Bankacılık ve sermaye düzenlemelerinde risk

Transkript

Bankacılık ve sermaye düzenlemelerinde risk
BANKACILIKTA VE SERMAYE
YETERLİLİĞİ DÜZENLEMELERİNDE
RİSK
HAKAN GÜÇLÜ
İSTANBUL – 26.04.2006
www.hakanguclu.com
Makalenin Konusu: Bankacılık
ve Sermaye Düzenlemelerinde Risk
Yazarlar: Daesik Kim ve Anthony M. Santomero
The Journal of Finance, Vol. 43, No. 5 (Aralık 1988), pp. 1219-1233
1.
Özellikle 1980 ve 1982 tarihli Deregülasyon Kanunları sonrasında banka iflaslarında ortaya
çıkan artış, bankacılık sektörünün risk portföyü üzerindeki tartışmayı tekrar alevlendirmiştir.
Bu sektörün ekonomide önemli bir yere sahip olması nedeniyle, bankacılık sektöründeki
istikrarın geliştirilebilmesi için bankacılık sektörünün risk alma konusundaki güdülerinin ve
düzenleyici kurallardan ortaya çıkan değişmelerin incelenmesine yönelik olarak yapılan
çalışmalarda artış olmuştur. Yapılan çalışmalar birbirlerinin tamamlayıcısı olan iki alan
üzerinde yoğunlaşmıştır.
Bu alanlardan birincisi, mevduat sigortasının rolü, söz konusu mevduat sigortasındaki mevcut
fiyatlandırma prosedürünün risk almayı nasıl cesaretlendirdiği ve mevcut banka
düzenlemelerinin bu prosedürü nasıl belirlediğidir. Bu konuda Buser, Chen, Kane, Ebnston ve
diğerleri tarafından yapılan çalışmaların önemli katkıları olmuştur. Söz konusu yazarlar,
mevcut sabit oranlı mevduat sigorta sisteminin bankaların risk almasını ödüllendirdiğini ve bu
sistemin; risk hesaplamasının doğru olarak yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan piyasa disiplini
ile mevduat sigortasını birbirlerinden izole ettiğini kanıtlamışlardır.
Bu durum, bankacılık sektörü içindeki doğru portföy seçimini cesaretlendirmek için bir dizi
düzenleyici kural değişikliklerini önermek konusunda yazarlara olanak sağlamıştır. Piyasa
değerinin muhasebeleştirilmesindeki ve risk tabanlı mevduat sigorta primlerindeki bazı
değişiklikler ile ilave sermaye düzenlemeleri yazarlar tarafından önerilmiştir. İlave sermaye
düzenlemeleri; daha yüksek sermaye seviyelerinde bankanın iflas etmesi durumunda ortaya
çıkabilecek daha büyük kayıpların absorbe edilmesinin bankadan istenmesi durumunda,
www.hakanguclu.com
1
bankanın yeniden sigortalanmasının bir yolu olarak hizmet eder. Ayrıca bu durum, banka
yönetiminin ilave ihtiyatlar ayırmasına neden olur. Esas olarak, uygun olmayan sigorta
fiyatlandırılması nedeniyle sektör üzerine yüklenen risklerin dengelenebilmesi için gerekli
olan riskin azaltılmasının bir yoludur. Çünkü, bankanın sahip olduğu sermaye miktarının
büyüklüğü borcunu ödeyip ödeyememe olasılığını etkiler ve bundan dolayı bankacılık
sisteminin tamamının sağlıklı olarak işleyebilmesi için düzenleyici kurumlar, diğer şartların
değişmediği koşulu altında, daha fazla sermayeyi daha az sermayeye tercih ederler.
Bununla birlikte, basit sermaye aktif oranı aracılığıyla zorunlu sermaye düzenlemeleri,
bankaların portföylerini yeniden düzenlemek suretiyle işletme risklerini artırmak olanağını
verir. Bu durum, söz konusu düzenlemenin sermaye gereksinimlerinin belirlenmesinde aktif
kalitesini dikkate almadığını göstermez. Ancak, bazı bankalar düzenlemede istenilenlerden
kaçınabilir. Koehn ve Santomero’nun ifade ettiği gibi, sermaye oranı düzenlemeleri yoluyla
risk almayı kontrol altında tutmak isteyen düzenleyici otoritenin bazı düzenlemeleri; bazı
kuruluşların iflas riskini çok daha fazla artırabilmektedir.
