2012 Eğitim - Öğretim Yılı

Transkript

2012 Eğitim - Öğretim Yılı
Elma Çekirdeği
Sayı: 4
Haziran 2012
ODTÜ G.V. ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU
FEN VE MATEMATİK ZÜMRELERİ ORTAK YAYINI
ELMA ÇEKİRDEĞİ
ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel İlköğretim Okulu
Fen ve Matematik Zümreleri
Ortak Yayını
ODTÜ Geliştirme Vakfı
Eğitim Hizmetleri A.Ş. Adına
Kurucu Temsilcisi
Deniz Keskin
Ankara Okulları Genel Müdürü
Dr. Nevzat Adil
Okul Müdürü
Meliha Bilge
Baskı
Elma Teknik Basım Matbaacılık
Tel : (312) 229 92 65
Fax : (312) 231 67 06
Bu dergi 2140 sayılı Tebliğler Dergisi’nde
belirlenen esaslara göre hazırlanmıştır.
Haziran 2012
Fen Yayın Kurulu
Tülay Akaoğlu
Pınar Atay
Gamze Işık
Burçin Gencer
Ozan Eren
Ahmet Coşkun
Yasemin Eryiğit
F. Zişan Ekşioğlu
Çiğdem Ekici
Matematik Yayın Kurulu
Gonca Erden
Semre Özeş
Gülçin Erişen
Gülnur Başaran
Sibel Okumuş
Burçak Köksal
Tuğba Selimoğlu
Ümmühan Aslan
Arda Ergez
Aymer Bengi
Özlem Avcı
Grafik, Tasarım ve Dizgi
Tülay Akaoğlu
Kapak resmi
http://robertjrgraham.com/wp-content/uploads/2010/10/a-hole-different-dimension-300x228.jpg
“Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve
kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.
Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz
vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir.
Zaman süratle ilerliyor. Milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkar etmek olur. Benim
Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır.
Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve
ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
içindekiler
4 - 5
Kara Delik - Röportaj: Prof.Dr. Ethem Derman
6 - 7
Astronomi - Röportaj: Prof. Dr. Berahitdin Albayrak
8 - 9
Matematiğin Resim ile İlişkisi
10 - 11
Nanoteknoloji - Röportaj: Yrd.Doç.Dr.Burcu Akata Kurç
12 - 13
Ya Olmasaydılar? - Teknoloji ve Bilim Adamları Omasaydı!
14
Hadi Çöz Bakalım
15 Takvimimi Hazırlıyorum
15
Simetri
15
Lösemi
16-17
Fosiller
18
Ergenlik
19
Kordon Kanı ve Kök Hücre Nakli
20
İnternet
20
Tablet Nedir?
21
Bir Yanardağ Oluşuyor?
22 - 23
Süper İletkenler
24
Akıl Oyunları
25
Kanserli Hücreler ve Matematik
26
Türkiye’de Rüzgar Enerjisi
27
Green Guard
28 - 29 Yenilenebilir Enerji Kaynakları
30 - 31
Nükleer Santraller Nasıl Çalışır?
KARA DELİK
EDA DAMAR / 7B
Astrofizikte kara delik, çekim alanı her türlü maddi
oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, kütlesi büyük bir kozmik
cisimdir. Kara delik, uzayda belirli nicelikteki maddenin
bir noktaya toplanması ile meydana gelen bir nesnedir
de denilebilir. Bu tür nesneler ışık yaymadıklarından
kara olarak nitelenirler.
Röportaj :
Prof. Dr. Ethem Derman
Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay
Bilimleri Bölümü
Kara deliklerin içinde zamanın yavaş aktığı veya
akmadığı tahmin edilmektedir. Kara delikler genel görelilik kuramıyla tanımlanmışlardır. Doğrudan gözlemlenememekle birlikte, çeşitli dalga boylarını kullanan
dolaylı gözlem teknikleri sayesinde keşfedilmişlerdir.
Bu teknikler aynı zamanda çevrelerinde sürüklenen oluşumların da incelenme olanağını sağlamıştır.
Kara delikler hakkında merak ettiklerimi sordum!
• Güneş’in kara deliğe dönüşme riski var mı?
Örneğin bir kara deliğin çekim alanına kapılmış maddenin kara delikçe yutulmadan önce müthiş bir sıcaklık
derecesine ulaştığı ve bu yüzden önemli miktarda x
ışınları yaydığı saptanmıştır. Böylece bir kara delik
kendisi ışık yaymasa da, çevresinde bu tür bir olay
yarattığı için varlığı saptanabilmektedir.
Günümüzde, kara deliklerin varlığı, ilgili bilimsel
topluluğun (astrofizikçiler ve kuramsal fizikçilerden
oluşan) hemen hemen tüm bireyleri tarafından onaylanarak kesinlik kazanmış durumdadır.
Kısaca uzayın derinliklerinde gözle görülemeyen bazı
gökcisimleri bulunur. Bunların kütle çekimi o kadar kuvvetlidir ki, üzerlerine düşen ışığı bile kapıp bırakmazlar.
Işık gökcisminden yansımayınca da o gökcismi gözle
görülemez, sanki uzayın o bölgesi delikmiş gibi gelir.
İşte bu tür gökcisimlerine kara delik denir.
Güneş’in kara deliğe dönüşme ihtimali hiç yoktur.
Şimdi kara deliğin nereden oluştuğunu biliyoruz. Kara
Büyük kütleli yıldızlar öldüklerinde kara delik oluyorlar. Güneş’in kütlesi onların yanında çok küçük kalır.
Güneş’i 1 birim alırsak, 1 birim kütleli yıldızlar beyaz
cüce olurlar. Kara delikler ise 810 birim kütlesinde
büyük yıldızlar öldüklerinde oluşur. Beyaz cüceler
mesela Güneş kütlesindeki bir yıldız ölürken çekirdeği
çöker, dış katmanından uzaya atar. Çekirdeği o kadar
çok yoğunlaşır ki bir Güneş, bir Dünya büyüklüğünde
olur, yoğunluğu çok fazladır.
• Üniversitede kar delikle ilgili yapılan bir çalışma var
mı?
Bizim üniversitemizde kara delikle ilgili çalışmalar yok
maalesef. Türkiye’de kara delikle çalışan insanların
sayısı çok az. Amerika’da bir Türk astronom vardı, Prof.
Dr. Hakkı Ögerman. O bu konu hakkında çalışıyordu,
bu sene rahmetli oldu.
• Neden Türkiye’de kara delikle ilgili çalışan bu kadar
az insan var?
Biz az gelişmiş bir ülkeyiz. Dolayısıyla kara delikle ilgili
çalışma yapabilmek için büyük laboratuvarlara, uzay
araçlarına ihtiyaç var; ama ne yazık ki Türkiye’de bu
olanaklar yok.
4
• Kara deliklerin içinde ne olabileceği hakkında bir
bilginiz var mı?
Kara deliklerin içinde ne olabileceği hakkında hiçbir
fikrimiz yok; ama artık bir atomun elektronlarıyla
protonlarının parçalanmış, protonlarıyla nötronları
birbirine sıkı bir şekilde sıkıştırılmış diyebiliriz.
• Kara delikler kaç boyutludur?
Kara delikler 3 boyutludur; çünkü onlar da birer cisimdirler.
• Bir kara delik Dünya’yı içine alabilecek bir kuvvete
sahip olabilir mi?
Evet, olabilir; ama durup dururken almaz. Kara delik her şeyi yutan bir cisim değildir. Bir cisim ona
yaklaştığında öyle yutmaz.
O cismi çevresinde
dolandırır ve sonrasında olay ufkundan içeri alır. Bir
hortum şeklinde içine alır. Mesela bir kara deliğin bir
yıldızı yutması beş milyar yıl alır.
• Kara delikler içindekileri hiç çıkarırlar mı?
Bununla ilgili bir benzetme duydum geçenlerde. Hani
küçük çocuklara anne ve babaları mama yedirirler ya,
fazla yedikleri zaman geri çıkarırlar. Kara delikler de
öyledir. Olay ufuklarından parçaları çıkarırlar; bunların
adı jettir.
EK BİLGİ:
Evrende yüz milyar tane gökada var, bunlara galaksi
deriz. Bugün biliyoruz ki her gökadanın merkezinde
bir kara delik var. Mesela Samanyolu’nun merkezindeki kara deliğin kütlesi dört milyon Güneş kütlesine eş değerdir. Bunu nasıl anladığımıza gelirsek,
onun etrafındaki yıldızlar felaket hızlı dönüyor. Eğer
Güneş’in kütlesi çok büyük olsaydı biz de çok hızlı
dönecektik. Buna Kepler yasası denir. Yıldızların o
hızından orada bir kara delik olduğunu anlıyoruz; yoksa görmüyoruz kara deliği; çünkü ışık çıkmıyor içinden. Bunları şimdi kızılötesi gözlem tekniği ile görüyoruz. O yıldızların hacmini inceleyebiliyoruz, onların
yörüngelerini saptıyoruz.
Kaynaklar:
• http://tr.wikipedia.org/wiki/Kara_delik
• http://www.uzaysitesi.com/tag/karadelik-nedir
• http://astronomy.science.ankara.edu.tr/bolum.php
5
ASTRONOMİ ?
EZGİ ERSOY / 7A
Röportaj :
Prof. Dr. Berahitdin Albayrak
Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay
Bilimleri Bölümü
“Ailenizde sizi etkileyen insanlar var mıydı?”
“Hayır. Hayır yoktu. İtiraf edeyim, üzülmüşlerdi de.
Hep üniversite sınavına girmemi istediler. Ben de
yapmayınca ümidi kestiler.”
“Türkiye’de uzay bilimleri için olan olanaklar yeterli
mi?”
“Hayır,değil. Teknolojimizi pek bu alana karşı yönlendirmiyoruz. Astronomi meraktır. Bilgi esaslıdır.
Astronomide ülkemiz pek yeterli düzeyde değil.
Astronomi yer atmosferi dışındaki her şeydir. Deprem
Mars’ta da olur. Fiziksiz, kimyasız astronomi bir hiç
aslında. Canlılar tek Dünya’da değil. Uydu göndereceksin, binalar yaptıracaksın, malzeme, araç gereç
vb. ihtiyaçlar. Bu düzenleme ülkemizde mevcut değil
malesef. En kötü değiliz. Astronomi bölümü ülkemizde 4 tane. Yetiştirecek insan yok. Uzman çok az
Türkiye’de. Teleskoplarımız küçük, binalarımız yetersiz.
NASA yeni bir teleskop yaptı çapı 42 metre. Türkiye’de
yapılmış en uzun çaplı teleskopun çapı ise 1 metre.
Her şeye sahip olmak yetmiyor. Bilgi gereksinimi var.
Ehliyetsiz araba kullanmak gibi. Ancak son yıllarda
ekonomik durumun gelişmesiyle birlikte bu işlere önem
verilmeye başlandı. Eksikler tamamlanıyor. Ama yine
de yeterli değil.”
“Neden ve ne zaman uzayla ilgilenmeye başladınız?”
“İşte bu çok zor bir soru. Hiç astronomi okuyacağım
aklıma gelmezdi. Aile bizden doktor, mühendis
olmamızı bekliyor. Sınavdaki konsantrasyonum attı
beni 11. seçimime.
Astronomi nedir, bilmiyoruz. Öyle geldim buraya.
Şimdi sınava girsem ilk seçeneğim olurdu astronomi.
İlk başta hayal kırıklığına uğramışken sonrasında
çok sevdim. İnsan zeki yaratık. Bizleri hayvanlardan
ayıran bu deriz. Ancak insan kafasını gökyüzüne çeviren tek canlıdır. Evrende Dünya’nın bir değeri yok.
Toplu iğnenin ucu kadar. Kainatı öğrendim. Yani kaç
kişi biliyor ki.
Ben teleskopa dokunduğumda milyarlarca ışık yılı
öteye gidiyorum. Fiziksel olarak orada bulunmama
gerek kalmıyor. Çok az insanın bildiği şeyleri, kainatı
öğrendim. Anlatmaya başladığında insanların kulak
kabarttığı bir konu aslında bakarsan. O anlamda çok
ilginç. Gelişim tamamen tesadüftü.”
6
“Diğer ülkelerde çalışmalar yürüttünüz mü?”
“Ben Amerika’da doktora yaptım. Gökyüzüne
bakıyorsan takım yıldızlarını biliyorsundur. Yaz üçgeni diye üç (takım) yıldızının oluşturduğu bir büyük
takım yıldızı vardır. Bu takım yıldızlarının en parlağı
‘Deneb’tir. Deneb, kuğu demektir. Gökyüzünde
kuğu gibi gözükür. Ben de doktoramı onunla ilgili
yapmıştım.
Yıldızın atomik yapısını, sıcaklığını, yarıçapını, atmosfer yüzeyindeki etkilerini kapsayan bir araştırmaydı.
Türkiye’de yapılamaz mıydı? Yapılamazdı. Verisi 90’lı
yıllarda elde edilemiyordu. Şu anda bu gibi çalışmaları
yeni yeni yapmaya başladık. Onun dışında toplantılar
kongreler olunca gidiyorum.”
olmasaydı evrende yalnızca hidrojen, helyum biraz
da lityum olurdu. Misyonları bu. Ben para kazanmak, profesör olmak yaşayıp gitmek için değil, bu
topluma bir şeyler vermek için uğraşıyorum. Katkı
sunmaya çalışıyorum. Yıldızlarda öyle. Bazısı çok etkin, bazısı az. Hepsinin rolü var. Yıldızlar olmasaydı
elementler yoktu, demir, kalsiyum, karbon... Yaşam
elementlerimiz!
