unıversıtyjournaldo ğ u ş - Doğuş University Journal

Transkript

unıversıtyjournaldo ğ u ş - Doğuş University Journal
ISSN
1302-6739
DOĞUŞ
ÜNİVERSİTESİ
DERGİSİ
D O Ğ U Ş
U N I V E R S I T Y
J O U R N A L
CİLT / VOLUME :
11
SAYI/ NUMBER :
2010
OCAK
JANUARY
1
DOU ÜNVERSTES DERGS
DOU UNIVERSITY JOURNAL
Yaymlayan / Publisher : Dou Üniversitesi
Cilt / Volume : 11
Say / Number : 1
Ocak / January 2010
çindekiler / Contents
Serap AKGÜN, Arzu ARAZ
Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim
Program Tantm / We Can Resolve Our Conflicts: Introducing
a Conflict Resolution Education Program ................................................ 1-17
Nesrin ALPTEKN
Analitik A Süreci Yaklam ile Türkiye’de Beyaz Eya Sektörünün
Pazar Pay Tahmini / Estimating Market Share of White Goods
Sector in Turkey with Analytic Network Process .................................... 18-27
Seyfettin ERDOAN, Sinem Gözde BEBALLI
Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir
Analiz / Empirical Analysis of the Bank Lending Channel in
Turkey ....................................................................................................... 28-41
N. Alp ERLL, Erol EROLU, Ufuk YOLCU, Ç. Hakan ALADA,
V. Rezan USLU
Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir
Alarnn Melez Yaklam ile Öngörüsü / Forecasting of Turkey
Inflation with Hybrid of Feed Forward and Recurrent Artifical
Neural Networks ........................................................................................ 42-55
Murat GÜNBEY, Tarkan GÜNDODU
Polis Tekilatnn “kolik” Çalanlar / Workaholic Employees of the
Turkish National Police ............................................................................ 56-63
ule GÜNE, Suat TEKER
Türk Enerji Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Farkndal /
Enterprise Risk Management Awareness in Turkish Energy Sector ......... 64-76
Erturul GÜREC
Türkiye’de Kentten - Köye Göç Olgusu / The Phenomenon of the
Urban - Rural Migration in Turkey ........................................................... 77-86
Derya KARA
Performans Deerlendirme Yöntemi Olarak 360 Derece Geribildirim
Sürecinin Orta Kademe Yöneticilerin Baarsna Olan
Etkisi: 5 Yldzl Otel letmelerinde Bir Uygulama / The Effect
of 360 Degree Feedback Performance Evaluation Process on the
Achievement of Middle-Level Managers: an Application in 5-Star
Accommodation Establishments ................................................................ 87-97
Burcu KIRAN
stanbul Menkul Kymetler Borsas’nda lem Hacmi ve Getiri
Volatilitesi / Trade Volume and Return Volatility in Istanbul Stock
Exchange.................................................................................................. 98-108
Süleyman KORKUT, Nigar DEMRCAN ÇAKAR, lter BEKAR
Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel
Sorunlar ve Gelecek Yönelimleri / Current Status, Core
Problems and Future Directions of Wood-Drying Industry in
Turkey .................................................................................................... 109-123
Okan Veli AFAKLI, Hüseyin ÖZDEER
On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of
Northern Cyprus / Kuzey Kbrs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC)
Merkez Bankas’nn Bamszl .......................................................... 124-137
Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN
Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma
Davranlar Üzerindeki Etkisi / The Effect of Advertisements
and Gender Identity Role on Consumer Buying Behavior .................... 138-155
Yazarlara Bilgiler / Information for Authors ........................................................ 156
Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 1-17
ANLAMAZLIKLARIMIZI ÇÖZEBLRZ:
BR ÇATIMA ÇÖZÜMÜ ETM PROGRAMI TANITIMI
WE CAN RESOLVE OUR CONFLICTS: INTRODUCING A CONFLICT
RESOLUTION EDUCATION PROGRAM
Serap AKGÜN
Arzu ARAZ
Mersin Üniversitesi, Fen-Edebiyat
Fakültesi, Psikoloji Bölümü
[email protected]
Mersin Üniversitesi, Fen-Edebiyat
Fakültesi, Psikoloji Bölümü
[email protected]
ÖZET: Bu makalenin amac, ilköretim birinci kademe örencileri arasnda
yaanan iddeti azaltmak ve önlemek amacyla gelitirilmi olan
Anlamazlklarmz Çözebiliriz çatma çözümü eitim programn tantmak;
programn temellendirildii kuramlar ve görgül çalmalar hakknda bilgi vermektir.
Program, yapc çatma çözümü, empati, öfke kontrolü ve sosyal bilgi ileme
kuramlar üzerine temellendirilmitir. Eitim süresince öyküler, fotoraflar,
karikatürler, posterler, çizgi filmler gibi çocuklarn ilgisini çekebilecek materyaller
kullanlmakta, kalem-kat aktiviteleri, snf tartmalar, oyun, rol oynama, drama
gibi farkl tekniklerden yararlanlmaktadr. Çatma çözümü eitim programlarnn
etkililii konusunda yaplan aratrma sonuçlar, sosyal ve duygusal becerilerin
örenilebileceini ve bu becerilerin kazanmyla saldrgan davranlarn
azaltlabileceini göstermektedir.
Anahtar sözcükler: Saldrganlk ; Çatma Çözümü Eitim Program
JEL Snflamas: I00
ABSTRACT: This paper provides a description of We Can Resolve Our Conflicts
education program designed to prevent and reduce aggression in elementary school
students and an overview of its theoretical and empirical foundations. The program
was based on the theories of empathy, anger control, social information processing,
and constructive conflict resolution. Effectiveness of the program was also examined
by two empirical studies. The program aims active participation of the students
therefore materials interesting for children such as stories, photos, cartoons,
posters, films and different techniques such as pen and paper activities, class
discussions, plays, role-plays, drama are utilized in the program. Studies examining
the effectiveness of conflict resolution education programs have suggested that
social and emotional skills can be taught and aggression can be reduced by these
acquisitions.
Keywords: Aggression ; Conflict Resolution Education Program
JEL Classifications: I00
1. Giri
Çatma günlük yaamn doal ve kaçnlmaz bir parçasdr. Genel olarak, çatma
ihtiyaçlar, güdüler, dilekler ya da isteklerin uyumamas olarak tanmlanmaktadr
(Bodine ve Crawford 1998). Deutsch’a (1973) göre bir kiinin amacna ulama
çabalar bir bakasnn amacna ulama çabalarn engelledii, ketledii ya da
Bu çalma TÜBTAK tarafndan desteklenmitir (106K366).
2
Serap AKGÜN, Arzu ARAZ
snrlad durumlarda çatma söz konusudur. Çatma kendi bana ykc ya da
kiilere zarar verici bir süreç deildir. Ancak kiilerin çatmay ele al biçimleri
ykc ya da zarar verici olabilir (Deutsch 1994, 2000). Genellikle bireyler bir eitim
almadan alternatif çözümleri görme ve olumlu seçimler yapma yeteneine sahip
deildirler (Johnson ve Johnson 1995). Günlük yaamn doal ak içerisinde
yaanan çatmalar çocuklarn sosyal, ahlaki, duygusal ve entelektüel geliimlerine
katkda bulunur (Sandy ve Cochran 2000). Ancak çocuklar kiiler aras çatma ile
nasl ba edeceklerini bilmedikleri ve onlara doru çatma çözümü yollar
öretilmedii için ya iddet kullanmakta ya da çatmadan kaçnmaktadr. Bir
çalmada (DeCecco ve Richards 1974, akt: Johnson ve ark. 1992) elde edilen
bulgular, örencilerin yaadklar çatmalarn %90’n ya çözemediklerini ya da
ykc stratejilerle çözmeye çaltklarn göstermitir.
Ülkemizde yaplan bir çalmada (Türnüklü ve ark. 2002) öretmenler, örencilerin
akranlar ile yaadklar çatmalar genellikle kaba kuvvet kullanma, dövüme,
satama, küfür etme, çeteleme gibi iddet içeren yollarla ya da öretmene ikayet
ederek çözmeye çaltklarn ifade etmilerdir. Baka bir çalmada (Türnüklü ve
ahin 2004) ise ilköretim 7. ve 8. snf örencilerinin fiziksel iddet, sözel iddet,
yetikine ikayet gibi ykc ya da yararsz çatma çözme stratejilerini yapc
çatma çözme yollarndan daha çok tercih ettikleri sonucu elde edilmitir.
Genel olarak, aratrmalar okul arkadalar tarafndan kendilerine zarar verilen
örencilerin orannn %10 ile %40 arasnda olduunu göstermektedir (örnein,
Collins ve ark. 2004, Rigby ve Slee 1991). Ülkemizde ilköretim örencileri ile
gerçekletirilen bir çalmada (Pekel-Uludal ve Uçanok 2005) örencilerin %
23’ünün ya kurban ya zorba ya da hem zorba hem kurban olduu saptanmtr.
Pikin (2003), örencilerin en fazla snf ortamnda ve snf arkadalarnca
sergilenen zorba davranlara maruz kaldklar sonucuna iaret ederken, bir baka
çalmada (Deveci ve ark. 2008), hayatlarnn herhangi bir döneminde dayak sonucu
yaralanan ilköretim örencilerinin %20’sinin bu daya arkadalarndan yedii
sonucu elde edilmitir. lköretim 4. ve 5. snf örencileri ile yaplan bir çalmada
ise (Kapç 2004), çocuklarn yarsndan fazlasna arkadalar tarafndan ad takld,
yarya yaknna hakaret ve küfür edildii bulunmutur.
Çocukluk döneminde iddete maruz kalmak yatak slatma, uykusuzluk, karn ars
gibi sorunlara (Williams ve ark. 1996), saldrgan davranlara (Jonson-Reid 1998) ve
intihar düüncelerine (Rigby ve Slee 1999) yol açabilmektedir. Ayrca iddete maruz
kalmak depresif semptomlarda arta, öz saygda ise düüe yol açmaktadr (Olweus
1993). Ülkemizde yaplan bir çalmada da (Kapç 2004) benzer sonuçlar elde
edilmi; fiziksel, sözel, duygusal ya da cinsel zorbala daha çok maruz kalan
çocuklarn, daha az maruz kalan akranlarna oranla daha düük benlik saygsna
sahip olduklar, daha yüksek düzeyde kayg yaadklar ve daha çok depresyon
belirtileri gösterdikleri bulunmutur. Aratrmalar iddet uygulayan çocuklarn
gelecekte okulu brakma, baarsz olma ve suç ileme olaslklarnn daha yüksek
olduunu göstermektedir (Beland 1996, Kochenderfer ve Ladd 1996). Okulda
yaanan iddet, okulu sevmeme ve okuldan kaçmaya (Kochenderfer ve Ladd 1996),
örenme isteinde dolaysyla da örenme yeteneinde düüe (Howard ve ark.
1999) neden olmaktadr.
Özetle, iddet, gerek uygulayanlar gerek kurbanlar gerekse tank olanlar üzerinde
olumsuz etkilere sahiptir. Bu nedenle çocuklara iddet yerine alternatif yollar
Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm
3
kullanmay ve iddete boyun ememeyi öretmek önemlidir. Bunun için de iddet,
saldrganlk ve çatma çözümü konusunda gelitirilmi kuramlara ve aratrmalara
temellendirilmi eitim programlarna ihtiyaç domaktadr. Bu ihtiyac karlamak,
çocuklara çatmalarn iddet kullanmadan çözmeyi öretmek amac ile çatma
çözümü programlar gelitirilmitir. Örencilere Barç Olmay Öretme Program
(Johnson ve Johnson 1995, 2001, 2004), Çatmay Yaratc Bir Biçimde Çözme
Program (Lantieri 1995, Lantieri ve Patti 1996), Barç Çocuklar Çatma Çözümü
Program (Sandy ve Boardman 2000), Kiiler aras Bilisel Problem Çözme
Program (Shure ve Spivack 1988) yaygn olarak kullanlan çatma çözümü eitim
programlarndan birkaçdr.
Okullarda uygulanan çatma çözümü programlarnn iki temel amac vardr. Birincil
amaç, okullar çocuklarn birbirleri ile yapc ilikiler yaadklar, her bir örencinin
herhangi bir tehdit olmakszn örenme ve çalma olanana sahip olduu yerler
yapmaktr. kincil amaç ise çocuklarn yaamlar boyunca i, aile ve komuluk
ilikilerinde yaayacaklar çatmalar yapc bir biçimde çözebilmeleri için
ihtiyaçlar olan davranlar ve tutumlar kazandrmaktr (Johnson ve Johnson 2004).
Çatma çözümü eitim programlar uygulamalarnda ve yaklamlarnda
farkllasalar da, ortak noktalar çocuklara çatmay iddet içermeyen yollarla
çözebilmeleri için ihtiyaçlar olan bilgi ve becerileri kazandrmay hedeflemeleridir.
Çatma çözümü eitim programlarnn hemen hepsinde örenciler, çatmann
doas ve sosyal ilikilerin önemi konusunda bilgilendirilmekte; ardndan
örencilere aktif dinleme, uygun bir dille kendini ifade etme, empati kurma gibi
etkili iletiim becerileri ve ortak faydaya odaklanma, sorunun çözümünde ibirlii
yapma, birlikte çözüm yollar üretme gibi yapc çatma çözme becerileri
kazandrlmaya çallmaktadr.
Gelitirilen programlarn etkililiini test etmek amacyla yaplan aratrma
sonuçlarna göre, çatma çözümü eitimi alan örenciler; çatma çözümü
becerilerini kazanmakta, edindikleri bilgi ve becerilerini snf arkadalar ile
yaadklar çatmalarda kullanmaktadrlar (Johnson ve ark. 1994, Johnson ve
Johnson 1995). Çatmay çözmek için güç kullanmay ve öretmene ikayet etmeyi
çok daha az tercih etmekte; duygularn ifade etme, nedensel açklamalar yapma ve
anlamaya varma gibi yapc çatma çözme yollarn ise daha çok kullanmaktadrlar
(Johnson, ve ark. 1992). Eitim öncesinde çatmay çözmek adna, sklkla
öretmene söyleme, emretme, yalvarma gibi yollar, eitim sonrasnda ise karlkl
konuup anlama yolunu tercih etmektedirler (Johnson ve ark. 1995). Çatma
çözümü eitimi alan örencilerin çatmaya kar tutumlar deimekte ve ahlaki
nedensellik yarglar gelimektedir. (Heydenberk ve ark. 2003). Çatma çözümü
programlarnn kullanlmad durumlarda çatma, okuldan souma ve düük
notlar yordamaktadr (Johnson ve Johnson 1996). Çatma çözümü eitimi,
örencinin okula balanmas konusunda olumlu bir etki oluturmaktadr
(Heydenberk ve Heydenberk 1997, akt: Heydenberk ve ark. 2003).
Ülkemizde çocuklara çatmay yapc bir biçimde çözmeyi öretme ile ilgili görgül
çalmalarn says ise çok azdr. Uysal ve Temel (2006) tarafndan 7. snf
örencileri ile gerçekletirilen çalmada, ülkemiz koullarna uyarlanan iddet
Kart Eitim Program’nn örencilerin çatma çözme becerilerinde olumlu yönde
etkisi olduu ve örencilerin iddet eilimini azaltt sonucu elde edilmitir. Ancak
eitim, örencilerin iddet davran puanlarnda anlaml bir fark yaratmamtr. Bir
baka çalmada ise Çoban (2002), ilköretim 4. snf örencilerine her biri 45
4
Serap AKGÜN, Arzu ARAZ
dakika süren sekiz oturumda kendi gelitirdii çatma çözümü eitimini vermitir.
Sonuçta, eitim alan çocuklarn çatma çözme stratejilerinin eitim sonrasnda
anlaml bir biçimde deitii ve bu etkinin alt ay sonra alnan izleme testinde de
devam ettii bulunmutur.
2. Anlamazlklarmz Çözebiliriz Çatma Çözümü Eitim
Program
Okullarmzda yaanan iddeti önleyebilmek için çocuklarmza gerekli sosyal
becerileri kazandracak, kültürümüze uygun eitim programlarna duyulan ihtiyaç
nedeniyle Akgün ve Araz (2007) tarafndan ilköretim birinci kademe örencilerine
yönelik Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim program gelitirilmitir.
lköretim örencilerine çatma çözümünün yapc ve doru yollarn kazandrmak
amacyla gelitirilen Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim program interaktif bir
programdr. Toplam 21 oturumdan olumaktadr. Program haftada iki gün 40’ar
dakikalk oturumlar eklinde düzenli olarak uygulandnda 10 hafta (2,5 ay)
içerisinde tamamlanmaktadr. Eitiminin içerii ve kullanlan aktiviteler
aratrmaclar tarafndan hazrlanmtr. Eitim süresince örencilerin oturumlara
aktif olarak katlabilmeleri hedeflendiinden öyküler, fotoraflar, karikatürler,
posterler, çizgi filmler gibi çocuklarn ilgisini çekebilecek materyaller kullanlmakta,
kalem-kat aktiviteleri, snf tartmalar, oyun, rol oynama, drama gibi farkl
tekniklerden yararlanlmaktadr. Program, rehber öretmen ya da snf öretmeni
tarafndan kolaylkla uygulanabilecek formatta yazlm; oturumlarn her aamas,
uygulamay gerçekletirecek kiinin azndan cümle cümle yaplandrlmtr. Bu
tarz bir yaplandrma program uygulayacak olan eitmene kolaylk salayaca,
uygulamaya yönelik belirsizlii ortadan kaldraca ve ak netletirecei
düünülerek tercih edilmitir. Anlamazlklarmz Çözebiliriz öncelikle bir çatma
çözümü eitim programdr. Ancak gerek kuramlarda gerekse görgül aratrmalarda
saldrganlkla ilikilendirilen baka baz öeler de programa alnmtr. Bunlar;
empati, öfke kontrolü ve sosyal bilgi ileme hatalardr.
3. Anlamazlklarmz Çözebiliriz Eitim Programnn Bileenleri
Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim program kapsamnda örencilere öncelikle
kendi duygularn tanma, kardakinin duygularn anlayabilme, empati kurabilme,
öfke kontrolü gibi çatma çözümü eitimi için gerekli temel sosyal ve duygusal
beceriler kazandrlmaktadr. Ardndan örenciler çatmann doas, çatma
durumunda verilen tepkiler, bu tepkilerin sonuçlar hakknda bilgilendirilmekte ve
çatmann salkl çözüm yollarn aama aama örenmektedirler.
3.1. Empati
Empati, kiinin bir baka insann iç dünyasna girerek onun gibi düünme ve
hissetme kapasitesi olarak tanmlanmaktadr (Kohut 1984, akt: Eklund 2006). Baka
bir tanmda ise, bir bakasnn duygusal durumunu anlamak ve paylamak olarak
ifade edilmektedir (Cohen ve Strayer 1996). Empatinin hem bilisel hem de
duygusal öelerden oluan bir yap olduu konusu hemen hemen tüm aratrmaclar
tarafndan kabul edilse de baz aratrmaclar bilisel öeyi, baka bazlar ise
duygusal öeyi daha çok vurgulamaktadr. Bilisel sürecin vurguland yaklamda
empati, olaylara kardakinin bak açsndan bakabilmek ya da çeitli ipuçlarndan
yararlanarak kardaki kiinin düünce ve duygularn anlamak (Strayer 1987);
Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm
5
duygusal bir süreç olarak ele alndnda ise bir kiinin dierinin deneyimine verdii
uygun duygusal tepki eklinde tanmlanmaktadr (Hoffman 1987).
Empatinin saldrganl azaltt konusunda yaygn bir görü birlii bulunmaktadr:
Herhangi bir çatma durumunda olaya kardakinin açsndan bakabilmek, o kiiyi
daha iyi anlamaya dolaysyla da çatmann iddetinin ve saldrganln azalmasna
neden olur. Kendi saldrgan davranndan dolay kardakinin rahatszln dolayl
biçimde yaayan empatik bir kii, saldrganln azaltma eilimine girer (Feshbach
1975). Çocuklarla gerçekletirilen pek çok çalmada (örnein Kaukiainen ve ark.
1999; LeSure-Lester 2000; Strayer ve Roberts, 2004), çocuklarn empati düzeyleri
ile saldrganlk eilimleri arasnda negatif iliki bulunmutur.
Empatik becerilerin eksiklii gerek klinik örneklemle gerekse suça eilimli çocuklar
ve gençlerle gerçekletirilen çalmalarda da bulgulanmtr. Örnein, de Wied ve
arkadalar (2005), ykc davran bozukluu tans alm 8-12 yalar arasndaki
erkek çocuklarn, üzüntü ve öfke senaryolarnda empati eksiklii sergiledikleri ve bu
çocuklarn kontrol grubuna oranla daha düük empatik beceriye sahip olduklar
bulgusunu elde etmilerdir. Benzer bir çalmada Cohen ve Strayer de (1996),
davranm sorunu olan ergenlerin kontrol grubundaki akranlarndan daha düük
empatik eilime sahip olduklarn bulmulardr. Literatürde, suç ilemi ergenlerin
daha düük empatik becerilere sahip olduunu gösteren çalmalar da bulunmaktadr
(örnei Burke 2001; Kaplan ve Arbuthnot, 1985).
Düük empatik beceri saldrganlk ile ilikilendirilirken, yüksek empatik beceri ise
baarl sosyal ilikilerle, ahlaki davranlarla ve olumlu sosyal davranlarla
ilikilendirilmitir. Örnein, Roberts ve Strayer (1996), empatinin olumlu sosyal
davrantaki deiimin %50’sini açkladn bulmulardr. Aratrmaclar daha
yakn tarihli bir çalmalarnda da (Strayer ve Roberts 2004) be ya çocuklarnda
empatinin olumlu sosyal davran ile pozitif korelasyona sahip olduunu
bulgulamlardr. Baka baz çalmalarda ise empatik beceri eitimi sonrasnda
çocuklarn empatik becerilerinin, olumlu sosyal davranlarnn (Kalliopuska ve
Tiitinen 1991), öz-sayg ve sosyal yeterliklerinin artt, saldrganlklarnn ise
dütüü (Feshbach ve ark. 1983, akt: Feshbach ve Feshbach 1997) kaydedilmitir.
Aratrmalar genel olarak yüksek empatik becerinin saldrgan ve antisosyal
davranlarla negatif, olumlu sosyal davranlarla ise pozitif bir ilikiye sahip
olduuna ve empatik becerilerin kazandrlmasnn saldrgan davranlar
azaltabileceine iaret etmektedir. Bu nedenle Anlamazlklarmz Çözebiliriz
eitim program hem bilisel hem de duygusal empatiyi gelitirmeyi amaçlayan
etkinlikler içermektedir. Bu etkinliklerle kazandrlmas hedeflenen beceriler öyle
sralanabilir: Herkesin duygular olduu konusunda farkndalk kazanma, kendi
duygularn tanyabilme ve kabul edebilme, kardakinin duygularn anlamak için o
kiinin yüz ifadesi ve içinde bulunduu durum gibi ipuçlarndan yararlanabilme,
olaylara farkl açlardan bakabilme, iyi dinleme ve kardakini anlamaya çalma.
3.2. Öfke
Psikoloji sözlüünde öfke “engellenme, saldrya urama, tehdit edilme, yoksun
braklma, kstlanma vb gibi durumlarda hissedilen ve genellikle neden olan eye ya
da kiiye yönelik u ya da bu biçimde saldrgan davranlarla sonuçlanabilen
oldukça youn olumsuz bir duygu” (Budak 2000) olarak tanmlanmaktadr.
6
Serap AKGÜN, Arzu ARAZ
Golden’a (2003) göre öfke, hakszla uradmzda, isteklerimiz ve beklentilerimiz
karlanmadnda yaadmz duygudur.
Dier tüm duygular gibi öfke duygusu da bir dizi fizyolojik deiiklie yol
açmaktadr. Öfkelenen bireyin vücudu kaçmaya deil kavgaya hazr hale gelir, kan
ak dümana vurmay kolaylatrc ekilde ellere doru harekete geçer, elleri titrer,
yüz kaslar gerilir, nefes al verileri hzlanr, kalp atlar artar, tansiyonu yükselir,
kanndaki adrenalin seviyesi artar. Sonuç olarak harcanmas gereken bir enerji aça
çkar. Öfke duygusu yaayan kii bu enerjiyi harcama eilimine girer (Goleman
2005).
Öfke, literatürde sklkla saldrganlkla birlikte, hatta zaman zaman ayn anlamda
kullanlmaktadr. Öfke, tüm insanlar tarafndan deneyimlenen bir duygudur.
Saldrganlk ise bir bakasna ya da kiinin kendine zarar veren ykc davrantr.
Öfke her zaman saldrganla dönümeyebilecei gibi saldrgan davranlar da her
zaman öfke duygusundan kaynaklanmayabilir. Öfke herkesin yaayabilecei bir
duygu olmasna ramen, öfkenin ifade edili tarz ve yönetimi bireyden bireye
deiir. Öfkelendiklerinde baz insanlar sözel ya da fiziksel saldrganlk sergilerken
bazlar kendilerini saldrgan olmayan yollarla ifade etmekte ya da dikkatini
durumdan uzaklatrma gibi uyumlu davranlar sergilemektedirler (Deffenbacher
1999).
Yetikinlerden farkl olarak, çocuklar öfkelerini sklkla etkisiz, yapc olmayan
hatta ykc yollarla ifade etme eilimindedirler. Bunun nedeni; a) çocuklarn
duygularn tanma, nedenlerini anlama ve ifade etme becerilerinin henüz
olgunlamam olmas, b) engellenmeye dayankl olmamalar, c) dürtüsel kontrol
becerilerinin yeterince gelimemi olmas, d) problem çözme ve duygularn
yönetme becerilerindeki eksikliklerden dolay olumsuz bir duygu yaadklarnda
kendilerini sakinletirememeleridir (Golden 2003).
Sosyal örenme kuramna göre (Bandura 1973, akt: Durkin 1995) çocuklar pek çok
dier davran gibi öfkelerini ifade etmeyi de pekitirme ve model alma yoluyla
örenirler. Çocuklar yetikinleri öfkelerini sergilerken ya da kontrol ederken
gözlerler. Böylece öfkelerini ykc yollarla ifade etmeyi ya da kontrol etmeyi de
örenirler. Dolaysyla, çocuklara öfkelerini kontrol etmeyi öreterek, öfke
duygusunun yol açt saldrganl azaltmak mümkün olabilir.
Saldrganlk eilimi yüksek ve düük çocuklarn karlatrld bir çalmada
(Bohnert ve ark. 2003) saldrgan çocuklarn daha sk ve daha youn öfke duygular
yaadklar saptanmtr. Çocuklara ve ergenlere öfkelerini kontrol etmeyi öreterek
saldrganl azaltmak amac ile gelitirilmi pek çok eitim program vardr. Öfke
kontrol programlarnn etkililiini snamak amac ile yaplan iki farkl meta-analizde
(Gansle 2005, Sukhodolsky ve ark. 2004), bu programlarn orta düzeyde etkili
olduu bulunmutur.
Ülkemizde yaplan bir çalmada (Akgül 2005), ilköretim ikinci kademe
örencilerine uygulanan öfke denetimi eitiminin, örencilerin öfke düzeylerini
düürdüü sonucu elde edilmitir. Bir baka çalmada da (Duran ve Eldelekliolu
2005), bilisel davranç yaklamla lise örencilerine uygulanan öfke kontrol
programnn, örencilerin öfke düzeylerini anlaml biçimde azaltt öfke kontrol
düzeylerini ise anlaml biçimde artrd bulunmutur.
Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm
7
Öfke bir bakasna zarar vermek gibi uygun olmayan yollarla ifade edildiinde
sosyal problemlere yol açar. Öfkeli iken yapc çatma çözümü aamalar
uygulanamayacandan ve öfke kontrolünün iddet kullanmn azaltmas
beklendiinden Anlamazlklarmz Çözebiliriz program kapsamnda öfke kontrolü
konusunda da eitim verilmektedir. Programda öfke duygusunun doasna ilikin
farkndalk ve öfkenin kontrol edebilmesi için gerekli bilisel ve pratik becerileri
kazandrmay hedefleyen oturumlar yer almaktadr.
3.3. Sosyal Bilgi leme
Çocuklarda saldrgan davranlar açklamaya çalan kapsaml modellerden biri de
Sosyal Bilgi leme Modeli’dir (Crick ve Dodge 1994). Bu modelde sosyal davran,
sosyal problem çözme stratejileri temelinde açklanr. Bu stratejiler birbirini takip
eden bir dizi adm içeren bir döngüden olumaktadr. Bu admlar; 1) sosyal
ipuçlarnn kodlanmas, 2) sosyal ipuçlarnn yorumlanmas (nedensel ve niyetsel
yüklemeler), 3) amacn belirlenmesi, 4) olas tepkilerin belirlenmesi, 5) bir tepkinin
seçilmesi ve 6) davrann sergilenmesidir.
Bu admlarn her birinin beceriyle sergilenmesi, herhangi bir durum karsnda
uygun tepkiye yol açarken bu süreçte eksik ya da yanl bilgi ileme süreci ise
saldrganlk gibi uyumsuz (sapkn) sosyal davranlara yol açmaktadr. Aratrmalar
(Crick ve Dodge 1994, Crick ve Dodge 1996, Crick ve Ladd 1990, Dodge ve Coie
1987, Keltigangas-Järvinen 2001), saldrgan çocuklarn ve ergenlerin sosyal
problem çözme stratejilerinde baz eksiklikler olduunu göstermektedir. Saldrgan
çocuklar ve ergenler durumu dümanca deerlendirmekte, duruma geni açdan
bakmayp bir iki noktayla ilgilenmekte ve uygun olmayan saldrgan hedefler
seçmektedirler. Çok az ve niteliksel olarak zayf, etkisiz ve saldrgan tarzda problem
çözümleri üretmekte; tepkileri uygun olmayan biçimde deerlendirmektedirler.
Örnein, saldrgan tepkileri daha çok beenmektedirler. Ayrca kendilerini saldrgan
davranma konusunda etkili hissetmektedirler.
Crick ve Dodge (1996), saldrganl açklamaya çalan kuramlarn farkl
saldrganlk biçimlerinden söz ettiklerini vurgulamaktadr. Engellenme-saldrganlk
kuram, saldrganl amaca yönelik davrann engellenmesi sonucu yaanan öfke
ve ykc davranma eilimi olarak tanmlarken; sosyal örenme kuram, saldrganl
davrann sonucunda pekitireç alabilmek yani amaca ulaabilmek için yaplan
ykc davran olarak ele almaktadr. Crick ve Dodge, bu iki kuramda sözü edilen
kavramsal saldrganlk tanmlarnn saldrganln iki farkl formu olduunu
savunarak; engellenme ya da kkrtma sonucu ortaya çkan saldrganl tepkisel
saldrganlk, kiinin amacna ulamak için saldrganl bir araç olarak kullanmasn
ise amaç yönelimli saldrganlk olarak adlandrmlardr. Bu iki tür saldrganlk,
bilgi ileme sürecinin farkl admlarndaki eksiklik ya da bozukluklardan
kaynaklanmaktadr.
3.3.1. Tepkisel Saldrganlk
Baz yükleme çalmalar çocuun akranndan gelen provokasyonu yorumlamasnn,
akranna misilleme olarak saldrganca davranma olaslnn temel yordaycs
olduunu göstermitir (Berkowitz 1977, akt: Dodge ve Coie 1987). Provokasyon
niyetli olarak yapldnda, kazara olduu duruma oranla daha çok saldrganla yol
açmaktadr. Öngörülebilen provokasyonlar öngörülemeyenlere; özgürce seçilmi
provokasyonlar ise zorunlu olan durumlara oranla daha çok saldrganla yol
açmaktadr.
8
Serap AKGÜN, Arzu ARAZ
Sosyal ipuçlarnn kodlanmas ve yorumlanmas aamasnda, saldrgan çocuklar,
belirsiz kkrtc durumlarda dümanca niyete yükleme yanll sergilemektedirler.
Akrannn davrann kasti olarak kendisine zarar verme amac ile yaplm bir
davran olarak alglayan çocuun, misilleme olarak saldrgan bir tepkide bulunmas
tepkisel saldrganlktr. Provokatörün gerçek niyeti deil, çocuun provokatörün
niyetinin ne olduu konusundaki algs çocuun saldrganca davranp
davranmayacan belirler.
Dodge (1985, akt: Feindler 1991), saldrgan çocuklarn yaadklar olaylar
akranlarnn dümanca davrand yönünde yorumladklarn, bu tarz bir yorumun
ise öç almak için saldrgan tepkiyi ortaya çkardn öne sürmektedir. Bu algsal
çarptma, saldrgan çocuun, nötr olaylar kkrtc olarak görmesine ve bu olaylar
saldr olarak yorumlamasna yol açmaktadr. Bu dümanca niyete yükleme yapma
eilimi, çocuun çevresel ipuçlarndan yararlanamamasn, saldrgan ipuçlarn
seçerek alglamasn ve karsndakinin dümanca niyetine ar yükleme yapmasn
içermektedir. Yaplan bir aratrma sonucunda (Dodge 1980), gerek kronik biçimde
saldrgan olan gerekse saldrgan olmayan erkek çocuklarn, provokatörün dümanca
niyetine yükleme yaptklarnda provokatörün iyi niyetli olduunu düündükleri
duruma oranla daha çok saldrgan tepkiler verdikleri görülmütür. Ancak saldrgan
çocuklar, saldrgan olmayanlara oranla %50 daha fazla oranda dümanca niyete
yükleme yapmlardr.
Çalmalarda genel olarak saldrgan çocuklarn belirsiz provokasyonlarda dümanca
niyete yükleme yanll gösterdikleri, kazara ortaya çkan provokasyonlarda ise
niyeti yorumlama hatalar yaptklar gözlenmitir (örnein Dodge ve Coie 1987,
Dodge ve ark. 2003). Bir aratrma sonucunda (Aber, Brown ve Jones 2003) ise,
çatma çözümü eitimi almann düük düzeyde dümanca niyete yükleme yanll
ile ilikili olduu bulunmutur. Bu ve yukarda aktarlan bilgilerin nda
Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim programna sosyal bilgi ileme sürecinde
iaret edilen eksiklikleri düzeltmeye yönelik etkinlikler de yerletirilmitir. Program
kapsamnda örencilere saldrgan olmayan ipuçlarn görebilme, iyi niyet ipuçlarna
ve kaza ipuçlarna dikkat etme becerileri kazandrlmaya çallmtr. Bu kazanmlar
araclyla “dümanca niyete yükleme yapma eilimleri”nin en aza indirgenmesi
dolays ile de tepkisel saldrganlk düzeylerinin azaltlmas hedeflenmitir.
3.3.2. Amaç Yönelimli Saldrganlk
Saldrgan çocuklar karakterize eden bir dier sosyal bilgi ileme örüntüsü, bilgi
ileme sürecinde tepkiye karar verme aamasnda gözlenmektedir. Bu admda
çocuklar, her bir tepkinin olas getirisi, her bir tepkiyi verebilme yetenekleri
hakkndaki güvenleri vb. baz kriterlere göre belirli bir sosyal durumdaki olas
tepkileri deerlendirirler. Bu deerlendirmenin sonucunda hangi tepkiyi
sergileyeceklerine karar verirler. Sosyal bilgi ileme sürecinin tepkiye karar verme
aamasn inceleyen çalmalar, saldrgan çocuklarn saldrgan olmayan akranlarna
oranla saldrgan davranlarndan daha olumlu sonuçlar beklediklerini ve saldrgan
davranlar sergileme yetenekleri konusunda da kendilerinden daha emin olduklarn
göstermitir (örnein Crick ve Dodge 1996, Crick ve Ladd 1990). Bu ikinci tür
sosyal bilgi ileme örüntüsünü kullanan saldrgan çocuklar için saldrganlk,
amaçlarna ulamann uygun bir arac olarak ilev görmektedir. Bu tür saldrganlk
doas gerei amaç yönelimli saldrganlktr.
Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm
9
Saldrgan çocuklar ve sosyal çocuklarn, sosyal problem çözme biçimleri açsndan
karlatrld bir çalmada (Keltigangas-Järvinen 2001), bu iki grup çocuun
problem çözme stratejilerinin farkl olduu saptanmtr. Sosyal çocuklar saldrgan
çocuklara oranla daha iyi nedensel analizler yapmakta, davranlarnn sonucunu
daha iyi görebilmekte ve daha çok yapc alternatifler üretebilmektedirler. Saldrgan
davranmaya kkrtan durumlarda saldrgan ve sosyal çocuklarn saldrgan stratejiler
üretmede farkl olmadklar ama saldrgan çocuklarn, saldrganla alternatif yollar
üretme yeteneine sahip olmad gözlenmitir. Sosyal bilgi ileme modelini
snamak amac ile yaplan bir baka çalmada da (Crick ve Dodge 1996) amaç
yönelimli saldrganlklar yüksek olan çocuklarn, sözel ve fiziksel saldrganlk
içeren davranlar dier çocuklardan daha olumlu deerlendirdikleri; iyi ilikiler
kurmay ise daha az önemsedikleri bulunmutur.
Anlamazlklarmz Çözebiliriz program kapsamnda örencilere çatma
durumunda verilebilecek olas tepkileri görebilme, tepkilerin olas sonuçlarn doru
deerlendirebilme (ne yaparsam ne olur?) ve olabildiince çok çözüm üretebilme
gibi yapc çatma çözme becerilerinin kazandrlmas hedeflenmitir. Bu
kazanmlar araclyla örencilerin, amaç yönelimli saldrganlk düzeylerinin
azalaca düünülmütür.
3.4. Çatma Çözme Becerileri
Genellikle çatmada bir tarafn kazanc dier tarafn kayb olarak düünülür ve
çatma duygusal, sözel ya da fiziksel iddet içeren yollarla çözülmeye çallr
(Deutsch 1994, 2000). Bu bilisel yap daha çocuklukta olumaya balar. Pek çok
çocuk oyununda taraflardan birinin kazanc dierinin kaybdr. Masallarda, çizgi
filmlerde ve filmlerde hep bir yanda iyiler öte yanda kötüler vardr (Bodine ve
Crawford 1998). Böyle modeller ve mesajlar ile kafamzda öyle bir ema oluur:
Ortada bir çatma varsa iyiler ve kötüler, hakllar ve hakszlar vardr. yi olan
kazanmal, kötü olan ise kaybetmelidir. Bunun için gerekirse iddete de
bavurulabilir.
Deutsch’un (1973, 2000) Karlkl Sosyal Bamllk Kuram’na (Social
Interdependence Theory) göre çatma durumunda kii ya yarmac davranr ya da
ibirlii yaparak çatmay çözmeye çalr. Yarmac yaklam bask, tehdit ve
aldatma taktiklerinin kullanlmasna, kiinin kendi ve dieri arasndaki güç farkn
artrma çabalarna, zayf iletiime, üpheci ve dümanca tutumlara, benzerlikleri
küçümseyip farkllklar abartmaya, çatmann sonuçlarnn önemini ve
büyüklüünü artrmaya neden olur. birlii ise yarmann aksine, inançlarda ve
tutumlarda alglanan benzerliin artmasna, yardma hazr olmaya, iletiimde
açkla, güvenli ve arkadaça tutumlara, genelin çkarna duyarl olmaya, ortak
faydalar artrmaya neden olur.
Schrumpf ve ark. (1997) ise çatma durumunda verilen tepkileri 3 grupta
toplamaktadr: Yumuak tepkiler, sert tepkiler ve ilkeli tepkiler. Yumuak tepkiler,
çatmadan kaçnma, uyma, kabullenme, geri çekilme, görmezden gelme ya da
durumun bir çatma olduunu reddetme gibi tepkileri içerir. Yumuak tepkiler
genellikle hayal krkl, kendinden üphe etme, güvensizlik, korku ve gelecek
kaygs gibi duygulara neden olur. Yumuak tepkiler ya her iki tarafn da
kaybetmesiyle ya da taraflardan birinin kazanp dierinin kaybetmesi ile sonuçlanr.
Sert tepkiler tehdit, bask, ceza, saldrganlk ve öfke içerir. Bu yldrc taktikler kar
tarafn teslim olmasna neden olduunda, sert tepkilerle çatmay çözmeye çalan
10
Serap AKGÜN, Arzu ARAZ
kii baarl olduunu hisseder. Çatma durumunda verilen bu tür sert tepkiler
dümanlk, fiziksel zarar ve iddetle sonuçlanr. Sert tepkiler de yumuak tepkiler
gibi ya taraflardan birinin kazanp dierinin kaybetmesiyle ya da her iki tarafn da
kaybetmesiyle sonuçlanr. lkeli tepkiler ise aktif ve empatik dinleme, kardakini
duygusal ve mantksal olarak anlamaya çalma, kendi istek ve duygularn uygun
bir dille ifade etme, kendi davran ve duygularnn sorumluluunu üstlenme,
problemin çözümünde ibirlii yapma, her iki tarafn da ihtiyaçlarn karlayacak
çözüm yollar üretme gibi bir dizi süreci içerir. Çatma durumunda ilkeli tepkileri
kullanan kii, kendisini problem çözmeye çalan kii olarak görür; amac dostane
bir yolla ve etkin bir biçimde aklc çözümlere ulamaktr. Bu kii iyi gelimi
iletiim ve çatma çözümü becerilerine sahiptir. letiimin ibirlii için temel
olduunu bilir. Temel ilke önce kardakini anlamaya çalmak sonra anlalmay
beklemektir. Çatmay ilkeli bir biçimde çözen kii, aktif ve empatik dinleme
becerisine sahiptir. Problemi dier kiinin gözünden görmeye; kardakini duygusal
ve mantksal olarak anlamaya çalr. Çatmaya verilen ilkeli tepkiler her iki tarafn
da ihtiyaçlarn karlayacak olanaklar yaratr. Kii çatmaya olumlu yaklarsa
kendisini kurban gibi alglamaz, durumun kontrolü dnda olduunu düünmez ve
kar taraf ya da koullar suçlamaz. Bunun yerine kendi davran ve duygularnn
sorumluluunu üstlenir ve çatma çözme becerilerini kullanarak çözümü bir olaslk
haline getirir.
Yukarda da söz edildii gibi, çatma durumunda sergilenen yarmac yaklam,
ykc çatma çözme sürecine yol açarken; ibirlikçi yaklam çatmalarn yapc
biçimde çözülmesini salar. Bu nedenle Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim
programnda örencilere yapc çatma çözme yollar öretilmeye çallmaktadr.
Öncelikle örencilere anlamazln doas ve anlamazlk karsnda verilen üç tür
tepki ve bunlarn olas sonuçlar konusunda eitim verilmektedir. Ardndan Johnson
ve Johnson (1995, 2004) tarafndan gelitirilen Örencilere Barç Olmay Öretme
Programndan (Teaching Students To Be Peacemakers) esinlenerek çocuklara,
çatmalarn yapc biçimde çözebilmeleri için somut, yaplandrlm yollar
öretilmektedir: 1) Eer kzgnsanz sakinlemeye çaln. 2) Karnzdakine ne
istediinizi ve ne hissettiinizi nedenleri ile anlatn. 3) Karnzdaki kiiyi dinleyip
anlamaya çaln, olaya bir de onun açsndan bakn. 4) Problemin ne olduunu
belirleyin. 5) Birlikte çözüm yollar üretin. 6) Birlikte en uygun çözümü seçin.
4. Anlamazlklarmz Çözebiliriz Eitim Program Uygulamalar
1. Oturum: Program uygulayacak olan eitmen, snftaki örencilerle tek
tek tanr. Gerçekletirilecek toplantlarn içerii özetlenir. Ayrca bu
toplantlarda geçerli olan kurallar açklanr. Daha sonraki oturumlarda da
zaman zaman çocuklara bu kurallar hatrlatlr.
2, 3 ve 4. Oturum: Duygular ve bir kiinin duygularnn yüzünden
okunmasna ilikin eitim verilir. Gün boyu farkl durumlarda farkl
duygular yaayabileceimiz bazen üzülüp bazen mutlu olabileceimiz;
birbirimizden farkl da olsak benzer durumlarda benzer duygular
yaayabileceimiz üzerine konuulur. Farkl duygu durumlarnn
görüntülendii fotoraflarla çallr.
Metin içersinde yer alan italik yazlar, uygulamada kullanld ekliyle Anlamazllarmz
Çözebiliriz Eitim Program’ndan birebir alntlardr.
Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm
11
5. Oturum: Duygularla ilgili temel eitimin sonrasnda karmzdaki
kiiyle empati kurmaya ilikin temel beceriler kazandrlmaya çallr.
Ardndan çocuklara renkli kartondan yaplm gözlükler datlr. Çeitli
olay örnekleri sunulur, verilen örneklerdeki kiinin neler hissetmi
olabileceini sihirli gözlükler araclyla deerlendirmeleri istenir.
6, 7 ve 8. Oturum: Öfke ve öfke kontrolü konusu çallr. Öfke
duygusunun yaand durumlarda sergilenen davranlar üzerine
konuulur. Ayrca öfke kontrolünde kullanlabilecek yollara ilikin çok
sayda altrma yaplr. Örnein, çocuklara en çok neye güldüklerini ya da
neyi komik bulduklarn sorarak, bu komik bulduklar eyi kzgnlklarn
azaltmada nasl kullanabilecekleri gösterilir: Çocuklardan kendilerini
kzdran bir olay hatrlamalarn istemenin sonrasnda, komik bulduklar o
eyi düünmeleri istenir. Ayrca çocuklarn aktif katlmyla nefes egzersizi
ve “çekirge hareketi” ad verilen egzersiz de öretilir. Çekirge hareketi
çocuklarn sinirlendikleri zaman enerjilerini ve dikkatlerini farkl bir yöne
kanalize etmeyi hedefleyen, birkaç saniyelik vücut egzersizidir.
9. Oturum: Çatma çözümü eitimi öncesinde arkadala ve
arkadalarn yaammzdaki yerine ilikin farkndalk kazandrmaya
çallr. Arkadasz bir ortamn nasl olabileceinin zihinsel olarak
kurgulanmasn hedefleyen ksa bir uygulamann sonrasnda, her
örencinin bir arkadana olumlu geri bildirim vermesi salanr (örnein
Engin, senin sakin oluun çok houma gidiyor vb.).
10. Oturum: Kazandrlmaya çallan ibirlikçi yaklam için temel bir
farkndalk oluturmak amacyla, ibirlii ve olumlu sonuçlar hakknda
konuulur. birlii örneklerinin aktarm sonrasnda pek çok aktivite yaplr
ve snfça ibirliinin yaplabilecei oyunlar oynanr.
11. Oturum: Çatma nedir ve çatma durumunda onaylanmayan
davranlar sergilendiinde ne gibi durumlar yaanr konusu ilenir.
Anlamazln ne demek olduu, hangi durumlarda anlamazlk yaand,
çocuklarn da fikirleri alnarak örneklendirilir. “Krmz Pabuçlar” öykü
kitab araclyla, iki çocuk arasnda gittikçe trmanan bir anlamazln
ve sonuçlarnn somut örnei verilir. (Çocuklarla çalrken, anlalrln
salanmas adna çatma yerine anlamazlk kelimesi kullanlr).
12. Oturum: Tiger ve Bulut arasnda yaanan anlamazln anlatld
Winnie the Pooh isimli çizgi film izletilir. Tiger’n çatmay çözmek için
sergiledii ykc, çekingen ve yapc davranlar, ilgili sahnelerin
durdurulmas sonrasnda tartlr.
13. Oturum: Herhangi bir çatma sürecinde insanlarn tipik olarak
sergileyebilecekleri tepkiler ve bu tepkilerin olas sonuçlar üzerine
konuulur: Bir anlamazlk yaadmzda bazen taraflardan biri kazanr,
dieri kaybeder. Yani birisi sonuçtan memnun olur, dieri olmaz. Bazen iki
taraf da kaybeder. Yani ikisi de sonuçtan memnun olmaz. Bazen iki taraf da
kazanr. Yani sonuçtan ikisi de memnun olur. Evet, her iki tarafn da
kazanmas mümkündür. Amaç dorultusunda farkl durumlara iaret eden
drama örnekleri canlandrlr.
14. Oturum: Nasl iyi bir dinleyici olunabilecei konusu ilenir. Kötü
dinleme ve iyi dinlemenin örneklerine dair diyaloglar, eitmen ve/veya
eitmenin belirledii örenciler tarafndan canlandrlr. Ayrca kötü
dinleme ve sonuçlarnn mizahi bir örnei olarak Hacivat ve Karagöz
oyunu dramatize edilir.
12
Serap AKGÜN, Arzu ARAZ
15. Oturum: Herhangi bir anlamazlk durumunda, ne hissettiimizi ve ne
istediimizi nedenleriyle birlikte açklamann gerekliliine dair farkndalk
kazandrmaya çallr. Kendimizi ifade etmeye dair çok sayda doru ve
yanl diyalog örnekleri verilir. Örnein, bu canlandrmalardan birinde
kitap okuyan Aye, beraber oynamay öneren arkada Nee’ye “Görmüyor
musun, kitap okuyorum. Git bamdan.” demek yerine “Seninle oyun
oynayamam. Kitabn en heyecanl yerindeyim ve sonunu çok merak
ediyorum.” der.
16. Oturum: Çatma durumunda her iki tarafn da kazanabilecei ortak
çözüm yollarnn nasl bulunabilecei konusu iki arkadan yaadklarndan
hareketle örneklendirilir. Ardndan birkaç hipotetik durum sunulur. Böyle
bir durumda, problemin nasl çözülebilecei sorulur; olas çözüm yollarnn
ne gibi dourgular olabilecei tartlr.
17 ve 18. Oturum: Örenciler, eitmen tarafndan yaratlan bir problem
durumuyla kar karya braklrlar. Bu problem durumlarndan birinde,
snfa dilimlenmi kek getirilir (Örnein mevcudu 33 kii olan bir snf için
17 dilim kek getirilir). Örencilerden hep birlikte kekin paylamna ilikin
problemi çözmeleri istenir. Seçeneklerin oylamaya sunulmas sonrasnda
seçilen çözüm uygulanr.
19. Oturum: Okullarmzda çocuklar arasnda ad takma ve alay etme
oldukça yaygn olduu için, Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim
program kapsamnda ad takma ya da alay etme ile nasl baa
çklabileceine ilikin eitim de verilir. “Krmz Yanaklar” öykü kitab
araclyla, krmz yanaklar olduu için kendisini kzdran arkadalarnn
davranlaryla kzmayarak ve tepki göstermeyerek baa çkmay örenen
bir çocuun yaadklar aktarlr.
20. Oturum: Çocuklara bazen arkadalarnn istemeyerek, kazayla onlara
zarar verebilecei, böyle durumlarda onlarn affedilebilecei vurgusu
yaplr. Bilerek ve isteyerek canlar yakldnda ya da incitildiklerinde ise
duyduklar rahatszl doru bir biçimde dile getirmeleri gerektii örnek
canlandrmalarla öretilir. Daha sonra çok sayda hipotetik durum
sunularak, böyle bir durumu yaamalar koulunda kendilerini nasl ifade
edecekleri sorulur.
21. Oturum: Son oturumda örencilerden sözel olarak program
deerlendirmeleri istenir. Her örenciye çatma çözümü eitimi aldn
belgeleyen önceden hazrlanm olan sertifikalar verilir ve örenilenlerin
kutlamas yaplarak program sonlandrlr.
5. Etkililik çalmalar
Programn etkililiini test etmek amac ile yaplan ilk çalmada (Akgün ve ark.
2007), Anlamazlklarmz Çözebiliriz çatma çözümü eitiminin örencilerin
yapc çatma çözme becerilerini artrd görülmütür. Ancak baz snflardaki
örencilerin saldrganlk eilimleri ve davranm sorunlar eitim sonrasnda
azalrken, baz snflarda deiim gözlenmemitir. Bu ilk aratrma srasnda
örencilerden ve öretmenlerden alnan geribildirimler ile çalma ekibinin
gözlemleri dorultusunda gerekli deiiklikler yaplarak, programa Akgün ve Araz
(2007) tarafndan son ekli verilmitir.
Yeniden düzenlenen Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim programnn (Akgün ve
Araz 2007) ilköretim örencilerinin çatma çözme becerileri, sosyal yeterlikleri ve
Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm
13
saldrganlk düzeyleri üzerindeki etkilerini incelemek amac ile ikinci bir çalma
gerçekletirilmitir. Elde edilen verilere 2 (cinsiyet) x 2 (öntest-sontest) faktörlü son
faktörde tekrar ölçümlü aratrma desenine uygun varyans analizi uygulanmtr.
Bulgular, Anlamazlklarmz Çözebiliriz çatma çözümü eitimi alan örencilerin
çatma çözme becerilerinin (F(1,325) = 50,09, p<0,01, 2 = 0,13) ön-testten (3.64)
son-teste (4.38) anlaml biçimde yükseldiini göstermitir. Benzer olarak
örencilerin sosyal yeterlikleri de (F(1,325) = 18,51, p<0,01, 2 = 0,05) ön-testten
(74.51) son-teste (76.53) anlaml biçimde yükselmitir.
Örencilerin ön-test tepkisel saldrganlk puanlar incelendiinde, baz örencilerin
sfr puan ald gözlenmitir. Sfr puan, örencinin hiç tepkisel saldrganlk
göstermedii ve tepkisel saldrganlk düzeyinin daha fazla dümesinin mümkün
olmad anlamna gelmektedir. Bu nedenle ön-testte tepkisel saldrganlk puan sfr
olan örenciler analize alnmamtr. Varyans analizi sonuçlar, örencilerin
ortalama tepkisel saldrganlk düzeylerinin ön-testten (4.71) son-teste (4.33) anlaml
bir biçimde dütüünü göstermitir (F(1,271) = 6,84, p<0,01, 2 = 0,03). Benzer
olarak, ön-testte amaç yönelimli saldrganlk puanlar sfrn üzerinde olan
örencilerin amaç yönelimli saldrganlk düzeylerinin ön-testten (3.15) son-teste
(2.60) anlaml bir biçimde dütüü bulunmutur (F(1,162) = 9,15, p<0,01, 2 =
0,05). Programn etkililiini test etmek amac ile yaplan her iki çalmada da umut
verici bulgular elde edilmitir.
6. Tartma
Anlamazlklarmz Çözebiliriz eitim program, saldrgan davranlar sergileyen
çocuklara problemlerini iddete bavurmadan çözmenin alternatif yollarn
gösterirken, ayn zamanda kendini ifade edemeyen ya da susan çocuklar için de daha
atlgan olmann yollarn öretmektedir. Çocuklara boyun emek yerine yapc
çözüm yollarnn öretilmesi, saldrgan eilimli çocuklarn akranlar tarafndan
pekitirilmesini engellemesi açsndan da önemlidir.
Çocuklarn saldrganca davranlar genellikle onaylanmamakta, ancak bu çocuklara
alternatif yollar da öretilmemektedir (Keltikangas-Järvinen ve Kangas 1988).
Sosyal bilgi ileme kuramna göre saldrgan davranlar, kiinin erken yalarda
örendii sosyal problem çözme kalplar tarafndan kontrol edilmektedir ve bu
kalplarn yetikinlik döneminde deitirilmesi oldukça zor olmaktadr. Çocuklukta
görülen saldrgan davranlar, ergenlik döneminde de (Keltikangas-Järvinen 2001)
yetikinlikte de (Jonson-Reid 1998) devam etmektedir. Akranlarna iddet
uygulayan çocuklarn, yetikin olduklarnda antisosyal ya da suç içeren
davranlarda bulunma olaslklar da yüksektir (Olweus 1993). Aratrma sonuçlar
göz önünde bulundurulduunda, çatma çözümü eitiminin mümkün olduunca
erken yalarda verilmeye balanmas, ileriki yllarda yaanabilecek iddeti de
azaltacaktr.
Anlamazlklarmz Çözebiliriz program da dahil olmak üzere, çatma çözümü
eitim programlarnn etkililii konusunda yaplan aratrma sonuçlar, sosyal ve
duygusal becerilerin örenilebileceini ve bu becerilerin kazanmyla saldrganca
davranlarn azaltlabileceini göstermektedir. Bugün gelinen noktada, okullarda
yaanan iddetin azaltlmas, güvenli bir ortamn salanabilmesi için örencilere
çatmalarn iddet kullanmadan, yapc yollarla çözmeyi öretecek çada
programlarn tpk dier dersler gibi müfredatn bir parças olarak verilmesi
14
Serap AKGÜN, Arzu ARAZ
gerekmektedir. Böylece barçl toplumlar yaratma yolunda önemli bir adm atlm
olacaktr.
Referanslar
ABER, J. L., BROWN, J.L. ve JONES, S. M. (2003). Developmental trajectories
toward violence in middle childhood: course, demographic differences, and
response to school-based intervention. Developmental Psychology, 39, 324-348.
AKGÜL, H. (2005). Öfke denetimi eitiminin ilköretim II. kademe örencilerinin
öfke denetimi becerilerine etkisi. S Erkan ve A Kaya (Ed.), Grupla Psikolojik
Danma ve Rehberlik Programlar içinde (295-308). PegemA Yaynclk,
Ankara.
AKGÜN, S. ve ARAZ, A. (2007). lköretim örencilerine anlamazlklarn yapc
yollarla çözmeyi öretebilir miyiz? Yaynlanmam Tübitak Proje Raporu, Proje
No: 106K366.
AKGÜN, S., ARAZ, A. ve KARADA, S. (2007). Anlamazlklarmz çözebiliriz:
ilköretim örencilerine yönelik bir çatma çözümü eitimi ve psiko-sosyal
etkileri. Türk Psikoloji Dergisi, 22, 43-62.
BELAND, K. R. (1996). A school wide approach to violence prevention. R. L.
Hampton, P. Jenkins ve JP Gullotta (Eds.), Preventing Violence in America
içinde (209-231). Sage, Thousand Oaks, CA.
BERKOWITZ, L. (2001). On the formation and regulation of anger and aggression:
a cognitive-neoassociationisitic analysis. W.G. Parrott (Ed.), Emotions in Social
Psychology içinde (325-336), Taylor & Francis Group, USA.
BODINE, R. J. ve CRAWFORD, D. K. (1998). The Handbook of Conflict
Resolution Education. Jossey Bass Publishers, San Francisco.
