PDF olarak indir

Transkript

PDF olarak indir
yıs
Sa
ı
e
Sp
ci
I
al
ss
ue
1
13
05
-4
B1
el
Öz
NOV-DEC‘15
katkıda bulunanlar contributors
Hamit Hamutcu
[email protected]
KURUCU FOUNDER
Bengü Gün
[email protected]
DİREKTÖR DIRECTOR
Selin Turam
[email protected]
SANATÇI İLİŞKİLERİ ARTIST RELATIONS
Serhat Cacekli
[email protected]
SANATÇI İLİŞKİLERİ ARTIST RELATIONS
Görkem Dikel
[email protected]
İÇERİK YÖNETİCİSİ CONTENT MANAGER
Hülya Avtan
[email protected]
İLETİŞİM YÖNETİCİSİ COMMUNICATIONS MANAGER
Efe Özmen
[email protected]
GALERİ ASİSTANI GALLERY ASSISTANT
Elif Deneç
[email protected]
GALERİ ASİSTANI GALLERY ASSISTANT
Chiara Mignani, Maria Montoya, Elif Gözlüklü, Esen Saba, Beste Naz Özkan
STAJYERLER INTERNS
Seçil Ofset
100. yıl mahallesi massit matbaacılar sitesi
4. cadde no:77 bağcılar, istanbul
BASKI PRINT
Baskı Tarihi, Adedi Printing Date, Amount of Copies
20.11.2015 | 2000 adet 2000 copies
Berkay Buğdanoğlu
DJIA/DJUA/NASDAQ detay detail (2015)
tuval üzeri yağlı boya oil on canvas
100 x 160 cm
KAPAK COVER
Mixer Tophane
Tomtom mah. Boğazkesen cad. no:45/A Bodrum kat, 34433 Beyoğlu, İstanbul
0212 243 54 43 | www.mixerarts.com | [email protected]
Mixer Taksim
Sıraselviler cad. Taksim Sitesi, no:35, 2. Bodrum Kat, 34433 Beyoğlu, İstanbul
2
Merhaba!
Hello!
23 Kasım 2012’de ‘Bağlantısızlar’ sergisi ile
Tophane’deki ilk açılışımızdan bu yana üç yıl
geçmiş... Zaman hızla akıp giderken değişim de
kaçınılmaz oluyor tabi. Mixer’i üç yıldır ilgiyle
takip eden ziyaretçilerimize 3. yaşımızda yepyeni
bir mekâna gireceğimizi haber vermek de bana
nasip oldu. Mixer’e üç yıldır ev sahipliği yapan
Tophane bizim için hala çok değerli ama maalesef
kentsel dönüşümden o da payını alıyor. Biz de
tebdil-i mekanda ferahlık vardır diye düşünerek
Sıraselviler’e taşınma kararı aldık. Mekânın
ve yeni mekânımızdaki ilk serginin açılışını 3
Aralık’ta ‘Non-Linear Future’ isimli sergi ile
yapacağız, hepinizi bekleriz. Sergide yer alan
sanatçılar: Bedia Ekiz, Çağrı Saray, Sümer Sayın,
Viron Erol Mert.
It has been three years since Mixer’s first
exhibition ‘Non-aligneds’ opened on 23 November
2012... Time is running so fast and change is
inevitable. It has been my pleasure to announce
our relocation in our 3rd year of existance.
Tophane, which has been home to Mixer, will
always be special to us. However, it has also been
affected by urban transformation. So, thinking
that change is good, we have decided to move to
Sıraselviler. We are marking the opening of the
new space with an exhibition called ‘Non-Linear
Future’ on the 3rd of December. The artists
included in this exhibition are Bedia Ekiz, Çağrı
Saray, Sümer Sayın and Viron Erol Mert.
Taşınmadan önce Mixer’in Tophane’deki galeri
alanında Mixer’in Açık Depo’sundan sizler
için oluşturduğumuz güzel seçkiyi ziyaret
edebilirsiniz. Yepyeni sanatçıların da aramıza
katıldığını özellikle belirtmek isterim. Ayrıca
Mixer Karaköy’de İngiliz sanatçı Marc Quinn’den
bir seçki sizleri bekliyor olacak. Mixer Karaköy,
Aralık ayının sonunda da ‘Young Photographers
Award’ yarışmasında ön elemeyi geçmiş
sanatçıların fotoğraflarının gösterildiği sergiyi
ağırlıyor olacak.
Mixer aynı zamanda yerinde duramayıp Kasım
ayında Maslak’a doğru uzanıyor. 42 Maslak
Art!SPACE’de Mixer sanatçılarından sizler için
güzel bir seçki hazırladık, 5 Kasım’dan itibaren
ziyaret edebilirsiniz.
Kasım ayının en önemli sanat etkinliği olan
Contemporary İstanbul’a bu sene de yeni işleri ile
farklı disiplinlerde işler üreten genç sanatçılarla
katılıyoruz. B1-405 No’lu standımızda işlerini
görebileceğiniz sanatçılar: Arda Yorgancılar,
Bedia Ekiz, Berkay Buğdanoğlu, Can Dağarslanı,
Eda Gecikmez, Gülşah Bayraktar, Julie Nymann,
Kaan Bağcı, Melike Kılıç, Murat Han Er, Nazlı
Erdemirel.
Güzel bir kış dileğiyle,
Before we move from our beloved space in
Tophane, we prepared a group show from Mixer
Open Space’s current and new artists. On the
other hand, Mixer Karaköy is hosting an exhibition
of the printed works by the British artist Marc
Quinn. You wouldn’t want to miss them. Mixer
Karaköy is also hosting an exhibition of the works
of young photographers who are selected in the
‘Young Photographers Award’.
In addition, we are also reaching to Maslak in
November. Mixer will be featuring artists at 42
Maslak Art!SPACE, and the exhibition can be
visited from the 5th of November.
The most attractive art event in November is
Contemporary İstanbul, and it is Mixer’s 3rd year
participating to the fair. You can visit us at booth
number B1-405 to see the new works of Arda
Yorgancılar, Bedia Ekiz, Berkay Buğdanoğlu, Can
Dağarslanı, Eda Gecikmez, Gülşah Bayraktar,
Julie Nymann, Kaan Bağcı, Melike Kılıç, Murat
Han Er and Nazlı Erdemirel.
Wishing you a lovely winter,
Bengü Gün
3
Sanatsal Sanat Ürünleri ve ORG. TİC. LTD. ŞTİ | Tomtom mah. Boğazkesen cad. No:45/A Bodrum Kat, Beyoğlu, İstanbul, 34433
sergi /fuarı
sanat
exhibition
/ art fair
Contemporary Istanbul ‘15
Kaan Bağcı
Gülşah Bayraktar
Berkay Buğdanoğlu
Can Dağarslanı
Bedia Ekiz
Murat Han Er
Nazlı Erdemirel
Eda Gecikmez
Melike Kılıç
Julie Nymann
Arda Yorgancılar
B1-405
4
Eda Gecikmez
Teşhis ve Muhafaza (2015)
tuval üzerine yağlı boya oil on canvas
140 x 180 cm
Fotoğraf | Photography: CHROMA | www.ch-roma.com
5
sergi /fuarı
sanat
exhibition
/ art fair
Mixer, Contemporary İstanbul Sanat Fuarı
kapsamında geçmişten bugüne birlikte
çalıştığı sanatçıların işlerini bir araya
getiriyor. Mixer’in genç ve dinamik yapısına
paralel farklı medyumların iç içe geçtiği
bir deneyim imkânı sunan çalışmaların her
birinde, hem tarz hem de fikirsel anlamda
yenilikçi işler izleyicisiyle buluşuyor.
Contemporary İstanbul Sanat Fuarı’na
özel gerçekleştirilen seçkide Berkay
Buğdanoğlu, paslanmış metal üzerine
karışık teknik uygulayarak hazırladığı
çalışmalarında, birey ve toplum ilişkisi
üzerinden bireyin konumunu tartışmaya
açıyor. Eda Gecikmez, bilinçaltı ve
rüyalardan etkilenerek yarattığı tekinsiz
dünyada cinsiyet ve beden politikalarına
meydan okuyor. Mdf üzerine akrilik
çalışmasında Gülşah Bayraktar, alışkın
olduğumuz küçük ebatlı işlerinin
aksine bu kez daha büyük boyuttaki
çalışmalarıyla bir ilki de gerçekleştiriyor.
6
Mixer brings together artists working
together from past to present as part of
Contemporary Istanbul Art Fair. In each of
artists’ works which are related to Mixer’s
young and dynamic structure it is
presented as an experience that
differentiates in mediums engaged. The
works which meet with the audience are
innovative in their style and their
intellectual attitude.
In the group show which is chosen for the
art fair, Berkay Buğdanoğlu opens the
individual’s position from the society and
individual’s relationship point of view in
his works with his own mixed technique
on rusted metal. Eda Gecikmez challenges
the audience with gender and body policies
with her uncanny world that she creates as
an effect of the unconscious and dreams.
Gülşah Bayraktar, with her acrylic works
on mdf, breaks new ground with her larger
scale works.
Kaan Bağcı
İsimsiz Untitled (2015)
kağıt üzerine kurşun kalem
graphite on paper
32 x 49.5 cm
Julie Nymann, sürreal iktidar ilişkileri
ve insan düşlemini odağına aldığı video
çalışmasında yine kendine has oyunbaz
diliyle izleyici karşısına çıkıyor. Kaan Bağcı,
kâğıt üzerine karakalem işlerinde fütüristik ögeleri bir araya getiriyor. Bedia Ekiz,
çalışmalarında kentte ve doğada insan
olma durumunu irdeliyor. Arda Yorgancılar,
farklı duygu ve pozları, farklı ışıkla bir
araya getiriyor. Melike Kılıç kendine özgü
lirik anlatımıyla izleyicisini yalnızlaştırdığı
düşsel bir dünya kuruyor. Can Dağarslanı,
“Kimlikler” başlıklı fotoğraf serisinden
çalışmalarında insan hislerini dışavurumcu
renklerle harmanlıyor. Nazlı Erdemirel,
yeni fotoğraf serisinde bireyin doğumundan
beri içsel dünyasında yaşadığı kaygıları
görselleştiriyor. Murat Han Er ise
çalışmalarında dijital ve alternatif fotoğraf
metotlarını harmanlıyor.
Julie Nymann appears with her unique
playful genre again, in her video works
which are focused on surreal power of
relationships and human fantasies. Kaan
Bağcı brings futuristic elements together
with his charcoal drawings. Bedia Ekiz digs
for the concept of being human in nature
and the issue of the city in her works. Arda
Yorgancılar merges different emotions and
poses with different colors. Melike Kılıç
establishes a new world with her
idiocratical lyric expression. Can
Dağarslanı immingles human emotions
with expressive colors in his photography
series “Identities”. Nazlı Erdemirel
visu-alizes the anxiety in the inner world of
people since their birth in her new photography series. Murat Han Er interlocks
digital and alternative methods in his
works.
Fuar için seçilmiş tüm eserler yağlı
boyadan videoya, sanatçılarının kendine
has yorumları ve dinamik bakış açısıyla
herkesin beğenisine hitap ediyor.
All works from oil paintings to video which
are selected for the art fair bound
everyone’s taste with artists’ idiosyncratic
and dynamic remarks.
7
sergi /fuarı
sanat
exhibition
/ art fair
Kaan
Bağcı
1986 senesinde İzmir’de doğdu.
Kaan Bağcı was born in Izmir, in 1986.
İngiliz sanatçı ve direktör Gail Deayton,
Kaan Bağcı’nın çalışmalarından
bahsederken şöyle diyor “Kaan Bağcı’nın
eserini tam olarak sınıflandırmak
zordur. Grafiği ve illüstrasyonu, kavramsal
elementlerle harmanladığı çalışmalarında
kaz, balık, böcek gibi ‘hayvan’
kolajlarını, tarafsız ve detaylı bir biçimde
görselleştirmektedir. Dikkatli bir şekilde
seçip yerleştirdiği elementlerin bütünlüğü
ve harmonisi çizimlerinin detaylarında da
göze çarpar”. Çalışmalarının pek çoğunda
dijital baskı tekniğini uygulayan sanatçı,
Contemporary İstanbul kapsamında
daha az aşina olduğumuz çalışmalarıyla
karşımıza çıkıyor. Fuar kapsamında kağıt
üzerine karakalem işleriyle yer alacak
Bağcı, fütüristik ve modern huzursuzluğun
yansımalarını sunuyor.
