ortaya çıkmak, yükselmek, kalkmak, ayağa kalkmak

Transkript

ortaya çıkmak, yükselmek, kalkmak, ayağa kalkmak
ortaya çıkmak, yükselmek, kalkmak,
ayağa kalkmak, doğmak, kaynaklanmak
uyandırmak, gözünü açmak, uyarmak,
uyanmak, uykudan kalkmak, farkına
varmak, gözü açılmak
Infinitive
A
arise
Past Participle
arose
arisen
awoke/ awakened
awoken
was / were
been
bore
born / borne
beat
beaten / beat
become
befall
became
befell
become
befallen
begin
began
begun
behold
beheld
beheld
bend
bent
bent
bet
bet / betted
bet / betted
bid
bid
bid
bind
bound
bound
bit
bitten
bled
bled
blew
blown
awake
olmak, bulunmak, var olmak; anlamına
gelmek; mal olmak; tutmak (para);
durmak
be
taşımak; katlanmak, çekmek, sineye
çekmek, üstlenmek, gütmek (kin),
hazmetmek, dişini sıkmak; götürmek,
getirmek, vermek, dönmek; değmek,
sapmak, yönelmek; spekülasyon yapmak,
borsa fiyatlarını düşürmek; duymak
(sevgi); doğurmak
bear
vurmak, dövmek, çırpmak, dayak atmak,
pataklamak, volta vurmak; çalmak
(davul); açmak (yol); yenmek, alt etmek
(Argo); geçmek; atmak (kalp);
yuvasından çıkarmak (av),
beat
olmak, laşmak, leşmek; haline gelmek,
kesilmek, yaraşmak; güzel durmak,
uymak yakışmak
başına gelmek, olmak
başlamak, girişmek, koyulmak,
başlatmak, meydana gelmek, doğmak,
önayak olmak
görmek, bakmak, seyretmek, dikkat
etmek
eğmek, kıvırmak, bükmek, esnetmek; işe
geldiği gibi değiştirmek, oynama yapmak,
yönelmek; eğilmek, bükülmek, boyun
eğmek, çökmek (diz), kıvrılmak;
katlamak, bağlamak (yelken)
bahis yapmak, bahse girmek, iddiaya
girmek, para sürmek
fiyat vermek, teklif vermek, deklare
etmek; söylemek, demek, emretmek,
davet etmek; elde etmeye çalışmak
bağlamak; ciltlemek; tutturmak, tutmak;
engel olmak; usandırmak; donmak
(beton), sarmak, sargılamak
Simple Past
ısırmak, dişlemek; sokmak, aşındırmak;
acıtmak, acımak, yakmak; oltaya gelmek;
zokayı yutmak, sızlamak; kavramak
bite
kanamak; kan ağlamak; kan kaybetmek,
kan almak, kanını emmek, para sızdırmak,
boşaltmak (sıvı, gaz), akmak (boyası)
bleed
esmek, körüklemek, üflemek, uçurmak,
yelpazelemek; çalmak, soluk soluğa
kalmak, solumak; su fışkırtmak (balina),
fışkırmak, patlamak; atmak (sigorta);
çarçur etmek (Argo), kaçırmak (fırsat),
kaçmak; çiçek açmak, çiçeklenmek;
küfretmek, kahretmek
blow
B
kırmak, koparmak, bozdurmak, bozmak,
kırılmak, parçalanmak, kopmak,
patlamak; ara vermek; ağarmak, batmak;
iflas etmek; fırlamak; yakın dövüşü
bırakmak; çiğnemek; kaçmak, kesmek,
ihlal etmek, uymamak, batırmak, çözmek,
söylemek, yenmek, dalmak
doğurmak, çoğalmak, yavrulamak;
yetiştirmek, beslemek; çiftleşmek,
üretmek
getirmek; vermek (ceza), kazandırmak,
neden olmak; razı etmek, ikna etmek
yayın yapmak [radyo, tv], yaymak,
duyurmak, yayımlamak, saçmak, ekmek
(tohum)
ters bakışla korkutmak, gözünü
korkutmak, yıldırmak
inşa etmek, inşaatçılık yapmak, kurmak,
yapmak; örmek; güvenmek; bel
bağlamak; toplamak, toplanmak;
kümelenmek
break
broke
broken
breed
bred
bred
bring
brought
brought
broadcast
broadcast
broadcast
browbeat
browbeat
browbeat
build
built
built
burnt/ burned
burnt/burned
burst
burst
busted/ bust
busted/ bust
bought
bought
cast
cast
caught
caught
chose
chosen
clung
clung
came
come
yanmak, tutuşmak, alev almak, yanıp
tutuşmak, fazla pişerek yanmak, ışık
saçmak, başını yakmak, yakmak,
kiremitte pişirmek, öfkelendirmek,
kızdırmak, yanıp kül olmak, süratle gitmek burn
patlak vermek, patlamak; atılmak,
fırlamak; çatlamak, yarılmak; boşanmak
(gözyaşı), fışkırmak; infilak etmek, ortaya
çıkmak, aniden açmak, had safhaya
gelmek
burst
bozulmak, bozmak; becerememek, sona
ermek; vurmak, iflas etmek, iflas
ettirmek; tartışmak, kırmak, patlatmak,
tutuklamak; rütbe indirmek
bust
satın almak, almak, pahasına elde etmek;
rüşvetle elde etmek, kiralamak, inanmak,
yutmak, satın alma gücü olmak
buy
C
atmak, fırlatmak, kalıba dökmek, dökmek
(deri, tirnak, kabuk, tüy); erken doğum
yapmak; kehanette bulunmak; rol
dağıtımı yapmak, rol vermek; biçim
vermek; yem atmak; eğrilmek; kokuyu
takip etmek; kusmak [brit.]