BOHNERT, A. M., CRNIC, K. A. ve LIM, K. G. (2003). Emotional competence
and aggressive behavior in school-age children. Journal of Abnormal Child
Psychology, 31, 79-91.
BUDAK, S. (2000). Psikoloji Sözlüü. Bilim ve Sanat Yaynlar, Ankara.
BURKE, D. M. (2001). Empathy in sexually offending and nonoffending adolescent
males. Journal of Interpersonal Violence, 16, 222-233.
ÇOBAN, R. (2002). The Effect of Conflict Resolution Training Program on
Elementary School Students’ Conflict Resolution Strategies. (Yüksek Lisans
Tezi) Orta Dou Teknik Üniversitesi.
COHEN, D. ve STRAYER, J. (1996). Empathy in conduct-disordered and
comparison youth. Developmental Psychology, 32, 988-998.
COLLINS, K., McALLEAVY, G. ve ADAMSON, G. (2004). Bullying in schools: a
Northern Ireland study. Educational Research, 46, 55-71.
CRICK, N. R. ve DODGE, K. A. (1994). Review and reformulation of informationprocessing mechanisms in children’s social adustment. Psychological Bulletin,
115, 75-101.
CRICK, N. R. ve DODGE, K. A. (1996). Social information-processing
mechanisms in reactive and proactive aggression. Child Development, 67, 9931002.
CRICK, N. R. ve LADD, G. W. (1990). Children’s perceptions of the outcomes of
aggressive strategies: do the ends justify being mean? Developmental
Psychology, 26, 612-620.
DEFFENBACHER, J. L. (1999). Cognitive-behavioral conceptualization and
treatment of anger. Psychotherapy in Practice 55, 295-309.
Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm
15
DEUTSCH, M. (1973). The Resolution of Conflict. Yale University Press, New
Haven.
DEUTSCH, M. (1994). Constructive conflict resolution: principles, training, and
research. Journal of Social Issues, 50, 13-32.
DEUTSCH, M. (2000). Cooperation and competition. M. Deutsch ve P. T. Coleman
(Eds.), The Handbook of Conflict Resolution: Theory and Practice içinde (2140). Jossey Bass, San Francisco.
DEVECI, S. E., AÇIK, Y., AYAR, A. (2008). A survey of rate of victimization and
attitudes towards physical violence among school-aged children in Turkey.
Child: Care, Health and Development, 34, 25-31.
DODGE, K. A. (1980). Social cognitions and children’s aggressive behavior. Child
Development, 51, 162-163.
DODGE, K.A., COIE, J. D. (1987). Social-information processing factors in
reactive and proactive aggression in children’s peer groups. Journal of
Personality and Social Psychology, 53, 1146-1158.
DODGE, K. A., LANSFORD, J. E., BURKS, V. S. ve ark. (2003). Peer rejection
and social information-processing factors in the development of aggressive
behavior problems in children. Child Development, 74, 374-393.
DURAN, Ö. ve ELDELEKLIOLU, J. (2005). Öfke kontrol programnn 15-18 ya
aras ergenler üzerindeki etkinliinin aratrlmas. GÜ, Gazi Eitim Fakültesi
Dergisi 25, 267-280.
DURKIN, K. (1995). Developmental Social Psychology. Blackwell Publishers,
Cambridge.
EKLUND, J. H. (2006). Empathy and viewing the other as a subject. Scandinavian
Journal of Psychology, 47, 399-409.
FEINDLER, E. L. (1991). Cognitive strategies in anger control interventions for
children and adolescents. P. C. Kendall (Ed.), Child & Adolescent Therapy:
Cognitive-Behavioral Procedures içinde (66-97). The Guilford Press, New York.
FESHBACH, N. D. (1975). Empathy in children: some theoretical and empirical
considerations. Counseling Psychologist, 5, 25-30.
FESHBACH, N. D. ve FESHBACH, S. (1997). Children’s empathy and the media:
realizing the potential of television. S. Kirschner ve D. A. Kirschner (Eds.),
Perspectives on Psychology and the Media içinde (3-27). American
Psychological Association, Washington DC,
GANSLE, A. G. (2005). The effectiveness of school-based anger interventions and
programs: a meta-analysis. Journal of School Psychology, 43: 321-341.
GOLDEN, B. (2003). Healty Anger: How to Help Children and Teens Manage
Their Anger. Carry, NC, USA: Oxford University Press.
GOLEMAN, D. (2005). Duygusal Zeka (Çev. Banu Seçkin Yüksel). Varlk
Yaynlar, stanbul.
HEYDENBERK, W. R. HEYDENBERK, R. A. ve PERKINS-BAILEY, S. (2003).
Conflict resolution and moral reasoning. Conflict Resolution Quarterly, 21, 2745.
HOFFMAN, M. L. (1987). The contribution of empathy to justice and moral
judgment. N. Eisenberg ve J. Strayer (Eds.), Empathy and Its Development
içinde (47-80). Cambridge University Press: Cambridge.
HOWARD, K. A., FLORA, J. ve GRIFFIN, M. (1999). Violence-prevention
programs in schools: state of the science and implications for future research.
Applied and Preventive Psychology, 8, 197-215.
16
Serap AKGÜN, Arzu ARAZ
JOHNSON, D. W. ve JOHNSON, R. (1995). Teaching students to be peacemakers:
results of five years of research. Peace and Conflict: Journal of Peace
Psychology 1, 417-438.
JOHNSON, D. W. ve JOHNSON, R. (1996). Conflict resolution and peer mediation
programs in elementary and secondary schools: a review of the research. Review
of Educational Research, 66, 459-506.
JOHNSON, D. W. ve JOHNSON, R. (2001). Teaching students to be peacemakers:
results of twelve years of research. Paper Presented at Annual Meeting of the
American Education Research Association, Seattle, WA, April 10-14.
JOHNSON, D. W. ve JOHNSON, R. (2004). Implementing the “teaching students
to be peacemakers program”. Theory into Practice, 43, 68-79.
JOHNSON, D. W., JOHNSON, R., DUDLEY, B. ve Açkgöz, K. (1994). Effects of
conflict resolution training on elementary school students. The Journal of Social
Psychology, 134, 803-817.
JOHNSON, D. W., JOHNSON, R., DUDLEY, B. M., ve MAGNUSON, D. (1995).
Training elementary school students to manage conflict. Journal of Social
Psychology, 135, 673-686.
JOHNSON, D. W., JOHNSON, R. ve DUDLEY, B. (1992). Effects on peer
mediation training on elementary school students. Mediation Quarterly, 10, 8999.
JONSON-REID, M, (1998), Youth violence and exposure to violence in childhood:
an ecological review. Aggressive and Violent Behavior, 3, 159-179.
KALLIOPUSKA, M. ve TIITINEN, U. (1991). Influence of development programs
on the empathy and prosociability of preschool children. Perceptual and Motor
Skills 72, 323-328.
KAPÇI, E. G. (2004). lköretim örencilerinin zorbala maruz kalma türünün ve
sklnn depresyon, kayg ve benlik saygs ile ilikisi. Ankara Üniversitesi
Eitim Bilimleri Fakültesi Dergisi 37, 1-13.
KAPLAN, P.J. ve ARBUTHNOT, J. (1985). Affective empathy and cognitive roletaking in delinquent and nondelinquent youth. Adolescence 20, 323-333.
KAUKIAINEN, A., BJÖRKQVIST, K., LAGERSPETZ, K. ve ark. (1999) The
relationships between social intelligence, empathy and three types of aggression.
Aggressive Behavior, 25, 81-89.
KELTIKANGAS-JÄRVINEN, L. (2001). Aggressive behaviour and social problemsolving strategies: a review of the findings of a seven-year follow-up from
childhood to late adolescence. Criminal Behaviour and Mental Health, 11, 236250.
KELTIKANGAS-JÄRVINEN, L., KANGAS, P. (1988). Problem solving strategies
in aggressive and nonaggressive children. Aggressive Behavior, 14, 255-264.
KOCHENDERFER, B. J. ve LADD, G. W. (1996). Peer victimization: cause or
consequence of school maladjustment? Child Development, 67, 1305-1317.
LANTIERI, L, (1995), Waging peace in our schools. Phi Delta Kappan, 76, 1-5.
LANTIERI, L. ve PATTI, J. (1996). The road to peace in our schools. Educational
Leadership 54, 28-31.
LESURE-LESTER, G. E. (2000). Relation between empathy and aggression and
behavior compliance abused group home youth. Child Psychiatry and Human
Development, 31, 153-161.
OLWEUS, D. (1993). Bullying at School: What we Know and What we Can Do.
Oxford, UK, Blackwell.
Anlamazlklarmz Çözebiliriz: Bir Çatma Çözümü Eitim Program Tantm
17
PEKEL-ULUDALI, N. ve UÇANOK, Z. (2005). Akran zorbal gruplarnda
yalnzlk ve akademik baar ile sosyometrik statüye göre zorba/kurban davran
türleri. Türk Psikoloji Dergisi, 56, 77-92.
PKN, M. (2003). Okullarmzda yaygn bir sorun: akran zorbal. VII. Ulusal
Psikolojik Danma ve Rehberlik Kongresi Bildiri Özetleri. Pegem A Yaynclk,
Ankara.
RIGBY, K. ve SLEE, P. T. (1991). Bullying among australian school children:
reported behavior and attitudes towards victims. Journal of Social Psychology,
131, 615-627.
RIGBY, K. ve SLEE, P. T. (1999). Suicidal ideation among adolescent
schoolchildren, involvement in bully/victim problems and perceived low social
support. Suicide and Life-Threatening Behavior, 29, 119-130.
ROBERTS, W. ve STRAYER, J. (1996). Empathy, emotional expressiveness and
prosocial behavior. Child Development, 67, 449-470.
SANDY, S. V. ve BOARDMAN, S. K. (2000). The peaceful kids conflict resolution
program. The International Journal of Conflict Management, 11, 337-357.
SANDY, S. V. ve COCHRAN, K. M. (2000). The development of conflict
resolution skills in children. M. Deutsch ve P. T. Coleman (Eds.), The Handbook
of Conflict Resolution: Theory and Practice içinde (316-342). Jossey Bass, San
Francisco.
SCHRUMPF, F., CRAWFORD, D. ve BODINE, R. (1997). Peer Mediation:
Conflict Resolution in Schools. Research Press, Champaign III.
SHURE, M. B. ve SPIVACK, G. (1988). Interpersonal cognitive problem solving.
R. H. Price, E. L. Cowen, R. P. Lorion, J. Ramos-McKay (Eds.), Fourteen
Ounces of Prevention: A Casebook for Practitioners içinde (69-82), American
Psychological Association, Washington DC.
STRAYER, J. (1987). Affective and cognitive perspectives on empathy. N.
Eisenberg ve J. Strayer (Eds.), Empathy and Its Development içinde (218-244),
Cambridge University Press: Cambridge,
STRAYER, J. ve ROBERTS, W. (2004). Empathy and observed anger and
aggression in five-year-olds. Social Development 13, 1-13.
SUKHODOLSKY, D. G., KASSINOVE, H. ve GORMAN, B. S. (2004). Cognitivebehavioral therapy for anger in children and adolescent: a meta-analysis.
Aggression and Violent Behavior, 9, 247-269.
TÜRNÜKLÜ, A., ÖZTÜRK, N. ve AHN, . (2002). ilköretim okullarnda,
örencilerin, öretmenlerin, okul yönticilerinin ve velilerin çatma çözüm
stratejilerinin incelenmesi. XII. Ulusal Psikoloji Kongresi Kongre Kitab, ODTÜ,
Ankara.
TÜRNÜKLÜ, A. ve AHN . (2004) 13-14 ya grubu örencilerin çatma çözme
stratejilerinin incelenmesi. Türk Psikoloji Yazlar 7, 45-61.
UYSAL, A ve TEMEL, A. B. (2006). iddet kart programl eitimin örencilerin
çatma çözüm, iddete eilim ve iddet davranlarna yansmas. Birinci iddet
ve Okul Sempozyumu Bildiri Özetleri, 1 Haziran 2006’da www.iogm.meb.gov.tr/
siddetveokul/AbstractsBooklet.pdf adresinden indirildi.
de WIED, M., GOUDENA, P. P. ve MATTHYS, W. (2005). Empathy in boys with
disruptive behavior disorders. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 46,
867-880.
WILLIAMS, K., CHAMBERS, M., LOGAN, S. ve Robinson, D. (1996).
Association of common health symptoms with bullying in primary school
children. British Medical Journal, 313, 17-19.
Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 18-27
ANALTK A SÜREC YAKLAIMI LE TÜRKYE’DE
BEYAZ EYA SEKTÖRÜNÜN PAZAR PAYI TAHMN
ESTIMATING MARKET SHARE OF WHITE GOODS SECTOR IN TURKEY
WITH ANALYTIC NETWORK PROCESS
Nesrin ALPTEKN
Anadolu Üniversitesi, ..B.F, letme Bölümü
[email protected]
ÖZET: Bu çalmada, analitik a süreci kullanlarak Türkiye’deki beyaz eya
sektöründe yer alan üç büyük firmann pazar paylar tahmin edilmeye çallmtr.
Bu firmalar beyaz eya sektöründe son derece rekabetçi firmalardr. Yeni müteriler
çekmek ve piyasada kendi balarna tutunmak için, makul fiyatlar belirleyerek,
kaliteli ürünler üreterek ve servis alarn genileterek rekabet etmek zorundadrlar.
Analitik a sürecine uygun olarak ilk önce, pazar pay tahmin problemi
yaplandrlm ve modellenmitir. Bir sonraki admda, pazar payn etkileyen
faktörlerin önemi belirlenmi ve Türkiye’deki beyaz eya firmalarnn pazar paylar
analitik a süreci kullanlarak tahmin edilmitir. Karar modelinin geçerlilii için,
tahmin edilen pazar pay deerleri gerçekleen deerlerle karlatrlmtr.
Anahtar Kelimeler: Analitik A Süreci ; Pazar Pay ; Beyaz Eya Sektörü
JEL Snflamas: C00 ; C02 ; C60
ABSTRACT: In this paper, it is tried to predict the market shares of the largest
three companies in the white goods sector in Turkey through the use of the analytic
network process. These companies are highly competitive in the white goods sector.
To attract new customers and to retain the current ones, they have to compete by
setting reasonable prices, produce high quality products and expand their service
networks. In line with the sequence of analytic network process, first of all, an
estimation of market share problem has been structured and modeled. Next, it is
assessed the importance of the factors affected the market share and it is estimated
the market shares of the white goods companies in Turkey using analytic network
process. The estimated market share values have been compared with actual ones
for the validation of the decision model.
Keywords: Analytic Network Process; Market Share; White Goods Sector
JEL Classification: C00; C02; C60
1. Giri
Türkiye’de önemli sektörlerden biri olan beyaz eya sektörü, son yllarda yaanan
teknolojik gelimeler ve küreselleme ile birlikte deien ve yaanan zorlu rekabet
koullarndan son derece etkilenen sektörler içerisinde yer almaktadr.
1 Ocak 1996 tarihi itibariyle Türkiye’nin AB ülkeleri ile Gümrük Birlii’ne gitmesi
sonucu beyaz eya sektörü oldukça youn d rekabet koullar ile kar karya
kalm ve sektördeki yerli/yabanc marka saysnn hzla artmas, beyaz eya
sektöründeki pazar paylarnn gün geçtikçe deimesine neden olmutur.
Analitik A Süreci Yaklam le Türkiye’de Beyaz Eya Sektörünün Pazar …
19
Sektöre ait pazar paylar incelendiinde yerli firmalarn sektöre hakim olduu
görülmektedir. Geni ürün yelpazesi, sat sonras hizmetlerin kalitesi, yaygn servis
a ve müteri memnuniyetinin öncelii yerli firmalarn sektöre hakim olmasnn
nedenleri arasnda saylabilir.
Tüketicilerin harcamalar içerisinde önemli bir paya sahip olan beyaz eyalarn
tercihini etkileyen faktörlerin belirlenmesi, bu faktörlerin birbirleri üzerindeki
etkileri ve sektörün pazar paylarnn tahmini, etkin bir karar verme sürecini
gerektirmektedir. Pazar pay, bir firma tarafndan üretilen ürün veya ürünlerin
satnn, o firmann yer ald sektördeki tüm ürün veya ürünlerin toplam sat
içerisindeki payn ifade etmektedir. Bir sektöre ait pazar paylarn etkileyen
faktörler ve bu faktörler arasndaki etkileimlerin analiz edilmesinde birden fazla
faktörün göz önüne alnmas çok kriterli bir karar problemidir.
Bu çalmada, Türkiye’deki beyaz eya sektöründeki firmalarn pazar paylarnn
tahminini yan sra pazara payn etkileyen faktörlerin göreceli önem deerlerini
deerlendirmede çok kriterli bir karar verme yöntemi olan analitik a süreci
kullanlmtr. Analitik a süreci, sonlu sayda seçenein bulunduu çok kriterli
karar problemlerinde hem nicel hem de nitel faktörleri bir arada deerlendiren ve
ayn zamanda bir karar etkileyen faktörler arasndaki ilikileri de modele dahil eden
bir yöntemdir. Bu amaçla çalmada öncelikle Türkiye’deki beyaz eya sektörü
hakknda bilgi verilmitir. Sonrasnda ise analitik a süreci yardmyla beyaz eya
sektörü pazar paylar tahmin edilmitir. Son olarak, bulunan tahmini pazar pay
deerlerinin gerçekleen deerlerle karlatrmas yaplmtr.
2. Türkiye’de Beyaz Eya Sektörü
Dayankl tüketim mallarnn alt sektörlerinden biri olan beyaz eya sektörü ürettii
ürünler bakmndan büyük ev aletleri, küçük ev aletleri ve dier elektrikli ev aletleri
olarak üç ana grupta deerlendirilebilir. Bu konuda farkl snflamalar ve
tanmlamalar mevcuttur.
1955 ylnda faaliyete geçen beyaz eya sektörü, sonraki yllarda büyük gelimeler
göstererek ülke sanayinin önemli sektörlerinden biri olmutur. lk yerli çamar
makinesi 1959, buzdolab ise 1960 ylnda üretilmitir. Türkiye’de beyaz eya
sektörü bu tarihten itibaren oldukça büyük bir geliim göstermitir. Günümüzde
beyaz eya sektörü ülkenin son derece dinamik sektörlerinden biridir. Sektörün
geliim hz Tablo 1’de verilen üretim rakamlarndan da açkça görülmektedir.
Her zaman en yeni ürünleri tercih eden Türk tüketicileri gümrük kaplar her çeit
dünya ürününe açk olmasna ramen Türkiye'de üretilen ürünleri tercih
etmektedirler. Bu, sektörün iç pazardaki baarsna iaret etmektedir. Müteri
memnuniyetinin ön planda tutulduu ürünler müterilerin öncelikleri dorultusunda
tasarlanp üretilmektedir. Sektörün baarsnda önemli olan bir dier konu ise sat
sonras hizmetlerdir. Servis hizmetleri son derece titizlikle ele alnmakta ve bu
konudaki sk yasal düzenlemeler takip edilmektedir. Yüzal (2006:3) yaygn servis
alar müterilerin beyaz eyaya olan ilgisini desteklemektedir.
20
Nesrin ALPTEKN
Tablo 1. Yllar tibariyle Beyaz Eya Üretimi (1000 Adet)
ÜRÜN
2003
2004
2005
2006
Buzdolab
4,286 5,308
5,538
6,740
Çamar Makinesi 2,459 3,963
4,382
5,277
Bulak Makinesi
399
657
783
1,180
Frn
1,574 1,715
1,660
2,201
TOPLAM
8,178 11,643 12,363 15,398
Kaynak: Beyaz Eya Sanayicileri Dernei (BESD)
2007
6,865
5,128
1,842
2,363
16,198
Sektörde 50’nin üzerinde orta ölçekli imalatç ve 6 büyük beyaz eya üreticisinin
yan sra, yaklak 500 firma aksam ve parça imalatçs olarak faaliyet
göstermektedir. Alt büyük beyaz eya üreticisi de "Beyaz Eya Sanayicileri
Dernei-BESD" üyesidirler. Yan sanayi grubunda yer alan 150 kadar firma "Beyaz
Eya Yan Sanayicileri Dernei-BEYSAD" çats altnda toplanmlardr.
Sektör ayn zamanda sk müteri ballna sahip güçlü markalar yaratmtr ve
bata Avrupa Birlii olmak üzere d pazarlarda varln güçlendirmektedir. Bu
çalma kapsamnda pazar pay tahmini yaplacak olan üç üretici firmann ilk 500
Türk firmas içerisindeki sralamas öyledir:
Tablo 2. Türkiye’nin lk 500 Firmas çerisindeki Beyaz Eya Üreticileri
lk 500 Türk Firmas
Üretici Firma Ad
çindeki Sralama (2006)
2
Arçelik A..
24
BSH Ev Aletleri San. ve Tic. A..
27
Vestel Beyaz Eya San. ve Tic. A..
Kaynak: stanbul Sanayi Odas (www.iso.org.tr)
Sektördeki üç büyük firmann pazar paylarnn incelendii 2007 ylnda sektörün
durumuna baklacak olursa; tüm piyasalar etkileyen emtia fiyatlarndaki yükseli,
beyaz eya sektöründe girdi fiyatlarnn artmasna sebep olmu ve pazar olumsuz
yönde etkilemitir. 2007'de yurt içinde yaanan küçülmenin balca sebebi; seçim
süreçlerinin uzun ve skntl geçmi olmasdr. Planlanandan daha önce gerçekleen
ve gündemi gereinden daha fazla igal eden seçim süreçleri, piyasalar da olumsuz
etkilemi ve yln ilk yarsnda önemli kayplarn yaanmasna neden olmutur.
Bunun yannda; tarmda kuraklktan dolay yaanan gelir kayb ve dünya
piyasalarnda yaanan emlak piyasas kaynakl çalkantlarn Türkiye ekonomisine
olumsuz etkileri, almlarda erteleme olmasna yol açmtr.
3. Analitik A Süreci
Thomas L. Saaty tarafndan gelitirilen analitik hiyerari süreci klasik karar verme
tekniklerinden farkl olarak nicel deerlerin yan sra nitel deerleri de göz önüne
almaktadr. Analitik Hiyerari Süreci (AHS) karar verme problemlerini hiyerarik
bir yapda ve tek yönlü olarak modellemektedir (Saaty, 2001). Hiyerarinin en
üstünde bir amaç ve bu amacn altnda srasyla kriterler, alt kriterler ve hiyerarinin
en altnda seçenekler bulunmaktadr. Bu hiyerarik yap içerisinde ayn seviyede
bulunan kriterler birbirinden bamszdrlar ve karar alma sürecinde kriterlerin
birbirlerine olan etkileri göz önüne alnmamaktadr. Bunun aksine gerçek hayatta en
doru kararn verilebilmesi, karar problemine ait kriterler arasndaki ilikilerin
dikkate alnmasyla mümkündür. Karar kriterleri arasndaki ilikileri göz önüne alan
ve karar problemine tek bir yöne bal kalarak modelleme zorunluluunu ortadan
Analitik A Süreci Yaklam le Türkiye’de Beyaz Eya Sektörünün Pazar …
21
kaldran yöntem olan Analitik A Süreci (AAS), çok-kriterli karar analizinde
kullanlan analitik hiyerari sürecinin genel bir biçimidir ve yine Thomas L. Saaty
tarafndan gelitirilmitir.
AAS’de bir karar problemi kümeler, faktörler ve bunlar arasndaki balantlardan
olumaktadr. Bir küme bir a içerisindeki uygun faktörlerin bir araya gelmesiyle
oluur. AAS, her bir kümenin kendi içinde geri bildirimini ve bamlln esas
almaktadr. Böylece AAS hiyerarik olarak modellenemeyen karmak karar
problemlerinin kolaylkla modellenmesini salar. Bir hiyerari ve bir a arasndaki
yapsal farkllk ekil 1’de gösterilmitir.
Dsal bamllk
çsel
bamllk
Geri Bildirim
(a)
(b)
ekil 1. Bir Hiyerari ve A Yaps (Karsak vd, 2002, s. 176.)
ekil 1(b) ‘de görüldüü gibi, kümeler içerisindeki tüm etkileimler ve geri
bildirimler içsel bamllk ve kümeler arasndaki etkileim ve geri bildirimlerde
dsal bamllk olarak adlandrlr. çsel ve dsal bamllklar, karar vericilerin
kümeler arasnda ve belirli bir faktöre göre faktörler arasndaki etkileme ve
etkilenme kavramlarn en iyi temsil etme eklidir. ekil1(a)’da ki hiyerarik yap ise
bir a yapsnn basit bir formudur. Genel olarak AAS iki temel aamadan oluur.
Birincisi, karar probleminin a yapsnn oluturulmasdr. kinci aama ise
faktörlerin önceliklerinin hesaplanmasdr. Problemin yapsn oluturmak için
faktörler arasndaki tüm karlkl etkileimler göz önüne alnmaldr (Karsak vd,
2002: 176). AAS’de AHS’de olduu gibi kararlar etkileyen faktörler ikili olarak
karlatrlarak önem arlklar belirlenir. AAS’de ikili karlatrma matrislerinin
oluturulmas ve göreceli önem arlklarnn belirlenmesinde AHS’de olduu gibi
Saaty tarafndan önerilen 1–9 önem skalas kullanlmaktadr. 1–9 önem skalasnn
deerleri ve tanmlar Tablo 3’de verilmitir.
Tablo 3. 1–9 Önem Skalas
Deerler
1
3
5
7
9
Tanm
Eitlik
Az önemli (Az üstün olma hali)
Oldukça önemli (Oldukça üstün olma hali)
Çok önemli (Çok üstün olma hali)
Son derece önemli (Kesin üstün olma hali)
Ara deerler (Uzlama gerektiinde kullanlmak üzere iki ardk yarg
2, 4, 6, 8
arasndaki deerler)
Kaynak: Saaty, 1980, s.54.
Bununla birlikte AAS kümeler ve faktörler arasndaki karlkl etkileimlerle, bir
kümedeki faktörler arasndaki etkileimleri deerlendirmelidir. Saaty bu
22
Nesrin ALPTEKN
deerlendirmeyi salayan ve boyutu adaki tüm faktörlerin saysna eit olan bir
kare matris gelitirmitir (Saaty, 2001). Süpermatris olarak adlandrlan bu kare
matrisin genel yaps markov zinciri sürecine benzerdir. Karlkl etkileimlerin
bulunduu bir sistemde global önceliklerin hesaplanabilmesi için, elde edilen lokal
öncelik vektörleri süpermatrisin kolonlarna yerletirilir. Üç aamal bir hiyerariye
ait süpermatris aadaki gibi yazlr.
W
Amaç
Kriterler
Seçenekler
A
§ 0
(K ) ¨
¨ w 21
(s) ¨
© 0
( A)
K
0
0
W 32
S
0·
¸
0¸
I ¸¹
Burada w21 amacn faktörler üzerindeki etkisini gösteren bir vektör, W32 kriterlerin
her bir seçenek üzerindeki etkisini gösteren bir matris ve I ise birim matristir (Saaty
ve Vargas, 1998, 493). Parçal bir matris olan süpermatrisde, önem arlklarnn bir
noktada eitlenmesini salamak için k rasgele seçilmi büyük bir say olmak üzere
süpermatrisin (2k + 1) kuvveti alnr ve bulunan yeni matris limit matris olarak
adlandrlr ve bulunan limit matris problemin seçenekleri ve faktörlerine ait önem
arlklar gösterir. En yüksek önem arla sahip olan seçenek en iyi seçenek ve
en yüksek önem arlna sahip olan faktör ise karar en çok etkileyen faktördür.
4. Modelin Kurulmas ve Analizi
4.1. Karar Modelinin Analitik A Süreci le Modellenmesi
AAS yardmyla Türkiye’deki beyaz eya sektöründeki ba çeken üç büyük firmann
sektördeki pazar paylarnn tahmininde pazar paylarn etkileyen faktörler uzman
kiilerden oluan odak grup yardmyla ve kullanc bak açsyla irdelenerek
belirlenmitir. Odak grup çalmasnn seçilme nedeni, beyaz eya Pazar pay
tahminine yönelik faktörleri belirlemede bu yöntemin daha etkin olaca düüncesi ve
anket çalmasna nazaran daha az sayda kiiye ulalmasnn daha gerçekçi ve
güvenilir bilgilerin toplanmasna olanak tanmasdr. Odak grup çalmas, bei beyaz
eya üretiminde faaliyet gösteren firma yetkililerinden ve konunun farkl bak açsyla
ele alnmasn salamak amacyla da bir akademisyenden olmak üzere toplam alt
kiiden olumaktadr. Yaplan çalma sonucunda Pazar pay tahminine ait faktörler
“imaj”, “ekonomi, “sat sonras hizmetler” ve “reklam” kümelerine atanmtr. Ayrca
analiz kapsamnda yer alan beyaz eya üretici firmalar Arçelik, Bosch ve Vestel ise
“seçenekler” olarak adlandrlan bir dier kümeye atanmtr. Modelde yer alan
kümeler ve her bir kümedeki faktörler ile seçenekler aadaki gibidir:
A Ekonomi
A1 Enerji tasarrufu
A2 Garanti
A3 Makine parça fiyat
A4 Sat fiyat
B maj
B1 Dayankllk
B2 Tasarm
C Reklam
C1 nternet
C2 Basl medya
C3 Televizyon
D Sat Sonras Hizmetler
D1 Müteri tatmini
D2 Servis a
D3 Servis hz
E Seçenekler
E1 Arçelik
E2 Bosch
E3 Vestel
Analitik A Süreci Yaklam le Türkiye’de Beyaz Eya Sektörünün Pazar …
23
Problemin yaplandrlmasndan sonra, her bir kümedeki düümlerin ikili
karlatrmalar yaplmtr. kili karlatrmalar içerisinde yer alan Sat sonras
hizmetleri kümesindeki düümlerin sat sonras hizmetlerine olan etkisinin
deerlendirilmesine ait ikili karlatrmalar örnek formunun bir parças Tablo
4’deki gibidir. Burada sat sonras hizmetler kümesinin faktörleri beyaz eya
markas seçimindeki önemlilik derecesine göre puanlandrlmaktadr. Faktörler
karlatrlrken; eer iki faktör ayn önem derecesine sahip ise 1, sol taraftaki bir
faktörün sa taraftaki bir faktöre göre üstünlüü çok önemli ise 7 veya daha az
önemli olduu düünülüyorsa 4 iaretlenmelidir.
Tablo 4. kili Karlatrmalara Ait Örnek Form
Mü. tatmini
Servis a
Servis hz
9 8 7 6 5 4 3 2 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Servis a
9 8 7 6 5 4 3 2 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Servis hz
9 8 7 6 5 4 3 2 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Mü. tatmini
Karar modeli içerisindeki kümeler ve her bir küme içerisinde yer alan faktörlerin
ilikilerini AAS yardmyla belirlemek için “Super Decisions” paket program
kullanlmtr. Belirlenen faktörler arasndaki bamllklar ve geribildirimleri
gösteren modele ait a yaps ekil 2’de gösterilmitir.
ekil 2. Modelin A Yaps
4.2. Analitik A Süreci ile Beyaz Eya Sektörü Pazar Pay Tahmini
Pazar pay tahminine ait model kurulduktan sonra kümeler ile her bir kümedeki
faktörlere ait ikili karlatrmalarn süper matrise yerletirilebilmesi için öz
vektörlerin hesaplanmas gerekmektedir. Yaplan ikili karlatrmalarn “Super
Decisions” paket programna girilmesiyle program tarafndan hesaplanan öz
vektörler yardmyla elde edilen süper matrisin arlklandrlmasyla limit matrisi
24
Nesrin ALPTEKN
hesaplanmaktadr. Elde edilen bu deerler Tablo 5 ve Tablo 6’da gösterilmitir.
Limit matris yardmyla pazar pay tahmini amac dorultusunda paket program
tarafndan hesaplanan her bir seçenee ait pazar pay tahmini ise Tablo 7’de
verilmitir. Buna göre AAS yöntemi ile beyaz eya sektöründeki üç büyük firmaya
ait tahmin edilen pazar pay deerleri Arçelik için % 56.139, Bosch için %26.937
ve Vestel için %17.464 olarak bulunmutur.
Tablo 5. Arlklandrlm Süper Matris
A1
A2
A3
A4
B1
B2
C1
C2
C3
D1
D2
D3
E1
E2
E3
A1
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,010
0,015
0,021
A2
0,168
0,000
0,000
0,000
0,984
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,077
0,053
0,064
A3
0,036
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,020
0,003
0,007
A4
0,615
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,272
0,253
0,272
0,000
0,000
0,000
0,155
0,192
0,170
B1
0,000
0,115
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,010
0,000
0,000
0,000
0,000
0,109
0,109
0,017
B2
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,062
0,000
0,525
0,000
0,000
0,012
0,012
0,103
C1
0,000
0,000
0,000
0,333
0,000
0,020
0,000
0,000
0,000
0,012
0,000
0,000
0,002
0,001
0,005
C2
0,000
0,000
0,000
0,333
0,000
0,020
0,000
0,000
0,000
0,012
0,000
0,000
0,005
0,005
0,001
C3
0,000
0,000
0,000
0,333
0,000
0,020
0,000
0,000
0,000
0,012
0,000
0,000
0,018
0,019
0,019
D1
0,000
0,295
0,333
0,000
0,000
0,936
0,695
0,645
0,695
0,000
0,679
0,671
0,130
0,119
0,110
D2
0,000
0,295
0,333
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,166
0,000
0,084
0,028
0,027
0,023
D3
0,000
0,295
0,333
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,000
0,166
0,075
0,000
0,380
0,392
0,403
E1
0,043
0,000
0,000
0,000
0,005
0,001
0,024
0,006
0,024
0,063
0,179
0,093
0,049
0,045
0,014
E2
0,126
0,000
0,000
0,000
0,005
0,001
0,002
0,022
0,002
0,038
0,020
0,071
0,000
0,000
0,041
E3
0,012
0,000
0,000
0,000
0,005
0,001
0,006
0,002
0,007
0,007
0,046
0,081
0,005
0,009
0,000
A1
A2
A3
A4
B1
B2
C1
C2
C3
D1
D2
D3
E1
E2
E3
A1
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
A2
0,018
0,018
0,018
0,018
0,018
0,018
0,018
0,018
0,018
0,018
0,018
0,018
0,018
0,018
0,018
A3
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
0,001
A4
0,033
0,033
0,033
0,033
0,033
0,033
0,033
0,033
0,033
0,033
0,033
0,033
0,033
0,033
0,033
B1
0,011
0,011
0,011
0,011
0,011
0,011
0,011
0,011
0,011
0,011
0,011
0,011
0,011
0,011
0,011
Tablo 6. Limit Matris
B2
0,203
0,203
0,203
0,203
0,203
0,203
0,203
0,203
0,203
0,203
0,203
0,203
0,203
0,203
0,203
C1
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
C2
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
0,020
C3
0,021
0,021
0,021
0,021
0,021
0,021
0,021
0,021
0,021
0,021
0,021
0,021
0,021
0,021
0,021
D1
0,380
0,380
0,380
0,380
0,380
0,380
0,380
0,380
0,380
0,380
0,380
0,380
0,380
0,380
0,380
D2
0,081
0,081
0,081
0,081
0,081
0,081
0,081
0,081
0,081
0,081
0,081
0,081
0,081
0,081
0,081
D3
0,112
0,112
0,112
0,112
0,112
0,112
0,112
0,112
0,112
0,112
0,112
0,112
0,112
0,112
0,112
E1
0,054
0,054
0,054
0,054
0,054
0,054
0,054
0,054
0,054
0,054
0,054
0,054
0,054
0,054
0,054
E2
0,026
0,026
0,026
0,026
0,026
0,026
0,026
0,026
0,026
0,026
0,026
0,026
0,026
0,026
0,026
E3
0,017
0,017
0,017
0,017
0,017
0,017
0,017
0,017
0,017
0,017
0,017
0,017
0,017
0,017
0,017
Tablo 7. Beyaz Eya Sektöründeki Üretici Firmalara ait Tahmini Pazar Pay
Deerleri
Üretici Firma
Arçelik
Bosch
Vestel
Tahmini Pazar Paylar
%56,139
%26,937
%17,464
Pazar pay tahmin modelinde yer alan faktörlerin göreceli önem deerleri ise Tablo
8’de verilmitir.
Analitik A Süreci Yaklam le Türkiye’de Beyaz Eya Sektörünün Pazar …
25
Tablo 8. Faktörlerin Göreceli Önem Deerleri
Kümeler ve Faktörler
A Ekonomi
A1 Enerji tasarrufu
A2 Garanti
A3 Makine parça fiyat
A4 Sat fiyat
B maj
B1 Dayankllk
B2 Tasarm
C Reklam
C1 nternet
C2 Basl medya
C3 Televizyon
D Sat Sonras Hizmetler
D1 Müteri tatmini
D2 Servis a
D3 Servis hz
Snrlandrlm
Öncelikler
Kümelere Göre Normalletirilmi
Deerler
0,001314
0,017988
0,001402
0,033318
0,02432
0,33298
0,02595
0,61675
0,011284
0,203596
0,05251
0,94749
0,019986
0,019771
0,021338
0,32713
0,32361
0,34926
0,379975
0,080750
0,112348
0,66305
0,14091
0,19604
4.3. Modelin Geçerlilii
AAS yardmyla kurulan modelin geçerlilii için, modelin çözümünden elde edilen
tahmini pazar pay deerleri ile gerçek pazar pay deerlerinin karlatrlmaldr.
Bu karlatrmay yapabilmek için Saaty’nin uygunluk indeksi (SCI)
hesaplanmaktadr. Hesaplanan SCI deerinin 1’e yakn olmas tahmini verilerin
gerçei yansttn ifade etmektedir. SCI deerinin hesaplanmasnda Hadamard
çarpm kullanlmaktadr. Hadamard çarpm yaplrken gerçek pazar pay deerleri
ve tahmini deerler kendi içlerinde ayr ayr ele alnarak arlklandrlr ve iki farkl
ikili karlatrma matrisi elde edilir. Daha sonra ise tahmini pazar paylarndan elde
edilen arlklandrlm matrisin transpozesi alnr. Gerçek verilere ait vektör ( X1,
Y1, Z1) olmak üzere gerçek verilerin arlklandrlm matrisi
ªX1 / X1
«Y / X
1
« 1
«¬ Z 1 / X 1
X 1 / Y1
Y1 / Y1
Z 1 / Y1
X 1 / Z1 º
Y1 / Z 1 »»
Z 1 / Z 1 »¼
olarak hesaplanr. Tahmini verilere ait vektör ( X2, Y2, Z2) olmak üzere ise tahmini
verilere ait transpozesi alnm arlklandrlm matris
ª X 2 / X 2 Y2 / X 2
« X /Y
« 2 2 Y2 / Y2
«¬ X 2 / Z 2 Y2 / Z 2
Z2 / X 2 º
Z 2 / Y2 »»
Z 2 / Z 2 »¼
eklinde bulunur. Bulunan bu iki matris yardmyla Hadamard çarpm aadaki
gibi gerçekletirilir:
ªX1 / X1 u X 2 / X 2
« Y / X uX /Y
1
2
2
« 1
«¬ Z 1 / X 1 u X 2 / Z 2
X 1 / Y1 u Y2 / X 2
Y1 / Y1 u Y2 / Y2
Z 1 / Y1 u Y2 / Z 2
X 1 / Z1 u Z 2 / X 2 º
Y1 / Z 1 u Z 2 / Y2 »» .
Z 1 / Z 1 u Z 2 / Z 2 »¼
26
Nesrin ALPTEKN
SCI deeri Hadamard çarpm matrisindeki elemanlarn toplamnn aritmetik
ortalamasna eittir.
Pazar pay tahmininin yapld beyaz eya üretici firmalarnn 2007 yl sonu
itibariyle gerçek pazar paylarna ait deerler Arçelik %57, Bosch %25 ve Vestel
%18 dir. AAS yardmyla elde edilen tahmini deerler ve üretici firmalarn gerçek
pazar paylarndan hareketle kurulan modele ait hesaplanan SCI deeri 1,0016 olarak
bulunmutur. Bulunan deerin 1’e oldukça yakn olmas AAS ile tahmin edilen
deerlerin gerçek deerleri oldukça iyi yansttnn bir göstergesidir.
5. Sonuç
Bir karar problemine ait model gerçei ne kadar iyi temsil ederse, elde edilen
sonuçlarn güvenilirlii de o derece artar. Bu nedenle bir modele nicel faktörlerin
yan sra nitel faktörlerinde dahil edilmesi sonuçlarn daha gerçekçi olmasn
salayacaktr.
Çalmada, nicel ve nitel faktörlerin birlikte deerlendirildii çok kriterli bir karar
verme yöntemi olan Analitik a süreci yardmyla Türkiye’deki beyaz eya
sektöründe lider konumda bulunan üç üretici firmann pazar paylar tahmin
edilmitir. Bir karar problemini etkileyen faktörlerin arasndaki ilikileri hiyerarik
bir yapda modellenmesine olanak veren Analitik hiyerari sürecinin genel bir formu
olan analitik a süreci ise karar etkileyen faktörler arasndaki bamllklar ve
geribildirimleri göz önüne alarak daha karmak problemlerin modellenmesini
salamakta ve analitik hiyerari sürecine göre daha gerçekçi sonuçlar vermektedir.
Türkiye’deki beyaz eya sektöründe lider konumda bulunan üç firmann Pazar
paylarnn tahmininde, firmalarn imaj, ürünlerin ekonomiklii, firmalarn sat
sonras hizmetleri ve reklâmlarnn etkileri göz önüne alnarak modelin yaps
oluturulmutur. Modeli oluturan bu kümeler içerisinde ise tasarm, sat fiyat,
televizyon reklâmlar ve müteri tatmini kriterlerinin öne çkt görülmektedir.
Analitik a süreci ile pazar paylar tahmin edilen beyaz eya üretici firmalarnn
gerçek pazar paylar ile yaplan karlatrmada tahmini deerlerin gerçek deerlere
oldukça yakn olduu gözlemlenmitir. Elde edilen tahmini deerler ile gerçek
deerlerin karlatrlmas sonucunda ise, tahmini deerlerin gerçek deerleri
oldukça iyi yanstt bulunmutur.
Referanslar
BAYAZIT, Ö. (2002) A new methodology in multiple criteria decision-making
systems: analytical network process and an application, Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilimler Fakültesi Dergisi, cilt 57, say 1, 15–34.ss.
BAYAZIT, Ö. (2006) Use of analytic network process in vendor selection decisions,
Benchmarking: An International Journal, vol. 13, no. 5, 566–579. ss.
BURNAZ, . ve TOPÇU, Y. . (2003).A Multi-Criteria Decision Model For Turkish
Soft Drink Industry, Eriim adresi: http://www.superdecisions.com/ ~saaty/
ISAHP2005/Papers/TopcuI_Burnaz_SoftDrinkIndustryTurkey.pdf>,
[Eriim
Tarihi: 20 Austos 2008].
DADEVREN, M., ERASLAN, E. ve KURT, M. (2005) Çalanlarn Toplam Yükü Seviyelerinin Belirlenmesine Yönelik Bir Model, Gazi Üniversitesi
Mühendislik ve Mimarlk Fakültesi Dergisi, cilt 20, say 4, 517–525.ss.
Analitik A Süreci Yaklam le Türkiye’de Beyaz Eya Sektörünün Pazar …
27
DADEVREN, M. ve YÜKSEL, . (2007) Personnel Selection Using Analytic
Network Process, stanbul Ticaret Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, cilt 6, say
11, 99–118. ss.
DIGUERA, J.G.S ve EHRGOTT M. (2005) Multiple Criteria Decision Analysis,
Springer ,USA.
ELEREN, A. (2007) Markalarn Tüketici Tercih Kriterlerine Göre Analitik
Hiyerari Süreci Yöntemi le Deerlendirilmesi: Beyaz Eya Sektöründe Bir
Uygulama, Celal Bayar Üniversitesi ..B.F Dergisi, cilt 14, say 2, 47–64. ss.
EROLU, Ö. ve ÖZDAMAR, G. (2006). Türk imalat sanayinin rekabet gücü ve
beyaz eya sektörü üzerine bir inceleme, Akdeniz Üniversitesi ..B.F Dergisi,
11, 85- 104. ss.
ESEN, B. (2008). Household Appliances, GEME, Eriim adresi: <www.igeme.
org.tr/AASets/sip/san/household.pdf >, [Eriim tarihi: 11 Austos 2008].
FELEK, S., YULUKURAL, Y. ve ALADA, Z. (2007) Mobil letiim
Sektöründe Pazar Paylamnn Tahmininde AHP ve ANP Yöntemlerinin
Kyaslanmas, Endüstri Mühendislii Dergisi, cilt 18, say 1, 6–22. ss.
HUNJAK, T. (1997) Mathematical Foundations of the Methods for Multicriterial
Decision Making, Mathematical Communications, 2, 161-169. ss.
KARSAK, E. E., SÖZER, S. ve ALPTEKN, S. E. (2002) Product planning in
quality function deployment using a combined analytic network process and goal
programming approach, Computers & Industrial Engineering, 44, 171–190.ss.
LEE, J. W. ve KIM, S. H. (2000) Using analytic network process and goal
programming for interdependent information system project selection,
Computers &Operations Research, 27, 367 -382.ss.
NIEMIRA, M.P., ve SAATY, T.L. (2004) An analytical network process model for
financial-crisis forecasting, International Journal of Forecasting, 20, 573–
587.ss.
POMEROL, J.C. ve ROMERO, S.B. (2000) Multicriterion Decision in Management
: Principles and Practice, Kluwer Academic Pubs, USA.
SAATY, T.L. (1999). Fundamentals of The Analytic Network Process, Proceedings
of ISAHP 12-14 August 1999, Kobe, Japan, 48-63.ss.
SAATY, T.L. (2001) Decision Making with Dependence and Feedback the Analytic
Network Process, RWS Publications: Pittsburgh, PA.
SAATY, T.L. ve VARGAS, L.G. (1998) Diagnosis with dependent symptoms:
Bayes Theorem and the Analytic Hierarchy Process, Operations Research, Vol
46, No 4, 491–502.ss.
SAATY, T.L. ve VARGAS, L.G. (2000) Models, Methods, Concepts and
Applications of the Analytic Hierarchy Process, Springer, USA.
TRIANTAPHYLLOU, E. (2000) Multi-Criteria Decision Making Methods: A
Comparative Study, Kluwer Academic Pubs, USA.
YÜZAL, S. (2006). Beyaz Eya Sanayi, GEME, Eriim adresi: <kobi.mynet.com/
pdf/BeyazEsya.pdf>, [Eriim tarihi: 01 Austos 2008].
UYSAL, K., GÜNGÖR, A., ÖREN, N., TOSUN, O.K. ve TOPÇU, . (2006). Anp
Application for Evaluating Turkish Mobile Communication Operators, Eriim
adresi: <http://www.dpem.tuc.gr/fel/mcdm2006/Papers/Topcuetal.pdf>, [ Eriim
tarihi: 05 Mays 2008].
Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2009, 28-41
TÜRKYE’DE BANKA KREDLER KANALININ LEY
ÜZERNE AMPRK BR ANALZ*
EMPIRICAL ANALYSIS OF THE BANK LENDING CHANNEL IN TURKEY
Seyfettin ERDOAN
Sinem Gözde BEBALLI
Kocaeli Üniversitesi,
..B.F., ktisat Bölümü
[email protected]
Kocaeli Üniversitesi,
S.B.E., ktisat Doktora Program
[email protected]
ÖZET: Para politikasndaki bir deiikliin hasla üzerindeki etkisi, parasal aktarm
kanallar aracl ile gerçeklemektedir. Para politikasnn aktarm kanallar, faiz
kanal, varlk fiyatlar kanal, döviz kuru kanal, kredi kanal (banka kredileri kanal,
bilanço kanal) ve beklenti kanal olmak üzere be alt balk altnda toplanabilir.
Aktarm kanallarnn ileyi sürecinin analizinden elde edilen bulgular, politika
belirleme sürecinde kullanlabilir.
Bu çalmann amac, banka kredileri kanalnn Türkiye’de ileyiini analiz etmektir.
Çalmada VAR yöntemi ile kredi kanalnn geçerlilii, 1996:06-2006:09 dönemine
ait toplulatrlm veriler kullanlarak incelenmektedir. Elde edilen sonuçlara göre,
Türkiye’de kredi kanal ksmen ilemektedir.
Anahtar Kelimeler: Parasal Aktarm Mekanizmas ; Kredi Kanal ; Banka Kredileri
Kanal ; VAR Modeli
JEL Snflamas: E44 ; E52 ; E53
ABSTRACT: The effect of a change in monetary policy on output operates
through monetary transmission channels. The transmission channels of monetary
policy may be gathered in five main titles: interest rates channel, asset prices
channel, exchange rate channel, credit channel (bank lending channel, balance
sheet channel) and expectation channel. Findings obtained from the analysis of the
transmission channels can be used in policy determination.
This paper empirically analyzes the bank lending channel, one of the transmission
mechanisms of monetary policy in Turkey. In this paper, data between 1996:062006:09 are examined using VAR methodology. According to the findings, the
credit channel in Turkey operates partially.
Keywords: Monetary Transmission Mechanism ; Credit Channel ; Bank Lending
Channel ; VAR Model
JEL Classification: E44 ; E52 ; E53
1. Giri
Parasal aktarm mekanizmas, merkez bankas tarafndan parasal büyüklüklerde
gerçekletirilen deiikliklerin haslay etkileme sürecini ifade etmektedir. Parasal
büyüklüklerdeki deiikliklerin hasla üzerindeki etkileri deiik kanallar ile
*
Katklardan dolay, Dr. Hilal BOZKURT ve Dr. Vedat CENGZ’e teekkür ederiz.
Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir Analiz
29
gerçeklemektedir. Para politikasnn aktarm kanallar, faiz kanal, varlk fiyatlar
kanal, döviz kuru kanal, kredi kanal ve beklenti kanal olmak üzere be alt balk
altnda toplanabilir.1 Söz konusu kanallarn ileyiini belirleyen faktörler farkldr.
Ancak bu durum, bütün kanallarn birbirinden bamsz olduu ve ayn dönemde
birlikte ilemeyecei anlamna gelmez. Baka bir deyile, para politikas
uygulamasnn sadece bir kanaln ileyii ile haslay etkileyeceini söylemek doru
deildir. Parasal büyüklüklerdeki bir deiiklik birden fazla kanal birlikte harekete
geçirerek haslay etkileyebilir. Bu noktada hangi kanaln ne ölçüde ilediinin
saptanmas, para politikasnn etkililii açsndan önemlidir. Bu durum, parasal
aktarm kanallarnn ileyii üzerine yaplacak çalmalarn önemini artrmaktadr.
Aktarm kanallarnn ileyi sürecinin analizinden elde edilen bulgular, politika
yapclara yol gösterebilir. Ancak önemle belirtmek gerekir ki, açk ekonomilerde
para politikasnn etkileri ksa dönemde ortaya çkmaktadr. Çünkü, ekonomik
entegrasyon dsal oklarn yaylmasn kolaylatrmtr. Dolaysyla, günümüzde
para politikas etkilerinin uzun dönemli olamayaca söylenebilir.
Bu çalmada banka kredi kanal ele alnacaktr. Banka kredileri kanal, para
politikas uygulamasnn banka kredi hacmini etkileyerek toplam talebi ve
dolaysyla haslay etkileme sürecini ifade etmektedir. Daraltc bir para politikas
uygulamasnn tercih edildii varsayldnda süreç aadaki ekilde çalmaktadr:
Daraltc para politikas
Banka mevduatlarnn azalmas
Bankalarca ödünç verilebilecek kredi miktarnn azalmas
Toplam talebin daralmas
Haslann dümesi
Banka kredileri kanalnn etkili bir ekilde ilemesi iki temel koulun varlna
baldr (Kashyap vd., 1993: 82-96.ss.):
1
Banka kredisi ile menkul deerler arasnda tam ikame olanann olmamas:
Banka bilançolarnn varlk kanadnda yer alan bu iki deiken arasnda
tam ikame olmas durumunda kredi kanalnn ileyii mümkün deildir.
Çünkü bankalar, kredi hacimlerini etkileyecek bir para politikas karsnda
bilançolarndaki menkul deer miktarn ayarlayarak tepki gösterebilirler.
Örnein daraltc bir para politikas uygulamasnn bankalarn kredi arzn
azaltmas, banka kredisi ile bankann sahip olduu menkul deerler
arasnda tam ikame olmamasna baldr. Çünkü tam ikame olduunda,
bankalar menkul deerlerini satarak daraltc bir para politikas
uygulamasnn kredi arzn ksmasn önleyebilirler.
Banka kredisi ile banka d kaynaklar arasnda tam ikame olanann
olmamas: Firmalar finansman ihtiyaçlarn çounlukla banka kredisi ya da
sermaye piyasasndan borçlanarak karlarlar. Kredi kanalnn etkili bir
ekilde ilemesi için firmalarn temel dsal finansman kayna olarak
banka kredisini kullanma zorunluluunda olmalar gerekmektedir. Firmann
dsal finansman kaynaklar içerisinde banka kredilerinin düük paya sahip
Aktarm kanallarna ilikin ayrntl açklamalar için bkz. (Mishkin, 1995: 3-10.ss.; Mishkin, 2004: 603631.ss.).
30
Seyfettin ERDOAN, Sinem Gözde BEBALLI
olmas, dier bir ifadeyle, alternatif finansman olanaklarnn varl halinde
kredi kanalnn ilemesi mümkün deildir. Örnein, kredi arznn darald
bir dönemde firmalarn finansman ihtiyaçlarn sermaye piyasasndan
karlama olanana sahip olmas kredi kanalnn ilemedii anlamna
gelmektedir.
Banka kredileri kanalnn ileyii, Türkiye özelinde test edilecektir. Çalmada
Türkiye’de banka kredileri kanalnn geçerlilii, 1996:06-2006:09 dönemine ilikin
toplulatrlm veriler kullanlarak incelenmektedir. Elde edilen sonuçlar,
Türkiye’de kredi kanalnn ksmen ilediini göstermektedir.
Çalma iki ksmdan meydana gelmektedir. Birinci ksmda literatür aratrmas,
ikinci ksmda ise, ekonometrik analiz2 yer almaktadr.
2. Literatür Aratrmas
Banka kredileri kanalnn ileyiini analiz eden çalmalarn bulgular farkldr.
Literatüre katk yapan çalmalardan bazlar kredi kanalnn ilediine ilikin
bulgular elde ederken, bazlar aksi sonuçlar elde etmitir.
Literatürde, Bernanke ve Blinder öncü nitelie sahip bir çalma yapmlardr
(Bernanke ve Blinder, 1988: 435-439.ss.). Sonraki yllarda, ABD ekonomisi için
1959-1989 dönemine ilikin verileri kullanan Bernanke ve Blinder, para politikas
uygulamalarnn banka bilançolar üzerindeki etkilerini test etmilerdir. Bu amaçla
bilanço deikenleri olan mevduat, kredi ve menkul deerler incelenmitir. Daraltc
para politikas uygulamalarnn bankalarn kredi arzn kstna ilikin bulgular elde
edilmitir. Bu sonuç ksmen de olsa kredi kanalnn iledii eklinde yorumlanmtr
(Bernanke ve Blinder, 1992: 901-921.ss.). Ayn ekilde Kashyap vd. de, daraltc
para politikas uygulamasnn kredi arzn düürdüü sonucuna ulamtr.
Çalmada daraltc para politikasnn firmalarn dsal finansman kaynaklarnn
bileimini etkiledii sonucuna ulalmtr. Dier bir ifade ile, daraltc bir para
politikas uygulandnda, firmalarn finansman kaynaklar içerisinde finansman
bonosu paynn arttna, buna karn, banka kredileri paynn azaldna ilikin
bulgular elde edilmitir (Kashyap vd., 1993: 78-98.ss.). Kashyap ve Stein, bireysel
banka düzeyinde 1976 yl birinci çeyrei ile 1993 yl ikinci çeyrei arasndaki
döneme ilikin yeni ve daha büyük veri setini kullanarak yaptklar çalmalarnda
banka kredileri kanalnn varln destekleyen bulgular elde etmilerdir. Çalmada
para politikasnn toplam kredi hacmi üzerindeki etkileri yerine banka üzerinde
bireysel düzeydeki etkileri aratrlmtr (Kashyap ve Stein, 2000: 407-428.ss.).
ABD’nin 1980 yl birinci çeyrei 1995 yl dördüncü çeyrei arasndaki döneme
ilikin üçer aylk verilerini test eden Kishan ve Opiela, kredi kanalnn ileyii
açsndan banka sermaye kaldraç rasyosunun önemini vurgulamlardr. Bu çevrede,
daraltc para politikasnn uyguland dönemlerde, banka aktif büyüklüünün ve
banka sermayesinin kredi verme gücü üzerindeki etkileri incelenmitir. Elde edilen
sonuçlara göre, daraltc para politikas uygulamalar karsnda küçük sermayeli
bankalarn kredi arz etkilenmektedir. Çünkü küçük sermayeli bankalarn, daraltc
politika uygulamalar karsnda alternatif finansman kaynaklarna ulama olanaklar
azdr (Kishan ve Opiela, 2000: 121-141.ss.).
2
Bu ksmda, u çalmadan yararlanlmtr: (Beball, 2007: 89-170.ss.).
Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir Analiz
31
ABD ve 13 Avrupa ülkesine ait verileri test eden Bacchetta ve Ballabriga, para
politikas uygulamalarnn banka kredileri arzn etkilediini saptamlardr
(Bacchetta ve Ballabriga, 2000: 15-26.ss.). Garretsen ve Swank, Hollanda için 19791993 dönemine ilikin aylk verileri test etmiler ve daraltc para politikasnn
banka kredilerinin kslmasna yol açtn saptamlardr (Garretsen ve Swank,
1998: 325-339.ss.). Ferreira, Avrupa Parasal Birlii’ne üye ülkeler ve özellikle
Portekiz’de kredi kanalnn ileyii açsndan banka performansnn önemini ortaya
koymak için yapt çalmada kredi kanalnn para politikasnn temel bir kanal
olduu ancak, bu kanaln ileyiinde banka performansnn ve stratejilerinin etkili
olduu sonucuna ulamtr. Panel data yönteminin kullanld bu çalmada 19902002 dönemine ilikin veriler test edilmitir (Ferreira, 2007: 181-193.ss.).
