tıklayınız. - Veteriner Tavukçuluk Derneği

Transkript

tıklayınız. - Veteriner Tavukçuluk Derneği
Veteriner Tavukçuluk Derneði
BAÞYAZI
Saygýdeðer Sektör Temsilcileri,
Bu sayýmýzda sizlerle paylaþmak istediðim birkaç
önemli nokta bulunmaktadýr. Bunlardan ilki
geçen sayýmýzda da belirttiðimiz gibi 2527/06/2009 tarihleri arasýnda Ýstanbul'da VIV
Turkey 2009 Tavukçuluk ve Teknolojileri Uluslar
arasý Ýhtisas Fuarýnýn gerçekleþtirilmesidir.
Öncelikle fuarda katkýlarý ve emekleri bulunan
"HKF" Fuarcýlýk yetkililerine, katýlýmcý firmalara
ve davetlilere teþekkür etmek isterim. Yýllardýr
bu sektörde yer alanlar, ihtisas fuarlarýnýn; yeni
ticaret anlaþmalarý yapmak, firmalarýn yeni
ürünlerini tanýtmak veya bilimsel ve sosyal
iletiþimler kurmak açýsýndan büyük yararlar
taþýdýðýný ve ayný zamanda fuarlarýn geliþmeye
açýlan önemli kapýlar olduðu bilmektedirler. Bu
amaçla ben de ihtisas fuarlarýna katýlýmýn sektör
a ç ý s ý n d a n b ü y ü k ya ra r l a r g e t i r e c e ð i n i
düþünmekteyim. Bu yýlki fuardan edindiðim
gözlemlerime göre ise özellikle fuarýn gerek
katýlýmcý firmalar, gerekse de ziyaretçi sayýlarý
yönünden diðer yýllara göre daha sakin geçtiðidir.
Bunda önemli rollerden birinin dünya genelinde
etkisini hissettiren küresel ekonomik krizin
ülkemize yansýmalarý ve yakýn zamanda
gerçekleþtirilen Rusya'daki tavukçuluk ihtisas
fuarýnýn yeni tamamlanmýþ olmasýnýn etkisinin
bulunduðunu düþünmekteyim. Fuarlarla ilgili bir
diðer önemli nokta dünyada yapýlan ihtisas
fuarlarýnýn önemli etkinliklerinden birisi olarak
kabul edilen, bilimsel toplantý ve seminerlerin
önemli bilimsel tartýþmalara ve yeni fikirlerin
olgunlaþmasýna yardýmcý olmasýdýr ki bu yýl
düzenlenen fuarda bilimsel etkinliklere ilgi son
derece düþük olmuþtur. Temennimiz gelecek
yýllarda gerçekleþtirilecek fuarlarýn daha aktif
geçmesidir.
Sizinle paylaþmak istediðim bir diðer konu ise
Veteriner Tavukçuluk Derneði'nin olaðan genel
kurulunda yönetim kurulumuzun ayný liste ile
tekrar göreve getirilmesidir. Bu onurlu görevi
üstlenen baþkanýmýz Prof. Dr. Ahmet Ergün,
Prof. Dr. Mehmet Akan, Doç. Dr. Erol Þengör,
Dr. Serdar Ertaþ, Uzm. Vet. Hekim Mücteba
Binici ve Vet. Hekim T. Ekrem Yücesan'a
görevlerinde baþarýlar dilerken, geçmiþ yýllarda
sektöre yapmýþ olduklarý katkýlarý için teþekkür
ederiz. Bu saygýn görevi diðer arkadaþlarla
birlikte yeniden yapacak olmaktan da büyük
mutluluk duymaktayýz. Yönetim süremiz
içerisinde sektörün sorunlarýný çeþitli bilimsel ve
sosyal etkinlikler düzenleyerek çözümlerine
yönelik katkýda bulunmaya çalýþacaðýmýz gibi
sektörün bizlerden talep edeceði konularda da
her türlü yardým ve desteði elbirliðiyle yapmaya
hazýr olduðumuzu bilmenizi isteriz.
Dergimizin önceki sorumlu yazý iþleri müdürlüðü
görevini baþarýyla yürüttüðüne inandýðým Sayýn
Prof. Dr. Mehmet Akan, yoðun iþ temposu
nedeniyle severek yaptýðý bu görevden affýný
istemesi üzerine son yönetim kurulu toplantýsýnda
bu görev þahsýma verilmiþtir. Þahsým adýna
geçen bunca süre içerisinde sektöre sonsuz katký
ve desteklerinden ve baþarýlý yayýn yýllarýndan
dolayý Sayýn Prof Dr. Mehmet Akan'a
teþekkürlerimi saygýyla sunarým. Bu görevi bana
layýk görenleri utandýrmayacaðýma inanýyorum.
Bu yönetim dönemimiz içerisinde de "Mektup
Ankara" isimli dergimiz Tavukçuluk sektöründe
üsttenmiþ olduðu misyonu ayný ciddiyet ve
titizlikle sürdürmeye çalýþacaðýndan kimsenin
kuþkusu olmasýn. Üniversitelerimizin deðerli
bilim insanlarý ve tavukçuluk sektörünün seçkin
temsilcilerinden alacaðýmýz destek ve katkýlar
ile bu onurlu görevi beraber yapmaktan büyük
mutluluk duyacaðýz.
Saygýlarýmla,
Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü,
Prof. Dr. U. Tansel Þireli
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3
1
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Veteriner Tavukçuluk Derneði’nin
yayýn organýdýr.
Yýlda 4 kez 3 ayda bir yayýmlanýr.
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Adýna Sahibi
Prof. Dr. Ahmet ERGÜN
Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü
Prof. Dr. U. Tansel ÞÝRELÝ
Yayýn Kurulu
Prof. Dr. Mehmet AKAN
Doç. Dr. Erol ÞENGÖR
Dr. Serdar ERTAÞ
Uzman Vet. Hek. Mücteba BÝNÝCÝ
Vet. Hek. Ekrem T. YÜCESAN
Ýdare Yazýþma Adresi
Arama Sokak No: 20/D
Aydýnlýkevler - ANKARA
Tel: 0312 517 25 65
Faks: 0312 517 25 65
Banka Hesaplarý
REKLAM GELÝRLERÝ
Türkiye Ýþ Bankasý
Dýþkapý Þubesi 4206 932790
ÜYE AÝDATLARI
Türkiye Ýþ Bankasý
Dýþkapý Þubesi 4206 917468
Dergide yayýmlanan yazýlarýn
sorumluluðu yazarlarýna aittir.
Alýntý Yapýlamaz.
Grafik Tasarým ve Baský
Elma Teknik Basým Matbaacýlýk
Tel: 0312 229 92 65
Faks: 0312 231 67 06
2
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3
Veteriner Tavukçuluk Derneði
ÖLDÜRÜCÜ KOMBÝNASYON PÝLÝÇ ETÝNDEKÝ
BAKTERÝ YÜKÜNÜ AZALTMAKTA
Doç. Dr. Erol ÞENGÖR
BESD-BÝR Danýþmaný
E-mail: [email protected]
World Poultry haber sitesinde 28.Mayýs.2009
tarihli bir haber dikkatimi çekti. Metni okuyunca,
baþta Avrupa Birliði olmak üzere bütün dünyanýn
ilgilenmesi gereken bir haber olduðunu
düþündüm ve sizlere aktarmaya karar verdim.
Haberde söylendiðine göre;
Organik asit ve bitki özleri karýþýmý piliç göðüs
eti üzerindeki patojen bakteri yükünü büyük
oranda azaltmak için yeterli olmaktadýr. Buna
biraz da ýþýnlamanýn ilave edilmesiyle elde edilen
karýþým bakteriler için öldürücü hale gelmektedir.
A r k a n s a s Ü n i ve r s i t e s i G ý d a G ü ve n l i ð i
Konsorsiyumu araþtýrýcýlarý, piliç göðüs etinin
içine organik asitler karýþýmýnýn (asetik asit,
laktik asit, malik asit ve tartarik asit)
emdirilmesiyle etlerdeki E. coli O157:H7, Listeria
monocytogenes ve Salmonella Typhimurium
bakterilerinin büyük oranda azaltýldýðýný
bulmuþlardýr. Bu araþtýrma ayrýca yeþil çay ve
üzüm çekirdeði özütlerinin asit karýþýmlarýna
i l a v e e d i l m e s i y l e d e t e k r a r l a n m ý þ t ý r.
Organik asitlerin üçü (malik asit, sitrik asit ve
tartarik asit) L. monocytogenes'den ziyade S.
Typhimurium ve E. coli O157:H7'ye karþý en
etkili olanlardýr. Iþýnlamanýn da ilavesi ile etki
kuvvetlendirildiðinde sonuç tüm patojenlere
karþý önemli bulunmuþtur.
Projenin yöneticisi olan Arkansas Üniversitesi
Gýda Bilimleri Bölümü profesörü Navam
Hettiarachchy en iyi önleyici etkiyi saðlayabilmek
için kullanýlacak minimum ekstrakt miktarý ve
ýþýnlama dozunun iyi belirlenmesi gerektiðini
belirtmektedir.