Arkeolojiyi bilirsin. Toprağı kazarak eskiyi ,tarihi
araştırırlar. Biz de galaktik arkeoloji yaparız. Yıldızlarla,
gezegenlerle. Elementlerin varlığı genetik kodlar gibi,
DNA’lar gibi. Hidrojen her yerde hidrojen. Farklı bir
galakside de hidrojen. Astrofizik yasaları her yerde
geçerlidir. Nasılsa her yerde aynı. Standartımız vardır.
Bunları tanımlayabiliyoruz astronomide. Astronomi
gelecekle ilgili değildir. Geçmişi yansıtır. Evren ne zaman oluştu? Kainat nasıl oluştu? Bizler nasıl oluştuk?
Oluşum sürecini anlamak.”
“ Bu konuda bilgilendirme amaçlı herhangi bir eylemde
bulundunuz mu?”
“Peki, Türkiye’nin diğer ülkeler göre durumu nasıl?
“Batı Yakası’nda teleskoplar büyük. Bulgaristan’ın
teleskopları büyük. Yani Almanya, Fransa, Hollanda.
Çok geriyiz onlara göre. Orada 14 ülkenin oluşturduğu
ortak bir kaynak var. Yararlı, hem de çok. Ortak bütçe.
Örneğin uzay istasyonu yapıyorlar. Ortak teleskoplar.
Astrofizik, astrobiyoloji gelişmiş oralarda. Araştırma
disiplin ve boyutları var. Tabi ekonomik gelişmişliğin
olduğu ülkelerde bilimsel gelişmişlik var. Ya da tersini
söyleyeyim. Bilimsel gelişmişliğin olduğu yerlerin ekonomisi zaten güçlüdür. Doğu’da İran’da var. Irak’ta da
vardı. Savaştan sonra her yer dağıldı. Rusya zaten
önde. Çin, Hindistan, Yeni Zelanda, Japonya gayet
gelişmişler. Türkiye daha çok yol katetmeli.”
“Evet. Zaman zaman dergilerde yazılar yazıyoruz.
Ortaöğretimde katkı sağlamak için okullara sunumlar
yapıyoruz. TÜBİTAK’IN okullarında eğitim veriyoruz.
Gökbilim alanında anlatımlar yapıyoruz. Düşünsene
muhteşem. Ben bunu topluma olan bir borcumuz
olarak görüyorum. Gezegen evleri açıyoruz. Türkiye’de
iki tane var. Yurtdışında 500’e yakın var.”
“ Yakında yapacağınız başka çalışmalar var mı?”
“Var. Yapmasak aç kalırız. Şaka yapıyorum Ezgi. Biz
kalmayız ama Avrupa’da kalınır. Doktora öğrencilerim
var. Onları yetiştiriyorum. Uzmanlık alanım yıldızların
atomik yapısı. Evrendeki misyonu. Element kaç tane,
bileşik, hidrojen, oksijen, gazlar, içeriği hakkında her
şey. Yıldızlar olmasaydı ne olurdu?”
“ Ne olurdu?”
“Yıldızsız gökyüzü olurdu. Ama bilir misin? Güneşin
derdi Dünya’yı aydınlatmak değildir.
Güneş helyum üretir. Sonra yıldızlar element üretirler.
Evrenin oluşunda daha yıldızlar yok. Yıldızlar
7
MATEMATİĞİN RESİM İLE İLİŞKİSİ
HAZAL DALGALI / 8C
MAURITS CORNELIS ESCHER
Matematik, içinde resmi ve onun özelliklerini
barındıran bir sanat ve mantıktır. Birçok ressam, Maurits Cornelis Escher 17 Haziran 1898 yılında
resimlerinde matematikten esinlenmiştir ve resim- Leeuwarden’de doğmuştur ve 27 Mart 1972
lerinde matematiğin izlerini bırakmışlardır.
yılında Hollanda ‘da ölmüştür. Hem ressam hem
de grafik sanatçısıdır. ResimlerOran-orantı, fraktallar, süsleme sanatı, öteleme, inde matematiğin çizgilerinperspektif, geometri ve aritmetik resimlerde ve ünlü den yararlanmıştır. Escher
ressamların tablolarında bulunmaktadır. Resim ile yaşamı boyunca 448 litomatematik iç içedir.
graf ve 2000’in üzerinde
çizim yapmıştır.
Örneğin Leonardo da Vinci
çok ünlü olan Mona Lisa Escher ,resimlerinde
tablosunda perspektifi süsleme
sanatını,
bir çok kez kullanmış oran-orantıyı
ve
ve bu tabloyu 3 fraktalları kullanmıştır.
boyutlu
göster- Aşağıdaki
resimleri
mek
istemiştir. bunlardan bazılarıdır.
Matematik
ve
resim birbirlerinden
esinlenmiş
iki sanattır. Birçok
ressam da resimlerinde matematiği
kullanırken
matematiğin büyülü
dünyasına
girip
matematikçi
olarak
da
adlandırılmışlardır.
Doğada ve günlük hayatımızda
karşımıza birçok kez çıkan matematik ile resim birbirleriyle bağlantılıdır.
8
ESCHER’İN HORSEMEN ADLI ESERİ
Maurits Cornelis Escher Horsemen adlı eserini Hint
mürekkebi, renkli kalem ve suluboya kullarak 1946
yılında yapmıştır. Bu resmini matematik alanındaki
süsleme sanatından yararlanarak yapmıştır. Escher,bir
şövalye ve bir at figürünü kontrast renklerle birlikte
sunmuştur.
Bu resim ilk bakışta karışık gibi gözükse de süsleme
sanatı sayesinde farklı renklerde ve yönlerde aynı
figür kullanılarak resmedilmiştir. Bu da Escher’in süsleme sanatını ve matematiği resimlerine yansıttığının
bir örneğidir.
9
NANOTEKNOLOJİ
GİZEM KARAASLAN / 6E
Röportaj :
Yrd.Doç.Dr.Burcu Akata Kurç
ODTÜ Merkez Labrotuvarı Kimya Mühendisi
- Nanoteknoloji en çok hangi alanlarda kullanılıyor?
- Nanoteknoloji nedir?
Bizim bu görebildiğimiz boyutların altında çok miktarda göremediğimiz boyut vardır. Biz milimetreyi çok zor
görürüz ki nanoteknoloji nano metrelik (nm) boyutlarda
çalışılır. Nanometre yaklaşık olarak 10-9 metredir. Yani
metrenin milyarda biridir. Nano Yunancada cüce demektir. Bu boyutlarda da birçok olay olur. Malzemeler
nano boyuta indikleri zaman bazı özellikleri değişir.
Mesela altın parçacığının boyutunu 10 nanometrenin
altında sentezleyebilirsen bu altın artık sarı görünmez,
kırmızı görünür. Nano boyutta hem optik özellikleri
yani gözle görülür özellikleri hem de mekanik özellikleri yani dayanma güçleri değişir. Nanoteknoloji de
bu olayları kontrol etmektir. Nanoteknoloji bu olayları
avantaj olarak kullanmaya çalışır.
Nanoteknoloji çok da yeni bir şey değildir. Fikir ilk
olarak 1959’da ortaya atılmıştır. Ancak daha yeni olan
bunları incelemek için kullandığımız alet ve edavatların
nano boyuttaki şeyleri görmemizi sağlamasıdır.
Elektron mikroskobu nano boyuttaki şeyleri görmemizi
sağlar. Nano teknoloji genelde 1-100 nm boyutlarda
çalışılır. Nanoteknoloji aklımıza gelebilecek her alanda kullanılmaktadır. Mesela altını sentezleyip bunları
farklı farklı cam kutulara koysan hepsi farklı renkte
gözükür. Onun dışında yapay organdan kozmetiğe,
tekstil ürünlerinden deterjana her şeyde kullanılıyor.
Sağlık alanında ilaç salınımı yapılıyor. İlaç salınımı
demek yani öyle bir malzeme yapıyorsun ki hem nano
boyutta, hem insan vücudunun dışlamayacağı şekilde
malzemeler yapılıyor. Bunun için insan vücudunu çok
iyi bilmek gerek. Bunu daha çok polimerciler, kimyacılar
yapıyor. Polimer nano kapsülleri yapıyorlar içine ilaç
yüklüyorlar, insanın içine koyuyorlar, o ilaç sadece mikroplarla veya bir kanser hücresiyle karşılaştığı zaman
dışarı çıkıyor ve orada bir reaksiyon oluyor ardından
polimer kendi kendini yok ediyor.
Onun dışında gümüş, altın gibi maddeler antibakteriyel özellik gösteriyor. Silverden diye
bir ilaç varmış. Silver gümüş demek. Onu
sürdüğünde iyileşiyomuşsun. Karbon nano
tüpler uzay araçlarında kullanılıyor.
10
- Siz kendi alanınızda nasıl
çalışmalar yapıyorsunuz?
Ben gözenekli malzemelerle
çalışıyorum. Bu gözenekli malzemelerin içine nano boyutta
gümüş ve altın sentezleyip
koymaya çalışıyorum. Bunlardan biyosensör yapıyoruz.
Güneş pili için güneş pili
hücreleri oluşturuyoruz.
- Türkiye genelinde nasıl çalışmalar yapılıyor?
Türkiye’de hidrofobik malzemelerle kumaş yapıyorlar.
Nano teknolojiyle eklenmiş hidrofobik malzemeler
sayesinde yani suyu sevmeyen malzemeler sayesinde
kumaş su geçirmiyor. Örnek olarak asker kıyafetlerini
gösterebiliriz.
Alışveriş merkezleri
de malzemelerin nano
boyutta anti bakteriyel özellik
kazanmasını çok sevmiş. Alışveriş
merkezlerinin havalandırma sistemleri var. Bunlar tünel gibi. Onların kenarlarını antibakteriyel tabakalarla
kapladılar.
Nanoteknoloji Türkiye’de boya malzemelerinde de
kullanılıyor. Antibakteriyel çalışmalar çok popüler
Türkiye’de!
- ODTÜ’de neler yapılıyor?
ODTÜ’de yapay organ yapılıyor. Güneş enerjisi
merkezi kuruldu burada. Zaten enerji ve güneş enerjisi çok büyük ve kapsamlı bir proje. Rüzgar enerjisi
merkezi var.
- Nano teknolojinin geleceği nasıldır?
Küçük küçük robotlar yapalım bunlar vücudumuzun
içine girsin bizi iyileştirsin diyoruz. Aslında gelecekte
ne olacağını ben de bilemiyorum. Herhalde uçar. Herkes her şeyi kontrol etme derdinde. Her şey çok daha
çılgınca olacak. Klonlanma falan. Her şey insanlığın
iyiliğine. Bu hem iyi hem de biraz korkutucu.
11
YA OLMASAYDILAR ?
Hande Pamuksuz / 4A
BİLİM
ADAMLARI
Alp Ata Türkoğlu / 4A
Acaba bilim adamları
olmasaydı neler olurdu?
Bunu size bir hikayeyle
anlatayım...
O gün okuldan çıktınız. O kadar yorgunsunuz
ki Dünya’daki değişiklikleri fark edemiyorsunuz.
Etrafta ne araba ne de motosiklet var. 10 dakika
boyunca otobüs bekledikten sonra kilometrelerce
ötedeki evinize yürümeye karar veriyorsunuz. Eve
vardığınızda zili arıyor ama bulamıyorsunuz. Bu
yüzden kapıyı tıklatıyorsunuz. Eve girdiğinizde
canınız televizyon izlemek istiyor; ama televizyonu
bir türlü bulamıyorsunuz. Buzdolabı, mikrodalga
fırın ve derin dondurucu da kaybolmuş. Yemek
vakti gelince bir şey fark ediyorsunuz; buzdolabı
olmadığı için bütün yemekler bayatlamış! Sofradan
kalkıp annenize bilgisayarın yerini soruyorsunuz.
Anneniz size şaşkınlık dolu gözlerle bakıyor; sanki hiç varolmamış gibi! Yatağa gidiyorsunuz ama
sıcak, konforlu yatağınızın yerini, soğuk taş gibi bir
yatak almış! Sanki yeniden ortaçağa döndünüz!
Birden uyanıyorsunuz. Sırtınızdan soğuk terler boşanıyor. Etrafınıza baktığınızda emin oluyorsunuz. Oh be! Sadece bir rüyaymış.
Bu, farklı bir Dünya’nın hikayesiydi. Bilim
adamlarının olmadığı bir Dünya’nın hikayesi. Bilim
adamları olmasaydı hala böyle bir dünyada yaşıyor
olurduk. O zaman ; yaşasın bilim adamları!
Taylan Toker / 4G
Bilim adamları ve icatları olmasaydı hayatımız
hem basit hem de sağlıklı olurdu. Teknolojik aletler
olmadığından radyasyon da olmazdı ama bu icatlar
da olmadığından hayatımız fazla basit olurdu. Şu
anki eğlence kaynakları olan bilgisayarlar ve televizyonlar olmadığından çocuklar sıkılırdı.
Elektrikli bakım aletleri olmayacağından kendimizle
şimdiki gibi ilgilenemezdik. Bir başka kötü opsiyon
ise bazı elektrikli müzik aletleri olmayacağından
müzik yapamazdık.
Tabii bunun iyi özellikleri de var. Örneğin; ampul
olmasaydı aydınlatmayı doğru dürüst yapamazdık.
