unıversıtyjournaldo ğ u ş - Doğuş University Journal
Transkript
unıversıtyjournaldo ğ u ş - Doğuş University Journal
ISSN 1302-6739 DOĞUŞ ÜNİVERSİTESİ DERGİSİ D O Ğ U Ş U N I V E R S I T Y J O U R N A L CİLT / VOLUME : 11 SAYI/ NUMBER : 2010 OCAK JANUARY 1 DOU ÜNVERSTES DERGS DOU UNIVERSITY JOURNAL Yaymlayan / Publisher : Dou Üniversitesi Cilt / Volume : 11 Say / Number : 1 Ocak / January 2010 çindekiler / Contents Serap AKGÜN, Arzu ARAZ Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm / We Can Resolve Our Conflicts: Introducing a Conflict Resolution Education Program ................................................ 1-17 Nesrin ALPTEKN Analitik A Süreci Yaklam ile Türkiye’de Beyaz Eya Sektörünün Pazar Pay Tahmini / Estimating Market Share of White Goods Sector in Turkey with Analytic Network Process .................................... 18-27 Seyfettin ERDOAN, Sinem Gözde BEBALLI Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir Analiz / Empirical Analysis of the Bank Lending Channel in Turkey ....................................................................................................... 28-41 N. Alp ERLL, Erol EROLU, Ufuk YOLCU, Ç. Hakan ALADA, V. Rezan USLU Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir Alarnn Melez Yaklam ile Öngörüsü / Forecasting of Turkey Inflation with Hybrid of Feed Forward and Recurrent Artifical Neural Networks ........................................................................................ 42-55 Murat GÜNBEY, Tarkan GÜNDODU Polis Tekilatnn “kolik” Çalanlar / Workaholic Employees of the Turkish National Police ............................................................................ 56-63 ule GÜNE, Suat TEKER Türk Enerji Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Farkndal / Enterprise Risk Management Awareness in Turkish Energy Sector ......... 64-76 Erturul GÜREC Türkiye’de Kentten - Köye Göç Olgusu / The Phenomenon of the Urban - Rural Migration in Turkey ........................................................... 77-86 Derya KARA Performans Deerlendirme Yöntemi Olarak 360 Derece Geribildirim Sürecinin Orta Kademe Yöneticilerin Baarsna Olan Etkisi: 5 Yldzl Otel letmelerinde Bir Uygulama / The Effect of 360 Degree Feedback Performance Evaluation Process on the Achievement of Middle-Level Managers: an Application in 5-Star Accommodation Establishments ................................................................ 87-97 Burcu KIRAN stanbul Menkul Kymetler Borsas’nda lem Hacmi ve Getiri Volatilitesi / Trade Volume and Return Volatility in Istanbul Stock Exchange.................................................................................................. 98-108 Süleyman KORKUT, Nigar DEMRCAN ÇAKAR, lter BEKAR Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel Sorunlar ve Gelecek Yönelimleri / Current Status, Core Problems and Future Directions of Wood-Drying Industry in Turkey .................................................................................................... 109-123 Okan Veli AFAKLI, Hüseyin ÖZDEER On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of Northern Cyprus / Kuzey Kbrs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) Merkez Bankas’nn Bamszl .......................................................... 124-137 Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma Davranlar Üzerindeki Etkisi / The Effect of Advertisements and Gender Identity Role on Consumer Buying Behavior .................... 138-155 Yazarlara Bilgiler / Information for Authors ........................................................ 156 Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 1-17 ANLAMAZLIKLARIMIZI ÇÖZEBLRZ: BR ÇATIMA ÇÖZÜMÜ ETM PROGRAMI TANITIMI WE CAN RESOLVE OUR CONFLICTS: INTRODUCING A CONFLICT RESOLUTION EDUCATION PROGRAM Serap AKGÜN Arzu ARAZ Mersin Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü [email protected] Mersin Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü [email protected] ÖZET: Bu makalenin amac, ilköretim birinci kademe örencileri arasnda yaanan iddeti azaltmak ve önlemek amacyla gelitirilmi olan Anlamazlklarmz Çözebiliriz çatma çözümü eitim programn tantmak; programn temellendirildii kuramlar ve görgül çalmalar hakknda bilgi vermektir. Program, yapc çatma çözümü, empati, öfke kontrolü ve sosyal bilgi ileme kuramlar üzerine temellendirilmitir. Eitim süresince öyküler, fotoraflar, karikatürler, posterler, çizgi filmler gibi çocuklarn ilgisini çekebilecek materyaller kullanlmakta, kalem-kat aktiviteleri, snf tartmalar, oyun, rol oynama, drama gibi farkl tekniklerden yararlanlmaktadr. Çatma çözümü eitim programlarnn etkililii konusunda yaplan aratrma sonuçlar, sosyal ve duygusal becerilerin örenilebileceini ve bu becerilerin kazanmyla saldrgan davranlarn azaltlabileceini göstermektedir. Anahtar sözcükler: Saldrganlk ; Çatma Çözümü Eitim Program JEL Snflamas: I00 ABSTRACT: This paper provides a description of We Can Resolve Our Conflicts education program designed to prevent and reduce aggression in elementary school students and an overview of its theoretical and empirical foundations. The program was based on the theories of empathy, anger control, social information processing, and constructive conflict resolution. Effectiveness of the program was also examined by two empirical studies. The program aims active participation of the students therefore materials interesting for children such as stories, photos, cartoons, posters, films and different techniques such as pen and paper activities, class discussions, plays, role-plays, drama are utilized in the program. Studies examining the effectiveness of conflict resolution education programs have suggested that social and emotional skills can be taught and aggression can be reduced by these acquisitions. Keywords: Aggression ; Conflict Resolution Education Program JEL Classifications: I00 1. Giri Çatma günlük yaamn doal ve kaçnlmaz bir parçasdr. Genel olarak, çatma ihtiyaçlar, güdüler, dilekler ya da isteklerin uyumamas olarak tanmlanmaktadr (Bodine ve Crawford 1998). Deutsch’a (1973) göre bir kiinin amacna ulama çabalar bir bakasnn amacna ulama çabalarn engelledii, ketledii ya da Bu çalma TÜBTAK tarafndan desteklenmitir (106K366). 2 Serap AKGÜN, Arzu ARAZ snrlad durumlarda çatma söz konusudur. Çatma kendi bana ykc ya da kiilere zarar verici bir süreç deildir. Ancak kiilerin çatmay ele al biçimleri ykc ya da zarar verici olabilir (Deutsch 1994, 2000). Genellikle bireyler bir eitim almadan alternatif çözümleri görme ve olumlu seçimler yapma yeteneine sahip deildirler (Johnson ve Johnson 1995). Günlük yaamn doal ak içerisinde yaanan çatmalar çocuklarn sosyal, ahlaki, duygusal ve entelektüel geliimlerine katkda bulunur (Sandy ve Cochran 2000). Ancak çocuklar kiiler aras çatma ile nasl ba edeceklerini bilmedikleri ve onlara doru çatma çözümü yollar öretilmedii için ya iddet kullanmakta ya da çatmadan kaçnmaktadr. Bir çalmada (DeCecco ve Richards 1974, akt: Johnson ve ark. 1992) elde edilen bulgular, örencilerin yaadklar çatmalarn %90’n ya çözemediklerini ya da ykc stratejilerle çözmeye çaltklarn göstermitir. Ülkemizde yaplan bir çalmada (Türnüklü ve ark. 2002) öretmenler, örencilerin akranlar ile yaadklar çatmalar genellikle kaba kuvvet kullanma, dövüme, satama, küfür etme, çeteleme gibi iddet içeren yollarla ya da öretmene ikayet ederek çözmeye çaltklarn ifade etmilerdir. Baka bir çalmada (Türnüklü ve ahin 2004) ise ilköretim 7. ve 8. snf örencilerinin fiziksel iddet, sözel iddet, yetikine ikayet gibi ykc ya da yararsz çatma çözme stratejilerini yapc çatma çözme yollarndan daha çok tercih ettikleri sonucu elde edilmitir. Genel olarak, aratrmalar okul arkadalar tarafndan kendilerine zarar verilen örencilerin orannn %10 ile %40 arasnda olduunu göstermektedir (örnein, Collins ve ark. 2004, Rigby ve Slee 1991). Ülkemizde ilköretim örencileri ile gerçekletirilen bir çalmada (Pekel-Uludal ve Uçanok 2005) örencilerin % 23’ünün ya kurban ya zorba ya da hem zorba hem kurban olduu saptanmtr. Pikin (2003), örencilerin en fazla snf ortamnda ve snf arkadalarnca sergilenen zorba davranlara maruz kaldklar sonucuna iaret ederken, bir baka çalmada (Deveci ve ark. 2008), hayatlarnn herhangi bir döneminde dayak sonucu yaralanan ilköretim örencilerinin %20’sinin bu daya arkadalarndan yedii sonucu elde edilmitir. lköretim 4. ve 5. snf örencileri ile yaplan bir çalmada ise (Kapç 2004), çocuklarn yarsndan fazlasna arkadalar tarafndan ad takld, yarya yaknna hakaret ve küfür edildii bulunmutur. Çocukluk döneminde iddete maruz kalmak yatak slatma, uykusuzluk, karn ars gibi sorunlara (Williams ve ark. 1996), saldrgan davranlara (Jonson-Reid 1998) ve intihar düüncelerine (Rigby ve Slee 1999) yol açabilmektedir. Ayrca iddete maruz kalmak depresif semptomlarda arta, öz saygda ise düüe yol açmaktadr (Olweus 1993). Ülkemizde yaplan bir çalmada da (Kapç 2004) benzer sonuçlar elde edilmi; fiziksel, sözel, duygusal ya da cinsel zorbala daha çok maruz kalan çocuklarn, daha az maruz kalan akranlarna oranla daha düük benlik saygsna sahip olduklar, daha yüksek düzeyde kayg yaadklar ve daha çok depresyon belirtileri gösterdikleri bulunmutur. Aratrmalar iddet uygulayan çocuklarn gelecekte okulu brakma, baarsz olma ve suç ileme olaslklarnn daha yüksek olduunu göstermektedir (Beland 1996, Kochenderfer ve Ladd 1996). Okulda yaanan iddet, okulu sevmeme ve okuldan kaçmaya (Kochenderfer ve Ladd 1996), örenme isteinde dolaysyla da örenme yeteneinde düüe (Howard ve ark. 1999) neden olmaktadr. Özetle, iddet, gerek uygulayanlar gerek kurbanlar gerekse tank olanlar üzerinde olumsuz etkilere sahiptir. Bu nedenle çocuklara iddet yerine alternatif yollar Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm 3 kullanmay ve iddete boyun ememeyi öretmek önemlidir. Bunun için de iddet, saldrganlk ve çatma çözümü konusunda gelitirilmi kuramlara ve aratrmalara temellendirilmi eitim programlarna ihtiyaç domaktadr. Bu ihtiyac karlamak, çocuklara çatmalarn iddet kullanmadan çözmeyi öretmek amac ile çatma çözümü programlar gelitirilmitir. Örencilere Barç Olmay Öretme Program (Johnson ve Johnson 1995, 2001, 2004), Çatmay Yaratc Bir Biçimde Çözme Program (Lantieri 1995, Lantieri ve Patti 1996), Barç Çocuklar Çatma Çözümü Program (Sandy ve Boardman 2000), Kiiler aras Bilisel Problem Çözme Program (Shure ve Spivack 1988) yaygn olarak kullanlan çatma çözümü eitim programlarndan birkaçdr. Okullarda uygulanan çatma çözümü programlarnn iki temel amac vardr. Birincil amaç, okullar çocuklarn birbirleri ile yapc ilikiler yaadklar, her bir örencinin herhangi bir tehdit olmakszn örenme ve çalma olanana sahip olduu yerler yapmaktr. kincil amaç ise çocuklarn yaamlar boyunca i, aile ve komuluk ilikilerinde yaayacaklar çatmalar yapc bir biçimde çözebilmeleri için ihtiyaçlar olan davranlar ve tutumlar kazandrmaktr (Johnson ve Johnson 2004). Çatma çözümü eitim programlar uygulamalarnda ve yaklamlarnda farkllasalar da, ortak noktalar çocuklara çatmay iddet içermeyen yollarla çözebilmeleri için ihtiyaçlar olan bilgi ve becerileri kazandrmay hedeflemeleridir. Çatma çözümü eitim programlarnn hemen hepsinde örenciler, çatmann doas ve sosyal ilikilerin önemi konusunda bilgilendirilmekte; ardndan örencilere aktif dinleme, uygun bir dille kendini ifade etme, empati kurma gibi etkili iletiim becerileri ve ortak faydaya odaklanma, sorunun çözümünde ibirlii yapma, birlikte çözüm yollar üretme gibi yapc çatma çözme becerileri kazandrlmaya çallmaktadr. Gelitirilen programlarn etkililiini test etmek amacyla yaplan aratrma sonuçlarna göre, çatma çözümü eitimi alan örenciler; çatma çözümü becerilerini kazanmakta, edindikleri bilgi ve becerilerini snf arkadalar ile yaadklar çatmalarda kullanmaktadrlar (Johnson ve ark. 1994, Johnson ve Johnson 1995). Çatmay çözmek için güç kullanmay ve öretmene ikayet etmeyi çok daha az tercih etmekte; duygularn ifade etme, nedensel açklamalar yapma ve anlamaya varma gibi yapc çatma çözme yollarn ise daha çok kullanmaktadrlar (Johnson, ve ark. 1992). Eitim öncesinde çatmay çözmek adna, sklkla öretmene söyleme, emretme, yalvarma gibi yollar, eitim sonrasnda ise karlkl konuup anlama yolunu tercih etmektedirler (Johnson ve ark. 1995). Çatma çözümü eitimi alan örencilerin çatmaya kar tutumlar deimekte ve ahlaki nedensellik yarglar gelimektedir. (Heydenberk ve ark. 2003). Çatma çözümü programlarnn kullanlmad durumlarda çatma, okuldan souma ve düük notlar yordamaktadr (Johnson ve Johnson 1996). Çatma çözümü eitimi, örencinin okula balanmas konusunda olumlu bir etki oluturmaktadr (Heydenberk ve Heydenberk 1997, akt: Heydenberk ve ark. 2003). Ülkemizde çocuklara çatmay yapc bir biçimde çözmeyi öretme ile ilgili görgül çalmalarn says ise çok azdr. Uysal ve Temel (2006) tarafndan 7. snf örencileri ile gerçekletirilen çalmada, ülkemiz koullarna uyarlanan iddet Kart Eitim Program’nn örencilerin çatma çözme becerilerinde olumlu yönde etkisi olduu ve örencilerin iddet eilimini azaltt sonucu elde edilmitir. Ancak eitim, örencilerin iddet davran puanlarnda anlaml bir fark yaratmamtr. Bir baka çalmada ise Çoban (2002), ilköretim 4. snf örencilerine her biri 45 4 Serap AKGÜN, Arzu ARAZ dakika süren sekiz oturumda kendi gelitirdii çatma çözümü eitimini vermitir. Sonuçta, eitim alan çocuklarn çatma çözme stratejilerinin eitim sonrasnda anlaml bir biçimde deitii ve bu etkinin alt ay sonra alnan izleme testinde de devam ettii bulunmutur. 2. Anlamazlklarmz Çözebiliriz Çatma Çözümü Eitim Program Okullarmzda yaanan iddeti önleyebilmek için çocuklarmza gerekli sosyal becerileri kazandracak, kültürümüze uygun eitim programlarna duyulan ihtiyaç nedeniyle Akgün ve Araz (2007) tarafndan ilköretim birinci kademe örencilerine yönelik Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim program gelitirilmitir. lköretim örencilerine çatma çözümünün yapc ve doru yollarn kazandrmak amacyla gelitirilen Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim program interaktif bir programdr. Toplam 21 oturumdan olumaktadr. Program haftada iki gün 40’ar dakikalk oturumlar eklinde düzenli olarak uygulandnda 10 hafta (2,5 ay) içerisinde tamamlanmaktadr. Eitiminin içerii ve kullanlan aktiviteler aratrmaclar tarafndan hazrlanmtr. Eitim süresince örencilerin oturumlara aktif olarak katlabilmeleri hedeflendiinden öyküler, fotoraflar, karikatürler, posterler, çizgi filmler gibi çocuklarn ilgisini çekebilecek materyaller kullanlmakta, kalem-kat aktiviteleri, snf tartmalar, oyun, rol oynama, drama gibi farkl tekniklerden yararlanlmaktadr. Program, rehber öretmen ya da snf öretmeni tarafndan kolaylkla uygulanabilecek formatta yazlm; oturumlarn her aamas, uygulamay gerçekletirecek kiinin azndan cümle cümle yaplandrlmtr. Bu tarz bir yaplandrma program uygulayacak olan eitmene kolaylk salayaca, uygulamaya yönelik belirsizlii ortadan kaldraca ve ak netletirecei düünülerek tercih edilmitir. Anlamazlklarmz Çözebiliriz öncelikle bir çatma çözümü eitim programdr. Ancak gerek kuramlarda gerekse görgül aratrmalarda saldrganlkla ilikilendirilen baka baz öeler de programa alnmtr. Bunlar; empati, öfke kontrolü ve sosyal bilgi ileme hatalardr. 3. Anlamazlklarmz Çözebiliriz Eitim Programnn Bileenleri Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim program kapsamnda örencilere öncelikle kendi duygularn tanma, kardakinin duygularn anlayabilme, empati kurabilme, öfke kontrolü gibi çatma çözümü eitimi için gerekli temel sosyal ve duygusal beceriler kazandrlmaktadr. Ardndan örenciler çatmann doas, çatma durumunda verilen tepkiler, bu tepkilerin sonuçlar hakknda bilgilendirilmekte ve çatmann salkl çözüm yollarn aama aama örenmektedirler. 3.1. Empati Empati, kiinin bir baka insann iç dünyasna girerek onun gibi düünme ve hissetme kapasitesi olarak tanmlanmaktadr (Kohut 1984, akt: Eklund 2006). Baka bir tanmda ise, bir bakasnn duygusal durumunu anlamak ve paylamak olarak ifade edilmektedir (Cohen ve Strayer 1996). Empatinin hem bilisel hem de duygusal öelerden oluan bir yap olduu konusu hemen hemen tüm aratrmaclar tarafndan kabul edilse de baz aratrmaclar bilisel öeyi, baka bazlar ise duygusal öeyi daha çok vurgulamaktadr. Bilisel sürecin vurguland yaklamda empati, olaylara kardakinin bak açsndan bakabilmek ya da çeitli ipuçlarndan yararlanarak kardaki kiinin düünce ve duygularn anlamak (Strayer 1987); Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm 5 duygusal bir süreç olarak ele alndnda ise bir kiinin dierinin deneyimine verdii uygun duygusal tepki eklinde tanmlanmaktadr (Hoffman 1987). Empatinin saldrganl azaltt konusunda yaygn bir görü birlii bulunmaktadr: Herhangi bir çatma durumunda olaya kardakinin açsndan bakabilmek, o kiiyi daha iyi anlamaya dolaysyla da çatmann iddetinin ve saldrganln azalmasna neden olur. Kendi saldrgan davranndan dolay kardakinin rahatszln dolayl biçimde yaayan empatik bir kii, saldrganln azaltma eilimine girer (Feshbach 1975). Çocuklarla gerçekletirilen pek çok çalmada (örnein Kaukiainen ve ark. 1999; LeSure-Lester 2000; Strayer ve Roberts, 2004), çocuklarn empati düzeyleri ile saldrganlk eilimleri arasnda negatif iliki bulunmutur. Empatik becerilerin eksiklii gerek klinik örneklemle gerekse suça eilimli çocuklar ve gençlerle gerçekletirilen çalmalarda da bulgulanmtr. Örnein, de Wied ve arkadalar (2005), ykc davran bozukluu tans alm 8-12 yalar arasndaki erkek çocuklarn, üzüntü ve öfke senaryolarnda empati eksiklii sergiledikleri ve bu çocuklarn kontrol grubuna oranla daha düük empatik beceriye sahip olduklar bulgusunu elde etmilerdir. Benzer bir çalmada Cohen ve Strayer de (1996), davranm sorunu olan ergenlerin kontrol grubundaki akranlarndan daha düük empatik eilime sahip olduklarn bulmulardr. Literatürde, suç ilemi ergenlerin daha düük empatik becerilere sahip olduunu gösteren çalmalar da bulunmaktadr (örnei Burke 2001; Kaplan ve Arbuthnot, 1985). Düük empatik beceri saldrganlk ile ilikilendirilirken, yüksek empatik beceri ise baarl sosyal ilikilerle, ahlaki davranlarla ve olumlu sosyal davranlarla ilikilendirilmitir. Örnein, Roberts ve Strayer (1996), empatinin olumlu sosyal davrantaki deiimin %50’sini açkladn bulmulardr. Aratrmaclar daha yakn tarihli bir çalmalarnda da (Strayer ve Roberts 2004) be ya çocuklarnda empatinin olumlu sosyal davran ile pozitif korelasyona sahip olduunu bulgulamlardr. Baka baz çalmalarda ise empatik beceri eitimi sonrasnda çocuklarn empatik becerilerinin, olumlu sosyal davranlarnn (Kalliopuska ve Tiitinen 1991), öz-sayg ve sosyal yeterliklerinin artt, saldrganlklarnn ise dütüü (Feshbach ve ark. 1983, akt: Feshbach ve Feshbach 1997) kaydedilmitir. Aratrmalar genel olarak yüksek empatik becerinin saldrgan ve antisosyal davranlarla negatif, olumlu sosyal davranlarla ise pozitif bir ilikiye sahip olduuna ve empatik becerilerin kazandrlmasnn saldrgan davranlar azaltabileceine iaret etmektedir. Bu nedenle Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim program hem bilisel hem de duygusal empatiyi gelitirmeyi amaçlayan etkinlikler içermektedir. Bu etkinliklerle kazandrlmas hedeflenen beceriler öyle sralanabilir: Herkesin duygular olduu konusunda farkndalk kazanma, kendi duygularn tanyabilme ve kabul edebilme, kardakinin duygularn anlamak için o kiinin yüz ifadesi ve içinde bulunduu durum gibi ipuçlarndan yararlanabilme, olaylara farkl açlardan bakabilme, iyi dinleme ve kardakini anlamaya çalma. 3.2. Öfke Psikoloji sözlüünde öfke “engellenme, saldrya urama, tehdit edilme, yoksun braklma, kstlanma vb gibi durumlarda hissedilen ve genellikle neden olan eye ya da kiiye yönelik u ya da bu biçimde saldrgan davranlarla sonuçlanabilen oldukça youn olumsuz bir duygu” (Budak 2000) olarak tanmlanmaktadr. 6 Serap AKGÜN, Arzu ARAZ Golden’a (2003) göre öfke, hakszla uradmzda, isteklerimiz ve beklentilerimiz karlanmadnda yaadmz duygudur. Dier tüm duygular gibi öfke duygusu da bir dizi fizyolojik deiiklie yol açmaktadr. Öfkelenen bireyin vücudu kaçmaya deil kavgaya hazr hale gelir, kan ak dümana vurmay kolaylatrc ekilde ellere doru harekete geçer, elleri titrer, yüz kaslar gerilir, nefes al verileri hzlanr, kalp atlar artar, tansiyonu yükselir, kanndaki adrenalin seviyesi artar. Sonuç olarak harcanmas gereken bir enerji aça çkar. Öfke duygusu yaayan kii bu enerjiyi harcama eilimine girer (Goleman 2005). Öfke, literatürde sklkla saldrganlkla birlikte, hatta zaman zaman ayn anlamda kullanlmaktadr. Öfke, tüm insanlar tarafndan deneyimlenen bir duygudur. Saldrganlk ise bir bakasna ya da kiinin kendine zarar veren ykc davrantr. Öfke her zaman saldrganla dönümeyebilecei gibi saldrgan davranlar da her zaman öfke duygusundan kaynaklanmayabilir. Öfke herkesin yaayabilecei bir duygu olmasna ramen, öfkenin ifade edili tarz ve yönetimi bireyden bireye deiir. Öfkelendiklerinde baz insanlar sözel ya da fiziksel saldrganlk sergilerken bazlar kendilerini saldrgan olmayan yollarla ifade etmekte ya da dikkatini durumdan uzaklatrma gibi uyumlu davranlar sergilemektedirler (Deffenbacher 1999). Yetikinlerden farkl olarak, çocuklar öfkelerini sklkla etkisiz, yapc olmayan hatta ykc yollarla ifade etme eilimindedirler. Bunun nedeni; a) çocuklarn duygularn tanma, nedenlerini anlama ve ifade etme becerilerinin henüz olgunlamam olmas, b) engellenmeye dayankl olmamalar, c) dürtüsel kontrol becerilerinin yeterince gelimemi olmas, d) problem çözme ve duygularn yönetme becerilerindeki eksikliklerden dolay olumsuz bir duygu yaadklarnda kendilerini sakinletirememeleridir (Golden 2003). Sosyal örenme kuramna göre (Bandura 1973, akt: Durkin 1995) çocuklar pek çok dier davran gibi öfkelerini ifade etmeyi de pekitirme ve model alma yoluyla örenirler. Çocuklar yetikinleri öfkelerini sergilerken ya da kontrol ederken gözlerler. Böylece öfkelerini ykc yollarla ifade etmeyi ya da kontrol etmeyi de örenirler. Dolaysyla, çocuklara öfkelerini kontrol etmeyi öreterek, öfke duygusunun yol açt saldrganl azaltmak mümkün olabilir. Saldrganlk eilimi yüksek ve düük çocuklarn karlatrld bir çalmada (Bohnert ve ark. 2003) saldrgan çocuklarn daha sk ve daha youn öfke duygular yaadklar saptanmtr. Çocuklara ve ergenlere öfkelerini kontrol etmeyi öreterek saldrganl azaltmak amac ile gelitirilmi pek çok eitim program vardr. Öfke kontrol programlarnn etkililiini snamak amac ile yaplan iki farkl meta-analizde (Gansle 2005, Sukhodolsky ve ark. 2004), bu programlarn orta düzeyde etkili olduu bulunmutur. Ülkemizde yaplan bir çalmada (Akgül 2005), ilköretim ikinci kademe örencilerine uygulanan öfke denetimi eitiminin, örencilerin öfke düzeylerini düürdüü sonucu elde edilmitir. Bir baka çalmada da (Duran ve Eldelekliolu 2005), bilisel davranç yaklamla lise örencilerine uygulanan öfke kontrol programnn, örencilerin öfke düzeylerini anlaml biçimde azaltt öfke kontrol düzeylerini ise anlaml biçimde artrd bulunmutur. Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm 7 Öfke bir bakasna zarar vermek gibi uygun olmayan yollarla ifade edildiinde sosyal problemlere yol açar. Öfkeli iken yapc çatma çözümü aamalar uygulanamayacandan ve öfke kontrolünün iddet kullanmn azaltmas beklendiinden Anlamazlklarmz Çözebiliriz program kapsamnda öfke kontrolü konusunda da eitim verilmektedir. Programda öfke duygusunun doasna ilikin farkndalk ve öfkenin kontrol edebilmesi için gerekli bilisel ve pratik becerileri kazandrmay hedefleyen oturumlar yer almaktadr. 3.3. Sosyal Bilgi leme Çocuklarda saldrgan davranlar açklamaya çalan kapsaml modellerden biri de Sosyal Bilgi leme Modeli’dir (Crick ve Dodge 1994). Bu modelde sosyal davran, sosyal problem çözme stratejileri temelinde açklanr. Bu stratejiler birbirini takip eden bir dizi adm içeren bir döngüden olumaktadr. Bu admlar; 1) sosyal ipuçlarnn kodlanmas, 2) sosyal ipuçlarnn yorumlanmas (nedensel ve niyetsel yüklemeler), 3) amacn belirlenmesi, 4) olas tepkilerin belirlenmesi, 5) bir tepkinin seçilmesi ve 6) davrann sergilenmesidir. Bu admlarn her birinin beceriyle sergilenmesi, herhangi bir durum karsnda uygun tepkiye yol açarken bu süreçte eksik ya da yanl bilgi ileme süreci ise saldrganlk gibi uyumsuz (sapkn) sosyal davranlara yol açmaktadr. Aratrmalar (Crick ve Dodge 1994, Crick ve Dodge 1996, Crick ve Ladd 1990, Dodge ve Coie 1987, Keltigangas-Järvinen 2001), saldrgan çocuklarn ve ergenlerin sosyal problem çözme stratejilerinde baz eksiklikler olduunu göstermektedir. Saldrgan çocuklar ve ergenler durumu dümanca deerlendirmekte, duruma geni açdan bakmayp bir iki noktayla ilgilenmekte ve uygun olmayan saldrgan hedefler seçmektedirler. Çok az ve niteliksel olarak zayf, etkisiz ve saldrgan tarzda problem çözümleri üretmekte; tepkileri uygun olmayan biçimde deerlendirmektedirler. Örnein, saldrgan tepkileri daha çok beenmektedirler. Ayrca kendilerini saldrgan davranma konusunda etkili hissetmektedirler. Crick ve Dodge (1996), saldrganl açklamaya çalan kuramlarn farkl saldrganlk biçimlerinden söz ettiklerini vurgulamaktadr. Engellenme-saldrganlk kuram, saldrganl amaca yönelik davrann engellenmesi sonucu yaanan öfke ve ykc davranma eilimi olarak tanmlarken; sosyal örenme kuram, saldrganl davrann sonucunda pekitireç alabilmek yani amaca ulaabilmek için yaplan ykc davran olarak ele almaktadr. Crick ve Dodge, bu iki kuramda sözü edilen kavramsal saldrganlk tanmlarnn saldrganln iki farkl formu olduunu savunarak; engellenme ya da kkrtma sonucu ortaya çkan saldrganl tepkisel saldrganlk, kiinin amacna ulamak için saldrganl bir araç olarak kullanmasn ise amaç yönelimli saldrganlk olarak adlandrmlardr. Bu iki tür saldrganlk, bilgi ileme sürecinin farkl admlarndaki eksiklik ya da bozukluklardan kaynaklanmaktadr. 3.3.1. Tepkisel Saldrganlk Baz yükleme çalmalar çocuun akranndan gelen provokasyonu yorumlamasnn, akranna misilleme olarak saldrganca davranma olaslnn temel yordaycs olduunu göstermitir (Berkowitz 1977, akt: Dodge ve Coie 1987). Provokasyon niyetli olarak yapldnda, kazara olduu duruma oranla daha çok saldrganla yol açmaktadr. Öngörülebilen provokasyonlar öngörülemeyenlere; özgürce seçilmi provokasyonlar ise zorunlu olan durumlara oranla daha çok saldrganla yol açmaktadr. 8 Serap AKGÜN, Arzu ARAZ Sosyal ipuçlarnn kodlanmas ve yorumlanmas aamasnda, saldrgan çocuklar, belirsiz kkrtc durumlarda dümanca niyete yükleme yanll sergilemektedirler. Akrannn davrann kasti olarak kendisine zarar verme amac ile yaplm bir davran olarak alglayan çocuun, misilleme olarak saldrgan bir tepkide bulunmas tepkisel saldrganlktr. Provokatörün gerçek niyeti deil, çocuun provokatörün niyetinin ne olduu konusundaki algs çocuun saldrganca davranp davranmayacan belirler. Dodge (1985, akt: Feindler 1991), saldrgan çocuklarn yaadklar olaylar akranlarnn dümanca davrand yönünde yorumladklarn, bu tarz bir yorumun ise öç almak için saldrgan tepkiyi ortaya çkardn öne sürmektedir. Bu algsal çarptma, saldrgan çocuun, nötr olaylar kkrtc olarak görmesine ve bu olaylar saldr olarak yorumlamasna yol açmaktadr. Bu dümanca niyete yükleme yapma eilimi, çocuun çevresel ipuçlarndan yararlanamamasn, saldrgan ipuçlarn seçerek alglamasn ve karsndakinin dümanca niyetine ar yükleme yapmasn içermektedir. Yaplan bir aratrma sonucunda (Dodge 1980), gerek kronik biçimde saldrgan olan gerekse saldrgan olmayan erkek çocuklarn, provokatörün dümanca niyetine yükleme yaptklarnda provokatörün iyi niyetli olduunu düündükleri duruma oranla daha çok saldrgan tepkiler verdikleri görülmütür. Ancak saldrgan çocuklar, saldrgan olmayanlara oranla %50 daha fazla oranda dümanca niyete yükleme yapmlardr. Çalmalarda genel olarak saldrgan çocuklarn belirsiz provokasyonlarda dümanca niyete yükleme yanll gösterdikleri, kazara ortaya çkan provokasyonlarda ise niyeti yorumlama hatalar yaptklar gözlenmitir (örnein Dodge ve Coie 1987, Dodge ve ark. 2003). Bir aratrma sonucunda (Aber, Brown ve Jones 2003) ise, çatma çözümü eitimi almann düük düzeyde dümanca niyete yükleme yanll ile ilikili olduu bulunmutur. Bu ve yukarda aktarlan bilgilerin nda Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim programna sosyal bilgi ileme sürecinde iaret edilen eksiklikleri düzeltmeye yönelik etkinlikler de yerletirilmitir. Program kapsamnda örencilere saldrgan olmayan ipuçlarn görebilme, iyi niyet ipuçlarna ve kaza ipuçlarna dikkat etme becerileri kazandrlmaya çallmtr. Bu kazanmlar araclyla “dümanca niyete yükleme yapma eilimleri”nin en aza indirgenmesi dolays ile de tepkisel saldrganlk düzeylerinin azaltlmas hedeflenmitir. 3.3.2. Amaç Yönelimli Saldrganlk Saldrgan çocuklar karakterize eden bir dier sosyal bilgi ileme örüntüsü, bilgi ileme sürecinde tepkiye karar verme aamasnda gözlenmektedir. Bu admda çocuklar, her bir tepkinin olas getirisi, her bir tepkiyi verebilme yetenekleri hakkndaki güvenleri vb. baz kriterlere göre belirli bir sosyal durumdaki olas tepkileri deerlendirirler. Bu deerlendirmenin sonucunda hangi tepkiyi sergileyeceklerine karar verirler. Sosyal bilgi ileme sürecinin tepkiye karar verme aamasn inceleyen çalmalar, saldrgan çocuklarn saldrgan olmayan akranlarna oranla saldrgan davranlarndan daha olumlu sonuçlar beklediklerini ve saldrgan davranlar sergileme yetenekleri konusunda da kendilerinden daha emin olduklarn göstermitir (örnein Crick ve Dodge 1996, Crick ve Ladd 1990). Bu ikinci tür sosyal bilgi ileme örüntüsünü kullanan saldrgan çocuklar için saldrganlk, amaçlarna ulamann uygun bir arac olarak ilev görmektedir. Bu tür saldrganlk doas gerei amaç yönelimli saldrganlktr. Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm 9 Saldrgan çocuklar ve sosyal çocuklarn, sosyal problem çözme biçimleri açsndan karlatrld bir çalmada (Keltigangas-Järvinen 2001), bu iki grup çocuun problem çözme stratejilerinin farkl olduu saptanmtr. Sosyal çocuklar saldrgan çocuklara oranla daha iyi nedensel analizler yapmakta, davranlarnn sonucunu daha iyi görebilmekte ve daha çok yapc alternatifler üretebilmektedirler. Saldrgan davranmaya kkrtan durumlarda saldrgan ve sosyal çocuklarn saldrgan stratejiler üretmede farkl olmadklar ama saldrgan çocuklarn, saldrganla alternatif yollar üretme yeteneine sahip olmad gözlenmitir. Sosyal bilgi ileme modelini snamak amac ile yaplan bir baka çalmada da (Crick ve Dodge 1996) amaç yönelimli saldrganlklar yüksek olan çocuklarn, sözel ve fiziksel saldrganlk içeren davranlar dier çocuklardan daha olumlu deerlendirdikleri; iyi ilikiler kurmay ise daha az önemsedikleri bulunmutur. Anlamazlklarmz Çözebiliriz program kapsamnda örencilere çatma durumunda verilebilecek olas tepkileri görebilme, tepkilerin olas sonuçlarn doru deerlendirebilme (ne yaparsam ne olur?) ve olabildiince çok çözüm üretebilme gibi yapc çatma çözme becerilerinin kazandrlmas hedeflenmitir. Bu kazanmlar araclyla örencilerin, amaç yönelimli saldrganlk düzeylerinin azalaca düünülmütür. 3.4. Çatma Çözme Becerileri Genellikle çatmada bir tarafn kazanc dier tarafn kayb olarak düünülür ve çatma duygusal, sözel ya da fiziksel iddet içeren yollarla çözülmeye çallr (Deutsch 1994, 2000). Bu bilisel yap daha çocuklukta olumaya balar. Pek çok çocuk oyununda taraflardan birinin kazanc dierinin kaybdr. Masallarda, çizgi filmlerde ve filmlerde hep bir yanda iyiler öte yanda kötüler vardr (Bodine ve Crawford 1998). Böyle modeller ve mesajlar ile kafamzda öyle bir ema oluur: Ortada bir çatma varsa iyiler ve kötüler, hakllar ve hakszlar vardr. yi olan kazanmal, kötü olan ise kaybetmelidir. Bunun için gerekirse iddete de bavurulabilir. Deutsch’un (1973, 2000) Karlkl Sosyal Bamllk Kuram’na (Social Interdependence Theory) göre çatma durumunda kii ya yarmac davranr ya da ibirlii yaparak çatmay çözmeye çalr. Yarmac yaklam bask, tehdit ve aldatma taktiklerinin kullanlmasna, kiinin kendi ve dieri arasndaki güç farkn artrma çabalarna, zayf iletiime, üpheci ve dümanca tutumlara, benzerlikleri küçümseyip farkllklar abartmaya, çatmann sonuçlarnn önemini ve büyüklüünü artrmaya neden olur. birlii ise yarmann aksine, inançlarda ve tutumlarda alglanan benzerliin artmasna, yardma hazr olmaya, iletiimde açkla, güvenli ve arkadaça tutumlara, genelin çkarna duyarl olmaya, ortak faydalar artrmaya neden olur. Schrumpf ve ark. (1997) ise çatma durumunda verilen tepkileri 3 grupta toplamaktadr: Yumuak tepkiler, sert tepkiler ve ilkeli tepkiler. Yumuak tepkiler, çatmadan kaçnma, uyma, kabullenme, geri çekilme, görmezden gelme ya da durumun bir çatma olduunu reddetme gibi tepkileri içerir. Yumuak tepkiler genellikle hayal krkl, kendinden üphe etme, güvensizlik, korku ve gelecek kaygs gibi duygulara neden olur. Yumuak tepkiler ya her iki tarafn da kaybetmesiyle ya da taraflardan birinin kazanp dierinin kaybetmesi ile sonuçlanr. Sert tepkiler tehdit, bask, ceza, saldrganlk ve öfke içerir. Bu yldrc taktikler kar tarafn teslim olmasna neden olduunda, sert tepkilerle çatmay çözmeye çalan 10 Serap AKGÜN, Arzu ARAZ kii baarl olduunu hisseder. Çatma durumunda verilen bu tür sert tepkiler dümanlk, fiziksel zarar ve iddetle sonuçlanr. Sert tepkiler de yumuak tepkiler gibi ya taraflardan birinin kazanp dierinin kaybetmesiyle ya da her iki tarafn da kaybetmesiyle sonuçlanr. lkeli tepkiler ise aktif ve empatik dinleme, kardakini duygusal ve mantksal olarak anlamaya çalma, kendi istek ve duygularn uygun bir dille ifade etme, kendi davran ve duygularnn sorumluluunu üstlenme, problemin çözümünde ibirlii yapma, her iki tarafn da ihtiyaçlarn karlayacak çözüm yollar üretme gibi bir dizi süreci içerir. Çatma durumunda ilkeli tepkileri kullanan kii, kendisini problem çözmeye çalan kii olarak görür; amac dostane bir yolla ve etkin bir biçimde aklc çözümlere ulamaktr. Bu kii iyi gelimi iletiim ve çatma çözümü becerilerine sahiptir. letiimin ibirlii için temel olduunu bilir. Temel ilke önce kardakini anlamaya çalmak sonra anlalmay beklemektir. Çatmay ilkeli bir biçimde çözen kii, aktif ve empatik dinleme becerisine sahiptir. Problemi dier kiinin gözünden görmeye; kardakini duygusal ve mantksal olarak anlamaya çalr. Çatmaya verilen ilkeli tepkiler her iki tarafn da ihtiyaçlarn karlayacak olanaklar yaratr. Kii çatmaya olumlu yaklarsa kendisini kurban gibi alglamaz, durumun kontrolü dnda olduunu düünmez ve kar taraf ya da koullar suçlamaz. Bunun yerine kendi davran ve duygularnn sorumluluunu üstlenir ve çatma çözme becerilerini kullanarak çözümü bir olaslk haline getirir. Yukarda da söz edildii gibi, çatma durumunda sergilenen yarmac yaklam, ykc çatma çözme sürecine yol açarken; ibirlikçi yaklam çatmalarn yapc biçimde çözülmesini salar. Bu nedenle Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim programnda örencilere yapc çatma çözme yollar öretilmeye çallmaktadr. Öncelikle örencilere anlamazln doas ve anlamazlk karsnda verilen üç tür tepki ve bunlarn olas sonuçlar konusunda eitim verilmektedir. Ardndan Johnson ve Johnson (1995, 2004) tarafndan gelitirilen Örencilere Barç Olmay Öretme Programndan (Teaching Students To Be Peacemakers) esinlenerek çocuklara, çatmalarn yapc biçimde çözebilmeleri için somut, yaplandrlm yollar öretilmektedir: 1) Eer kzgnsanz sakinlemeye çaln. 2) Karnzdakine ne istediinizi ve ne hissettiinizi nedenleri ile anlatn. 3) Karnzdaki kiiyi dinleyip anlamaya çaln, olaya bir de onun açsndan bakn. 4) Problemin ne olduunu belirleyin. 5) Birlikte çözüm yollar üretin. 6) Birlikte en uygun çözümü seçin. 4. Anlamazlklarmz Çözebiliriz Eitim Program Uygulamalar 1. Oturum: Program uygulayacak olan eitmen, snftaki örencilerle tek tek tanr. Gerçekletirilecek toplantlarn içerii özetlenir. Ayrca bu toplantlarda geçerli olan kurallar açklanr. Daha sonraki oturumlarda da zaman zaman çocuklara bu kurallar hatrlatlr. 2, 3 ve 4. Oturum: Duygular ve bir kiinin duygularnn yüzünden okunmasna ilikin eitim verilir. Gün boyu farkl durumlarda farkl duygular yaayabileceimiz bazen üzülüp bazen mutlu olabileceimiz; birbirimizden farkl da olsak benzer durumlarda benzer duygular yaayabileceimiz üzerine konuulur. Farkl duygu durumlarnn görüntülendii fotoraflarla çallr. Metin içersinde yer alan italik yazlar, uygulamada kullanld ekliyle Anlamazllarmz Çözebiliriz Eitim Program’ndan birebir alntlardr. Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm 11 5. Oturum: Duygularla ilgili temel eitimin sonrasnda karmzdaki kiiyle empati kurmaya ilikin temel beceriler kazandrlmaya çallr. Ardndan çocuklara renkli kartondan yaplm gözlükler datlr. Çeitli olay örnekleri sunulur, verilen örneklerdeki kiinin neler hissetmi olabileceini sihirli gözlükler araclyla deerlendirmeleri istenir. 6, 7 ve 8. Oturum: Öfke ve öfke kontrolü konusu çallr. Öfke duygusunun yaand durumlarda sergilenen davranlar üzerine konuulur. Ayrca öfke kontrolünde kullanlabilecek yollara ilikin çok sayda altrma yaplr. Örnein, çocuklara en çok neye güldüklerini ya da neyi komik bulduklarn sorarak, bu komik bulduklar eyi kzgnlklarn azaltmada nasl kullanabilecekleri gösterilir: Çocuklardan kendilerini kzdran bir olay hatrlamalarn istemenin sonrasnda, komik bulduklar o eyi düünmeleri istenir. Ayrca çocuklarn aktif katlmyla nefes egzersizi ve “çekirge hareketi” ad verilen egzersiz de öretilir. Çekirge hareketi çocuklarn sinirlendikleri zaman enerjilerini ve dikkatlerini farkl bir yöne kanalize etmeyi hedefleyen, birkaç saniyelik vücut egzersizidir. 9. Oturum: Çatma çözümü eitimi öncesinde arkadala ve arkadalarn yaammzdaki yerine ilikin farkndalk kazandrmaya çallr. Arkadasz bir ortamn nasl olabileceinin zihinsel olarak kurgulanmasn hedefleyen ksa bir uygulamann sonrasnda, her örencinin bir arkadana olumlu geri bildirim vermesi salanr (örnein Engin, senin sakin oluun çok houma gidiyor vb.). 10. Oturum: Kazandrlmaya çallan ibirlikçi yaklam için temel bir farkndalk oluturmak amacyla, ibirlii ve olumlu sonuçlar hakknda konuulur. birlii örneklerinin aktarm sonrasnda pek çok aktivite yaplr ve snfça ibirliinin yaplabilecei oyunlar oynanr. 11. Oturum: Çatma nedir ve çatma durumunda onaylanmayan davranlar sergilendiinde ne gibi durumlar yaanr konusu ilenir. Anlamazln ne demek olduu, hangi durumlarda anlamazlk yaand, çocuklarn da fikirleri alnarak örneklendirilir. “Krmz Pabuçlar” öykü kitab araclyla, iki çocuk arasnda gittikçe trmanan bir anlamazln ve sonuçlarnn somut örnei verilir. (Çocuklarla çalrken, anlalrln salanmas adna çatma yerine anlamazlk kelimesi kullanlr). 12. Oturum: Tiger ve Bulut arasnda yaanan anlamazln anlatld Winnie the Pooh isimli çizgi film izletilir. Tiger’n çatmay çözmek için sergiledii ykc, çekingen ve yapc davranlar, ilgili sahnelerin durdurulmas sonrasnda tartlr. 13. Oturum: Herhangi bir çatma sürecinde insanlarn tipik olarak sergileyebilecekleri tepkiler ve bu tepkilerin olas sonuçlar üzerine konuulur: Bir anlamazlk yaadmzda bazen taraflardan biri kazanr, dieri kaybeder. Yani birisi sonuçtan memnun olur, dieri olmaz. Bazen iki taraf da kaybeder. Yani ikisi de sonuçtan memnun olmaz. Bazen iki taraf da kazanr. Yani sonuçtan ikisi de memnun olur. Evet, her iki tarafn da kazanmas mümkündür. Amaç dorultusunda farkl durumlara iaret eden drama örnekleri canlandrlr. 14. Oturum: Nasl iyi bir dinleyici olunabilecei konusu ilenir. Kötü dinleme ve iyi dinlemenin örneklerine dair diyaloglar, eitmen ve/veya eitmenin belirledii örenciler tarafndan canlandrlr. Ayrca kötü dinleme ve sonuçlarnn mizahi bir örnei olarak Hacivat ve Karagöz oyunu dramatize edilir. 12 Serap AKGÜN, Arzu ARAZ 15. Oturum: Herhangi bir anlamazlk durumunda, ne hissettiimizi ve ne istediimizi nedenleriyle birlikte açklamann gerekliliine dair farkndalk kazandrmaya çallr. Kendimizi ifade etmeye dair çok sayda doru ve yanl diyalog örnekleri verilir. Örnein, bu canlandrmalardan birinde kitap okuyan Aye, beraber oynamay öneren arkada Nee’ye “Görmüyor musun, kitap okuyorum. Git bamdan.” demek yerine “Seninle oyun oynayamam. Kitabn en heyecanl yerindeyim ve sonunu çok merak ediyorum.” der. 16. Oturum: Çatma durumunda her iki tarafn da kazanabilecei ortak çözüm yollarnn nasl bulunabilecei konusu iki arkadan yaadklarndan hareketle örneklendirilir. Ardndan birkaç hipotetik durum sunulur. Böyle bir durumda, problemin nasl çözülebilecei sorulur; olas çözüm yollarnn ne gibi dourgular olabilecei tartlr. 17 ve 18. Oturum: Örenciler, eitmen tarafndan yaratlan bir problem durumuyla kar karya braklrlar. Bu problem durumlarndan birinde, snfa dilimlenmi kek getirilir (Örnein mevcudu 33 kii olan bir snf için 17 dilim kek getirilir). Örencilerden hep birlikte kekin paylamna ilikin problemi çözmeleri istenir. Seçeneklerin oylamaya sunulmas sonrasnda seçilen çözüm uygulanr. 19. Oturum: Okullarmzda çocuklar arasnda ad takma ve alay etme oldukça yaygn olduu için, Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim program kapsamnda ad takma ya da alay etme ile nasl baa çklabileceine ilikin eitim de verilir. “Krmz Yanaklar” öykü kitab araclyla, krmz yanaklar olduu için kendisini kzdran arkadalarnn davranlaryla kzmayarak ve tepki göstermeyerek baa çkmay örenen bir çocuun yaadklar aktarlr. 20. Oturum: Çocuklara bazen arkadalarnn istemeyerek, kazayla onlara zarar verebilecei, böyle durumlarda onlarn affedilebilecei vurgusu yaplr. Bilerek ve isteyerek canlar yakldnda ya da incitildiklerinde ise duyduklar rahatszl doru bir biçimde dile getirmeleri gerektii örnek canlandrmalarla öretilir. Daha sonra çok sayda hipotetik durum sunularak, böyle bir durumu yaamalar koulunda kendilerini nasl ifade edecekleri sorulur. 21. Oturum: Son oturumda örencilerden sözel olarak program deerlendirmeleri istenir. Her örenciye çatma çözümü eitimi aldn belgeleyen önceden hazrlanm olan sertifikalar verilir ve örenilenlerin kutlamas yaplarak program sonlandrlr. 5. Etkililik çalmalar Programn etkililiini test etmek amac ile yaplan ilk çalmada (Akgün ve ark. 2007), Anlamazlklarmz Çözebiliriz çatma çözümü eitiminin örencilerin yapc çatma çözme becerilerini artrd görülmütür. Ancak baz snflardaki örencilerin saldrganlk eilimleri ve davranm sorunlar eitim sonrasnda azalrken, baz snflarda deiim gözlenmemitir. Bu ilk aratrma srasnda örencilerden ve öretmenlerden alnan geribildirimler ile çalma ekibinin gözlemleri dorultusunda gerekli deiiklikler yaplarak, programa Akgün ve Araz (2007) tarafndan son ekli verilmitir. Yeniden düzenlenen Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim programnn (Akgün ve Araz 2007) ilköretim örencilerinin çatma çözme becerileri, sosyal yeterlikleri ve Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm 13 saldrganlk düzeyleri üzerindeki etkilerini incelemek amac ile ikinci bir çalma gerçekletirilmitir. Elde edilen verilere 2 (cinsiyet) x 2 (öntest-sontest) faktörlü son faktörde tekrar ölçümlü aratrma desenine uygun varyans analizi uygulanmtr. Bulgular, Anlamazlklarmz Çözebiliriz çatma çözümü eitimi alan örencilerin çatma çözme becerilerinin (F(1,325) = 50,09, p<0,01, 2 = 0,13) ön-testten (3.64) son-teste (4.38) anlaml biçimde yükseldiini göstermitir. Benzer olarak örencilerin sosyal yeterlikleri de (F(1,325) = 18,51, p<0,01, 2 = 0,05) ön-testten (74.51) son-teste (76.53) anlaml biçimde yükselmitir. Örencilerin ön-test tepkisel saldrganlk puanlar incelendiinde, baz örencilerin sfr puan ald gözlenmitir. Sfr puan, örencinin hiç tepkisel saldrganlk göstermedii ve tepkisel saldrganlk düzeyinin daha fazla dümesinin mümkün olmad anlamna gelmektedir. Bu nedenle ön-testte tepkisel saldrganlk puan sfr olan örenciler analize alnmamtr. Varyans analizi sonuçlar, örencilerin ortalama tepkisel saldrganlk düzeylerinin ön-testten (4.71) son-teste (4.33) anlaml bir biçimde dütüünü göstermitir (F(1,271) = 6,84, p<0,01, 2 = 0,03). Benzer olarak, ön-testte amaç yönelimli saldrganlk puanlar sfrn üzerinde olan örencilerin amaç yönelimli saldrganlk düzeylerinin ön-testten (3.15) son-teste (2.60) anlaml bir biçimde dütüü bulunmutur (F(1,162) = 9,15, p<0,01, 2 = 0,05). Programn etkililiini test etmek amac ile yaplan her iki çalmada da umut verici bulgular elde edilmitir. 6. Tartma Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim program, saldrgan davranlar sergileyen çocuklara problemlerini iddete bavurmadan çözmenin alternatif yollarn gösterirken, ayn zamanda kendini ifade edemeyen ya da susan çocuklar için de daha atlgan olmann yollarn öretmektedir. Çocuklara boyun emek yerine yapc çözüm yollarnn öretilmesi, saldrgan eilimli çocuklarn akranlar tarafndan pekitirilmesini engellemesi açsndan da önemlidir. Çocuklarn saldrganca davranlar genellikle onaylanmamakta, ancak bu çocuklara alternatif yollar da öretilmemektedir (Keltikangas-Järvinen ve Kangas 1988). Sosyal bilgi ileme kuramna göre saldrgan davranlar, kiinin erken yalarda örendii sosyal problem çözme kalplar tarafndan kontrol edilmektedir ve bu kalplarn yetikinlik döneminde deitirilmesi oldukça zor olmaktadr. Çocuklukta görülen saldrgan davranlar, ergenlik döneminde de (Keltikangas-Järvinen 2001) yetikinlikte de (Jonson-Reid 1998) devam etmektedir. Akranlarna iddet uygulayan çocuklarn, yetikin olduklarnda antisosyal ya da suç içeren davranlarda bulunma olaslklar da yüksektir (Olweus 1993). Aratrma sonuçlar göz önünde bulundurulduunda, çatma çözümü eitiminin mümkün olduunca erken yalarda verilmeye balanmas, ileriki yllarda yaanabilecek iddeti de azaltacaktr. Anlamazlklarmz Çözebiliriz program da dahil olmak üzere, çatma çözümü eitim programlarnn etkililii konusunda yaplan aratrma sonuçlar, sosyal ve duygusal becerilerin örenilebileceini ve bu becerilerin kazanmyla saldrganca davranlarn azaltlabileceini göstermektedir. Bugün gelinen noktada, okullarda yaanan iddetin azaltlmas, güvenli bir ortamn salanabilmesi için örencilere çatmalarn iddet kullanmadan, yapc yollarla çözmeyi öretecek çada programlarn tpk dier dersler gibi müfredatn bir parças olarak verilmesi 14 Serap AKGÜN, Arzu ARAZ gerekmektedir. Böylece barçl toplumlar yaratma yolunda önemli bir adm atlm olacaktr. Referanslar ABER, J. L., BROWN, J.L. ve JONES, S. M. (2003). Developmental trajectories toward violence in middle childhood: course, demographic differences, and response to school-based intervention. Developmental Psychology, 39, 324-348. AKGÜL, H. (2005). Öfke denetimi eitiminin ilköretim II. kademe örencilerinin öfke denetimi becerilerine etkisi. S Erkan ve A Kaya (Ed.), Grupla Psikolojik Danma ve Rehberlik Programlar içinde (295-308). PegemA Yaynclk, Ankara. AKGÜN, S. ve ARAZ, A. (2007). lköretim örencilerine anlamazlklarn yapc yollarla çözmeyi öretebilir miyiz? Yaynlanmam Tübitak Proje Raporu, Proje No: 106K366. AKGÜN, S., ARAZ, A. ve KARADA, S. (2007). Anlamazlklarmz çözebiliriz: ilköretim örencilerine yönelik bir çatma çözümü eitimi ve psiko-sosyal etkileri. Türk Psikoloji Dergisi, 22, 43-62. BELAND, K. R. (1996). A school wide approach to violence prevention. R. L. Hampton, P. Jenkins ve JP Gullotta (Eds.), Preventing Violence in America içinde (209-231). Sage, Thousand Oaks, CA. BERKOWITZ, L. (2001). On the formation and regulation of anger and aggression: a cognitive-neoassociationisitic analysis. W.G. Parrott (Ed.), Emotions in Social Psychology içinde (325-336), Taylor & Francis Group, USA. BODINE, R. J. ve CRAWFORD, D. K. (1998). The Handbook of Conflict Resolution Education. Jossey Bass Publishers, San Francisco. BOHNERT, A. M., CRNIC, K. A. ve LIM, K. G. (2003). Emotional competence and aggressive behavior in school-age children. Journal of Abnormal Child Psychology, 31, 79-91. BUDAK, S. (2000). Psikoloji Sözlüü. Bilim ve Sanat Yaynlar, Ankara. BURKE, D. M. (2001). Empathy in sexually offending and nonoffending adolescent males. Journal of Interpersonal Violence, 16, 222-233. ÇOBAN, R. (2002). The Effect of Conflict Resolution Training Program on Elementary School Students’ Conflict Resolution Strategies. (Yüksek Lisans Tezi) Orta Dou Teknik Üniversitesi. COHEN, D. ve STRAYER, J. (1996). Empathy in conduct-disordered and comparison youth. Developmental Psychology, 32, 988-998. COLLINS, K., McALLEAVY, G. ve ADAMSON, G. (2004). Bullying in schools: a Northern Ireland study. Educational Research, 46, 55-71. CRICK, N. R. ve DODGE, K. A. (1994). Review and reformulation of informationprocessing mechanisms in children’s social adustment. Psychological Bulletin, 115, 75-101. CRICK, N. R. ve DODGE, K. A. (1996). Social information-processing mechanisms in reactive and proactive aggression. Child Development, 67, 9931002. CRICK, N. R. ve LADD, G. W. (1990). Children’s perceptions of the outcomes of aggressive strategies: do the ends justify being mean? Developmental Psychology, 26, 612-620. DEFFENBACHER, J. L. (1999). Cognitive-behavioral conceptualization and treatment of anger. Psychotherapy in Practice 55, 295-309. Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm 15 DEUTSCH, M. (1973). The Resolution of Conflict. Yale University Press, New Haven. DEUTSCH, M. (1994). Constructive conflict resolution: principles, training, and research. Journal of Social Issues, 50, 13-32. DEUTSCH, M. (2000). Cooperation and competition. M. Deutsch ve P. T. Coleman (Eds.), The Handbook of Conflict Resolution: Theory and Practice içinde (2140). Jossey Bass, San Francisco. DEVECI, S. E., AÇIK, Y., AYAR, A. (2008). A survey of rate of victimization and attitudes towards physical violence among school-aged children in Turkey. Child: Care, Health and Development, 34, 25-31. DODGE, K. A. (1980). Social cognitions and children’s aggressive behavior. Child Development, 51, 162-163. DODGE, K.A., COIE, J. D. (1987). Social-information processing factors in reactive and proactive aggression in children’s peer groups. Journal of Personality and Social Psychology, 53, 1146-1158. DODGE, K. A., LANSFORD, J. E., BURKS, V. S. ve ark. (2003). Peer rejection and social information-processing factors in the development of aggressive behavior problems in children. Child Development, 74, 374-393. DURAN, Ö. ve ELDELEKLIOLU, J. (2005). Öfke kontrol programnn 15-18 ya aras ergenler üzerindeki etkinliinin aratrlmas. GÜ, Gazi Eitim Fakültesi Dergisi 25, 267-280. DURKIN, K. (1995). Developmental Social Psychology. Blackwell Publishers, Cambridge. EKLUND, J. H. (2006). Empathy and viewing the other as a subject. Scandinavian Journal of Psychology, 47, 399-409. FEINDLER, E. L. (1991). Cognitive strategies in anger control interventions for children and adolescents. P. C. Kendall (Ed.), Child & Adolescent Therapy: Cognitive-Behavioral Procedures içinde (66-97). The Guilford Press, New York. FESHBACH, N. D. (1975). Empathy in children: some theoretical and empirical considerations. Counseling Psychologist, 5, 25-30. FESHBACH, N. D. ve FESHBACH, S. (1997). Children’s empathy and the media: realizing the potential of television. S. Kirschner ve D. A. Kirschner (Eds.), Perspectives on Psychology and the Media içinde (3-27). American Psychological Association, Washington DC, GANSLE, A. G. (2005). The effectiveness of school-based anger interventions and programs: a meta-analysis. Journal of School Psychology, 43: 321-341. GOLDEN, B. (2003). Healty Anger: How to Help Children and Teens Manage Their Anger. Carry, NC, USA: Oxford University Press. GOLEMAN, D. (2005). Duygusal Zeka (Çev. Banu Seçkin Yüksel). Varlk Yaynlar, stanbul. HEYDENBERK, W. R. HEYDENBERK, R. A. ve PERKINS-BAILEY, S. (2003). Conflict resolution and moral reasoning. Conflict Resolution Quarterly, 21, 2745. HOFFMAN, M. L. (1987). The contribution of empathy to justice and moral judgment. N. Eisenberg ve J. Strayer (Eds.), Empathy and Its Development içinde (47-80). Cambridge University Press: Cambridge. HOWARD, K. A., FLORA, J. ve GRIFFIN, M. (1999). Violence-prevention programs in schools: state of the science and implications for future research. Applied and Preventive Psychology, 8, 197-215. 16 Serap AKGÜN, Arzu ARAZ JOHNSON, D. W. ve JOHNSON, R. (1995). Teaching students to be peacemakers: results of five years of research. Peace and Conflict: Journal of Peace Psychology 1, 417-438. JOHNSON, D. W. ve JOHNSON, R. (1996). Conflict resolution and peer mediation programs in elementary and secondary schools: a review of the research. Review of Educational Research, 66, 459-506. JOHNSON, D. W. ve JOHNSON, R. (2001). Teaching students to be peacemakers: results of twelve years of research. Paper Presented at Annual Meeting of the American Education Research Association, Seattle, WA, April 10-14. JOHNSON, D. W. ve JOHNSON, R. (2004). Implementing the “teaching students to be peacemakers program”. Theory into Practice, 43, 68-79. JOHNSON, D. W., JOHNSON, R., DUDLEY, B. ve Açkgöz, K. (1994). Effects of conflict resolution training on elementary school students. The Journal of Social Psychology, 134, 803-817. JOHNSON, D. W., JOHNSON, R., DUDLEY, B. M., ve MAGNUSON, D. (1995). Training elementary school students to manage conflict. Journal of Social Psychology, 135, 673-686. JOHNSON, D. W., JOHNSON, R. ve DUDLEY, B. (1992). Effects on peer mediation training on elementary school students. Mediation Quarterly, 10, 8999. JONSON-REID, M, (1998), Youth violence and exposure to violence in childhood: an ecological review. Aggressive and Violent Behavior, 3, 159-179. KALLIOPUSKA, M. ve TIITINEN, U. (1991). Influence of development programs on the empathy and prosociability of preschool children. Perceptual and Motor Skills 72, 323-328. KAPÇI, E. G. (2004). lköretim örencilerinin zorbala maruz kalma türünün ve sklnn depresyon, kayg ve benlik saygs ile ilikisi. Ankara Üniversitesi Eitim Bilimleri Fakültesi Dergisi 37, 1-13. KAPLAN, P.J. ve ARBUTHNOT, J. (1985). Affective empathy and cognitive roletaking in delinquent and nondelinquent youth. Adolescence 20, 323-333. KAUKIAINEN, A., BJÖRKQVIST, K., LAGERSPETZ, K. ve ark. (1999) The relationships between social intelligence, empathy and three types of aggression. Aggressive Behavior, 25, 81-89. KELTIKANGAS-JÄRVINEN, L. (2001). Aggressive behaviour and social problemsolving strategies: a review of the findings of a seven-year follow-up from childhood to late adolescence. Criminal Behaviour and Mental Health, 11, 236250. KELTIKANGAS-JÄRVINEN, L., KANGAS, P. (1988). Problem solving strategies in aggressive and nonaggressive children. Aggressive Behavior, 14, 255-264. KOCHENDERFER, B. J. ve LADD, G. W. (1996). Peer victimization: cause or consequence of school maladjustment? Child Development, 67, 1305-1317. LANTIERI, L, (1995), Waging peace in our schools. Phi Delta Kappan, 76, 1-5. LANTIERI, L. ve PATTI, J. (1996). The road to peace in our schools. Educational Leadership 54, 28-31. LESURE-LESTER, G. E. (2000). Relation between empathy and aggression and behavior compliance abused group home youth. Child Psychiatry and Human Development, 31, 153-161. OLWEUS, D. (1993). Bullying at School: What we Know and What we Can Do. Oxford, UK, Blackwell. Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm 17 PEKEL-ULUDALI, N. ve UÇANOK, Z. (2005). Akran zorbal gruplarnda yalnzlk ve akademik baar ile sosyometrik statüye göre zorba/kurban davran türleri. Türk Psikoloji Dergisi, 56, 77-92. PKN, M. (2003). Okullarmzda yaygn bir sorun: akran zorbal. VII. Ulusal Psikolojik Danma ve Rehberlik Kongresi Bildiri Özetleri. Pegem A Yaynclk, Ankara. RIGBY, K. ve SLEE, P. T. (1991). Bullying among australian school children: reported behavior and attitudes towards victims. Journal of Social Psychology, 131, 615-627. RIGBY, K. ve SLEE, P. T. (1999). Suicidal ideation among adolescent schoolchildren, involvement in bully/victim problems and perceived low social support. Suicide and Life-Threatening Behavior, 29, 119-130. ROBERTS, W. ve STRAYER, J. (1996). Empathy, emotional expressiveness and prosocial behavior. Child Development, 67, 449-470. SANDY, S. V. ve BOARDMAN, S. K. (2000). The peaceful kids conflict resolution program. The International Journal of Conflict Management, 11, 337-357. SANDY, S. V. ve COCHRAN, K. M. (2000). The development of conflict resolution skills in children. M. Deutsch ve P. T. Coleman (Eds.), The Handbook of Conflict Resolution: Theory and Practice içinde (316-342). Jossey Bass, San Francisco. SCHRUMPF, F., CRAWFORD, D. ve BODINE, R. (1997). Peer Mediation: Conflict Resolution in Schools. Research Press, Champaign III. SHURE, M. B. ve SPIVACK, G. (1988). Interpersonal cognitive problem solving. R. H. Price, E. L. Cowen, R. P. Lorion, J. Ramos-McKay (Eds.), Fourteen Ounces of Prevention: A Casebook for Practitioners içinde (69-82), American Psychological Association, Washington DC. STRAYER, J. (1987). Affective and cognitive perspectives on empathy. N. Eisenberg ve J. Strayer (Eds.), Empathy and Its Development içinde (218-244), Cambridge University Press: Cambridge, STRAYER, J. ve ROBERTS, W. (2004). Empathy and observed anger and aggression in five-year-olds. Social Development 13, 1-13. SUKHODOLSKY, D. G., KASSINOVE, H. ve GORMAN, B. S. (2004). Cognitivebehavioral therapy for anger in children and adolescent: a meta-analysis. Aggression and Violent Behavior, 9, 247-269. TÜRNÜKLÜ, A., ÖZTÜRK, N. ve AHN, . (2002). ilköretim okullarnda, örencilerin, öretmenlerin, okul yönticilerinin ve velilerin çatma çözüm stratejilerinin incelenmesi. XII. Ulusal Psikoloji Kongresi Kongre Kitab, ODTÜ, Ankara. TÜRNÜKLÜ, A. ve AHN . (2004) 13-14 ya grubu örencilerin çatma çözme stratejilerinin incelenmesi. Türk Psikoloji Yazlar 7, 45-61. UYSAL, A ve TEMEL, A. B. (2006). iddet kart programl eitimin örencilerin çatma çözüm, iddete eilim ve iddet davranlarna yansmas. Birinci iddet ve Okul Sempozyumu Bildiri Özetleri, 1 Haziran 2006’da www.iogm.meb.gov.tr/ siddetveokul/AbstractsBooklet.pdf adresinden indirildi. de WIED, M., GOUDENA, P. P. ve MATTHYS, W. (2005). Empathy in boys with disruptive behavior disorders. