3 - Yeni Türkiye

Transkript

3 - Yeni Türkiye
Ufuk Süslü*
Giriş
Ortadoğu’yu ve Ortadoğu da gerçekleşen/vukuu bulan olayları anlamak, teoriler
üretmek ve çözüm önerileri sunmak için öncelikli olarak Ortadoğu’yu anlatan/betimleyen tanımlamalara ihtiyacımızın olduğu kanısındayım. Yüzlerce araştırma makalesi, tezler
ve binlerce haber konusunu işlerken, olaylara
ait ciltler dolusu kitaplar yazarken, mutlaka
onları kısa, öz, anlaşılabilir ve sıkıcı olmaktan
ziyade, daha makul ifadeler seçeriz. Aşağıda
vereceğim 100 adet tanımlama, bu çerçeve
dâhilinde tasnif etmeye çalıştığım yaklaşık
2000 adet alfabetik tanımlamadan özenle
seçtiğim ve Ortadoğu’yu anlama konusunda
yardımı olacağını düşündüğüm akademik bir
çalışmamın özetini oluşturmaktadır.
Yeni Türkiye Dergisinin kapak konusu olan “Ortadoğu” başlığı altında yüzlerce
makale yazılacaktır. Amacım, bu değerli akademik çalışmalara alfabetik sıralı 100 tanımı
içeren tanımlamalar ile ışık tutmaktır. Dünyada neler oluyor, bölgemizdeki gelişmeler
nelerdir, biz bu olayların neresindeyiz ve ne
yapmalıyız? Sorularının cevabını tek bir araştırmada bulmanın imkânsızlığını az da olsa
telafi edeceğime inanıyorum. Küresellik, bu-
rada olanı orada, orada gerçekleşeni burada
göstermenin bir yansımasıdır. Mesafelerin
kalktığı, bilginin değerlendiği, teknolojinin
ve iletişimin hızla yarıştığı bir dünyada, ayakta kalabilmenin temel yolu “uyum” sağlamak
ve “bilgi” ye ulaşabilmekten geçmektedir.
Tarihi yazanlardan mısınız, yoksa yazanların rol biçtiği oyunculardan mı? Bunu
anlamanın en basit yolu, kendi gerçekliğinin
farkındalığında olma şuurudur. Yani millî değerlerinize ne kadar sahipsiniz, gelişen çağa
göre bu millî değerlerinizi sürdürebilme kabiliyetiniz ve uyumunuz nedir? Bunların ve
benzerlerinin cevabını verebilmek için, Türk
Milletinin Balkanları, Kafkasları ve Ortadoğu’yu en iyi şekilde anlaması, yorumlaması
ve bilgi üretmesi elzem bir vakıadır. Umarım
siz değerli meslektaşlarıma, okuyucuya ve
gen araştırmacılara faydalı olabilecek tanımlamaları verebilmişimdir! Tanımlamalar, sadece Ortadoğu değil, Ortadoğu’yla ilintili ve
diğer bölgeler ile olan kuramsal bağlarını da
içermektedir. Böylece bölgede çıkarları olan
ABD, Rusya, İngiltere, Fransa vb. ülkelerin
oynadıkları rolleri de görebilme imkânına sahip olabileceğiz. Tanımlamaların sayısı daha
fazlaydı, fakat derginin içeriği ve diğer makalelere haksızlık olmaması için 100 adet olarak
önemli olanları seçildi.
65
Alfabetik Tanımlamalar
1- AHLAK MANGASI İsrail’de Yahudi SHAS (Şaş) partisinin radikal siyaset yapmaları sonucu, taraftarlarının oluşturdukları
aşırı dindar /kökten dinci “Ahlak Devriyeleri.” Bunlara “Haredim”(Allah’tan korkanlar)
denir. Bu devriyeler, çeteler şeklinde yerleşim
yerlerinde laiklere ve başka dinden olanlara
yönelik saldırılarıyla dehşet saçmaktadırlar1.
Bunların amacı siyasal dincilik yaparak, Tevrat’a uygun bir yönetimin kurulmasıdır. İsrail
basını bu saldırılara “Pogrom”2 demektedir.
(*) RUBASAM Yön. Kur Üye./St. Clements Univercity PhD Social Psyc­
hologist. E. Asker Terör Uzm.
(1) Cengiz Akıncı “ Otopsi ” Bütün Dünya 2000 dergisi,sayı2010/8 1
Ağustos 2010, s.62,63
(2) Bknz. https://tr.wikipedia.org/wiki/Pogrom)
YENİ TÜRKİYE 82/2016
100 Tanımlamada
Ortadoğu
Anlamı ise, 19 yy. da Doğu Avrupa’daki Yahudilere yönelik uygulanan şiddet eylemleri
ve saldırılarıdır. Bunun bir diğer yapılanması
Suudi Arabistan ve İran’da ki “Din Polisi” dir.
YENİ TÜRKİYE 82/2016
66
2- AL-QAEDA 50 bin üyesi bulunduğu tahmin edilen, bu terörist grup, 1980’lerin
sonlarına doğru kuruldu. En son eylemleri 23
Temmuz 2006’dır. Örgüt kurucusu ve lideri
olan Bin Laden’in sahip olduğu yatırımlar
(ABD askeri üs inşaatı bile yapıyor ve hâlâ
yakalanmıyor, şirketleri de hâlâ aktif) ve mal
varlıkları ile desteklenmektedir. Afganistan,
Arnavutluk, Cezayir, Avusturya, Avustralya,
Belçika, Bosna, Mısır, İtalya, Ürdün, Kenya,
Lübnan, Pakistan, Filipinler, Katar, Rusya,
Suudi Arabistan, Afrika, Sudan, İsviçre, Tacikistan, Tunus, Türkiye, Uganda, İngiltere,
ABD, Özbekistan ve Yemende faaliyet göstermekte olan uluslararası bir terör örgütüdür. Qaeda (Kaide) nin kelime anlamı, “The
Base” yani “üs ”‘tür. Radikal Sünni çizgidedir.
Net work (eylem alanı) ağı 65 ülkeyi kapsayan eylem alanına sahiptir. Laden’in akıl hocası, Ruslara karşı savaşan ve Afganistan da
cihada önderlik eden, Dr. Abdullah Azam’dır.
Felsefe olarak “Savunmacı Cihat” (defensive
Jihat)’ı benimsemişlerdir. Bu felsefeyi Afganistan da, Sovyet işgaline karşı direnirken
geliştirmişlerdir.
Amaçları, İslami çizgide rejime dayalı
bağımsız, özgür bir İslam/Müslüman Birliği
kurmak olan el-Kaide; körfez bölgesi, Irak ve
diğer İslam ülkelerinden ABD güçlerinin kovulmasını hedeflemektedir. Amaçları için var
olan diğer terör örgütleri ile işbirliği yapmaktadırlar ve destek vermektedirler. Destekledikleri gruplar daha çok bölgesel mücadele
veren Kosova, Hindistan, Rusya, Filipinler
(Mindanao), Filistin, Dağıstan, Çeçenya gibi
sahalardaki yerel gerilla örgütleridir. Destek
teknikleri öncelikle eğitim alanında olup,
silahlı eğitim, terör teknikleri, bomba eğitimidir. Ayrıca bu bölgelere kendi gerillalarını
da, uzman (eğitmen) olarak göndermektedirler. El-Kaide kamplarında gayri nizami harp
teknikleri öğretilir. ABD birlikleri ile Shai
e-kowt ve Tora- Bora (Afganistan) savaşlarına
da girmişlerdi.
Sudan ve Afganistan için yaklaşık 10
bin silahlı gerillayı eğitmişlerdir. Terörist
kampları daha çok Afganistan, Tacikistan,
Bosna-Hersek ( daha çok savaş zamanında
1992-95 arası eğitim amaçlı idi ve sonradan
ülkeden çıkarıldılar) Keşmir, Mindanao, Çeçenya, Lübnan, Nagorno-Karabağ, Cezayir
ve Mısır’da dır. El-Kaide nefret ettiği ABD’ye
karşı, savunmacı cihadını uygulamaktadır.
1998 de USA elçiliğini (Afrika’da), 2000 yılında USS Cole’e (Yemen) ve 2001’de ise 11
Eylül ile ikiz kulelere yapılan saldırılar, Anti-Amerikan eğilimlerdir. Hâlâ cihada devam
eden bu terörist grup, dünyanın en tehlikeli
grubudur3. 32 Eylem sonucunda, toplam ölü
sayısı 3,464, yaralı sayısı ise 8,764 olmuştur.
Hedef yüzdeleri ise % 18 ile hükümetler, %
15 ticari alanlar, % 15 diplomatik ,% 9 dini,
% 9 sivil hedefler şeklindedir4.
3- ANO Fatah al-Qiyadah al-Thawriyyah. Abu Nidal Organizations. Arap Devrimci ve Sosyalist Müslümanlar Tugayı. 22 Kasım 1974 de kuruldu. Irak, Libya ve Suriye
tarafından finanse edilen örgütün, operasyon
merkezleri de bu ülkelerde mevcuttur. Filistin terörist grupları içerisinde, en kanlı ve
vahşi yöntemleri kullanan gruptur. 1974’de
Filistin Milî otoritesinden ayrılmıştır. Grup
Lideri Sabri al-Banna Aka Abu Nidal ‘dir.
İsrail’den nefret eden Abu Nidal için tek
çözüm yolu silahlı mücadeledir. ’’Bu topraklarda Siyonistlerin yaşamasına müsaade etmek
suçtur’’ der.
ABD’ne düşmandır. Öte yandan İsrail
ve Batı ile işbirliğine giden, Arap liderlerine de kızgındırlar. Hedef ülke ve liderleri,
AND’nin saldırılarından nasibini almışlardır. Bu grup dinî ve İslamî bir grup değildir.1980’lerde terörizm eylemleriyle, çok tehlikeli uluslararası terörist grup olduğunu ispat
etmiştir. Yaklaşık üye sayısı 400 olan grup,
(3) www.tkb.org/Group.jsp?groupID=6
(4) www.tkb.org/Group.jsp?groupID=6
4- ARAP SIPRING Arap baharı. Mart
2005 den sonra Ortadoğu’da, Batı dostu
Arap ülkelerinde, demokrasinin yer almasını ifade eden jargon. Bu bahar daha çok
ABD’nin deniz aşırı dengeleme “offshore balancing” politikasının sonucu olarak tezahür
etmiştir.
5- ARAP SOKAĞI Özellikle Batıda,
kamuoyu oluşturmak için bir araya gelen basın, medya ve politik arenanın; Müslümanları
ve İslam’ı aşağılamak adına kullandıkları bir
alegorik terimdir. Bu çalışmaları yapmak için
toplanılan ve çalışma yerlerini (fesat sokağı)
belirten ad.
6- ASİMETRİK DİRENİŞ Amerika’nın, Irak’ı işgal ederken Irak ordusunun
hiçbir direnişi ile karşılaşmaması durumundan sonra, işgal sürerken eski Irak ordusu
askerlerinin uyguladığı Gerilla yöntemiyle
direniş göstererek, ABD ordusuna zarar verdirmesi. Bu beklenmedik Asimetrik eylem/
direniş Bush yönetimini Irak’ta da çıkmaza
sokmuştur. Asıl tehdit US Army’nin Irak’tan
çekilirken bu direnişin büyük bir tehdit oluşturmasıdır. Bu tehdit ABD’nin Irak’tan çekilmesini geciktireceğe benziyor. Bunu aşmak
için, Bush yönetimi Irak’ı 3’e bölerek önlemek istemektedir. Önlemenin baş aktörleri
ise, K.Irak Kürtleri gözükmektedir. Fakat bu
Asimetrik direniş, şu an Şiileri ve Sünni’leri
(karışık olarak Arap ve Türkmenler) eninde
sonunda birleşmeye iteceğinden, asıl tehlike
çanları Kürtler aleyhine çalmaktadır. Amerika, çıkarları için dostlarını feda etme politikasına sahip bir strateji izler. Buda süper gücün
asimetrik korku politikası mı acaba?
7- ASİMETRİK ÇATIŞMA Vietnam
savaşına ithafen, 1970’lerde sosyal bilimciler
ve stratejistler tarafından, farklı güçler arasındaki savaşı (dengesiz güç kullanımını) tanımlamak için kullanılmıştır. Dayanıklılık ve
ataklık gösteren ve gerillaya karşı daha güçlü
ateş yeteneği olan, ekonomik imkânları avantajlı devletin açtığı savaşa denir. Burada teröristlerin ve/veya silahlı milislerin/gerillaların
amacı, asimetrik çatışmaya taraf olan devletin
otoritesini küresel kamuoyu karşısında zayıflatmaktır. Günümüzde Ortadoğu’daki savaşlar ve terör eylemlerinde de kullanılmaktadır.
8- ASSANİLER 12 nci yy. da Suriye’de
yaşayan İsmaillilerin, Haçlı terörist saldırılarına karşı mücadele için kurdukları örgütlü/
eğitimli fedai ve suikast birlikleridir.
9- AXIS OF EVIL İran, Irak ve K. Kore’nin de içinde bulunduğu ve el-Kaide’nin
de dâhil edildiği, ABD tarafından terörle
bağlantılı olarak düşman ilan edilen, ülke ve
gruplara verilen tanımlar. Şeytan veya şer eksenini oluşturan terör odaklarıdır.
10- AZADİ (k.) Lozan antlaşmasının
ardından, bazı Kürt milliyetçileri kısa adı
“AZADİ” olan “Kürt Özgürlük Topluluğu”
(Cınata Azadiya Kurd) adında bir örgütlenmeye gitmişlerdi. Bu illegal örgüt, tıpkı halefi
PKK gibi askerî eylemlere başvurma kararı
almıştı (1924). İlk kongrede alınan iki karar
oldukça ilginçtir; 1. Kürdistan da genel bir
isyan başlatılacak ve bunu bağımsızlık izleyecektir. İsyan bütün ayrıntıları ile planlanacak
ve görevlendirileceklere gerekli bilgiler verilecek. 2. Harekete gerekli dış destek İngiltere,
Fransa ve Sovyetler (eski SSCB) birliğinden
sağlanmaya çalışılacaktır (Kurbaş-Belgeler).
Dikkat çeken konu, dış destek konusudur. Malûm ülke-lerin adı bir kere daha
(5) www.tkb.org/Group.jsp?groupID=6
67
YENİ TÜRKİYE 82/2016
en son eylemini 29 Nisan 1994 de yapmıştı. Günümüzde, güç kaybederek nerede ise
etkisizleşmiştir. Bunun nedeni, elemanlarının
çoğunun Güney Amerika’da yakalanmasıdır.
Sonuç olarak, 1980’ lerden sonra eylemleri
azalmıştır. 2002 yılında ise Irak yönetimi, Örgüt Lideri Abu Nidal’in intihar ettiğini söylemiştir. Eylem sayısı 88 olan örgütün yaralı
bilançosu 741, ölü bilançosu ise 216 dır. Hedeflerin yüzde olarak ifade oranları şunlardır;
% 26 diplomatik, % 15 havaalanları, % 15
iş alanları olarak verilebilir. Diğer eylemleri,
azda olsa hükümet, gazeteciler, siviller ve iş
adamlarına yöneliktir5.
karşımıza çıkmaktadır. Dikkat edilirse bu tür
örgütler ilk oluşumlarında “halk desteği”nden
hiç söz etmemektedirler. Hep dış destek söz
konusudur. Bu da kimlerin bu örgütleri el
altından finanse ettiklerinin bir işareti olsa
gerektir. 3 Eylül 1924 de İngiltere, Nasturiler ve Azadi Örgütününde işbirliği sayesinde,
militanlarının işbirliğine giderek, Beytüşşebap da İsyan başlatmışlardı. İngilizlerin yardımıyla sayıları 8000’i bulan Nasturi ve Kürt
Azadi taraftarları bu isyana katılmış-lar ve isyan bastırılınca Irak ve İran’a kaçmışlardı.(12
Eylül 1924).
68
11- BAASÇILIK 1.Irkçı, militan/
anarşizm yanlısı Arap milliyetçiliğine dayanan ve Arap ülkelerinden Irak ve Suriye’yi
etkisi altına alan, siyasi anlamda komünist
devlet ve parti örgütlenme biçimi. Arap militan milliyetçiliği, Irakta 1968-2003; Suriye
de ise 1963 yılından günümüze dek süren
Arap Baas Sosyalist Partisinin görüşü olarak
devam edegelmiştir. Irakta, körfez savaşı sonucu yakalanarak, idam edilen Saddam’ın
ölümünden sonra son bulmasına rağmen, Suriye’de Hafız Esad’ın ölümünden sonra yerine geçen halefi ve oğlu (daha ılımlı olmasına
rağmen) Beşir Esad, hâlâ aynı parti ve rejim
ile iktidarına devam etmektedir. 2. Temelleri
1945 de Michel Eflak ve Selahattin el-Biter
tarafından Şam da atılan, “Arap Diriliş Partisi”nin çalışmaları sonucu ortaya çıkan siyasî
bir harekettir. Suriye ve Irakta etkili olmuştur.1958 den, Saddam Rejiminin yıkılmasına
kadarki dönemde, Irak’ta iktidarda kalmıştır.
Saddam’ın asılması ile fiilen bitmiştir.
YENİ TÜRKİYE 82/2016
12- BLACKWATER K. Irakta görev
yapan ABD orijinli özel güvenlik şirketi olup,
paralı askerleri ile ABD ordusunun yerine çatışma-lara giren, lejyonerlik sisteminin şirketleşmiş hâli (Bknz. Taşeron Savaşçılar).
13- BARIŞIN TEHTİDİ “Charter of the
U.N ‘s”. BM antlaşmasının 7 nci bölümü “Barışın tehdidi, bozulması ve saldırılara uğrama
karşısında alınacak önlemler” i içermektedir.
BM Güvenlik Konseyi, bu antlaşmanın VII
nci Bölüm, 41 nci ve 42 nci maddelerini ve
yetkilerini bugüne değin emperyalist devletlerin çıkarları doğrultusunda kullanmıştır (V.