Baz çalmalar, kredi kanalnn ileyiini firma büyüklüü ile ilikilendirmilerdir.
Gertler ve Gilchrist tarafndan yaplan çalmalarn bulgularna göre daraltc para
politikas uygulamasndan sonra, küçük firmalarn kullandklar kredi miktarnn
göreli olarak daha fazla dütüü sonucuna ulalmtr (Gertler ve Gilchrist, 1993:
43-64.ss.; Gertler ve Gilchrist, 1994: 309-340.ss.). Oliner ve Rudebusch ABD’nin
1974-1991 dönemine ilikin verilerini test etmiler ve kredi kanalnn parasal
aktarm sürecinde önemli bir rol oynamadn saptamlardr (Oliner ve Rudebusch,
1996: 300-309.ss.). Kakes, Hollanda için 1979:1-1993:4 dönemine ilikin verileri
test etmi ve bu ülkede kredi kanalnn para politikas için önemli bir kanal olmad
sonucuna ulamtr (Kakes, 2000: 63-67.ss.).
Banka kredileri kanalnn ileyiini, Türkiye özelinde aratran çalmalar da
mevcuttur. Öztürkler ve Çermikli, 1990-2006 döneminde Türkiye’de para politikas
oklarnn etkilerini aratrmlardr. Çalmada, para politikas oklarndan bankalarn
kullandrdklar reel kredilere yönelik tek yönlü, öte yandan, reel kredi ile sanayi
üretimi arasnda ise iki yönlü bir ilikinin varln gösteren bulgulara ulalmtr
(Öztürkler ve Çermikli, 2007: 57-68.ss.). engönül ve Thorbecke, Türkiye’de kredi
kanalnn ilediini saptamlardr. Çalmada, para politikas için gösterge olarak
gecelik faiz oran alnmtr. Söz konusu gösterge için 1997:01-2001:06 dönemine ait
veriler test edilmitir (engönül ve Thorbecke, 2005: 931-934.ss.). 1988-1999
dönemini esas alan Çavuolu, Türk bankaclk sistemindeki 58 mevduat bankasnn
bilanço verilerini test ederek kredi davrann aratrd çalmasnda, banka kredileri
kanalnn ilediine ilikin bir kant elde edememitir. Çalmada panel data yöntemi
kullanlmtr (Çavuolu, 2002:1-30.ss.). 1986:01-1998:10 dönemine ilikin aylk
verileri test eden Gündüz, Türkiye’de banka kredileri kanalnn ksmen ilediine
ilikin bulgulara ulamtr (Gündüz, 2001: 13-30.ss.).
3. Ekonometrik Analiz
Parasal aktarm kanallar üzerine yaplan ampirik çalmalarn kulland balca
ekonometrik yöntem, VAR metodolojisidir. Çünkü bu yöntem, ekonomideki
gelimeler dorultusunda parasal otoritelerce gerçekletirilen içsel (endojen) tepki
ile dsal (eksojen) parasal etkiyi ayrt etme olana salamaktadr (Smets ve
Wouters, 1999: 490). Dier bir ifadeyle, parasal bir okun temel ekonomik
deikenler üzerindeki etkilerinin aratrlmas açsndan VAR modelinin tercih
edilmesi gerekmektedir.
Çalmada Türkiye’de banka kredileri kanalnn etkinlii aratrlmaktadr. 1996:062006:09 dönemine ait toplulatrlm veriler kullanlmtr. Örneklemin bu
32
Seyfettin ERDOAN, Sinem Gözde BEBALLI
dönemler arasn kapsamasnn ve 124 veri ile çallmasnn iki temel nedeni
bulunmaktadr:
Verilerin güvenirlii
Veri eksiklii
Parasal aktarm mekanizmasnda banka bilançolarnn oynam olduu rol
aratrldndan dolay çalma bankalarn aktif ve pasiflerini kapsamaktadr. Bu
yüzden, mevduatlar, krediler ve menkul kymet portföyleri VAR modeli içerisine
dahil edilmitir. Ayrca para politikasnn reel ekonomiye etkisini görebilmek
amacyla reel üretimi temsilen Sanayi Üretim Endeksi ve fiyatlar temsilen de
Toptan Eya Fiyat Endeksi seçilmitir.
Politika deikeninin seçilmesi modelde önemli bir yer tutmaktadr. Çalmada
Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz Oran politika deikeni olarak alnmtr.
Çünkü, bankalar aras para piyasasndaki faiz oran öncü bir göstergedir. Bu faiz
oranndaki deiiklik, dier faiz oranlarndaki deiikliin yönünü belirlemektedir.
Bernanke ve Blinder, hazine bonosu faiz orannn reel makroekonomik
deikenlerin gelecekteki hareketleri hakknda çok fazla bilgi verici olduunu
göstermilerdir. Bernanke ve Blinder, politika deikeni olarak Bankalar aras Para
Piyasas Gecelik Faiz Orann kullanmlardr (Bernanke ve Blinder, 1992: 901921.ss.). Gündüz, Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz Orann politika
deikeni olarak kullanmtr (Gündüz, 2001: 13-30.ss.). Berument de çalmasnda
Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz Orann politika deikeni olarak
kullanmtr (Berument, 2007: 411-430.ss.). Kalkan vd. çalmalarnda döviz kuru
sepeti ile Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz orannn enflasyonun en önemli
göstergeleri olduunu belirtmilerdir. Bu çalmada elde ettikleri en önemli sonuç
Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz oranndan enflasyon oranna doru güçlü
bir nedenselliin olmasdr (Kalkan vd., 1997: 71-92.ss.).
Deikenlerde mevsimselliin bulunup bulunmadn test etmek amacyla yapay
deiken eklenmi ve bunun sonucunda sadece Sanayi Üretim Endeksi’nde
mevsimsellik etkisi görüldüü sonucuna ulalmtr. Bu nedenle Sanayi Üretim
Endeksi dndaki veriler mevsimsellikten arndrlmamtr. Sanayi Üretim Endeksi
ise CensusX12 yöntemiyle mevsimsel düzeltmeye tabi tutulmutur. Bunun nedeni,
CensusX11 yönteminin teknik açdan baz sorunlar tamasdr. Bu sorunlardan en
önemlisi, hareketli ortalama yöntemi kullanan tekniin, serilerin bandaki ve
sonundaki verileri hesaplama dnda tutmasndan kaynaklanmaktadr. CensusX12
yöntemi ise getirdii yeniliklerle CensusX11 yönteminden kaynaklanan teknik
sorunlarn birçounu gidermektedir (TCMB, 2002: 10). Analizdeki verilerin hepsi
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas (TCMB) Elektronik Veri Datm Sistemi
(EVDS)’nden temin edilmitir.
Çalmada kullanlan deikenler toplu ekilde aadaki gibidir:
Bankalarn toplam mevduatlar (reel ve logaritmik) ..................................................... LDP
Bankalarn toplam kredileri (reel ve logaritmik) .......................................................... LCR
Bankalarn toplam menkul kymet portföyleri (reel ve logaritmik) .............................. LSEC
Sanayi Üretim Endeksi (reel, logaritmik ve mevsimsellikten arndrlm) .................. LIPI_SA
Toptan Eya Fiyat Endeksi (logaritmik) ....................................................................... LWPI
Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz Oran .......................................................... ON
Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir Analiz
33
3.1. Ön Testler: Birim Kök Testleri ve Deikenlerin Sralanmas
Birim kök testleri literatürde ilk olarak Dickey-Fuller’in çalmalarnda yer
almaktadr. Dickey ve Fuller yaptklar çalmalarnda zaman serilerinde duraanl
test etmek amacyla birim kök testi gelitirmilerdir. Dickey-Fuller birim kök testi
zaman serisi deikenlerinin otoregresif süreçle ifade edilip edilmeyeceini
göstermektedir (Dickey ve Fuller, 1979: 427-431.ss.; Dickey ve Fuller, 1981: 10571072.ss.).
Nelson ve Plosser, serilerin trend duraan ya da fark duraan olup olmadklarn
tespit etmek amacyla Dickey ve Fuller tarafndan gelitirilen testi kullanmlardr.
Nelson ve Plosser’in bu amaçla kullanm olduklar hipotezler aadaki gibidir:
H0 : DSP (Difference-Stationary Process, fark duraan süreç), birim kök var
H1 : TSP (Trend-Stationary Process, trend duraan süreç), birim kök yok
Yukardaki hipotezlere bal olarak, H0 hipotezinin kabul edilmesi durumunda
serinin birim kök içerdiine ve fark duraan olduuna karar verilecek ve seriyi
duraanlatrmak için serinin fark alnacaktr. H0 hipotezinin reddedilmesi
durumunda ise, serinin birim kök içermediine ve trend duraan olduuna karar
verilecek ve seri trendden arndrlarak analize devam edilecektir (Nelson ve Plosser,
1982: 139-162.ss.).
Dickey ve Fuller, birim kökün var olup olmadn test etmek için aadaki üç farkl
regresyon denklemini kullanmlardr (Dickey ve Fuller, 1981: 1057-1072.ss.):
Yt = Yt-1 + et
Yt = + Yt-1 + et
Yt = + t + Yt-1 + et
(1)
(2)
(3)
Denklemlerin ilkinde rassal yürüyü modeli verilmekte, ikincisinde bu modele bir
sabit terim eklenmekte ve üçüncüsünde sabit terim ve dorusal trend yer almaktadr.
Denklemlerde Yt: birim kök durumu incelenen deikenin birinci farkn, Yt-1:
deikenin birinci gecikmesini, : sabit terimi, t: trendi ve son olarak et: hata
terimlerini temsil etmektedir. Bütün bu regresyon denklemlerinin ilgilendii
parametre ’dur. Eer H0 : = 0 ise, zaman serisi birim kök içerecektir (Enders,
1995: 221).
Dickey-Fuller birim kök testinde tüm admlarda, hata terimleri arasnda korelasyon
olmad varsaylmtr. Yani Dickey-Fuller testleri, hata terimlerinin otokorelasyon
içermesi durumunda kullanlamamaktadr. Dickey ve Fuller baml deikenin
gecikmeli deerlerinin modelde bamsz deiken olarak kullanld yani baml
deikenin gecikmeli deerlerinin eitliin sa tarafnda yer ald yeni bir test
önermilerdir. Bu teste Geniletilmi Dickey-Fuller Testi (Augmented Dickey-Fuller
Test, ADF) denmektedir. Testin amac, bir deikene ait zaman serisinin gecikmeli
deerleri kullanlarak otokorelasyonun ortadan kaldrlmasdr. ADF eitlii
aadaki gibi olmaktadr (Dickey ve Fuller, 1981: 1057-1072.ss.):
p
Yt = + t + Yt-1 +
¦T
i 1
i
Yt-i + et
(4)
34
Seyfettin ERDOAN, Sinem Gözde BEBALLI
Dickey ve Fuller sözü edilen üç modelde de kritik tablo deerleri için geleneksel
yolla hesaplanan t istatistii yerine, kendilerinin gelitirmi olduu tau istatistiini
() kullanmlardr. Üç farkl regresyon denklemi için çeitli örnek büyüklüklerine
göre kritik deerler tablolar düzenlemilerdir. Yukarda gösterilen 1, 2 ve 3 nolu
eitlikler için srasyla , , istatistikleri kullanlmaktadr (Enders, 1995: 221).
Hesaplanan test istatistiinin mutlak deerinin (||) tablo deerinin mutlak
deerinden büyük olmas halinde zaman serisinin duraan, hesaplanan || deerinin
eik deerin altnda olmas halinde ise serinin duraan olmad kabul edilmektedir
(Gujarati, 2006: 719-720.ss.). 4 nolu denklemde T i, deikeni baml deikenin
fark ya da farklarnn katsaysn göstermektedir.
Zaman serileri kimi zaman birden fazla birim köke sahip olabilmektedir. Bunu test
etmek için Dickey-Pantula tarafndan gelitirilen test kullanlmaktadr. DickeyPantula tarafndan gelitirilen bu test aadaki ekilde gösterilmektedir (Dickey ve
Pantula, 1987: 455-461.ss.):
2Yt = + Yt-1 + et
(5)
Bu denkleme ilikin hipotezler aadaki gibidir:
- H0: = 0, deikenin logaritmas, I(2)
- H1: z 0, deikenin logaritmas, I(1)
Yukardaki denklem ve hipotezlere göre, H0 : = 0 hipotezi snanmaktadr. Eer
hipotez reddedilmezse, ilgili zaman serisinin ikinci mertebeden duraan, yani I(2)
olduuna karar verilmektedir (Dickey ve Pantula, 1987: 455-461.ss.).
Çalmada yer alan zaman serilerinin birim kök içerip içermediinin test edilmesi
amacyla ADF testinden yararlanlmtr. Ayrca deikenlerin birden fazla birim kök
içerip içermediklerinin belirlenmesi ve ADF testinden çkan sonuçlar desteklemek
amacyla Dickey-Pantula (DP) testi de kullanlmtr. Optimal gecikme uzunluklarnn
belirlenmesinde AIC (Akaike Info Criterion, Akaike Bilgi Kriteri) ve SC (Schwarz
Criterion, Schwarz Kriteri) kriterleri göz önüne alnmtr. AIC ve SC deerlerini
minimum klan p deeri, uygun gecikme uzunluklar olarak belirlenmitir. Zaman
serilerinin birim kökü olduunu ileri süren varsayma karlk, zaman serilerinin
duraan olduu hipotezinin doru olup olmad aratrlmtr. Mac Kinnon kritik
deerlerine göre yüzde 5 anlamllk düzeyinde ON deikeni dndaki tüm zaman
serilerinde birim köke rastlanm olup bu serilerin I(1) olduklarna karar verilmitir.
ON deikeninde ise sürecin deterministik olduu sonucuna ulalmtr.
Regresyona sabit ve trend dahil edilerek (ADF ()) kurulan regresyon denklemleri
sonucunda deikenlerin birim kök içerip içermediinin testine ilikin ADF testi
sonuçlar, gecikme saylar ve entegre dereceleriyle birlikte aadaki tabloda verilmitir.
Tablo 1. ADF Testi Sonuçlar
ON
LIPI_SA
LWPI
LCR
LDP
LSEC
ADF test istatistikleri
(%5 anlam düzeyine
göre)
-3,447072
-3,447072
-3,447072
-3,447699
-3,447699
-3,447699
t istatistikleri
-4,844626
-1,476778
-0,497391
-0,479723
-1,948546
-1,821521
Akaike
Bilgi
Kriteri
10,02
-10,05
-5,78
-3,71
-3,73
-2,67
Schwarz
Kriteri
Gecikme
saylar
Entegre
derecesi
10,11
-4,98
-5,69
-3,577
-3,59
-2,53
1
1
1
3
3
3
I(0)
I(1)
I(1)
I(1)
I(1)
I(1)
Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir Analiz
35
ADF testi sonuçlarn desteklemesi amacyla yaplan DP testi sonuçlar gecikme
saylar ve entegre dereceleriyle birlikte aadaki tabloda gösterilmitir.
Tablo 2. DP Testi Sonuçlar
LIPI_SA
LWPI
LCR
LDP
LSEC
ADF test istatistikleri
(%5 anlam düzeyine
göre)
-3,447383
-3,447383
-3,447699
-3,447699
-3,447699
t istatistikleri
-7,609643
-6,167385
-4,574899
-4,88366
-5,156872
Akaike
Bilgi
Kriteri
-5,04
-5,81
-3,73
-3,72
-2,65
Schwarz
Kriteri
Gecikme
saylar
Entegre
derecesi
-4,95
-5,72
-3,61
-3,6
-2,54
1
1
2
2
2
I(1)
I(1)
I(1)
I(1)
I(1)
Deikenlerin sralamas, belirli bir deikendeki deimenin sistemdeki dier
deikenler üzerindeki dorudan e zamanl etkisine izin vermektedir. Politika
deikeni sistemde en sonda yer almaktadr. Bu nedenle, Bankalar aras Para
Piyasas Gecelik Faiz Oran’ndaki deimelerin dier deikenler üzerindeki etkisi
gecikmeli olmaktadr. Deikenlere denk gelen denklemlerin sralanmas parasal
aktarm mekanizmasn da yanstmaktadr. Dier bir deyile, para politikas ilk
olarak bankalarla ilgili üç deikeni ve daha sonra da ekonominin reel sektörünü
etkilemektedir (Gündüz, 2001: 21). Bu çerçevede deikenlerin sralamas LDP,
LCR, LSEC, LIPI_SA, LWPI, ON eklinde ele alnmtr. Söz konusu sralamann
belirlenmesinde, parasal aktarmn banka kredileri kanaln aratran çalmalardan
yararlanlmtr. Banka kredileri kanalna ilikin çalmalar, aratrmalarnda bu
sralamay esas almlardr.
Regresyon çözümlemesinde baml deiken yalnzca iyi tanmlanm bir ölçekte
kolayca saysallatrlabilen deikenlerden deil, özünde nitel olan deikenlerden
de etkilenmektedir. Bu nitel deikenler genellikle, bir niteliin ya da özelliin
varln ya da yokluunu gösterdiklerinden, bu özellikleri nicelletirmenin bir yolu,
0 ya da 1 deerlerini alan yapay deikenler oluturmaktr. 0-1 deerlerini alan
deikenlere yapay deikenler denilmektedir. Yapay deikenler, mevsim
dalgalanmalarnn etkisini arndrmak, zaman serisiyle kesit verilerin birletirilmesi
gibi amaçlarla kullanlabildikleri gibi regresyon katsaylarnn deiip deimediini
test etmek amacyla da kullanlmaktadr. Ayr örneklere ait katsaylarn ya da
regresyon denklemlerinin birbirlerinden önemli derecede farkllap farkllamad
Chow testi ile test edilebilmektedir. Bu test ile, iki dönem arasnda hangi katsaynn
farkl olduu bilinememektedir. Bu bakmdan yapay deiken yaklam, Chow
testinden üstün özelliklere sahiptir. Çünkü bu yaklam, yalnzca iki regresyonun
farkl olduklarn deil, ayn zamanda bu farkn sabit terimden mi, eimden mi
yoksa ikisinden birden mi kaynaklandn göstermektedir (Gujarati, 2006: 499525.ss.). Bu anlamda, çalmada, serilerdeki krlmalar ve ekonomide yaanan
krizler dikkate alnarak 2000:12 ve 2001:02 dönemi için yapay deiken
kullanlmtr.
Her deikenin duraan olduu mertebede yer ald VAR modelinin tahminine
geçmeden önce, model için uygun gecikme uzunluu belirlenmitir. Optimum
gecikme seviyesinin belirlenmesinde LR (Likelihood Ratio), FPE (Final Prediction
Error) ve AIC deerlerinin ayn yönde olduu ve 7 gecikme için minimum deer
verdii, SC deerinin 1 gecikme, HQ (Hannan-Quinn Information Criterion)
deerinin 2 gecikme için minimum deer salad görülmütür. Üç kriterin ayn
36
Seyfettin ERDOAN, Sinem Gözde BEBALLI
gecikmede minimum deer vermesi üzerine, analizde kullanlan optimal gecikme
seviyesinin 7 olduuna karar verilmitir.
VAR modelinde tahmin sonuçlarnn deien varyans, otokorelasyon ve hata
terimlerinin normal dalp dalmadyla ilgili testler yaplmtr. Yaplan bu
testler neticesinde hata terimlerinin normal dalml olduu, deien varyans ve
otokorelasyon sorunlarnn bulunmad görülmütür.
Hata terimlerinin normal dalp dalmadn test etmek amacyla Urzua testi
yaplmtr. Ana hipotez, hata terimlerinin normal dald; alternatif hipotez hata
terimlerinin normal dalmad eklinde kurulmutur. Elde edilen sonuçlar
F 62
deerinin 1,481570 ve olaslk deerinin 0,9607 olduu yönündedir. Dolaysyla
hata terimlerinin normal dald hipotezi kabul edilmi ve hata terimlerinin normal
dald sonucuna ulalmtr.
Modelde hata teriminin birbirini izleyen deerleri arasnda iliki bulunup
bulunmadn bir baka deyile modelde otokorelasyon olup olmadn saptamak
amacyla birim çemberden yararlanlmtr. Elde edilen deerlerin polinom
köklerinin birim çember içinde kalmasndan dolay modelde otokorelasyon olmad
sonucuna ulalmtr. Ayrca VAR modelinin duraan bir sürece sahip olduu tespit
edilmitir. VAR modeline ait karakteristik ters kökler Ekler ksmnda ekil 1’de
verilmitir.
Modelde deien varyansn olup olmadn test etmek amacyla White testi
yaplmtr. Elde edilen sonuçlar, F 86 deerinin 92,40061 ve olaslk deerinin
2
0,2008 olduu yönündedir. White testinden elde edilen deerlerden modelde deien
varyansn olmad sonucuna ulalmtr.
3.2. Etki-Tepki Fonksiyonlar
VAR modelinin tahmin sonuçlarndan elde edilen katsaylarn yorumlanmas
oldukça güç olduundan dolay, denklem sistemlerine verilecek oklar karsnda,
deikenlerin verecei tepkileri ölçen “etki-tepki analizi” yorumlanmaktadr. Etkitepki analizi ile, modelde yer alan her bir deikene srayla verilecek oklar
karsnda ilgili deikenin ve dier deienlerin tepkilerini ölçme olana elde
edilmektedir. Bu sayede, gelecekte gerçekleecek ok politikalar karsnda dier
deikenlerin tepkileri kolaylkla izlenebilmektedir (Lütkepohl ve Saikkonen, 1997:
127-157.ss.).
VAR modeline ilikin etki-tepki fonksiyonlar ekil 2’de gösterilmektedir. Burada
deikenlerin sralamasnda Cholesky ayrtrmas tercih edilmitir. Ayrca
sonuçlarn doruluunu test etmek için farkl ayrtrma yöntemlerine de
bavurulmutur. lgili deikenlerin hata terimlerinde deiim ortaya çktnda
deikenlerin vermi olduu tepkiler birim ve standart sapma cinsinden verilmitir.
Bu ayrtrma yöntemlerinden elde edilen sonuçlarn Cholesky ayrtrmasyla ayn
sonuçlar verdii görülmütür. Elde edilen sonuçlar Ekler ksmnda ekil 3 ve ekil
4’te gösterilmitir.
Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir Analiz
37
ekil 2. Etki-Tepki Fonksiyonlar
ekil’de faiz oranna verilecek bir okun dier deikenler üzerindeki etkisi
incelenmektedir. Elde edilen sonuçlara göre, banka bilançolarndan seçilen
deikenlere bakldnda menkul kymet portföylerinin faiz oranndaki oka en fazla
tepkiyi veren deiken olduu açkça görülmektedir. Krediler ilk 3 ay boyunca
azalmaya devam etmi daha sonra ise artmaya balamtr. Mevduatlar da ayn ekilde
krediler gibi ilk 3 ay boyunca azalm daha sonra artmaya balamtr. Ancak etkitepki fonksiyonlarndan da görülecei gibi politika okunu takiben krediler
mevduatlardan daha hzl bir ekilde dümütür. Menkul kymet portföylerine
bakldnda ise, menkul kymetler ilk 3 ay artm ve daha sonra 5. aya kadar azalma
göstermitir. Sanayi Üretim Endeksi ilk 3 ay boyunca azalm ve daha sonra artmaya
balamtr. Tüketici Fiyat Endeksi’nde görülen hareket ise oldukça ilgi çekicidir.
Çünkü daraltc bir parasal okun ardndan fiyatlar genel seviyesinin azalmas beklense
de etki-tepki fonksiyonlarndan da açkça görülecei gibi faiz oranndaki okun
sonucunda fiyatlar genel seviyesinde art olmutur.
Kalkan vd. ile Gündüz, Bankalar aras Para Piyasas Gecelik Faiz Oran ile enflasyon
arasndaki pozitif yönlü ilikiye dikkat çekmektedir (Kalkan vd., 1997: 71-92.ss.;
Gündüz, 2001: 13-29.ss.). Kalkan vd. göre, faizler ve enflasyon arasnda böyle bir
38
Seyfettin ERDOAN, Sinem Gözde BEBALLI
ilikinin olmasnn en önemli nedeni, enflasyonist beklentilerdir (Kalkan vd., 1997:
71-92. ss.).
Etki-tepki fonksiyonlarna bakldnda ON haricindeki tüm deikenlerin 15. ya da
16. aylarda sönümlendii görülmektedir. ON ise 4. aydan itibaren sönümlenmeye
balamtr.
Çalmada elde edilen etki-tepki fonksiyonlarnn banka kredileri kanalnn ileyii ile
tutarl olarak yorumlanp yorumlanamayacann anlalmas açsndan para görüü ve
kredi görüü arasndaki ayrma dikkat çekmek gerekmektedir. Para görüünde, menkul
kymet ve banka kredilerinin mükemmel ikame olduklar kabul edildiinden, bu
aktiflerin faiz oran okuna ayn tepkiyi vermeleri gerekmektedir. Oysa kredi
görüünde, menkul kymet ve banka kredilerinin mükemmel ikame olmadklar kabul
edildiinden, bu aktiflerin faiz oranndaki oka ayn tepkiyi vermemeleri
gerekmektedir. Yukardaki etki-tepki fonksiyonlarndan da görülecei gibi, faiz
oranndaki ok sonucunda mevduatlarn azalmasnn ardndan bankalar buna kredileri
azaltarak ve menkul kymetleri artrarak tepki vermilerdir. Ayrca politika okunu
takip eden ilk 3 ayda kredilerdeki azalma mevduatlardaki azalmadan daha fazladr. Bu
durum bankalarn yüksek faiz oranndan borçlanmak isteyenlerin riski yüksek kiiler
olduklarn bildiklerini ve bu nedenle kredi taynlamasna gittiklerini açkça
göstermektedir.
Etki-tepki fonksiyonlar incelendiinde, krediler ve Sanayi Üretim Endeksinin ayn
yönde hareket ettikleri görülmektedir. Bu durum firmalarn banka kredilerine baml
olup olmadklarn sorgulamay gerektirmektedir. Bankalar ekonominin genileme
dönemlerinde kredi hacimlerini beklentilerin etkisiyle iktisadi faaliyetteki
canlanmadan daha fazla artrmakta; daralma dönemlerinde ise kredi arzn daha keskin
bir ekilde azaltmaktadr. Etki-tepki fonksiyonlarndan da görüldüü üzere firmalar
banka kredilerine baml olarak nitelendirmek mümkündür.
4. Sonuç
Etki-tepki fonksiyonlarndan Türkiye’de banka kredileri kanalnn çaltna ilikin
bulgulara ulalmtr. Ancak yine de Türkiye’de kredi kanalnn etkin çaltn
söylemek doru olmayacaktr. Çünkü, kredi kanalnn etkinliini azaltan sorunlar
bulunmaktadr. Bunlardan en önemlileri, fiskal basknlk ve kamu bankalarnn
finansal sistem içerisindeki arldr.
Fiskal basknlk, yüksek düzeydeki kamu borcunun merkez bankas tarafndan
belirlenen ksa vadeli faizler ile piyasa faizleri arasndaki ilikiyi zayflatarak aktarm
mekanizmasnn istenildii gibi çalmasn engellemesi ve böylece para politikasnn
etkinliini azaltmas anlamna gelmektedir. Hükümetler, bütçe açklarn, yani
harcamalarnn gelirlerini aan ksmn finansal piyasalardan borçlanarak karlamaya
çalmaktadrlar. Ancak, kamu borcunun çok yüksek olduu ülkelerde bu durum,
finansal piyasalardaki borç verilebilir kaynaklarn çounun kamuya aktarlmasna ve
özel sektöre verilebilecek kredi miktarnn önemli ölçüde azalmasna neden
olmaktadr. Böyle bir durumda aktarm mekanizmasnn kredi kanal etkinliini
kaybettiinden dolay para politikas, talep ve enflasyon üzerinde yeterince etkili
olamamaktadr (TCMB, 2006: 9.ss).
Fiskal basknlk sorununun yan sra, bankaclk sektöründe kamunun arlna da
dikkat çekmek gerekir. Bankaclk sektörü temel büyüklükleri olan aktifler, krediler ve
Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir Analiz
39
mevduat rakamlar banka gruplar baznda ele alndnda, 2000 yl sonu itibariyle,
aktifler içerisinde kamu bankalarnn pay yüzde 34,2’dir. Buna TMSF’ye dahil edilen
bankalar da eklendiinde söz konusu rakam yüzde 42,7’ye ulamaktadr. Kamu
bankalar ve TMSF’ye devredilen bankalarn mevduat içerisindeki pay yüzde 53,4
iken krediler içerisindeki paynn yüzde 34,2 olmas kamu bankalarnn topladklar
mevduatlar krediye dönütüremediini ortaya koymaktadr. 2005 itibariyle, baz
bankalarn birletirilmesi veya kapanmas, bazlarnn ise sat dolaysyla sadece
TMSF kapsamndaki bankalarn paynda bir deiiklik olmu ve buna bal olarak da
özel bankalarn pay artm, yabanc bankalarn kredi ve mevduat içerisindeki pay az
da olsa yükselmitir. 2006 Eylül ay itibariyle ise, 2005 ylndakine hemen hemen
benzer bir eilim devam etmitir (BDDK, 2000; BDDK, 2005; BDDK, 2006: 3034.ss.).
Referanslar
BACCHETTA, P., BALLABRIGA, F. (2000). The impact of monetary policy and banks’
balance sheets: some international evidence. Applied Financial Economics, 10, (1), 15-26.ss.
BDDK (2000). Yllk Rapor.
BDDK (2005). Yllk Rapor.
BDDK (2006). Finansal Piyasalar Raporu, say 3, Eylül 2006.
BERNANKE, B.S., BLINDER, A.S. (1988). Credit money and aggregate demand. The
American Economic Review, vol. 78, no. 2, 435-439.ss.
BERNANKE, B.S., BLINDER, A.S. (1992). The federal funds rate and the channels of
monetary transmission. The American Economic Review, vol. 82, no. 4, 901-921.ss.
BERUMENT, H. (2007). Measuring monetary policy for a small open economy: Turkey.
Journal of Macroeconomics, vol. 29, no. 2, 411-430.ss.
BEBALLI, S.G. (2007). Türkiye’de kredi kanalnn ileyii: var modeliyle bir analiz.
Yaymlanmam yüksek lisans tezi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ktisat
Politikas Ana Bilim Dal.
ÇAVUOLU, A.T. (2002). Credit transmission mechanism in Turkey: an empirical
investigation. ERC Working Papers in Economics, 1-30.ss., Eriim adresi: <http://www.erc.
metu.edu.tr/menu/series02/0203.pdf>, [Eriim tarihi: 19.03.2007]
DICKEY, D.A., FULLER, W.A. (1979). Distribution of the estimators for autoregressive time
series with a unit root. Journal of American Statistical Association, 74 (366), 427-431.ss.
DICKEY, D.A., FULLER, W.A. (1981). Likelihood ratio statistics for autoregressive time series
with a unit root. Econometrica, vol. 49, no. 4, 1057-1072.ss.
DICKEY, D.A., PANTULA, S.G. (1987). Determining the order of differencing in
autoregressive processes. Journal of Business & Economic Statistics, 5, (4), 455-461.ss.
ENDERS, W. (1995). Applied econometric time series, John Wiley and Sons Inc., New York.
FERREIRA, C. (2007). The bank lending channel transmission of monetary policy in the emu:
a case study of Portugal. The European Journal of Finance, vol. 13, no. 2, 181-193.ss.
GARRETSEN, H., SWANK, J. (1998). The transmission of interest rate changes and the role of
bank balance sheets: a var-analysis for the Netherlands. Journal of Macroeconomics, vol.
20, no. 1, 325-339.ss.
GERTLER, M., GILCHRIST, S. (1993). The role of credit market imperfections in the
monetary transmission mechanism: arguments and evidence. The Scandinavian Journal of
Economics, vol. 95, no. 1, 43-64.ss.
GERTLER, M., GILCHRIST, S. (1994). Monetary policy business cycles and the behavior of
small manufacturing firms. The Quarterly Journal of Economics, vol. 109, no. 2, 309-340.ss.
GUJARATI, D.N. (2006). Temel ekonometri, (Çev. Ü. ENESEN, G.G. ENESEN), 4. bs.
stanbul, Literatür Yaynlar.
GÜNDÜZ, L. (2001). Türkiye’de parasal aktarm mekanizmas ve banka kredi kanal. MKB
Dergisi, Yl. 5, Say. 18, 13-30.ss.
KAKES, J. (2000). Identifying the mechanism: is there a bank lending channel of monetary
transmission in the Netherlands. Applied Economics Letters, vol. 7, no. 2, 63-67.ss.
40
Seyfettin ERDOAN, Sinem Gözde BEBALLI
KALKAN, M., KIPICI, A.N., PEKER, A.T. (1997). Leading indicators of inflation in Turkey.
Irving Fisher Comittee Bulletin Contributed Papers, 71-92.ss.
KASHYAP, A.K., STEIN, J.C. (2000). What do a million observation on banks say about the
transmission of monetary policy. The American Economic Review, 90, (3), 407-428.ss.
KASHYAP, A.K., STEIN, J.C., WILCOX, D.W. (1993). Monetary policy and credit conditons:
evidence from the composition of external finance. The American Economic Review, vol.
83, no. 1, 78-98.ss.
KISHAN, R.P., OPIELA, T.P. (2000). Bank size, bank capital, and the bank lending channel.
Journal of Money, Credit and Banking, vol. 32, no. 1, 121-141.ss.
LÜTKEPOHL, H., SAIKKONEN, P. (1997). Impulse response analysis in infinite order
cointegrated vector autoregressive processes. Journal of Econometrics, vol. 81, no. 1, 127157.ss.
MISHKIN, F.S. (1995). Symposium on the monetary transmission mechanism. The Journal of
Economic Perspectives, vol. 9, no. 4, 3-10.ss.
MISHKIN, F.S. (2004). The economics of money, banking, and financial markets, Seventh
Edition, The Addison-Wesley Series in Economics, USA.
NELSON, C.R., PLOSSER, C.I. (1982). Trends and random walks in macroeconomic time
series some evidence and implications. Journal of Monetary Economics, North-Holland
Publishing Company, 139-162.ss
OLINER, S.D., RUDEBUSCH, G.D. (1996). Monetary policy and credit conditions: evidence
from the composition of external finance: comment. The American Economic Review, vol.
86, no. 1, 300-309.ss.
ÖZTÜRKLER, H., ÇERMKL, A.H. (2007). Türkiye’de bir parasal aktarm kanal olarak
banka kredileri. Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, Cilt. 44 Say. 514, 57-68.ss.
SMETS, F., WOUTERS, R. (1999). The exchange rate and the monetary transmission
mechanism in Germany. De Economist, vol. 147, no. 4, 489-521.ss.
ENGÖNÜL, A., THORBECKE, W. (2005). The effect of monetary policy on bank lending in
Turkey. Applied Financial Economics, vol. 15, no. 3, 931-934.ss.
TCMB (2002). Para Politikas Raporu.
TCMB (2006). Enflasyon Hedeflemesi Rejimi.
Ekler
ekil 1. Modelin Karakteristik Ters Kökleri
Türkiye’de Banka Kredileri Kanalnn leyii Üzerine Ampirik Bir Analiz
ekil 3. Hata Terimlerinde Meydana Gelen 1 Birimlik Deime
ekil 4. Hata Terimlerinde Meydana Gelen 1 Standart Sapma Deime
41
Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 42-55
TÜRKYE’DE ENFLASYONUN LER VE GER BESLEMEL
YAPAY SNR ALARININ MELEZ YAKLAIMI LE
ÖNGÖRÜSÜ
FORECASTING OF TURKEY INFLATION WITH HYBRID OF FEED
FORWARD AND RECURRENT ARTIFICAL NEURAL NETWORKS
N. Alp ERLL*, Erol EROLU*, Ufuk YOLCU*,
Ç. Hakan ALADA**, V. Rezan USLU*
*
Ondokuz Mays Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, statistik Bölümü
**
Hacettepe Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, statistik Bölümü
ÖZET: Enflasyon öngörülerinin elde edilmesi önemli bir ekonomik problemdir.
Öngörülerin doru bir ekilde elde edilmesi daha doru kararlara neden olacaktr.
Enflasyon öngörüsü için literatürde çeitli zaman serileri teknikleri kullanlmtr.
Son yllarda zaman serisi öngörü probleminde esnek modelleme yetenei nedeniyle,
Yapay Sinir Alar (YSA) tercih edilmektedir. Yapay sinir alar dorusal veya
erisel belirli bir model kalb, duraanlk ve normal dalm gibi ön koullara
ihtiyaç duymadndan herhangi bir zaman serisine kolaylkla uygulanabilmektedir.
Bu çalmada Tüketici Fiyat Endeksi (TUFE) için ileri ve geri beslemeli yapay sinir
alar yaklam kullanlarak öngörüler elde edilmitir. Çözümlemede kullanlan
YSA modellerinin öngörülerinin girdi olarak kullanld, YSA’ya dayal yeni bir
melez yaklam önerilmitir.
Anahtar Kelimeler: Öngörü ; leri Beslemeli Yapay Sinir Alar ; Geri Beslemeli
Yapay Sinir Alar
JEL Snflamas: C22
Abstract: Obtaining the inflation prediction is an important problem. Having this
prediction accurately will lead to more accurate decisions. Various time series
techniques have been used in the literature for inflation prediction. Recently,
Artificial Neural Network (ANN) is being preferred in the time series prediction
problem due to its flexible modeling capacity. Artificial neural network can be
applied easily to any time series since it does not require prior conditions such as a
linear or curved specific model pattern, stationary and normal distribution. In this
study, the predictions have been obtained using the feed forward and recurrent
artificial neural network for the Consumer Price Index (CPI). A new combined
forecast has been proposed based on ANN in which the ANN model predictions
employed in analysis were used as data.
Keywords: Forecasting ; Feed Forward Neural Networks ; Recurrent Neural
Networks
JEL Classification: C22
1. Giri
Enflasyon, fiyatlarn genel seviyesindeki art olarak tanmlanmaktadr (Samuelson
ve Nordhaus, 1992:587). Türkiye statistik Kurumu’nun yapt bir baka tanm da
enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin etkili bir ekilde devaml yükselmesi nedeniyle
parann sürekli olarak deer kaybetmesi, bunun sonucu olarak da tüketicilerin satn
alma gücünü yitirmesidir. Burada sadece belirli mal ve hizmetlerin deil, fiyatlar
Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir Alarnn …
43
genel seviyesinin yükselmesi ve bu yükseliin süreklilik arz etmesi gerekmektedir.
Yüksek enflasyon parann alm gücünü azaltr ve ayn zamanda fiyat deiimlerini
anlamay zorlatrr.
Enflasyonun nedenlerini iki ana balk altnda toplayabiliriz. Bunlardan birincisi
talep enflasyonudur. Talep enflasyonu; genellikle para arznn artmasnn tüketimi
artrmas sonucu ortaya çkar. Ekonomideki toplam arzn toplam talebi
karlayamamas sonucu fiyatlar yükselir. Mal ve hizmet talebindeki art, faktör
talebinde bir arta neden olacak ve bunlarn fiyatlar da artacaktr. Böylece ekonomi
tam istihdamdayken, hem mal ve hizmet piyasasnda hem de üretim faktörleri
piyasasndaki toplam talep art enflasyona neden olmaktadr.
Enflasyonu sadece talep deil, ayn zamanda arz da etkiler. Üretimde kullanlan
faktörlerin maliyetlerinin artmas sonucunda fiyatlarn arta geçmesi enflasyonu
yaratr. Bu da maliyet enflasyonu olarak tanmlanmaktadr. Maliyet artlar;
ücretlerin yükselmesi, hammadde fiyatlarnn artmas, ithalatn pahallamas,
tarmsal ürünlerin fiyatlarnn yükselmesi ve ar istihdam nedeniyle emein
verimliliinde yaanacak düüler sonucu ortaya çkabilir.
Yüksek enflasyon oranlar gelimekte olan ülke ekonomileri için süreklilik arz eden
önemli bir makroekonomik problem olmutur. Bu ekilde yüksek enflasyon
oranlarnn uzun bir zaman diliminde süreklilik kazanmas, söz konusu ülkeler için
ekonomik daralma, verimlilik kayb gibi mali etkileri büyük olacaktr. Böylece
enflasyonla mücadele sürecinde bekleyilerin uygun bir biçimde yönlendirilmesi
önemli faktörlerden biri haline gelmitir (Karahan, 2005). Bu bekleyilerden biri de
enflasyon hedeflemesidir.
Enflasyon hedeflemesi son yllarda önemi daha da artan önemli bir iktisadi kavram
olmaya balamtr. Enflasyon-ekonomik büyüme ilikisinin pozitif yönlü olduuna
ilikin görü özellikle II. Dünya Sava’ndan sonra kabul görmü bir gerçektir.
Ekonomik büyüme, bir ülkedeki refah ve gelimilik düzeyini de önemli ekilde
artrr. Enflasyon hedeflemesi ile para politikalarnn daha net bir ekilde
uygulanmasna çallmaktadr. Üretim ve büyüme dengesini ayarlamak, bölgesel ve
sektörel sorunlara çözüm bulmak gibi öncelikli hedeflere istenen sonuçlarda
ulalabilinmesi için enflasyon engelinin bilinçli bir ekilde almas gerekmektedir.
Literatürde birçok enflasyon tahmin fonksiyonlar ve yöntemleri konularnda
çalmalar bulunmaktadr. Bütün bunlarn hepsinde amaç; önemli bir sorun olarak
görülen enflasyonun bir sonraki admn tahmin etmek ve gereken önlemleri
önceden almaktr.
Yapay sinir alar, dier zaman serisi modelleri gibi ön koullar gerektirmemesi,
belirli bir model kalbnn olmamas nedeniyle, son yllarda öngörü problemlerini
çözmek için bir çok çalmada kullanlmtr. Yapay sinir alar ile öngörü elde
etmenin tarihçesi oldukça eskidir. Hu (1964) de meteoroloji verilerinin tahmini için
adaptif dorusal yapay sinir a kullanmtr. Rumelhart vd. (1986)’da önerilen çok
tabakal ileri beslemeli yapay sinir a (çok katmanl alglayc veya geri yaylml
sinir a) modelinin XOR problemi gibi dorusal olmayan problemleri de
çözebilmesinin ardndan, literatürde dorusal olmayan zaman serileri öngörüsü için
YSA kullanm yaygnlamtr. leri beslemeli yapay sinir alar ile farkl alanlarda
ortaya çkan dorusal olmayan zaman serileri çözümlenmitir. Özellikle güne lekesi
(sunspot) ve Kanada vaa (Canadian lynx) zaman serileri ileri beslemeli yapay
44
N. Alp ERLL, Erol EROLU, Ufuk YOLCU, …
sinir alar ile zaman serisi çözümlemesi için temel ölçüt (benchmark) olmutur. Bu
zaman serilerinin dorusal olmayan yaplar içerdii bilinmektedir. leri beslemeli
yapay sinir alar ile bir çok finansal zaman serisi baaryla öngörülmütür. Trippi
ve Turban (1993), Refenes (1995)’de iflas öngörüsü, Weigend vd. (1992), Wu
(1995)’de döviz kuru tahmini, White (1988)’de borsa verilerinin öngörülmesi için
ileri beslemeli yapay sinir an kullanmtr. Stock ve Watson (1998), Chen vd.
(2001) ve Nakamura (2005) çalmalarnda enflasyon oran ileri beslemeli yapay
sinir alar ile çözümlenmitir. Bu çalmalarda YSA’nn baz dorusal zaman serisi
modellerinden daha baarl öngörüler verdii gösterilmitir.
Dorusal olmayan zaman serilerinin modellenmesinde kullanlan bir dier yaklam
ise dorusal zaman serisi modelleri ile YSA yaklamlarnn birlikte kullanld
melez yaklamlardr. lk melez yaklam Zhang (2003)’de önerilen ARIMA
(Otoregresif bütünleik hareketli ortalama) model ve ileri beslemeli YSA’nn
melezlendii yaklamdr. Eriolu vd. (2009)’da Elman yapay sinir a ile ARIMA
modelinin melezlendii bir yaklam önerilmitir. Her iki çalmada da ARIMA
modelleri ve YSA’nn tek bana kullanlmas yerine, melez yaklamn
kullanlmasnn yararll kanada vaa zaman serisi kullanlarak gösterilmitir.
YSA’nn en önemli dezavantaj birçok bileene sahip olmas ve bu bileenlerin
belirlenmesinde kesin sonuçlara sahip olunamamasdr. YSA ile öngörü üzerine
yaplan çalmalar Zhang vd. (1998) de özetlenmitir ve yapay sinir ann
bileenlerinin öngörü problemi için literatürde nasl belirlendii derlenmitir.
Literatürdeki çalmalarda öngörü problemi için YSA kullanmnda bileen
belirlemeleri probleme özel ve deneme yanlma yöntemi ile yaplmtr. Egiroglu vd.
(2008)’de yapay sinir alar ile zaman serisi öngörüsünde mimari belirlenme
problemi önerilen bir kriter ile çözümlenmitir. Aladag vd. (2009) çalmasnda ise
mimari belirleme problemi optimal bir kriter ile çözümlenmitir.
Öngörü probleminde kullanlan bir dier önemli yaklam, çeitli modellerin
öngörülerinin kombinasyonlarnn elde edilmesidir. Öngörülerin kombinasyonu fikri
ilk olarak Bates and Granger (1969) da ortaya atlmtr. Daha sonra Granger (1984),
Newbold (1974) ve Winlkler ve Makridakis (1983) çalmalarnda ikiden fazla
model için öngörü kombinasyonlar yaplmtr. Wong vd. (2007) de dört farkl
zaman serisi modelinin kombinasyonu için üç ayr öngörü kombinasyonu tekniini
karlatrmtr.
Bu çalmada 4 farkl YSA modelinden elde edilen sonuçlar yine 4 farkl sinir a
modeli içinde kombine edilmitir. Önerilen yeni kombinasyon yöntemi ubat 2003Haziran 2008 tüketici fiyat endeksi zaman serisine uygulanmtr. Önerilen
yaklamn avantajlar aadaki gibi sralanabilir:
x
x
Hem ileri beslemeli, hem de geri beslemeli yapay sinir alarnn
avantajlarna sahiptir.
Dier öngörü kombinasyonu tekniklerinden farkl olarak, kombinasyon
fonksiyonu, kombinasyon parametrelerine göre dorusal deildir.
Çalmann ikinci bölümünde yapay sinir alar tantlmtr. Üçüncü bölümde
yapay sinir alar ile öngörü elde etme yöntemi verilmitir. Dördüncü bölümde
önerilen yeni melez yaklamn algoritmas verilmitir. Beinci bölümde önerilen
Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir Alarnn …
45
yaklam Türkiye ubat 2003-Haziran 2008 tüketici fiyat endeksi zaman serisine
uygulanmtr. Altnc bölümde ise elde edilen sonuçlar tartlmtr.
2. Yapay Sinir Alar
Yapay sinir alarnn önemli iki türü ileri beslemeli ve geri beslemeli Elman türü
YSA’dr. Zaman serisi öngörü probleminde ileri beslemeli yapay sinir alarnn
kullanld birçok çalma literatürde yer almaktadr. Literatürdeki çalmalarn bir
derlemesi Zhang vd. (1998) de detayl bir ekilde verilmitir. Genel olarak çok
tabakal ileri beslemeli bir YSA, girdi tabakas, gizli tabaka ve çkt tabakas olmak
üzere 3 ksmdan olumaktadr. Tabakalar nöron ad verilen düümlerden
olumaktadr ve bu birimlerin saysnn belirlenmesi önemli bir sorundur. Yapay
sinir alarnn bileenleri genel olarak aada verilmitir.
Mimari Yap: En basit hali ile çok tabakal ileri beslemeli bir YSA mimari yaps
ekil 1’de verilmitir. ekilde de görüldüü gibi çok tabakal ileri beslemeli bir
YSA mimarisi üç ksmdan oluur. Bunlar girdi tabakas, gizli tabaka (ya da
tabakalar) ve çkt tabakasdr. Tabakalar, nöron (düüm) ad verilen birimlerden
olumaktadr. Yapay sinir alarnda nöronlar birbirlerine arlklar ile baldrlar.
leri beslemeli alarda bu balantlar tek yönlü ve ileri dorudur. Ayn tabakann
birimleri arasnda balant yoktur. Geri beslemeli sinir alarnn zaman serisi
öngörü problemi için kullanlan önemli bir çeidi Elman (1990) da verilen Elman a
olarak isimlendirilen geri beslemeli YSA’dr ve mimari yap ekil 2’de gösterildii
gibidir. Elman YSA’da, ileri beslemeli YSA’dan farkl olarak balam (context)
tabakas yer almaktadr. Bu tabaka gizli tabaka çktlarn arlklandrarak tekrar
gizli tabakaya girdi olarak vermektedir.
Çkt Tabakas
Gizli Tabaka
Girdi Tabakas
ekil 1. Çok Tabakal leri Beslemeli YSA
46
N. Alp ERLL, Erol EROLU, Ufuk YOLCU, …
Balam Tabakas
Çkt
Tabakalar
Gizli
Tabakalar
Girdi Tabakalar
ekil 2. Elman YSA
Örenme Algoritmas: Yapay sinir alarnda arlklarn belirlenmesinde kullanlan
birçok örenme algoritmas vardr. En yaygn kullanlan örenme algoritmalarndan
biri Geri Yaylm algoritmasdr. Geri yaylm algoritmas eldeki veri ile an çkts
arasndaki farka dayal olarak arlklarn güncellenmesini gerçekletirir. Geri
yaylm algoritmasnda kullanlan örenme parametresi optimal sonuca yeterli
derecede yaklalmasnda önemli rol oynar. Örenme parametresi sabit olarak
alnabilecei gibi, algoritma içinde dinamik olarak da güncellenebilir.
Aktivasyon Fonksiyonu: Aktivasyon fonksiyonu girdi ve çkt birimleri arasndaki
erisel elemeyi salar. Aktivasyon fonksiyonunun doru seçilmesi, an
performansn önemli derecede etkiler. Aktivasyon fonksiyonu genelde lojistik,
tanjant hiperbolik ya da dorusal olarak seçilebilir. Bu aktivasyon fonksiyonlar
aada verilmitir.
Dorusal aktivasyon fonksiyonu:
݂ሺ݊݁‫ݐ‬ሻ ൌ ݊݁‫ݐ‬
Lojistik aktivasyon fonksiyonu:
aktivasyon fonksiyonu:
O
݂ሺ݊݁‫ݐ‬ሻ ൌ
(2.1)
eim parametresini göstermek üzere lojistik
ଵ
ଵାୣ୶୮ሺିఒǤ௡௘௧ሻ
Tanjant hiperbolik aktivasyon fonksiyonu:
(2.2)
Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir Alarnn …
ሺୣ୶୮ሺ௡௘௧ሻିୣ୶୮ሺି௡௘௧ሻሻ
݂ሺ݊݁‫ݐ‬ሻ ൌ ሺୣ୶୮ሺ௡௘௧ሻାୣ୶୮ሺି௡௘௧ሻሻ
47
(2.3)
Yapay sinir alar hakknda daha detayl bilgi Cichocki ve Unbehauen (1993),
Zurada (1992) ve Günay vd. (2007)’den baklabilir.
3. Yapay Sinir Alar le Öngörü Algoritmas
Yapay sinir alar snflama, örüntü tanma gibi bir çok alanda kullanlmakla
birlikte, son yllarda zaman serisi analizi için de youn bir ekilde kullanlmaktadr.
Yapay sinir alar yöntemiyle zaman serilerinde öngörü elde etmeyi aada
verildii gibi 7 admda özetlemek mümkündür.
Adm 1: Verinin ön ilenmesi
lk olarak verilerin [0,1] aralna dönütürülmesi gerçekletirilir. xi, girdi (gözlem)
deerlerini göstermek üzere lojistik aktivasyon fonksiyonu kullanlacaksa, girdi
deerleri
‫ݔ‬௜ ൌ
௫೔ ିெ௜௡ሺ௫೔ ሻ
ெ௔௞௦ሺ௫೔ ሻିெ௜௡ሺ௫೔ ሻ
(3.1)
eklinde [0,1] aralna dönütürülür.
Adm 2: Veri organizasyonu
Eitim ve test kümelerinin büyüklüünün veri kümesinin yüzde kaç olacana karar
verilir. Genelde verinin %10 veya %20’si, test kümesi olarak kullanlmaktadr.
Adm 3: Modelleme
Girdi says, gizli tabaka says, gizli tabakadaki birim says ve çkt tabakasndaki
birim says, bu birimlerde kullanlacak aktivasyon fonksiyonu, örenme algoritmas
ve bu algoritmann parametreleri ve performans ölçütü belirlenerek, kullanlacak
YSA modeli kurulur.
Adm 4: Girdi deerlerinin oluturulmas
YSA’nn girdi deerleri gecikmeli zaman serileridir. Xt, zaman serisi için girdi
deerleri oluturulurken, girdi tabakasndaki birim says m ile gösterilsin, m tane
gecikmeli zaman serisi Xt-1, Xt-2, . . . , Xt-m, eklinde oluturulur.
Adm 5: En iyi arlk deerlerinin hesaplanmas
Eitim kümesi üzerinden, seçilen örenme algoritmas ile en iyi arlk deerleri
bulunur. Elde edilen en iyi arlk deerleri kullanlarak, kurulan YSA modelinin
çkt deerleri hesaplanr.
Adm 6: Performans ölçütünün hesaplanmas
YSA’nn test kümesi tahminleri elde edilir. Adm 5’te elde edilen çkt deerlerine
ve bu admda elde edilen deerlere, Adm 1’de uygulanan dönüümün tersi
uygulanr. Bu dönüüm sonucu elde edilen deerler srasyla, eitim kümesinin
tahminlerini ve test kümesinin tahminlerini oluturur. Test kümesinin tahminleri ile
test kümesindeki verilerin arasndaki farka dayal olarak, seçilen performans ölçütü
hesaplanr. Literatürde en yaygn kullanlan performans ölçütlerinden biri aada
formülü verilen Hata Kareler Ortalamas Karekök (HKOK) deeridir.
48
N. Alp ERLL, Erol EROLU, Ufuk YOLCU, …
‫ ܭܱܭܪ‬ൌ ට
σ೙
ො ೔ ሻమ
೔సభሺ௬೔ ି௬
௡
(3.2)
Adm 7: Öngörü
Son olarak, Adm 5’te bulunan en iyi arlk deerleri kullanlarak, test kümesinden
sonraki zamanlar için, yani gelecek için öngörü deerleri, yine iteratif öngörü ya da
dorudan öngörü yöntemlerinden biri kullanlarak elde edilir.
4. Yeni Bir Melez Yaklam
Bir çok gerçek hayat zaman serisinde Zaman serilerinin öngörülmesinde, hem ileri
beslemeli yapay sinir alar hem de geri beslemeli yapay sinir alar baarl
sonuçlar vermektedir (Zhang vd., 1998). Yapay sinir alar ile öngörü elde etmede
en önemli problem yapay sinir alar bileenlerinin belirlenmesindedir. Mimari yap,
aktivasyon fonksiyonu gibi bileenlerinin seçiminde birçok seçenek vardr. Örnein,
x
x
x
x
leri beslemeli mi? Geri beslemeli sinir a mimarisi mi?
Gizli tabaka birim says kaç olmal?
Girdi birimlerinin says kaç olmal?
Hangi aktivasyon fonksiyonu kullanlmal?
Tüm bu seçeneklere göre birçok seçenek model ile karlalmaktadr. Bu modellerin
öngörü performanslar HKOK deeri farkl olmasna ramen, her bir seçenekte
modelin öngörüsünün veri içinde iyi olduu veya kötü olduu ksmlar vardr.
Ayrca baz modellerin öngörüleri daha doru dönme noktalarna sahip iken, bazlar
küçük hata büyüklüüne sahip olabilmektedir. Bu nedenle çeitli modellerden elde
edilen öngörülerin yeni bir YSA’dan da kombine edilmesi yararl olaca
düünülmektedir. Bu çalmada aadaki YSA modellerinde elde edilen en iyi
mimarilerin öngörüleri baka YSA modelleri kullanlarak kombine edilmitir.
Öngörülerin yapay sinir alar içinde kombine edilmesi dier kombinasyon
yöntemlerine göre avantajldr. YSA ile öngörülerin dorusal deil erisel bir
kombinasyonu söz konusudur. Kombinasyonda kullanlacak arlklar, YSA’nn
eitilmesi ile otomatik olarak elde edilmektedir. Öngörüleri kombine edilen YSA
modelleri:
Model 1- Gizli tabaka düümlerinde lojistik, çkt tabakasnda dorusal aktivasyon
fonksiyonunun kullanld Elman YSA,
Model 2- Tüm tabakalarn düümlerinde lojistik aktivasyon fonksiyonunun
kullanld Elman YSA,
Model 3- Gizli tabaka düümlerinde lojistik, çkt tabakasnda dorusal aktivasyon
fonksiyonunun kullanld ileri beslemeli YSA,
Model 4- Tüm tabakalarn düümlerinde lojistik aktivasyon fonksiyonunun
kullanld ileri beslemeli YSA,
eklindedir. Dört modelden elde edilen öngörüler, yeni bir sinir anda kombine
edilmektedir. Yeni sinir ann girdi ve çktlar ekil 3’de görüldüü gibi
olmaktadr.
Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir Alarnn …
Model 1 Öngörüleri
Model 2 Öngörüleri
Yaklam
Model 3 Öngörüleri
Model 4 Öngörüleri
YSA
49
Melez
Öngörüleri
ekil 3. Melez Yaklamn ematik Gösterimi
Bu melez yaklamn performans, girdi olarak verilen dört modelin öngörü
performansna bal olaca açktr. Önerilen melez yaklamn algoritmas
aadaki gibi özetlenebilir.