Bankacık
sektöründe
faaliyetleri
düzenleyen
otorite:
bankanın
sermaye
oranı
gereksinimlerinden kaçınması ile ilgilenmiştir ve bu durum “riskle ilgili” (risk-related)
sermaye planı olarak bilinen yeni bir önerinin yapılmasına neden olmuştur. Bilanço dışı
riskleri ve aktif kalitesini açık bir şekilde ortaya koymaya çalışan bu girişimler, bir bankanın
talep edilen sermayesinin hesaplanmasında ortaya çıkmaktadır. Düzenleyici otorite, sermaye
yeterliliğini belirlerken bankanın kendisinin sahip olduğu risk profiline göre değerlendirme
yapmak niyetine sahiptir. Bu değerlendirme yapılırken, aktif değer üzerinden hesaplanan
minimum sermaye yeterlilik oranlarını belirleyen risk ağırlıkları da düzenleyici otorite
tarafından belirlenir. Bilanço dışı faaliyetleri de dahil olmak üzere daha düşük riskli
bankacılık faaliyetlerinden bulunan bankalardan mevcut durumları nedeniyle daha fazla
sermayeye sahip olunması istenebilir.
Makalenin amacı; sabit oranlı mevduat sigortası fiyatlandırması ve açık olarak
belirtilmemişse dolaylı mevduat güvenceleri olarak tanımlanan bankacılık sektöründeki
sermaye düzenlemelerinin etkinliğinin değerlendirilmesidir. Makale, hem aynı sermaye oranı
gereksinimini hem de banka risklerinin kontrolünde ve “güvenli ve sağlam” (safe and sound)
bankacılık sisteminin sürdürülebilmesinde uygulanan riskle ilgili yeni planı dikkate
www.hakanguclu.com
2
almaktadır. Daha önce yapılan çalışmalar (örneğin Mingo ve Wolkowitz, Kahane – Koehn ve
Santomero) yeni bir çözüm önerisinde bulunmaksızın sermaye oranı düzenlemelerinin
yalnızca problemlerini ifade ettikleri için, bu makalenin birden fazla olan spesifik amacı;
belirtilen bu problemlerin çözümü olarak “teorik olarak doğru” (theoretically correct) olan
risk ağırlıklarını elde etmektir.
Makalenin 1. Bölümünde, banka sermaye yeterliliklerinin analizinde kullanılan temel yapıyı
kurulmuştur. Model, Koehn ve Santomero tarafından kullanılan portföy yaklaşımına göre
oluşturulmuştur. Model, bankanın fırsatlarının sınırlandırılması şeklinde yapılan sermaye
düzenlemelerini ortaya koymakta ve oran olarak yapılan düzenlemelerin risk almanın
azaltılmasında neden başarısızlığa uğradığını göstermektedir. 2. bölümde, riskle ilgili olarak
yeni önerilen sermaye planını ve bankaların risk tercihleri konusundaki davranışlarını
düzeltmeleri konusundaki bu planın gücünü incelenmektedir. 3. Bölümde ise, özeti ve sonucu
içermektedir.
ui ≤ (1-ai) . uo + ai . Er
ui ≤ uo + ai (Er - uo)
ai ≥ ui - uo / Er- uo
ui - uo > 0 ise,
ai = 0
ui - uo ≤ 0 ise
Er = Bankada zorunlu karşılık nedeniyle tutulan sermaye varlıkları ile ilgili olarak beklenen
getiri oranı,
ai = risk ağırlığının belirlenmesi sonrasında bankada tutulması gerekli sermaye karşılık oranı
(zorunlu karşılık oranı olarak da ifade edilebilir.),
uo = menkul kıymet getiri oranı ve/veya kredi faiz oranı (aktif getiri oranı da denilebilir),
ui = bankalar tarafından ödenen mevduat faiz oranı,
Düzenleyici otorite tarafından mevduatlara (ai) oranında zorunlu karşılık ayrılması yönünde
düzenlemeye gidilirse, bir banka kendisine yatırılan (ai) oranındaki mevduatı krediye veya
www.hakanguclu.com
3
menkul kıymet yatırımına dönüştürmeden bankada tutacaktır. Bu durumda banka topladığı
mevduatın (1-ai) oranındaki kısmını kredilendirmelerde veya menkul kıymet yatırımlarında
kullanabilecektir.
