Ölüm oranı düşüktür. Yerleştiği doku ve görülür (62).
organlara göre lezyonlar şekillenir (burun, kulak, deri, eklem
Nekropsi
bulguları
klinik
bulgulara
paraleldir.
ve peritonitis formu). Burun formunda lezyonlar burun ve Sinusların ve yüzün şişmiş olması, ibik ve sakallarda ödem,
sinuslarda görülür. Tavuklarda yüzde şişkinlik, ağız ve burun- burun delikleri ve sinuslarda müköz veya purulent bir akıntının
dan kirli bulanık bir akıntı gelmesi, solunum güçlüğü ve gelmesi gibi bulgular hastalığı düşündürür (42). Ayrıca
trakeal hırıltı oluşur. Ayrıca deri formunda yüz, sakal ve ibik- konjuktiva ve infraorbital sinuslar sarımsı renkte kazeöz kitle
lerdeki şişkinlikler hastalığı düşündürmektedir (29).
ile dolu olabilir ve trakeitis görülebilir (35). Akciğer ve hava
Nekropside, perakut formda sadece yaygın hemoraji keselerinde yangıya genelde komplike vakalarda rastlanılmışvardır. Akciğerlerin bir kısmı ya da tamamı konsolide, tır (13, 62).
konjesyone ve fibrinöz bir eksudatla kaplanmış durumdadır.
Mikroskobik incelemelerde burun boşluğu, infraorbital
Kesit yüzünde, yangısal kuşakla çevrelenmiş ve iyi sınırlanmış sinuslar ve trake epitellerinde dejenerasyon, deskuamasyon ve
nekroz alanları görülür. Hava keselerinin kalınlaşmış ve nekroz, bez epitellerinde akut şişkinlik, bazen hiperplazi, trafibrinopurulent bir eksudatla dolu olduğu görülür (50, 52). kedeki mukozal bez epitellerinde deskuamasyon, propriyada
Ölümden hemen önce ibik ve sakallarda morarma görülür ödem, hiperemi, erken dönemde heterofil ve lenfoid hücre
(24). Burun boşluğu, sinus ve konjuktivalarda kataral veya infiltrasyonu
görülür.
Akciğerlerde
akut
kataral
bir
kazeöz eksudat görülebilir (14). Kronik formda sinus boşlukla- bronkopnömoni tablosu vardır. Hava keselerinde epitel hücrerında sarımsı renkte kazeöz kitleler bulunur (19).
lerinde şişkinlik, propriyada ödem ve heterofil infiltrasyonu
Mikroskobik olarak, akut formda akciğerlerde bronş, görülür. Bazen de epitellerde hiperplazi gözlenebilir (13, 42,
parabronş, atria ve hava kapillarları lümenlerinde az sayıda 52).
makrofaj, dökülmüş epitel hücreleri, fibrin ve heterofil ile
1.5. Kronik Solunum Hastalığı (Chronic Respiratory
intersitisyumda heterofil infiltrasyonu görülür. Hava keselerin- Disease, CRD)
de makrofaj, heterofil, fibrin içeren eksudasyon ile epitel hüchttp://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-30-
Özdemir Ö .ve Erer H .
AVKAE Derg. 2012,2,29-38
Histopatolojik olarak başlıca ayırıcı özellik solunum
Genellikle piliç, tavuk ve hindilerde solunum sistemin-
de görülen ve büyük ekonomik kayıplara neden olan yolu mukozalarındaki müköz bezlerdedir. Bezlerde uzama ve
enfeksiyöz bir hastalıktır. Et ve yumurta veriminin azalması, papyon tarzı kıvrılmalar görülür. Epitellerde hidropik dejenesinüzitis, trakeitis, hava kesesi yangısı gibi solunum sistemi rasyon, silia kaybı, hiperplazi ve müköz bezlerin uzaması gölezyonları, salpingitis, genç hayvanlarda hareket ve canlılığın rülür (41, 42). Bronşiyal sistemde çok sayıda heterofil de bulukaybolması, artritis, tenosinovitis, hindilerde ensefalopati gibi nabilir (14). Uzun süren olaylarda mukozada lenfoid odaklar
semptomlarla
seyreder.
Hastalığın
etkeni
Mycoplasma görülebilir. Bu bulgu mikoplazma enfeksiyonunun azaldığını
gallisepticum (MG)’dur ve CRD’nin primer etkeni olarak ya da iyileşme safhasına girdiğini gösterir. Mikoplazmozis
IB’den sonra gelişirse inatçı hipertrofik bir yangı oluşur ve
değerlendirilir (27, 39).
Hastalığın bulaşması lateral ve vertikal olabilmektedir. lenfoid birikimler görülür. Bu durum CRD’nin “lenfoid
Özellikle damızlık işletmelerde klinik semptom göstermeyen folliküler reaksiyonu” olarak isimlendirilir. Bu foliküller, miks
hasta hayvanların yumurtalarından çıkan civcivler lateral bu- enfeksiyonun erken döneminde ortaya çıkan kalıntılar oldulaşmada büyük öneme sahiptir. Etkenin hücre duvarının olma- ğundan patognomoniktir. Foliküller bazen küçük sınırlı, bazen
masına rağmen insan giysilerinde 3 gün kadar yaşayabildiği, de büyük ve geniş hatta mukozadan farkedilebilecek durumdabu nedenle de bulaşmada büyük öneme sahip olduğu belirtil- dır. Bu aynı zamanda dayanıklılığın bir ifadesidir. Bu
foliküller değişik sayı ve büyüklüktedir (42).
miştir (20, 39).
Mikoplazmozisin (CRD) tek bir enfeksiyon olmadığı,
Her yaştaki kanatlılar duyarlı olmasına rağmen, özellik-
le büyüme çağındaki hayvanlar enfeksiyona daha çok yakalan- genellikle IB olan kümeslerde üst üste enfeksiyon şeklinde
maktadır. Hastalık, özellikle ND, IB, ILT, koliseptisemisi ve olduğu ifade edilmiştir. Mikoplazmanın baskın olduğu durumkolera gibi hastalıklarla birlikte seyrettiği durumlarda daha larda, epitel katta orta şiddette hiperplazi ve hidropik dejeneciddi klinik tablo oluşturmakta ve enfeksiyonun seyri ağırlaş- rasyon, silia kaybı ve müköz bezlerde uzama görülürken,
makta, tedavisi zorlaşmakta ve önemli verim kayıpları şekil- IB’nin baskın olduğu durumlarda ise mukozanın mononüklear
lenmektedir. Bunların dışında beslenme, havalandırma ve hücre infiltrasyonu yüzünden 7-8 kat kalınlaştığı bildirilmiştir
ısıtma yetersizliği, hayvan sayısının fazla olması, kötü idare, (41).
Enfeksiyonda abdominal ve torasik hava keseleri ile
kümesin dezenfeksiyonu, amonyaklı ve tozlu kümes ortamı ve
diğer stres faktörleri hayvanları hastalığa karşı duyarlı hale akciğerler de etkilenir. Hava keselerinde kalınlaşma ve damarlaşma artar. Mukozadaki eksudatta mononüklear hücreler,
getirmektedir (20, 24, 39).