“It’s hard to rate exactly Kaan Bağcı’s
creation. He represents unprejudiced and
elaborate graphic and illustration collages
of animals like fish or insects in his
commixture works with conceptual
elements. The unity and harmony of the
elements he picked up carefully, greet
the details of his designs” says the British
artist and director Gail Deayton about Kaan
Bağcı’s works. He usually follows digital
printing techniques. For Contemporary
İstanbul, he reveals himself with new
works - his drawings submit the reflection
of modern and futuristic embarrassments.
Bağcı, 2014 senesinde ‘Kırık’ isimli kişisel
sergisini İzmir Edit Galeri’de gerçekleştirdi.
2015 senesinde Mixer’in ‘Son Çıkış’ ve
‘Çizgi’ adlı karma sergilerinde de yer alan
sanatçı, 2013’te Hollanda’da
Kallenbach Gallery’deki ‘Works on Paper
II’ya da katılmıştı. Sanatçı İzmir’de yaşıyor
ve üretiyor.
8
Kaan Bağcı had a solo show entitled
“Broken” in İzmir Edit Galeri, in 2014.
The artist that took place at the group
shows like ‘Last Exit’ and ‘Line’ at Mixer,
also took place in “Works on Paper II” at
Kallenbach Gallery in 2013, in Holland. He
lives and works in Izmir.
Kaan Bağcı
İsimsiz Untitled (2015)
kağıt üzerine kurşun kalem graphite on paper
100 x 50 cm
9
sergi /fuarı
sanat
exhibition
/ art fair
Gülşah
Bayraktar
1979 yılında İzmir’de doğan Gülşah
Bayraktar, Dokuz Eylül Üniversitesi Resim
Bölümü’nde tamamladığı lisans eğitiminin
ardından Marmara Üniversitesi Resim
Bölümü’nde yüksek lisans ve Hacettepe
Üniversitesi Resim Bölümü’nde doktora
yaptı.
Born in 1979, İzmir, Gülşah Bayraktar has
graduated from Painting, Dokuz Eylül
University. She continued her postgraduate studies in Marmara University,
Painting Department and after that
completed her DFA in Hacettepe University
in Visual Arts Department.
Çalışmalarında eski fotoğraflar ve
nesnelerle kurduğu sahiplenme, bunlarla
yakınlık ve akrabalık kurma dürtüsünden
beslenen sanatçı, arşivlemekten ve
biriktirmekten usanmayacağı fotoğrafları
kendisinin kurguladığı öznel bir yapının
parçalarına dönüştürüyor. Yeni bir
hafızanın kodlarıyla işlediği ahşap parça
üzerindeki imgeyi, görsel bir titizlikle ve
hassas bir biçimde ele alan
Bayraktar, arşiv parçalarıyla akrabalık
düzeyini arttıran da bir süreç kurguluyor.
Gülşah Bayraktar strives to build a close
relationship with old photographs and
objects through a strong desire of
ownership. Being the inventory of a
gro-wing visual pile that she would never
abandon, photographs act as the
fragments of an exceptionally subjective
collection.
2015’te Mixer’de gerçekleştirdiği kişisel
sergisi ‘kendine yakın’ın yanı sıra 2013
yılında Siemens Sanat’ta gerçekleştirilen
‘Sınırlar Yörüngeler’, 2012 senesinde CDA
Projects kapsamında gerçekleştirilen
‘Genç Yeni Farklı 3’ gibi pek çok karma
sergiye de katıldı.
Bayraktar Trabzon’da ve İzmir’de yaşıyor
ve üretmeyi sürdürüyor.
The artist handles the images on the
wooden canvases meticulously, which she
engraves with the codes of a new memory,
where it becomes part of the process that
strengthens the links between the
elements of this personal archive.
Her works have been exhibited in many
group exhibitions such as ‘Young Fresh
Different 3’ at CDA Projects in 2012,
‘Borders Orbits’ at Siemens Sanat in 2013
and also had a solo show titled ‘close to
self’ at Mixer in 2015.
Bayraktar continues her work in Trabzon
and İzmir.
10
Gülşah Bayraktar
Hafifleyen Belleğimdeki Mesafeler (2015)
mdf üzeri akrilik acrylic on mdf
22 x 22 cm
11
sergi /fuarı
sanat
exhibition
/ art fair
Berkay
Buğdanoğlu
1986 senesinde İstanbul’da doğan Berkay
Buğdanoğlu, Amerika’da Maryland Institute
College of Art, İlüstrasyon Bölümü’nden
mezun oldu.
Berkay Buğdanoğlu was born in 1986,
İstanbul. He graduated from the Department of Illustration, Maryland Institute
College of Art, USA.
Paslanmaya bıraktığı metal üzerine kendi
tekniğini uygulayarak çalışan sanatçı,
çalışmalarında pasifleştiren toplum
içerisinde gitgide hareketsizleşip homojen
bir yapıya dönüşen bireye odaklanıyor.
“Küçük reaksiyonlar ile bu edilgen yapı
değiştirilmeye çalışılsa da kemikleşmiş
sistem yüzünden hareket etmek zordur”
diyen Buğdanoğlu, mekânın belirsizliği
ekseninde yörüngesini de yitiren ve varoluş
yolunu arayan bireye odaklanıyor.
He rests metal plates to oxidize and on
those rusty metal sheets, he performs his
own technique. It’s his unique process of
‘painting’. In his works, he focuses on the
disabled structure of society that
increasingly transforms people into
inactive homogeneous characters. “With
minor reactions, this massive society is
impersonalized by passive transmutation.
In this ossified system, it is hard to move”
He focuses on personas that have lost their
way in space’s hazy axis and looking for a
new way of existence.
Sanatçı, 2014 yılında ‘Chaoskampf’ ve
2013’te ‘Grigori’ isimleriyle Mixer’de
gerçekleştirilen kişisel sergilerinin
yanında, New York The Abrazo Interno
Gallery’de gerçekleştirilen ‘Things That
Count, Things That Don’t’ ve C.A.M.
Galeri’de ‘Mass Hallucination / III
Education’ gibi pek çok karma sergiye de
katıldı.
Buğdanoğlu, İstanbul’da yaşıyor ve
üretmeye devam ediyor.
Berkay Buğdanoğlu had two solo shows at
Mixer which were titled ‘Grigori’ (2013) and
‘Chaoskampf’ (2014). In addition to these
two solo exhibitions, he participated in
many group shows including “Things That
Count, Things That Don’t” in New York, at
the Abrazo Interno Gallery and
‘Mass Hallucination / III Education’ in
C.A.M. Gallery, İstanbul.
Buğdanoğlu lives and works in İstanbul.
12
Fotoğraf | Photography: CHROMA | www.ch-roma.com
Berkay Buğdanoğlu
Indra’nın Karşısında Facing Indra (2015)
çelik üzerine yağlı boya oil on steel
165 x 225 cm
13
sergi /fuarı
sanat
exhibition
/ art fair
Can
Dağarslanı
1984, Zonguldak doğumlu Can Dağarslanı,
lisans eğitimini Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde
tamamladı.
“İnsanlar, gerçekliğin sınırlarını zorlamayı
tercih ediyor. Bense gerçekliği koruyarak
da sıradanlıktan kaçınabileceğime ve
izleyiciyi şaşırtabileceğime inanıyorum”
diyen Dağarslanı, “Kimlikler” ve “Tersyüz”
serilerinde, mimari öğeleri de kullanarak
iki farklı kişiyi birbirinin ayrılmaz parçası
kılıyor. İzleyiciye bakan senkronize iki
yüzün alışılmadık hissiyatı; bu iki
karakterin birbirine benzemediğini fark
etmeden önce, izleyiciyi aralarındaki
fiziksel benzerlikleri bulmaya teşvik ediyor.
Sanatçı, 2014’te Almanya’da IGNANT
Galeri’de gerçekleştirilen ‘A Living Room ‘,
2015’te Seattle’da ‘Mixt Photography Show’
ve Mixer’de ‘Son Çıkış’ pek çok sergiye
katıldı. Bunların yanı sıra İsveçli yayınevi
Malmö Yayınları’nın ‘The New Heroes and
the Pioneers’ sersisinden çıkan ‘French
Kiss’ ve ‘Share’ gibi kitapları da bulunan
Dağarslanı İstanbul’da yaşıyor ve üretiyor.
14
Can Dağarslanı was born in Zonguldak in
1984. He studied Architecture at Mimar
Sinan University of Fine Arts.
Dağarslanı says “People prefer to force
reality’s boundaries, but I believe that
when I produce the reality, I can amaze
the spectator and I can beat the banality of
reality itself”. In the series of “Identities”
and “Inside-Out”, he investigates the
architectural elements that form an
integral part between two different people.
His photographs carry an unfamiliar
feeling of two synchronized faces that gaze
upon the viewer, and the viewer is
encouraged to find the physical similarities
between the two figures in the
photographs, before realizing that these
two people are not alike at all.
The artist has showed his works in many
group shows, ‘A Living Room‘ at IGNANT
Gallery in Germany in 2014, ‘Mixt
Photography Show’ in Seattle and ‘Last
Exit’ at Mixer. He has also published two
books named ‘French Kiss’ and ‘Share’.
They are in the series of ‘The New Heroes
and the Pioneers’. Can Dağarslanı lives
and works in İstanbul.
Can Dağarslanı
‘Tersyüz’ serisinden
from ‘Inside Out’ series (2015)
taranmış negatif film, fine art kağıda baskı
scanned negative film, print on fine art paper
80 x 120 cm
edisyon edition 5+1 AP
15
sergi /fuarı
sanat
exhibition
/ art fair
Bedia
Ekiz
1987 senesinde Osmaniye’de doğan
Bedia Ekiz, Marmara Üniversitesi Atatürk
Eğitim Fakültesi Resim-İş Öğretmenliği
Bölümü’ndeki lisans eğitiminin ardından,
Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Plastik Sanatlar Bölümü’nde
yüksek lisans eğitimini tamamladı.
Düşünsel olarak kentte ve doğada insan
olma durumlarını irdeleyen sanatçı,
kendini doğada yenileyebilen insanın,
kentsel dönüşümle uğradığı erozyona
odaklanıyor.
Çalışmalarında topografyadan dışarı
taşan mimari yapıların üretilme hallerini
görüyoruz. Üretimleriyle, tüketilen bir özne
haline gelen doğanın nasıl
parçalara ayrıldığına dair fikir vermek
isteyen Ekiz, desen çalışmalarında
kullandığı koyu ve açık tonlar arasındaki
geçişlilik ile coğrafyanın tanımlanışına
gönderme yapıyor.
En son 2015’te Mixer Art Gallery’de
düzenlenen Son Çıkış sergisinde eserleri
sergilenen Ekiz, 2014’te Ekavart Gallery’de
gerçekleştirilen “Yeditepe’de Zaman IV
‘Çok Sesli Yaklaşımlar’” gibi pek çok grup
sergisine katıldı. Sanatçı, İstanbul’da
yaşıyor ve üretiyor.
16
Bedia Ekiz was born in 1987, Osmaniye.
She completed her BA in Arts, Marmara
University, Atatürk Teachers College, Art
Teaching Department, and continued her
post-graduate studies in Plastic Arts
Department at Yeditepe University.
Her works investigate the human
conditions in relation to the city and
nature. She focuses on the ability of the
human being to adapt as well as denude by
urban regeneration.
In her works, we can see architectural
structures, production stages and how they
are effused from topography. Ekiz seeks to
give an idea about nature, which is
becoming a depleted subject with
construction and how it’s falling to pieces.
Through these thoughts she passes
between dark and light shades in her
works, referring to Geography’s definition.