((1-ai) . uo) Bankanın kendisine yatırılan mevduatlardan zorunlu karşılık oranı ayrıldıktan
sonra elde edeceği getiriyi göstermektedir. Banka topladığı mevduattan ayırdığı (ai)
oranındaki zorunlu karşılıktan sonra ayrıdığı mevduattan (Er) oranında getiri elde edecektir.
Bu sorunlu karşılık elde edeceği toplam getiri tutarı (ai . Er) kadar olacaktır.
Denklemde ortaya çıkan (ai) oranı düzenleyici otoritenin önceden belirlediği bir oranın diğer
getiri ve maliyet unsurları ile olan ilişkilerini göstermektedir. Zorunlu karşılık oranı
belirlenmesi sırasında bu denklemin düzenleyici otorite tarafından kullanılması sözkonusu
olabilmektedir. (ai) oranı bankanın sahip olduğu tüm aktif değerler için hesaplanabilmektedir.
Bu durumda farklı aktif değerler için farklı risk ağırlıkları ortaya çıkmaktadır ve bu oranlar
düzenleyici otorite tarafında her bir aktif değer için zorunlu karşılık oranı olarak
kullanılabilmektedir. Yukarıda yeralan denklemden hareketle denklem genel olarak aşağıdaki
şekilde ifade edilebilir;
ai* ≥ ui - uo / Er- uo
ui - uo > 0 ise,
a i* = 0
ui - uo ≤ 0 ise
Mevcut mevduat sigorta fiyatlama sistemi bankaların risk almasını cesaretlendirmektedir. Son
zamanlarda düzenleyici otoriteler, uygun olmayan mevduat sigorta fiyatlamasından
bankacılık sektörünün kazanç sağlamasını caydırabilmek için sermaye standartlarının
kullanılması yönelik girişimlerde bulunmuşlardır. Bununla birlikte, bu konuda yapılan
girişimler her zaman iyi tasarlanmamıştır. Bu makale, aktiflerin kompozisyonunun seçiminde
banka sermaye düzenlemelerinin etkilerini incelemektedir.
Tek zamanlı ortalama-varyans modeli (single-period mean-variance) uygulanarak, bankanın
istenilen duruma getirilmesinde sermaye düzenlemelerinin etkileri incelenmiştir. Geleneksel
sabit sermaye oranı düzenlemesinin, bankanın ödeme güçlüğüne düşmesi olasılığının kontrol
edilmesinin ve böylece “güvenli ve sağlam” bankacılık sisteminin devam ettirilmesinin bir
yöntemi olarak etkisiz olduğu makalede kanıtlanmıştır. Bunun başlıca sebebi, bu
www.hakanguclu.com
4
düzenlemenin bireysel bankaların farklı tercih yapılarını görmemezlik gelmesi ve riskli
bankalara finansal kaldıraç ve/veya işletme riski yoluyla sınırlamaları bertaraf etmesine izin
vermesidir.
Riskle ilgili sermaye düzenlemelerindeki son dönemlerde ortaya konulan girişim potansiyel
olarak daha etkilidir. Bununla birlikte, başarılı olunabilmesi için ağırlıkların optimal olarak
seçilmesi gereklidir. Makalede bazı ağırlıklar elde edilmiştir. Denklemden elde edilen teorik
olarak doğru olan risk ağırlıkları, bankanın ödeme güçlüğüne düşmesi ile ilgili olarak daha üst
bir sınırlama getirmektedir. İlginç bir şekilde, bu ağırlıklar banka tercihlerinden bağımsızdır
ve böylece düzenleyici otoritelerin güvenlik hedeflerini devam ettirebilmesinde etkili
olabilirler. Üstelik, optimal risk ağırlıklarının yalnızca üç faktöre bağlı olduğu gösterilir;
a) Beklenen getiriler,
b) Bu getirilerin varyans-covaryans yapısı ve
c) Düzenleyici otoritelerin aklında olan izin verilebilir borç ödeyememe riski sınırının
üzerinde olma,
Düzenleyici otoriteler yukarıda ifade edilen faktörleri incelemek suretiyle bazı spesifik
banka/bankalar ile ilgili olarak optimal risk ağırlıklarını belirleyebilir ve böylece kabul
edilebilir bir seviyede tüm bankaların borç ödeyememe riskini tercih yapılarından bağımsız
olarak sınırlayabilir. Optimal risk ağırlığının belirlenmesinin basit şekilde ifade edilen bu
özelliği; ampirik olarak yapılan tahminlerinin tamamlanabileceğini ve düzenleyici otoritelerin
risk ağırlıklarının değerlendirilmesinde kullanılabileceğini ima etmektedir. Bununla birlikte,
bilançonun pasif tarafını dikkate almayan mevcut politikanın, banka faaliyetlerinde aşırı
derecede ve haksız olarak şiddetli sınırlamalara neden olabileceği ifade edilmelidir.
