alışveriş notları

Transkript

alışveriş notları
Editör
Genel Yönetmen
Ahmet Oğuz TORAMAN
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Murat KÜÇÜK
Haber Merkezi
Onur KAYA
Sevgi YALÇIN
Aydın KAYDI
1
Perakendenin dergisinden
merhaba;
Görsel Yönetmen
Yaren ÖZ
Reklam Satış ve Pazarlama
Yönetmenleri
Asiye KARADEMİR
Şenay KIZIL
Mali İşler
Özgür ÖRK
Arzu DAYI
Nerihan ALTINKAYA
Yazarlar
Berrin YANGINÖZÜ • Dilara KIZILÇAY • Okan ARAS
Özcan YAZICI • Sinan ASILYAZICI • Tevfik DİNÇER
Vedat DİRİKER • Yılmaz PEKMEZCAN
Hukuk
Hasan İÇÖZ
Sahibi: Ekonomi Yayınları AŞ adına Gökçin ARAS
Yönetim Yeri: İçerenköy Mah. Değirmenyolu Sok.
Kutay İş Merkezi A Blok Ataşehir/İstanbul
T. +90.216. 575 44 20 (pbx) F. +90.216. 575 44 24
Baskı
İhlas Gazetecilik. AŞ
Merkez Mahallesi 29 Ekim Caddesi İhlas Plaza No:11
A/41 Yenibosna–Bahçelievler/ İSTANBUL
Tel: +90 0212 454 30 00
Yayın Dili / Konusu
Türkçe / Perakende sektörü
İletişim:
Yazı İşleri: [email protected]
Reklam: [email protected]
Abonelik: [email protected]
www.marketdergisi.com
Market dergisi yerel süreli yayındır. Aylık yayımlanan dergimiz,
Basın Meslek İlkeleri’ne uymaya söz vermiştir. Market dergisinin içerik ve tasarımı Ekonomi Yayınları AŞ tarafından yaptırılmış olup, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser
olarak koruma altındadır. Market dergisinde yer alan yazı ve
fotoğrafları yayma hakkı ile Market markası ve logosu Ekonomi
Yayınları AŞ’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi, hak sahiplerinin
yazılı izni olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz. Dergide yer
alan yazılar, yazarların kişisel görüş, yorum ve tavsiyelerini içermektedir. Ekonomi Yayınları AŞ, yazılarda yer alan bilgi, görüş
ve tavsiyeler nedeniyle doğabilecek maddi manevi zararlardan
hiçbir şekilde sorumlu değildir.
Dergimizin yenilenmiş haline gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederiz.
Sizlere yine perakendeyi tüm yönleriyle anlatan ve keyifle okuyacağınız bir dergi hazırladık.
Marquette Plus’ın bu sayısında Karadayı dizisinin kötü bakanı Erhan Yazıcıoğlu’na ve sahnelerin güleç yüzü Suzan Kardeş’e merak
edilenleri sorduk. Ev tekstilinin en büyük fuarı olan, 21. Ev Tekstili
Fuarı öncesinde Türteks Yönetim Kurulu Başkanı Ali Türkün ve Türkün Holding Yönetim Kurulu Üyesi Aslı Türkün Karaçor ile sektörün
son durumunu ve trend ürünleri konuştuk. “Büyüme ve Yenileme
Kategorisi” ile Londra’dan “Yılın Alışveriş Merkezi” ödülüyle dönen Armada AVM’yi, yeni konseptiyle herkesin beğenisini kazanan
Ayakkabı Dünyası’nı ve renovasyon sürecinden sonra Ankara’nın
en güzel marketlerinden birisi olan Akyurt’un Demetevler mağazasını en güzel fotoğraflarıyla sayfalarımıza taşıdık. Helvanın asırlık
lezzeti Koska’nın hikayesini Yönetim Kurulu Üyesi Emin Dindar’dan
dinledik. AYD Genel Sekreteri Nihat Sandıkçıoğlu; AVM yöneticileri
ve perakendecilerle gerçekleştirdiği Rusya gezisini Marquette Plus
için kaleme aldı. 3 Nisan tarihinde kaybettiğimiz romantik şarkıların babası Kayahan’ı da bu sayımızda unutmadık. Spor sayfamızda
dünyadan ve Türkiye’den önemli gelişmeleri sizler için derledik. Ayrıca Fenerbahçe Ülker’in Avrupa’da yazdığı tarihin arkasındaki başarıyı da incelemeden geçemedik. Dosya haberimizde mağazalarda ışıklandırmanın etkisini sektörün önemli isimlerine sorduk. Işığın
perakendedeki gücünü merak edenlerin mutlaka okuması gereken
bir çalışma ortaya çıktı. Ayrıca araştırma haberimizde tarihte hakkı
teslim edilmeyen, elektriğin gizli kahramanı Nikola Tesla’ya da bir
selam gönderdik.
Keyifli Okumalar
Murat Küçük
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
2
İçindekiler
İçindekiler
Armada’ya Londra’dan
10 büyük ödül
Farkında olmak:
14 Berrin Yangınözü
Akasya Acıbadem’e
16 11 ödül birden
Diyarbakır’a 100 milyon
18 avroluk AVM yatırımı
19 TAMPF yeni başkanını seçti
04 Erhan Yazıcıoğlu
“Karadayı”nın kötü bakanından
alışveriş notları
26 Tasarım
Akyurt’un yeni konsepti
göz dolduruyor
teknoloji kendi
20 YZB’de
farkındalığını yarattı
YZB’ye “Geleceğin Marketi”
24 damga vurdu
EVTEKS fuarı ziyaretçilerini
30 bekliyor
Yemeksepeti
38 rekor ücrete satıldı
Tommy ve Dee Hilfiger
42 MET galasındaydı
CarrefourSA’dan yılın
43 3’üncü satın alması
32 Ali Türkün
Tekstilde başarı
özgün olmaktan geçiyor
Sosyal medya:
34 Aslı Türkün Karaçor
Her zaman modern Vanelli
44 Özcan Yazıcı
Denge:
52 Vedat Diriker
Danışman:
66 Sinan Asılyazıcı
68 Boyner’den Hopi atılımı
Moda: Dünya starları O’nun
94 peşinde: Mert Alaş
Ayın önemli kültür sanat
96 etkinlikleri...
Stratejik başarının örneği:
102 Fenerbahçe Ülker
46 Emin Dindar
Helvanın asırlık lezzeti: Koska
70
Tasarım
Ayakkabı Dünyası’ndan yeni
mağaza konsepti
Marka algısı:
104 Didem Moralıoğlu
İçindekiler
54 Araştırma
Elektriğin tanrısı: Nikola Tesla
60 Dosya
Mağazalar, müşterilerine kaliteli bir alışveriş deneyimi yaşatmak ve satışlarını
artırabilmek için teknolojinin tüm imkanlarını kullanıyor. Dekorasyon, ses
sistemleri, özel kokular ve ışıklandırma
günümüz perakendesinde kaliteli ürün
satmak kadar önemli hale geldi. Işıklandırmanın uzmanlarına doğru ışıklandırmanın nasıl yapılacağını sorduk
82 Nihat Sandıkçıoğlu’ndan 86 Suzan Kardeş
Rusya notları
Sahnelerin güleç yüzü...
92 Aktüel
Yalan dünya bize kaldı Kayahan...
3
4
Röportaj
“Karadayı”nın
kötü bakanından
alışveriş notları
Aktörün karakter seçme lüksünün olmadığını düşünen
ve gay rolünden fahişe rolüne kadar kendisine gelebilecek tüm rolleri severek oynayacağını belirten Karadayı
dizisinin kötü roldeki bakanı Erhan Yazıcıoğlu, tam bir
alışveriş gurmesi olduğunu, mutfağı çok sevdiğini, bakkallardan alınan peynirdeki lezzeti hiçbir yerde bulamadığını ve daha fazlasını Marquette Plus için anlattı
Türk sinema tarihindeki kötü
karakterleri sorsak aklınıza ilk
kimler gelir? Kimler kötü rollerin başarılı isimlerinden?
Kötü karakter diyince herkesin geldiği gibi benim de aklıma Erol Taş,
Nuri Alço ve Tecavüzcü Coşkun
geliyor. Kendi karakterime gelince, ben hep yazarlarımıza dedim
ki bu adama bir iki metres gerekli.
Bir renk lazım bu karaktere, bir değişiklik gerek dedim. Bu karakter
onu kaldırır çünkü. Yazarlarımız iki
tane kadın arkadaş. Bana olmayacağını söylediler, yazmayız dediler
ve kaç bölüm oldu bir metres yazmadılar.
Oyuncular önceki dönemlerin
aksine yazılan kötü karakter
rollerini severek oynamayı tercih ediyor. Bunu nasıl yorumlu-
yorsunuz? Türkiye de karakter
oyunculuğu yeni yeni mi oturuyor?
Artık kötü karakterler daha dikkat çekici olmaya başladı. Ayrıca
ters köşe karakterler oyuncuyu
da oyunculuğu da besler. Ben artık dizi oyunculuğuna değil tiyatro
oyunculuğuna önem veriyorum.
Çünkü dizi oyunculuğunda ve sinemada insanlar uzun bir süre
kendi sesleriyle konuşmadı. Ben
de o oyunculara oyuncu demedim. Ancak şimdi oyuncular kendi
sesleriyle oynama yeteneğine sahip. Böyle olunca oyunculuklar da
daha iyi oturuyor. Çünkü oyuncu,
kendi kalbi duygularını kendi sesine
yüklediği zaman anlam kazanıyor.
Önceden seni seviyorum ve senden nefret ediyorum cümleleri aynı
mimiklerle söyleniyordu. Oyuncu
Röportaj
ağzını açıp kapatıyordu ve geri
kalan duygu yüklemesini dublajcı hallediyordu. Yani tiyatrocu
oyunculuğu kurtarıyordu fakat
oynayan kişi kendisini oyuncu
zannediyordu. Şu an bir hodri
meydan durumu var. Sahneler
sesli çekiliyor artık. Teknoloji ilerledi çünkü. Böyle olunca
da kendi sesiyle oyunculuğunu
konuşturamayan oyuncular yok
olup gidiyor.
Dublaj
sanatçılığınızdan
dolayı birçok ünlü isme
seslendirme yaptınız; sizce oyuncuların kendi sesini
kullanamaması oyunculukta
büyük bir eksi mi?
Bu konuya şöyle örnek vereyim;
eski bir Türk filmini açıp sesini
kısarak bir izleyin, hiçbir oyunculuğun olmadığını göreceksiniz. Ancak sesini açıp aynı filmi
izlediğinizde, “Vay be adam ne
güzel oynamış” diyeceksiniz.
Çünkü oynayan görüntü değil,
ses. Hatta tamamen ses. Ben
Yeşilçam’da birçok filmin dublaj
yönetmenliğini de yapıyordum.
Bazen yönetmen geliyor ve
bana şey diyordu; “Ağabey bir
kalas oynadı bu filmde, ne olur
dublajla bunu kurtar. Yoksa batacağız.” Biz de o kalasın boş
bakışlarının üzerine muhteşem
duygular yüklerdik. Dublajla ilgili söylenecek en net örnek bu
bence.
Kimi seslendirmekten daha
büyük bir haz alıyorsunuz?
Yabancı oyunculardan daha
büyük keyif alıyordum. Bir Chris Christopherson, bir Alain
Delon büyük bir keyifti. Benim
dönemimde bir sürü iyi oyuncu
vardı. Onların hepsinden büyük
keyif alıyordum. Tabi Al Pacinolara, Robert De Nirolara yetişemedim ama onlara dublaj yapmakta keyifli olurdu diye tahmin
ediyorum. Bir de biraz oyunculuğumun da kendisine benzediğinden Jack Nicholson’ı çok
isterdim. O denk gelmedi hiç
fakat, geçmiş zamanın bütün
jönleriyle çalışma imkânı bulduğum için şanslıyım.
Türkiye’deki dizi sektörüne
yönelik fikirleriniz neler?
Oynadığım dizi ilk dizimdi ve
son dizim olacak. Bir daha dizi
oyunculuğu yapmayı da düşünmüyorum. Bunun kesinlikle
dizi şartlarıyla alakası var. Parasal ve insani şartlarla, zamana
saygısızlıkla alakalı.
Sizi yakın zamanda “Kim
Milyoner Olmak İster” yarışmasında sunucu olarak izlemiştik. Sunuculuk yaptığınız
yılları özlediniz mi?
Sunuculuk işini hala iyi yaptığımı düşünüyorum. O dönemlerde bu işi en iyi yapanlardan
biriydim herhalde, çünkü tek
başıma 16-17 reyting alıyordum. O yarışma programından
sonra da ATV’de bir rekorum
var. 4 saat durmadan canlı yayın yapıp, tek hata yapmadan
yayını bitiren benim. Yani kanala ceza getirmeyen, canlı yayında kekelemeden işini yapan tek
kişiydim. Bunun da sanıyorum
ki kelime haznemin zengin olmasıyla alakası var.
Tiyatro, muhakkak ki kökeni
tiyatroya dayanan oyuncular için hep farklı bir yerdedir. Tiyatro diyince siz neler
düşünüyorsunuz? Türkiye
5
6
Röportaj
de tiyatro hak ettiği değeri görmeye başladı mı ve bu konuda
ne gibi çalışmalar yapılabilir?
Her meslek kendi tatminsizliğini yaşar. Tiyatro bunu her zaman yaşamıştır. Çünkü tiyatro bir vitrin olduğu için bu vitrini de hükümetler hep
kendine göre kullanmaya kalkışmıştır. Yönetimler buna direnebildiği kadar direnir fakat direnç kırılır. Benim
taktiğim şu oldu, ben sadece işime
bakarım, politikaya hiç karışmam ve
sahneme bakarım.
Yeni kuşağın tiyatroya olan ilgisini nasıl yorumluyorsunuz?
Çok düşük. Ben gençlik dönemlerimde üniversite talebelerinin tiyatroya çok zaman ayırdığını gördüm.
Bunu son yıllarda göremiyorum.
Yanlış politikalar, yanlış oyun seçimleri, kötü repertuarlar, hükümetle takışan tiyatrolar, gençliği
tiyatrodan soğutmuş, geri itmiştir.
Biz, şu an “Sadece İşimizi Yapıyoruz” sloganıyla yola çıktık ve tekrar
orta yaş seyirciyi ve üst yaş seyirciyi salonlara çektik. Şimdi gençlerin
peşindeyiz. Onlara da bol Shakespare üretiyoruz. 3’üncü Shakespare’imiz çıkıyor. Çehov, Beckett
gibi ünlü isimler gençlerin tiyatroya
ilgisini artırıyor. Biz de buna önem
veriyoruz.
Türkiye’de sevdiğiniz tiyatro,
senaryo yazarı var mı? Türkiye’deki yazarlıklar hakkında
neler düşünüyorsunuz?
Şimdi burada birinin ismini versem
öbürünün hatırı kalacak o yüzden
isim vermeyeyim fakat genç yazarlar artık tiyatroya yönelmiyor. Tiyatrodan koparak televizyona yönelen
genç yazarlar, paranın peşine düşüyor. Çünkü televizyon daha çok
para kazandırıyor. Hatta eski tiyatro yazarları dahi bu sektörden kop-
tu, küstü. Sektörde yazılanların değerleri de çok bilinmiyor ve ucuzcu
yazarlar da türedi. Basit senaryolar
ürettiler bu ucuzcu yazarlar, çalma
çırpma yaparak yazdılar ve bu da
sektörü geriletti. Fakat ben ümitvarım. Genç nesil oyunculardan çok
umutluyum. Ayrıca biz bir genç
yazarlar yarışması düzenliyoruz.
İyide para veriyoruz kazanana. Belediyemiz bu anlamda büyük destek veriyor bize. Şöyle söyleyeyim,
birinciye 50 bin TL ödül veriyoruz.
Gençlere büyük önem vermekteyiz. Umarım onlar da bu önemin
farkına varır.
Size gelen tiyatro, dizi ya da
sinema filmi tekliflerinde kriterleriniz, olmazsa olmazlarınız
var mıdır?
Karakter tercihim yok benim. Kadında oynarım, gay rolünü de oynarım, fahişe de oynarım. Aktörün
öyle bir ölçüsü olamaz bence. Hatta hakkı da olamaz. Ne gerekiyorsa onu oynarım. Özellikle tiyatroda
ne gerekiyorsa oynarım. Sinema
da şart mıdır, dizilerde şart mıdır
bu tartışılır.
Önümüzdeki süreçte sizi tiyatro sahnesinde izleyebilecek
miyiz? Projeleriniz var mı?
Seneye 2 tane projem var. Birinde Haldun Taner’i oynayacağım.
Bir diğer projem de “Üç Kuruşluk
Opera”yı oynayacağım. Bunu da
Zeliha Berksoy yönetecek. En az
iki oyun oynayacağım ve sonra da
sanırım emeklilik günlerim gelecek.
“Bir mahalleden geçerken
durur o mahallenin bakkalına girerim”
Peki, gelelim perakende konusuna. Alışveriş alışkanlıklarınız
“Giyim kuşam konusunda marka aramam fakat
herkesin giymediği şeyleri
de gidip bulma konusunda yetenekliyimdir. Kıyıda köşede kimsenin ilgi
göstermediği şeyleri gider
bulur giyerim. Fiyat politikam vardır, iyi pazarlık
ederim.”
Röportaj
nelerdir desek bize neler
anlatabilirsiniz?
Çok alışverişçiyimdir ben. Mutfağımın tüm ihtiyacını kendim
görürüm. Her şeyin iyisini bilirim, her şeyin iyisi nerededir onu
da bulurum. Yurt dışında veya
gittiğim Anadolu şehirlerinde
mutlaka otantik şeyler arar ve
bulurum. Atina’dan, İtalya’dan
zeytinyağı taşımışlığım olmuştur
mesela. Çok güzel sanat eserlerini, resimleri, heykelleri kucağımda taşıyarak evime getirebilirim. Giyim kuşam konusunda
marka aramam fakat herkesin
giymediği şeyleri de gidip bulma konusunda yetenekliyimdir. Kıyıda köşede kimsenin ilgi
göstermediği şeyleri gider bulur
giyerim. Fiyat politikam vardır,
iyi pazarlık ederim.
Alışveriş merkezleri konusunda ne düşünüyorsunuz?
Gezmekten keyif aldığını
yerler var mı?
Alışveriş merkezlerini gezmeyi
severim. Hemen hemen hepsine giderim. Bütün alışveriş mer-
kezleri aslında birbirinin aynısı
fakat ben en çok Akmerkez’de
rahat ediyorum. Sonra Zorlu’yu
sevdim ve İstinye Park’ı karışık olmasına rağmen severim.
Yeme içme konusunda seçtiğim, alıştığım yerler vardır. Mutfağa kesinlikle girerim, aşçılara
tavsiyelerde bulunurum. Biraz
bana burun kıvırırlar fakat sonra
benim dediğimin daha lezzetli
olduğunu görürler, bir sonraki
sefere sizin gibi yaptık derler.
Çok yemekçi bir sülaleden geliyorum. Dolma biberde, karides
güveçte yaparım.
Marketler konusuna da değinecek olursak, tercihlerinizi öğrenebilir miyiz?
Büyük marketleri tercih ediyorum ancak mahalle bakkallarında bulduğum kaşar peynirinin
lezzetini, beyaz peynirin lezzetini hiçbir yerde bulamıyorum.
Bir mahalleden geçerken durur
o mahallenin bakkalına girerim.
O bakkaldan aldığınız kaşar
peynirin, zeytinin tadını hiçbir
yerde bulamazsınız ve üstelik
yarı fiyatınadır. Örneğin beyaz
peynir, marka vermeme gerek
yok fakat hemen hemen hepsini de bilirim. Hepsi birbirini aynısı. Fakat git bir bakkala ve de ki
bana beyaz peynir verir misin?
Size öyle bir peynir verecektir ki
tadı damağınızda kalır. Mesela
inşaat işçilerinin kurduğu sofralara gidin, o sofradaki domatesin, beyaz peynirin, zeytinin tadına bakın. İnanılmaz lezzetlidir.
Çünkü onlar mahalle bakkalından alışveriş yapmıştır.
Alışveriş kültürü konusunu
nasıl yorumluyorsunuz? Yerelliğe ve büyük zincir olma
7
8
Röportaj
konusuna nasıl bakıyorsunuz?
Bakkal olara kalsaydı eğer alışveriş
kültürü daha iyi olurdu fakat bir yandan da dekor ve hijyen açısından
marketler daha ağır basıyor.