Klinik belirtiler 3 haftalıktan küçük hayvanlarda pek makrofajlar, fibrin ve heterofiller vardır. Mukozada, trakedeki
görülmez. Diğer solunum sistemi hastalıklarındaki bulgulara lenfoid foliküllere benzer lezyonlar görülür. Bu özellik inatçı
benzer klinik bulgular gözlenir (20). Özellikle istirahat halin- miks enfeksiyonların kanıtı olarak değerlendirilmektedir (42,
deyken geceleri kümesteki hayvanlarda hırıltılı solunum dik- 52).
İnfraorbital
sinuslar,
histopatolojik
çalışmalarda
kati çeker (24). Bu bulgular erişkin hayvanlarda her zaman mikoplazma enfeksiyonu yönünden temiz görülebilir. Burada
görülmeyebilir. Yumurtacılarda ölüm oranının pek önemsen- mononüklear hücre infiltrasyonu ile müköz bezlerin uzaması
memesine rağmen, yumurta veriminde düşüklük, dölsüz yu- ve hiperplazisi ile sinusların müköz membranının kalınlaşması
murta çokluğu (% 10’dan fazla), döllü yumurtalarda kabuk altı farkedilemezse diğer enfeksiyonlardan ayırt edilemez (42).
1.6. Ornithobacterium rhinotracheale Enfeksiyonu
ölümler şekillenmesi daha önemli görülmektedir (20, 39).
Hasta veya ölen hayvanların nekropsilerinde hava kese- (ORT)
lerinde
matlaşma,
kalınlaşma,
kazeöz
eksudat
ve
Hastalık, tüm dünyada kanatlı endüstrisinde ağır ekono-
lenfofolliküler reaksiyon, infraorbital sinus, kohana ve trakede mik kayıplara neden olan, daha çok tavuk ve hindilerde görümukoid veya mukopurulent eksudat sıkça görülür. Solunum len, akut seyirli, yüksek düzeyde bulaşıcı olan bir üst solunum
sisteminde, burun deliklerinde ve bronşlarda sarımsı renkte yolu hastalığıdır (31). Hastalığın etkeni Ornithobacterium
kazeöz kitleler, akciğerlerde fokal grimsi alanlar ve koyu renk- rhinotracheale’dir (23). ORT enfeksiyonları çoğu vakada E.
te pnömonik odaklar görülebilir. Sinüzitise daha çok hindiler- coli, Bordetella avium, NDV, IBV, TRTV ve M. synovia gibi
de, bazen de tavuklarda rastlanır (14, 20, 39).
solunum sistemi patojenleriyle birlikte bulunmuştur. Çoğu
deneysel çalışmada ORT’nin tek başına minimum düzeyde
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-31-
Özdemir Ö. ve Erer H.
AVKAE Derg. 2012,2,29-38
lezyona sebep olduğu, enfeksiyona bakteri ve virusların karış-
Hastalık Türkiye’de ilk defa 1946 yılında görülmüş,
masıyla lezyonların şiddetinin arttığı bildirilmektedir. Ancak, 1948, 1967, 1971, 1979 yıllarında yüksek mortalite ve
sahada ORT’nin tek başına bulunduğu bazı vakalarda, miks morbidite ile seyretmiştir. Konya, Karaman, Aksaray ve Niğde
enfeksiyonlardaki lezyonlara benzer patolojik lezyonlar göster- illerinde 1996 yılı yazında öncelikle köy tavuklarında yüksek
oranda ölümlerle seyrettiği tespit edilmiştir (25).
diği de bildirilmiştir. (16).
Hastalıkta, rinitis, aksırma, öksürme, sinüzitis, solunum
Nekropside en önemli bulgular solunum yollarındadır.
yetmezliği ve güçlüğü, büyümede gerileme, yüz üstü yatma Burun boşluğu, larinks ve trakede seröz ya da kataral eksudat
gibi semptomlar ve ölüm görülebilir. Semptomlar yiyecek ve vardır. Bazen trakede kanamalar ile bifurkasyon bölgesinde
su alımının azlığı ile ilgilidir. Özellikle genç hayvanlarda orta sarımtırak müköz bir eksudat ve akciğerlerde pnömoni görüleşiddette solunum sistemi bulguları, yüzde ödem ve infraorbital bilir. Hava keselerinde özellikle gençlerde kalınlaşma, bazen
sinuslarda şişkinlik ile beyin enfeksiyonuna bağlı ani ölümler kataral ya da kazeöz eksudat bulunur. Bulgular suşlara göre
değişebilmektedir. Lentojenik ve velojenik suşlarla enfeksi-
görülebilir (23, 31, 58, 59, 60).
Nekropside rinitis, trakeitis, akciğerlerde bilateral kon- yonda solunum sistemi bulgularına ilaveten bezli mide ile
solidasyon,
ödem,
fibrinopurulent
eksudat,
perikarditis, bağırsaklarda kanama ve ülserler, diğer iç organlarda da kana-
peritonitis, enteritis ve hava keselerinde matlık görülür (31). malar görülmektedir (2, 5, 10).
Özellikle abdominal hava keselerinde sarımsı-beyaz renkte
Mikroskobik incelemede Lentojenik suşla enfekte hay-
köpüklü, yoğurt benzeri eksudasyon vardır (55, 58, 59). Ayrıca vanlarda trake ve burunda orta şiddette ödem, lenfosit
pnömoni ve trakede köpüklü, bazen peynirimsi eksudat görüle- makrofaj ve heterofil infiltrasyonuyla birlikte epitel hücrelerinbilir. Hastalığın subklinik olarak seyrettiği durumlarda de şişme ve nekroz oluşur. Hava keselerindeki değişiklikler
nekropside dikkati çeken yegane bulgu hava kesesi yangısıdır epitel hücrelerinde hiperplazi, ödem, heterofil ve lenfosit
infiltrasyonu ile fibrozisi içerir. Velojenik suşla enfekte hay-
(23).
En yaygın histopatolojik lezyonlar akciğer, plöra ve vanlarda trake ve sinus epitellerinde nekroz görülebilir. Akcihava keselerinde bulunur. Akciğerlerde konjesyon, parabronş ğerlerde intersitisyel pnömoni, fibrinli pnömoni olabilir. Aşıve hava kapillarlarının lümeninde makrofaj ve heterofillerle lanmış ve virüse dirençli hayvanlarda en göze çarpan reaksikarışmış geniş fibrin kitleleri görülür. Parankimde geniş nek- yon solunum epitellerinde hiperplazidir. Bununla beraber baroz odakları ve yer yer bakteri kümeleri göze çarpar. Kapillar zen ödem ve konjesyon da görülür. Hiperplazik epitel hücreledamarlarda fibrin trombüslerine rastlanır. Plöra ve hava kese- rinin çekirdeklerini çevreleyen, sitoplazmik vakuolizasyonun
lerinde geniş ödem ve kalınlaşma, interstisyumda yoğun fibrin bir sonucu olarak boya almamış alanlar vardır. Hastalığın
oluşumu, yaygın heterofil infiltrasyonu ile fokal nekrotik alan- perakut formunda, benzer viruslarda olduğu gibi (sığır vebası,
lar ve fibrozis görülür (16, 23).
distemper) sitoplazmik asidofilik inklüzyon cisimcikleri oluşa-
2. VİRAL HASTALIKLAR
bilir. Hindilerde Lentojenik Lasota suşlarıyla yapılan aşılama-
Newcastle Hastalığı (Newcastle Disease-ND, Yalancı larda trakede inklüzyonlara rastlanmıştır (14, 42, 52).