Yeni planın kritik iması, bankanın faaliyetleri ve ürün fiyatlandırmaları üzerine ciddi
sınırlamalar konulabileceği yönündedir. Böylece, yeni plan finansal hizmet sektörünün
tamamında önemli bir yapısal değişikliğe neden olabilecektir.
www.hakanguclu.com
5
2.
Makalede mevduat sigortası hesaplanması nedeniyle ortaya çıkan maliyetlerin ve sermaye
yeterliliği ile ilgili olarak yapılan düzenlemelerden dolayı bankanın maliyetlerindeki
değişimlerin şirketlerin kredi verilebilir kaynakları üzerinde doğrudan etkili olduğu ve bu
durumun bankanın kredi miktarı artırmak veya azaltmak suretiyle risk alma konusundaki
kararlarında etkili olduğu ifade edilmektedir. Bu şekilde alınan kararların ise bankanın
borçlarını geri ödeyebilme riski üzerinde doğrudan etkili olduğu belirtilmiştir. Bankalar kredi
verilebilir kaynaklarında artış sağlayabilmek ve dolayısıyla karlılığı artırmak için oranı sabit
mevduat
sigortasının
hesaplamasında
ve
sermaye
yeterliliğinin
hesaplanmasında
düzenlemenin dışında kalan veya boşluk olan konuları kendi lehlerine değerlendirdikleri
görülmektedir. Mevduat sigortası oranının sabit bir oran olarak uygulanması nedeniyle
bankanın risklerinin değerlendirilmesi ve riskli durumlarının azaltılabilmesi için sermaye
yeterlilik oranları kullanılmaktadır. Bundan dolayı mevduat sigortasında veya sermaye
yeterliliği ile ilgili düzenlemelerde yapılan değişikliklerle bankanın borç ödeme riskine
doğrudan etkili olunabilmektedir.
Sermaye yeterliliği konusunda yapılan düzenlemelerden amaç, bankanın borçlarını zamanında
ve tam olarak ödeyebilmesine olanak sağlayacak büyüklükte sermayeye sahip olmasının
istenmesidir. Yeterli sermaye yeterlilik oranlarını elde eden bankanın, herhangi bir zamanda
yapacağı yüklü ödemelerde borçları ödeyememe sorunu ile karşılaşma riskinin az olacağı
ifade edilmektedir. Ancak, sermaye yeterlilik oranlarının olması gerekenden yüksek tespit
edilmesi bankanın kredi verilebilir kaynaklarını azaltabilecek, bunun sonucu olarak karlılığını
azaltabilecek ve risklilik düzeyinde artış olacaktır.
Sermaye yeterlilik oranının olumsuz taraflarının mümkün olduğunca ortadan kaldırılabilmesi
için bilanço dışı riskleri ve aktif kalitesini de dikkate alarak genel bir risk
değerlendirilmesinin yapılmasının ve buradan hareketle sermaye yeterlilik oranının
hesaplanmasının gerekli olduğu savunulmuştur. Banka bilançosunda ortaya çıkan riskli
unsurları dikkate almaksızın uygulanacak sabit sermaye yeterlilik oranı istenilen sonuçları
www.hakanguclu.com
6
vermeyecektir. Bankaların bilançolarında farklı riskli unsurlar olması nedeniyle bu risk
unsurlarını dikkate alan bir oranın hesaplanması daha iyi sonuçlar verecektir.
Düzenleyici otorite tarafından aktif değer üzerinden hesaplanan minimum sermaye yeterlilik
oranlarını belirleyen risk ağırlıklarını baz alan yeni riskle ilgili sermaye planının etkinliği
incelenmeye çalışılmıştır. Bu şekilde hesaplanacak bir oranın bulunması durumunda
bankaların borç ödeyememe riskleri başlangıçta net olarak görülebilecek ve bu risklerin
ortadan kaldırılmasına olanak verecek sermaye yeterlilik oranları uygulanabilecektir.
