2007 Nisan Sayı - xn--sevgiyaynlar

Transkript

2007 Nisan Sayı - xn--sevgiyaynlar
2007-04 NÝSAN SAYI: 460 FÝYAT: 3.5 YTL
Sanatýn Ýnsancýl Soluðu
Bir kitap Dünyayý Deðiþtirebilir mi?
Güngör Özyiðit
“Tanrý’nýn Doðum Günü” yazarý
buRAK özDEMÝR’le
söyleþi Nihal Gürsoy
ÝÇÝNDEKÝLER
Aylýk Kültürel ve
Siyasi Dergi
Cilt: 39 Sayý: 460 Nisan 2007
Onur Baþkaný:
Dr. Refet Kayserilioðlu
Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna
Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü:
Ayþegül Kayserilioðlu
Yazý Ýþleri Müdürü:
Güngör Özyiðit
Yayýn Kurulu:
Güngör Özyiðit
Nelda Bayraktar
Özenç Kayserilioðlu
Hale Ürkmezgil
Haberleþme Sorumlusu ve
Okur/Abone Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu
0212 252 85 85
Faks: 02122491828
P.K: 471 Beyoðlu/Ýstanbul
Yönetim Yeri:
Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1
Cihangir/Ýstanbul
Baský:
Ýnkýlap Kitabevi San. Tic. A.Þ.
Çobançeþme Mah. Sanayi Cad.
Altay Sok. No:8 Yenibosna/Ýstanbul
Fiyatý: 3.5 YTL
Yýllýk Abone: 40 YTL
Yurt Dýþý: 50 YTL
Öbür Dünya
Hakkýndaki Bilgiler - II ........................ 2
Dr. Refet Kayserilioðlu
Ne mutlu Kalbi Temiz OlanIara III ...... 6
Ahmet Kayserilioðlu
Bir Kitap Dünyayý
Deðiþtirebilir mi?................................. 16
Söyleþi: Nihal Gürsoy
Hayatýmýn Aþkýný
Böyle Buldum
(Son Bir Kez) ........................................ 28
John Edwards/Arýn Ýnan
Tarih Boyunca “Ölüm”
(Çocuklarýn geçmiþ yaþamlarý) ................. 31
Carol Bowman/Nelda Bayraktar
Tedavi Þekli
(Kanserin Penceresinden
Bir Yaþam Sentezi - IV) .......................... 35
Özer Baysaling
Sanatýn Ýnsancýl Soluðu .................... 40
Güngör Özyiðit
Kryon Birleþmiþ Milletler’de
Kryon Celsesi ......................................... 42
SEVGÝ DÜNYASI
Sevgili Dostlar
Dünya hayatý dediðimiz yolda o kadar kýsa süreliðine, öylesine ince
bir çizgi üzerinde yürüyoruz ki… Bir yandan her þey geçici, her þey
bizim dýþýmýzda birden deðiþen ve hýzla geliþen paradigmalara baðlý, bu
dünyada varolmakla olmamak arasýndaki belli belirsiz sýnýr sanýldýðýndan da kolay geçiliveriyor; diðer yandan burada bulunduðumuz her an,
bize verilmiþ bu nimeti, yani yaþamý en iyi þekilde korumak, deðerlendirebilmek için bizden ciddi eylem, yararlýlýk ve ölçülü, planlý iþ talep
ediyor. Bunun üstesinden gelebilenler, bir de üstelik defalarca gidip
gelmiþ, dünyadaki yaþam tecrübelerini enine boyuna ölçmüþ, anlamýþ
yaþlý ruhlarsa, artýk yüklerinden kurtulmak, baþka yýldýzlara uçmak,
baþka boyutlardaki sevdikleriyle buluþmak istediklerinde, yapýlacak tek
þeyin karþýlýksýz vermek olduðunu anlýyorlar. Bazen kendi içlerinden
çýkardýklarý incileri veriyorlar, bazen bereket denizinin içinde yol alacaðý yatak olmayý seçiyorlar; þekil ve yöntem ne olursa olsun hayýr
düzeninin çalýþmasýna, her yere ulaþmasýna hizmet ediyorlar. Bunun
yanýnda dünya hayatýnýn hiç kimseye mükemmel olma þansý tanýmadýðýný, ayrýca uzun soluklu, uzayýp gidecek hayýrlarýn öneminin ve
deðerinin ilk bakýþta anlaþýlamayacaðýný, hattâ reddedileceðini de biliyoruz. Ýnsan olmak biraz da böyle bir þey.
Nihayet beklenen gerçekleþti. Gönüller gönülleri çekti, aradý, buldu,
buluþtu. Tanrý'nýn Doðum Günü'nün yazarý Burak Özdemir ilk söyleþisini yapmak için Sevgi Dünyasý'ný seçti. Ýnsanlarý gerçeðe uyandýrmak,
onlarý yüreklendirip "dinlerin üzerine giydirilmiþ kirli ve çirkin elbise"
yi çekip çýkarmak için bir insanýn nasýl kendini ortaya koyabildiðini
okuyacaksýnýz. Vaktiyle varolmuþ olan ama þimdi kaybolmuþ bir nur
vardý. "Kaybolan o nuru bulun ya da onun yerine siz çýkýn ortaya" diye
söylenmiþ sözün en belirgin örneklerinden biri Burak Özdemir.
Kendisiyle ayný emeli paylaþan insanlarý buldukça "gönlündeki iyiliklerin yýldýz yýldýz dökülmesini" bekliyoruz, hizmet yolunda en iyiyi vermesini umuyoruz, bunu yaparken "iyilerin ve doðrularýn gözle
görülmeyen ordularý"nýn onu koruyup gözetmesini diliyoruz.
En Derin Sevgilerimizle
SEVGÝ DÜNYASI
1
ÖZDEN ÝLE ERDEM KONUÞUYOR
"Öbür dünya
için sabit bir yer
düþünmemiz
doðru deðildir.
Bütün yýldýzlar
arasýndaki
boþluklarda,
hattâ bizim
civarýmýzda
bulunabilir."
Dr. Refet Kayserilioðlu
ÖBÜR DÜNYA
HAKKINDAKÝ
BÝLGÝLER - II
SEVGÝ DÜNYASI
Erdem- Öbür dünya
(spatyom) hakkýnda size
soracaklarým bitmedi. Ýlk
olarak öbür dünyanýn
nerede olduðunu soracaðým.
Özden- Öbür dünya
için sabit bir yer düþünmemiz doðru deðildir.
Bütün yýldýzlar arasýndaki boþluklarda, hattâ
bizim civarýmýzda bulunabilir. Onlarla aramýzda
bedeni bir bað ve irtibat
olmayýnca birbirimizden
haberimiz olmaz. Üstad
ismiyle kendisini tanýtan
büyük bedensiz varlýðýn
ifade ettiði gibi, bizi
saran ince toz zerrelerinden nasýl haberdar
deðilsek, aramýzda temas
imkâný olmayan âlemlerden de duygularýmýzla
ayný þekilde haberdar
olamayýz.
Erdem- Yani öbür
dünya bizim etrafýmýzda
mý?
Özden- Bizim
etrafýmýzdan baþlýyor ve
sonsuzluklara doðru
yayýlýyor. Bir hududu, bir
sonu ve dünyaya benzer
bir þekli yoktur. Bizim
etrafýmýzdaki ilk merhalede dünyadan ayrýlmak istemeyen, dünya
üzerinde yuvarlanmaya
3
can atan geri varlýklar
bulunur. Bunlar
etraflarýndaki eseri âlemi
göremeyen, oralarda
yükselmeye veya dolaþmaya tahammül edemeyen ilkel ruhlardýr.
Erdem- Bize çok yakýn
olduklarýna göre bunlarýn
insanlara bir zararý
dokunur mu?
Özden- Bedensiz varlýklarla insanlarýn irtibatý
ruhidir, bedeni deðildir.
Ruhi irtibat için
uzaklýk ve yakýnlýk yani mesafe
hiçbir rol oynamaz. Ancak varlýklar arasýndaki
ruhi alâka, sempati ve tekâmül
yakýnlýðý onlarýn
irtibatýný mümkün
kýlar. Bu bilgiye
göre geri varlýklar, ancak ruhen,
duygularý yönünden geri kalmýþ
insanlarla irtibat
kurabilirler.
Obsesyonlara (tasallut, bir ruhun bir insaný
tam tesiri altýna almasý)
sebebiyet veren bu geri
ruhlardýr. Ama onlara
kapýyý açan da insanlardýr. Üstün irtibatlar
için duygularýmýzý ve bilgilerimizi yükseltmenin
zorunluluðu burada
kendiliðinden anlaþýlýyor.
Erdem- Öbür dünyadaki hayat bizim
dünyamýzdakine benzer
mi?
Özden- Öbür dünyanýn
geri varlýklarý dünyaya
benzeyen þartlarda yaþarlar. Ama yükselmeye
baþlamýþ ve yükselmiþ
varlýklarýn yaþayýþlarý ile
dünyamýzýnkinin hiçbir
benzerliði yoktur. Geri
varlýklarýn bulunduðu
âlem dünyadan sonra
gelen bir üç boyutlu
âlemdir. Þartlarý dünyaya
oranla biraz daha süptil
olmakla beraber çok
yakýndýr. Bu sebeple bu
merhalenin varlýklarý
kendilerini dünyaya benzer evlerde, iþlerde,
eðlencelerde veya
iþkencelerde görürler.
Fakat bütün bu sahneleri
de kendi tahayyülleriyle
kendileri oluþtururlar.
Çünkü öbür dünyanýn
SEVGÝ DÜNYASI
4
maddeleri imajlarla
(tahayyüllerle) ve
düþüncelerle þekillenmekte, biçimden biçime
girmektedir. Bazen daha
üst varlýklarýn kendi
tahayyülleriyle özel
ortamlar oluþturarak bu
geri varlýklar için bir
yetiþme yerleri veya þartlarý hazýrlamalarý da
mümkün olmaktadýr. Bu
üstün varlýklarýn
hazýrladýklarý þartlar
ýstýraplý da olur,
neþeli de olur. Asýl
olmasý gereken
tekâmülü istenen
geri varlýðýn
ihtiyaçlarýdýr.
Erdem- Demek ki,
orada tahayyüllerle
ortamlar ve þartlar
meydana getiriliyor.
O halde bunlarýn
sabit bir þekli yoktur. Bu pek tuhaf
deðil mi?
Özden- Dostum
dünya da dahil, kâinatta deðiþmeyen
bir þey var mýdýr?
Yalnýz dünyadaki
deðiþmeler daha
yavaþ bir tempo ile
olmaktadýr. Çünkü
dünya maddesi
kabadýr. Fakat
bakýnýz insan
yüzüne, seneden seneye,
hattâ andan an'a nasýl
deðiþip durmaktadýr?
Öbür dünyanýn maddelerinin ise tahayyülle
þekillendiðini söyledim.
Demek ki tahayyüller
ayný tarzda devam ettiði
sürece bu þekiller ayný
halini koruyacaktýr
Erdem- Ruhlar kendi
âlemlerinde yaþarlarken
insanlarý görürler mi?
Özden- Ruhlarýn
görmesi gözle deðil,
etraflarýndan aldýklarý
tesirleri idrak
etmeleriyledir. Eðer
insanlardan tesir alabilen
bir ruhsa insanlarý görür.
Alamýyorsa göremez.
Veya yalnýz tesir alabildiðini görür. Ruhlarýn
tekâmül durumu
SEVGÝ DÜNYASI
ilerledikçe etraflarýndan
aldýklarý tesirler artar.
Erdem- O halde çok
yüksek varlýklar bütün
insanlardan tesir alýp
görmektedirler.
Özden- Çok yüksek,
yani dünyanýn idaresinde
vazife almýþ varlýklar
yalnýz insanlarý deðil,
hayvanlarý, nebatlarý ve
cansýz maddelerin en
küçük zerresini bile
görürler. Çünkü onlara
tesir gönderirler ve onlardan tesir alýrlar. Ýþte
onlara üstün varlýk
dememizin sebebi bu
azametli kudretlerinden
dolayýdýr.
Erdem- Peki ruhlar
dünyadaki dost ve akrabalarýný ziyaret ederler
mi?
Özden- Ruhlarýn farklý
tekâmül seviyelerinde
olduklarýný ve durumlarýnýn da bu seviyelerine
baðlý bulunduðunu
söyledik. Her varlýk
dünyada býraktýðý dost,
akraba ve sevdikleriyle
buluþmak, görüþmek,
öðrenmek ister.
Fakat bu isteðin
gerçekleþmesi ilk önce
isteðin kuvvetle duyulmasýna, sonra kendi þart
ve imkânlarýnýn uygun
5
olmasýna baðlýdýr. Öyle
kendi derdine veya kendi
zevkine düþmüþ olanlar
vardýr ki, baþýný çevirip
etraflarýna bakacak hali
yoktur.
Erdem- Ruhlar uyurlar,
yerler içerler mi?
Özden- Esasýnda ruhlarýn bunlara ihtiyacý
yoktur. Fakat henüz
dünya realitelerinden
kurtulamamýþ
olanlar.orada da dünyaya
çok benzeyen þartlar
içinde yaþarlar. Acýkýrlar,
yorulunca yatýp uyurlar,
iþ yerlerine, atölyeye
veya mektebe giderler.
Bu imkân ve þartlarý
bulamazlarsa zaten
yaþayamazlar. Onun için
onlarýn yetiþmesiyle
alâkalý olan yüksek varlýklar onlara lâzým olan
ortamlarý hazýrlarlar.
Kâinatta tekâmül tatlý bir
meyil takip eder, realitelerdeki deðiþmeler de
yavaþ yavaþ olur.
Erdem- Orada bir
nizam var mýdýr, yoksa
herkes baþýboþ mu dolaþmaktadýr?
Özden- Ýlk anda
baþýboþ, herkes kendi
âleminde gibi görünmesine raðmen, spatyomda
dünyadan daha sýký bir
nizam vardýr. Aksi halde
imkânlarý geniþlemiþ,
fakat idraki geniþlememiþ olan varlýklarýn
sebep olacaklarý
keþmekeþ bütün tekâmül
imkânlarýný bir anda
altüst ederdi.
Halbuki kâinatlarýn var
oluþu, tekâmüle hizmet
etmek içindir. Orada ve
hattâ dünyada da bütün
varlýklar görünmez
büyük kontrolörler,
hâkimler tarafýndan
devamlý kontrol ve
icabýnda sevk ve idare
edilirler.
Erdem- Vaktimiz yine
doldu fakat soracaklarým
yine bitmedi. Size öbür
dünyanýn gezegenlerle
alâkasý var mý, ruhlar
dünyada geçirdikleri eski
hayatlarýný hatýrlarlar mý,
tanýdýk ve akrabalarýyla
buluþurlar mý, oradaki
varlýklarýn mertebeleri
var mý gibi birçok sualim
vardý. Artýk gelecek defada sorarým.
SEVGÝ DÜNYASI
NE MUTLU
KALBÝ TEMÝZ
OLANLARA - III
Psikolog Ahmet Kayserilioðlu
SEVGÝ DÜNYASI
PARA CANAVARLARI
Alternatif týp ilaçlarý çok yaygýnlaþtý
ya... Belki bir gün gelir yararý olur diye
geçenlerde Taksim'de lüks bir otelde yeni
bir firmanýn bu tür ilaçlarýnýn tanýtým
toplantýsýna eczacý arkadaþlarla birlikte
katýldýk. Bu defaki ilaçlar Rus kökenliydi.
Onlarýn da bu konularda deðiþik çalýþmalarý olduðunu duyduðumuzdan merakýmýz fazlaydý. Ýlaçlarýn özelliklerini,
bileþimlerini, yarar alanlarýný öðrenmek
istiyorduk.
Toplantý doðal olarak yeni firmanýn
tanýtýmýyla ilgili konuþmalarla baþladý.
Sýrasýyla Rus ve yerli yöneticiler, baþarýlý
satýþ elemanlarý, bol övgüler ve alkýþlar
eþliðinde uzun uzun tanýtým yaptýlar. Bu
arada karþýmýzdaki masalar üzerine istif
edilmiþ ilaçlar hakkýnda aydýnlatýcý tek
söz duymadan, genel geçer söylemlerle,
her derde deva anlamýndaki reklamlarla
kulaklarýmýz epey þenlendi. Uzun zaman
sonra nihayet beklediðimiz an geldi diye
sevindik. Çünkü bu defaki konuþmacý bir
doktor hanýmdý. Ne var ki o da ilaçlarýn
satýþ yöntemlerini anlatmaya koyuldu.
Hangi yöntemle, ne kadar kazanç saðlayabileceðimize, ne kadar çok parayý çabucak cebimizde görebileceðimize bizleri
inandýrma gayreti içinde heyecan dozu
çok yüksek sözlerle uzun konuþmasýný
tamamladý...
Ýlaçlar karþýmýzdaki masada konu
mankeni gibi boynu bükük öylece duruyordu. Aslýnda hiç olmasalar da bir þey
farketmezdi. Onlar yalnýzca araçtý. Konuþulan sadece para, para ve paraydý!..
Nihayet en önemli an geldi. Þimdi takým elbiseli, gözlerinde þimþekler çakan
en baþarýlý Rus satýþ elemaný delikanlý,
engin deneyimlerini paylaþmak için
7
sahnedeydi. Kendisi de, tercümaný olan
Türk genci de, yine ilaçtan hiç söz etmeden, öyle heyecanlý ve yüksek perdeden
servet avcýlýðý yöntemlerini anlatýyorlardý
ki!... Bu, sadece paraya ve kazanca endekslenmiþ, beþ duyularýyla birden, kýsa
yoldan zengin olmaya kilitlenmiþ ruh
halinden bunalmýþtým!..
Dinleyicilerin büyük çoðunluðu; eski,
yeni satýþ elemanlarý ve adaylar da bu para
çaðlayanýnýn cazibesine kapýlmýþ, alkýþ ve
bravolarla salondaki harareti tavana vurdurmuþlardý ki, dayanamadým ve bir ara
eczacý eþime dönerek fýsýltýyla: "Biliyor
musun, sanki karþýmda canavarlar, canavar kapitalistler konuþuyor" demekten
kendimi alamadým. O da ayný frekanstaydý. Önlerde oturduðumuz için, kalkýp
giderek salonun huzurunu bozmak istemediðimizden, ya sabýr çekerek sonuna
kadar orada kaldýk. Ve konu mankeni ilaçlar hakkýnda tek söz duymadan otelden
ayrýldýk.
FAZLA ÖZLEM ZARAR GETÝRÝR
Yolda derin düþünceler içindeydim. Bu
sýrf paraya odaklanmýþ kardeþlerimize,
doðru yaþama prensiplerinden; gönül arýtma yöntemlerinden; haktan, hukuktan;
çevre ve insan sorunlarýndan söz edilecek
olsa, ayný þevkle otel salonlarýný doldurup, sonuna kadar dikkat kesilirler mi
acaba?!.. Ve acaba sizlerin yararlanarak;
belki de merak ederek; hiç deðilse, yeni
bir þey öðrenebilir miyim diyerek okuma
zahmetine katlandýðýnýz þu SEVGÝ
DÜNYASI dergimize; ucunda parasal bir
çýkarý görmedikleri için ellerini bile
sürmezler mi?!.. Ne yazýk ki büyük
olasýlýkla ne konferansa gelirler, ne de
dergiye göz atarlar.
SEVGÝ DÜNYASI
8
Tuzaðýmýz yalnýz ve sadece para mý?!
Sürekli sekse kafa yorarak, hiçbir gönül
kýrma kaygusu taþýmadan köþe bucak
partner arayanlar... Bütün vakitlerini, içkilerle, kumarlarla, gýybet ve dedikodularla
boþa harcayanlar...
Tüm tatminlerini, dost(!) ve tanýdýklarýný kýskançlýktan çatlatacak hünerler
yaratma atraksiyonlarýnda bulanlar...
Böyle nice tuzaklarla sarýlý etrafýmýz!..
Peki, seyirtretmekten öte, bu tutkularýna
esir olmuþ gözü gönlü baþka her þeye
kapalý yaþayan kardeþlerimiz için yapacaðýmýz hiçbir þey yok mu?.. Bizim Celselerimizde Rehber Varlýk tek cümlede
önemli bir anahtar verir:
“Fazla özlem zarar getirir. Onu özleyeni
DERDÝYLE BAÞBAÞA BIRAKMAK
GEREKÝR.”
Bu sözlerde önemli bir psikolojik kural
var. Ne yaparsak yapalým onlar özlemlerini gidermek zorunda. Tecrübe yaþamadan
akýl bir iþe yaramýyor ki!.. Eðer bu deneyimden geçmezlerse gözleri hep çöplükte
kalacaðý, tüm yaþamlarýnda bir eksiklik
duyacaklarý için, yaptýklarý her iþte adýmlarý hep geri geri gidecek. En iyisi onu
derdiyle baþbaþa býrakýp doyasýya tatmine
ermesini beklemek. Belki bu arada fazla
zarar görmesin diye, bazý öðütlerin onlara
yararý olabilir. Ama hepsi o kadar!.. Peki,
sonuna kadar böyle derdiyle baþbaþa mý
kalacak. Duya söyleye inanç haline
getirdiðimiz: "Kýrk yýllýk Yani, olur mu
Kani?.." diyerek ümidimizi tamamen
yitirecek miyiz?
UYANIÞ MUKADDERDÝR!..