cast
yakalamak, tutmak, yetişmek, basmak,
baskın yapmak, kapmak, gafil avlamak,
edinmek (alışkanlık), cezbetmek, çekmek,
enselemek, anlamak, kavramak,
tutunmak, yakalanmak, tutuşmak, maruz
kalmak, takılmak, vurmak, tokat atmak,
çalışmak (mekanizma), sıkışmak, geçmek,
bulaşmak
catch
tercih etmek, seçmek; yeğlemek,
ayırmak, üstün tutmak, istemek
choose
yapışmak, sarılmak; bağlanmak, sadık
kalmak; tırmanmak, tutunmak
cling
gelmek, ulaşmak, buyurmak; görünmek;
ileri gelmek; tatmin olmak; tavır
takınmak; orgazm olmak
come
tutmak; neden olmak, mal olmak, etmek
sürünerek ilerlemek, sürünmek,
emeklemek; sokulmak; ürpermek;
sarılarak büyümek; sızmak
kesmek, makasla kesmek, biçmek,
budamak; kırpmak; incitmek, oymak;
indirmek; açmak, yol açmak; hadım
etmek; sulandırmak, seyreltmek;
görmemezlikten gelmek; kırmak, devam
etmemek; diş çıkarmak, dişi çıkmak;
ortadan kaybolmak; kesişmek, yontmak
cost
cost
cost
creep
crept
crept
cut
cut
dealt
dealt
dug
dug
dived / dove
dived
did
done
draw
drew
drawn
dream
dreamt/ dreamed
dreamt/ dreamed
drink
drank
drunk
drive
dwell
drove
dwelt/ dwelled
driven
dwelt/ dwelled
ate
eaten
fell
fallen
fed
fed
felt
felt
cut
D
ilgilenmek, meşgul olmak, uğraşmak,
değinmek; iş yapmak; alışveriş etmek;
dağıtmak, kâğıt dağıtmak; uyuşturucu işi
yapmak; vurmak; ele almak
deal
kazmak, çukur kazmak, hafriyat yapmak,
dürtmek, bellemek; deşmek; incelemek;
mahmuzlamak; anlamak; hoşlanmak; göz
atmak; araştırmak; yemeğe girişmek;
ineklemek; harıl harıl çalışmak
dig
dalmak, atlamak, dalış yapmak, pike
yapmak; elini daldırmak; gömülmek;
azalmak; düşmek
dive
yapmak, etmek; tamamlamak, meydana
getirmek; neden olmak; düzenlemek,
temizlemek; rolünü üstlenmek;
ilgilenmek; uymak; ayağını kaydırmak;
dolandırmak (Argo)
do
resmetmek, çizmek, yazmak, karalamak;
çekmek, fıçıdan çekmek; yaklaşmak;
germek; teşvik etmek; almak, kazanmak;
ikna etmek; sorguya çekmek; keşide
etmek; düzenlemek, taslağını çizmek;
silâh çekmek; demlemek; devam etmek;
kura çekmek, kâğıt çekmek
rüya görmek, hayal görmek, hayal
kurmak, hayal etmek, rüyasında görmek
içmek, içki içmek, şerefine içmek; içkiye
harcamak; bitirmek
araba kullanmak, kullanmak, sürmek;
önüne katmak; gütmek, saplamak,
hareket ettirmek; çakmak, sokmak;
zorlamak; kovalamak; çalıştırmak; acele
etmek
yaşamak, hayat sürmek
yemek, içmek (çorba), yemek yemek, çok
yemek yemek; tüketmek; kemirmek;
aşındırmak
eat
düşmek, inmek, dökülmek, yıkılmak,
devrilmek, yağmak, ucuzlamak, eğimli
olmak, dağılmak, karanlık bastırmak, gece
çökmek, tam yerine denk gelmek,
oturmak (lâf), hastalanmak, yatağa
düşmek, kötü yola düşmek
fall
beslemek, yedirmek, doyurmak,
geçindirmek, bakmak, beslenmek, yemek
yemek, otlatmak, otlamak
feed
dokunmak, ellemek, yoklamak, hissetmek,
duymak, sezmek, anlamak
feel
E
F
dövüşmek, uğraşmak, mücâdele etmek,
savaşmak, savunmak, savaş vermek,
kavga etmek
fight
fought
fought
found
found
fit (to tailor, change size)
fit
fit/ fitted
fit
fit/ fitted
flee
fled
fled
fling
flung
flung
fly
flew
flown
forbid
forecast
forbade
forecast
forbidden
forecast
forego (also forgo)
forewent
foregone
foresee
foresaw
foreseen
foretell
foretold
foretold
forget
forgot
forgotten
forgive
forsake
forgave
forsook
forgiven
forsaken
froze
frozen
get
got
gotten/ got
give
gave
given
go
went
gone
ground
ground
grew
grown
bulmak, keşfetmek, rastlamak, sağlamak,
geçindirmek, bakmak, karara varmak
find
uydurmak, uymak, oturtmak, yakıştırmak,
yakışmak, oturmak
fit (to be right size)
kaçmak, sıvışmak, tüymek, aceleyle
çıkmak, akıp gitmek, kaçınmak, terketmek
atmak, fırlatmak, savurmak, atılmak,
girişmek, fırlamak, ani hareket etmek
uçmak, uçuşmak, dalgalanmak,
havalanmak, savrulmak, saçılmak,
atılmak, kaçmak, firar etmek, uçurmak,
uçakla gitmek, atlayarak aşmak,