Siz tam anlamıyla nasıl bir tüketicisiniz?
Ben iyi bir alışverişçiyim, iyi bir tüketiciyim. Fakat ürettiğimin yarısını tüketirim. Yarısını mutlaka biriktirmek
ya da taksit ödemek için ayırırım. Bu
yaşıma kadar hep böyle oldu. Bu
konulara çok dikkat ediyorum. Mesela şu an öncelikle ev kredisi borcumu ödüyorum ve kalan parayla
alışverişimi yapıyorum. İyi bir tüketiciyim diye söyledim bu yüzden
ayağımı yorganıma göre uzatırım.
İstediğim her şeyin elimin altında olmasını isterim. Dolabımda, canımın
çekeceği her şeyi bulundurmaya
özellikle dikkat ederim.
Ayrıca, derginizin ismi Marquette’de olsa, sanatı dışlamadığınız
için, sanatçılarla röportaj yaptığınız
için, kendi işinizle ilgili dolaylı yolla
bilgi alırken sanata da ucundan değindiğiniz için sizlere çok teşekkür
ederim.
Röportaj: Onur Kaya
Marquette, Mayıs 2015
10
Tasarım
Armada’ya
Londra’dan
büyük ödül
Tasarım
Uluslararası Alışveriş Merkezleri Konseyi (ICSC) tarafından her yıl düzenlenen yarışmada “Büyüme
ve Yenileme Kategorisi” ile “Yılın Alışveriş Merkezi”
ödülünü Armada Alışveriş ve İş Merkezi kazandı. Yaşanan renovasyon sürecini Armada Alışveriş ve İş
Merkezi Müdürü Çiğdem Ayrancıoğlu’ndan dinledik
11
12
Tasarım
“Renovasyon
döneminde
mevcut binamızı yenileyerek
zamanın değişen şartlarına
uyumlu hale getirdik. AVM’yi
daha aydınlık ve ferah bir hale
getirmek amacıyla kolonlar
ve atrium korkulukları yenilendi. Havalandırma menfezleri beyaz konsept ile değiştirildi. Aydınlatma sistemimizi
enerji verimliliği ve daha iyi
bir ortam yaratma amacıyla
komple yenilendik. Yenilemeden sonra Armada’nın
aydınlanması 2 katına ulaştı. Otopark asansörleri her
kata indirilerek daha kolay
bir alışveriş ortamı sağlandı.
Yiyecek katı aydınlatmaları ve
tüm AVM’nin oturma grupları
yenilendi. Spor sokağı ve çocuk sokağı gibi konsept alanlar yaratıldı. Mevcut binada
çocuk markaları tek bir katta toplanarak, ebeveynlere
daha kolay bir alışveriş imkânı
sağlandı. Bu katın zemini çocuklara uygun bir kaplamayla
yenilendi. Tüm bu süreçlerde
yapılan her bir yeniliğin, yeni
binayla uyumlu olmasına
özellikle dikkat edildi. Marka
karmasına ufak dokunuşlarla
yenilikler katıldı. Ayrıca birçok
markanın da AVM içerisinde
yeri değiştirildi.”
Tasarım
13
14
Farkında olmak
Berrin Yangınözü
[email protected]
Mutlu çalışan
Her konuşmada “Sevgili” ya da
“Değerli” olarak addettiğimiz çalışanlarınızdan bahsediyorum. Çalışanlarınızı mutlu ederseniz şirketiniz
sıçrama yapacak, bunu öncelikle
belirteyim. Öyleyse elinize kâğıt ve
kalem alın ve sorun kendinize, kendiniz cevaplayamazsanız çevrenizden destek alın: “Çalışanlarım nasıl
bir yaşam içerisinde olursa gerçekten kendilerini mutlu hissederler?”
İnsanın yaşamındaki en büyük hedefi, mutlu olmaktır. Çekim yasası
da mutlu olmak üzerine kuruludur.
Çünkü mutlu olduğunuzda istediğiniz her şey size çok rahat bir şekilde
akmaya başlayacaktır. Bu yüzden
çalışanlarınız için öncelikle bu soruyu kendinize sormanız önemli.
• 1’inci adım: Gözünüzü kapatın
ve diyin ki, “Ben nasıl bir şirket istiyorum?” “Beni seven, bana değer
veren yöneticilerim, çalışanlarım,
tedarikçilerim, müşterilerim olsun.”
Tabi burada sizin için önemli olan
özelliklerle niyetinizi detaylandırın.
Detaylandırdığınız her bir adım Şirketinizin misyonu ve değeri olacaktır.
• 2’nci adım: Bu çalışma hayatını
sağladığınızda neler hissedeceğinizi yazın. (Yine gözlerinizi kapatın.
Sıklıkla gözlerinizi kapatın diyorum
çünkü dışarıdaki olaylara algınızı
kapatmanız gerekiyor)
• 3’üncü adım: Bu arzu ettiğiniz çalışma ortamı olabilirliği olan bir şey
mi? Bunu sağlayabilir misiniz? Ya
da bu konuda destek almaya hazır
mısınız? Bunları kendinize sormalısınız. Çok fazla uçmamakta fayda
var. Eğer olabilir gelmiyorsa neden
olduğunu yazın, belki sorun patron
olarak sizsiniz.
• 4’üncü adım: Hak etme. Bazı insanlar çoğu durumda kendi kendilerine ve etrafındakilere ket vuruyor!
Aslında hiçbir şeyin hak edilmediğini... Çok yazık, geçmiş deneyimlerimiz hep bize bunu düşündürür,
fakat gelişim yolunda öncelikle “önyargı”lardan uzak durmamız gerektiğini unutmayalım. Yine gözlerinizi
kapatın ve “çalışanlarım bunu hak
ediyor” diye düşünün, değilse bile
“mış” gibi yapın:)
• 5’inci adım: Karar maddesi. Ben
hayal ettiğim bir çalışma ortamı yaratmaya ve bu karar için yapmam
gereken tüm aksiyonları gerçekleştirmeye karar verdim!
Ve altına da imzanızı atın… Bu yolda öncelikle sizinle çalışan yöneticilerinizin söylediklerinize inanması ve
uygulaması gerekiyor.
Unutmayın çalışan mutlu değilse,
müşteri mutlu değil, bu döngüde
siz hiçbir zaman mutlu olmazsınız.
Her zamanki gibi Sevgiyle...
16
Haberler
Akasya Acıbadem’e
11 ödül birden
Avrupa’nın “En İyi”si Akasya Acıbadem, ödüllerine yenilerini ekledi. Kuruluşunun 1.
yılında pazarlama iletişimi ve yaratıcılık alanında Hermes Creative Awards’da toplam 11
ödüle layık bulundu
Geçtiğimiz hafta “ICSC Uluslararası Alışveriş Merkezleri Konseyi”
tarafından, her yıl düzenlenen ve
alanında en başarılı alışveriş merkezlerinin katıldığı 2015 ICSC European Shopping Centre Awards’ta
New Developments Large kategorisinde Avrupa’nın En İyi Alışveriş
Merkezi seçilen Akasya Acıbadem,
pazarlama dünyasının önde gelen
organizasyonu AMCP (Association
of Marketing and Communication
Professionals) tarafından düzenlenen Hermes Creative Awards’da
da 11 ödül kazanarak ödüllerine
yenilerini ekledi.
Akasya Acıbadem, açılışından bu
yana geçen bir senelik sürede misafirlerine yönelik hazırladığı sıra dışı
aktiviteleri ve 1’inci yaş kutlamalarına yönelik reklam kampanyalarıyla
Hermes Creative Awards 2015’te;
4 Platin ve 7 Altın ödüle layık görüldü.
Akasya, 4 Platin Hermes ödülünün
yanı sıra, “Pazarlama Materyalleri”,
“Sosyal Medya”, “İllüstratif Tasarımlar, “Gazete Yerleşimi”, “Akasya
Gazette”, “Facebook Tasarımı” ve
“Aktivite Posterleri” kategorisinde
de 7 Altın Hermes Ödülü’ne layık
görüldü.
18
Haberler
Diyarbakır’a 100 milyon
avroluk AVM yatırımı
Dünyanın önde gelen AVM yatırımları firması Multi Corporation’ın yüzde 100 iştiraki olarak Türkiye’de 2004’ten bu yana 3,2 milyar avro değerinde yatırım gerçekleştiren Multi
Türkiye, ülke genelindeki 15’inci alışveriş merkezini 27 Mayıs’ta Diyarbakır’da açıyor.
Multi Türkiye ve Altındağ Gayrimenkul Yatırım Geliştirme Şirketinin yarı yarıya ortaklığıyla kurulan ve yaklaşık 100 milyon avro yatırım ile hayata geçen Forum Diyarbakır’da bin
500 kişi çalışacak
Forum Diyarbakır’ın açılışı nedeniyle düzenlenen basın toplantısında konuşan Multi Türkiye Yönetim
Kurulu Üyesi Hulusi Belgü: “Türkiye ekonomisi büyüdükçe alışveriş
ve perakende sektörü de büyüyor.
Anadolu’da da alışveriş merkezlerine talep artıyor. Anadolu’daki beklenti ve ihtiyaçları yakından takip ve
analiz ediyoruz. Multi Türkiye olarak
Anadolu’ya iyi projeler götürebilmek, bölgenin kalkınmasına destek olmak istiyoruz. Bu anlayışın en
yeni ürünü olan Forum Diyarbakır,
hem kent için cazibe merkezi olacak hem de yaratacağı istihdamla
kentin kalkınmasına destek verecek.” dedi.
“Koşullar ne olursa olsun sürekli katma değer üreteceğiz”
Forum Diyarbakır projesini Multi
Türkiye ile birlikte hayata geçiren
olan Altındağ Gayrimenkul Yatırım
Geliştirme İnşaat Şirketi Genel Müdürü Selahattin Altındağ ise “İnşaat
ve turizm sektöründe imza attığımız
sayısız projelere Forum Diyarbakır’ı eklemekten dolayı gururluyuz.
Bu projede Multi gibi uluslararası deneyime sahip ve sektör lideri
bir kuruluşla birlikte çalışmaktan
ayrıca mutluluk duyuyoruz. Koşullar ne olursa olsun sürekli katma
değer üretmeye, planlı yatırımlarla
günden güne büyümeye ve ileride
daha büyük projelere imza atmaya
devam edeceğiz.” açıklamasında
bulundu.
Haberler
yeni başkanını seçti
Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştiren Türkiye Alışveriş
Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu’nda (TAMPF)
yeni başkan Zafer Kurşun oldu
Organize perakendenin çatı örgütü olan ve sektörün köklü derneklerinden AYD, BMD, GPD, KMD
ve TURYİD’in oluşturduğu Türkiye
Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu’nun (TAMPF) genel kurul toplantısı gerçekleşti. İkinci Seçimli Olağan Genel Kurulunu
gerçekleştiren TAMPF’da kurucu
başkan Vahap Küçük, görevi Zafer
Kurşun’a devretti.
Sektör zor olanı başarıyor
Abdullah Kiğılı’nın Divan Başkanı olarak yönettiği Genel Kurulda
geçmiş dönem faaliyetleri ile ilgili
bilgi verilmesinin ardından söz alan
Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı
Vahap Küçük, sektörün zor olanı
başardığını belirterek “Güç birliği
yapmak, uyum içinde tek ses olabilmeyi başarmak bizim bu sektör
için hayalimizdi. İlk dönemde tüm
sektörün uyumu ve katkısıyla bunu
başardığımıza, federasyon çatısı altında son derece uyumlu bir dönem
geçirdiğimize inanıyorum.” dedi.
Ben değil ‘Biz’ diyerek gücümüzü koruyacağız
Vahap Küçük’ün ardından söz alan
ve federasyonun yeni Yönetim Kurulu Başkanı seçilen Zafer Kurşun
ise; “Ben değil, biz demek önemli.
Biz demeye devam ederek gücümüzü koruyacağız. Zor bir iş yapıla-
rak federasyon çatısı altında toplandık, bu dönemde daha da uyumlu
bir çalışmayla bayrağı daha ileri taşıyacağız.” dedi.
Federasyonun yeni ismi “Türkiye”yi kapsayacak
Toplantıda 2013 yılında “Tüm Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu” ismiyle kurulmuş olan federasyonun, Dernekler Kanunu’nun
ilgili şartlarını yerine getirmiş olması
ve İçişleri Bakanlığı iznini almış olması ile bundan böyle “Türkiye Alışveriş
Merkezleri ve Perakendeciler Federasyonu” ismini kullanması da kararlaştırıldı. Toplantı dilek ve temennilerin sunulması ile son buldu.
19
20
Haberler
YZB’de teknoloji kendi
farkındalığını yarattı
Üretici, yerel zincir ve tüketiciyi buluşturan Yerel Zincirler Buluşuyor Konferansı ve
Fuarı, (YZB) Haliç Kongre Merkezi’nde 7’nci kez gerçekleşti. Teknoloji konusunun
ele alındığı fuarı katılımcılar, Marquette dergisi için değerlendirdi
Ruhi Tuncer - Cankurtaran Gıda
Aranılan her şey bu fuarda
Fuar bu sene güzel bir ortamda
gerçekleşiyor. Ziyaretçiler, aradığı
her şeyi bu fuarda bulabiliyor, fuarın
en dikkat çekici özelliği bu olduğunu düşünüyorum.
Vedat Cergibozan
Cergibozanlar Gıda
İnsanları artık AVM’ler değil teknoloji konseptleri etkileyecek
Yerel Zincirler Buluşuyor Fuarı’na
gelip “Geleceğin Marketi” konseptini gezdiğimde hayretler içerisinde
kaldım. Ben burada gördüğüm teknoloji gelişmişliğiyle yeni bir sürece
girdiğimizi düşünüyorum. 15-20 yıl
önce şehirlerimize büyük AVM’ler
geldiğinde insanlar merak ederek
gidiyor, inceliyordu. Artık o devir
kapandı. Fakat buradaki teknolojiye de baktığımda artık insanları
AVM görüntüleri değil teknolojiler
etkileyecek. YZB Fuarı’nın ele aldığı teknoloji konusu ve katılımcılara
teknoloji konseptinde böyle artı
değerler tanıtması organizasyon
açısından büyük önem taşıyor. Bu
konuda ayrıca “Geleceğin Marketi”
konseptinin sorumluluğunu üstlenen ve burada değerli sunumlar
gerçekleştirerek katılımcılara bilgiler
veren Üçge’ye de teşekkürlerimi
sunuyorum.
Argun Erşen - Datalogic
İnsana temas etmesi açısından
çok önemli bir fuar
Haberler
Yerel Zincirler Buluşuyor bizim için
inanılmaz güzel bir ortam. Çünkü
yerel zincirlerle her zaman bu kadar
yakın bir temasta bulunamıyoruz.
Onun için burası çok güzel bir fırsat. Bizim açımızdan çok güzel ve
yoğun geçen bir fuar oluyor. Çok
ciddi sayıda son kullanıcıya hitap
ettik. Hiç bilmediğimiz, temasa hiç
geçemediğimiz firmalarla tanışma
imkanı bulduk.
Hulusi Boyraz - Esenlik Market
“Teknoloji kendi farkındalığını
yaratmış”
Biz 40 şubeli bir zincir marketiz ve
teknolojiyi yakından takip etmeye
çalışıyoruz. Malatya’dan buraya
gelme sebebimiz de bu. Burada her
şey çok güzel hazırlanmış. Teknolojinin tüm imkanları kullanılmış. “Geleceğin Marketi” konseptinde yazar
kasadan raflara kadar birçok noktada teknoloji kendi farkındalığını
yaratmış. Burada emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Türkiye Perakendeciler Federasyonu’na
da bu organizasyona öncülük ettiği
için teşekkürlerimi sunuyorum.
Mustafa Gürel - Hadim Gıda
Sektör yeniliklere gebe
Katıldığımız fuarlarda yenilikler gördüğümüzde mutlu oluyoruz. Her
alanda olduğu gibi perakende sektörü de birçok yeniliğe gebe. Yerel
21
22
Haberler
Zincirler Buluşuyor’un bu konuda
öncü rol oynaması bizleri sevindiriyor. Burada yeni teknolojileri, ürünleri görüyoruz ve ben fuarın bu yönünü çok beğendim.
zorunda kalıyoruz. Genç kuşaklar
için gelişen teknolojiyi yakalamak
zor olmayacak diye düşünüyorum.
Fakat bizim açımızdan teknolojiyi
yakalamak biraz zor olacak.
Osman Kalafat
Kalafatlar Market
Gelenekçi kanat teknolojiyi yadırgayabiliyor
Biz burada olaya marketçi gözüyle bakıyoruz bu yüzden gelenekçi
kanadı temsil ediyoruz. Bu yüzden
değişime her ne kadar açık olsak
da teknolojiyi biraz yadırgamak
Sinan Asılyazıcı
Eğitimci / Danışman
Sektör farklı bir noktaya gidiyor
Yerel Zincirler Buluşuyor Fuarı (YZB)
bu sene teknolojiyi ele aldı ve gerçekten çok güzel şekilde işledi.
Tüm emeği geçenleri kutlamak isterim. Sektör artık farklı bir noktaya
gidiyor. Tüketici, alışverişçi ve müş-
teri olarak 3 şekilde de ele alıyorum
konuyu ve hepsi bambaşka noktalara ilerliyor. YZB için ve buranın en
önemli teknoloji konsepti “Geleceğin Marketi” için şu sözü söylemeyi
uygun buluyorum: “Daha iyi, iyinin
düşmanıdır.”
Mustafa Bılıkçı - Sultan Et
Müşteri güveni teknolojiyle
sağlanıyor
Yerel Zincirler Buluşuyor Fuarı, bu
sene teknoloji konusunu işliyor. Fuarın en dikkat çekici bölümü “Geleceğin Marketi”. Bu markete gir-
Haber
diğinizde sizi hologram teknolojisi
karşılıyor, elinizden, gözünüzden
tanınıyorsunuz ve isminizle birlikte
karşılanıyorsunuz. Bu çok güzel bir
uygulama. Yine aynı şekilde kasalar
sizi isminizle karşılıyor. Ürünlerdeki
barkodlardan ürünün üretildiği yere
kadar birçok bilgiye ayrıntısıyla ulaşıyorsunuz. Bunlar tabi tüketiciye
inanılmaz güven sağlayan şeyler.
Biz teknolojiyi sonuna kadar destekleyen bir firmayız ve gelişmesi
içinde elimizden gelen her şeyi yapıyoruz.
Yılmaz Pekmezcan
Akademisyen
YZB istenilen hedefe ulaştı
Yerel Zincirler Buluşuyor Fuarı,
“Dönüşümü Başlat Geleceği Kazan” sloganıyla yola çıktığı üçüncü
organizasyonunu gerçekleştiriyor.
Fuar, insan, marka ve teknoloji konularını ele alarak bir proje ortaya
koydu. Şu an yerel perakende 3
yıllık konseptin sonuncusunda dönüşümünü tamamlıyor. Bu sene organizasyona katılan katılımcı sayısı
zirveye ulaşmış durumda. Fuarın
uluslararası boyutuna baktığımızda
birçok ülkeden önemli isimlerin katılım gösterdiğini de görüyoruz. Ben
gelinen noktada istenilen hedefe
ulaşıldığının kanaatindeyim.
Haber: Yaren Öz,
Murat Küçük, Onur Kaya
Marquette, Mayıs 2015
23
24
Haber
Üçge,
“Geleceğin Marketi”ni
perakendecilerle buluşturdu
15-16 Nisan’da Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen, ulusal perakendenin en büyük
kongre ve fuarı (YZB) Yerel Zincirler Buluşuyor’da Üçge “Geleceğin Marketi”ni perakendecilerle buluşturdu. Üçge, Geleceğin Marketi konseptinde YZB ziyaretçilerini geleceğe yolculuk yaptıran pek çok sürpriz teknolojik ürünle de tanıştırdı
Raf sistemlerinde verimlilik ve estetik artacak, doğa dostu ürünler tercih edilecek.
