Dünya Romanı

Transkript

Dünya Romanı
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
(Birimiz hepimiz için, Hepimiz birimiz için)
KİŞİLER, KARAKTERLER
SİLÂHSÖRLER
D’ARTAGNAN (Dartanyan): Genç, yakışıklı ve cesur bir Gaskonyalı.
PLANCHET (Planşe): D’Artagnan’m uşağı
ÜÇ SİLAHŞÖRLER ve UŞAKLARI:
ATHOS (Atos): Esrarengiz tavırlı, kibar bir genç
GRİMAUD (Grimo): Athos’un uşağı
PORTHOS (Portos): İri yarı, palavracı bir adam.
1 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
MOUSQUETON (Muske): Porthos’un uşağı
BAZİN (Bazen): Aramis’in uşağı
ARAMİS (Aramis): Nazik ve hoş bir delikanlı
DOSTLARI:
MÖSYÖ DÖ TREVİLLE (Treviy): Silâhşörlerin kumandanı
ON ÜÇÜNCÜ LOUİS (Lui): Fransa Kralı
AVUSTURYALI ANNE (Ann): Fransa Kraliçesi
GEORGE VİLLİERS(Corc Vityırs): Buckingham (Bakingam) dükü İngiltere başbakanı. Aşkı uğruna her şeyi göze
alan bir adam
MADAM CONSTANCE BONACİEUX (Konstans Bonasiyö) D’Artagnan’ın sevgilisi. Çok genç ve güzel bir kadın
DÜŞMANLARI:
KARDİNAL, DÜK DO RİCHELİEU (Rişelyö): Başbakan. Kraldan daha da kudretli bir şahsiyet
2 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
KONT DO ROCHEFORT (Roşfor): Kardinalin en yakın dostu ve en emin adamı
MİLADY (Mileydi): Kardinale yardım eden, harikulade güzel, esrarengiz bir sarışın
KİTTY (Kiti): Milady’nin şirin oda hizmetçisi
LORD WİNTER (Vıntır): Kumardan ve düellodan hoşlanan bir İngiliz
FELTON: Kolayca kandınlabilen bir fanatik
MÖSYÖ BONACİEUX (Bonasiyö): Dalkavuk ruhlu, para gözlü bir adam
MÖSYÖ COQUENARD (Kokenar): Son derecede cimri bir avukat
MADAM COQUENARD: Avukatın aynı derecede hesapçı, çıkarcı, oldukça güzel karısı.
OLAY DİZİSİ, ÖZET:
Gaskonyalı D’artagnan adlı genç Paris’e giderek silahşör olmak ister. Babasının arkadaşı ve muhafızların
kumandanına yazılan mektup da cebindedir. Sıska bir atın üstünde ve komik kılıkla giren gençle alay
ederler. O da iyi giyimli ve soylu görünen adamı düelloya davet eder. Fakat hancıyla birlikte bazı adamlar
D’artagnan’a saldırıp bayıltırlar. Cebindeki tavsiye mektubu da alınmıştır.
3 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
D’artagnan, Mösyö Dö Treville adlı kumandana durumu anlatırken pencereden dövüşeceği adamı görür,
yakalamak için dışarı çıkar. Athos ile çarpışır, 12’de düelloyu kabul eder. Sokak kapısındaki iki kişinin
arasından geçerken Porthos’la çarpışır. Onun da 13’teki dövüş teklifini kabul eder. Adamı bulamaz. Tekrar
komutanın yanına dönerken Aramis ile tartışır ve onunla da 14’te düello etmeyi kararlaştırırlar. Mösyö Dö
Treville ile görüşmesini tamamlar.
12’de Athos iki şahidi Porthos ve Aramis le birlikte D’artagnan’ı düello yerinde bekler. Kardinal’in
adamları kendilerini tutuklamak isteyince onları kavgada yenerler. Üç silahşörlerin dördüncü arkadaşı
D’artagnan’dır artık.
Genç Gaskonyalı iki yıllık silahşör okuluna kaydolur. Paris’in ünlülerindendir. Kiraladığı evin sahibi
güzel karısının kaçırıldığını söyleyerek yardım ister. D’artagnan da arkadaşlarıyla görüşeceğini bildirir.
Mösyö Bonacieux adındaki adam geri gelince Kardinal’in adamlarınca tutuklanır. Genç Gaskonyalı katın
döşemesinde delik açarak alt kattaki konuşmaları dinler. Birkaç gün sonra eve bir kadın girer. İçerde
pusuda bekleyen adamlar kadını götürmek isterler. D’artagnan kadını kurtarır. Bu kadın Kraliçe’nin
yardımcısıdır.
İngiliz Dük’üyle Kraliçe birbirlerini severler. Londra’dan Paris’e kılık değiştirerek gelen Dük,
kraliçeyle görüşür. O da mücevherlerini Dük’e verir.
Kardinal bu ilişkiyi bilir. Fransa kralına bildirmek için balo düzenlenmesini ve kraliçenin üçlü kolyeyi
takınmasını söyler. Kral baloyu duyurur. Kraliçe Londra’dan kolyeleri getirecek sadık bir kahraman arar.
Yardımcısı D’artagnan’a durumu açıklar. O da zorlukları yene yene İngiltere’ye gidip kolyeyi alır.
Dönerken üç silahşörün destek ve yardımını görür. Kraliçe baloda kolyeyi takınca Kardinal cezalandırılır.
D’artagnan ile Madam Bonacieux birbirlerni severler.
METİN: 36 ŞARAP VE SU
Hâlâ kendine gelememiş olan Madam Bonacieux, zorla bir kaç lokma yemek yedi. Bardaktaki şaraba ise ancak
dudaklarını dokundurdu.
Milady, sanki şarabı başına dikecekmiş gibi bir tavırla, “Haydi, yavrum,” dedi. “Bak. Benim gibi yap..”
Fakat bardağı dudağına götürmedi zira dışarıdan müthiş bir gürültü aksetmişti. Daha ziyade uzaklardan dolu
dizgin gelen atların nal seslerini andırıyordu bu. Sesler berraklaşınca, Milady de hayvanların
kişnediklerini duyduğunu sandı.
4 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
