mayis-2016 - Petinfo Dergi

Transkript

mayis-2016 - Petinfo Dergi
Tıp camiası tarafından her sene yüzlerce yeni lyme vakası ortaya çıkarken, veteriner
araştırmalarındaki eksiklikler, hastalığın spesifik olmayan semptomları, antikorların geç
gelişmesi ve zor tanısı nedeniyle bu hastalık akılda bulunması gereken gizli bir tehditidir.
87 2016
mayıs
PET SAĞLIĞI
DERGİSİ
www.petinfodergi.com
14. Hill’s Ideal Balance Türkiye’de!
36. Kolay Pnömatik Gastrografi Yöntemi
42. Veteriner Hekimliğinde Bahar Günleri
içindekiler & editör
14
ondört
Hill’s Science Plan ve Prescription
Diet ürün skalasından sonra Ideal
Balance ürün serisi Türkiye’de!
KIRKiki
Doğru tanı ve tedavilerin en güncel
ipuçlarını öğrenmek için YDÜ’de
düzenlenen Veteriner Hekimliğinde
Bahar Günleri Kongresi’ne katıldık.
Veteriner Hekim
ENİKÖ KİRALY AVCI
Editör
onsekiz
İnterhas Hayvan Sağlığı, Afyon
Kocatepe Üniversitesi’ne
desteklerini esirgemedi.
elliiki
Nilüfer Aytuğ katkılarıyla,
vektör ilişkili hastalıklar ile ilgili
araştırmalar yapan CLWG ile
leishmaniasis hakkında konuştuk.
YİRMİiki
Farmina Pet Foods Türkiye,
tam ekibiyle İstanbul’daki genç
meslektaşlarımızın yanındaydı.
yirmidört
MVM medikal, IDEXX LaserCyte
kullanan meslektaşlarımız için
tüm gün süren, bilgi dolu bir
organizasyon gerçekleştirdi.
32
otuziki
Dr Bayer ile dünyada ve Türkiye’de
hızla yaygınlaşan kalp kurdu
hastalığının zor tanı ve tedavi
seçeneklerini gözden geçirelim.
ellialtı
Tıp camiası tarafından her sene
yüzlerce yeni lyme vakası ortaya
çıkarken bu zoonoz etken veteriner
kliniklerinde ne kadar yaygın?
altmışaltı
Uzman kadrosu ile çağın tıbbi
gelişmelerine uygun donanımlı
Petical Hayvan Hastanesi’nde Orhan
Özbaba’yı ziyaret ettik.
yetmişdört
Her klinisyen veteriner hekim
gastrointestinal rahatsızlıklar ile
karşı karşıya kalır.
otuzaltı
Veteriner Hekim Ümit Örs ile gerçek
bir vaka çalışmasını takip ederek
pnömatik gastografi tanı yöntemini
adım adım inceleyelim.
Yaz mevsimi kapıda!
Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte
vektörlerle bulaşan hastalıklar da yine
gündeme gelmeye başladı. Dergimizde ayrıntılı
incelediğimiz Lyme hastalığı, leishmania ve
dirofilariasis de bu dönemde pik noktalarına
ulaşmaktadır. Veteriner hekim camiasının
en çok tartışma konusu olan lyme hastalığı,
spesifik olmayan semptomları, hastaların
çoğunda kene tutunmasının fark edilememesi,
antikorların geç gelişmesi, hatalı tanılar ve tıp
hekimleri tarafından “aramızdaki sessiz katil”
olarak nitelendirilmesi nedeniyle bu ayın kapak
konusu olmaya hak kazandı.
Yaz mevsimi tabi ki güzel şeyler de
getiriyor; Ülkemizin veteriner hekimliğinin
önemli bilimsel ve eğitsel faaliyetlerinden
biri olan KLİVET Bahar Sempozyumu’nun,
bu yıl da birlik ve beraberlik ruhuyla tüm
meslektaşlarımıza keyifli anlar yaşatacağından
eminiz. Gastroenterolojinin tüm ayrıntılarını
ele alan organizasyonda, dünyanın dört bir
yanından gelen uzman konuşmacılar ilgi
alanlarındaki deneyimlerini katılımcılara
aktaracaklardır. Kongreye katılamayanlar da
üzülmesin, Haziran sayımızda bütün önemli
etkinliklerin ayrıntılarını paylaşacağız.
Keyifli kongreler, keyifli okumalar!
yetmişsekiz
Karikatürist Veteriner Hekim
İsmail Serdar Sayar ile keyifli bir
söyleşi gerçekleştirdik.
petinfo MAYIS Sayı: 87 Pet Sağlığı Dergisi, ayda bir yayımlanır. YAYIN TÜRÜ SÜRELİ YEREL SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. Mehmet Aktop
GENEL KOORDİNATÖR Barış Kolgu [email protected] YAZI İŞLERİ SORUMLUSU Veteriner Hekim Gizem Kutun [email protected] EDİTÖRLER Veteriner
Hekim Enikö Kiraly Avcı [email protected], Veteriner Hekim Gökçem Türkan [email protected] KATKIDA BULUNANLAR Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ, Veteriner
Hekim Ümit Örs ART DİREKTÖR Ebru Dereli [email protected] GRAFİK TASARIM Emel Vural [email protected] DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Ahmet Ergün,
Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ, Prof. Dr. Tamer Dodurka, Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin, Dr. Banu Dokuzeylül BASKI Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd. Şti. 100 Yıl Mahallesi Massit Matbaacılar
Sitesi 2. Cadde Gezegen Binası No: 202/A Bağcılar/İstanbul Sertifika No: 12002 ADRES Yayıncılar Sokak 10/4 34414 Seyrantepe - İstanbul Tel: 0212 324 50 56 - 324 50 59 REKLAM
REZERVASYON Yudum Barutçu [email protected] ABONE Banu Sayınç [email protected] www.matmedya.com Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların
sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Petinfo Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz, sektörel bir yayındır.
02-03 PETİNFO
Veteriner
hemşire
gönüllüleri
aranıyor
İngiltere’de faaliyet gösteren
Mavi Haç Hayvan Hastaneleri,
bünyesinde bulunan hayvanların
kontrolü, mikroçip uygulamaları
için yardımcı olan ve hayvan
hakları halk eğitmeni olarak
görev yapabilen gönüllü veteriner
hemşireler arıyor. Mavi Haç Veteriner
Hizmetleri, hastanelere gitme imkanı
olmayıp, petlerine sağlık hizmeti
sunamayan hayvan sahiplerinin
yardımını amaçlamaktadır. Veteriner
ambulans, ev ziyareti ve eğitim
hizmetleri vermesi yanı sıra gerekli
durumlarda hayvanların tekrardan
sahiplendirilmesinde yardımcı olur.
Ayrıntılı bilgiler için www.bluecross.
org.uk/volunteer internet sitesini
ziyaret edebilirsiniz.
WSAVA hayvan
hakları eğitim
modülünü
açıkladı
Veteriner hekimlerin hayvan
koruyucu rolünü benimsemelerini
yardımcı olmaya amaçlayan Hayvan
Sağlığı ve Refah Komitesi (AWWC)
tarafından iki tane yeni modül
yayımlandı. Her iki modül de WSAVA
partneri olan Dünya Hayvan Hakları
derneği tarafından Küresel Hayvan
Hakları Eğitim Konseptleri’ni temel
olarak almış. Birinci modül çağdaş
hayvan refahı, bilim, etik ve hayvan
refahı tanımlarını içerir. İkinci modül
ise daha hekim odaklıdır ve klinikte
oldukları süresince hayvanların
haklarını ve refahlarını kapsar.
AWWC Eş Başkanı Shane Ryan’in
açıklamasında “ Veteriner hekimler
hayvan hakların kahramanlarıdır.
Online eğitimimizin hekimlerin bu
rollerine büyük bir katkı sağlayacağını
umut ediyoruz.” dedi. Her iki modül
de WSAVA Animal Welfare eLearning
modules sayfasından indirilebilir.
Veteriner
fakülteleri
azaltılsın
Erciyes Üniversitesi Veteriner
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İhsan
Keleş, Türkiye’nin yeni veteriner
fakültelerine ihtiyacı olmadığını
belirterek, “Bazı arkadaşlarımız diyor
ki ‘Yeter artık, veteriner fakültesi
sayısı 30’da kalsın.’ Ben daha radikal
bir öneri getiriyorum. Mevcut olanları
kapatalım, en fazla 10’a düşürelim.
Gelişimlerini tamamlayanlar kalsın,
diğerleriyle entegre olsun. 10 veteriner
fakültesi bu ülke için yeter de artar.”
dedi. Keleş, üniversite yerleşkesindeki
Yılkı Meydanı’nda ikincisi düzenlenen
Ulusal Türk Veteriner Fakülteleri Koç
Günü Buluşması’nın açılışında yaptığı
konuşmada, Türkiye’de mesleklerinin
önemi konusunda geçmişe kıyasla
ilerleme kaydettiklerini ancak bunun
Batılı ülkeler düzeyinde olmadığını
söyledi. Keleş, eğitimin ağır olduğu
veteriner fakültelerinin sayısı arttıkça
yerleştirme puanlarının düştüğünü
ancak veteriner fakültelerinin bu
eğitimi algılayabilecek öğrencilere
ihtiyacı olduğunu kaydederek,
veteriner fakültelerine de tıp ve
hukuk fakültelerinde olduğu gibi
puan sınırlaması getirilmesi
gerektiğini savundu.
Prof. Dr.
İhsan Keleş
Erciyes
Üniversitesi
Veteriner
Fakültesi Dekanı
Köpek
inflüenzası
kedileri
tehdit ediyor
Amerika’da ciddi epidemiyolojik
sorunlara sebep olan Köpek
inflüenzası (Canine Flu) geçtiğimiz
senelerde batılı meslektaşlarımızı zor
duruma bıraktı. Bu hastalığın daha
önce sadece köpekleri tehdit ettiğini
düşünen veteriner hekimler camiası
hız kesmeden mücadele verirken,
araştırmacılar yeni gelişmelere imza
attı. Hastalık ile ilgili araştırmalar
gerçekleştiren Wiskonsin
Üniversitesi, Köpek inflüenzasının
etkeni olan H3N2 virüsünü kedilere
de tespit etti. Etkeni tespit edilen
kedilerde burun akıntısı, kırgınlık,
dudak şapırdatma ve aşırı tükürük
salgılanması gibi enflüanzanın klinik
belirtileri görünürdü. H3N2 virüsün
aşıları sadece köpekler için üretildiği
için kediler için şimdilik mevcut bir
tedavi yöntemi yoktur. Hekimlerin
yoğun tehdidi altında araştırmalar
devam etmektedir.
TVHB Hizmet Ödülü’nü VİSAD Yönetim Kurulu adına Başkan Yardımcısı
İsmail Özdemir, TVHB Disiplin Kurulu Üyesi Mehmet Alkan’dan aldı.
VİSAD Dünya Veteriner Hekimler
Günü’nde hizmet ödülü aldı
Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nin 30
Nisan 2016 tarihinde düzenlenen Dünya
Veteriner Hekimleri Günü’nde; Türk
Veteriner Hekimleri Birliği tarafından
yapılan değerlendirme sonucunda
Veteriner Hekimlik mesleğine yapmış
olduğu hizmetlerden dolayı Veteriner
Sağlık Ürünleri Sanayicileri Derneği
“2016 yılı TVHB Hizmet Ödülü” ne layık
görülmesi nedeniyle Türk Veteriner
Hekimleri Birliğince VİSAD’a ödül ve
plaket verildi. Ödülü, VİSAD Yönetim
Kurulu adına Başkan Yardımcısı İsmail
Özdemir TVHB Disiplin Kurulu Üyesi
Mehmet Alkan’dan aldı. İsmail Özdemir
konuşmasında; Yönetim Kurulu ve
üyeler adına ödülü almaktan onur
duyduğunu, veteriner hekimlere ve
hayvancılık sektörüne kaliteli, etkin,
güvenilir ve erişilebilir ürün sunmak
için çalıştıklarını, bu kapsamda İyi
Üretim Uygulamaları (GMP) sürecini
sektörün başarıyla atlattığını, bu süreçte
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve
ilgili paydaşlardan çok büyük destek
gördüklerini belirterek VİSAD olarak
Dünya Veteriner Hekimler gününü
içtenlikle kutladıklarını ifade etti.
Çağ’dan Türkiye’de
bir ilk daha
Türkiye’de ilk kez Hayvan Hakları konusunda bu kadar
uzmanı ve öğrenciyi bir araya getiren “Üniversitelerarası
Hayvan Hakları Paneli”, Üniversitelerarası Hayvanları
Koruma Topluluğu’ndan Marmara Üniversitesi, Piri Reis
Üniversitesi, Fırat Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Özyeğin Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi gibi on beş farklı
üniversiteden, 150 ilgili fakülte ve öğrenci kulübü temsilcisi
katıldı. Bilinçli ve duyarlı gençlerimiz bizi gururlandırıyor.
Panelde açılış konuşmasını yapan Çağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. H. Çetin Bedestenci, “Ülkemizde hayvan hakları
konusunda gerek kişisel, gerekse gönüllü kuruluşlar içinde
çalışmalar yürüten çok sayıda hayvansever olduğunu
biliyoruz. Üniversitemizde böylesine bilinçli ve duyarlı
gençlerin olduğunu bilmek bizleri ayrıca gururlandırıyor. Göstermiş oldukları yakın ilgi ve değerli katkılardan
dolayı, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin
Kocamaz’a teşekkür ederim” dedi. Prof. Dr. Bedestenci,
konuşması ardından çalışmalarından dolayı Kocamaz’a
teşekkür plaketi sundu.
Uzmanlar desteklerini esirgemedi
Çağ Üniversitesi Rektörlüğü’nün desteği ve Mersin
Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla hayat bulan ve moderatörlüğünü Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Yücel Ertekin’in yaptığı panelde, Prof. Dr. Nilüfer
Aytuğ, Uzman Biyolog Emrah Çoban, Veteriner Hekim
Ayşegül Çoban, Sualtı Araştırma Derneği Yönetim Kurulu
Başkanı Nesimi Ozan Veryeri, Veteriner Hekim Orhan
Özbaba, Prof. Dr. Abdullah Özen, Adana Barosu Hayvan
Hakları Komisyon Başkanı Av. Selahattin Yakın, Mersin Barosu Hayvan Hakları Komisyon Başkanı Av. Cansu Payzin,
Veteriner Hekim Dr. S. Tarkan Özçetin, Veteriner Hekim
ve Köpek Eğitmeni Tarkan Özvardar ve Köpek Eğitmeni
Göktan Eker konuşmacı olarak yer aldılar.
kedi & köpek
Lansmana katılan
300 veteriner hekim
yeni Ideal Balance
ürün serisi ile tanıştı.
HIll’s’in beklenen
yeni ürün serisi Ideal
Balance Türkiye’de!
Mopsan Veteriner
Ürünleri tarafından
distribütörlük
faaliyetleri
yürütülen Hill’s
markasının Ideal
Balance ürün serisi
haziran ayında
raflardaki yerini
almaya başlıyor!
14-15 PETİNFO
M
opsan
Veteriner
Ürünleri, Hill’s
markasının
uzun
zamandır beklenen doğal
içerikli ürün serisi Ideal
Balance’ın lansmanını 2
Mayıs Bursa Hilton, 3-4 Mayıs
İstanbul Radisson Blu, 5 Mayıs
Ankara Hilton ve 6 Mayıs
İzmir Mövenpick Otel’de,
toplamda 300 veteriner hekim
ve 50 petshop sahibi/çalışanı
katılımıyla gerçekleştirdi.
Organizasyon, Mopsan
Veteriner Ürünleri Genel
Müdürü Alican İngeç’in sektör
genel değerlendirmelerini
içeren açılış konuşmasıyla
ile başladı. Sonrasında, Satış
Müdürü Veteriner Hekim
Turhan Aykut ve Pazarlama
Müdürü Dr. Müge Örs Hill’s
Ideal Balance ürün serisi,
içeriği ve serinin piyasadaki
konumu ile ilgili sunumları ile
devam etti. Dünyaca ünlü Hill’s
markasının dengeli ve doğal
içeriklerden oluşan mamalar
ile beslenmeye verdiği önem
ve bu yönde yaptığı önemli
klinik araştırmalardan çeşitli
örnekler verildi.
Ardından, Hill’s Doğu
Avrupa ve Orta Doğu Veteriner
İlişkileri Müdürü Veteriner
Hekim Elli Kalemtzaki DVM’nin
“Evcil Hayvan Beslenmesinde
Yeni Trendler” isimli eğitim
semineri ile devam etti.
Alternatif beslenme trendleri
ve bu beslenme şekillerinin
olumlu ve olumsuz yanlarına
değinen Elli Kalemtzaki DVM,
doğal ve dengeli içerikler
ile beslenmenin önemini
vurguladı. Seminerin son
bölümünde katılımcıların ürün
serisi hakkında merak ettiği
sorular yanıtlandı.
Eğitim seminerin bitimi
ile konuklar müzik eşliğinde
akşam yemeğinde ağırlandı.
Sektör paydaşları, hem
Mopsan ekibi ve meslektaşları
ile bir araya gelme hem de
güzel bir gecede eğlenme
fırsatı yakaladılar.
Haziran ayında raflarda
yerini alması planlanan Hill’s
Ideal Balance ürün serisi canlı
renklerden oluşan şık paket
tasarımı ve doğal besinlerden
oluşan dengelenmiş içeriği ile
sektör paydaşlarından tam not
aldı. Hill’s Ideal Balance ürün
serisinin tüm sektöre hayırlı
olmasını temenni ederiz.
Hill’s Ideal Balance
hakkında
Son yıllarda yapılan pazar
payı araştırmalarına göre
evcil hayvan sahiplerinin
tercihleri büyük ölçüde doğal
içerikli mamalara yönelmiş
durumdadır. Dünya genelinde
köpek besleyen hayvan
sahiplerinin %34’ü, kedi
besleyen hayvan sahiplerinin
ise %25’i doğal segment
dâhilinde konumlanmış
mamaları tercih etmektedirler.
Rakamlar konusunda daha
açık olmak gerekirse Birleşik
Devletlerde ikamet eden evcil
hayvan sahiplerinin %58’i,
İngiltere’de ikamet edenlerin
%42’si, İtalya’da ikamet
edenlerin %16’sı ve Almanya
ile diğer Avrupa ülkelerindeki
hayvan severlerin %10’u evcil
hayvanlarını beslemek için
doğal segmentteki mamaları
tercih etmektedirler.
Doğal mamaların pazar
payındaki bu artışı daha iyi
değerlendirmek ve yıllar
boyu süregelen Hill’s kalitesini
doğal içerikli mamalara da
yansıtmak amacıyla Hill’s Ideal
Balance serisini formüle etmiş
ve satışa sunmuştur. Avrupa’da
lansmanı geçtiğimiz yıl yapılan
Ideal Balance, bu yıl haziran
ayında Türk pazarında da
raflardaki yerini alacak.
Doğal ve işlem görmemiş
hammaddeler ile besin
ihtiyaçları için tam olarak
dengelenerek formüle edilmiş
İdeal Balance serisi, tahıl
içermeyen mama seçenekleri
ile de beklenen bir seri olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Bu noktada bilmemiz gereken
en temel şey temel besin
maddelerinin eksikliklerinin
neden olduğu besin