üzerinden atlamak
yasaklamak, olanak vermemek, engel
olmak, menetmek
tahmin etmek, tasarlamak
önceden gitmek, önce gelmek,
vazgeçmek, bırakmak
ileriyi görmek, önceden görmek, geleceği
görmek
gaipten haber vermek, önceden haber
vermek, kehanette bulunmak, mek
unutmak, hatırından çıkmak, ihmal etmek
affetmek, bağışlamak, kusuruna
bakmamak, silmek
terketmek, bırakmak, vazgeçmek
donmak, buzlanmak, dondurucu olmak,
buz tutmak, donakalmak, dondurmak,
kırmak (cesaret)
almak, edinmek, elde etmek, ele
geçirmek; satın almak; getirmek,
götürmek; varmak, gelmek; kazanmak;
yapmak; idrak etmek; yaptırmak,
ettirmek, etmek; kavramak, anlamak;
başına gelmek; olmak; başlamak; canına
okumak; öldürmek; açığını bulmak,
yalanını çıkarmak
vermek, hediye etmek, uçlanmak,
ödemek, düzenlemek, yapıvermek,
esnemek, gitmek
gitmek; başlamak; girmek; geçmek;
uymak, yayılmak; olmak, haline gelmek;
tükenmek; sonuçlanmak; kaybolmak;
ölmek; koyulmak; yapılmak; bahse
girmek, iddiaya girmek, işlemek
freeze
G
bilemek, öğütmek, ezmek, zımparalamak,
gıcırdatmak, çalmak, çektirmek, üzmek,
sıkıştırmak, ezilmek, çekmek, ineklemek grind
büyümek, gelişmek, yetişmek,
yetiştirmek, büyütmek, üretmek,
uzatmak, bırakmak, dönüşmek, lenmek,
leşmek, lemek
grow
H
asmak, takmak, sarkıtmak, kaplamak
(duvar kâğıdı), ipe çekmek, sarkmak, asılı
durmak, asılmak, bağlanmak, dayanmak,
bağlı olmak, eğilmek, batmak
hang
sahip olmak, olmak, elde etmek, almak,
yapmak, etmek, kabul etmek, göz
yummak, aldatmak, dolandırmak, zorunda
olmak, bulunmak
hung
hung
had
had
heard
heard
hid
hidden
hit
hit
held
held
hurt
hurt
input
inset
interbred
interwove
input
inset
interbred
interwoven
keep
kneel
kept
knelt/ kneeled
kept
knelt/ kneeled
knit
knit/ knitted
knit/ knitted
knew
known
lay
laid
laid
lead
led
led
leaned/ leant
leaned/ leant
leapt/ leaped
leapt/ leaped
have
duymak, işitmek, dinlemek, kulak vermek,
ifadesini almak, haber almak, mektup
almak, öğrenmek, onaylamak
hear
saklamak, gizlemek, saklı tutmak,
saklanmak, derisini yüzmek, dayak atmak,
dövmek, pataklamak
hide
vurmak, çarpmak, isabet ettirmek,
rastgelmek, sarsmak, üzmek, yaralamak,
bulmak, ulaşmak, varmak, olmak, isabet
etmek, yumruk atmak
hit
tutmak, kavramak, tıkamak, kaldırmak, el
koymak, alıkoymak, gözaltına almak,
devam etmek, almak, barındırmak,
muhafaza etmek, karara bağlamak,
çekmek, dayanmak, sadık kalmak, geçerli
olmak, durmak
hold
kâlbini kırmak, yaralamak, incitmek,
acıtmak, rencide etmek, acımak,
küstürmek, ağrımak, canını yakmak,
kırmak, zarar vermek, zarar görmek,
incinmek
hurt
I
bilgi girmek
arasına koymak, ilave etmek
melezlemek, yakınlarıyla birleştirmek
birlikte dokumak, birlikte örmek
tutmak, bulundurmak, sağlamak,
korumak, temelli almak, sürdürmek,
devam ettirmek, alıkoymak, bakmak,
gözkulak olmak, işletmek, uymak,
kalmak, durmak, kutlamak
diz çökmek
örmek, dokumak, bağlamak, çatmak, örgü
örmek, birleşmek, kaynaşmak
bilmek, tanımak, tatmak, başından
geçmek, ayırt etmek, farketmek, ilişkisi
olmak
input
inset
interbreed
interweave
K
know
L
koymak, yerleştirmek, sermek, kurmak,
hazırlamak, sunmak, ileri sürmek,
yüklemek, dinmek, yatmak, sevişmek,
yumurtlamak, bahse girmek
başında olmak, yol göstermek, öncülük
etmek, önde gitmek, önderlik etmek,
yönetmek, yönlendirmek, etkilemek, başı
olmak, sürdürmek, sürmek, açmak
(kartlarını), götürmek
dayanmak, meyletmek, yaslanmak,
eğilmek, eğilim göstermek, meyilli olmak,
yaslamak
lean
sıçramak, hoplamak, zıplamak, atlamak,
atılmak, üzerinden atlamak, sekmek
leap
öğrenmek, haber almak
ayrılmak, bırakmak, terketmek; yola
çıkmak; kalkmak; kalmak; unutmak
(eşya); vazgeçmek, caymak
ödünç vermek, borç vermek, vermek,
katkıda bulunmak
bırakmak, izin vermek, meydan vermek,
ses çıkarmamak, kiraya vermek, vermek,