Ekiz’s works have been shown in Mixer’s
exhibition ‘Last Exit’ in 2015, “Time” at
Yeditepe IV, “Multiple Approaches Exhibition’’ at Ekavart Gallery in 2014 as well
as in many group exhibitions. The artist
continues to live and work in İstanbul.
Bedia Ekiz
Wall Street (2015)
tuval üzerine yağlı boya oil on canvas
125 x 200 cm
Fotoğraf | Photography: CHROMA | www.ch-roma.com
17
sergi /fuarı
sanat
exhibition
/ art fair
Murat
Han Er
1981 Erzurum doğumlu Murat Han Er,
Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Grafik Bölümü’ndeki lisans
eğitimin ardından aynı üniversitede
Fotoğraf Bölümü’nde yüksek lisansını
tamamladı. Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi Fotoğraf Bölümü’ndeki sanatta
yeterlilik eğitimini sürdürmektedir.
Born in 1981, Erzurum, Murat Han Er
completed his undergraduate in Atatürk
University Graphics Department, his
postgraduate degree in Photography
Department in the same university. He
is currently continuing his DFA in Mimar
Sinan Fine Arts University, Photography
Department.
Eserlerinde dijital fotoğraf ve
alternatif fotoğraf baskı tekniklerini
kullanan Murat Han Er; oluşturduğu
fotoğraf düzlemini günlük, sıradan
malzemelerle buluşturarak içerik ve biçim
arasında ısrarcı anlamlar oluşturmaktadır.
The artist uses video, digital photography
and alternative photographic printing
techniques in his works; brings
everyday-ordinary materials into
photographic notion, making up persistent
meanings between content and form.
2013 senesi Plovdiv Uluslararası Fotoğraf
Festivali, 2012 3. Uluslararası Antakya
Bienali gibi sergilerin yanı sıra 2013’te
Kuzey Carolina, Castell Photography’de
gerçekleştirilen Galeri Next New
Photographic Visions ve Mamut Art
Project gibi jüri seçkili sergilere de
katılmıştır. Sanatçı aynı zamanda 2014 ABD
Uluslararası Sanat Festivali kapsamında
Onursal Mansiyon Ödülü’ne layık
görülmüştür. Sanatçı İstanbul’da yaşıyor ve
üretiyor.
Besides exhibitions such as Plovdiv
International Photography Festival (2013),
International Biennial of Antakya, he joined
juried exhibitions such as ‘Next New
Photographic Visions’ in Castell
Photography Gallery in North Carolina
(2013) and Mamut Art Project in Istanbul.
At the same time he was deemed worthy
to honorable mention in USA International
Art Festival (2014). Artist lives and works in
Istanbul.
18
Murat Han Er
‘İçsel Yara’ serisinden
from ‘Inner Wound’ series (2013)
yara bandı üzerine cyanotype baskı
cyanotype print on plasters
106 x 90 cm
Murat Han Er
‘İçsel Yara’ serisinden
from ‘Inner Wound’series (2013)
yara bandı üzerine cyanotype baskı
cyanotype print on plasters
106 x 90 cm
19
sergi /fuarı
sanat
exhibition
/ art fair
Nazlı
Erdemirel
1982 senesinde Van’da doğan Nazlı
Erdemirel, lisans eğitimini Dokuz Eylül
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi,
Fotoğraf Bölümü’nde tamamladı.
Nazlı Erdemirel was born in 1982, Van. She
completed her graduate degree in
Photography Department in Dokuz Eylül
Fine Arts University.
Bir var olma biçimi olan kaygıyı algı
ve bilinç yoluyla izleyen sanatçı, kendi
varoluşsal kaygılarının aktarımını aynalar
aracılığı ile yansıtıyor. Doğumdan itibaren dışa atılmayla başlayan ölümün
kaçınılmazlığı, yalnızlık, yalıtılmışlık, kişisel
bağlar ve anlam sorunsalı gibi konular,
sanatçının öz portresinde bütünleşiyor.
Bu bütünleşme kaygının nedensiz ve
nesnesizliğine bağlı olarak korkuların bir
yansımasını tanımlıyor. Erdemirel’e göre
kaygı, günümüz toplumuyla aynı anda
nefes alan bir kavram. Bu yüzden söz
konusu son çalışmasında sanatçı, ‘kaygı’
halinin kendisindeki yansımasını izleyiciye
sunarken, kendine ait kaygı gerçekliğini de
ortaya koyuyor.
Erdemirel strives to follow and depict a
conscious way to anxiety and its possible
definitions. She reflects her anxiety about
her existence through mirrors. She seeks
to elaborate on existential notions, such as
the moment of birth and the future
encounter with one’s own unavoidable
death, loneliness, isolation, personal
relationships, all through artist’s selfportraits. According to Erdemirel, the
anxiety is an act similar to breathing – like
an act of essence to everyday life. It
creates the reflection of fear in people.
This reflection of fear is making people
feel disturbed or irrational and this surface
where the fear is reflected on becomes her
work space.
2014 senesinde Galeri Zilberman’ın ‘Genç
Yeni Farklı’ sergisine katılan Erdemirel
İstanbul’da yaşıyor ve üretiyor.
In 2014 Nazlı Erdemirel’s works were
shown in a group exhibition, ‘Young Fresh
Different’ at Gallery Zilberman. She
lives and works in İstanbul.
20
Nazlı Erdemirel
‘Kaygı’ serisinden (2015)
from ‘Anxiety’ series
c-print
75 x 50 cm
edisyon edition 5+1 AP
21
sergi /fuarı
sanat
exhibition
/ art fair
Eda
Gecikmez
İstanbul doğumlu sanatçı Eda Gecikmez,
Valencia Politeknik Üniversitesi, San
Carlos Güzel Sanatlar Fakültesi ve Mimar
Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim
Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı.
Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım
Anasanat Dalı’nda yüksek lisansını halen
sürdürüyor.
Çalışmalarında toplum ve iktidarın dayattığı
cinsiyet ve beden politikalarının dilini
görsel anlamda bozmaya çabalayan
sanatçı, dinamik ve henüz oluşum halinde
bir duruş sergileyen figürler üretir.
Çalışmalarında yabancısı olduğumuz ama
aynı zamanda yakınlık duyduğumuz
tekinsiz bir alan yaratan Gecikmez’in
işlerindeki söz konusu yakınlığın
kaynağını bilinçaltı ve rüyaların zenginliği
oluşturmaktadır.
2013 senesinde Amerikan Hastanesi
Sanat Galerisi’ndeki kişisel sergisi ‘Ödünç
Alınmış Birliktelik’in yanı sıra, 2015 senesi
3. Mardin Bienali, DEPO’da gerçekleştirilen
‘Stay with me’ ve 2014 senesinde KUAD
Galeri’nin ev sahipliğini yaptığı ‘Küçük
Güzeldir’ gibi pek çok grup sergisine de
katılan Gecikmez, İstanbul’da yaşıyor ve
üretiyor.
22
Born in İstanbul, Eda Gecikmez graduated
from Universitat Politècnica de València,
San Carlos Academy of Fine Arts as well as
Mimar Sinan Fine Arts University Painting
Department. She continues her
post-graduate degree in Art and Design
Department at Yıldız Technical University.
She seeks to subvert the politic language
of gender and body that thay are built by
society and governments.
Her works cause this foreign and familiar
compulsion of an uncanny area, which the
affinity comes from the plenty of dreams
and subconscious itself at the same time.
She had a solo show at the American
Hospital in İstanbul in 2013, titled
‘Borrowed Togetherherness’ and also
has been exhibited in group shows such
as ‘Small is Beautiful’ at KUAD Gallery in
2014, ‘Stay With Me’ at DEPO in 2015, and
the 3rd Mardin Biennale in 2015. She lives
and works in Istanbul.
Fotoğraf | Photography: CHROMA | www.ch-roma.com
Eda Gecikmez
Dilenci The Beggar (2015)
tuval üzerine yağlı boya oil on canvas
150 x 145 cm
23
sergi /fuarı
sanat
exhibition
/ art fair
Melike
Kılıç
1982 senesinde İstanbul’da doğan
Melike Kılıç, lisans eğitimini Marmara
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Resim Bölümü’nde tamamladıktan sonra,
yüksek lisansını Viyana Güzel Sanatlar
Akademisi’nde yaptı.
Üretim esnasında kullandığı lirik anlatımla
kendini bir masalcı, şifacı ve rüya gezer
olarak konumlandıran Melike Kılıç,
kelimelerin açık olmayan ifadeleri
aracılığıyla, şehrin yalnızlaştırdığı
izleyiciyi, gece masalları ve gündüz
düşlerine götürüyor. Sanatçıya göre gidilen
yer, çizgiler ve ışık aracılığıyla erişilen
alternatif bir gerçeklik. Kılıç’ın kâğıt,
mürekkep, cam gibi farklı türden
materyalleri bir araya getirdiği
çalışmalarında, her bir ağaç birim olarak
bir sözcüğe eşitlenirken, her çizgi bir akıl
acısına işaret ediyor.
İstanbul’da yaşayan ve üreten sanatçı, 2015
senesinde KUAD Galeri’de gerçekleştirilen
‘İnce Ayarlı ve Çoğul’, Mixer Art Gallery’de
gerçekleştirilen ‘Çizgi’ ve 2014’te Berlin’de
gerçekleştirilen Apartment Project’in ‘Stay
with Me’ gibi pek çok grup sergisine katıldı.
24
Born in 1982, Istanbul, Melike Kılıç
completed her undergraduate studies at
Marmara University, Painting Department,
and her postgraduate studies at Fine Arts
Academy of Vienna.
Describing herself as a storyteller, a
healer and a dreamtraveller in her own
production process, Melike Kılıç brings
the viewer to the nocturnal tales and day
dreams of the city that isolates us by
utilizing the indirect description of the
words. According to her, the destination is
an alternative reality that can be reached
through the lines and the light. Every tree,
as a unit, comes up to a word and every
line points out to a pain in mind.
The artist lives and produces in Istanbul
and has joined in numerous group
exhibitions such as ‘Fine Tuned and
Multiple’ at KUAD Gallery (2015), ‘Line’at
Mixer (2015) and ‘Stay with Me’ with
Apartment Project in Berlin (2014).
Fotoğraf | Photography: CHROMA | www.ch-roma.com
Melike Kılıç
Rüzgarlı Tepe Windy Hill (2015)
kraft kağıdı üzerine karışık teknik
mixed media on craft paper
82 x 106 cm
25
sergi /fuarı
sanat
exhibition
/ art fair
Julie
Nymann
1987 New York doğumlu Julie Nymann,
New York International Center of
Photography ve Kopenhag Fatamorgana
The Danish School of Art Photography
programlarından sertifika aldı.
Julie Nymann was born in 1987, New York,
got her program certificates from both
New York International Center of
Photography and Kopenhag Fatamorgana
The Danish School of Art Photography.
Gündelik hayata dair objelerdeki
unutulmuş detaylardan ve mekânlardan
etkilenen Nymann, jestlerin dolaysızlığını
kullanarak, kimlik ve benlik algısının tuhaf,
gülünç ve karanlık duygular etrafında nasıl
inşa edildiğine dair optik yanılsamalar
düzenliyor. Kendisinin sıklıkla göründüğü
video sekansları ile bir diyalog içerisindeki
sanatçı, edimsel hareketleri, içselleşmiş
bir şiirselliği keşfetmede kullanıyor.
İşlerinin çıkış noktası sahip olduğu disleksi
rahatsızlığından gelmekle beraber, bu