Araþtýrma ekibi tarafýndan daha önce yapýlan
bir araþtýrmada üzüm çekirdeði ve yeþil çay
özütlerinin, güvenilir bir gýda koruyucusu olduðu
bilinen bir bakteriosin olan nisin ile birlikte
kullanýldýðýnda L. monocytogenes'i tespit
edilemeyecek düzeylere kadar indirdiði
gösterilmiþtir.
Araþtýrýcýlar bitkisel özütleri, yaðlarýn
oksitlenmesini minimize etmek üzere antioksidan
olarak da kullanmaktadýrlar. Lipit oksitlenmesi
etin lezzet, renk ve doku karakteristiklerini
etkilemek suretiyle kalitesinin bozulmasýna yol
açan bir süreçtir.
Araþtýrmada, ýþýnlamanýn tavuk etlerinin renk
ve dokusunda önemli bir deðiþime yol açmadýðý
da tespit edilmiþtir.
Araþtýrmanýn halen devam ediyor olmasýna
raðmen þirketlerin projenin bulgularýna ilgi
gösterdikleri belirtilmektedir. Bununla birlikte,
proje liderine göre, tüketicilerde potansiyel bir
direnç görülme riski nedeniyle pek çok þirket
kaygý duyduðundan, ýþýnlama ABD'de yaygýn
olarak kullanýlmamaktadýr.
Proje lideri, ýþýnlanmýþ ürünlerin etiketlenmesinin
ve etiket üzerinde ýþýnlama hakkýnda kýsa bir
açýklama yapýlmasý suretiyle tüketicilerin bu
konuda eðitilmesinin mümkün olabileceðini
belirtmektedir. Proje lideri, yine zaman içinde
halkýn ýþýnlama konusunda bilgi sahibi olacaðýný
ve böylece tavuk eti ve ürünlerinin patojenlere
karþý korunmasýnda ýþýnlama uygulamasýný kabul
edeceði konusunda ümitli olduðunu
belirtmektedir. Bunun saðlanmasý amacýyla gýda
ürünlerinin korunmasýnda ýþýnlama uygulamasýnýn
halk tarafýndan kabul görmesi için yeni bir eðitim
sisteminin yürütülmesinin çok önemli olduðunu
eklemektedir.
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3
3
Veteriner Tavukçuluk Derneði
TAVUKÇULUK SEKTÖRÜNÜN ULUSAL EKONOMÝ
ÝÇÝNDEKÝ ÖNEMÝ VE MEVCUT SORUNLAR
Dr. Yýlmaz ARAL
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Hayvan
Saðlýðý Ekonomisi ve Ýþletmeciliði ABD. Ankara
E-mail: [email protected]
Dünya nüfusunun hýzla artmasý, gýda arzýnýn
kalite ve miktar yönünden güvence altýna
alýnmasý gerekliliði, hayvansal kaynaklý protein
ihtiyacý, beslenmeye baðlý saðlýk problemleri,
saðlýklý ve dengeli beslenme yönünde artan
tüketici bilinci ve eðilimi tavukçuluk sektörünü
bugün çoðu ülkede olduðu üzere ülkemizde de
kýrsal ve ulusal ekonomi içinde önemli yeri
bulunan büyük bir endüstri haline getirmiþtir.
Türkiye tavukçuluðu, yaþanan ekonomik krizler,
çeþitli sansasyonel yorumlar ve son olarak
yaþanan kuþ gribi salgýný gibi sebeplerle ortaya
çýkan talepteki daralma ve ani fiyat düþüþleri
gibi faktörlere karþýn, son 35-40 yýllýk dönemde
üretim kalitesi ve kapasite artýþý bakýmýndan
önemli düzeyde bir geliþme kaydetmiþtir. Burada,
ülkemizde et ve yumurta yönünden yüksek
verim özelliklerine sahip damýzlýk hibrit tavuklarýn
(parent stock) üretimde kullanýlmasý, kümes ve
kesimhanelerin modernizasyonu, yatýrým, gelir
ve istihdam düzeyi, üretim-sanayi entegrasyonu,
artan tüketici talebi, satýþ ve pazarlama
organizasyonundaki ilerleme, ihracat potansiyeli
gibi faktörler rol oynamýþtýr.
Ülkemizde kanatlý eti sektörünün yýllýk cirosu 3
milyar $ civarýnda bulunmakta olup, sektörde
yaklaþýk 500.000 kiþiye (üretici, kümes bakýcýsý,
entegrasyon çalýþanlarý, yem, nakliye, aþý-ilaç,
ekipman, bayi, pazarlama elemaný vb.) istihdam
yaratýlmakta ve ailelerine geçim imkaný
sunulmaktadýr.
BESD-BÝR verilerine göre ülkemizde 2006 yýlý
itibariyle piliç eti ve sofralýk yumurta üretimi
sýrasýyla 945.779 ton ve 8.808 milyon adet
düzeyinde gerçekleþmiþtir. Ayný yýl kiþi baþýna
düþen ortalama tüketim miktarý ise yine sýrasýyla
4
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3
13,81 kg ve 118 adet olmuþtur. Sektörde 13.000
adeti aþkýn broyler kümesi ve 3.000 adeti aþkýn
yumurta tavuðu kümesi mevcut bulunmaktadýr.
Piliç eti entegrasyonlarýna baðlý kesimhane ve
yetiþtirme kümeslerinde 2007 yýlý itibariyle
kapasite kullaným oranýnýn yaklaþýk %85,
yumurta tavuðu kümeslerinde ise %75 olduðu
belirtilmektedir. Piliç eti üreten firmalar içinde
ilk 5 firmanýn pazar payý %47,7 ve ilk 10 firmanýn
pazar payý %69,5'tir. Türkiye, piliç eti ve yumurta
üretim miktarý bakýmýndan tüm Dünya ülkeleri
arasýnda sýrasýyla 14. ve 10. sýrada yer
almaktadýr.
Sektör geliþme hýzý, üretim artýþý ve saðladýðý
istihdama paralel olarak deðiþik nedenlerle
yaþanan krizlerden ve spekülasyonlardan hýzlý
þekilde etkilenmektedir. Piyasada yaþanan
Veteriner Tavukçuluk Derneði
mevsimsel ve dönemsel fiyat dalgalanmalarý,
iþletme sayý ve üretim hacimleri, hayvan
populasyonu ve verimlilikleri, salgýn hayvan
hastalýklarý, ekonomik güven ortamý, yem baþta
olmak üzere hammadde fiyatlarý, ikame ürün
(kýrmýzý et, balýk vb.) fiyatlarýndaki deðiþim gibi
faktörler tavuk eti ve yumurta arzý üzerinde
etkili bulunmaktadýr.
Günümüzde Türkiye tavukçuluðunun üretim,
iþleme, verimlilik, teknoloji kullanýmý, bakým ve
besleme koþullarý, standardizasyon gibi konularda
gösterdiði ilerlemeye karþýn, mevcut sorunlarýnýn
büyük çoðunluðu üretim maliyetlerinin
minimizasyonu, arz-talep dengesinin kurulmasý,
pazarlamada etkinliðin saðlanmasý ve dýþ satýmda
rekabetçi bir konuma gelinmesi noktasýnda
düðümlenmektedir.
HPAI salgýnlarý nedeniyle oluþan ihracat sorunlarý
nedeniyle 2006 yýlý içinde yaklaþýk 7 aylýk bir
süreçte, 17.508 ton piliç eti ve sakatatý ile
20.297 ton tavuk ayaðý olmak üzere toplam
37.805 ton (yaklaþýk 27 milyon $ deðerinde)
ihracat gerçekleþtirilebilmiþtir. 2007 yýlýnda ise
piliç eti-sakatatý ve tavuk ayaðý ihracatýmýz
toplam 50.950 ton seviyesine ulaþmýþtýr. Sofralýk
yumurta ihracatý ise 2006 yýlý itibariyle yaklaþýk
256 milyon adettir.
Tavukçuluk sektöründe mevcut sorunlarýn
baþýnda damýzlýk hayvan materyali, yem
hammaddesi, aþý-ilaç, yem katký maddeleri,
kümes ve kesimhane ekipmaný vb. temininde
belirli ölçülerde dýþa baðýmlýlýðýn devam etmesi
gelmekte ve bu durum artan üretim maliyetleri
neticesinde sektörün dýþ piyasalardaki rekabetini
olumsuz yönde etkilemektedir.
Hayvancýlýðýn diðer alt sektörlerinde olduðu gibi
tavukçulukta da üretim maliyetlerinin yaklaþýk
%65-70 gibi önemli bir bölümünü yem girdisi
oluþturmaktadýr. Yem hammaddesi olarak
kullanýlan mýsýrýn %35'i, soya fasulyesi ve soya
küspesinin ise %90'ý yurt dýþýndan ithalat yoluyla
karþýlanmaktadýr. Yem yapýmýnda %55 oranýnda
kullanýlan mýsýrýn fiyatý iç piyasada yaklaþýk 400
$/ton iken, dýþ piyasada mýsýr fiyatý 261 $/ton
seviyesinde bulunmaktadýr.
Türkiye'de piliç eti dýþ ticaretinde uygulanan
ihracat iadesi miktarýnýn 26 $/ton gibi düþük bir
düzeyde olmasý ihracatýn önündeki en büyük
engellerden biri olarak dikkat çekmektedir.
Nitekim AB'nde piliç eti ihracatýnda 450 €/ton
düzeyinde destek verilmektedir.