yetmezliklerinin yanında
bu maddelerin formülde
ihtiyaçtan fazla kullanılmaları
da istenmeyen sonuçlar
doğurabilmektedir. İdeal
Balance ürün serisi altındaki
mamaların formülleri yağ kas
kütlesini ve gelişimi tam olarak
destekleyebilecek, ayrıca
sindirim sistemi sağlığını
koruyacak şekilde dengeli
bir protein içeriğine sahiptir.
Bununla birlikte cilt ve tüy
yapısının sağlığını koruyacak
miktarda yağ içeriği vardır.
Fakat bu yağ içeriği kilo
almanın önüne geçebilecek
şekilde sınırlandırılmıştır.
Bütün bunlarla birlikte
güçlü bir bağışıklık sistemini
destekleyecek bir vitaminmineral kompozisyonu
ile sindirim sistemi sağlığı
korumak için yeterli oranda
diyet lif içerir.
Hayvan beslenme
uzmanları tarafından
formüle edilen Ideal Balance
mamalarının genelinde
hammaddeler Kuzey Amerika,
Avrupa ve Yeni Zelanda’dan
tedarik edilmiştir. İçerik
listesinde ilk sırada taze
tavuk eti bulunur. Mamalarda
mısır, buğday ve soya
kullanılmamıştır. Sindirim
sistemini daha çok çalışmaya
sevk etmek için kepekli
Mopsan Genel Müdürü Alican İngeç
Mopsan Pazarlama Müdürü Dr. Müge Örs
Mopsan Satış Müdürü Veteriner Hekim Turhan Aykut
Hill’s Avrupa ve Orta Doğu Veteriner İlişkileri Müdürü Veteriner Hekim Elli Kalemtzaki
lansman
pirinç kullanılmış ve sindirim
sistemini en üst düzeyde
destekleyebilmek için meyve
ve sebzeler kullanılmıştır.
Hill’s markası tarafından
üretilen hiçbir mamada yapay
renklendirici, tatlandırıcı ve
koruyucu bulunmamaktadır.
İçerikte temel protein
kaynağı olarak taze tavuk eti
kullanılmış olan Ideal Balance
mamalarda amino asit profili
yumurta proteini kullanılarak
zenginleştirilmiş ve ayrıca
antioksidan kaynağı olarak
yaban mersini ile omega yağ
asitleri kaynağı olarak da keten
tohumu eklenmiştir.
Ideal Balance serisindeki
mamalar tahılsız mamalar
da dâhil olmak üzere farklı
hayat evrelerinin kendilerine
has besin ihtiyaçlarına
cevap verebilmelerine
uygun olarak formüle
edilmişlerdir. Köpekler için
yavru, yetişkin ve yaşlı hayat
evrelerine uygun seçenekler
sunulmuşken, kediler için
yavru, yetişkin ve yaşlı hayat
evrelerine uygun formüller
satışa sunulmaktadır.
Hill’s Ideal Balance köpek
serisindeki yavru, küçük,
orta ve büyük ırk yetişkin ve
yaşlı hayat evrelerine uygun
tavuklu & kepekli pirinç lezzet
seçeneği ile tahılsız mamalar
ise tavuk & patates lezzet
seçeneği ile satışa sunulacaktır.
Hill’s Ideal Balance kedi
serisinde ise yavru, yetişkin ve
yaşlı hayat evrelerine uygun
mamalar tavuk & kepekli
pirinç, tahılsız kedi mamaları
ise tavuk & patates lezzet
seçeneği ile üretilmektedir. 
Hill’s Ideal
Balance ürün
serisi şık paket
tasarımı ve doğal
besinlerden
oluşan içeriği ile
tam not aldı.
16-17 PETİNFO
T
İNTERHAS
HAYVAN SAĞLIĞI
İÇİN Yeni bir
dönem başladı
İnterhas Hayvan Sağlığı 2016-birinci Dönem
değerlendirme toplantısı 27-30 Nisan tarihleri
arasında Ankara Gürkent Otel’de gerçekleştirildi.
18-19 PETİNFO
oplantının birinci
bölümünde
İnterhas Hayvan
Sağlığı ürünlerinin
Türkiye pazarındaki
değerlendirmesi yapıldı; yıllık
hedefler ile ilgili olarak satış
ekibiyle bilgi alış verişinde
bulundu. İkinci bölümde ise
ürünler ile ilgili Workshop
sunumları yapıldı; Caniverm’in
piyasaya verilen yeni formu
Caniverm oral pat hakkında
bilgilendirme yapıldı. Geniş
spektrumlu anthelmintik Caniverm
Oral pat’ın uygulama kolaylığı
ile yavru kedi ve yavru köpekler
şimdi çok rahat. Tek uygulama
ile şeritlere, yuvarlak, kancalı
ve kamçılı kurtlara karşı kesin
çözüm sağlayan Caniverm oral
Pat’ın içeriğinde Ascaridlere etkili
Fenbendazole, Kıl kurtlarına etkili
Pirantel embonat ve Cestodlara
etkili Praziquantel olmak üzere
sinerjik etkili üç molekül var.
Yeni atamalar ve ailemize
katılan yeni üyeler
Sektörün saygın kuruluşu
İnterhas A.Ş. ‘nin yakın zamanda
piyasaya vereceği diğer Pet ve
Ruminant ürünlerinin tanıtım
ve rekabet analizleri ile devam
eden toplantının sosyal etkinlik
bölümünde de, ekibe yeni katılan
satış temsilcileri ile tecrübeli
ekip üyeleri birbirlerini tanıyıp
kaynaşma imkanı buldular. Pet
ürünleri Saha Koordinatörü
görevine atanan İstanbul Avrupa
yakası Bölge Satış Sorumlumuz
Sayın Tamer Dimrilli ve Ruminant
ürünleri Saha Koordinatörü
görevine atanan Eskişehir Bölge
Satış Sorumlumuz Sayın Hüseyin
Arıkan’ın yeni görevleri ise tüm
ekipte mutluluk ve heyecan yarattı.
Düzenlenen Bowling turnuvasında
eğlenip stres atan İnterhas
Hayvan Sağlığı Merkez ve Saha
çalışanlarının topluca katıldığı
Gala Yemeği ile toplantı sona erdi. 
toplantı
İnterhas Afyon’DA
daima bilgi ve bilimi destekleyen İnterhas,
Türkiye’nin ilk Veteriner Gastroenteroloji
çalıştayının platin sponsoruydu.
İnterhas hayvan sağlığı, afyon
kocatepe üniversitesinde genç
veteriner hekimlerle buluştu.
A
G
fyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi ev sahipliğinde
16-17 Nisan 2016 tarihleri arasında, Türkiye’nin ilk Veteriner
Gastroenteroloji çalıştayı düzenlendi. İnterhas Hayvan Sağlığı her
zaman olduğu gibi, bilimin ve bilginin yanındaki yerini aldı ve çalıştayın
platin sponsoru oldu. Pazarlama Müdürü Gürcan Öner yaptığı sunumda
hepsi GMP’li İnterhas ürünlerini katılımcılara tanıttı. Afyon İkbal
Termal Otel’de gerçekleştirilen çalıştaya AKÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa
Solak, Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hatice Çiçek ve Veteriner
Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Turan Civelek
ile TVHB İkinci Başkanı Prof. Dr. Ender Yarsan ve çok sayıda konuşmacı
öğretim üyesi ile alanında uzman veteriner hekimler katıldı. Çalıştayda
iki gün süresince gastroenteroloji alanında uzman öğretim elemanları ile
Veteriner hekimlerin yer aldığı oturumlar düzenlendi.
20-21 PETİNFO
eleceğin Veteriner Hekimlerini desteklemeye
devam eden İnterhas Hayvan Sağlığı, Afyon
Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde
öğrencilerle buluştu. Oldukça yoğun katılım ile
gerçekleşen toplantıda; İnterhas A.Ş. Pazarlama Müdürü
Gürcan Öner’in ürünler ve hastalıklara yönelik çözüm
önerilerinde bulunduğu sunum, fakülte öğrencileri ve
akademisyenler tarafından ilgiyle karşılandı. Bilimsel
etkinlik, soru cevap bölümünden sonra sona erdi.
Toplantı sonunda Fakülte yönetimi adına Doç. Dr.
Musa Korkmaz tarafından, İnterhas Hayvan Sağlığı
yetkililerine, Veteriner Fakültesi öğrencilerine yönelik
katkılarından dolayı teşekkür edildi.. 
kedi & köpek
Soldan sağa: İthalat Müdürü Aktan Cömert, Ürün Müdürü Veteriner
Hekim Ç. Ayça Ömeroğlu, Farmina Satış Müdürü Nenad Djordjevic,
Genel Müdür Murat Avcu, Beslenme Uzmanı Veteriner Hekim Elena
Tessitore, Satış Sorumlusu Veteriner Hekim Emsal Pelin Ersoylu
Farmina
Pet Foods
KONGREYE
DEĞER
KATTI
18. Uluslararası Veteriner Hekimliği
Öğrencileri Bilimsel Araştırma Kongresi’nde
Farmina Pet Foods Türkiye tam ekibiyle
genç meslektaşlarımızın yanındaydı.
22-23 PETİNFO
F
armina Pet Food
Türkiye, 26-28
Nisan 2016 tarihleri
arasında İstanbul
Üniversitesi
Veteriner Fakültesi’nde
gerçekleştirilen 18. Uluslararası
Veteriner Hekimliği
Öğrencileri Bilimsel Araştırma
Kongresi’nde yüzlerce
veteriner hekim adayını
ağırladı. Farmina Pet Foods
Türkiye, veteriner fakültesi
öğrencilerinden tam not aldı.
Bu keyifli kongrede Farmina
stantını ziyaret eden öğrenciler,
stantta gerçekleşen ‘Keypad’
oyununa katılarak sorulan
sorularda en yüksek puanı
almak için yarıştı.
Öğrenciler tarafından
büyük ilgi gördük
Ürün Müdürü Veteriner
Hekim Ç. Ayça Ömeroğlu’nun
“Farmina Vet Life ve Farmina
N&D” konulu teknik sunumu,
çok sayıda öğrenci ve öğretim
görevlisi meslektaşların
katılımıyla gerçekleşti.
Sunumda N&D gibi hayvansal
içerik oranı yüksek tahılsız
profesyonel mamalar ve doğal
içeriklerden formüle edilmiş
kaliteli mamaların evcil
hayvanların sağlığı üzerindeki
önemine değinildi.
KONGREDE STANDIMIZ
BOŞ KALMADI
Eş zamanlı yürütülen
“Karikatür Yarışması”nda
da Farmina tahtasına
kendi karikatürlerini çizen
karikatürist arkadaşlarımız ve
keypad yarışması birincileri
arasında kongrenin son günü
yapılan çekilişte bir kişi, büyük
ödülün sahibi oldu. Farmina
Pet Foods Türkiye Ailesi olarak,
öğrenci kongresinde emeği
geçen herkese çok teşekkür
ediyor ve nice kongrelerde
buluşmayı diliyoruz. 
kedi & köpek
IDEXX Ürün Sorumlusu Veteriner Hekim Edibe Bilişli,
IDEXX Saha Teknik Destek Müdürü Rozelle Taljaard,
MVM Medikal Pazarlama Sorumlusu Özge Turan
Hematolojiye
yakından Bakış
MVM medikal olarak IDEXX LaserCyte® Hematoloji analiz cihazı
kullanan meslektaşlarımız için yurtdışından uzmanların
katılımlarıyla tüm gün süren bir organizasyon gerçekleştirdik.
M
VM Medikal,
2013 yılından
bu yana
IDEXX
Laboratuvarları’nın distribütörlüğünü
üstlenerek laboratuvar
alanında hizmet vermeye
başladı. IDEXX Laboratuvarları
veteriner spesifik AR-GE
çalışmaları yapan, dünya
çapında klinik-içi laboratuvar
24-25 PETİNFO
ekipmanları alanında uzman;
Türkiye’de de dünya çapında
olduğu gibi veteriner hekimler
tarafından en çok tercih edilen
markadır. Veteriner hekimlikte
eğitimin sürekliliği ilkesine
inanan MVM ekibi olarak,
2015 yılında yeni ofisimizde
hedefimiz olan eğitimlere
tam hızla başladık. Bunlardan
ilkini lazer teknolojisi ile
çalışan hematoloji analiz
cihazı “IDEXX LaserCyte”
kullanıcıları için yurtdışından
uzmanların katılımlarıyla tüm
gün süren bir organizasyon ile
gerçekleştirdik.
Mesleki gelişime katkı
“Hematolojiye ve
LaserCyte Analiz Cihazı’na
Genel Bakış” seminerinde;
günün ilk yarısındaki IDEXX
saha teknik destek müdürü
Rozelle Taljaard’ın sunumunu,
Purdue Üniversitesi klinik
patoloji öğretim görevlisi
Dr. Dennis DeNicola’nın
katıldığı video konferans
izledi. Seminerde; cihazın
temel işleyişi, daha efektif
kullanımı ve hematoloji
raporlarının yorumlanması
gibi hususlar üzerinde
duruldu. Aynı zamanda
kullanıcıların da katılımlarıyla
klinik vakalar tartışıldı. MVM
Medikal olarak veteriner
hekimliğe katkı sağlamak,
kuruluşumuzdan bu yana
en önemli misyonlarımız
arasındadır. Mesleki gelişimin
öneminin farkındayız ve bu
tarz etkinliklerle gelişime katkı
sağlamaya devam edeceğiz.
Seminerimize iştirak eden
tüm veteriner hekimlere
teşekkür eder, ilerideki
organizasyonlarımızda
da meslektaşlarımızı
ağırlamaktan onur duyarız. 
MVM Medikal
LYME
KENE İLE GELEN KÖTÜ HABER
MVM medikal ve Idexx laboratuvarları ile
Lyme hastalığı’nın bilinmeyen yönlerinden
ve elIsa yöntemiyle teşhisinden bahsedelim.
Bir kene birden
fazla hastalık
etkenini aynı
anda taşıyabilir
ve yayabilir.
Birincil vektörler
Ixodes scapularis, Ixodes pacificus (geyik kenesi ya da siyah ayaklı kene)
Patoloji
Enfekte köpeğin dokularına yerleşir.
Klinik belirtiler
Lyme hastalığı kronik bir hastalık olup, akut olarak aşağıdaki belirtiler
görülebilir: • Ateş, anoreksi, letarji • Poliartritis, topallık • Hızlıca
ilerleyen renal yetmezlik • Nörolojik belirtiler
Lyme hastalığı ve köpek
anaplazmozis koenfeksiyonu
neden tehlikelidir?
Laboratuvar bulguları
Tek başına Lyme hastalığı
ya da köpek anaplazmozisine
yakalanan köpeğin bağışıklık
sistemi çoğunlukla hastalığı
baskılayabilir. B. burgdorferi
ve A. phagocytophilum
etkenlerinin her ikisine
birlikte seropozitiflik gösteren
köpeklerde hastalığın klinik
olarak oluşma riski tek bir
etken ile enfekte köpekten iki
kat daha fazla olacaktır.
• Artmış C6 antikor seviyesi (≥30 U/mL) • Proteinüri
Negatif sonuçlar
Enfeksiyon olası
Pozitif Sonuçlar
Enfeksiyon varlığı muhtemel
C6 antikor seviyesi ölçümü ve protienüri
yönünden inceleme (UPC)
> Kene korumasına devam
> 1 yıl içerisinde test tekrarı
İlgili belirtiler diğer kene
kaynaklı hastalıklarda da
görülebilir, bu da sadece klinik
belirtilere bakarak hastalığın
tanısını koymayı zorlaştırır.
Lyme hastalığı ve köpek
anaplazmozis koenfeksiyonu
mevcut köpeklerde görülen
klinik belirtiler şöyle olacaktır:
> Ateş
> Letarji
> Anoreksi
> Artritis
> Topallık
> Lenf nodüllerinde şişlik
Unutulmamalıdır ki;
koenfeksiyon hayvanda daha
şiddetli hastalık belirtileri
göstermesine neden olabilir.
teşhis*
Hastamı hangi klinik belirtiler
yönünden gözlemlemeliyim?
Lyme hastalığını
destekleyen
klinik belirtiler ve/veya
laboratuvar bulguları (C6 antikor
seviyesi ≥30 U/mL)
Lyme hastalığını
desteklemeyen
klinik belirtiler ve/veya
laboratuvar bulguları
(C6 antikor seviyesi <30 U/mL)
tedavi
> Borrelia burgdorferi,
bağışıklık sistemi ile
karşılaştığında peptit yapısını
değiştirebilen bir etkendir.
Ancak bu bakteri, C6 peptid
yapısını değiştiremez ve
IDEXX SNAP 4Dx® testi etkeni
bu sayede tespit eder.
> IDEXX SNAP 4Dx®
Testinde kullanılan C6
peptit yapısı, piyasadaki
Lyme aşılarına karşı oluşan
antikor ile çapraz reaksiyona
girmez. Bu yüzden test, aşılı
hayvanlarda güvenilirdir.
> Anaplasma
phagocytophilum etkeni ile
Lyme hastalığı etkeni aynı tip
kene ile taşınmaktadır. Her
iki etken için seropozitif olan
köpeklerde, hastalığın klinik
olarak oluşma riski, tek bir
etken ile enfekte köpekten iki
kat daha fazla olur.
Borrelia burgdorferi
Doksisiklin/tetrasiklin
Tedavi genelde önerilmez
takip
Bunları biliyor muydunuz?
LYME HASTALIĞI VE
KÖPEK ANAPLAZMOZİS
KOENFEKSİYONU
Keneler, aynı anda birden
fazla etkeni yayabilmektedir;
bu da bir köpekte birden
fazla hastalığın ya da
koenfeksiyonun oluşmasına
neden olabilmektedir.
Lyme hastalığına; Borrelia
burgdorferi bakterisi ve köpek
anaplazmozisine; Anaplasma
phagocytophilum sebep
olmaktadır. Koenfeksiyon
durumunda, aynı tip keneler;
geyik kenesi ya da siyah ayaklı
kene (Ixodes scapularis) ve
siyah ayaklı doğu keneleri
(Ixodes pacificus) iki hastalık
etkenini de taşımaktadır.
6 ay içerisinde C6 antikor
seviyesi, tedavi başarısının tespiti
için tekrar ölçülmeli
Klinik belirtiler
takip edilmelidir
önlem
L
yme hastalığı,
Borrelia
burgdorferi
bakterisinin sebep
olduğu, geyik
kenesi ya da siyah ayaklı
kene tarafından bulaştırılan;
insanları, memelileri ve
kuşları enfekte eden “zoonoz”
bir hastalıktır. Hastalık riski;
kene yoğunluğu olan endemik
bölgelerde oldukça yüksektir.
Örneğin, Kuzey Amerika’nın
genelinde, hafiften şiddetliye
değişen Lyme hastalığı
vakaları tespit edilmiştir.
Hastalık daha sıklıkla Mayıs
ila Kasım ayları arasında
görülmektedir. Hastalığa
karşı antikor bulunduran
“seropozitif” hayvanların
çoğunluğunda (%95 oranında)
klinik belirtiler görülmez.
Bazen hayvan enfekte
olduktan aylar sonra ancak
semptomlar gözlenebilir.
Hastalığın akut evresinde
topallama görülürken; tedavi
edilmezse ileri evresinde
nefropati görülebilir. Akut
evrede hastalığın seyri
(prognozu) iyidir.
Hastalık oluşmasını önleyici yöntemler üzerinde durulmalıdır.
Lyme hastalığında dokulara yerleşmiş B. burgdorferi etkeni tespiti için genellikle
*seroloji
kulanılır, etken nadir olarak kanda PCR yöntemi ile tespit edilebilir.
MVM Medikal
Neden IDEXX SNAP 4Dx® Test?
A. phagocytophilum,
A. platys
Pozitif
kontrol
E.canis,
E.ewingii
Anaplazmozis hastası
olan köpeklerde ayrıca şiş
ve kırmızı gözler ve düşük
trombosit sayımı gözlenebilir.
Koenfeksiyon tespiti için kullanılan bir test mevcut mudur?
Evet. IDEXX SNAP 4Dx®,
dört farklı kene kaynaklı
hastalığın bir numune ile
incelenmesi için kullanılan tek