Timuroğlu:2007). 41 nci md.-’ye göre, dünyanın herhangi bir yerinde, uluslararası barışı
tehdit eden bir durum olursa; “BM Güvenlik
kurulu, taraflar arasında arabuluculuk yapar,
barış için gerekli davranışların neler olduğu
yolunda tavsiyeler verir, barış için çaba gösterir. ’’ der.
Eğer önlemler yetersiz olarak algılanırsa 42 nci md. yetkileri yürürlüğe konulur. Bu
yetki; hava, kara ve deniz gücü unsurlarının
barışın tesisini sağlamak için kullanılması konusunu içerir. 46 ncı md. ise bu gücün nasıl
kullanılacağı hakkındadır. BM Askeri Kurmay Kurulu devreye girer ve planlar yapılır.
Onaylandıktan sonra harekete geçilir. İşte bu
“ askeri kurmay” tamamen ABD’nin Genelkurmayının güdümünde-dir. En son aşamada
52 nci md. gereği, bölgesel anlaşmalar yokmuş gibi veya hiçe sayılarak Güvenlik Konseyi eylemde bulunur. Ekim 2007 deki PKK
taşeronlarının muhtemelen paralı eski güvenlik
(işlerini kaybeden) lejyonerleri kullanılarak
yaptıkları eylemlerin (emekli askerlerin teröristleri eğitme amaçlı işlerde çalıştığı bilinmektedir), asıl amacı budur.
Yani, Türkiye’yi zorlayarak, Kuzey
Irak’a müdahale ettirip, ABD güdümünde
BM den 41 nci ve 42 nci maddeleri yürürlüğe koymak. Tabiî ki bu meşrulaşma yolunu
açacak ve bölgeye BM Barış gücü konuşlanacaktır. Gerisi malûm, sade-ce K. Irak değil,
Türkiye’nin Güneydoğusuna da konuşlanan
bu güç, Kürt Devletinin kurulmasını sağlayacaktır. Türkiye buradan PKK’yı değil, destekçisi Barzani’yi ve Irak hükümetini direk
olarak sorumlu tutup muhatap almalı, olası
askerî harekâtında bunlara uygulaması gerekmektedir. Bu uluslararası dilde “savaş” (casus belli) olacağından, bölgesel unsurlar da
taşımayacaktır. ABD ve Kürtlerin istek-leri
olmayacaktır. Oynanan oyu-nu iyi analiz etmek, çözümün kendisini getirecektir.
Makalenin içeriğinde dergide yayımlanan bir harita dikkatleri çekmiştir. İlk defa
Türkiye’nin müttefiki olan bir ülkede, silahlı kuvvetlerin resmi bir kanalından, Türkiye
‘nin hassas olduğu bir konuda üstelik Türkiye’nin menfaatleri ile çelişen ve hoşnut olmadığı bir harita yayımlanmıştı. İşte bu haritanın
sınırları “kanlı sınırlar” dır. Gelecek (2020)
15 yıl içinde bu sınırlarda kan döküleceği de
böylece şimdiden deklare edilmiş olmaktadır.
Ülkemiz bu konuda gereğini yapmak için hiç
vakit kaybetmemelidir. Ralph Peters; “nüfusları 27 ila 36 milyon arasında değiştiğini
söylediği Kürtler için; bağımsız olmalı, özgür
Kürdistan, Bulgaristan’dan, Japonya’ya uzanan coğrafyanın en batı yanlısı ülkesi olacaktır.’’der. Ayrıca “Ermenistan, Ağrı dağının da
bulunduğu tarihi topraklarına yeniden kavuşmalıdır.’’ diyerek devamla “Mekke’ye de Vatikan formülü” önermektedir (Adıbelli, 2006).
15- BM 1559 SAYILI KARARI 2 Eylül 2004 de, Lübnanlı ve Lübnanlı olmayan
milislerin (Hizbullah ve Filistinli mülteci
kamplarındaki silahlı örgütlenmeler kastediliyor) silahlarını bırakmaları ve Suriye-Lübnan sınırını çizerek tam diplomatik ilişkilerin
kurulması yönünde adım atılması için yapılan
uygulama kararını içeren BM’ler kararıdır.
16- BM GÜVENLİK KONSEYİNİN
1737 SAYILI KARARI Bu karar gereğince
AB Dışişleri Bakanlarının buluştuğu Genel
İşler ve Dış İlişkiler Konseyinde nükleer faaliyetleri nedeniyle İran’a yaptırım öngören
bir karar metni, BM Güvenlik Konseyi tara-
fından çıkarılmıştır. (Şubat 2007 ) Bu karara
göre, AB’nin tam uygulama kararını aldığı
bazı önemli maddeler şunlardır; İran’ın yaptığı Nükleer zenginleştirme, yeniden işleme,
ağır su reaktörleri, nükleer silah sevkiyatı, sistemlerin geliştirilmesi ve Ar-Ge faaliyetlerine
katkıda bulunacak malzemelerin, teknolojilerin ve finansmanının İran’a sağlanmaması ve
satılmasının yasaklanması istenmiştir. Bunlara ek olarak, bu faaliyetlere katkıda bulunan
kişi ve kurumlarında mal varlığına el koyma
ve seyahat kısıtlaması gibi ağır yaptırımlar kabul edilmişti.
17- BOP’UN KUTSAL KİTABI Üç
dinin kitabı olarakta bilinir. Bu kitabın diğer adları ise; barış kitabı, gerçek Furkan(!)
olup; tahrif edilmiş Kur’an ayetleri, İncil ve
Tevrat’tan alıntıların olduğu, ABD’de Evangelistlerin 20 dilde bastırıp, daha çok İslam
ülkelerinde dağıtımına hazırlandığı bir saptırma kitaptır. Bu kitapta Bush’un demokratikleşme projesiyle dünyayı Hristiyanlaştıracağı
anlatılır. Yenidünya Düzeni olarak bilinen
uydurma küresel dinin kutsal kitabı. ABD,
Teksas eyaletinde Omega 2001 ve Wine Pres
yayınevleri tarafından piyasaya sürülen kitap
366 sayfa ve 77 sureden oluşuyor. Bazı sureler şunlardır; Fatiha, sevgi, Mesih, barış, zina,
cennet, İncil, peygamberler v.b dir. Besmeleleri ise “Bismi-l Eb el Kelimetu’r Ruh el ilahu’l Vahidu’l Uhed ’’ dir.
Kitabın Arapçası6 web adreslerinden
incelenebilir. 21.yy’ın kutsal kitabı olarak
tanıtılan bu uydurma kitap, Kuveyt’te yayımlanan El Furkan ve Mısırda yayımlanan haftalık El Usbu gazetelerinde haber ve tanıtım
olarak yayınlanmıştır. Yeni şeytan ayetleri olarak da anılan bu kitabın, şimdiden bazı Arap
ülkelerinde misyonerler tarafından bedava
olarak dağıtıldığı bilinmektedir. Bu çalışmalar “ılımlı İslam” ve “demokratik İslam” adı altında ABD’nin yaptığı Küresel medeniyetler
çatışmasının bir eseridir (T. Karabulut:2005).
Bunun ardından da Protestan İslam, Katolik
İslam, Ortodoks İslam gelirse hiç şaşırmamak
(6) www.alkalema.us/furqan ve www.arabic-chirtian.
69
YENİ TÜRKİYE 82/2016
14- BLOOD BORDERS ABD ordusundan emekli Ralph Peters, 2006 yılında
Amerikan silahlı kuvvetler dergisinde yayımlanan makale-sinde “kanlı sınırlar’’ da “Demokrasinin yayılması ve terörizmin kökünü
kurutmak için, Ortadoğu’nun sınırlarının yeniden belirlenmesi” konusunu ele almıştı. Bu tür
yöntemler ABD’de sistematik olarak genelde
2 nci ve 3 ncü ağızdan, Amerikan çıkarları
doğrultusunda ki taleplerin konumuna uygun
olarak açıklanması şeklinde olmaktadır.
lazım. Bir taraftan sözde “İslam Terörü” aldatmacasını pişirip sunarken, diğer taraftan da
tahrif etmek istiyorlar.
YENİ TÜRKİYE 82/2016
70
18- BOP ABD’nin Richard Myers komutasında geliştirdiği “Büyük Ortadoğu doktrini’’ dir. Bu proje sadece Ortadoğu ile ilgili
değildir. Aynı zamanda Kuzey Afrika bölgeside dâhil edilerek, sonradan sınırları genişletilmiştir. Genişletilmiş Ortadoğu ve Afrika
Doktrinine verilen kısa ad olarakta bilinir.
16 milyon 909 km² lik coğrafyada; Moritanya, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Kuveyt, Irak,
Suriye, Lübnan, İran, Afganistan, Pakistan,
İsrail, K. Kafkasya Türki Cumhuriyetleri ve
Türkiye’yi içine alan (çoğu İslam ülkesi) ve
toplam 23 ülkeden oluşan Petrol, Enerji ve
doğal kaynakların bol olduğu coğrafî alanın
kontrolüne dayalı, ABD/Batı küresel jeopolitik bölge hegemonyasına dayanan, bir doktrin/fikir, askerî hedef projesidir. Amaç ise sadece petrol olmayıp, aynı zamanda enerji ve
doğal kaynaklar ile verimli tarım havzalarının/
ovalarının bulunduğu coğrafya’ya hâkim olmaktır. Minibaş’ın (2005) bir tespitine göre;
“BOP başta enerji olmak üzere ülke kaynaklarının özelleştirmeyle ulus ötesi sermayeye
devri, devretme-yeninkine de el konulduğu
bir modeldir.’’
19- ÇİFT ANAHTARLI KİLİT Teorisyen M. Kaynak’a ait olan bu ifade, Rusya’nın
petrol konusundaki siyasetini tanımlamak
için “Yeni Dünya Düzeni” adlı kitabında tanımlanmıştır. Kısaca ifadenin anlamı; hem
doğal kaynakların çıktılarını hemde pazarın
tek elde olmasını isteyen, Rus siyasetinin
amacını açıklayan teknik bir terimdir. Doğal
kaynakların, enerjinin ve bilginin çıktı ve pazarının tek elde olması. Mesela petrolün kontrolünün yenidünya düzeni adı altında, küresel sermayeyi temsil eden ABD’li şirketlerin
elinde toplanması gibi. Ama OPEC’in olması
bu konuyu zora sokmaktadır. Bu 3 unsur aynı
zamanda bir ülkenin makro ve mikro politikalarında, ne derece kendi kontrolüne bağlı
olduğunun da göstergesidir.
Bu unsurlar milli güç unsurlarını oluştururlar. Çift anahtar tanımı, üretimin çıktısı
ve pazarlanmasını kontrol eden eldeki anahtarları işaret eder. Kilit ise millî gücünüzdür
yani, millî güç unsurlarınızın kontrolünün ne
kadarının sizin elinizde olduğunu, bu anahtarlara kimin veya kimlerin sahip olduğuna
bağlı olacaktır. Özelleştirme adı altında yapılmak istenen bu anahtarları (gücünüzü,
kontrolünüzü) başkalarının kontrolüne mi
vermek olmalıdır? Özellikle enerji ve haberleşme alanında yapılan özelleştirmeler yerli
firmalara verilip, verilmemesi konusu “çift
anahtarlı kilit” önermesi için çok önemlidir.
20- DE FACTO Doğal olma hâli, gönüllü ayrım durumu. Gerçekte, uygulamada
ya da pratikte anlamına gelen, Latince bir
deyiştir. Yasal bir durumu tartışırken (Bkz.)
“de-jure”, konu hakkında kanun-ların “NE”
söylediğini; “de-facto” ise gerçek hayatta uygulamanın “NASIL” olduğunu belirtir. Bu
yasal olabilir veya olmayabilir. Bir anlamda
“de-jure” olması gerekeni; “de-facto” ise fiili
olarak olanı ifade eder. De-facto, ayrıca geçerli bir kanun ya da standardın olmadığı fakat genelleşmiş bir uygulamanın söz konusu
olduğu herhangi bir durum içinde kullanılabilir7.
1. Bir şeyin de-facto var olması, onun
meşruluğuyla ilgili bir tartışma henüz yapılmadığı veya meşruluğu henüz “Pozitif Hukuk’’ tarafından tanınmadığı (Reddedildiği)
hâlde var olmasıdır.
2. Bir şeyin de-facto var olduğu söylendiğinde, sadece onun varlığının meşruiyetiyle
ilgili sorular ortaya çıkmadan veya bu tür sorulara olumsuz cevap verilmiş hâlde var olması kastedilir. De-facto durumlar; İhtilaller,
Nüfus, hükümet, ülke; bu üç unsur devleti
oluşturan temel öğelerdir. Tanınmadığı hâlde
bu üç unsuru oluşturmuş olan ve ilerde tanınması kabul edile-bilir konumda olan devletler; Mesela, Kuzey Irak Kürt Devleti gibi
(7) Mesela ‘’ de facto evlilik ‘’ ; Kanunen evli olmayan fakat beraber
yaşayan kimselerin durumu için kullanılabilir.
21- DENGESİZLİK YAYI (GÜÇ UNSURU) Potansiyel güvenlik sorunlarının,
demografik artış nedeni ile sosyal, teknolojik
ve malî dengesizliklerin sosyal adaletsizliklerin ve antidemokratik uygulamaların yaygın
olduğu Kuzey Afrika’dan, (Ortadoğu’nun
da içinde olduğu) Merkezi Asya’ya kadarki
coğrafyayı/bölgeyi anlatan tanımlama (Targaç:2006).
22- DEVLET İNŞASI (ULUS İNŞA
ETMEK) Hegomonik güç tarafından, hedef ülkelerin yeniden yapılandırılması. 1915
(I nci Dünya Savaşı) den günümüze; Nikaragua, Panama, Küba, Haiti, Kamboçya,
G. Vietnam, Batı Almanya, Balkanlar (Eski
Yugoslavya), Afganistan ve Irak’ta yapılan
operasyonların ana nedeni. ABD ordusuna,
senatonun onayı ile verilen yetki. Yakın zamanda, bu iş için Gen. David Petraeus ‘un
bu görevi icra ettiği basında da yer almıştı8.
Ayrıca bu konuda geniş bilgi için F. Fukuyama’nın aynı adlı kitabı kaynak olarak verilebilir. Kitapta İngilizlerin, Hindistan’ı ulus inşası
sonucu oluşturdukları başarılı bir operasyonu
olarak göstermektedir9. Bu doktrin’in temel
argümanı/savunması, İç sorunlarla uğraşan
ve başarısız olmuş, çökmüş devletlerin, yerel
devlet kurumları ancak dış güçler tarafından
yeniden inşa edilmesidir.
23- DIVIDE ET IMPERA Roma dönemi Sezar doktrinidir. Böl-Yönet, Ayır-Buyur (Timuroğlu:2007) anlamına gelir. Roma
lideri Sezar, işgal edilen coğrafya halkları
arasında kavimsel, inançsal ve ekonomik ayrımların olabileceğini görmüş ve yönetimin
temelinde bu ayrılıkları ajite etme üzerine bir
politika geliştirmişti. Doktrinin temeli “işgal
edilen ülkenin [Irak gibi] insanları arasında
var olan [Türk, Kürt, Şii, Sünni gibi] etnik,
siyasî, dinî, kavmî v.b ayrılıkları, düşmanlığa
dönüştürülürse yönetim kolaylaşacaktır’’ taktiği üzerine inşa edilmiştir.
24- DOMİNO ETKİSİ Ardıl tepkilere yol açan Global kriz dalgası. Uluslararası
ekonomilerin iç içe geçmiş olması nedeniyle,
herhangi bir uluslararası aktör ülkenin ekonomisindeki dalgalanmalar veya çöküşler, diğer ülke ekonomilerini de, domino taşlarının
sıralı etkisi gibi etkileyeceği görüşüne dayanır. Ayrıca bu etkiler aktör ülkelerin yumuşak
karnını, yani ekonomisini de belirlemiş olur.
Financial Times gazetesi, Irak’taki olaylar ile
ABD nin Vietnam savaşı arasındaki ilişkilere
dayanarak, bölgede oluşabilecek argümanların “Domino etkisi” yaratacağına dikkat çekmiştir. Bu retorik, artarda dizilen taşlardan
birinin devrilmesini sağlayarak, diğerlerinin
de sırayla devrilmesine neden olan kinetik
enerjinin salınımına denmektedir. Bilindiği
gibi Vietnam’a yapılan askerî müdahale sonucu, ABD’nin yenilgisi, Hindi Çin’in de ve
Uzakdoğu’daki diğer ülkelerde komünizm
yönetiminin bir domino etkisi gibi yayılmasına ve savaşlara nenden olmuştu.
Savaş Kamboçya ve Laos’a da yayılmış
ve binlerce masum sivil katledilmişti. İngiliz
orijinli F. Times gazetesi, ABD’nin Irak’a
yaptığı müdahale sonucu meydana gelecek
bir askeri mağlubiyet sonucu, savaşın Irak’a
komşu bölge ülkelerine de yayılacağını öngörmektedir. Bu arada Türkiye’nin, K. Irak’a
müdahale tezkeresinin de meclisten geçmesi
(17 Ekim 2007), bu öngörüleri kuvvetlendirmektedir. ABD’ nin asıl telaşı savaşın yayılması ve bu işi eline yüzüne bulaştırmasıdır.
Zaten şimdiden batağa girmiş durumda olan
ABD, bölgeye istikrar yerine kargaşa getirmiştir. Bu nedenden dolayı açıkça söylemeseler de en büyük korkularının Türkiye’nin
müdahalesi olmasıdır. Aslında şu an kozlar
Türkiye lehinedir. Bu kozu Türkiye çok iyi
kullanmalıdır.
(8) Bkz. Newsweek (İng.), 28 Dec. 2009-Jan.4,2010,VolCLIV/CLV,
No. 26/01,Page44,‘’Fareed Zakaria `nın David Petraeus ile röportajı’’
(9) http://www.kitaphaber.net/ulus-insasi-francis-fukuyama/ #ixzz0s
Q9 TE tPZ
71
YENİ TÜRKİYE 82/2016
oluşumlar için, Herkes tarafından legal olmadığı hâlde kabul edilen durumlar, Olup bittiler, Yasal olmayan birliktelikler, Standartlar,
Fiili durumlar, Limanda girişler de vize için
kullanılır.