Gök gürültüsünün en tatlı rüyaları altüst etmesi gibi, bu nal sesleri de Milady’nin bütün keyfini kaçırdı.
Sapsarı kesilerek, pencereye koştu. Constance Bonacieux ise titreyerek ayağa kalkmış ve düşmemek için
sandalyeye tutunmak zorunda kalmıştı. Henüz bir şey gözükmüyordu ama bir kaç atlının dörtnala
yaklaştıklarını anlamak kabildi.
Madam Bonacieux, “Yarabbi!” diye inledi. “Kim bunlar?”
Milady, insanı korkutan bir sükûnetle, cevap verdi: “Düşmanlarımız veya dostlarımız... Siz oradan
ayrılmayın. Ben bir iki dakika sonra vaziyeti size haber veririm.”
Artık Madam Bonacieux, sapsarı çehresiyle, hiç konuşmadan ve kımıldamadan, tıpkı bir heykel gibi
duruyordu.
Gürültü çok artmıştı. Atlıların iyice yaklaştıkları, artık manastırla aralarında yüz elli adım kadar bir
mesafe kaldığı anlaşılıyordu. Yalnız, yolun dönemeci yüzünden onları görmek ve tanımak henüz kabil
değildi... Bir saniye sonra yankı iyice belirginleştiği için Milady, nalların ritmik tıkırtısından atların
sayısını tahmin edebildi... Gözlerini kısarak, gölgelerin uzadığı yola doğru baktı. Alaca karanlıkta
süvarileri tanıyabilecekti.
Birdenbire dönemeçte, pırıl pırıl sırma şeritli, tüylü şapkalar belirdi... Milady, telâşla süvarileri
saydı. İki... Beş... Ne nihayet sekiz... İçlerinden biri arkadaşlarından bir kaç adım ilerideydi...
Milady, hafifçe inledi. Baştaki atlıyı tanımıştı. D’Artagnan’dı bu.
Madam Bonacieux, hıçkırdı:
“Yarabbi! Madam, ne var? Kimler geliyor?”
“Kardinalin muhafızları! üniformalarını tanıdım! Kaybedecek bir saniyemiz bile yok. Hemen kaçalım .”
Rahibe namzedi, “Evet, Madam,” diye tekrarladı. “Hemen kaçalım.” Fakat dehşetten donmuş kalmıştı. Orada
duruyor, bir adım bile atamıyordu. Bu arada süvariler pencerenin altından geçmekteydiler.
5 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
“Gelin! Allahaşkına, gelin! Haydi!” Milady, genç kadını kolundan yakalayarak onu sürüklemeğe çalıştı.
“Bahçe yoluyla kaçabiliriz. Bende kapının anahtarı da var. Haydi, çabuk olun! Beş dakika sonra her şey
bitmiş olacak!”
Madam Bonacieux, yürümeğe çalıştı. Fakat iki adım atar atmaz diz üstü çöktü. Milady onu kucağına alıp
götürmek istedi, fakat bunu da yapamadı. Aynı anda arabanın süratle hareket ettiğini duydular. Bunu, silâh
sesleri takip etti. Galiba süvarilerle arabadakiler birbirlerine ateş ediyorlardı.
Milady, haykırdı, “Son defa söylüyorum! Gelecek misiniz?”
“Yürüyemiyorum! Yarabbi! Bütün kuvvetimin kesildiğini görmüyor musunuz? Bir tek adım bile atacak halim
yok. Siz kaçın!”
“Sizi burada mı bırakayım, yavrum? Asla!”
Milady, birdenbire sustu. Constance Bonacieux’nün başına dikilmişti. Birdenbire gözlerinde acaip, korkunç
bir parıltı belirdi. Derhal yemek masasına koşarak, yüzüğünün taşını müthiş bir süratle kaldırdı ve
içindekini Madam Bonacieux’nün bardağına attı. Yüzükten fırlayan küçücük, kırmızımsı hap şarapta çabucak
eridi.
Kadın, bardağı sıkı sıkı kavrayarak, kati bir tavırla, “Bunu için,” diye soludu. “Bu şarap size kuvvet
verecek... Haydi, için bakayım!” Bardağı, Constance’ın dudağına dayadı. O zavallı da boyun eğen bir
tavırla şarabı içti.
Milady, tatlı bir tebessümle bardağı masaya bırakırken, “Tasarladığım intikam böyle değildi,” diye düşünüyordu. “Neyse... insan elinden geleni yapmalı.” Odadan dışarı fırladı.
Madam Bonacieux, onun çıktığını görmüş, fakat peşinden gidememişti. O anda korkunç bir kâbus görüyordu
sanki. Kaçması lâzım geldiğini biliyor fakat parmağını bile oynatamıyordu.
Bir kaç dakika geçti.. Fakat o yerinden kımıldamadı... Sonra manastırın bahçe kapısından müthiş bir
gürültü aksetti... Constance, Milady’nin geri döneceğini sanıyor ve boş yere bekliyordu. Korku ve üzüntüsü
arasında alev alev yanan alnında soğuk ter taneciklerinin belirmiş olduğunu farketti.
6 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
Nihayet menteşelerin gıcırdadığını ve bahçe kapısının büyük bir şangırtıyla açıldığını işitti... Bunu,
merdiveni tırmanan çizmelerin gıcırtısı, mahmuz şıkırtıları ve mırıltılar takip etti. Sonra Madam
Bonacieux birisinin ismini söylediğini duydu... Veya duyduğunu sandı.
Birdenbire müthiş bir sevinçle haykırarak, kapıya doğru atıldı. Zira d’Artagnan’m sesini tanımıştı.
“D’Artagnan!” diye bağırdı. “D’Artagnan, sen misin? Buradayım! Burada!”
“Constance, neredesin?”
Hücrenin kapısı telâşla açılarak, arkaya çarptı. Bir kaç erkek içeri dalarken. Madam Bonacieux de bir
koltuğa çöktü. Artık kımıldayacak halde değildi. D’Artagnan, namlusundan hâlâ dumanlar çıkmakta olan