Ýþte bunu yapar, bu kardeþlerimizi kaybolmuþ vak'a gibi düþünürsek, en büyük
yanlýþýn çukuruna düþeriz. Ýnsanlar
arasýnda özde bir fark olmadýðýný, her
insanýn O'nun Sevgisinden yaratýldýðýný,
yüce bir deðer eþsiz bir varlýk olduðunu
sadece dilimizle söyleyip orada kalacak
mýyýz? Hepimiz bu dünyada insan
düzeyine eriþmek için nice evrenlerde,
nice plânetlerde yaþamlar sürdüðümüzü,
bin bir emekle bu günlere geldiðimizi hiç
unutmamalýyýz. Âlemlerin Terbiyecisi,
Evrenlerin Baþ Öðretmeni Yüce Rabbimizin; hepimizi evire çevire, tekâmülün
üst basamaklarýna, insan üstü seviyelere
ulaþtýracaðýna, O'nun yüce düzeninin, bu
varlýk deðirmeninde tek bir taneyi bile
boþa harcamayacaðýna tam güvenmeliyiz.
Þu yaþadýklarýmýzý O'nun sonsuz zamanýnda sadece geçici bir kesit, geçici bir
görüntü diye belleyenler, sabýrla beklemesini de bilenlerdir. Özlemleri giderildikten sonra kardeþlerine sunacaklarý
hayýrlara ve örneklere hazýrlanmak için
þimdiden kollarý sývayanlardýr onlar.
Mevlâna'mýz bunu ne güzel þiire döker:
"Ýyi insanlarýn þarkýlarý
ta yukarlardan aþaðýlara
güneþin ýþýklarý gibi iniyor.
Ýyi insanlar yaðmur
demiyor, kar demiyor,
ortalýk kýþ kýyamet,
kollarý sývamýþlar
taze yaz meyveleri
yetiþtiriyorlar"
AZ SEÇÝLEN YOL
Aslýnda 2000 yýl önce Hz. Ýsa Luka
Ýncili 15/11-32 deki "tutumlu oðul-savurgan oðul" meselesinde tam anlamýyla
bunu vurgular. Tutumlu oðul ölesiye
çalýþken; iþi, zengin babasýný terkeden,
mirasýný peþinen alýp dýþarýlarda onu ho-
SEVGÝ DÜNYASI
vardaca harcayan savurgan oðulun; yaptýklarýna piþman olup tekrar yuvasýna
döndüðünde, babasýnýn nasýl da sevindiði,
oðlunu nasýl da þölenlerle, bayramlarla
karþýladýðý anlatýlýr bu meselde. Ancak
esas vurgulanmak istenen ibret sahnesi bu
deðildir aslýnda. Babasýnýn iþinde gece
gündüz çalýþmaktan bitap düþmüþ tutumlu oðul, bu sevinç ve coþkuya katýlmak bir
yana, olanlara bir anlam veremeyip, kýzgýnlýkla bir kenara çekilmiþtir. Gerçekte
ondan beklenen, kardeþinin doðru yolu
bulmasýndan dolayý babasýnýn duyduðu
sevince ortak olmasýdýr. Aslýnda bu ne
zor, ne kadar da az seçilen bir yoldur.
Kaba hak tartýþmalarýna, kendisiyle
kýyaslamalara, kýskançlýklara girmeden;
sadece kardeþlerinin, dostlarýnýn baþarýlarýndan hoþnut olabilmek, iþte gerçek
iyilerden, gerçek gönül erlerinden istenen,
beklenen de yalnýzca budur.
Aylardýr Hz. Ýsa'nýn "Daðdaki Vaaz"ýnýn
güncel yorumlarý üzerinde duruyoruz.
Biliyorsunuz ABD Kaliforniya San Diego'daki bir gruba 18 yýldan beri bilgiler
veren, Birleþmiþ Milletler'de bile beþ
celse yapan KRYON (Krayan) isimli
Rehber Varlýk; Ýsa'nýn Daðdaki Vaazýndaki 9 bildirinin sýrasýnýn da önemli
olduðunu, birinci bildirinin en çok enerji
taþýdýðýný söylüyordu. Bu birinci bildiride
Hz. Ýsa: "Ruhen yoksul olanlara ne mutlu,
çünkü onlar ailedendir" diye hitap ediyordu. Kryon; "savurgan oðul" meselinde
olduðu gibi; henüz olgunlaþmamýþ, ruhen
yoksul kalmýþ kimseleri, Ýlâhî Plân'ýn en
önde tuttuðunu belirtiyor ve sonra þöyle
konuþuyordu:
"... Ve böylece Ýsa'nýn kutlu bildirisi ve
ona eþlik eden öðüt þudur ki, kutlama
yapýldýðýnda ve aydýnlanmamýþ varlýklar
aileye katýldýklarýnda siz de bayram
edin... Ruhen yoksul olanlar çevremizde
9
bulunup, kendilerini sizin 'yeni çaðýnýzda'
görmeyen tüm varlýklardýr. Ancak Ruh'un
þefkati önce onlar içindir. Bunun bilgeliðini anlayýn; o zaman Tanrý'yý da
gerçekten anlayacaksýnýz!.."
Ýþte kalbini gerçekten temizlemiþ olanlara öðütlenen de, týpatýp doðru yolu
bulan oðluna, babasýnýn davranýþýdýr.
Onlara, geçmiþteki hatalarýný unutup,
baðýþlayarak, fedakârlýk ve sevgi ile el
uzatýp örnek olmalarýdýr. Öyleyse þimdiden temiz kalpli kiþiler çoðalýp, hiç
olmazsa nüfusun yüzde biri seviyesine
ulaþmalý ki; ilerde kardeþlerine el uzatacak, onlara tekâmül yolunda hýz kazandýracak, örnekler sunacak öncülerin sayýsý
fazla olsun!.. Ýyi ama, tozdan dumandan,
göz gözü görmez, kimse kimseyi bilmez
yaþayýp gittiðimiz günümüz dünyasýnda
bu nasýl mümkün olacak?!..
DÜNYA ÇAPINDA
MANEVÝ AYDINLANMA
Dinlerin, gülyüzlü peygamberlerin esas
öðretilerinden, Yaratan'ýn deðiþmeyen
ahlâk prensiplerinden çok uzaða düþtüðümüzü, þekil ve merasimlerin baþ köþeye
yerleþtiðini her an görüp durmaktayýz.
Sadece modern bilim bulgularýyla yaþama
anlam vermeye çalýþanlarýn çoðu da ilâhî
mesajlardan habersiz yaþayýp gidiyorlar.
Bizim Celselerimiz'de Rehber Varlýk
durumumuzu apaçýk ortaya koyar:
“Ve biliniz ki,
insan sýkýntýdadýr.
Ve biliniz ki
þimdi gönüllerde yer eden,
O'nun dileðinden baþkadýr
da, ondandýr hep sýkýntý ve
ondandýr hep böyle
10
ayrý ayrý, bölük bölük
toplanmak.
Ve iþte ondan yalan ortada.
Ve iþte ondan kavga
her zaman var. Ve iþte
ondan düzen böyle bozuk.
Böyle gidecekse,
böyle duracaksa
her þey yerinde, size ve
kardeþlerinize ne yazýk!.."
Kur'aný Kerim'deki 7 uyuyanlar örneðinden biliyoruz ki Ýlâhî mesajlar ve
O'nun gerçek ahlâk prensipleri bir toplumda dile getirilemez veya yaþanmazsa o
toplum aradan 300 yýl bile geçse doðru
yolu bulamýyor.
O en güzel gülyüzlü Hz. Muhammed
ile, baþlangýçtan beri tüm peygamberlere
gönderilen "Ýslâm Dini"nin tamamlandýðýný, artýk yeni bir din ve yeni bir nebi
gönderilmeyeceðini biliyoruz. Nüfus artýþý, çevre sorunlarý, nükleer savaþ olasýlýðý,
enerji kaynaklarýnýn tükenmesi, açlýk,
fakirlik, bin bir psikolojik sýkýntýlar içinde
kývranan insanoðluna þimdi rehberlik
edilmeyecek de ne zaman edilecek?!!!..
Çok þükür ki dünyamýzda 150 yýllýk bir
geçmiþi olan parapsikoloji bilimi yöntemleriyle; geçmiþ senelere göre çok daha
yoðunlaþmýþ olarak, dünyanýn her tarafýnda Rehber Varlýk'lar aracýlýðýyla deðiþik
gruplara doðru yaþama bilgileri aralýksýz
sunulup duruluyor... Deðiþmeyen ahlâk
kurallarýna, kutsal kitaplarýn temel öðretilerine uygun olan ve çaðýmýzýn yaþantýsýna uyarlanan bu öðretilerle gönlünü arýtan
insan sayýsý gittikçe çoðalmakta, ilerde
ruhen yoksul olanlara el uzatmak için
kendilerini geliþtirip, terbiye etmekteler.
Aslýnda gönül arýtmanýn temel öðretileri
baþlangýçtan beri Gülyüzlü Peygam-
SEVGÝ DÜNYASI
berlerle, Kutsal Metinlerle insanlýða hep
duyurula gelmiþtir. Bunlarýn en önemlisi
"Sana yapýlmasýný istemediðini baþkasýna
yapma" ya da baþka bir deðiþle: "Sana nasýl davranýlmasýný istiyorsan, sen de
kardeþlerine öyle davran" ana prensibidir.
Bir karara varýrken veya özeleþtiri yaparken her kapýyý açacak bir maymuncuk
gibidir bu deðiþmeyen ahlâk kuralý.
Yunus Emre dört kitabýn özünü bunda
görmektedir:
"Sen sana ne sanýrsan
ayruða da onu san;
Dört kitabýn manâsý
budur eðer var ise!.."
Ýnsanlýðýn hayrý için sürekli iyi þeyleri
düþünmek, bulmak ve bulduðu hayýrlarý,
doðrularý, yükselmenin beþ basamaklý
merdiveniyle, doðruluk, iyilik, çalýþma,
bilgi ve sevgiyle eylem alanýna dökmek
kalbin temizlenmesinde ve çevreye
örnekler sunulmasýnda en kestirme
yoldur. Elbet bunlarý sabýrla, fedakârlýkla
ve saygýyla yapmaktýr esas olan. Uzun
sözün kýsasý Bizim Celselerimiz'de
Rehber Varlýðýn, SEVGÝ'yi iþ ve eylem
olarak ortaya koyan þu tanýmýdýr:
“Sevgi, hiçbir þeyi
ayýrt etmeksizin sevenlerin;
sabrederek sevmek;
sevmek için çalýþmak,
çalýþtýkça sevmek;
severken saygý duymak,
saygý duyarak sevmek için
yaptýklarý iþtir!.."
Rehber Varlýðýn þu sözleri de beþ basamaklý merdivende yükselmenin anahtarlarýný vermektedir:
SEVGÝ DÜNYASI
“Üstünsünüz; O'nun
yapma dediklerinden
vazgeçmiþseniz...
Üstünsünüz;
vesvese verenin
üstünden gelmiþseniz...
Üstünsünüz; ululuk
bilmediðinizden, horlayýp
arka dönmediðinizden...
Üstünsünüz; horlayýp
sýrt dönüp, yön deðiþtirip
boþ koþmak
alçaklarýn iþidir.
Üstünsünüz;
kendinize istediðinizi
kardeþinize
istediðinizden...
Üstünsünüz; sevmesini
bilmek için geldiðinizden...
Üstünsünüz;
yükseldikçe, küçülerek
durduðunuzdan...”
Marifet, "caným bunlarý biz de biliyoruz" diyerek kendini hiç geliþtirmeden
eski bildiði yollarda kaygusuzca yürümek
deðildir elbet!.. Bunlarý uygulamak,
özeleþtiri ile sürekli gönlünü arýtarak,
çevreye bilgi, hizmet ve örnekler sunmaktýr, marifet!..
KRYON'IN
TEMÝZ KALPLÝLERE ÖÐÜTLERÝ
Akaþa Yayýnlarýnýn büyük hizmetiyle
Türkçemize kazandýrýlan ve baský üzerine
baský yapan Kryon Varlýk bildirileriyle
ilgili 8 kitapta; kendini manevî aydýnlanmaya, geliþmeye ve hizmete adamýþ gönül
erlerinin; yaþadýðýmýz þu modern çaðýn
tüm zorluklarýna ve engellerine raðmen,
doðru yoldan sapmadan nasýl yürüyecek-
11
lerine dair çok öðütler var. Bunlardan
alýntýlar yapacaðým. Ancak önce Kryon'un
Hz. Ýsa'nýn Daðdaki Vaazýnýn 6. bildirisi:
"Ne Mutlu Kalbi Temiz Olanlara" hakkýnda söylediklerini aktarmak istiyorum.
Kryon, iyi yürekli anne, babalarýn çocuklarýný doðru dürüst eðittikleri halde, sonucun hiç de istedikleri gibi olmamasýndan
yaþadýklarý dehþete deðiniyor. Herkesin
kendi karmasýyla, kendi planýyla yeryüzüne geldiðini, sipariþ üzerine çocuk gönderilmediðini, istenmeyen nitelikleri de
sergilese, ona bu yanlýþlarýndan kurtulabilmesi için örnek ve yardýmlar sunmaktan baþka elimizden bir þey gelmeyeceðini belirtiyor. Bunun gibi zor olaylarla
karþýlaþtýðýmýzda, pes edip bir kenara çekilmeden, sonuna kadar çözümler için
gayret sarfetmemizi öðütlüyor.
Akaþa Yayýnlarý 3. kitap s:106-107'den
aktarýyorum:
"Kalben saf olanlara ne mutlu. Sevgili
varlýklar, kim kalben saftýr. Aranýzdaki
annelere seslenmek istiyorum, içinizde o
deðerli yaþamý taþýrken çevrenizdeki
çocuklara bakar ve çoðunlukla þöyle söylerdiniz: Benim çocuðum böyle olmayacak, çünkü ben çocuðumu daha iyi eðiteceðim. Ben çocuðuma evde sadece en iyi
gerçekleri öðretecek ve sadece sevgi göstereceðim. Onu koruyacak ve iyi eðiteceðim. Ve o beni çok seven mükemmel bir
çocuk olacak..."
"Sonra bazýlarýnýz dehþet içinde bu
küçük varlýðýn inanamadýðýnýz bir dizi
nitelikle geldiðini görürsünüz! On da
öfke, korku, kýskançlýk, benmerkezcilik
ve hattâ hilekârlýk vardýr. O bunlarý sizden
öðrenmemiþtir, öyle deðil mi? Bu, sizin
gezegeninizde doðmuþ tüm çocuklarýn
karma nitelikleri olarak taþýdýklarý damganýn kanýtý deðil midir?.. Olaný biteni
gören siz anneler çabucak görevinizin
12
onlarýn bu niteliklerden kurtulmalarýna
yardým etmek olduðunu fark ettiniz! Evet,
kalben saf olan kiþi kontratýnýn sorumluluðunu üstlenmiþ ve kurban diye bir þeyin
olmadýðýný anlamýþ kiþidir. Her biriniz
hayatýnýzda bizzat sizin planladýðýnýz bir
dizi durumdan geçiyorsunuz. Ve bu size
ne kadar garip görünse de, kendinizi
þimdi her ne durum içinde buluyorsanýz
da, onu siz planladýnýz. Ve þimdi içinde
bulunduðunuz durumlardan siz sorumlusunuz. Ve bu olgularýn tüm bilgisine
sahip olduðunuzda, siz Ruhun, kalben saf
dediði bir varlýk olursunuz... Diyebilirsiniz ki: "Bu nasýl olabilir, çünkü bu
durumlarýn bir çoðu olumsuz" ve Ruh da
size der ki: "siz bu þeyleri, onlarýn üzerine
yürüyebilmek amacýyla istediniz..."
Þimdi sizleri Rehber Varlýk Kryon'un
kalbini arýtma uðraþý içindeki gönül erlerine, ýþýk savaþçýlarýna deðiþik tarihlerde
verdiði öðütlerle baþbaþa býrakýyorum.
Ýnanýyorum ki bu öðütlerden en az bir,
veya birkaçý ruhsal geliþmenizde yolunuzu aydýnlatacaktýr:
"Tanrý'nýn sevgisi, insanlar için yeni bir
duygu deðildir. O, Ýncil'de yer alan
Pavlus'un Korintoslulara birinci mektubunun 13. bölümündeki yazýsýnda ortaya konmuþtur. O, tüm ihtiyaçlarýnýzý
karþýlayan sevgi dolu bir ana-babanýn
duygusudur. O sizi koþulsuz olarak seven
bir arkadaþýn ya da eþin duygusudur... O
Tanrý'nýn sevgi dolu kollarýdýr. O evrende
eþsizdir ve tek bir kaynaða sahiptir. O
hepimize aittir ve o bizim kiþisel kaynaðýmýz ve armaðanýmýzdýr. (1. kitap s:39)
Pavlus'un Korintoslulara birinci mektubunun 13. bölümü:
"Ýnsanlarýn ve meleklerin dilleriyle
konuþsam, ama sevgim olmasa ses veren
bir bakýr çalgý, ya da gürültü çýkaran bir
zil sesi olurum. Peygamberlik etme
SEVGÝ DÜNYASI
yeteneðim olsa; tüm gizleri ve bilgileri
bilsem, üstelik daðlarý yerinden oynatabilecek iman bütünlüðüne sahip olsam,
ama sevgim olmasa, bir hiçim. Sahip
olduðum her þeyi yardým olarak versem,
bedenimi de yakýlmaya sunsam, ama
sevgim olmasa, bana hiçbir þey kazandýrmaz.
"Sevgi sabýrlýdýr, iyilikle davranýr,
kýskançlýk tanýmaz. Sevgi büyüklenmez,
böbürlenmez, utandýrýcý bir þey yapmaz,
kendi çýkarýný gözetmez, içerlemez,
kötülüðün hesabýný tutmaz. Haksýzlýk
karþýsýnda sevinmez, gerçek karþýsýnda
sevinir. Sevgi her güçlüðe dayanýr, her
þeye inanýr, her þeyden umutlanýr, her
duruma katlanýr.
"Sevgi yozlaþmaz. Peygamberliklere
gelince, geçip gidecekler. Diller susacak,
bilgi de yok olacak. Çünkü bilgimiz de,
peygamberliðimiz de tam deðil, kýsýtlýdýr.
Ama "Yetkin olan" geldiðinde, kýsýtlý olan
ortadan kalkacak. Çocukken, çocuk gibi
konuþur, çocuk gibi düþünür, çocuk gibi
akýl yorardým. Olgunluk döneminde
çocukluða özgü davranýþlarý geride býraktým. Çünkü þimdi aynada bir bilmece
görür gibi görüyoruz, ama o zaman yüz
yüze göreceðiz. Þimdi kýsýtlý olarak biliyorum; ama Tanrý'nýn beni tam olarak
bildiði gibi, o zaman ben de tam olarak
bileceðim.
"Þimdi ise iman, ümit ve sevgi bu üçü
kalýyor. Bunlarýn en büyüðü: SEVGÝ'dir."
KRYON'dan alýntýlarý sürdürüyorum:
"EGO, sizin en büyük düþmanýnýz olacaktýr. Ýsa bile hayatýnda belli zamanlarda
kendi gücünü farkettiðinde ego ile ilgili
bazý sorunlar yaþamýþ ve aydýnlanmamýþ
insanlar karþýsýnda sabýr ve hoþgörüsünü
yitirecek hale gelmiþti. Ego esasen insana
özgüdür. O, perdenin bizim tarafýmýzda
göz önüne alýnan, hesaba katýlan bir þey
SEVGÝ DÜNYASI
deðildir. Ben bir biyolojik zihnin kendine
aþýrý önem vermesinden, kendini fazla
yüksek görmesinden söz ediyorum...
(1/56)
"Kendinizi baþka birçok insanla birlikte
bir katran yataðýnda hayal edin... tepeden
týrnaða katranla kaplandýðýnýz, katranýn
yoðunluðu yüzünden hýzlý hareket
edemediðiniz bir halde... Birden Tanrý'dan
gelen ve bedeninizi temizleyen ve
katranýn içindeyken bile bedeninizi temiz
tutan "sihirli"
bir gereç keþfediyorsunuz!!!..
Çevrenizdeki
kiþiler hâlâ katranla kaplanmýþ
olduðundan tabii siz hemen
göze çarpýyorsunuz, farklý ve
temizsiniz, þimdi siz katrana
bulaþmadan, engelsiz serbestçe yürürken
diðerlerinin sizi görmezden geleceklerini
mi sanýyorsunuz? Aaah izleyin! Onlar da
deðiþmek üzereler! Birincisi, siz her nereye yürürseniz onlar size yol açacaklardýr.
Ýkincisi, onlar size böyle bir þeyin nasýl
mümkün olduðunu soracaklardýr. Ve onlar
da "Tanrý'dan gelen gizli gereci bulduklarýnda, her biri kendi için kullanacak,
temizlenenlerin sayýsý artacaktýr. Siz
onlardan temizlenmelerini istemediniz
ama örnek oldunuz. Ve böylece temizlenmiþ bir kiþi, pek çoðunun temizlenmesine
yol açtý. (2/133)
"... Dinlenen bir grup içinde en azýndan
biri ayaða kalkýp çalýþmaya baþlamalýdýr
ki, diðerleri de onu izlesinler. Aksi taktirde hepsi dinlenmeye devam edecektir.
Dolayýsýyla siz bizzat, gözlemlemeye
çalýþtýðýnýz deðiþimin katalizörüsünüz.
13
Önce siz deðiþmeden, çevrenizde hiçbir
þey meydana gelmeyecektir. (3/51)
"Solara'nýn celselerinde ortaya konan
mesajlar, her yýl gözden geçirilmeli ve
hatýrlanmalýdýr. Çünkü bunlar muhteþem
mesajlardýr ve asla eskimeyeceklerdir.