72
Öyle görülüyor ki Nancy Pelosi’nin
Ermeni Yasa Tasarısında bu lehimize gelişen
olaylar sonucunda blöf olmaktan çıkmış ve
olayın vahameti anlaşılınca, hata yaptıklarını
görmüşlerdir. Bu nedenden dolayı bu tasarımında (Kasım 2007 de oylanacak) geçmesi
mümkün değildir. Gelişmelere bakılırsa ilk
etapta Suriye ve İran bundan etkilenecek ilk
ülkeler arasında görünüyor. Bunu gören Beşir Esat, Türkiye’yi destekleme kararını açıkladı (Ekim 2007 ): İran ise müdahaleye karşı
olduğunu söyleyerek ikili oyununa devam
etmektedir. Artık Türkiye bölgesel bir aktör
olarak güç unsurudur. Bölgede saygı duyulacak bir ağabeydir. Aslında Dick Cheney
“Irak ve Afganistan’ın düşmesi sonucunda,
ABD’ nin yenilgisi hâlinde, Pakistan ve Suudi
Arabistan’a kadar birçok ülke bundan nasibini alır.” sözleri, domino etkisinin kelebeğin
kanatlarına bağlı olduğunu göstermektedir.
Domino etkisi teorisi Türkiye’nin, bölgesel
süper güç olma vizesidir ve Türkiye bunu çok
iyi kullanmalıdır.
YENİ TÜRKİYE 82/2016
25- EBU GUREYB HAPİSHANESİ
Saddam rejimi döneminde, Bağdat’ta bulunan hapishanede, rejim muhaliflerinin tutulduğu, işkence edildiği ve sorgulandığı; sonrasında ise Saddam rejiminin, ABD tarafından
yıkılmasından sonra bu kez de işgal kuvvetlerine karşı direnen, Iraklıların (değişen bir şey
olmadı canı yanan hep Iraklılar oldu) insanlık
dışı muamelelere tutulduğu ve işkence edildiği hapishanedir.
26- EHLİLEŞTİRME Stratejik öneme
haiz, küresel bir gücün (petrol, su, doğal gaz
gibi) kontrolünü, coğrafî ve politik unsurlarla, silahlı gücün de yardımlarıyla ele geçirerek
rakiplerini dize getirmesi. Bu güç unsurları ile
diğerlerine istediğini yaptırmak için üstünlük
sağlayarak yola getirme yöntemi. ABD’ nin
Basra ve Körfez petrol sahasını ele geçirerek
AB, Rusya ve Çini etkilemesi ve gücü kontrol
ederek iktidarını tanımalarını (iyiliksever hegemonyasını) sağlamak gibi amaçları vardır.
ABD, bu ehlileştirme gücünü teröre borçludur.
27- EISENHOWER DOKTRİNİ Süveyş Kanalı Krizinin (1956) etkisiyle, Arap
dünyasında SSCB kurtarıcı rol oynayarak
bölgede etkinlik gösteren ana karakter olmasından sonara Ortadoğu’da, ABD çıkarlarının stratejik olarak önemini etkileyen bir
durum ortaya çıkmış oldu. SSCB’nin nüfuzu, bölgede artmaya başlayınca, 5 Ocak 1957
de ABD, Eisenhower doktrinini uygulamaya
başladı. Doktrinin kongreden, Arap ülkeleri
istemesi hâlinde, bağımsızlıklarının korunması, ekonomik kalkınmalarının sağlanması
ve komünist devletlerden gelecek tehditlere
karşı, Amerikan ordusunun kullanılabilmesi
için yetki istendi. Bu yetkiye dayanarak, günümüzde ABD’nin, Araplarla yaptığı anlaşma sonucu, Ortadoğu’ya fiilen yerleşmesinin
önü açılmış oldu. Kongre onayından sonra,
bu ülkelere 200 milyon dolarlık malî yardım
yapıldı. Bağdat paktı üye ülkeleri, Ankara’da
toplanarak bu doktrini onayladılar.
Irakta Saddam rejimine, İran da Şah
dönemine neden olan girişimler ve sonuçlarının bakiyesi, Araplara çok pahayla geldi sanırım. Bu doktrini ilk kabul eden ülke Lübnan
olmuştur. Daha sonra Mısır, Suriye, Ürdün
ve Suudi Arabistan’da bu doktrini kabul ettiler. Mısır hariç, şimdi bedelini ağır ödeyen
diğer ülkelerin durumuna bakınca, Eisenhower doktrinin nelere mal olduğunu daha
açık olarak görebiliriz. Öyle görünüyor ki Suriye bunun bedelini gelecekte en ağır ödeyen
ülke olacaktır. Bunu daha sonra izleyen ülke
ise Arabistan olacağa benziyor. İran ise en
kârlı çıkacak ülke olacaktır. İran’a yapılacak
her müdahale, İran’ın bölgede etkin bir ülke
olması için gücüne güç katacaktır. Tüm Şiilerin tek çatı altında birleşmesini doğuracak
ve bu politika sonucu ABD, bölgede giderek
daha da kalıcı olacaktır. Bu doktrin ile sonuç
olarak ABD, Türkiye’den, Pakistan’a kadar
olan coğrafyada güvenli bir bölge oluşturmak istemiştir. SSCB’yi yeşil hat ile çember
altına almak ve kontrol etmek de bir diğer
amaçtır. Üç ana doktrin (Marshall, Truman
ve Eisenhower) ile ABD, 1960’ lardan sonra
28- EL-CEZİRE Yarım ada, yaygın
olarak anlamı ise “Arabistan” dır.1996’ da
Katar’dan tüm dünyaya yayın yapan TV kuruluşunun adı. Usame bin Laden, tüm yarım
adayı kaplayan devletleri; Suudi Arabistan,
Yemen, Kuveyt, Umman, Bahreyn, Katar ve
BAE’yi, kapsayan bu coğrafyaya, Hz. Muhammet’in yarımadası anlamında “Cezvat-ü
Muhammet” demektedir. Bu deyim ile el-kaidenin ileri ki dönemlerde bu 7 (kız kardeşte
denir) devletin tek çatı altında bir araya gelmesini ima ettiği düşünülebilir.
29- EL-FETİH Hareket-üt tahrir el-Filistiniyye. Filistin Kurtuluş Örgütü/hareketinin kısaltılmış şekli ile tersten okunuşundan
(Arapça aslından) meydana gelen türetilmiş
isimdir. Bu örgüt FKÖ’nün alt yapılanması
olup, eylem tarzı açısından farklılıklar göstermektedir. 1987’de örgüt kurulmuştur.
FKÖ’nün en etkin grubudur. Arp-İsrail savaşının en buhranlı döneminde, 1 Ocak 1964
de kuruldu. Örgütün Merkez Komitesi Başkanı Yaser Arafat (1987) idi. El-Fetih Ortadoğu’ya gerillalar ihraç eden Marksist bir örgüttür. Türkiye deki gerilla faaliyetlerinde en
önde gelenler el-fetih’in gerilla kamplarında
eğitim (ünlü bir gazetecide var) görmüşlerdir.
PKK’nın da önde gelen birçok eski lider ve
eleman kadroları bu kamplarda eğitim gören
gruplardandır. Bu arada PKK, her ne kadar
başlangıçta halkların bütünlüğü için mücadele eden Marksist devrimci bir örgütten eğitim
almış olsa bile, adı Mao’cu Fraksiyon/hizip
olarak çıkmıştır. Fakat aslında etnik kökene
dayanan Faşist bir yapı sergiler. Çünkü komünizm ideolojisi asla etnik kökenler üzerine
kurulu bir hareket değildir. Etnikler daha çok
Nasyonalizm İdeolojisini temel alan Alman
faşistleri olarak bilinirler. Bunlar etnik bir
yapı oluşturmak istiyorlardı ve Yahudi ırkını
hedef alıyorlardı. PKK ise aynı nedenlerle
Türk halkını hedef alan bir eylem tarzı sergilemekle bunlarla benzer /ortak yapı sergilemektedirler.
30- EL KİAN Arapça da söylenmekten
kaçınılan şey anlamında olup, (İsrail’in) onun
mevcudiyetinden ve söz edildiğinden bahsederek, (İsrail hakkında) adı anılmadan kast
edilen imalı/şifreli isim. Pratikte anlamını
bilenler “el kian”‘dan İsrail’i anlar, bilmeyen
anlamaz. Türkçe de “adı lazım değil “ gibi bir
anlamı vardır.
31- ENTEGRE OLAMAMIŞ BOŞLUK Non-Integrating Gap. Karayipler, Afrika’nın büyük bir kısmı, Balkanlar, Orta Asya,
Uzak Doğu, Güneybatı Asya ve Güneydoğu
Asya ülkelerinin oluşturduğu küreselleşememiş devletler. Toplam popülasyon yaklaşık
2 milyardır. Barnett’e göre küresel terör bu
bölgelerden kaynaklanmaktadır. Barnett’a
göre bu ülkeler küreselleşememiş ülkelerdir.
Karayipler, Afrika’nın çoğu bölgesi (BOP’a
dâhil olan bölgeler) Balkanlar, Ortadoğu,
Orta Asya, Uzak Doğu, Güneybatı Asya ve
Güneydoğu Asya coğrafyasıdır. Şimdi bu
boşluğun içini, BOP Pojesi ile doldurmak
istiyorlar. Tabi ki terörü de kullanarak. BOP,
terör ile manipüle edilen bir doktrindir. Türkiye nin çok dikkatli olması gerekmektedir.
Çünkü Türkiye bu tanım içerisinde “sınır
devletler” grubuna dâhildir. Terörün yayılma
seyri bu devletler üzerinden yapılmaktadır.
73
32- FİLİSTİN DEMOKRATİK HALK
KURTULUŞ CEPHESİ 1965 de, Nazif Havatme’nin kurduğu en sol uçtaki Marksist
Leninist örgüt. Ayrıca Troçkist’in, 4 ncü Enternasyonal çizgideki sürekli devrimini de
önerirler. Sovyetlerin ve Çinin de desteğini
almışlardır.
33- FİLİSTİN HALK KURTULUŞ
CEPHESİ George Habbaş’ın liderliğinde
kurulan tedhişçi gerilla örgütüdür. George
Habbaş, ABD de eğitim görmüş ve siyasî olarak Troçkist ve Mao eğilimli bir yol /politika
takip etmiştir.
34- FOSFOR BOMBASI (AHTAPOT)
İçerisinde 150-200 “grenad fosfor” kimyasalı
bulunan patlayıcı. Yerden birkaç yüz metre
yüksekte patlatıldıktan sonra 200 parçaya
YENİ TÜRKİYE 82/2016
dünya dış politikasında çok etken /aktif rol
oynamaktadır.
ayrıldığından meydana gelen şekil yüzünden
halk tarafından “ahtapot “ bomba adı verilmiştir. Yoğun bir sis/duman yaydıktan sonra,
yanarak etrafa zarar vermektedir. İsrail tarafından geliştirilmiş olan bu bomba, ilk olarak
2006 yılında Lübnan’da kullanıldı, daha sonra ise Gazze şeridinde kullanılmıştır. Misket
bombası kadar tehlikeli bir bombadır (Bkz.
Pudra bombası).
YENİ TÜRKİYE 82/2016
74
Fosfor bombası, daha çok gizlenmiş
hedefleri açığa çıkarmak için kullanılmak
amacıyla üretilmiş olmasına rağmen, İsrail
ordusu bu bombayı Gazze (Ocak 2009) işgali
sırasında, sivil halk üzerinde deneyerek kullanmıştır. Yakıcı ve yanıcı olan fosfor elementi hava ile temas hâlinde yanmaktadır. Temas
hâlinde olan, canlı-cansız her şeyi yakacak
tahrip gücüne sahiptir. İnsan derisine nüfuz
etmesi hâlinde, yanarak deri içlerine kadar
hasar verebilmekte, hatta göğüs gibi bölgelerden içerilere geçerek iç organları yakmaktadır. Nefes yoluyla geçmesi durumunda ise
nefes borusu sistemi çökmekte ve kesin ölüm
hâli oluşturmaktadır. Korunmak için, mümkün olan en uzak kapalı bir alana sığınmalı ve
teması hâlinde hava ile irtibatı kesilmelidir.
Soğutarak yanması engellenemediğinden, ilk
yapılacak şey varsa köpüklü yangın söndürücü ile yoksa ıslak bir bez ile üzeri kapatılarak
hava ile teması engellenmelidir.
35- GAZZE ŞERİDİ Arafat’ın vefatından sonra, ikiye ayrılan Filistinliler, Hamas
ve El Fetih örgütleri olarak kendi içlerinde
örgütlenmeye başladılar. Haziran 2007 de bu
iki örgütün aralarında çok şiddetli savaş yaşanmıştı. Sonuç olarak Hamas Örgütü Gazze şeridine sığınarak orada kendi yönetimini
kurmuş oldu. Bunda Filistin Başbakanı İsmail Haniye’nin rolü büyüktür. Birliği sağlayamayan Haniye, Hamas üzerindeki kontrolünü kaybetmişti. Hamas, Gazze’de ilk önce
“El Aksa” (o zamanlar Hamas Sözcüsü Sami
Ebu Zühri’dir) radyosunu kurarak bağımsızlığını ilan etmiş ve kendi yönetimini oluşturmuştur. Bunun üzerine Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, Hamas’ı darbe yapmakla
suçlamış ve hükümeti feshetmiştir. Batı Şeria
ve Gazze’de sıkıyönetim ilan etmiş, fakat alınan kararları bir türlü uygulatamamıştır.
Hamas, Müslüman Kardeşler Örgütünün Filistin kolu olarak 1987 de kurulmuş
bir örgüttür. Hareket El Mukavemet El İslamiye” yani, İslamî direniş örgütüdür. Daha
çok, sosyal yardımlaşma ve İsrail direnişiyle
kendini ispat etmiş ve halkın sevgisini de kazanmıştır. 2006 seçimlerine, mevcut Filistin
yönetiminin yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle
itiraz eden Hamas, El Fetih’e karşı savaşmış
ve Gazze’de üstünlüğü ele geçirmiştir. Filistin’in 72 bin kişilik Polis gücüne karşın, Hamas’ın Gazzede 3 bin kişilik silahlı gücü vardır. Hamas seçimle iş başına gelmiş ilk terör
örgütüdür. ABD, AB ve İsrail’in terör örgütü listesinin en başlarında yer alır. Sivillerin
öldürülmesinde de rol oynamış, fakat daha
sonra yasal yollara başvurmaya (seçimlerden
sonra) başlamıştır. Şu anda Türkiye yönetimi, Hamas’ı yasal bir örgüt olarak görmektedir.
36- GELENEKSEL INEGALITARIAN SİSTEM Bir sosyal sistemde, gelenekçilik yapısı içinde oligarşik ve eşitsizlik (inegalitarian) hâkimdir. Irak (körfez savaşından
önce, Saddam döneminde), Suriye, Suudi
Arabistan gibi yönetimler buna örnektirler.
Az sayıda kişinin (Suudi ailesi, Baas partisi
üyeleri gibi) refahı söz konusudur. Liderlik
mücadelesi görülmez. Toplumsal/sosyal katılım mekanizmaları zayıf olup, ilişki düzeyi çok az seviyededir. Rejim değişikliği için
çaba gösterilmez. Devletçilik yapısı zayıf olan
halkların, kabile yönetimine örnektirler. Bu
ülkeler gelenekçi yapıdadırlar. Eşitsizlik ve
oligarşik yapıları devam eder. Az sayıda bireyin refahı ve ayrıcalığı söz konusudur. Bunlarda hükümet ve ordu çevresindeki kişiler ve
bunlara yakın olanlardır. Liderlik mücadelesi
yoktur. Yönetim daha çok babadan oğula geçen bir sistemdir. Toplumsal katılım görülmez
ve hükümet dışı oluşumlar yoktur. Ekonomik
ve sosyal refahın devamı sağlandığı sürece,
rejimi zorlayacak bir tehlike ve çaba oluşmaz.
37- GERİLLA KAMPLARI Soğuk savaş döneminde Gerilla ve tedhişçilerin yetiştirilmesinde Sovyetler (Moskova) karmaşık bir
taktik uygulamaktaydı. Ortadoğu’nun Arap
gerillaları, ilkin Latin Amerika da (Küba’da)
eğitildiler. Sonra Çekoslovakya’da, Ortadoğu’da ve daha sonra da Mısır-Suriye ve bir
sürede Ürdün’de kurulan Gerilla kamlarında eğitildiler. Bu gerillaların hedefleri İsrail,
İran, Türkiye ve Ürdün’dü. İran ve Türkiye
için etnik ihtilalci motifli Kürtçülük hep ön
planda tutulmuştur. Yani bugünkü PKK terörü, Türkiye’nin başına Soğuk Savaş döneminde örülen bir çoraptır. Yeni değildir.1960’
lardan sonra üzerinde çalışılan bir tezdir.
Sovyetlerin, öğretimle maskeleyerek Afrika,
Orta Doğu ve Güney-Kuzey Amerika’ya, Kanada’ya gerilla yetiştiren okulları Moskova da
17 Kasım 1960 da kurulan “Patrica Lumumba
Dostluk Üniversitesidir” (Sayılgan:1960). Buradan mezun olan çok sayıda Türk vatandaşının da olduğu bilinmektedir.
38- GETTO (GHETTO) M.Ö 597’de
Babil Kralı II nci Nabukodonosor, Yahudileri
Kudüs’ten zorla Babil’e getirmesi sonucunda
oluşan ve çağlar boyunca yeni bir oluşuma neden olan yerleşim tarzı zamanla tecrit edilmiş
lokal yerlerde yaşamaya zorlanan Yahudiler,
daha sonra 1526’da Venedik’te aynı kadere
maruz kalarak, bu seferde “Onlar Meclisi”nin kararıyla, etrafı kapalı ve şehirden yüksek
duvarlarla ayrılmış olan mahallelerde zorla
yaşamaya maruz bırakılmışlardır. Getto, bu
Yahudi Yerleşkesi’ne verilen addır.