ihale etmek, kiraya verilmek, dirmek,
dürmek
yalan söylemek, kandırmak, yatmak,
uzanmak, mideye oturmak, yasal olmak
yakmak, aydınlatmak, ışık saçmak,
neşelendirmek, ışık tutmak, yanmak,
aydınlanmak, ışımak, inmek, rastlamak,
denk gelmek, konmak
kaybetmek, kaçırmak, kaybolmak, heba
etmek, mahrum etmek, azıtmak, geri
kalmak
yapmak, etmek, yaptırmak, sağlamak;
elde etmek; varmak; ilişki kurmak
learn
learned/ learnt
learned/ learnt
leave
left
left
lend
lent
lent
let
let
let
lie
lay
lain
light
lit / lighted
lit / lighted
lost
lost
made
made
meant
meant
met
met
misheard
misheard
mislay
mislaid
mislaid
mislead
misread
misled
misread
misled
misread
misspell
misspelled/ misspelt
misspelled/ misspelt
mistake
misunderstand
mow
O
outbid
outdo
mistook
misunderstood
mowed
mistaken
misunderstood
mowed/ mow
outbid
outdid
outbid
outdone
outgrow
outrun
outsell
outgrew
outran
outsold
outgrown
outrun
outsold
overcast
overcast
overcast
overcome
overcame
overcome
overdid
overdone
overdrew
overate
overdrawn
overeaten
lose
M
make
niyet etmek, kastetmek, demek istemek,
demek olmak, anlamına gelmek, demeye
gelmek, ifade etmek, tasarlamak
mean
görüşme yapmak, karşılaşmak, rastlamak,
toplanmak, bulmak, tanışmak, görüşmek,
buluşmak, karşılamak, kavuşmak, başına
gelmek, uğramak, yerine getirmek
meet
hear incorrectly, err in understanding of
what has been heard
mishear
yanlış yere koymak, yerine koymamak,
kaybetmek
yanlış yönlendirmek, şaşırtmak, yoldan
çıkarmak, yanlış yol göstermek
yanlış okumak, yanlış yorumlamak
imlâ hatası yapmak, yanlış yazmak, yazım
hatası yapmak
yanlış anlamak, başkası sanmak,
karıştırmak, yanılmak
yanlış anlamak, ters anlamak
biçmek
artırmak, daha fazla para sürmek
yenmek, geçmek, üstün olmak
büyümek, geçmek, sığmamak, küçük
gelmek, bırakmak (alışkanlık
daha hızlı koşmak, geçmek, sınırı aşmak
daha çok satmak, daha çok kâr etmek
bulutla kaplamak, kapanmak, sülfile
yapmak, kenarını bastırmak
hakkından gelmek, başa çıkmak,
üstesinden gelmek, halletmek, başarmak,
atlatmak, zayıf düşürmek
abartmak, aşırıya kaçmak, fazla yapmak,
aşırı yormak, fazla özenmek, fazla
pişirmek, fazla abartmak, fazla kullanmak overdo
fazla para çekmek, abartarak anlatmak,
fazla germek (yay vb.)
gereğinden fazla yemek yemek
overdraw
overeat
üzerine sarkmak, tehdit etmek, yakın
olmak, sarkmak, çıkıntı yapmak
kulak misafiri olmak, kulak kabartmak,
tesadüfen duymak
yüklemek, bindirmek, üstünü kaplamak,
üzerine sürmek, fazla yüklemek
üzerine yatmak, üzerini örtmek
Fazla ödemek
atı yormak, at ile üzerinden geçmek,
çiğnemek, ağır basmak, hakkını çiğnemek,
üst üste binmek (kırık kemik), hükümsüz
kılmak
istilâ etmek, aşmak, haddini aşmak, fazla
çalıştırmak (makine), yeniden dizgi
yapmak
gözetmek, denetlemek, yönetmek
asiri övmek, göklere çikartmak
hedefi aşırmak, ileriye atmak
fazla uyumak, uyuyakalmak
yetişmek, yetişip geçmek, sollamak,
yakalamak, bastırmak (yağmur vb)
yıkmak, devirmek, düşürmek, çökertmek
katılmak, yeralmak, andırmak, payı
olmak, paylaşmak
ödemek, karşılığını vermek, para vermek,
değmek, etmek
savunmak, müdafaa etmek, savunma
yapmak, dava açmak, rica etmek,
dilemek, yalvarmak, bahane etmek,
mazeret göstermek, açıklamak,
duyurmak, avukatlığını yapmak
Önceden kurmak,ayarlamak
prova tashih etmek
göstermek, kanıtlamak, ispat etmek,
denemek, sınamak, ispatlamak, tecrübe
etmek, çıkmak, ortaya koymak,
sağlamasını yapmak, anlaşılmak
koymak, bırakmak, yerleştirmek, tıkmak,
atmak, sokmak, çevirisini yapmak,
tercüme etmek, para koymak, yatırım
yapmak, yüklemek, kurmak, sınamak,
denemek
vazgeçmek, istifa etmek, çekilmek,
ayrılmak, çıkmak, bırakmak, ödemek,
paydos etmek [amer.], bitmek, sona
ermek, boşaltmak (evi), tahliye etmek
overhang
overhung
overhung
overhear