Algoritma:
Adm 1. Model 1,2,3 ve 4 için üçüncü bölümde verilen 7 adml algoritma gizli
tabaka birim says ve girdi birimlerinin says için elde edilecek çeitli
kombinasyonlar ile uygulanr.
Adm 2. Model 1,2,3 ve 4 için en iyi girdi says ve gizli tabaka birim saysn veren
mimariler ve bu mimarilere ait öngörüler belirlenir.
Adm 3. Model 1,2,3 ve 4 için önceki admda elde edilen öngörüler YSA’nn girdisi
ve gerçek deerler hedefi olacak ekilde aadaki YSA modelleri çeitli gizli tabaka
birim saylar için uygulanr.
Melez YSA Modeli 1 - Gizli tabaka düümlerinde lojistik, çkt tabakasnda
dorusal aktivasyon fonksiyonunun kullanld Elman YSA.
Melez YSA Modeli 2 - Tüm tabakalarn düümlerinde lojistik aktivasyon
fonksiyonunun kullanld Elman YSA
Melez YSA Modeli 3 - Gizli tabaka düümlerinde lojistik, çkt tabakasnda
dorusal aktivasyon fonksiyonunun kullanld ileri beslemeli YSA
Melez YSA Modeli 4 - Tüm tabakalarn düümlerinde lojistik aktivasyon
fonksiyonunun kullanld ileri beslemeli YSA
Adm 4. Melez YSA model 1,2,3 ve 4 için en iyi gizli tabaka birim saysna karlk
gelen 4 melez YSA model mimarisi içinde en küçük HKOK deerini veren modelin
öngörüleri melez yaklamn öngörüleri olarak alnr.
5. Uygulama
Önerilen melez yaklam ubat 2003 – Haziran 2008 dönemlerine ait Türkiye aylk
Tüketici Fiyat Endeksi (TUFE) zaman serisine uygulanmtr. TUFE zaman serisinin
grafii aada verilmitir. Uygulama da TUFE zaman serisinin son 12 deeri
(Temmuz 2007- Haziran 2008, toplam verinin %18) test için dier ksm ( 52 veri,
toplam verinin %82’si) ise eitim için kullanlmtr. Uygulamada “MATLAB
NEURAL NETWORK TOOLBOX” kullanlmtr.
50
N. Alp ERLL, Erol EROLU, Ufuk YOLCU, …
2.5
2
1.5
1
TUFE
0.5
Haz.08
Eki.07
ub.08
Haz.07
Eki.06
ub.07
Haz.06
Eki.05
ub.06
Haz.05
Eki.04
ub.05
Haz.04
Eki.03
ub.04
Haz.03
0.5
ub.03
0
1
ekil 4. 2003 ubat – 2008 Haziran Dönemlerine Ait Aylk Tüketici Fiyat Endeksi
Melez yaklamn uygulamas aada admlar ile verilmitir:
Adm 1. Model 1,2,3 ve 4 için üçüncü bölümde verilen 7 adml algoritma, gizli
tabakadaki nöron (birim) saysnn 1 ile 12 ve girdi tabakasndaki nöronlarn
saysnn 1 ile 12 arasnda deitii 144 durumda (her bir model için) uygulanmtr.
Uygulama sonucunda test kümeleri (Temmuz 2007- Haziran 2008 TUFE deerleri)
için elde edilen minimum HKOK deerleri Tablo 1 de verilmitir. Tablolarda
mimari yap olarak verilen deerlerde; ilk deerimiz girdi tabaka nöron saysn,
ikinci deerimiz gizli tabaka nöron saysn, son deer ise çkt tabaka nöron saysn
göstermektedir. (8-1-1) örneinde; girdi tabaka says 8 iken gizli tabakas ve çkt
tabakas says 1 olacaktr.
Tablo 1. 4 Modelden Test Kümesi için Hesaplanan Minimum HKOK Deerleri
Mimari Yap
HKOK ETM
HKOK TEST
Model 1
8-1-1
0,3531
0,5756
Model 2
8-1-1
0,3507
0,5808
Model 3
7-2-1
0,3445
0,5726
Model 4
9-1-1
0,353
0,5888
Tablo 2. Gerçek Deerler ve Modellerin en iyi Mimarileri için Elde Edilen
Öngörüler
Gerçek
Deerler
Tem.07
-0,73
Au.07
0,02
Eyl.07
1,03
Eki.07
1,81
Kas.07
1,95
Ara.07
0,22
Oca.08
0,80
ub.08
1,29
Mar.08
0,96
Nis.08
1,68
May.08
1,40
Haz.08
-0,36
HKOK TEST
Dönem
Model 1
(8-1-1)
0,3858
0,3858
1,4000
1,4000
1,4000
0,3858
0,3858
0,3858
0,3858
1,4000
1,4000
0,3858
0,5756
Model 2
(8-1-1)
0,3640
0,3640
1,3575
1,3575
1,3575
0,3640
0,3640
0,3640
0,3640
1,3575
1,3575
0,3640
0,5808
Model 3
(7-2-1)
0,3731
0,3726
1,2059
1,2059
1,5395
0,3731
0,3731
0,3731
0,3731
1,5395
1,2059
0,3731
0,5726
Model 4
(9-1-1)
0,3858
0,3858
0,4626
1,4060
1,4060
0,4277
0,3858
0,3858
0,3858
1,4060
1,4060
0,3858
0,5888
Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir Alarnn …
51
Tablo 2 incelendiinde Model 3 ile en iyi sonucun elde edilebildii görülmektedir.
Tablo 2 de verilen modellerin öngörülerinin gerçek deerlerle birlikte grafii ekil
5, 6, 7 ve 8’te verilmitir.
ekil 5. Model 1’den Elde Edilen Öngörülerin Gerçek Deerlerle Birlikte Grafii
2.5
2
1.5
1
0.5
Gerçek
Model2
0
0.5
1
ekil 6. Model 2’den Elde Edilen Öngörülerin Gerçek Deerlerle Birlikte Grafii
ekil 7. Model 3’den Elde Edilen Öngörülerin Gerçek Deerlerle Birlikte Grafii
52
N. Alp ERLL, Erol EROLU, Ufuk YOLCU, …
ekil 8. Model 4’den Elde Edilen Öngörülerin Gerçek Deerlerle Birlikte
Grafii
Adm 2. Model 1,2,3 ve 4 için en iyi girdi says ve gizli tabaka birim saysn veren
mimariler ve bu mimarilere ait öngörüler aada Tablo 3 de verilmitir. Model 1
için en iyi mimari girdi saysnn 8, gizli tabaka nöron saysnn 1 ve çkt
tabakasnda bir nöronun bulunduu 8-1-1 mimarisidir. Benzer ekilde Model 2 için
en iyi mimari 8-1-1, Model 3 için 7-2-1, Model 4 için 9-1-1 mimarisidir.
Adm 3. Model 1,2,3 ve 4 için önceki admda elde edilen öngörüler YSA’nn girdisi
ve gerçek deerler hedefi olacak ekilde aadaki melez YSA modelleri gizli tabaka
nöron saysnn 1 ile 12 arasnda deitirilmesi ile oluan 12 er durum için
uygulanr. Uygulamadan elde edilen sonuçlar aadaki tabloda özetlenmitir.
Tablo 3. Melez YSA Modelleri için Elde Edilen HKOK Deerleri
Gizli Tabaka Birim
Says
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
Minimum HKOK
Melez YSA
Model 1
0,6401
0,5721
0,5715
0,5693
0,6727
0,5675
0,6197
0,5659
0,6575
0,5667
0,8295
0,6941
0,5659
Melez YSA
Model 2
0,7234
0,6930
0,6472
3,4578
4,5969
11,2489
9,1607
1,7763
3,5903
12,8154
4,6102
10,4375
0,6472
Melez YSA
Model 3
0,6215
0,5763
0,5864
0,5703
0,5733
0,5643
0,6031
0,5683
0,5819
0,5648
0,6289
0,6173
0,5643
Melez YSA
Model 4
0,6442
0,6078
0,6490
1,6368
1,6368
1,6368
1,0135
0,7002
1,6368
0,9503
2,1041
1,5203
0,6078
Adm 4. Tablo 3 de görüldüü gibi en iyi melez YSA modeli, gizli tabaka birim
saysnn 6 olduu durumda Melez YSA Model 3 dür. Bu modelin öngörüleri
aada Tablo 4 de verilmitir.
Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir Alarnn …
53
Tablo 4. Gerçek Deerler ve Melez YSA Model 3 için Elde Edilen Öngörüler
Dönem
Tem.07
Au.07
Eyl.07
Eki.07
Kas.07
Ara.07
Gerçek
-0,73
0,02
1,03
1,81
1,95
0,22
Model 5
0,3604
0,3602
0,8568
1,2937
1,5025
0,3387
Dönem
Oca.08
ub.08
Mar.08
Nis.08
May.08
Haz.08
Gerçek
0,80
1,29
0,96
1,68
1,40
-0,36
Model 5
0,3604
0,3604
0,3604
1,5025
1,2937
0,3604
Gerçek deerler ile Melez YSA Model 3’den elde edilen öngörülerin grafii ekil
9’da verilmitir.
2.5000
2.0000
1.5000
Gerçek
1.0000
0.5000
MelezYSA
Model3
0.0000
0.5000
1.0000
ekil 9. Gerçek Deerler ve Melez YSA Model 3 için Elde Edilen Öngörülerin
Grafii
6. Sonuçlar ve Tartma
Literatürde, öngörü probleminde kombine yaklamlarn daima daha iyi öngörü
sonuçlar verecei fikri hâkimdir (Wong vd. 2007). Çeitli dorusal veya erisel
zaman serisi modellerinden elde edilen öngörüler farkl öngörü kombinasyonu
metotlar ile kombine edilebilir. Modellerin bir YSA ile kombine edilmesi hem
uygulama açsndan kolaylk salamakta hem de baarl sonuçlar verebilmektedir.
YSA ile kombinasyonda öngörülerin erisel bir kombinasyonu gerçekletirilmekte
ve kombinasyondaki arlklar YSA’nn eitimi esnasnda otomatik olarak
belirlenmektir. Bu çalmada ileri ve geri beslemeli yapay sinir alarnn öngörü
sonuçlarnn yine yapay sinir alar kullanlarak, kombine edildii yeni bir melez
yaklam önerilmitir. Önerilen melez yaklam Türkiye TÜFE zaman serisine
uygulanarak önerilen yaklamn HKOK deerini düürdüü gözlemlenmitir.
Standart YSA yaklamndan elde edilen en küçük HKOK deeri 7-2-1 mimarisine
sahip Model 3’den 0,5726 olarak bulunmaktadr. Gizli tabaka birim saysnn 6
olduu Melez YSA Model 3 için ise HKOK deeri 0,5643 olarak elde edilmektedir.
Yaptmz bu çalmada özellikle 3 ayn enflasyon rakamlar ile modelin tahmin
deerleri arasnda farkllklar çkmtr. Bunlar Temmuz 2007, ubat 2008 ve
Haziran 2008 deerleridir. Temmuz 2007 için en iyi model tahmin deeri 0,3604
iken gerçek enflasyon deeri -0,73 gerçeklemitir. Bu farkn olumasnda en önemli
etken olarak 22 Temmuz yerel seçimlerini gösterebiliriz. Seçimin Türkiye
ekonomisine maliyeti yaklak olarak 70 Milyon YTL olduu tahmin edilmitir. Bu
54
N. Alp ERLL, Erol EROLU, Ufuk YOLCU, …
kadar büyük bir miktarn ekonomiye etkisi düü olarak gerçekletii söylenebilir.
ubat 2008 döneminde modelin tahmin deeri 0,3604 iken gerçekleen enflasyon
deeri 1,29 olmutur. Enflasyon rakamlarnn beklenenden fazla çkmasnn en
önemli etkeni olarak, gda grubundaki art gösterilebilir. Gda ve enerji
fiyatlarndaki yükseli sadece ülkemizde deil tüm dünyada da enflasyon
rakamlarn yükseltici yönde etki yapmtr (Karaca, 2008). Haziran 2008
döneminde ise modelin tahmin deeri 0,3604 iken gerçekleen enflasyon deeri 0,36 olmutur. Birçok sebepten dolay beklentilerden daha düük çkmtr. Mays
ayndan itibaren gerçekleen petrol fiyat yükselmelerinin devam etmesi, elektrik ve
doal gaz zamlar enflasyonu artrc etki yapm; haziran ay ile birlikte yaz aylar
durgunluk dönemine girilmi ve enflasyonda bir azalma görüldüü söylenebilir.
Fiyat istikrarn salamak ve sürdürmek ekonomik ve sosyal gelimeyi salayan
temel faktörlerden biridir. Fiyat istikrar bireylere ve firmalara tüketim, tasarruf ve
yatrm kararlarnda ve uzun vadeli planlar yapmalarnda dikkate almaya gerek
duymadklar ölçüde düük bir enflasyon orann ifade eder. Yüksek enflasyon,
bireylerin satn alma gücünü azaltarak geçim skntsna ve yaam kalitesinin
dümesine yol açmaktadr. Yüksek enflasyonun yaratt belirsizlik, bireylerin karar
alma sürecinde olumsuz hava yaratmaktadr. Enflasyon oran, fiyat istikrarn
salamak için politika uygulayclara yol göstermektedir (TÜK, 2008:2-3)
Enflasyon orann tahmin etme çalmalar ile politika uygulayclara yeni alternatif
çözüm önerileri sunulabilir. Yine de hangi tahmin yöntemi kullanlrsa kullanlsn,
enflasyon öngörüsünde tam bir baar salanmas oldukça zor gözükmektedir.
Burada yaplmas gereken her çalmada karlalan hatalar ve zorluklar en aza
indirgemek olmaldr.
Referanslar
ALADA, C.H., EROLU, E., GÜNAY, S., BAARAN, M.A., (2009).
Improving weighted information criterion by using optimization. Journal of
Computational and Applied Mathematics, (Submitted manuscript).
BATES, J.M., GRANGER, C.W.J. (1969). The combination of forecast, Operational
Research Quarterly, 20 (4), 451-468.ss.
CHEN, X., RACINE, J., SWANSON, N. (2001). Semiparametric ARX neural
network models with an application to forecasting inflation,. IEEE Transaction
on Neural Networks, 12, 674-683.ss.
CICHOCKI, A., UNBEHAUEN, R. (1993). Neural networks for optimization and
signal processing.New York: John Willey & Sons.
EROLU, E., ALADA, Ç.H., GÜNAY, S. (2008). A new model selection
strategy in artificial neural network. Applied Mathematics and Computation,195,
591-597.ss.
EROLU, E., ALADA, Ç.H., KADILAR, C. (2009). Forecasting nonlinear
time series with a hybrid methodology. Applied Mathematic Letters, 22, 14671470.ss.
ELMAN, J.L. (1990). Finding structure in time. Cognitive Science, 14:179-211.ss.
GRANGER, C.W.J., RAMANATHAN, R. (1984). Improved methods of combined
forecasts. Journal of Forecasting, 3, 197-204.ss.
GÜNAY, S., EROLU, E., ALADA, Ç.H. (2007). Tek deikenli zaman
serileri analizine giri. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yaynlar.
Türkiye’de Enflasyonun leri ve Geri Beslemeli Yapay Sinir Alarnn …
55
HU, M.J.C. (1964). Application of the adaline systems to weather forecasting,
Masther thesis. Technical Report 6775-1, Stanford Electronic Labaratories,
Stanford, C.A.
KARACA, O. (2008). Enflasyon gelimeleri üzerine, ekonomi üzerine yazlar,
[Eriim Adresi]: <http://www.orhankaraca.blogspot.com>,[Eriim Tarihi: 5
Kasm 2009].
KARAHAN, Ö. (2005). Türkiye’de örtük enflasyon hedeflemesi programnn
uygulanmasna ilikin oluan riskler ve bu risklerin yönetim politikalar.
Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, ISSN:1304-0278, C:4, S.14, ss.34-47.ss.
KAYGUSUZ, M. (2006). Enflasyon hedeflemesi ve Türkiye’de uygulanabilirlii,
[Eriim Adresi]: < http://www.ceterisparibus.net/arsiv.htm>. [Eriim Tarihi: 5
Kasm 2009].
NAKAMURA, E. (2005). Inflation forecasting using a neural network, Economic
Letters, 86,373-378.ss.
NEWBOLD, P., GRANGER, C.W.J. (1974). Experience with forecasting time
series and combination of forecasts. Journal of the Royal Statistical Society A,
137 (2), 131-165.ss.
REFENES, A.N. (1995). Neural networks in the capital markets. Chichester: John
Wiley.
RUMELHART, D.E., HINTON, G.E., WILLIAMS, R.J. (1986). Learning
representations by backpropagating errors, Nature, 323 (6188), 533-536.ss.
SAMUELSON, P.A., NORDHAUS, W.D.(1992). Economics. McGraw-Hill: Int.
Editions.
STOCK, J.H., WATSON, M.W. (1998). A comparison of linear and nonlinear
univariate models for forecasting macroeconomic time series. NBER Working
Paper 6607.
TRIPPI, H., TURBAN, E. (1993). Neural networks in finance and investment: using
artificial intelligence to improve real-world performance. Chicago: Probus
TUK (2008). Fiyat endeksleri ve enflasyon: Sorularla Resmi statistik Dizisi-3.
Ankara:Türkiye statistik Kurumu Yaynlar.
WEIGEND, A.S., HUBERMAN, B.A., RUMELHART, D.E. (1992). Predicting
sunspots and exchange rates with connectionist networks. In: Casdagli,M.,
Eubank S. (Eds.) Nonlinear Modelling and Forecasting. Addison Wesley:
Redwood City, CA.
WHITE, H. (1988). Economic prediction using neural networks: The case of IBM
daily stock returns. Proceedings of the IEEE International Conference on Neural
Networks 2, 451-458.ss.
WINKLER, R.L., MARKIDAKIS, S. (1983). The combination of forecasts. Journal
of the Royal Statistical Society A, 146 (2), 150-157.ss.
WONG, K.K.F., SONG, H.,WITT, S.F., WU, D.C. (2007). Tourism forecasting: To
combine or not to combine?. Tourism Management, 28, 1068-1078.ss.
WU, B. (1995). Model-free forecasting for nonlinear time series (With application to
exchange rates). Computational Statistics and Data Analysis, 19, 433-459.ss.
ZHANG, G., PATUWO, B.E., HU, Y.M. (1998). Forecasting with artificial neural
networks: The state of the art. International Journal of Forecasting, 14, 35-62.ss.
ZHANG, G. (2003). Time series forecasting using a hybrid ARIMA and neural
network model. Neurocomputing, 50, 159-175.ss.
ZURADA, J.M. (1992). Introduction of artificial neural systems. St. Paul: West
Publishing.
Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 56-63
POLS TEKLATININ “KOLK” ÇALIANLARI
WORKAHOLIC EMPLOYEES OF THE TURKISH NATIONAL POLICE
Dr.Murat GÜNBEY
Tarkan GÜNDODU
Spalding Üniversitesi
Liderlik Eitimi, Cincinnati, ABD
[email protected]
Diyarbakr Emniyet Müdürlüü
Toplam Kalite Uzman
[email protected]
ÖZET: kolikler, vaktinin çounu i yerinde veya i ile ilgili konularda harcayan,
i’e baml kiiler olarak tanmlanmaktadr. Günümüze kadar ikolikliin hem
bireye hem de organizasyona zarar verdii yönünde yüzlerce akademik çalma
yaplmtr. koliklik, hiyerarik yaplanmas olan Emniyet Tekilat’nda da önemli
bir problemdir. kolik çalanlar Türk Polis Tekilat’nn verimliliini düürdüü
gibi, dier çalanlarn da verimsiz olmasna neden olmaktadrlar. Bu çalmada
ikolikliin polis tekilatndaki yansmalar, bunun nedenleri, polis ailelerine,
kendilerine ve Emniyet Tekilat’na verdii zararlar ve birtakm çözüm önerileri
tartlmaktadr. Ayrca, Emniyet Tekilat’ndaki ikolikliin dier kamu ve özel
kurumlardakinden farkl olarak istekd olutuu ve bunun nedenleri
incelenmektedir.
JEL Snflamas: J59
Anahtar Kelimeler: koliklik ; Polis ; Verimlilik ; Aile ; Performans
ABSTRACT: Workaholics spend their time mostly with their job-related activities
and they are addicted to working. In the literature, there are currently many
academic studies about why workaholism and presenteeism are harmful.
Workaholism is also a significant problem in the Turkish National Police
Organization which has a hierarchical structure. Presenteeism/workaholism is
destructive not only for officers but also organization itself. Throughout the study
presenteeism/workaholism, its reasons, its negative effects on individuals and
organization and some solutions were discussed. Also, it was emphasized that
presenteeism/workaholism is differently applied in the Turkish National Police than
in other public and private organizations.
Keywords: Presenteeism ; Workaholism ; Police ; Performance ; Productivity
JEL Classifications: J59
1. kolikler Kimdir ve niçin Zararldrlar?
90’l yllarn sonlarna doru, özellikle Bat’da tartlan ve henüz Türkçe karl
yaygnlamam olan “presenteeism” denilen bir kavram gelitirildi. ngilizce olan
bu kavram aslnda yine bir ngilizce kelime olan “absenteeism”in karl olarak
kullanlmaktadr. Absenteeism dilimizde “ie veya okula gitmemek ve mazeretsiz
görev banda bulunmamak” gibi anlamlarda kullanlmaktadr. Presenteeism ise
bunun ztt olarak “görevde olmamas gerekirken ofise-büroya gidenler” için
kullanlan bir kavramdr. Türkçemizde henüz yeni olan bu kavram biz “ikoliklik”
olarak kullanmay tercih ediyoruz. Gerçi, ngilizce karlna göre ikolik kavram
daha negatif bir anlam içeriyor gözükse de yanl bir kullanm olmayacaktr. Bu
kavram literatüre ilk defa Michiel Kompier ve Cary Cooper’in (1999) kullanm ile
girmitir. Yönetim uzman olan yazarlara göre ikolikler iki çeittir: a) younluu
Polis Tekilatnn “kolik” Çalanlar
57
nedeniyle gerekenden fazla çalan veya çalyor gibi davranan ama i yapmayan
kiiler, b) Yaral, hasta ve halsiz olduu halde i yerine gitmek ve mesai saatleri
boyunca görev yerinde kalmak isteyen kiiler. Bu iki tip ikolik çalanlar hem
kendilerine hem meslektalarna hem de çaltklar kuruma zarar vermektedirler.
te bu yüzden “ikolikler”, günümüz modern organizasyonlar için verimlilii
düüren en önemli problemlerden biri ve belki de birincisi olarak kabul
edilmektedirler (Samuel ve Wilson, 2007: 5).
koliklik hakknda günümüzde yüzlerce bilimsel çalma olmasna ramen tüm
ikolik çalanlar kapsayc bilimsel bir tanmn ve tasnifin olmamas bu konuda
yazan, düünen ve çalma yapan uzmanlarn ortak bir noktada bulumasna engel
olmaktadr (Burke, 2001: 65). Bunun en önemli nedeni ise ikolikliin farkl birçok
nedenden kaynaklanyor olmasdr. Baz insanlar bireysel nedenlerden dolay
(ekonomik ve ailesel) ikolikleirken, bazlar da kurumsal sebeplerden
(organizasyon kültürü, kariyer yapma zorluu g.b.) ikolik olmaktadrlar
(Bonebright vd., 2000:472).
kolikliin mutlak manada hem kiiye hem de kuruma zararl olduunu düünen
yazarlar olduu gibi (Killinger, 1991; Oates, 1971; Schaef ve Fassel, 1988), bunun
aksine inanan -en azndan kurumsal anlamda bunun böyle olmadn düünenuzmanlar da yok deildir (Korn, Pratt, ve Lambrou, 1987; Machlowitz, 1980;
Sprankle ve Ebel, 1987). kolikliin her türünü zararl gören yazarlar, ikolikliin
mesleki performans düürdüü ve çalanlar arasnda huzursuzlua neden olduu
konusunda adeta hemfikirdirler. Zira bu yazarlar, ikolikliin hem kiisel sal
olumsuz yönde etkilediini hem de fazla çalmann aile ve arkada ilikisine zarar
verdiini düünmektedirler. Dier taraftan ikolikliin kurumsal baary artrdna
inanan yazarlar ise ikolik olmay tevik bile etmektedirler (Machlowitz, 1980: 43).
koliklik kavramn ifade için ngilizce’de presenteeism yerine aslnda workaholic
kavram kullanlmaktadr. kisi arasnda nüanslar olsa da bizim vurgu yapmak
istediimiz aslnda ayn eydir; i ve ile ilgili meguliyetlerin hayattaki dier
önemli ilikilerin ve olgularn önüne geçmesi ve çalma ortamnn her ne sebeple
olursa olsun terk edil(e)memesidir (Porter, 1996: 75).Workaholic kavram ise Oates
tarafndan ilk defa 1971 ylnda alkolik ifadesinden esinlenerek kullanlmtr.
kolikler de tpk alkolikler gibi bamldrlar (Killinger, 1991). Workaholic tabiri
ile ifade edilen ikolik kavram akademik literatürde ilk defa Spence ve Robbins
tarafndan 1992’de kullanlmtr (s. 162). Bir kaç yl sonra ise Seybold ve Salamone
(1994: 6), ikoliklerin özellikleri hakknda genel bir tanmlama yapmlardr. Buna
göre,
a) ikoliklik kontrol edilemeyen bir bamllktr,
b) ikolikler dier bireysel sorumluluklarndan kaçmak için i’e snrlar,
c) ikolikler güçlü rekabet özelliine sahiptirler; ancak
d) ikoliklerin özgüvenleri zayftr.
lerleyen yllarda ikolik kiilikler ile ilgili daha ampirik ve detayl çalmalar
yaplmaya balanmtr. Burke 1999 ylndaki çalmasnda ikoliklerin ekstra
çalma konusunda istekli ve özverili normal kiiliklerden farkl olduklarn
kaydetmitir. Burke’ye göre ikolikler, meslektalarna göre kendilerini daha az
güvende duyarlar ve doal olarak da daha çok onaylanma ihtiyac hissederler
(2000:13). kolikler de tpk alkolikler gibi özel ilgi ve inceleme konusudur. Ancak,
her iki durumda da bamllk söz konusu olmasna karn ikoliklik toplumda daha
58
Murat GÜNBEY, Tarkan GÜNDODU
kolay ho görülen ve kabul edilen bir durumdur. Hatta literatürde gecesini
gündüzüne katmak, i ile yatp i ile kalkmak gibi takdir manas içeren bir çok deyim
bile vardr.
Hasta, halsiz veya herhangi bir rahatszlktan dolay ie gitmemesi gereken
ikoliklerin fedakârlk yaptklarna inanarak göreve gitmeleri, kurumun yararna
deil, aksine aleyhine olan bir tutumdur. Çünkü çalanlarn salk durumlar ile
verimlilik ve i kaliteleri arasnda doru orantl bir iliki söz konusudur (Sheridan,
2004:213). kolik çalanlar mevcudiyetleri ile dier meslektalarnn verimliliini
düürmekle kalmayp kurumun da zarar etmesine sebep olmaktadrlar. kolik
çalanlar, fiziken görev yerinde olsalar bile hem zihnen hem de ruhen orada
deildirler. Bedenen büroda veya ofiste yer igal etseler bile yaplmakta olan
hizmete pozitif bir katklar yoktur; yani çalan olmalar beklenen yerde sadece
kalabalk yapmaktadrlar. koliklerin bu davrannn nedeni, görev banda olmay
“verimli ve üretken” olmakla kartryor olmalardr. Verimlilik, günümüz
dünyasnda deerlendirilmesi en zor olan kavramlardan birisi olmasna ramen
ikoliklerin verimli olmadklarn iddia eden calmalar vardr (Hemp, 2004:52).
Batl bir aratrma kuruluu olan Careers Corporate Headlines (CCH)’a göre
“çalanlar hasta olmalarna ramen kendilerini ille de ie gitmek zorunda hissederler, çünkü
bürolarnda daha yaplmas gereken çok ileri olduuna inanrlar (Samuel ve Wilson,
2007: 5). kolikler hastalk zamanlarnda kullanlmas için verilen izinleri ise
kendileri için kullanmak yerine, çocuklar veya anne-babalaryla ilgilenmek zorunda
kalacaklar zamanda kullanabilmek için biriktirmeyi tercih ederler.
Bugüne dein yaplan çalmalar ikoliklerin kurumlarna verdikleri zararn, ie
gitmeyen personelin verdii zarardan daha fazla olduunu ortaya koymaktadr
(Samuel ve Wilson, 2007:5). Bu ilginç gerçein bir kaç nedeni vardr. Birincisi, göreve
gitmeyen bir personelin organizasyona verecei zarar önceden görüp telafi etmek
daha kolaydr; çünkü olmayan personel ve aksayacak i bellidir ve tedbir almak
mümkündür. Ancak, görevde olduu halde çal(a)mayan bir personelin neden olduu
verim düüklüünü hesap etmek neredeyse imkânsza yakn derecede zordur. Çünkü
zarara neden olan personel görünürde vardr ve çalyor sanlmaktadr. Var olan bir
çalan nasl ki yok saymak mümkün deilse, yaplyor gibi gözüken ileri de
yaplmam kabul etmek, en azndan o an için, söz konusu deildir. Bu problemin
zarar o kadar büyüktür ki, CCH’in 2006 yl raporuna göre, Amerikan i dünyasnn
ikoliklerden gördüü yllk ortalama zararn 180 milyar dolar civarnda olduu
tahmin edilmektedir (Samuel ve Wilson, 2007:6). kinci önemli neden ise, hasta olarak
göreve gelen personelin hastaln dier çalanlara da bulatrarak, kurumsal verimi
düürmeleridir. koliklerin bu davran hem kendileri gibi “hayalet personelin”
(ghost workers- fiziken mevcut olan ama i yapmayan) saysn artrmakta hem de
kurumun tedavi masraflarnn birkaç kat artmasna sebep olmaktadrlar (Topchik,
2005:59). Son yllarda Bat’da verimlilik ile ilgili yaplan çalmalarda önemsiz gibi
gözüken alerji, ba ars ve stres gibi rahatszlklarn verimlilii çok ciddi ekilde
düürdüü ve bu rahatszlklarn yllk maliyetinin sadece Amerika’da 47 milyar dolar
olduu tespit edilmitir (Hemp, 2004:52).
2. kolik Polisler!
Aslnda ikolik polisler demek yerine, KOLKLETRLEN polisler demek daha
doru olacakt(r). Verimsiz iken isteyerek de olsa ie giden personelin çalt
kuruma ve meslektalarna verdii zarar bu kadar büyükse, istemeden
Polis Tekilatnn “kolik” Çalanlar
59
ikolikletirilen personelin sebep olaca zarar tahmin etmek mümkün deildir.
Emniyet tekilat literatüründe herkesin diline pelesenk olmu bir ifade vardr: Polis
24 saat görevlidir. Kurumsal teyakkuzu ve tedbirli olmay anlatmas gereken bu
söylem günümüze kadar personelin gerçekten de 24 saat çaltrlabilecei gibi
yanl bir mantkla yorumlanm ve halen de buna devam edilmektedir. Bu ifade o
kadar benimsenmi ve kanksanm ki demokrasi, insan haklar, çalan haklar ve
hatta suçlu haklarnn bile enine boyuna tartld günümüz modern dünyasnda
polisin çalma saatleri ve artlar hakknda deil iyiletirmeyi teklif etmek, bunlar
tartmak bile ho karlanmamaktadr. kolikletirilen emniyet personelinin
kendilerine ve çalma arkadalarna, uzun vadede ise polis tekilatna verdikleri
zarar net bir ekilde ortaya konulsa bile, personel politikasnda ciddi deiiklikler
olacan beklemek -en azndan ksa vadede- gerçekçi olmayacaktr. Ancak hiç
olmazsa vizyon ve misyon sahibi, daha iyiye ve faydalya açk, kendisini dünyann
dier polis liderleri ile mukayese edebilecek cesaret ve donanma sahip polis
idarecilerine ufuk vermesi açsndan bu tartmalar tamamen de faydasz deildir.
Polis ikoliklerinin sebep olduu zararlar tartmadan önce bunlarn kim olduklarn
ve onlar bu davrana iten sebepleri irdelemek problemi daha doru anlamamza
yardm edecektir. Emniyet tekilatnn, askeri tarzda olmasa da hiyerarik bir
yaplanmas vardr. Hiyerari yalnzca amir-memur arasnda deil, her iki zümrenin
kendi içerisinde de söz konusudur. Kdemli olmak, üst olmak için esas tekil
etmektedir. Bu tarz personel yaplanmas sadece ülkemiz polis tekilatnda deil, en
modern ve demokratik bat toplumlarnda da (mesela ABD) böyledir. Fakat mesleki
hiyerari, modern polis tekilatlarnda ilerin daha verimli ve etkin yürütülmesini
salarken, ülkemizde ‘üst her zaman hakldr’ gibi teoride doru, ama pratikte i
kazalarna ve personel yaralanmalarna (maddi-manevi) neden olmaktadr. Bu
konuda o kadar çok örnek vardr ki, 1–2 yllk bir polis memuru bile bu hususta
onlarca tecrübe yaamtr. Dolaysyla ikolik polislerin varlnn ilk ve belki de en
önemli nedeni emniyet tekilatnn yanl yorumlanan ve uygulanan hiyerarik
yaps ve ilkeleridir.
kinci önemli neden ise, Türkiye’nin güvenlik ve asayiinden sorumlu tek kurumun
Emniyet tekilat olduu düüncesidir. Kurum içindeki bu yanl düünce yüzünden
uyumak, yemek-içmek ve dinlenmek gibi normal insani ihtiyaçlar, alt rütbedeki
polisler için ayn oranda önemli görülmez. Eer öyle görülse idi polis, konser
etkinliklerinde bir gün önceden, hava karardktan sonra balayacak bir futbol
karlamasnda gün aarmadan veya 10 kiilik izinli bir basn açklamasna 30–40
kiiyle görev alr myd, daha dorusu aldrlr myd? Asl ilginç olan, Türkiye’nin
huzur ve asayiinden sorumlu tek kurumun Emniyet tekilat olduu yanl
düüncesine en üst rütbelisinden en alt rütbelisine kadar herkesçe inanlp, kuaktan
kuaa aktarlmasdr. Buna o kadar inanlmtr ki, en son yaplan yasa deiiklikleri
emniyet tekilat çalanlarnn lehine olmasna ramen, i yükünü azaltt için (evet
azaltt için), polis bu deiiklikleri anlayp kabullenmekte çok zorlanmtr. Mesela,
18 yandan küçüklerin ifadesini polisin alamamas, cumhuriyet savclarnn hazrlk
soruturmasna daha etkin katlmalar ve gözalt sürelerinin ksaltlmas gibi. Bu
yüzden ikolik polis olmann ikinci önemli nedeni, Türkiye’nin huzur ve asayiinden
tek sorumlu kurumun Emniyet tekilat olduu yanlgsdr.
Bir dier ve artk kangren haline gelmi en acil problem ise Emniyet tekilatnn
hala görev ve personel standartlarnn belirlenmemi olmasdr. 15.000 (onbebin)
civar rütbeli personel içerisinde 1.000 (bin)’e yakn (belki daha fazla) yüksek lisans
60
Murat GÜNBEY, Tarkan GÜNDODU
veya doktorasn tamamlam ve onlarca toplam kalite uzmanna sahip Emniyet
tekilatnda personel seçimi, terfiler ve görevlendirmeler hala bilimsellikten uzak
metotlarla yaplmaya devam edilmektedir. 200.000 kiilik tekilatta personel
verimliliini ölçen ne bir birim ne de böyle bir ihtiyaç bilinci söz konusudur. 163
yllk mazisi olan Emniyet tekilatnda bugün bile en basit sorularn cevab
bilinmemektedir. Örnein,
x Asayi/Narkotik veya Çocuk ubesi’nde çalacak personel ne tür niteliklere
haiz olmaldr?
x Adli veya idari görev yapan birimlerin yöneticilerinde olmas gereken
özellikler nelerdir?
x Verimli personel ile verimsiz personel arasndaki fark nasl tespit edilir?
x stanbul veya zmir’de çalan bir personelle Yozgat veya Krehir gibi daha
küçük illerde istihdam edilecek personelde nelere dikkat edilmelidir?
Hizmet kalitesi, verimlilik ve organizasyon kültürü gibi günümüz yönetim
literatüründe tartlan kavramlar, Emniyet tekilatnda ancak vizyon sahibi ve
okuyan yöneticiler tarafndan ele alnabilecektir.
3. koliklik ve Aile
Son yllarda yaplan bilimsel çalmalar ikoliklik ve aile huzuru arasnda bir iliki
olup olmadna, incelemi ve sadece elerin deil, ailedeki büyük çocuklarn da
ikolik ebeveynden olumsuz etkilendiini tespit etmilerdir (Robinson, 1998:74,
Carroll ve Robinson, 2000:362). Çünkü deneysel çalmalar ikoliklerin dier
meslektalarna oranla daha kaygl, stresli ve mükemmeliyetçi olduklarn ortaya
koymaktadr (Haymon, 1993).
Bir çok kadn/erkek, ikolik bir e ile yaamann bir “kâbus” ile yaamaktan farksz
olmadn ve aile içerisinde bagösteren huzursuzluun kazanlan mesleki ödüllerin,
elde edilen maddi gelirin ve sergilenen yüksek mesleki performansn gölgesinde
kald ve önemsenmediinden ikayetçidirler (Robinson, 1998:120). kolikliin aile
huzurunu etkilemesinin bir dier nedeni ise, zaman içerisinde kiilikleri deien ve
daha bencil hale gelen ikolikler, i yerinde meslektalarna ve çalanlarna
sergiledikleri problematik davranlar ev ortamna tayarak aile üyelerine kar da
bencil ve egoist davranmaya balamalardr (Pietropinto,1986:90).
Bu arada ikolik bireylerin eleri ise kendilerini ikinci plana itilmi, ie göre daha az
önemli ve kendisini ailenin/çocuklarn bütün yükünü çeken tek taraf olarak
gördükleri için huzursuzluk daha da iddetlenmektedir (Robinson ve Chase,
2000:14). Eler arasnda oluan duygusal uzaklk ise boanma için saylan en önemli
birkaç nedenden birisidir (Gottman ve Silver, 1999:37). Aile huzursuzluu yaayan
çiftlerin dikkatini baka yöne çekmek ve ailesel problemleri unutturmak için
bireylerin daha çok ie younlamasn tavsiye etmenin ise ne kadar manasz olduu
ortadadr. Yani e ve aile ie feda edilmektedir.
Bu bilinçsiz durum emeklilik zamanlarnda daha da artarak devam etmektedir.
“Polis emeklileri çok yaamaz!” diye mehur bir ifade vardr. Bu ifade aslnda polis
ikoliklerin durumunu çok güzel anlatan bir söylemdir. Çalma hayat boyunca
kendisine günde birkaç saat ayrmam bir polisin emekli olduu zaman günlerini ve
haftalarn deerlendirmesini beklemek mantkl deildir. yerinde iken amirleri ve
müdürleri tarafndan tanzim edilen çalma saatlerinin emekli olduklarnda eleri
Polis Tekilatnn “kolik” Çalanlar
61
tarafndan düzenlenmesi, dier emekliler gibi polis emeklilerini de memnun
etmemektedir (Ishyama ve Ktayama, 1994:171).Birçok ein ikolikler ile
yaamann kâbus olduunu söylemeleri de ite bu yüzdendir (Robinson, 1998:142).
4. Çözüm Nedir?
Her tekilat gibi Emniyet tekilat da yapt ilerde ve sunduu hizmetlerde baarl
olmak istemektedir. Baar ise eer ölçülebilir ve sürdürülebilir ise bir anlam ifade
eder. Baardan ne kastedildii ve nasl ölçüldüü belli deilse, herkes ve her birim
kendi baar kriterlerine karar verip onlar uygular. te kurumsal standartlar bu
yüzden önemlidir. Baarl memur, amir ve müdür denildiinde herkes farkl bir
resmi tarif ediyorsa; verimden, kaliteden ve mesleki huzurdan bahsetmek mümkün
olmayacaktr. Bir büro amiri, mesai saatleri snrlar içerisinde kendisinden beklenen
sorumluluklar yerine getirebiliyorken, ayn ubede baka bir büro amirinin -her ne
sebeple olursa olsun- personelini iki kat daha fazla çalmaya zorlamas takdir deil
ikaz gerektiren bir davrantr. Bu farkl çalma anlayna vakf olan ube
müdüründen beklenen davran, ikinci büro amirinin niçin normal süresinde ileri
halledemediini sorgulamasdr, yoksa onu tebrik edip övmesi deil. Çünkü
hiyerarik bir kurumda personelin daha fazla mesai yapmasn salamak bir beceri
veya baar deil, tam aksine idari bir yetersizliktir. Bu idareci kaynaklar verimli
kullanmay bilmemekte ve israf yapmaktadr. Son yirmi yldr Bat’da yaplan
çalmalar gereinden fazla çaltrlan personelin (hele hele bedava çaltrlmalar)
kurumlara fayda deil aksine zarar verdiini göstermektedir.
kinci çözüm önerisi ise, alt taraftan -özellikle memurlardan- gelen öneri, ikâyet ve
tekliflerin daha ciddi deerlendirmeye alnmas gerekliliidir. Hiçbir çalan, hasta
hasta ie gitmek ve rahatszln artrmak istemez. Memurlar hasta olduklar halde
göreve getiren nedenler tespit edilmeli ve onlar bu davrana iten sebepler bertaraf
edilmelidir. Hasta denilirken ameliyat masasndan kalkp gelenlerin kast edilmedii
açktr. Ba ars, ülser, souk algnl ve bulac grip gibi ayakta geçirilen
hastalklar hem personel hem de yönetim tarafndan önemsenmeyen rahatszlklardr.
Fakat kurumsal verimi düüren ve yaplan ilerin tekrar tekrar yeniden yaplmasna
sebep olan hastalklar da bunlardr. Memurlar nelerden ikâyet ediyor ve hangi
kayglarla ie geliyorlarsa, onlar tespit edilip mutlaka giderilmelidirler. Çünkü
rahatszl nedeni ile bir kaç gün ie gitmediinde bürosunun veya ekibinin deiecei
kaygsn tayan memur, ülser deil, kanser de olsa ie gitmek isteyecektir. Hem
yöneticiler hem de memurlar bilmeli ve inanmaldrlar ki kendi salklar kesinlikle
yaptklar iten daha önemli ve deerlidir.
Ülkemizin yllardr takip ettii en önemli hedeflerden birisi de Avrupa Birlii
üyeliinin kazanlmasdr. Bu hedef dorultusunda bugüne kadar gerek yapsal
gerekse hukuksal bazda onlarca, belki yüzlerce deiikler yapld. Bu
deiikliklerden hedeflenen gaye, ülkemizi her alanda Avrupa Birlii standartlarna
yükseltmek ve birlie alnma sürecimizi hzlandrmakt. Ancak deil Avrupa
ülkeleri, çou üçüncü dünya ülkesinde bile rastlanlmayacak Emniyet Tekilat’nn
birçok personel politikalar ve uygulamalar ülkemizin bu hedefiyle
örtümemektedir. Avrupal polisler Türkiye’deki meslektalarna göre daha
profesyonel ve verimli olabiliyorken, niçin Emniyet Tekilat hala geleneksel ve
esnek olmayan emir-komuta anlayyla polislik yapmay sürdürmektedir? Bu
farkllk bilgi ve donanm eksikliimizden mi (ki bu gerçekçi bir yaklam olmaz),
yoksa alkanlklar krp yeni ve daha etkili yönetim anlaylarn kabul
edememekten mi kaynaklanmaktadr?
62
Murat GÜNBEY, Tarkan GÜNDODU
Bugün gerek ABD’de gerekse Avrupa ülkelerinde artk tartlmayan konulardan birisi
de polis imajdr. Çünkü bu tartmalar onlarca yl önce yaplm ve polis birimlerinin
daha baarl ve etkin olmas için gerekli düzenlemeler çoktan bitirilmitir
(Bittner,1970). Tabi ki deien dünya artlar ve suç çeitleri polis birimlerini her gün
yeni yeni metotlar kullanmaya ve suçla mücadeleyi daha etkin yapmaya
zorlamaktadr. Ancak Batl toplumlarda kullanlan hiçbir metod personelin inadna,
günübirlik ve etkili olup olmadna baklmakszn uygulanmamaktadr. Özellikle son
yirmi yldr gelimi ülkeler çeitli nedenlerle verimli çalamayacak personelin ie
gelmesini engellemek için psikolojik yardm programlar gelitirip tevik primi
vermektedirler (Peiperl ve Jones, 2001:373). Personelin görevde sadece bedeni ile
deil ayn zamanda ruhu ve zihniyle bulunmasn istemektedirler. Türk polis tekilat
yöneticilerinin baars artk personeli ne kadar uzun süre çaltrdklar ile deil, onlar
ne kadar verimli istihdam ettikleri ile ölçülmelidir. Ayrca tekilat yöneticileri sadece
üstleri tarafndan deil, emirlerindeki personel tarafndan da deerlendirilmeye
balandklar gün ikolik çalanlar problemi ile birlikte birçok kangren olmu yönetim
problemi de çözülmeye balayacaktr.
5. Sonuç
skoliklik toplum için bu kadar zararl olmasna ve bireylerde bamllk yapmasna
ramen niçin toplum nezdinde ho karlanabilmektedir? Bunun birçok nedeni
vardr, örnein ikoliklerin daha çabuk ve kolay terfi etmeleri ve göreceli de olsa
daha çok ekonomik kazanç elde etmeleri göze çarpan ilk nedenler arasnda
saylabilir (Van Der Hulst ve Geurts, 2001:231). Bununla beraber iverenlerin/
yöneticilerin ayn ücreti ödedikleri halde ikolikleri daha fazla çaltrabildikleri için
onlar dier meslektalarna tercih etmeleri gayet anlalabilir bir durumdur.
Anlalmas zor olan ise insan kaynaklar yönetimi, içi haklar ve verimlilik gibi
konularn enine boyuna tartld bu yüzylda hala çok çalma ile verimli
çalmann ayn olduunun düünülmesidir. Amir ve müdürlerin ikoliklerin varl
ve hatta onlarn çokluundan memnun olmas üphesiz kiilerin ikolik olmasnda
önemli bir etkendir (Sparks, Cooper, Fried ve Shirom, 1997:398).
Ancak bu derece büyük ekonomik zararlara neden olan ikolik çalanlar, çözümü
olmayan bir problem deildir. Son yllarda bu konuyla ilgili yaplan bilimsel
çalmalar bu probleme uygulanacak en etkili çözümün kurum politikas ve
yöneticilere endeksli metotlarla mümkün olacan ortaya koymaktadr (Samuel ve
Wilson, 2007:7). Dolaysyla günümüz Emniyet tekilat yöneticileri 20–30 yl önce
yaadklar imkanszlk ve zorluklar anmsayp bugünkü kurumsal ve yönetsel
problemleri önemsiz ve zararsz görmek yerine yarnn idarecilerine vizyon ve
heyecan verecek gayret ve liderligi göstermelidirler.
Referanslar
BITTNER, E. (1970). The functions of the police in modern society. Washington,
D.C.:U.S. Government Printing Office.
BONEBRIGHT, C.A., CLAY, D.L., ANKENMANN, R.D. (2000). The relationship
of workaholism with work–life conflict, life satisfaction, and purpose in life.
Journal of Counseling Psychology, 47, 469–477.ss.
BURKE, R.J. (1999). It’s not how hard you work but how you work hard: Evaluating
workaholism components. International Journal of Stress Management, 6, 225 239.ss
Polis Tekilatnn “kolik” Çalanlar
63
BURKE, R.J. (2000).Workaholism in organizations: psychological and physical wellbeing consequences. Stress Medicine, 16, 11–16.ss
BURKE, R.J. (2001). Editorial: Workaholism in organizations. International Journal
of Stress Management, 8, 65–68.ss
CARROLL, J. J., ROBINSON, B. E. (2000). Parentification and depression among
adult children of workaholics and adult children of alcoholics. The Family
Journal, 8, 360–367.ss
HAYMON, S. (1993). The relationship of work addiction and depression, anxiety, and
anger in college males. DoctoralDissertation, Florida State University,
Tallahasse, FL, 1992. Dissertation Abstracts International, 53, 5401-B.
HEMP, P. (2004). Presenteeism: at work-but out of t. Harward Business Review
GOTTMAN, J., SILVER, N. (1999). The seven principles for making marriage work.
New York: Random House.
ISHIYAMA, F. I., KITAYAMA, A. (1994). Overwork and career-centered selfvalidation among the Japanese: psychosocial issues and counselling implications.
International Journal for the Advancement of Counseling, 17, 167–182. ss
KOMPIER, M., COOPER, C. (1999). Preventing stress, improving productivity:
European case studies in the workplace.London: Routledge
MACHLOWITZ, M. (1980). Workaholics: living with them, working with them.
Reading, MA: Addison-Wesley.
PEIPERL, M., JONES, B. (2001). Workaholics and overworkers: productivity or
pathology? Group and Organization Management, 26, 369–393.ss.
PIETROPINTO, A. (1986). The workaholic spouse. Medical Aspects of Human
Sexuality, 20, 89–96.ss.
PORTER, G. (1996). Organizational impact of workaholism: suggestions for
researching the negative outcomes of excessive work. Journal of Occupational
Health Psychology, 1, 70–84.ss.
ROBINSON, B. E. (1998). Chained to the desk: a guidebook for workaholics, their
partners and children, and the clinicians who treat them. New York: New York
University Press.
ROBINSON, B. E., CHASE, N. (2000). High-performing families: causes,
consequences, and clinical solutions. Washington, DC: American Counseling
Association.
SAMUEL, R.J., WILSON, L.M. (2007). Is presenteeism hurting your workforce?
Employee Benefit Plan Review
SEYBOLD, K.C., SALOMONE, P.R. (1994). Understanding workaholism: a view of
causes and counseling approaches. Journal of Counseling and Development, 73,
4–9.ss.
SHERIDAN, A. (2004). Chronic presenteeism: the multiple dimensions to men’s
absence from part-time work. Gender, Work and Organization, (11), pp. 207225.ss.
SPARKS, K., COOPER, C., FRIED, Y., SHIROM, A. (1997). The effects of hours of
work on health: A meta-analytic review. Journal of Occupational and
OrganizationalPsychology, 70, 391–408.ss.
SPENCE, J.T., ROBBINS, A.S. (1992). Workaholism: definition, measurement, and
preliminary results. Journal of Personality Assessment, 58, 160–178.ss.
TOPCHIK, G. (2005). Ghosts in the office. Associations Now
VAN DER HULST, M., GEURTS, S. (2001). Associations between overtime and
psychological health in high and low reward jobs. Work and Stress, 15, 227–240.
Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 64-76
TÜRK ENERJ SEKTÖRÜNDE KURUMSAL RSK
YÖNETM FARKINDALII
ENTERPRISE RISK MANAGEMENT AWARENESS IN TURKISH ENERGY
SECTOR
ule GÜNE
Suat TEKER
Okan Üniversitesi
ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi
[email protected]
Okan Üniversitesi
ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi
[email protected]
ÖZET: Dünya çapndaki serbestleme, liberalleme, özelletirme, ticarileme ve
rekabet yaplar gibi reel sektördeki deiim ve gelimeler ve bunlarn sistemi
etkilemesi nedeniyle, belirsizlik ve riskler artmaktadr. Kurumlarn baars büyük
ölçüde riskleri belirleme, önleme, azaltma ve yönetme kapasitelerine baldr.
Kurumsal risk yönetimi bu gerekler için etkin bir yap sunmaktadr. Çalmann ilk
ksmnda kurumsal risk yönetimi hakknda teorik bilgiler sunulmu, dünya’da
kullanlan risk yönetimi ile ilgili standartlar ve sonrasnda enerji sektöründe yaplan
bir anket yardmyla Türkiye’deki kurumsal risk yönetim uygulamalarnn bir profili
çizilmeye çallmtr.
Anahtar Kelimeler: Kurumsal Risk Yönetimi; ç Denetim
JEL Snflamas: G32; M42; Q49
ABSTRACT: Development and changes in the industrial sector such as
deregulation, liberalization, privatization and commercialization, and competitive
structure, have caused increases in uncertainties and risks. The success of an
enterprise depends upon its capacity to anticipate, avoid, accept, mitigate and
exploit risks. Their survival strongly depends on their ability of managing corporate
risks altogether. Implementation of enterprise risk management may support an
efficient business framework for the underlying requirements. The initial section of
the study covers the theoretical background of enterprise risk management and
summarizes various risk management standards applied in the world. The later
section presents the analysis of a questionnaire conducted in the Turkish Energy
sector offering a framework for the applications of enterprise risk management in
Turkey.
Keywords: Enterprise Risk Management; Internal Audit
JEL Classification: G32 ; M42 ; Q49
1. Giri
Biliim teknolojilerindeki gelimelerin de etkisiyle, 1980'li yllardan itibaren,
ekonomilerin ve toplumlarn birbirine daha yaklat, dünya ekonomisinin giderek
daha bütünletii sklkla ifade edilmektedir. Küreselleme olarak adlandrlan bu
süreç, deiim hzn, belirsizlii ve karmakl artrmtr. Küreselleme, çok
büyük frsatlarla birlikte, ölümcül riskleri de beraberinde getirmitir. Böylelikle
sektör ayrt etmeksizin, her iletme kurum çapnda risk yönetimine ihtiyaç duyar
hale gelmitir.
Türk Enerji Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Farkndal
65
Küresel rekabet içinde sürekli büyüme ve gelimeyi hedefleyen iletmeler, kurumsal
yönetim kalitesini salamak amacyla, iç denetim faaliyetlerine de ihtiyaç
duymaktadrlar. Günümüzde iç denetim anlay önemli ölçüde deimitir. Daha
önceleri eksiklik ve hile bulmaya odaklanan, ilem odakl iç denetim anlay yerini
süreç ve verimlilik odakl bir danmanlk anlayna brakarak, risk yönetiminin
önemli bir parças haline gelmitir.
Çalmada, Türkiye’deki risk yönetimine genel bir bak altnda, mevcut risk
yönetimi uygulamalar ve iç denetim hakknda deerlendirme yapmay amaçlayan
bu çalma, enerji sektöründeki büyük ölçekli firmalarda kurumsal risk yönetim
uygulamalarnn varlnn ve ilerliinin test edilmesini amaçlamaktadr. dünyasnn önemli gündem maddelerinden biri haline gelen Kurumsal Risk
Yönetimi (KRY) ile ilgili olarak akademik çevreler ve i yaamn bilgilendirmek
ikincil amaç olarak görülmütür.
Aratrma kapsamnda, Türkiye’deki reel sektör risk yönetimi uygulamalarnn
geleneksel yaklam ile mi, yoksa yeni bir yaklam olan kurumsal risk yönetim
yaklam ile mi yürütülmekte olduu sorgulanm ve kurumsal risk yönetimine
niçin ihtiyaç duyulduu sorusuna da cevap aranmtr.
Türkiye’de kurumsal risk yönetimi anlaynn ne ölçüde benimsenmi olduunun
risk aratrmaclar tarafndan merak konusu haline gelmesi, bu aratrmann ana
fikrini oluturmutur. Reel sektörün risk uygulamalarn tespit etmeyi amaçlayan ve
bilimsel bir temele dayanan bu çalma dahilinde, literatürde benzer nitelikteki
aratrmalar örnek alnarak, genel kapsamda risk yönetim süreç ve gerekliliklerinin
Türkiye’de faaliyet gösteren enerji firmalarnda var olup olmadn sorgulamtr.
2. Literatür Aratrmas
Türkiye’de reel sektörde yürütülen risk yönetimi ve badak olarak iç denetim
faaliyetlerinin varln sorgulama ve ölçme çalmalarn yapmadan önce, daha önce
yaplm benzer aratrmalarn incelenmesi ve analiz edilmesinde fayda vardr. Bu
aratrmalardan elde edilmi olan sonuçlar, dünya’da bu konudaki genel durumu
özetlerken, çalma kapsamnda yaplan aratrma sonuçlar ile kyaslama olana
salayacaktr.
Ernst ve Young’n, “Kurum Baznda Risk Yönetimi Aratrmas” adyla Ocak 2004’te
Avustralya’da 52 firma üzerinde yapt aratrmada, firmalarn %84’ünün organizasyon
içerisinde riskleri yöneten etkili bir sürece sahip olduu, fakat bu firmalardan sadece
%18’inde risk yönetim koordinatörünün var olduu ve tüm firmalarn %36’snda ise risk
yönetimi sorumluluunun çeitli departmanlara, fonksiyonel olarak datld ortaya
çkmtr. Firmalarn %16’s, kurum içinde tüm risklerini yönetecek resmi bir stratejiye
sahipken, sadece %12’si kurum bütününde uygulanan bir risk yönetim metodolojisine
sahiptir. Firmalarn %19’unda, risk yönetimi politikalar ve prosedürleri için formal
iletiim kanallar bulunurken, %29’unda hedeflere yönelik riske odakl planlar
yaplmaktadr. Ayrca, incelenen firmalarn sadece %19’u risk limit ve toleranslarn net
bir ekilde tanmlamtr. Aratrmaya katlan tüm finansal kurumlar, genel olarak risk
yönetimi fonksiyonuna sahiptirler. Finansal kurumlarn %84’ü kurum bütününde riskleri
yönetirken, bu kurumlarn %75’i bir risk sorumlusuna sahiptir. Finans d kurulularn
%83’ünde sorumlu bir risk uzman yoktur. Büyük firmalar, risk yönetimi faaliyetlerini
standart süreçlerle ile yürütürken, küçük firmalarn sadece %4’ü risk yönetimine uygun
politikalar ve süreçlere sahiptir. Denetim komitelerinin %86’s kurumsal riskler hakknda
66
ule GÜNE, Suat TEKER
düzenli olarak firma yönetiminden güncel bilgi almakta ve denetim komitelerinin %74’ü
risk yönetimi süreçlerini incelemektedir (Kazmirci ve Altunay, 2004).