Eş anlamlı olarak Avrupa’da Juderia ve
ghetto; İslam dünyasında ise “mellah” adını
almıştır. ’Mellah” günümüzde “Mahalle” kelimesinin türediği kök kelimedir ve “tek tipleşme” olarak tanımlanmaktadır. Yakın geçmişe
kadar, Avrupa devletlerinin birçoğunda orta
çağdan 20 yy. ilk çeyreğine kadar uygulanan
tecrit edilmiş Yahudi mahalleleri. İlk olarak
bu kavram Venedik’te ortaya çıktı. Venedik
şehrinin Baruthane mıntıkası, Yahudi yerleşim merkeziydi. Bu merkezin sokaklarının etrafı surlarla çevrilmişti. Günümüzde ise aynı
muameleyi Yahudiler, Filistinli Müslümanlara
mahallelerin etrafına kalın duvarlar çekerek
uygulamaktadırlar. Ne tezat değimli? Bu surlarla çevrili gettolarda sadece giriş ve çıkış
kapıları vardı. Gündüzleri çalışan Yahudiler
geceleri tekrar bu gettolara dönmek zorundaydılar. ’Juden glocke” Yahudi çanları, geceleri dönüş vaktini bildirmek için çalınırdı.
Günümüzde Getto uygulaması, Ambargo adı
altında uygulanmaktadır. Yine bu uygulamayı
şimdilerde Yahudiler kullanmaktadırlar. Hem
de biraz farklı olarak, sadece tek kapıdan giriş çıkış yaptırarak.
75
39- GÜVENLİK ÇİTİ / DUVARI Batı
Şeria ve Gazze topraklarını tecrit etmek, gettolaştırmak ve İsrail topraklarına geçişi engellemek için, İsrail Devleti tarafından 20032004 yıllarında sınırlara yerleştirilen yüksek,
bombaya dayanıklı ve elektronik gözetleme
sistemi ile sürekli taranan, beton bariyerlerdir.
40- HAÇLI SEFERLERİ Fransızca’da
“Croix”(haç) kelimesinden gelir. XI nci ve
XII nci yy. larda, Batılı fanatik Hristiyanlarca ve kilise tarafından organize edilen, kutsal
yerleri Müslümanlardan geri almayı amaçlayan kitlesel terörist harekettir. Bu hareket, 8
nci yy.’dan 10 ncu yy.’a kadar otuz dört, 11
YENİ TÜRKİYE 82/2016
Hizmetlerde özel sektörün ağırlığı görülür. Sistem içerisinde terör açısından bir
tehlike, refah düzeyi ile görülebilir. Bu sistemde terör örgütlerine kendilerine dokunmamaları için el altından yardım yapma eğilimindedirler. Fakat ülke bu konuda belirleyici
bir politikaya sahip değildir. Ortadoğu ve Afrika’da rastlanan bir sistemdir. Petrol zengini
ülkelerde ağırlığı vardır. Çıkarları için terör
gruplarına yardım edebilirler. Komşuluk ilişkileri ve manevi değerlere bağlılık zayıftır.
Atalardan kalma deforme olmuş gelenekleri
sürdürme eğilimi nerede ise devlet politikaları olmuştur. Müslüman görünseler bile, İslam’ın reddettiği “atalar’’ (putlaştırılan) hegemonyasının etkisi altındadırlar.
nci yy.’da ise yüz on yedi defa10 tekrarlanmış,
şiddet ve anarşi uygulanarak, İslam topraklarında tarihin en şiddetli ve gaddar terörü
estirilmiştir. Bu terör belasından kadın-çocuk
ayırt etmeyenlerin şiddetinden hayvanlar,
hatta kütüphanedeki kitaplar bile nasibini
almışlardır. Tarihin bilinen ilk devletler arası
terör örgütü “Haçlılar” dır.
YENİ TÜRKİYE 82/2016
76
İlk dini içerikli/radikal köktenci bu
terör harekâtı sonucunda milyonlarca insan
dinlerine (Müslüman ve Yahudiler daha çok)
bakılmaksızın öldürülmüş, kitaplar yakılmış,
ibadet haneler yıkılmış, hastaneler tahrip
edilmiştir. Haçlı seferleri deyimi ilk olarak
1577 de Kudüs’ün 1099 da işgali sonucu
Müslüman ve Yahudi sakinlerinin Hristiyan
teröristleri tarafından katledilmesini ifade
etmek için kullanılmıştır. Bu açıdan bakınca
Haçlı Seferleri, zamanda ilk belgeli/tescilli
“Jenosit “ soykırım olarakta tarihe geçirilmelidir. Bu soykırımı destekler nitelikteki dua/
söylem, Papa III ncü (1198-1216) Innocentius’dan gelmektedir. Papa, Piskoposları takdis
ederken bakınız neler diyor; “...bak, bugün
seni ulusların ve kralların üstüne çıkardım.
Görevden almak, yıkmak, baş eğdirmek, diz
çöktürmek, devirmek, yapmak ve atamak
için...’’11. 1786 da ise halk düşmanına karşı
saldırgan hareketleri ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır. En son olarak 11 Eylül
2001 yılında ABD Başkanı G. W. Bush tarafından, El-Kaide terör örgütünün kanlı eylemine karşılık olarak, İslam dünyasına karşı
ilan edilmiştir. Hatasını anlayan Başkan daha
sonra çark etmiştir.
41- HAMAS Hareketü el-mukavemeh el-İslamiyyeh. İslam direniş hareketinin
baş harfleri.1987 de Müslüman Kardeşlere
bağlı olarak kurulan alt birimlerden biri/şubesidir. Aynı adla Cezayir’de ılımlı bir siyasi
parti vardır. Hamas ve Filistinli cihat grupları,
Sünni İslamcı gruplardır. Gazze ve Batı Şeria
da örgütlenmişlerdir. Filistin İslami Cihadı
1979 da, Hamas ise 1988 de Filistin’de kurulmuştur. İzzettin el-Kasım Hamasın askeri
kanadını oluşturur. Hamas, bölgede yaptığı
sosyal çalışmalarla ve yardım faaliyetleri ile
Filistinlilerin desteğini kazanmıştır. Operasyon sahaları İsrail, West-Bank ve Gazze
bölgeleridir. 1000 den fazla örgüt üyesi vardır. Hamas, dini (Şia), milliyetçi ve ayrılıkçı
çizgide olan bir örgüttür. Son eylemleri 26
Kasım 2006’dır. Finansal kaynakları İran ve
diğer İslami kaynaklardan gelen yardımlar ve
ticari Arap girişimler (tekstil, gıda, inşaat ve
Sığır yetiştiriciliği) den elde edilir. Hizbullah
ile de bağlantıları olduğu biliniyor. Hamas’ın
Ruhani Lideri 1960’larda İslam kardeşliğini
tesis eden, Şeyh Ahmet Yasin ‘dir. Yasin 1973
de İslam Merkezini kurdu.
Bu kuruluş şemsiye gibi tüm Gazzede
Filistinli Müslümanları tek çatı altında birleştirmeyi amaç edinmişti. 1980 den sonra,
Yasin’in ideolojisi üzerinden, İsrail’e karşı
radikal bir yapılaşmaya dönüşmeye başladı.1987’de ilk intifada patlak verince, bu İslam kardeşliğinin politik silahlı kanadı olan
Hamas’ta böylece kurulmuş oldu. Hamas,
akabinde resmî politikasını da açıkladı. Tüm
İsrail ve Filistin bölgesinde, İslamî bir devlet
kurmak amacıyla mücadeleye başladı. Bunun
yolu “Cihat’’tır. Arafat’ın (PLO–Palestinian
Authority) seküler yapısına karşı, Hamas İslamcı/dinci motifli bir örgüt olarak tanınmaya
başlandı. İsrail ile politik görüşmelere şiddetle karşı çıkmaktadır. Eylem tarzı intihar bombacıları ve roket saldırıları şeklindedir. 581
eylemde 2.906 yaralı ve 603 ölüme neden olmuştur. Hedefleri, % 85 ile sivil halkın mal ve
canları olmuş, % 4 ile de taşıma ve ulaşım da
yara almıştır. Ocak 2006 da seçimlere girerek
132 sandalyenin 76’sını kazanarak şok yaratmıştır. Yeni şekli ile seçilmiş ve yasal bir parti
pozisyonundadır. Hamas politikası gereği,
İsrail’e karşı hâlâ sert tarzı/üslubu ile karşı
durmaktadır. Aktif milislerini (Polis olarak)
muhafaza etmektedir. 2006 sonbaharında
el-Fetih ile çatışmaya başlamıştır.
(10)‘’Deniz Ülke Arıboğan ‘’Uluslararası İlişkiler Düşüncesi’’ Bahçeşehir Ü.Yayınları,2007 Haziran. s.74 (Leo Huberman, age/’’Feodal toplumdan Yirmi birinci Yüzyıla ‘’ İstanbul, İletişim yayınları,
1995, s.29 )
(11)D. Ülke Arıboğan age.s.75 (Bertrand Russel ,’’Batı Felsefesi Tarihi; İlkçağ, Ortaçağ, Yeniçağ’’, İstanbul, Say Y.,1983.,s.425)
43- HRİSTİYAN ELÇİLİĞİ TARİKATI Evangelist seçkinlerin oluşturduğu “İsa
için kampüslerde Haçlı seferi” adlı aşırı dinci/
fanatik bir örgütlenmedir. Özellikle ABD’ de
Washington ve New York’ta ki Hristiyan yabancı diplomatlar, devlet adamları ile askerleri ve ataşeleri Evangelist çizgide bir araya
getirmeyi amaçlar. Bu tarikat BM tarafından
resmen tanınmaktadır. BM binalarına rahatlıkla girip çıkarlar. Türkiye de görevli General
Peter Sutton ile gündeme gelmişti. Bu olay
ABD’de din ile devlet işlerinin iç içe olduğunun bir kanatıdır. Çünkü 2004 yılında çekilen
bir bağış kampanyası videosunda Peter Sutton dâhil, 7 ABD’li üst rütbeli subay üniformalı olarak görüntü verip bağış için kampanya yapmışlardı.13
44- HİZBULLAH 1982 yılında İsrail’in Lübnan’ı işgal etmesiyle, İran’daki İslamî
devrime inanan Lübnanlı Şia din adamaları
tarafından kurulan “Allah’ın Partisi/hizbi” adlı
silahlı mücadele örgütüdür. Özellikle İsrail’e
karşı yaptığı savaşla gündeme gelmiş olan
bu örgüt, İsrail’in baş hedefi durumundadır.
’Allah’ın Partisi” anlamına gelen Hizbullah
1982’de kurulmuştur. Amacı ise, İsrail’in
Güney Lübnan işgaline karşı direnmek ve
savaşmak olan Hizbullah’ın, askeri ve sivil
kanatları da vardır. Lideri , Şubat 1992 de öldürülen Şeyh Abbas El Musavi’nin halefi ve
Partinin Genel Sekreteri olan Hasan Nasrallah’ dır. Yeniden yapılanma kampanyası ve Şii
bölgesinin ekonomik olarak kalkınması çalışması yapan sivil kanadında şu faaliyetler de
gözlenmektedir; Medya (El Manar uydu TV,
El Nur radyosu ve Kubt-ut Allah adlı dergi)
eğitim, sağlık ve siyaset. Siyasî olarak Lübnan Parlamentosunda 128 sandalyenin 23’ü
Hizbullah’a aittir. Askeri kanadın faaliyetleri
ise; El Mukavvama El İslami’ye ve Filistin
İslamcı Hamas Örgütü ve Mazlumların Örgütü’nün de bulunduğu tanınmamış grupları
desteklemekle suçlanmaktadırlar. El Muka-
vama silahlı direniş kolu, 1990 da imzalanan
Lübnan’daki yerli ve yabancı tüm milislerin
silahsızlandırılması anlaşması olan “Taif Anlaşması’nı ihlal etmiştir. Dünya da üzerinde
hâlâ terörist olup olmadıkları konusunda
tartışmalar olan ender örgütlerden biridir. Terörist diyen ülkeler; ABD, İngiltere, Hollanda, Kanada, İsrail, Avustralya, Avrupa parlamentosu.14 Hemen her İslam ülkesinin kendi
Hizbullah’ı vardır. Fakat literatürde asıl kabul edileni 1982 de kurulanıdır. İslami cihat
ve direniş tarzı eylemleri ile dikkat çekmiştir.
Operasyon merkezleri Lübnan’dır.1000 den
fazla üyesi vardır. Ayrılıkçı, milliyetçi ve dinî
çizgiyi takip eder. En son bilinen eylemleri 7
Nisan 2005’dir.
Finansal kaynakları İran ve Suriye’dir.
Dünya genelinde para operasyonları yaparlar.
Anlamı “Allah’ın Partisi’’ dir. Farklı radikal
Şia örgütleri tek çatı altında toplayan bir yapıya sahiptir. Felsefi olarak da İran’a bağlı olduğu bilinir. 1982 de Lübnan’ın Bekaa (PKK’lı
gerillalarda burada eğitim görmüşlerdi) vadisinde Şii, İran desteği ile kurulmuştur. Eylem
tarzları, İntihar bombacıları, adam kaçırma,
suikast ve gerilla savaşı şeklindedir.179 eylemde 1535 yaralı ve 836 ölüme sebep olmuşlardır. Hedefleri, % 18 ile diplomatik, %17
askeri, % 11 ile deniz askerleri, % 6 havaalanları, % 6 medya, % 5 eğitim kurumlarıdır.
Hizbullah’ın en popüler eylem tarzı
intihar bombacılarını kullanmasıdır. Nisan
1983’de Beyrut’ta, ABD elçiliğine karşı düzenlenen intihar saldırısında, 58 ABD ve
Lübnanlının ölümüne neden olmuşlardı.
Ekim 1983’de Amerikan deniz askerlerinin
barakalarına yapılan saldırılarda ise 241 ABD
askeri ile 58 Fransız askeri ölmüştü. Hizbullah’ın Avrupa’da, Amerika’da, Doğu Asya’da
ve diğer Ortadoğu ülkelerinde gizli hücre evlerinin olduğu ve yüksek profil (devlete ve orduya karşı) terörist eylem potansiyeline sahip
(12)Sadece Müslümanlar değil aynı zamanda Hintli Sihler içinde dâhildir. Gerçi Kiliselerde rahibelerde Türban takmaktadırlar. Sanırım bu ayrımda daha çok ateistlerin etkisi vardır.
(13)Milliyet gzt. 14.Ağustos.2007
(14)Global security, Reuters/Milliyet
77
YENİ TÜRKİYE 82/2016
42- HAVLUKAFA 1920’lerden günümüze ABD’de, türban takanlar12 için kullanılan aşağılayıcı terim.
olduğu bilgisine ulaşılmıştır. 1985’de Arjantin’de, İsrail büyükelçiliğini, 1994’de Buenos
Aires de Yahudi Kültür Merkezini, 1996’da
Suudi Arabistan/Dhahran’da Khobar Towers
Kompleksini bombalamışlardır. Dhahran’da
19 ABD vatandaşı ölmüş ve yüzlercesi yaralanmıştır. 12 Temmuz 2006’da Hizbullah,
İsrail sınırında 2 askeri kaçırıp, 8 ini de öldürmüştü. İran’dan yıllık aldığı 100 milyon dolarlık yardım , 10 bin civarındaki gerillasına
dağıtılmaktadır. Ayrıca, İran binlerce Katyuşka roketi de vermektedir. 34 gün boyunca bu
roketlerle İsrail bombalanmıştır. Sonunda,
11 Ağustos 2006’ da İsrail ve Lübnan arasında ateşkes antlaşmasına gidilmiştir. Bu süreç
içinde BM Barış Gücü Gözlemcileri, Hizbullah’ın silahsızlanmasını sağlayacaklardır.
YENİ TÜRKİYE 82/2016
78
45- ICG Merkezi Brüksel’de olan
Uluslararası kriz grubudur. Başkanı da Türkiye Uzmanı Hugh Pope’dir. Dünyadaki tüm
uyuşmazlıklar ve kriz bölgelerinde etkin bir
kuruluş olarak bilinir. Daha çok saha çalışması yapan, bağımsız bir stratejik araştırma
grubudur.18 Ağustos 2007 tarihli Milliyet gazetesinde Sami Kohen, köşe yazısında ICG
hakkında özetle şunlara dikkat çekmiştir; “…
görevi, Uluslararası anlaşmazlıkları, objektif
bir şekilde incelemek, yayınladığı raporlarla
ve yaptığı temaslarla krizlerin çözümlenmesine katkıda bulunmaktadır.” Bu kuruluş Kıbrıs ve Kerkük raporlarını da hazırlamıştır. Bir
diğer yayımladığı rapor ise “Türkiye ve Avrupa-Bundan sonraki yol’’15 adlı çalışmadır. Rapora göre, Hugh Pope’un deyişiyle Türkiye
“Bölgesel Aktör” dür ve Avrupa’nın geleceği
bakımından büyük bir öneme sahiptir. Rapor
40 sayfalık olup örgütün web sayfasında yayımlanmıştır16. Raporda dikkat çekici bölüm
“Türkiye, antlaşma, tarih, kurumsal yükümlülük, güvenlik ve ideolojik vizyon itibariyle
bir Avrupa ülkesidir.” ibaresidir. Ayrıca AB’ye
tavsiyelerde bunarak şu 3 konuya dikkat çekmektedirler:
1- Türkiye’yi boş bırakmayın,
2- KKTC’yi destekleyin, teması arttırın,
3- ABD’ye ise şunu deklare ederek,
“Kürtlerin bağımsızlık yanlısı hareketlerine
karşı tavır alın.” der.
Anlaşıldığı kadarıyla, H. Pope krizin
davul seslerini önceden işitebiliyor ve AB ile
ABD’yi de uyarmayı ihmal etmiyor.
46- IDF İsrail Savunma Kuvvetleri.1982’de FKÖ ile yaşanan Beyrut çatışması
(3000 sivil Filistinlinin öldürüldüğü katliam
için) ve IDF’nin Cenin Kampı Kuşatmasına
dair İnsan hakları izleme teşkilatının raporunda ki işaret edilen dip nottaki web sayfasına bakınız.(17)
47- IRAK İSLAM ORDUSU El Ceyşül İslami Fil-Irak. 2004 Suudi destekli Vahabi’lerin finansörlüğünde kurulmuştur. Şiddete dayalı eylemlerle kendini göstermiştir. İlk
eylemi, savaş karşıtı İtalyan gazeteci Enzo
Baldoni’yi öldürmek olmuştur. El-Kaideye
yakın durmaktadır.
