BOSCH RExROTH - Endüstri Otomasyon

Transkript

BOSCH RExROTH - Endüstri Otomasyon
editör
Acı ve sevinç… Daha doğrusu, bir yanda tarifsiz bir acı, öte
yanda büyük bir sevinç…
10 Ekim Cumartesi günü Ankara’da, tarihinin en kanlı saldırısını
yaşadı Türkiye. Lanet terör! Lanet terör! Lanet terör!.. Sonsuza
kadar, ezelden ebede kadar lanetlesek terörü, yine de az gelir!
Bu acıyı tarif edemiyoruz. Tüm Türkiye’mizin, hepimizin başı
sağ olsun! Bu saldırı, nereden bakarsak bakalım, ülkemizde
zaten acılar yaşanırken terörün iyice azgınlaştığının, Türkiye’nin
kaosa sürüklenmek istendiğinin, ülkemizde barışın ve kardeşliğin
yok edilmek istendiğinin, terörün ne kadar vahşi ve acımasız
olduğunun reddedilemez göstergesidir bizce…
Öte yanda, Türkiye’mizde doğup yetişen ve 2015 Nobel Kimya
Ödülü’ne lâyık görülen Aziz Sancar’ın haberi! Aziz Sancar Savur,
Mardin’de doğmuş, İstanbul Tıp Fakültesi’ni 1969’da bitirdikten
sonra ABD’de, önce Dallas Texas Üniversitesi’nde Moleküler
Biyoloji dalında doktora yapmış; sonra Yale Üniversitesi’nde DNA
onarımı dalında doçentlik tezini tamamlamış. Kendisine lâyık
görülen Nobel Ödülü ile ilgili, “En çok memleketim için sevindim.
Çünkü Türkiye için bence bilim lâzım, Türkiye’nin kalkınması
için, bu güç durumdan çıkıp Avrupa düzeyine varması için bilim
gerekli. O yönden katkı sunduğum için çok sevinçliyim,” diyen bir
bilim insanımız. Çok yaşa Aziz Sancar; ödülün, ananın ak sütü
gibi helâl olsun sana! Ödülünle, sözlerinle tarifsiz acımıza bir
nebze de olsa su serptin…
İşte böylesi acı ve sevincin ardından, terörün Türkiye’mizi çekmek
istediği kaosa engel olmak için, hayatın her alanında kardeşçe el
ele, omuz omuza, gönül gönüle olmanın yanı sıra, teknolojide,
bilimde, üretimde, sanayide de birlik olmalıyız, kardeş olmalıyız,
diyoruz. Bu birliği, bu kardeşliği gerçekleştirmek, hem hepimizin
varlık sebebi, hem de tüm Türkiye’mizin yükselişinin şartıdır diye
düşünüyoruz. (Lütfen, iç sayfalarımızda Aziz Sancar ile ilgili
yazımızı dikkatle okuyun. İnanıyoruz ki, bu yazıda Türkiye insanları
olarak birlikte, kardeşçe dayanışma ile neler yapabileceğimizin
tüm verilerini göreceksiniz.)
Her şeye rağmen, birlikte, el ele, omuz omuza, kardeşçe
yarınlar, yarın olmazsa öbürsü günler mutlaka daha güzel olacak
Türkiye’miz için. Yeter ki, doğruluktan, insana saygıdan ve onun
gelişmesinin koşullarını yaratma çabasından ümit kesmeyelim...
EK­SEN
Ya­y›n­c›­l›k Fu­ar­c›­l›k Ta­n›­t›m Hiz. Ltd. fiti.
Ad›­na im­ti­yaz sa­hi­bi ve So­rum­lu Ya­z› ‹fl­le­ri Mü­dü­rü
Tu­ran Türk­men tu­ran@ek­senltd.com
Ge­nel Ya­yın Yö­net­me­ni: Prof. Dr. Ya€­mur De­niz­han de­niz­han@bo­un.edu.tr
Rek­lam ve Halk­la İlişki­ler Md.: Bir­sen Sal­man bir­sen@ek­senltd.com
Ya­yın Ku­ru­lu:
Prof. Dr. Ab­dül­ka­dir Er­den / At›­l›m Üni­ver­si­te­si Mekatronik Müh.Böl.Bşk.
Prof. Dr. Me­tin Gö­ka­flan / ‹TÜ. Kon­trol Müh. Böl. Bflk.
Prof. Dr. Ga­lip Can­se­ver / Y.T.Ü. Elek­trik Elek­tro­nik Müh. Fak. Dek.
Kurumsal İletişim Uzmanı: Giray Karanlık giray@ek­sen­med­yag­rup.com
Ya­yın Da­nış­man­la­rı:
Prof. Dr. Ali­nur Bü­yü­kak­soy / Geb­ze ‹le­ri Tek. Ens. Rek.
Prof. Dr. Ayşegül Akdoğan Eker / YTÜ Makina Müh. Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Bülent Eker / Namık Kemal Üniversitesi Biyosistem Müh. Böl.
Prof. Dr. Er­sin Tu­lu­nay / OD­TÜ
Prof. Dr. Gök­sel De­mi­rer / OD­TÜ Çev­re Mü­hen­dis­li­€i
Prof. Dr. Gü­ven Ön­bil­gin / 19 Ma­y›s Üni­ver­si­te­si
Prof. Dr. Mü­bec­cel De­mi­rek­ler / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Prof. Dr. Mu­am­mer Er­mifl / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Prof. Dr. Muhsin Kılıç / Uludağ Üni­ver­si­te­si
Prof. Dr. Murat Uzam / Melikşah Ü. Müh. Mim. Fak. Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Prof. Dr. Sa­vafl Ay­berk / Ko­cae­li Ü. Çev­re Müh. Böl. Bflk.
Prof. Dr. Tun­cel Öz­den / TÜ­B‹­TAK Enst. Ana­liz Lab. Böl. Bflk.
Prof. Dr. U€ur Çel­tek­li­gil / Sa­kar­ya Üni­ver­si­te­si
Prof. Dr. Se­ta Bo­gos­yan / ‹TÜ. Kon­trol Müh. Böl.
Prof. Dr. Yu­suf Tan / Bo­€a­zi­çi Ü. Me­di­cal En­gi­nee­ring
Prof. Dr. Ke­mal Leb­le­bi­ci­o€­lu / OD­TÜ Elk. Elek­tro­nik Müh. Böl.
Doç. Dr. ‹. Hak­k› Çav­dar / Ka­ra­de­niz Tek­nik Ü.
Doç. Dr. Yu­suf A. Us­ka­ner / Öz­çe­lik A.fi.
Prof. Dr. Hakan Yavuz / Ç.Ü. Müh. Mim. Fak. Mak. Müh. Böl.
Yrd. Doç. Dr. Si­bel Ulu­da€ De­mi­rer / Çan­ka­ya Ü. End. Müh. Böl.
Dr. Meh­met Çe­vik / Dal En­gi­nee­ring
Dr. Müh. Ah­met Din­çer / Bosch Rex­roth A.fi.
Sevtap İnan / Sie­mens
M. Halil Başaran / Rock­well Oto­mas­yon
Levent Fadıloğlu / Schnei­der
Cen­giz Me­riç / Hi­pafl
Emin Ol­cay / Ak­bil A.fi.
Çağrı Hekimoğlu / Esit
Gök­tu€ Gür / Schnei­der
H. Cen­giz Ce­lep / En­tek Otomasyon
Ha­san Bas­ri Ka­ya­k›­ran / Emf Motor
‹b­ra­him Er­kan Ye­nel / Norm Ener­ji
‹s­ma­il Obut / Hid­ro­ser
Mahmut Bertan / We­id­mül­ler
Ni­ya­zi Sa­r›­ma­den / Me­del
Oral Av­c› / Pio­mak
Öz­kal Gü­ner / Schnei­der Elec­tric
Se­dat Sa­mi Öme­ro€­lu / E3Tam
Gökhan Yücel / Phoe­nix Con­tact
fiah­nur Aga­ik / GSD
Osman Kutan / ABB
Ta­lat Av­c› / P›­nar Müh.
T. Ha­kan Özer / ‹SOD Yön. Krl. Bflk.
Tun­cay Soy­dafl / Fes­to
Ya­vuz Ço­pur / Pilz
Sırrı Kardeş / Kardeş Elektrik
Tolga Bizel / Mitsubishi Electric
Hakan Aydın / Mitsubishi Electric
Dr. Hüseyin Halıcı / Halıcı Elektronik
Tunç Atıl / HKTM
Tek­nik Edi­tör:
Edi­tör:
Gra­fik Ta­sa­rım:
Emeç Erçelik editor@ek­sen­med­yag­rup.com
Alper Öz editor@ek­sen­med­yag­rup.com
Taluy Denizhan info@ek­sen­med­yag­rup.com
Ülgen Güneş ulgen@ek­sen­med­yag­rup.com
Şükran Pala sukran@ek­sen­med­yag­rup.com
Esra Satır esra@ek­sen­med­yag­rup.com
Reklam Koordinatörü:Ca­hi­de Av­flar De­mir
ca­hi­de.av­sar@ek­sen­med­yag­rup.com
Halkla İlişkiler
ve Tanıtım:
Onur Narinoğlu onur@ek­sen­med­yag­rup.com
Abo­ne ve Ma­li İşler: Şerife Yılmaz finans@ek­sen­ltd.com
Uluslararası İlişkiler: Hazal Yalçın info@ek­sen­med­yag­rup.com
Tem­sil­ci­lik­le­ri­miz:
Ne­jat Cofl­kun Tel: 00.44.171.377 00 76 ‹N­G‹L­TE­RE in­fo@ne­jat­de­sign.co.uk
Me­tin Ya­vuz Tel: 00.49.221.297 22 70 Köln - AL­MAN­YA me­tin.ya­[email protected]
‹z­mir Tem­sil­ci­li­€i: Fatma Boyraz Tel: 0555 575 66 30
Mer­kez: EK­SEN Ya­y›n­c›­l›k Fu­ar­c›­l›k Ta­n›­t›m Hiz. Ltd. fiti.
Mefl­ru­ti­yet Cad. Kıblelizade Sk. Tepe Han No: 1 Kat: 2 D: 7 34440
Be­yo€­lu-‹s­tan­bul / TÜRKİYE
Tel : +90.212.292 01 89 Faks : +90.212.293 32 24
E-ma­il: in­fo@ek­sen­med­yag­rup.com www.ek­sen­med­yag­rup.com
Bas­kı: Doğa Basım
Yıl­lık abo­ne­lik: 100.- TL.
Yıl­lık yurt­dışı abo­ne­lik: 100 Eu­ro
En­düs­tri ve Oto­mas­yon Yay­g›n sü­re­li bir ya­y›n­d›r, Ay­da bir ya­y›n­la­n›r
Der­gi­miz­de yer alan ilan­la­r›n so­rum­lu­lu­€u ilan ve­ren­le­re, ma­ka­le­ler­de­ki
fi­kir­ler ve yo­rum­lar ya­zar­la­r›­na ait­tir.
Tüm hak­la­r› Ek­sen Ya­y›n­c›­l›k’a ait olup, izin­siz kul­la­n›­la­maz ve ya­y›n­la­na­maz.
Ek­sen Ya­y›n­c›­l›k; ba­s›n ve ya­y›n­c›­l›k il­ke­le­ri­ne uy­ma­y› ta­ah­hüt eder.
ENDÜSTRİ OTOMASYON DERGİSİ
ENDÜSTRİYEL OTOMASYON
SANAYİCİLERİ DERNEĞİ
ÜYESİDİR.
56
ÜRÜN ve UYGULAMALAR
■
Harici Konnektörler İçin Test Serileri
Phoenix Contact
■
İş Sağlığı ve Güvenliğinde Makine
Emniyeti
Pilz
■
Termostatik Radyatör Vanası Kullan
manın Avantajları, Çeşitleri ve Montajı
Danfoss
■
■
ÜRÜNLER
Zaman Kazandıran Makine
■ Mitsubishi
Mobil İzleme Uygulamaları Duruş
Süresini Nasıl Asgari Düzeyde Tutabilir
Parker
■ B&R
■
Electric
Yeni Kompakt HMI: GT2104
Kullanıma Hazır Güvenlik Çözüm
■ Phoenix
Contact
Raylı Sistemler İçin Konnektörler
Automation
Kompakt Tasarımla Birlikte Yüksek Performans
■ Netes
■ Schunk
■ Emko
Yüksek Hassasiyette Montaj Uygulamaları
İçin Minyatür Tutucu
Mühendislik
Yeni Fluke 820-2 LED Stroboskop
Elektronik
PID Sıcaklık Kontrol Cihazları
14
112
DOSYA
12
TEKNOLOJİDE YENİLİKLER
Mantardan Yapılan Çevre-Dostu
Pil Kutbu
■
■ Omron
■ Festo
Gelişmiş Makine Kontrol Fonksiyon
larının Erişim İmkanı
Omron
■
Üretim Adaları İçin Hazır Çözüm
Turck
■
Mobil Erişimin Nimetlerinden
Faydalanmak
HID Global
86
Osiloskoplar- İsviçre Ordu Çakısı Gibi
Çoklu İşlevleri İle Elektronik Mühendislerinin Hizmetinde
Netes Mühendislik
Açık Kaynak Mühendisliği İle Otomasyon
Sistemlerinde Sınırları Ortadan kaldırdı
Bosch Rexroth
■
■ Demiryolları
■ Demiryolu
Yanları
■ İki
Değişiyor
HABERLER
Sektörünün Olumlu - Olumsuz
Farklı Pencereden Demiryolları
■ Milli
Elektrikli Lokomotif E1000 Raylara indi
■ ‘Sürdürülebilir Dünya İçin Bugünden
Döngüsel Bir Ekonomi Kurmalıyız.’
■ Çok
Hızlı İlerleyen Bir Sektör ‘ Asansör’
■ OTOKON
■ Asansör
Sektörünün Türkiye’deki Genel
■ Asansör
Sektörüne Farklı Bakış Açısı
Durumu
Ekibi İTURO 2016 ya
Hazırlanıyor.
■ Geleceğin
Zorlayacak
Fabrikaları Hayalgücümüzü
■ ‘Sadece
İklimlendirmeyle Türkiye’nin Cari
Açığını Yüzde 10 Azaltabiliriz.’
■ Elektrikli
Toplayacak
- Elektronik Atıkları TÜBİSAD
■ Hatalı
Sevkiyat Şirketlere Yılda
Dörtyüzbin Dolar Kaybettiriyor
■ Mitsubishi
Electric Türksat 4B
Uydusunu Fırlattı
ENDÜSTRİ OTOMASYON
TEKNOLOJİDE YENİLİKLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
12
TEKNOLOJİDE YENİLİKLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
13
DOSYA / Demiryolları
■ Demiryolu Sektörü ile ilgili olarak önce, Bahçeşehir Üniversitesi Ulaştırma Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Tuncer Toprak’ın Aljazeera.com.tr haber sitesinde yer alan Kasım 2014 tarihli ve “Demiryollarının gelişimi
stratejik önemde” başlıklı yazısını aktaralım. Prof. Dr. Tuncer
Toprak şöyle diyor: “Son 15 yıl içinde, değişen devlet politikasıyla, demiryollarında dev projeler hayata geçirilmiş, büyük
yatırımlar yapılmıştır. Demiryollarında serbestleşme süreci
de Türkiye’nin 2023 ve 2035 hedefleri için stratejik önem taşımaktadır; rekabet, demiryollarının daha da gelişmesini sağlayacaktır. Dünyada ilk kez 1825 yılında İngiltere’de başlayan
14
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ve 25 yıl içinde tüm Avrupa’ya yayılan demiryolu ulaşımının,
toprakları üç kıtaya yayılan Osmanlı İmparatorluğu’na girişi,
diğer birçok teknolojik yeniliğe göre çok erken olur. Anadolu
topraklarındaki demiryolu tarihi, 23 Eylül 1856 tarihinde 130
km’lik İzmir-Aydın hattına imtiyaz verilen İngiliz girişimcilerin
ilk kazmayı vurmasıyla başlar. Daha sonra yine batılı ülkelere
verilen imtiyazlarla, bilhassa Batı Anadolu’da, Bağdat ve Hicaz hatları inşa edilmiştir. Bu hatlar içinde sadece Hicaz hattı
Osmanlı İmparatorluğu’nun kendi olanaklarıyla inşa edilmiştir. 1920 yılına kadar inşa edilen toplam 14 bin km hattın
sadece 4 bin 136 km’si Misak-ı Milli sınırları içindedir. Cum-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / Demiryolları
huriyetin ilk yıllarında, 1923-1940 yılları arasında ise, her
türlü sıkıntıya ve ekonomik zorluklara rağmen, Anadolu’nun
batısını doğuya ve güneye bağlayan 3 bin 208 km demiryolu
hattı inşa edilmiştir.
Bütün dünyanın ekonomik krizde olduğu II. Dünya Savaşı
sonrasında, 1950-2000 yılları arasında, bilhassa yabancı ülkelerin de etkisiyle devlet, demiryollarını tamamen
ihmal ederek, karayollarına yatırımları
yoğunlaştırmıştır.
Cumhuriyetin
ilk yıl-
bir yatırım hamlesi başlamıştır. Bilindiği üzere, Avrupa’yı
Asya ve Uzakdoğu’ya bağlayan iki demiryolu koridoru bulunmaktadır. Bunlardan biri, Karadeniz’in kuzeyinden Rusya
üzerinden, diğeri ise Karadeniz’in güneyinden Anadolu’dan
geçen koridordur. Rusya hat boyutları Avrupa standartlarından farklı olmasına rağmen, bu pastadan payını almaktadır.
Türkiye’de ise mevcut hatların modernize edilmesi, elektrifikasyon ve sinyalizasyonun tamamlanması gerekmektedir.
Bu durumda devletin hem mevcut hatlarını iyileştirmesi, hem
de yeni yüksek hızlı tren hatları için yatırımlar yaparken, işletme bakımından özel sektörden destek alınması kaçınılmaz
hâle gelmiştir. Bu şekilde Avrupa’yı Asya’ya bağlayan korido-
larında yolcuda yüzde 42, yükte yüzde 68 olan demiryolu taşıma payı bu yıllarda yolcuda yüzde 2’lere, yükte yüzde 5’lere
kadar düşmüştür.
Son 15 yıl içinde, değişen devlet politikasıyla, demiryollarında dev projeler hayata geçirilmiş; 2023 yılı hedef alınarak,
10 bin km’lik yüksek hızlı tren hattı için planlamalar yapılmıştır. Yüksek hızlı tren hatlarına yapılan yatırımlara paralel
olarak, mevcut konvansiyonel hatların yenilenmesi, elektrifikasyonu ve sinyalizasyonu yapılmaktadır. Demiryollarındaki
bu gelişmelere ek olarak, büyükşehir belediyelerinin de kent
içi raylı sistem taşımacılığına yönelmesi sonucunda, ülkede demiryolu sektöründe kamu ve özel sektörüyle büyük
run daha kısa zamanda devreye girmesi mümkün olacaktır.
Gelişmiş ülkelerdeki model de bunu göstermektedir.
Son yıllarda yapılan yaklaşık 30 milyar TL civarındaki yatırımlarla demiryolu sektörü, gerek özel sektör gerekse yabancı firmaların iştahını kabartmış, demiryollarının yeniden
yapılanmasına ihtiyaç doğmuştur. Bu amaçla Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD) serbestleştirilmesini
öngören kanun 24 Nisan 2013 tarihinde meclisten geçmiş,
böylece TCDD’nin yeniden yapılanmasının ve sektörde büyük
değişikliklerin önü açılmıştır.
Yasa tasarısıyla, demiryolları tümüyle devletin malı olarak kalacak, TCDD devlet adına, alt yapı yatırımları yapmak, mevcut
15
DOSYA / Demiryolları
alt yapının onarımı, modernize edilmesi ve altyapının trafiğini yönetmek görevini üstlenecektir. Ulaştırma Bakanlığı’nın
yetkilendireceği özel firmalar ise, kendi araçlarıyla taşımacılık
hizmetini gerçekleştirecek, uygun görülmesi durumunda, altyapı da inşa edebileceklerdir. TCDD’nin alt yapıdan sorumlu
olmasının yanı sıra, işletmeyle ilgili birimlerinin ayrılarak oluşturacağı, TCDD Taşımacılık A.Ş. bazı hatlarda, devlet kuruluşu olarak işletmecilik yapacaktır. Bu nedenlerle, bu yeniden
yapılanma tam bir özelleştirme değil, bazı hatların işletmeciliğinin özel sektör ile paylaşılmasıdır. Dolayısıyla, bazı medya
yayınlarında ve bazı sivil toplum kuruluşlarında, demiryollarının özelleştirilmesi gibi yorumlanmasının doğru olmadığı
görüşündeyim.
Demiryollarında serbestleşme olarak nitelendirebileceğimiz
bu süreç, Türkiye’nin 2023 ve 2035 hedefleri için çok stratejik önem taşımaktadır; rekabet, demiryollarının daha da gelişmesini sağlayacaktır. Son yıllarda devlet tarafından sektöre
yapılan büyük yatırımlar ve planlamalar, işletmeciliğin daha
modern yöntemlerle yapılması, rekabet sonucu servis kalitesinin artması, devletin işletmecilikten çok altyapının gerektireceği sorumlulukları üstlenmesi, gerek yolcu, gerek yük taşımacılığı bakımından demiryollarının payının artırılması gibi
beklentiler, bu tür bir yeniden yapılanmayı gerektirmektedir.
Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, taşımacılığın artık tek modlu
değil kombine taşımacılık gerektirmesi nedeniyle, karayolu
taşımacılığının yanı sıra demiryollarının önemi giderek artmaktadır. Bu nedenle özel sektörün de yeniden yapılanmanın
bir parçası olması gerekmektedir. Bu model, ülkenin demiryolu kapasitesinin daha modern yöntemlerle ve tam olarak
kullanılmasını, diğer ulaşım modları arasında demiryollarının
payının artmasını sağlayacaktır.
Türkiye’de devletin demiryollarına yaptığı yatırımlara paralel
olarak, büyükşehirlerde kent içi raylı sistem projeleri de giderek artmaktadır. Üniversitelerde de raylı sistemlerle ilgili eğitimin artması dışında, araştırma-geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerinde de yoğun gelişmeler görülmektedir. Bunun en önemli
örneklerinden biri, Anadolu Üniversitesi’nin Eskişehir’de kuracağı, belki de demiryolları konusunda dünyadaki en büyük
ve en modern Test ve Ar-Ge merkezidir (Uraysim Projesi).
Dolayısıyla, Türkiye’de raylı sistem sektörü, kamu ve özel
kuruluşlarıyla, büyük bir atılım içindedir. Yeni yasa ile gelen
yeniden yapılanma modelinin de, bu gelişmelere büyük katkı sağlayacağı ve yakın gelecekte, Türkiye’nin raylı sistemler
konusunda sadece kendi ihtiyaçları değil, orta doğunun ve
Türki Cumhuriyetlerin de ihtiyaçlarına cevap veren bir merkez hâline geleceği görüşündeyim.”
Peki, Prof. Dr. Tuncer Toprak’ın bu umutlu yaklaşımına karşılık, demiryolu sektörünün şimdiki durumu ne? Bu sorunun
yanıtı için, ilk adımda “TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün
2014 Yılı Sektör Raporu”na bakıyoruz. Rapora göre; “Osmanlı İmparatorluğundan devir alınan ve milli sınırlar içerisinde
16
ENDÜSTRİ OTOMASYON
kalmış olan Demiryollarının uzunluğu 4.136 km.’dir. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında başlayan yeni demiryolu
inşaat faaliyetleri sonucu, demiryolu inşaat teknolojisinin
oldukça geri olduğu bir dönemde, eldeki kısıtlı olanaklarla
1923-1950 döneminde yaklaşık 3.764 km yeni yol yapılmış
ve işletmeye açılmıştır.1950 yılından itibaren karayolu ağ ve
araçlarının gelişimine paralel olarak diğer ulaşım modlarında
dengeli bir büyüme olmamış, bunun sonucu 1950-2002 döneminde ancak 945 km yeni yol yapılabilmiştir.
2003 yılından itibaren ulaştırma sistemi içerisinde demiryolu
yatırımlarına öncelik verilmesi sonucu 2003–2014 döneminde (sökülüp yeniden yapılan 261 km dahil) 1.759 km. yeni
demiryolu yapılmıştır.
1950 yılından itibaren Ulaştırma politikalarımızdaki değişim
sonucunda ülkemizde hem yolcu hem de yük taşımacılığında
karayolu ağırlıklı bir taşımacılık yapılmaktadır.
1950 yılından itibaren dengeli bir ulaştırma politikaları yürütülmediğinden demiryollarının ulaştırma sistemi içerisindeki
yolcu taşıma payı 1950 yılında % 42,2 iken 2013 yılında % 1,
yük taşıma payı % 68,2’den 2013 yılında 3,9 seviyesine düşmüştür. Günümüzde gelinen nokta ise sürdürülebilir sağlıklı
bir ekonomik yapıya kavuşulması ve çevresel etkilerin en aza
indirilmesi için tüm ulaşım alt sistemleri bir bütünün parça-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
sı olarak düşünülmektedir. 1950 yılından 2003 yılına kadar
ulaştırma sektöründe yapılan yatırımların karayolu ağırlıklı
olması sonucunda TCDD’de aşağıda belirtilen yapısal sorunlar meydana gelmiştir.
•Demiryolu ağının yetersizliği,
•Altyapı standartlarının düşüklüğü,
•Demiryolu araçlarının sayı ve nitelik olarak yetersizliği,
•Sinyalli ve elektrikli hatların azlığı,
•Uzman personel eksikliği,
•Diğer ulaştırma türleri ile bütünleşme ve rekabette yaşanan
sıkıntılar.
TCDD yukarıda sözü edilen bu yapısal sorunlar ile 2003 yılına
kadar işletme ve yatırım faaliyetlerini kısıtlı finansman kaynakları ile sürdürürken 58., 59., 60., 61. ve 62. hükumetler
döneminde ulaştırma politikaları içerisinde demiryolları, yeniden “devlet politikası” haline gelmiştir. Bunun sonucu olarak TCDD’nin yatırım ödeneği büyük oranda artmıştır. 2003
yılından başlayıp, 2014 yılı sonuna kadar 2015 fiyatları ile
demiryolu sektörüne 42 milyar TL kaynak aktarılmıştır.
2003-2014 yılları arasında TCDD’ye sağlanan bu ödeneklerle
hızlı, ekonomik ve güvenli bir demiryolu taşımacılığının sağ-
DOSYA / Demiryolları
lanması ile diğer ulaştırma modları karşısında TCDD’nin rekabet gücü artırılarak yolcu ve yük taşımacılığındaki payının
yükseltilmesi amaçlanmıştır.
Hükümetimizin desteği ile demiryollarını yeniden ayağa kaldırmak amacıyla;
•Hızlı tren hattı inşa ederek Türk Halkını yüksek hızlı trenle
tanıştırmak,
•Mevcut hatlarımızı ve araç parkımızı iyileştirerek trenlerimizi
hızlandırmak,
•Demiryollarını, dünya demiryollarında olduğu gibi yeniden
yapılandırarak daha etkin ve verimli bir kuruluş haline getirmek,
•Özel sektörün demiryolu işletmeciliği yapabilmesini sağlamak üzere ana hedefler belirlenmiştir.
Öncelikle Türk halkını yüksek hızlı trenle tanıştırmaya yönelik
2003 yılında başlatılan Ankara-İstanbul Hızlı Tren Projesinde,
206 km olan Esenkent-Eskişehir bölümü ilk olarak tamamlanarak,13 Mart 2009 tarihinde, Ankara-Konya Yüksek Hızlı
Tren Projesi 24 Ağustos 2011 tarihinde, Eskişehir-Konya
Hızlı Tren Projesi 24 Mart 2013 tarihinde, Ankara-İstanbul-Yüksek Hızlı Tren Projesi 27 Temmuz 2014 tarihinden
itibaren yüksek hızlı tren işletmeciliğine açılmıştır. Konya- İstanbul (Pendik) YHT hattı, 18 Aralık 2014 tarihinden itibaren
hızlı tren işletmeciliğine açılmıştır.
Mevcut demiryolu şebekesinin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için yürütülen yatırımlara paralel olarak demiryollarının
daha etkin bir yapıya kavuşturulmasını temin etmek üzere
AB mevzuatına uygun olarak demiryolu sektörünün yasal ve
yapısal çerçevesinin oluşturulması amacıyla, ülkemizdeki demiryolu sektörünün yeniden yapılandırılmasına yönelik 6461
Sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi
Kanunu 1 Mayıs 2013 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yeniden yapılanma sürecinin 2015
yılı sonunda tamamlanması planlanmaktadır.
Yük Taşımacılığı: Demiryolu yük taşımalarında 2014 yılında
2013 yılına göre % 8 oranında artış olmuştur.
TCDD hedefleri doğrultusunda yapılan yol yenileme ve bakım-onarım çalışmaları nedeniyle demiryolu şebekesinde
birçok noktada yol kapatmaları yapılmış bu da özellikle yük
trafiğini olumsuz etkilemiştir. Her ne kadar yük trenleri yol
kapatmalarına göre planlanmış ise de yol kapatma sürelerine tam olarak uyulmadığından veya tehirlerden yük trenleri planlandığı gibi çalıştırılamamıştır. Şebeke genelinde yol
yenileme ve poz çalışmaları nedeniyle 2014 yılında 27 ayrı
hat kesiminde yollar belirli ve aralıklı sürelerle veya tamamen
işletime kapatılmıştır. 2014 yılında önceki yıllara göre işletmeye kapatılan yol kesimlerinin yük taşıma programında öngörülmeyen ve yükün daha yoğun bulunduğu hatlar üzerinde
olması nedeniyle programlanan taşımanın gerçekleştirilmesi
ciddi zorluklarla sağlanabilmiştir.
Avrupa, Suriye ve Irak ile demiryolu bağlantıları tamamen ka
17
DOSYA / Demiryolları
palı olduğundan ve demiryolu şebekesinde de süreli/süresiz
yol kapamaları yapıldığından yük taşımaları yol kapaması az
olan bölgelere kaydırılmıştır. Yukarıda belirtilen gerekçelerden
dolayı tarife ücretlerinde artış yapılamamasının yanı sıra taşımalar ağırlıklı olarak yurt içinde yapılmaya başlanmış, yurtiçi
ve uluslararası uzun mesafeli taşımaların yerine daha kısa
mesafeli taşımalar yapılmak zorunda kalınmıştır. Bu nedenle ortalama taşıma mesafesi 2013 yılında 420 km iken 2014
yılında 417 km`ye düşmüştür. Ancak, yaşanan sıkıntılara rağmen 2014 yılında 28,7 milyon ton yük taşınarak, 2003 yılına
göre yük taşıma miktarında % 81 oranında artış sağlanmıştır.
TCDD yük taşıma anlayışını değiştirmiş ve 2004 yılından itibaren blok tren İşletmeciliğine geçmiştir. Blok tren işletmeciliğine geçilmesi sonucu yük taşımaları önemli oranda artmış
ve kaynaklar daha etkin kullanılmıştır. Taşıma maliyetlerinde
sağlanan azalma müşteri memnuniyetini de artırmıştır.
Blok tren işletmeciliğine geçilmesi, alt ve üst yapının yenilenmesi ile çeken-çekilen araç parkının gençleştirilmesi
rotasyon sürelerinin düşürülmesinde etkili olmuştur. 2014
yılında rotasyonda 2003 yılına göre % 36 oranında iyileşme
sağlanmıştır.
Taşımalarımızı madde cinslerine göre incelediğimizde; katı
mineral yakıtlar, cevher ve metal artıklar ve üretilmiş mineraller, inşaat malzemeleri ve konteyner taşımaları kapsayan
araç makineleri taşımaları toplam taşımanın % 90’nı oluşturmaktadır. 2002 yılında taşıması yapılmayan otomobil, sanayi
ürünleri, inşaat malzemeleri, gıda maddeleri, vb. eşyalar blok
trenlerle taşınmaya başlanılmıştır.
TCDD’nin yük taşımalarını müşteri profili bazında incelediğimizde ise; 2014 yılında toplam taşımanın % 87’sini 57 firma
ile yapmaktadır. 2003 yılına göre 100.000 ton üzeri taşıma
18
ENDÜSTRİ OTOMASYON
yaptıran firma sayısında 2003 yılına göre %57, taşınan tonda
ise %155 oranında artış olmuştur.
Teşekkülümüzün 2014 yılındaki ihracat taşımalarında 2013
yılına göre %17, transit taşımalarda ise % 33 oranında artış,
ithalat taşımalarında ise %12, toplam uluslararası taşımalarda
ise % 2 oranında azalış olmuştur.
Ülkemiz coğrafi konum itibariyle transit taşımacılık açısından
elverişli bir konumda bulunmasına rağmen transit yük taşımacılığı toplam uluslararası yük taşımacılığının %1,7 civarındadır. Oldukça kârlı bir taşımacılık olan transit taşımacılık son
yıllarda, Türkiye’yi Avrupa-Ortadoğu ve Avrupa-Asya transit
taşımacılık koridorlarının dışında bırakan gelişmeler nedeniyle ciddi şekilde düşmüştür. Avrupa ile Ortadoğu arasındaki
trafikte Yunanistan ile Suriye limanlarının kullanımı; Türkiye
transit taşımacılığının ciddi bir alternatifi haline gelmiştir.
Uluslararası taşımacılık açısından yine İstanbul Boğazı ve Van
Gölü ciddi darboğazlar yaratmaktadır. Uluslararası taşımacılıkta özellikle transit taşımacılığın ülkemizden sağlanması için
Avrupa’da geliştirilen projelere aktif katılım sağlanarak oluşturulan ulaştırma koridorlarında Türkiye’nin yer alması temin
edilmelidir.
Yük taşımacılığında ülke genelinde %91’lere varan karayolu
ağırlıklı taşıma etkisini azaltmak için, taşıma modlar arasında
entegrasyonu sağlamak hem de ulaştırma sektörünün sağlıklı
bir yapıya kavuşturulmaya yönelik Teşekkül olarak kombine
taşımacılığına yönelik yatırımlar yapılmakta, projeler üretilmekte ve uygulamaya konulmaktadır.
Türkiye coğrafik konumu nedeniyle, kombine taşımacılık konusunda büyük bir potansiyele sahiptir. TCDD olarak bu potansiyeli değerlendirmek için 2003 yılından beri başlattığımız
projeler ve uygulamalar ise;
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Blok Tren Taşımacılığı: Teşekkülümüzce daha fazla miktarda
yük taşınması, mevcut lokomotif ve vagonların etkin şekilde
kullanılması, taşıma hızının artırılması, ihtiyaç duyulan personel miktarının azaltılması, lokomotif ve vagon rotasyonunun düşürülmesi, yük taşımalarında kalitenin yükseltilmesi,
manevra maliyetlerinin azaltılması, müşteri memnuniyetinin
arttırılması amacıyla 2004 yılı başından itibaren Blok Tren İşletmeciliğine geçilmiştir. Bu uygulama ile taşınan yük miktarında artış sağlanmış, kaynaklar daha etkin kullanılmış, taşıma
süreleri kısaltılmıştır. Bütün bunlar, taşıma maliyetlerini azalttığı gibi, müşteri memnuniyetini de artırmıştır. Blok tren uygulaması ile 2014 yılında 28,7 milyon ton yük taşınarak 2002
yılına göre yük taşıma miktarında % 97, yük taşıma gelirinde
% 325 artış sağlanmıştır.
Blok tren işletmeciliği uluslararası taşımaları da etkilemiş ve
yaygınlaşmasını sağlamıştır. Türkiye’den Batı’da Almanya,
Macaristan, Avusturya, Bulgaristan, Romanya, Slovenya’ya,
Polonya, Çek Cumhuriyeti, Doğuda İran, Suriye ve Irak’a;
Orta Asya’da Türkmenistan, Kazakistan ve Pakistan’a
karşılıklı olarak blok trenler işletilmeye başlanmıştır.
Üretim Merkezlerinin Demiryolu Ağına Bağlanması: Teşekkülümüzün taşıma payını ve gelirini artırmanın ve taşıtıcı firmaların ulaşım maliyetlerini düşürmelerine olanak sağlamanın
yanı sıra makroekonomik dengeye olumlu yönde katkı sağlamak için, taşıma potansiyeli yüksek olan yerlere iltisak hattı
ile bağlantı yapılması yönünde çalışmalar sürdürülmektedir.
Organize Sanayi Bölgeleri, Büyük Sanayi Kuruluşları, liman ve
iskele gibi hacimli yük taşınan tüm merkezler doğrudan TCDD
ve Özel sektör işbirliği içerisinde iltisak hatları ile bağlanmaktadır. 2014 yılı sonu itibariyle 434 km uzunluğunda 281 adet
DOSYA / Demiryolları
olan iltisak hattımızın geliştirilmesi konusunda çalışmalar
sürdürülmektedir. Taşımalarımızın % 55’ı iltisak hatlarından
yapılmaktadır.Kombine Taşımacılık: Ülkemizde de taşıma kolaylığı ve türler arası aktarmada pratik ve ucuzluğu; konteyner
kullanımını giderek yaygınlaştırmaktadır. Özellikle müşteriye
kapıdan kapıya taşıma imkânı sağladığı için yurtiçi taşımacılıkta giderek daha çok tercih edilen konteyner taşımacılığı
demiryolu yurtiçi yük taşımacılığı için de yeni bir fırsat olarak
görülmektedir.
Derince, Bandırma, Alsancak, Samsun, İskenderun ve Mersin
Limanlarından denizyolu - demiryolu, demiryolu-denizyolu
bağlantılı kombine taşımacılık; Halkalı, Köseköy, Derince, Bozüyük, Çukurhisar, Ankara, Boğaz köprü, Eskişehir, Kayseri,
Başpınar, Biçerova, Mersin vb. işyerlerinden demiryolu-karayolu bağlantılı uluslararası kombine yük taşımacılığı yapılmaktadır.
Diğer taşıma modları arasında rekabeti kaldırıp işbirliğini
amaçlayan konteyner taşımacılığı gün geçtikçe artan bir hızla
ulaştırma sektöründe tartışmasız ve önemli bir taşıma şekli
olmaya başlamıştır. Bu kapsamda 2003 yılında 658 bin ton/yıl
olan demiryoluyla yapılan konteyner taşımacılığı 2014 yılında
yaklaşık 16,5 kat artarak 10,8 milyon ton/yıla çıkmıştır.
Özel Sektörün Vagon Sahibi Olmasının Sağlanması: TCDD’nin
hedefleri arasında yer alan özel sektörün demiryolu sektörüne katılımını sağlamak konusunda yürütülen çalışmalardan
olumlu sonuçlar alınmış olup, TCDD hatlarında işletilen özel
sektöre ait vagon sayısı 2003 yılında 771 adet iken, 2014 yılı
itibarı ile bu değer 4.066 adet vagona yükselmiştir. 2014 Yılında sahibine ait vagonlarla yapılan taşıma 8,3 Milyon tona,
toplam taşıma içindeki payı % 29’a ulaşmıştır.”
19
DOSYA / Demiryolları
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / Demiryolları
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DEMİRYOLU SEKTÖRÜNÜN
OLUMLU – OLUMSUZ YANLARI
törüdür.
OLUMSUZ TESPİTLER - TEHDİTLER
*Hükümet demiryollarına diğer taşıma modlarına göre daha
az yatırım payı ayırmakta olup, karayolu ağırlıklı politika devam etmektedir.
*Hükümetin demiryolu politikaları ve yatırımları hala yetersizdir, her ile demiryolu ulaşımı ve taşımacılığı yoktur.
*Demiryolları, diğer ulaşım modları arasında taşımacılık açısından en az payı almaktadır.
*Demiryolları, yük taşımacılığında yeterli paya sahip değildir.
*Ulaştırma Ana Planı olmaması nedeniyle demiryolu yatırımlarında önceliklerin tespiti doğru yapılamamaktadır.
*Demiryolu maliyet fayda ve etki analizleri yeterince çalışılmamıştır.
*Demiryolu sektöründe özel sektörün olmaması teknolojiyi
izlemeyi zorlaştırmaktadır.
Bir adım geriye gittiğimizde ise; 9. Kalkınma Planı (20072013) Demiryolu Taşıtları Sanayii Özel İhtisas Komisyonu
Raporu’ndaki değerlendirmeler şöyle:
KUVVETLİ YÖNLER:
Demiryolu sektörünün bu olumlu verilerine rağmen, sektörün
durumuna ilişkin bir-iki ek daha yapmamız gerekiyor.
Örneğin, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın
“Stratejik Plan (2014-2018)”deki Demiryolu Sektörü OAP (Ortak Akıl Platformu) Değerlendirmesi şu şekilde:
OLUMLU TESPİTLER - FIRSATLAR
*Demiryollarına yönelik yatırımların standartlarında yükselme
görülmektedir.
*Hükümet politikaları TCDD ve demiryolu yatırımlarının önünü açacak şekilde sürmektedir.
22
*Demiryolu sektöründeki yerli üretim ve dış ticarete konu olması ümit vericidir.
*Demiryolu Düzenleme Genel Müdürlüğü kurularak, sektöre
bir otorite kazandırılmıştır.
*Yolcu ve yük taşımacılığının demiryoluna kaydırılarak karayollarının rahatlatılması yönünde politika geliştirilmektedir.
*Elektrik enerjisi kullanılan demiryolu ulaşımı ekolojik dengenin korunmasına katkı sağlamaktadır.
*Demiryolu işletmeciliğinin özel sektöre açılması konusunda
Bakanlık bünyesinde yeniden yapılanmaya gidilmektedir.
*Ekolojik denge için en sağlıklı ulaşım sektörü demiryolu sek-
1. Demiryolunun hız, konfor, güvenlik gibi henüz kullanılmayan kozları ve bu kozlara uygun araç üretilmek zorunda olması,
2. Türkiye’de birçok ülkeye göre demiryollarına uygun taşıma
uzaklıklarının söz konusu olması ve bunun için de tren seti
temin gerekliliği,
3. Avrupa-Asya arasındaki demiryolu bağlantısını sağlayacak
Boğaz Tüp Geçişi’nin inşasına başlanılmış olması ve bu proje
için yüksek sayıda araç temin gerekliliği,
4. Elden geçirildiğinde öncelikle yük taşımacılığına yeterli olabilecek küçümsenmeyecek bir ağa sahip olunması ve bu ağda
servis yapacak 120 km/h hıza sahip yük vagonlarının üretilmesine gerek duyulması,
5. Kent içi ulaşım için belediyelerin yüksek sayıda araca ihtiyacı olması,
6. Demiryolu araçlarının enerji verimliliği,
7. Demiryolu araçlarının çevre dostu olması,
8. Kamuoyunun desteği,
9. Siyasal iktidarın kararlı desteği.
10. Raylı taşıt üretiminde proje bazlı uzmanlaşmış fonksiyonel
işgücü ve kısıtlıda olsa yeni ürün geliştirebilen AR-GE faaliyeti,
11. Karayolu taşıtları yan sanayiinin (TEMSA, MAN, BMC,
MERCEDES, FORD, TOYATA, HUNDAI, HONDA, FIAT, RENAULT) demiryolu taşıtları yan sanayiinde kullanılabilme imkanı.
ZAYIF YÖNLER:
1. Personel ve eğitimdeki yetersizlik,
2. Yönetimin ve kadroların sık sık değişimi,
3. Organizasyon ve yönetim anlayışının günümüzün yeni yaklaşımlarına uyumsuzluğu,
4. Uluslararası rekabette finansal bunalım/kredi temin edememe
5. Müşteri güvensizliği,
6. Özgüven yoksunluğu.
FIRSATLAR:
1. AB ile bütünleşme bağlamında daha büyük taşıma uzaklıklarının ortaya çıkması olanağı ve bu olanağa uygun araç temin
gerekliliği,
2. AB’ye uyum bağlamında yeniden yapılanma ile çağdaş anlayışa uygun bir yönetimin sağlanması,
3. AB yüksek hızlı demiryolu ağına entegrasyon gereğinden
ortaya çıkacak itici güç, bu güç sonucunda yüksek miktarda
araç temin gerekliliği,
4. Kamuoyunun zorlaması neticesinde kentsel ulaşımın raylı
taşımacılığa kayması ve bu taşıma için yüksek miktarda araç
temin gerekliliği.
TEHDİTLER:
1. Yeniden yapılanma oluşumlarından beklenen sonuçların
elde edilememesi,
2. AB’ye uyum sürecinin yavaş yürümesi,
3. Boğaz Tüp Geçişi Projesi’nden ve kent içi ulaşım projelerinden beklenen katkının alınamaması,
4. Siyasal iktidarların desteğinin zayıflayabilmesi.
23
DOSYA / Demiryolları
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
İKİ FARKLI PENCEREDEN
DEMİRYOLLARI
Demiryolu sektörü, her şeye rağmen çok önemli bir ilgi odağı ve yüksek potansiyel taşıyan bir işletmeler alanı. Konya
Ticaret Odası’nın yayınladığı Ocak 2013 tarihli “Demiryollarının Serbestleşmesi Ve Beraberinde Getireceği Fırsatlar” değerlendirmesinde bu potansiyel şöyle görülüyor:
“Uzun yıllardır demiryollarındaki serbestleşmenin önünün
açılmasını bekleyen özel sektör, demiryollarının özelleştirilmesi konusunun hükümetin 2012 programına resmen alınması
sonucu yasanın çıkmasıyla birlikte lokomotif ve vagon yatırımı
yaparak istediği hatlarda yük ve yolcu taşıması yapabilecek.
Türkiye’de uzun yıllar demiryollarının gelişimi için yatırım yapılmadı. 1950’lerin başından 2000’li yılların başına kadar demiryollarına kayda değer yatırımlar yapılmamıştır. Bu durum
demiryollarının diğer taşıma yöntem ve araçlarına nazaran
geride kalmasına ve daha az kullanılmasına neden olmuştur.
2000’li yılların başından demiryolunun geliştirilmesi ve daha
fazla kullanılması gerekliliği ön plana çıktı ancak hem demiryolu altyapısının hem de vagon ve lokomotiflerin teknolojik
olarak çağın çok gerisinde kaldığı kanaatine varılmıştır. Daha
sonra demiryollarında köklü bir revizyon yapılması kararı varılmış ve çalışmalar başlamıştır. YHT Yüksek Hızlı Tren projesi
demiryollarının iyileştirilmesi sürecinde Türkiye’ye önemli bir
ivme kazandırmıştır.
Demiryollarının iyileştirilmesi konusunda çalışmalarına hızla
devam eden merkezi yönetim, demiryolu sektörü için serbestleştirme yasasını 2012 programına dahil etmiştir. Yük
24
taşımalarının demiryolu ağırlıklı yapılması ulaştırma sektöründe stratejik bir amaçtır. Bu doğrultuda demiryolunda özel
sektör tren işletmeciliği yapabilecektir. Yük taşımacılığı özel
sektörün avantajlarından yararlanmak üzere serbestleşecek
ve TCDD yeniden yapılandırılarak kamu üzerindeki mali yükü
azalacak ve sürdürülebilir bir seviyeye gelecektir. Özel sektör
ile ortaklıklara gidilerek başta sanayi bölgelerine olmak üzere
demiryolu bağlantı hatları yapılacak ve araç yatırımları özel
sektöre bırakılacaktır. Bakanlık düzeyinde bu konuda şuanda
ciddi bir yapılanma süreci başlamıştır. Bakanlık çatısı altında
“Demiryolu Düzenleme Kurulu Genel Müdürlüğü” kurulacaktır. Kanun sonrası yatırım yapacak olan şirketler buraya müracaat edecektir. Bu genel müdürlük şirketlere mesleki yeterlilik
konusunda lisans verecek, sertifika verecek ve demiryolunun
önünü açacaktır. Kanunun çıkmasıyla birlikte TCDD’nin ikiye
bölünmesi ve beraberinde Türk Tren A.Ş. (DETAŞ) adında,
demiryolu altyapı ekipmanları, vagon ve lokomotif üretim faaliyetlerini gerçekleştirecek olan iktisadi devlet teşekkülü bir
şirketin kurulması için gerekli hazırlıklar başlamıştır. Kanun
demiryolu sektörüne rekabet ile birlikte kalite ve ucuzluk getirecektir.
Kanun henüz yürürlüğe girmedi ancak özel sektör şimdiden
yatırım hazırlıklarına başlamış durumdadır. Birçok lojistik firması demiryoluna girmeye hazırlanırken, dünya devi uluslararası firmalar da Türkiye’de yatırım yapmak için girişimlerine
başlamıştır. Uluslararası şirketlerin bir kısmı Türkiye’de yük
taşımacılığı yapmaya hazırlanırken bir kısmı da vagon ve lo-
komotif üretimi için Türkiye’de fabrika kurmaya hazırlanıyor.
Uluslararası Deutsche Bahn, Schenker Arkas, Rail Cargo, The
Greenbrier Companies gibi büyük firmalar Türkiye’de taşıma
ve üretim yapacaklarını belirtmişler ve bu konuda ilgili Bakanlıkla ve Demiryolu Taşımacıları Derneği ile gerekli çalışmalara
başlamıştır. Amerika’nın demiryolu sektöründe en büyük şirketlerinden birisi olan The Greenbrier Companies Türkiye’de
fabrika kurarak yıllık 1000 adet vagon üretmek istediklerini
belirtmişlerdir. Demiryollarının serbestleştirilmesinden sonra Türkiye’de yıllık ortalama 5 bin adet vagona ihtiyaç vardır.
Şuanda bir vagonun ortalama maliyeti 70 bin Avro ancak serbestleştirmeden sonra bu miktarın 50 bin Avro’ya kadar, lokomotif maliyetinin ise 1.250 bin Avro’dan 900-950 bin Avro’ya
kadar düşeceği tahmin edilmektedir.
Kanunla birlikte OSB’lere de demiryolu işletmeciliği yapma
hakkı getiriliyor. Demiryolu ile ihracat ve ithalat yapmak isteyen OSB yönetimleri, Türk Ticaret Siciline kayıtlı Anonim
şirketler kurmak suretiyle özel işletmecilik yapabilecekler.
Türkiye’de demiryolu taşımacılığı yapmak isteyen firmalar en
az 150-200 arasında vagon yatırımı yapmalıdır.”