tabancasını yere fırlatarak, sevgilisinin önünde diz çöktü. Athos, kendi tabancasını kemerine sıkıştırdı.
Ellerinde kılıçlarla içeri dalmış olan Porthos’la Aramis de bunları kınlarına soktular.
“Ah, d’Artagnan! Sevgili d’Artagnan!
“Nihayet yanımdasın! Sözünü tutun! Karşımdaki sensin değil mi? Söyle! Sen olduğunu söyle!”
“Evet, Constance. Tekrar birbirimize kavuştuk.”
“O kadın bana gelmeyeceğini söyledi... Ben geleceğini biliyordum tabii. Fakat onun da o kadar emin; bir
hali vardı ki! Onun için sessiz sedasız bekledim. Onunla kaçmağı da istemiyordum. Haklıymışın! Sevgilim, o
kadar mesudum ki!”
Sessiz sedasız bir kenara oturmuş olan Athos “o kadın” sözlerini duyunca telâşla doğruldu.
D’Artagnan,
7 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
“O kadın mı?” dedi. “O da kim?”
“Kim mi? Benim samimi arkadaşım... Sırdaşım... Beni düşmanlarımdan kurtarmağa, onlardan kaçırmağa çalışan
Milady... Sizi Kardinalin muhafızlarından sanıp telâşla kaçan kadın...”
D’Artagnan’ın rengi, sevgilisinin peçesinden daha da beyazdı. Şaşkın şaşkın,
“Samimi arkadaşın mı, Costance’cığım?” diye sordu, “Kimden bahsediyorsun?”
“Arabası kapıda bekleyen lady’den. Bana senin çok samimi ahbabın olduğunu söyledi, d’Artagnan. Hattâ
kendisine herşeyi anlattığından da bahsetti.”
“Adı? Adı? İsmini hatırlamıyor musun?”
“Herhalde hatırlarım. Baş Rahibe bana onun kim olduğunu söylemişti, fakat unuttum... Acaip bir ismi
vardı... Yarabbi... Başım dönüyor... Göremiyorum...”
D’Artagnan,
“Dostlarım, Allahaşkına; bir şey yapın! Elleri buz gibi! Çok hasta! Yarabbi, kendinden geçmek üzere!”
Porthos, yardıma koşmaları için kapıdan başını uzatarak, bir aslan gibi kükremeğe başladı. Aramis de su
almak için masaya koştu, sonra da Athos’un halini görerek durakladı. Masanın önünde duran Silâhşor korkunç
bir vaziyetteydi. Gözleri âdeta yuvalarından uğramış, saçları dimdik olmuştu. Sanki uykudaymış gibi,
gözlen bir bardağa dikili öyle duruyordu. Müthiş bir şüphenin pençesinde kıvrandığı da anlaşılmaktaydı.
”Hayır, hayır... İmkânsız. Allah böyle bir cinayete müsaade etmez...”
8 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
D’Artagnan, ”Su!” diye haykırdı. “Biraz su verin!”
Athos, inledi, ”Zavallı kadın!”
Madam Bonacieux, d’Artagnan’ın buseleri yüzünden gözlerini araladı.
Bizim Gaskonyalı, sevinçle, bağırmağa başladı, “Çok şükür! Kendine geliyor! Kendine geliyor!”
Athos, “Madam,” dedi. “Allah aşkına söyleyin: bu boş bardak kimin?”
Genç kadın; güç duyulan, ölgün bir sesle, “Benim...” diye fısıldadı.
“Fakat içine şarabı kim koydu?”
“O kadın”
“İyi ama o kadın kim?”
“Ah, şimdi hatırladım... O Kontes dö Clark... Constance Bonacieux, nefes almağa çalışıyordu. Birdenbire
yüzü morararak müthiş bir titreyişle sarsıldı. Az kalsın yere de yuvarlanacaktı. Fakat Porthos’la Aramis,
ellerini uzatarak, onu yakaladılar. Düşmemesi için sıkı sıkı tuttular. D’Artagnan ise tarif edilemeyecek
bir ıstırapla Athos’un ellerine sarılmıştı.
“Ne” Boğulur gibi sustu. “Ne dersin?” Sözleri bir hıçkırıkla kesildi.
9 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
Athos, dudağını ısırdı, “Ben en kötü ihtimal üzerinde duruyorum.”
Madam Bonacieux, “D’Artagnan, d’Artagnan,” diye inledi. “Sevgilim, beni bırakma... Neredesin?... Ben
ölüyorum.”
Athos’un bileklerini sıkı sıkı kavramış olan Gaskonyalı, arkadaşını bırakarak, hemen sevgilisinin yanına
koştu. Genç kadının o güzel yüzü ıstırapla gerilmiş, parlak gözleri camlaşarak, bir noktaya dikilmişti.
Biçimli vücudu titremelerle sarsılıyor, alnından terler akıyordu.
“Porthos! Aramis! Allahaşkma bir şey yapın! Birini bulun! Ne bekliyorsunuz?”
Athos, açı acı, “Artık onu kurtaranlayız,” diye mırıldandı. ”Zira o iğrenç mahlûkun zehiri çok kuvvetli...
üstelik bunun panzehiri de yok!”
Madam Bonacieux, “Dostlarım,” diye yalvardı, “Ne olur bana yardım edin! O kadar ıstırap çekiyorum ki!”
Sonra bütün kuvvetini toplayarak, iki eliyle d’Artagnan’ın başını tuttu ve dikkatle onun yüzüne bakmağa
başladı. Sanki bütün ruhunu bu son bakışına toplamıştı. Nihayet hıçkırık gibi bir iniltiyle dudaklarını
genç adamın dudaklarına bastırdı.
“Constance! Constance!”
Genç kadın, içini çekti... D’Artagnan, Madam. Bonacieux’nün nefesinin dudaklarını okşadığını hissetti ve
zavallı kadın ağır ağır arkası üstü yattı.
Gaskonyalı, “Ne kadar güzel, ne kadar masum, ne kadar muhabbetliydi!” diye düşündü. “Halbuki şimdi
kollarımın arasında tuttuğum bir ölü!” Acı acı bağırarak, Constance Bonacieux’nün yanına yığıldı. Onun da