Solara'nýn bu talimatlarýný sýk sýk
okuyun... Böylesi bir olay sizin çaðýnýzýn
sonuna dek kutlanmalýdýr. Yeni Çað ile
ilgili medyum kanalýyla aldýðýnýz tüm
mesajlara da böyle davranmalýsýnýz.
Ýnsanlarýn eski
þeyleri bir kenara býrakýp,
SÜREKLÝ YENÝ ÞEYLERÝ
BEKLEMEK
gibi bir eðilimleri var. Ve biz
þimdi, size verilmiþ birçok þeyi yüksek bir
yere koyup, onlara sýk sýk bakmanýz gerektiðini söylüyoruz. Bunlar, yüksek bir saygý görmesi ve
kutlanmasý gereken þeylerdir. Çünkü
getirdikleri haberler gerçektir ve bunlar
asla eskimeyecektir. (3/66)
"... Çünkü gerçek huzur, geçmiþte sizi
üzen ve sýkan o þeylerin þimdi artýk sýkmadýðý bir hâldir... Siz çevrenizdeki kiþilerin sizin huzur düzeyinizle birlikte
deðiþmeye baþladýklarýný göreceksiniz...
Size tekrar söylüyoruz ki, birinin deðiþimi
bir çoðunu etkiler. Eðer bu yeni çað için
gerekli bir yaklaþýmý vaaz etmemiz gerekseydi, bu: SÝZÝN KENDÝNÝZÝ DEÐÝÞTÝRMENÝZ olurdu. (3/248)
"Sizi asla sevemeyeceðini, ya da sizin
asla baðýþlamayacaðýnýzý düþündüðünüz
biri var mý?.. Yapmanýz gereken tek þey
onu KENDÝ ÝÇÝNÝZDE düzeltmektir. Ve
sevgili varlýklar, siz bunu yaptýðýnýzda,
14
diðer insanlarý gerçekten baðýþlayýp,
anlayýp hoþ gördüðünüzde, onlara neler
olacaðýný izleyin. Çünkü onlarla olan
karma baðýnýzý kestiðinizi anlayacak ve
kendileri de o durumdan uzaklaþacaklardýr. (4/82)
"Siz ýþýk iþçilerisiniz, çünkü siz ýþýðýnýzý
alýp iþ yerine götürüyor ve onu çevreye
yayýyorsunuz... Bu, onlara bir þey vaaz
etmenizi gerektirmemiþtir... Ve siz TANRI
sevgisiyle yaþadýðýnýzda, konuþtuðunuzda
ve yüksek bir biçimde titreþtiðinizde
SEVGÝ DÜNYASI
diðerleri bunu FARK EDECEKLERDÝR.
Ýþ yerinde huzur bulmayý bekleyin. Orada
çözümlenemez hiçbir þey yoktur. Orasý
huzuru en kolay bulabileceðiniz yerlerden
biridir. (4/140)
"Cinsiyetinizden hoþnut musunuz?
Görünüþünüzden, beden tipinizden, ya da
dikkatle planladýðýnýz ve sorumlu olduðunuz þeylerden hoþnut musunuz?.. "Keþke bu farklý olsaydý" ya da "þundan veya
bundan hoþnut deðilim" dediðinizde bilin
ki bu sözle içinizdeki Tanrýsal zihnin
planladýðýna karþý gelmektesiniz.
Onun yerine aynaya bakýp þöyle
söylemeye çalýþýn: "Ben bundan
hoþnut ve mutluyum, çünkü onu
bu þekilde ben
planladým. Bu
benim Tanrýsal
taþýtýmdýr.
Ve
tam da olmasý
gerektiði gibidir"
Ve biz þimdi görüntü ve yaþ sorunlarýndan, þu
anda bedeninizde
yer alan her þeyden söz ediyoruz.
(4/150)
"Tüm insanlar
EGO'ya sahiptir.
Ego sevginin antitezidir... Burada
önemli olan ego'nun
sevgiyle
dengelenmesidir.
Tüm bu düalite
nitelikleri yerin-
SEVGÝ DÜNYASI
dedir, size sevgiyle verilmiþ ve BÝYOLOJÝNÝZE DAMGALANMIÞLARDIR...
Sevgiyle hafifletilip ölçülü hale getirilen
ego, uygun hale gelir. O, ölçüsüz ve ham
biçimde iken sevginin düþmanýdýr.
(4/209)
"Tanrý sevgisinden söz eden ama bunu
uygulamayanlar, Tanrý'nýn yasalarýna
umutsuzca uymaya çalýþýp da onun yerine
insan yasalarýna uyanlar, artýk bu tutumlarýný sürdüremeyecekler. Ayrýca dünya
onlarý, öðrettikleri þeylerden dolayý
sorumlu tutmaya çalýþacak. Tüm dünya
insanlarý, internet gibi araçlarla yapýlan
ifþaatlarý anlamaya baþladýðýnda, bazý sistemlerin DENGESÝZ olduðu ortaya çýkacak. Geçmiþlerinde spiritüel olmadýklarý
halde pek çoklarý, "bir þey söyleyip, baþka
þey yapan doktrinleri" ilk eleþtirenler olacaklar. Sonuçta bu doktrinlerin saflarý
içinde giderek daha az genç insan bulunacak. Ve birçok örgüt saygýnlýðýný yitirip,
adetâ kuruyacak. (6/220)
"Bir zamanlar hemen her þeyin karanlýk
bir yaný vardý... Öyle karanlýk ki, SIRLAR
yüzyýllar boyunca gizlenebilirdi. Son
zamanlarda sýrlar ve GÝZLÝ FESAT
TERTÝP'leriyle ilgili farklý bir þey dikkatinizi çekti mi? Onlar bu yeni enerjide
uzun süre sýr olarak kalamazlar... Bu
siyasette, iþ dünyasýnda... hattâ ülkelerin
liderleri düzeyinde vuku bulmaktadýr...
Artýk saklamak mümkün deðildir. (7/295)
"On yýl önce size ülkenizdeki en büyük
þirketlerin "dürüst davranmadýklarý" için
batacaklarýný söyleseydim bana inanýr
mýydýnýz? Dünya üzerindeki en büyük
dinî örgütlerden birinin dürüstlük yüzünden (bazý papazlarýn çocuklara cinsel
tacizde bulunduklarýnýn ortaya çýkmasýndan ötürü) dizlerinin üzerine çökeceðini
kehanet etseydim bana inanýr mýydýnýz?
15
Hayýr, inanmazdýnýz. Böyle þeyler
mümkün olarak görülmezdi. Büyük para
ve büyük din dokunulmazdý. Eh, haberleri
izleyin ve okuyun. Buna "budama" denir.
Bu, her ülke ve her inanç sistemi için
geçerlidir. Bu ateþin kývýlcýmlarý her yana
yayýlacaktýr. (8/144)
"Onlara "Ýlluminati" denir. Onlar gizli
gruptur. Onlar þifre-yapýcýlarýdýr ve sizin
sosyal durumunuzun iplerini oynatmýþ
olanlardýr... Para piyasalarýný ele geçirip
onlarý yönetmiþlerdir...
Onlar sizin varlýðýnýzý kendi ceplerine
yöneltmiþlerdi... Onlar sizin Yunanistan
dediðiniz ülkede bulunuyorlardý. Bu grup
orada kurulmuþtu ve yine orada DAÐILDI. Onlarý çok þoke eden bir biçimde
"dürüstlük-bütünlük" denen bir konserve
açýlmaya baþlandý. Sonra siz herkesin
herkesle neredeyse maliyetsiz bir biçimde
konuþmasýný saðlayan bir teknoloji
geliþtirdiniz: (ÝNTERNET). Onlar artýk
karanlýklarda saklanamazlardý ve dört yýl
önce ÇÖKMEYE baþladýlar. Bu dünyada
artýk bu derecede KOMPLOLAR olamaz.
Bunun nedeni þudur: Bu dünyanýn her
yanýnda sizler gibi kendilerini bu ýþýðý
yaymaya adamýþ DENÝZ FENERLERÝ
vardýr. Her yerde ýþýklar yakýlmýþtýr.
(8/159)
Gelecek sayýda: Daðdaki Vaazýn 7.
bildirisi "Ne Mutlu Barýþ Yapýcýlara"
konusu üzerinde duracaðýz.
SEVGÝ DÜNYASI
16
Bir Kitap
Dünyayý
Deðiþtirebilir mi?
Söyleþi: Nihal Gürsoy
“Kurtarýcý mantýðý, Ýslâm diyalektiðinde asla çalýþmaz. Zaten bu berbat dünyayý arýndýrmak için
hiçbir zaman tek bir kurtarýcý da yetmeyecektir. Milyonlarca kahramana ihtiyacýmýz var bizim.
“Hepimiz, kendi yaþadýðýmýz evrenin merkez noktasýyýz ve artýk bunun farkýna varmamýz gerekiyor.
Ve bu evrende bir þeyler yanlýþ gidiyorsa, kendi iç dünyamýzda bunun tek sorumlusu kendimiziz.
“Tanrý'nýn Doðum Günü'nün bir görevi de, elçilik müessesesine insanlarýn yüklediði tabularla dolu,
efsanevi anlamlarý ortadan kaldýrmaktýr. Açýk bir kalp, duru ve çalýþkan bir beyin, cesaret ve bir parça
adanmýþlýk... Bu özellikleri bir araya getirirsen, Tanrý seni derhal iþe alýr, görev verir.
“Bilge insanlar olarak bizlerin yapmasý gereken çok þey var.”
Yalnýz Ýslâmiyete deðil, diðer büyük dinlere baðlý, hattâ onlara karþý olanlarýn bile içinde
kývrandýklarý en can alýcý, en merkez konuda, böylesine arý duru, böylesine açýk ve anlaþýlýr,
böylesine kavgasýz gürültüsüz, dolayýsýyla etkili, aklýn ve gönlün ikisinin birden “Evet, tabii
ki öyle, nihayet” dediði bir yaklaþým gördünüz mü hiç? Genç bir adam sadece içindeki sese,
o sesin sözlerinin doðruluðundan gelen gücüne güvenerek her türlü beklentiden soyunmuþ,
taze bir fidan gibi ortada. Ýnandýðý müessesenin köhnemiþ kurallarý içinde bunaldýklarý için
inançlarýnýn tadýna, güzelliðine eremeyenleri, þiddetle inanma ve ibadet ihtiyacý duyduðu
halde, uygulamalarý görüp uzak durmayý tercih edenleri hýzla iþin özüne çekiyor, “Onun
bunun dýþýnda, ortasýndan sevgi akan bir ovada” Tanrý’sýyla buluþturuyor. Yaratan’la kulu
arasýna hiçbir güç giremez, yeter ki kulu güvenle buna inansýn. Özgürce konuþun O’nunla,
aklýnýzý O’nun dilediði gibi serbest býrakarak, O’nun en çok sevdiði halimizle, dalga dalga
düþünerek, elbette “sevgi ile saygý arasýndaki ortak noktanýn fedakârlýk ve sabýr olduðunu”
hiç unutmadan.
SEVGÝ DÜNYASI
Nihal Gürsoy - Burak Bey, kitabýnýzý
okudum. Benimle birlikte çevremdeki
pek çok insan da okudu. Kitap herkesin
çok ilgisini çekti, size hemen ulaþarak
görüþmek istedik ancak askerde
olduðunuzu öðrendik. Kitabýn okuyucuyla buluþtuðu bu devrede askerde olmanýz
bilinçli bir tercih miydi?
buRAK özDEMÝR - Kitabý
askerdeyken çýkardým. Pek çok röportaj
teklifi geldi o sýralarda ama bildiðiniz
gibi iletiþime kapalý bir devre askerlik.
Kitabýn son okumalarýný koðuþ ranzasýnda yaptým... Bunu biraz da istedim,
çünkü diðer kitaplarýmla ilgili röportajlarda olduðu gibi rahatlýkla yorum yapabileceðim bir kitap deðildi Tanrý'nýn
Doðum Günü. Okuyucunun da, benim de
daha hazýr hale gelmemiz için bir süre
gerekiyordu. Çok ince, çok keskin bir
çizginin üzerinde yürüyorum.
Askerdeyken bu Ýslâmi kitabý çýkarmak
benim için çok anlamlý ve yararlý oldu.
Nihal Gürsoy - Kitabýnýz, "Dona" isimli bir varlýkla, ki bu varlýðýn kendisini
tanýttýðý isim oluyor, süregelen karþýlýklý
konuþmalarý, açýklamalarý ve yorumlarý
içeriyor. Ayrýca kitabý okuyanlar
Dona'nýn kitabýn kapaðýndan içeriðine
kadar yazýlmasýnda ne kadar etkin bir rol
oynadýðýný görüyorlar. Böyle bir varlýk
gerçekten var mý? Yoksa kitap tamamen
kurgu bir varlýk ve olaylar dizisi üzerine
mi tasarlandý?
buRAK özDEMÝR - Bana herkes
Dona'yý soruyor ama aslýna bakarsanýz
ondan önce "Dona" ile chatleþen kiþi
olan "Ben" þu aþamada daha önemli.
Herkes onu ben zannediyor ama iþte o
17
"ben", aslýnda ben deðilim. Bu kitabýn
amacý, Müslüman kiþi ile Tanrý'yý
barýþtýrmak. Barýþtýrma kelimesi yetmez.
Kiþinin Tanrýsýyla sevgiyle, sýmsýcak bir
biçimde sarýþmasýný saðlamak. Bir daha
hiç kopmamak üzere... "Ben" yerine
kendi adýmý kullanabilirdim. Ya da baþka
bir isim... Ama bunu yapmadým. Ben
kavramýnýn sihrine sýðýndým. Ýlginç bir
kelimedir "ben". Ýnsan beyni bu kelimeyi
gördüðü anda sahiplenir. Ýþte bu "ben"im
der. Kitaptaki "ben" okuyucuyu temsil
ediyor. Herkesin aklýndan geçip de dillendiremediði sorularý, çocuksu ve sonsuz bir cesaretle soruyor. Kitabýn
kapaðýný açan kiþi bir anda, neler
olduðunu anlayamadan "ben" oluveriyor
ve kendi Tanrýsý ile yüzleþmeye baþlýyor.
Ýþte bu tam da benim istediðim þey.
Yýllar yýlý birbiriyle dargýn iki kardeþi,
baba ile kýzýný, anne ile oðlunu buluþturmak ve onlarýn gözyaþlarý içinde birbirlerini kucakladýklarý o odayý, parmak
uçlarýnda sessizce yürüyerek terketmek
ve onlarý kitabýn içinde baþbaþa býrakmak. Siz kitabýn içine girdiðiniz sýrada
ben kapýyý dýþarýdan kapatýyor ve içeride
sizi Yaratan’la baþ baþa býrakýyorum.
Nihal Gürsoy - Kitabýn arka kapak
yazýsýnda þöyle bir ibare var: Çocuk
"Nasýl olur da Tanrý insanla chatleþir?"
diye sordu. Musa ile çalýlýklar üzerinden
konuþtum, seninle de internetten yazýþýyorum. Bunda þaþýlacak bir þey göremiyorum" yanýtýný verdi Tanrý. Þunu sormak istiyorum. Tanrý sadece elçileriyle
konuþmaz mý? Tanrý ile chatleþen "ben"
bu noktada bir elçi olmuyor mu?
buRAK özDEMÝR - Gerçekte ben, bir
peygamber karakteri yarattým. Modern
18
zamanlarýn ilk Tanrý elçisi... Onun adý
"Ben". Ben olmayan "ben". Aslýnda o
sizsiniz. Sýfýrýncý yýlda dünyaya bir
peygamberin, Ýsa'nýn gelmesi için bir
sebep varsa, bugün bir peygamberle
karþýlaþmamýz için bin sebep var.
Unutmayýn ki, insanlýk tarihinin en kötü
dünyasýnda yaþýyoruz bugün...
Sorunlarýmýz büyük, köklü ve derin.
Zengin-fakir, genç-yaþlý, kadýn-erkek
hepimiz ruhen aðýr yaralýyýz... Tanrý'nýn
elçi göndermek için beklediði tüm
koþullar hazýr durumda. Zaten o, hep
böyle koþullarýn oluþmasýný beklemiþtir.
Ya da bu koþullarý kendisi oluþturmuþtur.
Kaderi nasýl algýladýðýnýza göre deðiþir
bu. Ýþte bu kitap, Tanrý'nýn Doðum
Günü 1. sayfada bir ateisti teslim alýyor.
Ýçindeki þeytanýn bütün vesveselerini
kusturuyor. Onlarý tek tek çürütüyor ve
kiþinin midesini Tanrý'nýn sonsuz
sevgisiyle dolduruyor. Kiþi kitabýn içinde
çeþitli badirelerden geçiyor. 600'lü sayfalara geldiðimizde, 1. sayfada ateist
olarak teslim alýnan kiþi, bulunduðu yere
geri býrakýlýyor. Tanrý'nýn bir elçisi
olarak...
Nihal Gürsoy - Bunun Tanrý'ya þirk
koþmak olarak algýlanmasýndan hiç korkmadýnýz mý?
buRAK özDEMÝR - Dinler tarihinin
en kadim sýrrýna, huruf-u mukatta'ya
vakýf olan bir bilinç, neyin þirk olduðunu
neyin olmadýðýný gayet iyi bilir.
Cesaretimin kaynaðý, korkusuzluktan öte
elime tutuþturulan bu ilimdir. Bir de þu
var... Ýslâm âlemi, olan biten için kýlýný
kýpýrdatmaksýzýn Hz. Mehdi'nin zuhûr
etmesini bekliyor. Yeryüzü tutuþmuþ
durumda... Biri gelecek ve bizi kurtara-
SEVGÝ DÜNYASI
cak! Hadi ama artýk gelsin nerede kaldý?
Müslüman düþünce yapýsý bu þekilde
çalýþýr olmuþ daha doðrusu bu þekilde
çalýþtýrýlýr olmuþ. Hayýr caným kardeþim.
Kendi ayaklarýnýn üzerinde duracak ve
kendi kendini kurtaracaksýn.
Yeryüzündeki tüm insanlarýn bir beyni
var. Herkes kendi beynini deðiþtirecek.
Zamanlarýn sonu, ahir zamanda kurtuluþ
bu þekilde gerçekleþecek. Aklýn ve mantýðýn çaðýnda yaþayan herkes þunu çok
iyi bilsin ki, böylesi bir kurtarýlma bekleyiþi kýyamete kadar bu þekilde sürecektir. Bir gün bir bakarsýn ki yýllar geçmiþ
ve sen ölüvermiþsin. Seni "kurtaran"
falan da olmamýþ... Kurtarýcý mantýðý,
Ýslâm diyalektiðinde asla çalýþmaz. Zaten
bu berbat dünyayý arýndýrmak için hiçbir
zaman tek bir kurtarýcý da yetmeyecektir.
Milyonlarca kahramana, mehdiye ihtiyacýmýz var bizim. Sen deðiþirsen, her þey
deðiþir. Ancak sen uyanýrsan güneþ doðar
senin dünyana. Sen ölürsen, güneþ de
batar bir daha hiç doðmamak üzere...
Hepimiz, kendi yaþadýðýmýz evrenin
merkez noktasýyýz ve artýk bunun farkýna
varmamýz gerekiyor. Ve bu evrende bir
þeyler yanlýþ gidiyorsa, kendi iç
dünyamýzda bunun tek sorumlusu
kendimiziz. Tanrý'nýn Doðum Günü'nün
bir görevi de, elçilik müessesesine insanlarýn yüklediði tabularla dolu, efsanevi
anlamlarý ortadan kaldýrmaktýr. Açýk bir
kalp, duru ve çalýþkan bir beyin, cesaret
ve bir parça adanmýþlýk... Bu özellikleri
bir araya getirirsen, Tanrý seni derhal iþe
alýr, görev verir. Bilge insanlar olarak
bizlerin yapmasý gereken çok þey var.
Dünyanýn yönetimini savaþçý kötülerden
almak ve barýþçý iyilere teslim etmek
gibi. Savaþ karþýtý gösteriler yapýp,
SEVGÝ DÜNYASI
Taksim meydanýný karanfil çöplüðüne
çevirmekten, sonra da evlere daðýlmaktan bahsetmiyorum. Ben strateji oyununu
kurallara göre oynamaktan bahsediyorum. Gücünü sevgiden alan bir strateji
teklif ediyorum. "Rabbinle barýþ, onu
sevgiyle kucakla çünkü o seni ilk günden
beri sonsuz bir sevgiyle çevreliyor.
Onunla konuþ. Ondan cesaret al. Onun
ilminden payýný iste. Bunlarý al ve derhal
harekete geç. Çünkü insanlýk senden,
evet sana önemsiz ve silik biri olarak
görünen "senden" çok þey bekliyor."
Tanrý'nýn Doðum Günü'nü okuyan
insanlarda oluþan ve beni çok mutlu eden
bu coþkunun, insanlarýn bu kitabýn yayýlmasýný bir görev olarak kendi kendine
benimsemesinin altyapýsý iþte budur.
Ýnsanlarýn fikirlerini deðiþtirdiðimiz gün,
dünyayý da deðiþtirmiþ oluruz. Bilgi
çaðýndayýz. Ýnternet, bilgisayar, cep telefonu... Bunlar pizza sipariþ etmek için
icat edilmediler. Bunlar birer velinimettir
ve dünyayý deðiþtirmek isteyen bilge
kullarýn emrine amade kýlýnmýþtýr. Tanrý
tarafýndan.