Veba)
Avian İnfluenza (AI-Kuş gribi, Tavuk vebası)
Kanatlılarda tip 1 Paramyxovirus’un neden olduğu,
Avian influenza kanatlıların solunum, üregenital, deri
solunum, sindirim ve sinir sistemi bozuklukları oluşturan çok ve sindirim sistemine ait belirtilerle birlikte yüksek düzeyde
bulaşıcı viral bir hastalıktır. Dünyanın birçok ülkesinde halen morbidite ve mortalite ile seyreden akut enfeksiyöz bir hastalıönemli kayıplara neden olmaktadır. Virusun biyolojik açıdan 3 ğıdır. Avian İnfluenza virusunun neden olduğu hastalıklar arapatojenik tipi bulunur. Bunlardan lentojenik suş hafif üst solu- sında en önemlisi tavuk vebası olup, etken hindi, ördek, kaz,
num enfeksiyonu, mezojenik suş orta derece virulense sahip bıldırcın ve birçok yabani kanatlıda da enfeksiyon oluşturmakolup solunum ve sindirim problemlerine yol açmaktadır ve bu tadır (21).
iki suş aşı suşu olarak kullanılmaktadır. Velojenik suşların
Türkiye’de hastalık ilk olarak 5 Ekim 2005’te
virulensi oldukça yüksek ve çok bulaşıcı olup, ölüm oranı Balıkesirde 1800 başlık hindi sürüsünde görülmüş. Hayvanlayüksek solunum, sindirim ve sinir sistemi enfeksiyonlarına rın 1700 tanesi hastalıktan ölmüş, kalanları da kontrol prograneden olmaktadır (10, 46, 52).
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-32-
mı çerçevesinde imha edilmiştir. (33).
Özdemir Ö. ve Erer H.
AVKAE Derg. 2012,2,29-38
Bulaşmada direk temas önemli rol oynar. Hasta ve has- infiltrasyonuyla karakterize orta şiddette lezyonlara sebep
talıktan kurtulmuş hayvanlar enfeksiyon kaynağını oluşturur- olurlar. Hava keselerindeki lezyonlar ND’deki lezyonlara benlar. Virus hasta hayvanların ağız, burun ve gözyaşı akıntılarıy- zerdir (52).
la ayrıca ile de saçılır. Hastalık virusla bulaşık olan her türlü
Enfeksiyöz Bronşitis (Infectious Bronchitis-IB)
araç-gereç, ekipman ve bakıcılarla mekanik olarak yayılabildi-
Tavuklarda görülen çok bulaşıcı, akut seyirli bir hasta-
ği gibi, böcekler, kan emici sinekler ve rodentlerle de yayılır. lıktır. Özellikle gençlerde solunum güçlüğü, trakeal sesler,
Sürüler arası bulaşma genelde aerosol yolla olur. Yumurtayla öksürme, aksırma ve burun akıtısı gibi patognomonik olmayan
da bulaşma olabileceği bildirilmiştir. Hastalığın seyri genelde fakat karakteristik semptomlar görülür (22, 48). Ayrıca yumurkısadır ve sürü içinde hızla yayılır. Hasta hayvanlarda tüylerde ta veriminde ve kalitesinde de azalmalara sebep olur (37, 54).
kabarma, iştahsızlık ve yumurta veriminde düşme görülür. Etken Corona virus grubundan Avian infectious bronchitis
Göz kapakları kapanabilir, kojuktivalar şişmiş ve kırmızı renk- virusu’dur. Zayıf havalandırma, yoğun barındırma ve stres
te olup, sakal, ibik ve gözlerin çevresinde karakteristik olarak önemli predispoze faktörlerdir. Etkenler özellikle solunum
siyanoz ve ödem meydana gelir. Ödem boyun ve göğüse de sisteminde çoğalır. Hastalığa kış aylarında daha fazla rastlanır.
yayılabilir. Glottisteki ödem boğulma ile sonuçlanan solunum Hastalığın uzak kümeslere nasıl bulaştığı hala açıklanamamışgüçlüğüne neden olabilir. Burun deliklerinden grimsi kanlı bir tır. Bulaşmada vektörlerin rolü yokken insanlar bulaşmada
eksudat gelir. Hasta hayvanların çoğu klinik belirtilerin başla- aracıdır. Yumurta ile buluşma görülmez. İyileşen hayvanlar 1
masından sonra 2 gün içinde ölür. Yumurtacı tavuklarda yu- ay süre ile virüsü saçarlar (15, 22).
Enfeksiyöz bronşitis, 1960’lı yıllardan beri batılı ülke-
murta veriminde düşme ve yumurta kabuğunda yumuşama
lerde korkulan bir hastalıktır. Avrupada ve ülkemizde hatalı ve
görülür (21, 53).
Nekropside; orta şiddetli patojen virus enfeksiyonların- bilinçsizce kullanılan canlı aşılarla yayıldığı bildirilmektedir
da en önemli bulgu sinuslarda seröz-fibrinli veya purulent (3). IBV aşı suşlarının, virulent saha suşlarına oranla
eksudat görülmesidir. Trakede ödem, konjesyon ve kanamalar kolibasillozise olan duyarlılığın artmasında daha fazla etkili
vardır. Ayrıca lümende seröz-kazeöz eksudat bulunabilir. Ha- olduğu bildirilmiştir (40). Yumurta dönemindeki hayvanlarda
va keselerinde fibrinopurulent eksudat, burunda mukopurulent solunum sistemi belirtileri gençlere oranla daha az şiddetli
eksudat
ile
akciğerlerde
pnömoni
görülebilir.
Yüksek seyretmesine rağmen, yumurta veriminde ve yumurta kalite-
patojenik virus enfeksiyonlarında lezyonlar septisemi için sinde ciddi azalmalar görülür. Hastalık bir kümeste çıktığı
tipiktir. Karın yağları, kaslar, deri ve iç organlarda yaygın zaman hemen hemen kümesin tamamı enfekte olur. Ölüm
peteşiyel ve ekimotik kanamalara rastlanır. Karakteristik lez- oranı gençlerde yaşlılara oranla daha fazladır (22, 49).