durum onu aynı zamanda sözel olan bir
görsel dil kullanmaya teşvik ediyor.
Being affected by the forgotten details
of the everyday life and venues, Nymann
plays on optical illusions turning the focus
on how identity and self-understanding
can be constructed and perceived through
weird, funny and dark emotions. Using the
immediacy of body gestures, Nymann uses
performative actions to explore the
internal lyrics, in dialogue with
video-manipulated sequences. Nymann
often appears in her own works. In the use
of expression Nymann’s point of departure
comes from her dyslexia, this has fostered a search to develop a verbal visual
language.
2015 senesinde Kopenhag Fotografisk
Center’da gerçekleştirilen ‘Young
Danish 15’ ve Bronx Sanat Müzesi’nde
‘Bronx Calling: The Third AIM Biennial’
gibi pek çok grup sergisine katılan sanatçı,
2012 senesinde Bilbao’da gerçekleştirilen
Uluslararası Deneysel Film ve Video
Festivali’nde ‘Walking in the Mind’ ödülüne
layık görüldü.
26
The artist has joined numerous group
exhibitions such as ‘Young Danish 15’ in
Kopenhag Fotografisk Center (2015) and
’Bronx Calling: The Third AIM Biennial’,
she deemed worthy of ‘Walking in the
Mind’ prize in the International
Experimental Film and Video Festival in
Bilbao (2012).
Julie Nymann
Kys | Kiss (2012)
00:02:58
16:9 HD video
sessiz silent
döngüsel loop
27
sergi /fuarı
sanat
exhibition
/ art fair
Arda
Yorgancılar
1988 senesi İzmir doğumlu Arda
Yorgancılar, Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi Resim Bölümü’nden mezun
oldu.
“Bir olmak için iki olmak gerekir.
Olasılıklar seçimleri yaratır, seçimler de
başka olasılıkları. Soğuk olmadan sıcak,
gece olmadan gündüz olmaz, sen
olmadan da ben olmam” diyen Yorgancılar,
farklı hissiyat ve anların, farklı renk ve
pozlarla ile iç içe, bir arada ve aynı anda
bulunduklarında yarattığı bütünlüğün
ahenkli dansı inceliyor. Resimlerinin taslağını dijital ortamda hazırlayan
Yorgancılar, eserlerinde çeşitli tekniklerle
tezat renkleri bir araya getiriyor.
2013 senesi 13. İstanbul Bienali
kapsamında Jorge Mendez Blake’in
asistanlığını yapan Yorgancılar, ‘Günce’
adlı ilk kişisel sergisini 2010 senesinde
Hush Galeri’de gerçekleştirdi. Armaggan
Art Gallery’de gerçekleştirilen ‘Maddenin
Halleri vol.2’ başlıklı karma sergi gibi pek
çok sergiye de katılan sanatçı, 2013’te İpek
Ahmet Merey Resim ve Heykel Yarışması
Sanat Ödülleri’nde birincilik ödülü almıştı.
28
Born in 1988, İzmir, Arda Yorgancılar has
graduated from Mimar Sinan Fine Arts
University, Painting Department.
“Being one requires two to be. Possibilities
create choices, and choices create other
possibilities. There is no cold without hot,
no day without night, and no me without
you” says Yorgancılar, searching a unity
that beholds various moments and
sensations in time, where different colors
and poses are intertwined within each
other as he examines the harmonious
dance in this unity. Preparing the base of
his paintings using digital techniques, the
artist brings together a rich contrasting
color palette in his work.
Yorgancılar has worked as an assistant
to Jorge Mendez Blake during the 13th
Istanbul Biennale in 2013, and had his first
solo Show ’Diary’ in 2010 at Hush Gallery,
Istanbul.
His group shows include the exhibition
‘States of Material vol.2’ at Armaggan Art
Gallery, and Yorgancılar has won the first
prize in İpek Ahmet Merey Art Awards in
2013.
Fotoğraf | Photography: CHROMA | www.ch-roma.com
Arda Yorgancılar
Kırmızı Red (2015)
tuval üzeri yağlı boya oil on canvas
120 cm
29
açık depo / open space
Açık Depo Seçkisi
Open Space Selection
21.10.2015 - 22.11.2015
Anıl Aydın
Sedat Ayhan
Berkay Buğdanoğlu
İrem Çetinor
İrfan Dönmez
Bedia Ekiz
Işıl Arısoy Kaya
Deniz Köse
Elif Özen
Armando Rabadán
30
İrfan Dönmez
İsimsiz Untitled (2014)
tuval üzeri akrilik
acrylic on canvas
150 x 150 cm
6.500 tl
Mixer Açık Depo yeni seçkilerle karşınıza
çıkmaya devam ediyor.
A new selection from Open Space artworks
are now on view at Mixer!
Açık Depo adıyla gerçekleştirdiği son
seçkisinde Mixer, farklı medyumları
kullanarak çalışan on sanatçıyı bir araya
getiriyor. Eserlerin her birinde bütünün
kendisinin yanı sıra parçaları ve katmanları
da ön plana çıkarken, sergi mikro düzeyde
yeni bir sorgulama alanı da yaratıyor.
In this last Open Space selection, Mixer
brings together ten artists who work with
different mediums. Besides their entirety,
the divisions and many layers also become
prominent in each artwork, while creating
a new ground for dazzling questions on a
micro level.
31
açık depo / open space
Simgesel düzenin kurucu öncülüğünden
kaçmayı hedefleyen Sedat Ayhan,
resimlerinde deforme olmuş yüzlerle
bir tür hafıza oyunu yaratıyor. Berkay
Buğdanoğlu, kendine has paslandırma
tekniğiyle borsadaki dalgalanma
verilerini resmine aktarırken, önceki
çalışmalarından aşina olduğumuz mekana
dair belirsizlik hissini, farklı bir yorumla bu
kez bir ekonomi grafiği üzerinden sunuyor.
Deniz Köse, linol baskı işlerinde algının
kapılarını irdeliyor. Katmanlı yapıdaki ve
bütünün parçalarının özerkliğini koruduğu
çalışmalarında Köse, renk varyasyonlarını
kullanarak izleyiciyi sınırın dışına çıkarıp
öteki bölgeye geçirebilmeyi hedefliyor.
Mürekkep ve yağlı boyayı bir araya getiren
Elif Özen, fotoğrafı andıran işlerinde
mekâna hükmeden boşlukla yeni bir
nefes alanı yaratırken, boşluğun getirdiği
bilinmezlikle bir tür tekinsizlik duygusu
da uyandırıyor. Dijital fotoğraf makinasıyla
çalışan Işıl Arısoy Kaya’nın amacı
çalışmalarındaki etkileşime
izleyiciyi de doğrudan katmak. Sanatçı,
kimliksiz bir metropol üzerinden yeni bir
çevre yaratırken, fotoğrafı görmenin yeni
yollarını da tanımlıyor. Kentte ve doğada
insan olma durumlarını inceleyen Bedia
Ekiz, çalışmalarında kentsel dönüşümün
birey üzerinde nasıl bir erozyon yarattığını
irdeliyor.
Şeylerin ardındaki görünmeyenin
peşine düşen Armando Rabadán, yağlı
boya çalışmalarında renkler ve kareler
aracılığıyla pikseli andıran, farklı türden
bir görüngü yaratarak yeni bir evren
çiziyor. Soyut dışavurumculuk akımından
etkilenen Anıl Aydın, hareket kabiliyetinin
32
With a will to avoid the constituent lead of
the symbolic order, Sedat Ayhan, creates a
sort of a memory game through
deformed faces. Berkay Buğdanoğlu,
whilst transferring the stock market data
to his painting with his original rusting
technic, presents a sense of uncertainty
about the place we’re familiar from his
recent works, but this time through a
different interpretation, which is a diagram
of economy. Deniz Köse, scrutinise the
doors of perception in her linocut works.
By creating color variations she intends to
reach the viewer beyond the boundaries.
In her works that bring oil color and ink
together, Elif Özen awakens a sense of
eeriness brought by an obscurity that is
caused by emptiness, while making room
to breathe through these venues which
insinuate as photographs. The focus of
Işıl Arısoy Kaya’s digital photographs is to
engage the viewer her works. Thus she
describes new ways of seeing the image
while creating a new environment out of
a metropolis lacking a certain identity. In
the meantime, Bedia Ekiz investigates the
survival conditions of humans in nature
and scrutinises the erosion of the
individual caused by the urban
transformation.
Armando Rabadán tries to pursue what
cannot be seen ­–the things lie behind the
things. He describes a brand new universe
by creating different types of phenomena,
which seem to be the pixels through colors
and squares in his oil painted works.
Anıl Aydın, with the influence of abstract
expressionism, investigates the ability
to move through deformed forms. İrfan
İrem Çetinor
Break (2015)
akrilik, cam, pamuk, mdf
acrylic, glass, cotton, mdf
87 x 123 cm
4.500 tl
Fotoğraf | Photography: CHROMA | www.ch-roma.com
sürekliliğini deforme edilmiş formlar
üzerinden araştırıyor. İrfan Dönmez,
kimliğe dair herhangi bir görsel
haline dönüşen ve yapısal anlamından
uzaklaşan yüzü, söz konusu durumdan yola
çıkarak derinliksiz ve uçucu bir tür yüzeye
dönüştürüyor. Çeşitli akrilik
boyalarla cam yüzeye uyguladığı
çalışmalarını kumaşa transfer ederek
malzemelerin geçirgenliğini, derinliğini
ve geleneksel yüzey üzerindeki etkilerini
araştıran İrem Çetinor, geleneksel tuval
formunu sorguluyor.
Dönmez turns human faces into volatile
surfaces which fall apart from their
structural meaning. İrem Çetinor
investigates the permeability, depth and
the effects of the materials on the
traditional surface by transferring her
works made on glass into fabric, while
questioning the traditional forms of
two-dimensional painterly surface.
33
sergi / exhibition
Shuffle
‘Gallery Spotlight’, 42 Maslak Art!SPACE
05.11.2015 – 11.12.2015
Anna Bak, Armando Rabadán, Berkay Buğdanoğlu
Egemen Tuncer, Elif Özen, Gülşah Bayraktar
Güneş Bulut Yılmaz, Joachim Romain, Julie Nymann
Kürşat Bayhan, Sultan Burcu Demir, CİNS
42 Maslak Art!SPACE, ‘Gallery Spotlight’
etkinliklerinin ilkinde Mixer’i ağırlıyor.
Mixer’in dinamik yapısını ve gelecek vaat
eden genç sanatçılarını ön plana çıkaran
‘Shuffle’ seçkisi 5 Kasım – 11 Aralık
tarihleri arasında izlenilebilecek.
Kendine özgü teknikle metal plakalar
üzerinde pasın yarattığı tahribatı
soyutlanmış manzaralara dönüştüren
Berkay Buğdanoğlu, küçük boyutlu ahşap
yüzeylere yaptığı nostaljik aile portreleriyle Gülşah Bayraktar, sokağın klişelerinin
çekiciliğini ikonik fotoğraflarla birleştiren
Joachim Romain ve Kürşat Bayhan’ın
IŞİD’den kaçan Yezidi’lerin yolculukları
esnasında taşıdıkları son yaşam kaynağı
olan su şişelerini fotoğrafladığı serisi
42 Maslak Art!SPACE’in alt katında yer
alacak.
34
42 Maslak Art!SPACE is hosting Mixer as
the first gallery in the upcoming series of
‘Gallery Spotlight’ events.
‘Shuffle’, being the first of the series at
Art!SPACE, is an exhibition of artists that
are promising, up and coming, as well as