Yani bilim adamları ve buluşları olmasaydı
hayat bizim için hem kötü hem de iyi olurdu diye düşünüyorum.
12
Alfred Nobel: Babası, patlayıcı maddeler üreten
Alfred Nobel, babasının yaptığı işe çok meraklıymış.
Kendi deneylerini yaparken dinamiti bulmuş. Kendisi öldükten sonra edebiyat, fizik, kimya, fizyoloji,
tıp, barış ve ekonomi dallarında ödül dağıtılması için
çok yüksek miktarda para bırakmış. Günümüzde bu
ödüller bir kişinin alabileceği en değerli ödüllerdir.
Dinamit olmasaydı; barajlar ve yollar yapmak için
kürek kullanarak uzun ve masraflı kazılar yapılmak
zorunda kalınırdı. Dinamitler sayesinde inşaatlarda
kolayca çukur kazılabiliyor.
İdil Akkaya / 4H
Bilim adamlarının icatları ve buluşları olmasaydı
insanlar hiç gelişemezdi. Louis Pasteur pastorizasyon yöntemini bulmasaydı ne olurdu? Sağlıklı süt
içemez, peynir yiyemezdik. Ampul olmasaydı mum,
meşale ve gaz lambası kullanırdık.
Peki ya tekerlek olmasaydı ne olurdu? Her yere
yürüyerek gitmemiz gerekirdi, çok da yorulurduk. Elektrik olmasaydı onun hayatımıza getirdiği
kolaylıklardan yoksun kalırdık. Dünya birçok açıdan
geri kalırdı.
Ayşe Elif Sert / 4B
Graham Bell ilk telefon görüşmesini bundan 135 yıl
önce 10 Mart’ta yaptı. Eğer telefon icat edilmemiş
olsaydı, biz hala güvercinle ve postayla haberleşiyor
olurduk. Bu durum da büyük sorunlara yol açabilirdi.
Örneğin; bir hasta var ve acilen hastaneye gitmesi
gerekiyor ama telefon olmadığı için mecburen posta
falan yazıyor. Bu bir iletişim şeklidir fakat posta hastaneye ulaşıncaya kadar hasta ölebiliyor. Yani telefon hem hız hem de zaman kazandırır.
Bence telefon olmasaydı biz
insanlar, gelişmemiş bir
topluluk olarak kalırdık.
Teknoloji bakımından
ilerleyemez ve daha
kolay bir yaşama
ulaşamazdık.
Bu
da bizi bir hayal
kırıklığına sürüklerdi.
BİZİM
DÖRTLÜNÜN
DÜNYA İLE
MACERASI
Bengisu ÖzBudak /4H
Bir varmış bir yokmuş.
Bir gezegen varmış. Bu
gezegen neredeyse Dünya’nın
tıpkısının aynısıymış. Fakat bu
gezegende zaman çok zor ilerlermiş.
Dolayısıyla bu gezegende teknolojik ürünler daha
icat edilmemiş.
Bu gezegenin adı Axtro imiş. Axtro gezegeninde tek
bir okul varmış. Adı da Axford Traditional’ mış. Bu
okulda bir sürü öğrenci varmış. Fakat bu öğrencilerin
arasında öyle dört öğrenci varmış ki inanılmaz şekilde
akıllılarmış. Bu öğrencilerin adları Sticy, Asld, Derren ve Xy’imiş. Derren aralarından en akıllısıymış.
Dolayısıyla bütün öğretmenleri onu çok sever, el
üstünde tutarlarmış. Bu okulda çok önemli bir sınav
olacakmış. Bu sınavı geçenler uzayda en gelişmiş
ve eğitimin en iyi olduğu Dünya’ya gidecekmiş. Derren bu sınavı geçmek için bütün günlerini sınava
çalışarak geçirirmiş.
Günler geçmiş. Sınav günü gelip çatmış. Sınava
giderken yanlarında sadece kalem ve silgi
götürmeleri istenmiş. Okulda çok fazla öğrenci
olduğu için sınav farklı sınıflarda yapılacakmış. Bu
akıllı dört öğrencinin her biri farklı sınıfa düşmüşler.
Sınav saat 12:30’da başlayıp 13:30’da bitecekmiş.
Dördünün de sınavı çok iyi geçmiş. Sınav bittiğinde
her sınıfta bekleyen öğretmenler bizim dörtlünün
ve birkaç öğrencinin sınavı geçtiğini söylemişler.
Sonra da söylenen isimlerin 4-E’de beklemelerinin
söylemişler. Orada 2. sınav olacakmış.
Derren 4-E’ye doğru giderken bir kız görmüş.
Elindeki kalemini havaya atıp tutuyormuş. Kalemi
yerde bulunan mazgaldan içeri düşmüş. Derren
kıza çok acımış. Onun yanına gidip adının Sereh
olduğunu öğrenmiş. Kıza nasıl yardım edebileceğini
düşünürken aklına kalemini kırıp yarısını ona vermek gelmiş ve bunu yapmış. Kız ona çok teşekkür
etmiş. Derren’a sınavın yanıtlarını bildiğini söylemiş
ve isterse kendisinin arkasına oturup işaretlediği
şıklara bakabileceğini söylemiş. Derren ilk önce
bunu yapmak istemiş fakat sonra bunun yanlış
olduğuna karar vermiş. Kıza teşekkür ettiğini ama
bunu yapmayacağını söylemiş. Sonra koşa koşa
sınavın yapılacağı sınıfa gitmişler. Zaten çok az
zamanları kalmış ve sınava 1 dakika bile geç gelirlerse Dünya’ya gitme şanslarını kaybedeceklerini
biliyorlarmış.
Yerlerine oturmuşlar ve sınava başlamışlar. Ama
bu sınavı yapmak imkansız görünüyormuş. Bazı
çocuklar sınava başlayınca ağlamaya başlamışlar.
Hatta bazılarının midesi bulanmış.
Bu sınav Derren için de çok zormuş. Sorulan
hiçbir sorunun cevabını bilmiyormuş ama son sorulara geldiğinde sınavın bir bilmece gibi olduğunu
anlamış. Yani 21. sorunun cevabı 1. soruda, 1. sorunun cevabı 21. sorudaymış. Derren bunu anladığı
için sınavı kolaylıkla çözmüş. Bu sınavı sadece bizim
dörtlü çözebilmiş. Onlara okulun müdür odasında
beklemelerini söylemişler. Hepsi orada birbiriyle
tanışmış, arkadaş olmuşlar. Sonra müdür gelmiş.
Onları bir uzay gemisine bindirmişler. Yanlarına bir
pilot binmiş, hepsi uzay kıyafetlerini giymişler ve
Dünya’ya gitmeye hazır hale gelmişler. Sonunda
Dünya’ya varmışlar. Her yerde teknolojik eşyalar
varmış. Bu eşyaları çok beğenmişler. Sonra ODTÜ
KOLEJİ adlı bir okula varmışlar. Onları bu okulda
çok güzel ağırlamışlar. Bu okulda çok fazla teknolojik
eşya bulunuyormuş. Sonra bizim dörtlüyü Ankara’nın
en büyük elektronik eşya mağazasına götürmüşler.
Bu mağazada telefon, bilgisayar, televizyon ve daha
bir çok eşya satılıyormuş. Sonra ODTÜ KOLEJİ ile
vedalaşmışlar; çünkü hemen yatıp uyuyacakları yere
yerleşmeleri gerekiyormuş. Fakat burası Ankara adlı
şehire çok uzakmış. Barınacakları yer Adana diye
bir şehirdeymiş. Oraya gitmek için otobüs denilen
bir araca binmişler ama hiç otobüsle oraya gidilir mi!
Tabii gidilmez. Otobüsü havaalanı denilen bir yere
gitmek için kullanmışlar. Havaalanı denilen yer çok
büyükmüş. Ayrıca içinde çok fazla teknolojik ürün
varmış. Örneğin; uçakların ne zaman kalktığını ve
nereye gittiğini gösteren teknolojik bir tablo varmış.
Çocuklar bu tabloyu incelerken ve onun hakkında
konuşurken sınıf öğretmenlerini görmüşler.
Sınıf öğretmenleri onların bu başarısından dolayı
onlarla çok gurur duyduğunu söylemiş. Zaten
onların bu sınavı başarıyla geçeceklerini inandığını
söylemiş ve uçağa binmişler. Sonra Derren, 2.
sınava giderken bir kızla karşılaştığını ve kaleminin
mazgala düştüğünü anlatmış. Diğerleri de şaşırarak
bu durumu kendilerinin de yaşadığını söylemişler
ve bu olayın da sınavın bir parçası olduğuna karar
vermişler.
Bu durumdan emin olmak için sınıf öğretmenlerine
sormuşlar ve sınıf öğretmenleri bu olayın da sınavın
bir parçası olduğunu söylemiş. Ayrıca sınava girecek olan öğrencilerin kopya çekip çekmediklerini
de test etmek istemişler ve onların kopya çekmedikleri, sınavda başarılı oldukları için buraya geldiklerini anlatmış.
Sonunda barınacakları büyük ve beyaz villaya
ulaşmışlar. Artık onlar burada bizimle yaşamaya
başlamış. Hala da yaşıyorlar aramızda. Ama
farklı karşılanmamak için adlarını değiştirmişler.
Söylediğim gibi onlar burada teknolojinin
akımına alışmış ve bizim gibi teknoloji ile
birlikte akmaya, ilerlemeye
devam ediyorlar...
13
HADİ ÇÖZ BAKALIM !
Hadi Çöz Bakalım Kulübü
Korkmayın, sizlere zor matematik problemleri verip
onları çözmenizi istemiyoruz.
Sıradan malzemeler kullanarak (plastik bardak – tabak , ataş, paket lastiği, pipo temizleme çubukları, plastik veya
tahta kave karıştırıcısı …. vb) verilen problemi ya
da konuyu en yaratıcı biçimde ve de kısa sürede
çözümlemenizi bekliyoruz.
Sunum becerilerinizi ve drama yeteneğinizi kullanarak
sizlere yöneltilen problemlere çözüm yolu bulmanız
gerekiyor. Takım halinde çalışmayı öğrenmenin yanı
sıra, hem başarılı olduğunuz alanları keşfediyor
hem de doyasıya eğleniyorsunuz.
İşte size iki problem hadi çözün bakalım!
Birinci etkinliğimiz drama yeteneğinizi sergileyeceğiniz
bir problem:
A, B, C
1. sınıf öğretmeni olduğunuzu düşününüz.
Öğrencilerinize harfleri tanıtıyorsunuz ama, kendinize özel öğretme yöntemleriyle.
İşte harfleriniz ;
H, M, S, T
Bu harflerin seslerini, yazılışlarını öğrencilere klasik yöntemlerin dışında öğretmek için kısa bir
canlandırma hazırlayınız. Canlandırmanızı hazırlarken
kullanacağınız malzemeler; hayalgücünüz ve sunum
beceriniz.
Canlandırmanızı hazırlamak için 10 dakikanız , sunmak
için ise 5 dakikanız olacaktır. Ne kadar orijinal fikirler
üretirseniz alacağınız puan o kadar çok olacaktır.
Buyrun sahne sizin…..
İkinci etkinliğimiz ise, verilen malzemeler ile
yaratıcılığınızı kullanarak zamana karşı yarışmak;
EN UZUN KULE
Kullanılacak malzemeler:
Bir tane plastik tabak
Bir tane plastik bardak
İki tane pipet
İki tane pipo temizleme çubuğu
İki tane paket lastiği
İki tane ataş
Dört parça etiket ( yapıştırıcı olarak)
Yukarıdaki malzemeleri kullanarak yapabileceğiniz
en uzun kuleyi yapmalısınız fakat kulenizin boyu 45
cm’yi geçmemeli ve 3 dakika boyunca devrilmeden
durabilmelidir. Geleceğin mühendisleri, yeteneğinizi
kullanmanız ve becerilerinizi sergilemeniz için çok güzel bir fırsat var önünüzde. Kulenizi inşaa ederken
verilen tüm malzemeleri kullanmak, eserinizi süslemek size puan kazandıracaktır.
14
14
Planınızı yapmak için 3 dakikanız, hünerinizi
sergileyerek kulenizi inşaa etmek için ise sadece 5
dakikanız var unutmayınız. Size verilen sürenin sonunda cetvellerimizle sizi bekliyor olacağız, bakalım
45 cm’den kısa en uzun kuleyi kim inşaa edecek?
TAKVİMİMİ
HAZIRLIYORUM !
İdil Tufan / 5A
AMAÇ:
Geometrik cisimleri kullanarak bulunduğumuz gün,
ay ve yılın sayısal değerlerini ifade edecek bir takvim
hazırlamak
SİMETRİ
Kayra Çakmakçı / 7G
Simetri bir denge ve orantı kavramıdır. İki şeyin birbirine
benzeşmesi ve uyumu olarak da bilinir. Simetrik
şekiller birbirlerine tamamen uyar ve aralarındaki benzerlik mükemmelliği, kusursuzluğu temsil eder.
Simetriyi aynadaki halimiz olarak da düşünebiliriz.
Yüzümüzün aynadaki yansıması yüzümüzün simetrisidir. Matematik ve Fizik bunlarla ilgilenir. Birçok mimari eser simetrik olarak inşa edilmiştir.