Düzenleyici otoritenin bu şekilde uygulayacağı bir yöntem bankaların sözkonusu
riskliliklerini azaltabilecek ve kriz dönemlerinde bankaların krizden etkilenmeleri daha düşük
düzeyde olacaktır. Ayrıca, bu durum banka kaynaklı krizlerin ortaya çıkma olasılığını da
azaltacak, banka kaynaklı olmayan krizlerin etkilerini bankacılık sektörü artırmayacağı gibi
krizin etkilerini hafifletebilecektir.
3.
Türkiye’de özellikle 1990’larda ve 2000’li yılların başlarında bankacılık sektörü kaynaklı
veya bu sektörün tetiklediği finansal krizler ekonominin geneli üzerinde oldukça olumsuz
sonuçlar
meydana
getirmiştir.
Gerçekleşen
krizler
sonrasında
uygulanan
yeniden
yapılandırma düzenlemeleri ve uygulamaları ile bankacılık sektörünün üzerinde taşıdığı risk
azaltılmaya çalışılmıştır. Ancak, alınan kararlar uzun dönem yapılandırmaları içermediği için
olumlu etkileri de sınırlı olarak gerçekleşmiştir. Örneğin, 1994 yılında yaşanan 5 Nisan krizi
sonrası %100 mevduat güvencesinin getirilmesi bankacılık sektörünün içinde bulunduğu
krizden daha fazla etkilenmesini önlemiştir, ancak bu güvence daha sonra azaltılmamış ve
sonraki dönemlerde bankaların daha riskli çalışmalarına olanak sağlayan bir durum olarak
görülmüştür. 2001 yılında yaşanan kriz bu durumu net olarak ortaya koymuştur. Kamu
tarafından devalınan banka sayısı oldukça artmış, bu bankaların zararlarından dolayı kamu
oldukça yüksek maliyetlere katlanmak zorunda kalmıştır. Bundan dolayı bankaların
risklerinin kontrol altında götürülebilmesi için 2001 krizinden sonra önemli kararlar alınarak
uygulamaya sokulmuştur. Bankacılık sektörünün ülke ekonomisi de yansıyacak riskli çalışma
ortamında çalışmasının sınırlamaları belirlenerek, banka merkezli bir krizin tekrar
yaşanmasına engel olunmak istenmiştir.
www.hakanguclu.com
7
Bankalar ilgili olarak yapılan düzenleme ve uygulamalar çerçevesinde önemli kararlar
alınmıştır. Sözkonusu önemli kararların için incelemesini yaptığımız makalede de ifade edilen
mevduat güvencesi ve sermaye yeterliliği ile ilgili karar ve düzenlemeler önemli yer
tutmaktadır. %100 mevduat güvencesinden vazgeçilmiş ve mevduat güvencesi ile ilgili olarak
bankaların ödedikleri primlerle ilgili olarak yeni düzenlemelere gidilmiştir. Ayrıca,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından bankaların sermaye
yeterliliği ile ilgili olarak ayrıntılı düzenlemeler yapılmıştır. Bu konu ile ilgili olarak “Banka
Sermayelerinin Güçlendirilmesi Programı” açıklanmıştır. 2002 yılında başlatılan programda
oldukça ayrıntılı düzenlemelere gidilmiştir. Basel-I ve Basel-II kapsamında düzenlemelerde
revizyonlar da bu dönemde gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
Yukarıda hususlar dikkate alındığında, incelenen makalede ifade edilen modelleme
BDDK’nın düzenlemelerine dayanak ve esas teşkil edecek şekilde kullanılması mümkün
olabilecektir. Ancak, BDDK kapsamında yapılan çalışmalarda incelenen makalede ifade
edildiği gibi sermaye yeterlilik oranı hesaplanırken risk ağırlıklandırmaları her bir farklı risk
grubu için ayrı ayrı yapılmaktadır.
BDDK düzenlemelerinde sermaye yeterlilik rasyonu ile uluslararası alanda faaliyet gösteren
bankaların varlıkları ile tuttukları sermaye arasında risk esasına dayalı bir ilişki kurulmaya
çalışılmıştır. Bu amaca uygun olarak, başkanlığını Bank of England’ın yaptığı Basel
Komitesi, Cooke rasyosu olarak da bilinen sermaye yeterliliği rasyosunu (SYR) ortaya
koymuştur.