yüzü genç kadınınki kadar beyaz ve bütün vücudu, de buz gibiydi.
Artık Porthos, hiç çekinmeden ağlıyor, Aramis haç çıkarıp duruyordu. Athos ise yumruğunu semaya doğru
sallamaktaydı.
10 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
Birdenbire kapıda bir adam belirdi. Yabancı da içeridekiler kadar perişandı, kesik kesik nefes alıyordu.
Madam Bonacieux’nün ölmüş, d’Artagnan’ın da bayılmış olduğunu hemen farketti. Daha ilk bakışta müthiş
felâketleri takip eden o ilk uyuşukluk anında gelmiş olduğunu anlamıştı.
Usulca, “Yanılmamışım,” dedi. “Şu Mösyö D’Artagnan... Siz de onun üç arkadaşı Mösyö Athos, Mösyö Porthos
ve Mösyö Aramis’siniz.”
İsimlerini duyan Silâhşörler hayretle başlarını kaldırdılar. Hepsi de yabancının çehresini aşina bulmuş,
fakat onun kim olduğunu hatırlıyamamıstı.
Kapıdaki, acı acı güldü, “Beyler, ben de sizin gibi bir kadını arıyorum... Onun buradan geçmiş olduğu
belli... Zira arkasında bir ceset bırakmış...”
Üç Silâhşor, seslerini çıkarmadılar. Bu adamla. evvelce de karşılaşmışlardı ama nerede? Bunu yüzünden
olduğu kadar sesinden de anlamışlardı. Fakat onunla hangi şartlar altında tanışmış olduklarını bir türlü
hatırlayamıyorlardı.
Yabancı, “Centilmenler,” diye devam etti, “madem hayatım iki defa kurtardığınız bir adamı tanımadınız, o
halde ben kendimi tekrar takdim edeyim...
(Alexandre Dumas, Üç Silahşörler, Çev.: Gönül Suveren, İstanbul 1963, s.406-411)
ALEXANDRE DUMAS ( ). Fransız.
11 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
3. DEFİNE ADASI, ROBERT LOUIS STEVENSON.
KİŞİLER, KARAKTERLER:
JİM HAWKİNS: Hikâyeyi anlatan cesur genç; Hispaniola adlı geminin kamarotu.
DR. LİVESEY: Jim’in bir doktor arkadaşı.
SQUİRE TREİAWNEY: Macerayı seven bir kır centilmeni.
KAPTAN SMOHETT: Hispaniola’nın gayet yetenekli kaptanı.
BİLLY BONES: Amiral Benbow Hanı’ndaki esrarengiz müşteri.
PEW: Kana susamış kör bir korsan.
LONG JOHN SİLVER: Zahiren mantıkî, kurnaz, hâin korsan; Hispaniola’ya ahçı olarak girer. Bir ayağı
tahtadandır ve Yüzbaşı Filint adında bir papağanı vardır.
BEN GUNN: Define Adasında üç sene mahsur kalan yarı deli bir korsan.
OLAY DİZİSİ, ÖZET:
12 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
Genç Jim Hawkins, İngiltere’nin batı sahillerindeki Black Hill Cove kasabası civarındaki Amiral Benbow
Hanını işleten ebeveynlerine yardım eder. Bir gün, esrarengiz biri gelerek.bir oda ister. Yabancının adı
Billy Jones’tır. Muhtemelen emekli olmuş bir kaptan hissini uyandıran bu adanı, hana derhal intibak eder,
muazzam miktarda içki içer, sinirli bir tarzda sahili gözetleyerek, garip bir şarkı söyler;
“Ölü adamın göğsünde on beş kişi
Yo-ho-ho ve bir şişe rom.”
Bones, Jim’e her ay bir lira vererek, hana gelecek yabancıları, bilhassa tek ayaklı bir denizciyi gözetlemesini söyler.
Bones, odasının ücretini ödemeyince, Jim’in babası onu handan atmak ister, fakat yaşlı denizci öylesine
kaba ve dehşet saçıcı bir adamdır ki, Mr. Hawkins -ki zaten hasta bir adamdır- ses çıkaramaz.
Kısa bir zaman sonra, Black Dog (Kara Köpek) adında bir diğer yaşlı denizci daha hana gelir ve Billy Jones
ile salonda şiddetli bir kavgaya tutuşurlar. Bones, Black Dog’u handan kovar. Jones, bu arada kalp
rahatsızlığı geçirir ve yere düşer, Jim’in babasını tedavi etmeğe çalışan Dr. Livesey, ona da bakar.
Jim’in babası ölür; gömüldüğü gün, bir başka esrarengiz yabancı daha, elindeki bastonu meşum bir şekilde
yere vura vura hana gelir. Bu, Pew adındaki kör bir dilencidir. Jim’i, kendisini, Black Spot un yanına
çıkarmağa mecbur eder. Kör adam, Bones’a, kara bir mektup -o gece saat onda öldürüleceğini bildiren bir
yazı- verir ve ayrılır. Billy Jones, korsanların geleneksel ölüm mesajının kendisine verilmesinden
öylesine dehşete düşer ki, kendisine ikinci bir felç gelir ve ölür.
Jim ve annesi yaşlı denizcinin otele olan borcunu almak ümidi ile, sandığını açarlar. Ancak Jones’m
kendilerine olan borcu kadar para alacaklardır; fakat bu arada, Pew’in, elindeki bastonu kaldırımlara
vurarak yaklaştığı anlaşılır. Adamın sandığından, ölü denizcinin banka defterini ve buldukları mühürlü bir
zarfı alarak, kendilerine yardım edecek birini bulmak için handan ayrılırlar. Nihayet, maliye dairesine
giderler ve atları üzerinde derhal hana gelen polisler de, Pew’in arkadaşlarını dağıtırlar. Subaylardan
biri, atı ile Pew’i çiğner ve öldürür.
Jim, mühürlü zarfı, Squire Trelawney adındaki bir toprak ağasına gösterir; o da, Dr. Livesey’in yardımı