Üçge Mağaza Ekipmanları A.Ş. Genel Yönetmeni Esra Güven Altınkaya “YZB 2015’te Üçge Grup olarak
“Geleceğin Marketi” konseptiyle
perakende sektörünün gelecek
teknolojilerini sergiledik. Üçge’nin,
tamamen müşterilerinin ve nihai tüketicilerin beklentilerini karşılayacak
ve fayda sağlayacak şekilde dizayn
edilmiş ürünü olan kasa altlığı Luminous yer aldı. Üçge’nin, bilimsel
tünel çalışması ile ortaya çıkarılan
ve müşterinin ürün algısını arttıran
Saturn Konsept raf sistemini sergiledik. YZB 2015’te lansmanını yaptığımız yeni raf sistemimizi COMBI
System’i de perakendecilerle buluşturduk. Bununla birlikte Türkiye
distribütörlüğünü
yürüttüğümüz
Wanzl markasının en son teknoloji ürünleri de yer aldı. Geleceğin
market konseptlerinde doğa dostu
ürünlerin tercih edileceğini de vurgulayan Altınkaya “Üçge AR-GE
bölümümüz çevreye zarar vermeyen, maliyetleri minimum seviyede
tutacak projeler kapsamında çalışmalarını sürdürüyor” dedi. Teknolojinin perakende sektörü için de pek
çok yenilik ve kolaylığı beraberinde
Haber
getirdiğini belirten Altınkaya, sektörde farklılaşmak isteyen markaların
bu yeniliklere kısa sürede adapte
olması gerektiğini de ifade etti.
Geleceğin marketi müşterilerle
konuşacak
Üçge Grup bünyesindeki Üçge
Elektronik firması da perakende
teknolojileri üzerine geleceğin yazılım uygulamaları ve elektronik
sistemleriyle ilgili çok ilgi çekecek
ürünlerle yer aldı.
Geleceğin perakende teknolojileri
hakkında bilgi veren Üçge Elektronik A.Ş. Pazarlama Satış Direktörü
Orhan Ataç, “içerisinde bulunduğumuz mobil çağı göz önünde bulun-
durarak; Tüketicilerin kendi kendine alışveriş ve ödeme yapacağı
uygulamaları, güvenli - inovatif eticaret uygulamaları ve türevlerini,
yeni nesil pos otomasyon sitemleri
ve bu sistemler ile entegre çalışan
yeni nesil barkod sitemlerini, 360
derece barkod okuma kabiliyeti
olan barkod okuyucuları, ürünlerin
taze olup olmadığını gösteren akıllı etiketleri, ürünleri tanıyarak hızlı
satış imkanı sağlayan kameralı self
servis akıllı terazileri, şarküteri bölümlerinde aynı anda dilimleyen
aynı anda tartan dilimleyicileri, akıllı
dijital fiyat etiketlerini, akıllı telefon
uygulamaları ile müşteriyi mağaza
içindeki alışverişlerinde asistanlık
yapan bilgilendiren, yönlendiren ve
sürekli iletişim kuran mobil uygulamaları, mağaza içerisinde alışverişi
eğlenceli kılarak bilgilendiren sanal
gerçeklik ve dijital reklam uygulamaları “Geleceğin Marketi”nde perakendecilerle buluşturduk” dedi.
Üçge’ye TPF’den
teşekkür plaketi
Organizasyonun ikinci gününde
yer alan “Perakendenin En Başarılı
Fikirleri Ödül Töreni”nde TPF Başkanı Mustafa Altunbilek, Üçge’yi
özellikle tebrik etti. Üçge Elektronik
Pazarlama ve Satış Direktörü Orhan
Ataç’ı sahneye davet ederek plaket
takdim etti.
25
26
Tasarım
Akyurt’un
yeni konsepti
göz dolduruyor
Tasarım
1983 yılında çıktığı perakende yolculuğuna bugün Ankara’nın en güçlü yerel marketlerinden birisi olarak
devam eden Akyurt Süpermarket
özel tasarımlı mağazalarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Mağaza tasarımlarına önem verdiklerini belirten
Akyurt Süpermarket Yönetim Kurulu
Başkanı İbrahim Uyanık, değişimin
Etimesgut mağazasıyla devam edeceğini belirtti
27
28
Tasarım
“Akyurt Süpermarket olarak 2015 yılını değişim yılı olarak
tayin ettik. Gerek eski mağazalarımız için gerekse yeni lokasyonlarda açılan mağazalarımız için bir konsept arayışına gittik. Konseptimizi oluştururken mimar ve mühendis
arkadaşlardan oluşan profesyonel ekiple bizlerin 30 yılı
aşkın tecrübesinden bir sinerji yarattık. Yeni konseptimizi
uyguladığımız şu an 4 mağazamız var. Bunlardan en yenisi Demetevler şubemiz. Bütün konsept mağazalarımızın
temelinde olduğu gibi bu mağazamızın da temelinde Gurmella Unlu Mamuller var. Yeni düzenlenen mağazalarımızda öncelikle dingin ve yorucu olmayan mekanlar oluşturmaya dikkat ettik. Bununla birlikte belli bir dinamizmin de
olması şart tabii. Binlerce ürünün kategorilere ayrılması
ve bu kategorilerin her birinin ayrı tanımlanmasıyla farklı
Tasarım
mekan algısı oluşturacak ve mekanlar arası kategorilerin işlev şeması doğru konumlandırılarak
aranan ürünün rahatlıkla bulunabilmesini sağlayacak, müşterilerin sıkılmadan keyifle alışverişlerini yapabilecekleri bir ortam sunmaya çaba sarf
ediyoruz. Raf boylarını artık eskisi gibi yüksek
yapmıyoruz. Mağazadan içeri girildiğinde bütün
alışveriş alanını tek seferde görebiliyoruz. Bunu
yanında yine eskisi gibi büyük ürün teşhirleri yok.
Gereksiz teşhir alanlarının hepsini mağazalardan
kaldırdık. Kısaca özetlemek gerekirse bizler kendi içinde bir dinamiği olan basit ama şık, alışveriş alanlarında rahatlığı hedef edinen mağazalar
yapıyoruz. Demetevler şubemizi açtıktan hemen
sonra Etimesgut şubemizi alışverişe kapattık ve
değişimi orada sürdürüyoruz. Mayıs ayının sonunda Etimesgut mağazamızda yeni konsepti ile
birlikte açılmış olacak.”
29
30
Haberler
EVTEKS fuarı
ziyaretçilerini bekliyor
TETSİAD ve CNR Fuarcılık işbirliği ile düzenlenen dünyanın 2’nci, Türkiye’nin en büyük
ev tekstil fuarı “EVTEKS”, bu yıl bayram coşkusuyla açılıyor. Yirmi bir yaşına basan
EVTEKS Uluslararası Ev Tekstili Fuarı, CNR EXPO Yeşilköy’de, ulusal ve uluslararası
ziyaretçilerini 19-23 Mayıs günleri arasında ağırlayacak
Düzenlendiği alan itibarı ile dünyanın en büyük ev tekstili fuarlarından olan “EVTEKS Uluslararası Ev
Tekstili Fuarı”, 19-23 Mayıs 2015
günlerinde sektör profesyonellerini
İstanbul’da ağırlamaya hazırlanıyor.
Bu sene 21 yaşına basan fuar, Türkiye’de düzenlenen fuarlar arasında, uluslararası katılımcı çeşitliliği ve
yabancı ziyaretçi sayısıyla dış dünyaya en açık organizasyonlarından
biri olarak kabul ediliyor.
Ev tekstili sektöründeki tüm yeniliklerin sergilendiği, modaya yön
veren ürünlerin ziyaretçilerin beğenisine sunulduğu fuar, Türkiye Ev
Tekstili Sanayici ve İşadamları Derneği (TETSİAD) ve CNR Uluslararası Fuarcılık işbirliğiyle ile İstanbul
CNR Expo Fuar Merkezi’nde 160
bin metrekarelik alanda gerçekleştirilmeye hazırlanıyor. İki yüze yakını
yabancı olmak üzere binin üzerinde
firmanın katılacağı 21’inci EVTEKS
Uluslararası Ev Tekstili Fuarı’nı, 40
bini yabancı, 120 bin kişinin ziyaret
etmesi bekleniyor. Fuarın geçtiğimiz
yıl 58 bin 400 metrekare olan net
satış alanının bu yıl genişleyerek, 60
bin metre karenin üzerine çıkması
planlanıyor.
Evteks Fuarı’na TC Ekonomi Ba-
kanlığı tarafından davet edilen
ülkeler arasında Almanya, ABD,
Avustralya, Avusturya, Azerbaycan,
BAE, Belçika, Bulgaristan, Cezayir,
Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fas,
Finlandiya, Fransa, Güney Afrika,
Hollanda, İngiltere, İran, İspanya,
İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya,
Kanada, Kazakistan, Kırgızistan,
Kuveyt, Litvanya, Lübnan, MACARİSTAN, Mısır, Moldova, Norveç, Oman, Özbekistan, Polonya,
Portekiz, Romanya, Rusya Federasyonu, Suudi Arabistan, Tunus,
Türkmenistan, Ukrayna, Ürdün ve
Yunanistan yer alıyor.
32
Röportaj
Tekstilde başarı
özgün olmaktan
geçiyor
Tekstilin duayen isimlerinden Türteks Yönetim Kurulu Başkanı Ali Türkün,
sektöre ve İstanbul Ev Tekstili Fuarı’na dair düşüncelerini Marquette Plus’a
anlattı. Fuarların firmaların vizyonunu genişlettiğini belirten başarılı işadamı
çok önemli bir noktaya da dikkat çekti: “Alıcı firmalar özellikle taklit ürünlerden uzak duruyor”
Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1960 Bursa doğumluyum.
Sanayici bir ailenin içinde büyüdüm. İlk, orta ve lise eğitimimi Türkiye’de tamamladıktan
sonra yurt dışında Almanca
eğitimi aldım. Türkiye’ye döndükten sonra aile şirketinde
çalışmaya başladım.
Türteks’in hikayesi ne zaman başladı? İlk dönemlerinizi biraz anlatır mısınız?
Dedem Ali Vehbi Türkün’ün
kurduğu tekstil şirketi, “Türkün Kolektif Şirketi” adını alarak Bursa’nın ilk tekstil firmaları arasında yerini aldı. Daha
sonra Türkün Kollektif Şirketi
kapandıktan sonra Erol Türkün’ün babası rahmetli Sadettin Türkün ile birlikte Türteks
Anonim’i kurduk ve üretime
eski kara tezgahlarla döşeme-
lik kumaş üreterek başladık.
Belli bir zaman sonra Eski Yalova Yolu’ndaki yerimiz küçük
gelince Bursa Organize Sanayi Bölgesi’ne taşındık. Burada
döşemelik ve drapry denilen
kalın perdelik kumaş üretmeye başladık.
Şu an ağırlıkta yurt dışına
mı çalışıyorsunuz?
Üretimimizin yüzde 85-90’ı
yurt dışına yapılıyor. Son zamanlarda dövizin yükselmesi ihracat yapan firmalar için
avantaj gibi görünse de uzun
zaman stabil kalması bize zor
dönemler yaşattı. Dövizde sürekli iniş çıkış hareketleri hem
bizi hem tüm Türk sanayicilerini zor durumda bırakıyor.
Türk Lirası’nın gerçek değerinde olması ve dünya piyasalarındaki hareketlilik ile aynı
oranda bize de yansıması,
herkes için hayırlı olur.
Hangi fuarlara katılıyorsunuz?
Bizimle ilgili bütün önemli fuarlara katılmaya özen gösteriyoruz. Proposte İtalya, Evteks
İstanbul, İntertextile Şangay,
MooD Brüksel, Heimtextil
Rusya ve Almanya’daki Heimtextil bizim için çok önemli
fuarlar. Bunlarda yerimizi alıyoruz.
Türkiye’de insanlar evi için
çok para harcıyor mu?
Sadece Türkiye’de değil tüm
dünyada insanlar evlerine
daha çok para harcamaya başladı. Ekonomik refah
yükseldikçe harcama artıyor.
İnsanlar belirli gelir seviyesini
yakaladığı zaman ilk önce acil
ihtiyaçlarını bitirdikten sonra
bir ev sahibi olmaya çalışıyor,
Röportaj
Sonra sıra bu evin döşenmesine geliyor. Evin
içinde ilk sıraları perde ve döşemelik kumaş
alıyor. Aileler günümüzde evine önem gösteriyor.
Ev Tekstli Fuarı’nı bizim için değerlendirir misiniz?
İstanbul Ev Tekstili Fuarı artık uluslararası bir
fuar olmayı başardı. İlk zamanlar adı uluslararası olsa da gelen yabancı müşteriler bakımından pek öyle değildi. Bir fuarın uluslararası olduğunu yabancı alıcı sayısına bakarak
anlayabiliriz. Şu anda artık yabancı üretici
firmalar da stand kiralayarak İstanbul’da yer
almak ve mal satmak istiyor. Her Türk firması
yurt dışına gidemeyebilir ama bu fuara katılarak mallarını ve firmasını tüm dünyaya tanıtma
şansı yakalayabilir. Çünkü mal almaya gelen
yabancı sayısı gözle görülür seviyede yükseldi. Şimdi fuar tüm yönleriyle uluslararası bir
kimlik taşıyor.
Fuarların firmalara ne gibi katkıları oluyor?
Fuarlar firmaların vizyonunu genişletiyor. Üreticiler kaliteli mal üretmeye odaklanıyor. Tasarım konusunda özgün olmanın farkındalık
yarattığına tanık oluyor. Özellikle ev tekstilinde alıcı firmalar kumaşın kalitesini ve desenleri çok iyi takip ediyor. Ne alacağını biliyor ve
özellikle taklit ürünlerden uzak duruyor.
Ev tekstilinde trend ürünler nelerdir?
Müşteri eğilimlerini nasıl yorumluyorsunuz?
Herkes bütçesine uygun en güzel ürünü bulmaya çalışıyor. En önemli faktör İstanbul’a
dünyanın her yerinden müşteri geliyor olması;
Amerika’lısı, Avrupalısı, Ortadoğu ve Ortaasya ülkeleri, Uzakdoğulusu; kısaca alınan
ürünlerde çok farklılık gösteriyor müşterilerde, kendi satacağı mala odaklanıyor, yani her
firma kendi trendini belirliyor; fakat şuan gözüken gerçek trend, doğal ipliklerle dokunan
kumaşlar.
Röportaj: Sevgi Yalçın, Murat Küçük
Marquette, Mayıs 2015
33
34
Röportaj
Her zaman
modern:
Vanelli
Röportaj
Türkiye’de herhangi bir
şirkette dördüncü kuşağın temsilcilerini görmek
birkaç istisna dışında pek
mümkün olmuyor. Bünyesinde barındırdığı birbirinden önemli markalarla
Türkün Holding 83 yıldır
faaliyetlerini sürdürmeye
devam ediyor. Vanelli markasının dünyada önemli
bir başarı yakaladığını ifade eden Türkün Holding
Yönetim Kurulu Üyesi Aslı
Türkün Karaçor, ev tekstili sektörünün Türkiye’deki
geleceğine dair önemli bilgiler verdi
Ailenin dördüncü kuşak temsilcisi olarak sizi tanıyabilir miyiz?
İsmim Aslı Türkün Karaçor. İlk ve
ortaokul hayatımı Türkiye’de tamamladıktan sonra lise eğitimime
İsviçre’de devam ettim. Londra’da,
Surrey İnstitute Of Art And Desig’nın Tekstil Bölümü’nden mezun
oldum. 2003 yılından beri fabrikada
çalışıyorum. Şirketteki dördüncü jenerasyonu temsil ediyorum.
Bünyenizde birçok markayı barındırıyorsunuz. Kısaca bu markalardan ve grubunuzdan bahseder misiniz?
Türkün Holding bizim son yapılanmamızın ismi. Bizim asıl bilinen markamız Vanelli. Grubumuz Türkiye’nin
en eski şirketleri arasında yer alıyor
fakat babam Erol Türkün kendi şirketini 1976 yılında kurdu. Yakalanan
başarı sayesinde bugün 50 bin met-
rekarenin üzerinde üretim alanımız
ve 700’e yakın çalışanımızla tam entegre bir tesis olarak tekstilin önemli
üreticileri arasındayız. Döşemelik,
perdelik, iplik, apre, boya-baskı ve
konfeksiyon gibi tüm süreçler tesislerimizde yapılabiliyor. Üretimimizin
yaklaşık yüzde doksanını ihraç ediyoruz. İhracatımızın yaklaşık yüzde
80’i Avrupa odaklı gerçekleşiyor.
Ana işimiz ev tekstili olmak üzere Türkün Holding bünyesinde 10
şirketimiz var. Bizim müşterilerimiz
dünyanın ev tekstili konusundaki
en üst kategori alıcılarıdır. Modada
Giorgio Armani, Gucci, Chanel gibi
markaların müşteride yarattığı algı
ne ise ev tekstilinde bizim yarattığımız algı o. Bu alıcılara mal satabilmeniz için desen, renk, kalite, servis
anlayışınız farklı olmalı. Bu anlamda
Vanelli Tekstil bu standartları yakalamış ülkemizdeki lider firmadır.
Vanelli’nin iddiası nedir? Ürün
gruplarınızı öğrenebilir miyiz?
Vanelli olarak bizim sloganımız: Her
zaman modern. Perdelikten döşe-
35
36
Röportaj
meliğe tüm ürünlerimizde yüzde yüz
keten, yüzde yüz yün, yanmaz ürün,
antibakteriyel ürün gibi özel ürünler
üretebiliyoruz. Trevira ürün gruplarında dünyanın en büyük 4 üreticisinden birisiyiz. Yanmaz ürünler üretimimizin yüzde 30’unu oluşturuyor.
Bu ürünleri renkli üretebildiğimiz için
farkımız öne çıkıyor. Kontrat ürünler
dediğimiz bu ürünlerde su itici, yağ
itici, yanmaz kumaş, ses azaltan
kumaş ve antibakteriyel kumaş gibi
fonksiyonelliği yüksek ürünler üretiyoruz. Otellere özel projeler yapıyoruz. Türkiye’nin önemli beş yıldızlı
otelleri olan Four Seasons, Hilton ve
Mandalin gibi otellere özel çalışmalar yapıyoruz. Hilton Grubu’nun tüm
dünyadaki otellerine özel ürünler
üretiyoruz.
Türkiye ev tekstili sektörünü değerlendirdiğinizde nasıl bir tabloyla karşılaşıyorsunuz?
Ev tekstili alanında Türkiye çok kuvvetli bir ülke. Avrupa’daki kriz ve
yüksek maliyetler Türkiye’yi önemli
bir üretici konumuna yükseltti. Perdelik ve döşemelik yatak ve banyo
gruplarda potansiyelimiz çok güçlü.
Ülkemizde her gruptan tüketiciye
hitap eden markalar var. Bu da çeşitliliği sağlıyor.
Sizce Türkiye’de insanlar artık
evine daha mı çok para harcıyor?
İnsanların tüketim anlayışları değişti. Eskiden alınan bir mobilya 40
sene kullanılırdı. Şimdi çeşitliliğin de
artmasıyla ev yenileme oranları çok
kısa aralıklara düştü. Fiyatlar makul
olduğu sürece komple olmasa bile
ufak değişiklikler her yıl yapılıyor.
Günümüzde evlerin döşenme tarzı
da bu değişiklikler için uygun. Evler
modernleşti. Günümüz evleri köklü
değişiklik yapılmadan da üzerinde
oynanabilir özellikler taşıyor.
21. Ev Tekstili Fuarı’nda yerinizi
alacaksınız. Fuarın size ve sektöre ne gibi katkısı olacak?
Bu fuar bizim için ve tüm sektör için
çok önemli. Fuarlarda günümüzde
bazı değişiklikler yaşandı ve herkes
her fuara katılmak yerine doğrudan
müşteri potansiyeli olan fuarlara katılıyor. Ev Tekstili Fuarı; Rusya, Orta
Doğu ve Afrika ülkelerinden gelenler için ciddi bir potansiyel taşıyor.
Türkiye’ye vizesiz gelebilmek, yaz
öncesi İstanbul gibi tarihi bir şehirde
olabilmek fuarı çekici hale getiriyor.
Röportaj
Aslı Türkün Karaçor, babası Erol Türkün ile...
Sektörümüzün kendini gösterebileceği fuar sayısı azaldı. Hem iç piyasaya hem de dış piyasaya hitap
eden bir fuar olması bakımından Ev
Tekstili Fuarı sektörün büyük oyuncularının vazgeçilmezleri arasında.
Bu fuarın geri dönüşleri nasıl
oluyor?
Bizim müşterimizin çok fazla beklentisi oluyor. Her firma kendine göre
bir strateji belirliyor. Bizim hedefimiz
orada koleksiyonumuzu oluşturabilmek, sunum yapabilmek ve algıyı
netleştirebilmek. Fuarın nasıl geçtiğini geri dönüşlerden anlıyoruz. Geri
dönüş ne kadar çok ise fuar o kadar
başarılı geçmiştir.
Yeni trendleri okurlarımız için biraz anlatır mısınız?