Civcivlerdeki klinik bulgular öksürük, tıksırık, trakeal
yonlar ince barsaklara kadar uzanabilen, proventrikülüs ve
taşlıktaki hemorajilerdir. Özellikle solunum kanalını etkileyen sesler ve burun akıntısıdır. Gözlerde sulanma ve sinusların
ve uzun süreli olgularda sinüzitis, fibrinöz perikarditis ve şişmesine bağlı olarak yüzde şişme görülür. Piliç ve tavuklarda
peritonitis de gözlenmiştir. Yüzde ve gaga altında ödem olduk- klinik olarak trakeal sesler, öksürük ve solunum güçlüğü görüça yaygındır. Ayrıca hava keselerinde matlaşma, fibrinöz veya lür.
kazeöz eksudat vardır (2, 21, 53).
Özellikle
hayvanlardaki
hırıltılı
solunum
geceleri
istirahatte oldukları zaman dikkati çeker. Tavuklarda yumurta
Bazı virus türleri hava keselerinde yangı, pnömoni, veriminde azalma görülür. Yumurta verimi düştüğü sırada aynı
bronşitis, diffuz trakeitis, şiddetli rinitis ve sinuzitise sebep zamanda yumuşak kabuklu, üzeri pürüzlü ve şekilsiz yumurtaolur. Trake, sinuslar ve burun deliklerinde epitel hücrelerinde lar dikkati çeker (22). Erişkinlerde yumurtalar elle muayene
nekroz ve heterofil infiltrasyonunu takiben epitelde hiperplazi edilmezse ve geceleri kümes dinlenmezse hastalık klinik olaile propriyada lenfosit ve makrofaj infiltrasyonu görülür. Bu rak farkedilmeyebilir (15).
lezyonlar, TRT virus, IBV ve NDV’nun neden olduğu lezyon-
Nekropside, civcivlerde trake, burun boşlukları ve
lara benzerlik gösterir. Bazı influenza virusları akciğerde hava sinuslarda seröz, kataral veya kazeöz bir eksudat ile akciğerlerkapillarları ve hava yollarında fibrin eksudasyonu, sıklıkla de pnömoni görülebilir. Piliç ve tavuklarda karın boşluğunda
heterofil infiltrasyonu, ödem ile parabronşiyal, atrial ve sulu bir yumurta sarısı dikkati çeker. Ancak tipik bir bulgu
infindibular epitel hücrelerinde yaygın nekrozla karakterize değildir. Yumurta kalitesini etkileyen diğer hastalıklarda da
pnömoniye neden olurken, diğerleri fokal lenfosit ve makrofaj görülebilir. Trakede seröz kataral bir eksudatın bulunması en
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-33-
Özdemir Ö. ve Erer H .
AVKAE Derg. 2012,2,29-38
belirgin bulgudur. Ayrıca, bronşlarda oluşan kazeöz tıkaçlar Hayvanların ağız ve burun akıntıları ile çıkarmış oldukları
sonucu boğulmalar, hava keselerinde matlaşma ve sarımsı kanlı eksudat diğer tavukların vücuduna bulaşır. Ayrıca bu
renkte kazeöz kitle ile fibrozis görülebilir (14, 15, 22, 52).
eksudat yer yer duvarlara da bulaşmış durumdadır. Bu da en-
Enfekte hayvanlarda trake, sinus ve burunda serömüköz feksiyonun teşhisi açısından oldukça tipiktir. Hayvanların baş
eksudatla, mukozada kalınlaşma belirgindir. Trakedeki lezyon- bölgesi genellikle siyanotiktir. Göz yaşı akıntısı ve kötü kokular dejenerasyon, hiperplazi ve rejenerasyon olarak üçe ayrılır. lu burun akıntısı saptanabilir. Subakut formda hastalığın başlaHiperplazik bölgede yeni oluşan epitel hücreleri genellikle ması yavaştır. Solunum güçlüğü, aksırma, tıksırma, öksürme
siliasızdırlar (49). Hafif şiddetli enfeksiyonlarda epitel hücre- gibi belirtiler dikkati çeker. Ölümden 2-4 gün öncesine kadar
leri normal kolumnar yapılarını korurken silialarda kayıplar bulgular görülebilir. Morbidite oranı yüksek olmasına karşın
görülür.
Konakçı
duyarlılığının
artması
veya
etkenin mortalite oranı % 10-30 arasında değişir. Bu form perakut
virulensinin fazla olması epitelde kayba yol açar (41, 42). formun sonunda gelişir. Hafif veya kronik form, diğer formları
Enfeksiyonda ilk 18 saat içinde trakea epitelinde kübikleşme, atlatmış hayvanlarda veya orta şiddette hastalık oluşturan
dejenerasyon ve siliaların kaybı, mukozal bezlerde distorsiyon, suşlara bağlı olarak şekillenir. Enfekte hayvanlarda verimde
trakea ve bronşlarda lamina propriyada az sayıda heterofil ve düşüklük, ilgisizlik, aksırma, nefes almada güçlük, burun ve
lenfosit infiltrasyonu vardır. Rejenerasyon 48 saat sonra başlar gözde akıntı görülür (6).
Makroskobik olarak en yaygın lezyonlar larinks ve
ve hiperplaziyi takiben 7 gün sonra lamina propriyada
germinal merkezleri olan yoğun lenfoid hücre infiltrasyonları trakede görülür. Larinks ve trakede bazen sadece mukus görübelirginleşir. Yetişkin tavukların subakut enfeksiyonlarında lürken, bazen de hemorajik ve difterik değişiklikler görülebilir
epitel sağlamken submukozada şiddetli ve diffuz mononüklear (30).
hücre infiltrasyonu ile mukoza 7-8 kat kalınlaşır. Hava kesele-
Perakut formda en önemli bulgu hemorajik trakeitistir.
rinde 24 saat içinde epitel hücrelerinde hidropik dejenerasyon, Trake lümeninin kanlı bir eksudatla dolu olduğu dikkati çeker.
ödem, bazen lümende fibrinöz eksudat görülebilir. Daha sonra Ölüm çoğu kez asfeksiye bağlı olarak şekillenmektedir. Trakepropriyada mononüklear hücre infiltrasyonu artar (14, 15, 49, de difterik değişikliler yaygındır. Yangı aşağı doğru bronşlara,
akciğerlere ve hava keselerine yayılabilir. Diğer organlarda
52).
Enfeksiyöz
Laringotrakeitis
(Infectious anemik görünüm dışında bir bozukluğa rastlanmaz (5, 30).
Laryngotracheitis-ILT)
Akut ve subakut formda nekropsi bulguları perakut form bul-
ILT tavuk ve sülünlerin, çoğunlukla larinks ve üst solu- gularına benzerlik gösterir. Ancak lezyonlar daha azdır.
num yollarında değişik derecede belirtiler göstererek seyreden, Konjuktivitis, sinüzitis ve trakeitis görülür. Ayrıca larinks ve
nefes alamama, solunum depresyonu ve kanlı balgam oluşu- trakenin üst kısımlarında sarımsı renkte peynirimsi difteroid
muyla karekterize, mortalite ve morbitidesi yüksek, bulaşıcı membranlara
da
rastlanır.