ile, zarfın içindeki belgenin, Kaptan Flint adında, kana susamış yaşlı bir korsanın bir adada bıraktığı
hazinenin yerini gösterdiğini anlar. Billy Jones, öyle anlaşılıyor ki, Önceki arkadaşlarından bunu gizli
13 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
tuttuğu için öldürülmüştü. Kendisini, muhtemel bir maceranın heyecanına kaptıran Çiftçi Trelaw-ney, bir
gemi hazırlayarak Dr. Livesey ve Jim ile birlikte bu adaya giderek defineyi aramak ister. Trelawney,
dedikoduyu seven biri olduğundan, Dr. Livesey, bu hususta kimseye bir şey söylememesini ikaz eder.
Çiftçi Trelawney, Bristol’a giderek Hispaniola adındaki bir gemiyi satın alır, gerekli malzemeyi kor ve
Yüzbaşı Smollet’ı da hizmetine alır. Yine Long John Silver adında eski bir denizciyi -ki o zaman bir han
işletmektedir- de ahçı olarak gemiye alır. Geminin mürettebatının tamamlanmasında Silver istekle yardım,
eder.
Jim, Bristol’a gidip de, Silver’in hanı The Spyglass’ı ziyaret ettiği zaman, Black Dog’u içki içerken
görerek hayrete düşer. Silver, Jim’e, onun kim olduğunu bilmediğini söyler ve Black Doğ da kaçar.
Hispaniola artık denize açılmağa hazırdır. Kaptan Smollett, Trelawney’e, geminin nereye gittiğini bilmeyen
tek kişinin kendisi olduğundan şikâyet eder. Gemideki herkes, geminin ne için yola çıktığını
biliyormuşcasına hareket eder. Trelawney, kaptanın korkularını yatıştırır ve yelken alarak denize
açılırlar.
Yolculuk hâdisesiz geçmiştir. Fakat bir gece, Treasure Adasına ulaşmadan kısa bir zaman önce, güvertedeki
elma fıçısından bir elma almak isteyen Jim, Long John Silver’in yaklaştığını görerek hayrete düşer. Jim
fıçıya girerek saklanır. Buradan, Long John Silver’in, Israel Hands adındaki bir tayfa ile isyan
hazırladığını öğrenir. Jim, tayfaların, hakikî liderleri olarak emirlerini Silver’den aldıklarını öğrenir.
Tayfaların ekserisi, Kaptan Flint ile birlikte denize açıldıklarından bu yana, onu tanıyorlardı.
Hazırladıkları plana göre, hazine gemiye taşınır taşınmaz, Trelawney ve onun sadık arkadaşlarını
öldüreceklerdir.
Jim, adaya ulaşır ulaşmaz, işittiklerini arkadaşlarına söyler. Endişelerinin böylece doğrulandığını gören
Kaptan Smollet, kurnaz bir hareketle, tayfaların ekserisini sahile gönderir, Jim de, gizlice onların
peşine takılarak, ne yapmak istediklerini öğrenmek ister. Silver’in planına ayak uydurmak istemedikleri
için, Silver’in öldürdüğü sadık iki denizcinin haykırışlarını duyar.
Adayı dolaşan Jim, Benn Gunn’la karşılaşır. Tek başına bu ıssız adada yaşayan bu zavallı adam, Kaptan
Flint, hazineyi gömdüğü zaman onun gemisinde çalışıyordu. Daha sonraki bir yolculukta, Gunn, hazineyi
bulmağa çalıştı ise de bulamadı; gemideki arkadaşları kendisini bu adada bırakıp gittiler.
Jim adada iken, Kaptan Smollett, Çiftçi Trelawney ve Dr. Livesey, Hispaniola’yı terkederek, sadık bir kaç
tayfa ile birlikte Çaptan Flint’in adadaki eski kalesini işgal etmeğe karar verirler. Karaya her
çıkışlarında, gerekli ihtiyaç maddelerini de beraberlerinde götürürler. Son defa karaya çıktıkları zaman,
gemide kalan korsanlar kendilerine ateş açarlar.
14 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
Karadaki korsanların hücumlarına rağmen, Trelawney’e sadık kalan tayfalar kaleyi bırakmazlar. ..Ben
Gunn’ın yanından ayrılan Jim, eski kaleye giderek kendisine iyi bir yer seçer. Ertesi sabah, kurnaz Long
John Silver, beyaz ateş-kesimi bayrağı ile konuşmağa gelir. Haritayı kendisine verdikleri takdirde, gemiye
serbestçe gidebileceklerini söyler. Silver’e hakaret eden Kaptan Smollett, Silver’i eli boş geri çevirir;
korsanlar, tekrar hücum ederler. Her iki taraf da kayıp verir.
Bu hücum da püskürtüldükten sonra, Jim, gizlice tekrar dışarı çıkar. Maksadı, Gunn’ın yaptığına ve adada
sakladığına emin olduğu bir kişilik küçük kayığı arayıp bulmaktır. Kayığı bulur ve açıkta demirlenen
Hispaniola’ya doğru kürek çekmeğe başlar. Niyeti, geminin zincirlerini keserek, sahilden uzaklaşmasını
temin etmektir. Bunda başarılı olursa da, gemi, küçük kayığa çarpar ve parçalar; Jim de, boğulmaktan
ancak, Hispaniola’ya tırmanmakla kurtulur. Gemide sadece Israel Hands vardır; gemide kalan yegâne korsanı
öldürürken, o da yaralanmıştır. Kör kütük sarhoş olan Hands, gemiyi Jim’in yönetmesini söyler; fakat Jim,
Hispaniola’yı sakin bir koy’a getirmek üzere bulunduğu sırada, bıçağını Jim’e fırlatır, çocuk tabancasını
ateşleyerek korsanı öldürür.
Omuzundan yaralı olmasına rağmen Jim, Hispaniola’yı gizli bir yere getirerek demirler ve karaya çıkarak
