Haber kaynaklarıyla maddi ilişkiler

Transkript

Haber kaynaklarıyla maddi ilişkiler
Haber kaynaklarıyla maddi ilişkiler
Burcu Sümer
Habercinin para ya da değeri az veya çok olsun hediye karşılığı bilgi satın
alması ya da haber yapması doğru mudur? Habercilik mesleğini gerçekleştirirken kişi ve kurumlarla kurulan maddi ilişkilerin sınırı ne olmalıdır? Bu sınır yasayla mı belirlenmelidir, yoksa özdenetim yeterli midir?
Bu sorular aslında toplumsal sonuçları açısından birbiriyle ilişkili ama
habercilik mesleğine ilişkin süreçler açısından farklılaşan iki ayrı durumu tartışmamızı gerektiriyor. İlk durumda haberci, habere konu ya da
taraf olan kişilerin maddi karşılığı olan bir çıkar sağlamalarının önünü
açarken; ikinci durumda ise habercinin yaptığı haber karşılığında bir
çıkar sağlaması söz konusu.
Habercilerin haber yapmak için para karşılığı bilgi satın almaları elbette ki
yeni bir durum değil. İngilizce checkbook journalism (çek defteri gazeteciliği) olarak adlandırılan bu habercilik faaliyetinin ilk örneği olarak,
Amerikan The New York Times gazetesinin 1912 yılında, Kuzey Atlantik
Denizi’nde batan ve tarihe en büyük deniz felaketlerinden biri olarak
geçen Titanic gemisinin telsiz operatörü ile 1000 $ karşılığı röportaj yapması gösterilmektedir. Çek defteri gazeteciliği birçok ülkede yaygın bir
faaliyet olmakla birlikte, özellikle Amerika ve İngiltere’de meydana gelen vakalar habercilik sektörünün değişen yapısına ve bu alanın nasıl
düzenleneceğine ilişkin tartışmaları yaygınlaştırması açısından oldukça ilginçtir.
Televizyon haberciliğinde etik sorunlar < 205
Para karşılığı bilgi satın almak habercilik mesleğinde eski ve yaygın bir
pratik olmakla beraber, aslında habercilerin kendileri tarafından da
eleştirilmektedir. İndiana Üniversitesi Gazetecilik Okulu tarafından ilki
1971 yılında gerçekleştirilen ve 1982, 1992 ve 2002 yıllarında güncellenen araştırma, 1982 yılında Amerikalı gazetecilerin %27’sinin para karşılığı bilgi satın almayı “makul kabul edilebilir” görürken, bu oranın
2002 yılında %17.3’e gerilediğini göstermektedir (Weaver vd., 2003).
Ne var ki, konunun bu kadar tartışılır hale gelmesi, 1980’lerde gerçekleşti
ve 1990’lara gelindiğinde artık bu faaliyetin ya yasa ya da özdenetim
yoluyla sınırlandırılması için çeşitli girişimler ortaya çıkmaya başladı.
1980’lerde televizyon sektöründe artan rekabet, Avrupa’da kamu hizmeti yayıncılığı tekellerinin kırılması, eğlence endüstrisinin değişen
yapısı, izleyicilerin farklılaşan içerik talepleri gibi etmenler kısa bir
süre içerisinde habercilik sektörünü de etkilemeye başladı. Bu etkinin
en çarpıcı örneklerinden biri olarak, dünyanın en çok tanınan medya
patronlarından biri olan Rupert Murdoch’ın 1986 yılında Amerikan
Fox kanalında yayına başlattığı A Current Affair adlı televizyon programı gösterilmektedir. Bu program “tabloid haber magazin” türünün
ilk örneğiydi ve ele aldığı konular (suç, seks ve dedikodu) itibariyle
Amerika’da kısa sürede bir gecede 90 milyon izleyiciyi ekran başında
tutabilecek popülerliğe ulaştı (Consalvo, 2009). Programın başarısı,
kopyalarının da ardı ardına ortaya çıkmasına neden oldu. Bu programların temel özelliği, haber ve magazin arasındaki ayrımı bulanıklaştırmalarıydı. Tabloid ve sansasyonel içeriğe olan izleyici talebinin artması
ile birlikte çek defteri gazeteciliği vakalarının öteki ucunda gittikçe artan bir şekilde ihanet, dedikodu ve suç içeren olaylara taraf ya da tanık
olmuş kişilerin bulunması bir tesadüf değil.