Nihal Gürsoy - Dinci kesimden nasýl
tepkiler alýyorsunuz? Ya da nasýl tepkiler
bekliyorsunuz?
buRAK özDEMÝR - Dona'nýn
herkesten Tanrý'nýn Doðum Günü ile
ilgili beklediði bir þey var. Açýk tavýr,
þeffaf duruþ. Bana karþýysan kýlýcýný çek
ve benimle savaþ. "Bu kitabý okuyan dinden çýkar" diye yazan köþe yazarlarý
olmuþ dinci kesimde. Açýk tavýr, þeffaf
bir duruþ mevcut bu cümlede ve bu yüzden de baþýmýzýn üstünde yeri var. Ben
Tanrý'nýn Doðum Günü'nü okumuþ ve
et-kilenmiþ insanlarý, sözlerinden,
19
yazýlarýndan tanýyabiliyorum. Kitabýmýn
içine iþlemiþ enerjisini her yerde hissedebiliyorum. Okuyup, düþüncelerine kimseye çaktýrmadan çeki düzen vermeye
çalýþan köþe yazarlarý var mesela. "Yüce
Türk milleti, þu anda Ýslâm'la ilgili fikirlerimi deðiþtiren bir þeyler oluyor..."
demekten, açýk duruþ almaktan korkuyor
ya da farklý birtakým hesaplar içinde.
Muhafazakâr kesimde kendini muhafazakâr kesimin toplum mühendisi görenler
var. Tanrý'nýn Doðum Günü'nü
köþesinde yazmayýnca, bu kitabýn önünü
keseceðine dair bâtýl bir inanç geliþtirmiþ
ki bu çok eðlenceli bir bakýþ açýsý aslýnda. Bu noktada söylemeyi çok istediðim
bir þey var. Kiþisel olarak benim mütevazi olmak gibi bir hakkým var. Ancak,
Tanrý'nýn Doðum Günü adýna tevazu
yapmaya hakkým yok. Bunu yaparsam,
bana bu bilgileri akýtan kaynaða ihanet
etmiþ olurum. Bu yüzden þunu rahatlýkla
söyleyebiliyorum: Tanrý'nýn Doðum
Günü, Ýslâm tarihinde bir dönüm noktasýdýr. Bugünden sonra hiçbir þey ama
hiçbir þey eskisi gibi devam edemeyecektir, bunu herkes bilsin. Herkes kendi
geleceðini bu gerçeðe göre yönetsin.
Gelelim "Ýslâm" âlimlerine... Televizyon
ulemasýndan bahsediyorum. Dona
onlarýn Ýslâm adýna konuþma yetki belgelerini iptal etti. Hiçbiri Ýslâm'a akredite
deðiller artýk. Bir bilen olarak, âlim
olarak Ýslâm'a akredite olmanýn tek bir
yolu var. Bilmediðini bilmek ve egonu
yenerek bunu dýþa vurmak, insanlara
ifade etmek. Bugünden sonra, bilmediðini bilenlere Ýslâm âlimi diyeceðiz. Çünkü
elimizde artýk yeni çaðýn Kur'an tefsiri
var. Ýslâm külliyatýnýn kýyametidir bu tefsir. O yokmuþ gibi davranmak... Toplum
20
SEVGÝ DÜNYASI
indindeki itibarlarýný kaybetmek istemiyorlarsa, kendilerini kibirden ve deðiþim
korkusundan arýndýrmalarýný öneririm.
Bunu onlara bir kardeþleri olarak, kendi
iyilikleri için ve de þiddetle tavsiye ederim. Lütfen kimse Firavun'un büyücüsü
olmayý seçmesin.
Nihal Gürsoy - Daha önce yazmýþ
olduðunuz kitaplarý bu kitabý okuduktan
sonra inceledim. Çok yaratýcý fikirlerle
dolu, yenilikçi, düþüncelerin özgürce
diyemiyorum. Klavyenin tuþlarýna basan
evet bendim. Ama Tanrý'nýn elini benim
elimin üzerinde sürekli hissettim. Bu
anlamda ilâhi bir yardým aldýðýmý
söyleyebiliriz. Zaten ben kendimi bu
kitabýn yazarý olarak görmüyorum. Ben,
Tanrý'nýn Doðum Günü'nün ilk okuyucusuyum... Þu an da yaptýðým, okuyup
çok sevdiðim bir kitabý herkese tavsiye
etmek. Hepsi bu... Kitapla ilgili þahsýma
dönük övgüler karþýsýnda ne yapacaðýmý,
ifadelendirildiði ve son derece akýcý ve
sürükleyici bir dille yazýlmýþ kitaplar.
Fakat Tanrý'nýn Doðum Günü ile yan
yana getirdiðiniz zaman bu çok baþka bir
kitap. Yanýlýyor muyum?
ne diyeceðimi bu yüzden bilemiyorum.
Bu kitap, benim deðil O’nun eseri. Kendi
eserinin üzerine benim adýmý yazmasý ise
bir jest. Allah dilerse bir kütüðü bile bir
âlim haline getirebilir, bunun bir kanýtý.
33 yaþýmdayým. Önceki kitaplarýma bir
bakýn. Yazdýðým gazete köþe yazýlarýna
da bir bakýn. Ýslâm'ýn Ý'sini göremezsiniz... Ýslâm'ý Arapça bilen, ilâhiy-
buRAK özDEMÝR - Ýlk iki kitabýmý
ben yazdým. Ama Tanrý'nýn Doðum
Günü'nü tam olarak ben yazdým
SEVGÝ DÜNYASI
atçý insanlardan dinlemeye þartlanmýþ bir
nesil... Kulaðý küpeli genç bir delikanlýdan Ýslâm'ýn kadim sýrlarýný, peygamberin gizli vasiyetini dinlemek, bunlarýn
çok þaþýrtýcý olduðunun ben de farkýndayým. Ortada çok büyük bir sürpriz var.
Sürpriz, þok yaratan birþeydir. Þaþkýnlýk
bu anlamda son derece olaðandýr. Bu
durumu anlayýþ ve sabýrla karþýlýyorum.
Hakkýmda ne düþünürseniz düþünün, ben
sizi çok seviyorum.
Nihal Gürsoy - Tanrý'nýn Doðum
Günü Tanrý'nýn imajýný deðiþtirirken
daha doðrusu O'nu artýk olduðu gibi tanýmamýza yardýmcý olurken, reenkarnasyon
bilgisinin ýþýðýnda insana bambaþka bir
gözle bakýlmasýný saðlýyor. Meselâ sahife
64'de: "insan, yola ham ve evcilleþmemiþ
zalim haliyle çýktý. Zalimdi, çünkü cahildi. Bilge olduðunda, barýþçý olacaðý
gibi…", "yanlýþa sapmadan sadece doðru
yolda yürümek en yüce erdem olsaydý,
secde edenler melekler deðil insan olurdu. Yanlýþlar labirentinin içinde
baþlatýlmýþ bir yaþamýn içinde doðruyu
bulabilmek, en kutsal olan yaþamdýr.
Ýnsan bu yüzden yeryüzünün halifesi
olarak atanmýþtýr." diyerek insanýn da
olduðu, yaratýldýðý gibi anlaþýlmasýna
yardýmcý oluyor. Ayrýca sahife 38'de:
"Dinler, birer geçiþtir. Tevrat, Zebur,
Ýncil ve Kur'an. Bunlarýn hepsi farklý dinler gibi görünseler de gerçekte ayný merdivenin basamaklarýdýr. Hakikatin
özünde geliþmek vardýr. Ýnsanlar
geliþtikçe Tanrý'nýn mesajý da geliþim
gösterir." diyerek dinlerin insanýn
yücelmesi için bir araç olduðunu ve hepimizin özünün bir olduðunu vurguluyor.
Tanrý ile insaný, insanla dinlerin özündeki
birliðin buluþmasýný saðlýyorsunuz.
21
Gerçekten çok güzel… Ýslâmiyet'e ve
Kur'an'a ilginiz nasýl baþladý?
buRAK özDEMÝR - Kur'an'ý önceleri
de çok okumuþtum, ancak herkesin
anladýðýndan farklý bir þey de anlamamýþtým. Ama yok... Yaþatýlan Ýslâm,
benim dinim deðil. Tanrý'nýn Doðum
Günü'nü yazmadan çok deðil bir ay
önce, benim dindar arkadaþlarýma
söylediðim bir þey var: Ben Müslüman
deðilim, eðer Ýslâm sizin anlattýðýnýzsa...
Bu kitap ve onu yazarken içimde
yaþadýklarým en baþta beni Tanrý ve
Ýslam'la barýþtýrdý. Ben, kitaptaki "ben"
gibi marjinal bir tipimdir. Bu anlamda
"ben" bana çekmiþ, bunu söyleyebilirim :
Müslümanlýkla hiç iþim olmazdý benim.
Ama bugün... O kadar Ýslam'a sarýldým
ki... Ona dil uzatan biri olduðunda,
kýlýcýný çeken bir þövalye halini alýyorum. Barýþýn ve esenliðin dininin
öcüleþtirilmesine tahammülüm hiç yok.
Hayat herkese görevler verir Nihâl
haným. "Sen doktorsun ve insanlara þifa
vereceksin" der. "Sen þöförsün duraktaki
bu insanlarý güven içinde, istedikleri yere
taþýyacaksýn anlaþtýk mý?"... Ben de bir
imaj mühendisiyim ve bana Ýslâm'ýn gizli
kalmýþ boyutunu keþfetmek nasip
edilmiþ. Hayatýn bana verdiði görev,
dünyadaki Ýslam gerçekliðini ve algýsýný
deðiþtirmek. Deðiþtirecek kývýlcýmý yakmak. Hepsi bu... Herkes gibi ben de
görevim için yaþýyorum ve bunun için
ölmeye de hazýrým. Ýçimdeki saf ses bana
ne derse onu yapýyorum. Hayatýmda çok
ama çok radikal manevralar yaptým.
Hýrslarla dolu meslek yaþamýmý noktaladým. Bu ideal için.
Nihal Gürsoy - Burak Bey, özür diley-
22
erek araya girmek istiyorum. Nasýl bu
kadar güvenebildiniz içinizdeki bu saf
sese, onun söylediklerini böyle kolayca
kabul ettiniz? Hayatýnýzý nasýl ona göre
yönlendirebildiniz?
buRAK özDEMÝR - Tabii þimdi
anlatýrken çok karizmatik bir þekilde, ses
git dedi gittim, iþini býrak dedi býraktým
gibi oluyor. Ama elbette ki direndim.
Vargücümle hem de. Ýçimdeki bu saf
sesin, dýþýmdaki olaylarý da yönettiðini
anladýðýmda, artýk direnecek gücüm
kalmamýþtý. Karþý koymayý býraktým ve
ona teslim oldum. Ama geriye dönüp
baktýðýmda kendime çok saygý duyuyorum. 2005 ve 2006... Eve kapanarak
geçirdiðim bu yýllarda ben içimdeki
gerçek kendimi buldum. Sonsuz mutluluk boyutuna, kendi cennetime yerleþtim.
Bunun vergisini de Tanrý'nýn Doðum
Günü'nü yazarak ödüyorum. Tanrý'nýn
Doðum Günü, benim kendi kaderimin
kodlarýný çözmemi saðladý. Aldýðým
sorumluluk büyük ama, kazancýmýn
yanýnda bunun esamesi bile okunmaz.
Nihal Gürsoy - Eve kapandýðýnýz
dönemde neler yaþadýnýz?
buRAK özDEMÝR - Yeniköy'deki
konforlu evimdeki bir yýlým, sürekli
meditasyonla geçti. Tek baþýmayým,
hiçbir þey yok, açlýk çektim meselâ. O
eve çok ciddi bir kira ödüyorum ama bu
gerekli fakat bunun dýþýnda yokluk
çekiyorum resmen. Çünkü ses bunun
böyle olmasýný istedi, bana kendi reklam
ajansýmý kapattýrdý. Ne dediyse uydum.
Hiç kimseye yaþadýðým sýkýntýlardan söz
etmedim, bunu yaþamam gerektiði için.
Ama çok aç kaldýðýmda bir bakýyordum
SEVGÝ DÜNYASI
ev sahibim elinde bir kap yemekle
gelmiþ meselâ.
Nihal Gürsoy - Kitabýnýzda, maðaraya
çekilme dönemi dediðiniz bir süreç var.
Herhalde bu o devreye denk düþüyor.
Sanki bir iþ için hazýrlanýyor gibisiniz.
Bir çeþit inzivaya çekilme hali gibi
gözüküyor bu meditasyonlar sanki?
buRAK özDEMÝR - Kitabýmda
kýsaltýlmýþ olarak pek çoðunu anlattým
zaten. Meditasyonlar çok renkli geçiyordu. Geçmiþ yaþamýma ait anýlara, karmik
düðümlere, baðýþlamam gereken kiþilere,
içimdeki çocuða daha pek çok þeye meditasyonlarým sayesinde ulaþtým. Artýk
öyle bir hale gelmiþtim ki, gözlerimi
kapatýr kapatmaz kendimi derin bir meditasyonun içinde buluyordum. Bir gün
gördüðüm tüm varlýklardan farklý olan
biri geldi ve bana bir madalya taktý. Çok
sevinmiþtim. Herhalde baþardým bu arýnma süreci bitti dedim. Bundan sonra normal hayatýma dönebileceðim... Bir süre
bu tip olaylar kesildi. Sonra, daha önce
bütün bu yaþadýklarýmýn önemini aþan
bir olay yaþadým. Ben korku nedir
bilmem. Hayat bana böyle bir mefhumun
varlýðýný asla kabul ettiremedi. Ama o
gün hayatýmda ilk ve son defa korktum.
Ve o olaydan sonra spritüel dünyadan
kaçmaya çalýþtým. Kararýmý verdim,
iþlere sarýlacaktým. Çok iyi birkaç müþteri baðlýyorum, hepsi ayný anda
vazgeçiyorlar. O zamana kadar hiç böyle
bir þey olmamýþ. Nereye gitsem olmuyor,
ne yapsam olmuyor, bir uðursuzluk çöktü
sanki. Babam bile, "Oðlum, altýna
dokunsan taþ oluyor. Ne yaptýn sen?..."
diye sormaya baþladý. Kývranýyorum
artýk, hayatým allak bullak oldu. Ýçimdeki
SEVGÝ DÜNYASI
23
saf ses ise bu sýralarda benim o konforlu
Anlaþtýk… Kendi kitabýmý "Türklerim
evden çýkmamýn vaktinin geldiðini
DDO"yu yazmaya baþladým, bitirdim ve
söylüyor. Aslýna bakarsanýz her þey
Remzi Kitabevi'ne teslim ettim, kitap bitolmasý gerektiði gibi gidiyor. Dediðini
miþti. Anneannemin evine geldim ve ses
yaptým evi kapattým, eþyalarýmý babamýn ile konuþtum. Dedim ki "Tamam, ne
evinin altýndaki bodruma kapattým ve
istiyorsan yazacaðým ama ondan sonra
anneannemin evine, küçücük bir odaya
gitmeni istiyorum. Ben de herkes gibi
taþýndým. Ses, kitap yazmamýn vaktinin
kendi hayatýmý yaþamak, insanlarýn arasýgeldiðini, Tanrý'nýn imajýný deðiþtirecek
na karýþmak istiyorum. Çok da meraklýsý
bir kitap yazacaðýmý tekrarlýyordu. Ben
deðilim yaþamýn ama, herkes gibi olmak
kendini Müslüman hisseden biri
istiyorum. Çok þey mi istiyorum?" diye
deðildim. Bütün bunlar bu kitabý yazmak anlatýyorum.
için gerekli koþullardý aslýnda, fakat o
Ses ilk olarak kitabýn adýný verdi.
zamanlar bunun bilincinde deðildim.
"Tanrý'nýn Doðum Günü". Bu benim
Kitabý yazmaya koþullu olarak karar
yazým tarzýmýn dýþýmda bir þeydi çünkü
verdim. O sesin sahibine iki þart ileri
ben önce yazýyý veya kitabýmý yazarým
sürdüm. Birincisi Ýslâm'la ilgili bir þey
sonra uzun süre düþünürüm, buna ne
yazmam, dedim. Tanrý'yý
anlatabilirim, spritüel
konularda yazabilirim
ama Ýslam olmaz.
Çünkü ben kendimi
Ýslâm'ýn imajýný
deðiþtirecek donanýmda
görmüyorum, ayrýca
böyle bir þey beni fazlaca ilgilendirmiyor. Çok
yerleþmiþ konular,
saplantýlar var Ýslâm'la
ilgili bunlarla mücadele
edebilecek gücü
kendimde görmüyorum
ya da görmek istemiyorum. Ýkinci þartým ise
ikinci kitabým
"Türklerim Diken Diken
Oldu"yu çýkartmak
öncelikle, çünkü o
benim kitabým.
Yazacaðým ise bir yerde Burak Özdemir Sevgi Dünyasý dostlarý ile.
(Ön sýra) Ahmet Kayserilioðlu, Burak Özdemir, Bahar Özdemir.
onun kitabýn olacak.
(Arkada solda) Þule Kayserilioðlu ve ropörtajý yapan Nihal Gürsoy
24
isim koysam diye?... Ama bu sefer ilk
dakikadan itibaren adý belli olan bir þeyi
yazýyorum. Ýsim çok ilginç geldi.
Tanrý'nýn Doðum Günü ismine dürüst
olmak gerekirse aþýk olmuþtum. O
söylüyor ben yazýyorum. Genç bir adam
Tanrý ile Chat'leþiyor. Çeþitli diyaloglar
var. Varoluþla ilgili bir þeyler anlatýyor.
Ýnsanlýðýn hikâyesi gibi ama ortada
Kur'an, Ýslâm filan hiçbir þey yok. Çok
seviniyorum! Yazmaya devam ediyorum.
Bir yerde kendiliðimden, buraya bir
Kur'an âyeti koysam iyi olur diyorum.
Varoluþun baþlangýç aþamasýný iþliyoruz.
Konumuz Adem ve Havva. Kur'an ayetini koyup koymamayý çok düþündüm.
Ýncil'den, Tevrat'dan da bir þeyler koyar
dengelerim dedim.
Âyet bulmak için internet'te çalýþýrken
açtýðým dosyada çok ilginç bir þey oldu.
Kur'an âyetleri sanki canlandý. Sayfa dalgalanýyor, bazý kelimeler ileride bazýlarý
geride, kimi kelimeler ýþýklý gibi.
Beni korkutan þeyin yaþadýðým o olayla ilgili olduðunu anladým ve hemen kapattým, ama içime bir kurt düþtü. Evet ya!
Biz Kur'an'ý yanlýþ anlýyormuþuz!...
Aslýnda anlatýlmak istenen bambaþka
þeyler. Ses, ben bu keþfi yaptýktan sonra
beni tümüyle teslim aldý. Ýþi o kadar ileri
götürdü ki, bana bir sure adý veriyor "Git
ve onu bul" diyor. Gidiyorum, âyetlere
göz gezdiriyorum. Ýþte bu âyet diyor. Bir
bakýyorum ki, sesin bana kitapta daha
önce yazdýrdýðý bir paragraf meðer bu
âyetin bir açýklamasýymýþ.
Çalýþma þeklimiz böyle oldu. Âyetlerin
tefsirini önceden yapýyoruz, sonra da o
açýklamanýn ait olduðu âyeti bulup baþýna koyuyoruz! Ne sorsam cevabý anýnda
geliyor, derken bir baktým kitap Tanrý'nýn
SEVGÝ DÜNYASI
imajýný deðiþtirirken, Ýslam'ýnkini de
deðiþtiriyor. Daha önce Ýslâmla ilgili bir
kitap yazmam derken, iþin tam göbeðine
düþmüþtüm. Deyim yerindeyse, yaðmurdan kaçarken fýrtýnaya tutulmuþum...
Nihal Gürsoy - Þaþkýnlýðýnýz, heyecanýnýz kitaba geçmiþ zaten. Okurken o
enerji hissediliyor. Kitabý açýk bir þuurla
mý yazdýnýz?
buRAK özDEMÝR - Kendim de yazý
saatim gelinceye kadar heyecanla bekliyordum. Acaba bu gece neler öðreneceðim diye? Kitabý akþamlarý yazýyordum. Yazarken zihnim hiç devre dýþý
kalmadý. Zihnim tam olarak yerindeydi,
öyle trans halinde falan deðildim. Açýk
bir þuurla yazýyordum. Ses, beni de iþin
içine katý-yor, araþtýrmalar yaptýrýyor,
olayýn dýþýnda kalmama izin vermiyordu.
Nihal Gürsoy - Kitap, bizim okuduðumuz sýralama ile mi geldi? Yoksa sonradan mý düzenlediniz?
buRAK özDEMÝR - Kitap, birbirinden tamamen kopuk bir biçimde,
cümle cümle, paragraf paragraf geldi ve
beni hazýrlýk safhasýnda en çok uðraþtýran
tüm bu bilgileri bir kurgu ve yumuþak bir
akýþ içerisine sokmak oldu. Bu bilgilerin
belli bir akýþ içinde olabilmesi için hepsine hakim olmak gerekiyordu ve öyle
çok bilgi vardý ki zekâmýn limitlerinin
duvarlarýna dokunduðumu hissettim.
Sanýyorum beynimin %100'üne erdim o
günlerde. Þimdi her zamanki yerine,
yüzde beþler seviyesine geri dönmüþ
durumdayým :
Nihal Gürsoy - Ne kadar sürdü kitaba
baþlamanýz ile bitirmeniz arasýndaki
süre?