kaleye doğru gitmeğe başlar. Fakat Sil-ver ve öteki korsanlar burasını ele geçirmişlerdir. Jim,
arkadaşlarının, kaleyi terkettiklerrni ve haritayı korsanlara verdiklerini öğrenir.
Liderleri Silver’i de öldürmek isteyen korsanlar Jim’i esir alır, onu da öldürmek isterler. Fakat yaşlı
deniz kurdu, bu adamların hakkından gelir ve İngiltere’ye döndükleri zaman, mahkemede kendisi lehinde
konuşacağını vaad ettiği takdirde, Jim’e dokunmayacağına söz verir. Korsanların ekserisi yaralı, sarhoş ve
sıtmadan kıvrandıklarından, Long John Silver -kendisine Kara Mektup verilmesine rağmen- adamlar üzerindeki
üstünlüğünü sürdürür.
Ateş-kesimi bayrağı ile Dr. Livesey, yaralı korsanları tedaviye gelir. Jim’in, korsanların tarafını
seçtiğini sanarak, çocuğa kaba davranır, Jim, Dr. Livesey’in, haritayı korsanlara niye verdiğini
anlayamaz, fakat Dr. Livesey, bunun gizli bir sebebi bulunduğunu söyler. Jim, Hispaniola’da olup bitenleri
anlattığı zaman, Dr. Livesey, Jim’in kendilerine sadık kaldığına inanır ve çocuğun, kendisi ile birlikte
kaçmasını söyler. Fakat Jim, ayrılamayacağına dair, Silver’e söz vermiştir.
Şimdi korsanlar hazineyi aramağa koyulurlar. Definenin bulunduğu yere geldikleri zaman, esrarengiz bir
sesin, “Yo-ho-ho, ve bir şişe rom” şarkısını söylediğini ve Kaptan Flint’in dehşet saçıcı küfürlerini
tekrarlayarak kendileriyle alay ettiğini işitirler. Kaptan Flint’in canlandığını sanan adamlar, paniğe
kapılarak kaçarlar; fakat bir müddet sonra, bu esrarengiz sözleri, bir ağaçta saklanan zavallı yaşlı Ben
Gunn’ın söylediğini anlarlar.
Mağaraya vardıkları zaman, hazinenin gittiğini görürler ve kızgınlıktan köpürerek, Silver ve Jim’i
öldürmek isterler. Maamafih, bu noktada Jim’in arkadaşları gelir ve korsanları öldürürler. Jim ve
Silver’i, Ben Gunn’ın mağarasına götürürler. Adada bırakılan bu yarı-çılgın denizci, Hispaniola’nın
gelmesinden çok önce, hazineyi bulmuş ve gizlemişti. Çiftçi Trelawney, işte bunun için kaleyi terketmiş ve
artık hiç bir değeri olmayan haritayı korsanlara vermişti.
15 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
Dünyanın herhangi bir ülkesinin parası ile binlerce İngiliz lirası değerinde olan bu hazine, Hispaniola’ya
taşınır ve gemi, bir zaman önce onların Ben Gunn’ı karada bırakıp gittikleri ‘ gibi, adadaki üç korsanı
geride bırakarak açılır.
Gemi West İnnies adalarındaki bir limana geldiği zaman, Long John Silver, hazinedeki hissesini alarak
gemiden ayrılır ve bir daha görülmez. Limanda tedarik ettikleri yeni bir mürettebat ile, Hispaniola,
nihayet Bristol’a ulaşır, hazineyi aralarında bölüşürler. Jim, artık, hayatı boyunca anlatacağı bir macera
hayatı yaşadığından, bir daha, bu tür işlere burnunu sokmamağa karar verir.
METİN: ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
2
……
Kendime geldiğim zaman canavar doğrulmuştu. Kol değneği koltuğunda şapkası başındaydı. Tam önünde Tom
hareketsiz yatıyordu. Ama katilin ona aldırdığı bile yoktu. Bir otla kanlı bıçağını temizliyordu.
Onlar daha şimdiden iki dürüst insanı öldürmüşlerdi.Tom ve Alan’dan sonra beni de öldürebilirlerdi. Hemen
oradan çıkıp emekleye emekleye ormanın açıklık kısmına doğru gittim. Çok sessiz ve hızlı hareket
ediyordum. İhtiyar korsan ve arkadaşlarının seslenmelerini duydum. Kanatlanmış gibi koşmaya başladım.
Katillerden uzaklaşmaya çabalaladım. Saklanmalı ve kaçmalıydım. Korkunç olayı gördüğümü anlamazlar mıydı?
Kendi kendime, her şey bitti, dedim. Elveda Hispaniola, Elveda Sir Trelavvney, Doktor, kaptan! Ben artık
ya açlıktan ya da o isyancıların elinde öleceğim. Bunları düşünürken hâlâ koşuyordum. Ama orada da yeni
bir korku yüzünden durup kaldım. Kalbim deli gibi çarpıyordu.
3
Tepenin taşlı kayalık yalçın yamacından taşlar kayarak ağaçların arasına yuvarlandı. Elimde olmayarak o
tarafa bakmışım. Bir yaratığın büyük hızla bir çamın gövdesinin arkasına saklandığını gördüm. Onun bir ayı
mı bir insan mı yoksa bir maymun mu olduğunu anlayamamıştım. Koyu renkli, tüylü bir yaratığa benziyordu.
Ama ortaya çıkan bu yeni yaratığın korkusu yüzünden durup kaldım.
16 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
Artık iki taraftan da yolum kesilmişti. Arkamda katiller, önümde de o gizlenen ne olduğu belirsiz yaratık
vardı. O anda, o yaratık ortaya çıktı. Geniş bir daire çizerek yolumu kesmeye kalktı. Yamyamlar hakkında
duyduklarımı anımsamaya başlamıştım. Neredeyse bağırıp imdat isteyecektim. Ama onun yabani de olsa sadece