Bu rasyonun payında geçen “özkaynak”, bankaların tuttukları muhasebesel sermaye
miktarından çok daha farklı olarak tanımlanmıştır. Özkaynaklar; kredi kurumlarının
faaliyetlerini başlatabilmeleri, sağlıklı bir biçimde yürütebilmeleri, zararların karşılanabilmesi,
krizlere karşı direnç sağlayabilmesi, dolayısıyla sürekliliğinin sağlanması için hayati önem
taşır. Müşterilere koruma ve güven verme açısından önemi büyüktür.
www.hakanguclu.com
8
Ticari bankaların özkaynakları yabancı kaynakları ile kıyaslandığında oldukça düşük bir paya
sahiptir. Ancak payı düşük olmasına rağmen önemi yüksektir. Özkaynaklar hem banka
sermayesi, hem yasal düzenleyiciler, hem de banka yönetimi tarafından yakından takip edilen
bir konudur. Banka sermayesi, finansal açıdan güçlülük hissi veren, karşılaşılan güçlüklerin
yenilmesine yardımcı bir araçtır. Sahip olunan sermayenin büyüklüğü, genellikle finansal
gücün bir ölçüsü olarak görülür.
SYRda tanımlanan özkaynak miktarı şöyle hesaplanmaktadır;
+ I : Ana Sermaye (ödenmiş sermaye + dağıtılmamış karlar)
+ II : Katkı Sermaye (karşılıklar + reservler + fonlar)
+III : Üçüncü Kuşak Sermaye (sadece piyasa riski için kullanılabilen sermaye benzeri
krediler)
- IV : Sermayeden İndirilen Değerler ( aktifleştirilmiş giderler + mali iştirakler)
= ÖZKAYNAK
Risk ağırlıklı varlıklar ve gayri nakdi krediler tutarı ise, tüm bilanço içi ve bilanço dışı
varlıkların dört farklı risk grubuna dağıtılıp, risk ağırlıklarıyla çarpılıp toplanmasıyla bulunur.
Ancak, bilanço dışı varlıkların öncelikle kredi riskine dönüştürme ağırlıklarıyla çarpılması,
sonra kredi riski ağırlıkları ile çarpılması gerekir.
Türkiye’de de yüksek döviz kurları ve faiz oranları dalgalanmalarına dayalı 2000 yılı krizi
sonrası, BDDK bankacılık sermaye yeterliliği oranı hesaplanmasına piyasa riskinin de dahil
edilmesini 2001 yılı sonundan itibaren zorunlu hale getirmiştir. Türk Bankaları için halen
geçerli olan ve piyasa riski dahil edilmiş SYR, aşağıda ifade edilmiştir.
www.hakanguclu.com
9
Basel II standartları 26 Haziran 2004 tarihinde internet üzerinden yayınlanmıştır. Basel II
standartlarına gore hesaplanması gereken SYR aşağıda verilmiştir.
Basel II ile bankaların ekonomik sermayesi yeniden tanımlanmıştır. Bankaların ekonomik
sermaye tutmasının esas amacı, tanımlanmış riskler karşılığı belirli yöntemlere göre
hesaplanmış bir miktarda sermaye bulundurması değil, öncelikle tanımlanan bu risklerin
doğru bir şekilde ölçülmesi ve bu ölçümlerin bankaların strateji belirlemesinde bir temel
oluşturmasıdır. Bu amaca yönelik olarak Basel II standardı, üç temel yapı taşı üzerine
oturtulmuştur; minimum sermaye gereksinimi, sermaye yeterliliği denetimi ve piyasa
disiplini.
Basel II ile daha önceden tanımlanmış bankacılık risk türlerine, bir de operasyonel risk ilave
edilmiştir. Ayrıca, daha önceleri her banka için aynı olan ve sadece standart yöntemlerle
ölçülen kredi ve piyasa risklerinin de farklı yöntemlerle ölçülebilmesine olanak tanınmıştır.
Basel II’nin diğer temel yapı taşları olan kamu denetimi ve piyasa disiplini ise, kamu
otoritelerinin proaktif ve etkin bir denetim yapmasını, bankaların riskli faaliyetleri ve risk
yönetimi konularında piyasaya detaylı bilgiler sunmalarını gerektirmektedir.
