İnsanın evriminin daha önce keşfedilmemiş bir

Transkript

İnsanın evriminin daha önce keşfedilmemiş bir
Türkiye Ýþ Kurumu (Ýþ-Kur) Ýþsizlik Sigortasý
Fonu Aylýk bültenini yayýmladý. Buna göre,
Ýþsizlik Sigortasý’nýn uygulamaya baþladýðý
Mart 2002’den 31 Mart’a kadar sisteme 2
milyon 188 bin 550 kiþi baþvururken, 1 milyon
870 bin 325 kiþi iþsizlik ödeneði almaya hak
kazandý. 8 yýllýk dönemde toplam 3 milyar 178
milyon 172 bin TL ödemede bulunuldu. Mart
2010’da ise iþsizlik ödeneðinden yararlanmak
üzere 39 bin 112 kiþi ünitelere baþvuruda
bulundu. Yýlýn üçüncü ayýnda 219 bin 745 kiþiye
75 milyon 426 bin TL ödeme yapýldý.
Ýþsizlik Sigortasý Fonu içinde deðerlendirilen
Ücret Garanti Fonu’nun varlýðý 31 Mart tarihi
itibariyle, ödemeler toplamý 36 milyon 940 bin
TL düþüldükten sonra 114 milyon 491 bin TL
olduðu belirlendi. Martta Ücret Garanti
Fonu’ndan 832 kiþiye toplam 1 milyon 409 bin
TL ödeme yapýldý. Ocakta 929 kiþiye 1 milyon
548 bin TL, þubatta 980 kiþiye 1 milyon 736
bin TL ödeme yapýldýðý belirlenmiþti. 2’DE
Söyleþi 4’DE
2’DE
7’DE
13. Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri, Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti’nde (TGC) düzenlenen törenle
sahiplerini buldu.
Törende ödüllerin verilmesinden önce deneyimli
gazeteciler ile iletiþim fakültesi öðrencileri, Metin
Göktepe’nin anýsýna "Gazetecilik Nereye?" baþlýklý
panelde bir araya geldi. Moderatörlüðünü Nail
Güreli’nin yaptýðý panelde, Umur Talu, Ragýp Duran
ve Mustafa Kuleli, dünden bugüne gazeteciliðin
geliþimi konusundaki görüþlerini öðrencilerle
paylaþtý.
Törende yazýlý haber ödülü, 14 Nisan 2009’da
Zaman Gazetesi’nde yayýmlanan "Silopi’ye buðday
satmaya gitti, kemikleri 14 yýl sonra Elazýð’da
bulundu" baþlýðýyla yayýmlanan haberle Melik
Duvaklý’ya verildi. Duvaklý, ödülünü TGC
Baþkaný Orhan Erinç’in elinden aldý.
3’DE
Kayseri Ticaret Odasý Yönetim Kurulu Baþkaný
Hasan Ali Kilci, Kayseri’de ekmek fiyatlarýna
zam yapýldýðýný belirterek, “Pazartesi gününden
itibaren ekmekler 65 kuruþtan satýlacak” dedi.
Kilci düzenlediði basýn toplantýsýnda, KTO
Yönetim Kurulu olarak zam kararýnýn bir yýl
önceden alýndýðýnýn altýný...
6’DA
Hepimiz Gogol’un ‘Palto’sundan
çýktýk’ sözü, Batý edebiyatýnýn mihenk
taþlarý olan Ýlyada ve Odysseia için de
geçerlidir. Homeros’un, Batý
edebiyatýnýn tartýþmasýz klasikleri olan
bu iki eseri, Dante ve Joyce gibi
Avrupa edebiyatýnýn ünlü yazarlarýnýn
eserlerini de doðurur. Çok katmanlý
metinleriyle bu yazarlar, Homeros’un
anlam zenginliðini ortaya çýkarýrken
kendi bakýþ açýlarýný da ortaya koyarlar.
Alberto Manguel, Versus
Yayýnlarý’nýn ‘Dünyayý Sarsan
Kitaplar’ serisinden yayýmlanan Ýlyada
ve Odysseia: Homeros adlý yapýtýnda,
bu efsanevi þiirlerin Batý
edebiyatýndaki metinlerarasý
yolculuðuna odaklanýr. Homeros’un
yüzyýllýk yorumlarýný, dönemsel
sýrayla okurlara aktararak yakýn okuma
gerçekleþtiren Manguel, yapýtýný daha
anlaþýlýr kýlmak için her iki eseri kýsaca
5’DE
anlatýr.
3’DE
8’DE
Ýnsanýn evriminin daha önce keþfedilmemiþ
bir halkasýna ait fosiller bulunduðu belirtiliyor.
Güney Afrika’da yeni bulunan hominid türü,
hem insansý maymunlarýn, hem de insanýn ilk
atalarýnýn bazý özelliklerini taþýyor.
7’DE
2
5 Nisan 2010 Pazartesi günü þehrimizde tiyatro
gösterisi var (yani bu akþam…) 20 yýldýr tiyatro
sanatýyla uðraþan bir grubu aðýrlayacak kentimiz.
Ankara Ekin Tiyatrosu... Ekin Tiyatrosu ki Erol
Kardeseci'leri, Bülent Yýldýran'larý, Ata ve Þafak'larý
bir zamanlar kadrosunda bulundurmuþtur. Ankara'da
tiyatro denince ilk akla gelen AST, ABT ve Ekin
Tiyatrosu'dur. Ankara'da tiyatro nasýl izlenir tahmin
edersiniz. Tiyatro izlemek isteyen kiþiler giderler
giþeden biletlerini alýrlar oyunu isteyerek, zevkle
izlerler. Bizim gibi taþra kentlerine gelen tiyatro
ekipleri ise ancak turnelere çýktýlarsa izlenebilir.
Ýþte EKÝN böylesi cefakar bir tiyatro topluluðu.
Kendilerini yýllardan beri tanýrým.
Sendikacýlýk dönemlerimde de birçok oyunlarýný
Kýrþehir'de izleyicilerle buluþturdum. Her oyun
sonrasý artýk pes dememe raðmen yine çektiklerimi
unutup, kapý kapý dolaþýp bilet pazarlarým. Ama artýk
pes diyorum. Gerçekten pes diyorum.
Yaklaþýk iki ay önce beni arayýp yeni bir oyunla
turneye çýkacaklarýný bildirdi Faruk arkadaþ. Yardýmcý
olmamý istedi. Uygun olmadýðýmýzý ancak baþka bir
kurumla anlaþmalarý için yardýmcý olabileceðimi
belirttim. Ýlimizin ünlü türkü evlerinden Kafe Eylül
ile anlaþma yapmalarýný saðladým. Bilet satýmý
konusunda da yardýmcý olabileceðimi söyledim. O
gün bu gündür iþlerimden arta kalan süremi tiyatroya
ayýrdým. Ayrýca EKÝN Tiyatrosu'nun kardeþ kuruluþu
Karýnca Çocuk Tiyatrosu'nun da çocuklara yönelik
oyununun Ýlköðretim öðrencilerine gösterilebilmesi
için Kültür Müdürlüðü, Milli Eðitim Müdürlüðü ve
ilköðretim okullarý arasýnda mekik dokudum.
Günlerden Cuma, çocuk oyunu için ayrýlan 4
seansýn tamamý dolu derken, talepte bulunan okullarý
kibarca geri çevirirken; iki okulumuzdan gelen eksik
rezervasyon haberleriyle moraller bozuldu. Saða sola
gitmenin de bir yararý olmadý, iki seansýmýz eksik
seyirciyle oynayacak. 27 yýl yaptýðým eðitimcilikte
kendi temsillerimizi yaratmanýn yanýnda, uzak
köylerden bile kente öðrencilerimi tiyatroyla
tanýþtýrmak için taþýdýðým günler olmuþtur. Ayaklarýna
kadar gelen bir çocuk oyunu hem de Ankara Ekin
imzalý bir oyunu ret eden eðitimci arkadaþlar lütfen
bir daha düþünsünler. Emek, emeðe saygý, tiyatro,
tiyatronun önemi, tiyatronun salonda izlenmesinin
önemi ve adabý. Ýþ ve sýnav maratonu arasýnda boðulan
eðitimci arkadaþlara da çok görmek istemiyorum
ama… Eðitim galiba inkýtalarý oynuyor…
Kapý kapý dolaþýp tiyatro bileti satmaya çalýþmak…
Kendimi penye, çorap, gömlek pazarlamacýlarý gibi
hissettiriyor... Buna raðmen, inatla sürdürdüm
çalýþmalarýmý. Ýnsanlarý bir zamanlar televizyonlarda
gösterilen “olacak o kadar” tiyatro gösterilerinden
koparmak ve salona çekmenin güçlüðünü bugün de
“çok güzel hareketler bunlar” tiyatro gösterilerinden
yaþýyoruz.
Televizyonda tiyatro olur mu? Demek ki
oluyormuþ. Ya da olduðunu sanýyoruz. Evlerimizde
koltuk veya kanepelerimize kurulup sahne ve salonda
geçen hareketleri izliyoruz ve tiyatro izlediðimizi
sanýyoruz…
Tiyatro sanatýnýn toplum yaþamýndaki ehemmiyeti
ne ki? Sanatsýz bir toplumun geleceði ne ki? Kültür
Bakanlýðý destekli bir tiyatro ekibinden salon ve
salon temizlik parasý talep edilmesi ne ki? Gözünüz
aydýn olsun tiyatrolarýn ruhuna hep birlikte bir Fatiha
okuyalým. Tiyatrolarý el birliði ile yok ediyoruz.
Ancak Ankara Ekin Tiyatrosu'nun “HECCAV-Yahut
Þair Eþref'in Esrarengiz Macerasý” adlý iki perdelik
tarihsel güldürüsünü izledikten sonraya da
býrakabilirsiniz…
Eskiden bir kasabaya, ilçeye ya da küçük bir kente
panayýr, cambaz, tiyatro ya da bir gösteri gelince
kentin eþrafý, esnafý, aydýný, eðitimcisi, doktoru,
belediye baþkaný, öðretmeni, saðlýkçýsý kaymakamý,
valisi, aðýr ceza reisi, noteri, avukatlarý, daire amirleri
ve müdürleri icap eder o gösteriye iþtirakten zevk
alýrlardý. Þimdi referanslar deðiþti. Frekanslar karýþtý
da, bir hatýrlatývereyim dedim, caným efendim...
Gönül arzu eyler ki atanmýþýndan seçilmiþine bu
oyunda; 18.30 matinesinde ve 20.30 suaresinde bir
arada olalým… Eðer bu davetime icap edilmezse
bende bir daha zor karýþýrým tiyatro örgütlemeye...
12 Nisan 2010 Pazartesi
Türkiye Ýþ Kurumu (Ýþ-Kur) Ýþsizlik
Sigortasý Fonu Aylýk bültenini
yayýmladý. Buna göre, Ýþsizlik
Sigortasý’nýn uygulamaya baþladýðý
Mart 2002’den 31 Mart’a kadar sisteme
2 milyon 188 bin 550 kiþi baþvururken,
1 milyon 870 bin 325 kiþi iþsizlik
ödeneði almaya hak kazandý. 8 yýllýk
dönemde toplam 3 milyar 178 milyon
172 bin TL ödemede bulunuldu. Mart
2010’da ise iþsizlik ödeneðinden
yararlanmak üzere 39 bin 112 kiþi
ünitelere baþvuruda bulundu. Yýlýn
üçüncü ayýnda 219 bin 745 kiþiye 75
milyon 426 bin TL ödeme yapýldý.
Ýþsizlik Sigortasý Fonu içinde
deðerlendirilen Ücret Garanti Fonu’nun
varlýðý 31 Mart tarihi itibariyle,
ödemeler toplamý 36 milyon 940 bin
TL düþüldükten sonra 114 milyon 491
bin TL olduðu belirlendi. Martta Ücret
Garanti Fonu’ndan 832 kiþiye toplam
1 milyon 409 bin TL ödeme yapýldý.
Ocakta 929 kiþiye 1 milyon 548 bin
TL, þubatta 980 kiþiye 1 milyon 736
bin TL ödeme yapýldýðý belirlenmiþti.
Ýlk çeyrekte toplam 2.741 kiþiye 4
milyon 694 bin TL’lik ödemede
bulunuldu.
Martta 23 bin 514 kiþiye 6 milyon
131 bin TL kýsa çalýþma ödeneði
verilirken, ocak-mart döneminde
toplam 24 milyon 706 bin TL’lik ödeme
yapýldýðý görüldü. 2009’un tamamýnda
162 milyon 506 bin TL’lik ödeme
yapýlýrken, ocakta 10 milyon 277 bin
TL, þubatta 8 milyon TL’lik kýsa
çalýþma ödeneði verilmiþti. ANKA
Ýþsizlik Fonu’nda
43 milyar TL birikti
31 MART 2010 itibariyle, Ýþsizlik
Fonu’ndaki giriþlerin toplamý 17 milyar
14 milyon TL iþçi ve iþveren primi, 5
milyar 754 milyon TL devlet katkýsý,
15 milyon 622 bin TL idari para cezasý,
377 milyon 17 bin TL gecikme zammý,
202 bin TL diðer gelirler, 137 milyon
101 bin TL iade giriþi, 30 milyar 584
milyon TL faiz geliri olmak üzere
toplam 53 milyar 883 milyon TL olarak
gerçekleþti.