TMMOB Makina Mühendisleri Odası’nın Nisan 2012 tarihli
“Ulaşımda Demiryolu Gerçeği” raporunun girişi ise şöyle:
“Günlük yaşantımızın vazgeçilmez bir parçası olarak görülen
ulaştırma sistemi; ekonomik ve sosyal girdileriyle toplumu
sürekli etkileyen bir yapıya sahiptir. İnsanlığın dönüm nokta-
DOSYA / Demiryolları
larından biri olarak kabul edilen tekerleğin bulunmasıyla insanlar; sırtta ve
hayvanla taşıdığı yükü önce kaldıraçlarla taşımış daha sonra da çok basit
de olsa bir araca yüklemeyi başarmış,
böylece bir noktadan diğer bir noktaya çabuk, kolay ve daha çok taşır hale
gelmiştir.
Toplumsal yaşamın evrimi, sanayileşme ve ticaretin gelişmesiyle taşımacılık kavramı da oluşmuştur. Üretimin
artması taşımacılık ihtiyacını artırarak
mal ve eşyanın taşınmasını özel bir
ihtisas dalı haline getirmiştir. Zaman
kavramının devreye girmesiyle altyapı
gereksinimleri ve taşımanın türleri de
çeşitlenmiştir.
Ulaştırma sektörü, üretim sürecinin
önemli bir parçasını oluşturması ve
gerektirdiği önemli yatırımların ekonomide yarattığı etkiler açısından
toplumların ekonomik yapıları içinde
ağırlıklı bir yere sahiptir. Toplumsal
yaşamda modernleşmeye paralel olarak ulaşım hareketliliği artarken, yük
ve yolcu taşımacılığında toplumun
ekonomik-sosyal yapısı, üretim biçimi ve ekonomik çıkarlar
kendine özgü bir ulaştırma türünü de ortaya çıkarmaktadır.
Ulaşımın amacı, insanlar ve eşyayı en kısa sürede daha ucuz
ve emniyetli bir şekilde taşımaktır. Devletin temel görevi ise;
ekonomik ve toplumsal gelişmelerin yarattığı ihtiyaçları karşılayabilecek şekilde ulaşım kapasitesini yaratan, ülke ve toplum
çıkarlarına uygun ulaşım sistemlerini kurmak ve koordine etmektir. Ulaştırma sistemleri ve hizmetleri modem ekonomilerin ve toplumsal gelişmenin temel öğesidir.
Ulaşım sistem ve olanakları bir bütün olarak bir kent veya ülkenin genel yapısını etkilemekle kalmaz, aynı zamanda o kent
veya ülkede uygulanan ekonomik, sosyal ve kültürel dinamikleri de etkiler. Günden güne artan yük ve yolcu yoğunlukları,
gelişen teknolojiye bağlı olarak ulaşım alternatiflerini ve sistemlerini de devreye sokmaktadır. Gelinen bu süreçte ulaşım
sistemlerinin çevreye, topluma ve sanayileşmeye yararlarının
yanı sıra her geçen gün insanları rahatsız eden çevre ve ortam
olumsuzluklarına yenileri eklenmektedir.
Her alanda olduğu gibi ulaştırma alanında da en modern, en
gelişmiş taşıma araçlarına sahip olmak, teknolojik gelişmelere
ayak uydurmak ekonomik kalkınmanın ve refahın göstergesidir. Hızlı kentleşme, sanayileşme ve nüfus artışının beraberinde getirdiği sorunlar hiç kuşkusuz ulaşım sektörüne de
yansımaktadır. Ulaştırma, kendi başına ekonomik bir faaliyet
olduğu gibi diğer sektörlerle yakın ilişkisi olan ve ekonomide
başlı başına bir maliyet sorunu olan hızlı ve güvenli taşımacı
25
DOSYA / Demiryolları
lıkla diğer sektörlere avantajlar sağlayarak bu sektörleri olumlu yönden etkileyen bir hizmet sektörüdür. Ulaştırma kamusal
bir hizmettir. Bu hizmetin ihtiyaç duyulduğunda kullanılmak
üzere depolanma olanağı bulunmamaktadır. Ulaştırma hizmeti, diğer sektörler kendisine ihtiyaç duyduğu kadar bu hizmeti
üretmek ve/veya sunmak durumundadır.
Bu sektördeki teknolojik gelişmeleri dikkatle izleyerek; mevcut
tesis ve araçların, rehabilitasyon ve modernizasyon kapsamında çağdaş hizmet verebilir hale getirilmesi, yeni kurulacak
tesis ve altyapıların kısa, orta ve uzun vadede değerlendirilip
en son teknoloji ile hatta mümkünse geleceğin teknolojisi ile
realize ve organize edilmesi büyük önem taşımaktadır. Diğer
bir ifadeyle bütün ihtiyaçlar, kaynaklar ve ilişkiler bir planlama çerçevesinde değerlendirilmek durumundadır. Çünkü bir
ulaştırma sisteminden beklenen, en iyi biçimde hizmet sunumu ile birlikte ülkeye en ucuza mal olmasıdır. Yani ulaştırma
sistemlerinin, dar anlamıyla yalnızca kâr ölçütüyle değil, enerji
savurganlığı, dışa bağımlılık, trafik kazaları, çevre kirliliği, gürültü vb. etkilerinin ülkeye maliyetini de içeren ekonomik-sosyal ölçeği ile değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu açıdan ulaşım gereksinimlerini;
•İnsan, araç ve eşyanın hızlı, konforlu, ekonomik, güvenli ve
çevre problemi yaratmadan hareketi ve
•Yöntem ve planlama unsurlarıyla birlikte planlamak gerekmektedir.
Ancak tam da bu noktada ulaşım türlerini çeşitlendirerek kullanmak; ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin göstergesi olarak
görüldüğü gibi, bu türlerin bazılarının gereğinden fazla özendirilmesini çıkar ilişkilerinin sembolü olarak da değerlendirmek
gerekir. Zaman zaman bir ülkede ulaşım türlerinden birinin
26
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
diğerine göre öncelikli olmasının nedeni; o ülkenin ulaştırma
ihtiyaçları ve yapılan ulaşım planlamasının bir sonucu olarak
değil, uluslararası sermaye ve emperyalist ülkelerin istem ve
taleplerine uygun uygulama yapılmasından kaynaklanmaktadır. Bu gerçek, ülkemiz uygulamalarında da açıkça görülmektedir…”
gınlaşması temel hedef ve amaç olmalıdır.
Türkiye’nin artan nüfusuna paralel olarak oluşan ulaşım talebi,
en ekonomik biçimde demiryolu taşımacılığının kamu hizmeti
olarak ve kamu eliyle geliştirilmesiyle karşılanabilecektir.
Aşağıdaki değerlendirme ve öneriler bu açıdan değerlendirilmelidir.
Son olarak, “Ulaşımda Demiryolu Gerçeği” raporunun sonunda yer alan “Doğru Bir Demir Yolu Politikası İçin Öneriler”
bölümünü aktaralım. Şöyle deniliyor:
“Altyapı yetersizliği ve standardının düşük kalması, demiryolu
altyapı ve üstyapı teknolojisinin yenilenememesi ve teknik gelişiminin sağlanamaması, teknik personel yetersizliği ve mesleki teknik eğitim yetersizliği, demiryolu projelerine uzun yıllar
yeterli ödeneklerin ayrılamaması ve yapım sürelerinin uzun
olması ve hava şartları nedeniyle yapım kalitelerini olumsuz
yönde etkilemesi, işletme hizmet kalitesinin düşük kalması”
gibi etkenler bizzat Ulaştırma Bakanlığı’nın saptamaları arasındadır. Ancak izlenen politikalar aksi yöndedir. Bu nedenle Oda
Raporumuz, aşağıdaki köktenci çözüm önerilerini kamuoyunun dikkatine sunmaktadır.
Güvenli, konforlu, hızlı, çevre dostu olan, dışa bağımlılık yaratmayan, enerji savurganlığına neden olmayan, ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınmasının lokomotifi olan ulaşım türlerinden demiryolu, denizyolu, havayolu, karayolu ile birlikte yük
taşımacılığında boru hatları gibi alternatifler de kullanılarak
değişik ulaşım alternatifleri yaratılmalıdır. Karayolu ulaşımı
dışında, çağdaş ve hızlı, altyapı problemleri ve sorunları çözümlenmiş demiryolu, havayolu ve denizyolu ulaşımlarının da
hak ettiği düzeye ulaşması ile ulaşımda toplu taşımanın yay-
•Mutlaka ciddi bir ‘Ulaştırma Ana Planı’ yapılmalı, geçmişte
yapılan çalışmalar bu amaçla değerlendirilmelidir. Bu planın
uzun, orta ve kısa erimli hedefleri ve stratejisi olmalıdır.
•Bu plan kapsamında, demiryolu, denizyolu, havayolu ve karayolu için ayrı ayrı Ana Planlar hazırlanmalıdır.
•Ulaşım politikaları; karayolu/denizyolu/demiryolu/havayolu
entegrasyonlu Kombine Taşımacılık (seri, ekonomik, çevreci,
güvenli ve hızlı taşımacılık), bir başka deyişle bütün türlerin
tek bir taşıma zinciri oluşturacak şekilde entegre edilmesi ekseninde oluşturulmalıdır.
•Bütün ulaşım türlerinin tek bir taşıma zinciri oluşturacak
şekilde entegre edilmesine yönelik yeterli fiziki kapasiteye ve
olanaklara sahip yükleme, boşaltma ve aktarma terminallerinin oluşturulması gereklidir. Bunların verimli şekilde kullanılabilmesi ve işlemlerin hızlandırılabilmesi için sektör içinde
elektronik işlemler yaygınlaştırılmalıdır.
•Tüm ulaşım modları arasında uyum sağlanarak yük ve yolcu
taşımacılığında ağırlık demiryolu taşımacılığına verilmeli, demiryolu taşımacılık oranları planlı olarak artırılmalıdır.
•Ulaştırma sektörünün bütünü ve demiryolları altyapı, araç,
arazi, tesis, işletme ve taşınmazlarına yönelik bütün özelleştirmeler ve belediyeler ile üçüncü şahıslara devri durdurulmalıdır.
•Gerekli olan altyapı, bakım, yenileme çalışmaları eşliğinde
DOSYA / Demiryolları
eski hatlarda ‘sürat demiryolu’ projelerine yönelinmeli; yeni
altyapı ve yüksek standartlı yeni hat yapımına dayanmayan
“hızlı/hızlandırılmış tren” projeleri durdurulmalı; bu konuda
meslek odaları, sendikalar, uzmanlar, bilim insanları ve üniversitelerin görüş ve uyarıları mutlaka dikkate alınmalıdır.
•Yeni raylı sistemlerin mevcut ulaşım ağları ile entegrasyonu sağlanmalı, Ankara–İstanbul hattı ile Marmaray olarak da
anılan Boğaz Tüp Geçit projesi arasında bağlantı kurulmalı ve
Boğaz Tüp Geçidi yalnızca raylı sistem projesi olarak sürdürülmelidir. Kentlerde başta metro olmak üzere hafif raylı sistemler yaygınlaştırılmalıdır.
•Büyükşehir ve sanayi merkezleri, çağdaş standartlara uygun
demiryolları ve mevcut limanlar yoluyla birbirlerine bağlanmalıdır. Edirne’den Doğu illerine dek bir ana eksen oluşturulmalı,
Bursa, Antalya, Trabzon bu ana hatta bağlanmalı; diğer yandan Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Zonguldak, Samsun gibi
sanayi kentleri birbirlerine bağlanmalıdır. Büyük bir proje olan
GAP’ın demiryolu projeksiyonlarına katılması sağlanmalı; Birecik– Nusaybin–Habur, Kurtalan–Irak sınırı, Palu–Diyarbakır
projeleri yaşama geçirilip hat yapımına başlanmalıdır.
• “Demiryolu, demiryolcu, yolcu ve yük güvenliği” bir bütün
olarak düşünülmelidir.
•Ulaşımda enerji verimliği çalışmalarının, çevresel etkiler de
dikkate alınarak, ilgili tüm alanlarla bir arada ve bir bütün olarak değerlendirilmesini sağlayan ulusal bir politika içinde sürdürülmesi esas alınmalıdır.
•Ulaştırma master planlarında, birim enerji tüketimi daha düşük olan sistemlere (demiryolu ve denizyolu) öncelik verilmesi, mevcut sistemlerin kapasitelerinin tam olarak ve verimlilikleri geliştirilerek kullanılması ve ulaşım sektöründeki petrol
27
DOSYA / Demiryolları
bağımlılığının azaltılması hedeflenmelidir. Ulaşım, taşıma ve
otomotiv sektörüne ilişkin mevcut yasalar bu esaslar doğrultusunda gözden geçirilmelidir.
•Demiryoluna göre 2 misli, hızlı suyoluna göre neredeyse 3
misli daha fazla enerji tüketen karayoluna yapılmakta olan bütün yeni yatırımlar durdurulmalı, özellikle can ve mal güvenliğini tehdit eden ve “Duble Yol” denilen standart dışı bölünmüş
yollar yatırımları ivedilikle gözden geçirilmeli, ağırlık demiryollarına verilmelidir.
•Yatırım maliyetleri, enerji tüketimi ve emisyon değerleri dikkate alındığında, geleceğe dönük artan talepleri karşılamak
için demiryolu hatlarına öncelik verilmeli, bunların süratle çoğaltılması, yenilenmesi ve etkin kullanılmasına yönelik yatırım
hamleleri başlatılmalıdır.
•TCDD’nin araç parkı geliştirilmeli, yeni yatırım ve iyileştirme
çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
•Dünya Bankası ve uluslararası sermayenin istemleri doğrultusunda hazırlanan Demiryolu ve TCDD Kanun Taslakları geri
çekilmelidir.
•Uluslararası güçlerin dayatmalarıyla uygulanan ‘TCDD’nin
yeniden yapılandırılması programı’nın yerine kamu, ülke ve
toplum çıkarlarını gözeten yeni bir yeniden yapılandırma programı uygulanmalı, bu yapılanmada çalışanların da söz ve karar
sahibi olması sağlanmalıdır.
•TCDD’nin borçlandırılması ve zarar ettirilmesi uygulaması
terk edilerek TCDD borçları kamu tarafından üstlenilmelidir.
•Hizmet dışı bırakılan bakım ve tamir atölyeleri ve bütün tesisleri yeniden işlevli kılınmalıdır.
•TÜDEMSAŞ, TÜVASAŞ, TÜLOMSAŞ gibi TCDD fabrikaları
lokomotif ve vagon üretecek teknik düzeye getirilmeli, montaj
değil üretim esaslı bir yapıya sahip olmalı; demiryolu yan sa-
28
ENDÜSTRİ OTOMASYON
nayisine (ray, tekerlek v.b.) yatırım yapılmalıdır.
•TCDD’nin personel açığı siyasi değil mesleki ve teknik ölçütler içinde giderilmeli; ‘performansa göre ücret’, ‘toplam kalite
yönetimi’ vb. uygulamalar kaldırılmalıdır.
•TCDD nitelikli personel yetiştirilmesi için üniversiteler ve
meslek odalarıyla işbirliği yapmalı, meslek içi eğitim geliştirilmeli, daha önce TCDD bünyesinde olup kapatılan Meslek
Liseleri yeniden açılmalıdır.
•Demiryolu modlardaki atıl kapasitelerin değerlendirilmesi
için işletme iyileştirmeleri yapılmalıdır.
•Demiryolu hatları ciddi ve bütünlüklü bir tarzda onarılarak
yeniden yapılandırılmalı; ulaşım güvenliğini etkileyen hatlar en
kısa sürede onarılmalı, elektrifikasyon ve sinyalizasyon gereksinimleri karşılanmalıdır.
•Ulaşımda güvenlik problemlerini azaltmak ve artan trafik talebini daraltmak için kentler arası ulaşım ile kent içi ulaşımın
entegrasyonu sağlanmalı, kentsel ve kentler arası ulaşımda
toplu taşımacılık projeleri hayata geçirilmeli, kentlerde özellikle tramvay ve metro yaygınlaştırılmalıdır.
•Yolculuk alışkanlıklarının değiştirilmesine yönelik programlar
hazırlanmalıdır.
•Başta demir cevheri, kömür olmak üzere kamu yüklerinin taşınmasında, uygun yüklerin demiryolu aracılığıyla taşınması
benimsenmelidir.
•Ülkenin ve kentlerin kaderini etkileyecek büyük projeler tartışmaya açılmalı, meslek odaları, bilim insanları ve üniversiteler
ile bu konularda faaliyet gösteren meslek örgütlerinin görüşleri alınmalı ve karar süreçlerine katılmaları sağlanmalıdır.
Kasıtlı ve yanlış uygulama yapanlar hakkında verilen yargı
kararları mutlaka uygulanmalıdır.
DOSYA / Demiryolları / Haber
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Milli Elektrikli Lokomotif E1000
Raylara İndi
Türkiye’yi raylı araç sektöründe dünya otoritelerinden
biri haline getirecek Milli elektrikli lokomotif E1000, raylara indi. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM)
ve Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş. (TÜLOMSAŞ)
ortaklığı yürütülen projede 18 bilim insanı görev aldı.
Tamamı yerli teknoloji ile geliştirilen E1000, Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ve Milli Eğitim
Bakanı Nabi Avcı’nın katılımıyla Eskişehir TCDD
Hasanbey Lojistik Merkezi’nde düzenlenen törenle raylara indi.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD)
manevra ve kısa mesafe yük taşıma ihtiyaçlarını karşılayabilecek özelliklerle donatılan elektrikli lokomotif E1000,
raylardaki yerini aldı. TÜBİTAK’ın desteklediği ve 18 bilim
insanının görev aldığı milli proje 4 yıllık yoğun çalışmanın
ardından tamamlandı. Milli elektrikli lokomotif E1000 ile
Türkiye; dünyada sadece gelişmiş ülkelerin sahip olduğu ve
raylı araç sektöründe katma değeri en yüksek bileşenlerden
oluşan cer konverteri, cer kontrol ünitesi, tren kontrol ve
yönetim sisteminin hem tasarımcısı hem de üreticisi konumuna ulaştı.
Modern sürüş ve 1 megavatlık cer sistemiyle ön plana
çıkan E1000’in tüm laboratuvar, yazılım ve alt yapı çalışmaları, fabrika ve yol testleri, prototip üretimi yüzde yüz yerli
olarak gerçekleştirildi. Projede Türkiye’nin sahip olduğu
teknolojiler; hafif raylı taşıtlardan, hızlı trenlere kadar birçok raylı taşıta uyarlanabilecek.
TÜRKİYE’YE İVME KATACAK
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın
2023 hedefleri doğrultusunda, hayata geçirilen
projede sahip olunan yerli teknolojiler ile Türkiye
yurt dışına bağlı kalmadan lokomotif tasarlayabilecek, üretebilecek ve satış yapabilecek. İhracatta
Türkiye’ye ivme katacak Milli elektrikli lokomotif
E1000, cari açığı azaltmasının yanı sıra yüksek
güçte ana hat lokomotifi, yüksek hızlı tren ve şehir
içi raylı taşıt üretiminin öncülüğünü üstleniyor.
TÜBİTAK Kamu Araştırmaları Destek Grubu fonlarıyla gerçekleştirilen E1000, Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Fikri Işık ve Milli Eğitim Bakanı
Nabi Avcı’nın katılımıyla Eskişehir TCDD Hasanbey
Lojistik Merkezi’nde düzenlenecek törenle raylardaki yerini aldı.
32
“E1000’İ
ÜLKEMİZE
MUTLUYUZ”
KAZANDIRMAKTAN
Açılış törenini gerçekleştiren TÜBİTAK Marmara Araştırma
Merkezi Başkanı Doç. Dr. Bahadır Tunaboylu, Türkiye’yi
ileriye taşıyacak yerli teknolojilerin en somut örneklerinden
birinin E1000 olduğunu söyledi. Raylı taşıt sektöründeki
tüm bileşenlerin yerli olarak üretildiği E1000’in 9.5 milyon
TL’ye mal olduğunu belirten Tunaboylu, “Ülkemiz için hayli
önem taşıyan ilk milli cer konvertörünün tasarımı, imalatı,
cer kontrol ünitesi donanım ve yazılımı, merkezi kontrol
ünitelerinin donanım ile yazılımları, dinamik modelleme
çalışmaları, cer motorlarının dinamometre testleri ülkemizde tamamen yerli olarak gerçekleşti. Böylesi bir projeyi ülkemize kazandırmaktan mutluyuz. TÜBİTAK MAM,
TÜLOMSAŞ ve TCDD ortaklığı ile hayat bulan E1000’in
ülkemiz için hayırlı olmasını diliyoruz. Kazandığımız teknolojiler, eğitimli insan gücümüz, tasarım kabiliyetimiz
ve inovasyonda aldığımız yolu, ileri teknolojiye sahip cer
sistemlerimizi daha güçlü farklı raylı projelerde kullanabileceğiz. Yeni teknolojiler geliştirmeye devam edeceğiz” dedi.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
proje ile lokomotif sektöründe kendi yazılım ve donanımını geliştiren dünyadaki nadir ülkelerden biri konumuna
ulaştık. Bugün önemli bir eşiği atlattık. 2016 yılından
itibaren kendi markamızı taşıyan elektrikli ana lokomotif
üretimine geçeceğiz. Önümüzdeki diğer önemli bir proje
de Milli Yüksek Hızlı Tren. Üretimi için çalışmalarımızı
sürdürüyoruz. Böyle bir vizyonun göstericisi, müjdeleyicisi
E1000’de görev alan, destekleyen herkese teşekkür ederiz”
açıklamasını yaptı.
“E1000 YURT DIŞINA AÇILMAK İÇİN ÖNEMLİ BİR
ADIM”
Türkiye’yi raylı araç sektöründe dünya otoritelerinden biri
haline getirecek Milli elektrikli lokomotif E1000 için gerçekleştirilen törende demiryolu taşımacılığında gerçekleştirilen
çalışmalar hakkında bilgi aktaran Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Talat Aydın ise
Türkiye’nin raylı toplu taşımada ihtiyaç duyduğu teknolojiler için büyük bir başarı elde ettiğini söyledi.
TÜBİTAK MAM ve TÜLOMSAŞ önderliğinde gerçekleştirilen
yüzde 100 yerli elektrikli lokomotifin yabancı sektörlere
adım atılmasında önemli bir adım olduğunu vurgulayan
Aydın, “E1000, 2003 yılından bu yana yüksek hızlı ve
hızlı demir yolu projeleri içerisinde önemli bir yere sahip.
Yüksek hızlı ve hızlı taşımacılık için milli projelere yönelik,
milli tren çalışmalarına daha çok
hız verdik.
“TÜRK SANAYİSİ İÇİN YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR”
Açılış töreninde 2004 yılından itibaren demiryollarının yeniden yapılandırılması için önemli bir vizyon hazırlandığını
belirten TÜLOMSAŞ Genel Müdürü Hayri Avcı, çalışmalarda önemli bir aşamaya gelindiğinin altını çizdi. E1000’in
tarihe düşülecek önemli bir not olduğunu belirten
Avcı, “Milli elektrikli lokomotif E1000, tam bir
mühendislik başarısı. 4
yılda tamamlanan bu
Ray bağlantı elemanlarından, travers
fabrikasına ve dizel ya da elektrikli lokomotife ve yolcu vagon
üretimine kadar önemli
hedeflerimiz;
bu noktada
önemli
DOSYA / Demiryolları / Haber
çalışmalarımız mevcut. Üniversitelerimizin de değerli katkılarıyla demir yollarında modern sürüş sistemine sahip
çalışmalarımızı artıracağız. E1000’de emeği geçen herkesi
kutluyor, bakanlığımız adına teşekkürlerimizi sunuyoruz”
dedi.
“İKİNCİ DEMİRYOLU HAMLESİNDEYİZ”
Törende bazı şehirlerin hikayesinde demiryolu ağırlığı olduğuna dikkat çeken Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı,
Eskişehir’in bu şehirlerden biri olduğunu ve kültüründe
demiryolunun çok önemli olduğunu belirtti.
Türkiye’de birinci demiryolu hamlesinin Sultan II.
Abdülhamid döneminde başlandığına değinen Bakan Avcı,
“Coğrafyamızı demiryollarıyla birbirine bağlama rüyası,
içinde bulunduğumuz dönemde ikinci hamle ile inşallah
devam edecek. İpekyolunu tren yolları üzerinden ihya edecek projelerimiz var. Yüksek hızlı trenler de raylarımızda
akmaya başlıyor. Bugün sisteme dahil edilen yerli ve yurdun malı olan E1000 asrın ilhamına hitap edecek bir proje.
Eskişehirli olarak bu hayırlı gelişmeye ev sahipliği yapmanın sevincini duyuyoruz. Emeği geçenlere teşekkürlerimizi
sunuyorum” dedi.
“DÜNYA RAYLI SİSTEM PAZARINDA ÖNEMLİ PAY
ALABİLİRİZ”
Açılış töreninde Türkiye’nin demiryolu serüveninin
Cumhuriyet öncesine dayandığını belirten Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı Fikri Işık ise şu açıklamayı yaptı:
“Bugün sanayide iki yolunuz var. Ya tüketen, ithal eden
bir ülke olacaksınız; ya da üreten ve ihraç eden bir ülke.
Bu noktada E1000 haklı bir gururu bizlere yaşatıyor.
Eskişehir’in bu sevinçteki yeri çok ayrı. Sadece Türkiye’nin
demiryolu serüven kavşaklarından biri değil. İlk yerli otomobil Devrim de burada üretildi.
Bugünkü siyasi anlayış 1961 yılında da olsaydı, hiç şüphem yok ki dünyada bir Türk
markası olan Devrim otomobili en çok tercih
edilen markalardan biri olacaktı. Ülke olarak
gücümüze inanıyoruz. Milli, yerli üretimde
önemli adımlar atacağız. Zira artık lokomotif
sektöründe dünyada Ar-Ge yeteneği olan, ürün
geliştiren bir ülke konumuna bugün E1000
ile yükseldik. Artık sırada seri üretime geçme
safhası var. Raylı sistemler dünyada her geçen
gün talebin arttığı bir sektör.
Önümüzdeki yıllarda 18 milyar dolarlık yatırım
yapılması tahmin ediliyor. E1000, yüksek hızlı
tren, milli lokomotiflerimizle dünya pazarında
da iddialı bir şekilde pay alan ülke konumuna
geleceğiz.”
33
DOSYA / Demiryolları / Ürün
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ray Potansiyeli Sınırlama
ve İzleme Cihazı
RAY üzerinde standartlarda belirtilmiş gerilim, tehlikeli
seviyeye ulaştığı zaman negatif devre topraklanarak kısa
devre yapılmalıdır. Standart eğrisine göre belirlenen zamanlarda korumak için devreye girerek yükü boşaltır.
Cihaz Aşağıdaki Durumlara Karşı Etkilidir
3- Röle1 Kontak
4- Röle2 Kontak
5- RS485 Haberleşme ve İzleme Arayüzü
6- Akım Sınırlama Direnci
7- Ana Akım Tristörü
8- Yardımcı Kontak
9- TVS Koruma Modülü
• Personel Koruması
• Yolcu İstasyonlarının Aşırı Gerilimlerden Koruması
• Ekipmanların Korunması
• Kullanım Alanlarının Tehlikeli Gerilimlerden Korunması
• Çalışma Gerilim ve Akımının Gösterimi
Teknik Özellikler
Ray Gerilimi Koruma Sınırı: 255 Vdc
Ayarlanabilir Bölge: 50 Vdc ---120Vdc
Kesme Akımı: 1200 A
Kapama Kapasitesi: 35 - 50 - 100 kA
Nominal İzolasyon Gerilimi: 4.8 kV
Darbe Dayanım Gerilimi: 40 kV
İzolasyon Sınıfı: IP44
Programlanabilir Bağımsız Kontak Çıkışı: 2 adet
RS 485 Haberleşme Portu
LDC Display Üzerinde İzleme ve Setup Ayarlanabilinir
Medel Tvp Blok Diyagramı
MEDEL TVP RAY ile toprak arasındaki gerilimi gözlem altında tutar. Bu DC gerilim set edilen değer üstüne çıktığında EN50122 standartı zamanlama sınırları içinde boşaltır.
Bu işlemlerle ilgili ölçüm ve set değerleri cihaz LCD Dipslay
üzerinden takip edilebilir. Çalışma esnasında oluşan hata ve
çalışma durumları ile bilgiler RS485 haberleşme hattı üzerinden merkez kontrol yapılarına gönderilebilir ve bu merkezden
kontrol edilebilir. Ayrıca ROLE kontak bilgisi şeklinde de çıkış
alınabilir.
Medel Tvp Cihaz Tanıtımı
Cihaz EN50122-l standart DC koruma şartlarına uygun olarak
tasarlanmıştır. Test sonucu elde edilen grafik aşağıdadır.
1- Kontrol Kartı
2- Parametre İzleme Ekranı
www.medelelektronik.com
34
MEDEL ELEKTRONİK
DOSYA / Asansör
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ÇOK HIZLI İLERLEYEN BİR SEKTÖR
DOSYA / Asansör
Dünya pazarını elinde tutan
çok uluslu şirketlerin üretim
alanlarını daha ucuz işgücüne
sahip Asya ülkelerine taşımasıyla birlikte, ulusal şirketlerin
rekabet gücünün zayıfladığı
görülmektedir. Bu durum hem
kullanıcı açısından, hem de
ulusal asansör sektörünün gelişimi açısından önemli bir risk
olarak değerlendirilmektedir.
ASANSÖR
Ancak yüz yılı aşkın bir tecrübe
ve geçmişe sahip çok uluslu
şirketlerin varlığına ve ulusal
asansör sektörünün çok genç
olmasına rağmen, Türkiye’nin
konumu gereği elde etmiş olduğu başarının ve iş hacminin
aynı oranda gelişmesini kaçınılmaz kılmaktadır.
Asansör Sanayicileri Federasyonu-ASFED’in sitesinde yer
alan Mart 2015 tarihli haberin başlığı “ASFED, KOSGEB ile
asansör sektörünü ele aldı.” idi. Haberin devamı ise şöyle:
“Asansör Sanayicileri Federasyonu (ASFED), KOSGEB ile birlikte ‘AB Uyum Çalışmaları Çerçevesinde Asansör Mevzuatı
ve Asansör Sektörüne Genel Bakış’ isimli bir eğitim semineri
düzenledi. Seminer, 27 Kasım 2014 tarihinde KOSGEB OSTİM
HMM Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.”
Seminer Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Asansör ve Teleferik Şubesi’nden İlyas Menderes Büyüklü’nün ‘Asansör Mevzuatı Yeni Gelişmeler, AB Uyum Çalışmaları ve Türkiye’deki
Uygulamalar’ konulu sunum ile başlamış. Büyüklü’nün ardından Makina Mühendisleri Odası Ankara Şube Yöneticisi Cemal Gedikoğlu, ‘Asansör Kontrolleri’ konu başlıklı bir sunum
gerçekleştirmiş.
Sunumların ardından ASFED Başkanı Yusuf Atik, ‘Türkiye’de
Asansör Sektörünün Sorunları’ konulu bir konuşma yaptı ve
asansör sektörünün geçmişten günümüze Türkiye’de ki gelişim sürecine değinerek, şunları söyledi: “Asansör sektörü
Türkiye’de çok hızlı ilerledi. Geçmişte bizim yabancı ustalarımız vardı ve sektör tamamen yurtdışına bağımlıydı. Şimdilerde artık ülkemizde asansörün her parçasını üretebilecek bir
konuma geldik. Çok hızlı ilerledik ama ilerlerken de mesleğimizi bir standarda oturtamadık. Türkiye’de şu anda olması
gerekenin çok üstünde firma sayısı var. Bugün isteyen herkes
asansör firması açabiliyor. Üretim sürecinde önemli yol kat
etmemize karşın bakım ve montaj ayağında çoğalan firma sayısının önüne geçemedik ve merdiven altı firmaların artmasıyla haksız rekabet ile karşı karşıya kaldık. Asansörler işlevleri
açısından günlük hayatımızda çok önemli. Asansörlere canımızı ve malımızı emanet ediyoruz. Bu denli önemli bir sektöre
36
her canı isteyenin katılamaması gerekiyor. Sonuçta burada
yaşanan hatalar insanların canlarına veya mallarına mal oluyor. Bu nedenle öncelikli hedefimizin mesleğimizi bir standarda kavuşturarak, nitelikli ve ehliyetli kimseler tarafından
yürütülebilir bir meslek haline gelmesini sağlamak olmalıdır.
Bizde en büyük rekabet fiyat odaklı oluyor. Gelişmiş ülkelerin
hiçbir tanesinde fiyat odaklı rekabet olmuyor. Rekabet kaliteli
ürün üzerinden yapılıyor. Sadece üretim sürecinde de değil,
montaj, bakım ve denetim sürecinde de aynı sıkıntıyı yaşıyoruz. Bu alışkanlığımızdan biran evvel kurtulmamız gerekiyor.
Bizim biran önce birleşmemiz ve büyük sermayeli yapılar
kurarak markalaşma yolunda sağlam adımlar atmamız gerekiyor. Aksi takdirde sektörümüzün geleceğini pek parlak görmüyoruz. Çok uluslu firmaların varlığı ve böl-parçala-yok et
politikaları bizleri her geçen gün tehdit etmeye devam ediyor.
Bu nedenle ben sektörümüzü birleşmeye ve kümelenmeye
davet ediyorum.”
Bu arada, yine Asansör Sanayicileri Federasyonu-ASFED sitesinde yer alan Ağustos 2015 tarihli bir haber daha aktaralım.
“Asansör İşletme, Bakım Ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği
Yayımlandı” başlıklı haber de şöyle: “Türk asansör sektörünün merakla beklediği ve uzun süredir çalışılan “Asansör
İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği” yayımlandı. Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği
29396 Sayılı Resmi Gazete’de 24 Haziran 2015 Çarşamba
Günü yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmelik; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından uzun süren bir çalışmanın sonucunda, sektörün tüm paydaşları ile görüşülerek
hazırlandı. Yeni Yönetmelikte asansörlerde güvenlik unsurları
arttırılırken, asansörler ile ilgili taraflara verilen sorumluluklar
da arttırıldı. Yönetmelikte öne çıkan diğer konular ise garanti
süresinin arttırılması ve tescil öncesi muayene zorunluluğu
oldu.” Peki, Türkiye’de çok hızlı ilerleyen asansör sektörüne devletin bakışı nasıl? Bunu görmek için, biz de Bilim,
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın “Asansör Sektörü Raporu
(2015/1)”e bakalım.
Rapora göre, “Türk asansör sektörü, Türkiye’de 1950’lerden
sonra hareket kazanmış ve tamamen ithalat yoluyla ihtiyaçların karşılandığı bir sektör yapısından sıyrılarak kademeli olarak montaj ve aksam imalatı alanlarında yerli üretimin arttığı
bir sektör yapısına dönüşmüştür. Özellikle 1990’lardan sonra artan talebe paralel olarak büyümeye ve gelişime devam
etmiştir. Türk asansör sektörünün cirosu genel olarak diğer
sektörlere göre düşük olmakla birlikte, yerine getirdiği işlev,
toplumda geniş halk kitlelerinin asansörü en yaygın dikey ulaşım aracı olarak tercih etmesi nedeniyle, ülke sanayisi ve ekonomisi açısından önemli bir faaliyet alanıdır. Dünyada gelişen
yeni teknolojilerle birlikte, Türk asansör sektörü de büyük bir
değişim sürecine girmiş ve dünya ticaretinde önemli pazar
paylarına ulaşmış bulunmaktadır.
Türk asansör sektörünün doğrudan kentleşme ve buna bağlı
olarak gelişim gösteren inşaat sektörü ile birlikte düşünülmesi gerekmektedir. Önümüzdeki dönemde, Türkiye’deki kentleşme sürecinin devam edeceği dikkate alındığında, inşaat
sektörüne paralel olarak, asansör sektöründeki büyümenin
devam etmesi kaçınılmazdır. Ayrıca Ortadoğu, Balkanlarda ve
son zamanlarda Afrika ülkelerinde devam eden Türk yatırımları, asansör sektörünü pozitif yönde etkilemiş bulunmaktadır. Ancak özellikle son dönemde Ortadoğu’da yaşanılan siyasi problemler nedeniyle, asansör sektöründe pazar daralması
meydana gelmiş bulunmaktadır. Buna bağlı olarak ithalatta
gerçekleşen büyüme sektördeki dış ticaret açığının artmasına
neden olmuştur.
Bu gelişmenin en önemli sebebi olarak asansör aksam üreticilerinin üretimde verimliliği yakalamış olmalarıdır. Bununla
beraber yenilikçilik ve Ar-Ge faaliyetleri, sektörün gelecek
perspektifinde büyük önem arz etmektedir.
SEKTÖRÜN DÜNYA EKONOMİSİ VE AB ÜLKELERİNDEKİ DURUMU:
Gümrük Birliği ile birlikte Türk ulusal mevzuatının Avrupa Birliği teknik mevzuatına uyumlu hale gelmesi, “Malların Serbest
Dolaşım İlkesi” kapsamında sektörün ihracat şansını olumlu
yönde arttırmıştır. Bu artış, sadece AB üyesi ülkelerle sınırlı
olmayıp, tüm dünyada Türk ürünlerine olan güveni ve dolayısıyla talebi ortaya çıkarmış bulunmaktadır.
AB teknik mevzuatının Türk Mevzuatına dâhil edilmesi ve
uluslararası standartların ‘Türk Standardı’ olarak kabul edilmesiyle birlikte EN 81 ailesi harmonize standartlar, Türk
Standardı olarak kabul edilmiştir.
AB Komisyonu tarafından kabul edilen yeni asansör direktifi,
Mart 2014’te AB resmi gazetesinde yayımlanmış bulunmaktadır. Söz konusu direktif birebir uyumlaştırılarak Asansör
Yönetmeliği (2014/33/EU) olarak mevzuatımıza kazandırılacaktır.
Bununla birlikte AB Standart Hazırlama Komitesince (CEN)
kabul edilen ve Türk Standartları Enstitüsü tarafından yayımlanarak yürürlüğe giren EN 81 – 20 ve EN 81 – 50 standartları
3 (üç) yıllık geçiş süresi ile birlikte 2017 yılı itibariyle zorunlu
uygulamaya girecektir. Ayrıca Türk Standartları Enstitüsü’nce
Türkçe uyumu için gerekli çalışmalar yürütülmektedir.
Bu noktada, yönetmelik ve standart ile ilgili geçiş dönemi
içerisinde sektörün gerekli hassasiyeti göstererek uyum sağ-
37
DOSYA / Asansör
laması gerek rekabet gücü gerekse yeni pazarlara erişim için
büyük önem arz etmektedir.
Bakanlığımız bünyesinde faaliyetlerini sürdürmekte olan
Asansör Teknik Komitesi marifeti ile alınmış olan karar doğrultusunda, asansör mevzuatındaki uygulamalara yönelik il-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
hususlarda Bakanlığımıza önemli görüşler iletilmiştir.
2012 yılında, toplamda 101.254 adet asansörün yıllık kontrolü yapılmış olup, 75.190 adet asansöre (%74) kırmızı etiket,
12.062 adet asansöre (%12) sarı etiket ve 14.002 adet asansöre de (%14) yeşil etiket iliştirilmiştir.
2013 yılında, toplamda 152.278 adet asansörün yıllık kontrolü yapılmış olup, 96.542 adet asansöre (%64) kırmızı etiket,
11.407 adet asansöre (%7) sarı etiket ve 44.329 adet asansöre de (%29) yeşil etiket iliştirilmiştir.
2014 yılında, toplamda 167.325 adet asansörün yıllık kontrolü yapılmış olup, 92.743 adet asansöre (%55) kırmızı etiket,
9.893 adet asansöre (%6) sarı etiket ve 64.689 adet asansöre
de (%39) yeşil etiket iliştirilmiştir.
2012, 2013 ve 2014 asansör yıllık kontrol sonuçları değerlendirildiğinde; kontrol edilen asansör sayısında ve yeşil
etiket alan asansör sayısında önemli bir artışın sağlandığı
görülmektedir. Son yıllarda, yurtdışında montaj, komple (paket) asansör satışı gibi alanlarda da Türk firmalarının çalışmalar yaptığı görülmeye başlanmıştır. Ayrıca
Türk Cumhuriyetleri, Orta Asya ve AB ülkelerinde asansör
montaj işleri yapan firmalarımızın sayısında da önemli bir
artış söz konusudur. Özellikle Afrika ülkeleriyle olan dış ticaretin gelişmesiyle birlikte, Türk asansör firmalarının
bu ülkelerdeki yatırımlarını arttırmasına neden olmuştur.
Türkiye’den asansör aksamı ithal eden ülkeler yoğunlukla, AB
ülkeleri, orta doğu ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleridir. Ayrıca
uzak doğudan Güney Amerika’ya kadar aksam ihracatı yapılıyor olması rekabet gücünün kayda değer olduğunu göstermektedir. Ancak aksam ithalatının uzak doğu kökenli ürünler
üzerinde yoğunlaştığı gözlemlenmektedir.
gili idare olarak tanımlanan kamu otoritelerinde farkındalığın
oluşturulabilmesi amacıyla ‘Asansör mevzuatı uygulamalarına ilişkin kamu otoritelerinin farkındalığının arttırılması’ temalı seminerler, ülkemizde 7 coğrafi bölgeyi kapsayacak şekilde sırasıyla Ankara, İstanbul, Manisa, Gaziantep, Malatya,
Samsun ve Adana illerinde gerçekleştirilmiş bulunmaktadır.
Ülkemizin 7 farklı şehrinde gerçekleştirilen seminerlere il özel idareleri, belediyeler, organize sanayi bölgeleri, teknoparklar, asansör sektörü, Bilim Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü temsilcileri katılım sağlamışlardır.
Özellikle yeni asansörün piyasaya arzı sonrası tescil işlemi
öncesinde ilk yıllık kontrolünün asansör sahibi tarafından
yaptırılması, asansörlere kimlik numarası verilmesi, belediyelerin sorumluluklarının ilgili kanunlarda daha net olarak
belirtilmesi, kontrol listelerindeki kırmızı etiket içeren uygunsuzlukların yeniden değerlendirilmesi, yıllık kontrol ücretlerinin Bakanlığımız tarafından belirlenerek ilan edilmesi gibi
38
Özellikle uzak doğu kökenli ürünlerin ülkemizde kullanımının
artışı, Avrupa normları çerçevesinde üretilen ürünlerimize yönelik olumsuz etkisini arttırmış bulunmaktadır. Bu nedenle,
marka değeri ile yurtdışına ihracat kaleminde başarılara sahip
firmalarımızın, pazar içerisindeki konumlarını koruyabilmeleri
için Ekonomi Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğüne söz konusu ithal ürünlere yönelik anti damping uygulaması amacıyla
bireysel başvurularda bulunmaları sektörün geleceği açısından büyük önem arz etmektedir.
Ayrıca çok uluslu şirketlerle kurulan ortalıklar bu alanda ülkemizde yapılan yatırımları da çoğaltmıştır. Bugün Türk asansör
sanayinde yer alan firmaların büyük bir bölümü dünyanın pek
çok bölgesine ihracat yapabilme kabiliyetine erişmiş bulunmaktadır. Gerek ülke içindeki konut ihtiyacı ve buna bağlı
olarak oluşacak olan potansiyel, gerekse ülkemizin coğrafi
konumu itibarıyla sağladığı avantajlar nedeniyle önümüzdeki
dönem, Türk asansör sektörünü çok önemli kılmaktadır.
DOSYA / Asansör
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / Asansör
ASANSÖR SEKTÖRÜNÜN TÜRKİYE’DEKİ
GENEL DURUMU
asansörün monte edilmesi sürecinin gerçekleştirilmesidir.
Son yıllarda, yurtdışında montaj, paket asansör satışı gibi
alanlarda da Türk firmalarının çalışmalar yaptığı görülmektedir. Sektördeki Üretim Eğilimleri ve Üretilen Başlıca Ürünler: İç piyasada üretilen önemli asansör güvenlik aksamları;
hız regülatörü, fren bloğu, hidrolik ve yaylı tamponlar, kapı
kilit tertibatlarıdır. Ancak hidrolik asansörlerde kullanılması zorunlu olan boru kırılma valfinin tedariki dışa bağımlı
durumdadır.
Kabin, makine - motor grubu, tam ve yarı otomatik kabin
ve kat kapıları, halat, kumanda kartı, kumanda panosu, kılavuz ray, gösterge elemanları, kata getirme sistemi, kat ve
kabin butoniyerleri, aşırı yük sistemi, kabin ve karşı ağırlık
süspansiyonları, hidrolik silindir, dişlisiz makine, fotosel,
hız kontrol cihazları, kumanda sistemleri, paten, sensör, ray
konsolları, denge zinciri, şalter, VVVF invertor, halat aparatları, kasnak, sistemler (makine dairesiz sistemler) gibi diğer
ana bileşenlerin tamamı Türk asansör sektörü tarafından
yerli ürün olarak üretilmektedir.
Günümüzde artan konut ihtiyacı ve buna istinaden yürütülen konut yapımı, asansör imalatını da hızlandırmıştır. Son
yıllarda kentsel dönüşüm projelerinin de hayata geçirilmesi
ile birlikte, sektörde önemli gelişmeler yaşanmaktadır.
Ülkemizde asansör sektörü, aksam imalatı, asansörün tesis
edilmesi (montaj) ile bakım ve onarım olarak üç ana kolda faaliyet göstermektedir. Bununla birlikte AB mevzuatına uyum
çerçevesinde ülkemizde başlayan belgelendirme faaliyetleri
ve asansörlerin yıllık kontrollerine ilişkin yürütülen tüm faaliyetler, sektörün gelişimine önemli katkılar sağlamaktadır.
Bu alanda çalışan yetişmiş, kalifiye eleman sayısı her geçen
gün artmaktadır. Aksam imalatı, tamamen makine imalatının bir uzmanlık alanı olarak değerlendirilmektedir. Montaj
işleri, mühendislik ve yüklenici hizmetlerini kapsamakta olup; çeşitli fabrikalarda üretilen aksamlar kullanılarak
40
Genel itibarıyla, Türk asansör sektörünün aksam imalatına
bakıldığında elektrik tahrikli bir asansörün tesis edilebilmesinde dışa bağımlılık söz konusu değil iken, hidrolik tahrikli
bir asansörün tesis edilebilmesinde ise dışa bağımlılık görülmektedir. Hidrolik tahrikli bir asansörün imalatına bakıldığında hidrolik güç ünitelerinin önemli bir üretim unsuru
olarak yer aldığı görülmektedir. Ağırlıkla hidrolik güç ünitelerinin %90’ı paket ünite olarak ülkemize ithal edilmektedir.
Sektörün Alt Sektörleri ve Etkileşim Halinde Olduğu Diğer
Sektörler: Genel itibarıyla Türk asansör sektörü, asansör
güvenlik aksamları ile asansör montajında kullanılacak diğer aksamların üretimini gerçekleştirmekle birlikte, asansör
tasarımı ve montajı ile asansör bakım, onarım ve servis
hizmetleri gibi alanlarda da faaliyet göstermektedir. Hizmet
sektörü içerisinde yer alan ‘Onaylanmış Kuruluşlarla’ ve ‘A
Tipi Akredite Muayene Kuruluşları’ ile yoğun etkileşim söz
konusudur.Türk asansör sektörünün doğrudan kentleşme
ve buna bağlı olarak gelişim gösteren inşaat sektörü ile
sürekli etkileşim halindedir. Önümüzdeki dönemde, Türkiye’deki kentleşme sürecinin hızla devam edeceği dikkate
alındığında, inşaat sektörüne paralel olarak, Türk asansör
sektöründe de büyümenin devam edeceği kaçınılmaz olacaktır. Sektörün Bölgesel Yapısı ve Kümelenmeler: Asansör
sektörü genel itibarıyla aksam üretimi, asansör tasarımı
ve montajı ile asansör bakım ve onarımı gibi 3 ana kolda
faaliyet göstermektedir. Asansör aksam üretimi, özellikle
Marmara Bölgesinde; İstanbul, Kocaeli, Bursa illerinde, Ege
Bölgesinde; İzmir ilinde, İç Anadolu Bölgesinde ise; Konya
ve Kayseri illerinde yoğunlaşmış bulunmaktadır.
Sektöre ülkemiz sınırları dâhilinde gerçekleştirilen asansör
montajı açısından bakıldığında ise, coğrafi nedenlerden
kaynaklanan herhangi bir olumsuzluk yaşanmamaktadır.
Asansör montaj firmaları gerek montaj gerekse tasarım
konularında, ülkemizde 7 coğrafi bölgede 81 ilde faaliyet
gösterebilme eğilimindedirler.
Bakım işi yapan firmalar da ihtiyaç oranında bölgelere dağılmış durumdadırlar. Bakım firmaları, bağımsız olarak veya
İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Antalya, Samsun,
Trabzon, Konya, Kayseri, Kocaeli, Gaziantep, Diyarbakır gibi
büyük şehirlerde kurulmuş olan asansör montaj firmalarının yetkili servisi olarak faaliyetlerini diğer şehirlerde yürütmektedirler…
Sektörün İşyeri Sayısı ve İstihdamı: 6948 sayılı ‘Sanayi Sicil
Kanunu’ gereği, sanayi sicil kaydı bulunan asansör montaj
ve asansör aksam imalat firması sayısı yıllık işletme cetveli verenlerin bilgisi çerçevesinde 434 adettir. Sanayi sicil
uygulamaları kapsamında asansör montaj firmalarınca Bakanlığımıza iletilen yıllık işletme cetveli verileri dikkate alındığında, sektörde çalışan insan sayısının 10.084 kişi olduğu görülmektedir. Ayrıca Türk Standartları Enstitüsü’nden
alınan veriler ışığında, TSE Hizmet Yeterlilik Belgesi yürürlükte olan asansör montaj firması sayısı 1.566’dır. Asansör
sektörü yüksek seviyede yerel istihdam sağlayan bir sektör
yapısına sahiptir. Asansör sektörünce yürütülen bütün faaliyetler, günümüzün en önemli sorunu olan istihdam karşısında bölgesel iş sahası sağlayan önemli bir çalışma alanı
olarak kabul edilebilir.
Asansörler; buzdolabı, televizyon, otomobil gibi sanayi
ürünlerinden farklı olarak, kullanılacağı yerde ve genellikle
o bölgede veya yörede yaşayan insanlar tarafından monte
edilen, periyodik bakımı ve periyodik kontrolleri yapılması
zorunlu olan ürünlerdir. Ayrıca, çok katlı binalar, konut sorunun çözümünde önemli bir çıkış yoludur ve bu yolla çözüme ulaşmak, asansörlerin ve sektörün başarısına bağlıdır.