Her ülkenin kendi özel bir tarzı var.
Her kültür kendine uygun ürünleri
beğeniyor. İskandinav tarzı tüm dünyada popülerliğini koruyor. Nötr, mat,
yünümsü doku, sadelik ve doğallık
tüm coğrafyalarda çekiciliğini koruyor. İngilizlerin ve Amerikalıların tercihi
daha renkli ürünlerden yana oluyor.
Şimdi bir de hayatımıza dijital baskı da girdi. Burada renk limitasyonu
yok. Bu tekstile çağ atlattı. Her şeyin
baskısı yapılabiliyor. Retro desenler,
çiçekli desenler missoni tarzı ve renk
cümbüşü ciddi talep görüyor. Klasik
moda her şeye rağmen belli bir kesim için ilk tercih. Tabi bu klasik eski
klasiğin yeniden yorumlanmış hali.
Markalaşma hakkında neler
söylemek istersiniz? Öğrencilere yönelik düzenlediğiniz ta-
sarım yarışmalarından da biraz
konuşalım.
Türkiye markalaşma konusunda
ciddi bir yol aldı. Dünya çapında
önemli markalarımız var. Hangi kesime hitap ederse etsin bir marka
olmak gerekiyor. Marka olmak yeni
ve özgün tasarımlar yaratmaktan
geçiyor. İhracatçılar Birliği olarak
tasarım yarışmaları düzenliyoruz.
Öğrencilerin sanayiye katılımını sağlıyoruz. Kazanan öğrencilere eğitim
desteği veriyoruz. Bu yarışmalara
Türkiye’nin birçok üniversitesinden
arkadaşımız katılıyor.
Röportaj: Sevgi Yalçın,
Murat Küçük
Marquette, Mayıs 2015
37
38
Haberler
Yemeksepeti
rekor ücrete satıldı
Türkiye’nin en büyük internet sitelerinden Yemeksepeti, dünyanın en büyük online yemek sipariş platformu Delivery Hero tarafından satın alındı. Delivery Hero, 589 milyon
dolar toplam değerleme üzerinden Yemeksepeti hisselerinin tamamını bünyesine kattı
Operasyonlarının bulunduğu 28 ülkenin birçoğunda pazar lideri konumundaki Delivery Hero, 589 milyon
dolar toplam değerleme üzerinden
Türkiye’nin online yemek sipariş
devi Yemeksepeti’nin hisselerinin
tamamını bünyesine kattı.
Yemeksepeti satın alımıyla, aktif
olduğu ülke sayısını 32’ye çıkaran
Berlin merkezli Delivery Hero, 100
binden fazla partner restoran üzerinden, aylık yaklaşık 10 milyon siparişe aracılık edecek.
2001’de henüz üniversiteden yeni
mezun olan Nevzat Aydın, Melih
Ödemiş, Gökhan Akan ve Cem Nufusi tarafından kurulan Yemekse-
peti, bugün Türkiye dâhil 8 ülkede
hizmet veriyor.
Nevzat
Aydın
Yemeksepeti
CEO’su olarak görevine devam
edecek
Bu yatırımla beraber CEO Nevzat
Aydın, Yemeksepeti’ndeki görevini
sürdürecek ve Delivery Hero’nun
yönetiminde aktif rol üstlenerek,
global anlamda şirketin büyümesine katkıda bulunacak.
Yemeksepeti CEO’su Nevzat
Aydın, Türkiye tarihinin bu en büyük internet yatırımıyla ilgili: “2001
yılında 4 kişiyle hayata geçirdiğimiz
Yemeksepeti, bugün 400 kişilik bir
ekiple 7 gün 24 saat, milyonlarca
insanın hayatını kolaylaştırıyor. İnsanlara “Yemeksepeti yokken ne
yapıyorduk?” dedirten bir iş modeli
kurabilmek oldukça gurur verici. 15
yıllık geçmişimizde yerli ve global
birçok farklı yatırımcı tarafından teklifler aldık, fakat hep doğru zamanı
ve doğru partneri bekledik. Global
hedefleri, iş yapış tarzı ve kurumsal
kültürü bizimle bu denli örtüşen bir
iş ortağı ile yolumuza devam edecek olmak bizi çok heyecanlandırıyor. Şimdi artık 15 senelik deneyim,
teknik bilgi ve bize has inovatif iş
yaklaşımımızı, Delivery Hero ile birlikte daha geniş coğrafyalara yayma zamanı.” dedi.
40
Sosyal sorumluluk
#somayiunutmayacagiz
Sosyal sorumluluk
Derine,
hep derine kazıyoruz...
Nerde?
Çağımızın o altın kalbi?
Çağımızın altın kalbini arıyoruz.
Üzerimizde ağır bir yeryüzü,
gökyüzünden uzakta,
çok uzakta,
derine,
hep derine kazıyoruz...
Nerde, çağımızın o altın kalbi?
Çağımızın, altın kalbini arıyoruz...
* Ümit İlter’in Geçit Yok isimli şiirinden alınmıştır
41
42
Haberler
Tommy ve Dee Hilfiger
MET galasındaydı
Tommy ve Dee Hilfiger, New York Metropolitan Sanat Müzesi Kostüm Enstitüsü’nün
(MET) 2015 galasına katıldı
Tommy Hilfiger’ın konuğu olarak
davete katılan Karolina Kurkova,
Archie Drury, Behati Prinsloo, Shu
Pei Qin, Richard Madden ve Rodrigo Santoro galada Tommy Hilfiger
tasarımlarıyla dikkat çekti.
Kısa isimle MET Gala olarak anılan etkinlik, bu sene Çin estetiğinin
Batı modası üzerindeki etkilerini
ele alan “Çin: Aynanın İçinden” adlı
serginin açılışı onuruna düzenlendi. Galanın başkanlığını Silas
Chou, eş başkanlıklarını ise Jennifer Lawrence, GongLi, Marissa
Mayer, Wendi Murdoch ve Anna
Wintour üstlendi.
Tommy Hilfiger’ın masasında yer
alan süper model Karolina Kurkova
ve eşi Archie Drury, Tommy Hilfiger
marka elçisi Behati Prinsloo, Çinli
süper model Shu Pei Qin,Cinderella filminin yıldızı Richard Madden
ve Brezilyalı oyuncu Rodrigo Santoro’nun gece için kıyafet tercihleri
Tommy Hilfiger oldu.
Gecenin konsepti üzerine “Çin kültürü moda dünyasında her zaman
dinamik bir etki yaratmıştır. Ben de
Doğu sanatından ve ustalığından
sürekli ilham alırım,” diyen Tommy
Hilfiger sözlerine şöyle devam etti;
“Dee ve ben bu yılın MET Gala’sına
böyle harika dostlar ve sektör ikonlarıyla katılmaktan ve bu harika sergiyi görmekten büyük memnuniyet
duyuyoruz.”
Haberler
CarrefourSA’dan yılın
3’üncü satın alması
2015 yılına satın almalarla damga vuran CarrefourSA, Kiler Alışveriş Hizmetleri Gıda
Sanayi ve Ticaret AŞ’nin yüzde 85 hissesini 429 milyon 574 bin TL’ye satın alarak yeni
bir yatırıma imza atıyor
CarrefourSA, Kamuyu Aydınlatma
Platformu’na (KAP) yaptığı açıklama ile Kiler Alışveriş Hizmetleri Gıda
Sanayi ve Ticaret AŞ’nin yüzde 85
hissesini satın almak için hisse devir anlaşması imzaladığını duyurdu.
Anlaşma gerekli onayların alınmasının ardından geçerli olacak.
CarrefourSA, 2014 yılında uzun bir
aradan sonra yaklaşık 100 milyon
TL civarında bir kar açıklamıştı. CarrefourSA’nın “2014 yılı Gelir Tablosu
dip notlarında” şöyle bir bilgiye yer
verilmişti: “Grup yönetimi İstanbul
ilinde yer alan iki adet ticaret merkezini 2014 yılı içerisinde satmıştır.”
Yapılan gayrimenkul satışı sonucunda 70 milyon TL’lik gelir elde
edilmiştir. Dolayısıyla 2014 yılında
açıklanmış olan karın 70 milyonluk
kısmını gayrimenkul satışlarından
ve esas faaliyet dışı gelirlerden elden CarrefourSA, esas faaliyetlerinden kar etmemiş olmasına rağmen
satın almalara devam ediyor.
“Büyümemize katkı sağlayan
fırsatları değerlendiriyoruz”
CarrefourSA’ın Kiler’i devralmasını
değerlendiren CarrefourSA Genel
Müdürü Mehmet T. Nane, sene
başında 2015 yılını vites büyütme
yılı olarak belirlediklerini ve büyüme
adına satın alma hamlelerini değerlendirebileceklerini dile getirdiğini
hatırlatarak; “Perakende sektörü-
nün önemli oyuncularından Kiler’in
yüzde 85 hissesinin CarrefourSA
bünyesine katılmasının mutluluğunu yaşıyoruz. CarrefourSA olarak
önceki satın almalarımız sırasında
yaptığımız açıklamalarda karşımıza
çıkabilecek uygun fırsatları değerlendirebileceğimizi söylemiştik. Bundan sonra da büyümemize katkı
sağlayabilecek inorganik hamleleri
değerlendirmeye devam edeceğiz.
Kiler’in CarrefourSA bünyesine katılmasıyla birlikte bu hedefimizeve organize perakende sektöründe hak
ettiğimiz konuma doğru adım adım
ilerliyoruz. Satın almanın sektörümüze, CarrefourSA’ya ve Kiler’e hayırlı
olmasını temenni ederim.” dedi.
43
44
Sosyal medya
Özcan Yazıcı
[email protected]
Sosyal medyada müşterini
dinliyor musun?
Sosyal medyayı markalar için önemli
kılan yönlerinden birisi “dinlemektir.”
Peki, dinlemeden kastımız ne?
Facebook, Twitter, Instagram, Youtube gibi kanalları kullanıyorsanız,
yalnızca içerik paylaşımıyla yetiniyor
olmamanız gerekir. Eğer “paylaş”
butonuna basıp geçiyor, gerisini
umursamıyorsanız, sosyal medyanın ne anlama geldiğini yeniden düşünmeniz gerekir. Müşteriniz ne düşünüyor; beklentisi ne? Kızgınlığını,
memnuniyetini dile getirebiliyor mu?
Bunun için size ulaşabiliyor mu?
Müşterinizin duygu ve düşüncelerini
önemseyip onlara hızlı dönüşler yapabiliyor musunuz? Dahası ürün ve
hizmetlerinizi iyileştirmek ve geliştirmek için müşterilerinizden (takipçilerinizden) yararlanabiliyor musunuz? Eğer bunları yapabiliyorsanız
markanız için sosyal medyayı etkin
kullanabiliyorsunuz demektir. Peki,
sosyal medyada iyi bir “dinlemeyi”
nasıl yapabilirsiniz?
Facebook yorumları: Eğer Facebook’u kullanıyorsanız, içerik
paylaşımlarınıza gelen yorumları da
düzenli takip etmelisiniz. Yorumlar
bir beğeniyi, şikâyeti, öneriyi ya da
başkaca bir konuyu içerebilir. Bu
yorumlar bir nevi dijital kanal üzerinden size yönelmiş bir sesleniş
gibidir. Bu seslenişi yanıtsız bırakmak bir sohbet ortamında karşınızdaki kişinin konuşmasını yanıtsız
bırakmak gibidir. Yorumun içeriğine
ve niteliğine göre şikâyetle ilgilenmeniz, beğeni ve önerilere teşekkür ederek yararlandığınızı işaret
etmeniz önemlidir. Burada değerli
olan yorumları düzenli, hatta mümkünse anlık olarak takip etmeniz ve
hızlı biçimde yanıtlamanızdır. Bazı
takipçiler yorumlarını “özel mesaj”
alanından göndermeyi tercih eder.
Bu mesajları(yorumları) da mutlaka
büyük bir hassasiyetle takip etmeniz
ve yanıtlamanız gerekir.
Twitter mesajları: Markalar için
önemli kanallardan birisi de Twitter. Birçok tüketicinin (müşterinin)
markalarla hızlı biçimde etkileşime
geçmek için Twitter’ı tercih ettiğini
gözlemliyoruz. Özellikle kızgın müşterilerin markanıza Twitter üzerinden
gönderdikleri mesajları hızlı biçimde
yanıtlamak ve şikâyetin konusunu
ortadan kaldırmak öfkenin büyümesi ve yayılması açısından hayati
öneme sahip. Burada da etkin bir
izleme sisteminin olması ve yanıtların hızlı verilmesi gerekir. İyi bir etkileşim yönetimi sağlanırsa bazen
kızgın müşterilerin marka elçilerine
bile dönüşmesi mümkün. Ayrıca
Facebook özel mesajlarındaki gibi
Twitter’da da “Direkt Mesaj” alanına
gelen mesajlar da takip edilmeli ve
yanıtlanmalı.
Arama sonuçları: Facebook ve
Twitter üzerinden doğrudan sizinle
iletişime geçilmemiş bile olsa, markanız hakkındaki konuşmaları izlemeniz olası krizleri hızlıca önlemeniz
kadar, satış fırsatları yakalamanız
açısından da önemli. Bunun için
Facebook, Twitter ve hatta Google arama özelliğini kullanabilirsiniz.
Elbette, dinleme ve takip için özel
programlar da kullanabilirsiniz.
46
Röportaj
Helvanın asırlık lezzeti:
Röportaj
Koska
Asırlık bir çınar olma yolunda ilerleyen Koska, ilk dükkânını İstanbul’un Koska semtinde açtığında
köklerinin bu denli derine ulaşacağını öngörememişti belki. Koska
bugün, günde 80 ton ürün üretebilen, 425 ürün çeşidine sahip,
2 üretim tesisi ve 6 mağazasıyla
Türkiye dışına da ulaşan, büyük
küçük birçok market, süpermarket rafında ürününe denk geleceğimiz bir büyüklüğe ulaştı. Koska
Yönetim Kurulu Üyesi Emin Dindar’la Koska’nın dününü, bugününü ve yarınını konuştuk
Koska’nın bir asrı geçen bir hikâyesi
var. Bize bu hikâyeden kısaca bahseder
misiniz?
Koska’nın geçmişi 1900’lü yılların başında
Denizli’de Hacı Emin Bey’in faaliyet gösterdiği helvacı dükkânına kadar uzanıyor. Baba
mesleğini sürdüren Halil İbrahim Adil Dindar
1931 yılında İstanbul’a gelerek Koska semtinde bir dükkân açtı, zamanla ürettikleri helva ve tatlıların lezzeti ile ünlendi. Bulundukları
semtten dolayı Koska Helvacısı olarak anılmaya başladı ve bu unvanı aldı.
Şu an 3’üncü kuşak bir yönetime sahip
Koska. Koska bu geleneği nasıl sürdürdü? Kuşaklar arası köprüler nasıl kuruldu öğrenebilir miyiz?
Sadece aile olarak işimizi devam ettirmeye
ve bunu da hakkıyla yapmaya çalışıyoruz.
Bunun karşılığında da başarı ve süreklilik
beraberinde kendiliğinden geliyor. Bununla
beraber kardeşlerim ve akrabalarımın hepsi
şirkette görevli oldukları bölümle ilgili profesyonel eğitim aldılar ve kendilerini bu doğrultuda geliştirdiler. Yönetim kadrosunda aile
üyeleri dışında da işinin profesyoneli olan
kişilerle çalışmayı tercih ettik her zaman.
47
48
Röportaj
Koska’nın hali hazırdaki ürün gamını, üretim kapasitesini ve mağaza
sayısını öğrenebilir miyiz?
Koska, ağırlıklı olarak helva, tahin ve reçel üretiyor. Türkiye’nin en büyük helva
üreticisiyiz. İstanbul Avcılar ve Kütahya
Simav’da olmak üzere 2 üretim tesisimizde, günlük yaklaşık 50 ton helva, 20
ton reçel ve 10 ton lokum üretim kapasitesine sahibiz. 425 çeşit ürünümüz ile
yılda toplam 17 bin ton üretim yapıyoruz.
Hem yurt içinde hem yurt dışında yaptığımız yatırımlarla kısa zamanda hızla
büyüyeceğimize inanıyoruz. Koska’nın
Türkiye içinde ve dışında toplam 2 üretim tesisi ve 6 mağazası var. Ayrıca tüm
perakendeci satış kanalları vasıtasıyla
tüketicinin beğenisine sunulan ürünlerimiz Migros, Real, Kipa, Carrefour v.b.
hipermarket, süpermarket ve yerel zincir
marketlerle geniş bir kitleye ulaşıyor.
Bildiğimiz üzere Koska’nın yurtdışı
yatırımları da mevcut. Bize yurtdışındaki pazarla Türkiye pazarının
artılarını ve eksilerini değerlendirir
misiniz?
Yurtdışında ürünlerimiz marketlerde ve
süper marketlerde satılıyor. Yurtdışında
Koska markamız çokça tercih ediliyor ve
seviliyor. Satış sistemimiz FOB olduğu
için açıkçası çok problem yaşamıyoruz.
Nakliye müşterilerimiz tarafından organize ediliyor. Müşterilerimizin genelde nakliye firmaları ile yıllık anlaşmaları oluyor.
Bizde buna uygun olarak Türkiye ayağını
organize ediyoruz. Nakliyelerimiz kara
ve deniz nakliyesi olmak üzere ikiye ayrılıyor. Sevkiyatlarımızın durumuna göre
hava yolunu da kullanıyoruz. Nakliye ile
ilgili çok problem yaşamıyoruz. Yalnız şu
an 40 hc konteynerler kaldırıldı. Bu konteynerler sevkiyatlarımız için çok faydalı
oluyordu. Konu ile ilgili gerekli itirazlarımızı ilettik ama sonuç ne olur bilemiyoruz. Ayrıca yurtdışından gelen araçların
şoförlerinin İngilizce bilmemeleri çok sıkıntı yaratıyor. Farklı ülkelerden oldukları
Röportaj
için ortak bir dilde maalesef anlaşamıyoruz.
Bu da bizim için problem oluyor. Ancak bu
yöndeki gelişimi gayet iyi buluyorum. Artık firmalar daha bilinçli ve profesyonel. Ürünlerimize en az bizim kadar hassasiyet gösteriyorlar.
Talimatlarımıza harfiyen uyuyorlar. Çünkü gıda
dikkat edilmediği takdirde daha yoldayken
bozulabileceği için gıda taşımacılığı da gerçekten profesyonellik gerektirmekte.
Koska’nın Ar-Ge ve inovasyon konusundaki kıstasları ve olmazsa olmazları nelerdir? Koska bu konuya ne kadar bütçe
ayırıyor?
Üretimini ve pazarlamasını gerçekleştirdiğimiz
tüm ürünlerimizde kalite kıstası birinci sırada.
Ayrıca ürünlerimize tüketici daha kolay ulaşabilsin diye mümkün olan en makul fiyatlandırma politikasıyla hareket ediyoruz. Konusunda
uzman kişilerle yaptığımız çalışmalar neticesinde ürünlerimizin faydalarını ve kullanım şekillerini türlü iletişim mecraları ile duyurmaya
gayret ediyoruz. Bizim için en önemli unsurlardan biri de müşterilerimizin istekleri. Her zaman onların görüş ve düşüncelerine üretim ve
pazarlama faaliyetlerini yürütmeye çalışıyoruz.
49
50
Röportaj
Ar-Ge çalışmalarıyla ürünlerimizi,
o bölgenin ağız tadına yakın tatlarda formüle ediyoruz. Müşterilerimizden gelen istek üzerine,
mağazalarımız için yaptığımız
bazı günlük ürünlerimizde doğal
tatlandırıcılarla olan versiyonlarını
üretiyoruz.
Koska’nın geleceğe yönelik
hedeflerini ve yatırım planlamalarını öğrenebilir miyiz?
Türkiye’de pazar payımız yaklaşık yüzde 50, İstanbul Marmara’da ise bu oran yüzde 80’ e
kadar çıkıyor. Şirket ciromuzun
yüzde 20’sini ihracat oluşturuyor. 78 ülkeye ihracat yapıyoruz.
2015 sonu ihracat hedefimiz
toplam 100 ülkeye ulaşmak. Şu
an için piyasa seyrinde gidiyor,
hedeflerimize uygun bir şekilde
ilerliyoruz. 2015 yılında perakende yatırımlarımızı artırmak niyetindeyiz. 2015 yılı ciromuzu 225
milyon TL olarak görmek için çok
çalışacağız, hedefimiz yüzde 25
büyüme. 108 yıllık birikimini dünyaya açan Koska markamız ile
ciromuzu gelecek 5 yılda yüzde
100 artışla 400 milyon TL’ye yükseltmeyi amaçlıyoruz.