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 46, 867-880. WILLIAMS, K., CHAMBERS, M., LOGAN, S. ve Robinson, D. (1996). Association of common health symptoms with bullying in primary school children. British Medical Journal, 313, 17-19. Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 18-27 ANALTK A SÜREC YAKLAIMI LE TÜRKYE’DE BEYAZ EYA SEKTÖRÜNÜN PAZAR PAYI TAHMN ESTIMATING MARKET SHARE OF WHITE GOODS SECTOR IN TURKEY WITH ANALYTIC NETWORK PROCESS Nesrin ALPTEKN Anadolu Üniversitesi, ..B.F, letme Bölümü [email protected] ÖZET: Bu çalmada, analitik a süreci kullanlarak Türkiye’deki beyaz eya sektöründe yer alan üç büyük firmann pazar paylar tahmin edilmeye çallmtr. Bu firmalar beyaz eya sektöründe son derece rekabetçi firmalardr. Yeni müteriler çekmek ve piyasada kendi balarna tutunmak için, makul fiyatlar belirleyerek, kaliteli ürünler üreterek ve servis alarn genileterek rekabet etmek zorundadrlar. Analitik a sürecine uygun olarak ilk önce, pazar pay tahmin problemi yaplandrlm ve modellenmitir. Bir sonraki admda, pazar payn etkileyen faktörlerin önemi belirlenmi ve Türkiye’deki beyaz eya firmalarnn pazar paylar analitik a süreci kullanlarak tahmin edilmitir. Karar modelinin geçerlilii için, tahmin edilen pazar pay deerleri gerçekleen deerlerle karlatrlmtr. Anahtar Kelimeler: Analitik A Süreci ; Pazar Pay ; Beyaz Eya Sektörü JEL Snflamas: C00 ; C02 ; C60 ABSTRACT: In this paper, it is tried to predict the market shares of the largest three companies in the white goods sector in Turkey through the use of the analytic network process. These companies are highly competitive in the white goods sector. To attract new customers and to retain the current ones, they have to compete by setting reasonable prices, produce high quality products and expand their service networks. In line with the sequence of analytic network process, first of all, an estimation of market share problem has been structured and modeled. Next, it is assessed the importance of the factors affected the market share and it is estimated the market shares of the white goods companies in Turkey using analytic network process. The estimated market share values have been compared with actual ones for the validation of the decision model. Keywords: Analytic Network Process; Market Share; White Goods Sector JEL Classification: C00; C02; C60 1. Giri Türkiye’de önemli sektörlerden biri olan beyaz eya sektörü, son yllarda yaanan teknolojik gelimeler ve küreselleme ile birlikte deien ve yaanan zorlu rekabet koullarndan son derece etkilenen sektörler içerisinde yer almaktadr. 1 Ocak 1996 tarihi itibariyle Türkiye’nin AB ülkeleri ile Gümrük Birlii’ne gitmesi sonucu beyaz eya sektörü oldukça youn d rekabet koullar ile kar karya kalm ve sektördeki yerli/yabanc marka saysnn hzla artmas, beyaz eya sektöründeki pazar paylarnn gün geçtikçe deimesine neden olmutur. Analitik A Süreci Yaklam le Türkiye’de Beyaz Eya Sektörünün Pazar … 19 Sektöre ait pazar paylar incelendiinde yerli firmalarn sektöre hakim olduu görülmektedir. Geni ürün yelpazesi, sat sonras hizmetlerin kalitesi, yaygn servis a ve müteri memnuniyetinin öncelii yerli firmalarn sektöre hakim olmasnn nedenleri arasnda saylabilir. Tüketicilerin harcamalar içerisinde önemli bir paya sahip olan beyaz eyalarn tercihini etkileyen faktörlerin belirlenmesi, bu faktörlerin birbirleri üzerindeki etkileri ve sektörün pazar paylarnn tahmini, etkin bir karar verme sürecini gerektirmektedir. Pazar pay, bir firma tarafndan üretilen ürün veya ürünlerin satnn, o firmann yer ald sektördeki tüm ürün veya ürünlerin toplam sat içerisindeki payn ifade etmektedir. Bir sektöre ait pazar paylarn etkileyen faktörler ve bu faktörler arasndaki etkileimlerin analiz edilmesinde birden fazla faktörün göz önüne alnmas çok kriterli bir karar problemidir. Bu çalmada, Türkiye’deki beyaz eya sektöründeki firmalarn pazar paylarnn tahminini yan sra pazara payn etkileyen faktörlerin göreceli önem deerlerini deerlendirmede çok kriterli bir karar verme yöntemi olan analitik a süreci kullanlmtr. Analitik a süreci, sonlu sayda seçenein bulunduu çok kriterli karar problemlerinde hem nicel hem de nitel faktörleri bir arada deerlendiren ve ayn zamanda bir karar etkileyen faktörler arasndaki ilikileri de modele dahil eden bir yöntemdir. Bu amaçla çalmada öncelikle Türkiye’deki beyaz eya sektörü hakknda bilgi verilmitir. Sonrasnda ise analitik a süreci yardmyla beyaz eya sektörü pazar paylar tahmin edilmitir. Son olarak, bulunan tahmini pazar pay deerlerinin gerçekleen deerlerle karlatrmas yaplmtr. 2. Türkiye’de Beyaz Eya Sektörü Dayankl tüketim mallarnn alt sektörlerinden biri olan beyaz eya sektörü ürettii ürünler bakmndan büyük ev aletleri, küçük ev aletleri ve dier elektrikli ev aletleri olarak üç ana grupta deerlendirilebilir. Bu konuda farkl snflamalar ve tanmlamalar mevcuttur. 1955 ylnda faaliyete geçen beyaz eya sektörü, sonraki yllarda büyük gelimeler göstererek ülke sanayinin önemli sektörlerinden biri olmutur. lk yerli çamar makinesi 1959, buzdolab ise 1960 ylnda üretilmitir. Türkiye’de beyaz eya sektörü bu tarihten itibaren oldukça büyük bir geliim göstermitir. Günümüzde beyaz eya sektörü ülkenin son derece dinamik sektörlerinden biridir. Sektörün geliim hz Tablo 1’de verilen üretim rakamlarndan da açkça görülmektedir. Her zaman en yeni ürünleri tercih eden Türk tüketicileri gümrük kaplar her çeit dünya ürününe açk olmasna ramen Türkiye'de üretilen ürünleri tercih etmektedirler. Bu, sektörün iç pazardaki baarsna iaret etmektedir. Müteri memnuniyetinin ön planda tutulduu ürünler müterilerin öncelikleri dorultusunda tasarlanp üretilmektedir. Sektörün baarsnda önemli olan bir dier konu ise sat sonras hizmetlerdir. Servis hizmetleri son derece titizlikle ele alnmakta ve bu konudaki sk yasal düzenlemeler takip edilmektedir. Yüzal (2006:3) yaygn servis alar müterilerin beyaz eyaya olan ilgisini desteklemektedir. 20 Nesrin ALPTEKN Tablo 1. Yllar tibariyle Beyaz Eya Üretimi (1000 Adet) ÜRÜN 2003 2004 2005 2006 Buzdolab 4,286 5,308 5,538 6,740 Çamar Makinesi 2,459 3,963 4,382 5,277 Bulak Makinesi 399 657 783 1,180 Frn 1,574 1,715 1,660 2,201 TOPLAM 8,178 11,643 12,363 15,398 Kaynak: Beyaz Eya Sanayicileri Dernei (BESD) 2007 6,865 5,128 1,842 2,363 16,198 Sektörde 50’nin üzerinde orta ölçekli imalatç ve 6 büyük beyaz eya üreticisinin yan sra, yaklak 500 firma aksam ve parça imalatçs olarak faaliyet göstermektedir. Alt büyük beyaz eya üreticisi de "Beyaz Eya Sanayicileri Dernei-BESD" üyesidirler. Yan sanayi grubunda yer alan 150 kadar firma "Beyaz Eya Yan Sanayicileri Dernei-BEYSAD" çats altnda toplanmlardr. Sektör ayn zamanda sk müteri ballna sahip güçlü markalar yaratmtr ve bata Avrupa Birlii olmak üzere d pazarlarda varln güçlendirmektedir. Bu çalma kapsamnda pazar pay tahmini yaplacak olan üç üretici firmann ilk 500 Türk firmas içerisindeki sralamas öyledir: Tablo 2. Türkiye’nin lk 500 Firmas çerisindeki Beyaz Eya Üreticileri lk 500 Türk Firmas Üretici Firma Ad çindeki Sralama (2006) 2 Arçelik A.. 24 BSH Ev Aletleri San. ve Tic. A.. 27 Vestel Beyaz Eya San. ve Tic. A.. Kaynak: stanbul Sanayi Odas (www.iso.org.tr) Sektördeki üç büyük firmann pazar paylarnn incelendii 2007 ylnda sektörün durumuna baklacak olursa; tüm piyasalar etkileyen emtia fiyatlarndaki yükseli, beyaz eya sektöründe girdi fiyatlarnn artmasna sebep olmu ve pazar olumsuz yönde etkilemitir. 2007'de yurt içinde yaanan küçülmenin balca sebebi; seçim süreçlerinin uzun ve skntl geçmi olmasdr. Planlanandan daha önce gerçekleen ve gündemi gereinden daha fazla igal eden seçim süreçleri, piyasalar da olumsuz etkilemi ve yln ilk yarsnda önemli kayplarn yaanmasna neden olmutur. Bunun yannda; tarmda kuraklktan dolay yaanan gelir kayb ve dünya piyasalarnda yaanan emlak piyasas kaynakl çalkantlarn Türkiye ekonomisine olumsuz etkileri, almlarda erteleme olmasna yol açmtr. 3. Analitik A Süreci Thomas L. Saaty tarafndan gelitirilen analitik hiyerari süreci klasik karar verme tekniklerinden farkl olarak nicel deerlerin yan sra nitel deerleri de göz önüne almaktadr. Analitik Hiyerari Süreci (AHS) karar verme problemlerini hiyerarik bir yapda ve tek yönlü olarak modellemektedir (Saaty, 2001). Hiyerarinin en üstünde bir amaç ve bu amacn altnda srasyla kriterler, alt kriterler ve hiyerarinin en altnda seçenekler bulunmaktadr. Bu hiyerarik yap içerisinde ayn seviyede bulunan kriterler birbirinden bamszdrlar ve karar alma sürecinde kriterlerin birbirlerine olan etkileri göz önüne alnmamaktadr. Bunun aksine gerçek hayatta en doru kararn verilebilmesi, karar problemine ait kriterler arasndaki ilikilerin dikkate alnmasyla mümkündür. Karar kriterleri arasndaki ilikileri göz önüne alan ve karar problemine tek bir yöne bal kalarak modelleme zorunluluunu ortadan Analitik A Süreci Yaklam le Türkiye’de Beyaz Eya Sektörünün Pazar … 21 kaldran yöntem olan Analitik A Süreci (AAS), çok-kriterli karar analizinde kullanlan analitik hiyerari sürecinin genel bir biçimidir ve yine Thomas L. Saaty tarafndan gelitirilmitir. AAS’de bir karar problemi kümeler, faktörler ve bunlar arasndaki balantlardan olumaktadr. Bir küme bir a içerisindeki uygun faktörlerin bir araya gelmesiyle oluur. AAS, her bir kümenin kendi içinde geri bildirimini ve bamlln esas almaktadr. Böylece AAS hiyerarik olarak modellenemeyen karmak karar problemlerinin kolaylkla modellenmesini salar. Bir hiyerari ve bir a arasndaki yapsal farkllk ekil 1’de gösterilmitir. Dsal bamllk çsel bamllk Geri Bildirim (a) (b) ekil 1. Bir Hiyerari ve A Yaps (Karsak vd, 2002, s. 176.) ekil 1(b) ‘de görüldüü gibi, kümeler içerisindeki tüm etkileimler ve geri bildirimler içsel bamllk ve kümeler arasndaki etkileim ve geri bildirimlerde dsal bamllk olarak adlandrlr. çsel ve dsal bamllklar, karar vericilerin kümeler arasnda ve belirli bir faktöre göre faktörler arasndaki etkileme ve etkilenme kavramlarn en iyi temsil etme eklidir. ekil1(a)’da ki hiyerarik yap ise bir a yapsnn basit bir formudur. Genel olarak AAS iki temel aamadan oluur. Birincisi, karar probleminin a yapsnn oluturulmasdr. kinci aama ise faktörlerin önceliklerinin hesaplanmasdr. Problemin yapsn oluturmak için faktörler arasndaki tüm karlkl etkileimler göz önüne alnmaldr (Karsak vd, 2002: 176). AAS’de AHS’de olduu gibi kararlar etkileyen faktörler ikili olarak karlatrlarak önem arlklar belirlenir. AAS’de ikili karlatrma matrislerinin oluturulmas ve göreceli önem arlklarnn belirlenmesinde AHS’de olduu gibi Saaty tarafndan önerilen 1–9 önem skalas kullanlmaktadr. 1–9 önem skalasnn deerleri ve tanmlar Tablo 3’de verilmitir. Tablo 3. 1–9 Önem Skalas Deerler 1 3 5 7 9 Tanm Eitlik Az önemli (Az üstün olma hali) Oldukça önemli (Oldukça üstün olma hali) Çok önemli (Çok üstün olma hali) Son derece önemli (Kesin üstün olma hali) Ara deerler (Uzlama gerektiinde kullanlmak üzere iki ardk yarg 2, 4, 6, 8 arasndaki deerler) Kaynak: Saaty, 1980, s.54. Bununla birlikte AAS kümeler ve faktörler arasndaki karlkl etkileimlerle, bir kümedeki faktörler arasndaki etkileimleri deerlendirmelidir. Saaty bu 22 Nesrin ALPTEKN deerlendirmeyi salayan ve boyutu adaki tüm faktörlerin saysna eit olan bir kare matris gelitirmitir (Saaty, 2001). Süpermatris olarak adlandrlan bu kare matrisin genel yaps markov zinciri sürecine benzerdir. Karlkl etkileimlerin bulunduu bir sistemde global önceliklerin hesaplanabilmesi için, elde edilen lokal öncelik vektörleri süpermatrisin kolonlarna yerletirilir. Üç aamal bir hiyerariye ait süpermatris aadaki gibi yazlr. W Amaç Kriterler Seçenekler A § 0 (K ) ¨ ¨ w 21 (s) ¨ © 0 ( A) K 0 0 W 32 S 0· ¸ 0¸ I ¸¹ Burada w21 amacn faktörler üzerindeki etkisini gösteren bir vektör, W32 kriterlerin her bir seçenek üzerindeki etkisini gösteren bir matris ve I ise birim matristir (Saaty ve Vargas, 1998, 493). Parçal bir matris olan süpermatrisde, önem arlklarnn bir noktada eitlenmesini salamak için k rasgele seçilmi büyük bir say olmak üzere süpermatrisin (2k + 1) kuvveti alnr ve bulunan yeni matris limit matris olarak adlandrlr ve bulunan limit matris problemin seçenekleri ve faktörlerine ait önem arlklar gösterir. En yüksek önem arla sahip olan seçenek en iyi seçenek ve en yüksek önem arlna sahip olan faktör ise karar en çok etkileyen faktördür. 4. Modelin Kurulmas ve Analizi 4.1. Karar Modelinin Analitik A Süreci le Modellenmesi AAS yardmyla Türkiye’deki beyaz eya sektöründeki ba çeken üç büyük firmann sektördeki pazar paylarnn tahmininde pazar paylarn etkileyen faktörler uzman kiilerden oluan odak grup yardmyla ve kullanc bak açsyla irdelenerek belirlenmitir. Odak grup çalmasnn seçilme nedeni, beyaz eya Pazar pay tahminine yönelik faktörleri belirlemede bu yöntemin daha etkin olaca düüncesi ve anket çalmasna nazaran daha az sayda kiiye ulalmasnn daha gerçekçi ve güvenilir bilgilerin toplanmasna olanak tanmasdr. Odak grup çalmas, bei beyaz eya üretiminde faaliyet gösteren firma yetkililerinden ve konunun farkl bak açsyla ele alnmasn salamak amacyla da bir akademisyenden olmak üzere toplam alt kiiden olumaktadr. Yaplan çalma sonucunda Pazar pay tahminine ait faktörler “imaj”, “ekonomi, “sat sonras hizmetler” ve “reklam” kümelerine atanmtr. Ayrca analiz kapsamnda yer alan beyaz eya üretici firmalar Arçelik, Bosch ve Vestel ise “seçenekler” olarak adlandrlan bir dier kümeye atanmtr. Modelde yer alan kümeler ve her bir kümedeki faktörler ile seçenekler aadaki gibidir: A Ekonomi A1 Enerji tasarrufu A2 Garanti A3 Makine parça fiyat A4 Sat fiyat B maj B1 Dayankllk B2 Tasarm C Reklam C1 nternet C2 Basl medya C3 Televizyon D Sat Sonras Hizmetler D1 Müteri tatmini D2 Servis a D3 Servis hz E Seçenekler E1 Arçelik E2 Bosch E3 Vestel Analitik A Süreci Yaklam le Türkiye’de Beyaz Eya Sektörünün Pazar … 23 Problemin yaplandrlmasndan sonra, her bir kümedeki düümlerin ikili karlatrmalar yaplmtr. kili karlatrmalar içerisinde yer alan Sat sonras hizmetleri kümesindeki düümlerin sat sonras hizmetlerine olan etkisinin deerlendirilmesine ait ikili karlatrmalar örnek formunun bir parças Tablo 4’deki gibidir. Burada sat sonras hizmetler kümesinin faktörleri beyaz eya markas seçimindeki önemlilik derecesine göre puanlandrlmaktadr. Faktörler karlatrlrken; eer iki faktör ayn önem derecesine sahip ise 1, sol taraftaki bir faktörün sa taraftaki bir faktöre göre üstünlüü çok önemli ise 7 veya daha az önemli olduu düünülüyorsa 4 iaretlenmelidir. Tablo 4. kili Karlatrmalara Ait Örnek Form Mü. tatmini Servis a Servis hz 9 8 7 6 5 4 3 2 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Servis a 9 8 7 6 5 4 3 2 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Servis hz 9 8 7 6 5 4 3 2 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Mü. tatmini Karar modeli içerisindeki kümeler ve her bir küme içerisinde yer alan faktörlerin ilikilerini AAS yardmyla belirlemek için “Super Decisions” paket program kullanlmtr. Belirlenen faktörler arasndaki bamllklar ve geribildirimleri gösteren modele ait a yaps ekil 2’de gösterilmitir. ekil 2. Modelin A Yaps 4.2. Analitik A Süreci ile Beyaz Eya Sektörü Pazar Pay Tahmini Pazar pay tahminine ait model kurulduktan sonra kümeler ile her bir kümedeki faktörlere ait ikili karlatrmalarn süper matrise yerletirilebilmesi için öz vektörlerin hesaplanmas gerekmektedir. Yaplan ikili karlatrmalarn “Super Decisions” paket programna girilmesiyle program tarafndan hesaplanan öz vektörler yardmyla elde edilen süper matrisin arlklandrlmasyla limit matrisi 24 Nesrin ALPTEKN hesaplanmaktadr. Elde edilen bu deerler Tablo 5 ve Tablo 6’da gösterilmitir. Limit matris yardmyla pazar pay tahmini amac dorultusunda paket program tarafndan hesaplanan her bir seçenee ait pazar pay tahmini ise Tablo 7’de verilmitir. Buna göre AAS yöntemi ile beyaz eya sektöründeki üç büyük firmaya ait tahmin edilen pazar pay deerleri Arçelik için % 56.139, Bosch için %26.937 ve Vestel için %17.464 olarak bulunmutur. Tablo 5. Arlklandrlm Süper Matris A1 A2 A3 A4 B1 B2 C1 C2 C3 D1 D2 D3 E1 E2 E3 A1 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,010 0,015 0,021 A2 0,168 0,000 0,000 0,000 0,984 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,077 0,053 0,064 A3 0,036 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,020 0,003 0,007 A4 0,615 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,272 0,253 0,272 0,000 0,000 0,000 0,155 0,192 0,170 B1 0,000 0,115 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,010 0,000 0,000 0,000 0,000 0,109 0,109 0,017 B2 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,062 0,000 0,525 0,000 0,000 0,012 0,012 0,103 C1 0,000 0,000 0,000 0,333 0,000 0,020 0,000 0,000 0,000 0,012 0,000 0,000 0,002 0,001 0,005 C2 0,000 0,000 0,000 0,333 0,000 0,020 0,000 0,000 0,000 0,012 0,000 0,000 0,005 0,005 0,001 C3 0,000 0,000 0,000 0,333 0,000 0,020 0,000 0,000 0,000 0,012 0,000 0,000 0,018 0,019 0,019 D1 0,000 0,295 0,333 0,000 0,000 0,936 0,695 0,645 0,695 0,000 0,679 0,671 0,130 0,119 0,110 D2 0,000 0,295 0,333 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,166 0,000 0,084 0,028 0,027 0,023 D3 0,000 0,295 0,333 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,000 0,166 0,075 0,000 0,380 0,392 0,403 E1 0,043 0,000 0,000 0,000 0,005 0,001 0,024 0,006 0,024 0,063 0,179 0,093 0,049 0,045 0,014 E2 0,126 0,000 0,000 0,000 0,005 0,001 0,002 0,022 0,002 0,038 0,020 0,071 0,000 0,000 0,041 E3 0,012 0,000 0,000 0,000 0,005 0,001 0,006 0,002 0,007 0,007 0,046 0,081 0,005 0,009 0,000 A1 A2 A3 A4 B1 B2 C1 C2 C3 D1 D2 D3 E1 E2 E3 A1 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 A2 0,018 0,018 0,018 0,018 0,018 0,018 0,018 0,018 0,018 0,018 0,018 0,018 0,018 0,018 0,018 A3 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 0,001 A4 0,033 0,033 0,033 0,033 0,033 0,033 0,033 0,033 0,033 0,033 0,033 0,033 0,033 0,033 0,033 B1 0,011 0,011 0,011 0,011 0,011 0,011 0,011 0,011 0,011 0,011 0,011 0,011 0,011 0,011 0,011 Tablo 6. Limit Matris B2 0,203 0,203 0,203 0,203 0,203 0,203 0,203 0,203 0,203 0,203 0,203 0,203 0,203 0,203 0,203 C1 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 C2 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 0,020 C3 0,021 0,021 0,021 0,021 0,021 0,021 0,021 0,021 0,021 0,021 0,021 0,021 0,021 0,021 0,021 D1 0,380 0,380 0,380 0,380 0,380 0,380 0,380 0,380 0,380 0,380 0,380 0,380 0,380 0,380 0,380 D2 0,081 0,081 0,081 0,081 0,081 0,081 0,081 0,081 0,081 0,081 0,081 0,081 0,081 0,081 0,081 D3 0,112 0,112 0,112 0,112 0,112 0,112 0,112 0,112 0,112 0,112 0,112 0,112 0,112 0,112 0,112 E1 0,054 0,054 0,054 0,054 0,054 0,054 0,054 0,054 0,054 0,054 0,054 0,054 0,054 0,054 0,054 E2 0,026 0,026 0,026 0,026 0,026 0,026 0,026 0,026 0,026 0,026 0,026 0,026 0,026 0,026 0,026 E3 0,017 0,017 0,017 0,017 0,017 0,017 0,017 0,017 0,017 0,017 0,017 0,017 0,017 0,017 0,017 Tablo 7. Beyaz Eya Sektöründeki Üretici Firmalara ait Tahmini Pazar Pay Deerleri Üretici Firma Arçelik Bosch Vestel Tahmini Pazar Paylar %56,139 %26,937 %17,464 Pazar pay tahmin modelinde yer alan faktörlerin göreceli önem deerleri ise Tablo 8’de verilmitir. Analitik A Süreci Yaklam le Türkiye’de Beyaz Eya Sektörünün Pazar … 25 Tablo 8. Faktörlerin Göreceli Önem Deerleri Kümeler ve Faktörler A Ekonomi A1 Enerji tasarrufu A2 Garanti A3 Makine parça fiyat A4 Sat fiyat B maj B1 Dayankllk B2 Tasarm C Reklam C1 nternet C2 Basl medya C3 Televizyon D Sat Sonras Hizmetler D1 Müteri tatmini D2 Servis a D3 Servis hz Snrlandrlm Öncelikler Kümelere Göre Normalletirilmi Deerler 0,001314 0,017988 0,001402 0,033318 0,02432 0,33298 0,02595 0,61675 0,011284 0,203596 0,05251 0,94749 0,019986 0,019771 0,021338 0,32713 0,32361 0,34926 0,379975 0,080750 0,112348 0,66305 0,14091 0,19604 4.3. Modelin Geçerlilii AAS yardmyla kurulan modelin geçerlilii için, modelin çözümünden elde edilen tahmini pazar pay deerleri ile gerçek pazar pay deerlerinin karlatrlmaldr. Bu karlatrmay yapabilmek için Saaty’nin uygunluk indeksi (SCI) hesaplanmaktadr. Hesaplanan SCI deerinin 1’e yakn olmas tahmini verilerin gerçei yansttn ifade etmektedir. SCI deerinin hesaplanmasnda Hadamard çarpm kullanlmaktadr. Hadamard çarpm yaplrken gerçek pazar pay deerleri ve tahmini deerler kendi içlerinde ayr ayr ele alnarak arlklandrlr ve iki farkl ikili karlatrma matrisi elde edilir. Daha sonra ise tahmini pazar paylarndan elde edilen arlklandrlm matrisin transpozesi alnr. Gerçek verilere ait vektör ( X1, Y1, Z1) olmak üzere gerçek verilerin arlklandrlm matrisi ªX1 / X1 «Y / X 1 « 1 «¬ Z 1 / X 1 X 1 / Y1 Y1 / Y1 Z 1 / Y1 X 1 / Z1 º Y1 / Z 1 »» Z 1 / Z 1 »¼ olarak hesaplanr. Tahmini verilere ait vektör ( X2, Y2, Z2) olmak üzere ise tahmini verilere ait transpozesi alnm arlklandrlm matris ª X 2 / X 2 Y2 / X 2 « X /Y « 2 2 Y2 / Y2 «¬ X 2 / Z 2 Y2 / Z 2 Z2 / X 2 º Z 2 / Y2 »» Z 2 / Z 2 »¼ eklinde bulunur. Bulunan bu iki matris yardmyla Hadamard çarpm aadaki gibi gerçekletirilir: ªX1 / X1 u X 2 / X 2 « Y / X uX /Y 1 2 2 « 1 «¬ Z 1 / X 1 u X 2 / Z 2 X 1 / Y1 u Y2 / X 2 Y1 / Y1 u Y2 / Y2 Z 1 / Y1 u Y2 / Z 2 X 1 / Z1 u Z 2 / X 2 º Y1 / Z 1 u Z 2 / Y2 »» . Z 1 / Z 1 u Z 2 / Z 2 »¼ 26 Nesrin ALPTEKN SCI deeri Hadamard çarpm matrisindeki elemanlarn toplamnn aritmetik ortalamasna eittir. Pazar pay tahmininin yapld beyaz eya üretici firmalarnn 2007 yl sonu itibariyle gerçek pazar paylarna ait deerler Arçelik %57, Bosch %25 ve Vestel %18 dir. AAS yardmyla elde edilen tahmini deerler ve üretici firmalarn gerçek pazar paylarndan hareketle kurulan modele ait hesaplanan SCI deeri 1,0016 olarak bulunmutur. Bulunan deerin 1’e oldukça yakn olmas AAS ile tahmin edilen deerlerin gerçek deerleri oldukça iyi yansttnn bir göstergesidir. 5. Sonuç Bir karar problemine ait model gerçei ne kadar iyi temsil ederse, elde edilen sonuçlarn güvenilirlii de o derece artar. Bu nedenle bir modele nicel faktörlerin yan sra nitel faktörlerinde dahil edilmesi sonuçlarn daha gerçekçi olmasn salayacaktr. Çalmada, nicel ve nitel faktörlerin birlikte deerlendirildii çok kriterli bir karar verme yöntemi olan Analitik a süreci yardmyla Türkiye’deki beyaz eya sektöründe lider konumda bulunan üç üretici firmann pazar paylar tahmin edilmitir. Bir karar problemini etkileyen faktörlerin arasndaki ilikileri hiyerarik bir yapda modellenmesine olanak veren Analitik hiyerari sürecinin genel bir formu olan analitik a süreci ise karar etkileyen faktörler arasndaki bamllklar ve geribildirimleri göz önüne alarak daha karmak problemlerin modellenmesini salamakta ve analitik hiyerari sürecine göre daha gerçekçi sonuçlar vermektedir. Türkiye’deki beyaz eya sektöründe lider konumda bulunan üç firmann Pazar paylarnn tahmininde, firmalarn imaj, ürünlerin ekonomiklii, firmalarn sat sonras hizmetleri ve reklâmlarnn etkileri göz önüne alnarak modelin yaps oluturulmutur. Modeli oluturan bu kümeler içerisinde ise tasarm, sat fiyat, televizyon reklâmlar ve müteri tatmini kriterlerinin öne çkt görülmektedir. Analitik a süreci ile pazar paylar tahmin edilen beyaz eya üretici firmalarnn gerçek pazar paylar ile yaplan karlatrmada tahmini deerlerin gerçek deerlere oldukça yakn olduu gözlemlenmitir. Elde edilen tahmini deerler ile gerçek deerlerin karlatrlmas sonucunda ise, tahmini deerlerin gerçek deerleri oldukça iyi yanstt bulunmutur. Referanslar BAYAZIT, Ö. (2002) A new methodology in multiple criteria decision-making systems: analytical network process and an application, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Dergisi, cilt 57, say 1, 15–34.ss. BAYAZIT, Ö. (2006) Use of analytic network process in vendor selection decisions, Benchmarking: An International Journal, vol. 13, no. 5, 566–579. ss. BURNAZ, . ve TOPÇU, Y. . (2003).A Multi-Criteria Decision Model For Turkish Soft Drink Industry, Eriim adresi: http://www.superdecisions.com/ ~saaty/ ISAHP2005/Papers/TopcuI_Burnaz_SoftDrinkIndustryTurkey.pdf>, [Eriim Tarihi: 20 Austos 2008]. DADEVREN, M., ERASLAN, E. ve KURT, M. (2005) Çalanlarn Toplam Yükü Seviyelerinin Belirlenmesine Yönelik Bir Model, Gazi Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlk Fakültesi Dergisi, cilt 20, say 4, 517–525.ss. Analitik A Süreci Yaklam le Türkiye’de Beyaz Eya Sektörünün Pazar … 27 DADEVREN, M. ve YÜKSEL, . (2007) Personnel Selection Using Analytic Network Process, stanbul Ticaret Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, cilt 6, say 11, 99–118. ss. DIGUERA, J.G.S ve EHRGOTT M. (2005) Multiple Criteria Decision Analysis, Springer ,USA. ELEREN, A. (2007) Markalarn Tüketici Tercih Kriterlerine Göre Analitik Hiyerari Süreci Yöntemi le Deerlendirilmesi: Beyaz Eya Sektöründe Bir Uygulama, Celal Bayar Üniversitesi ..B.F Dergisi, cilt 14, say 2, 47–64. ss. EROLU, Ö. ve ÖZDAMAR, G. (2006). Türk imalat sanayinin rekabet gücü ve beyaz eya sektörü üzerine bir inceleme, Akdeniz Üniversitesi ..B.F Dergisi, 11, 85- 104. ss. ESEN, B. (2008). Household Appliances, GEME, Eriim adresi: <www.igeme. org.tr/AASets/sip/san/household.pdf >, [Eriim tarihi: 11 Austos 2008]. FELEK, S., YULUKURAL, Y. ve ALADA, Z. (2007) Mobil letiim Sektöründe Pazar Paylamnn Tahmininde AHP ve ANP Yöntemlerinin Kyaslanmas, Endüstri Mühendislii Dergisi, cilt 18, say 1, 6–22. ss. HUNJAK, T. (1997) Mathematical Foundations of the Methods for Multicriterial Decision Making, Mathematical Communications, 2, 161-169. ss. KARSAK, E. E., SÖZER, S. ve ALPTEKN, S. E. (2002) Product planning in quality function deployment using a combined analytic network process and goal programming approach, Computers & Industrial Engineering, 44, 171–190.ss. LEE, J. W. ve KIM, S. H. (2000) Using analytic network process and goal programming for interdependent information system project selection, Computers &Operations Research, 27, 367 -382.ss. NIEMIRA, M.P., ve SAATY, T.L. (2004) An analytical network process model for financial-crisis forecasting, International Journal of Forecasting, 20, 573– 587.ss. POMEROL, J.C. ve ROMERO, S.B. (2000) Multicriterion Decision in Management : Principles and Practice, Kluwer Academic Pubs, USA. SAATY, T.L. (1999). Fundamentals of The Analytic Network Process, Proceedings of ISAHP 12-14 August 1999, Kobe, Japan, 48-63.ss. SAATY, T.L. (2001) Decision Making with Dependence and Feedback the Analytic Network Process, RWS Publications: Pittsburgh, PA. SAATY, T.L. ve VARGAS, L.G. (1998) Diagnosis with dependent symptoms: Bayes Theorem and the Analytic Hierarchy Process, Operations Research, Vol 46, No 4, 491–502.ss. SAATY, T.L. ve VARGAS, L.G. (2000) Models, Methods, Concepts and Applications of the Analytic Hierarchy Process, Springer, USA. TRIANTAPHYLLOU, E. (2000) Multi-Criteria Decision Making Methods: A Comparative Study, Kluwer Academic Pubs, USA. YÜZAL, S. (2006). Beyaz Eya Sanayi, GEME, Eriim adresi: <kobi.mynet.com/ pdf/BeyazEsya.pdf>, [Eriim tarihi: 01 Austos 2008]. UYSAL, K., GÜNGÖR, A., ÖREN, N., TOSUN, O.K. ve TOPÇU, . (2006). Anp Application for Evaluating Turkish Mobile Communication Operators, Eriim adresi: <http://www.dpem.tuc.gr/fel/mcdm2006/Papers/Topcuetal.pdf>, [ Eriim tarihi: 05 Mays 2008]. Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2009, 28-41 TÜRKYE’DE BANKA KREDLER KANALININ LEY ÜZERNE AMPRK BR ANALZ* EMPIRICAL ANALYSIS OF THE BANK LENDING CHANNEL IN TURKEY Seyfettin ERDOAN Sinem Gözde BEBALLI Kocaeli Üniversitesi, ..B.F., ktisat Bölümü [email protected] Kocaeli Üniversitesi, S.B.E., ktisat Doktora Program [email protected] ÖZET: Para politikasndaki bir deiikliin hasla üzerindeki etkisi, parasal aktarm kanallar aracl ile gerçeklemektedir. Para politikasnn aktarm kanallar, faiz kanal, varlk fiyatlar kanal, döviz kuru kanal, kredi kanal (banka kredileri kanal, bilanço kanal) ve beklenti kanal olmak üzere be alt balk altnda toplanabilir. Aktarm kanallarnn ileyi sürecinin analizinden elde edilen bulgular, politika belirleme sürecinde kullanlabilir. Bu çalmann amac, banka kredileri kanalnn Türkiye’de ileyiini analiz etmektir. Çalmada VAR yöntemi ile kredi kanalnn geçerlilii, 1996:06-2006:09 dönemine ait toplulatrlm veriler kullanlarak incelenmektedir. Elde edilen sonuçlara göre, Türkiye’de kredi kanal ksmen ilemektedir. Anahtar Kelimeler: Parasal Aktarm Mekanizmas ; Kredi Kanal ; Banka Kredileri Kanal ; VAR Modeli JEL Snflamas: E44 ; E52 ; E53 ABSTRACT: The effect of a change in monetary policy on output operates through monetary transmission channels. The transmission channels of monetary policy may be gathered in five main titles: interest rates channel, asset prices channel, exchange rate channel, credit channel (bank lending channel, balance sheet channel) and expectation channel. Findings obtained from the analysis of the transmission channels can be used in policy determination. This paper empirically analyzes the bank lending channel, one of the transmission mechanisms of monetary policy in Turkey. In this paper, data between 1996:062006:09 are examined using VAR methodology. According to the findings, the credit channel in Turkey operates partially. Keywords: Monetary Transmission Mechanism ; Credit Channel ; Bank Lending Channel ; VAR Model JEL Classification: E44 ; E52 ; E53 1. Giri Parasal aktarm mekanizmas, merkez bankas tarafndan parasal büyüklüklerde gerçekletirilen deiikliklerin haslay etkileme sürecini ifade etmektedir. Parasal büyüklüklerdeki deiikliklerin hasla üzerindeki etkileri deiik kanallar ile * Katklardan dolay, Dr. Hilal BOZKURT ve Dr. Vedat CENGZ’e teekkür ederiz. Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir Analiz 29 gerçeklemektedir. Para politikasnn aktarm kanallar, faiz kanal, varlk fiyatlar kanal, döviz kuru kanal, kredi kanal ve beklenti kanal olmak üzere be alt balk altnda toplanabilir.1 Söz konusu kanallarn ileyiini belirleyen faktörler farkldr. Ancak bu durum, bütün kanallarn birbirinden bamsz olduu ve ayn dönemde birlikte ilemeyecei anlamna gelmez. Baka bir deyile, para politikas uygulamasnn sadece bir kanaln ileyii ile haslay etkileyeceini söylemek doru deildir. Parasal büyüklüklerdeki bir deiiklik birden fazla kanal birlikte harekete geçirerek haslay etkileyebilir. Bu noktada hangi kanaln ne ölçüde ilediinin saptanmas, para politikasnn etkililii açsndan önemlidir. Bu durum, parasal aktarm kanallarnn ileyii üzerine yaplacak çalmalarn önemini artrmaktadr. Aktarm kanallarnn ileyi sürecinin analizinden elde edilen bulgular, politika yapclara yol gösterebilir. Ancak önemle belirtmek gerekir ki, açk ekonomilerde para politikasnn etkileri ksa dönemde ortaya çkmaktadr. Çünkü, ekonomik entegrasyon dsal oklarn yaylmasn kolaylatrmtr. Dolaysyla, günümüzde para politikas etkilerinin uzun dönemli olamayaca söylenebilir. Bu çalmada banka kredi kanal ele alnacaktr. Banka kredileri kanal, para politikas uygulamasnn banka kredi hacmini etkileyerek toplam talebi ve dolaysyla haslay etkileme sürecini ifade etmektedir. Daraltc bir para politikas uygulamasnn tercih edildii varsayldnda süreç aadaki ekilde çalmaktadr: Daraltc para politikas Banka mevduatlarnn azalmas Bankalarca ödünç verilebilecek kredi miktarnn azalmas Toplam talebin daralmas Haslann dümesi Banka kredileri kanalnn etkili bir ekilde ilemesi iki temel koulun varlna baldr (Kashyap vd., 1993: 82-96.ss.): 1 Banka kredisi ile menkul deerler arasnda tam ikame olanann olmamas: Banka bilançolarnn varlk kanadnda yer alan bu iki deiken arasnda tam ikame olmas durumunda kredi kanalnn ileyii mümkün deildir. Çünkü bankalar, kredi hacimlerini etkileyecek bir para politikas karsnda bilançolarndaki menkul deer miktarn ayarlayarak tepki gösterebilirler. Örnein daraltc bir para politikas uygulamasnn bankalarn kredi arzn azaltmas, banka kredisi ile bankann sahip olduu menkul deerler arasnda tam ikame olmamasna baldr. Çünkü tam ikame olduunda, bankalar menkul deerlerini satarak daraltc bir para politikas uygulamasnn kredi arzn ksmasn önleyebilirler. Banka kredisi ile banka d kaynaklar arasnda tam ikame olanann olmamas: Firmalar finansman ihtiyaçlarn çounlukla banka kredisi ya da sermaye piyasasndan borçlanarak karlarlar. Kredi kanalnn etkili bir ekilde ilemesi için firmalarn temel dsal finansman kayna olarak banka kredisini kullanma zorunluluunda olmalar gerekmektedir. Firmann dsal finansman kaynaklar içerisinde banka kredilerinin düük paya sahip Aktarm kanallarna ilikin ayrntl açklamalar için bkz. (Mishkin, 1995: 3-10.ss.; Mishkin, 2004: 603631.ss.). 30 Seyfettin ERDOAN, Sinem Gözde BEBALLI olmas, dier bir ifadeyle, alternatif finansman olanaklarnn varl halinde kredi kanalnn ilemesi mümkün deildir. Örnein, kredi arznn darald bir dönemde firmalarn finansman ihtiyaçlarn sermaye piyasasndan karlama olanana sahip olmas kredi kanalnn ilemedii anlamna gelmektedir. Banka kredileri kanalnn ileyii, Türkiye özelinde test edilecektir. Çalmada Türkiye’de banka kredileri kanalnn geçerlilii, 1996:06-2006:09 dönemine ilikin toplulatrlm veriler kullanlarak incelenmektedir. Elde edilen sonuçlar, Türkiye’de kredi kanalnn ksmen ilediini göstermektedir. Çalma iki ksmdan meydana gelmektedir. Birinci ksmda literatür aratrmas, ikinci ksmda ise, ekonometrik analiz2 yer almaktadr. 2. Literatür Aratrmas Banka kredileri kanalnn ileyiini analiz eden çalmalarn bulgular farkldr. Literatüre katk yapan çalmalardan bazlar kredi kanalnn ilediine ilikin bulgular elde ederken, bazlar aksi sonuçlar elde etmitir. Literatürde, Bernanke ve Blinder öncü nitelie sahip bir çalma yapmlardr (Bernanke ve Blinder, 1988: 435-439.ss.). Sonraki yllarda, ABD ekonomisi için 1959-1989 dönemine ilikin verileri kullanan Bernanke ve Blinder, para politikas uygulamalarnn banka bilançolar üzerindeki etkilerini test etmilerdir. Bu amaçla bilanço deikenleri olan mevduat, kredi ve menkul deerler incelenmitir. Daraltc para politikas uygulamalarnn bankalarn kredi arzn kstna ilikin bulgular elde edilmitir. Bu sonuç ksmen de olsa kredi kanalnn iledii eklinde yorumlanmtr (Bernanke ve Blinder, 1992: 901-921.ss.). Ayn ekilde Kashyap vd. de, daraltc para politikas uygulamasnn kredi arzn düürdüü sonucuna ulamtr. Çalmada daraltc para politikasnn firmalarn dsal finansman kaynaklarnn bileimini etkiledii sonucuna ulalmtr. Dier bir ifade ile, daraltc bir para politikas uygulandnda, firmalarn finansman kaynaklar içerisinde finansman bonosu paynn arttna, buna karn, banka kredileri paynn azaldna ilikin bulgular elde edilmitir (Kashyap vd., 1993: 78-98.ss.). Kashyap ve Stein, bireysel banka düzeyinde 1976 yl birinci çeyrei ile 1993 yl ikinci çeyrei arasndaki döneme ilikin yeni ve daha büyük veri setini kullanarak yaptklar çalmalarnda banka kredileri kanalnn varln destekleyen bulgular elde etmilerdir. Çalmada para politikasnn toplam kredi hacmi üzerindeki etkileri yerine banka üzerinde bireysel düzeydeki etkileri aratrlmtr (Kashyap ve Stein, 2000: 407-428.ss.). ABD’nin 1980 yl birinci çeyrei 1995 yl dördüncü çeyrei arasndaki döneme ilikin üçer aylk verilerini test eden Kishan ve Opiela, kredi kanalnn ileyii açsndan banka sermaye kaldraç rasyosunun önemini vurgulamlardr. Bu çevrede, daraltc para politikasnn uyguland dönemlerde, banka aktif büyüklüünün ve banka sermayesinin kredi verme gücü üzerindeki etkileri incelenmitir. Elde edilen sonuçlara göre, daraltc para politikas uygulamalar karsnda küçük sermayeli bankalarn kredi arz etkilenmektedir. Çünkü küçük sermayeli bankalarn, daraltc politika uygulamalar karsnda alternatif finansman kaynaklarna ulama olanaklar azdr (Kishan ve Opiela, 2000: 121-141.ss.). 2 Bu ksmda, u çalmadan yararlanlmtr: (Beball, 2007: 89-170.ss.). Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir Analiz 31 ABD ve 13 Avrupa ülkesine ait verileri test eden Bacchetta ve Ballabriga, para politikas uygulamalarnn banka kredileri arzn etkilediini saptamlardr (Bacchetta ve Ballabriga, 2000: 15-26.ss.). Garretsen ve Swank, Hollanda için 19791993 dönemine ilikin aylk verileri test etmiler ve daraltc para politikasnn banka kredilerinin kslmasna yol açtn saptamlardr (Garretsen ve Swank, 1998: 325-339.ss.). Ferreira, Avrupa Parasal Birlii’ne üye ülkeler ve özellikle Portekiz’de kredi kanalnn ileyii açsndan banka performansnn önemini ortaya koymak için yapt çalmada kredi kanalnn para politikasnn temel bir kanal olduu ancak, bu kanaln ileyiinde banka performansnn ve stratejilerinin etkili olduu sonucuna ulamtr. Panel data yönteminin kullanld bu çalmada 19902002 dönemine ilikin veriler test edilmitir (Ferreira, 2007: 181-193.ss.). Baz çalmalar, kredi kanalnn ileyiini firma büyüklüü ile ilikilendirmilerdir. Gertler ve Gilchrist tarafndan yaplan çalmalarn bulgularna göre daraltc para politikas uygulamasndan sonra, küçük firmalarn kullandklar kredi miktarnn göreli olarak daha fazla dütüü sonucuna ulalmtr (Gertler ve Gilchrist, 1993: 43-64.ss.; Gertler ve Gilchrist, 1994: 309-340.ss.). Oliner ve Rudebusch ABD’nin 1974-1991 dönemine ilikin verilerini test etmiler ve kredi kanalnn parasal aktarm sürecinde önemli bir rol oynamadn saptamlardr (Oliner ve Rudebusch, 1996: 300-309.ss.). Kakes, Hollanda için 1979:1-1993:4 dönemine ilikin verileri test etmi ve bu ülkede kredi kanalnn para politikas için önemli bir kanal olmad sonucuna ulamtr (Kakes, 2000: 63-67.ss.). Banka kredileri kanalnn ileyiini, Türkiye özelinde aratran çalmalar da mevcuttur. Öztürkler ve Çermikli, 1990-2006 döneminde Türkiye’de para politikas oklarnn etkilerini aratrmlardr. Çalmada, para politikas oklarndan bankalarn kullandrdklar reel kredilere yönelik tek yönlü, öte yandan, reel kredi ile sanayi üretimi arasnda ise iki yönlü bir ilikinin varln gösteren bulgulara ulalmtr (Öztürkler ve Çermikli, 2007: 57-68.ss.). engönül ve Thorbecke, Türkiye’de kredi kanalnn ilediini saptamlardr. Çalmada, para politikas için gösterge olarak gecelik faiz oran alnmtr. Söz konusu gösterge için 1997:01-2001:06 dönemine ait veriler test edilmitir (engönül ve Thorbecke, 2005: 931-934.ss.). 1988-1999 dönemini esas alan Çavuolu, Türk bankaclk sistemindeki 58 mevduat bankasnn bilanço verilerini test ederek kredi davrann aratrd çalmasnda, banka kredileri kanalnn ilediine ilikin bir kant elde edememitir. Çalmada panel data yöntemi kullanlmtr (Çavuolu, 2002:1-30.ss.). 1986:01-1998:10 dönemine ilikin aylk verileri test eden Gündüz, Türkiye’de banka kredileri kanalnn ksmen ilediine ilikin bulgulara ulamtr (Gündüz, 2001: 13-30.ss.). 3. Ekonometrik Analiz Parasal aktarm kanallar üzerine yaplan ampirik çalmalarn kulland balca ekonometrik yöntem, VAR metodolojisidir. Çünkü bu yöntem, ekonomideki gelimeler dorultusunda parasal otoritelerce gerçekletirilen içsel (endojen) tepki ile dsal (eksojen) parasal etkiyi ayrt etme olana salamaktadr (Smets ve Wouters, 1999: 490). Dier bir ifadeyle, parasal bir okun temel ekonomik deikenler üzerindeki etkilerinin aratrlmas açsndan VAR modelinin tercih edilmesi gerekmektedir. Çalmada Türkiye’de banka kredileri kanalnn etkinlii aratrlmaktadr. 1996:062006:09 dönemine ait toplulatrlm veriler kullanlmtr. Örneklemin bu 32 Seyfettin ERDOAN, Sinem Gözde BEBALLI dönemler arasn kapsamasnn ve 124 veri ile çallmasnn iki temel nedeni bulunmaktadr: Verilerin güvenirlii Veri eksiklii Parasal aktarm mekanizmasnda banka bilançolarnn oynam olduu rol aratrldndan dolay çalma bankalarn aktif ve pasiflerini kapsamaktadr. Bu yüzden, mevduatlar, krediler ve menkul kymet portföyleri VAR modeli içerisine dahil edilmitir. Ayrca para politikasnn reel ekonomiye etkisini görebilmek amacyla reel üretimi temsilen Sanayi Üretim Endeksi ve fiyatlar temsilen de Toptan Eya Fiyat Endeksi seçilmitir. Politika deikeninin seçilmesi modelde önemli bir yer tutmaktadr. Çalmada Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz Oran politika deikeni olarak alnmtr. Çünkü, bankalar aras para piyasasndaki faiz oran öncü bir göstergedir. Bu faiz oranndaki deiiklik, dier faiz oranlarndaki deiikliin yönünü belirlemektedir. Bernanke ve Blinder, hazine bonosu faiz orannn reel makroekonomik deikenlerin gelecekteki hareketleri hakknda çok fazla bilgi verici olduunu göstermilerdir. Bernanke ve Blinder, politika deikeni olarak Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz Orann kullanmlardr (Bernanke ve Blinder, 1992: 901921.ss.). Gündüz, Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz Orann politika deikeni olarak kullanmtr (Gündüz, 2001: 13-30.ss.). Berument de çalmasnda Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz Orann politika deikeni olarak kullanmtr (Berument, 2007: 411-430.ss.). Kalkan vd. çalmalarnda döviz kuru sepeti ile Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz orannn enflasyonun en önemli göstergeleri olduunu belirtmilerdir. Bu çalmada elde ettikleri en önemli sonuç Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz oranndan enflasyon oranna doru güçlü bir nedenselliin olmasdr (Kalkan vd., 1997: 71-92.ss.). Deikenlerde mevsimselliin bulunup bulunmadn test etmek amacyla yapay deiken eklenmi ve bunun sonucunda sadece Sanayi Üretim Endeksi’nde mevsimsellik etkisi görüldüü sonucuna ulalmtr. Bu nedenle Sanayi Üretim Endeksi dndaki veriler mevsimsellikten arndrlmamtr. Sanayi Üretim Endeksi ise CensusX12 yöntemiyle mevsimsel düzeltmeye tabi tutulmutur. Bunun nedeni, CensusX11 yönteminin teknik açdan baz sorunlar tamasdr. Bu sorunlardan en önemlisi, hareketli ortalama yöntemi kullanan tekniin, serilerin bandaki ve sonundaki verileri hesaplama dnda tutmasndan kaynaklanmaktadr. CensusX12 yöntemi ise getirdii yeniliklerle CensusX11 yönteminden kaynaklanan teknik sorunlarn birçounu gidermektedir (TCMB, 2002: 10). Analizdeki verilerin hepsi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas (TCMB) Elektronik Veri Datm Sistemi (EVDS)’nden temin edilmitir. Çalmada kullanlan deikenler toplu ekilde aadaki gibidir: Bankalarn toplam mevduatlar (reel ve logaritmik) ..................................................... LDP Bankalarn toplam kredileri (reel ve logaritmik) .......................................................... LCR Bankalarn toplam menkul kymet portföyleri (reel ve logaritmik) .............................. LSEC Sanayi Üretim Endeksi (reel, logaritmik ve mevsimsellikten arndrlm) .................. LIPI_SA Toptan Eya Fiyat Endeksi (logaritmik) ....................................................................... LWPI Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz Oran .......................................................... ON Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir Analiz 33 3.1. Ön Testler: Birim Kök Testleri ve Deikenlerin Sralanmas Birim kök testleri literatürde ilk olarak Dickey-Fuller’in çalmalarnda yer almaktadr. Dickey ve Fuller yaptklar çalmalarnda zaman serilerinde duraanl test etmek amacyla birim kök testi gelitirmilerdir. Dickey-Fuller birim kök testi zaman serisi deikenlerinin otoregresif süreçle ifade edilip edilmeyeceini göstermektedir (Dickey ve Fuller, 1979: 427-431.ss.; Dickey ve Fuller, 1981: 10571072.ss.). Nelson ve Plosser, serilerin trend duraan ya da fark duraan olup olmadklarn tespit etmek amacyla Dickey ve Fuller tarafndan gelitirilen testi kullanmlardr. Nelson ve Plosser’in bu amaçla kullanm olduklar hipotezler aadaki gibidir: H0 : DSP (Difference-Stationary Process, fark duraan süreç), birim kök var H1 : TSP (Trend-Stationary Process, trend duraan süreç), birim kök yok Yukardaki hipotezlere bal olarak, H0 hipotezinin kabul edilmesi durumunda serinin birim kök içerdiine ve fark duraan olduuna karar verilecek ve seriyi duraanlatrmak için serinin fark alnacaktr. H0 hipotezinin reddedilmesi durumunda ise, serinin birim kök içermediine ve trend duraan olduuna karar verilecek ve seri trendden arndrlarak analize devam edilecektir (Nelson ve Plosser, 1982: 139-162.ss.). Dickey ve Fuller, birim kökün var olup olmadn test etmek için aadaki üç farkl regresyon denklemini kullanmlardr (Dickey ve Fuller, 1981: 1057-1072.ss.): Yt = Yt-1 + et Yt = + Yt-1 + et Yt = + t + Yt-1 + et (1) (2) (3) Denklemlerin ilkinde rassal yürüyü modeli verilmekte, ikincisinde bu modele bir sabit terim eklenmekte ve üçüncüsünde sabit terim ve dorusal trend yer almaktadr. Denklemlerde Yt: birim kök durumu incelenen deikenin birinci farkn, Yt-1: deikenin birinci gecikmesini, : sabit terimi, t: trendi ve son olarak et: hata terimlerini temsil etmektedir. Bütün bu regresyon denklemlerinin ilgilendii parametre ’dur. Eer H0 : = 0 ise, zaman serisi birim kök içerecektir (Enders, 1995: 221). Dickey-Fuller birim kök testinde tüm admlarda, hata terimleri arasnda korelasyon olmad varsaylmtr. Yani Dickey-Fuller testleri, hata terimlerinin otokorelasyon içermesi durumunda kullanlamamaktadr. Dickey ve Fuller baml deikenin gecikmeli deerlerinin modelde bamsz deiken olarak kullanld yani baml deikenin gecikmeli deerlerinin eitliin sa tarafnda yer ald yeni bir test önermilerdir. Bu teste Geniletilmi Dickey-Fuller Testi (Augmented Dickey-Fuller Test, ADF) denmektedir. Testin amac, bir deikene ait zaman serisinin gecikmeli deerleri kullanlarak otokorelasyonun ortadan kaldrlmasdr. ADF eitlii aadaki gibi olmaktadr (Dickey ve Fuller, 1981: 1057-1072.ss.): p Yt = + t + Yt-1 + ¦T i 1 i Yt-i + et (4) 34 Seyfettin ERDOAN, Sinem Gözde BEBALLI Dickey ve Fuller sözü edilen üç modelde de kritik tablo deerleri için geleneksel yolla hesaplanan t istatistii yerine, kendilerinin gelitirmi olduu tau istatistiini () kullanmlardr. Üç farkl regresyon denklemi için çeitli örnek büyüklüklerine göre kritik deerler tablolar düzenlemilerdir. Yukarda gösterilen 1, 2 ve 3 nolu eitlikler için srasyla , , istatistikleri kullanlmaktadr (Enders, 1995: 221). Hesaplanan test istatistiinin mutlak deerinin (||) tablo deerinin mutlak deerinden büyük olmas halinde zaman serisinin duraan, hesaplanan || deerinin eik deerin altnda olmas halinde ise serinin duraan olmad kabul edilmektedir (Gujarati, 2006: 719-720.ss.). 4 nolu denklemde T i, deikeni baml deikenin fark ya da farklarnn katsaysn göstermektedir. Zaman serileri kimi zaman birden fazla birim köke sahip olabilmektedir. Bunu test etmek için Dickey-Pantula tarafndan gelitirilen test kullanlmaktadr. DickeyPantula tarafndan gelitirilen bu test aadaki ekilde gösterilmektedir (Dickey ve Pantula, 1987: 455-461.ss.): 2Yt = + Yt-1 + et (5) Bu denkleme ilikin hipotezler aadaki gibidir: - H0: = 0, deikenin logaritmas, I(2) - H1: z 0, deikenin logaritmas, I(1) Yukardaki denklem ve hipotezlere göre, H0 : = 0 hipotezi snanmaktadr. Eer hipotez reddedilmezse, ilgili zaman serisinin ikinci mertebeden duraan, yani I(2) olduuna karar verilmektedir (Dickey ve Pantula, 1987: 455-461.ss.). Çalmada yer alan zaman serilerinin birim kök içerip içermediinin test edilmesi amacyla ADF testinden yararlanlmtr. Ayrca deikenlerin birden fazla birim kök içerip içermediklerinin belirlenmesi ve ADF testinden çkan sonuçlar desteklemek amacyla Dickey-Pantula (DP) testi de kullanlmtr. Optimal gecikme uzunluklarnn belirlenmesinde AIC (Akaike Info Criterion, Akaike Bilgi Kriteri) ve SC (Schwarz Criterion, Schwarz Kriteri) kriterleri göz önüne alnmtr. AIC ve SC deerlerini minimum klan p deeri, uygun gecikme uzunluklar olarak belirlenmitir. Zaman serilerinin birim kökü olduunu ileri süren varsayma karlk, zaman serilerinin duraan olduu hipotezinin doru olup olmad aratrlmtr. Mac Kinnon kritik deerlerine göre yüzde 5 anlamllk düzeyinde ON deikeni dndaki tüm zaman serilerinde birim köke rastlanm olup bu serilerin I(1) olduklarna karar verilmitir. ON deikeninde ise sürecin deterministik olduu sonucuna ulalmtr. Regresyona sabit ve trend dahil edilerek (ADF ()) kurulan regresyon denklemleri sonucunda deikenlerin birim kök içerip içermediinin testine ilikin ADF testi sonuçlar, gecikme saylar ve entegre dereceleriyle birlikte aadaki tabloda verilmitir. Tablo 1. ADF Testi Sonuçlar ON LIPI_SA LWPI LCR LDP LSEC ADF test istatistikleri (%5 anlam düzeyine göre) -3,447072 -3,447072 -3,447072 -3,447699 -3,447699 -3,447699 t istatistikleri -4,844626 -1,476778 -0,497391 -0,479723 -1,948546 -1,821521 Akaike Bilgi Kriteri 10,02 -10,05 -5,78 -3,71 -3,73 -2,67 Schwarz Kriteri Gecikme saylar Entegre derecesi 10,11 -4,98 -5,69 -3,577 -3,59 -2,53 1 1 1 3 3 3 I(0) I(1) I(1) I(1) I(1) I(1) Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir Analiz 35 ADF testi sonuçlarn desteklemesi amacyla yaplan DP testi sonuçlar gecikme saylar ve entegre dereceleriyle birlikte aadaki tabloda gösterilmitir. Tablo 2. DP Testi Sonuçlar LIPI_SA LWPI LCR LDP LSEC ADF test istatistikleri (%5 anlam düzeyine göre) -3,447383 -3,447383 -3,447699 -3,447699 -3,447699 t istatistikleri -7,609643 -6,167385 -4,574899 -4,88366 -5,156872 Akaike Bilgi Kriteri -5,04 -5,81 -3,73 -3,72 -2,65 Schwarz Kriteri Gecikme saylar Entegre derecesi -4,95 -5,72 -3,61 -3,6 -2,54 1 1 2 2 2 I(1) I(1) I(1) I(1) I(1) Deikenlerin sralamas, belirli bir deikendeki deimenin sistemdeki dier deikenler üzerindeki dorudan e zamanl etkisine izin vermektedir. Politika deikeni sistemde en sonda yer almaktadr. Bu nedenle, Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz Oran’ndaki deimelerin dier deikenler üzerindeki etkisi gecikmeli olmaktadr. Deikenlere denk gelen denklemlerin sralanmas parasal aktarm mekanizmasn da yanstmaktadr. Dier bir deyile, para politikas ilk olarak bankalarla ilgili üç deikeni ve daha sonra da ekonominin reel sektörünü etkilemektedir (Gündüz, 2001: 21). Bu çerçevede deikenlerin sralamas LDP, LCR, LSEC, LIPI_SA, LWPI, ON eklinde ele alnmtr. Söz konusu sralamann belirlenmesinde, parasal aktarmn banka kredileri kanaln aratran çalmalardan yararlanlmtr. Banka kredileri kanalna ilikin çalmalar, aratrmalarnda bu sralamay esas almlardr. Regresyon çözümlemesinde baml deiken yalnzca iyi tanmlanm bir ölçekte kolayca saysallatrlabilen deikenlerden deil, özünde nitel olan deikenlerden de etkilenmektedir. Bu nitel deikenler genellikle, bir niteliin ya da özelliin varln ya da yokluunu gösterdiklerinden, bu özellikleri nicelletirmenin bir yolu, 0 ya da 1 deerlerini alan yapay deikenler oluturmaktr. 0-1 deerlerini alan deikenlere yapay deikenler denilmektedir. Yapay deikenler, mevsim dalgalanmalarnn etkisini arndrmak, zaman serisiyle kesit verilerin birletirilmesi gibi amaçlarla kullanlabildikleri gibi regresyon katsaylarnn deiip deimediini test etmek amacyla da kullanlmaktadr. Ayr örneklere ait katsaylarn ya da regresyon denklemlerinin birbirlerinden önemli derecede farkllap farkllamad Chow testi ile test edilebilmektedir. Bu test ile, iki dönem arasnda hangi katsaynn farkl olduu bilinememektedir. Bu bakmdan yapay deiken yaklam, Chow testinden üstün özelliklere sahiptir. Çünkü bu yaklam, yalnzca iki regresyonun farkl olduklarn deil, ayn zamanda bu farkn sabit terimden mi, eimden mi yoksa ikisinden birden mi kaynaklandn göstermektedir (Gujarati, 2006: 499525.ss.). Bu anlamda, çalmada, serilerdeki krlmalar ve ekonomide yaanan krizler dikkate alnarak 2000:12 ve 2001:02 dönemi için yapay deiken kullanlmtr. Her deikenin duraan olduu mertebede yer ald VAR modelinin tahminine geçmeden önce, model için uygun gecikme uzunluu belirlenmitir. Optimum gecikme seviyesinin belirlenmesinde LR (Likelihood Ratio), FPE (Final Prediction Error) ve AIC deerlerinin ayn yönde olduu ve 7 gecikme için minimum deer verdii, SC deerinin 1 gecikme, HQ (Hannan-Quinn Information Criterion) deerinin 2 gecikme için minimum deer salad görülmütür. Üç kriterin ayn 36 Seyfettin ERDOAN, Sinem Gözde BEBALLI gecikmede minimum deer vermesi üzerine, analizde kullanlan optimal gecikme seviyesinin 7 olduuna karar verilmitir. VAR modelinde tahmin sonuçlarnn deien varyans, otokorelasyon ve hata terimlerinin normal dalp dalmadyla ilgili testler yaplmtr. Yaplan bu testler neticesinde hata terimlerinin normal dalml olduu, deien varyans ve otokorelasyon sorunlarnn bulunmad görülmütür. Hata terimlerinin normal dalp dalmadn test etmek amacyla Urzua testi yaplmtr. Ana hipotez, hata terimlerinin normal dald; alternatif hipotez hata terimlerinin normal dalmad eklinde kurulmutur. Elde edilen sonuçlar F 62 deerinin 1,481570 ve olaslk deerinin 0,9607 olduu yönündedir. Dolaysyla hata terimlerinin normal dald hipotezi kabul edilmi ve hata terimlerinin normal dald sonucuna ulalmtr. Modelde hata teriminin birbirini izleyen deerleri arasnda iliki bulunup bulunmadn bir baka deyile modelde otokorelasyon olup olmadn saptamak amacyla birim çemberden yararlanlmtr. Elde edilen deerlerin polinom köklerinin birim çember içinde kalmasndan dolay modelde otokorelasyon olmad sonucuna ulalmtr. Ayrca VAR modelinin duraan bir sürece sahip olduu tespit edilmitir. VAR modeline ait karakteristik ters kökler Ekler ksmnda ekil 1’de verilmitir. Modelde deien varyansn olup olmadn test etmek amacyla White testi yaplmtr. Elde edilen sonuçlar, F 86 deerinin 92,40061 ve olaslk deerinin 2 0,2008 olduu yönündedir. White testinden elde edilen deerlerden modelde deien varyansn olmad sonucuna ulalmtr. 3.2. Etki-Tepki Fonksiyonlar VAR modelinin tahmin sonuçlarndan elde edilen katsaylarn yorumlanmas oldukça güç olduundan dolay, denklem sistemlerine verilecek oklar karsnda, deikenlerin verecei tepkileri ölçen “etki-tepki analizi” yorumlanmaktadr. Etkitepki analizi ile, modelde yer alan her bir deikene srayla verilecek oklar karsnda ilgili deikenin ve dier deienlerin tepkilerini ölçme olana elde edilmektedir. Bu sayede, gelecekte gerçekleecek ok politikalar karsnda dier deikenlerin tepkileri kolaylkla izlenebilmektedir (Lütkepohl ve Saikkonen, 1997: 127-157.ss.). VAR modeline ilikin etki-tepki fonksiyonlar ekil 2’de gösterilmektedir. Burada deikenlerin sralamasnda Cholesky ayrtrmas tercih edilmitir. Ayrca sonuçlarn doruluunu test etmek için farkl ayrtrma yöntemlerine de bavurulmutur. lgili deikenlerin hata terimlerinde deiim ortaya çktnda deikenlerin vermi olduu tepkiler birim ve standart sapma cinsinden verilmitir. Bu ayrtrma yöntemlerinden elde edilen sonuçlarn Cholesky ayrtrmasyla ayn sonuçlar verdii görülmütür. Elde edilen sonuçlar Ekler ksmnda ekil 3 ve ekil 4’te gösterilmitir. Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir Analiz 37 ekil 2. Etki-Tepki Fonksiyonlar ekil’de faiz oranna verilecek bir okun dier deikenler üzerindeki etkisi incelenmektedir. Elde edilen sonuçlara göre, banka bilançolarndan seçilen deikenlere bakldnda menkul kymet portföylerinin faiz oranndaki oka en fazla tepkiyi veren deiken olduu açkça görülmektedir. Krediler ilk 3 ay boyunca azalmaya devam etmi daha sonra ise artmaya balamtr. Mevduatlar da ayn ekilde krediler gibi ilk 3 ay boyunca azalm daha sonra artmaya balamtr. Ancak etkitepki fonksiyonlarndan da görülecei gibi politika okunu takiben krediler mevduatlardan daha hzl bir ekilde dümütür. Menkul kymet portföylerine bakldnda ise, menkul kymetler ilk 3 ay artm ve daha sonra 5. aya kadar azalma göstermitir. Sanayi Üretim Endeksi ilk 3 ay boyunca azalm ve daha sonra artmaya balamtr. Tüketici Fiyat Endeksi’nde görülen hareket ise oldukça ilgi çekicidir. Çünkü daraltc bir parasal okun ardndan fiyatlar genel seviyesinin azalmas beklense de etki-tepki fonksiyonlarndan da açkça görülecei gibi faiz oranndaki okun sonucunda fiyatlar genel seviyesinde art olmutur. Kalkan vd. ile Gündüz, Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz Oran ile enflasyon arasndaki pozitif yönlü ilikiye dikkat çekmektedir (Kalkan vd., 1997: 71-92.ss.; Gündüz, 2001: 13-29.ss.). Kalkan vd. göre, faizler ve enflasyon arasnda böyle bir 38 Seyfettin ERDOAN, Sinem Gözde BEBALLI ilikinin olmasnn en önemli nedeni, enflasyonist beklentilerdir (Kalkan vd., 1997: 71-92. ss.). Etki-tepki fonksiyonlarna bakldnda ON haricindeki tüm deikenlerin 15. ya da 16. aylarda sönümlendii görülmektedir. ON ise 4. aydan itibaren sönümlenmeye balamtr. Çalmada elde edilen etki-tepki fonksiyonlarnn banka kredileri kanalnn ileyii ile tutarl olarak yorumlanp yorumlanamayacann anlalmas açsndan para görüü ve kredi görüü arasndaki ayrma dikkat çekmek gerekmektedir. Para görüünde, menkul kymet ve banka kredilerinin mükemmel ikame olduklar kabul edildiinden, bu aktiflerin faiz oran okuna ayn tepkiyi vermeleri gerekmektedir. Oysa kredi görüünde, menkul kymet ve banka kredilerinin mükemmel ikame olmadklar kabul edildiinden, bu aktiflerin faiz oranndaki oka ayn tepkiyi vermemeleri gerekmektedir. Yukardaki etki-tepki fonksiyonlarndan da görülecei gibi, faiz oranndaki ok sonucunda mevduatlarn azalmasnn ardndan bankalar buna kredileri azaltarak ve menkul kymetleri artrarak tepki vermilerdir. Ayrca politika okunu takip eden ilk 3 ayda kredilerdeki azalma mevduatlardaki azalmadan daha fazladr. Bu durum bankalarn yüksek faiz oranndan borçlanmak isteyenlerin riski yüksek kiiler olduklarn bildiklerini ve bu nedenle kredi taynlamasna gittiklerini açkça göstermektedir. Etki-tepki fonksiyonlar incelendiinde, krediler ve Sanayi Üretim Endeksinin ayn yönde hareket ettikleri görülmektedir. Bu durum firmalarn banka kredilerine baml olup olmadklarn sorgulamay gerektirmektedir. Bankalar ekonominin genileme dönemlerinde kredi hacimlerini beklentilerin etkisiyle iktisadi faaliyetteki canlanmadan daha fazla artrmakta; daralma dönemlerinde ise kredi arzn daha keskin bir ekilde azaltmaktadr. Etki-tepki fonksiyonlarndan da görüldüü üzere firmalar banka kredilerine baml olarak nitelendirmek mümkündür. 4. Sonuç Etki-tepki fonksiyonlarndan Türkiye’de banka kredileri kanalnn çaltna ilikin bulgulara ulalmtr. Ancak yine de Türkiye’de kredi kanalnn etkin çaltn söylemek doru olmayacaktr. Çünkü, kredi kanalnn etkinliini azaltan sorunlar bulunmaktadr. Bunlardan en önemlileri, fiskal basknlk ve kamu bankalarnn finansal sistem içerisindeki arldr. Fiskal basknlk, yüksek düzeydeki kamu borcunun merkez bankas tarafndan belirlenen ksa vadeli faizler ile piyasa faizleri arasndaki ilikiyi zayflatarak aktarm mekanizmasnn istenildii gibi çalmasn engellemesi ve böylece para politikasnn etkinliini azaltmas anlamna gelmektedir. Hükümetler, bütçe açklarn, yani harcamalarnn gelirlerini aan ksmn finansal piyasalardan borçlanarak karlamaya çalmaktadrlar. Ancak, kamu borcunun çok yüksek olduu ülkelerde bu durum, finansal piyasalardaki borç verilebilir kaynaklarn çounun kamuya aktarlmasna ve özel sektöre verilebilecek kredi miktarnn önemli ölçüde azalmasna neden olmaktadr. Böyle bir durumda aktarm mekanizmasnn kredi kanal etkinliini kaybettiinden dolay para politikas, talep ve enflasyon üzerinde yeterince etkili olamamaktadr (TCMB, 2006: 9.ss). Fiskal basknlk sorununun yan sra, bankaclk sektöründe kamunun arlna da dikkat çekmek gerekir. Bankaclk sektörü temel büyüklükleri olan aktifler, krediler ve Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir Analiz 39 mevduat rakamlar banka gruplar baznda ele alndnda, 2000 yl sonu itibariyle, aktifler içerisinde kamu bankalarnn pay yüzde 34,2’dir. Buna TMSF’ye dahil edilen bankalar da eklendiinde söz konusu rakam yüzde 42,7’ye ulamaktadr. Kamu bankalar ve TMSF’ye devredilen bankalarn mevduat içerisindeki pay yüzde 53,4 iken krediler içerisindeki paynn yüzde 34,2 olmas kamu bankalarnn topladklar mevduatlar krediye dönütüremediini ortaya koymaktadr. 2005 itibariyle, baz bankalarn birletirilmesi veya kapanmas, bazlarnn ise sat dolaysyla sadece TMSF kapsamndaki bankalarn paynda bir deiiklik olmu ve buna bal olarak da özel bankalarn pay artm, yabanc bankalarn kredi ve mevduat içerisindeki pay az da olsa yükselmitir. 2006 Eylül ay itibariyle ise, 2005 ylndakine hemen hemen benzer bir eilim devam etmitir (BDDK, 2000; BDDK, 2005; BDDK, 2006: 3034.ss.). Referanslar BACCHETTA, P., BALLABRIGA, F. (2000). The impact of monetary policy and banks’ balance sheets: some international evidence. Applied Financial Economics, 10, (1), 15-26.ss. BDDK (2000). Yllk Rapor. BDDK (2005). Yllk Rapor. BDDK (2006). Finansal Piyasalar Raporu, say 3, Eylül 2006. BERNANKE, B.S., BLINDER, A.S. (1988). Credit money and aggregate demand. The American Economic Review, vol. 78, no. 2, 435-439.ss. BERNANKE, B.S., BLINDER, A.S. (1992). The federal funds rate and the channels of monetary transmission. The American Economic Review, vol. 82, no. 4, 901-921.ss. BERUMENT, H. (2007). Measuring monetary policy for a small open economy: Turkey. Journal of Macroeconomics, vol. 29, no. 2, 411-430.ss. BEBALLI, S.G. (2007). Türkiye’de kredi kanalnn ileyii: var modeliyle bir analiz. Yaymlanmam yüksek lisans tezi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ktisat Politikas Ana Bilim Dal. ÇAVUOLU, A.T. (2002). Credit transmission mechanism in Turkey: an empirical investigation. ERC Working Papers in Economics, 1-30.ss., Eriim adresi: <http://www.erc. metu.edu.tr/menu/series02/0203.pdf>, [Eriim tarihi: 19.03.2007] DICKEY, D.A., FULLER, W.A. (1979). Distribution of the estimators for autoregressive time series with a unit root. Journal of American Statistical Association, 74 (366), 427-431.ss. DICKEY, D.A., FULLER, W.A. (1981). Likelihood ratio statistics for autoregressive time series with a unit root. Econometrica, vol. 49, no. 4, 1057-1072.ss. DICKEY, D.A., PANTULA, S.G. (1987). Determining the order of differencing in autoregressive processes. Journal of Business & Economic Statistics, 5, (4), 455-461.ss. ENDERS, W. (1995). Applied econometric time series, John Wiley and Sons Inc., New York. FERREIRA, C. (2007). The bank lending channel transmission of monetary policy in the emu: a case study of Portugal. The European Journal of Finance, vol. 13, no. 2, 181-193.ss. GARRETSEN, H., SWANK, J. (1998). The transmission of interest rate changes and the role of bank balance sheets: a var-analysis for the Netherlands. Journal of Macroeconomics, vol. 20, no. 1, 325-339.ss. GERTLER, M., GILCHRIST, S. (1993). The role of credit market imperfections in the monetary transmission mechanism: arguments and evidence. The Scandinavian Journal of Economics, vol. 95, no. 1, 43-64.ss. GERTLER, M., GILCHRIST, S. (1994). Monetary policy business cycles and the behavior of small manufacturing firms. The Quarterly Journal of Economics, vol. 109, no. 2, 309-340.ss. GUJARATI, D.N. (2006). Temel ekonometri, (Çev. Ü. ENESEN, G.G. ENESEN), 4. bs. stanbul, Literatür Yaynlar. GÜNDÜZ, L. (2001). Türkiye’de parasal aktarm mekanizmas ve banka kredi kanal. MKB Dergisi, Yl. 5, Say. 18, 13-30.ss. KAKES, J. (2000). Identifying the mechanism: is there a bank lending channel of monetary transmission in the Netherlands. Applied Economics Letters, vol. 7, no. 2, 63-67.ss. 40 Seyfettin ERDOAN, Sinem Gözde BEBALLI KALKAN, M., KIPICI, A.N., PEKER, A.T. (1997). Leading indicators of inflation in Turkey. Irving Fisher Comittee Bulletin Contributed Papers, 71-92.ss. KASHYAP, A.K., STEIN, J.C. (2000). What do a million observation on banks say about the transmission of monetary policy. The American Economic Review, 90, (3), 407-428.ss. KASHYAP, A.K., STEIN, J.C., WILCOX, D.W. (1993). Monetary policy and credit conditons: evidence from the composition of external finance. The American Economic Review, vol. 83, no. 1, 78-98.ss. KISHAN, R.P., OPIELA, T.P. (2000). Bank size, bank capital, and the bank lending channel. Journal of Money, Credit and Banking, vol. 32, no. 1, 121-141.ss. LÜTKEPOHL, H., SAIKKONEN, P. (1997). Impulse response analysis in infinite order cointegrated vector autoregressive processes. Journal of Econometrics, vol. 81, no. 1, 127157.ss. MISHKIN, F.S. (1995). Symposium on the monetary transmission mechanism. The Journal of Economic Perspectives, vol. 9, no. 4, 3-10.ss. MISHKIN, F.S. (2004). The economics of money, banking, and financial markets, Seventh Edition, The Addison-Wesley Series in Economics, USA. NELSON, C.R., PLOSSER, C.I. (1982). Trends and random walks in macroeconomic time series some evidence and implications. Journal of Monetary Economics, North-Holland Publishing Company, 139-162.ss OLINER, S.D., RUDEBUSCH, G.D. (1996). Monetary policy and credit conditions: evidence from the composition of external finance: comment. The American Economic Review, vol. 86, no. 1, 300-309.ss. ÖZTÜRKLER, H., ÇERMKL, A.H. (2007). Türkiye’de bir parasal aktarm kanal olarak banka kredileri. Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, Cilt. 44 Say. 514, 57-68.ss. SMETS, F., WOUTERS, R. (1999). The exchange rate and the monetary transmission mechanism in Germany. De Economist, vol. 147, no. 4, 489-521.ss. ENGÖNÜL, A., THORBECKE, W. (2005). The effect of monetary policy on bank lending in Turkey. Applied Financial Economics, vol. 15, no. 3, 931-934.ss. TCMB (2002). Para Politikas Raporu. TCMB (2006). Enflasyon Hedeflemesi Rejimi. Ekler ekil 1. Modelin Karakteristik Ters Kökleri Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir Analiz ekil 3. Hata Terimlerinde Meydana Gelen 1 Birimlik Deime ekil 4. Hata Terimlerinde Meydana Gelen 1 Standart Sapma Deime 41 Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 42-55 TÜRKYE’DE ENFLASYONUN LER VE GER BESLEMEL YAPAY SNR ALARININ MELEZ YAKLAIMI LE ÖNGÖRÜSÜ FORECASTING OF TURKEY INFLATION WITH HYBRID OF FEED FORWARD AND RECURRENT ARTIFICAL NEURAL NETWORKS N. Alp ERLL*, Erol EROLU*, Ufuk YOLCU*, Ç. Hakan ALADA**, V. Rezan USLU* * Ondokuz Mays Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, statistik Bölümü ** Hacettepe Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, statistik Bölümü ÖZET: Enflasyon öngörülerinin elde edilmesi önemli bir ekonomik problemdir. Öngörülerin doru bir ekilde elde edilmesi daha doru kararlara neden olacaktr. Enflasyon öngörüsü için literatürde çeitli zaman serileri teknikleri kullanlmtr. Son yllarda zaman serisi öngörü probleminde esnek modelleme yetenei nedeniyle, Yapay Sinir Alar (YSA) tercih edilmektedir. Yapay sinir alar dorusal veya erisel belirli bir model kalb, duraanlk ve normal dalm gibi ön koullara ihtiyaç duymadndan herhangi bir zaman serisine kolaylkla uygulanabilmektedir. Bu çalmada Tüketici Fiyat Endeksi (TUFE) için ileri ve geri beslemeli yapay sinir alar yaklam kullanlarak öngörüler elde edilmitir. Çözümlemede kullanlan YSA modellerinin öngörülerinin girdi olarak kullanld, YSA’ya dayal yeni bir melez yaklam önerilmitir. Anahtar Kelimeler: Öngörü ; leri Beslemeli Yapay Sinir Alar ; Geri Beslemeli Yapay Sinir Alar JEL Snflamas: C22 Abstract: Obtaining the inflation prediction is an important problem. Having this prediction accurately will lead to more accurate decisions. Various time series techniques have been used in the literature for inflation prediction. Recently, Artificial Neural Network (ANN) is being preferred in the time series prediction problem due to its flexible modeling capacity. Artificial neural network can be applied easily to any time series since it does not require prior conditions such as a linear or curved specific model pattern, stationary and normal distribution. In this study, the predictions have been obtained using the feed forward and recurrent artificial neural network for the Consumer Price Index (CPI). A new combined forecast has been proposed based on ANN in which the ANN model predictions employed in analysis were used as data. Keywords: Forecasting ; Feed Forward Neural Networks ; Recurrent Neural Networks JEL Classification: C22 1. Giri Enflasyon, fiyatlarn genel seviyesindeki art olarak tanmlanmaktadr (Samuelson ve Nordhaus, 1992:587). Türkiye statistik Kurumu’nun yapt bir baka tanm da enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin etkili bir ekilde devaml yükselmesi nedeniyle parann sürekli olarak deer kaybetmesi, bunun sonucu olarak da tüketicilerin satn alma gücünü yitirmesidir. Burada sadece belirli mal ve hizmetlerin deil, fiyatlar Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir Alarnn … 43 genel seviyesinin yükselmesi ve bu yükseliin süreklilik arz etmesi gerekmektedir. Yüksek enflasyon parann alm gücünü azaltr ve ayn zamanda fiyat deiimlerini anlamay zorlatrr. Enflasyonun nedenlerini iki ana balk altnda toplayabiliriz. Bunlardan birincisi talep enflasyonudur. Talep enflasyonu; genellikle para arznn artmasnn tüketimi artrmas sonucu ortaya çkar. Ekonomideki toplam arzn toplam talebi karlayamamas sonucu fiyatlar yükselir. Mal ve hizmet talebindeki art, faktör talebinde bir arta neden olacak ve bunlarn fiyatlar da artacaktr. Böylece ekonomi tam istihdamdayken, hem mal ve hizmet piyasasnda hem de üretim faktörleri piyasasndaki toplam talep art enflasyona neden olmaktadr. Enflasyonu sadece talep deil, ayn zamanda arz da etkiler. Üretimde kullanlan faktörlerin maliyetlerinin artmas sonucunda fiyatlarn arta geçmesi enflasyonu yaratr. Bu da maliyet enflasyonu olarak tanmlanmaktadr. Maliyet artlar; ücretlerin yükselmesi, hammadde fiyatlarnn artmas, ithalatn pahallamas, tarmsal ürünlerin fiyatlarnn yükselmesi ve ar istihdam nedeniyle emein verimliliinde yaanacak düüler sonucu ortaya çkabilir. Yüksek enflasyon oranlar gelimekte olan ülke ekonomileri için süreklilik arz eden önemli bir makroekonomik problem olmutur. Bu ekilde yüksek enflasyon oranlarnn uzun bir zaman diliminde süreklilik kazanmas, söz konusu ülkeler için ekonomik daralma, verimlilik kayb gibi mali etkileri büyük olacaktr. Böylece enflasyonla mücadele sürecinde bekleyilerin uygun bir biçimde yönlendirilmesi önemli faktörlerden biri haline gelmitir (Karahan, 2005). Bu bekleyilerden biri de enflasyon hedeflemesidir. Enflasyon hedeflemesi son yllarda önemi daha da artan önemli bir iktisadi kavram olmaya balamtr. Enflasyon-ekonomik büyüme ilikisinin pozitif yönlü olduuna ilikin görü özellikle II. Dünya Sava’ndan sonra kabul görmü bir gerçektir. Ekonomik büyüme, bir ülkedeki refah ve gelimilik düzeyini de önemli ekilde artrr. Enflasyon hedeflemesi ile para politikalarnn daha net bir ekilde uygulanmasna çallmaktadr. Üretim ve büyüme dengesini ayarlamak, bölgesel ve sektörel sorunlara çözüm bulmak gibi öncelikli hedeflere istenen sonuçlarda ulalabilinmesi için enflasyon engelinin bilinçli bir ekilde almas gerekmektedir. Literatürde birçok enflasyon tahmin fonksiyonlar ve yöntemleri konularnda çalmalar bulunmaktadr. Bütün bunlarn hepsinde amaç; önemli bir sorun olarak görülen enflasyonun bir sonraki admn tahmin etmek ve gereken önlemleri önceden almaktr. Yapay sinir alar, dier zaman serisi modelleri gibi ön koullar gerektirmemesi, belirli bir model kalbnn olmamas nedeniyle, son yllarda öngörü problemlerini çözmek için bir çok çalmada kullanlmtr. Yapay sinir alar ile öngörü elde etmenin tarihçesi oldukça eskidir. Hu (1964) de meteoroloji verilerinin tahmini için adaptif dorusal yapay sinir a kullanmtr. Rumelhart vd. (1986)’da önerilen çok tabakal ileri beslemeli yapay sinir a (çok katmanl alglayc veya geri yaylml sinir a) modelinin XOR problemi gibi dorusal olmayan problemleri de çözebilmesinin ardndan, literatürde dorusal olmayan zaman serileri öngörüsü için YSA kullanm yaygnlamtr. leri beslemeli yapay sinir alar ile farkl alanlarda ortaya çkan dorusal olmayan zaman serileri çözümlenmitir. Özellikle güne lekesi (sunspot) ve Kanada vaa (Canadian lynx) zaman serileri ileri beslemeli yapay 44 N. Alp ERLL, Erol EROLU, Ufuk YOLCU, … sinir alar ile zaman serisi çözümlemesi için temel ölçüt (benchmark) olmutur. Bu zaman serilerinin dorusal olmayan yaplar içerdii bilinmektedir. leri beslemeli yapay sinir alar ile bir çok finansal zaman serisi baaryla öngörülmütür. Trippi ve Turban (1993), Refenes (1995)’de iflas öngörüsü, Weigend vd. (1992), Wu (1995)’de döviz kuru tahmini, White (1988)’de borsa verilerinin öngörülmesi için ileri beslemeli yapay sinir an kullanmtr. Stock ve Watson (1998), Chen vd. (2001) ve Nakamura (2005) çalmalarnda enflasyon oran ileri beslemeli yapay sinir alar ile çözümlenmitir. Bu çalmalarda YSA’nn baz dorusal zaman serisi modellerinden daha baarl öngörüler verdii gösterilmitir. Dorusal olmayan zaman serilerinin modellenmesinde kullanlan bir dier yaklam ise dorusal zaman serisi modelleri ile YSA yaklamlarnn birlikte kullanld melez yaklamlardr. lk melez yaklam Zhang (2003)’de önerilen ARIMA (Otoregresif bütünleik hareketli ortalama) model ve ileri beslemeli YSA’nn melezlendii yaklamdr. Eriolu vd. (2009)’da Elman yapay sinir a ile ARIMA modelinin melezlendii bir yaklam önerilmitir. Her iki çalmada da ARIMA modelleri ve YSA’nn tek bana kullanlmas yerine, melez yaklamn kullanlmasnn yararll kanada vaa zaman serisi kullanlarak gösterilmitir. YSA’nn en önemli dezavantaj birçok bileene sahip olmas ve bu bileenlerin belirlenmesinde kesin sonuçlara sahip olunamamasdr. YSA ile öngörü üzerine yaplan çalmalar Zhang vd. (1998) de özetlenmitir ve yapay sinir ann bileenlerinin öngörü problemi için literatürde nasl belirlendii derlenmitir. Literatürdeki çalmalarda öngörü problemi için YSA kullanmnda bileen belirlemeleri probleme özel ve deneme yanlma yöntemi ile yaplmtr. Egiroglu vd. (2008)’de yapay sinir alar ile zaman serisi öngörüsünde mimari belirlenme problemi önerilen bir kriter ile çözümlenmitir. Aladag vd. (2009) çalmasnda ise mimari belirleme problemi optimal bir kriter ile çözümlenmitir. Öngörü probleminde kullanlan bir dier önemli yaklam, çeitli modellerin öngörülerinin kombinasyonlarnn elde edilmesidir. Öngörülerin kombinasyonu fikri ilk olarak Bates and Granger (1969) da ortaya atlmtr. Daha sonra Granger (1984), Newbold (1974) ve Winlkler ve Makridakis (1983) çalmalarnda ikiden fazla model için öngörü kombinasyonlar yaplmtr. Wong vd. (2007) de dört farkl zaman serisi modelinin kombinasyonu için üç ayr öngörü kombinasyonu tekniini karlatrmtr. Bu çalmada 4 farkl YSA modelinden elde edilen sonuçlar yine 4 farkl sinir a modeli içinde kombine edilmitir. Önerilen yeni kombinasyon yöntemi ubat 2003Haziran 2008 tüketici fiyat endeksi zaman serisine uygulanmtr. Önerilen yaklamn avantajlar aadaki gibi sralanabilir: x x Hem ileri beslemeli, hem de geri beslemeli yapay sinir alarnn avantajlarna sahiptir. Dier öngörü kombinasyonu tekniklerinden farkl olarak, kombinasyon fonksiyonu, kombinasyon parametrelerine göre dorusal deildir. Çalmann ikinci bölümünde yapay sinir alar tantlmtr. Üçüncü bölümde yapay sinir alar ile öngörü elde etme yöntemi verilmitir. Dördüncü bölümde önerilen yeni melez yaklamn algoritmas verilmitir. Beinci bölümde önerilen Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir Alarnn … 45 yaklam Türkiye ubat 2003-Haziran 2008 tüketici fiyat endeksi zaman serisine uygulanmtr. Altnc bölümde ise elde edilen sonuçlar tartlmtr. 2. Yapay Sinir Alar Yapay sinir alarnn önemli iki türü ileri beslemeli ve geri beslemeli Elman türü YSA’dr. Zaman serisi öngörü probleminde ileri beslemeli yapay sinir alarnn kullanld birçok çalma literatürde yer almaktadr. Literatürdeki çalmalarn bir derlemesi Zhang vd. (1998) de detayl bir ekilde verilmitir. Genel olarak çok tabakal ileri beslemeli bir YSA, girdi tabakas, gizli tabaka ve çkt tabakas olmak üzere 3 ksmdan olumaktadr. Tabakalar nöron ad verilen düümlerden olumaktadr ve bu birimlerin saysnn belirlenmesi önemli bir sorundur. Yapay sinir alarnn bileenleri genel olarak aada verilmitir. Mimari Yap: En basit hali ile çok tabakal ileri beslemeli bir YSA mimari yaps ekil 1’de verilmitir. ekilde de görüldüü gibi çok tabakal ileri beslemeli bir YSA mimarisi üç ksmdan oluur. Bunlar girdi tabakas, gizli tabaka (ya da tabakalar) ve çkt tabakasdr. Tabakalar, nöron (düüm) ad verilen birimlerden olumaktadr. Yapay sinir alarnda nöronlar birbirlerine arlklar ile baldrlar. leri beslemeli alarda bu balantlar tek yönlü ve ileri dorudur. Ayn tabakann birimleri arasnda balant yoktur. Geri beslemeli sinir alarnn zaman serisi öngörü problemi için kullanlan önemli bir çeidi Elman (1990) da verilen Elman a olarak isimlendirilen geri beslemeli YSA’dr ve mimari yap ekil 2’de gösterildii gibidir. Elman YSA’da, ileri beslemeli YSA’dan farkl olarak balam (context) tabakas yer almaktadr. Bu tabaka gizli tabaka çktlarn arlklandrarak tekrar gizli tabakaya girdi olarak vermektedir. Çkt Tabakas Gizli Tabaka Girdi Tabakas ekil 1. Çok Tabakal leri Beslemeli YSA 46 N. Alp ERLL, Erol EROLU, Ufuk YOLCU, … Balam Tabakas Çkt Tabakalar Gizli Tabakalar Girdi Tabakalar ekil 2. Elman YSA Örenme Algoritmas: Yapay sinir alarnda arlklarn belirlenmesinde kullanlan birçok örenme algoritmas vardr. En yaygn kullanlan örenme algoritmalarndan biri Geri Yaylm algoritmasdr. Geri yaylm algoritmas eldeki veri ile an çkts arasndaki farka dayal olarak arlklarn güncellenmesini gerçekletirir. Geri yaylm algoritmasnda kullanlan örenme parametresi optimal sonuca yeterli derecede yaklalmasnda önemli rol oynar. Örenme parametresi sabit olarak alnabilecei gibi, algoritma içinde dinamik olarak da güncellenebilir. Aktivasyon Fonksiyonu: Aktivasyon fonksiyonu girdi ve çkt birimleri arasndaki erisel elemeyi salar. Aktivasyon fonksiyonunun doru seçilmesi, an performansn önemli derecede etkiler. Aktivasyon fonksiyonu genelde lojistik, tanjant hiperbolik ya da dorusal olarak seçilebilir. Bu aktivasyon fonksiyonlar aada verilmitir. Dorusal aktivasyon fonksiyonu: ݂ሺ݊݁ݐሻ ൌ ݊݁ݐ Lojistik aktivasyon fonksiyonu: aktivasyon fonksiyonu: O ݂ሺ݊݁ݐሻ ൌ (2.1) eim parametresini göstermek üzere lojistik ଵ ଵାୣ୶୮ሺିఒǤ௧ሻ Tanjant hiperbolik aktivasyon fonksiyonu: (2.2) Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir Alarnn … ሺୣ୶୮ሺ௧ሻିୣ୶୮ሺି௧ሻሻ ݂ሺ݊݁ݐሻ ൌ ሺୣ୶୮ሺ௧ሻାୣ୶୮ሺି௧ሻሻ 47 (2.3) Yapay sinir alar hakknda daha detayl bilgi Cichocki ve Unbehauen (1993), Zurada (1992) ve Günay vd. (2007)’den baklabilir. 3. Yapay Sinir Alar le Öngörü Algoritmas Yapay sinir alar snflama, örüntü tanma gibi bir çok alanda kullanlmakla birlikte, son yllarda zaman serisi analizi için de youn bir ekilde kullanlmaktadr. Yapay sinir alar yöntemiyle zaman serilerinde öngörü elde etmeyi aada verildii gibi 7 admda özetlemek mümkündür. Adm 1: Verinin ön ilenmesi lk olarak verilerin [0,1] aralna dönütürülmesi gerçekletirilir. xi, girdi (gözlem) deerlerini göstermek üzere lojistik aktivasyon fonksiyonu kullanlacaksa, girdi deerleri ݔ ൌ ௫ ିெሺ௫ ሻ ெ௦ሺ௫ ሻିெሺ௫ ሻ (3.1) eklinde [0,1] aralna dönütürülür. Adm 2: Veri organizasyonu Eitim ve test kümelerinin büyüklüünün veri kümesinin yüzde kaç olacana karar verilir. Genelde verinin %10 veya %20’si, test kümesi olarak kullanlmaktadr. Adm 3: Modelleme Girdi says, gizli tabaka says, gizli tabakadaki birim says ve çkt tabakasndaki birim says, bu birimlerde kullanlacak aktivasyon fonksiyonu, örenme algoritmas ve bu algoritmann parametreleri ve performans ölçütü belirlenerek, kullanlacak YSA modeli kurulur. Adm 4: Girdi deerlerinin oluturulmas YSA’nn girdi deerleri gecikmeli zaman serileridir. Xt, zaman serisi için girdi deerleri oluturulurken, girdi tabakasndaki birim says m ile gösterilsin, m tane gecikmeli zaman serisi Xt-1, Xt-2, . . . , Xt-m, eklinde oluturulur. Adm 5: En iyi arlk deerlerinin hesaplanmas Eitim kümesi üzerinden, seçilen örenme algoritmas ile en iyi arlk deerleri bulunur. Elde edilen en iyi arlk deerleri kullanlarak, kurulan YSA modelinin çkt deerleri hesaplanr. Adm 6: Performans ölçütünün hesaplanmas YSA’nn test kümesi tahminleri elde edilir. Adm 5’te elde edilen çkt deerlerine ve bu admda elde edilen deerlere, Adm 1’de uygulanan dönüümün tersi uygulanr. Bu dönüüm sonucu elde edilen deerler srasyla, eitim kümesinin tahminlerini ve test kümesinin tahminlerini oluturur. Test kümesinin tahminleri ile test kümesindeki verilerin arasndaki farka dayal olarak, seçilen performans ölçütü hesaplanr. Literatürde en yaygn kullanlan performans ölçütlerinden biri aada formülü verilen Hata Kareler Ortalamas Karekök (HKOK) deeridir. 48 N. Alp ERLL, Erol EROLU, Ufuk YOLCU, … ܭܱܭܪൌ ට σ ො ሻమ సభሺ௬ ି௬ (3.2) Adm 7: Öngörü Son olarak, Adm 5’te bulunan en iyi arlk deerleri kullanlarak, test kümesinden sonraki zamanlar için, yani gelecek için öngörü deerleri, yine iteratif öngörü ya da dorudan öngörü yöntemlerinden biri kullanlarak elde edilir. 4. Yeni Bir Melez Yaklam Bir çok gerçek hayat zaman serisinde Zaman serilerinin öngörülmesinde, hem ileri beslemeli yapay sinir alar hem de geri beslemeli yapay sinir alar baarl sonuçlar vermektedir (Zhang vd., 1998). Yapay sinir alar ile öngörü elde etmede en önemli problem yapay sinir alar bileenlerinin belirlenmesindedir. Mimari yap, aktivasyon fonksiyonu gibi bileenlerinin seçiminde birçok seçenek vardr. Örnein, x x x x leri beslemeli mi? Geri beslemeli sinir a mimarisi mi? Gizli tabaka birim says kaç olmal? Girdi birimlerinin says kaç olmal? Hangi aktivasyon fonksiyonu kullanlmal? Tüm bu seçeneklere göre birçok seçenek model ile karlalmaktadr. Bu modellerin öngörü performanslar HKOK deeri farkl olmasna ramen, her bir seçenekte modelin öngörüsünün veri içinde iyi olduu veya kötü olduu ksmlar vardr. Ayrca baz modellerin öngörüleri daha doru dönme noktalarna sahip iken, bazlar küçük hata büyüklüüne sahip olabilmektedir. Bu nedenle çeitli modellerden elde edilen öngörülerin yeni bir YSA’dan da kombine edilmesi yararl olaca düünülmektedir. Bu çalmada aadaki YSA modellerinde elde edilen en iyi mimarilerin öngörüleri baka YSA modelleri kullanlarak kombine edilmitir. Öngörülerin yapay sinir alar içinde kombine edilmesi dier kombinasyon yöntemlerine göre avantajldr. YSA ile öngörülerin dorusal deil erisel bir kombinasyonu söz konusudur. Kombinasyonda kullanlacak arlklar, YSA’nn eitilmesi ile otomatik olarak elde edilmektedir. Öngörüleri kombine edilen YSA modelleri: Model 1- Gizli tabaka düümlerinde lojistik, çkt tabakasnda dorusal aktivasyon fonksiyonunun kullanld Elman YSA, Model 2- Tüm tabakalarn düümlerinde lojistik aktivasyon fonksiyonunun kullanld Elman YSA, Model 3- Gizli tabaka düümlerinde lojistik, çkt tabakasnda dorusal aktivasyon fonksiyonunun kullanld ileri beslemeli YSA, Model 4- Tüm tabakalarn düümlerinde lojistik aktivasyon fonksiyonunun kullanld ileri beslemeli YSA, eklindedir. Dört modelden elde edilen öngörüler, yeni bir sinir anda kombine edilmektedir. Yeni sinir ann girdi ve çktlar ekil 3’de görüldüü gibi olmaktadr. Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir Alarnn … Model 1 Öngörüleri Model 2 Öngörüleri Yaklam Model 3 Öngörüleri Model 4 Öngörüleri YSA 49 Melez Öngörüleri ekil 3. Melez Yaklamn ematik Gösterimi Bu melez yaklamn performans, girdi olarak verilen dört modelin öngörü performansna bal olaca açktr. Önerilen melez yaklamn algoritmas aadaki gibi özetlenebilir. Algoritma: Adm 1. Model 1,2,3 ve 4 için üçüncü bölümde verilen 7 adml algoritma gizli tabaka birim says ve girdi birimlerinin says için elde edilecek çeitli kombinasyonlar ile uygulanr. Adm 2. Model 1,2,3 ve 4 için en iyi girdi says ve gizli tabaka birim saysn veren mimariler ve bu mimarilere ait öngörüler belirlenir. Adm 3. Model 1,2,3 ve 4 için önceki admda elde edilen öngörüler YSA’nn girdisi ve gerçek deerler hedefi olacak ekilde aadaki YSA modelleri çeitli gizli tabaka birim saylar için uygulanr. Melez YSA Modeli 1 - Gizli tabaka düümlerinde lojistik, çkt tabakasnda dorusal aktivasyon fonksiyonunun kullanld Elman YSA. Melez YSA Modeli 2 - Tüm tabakalarn düümlerinde lojistik aktivasyon fonksiyonunun kullanld Elman YSA Melez YSA Modeli 3 - Gizli tabaka düümlerinde lojistik, çkt tabakasnda dorusal aktivasyon fonksiyonunun kullanld ileri beslemeli YSA Melez YSA Modeli 4 - Tüm tabakalarn düümlerinde lojistik aktivasyon fonksiyonunun kullanld ileri beslemeli YSA Adm 4. Melez YSA model 1,2,3 ve 4 için en iyi gizli tabaka birim saysna karlk gelen 4 melez YSA model mimarisi içinde en küçük HKOK deerini veren modelin öngörüleri melez yaklamn öngörüleri olarak alnr. 5. Uygulama Önerilen melez yaklam ubat 2003 – Haziran 2008 dönemlerine ait Türkiye aylk Tüketici Fiyat Endeksi (TUFE) zaman serisine uygulanmtr. TUFE zaman serisinin grafii aada verilmitir. Uygulama da TUFE zaman serisinin son 12 deeri (Temmuz 2007- Haziran 2008, toplam verinin %18) test için dier ksm ( 52 veri, toplam verinin %82’si) ise eitim için kullanlmtr. Uygulamada “MATLAB NEURAL NETWORK TOOLBOX” kullanlmtr. 50 N. Alp ERLL, Erol EROLU, Ufuk YOLCU, … 2.5 2 1.5 1 TUFE 0.5 Haz.08 Eki.07 ub.08 Haz.07 Eki.06 ub.07 Haz.06 Eki.05 ub.06 Haz.05 Eki.04 ub.05 Haz.04 Eki.03 ub.04 Haz.03 0.5 ub.03 0 1 ekil 4. 2003 ubat – 2008 Haziran Dönemlerine Ait Aylk Tüketici Fiyat Endeksi Melez yaklamn uygulamas aada admlar ile verilmitir: Adm 1. Model 1,2,3 ve 4 için üçüncü bölümde verilen 7 adml algoritma, gizli tabakadaki nöron (birim) saysnn 1 ile 12 ve girdi tabakasndaki nöronlarn saysnn 1 ile 12 arasnda deitii 144 durumda (her bir model için) uygulanmtr. Uygulama sonucunda test kümeleri (Temmuz 2007- Haziran 2008 TUFE deerleri) için elde edilen minimum HKOK deerleri Tablo 1 de verilmitir. Tablolarda mimari yap olarak verilen deerlerde; ilk deerimiz girdi tabaka nöron saysn, ikinci deerimiz gizli tabaka nöron saysn, son deer ise çkt tabaka nöron saysn göstermektedir. (8-1-1) örneinde; girdi tabaka says 8 iken gizli tabakas ve çkt tabakas says 1 olacaktr. Tablo 1. 4 Modelden Test Kümesi için Hesaplanan Minimum HKOK Deerleri Mimari Yap HKOK ETM HKOK TEST Model 1 8-1-1 0,3531 0,5756 Model 2 8-1-1 0,3507 0,5808 Model 3 7-2-1 0,3445 0,5726 Model 4 9-1-1 0,353 0,5888 Tablo 2. Gerçek Deerler ve Modellerin en iyi Mimarileri için Elde Edilen Öngörüler Gerçek Deerler Tem.07 -0,73 Au.07 0,02 Eyl.07 1,03 Eki.07 1,81 Kas.07 1,95 Ara.07 0,22 Oca.08 0,80 ub.08 1,29 Mar.08 0,96 Nis.08 1,68 May.08 1,40 Haz.08 -0,36 HKOK TEST Dönem Model 1 (8-1-1) 0,3858 0,3858 1,4000 1,4000 1,4000 0,3858 0,3858 0,3858 0,3858 1,4000 1,4000 0,3858 0,5756 Model 2 (8-1-1) 0,3640 0,3640 1,3575 1,3575 1,3575 0,3640 0,3640 0,3640 0,3640 1,3575 1,3575 0,3640 0,5808 Model 3 (7-2-1) 0,3731 0,3726 1,2059 1,2059 1,5395 0,3731 0,3731 0,3731 0,3731 1,5395 1,2059 0,3731 0,5726 Model 4 (9-1-1) 0,3858 0,3858 0,4626 1,4060 1,4060 0,4277 0,3858 0,3858 0,3858 1,4060 1,4060 0,3858 0,5888 Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir Alarnn … 51 Tablo 2 incelendiinde Model 3 ile en iyi sonucun elde edilebildii görülmektedir. Tablo 2 de verilen modellerin öngörülerinin gerçek deerlerle birlikte grafii ekil 5, 6, 7 ve 8’te verilmitir. ekil 5. Model 1’den Elde Edilen Öngörülerin Gerçek Deerlerle Birlikte Grafii 2.5 2 1.5 1 0.5 Gerçek Model2 0 0.5 1 ekil 6. Model 2’den Elde Edilen Öngörülerin Gerçek Deerlerle Birlikte Grafii ekil 7. Model 3’den Elde Edilen Öngörülerin Gerçek Deerlerle Birlikte Grafii 52 N. Alp ERLL, Erol EROLU, Ufuk YOLCU, … ekil 8. Model 4’den Elde Edilen Öngörülerin Gerçek Deerlerle Birlikte Grafii Adm 2. Model 1,2,3 ve 4 için en iyi girdi says ve gizli tabaka birim saysn veren mimariler ve bu mimarilere ait öngörüler aada Tablo 3 de verilmitir. Model 1 için en iyi mimari girdi saysnn 8, gizli tabaka nöron saysnn 1 ve çkt tabakasnda bir nöronun bulunduu 8-1-1 mimarisidir. Benzer ekilde Model 2 için en iyi mimari 8-1-1, Model 3 için 7-2-1, Model 4 için 9-1-1 mimarisidir. Adm 3. Model 1,2,3 ve 4 için önceki admda elde edilen öngörüler YSA’nn girdisi ve gerçek deerler hedefi olacak ekilde aadaki melez YSA modelleri gizli tabaka nöron saysnn 1 ile 12 arasnda deitirilmesi ile oluan 12 er durum için uygulanr. Uygulamadan elde edilen sonuçlar aadaki tabloda özetlenmitir. Tablo 3. Melez YSA Modelleri için Elde Edilen HKOK Deerleri Gizli Tabaka Birim Says 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Minimum HKOK Melez YSA Model 1 0,6401 0,5721 0,5715 0,5693 0,6727 0,5675 0,6197 0,5659 0,6575 0,5667 0,8295 0,6941 0,5659 Melez YSA Model 2 0,7234 0,6930 0,6472 3,4578 4,5969 11,2489 9,1607 1,7763 3,5903 12,8154 4,6102 10,4375 0,6472 Melez YSA Model 3 0,6215 0,5763 0,5864 0,5703 0,5733 0,5643 0,6031 0,5683 0,5819 0,5648 0,6289 0,6173 0,5643 Melez YSA Model 4 0,6442 0,6078 0,6490 1,6368 1,6368 1,6368 1,0135 0,7002 1,6368 0,9503 2,1041 1,5203 0,6078 Adm 4. Tablo 3 de görüldüü gibi en iyi melez YSA modeli, gizli tabaka birim saysnn 6 olduu durumda Melez YSA Model 3 dür. Bu modelin öngörüleri aada Tablo 4 de verilmitir. Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir Alarnn … 53 Tablo 4. Gerçek Deerler ve Melez YSA Model 3 için Elde Edilen Öngörüler Dönem Tem.07 Au.07 Eyl.07 Eki.07 Kas.07 Ara.07 Gerçek -0,73 0,02 1,03 1,81 1,95 0,22 Model 5 0,3604 0,3602 0,8568 1,2937 1,5025 0,3387 Dönem Oca.08 ub.08 Mar.08 Nis.08 May.08 Haz.08 Gerçek 0,80 1,29 0,96 1,68 1,40 -0,36 Model 5 0,3604 0,3604 0,3604 1,5025 1,2937 0,3604 Gerçek deerler ile Melez YSA Model 3’den elde edilen öngörülerin grafii ekil 9’da verilmitir. 2.5000 2.0000 1.5000 Gerçek 1.0000 0.5000 MelezYSA Model3 0.0000 0.5000 1.0000 ekil 9. Gerçek Deerler ve Melez YSA Model 3 için Elde Edilen Öngörülerin Grafii 6. Sonuçlar ve Tartma Literatürde, öngörü probleminde kombine yaklamlarn daima daha iyi öngörü sonuçlar verecei fikri hâkimdir (Wong vd. 2007). Çeitli dorusal veya erisel zaman serisi modellerinden elde edilen öngörüler farkl öngörü kombinasyonu metotlar ile kombine edilebilir. Modellerin bir YSA ile kombine edilmesi hem uygulama açsndan kolaylk salamakta hem de baarl sonuçlar verebilmektedir. YSA ile kombinasyonda öngörülerin erisel bir kombinasyonu gerçekletirilmekte ve kombinasyondaki arlklar YSA’nn eitimi esnasnda otomatik olarak belirlenmektir. Bu çalmada ileri ve geri beslemeli yapay sinir alarnn öngörü sonuçlarnn yine yapay sinir alar kullanlarak, kombine edildii yeni bir melez yaklam önerilmitir. Önerilen melez yaklam Türkiye TÜFE zaman serisine uygulanarak önerilen yaklamn HKOK deerini düürdüü gözlemlenmitir. Standart YSA yaklamndan elde edilen en küçük HKOK deeri 7-2-1 mimarisine sahip Model 3’den 0,5726 olarak bulunmaktadr. Gizli tabaka birim saysnn 6 olduu Melez YSA Model 3 için ise HKOK deeri 0,5643 olarak elde edilmektedir. Yaptmz bu çalmada özellikle 3 ayn enflasyon rakamlar ile modelin tahmin deerleri arasnda farkllklar çkmtr. Bunlar Temmuz 2007, ubat 2008 ve Haziran 2008 deerleridir. Temmuz 2007 için en iyi model tahmin deeri 0,3604 iken gerçek enflasyon deeri -0,73 gerçeklemitir. Bu farkn olumasnda en önemli etken olarak 22 Temmuz yerel seçimlerini gösterebiliriz. Seçimin Türkiye ekonomisine maliyeti yaklak olarak 70 Milyon YTL olduu tahmin edilmitir. Bu 54 N. Alp ERLL, Erol EROLU, Ufuk YOLCU, … kadar büyük bir miktarn ekonomiye etkisi düü olarak gerçekletii söylenebilir. ubat 2008 döneminde modelin tahmin deeri 0,3604 iken gerçekleen enflasyon deeri 1,29 olmutur. Enflasyon rakamlarnn beklenenden fazla çkmasnn en önemli etkeni olarak, gda grubundaki art gösterilebilir. Gda ve enerji fiyatlarndaki yükseli sadece ülkemizde deil tüm dünyada da enflasyon rakamlarn yükseltici yönde etki yapmtr (Karaca, 2008). Haziran 2008 döneminde ise modelin tahmin deeri 0,3604 iken gerçekleen enflasyon deeri 0,36 olmutur. Birçok sebepten dolay beklentilerden daha düük çkmtr. Mays ayndan itibaren gerçekleen petrol fiyat yükselmelerinin devam etmesi, elektrik ve doal gaz zamlar enflasyonu artrc etki yapm; haziran ay ile birlikte yaz aylar durgunluk dönemine girilmi ve enflasyonda bir azalma görüldüü söylenebilir. Fiyat istikrarn salamak ve sürdürmek ekonomik ve sosyal gelimeyi salayan temel faktörlerden biridir. Fiyat istikrar bireylere ve firmalara tüketim, tasarruf ve yatrm kararlarnda ve uzun vadeli planlar yapmalarnda dikkate almaya gerek duymadklar ölçüde düük bir enflasyon orann ifade eder. Yüksek enflasyon, bireylerin satn alma gücünü azaltarak geçim skntsna ve yaam kalitesinin dümesine yol açmaktadr. Yüksek enflasyonun yaratt belirsizlik, bireylerin karar alma sürecinde olumsuz hava yaratmaktadr. Enflasyon oran, fiyat istikrarn salamak için politika uygulayclara yol göstermektedir (TÜK, 2008:2-3) Enflasyon orann tahmin etme çalmalar ile politika uygulayclara yeni alternatif çözüm önerileri sunulabilir. Yine de hangi tahmin yöntemi kullanlrsa kullanlsn, enflasyon öngörüsünde tam bir baar salanmas oldukça zor gözükmektedir. Burada yaplmas gereken her çalmada karlalan hatalar ve zorluklar en aza indirgemek olmaldr. Referanslar ALADA, C.H., EROLU, E., GÜNAY, S., BAARAN, M.A., (2009). Improving weighted information criterion by using optimization. Journal of Computational and Applied Mathematics, (Submitted manuscript). BATES, J.M., GRANGER, C.W.J. (1969). The combination of forecast, Operational Research Quarterly, 20 (4), 451-468.ss. CHEN, X., RACINE, J., SWANSON, N. (2001). Semiparametric ARX neural network models with an application to forecasting inflation,. IEEE Transaction on Neural Networks, 12, 674-683.ss. CICHOCKI, A., UNBEHAUEN, R. (1993). Neural networks for optimization and signal processing.New York: John Willey & Sons. EROLU, E., ALADA, Ç.H., GÜNAY, S. (2008). A new model selection strategy in artificial neural network. Applied Mathematics and Computation,195, 591-597.ss. EROLU, E., ALADA, Ç.H., KADILAR, C. (2009). Forecasting nonlinear time series with a hybrid methodology. Applied Mathematic Letters, 22, 14671470.ss. ELMAN, J.L. (1990). Finding structure in time. Cognitive Science, 14:179-211.ss. GRANGER, C.W.J., RAMANATHAN, R. (1984). Improved methods of combined forecasts. Journal of Forecasting, 3, 197-204.ss. GÜNAY, S., EROLU, E., ALADA, Ç.H. (2007). Tek deikenli zaman serileri analizine giri. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yaynlar. Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir Alarnn … 55 HU, M.J.C. (1964). Application of the adaline systems to weather forecasting, Masther thesis. Technical Report 6775-1, Stanford Electronic Labaratories, Stanford, C.A. KARACA, O. (2008). Enflasyon gelimeleri üzerine, ekonomi üzerine yazlar, [Eriim Adresi]: <http://www.orhankaraca.blogspot.com>,[Eriim Tarihi: 5 Kasm 2009]. KARAHAN, Ö. (2005). Türkiye’de örtük enflasyon hedeflemesi programnn uygulanmasna ilikin oluan riskler ve bu risklerin yönetim politikalar. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, ISSN:1304-0278, C:4, S.14, ss.34-47.ss. KAYGUSUZ, M. (2006). Enflasyon hedeflemesi ve Türkiye’de uygulanabilirlii, [Eriim Adresi]: < http://www.ceterisparibus.net/arsiv.htm>. [Eriim Tarihi: 5 Kasm 2009]. NAKAMURA, E. (2005). Inflation forecasting using a neural network, Economic Letters, 86,373-378.ss. NEWBOLD, P., GRANGER, C.W.J. (1974). Experience with forecasting time series and combination of forecasts. Journal of the Royal Statistical Society A, 137 (2), 131-165.ss. REFENES, A.N. (1995). Neural networks in the capital markets. Chichester: John Wiley. RUMELHART, D.E., HINTON, G.E., WILLIAMS, R.J. (1986). Learning representations by backpropagating errors, Nature, 323 (6188), 533-536.ss. SAMUELSON, P.A., NORDHAUS, W.D.(1992). Economics. McGraw-Hill: Int. Editions. STOCK, J.H., WATSON, M.W. (1998). A comparison of linear and nonlinear univariate models for forecasting macroeconomic time series. NBER Working Paper 6607. TRIPPI, H., TURBAN, E. (1993). Neural networks in finance and investment: using artificial intelligence to improve real-world performance. Chicago: Probus TUK (2008). Fiyat endeksleri ve enflasyon: Sorularla Resmi statistik Dizisi-3. Ankara:Türkiye statistik Kurumu Yaynlar. WEIGEND, A.S., HUBERMAN, B.A., RUMELHART, D.E. (1992). Predicting sunspots and exchange rates with connectionist networks. In: Casdagli,M., Eubank S. (Eds.) Nonlinear Modelling and Forecasting. Addison Wesley: Redwood City, CA. WHITE, H. (1988). Economic prediction using neural networks: The case of IBM daily stock returns. Proceedings of the IEEE International Conference on Neural Networks 2, 451-458.ss. WINKLER, R.L., MARKIDAKIS, S. (1983). The combination of forecasts. Journal of the Royal Statistical Society A, 146 (2), 150-157.ss. WONG, K.K.F., SONG, H.,WITT, S.F., WU, D.C. (2007). Tourism forecasting: To combine or not to combine?. Tourism Management, 28, 1068-1078.ss. WU, B. (1995). Model-free forecasting for nonlinear time series (With application to exchange rates). Computational Statistics and Data Analysis, 19, 433-459.ss. ZHANG, G., PATUWO, B.E., HU, Y.M. (1998). Forecasting with artificial neural networks: The state of the art. International Journal of Forecasting, 14, 35-62.ss. ZHANG, G. (2003). Time series forecasting using a hybrid ARIMA and neural network model. Neurocomputing, 50, 159-175.ss. ZURADA, J.M. (1992). Introduction of artificial neural systems. St. Paul: West Publishing. Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 56-63 POLS TEKLATININ “KOLK” ÇALIANLARI WORKAHOLIC EMPLOYEES OF THE TURKISH NATIONAL POLICE Dr.Murat GÜNBEY Tarkan GÜNDODU Spalding Üniversitesi Liderlik Eitimi, Cincinnati, ABD [email protected] Diyarbakr Emniyet Müdürlüü Toplam Kalite Uzman [email protected] ÖZET: kolikler, vaktinin çounu i yerinde veya i ile ilgili konularda harcayan, i’e baml kiiler olarak tanmlanmaktadr. Günümüze kadar ikolikliin hem bireye hem de organizasyona zarar verdii yönünde yüzlerce akademik çalma yaplmtr. koliklik, hiyerarik yaplanmas olan Emniyet Tekilat’nda da önemli bir problemdir. kolik çalanlar Türk Polis Tekilat’nn verimliliini düürdüü gibi, dier çalanlarn da verimsiz olmasna neden olmaktadrlar. Bu çalmada ikolikliin polis tekilatndaki yansmalar, bunun nedenleri, polis ailelerine, kendilerine ve Emniyet Tekilat’na verdii zararlar ve birtakm çözüm önerileri tartlmaktadr. Ayrca, Emniyet Tekilat’ndaki ikolikliin dier kamu ve özel kurumlardakinden farkl olarak istekd olutuu ve bunun nedenleri incelenmektedir. JEL Snflamas: J59 Anahtar Kelimeler: koliklik ; Polis ; Verimlilik ; Aile ; Performans ABSTRACT: Workaholics spend their time mostly with their job-related activities and they are addicted to working. In the literature, there are currently many academic studies about why workaholism and presenteeism are harmful. Workaholism is also a significant problem in the Turkish National Police Organization which has a hierarchical structure. Presenteeism/workaholism is destructive not only for officers but also organization itself. Throughout the study presenteeism/workaholism, its reasons, its negative effects on individuals and organization and some solutions were discussed. Also, it was emphasized that presenteeism/workaholism is differently applied in the Turkish National Police than in other public and private organizations. Keywords: Presenteeism ; Workaholism ; Police ; Performance ; Productivity JEL Classifications: J59 1. kolikler Kimdir ve niçin Zararldrlar? 90’l yllarn sonlarna doru, özellikle Bat’da tartlan ve henüz Türkçe karl yaygnlamam olan “presenteeism” denilen bir kavram gelitirildi. ngilizce olan bu kavram aslnda yine bir ngilizce kelime olan “absenteeism”in karl olarak kullanlmaktadr. Absenteeism dilimizde “ie veya okula gitmemek ve mazeretsiz görev banda bulunmamak” gibi anlamlarda kullanlmaktadr. Presenteeism ise bunun ztt olarak “görevde olmamas gerekirken ofise-büroya gidenler” için kullanlan bir kavramdr. Türkçemizde henüz yeni olan bu kavram biz “ikoliklik” olarak kullanmay tercih ediyoruz. Gerçi, ngilizce karlna göre ikolik kavram daha negatif bir anlam içeriyor gözükse de yanl bir kullanm olmayacaktr. Bu kavram literatüre ilk defa Michiel Kompier ve Cary Cooper’in (1999) kullanm ile girmitir. Yönetim uzman olan yazarlara göre ikolikler iki çeittir: a) younluu Polis Tekilatnn “kolik” Çalanlar 57 nedeniyle gerekenden fazla çalan veya çalyor gibi davranan ama i yapmayan kiiler, b) Yaral, hasta ve halsiz olduu halde i yerine gitmek ve mesai saatleri boyunca görev yerinde kalmak isteyen kiiler. Bu iki tip ikolik çalanlar hem kendilerine hem meslektalarna hem de çaltklar kuruma zarar vermektedirler. te bu yüzden “ikolikler”, günümüz modern organizasyonlar için verimlilii düüren en önemli problemlerden biri ve belki de birincisi olarak kabul edilmektedirler (Samuel ve Wilson, 2007: 5). koliklik hakknda günümüzde yüzlerce bilimsel çalma olmasna ramen tüm ikolik çalanlar kapsayc bilimsel bir tanmn ve tasnifin olmamas bu konuda yazan, düünen ve çalma yapan uzmanlarn ortak bir noktada bulumasna engel olmaktadr (Burke, 2001: 65). Bunun en önemli nedeni ise ikolikliin farkl birçok nedenden kaynaklanyor olmasdr. Baz insanlar bireysel nedenlerden dolay (ekonomik ve ailesel) ikolikleirken, bazlar da kurumsal sebeplerden (organizasyon kültürü, kariyer yapma zorluu g.b.) ikolik olmaktadrlar (Bonebright vd., 2000:472). kolikliin mutlak manada hem kiiye hem de kuruma zararl olduunu düünen yazarlar olduu gibi (Killinger, 1991; Oates, 1971; Schaef ve Fassel, 1988), bunun aksine inanan -en azndan kurumsal anlamda bunun böyle olmadn düünenuzmanlar da yok deildir (Korn, Pratt, ve Lambrou, 1987; Machlowitz, 1980; Sprankle ve Ebel, 1987). kolikliin her türünü zararl gören yazarlar, ikolikliin mesleki performans düürdüü ve çalanlar arasnda huzursuzlua neden olduu konusunda adeta hemfikirdirler. Zira bu yazarlar, ikolikliin hem kiisel sal olumsuz yönde etkilediini hem de fazla çalmann aile ve arkada ilikisine zarar verdiini düünmektedirler. Dier taraftan ikolikliin kurumsal baary artrdna inanan yazarlar ise ikolik olmay tevik bile etmektedirler (Machlowitz, 1980: 43). koliklik kavramn ifade için ngilizce’de presenteeism yerine aslnda workaholic kavram kullanlmaktadr. kisi arasnda nüanslar olsa da bizim vurgu yapmak istediimiz aslnda ayn eydir; i ve ile ilgili meguliyetlerin hayattaki dier önemli ilikilerin ve olgularn önüne geçmesi ve çalma ortamnn her ne sebeple olursa olsun terk edil(e)memesidir (Porter, 1996: 75).Workaholic kavram ise Oates tarafndan ilk defa 1971 ylnda alkolik ifadesinden esinlenerek kullanlmtr. kolikler de tpk alkolikler gibi bamldrlar (Killinger, 1991). Workaholic tabiri ile ifade edilen ikolik kavram akademik literatürde ilk defa Spence ve Robbins tarafndan 1992’de kullanlmtr (s. 162). Bir kaç yl sonra ise Seybold ve Salamone (1994: 6), ikoliklerin özellikleri hakknda genel bir tanmlama yapmlardr. Buna göre, a) ikoliklik kontrol edilemeyen bir bamllktr, b) ikolikler dier bireysel sorumluluklarndan kaçmak için i’e snrlar, c) ikolikler güçlü rekabet özelliine sahiptirler; ancak d) ikoliklerin özgüvenleri zayftr. lerleyen yllarda ikolik kiilikler ile ilgili daha ampirik ve detayl çalmalar yaplmaya balanmtr. Burke 1999 ylndaki çalmasnda ikoliklerin ekstra çalma konusunda istekli ve özverili normal kiiliklerden farkl olduklarn kaydetmitir. Burke’ye göre ikolikler, meslektalarna göre kendilerini daha az güvende duyarlar ve doal olarak da daha çok onaylanma ihtiyac hissederler (2000:13). kolikler de tpk alkolikler gibi özel ilgi ve inceleme konusudur. Ancak, her iki durumda da bamllk söz konusu olmasna karn ikoliklik toplumda daha 58 Murat GÜNBEY, Tarkan GÜNDODU kolay ho görülen ve kabul edilen bir durumdur. Hatta literatürde gecesini gündüzüne katmak, i ile yatp i ile kalkmak gibi takdir manas içeren bir çok deyim bile vardr. Hasta, halsiz veya herhangi bir rahatszlktan dolay ie gitmemesi gereken ikoliklerin fedakârlk yaptklarna inanarak göreve gitmeleri, kurumun yararna deil, aksine aleyhine olan bir tutumdur. Çünkü çalanlarn salk durumlar ile verimlilik ve i kaliteleri arasnda doru orantl bir iliki söz konusudur (Sheridan, 2004:213). kolik çalanlar mevcudiyetleri ile dier meslektalarnn verimliliini düürmekle kalmayp kurumun da zarar etmesine sebep olmaktadrlar. kolik çalanlar, fiziken görev yerinde olsalar bile hem zihnen hem de ruhen orada deildirler. Bedenen büroda veya ofiste yer igal etseler bile yaplmakta olan hizmete pozitif bir katklar yoktur; yani çalan olmalar beklenen yerde sadece kalabalk yapmaktadrlar. koliklerin bu davrannn nedeni, görev banda olmay “verimli ve üretken” olmakla kartryor olmalardr. Verimlilik, günümüz dünyasnda deerlendirilmesi en zor olan kavramlardan birisi olmasna ramen ikoliklerin verimli olmadklarn iddia eden calmalar vardr (Hemp, 2004:52). Batl bir aratrma kuruluu olan Careers Corporate Headlines (CCH)’a göre “çalanlar hasta olmalarna ramen kendilerini ille de ie gitmek zorunda hissederler, çünkü bürolarnda daha yaplmas gereken çok ileri olduuna inanrlar (Samuel ve Wilson, 2007: 5). kolikler hastalk zamanlarnda kullanlmas için verilen izinleri ise kendileri için kullanmak yerine, çocuklar veya anne-babalaryla ilgilenmek zorunda kalacaklar zamanda kullanabilmek için biriktirmeyi tercih ederler. Bugüne dein yaplan çalmalar ikoliklerin kurumlarna verdikleri zararn, ie gitmeyen personelin verdii zarardan daha fazla olduunu ortaya koymaktadr (Samuel ve Wilson, 2007:5). Bu ilginç gerçein bir kaç nedeni vardr. Birincisi, göreve gitmeyen bir personelin organizasyona verecei zarar önceden görüp telafi etmek daha kolaydr; çünkü olmayan personel ve aksayacak i bellidir ve tedbir almak mümkündür. Ancak, görevde olduu halde çal(a)mayan bir personelin neden olduu verim düüklüünü hesap etmek neredeyse imkânsza yakn derecede zordur. Çünkü zarara neden olan personel görünürde vardr ve çalyor sanlmaktadr. Var olan bir çalan nasl ki yok saymak mümkün deilse, yaplyor gibi gözüken ileri de yaplmam kabul etmek, en azndan o an için, söz konusu deildir. Bu problemin zarar o kadar büyüktür ki, CCH’in 2006 yl raporuna göre, Amerikan i dünyasnn ikoliklerden gördüü yllk ortalama zararn 180 milyar dolar civarnda olduu tahmin edilmektedir (Samuel ve Wilson, 2007:6). kinci önemli neden ise, hasta olarak göreve gelen personelin hastaln dier çalanlara da bulatrarak, kurumsal verimi düürmeleridir. koliklerin bu davran hem kendileri gibi “hayalet personelin” (ghost workers- fiziken mevcut olan ama i yapmayan) saysn artrmakta hem de kurumun tedavi masraflarnn birkaç kat artmasna sebep olmaktadrlar (Topchik, 2005:59). Son yllarda Bat’da verimlilik ile ilgili yaplan çalmalarda önemsiz gibi gözüken alerji, ba ars ve stres gibi rahatszlklarn verimlilii çok ciddi ekilde düürdüü ve bu rahatszlklarn yllk maliyetinin sadece Amerika’da 47 milyar dolar olduu tespit edilmitir (Hemp, 2004:52). 2. kolik Polisler! Aslnda ikolik polisler demek yerine, KOLKLETRLEN polisler demek daha doru olacakt(r). Verimsiz iken isteyerek de olsa ie giden personelin çalt kuruma ve meslektalarna verdii zarar bu kadar büyükse, istemeden Polis Tekilatnn “kolik” Çalanlar 59 ikolikletirilen personelin sebep olaca zarar tahmin etmek mümkün deildir. Emniyet tekilat literatüründe herkesin diline pelesenk olmu bir ifade vardr: Polis 24 saat görevlidir. Kurumsal teyakkuzu ve tedbirli olmay anlatmas gereken bu söylem günümüze kadar personelin gerçekten de 24 saat çaltrlabilecei gibi yanl bir mantkla yorumlanm ve halen de buna devam edilmektedir. Bu ifade o kadar benimsenmi ve kanksanm ki demokrasi, insan haklar, çalan haklar ve hatta suçlu haklarnn bile enine boyuna tartld günümüz modern dünyasnda polisin çalma saatleri ve artlar hakknda deil iyiletirmeyi teklif etmek, bunlar tartmak bile ho karlanmamaktadr. kolikletirilen emniyet personelinin kendilerine ve çalma arkadalarna, uzun vadede ise polis tekilatna verdikleri zarar net bir ekilde ortaya konulsa bile, personel politikasnda ciddi deiiklikler olacan beklemek -en azndan ksa vadede- gerçekçi olmayacaktr. Ancak hiç olmazsa vizyon ve misyon sahibi, daha iyiye ve faydalya açk, kendisini dünyann dier polis liderleri ile mukayese edebilecek cesaret ve donanma sahip polis idarecilerine ufuk vermesi açsndan bu tartmalar tamamen de faydasz deildir. Polis ikoliklerinin sebep olduu zararlar tartmadan önce bunlarn kim olduklarn ve onlar bu davrana iten sebepleri irdelemek problemi daha doru anlamamza yardm edecektir. Emniyet tekilatnn, askeri tarzda olmasa da hiyerarik bir yaplanmas vardr. Hiyerari yalnzca amir-memur arasnda deil, her iki zümrenin kendi içerisinde de söz konusudur. Kdemli olmak, üst olmak için esas tekil etmektedir. Bu tarz personel yaplanmas sadece ülkemiz polis tekilatnda deil, en modern ve demokratik bat toplumlarnda da (mesela ABD) böyledir. Fakat mesleki hiyerari, modern polis tekilatlarnda ilerin daha verimli ve etkin yürütülmesini salarken, ülkemizde ‘üst her zaman hakldr’ gibi teoride doru, ama pratikte i kazalarna ve personel yaralanmalarna (maddi-manevi) neden olmaktadr. Bu konuda o kadar çok örnek vardr ki, 1–2 yllk bir polis memuru bile bu hususta onlarca tecrübe yaamtr. Dolaysyla ikolik polislerin varlnn ilk ve belki de en önemli nedeni emniyet tekilatnn yanl yorumlanan ve uygulanan hiyerarik yaps ve ilkeleridir. kinci önemli neden ise, Türkiye’nin güvenlik ve asayiinden sorumlu tek kurumun Emniyet tekilat olduu düüncesidir. Kurum içindeki bu yanl düünce yüzünden uyumak, yemek-içmek ve dinlenmek gibi normal insani ihtiyaçlar, alt rütbedeki polisler için ayn oranda önemli görülmez. Eer öyle görülse idi polis, konser etkinliklerinde bir gün önceden, hava karardktan sonra balayacak bir futbol karlamasnda gün aarmadan veya 10 kiilik izinli bir basn açklamasna 30–40 kiiyle görev alr myd, daha dorusu aldrlr myd? Asl ilginç olan, Türkiye’nin huzur ve asayiinden sorumlu tek kurumun Emniyet tekilat olduu yanl düüncesine en üst rütbelisinden en alt rütbelisine kadar herkesçe inanlp, kuaktan kuaa aktarlmasdr. Buna o kadar inanlmtr ki, en son yaplan yasa deiiklikleri emniyet tekilat çalanlarnn lehine olmasna ramen, i yükünü azaltt için (evet azaltt için), polis bu deiiklikleri anlayp kabullenmekte çok zorlanmtr. Mesela, 18 yandan küçüklerin ifadesini polisin alamamas, cumhuriyet savclarnn hazrlk soruturmasna daha etkin katlmalar ve gözalt sürelerinin ksaltlmas gibi. Bu yüzden ikolik polis olmann ikinci önemli nedeni, Türkiye’nin huzur ve asayiinden tek sorumlu kurumun Emniyet tekilat olduu yanlgsdr. Bir dier ve artk kangren haline gelmi en acil problem ise Emniyet tekilatnn hala görev ve personel standartlarnn belirlenmemi olmasdr. 15.000 (onbebin) civar rütbeli personel içerisinde 1.000 (bin)’e yakn (belki daha fazla) yüksek lisans 60 Murat GÜNBEY, Tarkan GÜNDODU veya doktorasn tamamlam ve onlarca toplam kalite uzmanna sahip Emniyet tekilatnda personel seçimi, terfiler ve görevlendirmeler hala bilimsellikten uzak metotlarla yaplmaya devam edilmektedir. 200.000 kiilik tekilatta personel verimliliini ölçen ne bir birim ne de böyle bir ihtiyaç bilinci söz konusudur. 163 yllk mazisi olan Emniyet tekilatnda bugün bile en basit sorularn cevab bilinmemektedir. Örnein, x Asayi/Narkotik veya Çocuk ubesi’nde çalacak personel ne tür niteliklere haiz olmaldr? x Adli veya idari görev yapan birimlerin yöneticilerinde olmas gereken özellikler nelerdir? x Verimli personel ile verimsiz personel arasndaki fark nasl tespit edilir? x stanbul veya zmir’de çalan bir personelle Yozgat veya Krehir gibi daha küçük illerde istihdam edilecek personelde nelere dikkat edilmelidir? Hizmet kalitesi, verimlilik ve organizasyon kültürü gibi günümüz yönetim literatüründe tartlan kavramlar, Emniyet tekilatnda ancak vizyon sahibi ve okuyan yöneticiler tarafndan ele alnabilecektir. 3. koliklik ve Aile Son yllarda yaplan bilimsel çalmalar ikoliklik ve aile huzuru arasnda bir iliki olup olmadna, incelemi ve sadece elerin deil, ailedeki büyük çocuklarn da ikolik ebeveynden olumsuz etkilendiini tespit etmilerdir (Robinson, 1998:74, Carroll ve Robinson, 2000:362). Çünkü deneysel çalmalar ikoliklerin dier meslektalarna oranla daha kaygl, stresli ve mükemmeliyetçi olduklarn ortaya koymaktadr (Haymon, 1993). Bir çok kadn/erkek, ikolik bir e ile yaamann bir “kâbus” ile yaamaktan farksz olmadn ve aile içerisinde bagösteren huzursuzluun kazanlan mesleki ödüllerin, elde edilen maddi gelirin ve sergilenen yüksek mesleki performansn gölgesinde kald ve önemsenmediinden ikayetçidirler (Robinson, 1998:120). kolikliin aile huzurunu etkilemesinin bir dier nedeni ise, zaman içerisinde kiilikleri deien ve daha bencil hale gelen ikolikler, i yerinde meslektalarna ve çalanlarna sergiledikleri problematik davranlar ev ortamna tayarak aile üyelerine kar da bencil ve egoist davranmaya balamalardr (Pietropinto,1986:90). Bu arada ikolik bireylerin eleri ise kendilerini ikinci plana itilmi, ie göre daha az önemli ve kendisini ailenin/çocuklarn bütün yükünü çeken tek taraf olarak gördükleri için huzursuzluk daha da iddetlenmektedir (Robinson ve Chase, 2000:14). Eler arasnda oluan duygusal uzaklk ise boanma için saylan en önemli birkaç nedenden birisidir (Gottman ve Silver, 1999:37). Aile huzursuzluu yaayan çiftlerin dikkatini baka yöne çekmek ve ailesel problemleri unutturmak için bireylerin daha çok ie younlamasn tavsiye etmenin ise ne kadar manasz olduu ortadadr. Yani e ve aile ie feda edilmektedir. Bu bilinçsiz durum emeklilik zamanlarnda daha da artarak devam etmektedir. “Polis emeklileri çok yaamaz!” diye mehur bir ifade vardr. Bu ifade aslnda polis ikoliklerin durumunu çok güzel anlatan bir söylemdir. Çalma hayat boyunca kendisine günde birkaç saat ayrmam bir polisin emekli olduu zaman günlerini ve haftalarn deerlendirmesini beklemek mantkl deildir. yerinde iken amirleri ve müdürleri tarafndan tanzim edilen çalma saatlerinin emekli olduklarnda eleri Polis Tekilatnn “kolik” Çalanlar 61 tarafndan düzenlenmesi, dier emekliler gibi polis emeklilerini de memnun etmemektedir (Ishyama ve Ktayama, 1994:171).Birçok ein ikolikler ile yaamann kâbus olduunu söylemeleri de ite bu yüzdendir (Robinson, 1998:142). 