Habercilerin haber yapmak için taraflara ya da tanıklara para teklif etmelerinin habercilik mesleği açısından sorunlu olmasının temel nedeni,
bunun “haberin doğruluğu” ilkesine zarar verecek bir faaliyet olarak
görülmesidir. Söz konusu olayın tanıkları ya da tarafları kendi hikâyelerini daha yüksek ücretlerle gazetelere/televizyonlara “satabilmek”
için gerçekleri saptırabilir ya da abartabilirler. Böylesi bir yanlış temsil, olayla ilgili olarak açılacak ya da devam etmekte olan dava sürecini
206 > Televizyon haberciliğinde etik
de olumsuz etkileyecektir. Bu durum en iyi bilinen örneklerinden biri
1990’larda, Amerika’da eski futbol yıldızı ve aktör O.J. Simpson’ın karısını ve karısının bir arkadaşını öldürmekle suçlandığı davanın görülmesi sürecinde yaşanmıştır (Sharkey, 1994). Tabloid televizyonun en
değerli malzemesi haline gelen O.J. Simpson Davası’nda, hikâyelerini
çeşitli yayın organlarına satan tarafların tanıklıkları geçersiz sayılmış ve
California Mahkemesi bu furyanın önünü kesmek için önlem almak zorunda kalmıştır. Ocak 1995 tarihinde yürürlüğe giren yasayla beraber,
bir suça tanık olan kişilerin sahip oldukları bilgi karşılığında muhabirlerden para almaları ya da başka bir çıkar sağlamaları suç sayılmıştır.
O. J. Simpson Davası sürecinde, tabloid basının ve televizyonun tavrı nedeniyle çek defteri gazeteciliğinin kamuya mal olmuş benzer davalardaki
olası yıkıcı etkilerine karşı önlem almak için geliştirilen yasal düzenlemeler, televizyonculuğun nasıl düzenlenmesiyle ilgili önemli bir tartışmayı ateşlemiştir. Bu, temelde, para ya da çıkar karşılığı haber satın
alma faaliyetinin yasayla mı yoksa medyanın öz-denetimi yoluyla mı
düzenlenmesi gerektiğine ilişkin bir tartışmadır. Öz-denetimi savunanlar, bu tür faaliyetlere ilişkin yasal düzenlemelerin kişilerin ve basının
ifade özgürlüğünü garanti altına alan Amerikan Anayasası Birinci Değişiklik Maddesi’yle ters düştüğünü savunmuşlardır (Denniston, 1995).
Yasal düzenlemeyi savunanlar ise, çek defteri gazeteciliğinin özellikle suçlu ve hükümlüler ile herhangi bir davaya tanık olarak bilgisine
başvurulan kişilere yönelik olduğu durumlarda, doğrudan hukukun
işleyişine zarar veren bir faaliyete dönüştüğünü ve bu nedenle yasalar
aracılığıyla düzenlenmesi gerektiğini söylemektedir.