Ýþsizlik Sigortasý Fonu toplam
varlýðý, çýkýþlar toplamý 10 milyar 511
milyon TL düþüldükten sonra 43 milyar
371 milyon TL olduðu belirlendi. 31
Mart itibariyle faiz gelirlerinden 1
milyar 413 milyon 890 bin TL stopaj
ödendi. Ýþsizlik Sigortasý Fonu
giderlerinin 6 milyar 11 milyon 988
bin TL’si GAP kapsamýnda Hazine
Müsteþarlýðý hesaplarýna aktarýldý.
BirGün
adý altýnda yüzde 5’lik bir vergi talebi
bulunduruyordu. Belediyelere, elektrik
faturalarý üzerinden aktarýlan bu
kaynak, sokak aydýnlatýlmasýna iliþkin
ödemelerde kullanýlýyordu. Yani
yurttaþlarýn faturasý üzerinden
belediyelere aktarým yapýlýyordu.
Ancak tasarýda yapýlan yeni deðiþiklik
ile sokak aydýnlatýlma bedeli direkt
elektrik faturalarýna yansýtýlacak. Bu
uygulama çifte vergilendirmeye neden
olacak, yurttaþýn cebinden iki defa para
çýkacak.’’
‘Hizmetsiz Vergi Ödetilecek’
Haber:Aysel Kýlýç
EMO: Halka Çifte Vergilendirme
Elektrik Piyasasý Kanunu
Tasarýsý’na göre yýlda 500 milyon TL’yi
ulaþan sokak aydýnlatmalarýnýn faturasý
artýk halkýn sýrtýna bindirilecek.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlýðý
tarafýndan hazýrlanan tasarýda yapýlan
deðiþikliðe göre, bugüne kadar Hazine
Müsteþarlýðý ve belediyeler tarafýndan
ödenen sokak aydýnlatmalarýnýn bakýmý
ve elektrik faturalarýndan, artýk elektrik
daðýtým þirketleri sorumlu olacak.
Þirketler de bu bedeli ‘daðýtým tarifesi’
kapsamýnda tüketicinin faturasýna
yansýtacak. Böylece, sokaklar yurttaþýn
cebinden çýkacak para ile
aydýnlatýlacak.
Elektrik Mühendisleri Odasý (EMO)
Yönetim Kurulu Baþkaný Cengiz
Göltaþ, “AKP bu uygulama ile yurttaþý
daha fazla maðdur edecek” dedi.
2008’de yürürlüðe konulan Elektrik
Piyasasý Kanunu’nun geçici 17.
maddesine iþaret eden Göltaþ, þunlarý
söyledi:
“Söz konusu maddeye göre, cadde
ve sokak aydýnlatýlmasý ve gerekli
ölçüm sistemlerinin iþletilmesi, 2015’e
kadar Hazine ve Belediyeler tarafýndan
karþýlanýyordu. Belediyeler sokak
aydýnlatýlmasý için ödeyecekleri
bedellere kaynak yaratmak için elektrik
faturalarýna ‘Belediye Tüketim Vergisi’
Sokak aydýnlatýlmalarýnýn
Türkiye’de bölgelere göre farklýlýk
gösterdiðine dikkat çeken EMO
Baþkaný Göltaþ, baþlatýlacak yeni
uygulamanýn sakýncalarýný þöyle
açýkladý:
“Geliþmiþ kentlerde sokak
aydýnlatýlmalarý, Doðu ve Güneydoðu
Anadolu bölgesine göre çok daha fazla.
Söz konusu bölgelerde kalan kentlerin
sokak aydýnlatýlmalarý konusunda ciddi
eksiklikler var. Sokak aydýnlatýlmalarý
bakým ve onarýmýnda ülkenin her
tarafýnda bir eþitlik saðlanmadan
böylesi bir vergilendirmeye gidilir ise
büyük adaletsizlikler yaþanacaktýr.
Küçük kentlerde zor koþullarda yaþayan
yurttaþlar, yararlanamadýklarý hizmet
için bedel ödeyecektir” dedi.
AKP hükümetinin uygulamalarla
yurttaþý daha fazla maðdur ettiðini
söyleyen Göltaþ, konunun takipçisi
olacaklarýný ve bakanlýðýn hazýrlattýðý
tasarýya karþý dava açacaklarýný belirtti.
BirGün
Zeynep Kuray
Sevgili okurlarým,
Sizlere yine bir efsane yazacaðým.
Televizyonda ‘Kuþlar’ diye bir filim
izlemiþtim. Yýllar önce Ninemin bana
anlattýðý masala çok benziyordu. Ninemin
masalýný yaþatmak için sizlere yazýyorum.
Çok eskilerde bir padiþah varmýþ. Dünya
güzeli bir de kýzý. Her gün nedimeleri ile gül
bahçesinde gezer, salýncaðýna binip sallanýr,
elindeki oyalý mendili ile terini silermiþ..
Güllerin arasýnda gezerken bir rüzgar çýkýp
mendilini elinden alýp uçurmuþ . Mendil bir
gül aðacýnýn üstüne takýlýp kalmýþ. Gül
aðacýnda beyaz güvercin peydah olmuþ.
Mendili ibiði ile almýþ o anda ayýn on beþi
gibi bir delikanlý olmuþ. Güzel kýzýn
mendilini öpmüþ koklamýþ “Kokun bu kadar
güzel, kim bilir? Kendin ne kadar güzelsin”
deyip mendili koynuna koyup tekrar güvercin
olup uçmuþ. Uçarken de inþallah seni dünya
gözü ile görürüm demiþ. Olanlarý izleyen ve
oðlaný gören padiþahýn kýzý bu delikanlýya
âþýk oluvermiþ. Günler aylar geçmiþ, bahçede
dolaþýp durmuþ günlerce. Güvercin
delikanlýsýný bir daha görememiþ.
Üzüntüsünden hasta sevdasýndan olmuþ. Bir
gün aklýna bir fikir gelmiþ. Padiþah babasýna
“Babacýðým bana çok güzel bir hamam
yaptýr. Ben oraya gelen insanlarýn dertlerini
dinler, zamanýmý geçiririm. Herkes para
yerine dertlerini anlatsýn yeter” demiþ.
Hamam yapýlmýþ, yýkanan kimse kýzýn
odasýna gidiyormuþ. O þehirde çok fakir bir
ana kýz yaþarmýþ. Kýz her gün su ihtiyaçlarýný
pýnardan getirerek karþýlarmýþ.
Bir Cuma akþamý pýnara gittiðinde bir
sürü atlý, katýrlý, develi kervan gelmiþ. Bir
kaç tane de acayip kýlýklý adamlar varmýþ.
Hayvanlarýný suladýktan sonra geldikleri
yoldan gitmeðe baþlamýþlar. Bu fakir kýzda
bunlarý merak etmiþ. Peþlerine düþmüþ. Gide
gide bir daðýn eteðine varmýþlar. Dað ikiye
ayrýlýp bunlara yol vermiþ. Bu kýzda onlarla
daðýn içine girmiþ. Kendine saklanacak bir
yer bulmuþ. Sabah olmuþ etrafýna bakýnmýþ.
Koskoca bir havuz. Tertemiz su ile dolu imiþ.
Biraz sonra gökyüzünden yüzlerce güvercin
inmiþ. Havuzun kenarýna konmuþlar. Kimi
erkek kimi kýz olmuþlar. Havuzda þakalaþýp
yýkanmýþlar, tekrar kuþ olup uçup uçup
gitmiþler. Bir az sonra iki beyaz güvercin
daha gelmiþ biri erkek biri kýz olmuþ, ikisi
de birbiri ile niþanlý imiþ. Onlarda havuzda
yýkanmýþlar, aralarýnda bir þeyler
konuþmuþlar. Kýz güvercin olup uçup gitmiþ.
Oðlan havuzun kenarýna oturup koynundan
padiþahýn kýzýnýn mendilini çýkarmýþ öpmüþ,
koklamýþ “seni dünya gözü ile bir daha
görebilirliyim” demiþ ve tekrar oda güvercin
olup uçup gitmiþ. Fakir kýz bunlarý görmüþ.
Cuma akþamý gelmiþ. Kervan her cuma
akþamý dýþarý çýkarmýþ. Kýzda kervanýn
arkasýna takýlýp dýþarý çýkýp eve gelmiþ.
Annesi kýza çok kýzmýþ “Nerelerdeydin
þimdiye kadar?” demiþ.
Devam Edecek
Sivil Demokratik Anayasa Platformu’nun
sivil, eþitlikçi, demokratik, çoðulcu anayasa
talebiyle Ýstanbul Kadýköy’de düzenlediði
mitinge polis saldýrdý. Gazdan etkilenen çok
sayýda kiþi fenalýk geçirdi.
Anayasanýn parçalý deðil köklü deðiþimi
için 200’e yakýn aydýnýn imzasýyla kurulan
Sivil Demokratik Anayasa Platformu’nun
çaðrýsýyla düzenlenen miting için binlerce
kiþi Kadýköy Tepe Nautilus önünde buluþtu.
Kitle, “tutuklu çocuklar serbest býrakýlsýn,
darbeci generaller yargýlansýn”, “demokratik
anayasa”, “12 Eylül yasalarý çöpe”, “Susma
haykýr halklar kardeþtir” sloganlarý eþliðinde
Kadýköy Meydaný’na yürüdü.
Yürüyüþe KESK, BDP, ESP, SDP,
EMEP, KÖZ, 70 Milyon Adým Koalisyonu,
Demokrasi Ýçin Birlik Hareketi, EHP’nin
de aralarýnda bulunduðu çok sayýda siyasi
parti, demokratik kitle örgütü, sendika ve
meslek örgütü katýldý. Ayrýca Ýstanbul’da
direniþte olan TEKEL, ÝSKÝ, Samatya,
Ýtfaiye, Marmaray, Sinter Metal, Esenyurt
Belediye, Atýk Kaðýt, ATV-Sabah iþçileri
tarafýndan kurulan Direniþteki Ýþçiler
Platformu da “Birleþe birleþe kazanacaðýz”
pankartýyla mitingde yerini aldý. Gruplarýn
tamamýnýn alanda toplanmasýnýn ardýndan
kitle, Kadýköy Ýskele Meydaný’na yürüyüþe
geçti.
Meydana gelindiðinde, arama noktasýnda
yaþanan bir gerginliðin ardýndan polis,
binlerce kiþinin katýldýðý mitingde gaz
bombasý kullandý. Polisin attýðý gaz
bombalarý kitlenin ortasýna düþtü. Çok
sayýda kiþi, gaz bombalarýndan etkilenerek
fenalýk geçirirken, kapatýlan DTP Eþbaþkaný
Ahmet Türk, DTP eski milletvekili Aysel
Tuðluk ve BDP Milletvekili Sabahat Tuncel
de gazdan etkilendi. Kitle, polise barikatlerý
yýkarak ve taþ atarak yanýt verirken, aydýn
ve sanatçýlarýn bulunduðu protokol olaylarýn
sürmesi üzerine miting alanýný terk
etti.
12 Eylül Ýdamlarla Yükseldi
Mitingde tertip komitesi adýna söz alan
ÝHD üyesi Av. Abdülbaki Boða Türkiye’de
halklarýn üzerinden silindir gibi geçen 12
Eylül 1982 Askeri Faþist Anayasasýnýn
deðiþtirilmesi için bir araya geldiklerini
söyledi. Artýk bu faþist anayasadan tümüyle
kurtulmak istediklerini belirten Boða, þunlarý
kaydetti: “Baþta Kürt Halký olmak üzerine,
bütün haklarýn dil ve kültürleri serbest
geliþtirilmesi için düzenleme yapýlmalarý
ve güvence altýna alýnmalý. Herkesin
anadilinde eðitim saðlanmalýdýr. Seçim
sistemi demokratikleþmesi ve anayasala
güvenceye alýnmalýdýr. Parti kapatmalarý
yasaklanmalýdýr. Ýþçiler ve emekçilerin
Sendikal haklar güvence altýna alýnmalýdýr.
Kadýnlarýn baský alan toplumsal cinsiyetçi
düzenlemelerde derhal kurtarýlmalýdýr.”
Boða polisin gazlý saldýrýsýyla demokrasi
mücadelesinden yýlmayacaklarýný sözlerine
ekledi.