Tavukçuluk sektöründe iþletme ölçeklerinin,
üretim hacminin, kesim ve iþleme kapasitesinin
artýrýlmasý üretim planlamasý kapsamýnda ele
alýnmalý, tüketim talebi, kendine yeterlik seviyesi
ile birlikte dýþ satým imkanlarý araþtýrýlmalýdýr.
Tavuk eti ve yumurta tüketiminin artýrýlmasý
amacýyla bilgilendirme ve tanýtým faaliyetlerine
aðýrlýk verilmelidir.
Gýdalarýn izlenebilirliði kapsamýnda, ambalajsýz
ürün satýþlarý asgari düzeye çekilmeli, toplum
saðlýðýný korumak ve gýda güvenliðini saðlamak
adýna kayýt dýþý üretim ve satýþlar önlenmeli,
denetimler ve cezai müeyyideler etkin þekilde
uygulanmalý ve sektörde haksýz rekabetin önüne
geçilmelidir.
Sözleþmeli üretim modelinde, AB standartlarýna
uygun üretimde bulunan firmalara baðlý fason
yetiþtirici ve kümes bakýcýlarýnýn biyogüvenlik
önlemleri, bakým, besleme, hijyen, kalite,
teknoloji kullanýmý gibi konularda eðitime tabi
tutulmasý ve bilinçlendirilmesi önem taþýmaktadýr.
Üretim maliyetlerini düþürmek adýna, yem
hammaddesi olarak önemli bir masraf unsurunu
teþkil eden mýsýrýn, iç ve dýþ pazar fiyatlarýný
dengeye getirecek tedbirler devlet eliyle
alýnmalýdýr. Ayrýca, AB'ne ihracat kapýsýnýn
aralandýðý þu günlerde rekabet gücünün
artýrýlmasý amacýyla uygulanan ihracat desteði
artýrýlmalý, ürünlerin KDV oraný ve yem
hammaddelerine uygulanan gümrük vergisi
tarifesi üretimi teþvik edici þekilde yeniden
düzenlenmelidir.
Diðer taraftan tavukçuluk sektöründe, ülkemiz
þartlarýna uygun þekilde, yaþama gücü ve verim
düzeyi yüksek, hastalýklara dirençli, canlý aðýrlýk
artýþý, yemden yaralanma oraný vb. özellikleri
geliþmiþ hibrit ýrklarýn geliþtirilmesi amacýyla
hayvan ýslahý çalýþmalarýna aðýrlýk verilmesi,
bilimsel ve teknolojik geliþmelerin yakýndan
takip edilmesi, üretici birlik ve kooperatiflerinin
pazarlama organizasyonu içindeki etkinliðinin
artýrýlmasý, üreticilere dönük kredi ve destekleme
politikalarýnýn oluþturulmasý ve sektörün AB'ne
uyumu hususunda mevcut mevzuat ve
uygulamalarýn düzenlenmesi faydalý olacaktýr.
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3
5
Veteriner Tavukçuluk Derneði
1
ENFEKSÝYÖZ BRONÞÝTÝS
*Araþ. Gör. Mehmet Fatih BOZKURT
**Prof. Dr. Günay ALÇIÐIR
*Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi,
Patoloji Anabilim Dalý, Afyon
**Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Patoloji
Anabilim Dalý, Ankara
E-mail: [email protected]
Giriþ
Enfeksiyöz Bronþitis (Infectious Bronchitis, IB)
çoðu kez civcivlerde, solunum ve ürogenital
sistem lezyonlarý ile karakterize, bulaþýcý, akut
seyirli, viral bir hastalýktýr (Cavanagh ve Naqi,
2003).
Enfeksiyöz bronþitis tavuklarda 1930 yýlýna
gelinceye kadar enfeksiyöz laringotrakitis (ILT)
ile ayný olduðu kabul edilmiþ; ancak Schalk ve
Hawn tarafýndan 1931 yýlýnda bunun ILT'den
ayrý olduðunun kanýsýna varýlmýþtýr. Hastalýðýn
1940'lý yýllarda yetiþkinlerde de benzeri solunum
yolu enfeksiyonu þekillendirdiði ve ayrýca yumurta
veriminde düþüþe, kalitesinde bozulmaya yol
açtýðý tespit edilmiþtir (Fabricant, 1998).
Dünyanýn pek çok yerinden yapýlan bildirimler,
1950'li yýllarýndan itibaren hastalýðýn
azýmsanmayacak ölçüde yaygýn olduðunu
kanýtlamýþ; 1960'lý yýllarýn ortalarýnda ise, baþta
Avustralya ve ABD olmak üzere, üriner sistem
bulgularýna da dikkat çekilerek bu yöndeki
patojen þuþlar identifiye edilmeye baþlanmýþtýr
(Winterfield ve Hitchner, 1962; Cumming, 1963;
Newton ve Simmons, 1963). Hastalýk, Türkiye'de
ilk kez 1978 yýlýnda Ankara bölgesindeki
taramalarda belirlenmiþ, 1980'li yýllarda tavuk
yetiþtiriciliðindeki hýzlý artýþa paralel olarak ülke
geneline yayýlmýþtýr (Demirözü ve ark., 1988).
Etiyoloji
Enfeksiyöz bronþitis virusu tek sarmallý RNA
taþýyan bir virustur. Coronaviridae familyasýnýn
üçüncü genusunda yer alýr (Cavanagh 2003).
Virus virionu; spike, membran ve iç nükleokapsit
olmak üzere üç önemli spesifik protein içerir.
Spike proteini virusun hücre tropizmini belirler.
Virus þuþlarýnýn klasifikasyonu bu proteine göre
yapýlýr. Ayný zamanda antikor oluþturmadan
sorumlu görülmüþtür (Casais ve ark., 2003;
Cavanagh, 2003). Etkenin çok sayýda suþu
belirlenmiþtir. Bunlar içinde 1941 yýlýnda ilk elde
edilen Massachusetts M-41 suþunun antijenik
özelliði prototip kabul edilir (Cavanagh, 2003).
Virusa iliþkin bazý önemli suþlar ve özellikleri
çizelge 1'de gösterilmiþtir (McMartin, 1993).
Çizelge 1. Bazý enfeksiyöz bronþitis virusu suþlarýnýn özellikleri
6
Virus tipleri
Özellikleri
Massachusetts
82828, M-41,
VR21b
ABD'de attenue aþý uygulamalarýnda kullanýlýr. Solunum sistemine affinitesi fazladýr. Önceleri
baþka bir bulgusunun olmadýðý belirtilmiþse de böbreklerde özellikle diþi genital sistemde
lezyona yol açtýðý görülmüþtür.
Beaudette 66579,
m42, VR22b
Massachusetts serotipinin laboratuvarda elde edilen suþudur. Nötralize antiserum elde edilmesinde
kullanýlýr. Yumurtaya inkule edildiðinde embriyoyu öldürür fakat civcivler için patojen deðildir.
Connecticut A5968,
IBV46, VR817b
Antijenik özelliði farklýdýr. Hastalýðýn hafif solunum sistemi bulgularýyla seyreden þeklinden elde
edilmiþtir. Aþý suþu olarak kullanýlýr.
Holland (H)
Solunum sistemi, böbrek, ve genital kanal için patojendir. Avrupa'da aþý üretiminde kullanýlýr.
Ancak H-52 suþu böbreðe patojen olduðu halde H-120 suþu patojen deðildir. Ayrýca bursa
Fabricius için de patojen olduðu kaydedilmiþtir.
Arkansas (99)
Antijenik özelliði farklýdýr. Hastalýðýn hafif solunum sistemi bulgularýyla seyreden þeklinden elde
edilmiþtir. Aþý suþu olarak kullanýlýr.
T
Ciddi renal lezyonlar oluþturur. Mortalitesi yüksektir. Massachusetts suþu ile kýsmen çapraz
reaksiyon verir. Solunum ve genital sisteme affinitesi fazla deðildir.
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Epidemiyoloji
IB enfeksiyonu Avrupa, Amerika, Avustralya
baþta olmak üzere hemen her kýtada bulunur
(Cavanagh ve Naqi, 2003). Tavuklar hastalýðýn
doðal görüldüðü tek türdür. Morbiditesi %100,
mortalitesi nefropatojenik suþlarla %25'e kadar
çýkabilir (Chong ve Apostolov, 1982).
Enfeksiyon hemen her yaþta görülürse de
civcivler ilk sýrayý alýr. Enfekte tavuklar ile bir
arada tutulanlar kolayca hastalanýr ve hastalýk
yaklaþýk 48 saat içinde tüm sürüye yayýlýr (Arda
ve ark., 1990; Cavanagh ve Naqi, 2003).
Özellikle bakýcýlar veya bunlarýn kullandýðý araç
ve gereçler aracýlýðý ile bir kümeste çýkan salgýn
kýsa zamanda uzak kümeslere kadar yayýlýr.
Bulaþma esas itibarýyla aerojendir. Hastalarýn
týksýrmasýyla çevreye yayýlan virus, saðlamlarýn
solunum sistemine girer. Bunun dýþýnda virusun
enfekte hayvanlarýn gaitasýyla çevreye yayýlmasý
da mümkündür (Ambali ve Jones, 1990;
McMartin 1993; Cavanagh ve Naqi, 2003).