4. Çözüm Nedir? Her tekilat gibi Emniyet tekilat da yapt ilerde ve sunduu hizmetlerde baarl olmak istemektedir. Baar ise eer ölçülebilir ve sürdürülebilir ise bir anlam ifade eder. Baardan ne kastedildii ve nasl ölçüldüü belli deilse, herkes ve her birim kendi baar kriterlerine karar verip onlar uygular. te kurumsal standartlar bu yüzden önemlidir. Baarl memur, amir ve müdür denildiinde herkes farkl bir resmi tarif ediyorsa; verimden, kaliteden ve mesleki huzurdan bahsetmek mümkün olmayacaktr. Bir büro amiri, mesai saatleri snrlar içerisinde kendisinden beklenen sorumluluklar yerine getirebiliyorken, ayn ubede baka bir büro amirinin -her ne sebeple olursa olsun- personelini iki kat daha fazla çalmaya zorlamas takdir deil ikaz gerektiren bir davrantr. Bu farkl çalma anlayna vakf olan ube müdüründen beklenen davran, ikinci büro amirinin niçin normal süresinde ileri halledemediini sorgulamasdr, yoksa onu tebrik edip övmesi deil. Çünkü hiyerarik bir kurumda personelin daha fazla mesai yapmasn salamak bir beceri veya baar deil, tam aksine idari bir yetersizliktir. Bu idareci kaynaklar verimli kullanmay bilmemekte ve israf yapmaktadr. Son yirmi yldr Bat’da yaplan çalmalar gereinden fazla çaltrlan personelin (hele hele bedava çaltrlmalar) kurumlara fayda deil aksine zarar verdiini göstermektedir. kinci çözüm önerisi ise, alt taraftan -özellikle memurlardan- gelen öneri, ikâyet ve tekliflerin daha ciddi deerlendirmeye alnmas gerekliliidir. Hiçbir çalan, hasta hasta ie gitmek ve rahatszln artrmak istemez. Memurlar hasta olduklar halde göreve getiren nedenler tespit edilmeli ve onlar bu davrana iten sebepler bertaraf edilmelidir. Hasta denilirken ameliyat masasndan kalkp gelenlerin kast edilmedii açktr. Ba ars, ülser, souk algnl ve bulac grip gibi ayakta geçirilen hastalklar hem personel hem de yönetim tarafndan önemsenmeyen rahatszlklardr. Fakat kurumsal verimi düüren ve yaplan ilerin tekrar tekrar yeniden yaplmasna sebep olan hastalklar da bunlardr. Memurlar nelerden ikâyet ediyor ve hangi kayglarla ie geliyorlarsa, onlar tespit edilip mutlaka giderilmelidirler. Çünkü rahatszl nedeni ile bir kaç gün ie gitmediinde bürosunun veya ekibinin deiecei kaygsn tayan memur, ülser deil, kanser de olsa ie gitmek isteyecektir. Hem yöneticiler hem de memurlar bilmeli ve inanmaldrlar ki kendi salklar kesinlikle yaptklar iten daha önemli ve deerlidir. Ülkemizin yllardr takip ettii en önemli hedeflerden birisi de Avrupa Birlii üyeliinin kazanlmasdr. Bu hedef dorultusunda bugüne kadar gerek yapsal gerekse hukuksal bazda onlarca, belki yüzlerce deiikler yapld. Bu deiikliklerden hedeflenen gaye, ülkemizi her alanda Avrupa Birlii standartlarna yükseltmek ve birlie alnma sürecimizi hzlandrmakt. Ancak deil Avrupa ülkeleri, çou üçüncü dünya ülkesinde bile rastlanlmayacak Emniyet Tekilat’nn birçok personel politikalar ve uygulamalar ülkemizin bu hedefiyle örtümemektedir. Avrupal polisler Türkiye’deki meslektalarna göre daha profesyonel ve verimli olabiliyorken, niçin Emniyet Tekilat hala geleneksel ve esnek olmayan emir-komuta anlayyla polislik yapmay sürdürmektedir? Bu farkllk bilgi ve donanm eksikliimizden mi (ki bu gerçekçi bir yaklam olmaz), yoksa alkanlklar krp yeni ve daha etkili yönetim anlaylarn kabul edememekten mi kaynaklanmaktadr? 62 Murat GÜNBEY, Tarkan GÜNDODU Bugün gerek ABD’de gerekse Avrupa ülkelerinde artk tartlmayan konulardan birisi de polis imajdr. Çünkü bu tartmalar onlarca yl önce yaplm ve polis birimlerinin daha baarl ve etkin olmas için gerekli düzenlemeler çoktan bitirilmitir (Bittner,1970). Tabi ki deien dünya artlar ve suç çeitleri polis birimlerini her gün yeni yeni metotlar kullanmaya ve suçla mücadeleyi daha etkin yapmaya zorlamaktadr. Ancak Batl toplumlarda kullanlan hiçbir metod personelin inadna, günübirlik ve etkili olup olmadna baklmakszn uygulanmamaktadr. Özellikle son yirmi yldr gelimi ülkeler çeitli nedenlerle verimli çalamayacak personelin ie gelmesini engellemek için psikolojik yardm programlar gelitirip tevik primi vermektedirler (Peiperl ve Jones, 2001:373). Personelin görevde sadece bedeni ile deil ayn zamanda ruhu ve zihniyle bulunmasn istemektedirler. Türk polis tekilat yöneticilerinin baars artk personeli ne kadar uzun süre çaltrdklar ile deil, onlar ne kadar verimli istihdam ettikleri ile ölçülmelidir. Ayrca tekilat yöneticileri sadece üstleri tarafndan deil, emirlerindeki personel tarafndan da deerlendirilmeye balandklar gün ikolik çalanlar problemi ile birlikte birçok kangren olmu yönetim problemi de çözülmeye balayacaktr. 5. Sonuç skoliklik toplum için bu kadar zararl olmasna ve bireylerde bamllk yapmasna ramen niçin toplum nezdinde ho karlanabilmektedir? Bunun birçok nedeni vardr, örnein ikoliklerin daha çabuk ve kolay terfi etmeleri ve göreceli de olsa daha çok ekonomik kazanç elde etmeleri göze çarpan ilk nedenler arasnda saylabilir (Van Der Hulst ve Geurts, 2001:231). Bununla beraber iverenlerin/ yöneticilerin ayn ücreti ödedikleri halde ikolikleri daha fazla çaltrabildikleri için onlar dier meslektalarna tercih etmeleri gayet anlalabilir bir durumdur. Anlalmas zor olan ise insan kaynaklar yönetimi, içi haklar ve verimlilik gibi konularn enine boyuna tartld bu yüzylda hala çok çalma ile verimli çalmann ayn olduunun düünülmesidir. Amir ve müdürlerin ikoliklerin varl ve hatta onlarn çokluundan memnun olmas üphesiz kiilerin ikolik olmasnda önemli bir etkendir (Sparks, Cooper, Fried ve Shirom, 1997:398). Ancak bu derece büyük ekonomik zararlara neden olan ikolik çalanlar, çözümü olmayan bir problem deildir. Son yllarda bu konuyla ilgili yaplan bilimsel çalmalar bu probleme uygulanacak en etkili çözümün kurum politikas ve yöneticilere endeksli metotlarla mümkün olacan ortaya koymaktadr (Samuel ve Wilson, 2007:7). Dolaysyla günümüz Emniyet tekilat yöneticileri 20–30 yl önce yaadklar imkanszlk ve zorluklar anmsayp bugünkü kurumsal ve yönetsel problemleri önemsiz ve zararsz görmek yerine yarnn idarecilerine vizyon ve heyecan verecek gayret ve liderligi göstermelidirler. Referanslar BITTNER, E. (1970). The functions of the police in modern society. Washington, D.C.:U.S. Government Printing Office. BONEBRIGHT, C.A., CLAY, D.L., ANKENMANN, R.D. (2000). The relationship of workaholism with work–life conflict, life satisfaction, and purpose in life. Journal of Counseling Psychology, 47, 469–477.ss. BURKE, R.J. (1999). It’s not how hard you work but how you work hard: Evaluating workaholism components. International Journal of Stress Management, 6, 225 239.ss Polis Tekilatnn “kolik” Çalanlar 63 BURKE, R.J. (2000).Workaholism in organizations: psychological and physical wellbeing consequences. Stress Medicine, 16, 11–16.ss BURKE, R.J. (2001). Editorial: Workaholism in organizations. International Journal of Stress Management, 8, 65–68.ss CARROLL, J. J., ROBINSON, B. E. (2000). Parentification and depression among adult children of workaholics and adult children of alcoholics. The Family Journal, 8, 360–367.ss HAYMON, S. (1993). The relationship of work addiction and depression, anxiety, and anger in college males. DoctoralDissertation, Florida State University, Tallahasse, FL, 1992. Dissertation Abstracts International, 53, 5401-B. HEMP, P. (2004). Presenteeism: at work-but out of t. Harward Business Review GOTTMAN, J., SILVER, N. (1999). The seven principles for making marriage work. New York: Random House. ISHIYAMA, F. I., KITAYAMA, A. (1994). Overwork and career-centered selfvalidation among the Japanese: psychosocial issues and counselling implications. International Journal for the Advancement of Counseling, 17, 167–182. ss KOMPIER, M., COOPER, C. (1999). Preventing stress, improving productivity: European case studies in the workplace.London: Routledge MACHLOWITZ, M. (1980). Workaholics: living with them, working with them. Reading, MA: Addison-Wesley. PEIPERL, M., JONES, B. (2001). Workaholics and overworkers: productivity or pathology? Group and Organization Management, 26, 369–393.ss. PIETROPINTO, A. (1986). The workaholic spouse. Medical Aspects of Human Sexuality, 20, 89–96.ss. PORTER, G. (1996). Organizational impact of workaholism: suggestions for researching the negative outcomes of excessive work. Journal of Occupational Health Psychology, 1, 70–84.ss. ROBINSON, B. E. (1998). Chained to the desk: a guidebook for workaholics, their partners and children, and the clinicians who treat them. New York: New York University Press. ROBINSON, B. E., CHASE, N. (2000). High-performing families: causes, consequences, and clinical solutions. Washington, DC: American Counseling Association. SAMUEL, R.J., WILSON, L.M. (2007). Is presenteeism hurting your workforce? Employee Benefit Plan Review SEYBOLD, K.C., SALOMONE, P.R. (1994). Understanding workaholism: a view of causes and counseling approaches. Journal of Counseling and Development, 73, 4–9.ss. SHERIDAN, A. (2004). Chronic presenteeism: the multiple dimensions to men’s absence from part-time work. Gender, Work and Organization, (11), pp. 207225.ss. SPARKS, K., COOPER, C., FRIED, Y., SHIROM, A. (1997). The effects of hours of work on health: A meta-analytic review. Journal of Occupational and OrganizationalPsychology, 70, 391–408.ss. SPENCE, J.T., ROBBINS, A.S. (1992). Workaholism: definition, measurement, and preliminary results. Journal of Personality Assessment, 58, 160–178.ss. TOPCHIK, G. (2005). Ghosts in the office. Associations Now VAN DER HULST, M., GEURTS, S. (2001). Associations between overtime and psychological health in high and low reward jobs. Work and Stress, 15, 227–240. Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 64-76 TÜRK ENERJ SEKTÖRÜNDE KURUMSAL RSK YÖNETM FARKINDALII ENTERPRISE RISK MANAGEMENT AWARENESS IN TURKISH ENERGY SECTOR ule GÜNE Suat TEKER Okan Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi [email protected] Okan Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi [email protected] ÖZET: Dünya çapndaki serbestleme, liberalleme, özelletirme, ticarileme ve rekabet yaplar gibi reel sektördeki deiim ve gelimeler ve bunlarn sistemi etkilemesi nedeniyle, belirsizlik ve riskler artmaktadr. Kurumlarn baars büyük ölçüde riskleri belirleme, önleme, azaltma ve yönetme kapasitelerine baldr. Kurumsal risk yönetimi bu gerekler için etkin bir yap sunmaktadr. Çalmann ilk ksmnda kurumsal risk yönetimi hakknda teorik bilgiler sunulmu, dünya’da kullanlan risk yönetimi ile ilgili standartlar ve sonrasnda enerji sektöründe yaplan bir anket yardmyla Türkiye’deki kurumsal risk yönetim uygulamalarnn bir profili çizilmeye çallmtr. Anahtar Kelimeler: Kurumsal Risk Yönetimi; ç Denetim JEL Snflamas: G32; M42; Q49 ABSTRACT: Development and changes in the industrial sector such as deregulation, liberalization, privatization and commercialization, and competitive structure, have caused increases in uncertainties and risks. The success of an enterprise depends upon its capacity to anticipate, avoid, accept, mitigate and exploit risks. Their survival strongly depends on their ability of managing corporate risks altogether. Implementation of enterprise risk management may support an efficient business framework for the underlying requirements. The initial section of the study covers the theoretical background of enterprise risk management and summarizes various risk management standards applied in the world. The later section presents the analysis of a questionnaire conducted in the Turkish Energy sector offering a framework for the applications of enterprise risk management in Turkey. Keywords: Enterprise Risk Management; Internal Audit JEL Classification: G32 ; M42 ; Q49 1. Giri Biliim teknolojilerindeki gelimelerin de etkisiyle, 1980'li yllardan itibaren, ekonomilerin ve toplumlarn birbirine daha yaklat, dünya ekonomisinin giderek daha bütünletii sklkla ifade edilmektedir. Küreselleme olarak adlandrlan bu süreç, deiim hzn, belirsizlii ve karmakl artrmtr. Küreselleme, çok büyük frsatlarla birlikte, ölümcül riskleri de beraberinde getirmitir. Böylelikle sektör ayrt etmeksizin, her iletme kurum çapnda risk yönetimine ihtiyaç duyar hale gelmitir. Türk Enerji Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Farkndal 65 Küresel rekabet içinde sürekli büyüme ve gelimeyi hedefleyen iletmeler, kurumsal yönetim kalitesini salamak amacyla, iç denetim faaliyetlerine de ihtiyaç duymaktadrlar. Günümüzde iç denetim anlay önemli ölçüde deimitir. Daha önceleri eksiklik ve hile bulmaya odaklanan, ilem odakl iç denetim anlay yerini süreç ve verimlilik odakl bir danmanlk anlayna brakarak, risk yönetiminin önemli bir parças haline gelmitir. Çalmada, Türkiye’deki risk yönetimine genel bir bak altnda, mevcut risk yönetimi uygulamalar ve iç denetim hakknda deerlendirme yapmay amaçlayan bu çalma, enerji sektöründeki büyük ölçekli firmalarda kurumsal risk yönetim uygulamalarnn varlnn ve ilerliinin test edilmesini amaçlamaktadr. dünyasnn önemli gündem maddelerinden biri haline gelen Kurumsal Risk Yönetimi (KRY) ile ilgili olarak akademik çevreler ve i yaamn bilgilendirmek ikincil amaç olarak görülmütür. Aratrma kapsamnda, Türkiye’deki reel sektör risk yönetimi uygulamalarnn geleneksel yaklam ile mi, yoksa yeni bir yaklam olan kurumsal risk yönetim yaklam ile mi yürütülmekte olduu sorgulanm ve kurumsal risk yönetimine niçin ihtiyaç duyulduu sorusuna da cevap aranmtr. Türkiye’de kurumsal risk yönetimi anlaynn ne ölçüde benimsenmi olduunun risk aratrmaclar tarafndan merak konusu haline gelmesi, bu aratrmann ana fikrini oluturmutur. Reel sektörün risk uygulamalarn tespit etmeyi amaçlayan ve bilimsel bir temele dayanan bu çalma dahilinde, literatürde benzer nitelikteki aratrmalar örnek alnarak, genel kapsamda risk yönetim süreç ve gerekliliklerinin Türkiye’de faaliyet gösteren enerji firmalarnda var olup olmadn sorgulamtr. 2. Literatür Aratrmas Türkiye’de reel sektörde yürütülen risk yönetimi ve badak olarak iç denetim faaliyetlerinin varln sorgulama ve ölçme çalmalarn yapmadan önce, daha önce yaplm benzer aratrmalarn incelenmesi ve analiz edilmesinde fayda vardr. Bu aratrmalardan elde edilmi olan sonuçlar, dünya’da bu konudaki genel durumu özetlerken, çalma kapsamnda yaplan aratrma sonuçlar ile kyaslama olana salayacaktr. Ernst ve Young’n, “Kurum Baznda Risk Yönetimi Aratrmas” adyla Ocak 2004’te Avustralya’da 52 firma üzerinde yapt aratrmada, firmalarn %84’ünün organizasyon içerisinde riskleri yöneten etkili bir sürece sahip olduu, fakat bu firmalardan sadece %18’inde risk yönetim koordinatörünün var olduu ve tüm firmalarn %36’snda ise risk yönetimi sorumluluunun çeitli departmanlara, fonksiyonel olarak datld ortaya çkmtr. Firmalarn %16’s, kurum içinde tüm risklerini yönetecek resmi bir stratejiye sahipken, sadece %12’si kurum bütününde uygulanan bir risk yönetim metodolojisine sahiptir. Firmalarn %19’unda, risk yönetimi politikalar ve prosedürleri için formal iletiim kanallar bulunurken, %29’unda hedeflere yönelik riske odakl planlar yaplmaktadr. Ayrca, incelenen firmalarn sadece %19’u risk limit ve toleranslarn net bir ekilde tanmlamtr. Aratrmaya katlan tüm finansal kurumlar, genel olarak risk yönetimi fonksiyonuna sahiptirler. Finansal kurumlarn %84’ü kurum bütününde riskleri yönetirken, bu kurumlarn %75’i bir risk sorumlusuna sahiptir. Finans d kurulularn %83’ünde sorumlu bir risk uzman yoktur. Büyük firmalar, risk yönetimi faaliyetlerini standart süreçlerle ile yürütürken, küçük firmalarn sadece %4’ü risk yönetimine uygun politikalar ve süreçlere sahiptir. Denetim komitelerinin %86’s kurumsal riskler hakknda 66 ule GÜNE, Suat TEKER düzenli olarak firma yönetiminden güncel bilgi almakta ve denetim komitelerinin %74’ü risk yönetimi süreçlerini incelemektedir (Kazmirci ve Altunay, 2004). Dier bir aratrma ise, Chartis Research isimli aratrma irketi ve i zekas alannda dünya lideri olan SAS Institute’un 410 adet finansal kurum yetkilisi ile yaptklar görümeleri kapsamaktadr. Kurumsal risk yönetimi konulu aratrma sonuçlar, Isveç Stockholm’de yaplan SAS Forum 2007’de açklanmtr. Sonuçlara göre; KRY sistemlerini tetikleyen sebepler, performans yönetimi ve yasal düzenlemelerdir. Aratrmaya katlan 410 yöneticiden %60’ kurumsal risk yönetim programnn 24 ay içinde sermaye karl ayrma zorunluluunu aaya çekmelerini salayacan ve sermaye karlk oranlarnda %8’lik bir düü yaratacan vurgulamlardr. Aratrma sonuçlarna göre, KRY’ni kurumlarna yerletirmi firmalarn %26’s, kurulum için bir zaman çizelgesi ve iyi formüle edilmi bir stratejiye sahipken, finans irketlerinin %25’inde KRY ile ilgili hiçbir strateji belirlenmemi durumdadr (SAS, 2007). Tillinghast-Towers Perrin Survey (2006)’in çalmasnda farkl sektörlerden 130 firmaya bir anket uygulanmtr. Hedef kitlenin %27’si finansal servisler, %20’si enerji ve madencilik, %14’ü üretim, %9’u kamu ve %9’u da telekomunikasyon/IT sektörlerindendir. Bu firmalarn %58’i geliri 1 milyar dolardan fazla, %66’s varlklar 1 milyar dolardan fazla ve %43’ü de çok ulusludur. Ankete katlan firmalarn %49’u ksmi veya tam bir KRY programlarna sahipken, firmalarn %75’i iki yl veya daha az bir zamandr KRY programn yürütmektedir. Dier kurumlarn neredeyse hepsi KRY’ni aratrma veya planlama aamasndadr. Kurumsal yönetiim reformlar ve politikalar KRY’nin kabulünde %38 etkili bulunmutur. Firmalarn %80’ninde finansal ve operasyonel riskler iç denetim plannda dikkate alrken, firmalarn ancak yarsnda stratejik riskler iç denetim plannda önemsenmektedir. Firmalarn %50’sinde risk haritalar hazrland, %44’ünde risk deerlendirme yapld, sadece %28’inde ise eklen finansal modelleme yapld, %20’sinde senaryo planlama ve %11’inde olaslkl simülasyon tekniklerinin kulland görülmütür. KRY uygulayan firmalarn %26’snda risk yönetimi görevini denetimden sorumlu ba yönetici üstlenmektedir, %21’inde ise CRO1 ve CFO2 yürütmektedir. Yöneticilerin %21’i iç denetimden, %18’i finanstan ve yalnzca %11’i risk yönetiminden gelmektedir. ç denetimin risk yönetiminde önemli bir rol oynad bu aratrmada vurgulanm ve katlmclarn %32’si iç denetimin KRY’ne yön verdiini belirtmilerdir (Tillinghast-Towers Perrin Survey, 2006). Beasley ve dierleri (2005)’nin Mart 2004 itibariyle IIA’nn üyesi olan 1770 firma ile yaptklar anket çalmasnda firmalarn 123 tanesinden tam veri alnabilmi ve u sonuçlar çkmtr; elde dilen ilk bulgu, büyük ölçekli firmalar ve bankalarn, sigorta irketleri ve eitim kurumlarnn KRY’ni daha kolay kabul edip benimsedii yönündedir. Amerikan firmalarnn daha güçlü bir kurumsal yönetim yapsna sahip olduu beklentisine karn, KRY’ne adaptasyonda Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika ve ngiltere’den daha geride kald görülmütür. Aratrma sonuçlarna göre modelin %50’si KRY’ni ksmen veya tamamen uygulamakta, %35’i ise KRY’ni yerletirme konusunda hiçbir plan yapmam veya henüz bir karar almamtr (Beasley ve dierleri, 2005). 1 2 CRO, Chief Risk Officer; Risk Ba Sorumlusu CFO, Chief Financial Officer: bir firmann finansal sistemleri ile ilgilenen direktörü. Türk Enerji Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Farkndal 67 PricewaterhouseCoopers (PwC) tarafndan Ocak 2004’te gerçekletirilen, CEO3’larn özellikle risk ve risk yönetimi hakkndaki görülerine yer veren 7.Yl CEO Anketi sonuçlarna göre; CEO’larn üçte ikisi risklerin belirlendii, ölçüldüü ve yönetildii süreçlerin kurumlarnda mevcut olduunu belirtmitir. Buna karn, aratrmaya katlan CEO’larn sadece %23’ü ortak bir terminolojiye ve risk yönetimi için bir takm standartlara sahip olduklarn belirtmi ve sadece %26’s tüm organizasyon çapnda bir risk yönetimi için gerekli bilgilere ve verilere sahip olduklarndan emin olduklarn belirtmilerdir. Organizasyonlarnn içinde KRY’nin ölçümünün ve entegrasyonunun anlalmas konusunda ise, CEO’larn %26’s bu konuda yeterli olduklar yantn vermilerdir. CEO’larn sadece üçte biri mevzuata uygunluk aktivitelerinin riskleri azalttn düünmekte ve üçte biri de bu aktivitelerden kaynaklanan maliyetleri tam anlamyla takip edebilmektedir. Ortalama olarak CEO’larn %38’i hali hazrda etkili ve verimli bir KRY’ne sahip olduklarn düünmektedir (PWC, 2004). Risk Odakl ç Denetim ve MKB Uygulamas bal altnda Kocaeli Üniversitesi tarafndan bir anket aratrmas yaplmtr. Aratrmaya katlanlarn %27,8’i finans/bankaclk, %63,9’u üretim/perakende, kalan %8,3’ü de hizmet sektöründe faaliyet göstermektedir. Elde edilen bulgulara göre, firmalarn %16,7’sinin iç denetim birimine sahip olmad, %41,7’sinin iç denetim biriminin 1 veya 2 kiiden olutuu, %13,9’unun 4-6 kii, %5,6’snn 7-9 kii, %2,8’inin 10-12 kii, ve % 19,4’ünde (tamam finansal kurumlar) ise 17 ve üstü iç denetim eleman bulunduu belirlenmitir. Çalmada, iç denetimin cevaplayclardan %19,4’ünün denetim komitesine, yine %19,4’ünün yönetim kurulu bakanna, %13,9’unun yönetim kurulu üyesi veya genel müdür/yardmclarna, %8,3’ünün de CEO’ya bal olduu sonucuna ulalmtr. Holdinge bal faaliyette bulunan iletmelerin %30,6’snda ana irkette, %5,6’snn bütün holding irketlerinde, % 44,4’ünde ise denetim departman olduu sonucuna ulalmtr. Risk deerleme konusu ile firmalarn %28,1’inin hiç ilgilenmedii ve %62,5’inin de kaynak ve zamanlarnn en fazla %10’unu ayrdklar ifade edilmitir. Risk deerleme faaliyet sonuçlarn, cevaplayclarn %66,7’sinin stratejik yönetim amac ile kulland, geri kalan %33,3’ünün ise kullanmad görülmütür. Risk deerlendirme aamalarn kullanan cevaplayclarn %50’si iç denetimin risk yönetimi ile ortak çaltn, %27,3’ü risk deerlendirme faaliyetinin d danmanlar desteiyle iç denetim birimi tarafndan yürütüldüünü, %22,7’si ise iç denetçilerin rolü olmadn vurgulamtr. Risk deerleme aamalarn kullanan firmalarn %87,5’inin risk odakl yaklam çerçevesinde denetimlerini hazrladklarn ve kalan %12,5’i de üst yönetimin istekleri dorultusunda denetim plann hazrladklarn ifade etmilerdir (Kishal ve Pehlivanl, 2006). Tüm bu çalmalar gösteriyor ki, dünyada kurumsal risk yönetimi olgusu olumakta ve artk yaplanma süreci birçok ülkede balamaktadr. Türkiye’de iç denetim anlaynn yannda kurumsal risk yönetimi anlayn az da olsa benimseye balam ama hala iç denetimle bütünleik uygulamalar halinde yönetimine entegre etmektedir. Dünyadaki tüm çalmalarda riskin önemli olduu ve yönetiminin direk üst yönetimin sorumluluunda olduunu görmekteyiz. Bu sonuç da bize risk yönetiminin önemini ve gerekliliini tekrar göstermektedir. 3 CEO, Chief Executive Officer, bir irketin, örgütün ya da acentenin en üst dereceli yöneticisi. 68 ule GÜNE, Suat TEKER Çalmann sonraki bölümünde, kurumsal risk yönetimi konusunda ve farkl alanlarda dünya’da kullanlmakta olan standartlarn ksa bir özeti sunulmutur. 3. Risk Yönetimi Konusunda Kullanlan Standartlar Risk yönetimi ve iç denetimde uluslararas standartlar bir kuruluun kendi sektörüne, süreçlerine ve artlarna göre bir risk çerçevesi oluturmasna yardmc olmaktadr. Standartlar KRY’in geliiminde rol oynayan en önemli faktörlerdendir. Bu nedenle, konu ile ilikili dünya uygulamalardan aadaki bölümde bahsedilmektedir. 3.1. AB 8. Direktifi (1984) Yönerge ile Avrupa Birliine üye ülkelerde, iletmelerin finansal raporlarnn yasal denetimlerini yürütme ve denetimler ile AB hukukunun gerektirdii effaflk derecesinde yllk faaliyet raporlarnn yllk hesaplara uygunluunu dorulamas amaçlanmtr. Bu yönergenin amac, yasal denetçi olarak çalan kiilerin gereksinimlerinin karlanmas ve AB’ne üye ülkelerde denetime ilikin düzenlemelerin salanmasdr. Yönerge; kapsam, yetkiye ilikin kurallar, mesleki kurallar, mesleki dürüstlük ve bamszlk, açklk ve son hükümler olmak üzere be ksmdan olumaktadr (Sevim ve dierleri, 2006). 3.2. Kurumsal Yönetiim Kodu (The Combined Code on Corporate Governance – 1998) ngiltere’de kurumsal yönetiim konusundaki yaklam yanstmaktadr. Turnbull Raporu olarak da adlandrlan, iç kontroller ve risk yönetimi hakknda özel sektör direktörleri için hazrlanm rehber niteliindeki rapor, 2003’te revize edilmitir. Londra Borsas irketlerine yönelik “uygula-uygulamyorsan açkla” esasna dayal Combined Code raporunda Yönetim Kurulu Bakan’nn ücretlendirme komitesinde yer almas konusundaki snrlamalar kaldrlarak, Londra Menkul Kymetler Borsasna kote irketler için belirlenen standartlara uyum salanmas zorunlu hale getirilmitir (Atamer, 2006). 3.3. AS/NZS 4360 Risk Yönetim Süreci (Avustralya/Yeni Zelanda Risk Yönetim Standard - 1999) Riskleri yönetmede ve belgelemede dünyann ilk resmi ve çok güçlü bir standarddr ve halihazrda risk yönetiminde skça kullanlan nadir standartlardan biridir, jenerik bir klavuz niteliindedir. AS/NZS 4360 standartlar, risklerin ilevsel risk stili grubu tarafndan yöneltileceini varsayar, bu topluluk yeterli yeteneklere sahiptir ve risk yönetimi gruplar riskleri belirler, analiz eder ve ele alr. AS/NZS 4360, Sarbanes-Oxley uyumu gerektiren organizasyonlar için, kurumsal risk yönetim amacna uygundur (AS/NZS 4360, 2004). 3.4. OECD Kurumsal Yönetiim lkeleri (Principles of Corporate Governance1999) OECD tarafndan 1999 ylnda hazrlanan ve 2004 yl içerisinde yeniden gözden geçirilerek düzenlenen Kurumsal Yönetim lkeleri Raporu çerçevesinde kurumsal yönetimi oluturan dört esasl unsur; adillik, effaflk, sorumluluk ve hesap verilebilirlik olarak belirlenmitir. OECD lkeleri, bamsz denetim dahil olmakla birlikte, firmalarn muhasebe ve mali raporlama sistemlerinin güvenilirliini salama ve özellikle risk yönetimi, mali ve operasyonel kontrol sistemleri ve yasa ile ilgili standartlara uygunluu denetleyen sistemler gibi denetim sistemlerinin ilerliini güvence altna almay amaçlamaktadr (OECD, 2004). Türk Enerji Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Farkndal 69 3.5. SOX - Sarbanes-Oxley Kanunu (2002) Firmalarn özellikle kurumsal yönetim kadrolarna ve denetim komitelerine ciddi yükümlülükler ve yeni raporlama artlar getiren Sarbanes Oxley Kanunu 2002’de ABD’de yürürlüe girmitir. Bu standartlarn 302. ve 404. maddeleri tüm firmalarda risk yönetimini zorunlu klmaktadr. Sarbanes Oxley Kanunu; muhasebe gözlem kurulunun kuruluu ve ileyii, denetim firmasnn bamszl, irketin sorumluluu, mali bilgilerin arttrlmas, analiz ve çkar çatmalar, komisyon kaynaklar ve otoritesi, çalmalar ve raporlar, kurumsal ve suç unsuru tayan suiistimal sorumluluu, beyaz yakal suçlar ile ilgili cezalarn arttrlmas, kurumsal vergi iadeleri ve kurumsal suiistimal ve sorumluluk konular olarak 11 ana balktan olumaktadr (SOX, 2002). Yasann 302 ve 404 numaral maddeleri çerçevesinde irketlerin finansal raporlamalar üzerindeki risklerin belirlenmesi, belirlenen risklere ilikin kontrollerin dokümante edilmesi ve deerlendirilmesi zorunlu olmakla birlikte, kontrollerin etkinliinden irket yöneticileri direk olarak sorumlu tutulmutur (PWC, 2008b). 3.6. Risk Yönetim Standartlar (Risk Management Standards - 2002) Kullanlan terminoloji, risk yönetimi süreci, risk yönetimi için organizasyonel yap ve risk yönetiminin amac gibi konularda fikir birliinin salanmasn kolaylatrma amacyla hazrlanan bir standarttr. Farkl yollarla da olsa bu standardn farkl parçalarnn hayata geçirilmesi ile irketler standartlara uygun çaltklarn raporlayabilecek düzeye geleceklerdir. Standart, irketlerin kendi uygulamalarn karlatrabilecekleri en iyi uygulamay sunmaktadr. Bu standarda göre, risk yönetimi sadece irketler ve kamu kurumlar için olmaktan öte, ksa veya uzun vadeli herhangi bir faaliyet için de kullanlabilir (IRM ve di., 2002). 3.7. Yürütme Komisyonu Sponsor Örgütler Komitesi (COSO The Committee of Sponsoring Organizations of the Treadway Commission - 2004) Komisyonun en önemli hedefi; sahte mali raporlarn nedenlerini belirlemek ve meydana gelme olasln azaltmaktr. 1992 ylnda “Internal Control-Integrated Framework” raporu ile iç kontrolün tanm ve standartlarn belirlemi, 2004 ylnda ise “Kurumsal Risk Yönetimi - Bütünleik Çerçeve” adl raporu ile KRY ile ilgili bir çerçeve yaynlamtr. Söz konusu rapor risk yönetimi, iç denetimin etkinlii ve tarafszl gibi konularda kurumlara kaynak tekil etmekte olup, tüm iletme çapnda uygulanan ve finansal raporlamann güvenilirlii, faaliyetlerin etkinlii ve verimlilii ve uygulanabilir yasa ve düzenlemelere uygunluk amaçlarna ulamada makul bir güvence salamak üzere tasarlanmtr (COSO, 2004). COSO belgesi, baarl bir çerçeve için bir eylem planna yönelik ilk admlar içermekte ve yol haritas olarak da kullanlmaktadr. 3.8. BASEL II (2004) Kredi riski, operasyonel risk, yapsal faiz oran riski ve piyasa riski olarak, risk kavramnn geni bir çerçevede ele alnd bu standartta temel amaç, bankalarn stratejik kararlarnda ve faaliyetlerinde risk yönetimini ön plana çkarmaktr. Finansal sistemde güven ve salaml salamak, rekabet eitliini artrmak, riskin ele almnda daha kapsaml ve risk odakl yaklamlar ortaya koymak ve tüm önemli bankalara ulaacak ekilde sistemi gelitirmek amaçl oluturulan Basel II standartlar, bankalar, müterileri, derecelendirme kurulularn, düzenleyici otoriteleri ve genel makro ekonomik eilimleri dorudan etkilemektedir. Basel II, birbirini destekleyen asgari sermaye yükümlülüü, sermaye yeterliliinin denetimi ve piyasa disiplini olarak üç yapsal blok üzerine ina edilmitir (ATO, 2008). 70 ule GÜNE, Suat TEKER 3.9. S&P Kurumsal Risk Yönetimi (Enterprise Risk Management - ERM Kriteri - 2008) Etkili bir kurumsal risk yönetimi yaklamna sahip olmak, irketlerin alacaklar derecelendirme puanlar üzerinde çok olumlu bir etki yaratabilmektedir. 7 Mays 2008 tarihinde Standard&Poor's kredi derecelendirme kuruluu finansal olmayan kurumlar için Kurumsal Risk Yönetimi - KRY (Enterprise Risk Management ERM) kriterleri ile derecelendirme analizini genileteceini resmen bildirmitir. S&P bu tevik ile genel olarak yönetim analizini gelitirmeyi, kurumlarn zorluklara kar farkllam yeteneklerini belirlemeyi ve gelecee yönelik derecelendirme yapmaya yardmc olmasn beklemektedir (Standard & Poor’s, 2008). 3.10. Türk Ticaret Kanunu Tasars (2009) Dünya ekonomisi ile entegre olma, yüksek ve sürdürülebilir büyüme oranlar ile ekonomik istikrarn sürekli klnmas hedefi dorultusunda; derinlemesine effaflk, adillik, hesap verilebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine kurulu olan yeni Türk Ticaret Kanunu Tasars’nn yasalamasyla toplumun tüm paydalarnn bilgiye eriebilirlii ve çkarlarnn korunmas da salanacaktr. Türk i dünyasnn rekabet gücünün artmasnn yan sra ticaret mevzuatnn Avrupa Birlii müktesebatna uyumunun salanmas amacna da hizmet etmek üzere hazrlanm bir kanun tasarsdr (PWC, 2008a). 4. Aratrmada Kullanlan Yöntem Türkiye enerji sektöründeki kurumsal risk yönetimi farkndaln ölçmeyi amaçladmz aratrmaya öncelikle anket çalmas yaplacak olan hedef kitlenin belirlenmesi ile balanmtr. Küçük firmalarda kurumsal risk yönetiminin baarl olmasnn zor olduu, mali ve beeri güçlerinin bu çalmaya yetmeyecei varsaym altnda, büyük firmalara yönelik bir aratrma yapmann daha mantkl sonuçlar verecei öngörülmü ve stanbul Sanayi Odas (SO)’nn büyüklük bakmndan sralad ilk 500 irket ölçüt alnmtr. Bu 500 irket içinden sektör ayrtrmas yaptktan sonra, her bir sektöre düen firma saylar ve sektörlerin gelimilii düünülerek, enerji sektörü bu çalma için hedef sektör olarak seçilmitir. Enerji sektörlerinin daha kurumsal olduu, konuya farkndalklar ve aratrmaya destek verebilme ihtimallerinin daha yüksek olmas öngörüsüne dayanarak, SO’dan elde edilen eriim bilgileri ile söz konusu kurumlarla balant kurulmutur. Hazrlanan anket çalmas yüz-yüze görüme, e-mail veya telefon ile cevap alma yöntemleri kullanlarak tamamlanmtr. Hedef kitlesindeki 45 firmann 12’si konuyla ilgilenmemi, görüme randevusu vermemi veya e-posta ile gönderilen ankete cevap vermemitir. 29 firma ise, önce anket sorularn görmek istemitir. Sonuçta anketimize toplam 25 firma katlmtr. Bu 25 firma arasndan 10 firmann telefondaki görümelerden çkarlan sonuçlarna göre, üç firma Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birine ait olup, kurumsal risk yönetimini holding çapnda uygulamaktadr. Ayrca, bu 10 firmada holdinge bal bir birim veya ana irket faaliyeti olarak risk yönetim veya iç denetim birimi olduu, bir irkette ise planlanan projeler arasnda kurumsal risk yönetimini kuruma yerletirmek olduu bilgilerine ulalm, ama tüm sorulara tatmin edici cevap alnamamtr. 10 firmadan biri holdinge bal olarak yürütülen, birisi ana irket faaliyetlerinden olan bir iç denetim biriminin var olduunu bildirmitir. Bir dieri ise çokuluslu bir firma olup, ABD’deki merkezlerine bal olan Türkiye’deki firmalarnda da bir iç denetim yaplanmasnn var olduunu söylemitir. Böylece 10 firmadan sadece 7’si risk yönetimi ve iç denetim ad altnda bir yaplanmaya sahip Türk Enerji Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Farkndal 71 olduklarn, risk odakl denetim anlay veya kurumsal risk yönetimi anlay ile risk yönetimi uygulamalarn yaptklarn belirtmilerdir. 5. Elde Edilen Bulgular ve Analiz Anket talebinde bulunulan 45 firmann 20’si hiçbir ekilde geri dönmemi anketi yantlayan firmalardan alnan cevaplara göre, enerji sektöründe faaliyet gösteren büyük ölçekli 25 firmann 13’ünde kurumsal risk yönetim uygulamas henüz balam veya tamamen ya da ksmen yerleik konumda devam etmektedir. Enerji firmalarnn genelde %29’unun (7 firmann) kurumsal risk yönetimi ile ilgilenmekte olduu sonucu çkarlsa bile, geriye kalan %71’inin (18 firma) bu konuda ciddi bir çalmas olduu da söylenemez. Bilgi alnan 18 firmann %72’sinde (13 firma) KRY uygulanmaktadr. Elde edilen bulgular, KRY konusunda özel sektörün kamu sektörüne göre daha ilgili ve bilgili olduunu desteklemektedir. Özel sektör içinde ise, holding firmalarnda uygulamann daha yaygn olduu ve genelde holdinge bal bir örgütlenme ile yönetildii ortaya çkmtr. Anketin tamamna cevap veren firmalarn yars, KRY’ni tamamen yerletirdiklerini söylemelerine ramen, hala eksikleri olduunu kabul etmektedir. KRY’nin Türkiye enerji sektöründeki uygulama geçmiine, ortalama olarak 2 veya 3 yl demek yerinde olacaktr. Bu kadar az geçmii olan kapsaml bir yönetim aracnn bilgi ve uygulama modeli açsndan eksikleri olmas doaldr. Birimsel yaplanmaya bakldnda ise, risk yönetimi ad altndaki oluumlar ile iç kontrol ile birlikte yaplanm risk yönetim-iç kontrol birimleri ayn saydadr. Türk sermayeli firmalarda, risk yönetimi ve iç denetim birimi ayr bir yap altnda mevcutken, yabanc sermayeli firmalarda iç kontrol ile birleik bir risk yönetimi birimi göze çarpmaktadr. Bu sonuç daha çok uluslararas yasal zorunluluklara uyma gerekliliinden kaynaklanan bir durum olabilmektedir. Kurum stratejisini etkileyebilecek potansiyel olaylarn belirlenmesi, yönetilmesi ve kurumun hedeflerine ulalmasnn salanmas ihtiyac, aratrma yaplan firmalarda KRY’ne balamann temel sebepleri olarak sralanmtr. Bunlar takiben, performans eksiklii ile operasyon verimliliinin ve sürekliliinin salanmas sebebi de ikincil önemli neden olarak tespit edilmitir. Bu sebeplerle kurumsal risk yönetimi çalmalarna balayan firmalarda, risk yönetimi ile ilgili birimlerde çalan kii says ortalama 3-5 arasndadr. Az sayda kiinin olmas bu uygulamalarn kolay bir uygulama olmasndan deil, sürece tüm çalanlarn katk salamasndan kaynaklanmaktadr. Birimlerdeki kiiler, ayn zamanda uygulamalar da yöneten kiilerdir. Bu süreçte, ana faaliyeti risk yönetimi olmayan birçok çalan da bu sorumlulara destek vermektedir. Risk yöneticilerinin hangi meslek dalndan geldiine bakldnda, çounluun iletme eitiminden geldii ve risk yönetimini deneyimlerinin ortalama 5 yl olduu görülmektedir. Raporlama sistemi, kurumsal risk yönetiminin olmazsa olmazlarndandr. Uygulama yapan firmalarn tamam bu sistemi kurmulardr ve en çok üst yönetim ve yönetim kuruluna raporlama yapmaktadrlar. Risk yönetimin amaç, uygulama ve taahhütlerinin belirlendii risk yönetim tüzükleri (politikalar), irket çalanlarn ve kamuoyunu bilgilendirme açsndan oldukça önemlidir ve bu tüzükler firmalara risk dünyasnda klavuzluk yaparlar. Cevap alnan firmalarn sadece %66,6’s böyle bir tüzüe sahiptir. Firmalarn çou kurumsal risk yönetim faaliyetlerinden büyük bir ksmn tamamen yerletirdiini ifade ettiyse de halihazrda düzeltme ve uygulamay gelitirme çalmalarnn devam ettiini bildirmilerdir. Özellikle risk yönetim sürecini ve/veya fonksiyonunu organize etmek, firmalardaki en yerleik uygulama olarak karmza 72 ule GÜNE, Suat TEKER çkmaktadr. Sonuç olarak, kurumsal risk yönetiminde yetki ve sorumluluklar genelde belirlenmitir ancak uygulamada eksiklikler mevcuttur, çkarm yaplabilir. Firmalar risklerini belirlerken ve ölçerken en çok (6 firma) hazrladklar risk haritalarn kullanmaktadr. Risk haritalarnn belirli periyotlarda güncellenmesi gerekir. Risk haritalar kullanan firmalarn %50’si (3firma) haritalarn ylda bir güncellemekte, %16,7’s (1 firma) ise ayda bir güncellemektedir. Firmadan firmaya odaklanlan risk gruplar farkl olsa da, finansal riskler firmalarn uygulamada en çok önem verdikleri risklerdir. Hemen ardndan ise, stratejik riskler önemli görülmektedir. Cevaplayclarn %66,7’si (4firma) hedefledikleri kurumsal risk yönetimine uyumlu bir yapya geldiklerini belirtmilerdir. KRY’ni planlayan veya uygulayan firmalarn yalnzca %14,3’ü (1 firma) uygulama dönüüm sürecinde firma dndan bir danmanlk aldn beyan etmitir. Anketin son bölümünde ise, risk yönetimi ve iç denetim arasndaki iliki sorgulanmtr. Aratrmaya katlan firmalarn %37,5 inde (3 firma), iç denetimden sorumlu yönetim kurulu üyesi ayn zamanda risk yönetiminden de sorumludur. Tüm firmalarda iç denetim, gerçekletirilen i ve eylemlerin belirlenmi strateji ve politikalara/mevzuata uygunluunu denetleyerek, risk yönetimine katkda bulunmakta ve üst düzey risk komitelerinde yer alarak risk yönetimi ile ilikilerini göstermektedir. ç denetimin asli görevinin aratrmamz sonucuna göre, uygunluk denetimi olduu alglanmaktadr. Firmalara göre ise, risk yönetimi iç denetimin görevleri arasnda ancak beinci srada yer almaktadr. ç denetim faaliyetlerinin iç denetim raporuna uygun olarak tamamlanmas da kendi etkinlii ölçmede kullanlan en önemli kriter olarak ortaya çkmtr. 6. Sonuç ve Öneriler Gelimi ekonomilere kyasla Türkiye’de hiçbir yasal zorunluluun olmad kurumsal risk yönetimi alannda, incelenen enerji sektörü firmalarnda uygulamalarn balad ve hzla ilerleme kaydettii görülmektedir. Türkiye’de faaliyette bulunan firmalarn, beklenen effaflk düzeyine henüz erimemi olmas nedeniyle, pek çok firma KRY konusunda bilgi paylamnda çekingen davranmtr. Elde edilen bu snrl bilgiler dahilinde, anlaml ve tutarl sonuçlar çkarmak mümkün olmutur. Aratrma sonuçlarna göre, düzgün kurumsal yönetim prosedürleri oluturma, performans izleme ve stratejik hedeflere ulama, firmalarn KRY’den saladklar en önemli faydalardr. Ortaya çkan bu sonuçlar, “7th Annual Global CEO Survey” aratrmas sonucunda ortaya çkan faydalar ile örtümektedir. Ayn önem derecesinde olmak üzere, firmalarn karlatklar en önemli zorluklar ise, risk yönetim sistemini kurma maliyeti, kurumsallama eksiklii, risk yönetimine iletme içinde kar olanlarn varl ve KRY konusunda bilgi eksikliidir. Özellikle Türkiye için KRY konusunda bir baar hikayesinin henüz olmay firmalarn yakndklar önemli bir eksikliktir. Literatür aratrmasndaki çalmalardan çkan sonuçlar ile yaptmz aratrmann sonuçlarn kyaslayacak olursak; Türkiye’nin kurumsal risk yönetimi yaklamnda birkaç adm geri olduu saptanan en önemli bulgudur. Türkiye’de henüz olgu yeni tanmlanrken dünya firmalar uygulamalara balam bulunmaktadr. Ama Türkiye’de yabanc sermayeli özellikle ABD sahipli firmalarn Türk firmalarndan daha önde olduklar ve kendi ülkelerinin standartlarn uygulamaya baladklar gözlemlenmitir. Çkan sonuçlardaki ilk benzerlik risk yönetiminde CEO, CRO gibi Türk Enerji Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Farkndal 73 tepe yönetimden birinin sorumlu olduudur. Ayrca bir dier benzerlik ise, Tillinghast-Towers Perrin’in aratrmasnda olduu gibi bizim aratrmamzda da en çok odaklanlan risk grubunun finansal ve operasyonel riskler olduu ortaya çkmtr. Ardndan stratejik riskler daha önemli görülüp odaklanlmaktadr. Aratrma sonuçlarna göre Türkiye enerji sektörünü kurumsal risk yönetimindeki bir olgunluk seviyesinde tanmlamak gerekirse, KRY’de ikinci olgunluk seviyesi, genel uygulamalar kapsamaktadr. Bu seviyede kurum içinde risk yönetimi anlalrl salanmaya balanarak, olay bazl bilgi ak elde etme aamasna gelinmitir. Türkiye enerji sektöründeki uygulamalar, bu seviyenin üstündedir ancak üçüncü olgunluk seviyesine de henüz ulam deildir. Üçüncü olgunluk seviyesinde bulunan organizasyonlar, KRY çalmalarnda günümüzün en iyi uygulamalarn gerçekletirebilmektedir. Türkiye enerji sektöründeki KRY uygulamalar için, günümüzün en iyi yerel uygulamalar olduunu söylemek, yanl bir çkarm olmayabilir. Ancak, Türkiye enerji sektörü uygulamalarnn ikinci olgunluk seviyesi ile üçüncü olgunluk seviye arasnda olduunu söylemek, daha gerçekçi bir çkarm olacaktr. Anket sonuçlarndan görüldüü üzere, KRY’nin faydalar ve gereklilii giderek en üst kurumsal seviyelerde tannmakta ve bu konudaki bilinç ve anlalrlk hzlca tüm sektörlere ve firmalara yaylmaktadr. Türkiye’deki KRY uygulamalarnn genel durumunu anlayabilmek için, bu aratrmann dier sektörleri de kapsayacak ekilde tekrarlanmasnda fayda vardr. Referanslar ATAMER, M., (2006). Halka açk anonim irketlerde kurumsal yönetim ve dorudan yabanc yatrmlar açsndan deerlendirilmesi, Uzmanlk Tezi, ubat, Ankara, Hazine Müstearl. ATO, Ankara Ticaret Odas, BASEL II nedir?: yol haritas ve KOB’lere etkisi <http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/MEDYA_ILISKILERI/baseliki/ato_basel.pdf>, [Eriim tarihi 08.04.2008]. Australian/New Zealand Standard, AS/NZS 4360, 2003. Risk management standart. AS/NZS 4360, 2004. Risk management, available from Standards Australia and standards New Zealand. BEASLEY, M.S., CLUNE, R., HERMANSON, D.R., 2005. Enterprise risk management: An empirical analysis of factors associated with the extent of implementation, Journal of Accounting and Public Policy, 24, 521–531.ss. COSO (2004). Enterprise risk management-integrated framework, 16 Temmuz, s.22, 58. IRM (2002). The institute of risk management, AIRMIC, the association of insurance and risk managers and ALARM, the national forum for risk management in the public sector, A Risk Management Standard, London. KAZMIRCI, K., ALTUNAY, E., (2004). Kurumsal yönetim ve risk yönetimi, Ernst ve Young ve Deloitte kurumsal risk hizmetleri 9 Kasm. KSHALI, Y., PEHLVANLI, D., (2006). Risk odakl iç denetim ve MKB uygulamas, Nisan, Kocaeli Üniversitesi, BF. OECD (2004). OECD principle of corporate governance, 22/04. PWC, Pricewaterhousecoopers, (2004).7th Annual Global CEO Survey Managing Risk: An Assessment of CEO Preparedness, New York. PWC, Pricewaterhousecoopers, TTK Türk Ticaret Kanunu tasars, gelecei hazrlayan bir düzenleme <http://www.Pwc.com/Tr/Tur/nsSol/Publ/ Ttktasarisi_Tr.Pdf>, [Eriim tarihi: 12.10.2008(a)]. PWC, Pricewaterhousecoopers, Sarbanes-Oxley Yasas'na uyum. <http://www.pwc. com/extweb/challenges.nsf/docid/A24673A3B9D4E3498025716200405E5C>, [Eriim tarihi: 12.10.2008(b).] 74 ule GÜNE, Suat TEKER SAS, (2007). Kurumsal risk yönetiminde en önemli unsurlar: performans yönetimi ve yasal düzenlemeler <http://www.sas.com/offices/europe/turkey/news /pressreleases/ june2007/01.htm>, [Eriim tarihi: 10.12.2008]. SEVM, ., ÇETNOLU, T., KURNAZ, N., (2006). Avrupa Birlii Müzakereleri Sürecinde AB 8. Yönergesi Kapsamnda Türkiye'de Denetim ve Denetçilik Mesleinin Durumu: AB Müzakereleri Geliim çin Bir Frsat Mdr?, Dumlupnar Üniv. BF. SOX, (2002). Sarbanes-Oxley Act. <http://www.sarbanes-oxley.com/> Standard & Poor’s, 2008. RatingsDirect: Enterprise Risk Management For Ratings of Nonfinancial Corporations, June 5, The McGraw-Hill Companies. Tillinghast-Towers Perrin Survey, (2006). Enterprise Risk, Management: Trends and Emerging Practices, An ERM Update on the Global Insurance Industry. EK 1 - Anket Tamamen bilimsel bir aratrmaya dayanan ve Türkiye’de risk yönetimine genel bak ve mevcut Risk Yönetimi uygulamalar ve ç Denetim hakknda deerlendirme yapmay amaçladmz bu proje dahilinde bizimle paylaacanz bilgiler gizli tutulacaktr. Deerli katklarnz için imdiden teekkür ederiz. Görüülen Yetkilinin; Ünvan /Pozisyonu : Kurumdaki Mesleki Deneyim Süresi : Kurumunuzda Risk Yönetiminden Sorumlu Yetkilinin Örenim durumu Eitimini Ald Meslek Kurumdaki pozisyonu Risk Y.deki mesleki deneyimi (Yl) (Tercihlerinizi seçeneklerin yanna “X” iareti koyarak belirtebilirsiniz, çok seçenekli sorularda birden fazla tercihte bulunabilirsiniz.) letmeniz kaç yldr faaliyetlerini sürdürmektedir? 1-4 yl 10-14 yl 20-24 yl 5-9 yl 15-19 yl 25 yl ve üzeri letmenizde kaç kii istihdam edilmektedir? 50-100 151-200 101-150 201-250 251-500 501 ve üzeri 1. letmenizde Risk Yönetim uygulamas var mdr? VAR YOK VAR ise hangi birim altndadr; (Birden fazla birim de olabilir) ç Denetim Birimi Risk YönetimiBirimi Stratejik Yönetim Dier……... 2. Eer Holding’e bal bir iletme iseniz Risk Yönetim uygulamanz holding’e bal m yoksa ana irket faaliyeti olarak m yürütülmektedir? Holding’e bal Ana irket Faaliyeti 3. Eer bir risk yönetimi faaliyetiniz veya bu alanda bir plannz var ise bu hangi aamadadr? Tamamen yerleik durumda, Ksmen yerleik durumda, Yerletirmek için planlanyor, Aratrlyor, fakat henüz karar verilmi durumda deil, Yerletirme plan yok 4. Risk Yönetim uygulamasna ne kadar süre önce baladnz? Üç yl+ Bir yl Üç yl Bir yldan az ki yl 5. Hangi sebep(ler) veya ihtiyaç(lar)dan dolay, Risk Yönetimi faaliyetine geçilmitir ? x Yasal zorunluluklar x Daha etkin iç denetim ve kontrol ihtiyac x Performans eksiklii ile operasyonlarn verimliliinin ve sürekliliinin salanmas x Rekabet basklar Türk Enerji Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Farkndal 75 x Artan kriz frekans ile uygun bir kriz yönetimi ile krizlerin atlatlmas x Kurumun stratejisini etkileyebilecek potansiyel olaylarn belirlenmesi, yönetilmesi ve kurumun hedeflerine ulalmasnn salanmas ihtiyac x Finansal risklere kar korunma ve finansal deiikliklerden faydalanma ihtiyac x Dier …………. x 6. ç kontrol ve Risk Yönetimi fonksiyonlarn yürütmekte olan birimlerin eleman saylar ? 1–2 , 3–5 , 6–10 , 11+ 7. Risk Yönetimi ve ç Denetim çalanlarnn bilgi ve becerilerini artrmaya yönelik yaplan eitimler veya planlar var m? VAR YOK 8. Risk raporlama sisteminiz var m, var ise nere(ler)e raporlama yaplmaktadr? VAR YOK Üst yönetim Paydalar Yasal ve Düzenleyici kurumlar Yönetim kurulu Tüm irket Dier (Lütfen Belirtiniz) 9. letmeniz belirledii ve bildirdii bir risk yönetim tüzüü ( Risk Yönetiminin amaçlarn ve taahhütlerini belirleyen resmi doküman ) var mdr? EVET HAYIR Var ise; bu tüzüünüz irketin tüm çalanlarna bildirilmi midir ? EVET HAYIR 10. Risk Yönetim faaliyetleri kapsamnda, aada belirlenen faaliyetlerin hangileri, irketin uygulamalarna yerlemi, halen yerletirme devam etmekte ve gelecek için planlanmaktadr? (Tamamen yerlemi (T), Yerletirme devam etmekte(Y), gelecek için planlanm(P) iaretlemesi ile belirtebilirsiniz.) x Risk yönetim prosesini ve/veya fonksiyonunu organize etmek x Kurum çapnda riskleri belirlemek x Kurum çapnda riskleri deerlendirmek x Risk yönetim pratiklerini gelitirmek için tavsiye ve öneriler vermek x Risk finanslama çözümlerini belirlemek ve uygulamak x Kurum çapnda riskleri karlamak x irket içinde belirlenmi risk yönetim politikas ve standartlar ile uyumu dorulama x Yasal zorunluluk amac için iç denetim ilerine katkda bulunmak x Bir risk yönetim raporlamas ve bilgi sistemi kurmak x Kurum çapnda risklerin kontrol aktiviteleri x Kurum çapnda risklerin takip edilmesi x irket içinde risk yönetimini enlemesine uzanan ekilde koordine etmek ve kurmak x 11. letmenizde risklerin belirlenmesi ve ölçülmesi için aadaki yöntemlerden hangilerini kullanyorsunuz? Temel performans göstergeleri Temel risk göstergeleri ç deerlendirme Risk haritalar ( belirleme, tanmlama ve önceliklendirme) Saysal yöntemler (VaR, Monte Carlo, vb.) Dier (Lütfen belirtiniz )………..……………………… …… Eer Risk Haritalandrma var ise, ne sklkta yaplmakta? Ylda Bir Haftada Bir Üç Ayda Bir Daha Sk Ayda Bir Sadece uygulamaya geçerken 12. Hangi risk grubuna daha çok odaklanmaktasnz ? (Odaklanma sranza göre numaralandrabilirsiniz) Finansal Stratejik Operasyonel Çevre Tümüne ayn 13. Kurumsal risk yönetimi konusunda irket genelinde hangi standartlar uyguluyorsunuz? Coso Australian Standard (AS / NZS 4360) EU 8. Direktifi Risk management standard Sarbanes-Oxley The combined code on corporate governance Basel II OECD principles of corporate governance 76 ule GÜNE, Suat TEKER 14. Hedeflediiniz Risk Yönetimi ile uan uygulamakta olduunuz risk yönetim arasnda fark var mdr ? EVET HAYIR 15. Risk Yönetimi, kurumun hedeflerine ulama derecesini, faaliyetlerini ve geçmi performansn ne sklkta gözden geçirmektedir?” Ylda Bir Haftada Bir Üç Ayda Bir Daha Sk Ayda Bir 16. Risk Yönetimi konusunda harici bir danmanlk hizmeti almakta msnz? EVET HAYIR Eer ç Denetiminiz var ise bundan sonraki sorular cevaplaynz, yok ise 24. soruya geçiniz. 17. ç denetim ilevinin sürdürülmesi ile görevli yönetim kurulu üyesinin ayn zamanda risk yönetiminden de sorumlumudur? EVET HAYIR 18. ç denetim, gerçekletirilen i ve eylemlerin belirlenmi strateji ve politikalara/mevzuata uygunluunu denetlemek temidir? EVET HAYIR 19. ç denetçi, iletmenin varlklarnn ve kaynaklarnn etkin bir ekilde kullanlp kullanlmadn deerlendirmek temidir ? EVET HAYIR 20. Bir d denetçi (Pwc, Kpmg, Ernest&Young, Deloitte,vs…) ile çalyor musunuz? EVET HAYIR 21. ç Denetim ile ilgili Üst düzey risk komitesinde yer alabilecek kiiler var mdr? VAR YOK 22. ç Denetim etkinliini ölçüyor musunuz?, Ölçüyorsanz nasl? x ç denetimlerin iç denetim raporuna uygun olarak tamamlanmas x ç denetim raporlarnn ne kadar sürede hazrland x ç denetim Plan kapsamndaki denetimleri zamannda tamamlayabilme x 23. Uygulamada iç denetimin hangi ilevleri ön plana çkmaktadr? (En önemli görülen ilevi 1’den balatmak üzere sralaynz) Danmanlk Uygunluk Denetim Güvence / Süreç Gelitirme Finansal Denetimi Faaliyet Denetimi Risk Yönetimi 24. Risk Yönetiminden veya iç denetimden saladnz faydalar nelerdir? Deer yaratacak riskleri alma Stratejik hedeflere ulalma Yeni pazarlara girme Karlln artmas Rekabet edebilme Yasal ve idari düzenlemeler Düzgün kurumsal yönetim prosedürleri oluturma Payda / hissedarlara gerekli bilgileri aktarma Performans izleme Karar mekanizmalarnn ve iletiim alarnn netlemesi Ar-Ge’yi etkin hale getirme Dier (Lütfen belirtiniz) ………..…………………………. 25. Risk Yönetimini veya iç denetimi iletmenize yerletirirken karlatnz zorluklar ve engeller nelerdir? Risk Yönetim sistemini kurma maliyeti Kurumsallama Eksiklii Devlet politikalarndaki deiiklikler Rakiplerin davranlar Ekonomik koullar Risk Yönetimine iletme içinde kar olanlarn varl Dier (Lütfen belirtiniz) ………..………………………… Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 77-86 TÜRKYE’DE KENTTEN - KÖYE GÖÇ OLGUSU THE PHENOMENON OF THE URBAN - RURAL MIGRATION IN TURKEY Erturul GÜREC Atatürk Üniversitesi spir Hamza Polat MYO [email protected] ÖZET: Bu çalmada Türkiye’de kentten köye göç olgusunun, nedenleri ve sonuçlar deerlendirilmitir. Kentten köye göç, köyden kente göç ile birlikte ele alnarak aralarndaki iliki tespit edilmitir. Çalmada, Türkiye’de kentten köye göçün, toplumsal gelimelerin önemli bir sonucu olduu gerçei ön plana çkarlmtr. Anahtar Kelimeler: Köyden Kente Göç ; Kentten Köye Göç ; Kentleme ; Köy JEL Snflamas: R23 ; R58 ABSTRACT: In this study, causes and results of the urban-rural migration phenomena were evaluated. The relationship between urban-rural migration and rural-urban migration were determined taking them simultaneously. The significant result of study was that that the urban-rural migration stemmed from social changes taking part in Turkey. Keywords: Urban- Rural Migration; Rural-Urban Migration; Urbanization; Village JEL Classifications: R23 ; R58 1. Giri Türkiye’de bir sorun olarak alglandnda köyden kente göç, kentten köye göçten daha fazla ön plana çkmaktadr. Göç ile ilgili yaplan yerli ve yabanc birçok çalmada köyden ve krsaldan kente doru olan göçler incelenmitir. Todaro ve Harris gibi bilim adamlar gelitirmi olduu göç teorilerinde, krsaldan kentlere olan nüfus hareketlerinin nedenlerini ortaya koymaya çalmlardr (Anonymous, 2001). Bunun tersi olan nüfus hareketi yani kentlerden köylere göç ile ilgili bu denli çalmalar pek yaplmamtr. 1950’li yllarda balayan köyden kente göç, Türkiye’nin sanayileme sürecinin yaratt i gücüne duyulan talepten kaynakland söylenebilir (imek ve Gürler, 1994). Bu nedene krsaln igücü talep fazlal, bu bölgelerin dier sosyo-ekonomik sorunlarna da eklenince krsalda itici bir gücün olumasna neden olmutur. Türkiye’deki krsal göç hareketi ilk zamanlarda bir sorun olarak alglanmam hatta bu hareketin desteklenmi olduu söylenebilir (Yavuz vd., 2004). Ancak daha sonralar özellikle kentsel bölgelerde yaanan ekonomik ve sosyal problemler, köyden kente göçün bir sorun olarak deerlendirilmesine neden olmutur. Bu düüncenin etkisiyle, krsal göçün önlenmesi yönünde bölgesel ve ulusal bazda birçok plan ve program hazrlanmtr (Anonim, 2009a). Yaplan bütün çalmalarn temeli, köyden kente göçün önlenmesi veya azaltlmas eklinde iki yönlü olmutur. 78 Erturul GÜREC Bu durum aadaki ekil 1’de görülmektedir. Sorun ======Î Köyden kente göç Hedef ======Î Köyden kente göçün önlenmesi veya azaltlmas Çözüm ======Î Krsal ve kentsel bölgelerde sosyo-ekonomik tedbirler. (Krsal bölge arlkl) Sonuç ======Î Köyden kente göçün artmaya devam etmesi ekil 1. Köyde Kente Göçün Sorun, Hedef, Çözüm ve Sonuç likisi Bu konuda ifade edilen iliki aadaki sonuçlar ortaya çkarmaktadr: Köyden kente göçün önlenmesi veya azaltlmas için alnan tedbirler yetersizdir. Bu tedbirler sürekli krsal eksenli olarak tek yönlü ele alnmtr. Bu yüzden alnan tedbirler krsal ekonominin temelini oluturan tarmsal arlkl olmu, insanlarn sosyo-kültürel ihtiyaçlar ikinci plana itilmitir. Sorun, kentten köye göç ile de ele alnarak alnmaldr. Soruna yukarda ifade edilen mantk temelinde bakldnda, köylerin yaanlabilir ve sürdürülebilir bir yaam standardna sahip olmas gereklilii ön plana çkmaktadr. Aksi halde, köyler sadece birer tarmsal iletme kompleksi olarak alglanmaktadr. Kentsel bölgelerin çekicilii, istihdam ve eitim imkânlar eklinde kendisini göstermektedir. Bu durum sadece Türkiye’de deil, birçok gelimi ve gelimekte olan ülkede de böyledir (Beauchemin ve Schoumaker, 2005; Bilsborrow, 2002; Haas, 2006, Lu ve Song, 2006). Nüfus younluunun kentsel bölgelerde artmas bu bölgelerin krsaldaki insanlar kendisine doru çekmesine neden olmutur. Öyle ki krsaldaki birçok kii için yakn akrabalarnn kentlerde yayor olmas bile bal bana kentin çekici gücünü oluturmaktadr (Güreci ve Yurtta 2008; Yavuz vd, 2004; Soysal vd, 1998). Türkiye için nüfus younluun nüfus hareketi ile ilikisi aadaki gibi ifade edilebilir: 1950’lerde kentsel nüfus oran krsal nüfus oranndan daha fazladr. Nüfus çok youndan az youna doru hareket etmitir. Bu durumda itici faktörler krsalda, çekici faktörler ise kentlerde ön plana çkmtr. 1950’lerden sonra krsaldan kentlere doru nüfus hareketi devam etmi ve nüfus younluu neredeyse dengelenmitir. Kentlerin çekicilii artarak devam etmi ve krsaln iticiliinden daha fazla kendisini göstermitir. 