BirGün
GEREKLÝ TELEFONLAR
ÝSTANBUL - 13. Metin Göktepe
Gazetecilik Ödülleri, Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti’nde (TGC) düzenlenen törenle
sahiplerini buldu.
Törende ödüllerin verilmesinden önce
deneyimli gazeteciler ile iletiþim fakültesi
öðrencileri, Metin Göktepe’nin anýsýna
"Gazetecilik Nereye?" baþlýklý panelde bir
araya geldi. Moderatörlüðünü Nail
Güreli’nin yaptýðý panelde, Umur Talu,
Ragýp Duran ve Mustafa Kuleli, dünden
bugüne gazeteciliðin geliþimi konusundaki
görüþlerini öðrencilerle paylaþtý.
Törende yazýlý haber ödülü, 14 Nisan
2009’da Zaman Gazetesi’nde yayýmlanan
"Silopi’ye buðday satmaya gitti, kemikleri
14 yýl sonra Elazýð’da bulundu" baþlýðýyla
yayýmlanan haberle Melik Duvaklý’ya
verildi. Duvaklý, ödülünü TGC Baþkaný
Orhan Erinç’in elinden aldý.
Yazýlý haber dalýnda jüri özel ödülü, 1
Aralýk 2009’da Radikal Gazetesi’nde
yayýmlanan "Gel de çýk iþin içinden"
baþlýklý haberle Ýsmail Saymaz’a verildi.
Görüntülü haber ödülünü NTV’de 2
Aralýk’ta yayýmlanan "Mahmur mülteci
kampý: Geri dönüþler sürecek mi?" baþlýklý
haberiyle Mete Çubukçu aldý.
Bu dalda jüri özel ödülü, CNN Türk
belgesel bölümünde çalýþan Günel
Cantak’a, "Duvar" adlý belgeseliyle verildi.
Fotoðraf ödülünü, "Bilge Köyü
katliamý" ve "Polisin IMF þaþkýnlýðý" adlý
fotoðraflarýyla Habertürk Gazetesi
Muhabiri Sedat Suna, bu dalda jüri özel
ödülünü ise Tekel iþçilerine Abdi Ýpekçi
Parký’nda polis müdahalesini görüntüleyen
"Göz yaþartan direniþ" baþlýklý seri
fotoðraflarýyla Hürriyet Daily News’ten
Selahattin Sönmez aldý.
Yerel gazetecilik ödülü ise Ardahan’da
dayanýklý olmadýðý gerekçesiyle boþaltýlan
23 Þubat Ýlköðretim Okulu’nun daha sonra
Halk Eðitim Merkezi olmasýný konu alan
"Güle oynaya çürük binaya" baþlýklý
haberiyle Fakir Yýlmaz’a verildi. (aa)
Kaymakam
Kaymakamlýk Yazý Ýþ.
Sos. Yar. ve Day.
Özel Ýdare
Nüfus
Belediye Baþkanlýðý
Milli Eðitim Müd.
Halk Eðitim Müd.
Askerlik Þubesi
Kapalý Spor Salonu
Devlet Hastanesi
Ýlçe Saðlýk Grup Bþk.
Tapu Sicil
C.Savcýlýðý
Adliye
Kütüphane
H.B.V Kültür Merkezi
Müze
Turizm Danýþma
Emniyet Amirliði
Karakol Amirliði
Jandarma
Ýlçe Tarým
Lise
Kýz Meslek Lisesi
Mal Müdürlüðü
Kadastro
Karaburna Belediye
Kýzýlaðýl Belediye
PTT.
T.M.O.
Türkiye Ýþ Bankasý
Ziraat Bankasý
Þoförler Cemiyeti
Esnaf Odasý
Tarým Kredi Koop.
TEDAÞ
Çiftci M.K.Baþkanlýðý
Rýfat Kartal Huzurevi
Sulucakarahöyük Gzts
Taþýyýcýlar koop
Nevþehir Seyahat
Þanal Seyahat
Mermerler Seyehat
Dergah Taksi Duraðý
Terminal Taksi
Huzurevi
Hacýbektaþ Noterliði
Hacýbektaþ Öðretmen evi
441 3009
441 34 10
441 39 77
441 31 01
441 31 02
441 37 44
441 30 16
441 30 48
441 30 10
441 35 20
441 30 15
441 36 32
441 32 49
441 35 38
441 30 18
441 30 19
441 33 94
441 30 22
441 36 87
441 26 97
441 36 66
441 38 08
441 30 20
441 37 74
441 31 08
441 30 56
441 35 37
453 51 30
455 61 29
441 35 55
441 30 11
441 35 00
441 33 26
441 30 74
441 37 42
441 32 76
441 31 42
441 36 80
441 33 38
441 39 47
441 20 06
441 30 43
441 33 59
441 21 73
441 25 25
441 27 97
441 33 38
441 35 23
441 31 20
GÖRÜÞLER
MMO YÖNETÝM KURULU BAÞKANI EMÝN KORAMAZ: Yatýrýmý
ve üretimi dýþlamak sürekli kriz üreten bir yapýyý doðurur
TMMOB Makina Mühendisleri Odasý (MMO) Makina, Endüstri,
Ýþletme, Sanayi, Uçak, Havacýlýk, Uzay, Sistem, Teknik Metod, Üretim
Mühendisliði öðrenimi almýþ mühendisleri kapsayan kamu kurumu
niteliðinde bir meslek kuruluþu.
1954 yýlýndan bu yana faaliyet gösteren MMO, hazýrladýðý projeler
ve raporlar ile ülke “kamu yararýný” gözeterek doðal kaynaklarýnýn
iþletilmesini, üretimin arttýrýlmasýný, yurt sanayinin ulusal çýkarlara
uygun yönde geliþmesini hedefliyor.
Önümüzdeki hafta sonu (10-11 Nisan) 43. Genel Kurulu toplanacak
olan MMO Yönetim Kurulu Baþkaný Emin Koramaz ile kriz, ülke
ekonomisi, sanayi ve mühendislikte son duruma iliþkin bir söyleþi
yaptýk.
Koramaz’a göre üretimi, yatýrýmý dýþlayan ve finansallaþmanýn esiri
olan ülke politikalarý aþýrý kýrýlgan, sürekli kriz üreten bir yapýyý
doðurdu.
“Türkiye’nin bugün yüz yüze olduðu gerçeklerin, istihdam özürlü
büyüme, yanlýþ sanayi ve tarým politikalarý ile büyük baðý vardýr”
diyen Koramaz, çalýþma yaþamýndaki kuralsýzlaþmanýn bir an önce
son bulmasý gerektiðini de belirtti.
»En güncel olandan, küresel ekonomik
krizden bahsederek baþlayalým. Türkiye bu
krize herhalde birden girmedi. Bu krizin
altyapýsý nasýl oluþtu?
Aslýnda kriz veya bunalým öðeleri
yapýsaldýr. Bunalým faktörleri, dünyada ve
Türkiye’de, 2008 öncesinde, kapitalizme
yapýsal bir form içinde birikmeye baþlamýþtýr.
Bu bunalým azalan kâr oranlarý, aþýrý
tüketimi koþullayan üretim fazlalarý gibi
yapýsal sorun ve ekonomik döngüler ile
þýmarýk bir þekilde uygulanan tam
serbestleþme, finansallaþma politikalarýnýn
açýk bir sonucudur.
1970’lerden beri kapitalizm,
sermayesinden çok krediye dayanmýþtýr.
Eskiden sermayeye dayanan düzen, daha
çok krediye, salt finansal mekanizmalar ve
hareketlere dayandý. Kýsaca kapitalizmin
son 30–35 yýllýk döneminin uygulamalarý,
bütün özellikleri, sektörel ve finansal yapý
özellikleriyle yalnýzca yeni liberal dönemin
deðil, 200–300 yýllýk bir modelin sona eriþini
göstermiþtir. Yaþadýðýmýz bunun bunalýmýdýr.
Emperyalizm, 1980’ler ve özellikle
sosyalist ülkelerin çözülüþünden sonra
egemenliðini tüm yeryüzüne yayarak dünyayý
neoliberal temellerde yeniden
biçimlendirmeye çalýþtý. Her ne kadar 2008
Ekim’inde patlayan büyük kriz kapitalizm
ve onun yeni liberal politikalarýnýn
sorgulanmasýna yol açmýþ olsa da
Türkiye’nin özellikle son 30 yýlýnýn bu açýdan
titizlikle sorgulanmasý gerekmektedir.
Finansallaþmanýn Esiri Olduk
»30 yýlý deðerlendirdiðimizde nasýl bir
tablo ile karþýlaþýyoruz?
Tüm dünyada serbestleþtirmeyle birlikte
finansal sermayenin kýsa dönemli spekülatif
nitelikli kararlarý ve çýkarlarýnýn sanayi
politikalarýný belirlediði ve onun önüne
geçtiði bir dönem, bir tür “lale devri”
yaþanmýþtýr. Türkiye’de 1980 sonrasý bütün
iktidarlar ve 2002’den itibaren de AKP
iktidarý üretim, yatýrým, planlama ve
sanayileþmeyi dýþlayan, finansallaþma
politikalarýnýn esiri olmuþtur. Ülkeye sürekli
sýcak para giriþi ve aþýrý dýþ borçlanmaya
dayalý politikalarla üretim, yatýrým zinciri
boþlanmýþtýr. Yüksek cari açýk, yüksek dýþ
borç ve süreklileþmiþ iþsizliðe dayalý, aþýrý
kýrýlgan, sürekli kriz üreten bir yapý böylece
oluþmuþtur. Genel çerçevesi ile böyle bir
tablodan bahsedebiliriz.
Türkiye ekonomisi krizlerle maluldür.
1980, 1988, 1994, 1999, 2001 birer krizdi.
2008’de baþlayaný ise hem birikmiþ hem de
kapitalizmi daha çok olarak, toplumu bu kez
daha kapsamlý olarak etkilemiþtir.
“Küreselleþme sürecine uyum”, “yapýsal
uyum”, “Avrupa Birliði’ne uyum”
programlarý ile özellikle bizim gibi geri
býraktýrýlmýþ ve geliþmekte olan ülkelerde
devletlerin iþlevleri ve ulusal ekonomileri
“dünya ekonomisi” denilen uluslararasý
sermaye çýkarlarýnýn gereklerine uyarlanma
yönünde bir hayli deðiþtirilmiþ durumdadýr.
Liberalizasyon da denilen serbestleþtirme
ekonomide baþat olgu oldu. Sonuçta bir tür,
yeni bir toplumsal formasyonun ortaya
çýktýðýný söylemek mümkündür. Bu “yeni”
sözcüðünü çok abartmayalým ama “eskiyeni” geçiþkenliðinde kýsaca yeni bir devlet,
yeni bir ekonomi, yeni bir “sosyal güvenlik”
sistemi ve piyasa koþullanmalarý altýndaki
yeni bir sosyal yaþam örgüsünden bahsetmek
mümkündür.
24 Ocak kararlarý ve 12 Eylül faþizmi
ile baþlayan bu süreçte çýkarýlan bütün temel
yasal, anayasal deðiþiklikler hep bu yönde
olmuþtur. 1980 sonrasýnda Türkiye, yeni
liberal bir deðiþim ve dönüþüm süreci
yaþamýþtýr.
Temel çerçevesi emperyalist merkezlerde
ve IMF, Dünya Bankasý, OECD, Dünya
Ticaret Örgütü, Avrupa Birliði kanalýyla
çizilen bu programlar uyarýnca ücretlerin
azaltýlmasý, esnek üretim, emek piyasalarýnýn
kuralsýzlaþtýrýlmasý ve güvencesiz istihdam
modelinin yaygýnlaþtýrýlmasý söz konusudur.
»Sizce, krizin Türkiye’deki etki gücünün
sanayileþme tarzýyla olan ilgisi nedir?
Þöyle ki sanayimiz on yýllardýr
iktidarlara, dünya ve ülke konjonktürüne,
IMF, Dünya Bankasý, Gümrük Birliði,
Avrupa Birliði, Dünya Ticaret Örgütü
tarafýndan belirlenen politikalara baðlý
olarak fason üretime yönlendirilmiþtir.
Sanayi üretiminin büyük oranda KOBÝ
ölçeðine indirilmesi, üretim ve düþük
teknolojili ihracatýn yapýsal olarak, yüzde
71,5 oranýnda ithal girdilere baðýmlý kýlýnmýþ
olmasý söz konusudur. Gümrük vergileri,
kotalar ve ithalattaki tüm kýsýtlamalarýn
ortadan kaldýrýlmasý, kamu sanayi
iþletmelerinin ve hizmetlerinin
özelleþtirilmesi ve finans hareketlerinin
serbest býrakýlmasý yoluyla doðrudan
yabancý sermayeye yatýrým yani “gel, al,
sömür, götür” olanaklarý saðlanmýþtýr.