48- IRGUN Lideri Raziel olan, Siyonist ve revizyonistlerin kurduğu terör örgütü.
Asıl ismi; Irgun Levmi’dir. (1945) Filistinli
sivillere karşı toplu katliamları ile tanınırlar.
49- İSLAM DİSKURU Milliyet (2007)
Meral Tamer köşesinde çıkan “Asyalı Müslümanlardan, Batı’nın İslam diskuruna isyanı”
köşe yazısında geçen bu kelimenin anlamı;
“diskur” Söylev, nutuk yani İslam Söylevi’dir.
Diskurun bir diğer anlamı ise argoda, nutuk
verir gibi konuşmaktır. Kısaca yazının özeti
“Medreselerden mezun Müslüman terörist
yok ama en ünlü Amerikan üniversitelerinden mezun olanlar var’’dır. Davos kitapçığında oturum şöyle tanıtılmış: “Güneydoğu
Asya’daki Müslüman ülkeler ‘Endonezya,
Malezya ve Filipinler” radikal İslam’a sıfır tolerans gösterdikleri hâde küresel cihat hareketi Güneydoğu Asya’yı teröristlerin gösteri
alanı hâline getiriyor. Ortadoğu’daki medreselerde eğitim görerek radikalleşen gençleri(15)Turkey and Europe: The Way Ahead, Europe Report N°184, 17
August 2007
(16)http://www.crisisgroup.org/home/index.cfm?id=5021&l=1
(17)www.hrw.org/press/2002/05/jenin0503-prin
“Toplantıda yer alan ülke konuşmacıları: Filipinlerden Dışişleri Bakanı Alberto
Romulo, Malezya’dan İslam’ın Kız Kardeşleri’nin Başkanı Enver Zayna, Amerika’daki El
Ferah Mescidi’nin İmamı Faysal Abdül Rauf
, Boston Ünv. den Uluslararası İlişkiler Merkezi Direktörü Hüseyin Hakkani vd. var. Batılı gazetecilerin bu kışkırtıcı sorularına cevap
Enver Hanımdan gelir “bu medreselerle ilgili ön yargıdan bıktım artık. Medreseler den
çıkan tek bir uluslararası terörist gösterebilir
misiniz bana? Ama ben size ABD’nin en iyi
üniversitelerinden mezun olmuş teröristleri
sayabilirim. En ünlüsü de diplomalı Mühendis Usame bin Ladin. Eğer teröristleri ille de
eğitim gördükleri kurumlarla ilişkilendirmek
istiyorsanız, Amerikan üniversitelerindeki
eğitim sistemini sorgulamanız gerek, medreselerinkini değil. Uluslararası teröristler Batılı değerlerle yetişmiyor, interneti mükemmel
kullanıyorlar.’’
50- İSLAMOFOBİ İslam korkusu. Gelişmelere bakınca, Batının makûl bir düşman
görme/yaratma hezeyanı/ön savı gereği, yine
İslam’ı kendi (Batı felsefesi, Yunan Ahlâkı ve
Roma Hukukunu) ideolojilerini kabul ettirme çabası dâhilinde bir araç olarak kullananların ürettiği alegorik terim. Günümüzde politika ve güvenlikle ilgili olarak terminolojiye
girmiştir. Aslında Batı, İslam’dan çok, İslam
adına hareket ettiğini söyleyen radikal muhafazakâr gruplardan korkmaktadır. Bu terimin
ortaya koyduğu kavram psikolojik bir etkiye
sahiptir. Bu yönüyle hem batıyı, hem de bu
grupları etkilemektedir.
51- İŞKENCE UÇAKLARI Bu uçaklar, ABD’nin terörle savaş adı altında her
türlü yasa ve hukuk dışı uygulamayı, meşrulaştırma çabalarının sonucunda, yasaların geçerli olamayacağı metaforuyla hareket
ederek, (uçuş sahası) atmosferi dahi çıkarı
uğruna kullanma politikasının ürünü uçaklardır. Teknoloji el verdiğinde bu uygulamayı
ve metodu, uzayda da yapacağının bir işareti
olarak kabul edebiliriz. İngiltere’de “Mail on
Sunday” gazetesi, 20 Haziran 2004 (Edinburgh Airport), 13 Kasım 2004 (Prestwick
Airport) ve 16 Eylül 2005 (Glascow Airport)
tarihlerinde, 3 CIA-ABD uçağının, İngiltere
havaalanlarını kullandığını yazmıştı. Gazete
haberinde; “Araştırmalarımız, CIA’nın kiraladığı uçakların, yetkililerin hiçbir müdahalesi
olmaksızın İngiltere’ye indiğini gösteriyor.”
demiştir.
Bilindiği gibi CIA, terörist diye yakaladığı şüphelileri gizli sorgu ve işkence merkezlerine (17 adet olduğunu yazmıştık Bkz. İşkence merkezleri) naklederken, İngiltere ve
Almanya’da ki askeri havaalanlarını rahatça
kullanmıştır. İngiltere havaalanları bu amaçla
210 kez kullanılmıştır. Alman “Der Spiegel”
dergisinde, Alman hava sahasında bu amaçla
işletilen 437 uçağın olduğunu yazmıştı. Dergiye göre, CIA uçakları en fazla Frankfurt, Berlin, Ramstein olmak üzere 2002 yılında 137
ve 2003’de 246 kere, Alman hava sahasını ve
hava limanlarını kullanmışı18. 06.07.2007’de
Radikal gazetesi web sayfasında “Maskeli
işkencecilerin ve usta pilotların” Gulfstream‘leri toplam 12 bin uçuş yaptı. Bu uçuşlar
sırasında ve teslim noktaların da ‘tutsaklara’
korkunç işkenceler yapıldı’’ şeklinde haber
yayınlayarak, Türk kamuoyunun dikkatlerini
çekmişti.19 Aynı haberin devamında “N379P/
N8068v” kuyruk numaralı Gulfstream uçağının, 2002 ve 2005 tarihlerinde 8 kez İstanbul
Atatürk ve Sabiha Gökçen, Diyarbakır, Antalya ve Adana İncirlik Askerî Havaalanına
indiğini yazmıştı20.
52- JIHAD WATCH ABD, “Anti-terör
bloğu”21 olarak bilinen grubun adıdır. İslam
aleyhine çalışan grup, onu aşağılayan terimleri üretmekle ve video sunumları yapmakla
(18)http://www.gazeten.com/cia/işkenceucakları
(19)www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=ktp&haberno=6541
(20)Aynı konuda bir de kitap vardır. Yazarı; Stephen Gry Çev. Zuhal
Bilgin. Encore yayınları 2007, 367 sayfa)
(21)www.jihadwatch.org
79
YENİ TÜRKİYE 82/2016
niz, siyasî liderler için sorun yaratmıyor mu?
Gerek günlük hayatta gerekse siyasette İslam’ın etkisini arttırmasına nereye kadar izin
verilecek?
ünlüdür. İslami Faşizm, Şer Ekseni, Gizli Cihat gibi terimleri bu internet blog’u üretmiştir. Grubun sahibi /kurucusu Robert Spencer
adında bir ABD lidir.” “0 Noktası” da inşa
edilen caminin de gizli cihat sonucu yapıldığını iddia etmektedirler. ABD vatandaşlarını
etkileyerek, tüm Müslümanları “terörist” miş
gibi göstermektedirler.
53- KANDİL DAĞLARI Terör örgütü
PKK’nın istihkâm ettiği, yerleştiği ve lojistik
destek aldığı ve K. Irak’ta Talabani’nin kontrol bölgesinde olan dağlık yerleşke/mevkii.
Kandil Dağına Türkiye’den, Hakkâri bakış
yönünden bakıldığında sol tarafında İran, sağında ise Erbil görünmektedir. Kandil İran-Irak sınırı tarafından bölünmektedir. İran’da
en yakın yerleşim Piranşehir’dir. Dağın İran
tarafında PEJAK, Irak tarafında ise PKK teröristlerinin kampları vardır.
YENİ TÜRKİYE 82/2016
80
Türkiye’den kuş uçuşu 89 km, karadan ise yaklaşık 100 km’dir. Dağ beşgen alanı
235 km’ye 317 km’dir. Toplamda 3377 km²
alana sahiptir. Bu bölge Türkmenlerin yoğun
yaşadığı Musul, Kerkük ve Erbil’in İran tarafında Azeri Türklerinin yaşadığı coğrafyanın
tam ortasında bulunmaktadır. Olası harekât
için bu Türkiye açısından bir avantajdır22.
PKK’nın bölgede 6 kampı ve iki eğitim akademisi vardır. Mahsun Korkmaz akademisi
ve Haki Kare İdeolojik Eğitim Akademisi ile
bölgeye yakın diğer kampları ise; Metican, Sivi-zap, Berçala, Mezi Karyaderi Avaşin, Haysan ve Hakurk kamplarıdır. Kandil Dağında
yaklaşık militan sayısı 5000 ila 8000 (bölgedekiler de dâhil) olduğu sanılmaktadır. Dağda SA-7 füzeleri ve 13 Uçak savar mevcuttur.
Ayrıca 3000 Kaleşnikof, 10 bin el bombası,
242 roketatar bulunmaktadır. Buradaki özel
silahlı güç 2005 yılında kurulan HPG (Halkın Savunma Gücü)’dir. İran sınırımızdaki
3 kamp ise; Zağanos, Jerma Betna ve Kareleş’dir.23
54- KARA HÂKİMİYETİ TEORİSİ
İngiliz McKinder tarafından önerilmiş ilk jeopolitik teoridir(1918). Asya, Avrupa, Afrika
(BOP olarak ABD tarafından belirlenmiş
alana denk geliyor) bütününü, dünya adası
olarak belirleyen kurmadır. Batıda Volga, doğuda Sibirya, güneyde Himalayalar, kuzeyde
Buz denizi arasında kalan bölgeye de “Heart
Land” (kalpgah) adı verilmiştir. Kinder “kim
Doğu Avrupa’ya hükmederse Kalpgah’a hâkim olur. Heartland’a kim hükmederse,
Dünya’ya hâkim olur. Dünya adasına hükmeden ise dünyaya hâkim olur.’’ demiştir.
55- KENAR KUŞAK TEORİSİ (18931943) ABD’li N. J. Spykman’in; Dünya adasının kalpgahının Merkez bölgesine ve bu
bölgedeki (Ağırlıklı olarak Küçük Asya ve
Orta Doğu bölgesi) kaynak ve imkânlara sahip olanın dünyaya hâkim olacağını belirten
teorisidir. Bu Merkezdeki ülkeler ise; Doğu
Avrupa (AB’nin neden bu ülkeleri hemen
üye yaptığı anlaşılıyor), Türkiye, Irak, İran,
Pakistan, Afganistan, Hindistan, Çin, Kore
ve Doğu Sibirya’dır.
56- KİBUTİZM Filistin’deki Yahudi
yerleşimcilerinin kurduğu, sosyalist ve anarşist ideallerden esinlenen, çalışmalarının ve
ev içi düzenlemelerinin ortaklaşa paylaşıldığı,
tarımsal yerleşimler/komünler felsefesine verilen ad.
57- KİRLİ BOMBA 1. (CBRS) Düşük
frekanslı radyo dalgalarıyla uzaktan kumanda
modüllü, gama radyasyonu veya radyasyonlu
düşük modelli, fakat büyük çaplı etkiye sahip olan ve canlılar üzerinde ölümcül hasar
ve hastalıklar bırakan, insanları sağlığından
eden patlayıcılardır. Daha çok nükleer santral ve çalışmalardan oluşan radyasyonlu artık
maddelerden yapılırlar. Küresel stratejik savaş taktikleri sonucunda, adı konmamış bir
dünya savaşı yaşıyoruz. 3 ncü Dünya Savaşının, günümüz savaş araç ve gereçlerine bakılarak, tahminini yapacak olursak bu savaşın
çok acımasız ve vahşi, şiddetli geçeceğini söyleyebiliriz. Çünkü bu savaş tüm enerji ve teknolojinin kullanımını, öncelikle yok etmek ve
(22)www.youtupe.com Bkz.
(23)www.turkfederasyon.com/haberdetay.php?haber|kod=24 Bkz.
Savaşlar nasıl daha sınırlı olarak yapılabilir, kontrol edilebilir? Az fakat güçlü teknolojilerle daha vurucu silahlar yapılabilir mi?
Savaş ve silah teorisyenleri ve strateji uzmanları, artık “kazanılabilir” nükleer darbelerin
senaryolarını ve etkisi sınırlı “kullanılabilir”
nükleer silahlar tasarlıyorlar. Nükleer silahlara ne kadar ihtiyaç olacak? Kitlesel imha silahları envanterine bakınca, NBC türü silahlar ilk sıralarda yer almaktadır. Bu silahların
çok az miktarı bile binlerce canlının ölümüne
neden olabilmektedir. Üstelik bunların üretilmesi ve depolanması çok az maliyetli ve az
yer kaplamasından ve kolay stoklanmasından
dolayı tercih edilmektedirler. Üstelik terör
örgütlerinin eline geçmeleri ve üretilmeleri
de an meselesidir. Bu savaş aparatları, süper devletlerin terörü olarak görülmektedir.
Bu nedenle hesapları alt-üst eden en önemli unsur, şimdilik “nükleer terör” tehlikesinin
olması ve teröristlerin nükleer silah depolarından çalınmış malzemelerle, Uranyum ya
da Plütonyumla metropoller de yaşamı altüst
edecek “kirli bombalar” yapmalarıdır24.
2. Öldürücü radyasyon yaymak için
tasarlanan bomba. Bunun tespiti için “spektroskopik detektör” ler ve radyasyona duyarlı
kameralar kullanılmaktadır. Daha çok havaalanlarında ve devlete ait “çok gizli” mahallerde kullanılır. Bazen bu detektörler yanılmaktadırlar. Bilindiği üzere “Muz” potasyum-40
içeren ve zararsız beta ışınımları yayan bir
meyvedir. İşte bu detektörler bu ışınımları
radyasyon sanmaktadır. Havaalanlarına giderken çantanızda muz bulundurmayınız.
Yoksa başınız çok fena derde girer.
3. Radyoaktivite ile bezenmiş/işlenmiş
materyaller içeren, nükleer olmayan fakat
radyoaktif ışınımlar salan (gamma, beta, alfa
ışınımları) konvansiyonel bir silahtır. Öldürmese bile sakat ve hastalıklı olarak bırakır.
Canlılar üzerindeki olası etkileri daha çok,
zehirleme ve kanser gibi kalıcı etkilerdir.
İsrail tarafından kullanılan bu bombaların,
teröristler tarafından da ele geçirilmesinden
korkulmaktadır. Bu nedenle İran, Pakistan,
Kore gibi ülkelerin atom bombası ve enerji
santrallerine sahip olmaları istenmemektedir.
Amaç ise, radikal ve fanatik dinî ve etnik terör örgütlerinin, bu materyalleri kolayca almalarına engel olmaktır.
58- KLEPTOKRATİK Hükümetin gücünü kullanarak, toplum kaynaklarının çalınmasına dayalı yönetim biçimidir.25 Toplumsal
kaynaklar; petrol gelirlerinin adaletsiz olarak
dağılımı ve kötüye kullanılması, muhafazakâr
dinî sansürler, işçi haklarının istismarı, kadın haklarının reddedilmesi, eğitim ve sağlık
hizmetlerinin en düşük seviyede olması v.b
resmî sömürüye açık kaynaklardır. Bu kaynaklar hâkim zümre olan elitler, aristokratlar
ve imtiyazlı aileler tarafından kontrol edilirler. Buna en güzel örnek İsrail-Filistin savaşının; Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün gibi otoriter devletlerin baskıcı rejimlerini pekiştirmesi
olarak verilebilir. Çünkü Fred Halliday’e
göre; “Arap rejimleri, İsrail’le olan ‘acil öncelikli’ çatışmayı, hükümetlerinin daha baskıcı
ve antidemokratik yanlarına getirilen eleştirilerin yönünü saptırmak için bir kılıf olarak
kullanma eğiliminde”26 olmalarıdır.
İsrail-Filistin savaşının barış ile sonuçlanmamasının ana nedenlerinden biri de,
Kleptokrasinin hâkimiyetinin devam ettirilmesi yönündeki eğilim olmasıdır. Filistinlilerin kanları, Arap otoriter rejimlerinin ana
gıdası gibi olmuştur. Eğer bu çirkin savaş
şu anda sona erse, bütün Arap rejimlerinde
ciddi rejim değişiklikleri olacaktır. Bunu en
güzel örneği, 2010 yılında vuku bulan “Mavi
Marmara’’ olayıdır. Gazze’ye yardım amaçlı
giden gemilere, İsrail askerlerinin kural dışı
ve vahşi operasyonu sonucu 9 Türk vatandaşı
öldürülmüştü. İsrail terörünü sadece Filistinliler ve Ürdünlüler kınamış, diğer güçlü Arap
(24)Raşit Gürdilek. Bilim ve Teknik dergisi, Eylül 2006,sayı 466, s.2425
(25)Fred Halliday , ‘’ Ortadoğu hakkında 100 mit’’ İBÜ yayınları Çev.
Can Cemgil, Kasım 2008 İstanbul. S.48
(26)Fred Halliday , ‘’ Ortadoğu hakkında 100 mit’’ İBÜ yayınları Çev.
Can Cemgil, Kasım 2008 İstanbul. S.49
81
YENİ TÜRKİYE 82/2016
kalanının da süper güçler tarafından kontrol
altına alınması demek olacaktır.
ülkeleri kılını dahi kıpırdatmamışlardı. Mesela, Gazze ile Mısır arasındaki sınır neden
açılmamaktadır? Mısır bunun cevabını nasıl
verecektir? Neden Arap ülkeleri, Mısır Meselesi konusunda bir çözüm projesine sahip
değiller? Arap milliyetçiliği, Filistin söz konusu olunca işlemiyor. Çünkü İsrail ile çatışma
bu rejimlerin ekmeğine bal sürmektedir. Ortadoğu diplomasisinde, Türkiye adım atarken
ayağına batan dikenleri tek başına ayıklamak
zorunda kalacaktır.