Dier bir aratrma ise, Chartis Research isimli aratrma irketi ve i zekas
alannda dünya lideri olan SAS Institute’un 410 adet finansal kurum yetkilisi ile
yaptklar görümeleri kapsamaktadr. Kurumsal risk yönetimi konulu aratrma
sonuçlar, Isveç Stockholm’de yaplan SAS Forum 2007’de açklanmtr. Sonuçlara
göre; KRY sistemlerini tetikleyen sebepler, performans yönetimi ve yasal
düzenlemelerdir. Aratrmaya katlan 410 yöneticiden %60’ kurumsal risk yönetim
programnn 24 ay içinde sermaye karl ayrma zorunluluunu aaya
çekmelerini salayacan ve sermaye karlk oranlarnda %8’lik bir düü
yaratacan vurgulamlardr. Aratrma sonuçlarna göre, KRY’ni kurumlarna
yerletirmi firmalarn %26’s, kurulum için bir zaman çizelgesi ve iyi formüle
edilmi bir stratejiye sahipken, finans irketlerinin %25’inde KRY ile ilgili hiçbir
strateji belirlenmemi durumdadr (SAS, 2007).
Tillinghast-Towers Perrin Survey (2006)’in çalmasnda farkl sektörlerden 130
firmaya bir anket uygulanmtr. Hedef kitlenin %27’si finansal servisler, %20’si
enerji ve madencilik, %14’ü üretim, %9’u kamu ve %9’u da telekomunikasyon/IT
sektörlerindendir. Bu firmalarn %58’i geliri 1 milyar dolardan fazla, %66’s
varlklar 1 milyar dolardan fazla ve %43’ü de çok ulusludur. Ankete katlan
firmalarn %49’u ksmi veya tam bir KRY programlarna sahipken, firmalarn %75’i
iki yl veya daha az bir zamandr KRY programn yürütmektedir. Dier kurumlarn
neredeyse hepsi KRY’ni aratrma veya planlama aamasndadr. Kurumsal
yönetiim reformlar ve politikalar KRY’nin kabulünde %38 etkili bulunmutur.
Firmalarn %80’ninde finansal ve operasyonel riskler iç denetim plannda dikkate
alrken, firmalarn ancak yarsnda stratejik riskler iç denetim plannda
önemsenmektedir. Firmalarn %50’sinde risk haritalar hazrland, %44’ünde risk
deerlendirme yapld, sadece %28’inde ise eklen finansal modelleme yapld,
%20’sinde senaryo planlama ve %11’inde olaslkl simülasyon tekniklerinin
kulland görülmütür. KRY uygulayan firmalarn %26’snda risk yönetimi
görevini denetimden sorumlu ba yönetici üstlenmektedir, %21’inde ise CRO1 ve
CFO2 yürütmektedir. Yöneticilerin %21’i iç denetimden, %18’i finanstan ve
yalnzca %11’i risk yönetiminden gelmektedir. ç denetimin risk yönetiminde
önemli bir rol oynad bu aratrmada vurgulanm ve katlmclarn %32’si iç
denetimin KRY’ne yön verdiini belirtmilerdir (Tillinghast-Towers Perrin Survey,
2006).
Beasley ve dierleri (2005)’nin Mart 2004 itibariyle IIA’nn üyesi olan 1770 firma
ile yaptklar anket çalmasnda firmalarn 123 tanesinden tam veri alnabilmi ve
u sonuçlar çkmtr; elde dilen ilk bulgu, büyük ölçekli firmalar ve bankalarn,
sigorta irketleri ve eitim kurumlarnn KRY’ni daha kolay kabul edip benimsedii
yönündedir. Amerikan firmalarnn daha güçlü bir kurumsal yönetim yapsna sahip
olduu beklentisine karn, KRY’ne adaptasyonda Avustralya, Yeni Zelanda, Güney
Afrika ve ngiltere’den daha geride kald görülmütür. Aratrma sonuçlarna göre
modelin %50’si KRY’ni ksmen veya tamamen uygulamakta, %35’i ise KRY’ni
yerletirme konusunda hiçbir plan yapmam veya henüz bir karar almamtr
(Beasley ve dierleri, 2005).
1
2
CRO, Chief Risk Officer; Risk Ba Sorumlusu
CFO, Chief Financial Officer: bir firmann finansal sistemleri ile ilgilenen direktörü.
Türk Enerji Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Farkndal
67
PricewaterhouseCoopers (PwC) tarafndan Ocak 2004’te gerçekletirilen,
CEO3’larn özellikle risk ve risk yönetimi hakkndaki görülerine yer veren 7.Yl
CEO Anketi sonuçlarna göre; CEO’larn üçte ikisi risklerin belirlendii, ölçüldüü
ve yönetildii süreçlerin kurumlarnda mevcut olduunu belirtmitir. Buna karn,
aratrmaya katlan CEO’larn sadece %23’ü ortak bir terminolojiye ve risk yönetimi
için bir takm standartlara sahip olduklarn belirtmi ve sadece %26’s tüm
organizasyon çapnda bir risk yönetimi için gerekli bilgilere ve verilere sahip
olduklarndan emin olduklarn belirtmilerdir. Organizasyonlarnn içinde KRY’nin
ölçümünün ve entegrasyonunun anlalmas konusunda ise, CEO’larn %26’s bu
konuda yeterli olduklar yantn vermilerdir. CEO’larn sadece üçte biri mevzuata
uygunluk aktivitelerinin riskleri azalttn düünmekte ve üçte biri de bu
aktivitelerden kaynaklanan maliyetleri tam anlamyla takip edebilmektedir.
Ortalama olarak CEO’larn %38’i hali hazrda etkili ve verimli bir KRY’ne sahip
olduklarn düünmektedir (PWC, 2004).
Risk Odakl ç Denetim ve MKB Uygulamas bal altnda Kocaeli Üniversitesi
tarafndan bir anket aratrmas yaplmtr. Aratrmaya katlanlarn %27,8’i
finans/bankaclk, %63,9’u üretim/perakende, kalan %8,3’ü de hizmet sektöründe
faaliyet göstermektedir. Elde edilen bulgulara göre, firmalarn %16,7’sinin iç denetim
birimine sahip olmad, %41,7’sinin iç denetim biriminin 1 veya 2 kiiden olutuu,
%13,9’unun 4-6 kii, %5,6’snn 7-9 kii, %2,8’inin 10-12 kii, ve % 19,4’ünde
(tamam finansal kurumlar) ise 17 ve üstü iç denetim eleman bulunduu
belirlenmitir. Çalmada, iç denetimin cevaplayclardan %19,4’ünün denetim
komitesine, yine %19,4’ünün yönetim kurulu bakanna, %13,9’unun yönetim kurulu
üyesi veya genel müdür/yardmclarna, %8,3’ünün de CEO’ya bal olduu sonucuna
ulalmtr. Holdinge bal faaliyette bulunan iletmelerin %30,6’snda ana irkette,
%5,6’snn bütün holding irketlerinde, % 44,4’ünde ise denetim departman olduu
sonucuna ulalmtr. Risk deerleme konusu ile firmalarn %28,1’inin hiç
ilgilenmedii ve %62,5’inin de kaynak ve zamanlarnn en fazla %10’unu ayrdklar
ifade edilmitir. Risk deerleme faaliyet sonuçlarn, cevaplayclarn %66,7’sinin
stratejik yönetim amac ile kulland, geri kalan %33,3’ünün ise kullanmad
görülmütür. Risk deerlendirme aamalarn kullanan cevaplayclarn %50’si iç
denetimin risk yönetimi ile ortak çaltn, %27,3’ü risk deerlendirme faaliyetinin
d danmanlar desteiyle iç denetim birimi tarafndan yürütüldüünü, %22,7’si ise iç
denetçilerin rolü olmadn vurgulamtr. Risk deerleme aamalarn kullanan
firmalarn %87,5’inin risk odakl yaklam çerçevesinde denetimlerini hazrladklarn
ve kalan %12,5’i de üst yönetimin istekleri dorultusunda denetim plann
hazrladklarn ifade etmilerdir (Kishal ve Pehlivanl, 2006).
Tüm bu çalmalar gösteriyor ki, dünyada kurumsal risk yönetimi olgusu olumakta
ve artk yaplanma süreci birçok ülkede balamaktadr. Türkiye’de iç denetim
anlaynn yannda kurumsal risk yönetimi anlayn az da olsa benimseye balam
ama hala iç denetimle bütünleik uygulamalar halinde yönetimine entegre
etmektedir. Dünyadaki tüm çalmalarda riskin önemli olduu ve yönetiminin direk
üst yönetimin sorumluluunda olduunu görmekteyiz. Bu sonuç da bize risk
yönetiminin önemini ve gerekliliini tekrar göstermektedir.
3
CEO, Chief Executive Officer, bir irketin, örgütün ya da acentenin en üst dereceli
yöneticisi.
68
ule GÜNE, Suat TEKER
Çalmann sonraki bölümünde, kurumsal risk yönetimi konusunda ve farkl
alanlarda dünya’da kullanlmakta olan standartlarn ksa bir özeti sunulmutur.
3. Risk Yönetimi Konusunda Kullanlan Standartlar
Risk yönetimi ve iç denetimde uluslararas standartlar bir kuruluun kendi
sektörüne, süreçlerine ve artlarna göre bir risk çerçevesi oluturmasna yardmc
olmaktadr. Standartlar KRY’in geliiminde rol oynayan en önemli faktörlerdendir.
Bu nedenle, konu ile ilikili dünya uygulamalardan aadaki bölümde
bahsedilmektedir.
3.1. AB 8. Direktifi (1984)
Yönerge ile Avrupa Birliine üye ülkelerde, iletmelerin finansal raporlarnn yasal
denetimlerini yürütme ve denetimler ile AB hukukunun gerektirdii effaflk
derecesinde yllk faaliyet raporlarnn yllk hesaplara uygunluunu dorulamas
amaçlanmtr. Bu yönergenin amac, yasal denetçi olarak çalan kiilerin
gereksinimlerinin karlanmas ve AB’ne üye ülkelerde denetime ilikin
düzenlemelerin salanmasdr. Yönerge; kapsam, yetkiye ilikin kurallar, mesleki
kurallar, mesleki dürüstlük ve bamszlk, açklk ve son hükümler olmak üzere be
ksmdan olumaktadr (Sevim ve dierleri, 2006).
3.2. Kurumsal Yönetiim Kodu (The Combined Code on Corporate
Governance – 1998)
ngiltere’de kurumsal yönetiim konusundaki yaklam yanstmaktadr. Turnbull
Raporu olarak da adlandrlan, iç kontroller ve risk yönetimi hakknda özel sektör
direktörleri için hazrlanm rehber niteliindeki rapor, 2003’te revize edilmitir.
Londra Borsas irketlerine yönelik “uygula-uygulamyorsan açkla” esasna dayal
Combined Code raporunda Yönetim Kurulu Bakan’nn ücretlendirme komitesinde
yer almas konusundaki snrlamalar kaldrlarak, Londra Menkul Kymetler
Borsasna kote irketler için belirlenen standartlara uyum salanmas zorunlu hale
getirilmitir (Atamer, 2006).
3.3. AS/NZS 4360 Risk Yönetim Süreci (Avustralya/Yeni Zelanda Risk
Yönetim Standard - 1999)
Riskleri yönetmede ve belgelemede dünyann ilk resmi ve çok güçlü bir standarddr
ve halihazrda risk yönetiminde skça kullanlan nadir standartlardan biridir, jenerik
bir klavuz niteliindedir. AS/NZS 4360 standartlar, risklerin ilevsel risk stili
grubu tarafndan yöneltileceini varsayar, bu topluluk yeterli yeteneklere sahiptir ve
risk yönetimi gruplar riskleri belirler, analiz eder ve ele alr. AS/NZS 4360,
Sarbanes-Oxley uyumu gerektiren organizasyonlar için, kurumsal risk yönetim
amacna uygundur (AS/NZS 4360, 2004).
3.4. OECD Kurumsal Yönetiim lkeleri (Principles of Corporate Governance1999)
OECD tarafndan 1999 ylnda hazrlanan ve 2004 yl içerisinde yeniden gözden
geçirilerek düzenlenen Kurumsal Yönetim lkeleri Raporu çerçevesinde kurumsal
yönetimi oluturan dört esasl unsur; adillik, effaflk, sorumluluk ve hesap
verilebilirlik olarak belirlenmitir. OECD lkeleri, bamsz denetim dahil olmakla
birlikte, firmalarn muhasebe ve mali raporlama sistemlerinin güvenilirliini
salama ve özellikle risk yönetimi, mali ve operasyonel kontrol sistemleri ve yasa
ile ilgili standartlara uygunluu denetleyen sistemler gibi denetim sistemlerinin
ilerliini güvence altna almay amaçlamaktadr (OECD, 2004).
Türk Enerji Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Farkndal
69
3.5. SOX - Sarbanes-Oxley Kanunu (2002)
Firmalarn özellikle kurumsal yönetim kadrolarna ve denetim komitelerine ciddi
yükümlülükler ve yeni raporlama artlar getiren Sarbanes Oxley Kanunu 2002’de
ABD’de yürürlüe girmitir. Bu standartlarn 302. ve 404. maddeleri tüm firmalarda
risk yönetimini zorunlu klmaktadr. Sarbanes Oxley Kanunu; muhasebe gözlem
kurulunun kuruluu ve ileyii, denetim firmasnn bamszl, irketin
sorumluluu, mali bilgilerin arttrlmas, analiz ve çkar çatmalar, komisyon
kaynaklar ve otoritesi, çalmalar ve raporlar, kurumsal ve suç unsuru tayan
suiistimal sorumluluu, beyaz yakal suçlar ile ilgili cezalarn arttrlmas, kurumsal
vergi iadeleri ve kurumsal suiistimal ve sorumluluk konular olarak 11 ana balktan
olumaktadr (SOX, 2002). Yasann 302 ve 404 numaral maddeleri çerçevesinde
irketlerin finansal raporlamalar üzerindeki risklerin belirlenmesi, belirlenen
risklere ilikin kontrollerin dokümante edilmesi ve deerlendirilmesi zorunlu
olmakla birlikte, kontrollerin etkinliinden irket yöneticileri direk olarak sorumlu
tutulmutur (PWC, 2008b).
3.6. Risk Yönetim Standartlar (Risk Management Standards - 2002)
Kullanlan terminoloji, risk yönetimi süreci, risk yönetimi için organizasyonel yap
ve risk yönetiminin amac gibi konularda fikir birliinin salanmasn kolaylatrma
amacyla hazrlanan bir standarttr. Farkl yollarla da olsa bu standardn farkl
parçalarnn hayata geçirilmesi ile irketler standartlara uygun çaltklarn
raporlayabilecek düzeye geleceklerdir. Standart, irketlerin kendi uygulamalarn
karlatrabilecekleri en iyi uygulamay sunmaktadr. Bu standarda göre, risk
yönetimi sadece irketler ve kamu kurumlar için olmaktan öte, ksa veya uzun
vadeli herhangi bir faaliyet için de kullanlabilir (IRM ve di., 2002).
3.7. Yürütme Komisyonu Sponsor Örgütler Komitesi (COSO The Committee
of Sponsoring Organizations of the Treadway Commission - 2004)
Komisyonun en önemli hedefi; sahte mali raporlarn nedenlerini belirlemek ve
meydana gelme olasln azaltmaktr. 1992 ylnda “Internal Control-Integrated
Framework” raporu ile iç kontrolün tanm ve standartlarn belirlemi, 2004 ylnda
ise “Kurumsal Risk Yönetimi - Bütünleik Çerçeve” adl raporu ile KRY ile ilgili bir
çerçeve yaynlamtr. Söz konusu rapor risk yönetimi, iç denetimin etkinlii ve
tarafszl gibi konularda kurumlara kaynak tekil etmekte olup, tüm iletme
çapnda uygulanan ve finansal raporlamann güvenilirlii, faaliyetlerin etkinlii ve
verimlilii ve uygulanabilir yasa ve düzenlemelere uygunluk amaçlarna ulamada
makul bir güvence salamak üzere tasarlanmtr (COSO, 2004). COSO belgesi,
baarl bir çerçeve için bir eylem planna yönelik ilk admlar içermekte ve yol
haritas olarak da kullanlmaktadr.
3.8. BASEL II (2004)
Kredi riski, operasyonel risk, yapsal faiz oran riski ve piyasa riski olarak, risk
kavramnn geni bir çerçevede ele alnd bu standartta temel amaç, bankalarn
stratejik kararlarnda ve faaliyetlerinde risk yönetimini ön plana çkarmaktr.
Finansal sistemde güven ve salaml salamak, rekabet eitliini artrmak, riskin
ele almnda daha kapsaml ve risk odakl yaklamlar ortaya koymak ve tüm
önemli bankalara ulaacak ekilde sistemi gelitirmek amaçl oluturulan Basel II
standartlar, bankalar, müterileri, derecelendirme kurulularn, düzenleyici
otoriteleri ve genel makro ekonomik eilimleri dorudan etkilemektedir. Basel II,
birbirini destekleyen asgari sermaye yükümlülüü, sermaye yeterliliinin denetimi
ve piyasa disiplini olarak üç yapsal blok üzerine ina edilmitir (ATO, 2008).
70
ule GÜNE, Suat TEKER
3.9. S&P Kurumsal Risk Yönetimi (Enterprise Risk Management - ERM
Kriteri - 2008)
Etkili bir kurumsal risk yönetimi yaklamna sahip olmak, irketlerin alacaklar
derecelendirme puanlar üzerinde çok olumlu bir etki yaratabilmektedir. 7 Mays
2008 tarihinde Standard&Poor's kredi derecelendirme kuruluu finansal olmayan
kurumlar için Kurumsal Risk Yönetimi - KRY (Enterprise Risk Management ERM) kriterleri ile derecelendirme analizini genileteceini resmen bildirmitir.
S&P bu tevik ile genel olarak yönetim analizini gelitirmeyi, kurumlarn zorluklara
kar farkllam yeteneklerini belirlemeyi ve gelecee yönelik derecelendirme
yapmaya yardmc olmasn beklemektedir (Standard & Poor’s, 2008).
3.10. Türk Ticaret Kanunu Tasars (2009)
Dünya ekonomisi ile entegre olma, yüksek ve sürdürülebilir büyüme oranlar ile
ekonomik istikrarn sürekli klnmas hedefi dorultusunda; derinlemesine effaflk,
adillik, hesap verilebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine kurulu olan yeni Türk
Ticaret Kanunu Tasars’nn yasalamasyla toplumun tüm paydalarnn bilgiye
eriebilirlii ve çkarlarnn korunmas da salanacaktr. Türk i dünyasnn rekabet
gücünün artmasnn yan sra ticaret mevzuatnn Avrupa Birlii müktesebatna
uyumunun salanmas amacna da hizmet etmek üzere hazrlanm bir kanun
tasarsdr (PWC, 2008a).
4. Aratrmada Kullanlan Yöntem
Türkiye enerji sektöründeki kurumsal risk yönetimi farkndaln ölçmeyi
amaçladmz aratrmaya öncelikle anket çalmas yaplacak olan hedef kitlenin
belirlenmesi ile balanmtr. Küçük firmalarda kurumsal risk yönetiminin baarl
olmasnn zor olduu, mali ve beeri güçlerinin bu çalmaya yetmeyecei varsaym
altnda, büyük firmalara yönelik bir aratrma yapmann daha mantkl sonuçlar
verecei öngörülmü ve stanbul Sanayi Odas (SO)’nn büyüklük bakmndan
sralad ilk 500 irket ölçüt alnmtr. Bu 500 irket içinden sektör ayrtrmas
yaptktan sonra, her bir sektöre düen firma saylar ve sektörlerin gelimilii
düünülerek, enerji sektörü bu çalma için hedef sektör olarak seçilmitir. Enerji
sektörlerinin daha kurumsal olduu, konuya farkndalklar ve aratrmaya destek
verebilme ihtimallerinin daha yüksek olmas öngörüsüne dayanarak, SO’dan elde
edilen eriim bilgileri ile söz konusu kurumlarla balant kurulmutur. Hazrlanan
anket çalmas yüz-yüze görüme, e-mail veya telefon ile cevap alma yöntemleri
kullanlarak tamamlanmtr.
Hedef kitlesindeki 45 firmann 12’si konuyla ilgilenmemi, görüme randevusu
vermemi veya e-posta ile gönderilen ankete cevap vermemitir. 29 firma ise, önce
anket sorularn görmek istemitir. Sonuçta anketimize toplam 25 firma katlmtr.
Bu 25 firma arasndan 10 firmann telefondaki görümelerden çkarlan sonuçlarna
göre, üç firma Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birine ait olup, kurumsal risk
yönetimini holding çapnda uygulamaktadr. Ayrca, bu 10 firmada holdinge bal
bir birim veya ana irket faaliyeti olarak risk yönetim veya iç denetim birimi olduu,
bir irkette ise planlanan projeler arasnda kurumsal risk yönetimini kuruma
yerletirmek olduu bilgilerine ulalm, ama tüm sorulara tatmin edici cevap
alnamamtr. 10 firmadan biri holdinge bal olarak yürütülen, birisi ana irket
faaliyetlerinden olan bir iç denetim biriminin var olduunu bildirmitir. Bir dieri
ise çokuluslu bir firma olup, ABD’deki merkezlerine bal olan Türkiye’deki
firmalarnda da bir iç denetim yaplanmasnn var olduunu söylemitir. Böylece 10
firmadan sadece 7’si risk yönetimi ve iç denetim ad altnda bir yaplanmaya sahip
Türk Enerji Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Farkndal
71
olduklarn, risk odakl denetim anlay veya kurumsal risk yönetimi anlay ile risk
yönetimi uygulamalarn yaptklarn belirtmilerdir.
5. Elde Edilen Bulgular ve Analiz
Anket talebinde bulunulan 45 firmann 20’si hiçbir ekilde geri dönmemi anketi
yantlayan firmalardan alnan cevaplara göre, enerji sektöründe faaliyet gösteren
büyük ölçekli 25 firmann 13’ünde kurumsal risk yönetim uygulamas henüz
balam veya tamamen ya da ksmen yerleik konumda devam etmektedir. Enerji
firmalarnn genelde %29’unun (7 firmann) kurumsal risk yönetimi ile ilgilenmekte
olduu sonucu çkarlsa bile, geriye kalan %71’inin (18 firma) bu konuda ciddi bir
çalmas olduu da söylenemez. Bilgi alnan 18 firmann %72’sinde (13 firma)
KRY uygulanmaktadr. Elde edilen bulgular, KRY konusunda özel sektörün kamu
sektörüne göre daha ilgili ve bilgili olduunu desteklemektedir. Özel sektör içinde
ise, holding firmalarnda uygulamann daha yaygn olduu ve genelde holdinge
bal bir örgütlenme ile yönetildii ortaya çkmtr. Anketin tamamna cevap veren
firmalarn yars, KRY’ni tamamen yerletirdiklerini söylemelerine ramen, hala
eksikleri olduunu kabul etmektedir. KRY’nin Türkiye enerji sektöründeki
uygulama geçmiine, ortalama olarak 2 veya 3 yl demek yerinde olacaktr. Bu kadar
az geçmii olan kapsaml bir yönetim aracnn bilgi ve uygulama modeli açsndan
eksikleri olmas doaldr. Birimsel yaplanmaya bakldnda ise, risk yönetimi ad
altndaki oluumlar ile iç kontrol ile birlikte yaplanm risk yönetim-iç kontrol
birimleri ayn saydadr. Türk sermayeli firmalarda, risk yönetimi ve iç denetim
birimi ayr bir yap altnda mevcutken, yabanc sermayeli firmalarda iç kontrol ile
birleik bir risk yönetimi birimi göze çarpmaktadr. Bu sonuç daha çok uluslararas
yasal zorunluluklara uyma gerekliliinden kaynaklanan bir durum olabilmektedir.
Kurum stratejisini etkileyebilecek potansiyel olaylarn belirlenmesi, yönetilmesi ve
kurumun hedeflerine ulalmasnn salanmas ihtiyac, aratrma yaplan firmalarda
KRY’ne balamann temel sebepleri olarak sralanmtr. Bunlar takiben,
performans eksiklii ile operasyon verimliliinin ve sürekliliinin salanmas sebebi
de ikincil önemli neden olarak tespit edilmitir. Bu sebeplerle kurumsal risk
yönetimi çalmalarna balayan firmalarda, risk yönetimi ile ilgili birimlerde çalan
kii says ortalama 3-5 arasndadr. Az sayda kiinin olmas bu uygulamalarn
kolay bir uygulama olmasndan deil, sürece tüm çalanlarn katk salamasndan
kaynaklanmaktadr. Birimlerdeki kiiler, ayn zamanda uygulamalar da yöneten
kiilerdir. Bu süreçte, ana faaliyeti risk yönetimi olmayan birçok çalan da bu
sorumlulara destek vermektedir. Risk yöneticilerinin hangi meslek dalndan
geldiine bakldnda, çounluun iletme eitiminden geldii ve risk yönetimini
deneyimlerinin ortalama 5 yl olduu görülmektedir.
Raporlama sistemi, kurumsal risk yönetiminin olmazsa olmazlarndandr. Uygulama
yapan firmalarn tamam bu sistemi kurmulardr ve en çok üst yönetim ve yönetim
kuruluna raporlama yapmaktadrlar. Risk yönetimin amaç, uygulama ve taahhütlerinin
belirlendii risk yönetim tüzükleri (politikalar), irket çalanlarn ve kamuoyunu
bilgilendirme açsndan oldukça önemlidir ve bu tüzükler firmalara risk dünyasnda
klavuzluk yaparlar. Cevap alnan firmalarn sadece %66,6’s böyle bir tüzüe sahiptir.
Firmalarn çou kurumsal risk yönetim faaliyetlerinden büyük bir ksmn tamamen
yerletirdiini ifade ettiyse de halihazrda düzeltme ve uygulamay gelitirme
çalmalarnn devam ettiini bildirmilerdir. Özellikle risk yönetim sürecini ve/veya
fonksiyonunu organize etmek, firmalardaki en yerleik uygulama olarak karmza
72
ule GÜNE, Suat TEKER
çkmaktadr. Sonuç olarak, kurumsal risk yönetiminde yetki ve sorumluluklar
genelde belirlenmitir ancak uygulamada eksiklikler mevcuttur, çkarm yaplabilir.
Firmalar risklerini belirlerken ve ölçerken en çok (6 firma) hazrladklar risk
haritalarn kullanmaktadr. Risk haritalarnn belirli periyotlarda güncellenmesi
gerekir. Risk haritalar kullanan firmalarn %50’si (3firma) haritalarn ylda bir
güncellemekte, %16,7’s (1 firma) ise ayda bir güncellemektedir. Firmadan firmaya
odaklanlan risk gruplar farkl olsa da, finansal riskler firmalarn uygulamada en
çok önem verdikleri risklerdir. Hemen ardndan ise, stratejik riskler önemli
görülmektedir. Cevaplayclarn %66,7’si (4firma) hedefledikleri kurumsal risk
yönetimine uyumlu bir yapya geldiklerini belirtmilerdir. KRY’ni planlayan veya
uygulayan firmalarn yalnzca %14,3’ü (1 firma) uygulama dönüüm sürecinde
firma dndan bir danmanlk aldn beyan etmitir.
Anketin son bölümünde ise, risk yönetimi ve iç denetim arasndaki iliki
sorgulanmtr. Aratrmaya katlan firmalarn %37,5 inde (3 firma), iç denetimden
sorumlu yönetim kurulu üyesi ayn zamanda risk yönetiminden de sorumludur. Tüm
firmalarda iç denetim, gerçekletirilen i ve eylemlerin belirlenmi strateji ve
politikalara/mevzuata uygunluunu denetleyerek, risk yönetimine katkda
bulunmakta ve üst düzey risk komitelerinde yer alarak risk yönetimi ile ilikilerini
göstermektedir. ç denetimin asli görevinin aratrmamz sonucuna göre, uygunluk
denetimi olduu alglanmaktadr. Firmalara göre ise, risk yönetimi iç denetimin
görevleri arasnda ancak beinci srada yer almaktadr. ç denetim faaliyetlerinin iç
denetim raporuna uygun olarak tamamlanmas da kendi etkinlii ölçmede kullanlan
en önemli kriter olarak ortaya çkmtr.
6. Sonuç ve Öneriler
Gelimi ekonomilere kyasla Türkiye’de hiçbir yasal zorunluluun olmad kurumsal
risk yönetimi alannda, incelenen enerji sektörü firmalarnda uygulamalarn balad
ve hzla ilerleme kaydettii görülmektedir. Türkiye’de faaliyette bulunan firmalarn,
beklenen effaflk düzeyine henüz erimemi olmas nedeniyle, pek çok firma KRY
konusunda bilgi paylamnda çekingen davranmtr. Elde edilen bu snrl bilgiler
dahilinde, anlaml ve tutarl sonuçlar çkarmak mümkün olmutur.
Aratrma sonuçlarna göre, düzgün kurumsal yönetim prosedürleri oluturma,
performans izleme ve stratejik hedeflere ulama, firmalarn KRY’den saladklar en
önemli faydalardr. Ortaya çkan bu sonuçlar, “7th Annual Global CEO Survey”
aratrmas sonucunda ortaya çkan faydalar ile örtümektedir. Ayn önem
derecesinde olmak üzere, firmalarn karlatklar en önemli zorluklar ise, risk
yönetim sistemini kurma maliyeti, kurumsallama eksiklii, risk yönetimine iletme
içinde kar olanlarn varl ve KRY konusunda bilgi eksikliidir. Özellikle Türkiye
için KRY konusunda bir baar hikayesinin henüz olmay firmalarn yakndklar
önemli bir eksikliktir.
Literatür aratrmasndaki çalmalardan çkan sonuçlar ile yaptmz aratrmann
sonuçlarn kyaslayacak olursak; Türkiye’nin kurumsal risk yönetimi yaklamnda
birkaç adm geri olduu saptanan en önemli bulgudur. Türkiye’de henüz olgu yeni
tanmlanrken dünya firmalar uygulamalara balam bulunmaktadr. Ama
Türkiye’de yabanc sermayeli özellikle ABD sahipli firmalarn Türk firmalarndan
daha önde olduklar ve kendi ülkelerinin standartlarn uygulamaya baladklar
gözlemlenmitir. Çkan sonuçlardaki ilk benzerlik risk yönetiminde CEO, CRO gibi
Türk Enerji Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Farkndal
73
tepe yönetimden birinin sorumlu olduudur. Ayrca bir dier benzerlik ise,
Tillinghast-Towers Perrin’in aratrmasnda olduu gibi bizim aratrmamzda da en
çok odaklanlan risk grubunun finansal ve operasyonel riskler olduu ortaya
çkmtr. Ardndan stratejik riskler daha önemli görülüp odaklanlmaktadr.
Aratrma sonuçlarna göre Türkiye enerji sektörünü kurumsal risk yönetimindeki
bir olgunluk seviyesinde tanmlamak gerekirse, KRY’de ikinci olgunluk seviyesi,
genel uygulamalar kapsamaktadr. Bu seviyede kurum içinde risk yönetimi
anlalrl salanmaya balanarak, olay bazl bilgi ak elde etme aamasna
gelinmitir. Türkiye enerji sektöründeki uygulamalar, bu seviyenin üstündedir ancak
üçüncü olgunluk seviyesine de henüz ulam deildir. Üçüncü olgunluk seviyesinde
bulunan organizasyonlar, KRY çalmalarnda günümüzün en iyi uygulamalarn
gerçekletirebilmektedir. Türkiye enerji sektöründeki KRY uygulamalar için,
günümüzün en iyi yerel uygulamalar olduunu söylemek, yanl bir çkarm
olmayabilir. Ancak, Türkiye enerji sektörü uygulamalarnn ikinci olgunluk seviyesi
ile üçüncü olgunluk seviye arasnda olduunu söylemek, daha gerçekçi bir çkarm
olacaktr.
Anket sonuçlarndan görüldüü üzere, KRY’nin faydalar ve gereklilii giderek en
üst kurumsal seviyelerde tannmakta ve bu konudaki bilinç ve anlalrlk hzlca
tüm sektörlere ve firmalara yaylmaktadr. Türkiye’deki KRY uygulamalarnn genel
durumunu anlayabilmek için, bu aratrmann dier sektörleri de kapsayacak ekilde
tekrarlanmasnda fayda vardr.
Referanslar
ATAMER, M., (2006). Halka açk anonim irketlerde kurumsal yönetim ve dorudan yabanc
yatrmlar açsndan deerlendirilmesi, Uzmanlk Tezi, ubat, Ankara, Hazine Müstearl.
ATO, Ankara Ticaret Odas, BASEL II nedir?: yol haritas ve KOB’lere etkisi
<http://www.atonet.org.tr/yeni/files/_files/MEDYA_ILISKILERI/baseliki/ato_basel.pdf>,
[Eriim tarihi 08.04.2008].
Australian/New Zealand Standard, AS/NZS 4360, 2003. Risk management standart. AS/NZS
4360, 2004. Risk management, available from Standards Australia and standards New
Zealand.
BEASLEY, M.S., CLUNE, R., HERMANSON, D.R., 2005. Enterprise risk management: An
empirical analysis of factors associated with the extent of implementation, Journal of
Accounting and Public Policy, 24, 521–531.ss.
COSO (2004). Enterprise risk management-integrated framework, 16 Temmuz, s.22, 58.
IRM (2002). The institute of risk management, AIRMIC, the association of insurance and risk
managers and ALARM, the national forum for risk management in the public sector, A Risk
Management Standard, London.
KAZMIRCI, K., ALTUNAY, E., (2004). Kurumsal yönetim ve risk yönetimi, Ernst ve Young
ve Deloitte kurumsal risk hizmetleri 9 Kasm.
KSHALI, Y., PEHLVANLI, D., (2006). Risk odakl iç denetim ve MKB uygulamas, Nisan,
Kocaeli Üniversitesi, BF.
OECD (2004). OECD principle of corporate governance, 22/04.
PWC, Pricewaterhousecoopers, (2004).7th Annual Global CEO Survey Managing Risk: An
Assessment of CEO Preparedness, New York.
PWC, Pricewaterhousecoopers, TTK Türk Ticaret Kanunu tasars, gelecei hazrlayan bir
düzenleme <http://www.Pwc.com/Tr/Tur/nsSol/Publ/ Ttktasarisi_Tr.Pdf>, [Eriim tarihi:
12.10.2008(a)].
PWC, Pricewaterhousecoopers, Sarbanes-Oxley Yasas'na uyum. <http://www.pwc.
com/extweb/challenges.nsf/docid/A24673A3B9D4E3498025716200405E5C>,
[Eriim
tarihi: 12.10.2008(b).]
74
ule GÜNE, Suat TEKER
SAS, (2007). Kurumsal risk yönetiminde en önemli unsurlar: performans yönetimi ve yasal
düzenlemeler
<http://www.sas.com/offices/europe/turkey/news
/pressreleases/
june2007/01.htm>, [Eriim tarihi: 10.12.2008].
SEVM, ., ÇETNOLU, T., KURNAZ, N., (2006). Avrupa Birlii Müzakereleri Sürecinde
AB 8. Yönergesi Kapsamnda Türkiye'de Denetim ve Denetçilik Mesleinin Durumu: AB
Müzakereleri Geliim çin Bir Frsat Mdr?, Dumlupnar Üniv. BF.
SOX, (2002). Sarbanes-Oxley Act. <http://www.sarbanes-oxley.com/> Standard & Poor’s,
2008. RatingsDirect: Enterprise Risk Management For Ratings of Nonfinancial
Corporations, June 5, The McGraw-Hill Companies.
Tillinghast-Towers Perrin Survey, (2006). Enterprise Risk, Management: Trends and Emerging
Practices, An ERM Update on the Global Insurance Industry.
EK 1 - Anket
Tamamen bilimsel bir aratrmaya dayanan ve Türkiye’de risk yönetimine genel bak ve mevcut Risk
Yönetimi uygulamalar ve ç Denetim hakknda deerlendirme yapmay amaçladmz bu proje dahilinde
bizimle paylaacanz bilgiler gizli tutulacaktr.
Deerli katklarnz için imdiden teekkür ederiz.
Görüülen Yetkilinin; Ünvan /Pozisyonu :
Kurumdaki Mesleki Deneyim Süresi
:
Kurumunuzda Risk Yönetiminden Sorumlu Yetkilinin
Örenim durumu
Eitimini Ald Meslek
Kurumdaki pozisyonu
Risk Y.deki mesleki deneyimi (Yl)
(Tercihlerinizi seçeneklerin yanna “X” iareti koyarak belirtebilirsiniz, çok seçenekli sorularda birden
fazla tercihte bulunabilirsiniz.)
letmeniz kaç yldr faaliyetlerini sürdürmektedir?
1-4 yl 10-14 yl 20-24 yl
5-9 yl 15-19 yl 25 yl ve üzeri letmenizde kaç kii istihdam edilmektedir?
50-100 151-200 101-150
201-250 251-500
501 ve üzeri
1. letmenizde Risk Yönetim uygulamas var mdr?
VAR YOK VAR ise hangi birim altndadr; (Birden fazla birim de olabilir)
ç Denetim Birimi Risk YönetimiBirimi Stratejik Yönetim Dier……...
2. Eer Holding’e bal bir iletme iseniz Risk Yönetim uygulamanz holding’e bal m yoksa ana irket
faaliyeti olarak m yürütülmektedir?
Holding’e bal Ana irket Faaliyeti
3. Eer bir risk yönetimi faaliyetiniz veya bu alanda bir plannz var ise bu hangi aamadadr?
Tamamen yerleik durumda,
Ksmen yerleik durumda,
Yerletirmek için planlanyor,
Aratrlyor, fakat henüz karar verilmi durumda deil,
Yerletirme plan yok
4. Risk Yönetim uygulamasna ne kadar süre önce baladnz?
Üç yl+
Bir yl
Üç yl
Bir yldan az
ki yl
5. Hangi sebep(ler) veya ihtiyaç(lar)dan dolay, Risk Yönetimi faaliyetine geçilmitir ?
x Yasal zorunluluklar
x Daha etkin iç denetim ve kontrol ihtiyac
x Performans eksiklii ile operasyonlarn verimliliinin ve sürekliliinin salanmas
x Rekabet basklar
Türk Enerji Sektöründe Kurumsal Risk Yönetimi Farkndal
75
x Artan kriz frekans ile uygun bir kriz yönetimi ile krizlerin atlatlmas
x Kurumun stratejisini etkileyebilecek potansiyel olaylarn belirlenmesi, yönetilmesi ve kurumun
hedeflerine ulalmasnn salanmas ihtiyac
x Finansal risklere kar korunma ve finansal deiikliklerden faydalanma ihtiyac
x Dier ………….
x
6. ç kontrol ve Risk Yönetimi fonksiyonlarn yürütmekte olan birimlerin eleman saylar ?
1–2
,
3–5
,
6–10
,
11+
7. Risk Yönetimi ve ç Denetim çalanlarnn bilgi ve becerilerini artrmaya yönelik yaplan eitimler
veya planlar var m?
VAR YOK 8. Risk raporlama sisteminiz var m, var ise nere(ler)e raporlama yaplmaktadr?
VAR YOK Üst yönetim
Paydalar
Yasal ve
Düzenleyici kurumlar
Yönetim kurulu
Tüm irket
Dier
(Lütfen Belirtiniz)
9. letmeniz belirledii ve bildirdii bir risk yönetim tüzüü ( Risk Yönetiminin amaçlarn ve
taahhütlerini belirleyen resmi doküman ) var mdr?
EVET HAYIR Var ise; bu tüzüünüz irketin tüm çalanlarna bildirilmi midir ?
EVET HAYIR 10. Risk Yönetim faaliyetleri kapsamnda, aada belirlenen faaliyetlerin hangileri, irketin
uygulamalarna yerlemi, halen yerletirme devam etmekte ve gelecek için planlanmaktadr?
(Tamamen yerlemi (T), Yerletirme devam etmekte(Y), gelecek için planlanm(P) iaretlemesi ile
belirtebilirsiniz.)
x Risk yönetim prosesini ve/veya fonksiyonunu organize etmek
x Kurum çapnda riskleri belirlemek
x Kurum çapnda riskleri deerlendirmek
x Risk yönetim pratiklerini gelitirmek için tavsiye ve öneriler vermek
x Risk finanslama çözümlerini belirlemek ve uygulamak
x Kurum çapnda riskleri karlamak
x irket içinde belirlenmi risk yönetim politikas ve standartlar ile uyumu dorulama
x Yasal zorunluluk amac için iç denetim ilerine katkda bulunmak
x Bir risk yönetim raporlamas ve bilgi sistemi kurmak
x Kurum çapnda risklerin kontrol aktiviteleri
x Kurum çapnda risklerin takip edilmesi
x irket içinde risk yönetimini enlemesine uzanan ekilde koordine etmek ve kurmak
x
11. letmenizde risklerin belirlenmesi ve ölçülmesi için aadaki yöntemlerden hangilerini
kullanyorsunuz?
Temel performans göstergeleri
Temel risk göstergeleri
ç deerlendirme
Risk haritalar ( belirleme, tanmlama ve önceliklendirme)
Saysal yöntemler (VaR, Monte Carlo, vb.)
Dier (Lütfen belirtiniz )………..……………………… ……
Eer Risk Haritalandrma var ise, ne sklkta yaplmakta?
Ylda Bir
Haftada Bir
Üç Ayda Bir
Daha Sk
Ayda Bir
Sadece uygulamaya geçerken
12. Hangi risk grubuna daha çok odaklanmaktasnz ? (Odaklanma sranza göre numaralandrabilirsiniz)
Finansal Stratejik Operasyonel Çevre Tümüne ayn 13. Kurumsal risk yönetimi konusunda irket genelinde hangi standartlar uyguluyorsunuz?
Coso
Australian Standard (AS / NZS 4360)
EU 8. Direktifi Risk management standard
Sarbanes-Oxley The combined code on corporate governance Basel II
OECD principles of corporate governance
76
ule GÜNE, Suat TEKER
14. Hedeflediiniz Risk Yönetimi ile uan uygulamakta olduunuz risk yönetim arasnda fark var mdr ?
EVET HAYIR 15. Risk Yönetimi, kurumun hedeflerine ulama derecesini, faaliyetlerini ve geçmi performansn ne
sklkta gözden geçirmektedir?”
Ylda Bir
Haftada Bir
Üç Ayda Bir
Daha Sk
Ayda Bir
16. Risk Yönetimi konusunda harici bir danmanlk hizmeti almakta msnz?
EVET HAYIR Eer ç Denetiminiz var ise bundan sonraki sorular cevaplaynz, yok ise 24. soruya geçiniz.
17. ç denetim ilevinin sürdürülmesi ile görevli yönetim kurulu üyesinin ayn zamanda risk
yönetiminden de sorumlumudur?
EVET HAYIR 18. ç denetim, gerçekletirilen i ve eylemlerin belirlenmi strateji ve politikalara/mevzuata uygunluunu
denetlemek temidir?
EVET HAYIR 19. ç denetçi, iletmenin varlklarnn ve kaynaklarnn etkin bir ekilde kullanlp kullanlmadn
deerlendirmek temidir ?
EVET HAYIR 20. Bir d denetçi (Pwc, Kpmg, Ernest&Young, Deloitte,vs…) ile çalyor musunuz?
EVET HAYIR 21. ç Denetim ile ilgili Üst düzey risk komitesinde yer alabilecek kiiler var mdr?
VAR YOK 22. ç Denetim etkinliini ölçüyor musunuz?, Ölçüyorsanz nasl?
x ç denetimlerin iç denetim raporuna uygun olarak tamamlanmas
x ç denetim raporlarnn ne kadar sürede hazrland
x ç denetim Plan kapsamndaki denetimleri zamannda tamamlayabilme
x
23. Uygulamada iç denetimin hangi ilevleri ön plana çkmaktadr? (En önemli görülen ilevi 1’den
balatmak üzere sralaynz)
Danmanlk
Uygunluk Denetim
Güvence
/ Süreç Gelitirme
Finansal Denetimi
Faaliyet Denetimi
Risk Yönetimi
24. Risk Yönetiminden veya iç denetimden saladnz faydalar nelerdir?
Deer yaratacak riskleri alma
Stratejik hedeflere ulalma
Yeni pazarlara girme
Karlln artmas
Rekabet edebilme
Yasal ve idari düzenlemeler
Düzgün kurumsal yönetim prosedürleri oluturma
Payda / hissedarlara gerekli bilgileri aktarma
Performans izleme
Karar mekanizmalarnn ve iletiim alarnn netlemesi Ar-Ge’yi etkin hale getirme
Dier (Lütfen belirtiniz) ………..………………………….
25. Risk Yönetimini veya iç denetimi iletmenize yerletirirken karlatnz zorluklar ve engeller
nelerdir?
Risk Yönetim sistemini kurma maliyeti
Kurumsallama Eksiklii
Devlet politikalarndaki deiiklikler
Rakiplerin davranlar
Ekonomik koullar
Risk Yönetimine iletme içinde kar olanlarn varl
Dier (Lütfen belirtiniz) ………..…………………………
Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 77-86
TÜRKYE’DE KENTTEN - KÖYE GÖÇ OLGUSU
THE PHENOMENON OF THE URBAN - RURAL MIGRATION IN TURKEY
Erturul GÜREC
Atatürk Üniversitesi
spir Hamza Polat MYO
[email protected]
ÖZET: Bu çalmada Türkiye’de kentten köye göç olgusunun, nedenleri ve
sonuçlar deerlendirilmitir. Kentten köye göç, köyden kente göç ile birlikte ele
alnarak aralarndaki iliki tespit edilmitir. Çalmada, Türkiye’de kentten köye
göçün, toplumsal gelimelerin önemli bir sonucu olduu gerçei ön plana
çkarlmtr.
Anahtar Kelimeler: Köyden Kente Göç ; Kentten Köye Göç ; Kentleme ; Köy
JEL Snflamas: R23 ; R58
ABSTRACT: In this study, causes and results of the urban-rural migration
phenomena were evaluated. The relationship between urban-rural migration and
rural-urban migration were determined taking them simultaneously. The significant
result of study was that that the urban-rural migration stemmed from social changes
taking part in Turkey.
Keywords: Urban- Rural Migration; Rural-Urban Migration; Urbanization; Village
JEL Classifications: R23 ; R58
1. Giri
Türkiye’de bir sorun olarak alglandnda köyden kente göç, kentten köye göçten
daha fazla ön plana çkmaktadr. Göç ile ilgili yaplan yerli ve yabanc birçok
çalmada köyden ve krsaldan kente doru olan göçler incelenmitir. Todaro ve
Harris gibi bilim adamlar gelitirmi olduu göç teorilerinde, krsaldan kentlere
olan nüfus hareketlerinin nedenlerini ortaya koymaya çalmlardr (Anonymous,
2001). Bunun tersi olan nüfus hareketi yani kentlerden köylere göç ile ilgili bu denli
çalmalar pek yaplmamtr.
1950’li yllarda balayan köyden kente göç, Türkiye’nin sanayileme sürecinin
yaratt i gücüne duyulan talepten kaynakland söylenebilir (imek ve Gürler,
1994). Bu nedene krsaln igücü talep fazlal, bu bölgelerin dier sosyo-ekonomik
sorunlarna da eklenince krsalda itici bir gücün olumasna neden olmutur.
Türkiye’deki krsal göç hareketi ilk zamanlarda bir sorun olarak alglanmam hatta
bu hareketin desteklenmi olduu söylenebilir (Yavuz vd., 2004). Ancak daha
sonralar özellikle kentsel bölgelerde yaanan ekonomik ve sosyal problemler,
köyden kente göçün bir sorun olarak deerlendirilmesine neden olmutur. Bu
düüncenin etkisiyle, krsal göçün önlenmesi yönünde bölgesel ve ulusal bazda
birçok plan ve program hazrlanmtr (Anonim, 2009a). Yaplan bütün çalmalarn
temeli, köyden kente göçün önlenmesi veya azaltlmas eklinde iki yönlü olmutur.
78
Erturul GÜREC
Bu durum aadaki ekil 1’de görülmektedir.
Sorun ======Î Köyden kente göç
Hedef ======Î Köyden kente göçün önlenmesi veya azaltlmas
Çözüm ======Î Krsal ve kentsel bölgelerde sosyo-ekonomik tedbirler.
(Krsal bölge arlkl)
Sonuç ======Î Köyden kente göçün artmaya devam etmesi
ekil 1. Köyde Kente Göçün Sorun, Hedef, Çözüm ve Sonuç likisi
Bu konuda ifade edilen iliki aadaki sonuçlar ortaya çkarmaktadr:
Köyden kente göçün önlenmesi veya azaltlmas için alnan tedbirler
yetersizdir.
Bu tedbirler sürekli krsal eksenli olarak tek yönlü ele alnmtr. Bu yüzden
alnan tedbirler krsal ekonominin temelini oluturan tarmsal arlkl
olmu, insanlarn sosyo-kültürel ihtiyaçlar ikinci plana itilmitir.
Sorun, kentten köye göç ile de ele alnarak alnmaldr.
Soruna yukarda ifade edilen mantk temelinde bakldnda, köylerin yaanlabilir
ve sürdürülebilir bir yaam standardna sahip olmas gereklilii ön plana
çkmaktadr. Aksi halde, köyler sadece birer tarmsal iletme kompleksi olarak
alglanmaktadr.
Kentsel bölgelerin çekicilii, istihdam ve eitim imkânlar eklinde kendisini
göstermektedir. Bu durum sadece Türkiye’de deil, birçok gelimi ve gelimekte
olan ülkede de böyledir (Beauchemin ve Schoumaker, 2005; Bilsborrow, 2002;
Haas, 2006, Lu ve Song, 2006). Nüfus younluunun kentsel bölgelerde artmas bu
bölgelerin krsaldaki insanlar kendisine doru çekmesine neden olmutur. Öyle ki
krsaldaki birçok kii için yakn akrabalarnn kentlerde yayor olmas bile bal
bana kentin çekici gücünü oluturmaktadr (Güreci ve Yurtta 2008; Yavuz vd,
2004; Soysal vd, 1998).
Türkiye için nüfus younluun nüfus hareketi ile ilikisi aadaki gibi ifade
edilebilir:
1950’lerde kentsel nüfus oran krsal nüfus oranndan daha fazladr. Nüfus
çok youndan az youna doru hareket etmitir. Bu durumda itici faktörler
krsalda, çekici faktörler ise kentlerde ön plana çkmtr.
1950’lerden sonra krsaldan kentlere doru nüfus hareketi devam etmi ve
nüfus younluu neredeyse dengelenmitir. Kentlerin çekicilii artarak
devam etmi ve krsaln iticiliinden daha fazla kendisini göstermitir.
2000’li yllara doru; krsaldan kentlere olan nüfus hareketi devam etmekte
sonuçta kentsel nüfus oran krsaldan daha fazladr. Bu durumda, kentsel
bölgelerde çekiciliin yan sra iticilik faktörü de belirginlemeye
balamtr. Tekrar youn nüfustan az youn nüfusa doru bir hareketlenme
balamtr. Bu ise kentten köye göçlerin belirginlemeye balamas ile
sonuçlanmtr.
Türkiye’de Kentten - Köye Göç Olgusu
79
Bu ifadeler Tablo 1’deki gibi gösterilmektedir.
Tablo 1. Dönemler, Nüfus Younluu ve Göç
Dönemler
1950’li yllar
1950 sonras
2000’li yllara doru
Nüfus younluu
Krsalda daha fazla
Krsalda fazla ama kentsel
nüfus oran hzla artmakta
Kentsel alanda daha fazla
Göç ekli
Krsaldan kente
Krsaldan kente
Krsaldan kente –
kentselden krsala doru bir
hareketin balangc
Kaynak: (Anonim 2009b).
Kentlerden krsal bölgelere1 yani köylere göçün, nüfus younluu açsndan
deerlendirilmesi, bu nüfusun neden bu bölgelerde younlatn veya hareket
ettiinin de açklanmas gereklilii ön plana çkartmaktadr. Böylece kentte köye
göçün nedenlerinin daha net ortaya konulmas salanacaktr. Bunun için aadaki
sorularn cevabnn bulunmas gerekmektedir:
- Kentten köye göçler, köylerin çekiciliinden mi kaynaklanmaktadr?
- Kentten köye göçler kentin iticiliinden mi kaynaklanmaktadr?
- Kentten köye göçler, bir sorunun çözüldüünü mü, ya da yeni bir alana m
kaydn ortaya koymaktadr.
Bu üç sorunun cevabn bulmak ve kentten köye göç ile ilgili yaplan bilimsel
çalmalardaki boluun doldurulmasna katkda bulunmak için bu çalma yaplm
ve sonuçlarnn paylalmas hedeflenmitir. Bu nedenle çalma krsal ve kentsel
bölgelerdeki nüfus ve nüfus hareketine genel bir bak ve nedenlerinin itici ve çekici
güçler yaklam ile deerlendirilmesi çerçevesinde ele alnmtr.
2. Türkiye’de Krsal ve Kentsel Nüfus Hareketleri ve Kentten
Köye Göç
Türkiye’de köy ve kent nüfusunda yllar itibari ile önemli deiimler olmutur. Bu
deiimler nüfusun miktar, yaps ve dalmn da etkilemitir.
Cumhuriyetin ilk yllarnda nüfusun önemli bir ksm köylerde yaamaktayd. Bu
oran, yllar itibari ile kentler lehinde bir gelime göstermitir. Nüfusun yerleim
yerleri arasndaki deiiminin en önemli nedeni, köyden kente olan göçlerdir. 1980
ylnda yerleim yerleri arasnda göç eden nüfus oran %9,34 iken, bu oran 1985’de
%8,67, 1990’da %10,81 ve 2000 ylnda ise %11,02 olarak gerçeklemitir. Bu
dönemler toplam dikkate alndnda, yaklak olarak 15 milyon insan çeitli
nedenlerden dolay yaadklar yerleri terk etmitir (Anonim, 2009b).
Göç ile ilgili bilgiler kapsaml olarak Genel Nüfus Saymlar’ndan elde
edilmektedir. Türkiye’de günümüze kadar 14 Genel Nüfus Saym yaplm ve
bunlarn son dördünde göç ile ilgili bilgiler derlenebilmitir. 1927 ylnda yaplan il
nüfus saymndan 1980 ylna kadar göç ile ilgili düzenli bilgiler elde edilememitir.
Ancak, bu dönemler arasnda yaplan nüfus saymlarnda, köy ve kent nüfus oranlar
1
Krsal bölgeler içerisinde en önemli yerleim yeri olan köyler ön plana çkmakta ve bu
anlamda ifade edilmitir. Ancak krsal bölgeler içerisinde ilçe ve bucaklarnda olduu
söylenebilir.
80
Erturul GÜREC
ve saylar tespit edilmi ve nüfustaki deiimin en önemli nedeni göç olarak
belirlenmitir.
Türkiye’de 1950’li yllardan sonra sanayileme sürecine paralel olarak ulam
imkânlarnn da gelimesiyle, köylerdeki nüfus çözülmeye ve kentlere doru akn
etmeye balamtr. Yerleim yerleri arasndaki göç ehirden ehre, köyden ehre,
ehirden köye ve köyden köye göç balklar altnda toplanmtr (Anonim, 2009b).
Tablo 2’de yerleim yerleri arasnda göç eden nüfus ile ilgili bilgiler verilmitir.
Tablo 2. Yerleim Yerleri Arasnda Göç Eden Nüfusun Oran (%)
Yerleim
1975–1980
1980–1985
1985–1990
1995–2000
Yerleri
(%)
(%)
(%)
(%)
Kentten-Kente
48,90
56,18
62,18
57,80
Köyden-Kente
17,02
22,53
17,95
17,46
Kentten-Köye
19,33
12,84
12,60
20,06
Köyden-Köye
14,75
8,45
7,27
4,68
Toplam
100,00
100,00
100,00
100,00
Kaynak: Anonim (2009b).
1995–2000 döneminde göç ile ilgili en önemli deiimlerden birisi de kentten köye
olan göçlerde meydana gelen deiimdir. Bu dönemde nüfusun %20,06’s yani
1342518 kii kentten köye çeitli nedenlerden dolay göç etmitir. Böylece bir
önceki döneme göre bu say yaklak olarak iki kat artma göstermitir (Tablo 2).
1995–2000 döneminde bölgeler arasndaki göç incelendiinde; Net Göç Hz (NGH)
Orta Anadolu’da -‰24,90, Bat Karadeniz’de –‰50,80, Dou Karadeniz’de‰26,10, Kuzeydou Anadolu’da –‰49,80, Ortadou Anadolu’da –‰33,40, G.
Dou Anadolu’da –‰36,20 olarak gerçeklemitir. Ayn dönemlerde ise
Türkiye’nin dier bölgelerinde NGH pozitif olarak gerçeklemitir (Anonim,
2009b). Türkiye’de bölgeler arasndaki göç incelendiinde; dou, güneydou ve
Karadeniz bölgelerinden bat bölgelerine doru göçlerin yaand ortaya çkacaktr.
3. Kentten Köye Göçün Nedenleri
Köyden kente göçün nedenleri çeitli ekillerde ifade edilmektedir. Ancak en genel
ifade ile sanayileme sürecinin sosyolojik ve ekonomik bir yansmas eklinde
açklanabilmektedir (Zhang ve Song, 2003). Bu süreç, köylerin içinde bulunduu
krsal bölgelerdeki tarma dayal ekonomik ve sosyal yapnn beraberinde getirmi
olduu sorunlarn aça çkmasyla gelimitir. Bu faktörler itici faktörleri
olutururken, kentsel bölgelerdeki ekonomik canllklar da çekici faktörleri
oluturmaktadr (Çelik 2006; imek ve Gürler 1994).
Kentten köye göçün nedenleri tartlmadan önce u tespit yerinde olacaktr: Kentten
köye göçün temel nedeni köyden kente göçün yaratt kentsel sorunlar mdr? Bu
sorunun tespiti, kentten köye göç ile köyden kente göç arasnda bir sebep-sonuç
ilikisine dayanmaktadr. Bu iliki Tablo 4’de açklanabilir.
