48 Sıvılara yön veren vana - İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi

Transkript

48 Sıvılara yön veren vana - İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi
Atatürkorganize
4
Keşke 2013 yaşanmasaydı!
Hilmi
UĞURTAŞ
İzmir Atatürk
Organize Sanayi
Bölgesi Yönetim
Kurulu Başkanı
D
ünyanın en büyük 10 ekonomisi içine
girmek amacı ile çıktığımız 2023 yolunda,
ne yazık ki 2013’ün sonunda dünyanın en
kırılgan ekonomisine sahip 5 ülke içinde yer aldık.
Bunlar Brezilya, Hindistan, Endonezya, Türkiye
ve Güney Afrika’dır. Bu ekonomilerin birçok ortak
özelliği yanında en önemli benzerlikleri 2014’de
büyük miktarda dış finansman ihtiyacı içinde bulunacakları gerçeği. Dış finansman dendiğinde de
akla gelen ilk kaynak dünyada yüzer gezer halde
bulunan sıcak para oluyor.
Kendisini yalnızca fiyat istikrarından değil finansal istikrardan da sorumlu gören TCMB, döviz
kurlarının yükselmesinin fiyat istikrarıyla birlikte
finansal istikrarı da tehdit etmeye yöneldiğini
düşününce döviz satmaya başladı. TL’nin değer
kaybetmesi ilk bakışta ihracatı artırıcı ve ithalatı
düşürücü etki yapar görünse de başta petrol ve
doğalgaz olmak üzere ithal mallarının
TL cinsinden fiyatlarının artması ister istemez maliyetlerin artmasına ve fiyatların yükselmesine yol
açıyor. TL’nin değer kaybı bir yandan da yabancı
parayla borçlanmış şirketlerin borç maliyetlerinin
TL cinsinden artmasına neden oluyor. Bu iki sonuç
maliyetlere ve dolayısıyla fiyatlara yansıyor ve
enflasyonun artmasıyla sonuçlanıyor.
Öte yandan sürekli bir nüfus artışına sahip
olan, genç nüfusu neredeyse nüfusunun üçte birini
oluşturan Türkiye gibi ülkelerde istihdamı büyütme ihtiyacı daha da artıyor. İstihdamın büyümesi
ancak üretim ve yatırımın artması ile mümkün. İşte
bu ortamda baskı altında tutulan faizler nedeniyle
başka gelişmekte olan ülkelere kaçmaya başlayan
sıcak paranın ülkemizde doğuracağı sıkıntılar ortadadır. Bu gerçekler varken faiz lobisi, sıfır reel faiz
gibi önyargılardan uzak durmak gereklidir. Kurun
hareketleri ise dünya piyasalarının gerçekleri içinde şekillenecektir.
Elbette gelinen bu noktada pek çok etkeni
saymak mümkün. ABD ve AB bölgelerinde kriz
rüzgarı, şiddeti azalsa da devam etmekte. Dış politikamızda sınırlarımız ateş içinde. Özellikle güney
ve güneydoğumuzdaki komşularımız ile ilişkiler
patlamaya hazır dinamit gibi. Kuzey Afrika’da
dost sandığımız tüm ülkelerle aramıza mesafeler
girdi. AB ile siyasi ve politik ilişkiler bahsetmeye
bile gerek kalmayacak düzeyde ivme kaybetti. Yurt
içinde gezi parkı eylemleri ile başlayan gergin dönem devam ederken, hukuk ve adalet cephesinde
ciddi sarsıntıların yaşandığı, yeni anayasa umutlarının neredeyse rafa kaldırıldığı ve tüm bunların
yanında 2014-2015 döneminde önümüze en az
3 sandığın geleceği bir seçim dönemindeyiz.
Bu süreç içinde 2013 hedeflerini tutturamadık.
2014 ve sonrası için de hedeflerimizi revize ederek
küçülttük. 2013 büyüme hedefi yüzde 4 idi, 3,6’yı
kabullendik. 2014 büyüme hedefimiz ise yüzde
5’ten yüzde 4’e revize edildi.
Kişi başı milli gelir hedefimiz 2013’de 11.318
dolar iken gerçekleşme 10.818 dolar olacak. 2014
hedefimizi ise 22.983 dolardan 11.277 dolara indirdik.
2013’te enflasyonu yüzde 5,3 ‘e düşerse derken,
6,8 çıkarsa çok iyi olur dedik. 2014 hedefimizi de
yüzde 5’ten yüzde 5,3’e yükselttik.
İşsizlik oranımızı yüzde 9’un altına çekeriz diyorduk, şimdi 9,5 olursa makul diyebileceğiz. 2014
beklentisi ise yüzde 8,8’den 9,4’e revize edildi.
Bu rakamlara bakarak suçlu aramanın, ülkemize fayda sağlamayacak kısır tartışmalara girmenin
bizlere hiçbir faydası olmayacağı gayet açık. Şimdi
başkanın kaleminden
başkanın kaleminden
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
önümüze bakmamız, 2014 yılını ve sonrasındaki
en az 3 yılı çok ciddi verilere dayanan öngörüler
içinde şekillendirmenin çalışmalarını yapmalıyız.
Ekonomi için önemli olan üretimin artmasıdır. Üretim arttıkça istihdam artacak, istihdamla
gelir artacak, bu gelir refah seviyesine pozitif etki
yapacak ve insanlarımızı daha mutlu ve güvencede oldukları bir sisteme sokmakla yükümlüyüz.
Bunun için gerekli olan kamu maliyesi bakımından karnemiz çok da kötü değildir.
2013 yılı bütçe uygulamalarında gelirler
hedefi yüzde 5,2 aşarken, giderler hedefin sadece
yüzde 1’i kadar sapmıştır. 2013 yılı bütçe açığı
33,9 milyar TL beklenirken, 18,4 milyar TL’ye
geriledi ve bütçe açığının milli gelire oranı yüzde
1,2’ye düştü.
Ekonomilerin borçlarını ve faizlerini ödeme
gücünü gösteren faiz dışı fazlası hedefi 19 milyar
TL iken 31,5 milyar TL’ye ulaştı. Türkiye bütçe
açığını küçülten ve faiz dışı fazla veren ülkeler
arasına girdi. Kamu maliyesindeki bu oranlara
rağmen, üretenler, istihdam yaratanlar olarak
reel sektörün borç yükü ise 2013 ortası itibarıyla
252 milyar dolarlık seviyesi ile neredeyse ülkenin
borç yükünün üçte ikisine ulaştı.
Diğer yandan sürekli dikkat çekmeye çalıştığımız sanayinin Milli Gelir içindeki payı da
giderek küçülmektedir. 1998 yılında cari fiyatlarla
milli gelirin yüzde 23,92’si imalata dayalı sanayi
üretiminden oluşuyordu. Bu oran 2012’de yüzde
15,6’ya geriledi. Acaba, sanayinin yerine tarıma
dayalı bir büyüme mi oldu derseniz, tarımın da
1998 yılında milli gelir içindeki payı 12,1 iken
2012’de bu oran yüzde 7,7’ye geriledi. Milli gelir
içindeki sanayinin ve tarımın payı azaldıkça
hizmet üretimine dayalı bir büyüme oluştuğunu
görmekteyiz. Görüldüğü üzere milli gelirdeki
artış sanayi ve tarım ile olmadıkça ve hizmet
sektörünün büyümesi beraberinde harcamaların
da büyümesini getirdikçe, istikrarlı ve güçlü sermaye oluşumuna temel teşkil edecek kazançlar
oluşmamaktadır. Yeterli kazancın olmadığı yerde
tasarruf da istenen boyuta ulaşamamaktadır.
Büyümenin Türkiye için bu denli önemli bir
olgu olduğundan hareketle 2013’e kıyasla daha
yüksek bir büyüme için temel unsurlardan biri
de ihracattır. Genel senaryolara baktığımızda
ihracatımızın yüzde 40’ını gerçekleştirdiğimiz AB
SAHİBİ
İAOSB Yönetim Kurulu Başkanı
Hilmi UĞURTAŞ
SORUMLU MÜDÜR
Serap AKYOL AKSÜYEK
YAYIN İCRA KOMİTESİ
Hilmi UĞURTAŞ - Enver OLGUNSOY
Nedim ATİLLA - Hüseyin DOĞAN - Serap AKYOL
Muhabir
Meryem Fulya YAZICIOĞLU
YÖNETİM YERİ
İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi
M. Kemal Atatürk Bulv. No:42 - 35620
Çiğli / İZMİR
Tel: (0232) 376 71 76 Fax: (0232) 376 71 00
E-mail: [email protected]
Web: www.iaosb.org.tr
5
ocak 2014
bölgesi için 2014’de yüzde 1,3 ‘lük bir büyüme
beklenmektedir. İhracatımızda yüzde 30 paya
sahip olan Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgeleri
için de 2014’de beklenen büyümede yüzde 1,7’lik
artış beklenmektedir. Gerek bu rakamlar ışığında
gerekse de Türkiye’ye giren net sermaye artışındaki düşme sonucunda, TL’nin reel değer kaybı
oluşacak kurlar nedeniyle 2014 yılının ihracatımız bakımından daha iyi olacağını düşünebiliriz.
Ancak, ihracatımız 2014 yılında büyümeyi
yukarıya doğru zorlasa da, ülkemize olan net
sermaye girişlerindeki azalma bankaların ve dolayısıyla şirketlerin daha az dış kaynak bulmasına neden olacaktır. Bu durumun faizler üzerinde
yaratacağı artış etkisi, daha az kredi kullanımı
ve daha az yatırım demek olacaktır. Ayrıca
BDDK’nın kredi kartı taksitlerindeki düzenlemeler gibi tüketim harcamalarını düşürecek uygulamaları da iç tüketimi aşağıya doğru zorlayacaktır.
Hükümetin 2014 yılı temel hedeflerine bakıldığında, cari açığı azaltma gayretlerine devam
etmek, enflasyonu kontrol altına alarak düşürmeye çalışmak, işsizliği istikrarlı bir biçimde küçük
oranlarda olsa bile düşürmek, yurt içi tasarruf
oranlarını belli bir ivme içinde arttırmak gibi
hedefleri görmekteyiz.
Bu hedeflerin 2013 hedeflerinin aynısının
devamı durumunda olması bizlere şu mesajı
vermektedir. 2014 elimizdeki değerleri koruma
ve kollama dönemidir. Çünkü, gerek iç bünyemizdeki gerekse de küresel ekonomideki dalgalanmalardan herkes tedirgin olmaya devam
etmektedir.
Durumu korumanın dışında ülkemizde
yapmamız gereken ancak sürekli geriye ötelediğimiz yapısal reformlar hususundaki ödevlerimiz
siyasi karar erkine sahip, ilgili tüm kurum ve
kuruluşları beklemektedir. Dünya Bankası’nın
189 ülkeyi değerlendirdiği “İş Yapma Ortamı”
çalışmasında genel kategoride 69. olan, Cornell
Üniversitesi’nin yaptığı araştırmada “Küresel
İnovasyon Endeksi”nde 68. olan, başta da belirttiğim gibi dünyanın en kırılgan ilk 5 ekonomisinden birine sahip bir ülkemiz var. Bu sıralamaları
değiştirmek güncel ve gelişime destek veren kuralların hakimiyetini hukukun üstünlüğü prensibi içinde, herkese eşit mesafede uygulanabilir
süreçler içinde hayata geçirmek ile mümkündür.
Baskı:
Hürriyet Matbaası
5501 Sokak No: 6 Kat: 1 Tuna Mah. Çamdibi - İzmir
Telefon: (0232) 435 69 69
Faks: (0232) 462 31 62
www.hurriyetmatbaa.com
Atatürk Organize Haber, İAOSB’nin aylık yayın
organıdır. Dergide yayınlanan yazılar kaynak
gösterilerek alıntı yapılabilir. Yayınlanan yazılar aksi
belirtilmedikçe İAOSB’nin resmi görüşünü yansıtmaz.
İmzalı yazılarda belirtilen görüşler sadece
yazarlarına aittir.
Aylık Süreli Yerel Yayın / Basım Tarihi: 29 Ocak 2014
Atatürkorganize
6
14 Sanayici temkinli: 2014 sıçrama yılı olamaz
8
9
2014 tahminleri alt üst oldu
Ekonomide büyüme trendi
devam ediyor
Medya ve ekonomi çevreleri
büyümeyi nasıl yorumladı?
Sanayide 11 aylık büyüme
2012’de % 3.1, 2013’te % 2.7
Küresel ekonomi hızla
büyüyecek ama…
Sanayici temkinli:
2014 sıçrama yılı olamaz
10
12
13
14
31
32
33
36
39
40
44
EMD İzmir Şubesi 24. yaşını kutladı
İZİSAD’da İAOSB konuşuldu
Uğurtaş, İZKA Genel Kurulu’nda
‘Herkes elini taşın altına
koymalı’ çağrısı yaptı
Bir başarı hikayesi: Dirinler
Sanayici, Özel İdare mallarının
Büyükşehir’e verilmesini istedi
İzmir Sanayi Tarihi’nden
İAOSB Polikliniği’nde
sağlıklı beden mucizesi
İAOSB çevreci kimliğini
ödülle taçlandırdı
İAOSB Mesleki Eğitim Merkezi
öğretmen ve öğrencileri Almanya’da
ATAER’de 2014 hedefi:
Daha çok başarı
Sıvılara yön veren vana
nasıl üretiliyor?
Milli Kütüphane’ye destek veren
sanat merkezi: Elhamra Sineması
İAOSB ile MMO arasında
Asansör Protokolü imzalandı
İzmir ABİGEM’den
426 girişimci adayı
16
28
30
İAOSB’li sanayicinin görüşleri
46
48
52
55
58
60
64
Karmaşaların ressamı
Firmalarımız
içindekiler
içindekiler
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
7
ocak 2014
28 İAOSB çevreci kimliğini
ödülle taçlandırdı
36
Bir başarı
hikayesi:
62 yıllık
başarının
adı
Dirinler
44 İAOSB Polikliniği’nde
sağlıklı beden
48 Sıvılara yön veren
vana nasıl üretiliyor?
Atatürkorganize
8
tahminleri
altüst oldu
Cari açık
55 milyar
doları aştı
Cari açık Kasım’da 3,94 milyar dolarla
beklentinin altında gerçekleşti. 11 aylık dış açık
55 milyar doların üzerine çıktı.
Merkez Bankası Kasım ayı cari denge
rakamlarını açıkladı. Kasım ayında cari açık
3,94 milyar dolar oldu. Cari işlemler açığı, yılın
11 aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 12,3 milyon dolar artarak 55.962
milyon dolara yükselirken, parasal olmayan
altın hariç cari işlemler açığı 3,5 milyon dolar
azalarak 45.5 milyon dolara geriledi.
Net hata ve noksan Kasım’da 955 milyon
dolar seviyesinde gerçekleşti. Dış ticaret açığı,
11,54 milyon dolar artışla 71,493 milyon dolara
yükseldi.
T
ürkiye’de 17 Aralık 2013’te başlayan operasyonlar sonrası 2014 yılı için daha önce yapılan
tahminler altüst oldu. Yapılan araştırmalar
“belirsizliği” öne çıkardı. Özellikle kur tahmininin
“çok zor” olduğu dile getirildi. 17 Aralık’ta yolsuzluk
ve rüşvet operasyonu ile başlayan olayların ekonomi
üzerindeki etkileri devam ederken, olayların gidişatıyla ilgili belirsizlik, ekonomik göstergelerde 2014’e
dair öngörülerde bulunmayı zorlaştırır hale getirdi.
2014’e dair belirsizlikler, yaşanan son olayların ardından bazı kurumlarda çeşitli senaryolar geliştirilmesine neden oluyor.
Geçen yıllarda benzeri soruşturmalarda tahminlerini açıklıkla dile getiren ekonomistlerden bazıları
bu yıl kur ve kredi genişlemesi gibi alanlarda tahmin
yapmayacaklarını açıklayarak “2014 belirsizliğinin
ne denli koyu olduğunu” ortaya koyuyorlar. Citigroup ve JP Morgan gibi kuruluşlar Türk hisse
senedi piyasaları için “ağırlık azaltma” tavsiyelerinde bulunuyorlar. Moody’s ve Eurasia Rating
gibi kuruluşların raporlarında olumsuz yorumlar
yapılıyor.
Dışardan bu konuya bağlı olmadan diğer
gelişmekte olan ülkelerle birlikte bize 2014 yılı için
yapılan “bir tavsiye” de söz konusu. Amerikan
bankası Morgan Stanley’in Küresel Baş Ekonomisti Joachim Fels, bölgelere göre 2014 yılı için 5
büyük değişimden söz ederken, gelişmekte olan
ülkelere “döngüsel tepkiler” vermek yerine, “yapısal
reformları” öneriyor.
Diğer yandan Hükümetin 17 Aralık’ta başlayan
rüşvet ve yolsuzluk operasyonuna karşılık, daha
önce duyurduğu yeni demokratikleşme paketinin
zamanlamasını öne çekebileceği ifade ediliyor. Bu
pakette; seçim sistemi, siyasi partilere devlet yardımı,
siyasi partilerde eş başkanlık, farklı dil ve lehçelerde
propaganda, nefret suçuna ceza, özel okullarda farklı
dil ve lehçelerde eğitim, köy isimlerinde değişiklik
gibi konular yer alacak.
güncel haberler
güncel haberler
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
Ekonomide büyüme
trendi devam ediyor…
TÜİK Kasım ayı verilerine göre yıllık bazda yüzde 4.6 oranında artan sanayi üretimi, hem yüzde 4
civarında olan aylık beklentilerin hem de genel büyüme temposunun üzerinde seyretti.
S
iyasette sıcak gelişmeler devam ederken
TÜİK tarafından açıklanan Kasım ayı sanayi üretim endeksi ekonomide büyüme
trendinin devam ettiğini gösteriyor. Kasım ayı
verilerine göre sanayi üretimi yıllık bazda yüzde 4.6 oranında artmış. Bu oran hem yüzde 4
civarında olan aylık beklentilerin hem de genel
büyüme temposunun üzerinde. Ekim ayındaki yüzde 0.5’lik daralmadan
sonra Kasım ayındaki artış kuşkusuz iyi bir
haber. Ayrıca, mevsimsel dalgalanmalara ve
tatil günlerine göre düzeltilmiş endeks de Ekim
ayındaki yüzde 3 oranındaki düşüşün ardından
Kasım ayında yüzde 2.9 artmış.
Ekonomist Prof. Dr. Deniz Gökçe, durumu
şöyle değerlendiriyor: “Sırasıyla, Ağustos
ayında yüzde 3.7 oranında düşüş, Eylül ayında
yüzde 5.9 oranında artış, sonra Ekim’de yine
yüzde 3 oranında düşüş ve Kasım’da da yüzde
2.9 oranında artış söz konusu. Dalgalanmalar
ayıklandığında ve yıllığa çevrildiğinde, sanayi
sektörünün son üç ay itibarıyla yüzde 2.5
civarında bir büyüme temposunda olduğunu
hesaplıyoruz. Verilerin detaylarında özellikle
sermaye malı imalatında yüzde 9 civarına
ulaşan büyüme oranları dikkat çekici. Ara malı
imalatında ise büyüme yüzde 5.3 düzeyinde.
Yıllık ortalama üretim artışının yüzde 5.6’ya
yükseldiği imalat sanayiinde ise özellikle ihracat odaklı sektörlerde çift basamaklı büyüme
oranları kaydedilmiş.
Bilgisayar ve elektronik eşya üretimi yüzde
33.6, makine ve ekipman üretimi yüzde 24.1,
elektrikli teçhizat üretimi yüzde 11.5 ve mobilya üretimi de yüzde 11.2 gibi yüksek oranlarda
artmış. Giyim eşyaları, içecekler, tütün ürünleri
gibi sektörlerde negatif oranlar, yani üretimde
daralma söz konusu.
Önümüzdeki dönem açısından
değerlendirecek olursak, sanayi üretiminin yüzde 2-3 arasındaki bir tempoda artmaya devam
edeceğini düşünüyoruz. Kapasite kullanımı
ve ihracat performansını göz önüne alarak
yaptığımız istatistiki hesaplamalara göre, aralık
ayında sanayi üretiminin yüzde 1.5-2 civarında
artacağını tahmin ediyoruz. Buna bağlı olarak
da son çeyrek sanayi üretimi artışının ortalama
yüzde 2.5 civarında gerçekleşmesini bekliyoruz.”
Öte yandan Markit tarafından HSBC için
hazırlanan imalat sanayi satın alma yöneticisi
endeksi (PMI) Kasım'da 55 ile 32 ayın en yüksek değerini almıştı. Endeksin 50'nin üzerinde
bir değer alması büyümeye, 50'nin altında bir
değer alması sektörde daralmaya işaret ediyor.
İmalatçıların üretimi bir önceki aya göre
yavaşlamasına rağmen tarihsel ortalamanın
üzerinde büyüme kaydetti. Ankete katılan
şirketler üretimdeki artışın iç ve dış pazarlardan gelen talepten kaynaklandığını ifade ettiler.
Yeni siparişler Aralık'ta art arda beşinci
ayda da artış kaydederken, artış hızı Kasım
ayına göre düşüş kaydetti. Şirketler iyi piyasa koşulları ve otomotiv sektöründeki
hareketliliğin yeni siparişlerdeki artışa katkıda
bulunduğunu ifade ettiler.
İmalatçıların dış pazarlardan aldığı
siparişlerdeki artış Aralık'ta yavaşlamasına
rağmen beşinci ayına girdi. Şirketlerin ankete
verdikleri cevaplar yeni ihracat siparişlerindeki
artışın Mısır'daki pazar koşullarının istikrar kazanmasından ve yeni müşterilerden
kaynaklandığına işaret ediyor.
Şirketlerin girdi maliyetleri bir önceki
aya kıyasla daha zayıf da olsa yine tarihsel
ortalamanın üzerinde artış kaydetti. Ankete
katılan beş şirketten en az biri maliyetlerin
arttığını belirtirken, artış olumsuz kur
hareketleri ve hammadde fiyatlarındaki
yükselişten kaynaklandı.
İmalatçıların çıktı fiyatları ise dört ayın en
düşük artışını kaydetse de yükselişini 16. ayda
da sürdürdü. Şirketlerden yüzde 10'u fiyatları
artırdıklarını, yüzde 6'sı ise düşürdüklerini
belirtti. Ankete verilen cevaplar çıktı
fiyatlarındaki artışın büyük bölümünün girdi
maliyetlerindeki yükselişten kaynaklandığına
işaret ediyor.
İmalat şirketlerinin her ay yapılan ankete
verdiği cevaplar ile Haziran 2005'ten bu yana
hazırlanan Markit Türkiye imalat sanayi PMI,
yeni siparişler, üretim, istihdam, tedarikçilerin teslim süresi ve girdi stoku alt endekslerin
ağırlıklandırılması yöntemiyle hesaplanıyor.
9
Atatürkorganize
10
Medya ve ekonomi çevreleri
büyümeyi nasıl yorumladı
Ekonomi yönetimi kaosta boğulmasın
Osman S. Arolat / Dünya
Ekonomi yönetimi siyasal
çatışmalar, yargıya intikal etmiş
yolsuzluklar, yargı ve emniyetteki görevden almaların
yarattığı kaosta boğulmadan,
yapısal reformlara yönelmelidir. Doğaldır ki bu reformlar
içerisinde hukuku üstün kılacak
adımların bulunması da büyük
önem taşıyacaktır. Bu yapısal
reformların neler olduğunun ortaya konması
da düzenlenip hayata geçmesi de bütün toplum
kesimlerinin katılımıyla yerine oturur. Sadece
iktidar ya da muhalefet partileri değil, iş dünyası
örgütleri, sivil toplum kuruluşları da bu yapısal
reformların içinin doldurulmasına katkıda
bulunabilmelidir. Bizi içinde bulunduğumuz bu
kaostan kurtaracak olan, bir yandan önümüzdeki
seçim dönemini sağlıklı yaşamaktan, bir yandan da hukuk alanını da içeren sağlıklı yapısal
reformları başlatmaktan geçecektir.
IMF ile anlaşma yapılmalı
Dr. Öztin Akgüç / Cumhuriyet
Bence enflasyon bu yıl çift
haneli biter. Türkiye’nin IMF
ile anlaşma yapması lazım.
Yoksa dövizdeki bu çıkışı, doları
tutamaz. Eğer IMF ile anlaşma
yaparsa dolar 2.25-2.30’da kalır,
ama yapmazsa 2.40-2.50 olur. Bu
duruma düşen bir hükümetin
stand-by anlaşması yapması
gerektiğini düşünüyorum. Döviz
satarak döviz tutulamaz. Euro kuru normalde
3.00’i geçer ama IMF ile anlaşma olmazsa 3.30
olur. Kredi genişlemesinde enflasyona paralel bir
artış olur. Büyük bir kredi genişlemesi olmaz.”
Merkez’in hedefleri tehlikede
Ercan Kumcu / Habertürk
Hem kur hem de ÖTV
artışları nedeniyle enflasyonda,
Merkez Bankası hedefinin
üzerinde bir yıl olacak. Doların
nereye gideceği konusunda
otoritelerden bize inandırıcı birşey gelmedi.
Merkez Bankası, doları tutmak mı, tutmamak mı
istiyor? Otoritelerden bir sinyal alamadığımızda
belirsizlikler de devam ediyor, kur konusunda bir
tahminde bulunmak çok zor.”
3 senaryo hazırladık
Cevdet Akçay / Yapı Kredi Başekonomisti
Eylül ayında yaptığımız
öngörülerin ardından son
zamanlardaki belirsizlikten
dolayı 3 senaryo hazırladık. Bu
senaryolardan biri eylül ayındaki
öngörümüzü kapsıyor (büyümenin yüzde 4-4.5 olduğu).
Yani bütçe için kabul edilen ana
senaryo hala geçerliliğini koruyor. Ancak hazırlıklı olmak için
yeni senaryolar ürettik. Büyümede yüzde 2-4.5’in
olabileceği 3 tane senaryo... İlk yarı itibariyle
büyümede aşağı doğru gelme emareleri olduğunu
düşünüyoruz.
Enflasyon tahminleri bu yıl ilk
günden artmaya başladı
Erdal Sağlam / Hürriyet
Merkez Bankası enflasyonla
ilgili yaptığı değerlendirmede,
yılın başında gelen vergi
artışlarının enflasyona net etkisinin, üretici fiyatları artmadığı
takdirde, 0.5 puan olacağını ifade
etti.
Piyasa araştırmacılarının tahminleri ise bu etkinin 1 puana,
hatta 1,5 puana kadar çıkacağı
yönünde.
Önce şunu söylemek gerekir ki; her yıl Merkez
Bankası’nın enflasyon hedefine kıyasla
piyasaların tahmini yüksek olur. Ancak bu
yıl tahmin farkları çok erken başladı, yılın ilk
günlerinden itibaren 2014 enflasyon hedefi ile
piyasa tahminleri çok farklı oluşmaya başladı.
Farkın bu kadar erken başlaması hayra alamet
değil, çünkü bilindiği gibi beklentiler enflasyon
gerçekleşmelerine ciddi etki yapıyor.
Yılın ilk günü bazı mallara gelen sürpriz ÖTV
artışlarının enflasyona etkisinin ne olacağı ko-
güncel haberler
güncel haberler
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
nusunda piyasa ile Merkez arasında ciddi görüş
farkları bulunuyor. Neredeyse 1 puanlık fark
bulunuyor. Bu, yıllık tahminleri de etkiliyor.