Asansör sektörü, bu nedenlerle stratejik sektör olarak kabul
edilebilir. Sektör içerisinde üretim faaliyetleri dışında bakım
ve onarım işleri büyük bir istihdam potansiyeli oluşturmaktadır. Asansörlerin emniyetli çalışması için şart olan ve bu
nedenle yasal zorunluluk olarak ilgili mevzuatta belirtilmiş
olan periyodik bakım ve yıllık kontroller neticesinde çok sayıda kişiye iş imkânı sağlanmaktadır.
Sektörün Üretim Değeri: Türk asansör sektörü, yerine getirdiği işlev, geniş halk kitlelerinin asansörü en yaygın dikey
ulaşım aracı olarak tercih etmesi nedeniyle, ülke sanayisi
ve ekonomisi açısından önemli bir faaliyet alanıdır. Türk
asansör sektörünün doğrudan kentleşme ve buna bağlı olarak gelişim gösteren inşaat sektörü ile birlikte düşünülmesi
gerekmektedir. Önümüzdeki dönemde, Türkiye’deki kentleşme sürecinin hızla devam edeceği dikkate alındığında,
41
DOSYA / Asansör
inşaat sektörüne paralel olarak, Türk asansör sektöründe
de büyümenin hızlı bir şekilde devam edeceği kaçınılmaz
bir durumdur. Bu nedenlerden dolayı, Türk asansör sektörünün stratejik öneme sahip bir sektör olarak taraflı tarafsız
bütün kesimlerce kabul edilmesi gerekmektedir.
Sektörün Cirosu: 2014 yılı ihracat ve ithalat rakamlarına
bakıldığında; 2014 yılı için dış ticaret hacmi toplamda 330
milyon ($) seviyesinde olmuştur.
Türk asansör sektörünün faaliyet alanı dikkate alındığında,
montaj, belgelendirme hizmetleri, aksam üretimi ve bakım
hizmetleri genelinde yaklaşık 400 milyon ($) seviyelerinde
bir ciroya sahip olduğu tahmin edilmektedir.
Sektörün Katma Değeri: Asansör bir makine olarak insanlara refahı hissettiren, moral veren teknolojik bir üründür.
Asansör; diğer sanayi ürünlerinden farklı olarak, kullanılacağı yerde ve genellikle o bölgede veya yörede yaşayan insanlar tarafından monte edilen ve bakımı yapılan, periyodik
olarak yılda bir defa muayenesi gerçekleştirilmesi zorunlu
olan ürün grubu içerisinde yer almaktadır.
Türk asansör sektörü gerek montaj gerekse bakım ve servis hizmetleri açısından yaygın bir sektör yapısıyla bölgesel istihdama önemli katkısı bulunmaktadır. Ayrıca yıllık
kontrollerde etkin olan A tipi muayene kuruluşlarının kendi
bünyelerinde sağladıkları istihdam ile önemli ölçüde katma
değer yaratmaktadır.
Sektörün Ar-Ge Faaliyeti: Türk asansör sektörünün en
önemli ve en temel sorunu; sektör Ar-Ge alt yapısının güçlendirilmesine yönelik çalışmaların azlığı veya tamamen
yetersizliğidir. Türk asansör sektörünün genel yapısı incelendiğinde, asansör firmalarınca hazır proje uygulamaları
42
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ile üretimin içerisinde yer aldığı görülmektedir. Çoğu firmanın kendi proje uygulamalarını üretmesi ve geliştirmesi gerekmektedir. Ancak firmaların araştırma
geliştirme faaliyetlerine yönlendirilmesi
için finansal desteklerin gerekli olduğu
anlaşılmaktadır. Bu sebeple sektörün gerek Bakanlığımız gerekse diğer kurum ve
kuruluşların desteklerinden asgari şartlarda faydalanması gerekmektedir…
Asansör sektöründe dış ticaret konusunda en güçlü ve dış ticaret fazlası veren
alan olan asansöre ait aksam ve parça
üretimidir. Bu alan asansör ithalat ve
ihracatını dengeleme noktasında ciddi
bir pozisyona sahiptir. Asansör sektörünün bu alandaki ticaretinde son yıllarda
önemli bir artış gerçekleşmiş ve önemli
pazarlara ulaşılmıştır. 2014 yılı aksam
ve parça ihracat rakamlarının ithalat rakamlarının üzerinde olması sektör için
önemli bir hamle olarak değerlendirilmesi gerekir. Burada dikkat edilecek husus ise dış ticaret açığı
bu sektör için ülkemizde yeterli kapasite olmasına rağmen
yüksektir. Dış ticaret açığının sektöre olan etkisinin azaltılması noktasında Ekonomi Bakanlığı tarafından uygulamaya
konulan ‘Girdi Tedarik Stratejisi’ büyük önem arz etmektedir.
Detaylı incelendiğinde Çin Halk Cumhuriyeti’nden paket olarak getirilen asansör aksam ve parçaları için ülkemizin açık
pazar hale geldiği görülmektedir. Bu kapsamda Çin Halk
Cumhuriyeti’nden yapılan ithalat değeri 42 milyon $ ile ilk
sırada yer almaktadır.
Ülkemizin ihracat konusunda, şartlar ne olursa olsun AB ülkeleri dışında diğer ülkelere de ihracat yapma isteği, sektörün pazar arayışının arttığını ve rekabet edebilirlik düzeyinin
geliştiğini göstermektedir.
2014 yılı, asansör aksam ve parçalarına yönelik Çin Halk
Cumhuriyeti’nden yapılan ithalat değeri 47 milyon $ ile ilk
sırada yer almıştır.
Asansör ve asansör aksam ürünleri ihracatımız büyük oranda komşularımıza yapılırken, genel itibariyle Orta Doğu ülkelerine ve Avrupa Birliği ülkelerine yapılmıştır. Bu çerçevede asansör sektörünün pazar alanındaki siyasi rahatlama ile
birlikte ihracat değerlerinde artış yaşanmıştır.
İhracatımız detaylandırıldığında, İsveç, Ukrayna, Gürcistan,
Rusya, Azerbaycan, Kazakistan, Cezayir, Tunus, Libya, Irak,
İran, İsrail ve Suudi Arabistan önde yer almaktadır. Orta
Doğuda yaşanılan siyasi sorunlar sebebiyle bu bölgedeki
ülkelere olan ihracatımızda sert düşüşler yaşanmış olmasına rağmen, sektörün ihracat artış eğilimi devam etmektedir.
Sektörün Maliyet Bileşenleri: Aksam üretiminde belge-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / Asansör
lendirme, tasarım, malzeme ve işçilik maliyetleri, asansör
montaj işinde belgelendirme, tasarım ve işçilik maliyetleri
ve asansör bakım onarım işinde ise işçilik maliyetleri, maliyet bileşeni olarak yer almaktadır.
Sektörün 2014–2023 Projeksiyonu: Önümüzdeki dönem
itibarıyla, Toplu Konut İdaresi Başkanlığının (TOKİ), belediyelerle işbirliği halinde Kentsel Yenileme ve Gecekondu
Dönüşüm Projelerine, alt gelir grubuna ve yoksullara yönelik sosyal konut projelerine, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Diyarbakır gibi büyükşehirlerimizde kentsel dönüşüm
projelerine ve orta ölçekli il ve ilçelerimizde örnek yerleşim
birimlerini oluşturma projelerine ağırlık vereceği ve inşaat
sektörünün bu noktada atılım içerisinde olacağı düşünüldüğünde, binalarla bütünleşik sistemler olarak monte edilmesi
gereksinimi olan asansörler konusunda, Türk asansör sektörünün atılıma geçeceği öngörülmektedir.
Türk asansör sektörü ve sektörün teknolojik yapısının geliştirilebilmesi için, TOKİ tarafından önümüzdeki dönem içerisinde yürütülecek projelerin çok önemli fırsatları sunacağı
gerçeğini ortaya koymaktadır.
Bu nedenle, gerek kamusal gerekse sektörel alanda sürecin iyi yönetilmesi gerekmektedir. Türk asansör sektörünün
hem asansör hem de aksam imalatında, markalaşma ile paralellik oluşturacak şekilde kalite ve güvenlik esaslarını ön
planda tutacak yeni tasarımlar geliştirmesi, sektörün gerek
iç piyasada gerekse dış piyasadaki pazar payının büyümesine olumlu katkıları olacaktır.
SEKTÖRÜN SON ALTI AYLIK DEĞERLENDİRMESİ
Ülkemizde pek çok sektörde olduğu gibi asansör sektöründe de belirli bir gelişme gözlenmektedir. İstanbul ve
İzmir’de gerçekleştirilen uluslararası fuarların katkılarıyla,
Türk firmaları ve bu firmaların yeni tasarımları dış ticaretimize olumlu yönde yansımalar getirmektedir.
Ülkemizin Arap Yarımadasındaki ülkelere yönelik girişimleri
neticesinde bu ülkelerin yeniden yapılandırılmasında Türk
asansör sektörünün bu gelişmelerden önemli bir pay alacağı öngörülmektedir. Kentsel Dönüşüm Yasası ile inşaat
sektörüne paralel olarak iç piyasada asansör sektöründe
ciddi gelişmeler yaşanacağı öngörülmektedir.
Sektörün Üretim Endeksi Değerlendirmesi: Türkiye’de yaklaşık olarak 430.184 adet asansör tesis edilerek hizmete
açılmış olup, bugün itibarıyla eski ve yeni olarak tanımlanan
bu asansörlerin büyük bir bölümü halen kullanılmaktadır.
Asansör sektörü faaliyetleri kapsamında yeni asansör montajına ilişkin olarak bir değerlendirme yapılırsa, 2008 yılına
kadar artış gösteren yeni asansör montaj sayısı küresel krizin etkisiyle 2009 yılında düşüş eğilimi içerisine girmiş olup,
2013 yılı itibarıyla yeniden yükselişe geçmiş bulunmaktadır.
Kentsel dönüşümün uygulamaya alınması ve Bakanlığımız
tarafından 2015 yılı içerisinde zorunlu uygulamaya alınacak
olan ‘Mevcut Asansörlerin Güvenlik Seviyesinin Artırılması’ konusundaki çalışmanın nihai hale getirilmesiyle birlikte
özellikle aksam üretiminde önemli gelişmeler yaşanacaktır.
Sektörün Kapasite Kullanım Oranı Değerlendirmesi: Sanayi
Sicil Kanunu kapsamında, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından oluşturulan sanayi sicil kayıtları incelendiğinde, toplamda 434 adet asansör firması kaydından hareketle,
ortalama olarak % 69,68 seviyesinde kapasite kullanım oranı gerçekleşmiştir.
Sektörün İhracat ve İthalat Değerlendirmesi: 2014 yılı toplam ithalat ve ihracat verilerine bakıldığında asansör sektörünün yaklaşık olarak 138.052.054 milyon $ ihracat değerine karşılık 191.413.736 milyon $ ithalat değerini ortaya
koyduğu görülmekte olup, asansör sektörünün dış ticaret
hacmi yaklaşık olarak 330 milyon $ seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu rakamlara göre bir değerlendirme yapıldığında
sektörün yaklaşık olarak 50 milyon $’lık dış ticaret açığı
vermiş olduğu görülmektedir. Bu değerler genel olarak analiz edildiğinde, asansör aksam ve parçalarında yerli üretim
kapasitemiz veya arzımız bulunmasına rağmen, yerli montaj
firmalarının ithalat tercihinde bulunduğunu göstermektedir.
2014 yılı asansör aksam ve parça ihracatı önemli bir paya
sahip olmasına rağmen, ihracat ile ithalat aradaki farkın yüksek olmaması sebebiyle, aksam ve parça dış ticareti asansör
sektöründe bir önceki yıllara göre iyi performans sergilemediği açıkça görülmektedir.”
43
DOSYA / Asansör
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ASANSÖR SEKTÖRÜNE
FARKLI BAKIŞ AÇISI
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DOSYA / Asansör
hizmeti düşüncesi ile bağdaşamaz.’
Yönetmelikten önce monte edilmiş asansörlerin, yönetmelik kapsamındaki güvenlik seviyesine ‘yakın eşdeğer bir seviyeye’ getirilmesi gibi ‘muğlak’ bir düzenleme yapılmasına
da itiraz edildi. Dilekçede, “Asansör günün lükslerini karşılamayabilir ancak güvenlik konusunda günün teknolojisinin
tüm unsurlarını taşımadıkça kullanımına izin verilmemesi
gerekmektedir” denildi.
Asansör yetkili servislerinde daha önce en az bir elektrik ve
bir makine mühendisi istihdam edilirken, yönetmelikle “bir
teknik servis sorumlusu mühendis” sınırlamasına gidildiği
kaydedildi. Sektörde faaliyet gösteren mühendis sayısında
1000`in üzerinde azalma olacağı belirtilerek, “Daha az personelle daha fazla zorunlu bakım, kontrol faaliyeti yürütecek
yetkili servis ve A tipi muayene kuruluşlarının istekleri karşılanırken, özellikle mühendislik hizmetlerinin katkısının ve
teknik gerekliliklerin aranılırlığı konularında geriye gidiş söz
konusu olmuştur” denildi.
Asansör Sektörü değerlendirmelerine farklı bir bakış açısı,
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası-EMO’nun Eylül 2015
tarihli basın bülteni ile geliyor. “Asansörlerde Can Güvenliği
Hiçe Sayılıyor” başlığını taşıyan bülten şöyle:
Elektrik Mühendisleri Odası; Asansör, İşletme, Bakım ve
Periyodik Kontrol Yönetmeliği’nin iptali ve yürütmesinin
durdurulması istemiyle Danıştay`a başvurdu. Yönetmeliği
hazırlayan komisyonun mevzuata aykırı oluşturulduğu ve
yetkisiz olduğu ortaya konularak, yetkisiz komisyon tarafından hazırlanmış yönetmeliğin tümüyle yetki yönünden
iptali istendi. Can ve mal güvenliği açısından hukuka, kamu
yararına ve hizmet gereklerine aykırı olan düzenlemelerin de
ayrı ayrı iptali istendi. Can ve mal güvenliği yerine sektörün
ekonomik gerekçelerinin önde tutulmasının eleştirildiği dilekçede, yapılan düzenlemenin asansörle ilgili mevcut yasal
mevzuata da aykırılık oluşturduğu ortaya konuldu.
Asansörlerin yıllık periyodik kontrolünü yapacakların sahip
olması gereken şartlar, yıllık periyodik kontrol esasları ve
ücretleri belirleyecek komisyona, yasadaki kurum temsilcileri dışında da katılım olduğuna dikkat çekildi. Yönetmelikteki komisyon tanımının da yasaya aykırı olduğu kaydedilen
dilekçede; ‘Yasa hükmüne aykırılık taşıması nedeniyle iptali
gerekeceği gibi, Bakanlık tarafından türetilen bu tanım çerçevesinde oluşturulan komisyon ve bu komisyon tarafından
44
alınan kararlar da açıkça hukuka aykırıdır’ denildi.
Yönetmeliğin; asansörlerin işletilmesi, bakımı ve periyodik
kontrollerinde önemli olan can ve mal güvenliğinin sağlanması açısından geçmişteki düzenlemelerden geriye giden
bir içeriğe sahip olduğu belirtilen dilekçede, kamunun görev ve imtiyaz alanındaki konuların A tipi muayene kuruluşu
olarak adlandırılan özel şirketlere aktarıldığına dikkat çekildi. Asansör periyodik kontrollerinin kamusal denetim niteliğinde olduğu, kamunun görevinin özel hukuk tüzel kişisi
olan A tipi muayene kuruluşlarına devredilmesinin hukuka
aykırı olduğu belirtilerek, buna ilişkin düzenlemelerin iptali
istendi. Yasal olarak belediyeler ve il özel idareleri asansör
yıllık periyodik kontrollerinde doğrudan yetkili kılınmışken,
bakanlıkça yetkilendirilmelerine yönelik düzenlemenin de
yasaya aykırı olduğu kaydedildi.
Yönetmelikte tehlike sınıfına göre etiketlemeye gidilmesi
düzenlenirken, asansörün mühürlenmesi ve hizmetten men
edilmesinin düzenlenmemiş olması nedeniyle güvensiz
asansörlerin kullanımına olanak tanınmasına şöyle itiraz
edildi: ‘Toplumun can güvenliğini ilgilendiren bir durumun
ilgili idare tarafından tespit edilmesi halinde, asansörlerin
kullanılmamasının sağlanması bina sorumlularına bırakılamaz. Bu tespiti yapan ilgili idare gereken tedbiri derhal
almak durumundadır. Aksi bir düzenleme kamu yararı ve
Asansörlerin “elektrik ve makine mühendisliği”nin uzmanlığını gerektirdiği; piyasa koşulları gibi teknik gereklilikten
uzak bir anlayışla yönetmeliğin hazırlanması eleştirildi. Yönetmeliğin yetkili servis ve servis teknik sorumlusu tanımlamalarında da Danıştay`ın “bakım ve kontrollerde elektrik/
elektronik ve makina mühendislerinin istihdamına” ilişkin
kararının gereğinin yerine getirilmeyerek, “makina veya
elektrik veya elektrik-elektronik veya mekatronik alanlarında
mühendislik/teknoloji fakültelerinin birinden mezun olma”
düzenlemesi yapıldığı aktarıldı. Yönetmeliğin, mevcut asansörle ilgili düzenleme yapan bakanlıklar ile TMMOB yönetmeliklerine de aykırılık oluşturduğu ortaya konuldu.
Yönetmelikte; “asansörü tasarlayan, yerinde uygulayan,
uygulandıktan sonra bakımlarını yapan ana kuruluş” olan
“asansörü monte eden” tanımına yer verilmemesine;
Danıştay`ın can ve mal güvenliği açısından iptal ettiği düzenlemeye atıf yaparak, “sanki hiçbir madde iptal edilmemiş
gibi düzenleme yapılmasına” da hukuka aykırı olduğu için
itiraz edildi.
Yetkilendirilmiş muayene kuruluşlarına yetkinin kimin tarafından verileceği yasa ile düzenlemezken, bu kuruluşların
sahip olması gereken koşulları komisyonun belirleyeceğinin hüküm altına alındığı; yönetmelikte ise A tipi muayene
kuruluşunun bakanlık tarafından yetkilendirilmesi, TÜRKAK tarafından akredite edilmesinin düzenlendiği anlatıldı.
Yönetmelikte A tipi muayene kuruluşlarının organizasyon
yapısı ve faaliyet kurallarını düzenleyen uluslararası standarda uygunluk öngörüldüğü, ancak yapılan tanımlama ile
bu kapsama özel kuruluşların yanında kamu kuruluşlarının
da dahil edilmesinin hukuka aykırı olduğu ortaya konuldu.
Anayasal ve yasal dayanağa sahip kamu tüzel kişiliklerinin
kendi kuruluş kanunları dışında idare hukuku dışına çıkılarak faaliyet yürütmelerinin istenemeyeceği vurgulandı.
Son olarak, konuyla ilgili çok önemli bulduğumuz bir tebliği
aktaralım. Uludağ Üniversitesi, Makine Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Fatih C. Babalık’ın daha Nisan
2006’da İzmir TMMOB EMO tarafından düzenlenen Asansör
Sempozyumu’nda sunduğu tebliğin başlığı “Asansör Sektöründe Üniversite – Meslek Odaları – Sanayi İşbirliği Zorunluluğu”. Prof. Dr. Fatih C. Babalık, şöyle diyor tebliğinde:
“Ülkemizde pek çok sektörde olduğu gibi asansör sektöründe de belirli bir gelişme gözlenmektedir. Dünyanın en büyük
asansör fuarı olarak bilinen Almanya Augsburg şehrinde iki
yılda bir düzenlenen Interlift fuarına katılan Türk firmalarının
sayısındaki sürekli artış da (2005’te 25 firma) bu gelişmenin dış ticarete de yansıdığının bir göstergesidir. Gelişmenin kelime anlamı bir prosesin genel çerçevesi değişmeden,
bilinen çerçeve kapsamında ilerleme kaydetmektir. Türkiye
gelişmelerle yetinmeyip, hiç değilse bazı sektörlerde ‘aşama’ kaydetmelidir ki sanayileşmiş ülkeler arasında arzuladığımız yerini alabilsin. Burada ‘aşama’ deyimini prosesin
genel çerçevesini de değiştiren, temelden değişiklikler içeren düzeydeki ilerlemeler için kullanıyorum.
Böylesine büyük olumlu değişmeler, bu değişikliği yönlendirmesi gereken üç kurumun işbirliği ile olasıdır. Bu üç
45
DOSYA / Asansör
ENDÜSTRİ OTOMASYON
140 – 160 kredilik ders alıp başarmanın
yeterli olacağı kararıdır. Pek çok yandaşı ve karşıtı olan bu karar uygulanmaya
başlamıştır. Bunun anlamı, ülkemizde 8
yarıyıla yayılan mühendislik öğreniminde
öğrencilerin her yarıyıl ortalama 20 kredi
ders almaları gerektiğidir. Bundan 25 yıl
önce, mühendislik öğrenimindeki en eski
kuruluşumuz İTÜ de haftalık ders saatleri
25 – 30 saat arasındaydı; bunun azaltılması yönünde tartışmalar, gayretler
mevcuttu. 25 – 30 saatten 20 saate inilince, hem öğretim sisteminde değişiklikler gerekli oldu, hem de bazı derslerden
fedakarlıklar yapıldı.
kurum üniversite, meslek odaları ve sanayi kuruluşlarıdır.
Sorunumuzu iyi inceleyebilmek için bu üç kurumun konumuzla ilgili durumlarını özetleyelim.
SORUMLU KURUMLARIMIZ
ÜNİVERSİTELER: Avrupa’da 1990 yılında üniversite öğrenimini ülkeler arasında eşit düzeye getirme faaliyetleri
1998’de Sorbonne, 1999’d a da Bologna Anlaşmaları ile
uygulama aşamasına gelmiştir. Bologna Prosesi olarak
tanımlanan bu uğraşın üç temel hedefi vardır: Mobiliteyi, uluslararası düzeyde rekabet yeteneğini ve iş alanları
oluşturmayı desteklemek. Bu amaçlara ulaşabilmek için bu
prosese katılan ülkeler birbirleriyle ilişkili ve ortaklaşa:
a) Kolay anlaşılan ve eşdeğer diplomalar veren yüksek öğrenim sistemi oluşturmak,
b) Birbirini izleyen iki kademeli yüksek öğrenim sistemini,
Bachelor + Master sistemini yerleştirmek,
c) Avrupa Kredi Transfer Sistemini “European Credit
Transfer System ECTS” oluşturup, derslerin Avrupa düzeyinde kredilerini belirlemek,
d) Ülkeler, eğitim kurumları ve eğitim sistemleri arasında
öğrenci geçişini (mobilite) kolaylaştırmak, ömür boyu yaşamla birlikte öğrenme yöntemlerini bulmak,
e) Yüksek öğrenimde kaliteyi artırmak, Avrupa’da eğitim
kalitesini garantiye almak için kurumları değerlendirip akredite etmek,
f) Öğrencilerin katılımını sağlamak,
g) Avrupa’da yüksek öğrenimin cazibesini artırmak için
gayret sarf etmektedirler.
Avrupa Birliğine girebilmek için gayret sarf eden ülkemiz
de Bologna Prosesine katılan ülkelerin içindedir. Dolayısıyla çok sayıda üniversitemiz kendi açılarından bu hedefleri
gerçekleştirmek için çalışmaktadır.
Böylesine kapsamlı ve ortak bir hedefe ulaşabilmek için
önemli değişikliklere gitmek gerekmektedir. Bu değişikliklerden önemli biri, mühendislik diplomasına hak kazanabilmek için 6 – 8 yarıyıllık yüksek öğrenim boyunca
46
İşte bu değişiklikler kapsamında, bazı diğer dersler gibi,
içinde belirli düzeyde asansörlerle ilgili bilgi de verilen
Transport Tekniği dersleri ya tümden kaldırıldı, ya da seçimli ders haline geldi. Yıldız Teknik Üniversitesinde verilen Transport Tekniği dersinin içeriği şöyle özetlenmektedir: ‘Transport Tekniği I: Sanayide yük kaldırma ve iletme
makinelerinin konstruksiyon ve tanıtılması. Transport Tekniği II: Sanayide kullanılan malzeme iletim sistemleri.’ Bu
derslerde asansör ile ilgili çok fazla bir şey anlatabilmek
olası değildir. İTÜ de asansörlerle ilgili yüksek lisans programı oluşturma fikri de düşünce düzeyini aşıp uygulamaya
geçemedi.
MESLEK ODALARI: Asansörlerle doğrudan ilgili iki meslek
odamız Makine Mühendisleri Odası ve Elektrik Mühendisleri Odası konunun ülkemiz için önemini görerek son
yıllarda ulusal kongreler düzenlemekte, sektörün çeşitli
kesimlerini bir araya getirmeye gayret etmektedirler. Ayrıca Makine Mühendisleri Odası Mühendis Yetkilendirme
Kursu, Avan ve Uygulama Projeleri Hazırlama Kursu, İşletme ve Bakım Kursu gibi kurslar mühendislere meslek içi
eğitim sağlayan etkinliklerdir.
Bu kurslarda öğrenimi esnasında asansörlerle ilgili herhangi bir ders almamış genç mühendise ancak asansöre
ilişkin temel bilgiler verilebilir.
SANAYİ KURULUŞLARI: Elimizde kesin bir istatistikî bilgi olmamakla birlikte, kişisel tespitlerimize göre asansör
montaj firmalarının çoğunda hiçbir mühendis çalışmamaktadır. Sektörde üretim yapan bazı küçük ölçekli firmalarda da durum benzer şekildedir. Ülkemiz koşullarına
göre orta ve büyük ölçekli diyebileceğimiz firmalarımızda
makine mühendisi, elektrik/ elektronik mühendisi ve endüstri mühendisleri çalıştırılmaktadır. Yüksek lisans ve
doktora derecesine sahip mühendis sayısı ise yok denecek
düzeydedir.
DOSYA / Motor Sürücüler / Ürün
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yüksek Hızlı Asansörler
ALAN KAZANIMI
sırasında gürültü ve titreşimi ortadan kaldırarak çok konforlu
bir seyir gerçekleştirmektedir. *Yüksek Hızlı Bilgisayar Işlemcisi
* Gelişmiş Kapı Kontrolü * Küçültülmüş ekipman * Hassas Kat
Seviyelemesi (±5mm)
EVRENSEL DİZAYN
Kullanıcı Uyumlu Evrensel Tasarımlar Mitsubishi Electric yolcuların asansörlerde emniyetli ve konforlu seyahati için gerekecek her
türlü imkanı sağlayan tasarımlar gerçekleştirir. Kullanıcıyla uyumlu evrensel tasarımlar: * Geniş Gösterge ve Kapı Açma Butonu *
Yüzey Kabartmalı Butonlar * Sesli lkaz Sistemi * Kalınlaştarılmış
Küpeştelerdir.
DOSYA / Motor Sürücüler / Ürün
ENDÜSTRİ OTOMASYON
AM8500 servo motor serisi, daha fazla
uygulamaya uyum için
performans aralığını geliştiriyor
Yeni AM8500 servo motor serisi takım tezgahları ve işleme makinelerindeki CNC uygulamaları için özellikle uygundur.
1. Geniş Gösterge Yeni göstergelerimiz okunması daha kolay ve
önceki modellere göre yaklaşık 1,6 kez daha büyüktür.
2. Yüzey Kabartmalı Butonlar Yüzey kabartmalı butonlar bütün
yolcular tarafından anlaşılabilmesi için görsel bozukluğu olan yolcuları da kapsayacak biçimde yeniden dizayn edildi. Yeni sayısal
dizayn, ve kontrast renkler butonları daha okunur ve farkedilir
kılmaktadır.
Mitsubishi’nin yüksek hızlardaki kompakt ekipmanı yer kazanımı açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Tahrik mekanizması
kontrol paneli ve diğer ekipmanlar değişik hız ve kapasitelere göre
yüksek katlı binalara adapte edilebilir. Bu adaptasyonun sağlanmasında: * Kompakt Tahrik Mekanizması * Kompakt Kontroı
Paneli * Küçültülmüş ekipmanlar önemli rol oynamaktadır.
Kompakt Tahrik Mekanizması: Mitsubishi Electric yüksek hızlı
ve supersonic hızlı asansörlerde endüksiyon motorlarını, yüksek
verimli sabit manyetik alan teknolojisine sahip motorlarla değiştirmeyi başararak bir ilke imza atmıştır. Bu teknoloji yardımıyla
daha küçük ve dişlisiz tahrik mekanizmaları geliştirilmiştir.(2-6 m/
sn ve 1800 kg’ye kadar). Eski modellerle kıyaslandığında tahrik
mekanizması da %30 oranında küçültülmüştür. Kompakt Kontrol
Paneli: Sabit manyetik alanlı motoru kumanda eden kontrol paneli de önemli ölçüde küçülmüştür. Geliştirilmiş en son teknoloji
olan düşük kayıplı IGBT(lnsulated Gate Biopolar Transıstor) ile
güç ünitesi daha az yer kaplamaktadır. Bunun neticesinde kontrol
paneli daha önceki modellerle kıyaslandığında yarı yarıya küçültülmüştür.
KONFOR
Güvenli ve Sarsıntısız Seyahat Konforu İçin Tasarlandı Yüksek
hızlı bilgisayar işlemcisinin sunduğu tahrik mekanizması seyir
3. Geniş Kapı Açma Butonu Yeni kolay kullanılabilen kapı açma
butonu daha öncekilere göre 1.6 kez daha büyük. Hemen hemen
yanlış basma şansı ortadan kaldırılmıştır.
4. Sesli ikaz Sistemi (opsiyonel) Mitsubishi Electric Sesli Yol Gösterici Sistemi yolculara kabinin hangi yöne gittiğini, hangi katta
duracağını vb. bildirir.
5. Sesli Kabin Butonları (opsiyonel) Çağırma butonuna basıldığında operasyonu beep sesiyle doğrular.
6. Cam Pencereler (opsiyonel) Temperlenmiş cam pencereleri
yolcuların arttırılmış güvenlik önlemleriyle kabinin içini ve dışını
daha rahat görmelerini sağlamaktadır.
7. Tam Boy Ayna (opsiyonel) Kabinin arka duvarına monte edildiğinde tekerlekli sandalyeli kullanıcılara daha rahat görüş alanı
sağlar.
8. Kalınlaştırılmış Küpeşteler (opsiyonel) Küpeşteler ergonomik
açıdan daha kullanışlı hale getirilmiştir.
www.mitsubishielectric.com.tr
48
MITSUBISHI ELECTRIC
■ Beckhoff Sürücü Teknolojisi: Arttırılmış rotor
atalet momenti büyük yükler ve yüksek senkronizasyon gereklilikleri içeren uygulamalar için
idealdir.
Yeni AM8500 motor serisi, Beckhoff servo motor ürün
yelpazesini arttırılmış rotor atalet momenti ile geliştiriyor.
Bu servo motor serisi, özellikle takım tezgahları ve ahşap
işleme makinelerindeki bazı CNC uygulamaları başta olmak üzere daha fazla harici kütle ataleti barındıran tüm uygulamalara uygundur. Dört farklı boy ve üç farklı uzunluğa
sahip motorlardan oluşan AM8500 serisi 1,38 ila 29 Nm
tutma torku aralığında geniş bir performans yelpazesi sunuyor. Göze çarpan önemli özelliklerinden biri de AM8000
serisindeki tüm servo motorlarda kullanılan; güç ve geri
besleme sisteminin tek bir standart motor kablosunda buluştuğu Tek Kablo Teknolojisidir.
Tüm Beckhoff servo motorlar, mükemmel aşırı yükleme
davranışlarına uygunluk için üstün dinamik özellikler ve
özel dahili elektromanyetik tasarımlar ile tanımlanmaktadırlar. Yeni AM8500 serisi ile özellikle takım tezgahları ve
ahşap işleme makinelerindeki CNC uygulamalarında ihtiyaç duyulan bir başka avantaj daha sağlanmaktadır: daha
fazla rotor atalet momenti. Baskı makinelerindeki film
sarıcılar ve besleme sürücü üniteleri de AM8500 servo
motorların tipik uygulama alanları arasında yer almaktadır. Modifiye edilmiş rotor geometrisi sayesinde, atalet
momenti, uzunluğa bağlı olarak önceki AM8000 serisi servo motorlar ile kıyaslandığında %100 ila % 300 arasında
arttırılmıştır.
Servo motorların daha düşük titreşim eğilimine sahip olması ve servo kontrolör üzerinde çok daha kolay şekilde
ayarlanabilmeleri sayesinde yüksek harici ataletin hareket
ettirilmesi gerektiren alanlarda, AM8500’ün kontrolü yüksek rotor ataleti ile basitleştirilmiştir.
www.beckhoff.com.tr
BECKHOFF
49
DOSYA / Motor Sürücüler / ürün
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Dünyanın en zeki izleme sistemi iTRAK
DOSYA / Motor Sürücüler / ürün
ENDÜSTRİ OTOMASYON
bu iTRAK’ın tam yapabileceği bir şeydir.”
iTRAK’ın basit konfigürasyonu ve patentli boşluksuz
teknolojisi üreticilere daha fazla hareketlilik ve daha
hızlı süreçler sunmaktadır. Üretim müdürleri en az %
50 ürün artışı, daha az bakım, değişimlerde daha az
süre ve % 100 diğer otomasyon hizmetleriyle enteg-
nekliği artıran – ve üretim etkinliğini mekanik çalışan
üretim hattının yapabileceğinden daha fazla geliştiren
basit bir yazılım ile değiştirdi. Geleneksel üretim kayışında en yavaş işlem hızı kontrol eder, iTRAK ile en
hızlı işlem şimdi hızlanıyor.
Tüm taşıyıcılar bireysel olarak programlanabilir böylece her biri, uzun bir hat boyunca birbirini beklemek
yerine mümkün olan en kısa zamanda mümkün olan
en fazla görevi yerine getirir. iTRAK sisteminin birçok
üretim çevresinde ve endüstrilerde çok geniş alanda
uygulamalara uygu olduğundan dolayı, yeni ürünlere
ve farklı üretim sıralamalarına geçiş basit ve hızlıdır.
Yeni kabiliyetler gerekli değildir.
iTRAK teknik olarak karmaşık bir ürün olmasına rağmen, mekanik mühendislerinin yeni kabiliyetler öğrenmesine gerek yoktur.
rasyon sağlar. iTRAK Studio5000 Logix Designer™
yazılımı ile programlanmaktadır ve kontrol sisteminin
ayrılmaz bir parçası olmaktadır. Her bir taşıyıcı, Logix
programında, makinede mekanik değişiklikler olmaksızın, paket büyüklüğü değişikliğine, değişken hıza ve
karmaşık sıralamaya imkân sağlayan bir sistemi veren
ve standart komuta talimatlarını kullanan “Sanal Hareket Ekseni” olarak görünmektedir.
■ Rockwell Automation üretim yönetimi için dünyanın en yenilikçi robotik çözümü iTRAK®’i piyasaya
sürdü. iTRAK düz veya kavisli lineer yollarda çoklu
taşıyıcının bağımsız kontrolüne imkân sağlayan modüler, ölçülebilir lineer bir motor sistemidir. iTRAK
geleneksel dönme ile çalışan zincir çözümlerle kıyaslandığında üretkenliği önemli derecede artırır.
iTRAK’I çalışırken görmek muhteşemdir. Zincirler,
kasnaklar ve mekaniklerin yerini manyetik olarak hareket ettirilen, her iki yönde doğrusal ve rotasyonlu ve
birbirinden bağımsız olarak çalışan taşıyıcılar almıştır. Modülerlik, ölçeklenirlik ve hız gibi kelimeler artan
üretin etkinlikler bağlamında yeni bir anlam kazanıyor.
Mekanikten yazılım ile çalışan çözümlere
“Bir ticari bakış açısından, artan otomasyon üretkenliği artırmak için yoldur” diyor Andrew Smith, Rockwell
Automation için Saha Ticaret Lideri, İskandinavya.
“Mekanikten uzaklaşan çok bakım gerektirmeyen ve
yenilikçi, yazıla dayalı çözümler geliştiriyoruz. iTRAK
üretim yolları hakkında tamamen yeni bir düşünce
yoludur. Son kullanıcılar en az % 50 düzeyinde şekilde oldukça yüksek üretim kazançları elde ederler. Bu
50
otomasyon yeniliği OEM’ler ve üretim müdürleri için
gerçek bir değer sunmaktadır.
Zincir ve kayışla çalışan sistemler geleneksel olarak
birçok çeşitli endüstride kullanılmaktadır, örnek olarak ceplerin, zincirle çalışan, paketleme süreçlerinde
ürünleri ittiği yaygın paketleme uygulamaları. Bu mekanik sistemler, sabit aralıklı ceplerin esnek olmadığı,
fazla bakım gerektirmektedir ve performans kısıtlamaları yaşamaktadır.
iTRAK bu problem Rockwell Automation patentli MagLev technology ile çözmektedir. Cihazlar veya son
efektörler yazılım kontrollü manyetik dalga üzerinde
hareket etmektedir. Boşluk ve hız sürekli olarak değişmekte ve az bir bakım ve yüksek performans ile tam
bir esneklik sağlamaktadır.
Uygun maliyetle her şeyi elde eder.
iTRAK paketleme hatlarının etkinliği için idealdir, örnek olarak Yiyecek&İçecek veya farmasetükal endüstriler içinde ve makine yapımı için bağlantı hatları için.
“Biz iTRAK’ın Yiyecek&İçecek endüstrisinde en karlı
kazançları sunacağını düşünüyoruz.” Diye açıklıyor
Andrew Smith. “Bu endüstrinin en büyük güçlüğü kaliteyi düşürmeden ucuzlukla her şeyi elde etmektir. Ve
Nordiklerde Oyun değiştirici:
John Mathiesen, Kasaba Direktörü İskandinavya,
Rockwell Automation, iTRAK’ın Nordik ülkelerinde bir
oyun değiştirici olacağına inanıyor.
“Danimarka’nın öncü ülkeler arasında olacağına inanılıyor, çünkü Danimarka’da üretim yapan şirketler
üretkenliği nasıl artırabileceklerinden kesinlikle haberdarlar ve bu yüzden yatırımlarının geri dönüşünü
fazlasıyla alabiliyorlar. Danimarka üretici şirketler için
yüksek maliyetli bir alan ve taşıyıcıların operasyon zamanlarını, örneğin 10 saniyeden, 5 saniyeye, indirebilirseniz, gerçekten çok zaman ve para kazanacaksınız”
diyor John Mathiesen.
Her üretim şirketi metrekareye düşün üretim miktarını
artırmak istiyor.” diyor “ve hiç kimse binalara yatırım
yapmak istemiyor. Yapılacak akıllı iş makinelere optimize etmektir.”
“Programlama öncesinden biraz daha zaman almaktadır.” Diye devam ediyor John Mathiesen, “ama sistem
çok az mekanik işçilik gerektiriyor. OEM’lerin bu makineleri kurmaları için yeni kabiliyetlere ihtiyacı yoktur.
Satın almak için çok az maliyetli olsa da karşılığında
daha az bakım gerektirirler.
(Gerçekler)
Üreticilere faydaları
•
•
•
•
•
•
Artan üretim oranları– % 50 veya daha fazla
Değişim için daha az bekleme süresi
Azaltılmış makine boyutu
Kısa dönemlerde daha yüksek karlılık
Azaltılmış periyodik bakım
ROI is tipik olarak 6-24 aydır.
Makine tedarikçilerine faydaları:
• Pazarda en yüksek makine üretimi : % 50 veya daha fazla artış
• Tek bir tasarımla Artan esneklik
• Son kullanıcılar için değer katma üzerine Daha fazla odaklanma
• Farklılaştırılmış makine tasarımı
• ROI tipik olarak 6-24 aydır.
iTRAK’ın esnek tasarımı
En yüksek Muhtemel Üretkenlik:
• Eksenel veya dairesel konfigürasyonlu veya yatay veya dikey konfigüre edilebilir.
• Değişken boşluk
• Çalışma esnasında ürün değişimi
• Yüksek taşıma kapasitesi aralığı: 0 kg-100+ kg
• Yüksek hız aralığı: 0-5 m/s
• IP65 konfigüre edilebilir.
iTRAK ile şirketler metrekareye düşen pazarın muhtemel en yüksek üretkenliğini şimdi başarabilirler. Rockwell Automation donanımı en kısa zamanda hızı ve es-
iTRAK ve Studio 5000 Logix Designer Rockwell Automation, Inc’nun ticari markalarıdır.
www.rockwellautomation.com
ROCKWELL
51
ENDÜSTRİ OTOMASYON
MEDEL’den
Motor Hız Kontrol Ürünleri
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ASANSÖR YÖNETMELİĞİNDEKİ
DEĞİŞİKLİKLER MASAYA
YATIRILDI
TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) Ankara Şube
ile Anadolu Asansörcüler Derneği (ANASDER) ortaklığında ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın desteğiyle,
27 Ekim 2015 Salı günü TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci
Evi ve Sosyal Tesisi Toplantı Salonu’nda“Asansör
İşletme, Bakım ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği’ndeki
değişiklikler ve uygulamaları” konulu seminer düzenlendi.
AC Motor Vektör Hız Kontrol Sistemleri
Medel Elektronik AC Motor Hız Kontrol Sistemleri,
0.25KW tek faz girişli cihazdan,1500 KW üç faz girişli
cihaza kadar, AC motor hız kontrol alanında hizmet
verilmektedir . Software yazılımı yüksek performansa
sahip 32 bit Mikrokontrolüyle dizayn edilmiştir.Türkçe
DC Motor Hız Kontrol Sistemleri
Medel Elektronik DC Motor Hız kontrol hız sistemleri,
1 KW dan 350 KW ya kadar üretmektedir. DC motor
sürücülerimiz, şönt motorlara göre tasarlanmıştır.
Özel isteğe göre compound ve seri motora göre DC
sürücü üretimi yapılmaktadır.
52
dışında 3 dil seçeneğiile her ülkede kolay programlanması sağlanmıştır. IPM(Intelligent Power Modules)
Akıllı Güç Modülleri ile oluşturulmuş güç katı sayesinde motor kısa devre koruması geliştirilmiş PWM
Modülasyonu ile 2…. 20 khz anahtarlama frekansı ile
sesiz motor çalışması sağlanmıştır.
DOSYA / Motor Sürücüler / Haber
görmekteyiz. Oda olarak yıllardır yoğun çalışmalar
yürüttüğümüz güvenli asansör kullanımı konusunda,
yapılan mevzuat değişikliklerinin de katkısıyla, toplumda
artan duyarlılığın ve tüm yetersizliğine rağmen bahsettiğim rakamların bile bizleri çok mutlu ettiğini belirtmek;
bu vesileyle kamu ve meslek örgütlerinin bir arada
ortak çalışabilmesinin önemini bir kez daha vurgulamak
isterim.”
24 Haziran 2015 tarihli 29396 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe giren “Asansör İşletme, Bakım
ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği”nin belediyeler, apartman yöneticileri, kamu kurumları ve asansör kullanıcılarına getirdiği yükümlülükler konusunda sunumların
yapıldığı seminer, asansör sektöründe faaliyet gösteren
firma ve kurumların temsilcilerinin yoğun katılımıyla
gerçekleştirildi.
Seminerin açılış konuşmasını yapan MMO Ankara Şube
Başkanı Sadettin Özkalender, 2012 yılındaki mevzuat
değişikliğinden sonra belediyelerle imzalanan protokoller sonucu yapılan denetimlerde, asansör güvenliği
için atılan adımlarda ciddi bir iyileşme oranı görülmeye
başladığını hatırlatarak şöyle konuştu:
“Şu an MMO Ankara Şube olarak faaliyet alanımız içinde
bulunan Ankara, Kırıkkale ve Çankırı illeri içindeki 16
ilçe belediyesi ile imzaladığımız protokoller sonucu periyodik kontrollerini yaptığımız asansörlerde, toplamda
yüzde 50 oranında önemli eksiklikler tespit etmekteyiz.
Ancak yüzde 50’lik bir kısmının da eksiksiz olduğunu
Seminer, ANASDER Yönetim Kurulu Başkanı Gürhan
Cihaner’in yaptığı konuşmanın ardından, Bilim Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü’nü
temsilen İlyas Menderes Büyüklü ve MMO Asansör
Kontrol Merkezi Müdürü Berkay Eriş’in konuya ilişkin
sunumlarıyla devam etti. Seminer, sunumların ardından
katılımcıların güvenli asansör kullanımı ve yönetmelik
değişikliğine dair soruları ve çözüm önerilerinin etraflıca
tartışılmasıyla tamamlandı.
53
DOSYA / Motor Sürücüler / Haber
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Vanguard
Automation&Drives
Yeniden Almanya’da Gerçekleşecek
Olan SPS- IPC Fuarı’nda Yer Alacak.
■ Vanguard Automation & Drives 24-26 Kasım tarihlerinde Almanya’nın Nuremberg kentinde gerçekleşecek
olan “SPS IPC Drives Electric Automation – System
and Components” fuarında geçtiğimiz senelerde olduğu gibi bu sene de yerini alacak.
Vanguard Automation&Drives Almanya merkezli bir
Türk firma olarak, 3 – 458 numaralı alanında, 3 gün
boyunca, uluslararası platformda sektördeki büyük ve
önemli firmalarla, ürünlerini, tecrübe ve bilgilerini
paylaşma imkânı bulacak.
Kurucularının sektördeki tecrübesi ile önce demir çelik,
54
takip eden yıllarda da su, kimya, çimento, kâğıt, gıda ve
otomotiv sektörlerinde yol aldı. Toplam 80 çalışanı ile
Almanya ve İzmir fabrikaları ve İstanbul ofisi ile bugün
hem Türkiye, hem de yurt dışında birçok noktada anahtar teslimi projeler, modernizasyon projeleri, ekipman
temini alanlarında faaliyet göstermekte. Kendi bünyesinde oluşturduğu Ar-Ge departmanı ile işletmelere özel
çözümler üreten Vanguard Automation&Drives, ayrıca
2013 yılından bu yana Siemens ’in uluslararası çözüm
ortaklarından biri olarak faaliyet göstermekte ve kaliteli
mühendislik anlayışı ile endüstriyel otomasyon alanında
sektörün vazgeçilmezlerinden biri konumundadır.
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Bosch Rexroth Açık Kaynak Mühendİslİğİ İle
otomasyon sİstemlerinde sınırları ortadan kaldırdı
Bosch Rexroth / www.boschrexroth.com.tr
alabiliyor, ayrıca
kendi yazılımlarını
geliştirerek uygulamaları çalıştırabiliyor. OCE, PC ve
akıllı cihazlar gibi
harici birimlerde
ise gerçek zamanlı
olmadan da çalıştırılabiliyor. Kaynak
programlara
genişletilmiş erişim
gerektiren yenilikçi fonksiyonlar da
makine üreticileri
tarafından
gerçekleştirilebiliyor,
aynı zamanda uygulamada kullanılan bilgiler korunabiliyor.
■ Bosch Rexroth, endüstriyel otomasyon teknolojilerinde artan talepleri karşılamak için yeni çözümler sunmaya hızla devam ediyor. Bu kapsamda
geliştirilen Kaynak Mühendisliği (Open Core Engineering – OCE) son kullanıcı ve makine imalatçıları için çok büyük kolaylık sağlıyor. Bosch Rexroth
tarafından geliştirilen (OCE) ile tüm sürücü ve
kontrol sistemlerinin parametrelendirilmesi esnek
ve basit bir hale getiriliyor.
Bosch Rexroth PLC ve IT otomasyon sistemleri arasındaki boşluğu kapatacak Açık Kaynak Mühendisliği
(Open Core Engineering – OCE) geliştirerek yazılım
mühendisliğindeki sınırları ortadan kaldırdı. Kullanıcılar, geliştirilen Açık Kaynak Mühendisliği (OCE) ile
kontrol programından bağımsız olarak gerçek zamanlı uygulamalara özel fonksiyonları işleme alabiliyor,
ayrıca kendi yazılımlarını geliştirerek uygulamaları
çalıştırabiliyor.
Bosch Rexroth’un geliştirdiği OCE sayesinde kullanıcılar kontrol programından bağımsız olarak gerçek zamanlı uygulamalara özel fonksiyonları işleme
56
OCE, üretici firmalara,
özellikle
HLL-tabanlı uygulamaları programlarken IndraMotion MLC ve IndraLogic XLC sistemlerinin kaynağına
erişim esnekliği sağlıyor. Bosch Rexroth sektördeki
tecrübesiyle elektrik, hidrolik ve hibrid sürücüler için
geliştirdiği IndraMotion MLC ile dikkat çekiyor. IndraMotion MLC - H, Pres Uygulamalarında (Yüksek
basınçlı şekillendirme presleri, laboratuvar presleri,
Tuğla presleri vb.), demir çelik uygulamalarında (sürekli dokum makineleri, uçar makas vb.), malzeme
taşıma uygulamalarında (konteynır vinçleri, kamyon
ve tren asansörleri) ve özel imalat makine uygulamalarında (otomatik döner tablalar, vidalı milli konveyörler, boru bükme makineleri vb.) esnek çözümler
sunmamıza yardımcı oluyor.
Boru bükme makinesinde 16 eksen kontrolü yapabilen CML 25 kullanıl dı
Bosch Rexroth tarafından otomasyonu gerçekleştirilen, üç eksen boru bükme makinesinde, kontrolör
olarak CML 25 kullanıldı. 16 eksen kontrolü yapabilen, 1000 kombine edilmiş talimatı 35μs‘ de işleyebilen, 1ms’lik sercos çevrim süreli, 512 tane I/O
ara yüzünü destekleyen bir kontrolör olan CML 25’te;
ENDÜSTRİ OTOMASYON
standart haberleşme ara yüzü olarak Sercos III kullanılıyor. CML 25 kontrolör, Sercos III haberleşme
ara yüzü üzerinden, iki adet Servo sürücü ve 1 adet
hidrolik eksen kontrol kartıyla haberleştirildi. Kontrolörün mühendislik yazılımı sayesinde, hem servo
sürücülerin hem de hidrolik eksen sürücülerinin tüm
parametrelerine ulaşılarak, program içerisinde kolay
bir şekilde kullanılmasına olanak sağlandı.
Her iki sistem de benzer şekilde davranıyor
Kontrol yazılımı, otomasyon sistemlerinde kullanılmak üzere hem hidrolik eksenler için hem de servo
eksenler için özel fonksiyon blokları içererek, her
iki sisteminde benzer şekilde davranmasına olanak
sağlıyor. Kendi kütüphanesi ve teknolojik fonksiyon
bloklarının kullanıldığı güçlü bir kontrolörler ile kombine edilen PLCopen fonksiyon blokları, IndraMotion
MLC, IEC 61131-3 PLCopen standartlarıyla programlanabiliyor.