Basel II sermaye standardı, bankacılık risklerinin üç ana grup altında toplanarak ölçülmesini
ve bu riskleri karşılayacak kadar ekonomik sermaye tutulmasını öngörmektedir. Bu standartta
tanımlanan bankacılık riskleri; kredi riski, piyasa riski ve operasyonel risk olarak üç başlık
altında toplanmaktadır.
Kredi riski, bankaya karşı olan yükümlülüklerin zamanında yerine gerilmemesi nedeniyle
doğabilecek zararlar olarak tanımlanabilir. Bu risk miktarının ölçümü için iki farklı yöntem
önerilmektedir; standart yöntem ve içsel derecelendirme yöntemi. Standart yöntem, Basel I
Uzlaşısında tanımlanan risk gruplamasının aslında biraz daha detaylandırılmış hali gibi
www.hakanguclu.com
10
görülebilir. Bu yöntem, banka ile kredi ilişkisinde bulunan herbir tarafın bir dışsal risk
derecelendirme kuruluşundan kalite notu almasına ve bu kalite notuna denk düşen bir risk
ağırlığı ile değerlendirilmesi esasına dayanmaktadır.
İçsel derecelendirme yöntemi ise, kalite notunun dışsal risk derecelendirme kuruluşları yerine,
bankanın kendi içsel sistemleri tarafından üretilmesi esasına dayanır. Bu modelin
uygulanması, temel ve ileri düzey olmak üzere iki farklı şekilde yapılabilir. İçsel modelin
uygulanabilmesi için; temerrüte düşme olasılığı (PD), temerrüt anındaki kullanım miktarı
(EAD), temmerüt halinde tahsilat oranı (LGD) ve vade (M) parametrelerinin belirlenmesi
gerekir. Temel düzeyde, PD parametresi ilgili banka tarafından ölçülürken; M, LGD ve EAD
parametreleri denetleyici kamu otoriteleri tarafından sabit bir girdi olarak sağlanır. İleri
düzeyde ise, tüm parametreler ilgili banka tarafından üretilerek modele katılır.
Piyasa riski, finansal piyasaların normal hareketleri nedeniyle faiz oranları ve döviz
kurlarında meydana gelen değişimler sonucunda, bir bankanın zarar etme veya sermaye
kaybetme riski olarak tanımlanabilir. Piyasa riskinin ölçülerek, sermaye yeterliliği oranına
dahil edilmesini BBDK 2001 yılı sonundan itibaren tüm bankalar için zorunlu hale
getirmiştir. BDDK, piyasa riskinin hesaplanması için standart yöntemi zorunlu tutarken, riske
daha hassas, gelişmiş ve risk yönetimi açısından daha esnek olan diğer risk ölçüm
modellerinin kullanımını da teşvik etmektedir. Standart yöntem, bir bankanın piyasa riskini
oluşturan hesap kalemlerindeki uzun ve kısa pozisyonların kalan vadelerine göre
sınıflandırılarak, uzun ve kısa pozisyonların netleştirilmesinden sonra, ilgili risk ağırlıkları ile
çarpılmasıyla hesaplanan risk miktarını ifade eder. Piyasa riski ölçmede kullanılabilecek diğer
yöntemler ise; parametrik VaR (PVaR), tarihi simülasyon (TS) ve Monte Carlo (MC)
simülasyonu olarak sınıflanabilir. PVar yöntemi, piyasa riskine maruz kabul edilen
portföylerin opsiyon içermediğini, portföyü oluşturan varlık getirilerinin normal dağıldığını
ve varlık getirileri arasındaki ilişkilerin lineer olduğunu varsayarak, piyasa riskine maruz
değeri hesaplar. TS yöntemi, varlık getiri dağılımları ve getiriler arasındaki ilişkiler hakkında
herhangi bir varsayımda bulunmadan, bugün elde tutulan piyasa riskine maruz belirli bir
portföyün geçmişte herhangi bir gündeki piyasa hareketleri nedeniyle uğrayabileceği kayıpları
hesaplar.