Bunun yanında Merkez’in kur artışlarının
enflasyona etkisine değinmediğini kaydeden
piyasa oyuncuları, yıl bazında bu etkinin büyük
olabileceği görüşündeler. Kurlardaki eğilimin
yukarı yönlü olduğunu, mevcut durumda bile
doğalgaz, elektrik fiyatlarında yüksek artışlar
gerektiğini hatırlatan piyasa uzmanları, seçim
sonrasında zorunlu yüksek oranlı fiyat artışları
bekliyorlar. Kurdaki yüksek seyrin devam
etmesi halinde fiyat artışı ihtiyacının daha da
artacağı ortada. Özetle; ekonomi ve siyaset kötü
yönetiliyor; faturayı halk ödeyecek…
Dünya karışık, kavgayı bitirip kemer sıkalım
Deniz Gökçe / Akşam
Dünyada işler sanıldığı gibi
çok iyi değil. Önümüzde birkaç
yıl sürebilecek bir daralma
süreci var. ABD ve Avrupa’da
tempo düşük. Üstelik ikisi de
muslukları kısacak. Bu nedenle
içeride kavgamızı bitirsek ve
kemer sıkmaya başlasak çok iyi
olur.
Tuhaf bir milletiz! Tam ekonomi 2013 yılının son çeyreğinde toparlanma
dozunu yükseltir diye düşünürken ve zaten
ABD Merkez Bankası da (FED) para politikası
değişikliği yaparak tüm gelişen ülkelerin
paralarının değer kaybına yol açarken, biz de bir
de kendi aramızda kavga çıkartarak siyasetin
ekonominin aleyhine çalışmasına fırsat verir
olduk.
Geçmişte sık sık koalisyonları
çalıştıramadığımız için sürekli siyaset kökenli
kavga çıkmasına, kriz yaşanmasına neden
olmuştuk. Koalisyonlarda reform yapmak da
kolay değildi.
Unutmayalım dünyada bizden başka
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanın birbirine
Anayasa fırlatarak kriz çıkardığı başka bir ülke
yok. Tabii 2001 krizinden bu yana koalisyon
yerine tek parti hükümeti olmasının getirdiği
istikrarı yaşıyorduk. Ancak yanılmışım. Meğer
Hükümet tek partinin içinde bir iç koalisyon
ile kurulmuşmuş. Şimdi en azından üç dört
ayrı cenahlı bir iç koalisyon olduğu gündeme
getiriliyor.
Sonuçta koalisyon parti içinde olsa da gene
kavga ediyoruz, hem de oldukça zamansız bir
şekilde. Şimdi önümüzde üç adet peş peşe seçim
var, ama daha önemlisi de dünya ekonomisi de
kargaşa içinde.
Büyüme aşağı yönlü
İzlem Erdem / İş Bankası İktisadi
Araştırmalar Bölümü Müdürü
Bu yıl kur tahmini yapmıyoruz. Mevcut haliyle tahmin edilebilir düzeyde değil.
Şu anki seviyelerin aşırı yüksek olduğunu
düşündüğümüz için buradan bir miktar aşağı
geleceğini düşünüyoruz. Şu anda büyüme
de aşağı yönlü gözüküyor. Eğer politik risk
ortadan kalkarsa büyüme yüzde 4’ün üstüne de
çıkabilir.”
Kur yıl sonunda düşer
Prof. Dr. Taner Berksoy
Okan Üniversitesi İİBF Dekanı
Kredi genişlemesi yavaş olur. İçerideki
bu siyasi gürültü sürerse ve FED likidite
daraltmasına yılın ikinci yarısında başlarsa,
büyüme biraz daha küçük, dolar kuru biraz
daha yüksek olur. Sermaye girişi bizim öngörümüzden daha hızlı olursa, bu da yılın ikinci
yarısında olur, yıl sonu dolar kuru birazcık daha
düşük olur.
Sermaye girişi azalır
Fatih Özatay / TEPAV
17 Aralık’tan sonra olanlar sürmeyecekse büyüme
yüzde 3.5, olaylar sürecekse ve
gerginleşecekse yüzde 2-1’e kadar gider. Ne kadar süreceğine
ve hangi şiddette süreceğine
de bağlı olarak... 17 Aralık’taki
olaylar olmasaydı enflasyonu
yüzde 7.5-8.5 arası bekliyordum, bu olaylardan sonra
yukarı çıkma riski var. Kur tahmini yapmak
kehanete giriyor. Hem BDDK’nın aldığı kararlar hem de Türkiye’ye net sermaye girişlerinin
azalacak olması nedeniyle kredi genişlemesinin
düşmesini bekliyorum. Hükümet, tüketici kredilerini yüzde 15, toplam kredileri de yüzde 20
civarında istiyor. O düzeylere inebilir.
İşsizlik çift haneye çıkar
Mahfi Eğilmez / Radikal
Büyüme öngörüm düşük olduğu için kredi
genişlemesinin de düşeceğini tahmin ediyorum.
Parlak bir yıl beklemiyorum. Yüksek cari açık,
yüksek kur ve enflasyonda düşme olmayacağını
tahmin ediyorum. Bütçe açığını yüzde 2.5 ve
işsizliği yüzde 10.2 olarak öngörüyorum.
11
Atatürkorganize
12
Sanayide 11 aylık büyüme
2012’de %3.1 2013’te %2.7
Ekonominin 2013 yılında en az yüzde 3.6 oranında büyüyeceği, hatta bu rakamın yüzde 4’lere ulaşabileceği
tahmin ediliyordu. Oysa ki 2013 yılının 11 aylık döneminde sanayi üretimi yüzde 2.7 oranında artış kaydetti.
2
012 yılında ilk 11 ayda sanayi üretimi yüzde
3.1 artmıştı. Ekonomi (GSYH) yüzde 2.2
büyüdü. 2013 yılında ilk 11 ayda sanayi üretimi yüzde 2.7 arttı. Ankara’daki büyüklerimiz,
ekonominin 2013’te en az yüzde 3.6 büyüyeceğini, hatta büyümenin yüzde 4.0 bile olabileceğini
söylüyorlar.
Kim istemez ekonominin 2013 yılında, 2012’den
daha hızlı büyümüş olmasını? Ama ortada bir
terslik var. Geçtiğimiz günlerde TÜİK’in, 2013
Kasım ayında “Takvim ve Mevsim Etkisinden
Arındırarak” 2013 Kasım ayı sanayi endeksinin
2012 Kasım ayına göre yıllık olarak yüzde 4.7
oranında arttığını açıklaması aşırı iyimserliğe
yol açtı. İyimserlik iyidir de aşırısı insanı yanıltır.
Arındırılmamış-klasik endekse göre de artış var.
Kasım’da yıllık artış yüzde 4.6 oranında.
Arındırılmamış endekse göre, Kasım ayında
yıllık sanayi üretim artışı 2011 yılında yüzde
8.7 iken, 2012 yılında yüzde 13.3 olmuştu. Açık
anlatımı ile 2013 yılındaki yüzde 4.6 artış, geçmiş
yılların altında bir artış. Aynı şekilde 11 aylık birikimli sanayi üretim artışı 2011 yılında yüzde 10.7
olmuştu. 2012 yılında yüzde 3.1 oldu. 2013 yılında
yüzde 2.7 oranı geçmiş yılların gerisinde.
Demek ki 2013’te sanayi üretimindeki artış
olumsuz. Sanayi üretimi ekonominin lokomotifidir. Sanayi üretimi ne kadar büyürse, toptan ve
perakende ticaret kesimi, ulaştırma sektörü, mali
aracı kurumlar büyümenin peşine takılır.
Bir başka önemli gelişme ise sanayide aylık
“Dur-Kalk” durumu. Sanayide üretim Ocak’ta
yüzde 8.4, Şubat’ta yüzde 2.3 oranında geriledikten sonra Mart’ta yüzde 11.0 artıyor. Derken
Nisan’da üretim 0.6 oranında geriliyor. Ağustos’ta
yüzde 17.0 geriliyor. Eylül’de yüzde 21.4 artıyor.
Ekim’de yüzde 9.8 geriliyor. Kasım’da yüzde 13.7
artıyor. Bu “Dur-Kalk”a can mı dayanır? Sanayici
bir gün makineleri çalıştırıyor, öbür gün stop ediyor. Ne yapalım ki, sanayimizin durumu budur.
güncel haberler
güncel haberler
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
2
l
ocak 2014
Küresel ekonomi hızlı
büyüyecek ama...
013 küresel ekonomi açısından çok zorlu
bir yıl oldu. Gelişmiş ekonomilerin büyümelerinin aşağı yönlü hareketi devam
etti. Birçok gelişmekte olan ekonominin büyümesi yavaşlayıp yıllık yüzde 4.8’e gerilerken,
gelişmiş ekonomilerin büyümesi ise yıllık ortalama yüzde 1’di. Yüzde 2.9’luk vasatın altında
bir küresel büyümenin gerçekleştiği bir yılın
ardından 2014 dünya ekonomisi için kim bilir ne
getirecek?
“Kriz kahini”, “Ekonomi Kahini” gibi unvanlara sahip olan Nouriel Roubini “Küresel ekonomi 2014’te daha hızlı büyüyecek ve görünmeyen riskler daha düşük olacak. Fakat ABD’nin
muhtemelen istisna olacağı yeni yılda büyüme
birçok gelişmiş ülkede çok sönük kalacak. Gelişmekte olan ekonomilerin hassasiyeti ise önümüzdeki yıllarda küresel büyümenin önünde
engel olabilir” öngörüsünde bulundu.
New York Üniversitesi Stern İşletme Fakültesi Ekonomi Profesörü Nouriel Roubini’nin
“2014 dünya ekonomisi için ne getirecek?”
sorusuna verdiği karşılıklar özetle şöyle:
n İyi haber: Hem gelişmiş hem
de gelişmekte olan pazarlarda ekonomik performans mütevazi bir çıkış
yaşayacak. Gelişmiş ekonomiler
son beş yıldır yaşadığı zorlukların
faydasını görmeye başlayacak. Özel
sektörün borçlanma oranlarının düşük
olması (hane geliri, bankalar, finansal
olmayan şirketler), parasal engellerin
(Japonya hariç) ve parasal politikaları
koruyup uygulamalarının sonucu
olarak yıllık yüzde 1.9’luk bir büyüme
hızına erişecekler.
n Dahası, düşük
karlılık, yüksek enerjili şok gibi görünmeyen
riskler 2014’te daha
az göze batıyor
olacak. Örneğin Euro
Bölgesi’nin çökmesi,
ABD’de hükümetin
kepenk kapatması
veya borç tavanı
kavgası, Çin
ekonomisinin
sert düşüşü,
İsrail ve
İran arasında nükleer konusunda gerçekleşecek
bir savaş, tüm bu tehditler çok daha bastırılmış
ve ihtimali düşük olacak.
n Yine de en gelişmiş ekonomiler (ABD,
Euro Bölgesi, Japonya, İngiltere, Avustralya
ve Kanada) büyüme potansiyellerine zar zor
ulaşabilecekler ya da ulaşamayacaklar. En
gelişmiş ekonomilerin hane gelirleri, bankaları
ve finansal olmayan şirketleri yüksek borçlanma faizleriyle baskılanacak bu da borçlanma
faizinin düşmesini gerektirecek. Yüksek bütçe
açıkları ve kamu borcu yükleri hükümetleri
sancılı parasal düzenlemelere devam etmeye
zorlayacak. Politika ve düzenlemelerdeki belirsizlik bereketi özel yatırım harcamalarını kontrol
altında tutacak.
n Euro Bölgesi’nin görünmeyen riskleri
daha düşük olsa da, temel problemleri halen
çözülmemiş durumda. Düşük büyüme potansiyeli, yüksek işsizlik, zaten yüksek olan ve
yükselmeye devam eden kamu borçları, rekabetçi gücünü kaybetmesi, iş gücü ücretlerinin
yavaş düşürülmesi (güçlü bir euro bunu daha
da zorlaştırıyor) ve bankaların devam eden
borçlanma oranlarını düşürmesi sebebiyle aşırı
sıkı kredi sınırlandırmaları Euro Bölgesi’nin en
temel problemleri. n ABD ekonomisinin 2014 performansı
kaya petrolü devriminden, istihdam ve emlak piyasasındaki gelişmelerden ve imalat
sanayinin tekrar ülke içine dönmesinden,
(offshore üretimlerin “reshoring”inden)
faydalanacak. Olumsuz risk ise (özellikle
Kasım’da gerçekleşecek ara seçimler göz önüne
alındığında) kongredeki politik tıkanıklıktan
doğacak. Bu da uzun vadeli mali konsolidasyon
sürecini sınırlandıracak.
n Gelişmekte olan ekonomiler birçok
sebeple 2014’te (bir önceki yıla göre yüzde 5’e yaklaşan bir oranda) daha hızlı
büyüyecek. Gelişmiş ekonomilerdeki iyileşme
gelişmekte olan ekonomilerden ihracatı
artıracak. FED’in parasal genişlemeden
çıkması faiz oranlarını düşük tutacak şekilde
yavaş olacak. Fakat aralarında Türkiye’nin
de bulunduğu bazı gelişmekte olan pazarlar
yüksek dış ve mali açıklar, yavaşlayan büyüme,
enflasyonun hedeflerin altında kalması ve seçim
kaynaklı politik gerilimler sebebiyle 2014 yılı
boyunca kırılgan kalmaya devam edecek.
13
Atatürkorganize
Serap AKYOL AKSÜYEK
Meryem Fulya YAZICIOĞLU
14
Sanayici
temkinli:
2014 sıçrama
yılı olamaz
Küresel ekonomik krizin
yanı sıra, ülke
ekonomisinde
gerçekleşmeyen
hedefler nedeniyle, kötü bir yılı
geride bırakan
İAOSB’li sanayiciler 2014 yılı
için temkinli.
Bölge sanayicisinin ortak
görüşü:
2014‘ün
sıçrama yılı
olmadığı.
Ü
lke ekonomilerinin can damarı olan üretimin, Türkiye’de düzenli ve planlı şekilde gerçekleştiği Organize Sanayi
Bölgeleri, farklı sektörlerde üretim
yapan binlerce firmaya ev sahipliği
yapıyor. Ülkemiz için son derece
önemli üretim-ihracat ve istihdam
merkezi olan bu yapılanmalar,
dünyadaki ve ülkedeki ekonomik
gelişmelerden direkt etkilenmeleri
dolayısıyla, ekonomiyi son derece
yakından takip eden, bu anlamda
kendileri için özel tecrübe ve önlemleri olan, fikirleri ile diğer sanayicilere tavsiyelerde bulunan, başarılı
sanayicileri de içinde barındırıyor.
Bu anlamda Türkiye’nin en gelişmiş ve en modern OSB’lerinden biri
olmanın yanı sıra; yürüttüğü proje
ve hayata geçirdiği çalışmalar ile
katılımcılarının işlerini geliştirmelerine katkı sağlayan İzmir Atatürk
Organize Sanayi Bölgesi’ndeki
(İAOSB) firmaların başarılı yöneticilerinin görüşleri de büyük önem
taşıyor.
Atatürk Organize Haber Dergimizde her Ocak ayında olduğu gibi
bu yıl da, farklı sektörlerde üretim
yapan çok değerli sanayicilerimizle
görüşerek onların 2013 yılı değerlendirmeleri ve 2014 yılı beklentilerini içeren bir çalışma hazırladık.
2013 yılında ülke ekonomisinin
dinamikleri incelendiğinde göze
çarpan en önemli verilerden biri büyümenin üretim kaynaklı olmadığı,
ithalata dayalı tüketimden kaynaklandığı gerçeğiydi.
Gelişmekte olan ekonomiler içinde enflasyon rakamları en yüksek
oranlarda olan Türkiye, cari açığın
milli gelire oranında dünya sıralamasında en üstte yer alıyor. Faiz
oranı ve enflasyon rakamlarına baktığımızda da tablo değişmiyor. Diğer ülkelerde uygulanan faiz oranlarından en yükseğine sahip Türkiye,
enflasyonu da düşüremiyor. Para
birimi dolar karşısında en fazla
değer kaybeden 4. ülke durumunda.
kapak
kapak
Bestenigar BAZİKİ
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
Rakamlar,
ülke ekonomisinin kırılgan
bir yapıya sahip olduğunu
gözler önüne sererken, 2013 yılında
dünya genelinde yaşanan kriz, Türkiye
için de bazı olumsuzlukları beraberinde getirdi.
Küresel ekonomik kriz dolayısıyla
Avrupa pazarının daralması nedeniyle 2013 yılı ihracat beklentilerini çok
aşağı seviyelerde belirleyen İAOSB
sanayicileri, bu beklentilerin biraz
daha üstünde satış yaptılar. Ancak bu
tablo, kötünün iyisi olarak nitelendirildi. Bölge sanayicileri, ABD ve Avrupa
pazarında yaşanan gelişmelere paralel
olarak Türk ihracatçısının 2014 yılında
2013
yılına kıyasla
daha başarılı bir yıl
geçirebileceğini öngörseler de, Mart
ayında gerçekleşecek olan seçimler ve
son dönemlerde yaşanan sosyal-siyasi
kaosun sanayici için “temkinli olunması gereken dönem”i işaret ettiğini
bildirdiler. Bu nedenlerden dolayı, 2014
yılının bir sıçrama yılı olamayacağının
altını çizen İAOSB firmalarının temsilcileri; “yeni yatırımlar için 2015 yılının
beklenmesi gerekir” mesajını verdiler.
15
Atatürkorganize
“2014’ te gelirgider dengesi iyi
sağlanmalı, kur riski
minimize edilmeli”
H
idrolik Pnömatik Sızdırmazlık Elemanları sektöründe dünyanın önde gelen 5
firmasından biri olan Kastaş Sızdırmazlık
Teknolojileri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Haydar
Atılgan, 2013 yılının firmaları açısından gayet iyi
geçtiğini, yüzde 22’ lik bir büyüme sağladıklarını belirtti. 2014 yılında büyüme ve yatırımlarına
devam edeceklerini söyleyen Atılgan, yeni yılda
ekonomik olarak sanayiciyi bekleyen risklere de
değindi. Sanayicinin tedbirli olması gerektiğini belirten Atılgan, gelir-gider dengesini sağlamanın ve
Döviz-TL kur riskini minimize etmenin çok önemli
olduğuna dikkat çekti.
Kastaş’ın 2013 yılında yurt içi ve yurtdışında
koymuş olduğu hedefleri büyük ölçüde gerçekleştirdiğini belirten Yönetim Kurulu Başkanı Haydar
Atılgan, firma olarak en büyük şanslarının çok fazla
sektöre hitap etmek olduğunu vurguladı. 400’den
fazla ürün çeşidi ile birçok sektöre hitap ettiklerini
belirten Atılgan, bir sektördeki düşüşü, diğer sektördeki artışın dengelediğini, bu sayede büyüme hedeflerini gerçekleştirdiklerini söyledi. 2013’ ün genel
anlamda tüm sektörler için iyi geçtiğini söylemenin
yanlış olmayacağını ifade eden Atılgan; 6. aydan
itibaren yaşanan gelişmelerle birlikte, süregelen belirsizliklerin piyasalarda kısa süreli bir karamsarlık
yarattığını belirtti. Kriz dönemlerinde dahi şikayet
etmek yerine ne yapılabiliri sorguladığını anlatan
Atılgan şunları kaydetti:
“Ben çok fazla şikayet etmeyi sevmem. En kötü
durumda bile ne yapılabilir onu düşünmeyi seçerim. İyi ve kötü dönem arasındaki farkı görüp
yürümeyi bilmek lazım diye düşünürüm. Şirket felsefemizde de bu var. Kriz dönemlerinde beklemek
Kastaş AŞ. Yönetim Kurulu Başkanı Haydar Atılgan
16
yerine, firmamızı nasıl en kazançlı hale getirebiliriz şeklinde fikir üretir ve çalışmalarımızı bu yeni
duruma göre yönlendiririz. İşlerimizin yavaşladığı,
satışlarımızın düşük olduğu dönemlerde bile reklam faaliyetlerimizi sürdürdük. Buradaki ekibimize
müşterilerimize eğitimler vererek bu dönemi değerlendirmeye çalıştık. Krizden sonraki piyasaya hazır
olarak, güçlenerek girmek için çalışmalar yaptık. Bu
sayede de büyüme hızımızda biraz düşme olmasına
rağmen, büyümediğimiz hiçbir yıl olmadı.”
2014 yılında Kastaş olarak yurtiçi ve yurtdışındaki faaliyetlerine devam edeceklerini belirten Haydar
Atılgan, Almanya’da kurulma çalışmaları devam
eden depolarının açılışını Eylül ayında gerçekleştirmeyi hedeflediklerini, Menemen OSB’de satın
aldıkları 40 dönümlük arazide ise yeni bir yatırım
yapacaklarını söyledi. 2014’te yurtdışı pazarlarındaki paylarını arttırmak üzere rakiplerinden daha çok
çalışacaklarını ifade eden Atılgan, son aylarda yaşanan siyasi gelişmeler ile seçim atmosferine girilmiş
olmasının yarattığı belirsizliklerin herkesin kafasını
karıştırdığını belirterek, kısa sürede bu belirsizliklerin yerini istikrar ortamına bırakmasını diledi.
2014 yılında sanayicileri tedbirli olmaları
konusunda uyaran Atılgan konuya ilişkin şunları
kaydetti: “Sanayicin en büyük kabusu belirsizlik
ortamıdır. Böyle bir ortamda kimse stok yapmaz,
borçlanmaktan sakınır ve siparişler düşer. Bu belirsizlik ortamında süreçleri doğru yönettiğiniz zaman
başarılı bir iş adamı olursunuz. Ben böyle dönemlerde tedbirli davranarak gelir gider dengesini sağlamanın önemine dikkat çekmek isterim. Döviz-TL
kur riskini minimize ederek bu riski yönetmek son
derece önemli.”
kapak
sanayici ne diyor?
l
“Dış piyasa
toparladı
derken iç
piyasa karıştı”
T
ürkiye’nin önde gelen tekstil firmalarından
Roteks Tekstil’in Yönetim Kurulu Başkanı Jak
Eskinazi, birkaç yıldır kötü giden dünya piyasalarında yaşanan pozitif gelişmelerin Türkiye lehine
olacağını düşünmeye başlamışken, son dönemlerde
ülkede yaşanan iç karışıklıkların piyasalarda gerginlik
yarattığını söyledi. ABD ve Avrupa pazarında yaşanan toparlanma sürecinin Türk ihracatçısını güldüreceğini vurgulayan Eskinazi, ülkede yaşanan siyasal
kaos ortamının herkesi ümitsizliğe ittiğini söyledi.
Türk Lirası’nda yaşanan değer kaybının ihracatçı firmaların yüzünü güldürdüğüne dikkat çeken
Eskinazi, firmalara Ar-Ge’ye dayalı ürünler piyasaya
sürerek ihracata yönelmeleri tavsiyesinde bulundu.
Tekstil sektörünün 2013’nü stabil olarak geride bıraktığını açıklayan Eskinazi, Roteks Tekstil olarak başarılı
bir dönem geçirdiklerini söyledi.
Üreticilerin iç piyasada yaşanması ön görülen
daralmayı göz önünde bulundurmaları gerektiğinin
altını çizen Eskinazi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aslında konjonktür olarak Türkiye’de politik
belirsizlik ve farklı beklentiler dolayısıyla bir karışıklık var. Ama dünya ekonomisinde bir iyileşme var.
Amerika’daki ve Avrupa’daki bazı veriler iyileşiyor.
Buna bağlı olarak da Türkiye’nin ihracat verilerinin
artması gerekiyor ama bu siyasi belirsizlik ortamı
herkesi bir ümitsizliğe itiyor. İç piyasayla ilgili yorum
yapanlara göre zor bir dönem olacağı belli. Çünkü
enflasyonla mücadelede çok başarılı olunamadı.
Bunun tedbirini alacaklar. Buna tedbir almak demek
piyasayı sıkmak demektir. Piyasayı sıkmak demek
de iç piyasada gerginlik olacağı anlamına gelir. Ama
ihracat ayağına bakıldığı zaman dünya ekonomisinde
iyileşme var. Avrupa’daki ülkelerin hepsinde, bunlara
17
ocak 2014
Roteks Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Jak Eskinazi
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
Yunanistan bile dahil, iyileşme var. Kısacası dünyada
iyiye doğru bir gidiş var. Bu, yapılan işlere göre farklı
beklentiler içinde olacağımızı gösterir. 2014 genel
olarak ihracata yönelik firmalar için 2013’e oranla
daha iyi bir yıl olacaktır. Buna rağmen, Türkiye’deki
fiyat artışları, enflasyon ve diğer yan tesirler yüzünden iç piyasada bir daralma olacaktır. Bu nedenlerden
dolayı firmaların Ar-Ge odaklı ürünleri ile ihracata
yönelik üretim yapmalarını tavsiye ederim. Bugün ne
yaparsanız yapın Ar-Ge olmadığı müddetçe yeni bir
şey üretemiyorsunuz. Ar-Ge bütçeleri olmayan firmaların dünyada bir yerlere varmaları çok zor. Taklitçilik
bir yere kadar. Dünya Bankası’nın hazırladığı bir
istatistiğe göre ‘2050 senesinde dünyadaki ekonomilerin dengesi değişecek, 1 numaralı ülke Çin olacak.
Amerika ise Çin’in yarı yarıya gerisinde kalacak’
deniyor. 2023’te biz de ilk on ekonomi arasına girmeyi
planlamıştık ama bunların hepsi ülkede gerçekleşecek
yatırımlar, stabil politik durumlar, stabil enflasyonla
olabilir ancak.”
Tekstil sektörünün durağan bir yılı geride bıraktığını ifade eden Eskinazi, 2013’te yüzde 9 oranında artan ihracat rakamının iç piyasadaki daralmaya oranla
başarılı sayılabileceğini söyledi. Firmaların bir anda
ihracata yönelmelerinin zor olduğunu ancak başarılı
olmak isteyen şirketlerin dışarıya açılmaları gerektiğini vurgulayan Eskinazi, “Bence ihracata meyilli
olan firmaların bir an evvel ihracat ayaklarını geliştirmesi veya ihracat bağlantıları yoksa konu ile ilgili ne
yapabileceklerini belirlemeleri lazım. İhracata girmek
isteyenlerin sektörel bazda üretimlerini geliştirmeyle
ilgili ve ihracata yönelik devlet teşvikleri var. Her
sektör için 2 milyon dolar. İzmir Ticaret Odası (İZTO)
bugün birçok sektör için bu konuyu görüşüyor” dedi.
Atatürkorganize
18
S
ektörünün lider isimleri arasında yer alan
As Baskı firmasının Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Arıcı, 2014 yılının iniş çıkışlarla
geçebileceğine dikkat çekerek yatırımcıları beklemede kalmaları konusunda uyardı.
Artan döviz kurlarının ihracatçıların yararına
görünse de müşterilerin bu durumu fark ederek
fiyatları aşağıya çekmeye çalıştıklarına dikkat
çeken Arıcı, “Dolar bugün 2,20 TL’yi geçti. Bu
durum lehine görünse de aslında ihracatçı için
iyi değil. Müşteri bizde kurların böyle olduğunu
algıladı ve indirim istiyor.
Biz bütün hammaddelerimizi dolar ve Euro
ile alıyoruz. Haliyle girdi maliyetlerimiz de
yükseliyor. İhracatçı için yüksek kurlar olumlu
görünüyor ama ne yazık ki değil” diye konuştu.
Avrupa’daki daralma ihracatçıyı etkiledi
2013 yılının ekonomik açıdan verimli bir yıl
olarak adından söz ettirmediğini vurgulayan
Arıcı, Avrupa pazarında yaşanan daralmanın
ihracatçıyı olumsuz etkilediğini söyledi.
Tekstil sektörünün bölgesel teşvik nedeniyle
sıkıntılı günler geçirdiğine dikkat çeken Arıcı,
sözlerini şöyle sürdürdü:
“İzmir açısından baktığımızda Doğu ve
Güneydoğu Bölgesi tekstil bölgesi olarak ilan
edilerek; hibe krediler, arsa ve vergi bazında
ciddi teşvikler aldılar.
Bu demek oluyor ki İzmir’deki tekstil sanayicisi de kendini kollamak için o taraflara gidip
yatırım yapmalı.