klinik-içi testtir.
> Köpek anaplazmozisi
(Anaplasma phagocytophilum)
> Lyme hastalığı (Borrelia
burgdorferi)
> Köpek erlişyozisi
(Ehrlichia canis)
> Kalp kurdu hastalığı
(Dirofilaria immitis)
Ayrıca, IDEXX SNAP
4Dx® Testi Anaplasma platys
çapraz reaksiyonunu da
göstermektedir.
IDEXX’in yapmış olduğu bir
çalışmada, A.platys laboratuvar
suşu ile enfekte 10 köpeğin
serumu IDEXX SNAP 4Dx®
testi ile incelendi ve 10 köpeğin
10’unda da A. Phagocytophilum
için pozitif sonuç alındı.
hasta sahibi ile KOENFEKSİYON HAKKINDA NASIL
KONUŞabilirim?
Evcil hayvan sahiplerinin
en çok sorduğu sorular ve
ayrıntılı cevapları:
S: Lyme hastalığı ve anaplazmozis koenfeksiyonu nedir?
C: Keneler, aynı anda birden
fazla etkeni yayabilmektedir;
30-31 PETİNFO
Kalp Kurdu
(D. immitis)
Lyme Hastalığı
(B. burgdorferi)
Anlatıldığı üzere Lyme hastalığı ve köpek anaplazmosizi, köpekler için
hayati risk taşıyan hastalıklardır. Özellikle koenfeksiyon durumlarında
bu risk daha da artmakta olduğu için bu iki hastalığın bir arada test
edilmesi oldukça önemlidir. IDEXX SNAP 4Dx®, dört farklı kene kaynaklı
hastalığın bir numune ile incelenmesi için kullanılan, ELISA teknolojisi ile
çalışan tek klinik-içi testtir. Ayrıca IDEXX SNAP 4Dx®, Lyme aşısı ile çapraz
reaksiyona girmeyerek, yanlış pozitif sonuçların önüne geçilebilecek bir
teşhis yöntemidir. Köpeklerde aylık kene korumasının yanı sıra, SNAP 4Dx®
Test’inin yıllık olarak uygulanması koruyucu hekimlik için önemli bir adımdır.
bu da bir köpekte birden
fazla hastalığın ya da
koenfeksiyonun oluşmasına
neden olabilmektedir. Lyme ve
anaplazmozis koenfeksiyonu
yaygındır ve her iki hastalık
aynı tip kene; geyik kenesi
(genellikle siyah bacaklı
kene olarak adlandırılır)
ile yayılım gösterir. Lyme
ve köpek anaplazmozis
hastalıkları ayrı ayrı hayati risk
oluşturan hastalıklar olup; bu
iki hastalığın kombinasyonu
köpek için daha fazla risk
oluşturabilmektedir.
S: Köpeğime neden test
yaptırmalıyım?
C: Hayati risk taşıyan
Lyme hastalığı ve köpek
anaplazmozisini genel
muayene sırasında, sadece
klinik belirtilere bakarak
tespit etmek zor olabilir.
Test yaptırmak köpeğinizin
hastalığa maruz kaldığından
emin olmanıza yarayan tek
yöntemdir. Eğer köpeğiniz
enfekte olduysa, test yaptırmak
köpeğinizin sağlık durumuna
göre en uygun tedavi
programını belirlemenize
yardımcı olacak ve hastanın
durumunu izleyebilmek için
kriter olcaktır.
S: Hayvanımın koenfeksiyon yönünden pozitif olması ne
anlama geliyor?
C: Enfeksiyon her zaman
hastalık olduğu anlamına
I. scapularis ve
I. pacificus Lyme
hastalığının
birincil vektörleri
Lyme hastalığı ve köpek anaplazmozis
koenfeksiyonun erken teşhis edilmesi,
tedaviye hızlı ve daha efektif cevabın
oluşmasını sağlamaktadıR.
gelmez, ek tetkikler gereklidir.
Eğer köpeğinizde aktif bir
koenfeksiyon varsa, hastalığın
tedavisi ve yönetimi için
birçok opsiyon vardır.
Enfeksiyon ne kadar erken
teşhis edilirse, köpeğinizin
tedaviye cevabı ve hastanın
prognozu o yönde iyi olacaktır.
S: Köpeğimi enfeksiyondan
nasıl korurum?
C: Köpeğinizi Lyme
hastalığından korumak için
piyasada uygun aşı mevcuttur
ancak köpek anaplazmozisi
için aşı mevcut değildir.
Kene kontrol ürünlerinin
aylık olarak uygulanması
enfeksiyondan korunmaya
yardımcı olabilmektedir.
Hiçbir yöntem enfeksiyon
ihtimalinden tamamıyla
koruyamaz bu nedenle kene
koruma ürünlerinin her
birini her ay düzenli olarak
uyguladığınızdan emin
olun. Aynı zamanda her gün
köpeğinizi kene yönünden
inceleyin, kene var ise hemen
uzaklaştırın ve veteriner
hekiminizle görüşün. 
dr. bayer
Korunmaya değer;
Dirofilaria immitis
Dünyada ve Türkiye’de hızla yaygınlaşan kalp kurdu hastalığının zor tanı ve tedavi
seçeneklerini gözden geçirerek, profilaksinin önemini tekrardan hatırlayalım.
Dr. Bayer, hem
hayvanları hem de
hekimleri düşünerek
teşhisi zor olan
hastalıklara karşı
çözüm sunar.
K
üresel ısınmanın
etkisiyle bulaşma
mevsiminin
uzaması
ve enfekte
köpeklerin transportu sonucu
kalp kurdu enfeksiyonu
hızla yayılmaktadır. Kalp
kurdu hastalığı tüm dünyada
görülmekle birlikte, özellikle
subtropik ve tropikal ülke ve/
veya bölgelerde endemik
olarak görülmektedir.
32-33 PETİNFO
Çünkü bu bölgelerde
hastalığın yayılmasında rol
alan faktörlerin (sivrisinek
yoğunluğu, ortam ısısı, nem)
uygunluğunun kalp kurdu
hastalığının prevalansını
artırdığı ifade edilmektedir.
Enfeksiyonun prevalansı,
Amerika Birleşik Devletleri,
Avustralya, Japonya
ve Avrupa’nın değişik
bölgelerindeki köpeklerde
% 1 ile % 95 arasında
değişmektedir. Ülkemizde
son yirmi yıldaki çalışmalar,
parazitin erişkinlerine ve/veya
mikrofilerlerine birçok ildeki
köpeklerde rastlanıldığını
ve enfeksiyon oranının
% 0,06’dan % 65’e kadar
değiştiğini göstermiştir. Birçok
ülkede ulusal prevalanslar
çıkarılmasına rağmen
ülkemizde konu ile ilgili
araştırmaların sınırlı sayıda
bulunması sonucu ulusal
prevalansın bilinmemesi
ve profilaktik önlemlerin
alınmaması önemli bir eksiklik
olarak değerlendirilmektedir.
KLiNiK BULGULAR
Kalp kurdu hastalığının
öncelikle kalp/dolaşım sistemi
tutulumu yaptığı bilinse de,
esas lokalizasyonu ve ilk zarar
verdiği dokular pulmoner
arterlerdir. Bu yüzden kalp
kurdu hastalığının solunum
sistemi bozukluğuna yol açtığı
ve terminal dönemde sağ
kardiyak alana lokalize olduğu
dikkate alınmalıdır. Köpeklerde
kalp kurdu hastalığının
klinik gelişimi, patogenezi
temel alındığında genellikle
kronik seyirlidir. Enfekte
köpeklerin çoğu parazit yükü,
bireysel aktivite ve egzersize
(dinlenme halindeki köpeklere
oranla ağır egzersiz yapan
köpeklerde arteriyel hasar
daha fazladır) bağlı olarak
uzun bir süre boyunca (aylar
veya yıllar) hiçbir klinik bulgu
göstermezler. Hastalığın
bulguları kademeli olarak
gelişir ve kronik öksürük ile
başlar. Öksürüğü dolaşımdaki
mikrofiler veya yetişkin
parazitlerle ilişkili orta
dereceden şiddetli dereceye
kadar değişen solunum
güçlüğü, güçsüzlük ve egzersiz
intoleransı takip edebilir. Bu
dönemde kaudal akciğer
loplarından anormal solunum
sesleri (hırıltı) alınabilmektedir.
Daha sonraları sağ konjestif
kalp yetmezliği geliştiğinde
sıvı birikiminden dolayı
bacaklarda ve karında
şişinlik, iştahsızlık, kilo kaybı,
dehidrasyon genellikle dikkati
çeker. Bu dönemde trikuspital
kapak yetersizliği nedeniyle
toraksın sağ tarafında kardiak
üfürüm ve atrial fibrilasyon
nedeniyle anormal kardiak
ritim yaygın bulgulardır.
Ani ölüm nadiren oluşur ve
genellikle solunum güçlüğünü
veya kaşeksiyi takiben
görülür. Hastalığın kronik seyri
sırasında bazen kurtçukların
doğal ölümünü takiben gelişen
ciddi tromboemboliden
sonra köpeklerde solunum
güçlüğü ve hemoptizi gibi
yaşamı tehdit eden akut
semptomlar görülebilir. Ayrıca
özellikle küçük ırk köpeklerde
pulmoner hipertansiyon ve
sağ kardiak output’un ani
düşüşü nedeniyle, yetişkin
kurtların pulmoner arterlerden
sağ kardiak boşluklara
geçmesi ve tıkaması sonucu
“kaval sendrom” olarak
isimlendirilen tablo kalp
kurdu hastalığı için önemli
bir olaydır. Böyle durumlarda
solunum güçlüğü, kardiak
üfürüm ve hemoglobinüri en
tipik bulgulardır ve genellikle
ölümle sonuçlanmaktadır.
konakçının mikrofillere olan
immun yanıtına ve yalnızca
aynı cinsiyette yetişkin
kurt olması nedeniyle
her zaman mikrofilerler
görülemeyebilmektedir.
Torasik radyografi
Hastalığın ileriki
aşamalarında torasik
radyografilerde pulmoner
arterlerde gelişleme, anormal
yapı oluşturan pulmoner
alanlar ve ağır vakalarda
sağ taraflı kardiomegali
dikkati çekebilmektedir.
Olası konjestif sağ kalp
yetmezliği durumlarında
peritoneal ve pleural
effüzyon gözlenebilmektedir.
Radyografi pulmoner
lezyonların şiddetinin
belirlenmesi açısından faydalı
olsa da parazit yükünü
belirlenmesiyle ilişkili değildir.
HASTALIĞIN TANISI
Kalp kurdu hastalığının
tanısı yetişkin kurtları
belirleyen antijenik
testler veya dolaşımdaki
mikrofilerleri belirleyen kan
testleri ile yapılmaktadır.
Ancak en iyi tedavi için ileri
diagnostik testlerin yapılması
gerekmektedir.
Yetişkin dişi antijen için kan testi
Dolaşımdaki yetişkin
kalp kurtlarını belirlemeye
yönelik olarak yetişkin
antijenleri saptayan ELISA
testinden yararlanılmaktadır.
Bu test diğer parazitler (D.
repens, Dipetalonema sp) ile
çapraz reaksiyon vermediği
için yüksek duyarlılığa
sahiptir. Bu test ile dişi kurt
tarafından oluşturulan
yetişkin kalp kurdu antijenleri
belirlenebilmekte ve
kurt yükü hakkında bilgi
sağlanabilmektedir. Duyarlılığı
oldukça yüksektir fakat test
hastalığın prepatent süresinde
uygulanmışsa, çok hafif
enfeksiyonlarda veya yalnız
erkek kurtların varlığında
yanlış negatif sonuçlar verebilir.
Mikrofilerler için kan testi
Dolaşımdaki mikrofilerlerin
belirlenmesi; direkt kan
mikroskobik incelemesi
ve konsantrasyon testleri
(modifiye Knott testi
veya filtrasyon testi) ile
yapılmaktadır. Konsantrasyon
testlerinden sonra görülen
mikrofilerlerin morfolojik
özelliklerine göre D. immitis’in
tanısı yapılmaktadır.
Bununla birlikte uygulanan
mikrofilarisidal ilaçlara,
Elektrokardiyografi
HASTALIĞIN
OLUŞUMU
Ara konakçı olan sivrisinekler
tarafından nakledilen
hastalığın etkeni olan
D. immitis’in ergin formu
çoğunlukla kalbin sağ
ventrikülüne ve pulmoner
arterlere yerleşir. Parazitin
mikrofilerleri ise son
konakçının perifer kanında
ve ara konakçı sivrisineklerde
görülmektedir. Sivrisinekler
(Culex, Aedes, Anopheles,
Armigeres, Myzorhynchus
ve Taeniorhynchus) enfekte
son konak hayvanlardan kan
emmek suretiyle mikrofilerleri
alırlar. Sivrisineklerde 2
hafta içinde mikrofilerler
larval gelişim dönemini
tamamladıktan sonra enfektif
sivrisineklerin başka bir son
konakçıdan kan emmesi
sırasında bulaşma gerçekleşir.
Çoğu olguda
elektrokardiografi normaldir.
Ancak hastalığın son
dönemlerinde sağ kardiak
boşluklarda ağır hasar
oluştuğunda kalp anomalileri
(sağ deviasyon, atriyel
fibrilasyon) belirlenebilir.
Ekokardiyografi
Ekokardiyografi ile
kardiyak boşluklar ve bağlantılı
damarlar görüntülenebilir.
Aynı zamanda parazitler
sağ kardiak boşlukların
içinde, kaudal vena cava,
ana pulmoner arter ve her
iki kaudal pulmoner arterin
proksimal ucunda görülebilir.
Kalp kurtları sağ kardiak
boşluklarda yüzerken veya
damar lümeninin içinde
çift paralel lineer objeler
olarak gözükürler. Kardiyak
ultrasonografi ile hastalığın
derecesi saptanabildiği
gibi parazit yükü tahmin
edilebilmekte ve dolayısıyla
her ikisinin tedavi programı
ve prognozuna etkisi
belirlenebilmektedir.
dr. bayer
kalp kurdu
sağaltımı hem
hasta hem de
veteriner hekim
için zor bir
mücadeledir ve
çoğu zaman kesin
sonuç verme
garantisi de
yoktur.
34-35 PETİNFO
Hayvanın bu kritik
duruma düşmesini
önlemek amacıyla
düzenli koruyucu
tedavi şarttır.
HASTALIĞIN TEDAVİSİ
Sağaltımın zor olduğu
bilinmektedir. Birçok sağaltım
stratejisi bulunsa da aynı anda
tamamen tedavi etmemekte
bir seçenektir. Önemli olan
nokta kalp kurdu hastalığının
sağaltımının kolay ve tam
güvenilir olmadığının
bilinmesidir. Tedavide önemli
noktalar ELlSA testi ve
ultrasonografik muayene ile
belirlenen parazitlerin tahmini
yükü, köpeğin hacmi, yaşı ile
(5 ila 7 yaş arası parazit yükü
açısından en riskli dönem),
birlikte seyreden hastalıklar,
pulmoner hastalığın şiddeti,
iyileşme periyodunda
egzersizin kısıtlanabilme
derecesinin ortaya
konulmasıdır. Sağaltım öncesi
hasta klinik açıdan ve sağaltım
sonrası tromboembolizm
açısından değerlendirilmelidir.
Sağaltım sonrası şekillenen
tromboembolizm 1’den 4’
e kadar, 4 ayrı kategoride
değerlendirilmiş (1. sınıf düşük
risk- 4. sınıf çok yüksek risk),
ancak günümüzde daha basit
bir sınıflandırma ile hastalar iki
kategoride (düşük ve yüksek
risk) değerlendirilmektedir.
Semptomatik sağaltımda
adultisit ve cerrahi
tedaviye hazırlamak için
kardiopulmoner dolaşımı
iyileştirmeye ve semptomları
gidermeye yönelik ilaçlar
kullanılabilmektedir.
Arsenik bazlı melarsomine
dihidroklorid yetişkin kalp
kurdu sağaltımında uygun tek
ticari preparattır. Pulmoner
tromboembolizm yetişkin
kalp kurdu sağaltımında
komplikasyonlardan biridir.
Tromboembolizm klinik
bulgularını kontrol altına
almak için egzersiz kısıtlaması
(sağaltım sonrası 30 ila 40 gün
yürüyüş ve koşma olmadan
kafes istirahati) ile heparin ve
ilaveten antiinflammatorik
dozda glukokortikoid
uygulamaları yapılmalıdır.
Cerrahi müdahale sağ kardiyak
boşluklarda şiddetli parazit
yükü bulunduğunda ve
aniden şiddetli semptomlar
belirdiğinde (kaval sendromu)
önerilmektedir. Cerrahi
müdahale genel anestezi
altında flexible alligator
forceps önderliğinde jugular
ven aracılığıyla yapılmaktadır.
Cerrahi müdahalenin avantajı
pulmoner tromboembolizme
neden olmamasıdır. 
NASIL
KORUMA
SAĞLANIR?
Kedi ve köpekleri
korumanın en etkili
yolu vektör kontrolüdür.
ADVANTIX ve
ADVANTAGE topikal
damlatma çözeltileri
geniş spektrumlu kovucu
ve öldürücü özellikleri
sayesinde vektör
kontrolünde mükemmel
bir çözüm ortağıdır. Bu
ürünler, sivrisineklerin
yanı sıra kene ve
pire gibi vektörlere
karşı da etkinliklerini
bilimsel araştırmalarla
kanıtlamıştır. Ürünler,
hayvanların derisine
damlatıldıktan sonra
hızlı bir şekilde etki
eder ve 4 hafta
boyunca aktif koruma
sağlar. ADVANTIX ve
ADVANTAGE, Bayer
garantisiyle her veteriner
hekimin güvenle tavsiye
edebileceği bir markadır.
akademik
Gastrik
yabancı
cisim
tanısında
pnömatik
gastrografi
kedi ve köpeklerde midedeki yabancı
cisimlerin teşhisinde kullanabileceğimiz
kolay ve etkili bir yöntem olan
pnömatik gastrografiyi ele alalım
Yazar: KatherIne Tucker Mohl VMD, Prof. Dr. DavId BIller VMD DACVR
katkıda bulunan:Veteriner Hekim Ümit Örs
Çeviri: Veteriner Hekim Enikö Kiraly Avcı
K
LİVET 2015
kongresinin
konuşmacılarından Prof.
Dr. David Billier,
Türk meslektaşlarımız için
hazırladığı vaka çalışmasında
pnömatik gastrografi
tekniğinin ayrıntılarını paylaştı:
Kansas State Üniversitesi
Veteriner Eğitim Hastanesi’ne
tekrarlayan kusma nöbeti
şikayeti ile başvuran 10
yaşında kısır erkek kırma
terrier köpeğin sahibi,
hayvanının, önüne çıkan her
şeyi çiğneyip yutmasından
ve banyonun çöpünde
bulduğu birkaç kadın hijyenik
ürününü yuttuğundan
şikayetçiydi. Hayvanın genel
36-37 PETİNFO
fizik muayenesi sırasında
-tespit edilmiş olan 3/6 derece
kalp üfürümü hariç- özel bir
belirtiye rastlanmadı.
Bulgularının
yorumlanması
Abdomenin sağ lateral
ve ventrodorsal radyografik
görüntüsü çekildi (görsel 1).
Görüntüde, mide içerisinde
mevcut olan belirli miktarda
yumuşak doku görüntüsü
veren maddeye rastlandı
ve mide ekseninin cranial
tarafa yön alması tespit edildi.
Bu röntgen, hastanın birkaç
sene önce çekilmiş röntgeni
ile benzerlik gösterdi. İnce
bağırsak kıvrımları normal
boyut ve şekilde görülürken,
kolonda biriken dışkı tespit
edildi. Ayrıcı tanıda, heterojen
yumuşak doku görüntüsünü
veren içeriğin gıda ya da
yabancı madde kökenli olduğu
belirtildi. Hasta sahibinin
verdiği bilgilere dayanarak
içerik, yabancı madde
olarak belirtildi; fakat kesin
tanıdan önce içeriğin yabancı
madde olup olmadığı ve aynı
zamanda duodenumda hiç
bir yabancı cismin yer alıp
almadığı kesinleştirilmeliydi.
Ek olarak yapılan tanı