Burada “sanayileþme stratejisi”
unsurlarý bulunmadýðýný özellikle belirtmek
isterim. Nitekim sanayi sektörü, bugün
hizmet ve tarýmdan sonra gelmekte ve
yýllardýr sanayi istihdamý yüzde 20’yi ancak
bulmaktadýr.
Sanayinin ikinci plana itilerek hizmet ve
finans sektörlerinin desteklenmesi sonucu
imalat sanayi yatýrýmlarýnýn toplam
yatýrýmlar içindeki payýnda ciddi düþüþler
söz konusudur. Bu oran 1970’te yüzde 40,
1980’de yüzde 28,5 düzeyindeyken
günümüzde yüzde 14’lere kadar gerilemiþtir.
1980’den günümüze sanayide yatýrým
yoðunluðunda ise yüzde 32’den 10’lara inen
bir düþüþ söz konusudur. Böylesi bir “sanayi
politikasý” doðal ki bunalým, iþsizlik ve
yoksulluk üretecektir. Kriz denilen ekonomik
sosyal bunalýmýn gerçek tezahür mecrasý
buradadýr.
Gerçek Ýþsizlik Yüzde 24
»Þüphesiz bu bunalýmýn istihdama da
yansýmalarý yoðun þekilde oldu. Son
açýklanan iþsizlik rakamlarý için ne
dersiniz?
Devletin sosyal alandan çekilmesi;
eðitim, saðlýk, sosyal güvenlik alanlarýnýn
piyasaya açýlmasý, daha önce bahsettiðim
yapýsal uyum programlarýnýn ruhunu
oluþturuyor. Kýsaca devlet sosyal iþlevini
yitirirken emeði disipline edici, kýsýtlayýcý
iþlevleri artýrýlmýþ; esnek üretim ve
güvencesiz çalýþma biçimleri 2003’te
çýkarýlan 4857 sayýlý yeni Ýþ Yasasý, 4/C vb.
diðer uygulamalarla yaygýnlaþmýþtýr.
Mevcut sanayi ve “büyüme” politikalarý
istihdamý net bir þekilde dýþlamýþ, ucuz
iþgücü sömürüsüne dayanmýþtýr. Bugün
istihdamda sanayi sektörü, hizmet ve
tarýmdan sonra gelmektedir. Son 40 yýlda
istihdam tarým aðýrlýklý yapýdan hizmet
aðýrlýklý yapýya dönüþmüþtür.
1988’den 2009’a iþsizlik oraný resmi
rakamla yüzde 8’den yüzde 14’e; gerçek
iþsizlik ise iþ arama umudunu kaybettiði için
iþ aramayanlarla birlikte yüzde 24’e
yükselmiþtir. Yalnýzca son krizde iþten
çýkarýlanlar toplam sanayi istihdamýnýn
yüzde 20’sine ulaþmýþtýr. Herhangi bir sosyal
güvencesi olmaksýzýn çalýþan kayýtdýþý iþgücü
oraný yüzde 43,8 oranýndadýr. Türkiye’nin
bugün yüz yüze olduðu gerçeklerin, istihdam
özürlü büyüme, yanlýþ sanayi ve tarým
politikalarý ile büyük baðý vardýr.
Sömürüden iþsizlik, yoksulluk, güvencesiz
çalýþma biçimlerine dek TEKEL iþçilerinin
dikkat çeken mücadelesi bu nedenle çok
önemlidir. Yýllardýr bizlerin, TMMOB’nin,
mesleki demokratik kitle örgütleri ve
toplumcu iktisatçýlarýn dile getirdiði
gerçekler, artýk tek tek bütün çýplaklýðýyla
ortaya çýkmaktadýr.
»Mevcut durumun mühendislik
açýsýndan da deðinilmesi gereken yanlarý
olsa gerek. Çok sayýda mühendis de iþsiz
kaldý. Ayný zamanda AKP’nin yaptýðý bir
düzenlemeyle yabancý mimar, mühendis
ve þehir plancýlarýnýn akademik
yeterliliklerini kanýtlamalarýna gerek
kalmadan Türkiye’de çalýþmasýna fýrsat
veren bir düzenleme de yapýldý. Bunlarýn
tümünü yan yana deðerlendirdiðimizde,
mühendislik alaný açýsýndan nasýl bir tablo,
nasýl bir çalýþma yaþamý görünüyor?
Mühendislik açýsýndan durum hiç iç açýcý
deðil. Dünya Ticaret Örgütü anlaþmalarýnýn
altýna imza atan Türkiye, mühendislik
hizmetlerini de yabancý sermayeye açmýþtýr.
Bahsettiðiniz yabancý mühendislerin
akademik yeterliliklerini bugüne kadarki
uygulamanýn aksine kanýtlamaksýzýn
Türkiye’de hizmet vermelerine olanak
tanýyan deðiþikliði iktidar gizlice yapmýþtýr.
Dikkat edin, çok ilgisiz bir yasada, “Amme
Alacaklarýnýn Tahsil Usulü Hakkýnda
Kanunda Deðiþiklik Yapýlmasýna Dair
Kanun”a eklenen bir madde ile Yabancýlarýn
Çalýþma Ýzinleri Hakkýnda Kanunun 12.
maddesi kamuoyunun dikkatlerini çekmeden
deðiþtirildi. Diðer yandan Cumhurbaþkanlýðý
Devlet Denetleme Kurulu, TMMOB’un da
içinde yer aldýðý meslek örgütleriyle ilgili
zehir zemberek bir raporu Baþbakanlýða
iletti. Fakat bizim tarihimiz, bu ve benzeri
baskýlara karþý mücadelelerle doludur.
Mühendislik sorunlarý ile ülke sanayisi ve
ekonomisinin sorunlarýnýn iç içeliðinden
hareketle ülkemiz, sanayi, halkýmýz ve meslek
çýkarlarýmýz doðrultusundaki mücadeleden
asla geri durmayacaðýz.
Diðer yandan, gerçekte nitelikli iþgücü
ile üretim teknolojisi birbirine baðýmlý
olmakla birlikte ne yazýk ki bugünkü sanayi
yapýlanmasý içinde, birçok alt sektörde
üretim teknolojisi ve üretimin yapýsal
örgütlenmesi, nitelikli iþgücü istihdamýna
olanak vermiyor. Bu nedenle mühendis
istihdamýndan yüksek katma deðerli üretime
ve mühendislik sanayilerde ithalat
baðýmlýlýðýna dek birçok sorun iç içedir.
Eðitimli Genç Nüfus Ýþ Bulamýyor
»Sanayide mühendis istihdamýnýn
durumu nedir?
Ýstihdam boyutuyla baktýðýmýzda, 2008
yýlý itibarýyla sanayi sektöründe çalýþan 4,4
milyon kiþinin ancak 304 bini yani yüzde
7’si yüksek öðrenimli; onun içindeki
mühendis sayýsý ise 64 bin ile yüzde 21
oranýndadýr. Bu 4,4 milyon çalýþan içindeki
mühendis oraný ise yüzde 1,45 oranýndadýr.
Kýsaca mühendis istihdamý çok azdýr. Sanayi
iþletmelerinin büyük bir bölümü olan
KOBÝ’lerin yüzde 46’sýnda yüksek eðitimli
personel çalýþtýrýlmamaktadýr.
Son 5 yýlda eðitimli iþgücü iþsizliðinde
artýþ görülmektedir. 2009’da eðitimli genç
nüfusta iþsizlik oraný yüzde 28’e yükselmiþtir.
Mühendislerin ekonomik durumu son on yýl
içinde giderek bozulmuþ, ücret ve
maaþlarýnda gerileme yaþanmýþtýr. Esnek
istihdam, güvencesiz istihdam biçimleri
mühendisleri de kapsamaktadýr.
Diðer yandan Ýþ Güvenliði Mühendisliði,
kamuda gerçekte benimsenmemekte, bütün
çalýþma yaþamý ve sanayide, hizmet
sektörlerinde çok önemli olan bu disiplin,
teknik eleman ile eþitlenmekte ve iþçi saðlýðý,
iþ saðlýðý ve güvenliði piyasaya açýlarak
kuralsýzlaþtýrýlmaktadýr.
»AKP’nin, deðindiðiniz
Cumhurbaþkanlýðý Devlet Denetleme
Kurulu raporu kanalýyla TMMOB üzerinde
de bir baský iklimi yaratmaya çalýþtýðýný
söyleyebiliriz. AKP “demokratik açýlým”
yaptýðýndan söz ederken, aslýnda birçok
baðýmsýz, toplumsal kurumun üzerinde
vesayet de oluþturmaya çalýþýyor. Kendi
alanýnýzdan hareketle, ülkeye yayýlan “AKP
tarzý demokratikleþmenin yansýmalarýndan
söz edebilir misiniz?
En özlü haliyle AKP, ABD çýkarlarý
doðrultusunda devleti ve siyaseti de yeniden
yapýlandýrýp tekelci otoriter bir düzen
kurmayý amaçlýyor. TMMOB ise her tür
antidemokratik yönelimle birlikte
serbestleþtirmelere, özelleþtirmelere,
taþýnmazlarýn satýþýndan yerel yönetimlerin
talan ve ranta dayandýrýlmasýna karþý ciddi
direnç göstermiþtir. Kýsaca AKP bu nedenle
TMMOB ve diðer meslek örgütlerini hedef
almýþtýr. Ancak Odamýz ve TMMOB, bu
söyleþide deðindim bütün bu konularý birer
mücadele, yerli üretim, planlama, kalkýnma,
sanayileþme, istihdam ve toplumsal refah
bütünlüðünde birer mücadele konusu olarak
ele almaktadýr. Gerçek demokratikleþme bu
mücadelenin ufkundadýr. AKP kendisi için
demokrasi, yani egemenlik alaný oluþturma
peþinde. Yoksa “Kürt Açýlýmý”ndan kýsa bir
süre önce “ya sev ya terk et” der miydi?
Yapýlmak istenen Anayasa deðiþiklikleri de
özünde otoriter, liberal bir çerçevede
belirlenmektedir. Bu arada oltalara takýlan
kimi yemlerin, AKP’nin antidemokratik
karakterini ortadan kaldýramayacaðýný
görmemiz gerek derim.
BirGün
Hepimiz Gogol’un ‘Palto’sundan çýktýk’
sözü, Batý edebiyatýnýn mihenk taþlarý olan
Ýlyada ve Odysseia için de geçerlidir.
Homeros’un, Batý edebiyatýnýn tartýþmasýz
klasikleri olan bu iki eseri, Dante ve Joyce
gibi Avrupa edebiyatýnýn ünlü yazarlarýnýn
eserlerini de doðurur. Çok katmanlý
metinleriyle bu yazarlar, Homeros’un anlam
zenginliðini ortaya çýkarýrken kendi bakýþ
açýlarýný da ortaya koyarlar.
Alberto Manguel, Versus Yayýnlarý’nýn
‘Dünyayý Sarsan Kitaplar’ serisinden
yayýmlanan Ýlyada ve Odysseia: Homeros
adlý yapýtýnda, bu efsanevi þiirlerin Batý
edebiyatýndaki metinlerarasý yolculuðuna
odaklanýr. Homeros’un yüzyýllýk
yorumlarýný, dönemsel sýrayla okurlara
aktararak yakýn okuma gerçekleþtiren
Manguel, yapýtýný daha anlaþýlýr kýlmak için
her iki eseri kýsaca anlatýr. Bunun ötesinde,
Homeros’un bir zamanlar yaþadýðýný
gösteren biyografilere çalýþmasýnda yer
ayýran Manguel, yaþlý ozanýn gerçek ailesinin
Odysseus’un ailesine benzediðini ifade eder.
Hatta buna inanmayan 19. yüzyýl þairi
Samuel Butler, Homeros’un genç ve güzel
bir Sicilyalý kadýn olduðunu yazar. 1954’te,
Ýtalyan yazar Alberto Moravia da
Homeros’un savaþ sonrasý döneminin
anlatýcý-yönetmeni, ‘halka yönelik
izlencelik’ sýfatýndan türediðini söyler.
Ancak, Manguel’e göre Homeros’un sözlü
gelenekten yazýlý geleneðe geçiþte bir sembol
olarak yüklendiði anlam, onu ölümsüz bir
kiþilik haline getirir. Manguel, Homeros’un
gerçekten yaþayýp yaþamadýðýna dair
söylentilere de açýklýk getirir. Zira eski
Yunan’ýn kör bilgesinin dilden dile dolaþan
söylenceleri, yüzyýllar içinde onun varlýðýný
hayalet yazara dönüþtürür.
Öyle ki, Fransýz edebiyatýnýn büyük ismi
Flaubert, 1850’de kaleme aldýðý Kliþeler
Sözlüðü adlý el kitabýna ‘Homeros: Hiç
Yaþamadý’ bölümünü yazar. Manguel ise,
bu kadim yazarý, Shakspeare ve Cervantes’le
kýyaslayarak Oscar Wilde’ýn “yaþamlarý
dehalarýnýn muhafazasý, eserleriyse
yeteneklerinin ürünü olan yazarlar vardýr”
sözünü hatýrlatýr. Ona göre Homeros,
dehasýyla yaþamýný koruyan; eserlerinin,
yeteneðinin ürünü olduðu gerçeði okurlarý
tarafýndan anlaþýlan büyük bir dehadýr.