KULLANILAN MALZEMELER
Renkli kalın karton, makas,yapıştırıcı, kalın uçlu gazlı
kalem, cetvel, dosya kağıdı, raptiye
TAKVİMİN OLUŞTURULMASI
Takvimin ana bedeni kare prizma şeklinde yapıldı.
Ayın günlerini göstermek için iki adet daire hazırlandı
(bir tanesi birler basamağı, diğeri onlar basamağı
için)
Ay ve yılı göstermek için iki adet silindir yapıldı.
Ana beden olan kare prizmanın üzerine gün, ay ve
yılı gösterebilmek için ,kare ve dikdörtgen pencereler
açıldı.
TAKVİMİN KULLANIMI
Takvimin üstünde sol tarafta yer alan daireler çevrilerek
ayın kaçıncı günü olduğu ayarlanır. Sağ tarafta yer alan
silidirlerden ilki kullanılarak hangi ayda bulunulduğu,
diğer silidir ile de hangi yılda bulunulduğu ayarlanır.
Dairelerden soldaki 10 günde bir, ikincisi her gün, ilk
silindir her ay, ikinci silindir ise yılda bir kez çevrilir.
Siz de çeşitli geometrik cisimleri ve yüzeyleri kullanarak istediğiniz bir takvim hazırlayabilirsiniz.
Simetriler aralarında insanların ve diğer canlıların da
bulunduğu yaşayan organizmalarda da görülebilir.
Örneğin kelebeğin kanadı, zebranın çizgileri , deniz
yıldızının kolları gibi.
Benzer şekilde insan vucudunun sağ ve sol organları
vücudu ikiye ayıran düzleme göre simetriktir. Simetri
esas olarak şekil ve pozisyon benzerliğine dayanan
geometrik simetriyi ifade eder.
1515
FOSİLLER
Sera Erbişim / 6F
Babam arkeolog olduğu için kazı çalışmalarında bulunan fosilleri küçükken gördüğümde çok ilgimi çekmişti.
Kendiliğinden oluşan ancak sanki bir fotoğrafa ya da
heykele benzeyen fosiller gerçekten olağanüstüydü.
Fen projesini hazırlarken bu nedenle fosilleri seçtim.
Daha yakından incelemek ve bilgi toplamak için.
Önce internetten ve kitaplardan fosillerle ilgili bilgi,
resim ve haber topladım. Daha sonra arkeolog olan
babam ile fosillerle ilgili söyleşi yaptım. MTA Tabiat
Tarihi Müzesine yaptığım ziyaret çok yararlı oldu.
Okulumuzun Kızılcahamam fosil dağına yaptığı gezi
ise benim için büyük şanstı. Hem bu kadar çok fosili
bir arada bir dağda gördüm hem de çok güzel bir bitki
fosili buldum.
Bu çalışma ile fosillere ve doğaya ilgim daha da arttı.
Umarım başkalarının dikkatini de bu konuya çekebilir ve geçmişi incelemenin, öğrenmenin geleceği
anlama konusunda ne kadar yararlı olduğunu ortaya
koyabilirim.
Fosil Nedir?
Fosil milyonlarca yıl önce jeolojik zamanların
çeşitli dönemlerinde birbirinden farklı ortamlarda yaşamış canlıların öldükten
sonra geçirdikleri fosilleşme süreci
sonrasında bulundukları ortamın
çökelleri
içindeki
taşlaşmış
kalıntılarıdır.
Fosil kelimesi Alman doktor
ve maden mühendisi Georgius Agricola’nın 1546 da
yayınladığı de Natura Fossilium adlı eserinde topraktan
çıkarılan nesne anlamında ilk
defa kullanılmıştır.
Fosilleri inceleyen bilim dalına paleontoloji, fosil toplayıp bunlar üzerinde çalışma yapan kişilere de paleontolog denir.
Fosilleşme Nedir?
Canlıların öldükten sonra fosilleşinceye / taşlaşıncaya
kadar geçen süreç fosilleşmedir.
Bunun için canlının ölümünden sonra olduğunca çabuk bulunduğu ortamın içine gömülmesi ve dış etkenlerden süratle korunması ile zaman faktörü, fosil olabilmenin diğer bir deyişle fosilleşmenin önemli
koşullarıdır.
Bataklık, buz, çam reçinesi, asfalt ile deniz ve göller
gibi sulu ortamlar fosilleşmenin en iyi gerçekleştiği
ortamladır. Ölen her canlı fosilleşir diye bir
doğa kuralı yoktur.
Fosil olma bir
16
şans olduğu
14
gibi, onu bulmak da bilgiye ve şansa bağlıdır.
Fosilleşme şu şekillerde olabilir;
- Canlı organizmanın kömürleşmesi;
- Canlı organizmaların sadece kemiklerinin kalması ya
da izlerinin kayaçlar arasında oluşması;
- Buz kütleleri içinde canlının hiç bozulmadan
kalması;
- Amber, reçine, doğarlar;
- Mermer;
- Aniden havayla temasın kesilmesi.
Fosilleşme Nasıl Gerçekleşir?
1. Canlının ölümünden sonra
ilk aşamada, yumuşak dokuları
deforme olmaya başlar, geriye
yalnızca kemikler ve dişler gibi
sert kısımlar kalır. Kemiklerin deforme olmaması içinse, gömülmenin çok hızlı olması gerekir.
2. Aradan geçen uzun
dönemler sonunda kemikler,
çökeltinin alt katmanlarına
gömülür. Kemikler, yeraltı
sularında bulunan minerallerle yer değiştirmeye
başlar. Ve canlının cesedi
fosilleşir.
3. Arazinin yavaş yavaş hareket
etmesiyle,
fosilin
oluştuğu
kaya katmanı yeryüzüne doğru
çıkmaya başlar.
4. Yüzeye yaklaşan fosil, ya kendi kendine ortaya
çıkar ya da paleontologların
araştırmaları neticesinde bulunur.
Ülkemizde bulunan fosiller
Türkiye’nin fosil stoku açısından oldukça zengindir.
• 2006 yılının Temmuz ayında Kırıkkale’de jeolojik kazı
yapan Türk bilim insanları, tarihin en büyük memeli
hayvanlarından olan gergedana ait 25 milyon yıllık
fosiller bulmuşlardır.
• Tekirdağ’ın Hayrabolu ilçesindeki bir kum ocağında,
paleontolojik çağa ait olduğu sanılan fosil bulunmuştur.
11 kilo ağırlığında ve 30-35 santimetre uzunluğundaki
kemiğin ilik bölümüne bir insan eli rahatlıkla girebiliyor. Kemiğin mamut veya dinozor gibi dev cüsseli bir
Kemiğin mamut veya
dinozor gibi dev cüsseli
bir hayvanın ayak veya
toynak kemiğine ait bir
parça olduğunu tahmin
ediliyor.
• Kastamonu’da 70 milyon yıllık 17,5 metre
büyüklüğünde mosasaur fosiline
rastlanmıştır.
• Ankara Kızılcahamam yakınlarındaki Sinaptepe’de
Prof. Dr. Fikret Ozansoy, hominoid evrimine ilişkin ilk
fosilleri bulmuştur. Adını 1958 yılında, Ankarapithecus
meteai koyduğu bu fosil, daha sonra “Ankara maymunu” şeklinde de tanınmıştır.
Fosillerin Yararları
•
Tortul
kayaçların
hangi
zamana
ait
olduğunun
(yani
yaşlarının) anlaşılmasını
sağlar. (Tortul kayaçların
içerisinde en genç fosiller
üst tabakalarda, en yaşlı
fosiller alt tabakalarda bulunur.
Maddelerin yarılanma ömrü hesaplanarak kayaçların yaşı hesaplanabilir).
• Fosillerin bulunduğu bölgenin geçmişteki coğrafi
durumunu ve iklim şartlarının nasıl olduğunun
anlaşılmasını sağlar.
• Nesilleri tükenmiş veya eski zamanlarda yaşamış
canlıların (Dinozor, trilobit = vücudu üç kısımdan oluşan
soyu tükenmiş bir böcek türü, mamut) tanınmasını
sağlar.
• Canlıların geçirdiği gelişim dönemleri (evreleri)
hakkında bilgi edinilmesini sağlar.
• Yer kabuğunda oluşan değişimler hakkında bilgi
verir.
• Fosil yakıtların oluşmasını sağlar.
Fosillerle ilgili ilginç bilgiler
• “Fosil” kelimesi, sökmek, meydana çıkarmak anlamına
gelen Latince “fossilis” kelimesinden gelmektedir.
• Bir kemik fosilinin içerisinde hiç kemik yoktur!
Fosilleşmiş bir nesne aslı ile aynı şekle sahiptir; ancak
kimyasal olarak kemik değil daha çok bir kayadır.
• En eski fosillerden bazıları 3.700 milyon yıldan eski
bir tarihe sahiptir.
• Dünya’da en eski iki fosil yatağının Kanada’da bulunan Burgess Shale’de ve Çin’de Yunnan İlinde olduğu
bilinmektedir. Kanada’da bulunan fosil yatağı 530
milyon, Çin’de bulunan ise bundan 15 milyon daha
eskidir.
1715
ERGENLİK
Yağız Karatan / 6B
Ergenlik dönemi hakkında bilgi almak için yazılı
kaynakların yanında, bu dönemdeki gençler ile bire
bir ilgilenen uzman bir psikolog olan Nevsun DUMAN,
ile görüştüm.
Ergenlik döneminde görülen ruhsal ve fiziksel
değişimler nelerdir?
“Bu sorunun asıl cevabı hormonlarda gizlidir. Bilindiği
gibi insan doğar, büyür, ergenlik dönemini yaşar ve
yetişkin bir birey olur. Büyümeyi asıl sağlayan ve bu
dönemin başlamasını tetikleyen birincil etken işte bu
hormonlardır.
Boy uzaması, kıllanma ve benzeri bütün değişimler,
çocukluktan çıkmış bireylerde salgılanan, (kızlarda
östrojen, erkeklerde testosteron) hormonlar nedeniyle
gözlenir. Bu da zaten ergenlik döneminin başlaması
anlamına gelmektedir. Nasıl ki bu salgılar gençleri
fiziksel olarak değiştiriyorsa, ruhsal olarak da aynı
derecede değiştirmektedir. Aslında bu dönem kişinin
kendini tanıdığı, topluma nasıl göstereceğini keşfettiği
süreçtir.
Her ne kadar bu dönem her bireyde farklı gözlense de
genellikle düşünmeden davranmak ve sabırsızlık, itiraz etme isteği ve öfke nöbetleri, sesini duyurma isteği
ve duygu değişimleri en yaygın yaşananlardandır.”
Ergenlik dönemini en az zararla atlatmak için neler
önerebilirsiniz?
Ergenlik döneminden kısaca bahsedebilir misiniz?
“Ergenlik dönemindeki genci ‘ergen birey’ olarak ele
almak yerine ‘birey’ olarak ele almak daha yararlı
olacaktır. Çünkü her insanın kendi kimliği vardır.
Bazıları öfkeli bazıları sakindir. Buna bağlı olarak da
ergenlik dönemini nasıl geçireceği belli olmaktadır.
Yani sakin bir birey genellikle ergenlikte daha çok
içine kapanacaktır. Genç birey, uyum sürecinde doğru
yolu bulmaktadır, bunu ise ilerleyen dönemlerde
anlamaktadır.”
14
18
“Öncelikle genç ve anne-baba ayrı ayrı bilinçlendirilmeli. Neler yaşanabileceği hakkında bilgi sahibi olmak
hem olaylara hazırlıklı olmaya hem de sabırlı olmaya
yardımcı olur. Örneğin ev içinde gerginliğin olacağını
bilmek ve buna hazırlı olmak, yetişkinlerin sabırlı bir
şekilde olayı yatıştırmasını sağlar. Bunun haricinde
tek önem arz eden olgu sevgidir. Karşılıklı sevgi evde
olduğu sürece dönem zararsız atlatılacaktır.”
KORDON KANI ve KÖK HÜCRE NAKLİ
Irmak Kocabay / 8A
Dahiliye (İç Hastalıkları) Uzmanı Dr. Erdoğan İlter
ile Kordon Kanı ve Kök Hücre nakli konusunda
görüştüm.
Kök hücre nedir?
Bazı dokularda bulunan ve gereksinim halinde pek
çok hücreyi oluşturarak yaşamın devamını sağlayan,
üretkenlik ve farklı dokulara dönüşebilme potansiyeli
yüksek ana hücrelerdir.
Kök hücre nasıl elde edilir?
Kök hücreler sıklıkla kalça kemiğindeki “kemik iliği”
veya kollarımızdaki “periferik kan”dan elde edilirken “kordon kanı” üçüncü bir kök hücre kaynağını
oluşturmaktadır.
Kordon kanı nedir?
Anneyle rahimdeki bebek (fetus) arasında bulunan,
gebelik boyunca bebeğin besin ve oksijen gereksinimini sağlayan göbek kordonundan doğum sonrasında
toplanabilen kandır. İçinde kök hücreler bulunur. Kordon kanı az hacimde (yaklaşık 100 mL) olduğu için
içerdiği hematopoetik kök hücre sayısı da sınırlı olup
bu miktar kemik iliği veya periferik kandan elde edilebilen hücre miktarından çok daha azdır.
Kordon kanının saklanma süresi ne kadardır?
Günümüzde en çok yedi yıl saklanmış kordon kanı ile
başarılı nakil yapılabilmiştir. Şu andaki bilimsel veriler,
kordon kanının en fazla on beş yıl saklanabileceğini
desteklemekte ve daha uzun saklamaların olanaklı
olduğuna ilişkin bilimsel kanıt bulunmamaktadır.