As Baskı Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Arıcı
“2014
iniş-çıkışlı
geçebilir”
Çünkü aramızda fiyat açısından ciddi farklar oluşuyor. Bizim girdi fiyatlarımız yüksek,
onların yarı yarıya. Bizim teşvikimiz yok, onların
var. Yani Çin ile uğraşırken, şimdi bir de kendi
içimizdeki Çin ile uğraşır hale geldik.”
Seçim süreci ekonomiyi de etkileyecek
2013’ün son dönemlerinde yaşanan siyasi ve
sosyal çalkantıların ekonomiyi olumsuz yönde
etkilediğinin altını çizen Arıcı, 2014 yılının yaşanacak seçim ve mevcut karışıklıklar nedeni ile
zor geçeceğine inandığını belirtti.
Arıcı, 2014 beklentilerine ilişkin sözlerini
şöyle sürdürdü:
“Seçim sürecinde ülkemiz ne yazık ki yıpranacaktır. Çünkü belirsizliklerimiz var. Siyasilerin
kendi aralarında anlaşıp, ülkenin yönünü herkesin destekleyeceği şekilde çizmesi lazım. 2014
zor bir yıl olacak gibi görünüyor. Sanayicilerin
çok dikkatli olmaları gerekir.
Taksit kalkarsa esnaf durur
Bu yıl içinde yeni adım atarken bin defa düşünülmesi gerekir. Çünkü bir günü bir gününe
uymayacak bir döneme girmek üzereyiz. Bunların yanı sıra kredi kartı taksitlerine getirilen sınır
da iç piyasayı daraltarak zor duruma sokacaktır.
Kredi kartı taksitinin kaldırılması demek esnafın
durması anlamına gelir.
Şu anda mevcut tüketimi tetikleyen şey
taksitin yapılarak alım seviyesinin olağan hale
getirilmesiydi. Taksit olmazsa kim ne alabilir?”
kapak
sanayici ne diyor?
l
“Yatırımlarınızı
seçim
sonrasına
kadar erteleyin”
S
ektörünün öncü firmaları arasında yer alan
Gimas Makine’nin Yönetim Kurulu Başkanı
Şamil Girgin, Türkiye’de son dönemlerde
yaşanan siyasi ve sosyal karmaşanın 2014 yılında
ülke ekonomisini olumsuz yönde etkileyeceğini
söyledi. Mart ayında yaşanacak seçim sürecinin
dalgalı geçmesi durumunda döviz piyasasının
‘sıçrayacağını’ öne süren Girgin, sektörün geleceğini mevcut durumdaki sıkıntılardan dolayı ön
göremediklerini bildirdi.
Gimas Makine olarak oldukça başarılı bir yılı
geride bıraktıklarını kaydeden Girgin, Türkiye
ekonomisine ilişkin değerlendirmelerini şöyle
sürdürdü:
Kurların sıçrayarak yükselmesi zarar veriyor
“Bizim, 2013’te siyasi problemler dışında ekonomik ve finansal sıkıntılarımız olmadı. Ancak
gündemdeki sorunlar ve seçim süreci oldukça
kaygı verici. Yapılan ihracat oldukça iyi bir rakam.
Ancak cari açık çok tehlikeli boyutlara geldi.
İktisatçı değilim, çözümünü de bilmiyorum ama
iktisatçılar da ayakları yere basan önerileri dile
getirmiyorlar. Bizim imalatımızın yüzde 80’i ihraç
oluyor ve ürünümüzde kullandığımız hammadde
ve yurtdışına bağımlılık yüzde 5 oranında. Dolayısıyla yüzde 95’i ülkemizde kalıyor.
Kurlar şimdiye kadar çok düşük seviyelerdeydi, artık önü kesilmez hale geldi. Kurların yükselmesi bizim lehimize çünkü ihracatçıyız ama bu
kadar sıçrama şeklinde yükselme diğer sektörlere
zarar veriyor. Biz de bu ülkenin firmasıyız. Ülke
zarar göreceği zaman biz de zarar göreceğiz. 2014
ise 2013’ün tekrarı olmayacak. Yılın ikinci yarısın-
19
ocak 2014
Gimas Makine Yönetim Kurulu Başkanı Şamil Girgin
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
dan itibaren baş gösteren siyasi ve sosyal çalkantılar başta seçim nedeni olmak üzere 2014’te
de devam edecek gibi görünüyor. Hangi siyasi
partiden olursak olalım bu ülke bizim. Kasırga
her şeye zarar veriyor.”
Kredi kartı taksitlerinin sınırlandırılması
cari açığa destek verecektir
Kredi kartına ilişkin yapılan düzenleme ile
taksitlendirme olanaklarının kısıtlandırılmasını
‘başarılı bir çalışma’ olarak nitelendiren Girgin,
“Tüketimin azalması ile piyasalar bir müddet
durgunlaşsa da ülke için oldukça faydalı olacağına inandığım bir çalışma. Bir insana bir tomar
para verip, ‘al bunu harca’ demekle kredi kartı
vermek aynı şeylerdir. Kazandığı paranın çok üstünde harcama yapan kesim oldukça fazla. Buna
bir son vermek gerekiyordu. Cari açığa neden
olan faktörler bizleri de etkiler. Çok harcayan bir
memleket haline geldik ve tasarruf etmemiz lazım. Bu uygulama, tüketime dönmüş bir toplumu
biraz daha düzene sokacak diye düşünüyorum.
Umarım uygulama devam eder de cari açığa olan
etkilerini görebiliriz” dedi.
Döviz kurlarında yaşanan artışın hızla gerileme ihtimalinin oldukça düşük olduğunu söyleyen
Girgin, bir müddet daha mevcut seyrin devam
edeceğini, seçimlerin kaos ortamı yaratması halinde kur piyasasının ‘sıçrayacağını’ söyledi.
Sanayicilere ‘yatırımlarınızı seçim sonrasına
kadar erteleyin’ uyarısında bulunan Girgin, 2013
yılında eleman bulma sıkıntısı yaşayacak kadar
iyi bir yılı geride bırakan sektörlerinin 2014’ten
endişe duyduğunu söyledi.
Atatürkorganize
“Mart’a kadar
sarı ışıkta
beklemek
lazım”
D
emir-çelik sektöründe 30 yıla dayanan
güvenin ve kalitenin adı olan DEMSAÇ
Demir Saç Profil Lojistik Sanayi firmasının Genel Müdürü Recep Susuzlu, yatırım
yapmak isteyen sanayicilerin Mart ayına kadar
sarı ışıkta beklemeleri gerektiği mesajını verdi.
30 yıllık tecrübelerini müşteri portföyleri ile
perçinleyen firmalarının 2013 yılını başarıyla
geride bıraktığını bildiren Susuzlu, 2014 yılında gerçekleştirilecek yerel seçimlerin ardından
planlanan yatırımların hayata geçirilebileceğini
söyledi.
Sektörleri olan demir-çeliğin oldukça başarılı bir yılı geride bıraktığını hatırlatan Susuzlu,
demir-çeliğin otomotiv sektörünün ardından
en yüksek ihracat yapan sektörler arasında yer
aldığını bildirdi. Sanayicilere yönelik satış gerçekleştirdikleri için gerek iç gerekse dış piyasanın kendilerini etkilemediğini belirten Susuzlu,
Türkiye’deki ekonomik sıkıntıların bundan
önceki yıllarda da var olduğunu, bundan sonraki
yıllarda da var olmaya devam edeceğini söyledi.
Susuzlu, konuyla ilgili şunları kaydetti:
“2013 yılı firmamız açısından oldukça başarılı
bir seneydi. 30 yıllık deneyimimiz ve firmalarla
yıllara dayalı iş ilişkimiz olması nedeniyle tercih
edilen isim olduk. Bu nedenle ekonomik çalkantılardan firmamız etkilenmedi. Gerek Türkiye
gerekse dünya ekonomisindeki sıkıntılar 2013’te
de oldu, 2014 yılında da olacaktır. Sektörel açıdan bakarsak; demir-çelik hep koşan sektörler
arasında yer aldı. Öyle ki otomotiv sektörünün
ardından ihracatın en yüksek olduğu sektör-
DEMSAÇ Demir Saç Profil Genel Müdürü Recep Susuzlu
20
lerden birisiydi. Bunun da nedeni, Türkiye’nin
çelik üretiminde iyi bir konumda olması, çelik
üretimi yapmayan Avrupa’nın Türkiye’den alışveriş yapmasıdır.”
2014 yılında Türkiye ekonomisinden beklentilerinin yüksek olduğunu, ancak Mart ayında
gerçekleştirilecek seçimlerin ilk çeyrekte de olsa
duraklamaların yaşanmasına sebep olacağını
dile getiren Susuzlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2014’ten de beklentilerimiz yüksekti. Seçim
maratonu olmasa hükümet yatırımlara devam
edecekti. Son dönemlerde yaşanan gerginlikler
olmasaydı döviz kurları bu denli yükselmeyecekti. Bu durumlar iç piyasaya çalışanları olumsuz etkiledi. Zaten yüzde 1-2’lik kar marjları ile
yol almaya çalışan üreticinin, 100 lira olan borcu
110 liraya çıktı. Dolayısıyla dövizle borçlanan
üreticiler ciddi sıkıntılar yaşıyor. Yeni yıldan
umutluyuz.
Yerel seçimler genel seçimler gibi değil.
Mart’taki seçimin ardından herkes işine bakmaya devam edecek. Genel seçimlere kadar sıkıntı
olacağını sanmıyorum. İç piyasayı daraltacağı
öne sürülen kredi kartı düzenlemesi ekonomiyi
yavaşlatacaktır. Biz, kredi kartı ile çalışmadığımız için etkilenmeyiz ancak taksit sınırlandırılmasının getirildiği sektörler doğrudan etkilenecek, dolayısıyla tüketim azalacak, iç piyasa
zorlanacaktır. Piyasaların önünü görmek için biz
de bekliyoruz. Mart ayından sonra duruma göre
yatırım yapacağız ya da yapmayacağız. Mart ayı
sonuna kadar piyasaların oturmasını beklemek
lazım.”
kapak
sanayici ne diyor?
l
“Türk
sanayicisi
ihracata
odaklansın”
G
eliştirdiği Ar-Ge ve İnovasyona dayalı projeleri ile 2013 yılında ödülden ödüle koşan
Elektral A.Ş. firmasının Yönetim Kurulu
Başkanı Sayıl Dinçsoy, 2014’ün gerçekten başarılı
sanayi CEO’larının ortaya çıkacağı bir yıl olacağını
söyledi. Toparlanmaya başlayan ABD ekonomisinin
yatırımcılar için eski cazibesini yeniden canlandırmaya başlayacağına dikkat çeken Dinçsoy, Türk sanayicilere, “Çantanızı elinize alın ve dünyayı dolaşın.
Ürünlerinizi geliştirip bir farklılık yaratarak, ihracata
ağırlık verin” önerisinde bulundu.
2014’ün sanayi CEO’larının daha başarılı olanlarının ön plana çıktığı bir yıl olacağını vurgulayan
Dinçsoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2014 yılında para mühendisliği denilen konu,
dünyada her dakika yeni keşifler arıyor. Bu aradığı
keşiflere de bütün gelişen ülkeler ayak uydurmaya
çalışıyor.
Onlar, gelişen ülkelerin paralarını daha ucuza
nasıl kullanırız, nasıl daha konforlu yaşamımızı sürdürürüz hesabı içindeler. Bu nedenle işin Ar-Ge’sini
gayet iyi yapıyorlar. Biz de bu Ar-Ge’lerin içinde
akıl erdirmeye çalışıyoruz. Amerika’nın sıkıntılar
içindeki kötü göstergeleri düzelmeye başladı. Bu bir
çekim alanı yaratacaktır. Bugün Avrupalı veya pek
çok parası olan kişi yatırmak için en başta Amerika’yı
tercih eder. Neden? Amerikan parası altından bile
değerlidir. Çünkü bir kâğıt parçası senin bir aylık
emeğine karşılıktır. Dolayısıyla böylesine garanti
olan bir yerde bile ekonomi kötüye gidiyorsa insanlar
başka yerlere kaçarlar, ama güçlü taraf düzelmeye
başlıyorsa, tüm dünyada ekonomi de düzelmeye
başlayacaktır. Bugün Amerika’ da oluşan teknolojik
parıltılar pek çok iş adamının cazibesini oraya çeke-
21
ocak 2014
Elektral A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Sayıl Dinçsoy
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
cektir. Dolayısıyla sizin de daha çok taviz vermeniz
gerekecek, daha çok taviz verdiğinizde daha çok
başkaları için çalışmak zorunda kalacaksınız. Gemisini bu badireden çıkaracak kaptanlar, CEO’lar bütün
dünyada önem kazanacaktır.”
Elektral olarak son dönemlerde teknolojiye önemli
yatırımlar yaptıklarını bildiren Dinçsoy, önemli iş
anlaşmalarına imza attıklarını belirterek yeni yılda
büyümeyi sürdüreceklerini söyledi.
Türkiye ekonomisinin ise seçim dönemi ve alınan
ekonomik tedbirlerden dolayı daralmaya gideceğine
dikkat çeken Dinçsoy, “Ülkemiz daralmaya gitmek
zorunda. Yoksa çok ciddi faiz artırımlarına ihtiyacı
var Türkiye’nin. Şu anda yabancıların Türkiye’den
sıcak para çıkma oranı daha yüzde 15’lerde. Paranın
yüzde 85’i hala duruyor. Bu parayı tutamazsak perişan oluruz” dedi.
2013 yılının ekonomik ve siyasal çalkantılara rağmen beklenen karamsar tablodan daha naif bir yapı
çizdiğini vurgulayan Dinçsoy, sanayicilerin gelişen
dünya teknolojisini göz önünde bulundurarak Ar-Ge
ve inovasyona yatırım yapmaları önerisinde bulundu.
İç piyasaya ürün satan sanayicinin kabuğunu kırarak dış piyasaya yönelmesi gerektiğine dikkat çeken
Dinçsoy, “Türk sanayicisi, kahve değirmeni yapan
bile, Afrika’da dünya kadar pazar bulabilir. Alacak
eline çantasını gidecek fuar gezecek, çocuklarına lisan
öğretecek, teknolojiyi kullanacak. İzmir’de birikim
yok. İstanbullu sanayiciler birikimli, dünyayı geziyor,
görgülerini arttırıyor, iyi eğitimli elemanlarla çalışıp,
takım arkadaşları ile yarı kurumsal şirketler kuruyorlar. İzmirli sanayiciler son birkaç yıldır bunu fark etti.
Yetişen yeni jenerasyon çok iyi yetişti ve umut vaat
ediyor” diye konuştu.
Atatürkorganize
Ege Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Emirbayer
22
“Artan
kurlar
ihracatçıyı
güldürdü”
O
rganik tekstil alanında Türkiye’nin
önde gelen ihracatçı firmaları arasında
yer alan Ege Tekstil’in Yönetim Kurulu
Başkanı Ercan Emirbayer, artan döviz kurlarının
ihracatçının yüzünü güldürdüğünü söyledi.
Uluslararası piyasada rekabet etmeye çalışan
Türk sanayicisinin bir nebze olsun rahat bir
nefes aldığına dikkat çeken Emirbayer, tekstil
ihracatının 2013’ün son çeyreğinde yüz güldürdüğünü söyledi.
2014’ün atılım yılı olmadığının da altını çizen
Emirbayer, sanayicilere ‘yatırım için 2015’i görmek gerekir’ mesajını verdi. Emirbayer, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
“Sektörümüz için 2013 yılının ilk yarısı kötü
geçerken üçüncü çeyrekte bir toparlanma oldu
ve dördüncü çeyrek iyi geçti. 2014 yılı oldukça
iyi başladı. Bunun da tek nedenini kurlara bağlıyoruz. Kurlar, 2013’ün son çeyreğinde yükselmeye başladı bu da bizim işimizi arttırarak
zarardan karlı duruma geçirdi. Biz ihracat odaklı
bir firma olduğumuz için kura bağlıyız. 2013 yılı
ekonomik açıdan sektörümüzde başa baş geçti.
Kurlar böyle giderse ben sektörün geleceğinden
ümitliyim. Yeter ki kurlar geri gelmesin. Kurlar
gerilerse, o zaman yine sıkıntı doğar. Çünkü biz
uluslararası piyasada rekabet ediyoruz. Rekabet
edebilmek için de uygun fiyat vermeniz lazım.
Uygun fiyat verirseniz iş alabiliyor ve kar ediyorsunuz. Aksi halde bu mümkün değil. Bir de
kurlar arttı diye enerji fiyatlarını devlet arttırırsa
o zaman yine işimiz başa döner, çünkü bizde
işçilik birinci, enerji ikinci girdi.
İç piyasa uzun vadede rahatlar
Emirbayer, dünya ekonomisinde yavaş yavaş olumlu kıpırdanmaların başladığını ancak
Amerika ekonomisinin 4-5 yıl içinde düzelebileceğini, kredi kartı taksitlendirmesine yönelik
sınırlandırmanın uzun vadede ülke ekonomisi
açısından olumlu olacağını söyledi. Emirbayer;
“Çünkü aşırı bir borçlanma var. Bu kredilerin
aşırı kullanımı kendi personelimizi de ekonomik
açıdan zor duruma sokuyor. Bankaların aşırı
kredi vermesi, kredi kartlarını desteklemesi
borçlanmayı arttırıyor ve bu artış da ülkeyi yıpratıyor. Belki 1-2 yıl üretici açısından söz konusu
kısıtlama sıkıntı yaratabilir ama uzun vadede
ekonomimiz ve vatandaşlarımız açısından sağlık
getirecektir” dedi.
Yatırım için 2015’i görmek lazım
Türkiye ve dünya ekonomisi göz önüne
alındığında 2014’ü yatırım yılı olarak değerlendirmediğini dile getiren Emirbayer, yükselişin
ancak düzelen dünya pazarından gelecek taleple
gerçekleşebileceğini söyledi. Emirbayer, konuya
ilişkin şunları kaydetti:
“2014 sıçrama olacak bir yıl gibi görünmüyor
şu anda. Ekonomide sıçrama yaşanabilmesi için
Avrupa ve Amerika piyasasının çok güçlü alımlara geçmesi lazım ki sanayici ona göre yatırım
yapsın ve üretimini desteklesin. Ama şu anda
biz daha rehabilitasyon yaşıyoruz, eski kötü dönemi düzeltme çabasındayız. Yatırım için bence
2014’ü beklemek 2015’i görmek lazım. Çünkü
hala piyasanın düzelme hareketi devam ediyor.”
kapak
sanayici ne diyor?
l
“Türkiye
yaşadığı
olumsuzluklardan
ders alan bir ülke”
H
azır giyim ve konfeksiyon sektörünün oldukça dalgalı bir yılı geride bıraktığını ifade eden
Türkiye’nin alanında öncü firması Kuloğlu
Tekstil Genel Müdürü Atınç Abay, sektör oyuncularının ekonomik dengeyi tutturmakta zorlandıkları bir
yıl geçirdiklerini söyledi. Türkiye’nin yaşadığı olumsuzluklardan ders çıkartıp kendini yenileyerek geliştiren bir ülke olduğuna dikkat çeken Abay, sanayicilere
“2014’te daha temkinli olun” uyarısında bulundu.
2013’ün yatırım yerine bekleme yılı olarak geçtiğini dile getiren Abay, değerlendirmelerini şöyle
sürdürdü: “2013 yatırımların biraz daha ertelendiği,
ileriye yönelik planların daha ayakları yere basacak
bir ortam içerisinde yapılmasının beklenildiği bir
yıl olarak geçti. Yani 2013 büyüme yılı değil, stabil,
herkesin bulunduğu pozisyonu koruması açısından
geçen bir yıl oldu. Elbette bazı sektörlerde hızlı gelişen firmalar da oldu, daralmaya gidenler de. İnovasyona ve Ür-Ge’ye önem veren, Ar-Ge’ye bütçe ayıran,
üretimini geliştiren firmalar için artı bir yıl oldu elbette. Çünkü daralan firmaların pazar paylarını da bu
firmalarımız doldurarak sektör içerisindeki büyümelerini gerçekleştirdiler. Eğer ürünlerimizi inovatif hale
getirip, üretimimizi geliştirip, Ar-Ge’mizi güçlendirip
bir de kendi içimizde markalaşmaya gidebilirsek, o
zaman Türkiye’nin de firmalarımızın da geleceği açık
olacaktır. Sektörümüz açısından ise oldukça dalgalı
bir yılı geride bıraktık. Genel olarak baktığımızda
hiç beklemediğimiz aylarda çok yüksek bir üretim
potansiyeline ve hacmine sahip olurken; beklediğimiz üretim potansiyeli de bazen çok dip yapabildi.
Durum böyle olunca da dengeyi tutturmakta zorlandık. Sektörümüzün ihracat rakamlarında bir artış
olduğunu görüyoruz ama totalde baktığımız zaman
23
ocak 2014
Kuloğlu Tekstil Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Atınç Abay
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
Türkiye’de genel anlamda adet bazından öte, yapılan
işlerin katma değerinin yükseldiği ortaya çıkıyor.
Türkiye’nin hazır giyim–konfeksiyonda ihraç ettiği
ürünün fiyat ortalaması kilogram başına 27 dolardır.
İhracatta kilogram bazında düşündüğünüz zaman
sektörümüz kuyumculuk sektörünün ardından ikinci
sırada yer almaktadır. Bu denli önemli bir sektörün
hammaddesi olan pamuğun daha fazla desteklenmesi
gerekir. Çünkü ülkemizde hali hazırda 600 bin ton
civarında pamuk rekoltesi öngörülüyor. Ancak bizim
yıllık tüketimimiz 2 milyon ton civarında gerçekleşmektedir. Bu da aradaki farkın yurtdışından gelen
pamuk ile kapatıldığını gösteriyor. Bu konuda makas
ne kadar daralırsa sektörümüzün dışa bağımlılığı
da o oranda azalmış olacaktır. Katma değeri yüksek
bir iş yaptığınız göz önünde bulundurulursa hazır
giyim-konfeksiyona bölgesel teşvikin yanı sıra sektörel teşvik ve kadın istihdamına yönelik destekler de
verilmelidir. Bu sektörün önünün daha fazla açılması
ve dünya ülkeleri ile yaptığımız rekabette öne geçme
şansını daha fazla yakalamamız demektir.”
2014 ekonomisine Mart ayında gerçekleştirilecek
seçimler nedeni ile ekonomide yavaşlama olabileceğine dikkat çeken Abay, seçimlerin ardından gelişen
konjonktüre göre yatırımlarını sürdüreceklerini
bildirdi. Ticaretle uğraşanlarda bir bekle-gör durumunun hakim olduğunu belirten Abay, “Ne olursa
olsun en ufak işi yapandan en büyüğüne kadar likitte
kalma zorunluluğunu hissediyor herkes. Yatırımcılar,
işadamları, sanayiciler şu anda elindekini koruyarak
her hangi bir sıkıntı çekmeden bu dönemi atlatmak
istiyor. Kimse risk almak istemiyor. Türkiye ne olursa
olsun genç nüfusu ile dinamikte çok güçlü bir ülke”
dedi.
Atatürkorganize
“Yatırım
için Mart ayı
sonuna kadar
beklemede kalmalı”
T
ürkiye’nin ilaç sektörü içinde topikal kullanıma haiz reçetesiz ilaçlar ve Geleneksel
bitkisel tıbbi ürünler grubu alanında özellikle yakı (ilaçlı tıbbi plaster) ürünlerinin lider
firması olan Şanlı İlaç’ın Genel Müdürü Gürcan
Eralp, şirketlerinin Türkiye ekonomisinin beklentilerinin üzerinde, daha iyimser bir yıla imza
atacağına inandığını söyledi.
65 yıllık markalarını her geçen gün yükselen
bir başarı grafiği ile daha ileriye taşıyan Eralp,
yaşanacak seçim süreci nedeni ile sanayicilerin
beklemede kalarak yol haritalarını çizmeleri
gerektiğini bildirdi.
Şanlı İlaç olarak ‘milat’ diye atfettikleri başarılı bir yılı geride bıraktıklarını bildiren Eralp,
2014’te de Ar-Ge odaklı çalışmalarını sürdüreceklerini açıkladı. 2013 yılını büyük bir başarı ile
geride bıraktıklarını ifade eden Eralp, konuya
ilişkin şunları kaydetti:
“2013, bizim 65. kuruluş yılımızdı. Bu yıl
bizler için son yıllardaki en verimli dönem oldu.
Devletin fiyat politikası nedeni ile sektörümüzde ciddi bir daralma var. Biz bunu 12 yıl önce
görerek 2001 yılında kimyasal ilaçlardan tamamen bitkisel, deri üzerine tatbik edilen ilaçlara
yöneldik.
Bugün bu kararımızın ne denli doğru olduğunu görüyoruz. 2005 yılında İzmir Atatürk
Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikamıza taşındık. 2013’te de birçok kişinin kriz yılı uyarılarına
rağmen çok önemli yatırımlara imza atarak yılı
yüzde 35’lik büyüme ile sonlandırdık.”
Şanlı İlaç Genel Müdürü Gürcan Eralp
24
Ar-Ge’ye ağırlık verilmeli
Büyüme odaklı firmaların Ar-Ge ve inovasyon ile kendilerini geliştirebileceklerinin altını çizen Eralp, sanayicilerin bu alanda çalışmalarına
ağırlık vermeleri gerektiğini söyledi. Ürettikleri
projelerle TÜBİTAK ve KOSGEB’ten 2013 yılında
destek aldıklarını hatırlatan Eralp, 2014 yılında
Ar-Ge ve Ür-Ge projeleri ile yeni ürün çalışmalarına ağırlık vermeye devam edeceklerinin altını
çizdi.
Yeni yurtdışı pazarlara açılmaya başladıklarını da dile getiren Eralp, son dönemlerde yükselişe geçen döviz kurlarının ihracatçının yüzünü
güldürürken iç pazarın daralmasına neden
olduğunu söyledi.
Son çeyrek badireli geçti
Mart ayında yaşanacak seçimlerin sanayicilerde yatırım endişesi yaratmasının oldukça
normal olduğuna dikkat çeken Eralp, sanayicilere ‘beklemede kalıp, Mart sonrası atağa geçebilir’ mesajı verdi. Kredi kartı kullanımına ilişkin
düzenlemelerin iç piyasaya olumsuz etkilerinin
olabileceğini bildiren Eralp, uzun vadede söz
konusu önlemin pozitif etkiler doğuracağına
inandığını söyledi.
Cari açık, enflasyon rakamları, döviz kurları, siyasi karmaşa derken Türkiye’nin badireli
bir son çeyreğe imza attığını hatırlatan Eralp,
yeni senenin daha olumlu ekonomik gelişmeleri
beraberinde getirmesini dilediklerini sözlerine
ekledi.
kapak
sanayici ne diyor?
l
“2014’te
zorunlu
değilse yatırım
bekletilmeli”
G
ıda sektörü konusunda İzmir’in önde
gelen markaları arasında yer alan Ağam
Baklavaları’nın Genel Müdürü Veysel
Murat, 2013 yılının ekonomik açıdan beklentilerin
üzerinde bir seyir izlediğini söyledi. Sektörlerinin
hızla artan ve denetlenmeyen hammadde fiyatlarından dolayı zor günler geçirdiğini bildiren
Murat, 2014’ün de aynı zorluklara gebe kalacağını
vurgulayarak “Bu yıl sıçrama yılı değil” dedi.
Türkiye’nin önde gelen baklava markaları
arasına adını yazdıran Ağam Baklavaları’nın 2013
yılını başarıyla geride bıraktığını vurgulayan Murat, yılın ikinci yarısında fıstık, tereyağı, un gibi
hammadde fiyatlarında yaşanan önemli artışlarının sektörü olumsuz yönde etkilediğini söyledi.