Çapraz reaksiyon veren ve ortak antijene sahip
suþlar her zaman ayný patojenite ve organ
affinitesi göstermez (Alexander ve ark., 1978;
Schulz, 1991). Bu baðlamda T ve H-52 suþlarý
böbrek lezyonlarý yapmakla birlikte, ayný özelliðe
sahip H-120 suþu böbrekte deðiþiklik oluþturmaz.
Yine GN-2 ve GN-10 suþlarý nefropatojenik olarak
tanýmlanmakla birlikte ishale de neden olur
(Hirai ve Shimakura, 1971).
Mikst veya sekonder enfeksiyonlar hastalýðýn
þiddetini artýrýr. Özellikle NDV (Newcastle Disease
Virus) , ILTV (Infectious Laryngotracheitis Virus)
, TRTV (Turkey Rhino-Tracheitis Virus), H.
paragallinarum, E. coli, M. gallisepticum ve M.
synoviae ile ayný anda þekillendiðinde solunum
sistemi lezyonlarýnýn daha þiddetli ve kalýcý
olmasýna sebep olur (McMartin, 1968; Nakamura
ve ark., 1996; Cavanagh ve Naqi, 2003). ND
(Newcastle Disease), ILT ve tavuk çiçeði ile
oluþtuðunda hava kesesi yangýsýnýn görülme
oranýný ve þiddetini artar. Özellikle broylerlerde
hindi rinotrakeitisi (TRT) ile oluþtuðunda daha
da þiddetlidir (Giambrone ve ark., 1977; Cubillos
Virus konakçýnýn solunum sisteminde 49 gün
aktivitesini korur. Böbrekte yangýya sebep
olmadan persiste kalabilir. Genital kanaldan
yumurtaya geçer ve 50 gün kadar yumurtada
tespit edilir (McMartin, 1993). Bu açýdan
bulaþmada yumurtalarýn rolü varsa da vertikal
bulaþmanýn olmadýðý kaydedilmiþtir. (McMartin,
1993; Esendal, 2002).
Maternal baðýþýklýk, aþýlama veya doðal
enfeksiyonla kazanýlan baðýþýklýk hastalýðý engeller
veya en azýndan þiddetini azaltýr (Esendal, 2002).
Hastalýk formlarýnýn geliþmesi, seyri ve
mortaliteye yansýmasý virusun suþuna,
virulensine, organizmaya giriþ yoluna; hayvanýn
yaþýna, ýrkýna, bünyesel direncine; çevre
þartlarýna; sekonder veya mikst enfeksiyonun
varlýðýna göre deðiþik seyir izler (Crinion ve
Hofstad, 1972a; Heide ve ark., 1973; Dutta,
1975; Kinde ve ark., 1991).
Özellikle
yumurtadan yeni çýkan civcivlerin soðuða maruz
kalmasý hastalýðýn bütün formlarýný þiddetlendirir
(Esendal, 2002).
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3
7
Veteriner Tavukçuluk Derneði
ve ark., 1991). Virus, E. coli ile birlikte inoküle
edildiðinde, ticari hibritler arasýnda ölüm oraný
hayli yükselmiþtir (Nakamura ve ark., 1991).
Klinikopatolojik Bulgular
Respiratorik Sistem
Klinikte hastalýðýn ilk 24 saati içinde hafif hýrýltý
gözlenir, üçüncü günden sonra hýrýltýlý daha
keskinleþir ve týksýrma baþlar. Belirtiler 12. güne
kadar devam eder (Purcell ve McFerran, 1972;
Purcell ve ark., 1976). Bu belirtiler kümesteki
hemen hemen tüm civcivlerde birden bire ortaya
çýkar. Enfekte yumurtacý tavuklarda ise solunum
yolu bulgularý çok hafif derecededir ya da
görülmez (McMartin, 1968; Crinion ve Hofstad,
1972a).
Nekropside solunum sisteminin en çok etkilendiði
bölgenin trakea olduðu gözlenir. Bu bölgelerde
genelde kataral bazen hemorajik tipte yangýsal
deðiþiklikler hakimdir. Özellikle civcivlerde burun,
larinks ve farinksde de daima benzeri yangýsal
tabloyla karþýlaþýlýr. Bu bölgelerin mukozasý
ödemli ve hiperemiktir. Lümenlerinde baþlangýçta
seröz, ilerlemiþ durumlarda müköz eksudat
bulunur (Schulz, 1991; Fýrat, 1995).
Sekonder veya mikst enfeksiyonda lezyonlar
þiddetlidir (Kinde ve ark., 1991). Özellikle E.
coli ile enfeksiyonlarda burun, sinus boþluklarý
serözden kazeifiyeye varan eksudatla doludur.
Trakea ve bronþ mukozalarýnda peteþiyal kanama
ile karþýlaþýlýr. (Smith ve ark., 1985; Butcher ve
ark., 1990)
Histopatolojik olarak, burun boþluðunda oldukça
deðiþken lezyonlar görülebilir. Enfeksiyonun
ikinci gününde burun boþluðundaki eksudatta
çok sayýda heterofil lökositin yaný sýra dökülmüþ
epitel hücreleri görülür. Epitel hücrelerinin
siliumlarý dökülür. Enfeksiyonun 3-6. günlerinde
mukozada ve bezler arasýnda lenfosit
infiltrasyonu, mükoz bezlerde hipertrofi ve epiteli
örten kalýn mukoid bir katman oluþur.
Enfeksiyonun 9. gününden itibaren burun boþluðu
normale döner (Purcell ve McFerran, 1972).
Trakea bulgularý daha ziyade organýn üst
kesimindedir. Bunlar epitel hücrelerinde þiþkinlik,
8
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3
siliumlarýnýn kaybolmasý, vakuoler dejenerasyon
i l e n e k r o z a ; p r o p r i a m u k o z a d a v e ya
submukozada ödem, kanama, genelde lenfoid
hücre infiltrasyonu ile karakterize bulgulardýr
(Purcell ve McFerran, 1972; Cavanagh, 2003).
Trakeadaki lenfosit infiltrasyonu enfeksiyonun
yaklaþýk ilk 18 saati içinde belirir ve yedinci
güne kadar yoðunlaþýr. Enfeksiyonun yaklaþýk
beþinci gününden itibaren lezyonlarýn þiddeti
azalmaya yüz tutar. Doðal enfeksiyonlarda bazen
fibrine rastlanýr (Garside, 1965). Bazý deneysel
enfeksiyonlarda 2-4 gün arasýnda mukoza
epitelinde hiperplazi belirir (Purcell ve McFerran,
1972; Goryo ve ark., 1984).
Akciðerde lezyonlarý genellikle tüm loblarda,
primer ve sekonder bronþlardadýr. Bunlar dokuda
lenfoid hücre infiltrasyonu, özellikle bronþlar
çevresinde lenfoid dokuda artýþ ve bazen de
bronþlarda purulent eskudat þeklindedir (Purcell
ve McFerran, 1972; Purcell ve ark., 1976).
Hava keselerinde ilk lezyonlar enfeksiyonun 24.
saatinde görülür. Kesinin duvarý ödemli, lümeni
fibrinöz eksudatla doludur. Sonraki günlerde
lenfosit infiltrasyonu artar. Bazý alanlarda
pseudomembran þekillenir. Ýlerleyen günlerde
ise fibronoplastik proliferasyon nedeniyle hava
kesesi duvarý kalýnlaþýr. Enfeksiyonun 41.
gününde lezyonlar kaybolur (Purcell ve McFerran,
1972).
Üriner Sistem
Üriner sisteme iliþkin lezyonlar ya solunum
sistemi bulgularýyla birlikte ya da baðýmsýz geliþir
(Newton ve Simmons, 1963). Bazý olgularda
deðiþiklikler histopatolojik düzeydedir. Akut
dönemde böbrekler hiperemik ve oldukça
þiþkindir (Siller ve Cumming, 1974; Purcell ve
ark., 1976; Butcher ve ark., 1990; Ignjatovic
ve ark., 2002). Kronik dönemde ise boz beyaz
renkli odaklarla bezenip alacalý görülür (Siller
ve Cumming, 1974). Böbreðin kesit yüzünde
boz-beyaz renkli ürat (ürik asit kristalleri) bulunur.
Lümenleri bu materyalle dolan üreterler geniþler,
mukozasý hiperemik, ödemlidir (Ignjatovic ve
ark., 2002).
Histopatolojik incelemede tubul epitellerinde
Veteriner Tavukçuluk Derneði
dejeneratif, rejeneratif deðiþiklikler, plazma
hücrelerinden zengin hücre infiltrasyonu sonra
da tubul lümenlerinde daralma glomeruler atrofi,
ürat kristalleri saptanýr. Üremiyle sonuçlanan
nefritis olgularýnda perikardium, hava kesesi
duvarý ve karaciðer kapsulasý gibi diðer bölgelerde
de ürik asik birikimleri göze çarpar (Siller ve
Cumming, 1974; Fýrat, 1995; ).
Özellikle civcivlerde oluþan bu interstisyel nefritis
tablosunda plazma hücrelerinde Russel
cisimciklerine rastlanmasý ve tubul epitellerinde
mitoz hastalýk için patognomonik olarak kabul
edilir (Siller ve Cumming, 1974).