Kordon kanı miktar olarak herkese yeterli olur mu?
Klinik çalışmalar genelde kordon kanı naklinin 3040 kg üzerindeki hastalar için çok uygun olmadığını
göstermektedir. Saklama süresinin yeterince uzun
olamayışı ve verilen hücre sayısının azlığı göz önüne
alındığında “yaşam sigortası” olarak saklanan kordon
kanının tüm yaşam için değil, hayatın sadece ilk 10-15
yılı için kullanılabilir olduğu görülmektedir.
veya diğer aile bireyi yoksa tüm akrabaların taranması
genellikle gereksizdir. Diğer akrabalardan uygun birini
bulma şansı çok düşüktür. Aile içinde doku grubu tam
uygun bir kişi bulunmadığı hallerde doku grubu uygun olmayan birinden ilik nakli (veya kök hücre nakli)
yapılması çok risklidir. Başarı şansı düşüktür. Ancak,
doğuştan immun yetmezlik (bağışıklık yetersizliği)
olan hastalarda başarılı olabilir.
Aile içinde uygun verici bulunmazsa ne yapmalıdır?
Aile içinde uygun verici kişi yoksa kemik iliği veya kordon kanı bankalarından arama yapılabilir. Ancak doku
grubu tam uyan bir kişiye rastlama şansı her zaman
mümkün olmayabilir. Özellikle Türkiye’de henüz gerçek anlamda bir banka yoktur. Geliştirme aşamasında
birkaç merkez bulunmaktadır. Yurt dışındaki bankalardan ise Türk hastaya uygun verici bulunması da
zordur. Bulunması halinde ise, o iliğin veya kordon
kanının Türkiye’ye getirtilmesi bazı hallerde mümkün
olabilir.
Ancak, yabancılardan yapılan nakillerde risk çok
fazladır ve başarı şansı düşüktür. Türkiye’de verici
bulunamayan hastalara yurt dışından temin etmedeki zorluklar ve riskler nedeniyle birkaç merkez burada banka oluşturma işleri ile ilgilenmektedir. Ancak
henüz, geniş kapsamlı, gerçek anlamda bir banka
oluşturulmamıştır. Dünya’daki çeşitli bankalarda 7-8
milyon gönüllü vericinin doku grupları belirlenmiştir.
İhtiyacı olan bir hastayla tutması halinde o gönüllüye ulaşılarak kemik iliğinin toplanması için tarih belirlenir. Uygun kordon kanının bulunması halinde ise
o ürünü temin etmek daha kolaydır. Çünkü kordon
kanı toplanmış, dondurulmuş ve testleri tamamlanmış
olarak bankada bulunmaktadır. Gereken halde ürüne
ulaşmak kolaydır. Ancak kordon kanı miktarı az
olduğundan ilik tutmasına yeterli miktara
rastlanmayabilir (özellikle kilolu hastalarda).
Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. Umarım Ülkemizde de gerçek anlamda Kordon kanı Bankacılığı
gelişir ve ilik nakli bekleyen hastalar özellikle de
çocuklar bu bankalardan yararlanabilirler.
Kemik iliği nakli için en uygun vericiler kimlerdir?
Kemik iliği nakli yapılabilmesi için hasta ile vericinin
doku gruplarının birbirini tutması gerekmektedir. En
uygun verici aile içinden doku grubu tutan kardeştir.
Hastanın anne ya da babasıyla doku grubu yarı yarıya
uygunluk göstermektedir. Nadiren tam uygunluk olabilir. Hastanın aile içinde doku grubu uygun bir kardeşi
1915
İNTERNET
Utku Anayurt / 5A
İnternet, dünya genelindeki bilgisayar ağlarını ve kurumsal bilgisayar sistemlerini birbirine bağlayan elektronik iletişim ağıdır.
İnternet’in kökeni, hataya dayanıklı, sağlam ve özel bir
bilgisayar ağı kurmak isteyen Amerika Birleşik Devletleri hükümeti tarafından 1960 yılındaki araştırmalara
dayanır. 1980’lerde Ulusal Bilim Vakfı tarafından yeni
bir ABD omurgasının finansmanı için toplanan özel
fonlar, dünya çapında katılım ve birçok özle ağın
birleşmesine neden olmuştur. 1990’larda uluslararası
bir ağın yaygınlaşması ile internet, modern insan
hayatının temelinde yer almıştır.
İNTERNET TÜRKİYE’DE
Internet’in Türkiye’ye getirilmesi, Türkiye Bilimsel
ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve ODTÜ
işbirliğinde, ilk temelleri 1991 yılında atılan bir proje
çerçevesinde gerçekleştirilmiş, ilk yurtdışı bağlantısı
ODTÜ üzerinden sağlanmıştır.
1996 yılında, TÜBİTAK bünyesinde kurulan ULAKBİM
(Ulusal Akademik Bilgi Merkezi)’in, Ulusal Akademik
Araştırma Ağı’nı (ULAKNET) tesis etmesini takiben,
ODTÜ üzerinden çıkış yapan üniversite ve araştırma
kurumlarının bağlantıları, bu tarihten itibaren kademeli
olarak ULAKNET’e aktarılmıştır.
Zaman zaman İnternet sözcüğü yerine kullanılan
“WWW” kısaltması ise World Wide Web (Dünya
Çapında Ağ) sözcüklerinin benzeridir ve İnternet ile eş
anlamlı değildir.
Her ne kadar internet yararlı olsa da zararları da vardır.
Hacker denen kişiler bilgilerimizi çalabilir,
sohbet
ortamında korkutulup, ürkütülebiliriz. İnternetin kötü
tarafından korunmak hep iyidir.
Kaynak:
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0nternet
http://www.internetarsivi.metu.edu.tr/10yil.php
14
20
tablet nedir?
Zeynep Sude Yıldırım / 5F
Teknoloji, günümüzün değişen ve gelişen istek ve
ihtiyaçlarına cevap vermeye devam ediyor ve bu
istek ve ihtiyaçlar arasında en gerekli olan şeylerden
bir tanesi de elbette ki bilgisayarların gelişimi; ve de
değişimi ile ilgili.
Bilindiği gibi bilgisayar kullanımı her geçen gün, biraz daha yaygınlaşmaya başlıyor ve yaygınlaşan
bu bilgisayar kullanımı nedeniyle, bilgisayarlarda da
gelişmeye başlayan ihtiyaçların karşılanması gerekiyor.
Bundan bir kaç sene öncesine kadar kullanılan masaüstü bilgisayarlar, önce yerlerini laptoplara bıraktı;
bilgisayarlar tek parça oldu. Sonrasında ise, laptopların
daha küçük ekranlıları çıkmaya başladı ki bunların da
isimlerine netbook denildi.
Bir süre sonra bu boyut da bilgisayar kullanıcılarını
tatmin etmemeye başladı. Daha küçük bir bilgisayar
gerekiyordu ve bu küçük bilgisayar da, tablet pc nedir
sorusunun cevabı olarak karşımıza çıkıyor.
Tablet pc’ler artık oldukça hafif olmaları; ve bunun
yanında da küçük olmaları ile bilinmekteler. Tablet pc
nedir sorusunun cevabı için artık çok fazla araştırma
yapmanıza gerek kalmayacağı umudundayız. Kısaca
açıklayabiliriz ki tablet pc’ler hem kullanışlı hem de
veri kartı daha gelişmiş araçlardır.
BİR YANARDAĞ OLUŞUYOR
Başar Çiçek / 4D
Dünya’nın yerkabuğu adı verilen bir kabuğu vardır. Bu
kabuğun altında, sıcak kayalardan oluşan ve manto
adı verilen kalın bir tabaka bulunur.
Dünya’nın merkezine çekirdek adı verilir. Çekirdek
aşırı derecede sıcak metallerden oluşmuştur.
Yerkabuğunda çatlaklar vardır. Sıcak kayalar eriyerek
bu çatlaklardan yukarı çıkar. Erimiş kaya birikir ve lav
olarak dışarı püskürür. Buna yanardağ patlaması adı
verilir. Lav katılaşarak kayaya dönüşür. Patlamaların
ardından lav katmanları birikip yükselmeye başlar.
Dünyadaki yanardağlar
• Etna (Sicilya, İtalya)
• Hekla (İzlanda)
• Kilauea (Havai, ABD)
• Krakatoa (Rakata, Endonezya)
• Mauna Loa (Havai, ABD)
• Mauna Kea (Havai, ABD)
• Mount Baker (Washington, ABD)
• Erebus Dağı (Ross Adası, Antartika)
• Mount Hood (Oregon, ABD)
• Mount Fuji (Honshu, Japonya)
• Mount Rainier (Washington, ABD)
• Mount Shasta (California, ABD)
• St. Helens Dağı (Washington, ABD)
• Novarupta (Alaska, ABD)
• Popocatépetl (Meksiko, Meksika)
• Ağrı Dağı (Türkiye) Ağrı Dağı bir Stratovolkandır ama
volkanik faaliyeti vardır)
• Surtsey (Surtsey adası, İzlanda)
• Santorini (Santorini adası, Yunanistan)
• Tambora (Sumbawa, Endonezya)
• Teide (Tenerif, Kanarya Adaları)
• Tungurahura (Ekvador)
• Vezüv Yanardağı (Napoli Koyu, İtalya)...
2115
SÜPER İLETKENLER
Defne Akkar / 8D
Röportaj: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Elektrik
ve Elektronik Mühendisi Doç.Dr. Salim Azak
Süperilekenler
kullanılıyor?
nedir?
En
çok
hangi
alanlarda
Süperiletkenler üzerinde enerji kaybının ortadan
kaldırılması amacıyla çalışılıyor. Yani bizim alanımızı
ilgilendiren kısmı ile ilgili olarak; mesela elektrik
ve elektronik kullandığımız devrelerde üzerinden
akım geçtiği zaman iletkenlerde ısı ortaya çıkıyor
ve bizim kullandığımız enerjinin bir kısmı ısı olarak
açığa çıkıyor. Bu da bizim için bir kayıp demektir. Bu
kayıpların ortadan kalkması yani süperiletkenlerin
kullanılmasıyla yüzde yüz verimli çalışan devreler elde
edebiliyoruz. Bu yüzden süperiletkenlerin kullanılması
önemlidir. Ancak süperiletkenler bugün her ortamda,
her hava koşulunda kullanılabilecek düzeyde değil.
Üzerinde eğer hiçbir zorluk yoksa; fizikte cisimlerin
hareketinde de görmüşsünüzdür, yüzeyde sürtünme
yoksa cisim o yüzey üzerinde sonsuza kadar kayarak
gidebiliyor.
İletkenlerin içerisinde de akım bu şekildedir. Eğer
hiçbir zorlanma yoksa, elektronların hareketinde
birbirlerine çarpışmadan özellikle pozitif yüklü iyonlara
çarpmadan iletkenin içindeki hareketle akım iletilebiliyor. Bu için bir direnç olmasına gerek yok.
Bunun için belli şartların oluşması gerekiyor, maddeler çok düşük sıcaklıklarda süperiletken olabiliyor.
Bu yüzden çalışmalar daha başlangıç düzeyinde.
Aslında çalışmalar 1900’lü yıllarda başladı; ancak çok
fazla ilerleme kaydedilemedi.
Bildiğim kadarıyla süperiletkenler direnci “0” olan maddelere deniyor. Ancak eğer bir telde direnç olmazsa
akım bu telden nasıl geçer?
Bir telden akım geçebilmesi için üzerinde direnç olması
gerekmiyor. Direnç, iletkenin akıma karşı gösterdiği
zorluktur.
14
22
Süperiletkenlerin günlük yaşantımıza girmesi için
daha sizce ne kadar süre geçmesi gerekir? Çünkü süperiletken metaller dediğiniz gibi yalnızca çok düşük
sıcaklıkta süperiletkenlik özelliklerini sergileyebiliyorlar.
Bunu kestirmek çok zor ancak çok uzak olmadığını
düşünüyorum; çünkü bu şekilde süperiletkenler
kullanılarak hızlı trenler yapıldı.
Bu hızlı trenler büyük projelerdir, bir de mesela laboratuvarlarda hadron çarpıştırıcılarındaki parçacık
hızlandırıcılarında da süperiletkenler kullanılır.
Süperiletkenler yüksek teknolojili ve pahalı malzemelerdir, bu yüzden günlük hayatımıza girmesi bir az
vakit alacak gibi görünüyor.
Süperiletkenler hayatımıza tamam ile girdiğinde bize
ne tip kolaylıklar sağlayacaklar?
Bizim alanımızla, elektrik ve elektronik ile ilgili olarak
kayıpsız sistemler yapacağız. Devrelerimiz olsun,
tasarladığımız cihazlar olsun bunlarda hiçbir kayıp olmayacak, ısı açığa çıkmayacak. Bu da enerji tasarrufu
sağlayacak, sadece küçük cihazlar değil büyük cihazlar için de geçerli. Üretilen elektriğin mesela elektronik
devrelerin bir çoğunda bakır iletkenler kullanıyoruz.
Bakır iletkenlerde de enerji kaybı yaklaşık yüzde kırk
civarındadır. Yani yüzde kırk civarında bir enerjiyi kaybetmeden yüzde yüz olarak kullanacağız, bu bizim
için büyük bir kazanç.
Süperiletkenlerin yararları belli, peki zararları var
mıdır?
Benim bildiğim kadarıyla süperiletkenlerin zararları
yok.