Modern bireyin doðuþu
Troya Savaþý’ný konu alan Ýlyada’nýn
asýl meselesiyse, güzel Helen’in, Troyalý
Paris tarafýndan kaçýrýlmasýdýr. Destanýn en
ilgi çekici yaný zengin karakterleriyle,
uygarlýk kavramýný sorgulamasý ve savaþýn
dehþetini insan psikolojileri üstünden
anlatmasýdýr. Destan, psikolojiye ‘Aþil
topuðu’ kavramýný kazandýran ve sýradan
insanýn zaaflarýný ve tanrýsal iktidarla olan
mücadelesini temsil eden Akhilleus’un,
kölesi Briseis’in tanrýlarýn oyunlarýyla
elinden alýnmasýna küserek, savaþtan
çekilmesiyle baþlar.
On yýllýk kuþatmanýn sonucunda iki
gözde kahramanýn çarpýþmasýyla süren
Troya Savaþý’nýn galibi yoktur aslýnda.
Paris’in kaybediþinden sonra Akhilleus’un,
dostu Patroklos’u öldüren Hektor’u kent
surlarýnýn dýþýnda atlý arabasýnýn arkasýna
baðlayarak sürüklemesi destanýn ünlü son
sahnesidir. Ýntikam hýrsýyla, yas kavramýnýn
anlamýný yitiriþini sergileyen bu sahne, kral
Priamos’un, tanrýlarýn öðüdüne uyarak
Akhilleus’a oðlunun ölü bedenini geri
vermesi karþýlýðýnda kan parasý ödemesiyle
son bulur. Epik þiir, Hektor’un, kadýnlarýn
aðýtlarý arasýnda yükselen cenaze töreniyle
biterken, artýk yalnýz bir birey olarak ölen
kahramanýn klan tarafýndan nasýl
kutsallaþtýrýldýðýný da gösterir. Troya’nýn
düþüþünden sonraki on yýlý anlatan Odysseia
ise, savaþ sonrasý kaybolan ve evine dönmek
için tanrýlarýn gazabýný alt ederek bir dizi
deniz yolculuðu yapan Odysseus’un
öyküsüdür.
Büyücü Kalypso’nun esaretinden,
prenses Phaiak’ýn evlilik önerisinden,
Zeus’un öfkesinden, sirenlerden,
Tepegözlerden, büyücü Kirke ile canavar
Skylla’dan kurtulup bilici Teiresias’ýn
yardýmýyla ölüler diyarýndan geçerek nihayet
yýllar sonra eve dönen Odysseus, taliplerini
oyalayan sadýk karýsý Penelopeia ve oðlu
Telemakhos’a, Ithake ise barýþa kavuþur.
Tarihin, birey öyküleri üzerinden yeniden
yazýlmasýna öncülük eden Homeros’un
metinleri, insanlarýn o dönemdeki göçlerinin
de belirli bir güzergâh üstünden haritasýný
gösterir. Calvert ve Schielmann gibi
tarihçiler Troya’nýn bugünkü yerini tespitte
Homeros’u kaynak almakta tereddüt ederek
çekiþseler de, Homeros bir biçimde
öyküleyici-tarih geleneðinin de baþlangýcýdýr.
Bununla beraber, bilhassa modern dönemde
Margaret Atwood gibi yazarlar tarafýndan
gerçekleþtirilen Odysseia’nýn feminist
okumalarý, bu destanlarda ve eski Yunan’da
var olduðu bilinen kadýn düþmanlýðý ile
ataerkinin eleþtirisidir.
1990’da ise Karayipli þair Derek Walcott,
arka planýnda Karayipleri konu alan, çaðdaþ
Ýngilizce ile Creole karþýmý bir dille
Odysseai’yý yeniden Omeros olarak yazar.
Walcott, Ölüler Diyarý’ný ziyaret eden siyah
kölelerin, ülkeleri Afrika’ya dönme
düþlerinin asla ulaþamayacaklarý bir Ýthake
imgesine dönüþmesini sonsuz sürgün
temasýyla anlatýr.
Ýslam’da ve hýristiyanlýkta Homeros
Modern edebiyatýn kendisinden önce ise,
Vergilius ve Dante’nin dünyasýnda,
Homeros’un nasýl Hýristiyanlaþtýðýný da
anlatýr Manguel. Ve Vergilius’un, Homeros’u
bir Latin yazarýna dönüþtürerek Roma
edebiyatýnýn muazzam eserlerinden biri olan
Aineias destanýný yarattýðýný söyler. Bu
baðlamda, devletin kurucusu olarak ozan,
destan iliþkisi de açýða çýkar; Roma’nýn ilk
mit yaratýcýsý, Vergilius’un yorumladýðý
Homeros’tur. Vergilius’tan sonraki Hýristiyan
Roma’da da Homeros’un pagan edebiyatý
kendi yerini alarak, yeni öykülere öncülük
eder.
Þüphesiz ondan en çok etkilenen þair ise
Dante’dir. Ünlü eseri Ýlahi Komedya’nýn
‘Cehennem’ bölümünde, Aineias ile
Odysseus’un dönüþ yolculuðunda
uðradýklarý ‘Ölüler Diyarý’ný yeniden
yazarak kendini Vergilius’un kýlavuzluðunda
cehenneme sokar. Bu sahne, Dante
üzerinden Blake, Shelley ve Verlaine gibi
Romantik þairlerin metinlerine de ilham
olurken edebi bir tür olarak destanýn,
yazarlarýn tanrýsallýkla imtihaný olarak da
okunabileceðini gösterir.
16. yüzyýlda ise Montaigne, Racine ve
Pascal’la birlikte klasik Fransýz tiyatrosunun
tragedya yapýsýný bu iki destan oluþturur.
Yine modern þiire geçiþte bu metinleri
kaynak almayan þair yok gibidir. Alexander
Pope’tan, Philip Sidney’e, modern dönemde
T.S. Eliot ve Matthew Arnold’ da kadar pek
çoðu Homeros’u yeniden yorumlarlar. Son
kertede Homeros, modern Batý þiirinin
kurucu epik þairi olarak yerini alýrken
nihayet Joyce’un Ulysses’iyle sürgün bir
Ýrlandalýya dönüþür.
Homeros’un, Batý dünyasý kadar Doðu
edebiyatýndaki referanslarý da dikkat
çekicidir. ‘Ýslam’da Homeros’ adlý çarpýcý
baþlýðýnda Manguel, Homeros’un, yabancý
edebiyatlarýn Arapçaya çevrilmesi yoluyla
Doðu edebiyatýna girdiðini belirtir. 1001
Gece Masallarý’nýn haylaz Sinbad’ýnýn pek
çok öyküsü, hilekâr Odysseus’un öyküleriyle
benzerlik taþýrken Hint Destaný Kelile ve
Dimne’de bu öykülerle paralellik taþýr.
Manguel, kitabýn sonunda Borges’in
1958’de yazdýðý ‘Ölümsüz’ adlý öyküsünün
giriþ alýntýsýna atýfta bulunur: “Süleyman
dedi ki: Yeryüzünde yeni bir þey yoktur.
Yani Platon bilgi külliyen anýmsamadýr
tasavvuruna ulaþtýysa, Süleyman da yenilik
külliyen unutuþtur yargýsýna varmýþtýr.” Ve
Homeros’un, Ýlyada ve Odyssesia’sýnýn her
devirde yorumlanan modernpost-modern,
eski-yeni ayrýmýný bir arada barýndýran içsel
yapýsýnýn dönüþümü saðladýðýný söyler.
Bireyin, Batý’dan Doðu’ya uzanan benlik
mücadelesinin, tanrýlar, kader, iktidar ve
zaaf gibi kavramlar eþliðindeki çok katmanlý,
lirik bir yakýn okumasý olan Ýlyada ve
Odysseia: Homeros eseri, Batý edebiyatýnýn
bu iki kült eserinin yüzyýllardýr temel bir
alt metine dönüþme serüvenini edebi bir
keyifle anlatýyor.
ÝLYADA VE ODYSSEAÝ: HOMEROS
Alberto Manguel
Çeviren: Algan Sezgintüredi
Versus Yayýnlarý
2010
250 sayfa, 16 TL.
Radikal Kitap
Kayseri Ticaret Odasý Yönetim Kurulu
Baþkaný Hasan Ali Kilci, Kayseri’de ekmek
fiyatlarýna zam yapýldýðýný belirterek,
“Pazartesi gününden itibaren ekmekler 65
kuruþtan satýlacak” dedi.
Kilci düzenlediði basýn toplantýsýnda,
KTO Yönetim Kurulu olarak zam kararýnýn
bir yýl önceden alýndýðýnýn altýný çizerek,
“3 aydýr firmalarýn kendi aralarýnda çok
gereksiz rekabeti vardý. Bu durum en çok
bizi üzdü. Ekmeðin kaliteli olmasý
konusunda çok itiz davrandýk. Üyelerimiz
yerine vatandaþlarýmýzý koruduk” dedi.
Fýrýncýlarýn rekabeti sýrasýnda, ekmeðin
kalitesinin düþürülmemesine büyük önem
verdiklerini bildiren Baþkan hasan Ali
Kilci, “Ekmeðin gramajý ile oynayanlarý
da ayýpladýk. Kalitede rekabet konusunda
üyelerimize çok ciddi baskýlarýmýz oldu.
Biz kanunun bize verdiði yetkileri sonuna
kadar kullandýk” ifadelerinde bulundu.
Kilci, bir yýl önce alýnan zam kararýný
sektöre sitem ettikleri için
uygulamadýklarýný belirterek, “Ancak son
günlerde girdi maliyetleri yükselince üretici
de zor duruma düþtü. Son günlerde de
üyelerimiz istediðimiz seviyeye geldiler.
300 gram ekmeðin 75 kuruþtan satýlmasýný
istediler. Biz yine vatandaþlarýmýzýn
menfaatini koruyarak 65 kuruþtan
ekmeklerin satýlmasý için karar aldýk” diye
konuþtu.
KTO Baþkaný Hasan Ali Kilci,
ekmeklerin Pazartesi gününden itibaren
65 kuruþtan satýþa sunulacaðýný duyurdu.
Kent Haber
Sulucakarahöyük/ KIRÞEHÝR
Kýrþehir Ticaret ve Sanayi Odasý Baþkaný
Müfit Göçen, Tarým ve Köy iþleri Bakanlýðý'nýn
kararý ile çiftçiye ekipman ve makine desteði
vereceðini söyledi.
Kýrþehir TSO Baþkaný Müfit Göçen, Tarým
ve Köy iþleri Bakanlýðý'nca yapýlan açýklamada,
Makine ve Ekipman Alýmlarýnýn desteklenmesi
hakkýnda teblið hükümleri kapsamýnda Makine
ve Ekipman müracaatlarýnýn 18 Mart 2010
tarihinde baþladýðýný söyledi. Göçen, "Söz
konusu müracaatlar 45 gün süre ile Ýl Tarým
Müdürlüðüne yapýlacak olup, 03 Mayýs 2010
tarihi mesai bitiminde sona erecek. Destekleme
programý çerçevesinde, anýza direkt ekim
makinesi, arýcýlýk makine ve ekipmaný, balya
makinesi, basýnçlý sulama sistemi kurulmasý,
canlý balýk nakil tanký, çayýr biçme makinesi,
çeltik fide dikim makinesi, el traktörü, file
sistemi kurulmasý, biçer baðlar, hububat harman
makinesi, lazerle tefsiye aleti, mýsýr hasat
tablasý, mibzer, motorlu týrpan, pamuk toplama
makinesi, pancar sökme makinesi, patates
sökme makinesi, pülverizatör, rüzgar makinesi,
sap parçalama makinesi, sap toplama saman
makinesi, silaj makinesi, soðuk hava tesisatlý
taþýma aracý, süt saðým ünitesi ve soðutma
tanký, gübre daðýtma makinesi, taþ toplama
makinesi, diskaro-goble, yem hazýrlama
makinesi, zeytin hasat makinesi ve tambur
filtre makine ve ekipmanlarý hibe desteði
verilecek" dedi.
Göçen, "Hibe desteklerinin üst sýnýrý
bireysel baþvurularda 50 bin TL'lik yatýrým
tutarýndaki projelerin 25 bin TL'si tüzel kiþi
baþvurularýnda gerçek kiþiler için 100 bin TL'lik
yatýrým tutarýndaki projelerin 50 bin TL'si ve
tüzel kiþiler için 200 bin TL'lik yatýrým
tutarýndaki projelerin ise 100 bin TL'si hibe
olarak verilecek" þeklinde konuþtu.