Diþi Genital Sistem
Diþi genital organlarda bozukluk þekillendiðinde
yumurta verim ve kalitesi bozulur. Yumurta
yollarýnda geliþim bozukluðu þekillenen hastalýðý
atlatan civcivler, seksüel olgunluða eriþtiklerinde
yumurta oluþsa da yumurta yolunda tutulamaz
ve vücut boþluðuna daðýlýr. Böyle hayvanlar
yumurta
pozisyonu
alýr
fakat
yumurtlayamadýklarýndan "kör yumurtacý" olarak
tanýmlanýr (Esendal, 2002).
Yu m u r t l a m a d ö n e m i n d e e n f e k s i y o n a
yakalananlarda yumurta verimi düþer. Normalde
45-60 g gelen yumurtalar 10 g gelir (Schulz,
1991). Bir gözlemde, beyaz Leghornlarda
yumurta verimindeki düþüþün %50, melez ve
Australorp'larda %30 olduðu, yumurtadan çýkým
oranýnýn ise %10-30 düzeyinde düþtüðü
belirtilmiþtir (Cumming, 1963).
Yumurta yollarý fazla deðiþikliðe uðramayanlar
enfeksiyondan 3-4 hafta sonra yeniden
yumurtlamaya baþlar. Ancak, belirgin deðiþiklik
olmasa da fonksiyonel bozukluða baðlý olarak
yumurta kalitesi bozulur (Crinion ve ark., 1971a).
Nekropside ovaryumda kanama, ovidukta fibrin
belli baþlý akut bulgulardýr. Kronikleþmiþ olgularda
çok sayýda ovaryum follikülü büzüþür. Civciv
döneminde enfeksiyona yakalananlarda kalýcý
morfolojik bozukluklar þekillenir. Ovaryum ve
yumurta yolu özelliðini kaybeder (Crinion ve
Hofstad, 1972b; Jones ve Jordan, 1972; McMartin
ve Mcleod, 1972). Uterus bezleri kaybolur, uterus
kistik bir hal alýr (Schulz, 1991). Bazen de
stenoza ve segmental artofiye rastlanýr (Crinion
ve ark., 1971b; Schulz, 1991).
Taný
Solunum yollarýna iliþkin klinik ve patomorfolojik
bazý bulgular karakteristik olmasýna raðmen
bazen bunlarla tanýya varmak güçtür. Bu bulgular
b ö b r e k , y u m u r t a yo l u ve y u m u r t a
bozukluklarýyla birlikte olduðunda anlamlýdýr.
Histopatolojik incelemede özel bir bulgusu
yoktur. Yalnýz interstisyel nefritiste plazma
hücrelerinde Russel cisimciklerine rastlanmasý;
tubul epitellerinde mitozun fazlalýðý hastalýktan
kuþkulandýrýr. Ýmmunohistokimyasal yöntemler
dokuda virus antijeninin saptanmasýna yönelik
olduðundan daha güvenlidir. (Siller ve Cumming,
1974; McMartin, 1993; Esendal, 2002).
Tanýda, daha çok serolojik testlerden yararlanýlýr.
Bu baðlamda en çok kullanýlanlar serum
nötralizasyon (SN veya VN) ve hemagiutinasyon
inhibisyon (HI) ile agarjel diffüzyon (AGD),
fluoresans antikor (FA) tekniði ve ELISA
yöntemleri kullanýlýr. SN testi güvenilebilir yegane
suþ spesifik testtir. HI testi, primer antikor
yanýtýnda genellikle suþ spesifik iken, AGD, FA
ve ELISA testleri hem grup hem de tip spesifik
antijenlerle reaksiyon verir. SN testinin bir
modifikasyonu olan plak redüksiyon testi
uygulamaya sokulmuþtur. Enfekte ve enfekte
olmayan sürüleri birbirinden ayýrmak amacýyla
AGD testi tercih edilir. Duyarlýlýðý düþük bir
serolojik testtir. Suþtan ziyade grup spesifik bir
özellik gösterir (Wilcox ve ark., 1983; Esendal,
2002). En geçerli yol ise elde edilen izolatlarýn
embriyolu tavuk yumurtasýnýn allantoik
boþluðuna veya civciv embriyo trakeal hücre
kültürüne ekilmesiyle yapýlan virus izolasyon ve
identifikasyonudur (Esendal, 2002; Cavanagh
ve Naqi, 2003). Virus embriyolu yumurtalarda
embriyo ölümüne, cüce kalmasýna, bacaklarýnda
deformasyona, geliþmesinde gecikmeye,
hareketlerinde yavaþlamaya, böbreklerinde ürat
þekillenmesine neden olur (Esendal, 2002).
Hücre kültürlerine yapýlan ekimlerde ise enfekte
hücrelerde lizis meydana getirir (Dutta, 1975).
Ayrýca izolatýn duyarlý civcivlere verilerek
deneme enfeksiyonu yoluyla tanýya varmak
da mümkündür (Esendal, 2002).
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3
9
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Solunum sistemi bulgularý özellikle ND'nin erken
Dipnot
dönem bulgularýndan; ayrýca ILT, enfeksiyöz
1 Avian Enfeksiyöz Bronþitis Virusu Hastalýðý isimli seminerden
koriza, kronik solunum yollarý hastalýðý ve
Syngamus trachea gibi hastalýklardan ayýrt
edilmesi gerekir (Macdonald ve McMartin, 1970;
Cook, 1972; Arda ve ark., 1990; McMartin,
1993; Esendal, 2002; Cavanagh ve Naqi, 2003).
Kaynaklar
ALEXANDER, D.J., GOUGH, R.E., PATTISON, M. (1978) A
long-term study of the pathogenesis of infection of fowls
with three strains of avian infectious bronchitis virus. Res
Yumurta verim düþüklüðü ve kalitesindeki
Vet Sci. 24: 228-233.
bozukluk ise yalnýz IB'de deðil; baþta Egg Drop
AMBALI, A.G., JONES, R.C. (1990) Early pathogenesis in
Syndrome-76 olmak üzere, enfeksiyöz veya
yönetim hatalarý gibi enfeksiyöz olmayan
faktörlerle de meydana gelebilir. Hastalýkta
þekillenen üremi ve ovidukttaki geliþme
chicks of infection with an enterotropic strain of infectious
bronchitis virus. Avian Dis. 34: 809-817.
ARDA, M., MÝNBAY, A., AYDIN, N., AKAY, Ö., ÝZGÜR, M.
(1990) Kanatlý Hayvan Hastalýklarý. 3. Baský. Ankara: Medisan
Yayýnevi.
bozukluklarý beslenme noksanlýklarý, lökoz ve
BUTCHER, G.D., WINTERFIELD, R.W., SHAPIRO, D.P. (1990)
bilinmeyen diðer bazý nedenlerden de
Pathogenesis of H13 nephropathogenic infectious bronchitis
kaynaklanabilir (Nakamura ve ark., 1996;
Esendal, 2002).
Koruma Kontrol
virus. Avian Dis. 34: 916-921.
CASAIS, R., DOVE, B., CAVANAGH, D., BRITTON, P. (2003)
Recombinant avian infectious bronchitis virus expressing a
heterologous spike gene demonstrates that the spike protein
is a determinant of cell tropism. J Virol. 77: 9084-9089.
Hastalýk yalnýz bir kümeste tespit edilmiþ ise
CAVANAGH, D. (2003) Severe acute respiratory syndrome
hayvanlarýn imha edilmesi en uygun yoldur.
vaccine development: experiences of vaccination against
Hastalýðýn yaygýn olduðu bölgelerde enfeksiyonun
kontrol altýnda tutulmasý aþýlama ile mümkündür.
Bu amaçla hem canlý hem de yað adjuvantlý
avian infectious bronchitis coronavirus. Avian Pathol. 32:
567-582.
CAVANAGH, D., NAQI, S.A. (2003) Infectious Bronchitis.
In: Poultry Disease, Chapter 3. 11th Ed. Editor: Y.M, SAIF,
inaktif aþýlar kullanýlýr. Ancak IB deðiþik serotipler
H.J., BARNES, A.M., FADLY, J.R. GLISSON, L.R., MCDOUGALD,
tarafýndan oluþturulduðundan aþýlanan
D.E. SWAYNE. Iowa: Iowa State University Press.
hayvanlarýn tamamýnýn kontrol altýna alýnmasý
güçtür. Bu bakýmdan aþýdan azami ölçüde
korunma saðlamak için, aþýnýn bölgede var olan
serotiplerden hazýrlanmýþ olmasý gerekir. Ticari
CHONG, K.I., APOSTOLOV, K. (1982) The pathogenesis of
nephritis in chickens induced by infectious bronchitis virus.
J Comp Pathol. 92: 199-211.
COOK JK. (1972) Avian adenovirus alone or followed by
infectious bronchitis virus in laying hens. J Comp Pathol.
aþýlarda genellikle Massachusetts serotiplerinden
82: 119-128.
faydalanýlýr. Ayrýca daha etkin korunma amacýyla
CRINION, R.A., BALL, R.A., HOFSTAD, M.S. (1971a)
diðer serotipler veya suþlar da aþýya katýlýr.