overheard
overheard
overlay
overlie
overpay
overlaid
overlay
overpaid
overlaid
overlain
overpaid
override
overrode
overridden
overrun
oversee
oversell
overshoot
oversleep
overran
oversaw
oversold
overshot
overslept
overrun
overseen
oversold
overshot
overslept
overtake
overtook
overtaken
overthrew
overthrown
partake
partook
partaken
pay
paid
paid
plead
pre-set
proofread
pled/ pleaded
pre-set
proofread
pled/ pleaded
pre-set
proofread
prove
proved
proven/ proved
put
put
quit / quitted
quit / quitted
overthrow
P
put
Q
quit
R
okumak, anlamına gelmek, okunmak;
çözmek, sökmek; yorumlamak, anlamak;
okuluna gitmek, eğitimini görmek
read
Yeniden bağlamak; tekrar dan ciltlemek;
yeniden tutturmak, yeniden tutmak
yeniden inşa etmek, yeniden yapmak,
yenilemek
yeniden dökmek, şeklini değiştirmek,
yeniden biçimlendirmek, değiştirmek,
değişiklik yapmak, yeniden hesaplamak
tekrar yapmak, yeniden yapmak, baştan
yapmak
yeniden döşemek, yeniden sermek, tekrar
kurmak
read
read
rebind
rebound
rebound
rebuild
rebuilt
rebuilt
recast
recast
recast
redo
redid
redone
re-lay
re-laid
re-laid
yeniden yapmak, tekrar yapmak, yeniden
çevirmek
geri vermek, ödemek, aynen iade etmek,
altında kalmamak, karşılık vermek, telâfi
etmek
yeniden göstermek, tekrar oynatmak,
tekrar yayınlamak, yeniden piyasaya
sürmek (film)
tekrar satmak, satmak
ayarlamak, bilemek, baştaki konumuna
getirmek [bilg.], tekrar yerine takmak,
yerleştirmek, oturtmak, yeniden dizgi
yapmak
yeniden düşünmek, etraflıca düşünmek,
tekrar düşünmek
yeniden sarmak, yeniden kurmak
yeniden yazmak, tekrar yazmak,
düzelterek yazmak, yeni baştan yazmak
kurtarmak, temizlemek, kurtulmuş
remake
remade
remade
repay
repaid
repaid
rerun
resell
reran
resold
rerun
resold
reset
reset
reset
rethink
rewind
rethought
rewound
rethought
rewound
rewrite
rid
rewrote
rid
rewritten
rid
rode
ridden
rang
rung
rose
risen
ran
run
said
said
saw
seen
sought
sought
binmek (at veya bisiklet), arabayla
gezmek, arabaya binmek (sürmeden),
süzülmek, kayar gibi görünmek (ay, bulut
vb), yüzmek, havada kalmak, karara
bağlanmamış olmak, sürüklenmek, üst
üste binmek, taşımak (omuzunda vb),
kullanmak, geçmek (yol), gırgıra almak,
binmek, sataşmak, kafa bulmak
ride
çalmak, çınlatmak, şıngırdamak,
kuşatmak, daire içine almak, çembere
almak, halka geçirmek, yüzük takmak,
halka biçiminde doğramak, etrafını
sarmak, çevrelemek
ring
kalkmak, ayağa kalkmak, kabarmak,
doğmak, yükselmek, havalanmak, yukarı
kalkmak, şiddetlenmek, artmak, çıkmak,
doğmak (güneş), terfi etmek, görünmek,
yükseltmek
rise
koşmak, kaçmak, tabanları yağlamak,
geçip gitmek, yarışmak, yarışa katılmak,
aday olmak, adaylığını koymak, gitmek
(gemi), sürü halinde gitmek, işlemek,
gidip gelmek (arasında), akmak, geçmek,
uzanmak, sızmak, erimek, geçerli olmak,
yürürlükte olmak, koşarak geçmek, aday
göstermek, çarpmak, koşturmak,
otlatmak, işletmek, çalıştırmak, yönetmek,
kullanmak, sürmek, yayınlamak, taşımak,
kaçakçılığını yapmak, göstermek (film),
oynatmak
run
söylemek, demek, etmek (dua), okumak
(dua), bildirmek, tekrarlamak, farzetmek,
varsaymak
say
görmek, seyretmek, bakmak, görüp
geçirmek; görüşmek; anlamak; sezmek,
farketmek; göz önüne almak; uğurlamak,
yolcu etmek
see
aramak, aranmak, araştırmak, kazanmaya
çalışmak, peşinde koşmak, çıkarmaya
çalışmak, istemek, uğraşmak, öğrenmeye
çalışmak
seek
S
satmak, satılmak, sattırmak, beğenilmek,
kazıklamak, aldatmak, ele vermek
sell
göndermek, sevketmek, yollamak, atmak,
fırlatmak, etmek, sokmak (duruma),
coşturmak,
yayın yapmak
koymak; yerleştirmek,
takmak, kurmak, send
hazırlamak; düzenlemek; ayarlamak,
belirlemek; batmak (güneş), batmak;
oturtmak; yapmak; kararlaştırmak;
dizmek; dikmek, ekmek; şekil vermek;
kuluçkaya yatırmak; kakma işi yapmak