reflecting the dynamic structure of Mixer.
The show will be on view between the
dates 5 November – 11 December.
The lower floor gallery of 42 Maslak
Art!SPACE will be hosting works by Berkay
Buğdanoğlu, who has mastered his
technique with rust and paint on metal
boards, creates abstract platforms that
transform into landscapes, Gülşah
Bayraktar, meticulously depicts nostalgic
family portraits on small wooden surfaces,
Joachim Romain, merges tempting street
cliches with iconic imagery in his
Armando Rabadán
N/T No.94 (2015)
tuval üzerine yağlı boya
oil on canvas
160 x 120 cm
Sergi mekânın giriş katında ise Sultan
Burcu Demir’in kesik kağıtları birbirine
yapıştırarak oluşturduğu ‘Filozoflar’
serisinden portreler, Anna Bak’ın
çizimleriyle eski fotoğrafları bir araya
getirdiği kolajları ve Elif Özen’in mürekkep
ve yağlı boya kullanarak, kağıt üzerinde
yarattığı fotorealistik iç mekânlardan yalnız
manzaralar izleyicileri bekliyor olacak.
Armando Rabadán’ın tuval üzerinde
yarattığı soyut pikselleri, Egemen Tuncer’in
fotoğrafladığı pikselleri dijital ortamda
çoğaltarak oluşturduğu dükkan
kepenkleri, Güneş Bulut Yılmaz’ın bitki ve
insan portresi formları arasında gidip
gelen karakalem desenleri, Julie
Nymann’ın gündelik hayatta göze çarpmayan nesnelerin kendi bedeniyle kurduğu
rutin dışı ilişkileri inceleyen videosu ve
sokak sanatçısı CİNS’in tuval üzerine
yaptığı çalışması ise seçkide yer alacak
diğer işlerden.
Fotoğraf | Photography: CHROMA | www.ch-roma.com
photographs and Kürşat Bayhan, creates a
series of photographs with the water
bottles that the Yezidis use while on the
run from ISIS, symbolized as life sources.
The ground floor of the exhibition space
will be hosting Sultan Burcu Demir’s series
of portraits, entitled ‘Philosophers’, that
are made of paper cuts glued together,
Anna Bak’s collages where she brings
together old photographs with
drawings, and Elif Özen’s photorealistic
views depicted with ink and oil paint on
paper, creating lonesome sceneries.
Armando Rabadán’s abstract painted
pixels on canvas, Egemen Tuncer’s digitally
manipulated photographs, Güneş Bulut
Yılmaz’s intermittent drawings of plants
and human portraits, Julie Nymann’s video
work that examines the relations of
gestures and bodies in an off-routine
manner and CİNS’s acrylic paintings on
canvas will be on view.
35
Mixer Karaköy
Marc Quinn - Prints
23.10.2015 – 08.11.2015
sağda right
Marc Quinn
Eye of History (2013)
gravür etching
edisyon edition 50
90.5 x 89.5 cm
solda left
Marc Quinn
Labyrinth CD (2014)
ahşap baskı woodcut print
edisyon edition 35
82.7 x 57.5 cm
36
Mixer Karaköy, yerleşik güzellik anlayışına
dair sınırların ötesine geçip, estetik
kavramını baştan tanımlayan Marc Quinn’in
çalışmalarına ev sahipliği yapıyor.
Mixer Karaköy is proud to show Marc
Quinn’s work that transcends the boundaries of pre-shaped concepts of aesthetics,
redefining the notion of aesthetics itself.
İngiltere çağdaş sanatının rönesansını
gerçekleştiren Young British Artist
ekolünden gelen Marc Quinn’in edisyonlu işlerinden oluşan sergisiyle Mixer,
sanatçının farklı türden işlerini de görme
imkânı sunuyor.
His works often deal with the relationship we have with our bodies, highlighting
the conflict between the “natural” and
“cultural” and how they have a grip on the
contemporary psyche. Other key subjects
include cycles of growth and evolution
37
Marc Quinn
Eye of History II (2013)
gravür etching
edisyon edition 50
90.5 89.5 cm
Son dönem eserlerinde insan vücudu
üzerine eğilen sanatçı; çalışmalarında
yaşam döngüleri, DNA mutasyonları
sonucunda oluşan evrimsel değişiklikler,
ölüm ve kimlik temalarını konu edinir. Bu
anlamda ‘Arte Povera’ ve II. Dünya Savaşı
sonrası çıkan akımlara çokça göndermeler yapan sanatçının, geleneksel ve yeni
birçok farklı malzemeyi bir araya getirdiği
işlerinde maddesellik, hem elemental
kompozisyonun hem de dış görünümün
önemiyle ön plana çıkıyor.
“Bilim cevapların peşindedir, sanatsa
soruların” diyen sanatçı gerçek ve
fiziksel olana dair farklı türden bir
sorgulama üretiyor.
Standartlaştırılmış estetik normlarını
tersine çeviren, dünyadaki enerji tüketimini eleştiren ve dünyaya dair öğretilmiş
olanın sınırlarını yeniden çizen Quinn’in
çalışmalarından oluşan seçkiyi ziyaret
edebilirsiniz.
38
through topical issues such as genetics
and the manipulation of DNA. In this sense,
his works are full of allusions to ‘Arte
Povera’ movement, and the movements
that emerged after the Second World War.
His works gather a range of various techniques both traditional and unconventional,
where materiality comes into prominence
through the importance of elemental
composition and physical appeal.
“Science seeks answers, whereas Art
seeks questions” says the renowned artist,
creating space for a different type of questioning regarding the physical and the real.
Reverting the standardized norms of
aesthetics, criticizing ways of energy
consumption as well as crossing out all
pre-emptive boundaries regarding our
perception of the world, this outstanding
selection of Marc Quinn’s print works can
be seen at Mixer Karaköy.
röportaj / interview
Can Dağarslanı
Hülya Avtan
Mixer dergisinin 13. Sayısı için Contemporary İstanbul kapsamında oluşturduğumuz
seçkide yer alan Can Dağarslanı ile bir
araya geldik. Renklere ve gün ışığına
zaafı olduğunu söyleyen sanatçıyla
çalışmalarından, nelerden etkilendiğinden,
günlük rutininden bahsettiği bir konuşma
gerçekleştirdik.
H. A: Mimari ile fotoğraf arasında
nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Mekânın
çalışmalarınızdaki önemi nedir?
C. D: Her ikisi de üretim üzerine
kurulu. Bu da benim en çok ilgimi çeken
nokta. Bir mekanın algısı, perspektifleri,
derinliği ve katmanları benim icin bir
hikayeye dönüşüyor ve komposizyonlarımı
oluşturmamda kolaylık sağlıyor.
Şimdiye kadarki fotoğraf serilerinizin
adlarından yola çıkarak; size göre şehir
ve insan arasında ne türden bir ilişki söz
konusu?
Kentler ve yaşayanları arasında birbirlerini
biçimlendirmeye dayalı kuvvetli bir bağ
var. Kent bir alan; insanlar içine girmeli,
dolanmalı, belki kendini kaybetmeli, ama
belli bir noktada bir çıkış hatta birçok çıkış
bulmalı. Ait olmadığım şehirlerde gezerken
her ikisinin nasıl bütünleştiğini dışarıdan
For Mixer magazine’s 13th edition, we
came together with the artist who says
colors and daylight are his weak spots: Can
Dağarslanı, who is in our Contemporary
Istanbul selection. We discussed about his
works, the things that inspire him, and his
daily routines.
H. A: How can you relate architecture and
photography? What is the importance of
“place” in your works?
C. D: Both concepts are based on
production. This is the point I find most
interesting. Certainly, my architectural
knowledge has an important role about
analyzing space-object relationships when
I create my photographic series.
Perception, perspectives, depth and
layers of the place transforms the story for
me and provides convenience for compositions.
Referring on how you named your photography series until today, in your own
opinion, what kind of a relationship exists
between the city and its people?
There is a strong bond between cities and
their citizens: one structures the other.
City is a space, people must get within,
walk around, eventually lose themself,
but, at some point, it is necessary to find
39
röportaj / interview
40
Can Dağarslanı
‘Tersyüz’ serisinden
from ‘Inside Out’ series (2015)
taranmış negatif film, fine art kağıda baskı
scanned negative film, print on fine art paper
80 x 120 cm
edisyon edition 5+1 AP
41
bir göz olarak incelemek ilgimi çekiyor.
Bana maddeleşmiş bir resim hissiyatı
veriyor. Onları fotoğraflayarak kendimi
özgür kılabileceğimi hissediyorum.
Analog makine kullanmayı tercih etme
sebebiniz nedir?
an exit even more than one. When I walk
in a city that I don’t belong, I’m interested
in viewing how people and the city become
integrated as I become an external eye. It
gives me a sensation of an objectified
photography. At that moment, I feel that I
can become free if I photograph them.
Sanırım hakimiyetin bende olmasına karşı
bir bağımlılığım var. Sezgilerim ve iç
dünyamı analog yöntemlerle açığa çıkarma
fikri hoşuma gidiyor. Bu yalnızca kameraya
dayalı bir method değil,
çekimlerim sırasında her detayın bu paralelde olmasına özen gösteriyorum.
Why do you prefer using analog camera?
Model-mekân-renkler arasında nasıl bir
ilişki var? Canlı renkler, desenler ve ışık
işlerinizin önemli bir parçası, buna dair
nasıl bir yorumda bulunursunuz?
What is the relation between modelsplaces-colors in your works? It seems
like vivid colors, patterns and light are
crucial to your works?
Bu ögeler bir bağlamda serilerimin
başlangıç noktası olup bütünü için bir ipucu
oluşturuyor. Dosyalarım vardır. Şehirler
için bir dosyam var, materyaller için, dört
mevsim için, beş duyu için. Birer dosya da
renk, mekan ve modellerle ilgili var. Bu
dosyalar tıka basa dolduğu
zaman, ondan nasıl bir bütün çıkarırım
diye düşünüyorum. Basit bir yöntem, zaten
öyle olmasını seviyorum. Aralarındaki
ilişki bazen soyutlaştırmaya bazense
bütünleştirmeye dayalı oluyor. Bu bağ
üzerinde düşünüyor ve en iyi şekilde nasıl
yansıtabileceğimi araştırıyorum. Bazen
model mekanla bir bütün haline
geliyor, bazense renkler mekanla
zıtlaşıyor. Renklere ve gün ışığına karşı
zaafım var. İşlerimi tamamladığını
düşünüyorum, kişiliğimi de yansıtıyorlar bir
yandan.
The entire mentioned above are starting
points for my series, and also they
constitute a clue about the whole idea. I
have several folders. One folder is for
cities, another one is for materials, another
one is for four seasons, and another one
is for five senses. The other folders are
for colors, places and models. When these
folders are packed like sardines, I wonder
what I can create with all of these. It is a
simple method and I like that. The