yöntemleri arasında sol lateral
abdominal röntgen, pozitif ve
negatif kontrastlı gastrografi ve
ultrasonografi vardı. Midenin
pilorik bölgesinin net bir
şekilde belirlenmesi için sol
lateral abdominal röntgen
çekildi (1). Sol lateral röntgenin
görseli (görsel 2), sağ lateral
pozisyonda çekilmiş röntgen
ile benzerlik gösterdi; minimal
gastrik gaz oluşumu ve mide
boşluğunda belirli miktarda
yumuşak doku görüntüsünü
veren madde bu çekimde de
aynı derecede gözüküyordu.
Negatif kontrast gastrografi
(pnömogastrogram), zaman ve
maddi kısıtlamalar nedeniyle,
daha sonraki değerlendirme
için arşivlendi ve bu çalışmayı
hazırlarken incelemeye alındı.
Hastanın ağızına spekulum
yerleştirildi ve daha önce
ölçüsü alınmış orogastrik
sonda mideye yerleştirildi.
Orogastrik sonda, hava
verildikten sonra bükülüp
uzaklaştırıldı. Uygulamadan
hemen sonra çekilen lateral
ve ventrodorsal röntgenler ise
değerlendirmeye alındı(görsel
3). Hasta orogastrik entübasyon
uygulaması sırasında
sakindi, uygulama süresince
sedasyona gerek duyulmadı.
Sol lateral pozisyonda
ve ventrodorsal
pozisyonda çekilmiş
olan pnömogastrogram
görüntülerinde, verilmiş hava
ile çevrili olan yumuşak doku
görüntüsünü veren madde,
pilor antrumu ile fundus
bölgesinde belirli bir şekilde
tespit edildi. Hava ile dolmuş
duodenumun proksimal
bölümünde herhangi bir
yabancı maddenin varlığı tespit
edilmedi. Yapılan endoskopik
uygulama ile mideden iki
adet kadın hijyenik ürünü
uzaklaştırıldı. Uygulama
ardından hasta komplikasyon
göstermeden iyileşti.
Tanısal amaçlı
görüntüleme
Gastrik sistemdeki
radyolusent yabancı
maddelerin tespiti veteriner
hekimleri zorlayabilir (1-4).
Midede ve intestinumlarda
bulunan gaz, doğal bir negatif
kontrast madde olarak
klinisyenlere yardımcı olabilir.
Radyografik görüntülerde
tespit edilen çeşitli gastrik
gazlar, 1974 yılında Grandage
tarafında çok iyi bir şekilde tarif
edildi (4). Uygulamaların da
gösterdiği gibi, gastrointestinal
rahatsızlık durumunda hem
sağ hem de sol tarafların
çekiminde her zaman fayda
var; sol röntgen görüntüleri
özellikle midenin pilorik
bölgesinin görüntülenmesine
yardımcı olur (1,2). Sağ ve
sol lateral röntgenlerin
görüntüleri arasındaki fark
ise midenin içerdiği sıvı ve
gaz miktarına bağlıdır. Gastrik
lümende minimal düzeyde
içerik mevcut ise, iki röntgen
arasındaki fark, sunduğumuz
vakadaki gibi pek belirgin
olmayabilir.
Kontrast gastrografi;
gerekli durumda midenin
daha ayrıntılı incelenmesi için
uygulanabilen bir yöntemdir.
Radyolusent yabancı
cisim olgusunda, şüpheli
gastrik duvar ve mukoza
zedelenmesi durumunda,
midenin büyüklüğü,
şekli ve pozisyonundaki
değişiklikleri durumunda
ya da gastrik fonksiyonların
değerlendirilmesi amacıyla
Gastrointestinal
rahatsızlık
durumunda
hem sağ hem de
sol tarafların
röntgeni,
özellikle midenin
pilorik bölgesinin
görüntülemesine
yardımcı olur
Pnömogastrografi,
radyolusent
yabancı cisimlerin
tespitinde kolaylıkla
uygulanabilir.
bu uygulamaya başvurulabilir
(3,5). Radyolusent yabancı
cisimlerin tespitinde
kullanılan negatif kontrast
gastrografi (pnömogastrografi)
ya da az miktarda pozitif
kontrast ile- büyük miktarda
pozitif kontrast madde,
yabancı cismin görülmesini
engelleyebilir- çift kontrast
gastrografi uygulanabilir (5).
Pnömogastrografi,
veteriner kliniklerinin
elinde mevcut olan alet
ve ekipmanlarla kısa bir
zaman içinde kolaylıkla
uygulanabilen bir kontrast
prosedürdür. Bu yöntemin
uygulanmasından
bahseden kaynaklar
ayrıntılı belirtmektedir (3,5).
Uygulamada kullanılan
orogastrik sondalar, hayvanın
boyuna göre ayarlanır;
hastanın burnundan son
kaburgasına kadar olacak
şekilde ölçümlendirilir
ve bir bant yardımıyla
işaretlenir. Ağız spekulumu
yerleştirildikten sonra
sondanın ucu suda çözünen
kayganlaştırıcı ile kaplanıp,
ölçülere göre yerleştirilir. Bunun
alternatifi olarak bir nazogastrik
sonda da ölçülere uygun bir
şekilde kullanılabilir.
akademik
Veteriner Hekim Ümit Örs;
uygulamada kullanılan
orogastrik sondalar, hayvanın
boyuna göre ayarlanır;
hastanın burnundan son
kaburgasına kadar olacak
şekilde ölçümlendirilir.
Oda havası yaklaşık 20 ml/
kg şeklinde enjektör ile tüpün
içine verilir ya da büyük boy
köpeklerde, hava doğrudan
-gastrik distansiyonu ve
hayvanın davranışlarını
göz önünde bulunduraraktüpün içine üflenilebilir.
Bazı hastalarda sedasyon
düşünülebilir. Uygulamadan
sonra sonda, çıkartılır ve
sol lateral ve ventrodorsal
röntgenler çekilir. Bu
çekimler, pilor bölgesinde
duran yabancı maddeleri
tespit etmek için kullanılan
en uygun röntgenlerdir.
Gerekli görüldüğü durumda
bu görsellere ek olarak
sağ lateral ve dorsoventral
röntgenler de çekilebilir. Bizim
vakamızda mide içerisinde
düşük miktarda gaz tespit
edildi ve ekstra röntgenler
de yabancı cisim tespitinde
yeterince kanıt sağlamadı.
Pneumogastrografiye ekstra
olarak verilen negativf
kontrast ile ventrodorsal
pozisyonda fundus bölgesi
ile midenin pilor antrumunda
yumuşak doku görüntüsünü
veren madde belirli bir
şekilde tespit edilirdi.
Yapılan pneumogastrografi
ile duodenumun proksimal
bölgesinde herhangi bir
yabancı maddenin olmadığı
da tespit edildi. Bu da mevcut
yabancı cismin endoskop
yardımıyla minimal invazif bir
müdahale ile uzaklaştırılması
için önemli bir bilgiydi. 
Kaynaklar
1. Armbrust LJ, Case examples
demonstrating the clinical utility
of obtaining both right and left
lateral abdominal radiographs in
small animals.
2. Harness P, Biller DS. Demonstration of
the Diagnostic Value of Left and Right
Lateral Radiographs in the Assessment
of Gastric Foreign Bodies.
3. Bowlus R A. Clinical utility of
pneumogastrography in dogs.
4. Grandage J. THE RADIOLOGICAL
APPEARANCE OF STOMACH GAS IN
THE DOG. Aust Vet
5. O’Brien TD. Radiographic Diagnosis
of Abdominal Disorders in the Dog and
Cat. Philadelphia: Saunders; 1978.
Kusma nöbetleri
geçiren 10 yaşında
kısır kırma erkek
terrierin sağ
lateral (A)
ve ventrodorsal (B)
radyografik
görüntüsü.
Midenin lateral
kısmında yumuşak
doku görüntüsünü
veren yabancı
madde
Aynı hastanın sol
lateral röntgeni
ve yumuşak doku
görüntüsünü veren
yabancı madde.
İlk röntgenle
benzerlik gösterir.
Orogastrik sonda
yardımıyla hava
verilmesi sonrası
çekilen sol lateral
ve ventrodorsal
pneumogastrogram
radyografik
görüntüleri.
Negatif kontrast
radyogram
kullanarak
yabancı cisimler
daha belirgin olur
(siyah oklar).
kedi & köpek
Tanı ve tedavinin
güncellenmiş
bilgilerine ulaşmak
için, meslektaşlarımız
YDÜ’de buluştu.
Dr. Rose Raskin
Dr. John W. Harvey
Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ
DVM, PhD, Diplomat ACVP
DVM, PhD, Diplomat AVCP
Kongre Düzenleme Başkanı
Prof. Dr. Ömer Memduh Esendal
veteriner hekim YUNUS EMRE BÜYÜKDALLI
Dr. Xavier Roura
YDÜ Veteriner Fakültesi Dekanı
E-VET Yazılım Sorumlusu
DVM, PhD, Diplomat ECVIM- CA
Tanıya
giden yol
Doğru tanı ve başarılı tedavilerin en güncel ipuçlarını
öğrenmek için Yakın Doğu Üniversitesi’nde düzenlenen
“3. Veteriner Hekimliğinde Bahar Günleri” Kongresine katıldık.
T
anıya giden
yolda beliren
soru işaretlerinin
yanıtını ararken
sıklıkla laboratuvar
verilerine başvururuz.
Başvurduğumuz testlerin
doğruluğu, sürece uygun olup
olmadığı ve sonuçların klinik
tablo ile ilişkilendirilerek
yorumlanması son derece
önemlidir. Bu bağlamda,
Yakın Doğu Üniversitesi
Veteriner Fakültesi konunun
mesleğimiz açısından sahip
olduğu önemin de farkındalığı
ile bu yılki kongresinin
konusunu “tanı aşamasında
uyguladığımız testler ve
elde ettiğimiz verilerin klinik
tablo ile ilişkilendirilerek
değerlendirilmesi” oluşturdu.
Tanı ve bu bağlamda tedavinin
bu önemli unsurlarını
güncellenmiş bilgilerle,
bu konuda spesifikleşmiş
uzmanlardan dinlemek
hatta birlikte tartışabilmek ve
birlikte keyifli zaman geçirerek
dostluklarımızı pekiştirmek
üzere 28 Nisan-1 Mayıs tarihleri
arasında Girne’de bir araya
gelen meslektaşlarımız keyifli
bir kongre geçirdi.
Geleceğimiz için yatırım
Kongrenin açılış
konuşmasını yapan Kongre
Düzenleme Başkanı Prof. Dr.
Nilüfer Aytuğ, organizasyon
komitesi adına kongrenin
gerçekleşmesi için emek
veren, katkıda bulunan ve
katılan herkese en içten
teşekkürlerini sundu. Prof.
Dr. Aytuğ, geleceğimizin nesli
açısından bu tür kongrelerin
önemini vurguladı. Kongre
organizasyon komitesi olarak
Yakın Doğu Üniversitesi
Kurucu Rektörü Dr. Suat
İrfan Günsel ve Yakın Doğu
Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Dekanı Prof. Dr. Ömer Memduh
Esendal konuşmalarını
gerçekleştirdikten sonra
kedi & köpek
başarılı
Kongrede, tanı
ve bu bağlamda
tedavinin önemli
unsurlarını,
bu konuda
spesifikleşmiş
uzmanlardan
dinleme fırsatı
bulduk.
44-45 PETİNFO
bilimsel oturumlar başladı.
Yakın Doğu Üniversitesi
Veteriner Fakültesi davetiyesi
üzerine, yurtdışından bilimsel
oturumlara konuşmacı
olarak 3 uzman katıldı; Dr.
John W. Harvey DVM, PhD,
Diplomat AVCP; Kansas State
Üniversitesinden mezun
olan ve Amerikan Veteriner
Patologlar Kolejinden
uzmanlık sertifikasını alan
Dr. Harwey, karşılaştırmalı
hematoloji konusunda
tanınmış bir uzmandır.
Anaplasma platys ve kalıtsal
methemoglobin redüktaz,
fosfofruktokinaz ve FAD
eritrosit eksiklikleri ilk kez
kendisi tarafından bulundu.
Dr. Rose Raskin DVM, PhD,
Diplomat ACVP; Purdue
Üniversitesinden mezun olan
Dr. Raskin, Amerikan Veteriner
Klinik Patoloji Derneği’nin
geçmiş dönem başkanı ve 3.
baskısı gerçekleştirilen “Canine
and Feline Cytology; A Color
Atlas and Interpretation” un
koeditörüdür. Dr. Xavier Roura
DVM, PhD, Diplomat ECVIMCA; Autonomus Üniversitesi
Veteriner Fakültesinden
mezun olduktan sonra
Veteriner Küçük Hayvan İç
Hastalıkları dalında European
College’da diplomat olmuştur.
Autonomus Üniversitesi’nde
klinik dersleri veren Dr. Roura,
Leishmaniasis Working
Group üyesi olarak vektör
ilişkili hastalıklar konusunda
çalışmalar yapmakta.
Hematolojinin eşsiz özellikleri
Dr. John Harwey,
gerçekleştirdiği 4 oturum
sırasında “Köpeklerde
hematoloji; hematolojinin
ayırıcı tanısı”, “Hematolojinin
eşsiz özellikleri” ve “Kan
frotisinin değerlendirilmesi”
başlıklı sunumlarını ilgili
meslektaşlarımıza sundu. İlk
iki oturumda hematolojideki
farklı diyagnostik prosedürleri
inceleme fırsatımız oldu. Bu
konu altında sırasıyla kanın
görünümü, plazma protein
konsantrasyonu, retikülosit
sayımı, eritrosit endeksi
ve morfolojisi, kemik iliği
değerlendirilmesi, Coombs
testi, plazma bilirubin
konsantrasyonu, plazma
demir ölçümleri ve çeşitli
özel testlerden bahsedildi.
“Kedilerde Hematolojinin
Eşsiz Özellikleri” başlıklı
sunumda ise meslektaşlarımız
gerçek vakaları inceleme
fırsatını yakaladılar. Bu
vakalar sayesinde, kedilerin
anamnezine ve histolojik
bulgularına bakarak, yapılması
gereken ileri diyagnozlar
ve prosedürler hakkında
meslektaşlarımız yeni ipuçları
öğrenerek kendi tecrübelerini
de anlatma fırsatı buldular. Dr.
Harwey’in son sunumu kan
frotisinin değerlendirilmesi ile
ilgiliydi. Dr. Harwey, bu konuyu
“Veterinary Hematology. A
Diagnostic Guide and Color
Atlas” adlı kendi kitabından
aldığı örnek ve görseller
eşliğinde sundu. Sunum, kan
frotisinin uygun hazırlanışını
gösteren kısa bir hatırlatma ile
başladı. Uygulamadan sonra
morfolojik değerlendirmenin
aşamalarına değindi. “Kan
örneklerinin morfolojik
değerlendirmesi, boyama
yöntemlerinin gelişmesi ve
birleşmesinden beri tanı
yöntemlerinde sağlam bir
yer edinmiş durumdadır.
Wright, Wright-Giemsa gibi
Romanowsky boyaları, rutin
boyamada en yaygın olarak
kullanılanlar. Yapılar, kendi
özelliklerine göre boyanın
farklı bileşenlerine değişik
derecelerde ilgi göstermekte
ve sonuç olarak da
birbirlerinden ayırt edilebilir
duruma gelmektedirler. Kan
frotilerinin boyanmasında
yaygın olarak kullanılan
diğer boyalar ise retikülosit
sayımında kullanılan yeni
metilen mavisi ve demir
varlığını tespit etmek için
kullanılan prusian mavisi.”
Sunumun devamında
kan hücre çeşitleri teker
teker ele alındı; fizyolojik
görüntüleri incelendikten
sonra çeşitli hastalıklarla
ve enfeksiyonlarla beraber
seyredilen patolojik
görüntülere örnek verildi.
Eritrosit boyutlarına ulaşabilir
hale gelen trombosit
büyümesi ile seyreden gerçek
kalıtsal makrotrombositopeni
hakkında ayrıntılı bahsedildi.
Bu hastalık özellikle Cavalier
King Charles Spaniellerde
yaygındır. Trombositlerin
boyutları yanında anormal
trombosit granülleri ve
nötrofil inklüzyonlarına da
dikkat edilmelidir. Birçok
kalıtsal trombositopenide
nötrofilik inklüzyonlar da
bulunur (örn; Puglarda
sık seyreden May-Hegglin
anomalisi). Trombositoz
varlığı ile ileri derecede
büyük trombositler veya
megakaryosit parçacıklarının
görülmesi myeloproliferatif
hastalık olasılığını akla getirir.
Değişik nedenlerle ortaya
çıkan birçok hastalık vardır.
Bu hastalıkların kandaki
incelemesi Dr. Harwey’in
anlattığı üzere basitten
oldukça karmaşık olanlar
arasında değişmektedir.
Ancak hastanın anamnezi
dikkatle alınmalı, hastalıkları
ve kullandığı ilaçlar,
kedi & köpek
tanıya
giden yolda
başvurduğumuz
testlerin
doğruluğu,
sürece uygun
olup olmadıkları
ve sonuçların
yorumlanmasının
önemi günemdeydi.
46-47 PETİNFO
hayvanlara ait hastalıklar
çok iyi irdelenmelidir. Bu
noktadan sonra ise anlatılan
tanısal yaklaşım şekillerinin
kullanılması tanıya gidişte
yardımcı olacaktır.
İniş ve çıkışların anlaşılması
Rose E. Raskin,
“Biyokimyasal testlerde iniş
ve çıkışların anlatılması” adlı
sunumunda, biyokimyasal
parametrelerin, hastalıkların
ortaya çıkarılmasını
sağlamakla birlikte, nasıl
bir tedavi yolu sağladığını
açıkladı. Bu amaçla üriner
sistemde yapılan glomerular
fonksiyon testleri, renal
tübüler fonksiyon veya
bozukluk testleri ve serum
elementlerinin ölçülmesi
ayrıntılı olarak anlatıldı.
Hepatobilier sistemden de
bahseden Raskin şu şekilde
konuştu: “Biyokimyasal veriler
genellikle hepatoselüler hasar,
kolestazis ve fonksiyonel
kütle aracılıklı olarak üç
yönlü değerlendirilir. Köpek
ve kedilerde sellüler hasar
alanine aminotransferaz (ALT)
ve aspartate aminotransferaz
(AST) birkaç kat artışları ile
yansımaktadır. Kolestazis
alkalen fosfataz (ALP) ve
gamma- glutamyltransferaz
(GGT) enzimlerindeki ve
ayrıca bilirubin ve kolesterol
konsantrasyonlarındaki
değişiklikler ile yansımaktadır.
Son olarak karaciğer
fonksiyonları albumin, alfa ve
Beta globulinler, üre, glikoz,
kolesterol ve unkonjuge
bilirubin gibi bir çok parametre
ile yansıtılmaktadır. Karaciğer
hastalıklarının etkisiyle
eritrosit boyutu ve şekli,
serum safra asitleri ve çoğu
koagulasyon faktörleri de
etkilenmektedir.”
Kemik iliğinin değerlendirilmesi
Rose E. Raskin ikinci
sunumunda aspirasyon
biyopsisi ve core biyopsisinin
karşılaştırılmasını ele aldı.
Aspirasyon biyopsisi kemik
iliği hücrelerinin morfolojik
özelliklerini çok iyi bir
şekilde ortaya koyar. Core
biyopsiye kıyasla daha ucuz ve
uygulaması kolaydır ve daha
hızlı sonuç verir. Core biyopsi
hücre türleriyle ilişkili benzer
bilgiler sağlamaktadır. Ancak
hücre içeriğiyle ilişkili olarak
yağ ve fibröz bağ dokuların
yapısal değerlendirilmesi
hakkında fikir vermesi,
aspirasyon tekniğine
üstünlüğüdür. Stromanın