Siyasi çalkantılar ekonomiyi etkileyecek
Aynı dönemde ülke içerisinde yaşanan sosyal ve siyasi karışıklıkların iç piyasada bir nebze
olsun daralmaya sebep olduğunu dile getiren
Murat, 2014’teki seçim maratonu başta olmak üzere süregelen siyasi çalkantıların ekonomiye sekte
vuracağını öne sürdü. Döviz kurlarında yaşanan
artışın da iç piyasayı daraltacağını kaydeden Murat, “2014 yılı beklemede kalınabilecek, zorunlu
olmayan yatırımların yapılmaması gereken bir yıl.
Zaruri bir yatırımdan kaçmanın doğru olduğunu
sanmıyorum ama çok zorunlu değilse erteleyebileceğimiz bir yıl. Biz de kararlarımızı bu yönde
aldık” diye konuştu.
Kendi sektörlerine yönelik olarak hızla artan
hammadde fiyatlarından dolayı ithalatın serbest
bırakılmasına ilişkin çeşitli çalışmalar yürüttüklerini bildiren Murat, sözlerini şöyle sürdürdü:
25
ocak 2014
Ağam Baklavaları Genel Müdürü Veysel Murat
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
“Hammaddeleri stoklayarak fiyatları arttıran
kişilerin denetlenmesini istiyoruz. Fiyatların dengelenebilmesi için en azından ithalatın belli bir
kotada açılması gerekiyor. Türkiye’de fıstık çok.
Bu fiyatlar daha da aza inebilirdi. Biz bu baskıyı
kurmamıza rağmen fiyatları şuan 76-78 bin liralarda tutabildik. Şu an tereyağında da bir artış var.
Devletin dışarıdan tereyağı alımını onayladığını öğrendik. Dışarıdan gelen tereyağını tercih
eden firmalar, yerliyi bırakacaklar, böylelikle yerli
tereyağının fiyatı dengeye oturacaktır. Son zamanlarda ekonomik krizle birlikte döviz kurlarının
artması bizi üzdü. Bunlar fiyatlara da yansıyor.
Müşterinin daralan alım gücü daha da çıkmaz
hale geliyor.
Dolayısıyla bizim işlerimiz de etkileniyor.
Kredi kartı taksitlendirmelerine ilişkin yapılan
yeniliklerin meyvelerini ilerleyen yıllarda yiyeceğiz. Söz konusu düzenleme bizi etkilemeyecektir.
Ancak piyasanın daralması kaçınılmazdır. Yapılan
çalışma, kendini mali açıdan yönetemeyen vatandaşlar için alınan başarılı bir tedbirdir belki ama
kısa vadede tüketimi daraltacağı kesin.”
Seçimlerle birlikte politikalar da değişecek
2014 yılının yükselen hammadde fiyatları
nedeni ile sektörel anlamda zorlu bir yıl olacağının altını çizen Murat, Türkiye ekonomisinin de
olumlu bir yıl geçireceğini ümit ettiklerini söyledi.
Türkiye’de yapılacak seçimlerle birlikte politikaların da değiştiğine dikkat çeken Murat, yeni
yatırım planlayan işadamlarına Mart ayı sonuna
kadar beklemeleri eğer zorunluluk yoksa yatırım
planlarını askıya almaları önerisinde bulundu.
kapak
Atatürkorganize
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
“Kurdaki
dalgalanma
fiyatlara
olumsuz yansıyor”
T
ürkiye’nin önde gelen sütlü tatlı markası
Bolulu Hasan Usta’nın Yönetim Kurulu
Üyesi Rıdvan Gürgönül, firma olarak
başarılı bir yılı geride bıraktıklarını bildirdi.
Gürgönül, döviz kurunda yaşanan yükselişin
gıdadan enerjiye birçok alanda fiyatların artışlarına neden olmasına rağmen fiyatlarında bir
değişiklik yaşanmadığını söyledi.
2013 yılını ‘dönüm noktamız’ diye nitelendiren Gürgönül, “Her sene yükselen başarı grafiğimize rağmen bu yıl sütlü tatlı ve dondurma
çeşitlerimize sıcak ve soğuk içecekleri de ekleyerek yeni bir tatlı-cafe mekanı yaratmış olduk.
Müşterilerimizin bizden sıcak-soğuk içeceklere
ilişkin beklentilerini Bolulu Hasan Usta olarak
yenilediğimiz konseptimizle yerine getirmiş
olduk.
Türkiye’de değişen tüketim kültürüne uyum
sağlayarak, tatlı ve dondurmanın yanına içecekleri ekleyerek bir mekanda çift ruhlu işe girmiş
olduk. 2013 bu anlamda bizim için büyük değişiklik yılıydı” diye konuştu.
Türkiye’nin uzun zamandan bu yana durgun
bir ekonomi ile yola devam ettiğini vurgulayan
Gürgönül, 2013 yılının da oldukça stabil bir yıl
olarak geride kaldığını söyledi.
Önemli ekonomik gelişmelerin yaşanmadığına dikkat çeken Gürgönül, “Uzun zamandır
ekonomideki durgunluk devam ediyor ve muazzam sıçramalar olmuyor ama bu durum bize
zarar vermedi. Çünkü biz 6 liraya tatlı 1,5 liraya
dondurma satıyoruz” dedi.
l
ocak 2014
Bolulu Hasan Usta Sütlü Tatlıları Yönetim Kurulu Üyesi Rıdvan Gürgönül
26
sanayici ne diyor?
Her şeye zam geldi
Alınan ekonomik önlemlerin ardından vatandaşların para biriktirdiği eski günlerin yeniden
geleceğine inandığını dile getiren Gürgönül,
gereksiz yere harcamaların yapıldığı tüketim toplumuna dönüşen ülkede, ekonominin
uzun vadede kendini toplayacağına inandığını
bildirdi.
Artan döviz kurlarının iç piyasayı olumsuz
yönde etkilediğine dikkat çeken Gürgönül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Döviz kurlarında yaşanan bu ani yükselişler
iç piyasayı allak bullak ediyor. Yükselmeye bağlı
olarak; elektriğe, sebzeye, meyveye zam geliyor.
Tedarikçilerin fiyatları artıyor. Hal böyleyken
bizim de fiyat artışına gitmemiz gerekebiliyor. İç
pazarı daraltıp üreticiyi zor duruma düşüren bu
dalgalanmalar; tüketicinin cebinden daha fazla
paranın çıkmasına neden oluyor. Kur artışlarının devam etmesi ile zaten durgun günler
geçiren iç piyasanın bir müddet daha zor günler
yaşayacağını düşünüyorum. Dolayısıyla iç
piyasaya çalışan firmalar da zorlu bir yıl yaşayacaklar.
Biz, Bolulu Hasan Usta olarak 2014 yılında
2013 yılına oranla daha iyi cirolar, daha başarılı
sonuçlar elde edeceğimizi tahmin ediyoruz. Gelen talepler doğrultusunda yaptığımız kendini
yenileme çalışmaları neticesinde çıtamızı bir
adım daha yükseğe taşıyacağımızı umut ediyoruz.”
Acele İşe
SmartSeal Karışır
®
Acil sızdırmazlık elemanı ihtiyaclarınızda
SmartSeal® uzmanlığı hizmetinizde.
SmartSeal 'in Avantajları
®
î
î
î
î
Yüzlerce sızdırmazlık elemanı dizaynı
Müşteriye özel üretim
Farklı ortam ve koşullar için özel malzemeler
24 saatte teslim
Kastaş Kauçuk San. ve Tic. A.Ş.
Atatürk Org. San. Böl. 10001 Sok. No:19 35620 İzmir / TURKEY
Tel : +90 232 376 8826 Fax: +90 232 376 8757
[email protected] www.kastas.com
Atatürkorganize
28
İAOSB ‘çevreci kimliğini’
ödülle taçlandırdı
Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın Çevre Alanında Kurumsal Sosyal Sorumluluk Birincilik Ödülü ile Çevre Uygulama İkincilik Ödülü’nü ‘çevreci kimliğiyle’ diğer OSB’lere örnek olan İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi aldı.
T
ürkiye ekonomisine ve istihdamına kattığı
değerlerin yanı sıra çevreci kimliği ile de
Türkiye’deki OSB’lere örnek olan İzmir
Atatürk Organize Sanayi Bölgesi, Ege Bölgesi Sanayi Odası tarafından verilen 2012 Çevre Ödülleri
Töreni’nden evine iki ödülle döndü.
Çevre Alanında Kurumsal Sosyal Sorumluluk kategorisinde; birincilik ödülü İzmir Atatürk
Organize Sanayi Bölgesi’ne verilirken, TÜPRAŞ
Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş. İzmir Rafineri
Müdürlüğü ikincilik, Akenerji Elektrik Üretim
A.Ş. Kemalpaşa Fabrikası da üçüncülük ödüllerini
aldı.
Çevre Uygulama Ödülü kategorisinde; birincilik ödülünü TÜPRAŞ Türkiye Petrol Rafinerileri
A.Ş. İzmir Rafineri Müdürlüğü, ikincilik ödülünü
bölgemizden
bölgemizden
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
İAOSB sanayicileri EBSO Başarılı Sanayiciler
Listesi’nde ipi göğüsledi
İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi aldı. Bu
kategoride üçüncülük ödülü verilemedi.
Tema Ödülü kategorisinde; birincilik ödülü
Termodinamik Makine Sanayi ve Ticaret A,Ş,’ye,
ikincilik ödülü Norm Cıvata Sanayi ve Ticaret
A,Ş.’ye verildi. Bu kategoride de üçüncülük
ödülü sahipsiz kaldı.
Çevre Ödülü kategorisinde birincilik ödülü
verilemezken, ikincilik ödülünü Akenerji Elektrik Üretim A.Ş. Kemalpaşa Fabrikası, üçüncülük
ödülünü de İzmir Jeotermal Enerji Sanayi ve
Ticaret A.Ş. aldı.
EBSO Başarılı Sanayiciler Ödül Töreni ile birlikte gerçekleştirilen EBSO 2012 Çevre Ödülleri
Töreni, Ödül Töreni Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcı’nın katılımıyla gerçekleştirilirken,
dereceye giren kuruluşlar plaketlerini MHP Genel Başkan Yardımcısı İzmir Milletvekili Oktay
Vural’dan aldı.
Çevre Alanında Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Çevre Uygulama Ödülü kategorilerinde ödül alan İzmir Atatürk Organize Sanayi
Bölgesi’nin yanı sıra Bölge’de faaliyet gösteren
firmalar da çeşitli kategorilerde en başarılı şirketler arasına isimlerini yazdırdılar.
Bölge firmalarından 2012 yılında En Yüksek Yatırım yapan firmalar arasında CMS Jant
Sanayi ve Abalıoğlu Yem-Soya ve Tekstil Sanayi
yer alırken, KOBİ’lere özel En Yüksek Yatırım
Ödülü alanında Enternasyonel Gravür Teknolojisi firmaları ipi göğüsledi.
İAOSB’de faaliyet gösteren firmalar, çeşitli
kategorilere göre başarılı sanayicilerin sıralandığı listelerde şu şekilde yer aldı:
KOBİ’lere Özel En Yüksek Üretim Ödülünü
Dirinler Döküm Sanayi, Ar Elektronik ve Kastaş
Kauçuk Sanayi firmaları alırken; En Yüksek İhracat ödülünü CMS Jant ve Makine Sanayi; Kobilere Özel En Yüksek İhracat Ödülü’nü Dirinler
Döküm Sanayi; En Fazla İstihdam Ödülü’nü
Abalıoğlu Yem-Soya ve Tekstil Sanayi ile CMS
Jant ve Makine Sanayi; KOBİ’lere Özel En Fazla
İstihdam Ödülü’nü Kastaş Kauçuk Sanayi ve
Dirinler Döküm Sanayi; KOBİ’lere Özel En Yüksek Vergi Ödülü’nü Ar Elektronik Sanayi, Kastaş
Kauçuk Sanayi, Avebe Nişasta Sanayi, Cemdağ
Aydınlatma Sanayi; Başarılı Ar-Ge Çalışmaları
Ödülü’nü Ajan Elektronik, Schneider ve
ZF Lemförder;
Başarılı İnovasyon Çalışmaları Ödülü’nü Baylan
Ölçü Aletleri Sanayi; Başarılı Marka Ödülü’nü
ise Bareks Plastik Film Ekztruzyon Sanayi, Enternasyonel Gravür firmaları aldı.
Ayrıca EBSO üyeliğinde 50 Yılın Üzerinde
Firma Özel Ödülü’nü alan firmalar arasında
Altınyağ Kombinaları A.Ş. yer alırken; EBSO’da
25 Yılını Tamamlayan Firma Ödülü’nü Bölge firmalarından Candaş Spor, Ege Pen Plastik, İnelli
Plastik, Kastaş Kauçuk Sanayi, Mikrotek, Özgün
Tekstil, Öz-Kan Makine, Schneider Elektrik ve
Tümel Elektronik fabrikasına götürdü.
29
bölgemizden
Atatürkorganize
bölgemizden
30
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
ATAER’de 2014
hedefi: Daha
çok başarı
Haydar Atılgan
Türkiye’deki doğalgaz ile çalışan diğer elektrik santralleri gibi 2011 yılında doğalgaz ve elektrik fiyatlarına
yapılan zamlardan etkilenen ATAER Enerji Santrali, 2013’te toparlanarak 2014 yılı için başarıyı hedefledi.
T
ürkiye’deki doğalgaz ile çalışan diğer elektrik santralleri gibi, 2011 yılında doğalgaz
ve elektrik fiyatlarına yapılan zamlardan
etkilenen ATAER Enerji Santrali, sıkıntılı geçen
2012’nin ardından, 2013’te toparlanma dönemi geçirerek, bu yıl için önemli başarı hedefleri koydu.
2012 yılı başındaki beklenti elektrik fiyatlarının
artacağı ve ATAER Enerji’nin eskisi gibi kar edeceği yönündeydi. Ancak 2012 sonlarına doğru böyle
bir beklentinin gerçekleşmeyeceği ortaya çıktı. 1
Ocak 2012 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Borsası ile piyasa tamamen rekabete açıldı.
Böylece elektrik fiyatları; bir gün öncesinden her
saat için ‘Gün öncesi’ ve ‘Dengesizlik’ piyasasına teklif olarak verildiği ayrıca ‘Primer Frekans
Kontrolü’ ve ‘Sekonder Frekans Kontrolü’ nden
oluşan onlarca fiyatın teklif edildiği komplike bir
sistemin devreye girmesiyle yönetilmesi güç bir
piyasayla karşı karşıya kaldı. ATAER Yönetim
Kurulu bu güç durumdan çıkabilmek için tüm organizasyonunu oluşan yeni duruma göre yeniden
dizayn etti. Bu güç dönemi “zorluklardan fırsat
çıkarılacak dönem” olarak adlandırdıklarını ve bu
amaca uygun yeni bir yol haritası belirlediklerini
söyleyen ATAER Yönetim Kurulu Başkanı Haydar Atılgan; “Hedefe yönelik yapılan çalışmalar
ve alınan danışmanlıklar sonucu varılan nokta,
kısa dönemde elektrik fiyatlarının artmayacağı
ve doğalgaz fiyatlarının düşmeyeceğiydi. Eğer
piyasalar çok iyi takip edilip doğru yönetilirse bu
şartlarda bile kar edilebileceğini göz önüne alarak
ATAER Enerji’nin tüm organizasyonunun buna
göre dizayn edilmesi kararını aldık” dedi.
ATAER Enerji’nin kurulduğu günden bu
yana o günkü piyasalar gereği rekabetten uzak,
sadece yapmış olduğu üretimden para kazanan
bir kurum olduğunu ifade eden Atılgan; bundan
sonra üretmenin yanında ticareti ve rekabeti de
başarması gerekiyordu” diyerek hedefe yönelik
adımlarını şu şekilde kaydetti:
“İlk olarak ATAER Enerji, İAOSB’nin elektrik yükümlülüğünü tekrar üzerine aldı. Elektrik
piyasalarını analiz edecek, yorumlayacak ve iyi
yönetebilecek kadrolar oluşturuldu. Yeni sistemde fiyatların düşük olduğu saatlerde elektrik
satın alacak, fiyatların yüksek olduğu saatlerde
ise üretim yapacak bir yapı oluşturdu. Tüm bu
çalışmaların sonucunda ATAER Enerji, piyasalarda çok yeni olmasına ve birçok olumsuz etkene
rağmen, 2013 yılını hedeflenenin üstünde kapatmayı başardı.” Yeni piyasa koşullarında ATAER’in
başarıyla var olmasını sağlayan yeni sistem, bu
sisteme uygun uzman kadrosu ve organizasyonel yapısıyla çok yoğun bir rekabetin oluştuğu
elektrik piyasasında, başarılı olma hedefiyle yola
devam edeceğini ifade eden Yönetim Kurulu Başkanı Haydar Atılgan, 2014 yılında bu hedeflerle
çalışmalarını yürüteceklerinin altını çizdi.
güncel haberler
Atatürkorganize
güncel haberler
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
E
l
31
ocak 2014
EMD İzmir Şubesi
24. yaşını kutladı
konomi Muhabirleri Derneği (EMD) İzmir
Şubesi’nin 24. kuruluş yıldönümü ve yeni
yıl kokteyli İzmir Kültürpark Doğaltaş
Müzesi'nde gerçekleştirildi. Kokteyle İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir
Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu
Başkanı Hilmi Uğurtaş, Ege İhracatçı Birlikleri
Koordinatör Başkanı Mustafa Türkmenoğlu ile
meslek odaları başkanları, bazı işadamı dernekleri, EMD üyeleri ve gazeteciler katıldı.
Ege İhracatçı Birlikleri'nin desteğiyle düzenlenen kokteylde, doku kanseriyle mücadele eden
modacı Emel Gözde Becerikli'nin tedavi masraflarının bir bölümünü karşılamak için başlatılan yardım kampanyası için tanıtım defilesi düzenlendi.
Geceye katılan İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanı Aziz Kocaoğlu, ekonomi muhabirlerinin
kentin gelişimi ve kalkınmasına büyük katkısının bulunduğunu söyledi. Kültürpark Doğaltaş
Müzesi’nde düzenlenen törende konuşan Başkan
Kocaoğlu, “Ben de ekonomi okumuş ve hayatımın belli dönemlerinde ekonomiyle uğraşan bir
kardeşinizim. 10 yıldır da İzmir’de ekonomiye 5
milyar lira kaynak harcayan bir belediyeyi yönetiyorum. Ekonomi muhabirlerinden bir isteğim
var: İzmir’in 10 yıllık gelişmesini, Büyükşehir
Belediyesi olarak ekonomiye katkı koyacak neler
yaptığımızı, neler yapmamız gerektiğini haber
yapsınlar ki, biz de kentte yaşayan insanların hayat standartını yükseltecek daha iyi işlere katkıda
bulunalım” dedi. Ekonomi Muhabirleri Derneği
(EMD) Genel Başkanı Turgay Türker ise, EMD'nin
güçlü bir kuruluş olduğunu, derneğin gücünü
üyelerinden aldığını ifade etti. Haberin kolay
hazırlanmadığını kaydeden Türker, "Her gün
yağmur çamur demeden zor şartlarda hazırlanan
haberler gazete sayfalarına ve televizyon ekranlarına taşınıyor" dedi.
2014 yılında gazetecileri
yoğun bir mesai bekliyor
EMD İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
Tolga Albay da, halen 116 üyesi bulunan EMD
İzmir Şubesi'nin İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin
ardından en çok faaliyet gösteren dernek olduğunu söyledi. Geceyi muhabir arkadaşlar ve haber
kaynaklarıyla bir araya gelmek, haber kaygısı
olmadan sohbet etmek için fırsat olarak gördüklerini belirten Albay, yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sebebiyle 2014 yılında gazetecileri yoğun
bir mesainin beklediğini dile getirdi.
Ekonomi Muhabirleri Derneği İzmir Şubesi’ne
destek veren; Ege İhracatçı Birlikleri, İAOSB,
İzmir Büyükşehir Belediyesi, İZFAŞ, İzmir Ticaret
Borsası, ESBAŞ, KİPA, PETKİM, Tükelmat A.Ş.,
Kaya Prestige Otel ve Dünya Gazetesi’ne teşekkür
plaketi verilirken, 24. Kuruluş yıldönümü pastası
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve EMD İzmir Şubesi Yönetim Kurulu üyeleri
tarafından kesildi.
Atatürkorganize
32
İZİSAD’da İAOSB konuşuldu
İ
zmir İş
Adamları
ve Sanayiciler Derneği
(İZİSAD) tarafından düzenlenen kahvaltılı
sohbet toplantılarının konuğu
İzmir Atatürk
Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu
Başkanı Hilmi
Uğurtaş oldu.
Toplantının
açılışında bir
konuşma yapan
İZİSAD Başkanı Abdullah
Seçilmiş; “İzmir
Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nin İzmir’in
gururu bir OSB olduğunu, İZİSAD üyesi pek çok
sanayicinin de İAOSB içinde faaliyet gösterdiğini
ve aldıkları hizmetlerden büyük memnuniyet
duyduklarını belirterek, bu başarılı çalışmanın
mimarı olan Sayın Hilmi Uğurtaş’ı aramızda
görmekten mutluyuz. Biz de İZİSAD olarak her
geçen gün büyüyen, gelişen, faaliyet alanlarını ve
çeşitlerini arttıran bir derneğiz. Dileğimiz Hilmi
Başkan aracılığı ile bundan sonra İZİSAD - İAOSB
ilişkilerinin de artarak gelişmesidir” dedi.
İAOSB Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş ise konuşmasının ilk bölümünde genel ekonomik durumu değerlendirdi. Uğurtaş, ABD ve
AB kaynaklı olarak başlayan küresel ekonomik
krizin etkilerinin yavaşlamış olsa da sürdüğünü
belirterek, 2013’ü kayıp yıl olarak yaşatan bu ekonomik görünümün 2014 yılında da devam etmesi
endişesini taşıdıklarını söyledi. Global ekonomide
yaşanan bu çalkantıların yanında Türkiye gündeminin de çok değişken ve kaygan bir zeminde
olduğunu belirten Uğurtaş, bu gündemin ülkenin
makro ekonomik dengelerini zorladığını, bu zor
anlarda da başta Merkez Bankası olmak üzere
ekonomiye yön veren bazı kuruluşların doğru
karar ve uygulamaları bulmakta zorlandığını
ifade etti. Doların 1,92’lerde kalacağı inancı ile
döviz olarak borçlanan sanayicilerin bugünkü
kur değerleri altında çok zor günler yaşadığını
söyleyen Uğurtaş, “Aynı tür bir başka stratejik yanlış da faizlerde yaşanmaktadır. Faizleri
kontrol altında tutma hedefi içinde cari açığımızın
döndürülebilmesi için gerekli olan sıcak paranın
uzaklaşması riskini taşımaktayız. Bunun yanında
büyüme ve bu büyümeyi sağlamak için üretimi
arttırmak hedeflerimiz içinde gerekli olan kaynakların bulunamaması düşüncesi, tüm sanayicilerimizi 2014 yılında yatırımdan uzak durmak,
şu anki durumunu korumak gibi bir düşünceye
itmiştir. Oysa ülkemizin artan nüfusu ile birlikte,
artan iş gücüne istihdam sağlama zorunluluğu
vardır. Üretimi destekleyici, yatırımı cezbedici
kararlar ortaya konmazsa 2014 yılını da kayıp yıl
olarak geçirme ihtimalimiz yüksektir. 2023 yılında
dünyanın en büyük 10 ekonomisi içinde yer alma
hedefindeki ülkemiz, bugün dünyanın en kırılgan 5 ekonomisi içinde sayılıyorsa bu durum çok
dikkatli incelenmeli, ekonomik yapımızın istikrar
içinde olması ve reel sektörün temel sorunlarını
çözecek müdahaleler yapılmalıdır” dedi.
Konuşmasının devamında İAOSB’ye ilişkin
genel bilgiler ile bölgede yürütülen projelere
ilişkin bilgiler veren Uğurtaş, “İAOSB olarak
sanayicimize temel hizmetleri sunmanın ötesinde
özellikle eğitim konusunda büyük adımlar atarak
bölgemizi sadece bir sanayi merkezi değil, aynı
zamanda bir eğitim merkezi haline getirmeye
çalışıyoruz. Eğitim derken de, sadece okullaşma
ile değil, Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarına imkan
ve ortam yaratacak faaliyetlerimizle katma değer
yaratan insanlar yetiştirmeyi ve bu insanlar eliyle
katma değeri yüksek ürünler tasarlanmasına ve
üretilmesine katkı verme gayretindeyiz. İAOSB
olarak 7 gün 24 saat yaşayan bir bölge olarak ülke
ekonomisine verdiğimiz katkıyı daha da arttırmaya gayret ediyoruz” dedi.
güncel haberler
güncel haberler
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
33
Uğurtaş, İZKA Genel
Kurulu’nda ‘Herkes elini taşın
altına koymalı’ çağrısı yaptı
İ
zmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Yönetim
Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş, İzmir Kalkınma Ajansı’nın Genel Kurul Toplantısı’nda yaptığı açıklamada EXPO yarışını kaybeden İzmir’in
yeni hedefler peşinde koşturmak yerine kendi iç
dinamiklerine odaklanması gerektiğini söyledi.
Uğurtaş, İzmir’in mevcut kültürel, tarihi
ve doğal zenginliklerinin iyi değerlendirilmesi
kadar İzmirlilerin kentlerine sahip çıkmalarının
da Ege’nin İncisi’nin hak ettiği yere gelmesinde
önemli rol oynadığını bildirdi.
EXPO seçimlerinde siyasetin ve maddi gücün
topluma kazandırılacak değerlerden önce geldiğine dikkat çeken Uğurtaş, konuyla ilgili şunları
kaydetti:
“Ne yazık ki EXPO üzerinden İzmir’in geleceğini konuşuyoruz. Ömrümüz hedef koymakla mı
geçecek? İzmir’ in artık kendi ayakları üzerinde
durmasını bilmesi lazım. EXPO süreçlerinin ne
olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu süreç içerisinde siyaset ve maddi katkı her şeyin önünde
geliyor. Bunun yanında İzmirli elini cebine atmasını bilmiyor. Parasal boyutu açısından şehrimize
sahip çıkarak, ortak hedeflerde belirlenen bütçeyi
oluşturmasını da yaratmasını da bilmek zorundayız. Evet, 2020 EXPO’sunu kaybettik. Bence EXPO
güncelliğini kaybediyor. Çünkü artık EXPO’yu
kazananlar gerçekten bir proje ortaya çıkartarak
değil, maddi güçlerini ön plana koyarak EXPO’ya
sahip oluyorlar. Bugün dünya da bunun bilincinde. İzmir’in; tarihine ve kültürüne, sanayisine,
üniversitelerine, sağlık turizmine sahip çıkarak
bir yerlere gelebilme şansı vardır. Biz, kendi iç
dinamiklerimizi harekete geçirerek, İzmir’i bir
yerlere taşıyabiliriz. İzmir, koşturduğu
yeni hedefler doğrultusunda vakit
kaybetmekte son noktaya gelmiştir.
İzmir, siyasette gücünü göstermelidir. Kentimiz genel bütçeye yaptığı
katkıdan çok azını yatırım olarak geri
alabilmektedir. İzmirli müteahhit
yoktur. O yüzden İzmir’e dışarıdan
servet transferi yeterince yapılamamaktadır. İzmir’in yaşanacak kent olduğunu, İzmir’in Türkiye’nin parlayan
yıldızı olduğunu, burada yaşayanların
kentimize sahip çıkması ile göstermesi gerekir. El birliği ile kentimizin
kıymetini bilirsek, İzmir’imizi çok
daha iyi noktalara taşıyacağımızdan eminim.”
Atatürkorganize
Meryem Fulya YAZICIOĞLU
Bestenigar BAZİKİ
36
62 yıllık başarının adı
Dirinler, sırrı ‘inanmak’
62 yıldır yükselişini sürdüren Dirinler Grup, Türkiye’nin ilklerine imza atan firma olmanın haklı gururunu
yaşıyor. 1955’ten günümüze attığı her adımda başarı elde eden firma, sırrını inanmaya bağlıyor.