59- KOLAJ DEVLETLER Kolaj, tanım olarak; herhangi bir yüzey üzerine, değişik malzemelerin yapıştırılması ile oluşturulan
resim tekniğidir. Burada Kolaj Devletlerden
kasıt, sınırları suni olarak çizilmiş olan uydu/
tampon devletler kastedilmektedir. İŞİD,
PYD, Muhalifler gibi grupların ve hatta Kuzey Irak’ta ki Kürt bölgesinin sınırlarını buna
misal gösterebiliriz. Ortadoğu’daki birçok
devletin sınırları kolaj’dır.
YENİ TÜRKİYE 82/2016
82
60- KONTROLLÜ ROL DEĞİŞİMİ
ABD’nin stratejik hedefleri için önce ikna
edip amaçları ve çıkarları için kullandığı Afganistan’daki Taliban’ın, sonradan ABD hedeflerinde olması ve yalnız kalması gibi, K.
Irak’ta da Kürtler için aynı rol değişimiyle,
karşı karşıya kalacağı konusundaki görüşü
ifade eden kavramsal bir deyimdir. Sırf bu
nedenden dolayı Türkiye’de ki teröre bir
şekilde bulaşan Kürt kardeşlerimizin iyi düşünmesi gerekmektedir. Roller değişirse kaybedenin kim olacağı konusunda hesaplar iyi
yapılmalıdır.
ABD, birkaç yıldır bu bölgede, bizler
ise binlerce yıldır. Aslında bu kontrollü rol
değişimini provokatörler “parçala böl ve sonra yut” politikaları gereği sinsice uygulamaktadırlar. Küresel çıkarların, hegomonik güç
uygulamasında kendi çıkarları için kullandığı
insan, grup, örgüt vs. nin, bir süre sonra işlevini tamamlayınca, ıskartaya ayırması. Afganistan’da buna örnek olarak Taliban ve El-kaide verilebilir. Bugün dünya bu dışlanmışlığın
küresel boyutlardaki serencamını izliyor. Bu
küresel gücün unuttuğu şey ise yetiştirdiği,
beslediği canavarların bir gün kendisini de
hedef alacağıdır (Nitekim almıştır da, 11 Eylül, El-Kaide). Aynı senaryoyu Irak Kürtlerini
kullanarak yapanlar, yarın ıskartaya ayırdıklarında bu piyon olarak kullandıkları Kürtler,
acaba ne yapacaklar? Bu aşiret reisleri kendi
halklarına ve bölgedeki Müslüman kardeş
halklara ne cevap vereceklerdir? Kendilerini,
ABD’nin senaryosundaki piyon rol’üne kaptırmamalarını dileriz.
61- KÜRT KÖRFEZ İran, Irak, S.
Arabistan ve diğer Arap emirlikleriyle çevrilmiş coğrafî deniz sahası. Kürt yazar Hazbir
Teimourian “Kürt Körfezi” adını vermektedir.
Asıl adı “Basra Körfezi” olarak bilinir. Kürt
Körfezi tezinin ileri sürülmesi, körfez ülkelerindeki inşaat, yol, kanalizasyon v.b gibi işlerin, Kürt müteahhitleri tarafından yapıldığının ima edilmesi içindir.
62- LAVENT HAVZASI Doğu Akdeniz’de coğrafî bir alan. Bu alandaki ülkeleri
de tanımlayan ad. Türkiye, Suriye, Kıbrıs,
Lübnan, Ürdün ve İsrail devletlerinin kesiştiği bir havzadır. Türkiye açısından önemli bir
jeopolitik alandır. Terörün yoğun yaşandığı
Ortadoğu’nun da bir bölgesine denk gelen
bu coğrafyada Türkiye’nin kalıcı menfaatleri
vardır.
63- LO TİR’TSACH Öldürmeyeceksin, katletmeyeceksin anlamına gelen bu deyim, hem Tevrat’ta geçen hem de Hz. Musa
ya vahyedilen “10 Emir” de yazılı olarak yer
alan İbrani’ce bir ilahi emirdir. Başbakan
Erdoğan’ın 16 Ocak 2009 da İsrail’e yaptığı
“Gazze’deki saldırıları durdurma ve ateşkes
çağrısında dile getirdiği bu deyim, dini anlamı ve içeriği tüm vahye dayalı ilahi dinleri de
kapsayan evrensel bir çağrıdır. Buna rağmen
İsrail, Filistinlilere yaptığı saldırıları “devlet/
askeri terörü”‘ne dönüştürerek uygulamaya
devam etmiştir. İşte bu kelime İsrail’in Askeri
Terörüne sembol olarak tarihe geçmiş ve terör
destekli “jenosit”‘in bir vesikası olmuştur.
64- MASK Genelkurmaya bağlı “Askeri Strateji Komisyonu’’ 2001 Şubat Anayasa
si (Şah Rıza Pehlevi’nin önünü açan darbe)
ile bu ülke, ABD için üs konumuna gelmişti
zaten. ABD, Ortadoğu’da Fransa ve İngiltere’nin etkilerini ortadan kaldırıp, bölgede
Türkiye, İran, S. Arabistan gibi yeni (balondan -ki sonra patlatacaktır-) müttefikler
oluşturdular. Öyleki, bu ülkelerde daha sonra, Amerika’ya bağlı yerel polis28 güçleri bile
oluşturulmuştur.1990’ larda oluşturulan, Çekiç güç de bunun sonucudur. Şimdi manzaraya bir kez daha bakalım; İran’a Ambargo
kararı alındı ve her an bir askeri müdahale
söz konusudur; S. Arabistan, işgal altındadır;
Türkiye ise PKK terör illeti ve K. Irak da kırmızıçizgilerinin altüst olması, çuval hadisesi
ve sözde Kuzey Irakta oluşturulan Kürt Devletinin tehditleri ile karşı karşıyadır. Daha
sonra İran’daki Molla İhtilaliyle yapılan rejim
değişikliği (Fransa’nın mahareti ile) 1990’lardan sonra, ABD için bir diğer stratejik tehdit
unsuru olmuştur. Dikkat edilirse unsurlar çoğaldıkça ABD daha kalıcı hâle gelmektedir. Ve
yenidünya düzeninin başlangıç temellerinin
atılması da bu döneme denk gelmektedir.
65- MRAP Mine Resistant Ambush
Protected Vehicles. Pusuya ve mayına dayanıklı araç, terörle mücadele konusunda ABD
tarafından Irak’ta kullanılmaktadır. İlk tasarımları Hummer olan Humvec’lerdir. Şimdi
teknolojik olarak daha gelişmişi olan, MRAP
araçları imal edilmektedir. Hâlen Ortadoğu’da ki ABD operasyonlarında kullanıldığı
düşünülen 18 bin Humvec araç ve 1100 adet
de MRAP vardır. Şimdilerde deniz piyadelerine 3700 adet, kara piyadelerine ise 2500 adet
MRAP aracı alınmıştır. Humvec’leri ABD li
“AM General” adlı firma üretmektedir. Sivil
satışlarını ise G.M adlı şirket yapmaktadır.
MRAP’ların fiyatı 1 milyon dolardır.
67- NORVEÇ BALIKÇI BARINAĞI
Fikir babası Politik Psikolojinin kurucusu
Kıbrıs Türk’ü ünlü Psktr. Vamık Volkan’dır
(Bknz. V. Volkan). Filistin-İsrail temsilcilerinin gizli görüşmelerinin yürütüldüğü ve Norveç kıyılarında bir yerde bulunan, adını da
buradan alan barınağın, diplomatik uzlaşım
tarzı olarak kabulüne verilen ad. Bu görüşmeler medya ve kamuoyundan gizli olarak 3
yıl sürmüştür. Buna diplomasinin “Kozmik
Sırrı” da denilmiştir.
66- NIKSON DOKTRİNİ Üç ana
doktrin (1960’lar) modelinden sonra bir diğer etkin küresel doktrinde (1970 ve sonrası) Nixson doktrinidir. Bu doktrin ile ABD
hegemonyasını sağlamlaştırmak için, İran
ve S. Arabistan’a dayanan bir politika oluşturmuşlardı. Esasen 1953’deki İran Darbe-
68- NCTC “National Conterterrorism
Center”. Bu kısaltmanın manası, Uluslararası
Karşı Terörizm Merkezidir. Bu merkez tüm
dünyadaki terör olaylarını takip eder ve yıllık
raporlar hazırlar. Web sitesinde güncel terör
haritası vardır. Coğrafi ve demografik olarak
eylemlerin tespiti ve analizi için veriler bulunduğu gibi analizlerde vardır. Eylemelerin
yerleri, ölü ve yaralıların yoğunluğu, sivil ve
(27)Bulut:2006 Bahçeşehir T.O. derslerinden
(28)MP-military Police ( USA )
83
YENİ TÜRKİYE 82/2016
krizini, finansal manipülasyon ile oluşturulan,
finansal terörü ve ABD modelinin (1997 den
sonraki) çökme sürecini ilk fark eden birimdir. Bill Clinton, bu dönemde yeni bir yüzyıl
için “Güvenlik Alanları’’ doktrini oluşturdu.
200 milyon varillik Hazar/Türkmenistan petrolleri için, ABD yönetiminin aday olduğunu
açıklamıştı. Açıklama ve Anayasa krizinden
sonra, ABD’nin PKK’ya yardımları arttı. Birçok kaza(!) (CASA uçaklarının düşmesi, Türk
gemilerinin yanlışlıkla vurulması gibi) olaylar
oldu. Bu kazalar, GEN-KUR’un politikalarını ve stratejilerini değiştirmesinden sonra
olan olaylardı. Ve ABD raporlarında Türkiye bölgede istikrarı bozuyor gibi açıklamalar
yapılmaya başlanmıştı. (Alb. Hitckok ABD
Hv. Harp okul komutanının raporu ve web
sitelerindeki haritalar.) Bu dönemde (99-01)
57 nci Hükümet (CHP-MHP) iktidardaydı.
Borsa endeksi ise 0.60 cent idi. ABD ile yakınlaşmalar başlıyor ve Stand-By anlaşmaları
yapılıyor. Tarihler veriliyor, ardından 6 ay sonra borsa endeksi 3.10 cent oluyordu (2000
yılı 17 Ocak).27
askeri hedefler gibi konular haritada belirlenmektedir. NCTC’nin 2006 raporu kısaca şu
şekildedir (Report of Terrorist Incidents )29;
- Özellikle artışlara bakılınca, bölgesel
olarak bunların Yakın Doğu ve Güney Asya
da oldukları görülmüştür.
- Bu bölgelerdeki çok yoğun 300 terörist saldırısının % 90’ın da en az 10 ve daha
fazla ölümlü sonuçlar görülür. Saldırıların 5’i
(Yüksek yoğunluklu terör saldırısının), Avrupa–Avrupa Asya (Euro Asya) [Türkiye ayağı]
, Doğu Asya–Pasifik ve Batı küresinde olduğu tespit edilmiştir.
- Tüm dünyada 14.000 eylemin, 6600
‘ü (% 45), Irak’ta meydana gelmiştir. Bu saldırıların sonucunda 13.000 kişi hayatını yitirmiştir.(% 65)
84
- Sub-Sahara bölgesinde, Sudan ve
Nijerya’da ki şiddete dayalı saldırılar için;
2005’de 256 iken, 2006’ da % 65 artışla 422
eylem rapor edilmiştir.
- 2005’e göre, 2006’ da Avrupa ve
Euro Asya’da % 15, Güney Asya’ da % 10
ve Batı Avrupa da %5 azalma vardır. Batı
Avrupa da çok yoğun bir saldırı olmamıştır.
Güneydoğu Asya’da, Filipinler’de kayıtlara
geçen sadece bir yoğun saldırı olmuştur.
- Endonezya’ da ise hiç çok yoğun bir
terör saldırısı olmamış ve ayrıca % 95 oranında da daha az terör kurbanına rastlanmıştır.
- Afganistan’ da 500 den 750’ye (%
50) lik bir artışla terör saldırısı rapor edilmiştir.
YENİ TÜRKİYE 82/2016
- Irak’ta 2005 den 2006’ya ,%54’lik
terörist saldırı artışı olmuştur. İnsan kaçırma
olayların da %300’lik artış vardır. Bu oran
Nepal de 22.000 dir (%50 artışla).
- 9000 Terörist saldırı hakkında, bu
saldırıyı yapanların kimler olduğu bilinmediğinden, yeterli bilgi edinilememiştir.
Bu en son veri şunu göstermektedir;
%66,3 oranında terör bahane edilerek bazı
çıkar gruplarının, “kimlerin eylem yaptıkları
gerçeğini...’’ yansıtabilirler. Bu çok yüksek bir
rakamdır. %37,5 oranında gerçek terör saldırısı ile karşı karşıya olduğumuz doğru ise, terörden değil, terör davranışı göstererek bunu
kışkırtan/ajite edenlerden daha çok korkmak
gerekecektir.
- Irakta yaklaşık 300 adet direniş yapan etnik/ulusaltı grup (subnational group)
vardır. Bunların çoğu El-Kaide ile bağlantılı
olarak çalışmaktadır [olduğu sanılmaktadır].
Bu grupların içerisindeki Sünni(?) teröristler
daha ağır sonuçlar veren yoğun ve etkili eylemler yapmaktadırlar.30 Bu grupların çoğu
ülke dışından gelenlerden oluşmaktadır.
- 2006’ da terörist saldırılarda daha
çok konvansiyonel savaş metotları kullanılmıştır. Bu metot ile bombalama ve ufak ateşli
silahlarla yapılan eylemler kastedilmektedir.
Bombalama da %30 artış, ölümlü olaylarda
%39 ve yaralı olaylarda ise % 45 artış gözlemlenmiştir.
- Canlı bomba olaylarında ise % 12’lik
bir düşüş görülür.31
- 2006’ da terör kurbanlarından
58.000 kişinin % 70’i, ölü ve yaralı olarak sivillerden oluşmaktadır.
- Kurbanların demografik dağılımı ise,
hükümete bağlı resmî liderler, polis, elçilik
personeli, paramiliterler ve özel koruma-güvenlik olarak verilir; artış oranı ise 2005’ de
9.500 ilen bu sayı 2006’ da 11.200 olmuştur.
- 2006’ da % 80 artışla 1.800 çocuk teröre kurban gitmiştir.
- 19.500 sivil yapı, okul ve işyeri de terör saldırılarından payını almıştır32.
(29)http://www.nctc.gov/ ,Bu raporda rakamsal yükselmelerde ‘’ rise
(rose) ‘’, % delik yükselmelerde ise ‘’Increase‘’ kelimesi kullanılmıştır.
(30)Çok önemli bir konudur. Açıklamadan geçmemek gerekir. İşgal
altındaki bir ülkenin bağımsızlık savaşı veren unsurlarına terörist
diyebilmek için ‘’ El Kaide masalı‘’ uydurulmaktadır.300 direniş
gurubunun çoğu kabilelerden oluşmaktadır. İçlerinde terör örgütleri ile bağlantılı olanların olması muhtemeldir. Yakın tarihimizde, aynı manzara Bosna-Sırp bağımsızlık savaşında görülmüştür.
ABD, Irak’ı işgal etmiştir, bu gerçeği değiştirmek çabası adına,
mücadele eden insanlara terörist demek ne kadar doğrudur? Sorgulanmalıdır...
(31)Düşüş daha çok bombalı araçlarla yapılan intihar saldırılarında
görülür.
(32)Kaynak : www.nctc.gov
70- OPEN ROAD NATO Yüksek
Komutanlığının her yıl geleneksel olarak düzenlediği bir toplantının adıdır. 25-27 Ekim
1999’daki toplantı Türkiye’yi çok yakından
ilgilendirmektedir. Bu yıl ki konusu “Asimetrik Meydan Okumalar” olan toplantı da ilk
defa olarak, bir müttefik (ABD’ li) komutan,
yine NATO üyesi olan Türkiye’nin de içinde
bulunduğu coğrafyanın sınırlarının değiştirilmesini teklif etmesi oldukça ilginç gelmiştir.
Bu teklifi yapan komutanın adı ve rütbesi,
Albay Relph Peter’dir. Komutan teklifle yetinmemiş bir de harita sunuştur. Sunduğu
harita NATO Merkez (Bürüksel Shape) Karargâhında mevcuttur. Albay (Col.) Peters sunuş konuşmasında; “Dünyaya yasa otoritesini
yerleştirmek, barış ve huzura kavuşturmak
için tek çözüm yolu vardır. Bazı kötü sınırları değiştirmek, özellikle Ortadoğu’yu...” demiştir. Zaten sunduğu haritada, Türkiye’nin
de mevcut sınırları değiştirilmiş, Ermenistan
ve Kürdistan sınırları içerisine, Türkiye’nin
Doğu ve Güneydoğusunu da katmıştır. Bu
görüşü Almanların düşünce kuruluşu olan,
“Bertesman Vakfı“ da desteklemiştir. Bu Vakıf
“Kronberg Tartışmaları” adı altında geleneksel
toplantılar düzenlemektedir. Bu toplantılardan 2002 ve 2003 de yapılanlarında, ABD’li
Albay Peters’ın harita teklifi ele alınmış ve
Ortadoğu’da ki sınırların değiştirilmesi konusu geniş bir katılımla desteklenmiştir (Sabah
Gzt. Erdal Şafak).
71- ORTADOĞU BİRLEŞİK DEVLETLERİ Bush Doktrini ve yenidünya düzeninde zikrettiğimiz devletlerin tasfiye edileceği ve İsrail boyutunda küçük eyaletlere
ayrılacağı komplo teorisi olmaktan öte bir
gerçektir.33 Bu suretle Brzezinski’nin dediği,
Ortadoğu’da Balkanizasyon süreci gerçekleştirilecektir. Böylece ABD benzeri bir Or-
tadoğu Birleşik Devletleri 40-50 eyaletten
teşekkül edecektir. Rusya ve Çin cihetiyle,
ortaya çıkan devletçikler açısından stratejik
satranç devam edecektir. Avcı’nın, çarpıcı bir
diğer tespiti ise Büyük Ortadoğu Projesi (genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesi)
nin, Planlanan Yenidünya düzeni (novus ordo
seclorum) kriptolarının içeriğine sahip olduğudur. Burada ise mihver olarak en önemli
aktörün, Ortadoğu olduğuna işaret ediyor.