Kent Haber
Sulucakarahöyük/ KAYSERÝ
Sulucakarahöyük/ KAYSERÝ
Erciyes Üniversitesi'nin en büyük
organizasyonlarýndan biri olarak kabul
edilen 'Erciyes Film Festivali'nin sonuçlarý
açýklandý.
Sabancý Kültür Merkezi'nde gerçekleþen
ödül törenine Erciyes Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Fahrettin Keleþtemur, Ýletiþim
Fakültesi Dekaný Prof. Dr. Hamza Çakýr
ve hayýrsever Süleyman Çetinsaya ile
hanýmý Nurcan Çetinsaya katýldý. Törenin
açýlýþ konuþmasýný yapan Ýletiþim Fakültesi
Dekaný Prof. Dr. Hamza Çakýr, "50'nin
üzerinde üniversiteden katýlým vardý. Çeþitli
üniversitelerden emek olduðu için hepsine
tebriklerimiz sonsuz. Fakat bu bir yarýþma
ve jüri tarafýndan 12'ye indirildi. 4'üne paralý
ödüller vereceðiz. Beykent, Baþkent,
Anadolu ve Selçuk Üniversitelerinden,
TRT'den temsilcilerden oluþan jürimiz uzun
deðerlendirmeler sonucunda dereceye
girenleri belirledi. Hayýrlý olmasýný
diliyorum" dedi. Hayýrsever Süleyman
Çetinsaya ise iþin en kolay tarafýnýn
hayýrseverlik yapmak olduðunu söyleyerek,
"Baþarýlarýnýzdan gurur duydum.
Fakültemizin bu kadar kýsa sürede baþarýlý
olmasý bütün hocalarýmýzýn gayreti sonucu
olmuþtur. Bizler iþin en kolayýný
hayýrseverlik tarafýný yapýyoruz. Bu ödüller
kolay alýnmaz. Ben emek ne demek iyi
bilirim. Sizinle gurur duyuyorum"
ifadelerini kullandý.
Yarýþmada Selçuk Üniversitesi'nden þair
Bedri Rahmi Eyüboðlu'nun oðlunun
anlatýmýyla Bedri Rahmi Eyüboðlu'nun
yaþamýný anlatan 'Babama Son Kez
Dokunuyorum' adlý filmiyle Sema Yeþiltaþ
mansiyon ödülünü alýrken, Kýrgýz Manas
Üniversitesi'nden Alican Nasirov 'Kýþla'
isimli filmiyle 3., Ýstanbul'da ki midyecilerin
hayatýndaki zorluklarý anlatan 'Karakabuk'
adlý filmiyle Erciyes Üniversitesi'nden
Kerim Abanoz 2. ve geçen yýlda yine
birincilik ödülünü almýþ olan Musa Ak'ýn
Beyþehir gölündeki Mada Adasýnda
yaþayanlarýn yaþam biçimi ve hayatýndaki
zorluklarý iþlediði 'Mada' adlý filmiyle
Erciyes Üniversitesi 1.'lik ödülü aldý.
Kent Haber
aracý ile
Kayseri'deki Tarým
ve Hyvancýlýk
Fuarýna düzenlenen
geziye, Tarým ve
Hayvancýlýkla
doðrudan ilgilenen
il ve Ýlçelerde önder
ve örnek bir grup
çiftçi ile birlikte, Ýl
Müdür Yardýmcýsý
Harun Toker, Çiftçi
Eðitim ve Yayým
Þube Müdürü
Hasan Özçelik,
ÇEY Þube
Müdürlüðünde
görevli Tekniker
MUSTAFA SÜMEN
Sulucakarhöyük/ KIRÞEHÝR
Kýrþehir Tarým Ýl Müdürlüðü
Kýrþehir'deki bir grup çiftçiyi Kayseri'deki
"Tarým ve Hayvancýlýk Fuarýna " götürdü.
Tarým ve Hayvancýlýk Fuarý, Kayseri
Fuar Merkezinde Atlas Fuarcýlýk A.Þ
tarafýndan 01-04 Nisan 2010 tarihleri
arasýnda düzenlendi.
Tarým Ýl Müdürlüðün tahsis ettiði servis
Musa Koçtürk katýldý.
Fuar'da stantlar ve tarýmsal ekipman
reyonlarý çiftçiler tarafýndan beðeni ile
izlendi ve notlar alýndý. Yapýlan bu gezi ile
Tarým ve Hayvancýlýðý daha kolay bir hale
getirmek amaçlanýyor. Yeniliklerin ve
geliþmelerin takip edildiðini belirten
yetkililer, "zor durumdaki çiftçilerin yeni
planlar ve uygulamalarý görmesini istedik"
dediler.
Kent Haber
7
Soner Semih Sipahi, 18 yaþýnda bir lise
öðrencisiydi. Ýntihar ederek yaþamýna son verdi.
Çünkü annesi 2 ay önce kendisi ve kardeþinin
dershane parasýný ödeyemediði için cezaevine
konulmuþ ve Soner de annesinin bu yüzden
cezaevine girmesini kabullenememiþti.
Soner’in annesi ve þoför olan babasýnýn
çocuklarýný dershaneye gönderirken amaçlarý,
milyonlarca anne baba gibi çocuklarýnýn
girecekleri sýnavlarda diðer çocuklardan daha
“baþarýlý” olmasý –daha yüksek puan almasý- ve
iyi bir gelecek saðlayacaðýný düþündükleri
üniversiteye girebilmesiydi. Böylece çocuklar,
emek piyasasýna yani çalýþma yaþamýna daha
nitelikli emek gücü olarak girecek ve daha kolay
iþ bulup, daha yüksek bir ücretle
çalýþabileceklerdi. Baþka bir söyleyiþle çocuklarý
kendileri gibi sýkýntý çekmeyecek daha refah
içerisinde yaþayacaklardý.
Soner’in ailesi gibi milyonlarca aile, eðitimi
çocuklarý için daha iyi bir yaþamýn anahtarý
olarak görmektedir. Zira kapitalist sistem, daha
önceki sistemlerden farklý olarak insanlarýn
toplumsal sýnýflar arasýnda geçiþ yapabileceði
yanýlsamasý yaratýr. Örneðin köleci toplumda ya
da feodal toplumda kölenin, serfin ya da
köylünün aristokrasi içine girebilmesi mümkün
deðildir. Oysa kapitalizmde “baðýmsýz” imiþ gibi
görülen iþçi sýnýfýndaki bireylerin kiþisel azimle
(Güncel tabiriyle performansla) yüksek gelirli
ve statülü bir düzeye gelebileceði ve hatta burjuva
sýnýfýna dahil olabileceði umudu verilir. Böylece
burjuvazinin ve onun yüksek gelirli, yüksek
statülü çevresinin sahip olduðu ayrýcalýklarýn bir
baþarýnýn sonucu olduðu; bunlara ulaþamayýp
emekçi sýnýf içinde kalanlarýn ise kendi tembellik
ya da beceriksizliklerinin bir sonucu olduðu
düþüncesi hakim kýlýnmaya çalýþýlýr. Bunun
sonucunda da iþsizlik, yoksulluk, güvencesiz ve
yoðun çalýþma gibi sorunlarla karþý karþýya olan
emekçiler, bunlarýn sistemden deðil kendilerinden
kaynaklandýðýný düþünür ve sistemi
sorgulamazlar.
Ýþte bu aldatýcý süreçte eðitim, baþarýnýn yani
sýnýf atlamanýn bir aracýymýþ gibi gösterilir ve
Soner’in ailesi gibi çocuklarý için daha iyi bir
yaþam hayali kuranlarýn ödeme güçlerinin
üzerinde de olsa eðitime daha fazla para
harcamalarý saðlanýr. Böylece bir taraftan,
metalaþan eðitim üzerinden birileri yüksek kârlar
edinirken, diðer taraftan da bireysel kurtuluþ
yolu arayanlarýn sistemi sorgulamalarý ve
deðiþtirmek için mücadele etmeleri engellenmiþ
olur. Geriye de hayal kýrýklýklarý, yaþanamayan
çocukluk ve gençlik dönemleri, bireysel kurtuluþ
masalýyla uyutulmuþ ve diðer emekçilerle rekabet
ederek kurtulabileceðini zanneden bir toplum
kalýr.
Daha baþýnda olduðu yaþama son veren Soner
ve Soner’in ailesinin yaþadýklarý, kapitalizmin
ve onun eðitim anlayýþýnýn mengenesine sýkýþmýþ
milyonlarca insanýn içinde bulunduðu durumun
en acý biçimiyle görünür olmuþ halidir. Yani
Soner’in ve ailesinin baþýna gelenler Türkiye’deki
tüm emekçi ailelerin içinde bulunduðu durumu
yansýtmaktadýr. Sistemin eðitim üzerinden
oynadýðý bu oyunu fark edip, buna karþý
mücadeleye giriþilmediði sürece de maalesef
pek çok genç yaþam ya Soner gibi sonlanacak
ya da hayal kýrýklýklarý ve acýlar içinde devam
edecektir.
(Evrensel)
ÝSMAÝL SAYMAZ
ÝSTANBUL - Ýçiþleri Bakanlýðý’nýn,
Hrant Dink cinayetinde kusur ve ihmalleri
görülen polislere dair ön inceleme raporu
uyarýnca Ýstanbul emniyetinde görevli biri
amir, ikisi komiser, beþ polise soruþturma
izni verildi. Kararda; polis memurlarý
Bahadýr Tekin ve Özcan Özkan’ýn 17
Þubat 2006’da Trabzon emniyetinden
gönderilen, Yasin Hayal’in Dink’e yönelik
ciddi eylem yapacaðý kaydý sonrasýnda,
ihbarda geçen Ümraniye’deki adrese
gitmeyip, cinayeten sonra, gitmiþ gibi
sahte tutanak tuttuðu saptandý. Müfettiþleri
bu iki polisin ayný gün Fatih’te bir kiþiyi
takiple de görevlendirildiðinin, dolayýsýyla
iki iþe birden bakamayacaðýný kaydetti.
Evraka paraf atan Komiser Volkan
Altunbulak ve Komiser Ýbrahim Pala’nýn
da soruþturulmasýna olur verildi. Yine
ayný ihbar doðrultusunda, istihbarat
gereklerini yerine getirmeyip Dink için
‘koruma’ önlemi alýnmasýný
saðlamadýklarý kaydedilen Altunbulak,
Pala ve Baþkomiser Ýbrahim Þevki
Eldivan’ýn da soruþturulmasýnýn önü
açýldý.
Cerrah da listede...
Ýstanbul Valiliði, ön inceleme raporu
doðrultusunda, kentte görevli sekiz polis
hakkýnda 12 Mart’ta soruþturma izni verdi.
Ýl Ýdare Kurulu’nun 2 Nisan’da onayladýðý
evrakta; eski Ýl Emniyet Müdürü
Yardýmcýsý ve yeni Osmaniye Valisi
Celalettin Cerrah, eski yardýmcýsý Þammaz
Demirtaþ, eski Ýstihbarat Þube Müdürü
Ahmet Ýlhan Güler, eski Ýstihbarat Þube
Amiri Ýbrahim Pala, þubede görevli
Baþkomiser Ýbrahim Þevki Eldivan,
Komiser Volkan Altunbulak ve polis
memurlarý Bahadýr Tekin ile Özcan Özkan
hakkýnda ön inceleme istendiði
kaydediliyor.
Tutanaða göre, sekiz polis iki ayrý
baþlýkta suçlandý. Ýlk suçlamaya göre;
“Trabzon Emniyet Müdürlüðü, 17 Þubat
2006’da (Dink cinayetinden yaklaþýk bir
yýl önce) Ýstanbul’u arayýp Yasin Hayal’in
Dink’e yönelik ciddi eylem için Ýstanbul’a
geldiði ve aðabeyi Osman’ýn çalýþtýðý
Ümraniye’de bulunan bir fýrýna gittiði”
yönündeki ihbarý ulaþtýrmýþtý. Ýstanbul
Emniyeti, ihbar doðrultusunda 24 Þubat’ta
Ýnsanýn evriminin daha önce
keþfedilmemiþ bir halkasýna ait fosiller
bulunduðu belirtiliyor. Güney Afrika’da yeni
bulunan hominid türü, hem insansý
maymunlarýn, hem de insanýn ilk atalarýnýn
bazý özelliklerini taþýyor.
Güney Afrika’da bir maðarada bulunan
ve þimdiye kadar tanýmlanmamýþ iki insansý
(hominid) fosilinin, kendi türümüz olan Homo
sapiens’in evrimine ýþýk tuttuðu açýklandý.
Keþfi yapan bilimcilerin ‘ Australopithecus
sediba’ adýný verdikleri tür, soyumuz olan
Homo cinsinin ilk türleriyle bazý ortak
adrese gidildiði yönünde tutanak tutmuþtu.