İ
zmir’in duayen sanayicilerinden Cemal Dirin
tarafından 1952 yılında kurulan Dirinler
firması, bugün ‘Türkiye’de makine sektöründe “ilk”lere imza atmanın gururunu yaşıyor.
Türkiye’de aile şirketi olarak 62 yılı geride bırakan Dirinler Grubu, Cemal Dirin, 4 oğlu ve birkaç
çalışanı ile başladığı üretim yolculuğuna bugün
650 çalışanı ve üçüncü nesil yöneticileri ile devam
ediyor. Türkiye’de faks makinesi yokken yurtdışına pres makinesi ihraç eden firma, Çıraklık Eğitim
Merkezi ile de sanayicilerin ara eleman, işsizlik
kaygısı olan genç neslin ise iş bulmasına öncülük
ediyor.
Dirinler Grup Yönetim Kurulu Üyesi Nihan
Dirin, 62 yıldır hiç gerilemeden sürekli yükselen
ve genişleyen başarı grafiklerinin nedenini ‘başarıya inanma’ olarak nitelendirerek, Atatürk Organize Haber Dergisi’ne ‘başarılarının’ hikâyesini
şöyle aktarıyor:
“1952 yılında büyük babam Cemal Dirin
tarafından Kale Arkası’nda (bugün Çankaya’da
Karşıyaka yönüne giden otobüslerin kalktığı
bölge) küçük bir dükkân olarak kurulan Dirinler
Makine, otomotiv sektöründe özellikle de kamyonların bozulan yedek parçalarının tamirini
yaparak işe başlar. Gece-gündüz demeden çalışan
bir başarı hikayesi
bir başarı hikayesi
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
dedem, yanında dört oğlu ve birkaç çalışanı ile
her geçen sene başarı grafiğini arttır ve yanındaki dükkânı, arkadaki dükkânı, öndeki arsayı
derken yavaş yavaş firmasını büyütmeye başlar.
1955 yılında universal torna tezgahı, 1962 yılında marangoz makineleri üretimi, 1966 yılında
ilk planya tezgahı üretimi, 1967 yılında pres
üretimi derken ‘neden kendi makinemizi kendimiz üretmiyoruz’ diyorlar ve Dirinler Döküm
firmasını kuruyorlar. Döküm işi o denli ilerliyor ki bir yandan kendi makinelerinin döküm
işlerini yaparken, diğer yandan dışarıya döküm
parçaları da satmaya başlıyorlar. Öyle ki, üretimlerinin yüzde 90’ını yurtdışına ithal eder hale
geliyorlar. Fuarlara katılımlar, dünyada yapılan
ürünleri karşılaştırmalar devreye giriyor ve
firma her geçen gün biraz daha büyüyor. 2001
yılında kompresör üretimi için Lupamat marka-
sını bünyelerine katıyorlar. Durmadan kendini
geliştiren firmamız, 2004 yılında Drinns markasıyla CNC kontrollü ilk torna tezgâhını üretiyor.
Matkap üretimini de ürün gamına kattık derken
özel makine üretimine başlıyoruz. Öyle ki 2012
yılında çift kolonlu bir tezgah üretimi yaptık ve
ürün patenti olan bu çalışmamız TÜBİTAK’ın
Ar-Ge Proje Pazarı’nda ikincilik ödülü aldı. 4+1
eksenli portal freze tezgahı yaptık, bu ürünümüz İsviçre’de helikopter parçası işliyor. Bugün
pres makinelerimizi 5 kıtada 55 ülkeye; Almanya, Hollanda, İsviçre, İtalya gibi ileri teknolojiyi
yoğun olarak kullanan yerlere ihraç ediyoruz.”
İnanmak başarmanın yarısıdır
Portal freze makinelerinin üretim hikayesi
ise, başarıya inanmanın sonuç elde etmekte ne
denli önemli olduğunu vurgulayacak nitelikte…
Dirinler, ürettiği makinaların yapım aşamasında
kullanmak üzere yeni bir portal frezeye ihtiyaç
duyar. Hem Dirinler ailesi hem de firma çalışanları ‘biz neden yapamayalım bu makineyi’ derler ve portal freze üretimini kendi bünyesinde
yapabilecekleri yönünde karar alırlar. İlk makine
üretildikten sonra Dirinler bünyesinde kullanılır
ve o kadar memnun kalınır ki, Drinns markasıyla pazara sunarlar. Bugün ise yurtdışına portal
freze makineleri ihraç etmektedirler.
Bir diğer hikaye ise pres makinelerine
ilişkin… Mustafa Dirin, kardeşi ile yurtdışı
fuarlarından birine gider. Fuara katılan büyük
firmaların birbirinden başarılı makinelerini
görürler. Özellikle de gelişmiş Avrupa ülkelerinin makinelerini çok beğenirler. Nihat Dirin,
oturdukları merdivende abisi Mustafa Dirin’e
sorar; ‘Ağabey, bir gün pres makinesi üretimin-
37
Atatürkorganize
38
bir başarı hikayesi
bir başarı hikayesi
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
Başarılı bir aile şirketi olan Dirinler’de şu anda üçüncü kuşak olarak görev aldıklarını açıklayan Nihan Dirin,
“Amacımız firmamızı sürekli geliştirip büyüterek bizden sonraki nesillere de aktarmaktır” dedi.
de Avrupa’daki iyi markaları geçecek miyiz?’,
yanıt her zamanki gibi inanç doludur; “Elbette
geçeceğiz. Göreceksin…’ Bugün kalite ve teknoloji
anlamında Avrupa’da iyi pres üreticileri arasında
yer alan Dirinler, ‘inanmanın başarmanın yarısı
olduğu’ sözünü doğrular…
Dirinler, Türkiye’ye ilkleri
kazandırdı, para yurtiçinde kaldı
Başarılı bir aile şirketi olan Dirinler’de şu anda
üçüncü kuşak olarak görev aldıklarını açıklayan
Dirin, “Amacımız firmamızı sürekli geliştirip,
büyüterek, bizden sonraki nesillere de aktarmaktır” dedi. Birçok ilke imza attıklarını hatırlatan
Dirin, Türkiye’ye kazandırdıkları ‘ilkler’e ilişkin
şunları söyledi: “İsviçre’de çalışan 4+1 eksen
portal freze Türkiye’de bir ilk. 3+3 eksen olan ve
TÜBİTAK’tan ödül alan makinemiz Türkiye’de
bir ilk. 36 Eksen Frezeleme ve Tornalama tezgahımız Türkiye’de bir ilk. Daha birçok ‘ilk’i ülkemize kazandırdık. Tüm bu ürünleri Türkiye’de
üretmek demek, hem paranın Türkiye’de kalması
hem de yabancı üreticiye rakip olan yerli üretici
olduğu için makinenin fiyatının düşmesi demek
anlamına geliyor.”
36 eksen sayesinde
üretim yüzde 80 hızlandı
Türkiye'de üretim yapan uluslararası bir otomotiv firması için tasarladığı 36 eksenli frezeleme ve
tornalama tezgahı ile benzer makinelerin üç buçuk
dakikada yaptığı işi 35 saniyede tamamladığını
açıklayan Dirin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Müşterimiz özel bir matkap yapmamızı istedi.
Biz matkabın kullanılacağı üretim safhasını inceleyince müşterimize, ‘sizin işinizi matkap çözmez,
bu iş için özel bir makine tasarlayalım’ dedik.
Müşterimiz de kabul edince Ar-Ge sürecine başladık. Yaklaşık 1.5 yılda Ar-Ge de dahil tüm üretim
safhaları tamamlandı ve tasarımı, üretimi tamamen
Dirinler'e ait bu gelişmiş tezgah üretildi. Bu makine,
Türkiye'nin ilk 36 eksenli çalışan tam otomasyonlu
CNC işlem merkezini üreterek normal makinelerle
üç buçuk dakikada üretilen bir işin 35 saniyede
tamamlanarak, üretimin yüzde 80 hızlanmasını
sağlayacak. Makine birçok işlemi tek başına gerçekleştirecek. Ürünler tek bir makineden çıkacak.
Üretim hızlanacağı için son dönemde en önemli unsur haline gelen sanayideki maliyetler de düşecek.
Sanayi işletmeleri bu makine ile çok büyük avantaj
sağlayacak. Bu makineler özel tasarım olduğu için
bire bir karşılaştırma söz konusu olmasa da bizim
üretimimiz Avrupa'daki benzerlerinden yüzde 30'a
varan oranda daha ucuza geliyor. Biz daha önce
geliştirdiğimiz makinelerden edindiğimiz bilgi ve
teknolojik birikimimizin tamamını bu makinede
kullanarak Türkiye'de ilk kez 36 eksenli bir makineyi ürettik.”
güncel haberler
Atatürkorganize
güncel haberler
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
39
ocak 2014
Sanayici, Özel İdare mallarının
Büyükşehir’e verilmesini istedi
E
ge Bölgesi Sanayi Odası Meclis Üyesi
bir grup sanayici, Özel İdare’nin tüzel
kişiliğinin sona ermesinden sonra mülkiyetindeki taşınmazların İzmir Büyükşehir
Belediyesi’ne devredilmesini istedi. Ege Bölgesi
Sanayi Odası’nın 2013 yılı Aralık ayı meclis
toplantısında 74 sanayicinin imzasıyla Meclis
Başkanlığı’na, “İzmir İl Özel İdare mülkiyetindeki taşınmazların diğer şehirlerde olduğu
gibi İzmir Büyükşehir Belediyesi mülkiyetine
verilmesi konusunda, Büyükşehir Belediyemize
tam destek verilmesi ve ilgili kurumlara görüşümüzün yazılı olarak iletilmesi ve desteğin basın
yoluyla kamuoyuna duyurulması” önergesi
verildi.
İçişleri Bakanlığı'nın hazırladığı ve TBMM'de
kabul edilen 6360 Sayılı Büyükşehir Kanunu, 30
Mart 2014'te yapılacak yerel seçimlerden sonra
yürürlüğe giriyor. Kanun gereği 29 il özel idaresi
büyükşehir belediyelerine devrediliyor. İl Genel
Meclisleri, 1591 belde belediyesi ve 16 bin 82
köyün tüzel kişiliğinin iptal edilmesiyle milyar
liralık mal varlıkları da ortada kalacak. Kanun,
devir ve tasfiye işlemlerini yapmak üzere, şehirlerde vali yardımcısı başkanlığında komisyon
kurulmasını öngörüyor.
Öte yandan; organize sanayi bölgelerinde
Özel İdare’ye ait temsiliyet paylarının akıbetinin
ne olacağı da sanayicinin zihninde yer eden soru
işaretlerinden birini oluşturuyor.
İzmir İl Özel İdaresi taşınmazları
l 1686 taşınmaz var
l İl Özel İdare Hizmet Binaları: 3 Adet
l İlçeler: 12 Hizmet Binası
l Hükümet Konağı (3 Adet)
l Toplam Lojman: 482 Adet
l İş Merkezleri: 3 Adet
l Öğrenci Yurt Binaları: 11 Adet
l Sosyal Tesis (Bostanlı Misafirhane)
l Tesis ve İşletmeler (Şirket Kullanımında):
3 Adet
l Kiralık Emlak ve Tahsis Yapılan Mekanlar:
9 Adet
l Muhtelif Emlak: 7 Adet
l Muhtelif Dükkan, Büro ve Daireler: 17 Adet
l Yatırımlar: 3 Adet
l Meralar
l Göletler: 4 Adet
l Araç Parkuru: Kamyon ve İş Makinaları
Toplam 209 Adet
l Binek Araçlar: 83 Adet
Atatürkorganize
40
Dr. Erkan SERÇE
İzmir
Sanayi
Mektebi
İzmir Merkez olmak üzere Manisa, Aydın, Denizli ve Muğla’dan müteşekkil Aydın Vilayeti’nin kuruluşunu
izleyen yılda Islahhaneler Yönetmeliği gereği olarak İzmir Sanayi Mektebi’nin kökenini oluşturan okul kuruldu.
X
IX. yüzyıl başlarından itibaren Osmanlı
eyaletlerinde, özellikle Balkanlar’da ortaya
çıkan karışıklıklar taşra yönetiminde
yeniden bir düzenlemeye gidilmesini kaçınılmaz
hale getirdi. Mustafa Reşit Paşa’nın ilk girişiminin
ardından Âli ve Fuat Paşalar taşra yönetiminde
reform uygulamasını yeniden ele aldılar. “Avrupa eyaletlerinde kaynaşan halkı” yatıştırmak ve
reform yapması için Osmanlı Devleti’ne sürekli
baskı yapmakta olan “Avrupa büyük devletlerini
tatmin etmek” amacıyla bir Vilâyet Nizamnâmesi
hazırlandı. 7 Kasım 1864 tarihli bu nizamnâme ile
eyaletler kaldırılıyor, yerine Fransa taşra teşkilatı örnek alınarak, livalardan oluşan vilâyetler
kuruluyordu. İlk deneme olarak Ruscuk, Vidin ve
Niş’in birleştirilmesiyle oluşturulan Tuna Vilâyeti
Valiliğine, çalışkanlığı ile tanınan Mithat Paşa
atandı. Mithat Paşa göreve başlar başlamaz, Ruscuk, Niş ve Sofya merkezlerinde kimsesiz çocukların eğitimine yönelik olarak birer “ıslahhane”
kurulması işine girişti.
İzmir Islahhanesi
Tuna Vilayetinin başarılı olması üzerine,
uygulama Osmanlı Devleti’nin bütününe yaygın-
laştırıldı ve 1867’de İzmir merkez olmak üzere
Manisa, Aydın, Denizli ve Muğla’dan müteşekkil
Aydın Vilayeti kuruldu. Yaklaşık bir yıl sonra
Islahhaneler yönetmeliği gereği olarak, İzmir Sanayi Mektebi’nin kökenini oluşturan ıslahhanenin
de kurulduğu anlaşılıyor. 25 Aralık 1868 tarihli bir
gazete, Vali ve diğer yönetici ve şehir ileri gelenlerinin katılımıyla İzmir ıslahhanesinin açıldığını
haber vermektedir. Islahhanenin açıldığı binalar,
semte adını veren karantina olarak kullanılan
binalardı. Urla’daki yerine taşınan karantinanın binaları böylece değerlendirilmiş oluyordu.
Ancak buraların okul olarak kullanılmaya hiç de
elverişli olmadığını tahmin etmek hiç de zor değil. Bu binalar, günümüzdeki Mithat Paşa Endüstri Meslek Lisesi binasının hemen yanında, daha
sonra üzerinde Askeri Hastahane inşa edilecek
olan alanda bulunuyordu.
Sanayi Dalları ve Atölyeler
Okulda kimsesiz, yetim çocuklar coğrafya,
tarih, fen, hesap gibi normal derslerin yanında,
asıl amaç olan mesleki bilgileri içeren şubeler
bulunuyordu. Süreç içinde ıslahhanede marangozluk, demircilik, terzilik, kunduracılık, kundura
bir zamanlar
izmir sanayi tarihinden
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
41
Okulun kaderi Halil Rıfat Paşa’nın valiliğe gelmesiyle birden değişti. Paşa, iki dönem valiliği döneminde okulu
kalkındırdı. 2. Abdülhamit’in huzurunda verilen başarılı konser sonrası bugünkü bina kazanıldı.
makineciliği, mücellitlik ve musiki şubeleri
açıldı. Her sanayi şubesi için ayrı atölyeler bulunuyordu. Müşterilere ulaşımda kolaylık olması
amacıyla, terzi ve kundura atölyeleri Kemeraltı
Caddesi’nde açılmıştı. İmal edilen elbiseler ve
ayakkabılar, emsallerine göre çok daha ucuz ve
kaliteli olarak piyasaya sunuluyordu.
İzmir ıslahhanesinden mezun olan öğrenciler, istedikleri yerlerde çalışabilecekleri gibi,
istihdam olanaklarının el verdiği ölçüde okul
atölyelerinde ücret karşılığı çalışabiliyorlardı.
İlerleyen yıllarda açılan çorap, çulha, kaliçe
atölyeleri doğrudan doğruya mektep hesabına
işletilmekteydi.
Islahhane’den Hamidiye Sanayi Mektebine
Okulun kaderi, ismi hâlâ bir İzmir semtinde
yaşayan Halil Rıfat Paşa’nın valiliğe gelmesiyle birden bir değişti. Harap haldeki binalarda
eğitim veren, sahip olduğu gelir kaynakları
masraflarını karşılayamadığı için sürekli açık veren, yetersiz eğitim kadrosunu bir türlü takviye
edemeyen okulla yakından ilgilenen Halil Rıfat
Paşa, iki dönem valiliği sırasındaki çalışmalarıyla okulu kalkındırdı. Aralık 1890’da 44 kişilik bir
mızıka grubu İstanbul’a gönderildi ve bu grup
II. Abdülhamit’in huzurunda başarılı bir konser
verdi. Okulun bu başarısı, sultani mektebi olmak üzere 18 bin lira harcanarak inşa edilen, ancak öğrenci bulunamadığı için atıl kalan binanın
–Mithatpaşa Endüstri Lisesi’nin şimdiki binası–
okula tahsis edilmesini sağladı. Ayrıca okulun
adı, II. Abdülhamit’e izafeten Hamidiye Sanayi
Mektebi’ne çevrildi.
Böylece okul, 10 Nisan 1891’de taşındığı
yeni bina ile çok daha
fazla sayıda öğrenciye
eğitim verebileceği fiziksel imkâna
sahip olmuştu. Ancak
sorunun bir diğer
boyutunu oluşturan
finans sorunu henüz
halledilememişti.
Sanayi Mektebi
Piyangosu
Yeni binasına
geçen İzmir Sanayi
Mektebi’nin 1880’li
yılların sonlarında
sahip olduğu gelir
kaynakları İzmir’de
bulunan bir han ve yirmi dükkândan gelen
kiralardan ve Tire’de bulunan bir çiftliğin yarı
hissesinden ibaretti. Buralardan gelen 1300 lira
okulun 2 bin lirayı bulan masraflarını karşılayamıyordu. Aradaki açığı kapatmak için zaman
zaman okul yararına gösteriler, at yarışları gibi
faaliyetler düzenlenmekteydi. Sorunu kalıcı bir
çözüme ulaştırmak isteyen Halil Rıfat Paşa, o
güne kadar Osmanlı Devleti’nde uygulanmamış
bir yönteme başvurdu: Okul yararına piyango
düzenlemek.
1889’da düzenlenen piyangodan okulun
payına 2.500 lira düştü. Bu paranın bir kısmıyla,
o dönemde İzmir’e 1 saat uzaklıkta bulunan
Balçova (Agamemnon) Kaplıcalarında çeşitli
binalar inşa edildi. Kısa zamanda ilgi görmeye
başlayan kaplıcalardan, okula yıllık 400 lira gelir
akmaya başladı. Ayrıca okula 1891’de açılan
kaliçe şubesi, Gördes ve Kula işi üretim yapan
iki tezgâh eklendi.
20. yüzyıl başlarında okulda Müslüman,
Rum ve Musevi olarak 300’e yakın yetim mevcut olup bunlar için yapılan nizamnameye göre
öğrenim süresi müddeti beş seneden ibaretti. Bu
arada okulun gelir getiren mülkleri arttırılmış,
piyango da Mordahay Levi’nin sorumluluğunda
düzenli hale getirildi.
Okul Gelişiyor
II. Meşrutiyet yıllarında okul önemli gelişmeler kaydetti; öğrenci sayısı arttı, öğretmen
kadrosu genişledi ve yeni meslek şubeleri açıldı.
Ancak asıl gelişme Cumhuriyet döneminde
Atatürkorganize
42
güncel
bir
zamanlar
haberler
güncel
izmir
sanayi
haberler
tarihinden
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
1931’de Bölge Sanat Okulu haline dönüşen okulun maddi sorunları 1935’te tamamen Milli Eğitim’e devredilmesiyle sona erdi. 1943’te de Mithatpaşa Erkek Sanat Mektebi adını alan okul enstitü kimliğine kavuştu.
gerçekleşti. Yunan işgalinin sonlarına doğru
kapatılan okul, Sanatlar Mektebi adıyla 18 Aralık
1922’de yeniden eğitim vermeye başladı.
Atatürk, Sanatlar Mektebi’nde
13 Şubat 1923’de okulu ziyaret eden Mustafa
Kemal Atatürk okul defterine şu satırları yazmıştı: “İzmir sanatlar mektebi tarih-i ihyasından
henüz iki ay geçmiş olmakla beraber çok ümit ve
itminan (güvenli) bir mahiyet gösteriyor. Müdür
ve muallimleri yeni Türkiye devletini ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi’ni ve hükümetini bütün manasıyla bütün yeni emelleri ile tanımıştır. Bu çok
memnuniyeti mücebdir (gerektirir).
İçinde talebenin halini ve mesaisi görmekten
mutahassıl neşe ve sürur ile sami dakikalar geçirdiğim İzmir Sanat Mektebi 31 sene zarfında 100
sanatkâr yetiştirmiş (tahkik neticesi takribi)… Kâfi
değildir. Her sene 100 talebe yetiştirseydi 3000’i
mütecaviz sanatkâra malik olacaktık. Yeni Türkiye Devleti İzmir Sanat Mektebi’nden bu nispette
sanatkâr ister. Çok himmet, çok gayret, çok dikkat
lazımdır… Vasıl olmaya mecbur olduğumuz
seviyeye bugünkü kadar uzak kalışımızın mühim
sebeplerinden biri sanata ve sanatkârlığa layık olduğu derecede ehemmiyet verilmemiş olmasıdır.
Bunda kabahatın her şeyde olduğu gibi, sultanlarda, şahsi saltanatlarda olduğu daima hatırda
tutulmalıdır. Milleti içinde bir saraç mevcudiyetinden mütekessir, meyus olan Osmanlı padişahı
vardı.” İzmir Sanatlar Mektebi 19 Ekim 1923’de
Vilayete devredildi. Elektrik tesisatıyla zenginleştirilen okulun, demir, tesviye, torna, teneke ve
döküm atölyeleri genişletildi. 1927 yılında kısmen
Milli Eğitime geçen okul Türkiye’ye gelen yabancı
uzmanların hazırladıkları raporlar doğrultusunda
1929’da yeniden düzenlendi. Okul, 1927 ve 1928
yıllarında düzenlenen ve İzmir Fuarı’nın temelini
oluşturan 9 Eylül sergilerine ev sahipliği yaptı.
1931’de Bölge Sanat Okulu haline dönüşen
okulun maddi sorunları, 1935’de tamamen Milli
Eğitime devredilmesiyle sona erdi. 4 Haziran
1943’te kurucusuna izafeten Mithatpaşa Erkek
Sanat Mektebi adını alan okul kısa bir süre sonra
enstitü kimliğine kavuştu, 1974 ise Mithatpaşa
Endüstri Meslek Lisesi adını aldı.
31 Mart 1997’de çıkan yangında büyük kısmı
yanan okul, 6 ay gibi kısa sürede yeniden ayağa
kaldırıldı. Günümüzde Mithatpaşa Teknik ve
Endüstri Meslek Lisesi adıyla eğitim vermeyi
sürdüren okul, İzmir sanayi tarihinin önemli bir
parçası haline gelmiştir.
Atatürkorganize
44
İAOSB Polikliniği’nde
‘sağlıklı beden’ mucizesi
T. C. Çiğli Devlet Hastanesi İAOSB Semt Polikliniği’nde hizmete başlayan Obezite ve Diyet Polikliniği’ne
başvuran anne-kız üç ayda toplam 23 kilo vererek hem sağlıklarını hem de özgüvenlerini kazandılar.
Ü
lke ekonomisinin lokomotif OSB’leri
arasında yer alan İzmir Atatürk Organize
Sanayi Bölgesi, toplum sağlığına yönelik
çalışmalara verdiği destekle adından söz ettirmeye devam ediyor. Bölge katılımcıları ve çalışanları
başta olmak üzere vatandaşlara hizmet veren T.C.
Çiğli Devlet Hastanesi İAOSB Semt Polikliniği,
geçtiğimiz aylarda hayata geçirdiği Obezite ve
Diyet Polikliniği ile şimdiden başarılara imza
atıyor. Yediden yetmişe toplumun her kesiminden
sağlığına ve fiziksel görünümüne önem verenlerin
buluşma noktası haline gelen poliklinik, her geçen
gün hasta potansiyelini arttırıyor.
Öyle ki, poliklinik ilk açıldığında Diyetisyen
Emre Ongan’ın yönlendirmeleri eşliğinde üç ayda
toplam 23 kilogram veren anne-kız’ın hikayesi,
kilo vermek isteyenlere umut ışığı oluyor. 43 yaşındaki ev hanımı Selime Çömlekçi ile kızı Cemile
Pınar Çömlekçi, üç ay önce başladıkları ‘sağlıklı
kilo verme’ yolculuğuna bugün daha sağlıklı ve
zayıflamış olarak devam ediyor. Üç ayda toplam
13 kilogram veren Selime Çömlekçi; neden bu
kararı aldığını, uygulama sürecini ve sonuçlarını
şöyle özetliyor:
“Çeşitli rahatsızlıklarımdan dolayı 2 yıldır 85
kilodaydım. Kendimi çok kötü hissetmeye başla-
bölgemizden özel
bölgemizden özel
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
Diyetisten Emre Ongan, “Önemli olan diyet süresince yerleşik olan hatalı beslenme alışkanlıkları üzerine
etki edip bireyde olumlu beslenme alışkanlıkları geliştirerek bunun kalıcı olmasını sağlamaktır” dedi.
mıştım. Günlük yaşantımda bir takım kısıtlamalarla karşılaşıyordum. Kendimce beslenmeme
dikkat ediyordum fakat bir türlü kilo veremiyordum. Hastaneye gittiğimde diyet bölümünün
açıldığını görünce çok mutlu oldum. Dyt. Emre
Ongan ile ilk görüştüğümüzde, onun tavsiyelerine uyduğum zaman kilo verebileceğime ikna
oldum. Bu beni motive etti ve ilk diyet programına başladık. Bunu ilk başlarda çevreme ve
arkadaşlarıma anlatmadım. Bir ayın sonunda
kontrole gittiğimde 6 kg verdiğimi görünce
kendime sonsuz güvenim geldi. Bu kiloyu hiç aç
kalmadan, düzenli yaşayarak ve spor yaparak
vermiştim. İlk ayki kilo kaybım çevrem tarafından hemen fark edildi. O zaman diyetisyen
yardımı ile hiç zorlanmadan kilo verdiğimi
arkadaşlarıma anlattım. Tüm arkadaşlarımdan
çok olumlu tepkiler aldım. 3 ayda 84.5 kg’dan
71,5 kg’a düştüm, 48 beden elbise giyerken
bugün rahatlıkla 42 beden giyebiliyorum. Doğru
bildiğim yanlışları diyetisyenimiz sayesinde
düzelttim. Hayatım düzene girdi ve sağlıklı
yaşamaya başladım. Bundan sonraki hayatıma,
diyetisyenimizin öğütlerine uyarak devam edeceğim. Kızım Pınar Çömlekçi de azimle diyetini
sürdürüp, 71 kg’dan 61 kg’a düştü, 42 beden
kıyafet giyerken, bugün 38 bedene girebilmenin mutluluğunu yaşıyor. Diyetisyenimiz Emre
Ongan’a çok teşekkür ediyoruz.”