Hidrolik eksenler için geliştirilmiş özel fonksiyon
bloklara sahip olan IndraMotion MLC-H ile GAT
(Generic Application Template) sihirbazıyla program
alt yapısı oluşturularak mühendislik çalışmasının %
50’ye kadar düşürülmesi amaçlandı.
Ayrıca makine üzerinde kullanılan servo sürücüler,
sırasıyla boru sürme ekseni ve boru döndürme ekseni olarak kullanılırken, borunun kıvrılması işlemi
ise hidrolik eksen sayesinde yapıldı. MLC kontrolör
içerisinde bulunan teknoloji fonksiyonları sayesinde
Hidrolik eksenin de servo eksenleri gibi kapalı çevrim
çalışarak, yüksek hassasiyette pozisyonlama yapması sağlandı.
Kullanıcı dostu bir ara yüz ile
veri tabanı oluşturuldu
Makine üzerinde operatör paneli olarak Windows 7
işletim sistemiyle bütünleşik çalışan win - studio yazılımlı Rexroth panel kullanılırken, kullanıcı dostu bir
ara yüz oluşturularak, yapılan üretim tiplerine göre
üretim adetlerinin tutulduğu bir veri tabanı oluşturuldu.
Son kullanıcıdan alınan geri beslemeler sayesinde,
hızlı ürün geçişlerine olanak sağlayarak esnek üretim yapabilen, yüksek hassasiyetle çalışarak kalite
kontrol sürecini sorunsuzca geçen, oluşturulan veri
tabanı sayesinde üretim bilgilerinin fabrika altyapısında değerlendirilmesine olanak sağlayan esnek bir
çözüm sunuldu.
Harici konnektörler için test serileri
Phoenix Contact / www.phoenixcontact.com.tr
■ Yeni Harici M12 serisinin test serisi elektriksel,
mekanik ve iklimsel testleri içermektedir. Geniş bant
parazit, titreşim ve şok testleri sıfırın altında çift haneli
sıcaklıklarda gerçekleştirilir ve bileşenlerin harici ortamda maruz kaldıkları mekanik yükler simüle edilir. İklimsel
yük kapasitesi belirli bir şiddette aşağıdaki test yöntemleri kullanılarak test edilir..
•
•
•
•
•
•
•
•
•
İklimsel test (UV)
IP67, IP68, IP69k
Kesternich testi
Sprey tuz (fog) testi
Hızlı sıcaklık değişimi
Sabit yaş ısı
Kuru ısı
Aşındırıcı gazlar
Ozon dayanımı
sik endüstriyel konnektörler için yeni uygulama alanları
açan trendlerdir. İlk bakışta rüzgar türbinleri, solar izleme
kontrolleri veya ticari ve özel araç üretimindeki konnektörler üretim ortamında kullanılanlardan farkılaşır. Bu oldukça
anlaşılırdır çünkü sahada kanıtlanmış endüstriyel özellikler
ve fonksiyonların birçoğu ekstrem uygulamalarda da gereklidir. Endüstriyel konnektörlerin tasarımı kir, pas ve sıvı
girişini önler. Ayrıca şok ve darbelere dayanacak şekilde
sağlam bir gövdeye sahiptirler. Öte yandan dış ortamlardaki
ekstrem koşullar bileşenlerin ömürlerini kısaltabilmektedir.
Endüstriyel ortamdaki sinyal ve data konnektörleri gittikçe
daha fazla dış ortamlarda kullanılmaktadır. Ortam şartları
ekstrem koşullar için tasarlanmamış bileşenler üzerine
büyük ölçüde etki ettiği için uzun süre boyunca güvenilir bir
operasyonu garanti etmek neredeyse imkansızdır. Kapsamlı
testler ve yeni malzeme kombinasyonlarıyla Phoenix Contact
M12 konnektör serisini ekstrem koşullara adapte etmiştir.
ENDÜSTRİ OTOMASYON
geliştirme sürecinin başında ayrıntılı gereksinim ve test yöntemleri belirlendi. IEC 61076-2-101 standardında belirtilen
M12 gereksinimlerine ek olarak bu profil harici kullanım için
gerekli spesifik iklimsel ve mekanik koşulları da dikkate aldı.
Harici kullanımı en iyi şekilde simüle edebilmek için etki eden
her faktör için standart bir test yöntemi uygulandı (örneğin
solar ve demiryolu teknojisi için). Standart prosedürlerin
olmadığı durumda laboratuar ve ön geliştirme ekibince
anlamlı bir test formüle edildi.
Harici-M12 için Gereksinim Profili
Önce pazarda mevcut M12 konnektör zorlayıcı testlere
tabi tutulur. Sonuçlar çok şaşırtıcı değildir: Zorlu testler göstermiştir ki kalıplanmış konnektörler için TPU
(termoplastik poliüretan) gibi malzemeler, PUR malzemeden (poliüretan) imal edilen kablolar, NBR contalar ve nikel kaplı metal parçalar sadece orta vadeli
kullanıma uygundur.
Ozon ve UV testinden sonra plastik malzemeler
kırılganlaşır ve izolasyon ve sızdırmazlık özelliklerini
kaybeder. Korozyon testinden sonra yüzeyi nikel kaplı
metal parçalar paslanmaya başlar. Agresif dış temizleyiciler plastikleri aşındırır veya tümüyle yok eder. Bu
testlerden sonra konnektörler artık sızdırmazlık özelliklerini kaybeder. Yüksek siyah karbon oranıyla siyah
plastik alt katmanlara UV ışınlarının geçişini önlese de
mekanik yükler gerekli fonksiyonların yerine getirilememesine neden olur.
M12 Harici konnektörleri ekstrem ortam
koşulları için birçok uygulamaya yönelik olarak
tasarlanmıştır.
Çevresel Etkilerin Tanımlanması
İster karda ister çölde M12 Harici konnektörleri
tüm iklimsel şartlarda güvenilir şekilde çalışır.
Yenilenebilir enerji, altyapı projeleri için akıllı sistemler,
makine ve sistemlerde daha iyi süreklilik - tüm bunlar kla-
60
Eksterm uygulamalar için komponent geliştirmek ve tasarlamak söz konusu olduğunda ilk adım çok farklı gereksinimleri tanımlamaktır. Harici ortamlara yönelik konnektör
tasarımında kullanılacak standart veya test şartnamelerinin
olmaması bunu gerektirmektedir. Genellikle harici konnektörler UV ışınlarına, ozona, kuru ve nemli ısıya, yağmur ve
kara, donma noktasının çok altındaki sıcaklıklara dayanbilmelidir. Özellikle sıcaklık seviyelerindeki aşırı değişimler
malzeme üzerinde büyük stres yaratmaktadır. Mekanik stres
ve basit ve esnek montaja yönelik son kullanıcı gereksinimleri bu anlamda önemli rol oynamaktadır.
Otomasyon teknolojisinin yıllardır ana elemanı olan M12
konnektör yukarıda belirtilen uygulamalarda gittikçe daha
sık talep edilmektedir. Şimdiye kadar M12 konnektör tedarikçileri bu konnektörlerin dış ortamlarda kullanımlarını
garanti etmemekteydi. Bu nedenle Harici M12 konnektör
M12 konnektörleri uzun süreler boyunca ekstrem
şartlara dayanacak şekilde, titreşim testi
Malzeme seçimi ve kombinasyon harici kullanıma uygun
bileşenler söz konusu olduğunda belirleyici faktördür.
Bu nedenle PP (poliprpilen), PA (polyamid) ve PBT
(polibütilen teraftalat) gibi gövde malzemeleri Phoenix
Contact’ın yeni harici tip M12 serisinde kullanılmaktadır.
Kalıplama bölgesindeki yeni sızdırmazlık konsepti kalıplanmış konnektörler için geliştirilmiştir ve
solar sektöründeki kablo konseptlerini baz alır. Bu
değişiklikler en ağır şartlar altında bile IP67 ve IP69k
koruma sınıflarının muhazafaza edilmesini sağlar.
Ayrıca yüksek sıcaklıklarda bile kablolar yağa yüksek
mukavemet gösterir ki bu da hidrolik uygulamalarında
avantaj sağlar. Özel contalar plastiğin kırılganlaşmasını
ve çatlamasını önleyerek erken yaşlanmayı engeller.
Rakorların metal parçaları ve ekranlı konnektörlerin
ekran bileşenleri korozyona dayanıklı, yüksek kaliteli
paslanmaz çelik alaşımlardan imal edilir, örneğin V4A
veya yeni tip dökme çinko gibi. Bu sayede deniz iklimleri gibi aşındırıcı ortamlarda bile paslanmaya karşı
uzun süreli koruma sağlanmış olur.
Standart Sensör/Aktüatör Kablolaması
Phoenix Contact’ın M12-Harici serisi dağıtım kutuları,
konnektörler ve farklı uzunluklarda montajlı M12
kablolardan oluşur. Hazır montajlı kablolar ekranlı
ve ekransız tiplerde temin edilir ve ekran için ilk kez
paslanmaz çelik kullanılmıştır. Bu kabloya değil ekran
kılıfına sıkılan bağlantı sayesinde gerçekleşir. Ekran
şok ve titreşim altında bile güvenilir şekilde işlev görür.
Tanımlanmış uygulamaların veri haberleşmesinde
kullanılan CAN bus veya Ethernet tipleri de mevcuttur.
M12 Harici ürün serisi hazır montajlı kablolar,
konnektörler ve dağıtım kutularından oluşur.
Sonuç
Sağlamlığı ve pazardaki yaygınlığı neticesinde M12
konnektör uzun zamandır sinyal ve data bağlantısı için
iyi bir seçim olmuştur. Bu sistem artık harici uygulamalarda da kullanılabilmektedir. Yeni değişiklikler
kullanıcının M12 konnektörleri ekstrem şartlar altında
uzun süre güvenilir şekilde kullanılabilmelerini
sağlanmıştır. Kullanıcı kendi uygulamasının çevresel
etkilerini her zaman dikkate almalıdır. Harici konnektöre her zaman gerek olmayabilir. Ancak kanıtlanmış
harici kullanım özellikle güvenlik, güvenilirlik ve
dolayısıyla sistemin maliyet açısından verimli olması
söz konusu olduğunda göz ardı edilmemelidir, çünkü
birçok çevresel etki malzemeye uzun süre sonra olumsuz etki etmektedir.
61
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ’NDE
MAKİNE EMNİYETİ
Pilz / www.pilz.com
İşletmelerde insan ile makine arasındaki ilişkinin doğru
tasarlanamaması nedeniyle insanlar sakatlanmakta,
hayatlarını kaybetmektedir. İş kazalarından kaynaklanan
üretim kayıpları, müşteri kaybı, idari cezalar, itibar kaybı
vb. istenmedik durumlar da kazaların diğer sonuçlarıdır.
Ekonomik boyutları açısından son derece yüksek bir tutar
oluşturan BP şirketinin Meksika körfezindeki petrol kuyusundaki patlama buna bir örnektir. Şirket, toplam zararın
40 milyar Amerikan Dolarını bulmasını beklemektedir.
Şirketin yaptığı iç soruşturmada, kazanın tek bir etken sonucu oluşmadığı ve sekiz temel bulgudan kaynaklandığı
belirtilmektedir. Bir dizi mekanik sorunun, insan hatasının,
mühendislik tasarımlarının ve operasyonel uygulamaların
bu kazanın meydana gelmesinde payı olduğu belirtilmektedir. Patlamanın meydana gelmesinden kırk dakika önce
kuyuda oluşan hidrokarbon sızıntısı saptanamamıştır (BP,
2010).
niyet ekipmanı ile kalitesiz olanının aynı emniyet seviyesini sağlayacağı varsayılıyordu. Ancak, EN ISO
13849-1 standardında kullanılan ekipmanın sadece emniyet
kategorisine bakmakla kalınmamakta, aynı zamanda ilk ci-
Ülkemizde makinelerin neden olduğu kazaların toplam
iş kazaları içerisindeki oranı %10 ile %15 arasında
değişmektedir. 2010 yılında %12 iken 2011 yılında
%13,4’e yükselmiştir. ILO standartlarına göre yapılan bu
sınıflandırmaya göre, Türkiye’de meydana gelen iş kazaları
arasında makinelerin neden olduğu kazalar en yüksek
dördüncü kaza nedeni arasında yer almaktadır (SGK).
2. Makine Direktifi ve Kontrol Sistemlerinin Emniyetle
İlgili Kısımlarını Tanımlayan Standart
Makine Direktifi, istisnaları olmakla birlikte hareketli
parçaları olan her makinenin emniyet açısından taşıması
gereken özellikleri ve sağlaması gereken koşulları belirtmektedir. Taşıt araçları, askeri makine ve sistemler gibi
kendi direktifleri olan özel makineler bu kapsam dışında
tutulmuştur.
1998 yılında Avrupa Birliği tarafından kabul edilen 98/37/
EC Makine Direktifi kendisinden önce gelen bir dizi farklı
direktifin karışıklık içermeyecek şekilde tek bir çatı altında
toplanmasını sağladı. Derken Avrupa Komisyonu 2006
yılında eski direktifin belirsiz kısımlarına açıklamalar getiren ve önemli değişiklikler içeren yeni direktifi (2006/42/
EC) 29 Aralık 2009’da devreye girmesi şartıyla onayladı.
Aynı direktif Türkçe ’ye çevrilerek 3 Mart 2009 tarihinde
resmi gazetede yayınlandı.
EN 954-1, kategori seviyesini hesapladıktan sonra
bu kategoriye uygun üretildiği ifade edilen ürünleri
ilgili kategorinin bağlantı şekliyle kullanımına olanak tanımaktaydı. Diğer bir ifadeyle, kaliteli bir em-
ddi arızaya kadar geçen istatistiksel süresi (MTTFd=Mean
Time To dangerous Failure) ve kendi hatasını teşhis edebilme kabiliyeti (DC=Diagnostic Coverage) gibi parametrelere göre hesap yaparak elde edilen toplam emniyet seviyesini hesaplamaktadır. EN ISO 13849-1 standardının bu
yaklaşımı emniyet kavramının bir zincir olduğu ve bu zincirinde ancak en zayıf halkası kadar güçlü olduğu gerçeğiyle
tamamen örtüşmektedir. Bu yaklaşım sayesinde kaliteli,
uzun ömürlü ve ileri teknoloji ile üretilmiş emniyet kontrol ürünlerinin, bu sayılan özelliklere sahip olmayanlar
ile kesin bir şekilde ayrıldığı da gözlenmektedir. Bu yeni
yaklaşıma göre kontrol devresinin Kategori, DC ve MTTFd
değerlerine bağlı olarak sahip olacağı pL (Performance
Level) değeri Şekil 1’de görsel olarak sunulmaktadır.
Şekil 1’de dikey eksen performans seviyesini yani kontrol
devresinin EN ISO 13849-1’e göre emniyet durumunu
göstermektedir. Grafikte verilen yeşil renk düşük, sarı
renk orta ve kırmızı renk yüksek MTTFd değerine karşılık
gelmektedir. Aynı kategori mimarisi ve DC değeri için
kullanılan kontrol cihazının ilk ciddi arızaya kadar geçen
ömrü ne kadar uzun ise kontrol devresinin pL değeri yani
emniyet seviyesi o kadar yüksek olmaktadır.
63
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
lerle kendi arızasını tespit ederek
arızalandığında önceden planlanan
çıkışı vermesinin garanti edileceği
şekilde tasarlanarak üretilmelidir.
Bu şekilde üretilen cihazlar “Emniyet Kontrol Cihazları” olarak
tanımlanmaktadır.
Emniyet kontrol cihazı, (Emniyet
Rölesi ya da Emniyet PLC’si)
kendisi ya da kendisine bağlı
olan birimlerin arıza ve hatalı
çalışmasını algılayan, sistemi
önceden tanımlanmış emniyetli
konuma anahtarlayan ve arızaya
geçerek bir daha çalışmamayı
garanti eden cihazdır. Makine emniyetini sağlamak için kullanılan
otomasyon emniyet ekipmanları
ve bunların kullanımına ait temel
alınan Avrupa standartları aşağıda
listelenmiştir (Pilz, the new safety
Makinenin kontrol sistemi üzerinde yapılan bir risk
değerlendirmesi araştırmasında, risk parametrelerinin
gerçekçi bir şekilde hesaplanamadığı ortaya çıkmıştır (Hietikko, Malm ve Alanen, 2011). pL düzeyinin olması gerekenden düşük hesaplanması durumunda emniyet düzeyi
düşmekte ve kaza riski artmaktadır. Diğer taraftan ise, pL
düzeyinin gerçekten fazla olarak hesaplanması durumunda
ise üreticiye daha yüksek maliyet anlamına gelmektedir.
Araştırmada, genellikle risk düzeyinin olması gerekenden
farklı hesaplandığı bulgulanmıştır.
Sonuç olarak, EN ISO 13849-1’in makine emniyetine
getirdiği yeni yaklaşım sadece kullanılan ekipmanın
kalitesini, ömrünü, teknik olanaklarını sorgulamak ve
değerlendirmekle kalmayıp emniyet kontrol mühendisliği
hesap kriterlerini ve esaslarını da ortaya koymaktadır.
3. EMNİYET KONTROL CİHAZININ TANIMI ve TEMEL
EMNİYET OTOMASYON EKİPMANLARI
Makine otomasyonunda, ucuz ve kolay temin edilmesi, daha
az enerjiyle çalıştırılması, daha küçük hacim kaplaması,
kolayca arızasının bulunması ve değiştirilebilmesi gibi
nedenlerden dolayı elektronik kontrol sistemleri tercih
edilmektedir. Ancak, elektronik kontrol cihazlarının temelindeki elektronik anahtar yapısı arızalandığında, makinenin
ne şekilde bir tepki vereceği bilinmezliğini de beraberinde
getirmektedir. Diğer bir ifadeyle, bir elektronik anahtar
arızalandığında ya açık devre (hiç akım iletmemek) ya da
kısa devre (kontrolsüz akım iletmek) davranışlarını göstermektedir. İnsan hayatını ve çevre güvenliğini ilgilendiren
kumanda fonksiyonlarının elektroniğin bu bilinmezine feda
edilmesi kabul edilmemelidir. Bu nedenle mevcut elektronik kontrol sistemleri bir takım ileri teknolojik yöntem-
64
compendium)
3.1 Acil Durdurma Ekipmanları
Acil durdurma ekipmanları makinelerde acil durdurmanın
gerekli olduğu durumlarda makinedeki riskli hareketlerin
derhal emniyetli hale getirilmesi amacı ile kullanılmaktadır.
Bu ekipmanların nadiren kullanılmasından dolayı arızalı
olup olmadıkları çoğu zaman bilinmemektedir. Acil bir
durumda çalıştırılmak istendiğinde iş görmedikleri fark
edilmekte ve o anda hayati olabilecek işlevlerini yerine getirememektedirler. Böyle bir durum ise işveren açısından
büyük bir risk oluşturmaktadır. Bu nedenle, risk düzeyine
de bağlı olarak acil durdurma ekipmanları emniyet kontrol cihazı (emniyet rölesi veya emniyet PLC’si) ile birlikte
kullanılmalı, EN ISO 13849-1’in tanımladığı hesaplarla ilgili makinedeki risk seviyesini karşılayacak ya da üzerinde
çıkacak şekilde seçilmeli ve tesis edilmelidir.
Acil durdurma ekipmanları uygulamaya göre mantar
butonu, pedal veya halat tipinde seçilebilmektedir. Acil
durdurma devreleri hat kopukluklarının kontrol sistemi
tarafından algılanabilmesi için “NC” (normalde kapalı)
devre olarak kullanılmalıdır. Acil durdurma tertibatları EN
ISO 13850 standardına uygun olarak tasarlanmalıdır.
3.2 Emniyet Kapı Şalterleri
Makinelerde öncelikli istenen, tüm riskli hareketlere
ulaşılmasını engellemek için sağlam ve sabit koruyucu
kapakların kullanılmasıdır. Ancak tüm makinelerde üretim gereği bu mümkün olmayabilmektedir. Bu durumda
açılabilir kapaklar kullanılması gerekebilir. Vida, civata ve
benzeri çözümlerle sabitlenmemiş tüm açılabilen kapaklar
EN 953’e uygun olarak emniyet şalteri ile izlenmelidir.
İş kazalarında manipülasyonlar daha çok kapı şalterlerine
yapıldığından, mandallı tip kapı şalterlerinin kullanılması
önerilmemektedir. Dilli ya da daha ziyade temassız manyetik / kodlu (RFID) şalterlerin kullanılması çok daha uygundur. Kandırılma ve manipülasyon açısından kodlu şalterler
çok daha yüksek bir güvenilirlik sağlamaktadır. Kapı
şalterlerinin arıza yapması durumunda da sistem kaza
olmadan durdurulabilmelidir. Bu amaçla EN ISO 13849-1
standardına uygun emniyet devresinin tasarlanabilmesi ve
risk değerine uygun gelen emniyet rölesinin kullanılması
gerekmektedir.
3.3 Işık Perdeleri
Makinelerde üretimin daha etkili olabilmesi için operatörün
tehlikeli bölgelerde bulunma zorunluluğu olduğu durumlarda, üretim verimliliğini düşürmeden operatörü korumak
amacıyla kızılötesi ışınlarla görünmez bir algılama duvarı
oluşturulmaktadır. Bu cihazlar tek bir ışın kullanılması durumunda ışın bariyeri, birden fazla ışın demeti kullanılması
durumunda ışık perdesi olarak tanımlanmaktadır. Emniyet amaçlı kullanılan ışık perdeleri standart uygulamada kullanılanlardan farklı olup Tip.2 ve Tip.4 olarak
tanımlanmaktadırlar. Tip.2 ürünler daha çok düşük tehlike
sınıfındaki ambalaj makinelerinde kullanılırken, emniyet
seviyesi daha yüksek yapıda olan Tip.4 ışık perdeleri tüm
pres ve robot uygulamalarında tercih edilmektedir.
Işık perdeleri sahip oldukları ışın demetlerinin arasındaki
mesafeye göre başlıca üç tipte üretilmektedir. Farklı mesafeler çözünürlük olarak adlandırılmakta ve 14-20 mm
arasında ise parmak, 30mm ise el ve 2,3,4 ışın demetinden oluştuğunda vücut olarak bilinmektedir.
Tüm ışık perdesi seçimleri ve konuşlandırılması EN ISO
13855 ve EN ISO 13857’ye göre yapılmalıdır. Tüm ışık
perdeleri mutlaka kategorisine uygun bir emniyet kontrol
cihazına bağlanmalı ve makinenin ilgili bölümünün risk
değerlendirmesinde belirlenmiş pL seviyesini sağlayıp
sağlamadığı kontrol edilmelidir.
Işık perdelerinin konuşlandırılması konusunda uygulanan EN ISO 13855 standardına uygunluğun kontrolü için
ESPE (Electro Sensitive Protective Equipment) ölçümü
ve doğrulaması yapılması gerekmektedir. Söz konusu
ölçümle ışık perdesi, emniyet kontrol sistemi ve makinenin mekanik sisteminin duruş sürelerinin toplamının
vücut parçalarının tehlikeli bölgeye girme süresinden kısa
olduğu garanti edilmeli ya da ışık perdesi bunu garanti
edecek bir mesafeye konuşlandırılmalıdır. Yapılan ölçümler sonucu ışık perdesinin operatörün elle ulaşamayacağı
bir mesafeye konması gerekliliği ortaya çıkarsa, makinenin
mekanik sisteminin revize edilerek duruş performansının
iyileştirilmesi sağlanmalı ve ölçümler tekrarlanarak ışık
perdesi montajı yapılmalıdır.
Makinelerin mekanik sistemlerindeki aşınma ve deformasyon nedeniyle zamanla durma performansları
kötüleşmektedir. Bu da başlangıçta belirlenen ışık perdesi
montaj mesafesinin yetersiz kalmasına ve ışık perdesine
rağmen kaza yaşanmasına neden olabilmektedir. Bu
nedenle pres gibi tehlikeli sınıftaki makinelerde yılda bir
defa ESPE ölçümü yapılması tavsiye edilmektedir. Işık
perdelerinin henüz yetersiz olduğu başka durumlar da olabilmektedir. İleri üretim ortamlarında kullanılan hareketli
robot ile işçi arasındaki güvenli mesafeyi koruyacak kontrol sistemleri, hem durağan ve hareket halindeki robotun durumunu hem de işçinin pozisyonunu ve bir sonraki
65
edilmemektedir. Emniyet paspasları genellikle ilaç ve kuru
gıda sektöründe kullanılmaktadır.
3.5.2. İki Boyutlu Alan Tarayıcılar
Lazer teknolojisiyle çalışan bu cihazlar geniş bir açıyla
tarama yaparak taradığı bölgede bir engel olup olmadığını
izleyebilmektedir. Genelde yere paralel yerleştirilip robot
hücrelerinde kullanılmaktadır. Gözle görünmeyen algılama
alanına herhangi bir cisim girdiğinde riskli hareketlerin
durdurulmasını sağlamaktadır. Karmaşık sahalarda ölü
alan ve taranamayan bölge ihtimalini ortadan kaldırmak
için birden fazla kullanılması gerekmektedir. Emniyet seviyesi Tip.3’tür.
hamlesini tahmin edecek şekilde raporlayabilen ışık sensörleri şimdilik sınırlıdır (Fryman ve Matthias, 2012). Bu
tip durumlar için görüntü okuma teknolojisi ile çalışan
emniyet kamera sistemleri geliştirilmektedir.
3.4 Çift El Butonları
Makinede tehlikeli hareket sürdüğü sürece operatörün
ellerini iki ayrı buton üzerinde tutmasını sağlayan emniyet fonksiyonudur. Operatör ellerini buton üzerinden ayırdığında tehlikeli hareketler derhal durmaktadır.
Butonların çıkıntılı tip kullanılması durumlarında, operatörün butonlardan birisine eli dışında başka bir
organı (diz, ayak gibi) ile basmasını engelleyecek şapka
bulunmalıdır.
Çift el kumanda tertibatı EN 574+A1 standardına uygun
olarak donatılmalı, buton sistemi emniyet kategorisine
uygun şekilde bir emniyet kontrol cihazına bağlanmalıdır.
Standart gereği, küçük bir tolerans (500ms) dahilinde operatörün sadece 2 butona da eş zamanlı basması halinde
sistemin çalışmasına izin verilmelidir. Standarda uygun
olarak kurgulanmış bir kontrol sistemi, butonlardan birine
çöp vb. maddenin sıkıştırılarak sistemin çalışmasına izin
vermemelidir. Bu nedenle mekanik manipülasyonu da
önlemek için butonlar arasındaki mesafe bir insanın aynı
kolu üzerindeki iki parmakla ya da parmak ve dirsekle
basmasını engelleyecek uzaklıkta olmalıdır. Benzer şekilde
diz veya ayakla basmayı önleyecek şekilde butonların
üzerine şapka da konulmalıdır.
3.5 Diğer Algılama Tipi Emniyet Ekipmanları
Yukarıda sayılanlar dışında önemli olan diğer emniyet
ekipmanları aşağıda belirtilmektedir.
3.5.1. Emniyet Paspasları
Operatörün bulunduğu yerde üzerine bastığını algılayan
ve bu sayede üzerine baskı uygulandığı sürece emniyet
kontrol cihazı üzerinden riskli hareketlerin engellenmesini sağlayan bir emniyet sensörüdür. Talaşlı imalat sektöründe arıza sıklığı ve ömür zafiyeti nedeniyle fazla tercih
66
3.5.3. Emniyet Kameraları
İki boyutlu emniyet kameraları ağırlıklı olarak abkant preslerde kalıp arasında geniş bir algılama alanı sağlayarak
el-parmak koruması amacıyla kullanılmaktadır Emniyet
seviyesi Tip.4’tür. Bu cihazlar kalıbı ve işlenen parçayı
algılamakta, görüntü alanına giren yabancı cismi tespit
ederek riskli hareketi emniyet kontrol cihazı üzerinden
durdurmaktadır.
Üç boyutlu emniyet kameraları ise sadece düzlemsel alanda değil, üç boyutlu bölgede algılama sağlamaktadır.
Yerden yaklaşık 6-10m yukarıya yerleştirilerek konik bir
bakış açısı ile ölçüm yapabilirler. Bu cihazların iki boyutlu
alan tarayıcılara göre yüksekliği de algılama avantajları
vardır. Karmaşık görüntü okuma teknolojisi ile çalışırlar
ve Tip.3 emniyet seviyesinde vücut koruma işlevini
yapabilirler. Görüntü okuma işlevi nedeniyle kaynak gibi
kıvılcım ve ışık üreten ortamlarda kullanılamazlar. Robot
hatları ve pres uygulamaları için, ağırlıklı olarak otomotiv ve metal işleme gibi sektörlerde kullanılmaktadırlar.
Yükseğe yerleştirilen kameraları ve ileri teknoloji ile emniyet PLC’si (programlanabilir lojik kontrolör) üzerinden
kontrol sağlayan mimarisi sayesinde kesinlikle manipüle
edilememektedirler.
3.6. Emniyet Kontrol Cihazları
Emniyet kontrol cihazları emniyet röleleri ve emniyet PLC’leri olmak üzere aşağıda incelenmektedir.
3.6.1 Emniyet Röleleri
Emniyet röleleri, elektronik anahtarlamanın doğasında var
olan arıza durumunda belirsiz davranma sorununu çözmek
amacıyla geliştirilmişlerdir. Emniyet kategori sınıfları 2, 3
ve 4 seviyesine kadar çıkmaktadır.
Yukarıda açıklanan tüm saha algılama emniyet
ekipmanlarından gelen sinyallerin işlendiği ve buna göre
kumanda çıkışının üretildiği röle sistemidir. İçyapısında
kullanılan iki pozitif kılavuzlu röle ve birbirini kontrol
eden çalışma mantığı ile diğer geleneksel rölelerden
ayrışmaktadır. Standart rölelerden farklı olarak, pozi-
ENDÜSTRİ OTOMASYON
tif kılavuzlu rölelerde kontakların arızalanması ya da
yapışması durumunda, sistemin durdurulması garanti
edilmektedir. Bir diğer üstünlüğü ise, üzerinde bulunun
NC (normalde kapalı) geri bildirim kontağı ile arızalı
olduğu bilgisini de ileterek sistemin çalışmasına izin
vermemektedir. Pozitif kılavuzlu olmayan röleler fiziksel yapıları ve tasarımları nedeniyle sistemi durdurmayı
garanti etmediği gibi arıza olduğu bilgisini de göndermemektedir. Bu riskli hareketin devam etmesi, sistemin
durdurulamaması anlamına gelmektedir. Bu nedenle
bozulan emniyet rölelerinin içindeki parçalar piyasadan alınan komponentler ile tamir edilmemeli ve bu tip
rölelerin tamiri sertifikası olmayan kişiler tarafından
yapılmamalıdır. Acil durdurma, kapı izleme, ışık perdesi,
çift el ve diğer emniyet sensörleri için farklı modelleri
vardır. Emniyet rölelerinin en büyük dezavantajı, programlama olanağının olmamasından dolayı otomasyon
anlamında verimlilik sağlayamamaktır.
3.6.2 Emniyet PLCleri
Emniyet rölelerinin sahip olduğu tüm özelliklerin oto-
masyon anlamında daha fazlasını da sunan sistemlerdir. Sahip oldukları çoklu giriş çıkışlarla karmaşık hata
belirlemesi, ileri seviye programlama, insan makine
arayüzü, emniyetli ve emniyetsiz haberleşme ağları
ile iletişim kurma özellikleri sayesinde çok sayıdaki
emniyet fonksiyonunu tek bir platformdan yönetmeyi sağlamaktadırlar. İleri seviye programlanabilme
özelliğine sahip Emniyet PLCleri tarafından alınan emniyet önlemleri sayesinde üretim hızının yavaşlatılmasına
gerek olmadan emniyetli bir ortam yaratılabilmektedir.
Bu anlamda modern makine emniyetinin ve otomasyonunun temel unsurlarından birisi olarak
değerlendirilmektedir (Pilz). Bütün (compact) veya
parçalı (modular) yapıda olabilirler. Parçalı olanlar ilave modüllerle genişletilerek ileride oluşan ihtiyaçlarda
da kullanma imkânı sağlamaktadır. Emniyet seviyesi
Kat.4’tür. Makine Emniyeti bir zincirdir . Zincir ancak en
zayıf halkası kadar sağlam olacaktır. Bu nedenle makine
emniyeti doğru ürünü seçmekle başlar ama kesinlikle
bundan ibaret değildir!
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Üretim adaları için hazır çözüm
Turck / www.turck.com.tr
gibi rekabetin bu kadat yoğun olduğu bir sektöre ürün sağlayan
ve talepkar firmalar ile çalışan her firma kurumsal tarihi boyunda
doğru işler yapmış olmalıdır. Fiyat ve kalite doğru oranda olmalı
ve son olarak üretim ve diğer tüm üretim iç süreçlerleri organize
şekilde gitmeli ve otomotiv endüstrisi için ISO/TS 16949:2009
standartının belirttiği şekilde firma uyumluğu sağlanmalıdır.
■ Otomotiv tedarikçisi Euwe ,arka havalandırma ızgarası üretim
Grup firmaları otomotiv üreticileri ve parça sağlayıcıları için dünya
çapında yüksek teknoloki plastik parçalar üretmektedirler. Bu
parçalar iç trim paçaları, Merkez konsol, Panel, Bagaj kapakları
ve fonksiyonel parçalar olabilemektedir. Örnek olarak arka
havalandırma ızgaraları kapı kapandığında yada airbag açıldığı
anda oluşacak basınca dayanılacağından emin olunmalıdır.
Parçalar üzerlerindeki hava kanatları ile hava basıncının artdığı
durumda hava basıncının serbest kalmasını sağlamaktadırlar,
Aksi halde dışardan taze havanın dolaşım yapması mümkün
olmayacaktır.
makinalarında parka taşıyıcıların tanımlanmasını Turck’un BL
ident RFID sistemleri ile yapmaktadır,
BMW için Arka havalandırma ızgarası
EuWe için Kompakt kare tasarımlı cihaz Turck
okuma yazma kafalarını öne çıkarmaktadır.
Özel makinelerde birleşik üretim süreçlerinin bir çok dezavantajı
bulunmaktadır. Herhangi bir istasyonda meydana gelecek bir
duruş ,hemen hemen tüm makinenin acil kapanmasına sebep
olmaktadır.Akıllı bekleme istasyonları iş parçalarının verimli bir
İş parçası taşıyıcının alttan görünümü, Veri
taşıyıcı ve havalandırma ızgaraları
şekilde tanımlanması üretimin devamlılığını sağlayabilir . Otomotiv
parça sağlayıcı EuWe Eugen Wexler GmbH & Co. KG bu sistemi
yeni arka havalandırma ızgarası üretim alanında TURCK RFID
ekipmanları kullanarak uygulamaktadır.
EuWe Eugen firmasının referans listesinde neredeyse bütün
büyük otomotiv üreticileri bulmak mükündür. (General Motors,
VW, BMW, Mercedes-Benz , Porcshe vb..) , Otomotiv endüstrisi
70
2014 yılında EuWe firması mevcut üretimini BMW için arka
havalandırma ızgarası üretimi yapabilecek özel bir makina ile
genişletti . Sistem de birkaç farklı bağımsız üretim istasyonu
olduğu için “Üretim adaları ile üretim” olarak isimlendiril mektedir.
Bir enjeksyon makinesi üretim sürecinin başında bulunmakta
buradan çıkan iş parçaları bir robot vasıtası ile dörtlü olarak iş
parçası taşıyıcısına yerleştirilerek konveyor hattından ilk üretim
istasyonuna taşınmaya başlamaktadır. İkinci istasyonda bir robot
tarafında dört adet ızgaraya dört adet iş parçasına yerleştirilerek,
ultrasonik kaynak ile sabitlemekdir. Bir sonraki istasyonda ise bir
kamera vasıtası ile iş parçaları ters çevrilmeden kaynak hatalarına
karşı kontrol edilmektedir. Hatalı parçalar burada ayrılmakta ve
yeni doğru parçalar ile değişmektedir.Son işlem adımında ise yine
bir robot tarafından iş parçaları çevrilerek sızdırmazlık köpüğü
uygulanmaktadır. Tüm bu işlem sürecinde üretimin sıkışmaması
için çift ürün taşıma hattı ile yapılmaktadır. Son işlem adımında
sızdırmazlık köpüğü kontrolü için komplike bir görsel kontrol
içermektedir. Özel bir aydınlatmaya sahip bir kamera köpüğün
yoğunluğunu devamlılığını ve hacmini kontrol etmektedir.
Sıralı üretim sistemlerinin dezavantajları
Üretim sahalarının planlanması sırasında sıklıkla sorulan bir
soruda üretim sürecindeki iş parçası taşıyıcılarının tanımlanması
için en uygun metoddur. Otomasyon teknisyeni Robert Ullmann
mevcut alanlardaki uygulamalarından iş parçası taşıyıcılarının
tanımlanması konusunda deneyimi bulunmaktadır. EuWe
firmasının bir önceki üretim alanında geleneksel yaklaşım sensörleri kullanılarak sıralı üretim me.totu benimsenmiş ve burada hatalar dökümente edileceği zaman kontrolör her bir bağımsız parça
taşıyıcıdaki hatalı ürün adetini sayar ve hatalı ürünleri ayıklar fakat
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ca toplamda sekiz kere tanımlamaktadır. PLC hatalı proses
işlemlerini ilgili iş parçası taşıyıcısını ve taşıyıcı üzerindeki hatalı
parça pozisyonunu bilgileri ile database e yazmaktadır. Ve bu data
Turck Multiprotokol arayüz modüllerinin Profinet haberleşmesi ile
S7 PLC ye ulaşmaktadır.Eğer proses sürecinde bir hata oluşmuş
ise bu hata çalışması esnasında tespit ve dokümente edilecektir.
bu yöntem ile iş parçası taşıyıcı zinciri bozulur. Sıralı üretim kesintiye uğraması ise sıralı üretim sisteminin en önemli dezavantajıdır.
Ürün depolama alanı beklemelerin bir miktar önüne geçebilmektedir. Bir üretim aşaması durma noktasına gelirse, bu istasyonun
önünde üretim sıkışmaları olacaktır. Sıkışma arkasından üretim
adaları gerekli parçalar olmadığı için durmalıdır. Bay Ullmann
ın deneyimleri ile ikinc arka havalandırma ızgarası üretim alanı
için uygun bulunan yol iş parçası taşıyıcıları RFID ile tanımlama
sistemi tavsiye edilmektedir. Bay Ullman , “ Önceki üreim
hattımızdan daha iyi neler yapabiliriz düşüncesi ile yola çıkıp, RFID
sisteminin mevcut makinelerimize getireceği avantajları gördük ,
Benzersiz iş parçası taşıyıcı tanımlamasını sonucu olarak daha
yüksek üretim hızı olarn esnek bir sistem ortaya çıkmış ve daha
az manuel müdahale gereksinimine gerek duyulacaktır. Bu yeni
Kontrol kabini içerisinde BL20 arayüz modülü
Profinet ile RFID bilgilerini Kontrolöre iletmektedir.
Okuma yazma kafası iş parçası taşıyıcının
merkezine monte edilmektedir.
Bu sayede yeni makinelerimiz daha yüksek üretim hızında olup
daha az manuel kontrol gerektirecektir”
sistemin getirdiği avantajlardan biride çalışma esnasında model
değişimlerine olanak vermesidir.
Kompakt tasarım montajı kolaylaştırır,
Tüm istasyonlar ve bunlara bağlı iş parçası taşıyıcıları S7 kontrölördeki kullanıcı arayüzü ile izlenebilmektedir. Eğer hatalar
aynı istasyonlarda sıklık ile oluşuyor ise bunun takibi yazılımdaki
görselleştirme fonksiyonları ile mümkün olmaktadır. Bunun ile
beraber Robert Ullmann bu opsiyonu gelecek seri makineler için
mümkün olacağı eklemekte.
Çalışmanın başında Turck dışında farklı bir RFID ürün sağlayacısı
ile görüşüldü firmanın RFID okuma yazma kafalarını sadece
silindirik gövdede sağlayabilmekteydi. “Turck firmasının
seçilmesindeki sebeplerdein birini Turck un sağlamakta olduğu
çok kompakt tasarımdaki Okuma/yazma kafalarıdır.. Dar kare
gövdedeki TN-Q14-015-RE4.47T okuma yazma kafası üretim
istasyonlarının ortasına montajı mümkün olmakta ve optimal
çözüm sağlamaktadır. Silindir tipi okuma kafaları zaten mevutta
silindir olduğundan dolayı kullanımı mümkün olmamaktaydı. “
diye ekliyor Bay Ullmann
Kontrolör ile Kolay entegrasyon
“Turck RFID sistemlerin kontrolörler ile entegrasyonu çok
kolaydı, RFID arayüz modülleri ile plc yi haberleştirmek için
mevcut plc yazılımlarımız içerisine herhangibir ek fonksiyon bloğu
eklememize gerek kalmadı, PLC yazılımı üzerinden RFID arayüz
modülleri kolayca kontrol edilebilmekte” diyerek Siemens S7
PLC ile Turck BL ident RFID entegrasyon rahatlığını gösteriyor
ve otomayon mühendisi olarak önceki projede sistemin özel
program bloklarına ihtiyaç duyduğundan bahsediyor Bay Ullmann
“RFID sistemi her bir iş parçası taşıyıcısını proses boyun-
RFID ile çok daha verimli üretim alanları
Bu tip üretim adaları yeni makinelerde üretimi tamamen mümkündür Lauf an der Pegnitz firmasının tüm Eugen-Wexler
Group için tüm özel makinaların imalatında sorumlu olup Çek
cumhuriyeti , Meksika ve 2017 den itibaren ABD’de kurulacak
olan yeni üretim sahası için üretilecek olan makinelerde buradaki
deneyimden faydalanılacaktır.
Alıntı ;
“Turck RFID sistemlerin kontrolörler ile entegrasyonu çok kolaydı,
RFID arayüz modülleri ile plc yi haberleştirmek için mevcut plc
yazılımlarımız içerisine herhangibir ek fonksiyon bloğu eklememize gerek kalmadı, PLC yazılımı üzerinden RFID arayüz modülleri
kolayca kontrol edilebilmekte” diyor EUWE firmasından Robert
Ullmann
71
MOBİL ERİŞİMİN NİMETLERİNDEN
FAYDALANMAK
HID Global/ www.hidglobal.com
■ Güvenli kimlik kartı çözümleri alanında bir dünya
lideri olan HID Global®, en son geliştirilen erişim
kontrol sistemleri, mobil cihazların kimlik bilgisi
olarak kullanılmasını sağlayarak güvenliği artırıyor.
Bu sayede bir taraftan kullanım kolaylığı olumlu
yönde etkilenirken diğer taraftan daha iyi kullanıcı deneyimi elde edilebiliyor. Mobil erişim kontrol
sistemleri, bina girişlerinde güvenli kimlik yönetimi
sürecini basitleştirirken çok katmanlı fiziksel erişim
kontrol (PACS) sistemleri ile IT güvenliğinin bütünleşik sistemlerde birleştirebilen çözümlerin de
yolunu açıyor. Uzak mesafeden kapıların güvenli ve
kolay bir şekilde açılmasını sağlayan mimik teknolojisinin geliştirilmesi; akıllı saat, kol bantları ve diğer
giyilebilir teknolojiler gibi yeni mobil kimlik bilgisi
form faktörleri ve mobil erişim güvenliği ve kolaylığını daha da artıran biyometrik kimlik doğrulama
teknolojisi, heyecan veren diğer gelişmeler arasında
yer alıyor.
Günümüzün mobil erişim teknolojileriyle, akıllı cihazlar birden fazla binaya, IT sistemlerine ve NFC
ve Bluetooth özellikli diğer uygulamalara giriş için
72
evrensel kimlik bilgisi olarak kullanılabiliyor. Bu cihazlar, kullanıcılara araç içerisinde giriş kapılarını
rahatlıkla açmasını ve güvenli kimlik bilgisinin gösterilmesini gerektiren diğer işlemleri kolaylıkla yapmasını sağlıyor.
Bugünkü çözümler, popülerliği giderek artan BYOD
(kendi cihazını getir) hareketlilik ortamında kurumların Bluetooth Smart ve NFC özellikli akıllı telefonları ve diğer akıllı cihazları, metal anahtarlar ve akıllı
kartların alternatifi olarak kullanmasına imkân tanıyor. Bazı kurumlar, kullanıcıların belirli bir mesafeden kapıyı açabilmesi için mimik teknolojisindeki
yeni ilerlemelerden de faydalanıyor.
Şimdiye kadar fiziksel erişim kontrolü amacıyla,
kullanıcının kimliğini doğruladıktan sonra kapının
açılması için yakın mesafe “dokunma” işlemleri
(RFID kartının doğrudan okuyucu üzerine tutulması) kullanıldı. Mantıksal erişim kontrolünde ise, aynı
dokunarak kimlik doğrulama modeli kullanıldı ancak
bu model kullanıcı dizüstü bilgisayardan belirli bir
mesafe uzaklaştıktan sonra bilgisayarın otomatik
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
olarak kapanması gibi arzu edilen özellikleri sağlamıyor. Birbirini tipik olarak kapsayan iki kavram
olan güvenlik ve kullanım kolaylığını artıran yeni
model sayesinde, işlemler uzak mesafeden gerçekleştirilebiliyor.
Dokunmalı işlemlerde en yaygın RFID kart teknolojilerinde okuma mesafesi yaklaşık bir ila üç santimetre arasında değişiyor. Bluetooth sayesinde işlem
mesafesini uzatarak sistemlerin bir kaç santimetre
ile birkaç metre arasında işlemleri yönetebilmesi
sağlanıyor, bu da mobil cihazlarla uzak mesafe kimlik doğrulaması için bu modeli ideal kılıyor.
Bluetooth Smart’ın yeni ve özel niteliği, bu okuma
mesafesini yapılandırarak kullanıcının kapıyı açmak
için telefonun bir okuyucuya yaklaştırılıp yaklaştırılmayacağını veya uzak mesafeden aktivasyon özelliğinin kullanılıp kullanılmayacağını belirlemesine
imkan tanıyor. Bu Bluetooth bağlantısı mimik teknolojisiyle birleştiğinde, kullanıcılar mobil-etkin okuyucuya yaklaştıklarında akıllı telefonlarını çevirerek
uzak mesafelerden kapıyı açabiliyor.
Mobil erişimin faydaları, sadede ürün ekosistemine
yeni cihazlar eklendikçe artacak. Örneğin, ekosisteme giyilebilir teknolojilerin eklenmesi sonucunda kullanıcılar kimlik bilgilerini taşıdıkları akıllı kol
bantları dışında başka hiçbir şeyi almaya gerek duymadan evden çıkma özgürlüğüne sahip olabilecek.
Ayrıca, giyilebilir teknolojiler erişim kontrolü için
akıllı telefonlara ve diğer mobil cihazlara entegre
edildikçe, biyometrik kimlik doğrulama modellerinde çok daha fazla bir momentum kazanıldığını göreceğiz. Hali hazırda ödeme uygulamaları için mobil
biyometrik çözümlerin yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandığını görüyoruz.
Herhangi birinin iddia ettiği kişi olup olmadığının
daha kolay anlaşılmasını sağlayarak uzun zamandır
ulaşılmaya çalışılan PIN ve şifreleri ortadan kaldırma
amacını gerçekleştirmek için ileriye dönük önemli
bir adım atılmasına imkân sağlamış olan en güncel
çözümler, teknolojiye daha az ancak kullanıcı deneyimine daha fazla odaklanıyor. Bu modelin koruduğu
işlemlerin değeriyle birlikte popülerliği arttıkça, çok
daha iyi çözümlerin sunulması yönünde yeni baskılar ortaya çıkacak.
Bu noktada biyometrik teknolojilerde elde edilen
ilerlemelerle birlikte mahremiyet, şifreleme, kurcalamaya karşı koruma (tamper protection) ve aldatmaya karşı koruma (anti-spoofing) özelliklerindeki
iyileştirmeler yardımcı olacak. Çoklu faktör kimlik
doğrulaması için bir kişinin parmak izi sensörlü
anahtarlık gibi bir cihaza “bağlanması”, yeni inovatif
kullanımlar arasında yer alıyor ve tüm bunların hepsinde biyometrik okuyucular kullanılmasına gerek
kalmıyor. Mobil erişimin daha fazla kullanılması sonucunda erişim kontrol sistemlerinin birleştirilmesi
yönünde bir hareketlenme olacak. Bunun sonucunda
ise; kartları, telefonları, giyilebilir teknolojileri aynı
ortamda tutmak kolaylaşacak ve aynı zamanda organizasyonlar güvenli fiziksel ve mantıksal erişim
kontrolünü, bina ve IT erişim stratejilerinin bir parçası haline getirebilecek.
Ancak en nihayetinde ulaşılmak istenen amaç,
çoklu form faktörlerinin desteklenmesinin de ötesine geçiyor. Kapı, veri ve bulut uygulamalarına
erişimin güvenliğini sağlamak ve aynı anda pürüzsüz bir kullanıcı deneyimi yaşatmak amacıyla
çoklu faktör kimlik doğrulaması için farklı cihazların kullanılabilmesi, çok daha değerli bir özellik.
Mobil erişim, dijital kimliklerin oluşturulması ve yönetilmesinde yeni bir sayfa açtı. İleride mobil erişimin ve giyilebilir teknolojiler gibi yeni kimlik bilgisi
form faktörlerinin daha yaygın kullanılması, kapı giriş kontrolü ile fiziksel güvenlik ve IT güvenliğinin
birleştirilmesinin de ötesinde inovatif kullanımlar
için yeni fırsatlar yaratacak.
73
Osiloskoplar – İsviçre Ordu Çakısı gibi Çoklu işlevleri
ile elektronik mühendislerinin hizmetinde!
Netes Mühendislik / www.netes.com
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Bazı modellerde, ölçüm fonksiyonları dışında ölçümlerin
istatistik bilgisinide elde etmek olanaklıdır, böylece ölçüm zamanı içerisinde, min-maks ve standart sapma değerleri tespit edilerek, kaydedilir. Bu işlem ile,tasarımın
zaman içerisinde, çalışma şartlarının tümünde, düzgün
çalıştığı tespit edilerek, ideal bir şekilde doğrulanması
sağlanmış olunur. . . fakat bu sadece başlangıçtır! Osiloskopu, bir PC ile irtibatlayıp, ölçüm verilerini sonsuza
kadar kayıt edebilirsiniz. Bu durumda osiloskopunuz “
bebek bakıcısı” gibi, saatlerce, günlerce hatta haftalarca,
trendleri kayıt edecek, veya başka türlü tespiti olanaksız
olan, aralıklarla meydana gelen arızaları arayacaktır.