2315
AKIL OYUNLARI
AKIL OYUNLARI KULÜBÜNDEN BİZE KALANLAR...
Geçen sene Ankara dördüncüsü olduğumuz
II. Matematik ve Akıl Oyunları Şampiyonasına bu yıl
da katılıyoruz...
Ayşegül Barlas / 7C
Akıl oyunları ile ilk tanışmam küçükken nasıl sudoku çözüleceğini öğrenmemle olmuştu. Birkaç
örnekten sonra zor olanları çözmeye çalışmam beni
akıl oyunlarından yıldırmaya yetmişti. Fakat altıncı
sınıfa geldiğimde artık akıl oyunları sorularından çok
hoşlanmaya başlamıştım ve tam da o yıl birincisi
yapılacak olan Ankara İlköğretim Okulları Arası Akıl
Oyunları Yarışması’nı duydum ve seçmelere katıldım.
Herşey yolunda gitmişti ve 20 de 20 yapmıştım.
Seçmelerin 2. aşamasına girdiğimde tir tir titrediğimi
hatırlıyorum.
FUTOŞİKİ
n×n diyagram için her satır
ve her sütunda 1’den n’ye
kadar rakamlar tam birer kez
yer alacak şekilde diyagramı
doldurun. Karelerdeki rakamlar arasındaki ilişki (<)küçük
ve (>)büyük işaretleri ile
belirtilmiştir.
KENDOKU
Her satırda ve her sütunda 1’den 4’e tüm rakamlar tam
olarak bir kez yer alacak şekilde diyagramı doldurun.
Kalın çizgiyle belirtilmiş her bölgenin köşesindeki sayı
o bölgenin içindeki rakamların gösterilen matematiksel işaretle hesaplanmış sonucunu vermektedir.Bir
bölge içerisinde rakam tekrarı olabilir.
Ankara İlköğretim Okulları Arası 1. Akıl Oyunları
Yarışması günü stres, heyecan ve mutlulukla istenen
saate yarışmaya katıldım ve çok eğlendim. Bütün gün
inanılmaz iyi vakit geçirdim ve bu yıl 2.’si düzenlenecek olan Akıl Oyunları Yarışması elemelerini kazanmam beni çok mutlu etti.
Melis Kılıçarslan / 8H
Akıl Oyunları Kulübü’nde olmam hızlı düşünme
yeteneğimi geliştirmeme yardımcı oldu. Yarışlarda
hızlı ve seri olmamı sağladı. Sudoku çözerken ise daha
geniş çaplı düşünebilme yeteneği kazandım. Bu külüp
sayesinde herkesden farklı düşünmeyi öğrendim.
Esen Ergün / 6F
Akıl Oyunları insanın zekasını tazeleyen ve geliştiren
tek oyundur.Bu oyun hem eğlenceli hem de yararlı
olduğu için herkese oynamasını tavsiye ederim.
Mert Körükoğlu / 8C
Akıl Oyunları benim hayatımdaki boşlukları dolduran,
boş zamanlarımda aklımı kullanmamı sağlayan, benim için çok önemli olan oyunlardır. Bence en iyisi de
notlarımı özellikle matematik notumu yükseltti çünkü
akıl oyunlarındaki başarılarım benim derse olan ilgimi
arttırdı.
Akıl Oyunları her ne kadar görmek ile bakmak
arasındaki farkı bilmeyenler için zor olsa da bana
her engelin aşılabileceğini öğretti. Kendine
güvenen herkesin katılmasını isterim.
14
24
ABC BAĞLAMA
Tüm noktaları kullanarak
aynı harf çiftlerini birbirine
bağlayın. Yalnızca yatay
ve dikey çizgiler kullanın
ve
bağlantılarınızın
kesişmemesine
dikkat
edin.
İŞLEM KARESİ
1’den 9’a kadar rakamları sadece birer kez kullanarak
diyagram dışında verilmiş olan eşitlikleri sağlayın.
Matematiksel işlem öncelikleri geçerlidir. Örneğin
3+1×5=8
olmalıdır.
KANSERLİ HÜCRELER VE MATEMATİK
Melis Dinçer / 8G
Tıp adamları bir urun kanser olup olmadığını anlamak için o dokuya iğneyle girerek aldıkları hücreleri
mikroskop altında incelerler.
Kanser hücrelerinin çekirdekleri, kanserli olmayan
hücrelere göre daha girintili çıkıntılıdır. New York’ta
Mount Sinai Tıp Fakültesi araştırmacıları, kanser
hücrelerinin tanınmasında fraktal geometriyi kullanmaya başlamışlardır.
Hücrelerin bir özelliği, gösterdikleri düzensizliklerin
tekrarlamasıdır. Kanserli hücrelerin fraktal boyutu
sağlıklı hücrelerden fazladır.
antenler olarak gözükmektedir. Elde edilen sonuçlar
fraktal antenlerin çok bantlı anten gerektiren iletişim
teknolojilerinde kullanılmaya çok uygun anten yapıları
olduğunu göstermiştir.
Fraktal fiber optiklerin dalga boylarının sapmalarını en
aza indirdikleri gözlenmiştir.
Fraktal
karıştırıcılar
(kimya
mühendisliğinde)
akciğerlerin yapısında olduğu gibidirler, bu sayede
iki sıvı eksiksiz olarak ve en az düzensizlikle
karıştırılabilir.
Fraktal internet; yapılan araştırmalar internetteki trafiğin
kendine benzeme özelliği olduğunu göstermiştir.
Resim sıkıştırmanın arkasında, bir resmi alıp onu
sistemsel fonksiyonların tekrarlanması ile sunma
bulunmaktadır. Bu şekilde Microsoft Encarta Cd’sine
binlerce resim sıkıştırılmıştır.
Bu bilgi depolama başarısını mümkün kılan fraktal
resim sıkıştırma matematiğiydi. Ayrıca film endüstrisinde birçok dekor ve sahne kurmadan masrafları
düşürmek için arka plandaki sahneler fraktal geometri
kullanılarak oluşturulabilmektedir. Örneğin Star Trek
serisinde bu teknoloji kullanılmıştır.
Günümüzde bilgisayarlar tekrarlama işleminin iki
boyutlu grafiğini çizmek için programlanarak fraktalların
resimleri üretilebilmektedir.
Fraktal yapılar matematiksel bakımdan incelenmeye
değer olduğu gibi günlük yaşamda da pek çok derde
çare olmuşlardır. Bir doğrudan başlayıp, üçe bölüp
ortadaki üçte biri kaldırıp, sonra kalan her üçte bire
aynı işlemi uygulamayı tekrar ederek ortaya çıkan
noktacıklardan ibaret olan Cantor tozunu Mandelbrot,
kablolardaki veri transferinde ortaya çıkan hatanın
dağılımı ile ilişkilendirmişti. Aynı işlemin üç boyutlu hali olan Menger süngeri bir küpün merkezindeki
küpün kesilip çıkartılması ve kalan dokuzda bir boyuttaki diğer sekiz küpe de aynı işlemin uygulanmasından
oluşmaktadır. Sonsuz yüzey ve sıfır hacme sahip bu
yapı Eiffel Kulesi ile inşaat teknolojisine girmiş ve bu
alandaki belki de en kullanışlı çözüm olmuştur.
Teknolojinin gelişmesiyle beraber endüstri alanında
da fraktal formlar kullanılmaya balanmıştır. Fraktal
antenler, anten literatüründe birkaç yıllık geçmişi olan
ve çoklu bant özellikleri nedeniyle de birçok iletişim
sisteminde yaygın uygulama alanı bulamaya aday
Başlangıçta, sadece birkaç tekrarlama yapıldığında,
resim rastgele noktalardan oluşuyormuş gibi görünebilir. Fakat en sonunda - bu binlerce ya da milyonlarca
tekrarlama kadar sürebilir - açıkça belirli bir şekil ortaya
çıkar. Farklı fonksiyonlar farklı resimler oluşturacaktır.
2515
TÜRKİYEDE RÜZGÂR ENERJİSİ
Irmak Kuzu / 8F
Röportaj: Osman Mustafa , Alstom Türkiye – İş
Geliştirme Müdürü
Elde edilen enerji nasıl elektrik gücüne çevriliyor?
Elektrik jeneratörler aracılığı ile mekanik enerjinin
elektrik enerjisine dönüştürülmesi ile elde edilir. Mekanik enerjinin oluşması için genelde dönme hareketi
kullanılır.
Örnek: Esen rüzgâr sayesinde Türbin’in kanatlarının
dönmesi sağlanır (Rüzgâr yani hava hareketinin enerjisi mekanik enerjiye çevrilmiş oldu) daha sonra bir
dişli kutusu sayesinde bu hareket jeneratöre aktarılır
ve jeneratörün içerisinde dönme hareketinden elde
edilen enerji elektriğe çevrilmiş olur.
Türkiye’de ortalama kaç adet rüzgâr enerjisi santrali
bulunmaktadır?
Elektrik santrallerinde referans olarak santral adedinden çok kurulu güç olarak Mega watt kullanılır. Gün
itibarı ile Türkiye’nin toplam kurulu gücü 53.000MW
seviyelerindedir. Bu 53.000MW’ın yaklaşık 1.700
MW’ı Rüzgâr santrallerinden oluşmaktadır. Yani şu
anda Türkiye’deki Rüzgâr santrallerinin payı %2
civarındadır.
ve Nükleer santrallerdir.
Kurulu güç olarak Gaz, kömür ve
Nükleer santralleri belli bir seviyeye ulaşmış ve artık hava kirliliğini
tehdit etme noktasına geldiğini düşündüklerinde
gaz salınımlarını sınırlamak için Rüzgâr santrali
kurma yoluna gidebilirler. Rüzgârın öncelikli yatırım
olmamasının sebepleri: 1-Yatırım maliyetleri yüksek,
2-Güvenilir bir kaynak değil (Yani rüzgâr esmediği zaman elektrik yok, şehirlerin elektriğini kesip kusura
bakmayın rüzgâr esmiyor deme şansımız yok)
Rüzgâr enerjisinin ve santrallerinin amaçları ve
yararları nelerdir?
Amaç ve yarar, hava kirliliğini önlemek ve ücretsiz bir
kaynak (esen rüzgâr) sayesinde elektrik elde etmek.
Rüzgâr enerji santralleri üretilirken ne gibi malzemeler
kullanılır?
Çoğunlukla Çelik, kanatlarda fiberglas, çokça bakır
(kablolar), elektronik malzemeler (mikroçipler, konektörler vs.) ve temellerde demir ve beton.
Rüzgâr enerjisinin ve santrallerinin amaçları ve
yararları nelerdir?
Amaç ve yarar, hava kirliliğini önlemek ve ücretsiz bir
kaynak (esen rüzgâr) sayesinde elektrik elde etmek.
Rüzgâr enerji santralleri üretilirken ne gibi malzemeler
kullanılır?
Çoğunlukla Çelik, kanatlarda fiberglas, çokça bakır
(kablolar), elektronik malzemeler (mikroçipler, konektörler vs.) ve temellerde demir ve beton.
Rüzgâr enerjisi santrallerinin maliyet aralığı yaklaşık
ne kadardır?
Rüzgâr santrallerinde maliyet mega wat (MW) başına
ölçülür çünkü her türbin üreticisinin türbinleri değişik
boyutlardadır. Örnek: 1.5MW, 2.0MW, 2.3MW, 2.7MW,
3.0MW şeklinde değişen türbin tipleri mevcuttur.
MW başına yatırım maliyeti 1.000.000-1.100.000 Euro
yani 2,5 Milyon TL civarındadır.
30MW’lık orta ölçekli bir santral kurmak isteyen
yatırımcının yaklaşık olarak 75 Milyon TL’yi gözden
çıkartması gerekir.
Genelde hangi ülkeler çoğunlukla rüzgâr enerjisini
kullanıp, tercih ediyor?
Rüzgâr santralleri kurulması için öncelikle ilgili ülkenin
rüzgâr kaynaklarına sahip olması gerekir.
Rüzgâr yoksa santral de olmaz.
Rüzgâr kaynaklarına sahip ülkelerde bile
öncelik daha güvenilir olan Gaz, kömür
26
14
Rüzgâr enerji santralleri ürettiği enerjiyi ne gibi alanlarda kullanıyor?
Türkiye’de her tür santralden elde edilen elektriğin
Teiaş aracılığı ile Türkiye’nin elektrik şebekesine
aktarılması mecburidir. Bu elektrik hangi kaynaktan geldiğine bakılmaksızın ihtiyaç olan her alanda
kullanılabilir. Ev, fabrika, okul, işyeri vs.
GREEN GUARD
Zeynep Bozkurt / 8F
Nanoteknoloji alanındaki buluşlardan biri olan Green
Guard’ın yapım aşamasında da yer alan ODTU
Kimya Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Gürkan
KARAKAŞ’la yaptıkları buluşlar hakkında telefonla
bir röportaj yaptım.
Elvin Tekstil, ODTÜ ile işbirliği içinde nanoteknoloji
yardımıyla kendi kendini temizleyen perdelik kumaş
üretti.
Organik lekeler, güneş ışığının da yardımıyla
24
saatte kayboluyor.
Çalışan ev kadınlarının en büyük sorunu temizliktir. Bu konuda mutlaka bir yardımcıya ihtiyaç duyarlar. Geliştirdiğiniz perde buna bir çözüm olmuş ve
temizlik maliyetini de düşürmüştür. Peki geliştirilen bu
perdeden her bütçeye sahip birey faydalanabilir mi?