Ancak müfettiþler, adrese gittikleri
belirtilen polis Tekin ve Özcan’ýn o gün
saat 09.00’dan gece 01.00’e kadar Fatih’te
bir kiþiyi takiple görevli olduðunu saptadý.
Dolayýsýyla, “Ýki polisin Ümraniye’de
tahkikat çalýþmasýný yapmadýklarý, 24
Þubat 2006 tarihli tahkikat raporunun
bahsi geçen tarihte oluþturulmayýp baþka
bir tarihte oluþturulduðu” sonucuna
varýldý.
Ayrýca, 11 Kasým 2005-31 Aralýk
2006’ya kadar polis memuru Tekin
tarafýndan hazýrlanan 66 tahkikat
raporundan 65’i Ýstanbul Emniyeti’nce
kullanýlan VADÝ programýna kaydedildiði
halde, sadece bu raporun kaydedilmediði
belirlendi. Yine 65 rapora not düþülmediði
halde sadece bu raporda Komiser
Altunbulak ve Amir Ýbrahim Pala
tarafýndan “Osman Hayal’in yerini tespit
etmeye çalýþalým, Yasin’in geliþiyle ilgili
duyarlý olalým” notu yazýldýðý, Ýstihbarat
Þube Müdürü Güler’in de imza attýðý
ifade edildi. Ayrýca, Altunbulak’ýn
“Sorguladým” dediði halde Ýstihbarat
Daire Baþkanlýðý’nýn LOG kayýtlarýnda
20 Þubat 2006’da ‘Hrant Dink’, ‘Yasin
Hayal’ ve ‘Osman Hayal’ isimleriyle bir
çalýþma yapýlmadýðý, Telefon Detay Kayýt
Sistemi’nde Osman ve Yasin Hayal’ýn
cep telefonlarýnýn sorgulanmadýðý
belirtildi. Bu veriler ýþýðýnda Altunbulak,
Pala, Tekin ve Özcan’ýn soruþturulmasýna
olur verildi.
özellikler taþýyan, iki ayakla dik yürüme
becerisine sahip.
Güney Afrika’nýn Witwatersrand
Üniversitesi Yer Bilimleri Fakültesi ve Ýnsan
Evrimi Enstitüsü araþtýrmacýlarýndan Lee
Berger yönetimindeki bir ekipçe bulunan
fosiller, türe ait neredeyse tam bir iskelet
oluþturuyor. Berger, keþfin önemini “Bu
fosiller bize insan evriminin yen bir bölümüne
olaðanüstü ayrýntýlý bir bakýþ saðlýyor ve
hominidlerin aðaca baðlý bir yaþamdan, toprak
üzerinde yaþama kararlý bir geçiþ yaptýðý o
kritik döneme bir pencere açýyor” sözleriyle
Ýkinci suçlama baþlýðýnda ise;
Trabzon’dan gelen ihbar doðrultusunda,
Dink’ýn koruma altýna alýnmasý yönünde
istihbarat gereklerini yerine getirmedikleri
iddiasýyla Altunbulak, Pala’nýn yaný sýra
C2 Kýsým Amiri Baþkomiser Ýbrahim
Þevki Eldivan için de soruþturma izni
verildi.
Evrak, Ýstanbul Baþsavcýlýðý’na
gönderildi. Ancak þüpheli polislerin Ýdare
Mahkemesi’ne itiraz etmesi bekleniyor.
Baþbakanlýk Teftiþ Kurulu (BTK);
Dink cinayetinde ihmalleri bulunduðu
iddiasýyla Trabzon, Ýstanbul ve Ankara’da
görevli polis ve jandarmalarla ilgili 19
Temmuz 2007’de soruþturma baþlatmýþtý.
Üç müfettiþin 2 Ekim 2008’de bitirdiði
raporda, aralarýnda eski Emniyet Ýstihbarat
Daire Baþkaný Ramazan Akyürek’in de
bulunduðu Trabzon ve Ankara’da görevli
19 polis hakkýnda ön inceleme yapýlmasýný
karara baðlarken, Ýstanbul’u kusursuz
buldu. Bu doðrultuda ön inceleme baþlatan
Ýçiþleri Bakanlýðý, 9 Kasým 2009’da,
polislere iþlem yapýlmasýna gerek
görmedi. Fakat bu arada, BTK’nýn
kusursuz bulduðu Ýstanbul’u da
incelemeye koyuldu.
Bunun üzerine BTK, Ýçiþleri’ni ön
inceleme deðil, araþtýrma yapmakla,
dolayýsýyla yetkisini aþmakla suçladý.
Radikal
dile getiriyor.
BirGün
Çözüm; TEKEL gibi Bir Kurumu Yeniden
Oluþturmak.
Türkiye tütün ve tütüncülüðü artýk çok uluslu
þirketlerin elindedir ve bu þirketler kriminal
örgütlerdir.
ABD’de de Clinton döneminde sigara
þirketleri haklarýnda kanser nedeniyle açýlmýþ
davalarý ve bu davalarda haklarýnda verilmiþ
olan milyonlarca dolarlýk cezalarýn engellenmesi
için hükümete baþvurmuþlardýr. Ýstekleri 375
milyar dolarlýk tazminatý ödenmesi ve gizli
arþivlerinin kamuoyuna açýlmasý koþuluyla kabul
edilmiþtir. Ýnternetten artýk bu arþivlere
girilebilmekte, þirketlerin insanlýða karþý iþlediði
suçlarý izlenebilmektedir. Türkiye pazarýna
girmek için hükümetlere verdikleri rüþvetler,
TEKEL’in yaðmalanmasý için kimleri ve nasýl
satýn aldýklarý bu belgelerin içindedir.(13)
Dev sigara þirketlerinin kârlarýný artýrmak
için insanlýðý hiçe sayan yöntemleri karþýsýnda
1990-1997 yýllarý arasýnda George Bush ve Bill
Clinton dönemlerinde FDA (Gýda ve Ýlaç
Kurumu) Baþkanlýðý yapan David A. Kessler,
mali gücü çok yüksek olan ve parlamento
üzerinde büyük etkisi olan sigara þirketlerinin
kamulaþtýrýlmasýný ve sigara iþinin serbest
ticarete konu olmaktan çýkartýlmasýný, çok sýký
düzenlemelerle denetlenmesini önermek zorunda
kalmýþtýr. Eðer bunlar yapýlamazsa sigara
salgýnýnýn önlenmesinin mümkün olamayacaðýný
söylemiþtir. Kessler demektedir ki: “ Tütün
endüstrisinin gücüyle ilgili algýlarým, bana,
sigara sorununun çözümü için, bu endüstrinin
sigara satýþlarýndan para kazanmasýna izin
verilmemesi gerektiðini gösterdi… Amacýmýz
insan eliyle yaratýlmýþ sigara salgýnýný önlemekse
böyle bir endüstri varlýðýný sürdürmemelidir…
Meclis bu endüstri yerine kâr amacý gütmeyen
ve sigara imalat ve satýþýný çok sýký düzenlemeler
altýnda yapacak kamu kuruluþu
oluþturulmalýdýr.”(14)
Ne yazýk ki, hükümet Kessler’in bu sözleri
söylediði tarihten sonra TEKEL’i özelleþtirdi.
Tütün ve tütüncülüðümüzü kâr hýrsýyla insanlýða
karþý iþlediði suçlardan sabýkalý þirketlere teslim
etti.
Hükümet sigara yasaklarýyla ve yüksek
vergilerle, sigara salgýnýný engelleyebileceðini
sanýyor. Hem tarihsel deneyimlerin gösterdiði,
hem de þirketlerin kârlarýný artýrmak temelindeki
politikalarý, sorunun bu yöntemlerle
çözülemeyeceðini gösteriyor. Yapýlmasý
gerekenler açýk ve nettir. Tütün ve
tütüncülüðümüzü tekrar organize ederek sigara
þirketlerini devre dýþý býrakmak ve TEKEL gibi
bir kurumu yeniden oluþturmaktýr. Her yýl daha
fazla insanýmýzý, küresel sigara þirketlerine
kurban etmekten kurtaracak yol budur.
Tütün üreticilerinin Örgütü: Tütün-Sen
24 Ocak 1980’de IMF uyum programýyla
baþlayan tarýmdaki deðiþim süreci 1999 yýlý
sonunda IMF ile imzalanan Stand-by antlaþmasý
ve 2001 yýlýnda Dünya Bankasý ile imzalanan
“Tarým Reformu Uygulama Projesi” ile devam
etti. IMF, Dünya Bankasý, Dünya Ticaret Örgütü
(DTÖ)’nün bitmeyen isteklerinin hepsi de
benzerdi. Tarýmsal yapýnýn daðýtýlmasýný,
çiftçilere saðlanan desteklerin ve
sübvansiyonlarýn kaldýrýlmasýný, tarýmsal kitlerin
özelleþtirilmesini, tarýmýn þirketleþtirilmesini
istiyorlardý. Bu politikalarýn parçasý olarak Tütün
Yasasý gündeme getirildi.
Tütün Üreticileri Tütün Yasasý’nýn
kendilerinin sonu olacaðýný hissediyorlardý.
Onun için yasa çýkmadan önce 15 Eylül 2001
tarihinde Akhisar’da bir araya geldiler. Türkiye
Tütün Üreticileri Kurultayý’ný yaparak Tütün
Yasasý’ný tartýþtýlar. Artýk yaþanarak görülmüþ
olan sonuçlarý o günden söylediler.
Kurultaydan çýkan sonuç bildirgesi,
kurultayda seçilen heyetle Ankara’ya taþýndý.
Mecliste bulunan, bulunmayan bütün partiler
dolaþýldý, milletvekilleriyle konuþuldu ve
kurultayýn sonuçlarý sunularak yasanýn
çýkarýlmamasý gerektiði anlatýldý. Ýlgili sendika,
meslek kuruluþlarý ve derneklerden destek
istendi. Ne yazýk ki, çiftçilerin dediklerini
duymayan DSP-MHP-ANAP hükümeti
Cumhurbaþkanýnýn vetosuna raðmen yasayý
çýkardý.
Yasa sonrasý TEKEL’in olmadýðý bir
piyasada tütün ürecileri þirketlerle baþ baþa
kalmýþlar devletin garantör rolü bile üstlenmediði
sözleþmeli üretime mahkum edilmiþlerdi.
Küresel dev þirketlerin karþýsýnda örgütlü olmak
üreticilerin tek çaresiydi ve üreticiler 15 Nisan
2003 tarihinde Tütün Üreticileri Sendikasý’ný
(Tütün-SEN) kurdular.
Tütün-SEN köy köy dolaþarak tarýmda
yaþanan deðiþimi, TEKEL’in özelleþtirilmemesi
gerektiðini anlattý. Toplantýlar düzenledi,
düzenlenmiþ toplantýlara katýldý. Binlerce bildiri
daðýttý. Tütün Raporu hazýrlayarak TAPDK’ye,
siyasi partilere ve ilgili kurumlara sundu. Tarým
ve Köyiþleri Bakanlýðýna Çiftçi Sendikalarý
Konfederasyonu (Çiftçi-SEN) üyesi diðer üretici
sendikalarýyla beraber gidip üreticilerin
sorunlarýný anlattý. Çalýþma Bakanlýðýndan
üreticilerin örgütlenmesi önündeki engellerin
kaldýrýlmasý için üretici sendikalarýyla beraber
talepte bulundu. “TEKEL’in özelleþtirilmesi
kimin yararýna ?” baþlýklý broþürü hazýrlayarak
ülkenin her yerinde daðýttý. 23 Mart 2006
tarihinde Kýrkaðaç’ta Kýrkaðaç Tütün Satýþ
Kooperatifiyle birlikte Tütün Mitingi düzenledi.
Düzenlenmiþ mitinglere katýldý. Tütün
Sözleþmelerinde tek fiyat uygulamasýna karþý
çýktý, alýcý firmalara noter kanalýyla ihtarda
bulundu. TAPDK’ye konuyla ilgili baþvuruda
bulundu… Tütün-SEN bunlarýn benzeri birçok
eylemi ve etkinliði gerçekleþtirdi.
Üretici Sendikalarý Baský Altýnda.
Ýnsan Haklarý Evrensel Bildirgesi, Ekonomik
Sosyal ve Kültürel Haklara Ýliþkin Uluslararasý
Sözleþme, Medeni ve Siyasi Haklara Ýliþkin
Uluslar arasý Sözleþme, Ýnsan Haklarýný ve
Temel Özgürlükleri Koruma Sözleþmesi (Ýnsan
Haklarý Avrupa Sözleþmesi), Yeni bir Avrupa
Ýçin Paris Þartý, Avrupa Birliði Temel Haklar
Þartý gibi onaylayarak Türkiye’nin taraf olduðu
uluslararasý sözleþmeler dayanak yapýlarak,
üretici sendikalarý kurulmuþtur.