Bilindiği gibi ABD Senatosunda 23’e karşı
75 oyla Irak’ın üçe bölünmesi onaylanmıştı
(Kürt, Şii ve Sünni devletçikleri olarak). “Tüm
bu gayretler istikametinde ordo ab chao (kaos
‘dan düzene) politikası tatbikatıyla bölge kaosa sürüklenecek’’ tespiti ise makalenin bir
diğer şifresidir. Bunu Yugoslavya’nın 6 parçaya bölünmesi gibi, Türkiye’nin 7 parçaya
bölünmesi süreci izleyecektir. ABD Dışişleri
Bakanı Condolezza Rice,34 “Fas’tan Basra ya
kadar Ortadoğu’da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini,
Türkiye’nin de bunun içinde yer aldığını”
vurgulamıştı.
85
72- ORTADOĞU Bu kelimeyi35 ilk
kullanan (1902) Amerikalı deniz strateji uzmanı ve teorisyeni A. Thager Mahan’dır. İngilizler ise 20 nci yy’in başlarında kullanır oldular. Ortadoğu; Mısır, Türkiye, Suriye, Irak,
İran ve Afganistan coğrafyalarını içine alacak
şekilde, tüm Arap yarımadasını kapsayan
coğrafyaya verilen tanımdır. ABD ise “yakın
doğu” kavramını geliştirerek, İsrail ve komşu
ülkelerini de kasteder. Diğer bir tanımda, Akdeniz–Hindistan havzasının, ayrıldığı topografik bölgenin siyasi kabul görmüş adıdır.
73- ORYANTALİZM Filistin asıllı İngiliz Prof. Edward Said’in aynı adlı kitabı.
Doğu bilimi, müsteşriklik de denir. Oryantalizmle ilgilenenlere de müsteşrik denir.
(33)‘’Gerçek hayat ‘’ dergisi 5 Ekim 2007 de Gültekin Avcı makalesinden.
(34)Condolezza Rice `ın 7.8.2003 de Washington Post gazetesin de
‘’Transforming The Middle East-Ortadoğu’nun dönüştürülmesi‘’
adlı makalesinde.
(35)National Review `da” The Persian Gulf and International Relations “ adlı makalesinde.
YENİ TÜRKİYE 82/2016
69- NÜFUZ MERKEZLERİ Stratejik
yerlerin kontrolünü ele geçirmek için sivil
yerleşimcilere açık hâle getirilerek, o bölgede
etkisini arttırma taktiğine verilen ad. İsrail bu
yöntemi Batı Şeria’da ki Ariel, Gush, Etzion
ve Meale Adumın gibi yerlerde uygulamıştır.
74- PETRO-POLİTİK Küresel öneme
sahip petrolün, 1916’da Lawrence’ın İngiliz
çıkarları doğrultusunda bölge petrollerinin
güvence altında olmasını sağlamak için, Osmanlı aleyhine Arapları kışkırtmasıyla başlayan süreç. Pearl Harbor baskınından sonrada,
ABD çıkarları için, 1953 yılında İran petrollerinin millileştirilmesi üzerine, Musaddık’a
karşı yapılan darbenin ardından, 1973’de,
6 gün savaşında OPEC ülkelerinin, İsrail’i
destekleyen ülkelere, petrol ambargosu uygulamasına başlaması ile ortaya çıkan, diplomasi alanında petrolün siyaset ve baskı aracı
olarak kullanılması yöntemine denir. ABD
1973’ten sonra günümüzün de politikalarını
etkileyen ve ambargo sorumlusu olarak gördüğü S. Arabistan, Kuveyt ve Abu Dabi’nin
petrol sahaları için plan hazırlamış ve bunu
kademe kademe uygulamaktadır.
YENİ TÜRKİYE 82/2016
86
75- PHILADELPHIA KORİDORU
Gazze şeridinin Mısır ile sınırı boyunca “border line” uzanan, İsrail kontrolündeki sınır
hattı toprakları. Gazze’nin, Mısır ile tek irtibatı olup bu irtibatın kesilmesi açısından stratejik bir sınır alanıdır. Mayın yerine, askerle
koruma yöntemi uygulanan askeri sahadır.
76- PROXI SAVAŞ Sponsor devletlerin idare ettiği daha alt seviyedeki savaş. 11945-1990 soğuk savaş (II nci dünya savaşı
ve sonrası) döneminde 2 kutuplu dünyada
uygulanan savaş yöntemi. Burada parti, cephe ve ordu üçlemesi vardır. Ayrıca dönemin
ideolojik algılamasında talepleri belirlemiştir.
Buna gizliliğin esas alındığı cephe teşkilatı da
denir. Katı ve hiyerarşik bir yapılanmadır. 2Sponsorların idare ettiği daha düşük yoğunluktaki/alt seviyedeki savaşa denir. Daha çok
terörist bir örgütün taşeron olarak kullanılmasına dayanan bir stratejiden oluşur. Buna
örnek olarak Yunanistan’ın 1981 döneminde,
PASOK vasıtası ile PKK’yı destekleme süreci
verilebilir. 3- İki güç arasında, kendi aralarında savaş için bir üçüncüsünü onun yerine
koyarak gücünü diğerine gösterme ile sonuçlanan “Güç gösterisi” savaşına verilen ad.
Burada 3 ncü parti ya bir devlet; “Irak” gibi,
ya da terörist bir gruptur;El-Kaide gibi. Bu
çok geniş skalalı savaştır. Mesela, İran-Irak
savaşında her iki ülkenin ordularının Lübnan’daki sivil savaşa karışmaları, buna örnek
verilebilir. ABD’nin de, Güney Amerika da
Sandinista gerillalarını, Orta doğuda ise Talibanı ve El-Kaide’yi bu amaçla kullanması
aynı kategoride değerlendirilebilir.
77- PSİKOLOJİK GÜDÜLEME İnsanın/organizmanın, biyolojik ihtiyaçları tatmin
edilse bile aslında, tam tatmin olmuş sayılmaz.
İnsan güç, hayat, yok etme için çabalar veya
din, politika, insanlık amaçları uğruna hayatını tehlikeye atabilir. İnsan hayatının özelliğini
belirten ve meydana getiren bu çabalara Psikolojik Güdüleme denir. Bunlar kişisel sosyal
talepler /ihtiyaçlar olarak da bilinir.
78- PSİKOLOJİK SAVAŞ 1- Düşük yoğunluklu savaşta kullanılan en hayati askeri
yöntemdir. Amacı “halkın beynini ve kalbini
ele geçirmek’’ dir. Amerikan askeri metinlerinde36 ki tanıma göre; “psikolojik savaş operasyonları (PSYOP), sivil askeri harekâtlar gibi
amaçları, ABD güçlerinin ve dost hükümetin
halk desteği kazanmasını ve ayaklanan güçlerin itibar ve destek yitirmesini sağlamaktır.’’
der. 2- Düşman ya da toplulukların duyguları, hareketleri, düşünce ve inançları, hayat
görüşleri ve uğraşılarına, harbin başarısını
desteklemek üzere, (olumlu veya olumsuz)
etkileyecek şekilde propaganda ve ilgili örneklerin planlanarak kullanılmasıdır. Psikolojik harp düşmana karşı olumsuz, kendi
toplumuna karşı ise olumlu etkiler oluşturmak (istihbarata karşı koyma) için yapılır.
3- Hedeflenen mücadelenin amaçlarına paralel olarak, düşman iradesini zayıflatmak ve
kendi bağlılarının/taraftarlarının davaya olan
inançlarını ve imanını pekiştirerek, iradesini
kuvvetlendirerek mücadeleyi sevk ve idare
etmek hedefine yönelik37 stratejik savaştır.
79- PSİKOLOJİK TERÖRİZM Hedef,
halkın duygularını ve tutumlarını etkileyerek,
(36)Akfırat:2006/TRADOC PAM/525-44, giriş, s.3
(37)A. Edibali, a.g.e. s.63
80- PSİKOLOJİK HAREKÂT Savaş
ve barış döneminde dost, tarafsız veya düşman hedef toplumların tutum ve davranışlarını etkileyerek, politik ve askerî hedeflerin
elde edilmesini desteklemek için, millî güç
unsurlarından (ekonomik, sosyal, kültürel,
siyasî, askerî, teknolojik) biriyle planlanarak
uygulanan tüm faaliyetlerdir (Alkan:2000).
81- PSİKOP Psikolojik operasyonlara
verilen kısaltma. NATO Avrupa Müttefik
Kuvvetler Karargâhı, PSIKOP Başkan Yardımcısı Steven Collins’in makalesinden; “Algı
yönetimi yabancıların tutumlarını ve tarafsız
düşünme yeteneklerini etkilemek için girişilen, her türlü eylemi kapsar. Kamu diplomasisi, psikolojik operasyonlar, kamu bilgilendirme, aldatma ve gizli eylem faaliyetlerinden
oluşur.’’38
82- PUDRA BOMBASI “Dense Inert
Metal Explosive”. Tungsten, kobalt, nikel
veya demir gibi metallerden oluşan yoğun bir
toz–metal içeriğin/karışımın (pudra haline getirilmiş metal talaşının) bir patlayıcı içerisine
yerleştirilmesiyle üretilen bombadır. Patlatıldığında mikroskobik metal parçaları, ivme
kazanarak ve ısınarak çok hızlı bir şekilde
insan vücuduna saplanır. Karışım iç organları
eriterek ölümcül yaralar oluşturur. Kol ve bacak gibi uzuvlarda kopmalar olur. İlk 4 metrede ölüm oranı % 100 dür. Bu talaş-pudra
karışımına ayrıca kanserojen ve/veya radyasyonlu maddeler veya radyoaktif kimyasallarda yerleştirilebilir. İsrail tarafından üretilen
bu bomba, tıpkı benzeri Fosfor bombası gibi
2006 yılında ilk olarak Lübnan’da denenmiştir. Gazze’de (11. 01. 2009 ) kullanılmış olan
bomba için, şimdiye kadar BM dâhil hiçbir
batılı ülke engel olmamış hatta İsrail’i kınamamışlardır bile.
83- SAFARİ KULÜBÜ Sovyet komünizminin Afrika da yayılmasını önlemek için
Suudi Prens el-Turki’nin mimarlığını yaptığı
örgütün üyeleri ise (1070) İngiltere, Fransa,
İran, Fas ve Suudi Arabistan’dır. ABD, dolaylı olarak Suudiler vasıtasıyla CIA operasyonlarıyla katılmaktadır (F. Mercan:2006).
84- SAFE HEAVEN
1) 5 Nisan 1991 günü T. Özal’ın, Amerika Başkanı Baba Bush’a kabul ettirdiği 688
sayılı BMGK’nin kararı ile Irak topraklarının
Kürtlerin yaşadığı coğrafyasında 36. paralelin
kuzeyi’nin insanî(!) gerekçelerle ilan edilen
statüsünü belirten terimdir. 2) ABD Dışişleri
Bakanlığı tarafından bir terörist örgüt mensuplarına siyasî ve askerî eğitim verdiği, teröristleri bir arada topladığı, çeşitli gruplara
ayırdığı, düzenlenecek terörist faaliyetlerini
finanse edip hazırladığı ve oradan desteklediği yer” olarak tanımlar. Bu barınaklar39 için
en elverişli yerler, güvenlik zafiyetlerinin yaşandığı terör örgütüne destek veren ve ulaşılması zor, askerî operasyona elverişsiz coğrafik
koşulları olan komşu ülke topraklarıdır. BM
2001’de 1373 sayılı BM Güvenlik konseyince aldığı karar gereğince, terör örgütlerinin
başka ülkelere geçmelerini ve orada güvenli
barınaklar kurmalarını engellemeyi amaçlamaktadır. Güvenli barınakların yok edilmesi
için 2 yol önerilebilir;
87
I. Sınır ötesi / kıtalararası askeri operasyon
II. Diplomatik yollar.
En iyisi her iki yolu birlikte kullanmaktır. Aslında en etkili yöntem bağlı bulunulan
ittifak ve müttefik güçlerle bu ülkelere “Ambargo” uygulamaktır. Birleşik askeri güçlerde
bu operasyonlarda kullanılmalıdır.
85- SAĞIRLAR DİYALOĞU Taraflar arasında beklentilerin karşılanması için
somut adımların atılması, gözle görülen sonuçlara ulaşma, belirsizlik ortamı, diplomatik
(38)www.gasteci.com 10 Ekim 2006 tarihli haber yazısından alıntı .(
21.05.2008 )
(39)Daha çok Orta Doğu ve Doğu Asya coğrafyasında bu barınaklara
rastlanır. Ayrıca Türkiye’nin çevresinde bu barınaklardan onlarcasının olduğu bilinmektedir. Barınalar sadece güvensiz ülkelerde
değil aynı zamanda müttefik ülkelerde bilerek korunmaktadırlar.
Örneğin, Kıbrıs Rum kesimin de, Ermenistan’da, Irak’ta ve Yunanistan’ da olduğu gibi.
YENİ TÜRKİYE 82/2016
kendi faaliyetlerinin fiziksel sonuçlarını aşan
bir etki yaratmak.
oyalama ve zaman kazanma taktiği, yıpratma
stratejisi. Terörle mücadele konusunda ABD
ve AB’nin, Türkiye ye uyguladıkları politikadır. Tarafların resmi görüşmelerine rağmen
elle tutulu, gözle görülür sonuçlar alınamayan, mutabakata varılamayan ikili veya çoklu
sonuçsuz görüşmelere verilen tanımlamadır.
Burada yapılanlar “–mış” gibi yapmakla tanımlanabilir. İşler sürüncemede bırakılır. AB
görüşmeleri buna örnek verilebilir. Muhalefet tarafından, hükümete verilen yasa tasarılarında yine hükümetin uyguladığı bir yöntem
olarakta bilinir. Siyaset alanında da geçerli bir
diplomatik terimdir. NATO’nu 5. Md. kapsamında Türkiye’nin çağrısına karşılık verdiği
tepkide buna örnektir. Zaten terör ve şiddet
söz konusu olunca, ABD ve AB özellikle
“Sağırlar Diyaloğu” yöntemine başvurmaktadırlar. Bunun nedenlerinden bazıları, taviz
koparmak, ihale almak (özellikle askerî ve
teknolojik ihalelerde uygulanır), düşmanını
zayıf düşürmek v.b gibi nedenlerdir.
YENİ TÜRKİYE 82/2016
88
86- SAPLANTI Körü körüne inanma
yolu ile öyleymiş gibi davranarak elindeki
askerî, politik v.b gücü kullanmak için icat
edilen baskı yoluna neden olan eylem ve düşünce tarzı. İsrail ve Neo-Conların fanatik
İslam korkusuyla ortaya attıkları sözde “İslam
terörü’’ fikri buna örnek verilebilir. Bu görüş sayesinde İslam, ABD ve Batı’ ya dönük
düşman olarak boşlukları (Soğuk savaş sonrası oluşan) doldurmuş oldular. Uluslararası
cephede ise İsrail ve ABD, Filistinlilere, Lübnanlılara, Iraklılara ve Afganlara açılan açık
savaşlarla; İran, Suriye ve Pakistan’a (Örtülü
olarak da Türkiye ye) karşı yeni savaş tehditleriyle İslam dünyasına yönelik kuşatmayı
elbirliği ile40 bu “saplantı” sayesinde uygulamaya koymuş oldular. Buna örnek olarak şu
sözü verebiliriz; “Her ne kadar bütün Teröristlerin Müslüman olmadığı doğru olabilirse de, ki muhtemelen de öyledir, neredeyse
bütün Teröristlerin Müslüman olduğu da bir
gerçektir.’’41
87- SCARİİLER M.Ö 73-76 yıllarında
Filistin bölgesinde teşkilatlanmış dinî bir Ya-
hudi tarikatıdır. Aşırı ölçüde milliyetçi olup o
dönemin ılımlı barış yanlısı, Yahudi cemaatlerinin lider ve üyelerini gündüz ve özellikle
kalabalık tatil günlerinde öldürmeleri ile tanınmışlardır. Genel felsefeleri, Yahudi Protestanlığının reddine dayanır. Suikastlarda
kullandıkları hançere verilen “sica” den esinlenerek bu gruba “scariiler” denmiştir. Antik
çağdan beri faaliyette bulunan, dünyanın en
eski fundamentalist Yahudi terör örgütüdür.
Kelime anlamı hançerdir. Eylemlerini ve suikastlarını zehir’e bulandırılmış hançerlerle
yaparlardı. Hedefleri üst düzey Romalı bürokratlardı. Aynı yöntemi Haşhaşiler de kullanmışlardır. Bu yüzden benzerlik arz ederler.
88- SECESSION (Ing.) Ayrılma hakkı. Bu terim Self-determinasyonla karıştırılır.
Self-determinasyon, aydınlanma çağında kabul gören ve günümüze kadar devam ede gelen ve bireyin kendi kaderini yine kendisinin
belirleme hakkı şeklinde tanımlanmıştır (Uz,
2007). Bu tanımlama daha sonra ulus bazında
ele alınarak, ulus egemenliği anlayışına varılmıştır. Bu anlayış, bir halkın/ulusun “Plesibit”
yöntemi ile kendi kaderini tayin haklarının
hayata geçirilmesinde bir araç olmuştur. Fakat “Secession’’, Ayrılma hakkı uluslararası hukuk tanımlarında yıkıcı ve negatif bir
etki olarak kabul görmektedir (Neuberger).
Arend Lijphart’a göre de, çoğulcu demokrasilerde, asimilasyon inkâr/reddedildiğinde, ayrılma durumu kabul edilebilecek tek yoldur.
Ayrılma hakkı, baskıcı rejime karşı kendisini
koruyabilmesi için, self-determinasyon ilkesinin bir çeşididir. Genel kabule göre, self-determinasyon, bir nevi “Uti possidetis” yani,
toprak bütünlüğünün tarihi sürekliliği ilkesinin sınırları içerisinde mütalâa edilmektedir.