Uyguladığı listeler ve programlar ile birçok kişinin fazla kilolarından kurtularak daha
kaliteli ve sağlıklı bir hayat sürmesini sağlayan
Diyetisyen Emre Ongan, Atatürk Organize Haber Dergisi’ne yaptığı açıklamada yürüttükleri
çalışmalar ve verilen kilonun sağlığa kazandırdıklarına ilişkin şunları söyledi:
“Önemli olan diyet süresince, yerleşik olan
hatalı beslenme alışkanlıkları üzerine etki ederek bireyde olumlu beslenme alışkanlıkları geliştirmek ve bunun kalıcılığını sağlamaktır. Doymuş ve trans yağ, kolesterol, rafine karbonhidrat
alımının yüksek olduğu sağlıksız beslenme
alışkanlıkları değiştirilerek ‘yeterli ve dengeli bir
diyet’ tüketen Selime ve Pınar Hanım, 4 besin
grubundan da tüketmiş ve hayatlarına giren
omega-3 yağ asitleri, tam tahıllar, posa, çok çeşitli sebze-meyveler, fitokimyasallar gibi sağlıklı
besin bileşenleri ve düzenli fiziksel aktivite ile 3
ayda vücut ağırlıklarının yüzde 10’undan fazla
ağırlık kaybederek sağlıklı kilolara kavuşmuşlardır. Sağlıklı vücut ağırlığına ulaşan bireyler
hem fiziksel ve hem de sosyal ve psikolojik
açıdan daha sağlıklı hale gelirler. Böylece; İleride
görülecek kardiyovasküler olaylarda tetikleyici
olan inflamasyon azalır. İnsülin direnci azalır,
glisemik kontrol iyileşir ve Tip 2 diyabet riski
düşer. Kan lipitleri ve kan basıncı düşerek ve
HDL kolesterolün yükselmesiyle kalp-damar
hastalıkları ve özellikle hipertansiyonun önlenmesi sağlanır. Metabolik sendrom ve bazı kanser
türlerinin gelişmesi önlenir. Depresif semptomlar düzelir. Vücuda ekstra yük yapan aşırı kilo
ve artmış yağ dokusunun yarattığı proinflamatuvar süreçler nedeniyle oluşan diz ağrıları ve
osteoartrit (romatizma) azalır. Osteoporozun
önlenmesi sağlanır. Görüldüğü gibi, sağlıklı
vücut ağırlığına ulaşan ve bu ağırlığı koruyan
bireyleri uzun ve sağlıklı bir ömür beklemektedir. Ancak, diyetin bireyin fizyolojik durumuna,
yaşam şekline ve beslenme alışkanlıklarına göre
diyetisyenler tarafından bireysel olarak düzenlenmesi gerektiği unutulmamalıdır. Çiğli Devlet
Hastanesi Obezite ve Diyet Polikliniğimizde,
sağlıklı kilolara ulaşmak isteyen hastalarımıza
keyifle hizmet vermeye devam ediyoruz.”
45
Atatürkorganize
46
bölgemizden
bölgemizden
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
İAOSB Mesleki Eğitim
Merkezi öğretmen ve
öğrencileri Almanya’da
İ
zmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Mesleki Eğitim Merkezi öğretmen ve öğrencileri,
AB Eğitim ve Gençlik Programlarından
Leonardo da Vinci (Hareketlilik/IVT) Programı
kapsamında 03-30 Kasım 2013 tarihleri arasında
Almanya’nın Berlin ve Hamburg kentlerindeki
eğitim kurumlarını ve işletmeleri ziyaret ettiler.
Hazırladıkları “Çevre Dostu Otomobillerin
Bakım ve Onarımı” adlı proje çalışmalarına İAOSB Mesleki Eğitim Merkezi’nden 3 öğretmen
ve 15 öğrenci, proje ortakları olan Bergama Mesleki Eğitim Merkezi’nden 2 öğretmen 5 öğrenci
ve Kemalpaşa Faruk Argüden Mesleki Eğitim
Merkezi’nden 3 öğretmen 12 öğrenci katıldı.
Berlin Fides Education gGmbH ve Hamburg
Berufsschulen Meslek Liseleri ile Mercedes ve
BMV teknik servislerini ziyaret ederek incelemeler yapan öğretmen ve öğrenciler “yeni nesil
hybrit ve elektrik motorlu araçların tamir, bakım
ve onarımları” ile ‘’Avrupa’da Araç Elektroniği’’
konularında yetkililerden bilgi aldılar. Ziyaret
edilen kurumlarda Türkiye ve Almanya’da uygulanan eğitim ve öğretim sistemlerini anlatan
sunumlar ve açıklamalar yapılırken, özellikle
her iki ülkedeki çıraklık eğitimi uygulamaları
konusunda görüş alışverişinde bulunuldu.
İAOSB Mesleki eğitim Merkezi Müdürü Şahin Sucubaşı bu ziyaret sonucunda öğrencilerin;
İş birliği içinde çalışma becerileri kazandıklarını,
Farklı kültürlerde yetişen kişilerle aynı or-
tamda çalışma fırsatı bulduklarını,
Farklı kültürleri tanıma anlama ve farklılıklara saygı duymayı öğrendiklerini,
Avrupa vatandaşlığı bilinci kazandıklarını,
Günlük yaşamda kullanabilecekleri yabancı
dil bilgi ve becerilerini geliştirdiklerini,
Çok dilli çalışma ve yaşam alanlarında
iletişim kurma ve iş hayatında kullanabilecekleri düzeyde mesleki yabancı dil bilgisine sahip
olmanın önemini kavradıklarını,
Sürdürülebilir kalkınma ve gelişme açısından, yenilenebilir enerji kaynaklarının hayata
geçirilmesinin önemini kavrayarak, doğal çevrenin korunması anlamında bilinç kazandıklarını
belirtti.
makale
hukuk
Abdurrahman ŞENOL
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
A
l
Atatürkorganize
47
ocak 2014
Ticari uyuşmazlıklarda
arabuluculuk
rabuluculuk, sistematik teknikler
uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları
bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin
üretmesini sağlamak için aralarında iletişim
sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız
bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyari
olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Türkiye’de arabuluculuk kurumu 4
Kasım 2013 tarihi itibariyle resmen faaliyete
geçmiştir.
Ticari hayatta, müşteriler, tedarikçiler,
çalışanlar ve rakiplerle girilen hukuki ilişkilerin tümünde uyuşmazlık çıkma ihtimali
bulunmaktadır. Bu uyuşmazlıkların varlığı,
işletmelerde maddi ve manevi yüklere sebep
olur.
İşte bu nedenlerle ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuğa başvurmanın bir çok faydası bulunmaktadır. Bu faydaları şu şekilde sıralayabiliriz;
Arabuluculuk yargılama giderlerinden tasarruf
sağlar. Özellikle ticari davalarda gün geçtikçe artan
yargılama harç ve giderleri, tanık, bilirkişi ve keşif
gibi usul işlemleri için harcanan masraflar, taraflara
külfet yüklemektedir. Zira arabuluculuk yöntemi ile
yargılama harç ve giderleri ile özellikle bazı uyuşmazlıklarda çok yüksek olan avukatlık ücretinden
de tasarruf sağlar
Arabuluculuk zamandan tasarruf sağlar. Arabuluculuk, son derece uzun sürebilecek olan bir
sürecin yönetimini öngörür; böylece hızlı bir sonuca
ulaştırır. Zira bu yolla çözüme ulaşılırsa mahkemelerin iş yükünde rahatlama olacaktır. İşte arabuluculuk, adi işlere oranla daha fazla “sürate”, “güvene”
ve “korunmaya” ihtiyaç gösteren ticari işlerde ve
buna bağlı çıkacak uyuşmazlıklarda öncelikli olarak
uyuşmazlığın daha kısa süreler içinde çözümlenmesine imkan sağlayacaktır.
Arabuluculuk, uyuşmazlık konusunun uzman kişilerce incelenmesini sağlar. Arabuluculuk
kurumu sayesinde, ticari uyuşmazlıklar, ticari
konularda kendini yetiştirmiş ve uzmanlaşmış kişi
ya da kişiler aracılığıyla çözümlenebilecektir. Bugün
mahkeme uygulamasında davaların önemli bir
kısmında hakim, uyuşmazlıkla ilgili konuyu derinlemesine araştıracak vakti olmadığı için, bilirkişi
ya da bilirkişilere başvurulmakta ve çoğunlukla da
davalar, bilirkişi raporları doğrultusunda çözüme
kavuşturulmaktadır. İşte arabuluculuk sayesinde
taraflar, daha başlangıçta, işin ehli olan uzman kişi
ya da kişilere başvurarak kendi çözümlerini arayabileceklerdir.
Arabuluculuk tarafların uyuşmazlığın çözümüne ilişkin sürece doğrudan katılımını ve böylece
çözüm üzerinde egemenliğini sağlar, taraflara esnek
ve ılımlı çözümler sunar.
Arabuluculuk, özellikle ticari uyuşmazlıklar
bakımından gizlilik sağlar. Devlet mahkemelerinde
asıl olan aleniliktir. Aleniyet ilkesi; yargılamada
kanuna uygunluğu sağlamak, halkın yargıya olan
güvenini arttırmak ve yargıyı kontrol ederek, keyfiliği önlemek amaçlarıyla kabul edilmiştir. Ancak
aleniyet ilkesinin olumsuz yönleri de bulunmaktadır. Özellikle kötü niyetle açılan ticari davalarda ticari sırların ve mahremiyet taşıyan bilgi ve belgelerin açığa vurulması, hatta kontrolsüz olarak medya
tarafından ifşa edilmesi, aleniyet ilkesini sakıncalı
hale getirebilir. Zira ticaretle iştigal eden kişiler için,
ticari sırlar ile işletmeye ait bilgilerin yayılmaması
çok önemlidir.
Arabuluculuk ticari ilişkilerin muhafaza edilmesini sağlar. Arabuluculuk kurumu sayesinde taraflar, aralarındaki uyuşmazlığı anlaşarak, dostane bir
şekilde çözüme kavuşturacak ve kurmuş oldukları
ticari ilişkilerini sürdürebileceklerdir.
Özetle belirtirsek; iş dünyası açısından zaman
eşittir paradır. Arabuluculuk hızlı, etkili, ucuz,
barışçıl bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur.
Bunun yanında arabuluculuk hak odaklı değil,
menfaat odaklı bir araç niteliğinde olduğu için, doğru ve ortak bir pay bulabilmek amacıyla, tarafların
çıkarlarının genişletilebilmesinin yolunu bulma
biçimidir.
Atatürkorganize
Meryem Fulya YAZICIOĞLU
48
Sıvılara yön
veren vana
İstanbul’un susuzluk sorununa çare olan Melen Projesi, Ürdün’deki DİSİ Projesi ve Ankara’daki Kızılırmak
Projesi’nde kullanılan vanaların üreticisi Öz-Kan Makina’nın Genel Müdürü Zağralı ile vana üretimini konuştuk.
D
ünya; küresel ısınmanın yol açtığı kuraklıkla bir yandan mücadele ederken,
insanlar barajlarda biriken bir damla
sudan mutlu olur hale geldiler. Son yıllarda gerek
ülkemizin gerekse dünyanın büyük şehirlerinde
baş gösteren kullanım suyu sıkıntısı, yerleşim yeri
yakınındaki barajlara kurulan yeni projeler aracılığı ile bir nebze olsun giderilmeye çalışılıyor.
Musluğumuzu çevirdiğimizde evimize gelen
suyun bize ulaşmasını sağlayan vanaların kalitesinin ne denli önemli olduğu bu noktada ortaya
çıkıyor. Atatürk Organize Haber Dergisi olarak bu
ay İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ndeki
iki tesisi ile vana üretimi gerçekleştiren ÖZ-KAN
Makina’nın Genel Müdürü İbrahim Zağralı’dan
vanaların üretim yolculuğu ve başarılı firmaları
hakkında bilgiler aldık.
1983 yılında Çamdibi’nde kurulan ÖZ-KAN
Makina’nın, bugün dünyanın önde gelen vana
üreticisi firmaları arasında ilk sıralarda yer alan
Hawle’ye hisselerini devrettiğini hatırlatan Zağralı, 1997 yılında ilk fabrikaları ile üretime devam
ettikleri İAOSB’deki ikinci üretim tesislerini 2012
yılında alarak, faaliyete geçirdiklerini söyledi.
2500 mm çapında ve 40 bar basınca kadar
başta kelebek vanalar olmak üzere çeşitli tiplerde
vana üretimi yaptıklarını bildiren İbrahim Zağralı, ÖZ-KAN Makina olarak bugün çap ve üretim
kapasitesi açısından Türkiye’nin en büyük üreticilerinden birisi olmanın gururunu yaşadıklarını
söyledi.
Zağralı, firmalarının İstanbul’un susuzluk
sorununa çare olan Melen Projesi, Orta Doğu’da
tamamlanmakta olan en büyük projeler arasında yer alan Ürdün’deki DİSİ projesi ve Ankara
ASKİ’nin Kızılırmak projesinde kullanılan vanaların hemen hemen hepsinde imzalarının bulunduğunu vurgulayarak, ÖZ-KAN Makina’nın İzmir’e
Tahtalı Barajı’ndan su getiren ana hattaki vanaları
nasıl üretiliyor?
nasıl üretiliyor?
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
da kendilerinin ürettiğini söyledi.
1994 yılında ihracata başladıklarını bildiren
Zağralı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“1994 yılındaki ilk ihracatımızdan bu yana
her geçen sene ihracat rakamlarımızı arttırdık.
Şu anda projelerin gelişine göre değişmekle
beraber, yaklaşık olarak üretimin yüzde 60’lık
kısmı ihracat satışlarından oluşuyor. Kuzey
Amerika haricinde dünyanın her yerinde fiili
satışlarımız var. Bu kadar geniş bölgede yerel ve
uluslararası standartların şartnamelerine uygun
olarak üretim ve satış gerçekleştiriyoruz. Esnek
imalatımız ve geniş ürün yelpazemizle yurtdışında birçok projede ÖZ-KAN Makina ürünleri
kullanılıyor. Döküm süreci dışındaki tüm prosesi kendi bünyemizde tamamlıyoruz. Ürünlerimiz şehirlerin, içme suyu ana ve dağıtım
hatlarında, büyük tarımsal sulama projelerinde,
endüstriyel kullanımlarda, büyük tesislerin ve
santrallerin soğutma tesislerinde kullanılıyor.
Eylül 2011’de firmamız el değiştirdi. Bugün
Avrupa’nın en saygın vana ihracatçılarından birisi olan Hawle Grubu tarafından firmamız satın
alındı. Firma vana üreticisi olmasına rağmen
ÖZ-KAN Makina ürün yelpazesindeki ürünlere
sahip değil. Daha geniş ürün gamına sahip olma
arayışı içinde olan Hawle firması 2 yıllık araştırma sonucunda 3 aday üretici arasında ÖZ-KAN
Makina’yı tercih etti. Bugün ÖZ-KAN Makina
Hawle Grubuna ait bir Avusturya firması olarak
yoluna devam ediyor. Şu anda ÖZ-KAN markası ile yaptığımız üretimin yanı sıra Hawle
markası ile de üretim yapıyoruz. Aynı zamanda
Hawle’nin bize getirdiği teknik destek ve bilgi
birikimi ile de firmamızın zaten beğenilen ve
tercih edilen kalite seviyesini daha da yukarılara
çıkartmak için çalışıyoruz.”
Nasıl üretiliyor?
Temel hammadde olan döküm değişik
dökümhanelerden tedarik edilir. Çeşitli cins
ve sınıflarda paslanmaz çelikler, çubuklar, sac
plakalar da diğer hammaddeler olarak firmaya
gelir. Üretimin ilk aşaması olan talaşlı imalata
geçilir. Tornalama, delik delme, kaynak operasyonu yapılarak vananın ana bileşenleri yarı mamul haline getirilir. Talaşlı imalatta tamamlanan
yarı mamulün boya süreci başlar. Performans
beklentisi ve içinden geçen akışkanın korozif
olabilmesi dolayısıyla vanalarda boya süreci,
ürünü ve insan sağlığını korumak adına büyük
önem taşır. Yüzey temizleme operasyonunun
ardından müşterinin talep ettiği boya sistemi
ile yarı mamul ürünler boyanır. Boya operasyonunun ardından ürünler montaj işlemine tabi
tutulur. Vananın montajı, ardından bu vanayı
çalıştıracak olan tahrik sisteminin; el kumandalı,
pnömatik veya elektrikli sistemin monte edilmesi ile montaj aşaması tamamlanır.
Üretim sürecinin ardından test aşamasına
ürünler sevk edilir. Üretilen her vana basınç, dayanıklılık ve sızdırmazlık testlerine tabi tutulur.
Müşterinin kendi kabul testlerinin de yapılmasının ardından ürünler ambalajlanmak üzere
bir başka departmana aktarılır. Müşteri talebi
ve şartnamesine bağlı basit bir paletten tropik
iklimde senelerce açılmadan ürünü muhafaza
edebilecek standartta farklı ambalajlama işlemlerinin ardından ürün sevkiyata çıkartılır.
49
Atatürkorganize
50
makale
Enver OLGUNSOY
sağlık
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
Y
l
ocak 2014
İnsülininizi yönetin…
önetemezseniz o sizi yönetir.
Ömrünüzü kısaltabilir. Kilo
sorununuz olur, diyabetik
olursunuz, hatta kanser olma riskiniz artar. Az kalori veya çok kalori
almanın bir önemi yoktur. Kalori
hesaplayacağım diye didinip uğraşmayın. Önemli olan doğru beslenmektir. Bunun içinde elbette bir
bilene danışmak doğru olur. İnsülin
bildiğiniz gibi pankreas bezinizden
salgılanan bir hormondur. Salgılanan
insülin, zincirleme glukagon ve leptin hormonlarını da sırasıyla salgılanmasını sağlar. Bu hormonlar aldığımız yiyeceklerin, hücrelerimize enerji
vermesini, yani metabolizmamızın
çalışmasını sağlar. Burada insülin bir
maestro gibi bu süreci yönetir, tabii
doğru çalışan bir insülin mekanizmasından söz ediyoruz, burada bir
sıkıntı varsa maalesef insülin sizi de
yönetmeye başlar, yazının başında
bahsettiğim sıkıntılarla baş başa
kalırsınız. Vücudumuzda insülin
miktarı gereğinden çok yükselirse, hücrelerimiz
yüksek insülin sebebi ile insülinin emirlerini
dinlemez. Buna, şekerin hücre duvarını geçememesi yani yakılamaması, giderek yağ olarak
vücudumuzda birikmesi, doktorların nitelemesiyle “insülin direnci” denir. Bu dirence bizim
de direnmemiz ve en azından 5 – 6 kilo vererek
bu durumdan kurtulmamız gerekir. Yoksa kilo
üzerine kilo koyarak bel-kalça bölgemizde bir
yastıkla dolaşmaya başlarız. İnsülin ağzımıza
küçücük bir lokma gıda aldığımız andan itibaren salgılanmaya başlar ve o lokmanın enerjiye
dönüşme süreci zincirleme devam eder. Kanda
şeker yükselmeye başlar. İnsülin de yükselir, şekerin hücrelerde enerjiye dönüşmesine aracılık
eder. Şeker azaldıkça insülin de azalarak 3 saatte
tükenir. Daha sonraki zamanlarda hücreye enerji
gerekirse ne olacak? İşte orada pankreas devreye
girer ve bu defa glukagon hormonu salgılar, bu
hormon da, depolardaki (karaciğer) şekeri devreye sokar, enerji devamlığını sağlar, bu da takriben 1 saat sürer. Oldu mu ilk lokmadan sonra
4 saat. Şimdi de depodaki şeker de kullanıldı
ne yapacak vücut, enerji lazım, bu defa insülin
eliyle salgılanan leptin hormonu devreye girer.
Leptin hormonu çok güzel bir işlev üstlenir;
vücudumuzda birikmiş yağlardan, enerji üretme
adına, bu fazla yağlarımızı yakar. Leptin olmazsa yağlarımızı yakmamız mümkün değildir. Bu
hormonu çok seviyorsak, -ki Türk halkının da
en az yarısı kilolu, o nedenle sevmeliyiz- 5 saat
ağzımıza bir lokma dahi atmayacağız, hatta
sakız bile çiğnemeyeceğiz. Zira ilk lokmadan
sonraki 4 ile 5 saat arasında, leptin sayesinde,
birikmiş yağlarımızdan kurtulacağız. Özetle
birikmiş yağlarımızdan kurtulmak istiyorsak
vücudun leptin hormonunun devreye girmesine
fırsat tanımamız gerekir. Öyle ara öğün falan
yok, atıştırmalık yok, tamamen yiyecek yasak,
sakız bile, tabii su ve şekersiz içecekler serbest.
Hatta metabolizmayı hızlandırdığı için suyu bol
bol içeceğiz.
Peki ara öğün alırsak ne olur? Kanımıza
sürekli yeni şeker göndermiş oluruz. Her yeni
lokmada, yeniden insülin salgılanır, insülin
kanda, devamlı gelen şekerin hücrelerde kullanılabilecek miktarını hücrelere, fazlasını da yağa
çevirerek depolar. Zira vücut mekanizması o
kadar mükemmeldir ki “ya enerji bulamazsam”
kaygısı öne geçer. Ama biz bu arada yağlanacakmışız, kilomuz artacakmış onu görmezden gelir.
Şimdi anladınız mı neden insülinimizi
yönetmek bu kadar önemli. Siz siz olun o sizi
yönetmeden, siz onu yönetin. Böylece sağlıklı ve
doğru beslenin, obez olmayın, kansere yatkın bir
vücudunuz olmasın.
Ah insülin ah, sen neymişsin be abi..
Sayın Dr. Gökalp Müstecaplıoğlu’na teşekkürlerimle.
Atatürkorganize
52
Milli Kütüphane’ye
destek veren
sanat merkezi:
Elhamra Sİneması
İ
İzmir Milli Kütüphanesi’ne katkı sağlamak amacıyla inşa edilen Elhamra Sineması, 840 kişilik salonu ve
120 metrekarelik sahnesiyle dönemin en büyük ve en konforlu sineması olma özelliğini taşıyordu.
zmir Milli Kütüphanesi, İzmirli avukat Kadızade
İbrahim Bey'in öncülüğünde 1911 yılında kurulmak istense de mali yetersizliklerden dolayı 1912
tarihinde Beyler Sokağı'nda Salepçizade Konağı’nın
selamlık bölümünde hizmete girer. Kütüphaneyi
yaşatmak ve geliştirmek amacıyla konağın bahçesinde bir de sinema binası yapılmasına karar verilir. Vali
Rahmi Arslan’ın sağladığı arsa üzerinde kütüphane,
sinema binaları ile kütüphaneye gelir sağlayacak
patinaj ve eğlence yerlerinin temelleri 16 Mayıs 1915
tarihinde atılır. O dönemde baş gösteren iç karışıklık
ve I. Dünya Savaşı’nın zorlu koşulları inşaatlara ara
verilmesine neden olur.
İzmir’in düşman işgalinden kurtulmasının ardından inşa çalışmaları kaldığı yerden devam eder.
Kütüphaneye gelir sağlaması planlanan sinemanın
inşaatı önceliklidir. İpekçi Kardeşler tarafından inşaatı
tamamlanan sinema, ilk kez 1926 yılında perdelerini
açar. Daha önceleri “Milli Sinema”, “Milli Kütüphane
Sineması”, “Milli Kütüphane Tiyatrosu” gibi adlarla
anılan yapı, 1926 yılından sonra “Elhamra Sineması” olarak ün yapar. 1978 yılına kadar sinema olarak
kullanılan ve o tarihten sonra Kültür ve Turizm
Bakanlığı’nca kiralanan bina, 1982 yılından bu yana
da İzmir Devlet Opera ve Balesi olarak hizmet verir.
Cumhuriyet döneminin ilk yapılarından olan Milli
Kütüphane, Mimar Kemâlettin ve Vedat Beylerin öncülük ettiği Neo-klasik Türk mimarisi tarzına uygun
olarak inşa edilir. Kütüphane ve sinema projeleri, Vali
Rahmi Bey tarafından 1909 yılında Kolordu Mimarı
Tahsin Sermet’e yaptırılır. Mimar Tahsin Sermet Bey,
bu mimari ekolün, İzmir’deki en önemli uygulayıcısıdır.
Dönemin en büyük ve konforlu sineması
İzmir Milli Kütüphanesi’ne katkı sağlamak üzere
inşa edilen Elhamra Sineması, kütüphane ile bir bütünlük oluşturur. Milli Kütüphane ile birlikte toplam
2 bin metrekare alan üzerine kurulan Elhamra Sineması, 840 kişilik salonu ve 120 metrekarelik sahnesiyle dönemin en büyük ve en konforlu sineması olma
özelliğini taşır.
Neo-klasik Türk mimari tarzında inşa edilen
Elhamra, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü de
ağırlar, İzmirlilerle dünyanın ilk sesli filmi olan The
Jazz Singer’ı da buluşturur.
Gelelim binanın mimari özelliklerine; betonarme
malzeme ile inşa edilen yapının ön cephesinde kaplama malzemesi olarak düzgün kesme taş, pencere ve
kapı kemerlerinde ise yer yer mermer kullanılmıştır.
Bodrum üzeri iki katlı olan yapının üzeri beşik çatıyla
örtülmüş, çatı kiremit ile kaplanmıştır. Girişin üzerini
izmir
izmir
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
mekânın doğusunda bulunan kapı ile de büyük
salona geçilir.
Ulu Önder’i ağırlayan salon
örten ve dekoratif amaçla yapılan, taşıyıcı bir unsuru olmayan büyük ahşap kubbenin üzeri kurşunla
kaplıdır. Kubbe kasnağı oldukça yüksek tutulmuş
ve kubbe geçişlerinde Türk üçgenleri kullanılmıştır.
Yapının çatısının ortasında bulunan bir diğer küçük
ahşap kubbeyle de hareketlilik yaratılmaya çalışılmıştır.
Girişin yan bölümleri birbirine benzer özellikler
taşır. Bu kesimde altlı üstlü birer pencere açıklığı
bulunur. Üst kat pencerelerinin kemer köşelerinde
ve alınlıklarında çini süslemeler yer alır. Alt kat
pencereleri dikdörtgen şeklinde iken üst kattakiler
yuvarlak kemerlidir. Üst kat pencereleri ile alt kattaki pencereler arasında dikdörtgen biçimli panolar
oluşturulmuş, bu panoların içleri bitkisel motifli
çinilerle süslenmiştir. Cephenin bu kesimlerinde
üzeri birer yalancı kubbe ile örtülü kule biçiminde
çıkıntılar yer alır. Kule biçimindeki çıkıntıların cephesinde sivri kemerli nişler bulunur.
İkinci kat seviyesinde ön cephenin ortasında
yuvarlak kemerli üçüz pencere açıklıkları yer alır.
Ortadaki pencere yanlara göre daha uzun yapılmıştır. Bu pencere sistemi büyük kaş kemerli bir
çerçeve içinde bulunur. Cephe merdiven şeklindeki
basamaklarla kademeleşen bir alınlıkla sonlanmaktadır. Pencere köşelerinde yer alan karmaşık bitkisel
motifli çiniler dikkat çekicidir. Bu üçlü pencere
sisteminin altında silindirik iki kemerli üçlü bir giriş
bulunur. Sivri kemerleri taşıyan silindirik sütunlar
mermer olup her birinin mermer başlığı vardır.
Giriş ahşap bir sundurma ile örtülmüştür.
Yapının batı cephesindeki üçlü girişten binanın
içindeki geçiş mekânına girilir. Yatay dikdörtgen
biçimli geçiş mekânının güneydoğu köşesinde
ahşap malzeme ile yapılmış gişe kabinleri bulunur.
Bu mekânın kuzey duvarında yer alan pencere,
yapıya sonradan eklenen ek mekâna açılır. Geçişin
doğusunda bulunan üçlü giriş ile bir ara mekâna,
ara mekânın kuzeyinde ve güneyinde bulunan
merdivenler aracılığıyla da üst kata çıkılır. Ara
Gösterilerin yapıldığı bu salonda Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürk üç kez film izler. Salonun
doğu tarafında sahne, sahne önü, orkestra çukuru
olmak üzere üç bölüm yer alır. Sahnenin batısında
yarım daire biçiminde yapılmış bir loca bulunur.
Loca, özel izleyiciler için tasarlanmış kare biçimli on
dört küçük odaya bölünmüştür.