Hafif veya
kronik
formda
viral bir enfeksiyonudur. İlk kez ABD’de tespit edilmiştir (6, nekropside larinks, trake ve ağız boşluğunda peynirimsi nekro30, 61). Etken Herpesvirus grubundan Laryngotracheitis tik odaklara rastlanır. Hava kesesi yangısı çoğunlukla görülvirusu olup (6), Gallid Herpesvirus-1 olarak da bilinir (61). mez. Ancak enfeksiyon uzun sürerse sekonder komplikasyonILT doğal koşullarda sadece tavuklarda görülür. Enfeksiyona lara bağlı olarak şekillenebilir (6, 30).
her yaştaki tavuklar duyarlı olup, hastalıkla ilgili tipik klinik
belirtiler genellikle erişkinlerde gözlenir (6).
Mikroskobik olarak solunum yolu epitellerinde enfeksiyonu takiben 48 saat içinde sinsityal ve epitel hücrelerinde
ILT her yaştaki tavuklarda görülürse de kural olarak dejenerasyon, hipertrofi ve nekroz görülür. Ayrıca silialarında
yumurta dönemindeki hayvanlarda daha çok ortaya çıkar. Has- kayıp vardır (42, 52). Lamina propriyada ödem, konjesyon,
talık 3 değişik formda seyreder. Perakut formda hastalık ani- orta şiddette mononüklear hücre infiltrasyonu vardır (42).
den başlar, hayvanlar arasında hızla yayılır ve morbidite oranı Enfeksiyonun başlangıç safhalarında sinsityal hücrelerde ya da
%100, mortalite oranı % 50-70 arasında değişir. Bu tip enfek- dökülmüş
epitel
hücrelerinde
eozinofilik
intranüklear
siyona kondüsyonu iyi hayvanlarda rastlanır. Hayvanlarda inklüzyon cisimciği bulunur (42, 52). İnklüzyon cisimciği
nefes alıp vermede zorluk, baş ve boynun solunum sırasında içeren sinsityal hücreler lümende de bulunabilir. İnklüzyon
ileriye doğru uzatılması, gözün tam veya parsiyel olarak kapalı bulunan hücreler bazı kesitlerde çok sayıda görülürken, bazı
olması ve solunum sırasında hırıltı gibi belirtiler ortaya çıkar. kesitlerde de birkaç tane olabilir. Bunlar genelde hücre kümehttp://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-34-
Özdemir Ö. ve Erer H .
AVKAE Derg. 2012,2,29-38
lerinde bulunur. (42). Hava keseleri, akciğer ve bronşlarda klinik bir bulgudur. Periorbital ve infraorbital sinusların şişmedaha az ve hafif lezyonlar görülür. Akciğerin ventral bölgesin- si, tortikollis, serebral bozukluk (dengesizlik) ve opistotonusla
de
özellikle
bronşlar
etrafında
pnömoni
görülürken, seyreder. Klinik bulgular yaygın olmasına karşın genelde sürü-
parabronşlar fibrin ve heterofil ile tıkanmış olup, bazı nün % 4’ünden daha azı etkilenir. Ticari yumurtacılarda kaliteepitellerde de hiperplazi ve intranüklear inklüzyon içeren siz yumurta olabilir. Bu bulgu IB ve E. coli ile ilgili SHS’de de
sinsityal hücreler vardır. İlerleyen durumlarda fibrozis oluşur gözlenebilir (28). Ayrıca uygun olmayan yetiştirme koşulları,
sıkışık barındırma gibi durumlar da mortaliteyi artırır. Deney-
(52).
Ülkemizde ILT ile ilgili serolojik ve histopatolojik bil- sel enfeksiyonlarda yeterli şiddette hastalık oluşturulamamakdirimler mevcuttur (26, 44).
ta, bu da saha şartlarındaki olumsuz yetiştirme koşullarının
Pnömovirus Enfeksiyonları (Swollen Head Sendromu deneysel ortamda sağlanamamasına bağlanmaktadır (18).
(SHS), Şişkin Baş Hastalığı)
Nekropside, damak ve üst solunum yolu mukozasında
Tavuklarda Şişkin Baş Hastalığı (SHS) Özellikle 4-6 konjesyon, burun mukozasında peteşiler görülür ve mukoza
haftalık broylerler başta olmak üzere, damızlık ve yumurtacı- kırmızı renkten mor renge dönüşmüştür. Trakenin üst kısımlalarda peri- ve infraorbital sinuslarda şişkinlik, tortikollis, rında hafif peteşiler gözlenebilir. Başın değişik bölgelerinde
opistotonus ve inkoordinasyonla karakterize akut seyirli bir subkutan ödem vardır (1). Yüzde derialtı dokularda (özellikle
solunum sistemi hastalığıdır (1).
perioküler bölgede) sınırlı şişkinlik görülür. Bu ödematöz
Bu hastalık, hindilerde ve tavuklarda TRT (Turkey şişkinliklere kesit yapıldığında sıklıkla kazeöz materyelle karrhinotracheitis), SHS (Swollen Head Sendromu) ve ART şılaşılır. (45). Başta boyunda ve ibikte subkutan dokularda
(avian rhinotracheitis) olarak da adlandırılır. Klinik bulgular sarımsı jelatinöz, purulent bir ödem ve infraorbital sinuslarda
veya lezyonlar sadece bu enfeksiyona özgü değildir. Bulgular değişik derecelerde şişkinlik görülür (28). Makroskobik lezdiğer mikroorganizmalar enfeksiyonları (Bordetella, ORT, yonların, baş bölgesi, burun boşluğu ve infraorbital sinuslarda
mikoplazma gibi) ile karışabilir. TRT, SHS ve ART’ nin, APV lokalize olduğu, trake ve diğer iç organlarda her zaman lez(Avian pnömovirus) enfeksiyonu sonucu şekillendiği kabul yonlara rastlanmadığı bildirilmiştir (18).
edilir. Hastalığın şiddeti muhtemelen sekonder enfeksiyonla
Mikroskobik
olarak,
solunum
sisteminde
rinitis,
ilişkilidir. SHS için karakteristik kabul edilen şişkin baş send- infraorbital sinüzitis, trakeitis, pnömoni, hava kesesi yangısı
romunu aslında E. coli’ye bağlı sekonder enfeksiyon sonucu sıklıkla oluşabilir. Bunlardan kataral purulent rinitis ve
oluşur (28). Hastalığın etkeni paramyxovirus grubuna dahil bir sinüzitis en önde gelen bulgulardır (28). Bazen orta kısımlaPneumovirus alt ailesinden Metapneumovirus genusunda rında nekrotik artıklar, bakteri kümeleri, makrofaj ve yabancı
klasifiye edilir. Etken aynı zamanda hindilerin rinotrakeitisinin cisim dev hücreleri içeren değişik büyüklükte granülomlar
de (TRT) etkenidir. Hastalıklı hayvanlardan pnömovirusla göze çarpar (1, 45).
birlikte sıklıkla E.coli izole edilir. Ayrıca Klebsielle spp.,
Pasteurella spp., Haemophilus spp. ve Staphylococcus spp.
izole edilebilir (1, 18).