www.hakanguclu.com
11
MC yöntemi ise, elde tutulan portföy içindeki varlıkların geçmiş getiri dağılımlarını esas
alarak, gelecekte beklenen getirilerini simüle edip, portföyün maruz kalabileceği zarar
miktarını hesaplar. Operasyonel risk, bir bankanın işlemeyen yada uygun olmayan iç süreçler,
insanlar ve sistemler yada dış etkenler nedeniyle ortaya çıkabilecek zarara uğrama riski olarak
tanımlanabilir. Operasyonel risk ölçümü için üç farklı yöntem önerilmektedir; temel gösterge
yaklaşımı, standart yaklaşım ve gelişmiş ölçüm yaklaşımı. Temel gösterge yaklaşımı, en basit
ve uygulaması en kolay yöntem olmasına rağmen, risk yönetimi sistemleri hakkında bankalar
arası herhangi bir ayırım gözetmediğinden, gelişmiş bankalar bu yöntemi kullanmama
eğilimindedir. Bu yönteme göre, operasyonel risk için ayrılması gereken sermaye miktarı
bankanın son üç yıllık brüt gelirleri ortalamasının %15’i kadardır. Burada tanımlanan brüt
gelir, bankanın faiz gelirleri ve giderleri farkı ile faiz dışı gelirleri ve giderleri farkının farkına
eşittir. Ancak brüt gelir hesaplanırken; provizyonlar, olağanüstü gelir/giderler ve menkul
kıymet satışından doğan kar/zararlar dahil edilmez. Standart yöntemde; bankanın toplam brüt
gelirleri sekiz farklı faaliyet koluna ayrıştırılır ve her faaliyet kolu %12-18 arasında değişen
risk ağırlıkları ile çarpılarak toplanır. Gelişmiş ölçüm yaklaşımında ise, ayrıştırılmış her bir
farklı faaliyet alanı için yedi farklı risk alanı belirlenir ve her bir farklı faaliyet alanının her bir
farklı risk alanı, bankanın kendi geçmiş gözlemlerine dayalı ve önceden belirlenmiş bir risk
ağırlığı ile çarpılıp toplanarak, operasyonel risk için sermaye gereksinimi hesaplanır.
Sermaye yeterliliğinin hesaplanmasına yönelik olarak yapılacak analizde banka bilançosunda
ve bilanço dışı yükümlülüklerinde bu oranın hesaplamasına giren her kalem belirli standartlar
kullanılarak risk ağırlıklandırmaları yapılmaktadır. Yapılacak analizde bu şekilde hesaplanan
her bir bilanço ve bilanço dışı yükümlülük kullanılmalıdır. Bilançonun faiz getirili/maliyetli
ve getirisiz/maliyetsiz aktif ve pasifler olarak yeniden sınıflandırılmasında analiz kapsamında
yapılabilmektedir. Bankanın gelir ve giderlerini özetlenerek yabancı para net genel
pozisyonlarının TL ve USD olarak göstermesi mümkündür. Ayrıca, Bankanın yıllara ait
vadeli alım-satım pozisyonları da hesaplanabilir. Bankanın yıl sonları itibariyle elde tuttuğu
menkul kıymetler portföyünü vadeye kadar elde tutulacaklar, satılmaya hazır ve alım-satım
amaçlı menkul kıymetler olarak sınıflandırılabilir ve menkul kıymetler para cinsi, bir yıldaki
kupon ödeme sayısı, kupon faiz oranı, vade ve vade tarihindeki anapara geri ödeme
miktarlarını (nominal değer) hesaplanabilir. Bankanın vadeli işlemler para birimlerini ve bu
işlemlerin nominal değerlerini hesaplanabilir. Bu şekilde bankanın menkul kıymetler portföyü
www.hakanguclu.com
12
ve yabancı para pozisyonundan doğan piyasa riskinin hesaplanması için temel girdileri
oluşturulabilir.
Ayrıca, aşağıdaki oranlar analizlerde kullanılabilmektedir.
-
Toplam Krediler / Toplam Aktifler
-
Takipteki Krediler (net) / Toplam Krediler
-
Menkul Değer Cüzdanı/Toplam Aktifler
-
Sermaye Yeterliliği Standart Rasyosu
-
Sermaye Yeterliliği (Krediler)
-
Sermaye Yeterliliği (Piyasa Riski)
-
(Net Bilanço Pozisyonu+Net Bilanço Dışı Pozisyon)/Özkaynaklar
-
Özkaynaklar
-
Toplam Risk Ağırlıklı Varlıklar (Piyasa Riskine Maruz Tutar dahil)
-
Aktif Büyüklüğü
www.hakanguclu.com
13

Benzer belgeler