relationship between them is sometimes
predicated on abstraction, sometimes
predicated on integration. I think about
the possible bonds, and I try to investigate reflecting which would be the best
way. Sometimes the model and the place
become a whole; sometimes colors and
space are contrasted. I have a weak spot
for colors and daylight. I consider that they
complete my works and reflect my
character, as well.
Günlük hayatta nelerden besleniyorsunuz,
hangi duygu, fikir ya da durumlar sizi
etkiliyor?
Gündüzleri mimarlık ofisimde, akşamları
ise atölyemde geçen bir hayatım var. Bu
42
I think I’m addicted to control. I like the
idea of disclosing my intuitions and internal
world using analog methods. This doesn’t
only concern the work with camera; I care
for every detail during my filming.
What’s your daily nourishment? Which
emotions, ideas or situations affect you?
I spend my mornings at the architecture
röportaj / interview
Can Dağarslanı
‘Kimlikler’ serisinden
from ‘Identities’ series (2014)
taranmış negatif film, fine art kağıda baskı
scanned negative film, print on fine art paper
80 x 120 cm
edisyon edition 4+1 AP
süreçte çalışma arkadaşlarımdan çok
şey öğreniyorum. Dışarı çıktığım zaman
göz önündeki gerçekle, yine göz önündeki
kurgulardan besleniyorum. Bazen yıldızlı
bir gökyüzüne, bazense çöplüğe benzer
duygulara kapılıyorum. Her ikisi de beni
pozitif yönde etkiliyor.
Çalışmalarınızın sinemasal bir yanı da var
her zaman, sinemayla kurduğunuz ilişkiye
dair ne söyleyebilirsiniz?
Fotoğrafa başlangıç dönemimde sinemanın
üzerimdeki etkisi çok güçlü olmuştur.
Özellikle yeni dalga akımı filmlerinden
office and in the evenings I’m usually in
my studio. This routine made me learn a
lot from my colleagues. Also, whenever
I’m outside, I’m nourished by the reality
in sight, as well as by the fiction in sight.
Sometimes, I have the same feelings for a
starry night and a garbage dump; both of
them affect me in a positive way.
Your works have always been cinematographically engaged, what could you tell
about your relationship with cinema?
Cinema’s effect on me was quite powerful
during my initial years with photography.
43
röportaj / interview
Can Dağarslanı
‘Kimlikler’ serisinden from ‘Identities’ series (2014)
taranmış negatif film, fine art kağıda baskı
scanned negative film, print on fine art paper
80 x 120 cm, edisyon edition 4+1 AP
çok ilham aldım. Yeni Dalga akımının
‘kuralsızlık’ özelliği üzerinde durmak
isterim. O güne kadar sinematografik
anlatımlarda göremeyeceğiniz şekilde,
yönetmenler filmlerinde sadece kendi
dünyalarını ve karakterlerini ortaya
koymuşlar. Öznel perspektiflerin ortaya
çıktığı bu akım dolaylı olarak beni de
etkilemiştir. Fakat akımların bulunduğu
dönemi yansıttığına inanan biri olarak,
bugün içerisinde yeni dalga akımından
etkilenmekten çok, onu kavramsal olarak
analiz etmeyi tercih ediyorum. Sonuç
olarak fotoğraf sanatının bilinen doğruları
peşinde olmak yerine tamamen kendi
oluşturduğum bir yapıda işlerimi
üretiyorum.
44
Especially, the New Wave movement has
profoundly inspired me. I would like to emphasize the New wave movement’s ‘lack of
regularity’ features. It is a moment when
finally directors started to reveal their own
world and characters, in a way that you
couldn’t see in cinematography before.
However, as a person who believes that
movements are reflective of conditions, I
prefer analyzing the New wave movement
as a concept. Consequently, instead of
chasing up common truth of photography
art, I produce in the same way that I
create.
röportaj / interview
Nazlı Erdemirel
Hülya Avtan
Contemporary İstanbul’15 kapsamında
seyirciyle buluşacak olan Nazlı Erdemirel,
kaygı kavramının günümüz toplumuyla aynı
anda nefes aldığını söylüyor. Sanatçıyla
fotoğraf sanatına bakışı ve son serisinin
çıkış noktası olan kaygı kavramı üzerine bir
söyleşi gerçekleştirdik.
Nazlı Erdemirel’s works will be on view at
Contemporary Istanbul’15. She thinks of
anxiety as a similar act of breathing – an
act essential to everyday life. We
discussed her point of view on
photography and the notion of anxiety that
is the starting point of her last series.
H. A: Fotoğrafla nasıl bir ilişkiniz var,
neden siyah-beyaz çalışmayı tercih ediyorsunuz?
H. A: In which ways do you relate to
photography and why do you prefer
working in black and white?
N. E: Farkındalıklarımı dönüştürebildiğim
ve tüm kodları aktarabildiğim bir yüzey
fotoğraf benim için. Özellikle siyah
beyaz çalışmakla ilgili bir ısrarım yok,
çalışmalara başladığım aşamada içerikle
ilgili olarak ortaya çıkan bir durum bu.
Fotoğraf gerçek olana dair çok güçlü bir
araçken, gerçeküstü olana dair bir ifade ile
karşılaşıyoruz işlerinizde.
N. E: The photographic surface is a place
where I can convert my awareness and
transfer all of the codes on to. I don’t have
any insistence on working in black and
white only. It is a situation that has kept
coming up when I started working.
Teknik ve ifade açısından bu iki zıtlığı bir
araya getiriyor olmayı nasıl yorumluyorsunuz?
Kendi zihinsel gerçekliğimi aktarmada
kullandığım şey fotoğrafın gerçekliği
aslında. Yapısı gereği, gerçek olanı aktaran
fotoğraf, benim imgelem dünyamı yaratım
sürecime dâhil ettiğim anlatımla özellik
kazanıyor.
Photography is a powerful instrument for
reality; yet we see a surreal expression
in your art works. How do you combine
these two contrasts in terms of technique
and expression?
The photographic reality is an instrument
for transferring my own reality. As a
matter of fact, the photograph which is
transferring the reality becomes
meaningful through the process with my
expression.
45
röportaj / interview
Gündelik yaşantınızda nelerden etkileniyorsunuz?
In your daily life, what are the things that
influence you?
Gözlemleyebildiğim ve iletişimde
bulunduğum neredeyse her şeyden diyebilirim.
Everything that I can communicate with
and observe.
Bu seride ‘kaygı’ üzerine işlerinizi görüyoruz. Kaygı nesnesiz ve nedensiz korkular
üzerinden ele alınıyor. Bunu biraz daha
açıklayabilir misiniz?
Kaygının günümüz toplumuyla aynı anda
46
In this series of photographs, we see a
recurring theme, which is ‘anxiety’. Can
you explain this a little more?
I see anxiety as a similar act to breathing
– like an act of essence to everyday life.
It creates the reflection of fear in people.
Nazlı Erdemirel
‘Leke’ serisi from ‘Stain’ series (2013)
karanlık oda baskı dark room print
edisyon edition 6+1 AP
18 x 24 cm
47
48
Nazlı Erdemirel
‘Kaygı’ serisinden (2015)
from ‘Anxiety’ series
C-print
75 x 50 cm
edisyon edition 5+1 AP
nefes aldığını görüyorum ve oluşan
tehlike her neyse bunun korku
yansımasının kişilerde ortaya çıkardığı
tedirginlik veya akıl dışı korku durumuyla
görünmesi benim çalışma alanımı ortaya
çıkarıyor.
This reflection of fear is making people
feel disturbed or irrational and this surface
where the fear is reflected on becomes my
work space.
Kaygı nasıl bir var olma biçimidir?
Kierkegaard -the one who attributed the
concept of anxiety to existentialismexpresses that the human mind cannot be
grasped objectively. Human beings have
another psychological dimension apart
from their biological and rational side.
He believed that anxiety was a necessary
mood for humans to eliminate
nothingness. Loneliness or feelings of over
self-criticism are the elements which bring
together the concept of anxiety itself.
The moment of decision is a moment of
clarity. After that stage of stage, people
believe that they take responsibility of their
own existence.
Kaygı kavramını varoluşçuluğa kazandıran
Kierkegaard, insanın nesnel olarak akılla
kavranamayacağını belirtir. İnsanın
biyolojik ve rasyonel yanından başka
psikolojik yönünün de olduğunu ifade eder.
Kaygıyı insanın hiçlikten kurtulması ve
silkinmesi için gerekli olan ruh durumu
olarak görür, yani silkinme adına oluşan
uyarıcı güç kaygıdır. Yalnızlık duygusuyla,
kendimiz olup olmadığımızı sorgularken,
karar verebilme aşamasında gördüğümüz
gerçeklerimiz netlik kazanır. İşte bu
aşamadan sonra kişi ya kendine özgü
olmayan varoluşa devam eder ya da kendi
varoluşunun sorumluluğunu üstlenir.
Kaygıya dair aktarımlarınızı ayna aracılığı
ile gösteriyorsunuz, ayna burada ne tür
bir işleve sahip?
Dış gerçeklikte nesneleri yansıtma yoluyla
onları dönüştüren aynadır. “Kendimi ayna
yerine koymadan seni dahi göremiyorum”
empatisiyle bana ait öz düşünümsel kaygı
gerçekliğini temsilen seçtiğim görüntüleri,
aynalar aracılığı ile yansıtmış oluyorum.
Contemporary İstanbul’daki işlerinizin
şimdiye kadarki çalışmalarınızdan ayrılan
yanı nedir sizin için?
Daha çok kendime ait olanı iletmeyi seçmiş
olmam. ‘Kaygı’ dediğimiz durumun
bendeki yansımasını öz portrem aracılığı
ile izleyicinin deneyimlemesine sunmam,
bu projeme farklılık kazandırıyor.
What kind of an existing form is anxiety?
In your works, you display your ideas
about anxiety by the mediation of a mirror. What is the function of the mirror?
The mirror acts as a converter of
reflective objects to an exterior reality.
‘’I can’t even see you without replacing
myself as a mirror.’’ With that sense of
empathy, I can reflect the visions that I
represent on to and through mirrors.
What is different with the series that are
exhibited at Contemporary İstanbul 2015
from your previous works?
This project is different because I try to
depict the situation where anxiety is the
condition; and also it is the reflection of
anxiety in me, through my self-portraits,
that act as a vessel to the viewers’ own
experience.
49
ArtWriting Turkey 2015
Panel:
Dijital Ortamda Sanat Yazarlığı
Art Writing in Digital Media
ArtWriting Turkey’nin yeni sezonunun ilk
etkinliğinde, kültür-sanat yazarlığının son
yıllarda ivme kazanan dijital ortamdan
nasıl etkilendiği meselesini gündeme
getirdik. Etkinlik kapsamında M-est’ten
Merve Ünsal, Artful Living’den Burcu
Ezer, Sanatonline’dan Yasemin Elçi ve