Nanoteknolojiyi çevre kirliliği ve insan sağlığı açısından
nasıl değerlendirirsiniz?
Benzerlerinden daha pahalı değil fakat piyasaya sürülmedi sipariş üzerine çalışılıyor. Şu ana dek Almanya
ve İngiltere’ye ihraç edildi. Burada da daha çok oteller,
hastaneler… çok odalı tesislerde kullanılıyor.
Nanoteknoloji parçaların küçültülerek nano boyuta getirilmesidir. Tabii ki bu işlem yapılırken dikkat edilmesi
gerekir. İnsan sağlığı ve çevre üzerindeki etkileri de
düşünülmelidir.
Buluşlar bir ülkeyi gerek dünya kamuoyunda söz sahibi yapar, gerekse yurt içinde ekonomiye katkı sağlar.
Geliştirdiğiniz bu ürünün Türkiye ekonomisine katkısı
oldu mu, olacak mı?
Geliştirdiğiniz çevreci plastikle neleri hedefliyorsunuz?
Henüz tam yaygınlaşmamasına rağmen ihraç ettiğimiz
bazı ülkeler var. Bu da dediğin gibi ülke ekonomisine
katkı sağlayacaktır.
Uzun vadede daha iyi sonuçlar bekliyoruz. Aynı zamanda kendi kendini temizlediği için su ve enerji
tasarrufu sağlar.
Özellikle pamuk tarımının yapıldığı bölgelerde
doğal atıklar oldukça fazladır. 1 kg pamuk 8 kg atık
bırakmaktadır. Bu atıklar tarlalarda kirliliğe sebep
olmaktadır. Bu atıklar ekonomik değeri olmayan
atıklardır ve bir işadamı gelerek bizden bu atıkların
değerlendirilmesi konusunda yardım istedi. Buradan
da yola çıktık.
Her gün biraz daha kirlenen dünya ve çevre sadece
doğa dostu plastikle kurtarılabilir mi?
Tabii ki hayır. Doğayı sadece plastikler kirletmiyor.
Tüketimle birlikte sadece plastik atıklar değil, enerjinin
bilinçsiz kullanımı, kimyasal atıklar da doğayı kirletiyor. Su kirliliği; fabrikaların, sanayi tesislerinin atıkları
var ve temiz yakıtlar da sınırlı sayıda.
Çevreci plastikle aynı doğrultuda çevreyi korumaya
yönelik başka projeleriniz var mı?
20 yıldır çevre katalizörleri, çevreyi kirleten gazların
giderimi, zararlı gazların giderimi, egzoz emisyonu
konularında çalışıyorum. Bu konularda projelerimiz
var.
2715
YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI
Esin Erk / 7B
Röportajı okul arkadaşım Ceyda’nın babası Petrol ve
Doğalgaz Mühendisi Tevfik Kaya ile yaptım. Röportaj
için Tevfik Kaya’yı seçmemin nedeni enerji konusunda
uzman olmasıydı.
Dünya’daki yenilenebilir ve yenilenemez enerji
kaynakları nelerdir?
Günlük yaşantımızın her anında ihtiyacımız olan,
ulaşımda, aydınlatma da, ısınma da, kullandığımız
enerjiyi, bize enerji kaynakları sağlar. Yenilenebilir
ve yenilenemez enerji kaynakları olmak üzere enerji
kaynaklarımızı ikiye ayırabiliriz.
Yenilenemeyen enerjiler olarak tanımladığımız
fosil yakıtlar ve radyoaktif elementler yenilenemez,
kendilerini yenilemeyen enerji kaynaklarıdır.
Bu kaynakların bu şekilde isim almalarının nedeni
kullandıkça bitmeleri ve yenilerinin gelmesinin çok
uzun zaman almasıdır.
Kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtlar bildiğimiz
başlıca yenilenemeyen enerji kaynaklarıdır. Bu
kaynakları en çok termik santrallerde elektrik enerjisi üretmek, ısınmak ve ulaşım ve taşımacılıkta
için yararlandığımız kara, hava deniz araçlarında
kullanmaktayız. Günlük hayatta kullandığımız benzin,
mazot, LPG, plastik, naftalin, boya, teflon gibi maddeler petrol kaynaklıdır.
Sayın Tevfik Kaya, bir Petrol Mühendisi olarak
sizden sorularıma sadece petrolü düşünerek
değil, tüm enerji kaynaklarını düşünerek cevap
vermenizi rica ediyorum.
Öncelikle sizi tanıyalım. Hangi okuldan mezun oldunuz, mesleğiniz nedir? Nerede çalışıyorsunuz?
Yaptığınız işin detayları hakkında bilgi verir misiniz?
1972 Yılında Isparta’da doğdum. İlköğretim ve Liseyi
Isparta’da tamamladım. Üniversite ve yüksek lisans
eğitimimi ODTÜ Petrol ve Doğalgaz Mühendisliği
Bölümü’nde tamamladım. 1994 yılında, aynı bölümde
Araştırma Görevlisi olarak görev yaptım. 1994 yılından
bugüne kadar jeotermal enerji projelerinde, mühendis
ve yönetici olarak çalıştım.
Halen TPAO’nun alt kuruluşu olan TPIC’de Baş Mühendis ve Jeotermal Projeler Koordinatörü olarak görev
yapmaktayım.
Ayrıca, temiz yani yenilenebilir enerjilerin tanıtılması
ve geliştirilmesi için çalışmalar yapan TEMEV (Temiz Enerji Vakfı) Yönetim Kurulu Üyesi ve Brüksel’de
EGEC’de (European Geotermal Energy Council ) Geotermal Power Koordinatörü olarak görev yapıyorum.
14
28
Yenilenebilir enerji kaynaklarına gelince;
Yenilenebilir enerji, adından anlaşılacağı üzere,
kendisini yenileyebilen, sürekli devam eden doğal
süreçlerdeki var olan enerji akışından elde edilen
enerjidir. Bu kaynaklar güneş ışığı, rüzgâr, akan su
(hidrogüç,) biyolojik süreçler ve jeotermal olarak
sıralayabiliriz.
Yenilenebilir enerji kaynağı dediğimizde enerji kaynağından alınan enerjiye eşit oranda veya
kaynağın tükenme hızından daha çabuk bir şekilde
kendini yenileyebilmesi ile tanımlıyoruz. Örneğin jeotermal kaynaklardan elde edilen elde edilen enerji
tüketilirken, tüketilen enerji miktarı toplam jeotermal
enerjinin depolandığı yer ısısı miktarından çok küçüktür. Aynı şekilde güneş içinde geçerli bir durumdur.
Tüketilen enerji toplam güneş enerjisinin yanında çok
küçük kalır.
Yenilenemez enerji kaynaklarının geleceğini nasıl
görüyorsunuz?
Kömür, petrol, doğalgaz gibi binlerce yılda oluşmuş
fosil yakıtlar insanlığın gelişmesi, nüfusunun artması
ile hızla azalmaktadırlar. Petrol ve doğalgaz tipi fosil
yakıt kaynaklarının ömrü şuan ki kullanım oranına
göre yaklaşık 42 ve 60 yıl olarak belirlenmiştir. Kömür
yataklarının ömrü ise 120 yıl olarak hesaplanmaktadır.
İnsan ömrü için uzun ve yeterli sayılsa bile devlet ömrü
ve insanlık tarihi için çok kısa bir süredir. Dünyamızın
artan nüfusu, gelişen teknolojiler günlük enerji tüketimiz her gün artırmakta, dolayısı ile mevcut yenilenemez enerji kaynaklarının ömrünü de azaltmaktadır.
Özetle bugün dünyamızda mevcut fosil yakıtların alternatifi olan enerji kayanlarını hiç geliştirmez, onları
insanlığın kullanımına sunmaz isek, 50-60 yıl sonra, dünyamız yaşayamayacağımız bir duruma gelir.
Onun için, alternatife enerjilere, yenilenebilir enerji
kaynaklarına olan talep her gün artmaktadır. İçinde
bulunduğumuz şartları ve kişi başına düşen enerji
tüketim miktarının hızla arttığını hesaba katarsak üretim, ısınma ve aydınlama gibi temel konularda başta
Güneş enerjisi olmak üzere şimdilik tek çözümün yenilenebilir kaynaklar olduğu tartışılmaz bir gerçektir.
Şu anda Dünya’da en yaygın kullanılan yenilenebilir enerji kaynağı hangisidir? Özellikle hangi alanda kullanılıyor?
Yenilenebilir enerji kaynakları doğrudan kullanılabilir
veya enerjinin başka bir şekline dönüştürülebilir. Direkt
kullanım örnekleri, güneş enerjisi ile çalışan aletler,
jeotermal ısıtma ve su veya rüzgâr değirmenleridir.
Endirekt kullanıma örnek olarak ise, elektrik üretiminde kullanılan, hidrolik santralleri, jeotermal rüzgâr
santraller veya fotovoltaj pilleri verilebilir.
Dünya Enerji Ajansı verilerine göre tüm dünyada
kullanılan yenilenebilir enerji kaynaklarının, toplam
enerji kaynakları içindeki payı sadece %4’tür.
Dünya’da yenilenebilir enerjiler en çok elektrik enerjisi üretiminde kullanılıyor. Elektrik üretiminde yenilenebilir enerjilerin payı % 19.5. Bu oran hidrolik
santraller, rüzgar santralleri ve jeotermal santralleri
kapsamaktadır. Dünyamızın kalan elektrik enerjisi
ihtiyacını, fosil yakıtlardan %67.5, nükleer santrallerden
%13 oranında karşılıyoruz.
Bizim Ülkemiz de yenilenebilen ve yenilenemeyen
enerji durumu nasıl?
Bizim ülkemiz petrol ve doğal gaz kaynakları çok olmayan ülkelerden. Helen ihtiyacımız olan petrolün
%93’ünü, ihtiyacımız olan doğalgazın %97’sini ithal
etmek zorundayız. Yenilenemeyen enerjiler yönünden
başka ülkelere bağımlıyız. Ancak bizim ülkemiz, su
enerjisi, olan hidrolik santraller, rüzgar, jeotermal ve
güneş enerjisi imkanları yönünden çok zengindir. Son
yıllarda bu alanlarda çok iyi yatırımlar yapılmaktadır. Ülkemizde, Halen elektrik enerjisi ihtiyacımızın %24’ünü
Hidrolik Santrallerden (Barajlardan) %2’sini Rüzgardan, %0.3’ünü Jeotermalden karşılıyoruz. Örneğin,
ülkemizde jeotermal enerji ile yaklaşık 85,000 adet ev
ısıtılmakta, yaklaşık 75,000 adet evin elektrik enerji
ihtiyacı karşılanmaktadır.
Yenilenemez enerji kaynaklarının hangi yenilenebilir enerji kaynakları ile eşleştirildiğinde tasarruflu kullanım sağlanabilir?
Güneş, jeotermal enerji kaynakları fosil yakıtlar ile
elektrik üretimi yapan veya ısıtma yapan sistemler ile
eşleştirildiğinde tasarruf sağlanabilir. Özellikle ısıtma
ve elektrik üretiminde yenilenebilir enerjilerin payı
daha da artırılabilir. Enerji yenilenebilir de olsa onu
tasarruflu kullanmak çok önemlidir. En iyi enerji tasarruflu kullanılan enerjidir.
Nükleer enerji konusundaki
düşünceleriniz
nelerdir?
Nükleer enerji, atomun
çekirdeğinden elde edilen
bir enerji türüdür. Nükleer
enerji,
günümüzün
ve
geleceğin en önemli enerji
kaynaklarından biri olarak kabul
görmektedir. Petrol ve doğalgaz
kaynaklarının yenilenemez oluşu birçok ülkeyi nükleer araştırmalara ve nükleer enerjiden
faydalanmaya yönlendirmiştir. Bugün bakıldığında
dünya üzerinde 400’den fazla nükleer enerji santrali
vardır ve bunlar dünyanın toplam elektrik ihtiyacının
%15’ini sağlayacak kapasitede çalışmaktadırlar.
Örneğin Fransa, elektrik ihtiyacının %77’sini nükleer
reaktörlerinden sağlamaktadır.
Burada önemli olan mühendisliğin en üst düzeyde
çalışmalar yaptığı bu tip santrallerde hataya yer
olamamasıdır. Çünkü kullanılan yakıt radyoaktif bir
yakıt olup, kontrolden çıkması durumunda insanlık
için tehlikeli olabilir. Dünya’da nükleer enerjiyle ilgili
çalışmalar 1939 yılında başlamıştır. Elektrik üreten ilk
nükleer santral olan Shippingport, Pennsylvania’da
kurulmuş ve 1957’de işletmeye girmiştir.
Ancak tüm dünyada özellikle gelişmiş olan ülkelerin,
gelişmesinde çok önemli bir yere sahip Nükleer Enerji
Kaynağının bizim ülkemiz gibi enerjide dışa bağımlılığı
çok olan, yeterince petrol ve doğal gazı olmayan ülkeler için çok önemli. Gerekli önlemler alındığı takdirde, nükleer santraller fosil yakıtlardan kaynaklanan
çevre sorunlarını ortadan kaldırıyor. Üstelik uzun vadede ucuz bir teknoloji. Bizim de gelişmiş ülkeler gibi
nükleer enerjiden yararlanmalıyız.
Özet olarak, Dünya’mız ve ülkemizde insanlığın hizmetinde olacak tüm gelişmeleri, enerji türlerini özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarından en üst düzeyde yararlanmalıyız.