Röportaj: Onur Kaya
Marquette, Mayıs 2015
52
Denge
Vedat Diriker
[email protected]
Gözün feri en güzel ışık
Yine üzerinde çok düşünülen, uğraşılan, araştırmalar yapılan bir konuyla baş başa bıraktı bizi editör
arkadaşlarımız. Perakendede ışık
kullanımı. Biraz geçen ay ki konuyla da bağlantılı aslında. Ne de olsa
teknolojik bir gelişmeden ve bunun
perakendedeki kullanımından bahsediyoruz. Spotlar, led ampuller,
gün ışığı, sıcak tonlar, kozmetiğe,
et ürünlerine tekstile, elektroniğe
farklı tonlar, müşteriyi yormayacak
ama dikkatini çekecek aydınlatma
usulleri vb. Pek çok deneme yapıldı
ve yapılmaya devam ediyor. Amaç,
dükkânların içini daha cazip daha
ilgi çekici, daha az yorucu yapmak
ve aynı zamanda da müşteriyi daha
fazla alışverişe teşvik etmek. Bazen konseptimize göre değişiklik
göstermek üzere ya müşteriyi daha
fazla mağazada tutabilmek ya da
nokta vuruşlarla onu yönlendirip
daha kısa zamanda daha çok şeye
odaklanmasını sağlayıp alışveriş
süresini daha verimli kullandırmak
isteriz. Konu bir yandan perakendecilerin, müşterilerden gelen yönlendirmelerle tespit ve taleplerine göre
şekillenirken diğer yandan da aydınlatma üreticilerinin farklı önerilerine
tanık oluyoruz. Farklı ülkelerdeki
gözlemlerimde konunun müşteri
alışkanlıklarına, kültüre, geleneklere
göre de değişiklik gösterdiğine tanık
oldum. Hatta aynı zincirin iki farklı
ülkedeki aydınlatma tercihlerinin de
değişebildiğini aydınlatmada müşteri profilinin ne denli etkili olduğunun tespiti anlamında dikkat çekici
buldum. Hele bu fark discount gibi
sadelik üzerinde yükselen bir kon-
septte olunca aydınlatmanın önemi
bir kez daha ortaya çıkıyor. Ya da
Avrupa’daki ve Türkiye’deki marketlerde kullanılan aydınlatma tercihleri
ile Ortadoğu’daki tercihler de dikkat
çekici şekilde farklı. Globalleşmenin
ve çok uluslu perakendecilerin daha
fazla ülkede standartlarını getirme
çabalarının sonucu belki zaman
içinde bu farklılıklar azalacak ama
umut ediyorum aydınlatma usulleri
üzerinde denemeler yapar ve buna
yatırım yaparken asıl önemli olanı,
yani müşterinin asıl görmek istediği
aydınlığı ihmal etmeyiz. Bana göre
her zaman asıl önemli olan personelin gözündeki ışıktır. Müşteri de
dünyanın neresinde olursa olsun,
güveni, samimiyeti, dürüstlüğü görebileceği gözlerdeki o ışığı aramaya
devam edecek.
54
Araştırma
Elektriğin
tanrısı
“Bırakın doğruları gelecek söylesin ve herkesi eserlerine ve başarılarına göre değerlendirsin. Bugün onların olsun; ama uğrunda çok uğraştığım gelecek, benimdir.” der ve yönünü geleceğe
çevirir Nikola Tesla. Perakendede ışık kullanımını işlediğimiz bu
sayımızda, hak ettiği değeri hiçbir zaman görememiş tüm zamanların büyük mucidi Tesla’ya şapkamızı çıkararak bir selam
duralım istedik…
Araştırma
Nikola Tesla, tüm zamanların en büyük mucitlerinden biri olmasına rağmen ismi ders kitaplarında
nadiren geçer ve yapmış olduğu çalışmalar maalesef pek bilinmez. Modern teknolojinin temelini
oluşturan, bilim ve teknoloji yapısını kökünden değiştiren bu büyük bilim adamı, 700’e yakın patentle dünyanın en fazla patente sahip bilim insanı olarak dünya tarihine geçti. Modern dünyanın elektrik
ve benzeri konularda çoğu icadını daha önceden
gerçekleştirmesine rağmen değeri bilinmeyen bir
mucit oldu Tesla. Fizikçi ve elektro fizik uzmanı
olarak anılsa da onun için çok yönlü bir bilim insanı demek daha doğru. Sıra dışı bir hafızaya sahip
olan, Sırp asıllı Amerikan vatandaşı Nikola Tesla,
1856’da Hırvatistan’daki Smijlan’da doğdu. 1875
yılında Avusturya Graz Politeknik Enstitüsü’nde
elektrik mühendisliği okuyan Tesla, burada alternatif akım üzerine çalışmalar yapar. Ancak kişisel
takıntıları ve asosyalliği nedeniyle 3’üncü sınıfta
okulu bırakır. Bazı kaynaklar okulu bitirdiğini söylese de üniversite, Tesla’nın mezun olmadığını ve
55
56
Araştırma
okula 1878 ilk döneminden sonra
devam etmediğini bildirmiştir. Ailesiyle ilişkisini keserek bir oto mühendislik firmasında çalışmaya başlayan Tesla, bu dönemde oldukça
ağır bir depresyon geçirir. Daha
sonra babasının isteği üzerine 1880
yılının yaz döneminde Prag’ta ki
Charles Ferdinand Üniversitesi’nde
eğitim hayatına devam eder fakat
babasının ölümü üzerine okulu bırakır. Öğrencilikte dikiş tutturamayan
Tesla, Budapeşte’de ulusal telefon
şirketinde çalışmaya başlar ve bir
sene sonra şefliğe yükselir.
Edison ve Tesla çekişmesi
Tesla, 1882 yılında Paris’e taşınarak, Edison’un fikirlerini Avrupa’da
uygulama konusunda çalışmalar
yapan Continental Edison Şirketi’nde çalışmaya başlar. Burada
doğru akım motorları ve dinamolar
konusunda geniş ve önemli tecrübeler edinir. Üzerinde çalıştığı döner
makineleri korumak için regüle edici
kontrol cihazları icat eder ve yine
aynı zamanda indüksiyon motorları
üzerine çalışmaya başlar. Tesla’nın
dönen manyetik alanlar ile olan ilgisi
de bu döneme tekabül eder. Bu sırada ampulün patentini yeni alan ve
elektriğin dağıtımı için bir sisteme
ihtiyaç duyan Thomas Edison, Tesla’dan bu konuda yardım ister ve
eğer sistemdeki sorunu çözebilirse
ona büyük miktarda para vereceğini söyler. Tesla, sistemdeki sorunları
çözerek Edison’u belki de milyon
dolarlık bir masraftan kurtarır fakat
hak ettiği parayı hiçbir zaman alamaz. Edison, ölüm döşeğindeyken
Tesla’yı af dilemek için yanına çağırtır fakat Tesla, bu çağrıya karşılık
vermez. Tesla, Edison’un çalışma
yöntemleri hakkında şunu söylemişti: “Edison, bir samanlıkta kayıp
bir iğneyi bulmak durumunda olsa
Araştırma
bir balarısı çalışkanlığı ile tüm samanların altına
tek tek bakarak söz konusu iğneyi bulmaya çalışır. Ben bilimsel çalışmalarında buna sık sık tanık olurdum. Oysa biraz teorik çalışma, biraz da
hesaplama yapmak suretiyle harcadığı vakit ve
emeğin yüzde doksanından tasarruf edebilirdi.”
Ford ile imtihanı
Henry Ford, ürettiği motorlu aracıyla gövde gösterisi yaparken Tesla, Ford’un yanına giderek
aslında bu araç için bu kadar büyük bir motora gerek olmadığını söyler. Ford, kendini fazla
üstün gördüğünden Tesla’yı dinlemez. Bunun
üzerine ateşleme sistemini icat eden Tesla icadını Ford’a gösterir ve her zaman olduğu gibi
şanssızlığını burada da kıramayan Tesla, ateşleme sisteminin patentini Ford’a kaptırır.
En önemli projesi
Elektriğin bir kaynaktan çevreye yayılarak kablosuz ve çok yüksek miktarlarda iletilebileceği
teorisini ilk defa ortaya koyan Nikola Tesla, 20
adet ampulü kablo olmadan 25 mil uzaktan yakarak teorisini kanıtlayıp, kayıtlara geçmiştir.
Tesla’nın rüyası
Tesla’nın en büyük hayali dünyaya bedava
elektrik sağlamaktı. 1900 yılında, yatırımcı J.P.
Morgan’ın sağladığı 150 bin dolarla Tesla, Long
Island, New York’ta dünyanın telefon ve telgraf
servislerini bağlayacak olan Telsiz Yayın Sistemi/
Wardenclyffe adındaki kulenin yapımına başladı.
Aynı zamanda fotoğraf, borsa verileri ve hava
durumu bilgisini dünya çapında aktarabilecek
olan bu yayın kulesi, J.P. Morgan’ın, bu projenin
dünyaya bedava enerji dağıtımı anlamına geldiğini fark edip, sermayesini geri çekmesi ile son
buldu. Eğer destek o gün kesilmeseydi, günümüzde insanlar elektriği ücretsiz bir şekilde kablosuz olarak kullanabilecekti.
Tesla’nın icatları
Radyasyon Tedavisi: Tesla, radyasyonun bazı
fiziksel rahatsızlıklarda tedavi edici özelliği olduğunu kanıtlamış ve daha sonra X ışınlarını
kullanarak tıpta çığır açan makineyi, “Röntgen”i
geliştirmiştir.
Deniz Altı Torpidoları: Radyo kontrol antenleri
57
58
Araştırma
İlginç notlar
The Prestige filminde David Bowie, Nikola Tesla rolünde...
için güvertenin metal yüzeyinin kullanılabileceğini fark eden Tesla, antenlerin gizli (içeride) olacağı için geminin suyun içinde farklı derinliklerde
hareket edebileceğini iddia etmiş ve
üretilen ilk torpidonun mühendisliğini
yapmıştır.
Radyo: Uzun yıllar Guglielmo Marconi tarafından icat edildiği söylense
de temelleri incelendiğinde kesinlikle Tesla’nın icadı olduğu görülmüştür. Tesla’nın ölümünden 5 ay
sonra Amerikan Yüksek Mahkemesi
daha önce Amerikan Patent Ofisi
tarafından Marconi adına onaylanan
kablosuz iletişim tekniğinin geçersiz
olduğuna ve patent hakkının Nikola
Tesla’ya ait olduğuna karar vermiştir.
Otomobil üreticilerine araçların
uzaktan kumandalı kontrolünün
mümkün olduğunu, isterlerse bunlarla ilgili çalışmalara hemen başlayacağını bildiren bir mektup yazmış
fakat diğer yüzlerce teklifi gibi bu da
kabul görmemiştir.
Büyük, güçlü ve yüksek frekanslı
elektrikle bulutları tetikleyebileceği-
ni iddia etmiştir. Gelişmiş ülkelerde
günümüzde bu konu Tesla’nın tecrübeleri ışığında araştırılmaktadır.
Özellikle Rusya bu konuda önemli
çalışmalar yapmaya devam ediyor.
Niagara Şelalesi üzerine yapılan ilk
hidroelektrik santrali de Tesla’nın imzasını taşır.
Elektron mikroskobu, deşarj lambaları, florasan, neon lamba, dijital
saat, alternatif akım ve alternatif
akım motoru, en gelişmiş vakum
tüpleri ve daha unutulmuş, patenti
alınmamış, geliştirilmeye zaman bulunamamış yüzlercesi…
Bilim adamları bugün onun notlarını
satır satır inceliyor. Uçuk teorilerinin
çoğu bugünün ünlü bilim adamları
tarafından ispatlanmaya devam ediyor. Nikola Tesla, yaşadığı dönemde
hak ettiği değeri ve desteği görmüş
olsaydı belki de hayal dahi edemeyeceğimiz bir teknolojiye sahip olacaktık.
Teşekkürler Tesla...
• Nobel ödülünü reddetmiş
tek bilim (fizik) adamıdır.
• David Bowie’nin Nikola
Tesla’yı canlandırdığı, Christopher Nolan’ın yönetmenliğini yaptığı, 2006 yapımı
The Prestij adlı filmin, günümüzde Tesla’nın tanınmasında büyük bir katkı sağladığı ise aşikâr.
• Elektrikli arabaların geliştiği günümüzde, yüzyılın dâhisinin adını gururla taşıyan
Tesla Motors öncü teknolojisiyle bugün birçok tanınmış
otomobil üreticisinden daha
büyük bir kuruluş.
• Nikola Tesla’nın ailevi sorunları onda ilginç takıntıların ortaya çıkmasında çok
büyük rol oynadı. Örneğin;
kristal, pırlanta ve inci gibi
parlayan mücevherlerden
nefret eder, kadınların taktığı
küpelerden tiksinirdi. Yürürken adımlarını sayar, çorba
kâsesinin, kahve fincanının,
yemeklerin kübik parçacıklarını hesaplardı. Fiziksel ilişkileri açısından en ciddisi de
başkalarının saçlarına dokunamamasıydı.
• Tesla’nın fotografik hafızaya sahip olduğu yönü pek
bilinmez. Tesla yaptığı, düşündüğü her icadı öncelikle
kafasında tasarlardı. Hemen
kağıda dökmez beyninde
kurgulayıp çalıştırırdı. Üç
boyutlu ve görselleştirme
yeteneği çok yüksekti ve 6
dil konuşuyordu.
60
Dosya
Mağazanızı doğru
aydınlattığınıza
emin misiniz?
Mağazalar, müşterilerine kaliteli bir alışveriş deneyimi yaşatmak ve satışlarını artırabilmek için teknolojinin tüm imkanlarını kullanıyor. Dekorasyon, ses sistemleri, özel kokular ve ışıklandırma günümüz perakendesinde kaliteli ürün satmak
kadar önemli hale geldi. Işıklandırmanın uzmanlarına doğru ışıklandırmanın nasıl
yapılacağını sorduk
Dosya
Işık, insanlığın ilk tarihinden beri
üzerinde araştırmalar yapılan
konuların başında geliyor. Görme duyusu cisimlerden yansıyan
ışığın gözdeki duyu hücrelerini
uyarması ve oluşan sinyallerin
beyindeki görme merkezinde yorumlanmasıyla gerçekleşiyor. Bir
başka deyişle görme hareketinin
gerçekleşmesi için ışığın olması
gerekiyor. Kaliteli ışık daha iyi bir
görüş sağladığı için günümüzde
tüm mağazalar ve AVM’ler en
kaliteli ışığı mekanlarında yaratmanın gayreti içerisinde. Işığın
kalitesi ise güneş ışığına göre
belirleniyor. Güneşin yarattığı ortama en çok benzeyen, en kaliteli
ışık anlamına geliyor. Işık üzerine
organize perakendeye hizmet
sunan profesyoneller, ışığın satın
alma ve mağazada kalma süresini ciddi anlamda etkilediğini ifade
ediyor. Işık ve perakende ilişkisine dair görüşleri Marquette Plus
okurları için derledik.
Emre Güneş
Ağustos Teknoloji
Perakendeciler aydınlatmanın
önemini keşfetmeli
Aslında doğru aydınlatma kavramına en başından karşıyım.
Doğru diye bir sıfat eklediğinizde
aydınlatmanın sadece hesaplanabilir ve mühendislik ağırlıklı bir
yaklaşıma ihtiyaç duyduğu ortaya
çıkıyor. Evet, teknik hesaplamalar önemli bir tarafı ancak daha
önemlisi tasarım sürecindeki insan algı ve deneyimini oluşturan
önemli bir etmen olması. Bu haliyle kime, neye göre doğru demek
lazım. İçerisinde tasarım olan her
süreç gibi “öznel”, kişiden kişiye,
kültürden kültüre değişen bir olgudan bahsediyoruz. Bu anlamda
ilk olarak aydınlatmanın kurumsal kimliğin bir parçası olduğunu
ve müşteri deneyiminde çok büyük bir role sahip olduğunu kabul etmekle başlamalıyız. Hedef
kitlenizin beğenilerini kullanılan
dekorasyon, müzik ve koku için
nasıl önemsiyorsanız aydınlatma
için de bir o kadar göz önünde
bulundurmalısınız. Bugün önemli
tüm perakende devlerinin her mağazasında nasıl belirli kurallar var
ise aydınlatma için de aynı kurallar
geçerli. Ve bu sadece ışık seviyesi
değil, aydınlatma ürünlerinin renk
sıcaklığı (sıcak-soğuk beyaz - Kelvin), renksel geri verim (CRI - Ra),
ürün açısı gibi teknik özelliklerini
de barındırır. Maalesef bizde birçok perakende devi için ürünün
teknik özelliklerinden çok dekoratif yönü önemseniyor. Temelde
aydınlatmanın önemini en çok
renklerin doğru algılanması noktasında görüyoruz. Hemen hemen
herkesin başına gelen mağazada
aldığı yeşil kazağın evde başka
gözükmesi sorunsalı, perakendecilerin en öncelikli eğilmeleri gereken problem. İnsanoğlu binlerce
senelik evrimi sonucu renkleri gün
ışığı altında algılayacak şekilde gelişmiş. Hal böyle olunca suni ışık
kaynaklarının da aynı performansı
göstermesi bekleniyor ki müşteri aldığı üründen emin olabilsin.
Bu noktada CIE (Uluslararası Aydınlatma Komisyonu) tarafından
suni ışık kaynaklarını renkleri tekrar edebilme yeteneklerini gösteren CRI (Color Rendering Index)
renksel geri verim ön plana çıkıyor. Gün ışığını 100 olarak kabul
eden bu ölçüm yönteminde suni
ışık kaynakları 8 temel renkteki
performanslarına göre bir not alıyorlar. Ve bu 8 renk değeri ortalaması 100’e ne kadar yaklaşır ise
o kadar başarılı oluyor. Özellikle
aydınlatma endüstrisi 80 CRI gibi
değerleri yüksek gösterme taraftarı. Ancak özellikle günümüzde
90 ve üzeri hatta 95-98 CRI led
ürünler satılabilir noktada. Üstüne
üstlük bu hesaplamada yer almayan belirli 7 renk değeri daha var.
Özellikle renklerin parlaklığını sağlayan derin kırmızı R9 değerine
dikkat etmeleri çok önemli. Bu bilgiler kafa karıştırıcı olabilir, önemli olan perakendecilerin bugün
aydınlatmanın önemini fark edip
üzerine düşünmeleri ve konunun
uzmanlarına yani aydınlatma tasarımcılarına danışmaları. Gerisi
zaten gelecektir.
61
62
Dosya
Cemil Azder - Üçge Mağaza Ekipmanları
Doğru aydınlatma
mağazanın heyecanıdır
Mağazalarda teşhir edilen ürünleri en iyi şekilde
müşteriye sunmak, marka
imajını doğru bir biçimde
yansıtmak adına aydınlatma uygulamaları çok
büyük önem arz ediyor.
Doğru aydınlatma markayı öne çıkarır, ürüne değer katar, görselliği artırır,
alışverişe odaklılık sağlar.
Doğru aydınlatmanın insanların satın alma davranışlarında önemli ölçüde
artış sağladığı gözlemlenmiştir. Mağazada uygulanacak olan aydınlatmanın
amacı insanları mağazaya
yönlendirme, ilgi çekme,
ürün görünümlerine yansıyacak olan kolaylık, marka
imajına katacağı değerdir.
Günümüzde birçok marka
aydınlatma elemanları ile
çok farklı uygulamalar yapmakta, mevsimsel mağaza
değişim teşhir sistemi içerisinde aydınlatmayı doğru
bir şekilde ürüne odaklandırıp değer katmakta.
Aydınlatma ilk mağaza kurulumunda mimari ekibin
kontrolünde olsa da görsel
ekip de doğru aydınlatma
için görev yapmalıdır. Mağaza aydınlatmaları mağazaların ya da teşhir edilecek
ürünlerin tipine göre farklılık
gösterir. Hipermarket, marka mağaza, indirimli ürün
mağazaları gibi mağaza
çeşitlerine göre aydınlatmaların şekli, rengi, tipi, lux
değerleri, ekonomisi deği-
şiklik gösterir. Mağazalarda
uygulanacak aydınlatmaları
genel aydınlatma ve spesifik aydınlatma olarak iki
kısma ayırmakta fayda var.