Türkiye’de Kentten - Köye Göç Olgusu
81
Tablo 3. Köyden Kente ve Kentten Köye Göçlerin Sebep-Sonuç likisi
Göç ekli
Neden
Köyden kente göç
Köylerdeki itici
faktörler ve
sanayileme süreci
Kentten köye göç
Köyden kente youn
ve kontrolsüz göçler
Süreç
Kentlerdeki sosyoekonomik
canlanmalar ve itici
faktörler
Sonuç
Çarpk kentleme ve
beraberinde getirdii
sorunlar.
Çarpk kentleme
Kentlerin
köylemesi
1950’li yllarda balayan köyden kente göçlerin yaratt sorunlar, 1970’lerden sonra
birikmeye balam ve sonraki yllarda aadaki gelimelerin kentsel bölgelerde
olumasna neden olmutur (Kaygalak, 2006; Gürbüz, 2007; çli, 1998):
Youn nüfus basks ve çarpk kentleme,
Gecekondulama,
Hrszlk, gasp, anari ve dier adli ve toplumsal sorunlar,
sizlik,
Yabanclama,
Kültür çatmas,
Yllar itibari ile kentler, köyden kente göç edenleri kendi bünyesinde sindiremeden,
yeni göç dalgalar ile karlamlardr. Göçler sonucu varolarn olumas ve bu
bölgelerde yeni ve çarpk kentler meydana gelmitir. te bu noktada; kentsel yap
kendi içerisindeki fazlalklar geri itmeye veya bu fazlalklarn olumsuz etkiledii
dier kentlileri aray içerisinde sürüklemitir. Bunun sonucunda süratle kentsel
bölgelerdeki çekici faktörler, itici faktör haline dönümeye balamtr. Bu arada
azalan nüfus, krsal bölgelerde ekonomik bölüümdeki payn artmasna ve yeni
frsatlarn domasna neden olmutur (Güreci ve Yurtta, 2008). Köylerin sosyoekonomik (ulam, kamu hizmetleri vs) dönüümü de köyler için yeni çekim
alanlarnn olumasna neden olmutur.
Tarm politikalar, kentleme ve göç arasnda dorudan ve dolayl birçok iliki
kurulabilir. Tarm politikasnn makro düzeydeki en önemli hedeflerinden birisi de
tarmsal nüfusu azaltmaktr. Bu açdan konuya bakldnda, azalan nüfusun kentlere
yönelecei ve kentleme olgusunu arttrabilecei gerçei ön plana çkmaktadr.
Ancak nüfus hareketinin kentlere doru yönelmesi altyaps hazr olmayan birçok
kentte çarpk kentlemenin yarataca yeni sorunlar oluturabilecektir (Karatekin,
2001; Özdemir ve Taç, 2008).
Kentten köye göçün nedenleri, itici ve çekici güçler olarak nitelendirilmi ve bu
nitelendirme konunun daha iyi açklanmasna neden olmutur. Tarih boyunca açlk,
bunalm ve felaket durumlarnda, baz kentlerin nüfuslarnn azald bilinmektedir.
Örnein Rusya’da 1917’den 1927’ye kadar kentlerden youn bir ekilde köylere
doru bir göç yaanmtr (Tezcan, 2009).
3.1. Kentin iticilii
Kentlerin iticilii, köyden kente göçlerin bir sonucu olan kentleme süreci ile
açklanabilmektedir. Krsaldan göç sonucu, kentlerde youn nüfus basks, çeitli
toplumsal ve ekonomik sorunlar da beraberinde getirmitir (Yenigül, 2005).
Kentlemenin yaratt sorunlar, köyden kente göç sonucu olutuu ve özellikle
82
Erturul GÜREC
gelimekte olan ülkelerde, bu durumda olan kentlerin saysnn giderek art bilinen
bir gerçektir (Beauchemin ve Schoumaker 2005, Andersen 2002, Zhang ve Song
2003).
Kentlerde oluan ve gelien itici faktörlerin etkinlii, son yllarda kentten köye
göçlerinde artmasna neden olmutur. Özellikle krsaldan kente göç eden birçok aile
veya kiinin kentlerde zor yaam koullarna sahip olduu, yaplan çalmalarda
ortaya konulmutur. Aslan ve Boz (2004) çalmalarnda, krsal alandan kente göç
eden ailelerin %19,3’ünün geldikleri yerlere geri dönmek istediklerini ve
%18,7’sinin ise bu konuda kararsz olduunu tespit etmilerdir. Yine Gürbüz (2007),
Yüreir’e göç edenlerin sosyo-ekonomik özellikleri ve kentleme sürecindeki
deiimlerini inceledii çalmasnda, Yüreir’e göç edenlerin %86,6’snn krsal
kökenli olduunu tespit etmitir. Söz konusu bu kiilerin kentleme sürecinde, i ve
ev bulma sorunu ve geçim sorunlarnn olduunu tespit etmitir. Pazarlolu (2007)
zmir iline göç edenlerin %60’nn beklentilerini gerçekletiremediklerini tespit
etmitir. Söz konusu bu ve benzeri yaplan çalmalarda, kentlerde özellikle krsal
kökenliler için itici faktörlerin her geçen gün belirginletii söylenebilir.
3.2. Köylerin çekicilii
Köyden kente göç sonucu, bu bölgelerde nüfusun azalmas ile birlikte aadaki
deiimlerin köylerde olutuu ve kentten köye göç için çekici faktörlere neden
olduu söylenebilir:
a) Tarmsal alandaki deiim:
Hane bana düen ilenebilir arazi miktar artmtr.
Hayvan bana düen çayr-mera arazisi miktar artmtr.
Su kaynaklarndan daha fazla istifade edilmitir.
Tarmsal alet ve makinelerin kullanm prodüktivitesi artmtr.
Kiraclk sisteminde çiftçinin ödedii bedel miktar azalmtr.
Yukarda ifade edilen deiimlerin olduunu Güreci ve Yurtta (2008b)
çalmalarnda bir bölgeye uyarlayarak olutuunu ortaya koymular ve bu
deiimlerin köyde kalanlar için yeni frsatlar dourabileceini tespit etmilerdir.
Bu ve benzeri deiimlerin köyle ban koparmayan kentte yaayan köy kökenliler
içinde bir çekicilie neden olabilecei bir gerçektir.
b) Tarmsal destekleme politikalarnda deiim:
Türkiye’de geçmi yllarla mukayese edildiinde tarmsal desteklemelerin miktar ve
çeidinde birçok deime meydana gelmitir. Bunlardan bazlar; Dorudan Gelir
Destei (DGD), mazot destei, gübre destei, fark ödemesi desteklemeleri,
hayvanclk desteklemeleri, krsal kalknma destekleri, telafi edici desteklemeler, arge desteklemeleridir (Anonim, 2009c). Bu desteklemelerin köylerde yaayan ve esas
meslei tarm olan aileleri olumlu etkileyebilecei söylenebilir.
c) Tarmsal pazarlama sistemindeki deiim:
Tarmsal ürünlerin pazarlanmasnda modern yol ve araçlarn kullanlmas özellikle
canl hayvan pazarlanmasnda, fire kaybn en aza indirmektedir. Yol müddeti ve
uzunluunun nakliyede fire kaybna neden olduu ve bunun da pazarlama deerini
düürdüü bilinen bir gerçektir (Gülten, 1985). Yine hayvan slah çalmalar da
ürünün pazarlama deerini arttrmakta, Türkiye’de son yllarda slah çalmalarnn
Türkiye’de Kentten - Köye Göç Olgusu
83
yaygnlamas bu deeri arttran bir faktör olarak gelimektedir. 2005–2010 yllarn
kapsayan Erzurum li Büyükba Hayvan Islah Projesi gibi projelerin hayata
geçirilmesi, verim deeri yüksek hayvan rklarnn slahn öngörülmekte ve saysn
arttrmay hedeflemektedir (Anonim, 2008).
Yukarda ifade edilen çalmalarn köylerde tarmsal faaliyetleri yapanlar için
olumlu sonuçlar dourabilecei ve dolayl olarak köyden kente göçü önleyebilecei
bir gerçektir. Bu çalmalarn ayrca kente göç eden ve köylerine geri dönmek
isteyenler için bir cazibe faktörü oluturabilecei beklenen bir hedeftir.
Kentten köye göç edenlerin, özellikle kurbanlk hayvan ihtiyaçlarn, köydeki
hemehri veya akrabalarndan satn almay tercih etmesi bu bölgelerde ekonomik bir
canlla neden olduu ve kentte yaayan köy kökenlileri de etkiledii, hatta geri
dönüler için bir umut dourabilecei söylenebilir.
lkel pazarlama metotlar ile cambazlarn fiyat ve ödeme garantisi vermeden yapm
olduu ürün almlar yerine, kurumsal bir yap içerinde tarmsal ürün almlarnn
yaplmas da tarmsal ürünlerin pazarlama sistemine yeni bir ivme kazandrmaktadr.
d) Köylerde kitle iletiim araçlarnn kullanmn yaygnlamas:
Bu durum, köyleri kentlere yaklatrmakta ve yaam kalitesini olumlu yönde
etkilemektedir. Kentten köye göçü tetikleyen en önemli faktörlerden birisinin de
köy-kent farkllnn azaltlmas olduu unutulmamas gereken bir gerçektir.
e) Köylülük düüncesinin muhafazakâr bir yapdan yenilikçi bir yapya kavumas:
Yurtta vd. (1998) köylülük alt kültürü öelerini Everett M.Rogers’in on balkta
topladn, bunlar arasnda, yeniliklere açk olmama ve düük beklenti düzeyine
sahip olmann da olduunu ifade ettiini tespit etmilerdir. Bu özelliklerin son
zamanlarda köylülerin kendi yarattklar dünyann dna çkmas ile deitii
gözlenmektedir. Bu deiimin, köylerdeki toplumsal yapy da deitirebilecei ve
feodal düzenini ortadan kaldrmaya neden olaca söylenebilir. Çünkü köyden göç
etme nedenlerinin bazlarnn da bu yapdan kaynaklanan kan davas, evlilik ve
feodal bask olduu da çeitli çalmalarda ortaya konulmutur (Karagölge ve Peker,
2000).
Kentsel alanda ekonomik, sosyal ve kültürel doygunlua eriemeyen köy kökenliler
bu deiimleri yakndan takip etmektedirler. Söz konusu bu deiimleri, kentlerin
itici faktörleri karsnda birer çekici faktör haline dönütürmeye balamalar ve
kentten köye doru bir hareketlilie neden olaca beklenmelidir.
Köylerdeki çekicilii alglayabilen bir kesim de, kentsel alanda ekonomik
doygunlua eren ancak sosyal ve kültürel doygunlua eremeyenlerdir. Bunlar, kentli
kimlii olan veya köyden kente göç edip ekonomik sorunlar olmayanlardr. Bu
kiiler tatil, gezi veya dinlenmek için köylere yln belirli bir döneminde gelmeyi
tercih etmektedirler. Bunlar Tezcan (2009) ba evlerine, denize, yazla veya
özlemlerini gidermek için yln belirli mevsiminde özellikle yaz aylarnda köylerine
geldiklerini ifade etmitir. Böylesine bir nüfus hareketlilii, köylerin k ve yaz
aylarndaki nüfuslarn önemli ölçüde deitirmektedir. Türkiye’de özellikle,
Erzurum, Kars, Ardahan gibi dou illerinde bu tür hareketlilik yaz aylarnda youn
bir ekilde yaanmaktadr. Akta vd. (2006), stanbul’da bulunan hemehri
derneklerinin saysnn toplam 3 657 olduunu ve bu derneklerin krsal alanla ilgili
84
Erturul GÜREC
yapt yatrm ve faaliyetlerinin son yllarda dikkat çektiini tespit etmilerdir. Bu
faaliyetleri, kentteki ekonomik doygunlua erenlerin gerçekletirdii de
unutulmamas gereken bir gerçektir.
Son yllarda, özellikle Dou Karadeniz ve Dou Anadolu Bölgesi’nde baz illerde,
yaz aylarnda düzenlenen festivaller ve enliklerde kentte yaayan köy kökenlileri bu
bölgelere çekmektedir. Ovit Yayla enlikleri, Kafkasör Festivali, Kalender Festivali,
Kop Festivali vs. bunlardan bazlardr.
f) Krsal alana yaplan baraj, gölet, sulama altyaplar ve dier kamu yatrmlar:
Bu yatrmlarn zaten öncelikli hedefleri arasnda, köyden kente göçü önlemek ve
buralarda yaayan insanlarn yaam seviyelerini yükseltmek olduu belirlenmitir.
Ak ve Akku (2007) GAP Projesinin azda olsa .Urfa’da tersine göçe neden
olduunu ileri sürmülerdir. Benzer ekilde, Tunceli li Ovack ve Hozat lçelerinde
geriye göç sürecine ilikin aratrmada konu sosyal ve ekonomik yönlerden ele
alnmtr (Çelik vd. 2009). Güreci, (2008) Türkiye’de sulama yapan tarmsal
iletmelerin says ve sulama yaplan alanlar ile köyden kente göç arasnda bir
ilikiyi ortaya koymutur. Bunun yan sra krsal bölgelerde krsal sanayinin
gelimesi de köylerden göçü önleyecek birer araç olarak ön plana çkmaktadr
(imek ve Gürler, 1994 ).
Bu ve benzeri faaliyetlerin krsal bölgelerde gelitirilmesinde giriimcilere önemli
rol dümektedir. Geri kalm bölgelerdeki küçük teebbüsler ve giriimciler köyleri
çekici hale getirmektedir (Woodruff ve Zerlena, 2007). Köy kökenli kentli
giriimcilerin krsal bölgelere yatrm yapmalar, bu bölgelerde yeni istihdam
sahalarna neden olmaktadr.
Türkiye’de kentten köye göçler sistematik olarak incelendiinde, sürekli ve geçici
göçler eklinde bir yaklam da ön plana çkmaktadr (Tezcan, 2009). Bu yaklam,
kentten köye göçlerin yln her döneminde dinamik karakterli bir yapda olduunu
göstermektedir.
4. Sonuç
Türkiye’de özellikle 1950’li yllarda balayan ekonomik kalknma çabalar,
beraberinde toplumsal hareketlilii de getirmitir. Bu hareketlilik, bireylerde yaam
yerini tercih etme ve sonuçta sosyal tabakadaki yerinin de deimesine neden
olmutur. Türkiye’nin ekonomik-sosyal ve kültürel deiiminin en önemli
nedenlerinden birisi de köyden kente olan göçlerdir. Bu göçler sonucu köylerdeki
nüfus fazlalnn önemli bir ksm kentlere doru kaymtr. Ancak söz konusu bu
nüfus kentlerde zamanla giderek daha da çoalm ve beraberinde krsal kökenli
kentsel sorunlar da getirmitir. Özellikle kentsel bölgelerde suç orann artmas ve
varolarda oluan kimlik aray ve bunalmlar Türkiye’nin göç gerçeinin bir
sonucu ve ürünüdür. Sonuçta kentsel bölgelerde yaayan köy kökenlilerin tekrar
köylerine geri dönmelerine veya bu eilim içerisine girmelerine neden olmutur.
Kentsel altyapnn fazla olan nüfusu sindiremeden geri çkarmas, köylerin öneminin
bir kez daha ön plana çkmasna neden olmutur. Bireylerin diledikleri yerde yaama
özgürlükleri, bakalarnn ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarna ortak olmadan
gelitirilerek devam ettirilmesi ile mümkün olacaktr. Bunun ise kentsel ve krsal
bölgelerin dengeli kalkndrlmas ve çok yönlü yaklamlarla (ekonomik-sosyal ve
kültürel) baarlabilecei gerçei unutulmamaldr. Aksi halde Türkiye’nin
Türkiye’de Kentten - Köye Göç Olgusu
85
toplumsal bir kimlik bunalmnn yaratt yeni çkmazlara girmesi kaçnlmaz
olacaktr.
Referanslar
AKTA, E., AKA, A., DEMR, M.C., (2006). Türkiye’de hemeri dernekleri ve
krsal dönüüm. Tarm Ekonomisi Dergisi, 12(2). 51–58.ss.
AKI, A. AKKU, A., (2007). Güneydou Anadolu Bölgesi’nin (GAP)
anlurfa’daki
göçe
etkisi.
Eriim
adresi:
<http://www.sosyalbil.
selcuk.edu.tr/sos_mak/makalele> [Eriim tarihi: 26.01.2009].
ANDERSEN, E. L., (2002). Rural-Urban migration in Bolivia : Advantages and
disadvantages. Poverty Impacts of Migroeconomic Reforms. Part of Research
Project on Stabilization and Structural Adjustment Programs in Bolivia,
Institution International de conomia Empresa and The Kiel Institude.
ANONM., (2008). Erzurum li Büyükba Hayvan Islah Projesi. Eriim adresi:
<http://www.erzurum-tarim.gov.tr/st_tan.htm>. [Eriim Tarihi: 2.06.2008].
ANONM., (2009a). 8. V Yllk Kalknma Plan. Nüfus, Demografi Yaps, Göç
Özel htisas Komisyonu Raporu. Eriim adresi: <www.dpt.gov.tr.> [eriim
Tarihi: 20.01.2009].
ANONM., (2009b). TÜK Göç statistikleri. Eriim adresi: <www.die.gov.tr/
TURKISH/SONIST/goc/goc.html>. (Eriim Tarihi: 02.01.2009).
ANONM., (2009c). Tarmsal Ürün Desteklemeleri. Eriim adresi: <http://www.
tugem.gov.tr/tugemweb/> [Eriim Tarihi: 12.01.2009].
ANONYMOUS., (2001). Handbook in Economics 18. Handbook of Agricultural
Economic. Value 1A, Human Capital: Migration and Rural Population Change
741 p, 457 -503.ss.
ASLAN, M., BOZ, ., (2004). Krsal alandan kentlere göçü etkileyen faktörler:
Adana örnei. Türkiye VI. Tarm Ekonomisi Kongresi, Tokat.
BEAUCHEMN, C., SCHOUMAKER, B., (2005). Migration to cities in Burkina
Faso : Does the level of development in sending areas matter?. World
Development, Vol. 33 (7). 1129–1152.ss.
BLSBORROW, E.R., (2002). Migration, Population Change and The Rural
Environment. ECSP Reports, Issue 8. 69–94.ss.
ÇELK, F., (2006). ç göçlerin itici ve çekici güçler yaklam ile analizi. Erciyes
Üniversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi Dergisi, 27, 149–170.ss.
ÇELK, B., GÜLÇUBUK, B., AKER, A.T., (2009). Ovack ve Hozat lçelerinde
geriye göç sürecine ilikin aratrma. Eriim adresi: <http://www.uyd.
org.tr/s6.pdf> [Eriim Tarihi: 23.01.2009].
GÜLTEN, ., (1985). Tarmsal Pazarlama. Atatürk Üniversitesi yaynlar No: 631.
Erzurum.
GÜRBÜZ, M., (2007). Yüreir’e göç eden nüfusun sosyo-ekonomik özellikleri ve
ehirleme sürecindeki deiimi. stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Corafya Bölümü Corafya Dergisi, 15. 1-12.ss.
GÜREC, E., (2008). Türkiye’de köyden kente göç ile sulama yapan tarmsal
iletme says ve sulanan arazi miktar arasndaki iliki. Sulama-Tuzlanma
Toplants, 12-13 Haziran, .Urfa.
GÜREC, E., YURTTA, Z., (2008). Krsal göçün nedenleri ve tarma etkileri
üzerine bir aratrma: Erzurum li spir lçesi Krk Buca örnei. Tarm
Ekonomisi Dergisi, 14(2):47–54.ss.
HAAS, H., (2006). Migration, remittances and regional development in Souther
Morocco. Geoforum, (37), 565–580.ss.
86
Erturul GÜREC
ÇL, G., (1998). Denizli iline göç eden ailelerin eitime bak açlar. 4. Ulusal
Snf Öretmenlii Sempozyumu 15–16 Ekim, Denizli.
KARAGÖLGE, C., PEKER, K., (2000). Erzurum ilinden krsal kesime göç ve tarm
iletmeleri üzerine etkileri. IV. Tarm Ekonomisi Kongresi, Tekirda.
KARATEKN, Z., (2001). Diyarbakr li-Kentleme ve Göç. Türkiye Mühendislik
Haberleri. Say:412/2.
KAYGALAK, ., (2006). zmir Karyaka-Çili Periferisinde göçün sosyoekonomik boyutlar. Ege Corafya Dergisi, 15. 87–103.ss.
LU, Z., SONG, S., (2006). Rural – urban migration and wage determination : The
case of Tianjin, China. China Economic Review, (17). 337 – 345.ss.
ÖZDEMR, A., TAÇI, H., (2008). Kentleme ve Kentsel stihdam, Ekonomik
Büyüme çin Önemli Bir Potansiyel midir? Maliye Dergisi, Say:155.
PAZARLIOLU, V., (2007). zmir örneinde iç göçün ekonometrik analizi.
Yönetim ve Ekonomi, 14(1).
SOYSAL, M., KANTAR, M., YALÇIN, A., (1998). Köyden kente göç olgusu ve
göçün toplumsal yapda meydana getirdii deimeler: Adana ili (Yüreir
ovas) köyleri ve Anadolu Mahallesi örnei. Türkiye 3. Tarm Ekonomisi
Kongresi, Ankara.
MEK, E., GÜRLER, Z., (1994). Krdan kente göç olgusu ve krsal sanayi.
Türkiye 1. Tarm Ekonomisi Kongresi, zmir.
TEZCAN, M. (2009). Kentten köye göç. Eriim adresi: <http://www.
education.ankara.edu.tr/ebfdergi/pdfler/1989-22-1/37-42.pdf>. [Eriim Tarihi:
27.01.2009].
WOODRUFF, C., ZENTENO., (2007). Migration networks and microenterpries in
Mexico. Journal of Development Economics, (82). 509 – 528.ss.
YAVUZ, F., AKSOY, A., TOPÇU, Y., EREM, T., (2004). Kuzeydou Anadolu
Bölgesi’nde krsal alandan göç etme eilimini etkileyen faktörlerin analizi.
Türkiye VI. Tarm Ekonomisi Kongresi, Tokat.
YENGÜL, S.B., (2005). Göçün kent mekan üzerine etkileri. Gazi Üniversitesi Fen
Bilimleri Dergisi, 18 (2). 273–288.ss.
YURTTA, Z. YAVUZ, F., ATSAN, T., (1998). Köy Sosyolojisi. Atatürk
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ders Yaynlar No: 205, 53 s, Erzurum.
ZHANG, K. H., SONG, S., (2003). Rural-urban migration and urbanization in China
: Evidence from time – series and cross – section analyses. China Economic
Rewiev, (14), 386 – 400.ss.
Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 87-97
PERFORMANS DEERLENDRME YÖNTEM OLARAK 360
DERECE GERBLDRM SÜRECNN ORTA KADEME
YÖNETCLERN BAARISINA OLAN ETKS:
5 YILDIZLI OTEL LETMELERNDE BR UYGULAMA
THE EFFECT OF 360 DEGREE FEEDBACK PERFORMANCE
EVALUATION PROCESS ON THE ACHIEVEMENT OF MIDDLE-LEVEL
MANAGERS: AN APPLICATION IN 5-STAR ACCOMMODATION
ESTABLISHMENTS
Derya KARA
Gazi Üniversitesi
Ticaret ve Turizm Eitim Fakültesi
[email protected]
ÖZET: Aratrmada performans deerlendirme yöntemi olarak 360 derece
geribildirim sürecinin orta kademe yöneticilerin i baarsna olan etkisi ortaya
konulmaya çallmtr. Aratrmann uygulama alann Türkiye’de 5 büyük ilde
(Antalya, stanbul, Mula, Ankara, zmir) faaliyet gösteren toplam 182 adet turizm
iletme belgeli 5 yldzl otel iletmeleri oluturmutur. Aratrmada, performans
deerlendirme yöntemlerinin i baarsna etkisi kapsamnda, 360 derece geribildirim
sürecinin geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre etkinliinin ne
ölçüde farkllat belirlenmeye çallmtr. Aratrma sonucunda 7 boyutun
(Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime Uyabilmek, letiim, nsan likileri, Sonuç
Üretme, Personeli Yetitirme ve Gelitirme); 360 derece geribildirim yöntemini
uygulayan orta kademe yöneticilerin i baarsnda daha etkili olduu tespit edilmitir.
Anahtar Kelimeler: Performans Deerlendirme ; 360 Derece Performans Deerlendirme Süreci ; Baars
JEL Snflamas: M10
ABSTRACT: This study sets out to reveal the effect of 360 degree feedback
performance evaluation process on the achievement of middle-level managers. To
serve this purpose, 5-star establishments, in total 182, with tourism certification and
operating in 5 major provinces (Antalya, stanbul, Mula, Ankara, zmir) made up
the application field of the study. The study aims to determine to what extent the 360
degree feedback performance evaluation process differentiate compared to
traditional performance evaluation processes within the context of job achievement.
The results of the study suggest that 7 dimensions (leadership, task performance,
adaptation to change, communication, human relations, creating output, employee
training and development) were found to be more effective in the job performances
of the middle-level managers.
Keywords: Performance Evaluation ; 360 Degree Performance Evaluation Process;
Job Achievement
JEL Classifications: M10
1. Giri
nsan kaynaklar yönetiminde, igörenlerin faaliyetleri çalma yaamlarnn her
aamasnda gözlem ve sonuç itibariyle deerlendirilmektedir. Bu faaliyetler, ancak
88
Derya KARA
performans deerlendirme sistemi içinde yaplrsa anlam kazandndan (Yücel,
1999: 110), performans deerlendirme faaliyetleri geleneksel olarak insan
kaynaklar yönetiminin en önemli gerekliliklerinden biri olarak ortaya çkmaktadr
(Miller ve Cardy, 2000: 609).
Performans deerlendirme, igörene iteki baars ve eksiklikleri hakknda
geribildirim salamakta; ie alma, terfi, ödüllendirme ve ie son verme gibi çeitli
insan kaynaklar yönetimi faaliyetlerine temel oluturmaktadr. Bu açdan
performans deerlendirme faaliyetlerinin, iletmelerin insan kaynaklar yönetimi
tarafndan mutlaka uygulanmas gerekmektedir (Yüksel, 2000: 161). Uygulanan
performans deerlendirme yönteminin ne derecede baarl olduunun bilinmesi,
iletmenin gelimesine katk salamaktadr. letme içinde, yöneticilerin ve
yönetilenlerin baar derecelerinin bilinerek, baarszlklarnn nedenlerinin ortaya
konulmas, gelecekte iletmenin baarsn artrabilmesi açsndan büyük önem
tamaktadr.
Performans deerlendirme faaliyetleri, önceleri daha basit bir süreç olan bir bölüm
müdürünün alt çalannn performans ile ilgili yllk raporunu oluturmas ve
sonucunda igöreni ile görümesiyle ilikilendirilen bir kavram olmakla birlikte
(Fletcher, 2001: 473), son 20 yl içerisinde performans deerlendirme konusunda
önemli oranda deiiklikler olmutur (Miller, 2001: 321). Özellikle, 1980’ler ve
1990’lar performans, dolaysyla performans deerlendirme üzerine olan ilginin
hzland yllar olmu ve bu hz en azndan ngiltere’de ekonomik gerilemelerden
dolay ortaya çkan performansa odaklanma, ticari felsefelerin kamu sektörüne
uygulanmas ve performansa bal ödemenin yaygn olarak benimsenmesi ile artarak
devam etmitir (Gillen, 1997: 7).
Performans deerlendirme faaliyetleri çalanlarn davranlarn, i ile ilgili
özelliklerini deerlendirmek için planlanmtr. Odak noktas, gelecekte çalanlarn
performansn daha etkili olup olmayacan ve nasl verimli hale geleceinin ortaya
konulmas olduundan, yöneticilerin temel sorumluluklarndan biri de, çalanlarn
performanslarn deerlendirmektir (Hellriegel, Jackson ve Slocum, 2002: 360).
Sistemli bir performans deerlendirme faaliyeti, birçok iletme tarafndan
benimsenmektedir. Bu deerlendirmeler, çok sk olarak üst kademe ilere terfi
ettirilecek adaylarn seçilmesinin, kariyer planlamas yaplmasnn, liyakate göre
ücret dalm yaplmasnn ve eitime ihtiyac olan igörenlerin belirlenmesinin bir
ölçütü olarak kullanlmaktadr (Wilson ve Willys, 1998, s.64).
Performans deerlendirme yöntemleri arasnda yer alan 360 derece geribildirim
süreci, igörenlerin performanslarnn çeitli açlardan deerlendirilerek, daha
dengeli bir görüntü elde edilebilmesi için çok kaynakl deerlendirme sürecinin
temelini oluturmaktadr (Edwards ve Ewen, 1996: 11).
360 derece geribildirim süreci (çoklu deerlendirme) performans hakknda
geribildirim salayan bir araçtr. Bu süreç tek bana bir ast tarafndan
deerlendirme yerine birden fazla kaynaktan gelen deerlendirmeleri bir havuz
içerisinde bir araya getirerek sunduundan, geribildirimin doruluk ve
güvenilirliini artrmaktadr. 360 derece geribildirim süreci igören hakknda dier
kiilerden toplu bilgi salamaktadr. Bu çoklu kaynan içinde üstler, çalma
arkadalar, astlar ve müteriler bulunmaktadr (Edwards, 1996: 5). 360 derece
Performans Deerlendirme Yöntemi Olarak 360 Derece Geribildirim Sürecinin …
89
geribildirim süreci, ayn zamanda igörenlerin bakalar tarafndan nasl
deerlendirildiini anlamalarn salamakta ve performanslarnn geliimine yol
göstermektedir (London ve Smither, 1995: 807).
360 derece geribildirim süreci iletmeler tarafndan genellikle, deerlendirmeyi ve
alnan kararlar desteklemek yerine, öncelikle çalanlarn geliimini salamak
amacyla kullanlmaktadr (Dalton, 1998: 26). 360 derece geribildirim yönteminin
Procter & Gamble firmasndaki uygulamasna ilikin yaplan bir aratrmada;
Procter & Gamble firmasnn performans deerlendirme sonucunda ortaya çkan
verileri ücret artlar, terfi, eitim, ie alma gibi insan kaynaklar fonksiyonlarn
beslemekte ve gelitirmekte kulland görülmütür (Karaku, 2004, s.102). 360
derece geribildirim süreci igörenlerin performans hakknda daha doru, güvenilir,
kesin ve ayrntl verilerle, çalanlara güçlü ve zayf yönlerini, eksikliklerini,
gelecekte ortaya çkabilecek ihtiyaçlarn ve gelecekteki i potansiyellerini
göstermektedir (Jackson ve Greller, 1998: 19).
360 derece geribildirim sürecinin sk bir biçimde yalnzca geliim amaçl
uygulamaya konulmasyla, yöneticilerin ve igörenlerin süreç hakknda kendilerini
rahat hissetmeleri salanmaktadr. görenler olumsuz yönde geribildirimlerin
yaandn gördüü zaman ve yöneticiler bilgilerin yararl olduuna inand zaman
360 derece geribildirim sürecinin deerlendirme amacyla kullanlmas konusunda
daha az endie duyulmaktadr (Waldman, Atwater ve Antonioni, 1998: 89).
360 derece geribildirim süreci deerlenen igören hakknda pazarlama istihbarat
salamakta ve dier taraftan öretici bir sistem olarak kabul edilmektedir. Birçok
igören için kendilerini dierlerinin gözüyle deerlendirme imkân yakalayabilmek,
orijinal, eitici, öretici ve motive edici bir unsur olarak ortaya çkmaktadr
(Edwards, 1996: 5). 360 derece geribildirim süreci, bireylerin birbirlerine
geribildirim vermesine olanak saladndan ve bireylerin geliime açk yönleri
hakknda bilgi saladndan, geliimi destekleyici bir süreç olarak ortaya
çkmaktadr. 360 derece geribildirim süreci ile bir taraftan bireysel performansla
ilgili olarak geribildirim salanrken, dier taraftan grubun ya da takmn
performans ile ilgili genel eilimler belirlenmektedir (Aytaç, 2003: 1).
Lassiter 360 derece geribildirim süreci içinde, igörenlerin performansn sekiz
temel yetenek alannda çok yönlü olarak izlemektedir (Arslan, 2001). Bu dorultuda
çalmann aratrma bölümünde Lassiter tarafndan ortaya konulan 360 derece
geribildirimde i baarsn etkileyen boyutlar (Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime
Uyabilmek, letiim, nsan likileri, Sonuç Üretme, Personeli Yetitirme ve
Gelitirme) ele alnmtr. Aratrmada, personeli yetitirme ve personeli gelitirme
boyutlar birletirilerek tek boyut olarak ele alnm ve yedi boyut üzerinden
deerlendirilmitir.
Etkin bir ekilde çalabilmek için 360 derece geribildirim yöntemi, basit
görünmekle beraber somutlatrlm bir yapya ihtiyaç duymakta ve geleneksel
deerlendirme ölçümlerinde konu olmayan birçok faktör 360 derece geribildirim
yönteminde çok büyük önem tamaktadr (Edwards ve Ewen, 1996: 29). Birçok
iletmeden alnan veriler deerlenenlerin çoklu deerleyici içeren deerlendirmeleri
tekli deerleyici içerenlere göre daha tatminkâr bulduunu ortaya koymutur. Baz
deerleyiciler 360 derece geribildirim yönteminin geleneksel deerlendirme
yöntemlerine kar getirilmi bir gelime olduunu düünürken, bazlar bu görüe
90
Derya KARA
katlmamaktadr. Bu görü ayrlklar kullanlan geleneksel performans
deerlendirme yöntemlerinin iletmede yerlemi olmasndan kaynaklanmaktadr
(Waldman, Atwater ve Antonioni, 1998: 88).
360 derece geribildirim yönteminde farkl kaynaklardan geribildirim alnmas
geribildirimin objektifliini garanti etmemektedir. Çünkü iletme içerisindeki
herkesin ve müterilerin tarafl olabilecei ihtimali bulunmaktadr. Bununla birlikte,
tek bir deerleyici tarafndan yaplan deerlendirmelerde bu risk daha yüksek olarak
ortaya çkmaktadr (Ylmaz, 2005: 40). Bu yüzden, iletmede kullanlan 360 derece
geribildirim yönteminin geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre
daha doru sonuçlar verdiini söylemek mümkündür.
Uygulanan performans deerlendirme sürecinde amaç, veri kayna, kaynan
kimlii, geribildirimin içerii, ölçümleme yöntemi, dier insan kaynaklar kararlar
ile ilikisi, süreci ekillendiren felsefe, sürecin içerii ve hedeflenen igörenlerin
tad özellikler farkllk göstermektedir. Geleneksel performans deerlendirme
yöntemleri ile 360 derece geribildirim yöntemi arasndaki farklar Tablo 1’de
görülmektedir.
Tablo 1. Geleneksel Performans Deerlendirme Yöntemi ile 360 Derece
Geribildirim Yöntemi Arasndaki Farklar
Ölçütler
Amaç
Geleneksel Performans
Deerlendirme Yöntemi
Astlara geçmi performanslar ve
gelecek potansiyellerine ilikin tek
bir perspektiften geribildirim
salanmaktadr.
Veri kayna
Tek bir deerlendirmeci vardr:
yönetici
Kaynan kimlii
Geribildirim kaynann kim olduu
bellidir.
Geribildirimin içerii
Ölçümleme yöntemi
Dier insan kaynaklar
kararlar ile ilikisi
Süreci ekillendiren
felsefe
Davrana ve i performansna ilikin
deerlendirmeler tipik olarak i
biriminin ulat sonuçlara göre
olumaktadr.
Likert ölçeinin yannda niteliksel
deerlendirmeler yer almaktadr.
Performans deerlendirme genellikle,
ücretle, görev tasarm, terfi ve
transferler ile eitim ve gelitirme
kararlarna temel oluturmaktadr.
Süreçlere odaklanlmaz, bireylerin
deerlendirilmesi esastr. Otorite ve
yöneticinin görüünü kabul etme söz
konusudur.
Sürecin içerii
Yllk genel sonuçlar çou kez
ücretleme kararlarn etkilemektedir.
Hedeflenen igörenler
Organizasyondaki tüm igörenler.
360 Derece Geribildirim
Yöntemi
Performans, davranlar ve
geliim ihtiyaçlar hakknda
farkl perspektiflerden veri
salanmaktadr.
Deerlendirmeciler farkldr:
astlar, üstler, takm arkadalar
ve müteriler
Geribildirim, deerlendirmeci
gruplarndan kolektif olarak
toplanr. Deerlendirmecinin
bireysel kimlii belirsizdir.
Deerlendirmeler i biriminin
ulat sonuçlara ve geliimi
istenen boyutlara göre
yaplmaktadr.
Temel olarak likert ölçei ile
niceliksel veri toplanmaktadr.
Veriler tipik olarak sadece
eitim ihtiyacnn tespiti ve
kariyer geliimi için
kullanlmaktadr.
göreni deerlendirme deil
gelitirmek esastr. Kendini
deerlendirme söz konusudur.
Deerlendirme yln belli
zamanlarn deil sürekli
izlemeyi öngörmektedir.
Tipik olarak yönetsel
kademelerde igörenler.
Kaynak: McCharty ve Garavan, 2001: 10
Geleneksel
performans
deerlendirme
yöntemi,
üstün
önyarglarnn
deerlendirmeye girmesini önleyemediinden, tüm sorumluluk amirin üzerindedir.
Performans Deerlendirme Yöntemi Olarak 360 Derece Geribildirim Sürecinin …
91
Sürecin ileyii üstün davranlarna bal olmasna ramen, üstlerin yetki ve
sorumluluklar bulunmamaktadr. Geleneksel performans deerlendirme yöntemi,
igörenin yalnzca i bandaki baarsn, görevindeki davranlarn deil ayn
zamanda ihtiyaç olmad halde iletme dndaki yaantsn ve kiiliini de
deerlendirmektedir. Sonuç olarak geleneksel performans deerlendirme
yönteminde, igörenlerin gelecei ile ilgili sistematik ilem ve önerilerden yoksun
olduu görülmektedir (Canman, 2000: 171). Tek bir yöneticinin igörenlere kendi
katksn tam olarak deerlendirememesi, 360 derece geribildirim yönteminin
gerekliliini ortaya koymaktadr.
360 derece geribildirim yöntemi ile elde edilen bilgiler, igörenlerin iletiim içinde
olduu bireylerden elde edildii için igörenlerin sadece üstleri tarafndan
deerlendirildii geleneksel deerlendirme yöntemlerine göre daha adil ve daha
güvenilir bir yöntem olarak görülmektedir. Birçok kaynaktan toplanan verilerin
etkisi, tek bir kaynaktan toplanan verilere göre daha etkili olarak ortaya çkmaktadr
(Turgut, 2001: 62).
Giderek gelien dünya koullar içinde, toplumlarn ihtiyaçlarn karlayabilmeleri
ve geliim salayabilmelerinde yönetimin ve yöneticilerin rolü her geçen gün biraz
daha artmaktadr. Ekonomik, toplumsal, kültürel ve teknolojik gelimeler sonucunda
meydana gelen deiimler, iletme amaçlarn daha ksa sürede gerçekletirecek
yöneticilere duyulan ihtiyac artrmaktadr.
Orta kademe yönetimde yaygn olarak iletme yöneticisi ve bölüm ba
bulunmaktadr. Orta kademe yöneticilerin görevlerinin banda üst kademe
yöneticiler tarafndan gelitirilen kural ve planlar gerçekletirmek, daha düük
seviyedeki yöneticilerin faaliyetlerini denetlemek ve koordine etmek gelmektedir.
Son yllarda birçok kurum maliyeti düürmek ve ar bürokrasiyi ortadan kaldrmak
için orta kademe yöneticilerin yetkilerini azaltmtr. Orta kademe yöneticilerin
kurumun daha alt ve daha üst seviyeleri arasndaki köprüyü salama konusunda ve
üstleri tarafndan gelitirilen stratejileri uygulama konusunda önemli rolleri
bulunmaktadr. Birçok iletme orta kademe yöneticilerin saysn azaltarak yola
devam edebileceine inanmakta, ancak orta kademe yöneticilerin iletmeyi baarya
ulatrma konusunda etkinlii halen önemini korumaktadr (Griffin, 2002: 14).
Yöneticilerin sadece zayf performans denetlemekle kalmamalar gerekmektedir.
Ayrca yüksek performans gösteren igörenleri bu ekilde denetlemekle
kalmamalar, hatta daha iyi olabilmeleri konusunda cesaretlendirmeleri
gerekmektedir. Yaplan denetlemeler, yöneticilerin yüksek performans gösteren
igörenlerini ödüllendirmelerini ve daha baarl olmak isteyenlere gerekli destei
salamalarn gerektirmektedir. Hedef belirleme, i düzenleme ve içi katlm
programlar gibi motivasyonel yaklamlar çalanlarn baarsn artrmaktadr
(Desimone ve Haris, 1998: 292).
Yöneticiler, yönetsel kararlar alnmasnda, ücret artlarnda, terfilerde, güçlü ve
zayf yönlerin belirlenmesinde, eitim faaliyetlerinde, igörenlerin performanslarnn
gelitirilmesinde performansn etkili bir biçimde deerlendirilmesine gereksinim
duymaktadr. letmenin amaçlarna ulaabilmesi, igörenlerin performansnn
profesyonel bir biçimde deerlendirilmesi ve etkili deerlendirme yöntemlerinin
kullanlmas ile mümkündür (Palmer ve Winters, 1993: 66).
92
Derya KARA
2. Aratrmann Amac ve Önemi
letme içinde performans deerlendirme yaplrken igörenlerin nitelikleri,
potansiyelleri ve iin gerektirdii hususlarn göz önünde bulundurulmas
gerekmektedir. Performans deerlendirme faaliyetleri, iletmelerin büyümek ve
gelimek adna gerçekletirdii en önemli etkinliini oluturduundan iletmelerin
çalma sistemine, yapsna ve büyüklüüne göre bir performans deerlendirme
sürecinin oluturulmas gerekmektedir.
letmelerin gelien dünya koullarna uyumunu salayan ve igörenlerin geliimine
k tutan performans deerlendirme faaliyetlerinin uygulanmas turizm sektöründe
kalknma çabas içerisinde olan otel iletmeleri için vazgeçilmez bir bütün olarak
karmza çkmaktadr. 360 derece geribildirim sürecinde çoklu deerlendirmenin
yaplmas, özellikle üretim ve tüketimin e zamanl olduu turizm sektörünün
geliebilmesi ve ekonomiye daha fazla katk salayabilmesi açsndan çok önemli
olduundan, çalma kapsamnda turizm sektöründe önemli bir yere sahip olan otel
iletmeleri tercih edilmitir.
Aratrmada, 360 derece performans deerlendirme sürecinde Lassiter (Arslan,
2001) tarafndan ortaya konulan ve orta kademe yöneticilerin i baarsn etkileyen
7 boyut (Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime Uyabilmek, letiim, nsan likileri,
Sonuç Üretme, Personeli Yetitirme ve Gelitirme) incelenmitir. Bu balamda,
performans deerlendirme yöntemi olarak geleneksel performans deerlendirme
yöntemleri ile 360 derece geribildirim yönteminin incelenmesi ve bu yöntemlerin
orta kademe yöneticilerin i baarsna olan etkisinin ortaya konulmas aratrmann
temel amacn oluturmaktadr.
3. Veri Kaynaklar ve Yöntem
Turizm iletme belgeli 5 yldzl otel iletmelerinde çalan orta kademe yöneticilere
uygulanan anketler sonucunda elde edilen veriler SPSS 15.0 sistemi ile analiz
edilmitir. Aratrmada elde edilen verilere, aratrmann amac dorultusunda çeitli
istatistikî çözümlemeler (frekans dalm, ortalama, standart sapma ve t- testi)
yaplmtr.
Bu aratrma bir hizmet sektörü olan 5 yldzl otel iletmeleri üzerine
gerçekletirilmitir. Bu çalmann evrenini Türkiye’deki turizm iletmelerinin
saysnn youn olduu iller olan (www.turizm.gov.tr) Ankara, stanbul, Antalya,
zmir ve Mula’da bulunan 5 yldzl otel iletmelerinde (182 adet) çalan 2184 orta
kademe yönetici oluturmaktadr. Yamane (2001)’e dayanarak yaplan hesaplamada
aratrmann örneklemi 326 olarak bulunmu ve 578 orta kademe yöneticiden analiz
edilebilir anket elde edilmitir.
Literatür taramas sonucunda elde edilen kuramsal bilgilere dayanarak, veri
toplamak için anket teknii kullanlmtr. 360 derece geribildirim yöntemi ile
geleneksel performans deerlendirme yöntemlerinin i baars üzerindeki etkisini
belirlemek üzere 32 ifadeden oluan bir tutum ölçeinden yararlanlmtr. Soru
formunun hazrlanmasnda Lassiter tarafndan ortaya konulan ve performans
deerlendirmeyi etkileyen 7 boyutu (Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime
Uyabilmek, letiim, nsan likileri, Sonuç Üretme, Personeli Yetitirme ve
Gelitirme) ortaya koyan 32 ifade aratrma kapsamna alnmtr (Arslan, 2001).
Performans Deerlendirme Yöntemi Olarak 360 Derece Geribildirim Sürecinin …
93
Aratrmada kullanlan performans deerlendirme ölçeinin güvenilirlik analizi
sonucunda genel güvenilirlik düzeyi Cronbach Alpha 0,97 olarak tespit edilmitir.
4. Bulgular
360 derece geribildirim yöntemi kapsamnda i baarsn etkileyen boyutlarn
(Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime Uyabilmek, letiim, nsan likileri, Sonuç
Üretme, Personeli Yetitirme ve Gelitirme) performans deerlendirme
yöntemlerine göre farkllamas Tablo.2’de verilmitir.
Tablo 2. Yöneticilerin Baarsn Etkileyen Boyutlarn Performans
Deerlendirme Yöntemlerine Göre Farkllamasnn Dalm
Boyutlar
Liderlik
Görevi Yönetme
Deiime Uyabilmek
letiim
nsanlarla likiler
Sonuç Üretme
Personeli Yetitirme ve
Gelitirme
Yöntem
X
360
Geleneksel
360
Geleneksel
360
Geleneksel
360
Geleneksel
360
Geleneksel
360
Geleneksel
360
Geleneksel
4,1860
3,8354
4,2035
3,8469
4,0636
3,7269
4,1725
3,8172
4,1734
3,8438
4,1928
3,8867
4,1504
3,8969
Std.
Sapma
0,66962
0,79641
0,74546
0,94417
0,68513
0,83047
0,76575
0,88603
0,71986
0,92520
0,78895
0,93471
0,77752
0,93955
t
sd
p
-5,644
576
0,000
-4,979
576
0,000
-5,233
576
0,000
-5,088
576
0,000
-4,692
576
0,000
-4,192
576
0,000
-3,479
576
0,001
* X : Aritmetik ortalama, t: Test istatistik deeri, sd: Serbestlik derecesi, p: Önem düzeyi
Aratrmaya katlan orta kademe yöneticilerin uyguladklar performans
deerlendirme yöntemlerinin dalm Tablo-2’de gösterilmitir. Aratrmaya katlan
orta kademe yöneticilerin 258’i (%44,64) 360 derece geribildirim yöntemini
uygulamakta ve 320’si (%55,36) geleneksel performans deerlendirme yöntemlerini
uygulamaktadr.
Aratrmaya katlan yöneticilerde uygulanan performans deerlendirme
yöntemlerinin liderlik boyutuna göre i baars üzerindeki etkisinde istatistiksel bir
farkllk olup olmad aratrlmtr. Buna göre, uygulanan performans
deerlendirme yönteminin i baars üzerindeki etkisinde yaplan t-testi sonucunda
farkllk olduu tespit edilmitir (p<0,05). Uygulanan performans deerlendirme
yöntemlerinde “Liderlik” boyutu üzerindeki farkllamaya bakldnda (Tablo-2);
360 derece geribildirim yönteminin ( X =4,1860) geleneksel performans
deerlendirme yöntemlerine göre ( X =3,8354) i baars üzerindeki etkisinin daha
yüksek olduu görülmektedir.
Aratrmaya katlan yöneticilerin görevi yönetme boyutu itibariyle uygulanan
performans deerlendirme yöntemlerinin i baar üzerindeki etkisinde istatistiksel
bir farkllk olup olmad aratrlmtr. Buna göre, uygulanan performans
deerlendirme yönteminin i baars üzerindeki etkisinde yaplan t-testi sonucunda
farkllk olduu tespit edilmitir (p<0,05). Uygulanan performans deerlendirme
yöntemlerinde “Görevi Yönetme” boyutu üzerindeki farkllamaya bakldnda
(Tablo-2); 360 derece geribildirim yönteminin ( X =4,2035) geleneksel performans
94
Derya KARA
deerlendirme yöntemlerine göre ( X =3,8469) i baars üzerindeki etkisinin daha
yüksek olduu görülmektedir.
Aratrmaya katlan yöneticilerin deiime uyabilmek boyutu itibariyle uygulanan
performans deerlendirme yöntemlerinin i baar üzerindeki etkisinde istatistiksel
bir farkllk olup olmad aratrlmtr. Buna göre, uygulanan performans
deerlendirme yönteminin i baars üzerindeki etkisinde yaplan t-testi sonucunda
farkllk olduu tespit edilmitir (p<0,05). Uygulanan performans deerlendirme
yöntemlerinde “Deiime Uyabilmek” boyutu üzerindeki farkllamaya bakldnda
(Tablo-2); 360 derece geribildirim yönteminin ( X =4,0636) geleneksel performans
deerlendirme yöntemlerine göre ( X =3,7269) i baars üzerindeki etkisinin daha
yüksek olduu görülmektedir.
Aratrmaya katlan yöneticilerin iletiim boyutu itibariyle uygulanan performans
deerlendirme yöntemlerinin i baar üzerindeki etkisinde istatistiksel bir farkllk
olup olmad aratrlmtr. Buna göre, uygulanan performans deerlendirme
yönteminin i baars üzerindeki etkisinde yaplan t-testi sonucunda farkllk olduu
tespit edilmitir (p<0,05). Uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinde
“letiim” boyutu üzerindeki farkllamaya bakldnda (Tablo-2); 360 derece
geribildirim yönteminin ( X =4,1725) geleneksel performans deerlendirme
yöntemlerine göre ( X =3,8172) i baars üzerindeki etkisinin daha yüksek olduu
görülmektedir.
Aratrmaya katlan yöneticilerin insanlarla ilikiler boyutu itibariyle uygulanan
performans deerlendirme yöntemlerinin i baars üzerindeki etkisinde istatistiksel
bir farkllk olup olmad aratrlmtr. Buna göre, uygulanan performans
deerlendirme yönteminin i baars üzerindeki etkisinde yaplan t-testi sonucunda
farkllk olduu tespit edilmitir (p<0,05). Uygulanan performans deerlendirme
yöntemlerinde “nsanlarla likiler” boyutu üzerindeki farkllamaya bakldnda
(Tablo-2); 360 derece geribildirim yönteminin ( X =4,1734) geleneksel performans
deerlendirme yöntemlerine göre ( X =3,8438) i baars üzerindeki etkisinin daha
yüksek olduu görülmektedir.
Aratrmaya katlan yöneticilerin sonuç üretme boyutu itibariyle uygulanan
performans deerlendirme yöntemlerinin i baars üzerindeki etkisinde istatistiksel
bir farkllk olup olmad aratrlmtr. Buna göre, uygulanan performans
deerlendirme yönteminin i baars üzerindeki etkisinde yaplan t-testi sonucunda
farkllk olduu tespit edilmitir (p<0,05). Uygulanan performans deerlendirme
yöntemlerinde “Sonuç Üretme” boyutu üzerindeki farkllamaya bakldnda
(Tablo-2); 360 derece geribildirim yönteminin ( X =4,1928) geleneksel performans
deerlendirme yöntemlerine göre ( X =3,8867) i baars üzerindeki etkisinin daha
yüksek olduu görülmektedir.
Aratrmaya katlan yöneticilerin personeli yetitirme ve gelitirme boyutu itibariyle
uygulanan performans deerlendirme yöntemlerinin i baars üzerindeki etkisinde
istatistiksel bir farkllk olup olmad aratrlmtr. Buna göre, uygulanan
performans deerlendirme yönteminin i baars üzerindeki etkisinde yaplan t-testi
sonucunda farkllk olduu tespit edilmitir (p<0,05). Uygulanan performans
deerlendirme yöntemlerinde “Personeli Yetitirme ve Gelitirme” boyutu
üzerindeki farkllamaya bakldnda (Tablo-2); 360 derece geribildirim yönteminin
Performans Deerlendirme Yöntemi Olarak 360 Derece Geribildirim Sürecinin …
95
( X =4,1504) geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre ( X =3,8969) i
baars üzerindeki etkisinin daha yüksek olduu görülmektedir.
5. Sonuç
Dünya’da ve Türkiye’de turizm hareketlerinin gelimesine katk salayan otel
iletmeleri, müterilerine daha iyi hizmet sunabilmek üzere yönetsel faaliyetlerinde
performans deerlendirme faaliyetlerine bir yön verme çabas içinde bulunmaktadr.
Gelien dünya koullarnda iletmeler sürekli ve hzl bir deiim süreci içinde
bulunmaktadr. Bu deiim süreci iletmelerin yeni gelimelere ayak
uydurabilmelerini ve yenilikçi olmalarn gerektirmektedir. letmelerin, baarya
ulaabilmeleri ve dünya pazarnda rekabet edebilmeleri için çevrelerindeki deiim
sürecini takip etmeleri gerekmektedir. Böylece, iletmeler dinamik yaps sayesinde
baarya odaklanacak ve ayakta kalabileceklerdir.
Aratrmada, performans deerlendirme yöntemlerinin i baarsna etkisi
kapsamnda, 360 derece geribildirim sürecinin geleneksel performans deerlendirme
yöntemlerine göre etkinliinin ne ölçüde farkllat belirlenmeye çallmtr. 360
derece geribildirim sürecinde orta kademe yöneticilerin i baarsna etki eden 7
boyut (Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime Uyabilmek, letiim, nsan likileri,
Sonuç Üretme, Personeli Yetitirme ve Gelitirme) incelenerek, bu boyutlarn
performans deerlendirme uygulamalar arasndaki farkllklar ortaya konulmutur.
Performans deerlendirme yöntemi olarak 360 derece geribildirim sürecinin orta
kademe yöneticilerin i baarsna etkisi üzerine yaplan bu çalma; 360 derece
performans deerlendirme ve geleneksel performans deerlendirme yöntemlerinin i
baars üzerindeki farkllamasn ortaya koyduundan orijinal olup; aratrma
sonucunda elde edilen bulgularn ve gelitirilen önerilerin, daha sonra yaplacak olan
çalmalara yol gösterici olaca düünülmektedir.
Aratrma sonucunda; Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime Uyabilmek, letiim,
nsan likileri, Sonuç Üretme, Personeli Yetitirme ve Gelitirme boyutlarna göre
istatistiksel olarak anlaml bir farkllk olduu tespit edilmitir (p0,05). Buna göre,
Liderlik, Görevi Yönetme, Deiime Uyabilmek, letiim, nsan likileri, Sonuç
Üretme, Personeli Yetitirme ve Gelitirme boyutlarnda 360 derece geribildirim
yönteminin geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre i baars
üzerinde daha fazla etkili olduu ortaya çkmtr.
Yaplan baka bir aratrmada, Türk Silahl Kuvvetleri ve Amerika Birleik
Devletleri ordularnn performans deerlendirme yöntemleri karlatrmal olarak
incelenmi ve 360 derece geribildirim yöntemi uygulanmtr. Örneklem
çerçevesinde uygulanan anket formlar ile alt ve orta kademe yöneticilerin; iletiim,
karar verme, motive etme, bireysel geliime katks, örenme, uygulama
deerlendirme, saygnlk, adanmlk, kiisel bütünlük, duygusal denge, fiziksel
beceri, teknik beceri, taktik beceri ve genel olarak liderlik profili sorgulanmtr.
Aratrma sonucunda; açkl, kolayl, katlmcl ve geribildirim salamasyla
360 derece geribildirim yönteminin Türk Silahl Kuvvetleri’nde lider geliimine
katk salayaca ortaya konulmutr (Döverkaya, 2002, s.144). Bu aratrmada ise
360 derece geribildirim yönteminin orta kademe yöneticilerin i baars üzerindeki
etkisini ortaya koymak üzere, performans deerlendirme yöntemleri
karlatrlmtr. Yukarda belirtilen 7 boyutta 360 derece geribildirim yönteminin
96
Derya KARA
geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine göre i baars üzerindeki
etkisinin daha yüksek olduu ortaya çkmtr.
360 derece geribildirim süreci çok yönlü geribildirime olanak saladndan,
yukarda belirtilen yedi boyutun iletmeler tarafndan mevcut durumu yanstacak
ekilde ortaya konulmas, alnan sonuçlar dorultusunda yöneticilerin eksik
yanlarnn belirlenerek geliimlerini salayabilecektir.
Sonuç olarak, youn rekabet ortamnda faaliyet gösteren iletmelerin
igörenlerinden etkin bir ekilde yararlanmalar gerekmektedir. görenlerin ve
yöneticilerin geliimlerini göz önünde bulunduran performans deerlendirme
faaliyetlerinin planlanarak uygulamaya geçilmesi, iletmenin hzl deiimlere ayak
uydurabilmesini salayabilecektir. letmenin amaçlarnn belirlenerek iinde
verimli ve baarl yöneticilerin bulunmas iletmenin dier iletmeler karsnda
rekabet gücünü artrabilecektir.
Referanslar
ARSLAN, A. (2001). 360 derece geribildirim bireysel performanstan kurumsal
performansa geçite etkili bir araç. [Eriim adresi]: <http://www.kalder.org.tr/>,
[Eriim tarihi: 14 Mays 2005].
AYTAÇ, A. (2003). 360 derece geribildirim: Bilim ve Akln Aydnlnda Dergisi, 4
(41). [Eriim adresi]: <http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi41/aytac.htm>,
Eriim tarihi: 7 Eylül 2007].
CANMAN, D. (2000). nsan kaynaklar yönetimi. Ankara: Yarg Yaynevi.
DALTON, A. M. (1998). Using 360 degree feedback successfully. USA: Leadership
in Action.