Ülkemizde ise tavuklarda SHS ilk defa 1993 yılında
Aydın ve ark. tarafından bildirilmiştir (18).
Hastalık burun akıntısı ve aksırıkla başlar. Bunu takiben
12-24 saat içinde gözlerin çevresinden başlayan gaga altına ve
sakallara da yayılan subkutan ödem görülür. Orta kulağın yangılanmasına bağlı sinirsel semptomlar oluşur. İnkoordinasyon,
opistotonus ve tortikollis de görülebilir. Morbidite çok yüksek
olmasına rağmen, mortalite düşüktür. Bakteriyel komplikasyonlar şekillenirse mortalite % 20’lere çıkabilir (1). Yaşlı tavuklarda özellikle öksürük ve baş düşkünlüğü görülür. Yumurta üretimi %70’in altına düşer ve kabuk kalitesi bozulur.
SHS, tavuklarda pnömovirus enfeksiyonunu takiben oluşan
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-35-
Özdemir Ö. ve Erer H .
AVKAE Derg. 2012,2,29-38
larda enfeksiyon akut seyirli yüksek mortalite ve morbiditeye
Kanatlı Çiçeği (Fowl-Pox, Variola Aviare)
Kanatlı çiçeği, çok eski yıllardan beri bilinmekte olup, sahiptir. Yetişkinlerde sporadik ve kronik seyirlidir (36).
Makroskobik olarak başta akciğerler ve hava keseleri
tavuk, güvercin ve kanarya yetiştiriciliğinde önemli ekonomik
kayıplara yol açar. Deride nodüler lezyonların yanısıra göz, olmak üzere larinks, trake ve syrinkste çeşitli irilikte sarıburun,
ağız,
özofagus
ve
trakede
sarımsı
renkte beyaz nodüllere rastlanır. Ayrıca hava keselerinde kalınlaşma
psödomembranlarla karakterize lezyonlara yol açan viral bir ve üzerinde mantar üremelerine de rastlanır (4). Mikroskobik
hastalıktır. Hastalık etkeni poxvirus grubundan Kanatlı çiçeği olarak solunum sisteminde ortalarında mantar miselleri buluvirusu’dur. Solunum sistemindeki lezyonlar genelde trakenin nan tipik yaban cisim granulasyon dokuları görülür. Miseller
üst 1/3’lük kısmını ve larinksi içerir. Lezyonlar bazen ülser nekrotik merkezlerde Hematoksilen-Eozin boyasıyla görülebişeklinde olabilirken, bazen de nodülden plağa kadar değişebi- lir. Miseller uniform yapıda septumlu ve çatallı branşlara salir. İnfraorbital sinusların yangısı ile hayvanın yüzü şişer. hiptir. Plakların yüzeyinde kapsülsüz olarak konidioforlara
Difterik formda bazen hiçbir klinik belirti göstermeden ölen rastalanır (4, 51).
hayvanların iç organlarında virus tespit edilmiştir (7, 52, 56).
4. PARAZİTER HASTALIKLAR
Adenovirus Enfeksiyonları
Kriptosporidiozis
Hastalıkta hafif solunum sistemi bozukluğu şekillen-
Kriptosporidiozis, Cryptosporidium genusunda küçük
mekte ve eğer solunum sistemine ait viral (IB, ILT, ND) ve koksidian bir parazitin neden olduğu bir hastalıktır. Etkenler
bakteriyel (Mikoplazmozis, Enfeksiyöz koriza vs) etkenler mide-bağırsak
ve
solunum
sistemi
epitellerinin
bulunursa adenoviruslar daha etkili olabilmektedir. Bu nedenle mikrovilluslarına affinite gösterirler. Tavuklarda, hindilerde ve
de Adenovirusların solunum sistemi bozukluklarında primer bıldırcınlarda bu parazit primer patojen olarak solunum ve
etken olamayacakları belirtilmektedir (8).
sindirim sitemlerinde morbidite ve mortalite ile sonlanabilir.
Nekropside solunum sisteminde trakeitis, pnömoni, Klinik bulgular yaygın olarak öksürme, hapşırma, boğuk ses
hava kesesinde matlık görülebilir (14). Histopatolojik olarak çıkarma ve dispnedir. Makroskobik olarak trake sinuslar, busolunum sisteminde orta şiddette kataral trakeabronşitis görü- run boşluğu ve konjuktival keseler mukoid eksudat içerir.
lür. Hava kesesi epitellerinde akut hücre şişkinliği olabilir. Akciğerler benekli görünümde ve hava keseleri bulanıktır (4,
Solunum yolu epitellerinde bazofilik intranüklear inklüzyonlar 17).
Mikroskobik değişiklikler kriptospridilerin epitel hücre-
görülebilir. Ancak dikkatli incelemeler yapmak gerekir bulun-
maları oldukça zordur. Adenovirus enfeksiyonları E.coli ile lerinin yüzeyine yapışması ile ilgilidir. Müköz bezlerde kistik
kombine olduğu zaman mortalitenin %32’ye kadar çıktığı hiperplazi, solunum yolu epitellerinde silial kayıp, nekroz,
bildirilmiştir. Yumurta verimindeki düşüşle birlikte orta şid- hipertrofi ve hiperplazi, propriyada konjesyon, heterofil, lenfodette solunum güçlüğü belirtileri ve akciğer lezyonları sit infiltrasyonu görülür (52).
adenovirus enfeksiyonundan şüphelendirir (8).
3. MANTAR HASTALIKLARI
Aspergillozis
Kanatlı hayvanların özellikle solunum yolunda bozukluklara neden olan hastalık, iç organlarda bazen de beyinde
önemli lezyonlara sebep olur. Hastalık etkeni Aspergillus
fumigatus’dur. Bazı olaylarda A.niger, A. glaucus’un da enfeksiyona katıldığı tespit edilmiştir. Genel olarak gençler erişkinlerden daha duyarlıdır. Mantar sporlarının solunum havası
veya gıdalarla alınmasıyla solunum yolları göz ve iç organlarda lezyonlar oluşur. Enfekte hayvanlarda hastalığın derecesine
göre, hırıltılı solunum, burun akıntısı, gözlerde yangısal reaksiyon, öksürük, tıksırık, iştahsızlık, düşkünlük, bazen de
tortikollis ve sinirsel belirtilere rastlanır (4, 52). Genç hayvan-
Sonuç
Üst solunum yolu enfeksiyonlarının klinik bulguları
genellikle birbirine benzer olup sıklıkla karıştırılmaktadır.
Tanı amacıyla etken izolasyonu ve identifikasyonu tercih edilmesine rağmen, birçok etken hastalıkların hem primer hem de
sekonder etkeni olabilmekte ve enfeksiyonlar bir süre sonra
miks şekilde gözlenmektedir (CRD, SHS, Hava kesesi enfeksiyonları). Böylece bulgular da miks olarak görülmektedir. Patolojik bulguların, mikrobiyolojik, virolojik ve serolojik bulgularla birlikte değerlendirilmesi tanıya büyük katkı sağlamaktadır.