Sanatatak’tan Murat Alat ile bir araya
geldik.
For ArtWriting Turkey’s new season’s first
event, in this issue, we bring into
question the effects of digital environment
on culture-art writing, which has gained
momentum in the past decade. Within the
scope of the event, we came together with
Merve Ünsal from M-est, Burcu Ezer from
Artful Living, Yasemin Elçi from Sanatonline, and Murat Alat from Sanatatak.
Görsel, sıkıcı bir yazıyı okunur kılabilir
An image can make a boring text
readable
Konuşmanın ilk başlığı güncel sanat
üzerine farklı söylemler yaratmak için
ortaya çıkan bu mecraların dili ve söz
konusu deneyimin basılı yayıncılıktan
farkı nedir sorusuydu. Bu konuda
konuşmacıların hemfikir olduğu nokta;
dijital ortamdaki dilin basılı yayındakine
göre daha sade, daha çarpıcı ve hatta
görsel açıdan daha güçlü olmak zorunda
olduğu. Bunun yanında Murat Alat ve
The first title of the panel was the
language of digital environments which
arise from different discourses about
contemporary art and their differences
between printed publications. The point
that speakers seems to agree on is that
the language used in digital environments
needs to be much plainer, more impres-
Panelden bir görüntü A view from the panel
50
50
Burcu Ezer basılı ile dijital arasındaki farka
dair önemli bir noktaya değindi. Basılı
yayının zaman içinde oluşturduğu kendine
has kemik bir kitlesi varken, dijitalde buna
dair analiz yapmanın çok daha zor olduğu
konusuna. Basılı yayıncılığın değişime daha
kapalı olan kitlenin aksine, dijital değişime
çok daha açık. Daha çarpıcı başlık, daha
çarpıcı ve zengin görsel kullanmak gibi
pek çok faktörün etkisiyle patlamaya çok
daha müsait bir alan olan dijital ortamın
bu özelliği bir olumsuzluğu da beraberinde
getiriyor.
sive and even more powerful visually.
Additionally, Murat Alat and Burcu Ezer
highlighted the importance of the difference between printed and digital media.
Printed publications have a specific,
permanent reader mass, but the analysis
of digital readers is not as easy. However,
although the permanency of the mass of
printed publications remains, digital media
is constantly open to change. With a lot of
factors like using more impressive titles
and richer images, the digital dimension is
more of an explosive area, but this could
also be a disadvantage at the same time.
Yasemin Elçi, dijitalle ortaya çıkan yeni
dili dijitalin kaçınılmaz olarak bağlı olduğu
sosyal medya ile ilişkilendiriyor. Basılı
mecrada gözetilen dil bütünlüğünden
bağımsız, çok daha fazla yazarın olduğu
dijital saha, dil bakımından çeşitliliğe
daha yatkın yeni bir ortam. Bu noktada
Merve Ünsal’ın düşüncesi ise dijital ile
basılı mecrada editöryel anlamda herhangi
bir duruş farkının olmaması gerektiği
yönünde. M-est için de önemli olan
şeyin her zaman için geri gelen kitleyi
oluşturmak olduğunun altını çiziyor. Ünsal,
“Dijitalde bir hata yaptığında ilk olarak
okuyucu yakalıyor” diyor.
Yasemin Elçi associates new language
with social media that is inevitably connected with digital environments. Digital
environment is independent from language
integrity, has more writers and is inclined
towards language diversity. At that point,
Merve Ünsal states that there should be a
different standard to editing between printed material and digital material. She emphasizes that what is important for M-est
is its ability to create that mass to come
back. Ünsal also says that the “Reader is
the first one to catch the mistakes in digital
environments.”
“Sözün söylendiği her yer yazı olur”
“All spoken words become writings”
M-est’in diğer üç yayına göre biraz daha
farklı bir yazar profili var. Ünsal ve Özge
Ersoy’un birlikte kurduğu oluşum, belli
zevkleri ve zaafları olan arkadaşlar
üzerinden ilerliyor. Bir tercih olarak çok
daha organik ve biraz el yordamıyla gelişen
bir işleyiş söz konusu M-est’te. Yazmasını
istedikleri kişileri teşvik ediyor olmanın
önemini de vurgulayan Ünsal, “Sadece
dijital mecra değil sözün söylendiği ve
paylaşıldığı her yer aslında yazı olur” diyor.
Daha geniş ve değişken bir profili olan
Sanatonline hayatında ilk defa yazacak
yazarları da destekliyor. Bu konudaki
kıstasları çok basit, konuya hâkim olmaları
ve konunun hayatlarında da önemli yer
M-est has different writer profiles than the
other three publications. Merve Ünsal and
Özge Ersoy established it together, and it
proceeds through friends who have specific
tastes and weak points. They decided to
make their process more organic and
improvised. Ünsal emphasizes on the
importance of encouraging people who
want to write, and she says that “not only
for digital, but everywhere, all spoken
words become writings after all. “With
a more extensive and dynamic profile,
Sanatonline supports writers who have
never written before. The expectations are
very simple, the writer candidates must
be in some way interested in the topic of
51
ArtWriting Turkey 2015
Panelden bir görüntü A view from the panel
tutuyor olması. Alat güncel sanat
üzerine yazmak pratiğinin sosyal
bilimlerden bağımsız olamayacağını ve bu
konudaki eksikliğin yazarlıkta da eksikliği
beraberinde getirdiği üzerinde duruyor.
Konuşmanın bir diğer önemli başlığı ise
eleştiri yazıyor olabilmek konusundaki
sıkıntı. Elçi eleştirmenin yok etmek gibi
algılanıyor oluşundan bahsediyor. Ünsal bu
noktada daha farklı bir yorum
getiriyor, eleştiri okuyabildiğimiz bir sanat
dünyamız olduğu düşüncesinde olan Ünsal
için iki ayaklı bir durum söz konusu. İlk
mesele bağımlılık bağımsızlık
üzerinden ilerliyor, ikinci mesele ise
taleple ilintili. Alat, kurumsal ilişkilerden
ziyade kişisel ilişkiler üzerinden ilerleyen
sanat dünyasında eleştirinin dilinin çok
52
the specific issue that they wish to write
for, regardless of the fact if they have
ever written before or not- so the simple
gesture of interest in their life is valid for
participation.” Alat dwelled on the fact
that the practice of writing contemporary
art cannot be independent from social
sciences.
Another title of the panel is the question
about writing critics. Elçi talked about how
criticism is perceived as an act of destruction and how it becomes almost impossible, whereas Ünsal comments differently;
saying that critics are an active part of
our world and criticism is not necessarily
always regarded as an act of destruction.
According to her, there are two stages.
First, there is the issue related to
önemli olmasından söz ediyor.
Sadece ‘güzel’, ‘kötü’ kavramları
üzerinden düşünmekten çıkıp intikam
almak için değil, analitik düşünce yoluyla
yapılan eleştiri gerektiğini ifade ediyor.
Salt izleyici pozisyonundan çıkın!
Bağımsız kelimesini kullanmaktan bilhassa
kaçınan Ünsal’a göre bağımsızlık pek çok
şeyin de olmaması demek. Elçi de bir
kurumun desteğinin uzun vadede daha
faydalı olduğundan bahsediyor. Ezer,
sponsor desteğinin faydasının altını çiziyor.
Fakat dikkat çektiği konu şu sponsorun
içeriğin niteliğine karışmaması. Alat,
konuşmanın bu noktasında bağımlılıktan
bahsederken bahsettiğimiz şeyin aslında
tiraja bağımlılık olduğuna dikkat çekiyor.
“Yazarken de çok kolay bir dil kullanman
gerekmiyor; herkes anlasın diye
popülist bir yaklaşımımız da yok. O yüzden
tiraj konusunda derdim, arada yazıların
kaybolup gitmesi” diyen Alat, dijitalle basılı
yayın arasındaki önemli bir farktan daha
bahsediyor.
Yazarların bu alanda bir şeyler üretmek
isteyenlere tavsiyesinin ne olacağı üzerinde
durduğumuzda Alat, izleyici
pozisyonundan çıkıp söz konusu işin
neden orada olduğuna kafa yormaya
başlamak gerektiğini söylüyor. Bunun
yanında mesai şeklinde okumak ve yazmak
gerektiğini vurguluyor Ezer, denemekten
vazgeçmemek lazım vurgusu yapıyor.
Elçi, etrafınızda sizi bu konuda besleyecek
kişilerin varlığının ve onlarla yapılan
sohbetlerin besleyiciliğinin
öneminden bahsediyor. Ünsal ise “İlk
olmaktan korkmayın, cesur olun” diyor.
Fotoğraflar | Photographs: Emre Baykal
independency; second there is the instance
where one is confronted with demand.
Murat Alat, talks about how the art world
moves through personal relationships,
rather than institutional relationships.
Therefore, the language of critics is very
important to him. Criticisms and critical
writings should be the resulst of analytical
thinking and, shouldn’t be guided through
words only like ‘good or bad’ that are
highly superficial.
Don’t only be viewers!
Merve Ünsal especially avoids using the
word ‘independent’, because according to
her; the meaning of independence is
deprived of a lot of things. Elçi mentions
that supporters of institutions are
beneficial long term. Ezer highlights the
importance of sponsors and their support,
and she underlines the importance of not
censoring the content in any way. Alat
points out the main issue about
dependency, that it is actually related to
circulation. “I don’t need to use a
simpler language when I write. I don’t have
a populist approach, I’m not concerned by
the fact if everyone understands my
writings or not. Therefore, my concerns
about circulation are not apparent in
writings”. With his last sentence he also
emphasizes again, the difference between
digital and printed media.
Lastly, we asked their advices to people
who want to create something in this area.
Alat said leaving the audience position and
starting to think about ‘why that work is
here’ is necessary. Besides, spending time
for writing and reading are other
necessities. Ezer emphasizes that being
persistent is very important. Elçi talks
about the importance of other people who
you can talk with, of outer communications, whereas Ünsal says “don’t be afraid
to be the first and be brave”.
53
(re)presenting exhibist: 2 years
Açılıştan Kareler Shoots from the Opening
Son Çıkış Last Exit
Sergiden Görüntüler Images from the Show
54
55
ay
ıs
ı
Sp
e
ci
al
I
ss
ue
B1
-4
05
lS
Öz
e
+90 212 243 54 43
56
|
www.mixerarts.com
|
[email protected]