(taş); süslemek; yazmak, çizmek;
saldırtmak, üzerine salmak; riske atmak,
tehlikeye atmak; olgunlaşmak; yaptırmak;
yerleşmek; katılaşmak, pıhtılaşmak,
pekişmek; kesilmek (süt); oturmak;
gelmek, esmek; avın yerini göstermek;
kasılmak; meyve vermek
dikmek, dikiş dikmek
sallamak, sallanmak, titretmek, sarsmak,
silkelemek, sarsılmak, silkmek, çırpmak,
çalkalamak, üzmek, titremek, atlatmak,
yakasını kurtarmak
kırpmak, kırkmak, makasla kesmek,
kesmek, mahrum etmek, soymak, yoksun
bırakmak, kesilmek, biçilmek
dökmek, akıtmak, yaymak, ışık tutmak,
sızdırmamak, değiştirmek (deri), çıkarıp
atmak, sıyrılmak
parlamak, ışıldamak, ışık saçmak,
parıldamak, parlatmak, cilalamak,
sivrilmek, ışımak
sıçmak, kaka yapmak, dışkılamak
atmak, avlamak, vurmak, çekmek [fot.],
fırlatmak, ateş etmek, öldürmek, şut
çekmek, atış yapmak, çekmek, çekim
yapmak, hızla geçmek, iğne yapmak, aşı
yapmak, sürgün vermek, filizlenmek,
yuvarlanmak (varil vb.), perdahlamak
(kereste), avlanmak, fırlamak, zonklamak,
sancımak, fazla gelmek (gemi safrası)
dışa vurmak, göstermek, sergilemek,
meydana çıkarmak, belirtmek, belli
etmek, görünmek, ibraz etmek, belli
olmak, gösterimde olmak, kendini
göstermek, gösterilmek; renk vermek;
sahnelemek; kanıtlamak, açıklamak
delâlet etmek, öğretmek
çekmek, büzülmek, küçülmek, daralmak,
hoşlanmamak, çekinmek, azalmak,
kısalmak, küçültmek, büzmek
kapatmak, kapamak, yummak,
kapanmak, örtmek, sokmamak, içeri
almamak, kapmak, kıstırmak, katlamak
çağırmak, şarkı söylemek, söylemek,
okumak (şiir), çınlamak (kulak), ötmek,
şakımak, vızıldamak, vınlamak, ıslık gibi
ses çıkarmak, uğuldamak
oturmak, poz vermek, modellik yapmak,
sınava girmek, konmak, tünemek,
kuluçkaya yatmak, toplanmak, oturuma
katılmak, tam oturmak, yola getirmek,
burnunu sürtmek, binmek, oturtmak
öldürmek, katletmek, katliam yapmak
sold
sold
sent
sent
set
sew
set
sewed
set
sewn/ sewed
shake
shook
shaken
shear
sheared
shorn/ sheared
shed
shed
shed
shine
shit
shined / shone
shit/ shat
shined / shone
shit/ shat
shoot
shot
shot
show
showed
shown / showed
shrink
shrank / shrunk
shrunk
shut
shut
shut
sing
sang
sung
sit
slay
sat
slew
sat
slain
uyumak, uyuklamak, gecelemek, kalmak,
fırıl fırıl dönmek, çok hızlı dönmek,
yatacak yer sağlamak
kaymak, kötü yola düşmek, kaydırmak,
akıp gitmek, sıvışmak, kaybolup gitmek
sapanla atmak, atmak, halatla çekmek,
bocurgat halatı ile çekmek, asmak, askıya
almak
yarmak, kesmek (uzunluğuna), yırtmak,
sökmek, yarılmak, yırtılmak, sökülmek
koklamak, koku almak, kokusunu almak,
kokusunda olmak, sezmek, hissetmek,
kokmak, kötü kokmak
konuşmak, ses çıkarmak, söz söylemek,
konuşma yapmak, söylemek,
haberleşmek, göstermek (özellik)
yolunu açık etmek, uğurlamak, yolcu
etmek, hızlandırmak, hız yapmak, süratli
gitmek, başarılı olmak
hecelemek, imlâsını yazmak, diye
okunmak, anlamına gelmek, nöbetini
devretmek, yerine çalışmak, büyülemek,
etkilemek
harcamak, geçirmek (vakit), tüketmek,
etkisini azaltmak, sarfetmek, para
harcamak, sperm dökmek (balık)
kaybettirmek (seçim, sinav), örmek (ağ,
koza vb), döndürmek, çevirmek, fırıl fırıl
çevirmek, eğirmek, iplik yapmak,
tasarlamak, uydurmak, dönmek, fırıl fırıl
dönmek, çakmak (sınav), vril yapmak,
diklemesine indirmek (uçak), kurutma
makinesinde kurutmak
tükürmek, cızırdamak, çıtırdamak,
çiselemek, serpiştirmek, tıslamak,
fokurdamak, saçmak, çıkarmak,
haykırmak, söylemek, basmak (çığlık),
şişe geçirmek, şişlemek
yarmak, paylaştırmak, bölüştürmek,
bölmek, parçalamak, ayırmak, kırmak,
yıkmak, mahvetmek, çatlatmak,
bölünmek, ayrılmak, kopmak,
parçalanmak, çatlamak, paylaşmak,
bölüşmek, titizlenmek, kılı kırk yarmak,
ince eleyip sık dokumak, gülmekten
yarılmak, katıla katıla gülmek, defolup
gitmek, çekip gitmek
sleep
slept
slept
slide
slid
slid
sling