Attenüe aþýlar, daha önce IBV ile temasa
gelmemiþ bir günlük civcivlere sprey, gaga
daldýrma veya burun ve göze damlatma yoluyla,
daha yaþlý hayvanlara ise içme suyu, göze
damlatma veya aerosol yolla verilir (Arda ve
ark., 1990; McMartin, 1993; Esendal, 2002;
Cavanagh, 2003; Cavanagh ve Naqi, 2003).
Moleküler biyolojideki ilerlemeler sayesinde,
Abnormalities in laying chickens following exposure to
infectious bronchitis virus at one day old. Avian Dis. 15:
42-48.
CRINION, R.A., BALL, R.A., HOFSTAD, M.S. (1971b)
Pathogenesis of oviduct lesions in immature chickens
following exposure to infectious bronchitis virus at one day
old. Avian Dis. 15: 32-41.
CRINION, R.A., HOFSTAD, M.S. (1972a) Pathogenicity of
two embryo-passage levels of avian infectious bronchitis
virus for the oviduct of young chickens of various ages.
Avian Dis. 16: 967-973.
virusun labil spike antijenin yaný sýra stabil
CRINION, R.A. and HOFSTAD, M.S. (1972b). Pathogenicity
antijenlerinden yararlanýlarak daha etkili aþý
of four serotypes of avian infectious bronchitis virus for the
üretileceði düþünülmüþtür (Cavanagh, 2003).
10
özetlenmiþtir.
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3
oviduct of young chickens of various ages. Avian Dis. 16:
351-363.
Veteriner Tavukçuluk Derneði
CUBILLOS, A., ULLOA, J., CUBILLOS, V., COOK, J.K.A. (1991)
of infectious bronchitis. A diagnostic problem. Vet Rec. 87:
Characterisation of strain of infectious bronchitis virus
729-730.
isolated in Chile. Avian Pathol. 20: 85-99.
MCMARTIN, D.A. (1968) The pathogenicity of an infectious
CUMMING, R.B. (1963) Infectious avian nephrosis (uraemia)
bronchitis virus for laying hens, with observations on
in Australia. Aust Vet J. 39: 145-147.
pathogenesis. Br Vet J. 124: 576-581.
DEMÝRÖZÜ, K., ERGÜN, A., AKMAN, A. (1988) Son on yýlda
MCMARTIN, D.A., MACLEOD, H. (1972) Abnormal oviducts
Türkiye'de saptanan önemli tavuk hastalýklarý. I. Uluslararasý
in laying hens following natural infection with infectious
Tavukçuluk ve Tavuk Hastalýklarý Sempozyumu Tebliðleri,
bronchitis at an early age. Br Vet J. 128: 19-21.
Manisa Tavuk Hast. Araþt. ve Aþý Üretim Enst. Kitapçýðý. s.:
MCMARTIN, D.A. (1993) Infectious Bronchitis. In: Virus
94-98.
Infections of Vertebrates. Virus Infections of Birds. Vol 4.
DUTTA, S.K. (1975) Morphological changes of chicken
Editor: J.B., McFERRAN, M.S., MCCNULTY. Amsterdam:
tracheas and tracheal organ cultures infected with avian
Elsevier Science, p.: 249-275.
infectious bronchitis virus studied in scanning electron
NAKAMURA, K., COOK, J.K.A., OTSUKI, K., HUGGINS, M.B.,
microscope. Avian Dis. 19: 429-436.
FRAZIER, J.A. (1991) Comparative study of respiratory
ESENDAL, Ö.M. (2002) Ýnfeksiyöz Bronþitis. In: Kanatlý
lesions in two chicken lines of different susceptibility infected
Hayvan Hastalýklarý. Editör: M., ÝZGÜR, M., AKAN. Ankara:
with infectious bronchitis virus: Histology, ultrastructure
and immunohistochemistry. Avian Pathol. 20: 241-257.
Medisan Yayýnevi.
FABRICANT, J. (1998). The early history of infectious
NAKAMURA, K., IMAI, K., TANIMURA, N. (1996) Comparison
bronchitis. Avian Dis., 42(4): 648-650.
of the effects of infectious bronchitis and infectious
FIRAT, Ý. (1995) Ýnfeksiyöz bronþitis virusunun üç patojen
laryngotracheitis on the chicken respiratory tract. J Comp
suþu ile enfekte edilen civcivlerdeki nefrolojik bulgularýn
Pathol. 114: 11-21.
histopatolojik karþýlaþtýrýlmasý. Ýstanbul Üniversitesi Saðlýk
NEWTON, L.G., SIMMONS, G.C. (1963) Avian nephritis and
Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi.
uraemia. Aust Vet J. 39: 135-139.
GARSIDE, J.S. (1965) The histopathological diagnosis of
PURCELL, D.A., THAM, V.L., SURMAN, P.G. (1976) The
avian respiratory infections. Vet Rec. 27: 354-356.
histopathology of infectious bronchitis in fowls infected with
GIAMBRONE, J.J., EIDSON, C.S., KLEVEN, S.H. (1977) Eftect
a nephrotropic "T" strain of virus. Aust Vet J. 52: 85-91.
of infectious bursal disease on the response of chickens to
PURCELL, D.A., MCFERRAN, J.B. (1972) The histopathology
mycoplasma synoviae. Newcastle disease virus and infectious
of infectious bronchitis in the domestic fowl. Res Vet Sci.
bronchitis
13: 116-122.
virus.
Am
J
Ve t
Re s .
38:251-253.
GORYO, M., UMEMURA, T., ITAKURA, C. (1984) Concurrence
SCHULZ, L.C., (1991) Krankheiten und Syndrome. In:
of nephrosis-nephritis due to infectious bronchitis virus and
Pathologie der Haustiere Teil II. Germany. p.: 222-224.
infectious bursal disease in broiler chickens. Avian Pathol.
SILLER, W.G., CUMMING, R.B. (1974) The histopathology
13: 191-200.
of an interstitial nephritis in the fowl produced experimentally
HEIDE, L., JOHNSON, R.B., BRYANT, E.S. (1973) Infectious
with infectious bronchitis virus. J Pathol. 114: 163-173.
bronchitis outbreaks in vaccinated poultry in Connecticut.
SMITH, H.W., COOK, J.K.A., PARSELL, Z.E. (1985) The
Avian Dis. 17: 540-545.
experimental infection of chickens with mixture of infectious
HIRAI, K., SHIMAKURA, S. (1971) Isolation and
bronchitis virus and Escherichia coli. J Gen Virol. 66: 777-
characteristics of avian nephrosis inducing infectious
786.
bronchitis virus (coronavirus). Jpn J Vet Sci. 33: 209-216.
WILCOX, G.E., NANDAPALAN, N., FLOWER, R.L., FRY-SMITH,
IGNJATOVIC, J., ASHTON, D.F., REECE, R., SCOTT, P.,
D. (1983) Comparison of a microneutralisation test with
HOOPER, P. (2002) Pathogenicity of Australian strains of
ELISA and precipitin tests for detection of antibodies to
avian infectious bronchitis virus. J Comp Pathol. 126: 115-
infectious bronchitis virus in chickens. Aust Vet J. 60: 119-
123.
122.
JONES, R.C., JORDAN, F.T. (1972) Persistence of virus in
WINTERFIELD, R.W., HITCHNER, S.B. (1962) Etiology of an
the tissues and development of the oviduct in the fowl
infectious nephritis-nephrosis syndrome of chickens. Am J
following infection at day old with infectious bronchitis virus.
Vet Res. 23: 1273-1279.
Res Vet Sci. 13: 52-60.
KINDE, H., DAFT, B., CASTRO, A.E., BICKFORD, A.A., GELB,
J., REYNOLDS, B. (1991) Viral pathogenesis of a nephrotropic
infectious bronchitis virus isolated from commercial pullets.
Avian Dis. 35: 415-421.
MCDONALD, J.W., MCMARTIN, D.A. (1970) Histopathology
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3
11
Veteriner Tavukçuluk Derneði
KANATLI ANATOMÝSÝ
Dr. Çagdaþ OTO
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Anatomi
Anabilim Dalý, Ankara
E-mail: [email protected]
Kanatlý iskeletinin karakteristik özelliði kemiklerin
hem hafif hem de oldukça dayanýklý olmasýdýr.
Kafa kemikleri arasýndaki suturalar tamamen
kaynaþarak yok olmuþtur. Diðer omurgalýlar ile
karþýlaþtýrýldýðýnda orbita orantýsal olarak çok
geniþtir. Bir diðer farklýlýk memelilerin aksine
Omurgalýlarýn aves sýnýfýnda yer alan kanatlý
hayvanlarýn hayvancýlýk sektöründeki yeri ve
veteriner hekimler için ekonomik deðeri
tartýþýlmazdýr. Dolayýsýyla veteriner anatomi
öðretiminde kanatlý hayvanlarýn anatomisi önemli
bir yer tutmaktadýr.
Memelilerin aksine, kanatlý anatomisi büyük
oranda uçmayý kolaylaþtýrmaya yönelik olarak
farklýlaþmýþtýr. Bu farklýlaþmanýn en önemli
sonucu ön ekstremitelerin kanat þeklini almasýdýr.