Genel aydınlatma mağaza
için gerekli olan aydınlatma
oranı seviyesini sağlamalı. Mağaza içinde müşteri
dolaşımlarının rahatlığını,
bölümlere ve ürünlere yönlenme aşamalarındaki kolaylığını yaratmalıdır. Tüketiciyi ürüne hızlı bir şekilde
ulaştırmada katkı sağlamalıdır. Spesifik aydınlatma da
aydınlatma düzeyi genel
aydınlatmaya oranla çok
daha yüksek olmalıdır. Bu
aydınlatma biçiminde uygulanacak alan doğrudan
ürünlerdir.
Uygulanacak
olan aydınlatma düzeyi genel aydınlatmanın üzerine
çıkıp ürünü diğer öğelerden
öne çıkarmalıdır. Günümüzün en büyük gider kaynakları enerji olduğundan
aydınlatma için bu değeri
minimize etmenin en kolay
yolu mağaza için seçilecek
olan aydınlatma ürünleridir.
Led aydınlatmalar başlangıç maliyeti biraz fazla olmasına rağmen ciddi enerji
tasarrufu sağlaması nedeniyle kısa zamanda bu açığını fazlasıyla kapatır. Led
aydınlatma konusundaki
teknolojik gelişmeler, ilk yatırım maliyetlerini makul seviyelere indirebiliyor. Genel
olarak mağazada yapılacak
olan doğru aydınlatma mağazanın heyecanıdır, dinamizmidir, ürünlerin değerini
ve kalitesini göstermede en
önemli araçlardan biridir.
Dosya
Ozan Ağan
Samet Çetin
Ozan Ağan - Pelsan
İyi ışık AVM’de kalma
süresini uzatıyor
Işığın mağazacılıktaki önemini anlatmaya öncelikle
mağaza içi aydınlatmasından başlayayım. Mağaza
içi aydınlatmalarda kesinlikle renkler iyi seçilmiş olmalı. Özellikle tekstil ürünleri ve perakende satışına
yönelik hizmet veren mağazalarda satılmak istenen
ürün ön plana çıkarılmalı.
Nasıl ki ürünler belli raflara
belli aralıklarla diziliyorsa,
ışıklar da bu dizilişe uygun
olarak belirlenmeli. Işığın
kalitesi ise renksel geri verim dediğimiz konuya göre
belli oluyor. Renksel geri
verim dediğimiz olay şudur: Sizin ürünlerde kullandığınız renklerden etiketteki
renge kadar her ayrıntının
sizin istediğiniz ve ürettiğiniz renk tonuyla aynı tonu
yansıtmasıdır. Ürünün rengini ne kadar gerçek rengine yakın gösteriliyorsa ışık
o kadar doğru kullanılıyordur. Burada gerçek renk
ve gerçek ışık dediğimizde
güneşi baz alıyoruz. Güneş
ışığı dediğimiz değeri de
şöyle anlatayım; 0 ile 100
arasında bir ışık değerini ele alıyoruz. Gün ışığını
100, karanlığı 0 diye düşünürsek ve bu gün ışığına
ne kadar yaklaşırsak daha
gerçekçi renk elde etmiş
oluruz. Mesela bazı özel
ledler 90’ın üzerinde bir
değere sahip. Bu ledlerin
mağazalarda kullanılması
mağazalar artı değer kazandırır. Işığın ayrıca alış-
veriş merkezlerindeki etkisi de büyük. Müşterilerin
AVM’lerdeki kalma süreleri
de AVM içindeki ışığın gün
ışığına yakınlığıyla alakalı.
Işık gün ışığına ne kadar
yakınsa insanlar orada sıkılmadan daha fazla vakit
geçirir. Mağazalar içinde
geçerlidir bu. Mağazalar
içinde de insanlar ışıktan
ne kadar az rahatsız olursa
mağaza içinde o kadar fazla vakit geçirir. Mağazaların
seçimi konusunda da aydınlatmanın yeri önemlidir.
Yan yana duran mağazalar
arasından müşteri aydınlatmasını sevdiği mağazayı
tercih eder. Süpermarketlerin, AVM’lerin artmasıyla
birlikte ışık bilinci de gelişiyor. Perakendeciler ışığın
öneminin farkına varıyor.
Çünkü mesela mağazalardaki iade ürün oranına
baktığımızda ışığı doğru
kullanan mağazaların çok
fazla iade ürün almadığını
görüyoruz. Bunu bilen perakendeciler de her geçen
gün ışığın önemini daha
fazla anlıyor.
Samet Çetin - Pelsan
“Aydınlatma gerçekleşirken teknik şartnamelere dikkat edilmeli”
Işıklandırma konusunu satış algısında dekoratif yönüyle ele alabiliriz. Özellikle
led sektörünün gelişmesiyle birlikte renk sıcaklığında
farklı renk sıcaklıklarının
kullanıldığı armatürler müşteriye daha cazip geliyor.
Örnek vermek gerekirse,
mağaza vitrinleri artık müş-
63
64
Dosya
teriyi çekmek için çok farklı
renk tonlarındaki ışıklandırmaları kullanıyor. Böylece
kendi sattığı ürünü daha şık
bir şekilde gösterebiliyor.
Ayrıca firmalar aydınlatma
konusuna yatırım yaparken
teknik şartnamelere dikkat
etmeli. Biz proje birimlerimizde teknik şartnamelerin
ve alt yapı gerekliliklerinin
hepsini özenle yerine getiriyoruz. Alanın metrekaresini hesaplıyoruz, ürün kaç
metrekarede aydınlatılmalı
onu ölçüyoruz, aydınlatılacak objenin özelliklerini ele
alıyoruz ve hepsiyle ilgili var
olan standartlara da uyarak
projeyi hayata geçiriyoruz.
Eraslan Bakır
Bilge Design
“Işıklandırma bilinci
Türkiye’de henüz
oturmadı”
Biz AVM aydınlatması yaparken AVM’lerin ışıl ışıl
olmasına dikkat ediyoruz.
Bizden istenen de bu oluyor zaten genelde. AVM’ler
ve mağazalar müşterilerin
dikkatlerini ışıkla çekmek
istiyorlar. Köşeleri, dikkat
çekilmek istenilen yerleri
aydınlatıyoruz. Mağazalara
yönelik çalışmalara gelinirse, mağazalar henüz öyle
büyük taleplerle hareket
etmiyor. Işığın bilincinde
değiller. Belki cadde mağazaları yeni yeni ışık kullanımına dikkat ediyor fakat o
bilincin ülkemizde henüz
oturduğunu söylemem.
Röportaj: Murat Küçük, Onur Kaya
Marquette, Mayıs 2015
Dosya
65
66
Danışman
Bütün dünya bir sahnedir.
William Shakespeare
Sinan Asılyazıcı
[email protected]
Sahne ışıkları
Sahne Işıkları, (limelight) Charlie
Chaplin’in bir filminin adı.
Satış alanları da bizim bir tür sahnemizdir. Sahnenin hazırlanması gibi
hazırlarız onu. Tekrar tekrar sahnelenen bir süreçtir bu.
Her gün,
Her sabah,
Her akşam,
Her türlü hava şartlarında ve mevsimde.
Spotlarımız ürünlerimizi ve ‘starlarımız’ olan çalışanlarımızı aydınlatır.
Tabi bu aydınlatmanın bir gereklilik
birde teknik yönü var. Mağazacılığın temel prensipleri içerisinde geçen sözlerden birinde de şöyle der;
insanlar görmedikleri ürünü satın
almazlar.
Doğallıkla kötü bir aydınlatma dahi
olsa mağaza içindeki ürünler çoğunlukla görülmektedir. Ancak
gene de bu sözden hareketle satış
alanlarının daha iyi aydınlatılmasının
ürünün görünmesine ve satışına
olan olumlu etkilerini göz ardı etmemek gerekmektedir.
İyi bir aydınlatma müşteri üzerinde etkilidir. Bu etkinin oranı yüzde
50’ler ile ifade edilmektedir. Bu etkileri 2 ana başlıkta toplamak mümkün.
1. Genel aydınlatma
2. Spesifik aydınlatma
Her iki tip aydınlatmada;
• Satın almaya yönlendirme,
• Ürünleri aydınlatma,
• Ürünlerdeki algılamaları kolaylaştırma ve
• Müşterilerin rahat alışveriş yapması hedeflenmektedir.
Geçmişte mağazalar bir açıdan
daha fazla aydınlatılıyordu. Bu fazlalık tüm satış alanını yoğun olarak
kapsıyordu. Günümüzde ise, mağaza tasarım ve gereksinimlerinin
ışığında gereksiz aydınlatmalar pek
yapılmıyor. Doğru aydınlatma projeleri mağaza proje aşamasındayken
ele alınıyor. Mağaza layoutu planlanırken dikkate alınıyor. Ürünleri
görmeyi, seçmeyi, almayı kolaylaştırıcı, daha ekonomik ve çevreci bir
aydınlatma sistemi var artık. Genel
giderler içerisinde giderek artan bir
maliyet olan enerji, tasarruflu ve
maliyeti düşüren ama daha uzun
ömürlü sistemlerin kullanımı gerektirdi. Yeni nesil mağaza kuruluşlarında maliyet hesapları artık uzun
dönemli yapılıyor. Yatırımın maliyetinden çok, uzun vadedeki getirisi
hesaplanıyor. Projeye göre gün ışığından yararlanma hesaplanıyor. Ve
daha da önemlisi, çevreci yatırımlar
gün ışığına çıkıyor.
68
Haberler
Boyner’den
Son dönemde teknolojideki gelişmeler, perakende sektörü üzerindeki etkisini arttırıyor.
Boyner Grubu’nun uzun
süredir üzerinde çalıştığı
ve alışverişin yeni icadı olarak tanıttığı “Hopi”
görücüye çıktı
atılımı
Hopi’nin perakende sektörüne
katacağı değerler hakkında bilgiler veren Boyner Grup CEO’su
ve Yönetim Kurulu Başkanı
Cem Boyner, şu bilgileri verdi: “Akıllı telefonlarda çalışan
alışveriş uygulaması Hopi’nin
alışverişin ötesinde perakende
sektörünü canlandırma ve herkese kazandırma iddiası var. İlk
etapta 30 üye markayla yolculuğuna başlayan Hopi kısa sürede
üye marka sayısını 50’ye çıkaracak. Daha önce Advantage
ve Back-up gibi uygulamaları
hazırlamıştık. Bu kez de farklı
bir yeniliğe imza attık. 25 milyon
liralık yatırımla hayata geçirdiğimiz Hopi, alışverişte yepyeni bir
dönem başlatma gibi büyük bir
hedef koydu. Hopi’yi akıllı telefonlarına ücretsiz olarak indiren
müşteriler, markaların özel kampanyalarından, müşterilere kişisel olarak sunulan olanaklardan,
alışveriş yaparken anında indirimden yararlanacak. Bunun yanısıra müşteri aradığı ürünle ilgili
Haberler
bir fiyat araştırmasını da Hopi’den
yapabilecek. Hopi kullananlara tercihlerine ve alışkanlıklarına uygun
bildirimlerde de bulunulacak. Hopi
akıllı telefonlarda hem IOS hem de
Android işletim sistemli cihazlarda
kullanılabilecek.”
Paracıklarla alışveriş yapılacak
Hopi’nin cazip kısmının alışveriş
yaptıkça kazanılan ‘paracık’lar olduğunu belirten Boyner, “Hopi’den
kazanılan bu ‘paracık’lar üye markalarda yapılacak alışverişlerde 2,
3, 5 hatta 10 kata varan değerlerde çarpılarak kullanılacak. Örneğin
10 lira değerindeki ‘paracık’ başka
bir markanın kampanyasında 50
lira olarak kullanılabilecek. Hopi bu
yönüyle perakende sektörüne dina-
mizm getirmeyi hedefliyor.” dedi.
Hedef 3 yıl içinde 15 milyon kullanıcı
Cem Boyner, 16 milyon kayıtlı müşterilerinin olduğunu, bunun 10 milyonunun da akıllı telefon kullandığını söyledi. 3 yıl içinde 15 milyona
yakın müşterisini Hopi kullanır hale
getirmek istediklerini anlatan Cem
Boyner, “Önümüzdeki hafta içinde
müşterilerimiz Hopi’yi kullanmaya
başlayacak. Hopi’nin tanıtımı için 4
bin mağazada 7 bin kişi eğitim aldı.
Mağazalarda müşterilere sistemi
anlatılacaklar. Bu uygulamayla perakende sektöründe hem satışları
artırmayı hem de markaların stoklarını azaltmayı hedefliyoruz.” diye
konuştu.
Sistem şu şekilde işleyecek
Uygulamanın özelliklerini anlatan
Hopi Genel Müdürü Onur Erbay,
şu bilgileri verdi: “Hopi müşterilerin
ihtiyaç ve beklentilerini markaların
binlerce teklifiyle en uygun biçimde
eşleştiren bir uygulama. Markalar
müşterilerine en uygun ürün ve teklifleri hazırlayacaklar. Bu yılsonuna
kadar fotoğraf çekerek ürün arayabilme, mobil ödeme, Benim Olsa
listesi oluşturma ve sevdikleriyle
paylaşma gibi yenilikler de olacak.
Bir yılsonunda 5 milyona yakın Hopi
kullanıcısı olacağını tahmin ediyoruz. Hopi öncesi dönemde gömlek
alana kravat, çanta alana cüzdan
verilirdi. Hopi döneminde ise kravat
alana gömlek, cüzdan alana çanta
verilecek.”
69
70
Tasarım
Ayakkabı Dünyası’ndan
yeni mağaza konsepti
Ayakkabı perakendeciliğinin öncü markalarından Ayakkabı Dünyası, 2014 yılında başlattığı 360 derece değişim felsefesiyle yeni bir kimlikle yoluna devam ediyor. Ayakkabı
Dünyası İş Geliştirme Direktörü Gücüm Sümer değişen konsepti anlattı
Tasarım
71
72
Tasarım
“Çeyrek asra yakın bir süredir ayakkabı perakendeciliğinde hizmet veriyoruz. Büyüme planlarına paralel
olarak mağaza konseptlerini de yeniliyoruz. Kadın, erkek, genç, yaşlı
gibi temel demografilerin yanında,
hayat tarzına uygun ürünler de
sunmak ve bunu mağazada doğru şekilde sergilemek işin doğasını
oluşturuyor.
Tasarım
73
74
Tasarım
Hedef her zaman müşterilerin, aradığı ürüne
kolayca ulaşmasını ve bunu gerçekleştirirken
de mağazanın dinamik yapısından keyifli vakit geçirmelerini sağlamak. Bu değişiminin
hayat bulduğu ilk mağazamız ise Bursa Korupark AVM’de yer alıyor. Ferah atmosferi,
net bir şekilde adreslenmiş yapısı, özellikle
spor ve çocuk bölümlerindeki dinamik grafik
tasarımlar son derece modern düşüncelerin
yansıması... Mağazanın yenilenmesinden
sonraki süreçte müşteri trafiğindeki artış ise
değişimin en önemli göstergesi oldu. Önümüzdeki dönemde devam edecek bu yenilenmenin ayakkabı tutkunlarının daha çok
dikkatini çekeceğine eminiz.”
Tasarım
75
76
Haberler
Paşabahçe’nin ilk
yurtdışı mağazası açıldı
Paşabahçe Mağazaları, uluslararası pazarlara açılarak büyüme hedefi doğrultusunda
ilk yurtdışı mağazasını tasarım ve modanın şehri Milano’da hizmete açtı
Perakende zinciri Paşabahçe Mağazaları’nın yurtdışındaki ilk mağazası, tasarım
ve modanın şehri olarak bilinen İtalya’nın Milano kentinde açıldı. Versace, Gucci, Hermes, Louis Vuitton,
Armani gibi dünyanın en
ünlü markaların bulunduğu
bölgede yer alan Paşabahçe Mağazaları’nın sadece
İtalyanlardan değil, bugün
Avrupa’nın en önemli ve en
hızlı gelişen turizm destinasyonlarından biri konumundaki Milano’da turistlerden
de büyük ilgi görmesi bekleniyor.
Paşabahçe
Mağazaları
Genel Müdürü Esra Tokel,
Milano mağazasıyla uluslararası büyüme hedefleri
çerçevesinde ilk adımı attıklarını belirterek, “Önümüzdeki dönemde hem Avrupa
hem de diğer coğrafyalardaki fırsatları değerlendirerek
yurtdışı
operasyonumuzu
genişletmeyi amaçlıyoruz.
2015, Milano’daki mağazamızın performansını görme
ve bundan sonraki yurtdışı
rotamızı netleştirmek adına
önemli bir yıl olacak. Avrupa, Rusya ve Körfez ülkeleri
ilgimizi çekiyor. Milano’dan
sonra İtalya’nın başka bir
lokasyonunda mağaza açabileceğimiz gibi Avrupa’nın
bir başka ülkesinde veya
sosyo-ekonomik gelişmelere bağlı olarak Rusya veya
Körfez Bölgesi’nde de mağaza açabiliriz.” dedi.
78
Haberler
Boyner’in değişimine
iki önemli isim atandı
Boyner Büyük Mağazacılık’ta ‘Kategori’ ve ‘Ürün Yönetimi’ süreçlerinin tek bir çatı altında yürütülmesi için oluşturulan Chief Merchandising Officer (CMO) görevine çok katlı
mağazacılık alanında uluslararası deneyime sahip Charlotte Gram Andersen atandı.
Ayrıca Boyner ve YKM mağazalarının satış organizasyonlarının da birlikte yönetilmesine
karar verilerek, Satış Genel Müdür Yardımcılığı görevine Tarık Gülsün getirildi
Boyner Büyük Mağazacılık’ta yaşanan değişim sürecinde iki yeni
pozisyon daha oluşturuldu. ‘Kategori’ ve ‘Ürün Yönetimi’ alanlarındaki faaliyetler, artık CMO tarafından tek çatı altında yürütülecek. Bu
görevi, uluslararası alanda birçok
saygın marka ve kuruluşu yöneten
Charlotte Gram Andersen üstlendi.
CMO’nun hedefleri arasında, marka ve ürün stratejilerinde yenilenme
ve farklılaşma, ürün yönetiminde
mükemmelleşme, giyim, giyim dışı
kategoriler ve özel marka ekipleri
arasındaki iş birliği ve koordinasyonun artırılması yer alıyor.
Ayrıca Boyner ve YKM’nin satış organizasyonlarının da birlikte yönetilmesi kararlaştırıldı. Bu amaçla Satış
Genel Müdür Yardımcılığı görevine
sektörün başarılı isimlerinden Tarık
Gülsün atandı.
80
Haberler
Kurumsal iletişim problemlerine
Namescroll çözümü
Şirketlerin en çok karşılaştığı problemlerden birisi olan kurumsal iletişim sorunu Namescroll ile çözülüyor. Çalışanların iletişim bilgilerine
ulaşamama, müşteri ve tedarikçileri
içine alan bir merkezi rehberin olmayışı gibi sorunlar Komote Teknoloji
tarafından geliştirilen Namescroll ile
tarihe karışıyor. Bu sorunlara çözüm
üretmek için yola çıkan Komote teknoloji ekibi, tek merkezden yönetilebilen, kurum içi iletişimi daha verimli
hale getiren Namescroll isimli yazılımı geliştirdi.
Cavme Group kuruluşu olan Ko-
KMD ve GPD’ye
yeni genel sekreter
Perakende sektörünün güçlü iki
derneğinin genel sekreterliğine
sektörün deneyimli ismi Füsun Tavus atandı. “Kategori Mağazacılığı
Derneği” (KMD) ile “Gıda Perakendecileri Derneği”nin (GPD) Genel
Sekreterliği görevini üstlenen sektörün deneyimli ismi Füsun Tavus,
2011-2014 yılları arasında İstanbul
Shopping Fest Genel Müdürlüğü
görevini yürütmüştü.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, İşletme Bölümü mezun olan Füsun Tavus, İngiltere
hükümetinin verdiği “Chevening
Bursu”yla University of Surrey’de
“Management – Yönetim” alanında
yüksek lisans yaptı. Master tezini
“Kültürel Farklılıkların Uluslararası İş
Hayatında Algılanması ve Önemi”
konusunda hazırlayan Tavus, genç
yaşta yurtdışında 20 farklı ülkede
100’ü aşkın fuar düzenledi.
TİM Maslak Show Center’in Genel
Koordinatörlüğü’nü dört yıl boyunca sürdürdükten sonra, 2011-2014
yılları arasında İstanbul Shopping
Fest Genel Müdürlüğü görevini başarıyla sürdürdü.