fokal değişiklikleri en iyi
şekilde core biyopsi ile ortaya
konulur. Aspirasyon biyopsisi
ile atlanabilecek bu tür
değişiklikler, yangı, neoplazi,
ilik nekrozu, osteolizis
kedi & köpek
Kongrede,
olgunun doğru
irdelenmesinde
uyguladığımız
testler ve elde
ettiğimiz verilerin
klinik tablo ile
ilişkilendirerek
değerlendirilmesi
ele alındı
48-49 PETİNFO
veya miyelofibrozistir.
Maksimum bilgi için iki teknik
birlikte ve aynı gün alınan
kan örnekleri ile beraber
değerlendirilmelidir. İki
tekniğin alanları, ekipmanları,
hazırlık aşamaları, prosedürleri
ve olası komplikasyonları
sunum boyunca anlatılıp,
değerlendirildi.
Kanserin hematolojiye
yansıması
Sunduğu son oturumunda
Raskin, kanser hastalarında
meydana gelen hematolojik
değişikliklerden bahsetti.
Hematolojik anormallikler,
genellikle tedavi yada klinik
belirtilerin kötüleşmesi
sonucu ortaya çıkar. Sitotoksik
kemoterapi, radyoterapi
ve toceranib gibi reseptör
kinaz inhibitörlerinin yan
etkileri vardır(palladia).
Siklofosfamit veya vincristin
miyelosupresyon ile birlikte
morfolojik displaziye sebep
olabilir. Kortikosteroidler gibi
diğer ilaçlarda lenfositlerin
resirkülasyonu veya lizisine
sebep olabilir. Bu tartışmada
vurgulanmak istenen kedi
ve köpeklerde onkolojik
durumlarla ilişkili sitopeniler,
hematositozis, koagulopatiler
ve disproteinemilerdir. Kanser,
neoplazmın büyümesine bağlı
kanama ve yangı oluşturarak
doku zedelenmelerine yol
açabilir. Ayrıca büyüme
hormonu salgılayan spesifik
neoplazmlar sonucu
paraneoplastik sendromlar
oluşur. Bu durumun
farkında olmak hekim için
çok önemlidir; neoplazmın
daha süratli tanısını sağlar.
Hastanın daha iyi monitörize
edilebileceği yöntemlerin
belirlenmesine aracı olur.
Tedavinin daha süratli bir
şekilde belirlenmesine
yardımcı olur ve prognozun
belirlenmesine yol gösterir.
Anemi, trombositopeni,
lökopeni, trombositozis,
lökositozis ve lenfositozis bu
sunumun konularıydı. Kısa
bir mola ardından ise kanser
olguları, sitolojik verilerine
göre interaktif olarak tartışıldı.
Deri, lenf nodülleri ve
karaciğerden çeşitli örnekler
ele alındı. Katılımcılar, sitolojik
materyallerin sınıflandırılması
ile ilgili olarak neoplastik
odaklı örnek frotileri inceleme
imkanı buldular.
Vektör ilişkili hastalıklar
Kongrenin son
oturumlarına konuşmacı
olarak katılan Dr. Xavier
Roura, leishmanianın
tanısal kriterlerinden ve
kene ilişkili hastalıkların
laboratuvar tanısından
kedi & köpek
veteriner hekim
meslektaşlarımıza
desteklerini
hiç bir zaman
esirgemeyen
önemli firmalar,
tam kadrolarıyla
kongrede
yer aldı.
50-51 PETİNFO
bahsetti. Sunumun başında
Türkiye Parazitoloji Derneği
Dergisi’nde yayımlanmış
olan Kuzey Kıbrıs’ta Kanin
Leishmaniasis ve Kum
Sineklerinin Epidemiyolojisi
adlı çalışmadan da bahsedildi
ve çalışmayı örnek alarak
KKTC’de leishmaniasis’in
önemi ele alındı. Enfeksiyöz
hastalıklar (vektör kökenli
hastalıklar), kardiyorespiratory ve immunoloji
alanlarında birçok bilimsel
yayını ve kitaplarda bölümleri
bulunan Dr. Roura Canine
Leishmaniasis Working
Group (CLWG) üyesi olarak
sunum esnasında grubun
çalışmalarını ayrıntılı
olarak anlattı. Vektör ilişkili
hastalıklar konusunda bilimsel
çalışmalar yapan ve bu
hastalıklara ilişkin tanı, tedavi
ve korunma programlarının
oluşması süresince aktif
olarak kanıtlayan dernek,
www.grouppoleishmania.
org internet sitesinden vektör
ilişkili tüm hastalıklar ve
tedavileri ile ilgili ayrıntılı
bilgi vermektedir.
Veteriner hekimliğin en güncel
teknolojik gelişmeleri
3. Veteriner Hekimliğinde
Bahar Günleri kongresine
katkılarını esirgemeyen
sponsorlardan Datavet
“Tanıya Giden Yolda
Teknoloji Kullanımı”, Hasvet
“Veteriner Hekimliğinde
SMART Teknolojiler” ve
MSD Hayvan Sağlığı “ Vektör
İlişkili Hastalıklarla Sorular ve
Yanıtları” adlı sunumlarıyla
tanıya giden yolda klinik
laboratuvar yöntemlerinin en
güncel bilgilerini paylaştılar. 
araştırma
Leishmania tanısı
bir klinik kararıdır ve
bir tek laboratuvar
testinin pozitif
olması esasına
dayalı olmamalıdır.
LeIshmanIasIs’e
genel bakış
Leishmania tehdidi sıcak havalar ile birlikte yükseliyor.
Vektör ilişkili hastalıklar hakkında uluslararası
araştırmalar yapan CLWG ile bu önemli konuyu konuştuk.
52-53 PETİNFO
C
anine
Leishmaniasis
Working Group
(CLWG) üyesi
Dr. Xavier Roura
vektör ilişkili hastalıkların
tanısı, kullanılan testler,
testlerin güvenilirliği ve test
sonuçlarının değerlendirilmesi
konularındaki bilgi ve
deneyimlerini paylaştı;
Genel bir yaklaşımla dünyada
Leishmaniasis’in görülme
oranı nedir?
Dünya çapında enfeksiyon
oranı >%60 olmakla birlikte
klinik olarak görülme oranı
%10‘dur. Hastalık Akdeniz
ülkelerinde yaygındır ve
zoonoz olması nedeniyle
dikkate alınması bir
anlamda zorunluluktur.
Klinik bulgular temelinde
son yıllarda dikkate alınan
tanı kriterleri ve klinik
sınıflandırma hakkında bilgi
verir misiniz?
Son yıllarda yapılan
çalışmalar doğrultusunda
klinik tablo dikkate alınarak
şöyle bir sınıflandırma
yapmamız mümkündür;
C. Hastalar (kinik olarak
hastalık belirtisi mevcut)
Sitolojik ve serolojik olarak
pozitif olan köpeklerdir. Bir
ya da daha fazla klinik belirti
gösterirler. Herhangi bir klinik
bulgusu saptanamayan
köpekler, hematolojik
ve biyokimyasal olarak
Leishmania’ya özgü bulgulara
sahip olmaları durumuda bu
gurupta değerlendirilirler. Sık
rastlanmayan ancak hastalığa
özgü klinik bulguların varlığı
da enfeksiyon ile ilişkilendirilir.
A. Maruz kalan olgular
Negatif sitolojik, histolojik,
parazitolojik ve moleküler
bulguları olan, Leishmania
spp. ne karşı gelişen antikor
titresi zayıf olgulardır.
Köpekler klinik olarak
normaldirler ya da farklı
hastalık belirtileri gösterirler.
Bu köpekler genellikle en az
1 yıldır leishmania vektörü
olan kum sineklerinin
bulundukları bölgelerde
yaşamaktadırlar.
D. Şiddetli hastalar
Şiddetli hasta olan
köpekler bu grupta yer alırlar
ki bunlar proteinürik nefropati
ya da kronik nefropatilidirler,
yanısıra immunosupresif
tedavi gerektiren göz ve
mobiliteyi etkileyen eklem
problemleri mevcuttur.
B. Enfekte olgular
Leishmania parazitinin
varlığının direkt tanı
yöntemleri (PCR, mikroskobik
değerlendirme, kültür vb)
ile saptandığı, düşük antikor
titrasyonu gösteren olgulardır.
Köpekler klinik olarak
normaldirler ya da farklı
hastalık belirtileri gösterirler.
Bu olgularda, bulaşma
döneminde deride ve periferal
kan örneklerinde Leishmania
DNA’sı saptanır.
E. Hasta olan ancak
tedaviye yanıt
vermeyen olgular
Anti leishmania tedavisine
yanıt vermeyen hasta
köpekleri kapsar.
F. Hasta olan ve
tedaviyi takiben erken
tekrarlayan olgular;
Önerilen anti leishmania
protokolüne yanıt veren
ancak tedavi kesilir kesilmez
tekrarlayan olgular.
2016 yılında leishmaniasis’in
tanısı nasıl konulmalıdır?
Leishmania tanısı bir klinik
kararıdır ve bir tek laboratuvar
testinin pozitif olması
esasına dayalı olmamalıdır.
Leishmania sadece hasta
hayvanlarda değil, sağlıklı
olanlarda da enfeksiyonun
varlığı yıllık kontroller
sırasında araştırılmalıdır.
Leishmaniasis’in tanısı klinik
tablonun değerlendirilmesinin
yanı sıra; sitoloji, biyopsi
(immunohistokimya) ve PCR
gibi direkt yöntemler ile seroloji
gibi indirekt yöntemlerin
birlikte değerlendirilmesi
sonucunda konulur:
> Sitoloji pozitif:
enfeksiyon/hastalık
> PCR pozitif: enfeksiyon
> Seroloji pozitif: mevcut
yada geçmiş enfeksiyon
deri lezyonları, lenfoadenopati,
zayiflik, anoreksi, kas atrofisi,
renal yetmezlik, oküler lezyonlar,
epistaksis ve kolitis leishmaniasisin
en sık görülen klinik belirtileridir
Günümüzde uygulanan tedavi protokolleri
ETKEN
DOZ
SÜRE
Meglumine antimoniate
40 - 50 mg / kg
12 saat / 1 ay
Miltefosin
2 mg / kg, PO
28 gün
Allopurinol
10 mg / kg
12 - 24 saat / 12 ay
ETKEN
DOZ
SÜRE
+
Allopurinol
10 mg / kg
12 - 24saat / 12 ay
+
Allopurinol
10 mg / kg
12 - 24 saat / 12 ay
Permethrin/
İmidacloprid spot
on; 3 hafta boyunca
kum sineğinin
beslenmesini
engeller.
Dr. XAVIER
ROURA
Leishmaniasis’in
Dünya çapında
enfeksiyon oranı
>%60 olmakla
birlikte klinik
olarak hastalık
görülme oranı
%10‘dur. Hastalık
zoonoz olması
nedeniyle
dikkate alınması
zorunluluktur.
anlamını taşır. Örneğin;
Seroloji sonuçlarına
bakılmaksızın sitolojik
olarak pozitif olan köpekler
ile sitoloji sonucu negatif
olan serum antikor titresi
yüksek olan köpekler hasta
olarak değerlendirilir. Sitoloji
sonucu negatif olan ancak
serum antikor titresi düşük
olan köpekler kutanöz
lezyonlara sahip iseler
deri biyopsisinin immunohistokemikal ya da PCR analizi
ile değerlendirilmesi gerekir
kutanöz olmayan lezyonlara
sahip olanlar ise kemikiliği
yada lenf nodulünün pcr ile
değerlendirilmesi sonucunda
sonuç pozitif ise; enfekte
yada hasta, sonuç negatif ise;
enfekte ya da maruz kalmış
olarak değerlendirilirler.
Profilaksi yöntemlerinden
bahseder misiniz?
Leishmania da en önemli
noktadır ve korunma 2 grupta
değerlendirilmelidir
1. Enfeksiyondan kaçınma; bu
anti-vektör profilaksisini içerir.
2. Hastalıktan kaçınma;
donperidon ve aşı
uygulanmasını içerir.
54-55 PETİNFO
Enfeksiyondan kaçınma
Leishmaniadan korunmanın
ana hattını oluşturur. Bu
anlamda sentetik piretroidler,
deltametrin ya da permethrin
enfeksiyondan korunmada
>%85 başarı sağlarlar. Tasma
ya da spot on formundaki
ürünlerin kum sineğinin aktif
olduğu Nisan-Kasım ayları
arasında hatta yıl boyunca
düzenli olarak kullanılması
gerekir. Hastalık tablosunun
şekillenmesini önlemek amacı
ile piretroidler domperidon
ya da aşı ile desteklenebilir.
Deltamethrinli tasmalar kum
sineğinin 5-6 ay boyunca
beslenmesini engeller, tasma
5-6 ayda bir değiştirilmelidir.
Permethrin/İmidacloprid
spot on; 3 hafta boyunca
kum sineğinin beslenmesini
engeller. Üç haftada bir
tekrarlanmalıdır. Domperidon ;
0.5 mg/kg/g1k 4 hafta boyunca
oral yolla uygulanır ve haziran
ve ekim aylarında yılda 2 kez
tekrarlanır. Aşı; 6 aylıktan
küçük olan seronegatif
köpeklerde uygulanmalıdır.
3 doz uygulamayı takiben yıllık
tekrarlar yapılmalıdır. 
Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ’un katkılarıyla hazırlanmıştır.
Dr. Roura 1989 yılında
Barselona Autonomous
Üniversitesi Veteriner
Fakültesinden mezun oldu.
Doktorasını 1999 yılında
Autonomous Üniversitesinde
“Canine Leishmaniasis’in
Polymerase Chain Reaction/
PCR ile tanısı” konusunda
tamamlamıştır. 2004 yılında
Veteriner Küçük Hayvan
İç Hastalıkları dalında
European College’de
Diplomat olmuştur. Ohio
State Veteriner Fakültesinde
ve North Caroline State
Veteriner Fakültesinde
ziyaretçi öğretim üyesi olarak
görev yapmıştır. Vektör kökenli
enfeksiyöz hastalıklar, kardiyorespiratory ve immünoloji
alanlarında birçok bilimsel
yayını bulunmaktadır. Canine
Leishmaniasis Working Group
(CLWG) üyesi olarak bilimsel
çalışmalar yapmakta ve
hastalıklara ilişkin tanı, tedavi
ve korunma programlarının
oluşması sürecine aktif olarak
katılım göstermektedir.
kedi & köpek
Ülkemizdeki epidemiyolojik
veriler incelendiğinde;
Trabzon yöresinde
seropozitiflik oranı %6.6 olarak
saptanırken, İzmir yöresinde
%7.8, Ankara’da %10.4,
Antalya yöresinde %35.9,
Elazığ yöresinde %6.43, Kuzey
Kıbrıs yöresinde %17.6 Lyme
seropozitifliği saptanmıştır.
(Zoonotik hastalıklar Hizmet
İçi Eğitim müdürlüğü 2011)
00-00 PETİNFO
lyme
Tıp camiası tarafından
her sene yüzlerce yeni
lyme vakası ortaya
çıkarken, bu zoonoz
etken ile ilgili veteriner
araştırmalarındaki
eksiklikler nedeniyle
lyme hastalığı gizli
bir tehdit olarak
beklemektedir.
Lyme hastalığı, Borrelia
cinsi spiroketlerin neden
olduğu ve kuzey yarım kürenin
ılıman bölgelerinde görülen
multisistemik inflamatuar bir
hastalıktır. Ixodes spp. türü
kenelerle bulaşır ve Kuzey
Amerika, Asya ve Avrupa’nın
uygun bölgelerinde en sık
rastlanılan kene kaynaklı
zoonozdur. ABD’de ilk kez
1976 yılında juvenil romatoid
artritli çocuklarda klinik bir
vaka olarak tanımlanmasına
rağmen, daha önceleri
eritema kronikum migrans,
Bann-warth’s sendromu
ve akrodermatitis kronika
atrofikans adları ile hastalığın
değişik evreleri ve sistem
tutulumları Avrupa’da
tanımlanmıştı. 1982 ve 1983
yıllarında ise hastalarda kene
kaynaklı bir spiroket etkenin
görülmesiyle bu sendromlar
birleştirilmiştir. İnsanlar
için son derece tehlikeli
semptomlarla sonuçlanabilen
Lyme hastalığının etkeni
zoonozdur, yanı çeşitli hayvan
türlerinden insanlara hatta
insanlardan hayvanlara
da geçme ihtimali olabilen
sessiz bir katildir. Lyme
hastalığı, spesifik olmayan
semptomları, hastaların
çoğunda kene tutunmasının
fark edilememesi, antikorların
geç gelişmesi ve hatalı
tanılar nedeniyle tedavisi
yapılamayan ya da geç yapılan
gizli bir tehdittir.
Vaka sayıları giderek artmaktadır
Lyme, ABD’de en sık
karşılaşılan vektör kaynaklı
enfeksiyöz hastalıktır ve yılda
yaklaşık 30 bin yeni tıp vakası
kaydedilmektedir. Vakaların
%95’i toplam 12 eyaletten
bildirilmesine rağmen, en
sık kuzeydoğu bölgesini
etkilemekte ve vaka sayısı her
yıl giderek artmaktadır. Bu
insidans artışında ormanlık
bölgelerin tarım arazisine
çevrilmesinin, yaşayan insan
sayısının artmasının, geyik
Hastalık genel
olarak her yaş
grubunu etkileyebilir
ve cinsiyet
dağılımı özellik
göstermemektedir.
neslinin azalmasının ve iklim
değişikliklerinin sorumlu
olduğu öne sürülmektedir.
Avrupa’da hastalığın görülme
sıklığı kuzey ve orta bölgelerde
en fazladır. İsveç’ te yılda
100.000’de 69 görülürken
bu oran Almanya’da
100.000’de 111, Slovenya’da
100.000’de 315’dir. Türkiye’de
Ixodes cinsi kenelerin
yaşıyor olması, ülkemizde
de Lyme hastalığının
yaygın olabileceğini
düşündürmektedir. Ülkemizde
ilk Lyme vakaları 1990
yılından sonra bildirilmeye
başlanmış, sonrasında
vaka sayısı artmış ve
epidemiyolojik çalışmalar
yapılmıştır. Çalışır ve ark.’nın
yaptığı bir çalışmada 1997
yılında 835 Ixodes türü
kenede B.burgdorferi
taşıyıcılığı araştırılmış, ancak
etken hiçbirinde tespit
edilememiştir. Bu çalışmadan
sonra Türkiye’de yapılan diğer
araştırmalarda Antalya’da
%35,9, Ankara’da % 10,4 ,
İzmir’de ise %7,8 Borrelia
cinsi spiroketlerin varlığı
gösterilmiştir. Türkiye’de
tarımla uğraşan risk
gruplarında yapılan Lyme
seropozitiflik çalışmalarında
%6-35,9 arasında değişen
pozitiflik saptanması ve
58-59 PETİNFO
vakfı sayılabilir. Lyme hastalığı
Türkiye’de de vardır. Yeditepe
Üniversitesi tarafından
yapılan bir araştırmaya göre
sadece Trakya bölgesindeki
Ixodes cinsi kenelerde
Borrelia Burgdorferi bakterisi
bulunmuştur. Hastalığın
ensidansındaki artışını
İstanbul’un Şişli İlçesi’nde
Lyme Hastalığı Mücadele
Derneği’nin kurulması da
göstermektedir. Lyme’in
‘yüzyılın hastalığı’ olarak
da adlandırılmasına
rağmen ülkemizde fazla
önemsenmediğini vurgulayan
dernek, açıklamasında
“Küresel ölçekte baktığımızda
Dünya Sağlık Örgütü 117 ülkede
lyme hastalığının bulunduğu,
içinde Türkiye’nin de olduğu 61
ülkede bu hastalığın endemik
olduğunu açıkladı. Son yıllarda
az da olsa farkındalık sağlandı
ve ülkenin dört bir yanında
lyme vakaları bildirilmeye
başlandı. Yapılan taramalar
ülkemizde de durumun
çok ciddi olduğunu ortaya
koydu. Çok acil olarak yeni
araştırmaların ve tedavi
yaklaşımlarının ortaya