Sinema binasının kuzey duvarının batısından
yapının fuaye mekanına geçilir. Fuaye, dikey dikdörtgen biçiminde oldukça geniş bir yerdir. Burada
yapılan merdivenle bodrum katına inilir. Fuayenin
doğu duvarı üzerinde yer alan kapı ile yan sahneye
geçilir. Buranın güney duvarı üzerinde bulunan
kapı ile ana sahneye, doğu duvarında yer alan kapı
ile de yapının dışına çıkılır.
Kubbe kuşağı ile pencereler üzerindeki alınlıkta
rûmi süslemeler vardır. Pencereler üzerinde bulunan, mavi zemin üzerine kırmızı renkli figürlerle
işlenmiş Kütahya çinileri ile süslenmiş olan alınlıklar yapının bütününe ayrı bir güzellik katar.
Sinemanın dış cephesi, Milli Kütüphane binasının çinileriyle aynı görünümde ve aynı hizadadır.
İki kenardaki pencere altında kare şeklinde çini
panolar yer alır. Yapının üzerinde bulunan çiniler,
kütüphane binasında olduğu gibi Kütahya’da Rifat
Çini tarafından yapılmıştır. Yapının giriş kesiminde
merdiven şeklinde kademelerden oluşan alınlığın
üzerinde süslemeler yer alır. Merdiven şeklinde
kademelenen basamakların en üstü üçgen ve içi
tamamen bitkisel unsurlu süslemelerle bezenmiş bir
alınlıkla taçlandırılmıştır.
Sinemanın içyapısı ve süslemeleri dışı kadar ilgi
çekicidir. Yapının iç kısmında en dikkat çekici öğelerin başında, binanın mimarisiyle uyumlu stilize
edilmiş şark tipi zengin avizeler ve şark atmosferini
veren kandiller gelir. Bina içinde yer yer çini panolar bulunur. Balkonun altını oluşturan tavan ise
tamamen Türk nakışlarıyla bezenmiştir.
Tarih içinde birçok sanatsal etkinliklere ve
önemli birçok olaya tanıklık eden, yapılış amacı
bir kültür yuvasını mali olarak desteklemek olan
Elhamra Sineması, misyonunu sürdürerek bugün
İzmir Devlet Opera ve Balesi’ne hizmet etmeye
devam etmektedir.
53
Atatürkorganize
Güçlü GEZGİN
54
makale
enerji
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
4
l
ocak 2014
Yangından
Korunma Yönetmeliği
0 yıllık emeği 40 saniyede yok eden, çok
korktuğumuz ama korktuğumuz kadar önlem almadığımız, neredeyse tamamı insan
hatasından kaynaklanan kabusumuz; YANGIN.
Yangın için yapılan ilk çalışmaların, 18.
yüzyılın ortalarına doğru Lâle Devri’nin padişahı III. Sultan Ahmet'in büyük Veziri Nevşehirli
Damat İbrahim Paşa tarafından Yeniçeri Asker
Ocağı’na bağlı bir tulumbacı ocağı kurulmasıyla
olduğu kabul edilmektedir. Bu tarihten sonra
kurulan Askeri tulumbacılar, belediye tulumbacıları ve mahalle tulumbacıları tarihimizde çok
özel bir yer tutmasına rağmen yangın öncesine
ait alınan tedbirler için 1989 yılına kadar kayda
giren bir çalışma yapılmamıştır.
Yangından korunma yönetmeliğine ait ilk
çalışmalar 1989 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından hazırlandı ve 1992 yılında
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yangından Korunma Yönetmeliği” adı altında yayınlandı. Bu
tarihten sonra bu kapsamda yapılan çalışmalar
sonucunda Bakanlar Kurulu’nun 10.08.2009 tarihinde aldığı karar ve 09.09.2009 tarih ve 27344
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Yangından
Korunma Yönetmeliği” ile ülke çapında uygulanmaya başlandı.
Yönetmeliğin 5. maddesi çok açık bir şekilde yeni yapılan veya proje tadilatı ile kullanım
amacı değiştirilen binaların bu yönetmeliğe
uymadığı takdirde Yapı Ruhsatı alamayacağı
açıkça belirtmiştir. Bu yönetmeliğe göre fabrikanın sigorta ettirilebilmesi için bu yönetmenliğe
uygun olması gerekmektedir. Sigorta şirketleri
uygunluğun kontrolü için bizzat denetimde
bulunabilirler. Yönetmenliğin 2.Bölüm Madde 6.7’ye göre, Yangın Güvenlik sistemlerinin
teşvik edilmesi için ilgili kanunlarda belirtilen
vergi, resim ve harçlar hariç olmak üzere, kamu
kuruluşlarınca proje onay ve denetim hizmetlerinden hiçbir vize, harç ve benzeri ad altında
herhangi bir ücret talep edilemez.
Bölgemizdeki yapıların neredeyse tamamı
“Endüstriyel Yapılar” sınıfına girmekte olup;
Yönetmelikte, “Her çeşit ürünün yapıldığı
fabrika ve işleme, montaj, karıştırma, temizleme, yıkama, paketleme, depolama, dağıtım ve
onarım gibi işlemlere mahsus bina ve yapılardır.
Her türlü fabrika, bıçkıhaneler, çamaşırhaneler, tekstil üretim tesisleri, gıda işleme tesisleri,
dolum ve boşaltım tesisleri, kuru temizleme
tesisleri, maden işleme tesisleri, rafineriler ve
benzeri yerler” bu sınıftadır.
Yönetmelik ne kadar detaylı olursa olsun
ancak onlarca farklı yaşam ve çalışma mahalleri
için sadece genel prensipleri belirlemekte özellikle mühendislik kriterleri konusunda uzman
kişilerin desteğine ihtiyaç duymaktadır. İstatistiklere göre yağmurlama sistemi olan yapılarda
meydana gelen yangınların yüzde 99’u sadece
yağmurlama sistemi ile kontrol altına alınmış
bu yangınlarda da sadece bir adet yağmurlama başlığı patlamıştır. Yangının birkaç dakika
içinde kontrol altına alınmaz noktaya geldiği
bilindiğinden doğru mühendislik kriterleri ile
dizayn yapılarak yağmurlama sisteminin montaj
yapılması hayati öneme sahip olacaktır.
Bölgemizde maalesef ki şimdiye kadar pek
çok yangın yaşadık. Bunların bir kısmı küçük
çapta olmakla beraber, bazılarında binaların kullanılamaz duruma geldiğini gördük. En büyük
tesellimiz hiç birinde can kaybının yaşanmaması
oldu. Bütün yangınlardan sonra yapılan incelemelerde neredeyse tamamının insan hatası ve
ihmalinden olduğunu gördük. İnsan hatası ve
ihmali yine olacaktır ama buna karşın algılama,
haberleşme ve söndürme sistemlerimizin yeterli
ve gelişmiş olması belki yaşanan olayların çok
daha az hasarla atlatılmasına yardımcı olacaktır.
Sektördeki kurum ve kuruluşların bilgi ve
tecrübeleriyle uzun bir çalışma safhasından
sonra hazırlandığını bildiğimiz ilgili yönetmelik
muhakkak ki daha da geliştirilecektir. Bu amaç
doğrultusunda belki sizlerin de bu yönetmenliğe bir katkınız olabilecektir. Bu nedenle yönetmenliği inceleyip, hem tesisinizin uygunluğunu
kontrol etmek hem de katkı koyabileceğiniz
hususları bizimle paylaşmanız hepimizin menfaatine olacaktır.
güncel haberler
Atatürkorganize
güncel haberler
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
55
ocak 2014
İAOSB ile MMO arasında
asansör protokolü imzalandı
İ
zmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi, hayata geçirdiği projeler, çalışmalar ve protokollerle katılımcılarının işleyişlerine katkıda
bulunmaya devam ediyor. Bu kapsamda İAOSB
Bölge Müdürlüğü, Asansör Bakım ve İşletme
Yönetmeliği’nce yayınlanan OSB’lerde faaliyet
gösteren katılımcıların asansör yıllık kontrollerinin A tipi muayene kuruluşlarına yaptırmaları
gerektiğine ilişkin madde uyarınca, Makine
Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ile bir protokol imzaladı. Söz konusu yönetmelik Organize
Sanayi Bölge Müdürlüklerine, katılımcılarına
ait yapılardaki asansörlerin yıllık kontrollerinin
yaptırılması konusunda bir sorumluluk yüklüyor. Yönetmeliğe göre yapılarında asansör
bulunduran katılımcıların, yılda bir kere TS
EN ISO/IEC 17020 standartlarına göre akredite
olmuş A Tipi Muayene kuruluşuna asansörlerini
kontrol ettirmeleri gerekiyor.
Bu protokol çerçevesinde; Makine Mühendisleri Odası Asansör Kontrol Merkezi, kendilerine
başvurup asansörlerinin kontrol edilmesini
isteyen Bölge katılımcılarına öncelik tanıyacak. İkinci aşamada İAOSB Bölge Müdürlüğü
elemanları ile ortak yapılacak saha çalışmasında,
Makine Mühendisleri Odası’na başvurmayan
tüm katılımcılar ziyaret edilerek asansörleri
kontrol edilecek. Kontrol esnasında saptanan
eksik ve hatalar katılımcılara raporla bildirilecek
ve makul bir sürede bunların giderilmesi talep
edilecek. Yapılacak ikinci denetimlerde bu eksik
ve hataların giderildiği görüldüğü takdirde
asansörün kullanımına uygunluğu yönünde
rapor düzenlenecek. Yapılan denetimlerde can
ve mal güvenliğine etki eden eksik ve hataların
olması halinde, asansör kullanımının uygun
olmadığı yönünde rapor hazırlanacak.
Tüm asansörler imalat yılındaki standartlar
çerçevesinde kontrol edilecek. Asansörler, insan
ve/veya yük taşıyan asansörler olmak üzere
iki grupta değerlendirilecek. Asansör tanımına
girmeyen basit yük kaldırma sistemleri kontrol
kapsamı dışında kalacak. TSE standartlarında
asansörün tanımına karşılık gelen sistemler de
değerlendirme kapsamı içinde olacak.
Çalışma tamamen asansörlerin durumunu
saptamak için yapılacak. Belirlenen eksik ve hatalı işler Makine Mühendisleri Odası tarafından
giderilmeyecek, bu konuda sektörde faaliyet
gösteren asansör firmalarınca yapılacak. Bölge
katılımcıları, Makine Mühendisleri Odası’na
asansör başına yıllık kontrol hizmeti olarak 140
TL+KDV bedel ödeyecektir. Eksikliklerin olması
durumunda yapılacak ikinci kontrolde herhangi
bir bedel alınmayacaktır.
İrtibat için;
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
Asansör Kontrol Merkezi
Adres : Anadolu Caddesi No:40 Tepekule İş
Merkezi Kat:M2 Bayraklı İzmir
Tel : 0232 462 33 33(149-155-157)
Faks : 0.232.486 20 60
E-posta : [email protected]
Web Sitesi : www.akm.mmo.org.tr
makale
Atatürkorganize
Hüseyin DOĞAN/İAOSB Mali İşler Müdürü
56
yönetim
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
2013’ün yıldızı Uruguay
U
ruguay, İngiliz The Economist dergisi
tarafından 2013 yılında “Yılın Ülkesi”
seçildi. Brezilya’nın tam altında, Güney
Amerika’nın doğu kıyısında, büyüklüğü 5 Konya etmeyen, nüfusu sadece 3 milyon olan bir Latin Amerika ülkesinin ekonomik değerlendirmeler ışığında
yılın ülkesi seçilmesi pek çok kişiye ilginç gelebilir.
Ancak Uruguay’ın bu birinciliği dünyada büyüme
ve gelişme rakamlarına bakış açısı bakımından yeni
bir dönemin de başlangıcı olabilir.
Dünyada ortalamanın üzerinde büyüyen ekonomileri iki gruba ayırmak mümkündür. İlk grup
Çin, Kore, Almanya gibi cari işlemler fazlası veren
ülkelerden, ikinci grup ise Türkiye ve Uruguay gibi
cari işlemler açığı veren ülkelerden oluşmaktadır.
Türkiye de, Çin de 2010 ve 2011 yıllarında yakın
oranlarda büyüdüler. Uruguay da bu iki yılda
yüzde 8,9 ve yüzde 6,5 büyümeyi yakaladı. Türkiye
ve Uruguay o yılların Dünya ekonomisi verilerine
göre hızlı bir biçimde büyüdüler. Ancak Türkiye’nin
büyüme volatilitesi yani dalgalanması daha yüksekti. Yani istikrarsız büyüme verilerine sahipti.
Uruguay’ın büyüme volatilitesi ise Türkiye’nin
aksine daha istikrarlı idi. Aslında rakamlara bakılırsa Uruguay’ın da 2009-2013 döneminde büyümesinde inişler çıkışlar olduğunu görmekteyiz ancak
yine de değişkenlik oranı Türkiye’nin yarısı kadar
oldu. Yani Türkiye’deki büyüme yukarıya çıktığında Uruguay’dan yükseğe çıktı. Büyüme aşağıya
indiğinde Uruguay’dan çok aşağıya indi. 5 yıllık
büyüme ortalamasına bakıldığında Türkiye’nin
Uruguay’dan daha çok büyüdüğünü görmemize
rağmen neden Uruguay yılın ülkesi oldu?
İstikrarın önemi
Bunun tek açıklaması istikrardır. İstikrar; yatırımcının önünü açan, moralini düzelten, yatırım
iştahını açan en büyük unsurdur. Şimdi bir yatırımcının yerine düşünelim:
Türkiye gibi iniş- çıkış ve çalkantıların yoğun
olduğu bir ortamda oluşan risk unsurlarını her şeye
rağmen taşıyarak bir tür yatırım bahsi mi oynarsınız, yoksa belki kazancı daha düşük olmasına
rağmen Uruguay gibi kısa ve hatta orta vadeyi rahatlıkla görebildiğiniz bir ortamda, en az risk içinde
yatırım mı yapmak istersiniz? Elbette bu sorunun
cevabı yatırımcının ve yatırımının durumuna göre
değişebilir. Dünya ekonomisinde çalkantılı denizi
sevenler, hep kısa vadede hızlı kazancı hedefleyenler, yani yüksek risk yüksek kazanç hedefinde
olanlar olmuştur. Ancak orta ve uzun vadede istikrarlı bir üretim ve istihdam hedefinde olanlar ise
sakin denizleri tercih etmiştir. Belki kazançları kısa
dönemde göreceli olarak düşük olacaktır ama kendilerini ve yatırımlarını daha güvende hissedeceklerdir. Türkiye 2010 ve 2011’de Çin’le birlikte belki
de kontrolsüz denebilecek biçimde büyüdü. Bunu
da hızlı borçlanma ile gerçekleştirdi. Uruguay ise
kendini tuttu, büyümeyi ve dolayısıyla borçlanmayı
kontrol altına aldı. Biz Türkiye olarak hızlı borçlandık, sonra büyümede cari açığa çözüm olsun diye iç
talebi kısacak tedbirler aldık. Bu iniş-çıkışlar, istikrar
ve güven değerlendirmelerinde geride kalmamıza
neden oldu. Uruguay ise büyümede kısa vadelisıcak para tanımlı sermayeye bel bağlamadan belki
manşetleri süsleyecek ölçekte büyüklükleri yakalamadı ama istikrarlı büyüyerek kur dalgalanmalarına
karşı dayanıklı olduğunu gösterdi.
Uruguay’ın gelişiminde ekonomi politikalarının
yanında, Devlet Başkanı Jose Mujica’nın kendine
has kişiliği ve yaşam tarzının yarattığı örnekleme ile
tasarrufa ve üretime yönelik yaşam modelinin, her
ilkokul öğrencisine bir diz üstü bilgisayar verilen
eğitim modelinin, fakir, yoksul ve evsizlere sivil
toplum örgütleri ve gençler tarafından inşa edilen
kolay kullanımlı konutların, ülkede kaçak ve yeraltında yürütülen bazı faaliyetlerin kontrol altında
serbestlik neticesinde kayıt altına alınması gibi pek
çok unsurun da etkin olduğunu söylemek mümkün.
Mujica’nın liderliğinde uygulanan sakin, hesaplı,
gösterişten uzak ama mantıklı sosyo-ekonomik politikalar Uruguay’ı 2013’ün yıldız ülkesi yapmıştır.
makale
iletişim
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
Serap AKYOL AKSÜYEK
l
Atatürkorganize
57
ocak 2014
İşletmede yaratıcılığı teşvik etmek
G
ünümüzde, gerek firma sahibi olsun, gerek
çalışan, her kademede herkes tarafından son
derece iyi anlaşılan ve kabul edilen bir gerçek
var o da; “Ar-Ge ve inovasyon” çalışmaları yapmayan, ürün ve/ veya hizmetinde yenilik yaratmayan
firmaların ayakta kalma şanslarının olmadığı olgusu…
Herhangi bir mal ya da hizmete ulaşmada, tüm
sınırların ortadan kalktığı yenidünya düzeninde
firmaların var olma savaşında kullandıkları en büyük
silah “yaratıcılık”… Benzer ürün ve hizmetler arasından, fark yaratarak tercih edilirlilik oranını arttırmak
ve en az bir adım öne çıkmak, sonrasında da farklılaşmanın devamlılığını sağlamak, başarıyı hedefleyen
tüm firmaların ortak vizyonu. Bu gerçeğin farkında
olan ülkelerde Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarını
özendirecek etkili teşvik mekanizmaları da devrede.
Japonya ve İsrail, GSMH’lerinin yüzde 3.5 – 4.5’ini ArGe yatırımlarına ayırırken bu oran Türkiye’de ise 0.85
düzeylerinde.
Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarının Türkiye için
önemi ve bu alanda firmalar ile devletin sorumlulukları üstüne fikir önderleri birçok platformda görüşlerini kamuoyu ile paylaştılar. Bu konuda toplumda
yüksek oranda bir bilinç yaratılmış durumda. Benim
üzerinde durmak istediğim konu ise; vizyonunda yeni
ürün, hizmet, Ar-Ge ve inovasyon hedefi olan firmaların süreç yönetimi… Diğer bir ifadeyle yaratıcılığı teşvik edecek ortam için gerekli unsurlar ve uygulamalar.
Teknolojinin yakından takip edilmesi, sektöre ilişkin yeniliklerin sisteme entegrasyonu, sektörel fuarlara katılım ve eğitimli insan kaynağı istihdamının yanı
sıra, Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarının firma içinde
teşvik edilmesini sağlayan unsurlar nelerdir?
Yaratıcılık en basit şekli ile “herkesin aynı şeyi
gördüğü bir noktada farklı bir şey görebilmek” olarak
tanımlanabilir. 1977 yılında Hargraves tarafından yapılan bir araştırma, yüksek zeka ile yaratıcılık arasında
bir bağlantı olmadığını ortaya koymuştur. Normal
zeka seviyesine sahip insanların da önemli çalışma ve
buluşlara imza atabileceği gerçeği, yaratıcılığı motive
eden unsurlar üzerinde daha fazla durulması konusunu gündeme getirmiştir.
Herkesin potansiyel bir yaratıcı olarak doğduğu,
uygun bir ortam ve gerekli motivasyon sağlandığında
yaratıcılık vasıflarını işine aktaracağı varsayımından
hareket etmek, kısa ve orta vadede büyük ve önemli
sonuçlar getirmese de, uzun vadede firmaya katkısı
büyük olacaktır. Bu süreç içinde, önemli sonuçlar elde
edilmese de, Ar-Ge ve inovasyon için gerekli insan
kaynağını motive edecek ortam sağlanmış ve bu bakış
açısına sahip yöneticiler yetişmiş olacaktır. Bu kazanım dahi, firmanın uzun vadede ürün veya hizmette
farklılaşacağının önemli göstergesidir.
Yaratıcılıkta en önemli nokta, yeniliğin kesinlikle
belirsiz olduğu, başarıyla eşit oranda başarısızlık riski
içerdiği ve defalarca denemeye ihtiyaç duyulacağı
gerçeğidir. Bu nedenle sistem, olumsuz sonuçlarda
ortaya çıkacak maddi ve manevi kayıplar konusunda
esnek olmalıdır.
Karşılıklı fikir alışverişinin yapıldığı, bireylerin
kendi düşüncelerini özgürce ifade edebildikleri, görüş
ayrılıklarına saygı duyulduğu, dahası bu farklılıkların
bir zenginlik olarak görüldüğü ortamlar yaratıcı fikirlerin doğmasında büyük etkendir.
Bireylerin düşüncelerinin sınırlanmadığı, aksine
hayal güçlerini daha fazla kullanmalarının teşvik
edildiği ‘beyin fırtınası’ toplantıları, son derece önemli
fikirlerin ortaya çıkmasına katkı sağlamaktadır. Bu
toplantılarda bir kişi tarafından ortaya atılan fikrin,
diğer kişiler tarafından geliştirilmesi ile tüm çalışanların katkı sağladığı ortak bir proje üretimi, uygulama
aşamasında da ekip ruhunu ateşleyecektir. Bundan
dolayı, çalışanların fikirlerinin alındığı beyin fırtınası toplantılarının düzenli bir şekilde yapılması son
derece önemlidir. Bu etkinlik aynı zamanda bir beyin
jimnastiği olarak, yaratıcı düşünceyi de desteklemektedir.
Yaratıcılık konusunda şüphesiz en önemli görev liderlere düşmektedir. Liderin yönetim becerileri, firma
içinde Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarının yapılması,
yönetilmesi ve yönlendirilmesi konularındaki etkinliği, sürecin en hassas noktasıdır. Yaratıcılık konusunda
net hedef koyan, önce kendisi inanarak ekibinin bu
hedefe odaklanmasını sağlayan, yöntemler konusunda alternatif sunan ve herkesi verimli çalışmaya teşvik
eden liderler, yenilik çalışmalarını önemli şekilde
teşvik etmiş olurlar.
Yapılan yenilik çalışmalarının doğru bir yöntemle
ödüllendirilmesi ise hem yenilik projelerinin devamlılığının sağlanması, hem de her kademede özendirilerek teşvik edilmesi açısından son derece önemlidir.
Ödüllendirme, yapılan çalışmanın niteliği ve sağladığı
katkıya göre maddi bir ödül olabileceği gibi, takdir,
teşekkür, terfi gibi farklı argümanlar kullanılarak da
gerçekleştirilebilir.
güncel haberler
Atatürkorganize
güncel haberler
58
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
İzmir ABİGEM’den
426 girişimci adayı
İzmir ABİGEM’in verdiği eğitimlere katılan adaylar; girişimcilik niteliklerinin sınanması, iş fikri geliştirme ve
başta olmak üzere iş planı kavramı, pazar araştırma, üretim, yönetim ve finans planlarını öğreniyor.
T
ürkiye’de ilk kurulan üç Avrupa Birliği İş
Geliştirme Merkezi’nin en başarılısı olan
İzmir ABİGEM, 2013 yılında verdiği 18 eğitimle ekonomiye 426 girişimci adayı kazandırdı.
İzmir ABİGEM’in KOSGEB ile girişimciliğin
yaygınlaştırılması amacıyla yürüttüğü Uygulamalı Girişimcilik Eğitimleri, girişimcileri iş planı
kavramı ile tanıştırarak başarılı işletmelerin
kurulmasını sağlamayı, eğitim sonunda girişimci
adaylarına kendi iş fikirlerine yönelik iş planlarını
hazırlayabileceği bilgi ve deneyimi kazandırmayı
amaçlıyor. 2 haftalık periyotlar halinde gerçekleştirilen eğitimleri tamamlayarak iş planını hazırlayan ve işini kuran katılımcılar, aynı zamanda
KOSGEB’in Yeni Girişimci Desteği’nden faydalanmaya hak kazanıyor.
İzmir ABİGEM’in verdiği eğitimlere katılan
adaylar; girişimcilik niteliklerinin sınanması, iş
fikri geliştirme ve yaratıcılık egzersizleri başta
olmak üzere iş planı kavramı, pazar araştırma,
pazarlama planı, üretim planı, yönetim planı,
finansal plan, iş planının yazılması ve sunumu
konularında ayrıntılı bilgi sahibi olurken, atölye
çalışmalarıyla da bilgilerini pekiştiriyor.
İzmir ABİGEM Yönetim Kurulu Başkanı Ateş
Demirkalkan, girişimcilik eğitimlerinin yanı
sıra işletmelere pazarlama yönetimi, finansman
yönetimi, iş geliştirme, insan kaynakları, ihracat
konsorsiyumları ve ihracatı geliştirme, KOBİ’lere yönelik hibe ve fonlar, proje döngü yönetimi,
kümelenme ve tasarım konularında da eğitim ve
danışmanlık hizmetleri sunduklarını bildirdi.
İzmir ABİGEM Direktörü Arzu Amirak, Mart
ayından bu yana KOSGEB tarafından yürütülen
programda verdikleri eğitimlere yüksek ilgi gösterildiğini belirtirken, “1000’in üzerindeki talep
ve mülakat süreci, destekler konusundaki ilginin
en somut göstergesiydi. Her bir aday ile yapılan
görüşmeler ve değerlendirmeler sonucu eğitim ve
sertifika alan girişimcilerimize, işlerini kurabilme
sürecinde iş planı ve uygulanabilir çözümler sunarak ve destek vererek yaratılan katma değerde
İzmir ABİGEM olarak yer almaktan mutluluk
duyuyoruz” dedi.
Atatürkorganize
Serap AKYOL AKSÜYEK
60
Karmaşaların ressamı
Lisedeki resim öğretmeninin resim yeteneğini keşfederek kendisini yüreklendirmesiyle resim sanatına
yönelen ve yaptığı eserlerle koleksiyonlarda yerini alan Ressam Zafer, genç yeteneklere örnek oluyor.
A
tatürk Organize Haber Dergimizin bu
sayısında, yaptığı resimlerle koleksiyonlarda yerini almış bir ressamın öyküsünü
paylaşacağız sizlerle. Lisedeki resim öğretmeninin, resim yeteneğini keşfederek yüreklendirmesi
ile resme yönelen Ressam Zafer’in (Selami Yıldırım) hikayesi bu…
1974’de Muğla’da doğan Selami Yıldırım, ilk
ve ortaokulu da burada okur, liseyi ise İstanbul’da
tamamlar. Lisedeki resim öğretmeni yeteneğini
keşfederek onu sürekli yüreklendirir. Üniversiteye
gitmek ister ancak özgür sanat anlayışını benimsemesi ona engel olur. Pastel boyalarla kopya
ettiği ağlayan çocuk çalışması bittiğinde resmin
onun için vazgeçilmez olacağını hisseder. Sonrasında birçok eskizleri olur. Kendisini bir ressam
olarak hissettiği eseri ise, lisede çalıştığı ‘Gemici
Kandili’dir. Bir ay boyunca büyük emek harcayan
Yıldırım, çalışılmış eser niteliği kazandırdığı bu
eserden sonra ressam olduğunu hisseder ve o
günden beri çizmektedir…
n Hiç ara verdiğiniz oldu mu?
“Liseden sonra hayat dümdüz gitmedi. Kendimi İstanbul’ da kitapçıda çalışır buldum bir anda.
Biz sanatçılar genelde ruhsal yönden duygusal
insanlarız. Bir eşiğe geldiğimizde kırılıveriyoruz.
Yani aslında buna ben nekaat dönemi diyorum.
Bu durumdan dolayı da ara verdim. Geçtiğimiz
yıllarda da ara verdiğim oldu.
1997-98 yıllarında aile şirketimizde çalıştığımız
dönemlerin sonuydu. Ve o yıllarda 98 mali krizinden nasibimizi almıştık. Bir gün Sıraselviler’de bir
restoranda yemek yerken bir yandan da deftere
çizim yapıyordum. Bu çizimlerimi izleyen bir ressam vardı. O da benim gibi resme küsenlerdendi.