bir insan olması beni biraz yatıştırdı ve buna karşılık Silver’i düşününce duyduğum dehşet artmaya
başladı. Bu kez o bir ağacın arkasına gizlenmiş beni gözetliyordu. Çünkü kendisine doğru geldiğimi görünce
gizlendiği yerden çıkıp bana doğru bir adım attı. Sonra çekinerek geriledi. Yine yaklaştı ve nihayet diz
üstü çökerek yalvarır gibi ellerini kenetleyerek beni iyice şaşırttı.
O zaman ben de sordum.
“Sen kimsin?”
“Ban Gunn,” diye cevap verdi. Sesi de paslı bir kilit gibi gıcırtılı ve tuhaftı. “Zavallı Ban Gunn’um ben.
Hem üç yıldır bir insanla konuşmadım.”
Onun da benim gibi beyaz bir insan olduğunu anladım. Yüz hatları hoş bile sayılabilirdi. Cildinin açıkta
kalan kısımları güneşten yanmıştı.
“Üç yıl mı?” diye bağırdım. “Gemin mi battı?” “Hayır dostum, buraya bırakıldım.” Bunun ne anlama geldiğini
biliyordum. Bu korsanlar arasında çok rastlanan korkunç bir cezaydı.
O, “Üç yıl önce bırakıldım,” diye devam etti. “O zamandan beri keçi eti, böğürtlen ve istiridye yiyerek
yaşıyorum.”
“Gemiye dönecek olursam sana bol bol yiyecek vereceğim?”
Bu arada o benim ceketimin kumaşını yokluyor, ellerimi okşuyor, çizmelerime bakıyordu. Kendisi gibi bir
insana rastladığı için bir çocuk gibi seviniyordu. Fakat son sözlerimi duyunca yüzünde şaşkınlıkla karışık
bir sinsilik belirdi.
“Gemiye dönebilecek olursan mı?” diye tekrarladı.
17 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
“Neden dönemiyorsun? Sana engel olan kim?”
“Senin engel olmadığını biliyorum.” “Çok haklısın,” diye bağırdı. “Adın nedir?” “Jim,” diye cevap verdim.
Pek memnun kalarak tekrarladı. “Jim, Jim. Burada öyle kötü bir hayat sürdüm ki bunu anlatsam acırsın.
Mesela bana bakınca Tanrı’ya inanan bir annem olabileceğini sanmazsın değil mi?”
“Hayır, bunu pek sanmam doğrusu.”
“Ah,” dedi. “Halbuki çok dindar bir annem vardı. Ben de terbiyeli, dindar bir çocuktum. Ama sonra
değiştim. Annem sonumun iyi olmayacağını söyledi. O dindar kadın her şeyi önceden sezinledi. Ama beni
buraya kadar attı. Bu ıssız adada oturup her şeyi düşündüm. Yine dindar oldum. Pek rom içtiğimi
göremezsin. Fakat şansımın şerefine bir yüksük dolusu içebilirim. İlk fırsatta bunu yapacağım. Fakat artık
gerçeği görebiliyorum. Ben zenginim.”
Zavallıcığın yalnızlıktan çıldırdığına karar verdim. Bu düşüncem yüzümden de belli olmuş ki o sözlerini
şiddetle yineledi. “Zenginim! Zenginim diyorum! Seni de zengin edeceğim. Ah, Jim beni ilk bulan sen
olduğun için kaderine şükret!”
Sonra birden yüzü allak bullak oldu. Sıkıca elimi yakalayarak tehdit eder gibi parmağını yüzüme doğru
salladı. “Jim, doğru söyle. Bu Flint’in gemisi olamaz değil mi?”
O anda aklıma fevkalâde bir şey geldi. Bir dost bulduğuma inanmaya başlamıştım. Hemen cevap verdim.
“Flint’in gemisi değil. Flint öldü. Fakat istediğin gibi sana doğru cevap vereceğim. Gemide Flint’in bazı
adamları var. Bu da hepimiz için çok kötü oldu.”
Dehşetle içini çekti. “Tek bacaklı bir adam da var mı?”
“Silver’i mi soruyorsun?”
18 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
O, “Ah, Silver,” dedi. “Adı Silver’di.”
“O aşçı ve korsanların da elebaşısı.”
Gunn hâlâ bileğimi tutuyordu. Bu sözleri duyunca bileğimi büküverdi.
“Eğer seni Uzun John yolladıysa domuz gibi doğranacağım demektir. Fakat sen neden buraya geldin?”
Bir anda kararımı verdim. Cevap yerine ona çıktığımız yolculuğu ve başımıza gelenleri anlattım. Büyük bir
ilgiyle beni dinledi ve sözümü bitirince de başımı okşadı.
“Sen iyi bir çocuksun, Jim,” dedi. “Hem başın da dertte. Fakat Ban Gunn halledebilir. Söylediğine göre
geminin sahibinin başı dertte. Ona yardım edersem bana cömert davranır mı?”
Ona Sir Trelawney’in insanların en cömerti olduğunu anlattım,
Ban Gunn, “Evet ama,” diye cevap verdi. “Bana bir kat elbise verip malikanesinde kapıcı yapmasını
istemiyorum. Benim istediğim bu değil, Jim. Yani o bol para... söyle bin Sterlin kadar bir para verir mi?”
“Bunu vereceğinden eminim. Zaten defineyi bulunca bütün gemicilere pay verilecekti.”
O büyük bir açıkgözlülükle, “Ya ülkeme dönebilmem için beni gemiye alır mı?” diye sordu.
Bağırdım. “O bir centilmendir. Hem diğerlerinden kurtulursak gemiyle geri dönebilmek için adama
ihtiyacımız olacak.”
19 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
“Ah, gerçekten gemici lâzım olacak.” Çok rahatlamışa benziyordu. “Şimdi sana başımdan geçenleri anlatayım.
Daha fazlasını açıklayacak değilim. Defineyi gömdüğü zaman ben Flint’in gemisindeydim. O yanına güçlü,