SEVGÝ DÜNYASI
buRAK özDEMÝR - 2006 Ocak ayýnda baþladým, Aðustos ayýnýn birinci veya
ikinci günü teslim ettim. Daha sonra
askere gittim. 7 ay boyunca akþam sekiz
gibi bilgisayara oturuyor, sabah yediye
kadar çalýþýyordum. 19 Ekim'de Kadir
gecesinin gündüzünde kitap piyasaya
çýktý. Zamanlamayý ben deðil daðýtýmcýlar belirledi. Mistik anlamlar yükleyerek deðil, tamamen sevkiyat, piyasa
koþullarý gibi dünyevi parametreler 19
Ekim'i iþaret etmiþ. Kadir gecesi'nin bir
ayýn, Ýslâm'ýn kutsal rakamý olan 19'una
geldiðini ve de Tanrý'nýn Doðum
Günü’nün böyle kutsal bir günde
piyasaya çýktýðýný ben askerde öðrendim.
Ýtiraf edeyim, gözyaþlarý süzüldü gözlerimden. Son iki yýldýr dilimden
düþürmediðim sloganýmý tekrar ettim:
"Ben bütün bunlarý hak edecek ne yaptým?"
Nihal Gürsoy - Neredeyse yaþamýnýzýn
tümü kitabý yazmaya hazýrlanarak
geçmiþ, çok uzun bir süreç bu, kitap
piyasaya çýktýktan sonra eminim pek çok
kimseyi etkiledi yine de þunu sormak
istiyorum sizce bu kitap misyonunu tam
olarak yerine getirebilecek mi? Ýslâm'ýn
ve Tanrý'nýn imajýný deðiþtirebilecek mi?
buRAK özDEMÝR - Bundan hiç
þüpheniz olmasýn. Bu konudaki tüm
olumlu ve olumsuz tutumlarý karþýlamaya hazýrým. Kitabý okumayan ama
hakkýnda duyumlar almýþ bazý kiþilerden
þöyle eleþtiriler duyuyorum. "Sen kendini
ne sanýyorsun? Kendini peygamber mi
zannediyorsun?" gibi… Bunlar hiç sürpriz deðil. Bunlardan rahatsýz olmuyorum. Saygýyla da karþýlýyorum. Ürkek
25
güvercinler gibiler. Zamanla bana güvenmek için ellerinde çok geçerli sebepleri
olacak. Ben bütün insanlarýn bana
güveneceðini ve seveceðini adým gibi
biliyorum. Hiçbir zaman bir parti kurup,
insanlardan oy istemeyeceðim. Bir holding kurup insanlardan para toplamayacaðým. Bir cemaat kurup, insanlarý
etrafýmda ruhsal tutsaklar haline de
getirmeyeceðim. Etrafýmda hiç
görmediðim, tanýmadýðým ama Tanrý'nýn
Doðum Günü'ne büyük bir sevgiyle
baðlý insanlardan kurulu bir çember
oluþuyor. Ve ben geniþleyen bu çemberin
güvenini zedeleyecek hiçbir þey yapmayacaðým. Buna hayatým üzerine yemin
ederim. Ben tek bir þey yapacaðým:
Yazmak. Zamaný gelince de konuþmaya
baþlayacaðým ki, konuþmak konusunda
yazmaktan daha iyiyimdir. Evet ben
dünyadaki Ýslâm imajýný deðiþtirecek
kiþiyim. Bu zor görev bana yüklenmiþ,
ama ayný zamanda da bu zafer bana kýsmet edilmiþ. Neden sen demeyin, çünkü
gerçekten ben de bilmiyorum. Ýnsanlar
benim durumumu istedikleri gibi
adlandýrabilirler. Deli ya da kahraman...
Delirmiþ derlerse alçalmýyorum, kahramansýn dediklerinde yükselmediðim gibi.
Ben ne olduðumu biliyorum ve önemli
olan da bu. Kiþisel olarak elimden
geldiðince geri planda kalmak istiyorum.
Þu aþamada ben de dahil herkes sessiz
olmalý, Dona ile milyonlarca "Ben"
baþbaþa kalmalý.
Tek isteðim bu. Ben hiçbir þeyim. Ama
bu kitap her þey... Bir kitap gerçekten
dünyayý deðiþtirebilir mi? Kitaptaki
"Ben"in dediði gibi: "Ben deli deðilim.
Fazla sýnýrsýz düþünüyorum sadece..."
26
SEVGÝ DÜNYASI
www.burakozdemir.com’a
“Tanrý’nýn Doðum Günü”
için gelen okuyucu yorumlarý
*Merhaba; Açýkçasý ismine vurulup aldým kitabýnýzý..Arka
kapaðý bile bilinçsizce okudum.Kendim bir dine sahip
miyim, deist miyim bilmiyorum) Ama bu kitap beni
maneviyata yaklaþtýrdý. Þu anda 61.sayfadayým ve büyük bir
merakla okumaya devam ediyorum. Tanrý'yla konuþan sanki
benmiþim gibi hissediyorum ve kitabý elimden býraktýðýmda
yüzümde mutluluk içimde huzur oluyor. Bir kitabýn bana bu
kadar maneviyat yükleyeceðine ihtimal veremezdim ama oluyormuþ. Ellerinize
saðlýk.. Guley G.
*Bu kitabýnýzla bana göre Tanrý’yý gerçekten 1 numara yapmýþsýnýz. Nil
* Muhtemelen anneniz yaþlarýnda bir okurunuzum. Maþþallah size, harikasýnýz.
Medi.
* Kullandýðýnýz kelimeler o kadar bize yakýn ki..sanki arkadaþlarýmla bu konularý
tartýþýr gibi hissettim ve bir o kadar keyif aldým..hem gülüp hem düþünüp hem de
aslýnda kafamýn bir köþesinde halihazýrda var olan sorularýn cevaplarýný okumak
inanýn çok keyifliydi..ellerinize saðlýk…size teþekkür etmek istedim.. Bu denli içten
bu denli tatlý anlattýðýnýz için.. Ýige.
* Kitabýnýzý yayýn evinde gördüðüm zaman bir an aklýmdan bin bir soru geçti ve
yanýmdaki arkadaþýmýn hayýr bu kitabý okumana izin veremem cümlelerine raðmen
bir günü zor geçirdim kitabýnýzý hemen aldým. Okurken çok heyecanlanýyorum ve
çok merak ettiðim ve kendi dünyamda cevaplandýrmaya çalýþtýðým sorulara cevap
alabiliyorum... Kesinlikle kitapta var bir gizem) iþten eve zor atýyorum kitap hayatýmýn bir parçasý oldu... Tunay K.
* Sevgili Kardeþim, kitabýnýzý henüz bitiremedim, bunun nedeni okuduðum her
satýrý önce düþünüp (tefekkür), kendimce yorumlayýp sonra da özümsemeye çalýþmamdan kaynaklanýyor. Size kardeþim diye hitap ettim zira ''Dona'' ile dost dolayýsý
ile sizle kardeþ oldum. ''bu-öz'' mesajý benim bakýþ açýmý deðiþtirdiði veya perdelerin
kalkmasýna yardým ettiði için, Tanrýma þükredip, size teþekkür ediyorum. Dilerim
tüm insanlar Yaratanýný içlerinde hissederler. Sevgiyle kalýn kardeþim. Oðuz S.
* Kitabýnýzýn 75. sayfasýndayým... gerçekten heyecan verici bir eser... defalarca
namaza baþlamýþ býrakmýþ, defalarca içkiyi býrakmýþ baþlamýþ ve defalarca tövbe
etmiþ ama tövbesine sadýk kalmamýþ biri olarak etkilenerek okuduðumu belirtmek
istedim sadece.... Cemal A.
SEVGÝ DÜNYASI
27
* Kryon serisi, ra bilgileri, pleiades mesajlarý, ramtha kitaplarý derken; ilk kez
sadece kuran'daki ayetler referans alýnarak açýklanan yeni çað anlatýsýdýr. Tekamül,
karma, kadýn erkek iliþkileri, aþk, cinsellik, Kuran'ýn çok boyutluluðu, lâiklik, ateizm,
Allah - tanrý kavramlarýnýn tam açýlýmý, cennet - cehennem algýsý, tevbe (tövbe),
kýyamet ve daha bir çok konuyu açýklýða kavuþturan bu soru-cevap metni, zihinlerdeki islam imajýna ve anlamlandýrmasýna yönelik çok önemli dönüþümler gerçekleþtirmeyi hedefliyor.? yukarýda adý geçen diðer yeni çað kitaplarý sürekli Ýsa
peygamberin öðretileri ve hýristiyanlýðýn verilerini hatýrlatmasý ve bu anlamda sanki
islâmiyeti görmezden gelmesi (bunu da normal karþýlamak lâzým, kanallýk yapanlarýn
tamamý batýlý kiþilerdi!) kafamýzý karýþtýrýrken ve kuþkularýmýzý çoðaltýrken, burak
özdemir tam da bu büyük boþluðu doldurmuþ oluyor bu kitapla. ekþisözlük
* Kitabýnýzý okumayý dün gece bitirdim. Açýkçasý uyuyabildiðimi söyleyemem.
Bugün de pek kendimde deðildim. Bir þeyler sormak istiyorum size ama ne olduðunu
ben de bilmiyorum. Bir þeyler yazmak istiyorum kelime bulamýyorum. Aslýnda biraz
daha fazlasýný bulabilmek için girmiþtim sitenize ama yok. Bu da durumu daha
inanýlýr hale getiriyor galiba. Ya da ben bu okuduklarýma koþulsuzca inanmak istiyorum. Kitabýnýzý hiçbir yerden duymadan görmeden nasýl aldým neden aldým onu bile
bilmiyorum. Tek bildiðim þoktayým. Topcuoðlu E.
* Gerçekten çok güzel bir kitap! Aslýnda pek kitap okumam ama babamýn elinde bu
kitabý görünce çok ilgimi çekti bir de msn'e çok düþkün olduðum için daha çok
merak uyandýrdý! Aldým ve okudum, okur okumaz herkese tavsiye etmeye baþladým
ve onlara konusunu anlattým tabii. Hayal gücünü çoktan kaybetmiþ toplumun
yetiþkinleri benimle dalga geçtiler (ben 18 yaþýndayým ) Size tek söyleyeceðim þey
Tanrýya bakýþ açým deðiþti günümüzde dinleri ve Tanrýyý kötüye kullanmaya ve onu
kötü göstermeye çalýþanlar için iyi bir cevap olmuþ. isimsiz
* Bir ömür sorguladýðýn her þeye ve hattâ sorgulamaya cesaret edemediklerine
cevap almanýn hazzýný yaþýyorum. Teþekkürler... Selin S.
* Ben bir felsefe öðretmeniyim, bugünlerde tanýdýðým herkese kitabýnýzý anlatýyorum düþüncelerimin bire bir yansýmasý olan yazýnýnýza hayran kaldým uzun zamandýr
bu kadar heyecanla bir kitap okumamýþtým teþekkürler. Görkem B.
* Sevgili Burak 01/03/61 doðumlu bir okurunum. Okurunum diyorum çünkü son
kitabýnýn doksanýncý sayfada tiryakin oldum ve nette seni araþtýrdým. bu yaþta bu
algýlama gücü bu birikim bu cesaret ve bu yürek, seni caný gönülden kutlarým. Geriye
kalan 429 sayfayý bitirmek için nasýl sabredeceðim bilemiyorum. Senin gibi gençlere
çok ihtiyacýmýz var yolun açýk olsun. ?Sibel N.
* Sana hakikat âyan beyân gösterilmiþ. Bu ne kocaman bu ne cesur yürektir ki paylaþabiliyor hattâ haykýrýyorsun. Bu kitap çok ses getirecek. Ve Ýslâm için tasavvuf
yolunun dýþýnda biri olarak sen ama da týpa týp o yolun en hakiki velisi gibi gerçeðe
uyandýrýlmýþsýn. Ve artýk bir daha hiçbir þey eskisi gibi olamayacak. Çok büyük bir
reform bu, çok cesur ancak ehil ve sahipli bir cesaret. Ayþe Þ
28
Psiþik Medyum, öte alemdeki
sevdiklerimizle konuþuyor
HAYATIMIN AÞKINI
BÖYLE BULDUM
John Edwards/Çeviri: Arýn Ýnan “SON BÝR KEZ”
adlý kitaptan
SEVGÝ DÜNYASI
SEVGÝ DÜNYASI
29
Geçen ay, medyumumuz John Edwards bir yandan hastanede
çalýþýrken diðer yanda yaptýðý medyumluk çalýþmalarýný anlatarak
insanlarý mutlu kýldýðý iki tür iþinin olmasýndan dolayý sevinç duyduðunu söylemiþti. John Edwards'ýn hayatýnda dönüm noktasý oluþturacak olan olay 1992 yýlýnýn Þubat ayýnda düzenlenen bir psiþik fuarý
olmuþtu. Fuara katýlmak üzere otele gelen Edwards, balo salonunda yer
alan dans yarýþmasýnýn da bilmeden parçasý olmuþ, oradaki dansçý
hanýmlardan birisi kartvizitini ona vermiþ ve þayet dans dersleri almak
isterse kendisini ziyaret edebileceðini belirtmiþti. Daha sonra kartýn
üzerindeki numarayý arayan Edwards'ýn karþýsýna Sandra isimli bir
haným çýkmýþtý. Bu ay bu karþýlaþmanýn ne gibi güzel ve önemli bir
sonuç doðurduðunu izleyeceðiz.
"Kim benim öðretmenim olacak?" diye
sordum. "Ben" diye cevap verdi Sandra.
Randevu defterime Sandra'nýn ismini
hemen kaydettim.
Sandra yeni öðrencilerin kayýtlarýndan
sorumluydu ve tamamlayýcý dersleri
genellikle diðer öðretmenlere býrakýrdý.
Fakat bu öðretmenlerden birisi hamile
olduðundan dolayý kendisi öðretmeye
karar vermiþti. Daha sonra bana: "Bir
þeyi yaparken onu neden yaptýðýnýzý
bilmez, sadece yaparsýnýz!" demiþti.
Dans dersimi çok sevdiðim için hemen
ikinci bir ders talep ettim. Bunu diðer
dersler de takip edecekti. Birkaç ay sonra
"Sefiller" isimli oyuna bilet almýþtým.
Elimde fazladan bir biletim vardý.
Teyzemi götürebileceðimi düþündüm.
Oyundan önceki Cuma günü dans
stüdyosunda kutlanan bir partiye
katýldým. Operadaki Hayalet müzikali
çalmaya baþlayýnca Sandra bana doðru
gelerek "Hadi dans edelim" dedi.
Karþýlýklý dans ederken ona bu þarkýyý
bilip bilmediðini sorduðumda: "Elbet ki
biliyorum. Operadaki Hayalet" dedi. Bu
kez ona Broadway'i bilip bilmediðini
sordum. "Bayýlýrým" diye cevap verdi.
Ýçimden bir ses onu "Sefiller" oyununa
çaðýrmamý söylüyordu ama utanýyordum.
Ne de olsa öðretmenimdi. Ama sonunda:
"Bu biletlerden birini teyzeme verecektim ama ne yazýk ki hastalandý ve
gelemiyor. Þayet gelmek istersen…" diye
devam edecektim ki Sandra gülümseyerek: "Tabii ki gelirim" deyiverdi.
Gerçekten þaþýrmýþtým. Sandra bana telefon numarasýný vererek kendisini aramamý söyledi.
Shelly Peck bana yýllarca baþ harfi S
ile baþlayan birisiyle evleneceðimi
söylemiþ durmuþtu. Sandra ile karþýlaþmamdan birkaç ay önce Shelly bana: "O
çok yakýnýnda. Bir kutlama yapýyorsun.
O ünlü birisi. Müzik, ýþýklar ve aynalar
görüyorum" demiþti. Shelly adeta
Broadway'i tarif ediyordu. Aslýnda onun
gördüðü yer otelin balo salonundan
baþka bir yer deðildi. Sandra ise o partideki somon renkli dans kýyafeti içersindeki kýzdý.
Sandra ta ilk baþýndan itibaren yaptýðým iþi biliyordu. Ýlk zamanlar birbirimizden hoþlandýðýmýz halde bunu tam
30
olarak belli edemiyorduk. Sandra hâlâ
öðretmenim gibi davranarak gelecek dersimin gününü ve saatini bildiriyordu.
Böyle bir konuþma anýnda ona birdenbire: "Rose kim?" diye sorduðumda
epeyce þaþýrarak: "Büyükannem" dedi.
Sonra da aramýzda þu konuþmalar geçti:
"Büyükannen öte alemde mi?"
"Evet"
"Peki, ismi Ferdinand'a benzeyen kiþi
kim?"
"Yoksa Fernando mu?"
"Bana ayný seslerden oluþan bir isimmiþ gibi geliyor"
"O benim babam. Rose ise onun
annesiydi."
Büyükannesinin onunla irtibat kurabilmek için beni kanal olarak kullandýðýnýn tam olarak farkýnda deðildi.
Sandra ile flört etmeye baþladýktan
sonra, annesi ve babasý benim yaptýðým
iþten biraz rahatsýz oldular. Sandra
onlara benim baþka bir iþim olduðunu ve
hastanede çalýþtýðýmý söylediði halde bir
türlü kani olmadýlar.
Onlarla aramý düzeltebilmem için
karþýlýklý olarak oturup konuþmamýz ve
onlara kendimi anlatmam gerekiyordu.
Üçüncü ya da dördüncü ziyaretimde
Sandranýn dedesi gelerek onlarla irtibat
kurmaya çalýþtý. Annesine: "Babanýzla
hâlâ konuþuyormuþsunuz" dedim.
Yüzüme bakarak gülümsedi. Bu iyi bir
iþaretti.
Sandra'nýn niþan yüzüðünü aldýðým
gün benim için acýyla karýþýk bir mutluluk olmuþtu. Evet çok mutluydum ama
keþke annem de hayatta olsaydý diye
düþündüm. Kuyumcudan yüzüðü
aldýðýmda göz yaþlarýna boðulmuþtum.
Arabama doðru gitmiþ ve yüzük
kutusunu açtýðýmda içeriye güneþ ýþýn-
SEVGÝ DÜNYASI
larý dolmuþtu. Annemle konuþarak ona:
"Yüzüðü ilk gören kiþi sensin anne.
Evleneceðimi bilen de ilk sensin" dedim.
Eve geldiðimde telefonuma mesaj
býrakanlarýn kimler olduðunu öðrenmek
için tuþa bastýðýmda karþýma Shelly
Peck'in kýzgýnlýk dolu mesajý çýktý.
Shelly kendisini hemen aramam gerektiðini ve bana söyleyecek çok önemli bir
mesajýnýn olduðunu söylüyordu. Onu
aradýðýmda sitem dolu sözlerle bana:
"Annen burada ve beni bir türlü býrakmýyor. Senin evleneceðini söylüyor. Ona
yüzüðünü göstermiþsin. Bu doðru olamaz, neden bana da söylemedin?" dedi.
Sandra ile bir buçuk yýl niþanlý kaldýk.
Bir yýl sonra da evlendik.
(Gelecek Ay: Tracy'nin Aþký baþlýklý
yazýyla konumuza devam edeceðiz)
SEVGÝ DÜNYASI
31
ÇOCUKLARIN GEÇMÝÞ YAÞAMLARI
Tarih
Boyunca
“Ölüm”
Carol Bowman'ýn,
"Children's Past Lives" Kitabýndan
Çeviren: Nelda Bayraktar
Geçen ay, yazarýmýz Carol Bowman Dr. Helen Wambach'ýn
reenkarnasyonla ilgili bilimsel kanýtlarýnýn neler olduðunu
bizlerle paylaþmýþtý. Geniþ suje gruplarýyla hipnoz yöntemini
kullanarak gerçekleþtirdiði deneylerde, onlarý Milattan önce
2000 ile 1945 yýllarý arasýndaki on bir adet tarihsel döneme
götüren Wambach, her grupla üçer kez bu uygulamayý yaptýktan sonra þaþýlacak sonuçlara varmýþtý. Bunlardan birisi,
deneklerin geçmiþ yaþamlarýyla tarihsel gerçeklerin birebir
örtüþtüðü gerçeði idi. Wambach, yaptýðý bilimsel araþtýrmada,
ruhlarýn farklý cinsiyetlerle dünyaya geldiklerini, zenginliði ve
fakirliði tattýklarýný ancak tarihin en umutsuz dönemlerinde
fakirlerinin oranýnýn yüzde seksenlere kadar çýkabildiðini, belli
tarihsel dönemleri birbirlerinden habersiz bir þekilde hatýrlayan sujelerin birbirleriyle týpatýp ayný olacak þekilde veriler
sunduklarýný tespit ederek, geçmiþ yaþamlarýn istatistiki bir þekilde kanýtlanabileceðini ortaya koymuþtu. Bu ay konumuza
"Tarih Boyunca Ölüm", "Þifa Ýþaretleri" ve "Dr. Fiore ve
Geriye Dönük Keþif" baþlýklý yazýlarla devam ediyoruz.
SEVGÝ DÜNYASI
32
Wambach'ýn kitabýnda
rastladýðým bilimsel kanýtlarý ne kadar büyük bir
sevinçle karþýladýðýmý tahmin etmiþsinizdir. Bunlar,
rasyonel fikirli arkadaþlarýma geçmiþ yaþamlarý
anlatabilmemi saðlayacak
olan aradýðým objektif
verilerdi. Wambach'ýn
"Geçmiþ Yaþamlarý
Yeniden Yaþamak" isimli
kitabý bu konuyu batýl
inanç ya da bir fantezi
gibi gören kiþilere sunulabilecek en saðlam kanýtlarý içeriyordu.
Dr. Wambach'ýn yaptýðý
araþtýrmada dikkatimi ve
ilgimi en fazla çeken
þeylerden birisi de deneklerin öldükleri zaman
neler olduðu idi. Bu, tarih
boyunca ölüm deneyiminin istatistiki analizini
ortaya koyan yepyeni bir
bilgiydi.