Kaynaklar
1.Akan M (2002) Şişkin Baş Hastalığı “Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1.
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-36-
Özdemir Ö .ve Erer H .
baskı, 183-184, Medisan, Ankara, Türkiye.
2.Alexander DJ (2003) Newcastle Disease In “Disease
of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR
Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 6487, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA.
3.Alkan M ve Bayraktar R (1995) Türkiyede Tavuk
Hastalıklarının Yayılışı,VI. Hayvancılık ve Beslenme Sempozyumu ’95 Tavuk Yetiştiriciliği ve Hastalıkları, SÜ Veteriner
Fakültesi Yayınları,197-201, Konya.
4.Arda M, Minbay A, Aydın N, Akay Ö ve İzgür M
(1994) Kanatlı Hayvan Hastalıkları, Genişletilmiş 3. Baskı, 73
-230, Medisan Yayınevi, Ankara, Türkiye.
5.Arda M, İzgür M ve Esendal ÖM (1995) Kanatlı
Viral Hastalıkları,VI. Hayvancılık ve Beslenme Sempozyumu
’95 Tavuk Yetiştiriciliği ve Hastalıkları, SÜ Veteriner Fakültesi Yayınları, 203-234, Konya, Türkiye.
6.Arda M (2002a) İnfeksiyöz Laringotraheitis
“Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı, 185-188, Medisan, Ankara, Türkiye.
7.Arda M (2002b) Tavuk Çiçeği “ Kanatlı Hayvan
Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1.
baskı, 189-194, Medisan, Ankara, Türkiye.
8.Arda M ve Akay Ö (2002) Adenovirus İnfeksiyonları
“Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı, 201-207, Medisan, Ankara, Türkiye.
9.Aydın N (2002a) Tavuk Kolerası “ Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı,
61-64, Medisan, Ankara, Türkiye.
10.Aydın N (2002b) Newcastle Hastalığı “ Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1.
baskı, 135-146, Medisan, Ankara, Türkiye.
11.Barnes HJ, Vaillancourt JP and Gross WP (2003)
Colibacillosis In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ
Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne,
Eleventh Edition, 631-646, Iowa State Press, Ames, Iowa,
USA.
12.Blackall PJ and Miflin JK (2000) Identification and
Typing of Pasteurella multocida: A Review, Avian Pathology,
29, 271-287.
13.Blackall PJ and Matsumoto M (2003) Infectious
Coryza In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes,
AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh
Edition, 691-704, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA.
14.Champbell RSF (1986) The Pathogenesis and
Pathology of Avian Respiratory Infections, Veterinary
Bulletin, 7, 521-541.
15.Cavanagh D and Nagi SA (2003) Infectious
Bronchitis In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ
Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne,
Eleventh Edition, 101-120, Iowa State Press, Ames, Iowa,
USA.
16.Chin RP, Van Empel PCM and Hafez HM (2003)
Ornithobacterium rhinotracheale Infection In “ Disease of
Poultry ” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR Glisson,
LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 683-690, Iowa
State Press, Ames, Iowa, USA.
17.Current LW (1991) Cryptosporidiosis In “ Disease of
Poultry ” Ed. By BW Calnek with H John Barnes, CW Beard,
WM Reid and HW Yoder, Ninth Edition, 797-804, Iowa State
Press, Ames, Iowa, USA.
AVKAE Derg. 2012,2,29-38
18.Çokal Y ve Şen A (2003) Tavuk ve Hindilerin Turkey
Rhinotracheitis Virus (TRTV) İnfeksiyonu Üzerinde Serolojik
ve Mikrobiyolojik İncelemeler, Turk J Vet Anim Sci, 27, 6174.
19.Damerow G (1994) The Chicken Health Handbook,
Capitol City Press, USA.
20.Esendal ÖM (2002a) Mikoplazma Enfeksiyonları
“Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı, 79-94, Medisan, Ankara, Türkiye.
21.Esendal ÖM (2002b) Avian İnfluenza “Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1.
baskı,145-154, Medisan, Ankara, Türkiye.
22.Esendal ÖM (2002c) İnfeksiyöz Bronşitis “Kanatlı
Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet
Akan, 1. baskı,155-162, Medisan, Ankara, Türkiye.
23.Esendal ÖM ve Erdeğer J (2002) Diğer Bakteriyel
İnfeksiyonlar “Kanatlı Hayvan Hastalıkları” Editörler Müjgan
İzgür ve Mehmet Akan, 1. baskı,115-126, Medisan, Ankara,
Türkiye.
24.Erganiş O (1995) Tavukların Bakteriyel Hastalıkları,VI. Hayvancılık ve Beslenme Sempozyumu ’95 Tavuk Yetiştiriciliği ve Hastalıkları, SÜ Veteriner Fakültesi Yayınları,
245-276, Konya, Türkiye.
25.Erganiş O, Okur A ve Çiçek S (1997) Newcastle Hastalığına Karşı İnaktif Aşıların Kullanılmasında Laboratuvar ve
Saha Sonuçlarının Değerlendirilmisi, Veterinarium, 8(1-2), 5759.
26.Eröksüz H, Özer H, Metin N, Eröksüz Y ve Muz A
(1995) Bir Dövüş Horozunda Infectious Laryngotracheitis
Olgusu, Yutav Uluslararası Tavukçuluk Fuarı ve Konferansı,
24-27 Mayıs, İstanbul.
27.Gaunson JE, Philip CJ, Whithear KG and
Browning GF (2000) Lymphocytic Infiltration in the Chicken
Trachea in Response to Mycoplasma gallisepticum Infection,
Microbiology, 146, 1223-1229.
28.Gough RE (2003) Avian Pneumoviruses In “Disease of
Poultry” Ed. By YM Saif with H John Barnes, AM Fadly, JR
Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 9299, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA.
29.Glisson JR Hofacre CL and Christensen JP (2003)
Fowl Cholera In “Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ
Barnes, AM Fadly, JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne,
Eleventh Edition, 658-690, Iowa State Press, Ames, Iowa,
USA.
30.Guy JS and Bagust TJ (2003) Laryngotracheitis In
“Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly,
JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition,
121-134, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA.
31.Hafez HM (2002) Diagnosis of Ornithobacterium
rhinotracheale, International Journal of Poultry Science, 1(5),
114-118.
32.http://www.msstate.edi/dept/poutry/disbact.htm#ic,
Infectious Coryza Erişim: 10.10.2005.
33.http://www.tarim.gov.tr, Avıan Influenza (Kuş Gribi)
Basın Açıklaması 10.10.2005.
34.İzgür M (2002) Koli Enfeksiyonları “Kanatlı Hayvan
Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1.
baskı, 55-60, Medisan, Ankara, Türkiye
35.Jakowski R and Kaufman G (2005)Avian Bacteriyel,
Mycoplasmal and Chlamydial Disease, http://ocw.tufts.edu/
courses/content/215761, Erişim: 11.11.2005.