DESIMONE, R.L., HARIS, D. M. (1998). Human research development. 2 nd
edition, U.S.A: The Dryden Press, Harcourt Brace Collage Publishers.
EDWARDS, M. R. (1996). Improving performance with 360 –degree feedback.
Career Development International, 1(3), 5-8. ss.
EDWARDS, M. R., EWEN, A.J. (1996). 360- degree feedback: royal fail or holy
grail?. Career Development Internetional, 1(3), 28-31.ss.
FLETCHER, C. (2001). Performance aprasial and management: The developing
research agenda. Journal of Occupational and Organizational Psychology, 74,
473-487. ss.
GILLEN, T. (1997). Deerlendirme tartmas. 1. bask, (Çev: A. BORA ve O.
CANKOÇAK). Ankara: lkkaynak Kültür ve Sanat Ürünleri Ltd ti.
GRIFFIN, R. W. (2002). Management. Texas & M University Seventh Edition. New
York: Houghton Mifflin Company.
HELLRIEGEL, D. , JACKSON, S.E., SLOCUM J.W. (2002). Management :A
competency-based approach. Cincinnati: South-Western College.
JACKSON, J., GRELLER M. (1998). Decision elements for using 360 degree
feedback. Human Resources Planning, 21(4), 18-28. ss.
KARAKU, O. (2004). Performans deerlendirme yöntemlerinden biri olarak 360
derece geribildirim. Yaynlanmam yüksek lisans tezi, stanbul Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalma Ekonomisi ve Endüstri likileri Ana Bilim
Dal.
LONDON, M., SMITHER, J. W. (1995). Can multi-source feedback change
perceptions of goal accomplishment self-eveluations, and performance-related
Performans Deerlendirme Yöntemi Olarak 360 Derece Geribildirim Sürecinin …
97
outcomes? Theory-based appliacations and directions for research. Personnel
Psychology, 48, 803-819. ss.
MCCHARTY, A. M., GRAVAN, T. N. (2001). 360 feedback process: perfonmance
mprovement and employee career development. Journal of European Industrial
Training, 25 (1), 5-32. ss.
MILLER, J., CARDY, R. L. (2000). Self monitoring and performance apprasial:
rating outcomes n project teams. Journal Of Organizational Behaviour, John
Wiley and Sons Ltd, 21, 609-626. ss.
MILLER, J. S. (2001). Self-monitoring and performance appraisals satisfaction: an
exploratory field study. Human Resource Management, 40 (4), 321-332. ss.
PALMER, M., WINTERS, T. K. (1993). nsan Kaynaklar. 1. bask, stanbul: Rota
Yaynlar.
TURGUT, H. (2001). Geleneksel performans deerlendirme yöntemlerine yeni bir
alternatif: 360 derece geribildirim yöntemi. Saytay Dergisi, Temmuz-Eylül
(42), 56-68. ss.
TURZM STATSTKLER/ statistikler/ Tesis statistikleri/ Turizm Belgeli
Tesisler/ letme ve Yatrm Belgeli Tesis statistikleri (2007), [Eriim adresi]:
<http://www.kultur.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx>. [Eriim tarihi: 15.04.2007].
WALDMAN, D. A. , ATWATER L.E., ANTONIONI, D. (1998). Has 360 degree
feddback gone amok?. Academy Of Management Executive, 12 (2), 86-94. ss.
WILSON, R., WILLYS, H. M. (1998). Better ways to measure executive
performance. Management Methods, 19, (4).
YAMANE, T. (2001). Temel Örnekleme Yöntemleri. 1. bask, (Çev. A. ESN, M.
A. BAKIR, C. AYDIN ve E. GÜRBÜZSEL). stanbul: Literatür Yaynclk.
YILMAZ, K. (2005). Performans deerlendirme sürecinde 360 derece geribildirim
sistemi. Milli Prodüktivite Merkezi Yayn, Verimlilik Dergisi, 1, 27-44. ss.
YÜCEL, R. (1999). nsan kaynaklar yönetiminde baar deerlendieme. Dokuz
Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1 (3), 110-128. ss.
YÜKSEL, Ö. (2000). nsan kaynaklar yönetiminin temel fonksiyonlarndan baar
deerlendirmede yeni yaklamlar. nsan Kaynaklar Sempozyumu Tebliler,
Konya: Selçuk Üniversitesi Basmevi.
Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 98-108
STANBUL MENKUL KIYMETLER BORSASI’NDA
LEM HACM VE GETR VOLATLTES
TRADE VOLUME AND RETURN VOLATILITY
IN ISTANBUL STOCK EXCHANGE
Burcu KIRAN
stanbul Üniversites
ktisat Fakültesi, Ekonometri Bölümü
[email protected]
ÖZET: Bu çalmada, ilem hacmi ve stanbul Menkul Kymetler Borsas bileik
endeks (MKB-100) getiri volatilitesi arasndaki iliki, 1990-2008 dönemleri için
GARCH, EGARCH ve TGARCH modellerine ilem hacmi ve haftann günleri
etkileri ilave edilerek aratrlmaktadr. Bulgular, getiri volatilitesinde haftann
günleri ve kaldraç etkisinin var olduuna iaret etmektedir. GARCH ve TGARCH
modellerin tahmin sonuçlar, ilem hacminin getiri volatilitesi üzerindeki etkisinin
anlaml olduunu fakat pozitif olmadn göstermektedir. Bu bulgular, MKB’de
“Ardk Bilgi Ak” ve “Kark Dalmlar” hipotezlerinin geçerliliine aykr
kantlar salamaktadr.
Anahtar Kelimeler: lem Hacmi ; Getiri Volatilitesi ; Haftann Günleri Etkisi ;
Koullu Deien Varyans Modelleri
JEL Snflamas: G12 ; C22
ABSTRACT: This paper examines the relationship between trade volume and
Istanbul Stock Exchange composite index (ISE-100) return volatility for the period
1990-2008 by including the trade volume and the day of the week effect in to the
GARCH, EGARCH and TGARCH models. The findings indicate the presence of the
day of the week effect and leverage effect on return volatility. The estimation results
of the GARCH and TGARCH models show that the effect of trade volume on return
volatility is significant in the statistical sense but not positive. These findings
provide strong evidence against the validity of Sequential Arrival Information and
Mixed Distribution hypothesis in ISE.
Keywords: Trade Volume ; Return Volatility ; Day of the Week Effect ; Conditional
Heteroskedasticity Models
JEL Classifications: G12 ; C22
Giri
Hisse senedi getirileri üzerine yaplm çalmalarda çok büyük bir öneme sahip olan,
fiyat ve fiyat volatilitesi üzerinde etkisi olduu düünülen ilem hacmi, bir piyasadaki
yatrmclarn piyasaya gelen yeni haberlere kümülatif tepkisini yanstmaktadr. Ayn
zamanda ilem hacmi; piyasaya etki eden, gözlenemeyen bilgi akn ölçen önemli bir
göstergedir (Andersen, 1996; Lamoureux ve Lastrapes, 1990). Bu sebeplerden dolay
hisse senedi getirileri ve volatilitelerini yaratan süreçte kritik bir öneme sahip olmaktadr.
lem hacmi sadece piyasa bilgileri üzerinde önemli bir rol oynamamakta ayn zamanda
piyasadaki yatrmclarn beklentilerindeki deiimlerle ilgili bilgileri de yanstmaktadr
(Harris ve Raviv, 1993). Piyasaya artan ekilde bir bilgi ak olduunda, artan sayda
yatrmc ayn anda ilem yapmakta ve yatrmclarn hisse senedi deeri üzerine etki
eden haberleri yorumlama ekilleri de farkl olmaktadr. Yatrmclarn, piyasa deerine
stanbul Menkul Kymetler Borsas’nda lem Hacmi ve Getiri Volatilitesi
99
yönelik beklentilerini ilem hacmi ve fiyatlar içeren bilgilere dayanarak
ekillendirmelerinin yan sra yatrm kararlar ayn zamanda piyasa yaps, bilgilerin
kalite ve miktar, yatrmclarn tecrübeleri, risk tercihleri ve stratejileri gibi bir çok
faktöre de dayanmaktadr (Puri ve Philippatos, 2008). Karpoff (1987); fiyat ve ilem
hacmi ilikisinin önemini 4 sebeple açklamtr: 1) Fiyat ve hacim arasndaki ba,
finansal piyasalarn yaps hakknda bilgi vermektedir. Teorik olarak, düük ilem hacmi,
bir piyasann akkan olmayan bir yapda olduuna iaret etmektedir. Bu da yüksek fiyat
volatilitesini ifade eder. Dier yandan, yüksek ilem hacmi piyasann yüksek derecede
akkan olduunu ifade eder ve ulalan sonuç düük fiyat volatilitesidir. Genel olarak,
hacimdeki artla birlikte, komisyon geliri de artacandan piyasa düzenleyicileri karllk
için daha büyük frsatlar elde etmektedirler. 2) Fiyat ve hacim arasndaki iliki, fiyat ve
ilem hacmi verilerini kullanan vaka çalmalarnda çkarsamalar yapmak için önemlidir.
3) Fiyat - hacim ilikisinin, spekülatif fiyat hareketleri üzerine yaplan tartmalarda
kritik bir önemi vardr. 4) Söz konusu iliki, vadeli ilemler piyasas hakkndaki
aratrmalarda anlaml bir etkiye sahiptir.
Çeitli piyasalar için yaplm birçok çalmada, ilem hacmi ve fiyat volatilitesi
arasnda çok sk bir iliki bulunmasna ramen bu balantnn niçin var olduu pek
açk deildir. Hiçbir teorik model, bu soruya açklayc bir cevap salayamamaktadr.
Literatürde, finansal piyasalarda bilgi ak süreçlerini açklamaya çalan 2 önemli
hipotez bulunmaktadr. Bunlardan birincisi, ilk olarak Copeland (1976) tarafndan ileri
sürülmü, Jennings ve dierleri (1981) tarafndan geniletilmi Ardk Bilgi Ak
(sequential arrival information) hipotezidir. Bu hipoteze göre, fiyat deiimlerinin
mutlak deerleri ve ilem hacmi arasnda pozitif ve çift yönlü bir nedensellik ilikisi
mevcuttur. Söz konusu hipotez, herhangi bir zamanda piyasadaki tüm katlmclara
yaylmayan fakat tek bir katlmcya ulaan bilgiyi aratrmaktadr. McMillan ve
Speight (2002), ardk bilgi ak hipotezinin dinamik bir ilikiyi desteklediini
savunmaktadrlar. Bilgi akna bal olarak, mutlak getirilerin gecikmeli deerleri
bugünkü ilem hacmini öngörebilme yetisine sahip olabilmektedir. Önceki dönem
ilem hacmi imdiki mutlak getiriler hakknda bir bilgi salarken, geçmi dönem
mutlak getiriler de imdiki ilem hacmi hakknda bilgi salamaktadr. Literatürde yer
alan ikinci önemli hipotez, Clark (1973), Epps ve Epps (1976) ve Harris(1986)
çalmalarnda bahsedilen Kark Dalmlar (mixed distribution) Hipotezidir. Bu
hipoteze göre fiyatlar ve ilem hacmi pozitif korelasyonludur çünkü tek bir ilemdeki
fiyat deiimlerinin varyans, ayn ilemdeki hacime koulludur. Bundan böyle,
piyasaya giren yeni bir bilgiye tepki olarak fiyat ve hacim ayn zamanda
deimektedir. Dier bir ifadeyle, fiyatlar ve hacim sadece piyasaya bir bilgi
ulatnda deimektedir ve bu deiim sabit bir hzla hareket etmektedir. Özetle;
hem ardk bilgi ak hem de kark dalmlar hipotezleri ilem hacmi ve getiriler
arasndaki ilikinin pozitif ve e zamanl olduunu desteklemektedirler.
Hisse senedi getirileri ve ilem hacmi arasndaki dinamik iliki farkl yöntemler
kullanan birçok çalmaya konu olmutur [Cornell, 1981; Grammatikos ve Saunders,
1986; Harris, 1983, 1984; Karpoff, 1987; Ying, 1966]. Literatürdeki birçok çalma,
Lamoureux ve Lastrapes (1990) çalmasndan hareketle, ilem hacmi ve piyasa
getirileri arasndaki ilikiyi Genelletirilmi Otoregresif Koullu Deien Varyans
(GARCH) modelleri ile aratrm ve ilem hacminin koullu volatilite üzerinde
pozitif etkileri olduunu bulmulardr [Ahmed ve dierleri, 2005; McKenzie ve Faff,
2003; Sharma ve dierleri, 1996; Yüksel, 2002]. Lamoureux ve Lastrapes (1990)’a
göre piyasaya bilgi ulama hzn ölçen, otokorelasyonlu bir karma deiken,
getirilerdeki GARCH etkilerini açklayabilmektedir. Açklayc deiken olarak
100
Burcu KIRAN
otokorelasyonlu bir yap sergilemesi gereken günlük ilem hacminin, koullu
deien varyans modeline ilave edilmesi GARCH etkilerini bertaraf etmektedir.
Bu çalmada, stanbul Menkul Kymetler Borsas ( MKB) Ulusal 100 endeks getirisi
ile ilem hacmi arasndaki iliki, GARCH modelinin yan sra asimetrik etkileri
dikkate alan Üstel GARCH (EGARCH) ve Eik deerli GARCH (TGARCH)
modelleri de tahmin edilerek aratrlmtr. Çalmann 2. ve 3. bölümlerinde
kullanlan yöntem ve verilere, 4. bölümde uygulama sonucu ulalan bulgulara yer
verilmektedir. Son bölümde ise elde edilen sonuçlar yorumlanmaktadr.
2. Ekonometrik Yöntem
Finansal piyasalarda volatilitenin tahmin edilebilir bir kavram olmas dolaysyla
volatiliteyi modelleyen birçok yöntem ileri sürülmütür. Bu yöntemlerden Bollerslev
(1986) GARCH modeli en yaygn kullanlan modellerden biridir. Bu model sadece
bir volatilite ölçütü deil, ayn zamanda volatilite üzerindeki oklarn sürekliliini
gösteren bir araçtr (Ogum ve dierleri, 2004). MKB Ulusal 100 endeks getirisi ile
ilem hacmi arasndaki ilikiyi aratran bu çalmada, ilem hacmi koullu deien
varyans modelleri içine açklayc deiken olarak ilave edilmitir. lem hacmini
açklayc deiken olarak içeren GARCH(p,q) modeli aadaki gibi tahmin
edilmitir. Modelde (1) no’lu eitlik ortalama denklemini, 2 no’lu eitlik ise koullu
varyans denklemini göstermektedir.
D 0 D1 D1 D 2 D2 D 3 D3 D 4 D4 D 5 Rt 1 et
(1)
E 0 E1 D1 E 2 D2 E 3 D3 E 4 D4 E 5et21 E 6 ht 1 E 7Vt
(2)
Rt
ht
(1) numaral denklemde yer alan Rt , ortalama günlük endeks getirisini; Rt 1 , bir
önceki günlük endeks getirisini, D 0 , D1 , D 2 , D3 , D 4 , D 5 ortalama denklemine ait
parametreleri, et ise ortalamas sfr ve deien varyansa sahip hata terimlerini ifade
etmektedir. (2) numara ile gösterilen koullu varyans denkleminde ht ; koullu
varyans, ht 1 , koullu varyansn bir önceki deerini, et21 ise, hata terimlerinin bir
önceki deerlerinin karesini, Vt ; ilem hacminin logaritmasn, E 0 , E1 , E 2 , E3 , E 4 ,
E5 , E 6 , E 7 ise koullu varyans denklemine ait parametreleri ifade etmektedir. Her iki
denklemde de yer alan D1 , D2 , D3 , D4 gölge deikenleri ise srasyla Pazartesi, Sal,
Perembe ve Cuma günlerini temsil etmektedir. Söz konusu deikenler,
getirilerdeki haftann günleri etkisini bertaraf etmek için modele ilave edilmitir.
GARCH modelde, koullu varyansn pozitifliini salamak amacyla parametrelere
baz kstlamalar getirilmektedir. Bir çok çalmada baarl sonuçlar vermesine
ramen GARCH model, volatilite üzerindeki oklarn asimetrikliini dikkate
almamaktadr. Çalmada ayn zamanda, Black (1976) tarafndan ileri sürülmü,
olumsuz oklarn volatiliteyi olumlu oklara göre daha fazla arttrmas olarak bilinen
kaldraç etkisi kavramndan yola çkarak, asimetriklii dikkate alan, volatilite
üzerindeki etkilerin farkl olduunu savunan Nelson (1991) EGARCH ve Zakoian
(1994) TGARCH modelleri de tahmin edilmitir. Haftann günlerini ( D1 , D2 , D3 , D4 )
ve logaritmik ilem hacmini ( Vt ) içeren EGARCH modeli aadaki gibidir.
stanbul Menkul Kymetler Borsas’nda lem Hacmi ve Getiri Volatilitesi
ln ht
Z0 Z1 D1 Z2 D2 Z3 D3 Z4 D4 Z5 ln ht 1 Z6Vt T
Modelde koullu varyans olarak ifade edilen
et 1
e
J t 1
ht 1
ht 1
101
(3)
ht ; gecikmeli kalntlarn hem iaretine
hem de büyüklüüne baldr ve ayn zamanda hem kendi geçmi deerlerinin hem
de geçmi kalnt karelerinin üstel bir fonksiyonudur. Z0 , Z1 , Z2 , Z3 , Z4 , Z5 , Z6 ,
T ve J söz konusu modele ait parametrelerdir. T parametresi 0’dan anlaml ekilde
farkl olduunda, volatilite üzerindeki oklarn etkisi asimetriktir. T 0 olduunda
ise, kaldraç etkisi söz konusudur. Modelde koullu varyansn logaritmasnn
kullanlmas dolaysyla parametrelere herhangi bir kstlama getirilmemitir. J
parametresi volatilite üzerindeki oklarn etkisini ölçmektedir. Z5 parametresi ise, t
zamanndaki koullu volatilite içinde önceki dönem koullu volatilitenin arln
ifade etmektedir. Bu parametrenin anlamsz olmas volatiliteye etki eden oklarn
ksa dönemli olduunun göstergesidir. Olumlu oklarn
§ et 1
·
¨
! 0¸
¨ h
¸
© t 1
¹
volatilite üzerindeki etkisi T J , olumsuz oklarn volatilite üzerindeki etkisi
T J eklinde bulunmaktadr.
Zakoian(1994) ve Glosten, Jaganathan, Runkle (1993) tarafndan ileri sürülen
TGARCH (ya da GJR model) modelinin, haftann günlerini ( D1 , D2 , D3 , D4 ) ve
logaritmik ilem hacmini ( Vt ) içeren koullu varyans denklemi aada
belirtilmektedir.
ht
w0 w1 D1 w2 D2 w3 D3 w4 D4 w5 ht 1 w6Vt O et21 J et21 Dt 1
(4)
Modelde Dt , et ! 0 durumunda 1, et 0 durumunda 0 deerini alan bir gölge
deikendir. ht 1 ; koullu varyansn bir önceki deeri, et21 ise yukarda belirtildii
gibi
hata
terimlerinin
w0 , w1 , w2 , w3 , w4 , w5 , w6 , O ve J
bir
önceki
deerlerinin
karesidir.
koullu varyans denklemine ait parametreleri
ifade etmektedir. J ! 0 olduunda kaldraç etkisi söz konusudur. Bu parametrenin
0’dan farkl olmas volatilite üzerinde olumlu ve olumsuz oklarn asimetrik etkiler
yarattn ifade etmektedir.
Yukarda bahsi geçen koullu deien varyans modellerinin içine açklayc
deiken olarak ilave edilen ilem hacminde aranan özellikler; otokorelasyonlu ve
duraan olmasdr. lem hacmindeki otokorelasyon getirilerde deien varyansa
neden olurken, serinin duraan olmamas halinde ilem hacminin volatilite
üzerindeki etkisi de yanltc olacaktr. Ayn zamanda modellerde, ilem hacmine ait
parametrenin pozitif ve anlaml olmas ilem hacminin getiriler üzerindeki etkisinin
pozitif olduunu göstermektedir.
102
Burcu KIRAN
3. Veri
Çalmada 03.01.1990 ve 17.07.2008 dönemlerini kapsayan (4612 gözlem) ve
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas (TCMB)’den elde edilmi günlük MKB
Ulusal-100 endeksinin kapan fiyatlar ve günlük ilem hacmi (Bin TL) serileri
kullanlmtr. Endeks getirisini ifade eden Rt ;
Rt
100*(ln Pt ln Pt 1 ) eklinde hesaplanmtr. Burada Pt ; MKB-100 endeksinin t
dönemindeki kapan fiyatn, Pt 1 ise söz konusu endeksin (t-1) dönemindeki
kapan fiyatn göstermektedir. Analize balamadan önce ilem hacmi serisinin de
logaritmas alnmtr. MKB-100 endeks getirisi ve ilem hacmine ilikin normallik
testi sonuçlar ve tanmlayc istatistikler Tablo 1’de yer almaktadr.
Tablo 1. MKB-100 Endeks Getirisi ve lem Hacminin Tanmlayc statistikleri
MKB-100 Getirisi
lem Hacmi
0.0700
10.510
1.2605
3.3642
6.4179
2.0504
-0.0653
-0.6286
2248.3
476.98
JB ist.
(0.000)
(0.000)
40.014
22669
Q (5)
(0.000)
(0.000)
72.424
67321
Q (15)
(0.000)
(0.000)
* Q(.); L-Jung Box Q istatistiini ifade etmektedir. Parantez içindeki deerler olaslklardr.
Ortalama
Std.Sapma
Basklk
Çarpklk
Tabloda, endeks getirisinin ortalama ve standart sapmasnn srasyla 0.0700 ve 1.260
olduu görülmektedir. Çarpklk katsays da -0.0653 olduundan normal dalma
göre negatif çarpktr (normal dalm için 0 olduu bilinmektedir). Bu da serinin
simetrik olmadnn bir göstergesidir. Basklk katsaysnn 6.41 olmas da serinin
normal dalma uymadn ifade etmektedir. Otokorelasyonun olup/olmad
konusunda bilgi veren L-Jung Box Q(.) test istatistiinin anlamll, getiri serisinde
anlaml bir otokorelasyon olduuna iaret etmektedir. Bu, ortalama denklemine
gecikmeli deerlerin ilave edilmesinin anlaml olacan göstermektedir. lave olarak
Jarque-Bera normallik test istatistii de normallik hipotezini reddetmektedir. lem
hacmi serisinin, ortalamas 10.510 ve standart sapmas 3.3642’dir. Basklk (2.0504)
ve çarpklk (-0.6286) katsaylarna bakldnda, serinin normal dalmdan farkl bir
dalma sahip olduu görülmektedir. Q(.) L-Jung Box test istatistiklerine bakldnda
da, ilem hacmi serisi için bir gereklilik olan otokorelasyonun var olduu açktr. JB
istatistii, seride normalliin söz konusu olmadna iaret etmektedir.
4. Ampirik Bulgular
Analize balamadan önce, MKB Ulusal 100 endeks getirisi ve ilem hacmi
serilerinin duraanlk özelliklerinin aratrlmas gerekmektedir. Bu noktada
kullanlacak geleneksel birim kök testleri 3 önemli dezavantaja sahiptir. Bunlar u
ekilde sralanabilir: i) Geleneksel birim kök test denklemlerinin otoregresif kökleri
bire yakn fakat birden küçükse, testler düük güce sahip olmaktadr. ii) Geleneksel
birim kök testleri uygulanrken, serilerdeki hareketli ortalama yapsnn negatif
olmas, dier bir ifade ile hareketli ortalama köklerinin -1’e yaklamas örneklem
hacim çarpklna sebep olmaktadr. iii) Geleneksel birim kök testlerinin
uygulanmas srasnda seçilen gecikme uzunluu örneklem hacim çarpklndan
etkileneceinden, testin gücü azalmaktadr (Esteve ve L-lopis, 2005). Bu nedenle
stanbul Menkul Kymetler Borsas’nda lem Hacmi ve Getiri Volatilitesi
103
çalmada, ADF, PP birim kök testlerinin yan sra söz konusu problemleri gideren
Ng-Perron(2001) birim kök testi1 kullanlm ve sonuçlar Tablo 2’de sunulmutur.
Tablo 2. Birim Kök Testi Sonuçlar
Panel A: ADF ve PP birim kök testleri
Seriler
ADF
MKB-100
-62.382 a
lem hacmi
-3.5017 b
Panel B: Ng-Perron birim kök testi
PP
-62.546 a
-7.3416 a
MZ t
MZD
Seriler
MSB
MPT
MKB-100
-15.8819 c
-2.75602 c
0.17353 c
6.11856 c
lem hacmi
-16.2651 c
-2.75664 c
0.16948 c
6.18595 c
Kritik deerler *
%1
-23.800
-3.42
0.143
4.03
%5
-17.300
-2.91
0.168
5.48
%10
-14.200
-2.62
0.185
6.67
a, b , c
srasyla %1, %5 ve %10 anlamllk düzeylerini ifade etmektedir.
* Kritik deerler Ng-Perron (2001) çalmasndan alnmtr. ADF, PP, Ng-Perron MZD ve MZ t birim kök
testlerinin hipotezleri ayn iken, MSB ve MPT birim kök testlerinin hipotezleri ayndr.
Tablo incelendiinde, getiri ve ilem hacmi serilerinin düzeyden duraan olduklar
sonucuna ulalmaktadr. Elde edilen bu bulgu, ilem hacminin koullu deien varyans
modellerinin içinde açklayc deiken olarak kullanlabilmesi için gerekli olan
otokorelasyonlu yap özelliinden sonra aranan ikinci önemli özellik olan duraanlk
özelliini de tadn göstermektedir. Analizin bir sonraki aamas, ekonometrik
yöntem ksmnda (1) numaral denklemle ifade edilen ortalama denkleminin tahminidir.
Daha önce de bahsedildii gibi ortalama denklemine, günlük getirilerin haftann günleri
etkisinden etkilenebileceinden hareketle, haftann günlerini temsil eden 4 gölge
deiken ilave edilmitir. Model sonuçlar Tablo 3’de görülmektedir.
Tablo 3. Günlük Getirilerin Ortalama Denklemi Tahmin Sonuçlar
Ortalama Denklemi: R t D 0 D 1 D1 D 2 D 2 D 3 D 3 D 4 D 4 D 5 R t 1 e t
Katsay
t-istatistii
Olaslk deeri
D0
0.0986 b
2.3998
0.0164
Parametre
D1
D2
D3
D4
D5
-0.1952 a
-3.3470
0.0008
c
-0.0980
-1.6860
0.0919
0.0364
0.6271
0.5306
0.0789
1.3526
0.1762
0.0857 a
5.8468
0.0000
Tan testleri:
LM(1): 0.6233 (0.4298)
ARCH-LM(1): 377.9023 (0.000)
LM(5): 1.5563 (0.1689)
ARCH-LM(5): 129.1490 (0.000)
LM(15):2.6224 (0.0005)
ARCH-LM(15): 47.1904 (0.000)
White: 42.0058 (0.0000)
Not: Ortalama denkleminde görülen D1, D2, D3 ve D4 deikenleri srasyla Pazartesi, Sal, Perembe ve
Cuma günlerini temsil etmektedir. a, b, c ; %1, %5 ve %10 anlamllk düzeyleri, parantez içindeki deerler
ise p-deerleridir.
1
Ng-Perron birim kök testi, 4 farkl test istatistii içermektedir. Bunlar; MZD , MSB , MZ t ve M P T
istatistikleridir. Buradaki önemli nokta; MSB ve MPT istatistik deerlerinin tablo deerinden küçük
olduu durumda duraanlk sonucuna ulalddr.
104
Burcu KIRAN
Tablo incelendiinde, günlük getirilerin Pazartesi ve Sal günleri istatistiksel olarak
anlaml ve negatif, bunun yan sra Perembe ve Cuma günleri istatistiksel olarak
anlamsz olduu görülmektedir. Modelde otokorelasyon ve deien varyansn olup /
olmadnn tespiti için, hata terimlerine Breush-Pagan LM ve White testleri
uygulanmtr. Farkl gecikmeler denenerek hesaplanan LM testi sonuçlar 15.
gecikme için otokorelasyona, White testi sonucu ise deien varyansa iaret
etmektedir. Otokorelasyon ve deien varyansn bir arada bulunmas ARCH etkisinin
olabileceini gösterdiinden modele ayn zamanda ARCH-LM testi uygulanmtr. 1. ,
5. ve 15. gecikmeler için denenen test sonuçlarna göre modelde bir ARCH etkisi söz
konusudur. Bu nedenle günlük getirilerin modellenmesinde koullu deien varyans
modellerinin kullanlmas daha uygun olacaktr. Buradan hareketle, analizin bir
sonraki aamas getiri volatilitesi için uygun modeller olduu düünülen GARCH(1,1)
modeli ile volatilitede asimetriklii ve kaldraç etkisini de dikkate alan EGARCH(1,1)
ve TGARCH(1,1) modellerinin tahminidir2. Otokorelasyonlu bir açklayc deikenin
getirilerdeki GARCH etkilerini bertaraf ettiine dikkat çeken Lamoureux ve Lastrapes
(1990) çalmasndan hareketle koullu deien varyans modellerinin içine ilem
hacmi deikeni ilave edilmitir. Söz konusu modeller ayn zamanda getiri
volatilitesindeki günlük etkileri ifade eden ve yukarda bahsedilen D1 , D2 , D3 , D4
gölge deikenlerini de kapsamaktadr. GARCH(1,1) modeli tahmin sonuçlar Tablo
4’te, asimetrik etkileri dikkate alan EGARCH(1,1) ve TGARCH(1,1) modelleri
tahmin sonuçlar ise Tablo 5’te sunulmutur.
Tablo 4. GARCH Modeli Tahmin Sonuçlar
GARCH (1,1) Model: ht E 0 E 1 D1 E 2 D 2 E 3 D 3 E 4 D 4 E 5 e t2 1 E 6 ht 1 E 7V t
Varyans
Katsay
t-istatistii
Olaslk deeri
Denklemi
E0
0.0886
1.5269
0.1268
E1
2.8241
0.0047
0.2330 a
E2
-2.4908
0.0127
-0.2110 b
E3
0.0543
0.5546
0.5792
E4
-0.1552 c
-1.9276
0.0539
E5
0.1209 a
9.9897
0.0000
E6
0.8500 a
62.4121
0.0000
E7
-0.0024 b
-2.0682
0.0386
ARCH-LM(5):
1.8434 (0.1009) AIC: 3.0192
ARCH-LM(15):
1.4267 (0.1251)
SC: 3.0402
a, b, c
; %1, %5 ve 10 anlamllk düzeyleri, parantez içindeki deerler ise p-deerleridir.
Farkl p ve q deerleri için tahmin edilmi GARCH(p,q) modelleri arasndan
parametreleri istatistiksel olarak anlaml olan ve kstlar salayan en uygun model
olarak GARCH(1,1) modeli seçilmitir. Bu bulgu, literatürde hisse senedi getiri
volatilitesini modellemede en uygun modelin GARCH(1,1) modeli olduu sonucuna
ulaan çalmalar ile paraleldir [Baklavac ve Kasman, 2006; Floros ve Vougas, 2007;
Lamoureux ve Lastrapes, 1990; Rahman ve dierleri, 2002; Worthington ve Higgs,
2003]. Bu çalmalardan Floros ve Vougas (2007), Lamoureux ve Lastrapes (1990),
Rahman ve dierleri (2002) çalmalar birçok iktisadi zaman serisini modellemede en
uygun model olarak seçilmesi ve cimrilik prensibine uymas dolaysyla özellikle
2
Söz konusu modeller farkl gecikmeler için de denenmi ancak anlaml sonuçlar elde edilmediinden
yer verilmemitir.
stanbul Menkul Kymetler Borsas’nda lem Hacmi ve Getiri Volatilitesi
105
GARCH(1,1) model spesifikasyonuna yönelmilerdir. Baklavac ve Kasman (2006),
Worthington ve Higgs (2003) çalmalar ise getiri volatilitesinin modellenmesinde,
veriye uyan farkl GARCH(p,q) modelleri tahmin etmiler ve model seçim kriterlerine
göre en uygun modelin GARCH(1,1) olduunu bulmulardr.
Tablo 4 incelendiinde GARCH(1,1) modelinin E5 ve E 6 parametrelerinin pozitif
olma kstn salad ve bu parametrelerin anlaml olduu görülmektedir. Modelde
yer alan haftann günlerine ait parametrelere bakldnda MKB-100 endeks getiri
volatilitesinin Pazartesi, Sal ve Cuma günleri için istatistiksel olarak anlaml,
Perembe günü için ise istatistiksel olarak anlamsz olduu sonucuna ulalmtr. Ayn
zamanda endeks getiri volatilitesi Sal ve Cuma günleri için negatif, Pazartesi günü
için ise pozitiftir. Çalmann asl amacna uygun olarak modele ilave edilmi, ilem
hacmi deikenine ait parametre ise istatistiksel olarak %5 anlamllk düzeyinde
anlamldr. Fakat parametre deerinin negatif olmas beklentimizin gerçeklemediini
göstermektedir. Buna göre, ilem hacminin getiri volatilitesi üzerindeki etkisinin
pozitif olmad sonucuna ulalmtr. Modele 5 ve 15. gecikmeler için uygulanm
ARCH-LM test sonuçlar, ARCH etkisinin ortadan kalktna iaret etmektedir.
Tablo 5. EGARCH ve TGARCH Modelleri Tahmin Sonuçlar
EGARCH(1,1) Model: ln ht Z0 Z1D1 Z2 D2 Z3 D3 Z4 D4 Z5 ln ht 1 Z6Vt T
et 1
e
J t 1
ht 1
ht 1
Varyans Denklemi
Katsay
t-istatistii
Olaslk deeri
Z0
-0.1574 a
-3.6101
0.0003
Z1
0.4810 a
7.9423
0.0000
Z2
a
-5.7816
0.0000
Z3
0.0706
1.0100
0.3125
Z4
-0.1995 a
-2.9440
0.0032
Z5
0.9710 a
241.362
0.0000
Z6
-0.0008
1.3089
0.1905
-0.4085
T
J
-2.3436
0.0191
-0.0148 b
19.8495
0.0000
0.2392 a
ARCH-LM(5): 4.5655 (0.0004)
AIC: 3.0445
ARCH-LM(15): 2.4815 (0.0012)
SC: 3.0655
TGARCH(1,1) Model: ht w0 w1 D1 w2 D2 w3 D3 w4 D4 w5 ht 1 w6Vt O et21 J et21 Dt 1
Varyans Denklemi
w0
t-istatistii
Olaslk deeri
1.6768
0.0938
2.8568
0.0043
-2.5211
0.0117
0.5940
0.5524
-2.0325
0.0421
0.2361
a
w2
-0.2151
b
w3
0.0582
w1
-0.1630
b
w5
0.8428
a
59.577
0.0000
w6
-0.0028 b
-2.2749
0.0229
w4
O
J
a, b, c
Katsay
0.0984 c
7.7884
0.0000
0.1039 a
2.5139
0.0119
0.0438 b
ARCH-LM(5):
1.6206 (0.1509)
AIC: 3.0182
ARCH-LM(15):
1.3048 (0.1895)
SC: 3.0405
; %1, %5 ve 10 anlamllk düzeyleri, parantez içindeki deerler ise p-deerleridir.
106
Burcu KIRAN
GARCH modelinin volatiliteye etki eden oklarn etkilerinin ayn olduunu, dier
bir ifade ile simetrik olduunu varsaymas ve kstlarnn bulunmas dolaysyla ilave
olarak tahmin edilen EGARCH (1,1) modelinin sonuçlar incelendiinde getiri
volatilitesinin Pazartesi, Sal ve Cuma günleri için %1 anlamllk seviyesinde
istatistiksel olarak anlaml olduu görülmütür. GARCH modelde olduu gibi,
EGARCH modelde de getiri volatilitesi Sal ve Cuma günleri için negatif, Pazartesi
günü için pozitiftir bulunmutur. T parametresinin anlaml olmas getiri
volatilitesine etki eden oklarn etkilerinin asimetrik olduunu, negatif olmas ise
kaldraç etkisinin varln, olumsuz oklarn volatiliteyi olumlu oklara göre daha
fazla arttrdn ifade etmektedir. Burada ilem hacmine ait parametrenin ( Z6 )
anlamsz olmas, ilem hacminin getiri volatilitesi üzerindeki etkisinin anlaml
olmadn göstermektedir. Modelde dikkati çeken bir dier husus ise, ARCH
etkisinin ortadan kalkmam olmasdr. Bu sonuç, EGARCH(1,1) modelinin getiri
volatilitesindeki ARCH etkisini modellemede baarsz olduunu göstermektedir.
Tablo 5’te sunulan TGARCH(1,1) modeli tahmin sonuçlar da, getiri volatilitesinin
Pazartesi, Sal ve Cuma günleri için istatistiksel olarak anlaml olduunu
göstermektedir. Model incelendiinde, getiri volatilitesinin dier modelleri destekler
nitelikte Sal ve Cuma günleri için negatif, Pazartesi günü için pozitif olduu
görülmütür. Modelde yer alan J parametresinin %5 anlamllk düzeyinde anlaml
olmas volatilite üzerindeki oklarn asimetrik etkileri olduuna, parametre deerinin
pozitif (0.0438) olmas ise kaldraç etkisinin varlna iarettir. Modelin açklayc
deikeni olan ilem hacmine ait parametrenin ( w6 ) istatistiksel olarak anlaml buna
ramen negatif (-0.0028) bulunmas dier modellerde olduu gibi ilem hacminin
getiri volatilitesi üzerindeki etkisinin pozitif olmadnn göstergesidir. Modele
farkl gecikmeler için uygulanan ARCH-LM testi sonuçlarna göre ARCH etkisinin
ortadan kalkt görülmütür.
Özetle, ilem hacmi ile MKB-100 endeks getirisi arasndaki ilikiyi açklamak
amacyla tahmin edilen ve otokorelasyonlu bir yapya sahip olan ilem hacmi
deikenini açklayc deiken olarak içeren GARCH(1,1) ve TGARCH(1,1)
modelleri sonuçlarna göre getirilerdeki ARCH etkisinin ortadan kalkt
görülmektedir. lem hacmi deikenine ait parametrenin anlaml olmas fakat
beklendii gibi pozitif iaretli olmamas, modellere ilave edilen söz konusu
deikenin getiri volatilitesi üzerindeki etkisinin pozitif olmadnn bir
göstergesidir3. Elde edilen bu sonuç, bilgi ak süreçlerini açklayan ve ilem hacmi
ile getiriler arasndaki ilikinin pozitif olduunu ileri süren Ardk bilgi ak ve
Kark dalmlar hipotezlerini desteklememektedir. Bunun sebebi, MKB’nin bilgi
aknn kusursuz olduu bir iktisadi sistem olmamas dolaysyla MKB’de ilem
yapan yatrmc kararlarnn rasyonel olmayp d faktörlerden de etkilenmesi ve
yatrmlarn genellikle ksa vadeli ve spekülatif hareketlerde bulunmas
olabilmektedir. Yatrmclarn kendi sahip olduklar bilgilere göre ilem yapmayp,
bakalarnn ilemlerini taklit etmeleriyle ortaya çkan sürü psikolojisine bal olarak
hareket etmeleri, piyasaya ilikin bilgilere gerekenden az veya fazla tepki
göstermeleri ve söylentilere göre hareket etmeleri gibi psikolojik faktörler nedeniyle
fiyatlarda meydana gelebilecek bir fark beraberinde yeni yatrmclar da harekete
geçirmektedir. Sürü ile birlikte hareket etmek için anlk kararlar verme davran
3
GARCH(1,1), EGARCH(1,1) ve TGARCH(1,1) modelleri ayn zamanda ilem hacmi deikeni model
dnda braklarak da tahmin edilmi fakat sonuçlarn anlaml ekilde deimedii görülmütür.
stanbul Menkul Kymetler Borsas’nda lem Hacmi ve Getiri Volatilitesi
107
yatrm olmayp sadece ilem yapmay ifade ettiinden genellikle düük getirilerle
sonuçlanmaktadr. Bu sebeplerden dolay fiyatlarn çok farkl noktalara ulamas ve
ardndan sert düüler yaanmas piyasay olumsuz etkileyebilmektedir.
5. Sonuç
Bu çalmada, MKB-100 endeks getirisi ile ilem hacmi arasndaki iliki
Lamoureux ve Lastrapes (1990) çalmasndan hareketle koullu deien varyans
modellerine ilem hacmi deikeninin açklayc deiken olarak ilave edilmesi
yoluyla aratrlmaktadr. lem hacminin otokorelasyonlu bir yapda ve duraan
olmas gerektiinden öncelikle MKB-100 endeks getirisi ve ilem hacmi serilerinin
tanmlayc istatistikleri ve duraanlk özellikleri incelenmitir. L-Jung Box Q
istatistiklerine göre, beklendii gibi ilem hacmi serisinin otokorelasyonlu olduu;
ADF, PP ve Ng-Perron birim kök testlerine göre ise düzeyden duraan olduu
bulunmutur. Söz konusu özellikler getiri serisi için de geçerlidir. Analizin bir
sonraki aamas, borsada haftann günleri etkisi olabilecei düünülerek, bu etkiyi
temsil eden gölge deikenlerle ortalama denkleminin tahminidir. Elde edilen
bulgulara göre, getirilerde haftann günleri etkisi mevcuttur. Modelde otokorelasyon
ve deien varyansa rastlanmas getirilerde ARCH etkisini iaret ettiinden modele
ayn zamanda ARCH-LM testi uygulanm ve ARCH etkisinin olduu görülmütür.
Buna bal olarak getiri volatilitesinin tahmini için haftann günleri etkilerini ve
ilem hacmi deikenini içeren GARCH, EGARCH ve TGARCH modelleri tahmin
edilmitir. Bu modellerden elde edilen sonuçlara göre getiri volatilitesinde de
haftann günleri etkisi mevcuttur. Ayn zamanda asimetrik etkileri dikkate alan
EGARCH ve TGARCH modelleri getiri volatilitesinde asimetri ve kaldraç
etkilerinin olduunu göstermitir. Modellere ilave edilen ilem hacmi deikenine
ait parametrenin GARCH ve TGARCH modelleri için anlaml fakat negatif olmas,
ilem hacmi ile getiriler arasnda pozitif iliki olduunu ifade eden Ardk bilgi
ak ve Kark dalmlar hipotezleri ile çelimektedir. Bu sonuç, MKB’de ilem
yapan yatrmclarn sürü psikolojisine bal olarak hareket etmeleri, piyasaya giren
bilgilere tepki göstermeleri, piyasa bilgilerine göre deil de söylentilere göre hareket
etmeleri gibi psikolojik faktörlerin yan sra yatrm kararlarnn genellikle spekülatif
amaçlara dayanmasndan kaynaklanabilmektedir.
Referanslar
AHMED, H.J.A., HASSAN, A., NASIR, A.M.D. (2005). The relationship between trading
volume, volatility and stock market returns: a test of mixed distribution hypothesis for a pre
and post crisis on Kuala Lumpur stock exchange. Investment Management and Financial
Innovations. 3, 146-158. ss.
ANDERSEN, T.G. (1996). Return volatility and trading volume: An information flow
interpretation of stochastic volatility. Journal of Finance. 51, 169-204. ss.
BAKLAVACI, H., KASMAN, A. (2006). An empirical analysis of trading volume and return
volatility relationship in the Turkish Stock Market. Ege Academic Review. 6, 115-125. ss.
BLACK, F. (1976). Studies of stock price volatility changes. Proceedings of the 1976 meetings
of the American Statistical Association. Business and Economics Statistics Section.
Washington, DC: American Statistical Association, 177-181.ss.
BOLLERSLEV, T. (1986). Generalized autoregressive conditional heteroskedasticity. Journal
of Econometrics. 31, 307-328. ss.
CLARK, P. (1973). A subordinated stochastic process model with finite variance for speculative
prices. Econometrica. 91, 135-156. ss.
COPELAND, T. (1976). A model of asset trading under the assumption of sequential
information arrival. The Journal of Finance. 31, 1149-1168. ss.
CORNELL, B. (1981). The relationship between volume and price variability in futures markets.
The Journal of Futures Markets. 1, 303-316. ss.
108
Burcu KIRAN
EPPS, W., EPPS, M. (1976). The stochastic dependence of security price changes and
transaction volumes: Implications for the mixture of distribution hypothesis. Econometrica.
44, 305-321. ss.
ESTEVE, V., L-LOPIS, J.S. (2005). Estimating the substitutability between private and public
consumption: The case of Spain, 1960-2003. Applied Economics. 37, 2327-2334. ss.
FLOROS, C., VOUGAS, D.V. (2007). Trading volume and returns relationship in Greek stock
index futures market: GARCH vs. GMM. International Research Journal of Finance and
Economics. 12, 98-115. ss.
GLOSTEN, L.R., JAGANNATHAN, R., RUNKLE, D.E. (1993). On the relation between the
expected value and the volatility of the nominal excess return on stocks. Journal of Finance.
48, 1779-1801. ss.
GRAMMATIKOS, T., SAUNDERS, A. (1986). Future price variability: A test of maturity and
volume effect. Journal of Business. 59, 319-330. ss.
HARRIS, L. (1983). The joint distribution of speculative prices and of daily trading volume.
Working Paper. 34-84, Los Angeles: University of Southern California, Department of
Finance and Business Economics.
HARRIS, L. (1984). Transactions data tests of the mixture of distributions hypothesis. Working
Paper. 31-84, Los Angeles: University of Southern California, Department of Finance and
Business Economics.
HARRIS, L. (1986). A transaction data study of weekly and intraday patterns in stock returns.
Journal of Financial Economics. 16, 99-117. ss.
HARRIS, M., RAVIV, A. (1993). Differences of opinion make a horse race. Review of
Financial Studies. 6, 479-506.ss.
JENNINGS, R.H., STARKS, L.T., FELLINGHAM, J.C. (1981). An equilibrium model of asset
trading with sequential information arrival. Journal of Finance. 36, 143-161.ss.
KARPOFF, J.M. (1987). The relation between price changes and trading volume: A survey.
Journal of Financial and Quantitative Analysis. 22, 109-126. ss.
LAMOUREUX, C.G., LASTRAPES, W.D. (1990). Heteroskedasticity in stock return data:
Volume versus GARCH effects. Journal of Finance. 45, 221-229. ss.
MCKENZIE, M.D., FAFF, R.W. (2003). The determinants of conditional autocorrelation in
stock returns. The Journal of Financial Research. 26, 259-274. ss.
MCMILLAN, D., SPEIGHT, A. (2002). Return-volume dynamics in UK futures. Applied
Financial Economics. 12, 707-713. ss.
NELSON, D.B. (1991). Conditional heteroskedasticity in asset returns: A new approach.
Econometrica. 59, 347-370. ss.
NG, S., PERRON, P. (2001). Lag lenght selection and the construction of unit root tests with
good size and power. Econometrica. 69, 1519-1554. ss.
PURI, T.N., PHILIPPATOS, G.C. (2008). Asymmetric volume-return relation and concentrated
trading in LIFFE futures. European Financial Management. 14, 528-563. ss.
RAHMAN, S., LEE, C.F., ANG, K.P. (2002). Intraday return volatility process: Evidence from
NASDAQ stocks. Review of Quantitative Finance and Accounting. 19, 155-180.
SHARMA, J.L., MOUGOUE, M., KAMATH, R. (1996). Heteroskedasticity in stock market
indicator return data: Volume versus GARCH effects. Applied Financial Economics. 6, 337342. ss.
OGUM, G., BEER, F., NOUYRIGAT, G. (2004). An empirical analysis of Kenyan daily returns
using EGARCH models. Frontiers in Finance and Economics. 1, 101-115. ss.
WORTHINGTON, A.C., HIGGS, H. (2003). Modelling the intraday return volatility process in
the Australian equity market: An examination of the role of information arrival in S&P/ASX
50 stocks. Working Paper. 150, School of Economics and Finance, Queensland University
of Technology.
YING, C.C. (1966). Stock market prices and volumes of sales. Econometrica. 34, 676-685. ss.
YÜKSEL, A. (2002). The performance of the Istanbul Stock Exchange during the Russian crisis.
Emerging Markets Finance and Trade. 38, 78-99. ss.
ZAKOIAN, J.M. (1994). Threshold heteroskedastic models. Journal of Economic Dynamic and
Control. 18, 931-955. ss.
Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 109-123
TÜRKYE AHAP KURUTMA ENDÜSTRSNN MEVCUT
DURUMU, TEMEL SORUNLARI VE GELECEK
YÖNELMLER
CURRENT STATUS, CORE PROBLEMS AND FUTURE DIRECTIONS OF
WOOD-DRYING INDUSTRY IN TURKEY
Süleyman KORKUT
Düzce Üniversitesi
Orman Endüstri Mühendislii
[email protected]
Nigar DEMRCAN ÇAKAR
lter BEKAR
Düzce Üniversitesi
Orman Endüstri Mühendislii
[email protected]
Düzce Üniversitesi
Orman Endüstri Mühendislii
[email protected]
ÖZET: Türkiye’de son yllarda ihracatn ve kalite beklentilerinin gelimesiyle
ahap kurutma endüstrisine yönelik yatrmlar frn üretimi ve kullanm baznda
artmtr. Bu çalmada ahap kurutma frn üreten ve kullanan firmalardan yar
yaplandrlm anketlerle elde edilen veriler kullanlmtr. Türkiye’de mevcut 16
adet frn imalat ve ithalatçsnn bulunduu, frn kullancs baznda ele alnan 60
firmann toplam 20401,5m3 kapasiteli 205 adet kurutma frnna sahip olduu ortaya
çkarlmtr. Frn imalatçs ve frn kullancs olan firmalarn kriz dönemlerinde
ne ekilde ayakta kalabildikleri ve teknolojik olarak ne tip politikalar izledikleri de
kyaslanmtr. Yaplan istatistiksel analizlere göre, kullanc ve imalatç firmalarn
teknoloji yönetimi politikalarnn birbirinden farkl olduu, kriz ortamnda baarl
olmada da çounlukla etkin maliyet kontrolü yapmay tercih ettikleri görülmütür.
Anahtar Kelimeler: Ahap Kutruma Endüstrisi ; Üretim Sorunlar ; Teknoloji
Politikalar
JEL Snflamas: L73 ; Q23 ; L69 ; L20 ; M19
ABSTRACT: In Turkey, investments in production and use of wood drying kilns
have developed as the export rates and quality expectations increased in recent
years. In this study, data obtained via semi-structured interviews from wood drying
kiln producers and users were used. The results reveal that there are 16 kiln
producers and importers in Turkey, and 60 firms use 205 kilns that have 20401,5 m3
drying capacity. Wood drying kiln producers and users were also benchmarked in
terms of crisis management and technology policies. Statistical analyses
demonstrated that technology management policies of producers and users are
different from each other, and they both prefer cost control strategy to get out of
economic crises in turbulent times.
Keywords: Wood Drying Industry ; Production Problems ; Technology Policies
JEL Classifications: L73 ; Q23 ; L69 ; L20 ; M19
1.Giri
Türkiye’nin yaprakl aaç tomruu tüketimi yllk ortalama 3,1 milyon m³, üretimi
2,4 milyon m³ olup, aradaki fark (0,7 milyon m³) ithalat ile karlanmaktadr. hracat
110
Süleyman KORKUT, Nigar Demircan ÇAKAR, lter BEKAR
ise yok denecek düzeydedir. Ülkemizin ine yaprakl aaç tomruu tüketimi
ortalama 3,1 milyon m³, üretimi 2,7 milyon m³, ithalat ise 0,4 milyon m³ olarak
gerçeklemektedir. Yaprakl ve ine yaprakl aaçlar için verilen toplam deerlere
göre; ülkemizin yllk ortalama tomruk tüketimi 6,2 milyon m³, üretimi 5,1 m³,
ithalat 1,1 milyon m³ olup, ihracat dünya ticaret hacmiyle karlatrldnda çok
düük düzeyde kalmaktadr (DPT, 2007). Bu verilere göre ülkemizde ylda 6,2
milyon m³ tomruk, kereste ve parke fabrikalarnda ilenmektedir.
Ülkemizdeki endüstriyel odun kaynaklar 1985 ylna kadar talebi karlarken, bu
tarihten itibaren endüstriyel odun ithalat büyük bir art göstermitir. Endüstriyel
odun ithalat genellikle Rusya (%37), Afrika ülkeleri (%20), skandinav ve Baltk
ülkelerinden (%20) yaplmaktadr. Endüstriyel odun talebinin 2023 ylnda 15,6
milyon m³’e ulaaca tahmin edilmektedir (Göker ve ark., 2002). Bu açdan, odun
kökenli endüstriyel ürünler içerisinde yer alan ve ahap kurutma endüstrisi ile
dorudan ilgili olan kereste endüstrisine bakldnda 2006 yl itibariyle kereste
imalat, 7.073.000 m³, ithalat, 626.000 m³ (91.218.000 $) ve ihracat 44.000 m³
(12.866.000 $) olarak gerçeklemitir (Anonim, 2008).
2002 Genel Sanayi ve yerleri Saym birinci aama geçici sonuçlarna göre,
Türkiye’deki kereste ve parke üretimi ile ilgili iyeri says 3.469, çalanlarn says
ise 15.405’tir. Aaç ürünleri sektöründe faaliyet gösteren toplam 29.053 iyeri ve
79.372 çalan bulunmaktadr. Buna göre; orman ürünleri sektöründeki iletmelerin
yaklak %12’si kereste ve parke üretimi yapmaktadr (DPT, 2007). Kereste
sektöründe kurulu kapasitenin 5 milyon m³ civarnda olduu tahmin edilmekte olup,
10’dan fazla içi çaltran iletmelerde ana mal baznda kapasite kullanm oranlar
2001 ylnda %51,8, 2002 ylnda %63,8, 2003 ylnda %54,3 ve 2004 ylnda %50
olarak gerçeklemitir (DPT, 2007).
Ülkemizde 12,9 milyon m3/yl tomruk kapasiteli 8.890 adet kereste fabrikas olup,
üretilen kereste miktar ortalama olarak 5 milyon m³’tür (Kantay, 1997). Kantay ve
ark. (1998), yaptklar aratrma sonuçlarna dayanarak ülkemizde mevcut kurutma
frnlarnn kapasitesinin 15.000 m3’den daha fazla olmadn ifade etmilerdir. Bu
kapasite ile ylda 24 arj yapld takdirde kurutulan aaç malzeme miktar 360.000
m3/yl olacaktr. Ünsal (2003)’a göre Türkiye’de toplam kurutma kapasitesi 150.000
m3/yl civarndadr. Toplam frn kapasitesi 50.000 m3 olup bunun 30.000 m3’lük
ksm modern kurutma frnlar 20.000 m3’lük ksm ise manuel kontrol sistemlerine
sahip ilkel kurutma frnlardr. Çalmada ayrca endüstriyel kereste kurutma
uygulamalarnda ülkemizde klasik kurutma frnlarnn %95’e varan oranda yer
ald, geri kalan %5’lik orann vakumlu ve kondenzasyonlu frnlarn oluturduu
tespit edilmitir.
Ülkemizde mevcut kurutma frn kapasitesi kurutma endüstrisinin henüz emekleme
döneminde olduunu ve gelitirilmeye muhtaç bulunduunu göstermektedir. Esasen
mevcut kapasiteyi orta ve büyük ölçekli entegre kereste ve parke fabrikalarndaki
frnlar tekil etmektedir. Parke fabrikalarnn çounluunda kurutma frn
bulunmaktadr. Dorama fabrikalarnn çok aznda, mobilya fabrikalarnn
bazlarnda yetersiz kapasitede kurutma frn olduu bilinmektedir. Dorama ve
mobilya fabrikalarnda kendi ihtiyaçlarn karlamak için kurutma yaplmaktadr.
Ad geçen endüstrilerde bulunan frnlarn özellikle parke fabrikalarnda bulunan
frnlarn büyük bir çounluu mahalli atölyeler tarafndan yaplan ilkel frnlardr.
Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel Sorunlar …
111
Kurutma frn ikliminin istenildii gibi kontrol ve ayarnn yaplmas mümkün
deildir.
Bilindii gibi masif aaç malzemenin ve ondan üretilen ürünlerin kalitesi iyi
kurutulmasna baldr. yi kurutma ancak iyi donanml modern kurutma frnlar ile
mümkündür. Bir ülkede kurutma endüstrisinden bahsedilebilmesi için modern
kurutma frnlarnn bulunmas ve masif aaç malzemenin büyük bir çounluunun
bu frnlarda kurutulmas gerekmektedir. Ülkemizde bugüne kadar kurutma
endüstrisini konu alan bilimsel çalmalar Kantay ve ark. (1998) ile Ünsal (2003)
tarafndan gerçekletirilmitir. Fakat bu çalma ile ülkemizde net olarak kaç adet
kurutma frn kullancs olduu saptanamamtr. Frn imalatçs ve frn kullancs
olan firmalarn hangi yapsal özelliklere sahip olduu ve ülkemizde kurutma
endüstrisinin ne ekilde gelitiini ortaya koymak, sektörün sorunlarn saptamak ve
geliimine katkda bulunmak açsndan önemlidir. Ancak bunlarn yannda
ekonomik olarak düük istikrara sahip ülkemizde her iki gruba da giren iletmelerin
krizde baarl olma yöntemleri ve kriz yönetimi stratejilerinin de belirlenmesi deer
tamaktadr. Örnein geçmi çalmalarda yer alan (bkz. Kantay ve ark, 1998:488–
493 ss.) baz imalatç iletmeler günümüzde faaliyetini sürdürememektedir. Dier
yandan varln halen sürdürmeyi baaran ve on yln üzerinde faaliyet süresine
sahip olan çok sayda firma da bulunmaktadr. Bu yaklamla frn üreticisi ve
kullancs olan ve halen faaliyetini etkin biçimde sürdürebilen firmalarn krizden
çk yollarn kefetmek de, firma yöneticilerinin gelecek faaliyetlerine yol gösterici
olabilir.