İyi derecede İngilizce bilen Füsun
Tavus, Nisan 2015’ten itibaren perakende sektörünün güçlü dernekleri “Kategori Mağazacılığı Derneği”
ve “Gıda Perakendecileri Derneği”nin Genel Sekreterliği görevine
başladı.
mote Teknoloji tarafından geliştirilen “Kurumsal Rehber Yönetimi”
yazılımı Namescroll, kurumun tüm
rehberini tek merkezde toplanmasına ve yönetilmesine yardımcı
oluyor. Sistem aynı zamanda çalışanlar arasında anlık mesajlaşma
ve raporlama modülü de bulunduruyor. Uygulama ayrıca, çalışanlara
tüm raporlarını mobilden yazma ve
yöneticilerine ulaştırma imkânı sunuyor. Yazılım, yöneticilere “push
notification” ile şirket duyurularını
tek tıkla tüm rehberlerine ulaştırma
imkânı da sağlıyor.
82
Gezi
Nihat Sandıkçıoğlu Rusya’yı
Marquette için yazdı
Derneğimizin kuruluşundan bu yana dünyanın önemli büyük şehirlerindeki AVM
oluşumlarını görmek ve değerlendirmek
amacıyla gerçekleştirmekte olduğumuz inceleme gezilerimizden 8’incisini Rusya’nın
Moskova ve St. Petersburg şehirlerine
yaptık. Sektörümüzün önemli AVM’lerinin
yöneticileri, AVM kiralama ve yönetim danışmanları, hizmet ve etkinlik yöneticileri
ve perakende sektöründen temsilcilerin
olduğu toplam 22 kişilik grubumuzla seyahatimiz 07 Nisan 2015 sabahı İstanbul - Moskova uçuşuyla başladı. Bundan
önceki Dubai, Çin, Polonya, Portekiz,
Hong Kong-Singapur, İngiltere ve Danimarka-İsveç gezilerimizde olduğu gibi
esas amacımız dünya literatürüne girmiş
AVM’lerin yöneticileriyle buluşup birinci
ağızdan AVM’lerinin yatırım ve pazarlama
konularında öne çıkan özellikleri hakkında
bilgi almaya konsantre olduk. Böylece katılımcılarımız başka pazarlardaki deneyimleri
öğrenme şansı da yakaladı.
Gezi
83
84
Gezi
Tabii bu arada şehrin en güzel restoranlarında yemek ve gezilmesi
gereken müze ve şehir meydanlarını gezmeyi ve ülkenin kültürü
hakkında görgümüzü artırmayı da
ihmal etmedik. 2 gün Moskova’da
3 gün St.Petersburg’da toplam 14
AVM ziyareti gerçekleştirdik. Gum,
Gostınnıy Dvor, Tsvetnoy Market
Store, Tsum, Avia Park, Metropolis, Evropeysky, Galeria, Passage
Mall, Vremena Goda, Mega Parnas, Stockman ve Grand Karıon
gibi Rusya’nın en önemli AVM’lerini gezme fırsatı bulduk.
Gezi
Muhteşem Hermitaj Müzesi, Kızıl Meydan, Nazım Hikmet’in mezarı, Moskova
kanal tekne turu, St. Isaac Katedrali,
Kanlı Kilise, Puşkin Köyü ve Yazlık Saray
gibi Rusya’nın önemli yerlerini gezmek
AVM’lerin yanı sıra hatıralarımızda yer
edecektir mutlaka. Eski kültürlerini yaşatan yapıları koruyarak en yeniyi ve moderni hem kendi halkına hem de önemli
bir turizm merkezi olarak dünya vatandaşlarına sunan Moskova ve artık tam
bir Avrupalı sayılan St. Petersburg’un
kendine özgü kültür ve yaşam tarzıyla
katılımcılar için yararlanacakları örnekler
oluşturduğuna inanıyorum. Böylesine
yüksek nitelikli ve uyumlu bir grup ile bu
turu gerçekleştirmiş olmaktan dolayı da
katılımcılar arasında memnuniyet en üst
düzeydeydi diyebilirim. Gezimizin en
unutulmazları; Moskova’da Gum AVM,
metro istasyonları ve Kızıl Meydan, St.
Petersburg’da Avrupa’nın en büyük
AVM’si ve bir Türk yatırımcısı tarafından
geliştirilmiş AviaPark, Hermitaj Müzesi ve
Yazlık Saray ve özellikle benim için Moskova Pushkin Cafe’de yediğim muhteşem hot chocolate sufle İdi.
Nisan 2015 Moskova - St.Petersburg
Nihat SANDIKCIOĞLU
AYD Genel Sekreteri
85
86
Röportaj
Sahnelerin
güleç yüzü
Suzan
Kardeş
İnsanları bazen olmak istedikleri bazen de hiç hayal etmedikleri karakterlere büründüren sihirli ellere sahip Suzan Kardeş, makyözlüğünün yanı sıra her parmağına
ayrı bir marifet yerleştirmiş. Hikâyesine 1982’de başlayan ve disiplinli çalışmayı beceremese de görev adamı
olduğunu söyleyen Kardeş’in tavsiyesi “Hayal kurmaktan kaçmayın…”
Makyaj yapmaya ilk olarak
Hürriyet Gazetesinin fotoromanlarında başladınız. Bize bu
dönemin öncesini ve mesleğe
nasıl başladığınızı anlatabilir
misiniz?
Fotoromanlık serüvenim 1982 yılında Liza Tuna ile başladı. Bu sırada
babam İstanbul’dan ev aldı. Eşyalarımız trenle geldi, biz otobüsle.
Akrabalarımızı ve köpeğimizi orada
bıraktık. Sekiz yaşındaydım. Acıklı
bir hikâyeydi. Babaannemden sonra ailenin en büyüğü babamdı. Her-
kes, bu yaşta göç yapılır mı, dedi.
Babamsa “Tito ölünce burada kardeş kardeşi vuracak, ben çocuklarımı selamete çıkaracağım” dedi
ve göç maceramız böylelikle başlamış oldu. Meşhur Figaro Kuaför’de
çalışırken Liza Tuna ile tanıştım ve
bana akşamları Şan Tiyatrosu’na
gelir misin diye sordu. Hisseli Harikalar Kumpanyası’nda akşamları
perukları taramamı istedi. Kabul ettim. Böylece şov dünyasına girmiş
oldum ve hem saç hem de makyaj
yapmaya başladım.
Röportaj
87
88
Röportaj
Bize doğduğunuz yer olan Yugoslavya’dan bahseder misiniz?
Eski Yugoslavya diye bilinen bir yerde doğdum. Ve orası da Kosovska
Mitrovica idi. Türklerin daha fazla
olduğu bir şehirdi. O zaman tabi ki
Kosova’nın baş şehri Priştine idi.
Halen öyle ama o dönemde baş şehir Beyrut olduğu için biz aslında bir
kasaba şehrinde yaşıyorduk.
Beş yaşında birçok dili konuşabiliyormuşsunuz. Bu nasıl oldu?
Çünkü Kosova bölgesi savaştan
önce bütün dillerin konuşulduğu bir
yerdi. Makedon, Boşnak, Arnavut,
Hırvat, Sırp, Türk. Yani hepimiz bir
arada yaşıyorduk. Yani o yüzden de
işte sokakta bakkal Arnavut, kasap
Makedon oluyordu. Bunun yanı sıra
sokakta ve her yerde farklı dil bilen
çocuklarla beraber büyüdüm. Bu
yüzden de zaten dilleri öğrenmeme
imkân yoktu. Benim jenerasyonda
her çocuk en az 3-4 dil bilirdi.
Balkan şarkıları, ezgileri deyince ne anlamalıyız?
Düğün ve cenaze…
Reklam filmleri, tiyatro toplulukları ve daha birçok alanda yaptığınız makyajlarla dikkatleri üzerinize çekmeyi başardınız. Bizim
bildiğimiz bir banka reklamı için
Haluk Bilginer’e yaptığınız ‘Atatürk’ makyajı sizin için oldukça
önemli bir yere sahip. Sizin mihenk taşı olarak kabul ettiğiniz
ve çok sevdiğiniz projeleriniz
hangileri oldu?
Metin Serezli’ye yaptığım Necip Fazıl Kısakürek makyajı, Belene dizisi,
Atıf Yılmaz’ın yönettiği Türkan Şoray’ın başrolünü oynadığı Tatlı Betüş
dizisi, BKM’de Bir Demet Tiyatro ile
başlayan hikâyemde BKM’nin yap-
tığı ilk film Vizontele ve tüm filmlerinde yarattığım tiplemeler benim için
oldukça önemli bir yere sahip. Son
dönemlerde Tolga Çevik’e yaptığım
reklamlarda ki tiplemeler, Komedi
Dükkânı, Arkadaşım Hoş geldin de
ki tiplemeler. Yılmaz Erdoğan’ın rol
aldığı son reklam filminde ki yaptığım banka tiplemeleri, Binnur Kaya,
Demet Akbağ ve Turgut Özal Hologram çalışması, sevdiğim projeler
arasında yer alır.
Sezen Aksu, Türkan Şoray, Goran Bregoviç, Yılmaz Erdoğan,
Demet Akbağ, Cem Yılmaz, Tolga Çevik ve daha birçok ünlünün sanatçının sahne makyajını
yaptınız. Peki ya makyajını yapmayı çok istediğiniz Türkiye’de
veya dünyada bir star var mı?
Madonna’ya makyaj yapmayı çok
isterdim.
Röportaj
Şarkı söyleme isteğinizin Sezen Aksu’yla ortaya çıktığını biliyoruz. Bu
durum nasıl gelişti?
Beni benden fazla tanır Sezen Hanım.
Bir gün sahnede bana “Hadi bakalım,
ben senin hikâyeni biliyorum, şimdi herkes öğrensin” dedi ve yola da öyle çıktık.
Daha sonra ilk albüm çalışmasına onun
stüdyosunda başladım.
Sizin için sahnenin, müzik yapmanın
anlamı nedir?
Şarkı söylemek her gece bir film hikâyesi
gibi geliyor bana. Sahnede olmak bana
kendimi güvende hissettiriyor.
Sizce kendi varoluşunuzu en iyi ne
ile ortaya koyuyorsunuz?
Kendi varoluşumu ürettiklerimle ortaya
koyuyorum.
Kızınızdan bahsetsek. Tanıyabilir
miyiz kısaca kendisini?
Bir kızım var Begüm isminde. Kendisi 30
yaşında ve grafik tasarım işiyle ilgileniyor.
Baktığımız zaman karşımızda kale
gibi bir kadın var. Bu güzel kadının
özlem duyduğu bir şeyler var mı
acaba? Kendinizde huysuzlandığınız ve düzeltemediğiniz bir özelliğiniz var mı?
Aslına bakarsanız kendimi pek disiplinli olarak tanımlamam. Kendi hayatımda spor vs yapamam. Disiplinde giden
bir şey de olmadı hayatımda. Çünkü
ben görev adamıyım biraz. O yüzden
de bana verilen görevi yapmayı severim. Gocunmam bundan. Hedef göster
bana, ben orayı elde edene kadar şartları zorlar yaparım. O gün ne yapmam
gerekiyorsa yapmaya çalışırım. Bazen
de hiç olmayacak kadar tembelleşirim.
Ama disipline gelirsek maalesef hiç disiplinli olamadım tam anlamıyla. Keşke
olabilseydim. Bir de disiplinli olmak yalnız
başına olacak bir şey değildir. Biraz ekip
işidir bu. Organize olmakla ilgili bir şeydir.
89
90
Röportaj
Gelecekte kendinizi nerede görüyorsunuz?
Gelecekte kendimi bacağımda ekoseli battaniye ve çok süslü sallanan
bir koltukta hikâyelerimi karşımda
oturan bir sürü gençlere ve torunlarıma anlatırken görüyorum. Çünkü
anlatılacak çok şeyim var.
Vazgeçemem dediğiniz neler
var?
Başta kızım, kırmızı rujum, bilekliğim
ve hayallerim.
Devam eden ve önümüzdeki süreçte var olacak projelerinizden
bahsedebilir misiniz?
Hayallerimi gerçekleştirmeye devam
ediyorum. Şanslı biri olmanın yanında hep çalıştım ve çalışmanın karşılığını hayallerime ulaşarak aldım. Her
çarşamba kendi günü ve saatimde
Beyoğlu Zarifi sahnesindeyim… Yeni
şarkımız ‘Şişede Bade Durmaz’ ı
çıkarttık. Her yıl mayıs ayında ritüeli
bozmadan bir şarkı veya albüm çıkartırız. Hıdrellez’in şansına inanırım
ben. Sinema ve dizi çekimleri devam,
360 TV’de hafta içi her gün “Suzan’a
Geldiler” programımız devam ediyor.
Kendi Youtube kanalım var ve onun
üzerine çalışmalarımız devam etmekte. “Kaçın Suzan” geliyor isimli
projemizde makyaj yapmanın sırlarını
ve püf noktalarını anlatıyorum. Sokakta birini bulup makyaj yapıyorum
ve bunu kendi kanalımızdan paylaşıyoruz. Her an her yerden çıkabilirim.
Sayfamıza abone olup takip ederlerse işlerine yarayacak birçok bilgiye
ulaşacaklardır. Sosyal medyadan da
zaten her projemizi duyurmaya devam ediyoruz. Bizi takipte kalın.
Bu dünyaya ve sevenlerinize ne
mesajınız var?
Herkese sevgiler… Hayal kurmaktan
kaçmayın…
92
Aktüel
Asiye Karademir
[email protected]
Yalan dünya
bize kaldı
Kulaklarınızda Kayahan’dan dününüze, bugününüze dair
birkaç söz geçiyordur mutlaka … Kiminin ilanı aşk ettiği
şarkıydı “Gönül sayfam” ,geceler boyu sevgiliyi düşündüğümüz “Geceler” bestesiydi kulaklarda çınlayan, bizden
biriydi “Ben Anadolu çocuğuyum” derdi, daha nice nice
şarkıyla yolu sevgiden geçenlerin sevgilisiydi
Caddeler, sokaklar, yaşadığı köy
şarkılarının isimlerinden oluşuyordu;
Penceresi sevgiye açılıyordu; gönül
bahçesiydi yürüdüğü sokak, caddeler boyu aşk şarkıları söylerdi.
Kayahan “yolu sevgiden geçen
herkese” sloganıyla kucakladı
sevenlerini...
9 Mart 1949 tarihinde İzmir’de doğmuştu Türk pop müziğinin büyük
adamı, çocukluk ve gençlik yıllarını
Ankara’da geçirmişti. Yaşadığı Gö-
meç’te tüm sokak ve caddeler
isimlerini şarkılarından aldı,
Gömeç’le olan bağını “Gömeç” adlı şarkısında notalara
döktü. Nilüfer’e verdiği “Geceler”, “Kar Taneleri”, “Esmer
Günler” gibi parçalar Türk
pop müziğinin en iyi besteleri arasına girdi. Müzik hayatı
boyunca sadece kendi yazdığı parçaları seslendirdi.
1991 yılında çıkardığı “Yemin
Ettim” Kayahan’ın ses geti-
Aktüel
ren ilk albümüydü. 1993 yılında
ise “Son Şarkılarım” adını verdiği çalışmasında söz ve müziği yine kendisine ait 10 şarkı
yer aldı. 1995’te “Benim Penceremden” adlı albümündeki
“Ben Anadolu Çocuğuyum”,
“Allah’ım Neydi Günahım” gibi
başarılı besteleri de birçok müzisyen tarafından seslendirildi. Büyük usta 1996 tarihinde “Canımın
Yaprakları” ve “Emrin Olur” albümü
ile birlikte daha popüler besteler
yaptı. Dönemin hit parçaları
“Emrin Olur”, “Atın Beni Denizlere” ve “Şampiyon” dilden
dile yayıldı. 9. Albümü “Beni
Azad Et” 2000 yılında çıktı. Aynı yılın sonunda
“Gönül Sayfam” ve
albümle aynı adı taşıyan parça müzik
dünyasındaki tüm
dikkatleri
Kayahan’a çevirdi.
1986 yılında uluslararası Akdeniz Müzik Yarışması’nda “Geceler” adlı şarkısıyla “Altın Portakal”
ödülüne layık görüldü. Albüm çalışmaları dışında 1989’da “Ve Melonkoli” ve 1990’da “Gözlerinin Hapsindeyim” ile iki kere Eurovision
Şarkı Yarışması’na katıldı.
İlklerin adamıydı; yurt içinde ve yurt
dışında pek çok konser veren büyük
usta 29 Ekim 1992 yılında Ankara
Kızılay Meydanı’nda 160 bininin üzerinde izleyiciye verdiği konserle tarihe geçti.
Doğa dostuydu, çevre konusundaki duyarlılığıyla
bilenen Kayahan insanların ilgisini arttırmak amacıyla pek çok yardım konseri vermiş , gönüllü olarak çalışmalara katılmıştı. Büyük ustaydı; birçok
sanatçının ağabeysi, yoldaşı oldu. Büyük bir babaydı; kendi evlatları gibi gördü insanları, sevgiyi
aşıladı.
Sevgi adamıydı;
en çok korktuğu sevgisiz kalmaktı.
Ve son sloganı “Allah Kimseyi Sevgisiz Bırakmasın” oldu…
Halk ozanıydı bugününü bilir gibi
“Yalan Dünya”yı bize bıraktı..
93
94
Moda
Şenay Kızıl
[email protected]
Dünya starları
O’nun peşinde:
Mert Alas
Türkiye’de belki birçok kişinin tanımadığı ama moda fotoğrafçılığında dünyanın
aranılan ismi Mert Alaş… Hollywood yıldızları, dünyaca ünlü modeller, aktrisler,
şarkıcılar, herkes ama herkes ona poz vermek için birbiriyle yarışıyor desek yanlış
olmaz sanırım. Bu sayımızda Mert Alaş’ın
dünya starlarının aranılan fotoğrafçısı olduğu hikayesine bir göz atmak istedik
Mert Alaş 1971 yılında Türkiye’de doğdu. Grafik
tasarım ve klasik müzik alanında bir süre çalışan
Alaş, İngilizcesini ilerletmek için gittiği İngiltere’de,
Galler doğumlu Marcus Piggott’la tanışınca kariyer planlamasını fotoğrafçılık üzerine yaptı.
İkili tarafından oluşturulan ve Mert and Marcus olarak bilinen moda fotoğrafçıları, işe çok yakın iki kız
arkadaşlarının fotoğraflarını hobi olarak çekmeyle
başlar. Çektikleri fotoğrafları gören Marcus’un ünlü
bir moda dergisinde çalışan moda editörü arkadaşı, fotoğrafların polaroidini beğendiğini ve yayınlamak istediğini söyler. Böylece fotoğraflar ertesi ay
dergide yayınlanır. Fotoğrafları gören birçok sanat
Moda
ve moda dergileri, ikiliye fotoğraflarını yayınlama teklifleriyle gelmeye başlar. Bu yolculuğa çıkan ikili, aralarında Pirelli takviminin de bulunduğu birçok işe imza
atarlar. İkili, şimdilerde günümüzün en önemli moda
fotoğrafçıları arasında gösterilirken çektikleri fotoğraflarsa dünya çapında ses getiriyor. İkilinin birlikte
çalıştığı ilk ünlü ise Björk olur. Daha sonra bu portföye Lady Gaga, Shakira, Jennifer Lopez, Madonna,
Kylie Minogue, Kate Moss, Miley Cyrus, Victoria
Beckham, Kim Kardashian, Scarlett Johansson
ve Gisele Bündchen’in de içinde bulunduğu birçok ünlü isim eklenir.
Alaş ve Piggott, İngiliz The Times gazetesi tarafından moda dünyasının en etkili 25 kişisi arasında gösterildi. Vogue USA ve Italia, W Magazine,
Arena, Homme Plus için çekimler yapan yaratıcı ikili, Louis Vuitton, Missoni, Giorgio Armani,
Fendi, Kenzo ve Miu Miu gibi markalarla da
çalışma yapıyor.
Fotoğraflarında ön plana çıkan, aykırı, sofistike ve güçlü kadın imajı…
Geçtiğimiz günlerde Interview dergisine poz veren 51 yaşındaki Liz Taylor,
Alaş’ın favori divası. Alaş’ın aynı dönemde yaşamayıp fotoğraflamak istediği ünlüyse Marilyn Monroe. Alaş,
Monroe’nun etrafını kuşatan eşsiz bir
ışığı olduğunu söylüyor. Kate Moss,
Naomi Campbell, Lara Stone, Natalia
Vodianova Amber Valetta, Jeneil Williamsb, Kristen McMenamy ve Daria
Werbowy gibi isimleri yakın zamanda fotoğraflayan Alaş, 8 ünlü modeli aynı karede buluşturdu. Alaş’ın yükseliş hikayesinin
giderek artacağıysa aşikar…
95
96
Etkinlik
Efsanevi Keman Virtüözü David Garrett, ilk kez Türkiye’de!