Yanıma gelerek; “Tez Mehmet Güleryüz’ü gör ve
onun güdümüne gir” dedi. Sonra ben iz sürerek
Güleryüz’ü buldum ve kendisini ikna ederek
onun gözetiminde, Muğla’ya gidip gelerek çalışmalara başladım. Maddi gereksinimlerimi karşılamak için yazları Bodrum’da çalışıyor, zamanımın
diğer kısmında hep resim çiziyordum.”
Bir sanatçının başarısı, şüphesiz ailesinin, özellikle de eşinin kendisine ne kadar destek olduğuy-
sanat
sanat
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
la doğru orantılı. Bu anlamda Selami Yıldırım’ın
oldukça şanslı olduğunu söylemek mümkün.
“Benim eşim çok cefakardır. “Sakın sanatı,
resmi bırakma” der. Sanatıma saygı duyar her
zaman. Babam ve annem de öyledir. Ama diğer
çevrem biraz alaycı tavırla hareket ederler. Sanata yakın duran dostlarımsa saygı duyar ve yaptığım resimleri bana sorarak anlamaya çalışırlar.”
2002 yılında İlk sergisini Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde açar Selami Yıldırım.
Annesini kıramadığı için memur olarak bir süre
resme ara verir. Sonra İzmir’ e tayin olur. 2009
yılı sonunda Kedi Kültür ve Sanat Merkezi’nin
ilanını gören Yıldırım, içindeki ressamı durduramaz ve hemen Merkeze giderek buranın yetkilileri ile tanışır. Böylelikle ikinci kişisel sergisini
2010 yılında Kedi Kültür ve Sanat Merkezi’nde
açar. 23- 29 Aralık 2013 tarihlerinde üçüncü
kişisel sergisini Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda
gerçekleştiren Yıldırım, bu serginin açılmasındaki destek ve katkılarından dolayı EBSO
Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar ve
Genel Sekreter Mustafa Kalyoncu’ya dergimiz
sayfalarından teşekkür ederken, “Onlara minnet
borçluyum” diyor.
Ressam Zafer’in (Selami Yıldırım) resimlerinde anlatmak istediklerine gelince…
“Ben resimlerimde karmaşayı ve aynı zamanda dinginliği resmediyorum. 1998 ve 2000’li
yıllar arasında amcamın eski fırınının üstünü
atölye olarak kullanıp evreni işliyordum. Bunu
da 300x250 cm ebatlarında kendi hazırladığım
tuvallere yapmıştım. 2000’den sonra taşındığım
İzmir’de evde çalışmaya başladım. Bu sefer de
karmaşayı, tezatı ve dinginliği düşünüp onların resimlerini nasıl yaparım düşüncesiyle yola
çıktım ve devam ediyorum.”
Sanayici ve iş adamlarına “Lütfen sanata
önem verin” çağrısında bulunan Selami Yıldırım; sağlıklı toplumların anlayışında sanata
verilen öneme, bunun bir yaşam tarzı olması
gerektiğine de dikkat çekiyor. İzmir’ de resim
sanatının durumunu da değerlendiren Ressam
Zafer (Selami Yıldırım), İzmir’ de yeterli sayıda
galeri ve sanatçı olduğunu, ancak onları maddimanevi teşvik edecek bir alıcı olmadığını ifade
ediyor; “Aslında sergiler iyi lanse edilebilse
ve Türkiye çapında duyurulabilse belki piyasa
canlanacak. Bu konuda İş Dünyası ve Cemiyet
Hayatının biraz zaman ve bütçe ayırması sanatçılarımızın sanatlarını icra etmesini sağlayacak”
diyor.
n Hiç eğitimci olmayı düşündünüz mü?
Ressam Zafer (Selami Yıldırım): “Memur
olmasam belki olabilir. Aslında hafta sonları öğrenci kabul edebilirim. Gelmek isteyen olursa da
hayır demem. Öğrencilerimin içlerinden gelen
sesi kendilerine duyurmak ve onların toplumla
buluşmasına vesile olmak çok güzel bir duygudur.” Bundan sonrası için yapmak istediklerini
sorduğumuz Ressam Zafer (Selami Yıldırım);
“Bugün yaptığım resimlerin geleceği benim
adıma plan yapıyor. Bekleyip göreceğiz “ diyor
ve ekliyor:
“100 metrelik tuval üzerinde, insanın evrende yeniden doğuş için ana rahminde büyüyeceği
evreyi ve bir bebeğin dünyaya gelişini betimleyen çalışmayı yürütmeyi düşlüyorum. Aslında
Kaplumbağa terbiyecisinin yapıldığı köy olan
Turgut’ta doğduğum ve büyüdüğüm köyde bir
müze kurmak da isterim.”
Ressam Zafer (Selami Yıldırım)
TEL: (0533) 698 14 75
61
Atatürkorganize
62
teknoloji
teknoloji
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
T
l
ocak 2014
Akıllı telefonları
korumanın püf noktaları
eknolojinin her geçen gün bir
adım daha ilerlemesiyle 1990’ların
sonunda yalnızca arama yaparak,
mesaj atabildiğimiz cep telefonları ile
bugün fotoğraf çekiminden e-posta göndermeye, check-in işlemlerinden internetten gazete okumaya kadar yüzlerce
işlemi gerçekleştirmek mümkün hale
geldi.
İşadamları, akademisyenler ve
gazeteciler başta olmak üzere özellikle
sürekli seyahat halinde olan kişilerin
hayatını kolaylaştıran akıllı cep telefonları, hayatımızı kolaylaştırırken bazı
güvenlik unsurlarına da dikkat etmemiz
gerekiyor. Bu yazımızda akıllı cep telefonu kullanırken dikkat edilmesi gereken durumlara ilişkin önlemleri sizlerle
paylaşacağız.
İşte; güvenli içerik yönetim çözümleri
alanının öncü şirketlerinin yaptığı akıllı
telefonlarımızı korumaya yönelik en önemli 6
ipucu:
VPN bağlantısı olmadan asla
Birçok kullanıcı kablosuz internet bağlantı
noktalarını kullanmayı tercih ediyor. Ancak
dikkatli olun; etkin noktalar internete bağlanmak için pek de güvenli bir yöntem sayılmaz.
Bir VPN bağlantısı olmadan etkin bir noktada
kesinlikle gizli bilgi aktarımı yapmamaya özen
gösterin. Bu durum özellikle kredi kartlarınız veya hesap bilgileriniz için geçerli; fakat
e-postalarınız veya facebook için kullandığınız
parola bilgilerini de kapsadığını unutmayın.
Şifresiz WLAN kullanmayın
İnternet bankacılığı, otel rezervasyon teyidi
veya kiralık araba için ödeme gibi seyahatteyken yapmanız gereken hassas bir işlem varsa, bu
işlemi kesinlikle şifresiz bir WLAN kullanarak
yapmamalısınız. Böyle bir durumda bilgileriniz
herkes tarafından kolayca ele geçirilebilir. Eğer
bir VPN istemciniz yoksa kablo ile bağlantı talep
edin ya da mobil iletişim bağlantısı kullanın.
Çalınsa da bulabilirsiniz
Akıllı telefonunuza güvenlik uygulaması
indirmelisiniz. Bu uygulama, akıllı telefonunuzu
gerçek zamanlı bir tarayıcı kullanarak, zararlı
uygulamalara ve web saldırılarına karşı korur
ve hırsızların kontaklarınıza, fotoğraflarınıza ve
dosyalarınıza erişimini engelleyerek kişisel bilgilerinizi güvende tutar. Akıllı cihazınız çalınmış
bile olsa uzaktan etkinleştirebileceğiniz bir silme
işlevi ile cihazınızda bulunan tüm gizli bilgileri
yok edebilirsiniz.
PIN Kodu güveni artırır
Cep telefonunuzda bulunan ekranınız
kilitliyken belirecek PIN kodu işlevini etkinleştirdiğinizden emin olun. Telefonunuzun kilidini
açmak için izlemek zorunda olduğunuz gerçek
parola ve desenler, tabii ki daha iyi bir güvenlik
sağlayacaktır.
Acil durumlar için cep telefonu kimliği
Acil bir durumda riske girmemek için tedbirli davranın ve bir cep telefonu kimliği oluşturun. Bu fikir size ilk başta gereksiz gibi gelebilir
ancak acil bir durumda size zaman kazandıracak ve sizi büyük bir zahmetten kurtaracaktır.
Sağlayıcınızın yardım hattının numarası,
müşteri numaranız, telefon numaranız, telefonunuzun seri numarası olan 15 haneli IMEI
(Uluslararası Mobil Cihaz Kodu) ve SIM kart
numarasını bir yere not edin. Bu bilgiler sayesinde kaybolan akıllı telefonunuzun kullanımını
hızlıca engelleyebilir, yeni bir SIM kart sipariş
edebilir ve sadece birkaç gün içinde elinize
ulaşacak yeni telefonunuzla tatilinizin keyfini
çıkarmaya devam edebilirsiniz.
Atatürkorganize
64
B
Sektörlerin gözbebeği:
Durman Ambalaj
aşta gıda sektörü olmak üzere birçok farklı
alana yönelik koli ve kutu üretimine imza
atan Durman Ambalaj İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ndeki üretim tesislerinde
faaliyetlerini sürdürüyor. Firma, 2001 yılından
bu yana oluklu mukavva ambalajı, hammaddesi
kağıt olan pizza kutusu, seperatör, tava, ayran
viole, box koliler, kesimli küçük kutular, kasa
kapak, teleskopik koliler, tekstil kolileri, çiçek koli
ve çiçek seperatörleri, her ölçü ve ebatta kutu ve
koli üretimi yapıyor.
Her geçen gün ürün gamını geliştiren Durman
Ambalaj; pizza, süt ürünleri, matbaa, otomotiv,
mobilya, temizlik malzemeleri, elektrik, tekstil
alanlarının yanı sıra bunlara ilişkin internetten
satış yapan sitelerle de çalışıyor. İç ve dış piyasaya ürün imal eden firmanın, ihracat ayağının ilk
sırasında İsveç geliyor.
Kaliteli malı en uygun fiyatlarla tüketiciye
sunmayı ilke edinen Durman Ambalaj, oluklu
mukavva sektöründe müşteri odaklı bakış açısıyla ileri teknolojiyi kullanan, kurumsallaşmış kim-
liğiyle lider kuruluşlardan biri olmayı hedefliyor.
Kalitesine, hızına ve hizmetine güvenen firma,
günden güne büyüyerek markasını daha yükseğe
taşımayı hedefliyor.
İletişim Bilgileri:
Adres: 10016 Sokak No: 66
İAOSB Çiğli-İzmir
Tel: (0232) 376 76 89
Fax: (0232) 328 03 67
Web: www.durmanambalaj.com
E-posta: [email protected]
firmalarımız
firmalarımız
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
Eksim Polimer
büyümeyi sürdürüyor
P
lastik sektöründe 1997 yılından bu yana
kazandığı deneyimini geniş ürün portföyü
ile birleştiren Eksim Plastik Polimer Sanayi,
İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ndeki tesislerinde üretimlerini sürdürüyor.
Plastik dolgu malzemeleri, masterbatch boyalar
ve plastiğin her alanında kullanılabilecek geri dönüşüm granüller ile müşterilerine hizmet veren Eksim
Plastik Polimer Sanayi, müşteri merkezli vizyonu ile
her geçen gün başarı grafiğini yükseltiyor.
Oldukça geniş ürün çeşidine sahip olan firmanın
imal ettiği ürünler arasında; plastik filmler, borular,
çuvallar ve her türlü enjeksiyonluk malzemelerde
kullanılan polietilen ve polipropilen taşıyıcılı yüzde
20 ile yüzde 80 arası calcium carbonate dolgulu
compound ürünler, polietilen ve polipropilen
taşıyıcılı yüzde 30 ile yüzde 75 arası Titanium Dioxide dolgulu beyaz masterbatch boya compound
ürünleri; plastik film uygulamalarında, her cinste
plastik kasalarda, her cinste plastik borularda, her
türlü plastik enjeksiyon malzemelerin üretimlerinde
tamamen verilen özelliklere uygun ve standartta
geri dönüşüm granülleri, plastik cam elyaflı dolgu
malzemelerinin polietilen ve polipropilen ve polyamid taşıyıcılı yüzde 10 ile yüzde 50 arasında cam
elyafı dolgulu compound ürünler yer alıyor.
Son teknolojiden faydalanarak kalitesini sürekli
arttıran firma, markasıyla müşterilerinde kalite ve
güveni çağrıştırmanın mutluluğunu yaşıyor.
İletişim Bilgileri:
Adres: 10040 Sokak No: 3 Atatürk Organize
Sanayi Bölgesi Çiğli-İzmir
Tel: +90 (232) 328 34 70 -136
Fax: +90 (232) 328 34 60
www.eksimplastik.com
www.eksimpolimer.com
65
Atatürkorganize
66
TİCARİ İŞBİRLİKLERİ
BOFR20131204001 Spinal implant
üreticisi fransız firmanın distribütör
arayışı
Spinal implant üretimi konusunda
üretim yapan Fransız firma, ürünlerinin
satışı için distribütörlük yapmaktadır.
Fransız firmanın hedef kitlesinde beyin
cerrahisi (neurosurgery) ve ortopedi ile
ilgili faaliyet gösterenler bulunmaktadır. Ürünlerinin satış ağını genişletmek
isteyen firma ilgili potansiyel partner
ile gerekli know-how alışverişinin de
olacağını belirtmiştir.
BOPL20131108005 Medikal uygulamalar için tarayıcı üretimi yapan
polonyalı firmanın distribütör arayışı
Medikal uygulamalar (proktoloji,
bölgesel anestezi, damar erişim, kolorektal, üroloji, kas-iskelet) için onaylı
ultrason, idrar, veteriner ve biometrik tarayıcılar üretimi yapan Polonyalı firma,
distribütör aramaktadır. Tüm tarayıcılar
son teknolojiye sahip olup çok yönlü
kullanımlara olanak sağlamaktadır.
BOBE20131202002 Green roof
konusunda uzmanlaşmış bulgaristan
firmasının patentli teknolojisi için
distribütör arayışı
Çatılarda green çözümler geliştiren
Bulgaristan firması distribütör aramaktadır. Firma, müşteri ihtiyacına göre
şekillendirilebilen green çatı (green
roof) temini sağlamaktadır ve söz konuş
teknoloji için de patentini almıştır.
Söz konusu teknoloji her türlü binaya,
endüstriyel tesise, ofis binalarına evlere,
eco ve sürdüdürülebilir yapılara uygulanabilmektedir.
BR20110331034 Isıtıcı mat üreten
Alman firmanın ortaklık arayışı
Kızılötesi ısıtma sistemleri alanında
aktif Alman firma, yataklar için ısıtmalı
mat geliştirmiştir. Ürün sağlık kurumları, oteller ve özel kullanım için uygunluk
göstermektedir. Özellikle alerjik kişiler
için büyük fayda sağlamaktadır. Aynı
zamanda yatak içinde böcek, kene gibi
canlıların oluşumunu engellemekte ve
yatakların kullanım süresini uzatmaktadır. Sistemin prototipi oluşturulmuş
pazarlanması için girişim ortakları
aramaktadır.
BRSE20131121001 İsveçli iç çamaşırı perakendecisi firma yeni üreticiler
aramaktadır
2005 yılından itibaren kendi web mağazası markalı iç çamaşırı satışı yapan
bir İsveç firması kendi markaları altında erkek iç çamaşırları üretecek firma
aramaktadır. Şirket Macaristan, Türkiye,
Portekiz ve İtalya’daki tedarikçiler ile
ilgilenmektedir.
BRCZ20131113001 Çek firmanın
paslanmaz çelik ürün portföyüne
sahip üretici arayışı
1994 yılında kurulan Çek toptancı
firması paslanmaz çelik ürünleri üretebilecek ortaklar aramaktadır. Ürünleri
(paslanmaz çelik geniş ürün yelpazesi)
çoğunlukla gıda ve kimya endüstrisinde
kullanılmaktadır. Firmanın ürün portföyünde; paslanmaz çelik boru parçaları,
bağlantı parçaları, bağlantı elemanları
ve özel yüksek dayanıklı gıda hortumları bulunmaktadır. Bunun yanı sıra
Metalurji ürünleri çelik altıgen ve kare,
U-profilleri, L-profiller, T-profilleri, vb
levhalar, kalın duvarlı borular, kare tüpler, dikişsiz borular dahil flep, boyun ve
düz flanş, kaplin flanş, dizler, azalmalar,
kenar yüzük, boru dirsekleri, sanitasyon
başkanları, ızgaralar, bağlantı elemanları
(cıvata, vida, perçin, fındık, yastıkları,
hortum klipleri ve çivi dahil.) gb farklı
ürünleri de bulunmaktadır. Firma aynı
zamanda yabancı ortaklar için konsinye
satış hizmeti sunmak istemektedir
BRUK20131127001 İngiliz geri
dönüşüm firmasının tedarikçi arayışı
İngiliz geri dönüşüm firması harcanan otomotiv katalizör (auto cats) ve
dizel partikül filtrelerinin (dpf’s) geri
dönüştürülmesiyle platin grubu metallerinin geri kazanılmasını sağlamaktadır. Bu metaller 24-48 saat sonunda son
haline getirilmektedir. Uzman firma
bu alanda kendilerine katalizör, dizel
partikül filtresi veya platinyum grubu
metaller içeren seramik tedarik edecek
ortaklar aramaktadır.
TEKNOLOJİ İŞBİRLİKLERİ
13 NL 1D1D 3RY6 Alıcı ve uydu taşıdığı yararlı yükü kapsayan otomatik
kimliklendirme sistemi
Hollanda merkezli uluslararası
organizasyon yenilikçi otomatik kimliklendirme sistemi (AIS) alıcı patenti için
işbirlikleri
işbirlikleri
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
lisanslandırma yapmak istemektedir. Genellikle gemilerde kullanılan mesaj buluş yetenekleri
olan sistemleri Ortak AIS alıcıları, aynı kanal
durumlarında kötü boyutta olan için daha iyidir. Yenilikçi AIS sistemi arttırılmış sezgi içermektedir ve kanal tahmin algoritmaları, uydu
ve uçaklardaki gibi yüksek Doppler algılaması
uygulamalarına uygundur.
TOBE20131007001 Elektrikli araçlar için
şarj yapıları (sarj noktaları ve elektrikli
araçlar için IT platformu)
Brüksel merkezli firma endüstriyel elektronik ürünler ve şarj noktaları parkı için IT
Platformunda elektrikli mobilite çözümleri
üretmekte uzmanlaşmıştır. Firma, ortaklarına
elektrikli araçlar yapılarının gereksinimlerini
karşılamak için yenilikçi teknolojisini sunmaktadır. Teknik destekli Ticari anlaşma ve teknik
anlaşma yaparak ortaklık kurmak istemektedir.
TOES20131122001 Bluetooth bazlı
çocukların güvenliği için akıllı bileklik
İspanyol Start-up, yeni Bluetooth düşük
enerji 4.0 protokolünde çocuk güvenliği için
akıllı bileklik geliştirmiştir. Ebeveynlerin, akıllı
telefonuna için mobil uygulama olarak kurarak, çocuklarını kontrolüne izin vermektedir.
Çocukların konumunu akıllı telefon ekranında
görerek, belirlenmiş alandan çocuğun çıkması
durumunda alarm vermektedir. Teknik destekli
ticari anlaşma yapılmak istenmektedir.
TOIT20131015001 Mobil olarak hazır ve
ulaşılabilir, all-in-one çözümlerinde açık
kaynaklı portal
İtalyan firma yalın açık kaynaklı ulaşılabilir
portal mimarisi geliştirmiştir. İçerik yönetimi sistemi ve web framework özellikleri, son
kullanıcı ile kişiselleştirilmiş bilgilere erişim
noktası, ihtiyaca göre düzenlenebilen raporlar
ve firma portallarına veya intranetine gömülen
işbirliği araçlarını kombine etmiştir. Firma, KOBİ’lerle veya Resmi kurumlarla, sistem entegratörleri ve ilgilenebilecek başka firmalarla teknik
ortaklığa açıktır.
12 AM 83FA 3QGH Gofret ve makarna
tipleri için yeni üretim teknolojisi isteği
Şekerleme üretiminde çalışan, Ermeni bir
şirket, kuru tip gofret ve makarna üretimi
için yeni teknolojiler aramaktadır. Aranılan
teknolojinin avantajı yüksek üretim kabiliyeti
olmasıdır. Hedeflenen ortaklar makarna üretimi hattı üreticileridir. Ermeni şirket Lisans
anlaşması, iş ortaklığı anlaşması, üretim
anlaşması veya teknik destekli ticari anlaşma
yapmak istemektedir.
12 NL 60AH 3QL7 Kabloların plastik
korumaları için renkleme teknolojisi
Hollandalı bir firma bakır kabloların izolasyonunda özelleşmiştir. Plastik kablo mantosunun esnekliğini arttıracak ve daha spesifik
renkler kullandırabilecek teknoloji arayışındadır. Lisans anlaşması veya hâlihazırdaki üretim
hatlarının gelişimi için ortaklık anlaşması
yapmak istemektedir.
TOIT20131002002 Endüstriyel uygulamalar
için minyatürize enkoderlar
Kuzey İtalya’dan bir KOBİ, hareket kontrol
sektöründe çalışmaktadır. İnkremental/absolute enkoderlar geliştirmiştir. Hareket kontrol
uygulamalarına çok uygun bu ürün elektrik
motoruna, DC veya fırçasız motorlara veya
müşteri ekipmanlarına kolayca bağlanabilmektedir. Tipik uygulamalar arasında otomatik
kapı açılması, kaynak veya tekstil ağ besleme
sistemleri, küçük robotik uygulamalar ve
otomasyondur. Bu sektörlerde faaliyet gösteren
firmalar ile teknik ortaklık ve ticari anlaşma
yapılmak istenmektedir.
TRKR20130910001 Yakın alan iletişim
teknolojisinde (nfc), akıllı tahsilat ve kişiselleştirme servis teknolojisi
Koreli bir KOBİ bilgi yönetimi konusunda
özelleşmiştir. Şirket, akıllı tahsilat ve kişiselleştirme servis teknolojisi konusunda arayış
içindedir. Akıllı tahsilat teknolojisi, müşterinin
alışverişini direkt olarak akıllı telefonuna gönderen teknolojidir. Kağıt kullanılmamaktadır.
Kişiselleştirme servis teknolojisi kişinin kendi
kişisel verilerini yüksek standartta koruyarak kullanılmaktadır. Edinilen Patent hakları
konusunda anlaşma yapılacaktır. Buna uyacak
ortaklıklar aranmaktadır.
TRDE20131022001 Hovercraft için kontrol
ve yenilikçi sürüş sistemi geliştirmek için
ortak arayışı
Yenilikçi bir Alman Startup çoklu uygulamalar için hava yastığı üretmektedir. Şirket
bu konuda seri üretim yapan ilk Almanya’da
bulunan firma olacaktır. Bu konuda ortaklık
kurmak isteyen, inovatif sistemler geliştirmek
isteyen ortaklar aranmaktadır.
Ayrıntılı bilgi ve iletişim
Ticari işbirlikleri duyuruları için:
[email protected]
Teknoloji transferi duyuruları için:
[email protected]
67
Atatürkorganize
68
basında İAOSB
basında İAOSB
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
69
Atatürkorganize
70
basında İAOSB firmaları
basında İAOSB firmaları
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
71
Atatürkorganize
72
basında İAOSB firmaları
basında İAOSB firmaları
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
73
Atatürkorganize
74
gezi
gezi
İZMİR ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ
l
ocak 2014
Asırlardır yaşayan gelenek:
Yaran geceleri
Ç
ankırı'da 8 asırdır yaşatılan, Ahilik kültürünün parçası yaran geleneği, kış mevsiminde
yakılan yaran ocaklarıyla canlılığını koruyor.
Kent merkezi ve köylerinde kış akşamları yakılan
yaran ocaklarında 24 Oğuz beyini temsilen 22 yaran,
bir baş ağa ve bir küçük baş ağadan oluşan yaran,
yaklaşık 4 ay boyunca etkinliklerini devam ettiriyor.
Çankırı Karatekin Üniversitesi Yaran Kültürü
Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç.
Dr. Kadir Çayır, Yaran’ın birlik ve beraberlik içinde
yürütülen, kentin kültürel ve tarihi mirası olduğunu söyledi. Çayır, şöyle konuştu: "Yaran, en büyük
terbiye ve disiplin ocağıdır. 24 kişiden oluşur, bir
baş ağa, bir küçük baş ağa ve yaranlardan ibarettir. Oğuzlardan günümüze kadar özü Ahilik'ten
gelen daha sonra esnaf lonca teşkilatı haline dönüşmüş sosyal bir kurumdur.Çankırı'da her semtte,
mahallede ve köyde yıllardır bu yaren ocakları
kurulur. Anadolu'da sohbet gelenekleri çeşitlilik
arz etmektedir. Şanlıurfa'da sıra geceleri, Balıkesir Dursunbey'de barana geceleri gibi çeşitli sohbet
geceleri düzenlenmektedir. Bunlardan en aktifi
yaran kültürüdür." Yaran’a akademik destek
Yaran kültürünü korumak ve yaşatmak amacıyla 2012'de Yaran Araştırma ve Uygulama Merkezini
üniversite bünyesinde kurduklarını anımsatan
Çayır, yaran kültürünün 2010'da UNESCO'nun
İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili
Listesi'ne kaydedildiğini hatırlattı.
Yaran geleneğinin Çankırı başta olmak üzere Türkiye'nin çeşitli coğrafyaları ve Orta Asya'daki
Türk toplumlarında halen yaşatıldığını aktaran
Çayır, merkezin de bu konuda çalışmalar yaptığını vurguladı. Halk müziğiyle ilgilendiğini ifade
eden Çayır, "Yaran müziğinde çalışmalar yürütüyoruz. Çankırı yaranında geçmişte ve günümüzde
yorumlanan türküler üzerinde çalışmalarımız var.
Merkez olarak yaran kültürün yaşaması için elimizden geleni yapacağız" dedi.
Yaran Kültürünü Araştırma ve Dayanışma Derneği Başkanı İsmail Karcı ise bu kültürü yaşatmak
için dernekleşme yoluna gittiklerini belirtti. Yaran
geleneğinin Oğuzlardan bugünlere kadar geldiğine
işaret eden Karcı, şunları aktardı: "Dernek olarak
başlattığımız yaran eğitimleri var. Yarana yeni giren
esnafa müşteriler karşısında iyi hitap edebilmesi
için dil becerilerini geliştiren oyunlar öğretiyoruz.
Yaranda üç açık, üç kapalı destur vardır. Alın, kalp
kapısı her zaman açıktır. El, dil ve bel her zaman
kapalıdır. Bu düstur bilindiğinden dolayı en büyük
terbiye ocağıdır. Eskiden kızına talip olunan delikanlıya kız babası sorarmış, 'Çankırı Yaran Meclisine
katıldın mı, oradaki disiplini, terbiyeyi tattın mı?'
Bundan dolayıdır ki 'kız anadan öğrenir sofra düzmeyi, oğlan babadan öğrenir sohbet gezmeyi' sözü
önemlidir."
Yaran geleneğini gelecek kuşaklara aktarmak
için faaliyet yürüttüklerini dile getiren Karcı, "Yurt
dışında özellikle Türkmenistan ve Azerbaycan gibi
ülkelerde yarana benzer kültürler var. Üniversiteyle
bu alanda projeler üreterek yaran kültürünü yurt
dışına taşımayı düşünüyoruz. Aynı zamanda yurt
dışında yaşayan Türklere yaran kültürünü tanıtmak
istiyoruz" ifadesini kullandı.

Benzer belgeler

Euro=Dolar mı? - İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi

Euro=Dolar mı? - İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi İnovasyon Endeksi”nde 68. olan, başta da belirttiğim gibi dünyanın en kırılgan ilk 5 ekonomisinden birine sahip bir ülkemiz var. Bu sıralamaları değiştirmek güncel ve gelişime destek veren kurallar...

Detaylı