slung
slung
slit
slit
slit
smell
smelled/ smelt
smelled/ smelt
speak
spoke
spoken
speed
sped / speeded
sped / speeded
spell
spelled/ spelt
spelled/ spelt
spend
spent
spent
spin
spun
spun
spit
spit / spat
spit / spat
split
split
split
spoiled/ spoilt
spoon-fed
spoiled/ spoilt
spoon-fed
spread
spread
bozmak, kaçırmak, nazlı alıştırmak, berbat
etmek, tadını kaçırmak, dozunu kaçırmak,
şımartmak, yüz verip şımartmak, mahrum
etmek, yağma etmek, çürümek, bozulmak spoil
kaşıkla beslemek
spoon-feed
yaymak, sürmek, sermek, açmak,
uzatmak, döşemek, iki yana açmak,
ayırmak, bulaştırmak, yayılmak, uzanmak,
göz alabildiğine uzanmak, açılmak,
sürülmek, dağılmak
spread
sıçramak, fırlamak, yay gibi fırlamak,
birden çıkmak, yaylanmak, çarpmak,
kaynaklanmak, çıkmak, doğmak, ortaya
çıkmak, sökmek (şafak), eğilmek,
esnemek, bükülmek, çatlamak, patlamak,
infilak etmek, çıtlatmak, pat diye
söylemek, eğmek, bükmek, ikram etmek,
ödemek, tahliye ettirmek, hapisten
çıkarmak
spring
dikilmek, ayakta durmak, ayağa kalkmak,
kalmak, durmak, bulunmak, dayanmak,
katlanmak, direnmek, göğüs germek,
karşı koymak, devam etmek, sineye
çekmek, üstlenmek, desteklemek,
ısmarlamak, ihtiyaç duymak, kanıtlamak,
çekilmek
stand
çalmak, aşırmak, hırsızlama yapmak,
çaktırmadan yapmak, hırsızlık yapmak,
gizlice koymak, sessizce hareket etmek
steal
sprang / sprung
sprung
stood
stood
stole
stolen
stuck
stuck
stung
stung
stink
stank / stunk
stunk
strew
strewed
strewn/ strewed
stride
strode
stridden
strive
strove
striven
basmak (çalgı, para), hesap bakiyesini
tespit etmek, vurmak, çarpmak, isabet
etmek, indirmek, çakmak, işlemek,
gözüne ilişmek, yeretmek, etki bırakmak,
izlenim bırakmak, gibi gelmek, bulmak,
çalmak (saat), gelip çatmak, kök salmak,
yolunu tutmak, grev yapmak, çıkarmak,
takınmak, sokmak (yılan)
strike
takmak (tel, ip), dizmek, germek,
bağlamak, ipe dizmek, düzenlemek,
sıralamak, kılçıklarını ayıklamak, sıra
halinde gitmek, yutturmak, kandırmak,
aldatmak
string
uğraşmak, çabalamak, gayret etmek,
didinmek, mücâdele etmek
strive
struck
struck/ stricken
strung
strung
strove/ strived
striven/ strived
swore
sworn
sokmak, geçirmek, batırmak, delmek,
saplamak, bıçaklamak, uzatmak, takmak,
koymak, yapıştırmak, iğnelemek,
tutturmak, alıkoymak, tutmak, çakmak,
dayanmak, yapışmak, takılmak, takılıp
kalmak, saplanıp kalmak, çıkamamak,
çakılıp kalmak, ayrılmamak, sadık kalmak,
bırakmamak, şaşırtmak, kandırmak,
katlanmak, çıkıntı yapmak, çıkmak
stick
sokmak (arı vs.), ısırmak, sızlatmak,
acıtmak, canını yakmak, incitmek, kırmak,
sokmak, kışkırtmak, tahrik etmek,
kazıklamak, içine oturmak, koymak,
sızlamak, acımak, yanmak, acı olmak, acı
çekmek
sting
pis kokmak, iğrenç kokmak, kokmak, kötü
olmak, iğrenç olmak, berbat olmak, kötü
kokmak, kokutmak, kokusundan anlamak
yaymak, serpmek, saçmak, dağıtmak,
serpiştirmek
ata biner gibi oturmak, yürüyerek
geçmek, geçip gitmek, uzun adımlarla
yürümek, atlayarak geçmek, aşmak
uğraşmak, çabalamak, gayret etmek,
didinmek, mücâdele etmek
kalaylamak, yemin etmek, ant içmek,
küfretmek, sövmek, sövüp saymak, lânet
okuma, yeminle söylemek, yemin ettirmek swear
süpürmek, süpürüp atmak, temizlemek,
sürüklemek, ezip geçmek, önüne katmak,
ortadan kaldırmak, silip süpürmek, hepsini
almak, taramak, üzerinde gezinmek
(parmaklar), sert esmek, hızla yayılmak,
azametle yürümek, salınmak, salınarak
geçmek, uzamak (sokak), kıvrılmak
(sokak), mayın taramak
şişmek, kabarmak, büyümek, artmak,
dolmak, yükselmek, rüzgârla şişmek,
taşmak, boşalmak (göztaşı vb.), iftihar
etmek, gurur duymak, koltukları
kabarmak, gururlandırmak, koltuklarını
kabartmak
yüzmek, dolmak, taşmak, dönmek,
yüzdürmek, ıslatmak
savurmak, yumruk savurmak, fırlatmak,
sallamak, sallandırmak, sarkıtmak,