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-37-
Özdemir Ö. ve Erer H.
36.Jensen HE, Christensen JP, Bisgaard M and Nielsen
OL (1997) Immununohistochemistry for The Diagnosis of
Aspergillosis in Turkey Poults, Avian Pathology, 26, 5-18.
37.Johnson MA, Pooley C, Ignjatovic J And Tyack SG
(2003) A Recombinant Fowl Adenovirus Expressing The S1
Gene Of Infectious Bronchitis Virus Protects Againts
Challange With Infectious Bronchitis Virus, Vaccine, Jun
20;21(21-22):2730-6.
38.King AS (1975) Aves Respiratory System In “The
Anatomy of The Domestic Animals” Ed. By Sisson and
Grossman’s, Fifth Edition, 1883-1917, WB Sounders
Company, London.
39.Ley DH (2003) Mycoplasma gallisepticum Infection In
“Disease of Poultry” Ed. By YM Saif, HJ Barnes, AM Fadly,
JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition,
722-744, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA.
40.Matthijs MGR, van Eck JHH, Landman WJM and
Stegeman JA (2003) Ability of Massachusetts-type Infectious
Bronchitis Virus to Increase Colibasillosis Susceptibility in
Commercial Broiler: A Comparison Between Vaccine and
Virulent Field Virus, Avian Pathology, 32(5), 473-481.
41.Mayor OY (1968) Histopathological Aids to The
Diagnosis of Certain Poultry Disease, The Veterinary Bulletin,
38(3), 273-285.
42.Mayor OY (1974) The Histopathology of Certain
Common Poultry Diseases, 1-49, Food and Agriculture
Organization of the United Nations, Via delle Terme di
Caracalla, Rome, Italy.
43.Miao D, Zhang P, Gong Y, Yamaguchi T, Iritani Y
and Blackall PJ (2000) The Development and Application of
A Blocking ELISA Kit for The Diagnosis of Infectious
Coryza, Avian Pathology, 29, 219-225.
44.Minbay A, Ergün A ve Can S (1977) Ankarada Bir
Tavukçuluk
İşletmesinde
Görülen
Enfeksiyöz
Laringotracheitis Üzerinde Araştırmalar, Veterinerlik ve Hayvancılık Araştırma Grubu VI. Bilim Kongresi Tebliğ Özetleri,
17-21 Ekim, Ankara, Türkiye.
45.Nakamura K, Mase M, Tanimura N, Yamaguchi S,
Nakazawa M and Yuasa N (1997) Swollen Head Syndrome
in Broiler Chickens in Japan: Its Pathology, Microbiology and
Biochemistry, Avian Pathology, 26, 139-154.
46.Nasser M, Lohr EJ, Mebratu GY, Zessin KH,
Baumann MPO and Ademe Z (2000) Oral Newcastle
Disease Vaccination trials in Ethiopia, Avian Pathology, 29,
27-34.
47.Öcal K ve Erden H (2002) Solunum Sistemi In “Evcil
Kuşların Anatomisi” Ed. By Necdet Dursun, 1. Baskı, 91-102,
Medisan Yayınevi, Ankara.
48.Pei J, Briles WE and Collisson EW (2003) Memory
T Cells Protect Chicks from Acute Infectious Bronchitis Virus
Infection, Virology, 306, 376-384.
49.Raj DG and Jones RC (1997) Infectious Bronchitis
Virus: Immunopathogenesis of Infection in the Chicken
(Review Article), Avian Pathology, 26, 677-706.
50.Rhoades KR and Rimler RB (1991) Fowl Cholera In
“ Disease of Poultry ” Ed. By BW Calnek with H John Barnes,
CW Beard, WM Reid and HW Yoder, Ninth Edition, 145-162,
Iowa State Press, Ames, Iowa, USA.
51.Richard JL (1991) Aspergillosis In “ Disease of
Poultry ” Ed. By BW Calnek with H John Barnes, CW Beard,
WM Reid and HW Yoder, Ninth Edition, 326-334, Iowa State
http://www.adanavet.gov.tr/tr/e-dergi.php
-38-
AVKAE Derg. 2012,2,29-38
Press, Ames, Iowa, USA.
52.Riddell C (1996) Avian Histopathology, 2th Edition,
Published by American Association of Avian Pathologist,
Rose Printing, Tallahassee, Florida, 89-111, USA.
53.Swayne DE and Halvorson DA (2003) Influenza In “
Disease of Poultry ” Ed. By SM Saif, HJ Barnes, AM Fadly,
JR Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition,
135-160, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA.
54.Şen A, Sönmez G, Caner V ve Özyiğit MÖ (2002)
İnfeksiyöz Bronşitis Virusu’nun Trakeal Organ Kültürlerinde
İmmunoperoksidaz Tekniği ile Saptanması, Turk J Vet Anim
Sci, 26, 1381-1388.
55.Turan N ve Akçadağ B (2003) Ticari Bir Broyler
İşletmesinde Saptanan Ornithobacterium rhinotracheale (ORT)
İnfeksiyonu, Turk J Vet Anim Sci, 26, 1447-1450.
56.Tripathy DN and Reed WM (2003) Pox In “Disease
of Poultry” Ed. By SM Saif, HJ Barnes, AM Fadly, JR
Glisson, LR McDougald, DE Swayne, Eleventh Edition, 253270, Iowa State Press, Ames, Iowa, USA.
57.Vandekerchove D, De Herdt P, Laevens H, Butaye
P, Meulemans G and Pasmans F (2004) Significance of
Interactions Between Escherichia coli and Respiratory
Pathogens in Layer Hen Flocks Suffering from ColibacillosisAssociated Mortality, Avian Pathology, 33(3), 298-302.
58.Van Empel PV, Vrijenhoek M, Goovaerts D and
Bosch HVD (1999) Immunohistochemical and Serological
Investigation of Experimental Ornithobacterium rhinotracheale
Infection in Chickens, Avian Pathology, 28, 187-193.
59.Van Veen VL, Gruys E, Frik K and Van Empel P
(2000) Increased Condemnation of Broilers Associated with
Ornithobacterium rhinotracheale, The Veterinary Record, 147,
422-423.
60.Van Den Bosch G (2003) Ornithobacterium
rhinotracheale: The Current Status, Erişim: http//www.poultryhealth.com/fora/turkhelth/turktec24/vdbosch.htm, 20 06 2003.
61.Vögtlin A, Bruckner L and Ottiger HP (1999) Use
of Polymerase Chain Reaction (PCR) for The Detection of
Vaccine contamination by Infectious Laryngotracheitis Virus,
Vaccine, 17, 2501-2506.
62.Yardımcı H (2002) İnfeksiyöz Koriza “Kanatlı Hayvan
Hastalıkları” Editörler Müjgan İzgür ve Mehmet Akan, 1.
baskı, 65-68, Medisan, Ankara, Türkiye

Benzer belgeler