2000’li yllara doru; krsaldan kentlere olan nüfus hareketi devam etmekte sonuçta kentsel nüfus oran krsaldan daha fazladr. Bu durumda, kentsel bölgelerde çekiciliin yan sra iticilik faktörü de belirginlemeye balamtr. Tekrar youn nüfustan az youn nüfusa doru bir hareketlenme balamtr. Bu ise kentten köye göçlerin belirginlemeye balamas ile sonuçlanmtr. Türkiye’de Kentten - Köye Göç Olgusu 79 Bu ifadeler Tablo 1’deki gibi gösterilmektedir. Tablo 1. Dönemler, Nüfus Younluu ve Göç Dönemler 1950’li yllar 1950 sonras 2000’li yllara doru Nüfus younluu Krsalda daha fazla Krsalda fazla ama kentsel nüfus oran hzla artmakta Kentsel alanda daha fazla Göç ekli Krsaldan kente Krsaldan kente Krsaldan kente – kentselden krsala doru bir hareketin balangc Kaynak: (Anonim 2009b). Kentlerden krsal bölgelere1 yani köylere göçün, nüfus younluu açsndan deerlendirilmesi, bu nüfusun neden bu bölgelerde younlatn veya hareket ettiinin de açklanmas gereklilii ön plana çkartmaktadr. Böylece kentte köye göçün nedenlerinin daha net ortaya konulmas salanacaktr. Bunun için aadaki sorularn cevabnn bulunmas gerekmektedir: - Kentten köye göçler, köylerin çekiciliinden mi kaynaklanmaktadr? - Kentten köye göçler kentin iticiliinden mi kaynaklanmaktadr? - Kentten köye göçler, bir sorunun çözüldüünü mü, ya da yeni bir alana m kaydn ortaya koymaktadr. Bu üç sorunun cevabn bulmak ve kentten köye göç ile ilgili yaplan bilimsel çalmalardaki boluun doldurulmasna katkda bulunmak için bu çalma yaplm ve sonuçlarnn paylalmas hedeflenmitir. Bu nedenle çalma krsal ve kentsel bölgelerdeki nüfus ve nüfus hareketine genel bir bak ve nedenlerinin itici ve çekici güçler yaklam ile deerlendirilmesi çerçevesinde ele alnmtr. 2. Türkiye’de Krsal ve Kentsel Nüfus Hareketleri ve Kentten Köye Göç Türkiye’de köy ve kent nüfusunda yllar itibari ile önemli deiimler olmutur. Bu deiimler nüfusun miktar, yaps ve dalmn da etkilemitir. Cumhuriyetin ilk yllarnda nüfusun önemli bir ksm köylerde yaamaktayd. Bu oran, yllar itibari ile kentler lehinde bir gelime göstermitir. Nüfusun yerleim yerleri arasndaki deiiminin en önemli nedeni, köyden kente olan göçlerdir. 1980 ylnda yerleim yerleri arasnda göç eden nüfus oran %9,34 iken, bu oran 1985’de %8,67, 1990’da %10,81 ve 2000 ylnda ise %11,02 olarak gerçeklemitir. Bu dönemler toplam dikkate alndnda, yaklak olarak 15 milyon insan çeitli nedenlerden dolay yaadklar yerleri terk etmitir (Anonim, 2009b). Göç ile ilgili bilgiler kapsaml olarak Genel Nüfus Saymlar’ndan elde edilmektedir. Türkiye’de günümüze kadar 14 Genel Nüfus Saym yaplm ve bunlarn son dördünde göç ile ilgili bilgiler derlenebilmitir. 1927 ylnda yaplan il nüfus saymndan 1980 ylna kadar göç ile ilgili düzenli bilgiler elde edilememitir. Ancak, bu dönemler arasnda yaplan nüfus saymlarnda, köy ve kent nüfus oranlar 1 Krsal bölgeler içerisinde en önemli yerleim yeri olan köyler ön plana çkmakta ve bu anlamda ifade edilmitir. Ancak krsal bölgeler içerisinde ilçe ve bucaklarnda olduu söylenebilir. 80 Erturul GÜREC ve saylar tespit edilmi ve nüfustaki deiimin en önemli nedeni göç olarak belirlenmitir. Türkiye’de 1950’li yllardan sonra sanayileme sürecine paralel olarak ulam imkânlarnn da gelimesiyle, köylerdeki nüfus çözülmeye ve kentlere doru akn etmeye balamtr. Yerleim yerleri arasndaki göç ehirden ehre, köyden ehre, ehirden köye ve köyden köye göç balklar altnda toplanmtr (Anonim, 2009b). Tablo 2’de yerleim yerleri arasnda göç eden nüfus ile ilgili bilgiler verilmitir. Tablo 2. Yerleim Yerleri Arasnda Göç Eden Nüfusun Oran (%) Yerleim 1975–1980 1980–1985 1985–1990 1995–2000 Yerleri (%) (%) (%) (%) Kentten-Kente 48,90 56,18 62,18 57,80 Köyden-Kente 17,02 22,53 17,95 17,46 Kentten-Köye 19,33 12,84 12,60 20,06 Köyden-Köye 14,75 8,45 7,27 4,68 Toplam 100,00 100,00 100,00 100,00 Kaynak: Anonim (2009b). 1995–2000 döneminde göç ile ilgili en önemli deiimlerden birisi de kentten köye olan göçlerde meydana gelen deiimdir. Bu dönemde nüfusun %20,06’s yani 1342518 kii kentten köye çeitli nedenlerden dolay göç etmitir. Böylece bir önceki döneme göre bu say yaklak olarak iki kat artma göstermitir (Tablo 2). 1995–2000 döneminde bölgeler arasndaki göç incelendiinde; Net Göç Hz (NGH) Orta Anadolu’da -‰24,90, Bat Karadeniz’de –‰50,80, Dou Karadeniz’de‰26,10, Kuzeydou Anadolu’da –‰49,80, Ortadou Anadolu’da –‰33,40, G. Dou Anadolu’da –‰36,20 olarak gerçeklemitir. Ayn dönemlerde ise Türkiye’nin dier bölgelerinde NGH pozitif olarak gerçeklemitir (Anonim, 2009b). Türkiye’de bölgeler arasndaki göç incelendiinde; dou, güneydou ve Karadeniz bölgelerinden bat bölgelerine doru göçlerin yaand ortaya çkacaktr. 3. Kentten Köye Göçün Nedenleri Köyden kente göçün nedenleri çeitli ekillerde ifade edilmektedir. Ancak en genel ifade ile sanayileme sürecinin sosyolojik ve ekonomik bir yansmas eklinde açklanabilmektedir (Zhang ve Song, 2003). Bu süreç, köylerin içinde bulunduu krsal bölgelerdeki tarma dayal ekonomik ve sosyal yapnn beraberinde getirmi olduu sorunlarn aça çkmasyla gelimitir. Bu faktörler itici faktörleri olutururken, kentsel bölgelerdeki ekonomik canllklar da çekici faktörleri oluturmaktadr (Çelik 2006; imek ve Gürler 1994). Kentten köye göçün nedenleri tartlmadan önce u tespit yerinde olacaktr: Kentten köye göçün temel nedeni köyden kente göçün yaratt kentsel sorunlar mdr? Bu sorunun tespiti, kentten köye göç ile köyden kente göç arasnda bir sebep-sonuç ilikisine dayanmaktadr. Bu iliki Tablo 4’de açklanabilir. Türkiye’de Kentten - Köye Göç Olgusu 81 Tablo 3. Köyden Kente ve Kentten Köye Göçlerin Sebep-Sonuç likisi Göç ekli Neden Köyden kente göç Köylerdeki itici faktörler ve sanayileme süreci Kentten köye göç Köyden kente youn ve kontrolsüz göçler Süreç Kentlerdeki sosyoekonomik canlanmalar ve itici faktörler Sonuç Çarpk kentleme ve beraberinde getirdii sorunlar. Çarpk kentleme Kentlerin köylemesi 1950’li yllarda balayan köyden kente göçlerin yaratt sorunlar, 1970’lerden sonra birikmeye balam ve sonraki yllarda aadaki gelimelerin kentsel bölgelerde olumasna neden olmutur (Kaygalak, 2006; Gürbüz, 2007; çli, 1998): Youn nüfus basks ve çarpk kentleme, Gecekondulama, Hrszlk, gasp, anari ve dier adli ve toplumsal sorunlar, sizlik, Yabanclama, Kültür çatmas, Yllar itibari ile kentler, köyden kente göç edenleri kendi bünyesinde sindiremeden, yeni göç dalgalar ile karlamlardr. Göçler sonucu varolarn olumas ve bu bölgelerde yeni ve çarpk kentler meydana gelmitir. te bu noktada; kentsel yap kendi içerisindeki fazlalklar geri itmeye veya bu fazlalklarn olumsuz etkiledii dier kentlileri aray içerisinde sürüklemitir. Bunun sonucunda süratle kentsel bölgelerdeki çekici faktörler, itici faktör haline dönümeye balamtr. Bu arada azalan nüfus, krsal bölgelerde ekonomik bölüümdeki payn artmasna ve yeni frsatlarn domasna neden olmutur (Güreci ve Yurtta, 2008). Köylerin sosyoekonomik (ulam, kamu hizmetleri vs) dönüümü de köyler için yeni çekim alanlarnn olumasna neden olmutur. Tarm politikalar, kentleme ve göç arasnda dorudan ve dolayl birçok iliki kurulabilir. Tarm politikasnn makro düzeydeki en önemli hedeflerinden birisi de tarmsal nüfusu azaltmaktr. Bu açdan konuya bakldnda, azalan nüfusun kentlere yönelecei ve kentleme olgusunu arttrabilecei gerçei ön plana çkmaktadr. Ancak nüfus hareketinin kentlere doru yönelmesi altyaps hazr olmayan birçok kentte çarpk kentlemenin yarataca yeni sorunlar oluturabilecektir (Karatekin, 2001; Özdemir ve Taç, 2008). Kentten köye göçün nedenleri, itici ve çekici güçler olarak nitelendirilmi ve bu nitelendirme konunun daha iyi açklanmasna neden olmutur. Tarih boyunca açlk, bunalm ve felaket durumlarnda, baz kentlerin nüfuslarnn azald bilinmektedir. Örnein Rusya’da 1917’den 1927’ye kadar kentlerden youn bir ekilde köylere doru bir göç yaanmtr (Tezcan, 2009). 3.1. Kentin iticilii Kentlerin iticilii, köyden kente göçlerin bir sonucu olan kentleme süreci ile açklanabilmektedir. Krsaldan göç sonucu, kentlerde youn nüfus basks, çeitli toplumsal ve ekonomik sorunlar da beraberinde getirmitir (Yenigül, 2005). Kentlemenin yaratt sorunlar, köyden kente göç sonucu olutuu ve özellikle 82 Erturul GÜREC gelimekte olan ülkelerde, bu durumda olan kentlerin saysnn giderek art bilinen bir gerçektir (Beauchemin ve Schoumaker 2005, Andersen 2002, Zhang ve Song 2003). Kentlerde oluan ve gelien itici faktörlerin etkinlii, son yllarda kentten köye göçlerinde artmasna neden olmutur. Özellikle krsaldan kente göç eden birçok aile veya kiinin kentlerde zor yaam koullarna sahip olduu, yaplan çalmalarda ortaya konulmutur. Aslan ve Boz (2004) çalmalarnda, krsal alandan kente göç eden ailelerin %19,3’ünün geldikleri yerlere geri dönmek istediklerini ve %18,7’sinin ise bu konuda kararsz olduunu tespit etmilerdir. Yine Gürbüz (2007), Yüreir’e göç edenlerin sosyo-ekonomik özellikleri ve kentleme sürecindeki deiimlerini inceledii çalmasnda, Yüreir’e göç edenlerin %86,6’snn krsal kökenli olduunu tespit etmitir. Söz konusu bu kiilerin kentleme sürecinde, i ve ev bulma sorunu ve geçim sorunlarnn olduunu tespit etmitir. Pazarlolu (2007) zmir iline göç edenlerin %60’nn beklentilerini gerçekletiremediklerini tespit etmitir. Söz konusu bu ve benzeri yaplan çalmalarda, kentlerde özellikle krsal kökenliler için itici faktörlerin her geçen gün belirginletii söylenebilir. 3.2. Köylerin çekicilii Köyden kente göç sonucu, bu bölgelerde nüfusun azalmas ile birlikte aadaki deiimlerin köylerde olutuu ve kentten köye göç için çekici faktörlere neden olduu söylenebilir: a) Tarmsal alandaki deiim: Hane bana düen ilenebilir arazi miktar artmtr. Hayvan bana düen çayr-mera arazisi miktar artmtr. Su kaynaklarndan daha fazla istifade edilmitir. Tarmsal alet ve makinelerin kullanm prodüktivitesi artmtr. Kiraclk sisteminde çiftçinin ödedii bedel miktar azalmtr. Yukarda ifade edilen deiimlerin olduunu Güreci ve Yurtta (2008b) çalmalarnda bir bölgeye uyarlayarak olutuunu ortaya koymular ve bu deiimlerin köyde kalanlar için yeni frsatlar dourabileceini tespit etmilerdir. Bu ve benzeri deiimlerin köyle ban koparmayan kentte yaayan köy kökenliler içinde bir çekicilie neden olabilecei bir gerçektir. b) Tarmsal destekleme politikalarnda deiim: Türkiye’de geçmi yllarla mukayese edildiinde tarmsal desteklemelerin miktar ve çeidinde birçok deime meydana gelmitir. Bunlardan bazlar; Dorudan Gelir Destei (DGD), mazot destei, gübre destei, fark ödemesi desteklemeleri, hayvanclk desteklemeleri, krsal kalknma destekleri, telafi edici desteklemeler, arge desteklemeleridir (Anonim, 2009c). Bu desteklemelerin köylerde yaayan ve esas meslei tarm olan aileleri olumlu etkileyebilecei söylenebilir. c) Tarmsal pazarlama sistemindeki deiim: Tarmsal ürünlerin pazarlanmasnda modern yol ve araçlarn kullanlmas özellikle canl hayvan pazarlanmasnda, fire kaybn en aza indirmektedir. Yol müddeti ve uzunluunun nakliyede fire kaybna neden olduu ve bunun da pazarlama deerini düürdüü bilinen bir gerçektir (Gülten, 1985). Yine hayvan slah çalmalar da ürünün pazarlama deerini arttrmakta, Türkiye’de son yllarda slah çalmalarnn Türkiye’de Kentten - Köye Göç Olgusu 83 yaygnlamas bu deeri arttran bir faktör olarak gelimektedir. 2005–2010 yllarn kapsayan Erzurum li Büyükba Hayvan Islah Projesi gibi projelerin hayata geçirilmesi, verim deeri yüksek hayvan rklarnn slahn öngörülmekte ve saysn arttrmay hedeflemektedir (Anonim, 2008). Yukarda ifade edilen çalmalarn köylerde tarmsal faaliyetleri yapanlar için olumlu sonuçlar dourabilecei ve dolayl olarak köyden kente göçü önleyebilecei bir gerçektir. Bu çalmalarn ayrca kente göç eden ve köylerine geri dönmek isteyenler için bir cazibe faktörü oluturabilecei beklenen bir hedeftir. Kentten köye göç edenlerin, özellikle kurbanlk hayvan ihtiyaçlarn, köydeki hemehri veya akrabalarndan satn almay tercih etmesi bu bölgelerde ekonomik bir canlla neden olduu ve kentte yaayan köy kökenlileri de etkiledii, hatta geri dönüler için bir umut dourabilecei söylenebilir. lkel pazarlama metotlar ile cambazlarn fiyat ve ödeme garantisi vermeden yapm olduu ürün almlar yerine, kurumsal bir yap içerinde tarmsal ürün almlarnn yaplmas da tarmsal ürünlerin pazarlama sistemine yeni bir ivme kazandrmaktadr. d) Köylerde kitle iletiim araçlarnn kullanmn yaygnlamas: Bu durum, köyleri kentlere yaklatrmakta ve yaam kalitesini olumlu yönde etkilemektedir. Kentten köye göçü tetikleyen en önemli faktörlerden birisinin de köy-kent farkllnn azaltlmas olduu unutulmamas gereken bir gerçektir. e) Köylülük düüncesinin muhafazakâr bir yapdan yenilikçi bir yapya kavumas: Yurtta vd. (1998) köylülük alt kültürü öelerini Everett M.Rogers’in on balkta topladn, bunlar arasnda, yeniliklere açk olmama ve düük beklenti düzeyine sahip olmann da olduunu ifade ettiini tespit etmilerdir. Bu özelliklerin son zamanlarda köylülerin kendi yarattklar dünyann dna çkmas ile deitii gözlenmektedir. Bu deiimin, köylerdeki toplumsal yapy da deitirebilecei ve feodal düzenini ortadan kaldrmaya neden olaca söylenebilir. Çünkü köyden göç etme nedenlerinin bazlarnn da bu yapdan kaynaklanan kan davas, evlilik ve feodal bask olduu da çeitli çalmalarda ortaya konulmutur (Karagölge ve Peker, 2000). Kentsel alanda ekonomik, sosyal ve kültürel doygunlua eriemeyen köy kökenliler bu deiimleri yakndan takip etmektedirler. Söz konusu bu deiimleri, kentlerin itici faktörleri karsnda birer çekici faktör haline dönütürmeye balamalar ve kentten köye doru bir hareketlilie neden olaca beklenmelidir. Köylerdeki çekicilii alglayabilen bir kesim de, kentsel alanda ekonomik doygunlua eren ancak sosyal ve kültürel doygunlua eremeyenlerdir. Bunlar, kentli kimlii olan veya köyden kente göç edip ekonomik sorunlar olmayanlardr. Bu kiiler tatil, gezi veya dinlenmek için köylere yln belirli bir döneminde gelmeyi tercih etmektedirler. Bunlar Tezcan (2009) ba evlerine, denize, yazla veya özlemlerini gidermek için yln belirli mevsiminde özellikle yaz aylarnda köylerine geldiklerini ifade etmitir. Böylesine bir nüfus hareketlilii, köylerin k ve yaz aylarndaki nüfuslarn önemli ölçüde deitirmektedir. Türkiye’de özellikle, Erzurum, Kars, Ardahan gibi dou illerinde bu tür hareketlilik yaz aylarnda youn bir ekilde yaanmaktadr. Akta vd. (2006), stanbul’da bulunan hemehri derneklerinin saysnn toplam 3 657 olduunu ve bu derneklerin krsal alanla ilgili 84 Erturul GÜREC yapt yatrm ve faaliyetlerinin son yllarda dikkat çektiini tespit etmilerdir. Bu faaliyetleri, kentteki ekonomik doygunlua erenlerin gerçekletirdii de unutulmamas gereken bir gerçektir. Son yllarda, özellikle Dou Karadeniz ve Dou Anadolu Bölgesi’nde baz illerde, yaz aylarnda düzenlenen festivaller ve enliklerde kentte yaayan köy kökenlileri bu bölgelere çekmektedir. Ovit Yayla enlikleri, Kafkasör Festivali, Kalender Festivali, Kop Festivali vs. bunlardan bazlardr. f) Krsal alana yaplan baraj, gölet, sulama altyaplar ve dier kamu yatrmlar: Bu yatrmlarn zaten öncelikli hedefleri arasnda, köyden kente göçü önlemek ve buralarda yaayan insanlarn yaam seviyelerini yükseltmek olduu belirlenmitir. Ak ve Akku (2007) GAP Projesinin azda olsa .Urfa’da tersine göçe neden olduunu ileri sürmülerdir. Benzer ekilde, Tunceli li Ovack ve Hozat lçelerinde geriye göç sürecine ilikin aratrmada konu sosyal ve ekonomik yönlerden ele alnmtr (Çelik vd. 2009). Güreci, (2008) Türkiye’de sulama yapan tarmsal iletmelerin says ve sulama yaplan alanlar ile köyden kente göç arasnda bir ilikiyi ortaya koymutur. Bunun yan sra krsal bölgelerde krsal sanayinin gelimesi de köylerden göçü önleyecek birer araç olarak ön plana çkmaktadr (imek ve Gürler, 1994 ). Bu ve benzeri faaliyetlerin krsal bölgelerde gelitirilmesinde giriimcilere önemli rol dümektedir. Geri kalm bölgelerdeki küçük teebbüsler ve giriimciler köyleri çekici hale getirmektedir (Woodruff ve Zerlena, 2007). Köy kökenli kentli giriimcilerin krsal bölgelere yatrm yapmalar, bu bölgelerde yeni istihdam sahalarna neden olmaktadr. Türkiye’de kentten köye göçler sistematik olarak incelendiinde, sürekli ve geçici göçler eklinde bir yaklam da ön plana çkmaktadr (Tezcan, 2009). Bu yaklam, kentten köye göçlerin yln her döneminde dinamik karakterli bir yapda olduunu göstermektedir. 4. Sonuç Türkiye’de özellikle 1950’li yllarda balayan ekonomik kalknma çabalar, beraberinde toplumsal hareketlilii de getirmitir. Bu hareketlilik, bireylerde yaam yerini tercih etme ve sonuçta sosyal tabakadaki yerinin de deimesine neden olmutur. Türkiye’nin ekonomik-sosyal ve kültürel deiiminin en önemli nedenlerinden birisi de köyden kente olan göçlerdir. Bu göçler sonucu köylerdeki nüfus fazlalnn önemli bir ksm kentlere doru kaymtr. Ancak söz konusu bu nüfus kentlerde zamanla giderek daha da çoalm ve beraberinde krsal kökenli kentsel sorunlar da getirmitir. Özellikle kentsel bölgelerde suç orann artmas ve varolarda oluan kimlik aray ve bunalmlar Türkiye’nin göç gerçeinin bir sonucu ve ürünüdür. Sonuçta kentsel bölgelerde yaayan köy kökenlilerin tekrar köylerine geri dönmelerine veya bu eilim içerisine girmelerine neden olmutur. Kentsel altyapnn fazla olan nüfusu sindiremeden geri çkarmas, köylerin öneminin bir kez daha ön plana çkmasna neden olmutur. Bireylerin diledikleri yerde yaama özgürlükleri, bakalarnn ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarna ortak olmadan gelitirilerek devam ettirilmesi ile mümkün olacaktr. Bunun ise kentsel ve krsal bölgelerin dengeli kalkndrlmas ve çok yönlü yaklamlarla (ekonomik-sosyal ve kültürel) baarlabilecei gerçei unutulmamaldr. Aksi halde Türkiye’nin Türkiye’de Kentten - Köye Göç Olgusu 85 toplumsal bir kimlik bunalmnn yaratt yeni çkmazlara girmesi kaçnlmaz olacaktr. Referanslar AKTA, E., AKA, A., DEMR, M.C., (2006). Türkiye’de hemeri dernekleri ve krsal dönüüm. Tarm Ekonomisi Dergisi, 12(2). 51–58.ss. AKI, A. AKKU, A., (2007). Güneydou Anadolu Bölgesi’nin (GAP) anlurfa’daki göçe etkisi. Eriim adresi: <http://www.sosyalbil. selcuk.edu.tr/sos_mak/makalele> [Eriim tarihi: 26.01.2009]. ANDERSEN, E. L., (2002). Rural-Urban migration in Bolivia : Advantages and disadvantages. Poverty Impacts of Migroeconomic Reforms. Part of Research Project on Stabilization and Structural Adjustment Programs in Bolivia, Institution International de conomia Empresa and The Kiel Institude. ANONM., (2008). Erzurum li Büyükba Hayvan Islah Projesi. Eriim adresi: <http://www.erzurum-tarim.gov.tr/st_tan.htm>. [Eriim Tarihi: 2.06.2008]. ANONM., (2009a). 8. V Yllk Kalknma Plan. Nüfus, Demografi Yaps, Göç Özel htisas Komisyonu Raporu. Eriim adresi: <www.dpt.gov.tr.> [eriim Tarihi: 20.01.2009]. ANONM., (2009b). TÜK Göç statistikleri. Eriim adresi: <www.die.gov.tr/ TURKISH/SONIST/goc/goc.html>. (Eriim Tarihi: 02.01.2009). ANONM., (2009c). Tarmsal Ürün Desteklemeleri. Eriim adresi: <http://www. tugem.gov.tr/tugemweb/> [Eriim Tarihi: 12.01.2009]. ANONYMOUS., (2001). Handbook in Economics 18. Handbook of Agricultural Economic. Value 1A, Human Capital: Migration and Rural Population Change 741 p, 457 -503.ss. ASLAN, M., BOZ, ., (2004). Krsal alandan kentlere göçü etkileyen faktörler: Adana örnei. Türkiye VI. Tarm Ekonomisi Kongresi, Tokat. BEAUCHEMN, C., SCHOUMAKER, B., (2005). Migration to cities in Burkina Faso : Does the level of development in sending areas matter?. World Development, Vol. 33 (7). 1129–1152.ss. BLSBORROW, E.R., (2002). Migration, Population Change and The Rural Environment. ECSP Reports, Issue 8. 69–94.ss. ÇELK, F., (2006). ç göçlerin itici ve çekici güçler yaklam ile analizi. Erciyes Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi Dergisi, 27, 149–170.ss. ÇELK, B., GÜLÇUBUK, B., AKER, A.T., (2009). Ovack ve Hozat lçelerinde geriye göç sürecine ilikin aratrma. Eriim adresi: <http://www.uyd. org.tr/s6.pdf> [Eriim Tarihi: 23.01.2009]. GÜLTEN, ., (1985). Tarmsal Pazarlama. Atatürk Üniversitesi yaynlar No: 631. Erzurum. GÜRBÜZ, M., (2007). Yüreir’e göç eden nüfusun sosyo-ekonomik özellikleri ve ehirleme sürecindeki deiimi. stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Corafya Bölümü Corafya Dergisi, 15. 1-12.ss. GÜREC, E., (2008). Türkiye’de köyden kente göç ile sulama yapan tarmsal iletme says ve sulanan arazi miktar arasndaki iliki. Sulama-Tuzlanma Toplants, 12-13 Haziran, .Urfa. GÜREC, E., YURTTA, Z., (2008). Krsal göçün nedenleri ve tarma etkileri üzerine bir aratrma: Erzurum li spir lçesi Krk Buca örnei. Tarm Ekonomisi Dergisi, 14(2):47–54.ss. HAAS, H., (2006). Migration, remittances and regional development in Souther Morocco. Geoforum, (37), 565–580.ss. 86 Erturul GÜREC ÇL, G., (1998). Denizli iline göç eden ailelerin eitime bak açlar. 4. Ulusal Snf Öretmenlii Sempozyumu 15–16 Ekim, Denizli. KARAGÖLGE, C., PEKER, K., (2000). Erzurum ilinden krsal kesime göç ve tarm iletmeleri üzerine etkileri. IV. Tarm Ekonomisi Kongresi, Tekirda. KARATEKN, Z., (2001). Diyarbakr li-Kentleme ve Göç. Türkiye Mühendislik Haberleri. Say:412/2. KAYGALAK, ., (2006). zmir Karyaka-Çili Periferisinde göçün sosyoekonomik boyutlar. Ege Corafya Dergisi, 15. 87–103.ss. LU, Z., SONG, S., (2006). Rural – urban migration and wage determination : The case of Tianjin, China. China Economic Review, (17). 337 – 345.ss. ÖZDEMR, A., TAÇI, H., (2008). Kentleme ve Kentsel stihdam, Ekonomik Büyüme çin Önemli Bir Potansiyel midir? Maliye Dergisi, Say:155. PAZARLIOLU, V., (2007). zmir örneinde iç göçün ekonometrik analizi. Yönetim ve Ekonomi, 14(1). SOYSAL, M., KANTAR, M., YALÇIN, A., (1998). Köyden kente göç olgusu ve göçün toplumsal yapda meydana getirdii deimeler: Adana ili (Yüreir ovas) köyleri ve Anadolu Mahallesi örnei. Türkiye 3. Tarm Ekonomisi Kongresi, Ankara. MEK, E., GÜRLER, Z., (1994). Krdan kente göç olgusu ve krsal sanayi. Türkiye 1. Tarm Ekonomisi Kongresi, zmir. TEZCAN, M. (2009). Kentten köye göç. Eriim adresi: <http://www. education.ankara.edu.tr/ebfdergi/pdfler/1989-22-1/37-42.pdf>. [Eriim Tarihi: 27.01.2009]. WOODRUFF, C., ZENTENO., (2007). Migration networks and microenterpries in Mexico. Journal of Development Economics, (82). 509 – 528.ss. YAVUZ, F., AKSOY, A., TOPÇU, Y., EREM, T., (2004). Kuzeydou Anadolu Bölgesi’nde krsal alandan göç etme eilimini etkileyen faktörlerin analizi. Türkiye VI. Tarm Ekonomisi Kongresi, Tokat. YENGÜL, S.B., (2005). Göçün kent mekan üzerine etkileri. Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 18 (2). 273–288.ss. YURTTA, Z. YAVUZ, F., ATSAN, T., (1998). Köy Sosyolojisi. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ders Yaynlar No: 205, 53 s, Erzurum. ZHANG, K. H., SONG, S., (2003). Rural-urban migration and urbanization in China : Evidence from time – series and cross – section analyses. China Economic Rewiev, (14), 386 – 400.ss. Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 87-97 PERFORMANS DEERLENDRME YÖNTEM OLARAK 360 DERECE GERBLDRM SÜRECNN ORTA KADEME YÖNETCLERN BAARISINA OLAN ETKS: 5 YILDIZLI OTEL LETMELERNDE BR UYGULAMA THE EFFECT OF 360 DEGREE FEEDBACK PERFORMANCE EVALUATION PROCESS ON THE ACHIEVEMENT OF MIDDLE-LEVEL MANAGERS: AN APPLICATION IN 5-STAR ACCOMMODATION ESTABLISHMENTS Derya KARA Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eitim Fakültesi [email protected] ÖZET: Aratrmada performans deerlendirme yöntemi olarak 360 derece geribildirim sürecinin orta kademe yöneticilerin i baarsna olan etkisi ortaya konulmaya çallmtr. Aratrmann uygulama alann Türkiye’de 5 büyük ilde (Antalya, stanbul, Mula, Ankara, zmir) faaliyet gösteren toplam 182 adet turizm iletme belgeli 5 yldzl otel iletmeleri oluturmutur. Aratrmada, performans deerlendirme yöntemlerinin i baarsna etkisi kapsamnda, 360 derece geribildirim sürecinin geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre etkinliinin ne ölçüde farkllat belirlenmeye çallmtr. Aratrma sonucunda 7 boyutun (Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime Uyabilmek, letiim, nsan likileri, Sonuç Üretme, Personeli Yetitirme ve Gelitirme); 360 derece geribildirim yöntemini uygulayan orta kademe yöneticilerin i baarsnda daha etkili olduu tespit edilmitir. Anahtar Kelimeler: Performans Deerlendirme ; 360 Derece Performans Deerlendirme Süreci ; Baars JEL Snflamas: M10 ABSTRACT: This study sets out to reveal the effect of 360 degree feedback performance evaluation process on the achievement of middle-level managers. To serve this purpose, 5-star establishments, in total 182, with tourism certification and operating in 5 major provinces (Antalya, stanbul, Mula, Ankara, zmir) made up the application field of the study. The study aims to determine to what extent the 360 degree feedback performance evaluation process differentiate compared to traditional performance evaluation processes within the context of job achievement. The results of the study suggest that 7 dimensions (leadership, task performance, adaptation to change, communication, human relations, creating output, employee training and development) were found to be more effective in the job performances of the middle-level managers. Keywords: Performance Evaluation ; 360 Degree Performance Evaluation Process; Job Achievement JEL Classifications: M10 1. Giri nsan kaynaklar yönetiminde, igörenlerin faaliyetleri çalma yaamlarnn her aamasnda gözlem ve sonuç itibariyle deerlendirilmektedir. Bu faaliyetler, ancak 88 Derya KARA performans deerlendirme sistemi içinde yaplrsa anlam kazandndan (Yücel, 1999: 110), performans deerlendirme faaliyetleri geleneksel olarak insan kaynaklar yönetiminin en önemli gerekliliklerinden biri olarak ortaya çkmaktadr (Miller ve Cardy, 2000: 609). Performans deerlendirme, igörene iteki baars ve eksiklikleri hakknda geribildirim salamakta; ie alma, terfi, ödüllendirme ve ie son verme gibi çeitli insan kaynaklar yönetimi faaliyetlerine temel oluturmaktadr. Bu açdan performans deerlendirme faaliyetlerinin, iletmelerin insan kaynaklar yönetimi tarafndan mutlaka uygulanmas gerekmektedir (Yüksel, 2000: 161). Uygulanan performans deerlendirme yönteminin ne derecede baarl olduunun bilinmesi, iletmenin gelimesine katk salamaktadr. letme içinde, yöneticilerin ve yönetilenlerin baar derecelerinin bilinerek, baarszlklarnn nedenlerinin ortaya konulmas, gelecekte iletmenin baarsn artrabilmesi açsndan büyük önem tamaktadr. Performans deerlendirme faaliyetleri, önceleri daha basit bir süreç olan bir bölüm müdürünün alt çalannn performans ile ilgili yllk raporunu oluturmas ve sonucunda igöreni ile görümesiyle ilikilendirilen bir kavram olmakla birlikte (Fletcher, 2001: 473), son 20 yl içerisinde performans deerlendirme konusunda önemli oranda deiiklikler olmutur (Miller, 2001: 321). Özellikle, 1980’ler ve 1990’lar performans, dolaysyla performans deerlendirme üzerine olan ilginin hzland yllar olmu ve bu hz en azndan ngiltere’de ekonomik gerilemelerden dolay ortaya çkan performansa odaklanma, ticari felsefelerin kamu sektörüne uygulanmas ve performansa bal ödemenin yaygn olarak benimsenmesi ile artarak devam etmitir (Gillen, 1997: 7). Performans deerlendirme faaliyetleri çalanlarn davranlarn, i ile ilgili özelliklerini deerlendirmek için planlanmtr. Odak noktas, gelecekte çalanlarn performansn daha etkili olup olmayacan ve nasl verimli hale geleceinin ortaya konulmas olduundan, yöneticilerin temel sorumluluklarndan biri de, çalanlarn performanslarn deerlendirmektir (Hellriegel, Jackson ve Slocum, 2002: 360). Sistemli bir performans deerlendirme faaliyeti, birçok iletme tarafndan benimsenmektedir. Bu deerlendirmeler, çok sk olarak üst kademe ilere terfi ettirilecek adaylarn seçilmesinin, kariyer planlamas yaplmasnn, liyakate göre ücret dalm yaplmasnn ve eitime ihtiyac olan igörenlerin belirlenmesinin bir ölçütü olarak kullanlmaktadr (Wilson ve Willys, 1998, s.64). Performans deerlendirme yöntemleri arasnda yer alan 360 derece geribildirim süreci, igörenlerin performanslarnn çeitli açlardan deerlendirilerek, daha dengeli bir görüntü elde edilebilmesi için çok kaynakl deerlendirme sürecinin temelini oluturmaktadr (Edwards ve Ewen, 1996: 11). 360 derece geribildirim süreci (çoklu deerlendirme) performans hakknda geribildirim salayan bir araçtr. Bu süreç tek bana bir ast tarafndan deerlendirme yerine birden fazla kaynaktan gelen deerlendirmeleri bir havuz içerisinde bir araya getirerek sunduundan, geribildirimin doruluk ve güvenilirliini artrmaktadr. 360 derece geribildirim süreci igören hakknda dier kiilerden toplu bilgi salamaktadr. Bu çoklu kaynan içinde üstler, çalma arkadalar, astlar ve müteriler bulunmaktadr (Edwards, 1996: 5). 360 derece Performans Deerlendirme Yöntemi Olarak 360 Derece Geribildirim Sürecinin … 89 geribildirim süreci, ayn zamanda igörenlerin bakalar tarafndan nasl deerlendirildiini anlamalarn salamakta ve performanslarnn geliimine yol göstermektedir (London ve Smither, 1995: 807). 360 derece geribildirim süreci iletmeler tarafndan genellikle, deerlendirmeyi ve alnan kararlar desteklemek yerine, öncelikle çalanlarn geliimini salamak amacyla kullanlmaktadr (Dalton, 1998: 26). 360 derece geribildirim yönteminin Procter & Gamble firmasndaki uygulamasna ilikin yaplan bir aratrmada; Procter & Gamble firmasnn performans deerlendirme sonucunda ortaya çkan verileri ücret artlar, terfi, eitim, ie alma gibi insan kaynaklar fonksiyonlarn beslemekte ve gelitirmekte kulland görülmütür (Karaku, 2004, s.102). 360 derece geribildirim süreci igörenlerin performans hakknda daha doru, güvenilir, kesin ve ayrntl verilerle, çalanlara güçlü ve zayf yönlerini, eksikliklerini, gelecekte ortaya çkabilecek ihtiyaçlarn ve gelecekteki i potansiyellerini göstermektedir (Jackson ve Greller, 1998: 19). 360 derece geribildirim sürecinin sk bir biçimde yalnzca geliim amaçl uygulamaya konulmasyla, yöneticilerin ve igörenlerin süreç hakknda kendilerini rahat hissetmeleri salanmaktadr. görenler olumsuz yönde geribildirimlerin yaandn gördüü zaman ve yöneticiler bilgilerin yararl olduuna inand zaman 360 derece geribildirim sürecinin deerlendirme amacyla kullanlmas konusunda daha az endie duyulmaktadr (Waldman, Atwater ve Antonioni, 1998: 89). 360 derece geribildirim süreci deerlenen igören hakknda pazarlama istihbarat salamakta ve dier taraftan öretici bir sistem olarak kabul edilmektedir. Birçok igören için kendilerini dierlerinin gözüyle deerlendirme imkân yakalayabilmek, orijinal, eitici, öretici ve motive edici bir unsur olarak ortaya çkmaktadr (Edwards, 1996: 5). 360 derece geribildirim süreci, bireylerin birbirlerine geribildirim vermesine olanak saladndan ve bireylerin geliime açk yönleri hakknda bilgi saladndan, geliimi destekleyici bir süreç olarak ortaya çkmaktadr. 360 derece geribildirim süreci ile bir taraftan bireysel performansla ilgili olarak geribildirim salanrken, dier taraftan grubun ya da takmn performans ile ilgili genel eilimler belirlenmektedir (Aytaç, 2003: 1). Lassiter 360 derece geribildirim süreci içinde, igörenlerin performansn sekiz temel yetenek alannda çok yönlü olarak izlemektedir (Arslan, 2001). Bu dorultuda çalmann aratrma bölümünde Lassiter tarafndan ortaya konulan 360 derece geribildirimde i baarsn etkileyen boyutlar (Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime Uyabilmek, letiim, nsan likileri, Sonuç Üretme, Personeli Yetitirme ve Gelitirme) ele alnmtr. Aratrmada, personeli yetitirme ve personeli gelitirme boyutlar birletirilerek tek boyut olarak ele alnm ve yedi boyut üzerinden deerlendirilmitir. Etkin bir ekilde çalabilmek için 360 derece geribildirim yöntemi, basit görünmekle beraber somutlatrlm bir yapya ihtiyaç duymakta ve geleneksel deerlendirme ölçümlerinde konu olmayan birçok faktör 360 derece geribildirim yönteminde çok büyük önem tamaktadr (Edwards ve Ewen, 1996: 29). Birçok iletmeden alnan veriler deerlenenlerin çoklu deerleyici içeren deerlendirmeleri tekli deerleyici içerenlere göre daha tatminkâr bulduunu ortaya koymutur. Baz deerleyiciler 360 derece geribildirim yönteminin geleneksel deerlendirme yöntemlerine kar getirilmi bir gelime olduunu düünürken, bazlar bu görüe 90 Derya KARA katlmamaktadr. Bu görü ayrlklar kullanlan geleneksel performans deerlendirme yöntemlerinin iletmede yerlemi olmasndan kaynaklanmaktadr (Waldman, Atwater ve Antonioni, 1998: 88). 360 derece geribildirim yönteminde farkl kaynaklardan geribildirim alnmas geribildirimin objektifliini garanti etmemektedir. Çünkü iletme içerisindeki herkesin ve müterilerin tarafl olabilecei ihtimali bulunmaktadr. Bununla birlikte, tek bir deerleyici tarafndan yaplan deerlendirmelerde bu risk daha yüksek olarak ortaya çkmaktadr (Ylmaz, 2005: 40). Bu yüzden, iletmede kullanlan 360 derece geribildirim yönteminin geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre daha doru sonuçlar verdiini söylemek mümkündür. Uygulanan performans deerlendirme sürecinde amaç, veri kayna, kaynan kimlii, geribildirimin içerii, ölçümleme yöntemi, dier insan kaynaklar kararlar ile ilikisi, süreci ekillendiren felsefe, sürecin içerii ve hedeflenen igörenlerin tad özellikler farkllk göstermektedir. Geleneksel performans deerlendirme yöntemleri ile 360 derece geribildirim yöntemi arasndaki farklar Tablo 1’de görülmektedir. Tablo 1. Geleneksel Performans Deerlendirme Yöntemi ile 360 Derece Geribildirim Yöntemi Arasndaki Farklar Ölçütler Amaç Geleneksel Performans Deerlendirme Yöntemi Astlara geçmi performanslar ve gelecek potansiyellerine ilikin tek bir perspektiften geribildirim salanmaktadr. Veri kayna Tek bir deerlendirmeci vardr: yönetici Kaynan kimlii Geribildirim kaynann kim olduu bellidir. Geribildirimin içerii Ölçümleme yöntemi Dier insan kaynaklar kararlar ile ilikisi Süreci ekillendiren felsefe Davrana ve i performansna ilikin deerlendirmeler tipik olarak i biriminin ulat sonuçlara göre olumaktadr. Likert ölçeinin yannda niteliksel deerlendirmeler yer almaktadr. Performans deerlendirme genellikle, ücretle, görev tasarm, terfi ve transferler ile eitim ve gelitirme kararlarna temel oluturmaktadr. Süreçlere odaklanlmaz, bireylerin deerlendirilmesi esastr. Otorite ve yöneticinin görüünü kabul etme söz konusudur. Sürecin içerii Yllk genel sonuçlar çou kez ücretleme kararlarn etkilemektedir. Hedeflenen igörenler Organizasyondaki tüm igörenler. 360 Derece Geribildirim Yöntemi Performans, davranlar ve geliim ihtiyaçlar hakknda farkl perspektiflerden veri salanmaktadr. Deerlendirmeciler farkldr: astlar, üstler, takm arkadalar ve müteriler Geribildirim, deerlendirmeci gruplarndan kolektif olarak toplanr. Deerlendirmecinin bireysel kimlii belirsizdir. Deerlendirmeler i biriminin ulat sonuçlara ve geliimi istenen boyutlara göre yaplmaktadr. Temel olarak likert ölçei ile niceliksel veri toplanmaktadr. Veriler tipik olarak sadece eitim ihtiyacnn tespiti ve kariyer geliimi için kullanlmaktadr. göreni deerlendirme deil gelitirmek esastr. Kendini deerlendirme söz konusudur. Deerlendirme yln belli zamanlarn deil sürekli izlemeyi öngörmektedir. Tipik olarak yönetsel kademelerde igörenler. Kaynak: McCharty ve Garavan, 2001: 10 Geleneksel performans deerlendirme yöntemi, üstün önyarglarnn deerlendirmeye girmesini önleyemediinden, tüm sorumluluk amirin üzerindedir. Performans Deerlendirme Yöntemi Olarak 360 Derece Geribildirim Sürecinin … 91 Sürecin ileyii üstün davranlarna bal olmasna ramen, üstlerin yetki ve sorumluluklar bulunmamaktadr. Geleneksel performans deerlendirme yöntemi, igörenin yalnzca i bandaki baarsn, görevindeki davranlarn deil ayn zamanda ihtiyaç olmad halde iletme dndaki yaantsn ve kiiliini de deerlendirmektedir. Sonuç olarak geleneksel performans deerlendirme yönteminde, igörenlerin gelecei ile ilgili sistematik ilem ve önerilerden yoksun olduu görülmektedir (Canman, 2000: 171). Tek bir yöneticinin igörenlere kendi katksn tam olarak deerlendirememesi, 360 derece geribildirim yönteminin gerekliliini ortaya koymaktadr. 360 derece geribildirim yöntemi ile elde edilen bilgiler, igörenlerin iletiim içinde olduu bireylerden elde edildii için igörenlerin sadece üstleri tarafndan deerlendirildii geleneksel deerlendirme yöntemlerine göre daha adil ve daha güvenilir bir yöntem olarak görülmektedir. Birçok kaynaktan toplanan verilerin etkisi, tek bir kaynaktan toplanan verilere göre daha etkili olarak ortaya çkmaktadr (Turgut, 2001: 62). Giderek gelien dünya koullar içinde, toplumlarn ihtiyaçlarn karlayabilmeleri ve geliim salayabilmelerinde yönetimin ve yöneticilerin rolü her geçen gün biraz daha artmaktadr. Ekonomik, toplumsal, kültürel ve teknolojik gelimeler sonucunda meydana gelen deiimler, iletme amaçlarn daha ksa sürede gerçekletirecek yöneticilere duyulan ihtiyac artrmaktadr. Orta kademe yönetimde yaygn olarak iletme yöneticisi ve bölüm ba bulunmaktadr. Orta kademe yöneticilerin görevlerinin banda üst kademe yöneticiler tarafndan gelitirilen kural ve planlar gerçekletirmek, daha düük seviyedeki yöneticilerin faaliyetlerini denetlemek ve koordine etmek gelmektedir. Son yllarda birçok kurum maliyeti düürmek ve ar bürokrasiyi ortadan kaldrmak için orta kademe yöneticilerin yetkilerini azaltmtr. Orta kademe yöneticilerin kurumun daha alt ve daha üst seviyeleri arasndaki köprüyü salama konusunda ve üstleri tarafndan gelitirilen stratejileri uygulama konusunda önemli rolleri bulunmaktadr. Birçok iletme orta kademe yöneticilerin saysn azaltarak yola devam edebileceine inanmakta, ancak orta kademe yöneticilerin iletmeyi baarya ulatrma konusunda etkinlii halen önemini korumaktadr (Griffin, 2002: 14). Yöneticilerin sadece zayf performans denetlemekle kalmamalar gerekmektedir. Ayrca yüksek performans gösteren igörenleri bu ekilde denetlemekle kalmamalar, hatta daha iyi olabilmeleri konusunda cesaretlendirmeleri gerekmektedir. Yaplan denetlemeler, yöneticilerin yüksek performans gösteren igörenlerini ödüllendirmelerini ve daha baarl olmak isteyenlere gerekli destei salamalarn gerektirmektedir. Hedef belirleme, i düzenleme ve içi katlm programlar gibi motivasyonel yaklamlar çalanlarn baarsn artrmaktadr (Desimone ve Haris, 1998: 292). Yöneticiler, yönetsel kararlar alnmasnda, ücret artlarnda, terfilerde, güçlü ve zayf yönlerin belirlenmesinde, eitim faaliyetlerinde, igörenlerin performanslarnn gelitirilmesinde performansn etkili bir biçimde deerlendirilmesine gereksinim duymaktadr. letmenin amaçlarna ulaabilmesi, igörenlerin performansnn profesyonel bir biçimde deerlendirilmesi ve etkili deerlendirme yöntemlerinin kullanlmas ile mümkündür (Palmer ve Winters, 1993: 66). 92 Derya KARA 2. Aratrmann Amac ve Önemi letme içinde performans deerlendirme yaplrken igörenlerin nitelikleri, potansiyelleri ve iin gerektirdii hususlarn göz önünde bulundurulmas gerekmektedir. Performans deerlendirme faaliyetleri, iletmelerin büyümek ve gelimek adna gerçekletirdii en önemli etkinliini oluturduundan iletmelerin çalma sistemine, yapsna ve büyüklüüne göre bir performans deerlendirme sürecinin oluturulmas gerekmektedir. letmelerin gelien dünya koullarna uyumunu salayan ve igörenlerin geliimine k tutan performans deerlendirme faaliyetlerinin uygulanmas turizm sektöründe kalknma çabas içerisinde olan otel iletmeleri için vazgeçilmez bir bütün olarak karmza çkmaktadr. 360 derece geribildirim sürecinde çoklu deerlendirmenin yaplmas, özellikle üretim ve tüketimin e zamanl olduu turizm sektörünün geliebilmesi ve ekonomiye daha fazla katk salayabilmesi açsndan çok önemli olduundan, çalma kapsamnda turizm sektöründe önemli bir yere sahip olan otel iletmeleri tercih edilmitir. Aratrmada, 360 derece performans deerlendirme sürecinde Lassiter (Arslan, 2001) tarafndan ortaya konulan ve orta kademe yöneticilerin i baarsn etkileyen 7 boyut (Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime Uyabilmek, letiim, nsan likileri, Sonuç Üretme, Personeli Yetitirme ve Gelitirme) incelenmitir. Bu balamda, performans deerlendirme yöntemi olarak geleneksel performans deerlendirme yöntemleri ile 360 derece geribildirim yönteminin incelenmesi ve bu yöntemlerin orta kademe yöneticilerin i baarsna olan etkisinin ortaya konulmas aratrmann temel amacn oluturmaktadr. 3. Veri Kaynaklar ve Yöntem Turizm iletme belgeli 5 yldzl otel iletmelerinde çalan orta kademe yöneticilere uygulanan anketler sonucunda elde edilen veriler SPSS 15.0 sistemi ile analiz edilmitir. Aratrmada elde edilen verilere, aratrmann amac dorultusunda çeitli istatistikî çözümlemeler (frekans dalm, ortalama, standart sapma ve t- testi) yaplmtr. Bu aratrma bir hizmet sektörü olan 5 yldzl otel iletmeleri üzerine gerçekletirilmitir. Bu çalmann evrenini Türkiye’deki turizm iletmelerinin saysnn youn olduu iller olan (www.turizm.gov.tr) Ankara, stanbul, Antalya, zmir ve Mula’da bulunan 5 yldzl otel iletmelerinde (182 adet) çalan 2184 orta kademe yönetici oluturmaktadr. Yamane (2001)’e dayanarak yaplan hesaplamada aratrmann örneklemi 326 olarak bulunmu ve 578 orta kademe yöneticiden analiz edilebilir anket elde edilmitir. Literatür taramas sonucunda elde edilen kuramsal bilgilere dayanarak, veri toplamak için anket teknii kullanlmtr. 360 derece geribildirim yöntemi ile geleneksel performans deerlendirme yöntemlerinin i baars üzerindeki etkisini belirlemek üzere 32 ifadeden oluan bir tutum ölçeinden yararlanlmtr. Soru formunun hazrlanmasnda Lassiter tarafndan ortaya konulan ve performans deerlendirmeyi etkileyen 7 boyutu (Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime Uyabilmek, letiim, nsan likileri, Sonuç Üretme, Personeli Yetitirme ve Gelitirme) ortaya koyan 32 ifade aratrma kapsamna alnmtr (Arslan, 2001). Performans Deerlendirme Yöntemi Olarak 360 Derece Geribildirim Sürecinin … 93 Aratrmada kullanlan performans deerlendirme ölçeinin güvenilirlik analizi sonucunda genel güvenilirlik düzeyi Cronbach Alpha 0,97 olarak tespit edilmitir. 4. Bulgular 360 derece geribildirim yöntemi kapsamnda i baarsn etkileyen boyutlarn (Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime Uyabilmek, letiim, nsan likileri, Sonuç Üretme, Personeli Yetitirme ve Gelitirme) performans deerlendirme yöntemlerine göre farkllamas Tablo.2’de verilmitir. Tablo 2. Yöneticilerin Baarsn Etkileyen Boyutlarn Performans Deerlendirme Yöntemlerine Göre Farkllamasnn Dalm Boyutlar Liderlik Görevi Yönetme Deiime Uyabilmek letiim nsanlarla likiler Sonuç Üretme Personeli Yetitirme ve Gelitirme Yöntem X 360 Geleneksel 360 Geleneksel 360 Geleneksel 360 Geleneksel 360 Geleneksel 360 Geleneksel 360 Geleneksel 4,1860 3,8354 4,2035 3,8469 4,0636 3,7269 4,1725 3,8172 4,1734 3,8438 4,1928 3,8867 4,1504 3,8969 Std. Sapma 0,66962 0,79641 0,74546 0,94417 0,68513 0,83047 0,76575 0,88603 0,71986 0,92520 0,78895 0,93471 0,77752 0,93955 t sd p -5,644 576 0,000 -4,979 576 0,000 -5,233 576 0,000 -5,088 576 0,000 -4,692 576 0,000 -4,192 576 0,000 -3,479 576 0,001 * X : Aritmetik ortalama, t: Test istatistik deeri, sd: Serbestlik derecesi, p: Önem düzeyi Aratrmaya katlan orta kademe yöneticilerin uyguladklar performans deerlendirme yöntemlerinin dalm Tablo-2’de gösterilmitir. Aratrmaya katlan orta kademe yöneticilerin 258’i (%44,64) 360 derece geribildirim yöntemini uygulamakta ve 320’si (%55,36) geleneksel performans deerlendirme yöntemlerini uygulamaktadr. Aratrmaya katlan yöneticilerde uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinin liderlik boyutuna göre i baars üzerindeki etkisinde istatistiksel bir farkllk olup olmad aratrlmtr. Buna göre, uygulanan performans deerlendirme yönteminin i baars üzerindeki etkisinde yaplan t-testi sonucunda farkllk olduu tespit edilmitir (p<0,05). Uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinde “Liderlik” boyutu üzerindeki farkllamaya bakldnda (Tablo-2); 360 derece geribildirim yönteminin ( X =4,1860) geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre ( X =3,8354) i baars üzerindeki etkisinin daha yüksek olduu görülmektedir. Aratrmaya katlan yöneticilerin görevi yönetme boyutu itibariyle uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinin i baar üzerindeki etkisinde istatistiksel bir farkllk olup olmad aratrlmtr. Buna göre, uygulanan performans deerlendirme yönteminin i baars üzerindeki etkisinde yaplan t-testi sonucunda farkllk olduu tespit edilmitir (p<0,05). Uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinde “Görevi Yönetme” boyutu üzerindeki farkllamaya bakldnda (Tablo-2); 360 derece geribildirim yönteminin ( X =4,2035) geleneksel performans 94 Derya KARA deerlendirme yöntemlerine göre ( X =3,8469) i baars üzerindeki etkisinin daha yüksek olduu görülmektedir. Aratrmaya katlan yöneticilerin deiime uyabilmek boyutu itibariyle uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinin i baar üzerindeki etkisinde istatistiksel bir farkllk olup olmad aratrlmtr. Buna göre, uygulanan performans deerlendirme yönteminin i baars üzerindeki etkisinde yaplan t-testi sonucunda farkllk olduu tespit edilmitir (p<0,05). Uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinde “Deiime Uyabilmek” boyutu üzerindeki farkllamaya bakldnda (Tablo-2); 360 derece geribildirim yönteminin ( X =4,0636) geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre ( X =3,7269) i baars üzerindeki etkisinin daha yüksek olduu görülmektedir. Aratrmaya katlan yöneticilerin iletiim boyutu itibariyle uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinin i baar üzerindeki etkisinde istatistiksel bir farkllk olup olmad aratrlmtr. Buna göre, uygulanan performans deerlendirme yönteminin i baars üzerindeki etkisinde yaplan t-testi sonucunda farkllk olduu tespit edilmitir (p<0,05). Uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinde “letiim” boyutu üzerindeki farkllamaya bakldnda (Tablo-2); 360 derece geribildirim yönteminin ( X =4,1725) geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre ( X =3,8172) i baars üzerindeki etkisinin daha yüksek olduu görülmektedir. Aratrmaya katlan yöneticilerin insanlarla ilikiler boyutu itibariyle uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinin i baars üzerindeki etkisinde istatistiksel bir farkllk olup olmad aratrlmtr. Buna göre, uygulanan performans deerlendirme yönteminin i baars üzerindeki etkisinde yaplan t-testi sonucunda farkllk olduu tespit edilmitir (p<0,05). Uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinde “nsanlarla likiler” boyutu üzerindeki farkllamaya bakldnda (Tablo-2); 360 derece geribildirim yönteminin ( X =4,1734) geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre ( X =3,8438) i baars üzerindeki etkisinin daha yüksek olduu görülmektedir. Aratrmaya katlan yöneticilerin sonuç üretme boyutu itibariyle uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinin i baars üzerindeki etkisinde istatistiksel bir farkllk olup olmad aratrlmtr. Buna göre, uygulanan performans deerlendirme yönteminin i baars üzerindeki etkisinde yaplan t-testi sonucunda farkllk olduu tespit edilmitir (p<0,05). Uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinde “Sonuç Üretme” boyutu üzerindeki farkllamaya bakldnda (Tablo-2); 360 derece geribildirim yönteminin ( X =4,1928) geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre ( X =3,8867) i baars üzerindeki etkisinin daha yüksek olduu görülmektedir. Aratrmaya katlan yöneticilerin personeli yetitirme ve gelitirme boyutu itibariyle uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinin i baars üzerindeki etkisinde istatistiksel bir farkllk olup olmad aratrlmtr. Buna göre, uygulanan performans deerlendirme yönteminin i baars üzerindeki etkisinde yaplan t-testi sonucunda farkllk olduu tespit edilmitir (p<0,05). Uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinde “Personeli Yetitirme ve Gelitirme” boyutu üzerindeki farkllamaya bakldnda (Tablo-2); 360 derece geribildirim yönteminin Performans Deerlendirme Yöntemi Olarak 360 Derece Geribildirim Sürecinin … 95 ( X =4,1504) geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre ( X =3,8969) i baars üzerindeki etkisinin daha yüksek olduu görülmektedir. 5. Sonuç Dünya’da ve Türkiye’de turizm hareketlerinin gelimesine katk salayan otel iletmeleri, müterilerine daha iyi hizmet sunabilmek üzere yönetsel faaliyetlerinde performans deerlendirme faaliyetlerine bir yön verme çabas içinde bulunmaktadr. Gelien dünya koullarnda iletmeler sürekli ve hzl bir deiim süreci içinde bulunmaktadr. Bu deiim süreci iletmelerin yeni gelimelere ayak uydurabilmelerini ve yenilikçi olmalarn gerektirmektedir. letmelerin, baarya ulaabilmeleri ve dünya pazarnda rekabet edebilmeleri için çevrelerindeki deiim sürecini takip etmeleri gerekmektedir. Böylece, iletmeler dinamik yaps sayesinde baarya odaklanacak ve ayakta kalabileceklerdir. Aratrmada, performans deerlendirme yöntemlerinin i baarsna etkisi kapsamnda, 360 derece geribildirim sürecinin geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre etkinliinin ne ölçüde farkllat belirlenmeye çallmtr. 360 derece geribildirim sürecinde orta kademe yöneticilerin i baarsna etki eden 7 boyut (Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime Uyabilmek, letiim, nsan likileri, Sonuç Üretme, Personeli Yetitirme ve Gelitirme) incelenerek, bu boyutlarn performans deerlendirme uygulamalar arasndaki farkllklar ortaya konulmutur. Performans deerlendirme yöntemi olarak 360 derece geribildirim sürecinin orta kademe yöneticilerin i baarsna etkisi üzerine yaplan bu çalma; 360 derece performans deerlendirme ve geleneksel performans deerlendirme yöntemlerinin i baars üzerindeki farkllamasn ortaya koyduundan orijinal olup; aratrma sonucunda elde edilen bulgularn ve gelitirilen önerilerin, daha sonra yaplacak olan çalmalara yol gösterici olaca düünülmektedir. Aratrma sonucunda; Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime Uyabilmek, letiim, nsan likileri, Sonuç Üretme, Personeli Yetitirme ve Gelitirme boyutlarna göre istatistiksel olarak anlaml bir farkllk olduu tespit edilmitir (p0,05). Buna göre, Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime Uyabilmek, letiim, nsan likileri, Sonuç Üretme, Personeli Yetitirme ve Gelitirme boyutlarnda 360 derece geribildirim yönteminin geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre i baars üzerinde daha fazla etkili olduu ortaya çkmtr. Yaplan baka bir aratrmada, Türk Silahl Kuvvetleri ve Amerika Birleik Devletleri ordularnn performans deerlendirme yöntemleri karlatrmal olarak incelenmi ve 360 derece geribildirim yöntemi uygulanmtr. Örneklem çerçevesinde uygulanan anket formlar ile alt ve orta kademe yöneticilerin; iletiim, karar verme, motive etme, bireysel geliime katks, örenme, uygulama deerlendirme, saygnlk, adanmlk, kiisel bütünlük, duygusal denge, fiziksel beceri, teknik beceri, taktik beceri ve genel olarak liderlik profili sorgulanmtr. Aratrma sonucunda; açkl, kolayl, katlmcl ve geribildirim salamasyla 360 derece geribildirim yönteminin Türk Silahl Kuvvetleri’nde lider geliimine katk salayaca ortaya konulmutr (Döverkaya, 2002, s.144). Bu aratrmada ise 360 derece geribildirim yönteminin orta kademe yöneticilerin i baars üzerindeki etkisini ortaya koymak üzere, performans deerlendirme yöntemleri karlatrlmtr. Yukarda belirtilen 7 boyutta 360 derece geribildirim yönteminin 96 Derya KARA geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre i baars üzerindeki etkisinin daha yüksek olduu ortaya çkmtr. 360 derece geribildirim süreci çok yönlü geribildirime olanak saladndan, yukarda belirtilen yedi boyutun iletmeler tarafndan mevcut durumu yanstacak ekilde ortaya konulmas, alnan sonuçlar dorultusunda yöneticilerin eksik yanlarnn belirlenerek geliimlerini salayabilecektir. Sonuç olarak, youn rekabet ortamnda faaliyet gösteren iletmelerin igörenlerinden etkin bir ekilde yararlanmalar gerekmektedir. görenlerin ve yöneticilerin geliimlerini göz önünde bulunduran performans deerlendirme faaliyetlerinin planlanarak uygulamaya geçilmesi, iletmenin hzl deiimlere ayak uydurabilmesini salayabilecektir. letmenin amaçlarnn belirlenerek iinde verimli ve baarl yöneticilerin bulunmas iletmenin dier iletmeler karsnda rekabet gücünü artrabilecektir. Referanslar ARSLAN, A. (2001). 360 derece geribildirim bireysel performanstan kurumsal performansa geçite etkili bir araç. [Eriim adresi]: <http://www.kalder.org.tr/>, [Eriim tarihi: 14 Mays 2005]. AYTAÇ, A. (2003). 360 derece geribildirim: Bilim ve Akln Aydnlnda Dergisi, 4 (41). [Eriim adresi]: <http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi41/aytac.htm>, Eriim tarihi: 7 Eylül 2007]. CANMAN, D. (2000). nsan kaynaklar yönetimi. Ankara: Yarg Yaynevi. DALTON, A. M. (1998). Using 360 degree feedback successfully. USA: Leadership in Action. DESIMONE, R.L., HARIS, D. M. (1998). Human research development. 2 nd edition, U.S.A: The Dryden Press, Harcourt Brace Collage Publishers. EDWARDS, M. R. (1996). Improving performance with 360 –degree feedback. Career Development International, 1(3), 5-8. ss. EDWARDS, M. R., EWEN, A.J. (1996). 360- degree feedback: royal fail or holy grail?. Career Development Internetional, 1(3), 28-31.ss. FLETCHER, C. (2001). Performance aprasial and management: The developing research agenda. Journal of Occupational and Organizational Psychology, 74, 473-487. ss. GILLEN, T. (1997). Deerlendirme tartmas. 1. bask, (Çev: A. BORA ve O. CANKOÇAK). Ankara: lkkaynak Kültür ve Sanat Ürünleri Ltd ti. GRIFFIN, R. W. (2002). Management. Texas & M University Seventh Edition. New York: Houghton Mifflin Company. HELLRIEGEL, D. , JACKSON, S.E., SLOCUM J.W. (2002). Management :A competency-based approach. Cincinnati: South-Western College. JACKSON, J., GRELLER M. (1998). Decision elements for using 360 degree feedback. Human Resources Planning, 21(4), 18-28. ss. KARAKU, O. (2004). Performans deerlendirme yöntemlerinden biri olarak 360 derece geribildirim. Yaynlanmam yüksek lisans tezi, stanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalma Ekonomisi ve Endüstri likileri Ana Bilim Dal. LONDON, M., SMITHER, J. W. (1995). Can multi-source feedback change perceptions of goal accomplishment self-eveluations, and performance-related Performans Deerlendirme Yöntemi Olarak 360 Derece Geribildirim Sürecinin … 97 outcomes? Theory-based appliacations and directions for research. Personnel Psychology, 48, 803-819. ss. MCCHARTY, A. M., GRAVAN, T. N. (2001). 360 feedback process: perfonmance mprovement and employee career development. Journal of European Industrial Training, 25 (1), 5-32. ss. MILLER, J., CARDY, R. L. (2000). Self monitoring and performance apprasial: rating outcomes n project teams. Journal Of Organizational Behaviour, John Wiley and Sons Ltd, 21, 609-626. ss. MILLER, J. S. (2001). Self-monitoring and performance appraisals satisfaction: an exploratory field study. Human Resource Management, 40 (4), 321-332. ss. PALMER, M., WINTERS, T. K. (1993). nsan Kaynaklar. 1. bask, stanbul: Rota Yaynlar. TURGUT, H. (2001). Geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine yeni bir alternatif: 360 derece geribildirim yöntemi. Saytay Dergisi, Temmuz-Eylül (42), 56-68. ss. TURZM STATSTKLER/ statistikler/ Tesis statistikleri/ Turizm Belgeli Tesisler/ letme ve Yatrm Belgeli Tesis statistikleri (2007), [Eriim adresi]: <http://www.kultur.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx>. [Eriim tarihi: 15.04.2007]. WALDMAN, D. A. , ATWATER L.E., ANTONIONI, D. (1998). Has 360 degree feddback gone amok?. Academy Of Management Executive, 12 (2), 86-94. ss. WILSON, R., WILLYS, H. M. (1998). Better ways to measure executive performance. Management Methods, 19, (4). YAMANE, T. (2001). Temel Örnekleme Yöntemleri. 1. bask, (Çev. A. ESN, M. A. BAKIR, C. AYDIN ve E. GÜRBÜZSEL). stanbul: Literatür Yaynclk. YILMAZ, K. (2005). Performans deerlendirme sürecinde 360 derece geribildirim sistemi. Milli Prodüktivite Merkezi Yayn, Verimlilik Dergisi, 1, 27-44. ss. YÜCEL, R. (1999). nsan kaynaklar yönetiminde baar deerlendieme. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1 (3), 110-128. ss. YÜKSEL, Ö. (2000). nsan kaynaklar yönetiminin temel fonksiyonlarndan baar deerlendirmede yeni yaklamlar. nsan Kaynaklar Sempozyumu Tebliler, Konya: Selçuk Üniversitesi Basmevi. Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 98-108 STANBUL MENKUL KIYMETLER BORSASI’NDA LEM HACM VE GETR VOLATLTES TRADE VOLUME AND RETURN VOLATILITY IN ISTANBUL STOCK EXCHANGE Burcu KIRAN stanbul Üniversites ktisat Fakültesi, Ekonometri Bölümü [email protected] ÖZET: Bu çalmada, ilem hacmi ve stanbul Menkul Kymetler Borsas bileik endeks (MKB-100) getiri volatilitesi arasndaki iliki, 1990-2008 dönemleri için GARCH, EGARCH ve TGARCH modellerine ilem hacmi ve haftann günleri etkileri ilave edilerek aratrlmaktadr. Bulgular, getiri volatilitesinde haftann günleri ve kaldraç etkisinin var olduuna iaret etmektedir. GARCH ve TGARCH modellerin tahmin sonuçlar, ilem hacminin getiri volatilitesi üzerindeki etkisinin anlaml olduunu fakat pozitif olmadn göstermektedir. Bu bulgular, MKB’de “Ardk Bilgi Ak” ve “Kark Dalmlar” hipotezlerinin geçerliliine aykr kantlar salamaktadr. Anahtar Kelimeler: lem Hacmi ; Getiri Volatilitesi ; Haftann Günleri Etkisi ; Koullu Deien Varyans Modelleri JEL Snflamas: G12 ; C22 ABSTRACT: This paper examines the relationship between trade volume and Istanbul Stock Exchange composite index (ISE-100) return volatility for the period 1990-2008 by including the trade volume and the day of the week effect in to the GARCH, EGARCH and TGARCH models. The findings indicate the presence of the day of the week effect and leverage effect on return volatility. The estimation results of the GARCH and TGARCH models show that the effect of trade volume on return volatility is significant in the statistical sense but not positive. These findings provide strong evidence against the validity of Sequential Arrival Information and Mixed Distribution hypothesis in ISE. Keywords: Trade Volume ; Return Volatility ; Day of the Week Effect ; Conditional Heteroskedasticity Models JEL Classifications: G12 ; C22 Giri Hisse senedi getirileri üzerine yaplm çalmalarda çok büyük bir öneme sahip olan, fiyat ve fiyat volatilitesi üzerinde etkisi olduu düünülen ilem hacmi, bir piyasadaki yatrmclarn piyasaya gelen yeni haberlere kümülatif tepkisini yanstmaktadr. Ayn zamanda ilem hacmi; piyasaya etki eden, gözlenemeyen bilgi akn ölçen önemli bir göstergedir (Andersen, 1996; Lamoureux ve Lastrapes, 1990). Bu sebeplerden dolay hisse senedi getirileri ve volatilitelerini yaratan süreçte kritik bir öneme sahip olmaktadr. lem hacmi sadece piyasa bilgileri üzerinde önemli bir rol oynamamakta ayn zamanda piyasadaki yatrmclarn beklentilerindeki deiimlerle ilgili bilgileri de yanstmaktadr (Harris ve Raviv, 1993). Piyasaya artan ekilde bir bilgi ak olduunda, artan sayda yatrmc ayn anda ilem yapmakta ve yatrmclarn hisse senedi deeri üzerine etki eden haberleri yorumlama ekilleri de farkl olmaktadr. Yatrmclarn, piyasa deerine stanbul Menkul Kymetler Borsas’nda lem Hacmi ve Getiri Volatilitesi 99 yönelik beklentilerini ilem hacmi ve fiyatlar içeren bilgilere dayanarak ekillendirmelerinin yan sra yatrm kararlar ayn zamanda piyasa yaps, bilgilerin kalite ve miktar, yatrmclarn tecrübeleri, risk tercihleri ve stratejileri gibi bir çok faktöre de dayanmaktadr (Puri ve Philippatos, 2008). Karpoff (1987); fiyat ve ilem hacmi ilikisinin önemini 4 sebeple açklamtr: 1) Fiyat ve hacim arasndaki ba, finansal piyasalarn yaps hakknda bilgi vermektedir. Teorik olarak, düük ilem hacmi, bir piyasann akkan olmayan bir yapda olduuna iaret etmektedir. Bu da yüksek fiyat volatilitesini ifade eder. Dier yandan, yüksek ilem hacmi piyasann yüksek derecede akkan olduunu ifade eder ve ulalan sonuç düük fiyat volatilitesidir. Genel olarak, hacimdeki artla birlikte, komisyon geliri de artacandan piyasa düzenleyicileri karllk için daha büyük frsatlar elde etmektedirler. 2) Fiyat ve hacim arasndaki iliki, fiyat ve ilem hacmi verilerini kullanan vaka çalmalarnda çkarsamalar yapmak için önemlidir. 3) Fiyat - hacim ilikisinin, spekülatif fiyat hareketleri üzerine yaplan tartmalarda kritik bir önemi vardr. 4) Söz konusu iliki, vadeli ilemler piyasas hakkndaki aratrmalarda anlaml bir etkiye sahiptir. Çeitli piyasalar için yaplm birçok çalmada, ilem hacmi ve fiyat volatilitesi arasnda çok sk bir iliki bulunmasna ramen bu balantnn niçin var olduu pek açk deildir. Hiçbir teorik model, bu soruya açklayc bir cevap salayamamaktadr. Literatürde, finansal piyasalarda bilgi ak süreçlerini açklamaya çalan 2 önemli hipotez bulunmaktadr. Bunlardan birincisi, ilk olarak Copeland (1976) tarafndan ileri sürülmü, Jennings ve dierleri (1981) tarafndan geniletilmi Ardk Bilgi Ak (sequential arrival information) hipotezidir. Bu hipoteze göre, fiyat deiimlerinin mutlak deerleri ve ilem hacmi arasnda pozitif ve çift yönlü bir nedensellik ilikisi mevcuttur. Söz konusu hipotez, herhangi bir zamanda piyasadaki tüm katlmclara yaylmayan fakat tek bir katlmcya ulaan bilgiyi aratrmaktadr. McMillan ve Speight (2002), ardk bilgi ak hipotezinin dinamik bir ilikiyi desteklediini savunmaktadrlar. Bilgi akna bal olarak, mutlak getirilerin gecikmeli deerleri bugünkü ilem hacmini öngörebilme yetisine sahip olabilmektedir. Önceki dönem ilem hacmi imdiki mutlak getiriler hakknda bir bilgi salarken, geçmi dönem mutlak getiriler de imdiki ilem hacmi hakknda bilgi salamaktadr. Literatürde yer alan ikinci önemli hipotez, Clark (1973), Epps ve Epps (1976) ve Harris(1986) çalmalarnda bahsedilen Kark Dalmlar (mixed distribution) Hipotezidir. Bu hipoteze göre fiyatlar ve ilem hacmi pozitif korelasyonludur çünkü tek bir ilemdeki fiyat deiimlerinin varyans, ayn ilemdeki hacime koulludur. Bundan böyle, piyasaya giren yeni bir bilgiye tepki olarak fiyat ve hacim ayn zamanda deimektedir. Dier bir ifadeyle, fiyatlar ve hacim sadece piyasaya bir bilgi ulatnda deimektedir ve bu deiim sabit bir hzla hareket etmektedir. Özetle; hem ardk bilgi ak hem de kark dalmlar hipotezleri ilem hacmi ve getiriler arasndaki ilikinin pozitif ve e zamanl olduunu desteklemektedirler. Hisse senedi getirileri ve ilem hacmi arasndaki dinamik iliki farkl yöntemler kullanan birçok çalmaya konu olmutur [Cornell, 1981; Grammatikos ve Saunders, 1986; Harris, 1983, 1984; Karpoff, 1987; Ying, 1966]. Literatürdeki birçok çalma, Lamoureux ve Lastrapes (1990) çalmasndan hareketle, ilem hacmi ve piyasa getirileri arasndaki ilikiyi Genelletirilmi Otoregresif Koullu Deien Varyans (GARCH) modelleri ile aratrm ve ilem hacminin koullu volatilite üzerinde pozitif etkileri olduunu bulmulardr [Ahmed ve dierleri, 2005; McKenzie ve Faff, 2003; Sharma ve dierleri, 1996; Yüksel, 2002]. Lamoureux ve Lastrapes (1990)’a göre piyasaya bilgi ulama hzn ölçen, otokorelasyonlu bir karma deiken, getirilerdeki GARCH etkilerini açklayabilmektedir. Açklayc deiken olarak 100 Burcu KIRAN otokorelasyonlu bir yap sergilemesi gereken günlük ilem hacminin, koullu deien varyans modeline ilave edilmesi GARCH etkilerini bertaraf etmektedir. Bu çalmada, stanbul Menkul Kymetler Borsas ( MKB) Ulusal 100 endeks getirisi ile ilem hacmi arasndaki iliki, GARCH modelinin yan sra asimetrik etkileri dikkate alan Üstel GARCH (EGARCH) ve Eik deerli GARCH (TGARCH) modelleri de tahmin edilerek aratrlmtr. Çalmann 2. ve 3. bölümlerinde kullanlan yöntem ve verilere, 4. bölümde uygulama sonucu ulalan bulgulara yer verilmektedir. Son bölümde ise elde edilen sonuçlar yorumlanmaktadr. 2. Ekonometrik Yöntem Finansal piyasalarda volatilitenin tahmin edilebilir bir kavram olmas dolaysyla volatiliteyi modelleyen birçok yöntem ileri sürülmütür. Bu yöntemlerden Bollerslev (1986) GARCH modeli en yaygn kullanlan modellerden biridir. Bu model sadece bir volatilite ölçütü deil, ayn zamanda volatilite üzerindeki oklarn sürekliliini gösteren bir araçtr (Ogum ve dierleri, 2004). MKB Ulusal 100 endeks getirisi ile ilem hacmi arasndaki ilikiyi aratran bu çalmada, ilem hacmi koullu deien varyans modelleri içine açklayc deiken olarak ilave edilmitir. lem hacmini açklayc deiken olarak içeren GARCH(p,q) modeli aadaki gibi tahmin edilmitir. Modelde (1) no’lu eitlik ortalama denklemini, 2 no’lu eitlik ise koullu varyans denklemini göstermektedir. D 0 D1 D1 D 2 D2 D 3 D3 D 4 D4 D 5 Rt 1 et (1) E 0 E1 D1 E 2 D2 E 3 D3 E 4 D4 E 5et21 E 6 ht 1 E 7Vt (2) Rt ht (1) numaral denklemde yer alan Rt , ortalama günlük endeks getirisini; Rt 1 , bir önceki günlük endeks getirisini, D 0 , D1 , D 2 , D3 , D 4 , D 5 ortalama denklemine ait parametreleri, et ise ortalamas sfr ve deien varyansa sahip hata terimlerini ifade etmektedir. (2) numara ile gösterilen koullu varyans denkleminde ht ; koullu varyans, ht 1 , koullu varyansn bir önceki deerini, et21 ise, hata terimlerinin bir önceki deerlerinin karesini, Vt ; ilem hacminin logaritmasn, E 0 , E1 , E 2 , E3 , E 4 , E5 , E 6 , E 7 ise koullu varyans denklemine ait parametreleri ifade etmektedir. Her iki denklemde de yer alan D1 , D2 , D3 , D4 gölge deikenleri ise srasyla Pazartesi, Sal, Perembe ve Cuma günlerini temsil etmektedir. Söz konusu deikenler, getirilerdeki haftann günleri etkisini bertaraf etmek için modele ilave edilmitir. GARCH modelde, koullu varyansn pozitifliini salamak amacyla parametrelere baz kstlamalar getirilmektedir. Bir çok çalmada baarl sonuçlar vermesine ramen GARCH model, volatilite üzerindeki oklarn asimetrikliini dikkate almamaktadr. Çalmada ayn zamanda, Black (1976) tarafndan ileri sürülmü, olumsuz oklarn volatiliteyi olumlu oklara göre daha fazla arttrmas olarak bilinen kaldraç etkisi kavramndan yola çkarak, asimetriklii dikkate alan, volatilite üzerindeki etkilerin farkl olduunu savunan Nelson (1991) EGARCH ve Zakoian (1994) TGARCH modelleri de tahmin edilmitir. Haftann günlerini ( D1 , D2 , D3 , D4 ) ve logaritmik ilem hacmini ( Vt ) içeren EGARCH modeli aadaki gibidir. stanbul Menkul Kymetler Borsas’nda lem Hacmi ve Getiri Volatilitesi ln ht Z0 Z1 D1 Z2 D2 Z3 D3 Z4 D4 Z5 ln ht 1 Z6Vt T Modelde koullu varyans olarak ifade edilen et 1 e J t 1 ht 1 ht 1 101 (3) ht ; gecikmeli kalntlarn hem iaretine hem de büyüklüüne baldr ve ayn zamanda hem kendi geçmi deerlerinin hem de geçmi kalnt karelerinin üstel bir fonksiyonudur. Z0 , Z1 , Z2 , Z3 , Z4 , Z5 , Z6 , T ve J söz konusu modele ait parametrelerdir. T parametresi 0’dan anlaml ekilde farkl olduunda, volatilite üzerindeki oklarn etkisi asimetriktir. T 0 olduunda ise, kaldraç etkisi söz konusudur. Modelde koullu varyansn logaritmasnn kullanlmas dolaysyla parametrelere herhangi bir kstlama getirilmemitir. J parametresi volatilite üzerindeki oklarn etkisini ölçmektedir. Z5 parametresi ise, t zamanndaki koullu volatilite içinde önceki dönem koullu volatilitenin arln ifade etmektedir. Bu parametrenin anlamsz olmas volatiliteye etki eden oklarn ksa dönemli olduunun göstergesidir. Olumlu oklarn § et 1 · ¨ ! 0¸ ¨ h ¸ © t 1 ¹ volatilite üzerindeki etkisi T J , olumsuz oklarn volatilite üzerindeki etkisi T J eklinde bulunmaktadr. Zakoian(1994) ve Glosten, Jaganathan, Runkle (1993) tarafndan ileri sürülen TGARCH (ya da GJR model) modelinin, haftann günlerini ( D1 , D2 , D3 , D4 ) ve logaritmik ilem hacmini ( Vt ) içeren koullu varyans denklemi aada belirtilmektedir. ht w0 w1 D1 w2 D2 w3 D3 w4 D4 w5 ht 1 w6Vt O et21 J et21 Dt 1 (4) Modelde Dt , et ! 0 durumunda 1, et 0 durumunda 0 deerini alan bir gölge deikendir. ht 1 ; koullu varyansn bir önceki deeri, et21 ise yukarda belirtildii gibi hata terimlerinin w0 , w1 , w2 , w3 , w4 , w5 , w6 , O ve J bir önceki deerlerinin karesidir. koullu varyans denklemine ait parametreleri ifade etmektedir. J ! 0 olduunda kaldraç etkisi söz konusudur. Bu parametrenin 0’dan farkl olmas volatilite üzerinde olumlu ve olumsuz oklarn asimetrik etkiler yarattn ifade etmektedir. Yukarda bahsi geçen koullu deien varyans modellerinin içine açklayc deiken olarak ilave edilen ilem hacminde aranan özellikler; otokorelasyonlu ve duraan olmasdr. lem hacmindeki otokorelasyon getirilerde deien varyansa neden olurken, serinin duraan olmamas halinde ilem hacminin volatilite üzerindeki etkisi de yanltc olacaktr. Ayn zamanda modellerde, ilem hacmine ait parametrenin pozitif ve anlaml olmas ilem hacminin getiriler üzerindeki etkisinin pozitif olduunu göstermektedir. 102 Burcu KIRAN 3. Veri Çalmada 03.01.1990 ve 17.07.2008 dönemlerini kapsayan (4612 gözlem) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas (TCMB)’den elde edilmi günlük MKB Ulusal-100 endeksinin kapan fiyatlar ve günlük ilem hacmi (Bin TL) serileri kullanlmtr. Endeks getirisini ifade eden Rt ; Rt 100*(ln Pt ln Pt 1 ) eklinde hesaplanmtr. Burada Pt ; MKB-100 endeksinin t dönemindeki kapan fiyatn, Pt 1 ise söz konusu endeksin (t-1) dönemindeki kapan fiyatn göstermektedir. Analize balamadan önce ilem hacmi serisinin de logaritmas alnmtr. MKB-100 endeks getirisi ve ilem hacmine ilikin normallik testi sonuçlar ve tanmlayc istatistikler Tablo 1’de yer almaktadr. Tablo 1. MKB-100 Endeks Getirisi ve lem Hacminin Tanmlayc statistikleri MKB-100 Getirisi lem Hacmi 0.0700 10.510 1.2605 3.3642 6.4179 2.0504 -0.0653 -0.6286 2248.3 476.98 JB ist. (0.000) (0.000) 40.014 22669 Q (5) (0.000) (0.000) 72.424 67321 Q (15) (0.000) (0.000) * Q(.); L-Jung Box Q istatistiini ifade etmektedir. Parantez içindeki deerler olaslklardr. Ortalama Std.Sapma Basklk Çarpklk Tabloda, endeks getirisinin ortalama ve standart sapmasnn srasyla 0.0700 ve 1.260 olduu görülmektedir. Çarpklk katsays da -0.0653 olduundan normal dalma göre negatif çarpktr (normal dalm için 0 olduu bilinmektedir). Bu da serinin simetrik olmadnn bir göstergesidir. Basklk katsaysnn 6.41 olmas da serinin normal dalma uymadn ifade etmektedir. Otokorelasyonun olup/olmad konusunda bilgi veren L-Jung Box Q(.) test istatistiinin anlamll, getiri serisinde anlaml bir otokorelasyon olduuna iaret etmektedir. Bu, ortalama denklemine gecikmeli deerlerin ilave edilmesinin anlaml olacan göstermektedir. lave olarak Jarque-Bera normallik test istatistii de normallik hipotezini reddetmektedir. lem hacmi serisinin, ortalamas 10.510 ve standart sapmas 3.3642’dir. Basklk (2.0504) ve çarpklk (-0.6286) katsaylarna bakldnda, serinin normal dalmdan farkl bir dalma sahip olduu görülmektedir. Q(.) L-Jung Box test istatistiklerine bakldnda da, ilem hacmi serisi için bir gereklilik olan otokorelasyonun var olduu açktr. JB istatistii, seride normalliin söz konusu olmadna iaret etmektedir. 4. Ampirik Bulgular Analize balamadan önce, MKB Ulusal 100 endeks getirisi ve ilem hacmi serilerinin duraanlk özelliklerinin aratrlmas gerekmektedir. Bu noktada kullanlacak geleneksel birim kök testleri 3 önemli dezavantaja sahiptir. Bunlar u ekilde sralanabilir: i) Geleneksel birim kök test denklemlerinin otoregresif kökleri bire yakn fakat birden küçükse, testler düük güce sahip olmaktadr. ii) Geleneksel birim kök testleri uygulanrken, serilerdeki hareketli ortalama yapsnn negatif olmas, dier bir ifade ile hareketli ortalama köklerinin -1’e yaklamas örneklem hacim çarpklna sebep olmaktadr. iii) Geleneksel birim kök testlerinin uygulanmas srasnda seçilen gecikme uzunluu örneklem hacim çarpklndan etkileneceinden, testin gücü azalmaktadr (Esteve ve L-lopis, 2005). Bu nedenle stanbul Menkul Kymetler Borsas’nda lem Hacmi ve Getiri Volatilitesi 103 çalmada, ADF, PP birim kök testlerinin yan sra söz konusu problemleri gideren Ng-Perron(2001) birim kök testi1 kullanlm ve sonuçlar Tablo 2’de sunulmutur. Tablo 2. Birim Kök Testi Sonuçlar Panel A: ADF ve PP birim kök testleri Seriler ADF MKB-100 -62.382 a lem hacmi -3.5017 b Panel B: Ng-Perron birim kök testi PP -62.546 a -7.3416 a MZ t MZD Seriler MSB MPT MKB-100 -15.8819 c -2.75602 c 0.17353 c 6.11856 c lem hacmi -16.2651 c -2.75664 c 0.16948 c 6.18595 c Kritik deerler * %1 -23.800 -3.42 0.143 4.03 %5 -17.300 -2.91 0.168 5.48 %10 -14.200 -2.62 0.185 6.67 a, b , c srasyla %1, %5 ve %10 anlamllk düzeylerini ifade etmektedir. * Kritik deerler Ng-Perron (2001) çalmasndan alnmtr. ADF, PP, Ng-Perron MZD ve MZ t birim kök testlerinin hipotezleri ayn iken, MSB ve MPT birim kök testlerinin hipotezleri ayndr. Tablo incelendiinde, getiri ve ilem hacmi serilerinin düzeyden duraan olduklar sonucuna ulalmaktadr. Elde edilen bu bulgu, ilem hacminin koullu deien varyans modellerinin içinde açklayc deiken olarak kullanlabilmesi için gerekli olan otokorelasyonlu yap özelliinden sonra aranan ikinci önemli özellik olan duraanlk özelliini de tadn göstermektedir. Analizin bir sonraki aamas, ekonometrik yöntem ksmnda (1) numaral denklemle ifade edilen ortalama denkleminin tahminidir. Daha önce de bahsedildii gibi ortalama denklemine, günlük getirilerin haftann günleri etkisinden etkilenebileceinden hareketle, haftann günlerini temsil eden 4 gölge deiken ilave edilmitir. Model sonuçlar Tablo 3’de görülmektedir. Tablo 3. Günlük Getirilerin Ortalama Denklemi Tahmin Sonuçlar Ortalama Denklemi: R t D 0 D 1 D1 D 2 D 2 D 3 D 3 D 4 D 4 D 5 R t 1 e t Katsay t-istatistii Olaslk deeri D0 0.0986 b 2.3998 0.0164 Parametre D1 D2 D3 D4 D5 -0.1952 a -3.3470 0.0008 c -0.0980 -1.6860 0.0919 0.0364 0.6271 0.5306 0.0789 1.3526 0.1762 0.0857 a 5.8468 0.0000 Tan testleri: LM(1): 0.6233 (0.4298) ARCH-LM(1): 377.9023 (0.000) LM(5): 1.5563 (0.1689) ARCH-LM(5): 129.1490 (0.000) LM(15):2.6224 (0.0005) ARCH-LM(15): 47.1904 (0.000) White: 42.0058 (0.0000) Not: Ortalama denkleminde görülen D1, D2, D3 ve D4 deikenleri srasyla Pazartesi, Sal, Perembe ve Cuma günlerini temsil etmektedir. a, b, c ; %1, %5 ve %10 anlamllk düzeyleri, parantez içindeki deerler ise p-deerleridir. 1 Ng-Perron birim kök testi, 4 farkl test istatistii içermektedir. Bunlar; MZD , MSB , MZ t ve M P T istatistikleridir. Buradaki önemli nokta; MSB ve MPT istatistik deerlerinin tablo deerinden küçük olduu durumda duraanlk sonucuna ulalddr. 104 Burcu KIRAN Tablo incelendiinde, günlük getirilerin Pazartesi ve Sal günleri istatistiksel olarak anlaml ve negatif, bunun yan sra Perembe ve Cuma günleri istatistiksel olarak anlamsz olduu görülmektedir. Modelde otokorelasyon ve deien varyansn olup / olmadnn tespiti için, hata terimlerine Breush-Pagan LM ve White testleri uygulanmtr. Farkl gecikmeler denenerek hesaplanan LM testi sonuçlar 15. gecikme için otokorelasyona, White testi sonucu ise deien varyansa iaret etmektedir. Otokorelasyon ve deien varyansn bir arada bulunmas ARCH etkisinin olabileceini gösterdiinden modele ayn zamanda ARCH-LM testi uygulanmtr. 1. , 5. ve 15. gecikmeler için denenen test sonuçlarna göre modelde bir ARCH etkisi söz konusudur. Bu nedenle günlük getirilerin modellenmesinde koullu deien varyans modellerinin kullanlmas daha uygun olacaktr. Buradan hareketle, analizin bir sonraki aamas getiri volatilitesi için uygun modeller olduu düünülen GARCH(1,1) modeli ile volatilitede asimetriklii ve kaldraç etkisini de dikkate alan EGARCH(1,1) ve TGARCH(1,1) modellerinin tahminidir2. Otokorelasyonlu bir açklayc deikenin getirilerdeki GARCH etkilerini bertaraf ettiine dikkat çeken Lamoureux ve Lastrapes (1990) çalmasndan hareketle koullu deien varyans modellerinin içine ilem hacmi deikeni ilave edilmitir. Söz konusu modeller ayn zamanda getiri volatilitesindeki günlük etkileri ifade eden ve yukarda bahsedilen D1 , D2 , D3 , D4 gölge deikenlerini de kapsamaktadr. GARCH(1,1) modeli tahmin sonuçlar Tablo 4’te, asimetrik etkileri dikkate alan EGARCH(1,1) ve TGARCH(1,1) modelleri tahmin sonuçlar ise Tablo 5’te sunulmutur. Tablo 4. GARCH Modeli Tahmin Sonuçlar GARCH (1,1) Model: ht E 0 E 1 D1 E 2 D 2 E 3 D 3 E 4 D 4 E 5 e t2 1 E 6 ht 1 E 7V t Varyans Katsay t-istatistii Olaslk deeri Denklemi E0 0.0886 1.5269 0.1268 E1 2.8241 0.0047 0.2330 a E2 -2.4908 0.0127 -0.2110 b E3 0.0543 0.5546 0.5792 E4 -0.1552 c -1.9276 0.0539 E5 0.1209 a 9.9897 0.0000 E6 0.8500 a 62.4121 0.0000 E7 -0.0024 b -2.0682 0.0386 ARCH-LM(5): 1.8434 (0.1009) AIC: 3.0192 ARCH-LM(15): 1.4267 (0.1251) SC: 3.0402 a, b, c ; %1, %5 ve 10 anlamllk düzeyleri, parantez içindeki deerler ise p-deerleridir. Farkl p ve q deerleri için tahmin edilmi GARCH(p,q) modelleri arasndan parametreleri istatistiksel olarak anlaml olan ve kstlar salayan en uygun model olarak GARCH(1,1) modeli seçilmitir. Bu bulgu, literatürde hisse senedi getiri volatilitesini modellemede en uygun modelin GARCH(1,1) modeli olduu sonucuna ulaan çalmalar ile paraleldir [Baklavac ve Kasman, 2006; Floros ve Vougas, 2007; Lamoureux ve Lastrapes, 1990; Rahman ve dierleri, 2002; Worthington ve Higgs, 2003]. Bu çalmalardan Floros ve Vougas (2007), Lamoureux ve Lastrapes (1990), Rahman ve dierleri (2002) çalmalar birçok iktisadi zaman serisini modellemede en uygun model olarak seçilmesi ve cimrilik prensibine uymas dolaysyla özellikle 2 Söz konusu modeller farkl gecikmeler için de denenmi ancak anlaml sonuçlar elde edilmediinden yer verilmemitir. stanbul Menkul Kymetler Borsas’nda lem Hacmi ve Getiri Volatilitesi 105 GARCH(1,1) model spesifikasyonuna yönelmilerdir. Baklavac ve Kasman (2006), Worthington ve Higgs (2003) çalmalar ise getiri volatilitesinin modellenmesinde, veriye uyan farkl GARCH(p,q) modelleri tahmin etmiler ve model seçim kriterlerine göre en uygun modelin GARCH(1,1) olduunu bulmulardr. Tablo 4 incelendiinde GARCH(1,1) modelinin E5 ve E 6 parametrelerinin pozitif olma kstn salad ve bu parametrelerin anlaml olduu görülmektedir. Modelde yer alan haftann günlerine ait parametrelere bakldnda MKB-100 endeks getiri volatilitesinin Pazartesi, Sal ve Cuma günleri için istatistiksel olarak anlaml, Perembe günü için ise istatistiksel olarak anlamsz olduu sonucuna ulalmtr. Ayn zamanda endeks getiri volatilitesi Sal ve Cuma günleri için negatif, Pazartesi günü için ise pozitiftir. Çalmann asl amacna uygun olarak modele ilave edilmi, ilem hacmi deikenine ait parametre ise istatistiksel olarak %5 anlamllk düzeyinde anlamldr. Fakat parametre deerinin negatif olmas beklentimizin gerçeklemediini göstermektedir. Buna göre, ilem hacminin getiri volatilitesi üzerindeki etkisinin pozitif olmad sonucuna ulalmtr. Modele 5 ve 15. gecikmeler için uygulanm ARCH-LM test sonuçlar, ARCH etkisinin ortadan kalktna iaret etmektedir. Tablo 5. EGARCH ve TGARCH Modelleri Tahmin Sonuçlar EGARCH(1,1) Model: ln ht Z0 Z1D1 Z2 D2 Z3 D3 Z4 D4 Z5 ln ht 1 Z6Vt T et 1 e J t 1 ht 1 ht 1 Varyans Denklemi Katsay t-istatistii Olaslk deeri Z0 -0.1574 a -3.6101 0.0003 Z1 0.4810 a 7.9423 0.0000 Z2 a -5.7816 0.0000 Z3 0.0706 1.0100 0.3125 Z4 -0.1995 a -2.9440 0.0032 Z5 0.9710 a 241.362 0.0000 Z6 -0.0008 1.3089 0.1905 -0.4085 T J -2.3436 0.0191 -0.0148 b 19.8495 0.0000 0.2392 a ARCH-LM(5): 4.5655 (0.0004) AIC: 3.0445 ARCH-LM(15): 2.4815 (0.0012) SC: 3.0655 TGARCH(1,1) Model: ht w0 w1 D1 w2 D2 w3 D3 w4 D4 w5 ht 1 w6Vt O et21 J et21 Dt 1 Varyans Denklemi w0 t-istatistii Olaslk deeri 1.6768 0.0938 2.8568 0.0043 -2.5211 0.0117 0.5940 0.5524 -2.0325 0.0421 0.2361 a w2 -0.2151 b w3 0.0582 w1 -0.1630 b w5 0.8428 a 59.577 0.0000 w6 -0.0028 b -2.2749 0.0229 w4 O J a, b, c Katsay 0.0984 c 7.7884 0.0000 0.1039 a 2.5139 0.0119 0.0438 b ARCH-LM(5): 1.6206 (0.1509) AIC: 3.0182 ARCH-LM(15): 1.3048 (0.1895) SC: 3.0405 ; %1, %5 ve 10 anlamllk düzeyleri, parantez içindeki deerler ise p-deerleridir. 106 Burcu KIRAN GARCH modelinin volatiliteye etki eden oklarn etkilerinin ayn olduunu, dier bir ifade ile simetrik olduunu varsaymas ve kstlarnn bulunmas dolaysyla ilave olarak tahmin edilen EGARCH (1,1) modelinin sonuçlar incelendiinde getiri volatilitesinin Pazartesi, Sal ve Cuma günleri için %1 anlamllk seviyesinde istatistiksel olarak anlaml olduu görülmütür. GARCH modelde olduu gibi, EGARCH modelde de getiri volatilitesi Sal ve Cuma günleri için negatif, Pazartesi günü için pozitiftir bulunmutur. T parametresinin anlaml olmas getiri volatilitesine etki eden oklarn etkilerinin asimetrik olduunu, negatif olmas ise kaldraç etkisinin varln, olumsuz oklarn volatiliteyi olumlu oklara göre daha fazla arttrdn ifade etmektedir. Burada ilem hacmine ait parametrenin ( Z6 ) anlamsz olmas, ilem hacminin getiri volatilitesi üzerindeki etkisinin anlaml olmadn göstermektedir. Modelde dikkati çeken bir dier husus ise, ARCH etkisinin ortadan kalkmam olmasdr. Bu sonuç, EGARCH(1,1) modelinin getiri volatilitesindeki ARCH etkisini modellemede baarsz olduunu göstermektedir. Tablo 5’te sunulan TGARCH(1,1) modeli tahmin sonuçlar da, getiri volatilitesinin Pazartesi, Sal ve Cuma günleri için istatistiksel olarak anlaml olduunu göstermektedir. Model incelendiinde, getiri volatilitesinin dier modelleri destekler nitelikte Sal ve Cuma günleri için negatif, Pazartesi günü için pozitif olduu görülmütür. Modelde yer alan J parametresinin %5 anlamllk düzeyinde anlaml olmas volatilite üzerindeki oklarn asimetrik etkileri olduuna, parametre deerinin pozitif (0.0438) olmas ise kaldraç etkisinin varlna iarettir. Modelin açklayc deikeni olan ilem hacmine ait parametrenin ( w6 ) istatistiksel olarak anlaml buna ramen negatif (-0.0028) bulunmas dier modellerde olduu gibi ilem hacminin getiri volatilitesi üzerindeki etkisinin pozitif olmadnn göstergesidir. Modele farkl gecikmeler için uygulanan ARCH-LM testi sonuçlarna göre ARCH etkisinin ortadan kalkt görülmütür. Özetle, ilem hacmi ile MKB-100 endeks getirisi arasndaki ilikiyi açklamak amacyla tahmin edilen ve otokorelasyonlu bir yapya sahip olan ilem hacmi deikenini açklayc deiken olarak içeren GARCH(1,1) ve TGARCH(1,1) modelleri sonuçlarna göre getirilerdeki ARCH etkisinin ortadan kalkt görülmektedir. lem hacmi deikenine ait parametrenin anlaml olmas fakat beklendii gibi pozitif iaretli olmamas, modellere ilave edilen söz konusu deikenin getiri volatilitesi üzerindeki etkisinin pozitif olmadnn bir göstergesidir3. Elde edilen bu sonuç, bilgi ak süreçlerini açklayan ve ilem hacmi ile getiriler arasndaki ilikinin pozitif olduunu ileri süren Ardk bilgi ak ve Kark dalmlar hipotezlerini desteklememektedir. Bunun sebebi, MKB’nin bilgi aknn kusursuz olduu bir iktisadi sistem olmamas dolaysyla MKB’de ilem yapan yatrmc kararlarnn rasyonel olmayp d faktörlerden de etkilenmesi ve yatrmlarn genellikle ksa vadeli ve spekülatif hareketlerde bulunmas olabilmektedir. Yatrmclarn kendi sahip olduklar bilgilere göre ilem yapmayp, bakalarnn ilemlerini taklit etmeleriyle ortaya çkan sürü psikolojisine bal olarak hareket etmeleri, piyasaya ilikin bilgilere gerekenden az veya fazla tepki göstermeleri ve söylentilere göre hareket etmeleri gibi psikolojik faktörler nedeniyle fiyatlarda meydana gelebilecek bir fark beraberinde yeni yatrmclar da harekete geçirmektedir. Sürü ile birlikte hareket etmek için anlk kararlar verme davran 3 GARCH(1,1), EGARCH(1,1) ve TGARCH(1,1) modelleri ayn zamanda ilem hacmi deikeni model dnda braklarak da tahmin edilmi fakat sonuçlarn anlaml ekilde deimedii görülmütür. stanbul Menkul Kymetler Borsas’nda lem Hacmi ve Getiri Volatilitesi 107 yatrm olmayp sadece ilem yapmay ifade ettiinden genellikle düük getirilerle sonuçlanmaktadr. Bu sebeplerden dolay fiyatlarn çok farkl noktalara ulamas ve ardndan sert düüler yaanmas piyasay olumsuz etkileyebilmektedir. 5. Sonuç Bu çalmada, MKB-100 endeks getirisi ile ilem hacmi arasndaki iliki Lamoureux ve Lastrapes (1990) çalmasndan hareketle koullu deien varyans modellerine ilem hacmi deikeninin açklayc deiken olarak ilave edilmesi yoluyla aratrlmaktadr. lem hacminin otokorelasyonlu bir yapda ve duraan olmas gerektiinden öncelikle MKB-100 endeks getirisi ve ilem hacmi serilerinin tanmlayc istatistikleri ve duraanlk özellikleri incelenmitir. L-Jung Box Q istatistiklerine göre, beklendii gibi ilem hacmi serisinin otokorelasyonlu olduu; ADF, PP ve Ng-Perron birim kök testlerine göre ise düzeyden duraan olduu bulunmutur. Söz konusu özellikler getiri serisi için de geçerlidir. Analizin bir sonraki aamas, borsada haftann günleri etkisi olabilecei düünülerek, bu etkiyi temsil eden gölge deikenlerle ortalama denkleminin tahminidir. Elde edilen bulgulara göre, getirilerde haftann günleri etkisi mevcuttur. Modelde otokorelasyon ve deien varyansa rastlanmas getirilerde ARCH etkisini iaret ettiinden modele ayn zamanda ARCH-LM testi uygulanm ve ARCH etkisinin olduu görülmütür. Buna bal olarak getiri volatilitesinin tahmini için haftann günleri etkilerini ve ilem hacmi deikenini içeren GARCH, EGARCH ve TGARCH modelleri tahmin edilmitir. Bu modellerden elde edilen sonuçlara göre getiri volatilitesinde de haftann günleri etkisi mevcuttur. Ayn zamanda asimetrik etkileri dikkate alan EGARCH ve TGARCH modelleri getiri volatilitesinde asimetri ve kaldraç etkilerinin olduunu göstermitir. Modellere ilave edilen ilem hacmi deikenine ait parametrenin GARCH ve TGARCH modelleri için anlaml fakat negatif olmas, ilem hacmi ile getiriler arasnda pozitif iliki olduunu ifade eden Ardk bilgi ak ve Kark dalmlar hipotezleri ile çelimektedir. Bu sonuç, MKB’de ilem yapan yatrmclarn sürü psikolojisine bal olarak hareket etmeleri, piyasaya giren bilgilere tepki göstermeleri, piyasa bilgilerine göre deil de söylentilere göre hareket etmeleri gibi psikolojik faktörlerin yan sra yatrm kararlarnn genellikle spekülatif amaçlara dayanmasndan kaynaklanabilmektedir. Referanslar AHMED, H.J.A., HASSAN, A., NASIR, A.M.D. (2005). The relationship between trading volume, volatility and stock market returns: a test of mixed distribution hypothesis for a pre and post crisis on Kuala Lumpur stock exchange. Investment Management and Financial Innovations. 3, 146-158. ss. ANDERSEN, T.G. (1996). Return volatility and trading volume: An information flow interpretation of stochastic volatility. Journal of Finance. 51, 169-204. ss. BAKLAVACI, H., KASMAN, A. (2006). An empirical analysis of trading volume and return volatility relationship in the Turkish Stock Market. Ege Academic Review. 6, 115-125. ss. BLACK, F. (1976). Studies of stock price volatility changes. Proceedings of the 1976 meetings of the American Statistical Association. Business and Economics Statistics Section. Washington, DC: American Statistical Association, 177-181.ss. BOLLERSLEV, T. (1986). Generalized autoregressive conditional heteroskedasticity. Journal of Econometrics. 31, 307-328. ss. CLARK, P. (1973). A subordinated stochastic process model with finite variance for speculative prices. Econometrica. 91, 135-156. ss. COPELAND, T. (1976). A model of asset trading under the assumption of sequential information arrival. The Journal of Finance. 31, 1149-1168. ss. CORNELL, B. (1981). The relationship between volume and price variability in futures markets. The Journal of Futures Markets. 1, 303-316. ss. 108 Burcu KIRAN EPPS, W., EPPS, M. (1976). The stochastic dependence of security price changes and transaction volumes: Implications for the mixture of distribution hypothesis. Econometrica. 44, 305-321. ss. ESTEVE, V., L-LOPIS, J.S. (2005). Estimating the substitutability between private and public consumption: The case of Spain, 1960-2003. Applied Economics. 37, 2327-2334. ss. FLOROS, C., VOUGAS, D.V. (2007). Trading volume and returns relationship in Greek stock index futures market: GARCH vs. GMM. International Research Journal of Finance and Economics. 12, 98-115. ss. GLOSTEN, L.R., JAGANNATHAN, R., RUNKLE, D.E. (1993). On the relation between the expected value and the volatility of the nominal excess return on stocks. Journal of Finance. 48, 1779-1801. ss. GRAMMATIKOS, T., SAUNDERS, A. (1986). Future price variability: A test of maturity and volume effect. Journal of Business. 59, 319-330. ss. HARRIS, L. (1983). The joint distribution of speculative prices and of daily trading volume. Working Paper. 34-84, Los Angeles: University of Southern California, Department of Finance and Business Economics. HARRIS, L. (1984). Transactions data tests of the mixture of distributions hypothesis. Working Paper. 31-84, Los Angeles: University of Southern California, Department of Finance and Business Economics. HARRIS, L. (1986). A transaction data study of weekly and intraday patterns in stock returns. Journal of Financial Economics. 16, 99-117. ss. HARRIS, M., RAVIV, A. (1993). Differences of opinion make a horse race. Review of Financial Studies. 6, 479-506.ss. JENNINGS, R.H., STARKS, L.T., FELLINGHAM, J.C. (1981). An equilibrium model of asset trading with sequential information arrival. Journal of Finance. 36, 143-161.ss. KARPOFF, J.M. (1987). The relation between price changes and trading volume: A survey. Journal of Financial and Quantitative Analysis. 22, 109-126. ss. LAMOUREUX, C.G., LASTRAPES, W.D. (1990). Heteroskedasticity in stock return data: Volume versus GARCH effects. Journal of Finance. 45, 221-229. ss. MCKENZIE, M.D., FAFF, R.W. (2003). The determinants of conditional autocorrelation in stock returns. The Journal of Financial Research. 26, 259-274. ss. MCMILLAN, D., SPEIGHT, A. (2002). Return-volume dynamics in UK futures. Applied Financial Economics. 12, 707-713. ss. NELSON, D.B. (1991). Conditional heteroskedasticity in asset returns: A new approach. Econometrica. 59, 347-370. ss. NG, S., PERRON, P. (2001). Lag lenght selection and the construction of unit root tests with good size and power. Econometrica. 69, 1519-1554. ss. PURI, T.N., PHILIPPATOS, G.C. (2008). Asymmetric volume-return relation and concentrated trading in LIFFE futures. European Financial Management. 14, 528-563. ss. RAHMAN, S., LEE, C.F., ANG, K.P. (2002). Intraday return volatility process: Evidence from NASDAQ stocks. Review of Quantitative Finance and Accounting. 19, 155-180. SHARMA, J.L., MOUGOUE, M., KAMATH, R. (1996). Heteroskedasticity in stock market indicator return data: Volume versus GARCH effects. Applied Financial Economics. 6, 337342. ss. OGUM, G., BEER, F., NOUYRIGAT, G. (2004). An empirical analysis of Kenyan daily returns using EGARCH models. Frontiers in Finance and Economics. 1, 101-115. ss. WORTHINGTON, A.C., HIGGS, H. (2003). Modelling the intraday return volatility process in the Australian equity market: An examination of the role of information arrival in S&P/ASX 50 stocks. Working Paper. 150, School of Economics and Finance, Queensland University of Technology. YING, C.C. (1966). Stock market prices and volumes of sales. Econometrica. 34, 676-685. ss. YÜKSEL, A. (2002). The performance of the Istanbul Stock Exchange during the Russian crisis. Emerging Markets Finance and Trade. 38, 78-99. ss. ZAKOIAN, J.M. (1994). Threshold heteroskedastic models. Journal of Economic Dynamic and Control. 18, 931-955. ss. Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 109-123 TÜRKYE AHAP KURUTMA ENDÜSTRSNN MEVCUT DURUMU, TEMEL SORUNLARI VE GELECEK YÖNELMLER CURRENT STATUS, CORE PROBLEMS AND FUTURE DIRECTIONS OF WOOD-DRYING INDUSTRY IN TURKEY Süleyman KORKUT Düzce Üniversitesi Orman Endüstri Mühendislii [email protected] Nigar DEMRCAN ÇAKAR lter BEKAR Düzce Üniversitesi Orman Endüstri Mühendislii [email protected] Düzce Üniversitesi Orman Endüstri Mühendislii [email protected] ÖZET: Türkiye’de son yllarda ihracatn ve kalite beklentilerinin gelimesiyle ahap kurutma endüstrisine yönelik yatrmlar frn üretimi ve kullanm baznda artmtr. Bu çalmada ahap kurutma frn üreten ve kullanan firmalardan yar yaplandrlm anketlerle elde edilen veriler kullanlmtr. Türkiye’de mevcut 16 adet frn imalat ve ithalatçsnn bulunduu, frn kullancs baznda ele alnan 60 firmann toplam 20401,5m3 kapasiteli 205 adet kurutma frnna sahip olduu ortaya çkarlmtr. Frn imalatçs ve frn kullancs olan firmalarn kriz dönemlerinde ne ekilde ayakta kalabildikleri ve teknolojik olarak ne tip politikalar izledikleri de kyaslanmtr. Yaplan istatistiksel analizlere göre, kullanc ve imalatç firmalarn teknoloji yönetimi politikalarnn birbirinden farkl olduu, kriz ortamnda baarl olmada da çounlukla etkin maliyet kontrolü yapmay tercih ettikleri görülmütür. Anahtar Kelimeler: Ahap Kutruma Endüstrisi ; Üretim Sorunlar ; Teknoloji Politikalar JEL Snflamas: L73 ; Q23 ; L69 ; L20 ; M19 ABSTRACT: In Turkey, investments in production and use of wood drying kilns have developed as the export rates and quality expectations increased in recent years. In this study, data obtained via semi-structured interviews from wood drying kiln producers and users were used. The results reveal that there are 16 kiln producers and importers in Turkey, and 60 firms use 205 kilns that have 20401,5 m3 drying capacity. Wood drying kiln producers and users were also benchmarked in terms of crisis management and technology policies. Statistical analyses demonstrated that technology management policies of producers and users are different from each other, and they both prefer cost control strategy to get out of economic crises in turbulent times. Keywords: Wood Drying Industry ; Production Problems ; Technology Policies JEL Classifications: L73 ; Q23 ; L69 ; L20 ; M19 1.Giri Türkiye’nin yaprakl aaç tomruu tüketimi yllk ortalama 3,1 milyon m³, üretimi 2,4 milyon m³ olup, aradaki fark (0,7 milyon m³) ithalat ile karlanmaktadr. hracat 110 Süleyman KORKUT, Nigar Demircan ÇAKAR, lter BEKAR ise yok denecek düzeydedir. Ülkemizin ine yaprakl aaç tomruu tüketimi ortalama 3,1 milyon m³, üretimi 2,7 milyon m³, ithalat ise 0,4 milyon m³ olarak gerçeklemektedir. Yaprakl ve ine yaprakl aaçlar için verilen toplam deerlere göre; ülkemizin yllk ortalama tomruk tüketimi 6,2 milyon m³, üretimi 5,1 m³, ithalat 1,1 milyon m³ olup, ihracat dünya ticaret hacmiyle karlatrldnda çok düük düzeyde kalmaktadr (DPT, 2007). Bu verilere göre ülkemizde ylda 6,2 milyon m³ tomruk, kereste ve parke fabrikalarnda ilenmektedir. Ülkemizdeki endüstriyel odun kaynaklar 1985 ylna kadar talebi karlarken, bu tarihten itibaren endüstriyel odun ithalat büyük bir art göstermitir. Endüstriyel odun ithalat genellikle Rusya (%37), Afrika ülkeleri (%20), skandinav ve Baltk ülkelerinden (%20) yaplmaktadr. Endüstriyel odun talebinin 2023 ylnda 15,6 milyon m³’e ulaaca tahmin edilmektedir (Göker ve ark., 2002). Bu açdan, odun kökenli endüstriyel ürünler içerisinde yer alan ve ahap kurutma endüstrisi ile dorudan ilgili olan kereste endüstrisine bakldnda 2006 yl itibariyle kereste imalat, 7.073.000 m³, ithalat, 626.000 m³ (91.218.000 $) ve ihracat 44.000 m³ (12.866.000 $) olarak gerçeklemitir (Anonim, 2008). 2002 Genel Sanayi ve yerleri Saym birinci aama geçici sonuçlarna göre, Türkiye’deki kereste ve parke üretimi ile ilgili iyeri says 3.469, çalanlarn says ise 15.405’tir. Aaç ürünleri sektöründe faaliyet gösteren toplam 29.053 iyeri ve 79.372 çalan bulunmaktadr. Buna göre; orman ürünleri sektöründeki iletmelerin yaklak %12’si kereste ve parke üretimi yapmaktadr (DPT, 2007). Kereste sektöründe kurulu kapasitenin 5 milyon m³ civarnda olduu tahmin edilmekte olup, 10’dan fazla içi çaltran iletmelerde ana mal baznda kapasite kullanm oranlar 2001 ylnda %51,8, 2002 ylnda %63,8, 2003 ylnda %54,3 ve 2004 ylnda %50 olarak gerçeklemitir (DPT, 2007). Ülkemizde 12,9 milyon m3/yl tomruk kapasiteli 8.890 adet kereste fabrikas olup, üretilen kereste miktar ortalama olarak 5 milyon m³’tür (Kantay, 1997). Kantay ve ark. (1998), yaptklar aratrma sonuçlarna dayanarak ülkemizde mevcut kurutma frnlarnn kapasitesinin 15.000 m3’den daha fazla olmadn ifade etmilerdir. Bu kapasite ile ylda 24 arj yapld takdirde kurutulan aaç malzeme miktar 360.000 m3/yl olacaktr. Ünsal (2003)’a göre Türkiye’de toplam kurutma kapasitesi 150.000 m3/yl civarndadr. Toplam frn kapasitesi 50.000 m3 olup bunun 30.000 m3’lük ksm modern kurutma frnlar 20.000 m3’lük ksm ise manuel kontrol sistemlerine sahip ilkel kurutma frnlardr. Çalmada ayrca endüstriyel kereste kurutma uygulamalarnda ülkemizde klasik kurutma frnlarnn %95’e varan oranda yer ald, geri kalan %5’lik orann vakumlu ve kondenzasyonlu frnlarn oluturduu tespit edilmitir. Ülkemizde mevcut kurutma frn kapasitesi kurutma endüstrisinin henüz emekleme döneminde olduunu ve gelitirilmeye muhtaç bulunduunu göstermektedir. Esasen mevcut kapasiteyi orta ve büyük ölçekli entegre kereste ve parke fabrikalarndaki frnlar tekil etmektedir. Parke fabrikalarnn çounluunda kurutma frn bulunmaktadr. Dorama fabrikalarnn çok aznda, mobilya fabrikalarnn bazlarnda yetersiz kapasitede kurutma frn olduu bilinmektedir. Dorama ve mobilya fabrikalarnda kendi ihtiyaçlarn karlamak için kurutma yaplmaktadr. Ad geçen endüstrilerde bulunan frnlarn özellikle parke fabrikalarnda bulunan frnlarn büyük bir çounluu mahalli atölyeler tarafndan yaplan ilkel frnlardr. Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel Sorunlar … 111 Kurutma frn ikliminin istenildii gibi kontrol ve ayarnn yaplmas mümkün deildir. Bilindii gibi masif aaç malzemenin ve ondan üretilen ürünlerin kalitesi iyi kurutulmasna baldr. yi kurutma ancak iyi donanml modern kurutma frnlar ile mümkündür. Bir ülkede kurutma endüstrisinden bahsedilebilmesi için modern kurutma frnlarnn bulunmas ve masif aaç malzemenin büyük bir çounluunun bu frnlarda kurutulmas gerekmektedir. Ülkemizde bugüne kadar kurutma endüstrisini konu alan bilimsel çalmalar Kantay ve ark. (1998) ile Ünsal (2003) tarafndan gerçekletirilmitir. Fakat bu çalma ile ülkemizde net olarak kaç adet kurutma frn kullancs olduu saptanamamtr. Frn imalatçs ve frn kullancs olan firmalarn hangi yapsal özelliklere sahip olduu ve ülkemizde kurutma endüstrisinin ne ekilde gelitiini ortaya koymak, sektörün sorunlarn saptamak ve geliimine katkda bulunmak açsndan önemlidir. Ancak bunlarn yannda ekonomik olarak düük istikrara sahip ülkemizde her iki gruba da giren iletmelerin krizde baarl olma yöntemleri ve kriz yönetimi stratejilerinin de belirlenmesi deer tamaktadr. Örnein geçmi çalmalarda yer alan (bkz. Kantay ve ark, 1998:488– 493 ss.) baz imalatç iletmeler günümüzde faaliyetini sürdürememektedir. Dier yandan varln halen sürdürmeyi baaran ve on yln üzerinde faaliyet süresine sahip olan çok sayda firma da bulunmaktadr. Bu yaklamla frn üreticisi ve kullancs olan ve halen faaliyetini etkin biçimde sürdürebilen firmalarn krizden çk yollarn kefetmek de, firma yöneticilerinin gelecek faaliyetlerine yol gösterici olabilir. Bu düüncelerin nda bu aratrma, uygulamalar ve bilimsel çalmalar için önemli temel verileri elde etmek amac ile gerçekletirilmitir. Aratrmann temel sorular u ekilde ifade edilebilir: x Türkiye ahap kurutma endüstrisinde frn üreticilerinin ve kullanclarnn mevcut kapasite durumu, sorunlar ve beklentileri nelerdir? x Türkiye ahap kurutma endüstrisinde frn üreticilerinin ve frn kullanclarnn teknoloji yönetim politikalar arasnda fark var mdr? x Türkiye ahap kurutma endüstrisinde frn üreticilerinin ve frn kullanclarnn krizden çk stratejileri ve krizde baarl olma yollar arasnda farkllk var mdr? Bu aratrma sorularna yönelik olarak Ülkemizde faaliyet gösteren tüm kurutma frn imalatçlar (16 adet) aratrma kapsamna alnmtr. Dier yandan farkl imalatçlarn frnlarn kullanan toplam 60 adet kurutma frn kullancs firma ile de görüülmütür. Çounluu yüz yüze anket çalmas yaplarak elde edilen veriler ile Cumhuriyetimizin 85. ylnda ülkemiz kurutma endüstrisinin mevcut durumu ve buna bal olarak sorunlar tespit edilmeye çallm ve kurutma endüstrisinin geliimi için baz önerilerde bulunulmutur. Çalmann ikinci bölümünü aratrmann metodolojisi ve aratrmann istatistiksel sonuçlar, üçüncü ve son bölümünü ise aratrma sonucunda elde edilen bulgularn deerlendirilmesi oluturmaktadr. 2. Materyal ve Metot Aratrmada ülkemizde kurutma frn imal ve/veya ithal eden 16 firma ve masif aaç malzeme ileyen 60 fabrikann (özellikle kereste, parke, mobilya ve dorama fabrikalar) yöneticileri ile görüülmütür. Anket yöntemi ile yürütülen çalmada, 112 Süleyman KORKUT, Nigar Demircan ÇAKAR, lter BEKAR kurutma frn imal ya da ithal eden firmalar ve masif aaç malzeme ileyen ve kullanan fabrikalar olmak üzere iki tip anket formu hazrlanmtr. Anket formlar çounlukla tepe yöneticiler ile yüz yüze görümeler ile toplanm, ulam, randevu vs. gibi zorluklar sebebi ile ulalamayan yöneticilerden ise e-mail yoluyla elde edilmitir. Anket formlarnda sorular yüz yüze görümelerin doasna uygun olarak yar yaplandrlm biçimde hazrlanmtr (Neuman, 2006). Sorularn hazrlanmasnda firmalar için cevaplandrlmas sakncal olabilecek, mali ve ticari açdan endie uyandracak veya cevaplarda objektiflikten uzaklamaya neden olabilecek sorularn sorulmamasna dikkat edilmitir. Kurutma frn imal ya da ithal eden firmalar için hazrlanan birinci tip anketlerde; arlkl olarak imal ya da ithal edilen frnlarn kapasitesi ve özellikleri ile ilgili sorular sorulmutur. Sektörün durum deerlendirmesi ve frn kullanm konusundaki görüler alnmtr. Masif aaç ileyen veya üreten fabrikalar için düzenlenen ikinci tip anket formunda ise önce fabrikada kurutma frn mevcudiyeti sorulmu; kurutma frn olmayan fabrikalarn frn bulundurma nedenleri ve kurutulmu aaç malzemeyi temin yollarna ilikin bilgi istenmitir. Kurutma tesisi bulunan fabrikalara da frnlarn kapasitesi, özellikleri, fason kurutma yaplp yaplmad, kurutulan aaç malzeme türleri, kurutmann yönetilmesi ve kurutmada karlalan teknik problemler ile ilgili sorular yöneltilmitir. Kurutma endüstrisinin geliimine dönük görüler alnmtr. Aratrma kapsamna günümüzde aktif olarak faaliyeti devam eden firmalarn tümü dahil edilmi ve tümünden elde edilen sonuçlar deerlendirilmitir. Frn üreticisi 16 firmann isimleri, faaliyet türleri, kullandklar frn tipleri, faaliyet süresi ve bugüne kadar imal ettikleri frn kapasiteleri Tablo 1’de görülmektedir. Tablo 1’de ad geçen firmalarn yan sra, hali hazrda çeitli sebeplerle faaliyeti devam etmeyen, ancak daha önceki çalmalarda ele alnm baz imalatç firmalar da bulunmaktadr (ÜSSAN, Türkan, Teknik Aaç, PCS, Spanholz Ahap Kurutma, Termodizayn). Günümüzde faaliyetlerini sürdürmeyen bu firmalar aratrma kapsamna dahil edilmemitir. Tek yönlü bir bak açsnn ortaya çkmasn engelleyebilmek amac ile bu imalatç firmalara ek olarak, kurutma endüstrisinin mevcut durumunu analiz etmek ve sektörün geliimine yönelik önerilerde bulunmak üzere kurutma frn kullanclar olan firmalardan da 60 birimlik bir örnekleme ulalmtr. Bata orman ürünleri sanayisinin youn olduu merkezler olmak üzere ülke geneline yaylm 26 farkl ilde (Düzce, stanbul, Sakarya, Zonguldak, Bolu, Trabzon, Kastamonu, Antalya, Bartn, Kocaeli, Karabük, Adana, Balkesir, Kayseri, Ankara, Bursa, Eskiehir, Uak, Yalova, zmir, Karaman, Sivas, Samsun, Krklareli, Kahramanmara ve Tekirda) 28 adeti Ltd. ti ve 32 adeti A.. olmak üzere toplam 60 adet müstakil mobilya, kereste, parke ve parke entegreli kereste fabrikalarnn tepe yöneticileri ile anketler yaplmtr. Örneklemin bu çeitlilii ve örneklemi oluturan bu firmalarn ilgili alanda üretim kapasiteleri açsndan üst sralarda faaliyet gösteren firmalar olmas, örneklemin temsil gücünü de artrmaktadr. Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel Sorunlar … 113 Tablo 1. Kurutma Frn mal/thal Eden Firmalarn Genel Özellikleri Firma Ad Markas Faaliyet Türü ehali malat Orent malat Atria Aron Özbek Günel Mühlböck Orfen Incomac Gürmak Holzmeister Timsan Nardi-Secea, Isve Bat Çelik Edos Akova Era Zirve Mrm Teta Akdemir malat malat thalat Frn Tipi Klasik, Kondenzasyonlu, Isl lem Klasik, Kondenzasyonlu, Isl lem Klasik, Kondenzasyonlu, Vakumlu, Isl lem, Visdamax-Logica Kondenzasyonlu Klasik, Vakumlu, Isl lem thalat Klasik, Isl lem malat Klasik, Isl lem /thalat Klasik, Kondenzasyonlu, thalat Vakumlu, Isl lem, Yüksek Scaklk Frnlar malat Klasik, Kondenzasyonlu, /thalat Vakumlu, Isl lem Klasik, Kondenzasyonlu, malat Vakumlu malat Klasik, Isl lem malat Vakumlu, Isl lem malat Klasik, Isl lem malat Klasik malat Klasik, Kondenzasyonlu malat Vakumlu Kurulu Tesis yeri Edilen (m3) Faaliyet Süresi (Yl) Düzce 20.000 40 Düzce 30.000 15 stanbul 40.000 12 Krklareli 2.000 12 stanbul 17.500 17 Ankara 2.200 34 Kocaeli 1.170 11 Ankara 14.000 15 stanbul 500 14 stanbul - 1 Sakarya Hatay Izmir zmir stanbul stanbul 200 7.000 4 15 2 5 22 23 5.700 1.250 35 3. Bulgular 3.1. Kurutma Frn mal veya thal Eden Firmalar Açsndan Durum Anket sonuçlarna göre ülkemizde mevcut kurutma frnlarnn kapasitesi 141.520 m3’tür (Tablo 1). Kantay ve arkadalar bu kapasiteyi 1998 ylnda yaptklar çalmada 15.000 m3 olarak tahmin etmilerdir. Bu rakamlar sektörün on yllk süre içerisinde ne kadar hzl bir gelime gösterdiini açkça ortaya koymaktadr. Firmalar son be ylda toplamda 556 adet frn imalat ve ithalat yapmlar ve 18.980 m3 frn kapasitesine ulamlardr. Yukarda bahsedilen firmalarn 2004– 2008 döneminde tesis ettikleri toplam frn says ve kapasiteleri ile ilgili bilgiler Tablo 2’de görülmektedir. Tablo 2. Firmalarn Yllar tibari ile Ürettikleri Toplam Frn Says ve Kapasitesi Yl Frn says m3 2004 92 3.020 2005 95 3.100 2006 121 3.440 2007 196 4.735 2008 52 4.685 114 Süleyman KORKUT, Nigar Demircan ÇAKAR, lter BEKAR Frnlarda kullanlan ayar ve kumanda sistemleri baznda yaplan deerlendirmede; firmalarn %43,8’inde (N=7) tam otomatik kontrol sistemi uyguland saptanmtr. Ayrca firmalarn %56,2’si(N=9) siparie göre her tip ayar ve kumanda sistemlerini yapabileceklerini ifade etmilerdir. Firmalarn %43,8’i (N=7) ayar ve kumanda sisteminde kullandklar cihazlar Türkiye’de yaptklarn, yine %32’si (N=5) ithal ettiini ve %25’i (N=4) bir ksmn Türkiye’de yaptklarn bir ksmn ise ithal ettiklerini ifade etmilerdir. Türkiye de en çok talep edilen ortalama frn kapasitesi (büyüklüü) olarak 50–100 m3’ü ön plana çkarmlardr. Bu 16 imalatç firmann %56,2’si (N=9) imal ettikleri frnlar ihraç edebildiklerini ifade etmektedir. hraç pazar olarak son dönemde siyasi ve ekonomik yaplarnda deiimler yaanan Romanya-Bulgaristan-Rusya gibi dou blou ülkelerinin seçildii anlalmtr. Frn ihracat yapamayan firmalar ise, gerekçe olarak ithalatç olmalarn ve ihracat olanaklarn bulamamalarn göstermilerdir. mal edilen frnlarn srasyla kereste (%81,2), parke ve daha az olarak dorama ve mobilya fabrikalarna satld görülmektedir. Bu firmalarda görev alan çalanlarn vasfsz içilerden, teknisyen ve mühendislerden olutuu belirlenmitir. Anket sonuçlarna göre frn taleplerinin arlkl olarak yaprakl (sert), ine yaprakl (yumuak) ve daha az oranda egzotik-tropik aaçlarn kurutulmas ile ilgili olduu ortaya çkarlmtr. malatç firmalarn rakiplerini ne ölçüde tandklarn deerlendirebilmek amacyla tandklar rakiplerini ve kendilerini rakiplerinden ayran özellikleri belirtmeleri istenmi, bu özelliklerin kalite, servis, garanti, içilik, ulalabilirlik, Ar-Ge’ye önem verme, Windows iletim sistemine baml olmayan elektronik kontrollü kurutma salama, uzaktan internet üzerinden servis salama, otomasyonda güncelleme, köklü ve tecrübeli firma olma, alüminyum enjeksiyon presli pervane kullanm, kullanlan malzemenin nicelik ve nitelik olarak üstün olmas, ölçüm ve kumanda sistemindeki farkllk sebebi ile daha verimli ve daha hzl sonuç alm, iletme maliyetlerinin düük olmas, kurutma süresinin ksa olmas ve düük maliyetli frn imalat gibi balklarda topland görülmütür. malatç firmalarn %25’i üniversitelerin ilgili bölümleri ile iletiim kurduklarn belirtmi, geri kalan çounluk ise ilgili kiilere ulaamamak, iletiim eksiklii, üniversite-sanayi ibirliinin yetersiz oluu ve teknoparklarn yaygn olmamas gibi sebeplerle verimli bir etkileimin geliemediini ifade etmitir. Teknik bilgi ihtiyaçlarnn ya da çkan problemlerin çözümünü daha çok kendi bünyelerinde, daha az olarak da yurtd firmalardan ve üniversitelerden temin ettikleri anlalmtr. malatç firmalar müterilerine sunduklar olanaklar ve ürün satlarndaki skntlarn sebeplerini Tablo 3’deki gibi sralamaktadr: Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel Sorunlar … 115 Tablo 3. Üreticilerin Müterilere Sunduklar Olanaklar ve Temel Sat Skntlar x x x x x x Müterilere sunulan olanaklar Kurutma programlar, Servis hizmeti ve yedek parça Eitim, seminer ve danmanlk hizmeti Uzun vadeli ödeme seçenei Kiiye özel imalat (örn. enerji tasarrufu salayan frnlar), Servis hizmet garantisi, mühendislik hizmetleri, operatör yetitirme ve firmaya özgü sat politikas. Frn satndaki skntlar x x x x x x x x x x x Firmalar aras haksz rekabet, Kalite sorunu olan frnlarn üretilmesi, Frn kullancsnn alm gücünün düük olmas, Müterilerin kaliteyi göz ard ederek ithal ürünlerden %40 ucuz olma beklentisi, Ödemelerde uzun vadelerin teklif edilmesi, Yerli imalatçlara göre ithal frnlarn maliyetinin yüksek olmas, Ülkenin ekonomik durumunun istikrarszl neticesi frn kullanmndaki kararszlklar, Frn talep edenlerin teknik bilgi ve donanm eksiklii, Otomasyon sisteminin karmakl, KOB’lerin genel olarak pazarlama anlaylarnn arzu edilen seviyede olmay, Pazarlama için yaplan yatrmlarn lüks ve gereksiz olarak alglanmasdr. Firmalarn %62,5’i (N=10) kurutma programlarn kendilerinin hazrladn %31,2’si (N=5) yurt dndan temin ettiklerini, %18,8’i (N=3) denenmi programlar kullandklarn ifade etmilerdir. Türkiye’de frn kullanmn yaygnlatrmak için neler yaplabilecei konusunda farkl görüler ortaya koyan firma yöneticileri, önerilerini u ekilde sralamlardr: x Yerli teknolojiye önem verilmeli, x Avrupa Kurutma Topluluunun belirledii gibi ülkemizde de kurutma standartlar belirlenmeli, x Frn kullanclar kuruttuklar aaç malzemenin standartlara uygun olduunu gösteren belge almaya tevik edilmeli, x Vergi kolayl getirilmeli, x Ülkedeki ekonomik artlar düzeltilerek ekonomik istikrar salanmal, frn maliyetleri azaltlmal, frn kullanm tevik edilmeli, standartlar uygulanr hale getirilmeli, frn malzeme ve otomasyonunda kalite arttrlmal, Ar-Ge’ye önem verilmeli ve üniversite-sanayi ibirlii artrlmal. 3.2. Masif Aaç Malzeme Üreten veya Kullanan Fabrikalar Açsndan Durum Anket sonuçlarna göre; 60 firmann toplam 20.401 m3 kapasiteli 205 adet kurutma frnna sahip olduu, firmalarn %85’inin frn kapasitelerini yeterli gördüü, %46.67’sinin fason kurutma yapt görülmektedir. Kurutma frnlarnn yönetilmesinde; %41,2 orannda mühendislerin (N=25), %50 orannda (N=30) vasfl içilerin (operatör, usta, ustaba) ve %3,3 orannda vasfsz içilerin (N=2) görev ald belirlenmitir. Tesislerin %75’inin kurutma frn kulland, bunlarn % 15,2’sinin kurutma programlarn kendilerinin hazrlad, %56,1’inin imalatç ve ithalatç firmalardan temin ettii, %4,5’inin ise uzman kiilere hazrlatt anlalmtr. Firmalarn % 53,3’ünün (N=32) frn alaca zaman uzman kiilere veya üniversitelerin ilgili birimleri ile diyalog içerisine girdii belirlenmitir. 116 Süleyman KORKUT, Nigar Demircan ÇAKAR, lter BEKAR Frn kullanclarnn kurutma sürecinde yaadklar temel sorunlar ve kurutma frn almn da dikkat ettikleri hususlar Tablo 4’de gösterilmitir. Tablo 4. Kullanclarn Ahap Kurutmada Temel Sorunlar ve Frn Almnda Dikkat Ettikleri Hususlar Kurutma konusunda yaanan sorunlar x Bilgisayar programnn düzenli çalmamas x ç piyasann kaln kereste talebinden dolay kurutma süresinin uzun olmas x Yüzey ve iç çatlaklar x Kurutma srasnda oluan gerilmelerden dolay meydana gelen ekil deimeleri x Kereste kalnlnn orta noktasnda rutubetli ksmlarn kalmas (iç ve d tabaka rutubet fark) ve homojen kurutmann yaplamamas x Scaklk sensorunun arzalanmas x Kurutma süresinin uzun olmas ve kurutma sürelerinde tutarszlk x Teknik yapnn yetersiz olmas ve arzalanmalarn çok sk yaanmas x Yüksek yakt maliyeti ve yakt sisteminin iyi ayarlanamamas x Farkl kalnlklardaki kerestelerin ayn anda kurutulmas x stif aralarndaki çtalarn aaç kalnlna göre deimemesi x Kurutma konusunda yetimi eleman eksiklii x Frn içerisinde hava debisinin düük olmas x “Iroko” gibi tropik aaçlarda lif doygunluu noktas (ldn) üzerinde kurutma hznn yava olmas x Kerestelerin frna yerletirilmesi ve kurutulacak aaç türünün uygun kurutma standartlarnn bilinmemesi olarak sralanabilir. Kurutma frn ve/veya program almnda dikkat edilen hususlar x Frn ve programn kurutulacak malzemeye uygun olmas, x Dier firmalarn kurmu olduu frnlar kontrol ederek verim alyorlarsa ayn sistemin uygulanmas, x Yedek parça ve servis hizmetleri, x Frn kalitesi, kapasite, frn yaps ve donanm, x malatç firmann geçmite yapt iler ve referanslar, x malatç firmann güvenilir olmas, tecrübesi, pazar pay, x Frnn aaç malzemeyi deforme etmeden istenilen rutubete kadar en ksa zamanda minimum maliyetle kurutmay gerçekletirme yetenei (ideal kurutma artlarn gerçekletirme kabiliyeti), x Frn markas, x Frnn teknolojik yenilikleri sahip olmas ve teknik yeterlilii, x Kurutma programlarnn kolay uygulanabilirlii, x Yatrm maliyeti, x Kullanlan yakt türü, aaç türü ve kereste kalnlna göre program çeitlilii gibi hususlar dikkate ald ortaya çkarlmtr. Firmalarn kurutma frnlarnn yaps, markalar, kurutulan aaç türleri ve s kaynaklar Tablo 5’de görülmektedir. Tablo 5. Frn Kullanclarnn Genel Frn Yaplar ve Özellikleri Kullanlan frnlarn yaps Klasik Kondenzasyonlu Vakumlu Tamamen yerli Tamamen ithal Ksmen ithal Ayar/ kumanda cihazlarnn ithal olduu Ayar ve kumanda sistemleri Tam otomatik Yar otomatik Basit manüel N 30 20 3 31 13 8 6 N 48 3 2 % 50 33 5 51,6 21,7 13,3 10 % 80 5 3.3 Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel Sorunlar … 117 Tablo 5’in devam Kullanlan frn markalar Orent Atria Mühlböck (Avusturya) Vanicek(Avusturya), ehali, Timsan, Nardi (talya), Gürmak Lignomat (Amerika) Kiefer (Almanya) Incomac (talya), Türkan Holzmeister (Almanya) Kendi üretimi Kurutulan aaç türleri ve malzeme çeidi Yaprakl (sert) aaç kerestesi breli (yumuak) aaç kerestesi Dorama ve parke tasla Mobilyalk parçalar Masa sandalye aya Her türlü aaç Istma kayna Fabrika atklar Kat yakt Sv yakt Elektrik Güne enerjisi N 21 15 14 3 3 2 2 1 1 1 1 1 1 4 N 42 39 21 14 4 1 N 48 17 3 1 6 % 35 25 23,3 5 5 3,3 3,3 1,7 1,7 1,7 1,7 1,7 1,7 6,7 % 70 65 35 23,3 6,7 1,7 % 80 28,3 5 1,7 10 Kullanc firmalarn, frn imalatçlarndan beklentileri ve kurutma endüstrisinin gelimesi için sunduklar temel öneriler Tablo 6’de görülmektedir. Tablo 6. Kullanc Firmalarn Beklentileri ve Sektöre Yönelik Önerileri Frn imalatçlarndan beklentileri x Düzenli bakm ve onarm kontrolleri yaplmas ve teknik destek verilmesi x Teknolojiyi dürüst ekilde sunmas ve garanti vermesi x Uygun donanm kullanlmal x Belli aralklarla müteri ziyaretleri düzenlemeleri x Firma elemannn yetitirilmesine önem verilmeli x Kurutma srasnda ve sonrasnda ara kontroller yaplarak kurutma kalitesinin arttrlmasna yönelik bilgi verilmesi x Maliyetlerin düürülmesine yardmc olmalar x Kaliteli malzeme ve içilik x TSE belgeli üretim yapmalar x x x x x x x x x Kurutma endüstrisinin gelimesi için önerileri PVC yerine ahap kullanlmal Sorunsuz kurutma hakknda fuarlarda vb. bilgi verilerek kullanc bilinçlendirilmeli, Kurutma ileminin neden çok önemli olduu ve kurutmann faydalar konularnda gerekli eitimler düzenlenmeli Baz alanlarda frn kullanm mecbur klnmal Güne enerjisinden faydalanlmal, maliyetler düürülmeli Frn imalatnda ucuz malzemeye dikkat edilmeli Üniversitelerde teorik bilgiler kadar uygulamaya da önem verilmeli Frn imalatçlar sanayici sorunlar ile daha fazla ilgilenmeli Teknolojik çalmalar desteklenmeli 118 Süleyman KORKUT, Nigar Demircan ÇAKAR, lter BEKAR Tablo 6’nn devam x Ar-Ge’ye daha fazla yatrm yaparak teknolojik yeniliklere sahip frnlar gelitirmeleri x Kendilerini aaç konusunda eitip, aaç türüne göre program yapmalar x Sat sonras hizmetlerin ve danmanln devaml olmas x Enerji tasarrufu olan frnlarn imalatnn yaplmas x Bilgi al verii yapmalar x Kendilerini daha iyi tantmalar Çözüm odakl yaklam benimsemeleri x Her kereste ve parke imalatçs kereste frn bulundurmaya tevik edilmeli, yasal olarak kurutulmu kereste satma zorunluluu getirilmeli x Kurutma yapan firmalara d pazarlarda ürünlerini pazarlayabilecekleri yerler ve alanlar tantlmal x Türkiye’de kurutma ilerinin yapld d ülkelere duyurulmal ve arada köprüler kurulmal x Kullanlan ürünlere ait standartlar oluturulmal x Yatrmclarn zihnindeki “ithal frn daha iyidir” önyargsn giderecek çaba sarf edilmeli x Sektöre tevik verilmeli, kurutma frnlarnda KDV %1 olmal Hem frn üreticilerinin hem de frn kullanclarnn ortak olarak paylatklar görü ahap kullanclarnn kurutma konusunda bilinçlendirilmesidir. Sektörün gelimesi ile ilgili olarak modern kurutma frnlarnn gereklilii vurgulanmakta, bunun için de frn imalatçlarnn saysnn artmas, bu sayede fiyatlarn düürülmesi ve devletin bu yöndeki yatrmlara destek olmas gerei vurgulanmaktadr. Kullanc firmalarn yerli firmalar ve ithalatç firmalar tercih etme sebepleri Tablo 7’de görülmektedir. Tablo 7. Kullanclarn Yerli veya thalatç Firma Seçme Nedenler Yerli firmalar seçmelerinin nedenlerini Teknik destein çok iyi olmas Kullanm kolayl Firmann güvenilirlii Yatrm maliyetlerinin düük olmas Yerli üreticiyi destekleme bilinci Servis hizmeti ve yedek parça temininin daha çabuk olmas Gereken kaliteyi yakalam olmalar, Sistem itibari ile bir deiiklik olmamas, Yaplan aratrmalara göre kaliteli kurutma yapabilmeleri ve kullanlan malzemenin kaliteli oluu Yerli firmalar seçmemelerinin nedenleri Firmann kurutma frn kurduu zaman yerli firmann olmamas Kurutma kalitesinin iyi olmamas Kullanlan malzemenin kalitesinin arzulanan düzeyde olmamas Yeterli bilgi birikimine sahip olmamalar Yurt d ile kalite fark Yurt d firmalar ile fazla fiyat fark olmamas yi sonuç alamayz kaygs ve düüncesi Yerli frn alan dier firmalarn verdii bilgi, kötü referans Yerli firmalarn teknolojilerinin snrl ve yetersiz oluu Yerli firmalarn teknolojik açdan çan gerisinde kalmalar Sklkla servis hizmeti gerektiren iletme sistemlerine sahip olmalar thalatç firmalar seçmelerinin Nedenleri Malzeme ve program kalitesi Kurutma program doruluu Teknik servis ekibinin kurulu olmas Kurutma kalitesi bakmndan maliyetinin daha ekonomik olmas Frn kullanm süresinin uzun olmas Elektronik sistemin daha güvenli çalmas Yurt içi firmalarla olan kalite fark Bilinen marka olmas thal mal kaliteli olur düüncesi Tavsiyeler ve mesleki fuar katlmlar Kalite güvencesi ve sat sonras hizmet gibi gerekçeleri ön plana çkarmlardr. Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel Sorunlar … 119 3.3. malatç ve Kullanc Firmalarn Kyaslanmas malatç ve kullanc firmalardan teknoloji yönetiminde izledikleri politikalar ile ilgili sorular sorulmutur. Firmalarn teknoloji üretme konusunda lider olmay m, sektör liderlerini takip etmeyi mi, satn alarak teknoloji transfer etmeyi mi tercih ettikleri deerlendirilmitir. Tablo 8’de görüldüü üzere imalatç firmalarn büyük çounluu teknoloji üretiminde sektörde lider olmay tercih etmekte, kullanc firmalarn büyük çounluu ise sektörde lider olma veya satn alma yoluyla teknoloji transfer etme yolunu seçmektedir. Yaplan ki-kare analizi de, kullanc ve imalatç firmalarn teknoloji yönetimi politikalar arasnda istatistiksel olarak fark bulunduunu desteklemektedir. Tablo 8. Kullanc ve malatç Firmalarn Teknoloji Yönetimi Politikalar malatç firmalar Teknoloji yönetimi politikalar Teknoloji üretme ve gelitirmede 13 (%87) sektörde lider olma Teknolojide sektör liderlerinin yaptklarn takip ve taklit etme Satn alarak teknoloji transfer etme Teknolojik gelimelerle hiç ilgilenmeme ** X2 deeri %1 düzeyinde anlamldr (p<0,01). Kullanc firmalar Pearson Kikare (X2) 25 (%37,9) 10 (%15,2) 24,038** 23 (%34,8) 1 (%1,5) Dier yandan her iki firma grubundan kriz ortamnda baarl olabilmek için ne gibi tedbirler alnmasnn doru olduunu deerlendirmeleri ve bu dorultuda yöneltilen sorulara Likert tipi ölçekte 1 ve 5 arasnda puan vermeleri istenmitir. Benzer biçimde yine her iki gruba da kriz ortamnda en uygun stratejilerin neler olduu yine Likert tipi ölçekle sorulmutur. Elde edilen cevaplara yönelik ortalamalar ve standart sapmalar Tablo 9’da görülmektedir. Tablo 9. Firmalarn Kriz Ortamnda Baarl Olma Yollar Kullanc firmalar Kriz ortamnda baarl olma yollar Çalan saysn azaltmak Uygun kredi bulmak Etkin maliyet kontrolü yapmak Reklam ve özendirmeye önem vermek Fiyatlarda indirim yapmak Müterilerle uzun vadeli sözleme yapmak Kriz yönetimi stratejileri Pazar payn artrmak Mevcut durumu korumak Küçülmek ve tasarruf yapmak Pazardan çkmak malatç firmalar t Ortalama Std.sp Ortalama Std.sp 2,750 3,166 1,067 1,259 3,187 2,666 1,327 0,975 1,382 0,383 4,300 0,926 4,400 0,736 2,142* 3,366 0,938 3,687 1,138 1,161 3,000 1,092 2,937 1,236 0,197 2,983 1,279 3,250 1,238 0,745 Ortalama 3,396 3,719 Std,sp 1,107 1,235 Ortalama 3,312 4,000 Std,sp 1,014 0,816 t 0,273 0,855 2,827 1,390 3,312 1,401 1,233 1,543 0,983 1,187 0,403 1,411 (1-kesinlikle katlmyorum, 5-kesinlikle katlyorum) * t deer i %5 düzeyinde anlamldr (p<0,05). Bu deer kullanc ve imalatç firmalarn ortalamalar arasndaki fark ortaya koyan “Student t” testi sonucu elde edilmitir. 120 Süleyman KORKUT, Nigar Demircan ÇAKAR, lter BEKAR Görüldüü üzere gruplar arasndaki ortalamalara bakldnda her iki grubunda krizde baarl olmak için ilk olarak etkin maliyet kontrolü yapmay tercih ettii, kriz yönetiminde de öncelikle mevcut durumu korumay istedii görülmektedir. Firmalar tarafndan tercih edilen kriz yönetimi stratejilerine yönelik olarak baz açlardan benzerlikler (örn. reklam ve özendirmeye önem vermek, fiyatlarda indirim yapmak vb.) baz açlardan da büyük farkllklar (örn. kredi bulmak, uzun vadeli sözleme yapmak, küçülmek vb.) ortaya çkmaktadr. Ortalamalar birbirine yakn gibi görülmesine ramen istatistiksel olarak anlaml bulunan farkllk ise etkin maliyet kontrolü yapma seçeneine yöneliktir. malatç firmalar maliyet kontrolüne kullanc firmalardan daha fazla önem vermektedir. Bunun en önemli sebebi, imalatç firmalarn üretim maliyetlerinin ve üretim risklerinin kullanc firmalardan daha yüksek olmasdr. Son olarak imalatç ve kullanc firmalarn nitel ve nicel performans göstergeleri açsndan kendilerini dier firmalarla karlatrmalar istenmi ve sonuçlar Tablo 10’da olduu gibi ortaya konulmutur. Tablo 10. Firmalarn Nitel ve Nicel Performans Göstergeleri Nicel performans Gelirin art Pazar pay Karllk oran Toplam varlklarn karll Öz sermaye karll Nitel performans Hizmet kalitesinde gelime Yeni hizmet gelitirme yetenei Çalanlarn firmaya ball Çalanlarn i tatmini Kullanc firmalar Ortalama Std.sp 3,237 1,072 3,593 0,930 3,542 3,988 malatç firmalar Ortalama Std.sp 2,750 1,125 2,937 1,289 2,562 1,314 t 1,596 2,292* 0,964 3,067 0,8683 2,937 1,062 0,507 3,288 Ortalama 0,965 Std,sp 2,937 Ortalama 1,123 Std,sp 1,244 t 3,864 0,9906 4,000 1,095 0,475 3,779 0,9297 3,875 1,258 0,336 3,641 0,9470 3,687 1,195 0,190 3,6610 0,88298 3,812 1,108 0,576 (1-yetersiz, 2-ortalama alt, 3-ortalama, 4-ortalama üstü, 5-yüksek) * t deeri %5 düzeyinde anlamldr (p<0,05). Bu deer kullanc ve imalatç firmalarn ortalamalar arasndaki fark ortaya koyan “Student t” testi sonucu elde edilmitir. Nitel ve nicel performans göstergeleri açsndan imalatç ve kullanc firmalar verilen yantlarn ortalamalarna göre kyaslandnda farkl bulgular ortaya çkmaktadr. Nicel performans göstergeleri açsndan kullanc firmalarn durumu daha olumlu görülmektedir. Örnein kullanc firmalarn pazar pay imalatç firmalarn pazar payndan daha fazladr (t=2,292). Kullanc firmalarn daha yüksek pazar potansiyeline ve tüketici ana sahip olmasna dayal olarak finansal göstergeleri içeren nicel performanslar daha yüksek görülmektedir. Hizmet kalitesini artrma ve yenilik kapasitesini yükseltmek gibi nitel performans göstergeleri açsndan ise imalatç firmalarn durumu daha olumlu görülmektedir. Bunun en önemli sebebi imalatç firmalarn müteri profilini dorudan kullanc firmalarn oluturmasdr. Kullanc firmalar kurumsallama, teknolojiyi takip edebilme ve kaliteye önem verme çerçevesinde tercih edilebilirliklerini artrmaktadr. Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel Sorunlar … 121 4. Sonuç ve Öneriler Ülkemiz kereste endüstrisi ve buna bal kurutma sektörü özellikle son 6-7 yllk süreçte ciddi bir geliim göstermitir. Bu hzl geçi sürecine son iki ylda sl ilem (ahap ambalaj ve paletlerin syla muamelesi) frnlarnn da katlmas çok önemli ivme kazandrmtr. Bu geliim beraberinde yerli ve yabanc kurutma frn üreticilerinin piyasaya çkmasn salamtr. Bu firmalar deiik kalite düzeylerinde kereste kurutma frnlar üretip alcya sunmulardr. Bu süreç sonunda kurutma frn üretimi ve kullanmnda gerek ilk yatrm maliyetleri ve gerekse iletme maliyetleri tartlmaya balanmtr. Çünkü özellikle bilinçsiz rekabetin kalitesizlii ortaya çkarmasyla yatrm maliyeti düük, fakat alc için çok daha önemli olan iletme maliyetleri çok yüksek teknik kurutma frnlar üretilmeye ve kullanlmaya balanmtr (Ünsal, 2007). Ülkemizde kurutma endüstrisinin gelimesi yar ilenmi haldeki masif aaç malzemede yurt içi kullanmlarda ve yurt d satmlarda rutubet artnn aranmas ile mümkün olacaktr. Nitekim 1980 öncesi modern kurutma frn says çok az iken, 1980’li yllarda kurutulmu keresteye olan talebin artmas ve yurt d taleplerde rutubet artnn aranmas kurutma frn yatrmlarn arttrmtr. Son yllarda gerçek kurutma endüstrisini oluturan ve sadece kurutma yapan (fason çalan) iletmeler de kurulmutur (Göker ve ark.,1990; Önder, 1993). Ülkemizde kurutma endüstrisinin geliimini, kurutma endüstrisinde faaliyet gösteren frn üreticisi ve frn kullancs firmalarn mevcut durumunu incelemek üzere gerçekletirilen bu çalmann bulgular bu alandaki faaliyetleri yönlendirmeye olanak salayacak bir nitelik tamaktadr. 16 frn üreticisi ve 60 frn kullancsnn üst yönetimi ile yaplan anketler sonucu elde dilen bulgular, üretici ve kullanc firmalarn mevcut kapasite durumlarn, sektördeki sorunlar ve genel beklentilerini ortaya koymaktadr. Bu çalmann ortaya koyduu bulgular çerçevesinde sunulabilecek öneriler aadaki gibidir: x Türkiye’de emekleme döneminde olan kurutma endüstrisinin gelimesi için; yukarda belirtildii gibi en azndan kamu binalarnn yapmnda kullanlacak masif aaç malzeme için rutubet art yani kurutma art aranmaldr. x Mevcut ilkel frnlarn revizyonu için ve kurutma yapmak amac ile kurulacak iletmelere düük faizli kredi verilmelidir. x Küçük kapasiteli aaç sanayinin gelitii merkezlerde kurutma iletmelerinin kurulmas dernekler, vakflar, ticaret ve sanayi odalar tarafndan tevik edilmelidir. x Meslek kurulular ve üniversiteler ibirlii yaparak teknik kurutma ile ilgili kurs, seminer, konferanslar düzenlenmelidir. Bu çalmada ayn zamanda frn kullancs ve imalatçs olan firmalarn teknoloji yönetimi politikalar da kyaslanmtr. Bu çerçevede kullanc firmalarn edeer olarak teknoloji üretmeyi veya satn almay tercih ettikleri, imalatç firmalarn ise teknoloji konusunda sektör lideri olmay amaçlad görülmektedir. Buradan da anlalabilecei gibi, frn imalatçlar teknoloji açsndan youn bir faaliyette bulunmakta, sektördeki yenilikleri ve gelimeleri daha yakndan takip etmek zorunda kalmaktadr. Nitekim kullanlan teknoloji frnlarn tercih edilirlii açsndan önemli bir rekabet avantaj kazandrmaktadr. Frn kullanclarnn ise teknoloji kullanm ürünlerin kurutulmas ile ilgilidir. Benzer sonuçlar ortaya koymak koulu ile kullanlan teknolojinin yaps veya içerii ikinci srada önem 122 Süleyman KORKUT, Nigar Demircan ÇAKAR, lter BEKAR tamaktadr. Dier bir ifade ile imalatç firmalarn aratrma ve gelitirme yatrmlar kullanc firmalardan daha fazla deer tamaktadr. Sektörün bu açdan deerlendirilmesi ve imalatçlarn teknolojik açdan desteklenmesi de önemlidir. Ülkemizde frn imalatçs firmalarn geliimi gözlendiinde, hem uzun yllardr faaliyetini sürdüren firmalara hem de son on yl içerisinde üretimini durdurmu firmalara rastlanmaktadr. Aratrma kapsammzda yer alan faaliyetini devam ettiren firmalar ülkemizin ekonomik ve siyasi istikrarszlnn yannda küresel etkilere bal olarak gelien krizler geçirmi ve bu krizlerde ayakta kalmay baarmtr. Kullanc ve imalatç firmalar bu dorultuda da deerlendirilerek, kriz dönemlerinde izledikleri stratejiler ve baarl olma yollar kapsamnda kyaslanmtr. Her iki grubun da krizden en az hasarla çkmada maliyet kontrolü yapmay tercih ettikleri görülmektedir. Ancak imalatçlar ve kullanclarn maliyet kontrolünü tercih etme düzeyleri arasnda farkllk bulunmaktadr. Dier bir ifade ile üretici firmalar maliyet kontrolünü daha fazla önemsemektedir. Bu bulguyu firmalarn nicel performans göstergelerini de göz önünde bulundurarak deerlendirmek gerekir. Görüldüü üzere kullanc firmalarn pazar paylar imalatç firmalara göre daha yüksektir. Bunun önemli bir sebebi kullanc firmalarn ürettikleri ürünleri farkl yelpazedeki birimlere satabilmesi ve yüksek ürün çeitliliine sahip olabilmeleridir. Buna karn ürün çeitlilii ve pazar pay kstl olan imalatçlarn ise kriz dönemlerinde maliyetlerini etkin biçimde kontrol etmek ve düürmek öncelikli alternatifleridir. Firmalarn performans göstergeleri karlatrldnda ortaya çkan dier bir bulgu da kullanc firmalarn nicel performans göstergelerinin, imalatç firmalarn da nitel performans göstergelerinin yüksek olmasdr. Buna göre kullanc firmalar daha çok gelirlerin art, karllk oran ve pazar pay gibi göstergelere göre finansal açdan yüksek performans sergilerken, imalatç firmalar da kalite, yeni ürün gelitirme ve çalan ball gibi göstergelerle teknolojiye ve insan kaynaklar boyutlarnda performans göstermektedir. Bu bulgu imalatç firmalarn teknoloji yönetimi politikalarn da destekleyerek rekabet avantaj yaratmak açsndan çounlukla yeni ürün gelitirme ve üretilen frn kalitesini artrmaya odaklandklarn ortaya çkarmaktadr. Bu aratrmann bulgular yurt dnda gerçekletirilen baka çalmalarn bulgular ile karlatrldnda farkl sonuçlar ortaya çkmaktadr. En bata ülkemizde kereste kurutma sektörünün son on yl içerisindeki geliimi, dier ülkeler ile kyaslandnda çok daha fazla görülmektedir. Örnein dünya kereste endüstrisinde önemli bir yer tutan Alaska’da kereste kurutma endüstrisi son be yl içerisinde %200 orannda büyüme göstermitir (Nicholls ve ark., 2006; Nicholls ve Kilborn, 2001). Ancak ülkemizde sektör son 10 yl içerisinde on kattan daha fazla gelimitir. Bu çalmann bulgular sonucunda teorisyenlere ve pratisyenlere çeitli önerilerde bulunulabilir. Örnein kereste kurutma endüstrisinin mevcut durumunu periyodik olarak izlemek ve deerlendirmek, sektörün geliimi ve beklentilerinin karlanabilmesi açsndan deer tamaktadr. Dier yandan ülkemizde frn kullancs firmalarn saysn kesin olarak belirlemek mümkün deildir. Yaplan bu çalmada 26 farkl ilde, toplam kapasitesi oldukça yüksek olan 60 firmaya ulalmtr ancak aratrma kapsamna alnabilecek kullanc firmalarn saysn artrmak suretiyle ortaya çkabilecek farkl sonuçlar da göz önünde bulundurmak önemlidir. Bunlarn yannda sektörün insan kaynaklar yönetimi, teknoloji yönetimi Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel Sorunlar … 123 ve bilgi yönetimi konularnda da incelenmesi farkl bulgular ortaya koyabilir. Yaplacak çalmalar ayn zamanda otoritelerin ve kullanclarn kereste kurutma endüstrisinin önemini anlamay kolaylatrabilir ve sektörün sorunlar konusunda büyük bir farkndalk oluturabilir. Referanslar ANONYMOUS, (2008). Food and Agriculture Organization of the United Nations, FAOSTAT Database, [Eriim adresi]: <http://www.fao.org.>, [Eriim tarihi:24.12.2008] DPT, (2007). Dokuzuncu Be Yllk Kalknma Plan, Aaç Ürünleri ve Mobilya Sanayi Özel htisas Komisyonu Raporu. DPT Yayn No: 2745, ÖK Yayn No: 693, Ankara. GÖKER, Y., KANTAY, R., KURTOLU, A., (1990). 150. Ylnda Türk Ormancl Paneli. T.C. Tarm Orman ve Köy leri Bakanl, OGM, Ankara. GÖKER, Y. AS, N., AKBULUT, T. (2002). The Production and Trends of the Main Forest Products and the Industrial Products Based Thereon in Turkey. Türkiye Ulusal Orman Envanteri Sempozyumu, 24-28 Eylül 2002, stanbul. KANTAY, R. (1997). Kereste Endüstrisi Ders Notlar. Yaymlanmamtr. stanbul Üniversitesi, Orman Fakültesi. KANTAY, R., ÜNSAL, Ö., KORKUT, S. (1998). Cumhuriyetimizin 75. Ylnda Türkiye Kereste Kurutma Endüstrisinin Durumu ve Sorunlar. Cumhuriyetimizin 75. Ylnda Ormanclmz Sempozyumu Bildiri Kitab, .Ü. Yayn No: 4187, Fakülte Yayn No: 458, 21-23 Ekim 1998, Askeri Müze ve Kültür Sitesi Harbiye-stanbul. 488-493 ss. NEUMAN, W. L. (2006). Social Research Methods: Qualitative and Quantitative Approaches. Pearson Publishing: Sixth edition. NICHOLLS, D. L., KILBORN, K A. (2001). Assessment of the lumber drying industry and current potential for value-added processing in Alaska. General Technical Report PNW-GTR-522. Portland, OR: U.S. Department of Agriculture, Forest Service, Pacific Northwest Research Station. NICHOLLS, D. L., BRACKLEY, A. M., ROJAS, T. D. (2006). Alaska’s lumberdrying industry—impacts from a federal grant program. General Technical Report PNW-GTR-683. Portland, OR: U.S. Department of Agriculture, Forest Service, Pacific Northwest Research Station. ÖNDER, A. (1993). Türkiye’de Kurutma Endüstrisinin Bugünkü Durumu ve Sorunlar. Yaymlanmam bitirme ödevi. stanbul Üniversitesi, Orman Fakültesi, Orman Endüstri Mühendislii Bölümü. ÜNSAL, Ö. (2003). The Conditions and Problems of Wood and Wood Drying Industry in Turkey. 8th International IUFRO Wood Drying Conference, Brasov, Romania. 485-487 ss. ÜNSAL, Ö. (2007). Endüstriyel Kereste Kurutma Uygulamalarnda Süre Kayplar Ve Ekonomik Analizi. Uluslar aras Orman Kaynaklarnn levleri Kapsamnda Darboazlar, Çözüm Önerileri ve Öncelikler Sempozyumu, 17-19 Ekim 2007 Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi-stanbul. Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 124-137 ON THE INDEPENDENCY OF THE CENTRAL BANK OF THE TURKISH REPUBLIC OF NORTHERN CYPRUS KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURYET’NDE (KKTC) MERKEZ BANKASI’NIN BAIMSIZLII Okan Veli AFAKLI Hüseyin ÖZDEER Near East University Department of Banking and Finance [email protected] Near East University Department of Economics [email protected] ABSTRACT: Within the frame of discussions focusing on the provision of price stability, the central banks that attempt to enhance their independence have increased recently. Scientific studies in this field tend to support this discussion. The Central Bank of Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC) has been exceptional case due to the fact that Turkish Lira has been in circulation as a legal tender during the period of dollarization; and there is no relation between its inflation target and monetary policy. JEL Classifications: E31 ; E52; E58; K20 Keywords: Central Bank independence; Legal aspect ; TRNC ÖZET: Genel eilim olarak fiyat istikrarn artrma yönünde odaklaan tartmalar çerçevesinde, Merkez Bankalar son zamanlarda bamszlklarn artrma yönünde giriimde bulunmaktadrlar. Bu alanda gerçekletirilen bilimsel çalmalar ise bu tartmalar destekler nitelik tamaktadr. KKTC’de dolarizasyon kapsamnda kanuni para olarak Türk Liras’nn (TL) kullanlmas ve dolaysyla enflasyon hedefi ile para politikas ilikisinin ortadan kalkmas gerçeinden hareketle Merkez Bankas bamszlnda KKTC istisnai bir vaka olarak ele alnmtr. Anahtar Kelimeler: Merkez Bankas bamszl ; Yasal yön ; KKTC JEL Snflamas: E31 ; E52; E58; K20 1. Introduction Most countries have implemented reforms designed to grant their monetary authorities greater independence from direct influence. These reforms were justified by studies showing independent central banks of industrial countries are associated with lower levels of inflation although this link is not previously evidenced for developing countries (Alesina and Summers, 1993; Cukierman, 1992). However, subsequent research by Cukierman et al. (2002) shows that legal CBI and inflation are negatively related in both developed and developing countries. Both theory and experience suggest that more independent banks develop superior monetary policy, thus providing an incentive for this trend. Consequent to the latter, a remarkable trend has been observed toward magnifying independence (Mishkin, 2007: 326). This has been accompanied by a wave of legislations to confer independence on certain central banks (the Reserve Bank of New Zealand in 1990, the Bank of France 1994, the Bank of England in 1997, the Bank of Japan in 1998, the European Central Bank from its creation in 1998) (Coleman, 2001: 729; Mishkin, 2007: 325-326). While the Federal Reserve is considerably independent central bank, the Maastricht Treaty, which established the Euro system, has made the latter On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of Northern … 125 the most independent central bank in the world. The Maastricht Treaty specifies that the paramount, long-term goal of the ECB is price stability. The Euro system’s concession cannot be changed by legislation; it can be changed only by revision of the Maastricht Treaty- a difficult process because all signatories to the treaty must agree to accept any proposed change (Mishkin, 2007: 324). Parallel to developments taking place across the world, and particularly after the banking crises which have occurred in 2001 the TRNC Central Bank’s legislation has been revised, which targets to increase the autonomous independency and the effect of the central bank of TRNC (afakl, 2003). In this study, central bank independence of TRNC will be measured and compared to other countries by using the broadest employed index focusing on laws (Cukierman et al., 1992). 2. Brief Literature Review and Research Methodology Central bank independence can be defined as the independence from political influence and pressures in the conduct of its functions, in particular monetary policy (Casu et. al., 2006: 127). Central-bank independence relates to three areas in which the influence of government must be either excluded or drastically curtailed (Hasse, 1990): independence in personnel matters, financial independence, and independence with respect to policy. Not all scholars categorize the concept of central bank independence the same way, with different ones distinguishing different types of independence. Sylla distinguishes two meanings of independence: 1) political and 2) legal independence (Sylla, 1998: 25). Likewise, Fischer has defined two different types of independence of central banks: instrument independence, the ability of central bank to set monetary policy instruments, and goal independence, the ability of central bank to set the goals of monetary policy (Mishkin, 2007: 321; Debelle and Fischer, 1994). Differently, central bank independence can be divided into “political independence” and “economic independence” (Loungani and Sheets, 1997: 382; Grilli et. al., 1991; Elgie, 1998: 70). According to Issing (1993) personal elements of independence can be cited. In addition to these, Baka (1994-95) states that central bank independence is analyzed by taking into account three aspects: a) institutional independence, b) functional independence and c) financial independence. The most widely employed index of central bank independence is due to Cukierman et. al., (1992), although alternative measures were developed by Bade and Parkin (1984), Grilli et. al., (1991), de Haan and Van ‘T Hag (1994) among others. In order to measure the degree of independence of Northern Cyprus Central Bank, the index of Cukierman, at al (1992) also called as the legal central bank independence has been used. According to this index, the legal characteristics of the central bank as stated in its charter are grouped into four clusters of issues: 1)The appointment, dismissal, and term of office of the chief executive officer of the bank; 2) The policy formulation cluster, which concerns the resolution of conflicts between the executive branch and the central bank over monetary policy and the participation of the central bank in the budget process; 3) The objectives of the central bank; and 4) Limitations on the ability of the central bank to lend to the public sector; such restrictions limit the volume, maturity, interest rates, and 126 Okan Veli AFAKLI, Hüseyin ÖZDEER conditions for direct advances and securitized lending from the central bank to the public sector. This four clusters were built up from 16 different legal variables as shown in Table 1, each coded on a scale of 0 (lowest level of independence) to 1 (highest level of independence). The codes are set to a stronger mandate and greater autonomy for the central bank to pursue price stability. This 16 variables weighted accordingly are aggregated to reach an index value for the respective country. Table 1. Variables for Legal Central Bank Independence Variable Number 1 Description of Variable Chief executive officer(CEO) a. Term of office b. Who appoints CEO? c. Dismissal d. May CEO hold other offices in government? 2 Policy formulation a. Who formulates the monetary policy? b. Who has the final word in resolution of conflict? c. Role in the government’s budgetary process 3 Objectives 4 Limitations on lending to the government a. Advances (limitations on non-securitized lending?) b. Securitized lending c. Terms of lending (maturity, interest, amount) d. Potential borrowers from the bank e. Limits on central bank lending defined in f. Maturity of loans g. Interest rates on loans must be h. Central bank prohibited from buying or selling Total weight (Source: Cukierman et. al., 1992) Weight 0.05 0.05 0.05 0.05 0.05 0.05 0.05 0.15 0.15 0.10 0.10 0.05 0.025 0.025 0.025 0.025 1.00 According to Cukierman’s (1992) index values among the 22 industrial countries the most independent central banks were Switzerland (0.68), Germany (0.66) and Austria (0.58) while the least ones were Norway (0.14), Japan (0.16) and Belgium (0.19) (Eijffinger and De Haan, 1996: 23). Even though this was the case in 1990’s most of these countries have taken remarkable steps to improve their central bank independence. Specially, the model of European Central Bank became the leader of legal independence protected by Maastricht Treaty after its introduction. 3. Case of TRNC The independency of TRNC Central Bank is different from any other banks analyzed across the world. As understood above the fundamental argument for the independency of central banks’ is to achieve price stability by pursuing independent monetary policy. However, there is no relation between the inflation target of TRNC and its monetary policy due to the fact that Turkish Lira has been in circulation as a legal tender during the period of dollarization. This makes the inflation occurring within Turkey as the basis originator of inflation for TRNC. Figure 1 illustrates the inflation for TRNC and Turkey in parallel with respect to each others. On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of Northern … 127 Figure 1. Inflation Rate in Turkey and Northern Cyprus ( 1986-2007) Source: Northern Cyprus State Planning Organization- State Statistical Institute of Turkey Time-series analysis as detailed below can be conducted to examine the interaction between the inflation rates of two countries. The following table reports unit root test for inflation rates in Turkey between 1986 and 2007. To test whether the series are stationary or non-stationary, we use the Augmented Dickey-Fuller (ADF) test. The null hypothesis is that “There exists unit root”. If the ADF test statistic is greater than the critical values, then we cannot reject the null hypothesis and we conclude that there is a unit root and the series is non-stationary. Non stationary series, in turn, need to be made stationary in order to complete the rest of the time-series analysis. Table 2 provides the unit-root test output. First off, we test for the existence of a unit-root in level with no trend and no intercept, with a lag specification of 1. Table 2. Unit –Root Test Output with No Trend and No Intercept 1% Critical Value* 5% Critical Value 10% Critical Value *MacKinnon critical values for rejection of hypothesis of a unit root. Augmented Dickey-Fuller Test Equation Dependent Variable: D(TR) Method: Least Squares Date: 04/26/09 Time: 13:44 Sample(adjusted): 1988 2007 Included observations: 20 after adjusting endpoints Variable Coefficient Std. Error t-Statistic TR(-1) -0.057827 0.076012 -0.760759 D(TR(-1)) -0.335048 0.212467 -1.576940 R-squared 0.156352 Mean dependent var Adjusted R-squared 0.109482 S.D. dependent var S.E. of regression 22.10802 Akaike info criterion Sum squared resid 8797.760 Schwarz criterion Log likelihood -89.24397 Durbin-Watson stat ADF Test Statistic -0.760759 -2.6889 -1.9592 -1.6246 Prob. 0.4567 0.1322 -2.335500 23.42764 9.124397 9.223970 2.148290 128 Okan Veli AFAKLI, Hüseyin ÖZDEER The test-statistic of -0.76 is greater than the critical values at 1, 5 and 10% significance levels. Therefore, we are not able to reject the null hypothesis. This means the series are non-stationary. We then test for unit root with trend and trend + intercept (Table 3), but the results turn out to be similar. Next, we test for unit root at the series’ first difference. The ADF test statistic is smaller than the critical t-values, therefore we reject the null hypothesis and we conclude that the inflation series becomes stationary at its first difference. Table 3. Unit –Root Test Output with Trend and Trend + Intercept 1% Critical Value* 5% Critical Value 10% Critical Value *MacKinnon critical values for rejection of hypothesis of a unit root. Augmented Dickey-Fuller Test Equation Dependent Variable: D(TR,2) Method: Least Squares Date: 04/26/09 Time: 13:19 Sample(adjusted): 1989 2007 Included observations: 19 after adjusting endpoints Variable Coefficient Std. Error t-Statistic D(TR(-1)) -1.631458 0.371768 -4.388371 D(TR(-1),2) 0.146683 0.221381 0.662580 R-squared 0.730781 Mean dependent var Adjusted R-squared 0.714945 S.D. dependent var S.E. of regression 21.67982 Akaike info criterion Sum squared resid 7990.247 Schwarz criterion Log likelihood -84.35444 Durbin-Watson stat ADF Test Statistic -4.388371 -2.6968 -1.9602 -1.6251 Prob. 0.0004 0.5165 -1.124211 40.60609 9.089941 9.189356 1.993263 Now we repeat the same process for the inflation rates in TRNC. The table 4 provides the unit-root output for TRNC inflation rates at the level, no intercept and no trend. Table 4. Unit-Root Output for TRNC Inflation Rates at the Level, No Intercept and No Trend. 1% Critical Value* 5% Critical Value 10% Critical Value *MacKinnon critical values for rejection of hypothesis of a unit root. Augmented Dickey-Fuller Test Equation Dependent Variable: D(TRNC) Method: Least Squares Date: 04/26/09 Time: 13:56 Sample(adjusted): 1988 2007 Included observations: 20 after adjusting endpoints Variable Coefficient Std. Error t-Statistic TRNC(-1) -0.139217 0.141669 -0.982688 D(TRNC(-1)) -0.463384 0.206419 -2.244866 R-squared 0.316667 Mean dependent var Adjusted R-squared 0.278704 S.D. dependent var S.E. of regression 43.62966 Akaike info criterion Sum squared resid 34263.85 Schwarz criterion Log likelihood -102.8399 Durbin-Watson stat ADF Test Statistic -0.982688 -2.6889 -1.9592 -1.6246 Prob. 0.3388 0.0376 -1.680000 51.37183 10.48399 10.58356 2.144018 On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of Northern … 129 As the t-statistic reveals, we are not able to reject null, therefore the series are nonstationary. Repeating the unit-root testing with trend and intercept reveals similar results (Table 5). We, in turn, look for a unit-root in the series’ first difference. Table 5. Unit-Root testing wit Trend and Intercept 1% Critical Value* 5% Critical Value 10% Critical Value *MacKinnon critical values for rejection of hypothesis of a unit root. Augmented Dickey-Fuller Test Equation Dependent Variable: D(TRNC,2) Method: Least Squares Date: 04/26/09 Time: 13:56 Sample(adjusted): 1988 2007 Included observations: 20 after adjusting endpoints Variable Coefficient Std. Error t-Statistic D(TRNC(-1)) -1.530291 0.194691 -7.860098 R-squared 0.764795 Mean dependent var Adjusted R-squared 0.764795 S.D. dependent var S.E. of regression 43.59023 Akaike info criterion Sum squared resid 36102.06 Schwarz criterion Log likelihood -103.3625 Durbin-Watson stat ADF Test Statistic -7.860098 -2.6889 -1.9592 -1.6246 Prob. 0.0000 -0.235000 89.88057 10.43625 10.48604 2.199574 At first difference, we are able to reject null and the series have become stationary at their first difference. Now that both series have become stationary at their first differences, we can conclude that both series are integrated of order 1. We can now test for co-integration between the series. In order to do so, we need to examine the properties of the regression residuals. The first step is to estimate the least squares regression (Table 6). Table 6. Least Squares Regression Dependent Variable: TRNC Method: Least Squares Date: 04/26/09 Time: 14:42 Sample: 1986 2007 Included observations: 22 Variable C TR R-squared Adjusted R-squared S.E. of regression Sum squared resid Log likelihood Durbin-Watson stat Coefficient -8.665612 1.176565 0.745684 0.732968 22.44243 10073.26 -98.60921 2.260558 Std. Error t-Statistic 9.716077 -0.891884 0.153642 7.657817 Mean dependent var S.D. dependent var Akaike info criterion Schwarz criterion F-statistic Prob(F-statistic) Prob. 0.3831 0.0000 56.09091 43.42982 9.146292 9.245478 58.64216 0.000000 Next, we generate the residuals from the regression equation. Finally, we perform a Dickey-Fuller test by regressing the change of residuals (dres) on lagged residuals (lagres) and the lagged term (laggedterm) (Table 7). 130 Okan Veli AFAKLI, Hüseyin ÖZDEER Table 7. Dickey-Fuller Test Dependent Variable: DRES Method: Least Squares Date: 04/26/09 Time: 14:38 Sample(adjusted): 1988 2007 Included observations: 20 after adjusting endpoints Variable Coefficient Std. Error t-Statistic LAGRES -0.996696 0.357764 -2.785904 LAGGEDTERM -0.116985 0.232405 -0.503368 R-squared 0.575490 Mean dependent var Adjusted R-squared 0.551907 S.D. dependent var S.E. of regression 22.57296 Akaike info criterion Sum squared resid 9171.693 Schwarz criterion Log likelihood -89.66022 Durbin-Watson stat Prob. 0.0122 0.6208 1.067867 33.72129 9.166022 9.265595 1.886922 Since the calculated Dickey-Fuller test statistic -2.786 is less than the 5% critical value of -1.96, we reject the null of no co-integration. The variables, therefore, are co-integrated. 3.1 Monetary Targeting in TRNC With the contribution of the State Planning Organization, alternative to the central bank at the technocrat level, government determines development plans and annual programs for the economic targets in TRNC. Especially the “Program for 2008”specifies %5 of real growth rate, and %5 of inflation has been targeted (SPO, 2007). Both the real and sectored plans are based upon the growth rate. Despite of the fact that finance and budget policies are not included within the economical programs, monetary policies are not also included within the economical targets and this fact is reflected within the annual reports. Because the TRNC Central Bank acts as “Banking Regulation and Inspection Institute” rather than nourishing monetary policy with respect to the economical targets (TRNC Central Bank, 2006). Consequently, TRNC Central Bank does not have a clear target in constituting price stability. Granted that the considerable part of inflation in TRNC is the result of the “Purchasing Power Parity” which ascends from Turkey, while the remaining part is the result of peculiar demand and cost factors of TRNC. 3.2 The Degree of Central Bank Independence in TRNC By using the Cukierman at al. (1992), legal independence of Central Bank in TRNC has been measured by examining the TRNC Central Bank law (Law No 41/2001). Table 8. Legal Central Bank Independence of TRNC Variable Number 1 Description of Variable Chief executive officer(CEO) a. Term of office b. Who appoints CEO? c. Dismissal d. May CEO hold other offices in government? Weight Assigned Weighted Numerical Result Coding 0.05 0.05 0.05 0.50 0.25 0.83 0.0250 0.0125 0.0415 0.05 0.50 0.0250 On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of Northern … 131 Table 8. Continue 2 3 4 Policy formulation a. Who formulates the monetary policy? 0.05 b. Who has the final word in resolution 0.05 of conflict? c. Role in the government’s budgetary 0.05 process Objectives 0.15 Limitations on lending to the government a. Advances (limitations on non0.15 securitized lending?) b. Securitized lending 0.10 c. Terms of lending (maturity, interest, 0.10 amount) d. Potential borrowers from the bank 0.05 e. Limits on central bank lending 0.025 defined in f. Maturity of loans 0.025 g. Interest rates on loans must be 0.025 h. Central bank prohibited from buying or selling government securities in the 0.025 primary market Aggregate legal central bank independence level 0.67 0.0335 0.33 0.0165 0.80 0.0400 0 0 0.67 0.1005 0 0 0.33 0.0330 1 0.0500 0.33 0.0082 0.67 0.25 0.0167 0.0062 1 0.0250 0.43 Interpretation of the results above (Table 8) according to variable basis can be given as follows: Variable 1-Chief Executive Officer a. Term of office; the answer for this indicator is governors’ duty in the central bank is for five years. This is defined in the Article 13 of the law also in the article defines that governor can be appointed again by the ministries council at the end of term. In some of the developed countries, this period is between 6-8 years and in some of them it is more than 8 years. Basically length of the period shows, the stability of the decisions and decisions on monetary policies could be changed accurately according to their impact. b. Who appoints CEO; the answer for this variable is executive collectively. This is an important variable because the relationship between the government and governor is stated by law but if the governor and government decide some policies behind the closed doors then there will be no independence to consider. And if the executives or prime minister can affect the decision making process by putting pressure on governor. The most independent central banks appoint the governors by board of the central bank but this process can create lack of transparency. In order to protect transparency and also the ability to control most governments appoints the governor by themselves. For the TRNC Central Bank it is stated in the Article 13. c. Dismissal; this rule stated in the article 18 which can be interpreted as dismissal is requested only with conditions which are not related to policy. If governor has the freedom to give decisions upon monetary policy, then the corresponding decisions could either be safe or risky. Because in the state of unexpected consequences governors can take risky standpoint. 132 d. Okan Veli AFAKLI, Hüseyin ÖZDEER May CEO hold other offices in government; this is stated in the Article 13 of the law that only with the permission of the executive branch. Basically it means that the governor cannot work in other bodies of government or in other places which is the first objective of earning money. The law prescribes that only in such places of associations or cooperatives that is not related with money or the first objective is not earning money. Central banks are lender of last resorts, they are the bosses of the markets and if executives of the central bank will have duties in other offices then the market will know the actions of the bank and they will be prepared for the situation. So this will start domino effect before the action of the central bank. For example, in a financial crisis if the actions of the bank are known before from the public to prevent the crises will be hard for them because some speculative attacks can occur and also there will be some opportunists that want to make some money. Also the executives try to use the situation of the market for their own benefit. This is an important variable which has many different sides. We can consider from the government side, the market side and or the executives side. Also the vice versa is possible. From the government side accountability has to be considered but governors must not have a position in the government because executives can interfere the policy. For the market side transparency is important for the stability of the financial system but knowing the key information before applied can collapse the market. And for the executives’ side, to work in other offices may put some pressure on them and working in the public is not a preferable issue because executives can use the situation for their benefit. Variable 2-Policy Formulation a. Who formulates monetary policy; for this indicator answer is bank participates, but has little influence. As stated in the fifth article central bank formulates the monetary policy but together with many different objectives. For it to have control over monetary policy, using to tools of money is very important. When there is a need of liquidity money supply has to be increased by the amount or to prevent increase in the prices according to excess of cash money than money supply has to be gathered. To increase or decrease money supply, central bank uses some tools for it, discount rate ratio, open market operations and required reserve ratio rate. Most effective one in the short-term is open market operations. It is done by selling or buying the government securities. For making the monetary policy by central bank it self, gives the best results for monetary policy and for this reason the grooving trend in the world is to make central banks more independent to achieve low inflation rates. Northern Cyprus has no printed currency; the Turkish Lira is being using instead of a national currency. So this process considerable impact on the monetary policy. If there is no power to print money, how the money supply can be set. The basic power of monetary policy is the money or currency. If there is no official currency, then there will be no effective monetary policy. The only thing that central bank can do is to control the financial institutions, or to supply them credit for to be in liquid position. Or central bank can control with the credit value of the market but it is not a short-term policy and it’s hard to get efficient results from policy. Also central bank cannot control the foreign On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of Northern … 133 currency rates which have a great effect on the system. So, not having a printed currency effects monetary policy and lose control over all the financial system. b. Who has the final word in resolution of conflict; this has no clear definition in the law that states so. This is a tricky variable, because if there is a conflict for the policy issues between the government and central bank, central bank must have the right to say the final word. But if government is the final authority then there will be no independence for central bank. Actually governments by themselves give authority to central banks to achieve better results for inflation but hold the authority of to right to say the final word on conflicts with the main objective. Also by saying the last word government can act as they wish so. This is dangerous, because politicians can over heat the economy before the election period and this can be seen as growing economy. But in the long-term it can create financial crises and can increase the inflation. But in another way this can control the central bank. The effectiveness of this issue is directly related with the personalities of the both sides. c. Role in the government’s budgetary process; in article five, it states that if anything is asked by the government from central bank, they will give any support, they can. But if they are active in the budget, than government can take advances from central bank which is not a desirable situation. Because if this process becomes permanent then the inflation problem becomes permanent too. According to article, central bank is not directly active but in case if needed, central bank can involve. Variable 3-Objectives Objectives of a central bank define the stability of that system. If a central banks main objective is price stability and including of increased independence then the financial system can be stable to the shocks that can be occur unexpectedly. Legally specified objectives indicate the level of independence of a central bank. Because specified objectives such as preventing the price stability against one of the government objectives of full employment, makes bank more independent. For TRNC Central Bank, this is not clearly defined in the law. Central has many objectives such as supporting the government objectives of full employment, growth plans and financially stable economic system together with their objectives of setting the credit volume and control over the banking system in Northern Cyprus. So objectives of the central bank are conflicting with the government objectives and according to this situation when a problem occurs suddenly, central bank cannot intervene directly to stabilize the system. Because there will be a huge bureaucracy to pass through. Variable 4-Limitations on lending to the government a. Advances; advances to government which stated in the article 34, represents the privilege of the government to get numerous funds against debts. Advances to government defined in the law as 5 percent of governments’ total budget and in any case advances cannot excess 20 percent of the central bank liabilities. This can set some limitations on the government but the customs between the central bank and government should be known briefly to understand whether they excess these limits or not by different procedures. 134 Okan Veli AFAKLI, Hüseyin ÖZDEER In other counties the system defines the rules on this variable, like the countries that are developing and financial agreement with the IMF generally has coded 0.67, defined as the strict limits up to 15 percent of governments’ revenue, because these countries has weak economies with selfish politicians that limits should be defined strictly or else opportunities of bank can be used by them. Also in developed countries limits are strictly controlled by constitution that independence is a hallmark of their systems. Amount and volume of advances are really important for an economy. If the volume is higher than the production, then there will be excess money supply that will increase money demand too, and according to process inflation will rise, and if central bank does not intervene to rise than the inflation can cause some big crashes on the economy. b. Securitized lending; there are no legal limits on securitized lending which is stated in the law. Actually, there are no securities or bonds that government issue to close the debt in TRNC. But this must be stated clearly to define whether permitted or not. Because future actions of politicians will not be known from anyone, and what will happen to economy cannot exactly be explained by the economists. For a central bank to be independent in this way, the variable should be known but not permitted. Generally this variable is not defined in the law. This concept is not often used regularly until there is problem in the financial system within the economy. c. Terms of lending; is stated in the 34. Article in the law. It is agreed between the central bank and executive. At first glance, this can be seen as a small issue which is essentially significant. Terms and maturity must be defined by the central bank itself to keep the system stable. Amount is the most important one in the terms of lending variable. Because government can take whatever is needed and if the amount is huge then taking all promptly may cause problems. Ultimately, maturity is the duplicate effect as the other subjects. If government does not pay the amount on time, it matures then central bank has to supply this money from somewhere else with using tools that it has. This is an undesirable condition that costs too much for bank itself and also for the economy too. This shows us that in TRNC Central Bank politicians and executives has authority as they like. Such cases occur in developing countries related with the weak political system. In order to be an independent bank, the bank should be fully authorized to say the final word on lending procedures and also for the monetary issues. If the terms of lending defined explicitly and held strictly by the central bank, economy will survive from short-term attacks but governments may feel the need for privilege to keep things working on track accordingly to the law. Executives cannot get advances from the bank to fulfil the commitments that they have to. In order to fulfil the commitments, governments get foreign credit or loan that has heavy responsibilities with strict rules. It will be right to say that banks may sometimes give more harm when trying to protect the financial systems. d. Potential borrowers from the bank; this is stated in the 34. And 37. Articles in the law, which states that only central government, can borrow from the central On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of Northern … 135 bank. This is not clearly defined in the law. The more institution borrows from the central bank, the more central bank has to give and control. In case of increase in the number of potential borrowers, the volume of money will be high, leading to the occurrence of inflation. If also the number of borrowers increases, the terms of lending will change consequently affecting the financial systems. Reasons for this are that there will be several terms of credit given by the bank and setting the interest rate interval will be immense. For this variable, the most independent but not full explanation will be to say that only central government could borrow from the bank. Note that government cannot borrow from the bank directly as in the circumstance where it is independent from the central bank. With this explanation, mentioned variable conflicts with the above variables noted. e. Limits on central bank lending defined in; the 34. Article of the law defines the shares of the government revenue. Central bank can give advance to the government as 5 percent of the governments’ budget or with not excess 20 percent of the central bank liabilities in total. This is an important variable that defines the limitations to government lending. If central bank gives without any limit on credit than regime may take place whenever needed, and the above mentioned problems of high inflation, lack of administration, benefit to politicians and etc. may materialize. f. Maturity of loans; is not defined in the law. Only in the 34. Article; the loans must be paid in short-term. This is a general definition that could ensue within a month or a year. In practice, loans are paid back within a year back to the central bank. Governments generally adopt loans to balance the budget at the end of the financial year. Maturities of loans are important for the shocks that could occur in the economy. If the maturity of the loans expires in a long period then economic shocks may occur. The ability to pay the loan back to the central bank will be very difficult and additionally during the succeeding budget period, central bank will be in a complex status to fund back the government. So maturities must be defined and controlled accurately. g. Interest rates on loans must be; in the law, interest rates are not acknowledged by exact numbers. It is hazardous to the funding capability of the central bank, because if government takes loans at very low rate with huge amounts then there will be less reserve to feed the market. In practice, the rates that central bank use are around the market rates, it will be always below the market rates but not too extreme to become the only source of the government or to become an advantage of government because central banks first objective is to watch banking sector to keep market in equilibrium whenever it is needed, and funds back to prevent any possible crashes. So in order to be an independent central bank, interest rates must be defined solely by the bank. h. Central bank prohibits buying or selling of government securities in the primary market; TRNC government does not issue securities or treasury bonds to hold on to the funds. Reach the funds. So practically, central bank cannot buy or sell the securities from the primary market. 136 Okan Veli AFAKLI, Hüseyin ÖZDEER This is a significant issue for the central bank, because governments make use of this opportunity to fund back their budgets or for other expenses. Central bank is the governments’ financial agent in proceeding the selling and buying for the government. 4. Conclusion The importance of providing price stability for the purpose of achieving economic targets, have been widely discussed in the literature and has been supported by the empirical studies on industrial countries. Accordingly, enhancing central bank independency within the modern economies has been the general tendency. The ultimate point that has been achieved in empowering the central bank independency is the European Central Bank, with it independency strongly being protected by the Maastricht Treaty. European Central Bank officially gives priority to the objective of price stability requiring full monetary independence. In this study, legal independence of TRNC Central Bank has been measured. Index value of 0.43 shows that TRNC Central Bank is legally more independent than most of the countries’ as evidenced by Cukierman’s (1992) index values. From the past to the present these countries expectedly have taken precautions on increasing their central bank independencies and have reduced political interferences. Despite of the fact that TRNC Central Bank can be counted as legally independent, it is not possible for it to pursue price stability target because TRNC Central Bank acts as Regulation and Supervision Institute that tries to provide financial stability rather than acting as the institute of setting the monetary policy. TRNC Central Bank can not set monetary policy due to the dolarization as cited before. Consequently, since the proponents of central bank independency assert that there exists an inverse relationship between inflation and central bank independence, the case of TRNC Central Bank can not be discussed on this ground. It is the Turkey’s inflation that largely determines inflation for TRNC rather than the monetary policy pursued by TRNC Central Bank. References ALESINA, A. & L. H. SUMMERS (1993) Central bank independence and macroeconomic performance: some comparative evidence. Journal of Money, Credit and Banking, 25/2, pp. 151-162. BADE, R. & M. PARKIN (1984) Central Bank Laws and Monetary Policy, Department of Economics, University of Western Ontario, Canada. BAKA, W. (1994-95) Please respect the national bank. Central Banking, 5, pp. 6572. CASU, B., GIRARDONE, C. & MOLYNEUX, P. (2006) Introduction to Banking, Prentice Hall/Financial Times, England. COLEMAN, W. (2001) Is it possible that an independent central bank is impossible? The case of the Australian notes issue board, 1920-1924. Journal of Money, Credit, and Banking, 33/3, pp. 729-748. CUKIERMAN, A. (1992) Central Bank Strategy, Credibility and IndependenceTheory and Evidence, the MIT Press, Cambridge, MA. On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of Northern … 137 CUKIERMAN, A., S. B. WEBB, & B. NEYAPTI (1992) Measuring the independence of central banks and its effects on policy outcomes. The World Bank Economic Review, 6, pp.353-398. CUKIERMAN A., MILLER G., B., NEYAPTI (2002) Central bank reform, liberalization and inflation in transition economies. An international perspective, Journal of Monetary Economics, 49, pp. 255. DEBELLE, G. & STANLEY FISCHER (1994) How independent should a central bank be. Mimeo, M.I.T. DE HAAN, J. & G. J. VAN ‘T HAG (1994) Variation in central bank independence across countries: some provisional empirical evidence. Policy Choice, 85/(3-4), pp. 335-351. EIJFFINGER, S. C. W. & J. DE HAAN (1996) The political economy of centralbank independence. Special Papers in International Economics, No. 19, Princeton, New Jersey. ELGIE, R. (1998) Democratic accountability and central bank independence: historical and contemporary, national and European perspectives. West European Politics, 21/3, pp. 53-76. GRILLI, V, D. MASCIANDARO, & G. TABELLINI (1991) Political and monetary institutions and public financial policies in the industrial countries. Economic Policy, 6, pp.341-392. HASSEL, R. H. (1990) The European Central Bank: Perspectives for the further development of the European Monetary System, Bertelsmann Foundation, Gütersloh. ISSING, O. (1993) Central bank independence and monetary stability. Occasional Paper no.89, Institute of Economic Affairs. LOUNGANI, P.