Dr. Wambach, týpký
diðer verileri ele aldýðýnda
yaptýðý gibi, ölüm nedenlerini de kategorilere
ayýrarak, yüzyýllar boyunca nasýl olduklarýný
þemalarla göstermiþti.
Buna göre: Kayýt edilen
toplam ölümlerin yüzde
altmýþ ikisi yaþlýlýk veya
hastalýk nedeniyle doðal
bir þekilde, yüzde on sekizi cinayet, intihar ve vahþi
hayvanlarýn saldýrmasý
neticesinde, geriye kalan
yüzde yirmi ise sebebi bilinmeyen þekilde meydana
gelmiþti. Deneklerin
çoðunluðu öldüklerinde
otuz yaþýn altýnda olduklarýný söylemiþlerdir ki,
bu, tarih boyunca bilinen
ortalama insan ömrüdür.
Bundan da ilginci ise
deneklerin öldükleri anda
neler deneyimlediklerini
gösteren istatistiki
sonuçlardý:
- Deneklerin yüzde doksaný, regresyon deneyiminin en güzel
bölümünün "Ölüm"
olduðunda birleþmiþler,
öyle ki, ölümün ne kadar
güzel bir þey olduðunu
defalarca söylemiþlerdi.
- Deneklerin yüzde yetmiþi ölümden sonra kendilerini derin bir dinginlik
ve huzur içinde bulduklarýný, bedenlerinden kurtulduklarý için rahatladýk-
larýný ve neþe duyduklarýný
söyleyerek, regresyon
deneyimi sýrasýnda mutluluktan aðlamýþlardý.
- Deneklerin yüzde yirmisi ölüm anýndan hemen
sonra bedenlerinin
üzerinde adeta havada
yüzdüklerini ve geride
býraktýklarý bedenlerini ve
çevresinde toplanan kalabalýðý seyrettiklerini
söylemiþlerdi.
- Deneklerin üçte ikisi,
bedenlerini terk ettikten
hemen sonra parlak bir
ýþýða doðru çekildiklerini,
yüzde yirmi beþi ise önce
bir karanlýðýn içine girdiklerini ancak daha sonra
ýþýða doðru gittiklerini
söylemiþlerdi.
- Çoðunluk ise, dünya
hayatlarýnda çok korktuklarý ölümün aslýnda hiç de
korkulacak bir þey
olmadýðýný böylece ölüm
korkularýndan arýndýklarýný söylemiþlerdi.
Deneklerin geriye kalan
yüzde onu ise, ölüm anýnda oldukça fazla olumsuz
duygular hissettiklerini
beyan etmiþlerdi. Bunlarýn
her biri ya bir þiddet, bir
kaza ya da korkunç bir
korku neticesinde can vermiþ kiþilerdi. Ani bir
ölümün ruhta yaratabileceði karmaþa ve yönsüzlük duygusunu bir denek
þöyle ifade etmiþti:
SEVGÝ DÜNYASI
"Caddenin karþýsýna doðru
geçerken, bir araba büyük
bir hýzla bana çarptý. Hala
koþmaya devam ediyordum ve öldüðümün bile
farkýnda deðildim. Sonra
birdenbire büyük bir yýlgýnlýk, öfke ve kaybolmuþluk duygusu çöktü
içime. Gerçekten bana
neler olduðunu anlamaya
çalýþýyordum ama
baþaramýyordum."
Ölen kiþi her hangi bir
piþmanlýk hissettiði
zaman, bu, geride býraktýðý insanlar için oluyordu.
Bu tarz ölümlerin en acý
verenini, ardýnda hayatýnýn
baharýnda olan çocuklar
ve gençler býrakan
ebeveynler ya da evladýný
doðururken ölen anneler
yaþýyordu.
ÞÝFA ÝÞARETLERÝ
Dr. Wambach, ölüm
deneyimi sýrasýnda ortaya
çýkan bir yan ürünü de
gözlemlemeyi baþarmýþtý.
Grup regresyon deneyiminden haftalar sonra
denekler onlarý kötü bir
þekilde etkileyen fobilerinden kurtulduklarýný
itiraf etmiþlerdi. Bu fobilerin hemen hepsi de bu
kiþilerin geçmiþ yaþamlarýnda deneyimledikleri
ölümlerle ilgiliydi.
Örneðin deneklerden birisi
33
geçmiþ yaþamýnda suda
boðularak öldüðünü
öðrendikten sonra, bu hayatýndaki su korkusundan
kurtulmuþtu. Týpký bunun
gibi, at tepmesi neticesinde ölen ve salt bu
yüzden atlardan feci þekilde korkan bir denek artýk
atlardan korkmaz olmuþtu.
Bu örneklerden yola çýkan
Wambach, travmatik
ölümlerin olumsuz duygularý içerdiklerinden dolayý
bir sonraki hayatta fobiler
meydana getirebileceði
sonucuna varmýþtý.
Dr. Wambach'ýn denekleri her hangi bir psikologa ya da terapiste gitmeye
gerek duymadan
iyileþmiþlerdi. Bu deneyden önce ne Dr.Wambach
ne de denekler geçmiþ
yaþamlarýný hatýrlayarak
fobilerden kurtulabileceklerini tahmin dahi edemezlerdi.
Wambach'ýn kitabýnda
beni en fazla etkileyen
bölüm iþte bu olmuþtu.
Þayet iyileþme ya da þifa,
deneklerin beklentisi ya
da niyeti olmaksýzýn
gerçekleþmiþ ise, geçmiþ
yaþamlarýn iyileþtirici etkisi inanýlmaz derecede
güçlü ve evrensel bir
þeydi. Ýnsanlar, sadece
geçmiþ yaþamlarýný hatýrlayarak fobilerinden kendi
kendilerine kurtulabile-
ceklerdi. Üstelik bunun
mümkün olabileceðini
bilmek zorunda bile
deðillerdi.
Ancak Dr. Wambach bu
içgörü üzerinde benim de
arzu ettiðim biçimde daha
güçlü bir þekilde durmamýþtý. Geçmiþ yaþamlar
hakkýnda bilimsel ve
kanýtlanabilir deliller
bulma peþinde koþarken,
benim de merak ettiðim
bazý sorularý cevapsýz
býrakmýþtý. Örneðin,
geçmiþ yaþamlarýmýzýn
þimdiki hayatlarýmýza
nasýl ve neden baðlandýklarýný açýklama gereði
duymamýþtý. Ýstatistiki bilgileri ortaya koyarken, bu
fenomenin göbeðini oluþturduðuna inandýðým
yoðun duygularý es
geçmiþ ve çocuklar
hakkýnda hiçbir þey söylememiþti.
SEVGÝ DÜNYASI
34
Dr. FÝORE VE
GEÇMÝÞE DÖNÜK
KEÞÝF
Bu nedenle Dr. Fiore'nin
"Daha Önceden de
Buradaydýnýz" isimi
kitabýný bulduðumda
büyük bir heyecan
yaþadým. Bu kitap, geçmiþ
yaþam regresyonunun
iyileþtirici etkileri
üzerinde odaklanan bir
kitaptý.
Dr. Fiore de týpký Dr.
Wambach gibi, geçmiþ
yaþam deneyimlerine daha
önceden zerre kadar inanmayan bir kiþiydi. Bu
konuyla tesadüfen
tanýþmýþtý. Maryland ve
Miami Üniversitelerinde
klinik psikolojisi okumuþtu. Dokuz yýllýk pozitif
bilim çalýþmasý neticesinde bilimsel metodlar
ve objektifliðe inanmýþtý.
Dr. Fiore elle tutulur ve
gözlemlenebilir gerçeklere
inanýyordu. Ancak, günlerden bir gün aldýðý eðitiminin tersine, Freud'un
yazýlarýndan etkilenerek,
insanlarýn gizli eðilimlerini ortaya çýkaran çalýþmalar yapýlmasý gerektiðine karar verdi. Böyle
bir çalýþma elbet ki elle
tutulur bir þey olamazdý.
Böylece, meslek hayatýna
Kaliforniya'da atýlan Dr.
Fiore, hipnoz yöntemiyle
insanlarýn bilinç altýnda
yatan düþüncelerini ortaya
çýkarmaya baþladý.
Dr. Fiore, Freud'un yaþ
regresyonu metodunu kullanýyordu. Hastalarý hipnotik trans halinde iken,
onlara, problemlerinin
kaynaðýný oluþturan yýllara
geri dönmelerini telkin
ediyordu. Travma bir kez
bilinç düzeyine çýktýðýnda
ve üzerinde çalýþýldýðýnda,
hastalýk belirtileri de bir
bir ortadan kayboluyordu.
Dr. Fiore bu tekniði kullanarak, çözülmesi yýllar
alacak olan problemleri
birkaç ay içinde çözüme
ulaþtýrabiliyordu.
Ömür boyu süren problemlerin çocukluk hattâ
bebeklik dönemlerine
(anne karnýndaki dönem
ve doðum aný da dahil
olmak üzere) gidilerek
çözülebileceði gerçeði, Dr.
Fiore'yi oldukça þaþýrtmýþtý. Ancak, klasik ekole
dahil olan psikologlar,
bebek beyninin yeterince
geliþmediði için hafýzasýnýn da olamayacaðýna
inandýklarýndan dolayý
böyle bir çalýþmayý kabul
etmiyorlardý. Dr.Fiore'nin
hastalarý bebeklik dönemlerini hatýrlamaya
baþlayýnca, suçluluk duygusu gibi kronik duygular
ya da baþ aðrýsý veya
astým tarzýnda kendilerini
belli eden fiziksel belirtiler ortadan kalkýyordu.
Dr. Fiore bir gün kendisini daha da þaþýrtacak
olan olaðanüstü bir deneyim yaþadý. Hastalarýndan
birinin, yaþamýný
mahvedecek derecede cinselliðiyle ilgili sorunlarý
vardý. Hastasýna problemin kaynaðýna doðru
gitmesini telkin ettiðinde
vereceði cevabýn ne olacaðýný önceden kestirmesi
imkânsýzdý. Çünkü hastasý: "Ýki ya da üç hayat
önce ben bir Katolik
rahiptim" dedikten sonra o
zamanki hayatýyla ilgili
canlý ve duygusal örnekler
vermeye baþlamýþtý.
Hastasý on yedinci yüzyýlda bir Ýtalyan rahip olarak
yaþamýþtý.
(Gelecek Ay konumuza
kaldýðýmýz yerden devam
edeceðiz)
SEVGÝ DÜNYASI
35
kanserin penceresinden
bir yaþam sentezi - IV
tedavi þekli
Av. Özer Baysaling.
Sayýn Sevgi Dünyasý Okurlarý,
Geçirdiðim kanser hastalýðý hakkýnda duygu ve deneyimlerimi bütün açýklýðýyla yazmam ve bunlarý sizlerle paylaþmamý önerildi. Ben de bu teklifi
onur kabul ettim. Yaþamýn acý gerçekleri arasýnda olan böylesine bir
hastalýðý hiç kimsenin yaþamamasýný dilerim. Ancak sadece kanserliler deðil,
onlara bakanlar veya empati ile yaklaþanlar açýsýndan okuyanlara bir nebze
olsun faydalý olabilirsem amaca ulaþmýþ olacaðým. Bu vesileyle, tüm
okurlara saðlýklý günler dilerim, sevgi ve saygýlarýmla.
Ýki gün üst üste olmak üzere, üç haftada bir sekiz seans kemoterapiye girecektim. Kürler "yüksek gradeli" olarak isimlendirilen aðýr terkiplerden oluþuyordu. Ýlk
günkü serum halindeki ilaç Dünyada dört
sene ve Türkiye'de de iki senedir kullanýlýyordu. Benim türdeki hastalar için
mucize bir buluþmuþ. Yaklaþýk dört saati
bulan bir sürede çok yavaþ veriliyordu. Ýlaç
doðruca, özellikle de CD20 olarak kodlanan saldýrgan tipli lenf kanserli
hücrelerin üzerine giderek onlarý bloke
edip yayýlmasýný önlüyormuþ.
Ýkinci gün ise dört ayrý ilaç serum
halinde veriliyordu. Bunlar ise klasik
kanser kemoterapi tedavisi olarak uygulanan ve vücuttaki lenf hücrelerini yok
edecek olan, benim zehir olarak isimlendirdiðim ilaçlardý. Tabi bu ilaçlar akyuvarlarý ve saðlýklý birçok þeyi de yok
ederek, vücuttaki birçok merkezde yan etkiler yapýyordu. Ayrýca evde de beþ gün
çok yüksek dozda kortizon kullanýyordum.
Kemoterapi ilaçlarý çok çeþitliydi.
Bazý ana ilaçlar müþterek kullanýlsa bile,
her hastalýðýn ilacý ve kürü ayrýydý. Hattâ
ayný hastalýklarýn dozlarý ve kullanma
süreleri bile deðiþikti. Ayný bile kullanýlsalar, yan etkileri ve tedaviye cevap alýnabilmesi de kiþiden kiþiye deðiþebiliyordu.
KEMOTERAPÝ SEANSLARI
Kemoterapinin ne olduðu ancak ona
baþladýktan sonra anlaþýlabiliyor. Seanslara
baþlamadan evvel, olaðanüstü olan gücüm
seanslara baþladýðýmýn ertesi günü birden
bire korkunç bir düþüþe girdi. Midem
bulanmaya, her yerim aðrýmaya baþladý.
Aðzýmýn içinde yaralar çýktý. Yemeklerden
tat alamýyordum. Korkunç bir halsizlik
üzerime çöktü. Yemeði çiðneyecek, kolumu kaldýracak halim yoktu. Ayaða kalkýnca
baþým dönüyordu. Ateþ, karýn aðrýsý da
caba. Tarifi imkânsýz bir olumsuzluklar
yumaðý bütün vücudumu sarmaya baþladý.
Sanki birkaç günde otuz yaþ daha
yaþlanmýþtým. Diyebilirim ki; ruhum
36
saðlýklý bedenimden çýkmýþ, her türlü
hastalýðý olan yüz yaþýnda, hiç tanýmadýðým
bir bedene girmiþti. Vücudumdaki olumsuzluklarýn hangisini tarif edeceðimi bilemiyordum. Bitip tükenmiþ ve moral olarak da
çökmüþtüm.
Gün içinde defalarca saðlýðým ve
moralim deðiþkenlikler gösteriyordu.
Bazen saatlerce aðlamak geliyordu içimden. Bazen baðýrýp, haykýrmak. Hattâ
insanlarýn hatalarýný yüzlerine vurmak vs.
Ama bunlarý içime gömüyordum. Her þeye
raðmen "huy canýn altýndaydý". Ne kadar
deðiþmeye çalýþsanýz da bu tümüyle
mümkün olamýyordu.
Esasýnda kemoterapi ölümcül bir
tedavi þekliydi. Saðlýða kavuþturmakla,
yok etmek arasýnda çok hassas bir denge
vardý. Kanserli hücreler yanýnda saðlýklý
hücreler de yok oluyordu. Eczaneden
getirdiðiniz torba dolusu sývý ilaçlar
saatlerce, damla damla damardan vücudunuza akýtýlýyordu. Kanýnýza karýþan her
damlada; bir yanda o zehirlerle bitip tükendiðinizi, bir yanda da son bir ümitle þifa
aldýðýnýzý hissediyordunuz. Ýlaçlardan
bazýlarý iðnenin girdiði yerlerde yanýklar
oluþturuyordu. Yaþayan bir ölü haline
geliyordunuz.
Ne var ki bu bir süreçti ve bundan
baþka da tedavi þekli yoktu. Sabýrla katlanmak gerekiyordu. Her seans sonunda da,
bu defa vücudunuzdaki olumsuz etkiler yanýnda, esas hastalýðýnýza olan yararlý etkisi
var mý diye vücudunuzu dinliyordunuz.
Devamlý vücudunuzu dinlemek de sizi ayrýca yoruyordu. Zararlý etkileri atmak için
litrelerce su içip, günün yirmi dört saati
idrara çýkmak bile bir baþka sýkýntýydý.
Kemoterapi fiziksel zararlý etkileri
yanýnda, belki çok basit olan, saðlýklýyken
hissetmeyeceðiniz ama kanserle körüklenen alýnganlýk ve üzüntülere de yol açýyordu. Örneðin Günseli'yle beraberken, bizi
SEVGÝ DÜNYASI
tanýmayanlar zaman zaman bana eþim için
"kýzýnýz mý?", eþime de benim için
"babanýz mý?" gibi sorular soruyorlardý.
Eþim benden on iki yaþ küçüktü. Tipi de
minyondu. Ama demek o kadar çökmüþtüm ki etraf böyle görüyordu.
Evvelce Nejla benden on dört yaþ
büyük olduðundan, bunun tersi söyleniyordu... O zamanki eþim üzüldüðü için ben
sadece utanýp, sýkýlýyordum... Bu defa acýyý
ben yüreðimde hissediyordum. Gerçekten
hastalýkla birlikte insaný derinden etkileyen
acýtýcý bir durumdu.
Bir baþka olay ise: Bir gün eþimin
akrabasýnýn düðünü vardý. Günlerdir bana
bakmaktan yorgun düþtüðü için, havasý
deðiþir diye gitmesini ben istemiþ, hattâ
kendisini zorlayarak göndermiþtim. Bu
sonradan beni öylesine etkiledi ki, tarif
edemem... Esasýnda saðlýklý olsam
muhtemelen gitmeyecektim. Ama kanser
yüzünden gidemeyecek olmam bende acý
yaratmýþtý. Týpký hapishanede olup, hürriyetiniz elinizden alýndýðý zaman, gelen
ziyaretçilerinize bakýp arkalarýndan gýpta
etmeniz gibi.
Bu hassasiyet bende, Günseli'nin seve
seve katlandýðýna inandýðým tüm yardýmlarýna ve þefkatine raðmen, tek taraflý
olarak, belki çok saçma olabilecek baþka
düþünceler de yaratýyordu. Örneðin eþime
yük getirip kendime baktýrmaktansa,
mahvolmayý bile göze alýp, onun yaþamýndan çekilip kaçmak vs. gibi düþünceler!...
Aramayan veya daha fazla ilgi beklentisinde olduðum dostlarýma kýrýlganlýklar
ve daha incir çekirdeðini doldurmayacak
bir sürü þey bende, saðlýklý zamanýmda
oluþmayacak takýntýlara, alýnganlýklara ve
üzüntülere sebep oluyordu.
Bunlar kanserin etkisinde, tarifi
mümkün olmayan deðiþik duygular
yumaðýnda kahrolmaktý!.. Tabii bunlarý da
yenmeye çalýþýyordum.
SEVGÝ DÜNYASI
ARAYANLAR ve
ZÝYARETÇÝLER
Kemoterapiden sonraki ilk ziyaretçilerim Tanaltay, Sazlý ve Bayraktar aileleri
oldu. Çok heyecanlanmýþtým. Saçlarým
dökülmüþtü. Kan deðerlerim düþük olacaðý
ve kolayca enfeksiyon kapabileceðim için,
maske kullanmam icap ediyordu. O
maskeleri ben lösemi olan küçücük çocuklarda görürdüm. Yavrucaklar saçsýz baþlarý
ve taktýklarý maskelerle, sanki uzaydan
inmiþ zavallý yaratýklar gibi görüntüleriyle
içimi parçalarlardý...
Ben de ilk defa maske taktým. Bir an
gözüm aynaya takýldý. O an kendimi tutamadým. Gözümden yaþlar boþaldý.
Hastalýðýmdan beri kendim için ilk defa
aðlýyordum...
Sonuçta mani olamadýðým
gözyaþlarýmla çýktým misafirlerin karþýsýna...Dostlarýmýn da gözleri doluyordu.
Bana moral vermek için "iyisiniz, geçecek,
siz yeneceksiniz..." gibi bir laflarla teselliler veriyor ve her halleriyle sevgilerini hissettiriyorlardý. Tanrým ne tarifsiz, karmaþýk,
derin duygular!.. "Hayatý yöneten güç,
sevgi dünyasýna" dostlarla açýlýþ buydu
iþte...
Birçok dostumun düþüncesini ise
dolaylý yollardan haber alýyordum. Çoðu
bana acýdýklarýndan "onu o halde görmeye
tahammül edemeyiz" diyorlarmýþ. Spor
salonundan tanýdýðým sporcu dost ve
kardeþlerimin çoðu ise; "o bizim sembolümüzdü, onu hasta durumunda görünce
biz de yýkýlýrýz, iyileþip tekrar yanýmýza
dönecek, birlikte çalýþacaðýz" diye beni
ziyarete çekiniyorlarmýþ.. Bir kýsmý ise; "o
bile kanser olduktan sonra, bizim vay halimize" diyerek, endiþe içinde doktordan
doktora koþuþturuyorlarmýþ. Esasýnda
herkes bir çekingenlik içinde. Bunlarýn
hepsini tabii karþýlýyorum.
37
BÝR YOLCULUÐA ÇIKTIM,
ÖLÜMÜ GÖRDÜM
Yapmaya çalýþtýðým dün, bugün, yarýn
sentezleri ve kanserle nasýl bütünleþerek,
bulunduðum ortamda mutlu olabilirim
düþünceleriyle ve egzersizlerle, ilk iki
kemoterapiyi olabildiðince iyi atlattým.
Tedavimin böyle süreceðine inanýyordum.
Ben güçlüydüm. Her þeyin üstesinden
gelebilirdim. Oysa hiçbir þey yaþanmadan
tam anlamýyla bilinemiyor. Bunun altýnda
bile "Ben" egosunun yattýðýný ve kendime
aþýrý güvenin yetmediðini çok geçmeden
anladým.
Üçüncü kemoterapiden sonra birden
dengeler deðiþti. Kemoterapiden çýktýktan
birkaç gün sonra, bir dükkana girdiðim
sýrada bir anda beyaz bir boþluða uçtuðumu hissettim. Sonrasýný hatýrlamýyorum.