Frekans Bölgesi Analizörü
Osiloskoplar, 1930’lu yıllardan itibaren sanayide, elektronik cihazların imalatında, önemli bir rol oynamıştır. Osiloskoplar, radar ve avionik sistemler, bilgisayar, uzay programları, telekomünikasyon, tüketici elektroniği, ve günlük
hayatta kullandığımız cihazların içine gömülü olan ve hiç
farkında olmadığımız elektronik sistemlerin geliştirilmesinde kullanılmış ve halen kullanılmaktadır. Osiloskop’un
temel kullanım amacı, elektronik sinyalleri görüntülemektir. Bu sinyalleri görerek, tasarımdaki problemleri tespit
edebilirsiniz.
Fakat, modern sayısal osiloskoplar, zaman bölgesinde basitçe,dalga şekli inceleme dışında daha çoğunu
yapabilir. Günümüzün osiloskopları, ölçüm sistemleri
olup: inanılmayacak derecede çok amaçlı aletler olarak,
araştırma,tasarım, imalat ve servis hizmetlerinde çeşitli
görevleri yerine getirmek üzere donatılmışlardır. Osiloskoplar, İsviçre Ordu Çakısı gibi çoklu işlevler sağlayarak,
elektronik mühendislerinin gereksinimlerini karşılamaktadır. Osiloskopu, elektronik mühendislerinin, İsviçre ordu
çakısı gibi düşününüz! Bu yazıda, çeşitli osiloskop uygulamalarından bir kaçını inceleyeceğiz.
Dalga Biçimi Ekranı
Tabiki, osiloskoplar, dalga biçimlerini görmemizi sağlar.
Osiloskoplar genellik ile, grafik görüntüsü sağlayan cihazlardır- elektriksel sinyali grafik olarak çizer. Uygulamaların
76
çoğunda, zaman içinde sinyalde meydana gelen değişiklikler, grafik üzerinde görülür: Dikey (Y) ekseni gerilimi, yatay
(X) ekseni ise zamanı ifade eder. Basit bir grafik ile, sinyalin özellikleri hakkında aşağıdaki gibi bilgiler elde edilir:
• Sinyal ile ilgli gerilim ve zaman değerleri
• Dalgalanan sinyalin frekansı
• Sinyal ile tanımlanan devrenin “değişken sinyal
hareketlerini”
• Sinyalin belirli bir bölümününde, diğer bölümlere göre rölatif olarak oluşan frekansın izlenmesi
• Arızalı bir bileşenin sinyal üzerinde bir bozulmaya yol
açıp, açmadığı
• Sinyalin ne kadarının doğru akım (DC), ne kadarının (AC)
alternatif akım (AC) olduğunun tespiti
• Sinyalin ne kadarını gürültü oluşturuyor, gürültünün
zaman içinde değişimi.
Ölçüm Sistemi
Geçmişte, kantitatif ölçüm yapmak için kullanıcı, osiloskop
ekranını , göz ile izlerdi. Günümüzde enstrümanlar, Sayısal
Sinyal Proses tekniği (DSP) ile, birçok ölçümün ölçümünün otomasyonunu sağlamaktadır, bu ölçümlerin : Frekans, Periyot, Gerilim, Yükselme & Düşme zamanı, Darbe
Genişliği, Duty Cycle, Aşma@Azalma (Toprakta sıçramalar), Burst , Faz, Gecikme ve osiloskop modeline bağımlı
olarak diğer parametreler.
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
iletişim, ve mikro işlemci veri yolları kullanılmaktadır.12C
ve SPI gibi seri protokollar, sıklıkla,yongadan-yongaya
haberleşme için kullanılmakta olup, tüm uygulamalarda kullanılan paralel veri yolları uygulamasının yerini
alamazlar. Arıza giderilmesi için kullanılan donanım
sadece iki veya dört kanallı bir osiloskop ise, mühendis zor ve yıldırıcı bir iş ile karşı karşıyadır. Fakat son
teknoloji ürünü, karışık sinyal osiloskopları (MSO) ile,
kullanımı kolay, güvenlir performanslı, 4 kanal osiloskop yanında lojik analizör fonksiyonuda sağlanmaktadır.
Baskılı devre üzerinde yer alan sistem blokları arasında genellik ile 12C ve SPI seri protokolleri kullanılır. Bu
seri protokollerin kullanımı ile, karmaşık bağlantılar aza
Sayısal/analog karışık sistemlerde gürültü, zaman bölgesinde, osiloskop ile kolaylık ile tespit edilebilir, bununla
beraber, gürültüyü meydana getiren kaynakların tespiti
zaman bölgesinde çok zordur, hatta imkansızdır. FFT
(Hızlı Fourier Dönüşümü) ile donatılmış bir osiloskop ile,
frekans bölgesinde dalga biçimleri hesaplanarak, görüntülenir. Gürültünün FFT’si ile, gürültünün frekans içeriği
görüntülenir. Bu frekanslar, saatlerin, osilatörlerin, strobe’ların ve sistemdeki diğer cihazların, bilinen frekansları
ile ilişkilendirilip, gürültüyü yok etmek için gerekli adımlar atılır. Güç Besleme devresi tasarımcıları, karmaşık
sinyalleri, zaman bölgesi ekranında incelemekte zorlanırlar. Bunun yanında FFT özelliğine sahip bir osiloskop ile,
problemin karakteristiklerini ve kaynağını, deneme-yanılma metodları kullanarak yapılan tasarım değişiklikleri ile
zaman kaybetmeden kolayca tespit ederler.
İmalat Testi
Bazı sayısal osiloskoplar (TDS3000C gibi) limit veya
mask test olanağı sağlarlar. Bu olanak ile, peşpeşe imal
edilen ürünler, imalat hattında, bilinen “altın standart”
ile karşılaştırılır. Etken dalga biçiminin, belirlenen dalga biçimi zarfının limiti dışına çıkması halinde, bu aşım
durumu osiloskop tarafından ikaz edilir.Limit aşımı ikazı
için osiloskopu çeşitli konumlarda ayarlayabilirsiniz: Limit test aşımı halinde, test durabilir, yada bip sesi ile
ikaz sağlanır gibi. Limit sınırlarını belirleyen şablon dalga
biçimi, bilinen düzgün bir dalga biçiminin öçülerek, yatay ve dikey divizyonlar ile, dalga biçiminin grafik olarak
tanımlanması ile sağlanır.
Limit test olanağı ile, imalat sırasında yapılan geçer- geçmez testlerinde erişilmesi güç bir hız kazanılır.
Karışık sinyalli tasarımlarda hata giderilmesi
Günümüzde, gömülü sistemlerin tasarımında, analog
sinyallerin yanında, yüksek veya alçak hızlı seri sayısal
indirgenir, kurulumları sırasında ortaya çıkan hataları ,
konvansiyonel osiloskop kullanılarak gidermek, hantal
bir çalışma olacaktır; bu durumda tasarımcı, elde edilen
seri verileri el ile çözmeye çalışacaktır. Modern osiloskoplar, seri veri çözme özelliği ile, tasarım mühendisinin,
haberleşme sinyal dalga biçimlerini ve çözülmüş mesajları gerçek zamanda incelemesine olanak vermekte, ve
hata giderilmesi sırasında harcanan saatlerce zamandan
tasarruf sağlamaktadır.
MSO’lar paralel ve seri standart veri yollarını; I2C, SPI,
CAN, LIN, FlexRay, ve RS-232 gibi, tetikleme ve çözme
kabiliyetleri yanında, günümüzde uygulanan gömülü tasarımlarda, yazılım ve donanım yapılarının karmaşık etkilenmesini değerlendirmek amaçlı özelliği ile mühendisler
için paha biçilmez değerdedir.
77
Termostatik Radyatör Vanası (TRV) Kullanmanın
Avantajları, Çeşitleri ve Montajı
Danfoss / www.danfoss.com/turkey
ENDÜSTRİ OTOMASYON
katların çok ve üst katların az ısınmasının, kazan suyu sıcaklığının boş yere arttırılmasının da önüne geçilecektir. Ayrıca
limitleme fonksiyonu ile sıcaklığın kullanıcı tarafından belli
bir değerin üzerine çıkarılması önlenebilmektedir.
İstenilen oda sıcaklığı termostatlı elemanın ayar skalası
döndürülerek ayarlanabilir. Elemanın üzerindeki ayar değerine denk düşen oda sıcaklıkları, sıcaklık skalasından görülebilir. Elde edilen sıcaklık derecesi, binanın koşulları gibi
çok çeşitli etmenlere bağlı olduğu için bu değerler yalnız
kılavuz olarak verilmiştir.
re açılmasının ve ısı kaybının önüne geçilir.
Elektronik Radyatör Termostatı ile evlerde ısıtma
kullanımı için tek başına kullanılabilen elektronik ve programlanabilir bir radyatör termostatıdır. Herkesin kolayca kullanabileceği P0, P1
ve P2 olmak üzere 3 programlı olarak tasarlanmıştır. Programlar günün farklı zamanlarında
farklı sıcaklıkların seçilebilmesine olanak tanır.
Açık-pencere fonksiyonu oda sıcaklığında önemli
ölçüde düşme olduğunda radyatör vanasını kapatmaktadır. Böylelikle ısı israfının önüne geçilerek
verimli bir ısınma sağlanmış olur.
■ Termostatik radyatör vanasını icat eden Danfoss, senede
10 milyon adetten fazla üretimiyle dünyanın en büyük termosatik radyatör vanası üreten firma olarak sektörde öncü
bir rol üstlenmektedir.
Danfoss termostatik radyatör vanası, bir termostat ve bu
termostat ile çalışan bir vanadan oluşmaktadır. Oda sıcaklığı
termostat üzerindeki skala yardımı ile ayarlanır. Termostat,
oda sıcaklığı ayarlanan değere geldiği zaman otomatik olarak vanayı kapatarak veya kısarak radyatörün gereksiz yere
ısı yaymasını önler. Dolayısıyla, tesisat suyu ısısını çok fazla
kaybetmeden geri döneceği için kombi veya kazan gereksiz
yere çalışmayacak ve tasarruf sağlanacaktır.
Manuel/normal bir radyatör vanası ile kontrolsüz bir oda
sıcaklığı, kontrolsüz bir ortam oluşurken, termostatik rad-
78
yatör vanası ile sabit oda sıcaklığı elde edilmektedir. Oda
sıcaklığı sabit tutulduğu için konforlu bir ortam yaratılmış
olacaktır. Ayrıca, termostat güneş ve oda içindeki diğer ısı
kaynaklarının yaydığı ısıyı hissederek, bu ısı kaynaklarından
da yararlanılmasını ve tasarruf edilmesini sağlamaktadır
Manuel bir vana ile donatılmış radyatörde, oda kontrolsüz
bir şekilde fazla ısınacağı için camı açmak ve gökyüzünü
ısıtmak durumunda kalınacaktır. Ayrıca, radyatörler çok ısınacağı için perdeler ve borular üzerinde islenme meydana
gelebilecektir. Termostatik radyatör vanası kullanıldığında
radyatörler gereksiz yere çok fazla ısınmayacak ve islenme
de önlenecektir.
Merkezi sistemlerde her kata gerektiği kadar ısı gideceği ve
katlar arasındaki dengesiz ısı dağılımı engelleneceğinden alt
Danfoss’un mucidi olduğu gaz sensörlü TRV sıvı sensörlü TRV’e göre üstünlüğü; istenen ortam sıcaklığını daha
kısa sürede sağlaması ve daha uzun ömürlü olmasıdır.
Sıvı sensörlü vanalarımızın istenen sıcaklığı sağlama
amaçlı reaksiyon süresi 20 dakika iken gaz sensörlülerde
bu süre 13 dakikadır.
Bu sürenin kısalması enerji tasarrufundan da %6-7’lere
varan ekstra tasarruf da sağlamaktadır. Vana içerisinde
türbülanslı akışı önlemek üzere türbülatör mevcuttur.
Ortam sıcaklığı sabit tutulduğu için gereksiz yere pence-
Radyatör termostatının takılması çok kolaydır ve
bir alet kullanımını gerektirmez. Vananın üzerindeki kapak kaldırılır ve termostat vanaya bastırılır.
Gergi halkası, vanaya temas edince kilitleme mekanizmasını açar. Fabrika tesliminde mekanizma
kuruludur ve kullanılmaya hazırdır. Takma ve sökme tekrar edilecekse, mekanizma gergi halkası elle çevrilerek
tekrar kurulmalıdır.
Danfoss radyatör termostatlarının en önemli özelliklerinden biri de “çalınmaya karşı koruma” özelliğidir. Termostat vanaya takıldıktan sonra, kilitleme pimi sonuna
kadar yerine itilir. Termostatı yerinden çıkarmak gerekirse, özel bir tornavida kullanılır.
79
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Gelişmiş makine kontrol fonksiyonlarına
erişim imkânı
makineler için idealdir. En son ve en
yeni bilgi iletişim teknolojisine (ICT)
hızla uyum sağlayabilecek mimarisiyle,
Sysmac son derece inovatif ve yenilikçi
bir imalat ortamı sunmaktadır. Bunu,
yazılımla birlikte çeşitli farklı uygulama
işlevsellikleri yaratarak ve OMRON ile
3D simülatörler gibi üçüncü şahıs fabrika otomasyon donanımları ve tasarım
araçlarını birleştirerek yapmaktadır.
Omron / www.omron.com.tr
entegre etmektedir. Grafik odaklı yapılandırma kumandanın,
saha aygıtlarının ve ağların hızlı bir şekilde kurulmasını
sağlamaktadır, makine ve hareket programlamasıysa IEC
standardına ve Hareket Kontrolü için PLCopen İşlev Bloklarına
dayanmakta, geliştirme ve programlama süresinden tasarruf
sağlamaktadır.
Çevrimiçi hata ayıklamaya sahip Smart Editor, veri izleme
dahil gelişmiş sıralama simülasyonu ve hareket kontrolüyle
birlikte hızlı ve hatasız programlamanın sağlanmasına yardımcı
olmaktadır.
■ Omron’un Sysmac Otomasyon Platformu, otomasyon
sistemleri üzerinde tam kontrol ve yönetim olanağı sağlayan bir
tam entegre otomasyon platformudur. Bu platformun merkezinde yer alan NJ/NX Makine Kontrolörü serisi tüm makine
cihazlarını senkronize kontrol etme, lojik ve hareket kontrol,
görsel denetim, algılama ve güvenlik entegrasyonu yanı sıra
robotlar ve veritabanı bağlantısı gibi gelişmiş işlevsellik de
sunuyor. Omron’un sınırlı bir süre için sunduğu tanıtım paketi
NJ1 Başlangıç Kiti, bu gelişmiş ve tam entegre kontrol platformunun sunduklarını görmek ve deneyimlemek için gereken her
şeyi sağlıyor.
Sysmac NJ1 Başlangıç Kitinin kapsamı;
• NJ1 CPU
• NJ serisi güç kaynağı
• NX serisi EtherCAT slave
• NX serisi dijital giriş unitesi
• NX serisi çıkış unitesi
• 24 V güç kaynağı
• Sysmac Studio yazılımı
• Sysmac Studio tek kullanıcı lisansı
• Ethernet & USB kabloları
80
Sysmac Studio ile Makine Otomasyon Kontrolörü bir arada
NJ1 Makina Kontrolörü
Yeni piyasaya sürülen NJ1 kontrolörleri, mevcut ürün serisinin ölçeklenebilirliğini daha da geliştirmektedir ve mevcut
Sysmac makine otomasyon kontrolörleriyle tamamen uyumludur. Ortak boyutları, genel özellikleri, kavram ve işlevselliği
paylaşmaktadırlar. Düşük sayıda hareket eksenine sahip olan
veya hiç hareket eksenine sahip olmayan makineler için idealdir.
* Sunulan Kitte 2 servo eksenli NJ101-1000 kontrolör + 4 sanal
eksen bulunmaktadır.
NX Serisi G/Ç
NX G/Ç serisi şimdi hem standart hem de yüksek hızlı dijital
G/Ç*, standart ve yüksek performanslı analog G/Ç, ısı girişleri,
pozisyon kontrolü ve bütünleşik güvenlik G/Ç birimleri bulunan
90’ın üzerinde modeli içeriyor.
* NsynX teknolojisi yüksek hızlı ve zaman damgalı modellerde
belirleyici G/Ç yanıtı sağlamaktadır.
Sysmac Studio - Tek bir Entegre Geliştirme
Ortamı Yazılımı
Sysmac Studio sistem yapılandırması, programlama ve izlemeyi
Omron, makine otomasyon kontrolörleri serisini NX7 ve NJ1
makine kontrolörlerini ile genişletmişti
Omron’un NX7 ve NJ1 makine kontrolörleri ile, Sysmac otomasyon platformunun kalbinde bulunan Makine Otomasyon
Kontrolörleri serisini daha da genişletmektedir. NX7 ve NJ1
ürünlerinin piyasaya çıkartılması, son teknoloji gelişmiş üretim
sistemlerinden basit makinelere kadar geniş bir otomasyon
çözümleri dizisinin oluşmasını sağlamaktadır.
Yeni NX7; güvenilirlikten taviz vermeden hız sağlayan ve Intel®
Core™ i7 quad-core işlemci ve büyük bellek kapasitesi sayesinde sektörün en hızlı işlem hızına ulaşan bir amiral gemisi
modeldir. IoT kullanan sofistike üretim tesislerinin geleceği
üzerinde odaklanan OMRON, eski işlemcilerin ve PLC’lerin
çerçevesi dışında kullanıcılara ölçeklenebilirlik sağlayan bu
entegre kontrolörü geliştirdi. Bu ölçeklenebilirlik, Sysmac çözümünün mevcut üretim ekipmanlarına uymasını sağlayan yeni
NJ1 tarafından tamamlanmaktadır. NJ1, 2 ekseni bulunan ve
NJ5/NJ3 Makine Otomasyon Kontrolörlerine tamamen uygun
olan en temel Makine Otomasyon Kontrolörüdür. Ortak bir
konsepti, boyutları, genel spesifikasyonları ve işlevleri paylaşan
NJ1, servo ekseni bulunmayan veya az sayıda ekseni bulunan
Global eğilime yanıt vermek…
Günümüzün imalat şirketleri, giderek
artan çok çeşitli yeni tüketici gereksinimlerine ve isteklerine hızla yanıt
vermek konusunda baskı altındadırlar.
Bu baskı, bu şirketleri imalat ve üretim
tesislerini IoT, Big Data ve diğer ICT
gelişmelerinden istifade ederek yenilemeye ve geliştirmeye sevk etmiştir. İmalat şirketlerinin gereksinimlerindeki bu değişiklikleri öngören OMRON, imalatçılara
sunduğu servis ve mühendislik desteğini daha da geliştirmek
ve artırmak için Sysmac’ı ve diğer inovatif fabrika otomasyon
cihazlarını daha da geliştirmeye yönelmiştir.
2011 yılında NJ5’in piyasaya sunulmasından bu yana, OMRON,
veritabanı bağlanırlığı ve robotik fonksiyonları içeren uygulama
çözümlerini geliştirmiş ve sunmuştur. OMRON; yüksek-hızlı I/O
Üniteleri, Sürücü, Emniyet Komponentleri ve Görüntü İşleme
Sensörleri gibi çevrebirim cihazları serisini de genişletmiştir.
Bu yeni Makine Otomasyon Kontrolörleri sürümü, Sysmac’ın
üretim tesislerinde daha da kolay benimsenmesini ve
uyarlanmasını sağlamaktadır. Sysmac’ın sunduğu faydaları
daha da geliştirerek ve Algılama ve Kontrol teknolojisi, birikmiş
know-how’ı ve üçüncü şahıslarla işbirliklerinden yararlanarak,
OMRON, inovatif çözümler yaratmaktadır.
* İşlem Hızı. Mart 2015 tarihli OMRON araştırmasına göre.
Sysmac otomasyon platformu…
OMRON’un entegre otomasyon platformu, otomasyonun tek
bir yazılım ortamında yönetilmesine ve komple tesis kontrolüne
imkan sağlamaktadır. Global standartlara ve global açık ağlara
dayanan programlama, global düzeyde standardize edilmiş bir
sistemin inşa edilmesinin yolunu açmaktadır. Bu platformun
göbeğinde bulunan Makine Kontrolörü serisi, hem tüm makine
cihazlarının senkrone kontrolüne olanak sağlamakta hem de
hareket, robotik ve veritabanı bağlanırlığı gibi ileri işlevsellikler
sağlamaktadır. Bu multi-disipliner konsept, çözüm mimarisini
basitleştirmenize, programlamayı azaltmanıza ve üretkenliği
optimize etmenize olanak vermektedir.
81
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Mobil İzleme Uygulamaları Duruş Süresini
Nasıl Asgari Düzeyde Tutabilir
Parker / www.parker.com
Duruş süresi, üretkenliği ve verimliliği engelleyen, tahrip
edici ve maliyetli bir unsurdur. Geçmiş tecrübelerimiz bize
göstermiştir ki, eğer üretim zincirinde tek bir halka her ne
nedenle olursa olsun kırılırsa, tüm üretim sürecini etkileyen
önemli sonuçlar ortaya çıkabilir. Kısacası bir aksamın bakıma veya sadece temizlenmeye ihtiyaç duyması üretimi aksatacaktır.
Her üretim ve bakım mühendisi duruş süresinin üstesinden gelinmesi gerektiğini ancak çözümün de kolay olmadığını bilir. En
doğru yöntem, problem ortaya çıktığı zaman problemi daha hızlı
bir şekilde ele almak mıdır ya da her şeyden önce problemin
olmasını engellemek midir – yada belki de her ikisinin birleşimi
midir? Duruş süresini asgari düzeye indirmek için geleneksel
çözüm yenisi ile değişecek aksamların yeterli seviyede stokunu
elde bulundurmak ve sonrasında üretim olumsuz yönde etkilenmeye başlar başlamaz bunları yerinde temin etmek olmuştur.
Bu yaklaşımdaki bariz problemler stok bulundurmanın yüksek
maliyetidir. Üretim ekipleri sorunları önceden görüp harekete
geçmekten ziyade sorun gerçekleşince harekete geçer. Ve açıkçası duruşun öngörülebilmesi veya planlanabilmesi için hiçbir
yol yoktur. Bakımı yapılması gereken yüzlerce veya hatta binlerce münferit parça varsa eğer, durum daha da zorlaşmaktadır.
Detaylı kayıtlar veya bakım günlükleri tutmak büyük zorluktur ve
pek çok demirbaş yönetimi sistemi hangi münferit aksamın bozulmak üzere veya beklenmedik şekilde arızalanacağından söz
etme kabiliyetine sahip değildir.
84
Örneğin özellikle bilginin tek
kaynağı güncelliğini yitirmişse
veya kullanım kılavuzunu bulmak zor ise, arızalı hortum takımını tanımlamak ve yenisi ile
değiştirmek akıl almaz derecede
boşuna ve zaman alıcı bir tecrübedir. Tek seçenek tüm parçayı
çıkartmak ve yenisi ile değiştirilmesi için distribütöre götürülmesi olduğunda bileşik hortum
yönlendirmelerinin dâhil olması
ise daha da kötüdür. Peki ya
daha kolay bir yol varsa? Üretim mühendisleri bir aksam bozulmak üzereyken veya yenisi ile değiştirilmesi gerektiğinde planlama yapabilseydi? O zaman, arızalı parça çıkartılırken ve yeni
parça takılırken mümkün olan en kısa sürede aksayan üretim
için çabuk ve etken düzeltici önlem alabilirlerdi. Bariz soru hangi
parçanın bozulmak üzere olduğunu ve ne zaman bozulmak üzere olduğunu bilmenin nasıl mümkün olduğu olacaktır – ve basit
cevap ise demirbaşı etiketlemek ve takip etmekte yatmaktadır.
Demirbaş etiketleme ve takibine ilişkin teknoloji arayışında bulunulmuş ancak son yıllarda kayda değer şekilde ilerlemiştir. Asıl
değişiklik şudur, geçmişte ekipmanın yalnızca komple parçaları
etiketlenirken, şimdi ekipman veya makinenin parçasının içindeki münferit standart ve mutat parçalar etiketlenebilmektedir. Bu
büyük bir fark yaratmaktadır.
Diğer bir “ezber bozan” şey, bir uygulama şeklinde yüklenmiş
olan bir demirbaş takip platformu üzerinde kısmen düşük maliyetli tablet veya akıllı telefon gibi taşınabilir bir aleti kullanan bir
aksamı etiketleme ve talep etme kabiliyetidir.
Ancak etiketleme nasıl işliyor? Esasen, etiketleme yapıldığında
aksama iliştirilen etiket 128-bit barkodu ve o özel parça hakkında ihtiyaç duyulan tüm ilgili bilgileri içermektedir. Bu bilgi ürünün geçmişini ve değişim bilgilerini, bakım, onarım ve işletme
(BOİ) hakkındaki özelleştirilmiş talimatları, ve – hortum, bağlantı
parçaları, aksesuarlar, uzunluk, temizleme spesifikasyonları, ne
şekilde monte edileceği, lot numarası, mutat talimatlar ve dahasına ilişkin ürün reçetesini içerebilir. Etiket üzerinde bulunabilecek diğer kilit veri – aşırı sıcaklıklar, UV, tuz püskürtmesi,
ENDÜSTRİ OTOMASYON
manyetik olmayan koşullar ve tuzlu su ve diğer sıvılardaki batma
ile nasıl başa çıkılacağı – müşteri irtibat bilgilerini, kurulum ücretini, akışkan ve çevresel verileri, sistem bilgilerini ve dahasını
içermektedir.
Münferit parça üzerindeki bu miktardaki doğru bilgi ile donatıldığında, kullanan kişi için demirbaş hakkındaki tüm kritik verileri
kaydetmek, yönetmek ve düzeltmek mümkün hale gelmektedir.
Dolayısıyla, bu kolaylık orijinal aksamın nerede veya nasıl oluşturulduğuna bakılmaksızın yenisi ile değiştirilmesini kayda değer
ölçüde hızlandırmayı sağlamaktadır. Çünkü yenisini edinmeden
önce eski aksamın çıkartılması için beklemeye gerek olmadığından, işlem süresi kısaltılabilir ve nihai kullanıcı önceden mümkün olandan daha yüksek seviyede bir çalışma zamanı vasıtasıyla muazzam şekilde verimlilik kazanabilir.
Elbette, veri toplama yeni olan bir şey değil ve bardkodlar yıllardır kullanımda ancak bugün gerçek farkı yaratan şey verilerin ne
şekilde toplandığı ve nasıl paylaşıldığıdır. Demirbaş yönetimini
daha kolay, hızla ve daha doğru hale getirerek, işletmesel verim
kayda değer bir şekilde iyileştirilebilir ki bunu ileri de göreceğiz.
Düşük maliyetli aygıtlar kullanarak mobil veri toplamaya yönelik
olarak hali hazırda dönüşüme dikkat çektik. Ancak denklemin diğer yarısı, verilerin stokçulara derhal gönderebilmesi ve değişim
aksamlarının daha hızlı temin edilebilmesinden oluşmaktadır.
Bir aksam üzerindeki bilgi o aksam üzerinde tutulduğundan,
parçalar sipariş verildiği zaman artık hiçbir hata riski olmayacaktır. Dahası, hatasız veri entegrasyonu tüm kritik verilerin
çift yönlü olarak (hem kaynağına hem de kaynağından) transfer edilebilmesi anlamındadır ki bu da demirbaş belirginliği ve
performansının bir değer payı tuttuğunu gösterir. Yönetmelikler
sertleştiği için daha iyi bilgi tutmaya yönelik yükselen bir eğilim
var ve kullanıcıların kontrol ve/veya değişim tarihlerinden haber
olmaları ve böylece bakım planlamasında öngörülü olabilmeleri
önemlidir. Tüm bunlardan da önemlisi, arıza meydana gelmeden önce önlem alma kabiliyetine sahip olmaktır. Aksam etiketleri üretim tarihini teyit ettiği ve garanti, kontrol veya bakım ile
ilgili önemli bilgileri içerdiği için, bu veriler ikazların oluşturulmasında ve ürüne özel değişim talimatları sağlamakta kullanılabilir. Esasen, kullanıcının süresi dolan aksamlar için veri tabanını
sorgulamak zorunda kalması yerine, değiştirilmesi gerekenler
otomatik olarak bakım mühendisine ikaz verecektir. Ve websürümlü teknolojinin kullanılması ile bu BOİ planlamasını daha
kolay hale getirecektir.
Parker Hannifin’deki Parker Takip Sistemi (PTS) yalnızca değişim geçmişini takip eden ve ölçen (tüm kontrol sonuçlarını depolayan ve kayda alan) en son web-sürümlü uygulama mima-
risini kullanmaktadır ancak ayrıca ihtiyaç duyulduklarında – ve
hatta öncesinde aksamların emre amade olmalarını sağlamak
için dünyadaki distribütör ve ortaklar ile bağlantı kurmaktadır.
Böyle bir sistemin güzelliği şudur; internet bağlantısı olan herhangi bir bilgisayar vasıtasıyla emniyetli bir şekilde erişim sağlanabilmektedir ve sahadaki çeşitli mobil aletler üzerinden kullanılabilmektedir. Tamamen entegre edilmiş bir demirbaş yönetim
çözümü sağlamak, bir denetim ve programlanmış değişim
programı ile bağlantı sağlamak, örneğin arıza olmadan önce engelleyebilmek için diğer uygulamalar ile de eşleştirilebilmektedir.
Zaman israfı yapmaktansa hizmet ömürlerinin sona ermesine
yakın bakım personeline bildirimde bulunulabilmektedir.
ParkerStore iletişim ağına özgü olan PTS mobil uygulama – ki
bu uygulama Apple ve Android aygıtlarda kullanılabilmektedir –
kullanıcıların daha hızlı, daha kolay ve daha doğru bir değişim
deneyimine erişime sahip olduğu anlamındadır. Kullanıcı PTS
etiketi üzerindeki barkodu kolaylıkla görüntülemekte ve parça
kayıtlarını Parker global veri tabanına yerleştirmektedir. Değişim
parçası sonra uygulama tarafından otomatik olarak oluşturulan
bir e-posta yoluyla kesin detaylar ile fiyatlandırma yapılması ve
işleme tabi tutması için yerel bir distribütöre sipariş edilebilmektedir. Bunun anlamı şudur; aynı değişim parçası müşteri distribütöre gelmeden önce temin edilebilmekte veya tamamlanmış
kurulum doğrudan müşterinin sahasına teslim edilebilmektedir.
Kolay satın alma için, uygulama kullanıcının akıllı GPS’ini kullanarak en yakın distribütöre ilişkin haritayı da göstermektedir.
Eğer söz konusu ürün etiketlenmemişse veya tanımlanması
zorsa, kullanıcı basit bir şekilde parçanın fotoğrafını çekebilir ve
parçanın tanımlanmasına yardımcı olmak için resmi distribütöre
gönderebilir. Son olarak, demirbaşın tüm detayları kolay raporlama ve yönetim için Excel raporlarına aktarılabilir.
Bununla birlikte, bu tür bir uygulamanın gerçek faydası şudur;
yukarıda bahsedilenlerin hepsi fazlasıyla uzun ve uygun olmayan duruş süresine gerek olmaksızın sanal ortamda meydana
gelebilmektedir. Diğer bir deyişle, bakımı öngörülü olarak bu
şekilde planlayabilmenin en büyük avantajı şudur; üretim bölümündeki makine, mühendis yeni parçanın gelmesini beklerken
çalışmaya devam edebilir. Bunun anlamı şudur; maruz kalınacak
tek duruş süresi değişim işinin yapılmakta olduğu süre olacaktır.
Bu sayede ülkenin her yerindeki üretim bölümlerinde geleneksel
olarak meydana gelen durma zamanı üzerinde kayda değer bir
iyileşme sağlanabilecektir.
Bugünün rekabetçi dünyasında, makinenin çalışma süresi her
şeydir ve bu sebeple duruş süresi uzunluğunu ortadan kaldırmak için internet tabanlı teknolojiyi kabul etmek mantıklıdır.
85
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ÜRÜN VE UYGULAMALAR
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Zaman kazandıran makine
■ Wörgartner’in tam otomatik yüksek performanslı
test cihazı metal ekipmanın kaynak dikişlerini sadece 1.5 saniyede kontrol edebilen gerçek bir yarışçıdır. Festo’nun otomasyon teknolojisi bu test cihazının hızlı ve güvenilir kullanımını sağlıyor.
ter Wörgartner ve 80 kişilik güçlü ekibi dünya çapında
endüstriyel firmalara kompleks metal parçalar sağlıyor.
Wörgartner “Çok yönlü otomasyon sayesinde her yıl
3,000 ton çeliği işliyor ve bunu 100 - 150 milyon parça
üretmek için kullanıyoruz” diyor. En son projelerinde
şirket yine tam otomasyonu tercih ettiler. Firmanın uzmanları metal parçadaki
kaynak dikişlerini hızlı ve güvenilir şekilde kontrol eden yüksek performanslı
bir test cihazı geliştirmiş.
Önceden hatalı parçalar iade durumunda kalıp malzeme kaybına neden
olurken, tek parçaların kaynaklanması
ve ardından kontrol edilmesi aynı güvenilirliği çok daha az malzeme kaybıyla
başarıyor. Hareket halinde kontrol
Yeni geliştirilen handling sistemi lazer
kaynaklanmış parçaları döner tablaya
besleyen bir titreşimli besleyici kullanarak doğru test konumunda olmalarını
sağlıyor. Makine tüm parçaları tabladan
çıkardıktan sonra onları döner bir ünitede konumlandırıyor.
Dönme esnasında endüstriyel bir kamera görsel kontrol yapıyor ve 300
milisaniye içinde çok sayıda fotoğraf
çekerek bunları karşılaştırıyor. Görüntüleme sistemi kaynak dikişlerindeki
çıplak gözle görülmesi mümkün olmayan hataları anında tespit ediyor.
Kontrol sonrası parçalar döner indeks
tablasına otomatik geri geliyor. Makine
düzgün parçaları montaj sistemine taşırken kusurlu parçaları ayırıyor.
Mükemmel konumlandırma: EMMS tip servo motor
ekipmanları kamera önünde hareket ettiriyor.
Tyrolean şirketi Wörgartner yüksek hassasiyette metal
damga basan ve parçaları eğen, aynı zamanda da tecrübeli bir aygıt üreticisidir. 1985’den bugüne CEO Pe-
86
ÜRÜNLER
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Dakikada 40 parça Peter Wörgartner’e
göre sistemi geliştirirken en zorlayıcı
konu hız idi. Test ünitesi üretim prosesinin çevrim hızına ayak uydurmak durumundaydı. Döner indeks tablasından alma ve montaj
sistemine aktarım sadece 1.5 saniye sürmektedir. Yeni
makine dakikada 40 parçayı kontrol edebiliyor. Peter
Peter Wörgartner, WP-Wörgartner Produktions-GmbH
ve Werkzeugbau Wörgartner GmbH GCEO’su, Franz
Rass, Werkzeugbau Wörgartner’de mühendis ve Michael
Wurm, Festo Bölge Satış Müdürü (soldan sağa).
Wörgartner bu konuyla ilgili şunları söylüyor: “Çok
sayıda sekansı kısa sürede senkronize etmek için
pnömatik, kontrol teknolojisi ve servo teknolojisinin
mükemmel kombinasyonunu bulmak zorundaydık.
Bunu yapmayı Festo sayesinde başardık”. Materyal
ve zaman kazancı Festo’nun yüksek kaliteli ekipmanları handling sistemini hızlı ve güvenilir kılıyor. Buna
parçaları test alanına besleyen DHTG döner indeks
tablası da dahildir. Görsel kontrol sırasında CMMP
motor kontrolörlü EMMS servo motoru ekipmanları
kameranının önünde hareketli şekilde tutuyor.
MPA-FB tip valf adası pnömatik aktüatörleri besliyor. CPX terminaline entegre CPX-CEC tüm elektriksel ve pnömatik prosesi kontrol ediyor. “Festo’nun
ekipmanları mükemmel bir uyum içinde olduğundan üretim tesisindeki test cihazı ve sistem kontrolü için CPX’i baz alan dağıtılmış ve bağımsız bir
kontrol çözümünü tercih ettik” diyor Peter Wörgartner. Müteakip kontrollü yeni üretim yöntemi
materyal kazancı sağlıyor ve üretim hızı önemli
ölçüde artıyor.
Gerçekleştirme: Tam otomatik test ünitesi metal
parçaları doğru konumlara yerleştirir.
www.festo.com/tr
FESTO
87
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Telemecanique Sensors uzun taşıma uygulamaları için yeni çift
taraflı halatlı acil durdurma şalterini sunuyor.
Preventa
XY2CED
ürün ailesi operatörler ve ekipman için
uçtan uca güvenlik
sağlıyor. Telemecanique Sensors’ten Yeni
PreventaTM XY2CED
serisi, taşıma hatlarında çalışan personelin acil durumlarda kendini ve ekipmanı korumak için
herhangi bir anda hızlıca yanıt verebilmesine olanak sağlar.
yerek kompakt taşlama tezgâhlarının tasarımında makine
üreticilerine destek sağlıyor. Bununla birlikte, Sinumerik
828 taşlama tezgâhı üreticilerine taşlama çevrimleri ve
özelleştirilmiş takım yönetimi gibi fonksiyonlar sunuyor.
Siemens ayrıca Sinumerik 828’de parça programların
oluşturulmasını daha verimli ve hızlı hale getirdi. Artık
parça programında kullanılacak kontur çizimleri kontur algılayıcı sayesinde doğrudan DFX dosyasından alınabiliyor.
Bir dizi farklı belge ve dosya formatı, destek için doğrudan
Sinumerik’in ekranına çağrılabiliyor. Buna ek olarak, sentaks vurgulama olarak da bilinen sentaks öğelerinin renkli
Siemens, Sinumerik 828 kontrolör ürün grubunun fonksiyon kapsamını yeni bir donanım ve yazılımla genişletiyor.
Kompakt CNC kontrolörleri şimdi yeni yazılım sürümü 4.7
ve güçlü PPU 2xx.3 ile donatılıyor. Yeni Sinumerik 828D
Advanced’in faydalarından biri de iki yardımcı eksenin yanı
sıra 10 adete kadar eksen/iş milini kontrol edebilmesidir.
Buna ek olarak en güçlü Sinumerik 828, iki taret ile eş zamanlı işleme için ikinci bir işleme kanalı da sunuyor. Bu
güncelleme ayrıca Sinumerik 828 kontrolörlerinin uygulama aralığını da genişletiyor: Bu kontrolör artık torna ve
işleme merkezlerinin yanı sıra taşlama tezgahları için de
kullanılabiliyor.
Kompakt Sinumerik 828 kontrolörlerinde yapılan bu ileri
geliştirme, kullanıcılara her şeyden önce daha verimli ve
daha yüksek performansa sahip takım tezgahları sunuyor.
Sinumerik 828D Advanced işleme merkezlerinde 8 interpolasyon ekseni veya iş miline kadar kontrol edebiliyor.
Bunun yanısıra takım magazinlerinin, palet değiştiricilerin,
talaş konveyörlerinin ve diğer çevresel aygıtların kontrolü
için iki ilave yardımcı ekseni destekliyor. Kullanıcılar ayrıca tornalama ve dairesel taşlama tezgahlarında eşzamanlı
olarak iki farklı NC programı yürütmek için ikinci bir işleme
kanalı kullanabilmekte veya sadece ProgramSync’i kullanarak programları birbirleriyle ileri seviyede senkronize
edebilmektedir. Böylece, tek bir makinede aynı anda iki
parça, örneğin karşı iş milinde eşzamanlı arka yüz işlenebiliyor. Ayrıca iki takım ile aynı anda denge kesmesi, 2 kat
hızlı kesme veya aynı anda kaba ve finiş operasyonları işlenebiliyor. Bu, her bir makinenin parça üretimini artırıyor ve
yüksek seviyede işleme hassasiyetini koruyor.
Yeni yazılım sürümü 4.7 ile G-Tech yazılımı, taşlama uygulamaları için Sinumerik 828 kontrolörlerinde de bulunuyor.
Bu yazılım, 2 kanalda 10 eksene kadar kontrolü destekle-
olarak işaretlenmesi, programlamayı basitleştiriyor ayrıca
operatörün hatasız ve daha etkili çalışmasına yardımcı
oluyor. Sinumerik 828’in 4.7 versiyonu ayrıca fabrikada
önceden programlanmış olan çevrimlere yetkisiz erişimi
engelleyen çevrim içeriğinin korunmasını da sağlıyor. Özel
olarak hazırlanmış kullanıcı ara yüzleri artık ilerlemeyi belirtmek için iletişim pencereleri ve uygulamanın son derece
kullanıcı dostu olmasını sağlayan gizli şifre girişi gibi yeni
programlama öğelerini kullanabiliyor. CNC Lock seçeneği ise makina üreticilerine tahsilat koruması sağlıyor. Bu
seçeneğin aktive edilmesinin ardından makine ilk önce sadece sınırlı bir süre çalışıyor ve ödemenin tamamının kullanıcı tarafından yapılmasının ardından bir kod aracılığıyla
hizmete alınabiliyor.
Siemens, Sinumerik 828 kontrolör ürün grubunun fonksiyon kapsamını yeni bir donanım ve yazılımla genişletiyor.
Kompakt CNC kontrolörleri şimdi yeni yazılım sürümü 4.7
ve güçlü PPU 2xx.3 ile donatılıyor.
www.schneider-electric.com/tr
88
Schneıder electrıc
ÜRÜNLER
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
YENİ MITSUBISHI ELECTRIC KOMPAKT HMI: GT2104
DAHA GELİŞMİŞ FONKSİYONELLİK İÇİN
■ Teknolojinin öncü ve lider firmalarından dünya
devi Mitsubishi Electric, yeni Kompakt HMI ürünü
GT2104 ile daha gelişmiş bir fonksiyonellik sunmanın yanı sıra, 94 yıllık köklü tarihi boyunca
geliştirdiği ürün yelpazesini genişletmeye devam
ediyor.
Gün geçtikçe ülkemizdeki faaliyetlerini yoğunlaştıran Mitsubishi Electric Türkiye, uydu, asansör,
görsel veri sistemleri, raylı sistemler, klima ve
fabrika otomasyon sistemleri gibi farklı sahalarda
çalışmalarını sürdürüyor.
Elektrik ve elektronik ekipmanlarının da dâhil olduğu altyapı ürünleri alanlarına uzmanlaşan ve çeşitli uygulamalar yürüten Mitsubishi Electric Türkiye, bu altyapının kontrolünde kilit rol oynayan,
görüntüleme (HMI) sistemleriyle de adından sıkça
söz ettiriyor.
Mitsubishi Electric, yeni tanıttığı kompakt, eşsiz görüntüleme ve gelişmiş işlevselliğe sahip yeni HMI ürünü
GT2104 ile, GOT2000 yelpazesine yepyeni bir renk kattı. GT2104, gelişmiş kullanılabilirlik için ekran ürünlerine yeni gerçeklik seviyesi sağlayan, 4.3 inç, yüksek
çözünürlüklü TFT ekrana sahip, geniş ekran formata ve
65.000 üzeri renk gösterme özelliklerini sunuyor.
Maliyet açısından etkin giriş seviyesi HMI seçeneği ile
GT2104, ayrıca veri kaydı, çok-kanallı çalışma, kullanıcı
izni, yedekleme/restore etme fonksiyonları ile bağlantılı otomasyon bileşenlerine PC erişimini kolaylaştıran
Mitsubishi Electric’in “FA şeffaflık” özelliği gibi daha
önceleri sadece ileri seviye ürünlerde bulunan kullanıcı fonksiyonlarını da mühendislere sunuyor. GT2104,
kullanıcıların daha önceleri sadece tek renkli HMI kullanımında sahip olabileceği, kolaylıkla karşılanabilir
bir alternatif olarak sunulmak üzere tasarlandı. Üstün
kompakt gövde, kısıtlı alanlarda uygulamalar için bile
HMI’yı uygun kılarken, 480x272 piksel, 4.3 inç yüksek
çözünürlüklü ekran, kullanılabilirlik veya okunabilirlikten hiçbir ödün verilmediği anlamına geliyor.
90
Yüksek çözünürlüklü, arkadan aydınlatılan ekran, grafik,
sayaç ve anahtarlar gibi ekran unsurlarının gösterilmesinde üstün netlik sunarken, 65,536 renk bu unsurların
daha gerçekçi görünmesini sağlamakta ve bunların hepsi kullanılabilirliğe yardımcı olmaktadır. İlave esneklik
için, GT2104 daha standart olan yatay konuma ilaveten,
dikey olarak da kullanılabilmekte; böylece sadece çok
dar montaj alanına sahip uygulamalarda bile kullanım
üstünlüğü sağlayabiliyor.
Kapsamlı Bağlantı Seçenekleri
GT2104, Ethernet, USB ve seri bağlantı (RS422/485 ve
RS232), aynı zamanda SD kart arayüzü dahil olmak üzere standart bağlantı seçeneklerini barındırıyor. Mitsubishi Electric, bu seçeneklerin her birisi için, GT2104’ü
piyasada diğer karşılaştırılabilir HMI’lardan ayıran eşsiz
işlevler sunuyor.
Mitsubishi Electric’in FA şeffaflık özelliği, kullanıcıların
PC’yi GT2104’e bağlamasını ve bağlı otomasyon ekipmanına şeffaf bir şekilde ulaşmasını, kurulum, programlama, izleme, modifikasyon ve panel veya makine
içerisine monte edilmiş bileşenlerin test edilmesini
sağlıyor. GT2104, ayrıca Ethernet veya seri iletişim
üzerinde FA cihazlardaki iki kanalın kontrolünü ve tek
bir GOT HMI’ın eşzamanlı olarak bağlanmasını sağla-
yan çok-kanallı fonksiyon sunuyor. İlaveten, veri kayıt
fonksiyonu, kullanıcıların daha sonra analiz etmesi için
GT2104’e bağlanan bir dizi FA cihazında verileri eşit bir
şekilde yönetmesini sağlıyor.
Yedekleme/restore etme fonksiyonu ile PLC ve inverter
gibi bağlı cihazların parametre ve programlarının hepsi, SD kart üzerinde saklanabiliyor. Daha sonra, eğer
bir ekipman parçası veya kurulması gereken yeni bir
bileşende sorun ortaya çıkarsa, program veya parametreler, zaman kaybını en aza indirerek herhangi bir PC
bağlantısı gerektirmeksizin onarımı ve yenilemeyi hızlıca icra edebiliyor.
Güvenliğin ne kadar önemli olduğu bilinciyle ve istem
dışı kullanıcı hatalarını ortadan kaldırmaya yardımcı olmak için, GT2104, farklı seviye kullanıcı erişimine ve
ekranların şifre ile tanımlanabileceği bir kullanıcı izin
fonksiyonuna olanak sağlıyor.
İleri seviye fonksiyonellik, gelişmiş görsellik, esnek
montaj ve IP67F çevre koruması ile GT2104, fabrika
otomasyon uygulamalarını barındırma konusunda, çekici bir giriş-seviyesi HMI seçeneği konumunda.
Ayrıca klima sistemlerinin veya binalardaki aydınlatmaların kontrolü, otoparklarda ödeme makineleri,
restoranlarda sipariş ve rezervasyon sistemleri, sağlık
sistemlerinde kullanıcı arayüzleri ve güneş enerjisi tesislerinde kontrol paneli olarak kullanımı dahil olmak
üzere, çeşitli uygulamalarla farklı endüstrilerde, çok geniş bir alanda kullanım yelpazesi sunarak, kullanıcılara
oldukça yüksek bir fayda imkanı tanıyor.
www.mitsubishielectric.com.tr
mıtsubıshı electrıc
91
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Kompakt tasarımla birlikte yüksek performans
çevrim süresi sanal
sensör teknolojisi için
yeni imkanlar sunuyor. Sanal bir motor
pozisyon
enkoderi,
erişilebilirliği arttırmanın yanı sıra enkoder,
enkoder kablosu ve
servo sürücüsünde değerlendirme birimine
olan ihtiyacı ortadan
kaldırır. Sanal sensör
teknolojisi kullanılarak
daha hızlı reaksiyon ve
daha hassas bir kontrol
işlemi (örneğin Repetitive Control) için diğer
özel fonksiyonlar da
uygulanabilir.
Geliştirilmiş güvenlik fonksiyonları
B&R yeni üç eksenli servo sürücüsünün tanıtımını gerçekleştiriyor
B&R yeni ACOPOS P3 ürününün tanıtımını bu yılki SPS
IPC Drives Fuarı’nda gerçekleştirecek. Litre başına düşen
4 amperlik güç yoğunluğu ile bu yenilikçi sistem makette
var olan entegre güvenlik fonksiyonları ile birlikte piyasada en etkili servo sürücüsü olma konumunda. Daha önceden elde edilemeyen dinamik ve hassaslık: Tüm kontrolör
yapısı için sadece 50 µs’lik örnekleme zamanı.
Kurulum için gerekli olan hacim %69 oranında
azaltıldı
ACOPOS P3 modeli 0,6 - 24 kW arasında bir güç spektrumunda veya 1,2 - 48 Amper arasında değişen 1, 2 veya
3 eksenli servo sürücü çözümleri ortaya koyabilmektedir.
Bu modelin 3 eksenli bir servo sürücüsü geleneksek bir
eksenli servo sürücüler ile aynı hacmi kaplamaktadır. Bu
durum da tüm elektrik panosu için gerekli olan hacmin
%69 oranında azaltılması anlamına geliyor.
Sanal sensör teknolojisi yeni bir boyuta taşınıyor
Akım, hız ve pozisyon kontrolü için geçerli olan 50 µs’lik
ACOPOS P3, otomasyon
çözümlerinin tasarlanmasına ve uygulanmasına olanak tanıyarak
B&R’nin modüler ve tamamen ölçeklenebilir otomasyon
portföyüne tam olarak uyuyor. Etkin ve güçlü bir otomasyon çözümünün oluşturulabilmesi için bir Power Panel
(HMI + Kontrolcü), bir kaç ACOPOS servo sürücüsü ve
X20 I/O modüllerinin kullanılması yeterlidir.
Ayrıca isteğe bağlı olarak SIL3/PLe güvenlik seviyesi
ile uyumlu güvenlik fonksiyonları da entegre edilebilir.
Safely Limited Torque (SLT) ve Remanent Safe Position
(RSP) fonksiyonları eski ACOPOS modelleri ile karşılaştırıldığında eklenen yeni fonksiyonlardır. Bunlara ek olarak,
openSAFETY temelli toplam 14 güvenli hareket fonksiyonu ile olası tüm güvenlik taleplerinin optimal bir şekilde
karşılanması mümkündür.