Amerika’daki tartışmalara benzer bir şekilde, çek defteri gazeteciliği vakalarının en çok tartışma yarattığı ülkelerden biri olan İngiltere’de de, bu
faaliyetin medyanın özdenetimi yoluyla düzenlenmesi gerektiğine ilişkin bir tavır olduğu gözlemlenmektedir. Türkiye’de Basın Konseyi’ne
eş değer sayılabilecek İngiliz Basın Şikâyetler Komisyonu (Press Complaints Commission, PCC), ceza davası tanıklarına ve/veya suçlulara yapılacak ödemeleri basının uymakla yükümlü olduğu meslek ilkeleri kılavuzunda düzenlemiştir (15. ve 16. ilkeler). Komisyon, her iki durumda
da kişilere bilgileri karşılığı ödeme yapılmasını yasaklamakla birlikte,
Televizyon haberciliğinde etik sorunlar < 207
bu kişilerin sahip olduğu bilginin açığa çıkartılmasında bir “kamu yararı” bulunduğu ve ödeme yapılmadan bunun mümkün olmadığı durumlara bir istisna getirmiştir. Dolayısıyla, çek defteri gazeteciliğinin
hangi koşullarda meşru sayılabileceğine ilişkin tartışma, diğer birçok
etik sorunda da olduğu gibi, kamu yararının nasıl tarif edilmesi gerektiğine ilişkin tartışmadan bağımsız değildir. İngiliz basın meslek ilkeleri
kılavuzunda, ifade özgürlüğünün gözetilmesi gereken her durumda bir
kamu yararı olduğu belirtilmekle birlikte, özellikle üç durumda kamu
yararının açıkça bulunduğu saptanmaktadır: (1) Suçun ya da önemli
bir uygunsuzluğun tespit edildiği ya da açığa çıkartıldığı (ifşa edildiği)
durumlar; (2) Kamu sağlığının ve güvenliğin korunması; (3) Kamunun
bir kişi ya da kuruluşun faaliyeti ya da demeciyle yanlış yönlendirilmesinin engellenmesi. İngiliz Basın Şikâyetleri Komisyonu, gazetelerin
kamu yararı gözettikleri iddiasıyla ilgili basın ilkelerine uymadıkları
durumlarda, gazetelerin editörlerinden bu iddiayı ispatlayacak ayrıntılı görüş istemektedir. Özellikle 16 yaşından küçük çocukların taraf
oldukları olaylarda komisyonun daha katı davrandığı bilinmektedir.
İngiltere’de yayıncılık alanını düzenlemekle yükümlü kuruluş olan OFCOM da, benzer bir şekilde, yayıncıların haber yapmak için ceza davası
tanıklarına ve/veya suçlulara ödeme yapmalarına sınırlama getirmektedir. Buradaki istisnai durum da basın sektörü ile aynıdır: ancak kamu
yararının açık olduğu durumlarda para karşılığı haber yapılabilir.
Çek defteri gazeteciliği ile ilgili bir diğer sorun da, tabloid medya ile yaygın medyanın etkileşimi değerlendirildiğinde ortaya çıkmaktadır. Yasa
ya da özdenetim yoluyla düzenlensin, para karşılığı haber yapma faaliyetine getirilen sınırlamaları ihlal eden çoğu zaman tabloid medya
olmakla beraber, medya sektöründeki rekabet yaygın medyanın habercilik faaliyetlerini de etkilemektedir. Yaygın medya, tabloid medyanın
para karşılığı yaptığı haberleri haber yaparak faaliyeti üstü örtük bir
biçimde desteklemektedir. Consalvo’nun (2009) “röntgenci gazetecilik”
(peeping tom journalism) olarak adlandırdığı bu habercilik anlayışıyla,
yaygın medya tabloidlerin yazıp çizdiklerini onları mahreç göstererek
aktarmakta ve hatta eleştirmekte ama sonuçta aynı haberi farklı paketleyerek hiçbir risk almadan izleyiciye ulaştırmaktadır. Dolayısıyla,
208 > Televizyon haberciliğinde etik
kendini farklı konumlandırdığını iddia eden medya kuruşlarının rekabeti, habere ulaşma yöntemlerini farklılaştırsa da her iki durumda da
doğruluğu sorgulamaya açık bir haber gazetelere ya da ekrana taşınmaktadır.
Yazının başında da belirtildiği gibi, habercilik mesleğini gerekçeleştirirken
kişi ve kurumlarla kurulan maddi ilişkiler sadece para karşılığı bilgi
toplamakla sınırlı değildir. Para karşılığı haber yapmak da bu bağlamda
tartışılması gereken bir konudur. Burada haberciye yapacakları haber
karşılığı para teklif edenlerin, sadece şirketler olduğu düşünülmemelidir, resmi kuruluşların ve hatta hükümetlerin de para karşılığı haber
yaptırdıkları bilinmektedir. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde
Bush yönetiminin, 2001–2005 yılları arasında on Güney Floridalı yayıncıya Fidel Castro aleyhinde yayın yapmaları için para ödediği ortaya
çıkmıştır (New York Times, 09 Eylül 2006). Yine Amerikan ordusunun
Irak’ta görev yapan yerel gazetecilere, kendilerinin yazdıkları ve Irak’ta
Amerikan ordusunun imajını düzeltmeyi hedefleyen haberleri kendi
adlarıyla yayınlamaları karşılığında para ödedikleri de bilinmektedir
(LA Times, 30 Kasım 2005). Buradaki her iki durumda da habercinin resmi propaganda çarkının bir parçası olduğu görülmektedir.