Kendime geldiðim zaman ben yerdeydim ve baþýmda insanlar toplanmýþtý.
"Kendine geliyor, öteki dünyaya gitti,
geldi" vs gibi þeyler söylüyorlardý.
Gerçekten öteki dünyaya gidip gelmiþ gibi
38
bir boþluk ve sersemlik içindeydim.
Beni kaldýrýp bir iskemleye oturttular.
Kolonya sürüp su verdiler. O anda altýmda
bir ýslaklýk hissettim... Allah'ým ne utanç
verici bir durumdu. Bayýlýrken büyük
aptesimi altýma kaçýrmýþým. Yaþamýmda ilk
defa oluyordum. Ben güçlü insan ne
durumlara düþmüþtüm. Böylece karizma
denilen egoya ne anlamsýzca sarýldýðýmý
çok acý anladým.
Mal, mülk, ihtilaflar, kendini beðenme
ve daha birçok neden, ister istemez insanýn
"ego" duygusunu tetikliyor. Kanser ise bu
duyguyu bir anda alaþaðý ederek yok ediyor. Ne boþ þeyler peþinde koþtuðumuzu
acý þekilde öðretiyor.
Gurur lügat anlamýnda; kendini beðenme, büyüklüðe kapýlma hissidir. Onur ise;
öz saygýsý, haysiyet, iç deðeri ve þereftir.
Egolarýmýzda bunlarýn her ikisi de deðiþik
derecelerde etkili oluyor.
Kanser sebebiyle kendimle ve bedenimle uðraþtýkça egolarýmý ve kusurlarýmý
daha iyi görmeye baþladým. Bedenimin
suret olduðunu, ruhsal derinliðin ise gerçek
ben olduðunu anladým. Bu suretle kendimle sohbet ederken bir anda tanrýyla sohbet
ediyormuþum gibi hissediyordum. Bu da
arýnmama ve egolarýmý daha iyi görmeme
yardýmcý oluyordu.
Ben bayýldýktan sonra, hâlâ saðlýk
durumumun kötülüðünden çok, düþtüðüm
acizliðe üzülüyordum. Bu da bilmeden
esiri olduðum "ego" nun bir baþka açýklamasýydý. Oysa her þey insan içindi ve her
an herkesin baþýna birçok þey gelebilirdi.
Ýnsan büyük konuþmamalý ve hiç kimseden
yardým almayacaðý, muhtaç olmayacaðý
büyüklük hissine kapýlmamalýydý. Bu
bende biraz vardý... Çünkü kendimi güçlü
hissediyor ve aþýrý onurlu ve müdanasýz
bir kiþilikle böyle düþünüyordum.
Yaþamým boyunca da bunda muvaffak
olmuþ, kimseden yardým istememiþtim.
SEVGÝ DÜNYASI
Bayýlmayla burnum fena halde
sürtülmüþtü.
Kendimizi ne kadar geliþtirirsek
geliþtirelim, benliðimizde birçok gizli
"ego" ve buna baðlý gurur taþýyorduk.
Esasýnda egolar gizli bir zaaf ve doyum
aracýydý. Fakat insaný hiçbir þekilde de
doyuma ulaþtýrmýyor daha çok doyumsuzluða götürüyordu. Ayrýca kaybetme
korkusu yaratýyordu. Kanser ve getirdiði
olaylar, sizi ezip, etrafýnýza muhtaç ederek
bu tür egolarý ister istemez ortadan
kaldýrdýkça, yýllarca ne boþ þeylere
direndiðinizi anlayýp, kendinizi hayatýn
akýþýna terk edebiliyordunuz. Bu teslimiyetçilik de sonunda, ayrý bir rahatlýk ve
bakýþ açýsý saðlýyordu.
Keza kanserden evvel, bu yaþýma
kadar hazýrlanmadan insan içine çýkmazdým. Bu önce kendime, sonra da
baþkalarýna karþý olan saygýmdan kaynaklanýyordu. Ama belki bunun da altýnda
iyi görünme egosu yatýyordu. Ter kokmamam için deodorantlarým ve parfümlerim
vardý. Her gün sakal týraþý olur, temiz
giyinirdim. Bakýmlý olmak, iyi görünmek
belki kötü bir þey de deðildi. Lakin ben
bunlarý titizlikle abartýyordum.
Kanser hastalýðým zorunlu olarak
bana; bakýmlý ve kusursuz olmanýn o kadar
da önemli olmadýðýný, hatta kusurlu da
olunabileceðini öðretti. Baþkalarýnýn
yargýlarý onlara aitti. O baskýdan kurtulup
rahat olmak daha önemliydi!..
Kanser hastalýðým beni bu konularý,
mütevazý anlamda irdelemeye iterken,
baþka açýlardan da geniþlediðimi bana hissettirerek mutluluk veriyor.
Baygýnlýðým geçip, biraz ayýldýktan
sonra Güneseli'ye haber verdim. O da
büyük bir endiþe içinde geldi. Beni alýp
eve getirdi. Kýsa bir duþ yaptýktan sora
Marmara Üniversitesi Acil Servisine
götürdü. Beni derhal hayati cihazlara
SEVGÝ DÜNYASI
baðladýlar ve araþtýrmalara baþladýlar.
Dakikalarca titreme krizlerine giriyor,
sonra da ateþim yükseliyordu.
Acilde üç gün kaldým. Hastalýðýmýn
esas nedeni bir türlü bulunamýyordu.
Vücudun dengesi bir kere bozuldu mu, ne
yapýlýrsa yapýlsýn kolay düzelemiyordu.
Düþmeyen ateþim sebebiyle, yüksek dozda
çeþitli antibiyotik uygulamasýna tabi tutuldum. Bu da baþka türde yan etkilere sebep
oluyordu. Gün be gün bilinmezler içinde çöküyordum.
Önce ben kendime ve sonra
da etrafým bana acýmaya
baþladýlar.
Bir gün nefes alamaz
oldum. Beni derhal oksijene
baðladýlar. Sonunda zatürree
olduðum anlaþýldý.
Akciðerlerim adeta suyla
dolmuþ ve ben su altýnda
nefes almaya çalýþýyor
gibiydim. Oksijen maskesi
olmadan, bir dakika için
tuvalete bile gidemiyordum.
Nefes alamamak ne feci
bir þeydi. Kanýmdaki oksijen miktarý hayati tehlike
yaratabilecek seviyelere
düþmüþtü. Uyuyamýyordum.
Günde defalarca kaným
alýnýyor. Damarlarým delik
deþik. Elimin üstündeki
kataterler yataða takýldýkça
canýmý acýtýyor. Gece ise
sýkýntýlarým kabusa
dönüþerek katlanýyor.
Ameliyat, kemoterapi ve
Özer Baysaling
(en altta olan akrobat)
Ýsveç Dünya Akrobasi
Þampiyonasýnda (1962)
birincilik alan hareketi yaparken
39
þimdi de zatürree. Tamamen bitmiþtim.
Artýk iyileþme ümitlerimi de yitirmiþtim.
Tam bir teslimiyetle kaderin oluþmasýný
bekliyorum.
Nerede sahnelerde, akýl almaz akrobasi hareketleriyle alkýþ aldýðým, sonsuz
enerji ve güce sahip olduðum günler!..
hatta çok deðil üç ay evveline kadar etrafýmda hayranlýk uyandýrdýðým vücudum!..
SEVGÝ DÜNYASI
40
SANATIN ÝNSANCIL SOLUÐU
Yücedir ve Uludur O'nun saný, Tanrý konuþsaydý müzik olurdu lisaný
Psikolog Güngör Özyiðit
Yýlbaþýndan birkaç gün sonra, bir kanalda ünlü orkestra þefi Zubin Mehta'nýn
yönettiði Viyana Flarmoni Orkestrasýnýn
yýlbaþý konserini izliyorum. Vals kralý
Johann Strauss'un bir eserini seslendiriyorlar.
Zubin Mehta sadece bir müzik adamý
deðil, Hint kökenli, manevî derinliði de
olan biri. Bakýþý, duruþu, etkili beden
diliyle, orkestrayla kurduðu uyumlu,
coþkulu birliktelikle, sizi de sevgisiyle
sarýp kuþatýyor.
Dünya'nýn en büyük orkestra þeflerinden
biri, belki de birincisi olarak, giydiði kravatlý, koyu renkli normal bir takým elbise
ile bir sadelik örneði sunuyor. Öylece þekle
deðil, öze deðer veriyor. Gösteriþi deðil,
sadeliði yeðliyor.
Görkemli orkestra Strauss'un müziðiyle
coþup taþarken ve sesten bir sel olup
içinize akarken, küçücük bir yan flüt sahne
alýyor ve yarým dakika kadar icrada
bulunuyor. Derken olan oluyor. Zubin
Mehta orkestrayý durduruyor. Yerinden
inip, ta orkestranýn, ortalarýna, flütçünün
ayaðýna kadar gidiyor. Ve elini sýkýp, onu
kutluyor. O arada salon alkýþtan inliyor.
Zubin Mehta tekrar yerine dönüp,
orkestrayý býraktýðý yerden yönetmeyi
sürdürüyor. Öylece orkestrayý en iyi þekilde yönetmek ve müzik parçasýný yorumlamakla kalmýyor, o güzelliðin içine etik bir
ders sýkýþtýrmasýný da biliyor. Bir bütün
içinde en küçük bir birimin bile bir yeri ve
deðeri olduðunu gösteriyor. Ayný zamanda
þahsýnda küçüldükçe büyümenin örneðini
veriyor.
ÜÇ ÜNLÜ TENÖR
Yanaðýmdan süzülen gözyaþlarýmla konseri izlerken, belleðim beni yýllar öncesine
götürüyor. Bir televizyon kanalýnda unutulmaz bir müzik þöleni. Konser yine Zubin
Mehta yönetiyor. Üç ünlü tenor, Pavarotti,
Domingo ve Carreras, bazen tek tek solo
yaparak, bazen birlikte söyleyerek, güzel
sesleriyle gönülleri müziðe doyuruyorlar.
Herkes mest olmuþ bir halde, bu az
bulunur güzelliði cömertçe paylaþýyor.
Zubin Mehta'nýn ve üç tenorun birbirlerine bakýþý, elleriyle ve sesleriyle birbirini
okþayýþý, birlikte bir güzelliðin oluþumuna
katkýda bulunuþlarý bana hayatýmýn en
güzel, en doyumlu dakikalarýný yaþatmýþtý.
SEVGÝ DÜNYASI
Mesafe tanýmayan sevgi, onlardan bana
doðru akýyordu sanki. Carreras'ýn kanser
tedavisine maddi katký için yapýlan bu konseri de sonuna kadar gözyaþlarý içinde
izlemiþtim.
KANSERDEN KONSERE
Genellikle öldürücü bir hastalýk olan
kanser, burada yaþama katkýda bulunan,
iyileþtirici bir iksir niteliðine bürünmüþtü.
Þöyle ki:
Ýspanya'ya yolu düþmemiþ olanlar bile,
Katalanlar ile Madridliler arasýndaki
husumeti ve kýyasýya rekabeti bilirler.
Katalanlar, Ýspanya'ya hükmeden
Madrid'den baðýmsýzlýklarýný kazanana
kadar, yýllar yýlý mücadele ederler.
Placido Domingo Madrid'lidir. Jose
Carreras ise Katalan. 1984'teki insanlarý
birbirine düþman eden politika nedeniyle
Carreras ve Domingo da karþý karþýya
gelirler ve birbirlerine hasým kesilirler.
Çok sevilip beðenildiklerinden ve dünya
çapýnda bir ses olduklarýndan, her ikisi de
kontratlarýnda, ancak diðer tenor çaðrýlmadýðý zaman þarký söyleyeceklerini kesin
bir dille bildirirler.
Ne var ki, 1987'de Carreras,
Domingo'dan daha acýmasýz bir düþmanla
karþýlaþýr: Ve 'kan kanseri' tanýsý ile benliði
altüst olur. Sonrasý, kanserle zorlu bir mücadele baþlar. Doktor doktor dolaþýr. Her
çareye baþvurur. O arada kemik iliði ve
kan nakli yapýlýr. Bunlar için ayda bir kez
Amerika'ya gitmek zorunda kalýr. Bu koþullar altýnda çalýþmalarý iyice aksar. Yolculuklarýn ve týbbi tedavinin yüksek maliyeti maddi durumunu iyiden iyiye sarsar.
Parasýnýn tükendiði anda Tanrýsal bir el,
ona doðru uzanýr: Madrid'de, tek amacý
kan kanseri hastalar için tedavi desteði
41
saðlamak olan bir vakýf olduðu haberini
alýr. Ve "HERMOSA VAKFI"nýn desteði
sayesinde bu amansýz hastalýðý yener.
Yeniden sahnelere döner. Yýldýzý yeniden
parlar. Sevgiyle kucaklanýr, alkýþlarla
uðurlanýr.
Hayatýný kurtardýðý için, kendini borçlu
hissettiði vakfa katýlmaya karar verir.
Derken, vakfýn yasalarýný okurken, vakfýn kurucusunun ve baþkanýnýn Placido
Domingo olduðunu öðrenir. Daha sonra,
Domingo'nun bu vakfý özellikle onun
tedavisi için kurduðunu, ama Carreras'ýn
düþmanýndan yardým almayý kabul etmeyebileceði olasýlýðýný düþünerek isminin gizli
kalmasýný istediði bilgisini alýr. Bundan
sonra iki tenor'un karþýlaþmalarý, dokunaklý
bir tiyatro sahnesini andýrýr. Placido
Domingo'nun Madrid'deki konserlerinden
birinde Carreras konseri bölüp, alçakgönüllü bir þekilde dizlerinin üzerine çöküp,
ondan baðýþlanmak dileyerek, seyircilerin
önünde, hayatýný borçlu olduðu rakibine
teþekkür eder. Domingo, ellerinden tutarak
onun kalkmasýna yardým eder ve kocaman,
babacan cüssesiyle Carreras'ý kucaklar,
baðrýna basar. O gün orada seyircilerin de
tanýklýðýyla, büyük bir dostluðun temeli
atýlýr. Sevgi ve iyilik düþmanlýða karþý, bir
kez daha zafer kazanýr.
Bu tür yeri doldurulmaz sanatçýlar,
Tanrý'nýn insanlara birer armaðaný. Onlarý
sevgiyle kucaklayýp korumak ve deðerlerini bilmek ise, içlerinde insanlýk duygusu
taþýyanlarýn görevi.
Placido Domingo ile yapýlan bir röportajda, kendisine, neden HERMOSA VAKFI'ný
kurarak, hem düþmaný, hem de rakibi olan
bir sanatçýya yardým elini uzattýðý sorulur.
Yanýtý, sanatýn sýcak soluðunun canlandýrdýðý bir hayat öpücüðü gibidir:
"- Böyle bir sesi kaybedemezdik!.."
SEVGÝ DÜNYASI
42
celsesi
Lee Carroll (Kryon celselerinin medyumu) hiç görünmediði kravatlý haliyle toplantýyý
bir konferansla baþlatýrken.
Birleþmiþ Milletler - New York - S.E.A.T. (31.03.2006) Kýsaltarak yayýnlýyoruz
10 yýldan fazla bir süre önce çok az kiþinin New York'ta BM organizasyon yapýsýna dahil olan
Aydýnlanma ve Dönüþüm Cemiyeti'nin (S. E.A.T.) varlýðýndan haberdar olduðu zamanlarda Lee
Caroll ilk celse davetini aldý. Bu çok önemli bir ziyaretti. Celsede sýnýrlý sayýda organizasyon davetlileri ve çalýþanlarý ve de BM delegeleri de vardý. Kamuya açýk bir toplantý deðildi.
N
erede olduðumu biliyorum. Bu
benim için bir sýr deðil. On bir yýl
önce, beni ve partnerimi (medyumumu) yandaki komite odasýna götürmüstünüz [Ýlk Birleþmiþ Milletler ziyareti]
o zaman. Burada kelimenin tam anlamýyla,
birkaç saat önce mutlu bir çözüm saðlanmýþtý. Bosna'da barýþý temsil eden bir antlaþma imzalanmýþtý. Gülümseyen yüzler
vardý çünkü burada yapýlmakta olan budur;
imkânsýz görünen insan sorunlarýný ve etk-
ileþimlerini çözümlemek için çalýþýyorsunuz. Bu organizasyonun varolmasýnýn
temelinde bu vardýr.
Oh, hastalýk ile mücadelenize aþinayýz çocuklar için yapýlan çalýþmalara - su kaynaklarý ve insan haklarý ile ilgili çalýþmalarýnýza. Burada ne yaptýðýnýzý biliyoruz.
Ancak taraflarý bir araya getirip anlaþma
saðladýðýnýzda, daha önce orada olmayan
bir þeyi yarattýðýnýzda, iki kültür - iki bilinç
bir araya gelmiþ ve savaþmamayý kabul
SEVGÝ DÜNYASI
etmiþ olduðunda, zenginlik budur, deðil
mi? Buradaki herkesin isteði de bu. Burada
aranan budur. Bugün burada istenen de
budur.
1989 yýlýnda, Armageddon senaryonuzun
gerçekleþmeyeceðini söylemeye baþladým
ve öyle de oldu, fark ettiyseniz. Kutsal
kitaplarýnýz size dünyanýn sonunun geldiði
türde bir senaryoyu vermeyi bekliyordu.
1999 - 2001 yýllarý arasýnda, Israildeki
bir sorun hem NATO hem de Varþova Paktý
arasýnda uyuþmazlýða neden olacak ve III.
Dünya Savaþýný baþlatacaktý. Bunu
Nostradamus'da okuyabilirsiniz, ve hattâ
Hristiyan kitaplarýnda da bulabilirsiniz. Bu
bir kehânetti ve siz doðduðunuzda çoktan
yayýnlanmýþtý.
Her nasýlsa, 1987 yýlýndan ve "Harmonic
Convergence" (uyumlu birleþme) olayýndan kýsa bir süre sonra, Sovyetler Birliði
kendi kendine çöktü. Kimse bunun için bir
zaman belirlememiþti [bunun için bir
kehanette bulunulmamýþtý]. Tüm kehanet
bilgilerine karsý, kendi kendine çöktü, artýk
onu desteklemeyen bir bilinç meselesi
yüzünden. Ve vitesi yükselttiniz. Tüm
dünya, o anda büyük bir potansiyele sahip
oldu. ABD de ayný þekilde, çünkü 50 yýlý
aþkýn bir süredir mücadele ettiði ana rakibi
yok olmuþtu.
Bazýlarý bir potansiyelin kaçýrýldýðýný ve
o zamanlarda ABD'nin isleri daha farklý
yürütmesi gerektiðini söyledi. Öyle olsaydý, su anda bulunduðunuz noktada olmayacaktýnýz...
Uygarlaþmanýn tanýmlanmasý ve buna
baðlý olarak gezegenin enerjisinin yükseltilmesi mücadelesi içinde olmayacaktýnýz. Ýnsan doðasý iyi bilinmektedir ve
hükümetler, Tanrý'yý þaþýrtamaz. Ruhun bir
sabah kalkýp ne olduðunu merak etmesi
gibi bir þeyin söz konusu olmadýðýný
söylüyoruz! Ýþler böyle yürümüyor.
Bir önceki celsede, buradan birkaç blok
43
ötede gerçekleþen 9/11 olayýnýn (ikiz
kulelerin yýkýlmasý) anlamýndan bahsetmiþtim. Birçoðunuz, 9/11 olayýnýn yaratmýþ
olduðu etkiden ve ABD'nin bu konuda yaptýklarýndan korkuyorsunuz. Birçoklarýnýz
"yeni dünya düzeni" denen olaydan
korkuyor. Korku, deðiþimin bir ürünü gibi
görünmekte, deðiþimler daha önceden
öngörülmüþ olsa bile. Birçoðunuz,
Tanrý'nýn bir yerlerde uyuya kaldýðýný ve
olanlarýn "karanlýkta" meydana geldiðini
sanýyor. Birçok kiþi yardým çaðrýsý yapmaktadýr.
KORKU TACÝRLERÝ ve
KOMPLOLARI
B
ugünkü korkularýnýzdan bahsetmeme ve 1989 yýlýnda bunlarýn
gerçekleþeceðini size söylediðimizi
hatýrlatmama izin verin. Size, karanlýðýn
iyileþene kadar uzun bir süre sizinle olacaðýný söylemiþtik. Gezegendeki en karanlýk þeyler alýnýp bütünlük ýþýðýna maruz
býrakýldýðýnda olacak olan budur.
Realiteniz deðiþmek zorundadýr. Size
"Deniz Fenerleri" adýný verdik ve iþe
koyulmanýn zamanýnýn geldiðini söyledik.
Hâlâ, þoka girmiþ ve korkudan saklanan
birçok kiþi var. Savaþçýlar olmak için
buraya gelmiþ ama zýrhlarý ve silahlarý
ellerinde, ama kim olduklarý ya da neden
buraya geldikleri hakkýnda en ufak bir fikri
dahi olmayan, dolaplarýna saklanýp
titremekte olan birçok kiþi var.
Sözü tam þu anda korku tacirlerine
getirmeme izin verin çünkü her yerde mevcut olan komplolarý onlar yaratýyor. Onlar
dýþarýdaki koridordalar. Onlardan bolca var.
Dünya üzerinde þu anda meydana gelen
bütün olaylar, her þeyin çevresinde komplo
kuþkusu yaratmaktadýr. Söylememe izin
verin, rehberliðin olmadýðý, görünürde iyiliðin özünün ve merkezin kaybolmuþ
44
olduðu yerde komplolar bolca bulunur.