Bunun yaný sýra vücudun hafif tüylerle
kaplanmasý, iskeleti oluþturan kemiklerin çoðunun
pneumatik olmasý, vücut boþluðunda yerleþmiþ
geniþ hava keseleri, idrar torbalarýnýn
bulunmamasý (deve kuþu hariç) ve yumurtalarýný
vücut dýþýna býrakmalarý vücut aðýrlýðýný hafifleten,
dolayýsýyla uçmayý kolaylaþtýran, etkili faktörlerdir.
Uçma kabiliyeti büyük bir enerji ihtiyacý doðurur.
Bu enerjinin saðlanmasý metabolizma hýzýnýn
çok yüksek olmasýný gerektirmektedir. Dolayýsýyla
12
kuþlarda üst çenenin de hareketli olmasýdýr. Bu
durum özellikle avlanma sýrasýnda büyük avantaj
saðlamaktadýr. Columna vertebralis'i oluþturan
omurlarýn sayýsý kanatlý türleri içinde farklýlýk
göstermekle birlikte cervical; 12-17, thoracal;
7-9, lumbal; 4, sacral; 10, caudal; 7 þeklinde
genel bir bölümlendirme yapýlabilir. Bununla
birlikte son thoracal, tüm lumbal ve sacral
omurlar ile ilk bir kaç caudal omur birleþerek
synsacrum (os lumbosacrale) adý verilen ve
vücut iskeletinin temelini oluþturan, büyük bir
kemiksel yapý meydana getirirler. Son 3-4 caudal
omur da birleþerek uçma sýrasýnda bir çeþit
dümen görevi üstlenen pygostyl'i þekillendirir.
Sternum, vücut boþluðunun büyük bölümünü
ventral'den örtmektedir. Alt yüzünde carina adý
verilen belirgin bir çýkýntý vardýr. Uçma sýrasýnda
vücudun havayý yarmasýna yardýmcý olan bu
yapý, ayný zamanda geliþmiþ pektoral kaslar için
yapýþma zemini oluþturmaktadýr.
fonksiyonel olarak incelendiðinde sindirim sistemi
Kuþlarda ön ekstremitelerin gövdeye baðlantýsýný
enerji için gerekli olan hammaddenin yani
saðlayan omuz kemerini oluþturan scapula,
besinlerin limitsiz bir þekilde depolanmasý ve
clavicula ve os coracoides tamamen þekillenmiþtir.
olabildiðince hýzlý sindirilmesi, solunum sistemi
Os coracoides omuz kemerinin en güçlü kemiðidir.
ihtiyaç olunan oksijenin kana verilmesi, dolaþým
Geniþ olan alt ucu sternum'a, dar olan üst ucu
sistemi yüksek metabolizma hýzýna uygun kan
scapula'ya baðlanýr. Scapula sýrt omurlarýna
dolaþýmýnýn saðlanmasý, boþaltým sistemi de
paralel biçimde göðüs kafesi üzerine oturmuþ
oluþan atýk ürünlerin vücutta bekletilmeden
yassý dar ve uzun bir kemiktir. Omuz kemerinin
uzaklaþtýrýlmasýný saðlayacak þekilde özelleþmiþtir.
son kemiði olan clavicula'nýn ise üst ucu scapula
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3
Veteriner Tavukçuluk Derneði
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3
13
Veteriner Tavukçuluk Derneði
ve os coracoides'e katýlýrken alt ucu diðer tarafýnki
pektoral kaslardýr. Özellikle uçma yeteneði fazla
ile birleþerek furcula adý verilen lades kemiðini
olan kuþlarda pektoral kaslar vücuttaki diðer
oluþturur. Kemik bu haliyle kanat hareketleri
tüm iskelet kaslarýnýn aðýrlýðýndan fazla
sýrasýnda omuz eklemleri arasýndaki mesafeyi
olabilmektedir. Ýntramuskuler enjeksiyon için
belli bir açýklýkta tutmaya yarayan bir yay görevi
sýklýkla boyun yada kalça bölgesindeki kaslar
almýþtýr.
tercih edilmektedir.
Ön eksteremiteyi oluþturan kemiklerden en
Kuþlarda dudak, yanak ve diþ bulunmaz. Bunu
proximal'de olaný güçlü ve pneumatik bir kemik
yerine epidermisten köken alan gaga
olan humerus'tur. Hemen distal'inde bulunan
þekillenmiþtir. Gaganýn þekli türlere ve beslenme
antebrachium kemiklerinde memelilerden farklý
alýþkanlýklarýna göre oldukça deðiþiklik
olarak ulna radius'tan daha kuvvetlidir. Bilek
göstermektedir. Kemiksel çatýsýný üst çenede os
kemiklerinin üst sýrasýnda iki kemik bulunur. Alt
incisivum, alt çenede ise mandibula þekillendirir.
sýra ise tarak kemikleri ile kaynaþtýðýndan ossa
Gaga alt ve üst çeneye bir kýlýf gibi oturduðundan
carpometacarpalia'yý oluþturur. Kuþlarýn ön
yapýsý at týrnaðýnýn yapýsýna benzer. Üst gaganýn
ekstremite'sinde 3 adet parmak vardýr.
kaidesinde ceruma denilen yumuþak bir deri
Kanatlýlar arka bacaklarýný destek ve yürüme
için kullandýklarýndan bacak omurga baðlantýsý
kuvvetli olmalýdýr. Pelvis; synsacrum ve os
coxae'nýn birleþmesiyle oluþur ve vücudun en
yapý n.trigeminus'tan bol miktarda dal aldýðýndan
memelilerdeki pili tactiles'lerin karþýlýðý olarak
kabul edilmektedir.
büyük kemiðini þekillendirir. Arka extremite
Kuþlarýn damaðýnda iki büyük yarýk vardýr.
kemikleri proximal'de femur, onun altýnda tibia
Bunlardan öndeki burun boþluðuna açýlan choana,
(tibiatarsus) ve fibula ile tarsometatarsus'tan
diðeri cavum tympani ile baðlantýlý olan
oluþur. Horozda tarsometarsus kemiðinin iç
infundibular yarýktýr. Kanatlýlar su içerken bu
tarafýnda mahmuzu oluþturan processus calcarius
yarýklara kaçmamasý için baþlarýný havaya
bulunur. Kuþlarýn arka extremitelerinde 4 adet
kaldýrýrlar. Pharynx'in sýnýrlarýný alt ve üst çenede
parmak vardýr. Medial'deki 1. parmak geriye,
bulunan transversal papilla sýralarý belirler.
diðerleri öne dönüktür. Parmaklardaki phalanx
Esophagus memelilerden farklý olarak trachea'nýn
sayýsý parmak numarasýnýn bir fazlasý þeklindedir.
önce dorsal'i sonra saðýnda seyrederek göðüs
Kanatlýlarda kýrmýzý ve beyaz olmak üzere iki
grup çizgili kas vardýr. Kaslara rengini veren
sahip olduklarý myoglobin miktarýdýr. Genellikle
kaslarda kýrmýzý ve beyaz lifler karýþýktýr ve
bunlarýn oraný kasýn çalýþma durumuyla iliþkilidir.
Kuþlarda dudak, yanak, burun ve dýþ kulak
kaslarý bulunmazken çiðneme kaslarý iyi
geliþmiþtir. Benzer biçimde boyun kaslarý çok
iyi geliþmesine karþýn sýrt ve bel kaslarý
redüksiyona uðramýþtýr. Kuyruk kaslarý ise dümen
görevi nedeniyle oldukça kuvvetlidir. Hacim ve
fonksiyon açýsýndan en önemli kas grubu ise
14
bölgesi bulunur. Gagaya parlaklýk ta veren bu
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3
giriþinde ventral'e doðru ingluves (kursak) denilen
belirgin bir geniþleme yapar. Görevleri besinlerin
depolanmasý, mideye geçiþlerini yavaþlatýlmasý
ve kuþ sütü üretimi olan kursaðýn þekli türler
arasýnda farklýlýk göstermekte, martý, penguen
gibi
bazý
kuþ
türlerinde
ise
kursak
bulunmamaktadýr. Kanatlýlarda mide biri önde
yer alan ve esophagus'un devamý niteliðinde
olan proventriculus (bezsel mide), diðeri arkadaki
ventriculus (kassel mide, taþlýk) olmak üzere iki
bölümden oluþmaktadýr. Duodenum bütün
kanatlýlarda"U" þeklindedir ve kollarýnýn arasýnda
pankreas yerleþmiþtir. Jejenum barsak kanalýnýn
Veteriner Tavukçuluk Derneði
en uzun bölümüdür ve vücut boþluðunun sað
membrana tympaniformis'in titreþimiyle
tarafýnda, caudal konumludur. Ileum ise median
oluþmaktadýr. Akciðerler göðüs boþluðunun
hat üzerinde rectum'un ventral'inde yer
tavanýnda intercostal aralýklara gömülü olarak
almaktadýr. Kuþlarda memelilerden farklý olarak
yerleþmiþtir. Kanatlýlarda akciðerlerdeki gaz
cecum "V" harfi þeklinde çifttir (papaðanda
deðiþim hýzý memelilerdekinden 4 kat fazladýr.
cecum bulunmaz). Lenfositer infiltrasyonun en
Diaphragma rudimenter olduðundan akciðerlerin
yaygýn olduðu barsak bölümü olan cecum suyun
bu kadar hýzlý bir þekilde bir körük gibi þiþerek
emilimi ve selülozun sindiriminden sorumludur.