Haber kaynaklarıyla maddi ilişkiler konusunda tartışılması gereken son
bir konu da, gazetecilerin haber ilişkisi içerisinde bulundukları kaynaklardan hediye kabul edip edemeyecekleri konusudur. Avrupa ve
Amerika’da birçok medya kuruluşu, konser biletlerinden iş yemeği tekliflerine kadar nelerin hediye olarak kabul edilip nelerin edilemeyeceğini ayrıntısıyla belirlemiştir. Burada son derece göreli olmakla birlikte
gazetecilerden göz önünde bulundurmaları istenilen ölçüt hediyenin
değerinin kabul edilebilir olmasıdır. Gazetecilerin şüpheye düştükleri
durumlarda da konuyu haber müdürleri ya da editörleri ile tartışmaları
istenmektedir.
Gazetecilerin hediye kabul edip edemeyecekleri ile ilgili olarak son derece çarpıcı bir tartışma da Türkiye’de ilk kez Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül’ün Şubat 2008’de gerçekleştirdiği Katar ziyareti sırasında, Katar
Emiri Al Thani’nin geziye katılan gazetecilere 5000$ değerinde kol saati
Televizyon haberciliğinde etik sorunlar < 209
hediye etmesinin ardından yaşandı. Türkiye’de medya kuruluşlarının
bu tür konularda çalışanlarına yol gösterecek yazılı ilkeleri bulunmadığı için, bu tartışma kısa süre içerisinde gazetecilerin köşe yazılarıyla
birbirleriyle atıştıkları bir krize dönüştü (Hürriyet, 8 Şubat 2008). Sonuçta geziye katılan gazetecilerin çoğu, bu hediyeyi “gazetecilik etiğine
aykırı” buldukları için iade etme kararı aldı. Ancak, söz konusu gezinin
masraflarının da Katar Emiri tarafından karşılandığı düşünüldüğünde,
hediye konusu, tartışmanın sadece bir boyutunu oluşturuyordu. Dolayısıyla bu olay aslında, Türkiye’de gazetecilerin haber kaynaklarıyla
ilişkilerinin detaylıca tartışılması açısından önemliydi, ancak bu tartışma daha ilkesel bir zemine taşınamadı.
Kaynakça
Denniston, Lyle (1995). “Making Checkbook Journalism a Crime.” American Journalism
Review, Nisan 1995. www.ajr.org/article.asp?id=1727, Erişim Tarihi: 07.10.2009 Hürriyet, “5 bin dolarlık saat krizi.” 08 Şubat 2008.
www.hurriyet.com.tr/gundem/8191635.asp, Erişim Tarihi: 10.10.2009
Los Angeles Times, “U.S. military covertly pays to run stories in Iraqi press.” 30 Aralık
2005. www.freepress.net/news/12578, Erişim Tarihi: 05.10.2009
Mia Consalvo (2009). “Tabloid Television.” St. James Encyclopedia of Pop Culture.
http://findarticles.com/p/articles/mi_g1epc/is_tov/ai_2419101192, Erişim
Tarihi: 10.10.2009
New York Times, “U.S. Paid 10 Journalists for Anti-Castro Reports.” 09 Eylül 2008,
www.nytimes.com/2006/09/09/washington/09cuba.html, Erişim Tarihi:
10.10.2009
Sharkey, E. Jacqueline (1994). “Interviews For Sale.” American Journalism Review, Eylül
1994. www.ajr.org/article.asp?id=1584, Erişim Tarihi: 07.10.2009 Weaver, David vd. (2003). ‘The American Journalist Survey: The Face and Mind of the
American Journalist.’ Poynteronline, 10 Nisan 2003.
www.poynter.org/content/content_view.asp?id=28235, Erişim Tarihi:
15.08.2009
210 > Televizyon haberciliğinde etik

Benzer belgeler