ACOPOS P3, TN, TT, IT ve toprak fazlı TN-S sistemleri
gibi en yaygın ana şebeke güç konfigürasyonlarını desteklediğinden dolayı dünyanın her yerinde kullanılabilir.
Bu durum ayrıca ihtiyaç duyulan diğer tüm makina çeşitlerinin sayısını da düşürmektedir.
www.br-automation.com
92
B&R AUTOMATION
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Omron’dan kullanıma hazır
güvenlik çözümü
içinde en incesidir. Daha fazla çıkış gerektiren uygulamalar için,
22,5 mm genişlikteki G9SE-401 ise dört ani güvenlik çıkışı sunmaktadır.
22,5 mm genişlikte olan G9SE-221-T de, iki ani güvenlik çıkışı
ve iki kapamada gecikmeli güvenlik çıkışı sunmaktadır. G9SE221-T rölelerinin 5 ve 30 saniyelik maksimum gecikmeler sunan
versiyonları vardır. Her iki versiyonda da, kullanıcılar gecikmeyi
16 adımda maksimum düzeyine kadar ayarlayabilirler.
G9SE güvenlik röle ünitesini ve güvenlik aktüatörünü
bir araya getirerek kullanıcılar için önceden kurulmuş
ve kullanıma hazır bir güvenlik çözümü sunuyor.
Güvenlik çözümü nasıl çalışıyor?
G9SE güvenlik röleleri; EN ISO13849:2008 PLe Güvenlik Kategorisi 4, IEC/EN 60947-5-1/EN 62061 SIL 3, UL508, CAN/
CSA C22.2 No. 14 de dâhil çok çeşitli ve farklı Avrupa ve dünya
güvenlik standartlarına uygundurlar. Ek olarak, asansör uygulamalarında da kullanılabilmesi için uygun hale getiren EN81-1
ve EN81-2’ye uygunlukları da vardır.
Omron’un bu kullanıma hazır güvenlik çözümü,
GİRİŞ - LOJİK – ÇIKIŞ sistemine dayanmaktadır.
• E-Stop bilgiyi alır. (GİRİŞ)
• Güvenlik röle üniteleri sinyali izler ve işler. (LOJİK)
• Şüpheli bir durum oluştuğunda güvenlik aktüatörü
makineyi durdurur. (ÇIKIŞ)
■ Bir makineye acil durdurma fonksiyonu entegre etmek biraz
ÜRÜNLER
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
www.omron.com.tr
OMRON
Ayrıca uygulamanın türüne bağlı olarak güvenlik
çözümünüzü kişiselleştirebilirsiniz.
zaman alabiliyor. Ancak Omron, bir acil durdurma butonunu,
Ayrıca uygulamanın türüne bağlı olarak güvenlik çözümünüzü kişiselleştirebilirsiniz.
PAS4000 yazılım platformu şimdi API arabirimli
■ Bu, kontrol projelerini PAS4000 dışındaki otomatik süreçlerle yapılandıran kullanıcıların hayatını gerçekten kolaylaştırır.
PSS 4000 otomasyon sisteminde, PAS4000 yazılım platformu
PSSuniversal PLC ve PSSuniversal multi kontrol sistemlerini
grafik Program Editörü PASmulti veya IL, STL ve LD programlama dillerini EN/IEC 61131-3 uyarınca kullanarak kolayca
yapılandırmak ve programlamak için kullanılabilir.
kullanıcıların hayatını gerçekten kolaylaştırır. Örneğin, API yardımıyla, Excel otomatik olarak PAS4000 için bir kontrol kodu
oluşturabilir. Bu, özellikle de birden fazla benzer projenin oluşturulması gerekilen mühendislik süreçleri sırasında zamandan
tasarruf sağlar. Önceden tanımlanmış işlevler arabirime hızlıca
ve etkin bir şekilde aktarılabilir; Editör ile hiçbir şeyin manuel
olarak girilmesine gerek kalmadan kontrol projesine dahil edilebilirler.
API ile çok sayıda eylem gerçekleştirilebilir
Ne gibi avantajlar sunuyor?
• ISO 13850 standartlarına uygun
• Verimliliği yüksek ürünler
• Makinenin piyasaya çıkış zamanını azaltır
• LED göstergeler daha hızlı teşhis sağlar
• Kullanımınıza özel hazırlanabilen çözüm
• 22,5 mm’lik ince ünitede 4’e kadar güvenlik çıkışı
• Maksimum 15 msn yanıt süresi
Çözüm paketinin içinde yer alan Omron’un yeni
G9SE güvenlik röleleri; kullanışlı, kompakt ve
hızlı monte edilebiliyor.
Omron’un G9SE güvenlik rölesinin, montaj süresini %50’den
fazla kısaltan ve ultra-ince yapısında kolay erişilebilir vidasız
terminallerle donatılmış üç farklı modeli ile tüm güvenlik uygulaması ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlanmıştır. Bu ürünler,
94
API ile proje oluşturmak, kitaplıktan çağırarak program blokları
oluşturmak, donanım yapılandırmak ve süreçler ile sistem değişkenlerini (dahili ve harici) eşleştirmek mümkündür. Ayrıca,
IP bağlantıları oluşturmak ve yapılandırmak da mümkündür.
Oluşturma, kontrol sistemini indirme, lisanslama ve işlevleri
test etme gibi bir projeyi tamamlamak için gereken diğer adımlar PAS4000 ile normal şekilde gerçekleştirilir.
PSS 4000 otomasyon sistemi emniyet projelerinin yanında
otomasyon da uygulayabildiğinden, API ile emniyet işlevlerini
etkin bir şekilde oluşturmak da mümkündür.
çeşitli güvenlik konfigürasyonları ve ayarlanabilir kapamada
gecikme zamanlarını kapsayan farklı opsiyonlar sunmaktadır.
Bunların hepsi, E-stoplar, güvenlik kapı switchleri ve güvenlik
ışık bariyeri gibi çeşitli güvenlik cihazlarıyla uyumludur.
Bu seri içerisindeki tüm röleler, hem mekanik hem de elektronik sensörlerle kullanılmaya uygundurlar ve hepsinde, tanı
bilgileriyle birlikte arıza durumlarının anlık ve görsel olarak
gösterilmesini sağlayan, kolay görünür LED göstergeler vardır.
G9SE rölelerinin başka bir kilit özelliği de, maksimum 15 ms’lik
hızlı cevap süresidir.
G9SE rölelerinin 5 A değerinde, en fazla dört güvenlik çıkışı ve
ayrıca, bir yardımcı PNP transistör çıkışı vardır. G9SE’nin tipik
uygulamaları arasında tek ve iki-kanallı acil durdurma fonksiyonları ve ayrıca, izleme kapıları, koruyucular ve güvenlik ışık
perdeleri bulunmaktadır.
Sadece 17,5 mm genişlikte olan ve normalde açık iki ani güvenlik çıkışı bulunan G9SE-201 röle, piyasada mevcut röleler
API harici uygulama programlarının PAS4000’e
bağlanabilmesini sağlar
PAS4000 ile Pilz artık harici uygulama planlaması için bir arabirim sunmaktadır (API - uygulama programlama arabirimi). Bu,
kontrol projelerini Excel gibi otomatik süreçlerle yapılandıran
PAS4000 çevrimiçi yardım sayfasında daha fazla bilgi yer almaktadır
API ile hangi eylemlerin gerçekleştirilebildiğini ve hangi komutların gerektiğini öğrenmek için kullanıcılar “PAS4000 için API”
altındaki PAS4000 yazılım platformu çevrimiçi yardım sayfasına başvurabilir.
www.pilz.com/tr
PILZ
95
ÖLÇEKLENDİRİLEBİLİR ÇÖZÜMLER
MIDRANGE UYGULAMALARINA YÖNLENDİRİYOR
■ Akıllı üretim çağında gerçek zamanlı üretim bilgileri ve
verileri giderek daha da önemli bir hale gelirken, makine üreticileri ve son kullanıcılar bu bilgileri en iyi şekilde toplamalarına, düzenlemelerine, yorumlamalarına ve
sunmalarına yardımcı olan stratejileri nasıl geliştirebilir?
Akıllı üretimin geleceğin yolu olduğunu dönemin ilk aşamasından önce fark eden Rockwell Automation, entegre
mimari kavramını geliştirmiştir. Integrated Architecture
(Entegre Mimari) esnek ve ölçeklendirilebilir otomasyon,
hareket, güvenlik ve proses çözümlerinin temelini teşkil
etmek üzere oluşturulmuştur.
Üretim endüstrisinin tarihi, tıpkı dünya tarihi gibi, düzgün
bir şekilde çağlara ayrılabilir; ilk gerçek çağdaş çağ sanayi
devrimindeki seri üretimi, Henry Ford ve onun üretim hattı
kavramını izlemiştir. O zamandan bu yana, birçok farklı kavram gelip gitmiş ya da gelip kalmış ve en başarılı olanları eskilerini geride bırakarak, endüstrinin geleceğini tanımlamaya
yardımcı olmuştur.
Yakın geçmişe bakacak olursak ve hatta geleceği de düşünürsek, yaygın olarak akıllı üretim çağı dediğimiz dönemin
ortasında olduğumuzu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu
çağda üretim ve proses verilerini toplamak, deşifre etmek,
düzenlemek ve paylaşmak hiç olmadığı kadar önemli bir hale
gelmiştir.
Akıllı üretimin arkasındaki tüm değerler, sistemsel bilgiler,
teknoloji ve insan becerisinin, makine üreticileri ve kullanıcılarını hiç olmadığı kadar global olan piyasada rekabetçi kıla-
96
cak daha hızlı bir devrim ve değişimi beraberinde getirmek
üzere bir araya gelmesidir. Verilere gerçek zamanlı erişim
sayesinde, şirketler daha esnek, daha çevik, daha sürdürülebilir ve daha karlı olabilir. Akıllı üretimin anahtarı, bu verileri
toplamaya, kontrol etmeye ve sunmaya yardımcı olan omurga ve hizmetlerdir. Birçok şirket üretim operasyonlarındaki
bilişim çözümlerinin ofis alanında kullanılanlarla bağdaşabilir olmaması sorunuyla karşılaşmaktadır. Akıllı üretimin
arkasındaki öğelerin büyük bir çoğunluğunu ise ofis alanı
barındırmaktadır.
İletişim uyumsuzluğunu aynı tedarikçiye ait, daha güçlü ya
da güçsüz istikrarlı muadilleyile aynı operasyon, iletişim ve
geliştirme ortamını paylaşmayan ve daha zor öğrenilen, daha
az tanımlanmış yöntemleri ve değişim zamanı geldiğinde
daha yüksek harcamalara neden olan bazı üretim çözümleri
arttırmaktadır. Akıllı üretimin geleceğin yolu olduğunu dönemin ilk aşamasından önce fark eden Rockwell Automation,
entegre mimari kavramını geliştirmiştir. Integrated Architecture (Entegre Mimari) esnek ve ölçeklendirilebilir otomasyon, hareket, güvenlik ve proses çözümlerinin temelini teşkil
etmek üzere oluşturulmuştur.
Temel
özellikleri
şunları
içermektedir:
Bir dizi otomasyon uygulamasına uygun olacak işlevsellik ve
ölçeklendirilebilirlik; tek IT dostu iletişim ve kontrol ağı olan
EtherNet/IP; gerçek zamanlı eyleme dönüştürülebilir bilgi
sağlama ve bilgi entegrasyonu. Bunların tümü bilgi, teknoloji
ve insan becerisini bir araya getirme olan akıllı üretim ruhu-
ÜRÜNLER
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
na işaret etmektedir. Bu tür bir entegre işlevselliğin bir otomasyon şirketinin ürün yelpazesinin güçlü öğeleriyle kısıtlanması için bir neden olmadığını çoğu kişi fark etmemektedir.
Bir gözümüz entegrasyonda, bir gözümüz ölçeklendirilebilir
çözümlerde olduğunda, Rockwell Automation daha küçük uygulamalar için Integrated Architecture portföyünü Allen-Bradley CompactLogix programlanabilir otomasyon kontrolörleri
(PACs), kompakt Kinetix servo sürücüler, ölçeklendirilebilir
I/O, PowerFlex sürücüler ve çok yönlü PanelView Plus 6
operatör panel ve yazılım araçlarıyla önemli ölçüde genişletmiştir. Rockwell Automation ControlLogix L7 prosesörünü
CompactLogix ailesine katarak, değer odaklı makine üreticilerine EtherNet/IP üzerinden –hem yardımcı sürücüler hem
de AC sürücüleri için-Entegre CIP Hareketi gibi performans
özelliklerini daha düşük bir fiyat noktasında sağlayabilir. Bu,
kullanıcılara bir ağ, tek bir geliştirme ortamı ve tam, entegre
eksen portföyü vermektedir.
Integrated Architecture, Rekabetçi
Ölçeklendirilebilir Çözümler Sağlıyor
ve
Rockwell Automation Integrated Architecture’ı daha küçük,
midrange kontrol çözümlerinde güçlendirerek, makine üreti-
cileri makinelerinin maliyetlerini ve karmaşıklığını azaltırken,
daha rekabetçi ve ölçeklendirilebilir çözümler sağlayabilir. Integrated Architecture, yönetmeleri gereken uygulama türleri
ya da ürettikleri makinenin karmaşıklığı her ne olursa olsun,
tek kontrol mimarisinde standartlaşmalarına
ve ortak bir uygulama
programlama
ortamı
ve konfigürasyon ortamını güçlendirmelerine
de olanak tanımaktadır.
Uzun kontrol seçimi
süreçlerini atlayabilir,
değişen tasarım parametrelerine ya da son
kullanıcının uygulama
ihtiyaçlarının genişlemesine daha iyi yanıt
verebilir ve makine yenilikçiliği için daha fazla
mühendislik kaynağı da
atayabilirler.
Birçok lider makine
üreticisi bu standardizasyonunun
tasarım
esnekliğini
geliştirdiğini, değişen piyasa
taleplerine uyum sağlamaya yönelik bir dizi
ihtiyacı
karşılamak
üzere kontrol sistemini
hızla ölçeklendirmelerine olanak tanıdığını
fark etmektedir. Ayrıca, bir makine üreticisi müşterilerinin
çoğunu tek bir kontrol platformunda standartlaşmaya motive ederse, makine üreticisi de destek ve bakım çabalarını
kolaylaştırabilir. Bu arada son kullanıcılar da tek ortak teknolojide standartlaşabilir ve bu şekilde, personel değişiklikleri meydana geldiğinde, destekleyici kontrol platformları
için kritik mühendislik bilgilerini kaybetme riskini azaltabilir.
Mühendislerin yalnızca bir platformda eğitilmesi gerekeceği
için, makine üreticileri de bir taraftan genel eğitim maliyetlerinden tasarruf ederken, diğer taraftan daha odaklı destek
sağlayabilir. Kontrol mimarisinde akıcı bir şekilde çalışabilen
daha fazla mühendis ve personelle, müşteri desteğinin tutarlılığı ve niteliği de iyileşmektedir. Son olarak, tek bir kontrol
platformunda standartlaşma, bir makine yapımcısının genel
yedek parça bulunabilirliğini geliştirirken, daha az parçayı
stoklamasına olanak tanımaktadır.
www.rockwellautomation.com
ROCKWELL
97
ROCKWELL AUTOMATION’DAN
OPTISIS ÇÖZÜMÜ
ÜRÜNLER
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
reACTION teknolojisiyle ultra hızlı otomasyon
B&R’ın reACTION teknolojisi: Çığır
açan 1 µs çevrim süresi standart
X67 serisi komponentleri kullanılarak elde ediliyor.
■ Yeni Optisis çözümü konuşlanmayı kolaylaştırırken
güvenlik enstrümanlı sistemler için hazırlık zamanını da
kısaltıyor.
Rockwell Automation, endüstriyel prosesler için mühendisliği önceden yapılmış güvenlik otomasyonlu sistem
sunan yeni OptiSIS çözümünü tanıttı. Bu sistem küçük ve
orta ölçekli proseslere sahip uygulamalar için konuşlanmayı kolaylaştırırken hazırlık zamanını da kısaltıyor.
OptiSIS çözümü, uyumsuz ya da artık kullanılamaz hale
gelmiş eskimiş proses güvenlik sistemlerinden yararlanan
petrol, gaz, kimyasal ve petrokimya üreticileri için idealdir.
Rockwell Automation, Paket Çözümler program müdürü
Mark Eldredge şunları belirtti: “ Özel tasarlanmış yöntemleri kullanarak proses güvenlik sistemini yenilemek ya da
bir üst seviyeye yükseltmek masraflı olurken zaman kaybı
yaratabilir. OptiSIS çözümü, yüzde 30 oranında hazırlık
süresini azaltabilir ve bu şekilde daha hızlı ve maliyet etkinliği olan güvenlik otomasyonlu sistem konuşlanmasını
sağlar.” OptiSIS çözümü, 50 veya 100 G/Ç noktalı güvenlik otomasyon sistem uygulamaları için tasarlanmıştır, ani
kapama sistemi, brülör yönetim sistemi ve yüksek doğrulukta basınç koruma sistemi de dâhildir. 100 G/Ç noktasına kadar olan uygulamalar için kullanılacak sürüm 2015’in
dördüncü çeyreğinde piyasaya sunulacak.
Rockwell Automation Sistemler ve Çözümler küresel
teknoloji direktörü Allan Rentcome şu şekilde konuştu:
“Rockwell Automation paket çözümleri, endüstriyel proseslerin kapasite boşluklarını doldurabilmek ve kendi işletmelerine özgü zorlukların üstesinden gelebilmelerine
yardımcı olmak için tasarlanır. OptiSIS çözümü ile birlikte
şimdi endüstriyel prosesler, tarih boyunca yatırım açıklaması için oldukça küçük olabilecek güvenlik uygulamaları
için paket bir çözüme sahipler.”
Mühendisliği önceden tamamlanmış OptiSIS çözümü genel mühendislik zamanını kısaltacak ve herhangi bir programlama ihtiyacını ortadan kaldıracak şekilde kuruluma,
kablolamaya ve yapılandırmaya hazır olarak teslim edilir.
Kullanıcıların tek yapması gereken sistem sebep-sonuç
grafikli ara yüzüne mantık senaryolarını girmektir. Konfigürasyonlar test edilmiştir ve orijinal güvenlik fonksiyonları gerekliliklerine karşı doğrulama ölçütü olarak saklanabilir ya da daha sonraki bir tarihte sistemi bilinen bir
duruma geri döndürmek için kullanılabilir.
Esnek girdi ve çıktılar sistemin farklı birliklerdeki dijital ve
analog G/Ç türlerine uyum sağladığını gösterir. Ek olarak,
tek G/Ç ve hatadan toleranslı (çift) G/Ç sürümleri farklı yedeklilik ihtiyaçlarını karşılamak için uygundur.
Sistem, Güvenlik Bütünlüğü Seviyesi 3(SIL3) gerekliliklerini karşılar ve IEC 61511/ISA 84.00.01 ile de uygundur.
Kuruluma hazır, Teknik Denetim Kurumu (TUV) sertifikalı
donanım ve onaylanmış uygulama yazılımı kullanır.
www.rockwellautomation.com
98
ROCKWELL
■ B&R periferik cihazların çevrim süresini 1
µs’ye kadar indiriyor.
B&R, reACTION teknolojisi sayesinde endüstriyel otomasyon süreçlerindeki çevrim sürelerini 1 µs seviyesine kadar
düşürdü. Bu yeni yaklaşım, zamanın kritik olduğu alt proseslerin standart donanımlar (IEC 61131 ile belirtilenler)
kullanılarak yönetilmesine olanak sağlıyor. Aynı zamanda
kontrolörün üzerindeki yük azaltılarak maliyet düşürülürken performans optimizasyonu yapılabiliyor. Böylece ilave
maliyetler olmadan performansta büyük bir artış sağlanıyor. Şu ana kadar elde edilen en hızlı tepki süreleri (giriş
sinyalinin alınması ve çıkış sinyalinin gönderilmesi arasındaki süre) 100 mikro saniyenin altına nadiren inmiştir.
Maliyeti artırmadan yükseltilen performans
reACTION teknolojisi sayesinde, fonksiyon blok editöründe oluşturulan programlar, X20 ve X67 serilerindeki I/O
modülleri üzerinde doğrudan gerçekleştirilir. Bu sayede iç
veri aktarımı (internal data transmission) elimine edilir ve
tepki süreleri 1 µs’ye kadar indirilebilir. B&R, Automation
Studio 4 geliştirme platformunun avantajlarını kullanarak
yazılım modüllerini dağıtılmış donanım üzerinde paylaştırır ve modüllerdeki lojik bileşenlerin kapasite fazlasının
kullanılmasını sağlar. Böylece dinamik güncellemelerde fonksiyon blok kütüphanelerinin hafızada tutulması
sağlanabilir.
Bu kütüphanelerdeki metotlar tıpkı mikrokontrolörün kendi komut seti gibi I/O modülleri üzerinde lokal olarak çalıştırılabilir. Bu sayede zamanın çok kritik olduğu alt prosesler standart donanımlar kullanılarak gerçekleşebilir. Özel
modüllere ihtiyaç kalmadığı için maliyet azaltılmış olur.
Tüm bunların yanında network ve kontrolörün üzerindeki
yükün de minimuma indirilmesi sağlanır.
www.br-automation.com
B&R AUTOMATION
99
Düşük Maliyet Beklentisi Olan Uygulamalar İçin
ARM CortexTM A8 İşlemcili CP6606 Gömülü
Panel PC
ENDÜSTRİ OTOMASYON
SCHUNK’tan Hızlı Palet Değiştirme
350 kg’e kadar taşıma kapasiteli modüllerde iyileştirme Yenilikçi aile firması SCHUNK,
ayrıca VERO-S NSR serisini daha küçük ve
orta ölçek modüllerle tamamladı : Maksimum
işlem güvenirliğini sağlamak için bu standart
modüllere ayrıca temizleme fonksiyonu ilave
edilmiştir. Temas alanlarını çevreleyen çelik
yüzey, robot takım degiştirme modulünü aşınmaya karşı son derece dayanıklı yapar. Yapılan
iyileştirmeye rağmen modüllerin ağırlığı değişmemiştir.
■ Kompakt SCHUNK robot takım değiştirici VERO-S NSR,
takım tezgahlarının robotla desteklenmiş palet değişiminde yüksek verimliliği ile standartları belirlemeye devam
ediyor. VERO-S NSR maxi 220 modulüyle birlikte sistem,
ağır yük sınıfında bile palet taşıma için üstün ve tercih edilebilir bir ürün haline gelmektedir: 4000 Nm’ye kadar tork
transferi yaparak, 1000 kg’a kadar (800 x 800 mm’de) güvenilir taşıma yapabilir.
CP6606 Gömülü Panel PC, düşük maliyet beklentisi olan uygulamalarda
kompakt bir Kontrol Paneli olarak kullanmak için idealdir.
Kompakt 7 inç HMI ve hepsi bir arada kontrolör
■ CP6606 ‘Ekonomik’ Panel PC, makine üreticilerinin
düşük maliyet beklentisi olan uygulamaları için idealdir.
Hepsi bir arada kompakt bir yapıya sahip olan kontrolör,
7 inç formatında 800 x 480 (WVGA) çözünürlüğe sahip
bir TFT dokunmatik ekranı, güçlü 1 GHz Arm Cortex™
A8 işlemciyi ve 1 GB DDR3 RAM belleği bünyesinde
barındırıyor.
Pano montajı için tasarlanmış fansız CP6606, kompakt ve
düşük maliyetli bir Kontrol Paneli olarak kullanılmak için
idealdir. TwinCAT otomasyon yazılımıyla birlikte Panel
PC, küçük ve orta büyüklükteki makineler, üretim tesisleri
ya da binalar için esnek bir otomasyon kontrolörü haline
geliyor. TwinCAT OPC UA desteğiyle Panel PC bir OPC UA
İstemcisi veya Sunucusu olarak da kullanılabiliyor, böylece kapsamlı bağlantı ve uzaktan erişim fonksiyonları sunuyor.
Beckhoff Endüstriyel PC Ürün Yöneticisi Frank Teepe,
“CP6606 Panel PC, yüksek kaliteli renkli dokunmatik ekranın ötesinde, alüminyum ön yüz ve çelik sacdan yapılmış
arka kapağa sahip sağlam muhafazasıyla, düşük maliyetli
pazarda bulunan tipik plastik panellerin kalitesini ve dayanıklılığını geride bırakıyor” diye açıklıyor. CP6606’nın
hafif eğimli ön paneli çekici görünümü daha da artırıyor.
0 ile 55 °C arasındaki çalışma sıcaklığı (saklama sıcaklığı aralığı -25 +65 °C) yanında IP 54 korumalı panel ön
yüzü ve IP 20 korumalı arka kısmı ile, CP6606 zorlu tesis
ortamlarına da dayanıklıdır. Dahası, fansız “Ekonomik”
Panel PC hareketli parçası bulunmadığından daha fazla
güvenilirlik sunuyor. Yüksek kaliteli SLC Flash’lı bir microSD kart depolama ortamı olarak kullanılıyor. Ekipman,
bir RS232 arabirim, iki adet USB 2.0 bağlantı noktası, bir
Ethernet bağlantısı, bir EtherCAT bağlantısı ve bir 24 V güç
kaynağı barındırıyor.
www.beckhoff.com.tr
100
BECKHOFF
ÜRÜNLER
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Hafifletilmiş tasarımının sonucu olarak, optimize edilmiş yaklaşma yüzeyine sahip modüller 400 g (NSR mini 100) ve 1600 g (NSR
160) ağırlığındadırlar. Modüller sırasıyla 75
kg’a kadar (200 x 200 mm’de), 350 kg‘a kadar
(400 x 400 mm’de) paletlerin güvenilir taşınmasına uygundurlar. Ağır işlere uygun yeni
NSR maxi 220 modülüyle bir takım olarak 1’den 1000 kg’a
kadar bütün aralığı kapsarlar.
SCHUNK’un geliştirilmiş patentli strok
kilitleme sistemi (hızlı ve yüksek sıkma)
sayesinde, 1000 kg ağırlığındaki büyük
yükler taşınabilir. Kilitleme sistemi, şekilsel kilitlemedir ve kilitli kalma durumunu
kendiliğinden korumaktadır. Güç taşıyan
tüm bileşenler sertleştirilmiş, paslanmaz
çelikten yapılmıştır. Zor koşullarda çalışma güvenilirliğini garantiye almak için
toz, talaş ve soğutucuya karşı tamamen
contalanmıştır. Ayrıca, standartlaştırılmış
temizleme fonksiyonu palet ve robot üzerindeki modul arasında talaşsız bir temas
olmasını garantiler. Süreci izlemek için kilitleme ve kilidi açma durumları bir konum
sensörüyle ve paletin varlığını endüktif
yakınlık sensörüyle (inductive proximity)
izlenir. Tekrarlanabilirlik hassasiyeti 0.02
mm’dir.
www.tr.schunk.com
SCHUNK
101
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yeni Genişletilmiş Ürün Yelpazesiyle ETT Lineer Motor Serisi Yüksek
Performans ve Hassas Kontrol Sunuyor
YENİ TBS1000/B/EDU Serisi
Digital Storage Osiloskoplar
■ Tektronix yenilenen modelleri
ve dâhil edilen eğitim modülleri ile
dalga şekillerini ve ölçme sonuçlarını uzaktan açılı görüş ile veya
az ışıklı ortamlarda 7 Inch WVGA
renkli ekrandan izleyebilirsiniz...
■ Hareket ve kontrol teknolojilerinde dünya lideri olan Parker,
ETT lineer motor, milli aktüatör serisini genişleterek lineer motor
alanındaki çözümlerini arttırıyor. İleri seviyede pozisyon kontrölü
gerektiren pnömatik uygulamaların yerine kullanılması ideal olan
ETT serisi, yüksek termal verimliliği ve düşük bakım ihtiyacıyla beraber zorlu şartlarda kullanım için IP67 koruması ile donatılmıştır.
4 farklı uzunluk ve boyut alternatifi olan ETT tubular motor1 serisi 2083N maksimum kuvvet gibi yüksek itiş değerleriyle beraber 8m/s hız ve 350m/s2 ivmeye sahip. ETT serisi ±0.05 mm’lik
tekrarlanabilirliğiyle, yüksek dinamik performans gerektiren her
tür doğrusal taşıma ve pick&place uygulaması için ideal çözümdür. 1 Vpp Sin/Cos enkoderleri ile hassas kontrol ve konumlama
garanti edilir. Uygun maliyeti ve enerji tasarrufu ile ETT, ileri seviyede esneklik ve pozisyon kontrolü ile beraber hassas kuvvet ve
hız kontrolü gerektiren pnömatik silindir uygulamalarında doğru
alternatiftir. ETT’nin DIN ISO 15552:2005-12 pnömatik ISO flanş
standardına uyumu sayesinde mekanik montajı basitleştirir ve mühendislik ihtiyacını azaltır.
ETT doğrudan tahrikli bir aktüatördür; bu yüzden kurulum, işletme ve bakım prosedürlerinde istenmeyen zorluklar ve maliyetler
çıkarabilecek rulman, dişli kayış veya dişli kutusu gibi mekanik
aktarma bileşenlerine ihtiyaç duymadan hareket oluşturabilmektedir. ETT’nin bir diğer önemli özelliği ise ek soğutmaya ihtiyaç
duymaksızın yüksek görev döngülerine uyumluluğudur. Bununla
beraber motorun başarılı termal verimliliği sayesinde güvenilirliği
ve kullanım ömrü oldukça yüksektir.
230 veya 400 (ETT080) VAC besleme gerilimli herhangi bir standart sürücüyle kontrolü sağlanabilen ETT, özel düşük voltajlı sürücü kullanımı ihtiyacını ortadan kaldırır. Parker, ETT’yle kullanıma
uygun geniş servo sürücü seçenekleriyle, müşterilerinin tek bir
tedarikçiden komple hareket çözümü sağlamasına olanak verir.
ETT Elektrikli Tubular Motor serisi, geniş opsiyonel aksesuar çeşitliliğiyle kolay ve esnek montaj olanağı sağlar. Ayrıca, ETT025
modelinde flying bağlantısına ek olarak motor konnektör opsiyonu
da eklemiştir.
www.parker.com
www.netes.com.tr
102
NETES MÜHENDİSLİK
PARKER
ÜRÜNLER
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Çatal Işık Bariyeri (Fork Light Barriers )
ÜRÜNLER
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
SCHUNK’tan Yüksek Hassasiyette Montaj
Uygulamaları için Minyatür Tutucu
tutucusuyla yanyana istenilen sayıda üstten montaj yapabilir ve aynı anda çoklu
alma bırakma işlemi gerçekleştirebilirsiniz. Gerektiğinde, yüksek hassasiyete sahip MPGplus gövdesi ve çene yapısı kolay montaj özelliklerine sahip olduğu için
sisteminize bağlamanız ve değişiminiz
oldukca kolaydır. MPGplus tutucu, yüksek çevrim sayısı ve hassasiyetinin yanı
sıra fiyat olarak da sizlere büyük avantaj
sağlayacaktır.
■ Günümüz teknolojisinde endüstriyel sahada algılama
noktasında en stabil algılama karşılıklı sensörler ile sağlanır. di-soric çatal sensörlerde alıcı ve verici aynı gövde
içerisinde yerleştirilmiş durumdadır. Herhangi bir nesne
(metal ya da ametal)algılama bölgesinde girerse ışık demeti kesintiye uğrar ve bir çıkış sinyali oluşur. di-soric
çatal sensörlerinde ince ışık demeti kullanıldığı için küçük
cisimlerin algılanmasında dahi sorunsuz çalışır. Bugünkü
koşullarda en sağlıklı çözüm karşılıklı sensörlerle olmakla
birlikte alıcı ve vericinin ayrı kasalarda olması sebebi ile
kullanıcıya getirdiği işçilik vb. durumlar göz önünde bulunması sebebi ile di-soric çatal sensörlerin önemi her
Özellikle güçlü
geçen gün artmaktadır. Bu bağlamda da di-soric 30 yıldır
kullanıcılarının da istekleri göz önünde tutarak ürün yelpazesini sürekli geliştirmektedir.
Öne Çıkan Özellikleri;
*Entegre Elektronik Modül
*Yüksek Çalışma Frekansı
*Açık/Koyu Anahtarlama
*Sağlam Metal Gövde
*Yüksek Koruma Sınıfı
*5 Yıl Garantili
www.oshmuhendislik.com.tr
OSH MÜHENDİSLİK
Raylı Sistemler İçin Konnektörler
■ Ulaşım endüstrisi için Phoenix Contact yeni Heavycon
HRR konnektör serisini geliştirdi. Raylı ulaşım araçlarında
sinyal ve gücün güvenli iletimi için seyyar muhafazalar, panel montaj tabanları ve kutu montaj tabanları geliştirmiştir.
Bu konnektör ailesi dış ortamların tüm gereksinimlerini
karşılar. Muhafazalar aşırı ortam şartları; hızlı sıcaklık değişimleri, kar ve buz, titreşim, şok, düşen kayalar… için
tasarlanmıştır. Ip68 ve IP69K koruma sınıflarına sahiptirler. Kapsamlı koruma elektromanyetik parazitli alanlarda
bile değişmez.
Seyyar muhafaza ve eş muhafaza iki M6 paslanmaz çelik
vida ile bağlanır. Contalar muhafazaya montedir ve 4 montaj vidası bu contalı bölgede yer alır. B6, B10, B16, B24
ölçülerine uygun standart iç parçalar, çoklu iç parçalar ve
modüler iç parçalar kullanılabilir.
www.phoenixcontact.com
104
■ SCHUNK’un yüksek hassasiyete sahip paralel minya-
tür tutucusu özellikle elektronik sektörü ve küçük bileşenli
montaj uygulamaları için geliştirildi. Standartlaşmış modülün tekrarlanabilirlik hassasiyeti; hassas ve düşük toleranslı uygulamalara uygun şekildedir.
Montaj yüzeyinin tutma merkezine olan hassasiyeti her
zaman en iyi seviyedede sağlanmaktadır. Yüksek hassasiyete ve tutma gücüne sahip olan MPGplus, bütün formlardaki parçalarınızı en hassas şekilde tutar. Ayrıca MPGplus
phoenıx contact
SCHUNK’un minyatür paralel tutucusu
MPGplus, pazardaki en güçlü minyatür
paralel tutucudur. Benzer farklı modüllerle teorik ve pratik karşılaştırma yapıldığında farkı görülecektir. Özel yataklaması sayesinde sahip olduğu moment
değerleri ve sıkma kuvveti sayesinde
daha uzun parmaklarla kullanmanızı ve
daha büyük parça taşımanızı sağlar. Ya
da standart benzer bir tutucunun sıkma
kuvvetine erişmek için MPGplus serisinin
daha küçük boyutlusunu kullanmanız yeterli olacaktır. SCHUNK MPGplus paralel
tutucu silindirik çapraz rulman yataklaması sayesinde yüksek yükleme kapasitesi, minimum yıpranma, uzun kullanım
ömrü özelliklerine sahiptir. Özel alaşımlı
alüminyum gövde, iç bileşenler yüksek
dayanım ve düşük gövde ağırlığı sunar.
Çoklu montaj deliği sayesinde modül;
içten, yandan veya altından montaj çeşitliliği sağlar. Endüktif sensör kullanımının
yanısıra, MPGplus ayrıca entegre edilebilir ve programlanabilir manyetik sensör
yoluyla da pozisyonu izlenebilir. MPGplus
tutucu sensörleri çok hassas, açık ve kapalı stroklarını algılayacak kapasitededir.
MPGplus tutucunun standart versiyon ve
ayrıca hassas versiyonu 16’dan 64’e büyüklüklerde, parmak stroğu 1.5 mm’den 10 mm’ye ve tutucu kuvvetleri 25 N’dan 350 N’a kadar mevcuttur. Büyüklüğüne bağlı olarak tavsiye edilen taşınabilir parça ağırlığı,
0,13’ten 1.25 kg’a ulaşır.
*Tutulan parça ile tutucunun parmakları arası sürtünme
bazlı tutma işlemi için tavsiye edilir. Tutulacak parça ile
parmak formu aynı yapıldığı takdirde daha ağır parçalar
tutulabilir.
www.tr.schunk.com
SCHUNK
105
Yeni Fluke 820-2 LED Stroboskop
liği modülasyonu
• Sağlam, dayanıklı tasarımda filament, gazlar, oyuklar veya cam
içermeyen katıhal LED’ler kullanılır —(bir metre düşüş)
• Quartz-doğruluk kontrol sistemi yüksek doğruluk sağlar
—%0,02 (± 1 hane)
• Multi-line LCD ekran
• Fiziksel temas veya reflektör banda ihtiyaç olmadan makinelerin
donuş hızı kontrolü
• Dişli dişlerini, kesim yüzeylerini, tekrarlar veya “sürüklenen”
ekipmanı görüntülemek için ileri veya gecikmeli flaş
• Kolay ayarlama için 2x ve .2 düğmeleri ile basit basmalı düğme
işlemi.
Ayarlanabilir flaş süresi
Çoğu uygulama için standart flaş süresi ayar yapılmadan sorunsuz çalışır. Yüksek rpm’li veya yüksek
yüzey hızlı büyük döner nesneler içeren diğer uygulamalarda ayarlanabilir flaş süresine ihtiyaç vardır. Yüksek hızlı uygulamal arda, nesneler tek flaşlı kısa periyot süresince hareket edebilir ve bulanık bir görüntüye
neden olabilir. Flaş süresi azaltıldığında nesnelerin hareket etmek için daha az zamanı olur ve görüntü daha keskin görünür.
820-2 için yaygın uygulamalar
■ Dayanıklı, kompakt ve kullanımı kolay
Makine ile fiziksel temas yapmadan, geniş bir sanayi yelpazesine
ait çeşitli makineler üzerinde, potansiyel mekanizma arızalarını
güvenle araştırın ve gözlemleyin. Fluke 820-2 LED Stroboskop
dayanıklı, kompakt, taşınabilir bir stroboskop olup hareketi durdurarak arıza teşhisi, mekanik sorun giderme ve süreç veya ürün
araştırma ve geliştirme için idealdir.
Yeni Fluke 820-2-LED Stroboskop, olcum ve arıza teşhis amacıyla hareketi durdurmak için basit ve kullanımı kolay bir araçtır ve
• Çalışmayı durdurmadan veya makine ile temas etmeden dönen
ekipmanın çalışma hızını belirlemenizi,
• Parazitli osilasyonların, hataların, kayma veya istenmeyen distorsiyonların teşhisi için hareketi durdurmanızı,
• Doner bir şaftın, hoparlörün veya mekanik parçaların dönme
veya frekans hızını ölçmenizi,
• Parça numaralarını veya diğer işaretlemeleri tanımlamanızı sağlar.
Temel özellikler:
• Yüksek yoğunluklu 7-LED dizi—4.800 Lux @ 6.000 FPM/30cm
• Uniform flash özelliklerine sahip yüksek verimlilikli LED katıhal ışık kaynağı daha yüksek flaş hızlarına olanak sağlar —30300.000 FPM (dakika başına flaş)
• Yüksek hızda olağanüstü net görüntüler için dijital darbe geniş-
106
Fluke 820-2 LED Stroboskop, fiziksel temas olmadan makinenin
donuş hızını ölçmek için bir aletten daha fazlasını sunar. Geniş
bir uygulama yelpazesi için mükemmel bir arıza teşhis aracıdır:
• Kayış tahrikli makineler—HVAC fanları, pompalar
• Bilyalı rulmanlar, şaftlar, dişli dişleri veya diğer makine bileşenleri
• Kavramalar ve dişli carklar
• Temeller—rezonans titreşimleri
• Kablo veya boru hattında aşınma veya hasar
• Karıştırma ve dozajlama işlemleri
Stroboskop ayrıca hız ölçmek için lazer takometre kullanma
yerine bir strob takometre olarak da kullanılabilir. Stroboskopu
kullanmak için, ölçüm altındaki bileşen görünür olmalı ve referans noktası olarak bir tanımlama işaretine sahip olmalıdır. Strob
takometre yararlı bir alettir, çünkü bir lazer takometre kullanmak
için her zaman makine şaftına ulaşıp bir parça reflektor bant
yapıştıramayabilirsiniz veya bir temaslı takometre kullanmak
için hareketli şaft ile temas kuramayabilirsiniz—bir stroboskop
kullanarak şaft hızını 30 RPM (FPM) değerine kadar düşürmeniz
mümkündür.
820-2 LED kullanım yerleri:
• Hızı değişen ve sık sık hız değiştiren türbinler
• Hızı değişen ancak sık sık hız değiştirmeyen değişken hızlı sürücü motorları
ÜRÜNLER
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
• Kayış donuş hızını bulma ve kayış kaymalarını tespit etme
• Makine bileşenlerini bulma – fan kanatları, pompa vanaları,
kompresör vidaları ve dişli dişleri
• RPM olcumu ve frekans sorgulama
• Kayma ölçümü için kullanılır
Fluke 820-2 LED Stroboskopu çeşitli sanayi dallarında kullanın:
Elektrik/elektronik mühendisliği
• Senkron ve asenkron motorlardan ankraj salınımını, kollektor
ve kayma bileziklerinin karbon fırçasını gözlemleyin. Hoparlör,
pikap, manyetik teypler, role, kontak doğrultucular, güç anahtarı,
telefon secici, ev aletleri, mutfak aletleri, vantilatörler, türbinler,
vibratörler, sayaçlar, hoparlörlü telefonlar, sıralama makineleri,
santrifüjler, elektrikli aletler ve cihazlardaki hataları bulun.
• Sarıcılar, kablolama makineleri, izoleli makineler, kablosuz baskı
makineleri, kesim makineleri ve matkaplar gibi üretim makinelerinde elde edilen mamullerin neden olduğu
hataları bulun.
• Motorların ve makinelerin senkronizasyonu ile birlikte sızıntı ve
matlaşma davranışlarını kontrol edin. Güç
tahliyesi için motorların, makinelerin ve
tahrik ünitelerinin davranışını kontrol edin.
Yüksek makine verimliliğinde dalga hareketi
yansımaları ile malzeme gerginliğinin yanı
sıra malzeme yorgunluğunu belirleyin.
Makine konstrüksiyonu
• Dişlilerin birbirine geçişi, tahrik ünitelerinin kontrolü, bilyalı
rulmanlar, kaplinler, levye/ kol hareketi, mafsallı mekanizmalar,
silindirler, valf klips dili ve valf klips kaldıracı, rezonans titreşimlerini araştırın ve yüksek yük sonucu malzeme yorulmasını erken
tespit edin.
• Yüksek hızlı makinelerde üretilen mamulleri kontrol edin. Motorların döner kısımlarının uyumluluğunu, makine ve üretim ekipmanlarını ve yüksek hızlarda çalışan kaplinler, kayışlar ve zincirli
tahriklerin davranışını kontrol edin.
• Santrifüjler, basınç/kesim makineleri, otomatik delme, perçinleme makineleri, vidalama makineleri, taşlama makineleri, parlatma makineleri ve delme/ oyma makinelerinde üretilen mamulleri
kontrol edin. Makinelerin otomatik hareket süreçleri ve boşlukları
ile insan gözü tarafından görülebilen dış mekanik ekipmanları
gözlemleyin.
Otomotiv ve motor üretimi
• Ateşleme ve valfleri ayarlayın. Yanmalı motorlarda valf kolu hareketi, valf yayı titreşimi ve enjeksiyon
işlemlerini kontrol edin. Her turlu otomatik ve makine üretiminde
çeşitli iş mamullerini kontrol edin.
• Motor titreşimleri, askılar, transmisyon şaftları, yaylar, rüzgar
jeneratörleri ve hafif makineleri gözlemleyin.
Optik üretimi
• Test kamera kapakları. Film kameraları ve projektörlerin taşınmasını kontrol edin. Tahrik elemanları, soğutma fanı ve film
projektörlerinin ters akışını gözlemleyin. Objektif taşlama makinelerinde üretilen mamulleri araştırın.
• Film kayıtları ile hızlı hareket eden nesnelerde görülen hareket
çalışmalarını gerçekleştirin.
Baskı, kağıt ve karton üretimi
• Aktarıcı işaretlerini gözlemleyin ve baskı sürecini kontrol edin.
Hıza göre baskı kalitesini
değerlendirmek için çok renkli yazıcılar izleyin.
• Paketleme makineleri, katlanır kutu otomasyonu, kesim otomasyonu ve yapıştırıcı otomasyonunu kontrol edin. Delme, baskı ve
sıralama otomasyonunun iş sürecini kontrol edin. Döner bıçaklar,
vals, taşıma makaraları, dişliler, storlar, dalgalar, vb. kontrol edin.
Madencilik
• Talaş ve salınımlı filtreler, taşıma bantları ve santrifüjleri gözlemleyin. Jeneratörler, tahrik makineleri, kaya matkapları ve diğer
mekanik ekipmanları kontrol edin.
Gemi inşaatı, uçak konstrüksiyonu
• Deneysel modellerde pervane üzerindeki kavitasyon kabarcıklarının görünümünü belirleyin.
Deniz motorları, jeneratörler, E-makineleri ve hava sistemlerindeki hareketi kontrol edin.
• Pervane ve hava vidalarının farklı rpm’lerdeki davranışını (çekiş
davranışı ve sıvı davranışı) gözlemleyin.
Kimyasal madde üretimi
• Karıştırma ve dozlama süreçlerini kontrol edin. Mikserler, pompalar, regülasyon sistemleri, nakil bantları, paketleme makineleri,
dozaj ve sıralama makineleri, tablet makineleri, şişe dolum makineleri, kapatma makineleri, vb. gözlemleyin.
• Kuru santrifujler ve hava basıncı makineleri, taşıma sistemleri,
salınımlı filtreler ve kırma tesisleri vb. içindeki urunu gözlemleyin.
Medikal
• Medikal kurumlardaki delme işlemlerini gözlemleyin.
• Farklı frekanslara ait ışık darbeleri üzerinde (örn. epileptik) yanıt
veren varlıklar ayarlayın
• Laboratuvarlar, araştırma kurumları, okullar, üniversiteler ve
teknik eğitim tesislerinde kullanın
• Tanıtım ve deneysel amaçlarla iş süreçlerini gözlemleyin. Optik
görselleştirmenin algılanmadığı teorik görüşler için görsel delil
olarak kullanın.
www.netes.com.tr
NETES MÜHENDİSLİK
107
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Ücretsiz Uzaktan Erişim ile
Teknoloji emrinizde!
PID Sıcaklık Kontrol Cihazları
ESM-XX20 Serisi
Sektörün 40 yıllık lider firması bir ilke imza atarak 1 yıl boyunca
ücretsiz sunduğu uzaktan erişim mekanizmasıyla müşterileri için
gerçek değer üretirken, hem servis maliyetlerini aşağı çekiyor,
hem de erken teşhis ile kesintisiz enerji sunuyor.
• 4 dijit proses (PV) ve 4 dijit SET değeri (SV) göstergeli
• Üniversal proses girişi (TC, RTD)
• Seçilebilir ON/OFF, P, PI, PD ve PID Kontrol formları
• Self-Tune (Step Response Tuning) işlemi ile PID katsa yılarının sisteme otomatik adaptasyonu
• Kontrol çıkışı için ayarlanabilir Isıtma veya Soğutma fonksiyonu
ÜRÜNLER
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
• Alarm çıkışı için ayarlanabilir Alarm fonksiyonları
• Uzun rezistans ömrü için Soft-Start çıkışı
• Proses ve Alarm SET değeri alt üst limit sınırlandırması
• Sensör koptu koruması
Yoğun bir rekabetin sürdüğü Jeneratör pazarında fark yaratmanın yolunun kusursuz satış sonrası hizmet ve her koşulda müşteri
memnuniyeti sağlamaktan geçtiğine inanan Emsa jeneratör, ürünün yer ve konum bilgisinden, yakıt eksikliğinin oluşturabileceği
risklere, basit yönlendirmelerle çözülebilecek durumlar için servis
maliyetlerinin minimuma indirgenmesi gibi pek çok hususu bu
yeni teknoloji ile takip edebiliyor.
arızalar önceden tespit edilerek anında müşteri bilgilendirilerek
müdahale ediliyor. Ayrıca bu yöntem akaryakıt istasyonları, marketler vb zincir uygulamalarda tüm zincirin uzaktan test edilmesine, ürünün uzaktan yeniden başlatılabilmesine ve yönetilmesine
de imkân sağlıyor. Bu uygulama hızlı müdahale ile servis sürecini
azaltırken, gerekmeyen servis ziyaretlerini de ortadan kaldırıyor
ve servis maliyetlerini en aza indirerek müşteri memnuniyetinin
en üst seviyeye çıkartılması hedefleniyor.
Üstelik müşteri talep ettiği takdirde bu hizmetten jeneratörün
ömrü boyunca faydalanabilmekte.
Türkiye’nin dört bir yanında çalışmakta olan on bine yakın cihazını
Motor Hız Kontrolü Sürücüleri için
Dijital Pansiyometre EPM-XX90 Serisi
• Ayarlanabilir SET değerinde çalışabilme
• Rampa özelliği
• Ekonomik
• Kolay kullanım
• 4 dijit gösterge
• Ön panelden kolay ayarlanabilen çalışma SET değeri
• -1999...9999 arasında ayaralanabilir gösterge skalası
• Ayarlanabilir nokta pozisyonu
• Set değeri alt limit ve üst limit sınırlandırması
• Ayarlanabilir rampa süreleri
• Motor Hız Kontrol Cihazları için ileri, geri yön çıkışları ve arıza girişi
• 0/2...10Vdc Voltaj çıkışı veya 0/4...20mAdc Akım çıkışı
(Siparişte belirtilmelidir.)
• Programlama ve ayar bölümü şifre koruması
www.emkoelektronik.com.tr
108
EMKO ELEKTRONİK
Teknolojiyi yakından takip eden bir firma olarak Turkcell ile ortak
geliştirilen bir proje ile şimdi tüm Emsa ürünleri, üretim sırasında
ürünün içine yerleştirilen bir sim kart sayesinde, uzman teknisyenler tarafından 1 yıl boyunca “ÜCRETSİZ” ve online olarak
uzaktan takip edilebiliyor.