Günümüzün, yaşayan en önemli
keman virtüözlerinden David Garrett, IEG Live ve Piu Müzik işbirliğiyle Türkiye’de ilk kez konser
verecek. 20 Mayıs 2015’te Haliç
Kongre Merkezi’nde hayranlarıyla
buluşacak genç sanatçı, harikalar
yarattığı kemanıyla İstanbullu müzik
severleri büyülemeye hazırlanıyor.
Dinleyiciyi bambaşka bir dünyaya
götüren Garrett, İstanbul sahnesinde seyircisine, Johannes Brahms’ın
klasiklerinden oluşan doyumsuz bir
keman resitali sunacak.
Haliç Kongre Merkezi / 20 Mayıs 2015
Hugh Jackman “An Evening with Hugh Jackman”
gösterisi kaldığı yerden devam ediyor!
İstanbulda 7 Mart tarihinde ilk gösterisini yapan ancak ikinci gününde
ses tellerindeki kanama sebebiyle
sahne alamayan Hugh Jackman
yeniden sahne almak üzere geri
dönüyor. “An Evening with Hugh
Jackman” gösterisi hafızalardan
silinmeyecek bir performansla kal-
dığı yerden devam edecek. Tony
Ödülü sahibi Hugh Jackman; en
çok ‘’Wolverine’’, ‘’X-Men’’, ‘’Les
Misérables (Sefiller)’’ ve ‘’Real Steel’’ gibi filmleriyle tanınan dünyaca
ünlü bir aktör. Satış rekorları kıran
Broadway şovunda Avustralyalı
sanatçı; şarkıcılık ve danstaki yete-
neklerini bire bir gözler önüne seriyor. Gösteride 32 kişilik bir orkestra
ve dansçılar Jackman’a eşlik ediyor. Sanatçı gösteriyi genelde doğaçlama bir şekilde sürdürüyor ve
etkileyici iletişimi ile gösteriyi canlı
ve eğlenceli tutuyor.
Zorlu Center PSM / 30, 31 Mayıs - 1 Haziran 2015
Etkinilik
Bilimkurgu severlerin heyecanla beklediği
Mad-Max : Fury Road için geri sayım başladı!
Post-apokaliptik türünün yaratıcısı
ve efsanevi “Mad Max” filmlerinin
ardındaki usta yönetmen George
Miller’ın bir kez daha yönetmen koltuğunda oturduğu Mad Max: Fury
Road geri dönüyor! Charlize Theron
ve Tom Hardy’nin rol aldığı film, serinin dördüncü bölümü. Filmin diğer
başrollerinde; Nicholas Hoult, Hugh
Keays-Byrne, Nathan Jones, Josh
Helman, Rosie Huntington-Whiteley,
Riley Keough, Zoë Kravitz yer alıyor.
Zorlu geçmişi Mad Max’i hayatta kalmak için en iyi yolun yalnız olmak gerektiğine inandırmıştır. Yine de bir şekilde kendini Furiosa adlı liderlerinin
peşinde çorak topraklardaki savaş
ortamından, sürekli kaçarak hayatta
kalmaya çalışan bir grubun arasında
bulur. Yaşadıkları ortamı zalimce yöneten Immortan Joe’dan kaçmaktadırlar ve Joe kendisinden çalınan
ve yeri doldurulamayacak derecede
önemli kaybının peşindedir.
15 Mayıs 2015 itibarıyla sinemalarda
Sertab Erener Bursa Jolly Joker’de sahne alacak
Türk pop müziğinin en iyi seslerinden biri olan ünlü şarkıcı, yeni çalışmalarının yanı sıra eski şarkılarına da yer vererek seyircilere unutulmaz bir gece yaşatacak.
Bursa Jolly Joker / 12 Haziran 2015
97
98
Etkinlik
18’inci Uluslararası Ankara Caz Festivali başlıyor!
Bu yıl 18’incisi gerçekleştirilecek
olan Uluslar arası Ankara Caz Festivali’nde konserler, mayıs ayı sonuna kadar devam edecek. 9 Mayıs
saat 20.00’de gerçekleştirilecek
açılış konserini, Hava Kuvvetleri
Komutanlığı’nın “Cazın Kartalları
Orkestrası”nın verecek.
16 Mayıs’ta Türk asıllı Hollandalı vokal Karsu Dönmez konseri gerçekleşecek. 17 Mayıs’ta caz sanatçısı,
besteci ve basçı Ozan Musluoğlu,
son albümü “My Best Friends Are
Vocalists” ile festivalin konuklarından biri olacak.
Musluoğlu’na Fatih Erkoç, Bora
Uzer, Sibel Köse, İlham Gencer,
İpek Dinç, Sanem Kalfa ve Meltem
Ege sesiyle eşlik edecek. Ülke sınırlarını aşan müzik ve şovları ile Ayhan Sicimoğlu & Latin All Stars 19
Mayıs’ta sahne alacak.
Önde gelen caz piyanistlerinden
Kerem Görsev, Amerikan caz ustası Ernie Watts ile “Emirgan Project”
isimli eseri 22 Mayıs’ta icra edecek.
23 Mayıs’ta İtalyan Gezici Orkestrası “Funk Off” caz severlerle buluşacak.
Festivalin kapanışı, 30 Mayıs’ta
Burhan Öçal öncülüğünde “İstanbul Oriental Ensemble” grubunun
konseriyle yapılacak
Ankara / 9-30 Mayıs 2015
29’uncu Uluslar arası İzmir Festivali,
İzmirli sanatseverlerle buluşmaya hazırlanıyor…
İzmir Kültür Sanat ve E ğ i t i m
Vakfı’nın 26 Mayıs- 2 Temmuz
2015 Tarihleri arasında düzenlediği 29’uncu Uluslar arası İzmir Fes-
tivali, 26 Mayıs 2015 Salı akşamı
AASM’de yapılacak. Açılışı Ricardo
Muti Yönetminde “Luigi Cherubini Gençlik Orkestrası” yapacak. 2
İzmir / 26 Mayıs - 2 Temmuz 2015
Temmuz 2015 Perşembe akşamı
Kültürpark Açıkhava Tiyatrosunda
yapılacak Cenevre Büyük Tiyatrosu
Balesi’nin gösterisi ile son bulacak.
100
Haberler
İzmir Park,
Dr. Pierre
Dukan’ı
ağırladı
Dukan Diyetinin yaratıcısı Pierre Dukan, “50
Şampiyon” adlı yeni kitabının imza günü kapsamında Konak-Eşrefpaşa’da yer alan İzmir
Park Alışveriş Merkezi’nde okurlarıyla buluştu. D&R işbirliği ile düzenlenen etkinlikte ünlü
doktorun diyet programıyla zayıflayan birçok
takipçisi bir araya geldi.
Fransız Doktor Pierre Dukan’ın 40 yıldan uzun
süredir üzerinde çalıştığı, insanların hayatını
değiştiren ünlü “Dukan Diyeti”nin temel prensiplerini anlattığı söyleşide, şişmanlığın sebebinin ihtiyacımız olan gerçek besinlerle beslenmiyor olmamızdan kaynaklandığı belirtti. Aşırı
kiloya karşı savaşta proteinlerin gitgide daha
önemli bir rol oynadığını açıklayan Dukan, fazla
kilonun ve diyabetin sorumlusunun karbonhidrat ve yağ fazlalığı olduğunu söyledi. Şekerin
gerçek bir zehir olduğunu belirten ünlü doktor,
doğal tatlandırıcıların kullanılmasını tavsiye etti.
Kayseri
Park BMW
kazandırdı
Kayseri Park’ın, 20 Kasım 2014 - 31 Mart 2015 tarihleri arasında gerçekleştirmiş olduğu, “Kayseri Park’ta
alışveriş keyfi, BMW X1 hediyeli” sloganı ile duyurduğu
kampanyası mutlu sonla bitti.
Kampanya sonunda, 4 Nisan günü Kayseri 1. Noter
Vekili ve Milli Piyango İdaresi yetkilileri huzurunda yapılan çekilişte; 233612 numaralı bilet numarası ile BMW
X1 marka aracı kazanan Mehmet Akif Erciyas, 15 Nisan Çarşamba günü gerçekleştirilen anahtar teslim töreni ile aracını teslim aldı.
Haberler
M1 Merkez
AVM 15
yaşında
TRT FM Park
Bornova’da
canlı yayındaydı
M1 Merkez Adana AVM’nin 15’inci yılı nedeniyle düzenlenen defilede, ünlü mankenler Çağla
Şikel, Sema Şimşek, Ebru Ürün, Sanem Balcı, Ceylan Saner, Tuğçe Sarıkaya ile birlikte 20
kişiden oluşan tüm Türkiye Güzelleri ve Best
Modeller podyuma çıktı. Asil Çağıl Organizasyonun organize ettiği defilenin koreografisini
Best Model yarışmalarının koreografını yapan
Asil Çağıl, sunuculuğunu ise Öykü Serter yaptı.
Ünlü mankenler defilede M1 Merkez AVM’de
hizmet veren mağazaların ürünlerini sergiledi.
Defilenin ardından M1 Merkez Adana AVM’nin
15’inci yıl logolu pastası AVM Müdürü Yalçın
Öz ve tüm modellerle birlikte kesildi.
TRT FM’de canlı yayınlanan “Bu Fırsat Kaçmaz” adlı
müzik eğlence programı, Park Bornova Outlet Center’de dinleyenleriyle buluştu. Canlı yayınlar boyunca
sohbet, eğlence yanında birçok sürpriz hediye de dinleyenlere yarışmalarla dağıtıldı.
Yapımcılığını Mehtap Dilmaç, Sinem Erdem Ünlü ve
Sinem Akın’ın üstlendiği, Funda Koray ve Hakan Urgancı’nın sunduğu programda TRT FM orkestrasının
çaldığı müzikler radyoları başındaki dinleyicileri ve Park
Bornova Outlet Center ziyaretçilerini coşturdu.
101
Spor
102
Hazırlayan: Murat Küçük
Stratejik başarının örneği:
Başarı anlık kararlarla değil uzun
dönemli stratejilerle geliyor. Fenerbahçe Ülker’in Avrupa basketbolunun bir numaralı kupası
THY Euroleague’de en büyük 4
takım arasına kalması bu gerçeği
bize bir kere daha gösterdi. Fenerbahçe Ülker’in yakaladığı bu
başarının temelinde 2006 yılında
Türkiye’nin kendi kulvarında lider olan iki gücünün birleşmesi
yatıyor. Ülkerspor ekonomik anlamda güçlü olan fakat taraftar
potansiyeli olmayan Türkiye’nin
en başarılı iki basketbol takımından biriydi. Fenerbahçe ise erkek
basketbol takımına ciddi yatırımlar
yapmıyor, Galatasaray ve Beşiktaş gibi şirket takımlarının gölgesinde kalıyordu. 2006 yılında imzalanan anlaşma sonunda Ülker
kendi basketbol takımını feshederek Fenerbahçe’nin ana sponsoru
oldu ve bu büyük başarılı yürüyüş
o gün başladı. Hedefler belirlendi
ve bu hedefler doğrultusunda yatırımlar yapılmaya başlandı. Her yıl
yapılan transferlerle kadro yapısı
bir üst seviyeye taşındı. Önemli
hocalar takımın başına getirilerek
ciddi bir bilgi birikimi ve tecrübe
elde edildi. Hedeflenen büyük
takımın kendine yakışır bir de salonu olmalıydı. Bu doğrultuda Ülker Sports Arena, 25 Ocak 2012
tarihinde oynanan Fenerbahçe
Ülker - EA7 Emporio Armani maçıyla Türk sporuna kazandırıldı.
Her şeye rağmen eksik olan bir
şey vardı o da gerçek anlamda bu
büyük hedeflere gemiyi götürebilecek bir kaptanın olmamasıydı.
Spor
Fenerbahçe Ülker
Fenerbahçe Ülker bu sorunu da 2013
yılının Temmuz ayında çözdü ve takımın
başına 8 Euroleague şampiyonluğu yaşayan Željko Obradovic’i getirdi. Başarılı hoca da tıpkı ana sponsor Ülker gibi
düşünüyordu başarı için uzun dönemli
bir strateji hazırladı. Böylece Fenerbahçe Ülker istenilen düzeye çıkmış oldu.
Obradovic gibi hırslı bir hocanın hedefi
kuşkusuz bundan daha fazlasıdır. Onu
bekleyip göreceğiz.
Fenerbahçe Ülker eğer bu kupayı müze-
sine götürürse kulüpler bazında bir Türk
takımının basketbolda yaşayabileceği
en büyük başarıyı yaşamış olacak. Eğer
kupayı bu sene kazanamaz ise aynı fikir
ve idealler doğrultusunda profesyonelce
yönetilmeye devam edilecek bir Fenerbahçe Ülker Avrupa’nın en büyük 5 takımı arasında her zaman kendine yer bulacaktır. O kupa da en sonunda mutlaka
kazanılacaktır. Bu başarı modelinin tüm
branşlarda kulüplere ve şirketlere örnek
olması dileğiyle.
103
Spor
104
Hazırlayan: Murat Küçük
Ekselansları İstanbul’u fethetti
Türkiye’nin en önemli tenis turnuvası TEB BNP Paribas İstanbul
Open, 27 Nisan - 3 Mayıs tarihleri
arasında Koza WoS Arena toprak
kortta oynandı. Turnuvanın şampiyonu, 17 Grand Slam tekler zaferine sahip “Ekselansları” lakaplı
Roger Federer oldu. 33 yaşındaki
İsviçreli yıldız, 1 saat 36 dakika
süren ve ikinci seti müthiş bir çekişmeye sahne olan finalde, Pablo
Cuevas’ı 6-3, 7-6(11) ile geçip kariyerinin 85’inci kupasını 19’uncu
farklı ülkede kaldırdı. Federer’in
İstanbul’daki bu başarısı, 2012
Madrid Masters’tan bu yana toprakta elde ettiği ilk şampiyonluk
olarak kayıtlara geçti. Şampiyon
olan Federer, birincilik ödülü olarak
80 bin avro, ikinci olan Cuevas ise
42 bin avro para ödülü aldı.
Yüzyılın maçında kazanan Mayweather
ABD’de yapılan profesyonel boks
dünyasının asrın müsabakası olarak ilan ettiği Floyd Mayweather ile
Manny Pacquiao arasındaki yarı
orta sıklet unvan maçını, 12’nci
rauntta puanla ABD’li Mayweather
kazandı. Kariyerindeki 47 karşı-
laşmayı da kazanan 38 yaşındaki Mayweather ile 8 farklı sıklette
dünya şampiyonu olan tek boksör 36 yaşındaki Filipinli Pacquiao
arasındaki yarı orta sıklet unvan
maçını Mayweather, 12 raundun
sonunda üç hakemin de ortak
kararıyla 118-110, 116-112, 116112’lik skorlarla kazanırken, yenilmezlik unvanını da korumuş oldu.
Filipinli Pacquiao da 65 maçlık profesyonel kariyerinde 6’ncı mağlubiyetini aldı.
Spor
Eczacıbaşı Vitra dünyanın en büyüğü oldu
Avrupa şampiyonu Eczacıbaşı Vitra,
Rus takımı Dinamo Krasnodar’ı 3-1
yenerek Dünya Kulüpler Şampiyonu
oldu. Turnuva da Brezilya’nın Rexona takımını 3-0 yenen İsviçre’nin
Volero Zürih takımı ise üçüncü oldu.
Karşılaşmayı
taraftarlar arasında
izleyen Eczacıbaşı Yönetim Kurulu
Başkanı Bülent Eczacıbaşı ve Eczacıbaşı Spor Kulübü Başkanı Fa-
ruk Eczacıbaşı maçtan sonra büyük
coşku yaşadılar. Eczacıbaşı Vitra,
Dünya Kupası’nı alırken aynı zamanda 210 bin ABD doları ödülün de
sahibi oldu.
Trabzon’dan dünya şampiyonluğuna
Trabzon Erdoğdu Anadolu Lisesi, Okul Sporları Dünya Futbol Şampiyonası’nda Brezilya temsilcisini 2-1 yenerek
şampiyon oldu. Guatemala’da yapılan şampiyonada yarı finalde Fransa ekibini 1-0 mağlup eden Trabzon Erdoğdu Anadolu Lisesi, Brezilya ile karşılaştı. İlk yarıyı 1-0 önde kapatan Trabzon Erdoğdu Lisesi, maçtan da 2-1 galip
ayrılarak kupayı elde etti.
105
106
Marka algısı
Didem Moralıoğlu
[email protected]
İnsanlar neden
sevmedikleri işleri yapar?
Yapılan araştırmalar, çalışanların
çoğunun sevdikleri işi yapmadıklarını gösteriyor. Bu da doğal olarak
iş hayatına yansıyor. Çalışanların
çoğu mutsuz. İşlerini, şirketlerini ve
patronlarını sevmiyorlar. Bir insanın
sevmediği bir işi yapması, kendine
yaptığı bir tür işkencedir ve baş edilecek en zor durumlardan biridir. Bir
nevi mahkûmiyet…
Sevmedikleri işi yapan insanlar belirli süreden sonra bu duruma kendilerini alıştırmaya başlıyorlar. Çıkış
saatlerini iple çekip, dakikaları saymak rutin hale geliyor. Kendilerini bu
işte çalışmaya mecbur hissediyorlar
ve sevmedikleri işleri yapmaya devam ediyorlar. Peki insanlar neden
sevmedikleri işleri yapar?
İlk olarak her işin gerektirdiği bir donanım vardır. Sevilen iş sayısı sınırlı
olduğundan her isteyenin sevdiği
işi yapma ihtimali yok. Sevdiğiniz
işi yapabilmek, sıyrılabilmek, seçilebilmek için bazı özelliklere sahip
olmanız gerekiyor.
Bir insanın donanımı sadece iş bilgisi, tecrübesinden ibaret değildir.
Donanım bir insanın vizyonu, iş
yapma becerisi, iletişim yeteneği,
algılama yapısı gibi unsurlardan
oluşur. Bir insanın donanımının en
önemli ve gerekli kısımlarından biri,
diğer insanlarla bağlantı kurma yeteneğidir. Sevdiği işi yapan insanların çoğu, teknik donanımlarının
yanında bu yeteneğe de sahiptir.
Bu da onların diğer rakiplerinden
sıyrılmalarını sağlar.
Diğer nedenlerden biri; kişinin yaşadığı mali zorluklardır. Kredi kartı
borçları, ödenmesi gereken krediler
çoğu insanı zor durumda bırakıyor.
Her ay ödemeniz gereken faturalarınız, kredi borçlarınız varsa, sevdiğiniz işi seçme ihtimaliniz zorlaşır.
Ay sonları zor geliyorsa, bütçenizi
ayarlayamıyorsanız, sevdiğiniz işi
yapmak hayal gibi gelir.
Belki de en önemlisi; vazgeçmek
zordur… Vazgeçmek cesaret ister… Çünkü vazgeçmenin de bir
bedeli var. Herkes bu bedeli ödemek istemez.
Bir insan işini sevmeyebilir. Ama
ay sonu hesabına yatan maaştan,
şirketin sağladığı olanaklardan, rahatlıktan, imajdan vazgeçmek kolay
değildir. Şirketin size sağladığı ayrıcalıkları bırakmak, rahatınızı bozmak, arkanızı dönüp gitmek kolay
değildir.
Vazgeçememek, elindekini koruma
çabası, işini sevmese de bırakamamak, çok güçlü bir yapıya sahiptir.
Çoğu insan bu durumu yaşar. İşini
sevmez, mutsuz, umutsuzdur. Hayal kurmaktan vazgeçmiştir. Mevcudun rahatlığı, kolaylığı onu esir
eder. Kıpırdamak istemez. Koltuğunu bıraktığı, kalkıp gittiği zaman
bir daha o koltuğa oturamayacağını
düşünür.
Bazı insanlar ise işlerini sevmedikleri halde onlar için önemli olanın iş
dışındaki vakitler olduğunu düşünüyorlar. Fakat koca bir hayatı ıskalıyorlar. Fark etmiyorlar…
108
Mizah
Üçge 2012 Karikatür Albümü’nden