Benzer belgeler

PDF olarak indir

PDF olarak indir In the following pages you can get to know Sabo and Arda Yorgancılar at Mixer’s Open Space as well as Dilara Sezgin and Jakob Wagner who just joined our portfolio at Mixer Editions with their archi...

Detaylı

june-october

june-october dönemli üçüncü köprü projesi Last Exit’in ilk çıktılarıyla birlikte ve kalabalık bir grupla açtık. 6 Eylül’de Creative Çukurcuma’nın bir pop-up projesine ev sahipliği yapacağız. Fuardan hemen önce,...

Detaylı

PDF olarak indir

PDF olarak indir of young artists, it is luxury they rarely have. Similarly, wider and higher quality coverage of art both at mainstream media as well as specialized art publications is critical for spreading the w...

Detaylı

PDF olarak indir

PDF olarak indir audience to a reading of memory through the individual’s construction of identity. With her unique style, Bayraktar visualizes photo images found by coincidence and fictionalizes them. Her works me...

Detaylı

PDF olarak indir

PDF olarak indir relationship with old photographs and objects through a strong desire of ownership. Being the inventory of a gro-wing visual pile that she would never abandon, photographs act as the fragments of a...

Detaylı

PDF olarak indir

PDF olarak indir süreçte Tophane’deki mekanında birçok sanatçının eserlerine, sergilere ve etkinliklere ev sahipliği yaptı. Aralık ayı itibari ile bu etkinliklere Sıraselviler’deki yeni mekanında devam edecek.

Detaylı

PDF olarak indir

PDF olarak indir katkıda bulunanlar contributors Hamit Hamutcu [email protected] KURUCU FOUNDER

Detaylı