Bu durum BM antlaşmasının (md.2/4) temel
ilkelerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Değerlendirmenin bu aşamasında
self-determinasyonun pozitif ve olumlu etki(40)Şahid Elam, Counter Punch,’’ Muhalif internet gazetesi’ ’Northwestern Üni. de Ekonomi Prof.ü,24 Ekim 2006 /Radikal gzt.
s.10.yorum, 29 Ekim 2006
(41)İsrail’in BM temsilcisi Dan Gillerman 7 Mart 2006.Şunu sormak
da bizim hakkımız ; İshak Rabin`e suikastı kim yaptı?.
89- SINIR DEVLETLER Seam States.
Barnett, İşleyen merkez ile “entegre olamamış”
boşluk arasında kalan ülkeler için bu adı kullanmıştır. Bu ülkeler; Meksika, Brezilya, G.
Afrika, Fas, Cezayir, Yunanistan, Türkiye, Pakistan, Tayland, Malezya, Filipin’le, Endonezya’ dır. Terör, “entegre olamamış” devletlerden
işleyen merkeze doğru sınır devletler üzerinden yayılmaktadır. Bu nedenle sınır devletlere
özel bir önem verilmelidir. Terör bu bölgelerde durdurulmalıdır. Sınır devletler, terörün
kullanılacağı açık kapılardır. ABD terörle bu
bölgelerde mücadele etmelidir. Barnett, Türkiye’yi bu bölgede cephe ülke durumunda
mütalâa etmektedir (Esen, 2006).
90- SORGULAMA MERKEZLERİ/
GİZLİ GÖZETİM ABD tarafından tutuklanan terör zanlılarının Cenevre Sözleşmesine
ve İnsan Haklarına aykırı olarak, Temmuz
2004’ den günümüze zorla ve tüm sosyal haklardan mahrum edilerek tutuldukları ve tüm
dünyada 13 tane olduğu sanılan merkezlere
verilen tanımlamadır. ABD tarafından gayri
resmi sorgulama/gözetim merkezlerinde42 tutulanların hukukî durumlarını anlatmak için
seçilmiş bir kelimedir. Böylece hukuksal alan
dışında, daha rahat sorgulama yapılabileceği
de betimlenmektedir. Yani ya-sal sorumluluk
alanı dışında bulundurma yöntemidir. Bunların en bilinenleri (deşifre olanları), Küba’daki
Guantanamo ABD deniz askeri üssü, Iraktaki Ebu greyp (garip), Afganistan’daki Bargam
(kapisa), Hint okyanusunda ki Diego Garcia
adasındaki ABD deniz Kuvvetleri üssü, Ürdün ve Pakistan’daki askeri tesisler ile İncirlik’ten kalkarak sorgulama ve suçlu nakliye
uçakları ile ABD sahilleri açıklarında bulunan 2 adet Deniz donanmasına ait Kruvazör
gemileridir. Buralarda sorgulanan ve tutulan
mahkûm sayısı 1000 ila 3000 arasında olduğu
tahmin edilmektedir.
91- SYKES-PICOT ANDLAŞMASI
İngiltere, Fransa, Rusya 9-16 Mayıs 1916’da
bu anlaşmaya imza atan taraf ülkelerdir. Bu
anlaşmanın mimarları Sir Mark Sykes ve George Picot’ dur. Anlaşma metinlerine göre;
Rusya’ya Erzurum, Trabzon, Van, Bitlis ve
Güneydoğu Anadolu’da bir bölge verilecek
[PKK nın eylem alanı olduğuna dikkat ediniz], Fransa, Suriye sahilleri ve Adana, İngiltere de Güney Mezopotamya ve Bağdat’ı
alacak, Suriye deki Hayfa ve Akka Limalarını
kontrol edecekti. Fransız ve İngiliz bölgeleri arasındaki arazi, Müttefiklerin gözetiminde bağımsız bir Arap devleti [Şimdilerde ise
Kürt devleti] veya Arap devletleri konfederasyonu olacaktı. İskenderun serbest liman
olacak, Filistin ve Kutsal yerler antlaşma
devletlerinin kararıyla ayrı bir rejime sokulacaktı. Taraflar yeni ele geçirdikleri bölgelerde
(42)13 adet olup, içlerinde uçakların da olduğu sorgulama merkezleridir.
89
YENİ TÜRKİYE 82/2016
sinden bahsedebiliriz. Buna karşın Secession,
negatif ve ayrımcı bir anlam yüklüdür. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği (CSCE) Helsinki
Nihai Senedinde de “Uti possidetis” ilkesi
kabul edilmiştir (Pazarcı). BM 1514 no lu kararı açıkça mevcut devletten ayrılmayı yasaklamaktadır. Yukarda bahsi geçen kanuna göre
“Ülkenin toprak bütünlüğü ve ulusal bütünlüğünü kısmen ya da tamamen yok etmeye
yönelik girişimler, BM Şartındaki ilkelerin
hedefleri ile bağdaştırılamaz’’ hükmü geçerlidir (1514 ve 2625 nolu Genel kurul kararları). 24. 10. 1970 tarihli, 2625 (XXV) no lu bildiriye gelince, bu hükmün 8 nci Md.’si “Her
devlet, diğer herhangi bir devletin ulusal ve
ülke bütünlüğünü kısmen veya tamamen
yok etmeye yönelik eylemlerden kaçınacaktır’’ demektedir. 21 nci yy.’ın ilk çeyreğinde,
ABD ve müttefiklerinin, Irak politikası bu
açıdan ele alınmalıdır. BM’nin her iki kanununa göre, De Facto, K. Irak Kürt bölgesel
yönetimi de yasal değildir. Irak’ın bütünlüğü,
BM’nin garantisi altındadır. Önce 1991’ de
SSCB’nin, ardından 1992’de Yugoslavya’nın
dağılmasına gelince; BM ilgili yasalarına göre
bu devletler, zaten farklı devletlerin federasyon oluşturması ile meydana gelmiş olduklarından, her bir devletin kendi ayrılma hakkı
(Secession) yasaldır. Irak ise tek devlet olarak
kabul görür. Türkiye’nin de durumu aynıdır
’’Tek devlet “ statüsü korunmaktadır.
eskiden uygulanan ayrıcalıkları olduğu gibi
onaylamaya ve Osmanlı borçlarından kendi hisselerine düşecekleri üstlenmeye karar
verdiler (Can:1993/ Akgün, Dr. Seçil: 1981).
Bu anlaşma daha sonra Osmanlının karşısına
“Sevr” dayatması olarak çıkarılacak anlaşmanın (10 Ağustos 1920) temelini oluşturmuştur.
92- ŞEYH HALİD ABD Kuzey Carolina’daki Baptis Okulu Chowan Colege
ve Agriculture and Tecnology University’de
okumuş ve 1986’ da mühendislik diploması
almıştır. Şeyh Halid, El-Kaide’nin 3 numaralı
ismi olup örgütün malî işler sorumlusuydu.
Afganistan’da, ABD desteğindeki mücahitlerin safında Ruslara karşı savaşmıştı. 2003 Şubatında yine Afganistan’da yakalanıp Guantanamo’da ki üsse götürülerek tutuklanmıştır
ve hâlende oradadır.
YENİ TÜRKİYE 82/2016
90
93- ŞEYTAN ÜÇGENİ Savaşın ve insan hakları ihlallerinin en sık yaşandığı bölgeler; Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu coğrafî
alanı. ABD’nin özellikle terör adreslediği müdahale alanları. Ayrıca uyuşturucu ticaretinin
de hâkimiyet kurduğu bu bölgeler, hükümet
olarak da zayıflık arz eden yerlerdir. Spykman’in (ABD generali, kuramcı) Dünya hâkimiyeti teorisinde “kalpgah-nederland” olarak verilen bölge. ABD burada hegomonik
hâkimiyet planları yapmaktadır. Afganistan
ve Irak savaşları bunun göstergesidir. Teoriye
göre, Kalpgah’a hâkim olan, dünyaya hâkim
olacaktır.
94- TAŞERON SAVAŞÇILAR İngilizcesi “outsource” tur. Taşeron savaşçılar yenidünya düzeninin, Romalı modern lejyonları
olup, artık de-facto savaş taktiğinin ürünüdürler. Irak da 30’a yakın firma iş yapmaktadır. Ama en ünlü Özel güvenlik şirketi
“Blackwater” adlı olanıdır. ABD bu şirkete
şimdiye kadar 1 milyar dolar ödemiştir.43 Aslında bu sistemin yasal dayanağı 19857 de R.
Reagan döneminde çıkarılan “güvenlik görevlileri kullanım koşulları”nı belirleyen yasadır.
Daha açıkçası silahlı kuvvetlerin özelleştiril-
mesidir. ABD, bu amaçla “Blackwater”‘ı tutmuştur. Şirket 38 yaşındaki eski bir ABD deniz komandosu olan Eric Prince tarafından
kurulmuştur. Güvenlik amaçlı silahlı personel
sayısı toplamı 195 bindir. ABD’nin ise Irağa
konuşlandırdığı asker sayısı 185 bindir. Şirketin çalışma sistemi, 60 üst düzey emekli asker
ve bunların her birine bağlı yaklaşık 1.500
kişilik eski komandolardan oluşan birliklerle
hassas bölgelerde koruma yapmaktır. Bu komandoların her biri farklı ülkelerden emekli
olmuş, çoğunluğu astsubay, uzman erbaş ve
erlerden oluşmaktadır. Bunun yanında eski
gerillalarında görev yapması olasıdır. Özellikle PKK ‘lı teröristlerin para ve eğitim amaçlı
çalışmaları olasılığı vardır. Ayrıca Blackwater
şirketi PKK’ da yakalanan ABD menşeli silah
ve cephanenin gündeme gelmesi ile deşifre
olmuştur. Çünkü Türkiye’nin istihbarat çalışmalarının arkasından, bu şirketin PKK’ ya
silahları sattığı veya verdiği tespit edilmişti.
Aslında bir diğer habere göre, şirket
bu silahları, ABD’nin İran’da taktik olarak
oluşturduğu PKK türevi taşeron terör örgütü
PEJAK’a verdiği ve onlardan da PKK’ ya geçtiği yolundaki iddiadır. Eski Savcı Gültekin
Avcı’nın44 bu konudaki makalesinde bu bilgi
için kaynak olarak İsrail’e yakın duran “Bebka File” web sitesi gösterilmiştir. Makalede
ayrıca Mark Peris’in “…bu doğru olmasa şaşardım. Irak’a çok fazla silah sevk ettik. Sınırlar iyi
korunmuyor, ülke içinde silahların kaydırılması
zor değil” şeklindeki ifadesini de vermiştir.
Bu durumda PEJAK, ABD tarafından, İran’a
karşı Kandilin güney kesimlerinde konuşlandırılmış bir örgüt sıfatında görünmektedir.
PJAK’a yapılan lojistik destekle, dolaylı yoldan PKK’ya da destek yapılmıştır. G. Avcı,
“PJAK yapılanması, ABD iradesi ve katkılarıyla PKK tarafından kurulmuş bir örgüttür’’
der.
Yakalanan silahlar ise, Rus malı suikast
silahı (Kanas) Dragunov ve Avusturya üretimi Glocke tabancaları olup, ABD tarafından
(43)www.hurriyet.com.tr, 22.10.07 )
(44)Gerçek Hayat dergisi Ekim 2007 s.12
Bir diğer konuda bu (özel güvenlik)
taşeronların marifeti ile yapılan “özel savaş”
aslında çok daha önceleri de, ABD’de kiralanarak kullanılmıştır. ’’Baldwin-Fets” adlı
dedektiflik şirketinin Rockefeller’e kiraladığı
silahlı adamlar ile Blackwater olayına benzerlik gösteren durumlar olduğu bir gerçektir. İşte bu kiralanan adamlar tarafından, 20
Nisan 1914’ de Güney Colorado’daki büyük
kömür madeni Lodlow’daki grev kampına
yapılan silahlı saldırıda, 26 işçi öldürülmüştü.
Irak’ta da Blackwater, aynı şekilde binlerce
sivilin ölümüne sebep olmuştur. Madenler,
Rockefeller’lara aittir.45 Yani, ABD’de bazen
askerin ve polisin yapamadığı yasadışı işler,
böyle taşeron firmalara (özel savaş gerillalarına) yaptırmanın tarihi nerede ise 100 yıllık
bir geçmişe sahiptir.
95- TERÖRİZM ÜNİVERSİTESİ
El-Kaide ile bağlantılı olan, Irak İslam Devleti Grubu’nun lideri, Ebu Ömer el Bağda-
di’nin, ABD tarafından 2003’ de işgal edilen
Irak için yaptığı benzetmedir. Ebu Ömer,
Irak için; “Dünyanın en yetenekli savaşçılarını yetiştiren bir Terörizm Üniversitesi hâline
gelmiştir”46 yorumunu yapmıştır.
96- THIRD TEMPLE “Üçüncü tapınak” İsrailli terör örgütüdür. Adını İ.Ö 70
yılında yıkılan ikinci tapınağa izafeten almıştır. Günümüzde bu tapınağın yıkıldığı yerde
El-Aksa Camii vardır. Bu terör örgütünün
amacı, El-Aksa Camii’nin yıkılması ve yerine
bu tapınağın 3 ncü kez inşasını sağlamaktır.
1940’lı yıllarda İsrail Eldad’ın ve terörist Lehi
Grubunun da resmi ideolojisi aynıdır. Lehi
(Stern Çetesi) 2004 yılında uçakla El-Aksa
camisine çarparak eylem yapmak istemiştir.
97- VASSAL DEVLET Suudi Arabistan gibi devletlere verilen ad. Bir küçük
devletin, bir üstün devlete hukukî yönden
bağımlı olması durumudur. AB’ye katılım,
üyeliğinde vasallığında ilerisindedir, bütünleşmeyi (entegrasyon) zamanla ötesini amaçlar47.
91
98- YAHUDİ GRUPLAR Terör eylemlerine başvuran örgütler sade Arap örgütleri
değildir, Yahudi fanatik ve radikal örgütleri
de vardır. Bunlar Terör eylemine başvuran
ve İsrail-Arap barışına karşı olan gruplardır.1920’ den sonra Hagana, Irgun ve Stern
(Lahome Herut) olarak sayabiliriz. Katch ve
Kahane Chaci örgütleri de, İngiliz desteğini
almış Yahudi terör örgütleridir. Amaçları İncil de geçen Yahudi devletini kurmaktır. Bu
örgütler 1995 de cami saldırısı ile ilgili olarak
40 kişinin ölümüne ve 150 kişinin de yaralanmasına sebep olmuşlardır. 1994 terörizm
raporunda bu örgütlerin adları da vardır (H.
Çevik:2005).
99- YEŞİL KUŞAK PROJESİ 1NATO, CENTO ve SEATO marifeti ile
SSCB’nin ablukaya alınması, çevrelenmesi
projesidir. Türkiye’nin de için de bulunduğu
(45)Akfırat:2002/a.g.e. s.173
(46)Milliyet 18 Nisan 2007 s.20
(47)Bkz. AB anayasası (S.İlhan:2005)
YENİ TÜRKİYE 82/2016
Irak ordusuna hibe edilen silahlardır. Kayıp
silahlarla (aslında 40 ton olduğu söylenen
TNT ve Plastik patlayıcılar da dâhil edilmelidir) ilgili; AFOSI (ABD hava kuvvetleri özel
istihbarat birimi) nin raporuna göre “370 bin
silahtan sadece 10 bini kayıt altına alınmıştır,
diğerleri kayıt dışıdır.’’ Bu silahların dağılımı
ise 138.813, 9 mm Glocke, 165.409, Kaleşnikof AK-47 , 38.053, Glocke 9 mm Generic,
14.983, PRK , 384 Shotgun , 60 Sniper tüfek, 1528 luncher RPG-7 roket atar ve 3900
el bombası’dır. (Avcı, 2007) İşte bu silahların
360 bin adedi PKK’nın kanlı elleriyle TSK’
ya karşı yaptığı eylemlerin profesyonel olması ve ağır kayıp verdirmesinin asıl nedenleri
de olabilir? Sadece silahların varlığı PKK’ya
üstünlük veremez. Bence silahtan başka bu
konuda “özel birlikler”den bahsetmek gerekmektedir. Yani PKK’lı olmayan PKK’lılar (outsource) veya G. Avcı’nın da deyimi
ile “bilinen PKK ve Bilinmeyen PKK” nın
varlığından kuşkulanmak gerekecektir. Son
(Eylül–Ekim 2007) eylemler gerilla taktikleri dışında yapılan “özel savaş” stratejilerine
benzemektedirler.
bu proje, genelde İslam ülkelerinin olmasından dolayı “yeşil” rengi kullanılmış olup bu
projenin günümüzdeki uzantısı BOP projesidir. 2- BOP ile yakından ilgili, ilişik bir uygulamadır. Soğuk savaş döneminde, ABD’nin
Varşova ya karşı oluşturduğu bir ülkelerden
oluşan bariyer kuşağıdır. Bu ülkeler; Türkiye, Irak, İran, Afganistan, Mısır, Pakistan gibi
İslam ülkelerinden oluşuyordu. Şimdi aynı
ülkeler BOP içerisinde yerlerini almak üzere
inşa edilmektedirler.
100- ZOG “Zianist Occupation Goverment” Açılımı, Siyonist İşgalindeki Hükümettir. Amerikan ırkçı terör kuramcılarının,
ileri sürdükleri anti-semitik doktrin. Bu öğretiye göre, ABD hükümetleri, Siyonistler ta-
YENİ TÜRKİYE 82/2016
92
rafından ele geçirilmişlerdir. Bunlarla savaşmak için ırkçı bir mücadele başlatılmalıdır.
Bütün Yahudiler ırkçı vatan haini veya ZOG
ajanlarıdır. ZOG ideolojisinin el kitabı “The
Turner Diaries” (Turner günlükleri) dır. Bu
kitap ABD’ li ırkçıların lideri William Pierre
tarafından Andrew Macdonald takma adıyla
(pseudonym) yazılmıştır. Kitap Mayıs 1978’
de 200 bin adet basılmıştır. Irkçı militanların
lâkapları “Hunter” olarak adlandırılır, yani
“Avcı”. Hedef kitleleri; Yahudiler, medya çalışanları, politikacılar ve ZOG ajanları veya
vatan hainleri (traitar) olarak niteledikleri kişiler veya kurumlardır.48
(48)http://academic.udayton.edu/race/06hrights/WaronTerrorism/racial03.htm

Benzer belgeler