sönmesi, kanat hareketleri sonucunda oluþan
Kanatlýlarda colon yoktur, rectum ise cloaca'ya
vücut iç basýncý ve hava keselerinde bulunan
(coprodeum) açýlýr. Cloaca; sindirim, üriner ve
havanýn basýnç deðiþiklikleriyle olmaktadýr.
reprodüktif sistem oraganlarýnýn son kýsýmlarýnýn
Kuþlara özgü bir yapý olan hava keseleri
oluþturduðu ortak bir yapýdýr. Önden arkaya
bronchus'larýn extrapulmoner geniþlemesi sonucu
doðru coprodeum (gaita yolu), urodeum (idrar
oluþmuþtur. Genel olarak üçü çift, ikisi tek olarak
solu) ve proctodeum (ortak yol) denen üç bölgeye
yerleþmiþ sekiz hava kesesi bulunmaktadýr.
ayrýlarak ventus adlý kýsýmla dýþarý açýlýr. Sindirim
Boynun alt kýsýmlarýndan barsaklara kadar
sistemi organlarýndan karaciðer karýn boþluðunun
vücudun büyük bölümünü dolduran keseler,
ventral'inde yerleþmiþtir. Rengi civcivlerde saccus
verdikleri divertiküller aracýlýðýyla kemiklerin
vitellinus'tan gelen pigmentlerden dolayý sarý,
içine kadar uzanmýþtýr. Baþlýca görevleri solunuma
eriþkinlerde ise kýrmýzý tonlardadýr. Loplarýnýn
yardýmcý olmak, aðýrlýðý arttýrmadan vücut
þekli türlere göre farklýlýk göstermektedir.
hacmini arttýrmak, termoregülasyon ve sesin
Karaciðerden salgýlanan safra içeriðindeki
kuvvetlenmesini saðlamaktýr.
biliverdin'den dolayý yeþil renklidir. Beç tavuðu,
güvercin, muhabbet kuþu ve devekuþlarýnda
safra kesesi bulunmaz.
Memelilerden farklý olarak kanatlýlarda çift olan
Kanatlýlarda böbrekler lobuler ve yaygýn biçimde
os lumbosacrale'nin çukurluðuna gömülmüþ
olarak bulunurlar. Papilla renalis, pelvis renalis,
calix renalis, urethra ve vesica urinaria yoktur
bir diðer organ larynx'tir.
Larynx
cranialis
pharynx'in gerisindedir
ve solunan havanýn
trachea'ya transferinden
ve yabancý maddelerin
alt solunum yollarýna
geçiþinin önlenmesinden
sorumludur. Larynx
caudalis
(syrinx) ise
bifurcatio
trachea
üzerinde bulunur ve ses
oluþumu ile görevlidir.
Özellikle ötücü kuþlarda
i y i g e l i þ m i þ t i r. S e s
ekspirasyon sýrasýnda
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3
15
Veteriner Tavukçuluk Derneði
(devekuþu hariç). Dolayýsýyla böbreklerden çýkan
Duvarý kalýn ve lümeni geniþ olan bu kanal
ureterler
kalsiyum içerikli salgý yapan çok sayýda bez
direkt
urodeum'a
a ç ý l ý r l a r.
Testis'ler, memelilerin aksine vücut boþluðu
içinde, böbreklerin cranial'inde yerleþmiþtir.
Orantýsal olarak memeli testis'inden çok daha
büyüktürler. Funiculus spermaticus ve eklenti
kireç kabuðun þekillendiði bu bölümde yumurta
yaklaþýk 20 saat kalýr ve vagina aracýlýðýyla
urodeum'a býrakýlýr.
bezleri yoktur. Ductus deferens, urodeum'a
Metabolizma hýzýnýn yüksek olmasý kanatlý
açýlmaktadýr. Ördek, kuðu, devekuþu gibi bir
dolaþým sisteminde de bazý farklýlýklar oluþmasýna
kaç tür dýþýnda kanatlýlarda penis bulunmamak
neden olmuþtur. Kalp memelilerinkine oranla
da yada rudimenterdir. Phallus denilen
daha büyüktür. Kalp atým sayýsý çok fazla ve kan
kopulasyon organýnýn ereksiyonu lenf sývýsý ile
basýncý da daha yüksektir. En belirgin anatomik
olmaktadýr. Çiftleþme erkek ve diþinin cloaca'larýný
farklýlýk vena cava cranialis'in sað ve sol olmak
karþý karþýya getirmesi ile gerçekleþmektedir.
üzere çift olmasýdýr. Kuþlarda intravenöz
Kanatlýlarda sað ovarium ve tuba uterina
embriyolojik dönemde reduksiyona uðrayarak
enjeksiyon kanat derisinin hemen altýnda bulunan
vena cutaneae ulnaris'ten yapýlmaktadýr.
regrese olur. Sol ovarium ise tamamen geliþmiþtir.
Kanatlý türlerinde koku duyusu oldukça körelmiþ,
Ovarium büyüklüðü hayvanýn seksüel periyoduna
buna karþýlýk görme ve iþitme duyularý çok
göre deðiþmekle birlikte üzerindeki foliküller
geliþmiþtir. Kuþlar, tüm omurgalýlar içinde
nedeniyle
salkýmýný
vücuduna oranlandýðýnda gözü en büyük olan
andýrmaktadýr. Tuba uterina yalnýzca ovumu
sýnýftýr. Görüþ açýlarý yaklaþýk 300 derecedir.
nakleden bir kanal deðil, yumurtanýn büyük
Beyindeki görme refleks merkezi oldukça geliþmiþ
kýsmýnýn yapýldýðý çok önemli bir organdýr. Vücut
ve optik lop adýný almýþtýr. Kulak kepçesinin
boþluðunun sol ventro-lateral duvarýna dayalý
olmamasý ve dýþ kulak yolu deliðinin çok küçük
olarak yerleþmiþtir ve urodeum'a açýlýr. Tuba
olmasý iþitme kaybýna neden olmamaktadýr.
uterina'nýn beþ bölümü vardýr; Infundibulum,
Özellikle ötücü kuþlarda ve gece avlanan baykuþ
magnum, isthmus, uterus ve vagina.
gibi türlerde sese karþý duyarlýlýk çok yüksektir.
Ovulasyon sýrasýnda, foliküllerin olgunlaþmasýyla
Kanatlýlarda baðýþýklýk sistemini þekillendiren
oluþan yumurta hücresi, etrafýný saran yumurta
merkezi lenfoid organlar timus ve bursa fabricius,
sarýsý ve onun dýþýndaki ince yumurta sarýsý zarý
periferik lenfoid yapýlar ise dalak ve tonsillerdir.
infundibulum kaslarý tarafýndan yakalanarak
Hücresel baðýþýklýktan sorumlu olan timus boyun
organýn lümenine alýnýr. Döllenme burada
bölgesinde yerleþmiþ pembe renkli lobüler yapýda
gerçekleþir. Yumurta infundibulum'da 15 dk.
bir organdýr. Tavuklarda çift olan bu doku eriþkin
kalarak magnum'a geçer. Magnumdaki bezlerin
dönemde küçülmeye baþlar ve yaþlý hayvanlarda
salgýsý protein aðýrlýklýdýr. Burada salýnan albumin
tamamen kaybolur. Humoral baðýþýklýktan
(yumurta aký) yumurta sarýsýnýn etrafýný sarar.
sorumlu olan bursa fabricius ise proctodeum'un
Yaklaþýk 3 saat süren bu aþamada þalaz da
dorsal'inde yaklaþýk 2-3 cm çapýnda genellikle
þekillenir. Yuvarlanarak ilerlemesini sürdüren
yuvarlak (kazlarda silindirik) kese þeklinde
yumurta isthmus'ta 1,5 saat kalýr. Bu aþamada
divertiküler bir yapýdýr. Hayvanýn seksüel
albumin yapýmý devam ederken iç ve dýþ kabuk
olgunluða eriþimiyle birlikte involusyona uðrar.
görüntüsü
üzüm
zarlarý da þekillenir. Sonraki kýsým uterus'tur.
16
ihtiva eder. Yumurta akýnýn tamamlandýðý ve
Yýl: 2009 Cilt: 7 Sayý: 3

Benzer belgeler

Tavuklarda İnfeksiyöz Bronşitis ve Türkiye`de İnfeksiyöz Bronşitis`in

Tavuklarda İnfeksiyöz Bronşitis ve Türkiye`de İnfeksiyöz Bronşitis`in Yılda 4 kez 3 ayda bir yayımlanır. Veteriner Tavukçuluk Derneği Adına Sahibi Prof. Dr. Ahmet ERGÜN Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet AKAN Prof. Dr....

Detaylı

Kuş Gribi ve uş Gribi ve Gıda Güvenliği Kuş Gribi ve Gıda Güvenliği

Kuş Gribi ve uş Gribi ve Gıda Güvenliği Kuş Gribi ve Gıda Güvenliği Veteriner Tavukçuluk Derneði’nin yayýn organýdýr. Yýlda 4 kez 3 ayda bir yayýmlanýr. Veteriner Tavukçuluk Derneði Adýna Sahibi Prof. Dr. Ahmet ERGÜN Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü Prof. Dr. U. Tansel Þ...

Detaylı