konması gerekiyor. Acilen
lyme doktorlarının görev
yapabileceği klinikler açılmalı.
Aksi halde lyme ile zamanında
mücadele etmemenin
sonuçları gelecekte çok
büyük acılara neden olacaktır.
Yıllardır yapılan uluslararası
araştırmalar ve son yıllarda
bu hastalığın Türkiye’de
sanılandan daha yaygın
olabileceği fikrini de
akla getirmektedir.
Ülkemizde önemsenmedi
Yurt dışında Lyme
hastalığı üzerine kurulan
en çok dernek ve vakıf
ABD ve Avrupa ülkelerinde
bulunuyor. Bunlardan belli
başları arasında merkezi
ABD’de bulunan Uluslararası
Lyme Hastalıklar Derneği
(İnternational Lyme
Associated Disease Society
- ILADS) ve yine ABD’nin 44
eyaletinde ve diğer 8 ülkede
örgütlenmiş olan Lyme Karşı
Ortaklar (Partners Against
Lyme-PAL) ile tüm Avrupa’da
faaliyet gösteren ‘Eurolyme’
Coğrafi bölgelere kene ve etken türleri
Coğrafi bölge
Kene türü
Etken
Kuzey Amerika
Ixodes scapularis,
Ixodes pacificus
Borrelia burgdorferi
Avrupa
Ixodes ricinus
Borrelia afzelii, Borrelia garinii, Borrelia
burgdorferi, Borrelia spielmanii, Borrelia
bavariensis
Asya
Ixodes persulcatus
Borrelia garinii
Labrador, Golden
retriever ve
Shelti gibi ırklar
lyme hastalığına
predispozedir.
Laboratuvar
örnekleri
Lyme hastalığının tanısı
için çeşitli klinik örnekleri
gönderilebilir; serolojik
inceleme için serum ve
BOS, kültürden izolasyon
için deri biyopsisi, kan ve
BOS, moleküler tanı için ise
deri biyopsisi, kan, BOS ve
sinoviyal sivi gibi dokulardan
faydalanabiliriz. Örnekleri
göndereceğimiz laboratuvar
ile iletişim kurmamiz önerilir.
Türkiye’de yapılan seropozitif
çalışmaları neticesinde,
ülkemizde en az 10 milyon
kişinin vücutlarında bu bakteri
ile yaşadığını düşünüyoruz
ve endişeleniyoruz.” diye
ifade etti. İstanbul Üniversitesi
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
tarafından yapılan ve İnterhas
Teknik Servisi’nin desteğiyle
dergimizin 78. Sayısında
yayımlanan “Türkiye’de ilk
kez etkenleri kültürde üretilen
üç insan lyme hastalığı
olgusu” başlıklı araştırma,
ülkemizde Lyme hastalığının
varlığını kanıtlamakta ve
bu olguların çok farklı klinik
şekillerde ortaya çıkabileceğini
göstermektedir. Epidemiyolojik
verilerin temini, endemik
bölgelerin saptanması için
ülke genelinde taramaların
yapılması gerektiğini ve
veteriner hekimlik alanında
da daha fazla araştırma
yapılmasına ihtiyaç olduğunu
net bir şekilde gösterir.
Petlerde lyme hastalığı
Lyme hastalığının
en yaygın semptomu
ayaktan ayağa değişen
topallıktır. Genellikle omuz
60-61 PETİNFO
bölgesinde büyük bir şişlik
halinde kendini belli eden
lenf nodülü ön bacakta
bulunur. Hasta köpeklerin
bir kısmında depresyon ve
ateş görülür. Bazen yüzlek
lenf yumrularının tümünün
büyüdüğü görülür. Enfekte
hayvanlarda topallık ortaya
çıktığında ağrı ve ateş
de yaygın olan belirtiler
arasındadır. Köpekler
bacaklarındaki bu noktalara
basınç yapıldığında acıyla
havlar ve isteksiz bir şekilde
yürür. Yürürken acı nedeniyle
ayağını sert bir şekilde arkadan
öne doğru sürükler. Köpek
sahibi, kenenin çevresinde
genellikle klasik kırmızı daire
şeklinde bir halka görebilir.
Bu ize hedef lezyon adı da
verilir. Bu kırmızılık kenenin
ısırdığı bölgeden bakterinin
göç ettiği diğer bölgelere doğru
yayılır. Hastalığın tanısını
koymakta geç kalındığında
bakteri kalbe yayılıp
miyokarditise, böbreklere
yayılıp glomerulonefritise
neden olabilir veya nadiren
de olsa sinir sistemine
yayılabilmektedir. Lyme
hastalığı birçok durumda
asemptomatik veya subklinik
seyreder ve köpekler bu
durumda sağlıklı görünürler.
Hastalıktan şüphe edildiğinde
en kısa zamanda ELISA ve
Western Blot yöntemiyle
kan testi yapılarak tanı
koyma yoluna gidilmelidir.
Western Blot daha hassas bir
metottur. Hayvan hastalığa
karşı aşılanmışsa fakat
hala semptom gösteriyorsa
aşının etkisi göz önünde
bulundurularak spesifik
bir test yapmak gereklidir.
Hastalığın tedavisi için
spesifik bir antibiyotik
kullanıldığında semptom
göstermeyen hayvanlarda
uygulanan testler hassaslığını
yitirebilir. Antibiyotik
tedavisi sonucunda düzelme
göstermeyen köpeklerde
yapılan laboratuar testleri
pozitif olsa dahi hastaların
genellikle ağrı çektiği
gözlemlenmez. Kan testinde
pozitif çıkan çok sayıda
vakada hayvanların sağlıklı
görüldüğü bildirilmiştir.
Sağaltımı yapılmayan
hayvanlarda bakterilerin
vücuda yayılmasıyla sinir
sistemi veya kalpte hasarlara
yol açan hastalığın geç dönem
formu meydana gelebilir.
Labrador, Golden retriever
ve Shelti gibi ırklar lyme
hastalığına predispozedir.
Diğer köpeklerin birçoğu
hastalığı herhangi bir belirti
göstermeden geçirirler. Tüm
bu tanı yöntemlerinin yanında
Canine SNAP 4Dx veya C6
SNAP adıyla bilinen ve kalp
kurtları, ehrlichia ve kene ile
bulaşan diğer hastalıklarda
da kullanılabilen bir test
mevcuttur. Testin yapılması
kolaydır ve hastalığın
teşhisinde doğruluk oranı çok
yüksektir. Çünkü C6 antikorları
savunma hücrelerinin aşı
ile reaksiyona girmeleri
sonucunda değil yalnız gerçek
enfeksiyon sonucunda oluşur.
C6 SNAP test sonrasında
pozitif sonuç elde ediliyorsa
kedi & köpek
Lyme Quantitative C6
Antibody Test adı verilen
ikinci bir testin yapılması
gerekmektedir. Referans
değerlerin belirlenmesi sadece
tanı değil tedavi için gerekli bir
yöntemdir. Hastalık; bakteriyel
rhematoid endokarditis,
lupus erythmatosis,
osteopati, dejeneratif eklem
yangısı, Rocky Mountain
benekli ateşi ve ehrlichiosis
hastalıklarıyla karıştırılabilir.
Köpek sahiplerinin de hastalık
konusunda dikkatli olmaları
gerekmektedir. Boreliosis
etkeni ile enfekte olan
kenelerin kan emdiği kişilerde
çok çeşitli semptomlar
görülebilir ve genellikle de
kolera gibi yüksek ateşe
neden olan diğer hastalıklarla
karışabilir. İnsanlarda en
iyi tanıya PCR ile varılır.
Lyme ayırıcı tanısında her
evreye ve tutuluma göre ayrı
hastalıklar akılda tutulmalıdır.
Böcek ısırığı sonrası gelişen
hipersensitivite reaksiyonları,
bakteriyel selülit, eritema
multiforme, ekzema,
granuloma annulare, ürtiker,
ilaç erüpsiyonu, pitriasis rosea
ve parvovirüs enfeksiyonu
ayırıcı tanıda akla gelmesi
gereken hastalıklardır. MSS
tutulumu ayırıcı tanısında
diğer fasiyal paraliz nedenleri,
viral menenjit, mekanik
radikülopati, multipl skleroz
atakları ve primer progresif
multipl skleroz sayılabilir. Diğer
enfeksiyöz veya enfeksiyon
dışı ileti bozuklukları ve
miyoperkarditler kardit
ayırıcı tanısında; septik artrit,
viral artrit, psoriatrik artrit,
reaktif artrit, sarkoid artrit,
erken romatoid artrit veya
seronegatif spondiloartrit
artrit akılda tutulması gereken
hastalıklar arasındadır.
Hastalığın tedavisi
Köpeklerde lyme
hastalığının inatçı bir tedavi
sonucunda antibiyotikler ile
tedavisi mümkün olmaktadır.
62-63 PETİNFO
Hastalığın erken fark edilmesi
halinde antibiyotik ve çeşitli
yöntemlerin uygulanması
ile tedavisi kolaydır, fakat
hastalığın daha sonraki
dönemlerde fark edilmesi
halinde tedavi zorlaşır ve
kronik hale dönüşebilir. Yeterli
tedaviye rağmen bir kısım
hastada yorgunluk, kasiskelet ağrıları ve nörokognitif
bozuklukların devam
ettiği gözlenebilir. Eğer bu
semptomlar 6 aydan uzun
sürer ise, bu tabloya postlyme borrelyoz sendromu
ya da kronik lyme hastalığı
adı verilir. Bu hastaların
kliniği, kronik yorgunluk
sendromuna çok benzer ve
çoğu zaman ayrımını yapmak
güçtür. Ayrıca, sadece erken
hastalık için tedavi almış
hastalarda yeterli immün
cevap gelişemediğinden
re-enfeksiyonlar görülebilir
ve kliniği primer enfeksiyona
benzer şekilde ortaya çıkar.
Köpeklerin lyme aşıları
ile aşılanması ve kenelere
karşı yapılacak mücadele,
korunma için bilinen en
etkili yöntemlerdir. İlk aşı
uygulamasından 2-3 hafta
sonra uygulanan ikinci doz
gerekli bağışıklığı sağlamak
için yeterli olacaktır. Daha
sonra yılda bir kez uygulanan
tekrarlarla korunmanın
idamesi sağlanmaktadır.
Dokuz haftalıktan itibaren
aşılamaya başlanılabilir. 
Hastalığın erken
fark edilmesi
halinde tedavisi
kolaydır, fakat
hastalığın
daha sonraki
dönemlerinde
tedavi zorlaşır
ve kronik hale
dönüşebilir.
Aşılamanın önemi
Köpeklerde ve insanalarda görülen lyme hastalığının
görülme oranı yıllar içinde artmış ve köpeklerde
görülen enfeksiyöz hastalıkların 1 numaralı nedeni
olarak bildirilmiştir. Lyme hastalığınn etkeni; Borrelia
burgdorferi’dir. İnsanlar ve köpeklerde Lyme
enfeksiyonuna sebep olduğu kanıtlanmış TEK suş;
Borrelia burgdorferi sensu stricto’dur. Diğer alt
suşların (örn. B. Afzelii, B. Garinii) insanlar veya
köpeklerde doğal yolla enfeksiyona sebep olduğuna
dair herhangi bir kanıt henüz bulunamamıştır. Kan
emmemiş kenelerde, B. burgdorferi spiroketlerinin çoğu
kenenin sindirim sisteminde yer alır. B. Burgdorferi
spiroketleri, kenenin sindirim sistemi epitel hücrelerine
OspA yüzey proteini ile bağlanor. OspA keneye özgü
bir yüzey proteini olup, OspA’ya karşı oluşan antikorlar
aşılanmamış ve enfekte olan hayvanlarda bulunmaz.
Kenenin kan emmesini takiben; sindirim sisteminde
ortaya çıkan pH ve sıcaklık değişimine bağlı; B.
burgdorferi etkeni kenenin tükürük bezlerine doğru
harekete geçer. Bu sırada B. burgdorferi’nin sahip
olduğu OspA yüzey proteinleri azalırken, konakçıya
etkenin geçişinde aktif rol oynayan ve etkenin
konakçıda kolonize olmasını sağlayan OspC yüzey
proteinlerinde artış şekillenir. Bu artış ile birlikte, etken
konakçıya geçer. Etken deri hücrelerinde çoğaldıktan
sonra, konakçının diğer dokularına geçerek (yumuşak
doku, kalp, eklem vb) klinik semptomlara yol açar.
Lyme hastalığından korunmada kene kontrolü ve
aşılama çok büyük önem arz etmektedir. Aşılamada
tam koruma sağlanabilmesi için; hem köpeklerde
etkili olan OspC’ye etki eden; hem de kenelerde
etkili olan OspA ve OspC’ye etki eden bir lyme aşısı
tercih edilmelidir. WSAVA ve AAHA’nın belirlemiş
olduğu aşılama protokülüne göre Lyme hastalığından
korunmada aşılama; 12 hafta ve daha büyük
köpeklerde başlangıç dozu uygulanarak, 2-4 hafta
sonra ikinci doz aşılamanın yapılması ve sonrasında
yıllık tekrar dozlarının yapılması önerilmektedir. Şayet
yüksek risk mevcut ise, 9 haftalık yaşta da Borrelia’ya
karşı aşılama yapılması önerilmektedir.
Kaynaklara editörün arşivinden ulaşabilirsiniz.
kedi & köpek
O
rhan Özbaba’nın,
mesleki hayatı
boyunca
birlikte çalışma
fırsatı bulduğu
meslektaşları ve stajyerlerini
de bünyesine katarak kızı
Veteriner Hekim Merve
Özbaba ve oğlu Eren
Özbaba’nın da işbirliği ile
kurduğu Petical Hayvan
Hastanesi’ni daha yakından
tanımak için Mersin’deydik.
Dört dönem Mersin Veteriner
Hekimler Odası Başkanlığı
yapmış olan Orhan Özbaba,
Alman Çoban Köpekleri
Derneği Mersin temsilcisi ve
birçok sivil toplum örgütünde
de başkanlık ve yöneticilik
görevlerini üstlenmiştir.
Veteriner Hekim Burçin Biçer, Veteriner Hekim Mahmut Can Ordulu, Sinan Yıldırım,
Veteriner Hekim Yavuz Eroğlan Veteriner Hekim Olcay Sahillioğulları
Orta sıra: Stajyer Veteriner Hekim Mehmet Pendir, Dürdane Koşar, Mehtap Akkaya, Ayşe Akkaya
Alt sıra: Eren Özbaba, Devrim Gür, Veteriner Hekim Orhan Özbaba, Veteriner Hekim Eda Can
Hekimliğimize
yakışır bir
hastane
Uzman kadrosu ve çağın tıbbi gelişmelerine uygun donanımı
ile Mersin’deki hayvan severlerinin gerçekten özel olduklarını
hissettiren Petical Hayvan Hastanesi’ne konuk olduk.
66-67 PETİNFO
Kendinizden ve ekibinizden
kısaca bahseder misiniz?
Ben mesleğinde 35 yılını
doldurmuş ve veteriner
hekimlik mesleğine kendini
adamış biri olarak tanımlarım
kendimi. Mezun olduğum 1981
yılındaki hayalimi 30 yıl sonra
gerçekleştirerek bir hayvan
hastanesini hayata geçirdim.
Şu anda 8 veteriner hekim
Petical Hayvan Hastanesi’nde
küçük dostlarımıza şifa
dağıtmaya çalışıyoruz.
Petical ailesi olarak
kuruluşumuzdan itibaren
dostlarımıza nasıl yararlı
olabiliriz sorusunu kendimize
sorarız. Bu anlayış ile
aşçısından kuaförüne kadar
tüm ekip canla başla çalışır.
Hekimlerimiz daha çok
yanımda staj yapıp sonra
birlikte çalışmak istediğimiz
meslektaşlarımızdan
oluşmaktadır. Şu anda özel
hastaneler içinde 8 hekimi
olan tek hastane olduğumuzu
düşünüyorum. Her hekim
ilgi duyduğu alanda kendini
yetiştirmeye çalışır ve
ilgi duyduğu konulardaki
eğitimlere katılım yapar. Bu
bizde olmazsa olmaz kuraldır.
Bize emanet edilen canlara en
iyi hizmeti vermek isteriz.
kedi & köpek
Hastanenizin açılış hikayesi
nedir? Bize hastaneniz
hakkında bilgi verir misiniz?
Petical Hayvan Hastanesi,
söylediğim gibi 30 yıllık bir
hayalin ürünü. Fakülteden
mezun olduğumda hastane
hayalleri kuruyordum. Ama
serbest hayata atıldığımda bu
işin hiç de kolay olmadığını
gördüm. Aradan geçen
30 yıl ve kızım Merve’nin
mesleğimizi seçmesi nedeni
ile hastane kurma fikri
tekrar alevlendi. Ancak bu
kadar zaman ve birikimden
sonra rastgele bir hastane
açamazdık. Hem donanım
hem de fiziki şartlar açısından
hekimliğimize yakışır
bir hastane açmalıydık
ve öyle de yaptık. Tüm
meslektaşlarımızın meslekleri
ile gurur duyacakları
bir hastane olduğunu
düşünüyorum ve her geçen
68-69 PETİNFO
gün donanım, bilgi ve fiziki
şartlar açısından yenilenmeye
devam ediyoruz. Hastanemiz
üç katlı olup üst katta yoğun
bakım, operasyon salonları
ve yönetim odaları, giriş
katında aşı odası, muayene
odası, görüntüleme merkezi,
fizik tedavi ve lazer uygulama
bölümü, karantina, muhasebe
ve pet market bölümü, alt katta
ise mutfak, giyinme odaları ve
depomuz bulunmaktadır.
Petical Hayvan
Hastanesi’nde toplam 1200
metrekare bir alan üzerinde
hizmet vermekteyiz. Aynı
anda 40 kedi ve 25 köpeği
hospitalize edebilmekteyiz.
Hastanemiz endoskopi, kapalı
sistem anestezi, lazer, fizik
tedavi ünitesi, CR röntgen,
Renkli Doppler, yoğun bakım
üniteleri ve diğer donanımları
ile devamlı çağa ayak
uydurmaya çalışmaktadır.
Veteriner hekimliğin en keyif
aldığınız ve sizi en çok zorlayan
yanları nelerdir?
Yaptığınız işi severseniz
o meslek dünyanın en güzel
mesleğidir. Ben de dünyanın
en güzel mesleğini yaptığımı
düşünüyorum. Tedavi olan
her hastamı taburcu ederken
aldığım hazzı hiçbir şeye
değişmem. Yaptığım ilk barsak
anastomozunda hastam
4. gün gaitasını yaptığında
gaitayı avuçlamak istemiştim.
Hiç unutamam. Ama bazen
kedi ve köpeklerin kendi
kendilerine gelmelerini çok
istemişimdir. Bu bir espri
tabii, ancak zaman zaman her
meslektaşım gibi ben de hasta
sahiplerinin ön yargılarından
dolayı üzülmüşümdür. Ama
şuna da inanıyorum ki bu
ön yargıları biz hekimler
yarattık. Şimdi bu ön yargıları
ortadan kaldırma zamanı
doktor kimliğimizi mesleki
bilgimiz, sosyal yönümüzle
taçlandırdığımızda sanırım
daha çok takdir edilen bir
meslek gurubu olacağız.
operasyon yaptım ve onlarca
meslektaş yetiştirdim.
Halen eğitim almaya devam
ediyorum ve öğrenmekten
çok haz alıyorum.
Üzerinde durduğunuz bir
uzmanlık alanı var mı?
Ne yazık ki bizim
zamanımızda veteriner hekim
hem cerrah hem dahiliyeci
hem jinekologdu. Kısacası
bütün alanlarda uzman olmak
zorundaydı. O nedenle her
konuda kendimizi yetiştirdik.
Binlerce operasyon, binlerce
doğum binlerce hasta tedavi
ettik. Ama özellikle son
zamanlarda cerrahi konuya
olan ilgimin daha çok öne
çıktığını söyleyebilirim.
Yılların tecrübesini aldığım
eğitimlerle birleştirdim.