En son olarak; Sizce bugüne kadar hiç
kullanılmamış yeni bir enerji kaynağı
bulunabilecek veya icat edilebilecek midir?
Bence, Dünya’nın ihtiyacı olan enerjinin yine dünyanın
içinde olan 5,000 C° sıcaklığa kadar çıkan yer magmadan ve dünyanın ana enerji kaynağı olan güneş
ve rüzgardan yeterince yararlandığımızda dünyamız
daha yaşanır bir yer olacaktır. Çünkü bu enerjiler temiz, çevre dostu ve yenilenebilir enerjilerdir.
Ben ayrıca hidrojen enerjisinin, önümüzdeki yıllarda
daha çok konuşulacağına inanıyorum. Kısaca nedir
diye bahsetmek istiyorum. Burada yakıt hidrojendir
temelde, sudan yenilenebilir enerjilerle üretilmesi ana
ilkedir. Hidrojen üretim yöntemlerinin başında suyun
direkt elektrolizi gelir. Elektroliz için elektrik gereksinimi fosil yakıtlardan, hidroelektrik kaynaktan, nükleer
güçten, jeotermal enerjiden, güneş, rüzgar ve deniz dalga enerjilerinden elde edilecek enerji tüm
insanlık için önemli olacağına inanıyorum.
29
Kısaca sudan enerji üretebileceğiz.
15
NÜKLEER SANTRALLER NASIL ÇALIŞIR?
Arda Uğurlu / 7C
Nükleer bir santralin ömrü ne kadardır?
Röportaj: Doç. Dr. Ayhan YILMAZER
Hacettepe Üniversitesi, Nükleer Enerji Mühendisliği
Bölümü
Mevcut kurulu nükleer reaktörlerin çalışma ömrü 25 ile
40 yıl arasında değişmektedir. Bununla birlikte, bu reaktörlerin çalışma sürelerinin mühendislik hesaplamaları
çok daha uzun olacak şekilde yapılmakta ve bu hesaplamalara göre kurulmaktadır. Nitekim sadece ABD’de
işletilen reaktörlerden 60 tanesinin çalışma lisansları
yenilenerek ömrü 40 seneden 60 seneye uzatılmıştır.
Benzer olarak, çalışma süreleri diğer ülkelerde de
uzatılmaktadır. Reaktörler lisans sürelerinin sonunda
hemen kapatılabileceği gibi, elektrik üretim maliyetinin yeterince ekonomik olmaması, uluslararası
antlaşmaların öngördüğü güvenlik kriterlerini yerine
getirememesi ve reaktörün kurulu bulunduğu ülkenin
düzenleyici kuruluşunun yeni çalışma lisansı vermemesi gibi sebeplerden dolayı da erken kapatılabilirler.
Nükleer santral nedir?
Nükleer reaktörler, nükleer enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren sistemlerdir. U-235 gibi bazı atom
çekirdeklerinin bölünmesi (fisyon) sonucu açığa çıkan
nükleer yakıt ve diğer malzemeler içerisinde ısı enerjisine dönüşür. Nükleer santrallerde bu ısı enerjisi bir
soğutucu vasıtasıyla bazı sistemlerde doğrudan bazı
sistemlerde ise başka bir taşıyıcı ortama aktarılarak
türbin sisteminde kinetik enerjiye ve daha sonra da
jeneratör sisteminde elektrik enerjisine dönüştürülür.
Nükleer santraller nasıl çalışır? Kısaca açıklar
mısınız?
Tipik bir su soğutmalı nükleer reaktör santralinin iç
yapısına baktığımızda (Şekil1), fisyon reaksiyonu
sonucunda oluşan büyük ısının, yakıtın kızışmasını
önlemek için ortamdan taşınması gerekir. Bunun için
ise soğutucu suyun birincil çevrimde bir pompa ile
devredilmesi sağlanır. Yaklaşık 300°C’de olan sıcak
su borular yardımı ile soğuk su içeren bir hazneden
geçirilir. Bu esnada ısı transferi ile soğuk su ısınarak
buhar oluşur. Elde edilen buhar bir buhar türbininden
geçirilerek ısı enerjisi elektrik enerjisine dönüştürülür.
Yüksek sıcaklıktaki bu buhar, elektrik jeneratörüne
bağlı olan türbinlere verilir. Türbin kanatçıklarına
çarpan yüksek enerjili buhar, bilinen şekilde türbin
şaftını çevirir ve jeneratörün elektrik enerjisi üretmesi
sağlanır. Jeneratörde oluşan elektrik ise iletim hatları
denilen iletken teller ile kullanılacağı yere gönderilir.
Türbinden çıkan basınç ve sıcaklığı düşmüş buhar,
tekrar kullanılmak üzere yoğunlaştırıcıya gider ve su
haline geldikten sonra tekrar bölünme ile açığa çıkan
enerji ile ısıtılıp buhar haline getirilir ve döngü devam
eder.
14
30
Nükleer santral niçin yapılır ve hangi amaçlar için
kullanılır?
Nükleer santraller temel olarak elektrik enerjisi üretmek için kurulurlar. Dünyada elektrik enerjisinin üretiminde nükleer santrallerin tercih edilmesinin sebebi
birim elektrik üretim maliyetinin doğalgaz santralleri
ve kömür santralleri ile yaklaşık aynı olmasıdır. Bunun
yanında nükleer santrallerde enerji üretilirken küresel
ısınmaya sebep olan gazlar salınmamaktadır. Ucuz,
temiz, güvenilir ve sürdürülebilir elektrik enerjisi elde
edilmek isteniyorsa nükleer santraller tercih edilmektedir.
Nükleer santraller elektrik enerjisi üretiminin yanı sıra;
üretilen yoğun ısı sayesinde deniz suyunun tuzdan
arındırılmasında, hidrojen elde edilmesinde, endüstriyel tesisler ve konutlarda ısınma amaçlı olarak da
kullanılmaktadır.
Nükleer santraller konusunda ülkemizde yapılan
çalışmalar konusunda bilgi verebilir misiniz?
Türkiye yaklaşık 55 senedir enerji üretim yollarından
biri olan nükleer teknolojinin ülkeye getirilmesi ve
ondan yararlanılması üzerinde bilimsel, teknik ve
politik sahada etkinlikler yürütmüştür. Ülkemiz,
nükleer teknolojiye sahip olmak üzere girişimde bulunan ilk bir kaç ülke arasındadır. 1955 yılından
beri bu teknolojinin kazanılmasına gayret edilmektedir. Başlangıçtan itibaren eğitim ve insan gücü
geliştirme, araştırma yapılacak merkez ve laboratuarlar kurulması, çalışmaları koordine edecek yasal
ve mevzuat çalışmaları, çeşitli üretim ve uygulamalar ile enerji üretimine dönük ihale çalışmaları gibi
çok yönlü olarak yürütülen çalışmalarla bu gün belli
bir konuma gelinmiştir. Bu süreçde bir kaç kere enerji üretimi için santral kurulmasına çok yaklaşılmışsa
da bir netice elde edilememiştir. Türkiye’ye Nükleer
teknolojinin getirilmesi için yapılan girişimlerin (sonuca yaklaşmak yönünden) en önemlisi yakın geçmişte
gerçekleşmiştir.
13 Ocak 2010 tarihinde Rusya ve Türkiye “Türkiye’de
Nükleer Santral Tesisi Konusunda İşbirliği Ortak Beyannamesi” başlığında bir anlaşmaya imza atmıştır. Bu
anlaşma ile bir ortak komisyon oluşturulup, Akkuyu ile
ilgili imzalanacak bağlayıcı bir uluslararası anlaşma
metni üzerinde çalışılmaya başlanmıştır.
12 Mayıs 2010 tarihinde Türkiye ile Rusya hükümetleri
arasında “Akkuyu Sahasında Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliği Anlaşması”
imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre, Akkuyu sahası
%100 Rus olarak kurulacak bir proje şirketine bedelsiz olarak teslim edilecektir. Rus proje firması,
kuracağı VVER1200 tipi 4 nükleer santral ünitesinin,
santral yardımcı tesislerinin ve üretilen elektriğin sahibi olacak, santrali işletecek ve 15 yıllık alım garantisi
ile Türk tarafına elektrik satacaktır.
2012 yılı itibarıyla, Akkuyu Nükleer Santralı ile ilgili girişimler başlamış bulunmaktadır. Yapımı yüklenen Rus firması sahada etüd ve fizibilite çalışmaları
yapmakta ve inşaat zemini hazırlanmaktadır. İnşaat
temelinin atılmaya başlaması 2013 yılı içerisinde
planlanmaktadır.
Nükleer yakıtlar, soğutucu ve/
veya yavaşlatıcı ile çevrelenir
ve basınç kabı denilen çelikten yapılmış dayanıklı bir kabın
içine yerleştirilir. Radyoaktif
salınımın önündeki 3. ve 4.
engel soğutucu ve bu basınç
kabıdır. Radyoaktif salınımın
önündeki son engel ise, reaktör ve
yardımcı sistemlerin içine yerleştirildiği
yaklaşık 1.0 m kalınlığında, ön gerilimli
betondan yapılmış koruma kabıdır. 1986 yılında
Ukrayna’da meydana gelen Çernobil kazasının radyoaktif salınım açısından ciddi sonuçlar doğurmasının
nedeni, santralde bu son koruma bariyerinin yani koruma kabının olmamasıdır. Koruma kabının başka bir
özelliği ise reaktörü dış etkenlere karşı korumaktır.
Reaktör bariyerleri Şekil 2’de gösterilmiştir.
Nükleer santrallerin güvenliği söz konusu olduğunda
temel ilke; nükleer santralin tasarımı, yer seçimi,
Nükleer santrallerin doğaya zararı var mıdır?
Nükleer santral yakıt atıkları nasıl saklanır?
Nükleer santrallerindeki kazalar konusunda ne
düşünüyorsunuz?
Dünya’daki hiçbir enerji üretim yöntemi tam anlamıyla
güvenli değildir. Ancak nükleer santrallerin tehlikeleri,
enerji üretmek için kullanılabilecek diğer yöntemlere
göre çok azdır.
Çekirdek bölünmesi sonucunda oluşan bölünme ürünleri yüksek düzeyde radyoaktiftir. Ayrıca bölünme,
reaktör içindeki yapısal malzemenin de ışınlanarak
radyoaktif hale dönüşmesine neden olabilir. Bu yüzden,
nükleer santrallerden çevreye yayılabilecek radyasyon şiddetinin, uluslararası standardlarla saptanmış
izin verilen düzeylerin altında olması gerekir.
Nükleer reaktör çalışanlarını, yöre halkını, bitkiler ve
hayvanlar ile çevreyi, çıkabilecek radyasyonun zararlı
etkilerinden korumak ve reaktörün güvenli çalışmasını
sağlamak için alınan tedbirlerin tümü nükleer reaktör
güvenliği kapsamına girer.
Nükleer santrallerde güvenlik, ‘derinliğine savunma’
ilkesine dayandırılır, tasarım ve analizler bu ilke çerçevesinde gerçekleştirilir. Derinliğine savunma ilkesi,
nükleer santral tasarımlarının radyoaktif salınıma karşı
bariyerler ve bu bariyerlerin bütünlüğünü/sağlamlığını
koruyacak güvenlik sistemlerini içermesini öngörür.
Radyoaktif salınımın önündeki ilk engel nükleer yakıtın
kendisidir. Çekirdek bölünmesi bu nükleer çubuklarda gerçekleştiği için bölünme sonucu açığa çıkan
radyasyon ve radyoaktif malzemeler yakıtın seramik
yapısı içinde tutulur. Radyoaktif salınımın önündeki ikinci engel, paslanmaya, mekanik yük ve radyasyona
dayanıklı alaşımlardan yapılan yakıt zarfıdır.
inşaatı, servise alma, çalıştırma, servisten çıkma ve
sökülme aşamalarının her birinde uluslararası yetkili
kuruluşlar ve bağımsız uzman kuruluşlar tarafından
kabul edilmiş, uluslararası standartlar, kalite kontrol
ve kalite temini, lisanslama ve güvenlik anlayışlarını
kabul edip, uygulamaktır. Nükleer santraller, işte bu
ilkelere uygun olarak tasarlanır, inşa edilir, işletilir ve
sökülürler.
Nükleer yakıt atıkları tüm dünyada GRAM düzeyinde takip edilen nadir malzemelerdendir. Nükleer
yakıt atıkları, genelde radyasyondan korunma amaçlı
zırhlaması yapıldıktan sonra gözetim altında saklanır.
Şu ana kadar genelde saklama işlemi güç reaktörlerinin soğutma havuzlarında gerçekleştirilmiştir.
Nükleer santral tasarımları en kötü kaza senaryoları
göze alınarak yapılır. Yedekli güvenlik sistemleri ile
her türlü kazaya karşı önlem alınmaya çalışılmaktadır.
Yaşanan kazalar neticesinde edinilen tecrübelerle
tasarımlar daha da güçlü hale getirilmiştir. Maddi
kaygılardan çok güvenlik ilkelerinin dikkate alınmasıyla
yönetilen nükleer santrallerde büyük ölçekli kaza
olması olasılığı çok düşüktür. Yeni nesil nükleer
santrallerde meydana gelebilecek herhangi bir
kazada çevrenin en az şekilde etkileneceği
şekilde tasarımların güvenlik sistemleri
3115
geliştirilmektedir.

Benzer belgeler