Bu sistemle cihazın yeri ve durumu ile ilgili tüm bilgilere anlık
olarak erişim mümkün. Aynı zamanda jeneratörlerin yaklaşan bakımları müşteriye haber verilebiliyor, erken teşhis ile oluşabilecek
Turkcell Makineler arası İletişim Platformu üzerinden takip ederek
doğru zamanda doğru müdahale imkanı sağlayacak bu projeye
imza atan Emsa Jeneratör 2015 yılı sonunda Eskişehir Organize
Sanayi bölgesinde yeni üretim tesislerine taşınacak ve kapasitesini beşe katlayacak. 1977’de kurulan Emsa Jeneratör, halihazırda
78 ülkeye ihracat gerçekleştirmekte ve uzaktan erişim projesini
ihraç pazarlarında da uygulamaktadır.
www.emsa-jenerator.com.tr
EMSA
109
ÜRÜNLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Yüksek hızda paketleme
B&R reACTION teknolojisi, yüksek hızlı paketleme
makinelerinin performansını artırıyor.
■ B&R’ın reACTION teknolojisi paketlemeyi
tamamen yeni bir seviyeye taşıyor
B&R, reACTION teknolojisi sayesinde endüstriyel otomasyondaki tepki sürelerini 1 mikro saniyeye kadar indirebiliyor. Bu yeni yaklaşım sayesinde son derece kritik zamanlı
alt süreçler, standart donanımların kullanımıyla ve IEC
61131 gereksinimlerini karşılayarak yürütülebiliyor. Kontrolör üzerindeki yük azaltılarak, yüksek teknolojili paketleme makinelerinin gerektirdiği performans optimizasyonu
da sağlanıyor. Sonuç olarak herhangi bir ek maliyet olmadan performansta yüksek bir artış görülüyor.
Paketleme makineleri için mutlak hassasiyet
İlk paketleme, ambalaj sektörünün en zorlu işidir. Bu makinelerde paketleme malzemesi mümkün olan en yüksek
hızda ürünle karşılaşır. Bundan dolayı işlem hassasiyeti,
ürün kalitesi ve ham madde kullanımı üzerinden doğru-
dan etkiye sahiptir. Örneğin sıvı dolum makinelerindeki
gravimetrik ve volumetrik dolum işlemlerinde reACTION
teknolojisinden faydalanılarak valf ve sensörlerin 1 mikro
saniyelik hassasiyetle çalışması sağlanabilir. Yüksek hızlı
paketleme makinesi fonksiyonlarından olan kod damgalama ve hatalı ürün ayrıştırılması, reACTION ve NetTime
teknolojileriyle kombine edilebilir. Böylece hareket kontrolü ve dağıtık I/O arasında senkronizasyon sağlanarak
mutlak hassasiyet elde edilmiş olur. Bu sayede dijital çıkış
modelleri 125 nano saniye çözünürlüğü ile kontrol edilebilir. Ayrıca baskı işaretleri veya ürün algılama gibi yüksek hızlı giriş işaretleri 1 mikro saniyelik zaman diliminde
kaydedilebilir. reACTION teknolojisi makine performansını
görülmemiş düzeyde artıran yapısı sayesinde, son derece
entegre ve yüksek seviyede ölçeklenebilir otomasyon çözümlerinin yer aldığı B&R ürün portfolyosuna mükemmel
bir şekilde uyum sağlıyor.
www.br-automation.com
110
B&R AUTOMATION
ENDÜSTRİ OTOMASYON
“Sürdürülebilir Dünya için
Bugünden Döngüsel Bir Ekonomi Kurmalıyız”
Tuncer, “Sürdürülebilirliğin, ekonominin ve toplumsal yaşamın tüm aktörlerinin faaliyetlerine temel
olacak bütün unsurlarıyla kendi içinde tutarlı bir
strateji haline gelebilmesi için yapmamız gereken çok
şey var. Bunun için öncelikle döngüsel bir ekonomiyi
hayal etmeliyiz. Döngüsel ekonomi daha tasarım
aşamasından başlayarak, kaynak tüketimini değil
kaynak yenilenmesini, atıkların yeniden kaynak haline
getirilmesini amaçlıyor. İşte bu noktada şirketlere
çok önemli roller düşüyor. Öncelikle enerjiyi verimli
yöneten teknolojileri kullanmalı ve yenilenebilir enerji
kaynaklarına yönelmeliyiz. Atıksız ekonomi, sıfır karbon ekonomisi gibi hedefler artık iş süreçlerimizin
aktif birer öğesi olmalı” şeklinde konuştu.
Schneider Electric Türkiye Ülke Başkanı
Bora Tuncer
■ Enerji yönetimi ve otomasyonda global uzman
Schneider Electric, Sürdürülebilirlik Akademisi
tarafından 7.’si düzenlenen Yeşil İş Sürdürebilir İş
Zirvesi’ne bu yıl da Stratejik Çözüm Ortağı olarak
destek verdi.
Schneider Electric Türkiye Ülke Başkanı Bora
Tuncer, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada,
sürdürülebilirliğin tutarlı bir strateji haline gelebilmesi için döngüsel ekonomiye geçişin zorunlu
olduğuna dikkat çekti.
Sürdürülebilirlik ekseninde kadınlara özgü üstünlüklerden yeterince yararlanmak için çalışma
yaşamında kadının rolünün artması gerektiğini
vurgulayan Tuncer, şirketler arasında işbirliği platformlarının güçlendirilmesi ve çeşitlendirilmesi
gerektiğini dile getirdi.
Schneider Electric Türkiye Ülke Başkanı Bora Tuncer,
bu yıl yedincisi gerçekleştirilen Yeşil İş Sürdürülebilir
İş Zirvesi’nin açılış konuşmasında, çoğu şirketin sürdürülebilirliği sadece bir sosyal sorumluluk algıladığına dikkat çekerek, bunu aşabilmek için bütünsel bir
zihniyet değişimine gerek duyulduğunu söyledi.
112
HABERLER
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Sürdürülebilirlik yolunda çalışan katılımı büyük önem
taşıyor
Şirketlerin kendilerine sürdürülebilir gelişim hedefleri belirlemesi ve bunları çalışanları ve müşteritedarikçilerinin yanı sıra tüm kamuoyuyla paylaşmaları gerektiğini kaydeden Tuncer, “İş dünyasının en
önemli hedeflerden biri, çalışan katılımı olmalıdır.
Sürdürülebilirlik hedeflerine kendilerini gerçekten
adamış şirketler, çalışanlarını angaje etmeyi ve onların yaşamına bu anlamı katmayı başarabilirler” dedi.
Tuncer: “Sürdürülebilirlikte kadın rolünün artması
için elimizi taşın altına koymalıyız”
Dünyada yönetim anlayışının sadece erkek yöneticilerin ve çalışanların egemen olduğu
bir yapıdan kadın
yönetici ve kadın
çalışanların da
etkin olduğu
bir
yapıya
dönüştüğünü dile getiren Schneider Electric Türkiye
Ülke Başkanı Bora Tuncer, sözlerine şöyle devam
etti:
“Oysa Türkiye’de ILO’nun Ocak 2015 tarihli verilerine göre, kadın yöneticilerin oranı sadece % 12,2;
şirket yönetim kurullarındaki kadın oranı %9; kadın
CEO oranı ise sadece %2. Kadınlar yapısal olarak
işbirliğine erkeklere oranla çok daha yatkınlar. Ayrıca
doğaya daha sadık ve doğayı koruyucu bir zihniyete
sahipler. Yine yapıları gereği, gelecek kuşaklara
karşı kendilerini daha sorumlu hissediyorlar. Çalışma
yaşamında kadının rolünün eksik kalması, sürdürülebilirlik ekseninde kadınlara özgü iki farklı üstünlükten yeterince yararlanamadığımız anlamına geliyor.
Şirketler arasında işbirliği platformları güçlendirilmeli ve çeşitlendirilmeli…
Bora Tuncer, şirketler ve STK’lar arasında şimdiye
dek gelişen daha çok doğayı koruma konusundaki
işbirliğini başarılı bir adım olarak gördüğünü, bu
konuda atılacak ikinci adımın ise alanında işbirliği
platformlarının güçlendirilmesi ve çeşitlendirilmesi
olacağını düşündüğünü dile getirdi.
Tuncer,
“Şirketlerin
enerji
verimliliği ve tasarrufuna ilişkin bilgilerini, atık yönetimi deneyimlerini diğer şirketlerle ve kamuoyuyla paylaşmalarının çok önemli olduğuna inanıyorum. Bunun yanı sıra şirketler sadece rakipleriyle
değil, müşteri ve paydaşlarıyla da işbirliği geliştirmelidir.
Dolayısıyla kadın gücünü, sürdürülebilirlik lehine bir
avantaja dönüştüremiyoruz, sürdürülebilirliği güçlendiremiyoruz. Eğer, sürdürülebilir şirketler yaratmak istiyorsak, ancak kadın yöneticileri özel olarak teşvik ederek bu yaklaşımı gerçekleştirebiliriz.
Şirketlerimizin kadın yöneticilerinin kendi aralarında
ağlar oluşturmasını sağlamalıyız. Cinsiyet çeşitliliğinin önemi konusunda eğitimler düzenlemesinde ve
kadınlara liderlik eğitimleri vermesinde öncü roller
üstlenmeli, elimizi taşın altına koymalıyız.”
Schneider Electric’in UN Women tarafından geliştirilen Cinsiyet Eşitliği için Dayanışma Hareketi
- HeForShe IMPACT Kampanyasının
pilot grubuna seçildiğini belirten Tuncer, “Biz, ancak
erkek çalışanlarımızın
da cinsiyet eşitliğini savunarak, bu
dönüşümün
bir
öncüsü
oldukları
takdirde
büyük bir
gelişme
kaydedebileceğimize
inanıyoruz”
dedi.
Karbonsuz ve atıksız üretim ve tüketim zihniyet ve
uygulamalarının hem kendi değer zincirleri boyunca
tüm tedarik ağına hem de müşterilerinin tüketim
kalıplarına ve yaşam tarzlarına giderek nüfuz edebilmesi için çok çeşitli ortak girişim ve etkinliklere
yönelebilirler.
Şirketlerin inovasyon süreçlerinin üniversitelerin
araştırma çalışmalarıyla daha da yakınlaşmasına
büyük ihtiyacımız olacak. Son yıllarda bu ortaklıklarla
gelişen Ar-Ge Merkezleri teknokentler ve teknoparklar, kuluçka merkezleri ve birçok proje bulunuyor. Bu
gibi yenilikçi yapılar, işbirliğinin gelişmesinde teşvik
edici rol oynamaya devam ediyor” şeklinde konuştu.
113
HABERLER
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
OTOKON Ekibi İTÜRO 2016’ya
Hazırlanıyor!
6.Merdiven
Kategorisi
Çıkan
7. Senaryo
İnşaat
Kategorisi:
Bu kategoride robotlar farklı yüksekliklere sahip basamakları çıkıp inerek parkuru tamamlamaya çalışırlar. Başarı kriteri en
az bir basamağı çıkabilmektir.
Bu kategoride yarışmacılara her
sene farklı bir görev verilir ve yarışmacılardan sene içinde yaptıkları
robotlarla bu görevleri tamamlamaları beklenir. Kategoriye ait bu sene
geçerli olan görev “İnşaat” görevidir.
bir çizgi veya tam tersi olabilir. Bunun yanı sıra
takip edilecek çizginin rengi değişebilir çizgi izlerken pistte dinamik değişimler de yaşanabilir.
2.Kendini Dengeleyen Kategorisi
Kendini dengeleyen robotlar prensip olarak ters
sarkaç modelini temel alarak çalışan robotlardır.
Kendini dengeleyen robotlar genellikle tekerleri (iç
yüzleri birbirlerine bakan iki teker) aynı hizada olan
ve çalıştırıldığında kendiliğinden dengesini sağlayan, çalıştırılmadığında ise düşen bir robottur.
Türkiye’nin en saygın robotik organizasyonlarından biri olan İTÜRO (İstanbul Teknik Üniversitesi
Robot Olimpiyatları) 2016’da çeşitli yarışma kategorileri ve ilgi çekici panel, seminer ve söyleşi
konularıyla tüm robotik ve teknoloji severleri 10.
kez ağırlamaya hazırlanıyor.
Bir öğrenci etkinliği olarak 2007'den beri ekibini
ve hedeflerini büyüterek ilerleyen İstanbul Teknik
Üniversitesi Robot Olimpiyatları (İTÜRO), bu yıl 8­- 9-­
10 Nisan 2016'da İTÜ Ayazağa Yerleşkesi Süleyman
Demirel Kültür Merkezi’nde düzenlenecek.
Her yıl Türkiye'nin dört bir yanından binlerce yarışmacı ve izleyicinin katıldığı, İTÜRO 2015 kapsamında 10.000'i aşkın ziyaretçi ağırlayan organizasyonun
ziyaretçi sayısının bu yıl da artması bekleniyor.
Sadece yurtiçi değil yurtdışı katılımcı sayısını da
her yıl arttıran İTÜRO uluslar arası bir organizasyon
olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
114
İTÜRO Ekibi, katılımcılara daha iyi olanaklar sunabilmek adına her yıl İTÜRO’yu geliştirmeye yönelik
çalışmalar yapmaktadır. Panel, seminer, söyleşi
konu ve konuşmacıları, sergi robotları, yarışma kategorileri bu amaç doğrultusunda İTÜRO’daki yerlerini
almaktadır. İTÜRO, Mikro Sumo, Çizgi İzleyen, Yangın
Söndüren, Kendini Dengeleyen Robot, Labirent,
Serbest Kategori, Merdiven Çıkan, Senaryo: İnşaat,
Renk Seçen ve Basketbol Kategorileri ile her seviyeden yarışmacının ilgi odağı olmaya devam etmektedir. Kategori kurallarının güncellenmesi ile yarışmaların heyecan dozu arttırılmış ve yarışmacıların daha
iddialı seviyede yarışmalarına ortam hazırlanmıştır.
Kategoriler ile ilgili kısaca bilgi verilecek olursa:
1. Çizgi İzleyen Kategorisi
Çizgi izleyen robotlar önceden belirlenen bir parkuru veya bir pisti sensörleriyle algılayarak takip
eden, iz süren robotlardır. Parkur siyah zemin
üzerinde çizilmiş, işaretlenmiş, görünen beyaz
3. Labirent Kategorisi
Labirent yarışmasındaki robotlar, önceden belirlenmiş
ve yarışma boyunca sabit kalacak bir labirenti çözmeye
çalışan robotlardır. Robot otonom hareket etmelidir.
4.Mikro Sumo Kategorisi
Mikro sumolar, birbirleriyle Dohyo adı verilen belli
standartlara ve özelliklere sahip yuvarlak bir ring
üzerinde karşılaşırlar. Karşılaşma süresince robotlar
birbirlerini ringin çevresindeki çizginin dışına itmeye
çalışır. Robotlar kullandıkları çeşitli algılayıcılar ile
dohyonun çevresindeki beyaz çizgiyi algılayıp, ring
dışına çıkmamaya; ring içinde kalmaya çalışırlar.
5.Yangın Söndüren Kategorisi
Bu yarışmada robotlar, labirent şeklindeki parkur üzerinde odalarda bulunan yanan mumları söndürmeye çalışırlar. Bunu gerçekleştirmek için robotlarda çeşitli sensörler (ışık,
sıcaklık, kızılötesi, ultrasonik vb.) kullanılabilir
8. Serbest Kategori
Serbest kategori, yukarıda bahsi geçen kategoriler dışındaki çalışmaları kapsamaktadır.
Yarışmacıların kendi yetenekleri ve yaratıcılıkları dâhilinde yapılan çalışmalarıyla yarışmaktadır.
Serbest kategori projeleri hakem heyeti tarafından çeşitli ölçütlere göre değerlendirilmektedir.
9. Renk Seçen Kategorisi
Bu kategoride robotlar, renkli silindirleri doğru renkli
karelere taşımalılardır. Başarı kriteri en az bir silindiri doğru kareye yerleştirilmesi olarak belirlenmiştir.
10. Basketbol Kategorisi
Bu kategoride robotlardan istenen, karşılarına gelen
potaları algılayıp ona göre basket atmalarıdır. Başarı
kriteri iseen az bir topun potaya sokulmasıdır.
Katılımcılara yeni bir bakış açısı kazandırma hedefi
doğrultusunda, yurt içi ve yurt dışından gelen alanında uzman akademisyen ve sanayi temsilcileri, üç
gün boyunca yarışmalarla eş zamanlı düzenlenecek
panel, seminer ve workshoplar ile robotik ve kontrol
alanındaki gelişmeleri katılımcılar ile paylaşacak.
Her yaş grubundan kitlelere hitap eden ve Türkiye'de
robotiğin gelişmesinde ve ilerlemesinde büyük payı
olan İTÜRO, 8-9-10 Nisan 2016’da, 10. defa yarışmacı ve ziyaretçilerini bekliyor.
Yarışma kategorileri, kurallar ve kayıt süreci ile ilgili
ayrıntılı bilgi için İTÜRO resmi internet sitesi www.
ituro.itu.edu.tr’yi ziyaret ediniz.
115
Mitsubishi Electric Elex Konferası’nda
e-F@ctory konseptini anlattı
GELECEĞİN FABRİKALARI HAYAL
GÜCÜMÜZÜ ZORLAYACAK
ENDÜSTRİ OTOMASYON
rolü için kurgulandığını belirten Bizel, bu yapının
avantajlarını ise şöyle sıraladı: “Artan ürün çeşitliliğini
ve seçeneklerini daha iyi kontrol edebilme imkanı,
daha esnek çıkış birimleri ve sipariş hacmi, artan
küresel pazar talebine cevap verebilmek için daha
kısa üretim süresi, üretim çeşidi değişikliklerinin daha
hızlı yapılabilmesi, artan maliyet baskısına hızlı tepki
süresi, yasal düzenlemelere, teknolojik ve çevresel
gelişmelere daha hızlı uyum.”
Gelecekte fabrika otomasyonu…
Fabrika otomasyonunun gelecek yaklaşımından da
bahseden Tolga Bizel, “Gelecekte, günümüzün modern
sistemlerinden farklı olarak, üretilen her bir ürünün
farklı bir seri numaralı kimliğe sahip olması ve belleklerinde sadece bazı temel bilgileri değil, kendi geçmişlerini de tutması planlanıyor. Ek olarak bu ürünler,
tıpkı üretildikleri makineler gibi sürekli internete bağlı
olacak. Dolayısıyla konumları ve durumları her an
kolaylıkla belirlenebilecek, bulundukları çevreyi inceleyip gerektiğinde yine kendi yetenekleri ölçüsünde
fiziksel tepki verebilecek ve bunu yaparken de internete bağlı diğer cihazlarla gerçek zamanlı olarak bilgi
alışverişinde bulunabilecekler” şeklinde konuştu.
Kişiye özel üretim devri başlıyor
■ Elektrik sektörüne yönelik olarak bu yıl ilk kez
düzenlenen Elex Konferansı’nda Mitsubishi Electric
Türkiye Fabrika Otomasyon Sistemleri İş Geliştirme
Yöneticisi Tolga Bizel konuşmacı olarak yer aldı.
Endüstri 4.0, akıllı şebekeler ve enerji verimliliği konularının masaya yatırıldığı konferansta
Bizel, yeni sanayi evresi Endüstri 4.0’ın Mitsubishi
Electric’teki karşılığı olan e-F@ctory konseptini
anlatarak, hayal gücümüzü zorlamaya hazırlanan
geleceğin fabrika otomasyonu hakkında bilgi verdi.
İstanbul Fuar Merkezi’nde, 1-4 Ekim tarihleri arasında düzenlenen 4. Uluslararası ELEX Fuarı (Elektrik
Malzemeleri ve Ekipmanları, Elektrik İletimi ve Dağıtımı
Fuarı) ile eş zamanlı olarak bu yıl ilk kez Elex Konferansı
gerçekleştirildi. “Akıllı Şebekeler”, “Endüstri 4.0” ve
“Enerji Verimliliği” konularında uygulamaların, karşılaşılan sorunların ve sektördeki yeniliklerin ortaya
konulduğu konferansta Mitsubishi Electric Türkiye
Fabrika Otomasyon Sistemleri İş Geliştirme Yöneticisi
Tolga Bizel, geleceğin dijital fabrika teknolojisi olarak
116
tanımlanan Mitsubishi Electric’in e-F@ctory konseptini anlattı. e-F@ctory ile üretimde yüksek maliyet
tasarrufu Yeni endüstri evresinin, mevcut sanayinin
bilgisayarlaştırma yönünde teşvik edilmesi ve yüksek
teknolojiyle donatılması projesi olduğunu belirten
Tolga Bizel, bu durumun sonucu olarak makinelerin
çevrelerinde olup bitenleri anlayabileceğini ve birbirleriyle internet protokolleri aracılığı ile iletişim kurabileceklerini ifade etti.
Mitsubishi Electric’in yeni endüstri evresinin iddialı
oyuncularından biri olduğunun altını çizen Bizel, e-F@
ctory konseptinin üretimde çok ciddi maliyet tasarrufu
sağlayabilecek evrimsel bir adım olduğunu belirtti.
Bizel, üretim ve bakım aşamaları da dâhil olmak üzere
yönetimden üretim katına kadar tüm fabrika katmanlarını optimize etmek için ileri teknolojileri kullanan
e-F@ctory’nin, küresel rekabette bir adım önde olmayı
sağladığını söyledi.
Fabrikalarda her şey kontrol altında!
e-F@ctory’nin fabrika öz kaynaklarının optimum kont-
HABERLER
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Kişiye özel üretim devrinin ayak seslerini duymaya
başladıklarını belirten Bizel, “Artık herkes kişisel
ihtiyaçlarını karşılayacak ürünler talep ediyor. Aynı
şekilde otomasyon dünyasındaki ürünler de bu şekilde
bir talep görüyor. Mitsubishi Electric dünyasında e-F@
ctory olarak adlandırılan bu yeni endüstri evresinin
ortaya çıkışının altında, insan ihtiyaçlarının içinde
siber sistemlerin de yer aldığı otomasyon sistemleri
ile karşılanmak istenmesi yatıyor” dedi.
Bizel sözlerine, “Günümüzün artan rekabet koşullarında kişiselleştirilmiş ürünlere olan talebi karşılayabilmek için üretimlerinizi optimize etmeniz gerekiyor.
Ancak optimize edilmiş üretimler sayesinde müşterilerinizin ihtiyaçlarını karşılayabilirsiniz. Bunu yaparken
otomasyon sisteminizi kurmadan bilgisayar ortamında
ihtiyaçlarınızı, ürünü, üretimi, servisini ve verimliliğinizi görmelisiniz.
Bu ihtiyaçlara göre gerekli olan sistemi yine bilgisayar
ortamında kurmalı, çalıştırmalı ve yatırımlarınızı buna
göre yapmalısınız. Daha sonra fabrikadaki her bir
otomasyon unsuru, kendi kendileri ile iletişim kurup
tüm bilgi birikimindeki tecrübeleri kullanarak karar
vermeli ve üretim ihtiyacına göre size daha özgün
kişiselleştirilmiş ürünler çıkartabilmeli. İşte bunların
hepsini e-F@ctory ile gerçekleştirmek mümkün” şeklinde devam etti.
e-F@ctory konseptinin gelecekteki rolünden de bahseden Bizel, “e-F@ctory konsepti ile önümüzdeki
yıllarda insan ihtiyaçlarının kendi kendine yetebilen
otomasyon sistemleri ile karşılanmasını, kişiselleştirilmiş ihtiyaçlara göre hazırlanan bir ürünün fabrikada
üretilirken değiştirilebilmesini ve bunun kontrol altına
alınacağı sistem yapısını sağlamak mümkün” dedi.
Geleceğin robotlu fabrikaları…
Gelecekteki yeni nesil robot sistemlerinin çok robotlu,
paralel yapılı, çok parmaklı eller ve yürüyen makinalar içeren mekanizmalar olacağının öngörüldüğünü
söyleyen Tolga Bizel, yarı insansı robotların varlığından veya insan uzuvlarının robotlaşmış formlarından
bile bahsedileceğini açıkladı. Bu çerçeveden bakınca Robot CPU’su olarak Mitsubishi Electric Robot
Sistemi’nin daha büyük ve karmaşık programları
kontrol etmesinin çok doğru bir konumlama olduğunu
ifade eden Bizel, “Mitsubishi Electric robotlarından
hatalar, değişken değerleri ve program bilgisi, robotun
durumu (hız, pozisyon vb.), bakım bilgisi (kalan batarya ömrü, yağ ömrü vb.), servo verisi (yük faktörü,
akım değerler vb.) izlenebiliyor. Birden fazla robotun
toplu yönetimi sağlanabiliyor.
Ana CPU’ya bağlanan bir bilgisayar, kontrolör ağındaki
robotlara erişebiliyor. Bu özellik, hattaki robotların
denetimine kolaylık sağlıyor. CPU’lar arası direkt
haberleşme, robot CPU’ları arasındaki belleğin paylaşılıp aralarında veri okuma ve yazmalarını sağlıyor.
Robotlar arası veri transferinin hızlanması ile robotlar
kendi kendilerini daha detaylı ve koordineli kontrol edebiliyor. Hatta bu bilgileri insan kontrolünden
bağımsız kendi aralarında ve fabrikayı kontrol eden
ana sistem ile de paylaşıp verimliliği artırmak için
oldukça hazırlar” şeklinde konuştu.
117
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Pozitif Enerji Ödülü
Hanzade Doğan Boyner’e verildi
■ Schneider Electric tarafından, Yeşil İş Sürdürülebilir
İş Zirvesi’nde bu yıl ikincisi verilen Pozitif Enerji Ödülü,
Doğan Holding Yönetim Kurulu Üyesi Hanzade Doğan
Boyner’e takdim edildi.
yararlanması için yaptığı çalışmaları ilgi ve takdirle izliyoruz. Kendisi, birçok kız çocuğu ve ailenin hayatında pozitif
değişim yarattı. İnanıyoruz ki, yaratmaya da devam edecek”
dedi.
Enerji yönetimi ve otomasyonda global uzman Schneider
Electric, Yeşil İş Sürdürülebilir İş Zirvesi kapsamında, daha
yaşanabilir gelecek hayalini paylaşan, topluma pozitif katkı
sağladığına inandığı, Doğan Holding Yönetim Kurulu Üyesi
Hanzade Doğan Boyner’e ‘Pozitif Enerji Ödülü’nü takdim etti.
Hanzade Doğan Boyner de yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Baba Beni Okula Gönder, aslında bir sürdürülebilirlik
projesi. Bugünün kız çocuklarını, yarının eğitimli, başarılı,
iş ve sosyal yaşamın içinde kadınları olarak hazırlamayı
hedefliyor. Geleceğin temellerini bugünden atıyor. Eğer
bugüne kadar yaptığımız çalışmalarla topluma Pozitif Enerji
yayabildiysek, insanların yaşamına Pozitif dokunuşlarda
bulunabildiysek ne mutlu bize… Ancak yolumuz uzun.
Kadınların eğitim almaları kadar iş yaşamının, sosyal yaşamın içinde de varlık göstermeleri için yapmamız gereken
daha çok iş var.”
Geçtiğimiz yıl ilki verilen ‘Pozitif Enerji Ödülü’, İstanbul
Modern Sanat Müzesi Yönetim Kurulu Başkanı Oya
Eczacıbaşı’na takdim edilmişti.
Pozitif Enerji Ödülü ilk kez geçen yıl, sadece enerji değil;
her alanda toplumsal fayda yaratma misyonunu yüceltme
ve örnekler yoluyla bu alandaki farkındalığı artırma amacıyla oluşturuldu.
Schneider Electric Türkiye Ülke Başkanı Bora Tuncer,
düzenlenen ödül töreninde yaptığı konuşmada, “Sayın
Hanzade Doğan Boyner’in, cinsiyet eşitliğinin sağlanması
ve kız çocuklarının insan haklarından tam ve eşit olarak
118
ABB ve Microsoft
yeni nesil elektrikli araç şarj
servisi platformunu hizmete
sunmak için güç birliği yapıyor
ABB’nin İmalat Otomasyonu ve Hareket Sistemleri bölüm
Başkanı Pekka Tiitinen’in konuya ilişkin şunları bildirdi:
“Platform performansı ve istikrar, veriye dayalı çağdaş bir EV
şarj istasyonunun operasyon başarısı için fark yaratıcı nitelikte,
çok önemli hususlardır. Microsoft ile böyle bir ortaklık yaparak
hem birinci sınıf uygulamalar, hem de ‘Nesnelerin, İnsanların
ve Hizmetlerin İnterneti’ dediğimiz, inovasyona dönük gelişmiş
hizmetler sunabileceğiz. Bu işbirliği bize, Next Level büyüme
stratejimizin odak noktasını oluşturan, dünyanın büyük otomotiv pazarlarındaki EV şarj altyapısına yönelik artan talebi
karşılamada, ölçeklenebilirlik ve küresel düzeyde hareket kabiliyeti sağlayacak.” Birçok otomotiv markası, gelecek yıl piyasaya
sürülecek yeni modeller için gayet dinamik olan “ful elektrikli”
araç pazarına yatırım yapıyor. Hybrid Cars’ın yayınladığı rapora
göre, dünya genelinde satılan toplam elektrikli taşıt sayısı, son
14 ayda satın alınanların yarısını geçerek 1 milyonun üzerine
çıkmış bulunuyor.
Elektrikli taşıtların dünya genelindeki hızlı yükselişi gelişmiş bir
şarj ve enerji altyapısıyla el ele gidiyor. Şu anda dünyada kullanılan EV şarj istasyonu sayısı ancak 106 000’i bulmuş durumda
ve Navigant Research’ün aktardığı bilgiye göre, elektrikli araç
şarj servislerinden 2015’de global olarak elde edilen 152.6
milyon dolarlık ciro, 2023’te 2.9 milyar dolara yükselecek.
Microsoft’un iş geliştirme başkan yardımcısı Peggy Johnson
ise şunları kaydetti: “Günümüzde mobilöncelikli, bulut-öncelikli
bir dünyada yaşıyoruz ve bu, elektrikli araç küresel pazarında
apaçık görünüyor.
■ Bulut tabanlı elektrikli araç şarj platformu, ABB’nin öncü
hızlı şarj teknolojileriyle Microsoft’un teknoloji harikası
bulut hizmetini bir araya getiriyor.
ABB ve Microsoft, yeni elektrikli araç hızlı şarj servis platformunun dünya geneline erişimini duyurdu. ABB’nin öncü EV
şarj istasyonlarıyla Microsoft’un bulut tabanlı Azure hizmetlerinin birleşimi, ABB müşterilerine istikrarlı, küresel ölçekte ve
gelişmiş yönetim özellikleri sunuyor. Bu işbirliği aynı zamanda
gelecekteki inovasyonlara yönelik otomatik öğrenme ve öngörüsel analiz kabiliyetleri konusunda avantajda sağlıyor.
120
ABB ile yaptığımız ortaklık sayesinde firmamızın tutkulu bir
biçimde üzerinde çalıştığı akıllı bulut platformu daha da genişlemiş oldu. Teknolojimizin ve hizmetlerimizin, ABB’nin geliştirdiği çözümlerde yaratacağı farkı heyecanla bekliyoruz.” Bu yeni
işbirliği sayesinde tüm ABB şarj istasyonları Microsoft Azure
bulutuna bağlanmış ve katma değerli servislerle donatılmış
olacak, ki bu da operatörler ile üreticiler ve ortaklarına dünya
standardında bir platform elde etme avantajı sağlamış olacak.
ABB ve Microsoft, EV şarj servis platformundaki işbirliklerini
Almanya’nın Münih kentinde düzenlenecek olan dünyanın en
büyük elektrikli ve hibrid taşıtlar fuarı eCarTec’te tanıtacaklar.
HABERLER
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
DÜNYA DEVİ MITSUBISHI ELECTRIC,
STANDARTLARI DEĞİŞTİRECEK F SERİSİ İLE
ROBOT YATIRIMLARI ZİRVESİ’NDEKİ YERİNİ ALDI!
■ Sektörün ve dünyanın lider firmalarından Mitsubishi
Electric,
Robot
Yatırımları
Fuarı
ve Zirvesi’nde boy
gösterdi. İlk defa
düzenlenen Robot
Yatırımları Fuarı ve
Zirvesi, 21 – 22 Ekim
2015 tarihlerinde,
WOW Otel & Kongre
Merkezi’nde yapıldı.
Sergi alanı ve konferanslar olarak iki
bölümde gerçekleşen zirvede, Mitsubishi Electric standında robot ürün gamını ve robot uygulamalarını tanıtırken,
Mitsubishi Electric OEM İş Geliştirme Yöneticisi Tolga Bizel
ve Bölge Yöneticisi Bora Panayır da, yaptıkları sunumlarla
katılımcı ve ziyaretçilere Mitsubishi Electric vizyonu, ürünleri ve robotlarıyla ilgili bilgiler verdi.
Endüstri 4.0 Vizyonu: e-F@ctory ve Internet of Things
Diğer sunumu yapan, Mitsubishi Electric OEM İş Geliştirme Yöneticisi
Tolga Bizel’di. Bizel,, Endüstri 4.0 ve Mitsubishi Electric’in bu konudaki
vizyonu olan e-F@ctory özelinde yoğunlaştı. Endüstrideki geçmiş
süreçlerin, gelecekte nasıl olacağına dair ipuçları veren Bizel, şu anda
kullanılan piramit sistemini (makineler - PCL ve scadalar- MES - ERP),
tarihi Mısır piramitlerine benzetti ve gelecekte artık bu yapının üzerine
çıkılarak, bambaşka bir form olacağını söyledi. Endüstriyel süreçlerde
devrimlerden de bahseden Bizel, birinci endüstri devriminde su ve
buhar enerjisi kullanımı ve mekanik otomasyonun, ikinci endüstri devriminde endüstriyelleşmenin yaşandığını, üçüncü endüstri devriminde
elektrikli otomasyonun başladığını ve dördüncü endüstri devrimin-
Mitsubishi Electric Robotları, Hassasiyet ve Hız İle
İlgili Standartlar Değiştiriyor
Mitsubishi Electric Bölge Yöneticisi Bora Panayır, Mitsubishi
Electric F serisi robotların özellikle hız ve hassasiyet konusundaki standartları değiştirecek kapasitede olduklarını belirterek,
sunumuna başladı. Panayır, Mitsubishi Electric’in artık daha
küçük ve daha kuvvetli, yoğun üretim için yüksek hızlarda
çalışabilen robotlar ürettiklerine vurgu yaptı ve tüm yazılımın,
motor, sürücü kontrol ünitelerinin, Mitsubishi Electric tarafından kompakt bir şekilde üretildiğinin altını çizdi. Panayır, PLC
platformlu ya da tek başına çalışabilen kontrol üniteli 6 eksenli
ve Scara robotların, 20 kg’ya kadar yük taşıma ve iş yapabilme
kapasitene sahip olduğundan bahsetti. Mitsubishi Electric’in
fabrika otomasyon çözümlerinde önemli rol oynayan robot
ürün gruplarının detaylı özelliklerinden de bahseden Panayır,
ilk olarak Scara robotunu sunum dinleyicilerine anlattı. En
önemli özelliklerini ise şu şekilde sıraladı: Sınıfının en iyi yüksek hızlı operasyon kabiliyeti, dikey hareketlerde hızlandırılmış
hareket, geliştirilmiş devamlı operasyon, genişletilmiş bilek
ekseni, içeriden takıma kadar geçebilen kablo ve hortumlar,
içeriden geçen dâhili ethernet kablosu, montaj alanın mükemmel kullanılması.
de (Endüstri 4.0) ise dijitalleşmeile akıllı otomasyonun yaşanmaya
başladığına değindi. Bu dijital devrimin sonucunda ise, IoT (Internet
of Things / Nesnelerin İnterneti)’nin artık endüstrinin ve hatta tüm
hayatımızın tamamına hâkim olacağını söyledi. Bizel, IoT kapsamında
bulut teknolojisinin önemine şu sözlerle dikkat çekti: “Sahip olduğunuz tüm uygulama, program ve verilerinizin sanal bir sunucuda yani
bulutta depolanması ve internete bağlı olduğunuz herhangi bir ortamda
cihazlarınız aracılığıyla bu bilgilere, verilere, programlara kolayca ulaşım
sağlayabildiğiniz hizmetler bütününe Bulut Bilişim veya Bulut Teknolojisi
(Cloud Computing) diyoruz.” Bizel sunumunda, geçmişteki piramit
yapısının değişime uğrayarak bir ağ yapısına dönüşeceğini ve bunda da
siber-fiziğin son derece etkili olacağını vurguladı.
121
“Sadece iklimlendirmeyle
Türkiye’nin cari açığını yüzde 10 azaltabiliriz”
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ilgili makamlarla mevzuat çalışmaları yapıldığını aktardı.
YANLIŞ PROJELER SAĞLIK PROBLEMLERİNE YOL AÇIYOR
Ankara’da dördüncüsü gerçekleştirilen organizasyonda
300’e yakın sektör paydaşını bir araya getirmekten mutluluk duyduklarını belirten İSKİD Merkezi İklimlendirme
Sistemleri Komisyonu Başkanı Volkan Arslan ise şunları
söyledi:
“Alanında uzman isimlerle bütünleşik tasarım, enerji
verimliliği, nefes alan binalar, iç hava kalitesi ve ısıl konforu üzerine önemli paylaşımlar gerçekleşti. Bildiğiniz üzere
ev, ofis, spor salonu, okul, hastane, alışveriş merkezi gibi
ortamlarda mekanların konfor sunması, yaşam kalitemizi
artırması için sürdürülebilir iklimlendirme sistemlerine
ihtiyaç var. Bu noktada projeler konsept tasarım aşamasındayken mimarların ve mekanik tasarımcıların sektör
paydaşlarıyla, ürün tedarikçileriyle eş zamanlı çalışması,
son yıllarda karşımıza çıkan hasta bina sendromunun
önüne geçebilmek için hayli önemli. Her ne kadar son
yıllarda bu konuda önemli yollar kat edilse de, yaşam alanlarında gerekli iklimlendirme ve ısıl konforu sağlanamaz
ise öncelikli olarak evde, işte, okulda, hastanede, verimlilik
minimuma düşüyor. Sadece ortam konforu değil, uzun
vadede solunum yoluyla bulaşan hastalıklardan tutun da
birçok sağlık problemi ile karşılaşılabiliyor.”
■ İSKİD, 300’e yakın mimar, mühendis, müte ahhit, KAMU görevlisi ve sektör paydaşını Ankara’da
dördüncüsünü düzenlediği “Mimari Tasarımda
İklimlendirme Konferansı”nda bir araya getirdi.
Hasta bina sendromu, nefes alan binalarda bütünleşik tasarımın önemi, enerji ithalatı, enerji verimliliği ve enerji tasarrufunun Türkiye’nin cari açığına katkılarının katılımcılarla paylaştığı organizasyonun moderatörlüğünü Metin Uca üstlendi.
Proje henüz konsept tasarım aşamasındayken mimar ve
mekanik mühendislerin birlikte çalışmaları ve doğru sistemleri seçmelerinin önemi anlatıldı. Türkiye’nin sadece
doğru iklimlendirme projeleriyle cari açığının yüzde 10
azaltacağının altı çizildi.
İklimlendirme – Soğutma Klima imalatçıları Derneği
(İSKİD), “Mimari Tasarımda İklimlendirme Konferansı”nın
dördüncüsünü Ankara JW Marriott Hotel’de gerçekleştirdi. Metin Uca moderatörlüğünde müteahhit, müşavir,
mühendis, mimar, denetçi, kamu görevlisi ve STK temsilcilerinin ağırlandığı etkinlikte son yıllarda yeni bir kavram olarak sektörün karşısına çıkan ve sağlığı doğrudan
etkileyen “hasta bina” kavramını önlemek için yapılması
gerekenler katılımcılarla paylaşıldı. Öte yandan konferans
süresince nefes alan binalarda bütünleşik tasarımın önemine dikkat çekildi.
122
“SEKTÖRÜMÜZÜN BAŞARISINI DÜNYAYA TAŞIYORUZ”
Organizasyonun açılış konuşmasını gerçekleştiren İSKİD
Yönetim Kurulu Başkanı Cem Savcı, son yıllarda yeni bir
kavram olarak ortaya çıkan ve insan sağlığını doğrudan
etkileyen ‘Hasta Bina Sendromu’ olarak bilinen durumun
önlenmesi ve nefes alan binaların inşa edilebilmesi için
önemli çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirtti. Bu durumun önlenebilmesi için sadece doğru cihaz üretmenin
yeterli olmadığını söyleyen Savcı, “Tasarımdan imalata,
üretimden uygulamaya ve işletmeye kadar olan süreçte sürdürülebilir bir yaklaşım sergilenmesi gerekiyor.
Türkiye’de sürdürülebilirlik kavramı ‘yeşil bina’larla özdeşleşmiş durumda. Ancak nasıl mimar ve mekanik projecilerin; çevreye duyarlı, enerji verimli ve konforlu binalar
için projenin en başından bitimine kadar uyum içinde
çalışması gerekiyorsa, yapı hayata geçtikten sonra da
bunu uzun yıllar aynı şekilde sürdürmeleri ve planlamaları
da önemli” diye konuştu. Savcı, İklimlendirme Soğutma
Klima İmalatçıları’nın yüzde 90’ını temsil eden İSKİD’in
amacının; sektörü ve çevreyi gözetmek, yenilikçi, güvenilir, rekabetçi nitelikleriyle toplumun yaşam kalitesini
artırmak, yurtiçi ve yurtdışında saygın ve öncü bir konuma taşımak olduğunu belitti. Cem Savcı ayrıca sektörel
tanıtım faaliyetlerinin Türkiye’nin yanı sıra Avrupa’dan
Uzak Doğuya kadar geniş bir coğrafyada gerçekleştirildiğini, uluslararası fuarlara katılım gösterildiğini ve
HABERLER
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
“TÜRKİYE ENERJİ TASARRUFUNDA % 30’A ULAŞABİLİR”
Ev ve ofis projelerinde doğru sistem ve cihaz tercih edilmemesinin enerjinin büyük bir kısmının boşa gitmesine
neden olduğuna dikkat çeken Volkan Arslan, doğru projelendirmelerle ülkelerin ve kullanıcıların enerji tüketimlerinin
azaltılabileceğini kaydetti. Arslan, “2014 yılında Türkiye’nin
cari açığı 45 milyar dolardı. Enerji ithalatımız ise 60 milyar
dolar. Bu enerjinin %40’ı binalarda kullanılırken, bunun
%65’lik kısmı ısıtma ve soğutma amaçlı tüketiliyor. Ancak,
kurulan verimli ve doğru sistemlerle bu tüketim oranından
%30’a kadar enerji tasarrufu yapmak mümkün. Bu da yılda
yaklaşık 5 milyar dolarlık enerji ithalatında azalma sağlayarak, ülke cari açığına katkı yapacak” diye konuştu.
“AMACIMIZ % 100 ENERJİ VERİMLİLİĞİ SAĞLAYAN
BİNALAR YAPMAK”
Organizasyonda son yıllardaki yapıların hayli karmaşık hale
geldiğini söyleyen Türk Serbest Mimarlar Derneği Başkanı
Aytek İtez, yapıların artık mimar ve mühendiler tarafından
ele alması gerektiğini söyledi. İnsanların günlük yaşamının önemli bir bölümünü kapalı mekanlarda geçirdiğini,
alışveriş merkezi, sinema, hastane ve otellerde yaşanabilir
bir mekan sunulabilmesi için doğru iklimlendirme projelerinin geliştirilmesi gerektiğini söyleyen İtez, “Artık yüksek
verimliliğe sahip, gün ışığından en iyi seviyede faydalanacak projeler geliştirmek; insanların konforunu artırmak
zorundayız. Son yıllarda teknolojinin de desteğiyle yapı
projelerine başlamadan enerji verimliliği analizini yapıp,
enerji tasarrufu konusunda yüzde 50 tasarruf etmeyi
başardık. Amacımız bu başarıya elektromekanik donanımları da ekleyerek %100 enerji verimliliği sağlamak” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu,
Tarım Bakanlığı Hizmet Binası, Türkmenbaşı Havaalanı,
Şişli Okmeydanı ve Göztepe Hastanesi gibi önemli projelerde imzası bulunan Türk Tesisat Mühendisleri Derneği
(TTMD)’nin kurucu üyesi ve Makina Yüksek Mühendisi
Bahri Türkmen ise sürdürülebilir, güvenli, fonksiyonel,
estetik, üretken, erişilebilir, düşük maliyetli bina tasarımları üzerine son yıllarda önemli çalışmalar gerçekleştirildiğini
belirtti. Enerji simülasyonlarıyla başlanan projelerin ne
kadar enerji tüketmesi gerektiğine kadar bütün optimizasyonların gerçekleştiğini söyleyen Türkmen, binada
saat saat ne kadar enerji tüketimi gerçekleşebileceğini
hesapladıklarını söyledi. Türkmen, ayrıca güncel yeşil bina
projeleri ve yaklaşımlarını katılımcılarla paylaştı.
“BÜTÜNLEŞİK BİNA TASARIMIYLA DAHA AZ KAYNAK
HARCANACAK”
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji Verimliliği Daire
Başkanı Şube Müdürü Esra Turan Tombak ise kaynakların
giderek azaldığı dünyada her sektörde olduğu gibi inşaat
sektöründe de enerji verimliliği, tasarrufu ve kaynak tasarrufu gibi konuların ön plana çıktığını vurguladı. Yaşam
döngüsü içinde binaların en çok kaynak tüketimini gerçekleştirdiğine değinen Tombak, “Sadece enerji değil, içilebilir
su tüketiminden, kaynak ve hammadde tüketimine kadar
binalar önemli bir giderden sorumlu. Bu anlamda bakanlığımız binalarda enerji verimliliğinin artırılmasına yönelik
projeler yürütüyor. Yeni yapılar artık yatırım maliyetiyle
değil, yaşam boyu analiziyle geliştiriliyor.
Ankara Sincan Etimesgut Tapu ve Kadastro Hizmet Binası
bütünleşik bina yaklaşımı ile tasarlandı. Bu tekniğin tüm
sektörde uygulanmasıyla inşaat sırasında koordinasyon
hatalarından kaynaklı para, zaman ve iş gücü kayıpları
tarihe karışacak. Çevreye en az zarar veren, minimum
kaynak tüketimi gerçekleştiren yeni binalar sayesinde
insanlar evlerinde, iş yerlerinde daha kaliteli yaşayabilecek. Ayrıca hastalıklar da doğru orantıda azalacak” dedi.
Sürdürülebilirlik açısından yeni nesil çalışmaların paylaşıldığı organizasyonda Ekodenge Mimarlıktan yeşil bina
danışmanları Seda Yöntem, Mert Ayaroğlu, hayata geçirdiği projelerle birçok ödülün sahibi A Tasarım Mimarlık
Kurucusu Ali Osman Öztürk, YDA İnşaat Genel Müdür
Yardımcısı Ömer Öksüz sektördeki yeni trendleri, mimari
ve mekanik projelerdeki çevreye duyarlı bina yaklaşımlarını, ısı pompaları, güneş enerjisi ile rüzgâr enerjisi ve sıcak
su ile desteklenen yeni yapıları katılımcılarla paylaştı.
123
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Peter Pilz Üretim ve Lojistik
Merkezi açıldı
■ Pilz, Ostfildern’deki merkez ofisinde Peter Pilz
Üretim ve Lojistik Merkezini 1 Ekim’de açtı. Yeni
bina, yaklaşık 13,500 m toplam alanı kapsıyor ve
20 milyon Euro ile bu aile şirketinin tarihindeki en
büyük yatırım olma özelliğine sahip.
Sonuç olarak Pilz üretim alanını %50 oranında büyütmenin yanı sıra merkez ofisini de Pilz
Kampüsü’ne dâhil ediyor.
Yeni bina için kesin veriler
Peter Pilz Üretim ve Lojistik Merkezi 16 ay içinde
inşa edilmiştir. 6,900 m üretim alanı, yaklaşık 4,000
m ofis alanı ve 2,600 m yardımcı alanlar ile binada
390 personel çalışıyor. Üretim ve lojistiğin yanı sıra
124
üretim teknolojisi, bilişim teknolojisi, kalite yönetimi
ve satın alma da dahil olmak üzere üretimle ilgili tüm
departmanları aynı çatı altında topluyor.
Ostfildern’deki merkez ofis yatırımı
1 Ekim’deki resmi açılışta 200 konuğa hitap eden
Renate Pilz şunları söyledi: “Merkez ofisimizde yatırım yapmaktan ve büyümeye devam ediyor olmaktan
dolayı son derece memnunuz. Birincisi bu bölgede
derin köklerimiz var. İkincisi, merkez ofisimizi Pilz
Kampüsüne dahil ediyoruz ve burada tüm departmanlar müşterilerimiz için birlikte yakın işbirliği içinde
çalışabilecekler”. Pilz yeni üretim tesisinde emniyet
ve otomasyon için röleler, kontrol sistemleri, sensörler ve sürücü teknolojisi üretecektir.
Elektrikli-Elektronik Atıkları
TÜBİSAD Toplayacak
■ Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD), “Atık Elektrikli
ve Elektronik Eşyaların Kontrolü Yönetmeliği” kapsamında
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından elektrikli ve elektronik eşyaların atık yönetimi konusunda Yetkilendirilmiş
Kuruluş oldu. TÜBİSAD, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan
aldığı “Yetkilendirilmiş Kuruluş izni ile, AEEE yükümlülüklerini yerine getirmek isteyen tüm şirketlere hizmetlerini sunmaya hazır.
“AEEE Yönetmeliği” üreticilere (İthalatçılar da dâhil) piyasadaki eski ürünleri toplama, geri dönüştürme ve geri kazandırma zorunluluğu getiriyor. Şirketlere verilen bu sorumluluk,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yetkilendirilen bir
“Yetkilendirilmiş Kuruluş” aracılığıyla yerine getirilebiliyor.
Eski ve kullanılmayan cep telefonları, bilgisayarlar, bulaşık,
çamaşır makinaları, kameralar, yazıcılar, florasan ampuller
gibi eşyalar elektronik atık kapsamına giriyor. Hasar gören
veya kullanım ömrü biten elektronik eşyalar, doğayı kirleten
ve zarar veren ağır metaller içeriyor, gelecek nesilleri tehdit
edici boyuta ulaşıyor. Bu nedenle, elektrikli ve elektronik
eşyalar tüm dünya için çevresel bir tehlike oluşturabiliyor.
Kullanım ömrü biten elektronik ürünlerin geri dönüşümü ve
gelecek nesilleri tehdit etmemesi konusunda ciddi çalışmalar
yapılması ve ülke ekonomisine fayda sağlaması açısından
önemli bir girişim olarak karşımıza çıkıyor.