& N. SHEETS (1997) Central bank independence, inflation, and growth in transition economics. Journal of Money, Credit and Banking, 29/3, pp. 381-399. MISHKIN, F. S. (2007) The Economics of Money, Banking and Financial Markets, Eight Ed, Pearson/Addison Wesley, United States of America. SPO (2007) 2008 Year Program, TRNC Sate Planning Organization, Nicosia. SYLLA, R. (1998) The Autonomy of Monetary Authorities: the Case of the US Federal Reserve System. in Gianni Toniolo (Ed.), Central Banks’ Independence in Historical Perspective, pp. 17-38, Walter de Gruyter, Berlin. AFAKLI, O. (2003) The analysis of banking and financial crises: case of TRNC. Second Global Conference on Business & Economics, July 5-7, Imperial College South Kensington Campus, London-England TRNC Central Bank (2006) 2006 Year Report, Nicosia. Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 138-155 REKLAMLARIN VE CNSYET KML ROLÜNÜN TÜKETCLERN SATIN ALMA DAVRANILARI ÜZERNDEK ETKS THE EFFECT OF ADVERTISEMENTS AND GENDER IDENTITY ROLE ON CONSUMER BUYING BEHAVIOR Mehmet smail YACI Neslihan LARSLAN Mersin Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi [email protected] Tarm ve Krsal Kalknmay Destekleme Kurumu [email protected] ÖZET: Cinsiyet, özellikle tüketici davranlarnn belirlenmesine yönelik olarak geleneksel pazarlamada uzun süreden beri kullanlmakta olan bir bölümlendirme deikenidir. Ancak günümüzün hzla deien dünyasnda tüketici davranlarn anlamada geleneksel kalplarn dna çklmas zorunluluu domutur. Bu noktada “cinsiyet kimlii” son dönemde adndan skça bahsettirmekle beraber pazarlamaclara tüketici davranlarnn karmakln çözmede yardmc olabilecek bir kavram olarak karmza çkmaktadr. Bu çalmada, reklamlarn ve cinsiyet kimlii rolünün tüketicilerin satn alma davranlar üzerindeki etkisi ölçülmeye çallmtr. Reklamlara ilikin anket uygulamasyla tüketicilerin cinsiyet kimliklerinin reklamlara verdikleri tepkiyi ve sosyo-ekonomik statü düzeylerinin cinsiyet kimliklerini etkileyip etkilemedikleri incelenmi ve gerekli analizler yaplarak baz anlaml ilikilerin varlna ulalmtr. Anahtar Kelimeler: Reklam ; Tüketici Davranlar ; Cinsiyet Kimlii ; SosyoEkonomik Statü JEL Snflamas: M37 ABSTRACT: Gender is a segmentation criterion which has been used for a long time especially for the analyses of consumer behavior in traditional marketing. However an obligation has aroused to digress the traditional patterns in order to understand consumer behavior in our rapidly changing world. At this point, “gender identity role” concept which is frequently encountered in the literature reminded may help researchers in understanding complex consumer buying behavior. In this study, consumer’s gender identity’s impact on their response to advertisements and whether their socio-economic status levels’ effect their gender identities or not have been analyzed and some significant relations have been found. Keywords: Advertising ; Advertisement ; Consumer Behavior ; Gender Identity ; Socio-Economic Status JEL Classification: M37 1. Giri Tüketici davranlar; bireylerin kendi ihtiyaçlarn ve/veya bakalarnn ihtiyaçlarn karlayabileceklerini düündükleri ürün ve hizmetleri deerlendirme, arama, satn alma, kullanma ve elden çkarma gibi fiziksel faaliyetleri ve bu faaliyetleri etkileyen karar verme süreçlerini kapsar (Bozkurt, 2004:92). Pazarlamaclar, etkin bir pazarlama stratejisi için tüketici davranlarn anlamak zorunda ve bunu yaparken de tüketicilerin neden satn aldklarn, tüketicilerin satn alma kararlarn etkileyen Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma … 139 faktörleri ve toplumdaki deiimleri göz önünde bulundurmak ve incelemek durumundadrlar. Tüketiciler satn alma davranlarna ilikin karar verirken bireysel, psikolojik ve sosyal faktörlerden etkilendikleri kadar pazarlama iletiimi faaliyetlerinden edindikleri bilgilerden de etkilenirler. Pazarlama iletiim araçlarndan biri olan reklam; belirlenen doru stratejiler, yaplan ilgi uyandrc, yaratc, orijinal ve kaliteli yapmlarla tüketicilerin satn alma davranlar üzerinde etkili deiiklikler yaratabilir (Kocaba v.d, 1999:71). Özellikle, bir çocuun 8 yana gelene kadar tahminen 360.000 reklam izledii düünüldüünde reklamlarn insan yaamndaki önemi ortaya çkmaktadr (Garst ve Bodenhausen, 1997:551). Tüketicilerin satn alma davranlarn etkileyen bireysel faktörlerden biri olan cinsiyet kavramnn tüketicilerin satn alma davranlarn etkileyen bir dier faktör olan reklamlarla olan ilikisi incelenmesi gereken önemli bir konudur. Literatürde konuya ilikin birçok çalma yaplm, biyolojik cinsiyet (sex) kadar psikolojik cinsiyet de denilen cinsiyet kimlii (gender identity) kavramlar incelenmitir. Örnein, cinsiyet kimliine ilikin baz tüketici aratrmalarnda bireylerin maskülenlik (erkeksilik) ve feminenlik (kadnslk) düzeylerinin; seçtikleri ürünle (Aiken, 1963; Fry, 1971), deiik satn alma durumlaryla (Fischer ve Arnold, 1990) ya da reklamlara verdikleri tepkilerle (Coughlin ve O’Connor, 1985) olan ilikisi ölçülmütür. Ancak, cinsiyet kimlii konusu Türkiye'deki akademik çalmalarda pek aratrlmamtr. Bu nedenle tüketicilerin satn alma davranlar üzerinde cinsiyet kimliinin rolü aratrlmas gereken konulardan biridir. 2. Literatür Taramas ve Hipotezler 2.1. Cinsiyet Kimlii Cinsiyet kimlii; bireylerin kendilerini maskülen veya feminen kiilik özelliklerine göre kabul edip tanmlamalardr. Cinsiyet kimliinden bireylerin psikolojik cinsiyeti olarak bahsedilmekle beraber cinsiyet kimlii bireylerin varolusal feminenlii (femininity) ya da maskülenlii (masculinity) olarak da tanmlanabilir (Bem, 1981). Cinsiyetle çou zaman biyolojik cinsiyet kastedilmekte, cinsiyet kimliinde ise biyolojik cinsiyetle ilgili psikolojik özellikler vurgulanmaktadr. Birçok psikolog; maskülenlii ve feminenlii iki ayr durum olarak incelemekte ve bireylerde biyolojik cinsiyetten bamsz olarak deien düzeylerde görülebileceini kabul etmektedir (Palan, Charles ve Kiecker, 1999:364). Buna göre biyolojik cinsiyetten bamsz olan maskülenlik özellikleri saldrganlk, bamszlk, duygusal olmama ve duygularn gizleme, nesnel davranabilme, kolay etkilenmeme, bilimsel olma, mantkl olma, çalma hayatnda yetenekli olma, kolay incinmeme, macerac olma, rekabetçi olma, kararlarn kolay verme, lider gibi davranabilme, kendine güvenli olma, kriz anlarnda kolay heyecanlanmama gibi özelliklerdir. Maskülenlik özellikleri genellikle d yönelimli ve rasyonelken feminen özellikler ise bunun tersi olarak kendini göstermektedir. Yumuak bir dil kullanma, çok konukan olma, anlayl ve nazik olma, dinine bal olma, dierlerinin duygularnn farknda olma, alkanlklarnda düzenli olma, güvenlik ihtiyac yüksek düzeyde olma, duygularn kolayca ifade edebilme, sanat ve edebiyattan holanma gibi içe yönelimli ve duygusal özellikler feminen özelliklerdir (Pira ve Elgün, 2004:529). Maskülenliin ve feminenliin yan sra Bem Cinsiyet Rolü Envanteri uygulamas sonuçlarna göre maskülen ve feminen ölçekleri benzer düzeyde yüksek olan bireyler “androjen” olarak tanmlanrken; feminen ve maskülen özellikleri düük düzeylerde olan 140 Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN bireyler “kaytsz” olarak tanmlanmaktadr (Özkan ve Lajunen, 2005). Cinsiyet kimliine ilikin öne çkan iki farkl teori bulunmaktadr. Bem (1974) tarafndan gelitirilen Cinsiyet Kimlii ema Teorisi’ne (Gender Schema Theory) göre bireyler kendi cinsiyet kimlikleriyle uyumlu davranlar, tutumlar ve özellikler sergilemektedirler. Bireylerin kabul ettikleri cinsiyet kimlii snflamas onlarn bilgi ileme süreçlerini etkileyebilir. Bem’e (1974) göre maskülen erkekler ve feminen kadnlar; feminen erkekler ve maskülen kadnlara göre cinsiyet kimlii ema teorisinin iddia ettii bilgi ileme sürecini daha youn yaarlar. Bu bulgu; aratrmaclar tüketicilerin farkl uyarclara verdikleri farkl tepkilerin açklamasnda kullanlmtr (Palan, 2001). Spence (1993) tarafndan gelitirilen Çok Faktörlü Cinsiyet Kimlii Teorisi’ne (Multifactorial Gender Identity Theory) göre ise bireylerin cinsiyet kimlikleri kiisel özellikleri, cinsiyet rolü davranlar, cinsiyet tutumlar gibi birçok farkl faktörün ölçülmesiyle belirlenir (Palan, 2001). Cinsiyet kimlii; Cinsiyet Kimlii ema Teorisi'nde sadece maskülen ve feminen kiilik özellikleri açsndan deerlendirilirken; Çok Faktörlü Cinsiyet Kimlii Teorisi'nde birden çok faktör açsndan deerlendirilmektedir. Cinsiyet farkllklarn sosyal açlardan sorgulayan hipotezler de ortaya atlmtr. Bunlardan Eagly (1987) tarafndan ortaya atlan Sosyal Rol Teorisi (Social Role Theory) cinsler arasndaki i bölümünün, sosyal davranlarda ve kiiliklerde farkllklar yaratan cinsiyet kimlii rollerine ilikin beklentiler yarattn iddia etmektedir. Bu teoriye göre erkekler ve kadnlar mesleklerine uygun niteliklere sahiptirler. Erkekler, geçmiten beri sahip olduklar liderlik pozisyonlar nedeniyle daha iddial ve saldrganken, kadnlar bu rollere sahip olamadklar için bu tip özelliklere sahip deildirler. Joan Meyers-Levy ve meslektalar tarafndan ortaya atlan Seçicilik Hipotezi (Selectivity Hypothesis) (1989) ise baz durumlarda erkeklerin iletilerin tamamn alglamasna, kadnlarnsa iletilerin detaylarna ve ayrntlarna dikkat etmesine bal olarak bilgi ileme süreçlerindeki farklln cinsiyet farkllklarndan kaynaklandn ortaya koymaktadr. Buna göre erkekler seçici süreçlerden geçerek detayl ve karmak bir iletinin mevcut ve dikkat çekici küçük bir parçasna güvenebilirken; kadnlar kapsaml süreçler uygulayarak herhangi bir yargya varmadan önce iletide verilen tüm bilgiyi anlamaya çalmaktadr (Putrevu, 2001; Hupfer, 2002). Yine erkekler kendilerine sunulan bilginin somut ve ulalabilir olmasn arzularken; kadnlar ise iletilerde youn bilgi aray içerisindedirler (Hogg ve Garrow, 2003:163). Erkekler resim, müzik gibi sözlü olmayan uyarclardan, kadnlarsa bilgiyi daha karmak ve simetrik süreçlerden geçirmeleri nedeniyle sözlü ve tanmlayc iletilerden etkilenirler (Edens ve Mccormick, 2000). Seçicilik hipotezine göre erkeklere yönelik reklamlar basit ve tek bir tema üzerinde odaklanmal, kadnlara yönelik reklamlarsa ürüne ilikin birçok bilgiyi barndrmaldr. Kadnlar görsel ve sözlü olarak zengin, karmak ve oldukça bilgilendirici reklamlardan holanrlar. Seçicilik hipotezi, yüksek ilgilenim durumlar dnda, erkeklerin herhangi bir yargya varmadan önce iletide verilen bütün bilgiyi etraflca incelemeden, bilginin küçük bir parçasndan faydalanarak kararlarn bunun üzerinden vermeleri suretiyle seçici davranabildiklerini iddia etmektedir. Kadnlarnsa herhangi bir yargya varmadan önce verilen bütün bilgiyi kullandklarn ortaya koymaktadr (Putrevu, 2004). Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma … 141 Prakash’a (1992) göre erkekler rekabeti öne çkaran ve basknl gösteren reklam iletilerinden holanrken, kadnlar kendilerini olduu kadar dierlerini de önemseyen iletileri tercih etmektedir. Kadnlarn beyin yapsndan kaynaklanan belleklerini daha iyi kullanabilme avantajlar sayesinde reklamlardaki sözlü uyarclar bilginin ilenmesini daha derin bir süreç haline getirmekte ve daha güçlü bir hafza yaratmaktadr. Erkeklerin bellek konusunda kadnlar kadar avantajl olmamas nedeniyle reklamlarda resimler, grafikler, tablolar, müzik gibi sözlü olmayan uyarclar kullanlmaldr (Putrevu, 2001:9). Buna göre; erkekleri hedef alan reklamlar ürünün içinde bulunduu kategoriye ilikin genel özellikleri anlatmaktan uzak durup, ürüne ilikin birkaç önemli özellie vurgu yaparsa daha baarl olabilir. Buna karn kadnlar ise ürünün içinde bulunduu kategorinin genel özelliklerinin anlatlmasndan birkaç özelliine vurgu yaplmasna oranla daha fazla honut olabilir. Literatürden elde edilen bilgilerin nda cinsiyet kimlii ile reklama yönelik tutuma ilikin hipotezler aadaki gibi gelitirilmitir. H1a: Feminen bireyler maskülen bireylere kyasla; karmak, bilgi veren, sözlü ve görsel uyarclar açsndan zengin, kategori temelli reklamlara daha olumlu bakarlar. H1b: Maskülen bireyler feminen bireylere kyasla; basit, tek tema üzerine odaklanm, görsel ve ürünün belirli niteliklerine vurgu yapan reklamlara daha olumlu bakarlar. Yaplan aratrmalar reklama yönelik tutumun markaya yönelik tutum için önemli bir belirleyici olduunu göstermektedir (Lord, Lee ve Sauer, 1995:74; Hwai, 2000). Buna göre markaya yönelik tutum için gelitirilen hipotezler unlardr: H2a: Feminen bireyler maskülen bireylere kyasla; karmak, bilgi veren, sözlü ve görsel uyarclar açsndan zengin, kategori temelli reklam konusu markaya daha olumlu bakarlar. H2b: Maskülen bireyler feminen bireylere kyasla; basit, tek tema üzerine odaklanm, görsel ve ürünün belirli niteliklerine vurgu yapan reklam konusu markaya daha olumlu bakarlar. Cinsiyet Kimlii ema Teorisi ve Seçicilik Hipotezi bulgular göz önünde bulundurularak satn alma niyetine ilikin gelitirilen hipotezler ise unlardr: H3a: Feminen bireyler maskülen bireylere kyasla; karmak, bilgi veren, sözlü ve görsel uyarclar açsndan zengin, kategori temelli reklam konusu ürünü satn almaya daha olumlu bakarlar. H3b: Maskülen bireyler feminen bireylere kyasla; basit, tek tema üzerine odaklanm, görsel ve ürünün belirli niteliklerine vurgu yapan reklam konusu ürünü satn almaya daha olumlu bakarlar. 2.2. Sosyo Ekonomik Statü Ekonomik ve sosyal durumun belirleyicisi olarak kabul edilen sosyo-ekonomik statü kavramnn tanm üzerinde yaygn bir fikir birlii söz konusu deildir. Sosyoekonomik statünün en önemli deikeni bireyin sahip olduu meslektir (Coleman, 1983). Bununla birlikte eitim, gelir durumu, servet, yaanlan bölge gibi dier bileenler de sosyo-ekonomik statünün belirlenmesinde önemli faktörlerdir (Coleman, 1983; Kalaycolu ve di., 1998). 142 Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN Geleneksel aile yaps kesin cinsiyet rolü paylamlar ve tiplemeleri ile ekillenmitir. Örnein; kadnlar için sosyal çevre aile bireylerinden, akrabalardan, komulardan ya da arkadalarla geçirilen zamandan ibaretken, erkekler için sosyal çevre i arkadalarndan, erkek arkadalarla yaplan balk tutma, içki içme gibi maskülen davran biçimlerinden olumaktayd. Son 20 yln deien dünyasnda kadnlar ve erkekler için dünyaya bak açs da deimitir. Daha snrl bir çevre, çekirdek aile, komuluk ilikileri yerine televizyon, telefon, internet gibi iletiim araçlar çalan snfn hayat tarz üzerinde önemli deiiklikler meydana getirmitir. Günümüz dünyas bireyleri yeni arkadalklar edinmek yerine materyalizme yönlendirmitir (Coleman, 1983:271). Bu durum tüketim alkanlklarnn ve davran kalplarnn deimesine neden olmutur. Bu nedenle tüketici davranlarna ilikin her kavram, artk eskisi kadar kolay açklanamamaktadr. Tüketici davranlarn anlamaya çalrken birden fazla faktör göz önünde bulundurulmaldr. Sosyo-ekonomik statünün tüm bu açklamalarn nda pazarlama açsndan önemi tüketicilerin kendilerini dier tüketicilerden farkl hissetmelerini salamas ve tüketicilerin reklamlara verdii tepkiyi etkileyen bir faktör olmasdr (Grier ve Deshpande, 2001:217). Cinsiyet kimlii; bireylerin sosyo-ekonomik statü düzeylerinden önemli ölçüde etkilenmektedir. Sosyo-ekonomik statünün bileenleri olan corafi yerleim, gelir düzeyi, servet, sahip olunan meslek, eitim düzeyi gibi faktörler bireylerin cinsiyet kimlikleri üzerinde önemli bir rol oynamaktadr. Bem’e (1981) göre cinsiyet kimlii sosyalizasyon süreciyle kazanlmaktadr. Bireyler içinde yaadklar kültürel ve ekonomik çevreden örendikleri bilgiler ve davran kalplar ile kendi cinsiyet kimliklerini kazanrlar. 1970’lerden itibaren kadnlarn maskülen davran kalplarnda bir art olduu gözlemlenmektedir. Kadnlarn giderek daha fazla maskülen özellikler kazanmasna kültürel ve ekonomik çevredeki deiimin neden olmas bireylerin kiilikleri üzerinde kültürel deiimin etkisi olarak ifade edilebilir (Twenge, 1997:312–313). Kültürel ve teknolojik deiimlerin hz kazand günümüz dünyasnda kadnlarn i hayatna daha fazla katlmalar, evde daha az zaman harcamalar, araba kullanmalar, vb. birçok yenilik kadnlarn maskülen özellikler kazanmasnda etkili olmutur. Bununla birlikte, erkeklerin feminenlik düzeylerinde gözle görülür bir deiiklik söz konusu deildir (Twenge, 1997:312). Kadnlarn maskülen özelliklerindeki artn benzerinin erkeklerin feminen özelliklerinde görülmemesi sosyo-ekonomik statüyle açklanabilir. Geleneksel aile kalplarnda görülen kesin cinsiyet rolü ayrmlar da sosyo-ekonomik statü kavram ile açklanabilir. Eitim ve meslek durumlarnn belirleyici olduu sosyo-ekonomik statü düzeyinde art yukar doru oldukça cinsiyet kimliklerindeki farkllamann azalmas beklenmelidir. Buradan hareketle sosyo-ekonomik statü düzeyi ve cinsiyet kimlii arasndaki iliki aadaki ekilde kurulacaktr. H4: Bireylerin sosyo-ekonomik statü düzeyi iyiletikçe cinsiyet kimlii farkllamalar azalr. 3. Aratrmann Yöntemi Literatürde cinsiyet kimliinin reklamlar ve tüketim üzerindeki etkisini sistematik bir ekilde inceleyen az sayda çalma bulunmaktadr (Jaffe 1994; Worth, Smith ve Mackie, 1992). Bu çalmada cinsiyet kimliinin reklam alglamas ve tutumlar üzerindeki etkisi incelenmekte ve sosyo-ekonomik statü derecelerinin bu ilikideki etkileimi ve bu etkileimle birlikte oluan tutumlarn satn alma niyeti üzerindeki etkisi aratrlmaktadr. Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma … 143 Bu aratrmada veriler aratrma probleminin çözülmesini salayacak ekilde gelitirilen bir anket araclyla toplanmtr. Çalmann amacna uygun olarak öncelikle kiilerin sosyo-ekonomik düzeylerini belirleyen Sosyo-Ekonomik Statü Anketi, cinsiyet kimliini belirleyen Cinsiyet Rolü Envanteri ve ardndan basl reklamlarn da yer ald reklam anketi formu uygulanmtr. 3.1. Aratrma Modeli Cinsiyet kimlii sosyal çevre ve kurumlarla ilikili; davransal, ekonomik ve politik farkllklar içeren kültürel bir olgudur. Bireylerin cinsiyet kimlii sosyo-ekonomik statü düzeyinden etkilenmektedir. Sosyo-ekonomik statü düzeyi ile ekillenen cinsiyet kimlii tüketicilerin reklama ve markaya yönelik tutumunu ve dolaysyla satn alma niyetini etkilemektedir. Aratrmada sosyo-ekonomik statü düzeyi ile reklama ve markaya yönelik tutum arasndaki iliki literatürde skça ilgilenilen konulardan biri olduundan bu çalmada incelenmemitir (Kotler, 2000:162). Bu açklamalarn nda bu çalmada aada sembolize edilen modeldeki deikenler aras ilikiler test edilmektedir. Reklama Yönelik Tutum (AAD) CNSYET KML Sosyo-Ekonomik Statü Düzeyi Satn Alma Niyeti (PI) Markaya Yönelik Tutum(ABR) ekil 1. Aratrma Modeli 3.2. Veri Toplama Aracnn Gelitirilmesi Süreci Modelde yer alan deikenlerin ölçülmesi amacyla literatürde yaplan çalmalar taranm ve söz konusu çalmalarn Türkiye’de uygulanabilirlii aratrlmtr. Cinsiyet kimliinin ölçülmesinde kullanlan ve Bem tarafndan gelitirilen Cinsiyet Kimlii Envanteri’nin (BSRI) Türkçe formunun (Dökmen, 1991) geçerlilik ve güvenilirlik analizleri yaplm olduundan katlmclara üzerinde herhangi bir deiiklik yaplmadan dorudan uygulanmtr. Benzer biçimde sosyo-ekonomik statü düzeyini ölçen SES Anketi Aratrmaclar Dernei tarafndan Türk toplumu için gelitirilmi ve pazarlama aratrmalarnda kullanlyor olmasndan dolay gelitirildii ekliyle kullanlmtr. Cinsiyet Kimlii Envanteri; içeriindeki her bir madde için “1Hiç Uygun Deil, 2- Genellikle Uygun Deil, 3- Bazen Uygun Deil, 4- Kararszm, 5- Bazen Uygun, 6- Genellikle Uygun, 7- Her Zaman Uygun” ifadelerini içeren 7’li derecelemeye tabi tutularak katlmclara sunulmutur. Tüketicilerin cinsiyet kimliklerini yanstan ürünlere ilgilenim gösterip göstermediklerini saptamak amacyla maskülen, feminen, kaytsz ve androjen ürünlerin seçilerek bunlara yönelik reklamlarn hazrlanmasna karar verilmitir. Kolay ulalabilen ve tüketim karar verebilen 15 kadn ve 15 erkek olmak üzere toplam 30 katlmcdan oluan bir gruba içlerinde otomobil, cep telefonu, dijital kamera, krmz arap, hazr kahve, bilgisayar, blue jean, saç jölesi, di macunu ve televizyon bulunan on ürünün cinsiyet kimliini belirtmeleri istenen bir form sunulmutur. Formda maskülenlik, feminenlik, androjenlik ve kaytszlk tanmlar verilmi ve katlmclardan her bir ürünü bu tanmlara göre snflandrmalar istenmitir. Buna göre otomobil maskülen bir ürün, 144 Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN krmz arap feminen bir ürün, dijital kamera kaytsz bir ürün ve dier maddeler androjen ürünler olarak snflandrlmtr. Çkan sonuçlar dorultusunda otomobil, krmz arap, cep telefonu ve dijital kamera ürünleri için maskülen ve feminen olmak üzere iki tür reklam hazrlanmasna karar verilmitir. Feminen bireyler, maskülen bireylere kyasla; karmak, bilgi veren, sözlü ve görsel uyarclar açsndan zengin, kategori temelli reklam konusu ürünü satn almaya ve reklama daha olumlu baktklarndan feminen olarak hazrlanan reklamlarn bu özellikleri yanstmasna dikkat edilmitir. Ayn ekilde maskülen bireyler feminen bireylere kyasla basit, tek tema üzerine odaklanm, görsel ve ürünün belirli niteliklerine vurgu yapan reklamlara ve reklam konusu ürünü satn almaya daha olumlu baktklarndan maskülen reklamlarn hazrlanmasnda da bu özelliklerin yanstlmasna dikkat edilmitir. Yine cinslerin biyolojik farkllklarndan kaynaklanan özellikleri; erkeklerin resim, müzik gibi sözlü olmayan uyarclardan, kadnlarsa bilgiyi daha karmak ve simetrik süreçlerden geçirmeleri nedeniyle sözlü ve tanmlayc iletilerden etkilendiklerini göstermektedir. Kadnlarn görsel ve sözlü olarak zengin, karmak ve oldukça bilgilendirici reklamlardan holandklar belirtilmektedir. Kadnlarn ve erkeklerin beyin yapsndan kaynaklanan farkllklar erkeklere yönelik reklamlarn resimler, grafikler, tablolar, müzik gibi sözlü olmayan uyarclar içermesi gerektiini göstermektedir (Putrevu, 2001:9–10). Cinsiyet Kimlii Sema Teorisi ’ ne göre bireyler kendi cinsiyet kimlikleriyle uyumlu davranlar, tutumlar ve özellikler sergilediklerinden maskülen otomobil reklam görsel olarak detaylandrlm, ürünün belirli niteliklerine vurgu yaplm; reklamda rekabetçi, bireyci, saldrgan, iddial ve ksa bir reklam iletisi kullanlmtr. Feminen otomobil reklam ise hem görsel hem de sözlü açlardan detaylandrlm, ürünün genel niteliklerine vurgu yaplm; reklam iletisinde bakalarnn ihtiyaçlarna duyarl, idealist, nazik bir dil kullanlarak feminen bir imaj yaratlmak istenmitir. Söz konusu reklamlar hazrlandktan sonra yine 30 kiilik bir deneme grubuna uygulanmtr. Ancak maskülen ve feminen olmak üzere 4 ürün grubu için toplam 8 adet reklamn ankette yer almas nedeniyle her bir reklam için ayrca reklam formu doldurulmasnn anketi cevaplama süresinin uzamasna ve katlmclarn sklmasna neden olduu tespit edilmitir. Literatürdeki çalmalarda otomobil tercihleri ile kiilik özellikleri arasnda saptanm güçlü bir iliki olmas (Hogg ve Garrow; 2003) göz önünde bulundurularak sadece otomobil reklamlarnn ankette kullanlmasna karar verilmitir. 5. Yllk Otomobil Reklamclk Aratrmas’nn sonuçlarna göre kadnlarn bir otomobilin ailelerinin yasam tarzlarna uygun olmas özelliine erkeklere oranla daha fazla önem verdikleri görülmütür (Hupfer, 2002:7). Yaplan aratrmalarda markalarn gazete ve dergi reklamlarnn bireylerin satn alma tercihini etkileme derecesine en yüksek sahip olan sektörler arasnda otomobil sektörünün bulunmas da bu kararn verilmesinde etkili olmutur. Yine ayn aratrmada yer alan kadn tüketicilerin otomobil sektöründe basl reklamlara erkeklere oranla daha fazla dikkat ettii, ürün içeriklerinin kadn tüketicileri erkek tüketicilere oranla daha fazla etkiledii gibi bulgular da aratrmada otomobil reklamlarnn tercih edilmesinde etkili olmutur (TO Yaynlar, 2006:63- 83). 3.3. Reklama ve Markaya Yönelik Tutum ile Satn Alma Niyeti Deikenleri Hazrlanan anket formunda reklama yönelik tutumu (AAD), markaya yönelik tutumu (ABR) ve satn alma niyetini (PI) belirlemek için ölçekler (Shiv, Edell ve Payne, 1997) Türkçeye çevrilmi, konusunun uzman öretim üyelerinin onay ve görüleri dorultusunda yant kategorileri her bir madde için “1- Kesinlikle Katlmyorum, …, Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma … 145 4- Kararszm, …, 7- Kesinlikle Katlyorum” ifadelerini içeren 7’li Likert tipi derecelemeye tabi tutularak katlmclara sunulmutur (Tablo1-2-3). Tablo 1. Reklama Yönelik Tutum Ölçei (Attitude Toward the Ad-AAD) 1. Kötü (Bad) 2. tici (Unappealing) 3. Hoa Gitmeyen (Not Likable) 4. lginç Olmayan (Not Interesting) yi (Good) Çekici(Appealing) Hoa Giden (Likable) lginç (Interesting) Tablo 2. Markaya Yönelik Tutum Ölçei (Attitude Toward the Brand-ABr) 1. Bu markay satn almak doru bir karardr. (Buying the advertised __________ is a good decision.) 2. Bu marka tatmin edici bir markadr. (I think the advertised __________ is a satisfactory brand.) 3. Reklamda bahsedilen markann pek çok faydal özellii var. (I think ____________ depicted in the ad has a lot of beneficial characteristics.) 4. Reklamdaki markaya ilikin olumlu düüncelerim var. (I have a favorable opinion of the advertised __________.) Tablo 3. Satn Alma Niyeti Ölçei (Purchase Intention-PI) 1. Reklam yaplan ürünü büyük ihtimalle satn alacam. (It is very likely that I will buy the advertised ______________.) 2. Söz konusu ürüne bir daha ihtiyaç duyduumda, reklam yaplan ürünü satn alacam. (I will purchase the advertised _______________ next time I need the product.) 3. Reklam yaplan ürünü kullanmay kesinlikle deneyeceim. (I will definitely try _______________ depicted in the advertisement.) 3.4. Sosyo-Ekonomik Statü Ölçei Geni tabanl ve ulusal temsiliyet kabiliyeti bulunan saha çalmalarndan elde edilen verilerin analizi ile oluturulan SES ölçeinde hane reisi kavram sorgulanmakta, hane reisi ve hane reisinin ebeveynleri ile hane reisinin einin ve hane reisinin einin ebeveynlerinin eitim düzeyleri ile mesleki bilgilerine dair bilgi toplanmaktadr. Hane reisinin SES gruplamas ile ilgili gösterge özellikleri %70, reis einin gösterge özellikleri %30 orannda hane özelliklerine yanstlmaktadr. Hane reisi ve reis einin gösterge özelliklerinin puanlanmasnda hane reisi ile hane reisinin einin anne ve babalarnn eitim durumlar ile sahip olduklar meslei %30 arlkla dikkate alnmaktadr. Kalan %70 arlk hane reisi ile hane reisinin einin bireysel özellikleri için kullanlmaktadr. Ölçein zamana kar dayanklln artrmak ve nesnelliini garanti altna almak adna ölçekte herhangi bir eya sahiplik durumu gösterge olarak kullanlmamaktadr (Aratrmaclar Dernei, 2006:13). Söz konusu ölçek Ek 1’de yer almaktadr. 3.5. Kullanlan Ölçeklerin Güvenilirlik Analizi Sonuçlar Cinsiyet kimlii envanterine ilikin güvenilirlik çalmas Türkçe formu için aratrmaclar tarafndan yaplm ve alfa deeri 0,8019 bulunarak ölçein güvenilirlii saptanmtr. Ölçek maddeleri arasnda yer alan “boyun egen”, “duygularn aça vurmayan”, “saldrgan” ve “sklgan” gibi olumsuzluk içeren maddeler ile “kadns” ve “erkeksi” maddelerin ölçekten çkarld takdirde ölçein alfa deerinin yükseldii görülmektedir. Söz konusu maddelerin ölçekten çkarlmasnn ölçein alfa deerinde anlaml bir yükselme yaratmad görülmekle 146 Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN beraber bu durumun maddelerin olumsuz anlamlarndan kaynaklandn söylemek mümkündür. Reklama ve markaya yönelik tutum ve satn alma niyeti ölçeklerine ilikin güvenirlik analizleri yaplmtr. Ölçeklerin alfa deerleri ve maddeler aras korelasyon aralklar Tablo 4’de yer almaktadr. Buna göre; Tablo 4. Güvenilirlik Analizi Sonuçlar Ölçeklerinin Güvenilirlik Analizi Maddeler Aras Korelasyon Sonuçlar (F) (M) (F) (M) Reklama Yönelik Tutum (AAd) 0, 8848 0,8785 0,68-0,82 0,69-0,79 Markaya Yönelik Tutum (ABr) 0,9203 0,9055 0,78-0,83 0,73-0,82 Satn Alma Niyeti (PI) 0,8752 0,8805 0,72-0,80 0,72-0,82 3.6. Aratrmann Evreni Aratrmann evreni; Mersin ilinde yaayan, 18–75 ya aras, gelir ve i sahibi kadn ve erkeklerdir. Katlmclarn gelir ve i sahibi olmas; kendi yönettikleri bir bütçeleri olmas dolaysyla ürüne yönelik satn alma karar verebilmeleri ve sosyoekonomik statü düzeylerinin kolay belirlenebilmesi açsndan özellikle tercih edilmitir. 3.7. Örnekleme Yöntemi ve Örneklem Büyüklüü TÜK verilerine göre Mersin ili nüfusu 2000 yl nüfus saym sonuçlarna göre 1.651.400 kiiden olumakta olup; 18–75 ya aras nüfus 1.051.657’dir. Buna göre aratrmann örneklem büyüklüü %95 güven aralnda, %5 kabul edilebilir örnekleme hata payyla minimum 384 olarak hesaplanmtr. Aratrma kapsamnda ana kütleyi temsil ettii düünülen 500 kiilik bir örneklem üzerinde yüz yüze anket görümesi yaplmtr. Katlmclarn eksik veri girii nedeniyle 87 adet anket formu elenerek toplam 403 adet anket formu deerlendirmeye alnmtr. 4. Analizler ve Yorumlar 4.1. Katlmc Özelliklerinin Betimlenmesi Toplam 403 kiilik bir örneklem grubundan elde edilen verilere göre katlmclarn sosyo-demografik profili Tablo 5’de özetlenmektedir. Toplam 193 kadn ve 210 erkekten oluan katlmclarn Bem Cinsiyet Rolü Envanteri sonuçlarna göre cinsiyet kimlikleri Tablo 6’da yer ald ekilde snflanmtr. Katlmclardan kadnslk sfatlarna verilen cevaplarn medyan 5,55 ve üstü olanlar feminen olarak belirlenirken; erkeksilik sfatlarna verilen cevaplarn medyan olarak 5,20 ve üstü olanlar maskülen olarak snflandrlmtr. Her iki puan türü belirlenen meydanlarn altnda kalan bireyler kaytsz olarak snflanrken; her iki puan türünde belirlenen meydanlarn üstünde yer alan bireyler androjen olarak snflandrlmtr. Buna göre; katlmclarn %16,1’i feminen, %24,1’i maskülen, %38,5’i kaytsz ve %21,3’ü androjen olarak gruplanmtr. Bu nedenle feminen ve maskülen bireylerle ilgili karlatrmal analizler örneklemin feminen veya maskülen olarak snflandrlan 162 kiilik ksm üzerinde uygulanmtr. Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma … 147 Tablo 5. Katlmclarn Sosyo-Demografik Özellikleri Sosyodemografik Özellikler Cinsiyet Kadn Erkek Ya 20–34 Ya 35–49 Ya 50 Ya Üstü Medeni Durum Bekar Evli Dul/Boanm Gelir Durumu 0–500 TL 501–1.000 TL 1.001–1.500 TL 1.501–2.000 TL 2.000 TL ve üstü n % 193 210 47,9% 52,1% 137 156 85 34,0% 38,71% 21,09% 74 302 27 18,4% 74,9% 6,7% 40 115 120 62 65 9,9% 28,5% 29,8% 15,4% 16,1% Tablo 6. Katlmclarn Cinsiyet Kimliklerinin Cinsiyetlerine göre Dalm Cinsiyet Kadn 55 %28,5 17 8,8% 78 40,4% 43 22,3% 193 Feminen Cinsiyet Kimlii Maskülen Kaytsz Androjen Toplam Erkek 10 4,76% 80 38% 77 36,67% 43 20,48% 210 Toplam 65 16,13% 97 24,07% 155 38,46% 86 21,34% 403 Cinsiyet ve cinsiyet kimlii arasndaki ilikinin tespiti ki-kare analizi ile yaplmtr. Bu ilikinin sonuçlar Tablo 7’de gösterilmektedir. Buna göre cinsiyet ve cinsiyet kimlii arasnda anlaml bir iliki vardr (2=71,488, p=0,000). Bu bilgi literatür bulgularn desteklemektedir. Tablo 7. Cinsiyet Kimlii ile Cinsiyet arasndaki likinin Ki-Kare Analizi Sonuçlar Deer Serbestlik Derecesi p 2 Pearson Kikare ( ) 71,488 3 0,000 Olabilirlik Oran 78,016 3 0,000 N 403 Hücrelerde 5'in altnda bulunan veri says sfrdr. Beklenen minimum frekans deeri 31,13'dür. Sosyo-Ekonomik Statü Endeksi’ne göre katlmclarn SES gruplar belirlenmitir. Endeks sonuçlarna göre katlmclarn %17,37’si A Grubu, %56,08’i B Grubu, %25,56’s C Grubu; %0,74’ü D Grubu ve %0,25’i E Grubu olarak gruplanmtr. Bireyler cinsiyet kimlii ve sosyo-ekonomik statü düzeylerine göre 148 Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN snflandrldnda feminen bireylerin %27,69’unun A Grubu, %52,30’unun B Grubu ve %20,01’inin C Grubu sosyo-ekonomik düzeyine sahip olduu görülmektedir. Maskülen bireylerin ise %10,30’u A Grubu, %55,67’si B Grubu ve %34,03’ü C Grubu sosyo-ekonomik statü düzeyine sahiptir. Katlmclarn sosyo-ekonomik statü düzeyleri ile cinsiyet kimlikleri arasnda anlaml bir ilikinin olup olmadnn tespiti için ki-kare analizi uygulanmtr. Tüm cinsiyet kimlii gruplar için yaplan ki-kare analizi sonuçlarnda kutularn yüzde yirmisinden fazlasnn beklenen frekans deerleri beten küçük olduu için ki-kare analizi yalnzca feminen ve maskülen cinsiyet kimlii gruplar için uygulanmtr. Buna göre cinsiyet kimlii ile sosyo-ekonomik statü düzeyi arasnda anlaml bir iliki olduunu söylemek mümkündür (2=12,771, p 0,005). 4.2. Hipotezlerin Test Edilmesi Kullanlan ölçeklerin normal dalma uygunluunun tespit edilmesi amacyla Tek Örneklem Kolmogorov-Smirnov Testi yaplmtr. Analize göre anlamllk (asimptotik anlamllk) deerlerinin istatistiksel anlamllk hesaplamalarnda snr deeri kabul edilen 0,05’den küçük olmas incelenen faktörlerin dalmnn normal olmadn göstermektedir. Ölçeklerin homojenliini ölçmek içinse Levene analizi uygulanmtr. Homojenlik analizi sonuçlarna göre anlamllk deerlerinin 0,05’den küçük olmas incelenen verilerin homojen olmadn göstermektedir. Buna göre normallik ve homojenlik artlar salanmadndan bamsz örneklem t testinin parametrik olmayan karl olan Mann-Whitney U Testi uygulanmtr. MannWhitney U testi iki ayr grubun belli bir deikene ait ortalamalarn karlatrmak ve anlaml bir farkllk gösterip göstermediini belirlemek için kullanlr (Balc, 2006:231). Test sonuçlar Tablo 8’de yer almaktadr. Tablo 8. Mann-Whitney U Testi Sonuçlar F AAD1 F ABR2 F PI3 M AAD1 M ABR2 M PI3 Mann-Whitney U 2.315.500 2.190.500 2.107.000 2.557.500 2.246.500 2.544.500 Z -2,865 -3,293 -3,583 -2,037 -3,101 -2,083 p 0,004 0,001 0,000 0,042 0,002 0,037 1- FAAD/MAAD: Feminen/Maskülen bireylerin reklamlara kar tutumu 2- FABR/MABR: Feminen/Maskülen bireylerin reklam konusu markaya kar tutumu 3- FPI/MPI: Feminen/Maskülen bireylerin reklam konusu ürünü satn almaya kar tutumu Hipotez 1a: Analiz sonuçlar ( z= -2,865, p= 0,004) feminen bireylerin maskülen bireylere göre; karmak, bilgi veren, sözlü ve görsel uyarclar açsndan zengin, kategori temelli reklamlara olumlu bakacaklar hipotezini desteklemektedir. Bu bulgu literatür bulgular ile paralellik göstermektedir. Hipotez 1b: Analiz sonuçlar (z= -2,037 p= 0,042) maskülen bireylerin feminen bireylere göre; basit, tek tema üzerine odaklanm, görsel ve ürünün belirli niteliklerine vurgu yapan reklamlara olumlu bakacaklarn göstermektedir. Bu bulgu literatür bulgular ile paralellik göstermektedir. Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma … 149 Hipotez 1a ve 1b'nin sonuçlarna göre; bireyler kendi cinsiyet kimliklerine uygun davranlar ve tutumlar sergilemektedir. Hipotez 2a: Analiz sonuçlar (z= -3,293, p= 0,001) feminen bireylerin maskülen bireylere kyasla; karmak, bilgi veren, sözlü ve görsel uyarclar açsndan zengin, kategori temelli reklam konusu markaya olumlu bakacaklarn göstermektedir. Bu bulgu literatür bulgular ile paralellik göstermektedir. Hipotez 2b: Analiz sonuçlar (z= -3,101, p= 0,002) feminen bireylerin maskülen bireylere kyasla; karmak, bilgi veren, sözlü ve görsel uyarclar açsndan zengin, kategori temelli reklam konusu markaya olumlu bakacaklarn göstermektedir. Bu bulgu literatür bulgular ile paralellik göstermektedir. Hipotez 3a: Analiz sonuçlar (z= -3,583, p= 0,000) feminen bireylerin maskülen bireylere göre; karmak, bilgi veren, sözlü ve görsel uyarclar açsndan zengin, kategori temelli reklam konusu ürünü satn almaya olumlu bakacaklarn göstermektedir. Bu bulgu literatür bulgular ile paralellik göstermektedir. Hipotez 3b: Analiz sonuçlar (z= -2,083, p= 0,037) maskülen bireylerin feminen bireylere göre; basit, tek tema üzerine odaklanm, görsel ve ürünün belirli niteliklerine vurgu yapan reklam konusu ürünü satn almaya olumlu bakacaklarn göstermektedir. Bu bulgu literatür bulgular ile paralellik göstermektedir. Hipotez 4: Uygulanan korelasyon analizi sonuçlarna göre cinsiyet kimlii ile sosyoekonomik statü düzeyi arasnda negatif yönlü bir iliki vardr (Tablo 9). Yani bireylerin sosyo-ekonomik statü düzeyleri yükseldikçe, cinsiyet kimlii gruplarndaki farkllama azalmaktadr. Sosyo-ekonomik statü düzeyi ile cinsiyet kimlii arasnda güçlü bir iliki olduunu söylemek mümkündür. Tablo 9. Spearman Korelasyon Analizi Sonuçlar n=162 SES Puan Cinsiyet Kimlii Korelasyon Katsays p Korelasyon Katsays p SES Puan 1,000 , -0,221 0,005 Cinsiyet Kimlii -0,221 0,005 1,000 , 4.3. Aratrmann Snrlamalar Anketin uzun olmas ve uygulamada yaanan baz skntlar uygulanan reklamn sadece otomobil reklamyla snrl tutulmasna neden olmutur. Otomobilin maskülen bir ürün olmas nedeniyle katlmclarn sadece maskülen bir ürüne olan satn alma niyetleri ölçülebilmitir. Ancak, feminen, androjen ve kaytsz kabul edilen ürünler için benzer bir aratrma yaplamamtr. Cinsiyet kimlii, markaya kar tutum, reklama kar tutum ve satn alma niyetini ölçen ölçeklerin 7’li derecelemeye tabi tutulmu olarak düzenlenmesi katlmclarn cevap verirken güçlük çekmesine neden olmu olabilir. 4.4. Gelecek Aratrmalar çin Öneriler Çalmada ortaya konan modelin literatürde bir ilk olmas nedeniyle çalmann kapsam geniletilerek literatüre yeni bulgular eklemek mümkündür. Aratrmaclara öncelikle deiik ürün gruplar için bu çalmada ortaya konan ilikileri incelemesi önerilmektedir. Aratrmada uygulanan reklam ürünü maskülen bir ürün olduundan 150 Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN farkl cinsiyet kimlii gruplarna sahip ürünlere yönelik aratrmalar da yaplmaldr. Özellikle cinsiyet kimlii gruplarndan androjen ve kaytsz ürün gruplar için benzer aratrmalar yaplarak bu ürün gruplarnn satn alma davranlar üzerindeki etkisi ölçülmeli ve anlan ilikiler ölçülmelidir. Aratrmada mevcut marka gruplar ile sanal marka gruplar kullanlarak katlmclarn alg düzeyleri karlatrlabilir. Böylece tüketicilerin mevcut markaya ilikin önceki alglar ile sanal markaya ilikin alglar arasnda karlatrma yapmak suretiyle markann satn alma davran üzerindeki etkisi incelenebilir. Aratrma farkl sosyo-demografik özellikler gösteren örneklem gruplarna uygulanabilir ve sonuçlar karlatrlabilir. Böylece cinsiyet kimlii tanmlamalar üzerinde etkili olan sosyo-demografik deikenlerin etkisi ortaya konabilir. Aratrmada kullanlan Bem Cinsiyet Rolü Envanteri’nin Türkçe formunun güvenilirlii snanm olsa da dier cinsiyet kimlii ölçekleri de kullanlarak benzer çalmalar yaplabilir ve karlatrma salanabilir. 5. Sonuç Tüketicilerin satn alma davranlarn etkileyen faktörlerden olduu iddia edilen cinsiyet kimlii ve sosyo-ekonomik statü düzeyi kavramlarna ilikin olarak aratrmann genelinde u sorulara cevap aranmtr: - Tüketicilerin cinsiyet kimlikleri satn alma davranlarn etkilemekte midir? - Tüketicilerin sosyo-ekonomik statü düzeyleri cinsiyet kimliklerini etkilemekte midir? Bu çalmann ortaya koyduu önemli sonuçlardan biri tüketicilerin cinsiyet kimliklerinin satn alma kararlarnda ve reklama yönelik verdikleri tepkilerde önemli bir faktör olduudur. Çalmada da görüldüü üzere feminen bireyler feminen reklama, maskülen bireyler maskülen reklama olumlu tepki göstermilerdir. Çalmann ortaya koyduu bir dier bulgu ise cinsiyet kimlii ile sosyo-ekonomik statü düzeyi arasndaki negatif yönlü ilikidir. Bireylerin sosyo-ekonomik statü düzeyi iyiletikçe cinsiyet kimlii grubundaki keskin ayrmlar azalmaktadr. Pazarlamaclar, reklam stratejilerini belirlerken yeni akmlarn, davran kalplarnn, ve tüketim alkanlklarnn yaratt karmak ve rekabetçi pazar ortamnda ürünlerini satabilmek için yeni eyler denemek zorundadrlar. Dikkat çekmek için en akla gelmeyecek yöntemlerin bile denendii pazarlama dünyasnda rekabette avantaj salamak için çk noktalarnn yeniden gözden geçirilmesi reklamn etkinliini artracaktr. Bu noktada klielemi bir pazarlama stratejisi olan cinsiyete dayal pazarlama, tüketici tercihlerinin ekillenmesinde etkisiz kalabilir. Bu açdan cinsiyet kimliinin tüketicilerin satn alma tercihi ve reklam deerlendirmeleri üzerindeki etkisinin incelenmesi literatüre katk salayacaktr. Özellikle cinsiyet kimlii kavramnn yeni olgunlat günümüz Türkiye’sinde benzer bir çalmann olmamas Türk pazarlamaclar açsndan faydal olacaktr. Farkllk yaratmay baarabilenin kazand deien dünya düzeninde reklamclk alannda da sadece reklamn sunu eklinde farkllk yaratmann yeterli olup olmadnn incelenmesi gerekir. Hedef kitlenin seçiminde kalplam ve geleneksellemi klieleri kullanmann her zaman sonuç vermedii ortadadr. Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma … 151 Örnein; reklamclar belli cinsiyet kimlii gruplarnn seçilmesi sonucunda cinsiyet kimliine dayal reklam kampanyalar düzenleyerek fayda salayabilirler. Özellikle güçlü cinsiyet kimlii tanmlamalarnn yapld kültürlerde böyle bir strateji daha etkili sonuçlar verebilir. Ayrca, tüketicilerin sosyo-ekonomik statü düzeylerine yönelik yaplan gruplamalarda cinsiyet kimlii gruplarndaki ayrma göz önünde bulundurularak reklam kampanyalar düzenlenebilir. Tüketici satn alma davranlarn etkileyen faktörler tüketici bilinci, kültür, teknoloji ve rekabet ortamndaki hzl deiimin etkisiyle farkl kavramlardan etkilenmeye balamtr. Pazarlama yöneticilerinin baar için tüm faktörleri göz önünde bulundurarak tüketici beklenti ve ihtiyaçlarn karlamada sürekli deien artlar dikkate almalar gerekir. Referanslar AIKEEN L. R. (1963). The relationship of dress to selected measures of personality in undergraduate women. The Journal of Social Psychology, 59, 119–128. BALCI A. (2006). Sosyal bilimlerde aratrma, yöntem, teknik ve ilkeler (6.bs.). Ankara: Pegema. BEM S. L. (1974). The measurement of psychological androgny. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 42 (April), 155–162. BEM S. L. (1981). Gender schema theory: A cognitive account of sex typing. Psychological Review, 88 (July), 354–364. BOZKURT . (2004). letiim odakl pazarlama: Tüketiciden müteri yaratmak. stanbul: MediaCat Akademi. COLEMAN R. P. (1983). The continuing significance of social class to marketing. Journal of Consumer Research, 10 (Dec) , 265–280. COUGHLIN M., ve O’CONNOR P.J. (1985). Gender role portrayals in advertising: An individual differences analysis. Association for Consumer Research, 12, 238–241. DÖKMEN Z. Y. (1991). Bem cinsiyet rolü envanterinin geçerlik ve güvenirlik çalmas. Ankara Dil ve Tarih-Corafya Fakültesi Dergisi, 35(1), 81–89. EAGLY A. H. (1987). Sex differences in social behavior: A social role interpretation. Hillsdale: Erlbaum. EDENA K. M., ve MCCORMICK C. B. (2000). How do adolescents process advertisiments? The influence of ad characteristics, processing objective and gender. Contemporary Educational Psychology, 25, 450–463. FISCHER E., ve ARNOLD S. J. (1990). More than a labor of love: Gender roles and christmas gift shopping. Journal of Consumer Research, 17 (Dec), 333–345. FRY J. N. (1971). Personality variables and cigarette brand choice. Journal of Marketing Research, 8, 298–304. GARST J., ve BODENHAUSEN G. V. (1997). Advertising’s effects on men’s gender role attitudes. Sex Roles, 36 (9/10), 551–572. GRIER S. A., ve DESHPANDE R. (2001). Social dimensions of consumer distinctiveness: The influence of social status on group identity and advertising persuasion. Journal of Marketing Research, May, 38 (2), 216–224. HOGG K.M., ve GARROW J. (2003). Gender, identitiy, and the consumption of advertising. Qualitative Market Research, 6 (3), 160–174. HUPFER M. (2002). Communicating with the agentic woman and the communal man: Are stereotypic advertising appeals still relevant. Academy of Marketing Science Review, 6, 1–14. HWAI L. Y. (2000). Manipulating ad message involvement through information 152 Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN expectancy: Effects on attitude evaluation and confidence. Journal Of Advertising, 29 (2), 29–43. JAFFE L. J., (1994). The unique predictive ability of sex role identity in explaining women’s response to advertising. Psychology and Marketing, 11 (SeptemberOctober), 467–482. KALAYCIOLU S., KARDAM F., Tüzün S., ve ULUSOY M. (1998). Türkiye için bir sosyoekonomik statü ölçütü gelitirme yönünde yaklam ve denemeler. Toplum Dergisi, Mart-Nisan, 13 (2), 126–137. KOCABA F., ELDEN M., ve YURDAKUL N. (1999). Reklam ve halkla ilikilerde hedef kitle. stanbul: letiim. KOTLER P. (2000). Pazarlama yönetimi. (Çev.Nejat Muallimolu) stanbul: Beta. LORD K. R., LEE M., ve SAUER P. S. (1995). The combined influence hypothesis: Central and peripheral antecedents of attitude toward the ad. Journal of Advertising, 24 (1), 73–85. MEYERS-LEVY J. (1988). Influence of sex roles on judgement. Journal of Consumer Research, 14 (March), 522–530. ÖZKAN T., LAJUNEN T. (2005). Masculinity, femininty and the bem sex role inventory in turkey. Sex Roles, 52 (1–2), 103–110. PALAN K. M. (2001). Gender identity in consumer behavior research: A literature review and research agenda. Academy of Marketing Science Review, 10, 1–31. PALAN K. M., CHARLES A. S., ve KIECKER P. (1999). Reexamining masculinity, femininty, and gender identity scales. Marketing Letters, 10 (4), 363–377. PRA A., ve ELGÜN A. (2004). Toplumsal cinsiyeti ina eden bir kurum olarak medya; reklamlar araclyla ataerkil ideolojinin yeniden üretilmesi. Eriim Tarihi:21.12.2007, http://cim.anadolu.edu.tr/pdf/2004/1130848482.pdf, Anadolu Üniversitesi Communication in the Millennium Veritaban. PRAKASH V. (1992). Sex roles and advertising preferences. Journal of Advertising Research, 32 (May-June), 43–52. PUTREVU S. (2001). Exploring the origins and information processing differences between men and women: Implicaitons for advertisers. Academy of Marketing Science Review, 20, 1–14. (2004). PUTREVU S. (2004). Communicating with the sexes: males and female responses to print advertisements. Journal of Advertising, 33 (3) (Fall ), 51–62. SHIV B., EDELL A.J., ve PAYNE W.J. (1997). Factors affecting the impact of negatively and positively framed ad messages. Journal Of Consumer Research, 24 (Dec), 285–294. Sosyo-ekonomik statü 2006 projesi sonuç raporu (2006), stanbul, Aratrmaclar Dernei. SPENCE J. T. (1993). Gender-related traits and gender ideology evidence for a multifactorial theory. Journal of Personality abd Social Psychology, 64 (April), 624–635. TWENGE J. M. (1997). Changes in masculine and feminine traits over time: A meta analysis. Sex Roles, 36 (5/6), 305–325. WORTH L. T., SMITH J., ve MACKIE D. M. (1992). Gender schemacity and preference for gender-typed products. Psychology Marketing, 9(1), 17–30. ARATIRMACILAR DERNE, (2006), Sosyo-ekonomik statü 2006 projesi sonuç raporu, stanbul, Aratrmaclar Dernei. STANBUL TCARET ODASI YAYINLARI, (2006), letmelerin tüketici odakl marka stratejisi, stanbul, stanbul Ticaret Odas. Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma … 153 EK 1- Sosyo Ekonomik Statü (SES) Anketi Sayn Katlmc, Bu anket formu reklamlarn ve cinsiyet kimlii rolünün tüketicilerin satn alma davranlar üzerindeki etkisinin ölçülmesi amacyla hazrlanmtr. Bu ankete verilen cevaplar sadece istatistikî amaçla kullanlacak olup, kesinlikle gizli tutulacaktr. Lütfen sorular dikkatle okuyup, size en uygun gelen kk iaretleyiniz. Her bir anket formundaki ilgili sorularn tamamn lütfen cevaplamaya çalnz. Anketi içtenlikle cevaplandrdnz için imdiden teekkür ederim. Neslihan LARSLAN Aada cevaplayacanz sorular sosyo-ekonomik statü derecenizin belirlenmesinde kullanlacaktr. Lütfen her bir soruyu hane reisi, varsa hane reisinin ei ve hane reisi ile hane reisinin einin anne ve babalar için cevaplaynz. Ad Soyad………………….....: Ya……………………………: Cinsiyeti……………………….: Ulalabilecek Ev/Cep Tlefonu..: Gelir Düzeyi (Hane Geliri) Evli Bekar Kendimize ait Evet Medeni Durum Oturduunuz ev size mi ait yoksa kira m? Hane reisi siz misiniz? 0-500 TL 501-1.000 TL 1.001-1.500 TL 1.501-2.000 TL 2.001 ve üstü TL Dul Boanm Kira Hayr Hane Reisi Hane Reisinin Ei Kendisi Babas Annesi Kendisi Babas Annesi Eitim Düzeyi Lisansüstü, Master, Doktora, Tpta Uzmanlk, vb. Üniversite (Normal) Üniversite (Açköretim) Önlisans (2 yllk) Lise (Normal) Lise (Meslek) Ortaokul lkokul Eitimsiz Meslek Durumu Kendisi Hane Reisi Babas Annesi Hane Reisinin Ei Kendisi Babas Annesi Çalyor Serbest Ücretli Çalmyor Ev Kadn siz, sürekli ii yok Mesleki eitimi var m? Aadaki tüm bireylerin mesleklerini açk olarak yaznz. Emekliler için emekli olmadan önceki durumlar yazlmaldr. Hane Reisinin Kendisi Hane Reisinin Babas Hane Reisinin Annesi Hane Reisinin Ei Hane Reisinin Einin Babas Hane Reisinin Einin Annesi 154 Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN EK 2- Anket Reklamlar Feminen Otomobil Reklam ÇOCUKLARIMIZA DAHA YEL VE SALIKLI BR DÜNYA BIRAKMAK ÇN SZN KADAR BZ DE ÇALIIYORUZ. Yakt tasarrufunda dünyada 1 numara Çevre dostu, Üstün güvenlik standartlarna sahip bir otomobil için infiniti… fark yaratr! Kampanya Koullar ve Detayl Bilgi çin www.infinitigroup.com Maskülen Otomobil Reklam HERKESN GÖZÜ ÜSTÜNÜZDE OLACAK! infiniti… fark yaratr! Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma … 155 EK 3- Reklam Anketi Aadaki sorulara vereceiniz cevaplar önceki sayfada gördüünüz reklam deerlendirmede kullanlacaktr. Lütfen reklamlar deerlendirirken söz konusu reklamlarn estetik kayglardan uzak, tamamen amaca yönelik reklamlar olarak hazrlandklarn düünerek deerlendiriniz. Sorular tanmlayc kelimeleri/sfatlar (Hiç … Deil’den; Tamamen … ’e doru ) düünerek cevaplaynz. 1. Gördüünüz reklam; aada belirtilen sfatlara göre yanlarndaki kutularda bulunan rakamlara göre deerlendiriniz. TamaHiç… Kararsmen Deil zm … Satn Alma Davranna 1 2 3 4 5 6 7 Yönlendirici kna Edici 1 2 3 4 5 6 7 Özendirici, heveslendirici 1 2 3 4 5 6 7 2. Gördüünüz reklam aadaki tabloda yer alan sfatlara göre genel deerlendiriniz. Kötü ------------------tici ------------------lginç olmayan ------------------Hoa gitmeyen ------------------- olarak derecelendirip, ------------- yi Çekici lginç Hoa giden 3. Gördüünüz reklamdaki markay aadaki tabloda yer alan düüncelere göre genel olarak iaretleyiniz. Kesinlikle Tamamen KararsKatlmKatlyozm yorum rum Bu markay almak iyi bir fikir. 1 2 3 4 5 6 7 Bu marka tatmin edici bir 1 2 3 4 5 6 7 markadr. Reklamda bahsedilen markann pek çok faydal 1 2 3 4 5 6 7 özellii var. Reklamdaki markaya ilikin 1 2 3 4 5 6 7 olumlu düüncelerim var. 4. Gördüünüz reklamdaki ürüne ilikin markalar bilmediiniz ve tanmadnz varsaym altnda aadaki tabloda yer alan düüncelere göre satn alma niyetinizi genel olarak deerlendiriniz. Kesinlikle Tamamen KararsKatlmyoKatlyozm rum rum Reklam yaplan ürünü büyük ihtimalle satn 1 2 3 4 5 6 7 alacam. Söz konusu ürüne bir daha ihtiyaç duyduumda, 1 2 3 4 5 6 7 reklam yaplan ürünü satn alacam. Reklam yaplan ürünü kullanmay kesinlikle 1 2 3 4 5 6 7 deneyeceim. Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 156 YAZARLARA BLGLER 1. Genel Dou Üniversitesi Dergisi (ISSN 1302-6739; e-ISSN 1308-6979), Dou Üniversitesi’nin yayn organdr. Çeitli konularda özgün bilimsel makalelerin yer ald Dou Üniversitesi Dergisi hakemli bir dergidir ve ylda iki kez, Ocak ve Temmuz aylarnda yaymlanr. Dou Üniversitesi Dergisi TÜBTAK-ULAKBM Sosyal Bilimler Veri Taban’nda indekslenmektedir ve YÖK’ün belirledii hakemli dergi kriterlerinin tamamn tamaktadr. Yazlarda belirtilen düünce ve görülerden yazar(lar) sorumludur. 2. Hakemlik Süreci Dergiye gönderilen makaleler iki hakem tarafndan deerlendirilir. Hakemlerden birinin olumsuz, dierinin olumlu görü bildirmesi durumunda üçüncü bir hakeme bavurulur. Makalenin yaymlanabilmesi için en az iki hakemin olumlu görü bildirmesi gerekir. Gönderilen yazlarn, baka bir yerde yaymlanmam veya yaymlanmak için gönderilmemi olduuna ilikin, sunan yazar tarafndan imzal bir metin (Yayn Hakk Devir Formu) yazyla birlikte sunulmaldr. Hakemlerin raporlar tamamlandktan sonra yazlar, Yayn Kurulu’nun onaylamas durumunda yayma hazr hale gelir ve geli sras da dikkate alnarak uygun görülen sayda baskya gönderilir. Yaymlanmas kabul edilen yazlarn bütün yayn haklar Dou Üniversitesi’ne aittir. 3. Yazm Kurallar Dou Üniversitesi Dergisi’ne gönderilecek yazlar Türkçe veya ngilizce olabilir. Yaznn uzunluu 15 sayfay geçmemelidir. Yaznn elektronik kopyas Microsoft Word programnda Times New Roman yaz karakteri ile hazrlanmal ve gönderilen yazlarn elektronik kopyas ile basl kopyas ayn olmaldr. Marj ayarlar; üstten 5cm, alttan 4cm, sa ve soldan 4.5cm olmaldr. 3.1. Balk ve Yazar Ad Makale hangi dilde ise önce o dilde bal büyük harflerle 12 punto, koyu ve sayfaya ortal olarak verilmelidir. Makalenin dier dildeki karl ise, bir satr boluk braklarak büyük harflerle, 10 punto, koyu ve italik olarak sayfaya ortal olarak verilmelidir. Yazarn ad, bal bulunduu kurum ve bölümü ile e-posta adresi makale balnn altnda sayfaya ortal olarak verilmelidir. Yazarn ad 12 punto ve koyu, bal bulunduu kurum ve bölüm ile e-posta adresi 9 punto ve italik olarak yazlmaldr. Birden çok yazar olmas halinde yazar adlar ve bilgileri yan yana yazlr (bkz. http://journal.dogus.edu.tr/). 3.2. Özet ve Anahtar Sözcükler Makale hangi dilde ise önce o dilde en çok 100 kelimelik bir “özet” ve altnda dier dilde en çok 100 kelimelik ikinci bir “özet” italik olarak verilmelidir. Türkçe ve ngilizce özetlerin altnda, anahtar kelimeler (en çok 5 kelime) ile Journal of Economic Literature (JEL) kodu bulunmaldr 3.3. Balklar ve Metin Metin içinde balklar Arap rakamyla numaralandrlmal (1., 1.1., 1.1.2. gibi) ve derinlik üçten fazla olmamaldr. Birinci düzey balklar 12 punto ve koyu, ikinci düzey ve daha sonraki balklar 10 punto ve koyu olarak verilmelidir. Metin 10 punto ve tek satr aralkla yazlmaldr. Her paragraftan sonra bir satr boluk braklmal ve paragraflar sola yasl olarak balamaldr. Baka kaynaklardan yaplan aktarmalar üç satr geçmiyor ise trnak içinde italik olarak, üç satr geçiyor ise ayr bir paragrafta sadan ve soldan birer santim içeri çekilerek 9 punto ve italik olarak verilmelidir. Tablo ve ekillere balk ve sra numaras verilmeli, balklar tablolarn üzerinde (Tablo 1. Tablo ad), ekillerin ise altnda (ekil 1. ekil ad) yer almaldr. Tablo ve ekiller dikey olarak (tam sayfa olan tablo ve ekiller yatay olarak yerletirilebilir), denklemler sayfaya ortal olarak verilmeli ve denklemlerin sra numaralar parantez içinde olup sayfann sa tarafna yaslanmaldr. Kaynaklara göndermeler, metin içi parantez yöntemi ile yaplmaldr. Parantez içindeki sra; yazar/yazarlarn soyad, (yazar olmayan kaynaklarda eser adnn ilk üç kelimesi ve hemen izleyen üç nokta) kaynan yl, sayfa numaras/numaralar eklinde olmaldr (örnein: Korkmaz, 2007 : 192 veya Degirmenci ve Kone, 2004 : 101-102.ss.). Metin içinde, yukardaki gibi gönderme yaplan bütün kaynaklar, Referanslar listesinde belirtilmeli, gönderme yaplmayan kaynaklar bu listede yer almamaldr. Kaynaklar alfabetik srayla ve kaynakça yazm örneklerinde belirtildii biçimde yazlmaldr. Makale ve kitap adlar özel isim dnda küçük harflerle yazlmaldr. Dergi adlarnn ise ilk harfleri büyük olmaldr. Kaynakça yazm biçimi için Dou Üniversitesi Dergisi’nin web sayfasndaki (http://journal.dogus.edu.tr/) “kaynakça yazm örnekleri”ne bakabilirsiniz. Makalelerin basma girecek son eklini yaym kurallarna uygun sunmak yazarlara aittir; makaleler uygun sunulana kadar yaymlanmaz. 4. Adres Yaznn basl bir kopyas, Yayn Hakk Devir Formu ile birlikte posta veya kargo ile “Dou Üniversitesi Dergisi, Acbadem Zeamet Sok., No: 21, 34722 - Kadköy, STANBUL” adresine, elektronik kopyas ise “[email protected]” adresine gönderilmelidir. Gönderilen makalelerin yazar/yazarlarnn tüm iletiim bilgileri eksiksiz olarak ayr bir sayfada belirtilmelidir.