Cerrahi konusunda onlarca
programa katıldım. Kalça
displazisi, osteosentezler
ve abdomen cerrahisi
konularında yüzlerce
Veteriner hekimlerin yenilikleri
takip etmeleri önemli mi?
Bizler tıp eğitimi alıyoruz
ve tıp her geçen gün kendini
yeniliyor. Bu yeniliğe ayak
uyduramayan hekim geride
kalmaya mahkumdur.
Kendine, mesleğine saygısı
olan kişi mesleki eğitimine
önem vermek zorundadır.
Kendisine emanet edilen
canların o ailenin bir ferdi
olduğunu unutmamalıdır.
Aldığımız eğitimlerde doğru
bildiğimiz birçok yanlış
olduğunu görüyoruz. O
nedenle de eğitimler vaz
geçilmezimiz olmalıdır.
Büyük önderimiz ‘’Vatanını
en çok seven görevini en iyi
yapandır‘’ demiş. Bu söze
sonuna kadar katılıyorum.
70-71 PETİNFO
Kliniğimizde
çalışan Her hekim
ilgi duyduğu
alanda kendini
yetiştirmeye
çalışır ve
ilgi duyduğu
konulardaki
eğitimlere katılır.
Hastaneniz gerçekten ferah ve
pozitif bir havaya sahip. Bir
kliniğin mimari özellikleri ve
tasarımı neden önemli?
Bana göre, biz pet hekimleri
çalıştığımız ortamları çok
dikkatli oluşturmalıyız.
Hastalarımızın bir arada hangi
koşullarda kalacağını, kaymaz
zemin ve ses geçirmeyen
muayene odalarının
gerekliliğini, sterilizasyonun
en iyi nasıl sağlanabileceği,
giriş kısmından tutun hizmet
birimlerinin yerlerine kadar
nasıl olması gerektiği göz
önünde bulundurularak uygun
tasarımlar yapılmalıdır. Hasta
ve hasta sahiplerimiz stresten
uzak bir ortamda olmayı
hak ediyorlar, biz de onların
rahat edecekleri bir ortam
hazırlamaya çalışıyoruz.
Ancak hala yeni şeyler
öğreniyoruz. Yeni oluşan
koşullara ayak uydurmaya ve
düzenlemeler yapmaya hız
kesmeden devam ediyoruz. 
kedi & köpek
GastroenteriT
doğru
mama
seçimi
Her klinisyen veteriner hekim
gastrointestinal rahatsızlıklar ile
karşı karşıya kalır. Hayvanlara doğru
mamayı tavsiye ederek tedavide daha
iyi sonuçlar elde edebiliriz.
K
edi ve köpeklerde
sindirim sisteminin
ve özellikle midebağırsak kanalının
enfeksiyonlarına
ve yangısına son derece
sık rastlanmaktadır. İç
parazitler ve bazı hastalıkların
etkisiyle de ortaya çıkabilen
gastroenteritlerde yine en önemli
etkenler sofra atıkların ve çöplerin
tüketilmesi, zehirli bitkilerin
yenmesi, kedi ve köpeklerin
sindirim sistemine zarar veren
bazı insan gıdaları, gıda alerjileri
ve gıda intoleransıdır. Kemik
ve yabancı cisimlerin yutması
sonucu da gastroenterit tablosu
ortaya çıkabilir. Bu sebeplerden
dolayı kalın bağırsakta meydana
gelen enfeksiyon sonucu
74-75 PETİNFO
inflamasyon ortaya çıkarken, ince
bağırsaktaki enfeksiyon sonucu
olarak inflamasyon belirtileri
genellikle meydana gelmez.
En sık görülen olgular
Gastrointestinal hastaların
diyagnozu genellikle klinik
belirtiler ile konulur. En sık
görülen belirtiler; kusma, gastrik
dilatasyon ve volvus, diare,
malabsorbsiyon, kaprofaji,
konstipasyon, akut/kronik kolitis
ve flotus (gaz oluşumu) olarak
sıralanabilir. Tanıya varmak ve ilk
tedaviyi uygulamak için genellikle
hastalığın sebebini belirtmeye
gerek yoktur, ama dışkısı
kanlı olan, gıda zehirlenmesi
şüphesiyle gelen ve yakın
zamanda enfeksiyon
Birçok klinik
olgusuna yalnızca
ilaçlar değil doğru bir
diyet uygulaması da
çözüm olabilir.
Sindirim sistemi
güvence altında
Üst düzey sindirilebilirlik ile koruma
Hill’s Prescription Diet Canine ve Feline i/d mamalar hidrolize yapıları sayesinde
en üst düzey sindirilebilirliğe sahiptir ve özellikle gastrit, enterit ve kolit gibi
sindirim sistemi rahatsızlıklarında kullanımı uygundur. Bununla birlikte i/d özellikle
büyük ırklarda gastrik dilatasyon ve volvulus oluşumuna karşı koruma sağlar.
Hill’s Prescription Diet i/d sensitive ise özellikle istenmeyen gıda reaksiyonlarının
giderilebilmesi, eliminasyon diyeti ve özellikle sindirim sistemi operasyonlarından
sonra post operatif dönemde iyileşmeyi hızlandırabilmek için çok ideal bir mamadır.
SAĞLIKLI SİNDİRİM İÇİN
gastro intestinal sERİSİ
Royal Canin Gastro Intestinal veteriner diyetlerinde 3 faktör öne çıkmaktadır:
Kolon fermantasyonunu sınırlamak; yüksek sindirilebilir proteinler kolondaki
fermantasyonu sınırlar ve yüksek sindirilebilir nişasta (pirinç) dışkı kalitesini arttırır.
Bağırsak hareketlerini düzenlemek; Prebiyotiklerle bağırsaktaki yararlı bakterileri
çoğaltır ve patojenik bakterilerin üremesini engeller, EPA / DHA ve Omega 3
uzun zincir yağ asitleri yangısal reaksiyonları azaltır ve fermente olabilen lifler
(pancar küspesi) kalın bağırsak sağlığı ve hareketliliği için gerekli olan intestinal
mikroflora için besin kaynağı sağlar.Bağırsak geçişini düzenlemek; Psilyum; müsilaj
kaynağıdır, bu lifler bir sünger gibi suyu emer ve bağırsak geçişini düzenler.
Sindirilebilirlik seviyesi yüksek
içeriklerle hazırlanmış PRO
PLAN® Veterinary Diets Canine
EN, köpeklerde görülen
çeşitli gastrointestinal sistem
hastalıklarının destekleyici
tedavisinde kullanılmak üzere,
emilim ve sindirim yetersizliğini
minimize etmek amacıyla
özel olarak formüle edilmiştir.
PRO PLAN® Veterinary Diets
Canine EN, içeriğindeki düşük
yağ ve orta zincirli yağ
asitleri sayesinde, tüm yaş
sınıfındaki köpeklerde bağırsak
bozuklukları ve ekzokrin
pankreas yetmezliğinin yönetimi
için idealdir. Sindirim sistemi
hassasiyeti olan köpeklerde,
tedavi sonrası veteriner hekimin
tavsiyesi ile devam diyeti olarak
PRO PLAN® Sensitive Digestion
kuzu etli çeşitlerine geçiş
sağlanabilmektedir.
kedi & köpek
Gastrointestinal hastalarda diyet uygulamaları
Olgu
Diyet Uygulaması
Kusma
Öncelikle oral gıda alımı durdurulur; kusma
durdurulur, oral rehidrantlar verilir, daha sonra yüksek
sindirebilirlikli, düşük yağlı (< %6 KM) ve düşük lifli (<%2
KM) diyet kullanılır. Normal diyete tercihen dönülür.
Gastrik
Günde iki kez nemlendirilmiş gıda verilir, tahıl temeline
Dilatasyon ve
dayalı diyetler verilmez, yüksek enerjili ve sindirebilirlikli
yoğun diyetler verilerek sindirilen miktar azaltılır.
Volvus
Diyare
24 saat süreyle yem verilmez; vitamin miktarı
arttırılarak, yüksek sindirebilirlikli , düşük yağlı (<
%6KM) ve düşük lifli (<%2KM) diyet, 2-3 öğün
bölünerek küçük miktarlar halinde verilir.
Malabsorbsiyon
Diyare için önerilen diyet, orta zincir uzunluklu
trigliseritler günde bir kez 1-2 mg/kg.
Kaprofaji
Kaprofaji neden olabilen hastalıklar yönünden kontrol
edilir. Yüksek enerjili diyetler ile ara sıra yüksek lifli
(>%10 KM) diyet verilir.
Konstipasyon
Lif miktarı yüksek (>%10KM) diyet verilebildiği gibi,
diyete kepek gibi balast maddeler de ilave edilebilir.
Akut/Kronik
Kolitis
Flotus
Sindirim sisteminİN
bütünlüğünü korur
Gastrointestinal bozukluklar, petlerin mide ve bağırsaklarını
etkileyen ve veteriner hekimlere sorulan soruların temel
nedenini oluşturur. Gİ bozukluklurın en önemli sonuçlarından
biri de yetersiz beslenmeye sebep olmalarıdır. Affinity
veteriner ekibi bu amaçla Gİ problemleri olan kedi ve
köpekler için Advance Veteriner Diyet Gastroenteric grubu
mamalarını geliştirdi. İçerdikleri orta zincirli yağ asitleri,
prebiyotikler, hidrolize proteinler, ekstra Omega 3 yağ asitleri
ve Bioaktif plazma proteinleri ile bağışıklık sistemini modüle
eder ve mukoza bütünlüğünü korumaya yardımcı olur, size
ve petlerinize bu uzun ve zorlu hastalık sürecinde destek olur.
Diyare de yapılan uygulama. Tek ya da sınırlı protein
kaynağı, yüksek sindirebilirlikli, düşük lifli (<%2 KM)
diyet verılır.
Düşük yağ (<%6 KM) ve lifli (<%2) yüksek sindirebilirlikli
diyet verilirken soya, süt ve sebzelerden sakınılır.
Kaynak; A. Ergün, Ö.H. Muğlalı, P. Saçaklı (2013): Köpek ve Kedi Beslenme Beslenme Hastalıkları
ve Klinik Beslenme
riski taşıyan ülkelerden dönen
hayvanlar söz konusu ise,
ayrıntılı dışkı muayenesi
tavsiye edilir. Fazla sıvı
kaybı durumunda elektrolit
ve böbrek fonksiyonların
kontrolü de yapılmalı.
Gastroenterik hastaların en
sık görünen olgularını ve
diyet uygulamalarını Prof.
Dr. Ahmet Ergün, Prof. Dr.
Ö.Hakan Muğlalı ve Doç.
Dr. Pınar Saçaklı, “Köpek ve
Kedi Beslenme Beslenme
Hastalıkları ve Klinik
Beslenme” adlı kitaplarında
ayrıntılı inceledi.
Doğru diyet uygulanmalı
Birçok klinik olgunun
yalnızca ilaçlarla değil
aynı zamanda doğru bir
diyet uygulamasıyla ya da
sadece diyetin düzeltilmesi
ile iyi olduğu gerçeği son
76-77 PETİNFO
yıllarda klinik beslenmenin
önemini ortaya koymuştur.
Hayvanlara her durumda
kaliteli bir diyet mama ve
su verilmesi önemlidir.
Hastanın mevcut klinik
durumu nedeniyle, uygun
diyeti tüketmemesi diğer
beslenme yetersizliklerinin
ortaya çıkmasına da neden
olur. Hayvanın negatif
azot ve enerji dengesi
içine girmemesi esastır.
Aksi taktirde azot atımının
yükselmesiyle birlikte, kas
kütlesi de kaybedilir ve ölüm
kaçınılmaz olur. Hastalar doğru
bir diyet uygulamasıyla hızla
iyileşebilmektedir. Veteriner
hekimlere hizmet eden
firmaların gastrointestinal
reçete mamaları ile kaliteli,
bağırsak mikroflorasını
destekleyen tam dengeli
beslenme sağlayabilirsiniz. 
Profesyonel koruyucu etki
Sadece hekim tavsiyesi ile kliniklerde satılan Vet Life
Gastrointestinal doğal reçete mamamız, bağırsak mikroflorasını
ve mikrofaunasını destekleyen dengeli bir mamadır.
Özellikleri; Yüksek sindirilebilirliği ile besinlerden maksimum
yararlanım sağlar. Vitaminler ve Elektrolitler ishal ve
kusma sonrası hücresel dengesinin sağlanması için vitamin
ve elektrolit takviyelidir. MOS ve FOS Zengindir ve bu
prebiyotikler florayı destekleyerek besinlerin absorsiyonunu
kolaylaştırır. Yüksek çözünülebilir lifler ile normal bağırsak
motilitesini düzenler. Omega 3 esansiyel yağ asitleri ile anti
inflamatuvar etkilidir ve bağırsak mukozasını korur.
kedi & köpek
“Sanat, hem
klinikteki
çalışmalarımı hem
de özel hayatımı
renklendiriyor.“
Dünyaya bir daha
gelsem yine veteriner
hekim olmak isterim
27 yıllık tecrübesi
ile başarılı bir
hekim ve merak
duyduğu bir
alanı icra eden
sanatla iç içe
bir karikatürist;
Veteriner Hekim
İsmail Serdar
Sayar’ın kliniğine
konuk olduk.
78-79 PETİNFO
V
eteriner Hekim
İsmail Serdar
Sayar, gerçek
anlamda bir
sanatçı olarak
yaşıyor ve sanatını keyif aldığı
hekimlik mesleğinin her anına
dahil ediyor. Meslektaşımızı ve
27 senelik tecrübesiyle işlettiği
Denizpet Veteriner Kliniği’ni
daha yakından tanıyalım;
Kendinizden ve ekibinizden
kısaca bahseder misiniz?
Yaklaşık 27 yıldır veteriner
hekimlik yapıyorum. 1989
yılında, büyükbaş veteriner
kliniği işleterek çalışmaya
başladım ama kırsal yaşam
tarzını sevmediğimi fark ettim
ve başka bir alana yönelmeye
karar verip, İstanbul’daki bir
ilaç firmasında mesleğime
devam ettim. Birkaç sene
sonra, memleketim Adana’ya
dönerek yem sektöründe
uzun yıllar çalıştım. Son on
senedir ise Denizpet Veteriner
Kliniği’nde çalışıyorum ve
işletmeciliğini yapıyorum. Kedi
sever biri olarak iyi bir tercih
yaptığımı fark ettim. Mesleğin
her alanında çalışmam ve
farklı tecrübeler kazanmam,
pet kliniğindeki başarımı
çok olumlu bir şekilde
etkilediğini düşünüyorum.
Mesleğimle aynı zamanda
sürdürdüğüm Hayvan
Hakları Federasyonu’nun
(HAYTAP) Adana temsilciliğini
yürütüyorum. Ayrıca
çocukluğumdan beri
ilgilendiğim karikatür sanatı,
hem hekimliğimi ve klinikteki
çalışmalarımı hem de özel
hayatımı renklendiriyor.
Denizpet Veteriner Kliniği’nde
benim dışımda iki tane
teknisyenle birlikte toplam 3
kişi çalışıyoruz. 2017 yılında
soldan sağa
Vet. Tek. Mustafa
Güngör, Vet. Tek. Azize
Karahanlı, Vet. Hekim
İsmail Serdar Sayar
yenilikleri takip etmeliyiz
Artık ‘kasaba doktorluğu’ bitti. Bir steteskop ve bir ateş ölçerle hiçbir iş yürümez. Gerçek bir
veteriner hekim, gerek ekipman gerekse bilgi konusunda devamlı değişim ve gelişim içinde
olmalıdır. Tabi, parayı bastırıp gerekli alet ve cihazın en iyisini alabilirsiniz ama bu da yeterli
değil. Bilgi ve tecrübeye de ihtiyaç var. Günümüzde bilgiye kolay ulaşılabiliyor. Yenilikleri
takip edemezsen, devamlı araştırma halinde olan ve internetten her türlü doğru ya da yanlış
bilgileri edinebilen hasta sahibi senin önüne bilgi olarak geçebilir. Bunu hangi hekim ister ki…
ise ikinci bir veteriner hekim
istihdamını planlıyoruz.
Bize kliniğinizi tanıtır mısınız?
Tamamı 30 m2 olan bir
klinikle başladım. O zamanlar
muayene odasını bir bölmeyle
ayırmıştım, bir tahta bir de
metal masam vardı, bunların
yanında eski bir ultrason
duruyordu. Zaman içinde
klinik büyüdü, gelişti. Şu an
200 m2’lik kliniğimin tam
donanıma sahip olduğunu ve
hastalarımın her ihtiyaçlarını
rahatlıkla karşılayabilecek
kapasitede olduğunu
söyleyebilirim. Cihaz ve
ekipmanlar çok önemlidir,
ama bunlar tek başlarına bir
kliniği başarıya götürmüyor;
çalışan hekimlerin bilgisi,
meslekteki gelişmeleri devamlı
takip etmesi ve bunları doğru
kullanması esastır.
Başarılı bir hekim olmanızın
yanı sıra karikatür alanında da
ulusal-uluslararası başarılar
elde ediyorsunuz. Bu konuda
nereden ilham alıyorsunuz?
Karikatür çocukluk
mesleğim. 12 yaşlarımda merak
başladı, 40 yıldır da devam
ediyor. Sanırım düşüncelerimi
çizerek anlatma çabamdan
karikatürcü oldum. Konuşarak,
yazarak anlatmaktan çok
çizgi ile anlatma öne çıktı
yaşamımda. Beni yakından
etkileyen, yaşamımla
ilgili konuları seçiyorum.
Hayvanlarla ilgili çalışmalarım
çoğaldı bu aralar. Adana’da
Çukurova Belediyesi’nde
karikatür eğitmenliği de
yapıyorum. Bu yıl ilk kez
düzenlediğimiz Çukurova
Mizah Festivali’nin tertip
komitesindeyim, yarışma
jüriliği yapacağım. Hepinizin
çalışmalarını bekliyoruz.
Hekimliğin keyif aldığınız ve
sizi zorlayan yanları nelerdir?
Sorunuz ne kadar anlamlı;
‘hekimliğin’ olarak başlıyor.
Hekim olmak bir ayrıcalıktır ve
bu sanatı doğru sürdürebilen
herkese keyif vermektedir.
Dünyaya bir daha gelsem yine
veteriner hekim olmak isterim.
Canların acılarını dindirmek
ve her an yeni bilgileri takip
etmek ve bunları uygulama
imkanını bulmak çok güzel bir
şeydir. Çalışmalarımı bazen
insanlar zorlayabiliyor,
ama mesleğimin zorlayan bir
yanı yok.
Üzerinde durduğunuz bir
uzmanlık alanı var mı?
Yaptığınız çalışmalar nelerdir?
Kemik kırığı ameliyatları
osteosentez konusuna
meraklıyım, kendimi bu alanda
geliştirmeye çalışıyorum.
Dünyadaki gelişmeleri, yeni
ameliyat yöntemlerini elimden
geldikçe takip ediyorum.
Kliniğimizde başarılı bir şekilde
kalça kırığı ameliyatlarını
gerçekleştiriyoruz. Kırık
operasyonlarına uygun
ameliyathane ve ekipmanlar
oluşturdum. Hekimlik,
gerçekten çok keyifli bir iş. 
kültür & sanat
Veteriner Hekim İsmail Serdar
Sayar, “2015 yılı TVHB Hizmet
Ödül” üne layık görülmüştür.
veteriner
hekimlik
sanattır
Uğraş alanları
canlı olan veteriner
hekimlik ve sanat,
bazen yan yana bazen
de yumak gibi iç içedir.
Bu nedenle hekimlik
sanattan asla ayrı
düşünülemez.
Veteriner Hekim Serdar Sayar;
Karikatür sanatı alanında ulusal ve
uluslar arası başarılar elde ederek
Veteriner Hekimlik mesleğinin
toplumda tanınmasına katkı
sağlamıştır. Sanat hayatında ilk
başarısını Adana Valiliği’nin açmış
olduğu karikatür yarışmasında 1.
olarak elde etti. Gırgır Dergisi’nde
9 yıl karikatürleri yayınlandı.
Çukurova Belediyesi’nde karikatür
eğitmenliği yapan Serdar Sayar’ın
eserleri ulusal ve uluslararası
bienallerde, sergilerde ve
kataloglarda yer aldı.
80 PETİNFO