126
ENDÜSTRİ OTOMASYON
B&R UCIMA’nın Packology fuarında
OMAC’ı destekliyor
Kullanılmış elektrikli ve elektronik eşyaların, kâr amacı
gütmeyen, tüzel kişilikleri olan Yetkilendirilmiş Kuruluşlar
tarafından toplatılıp bilimsel yöntemlerle dönüştürülmesiyle
çevrenin korunması anlamında önemli bir adım atılarak,
geri dönüşüm ekonomisine ve istihdama da önemli bir
katkı sağlanacağı öngörülüyor. TÜBİSAD, “Yetkilendirilmiş
Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD), Atık Elektrikli ve
Elektronik Eşyaların (AEEE) Kontrolü Yönetmeliği çerçevesinde bilişim alanında Türkiye’de ilk yetkilendirilmiş kuruluş
oldu. 35 yıllık geçmişi ile Türkiye’nin bilişim sektörünün
nabzını elinde tutan ve teknoloji geleceğine yön veren
TÜBİSAD; hızla tüketilen bilişim ekipmanları ve televizyonların ekonomik değerini çevreci yaklaşımlarla açığa çıkarmak
üzere Türkiye’ye sistem kuruyor. TÜBİSAD elektronik atık
geri dönüşüm ekonomisini yürütme konusunda öncü olacak.
Nestlé’nin ilgi gören OMAC demosu Rimini’deki Packology
dahil olmak üzere birçok fuarda sergilenecek.
■ İtalya ambalaj fuarındaki demo ünitesi etkiliyor
Kuruluş”u, var olan altyapılardan maksimum faydayı sağlayarak, AEEE yükümlülüklerini optimum maliyetler ve yüksek
standartlarda yerine getirmek isteyen tüm şirket ve sektörlere
açık bir şekilde hizmetlerini sunacak.
HABERLER
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
OMAC (Organization for Machine Automation and Control;
Makine Otomasyonu ve Kontrol Teşkilatı) destekçilerini
Avrupa’daki firmaların yanı sıra Hindistan gibi gelişmekte olan
önemli pazarlardaki firmalarla da artırmaya devam ediyor.
Nestlé’nin Hindistan’da ilgi gören OMAC demosu en az üç
ticaret fuarında davetlilere sergilenecek. Teşkilatın köklerinde
çok uluslu ABD şirketleri de bulunuyor.
Peki, tüm bunların B&R ile ne ilgisi var? Ve B&R neden İtalya,
Almanya ve Kuzey Amerika’daki önemli paketleme makineleri
iş birimi yöneticilerini UCIMA’nın (Unione Costruttori Italiani
Macchine Automatiche per il Confezionamento e l’Imballaggio;
İtalya Paketleme Makinesi Üreticileri Birliği) İtalya Rimini’de
düzenlediği Packology fuarındaki OMAC demosunu desteklemek üzere gönderdi?
Bir nedeni kesinlikle uluslararası ortamın gereklilikleridir.
Ambalajlı tüketim malzemeleri üreticileri, paketleme makineleri
ve otomasyon tedarikçileri aynı ortamda faaliyet gösterir ve
tedarikçilerin uluslararası destek sağlaması gerekir. Global
ambalajlı tüketim malzemeleri üreticileri Avrupalı makine üreticilerinin ana müşterisidir. Bu sebeple B&R için de son derece
önem arz ederler. Şirketin Avrupa, Amerika, Asya/Pasifik böl-
gesi, Çin ve Hindistan’a destek sunan Global
Ambalaj Çözümleri takımını kurmasının nedeni budur. Uluslararası şirketlerin gelişmekte
olan pazarlarda kendi uluslararası standartların uygulanması veya işletme ve paketleme
hatlarının bakımı sırasında bazı kaotik koşullara hazır olması önem taşımaktadır. “OMAC
Avrupalı makine üreticilerinin başına gelebilecek en iyi şeydir.” diyen B&R Paketleme
Grubu Global Teknoloji Yöneticisi ve UCIMA
Üyelik Komitesi Temsilcisi Maurizio Tarozzi
sözlerine şöyle devam ediyor: “Paylaşmak
kazanmaktır. OMAC çalışma gruplarınca
geliştirilen üstün yöntemler, IEC ve ISA standartlarının benimsenmesini destekleyerek;
makine dünyasının haberleşme metotlarında
ortak bir yol bulduk.”
Maurizio Tarozzi, “Müşterilerimize bu standartları oluşturmasında yardımcı olmak ve
bu standartların benimsenmesiyle elde edecekleri faydayı göstermek için doğan fırsatı
kullanıyoruz. Böylece Nestlé’nin global ihtiyaçları karşılanırken
müşterilerin seçme özgürlüğü de artmış oluyor.” diye ekliyor. OMAC’a bağlı şirketlere Arla Foods, Bosch Paketleme
Teknolojileri, MillerCoors, PepsiCo, Procter & Gamble, Pro
Mach ve tabi ki B&R’ın da içinde bulunduğu İskandinav SESAM
şirketler birliği de dâhildir.
OMAC birlikte çalışabilirlik demo ünitesini Haziran ayında İtalya
Rimini’deki Packology fuarına getirdi. UCIMA PACK EXPO
2012’de Nestlé tarafından kamuoyuna tanıtılan demo birimini
getirmesi için standartlar grubunu davet etti. Packology ziyaretçileri için Nestlé üyesi ve OMAC başkanı olan Dr. Bryan
Griffen’ın rehberlik ettiği bir tur düzenlendi. Bu turda B&R’ın da
içinde bulunduğu dört otomasyon tedarikçisinin PackML`nin
dört makine modülünü Ethernet üzerinden koordine edilebilirliği anlatıldı. Demoda bir depolama ve besleme modülü, bir
görüntü modülü, bir tanıtım ve B&R tarafından kontrol edilen
bir robotun oryantasyon modülü yer alıyordu.
Fuardaki stand birçok firmayı kendisine çekti. PackSpec komitesi tarafından bir araya getirilen uluslararası standartlar özellikle organizasyona önem veren makine üreticisi ve paketleyici firmalarca büyük ilgi gördü. PackSpec üniversal kullanıcı
gereksinim şartnamesi standartlarını (uURS) yılsonuna kadar
tamamlayacak. PackSpec, tutarsız şartname ve tutarsız bileşenler tanımları yerine fonksiyonlara ve standartlara dayalı bir
şartname sunmasıyla zaman ve maliyet tasarrufu sağlanacaktır.
127
Hatalı sevkiyat şirketlere yılda
400 bin dolar kaybettiriyor
■ Honeywell ve uluslararası pazar araştırma şirketi
YouGov tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre,
ürünlerin toplanması ve sevkiyatı sırasında yapılan hatalar nedeniyle dağıtım merkezleri her yıl 400.000 dolardan
fazla para kaybediyor. Bu zararı bertaraf etmek için şirketler iş süreçlerinde mobil bilgisayarlara, yazıcılara, tarayıcılara ve giyilebilen ses yönlendirmeli kablosuz çözümlere
doğru yöneliyorlar. Araştırmaya göre dağıtım merkezlerinin yüzde 90’ı gelecek 5 yıl içinde yeni mobil teknolojileri
günlük operasyonlarına dahil etmeyi planlıyorlar.
Hataların maliyeti büyük
Araştırma, dağıtım merkezlerinin yanlış toplanan ve sevk
edilen ürünler nedeniyle her yıl 400.000 dolardan fazla para
kaybettiğini ortaya koyuyor. Bu zararı bertaraf etmek üzere
dağıtım merkezlerinin, operasyonel hataları iyileştirmek ve
maliyetleri azaltmak için yeni teknoloji arayışı içine girdikleri
belirtiliyor. Bu teknolojilerden özellikle daha güvenli veri toplama özelliğine sahip mobil bilgisayarlar, yazıcılar ve tarayıcılar kadar, çalışanlar tarafından giyilebilen ses yönlendirmeli
kablosuz çözümler dikkat çekiyor.
Araştırma her yanlış toplama işleminin küresel ölçekte ortalama 59 dolara malolduğunu ortaya koyarken, ABD 67 dolarla
yanlış işlem maliyetinde başı çekiyor. Bunu 60 dolarla Fransa,
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Mitsubishi Electric Türksat 4B
Uydusunu Fırlattı
52 dolarla Almanya ve 50 dolarla İngiltere takip ediyor.
Müşterilerin satın aldıkları ürünleri en hızlı şekilde teslim
almak istediğini belirten Honeywell Sensing and Productivity
Solutions Endüstri Ürünleri Pazarlama Direktörü Bruce
Stubbs, “Müşteriden gelen bu talep doğru ürünün, doğru
adrese ve zamanında gönderimi konusunda dağıtım merkezleri üzerinde büyük bir baskı yaratıyor. Honeywell’in veri
toplama amacıyla ürettiği mobil çözümler gerek doğruluk
oranı, gerekse verimlilik açısından pazarda rekabet avantajı
yaratıyor” dedi.
Teknolojiyi yoğun kullanan dağıtım merkezleri bir adım önde
Araştırmaya göre, dağıtım merkezlerinin üçte ikisi siparişlerini mağazadan, gerekse internet ve mobil cihazlar üzerinden alıyor. Bu da, veri toplayan ve ürün takibi yapan akıllı
sistemlere olan ihtiyacı gün geçtikçe artırıyor. Araştırmaya
katılan BT yöneticilerinin ortalama yüzde 84’ü veri toplama
teknolojilerinin çoklu kanal dağıtımında olumlu etkisi olduğunda hem fikir.
Ses yönlendirmeli çözümler ayda 1 saat kazandırıyor
Yaşamsal öneme sahip işlemleri tamamlamak ve pazarda
rekabet avantajı yaratabilmek üzere ses yönlendirmeli teknolojiler katma değeri çok yüksek çözümler olarak bir adım öne
çıkıyor. Araştırma sonuçları, ses yönlendirmeli teknolojilerin
bir çalışanın verimliliğini ayda 1 saat artırdığını gösteriyor.
Dünya genelinde, dağıtım merkezi çalışanlarının yaklaşık
yüzde 25’inin o ülkenin yerel dilini konuşmuyor. Bu yüzden,
birden fazla dilde sesli yönlendirme özelliğine sahip, yeni
çalışanların hemen işe başlayabilmesine yardımcı olan, gereken saha eğitimlerini iş başında verebilen ses yönlendirmeli
teknolojilere giderek daha çok ihtiyaç duyuluyor.
Araştırma hakkında:
Honeywell inisiyatifiyle 2-18 Temmuz tarihleri arasında
YouGov firması tarafından gerçekleştirilen online araştırmada ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’dan 263 BT profesyonelinin görüşlerine başvurulmuştur. Araştırmaya perakende,
otomotiv, endüstriyel dağıtım, tüketim malları, ilaç ve tıbbi
malzeme, yüksek teknoloji, elektronik, üçüncü parti lojistik,
imalat ve toptan satış sektörlerinde; imalat veya dağıtım
yapan ve dağıtım kanalı operasyonu yürüten firmalar ile
güvenlik ve eğitim firmalarından, çalışan sayısı 500’den fazla
olanlar katılmıştır.
128
HABERLER
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
■ Türkiye’de iletişim ve yayıncılık altyapısının
güçlendirilmesine yardımcı olacak
Mitsubishi Electric Corporation, Türksat 4B uydusunu 17 Ekim’de Japonya saatiyle 05.40’ta Kazakistan’da
bulunan Baikonur Cosmodrome’dan başarılı bir şekilde
fırlattığını ve uydunun fırlatma aracından saat 14.53’te
ayrıldığını açıkladı. Fırlatma işlemi, 2011’de Türksat Uydu
Haberleşme Kablo TV ve İşletme A.Ş. ile imzalanan anahtar teslimi sözleşme kapsamında gerçekleştirildi.
Türksat 4B ekvatorun yaklaşık 36.000 kilometre üzerindeki bir sabit yörüngede konumlanmak için kendi enerjisini kullanacak. Mitsubishi Electric aralık başına kadar
yörünge testlerini yapacak ve sonrasında Türksat 4B’nin
Türksat’a devir teslimini resmen gerçekleştirecek.
Türksat 4B, Mitsubishi Electric’in DS2000 uydu platformuna bağlı olarak fırlatılan dokuzuncu uydu olma özelliğini taşıyor. Geçtiğimiz yıl fırlatılan Türksat 4A dahil olmak
üzere yörüngedeki tüm DS2000 uyduları, stabil bir şekilde
faaliyet göstermeye devam ediyor. Mitsubishi Electric,
2017 yılında yedi DS2000 uydusu daha fırlatmış olacak.
Mitsubishi Electric, Türksat 4A ve Türksat 4B aracılığıyla
Türkiye’nin ve komşu ülkelerin iletişim ve yayıncılık altyapısına katkıda bulunmaktan memnuniyet duyduğunu
açıkladı.
Bir bakışta TÜRKSAT 4B
Uydu platformu DS2000
Yörünge manevra ömrü
En az 30 yıl
Alıcı-Vericiler Ku Ka- ve C-bantları
Kütle Yaklaşık 4.9 ton (fırlatma sırasında)
Misyon
Türkiye’de ve Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya ve
Afrika’daki diğer ülkelerde iletişim ve yayıncılık
hizmetleri
Teslimat
Yörüngede teslimat
129
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
24’
ÜNCÜ AUTOMATION FAIR
BAŞLIYOR
nun gücünden tam anlamıyla istifade etmelerine yardımcı
olacak” diye ekliyor.
Ziyaretçiler istedikleri uygulamaları deneyebilecek
■ Rockwell Automation tarafından düzenlenen Automation
Fair, bu yıl 18-19 Kasım tarihleri arasında 24’üncü kez
ziyaretçilerini ağırlayacak. Chicago’daki etkinliğe katılan firmalar, Rockwell Automation tarafından düzenlenen bu organizasyonda Connected Enterprise sayesinde endüstriyel performanslarını nasıl arttırabileceklerini
öğrenecekler.
18-19 Kasım tarihleri arasında Chicago’da Rockwell
Automation ve PartnerNetwork programı üyeleri tarafından
düzenlenecek olan Automation Fair 2015’de yeni gelişmeler
gözler önüne serilecek. Bunlar, otomasyon yatırımlarının
yaşam döngüsü genelinde köklü değişikler yapılmasına
yardımcı olabilecek araç, teknoloji, hizmet ve çözümlerdeki
en yeni gelişmeler.
Bu yılki organizasyonda, 100’den fazla katılımcı firma
Chicago McCormick Place’de yerini alacak, ayrıca ziyaretçilere yönelik workshoplar, laboratuvar uygulamaları,
teknik oturumlar ve demolar yer alacak. Ziyaretçiler, 19
farklı laboratuvar uygulamasında Rockwell Automation’ın
ürünlerini ve teknolojilerini deneyimleyecek ve 91 teknik
oturumdan istediklerine katılabilecek. Endüstri ve hedef kitleye özel toplam dokuz forum boyunca müşteriler ve sektör
liderleri ”Otomotiv, kimya, yiyecek ve içecek, global makina
ve ekipman üreticileri, yaşam bilimleri, metal, petrol ve gaz,
güç ve enerji ve atık su” gibi bir çok endüstri ve segmente
yönelik en başarılı uygulamaları paylaşacak. PSUG, proses
endüstrilerinde faaliyet gösteren 800’ün üzerinde işletmeyi,
IT ve mühendislik profesyonelini, en başarılı uygulamaları
paylaşmak ve bilgi alışverişinde bulunmak üzere bir araya
getirecek. Etkinlik bünyesinde 30’dan fazla laboratuvar uygulaması ve teknik oturum ve bunun yanı sıra 25’den fazla müşteri tarafından yapılacak sunumlar yer alacak. Ziyaretçiler,
geribildirim sağlayarak Rockwell Automation’ın PlantPAx
isimli DCS’ine yönelik teknik yol haritasının geliştirilmesini
yönlendirebilecek.
İmalat ve üretim dünyası, Nesnelerin İnterneti ile bağlantılı
modern teknolojiler ekseninde bilgi ve operasyon teknolojilerinin birbirine yaklaşmasıyla benzersiz bir dönüşüm yaşıyor.
Connected Enterprise vizyonunu hayata geçirebilecek olan
en yeni ürün, hizmet ve çözümlerden oluşan entegre kontrol
ve bilgi portföyü, bu yılki Automation Fair’in odağı olacak.
130
Global Rekabet Gücü
Otomasyonun geleceğine yönelik perspektifler
“Connected Enterprise vizyonu aracılığıyla müşterilerimizin
daha ileri verimlilik ve artan global rekabet gücü kazanmalarına yardımcı olmak en önemli önceliğimizdir” diyor Rockwell
Automation yönetim kurulu başkanı ve CEO’su Keith D.
Nosbusch. “2015 Automation Fair etkinliği, katılan ziyaretçilerin en modern endüstriyel otomasyon ve enformasyon
çözümlerini öğrenmelerine ve bunları makinalarına, tesislerine ve üretimlerine uygulamalarına ve IT/OT entegrasyonu-
‘Otomasyon Perspektifleri’ global medya forumunu düzenleyerek global medya ve sektör analistlerine, en yeni trendler
ile ilgili güncel bilgi ve otomasyonun geleceğine yönelik bir
perspektif sunacak. Etkinlik bünyesinde ayrıca Rockwell
Automation yetkililerinin ve küresel firma liderlerinin panelleri
ve konuşmaları yer alacak. Burada kendi entegre stratejilerinin oluşturulması sürecinde kaydedilen aşama, yaşanan
zorluklar ve elde edilen başarılar paylaşılacak.
ELEKTRİK ELEKTRONİK SEKTÖRÜ
İSVEÇ VE FİNLANDİYA’DAYDI
Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği (TET),
İsveç ve Finlandiya arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesi
amacıyla 15 firmanın katıldığı sektörel ticaret heyeti
düzenledi. İki ülkede toplam 156 iş görüşmesi gerçekleştirildi.
Heyet kapsamında TET Yönetim Kurulu ve firma temsilcileri
ilk olarak İsveç’in başkenti Stockholm’de ülkenin önde gelen
firmalarıyla bir araya geldi. Vattenfall, Ahlsell, Nelco ve Saljex
gibi İsveçli şirketlerin temsilcileri ile 46 ikili görüşme yapıldı.
Dünya genelinde 100’ün üzerinde ülkede faaliyet gösteren ve
dünyanın sayılı motor markalarından biri olan Scania fabrikası da ziyaret edildi. Türkiye ile İsveç arasındaki ticaret hacmi
geçtiğimiz yıl 3,3 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. İsveç,
aynı zamanda AB dış politikasına somut katkı sağlayan üyeler
arasında ilk sıralarda yer alıyor.
Sektör firmalarının İsveç’ten sonraki durağı ise Finlandiya
132
oldu. İhracatında elektrik elektronik ürünlerinin ilk sırada
geldiği Helsinki’de; Vattenfall, Eltel, Onninen ve Eurolite’nin
aralarında olduğu 32 Finli firma ile Türk heyeti arasında 110
görüşme gerçekleştirildi. Sektörel ticaret heyeti kapsamında
Finlandiya’nın en büyük ikinci şehri olan Espo’ya da gidildi ve
yapılacak projeler hakkında bilgi alındı.
Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği (TET)
Yönetim Kurulu Üyesi Atilla Eren sektör olarak potansiyel
pazarlar üzerine yoğunlaştıklarını ifade ederek şunları söyledi: “İsveç ve Finlandiya’da sektör firmalarımız ile önemli
görüşmelerde bulunduk. Ticaret heyetine katılan firmalarımız
genel olarak görüşmelerin verimli geçtiğine yönelik değerlendirmelerde bulundular. İhracatımızın arttırılması, yeni
iş bağlantılarının kurulması ve bu iki önemli pazarda Türk
firmalarının bilinilirliğinin sağlanmasında ilerleyen dönemde
olumlu sonuçlar alacağımızı düşünüyoruz. ”
HABERLER
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
4 KATEGORİDEKİ YARIŞMA İÇİN
SON BAŞVURU 12 ŞUBAT
TET AR-GE Proje Pazarı
için geri sayım başladı
TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) Ankara Şube
ile Anadolu Asansörcüler Derneği (ANASDER) ortaklığında
ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın desteğiyle, 27
Ekim 2015 Salı günü TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve
Sosyal Tesisi Toplantı Salonu’nda“Asansör İşletme, Bakım
ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği’ndeki değişiklikler ve uygulamaları” konulu seminer düzenlendi.
24 Haziran 2015 tarihli 29396 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik
Kontrol Yönetmeliği”nin belediyeler, apartman yöneticileri,
kamu kurumları ve asansör kullanıcılarına getirdiği yükümlülükler konusunda sunumların yapıldığı seminer, asansör sektöründe faaliyet gösteren firma ve kurumların temsilcilerinin
yoğun katılımıyla gerçekleştirildi.
Seminerin açılış konuşmasını yapan MMO Ankara Şube
Başkanı Sadettin Özkalender, 2012 yılındaki mevzuat değişikliğinden sonra belediyelerle imzalanan protokoller sonucu
yapılan denetimlerde, asansör güvenliği için atılan adımlarda
ciddi bir iyileşme oranı görülmeye başladığını hatırlatarak
şöyle konuştu:
“Şu an MMO Ankara Şube olarak faaliyet alanımız içinde
bulunan Ankara, Kırıkkale ve Çankırı illeri içindeki 16 ilçe
belediyesi ile imzaladığımız protokoller sonucu periyodik
kontrollerini yaptığımız asansörlerde, toplamda yüzde 50
oranında önemli eksiklikler tespit etmekteyiz. Ancak yüzde
50’lik bir kısmının da eksiksiz olduğunu görmekteyiz. Oda
olarak yıllardır yoğun çalışmalar yürüttüğümüz güvenli asansör kullanımı konusunda, yapılan mevzuat değişikliklerinin de
katkısıyla, toplumda artan duyarlılığın ve tüm yetersizliğine
rağmen bahsettiğim rakamların bile bizleri çok mutlu ettiğini
belirtmek; bu vesileyle kamu ve meslek örgütlerinin bir arada
ortak çalışabilmesinin önemini bir kez daha vurgulamak
isterim.”
Seminer, ANASDER Yönetim Kurulu Başkanı Gürhan
Cihaner’in yaptığı konuşmanın ardından, Bilim Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü’nü temsilen
İlyas Menderes Büyüklü ve MMO Asansör Kontrol Merkezi
Müdürü Berkay Eriş’in konuya ilişkin sunumlarıyla devam
etti. Seminer, sunumların ardından katılımcıların güvenli
asansör kullanımı ve yönetmelik değişikliğine dair soruları ve
çözüm önerilerinin etraflıca tartışılmasıyla tamamlandı.
133
da, ileri teknolojimizi kullanarak üstün güvenilirlik sağladık. Türksat 4A ve Türksat 4B aracılığıyla Türkiye’nin ve
komşu ülkelerin iletişim ve yayıncılık altyapısına katkıda
bulunmaktan memnuniyet duyuyoruz” şeklinde konuştu.
olan e-F@ctory konsepti ile geleceğin dijital fabrika
teknolojisini sunan ürünlerden uygulamalar da büyük
ilgiyle karşılandı.
Neden Ankara?
Mitsubishi Electric Türkiye’nin, sempozyum ve ardından akşam yemeğiyle devam eden “Türkiye’nin Geleceği
için Çalışıyoruz” temalı etkinliğinde açış konuşmasını
yapan Başkan Masahiro Fujisawa, dünyada 120 binden
fazla çalışanı ile 42 ülkede faaliyet gösteren ve 36 milyar dolar konsolide net satışa sahip olan 94 yıllık dünya
devi Mitsubishi Electric Corporation’ın, 2012 yılından
bu yana üç yıldır kendi yapılanması ile Türkiye’de,
İstanbul merkez ofisinde faaliyet gösterdiğini belirtti.
Türkiye’de özellikle MARMARAY projesi, TÜRKSAT 4A
ve geçtiğimiz günlerde başarılı bir şekilde fırlatılan
TÜRKSAT 4B uydularında kullanılan teknolojisi ile tanınan Mitsubishi Electric, elektrik, otomasyon ve taahhüt
çalışmaları kapsamındaki Türkiye buluşmasını başkent
Ankara’da düzenledi.
İstanbul merkezli olarak Türkiye pazarına iki yıl önce
giren Mitsubishi Electric Türkiye’nin 21 Ekim Çarşamba
günü Wyndham Ankara Oteli’nde “Türkiye’nin Geleceği
İçin Çalışıyoruz” temasıyla gerçekleştirdiği etkinliğine,
Türkiye genelinden çok sayıda kamu, özel sektör ve
taahhüt firması temsilcisi katıldı.
Mitsubishi Electric Türkiye Başkanı Masahiro Fujisawa
ve birim yöneticilerinin katılımıyla Ankara’da düzenlenen
etkinlikte Mitsubishi Electric, dünyada güçlü bir global
oyuncu olduğu sanayi tesisleri ve altyapı projelerindeki elektrik, otomasyon, taahhüt çalışmaları hakkında
bilgi verdi. Etkinlik kapsamında, Mitsubishi Electric’in
Marmaray’da gerçekleştirdiği “İstasyon Bilgi ve Yönetim
Sistemi Projesi” sunumu yapıldı. Dünya genelinde 71
binin üzerinde kurulumu bulunan Mitsubishi Electric
Videowall görüntüleme sistemlerinin de tanıtıldığı
Türkiye buluşmasında, arıtma ve atık su tesislerindeki
su otomasyonu konusu örnek uygulama ile anlatıldı.
Yeni endüstri evresinin Mitsubishi Electric’teki karşılığı
134
ENDÜSTRİ OTOMASYON
“Türkiye’nin geleceğinin bir parçası olmaktan
gurur duyuyoruz” sloganıyla, Mitsubishi Electric’in
Türkiye’deki altyapı projelerinin ve sanayi tesislerinin
çözüm ortağı olma hedefi doğrultusunda ileri teknolojisi
ve kalitesiyle sunabileceği farklılık ve avantajlarını tüm
Türkiye’ye anlatmak için başkent Ankara’da olduklarını
kaydeden Masahiro Fujisawa, konuşmasına şöyle devam
etti:
“Türkiye’de temelde fabrika otomasyonu, ileri robot
teknolojileri ve klima sistemlerinin satış ve satış sonrası
hizmetlerini sürdürüyoruz. Bu faaliyetlerimizin yanı sıra
uydular, asansör, görsel veri sistemleri, güç kaynakları
ve ulaştırma bağlantılı altyapı işlerine de destek veriyoruz. Türkiye’de özellikle Türksat uyduları ve Marmaray
projesinde kullanılan teknolojimiz ile tanınıyoruz.”
“Türksat 4B’yi başarılı bir şekilde fırlattık”
16 Ekim tarihinde fırlatılan Türksat 4B uydusu ile ilgili
açıklama yapan Masahiro Fujisawa, “Mitsubishi Electric
Corporation, Türksat 4A’nın ardından Türkiye’de iletişim
ve yayıncılık altyapısının güçlendirilmesine yardımcı
olacak Tüksat 4B uydusunu da başarılı bir şekilde fırlattı. Aralık başına kadar yörünge testlerini yapacak olan
Mitsubishi Electric, sonrasında Türksat 4B’nin Türksat’a
devir teslimini resmen gerçekleştirecek. Mitsubishi
Electric olarak üretmekten gurur duyduğumuz uyduların
ve yapım aşamasından yörüngeye yerleştirilme sürecine
kadar sorumluluğunu üstlendiğimiz projenin tamamın-
Fujisawa, Marmaray projesi ile ilgili de “Marmaray’daki
hizmetlerimiz; Mitsubishi Electric’in ileri teknoloji ürünü
otomasyon ekipmanları, mühendislik ve tasarım, projelendirme, yazılım programlama, donanım montajı,
devreye alma, eğitim ve servis desteğinden oluşuyor.
Projede izlediğimiz ve kontrol ettiğimiz alt sistemleri
ise tünel havalandırma, enerji temin, istasyon havalandırma, temiz ve atık su, tünel ve istasyon aydınlatma,
tünel ve istasyon yangın alarm sistemleri, yürüyen
merdivenler, asansörler, tünel drenaj ve sel kapakları
oluşturuyor” diyerek konuşmasını sürdürdü.
“Türkiye’nin Su ve Atık Su Otomasyonu İçin Hazırız”
Mitsubishi Electric’in içme suyu ve atık su arıtma tesisleri, pompa istasyonu otomasyonu ve pompaların doğru
kullanımı ile su ve elektrik tasarrufu sağlayan yazılımlar
ve SCADA konusunda, birçok ülkede su konusundaki
yetkililer ve sistem entegratörleri ile uzun yıllardan
beri çalışan bir marka olduğunun altını çizen Masahiro
Fujisawa, “Bu deneyimimize ek olarak geniş bir atık su
arıtma uygulama referansı ile güvenilir bir ortağız ve
sistem sağlayıcısından beklenen uzmanlığa da sahibiz”
dedi.
“Türk
Sanayisini
Geleceğin
Fabrikalarına
Hazırlayabiliriz”
Jeopolitik konumu nedeniyle pek çok açıdan avantajlı
olan, Asya ve Avrupa’nın köprüsü Türkiye’nin global
düzeyde rekabet edebilmek için dünyadaki değişim ve
gelişimlere hızla ayak uydurması gerektiğine dikkat
çeken Başkan Fujisawa, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye’nin üretimde global rekabet trenini kaçırmaması için hayati önem taşıyan teknolojilerimizden biri
de yeni endüstri evresinin Mitsubishi Electric’teki karşılığı olan dijital fabrika konsepti e-F@ctory. Mitsubishi
Electric olarak yeni endüstri evresinin iddialı oyuncularından biriyiz. Türk sanayisinin, hayal gücümüzü zorlamaya hazırlanan geleceğin fabrika otomasyonuna hazır
olması için teknolojik çözümler sunuyoruz. Bu noktada
e-F@ctory konsepti üretimde çok ciddi maliyet tasarrufu
sağlayabilecek evrimsel bir adım. Üretim ve bakım aşamaları da dâhil olmak üzere yönetimden üretim katına
kadar tüm fabrika katmanlarını optimize etmek için ileri
teknolojileri kullanan e-F@ctory, küresel rekabette bir
adım önde olmayı sağlıyor.”
“Dünyaya 71 binden fazla görüntüleme sistemi kurduk”
Mitsubishi Electric’in dünyanın önde gelen videowall
görüntüleme sistemleri tedarikçilerinden biri olduğunu
belirten Fujisawa, “En yeni LED ve LCD teknolojisine
bağlı olarak dünya genelinde pek çok projede kontrol odalarında kullanılan Mitsubishi Electric videowall
görüntüleme sistemleri; trafik akışlarının, telekomünikasyon ağlarının, enerji şebekelerinin, su ve atık su gibi
kritik şebeke sistemlerinin, toplu taşıma sistemlerinin
idaresine yardımcı oluyor. Bugüne kadar dünyada 71
binin üzerinde Mitsubishi Electric LED videowall küpleri
monte edildi; bu sistemler milyonlarca insanın sağlık ve
güvenliğinin korunması, konforlu ve üretken olmalarının
sağlanması için 7/24 faaliyet gösteriyor” diye konuştu.
“Türkiye, Öncelikli Pazar”
Türkiye’nin, hızlı büyüme potansiyeli ile Mitsubishi
Electric için öncelikli pazar durumunda olduğunu kaydeden Mitsubishi Electric Türkiye Başkanı Masahiro
Fujisawa şu açıklamalarda bulundu:
“Mitsubishi Electric olarak Türkiye’nin, endüstrisi ve
teknolojisiyle üretkenliğinin daha da artacağını, katma
değeri çok daha yüksek ürünler üretileceğini ve dünyanın ileri ekonomileri arasındaki yerini alacağını düşünüyoruz. Bu düşüncemiz, Türkiye’nin gerçekleştirdiği
Marmaray projesi, inşa etmekte olduğu köprü, baraj,
tünel, havalimanı gibi çok sayıda projeyle doğrulanmaktadır.”
“Yatırıma Devam Edeceğiz”
Konuşmasında, “Türkiye’nin enerjisine ve gücüne” olan
yüksek inancını dile getiren Masahiro Fujisawa, üstün
teknolojiye sahip global bir firma olarak Mitsubishi
Electric’in tüm dünyada kullanılan ve yüksek kaliteye
sahip ürün ve sistemleri ile ileri teknolojisini Türkiye’ye
getirerek ekonominin gücüne güç katmayı, Türkiye’nin
belirlediği yüksek ekonomik hedeflerine ulaşması için
gerekli teknoloji ve bilgi kullanımını aktarmayı hedeflediklerine dikkat çekti. Fujisawa “Enerji verimli, çevreci,
yenilikçi ürün ve hizmetlerimizle, büyüyen Türkiye’nin
gelişimine ortak olmaya, Türk halkı için yatırım yapmaya
devam edeceğiz” diyerek sözlerini tamamladı.
“Daha İyisi İçin Değişim”
Kurumsal beyanı “Daha İyisi İçin Değişim” (Changes
for the Better) ve çevresel beyanı Ekolojik Değişim’in
(Eco Changes) ruhuna uygun hareket eden Mitsubishi
Electric, bugün bu özelliği sayesinde sadece ürünlerinin teknolojisi, güvenilirliği ve kalitesiyle değil, çevre
duyarlılığı konusunda da fark yaratıyor. Mitsubishi
Electric, 100. yıldönümü olan 2021 yılına denk gelen
uzun dönemli çevresel yönetim vizyonu “Çevre Vizyonu
2021” çerçevesinde; çevresel duyarlılığı teşvik etmeyi,
düşük karbon salınımı ve geri dönüşüm konularında
bilinç artışına katkı sağlamayı hedefliyor.
135
HABERLER
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
WIN EURASIA
HABERLER
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
WILO TÜRKİYE ÖZEL MÜŞTERİ MÜDÜRÜ GÖKHAN UZUNER
ENERJİ VERİMLİLİĞİ PANELİ’NE KONUK OLDU
Metal Working 2016
(11-14 Şubat)
SANTRİFÜJ POMPALARDA ENERJİ
VERİMLİLİĞİNİN ÖNEMİ ARTIYOR
Sac İşleme ve Yüzey İşlem Teknolojileri
Zincirinin Tamamı Bu Platformda
işleme, tel, boru ve parça işleme, karma yapıların
işlenmesi, aletler, makine elemanları, kalite kontrol,
onarım ve atölye ekipmanlarına odaklanılacak. Son
teknolojilerin ön plana çıkacağı etkinlikte katılımcılar;
demir-çelik, alüminyum, metal, otomotiv gibi çeşitli
sektörlerin üretim süreçlerini daha etkin hale getirmeye yönelik ürün ve hizmetleri sergileyecekler.
Surface Treatment Eurasia fuarı kapsamında ise yüzey
temizliği ve ön işlem ekipmanları; boya ve plastik
kaplama sistemleri; galvanizasyon sistemleri; özel
yüzey kaplama teknolojileri; boya, cila ve kaplama
malzemeleri sunulacak. Parts2Clean markası altında
oluşturulacak uluslararası pavilyon kapsamında ise
endüstriyel parça ve yüzey temizleme teknolojileri bir
arada sergilenecek.
WIN Eurasia Metal Working, özel forum ve sergi alan- Fuar bu yıl %100 Deutsche Messe markası altında larıyla da sektöre öncülük etmeye devam edecek. İlk
kez geçtiğimiz yıl düzenlenen Safe@Work özel bölüdüzenleniyor
- Sac işleme ve yüzey işlem teknolojileri tek çatı mü ve Robotik Forumu bu yıl da fuar çatısı altında
gerçekleşecek. Yurtdışından ve yurtiçinden iş sağlığı
altında buluşuyor
ve güvenliği firmalarını ağırlayacak olan Safe@Work
11-14 Şubat 2016 tarihleri arasında 21.’si düzenlene- kapsamında, bir yandan iş sağlığı ve güvenliği ile
cek olan WIN Eurasia Metal Working, metal işleme ve ilgili sunumlar gerçekleşirken, diğer yandan iş sağlığı
yüzey işlem sanayiinin liderlerini ağırlamaya hazırlanı- ve güvenliği konusunda yüksek risk taşıyan imalat
yor. 2002 yılından beri Bileşim Fuarcılık A.Ş. ile ortak sanayiine yönelik kişisel koruyucu ekipmanlar sergiolarak düzenlenen fuar, tüm hisselerin satın alınması lenecek. Robotik Forum’da ise robotik teknolojilerin
sonucunda bu yıl %100 Deutsche Messe AG markası üretim süreçlerindeki artan önemine odaklanılacak ve
sektörün lider firmalarının robotik çözümleri ziyaretçiolarak ziyaretçileriyle buluşacak.
lere tanıtılacak.
Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek olan
WIN Eurasia Metal Working, Metal Working (Metal Uluslararası bir buluşma noktası
İşleme) ve Surface Treatment (Yüzey İşleme) fuarları- WIN Eurasia Metal Working; ev sahibi Türkiye’nin
nı aynı çatı altında bir araya getirecek. Metal Working yanı sıra, tüm Avrasya ekonomik bölgesi için sekEurasia kapsamında ziyaretçiler sac levha işleme törlerinin en önemli buluşması olarak öne çıkıyor.
teknoloji zincirinin tamamına ulaşabilecek: Sac levha, Katılımcı firmalara yeni pazarlara ulaşmanın en etkin
yarı mamul ve tam mamul; işleme, ayırma, şekillendir- yolunu sunan fuar boyunca, Avrupa, Rusya, Afrika ve
me, esnek sac levha işleme, birleştirme, kaynak, yüzey Ortadoğu’dan birçok satın almacı ağırlanıyor.
136
TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) Ankara Şube
ile Anadolu Asansörcüler Derneği (ANASDER) ortaklığında
ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın desteğiyle, 27
Ekim 2015 Salı günü TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve
Sosyal Tesisi Toplantı Salonu’nda“Asansör İşletme, Bakım
ve Periyodik Kontrol Yönetmeliği’ndeki değişiklikler ve uygulamaları” konulu seminer düzenlendi.
24 Haziran 2015 tarihli 29396 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Asansör İşletme, Bakım ve Periyodik
Kontrol Yönetmeliği”nin belediyeler, apartman yöneticileri,
kamu kurumları ve asansör kullanıcılarına getirdiği yükümlülükler konusunda sunumların yapıldığı seminer, asansör sektöründe faaliyet gösteren firma ve kurumların temsilcilerinin
yoğun katılımıyla gerçekleştirildi.
Seminerin açılış konuşmasını yapan MMO Ankara Şube
Başkanı Sadettin Özkalender, 2012 yılındaki mevzuat değişikliğinden sonra belediyelerle imzalanan protokoller sonucu
yapılan denetimlerde, asansör güvenliği için atılan adımlarda
ciddi bir iyileşme oranı görülmeye başladığını hatırlatarak
şöyle konuştu:
“Şu an MMO Ankara Şube olarak faaliyet alanımız içinde
bulunan Ankara, Kırıkkale ve Çankırı illeri içindeki 16 ilçe
belediyesi ile imzaladığımız protokoller sonucu periyodik
kontrollerini yaptığımız asansörlerde, toplamda yüzde 50
oranında önemli eksiklikler tespit etmekteyiz. Ancak yüzde
50’lik bir kısmının da eksiksiz olduğunu görmekteyiz. Oda
olarak yıllardır yoğun çalışmalar yürüttüğümüz güvenli asansör kullanımı konusunda, yapılan mevzuat değişikliklerinin de
katkısıyla, toplumda artan duyarlılığın ve tüm yetersizliğine
rağmen bahsettiğim rakamların bile bizleri çok mutlu ettiğini
belirtmek; bu vesileyle kamu ve meslek örgütlerinin bir arada
ortak çalışabilmesinin önemini bir kez daha vurgulamak
isterim.”
Seminer, ANASDER Yönetim Kurulu Başkanı Gürhan
Cihaner’in yaptığı konuşmanın ardından, Bilim Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü’nü temsilen
İlyas Menderes Büyüklü ve MMO Asansör Kontrol Merkezi
Müdürü Berkay Eriş’in konuya ilişkin sunumlarıyla devam
etti. Seminer, sunumların ardından katılımcıların güvenli
asansör kullanımı ve yönetmelik değişikliğine dair soruları ve
çözüm önerilerinin etraflıca tartışılmasıyla tamamlandı.
137
Siemens Türkiye’de
tramvay fabrikası kuruyor
•
•
Uluslararası piyasada büyüme fırsatları
Fabrika 2018 yılında açılacak
Giderek büyüyen kentsel toplu taşıma pazarına yatırım yapan
Siemens, Gebze’de yeni bir tramvay fabrikası kuruyor. Şirket,
üretim ve tedarik zincirini Türkiye’de yerelleştirerek hem ihale
süreçlerinde daha avantajlı bir konumda olmayı hem de uluslararası siparişler için önemli oranlarda maliyet kontrolü sağlamayı hedefliyor. Raylı sistemler endüstrisi uluslararası üretim ağlarına giderek daha fazla bağlı hale geliyor. Bu durum
özellikle değişen rekabet koşullarıyla karşı karşıya kalan
tramvay pazarı için de geçerli bulunuyor. Türkiye’de yerli
üretici partnerleriyle proje bazlı işbirlikleri yapan Siemens,
yeni fabrikasında ilk araçların üretimini 2018 yılı başında gerçekleştirmeyi planlıyor. Önümüzdeki yıl Türkiye’de 160. yılını
kutlayacak olan Siemens’in yeni fabrikası, yaklaşık 30 milyon
Euro yatırımla hayata geçecek.
Kentsel toplu taşıma sektörünün yıllık büyüme oranı şu anda
yaklaşık yüzde 3 seviyesinde bulunuyor. Bilinen üreticilerin
yanı sıra Doğu Avrupa ve Asya’dan gelen birçok yeni tedarikçi
de tramvay piyasasına dâhil oluyor ve söz konusu tedarikçiler
daha düşük üretim maliyetlerini avantaja çevirebiliyor. Dünya
pazarına hizmet sunan çok sayıda tedarikçinin Batı Avrupa
dışında da üretim tesisleri bulunuyor.
Siemens de kendi fabrikası ve Türkiye’deki yerel tedarik zinciriyle tramvay pazarındaki rekabetçiliğini güvence altına almayı
hedefliyor. Son yıllarda modern araç platformları geliştirerek
başarılı bir şekilde pazara sunan Siemens’in Raylı Sistemler
Bölümü Yöneticisi Jochen Eickholt, Siemens’in Türkiye’de
138
kurduğu yeni fabrikasıyla ilgili olarak; “Avenio serisi
tramvaylarımız
başarısını birçok
ülkede kanıtladı.
Şimdi bu başarımızı global pazarda da güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Bu hedefi de en
iyi şekilde burada,
Türkiye’deki fabrikamızda başaracağımıza inanıyoruz” dedi.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Siemens Türkiye Yönetim
Kurulu Başkanı ve CEO’su Hüseyin Gelis de ulaşım sektörünün Türkiye’nin yakın geleceğinde yüksek büyüme potansiyeline sahip alanlardan biri olduğunu belirterek “Yüksek
hızlı trenler ve hafif raylı sistemler başta olmak üzere şirket
stratejimiz gereği ulaşım alanındaki büyümemizi birkaç fazda
gerçekleştirilecek şekilde planladık. Bu fabrika bu stratejinin
ilk fazını oluşturuyor.
Önümüzdeki yıl Siemens olarak Türkiye’deki 160. yılımızı
kutlayacağız ve böyle önemli bir yatırımla Türkiye ekonomisine değer katmaya devam edecek olmaktan memnuniyet
duyuyoruz. Kurulacak fabrikamızda üretilecek araçlar, hem
ülkemizde hem de yurtdışında birçok ülkede kullanılacak.
Fabrikamız, Siemens Ulaşım Bölümü için önemli bir üretim
merkezi konumunda bulunacak ve ihracat geliri ile de ülkemiz
için ek katma değer yaratacak” dedi.
HABERLER
HABERLER
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Schneider Electric
Elektrik Tesisat Ulusal Kongresi’nde
■ Enerji yönetimi ve otomasyonda global uzman
Schneider Electric, Schneider Electric, TMMOB/Elektrik
ve Mühendisleri Odası ev sahipliğinde İzmir’de 4’üncüsü düzenlenecek olan Elektrik Tesisat Ulusal Kongresi
ve Sergisi’ne katılıyor.
21-24 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek olan,
elektrik tesislerinde güvenlik konusunun ele alındığı kongrede, Schneider Electric Bina Birimi Otel ve
Hastane Projeleri satış müdürü Gökhan İşbitiren ise
konuşmacı olarak yer alacak.
Elektrik, elektronik, mühendislik ve aydınlatma alanında faaliyet gösteren sektör profesyonellerinin katılacağı
4’üncü Elektrik Tesisat Ulusal Kongresi ve Sergisi’ne
katılacak olan Schneider Electric, kongre boyunca Akıllı
Pano, Enerji Yönetim Sistemleri, ölçümleme sistemlerinde sunduğu tasarruflu çözümler ve son dağıtım ürünleri
Acti 9 serisi hakkında ziyaretçilere detaylı bilgilendirmelerde
bulunacak..
Kongre boyunca, Türkiye’deki elektrik tesislerindeki
güvenlik önlemleri ve gelişmelerinin sunulacağı sempozyumlara konuşmacı olan katılan Schneider Electric
Bina Birimi Otel ve Hastane Projeleri Satış Müdürü
Gökhan İşbitiren 24 Ekim’de Anadolu Salonu’nda 15.4016.00 saatleri arasında gerçekleşecek olan konuşmasında
“Dağıtım Şebekelerinde Fider Otomasyon Çözümü” ve
17.40-18.00 saatleri arasında “Hastanelerde Entegre Bina
Yönetim Sistemleri, Kazanımlar ve Uygulama Örnekleri”
ile ilgili Schneider Electric tarafından uygulanan çözümleri
sektör ile ilgilenenlere aktaracak.
Akademisyen, sanayici, mühendis, mimar, teknik eleman,
sektörel dernek, kamu kurum ve kuruluş temsilcilerinin
iletişim kurma imkânı bulacağı kongrede elektrik, elektronik, mühendislik ve aydınlatma sektörlerinde faaliyet
gösteren katılımcı firmalar, kullandıkları teknolojiler ve
stratejiler hakkında güncel bilgiler edinilerek sektörün
genel durumunu değerlendirme şansı elde edecek.
139
Güç Elektroniği
Çeviriciler, Uygulamalar ve
Tasarım
Ya­za­rların›n Ad›: Ned Mohan, Tore M.Undeland,
William P. Robbins
Türkiye’de güç elektroniği sanayii hızlı bir ilerleme göstermiş; kesintisiz güç kaynağı, motor kontrolu,
endüksiyonla ısıtma, elektrikli ev aletleri, otomotiv ve tekstil gibi geniş bir alanda tasarım ve üretim yapan
firmalar ortaya çıkmıştır. Bunun yanında yurtdışından gelen sistemlerin çoğunda güç elektroniği teknolojisi
kullanılmaktadır. Elektrik-Elektronik Mühendisliği mezunlarının belirli bir kısmı bu sektörlerde istihdam edilmektedir.
YAYIN DÜNYASI
YAYIN DÜNYASI
ENDÜSTRİ OTOMASYON
ENDÜSTRİ OTOMASYON
Otomatik Kontrol Sistemleri
Ya­za­rların›n Ad›: Benjamin Kuo
Genç mühendislerin elinden düşmeyen bu kitabın temel özelliği, geleneksel konuları basit bir dille
ele alması, anlatımını uygulamaya yönelik örneklerle desteklemesi ve her baskıda yeni konuları
bünyesine alarak sürekli güncel kalabilmesidir.
Yaklaşık 50 yıldır kendisini otomatik kontrol sistemlerinin uygulamalarına adamış, tecrübeli bir araştırmacı
ve mühendis Benjamin C. Kuo tarafından kaleme alınmıştır. Yazarın en önemli özelliği bilimsel çalışmaları
yanında, yıllardır sürdürdüğü eğitim hizmetinde otomatik kontrole çok sayıda kitap kazandırmış olmasıdır.
İlk baskısı 1962’de yapılmış olan bu kitap, 60’lı yıllarda mühendislik eğitimine başlayan ve bugüne kadar
aynı yolu izleyen pek çok öğrenciye otomatik kontrolü sevdirmiş, öğretmiş ve çalışma alanı olarak geniş bir
öğrenci kitlesinin otomasyona yönelmesine neden olmuştur.
Güç elektroniği konusu, başta İ.T.Ü. olmak üzere Türkiye’deki birçok üniversitede çeşitli isimdeki derslerle
öğretilmektedir. Bu derslerin bir kısmı Türkçe olarak verilmektedir. Hangi dilde verilirse verilsin bir Türkçe
kitabın gerek eğitim öğretimde gerekse uygulamalı mühendislikte çok önemli olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
ISBN: 978-975-8431-99-1
B. Y›­l›: 2003
Say­fa Sa­y›­s›: 896
Fi­ya­t›: 45,00 TL
140
ISBN: 9789757860945
B. Y›­l›: 2013
Say­fa Sa­y›­s›: 944
Fi­ya­t›: 50,00 TL
141
reklam indeks
i
Firma Adı
No
Firma Adı
No
■ ABB
3-59
■ LEUZE
103
■ ABB
ÖN İÇ KAPAK
■ LÖSEV
82
8
■ MEDEL
4-35
74
■ MEDEL
ARKA İÇ KAPAK
■ AKBİL
■ AUTOMECHANICA
■ BECKHOFF
■ BETA
■ BONFIGLIOLI
■ B&R ENDÜSTRİYEL OTOMASYON
1
131
93
5
■ MITSUBISHI ELECTRIC TURKEY 29-55
■ NEUGART
67
■ NETES MÜHENDİSLİK
83
■ PHOENIX CONTACT
39
■ DİYAFON
30
■ RUTRONIK
57
■ EKSEN AJANS
20
■ SIEMENS
11
■ ELİMKO
89
■ SCHUNK
■ ENOSAD
62
■ TET
■ ENTEK
21
■ TÜRKMEN ASANSÖR
■ EMKO
75
■ TOK
■ ESİT
9
■ GMT
ARKA KAPAK
133
10
68-69
■ WORLDCHEM
111
58
■ WIN AUTOMATION 2016
119
■ HES KABLO
31
■ WIN METAL WORKING 2016
125
■ KUKA
47

Benzer belgeler

Tektronix Osiloskop Ölçme Teknikleri

Tektronix Osiloskop Ölçme Teknikleri Oral Av­c› / Pio­mak Öz­kal Gü­ner / Schnei­der Elec­tric Se­dat Sa­mi Öme­ro€­lu / E3Tam Gökhan Yücel / Phoe­nix Con­tact fiah­nur Aga­ik / GSD Osman Kutan / ABB Ta­lat Av­c› / P›­nar Müh. T. Ha­ka...

Detaylı