Anayasanýn 90. Maddesi ile Türkiye’nin
onayladýðý uluslar arasý insan haklarý
sözleþmelerinin iç hukuka üstünlüðü kabul
edilmiþtir. Ýç hukukta hüküm bulunmamasý veya
varolan hükümlerin insan haklarý sözleþmeleri
ile çeliþmesi durumunda insan haklarý
sözleþmelerinin temel alýnmasý anayasal bir
gerekliliktir. Türkiye’nin imza koyduðu insan
haklarý sözleþmeleri ise herkes için “sendika
hakký” tanýmaktadýr.
Anayasal haklarýný kullanarak kurulmuþ
sendikalar hakkýnda iç hukuk düzenlemesi
olmadýðý için kapatma davalarý açýlmaktadýr.
Tütün-SEN hakkýnda bir dava yetmemiþ Ýzmir
Valililiði tarafýndan ayný nedenle ikinci dava
açýlmýþtýr. Aslýnda iç hukuk düzenlemesi
yapýlmamýþ olsa dahi kapatma davalarýnýn
açýlmamasý gerekir. Hükümet bilerek iç hukuk
düzenlemesi yapmayarak, sendikalarý baský
altýnda tutmaktadýr. Çiftçilerin örgütlenmesini
engelleyerek, tarýmsal üretimin þirketlerin eline
geçmesini kolaylaþtýrmaktadýr. Doðal olarak,
Myanmar ve Swaziland ile birlikte Türkiye
Uluslar arasý Çalýþma Örgütü’nün (ÝLO) yýllýk
konferanslarýnda sendikal haklar ve özgürlükler
konusunda en kötü ülkeler listesine girmektedir.
Hepsinden daha kötüsü ve acýsý aydýnlarýn,
demokratlarýn, siyasi yapýlarýn ve hatta sendikal
örgütlenmelerin vb.. çoðunluðunun dünya ve
onun paralelinde Türkiye tarýmýnda yaþanan
deðiþimi anlamamýþ olmalarý veya anlamak
istememeleridir. Onlara göre de köylüler süreç
içinde yok olmasý gereken kesimdir ve doðal
akýþý içinde yok olmaktadýr. Sendika, çiftçiler
için uygun bir örgütlenme modeli deðildir.
Teorik gerekçeleri bulunarak anlatýlan
düþüncelerin özü budur. Bu arada öðüt vermekte
unutulmaz; “örgütlenecekseniz kooperatifler
kurun”. Sendikalarýn ve kooperatiflerin ayrý
ama birbirinin karþýtý örgütlenmeler olmadýðýný
anlatmak yazýnýn konusu deðil. Sadece þunu
söylemek yeterli, cumhuriyet dönemi boyunca
çiftçilerin örgütlenmeleri hep devlet vesayeti
altýnda kurulmuþtur, devlet tarýmdan çekilip
çiftçileri þirketlerle karþý karþýya býrakýrken
kendi vesayeti altýndaki örgütlenmelere dahi
tahammül edememekte onlarý daðýtmaktadýr.
Çiftçilerin ilk defa devletle olan baðlarý
kopmakta, koparýlmaktadýr. Sendikalar çiftçilerin
ilk baðýmsýz örgütlenme deneyimleridir.
Yaprak iþleme müdürlüklerinden direniþ
çadýrlarýna.
TEKEL parça parça edilip yaðmalandý. Her
parçasýnýn koparýlmasýnda yeterli bir direniþ
örneði gösterilemedi. 1980’den sonra hükümet
olanlar tütün ve tütüncülüðümüzü küresel dev
sigara þirketlerinin denetimine sokacak,
TEKEL’i yaðmalatacak kararlarý alarak rollerini
oynarlarken, oyun bozulamadý. AKP hükümeti
de diðerlerinin býraktýðý yerden þirketler lehine
kararlar almaya devam etti; alkol bölümünü,
sigara bölümünü, tuz iþletmelerini sattý, tütün
fonunu kaldýrdý. TEKEL’in yeni adýyla tta’nýn
son birimleri olan yaprak iþleme müdürlüklerini
kapatýp, iþçileri 4/C kapsamýna alýp rolünü
baþarýyla yerine getirmiþ olacaktý ki, oyun
bozuldu. Ýþçiler direnmeye baþladý.
AKP, belki de bunu her zaman ortaya çýkan,
çýkabilecek olan küçük bir aksilik olarak
düþündü. Ankara’ya gelen iþçileri polis
vasýtasýyla susturup evlerine göndereceðini
hesap etti. Öyle olmadý, Kýzýlay meydanýndaki
polis müdahalesi direniþi daha da yükseltti.
Ýþçiler artýk ana haber bültenlerinin ilk sýrasýnda
yer alýyorlardý. Oyun bozulmuþtu. Oyun öyle
bir bozulmuþtu ki; sadece hükümetin sihiri
bozulmamýþ, mevcut sendikal yapýlar da
sorgulanmaya baþlanmýþtý.
TEKEL iþçileri, nasýl örgütlenip Ankara’ya
geldiklerini çeþitli platformlarda anlattýlar.
Bunlardan biri de Siyasal Bilgiler
Fakültesindeydi. ”Ýþçiler, çeþitli þehirlerden
otonom bir þekilde örgütlenerek Ankara yollarýna
düþmüþlerdi. Çoðu zaman bu karar yetkili
sendikanýn iþyeri temsilcilerine ve þubelerine
raðmen alýnmýþtý.”(15)
Ýþçiler kendi geleceklerini, kendi yaþamlarýný
ilgilendiren önemli bir konuda, kendi
sendikalarýnýn hiyerarþisini, iþleyiþini aþan
kararlarý almýþlar, direniþi baþlatmýþlardý.
Ýþçilerin direniþi ölü topraðýný atýyor, umudu
yeþertiyor. Konfederasyonlar yan yana gelip,
ortak eylem kararlarý alabiliyorlar.
Direniþ sürüyor. Þu anda bile, gelecek
özelleþtirilmelere karþý yürütülecek mücadelelere
yol göstericiliðiyle büyük bir kazaným.
Yeni Özelleþtirmeler Geliyor.
Ankara’ya gelerek direnen Tekel iþçileri,
Ankara’ya gelmeden önceki Tekel iþçileri deðil,
artýk. Yine Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (SBF)
“kendi hikâyelerini anlatan iþçiler, daha önce
fabrikanýn (TEKEL’in b.n) ya da farklý
þehirlerdeki iþletmeleri kapanýrken sessiz
kalmalarýnýn, Þeker ve SEKA özelleþtirilmeleri
sýrasýnda mücadeleye destek vermemelerinin
ne demek olduðunu, þimdi daha iyi anladýklarýný
söylediler.”(15)
Herhangi bir kurum özelleþtirilirken,
özeleþtirmeye karþý mücadele tek baþýna
kurumda yetkili olan sendikanýn öncülüðüne ve
mücadelesine býrakýldýðýnda baþarý
saðlanamadýðý artýk çok açýk. Diðer sendikalarýn
ve özelleþtirme karþýtlarýnýn destek mesajlarý
ve eylemleri de yetmiyor. Önce, özelleþtirmenin
yapýldýðý yerdeki, özelleþtirilmeden etkilenecek
olan yerel güçlerin mücadelesinin ortaklaþtýrmasý
gerekiyor, giderek bu mücadeleye ülkedeki
özelleþtirme karþýtlarýnýn eklemlenmesini
saðlamak zorunlu hale geliyor. Örneðin,
TEKEL’in özelleþtirilmesinde TEKEL
çalýþanlarýyla, tütün üreticilerinin ortak
mücadelesinin saðlanamamasý, TEKEL’in yok
edilmesinin ayný zamanda insan saðlýðýný tehdit
ettiðinin anlatýlarak halkýnda desteðinin
alýnamamasý, yenilginin en büyük nedeni. Geç
kalýnmýþ olsa dahi direnen tekel iþçileri
özelleþtirmeler karþýsýnda izlenilmesi gereken
yolu açýyor.
Hükümet özelleþtirmelerde hýz kesmiyor.
Baþbakan “ Devleti özel sektör gibi
yöneteceklerini söylüyor. Sýrada olan þeker
fabrikalarý ve ÇAYKUR özelleþtirmeleri
karþýsýnda da o bölgedeki çay ve pancar
üreticileriyle, fabrikalardaki iþçilerin mücadelesi
ortaklaþtýrýlamazsa kazanma þansý yok. Örneðin,
Çay Yasasý çýkarýlmaya, Çay üst Kurulu
oluþturulmaya, çay borsasý oluþturulmaya
çalýþýlýyor. Süreç, týpký tütün ve þekerdeki gibi
geliþiyor. Eðer çaycýlýðýmýzýn küresel çay
tekellerinin denetimine girmesi, ÇAYKUR’un
özelleþtirilmesi istenmiyorsa, mücadeleye
baþlamanýn ve bölgedeki yerel inisiyatifi
oluþturulmanýn zamanýdýr. Sýra ÇAYKUR’un
özelleþtirilmesine gelmeden Çay Yasasýnýn
çýkarýlmasýna karþý ortak mücadele
baþlatýlmalýdýr. Tütüncülüðümüzün ve
TEKEL’in yok ediliþ süreci bu duruma iliþkin
ibretlik derslerle doludur. Üstelik burada da
yetkili sendika yine Tek Gýda Ýþ’tir ve üreticiler
Çay üreticileri Sendikasý’nda (Çay- SEN)
örgütlüdür.
Son söz olarak:
Tütün ve tütüncülüðümüzün, haklarýnda
dünyanýn çeþitli yerlerinde iþlediði suçlar
nedeniyle davalar açýlmýþ, cezalar almýþ dev
sigara þirketlerine teslim edilmesi geri dönülmez
yaralar açacaktýr. Baðýmlýlýk yapýcý özelliði
artýrýlmýþ sigaralarý ürettiði artýk kanýtlanmýþ
þirketlerin faaliyetlerinden, sigara yasaklarýyla
korunmak mümkün deðildir. Sigara üretimi ve
ticareti yine kamunun denetimine geçmelidir.
Bunun için þirketler devre dýþý býrakýlarak
TEKEL gibi bir kurum yeniden oluþturulmadýr.
Tütünden anlayan Tekel iþçileri de bu kurumda
istihdam edilmelidir.
*Tütün Üreticileri Sendikasý Genel Baþkaný
Çiftçi Sendikalarý Konfederasyonu Genel
Sekreteri
1.Metin Ünal “Tütünün 75. Yýlý” Tütün
Eksperleri Derneði Bülteni. Eylül-Ekim 1998
2.Tütün ve Kültür, Detlef Bluhm, Dost Kitabevi2001
3.Ulusal Tütün Tekeli Yeniden Kurulmalýdýr,
Prof. Dr. Erol Sezer, Bilim ve Ütopya- 2006,
Ekim
4. Ulusal Tütün Tekeli Yeniden Kurulmalýdýr,
Prof. Dr. Erol Sezer, Bilim ve Ütopya- 2006,
Ekim
5. Türkiye Tarýmýnda Kapitalizm ve Sýnýflar,
Dr. Necdet Oral, Ziraat Mühendisleri Odasý2006
6. Türk Tütünü Ve Sigara Sanayi Üzerine
Oyunlar, Sinan Vargý, T. Maden Ýþ Eðitim
Yayýnlarý-2000
7.Tekel’in Özelleþtirilmesi Kimin Yararýna?
Tütün Sen broþürü-2008
8. Tarladan Sofraya Tarým, Abdullah Aysu, Su
Yayýnlarý-2002
9. Hürriyet Gazetesi, Merve Erdil haberi-2 Mayýs
2008
10.147 Yýllýk Tekel’in kalan son birimi de Yok
Ediliyor!, Tütün Eksperleri Derneði Basýn
Bildirisi, 8 Aralýk 2009, www.karasaban.net
11.Tekel iþçisini sefalete sürükleyen zihniyet,
Tütün Fonu’nu kaldýrarak ülke tütüncülüðü,
ekonomisi ve kamu saðlýðýna da zarar veriyor,
Tütün Eksperleri Derneði Basýn Bildirisi, 31
Aralýk 2009, www.karasaban.net
12.Kriminal bir sektör olarak tütün endüstrisi,
Cemil Ertem, Taraf Gazetesi, 29 Ocak 2010
13. Kriminal bir sektör olarak tütün endüstrisi,
Cemil Ertem, Taraf Gazetesi, 29 Ocak 2010
14. Ulusal Tütün Tekeli Yeniden Kurulmalýdýr,
Prof. Dr. Erol Sezer, Bilim ve Ütopya- 2006,
Ekim
15.Þeker, Tekel ve Sendika, Yavuz Yýldýrým,
www.radikal.com- 19 0cak 2010
Not: Bu yazý Tekel Ýþçilerinin Ankara’da 75
günü aþkýn eylemleri sýrasýnda yazýlmýþtýr.
Bitti

Benzer belgeler