Benzer belgeler

Untitled - Petinfo Dergi

Untitled - Petinfo Dergi PROF. DR. AHMET ERGÜN PROF. DR. NİLÜFER AYTUĞ PROF. DR. TAMER DODURKA Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin Dr. Banu Dokuzeylül VET. HEKİM RAHŞAN EROL

Detaylı

temmuz-2016 - Petinfo Dergi

temmuz-2016 - Petinfo Dergi com, Veteriner Hekim Gökçem Türkan [email protected] ART DİREKTÖR Ebru Dereli [email protected] GRAFİK TASARIM Emel Vural [email protected] DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Ahmet Ergün, ...

Detaylı

Klivet 2015 yılına hızlı başladı 28 Veteriner Hekim

Klivet 2015 yılına hızlı başladı 28 Veteriner Hekim [email protected] GRAFİK TASARIM EMEL VURAL [email protected] DANIŞMA KURULU PROF. DR. AHMET ERGÜN PROF. DR. NİLÜFER AYTUĞ PROF. DR. TAMER DODURKA Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin Dr. Ba...

Detaylı

engelli - Petinfo Dergi

engelli - Petinfo Dergi Son derece zengin programı ve bilimsel programı içindeki uygulamalı çalıştaylar ve kursları ile çok başarılı geçen VI. Ulusal Doğum ve Jinekoloji

Detaylı