kuvvetli altı gemiciyi aldı. Bir haftaya yakın süre adada kaldılar. Bizler açıkta eski Walrus gemisinde
bekliyorduk. Güzel bir gün işaret verildi ve başına mavi bir eşarp sarmış olan Flint küçük kayıkla tek
başına geldi. Güneş yeni doğuyordu. O kayıkta otururken yüzü ölü gibi beyazdı. Fakat o geri döndü ve
altısı da ölüp adada gömüldüler. Bunu nasıl yaptığını hiçbirimiz anlayamadık. Bu savaş, cinayet ve ani
ölüm olacaktı. Altısına karşı bir o vardı. Billy Bones ikinci kaptanımızdı. Uzun John da serdümendi. Onlar
Flint’e definenin nerede olduğunu sordular. Flint, ‘İsterseniz karaya çıkıp kalabilirsiniz’ dedi. ‘Fakat
gemi yola çıkacak.’ İşte böyle söyledi.
“Ben üç yıl önce başka bir gemideydim. Bu adayı karşıdan gördük. ‘Çocuklar,’ dedim. ‘Flint’in definesi
burada, Karaya çıkıp bunu bulalım.’ Kaptan bu fikri beğenmedi. Fakat arkadaşlarım çılgına döndü ve buraya
çıktık. On iki gün defineyi aradılar. Her gün de bana ayrı küfrettiler. Nihayet güzel bir sabah bütün
hepsi gemiye döndüler. Bana da, ‘Sana gelince Benjamin Gunn,’ dediler, işte bir silah. Bir kürek ve bir
kazma. Burada kalır ve Flint’in parasını bulursun artık.’
“İşte Jim üç yıldır buradayım. O günden beri doğru dürüst bir yemek yiyemedim. Ama şimdi bana bak. Bak
bana. Bende adi bir gemici hali var mı? Sen ‘Hayır’ diyorsun. Ben de öyle diyorum.”
Bunları söyledikten sonra gözünü kırparak bana şiddetli bir çimdik attı.
“Bu sözleri gemi sahibine anlat, Jim,” diye devam etti. “Kendisine ‘Onda adi bir gemici hali yok,’ de. Üç
yıl bu adanın insanı olmuş. Aydınlıkta, karanlıkta, iyi havada yağmurda burada kalmış. Bazan dua etmiş.
Bazan da annesini düşünmüş. Ama zamanının çoğunu başka bir şeyle uğraşarak geçirmiş. Sonra benim yaptığım
gibi onu çimdiklersin.”
Yine çok samimi bir tavırla bana çimdik attı.
“Sonra,” dedi. “Şunları söyleyeceksin Gunn iyi bir adam. O fırsat peşinde koşan centilmenlere değil,
doğuştan centilmen olanlara güveniyor. Kendisi de bir zamanlar fırsat düşkünü bir centilmenmiş.”
“Pekâlâ,” diye mırıldandım. “Söylediklerinden bir kelimesini bile anlamış değilim. Fakat bunun da önemi
yok. Çünkü ben gemiye nasıl döneceğim?”
“Ah, böyle bir engel var tabii. Ama iki elimle yaptığım kayığım da var. Bunu beyaz kayanın altına
20 / 21
Phoca PDF
Dünya Romanı
Kategori: Dünya Romanı
Pazartesi, 26 Nisan 2010 13:55 tarihinde yayınlandı.
Gösterim: 28466
çekiyorum. Baktık başka çare yok, hava kararınca bununla gitmeyi deneriz.” Birden durdu. “Hey neydi o?”
Güneşin batmasına daha bir iki saat vardı ama atılan topun sesi adada yankılanıyordu.
“Onlar savaşmaya başladılar!” diye haykırdım. “Peşimden gel.”
Korkumu unutarak geminin demirlediği yere doğru koşmaya başladım. Paçavralar içindeki adam da yanımda
rahat rahat koşuyordu.
O, “Sola,” dedi. “Sola dön dostum, Jim. Birlikte ağaçların altından geçeceğiz. İlk keçimi burada öldürdüm.
Artık onlar buraya inmiyorlar. Hepsi da Benjamin Gunn’dan korktukları İçin tepelerde dolaşıyorlar. Ah,
işte bu da mezarlık. Şu kümbeltileri görüyor musun? Zaman zaman buraya gelip dua ettim. Zamanın Pazar
gününe isabet etmiş olabileceğini düşündüm. Burası bir kilise değil ama bana öyle ciddi bir yer gibi
geldi. Sonra gemi sahibine söyle. ‘Ban Gunn’un yanında kimse yokmuş,’ dersin. ‘Ne yardımcısı ne bayrak ne
de bir dua kitabı varmış.’“
Ben koşarken o böyle konuşuyor ne bir cevap bekliyor, ne de bir cevap alıyordu.
Bir an durduk ve sonra dört yüz metre kadar ilerde ormanın üstündeki bir yerde dalgalanan İngiliz
bayrağını gördüm.”
(Define Adası, 2. bs. Altın Kitaplar 2002, s.84-90)
ROBERT LOUIS STEVENSON (1850-1894)
21 / 21
Phoca PDF
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)

Benzer belgeler

Dünya Romanı

Dünya Romanı Kategori: Dünya Romanı Pazartesi, 26 Nisan 2010 15:03 tarihinde yayınlandı. Gösterim: 14045 Bu hücum da püskürtüldükten sonra, Jim, gizlice tekrar dışarı çıkar. Maksadı, Gunn’ın yaptığına ve adada ...

Detaylı

Dünya Romanı

Dünya Romanı Rahibe namzedi, “Evet, Madam,” diye tekrarladı. “Hemen kaçalım.” Fakat dehşetten donmuş kalmıştı. Orada duruyor, bir adım bile atamıyordu. Bu arada süvariler pencerenin altından geçmekteydiler.

Detaylı

Yusuf Yıldırım

Yusuf Yıldırım Rahibe namzedi, “Evet, Madam,” diye tekrarladı. “Hemen kaçalım.” Fakat dehşetten donmuş kalmıştı. Orada duruyor, bir adım bile atamıyordu. Bu arada süvariler pencerenin altından geçmekteydiler.

Detaylı

Dünya Romanı

Dünya Romanı MÖSYÖ COQUENARD (Kokenar): Son derecede cimri bir avukat

Detaylı