Merkezî bir rehberlik yokken, bilgi her
yöne uçuþur. Ve karanlýkta galip gelen
çoðunlukla korkudur. Korku þu anda güçlü
ve sizinle. Yapmanýz gereken tek þey onu
duyabilmek için kulak vermek, çünkü
korktuklarý þeylerin üstüne gitmeyi sevenler, diðerleri ile karanlýkta kalmayý baþarabilirlerse kazanacaklar.
Artýk neden size "Deniz Fenerleri"
dediðimizi anlayabiliyor musunuz? Sizler
ýþýk yaratan "Iþýk iþçileri"siniz, bunun için
korku sizi ele geçiremez, geçiremeyecek
de. Ancak bu yazýyý okumakta olan bazý
Deniz Fenerleri, karanlýk tarafýndan
tüketilmiþ durumda, kurtuluþun kendilerinde olduðunun farkýnda deðiller.
Açlýktan ölüyorlar hem de cepleri yemek
ile dolu iken.
Birleþmiþ Milletler de bunun gibi. Birçok
kiþi BM'nin artýk iþlevi kalmadýðýný
söylüyor. Artýk iþe yaramýyor ve burada
olmasýna artýk gerek yok. Söyledikleri bu.
Ýçinde bulunduðumuz bu binanýn odalarýnda ne iþler yapýldýðýný bilmiyorlar.
Yaþamlarýný burada geçiren kiþilerin
geçmiþlerini, neleri imgelediklerini, ne
yaptýklarýný bilmiyorlar. Aksine, bu organizasyonu küçümseyenler, sadece son yýllarda olan bitenleri dikkate alýyor. Karanlýk,
koridorlara yayýlmýþ gibi görünüyor, ve
hattâ bu gruba da yayýlmýþ ve sonra
daðýlmýþ gibi görünüyor [S.E.A.T.].
Karanlýk her yerde, anlýyor musunuz?
Ve bazýlarý da þöyle diyor, "Bu, dünyanýn
uçurumdan yuvarlandýðýnýn bir kanýtý.
Savaþ ve mücadele her yerde."
Size, bu zamanda olanlarýn kehanetlerde
yer almadýðýný ve bunun baþarýsýzlýðýmýzýn
bir kanýtý olduðunu söylüyorlar. Çünkü
iþimizi iyi yapsaydýk, kutsal kitaplar haklý
çýkacak ve her þey "olmasý gerektiði" gibi
olacaktý. Birçok kiþi durumun umutsuz
olduðunu söylüyor. Ýsrail ve Filistin'e
SEVGÝ DÜNYASI
bakýyorlar. "Kötünün de kötüsü," diyorlar.
Korku tacirleri de, "Bakýn iþte. Þimdi de
Ariel Sharon'u kaybettik," diyorlar. "O,
Ýsraillilerin umuduydu," diyorlar. Ve sonra,
her þeye raðmen, Hamas Filistin seçimlerini kazanýyor! "Bu en kötü haber," diyorlar.
"Daha kötüsü olamazdý."
Evet, Deniz Feneri, bu haberler karsýsýnda ne yapacaksýn? Konuþmaya devam
ediyorlar, "Bak, iþler hiç iyiye gitmiyor;
her geçen gün kötüleþiyor." Ve sonra, "þu
anda bulunduðun organizasyona bir bak,
onunla ilgili dahi bir þey yapamýyorsun!
Her þeyin kötü gittiðinin ve bir gün her
þeyin sonlanacaðýnýn iþte kanýtý!" diyorlar.
" Ýran'a bakýn. Nükleer güç kazanmalarý
uzun sürmeyecek ve sonra ilk yapacaklarý
þey Ýsrail'i vurmak olacak! Birçok kez dile
de getirdiler. Ortadoðu'da nükleer savaþ
baþlayacak!" Bu, Armageddon yaratabilecek yegane þeydir, sadece biraz ertelendi.
Birçok kiþi böyle diyor!!! Bazýlarý seneye
gerçekleþeceðini söylüyor [2007]. Kutsal
kitapta açýkça, yýllar öncesinden nasýl
gerçekleþeceði söylenmiþ olmasýna raðmen
- ve bunu yaratacak oyuncular orada olmamasýna raðmen - korku tacirleri, eski
negatif haberlere yapýþýp kalmak istiyorlar,
görebiliyor musunuz? Bu bir þekilde karanlýk oyunu beslemektedir.
Ve sonra þöyle derler, "Biliyorsun,
Mayalar ve Aztekler, 2012 yýlýnda
dünyanýn sonunun geleceðini söylemiþler.
Bu demektir ki birkaç yýl içinde hepimiz
öleceðiz!" Ve bu, sevgili insan, sizi ve bu
organizasyonu izleyen diðerleri tarafýndan
çizilen resimdir. Etraflarýna bakýp tek görebildikleri karanlýktýr.
Karanlýk, tuhaf bir þey. Karanlýkta yatan
üç çeþit insan vardýr. Ýlk grup, hiçbir þey
göremediði için korku içinde titreyenlerdir.
Ýkinci grup, ilk grubun bu durumundan
fayda saðlar, çünkü korku dolu bir insanýn
kontrol edilebildiðini bilir. Üçüncü grup
SEVGÝ DÜNYASI
ise, cebinde ýþýk taþýyýp da bunun iþe
yarayacaðýndan kuþkulu olanlardýr... ýþýk
yakmaktan korkarlar, çünkü bu nerede
olduklarýný belli edecek ve artýk herhangi
biri olamayacaklardýr. Haber yayýnlarýný
izlediðiniz zaman, hepsinin ayný bilgi
etrafýnda geliþtiðini görürsünüz, öyle deðil
mi? Hep kötü haberler vardýr. Ýnsana acý
perçinlenmektedir, çözüm deðil. Bu basitçe
insan doðasýdýr. Medyanýzda size sunulan
budur, gezegende ne oluyor olursa olsun.
Buna alýþýn ve haberleri, "baþka nelerin
olabileceðini" düþünerek dinleyin.
Þimdi, Deniz Fenerlerinden bahsetmek
istiyorum. Size, bazýlarýnýn kehânet olarak
adlandýracaðý bazý potansiyeller vereceðim
ve de size daha önce bunun gezegende
neler yaptýðýnýz ile ilgili... medyanýn hiçbir
kanalýnda haber olarak verilmemiþ... potansiyeller ile ilgili bir rapor olacaðýný
söylemiþtik. Sizin hasýraltý edilmiþ
dediðiniz süreçleri görüyoruz... daha önceden öngöremediðiniz ve sadece daha sonra
bileceðiniz bir sistemde çalýþan þeyleri.
Her þeyi deðiþtirebilecek engin bir potansiyele sahipþeyler meydana gelmektedir.
DÜNYA ÇAPINDA
ÝYÝ HABERLER
K
uþkucu kiþiler için, hiç beklemediðiniz bir þey söylememe
izin verin. Bundan daha önce bahsetmiþtik, artýk bundan daha açýkça bahsetmenin zamaný gelmiþtir: Ýlluminati…
Onlardan korkuyor musunuz? Onlar
gerçekten var mý? Cevap, elbette, varlar.
Kuþkucu kiþiler, yüzyýllardýr borsanýn,
seçimlerin, ticaretin ve dahi BM'nin kontrolünü elinde bulunduranlarýn Illuminati
olduðunu söyleyecektir. Aslýnda, bunda
biraz doðruluk payý var çünkü eski enerjide, özellikle karanlýk ve korku enerjisinde, taþýma sistemlerinin ve petrolün
45
kontrolünü elinde tutanlar için bu çok da
zor bir þey deðildi.
Yeni enerjide, ýþýðýn yakýldýðý ve
herkesin herkes ile konuþabildiði yeni
enerjide, bu çok zordur.
Þimdi size, Illuminati'nin bugünlerde
neler yaptýðýndan bahsetmeme izin verin.
Her þeyi deðiþtirip dünyanýn "hayýrsever
amcasý" olmak üzereler. Oh, elbette hâlâ
para ve güç kazanma peþindeler, çünkü
onlarýn iþi bu. Ancak eski yöntemlerin kontrolünün gittikçe güçleþtiðini fark etmeye
baþlýyorlar. Yunanistan'a yerleþmiþlerdi
ama þimdi Afrika'ya tasýndýlar. Gizli
olmayan bir hareketle, milyarlarca dolarý
Avrupa'dan bir kýtayý tedavi etmek için alýp
taþýyorlar. Afrika'nýn AIDS'den arýnmasýný
finanse edecek olan Ýlluminati'dir.
Kaynaklar oradadýr. Oh, insanlar! Bunu
biliyor muydunuz? Bunun için endiþelenmenize gerek yok... geçmiþ yüzyýllarýn en
büyük bulmacalarýndan biri, finanse edilip
çözümlenmek üzere, koca bir kýtanýn
tedavi edilmesinden bahsediyoruz.
Peki neden böyle bir þey yapýyorlar?
Çünkü, büyük, yükselen hükümetlerin bir
parçasý olurlarsa, bugünden sonra olacaklarýn sonucunda hepsi yerle bir olacak.
46
Toplanan tüm vergilerin bir kýsmý onlarýn
olacak, anlýyor musunuz? Bir üçüncü
dünya kýtayý tedavi ettiðinizde, bölgeyi ev
alabilen, diðer kýtalardaki ülkeler ile ticaret
yapabilen saðlýklý insanlarla doldurmuþ
olursunuz. Anlýyor musunuz? Hepsinden
bir parça kazanacaklar. On binlerce insan
önümüzdeki on yýllarda tedavi edilecek.
Bunu beklemiyordunuz, deðil mi? Ýster
hoþunuza gitsin ister gitmesin, bu olmaktadýr ve sonuçta milyonlarca hayat kurtulacak.
Çin'in ticari konularda önde olduðunu
düþünüyorsunuz, deðil mi? Afrika'yý
görene kadar bekleyin!
Hayal edin, daha önce yakýn geçmiþlerinde uðruna çalýþacaklarý hiçbir þeyleri
olmayan iþçilerle dolu bir kýta. Ne
yapacaklarýný sanýyorsunuz? Þampiyon ile
rekabet edeceklerdir Çin ile. Gelecekte
bunu bekleyin.
Bu komplolara dahil olanlarýn sahip
olduðu bir potansiyeldir bu. "Bu çok fazla
iyi." diyebilirler. "Eski normlara pek
uymuyor," diyorlar. Geçmiþin hainleri,
ihtiyaç duyduklarýný elde edebilmek için
baþka yollara baþ vuruyorlar ve bundan
insanlýk kârlý çýkabilir. Özgür seçim
görevinizin bir parçasý olarak bu "yeni
yön" hakkýndaki kararý size býrakýyoruz.
Tarihinizde de gördüðünüz gibi, "doðru ve
yanlýþ" hakkýndaki yargýlarýnýz, geliþmekte
olan kültür ve farkýndalýðýnýz ile birlikte
geliyor görünmekte. Yeni enerjiye hoþ geldiniz!
Size daha çok beklenmedik güzel haberlerden bahsetmeme izin verin. BM binasý
ve çalýþanlarý, yaþlý. Birleþmiþ Milletler,
taze kan ve yeni insanlar, ve yeni fikirler
ve yeni liderler ile bir diriliþ, bir rönesansa
doðru gitmektedir. Karanlýk günlerden
geçilecek, ve potansiyeller gerçekleþirse,
kýsa sürede bu odalarda yapýlanlarýn hayati
öneminden kuþku duyan kimse kalmaya-
SEVGÝ DÜNYASI
cak. Delegeler, gelir ve gider. Ancak hayatlarýný burada yapýlanlara adamýþ olanlar
fark yaratanlar olacaklardýr. BM'nin
bugüne kadar hep hayalini kurduðu þeyler
için potansiyel mevcuttur, bunlara farklý
bilinç ve kültürden gruplarý, sorunlarý
çözümlemek için bir araya getirmek de
dahildir.
BM'nin kuruluþ amacýný yerine
getirmesinin zamaný gelmiþtir, renkli
miðferler takan barýþ koruyucular deðil,
ancak her þeyi bir araya getirecek ve
savunulamayacak durumlarýn çözümlenmesi için aydýnlatýcý bilgi ve ýþýða sahip bir
grup haline gelmek. Bu, buradaki potansiyeldir. Þu anda yürürlüktedir, onlarýn da
dediði gibi, þu anda süreç iþlemektedir.
Hâlâ, birçok kiþi þöyle diyor, "Ben
göremiyorum, o zaman böyle bir þey yok."
Sizin realiteniz bu mu? Ya da böyle þeylerin gerçekleþebilmesi için gerekli ýþýðý
yaratabilecek bir Deniz Feneri olacak
mýsýnýz?
Her zaman savaþlar ya da savaþ söylentisi olacaktýr, bu insan doðasýdýr. Ancak
gelecekte, oldukça azalacak, ve daha önce
hiç olmamýþ bir istikrar saðlanacak.
BM'nin birçok farklý taraflarý bir araya
getirebilme etkisi büyük öneme sahip, ve
tekrar söyleyeceðiz: birbiriniz ile ne kadar
çok ticaret yaparsanýz, savaþmak için o
kadar az eðilim olur. Aslýnda, mal ve
hizmet bakýmýndan birbirlerine baðýmlý
olan bir grup ülke, birbirleri ile savaþmayý
göze alamaz.
Yýllar önce, Ýsrail'de izlemeniz için size
iki þey söylemiþtik ve bunlar su anda
gerçekleþmektedir. Ancak korku tacirleri
bunlarý bir araya getirip anlamanýzý
istemiyor. Size daha önce, Ýsrail ve
Filistinin anlaþma saðlayabileceðini ancak
iki liderin - Arafat ve Sharon - resimden
silinmesi gerektiðini söyledik. Ýki lider,
tüm dünyada 25 yýldan fazla bir süredir
SEVGÝ DÜNYASI
47
Birleþmiþ Milletlerin kuruluþ amacýnýn zamanýnýn gelmiþ olmasý,
silahlarýn etkisiz hâle geleceðinin müjdesi
birbirlerini takip eden eski enerji düþmanlýðýný temsil ediyordu. Bir noktada, asker
üniformalarý ile boy gösteriyor ve birbirlerini öldürmeye çalýþýyorlardý. Bu lider
olmadan önceki halleri idi. Bu insanýn
içinde çok zor ölen bir eski enerji
kavramýdýr ve size onlarýn ayrýlmasýnýn
hýzlý bir deðiþimi kolaylaþtýrmaya baþlayacaðýný söylemiþtik.
Geçen sene, partnerim tam anlamýyla
mesajýmý Ýsrail'e götürdükten aylar sonra,
iki þey oldu. Toplantýlarda size, Ýsrail'in
büyük deðiþimden geçeceðini söylemiþtik,
ve bu þu anda olmaktadýr. Ariel Sharon
gitti ve Filistin'de Hamas seçimleri
kazandý. Bunun kötüye iþaret olduðunu
söyleyecekler var. Ýsrail'i yýkmak istediklerini ilan eden teröristler seçimleri
kazandý! Ancak siz insan doðasýný bizim
kadar iyi bilmiyorsunuz.
Hamasýn tamamen farklý bir yöne yönelme potansiyeli vardýr. Bunu daha önce de
söyledik: Teröristler, ülkeyi yönetme iþinde
pek iyi deðiller. Elektrik problemleri ile
ilgilenip, okul ve hastane inþa etmekle
karþý karþýya kaldýklarýnda, eski bilinçleri
bunlarla baþa çýkamayacaktýr. Deðiþmek
için bir fýrsatlarý var ya da güç kaybedecekler. Oh, tabiî ki bu onlarýn Ýsraillileri
sevmelerini saðlamayacak. Ancak, yeni bir
amaç edinebilirler, "Gücümüzü korumak
için ne yapmalýyýz? Sorumluluðumuz ne?"
Bu da onlarý, nihayetinde, ya güç kaybetmek ya da deðiþip halklarýnýn gerçekten
ihtiyaç duyduðu þeyleri elde etmek için
barýþa giden yolu desteklemeleri gerektiðini anlamak seçeneðine getirecek.. Ýroni
gibi görünse de, bu grup, Filistinin baðýmsýzlýðýný elde etmesi ve hattâ BM'de temsil
edilmesi için gerekli katalizör olabilir.
SEVGÝ DÜNYASI
48
Korku tacirleri, okuyucu, bunu anlayabiliyor musun? Bizim için okuyucu, dinleyiciler ile ayný andadýr. Dünyada olacaklardan korkuyor musunuz? Ýran'da, Çin'de
olacaklardan korkuyor musunuz? Algýnýz
sadece haberlerde gördüklerinizden ibaret.
Liderlerin söylediklerinin ve kabadayý
tavýrlarýnýn bir yansýmasý sadece.
Toplumun "ruh"unu temsil etmiyor. Tekrar
söylüyoruz. Ýran'da ve Çin'de yumuþak bir
devrim potansiyeli de mevcuttur... ancak
ayný zaman diliminde deðil.
Bugün bilinç, 20 yýl öncesine göre çok
ileri düzeyde, hattâ 10 yýl öncesine göre
de, ve olmasýný beklediðiniz bazý þeyler
basitçe insan doðanýzdan geliyor, ancak
beklentileriniz, sizi biraz þaþýrtabilir ve þok
edebilir çünkü hükümetler artýk eskisi gibi
deðil. Genç insanlar daha aktif rol almaya
baþladýlar ve sayýlarý sandýðýnýzdan daha
fazla. Komplo teorileri tarafýndan kontrol
edildiðini düþündüðünüz bazý þeyleri onlardan duyduðunuz zaman þaþýrmayýn. Söz
hakký onlara da gelecek. Ýçlerinden birçok
kiþi, ülkelerini yöneten saygýdeðer kiþiler
ile ayný fikirleri paylaþmýyor.
2012 (DENÝZ FENERLERÝ GÝBÝ
FIRTINALAR ARASINDA BÝLE
YOL GÖSTERMEYE
DEVAM EDÝN)
Ý
çinizden kaç kiþi kendini Deniz Feneri
olarak kabul ediyor. Geçen hafta bir
gruba ilettiðimiz bir konuda size hatýrlatma yapmamýza izin verin: Dünyadaki
Deniz Fenerleri (gerçek beton fenerler),
fýrtýnalar hakkýnda hiçbir þey bilmez.
Hiçbir þey. Bir fýrtýnanýn ne kadar büyük
olacaðýný bilmez, ya da havanýn ne kadar
karanlýk olacaðýný. Rüzgârýn ne kadar
kuvvetli eseceðini bilmez, ya da ne kadar
uzun süreceðini. Ancak onlar ve bekçileri,
fýrtýnanýn yaklaþtýðýný görebilirler ve fýrtýnanýn ortasýnda olduklarýný bilirler. Bunun
için inþa edilmiþlerdir, deðil mi? Ne kadar
karanlýk olmuþ, ne kadar uzun sürmüþ
umursamazlar, çünkü süresiz inþa
edilmiþlerdir. Umursamazlar, çünkü zor
durumda olan herkese yetecek kadar ýþýklarý vardýr. Anlýyor musunuz?
Bunun için buradasýnýz! Mevcut fýrtýna
ile baþa çýkabilmek için onu analiz etmenize gerek yok. Yapmanýz gereken tek þey
olduðunuz yerde durmak ve ýþýðýn yayýlmasýný saðlamak. Bu zamanda bu gezegene
bunun için geldiniz, ve bunun için
buradasýnýz. Ruh, size yeterince ýþýðýnýz
olduðu ve fýrtýnalar için inþa edildiðinden
fenerinizin asla yýkýlmayacaðý sözünü
veriyor. Aslýnda, tamamen bu fýrtýna için
inþa edilmiþti. Ne demek istediðimizi
anlýyor musunuz? Anlamak zorunda
deðilsiniz ya da hesap yapmak ve bir sonuca varmak zorunda deðilsiniz. Ýstediðimiz
en son þey, bir deniz fenerinin ýþýðýnýn sönmesi, kapýlarý kapatýp fýrtýna yaklaþtýðý için
aksi yöne doðru kaçmasý. Mantýklý gelmiyor, deðil mi? Ýþte bu, çaðýn iyi haberleri.
Bunlar bizim gördüðümüz potansiyeller.
Ve evet, her þey, aydýnlanmadan önce daha
da karanlýk bir hal alabilir. Unutmayýn,
2008 kilit bir yýl. Bunu size 2000 senesinde söylemiþtik. O yýl için, bazý potansiyeller var; eðer tezahür ederse, birçok
deðiþim olacak, bu bina da dahil olmak
üzere. Gülümsemek istiyor musunuz?
Ayaða kalkýp ýþýk saçarak "Nasýl
göründüðü umurumda deðil. Fýrtýnadan
korkmuyorum. Benim için önemli olan,
iþim sona erdiðinde neler olacaðý" diyebilir
misiniz? Bunun için sevgili insan, sizi bu
kadar çok seviyoruz.
Bu melek âleminden gelen bir mesaj,
uygulanabilir ve gerçek. Sizi kutluyoruz.
Ve öyledir.
Deðerli Okuyucularýmýz
Sevgi Dünyasý Dergimiz Haziran 2007 tarihinden
baþlamak üzere yalnýzca abonelerimize
ulaþacaktýr. Bizlerle olmaya devam etmek
istiyorsanýz,
Oba Sok. Sýlla Ap. No: 7/1 Cihangir/Ýstanbul
adresine mektupla veya
Haberleþme Sorumlusu ve Okur/Abone Ýliþkileri:
Kazým Erdemoðlu’na (0212) 252 85 85 no’lu
telefonla, (0212) 249 18 28 no’lu faxla abone
adresinizi bildirmenizi rica ederiz.
En içten sevgilerimizle
Sevgi Dünyasý

Benzer belgeler