asmak, çark etmek, döndürmek,
salınmak, başarmak, becermek,
etkileyerek kandırmak, sapmak, dönmek,
sallanmak, asılmak, asılarak idam
edilmek, ipe çekilmek, yalpalamak,
sendelemek
sweep
swept
swept
swell
swelled
swollen, swelled
swim
swam
swum
swung
swung
took
taken
teach
taught
taught
tear
tore
torn
tell
told
told
think
thought
thought
threw
thrown
thrust
thrust
trod
trodden, trod
unbound
unbound
underlay
underlain
understand
understood
understood
undertake
undertook
undertaken
swing
T
almak, götürmek, tahammül etmek,
tutmak, icap etmek, ele geçirmek, elde
etmek, yakalamak, çıkarmak, karşılamak,
atlatmak, etmek, hissetmek, yanmak,
kazanmak, yapmak, ölçmek, kabul etmek,
sanmak, çekmek [fot.], katlanmak,
dayanmak, kaplamak, gerektirmek, tedavi
etmek, etkili olmak, kabul edilmek, oltaya
vurmak, tutuşmak
take
ders vermek, öğretmek, okutmak,
göstermek, eğitmek, öğretmenlik yapmak
yırtmak, koparmak, yarmak, yolmak,
paralamak, yırtılmak, yarılmak, kopmak,
hırpalanmak, fırlamak, hızla koşmak
söylemek, demek, anlatmak, emretmek,
açığa çıkarmak, bildirmek, haber vermek,
ayırt etmek
düşünmek, saymak, anmak, sanmak,
tasavvur etmek, zannetmek, aklından
geçirmek, planlamak
atmak, fırlatmak, düşürmek; yavrulamak;
bükmek (ip); vermek (parti vb.)
throw
itmek, dürtmek, sokmak, saplamak,
saldırmak, hücum etmek
thrust
dans figürü yapmak, adımlamak,
arşınlamak, yürümek, basmak, ezmek,
çiftleşmek (erkek kuş)
tread
U
çözmek, açmak, salmak, serbest bırakmak unbind
altında olmak, altında yatmak, temelini
oluşturmak
underlie
anlamak, iyi anlamak, kavramak, bilmek,
çakmak, anlayışlı olmak, hissetmek
üstlenmek, yüklenmek, girişmek, söz
vermek, garanti etmek
imzalamak, altına yazmak, sağlama
almak, sigorta etmek
açmak, çözmek, sökmek, telâfi etmek,
bozmak, mahvetmek
açmak, çözmek, açılmak, dolanmış şeyi
açmak, gevşemek
kaldırmak, tutmak, desteklemek,
onaylamak, uygun bulmak, sürdürmek
[brit.], devam ettirmek
keyfini kaçırmak, devirmek, alabora
etmek, altüst etmek, bozmak,
bulandırmak, devrilmek, altüst olmak,
bozulmak
uyanmak, canlanmak, körüklemek,
sabahlamak, ölünün başında beklemek,
uyandırmak, canlandırmak, anlamasını
sağlamak, gözünü açmak
giymek, takmak, taşımak, dayanmak,
takınmak, aşındırmak, yıpratmak,
soldurmak, solmak, yıpranmamak, boca
etmek, volta vurmak
dokumak, örmek, serpiştirmek, katmak,
karıştırmak, kurmak, yapmak, zikzak
yapmak, zikzak çizmek
evlendirmek, başgöz etmek, adamak,
bağlamak, bağlanmak, evlenmek
iltihap akıtmak, ağlamak, gözyaşı
dökmek, damlamak, sızmak, akıtmak,
özsu akıtmak
ıslatmak, içki ile kutlamak
galip gelmek, kazanmak, elde etmek, ele
geçirmek, ulaşmak, ikna etmek,
dostluğunu kazanmak
çevirmek, sarmak, dolamak, kıvırmak,
döndürmek, kıvrıla kıvrıla gitmek,
dolambaçlı olmak, açmak (yol), sarılmak,
dolanmak, kıvrılmak, bükülmek
çekmek, almak, geri almak, geri çekmek,
para çekmek, çekilmek, ayrılmak, geri
çekilmek, çekinmek
burmak, döndürerek sıkmak, kuvvetle
sıkmak, acıtmak, sızlatmak, bükmek,
ovuşturmak, çarpıtmak, saptırmak, zorla
almak, koparmak
yazmak, kaleme almak, kâğıda dökmek,
yazı yazmak; bestelemek, yazarlık
yapmak; mektup yazmak
underwrite
underwrote
underwritten
undo
undid
undone
unwind
unwound
unwound
uphold
upheld
upheld
upset
upset
wake
woke / waked
woken / waked
wear
wore
worn
weave
wove
woven
wed
wed/ wedded
wed/ wedded
weep
wet
wept
wet/ wetted
wept
wet/ wetted
win
won
won
wind
wound
wound
withdraw
withdrew
withdrawn
wring
wrung
wrung
write
wrote
written
upset
W

Benzer belgeler

YDS İçin Önemli Fiiller

YDS İçin Önemli Fiiller geçip gitmek, yarışmak, yarışa katılmak, aday olmak, adaylığını koymak, gitmek (gemi), sürü halinde gitmek, işlemek, gidip gelmek (arasında), akmak, geçmek, uzanmak, sızmak, erimek, geçerli olmak, ...

Detaylı