Bu düüncelerin nda bu aratrma, uygulamalar ve bilimsel çalmalar için
önemli temel verileri elde etmek amac ile gerçekletirilmitir. Aratrmann temel
sorular u ekilde ifade edilebilir:
x Türkiye ahap kurutma endüstrisinde frn üreticilerinin ve kullanclarnn
mevcut kapasite durumu, sorunlar ve beklentileri nelerdir?
x Türkiye ahap kurutma endüstrisinde frn üreticilerinin ve frn
kullanclarnn teknoloji yönetim politikalar arasnda fark var mdr?
x Türkiye ahap kurutma endüstrisinde frn üreticilerinin ve frn
kullanclarnn krizden çk stratejileri ve krizde baarl olma yollar arasnda
farkllk var mdr?
Bu aratrma sorularna yönelik olarak Ülkemizde faaliyet gösteren tüm kurutma
frn imalatçlar (16 adet) aratrma kapsamna alnmtr. Dier yandan farkl
imalatçlarn frnlarn kullanan toplam 60 adet kurutma frn kullancs firma ile
de görüülmütür. Çounluu yüz yüze anket çalmas yaplarak elde edilen veriler
ile Cumhuriyetimizin 85. ylnda ülkemiz kurutma endüstrisinin mevcut durumu ve
buna bal olarak sorunlar tespit edilmeye çallm ve kurutma endüstrisinin
geliimi için baz önerilerde bulunulmutur. Çalmann ikinci bölümünü
aratrmann metodolojisi ve aratrmann istatistiksel sonuçlar, üçüncü ve son
bölümünü ise aratrma sonucunda elde edilen bulgularn deerlendirilmesi
oluturmaktadr.
2. Materyal ve Metot
Aratrmada ülkemizde kurutma frn imal ve/veya ithal eden 16 firma ve masif
aaç malzeme ileyen 60 fabrikann (özellikle kereste, parke, mobilya ve dorama
fabrikalar) yöneticileri ile görüülmütür. Anket yöntemi ile yürütülen çalmada,
112
Süleyman KORKUT, Nigar Demircan ÇAKAR, lter BEKAR
kurutma frn imal ya da ithal eden firmalar ve masif aaç malzeme ileyen ve
kullanan fabrikalar olmak üzere iki tip anket formu hazrlanmtr.
Anket formlar çounlukla tepe yöneticiler ile yüz yüze görümeler ile toplanm,
ulam, randevu vs. gibi zorluklar sebebi ile ulalamayan yöneticilerden ise e-mail
yoluyla elde edilmitir. Anket formlarnda sorular yüz yüze görümelerin doasna
uygun olarak yar yaplandrlm biçimde hazrlanmtr (Neuman, 2006). Sorularn
hazrlanmasnda firmalar için cevaplandrlmas sakncal olabilecek, mali ve ticari
açdan endie uyandracak veya cevaplarda objektiflikten uzaklamaya neden
olabilecek sorularn sorulmamasna dikkat edilmitir.
Kurutma frn imal ya da ithal eden firmalar için hazrlanan birinci tip anketlerde;
arlkl olarak imal ya da ithal edilen frnlarn kapasitesi ve özellikleri ile ilgili
sorular sorulmutur. Sektörün durum deerlendirmesi ve frn kullanm
konusundaki görüler alnmtr. Masif aaç ileyen veya üreten fabrikalar için
düzenlenen ikinci tip anket formunda ise önce fabrikada kurutma frn mevcudiyeti
sorulmu; kurutma frn olmayan fabrikalarn frn bulundurma nedenleri ve
kurutulmu aaç malzemeyi temin yollarna ilikin bilgi istenmitir. Kurutma tesisi
bulunan fabrikalara da frnlarn kapasitesi, özellikleri, fason kurutma yaplp
yaplmad, kurutulan aaç malzeme türleri, kurutmann yönetilmesi ve kurutmada
karlalan teknik problemler ile ilgili sorular yöneltilmitir. Kurutma endüstrisinin
geliimine dönük görüler alnmtr.
Aratrma kapsamna günümüzde aktif olarak faaliyeti devam eden firmalarn tümü
dahil edilmi ve tümünden elde edilen sonuçlar deerlendirilmitir. Frn üreticisi 16
firmann isimleri, faaliyet türleri, kullandklar frn tipleri, faaliyet süresi ve bugüne
kadar imal ettikleri frn kapasiteleri Tablo 1’de görülmektedir. Tablo 1’de ad geçen
firmalarn yan sra, hali hazrda çeitli sebeplerle faaliyeti devam etmeyen, ancak
daha önceki çalmalarda ele alnm baz imalatç firmalar da bulunmaktadr
(ÜSSAN, Türkan, Teknik Aaç, PCS, Spanholz Ahap Kurutma, Termodizayn).
Günümüzde faaliyetlerini sürdürmeyen bu firmalar aratrma kapsamna dahil
edilmemitir.
Tek yönlü bir bak açsnn ortaya çkmasn engelleyebilmek amac ile bu imalatç
firmalara ek olarak, kurutma endüstrisinin mevcut durumunu analiz etmek ve
sektörün geliimine yönelik önerilerde bulunmak üzere kurutma frn kullanclar
olan firmalardan da 60 birimlik bir örnekleme ulalmtr. Bata orman ürünleri
sanayisinin youn olduu merkezler olmak üzere ülke geneline yaylm 26 farkl
ilde (Düzce, stanbul, Sakarya, Zonguldak, Bolu, Trabzon, Kastamonu, Antalya,
Bartn, Kocaeli, Karabük, Adana, Balkesir, Kayseri, Ankara, Bursa, Eskiehir,
Uak, Yalova, zmir, Karaman, Sivas, Samsun, Krklareli, Kahramanmara ve
Tekirda) 28 adeti Ltd. ti ve 32 adeti A.. olmak üzere toplam 60 adet müstakil
mobilya, kereste, parke ve parke entegreli kereste fabrikalarnn tepe yöneticileri ile
anketler yaplmtr. Örneklemin bu çeitlilii ve örneklemi oluturan bu firmalarn
ilgili alanda üretim kapasiteleri açsndan üst sralarda faaliyet gösteren firmalar
olmas, örneklemin temsil gücünü de artrmaktadr.
Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel Sorunlar …
113
Tablo 1. Kurutma Frn mal/thal Eden Firmalarn Genel Özellikleri
Firma Ad
Markas
Faaliyet
Türü
ehali
malat
Orent
malat
Atria
Aron
Özbek Günel
Mühlböck
Orfen
Incomac
Gürmak
Holzmeister
Timsan
Nardi-Secea,
Isve
Bat Çelik
Edos
Akova
Era
Zirve
Mrm
Teta
Akdemir
malat
malat
thalat
Frn Tipi
Klasik, Kondenzasyonlu,
Isl lem
Klasik, Kondenzasyonlu,
Isl lem
Klasik, Kondenzasyonlu,
Vakumlu, Isl lem,
Visdamax-Logica
Kondenzasyonlu
Klasik, Vakumlu, Isl
lem
thalat Klasik, Isl lem
malat
Klasik, Isl lem
/thalat
Klasik, Kondenzasyonlu,
thalat Vakumlu, Isl lem,
Yüksek Scaklk Frnlar
malat Klasik, Kondenzasyonlu,
/thalat Vakumlu, Isl lem
Klasik, Kondenzasyonlu,
malat
Vakumlu
malat Klasik, Isl lem
malat Vakumlu, Isl lem
malat Klasik, Isl lem
malat Klasik
malat Klasik, Kondenzasyonlu
malat Vakumlu
Kurulu
Tesis
yeri
Edilen (m3)
Faaliyet
Süresi (Yl)
Düzce
20.000
40
Düzce
30.000
15
stanbul
40.000
12
Krklareli
2.000
12
stanbul
17.500
17
Ankara
2.200
34
Kocaeli
1.170
11
Ankara
14.000
15
stanbul
500
14
stanbul
-
1
Sakarya
Hatay
Izmir
zmir
stanbul
stanbul
200
7.000
4
15
2
5
22
23
5.700
1.250
35
3. Bulgular
3.1. Kurutma Frn mal veya thal Eden Firmalar Açsndan Durum
Anket sonuçlarna göre ülkemizde mevcut kurutma frnlarnn kapasitesi 141.520
m3’tür (Tablo 1). Kantay ve arkadalar bu kapasiteyi 1998 ylnda yaptklar
çalmada 15.000 m3 olarak tahmin etmilerdir. Bu rakamlar sektörün on yllk süre
içerisinde ne kadar hzl bir gelime gösterdiini açkça ortaya koymaktadr.
Firmalar son be ylda toplamda 556 adet frn imalat ve ithalat yapmlar ve
18.980 m3 frn kapasitesine ulamlardr. Yukarda bahsedilen firmalarn 2004–
2008 döneminde tesis ettikleri toplam frn says ve kapasiteleri ile ilgili bilgiler
Tablo 2’de görülmektedir.
Tablo 2. Firmalarn Yllar tibari ile Ürettikleri Toplam Frn Says ve Kapasitesi
Yl
Frn says
m3
2004
92
3.020
2005
95
3.100
2006
121
3.440
2007
196
4.735
2008
52
4.685
114
Süleyman KORKUT, Nigar Demircan ÇAKAR, lter BEKAR
Frnlarda kullanlan ayar ve kumanda sistemleri baznda yaplan deerlendirmede;
firmalarn %43,8’inde (N=7) tam otomatik kontrol sistemi uyguland saptanmtr.
Ayrca firmalarn %56,2’si(N=9) siparie göre her tip ayar ve kumanda sistemlerini
yapabileceklerini ifade etmilerdir. Firmalarn %43,8’i (N=7) ayar ve kumanda
sisteminde kullandklar cihazlar Türkiye’de yaptklarn, yine %32’si (N=5) ithal
ettiini ve %25’i (N=4) bir ksmn Türkiye’de yaptklarn bir ksmn ise ithal
ettiklerini ifade etmilerdir.
Türkiye de en çok talep edilen ortalama frn kapasitesi (büyüklüü) olarak 50–100
m3’ü ön plana çkarmlardr. Bu 16 imalatç firmann %56,2’si (N=9) imal ettikleri
frnlar ihraç edebildiklerini ifade etmektedir. hraç pazar olarak son dönemde
siyasi ve ekonomik yaplarnda deiimler yaanan Romanya-Bulgaristan-Rusya
gibi dou blou ülkelerinin seçildii anlalmtr. Frn ihracat yapamayan firmalar
ise, gerekçe olarak ithalatç olmalarn ve ihracat olanaklarn bulamamalarn
göstermilerdir.
mal edilen frnlarn srasyla kereste (%81,2), parke ve daha az olarak dorama ve
mobilya fabrikalarna satld görülmektedir. Bu firmalarda görev alan çalanlarn
vasfsz içilerden, teknisyen ve mühendislerden olutuu belirlenmitir. Anket
sonuçlarna göre frn taleplerinin arlkl olarak yaprakl (sert), ine yaprakl
(yumuak) ve daha az oranda egzotik-tropik aaçlarn kurutulmas ile ilgili olduu
ortaya çkarlmtr.
malatç firmalarn rakiplerini ne ölçüde tandklarn deerlendirebilmek amacyla
tandklar rakiplerini ve kendilerini rakiplerinden ayran özellikleri belirtmeleri
istenmi, bu özelliklerin kalite, servis, garanti, içilik, ulalabilirlik, Ar-Ge’ye önem
verme, Windows iletim sistemine baml olmayan elektronik kontrollü kurutma
salama, uzaktan internet üzerinden servis salama, otomasyonda güncelleme, köklü
ve tecrübeli firma olma, alüminyum enjeksiyon presli pervane kullanm, kullanlan
malzemenin nicelik ve nitelik olarak üstün olmas, ölçüm ve kumanda sistemindeki
farkllk sebebi ile daha verimli ve daha hzl sonuç alm, iletme maliyetlerinin
düük olmas, kurutma süresinin ksa olmas ve düük maliyetli frn imalat gibi
balklarda topland görülmütür.
malatç firmalarn %25’i üniversitelerin ilgili bölümleri ile iletiim kurduklarn
belirtmi, geri kalan çounluk ise ilgili kiilere ulaamamak, iletiim eksiklii,
üniversite-sanayi ibirliinin yetersiz oluu ve teknoparklarn yaygn olmamas gibi
sebeplerle verimli bir etkileimin geliemediini ifade etmitir. Teknik bilgi
ihtiyaçlarnn ya da çkan problemlerin çözümünü daha çok kendi bünyelerinde,
daha az olarak da yurtd firmalardan ve üniversitelerden temin ettikleri
anlalmtr.
malatç firmalar müterilerine sunduklar olanaklar ve ürün satlarndaki
skntlarn sebeplerini Tablo 3’deki gibi sralamaktadr:
Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel Sorunlar …
115
Tablo 3. Üreticilerin Müterilere Sunduklar Olanaklar ve Temel Sat Skntlar
x
x
x
x
x
x
Müterilere sunulan
olanaklar
Kurutma programlar,
Servis hizmeti ve yedek
parça
Eitim, seminer ve
danmanlk hizmeti
Uzun vadeli ödeme
seçenei
Kiiye özel imalat (örn.
enerji tasarrufu
salayan frnlar),
Servis hizmet garantisi,
mühendislik hizmetleri,
operatör yetitirme ve
firmaya özgü sat
politikas.
Frn satndaki skntlar
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
Firmalar aras haksz rekabet,
Kalite sorunu olan frnlarn üretilmesi,
Frn kullancsnn alm gücünün düük olmas,
Müterilerin kaliteyi göz ard ederek ithal ürünlerden %40
ucuz olma beklentisi,
Ödemelerde uzun vadelerin teklif edilmesi,
Yerli imalatçlara göre ithal frnlarn maliyetinin yüksek
olmas,
Ülkenin ekonomik durumunun istikrarszl neticesi frn
kullanmndaki kararszlklar,
Frn talep edenlerin teknik bilgi ve donanm eksiklii,
Otomasyon sisteminin karmakl,
KOB’lerin genel olarak pazarlama anlaylarnn arzu
edilen seviyede olmay,
Pazarlama için yaplan yatrmlarn lüks ve gereksiz olarak
alglanmasdr.
Firmalarn %62,5’i (N=10) kurutma programlarn kendilerinin hazrladn
%31,2’si (N=5) yurt dndan temin ettiklerini, %18,8’i (N=3) denenmi programlar
kullandklarn ifade etmilerdir. Türkiye’de frn kullanmn yaygnlatrmak için
neler yaplabilecei konusunda farkl görüler ortaya koyan firma yöneticileri,
önerilerini u ekilde sralamlardr:
x Yerli teknolojiye önem verilmeli,
x Avrupa Kurutma Topluluunun belirledii gibi ülkemizde de kurutma
standartlar belirlenmeli,
x Frn kullanclar kuruttuklar aaç malzemenin standartlara uygun olduunu
gösteren belge almaya tevik edilmeli,
x Vergi kolayl getirilmeli,
x Ülkedeki ekonomik artlar düzeltilerek ekonomik istikrar salanmal, frn
maliyetleri azaltlmal, frn kullanm tevik edilmeli, standartlar uygulanr
hale getirilmeli, frn malzeme ve otomasyonunda kalite arttrlmal, Ar-Ge’ye
önem verilmeli ve üniversite-sanayi ibirlii artrlmal.
3.2. Masif Aaç Malzeme Üreten veya Kullanan Fabrikalar Açsndan Durum
Anket sonuçlarna göre; 60 firmann toplam 20.401 m3 kapasiteli 205 adet kurutma
frnna sahip olduu, firmalarn %85’inin frn kapasitelerini yeterli gördüü,
%46.67’sinin fason kurutma yapt görülmektedir.
Kurutma frnlarnn yönetilmesinde; %41,2 orannda mühendislerin (N=25), %50
orannda (N=30) vasfl içilerin (operatör, usta, ustaba) ve %3,3 orannda vasfsz
içilerin (N=2) görev ald belirlenmitir. Tesislerin %75’inin kurutma frn
kulland, bunlarn % 15,2’sinin kurutma programlarn kendilerinin hazrlad,
%56,1’inin imalatç ve ithalatç firmalardan temin ettii, %4,5’inin ise uzman
kiilere hazrlatt anlalmtr. Firmalarn % 53,3’ünün (N=32) frn alaca zaman
uzman kiilere veya üniversitelerin ilgili birimleri ile diyalog içerisine girdii
belirlenmitir.
116
Süleyman KORKUT, Nigar Demircan ÇAKAR, lter BEKAR
Frn kullanclarnn kurutma sürecinde yaadklar temel sorunlar ve kurutma frn
almn da dikkat ettikleri hususlar Tablo 4’de gösterilmitir.
Tablo 4. Kullanclarn Ahap Kurutmada Temel Sorunlar ve Frn Almnda
Dikkat Ettikleri Hususlar
Kurutma konusunda yaanan sorunlar
x Bilgisayar programnn düzenli çalmamas
x ç piyasann kaln kereste talebinden dolay
kurutma süresinin uzun olmas
x Yüzey ve iç çatlaklar
x Kurutma srasnda oluan gerilmelerden dolay
meydana gelen ekil deimeleri
x Kereste kalnlnn orta noktasnda rutubetli
ksmlarn kalmas (iç ve d tabaka rutubet
fark) ve homojen kurutmann yaplamamas
x Scaklk sensorunun arzalanmas
x Kurutma süresinin uzun olmas ve kurutma
sürelerinde tutarszlk
x Teknik yapnn yetersiz olmas ve
arzalanmalarn çok sk yaanmas
x Yüksek yakt maliyeti ve yakt sisteminin iyi
ayarlanamamas
x Farkl kalnlklardaki kerestelerin ayn anda
kurutulmas
x stif aralarndaki çtalarn aaç kalnlna
göre deimemesi
x Kurutma konusunda yetimi eleman eksiklii
x Frn içerisinde hava debisinin düük olmas
x “Iroko” gibi tropik aaçlarda lif doygunluu
noktas (ldn) üzerinde kurutma hznn yava
olmas
x Kerestelerin frna yerletirilmesi ve
kurutulacak aaç türünün uygun kurutma
standartlarnn bilinmemesi olarak
sralanabilir.
Kurutma frn ve/veya program
almnda dikkat edilen hususlar
x Frn ve programn kurutulacak
malzemeye uygun olmas,
x Dier firmalarn kurmu olduu
frnlar kontrol ederek verim
alyorlarsa ayn sistemin
uygulanmas,
x Yedek parça ve servis hizmetleri,
x Frn kalitesi, kapasite, frn yaps
ve donanm,
x malatç firmann geçmite yapt
iler ve referanslar,
x malatç firmann güvenilir olmas,
tecrübesi, pazar pay,
x Frnn aaç malzemeyi deforme
etmeden istenilen rutubete kadar en
ksa zamanda minimum maliyetle
kurutmay gerçekletirme yetenei
(ideal kurutma artlarn
gerçekletirme kabiliyeti),
x Frn markas,
x Frnn teknolojik yenilikleri sahip
olmas ve teknik yeterlilii,
x Kurutma programlarnn kolay
uygulanabilirlii,
x Yatrm maliyeti,
x Kullanlan yakt türü, aaç türü ve
kereste kalnlna göre program
çeitlilii gibi hususlar dikkate
ald ortaya çkarlmtr.
Firmalarn kurutma frnlarnn yaps, markalar, kurutulan aaç türleri ve s
kaynaklar Tablo 5’de görülmektedir.
Tablo 5. Frn Kullanclarnn Genel Frn Yaplar ve Özellikleri
Kullanlan frnlarn yaps
Klasik
Kondenzasyonlu
Vakumlu
Tamamen yerli
Tamamen ithal
Ksmen ithal
Ayar/ kumanda cihazlarnn ithal olduu
Ayar ve kumanda sistemleri
Tam otomatik
Yar otomatik
Basit manüel
N
30
20
3
31
13
8
6
N
48
3
2
%
50
33
5
51,6
21,7
13,3
10
%
80
5
3.3
Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel Sorunlar …
117
Tablo 5’in devam
Kullanlan frn markalar
Orent
Atria
Mühlböck (Avusturya)
Vanicek(Avusturya),
ehali,
Timsan,
Nardi (talya),
Gürmak
Lignomat (Amerika)
Kiefer (Almanya)
Incomac (talya),
Türkan
Holzmeister (Almanya)
Kendi üretimi
Kurutulan aaç türleri ve malzeme çeidi
Yaprakl (sert) aaç kerestesi
breli (yumuak) aaç kerestesi
Dorama ve parke tasla
Mobilyalk parçalar
Masa sandalye aya
Her türlü aaç
Istma kayna
Fabrika atklar
Kat yakt
Sv yakt
Elektrik
Güne enerjisi
N
21
15
14
3
3
2
2
1
1
1
1
1
1
4
N
42
39
21
14
4
1
N
48
17
3
1
6
%
35
25
23,3
5
5
3,3
3,3
1,7
1,7
1,7
1,7
1,7
1,7
6,7
%
70
65
35
23,3
6,7
1,7
%
80
28,3
5
1,7
10
Kullanc firmalarn, frn imalatçlarndan beklentileri ve kurutma endüstrisinin
gelimesi için sunduklar temel öneriler Tablo 6’de görülmektedir.
Tablo 6. Kullanc Firmalarn Beklentileri ve Sektöre Yönelik Önerileri
Frn imalatçlarndan beklentileri
x Düzenli bakm ve onarm kontrolleri
yaplmas ve teknik destek verilmesi
x Teknolojiyi dürüst ekilde sunmas
ve garanti vermesi
x Uygun donanm kullanlmal
x Belli aralklarla müteri ziyaretleri
düzenlemeleri
x Firma elemannn yetitirilmesine
önem verilmeli
x Kurutma srasnda ve sonrasnda ara
kontroller yaplarak kurutma
kalitesinin arttrlmasna yönelik bilgi
verilmesi
x Maliyetlerin düürülmesine yardmc
olmalar
x Kaliteli malzeme ve içilik
x TSE belgeli üretim yapmalar
x
x
x
x
x
x
x
x
x
Kurutma endüstrisinin gelimesi için
önerileri
PVC yerine ahap kullanlmal
Sorunsuz kurutma hakknda fuarlarda vb.
bilgi verilerek kullanc bilinçlendirilmeli,
Kurutma ileminin neden çok önemli olduu
ve kurutmann faydalar konularnda gerekli
eitimler düzenlenmeli
Baz alanlarda frn kullanm mecbur
klnmal
Güne enerjisinden faydalanlmal,
maliyetler düürülmeli
Frn imalatnda ucuz malzemeye dikkat
edilmeli
Üniversitelerde teorik bilgiler kadar
uygulamaya da önem verilmeli
Frn imalatçlar sanayici sorunlar ile daha
fazla ilgilenmeli
Teknolojik çalmalar desteklenmeli
118
Süleyman KORKUT, Nigar Demircan ÇAKAR, lter BEKAR
Tablo 6’nn devam
x Ar-Ge’ye daha fazla yatrm yaparak
teknolojik yeniliklere sahip frnlar
gelitirmeleri
x Kendilerini aaç konusunda eitip,
aaç türüne göre program yapmalar
x Sat sonras hizmetlerin ve
danmanln devaml olmas
x Enerji tasarrufu olan frnlarn
imalatnn yaplmas
x Bilgi al verii yapmalar
x Kendilerini daha iyi tantmalar
Çözüm odakl yaklam benimsemeleri
x Her kereste ve parke imalatçs kereste frn
bulundurmaya tevik edilmeli, yasal olarak
kurutulmu kereste satma zorunluluu
getirilmeli
x Kurutma yapan firmalara d pazarlarda
ürünlerini pazarlayabilecekleri yerler ve
alanlar tantlmal
x Türkiye’de kurutma ilerinin yapld d
ülkelere duyurulmal ve arada köprüler
kurulmal
x Kullanlan ürünlere ait standartlar
oluturulmal
x Yatrmclarn zihnindeki “ithal frn daha
iyidir” önyargsn giderecek çaba sarf
edilmeli
x Sektöre tevik verilmeli, kurutma frnlarnda
KDV %1 olmal
Hem frn üreticilerinin hem de frn kullanclarnn ortak olarak paylatklar görü
ahap kullanclarnn kurutma konusunda bilinçlendirilmesidir. Sektörün gelimesi
ile ilgili olarak modern kurutma frnlarnn gereklilii vurgulanmakta, bunun için de
frn imalatçlarnn saysnn artmas, bu sayede fiyatlarn düürülmesi ve devletin
bu yöndeki yatrmlara destek olmas gerei vurgulanmaktadr.
Kullanc firmalarn yerli firmalar ve ithalatç firmalar tercih etme sebepleri Tablo
7’de görülmektedir.
Tablo 7. Kullanclarn Yerli veya thalatç Firma Seçme Nedenler
Yerli firmalar
seçmelerinin
nedenlerini
Teknik destein çok iyi
olmas
Kullanm kolayl
Firmann güvenilirlii
Yatrm maliyetlerinin
düük olmas
Yerli üreticiyi
destekleme bilinci
Servis hizmeti ve yedek
parça temininin daha
çabuk olmas
Gereken kaliteyi
yakalam olmalar,
Sistem itibari ile bir
deiiklik olmamas,
Yaplan aratrmalara
göre kaliteli kurutma
yapabilmeleri ve
kullanlan malzemenin
kaliteli oluu
Yerli firmalar
seçmemelerinin
nedenleri
Firmann kurutma frn kurduu
zaman yerli firmann olmamas
Kurutma kalitesinin iyi olmamas
Kullanlan malzemenin
kalitesinin arzulanan düzeyde
olmamas
Yeterli bilgi birikimine sahip
olmamalar
Yurt d ile kalite fark
Yurt d firmalar ile fazla fiyat
fark olmamas
yi sonuç alamayz kaygs ve
düüncesi
Yerli frn alan dier firmalarn
verdii bilgi, kötü referans
Yerli firmalarn teknolojilerinin
snrl ve yetersiz oluu
Yerli firmalarn teknolojik
açdan çan gerisinde kalmalar
Sklkla servis hizmeti
gerektiren iletme sistemlerine
sahip olmalar
thalatç firmalar
seçmelerinin
Nedenleri
Malzeme ve program kalitesi
Kurutma program doruluu
Teknik servis ekibinin kurulu
olmas
Kurutma kalitesi bakmndan
maliyetinin daha ekonomik
olmas
Frn kullanm süresinin uzun
olmas
Elektronik sistemin daha
güvenli çalmas
Yurt içi firmalarla olan kalite
fark
Bilinen marka olmas
thal mal kaliteli olur
düüncesi
Tavsiyeler ve mesleki fuar
katlmlar
Kalite güvencesi ve sat
sonras hizmet gibi gerekçeleri
ön plana çkarmlardr.
Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel Sorunlar …
119
3.3. malatç ve Kullanc Firmalarn Kyaslanmas
malatç ve kullanc firmalardan teknoloji yönetiminde izledikleri politikalar ile
ilgili sorular sorulmutur. Firmalarn teknoloji üretme konusunda lider olmay m,
sektör liderlerini takip etmeyi mi, satn alarak teknoloji transfer etmeyi mi tercih
ettikleri deerlendirilmitir.
Tablo 8’de görüldüü üzere imalatç firmalarn büyük çounluu teknoloji
üretiminde sektörde lider olmay tercih etmekte, kullanc firmalarn büyük
çounluu ise sektörde lider olma veya satn alma yoluyla teknoloji transfer etme
yolunu seçmektedir. Yaplan ki-kare analizi de, kullanc ve imalatç firmalarn
teknoloji yönetimi politikalar arasnda istatistiksel olarak fark bulunduunu
desteklemektedir.
Tablo 8. Kullanc ve malatç Firmalarn Teknoloji Yönetimi Politikalar
malatç
firmalar
Teknoloji yönetimi politikalar
Teknoloji üretme ve gelitirmede
13 (%87)
sektörde lider olma
Teknolojide sektör liderlerinin
yaptklarn takip ve taklit etme
Satn alarak teknoloji transfer etme
Teknolojik gelimelerle hiç ilgilenmeme
** X2 deeri %1 düzeyinde anlamldr (p<0,01).
Kullanc
firmalar
Pearson Kikare (X2)
25 (%37,9)
10 (%15,2)
24,038**
23 (%34,8)
1 (%1,5)
Dier yandan her iki firma grubundan kriz ortamnda baarl olabilmek için ne gibi
tedbirler alnmasnn doru olduunu deerlendirmeleri ve bu dorultuda yöneltilen
sorulara Likert tipi ölçekte 1 ve 5 arasnda puan vermeleri istenmitir. Benzer
biçimde yine her iki gruba da kriz ortamnda en uygun stratejilerin neler olduu yine
Likert tipi ölçekle sorulmutur. Elde edilen cevaplara yönelik ortalamalar ve standart
sapmalar Tablo 9’da görülmektedir.
Tablo 9. Firmalarn Kriz Ortamnda Baarl Olma Yollar
Kullanc firmalar
Kriz ortamnda baarl
olma yollar
Çalan saysn azaltmak
Uygun kredi bulmak
Etkin maliyet kontrolü
yapmak
Reklam ve özendirmeye
önem vermek
Fiyatlarda indirim yapmak
Müterilerle uzun vadeli
sözleme yapmak
Kriz yönetimi stratejileri
Pazar payn artrmak
Mevcut durumu korumak
Küçülmek ve tasarruf
yapmak
Pazardan çkmak
malatç firmalar
t
Ortalama
Std.sp
Ortalama
Std.sp
2,750
3,166
1,067
1,259
3,187
2,666
1,327
0,975
1,382
0,383
4,300
0,926
4,400
0,736
2,142*
3,366
0,938
3,687
1,138
1,161
3,000
1,092
2,937
1,236
0,197
2,983
1,279
3,250
1,238
0,745
Ortalama
3,396
3,719
Std,sp
1,107
1,235
Ortalama
3,312
4,000
Std,sp
1,014
0,816
t
0,273
0,855
2,827
1,390
3,312
1,401
1,233
1,543
0,983
1,187
0,403
1,411
(1-kesinlikle katlmyorum, 5-kesinlikle katlyorum)
* t deer i %5 düzeyinde anlamldr (p<0,05). Bu deer kullanc ve imalatç firmalarn ortalamalar
arasndaki fark ortaya koyan “Student t” testi sonucu elde edilmitir.
120
Süleyman KORKUT, Nigar Demircan ÇAKAR, lter BEKAR
Görüldüü üzere gruplar arasndaki ortalamalara bakldnda her iki grubunda
krizde baarl olmak için ilk olarak etkin maliyet kontrolü yapmay tercih ettii, kriz
yönetiminde de öncelikle mevcut durumu korumay istedii görülmektedir. Firmalar
tarafndan tercih edilen kriz yönetimi stratejilerine yönelik olarak baz açlardan
benzerlikler (örn. reklam ve özendirmeye önem vermek, fiyatlarda indirim yapmak
vb.) baz açlardan da büyük farkllklar (örn. kredi bulmak, uzun vadeli sözleme
yapmak, küçülmek vb.) ortaya çkmaktadr. Ortalamalar birbirine yakn gibi
görülmesine ramen istatistiksel olarak anlaml bulunan farkllk ise etkin maliyet
kontrolü yapma seçeneine yöneliktir. malatç firmalar maliyet kontrolüne kullanc
firmalardan daha fazla önem vermektedir. Bunun en önemli sebebi, imalatç
firmalarn üretim maliyetlerinin ve üretim risklerinin kullanc firmalardan daha
yüksek olmasdr.
Son olarak imalatç ve kullanc firmalarn nitel ve nicel performans göstergeleri
açsndan kendilerini dier firmalarla karlatrmalar istenmi ve sonuçlar Tablo
10’da olduu gibi ortaya konulmutur.
Tablo 10. Firmalarn Nitel ve Nicel Performans Göstergeleri
Nicel performans
Gelirin art
Pazar pay
Karllk oran
Toplam varlklarn
karll
Öz sermaye karll
Nitel performans
Hizmet kalitesinde
gelime
Yeni hizmet gelitirme
yetenei
Çalanlarn firmaya
ball
Çalanlarn i tatmini
Kullanc firmalar
Ortalama
Std.sp
3,237
1,072
3,593
0,930
3,542
3,988
malatç firmalar
Ortalama
Std.sp
2,750
1,125
2,937
1,289
2,562
1,314
t
1,596
2,292*
0,964
3,067
0,8683
2,937
1,062
0,507
3,288
Ortalama
0,965
Std,sp
2,937
Ortalama
1,123
Std,sp
1,244
t
3,864
0,9906
4,000
1,095
0,475
3,779
0,9297
3,875
1,258
0,336
3,641
0,9470
3,687
1,195
0,190
3,6610
0,88298
3,812
1,108
0,576
(1-yetersiz, 2-ortalama alt, 3-ortalama, 4-ortalama üstü, 5-yüksek)
* t deeri %5 düzeyinde anlamldr (p<0,05). Bu deer kullanc ve imalatç firmalarn ortalamalar
arasndaki fark ortaya koyan “Student t” testi sonucu elde edilmitir.
Nitel ve nicel performans göstergeleri açsndan imalatç ve kullanc firmalar
verilen yantlarn ortalamalarna göre kyaslandnda farkl bulgular ortaya
çkmaktadr. Nicel performans göstergeleri açsndan kullanc firmalarn durumu
daha olumlu görülmektedir. Örnein kullanc firmalarn pazar pay imalatç
firmalarn pazar payndan daha fazladr (t=2,292). Kullanc firmalarn daha yüksek
pazar potansiyeline ve tüketici ana sahip olmasna dayal olarak finansal
göstergeleri içeren nicel performanslar daha yüksek görülmektedir. Hizmet
kalitesini artrma ve yenilik kapasitesini yükseltmek gibi nitel performans
göstergeleri açsndan ise imalatç firmalarn durumu daha olumlu görülmektedir.
Bunun en önemli sebebi imalatç firmalarn müteri profilini dorudan kullanc
firmalarn oluturmasdr. Kullanc firmalar kurumsallama, teknolojiyi takip
edebilme ve kaliteye önem verme çerçevesinde tercih edilebilirliklerini
artrmaktadr.
Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel Sorunlar …
121
4. Sonuç ve Öneriler
Ülkemiz kereste endüstrisi ve buna bal kurutma sektörü özellikle son 6-7 yllk
süreçte ciddi bir geliim göstermitir. Bu hzl geçi sürecine son iki ylda sl ilem
(ahap ambalaj ve paletlerin syla muamelesi) frnlarnn da katlmas çok önemli
ivme kazandrmtr. Bu geliim beraberinde yerli ve yabanc kurutma frn
üreticilerinin piyasaya çkmasn salamtr. Bu firmalar deiik kalite düzeylerinde
kereste kurutma frnlar üretip alcya sunmulardr. Bu süreç sonunda kurutma
frn üretimi ve kullanmnda gerek ilk yatrm maliyetleri ve gerekse iletme
maliyetleri tartlmaya balanmtr. Çünkü özellikle bilinçsiz rekabetin kalitesizlii
ortaya çkarmasyla yatrm maliyeti düük, fakat alc için çok daha önemli olan
iletme maliyetleri çok yüksek teknik kurutma frnlar üretilmeye ve kullanlmaya
balanmtr (Ünsal, 2007).
Ülkemizde kurutma endüstrisinin gelimesi yar ilenmi haldeki masif aaç
malzemede yurt içi kullanmlarda ve yurt d satmlarda rutubet artnn aranmas
ile mümkün olacaktr. Nitekim 1980 öncesi modern kurutma frn says çok az
iken, 1980’li yllarda kurutulmu keresteye olan talebin artmas ve yurt d
taleplerde rutubet artnn aranmas kurutma frn yatrmlarn arttrmtr. Son
yllarda gerçek kurutma endüstrisini oluturan ve sadece kurutma yapan (fason
çalan) iletmeler de kurulmutur (Göker ve ark.,1990; Önder, 1993).
Ülkemizde kurutma endüstrisinin geliimini, kurutma endüstrisinde faaliyet gösteren
frn üreticisi ve frn kullancs firmalarn mevcut durumunu incelemek üzere
gerçekletirilen bu çalmann bulgular bu alandaki faaliyetleri yönlendirmeye
olanak salayacak bir nitelik tamaktadr. 16 frn üreticisi ve 60 frn kullancsnn
üst yönetimi ile yaplan anketler sonucu elde dilen bulgular, üretici ve kullanc
firmalarn mevcut kapasite durumlarn, sektördeki sorunlar ve genel beklentilerini
ortaya koymaktadr. Bu çalmann ortaya koyduu bulgular çerçevesinde
sunulabilecek öneriler aadaki gibidir:
x Türkiye’de emekleme döneminde olan kurutma endüstrisinin gelimesi için;
yukarda belirtildii gibi en azndan kamu binalarnn yapmnda kullanlacak
masif aaç malzeme için rutubet art yani kurutma art aranmaldr.
x Mevcut ilkel frnlarn revizyonu için ve kurutma yapmak amac ile kurulacak
iletmelere düük faizli kredi verilmelidir.
x Küçük kapasiteli aaç sanayinin gelitii merkezlerde kurutma iletmelerinin
kurulmas dernekler, vakflar, ticaret ve sanayi odalar tarafndan tevik
edilmelidir.
x Meslek kurulular ve üniversiteler ibirlii yaparak teknik kurutma ile ilgili
kurs, seminer, konferanslar düzenlenmelidir.
Bu çalmada ayn zamanda frn kullancs ve imalatçs olan firmalarn teknoloji
yönetimi politikalar da kyaslanmtr. Bu çerçevede kullanc firmalarn edeer
olarak teknoloji üretmeyi veya satn almay tercih ettikleri, imalatç firmalarn ise
teknoloji konusunda sektör lideri olmay amaçlad görülmektedir. Buradan da
anlalabilecei gibi, frn imalatçlar teknoloji açsndan youn bir faaliyette
bulunmakta, sektördeki yenilikleri ve gelimeleri daha yakndan takip etmek
zorunda kalmaktadr. Nitekim kullanlan teknoloji frnlarn tercih edilirlii
açsndan önemli bir rekabet avantaj kazandrmaktadr. Frn kullanclarnn ise
teknoloji kullanm ürünlerin kurutulmas ile ilgilidir. Benzer sonuçlar ortaya
koymak koulu ile kullanlan teknolojinin yaps veya içerii ikinci srada önem
122
Süleyman KORKUT, Nigar Demircan ÇAKAR, lter BEKAR
tamaktadr. Dier bir ifade ile imalatç firmalarn aratrma ve gelitirme
yatrmlar kullanc firmalardan daha fazla deer tamaktadr. Sektörün bu açdan
deerlendirilmesi ve imalatçlarn teknolojik açdan desteklenmesi de önemlidir.
Ülkemizde frn imalatçs firmalarn geliimi gözlendiinde, hem uzun yllardr
faaliyetini sürdüren firmalara hem de son on yl içerisinde üretimini durdurmu
firmalara rastlanmaktadr. Aratrma kapsammzda yer alan faaliyetini devam
ettiren firmalar ülkemizin ekonomik ve siyasi istikrarszlnn yannda küresel
etkilere bal olarak gelien krizler geçirmi ve bu krizlerde ayakta kalmay
baarmtr. Kullanc ve imalatç firmalar bu dorultuda da deerlendirilerek, kriz
dönemlerinde izledikleri stratejiler ve baarl olma yollar kapsamnda
kyaslanmtr. Her iki grubun da krizden en az hasarla çkmada maliyet kontrolü
yapmay tercih ettikleri görülmektedir. Ancak imalatçlar ve kullanclarn maliyet
kontrolünü tercih etme düzeyleri arasnda farkllk bulunmaktadr. Dier bir ifade ile
üretici firmalar maliyet kontrolünü daha fazla önemsemektedir. Bu bulguyu
firmalarn nicel performans göstergelerini de göz önünde bulundurarak
deerlendirmek gerekir. Görüldüü üzere kullanc firmalarn pazar paylar imalatç
firmalara göre daha yüksektir. Bunun önemli bir sebebi kullanc firmalarn
ürettikleri ürünleri farkl yelpazedeki birimlere satabilmesi ve yüksek ürün
çeitliliine sahip olabilmeleridir. Buna karn ürün çeitlilii ve pazar pay kstl
olan imalatçlarn ise kriz dönemlerinde maliyetlerini etkin biçimde kontrol etmek
ve düürmek öncelikli alternatifleridir.
Firmalarn performans göstergeleri karlatrldnda ortaya çkan dier bir bulgu
da kullanc firmalarn nicel performans göstergelerinin, imalatç firmalarn da nitel
performans göstergelerinin yüksek olmasdr. Buna göre kullanc firmalar daha çok
gelirlerin art, karllk oran ve pazar pay gibi göstergelere göre finansal açdan
yüksek performans sergilerken, imalatç firmalar da kalite, yeni ürün gelitirme ve
çalan ball gibi göstergelerle teknolojiye ve insan kaynaklar boyutlarnda
performans göstermektedir. Bu bulgu imalatç firmalarn teknoloji yönetimi
politikalarn da destekleyerek rekabet avantaj yaratmak açsndan çounlukla yeni
ürün gelitirme ve üretilen frn kalitesini artrmaya odaklandklarn ortaya
çkarmaktadr.
Bu aratrmann bulgular yurt dnda gerçekletirilen baka çalmalarn bulgular
ile karlatrldnda farkl sonuçlar ortaya çkmaktadr. En bata ülkemizde kereste
kurutma sektörünün son on yl içerisindeki geliimi, dier ülkeler ile
kyaslandnda çok daha fazla görülmektedir. Örnein dünya kereste endüstrisinde
önemli bir yer tutan Alaska’da kereste kurutma endüstrisi son be yl içerisinde
%200 orannda büyüme göstermitir (Nicholls ve ark., 2006; Nicholls ve Kilborn,
2001). Ancak ülkemizde sektör son 10 yl içerisinde on kattan daha fazla gelimitir.
Bu çalmann bulgular sonucunda teorisyenlere ve pratisyenlere çeitli önerilerde
bulunulabilir. Örnein kereste kurutma endüstrisinin mevcut durumunu periyodik
olarak izlemek ve deerlendirmek, sektörün geliimi ve beklentilerinin
karlanabilmesi açsndan deer tamaktadr. Dier yandan ülkemizde frn
kullancs firmalarn saysn kesin olarak belirlemek mümkün deildir. Yaplan bu
çalmada 26 farkl ilde, toplam kapasitesi oldukça yüksek olan 60 firmaya
ulalmtr ancak aratrma kapsamna alnabilecek kullanc firmalarn saysn
artrmak suretiyle ortaya çkabilecek farkl sonuçlar da göz önünde bulundurmak
önemlidir. Bunlarn yannda sektörün insan kaynaklar yönetimi, teknoloji yönetimi
Türkiye Ahap Kurutma Endüstrisinin Mevcut Durumu, Temel Sorunlar …
123
ve bilgi yönetimi konularnda da incelenmesi farkl bulgular ortaya koyabilir.
Yaplacak çalmalar ayn zamanda otoritelerin ve kullanclarn kereste kurutma
endüstrisinin önemini anlamay kolaylatrabilir ve sektörün sorunlar konusunda
büyük bir farkndalk oluturabilir.
Referanslar
ANONYMOUS, (2008). Food and Agriculture Organization of the United Nations,
FAOSTAT Database, [Eriim adresi]: <http://www.fao.org.>, [Eriim
tarihi:24.12.2008]
DPT, (2007). Dokuzuncu Be Yllk Kalknma Plan, Aaç Ürünleri ve Mobilya
Sanayi Özel htisas Komisyonu Raporu. DPT Yayn No: 2745, ÖK Yayn No:
693, Ankara.
GÖKER, Y., KANTAY, R., KURTOLU, A., (1990). 150. Ylnda Türk
Ormancl Paneli. T.C. Tarm Orman ve Köy leri Bakanl, OGM, Ankara.
GÖKER, Y. AS, N., AKBULUT, T. (2002). The Production and Trends of the Main
Forest Products and the Industrial Products Based Thereon in Turkey. Türkiye
Ulusal Orman Envanteri Sempozyumu, 24-28 Eylül 2002, stanbul.
KANTAY, R. (1997). Kereste Endüstrisi Ders Notlar. Yaymlanmamtr. stanbul
Üniversitesi, Orman Fakültesi.
KANTAY, R., ÜNSAL, Ö., KORKUT, S. (1998). Cumhuriyetimizin 75. Ylnda
Türkiye Kereste Kurutma Endüstrisinin Durumu ve Sorunlar.
Cumhuriyetimizin 75. Ylnda Ormanclmz Sempozyumu Bildiri Kitab, .Ü.
Yayn No: 4187, Fakülte Yayn No: 458, 21-23 Ekim 1998, Askeri Müze ve
Kültür Sitesi Harbiye-stanbul. 488-493 ss.
NEUMAN, W. L. (2006). Social Research Methods: Qualitative and Quantitative
Approaches. Pearson Publishing: Sixth edition.
NICHOLLS, D. L., KILBORN, K A. (2001). Assessment of the lumber drying
industry and current potential for value-added processing in Alaska. General
Technical Report
PNW-GTR-522. Portland, OR: U.S. Department of
Agriculture, Forest Service, Pacific Northwest Research Station.
NICHOLLS, D. L., BRACKLEY, A. M., ROJAS, T. D. (2006). Alaska’s lumberdrying industry—impacts from a federal grant program. General Technical
Report PNW-GTR-683. Portland, OR: U.S. Department of Agriculture, Forest
Service, Pacific Northwest Research Station.
ÖNDER, A. (1993). Türkiye’de Kurutma Endüstrisinin Bugünkü Durumu ve
Sorunlar. Yaymlanmam bitirme ödevi. stanbul Üniversitesi, Orman
Fakültesi, Orman Endüstri Mühendislii Bölümü.
ÜNSAL, Ö. (2003). The Conditions and Problems of Wood and Wood Drying
Industry in Turkey. 8th International IUFRO Wood Drying Conference,
Brasov, Romania. 485-487 ss.
ÜNSAL, Ö. (2007). Endüstriyel Kereste Kurutma Uygulamalarnda Süre Kayplar
Ve Ekonomik Analizi. Uluslar aras Orman Kaynaklarnn levleri
Kapsamnda Darboazlar, Çözüm Önerileri ve Öncelikler Sempozyumu, 17-19
Ekim 2007 Harbiye Askeri Müze ve Kültür Sitesi-stanbul.
Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 124-137
ON THE INDEPENDENCY OF THE CENTRAL BANK OF
THE TURKISH REPUBLIC OF NORTHERN CYPRUS
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURYET’NDE (KKTC) MERKEZ
BANKASI’NIN BAIMSIZLII
Okan Veli AFAKLI
Hüseyin ÖZDEER
Near East University
Department of Banking and Finance
[email protected]
Near East University
Department of Economics
[email protected]
ABSTRACT: Within the frame of discussions focusing on the provision of price
stability, the central banks that attempt to enhance their independence have
increased recently. Scientific studies in this field tend to support this discussion.
The Central Bank of Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC) has been
exceptional case due to the fact that Turkish Lira has been in circulation as a legal
tender during the period of dollarization; and there is no relation between its
inflation target and monetary policy.
JEL Classifications: E31 ; E52; E58; K20
Keywords: Central Bank independence; Legal aspect ; TRNC
ÖZET: Genel eilim olarak fiyat istikrarn artrma yönünde odaklaan tartmalar
çerçevesinde, Merkez Bankalar son zamanlarda bamszlklarn artrma yönünde
giriimde bulunmaktadrlar. Bu alanda gerçekletirilen bilimsel çalmalar ise bu
tartmalar destekler nitelik tamaktadr. KKTC’de dolarizasyon kapsamnda
kanuni para olarak Türk Liras’nn (TL) kullanlmas ve dolaysyla enflasyon hedefi
ile para politikas ilikisinin ortadan kalkmas gerçeinden hareketle Merkez
Bankas bamszlnda KKTC istisnai bir vaka olarak ele alnmtr.
Anahtar Kelimeler: Merkez Bankas bamszl ; Yasal yön ; KKTC
JEL Snflamas: E31 ; E52; E58; K20
1. Introduction
Most countries have implemented reforms designed to grant their monetary
authorities greater independence from direct influence. These reforms were justified
by studies showing independent central banks of industrial countries are associated
with lower levels of inflation although this link is not previously evidenced for
developing countries (Alesina and Summers, 1993; Cukierman, 1992). However,
subsequent research by Cukierman et al. (2002) shows that legal CBI and inflation
are negatively related in both developed and developing countries. Both theory and
experience suggest that more independent banks develop superior monetary policy,
thus providing an incentive for this trend. Consequent to the latter, a remarkable
trend has been observed toward magnifying independence (Mishkin, 2007: 326).
This has been accompanied by a wave of legislations to confer independence on
certain central banks (the Reserve Bank of New Zealand in 1990, the Bank of
France 1994, the Bank of England in 1997, the Bank of Japan in 1998, the
European Central Bank from its creation in 1998) (Coleman, 2001: 729; Mishkin,
2007: 325-326). While the Federal Reserve is considerably independent central
bank, the Maastricht Treaty, which established the Euro system, has made the latter
On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of Northern …
125
the most independent central bank in the world. The Maastricht Treaty specifies that
the paramount, long-term goal of the ECB is price stability. The Euro system’s
concession cannot be changed by legislation; it can be changed only by revision of
the Maastricht Treaty- a difficult process because all signatories to the treaty must
agree to accept any proposed change (Mishkin, 2007: 324).
Parallel to developments taking place across the world, and particularly after the
banking crises which have occurred in 2001 the TRNC Central Bank’s legislation
has been revised, which targets to increase the autonomous independency and the
effect of the central bank of TRNC (afakl, 2003).
In this study, central bank independence of TRNC will be measured and compared
to other countries by using the broadest employed index focusing on laws
(Cukierman et al., 1992).
2. Brief Literature Review and Research Methodology
Central bank independence can be defined as the independence from political
influence and pressures in the conduct of its functions, in particular monetary policy
(Casu et. al., 2006: 127). Central-bank independence relates to three areas in which
the influence of government must be either excluded or drastically curtailed (Hasse,
1990): independence in personnel matters, financial independence, and
independence with respect to policy. Not all scholars categorize the concept of
central bank independence the same way, with different ones distinguishing
different types of independence. Sylla distinguishes two meanings of independence:
1) political and 2) legal independence (Sylla, 1998: 25). Likewise, Fischer has
defined two different types of independence of central banks: instrument
independence, the ability of central bank to set monetary policy instruments, and
goal independence, the ability of central bank to set the goals of monetary policy
(Mishkin, 2007: 321; Debelle and Fischer, 1994). Differently, central bank
independence can be divided into “political independence” and “economic
independence” (Loungani and Sheets, 1997: 382; Grilli et. al., 1991; Elgie, 1998:
70). According to Issing (1993) personal elements of independence can be cited. In
addition to these, Baka (1994-95) states that central bank independence is analyzed
by taking into account three aspects: a) institutional independence, b) functional
independence and c) financial independence.
The most widely employed index of central bank independence is due to Cukierman
et. al., (1992), although alternative measures were developed by Bade and Parkin
(1984), Grilli et. al., (1991), de Haan and Van ‘T Hag (1994) among others.
In order to measure the degree of independence of Northern Cyprus Central Bank,
the index of Cukierman, at al (1992) also called as the legal central bank
independence has been used. According to this index, the legal characteristics of the
central bank as stated in its charter are grouped into four clusters of issues: 1)The
appointment, dismissal, and term of office of the chief executive officer of the bank;
2) The policy formulation cluster, which concerns the resolution of conflicts
between the executive branch and the central bank over monetary policy and the
participation of the central bank in the budget process; 3) The objectives of the
central bank; and 4) Limitations on the ability of the central bank to lend to the
public sector; such restrictions limit the volume, maturity, interest rates, and
126
Okan Veli AFAKLI, Hüseyin ÖZDEER
conditions for direct advances and securitized lending from the central bank to the
public sector. This four clusters were built up from 16 different legal variables as
shown in Table 1, each coded on a scale of 0 (lowest level of independence) to 1
(highest level of independence). The codes are set to a stronger mandate and greater
autonomy for the central bank to pursue price stability. This 16 variables weighted
accordingly are aggregated to reach an index value for the respective country.
Table 1. Variables for Legal Central Bank Independence
Variable
Number
1
Description of Variable
Chief executive officer(CEO)
a. Term of office
b. Who appoints CEO?
c. Dismissal
d. May CEO hold other offices in government?
2
Policy formulation
a. Who formulates the monetary policy?
b. Who has the final word in resolution of conflict?
c. Role in the government’s budgetary process
3
Objectives
4
Limitations on lending to the government
a. Advances (limitations on non-securitized lending?)
b. Securitized lending
c. Terms of lending (maturity, interest, amount)
d. Potential borrowers from the bank
e. Limits on central bank lending defined in
f. Maturity of loans
g. Interest rates on loans must be
h. Central bank prohibited from buying or selling
Total weight
(Source: Cukierman et. al., 1992)
Weight
0.05
0.05
0.05
0.05
0.05
0.05
0.05
0.15
0.15
0.10
0.10
0.05
0.025
0.025
0.025
0.025
1.00
According to Cukierman’s (1992) index values among the 22 industrial countries the
most independent central banks were Switzerland (0.68), Germany (0.66) and
Austria (0.58) while the least ones were Norway (0.14), Japan (0.16) and Belgium
(0.19) (Eijffinger and De Haan, 1996: 23). Even though this was the case in 1990’s
most of these countries have taken remarkable steps to improve their central bank
independence. Specially, the model of European Central Bank became the leader of
legal independence protected by Maastricht Treaty after its introduction.
3. Case of TRNC
The independency of TRNC Central Bank is different from any other banks
analyzed across the world. As understood above the fundamental argument for the
independency of central banks’ is to achieve price stability by pursuing independent
monetary policy. However, there is no relation between the inflation target of TRNC
and its monetary policy due to the fact that Turkish Lira has been in circulation as a
legal tender during the period of dollarization. This makes the inflation occurring
within Turkey as the basis originator of inflation for TRNC. Figure 1 illustrates the
inflation for TRNC and Turkey in parallel with respect to each others.
On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of Northern …
127
Figure 1. Inflation Rate in Turkey and Northern Cyprus ( 1986-2007)
Source: Northern Cyprus State Planning Organization- State Statistical Institute of Turkey
Time-series analysis as detailed below can be conducted to examine the interaction
between the inflation rates of two countries.
The following table reports unit root test for inflation rates in Turkey between 1986
and 2007. To test whether the series are stationary or non-stationary, we use the
Augmented Dickey-Fuller (ADF) test. The null hypothesis is that “There exists unit
root”. If the ADF test statistic is greater than the critical values, then we cannot
reject the null hypothesis and we conclude that there is a unit root and the series is
non-stationary. Non stationary series, in turn, need to be made stationary in order to
complete the rest of the time-series analysis. Table 2 provides the unit-root test
output. First off, we test for the existence of a unit-root in level with no trend and no
intercept, with a lag specification of 1.
Table 2. Unit –Root Test Output with No Trend and No Intercept
1% Critical Value*
5% Critical Value
10% Critical Value
*MacKinnon critical values for rejection of hypothesis of a unit root.
Augmented Dickey-Fuller Test Equation
Dependent Variable: D(TR)
Method: Least Squares
Date: 04/26/09 Time: 13:44
Sample(adjusted): 1988 2007
Included observations: 20 after adjusting endpoints
Variable
Coefficient
Std. Error
t-Statistic
TR(-1)
-0.057827
0.076012
-0.760759
D(TR(-1))
-0.335048
0.212467
-1.576940
R-squared
0.156352
Mean dependent var
Adjusted R-squared
0.109482
S.D. dependent var
S.E. of regression
22.10802
Akaike info criterion
Sum squared resid
8797.760
Schwarz criterion
Log likelihood
-89.24397
Durbin-Watson stat
ADF Test Statistic
-0.760759
-2.6889
-1.9592
-1.6246
Prob.
0.4567
0.1322
-2.335500
23.42764
9.124397
9.223970
2.148290
128
Okan Veli AFAKLI, Hüseyin ÖZDEER
The test-statistic of -0.76 is greater than the critical values at 1, 5 and 10%
significance levels. Therefore, we are not able to reject the null hypothesis. This
means the series are non-stationary. We then test for unit root with trend and trend +
intercept (Table 3), but the results turn out to be similar. Next, we test for unit root at
the series’ first difference. The ADF test statistic is smaller than the critical t-values,
therefore we reject the null hypothesis and we conclude that the inflation series
becomes stationary at its first difference.
Table 3. Unit –Root Test Output with Trend and Trend + Intercept
1% Critical Value*
5% Critical Value
10% Critical Value
*MacKinnon critical values for rejection of hypothesis of a unit root.
Augmented Dickey-Fuller Test Equation
Dependent Variable: D(TR,2)
Method: Least Squares
Date: 04/26/09 Time: 13:19
Sample(adjusted): 1989 2007
Included observations: 19 after adjusting endpoints
Variable
Coefficient
Std. Error
t-Statistic
D(TR(-1))
-1.631458
0.371768
-4.388371
D(TR(-1),2)
0.146683
0.221381
0.662580
R-squared
0.730781
Mean dependent var
Adjusted R-squared
0.714945
S.D. dependent var
S.E. of regression
21.67982
Akaike info criterion
Sum squared resid
7990.247
Schwarz criterion
Log likelihood
-84.35444
Durbin-Watson stat
ADF Test Statistic
-4.388371
-2.6968
-1.9602
-1.6251
Prob.
0.0004
0.5165
-1.124211
40.60609
9.089941
9.189356
1.993263
Now we repeat the same process for the inflation rates in TRNC. The table 4
provides the unit-root output for TRNC inflation rates at the level, no intercept and
no trend.
Table 4. Unit-Root Output for TRNC Inflation Rates at the Level, No Intercept
and No Trend.
1% Critical Value*
5% Critical Value
10% Critical Value
*MacKinnon critical values for rejection of hypothesis of a unit root.
Augmented Dickey-Fuller Test Equation
Dependent Variable: D(TRNC)
Method: Least Squares
Date: 04/26/09 Time: 13:56
Sample(adjusted): 1988 2007
Included observations: 20 after adjusting endpoints
Variable
Coefficient
Std. Error
t-Statistic
TRNC(-1)
-0.139217
0.141669
-0.982688
D(TRNC(-1))
-0.463384
0.206419
-2.244866
R-squared
0.316667
Mean dependent var
Adjusted R-squared
0.278704
S.D. dependent var
S.E. of regression
43.62966
Akaike info criterion
Sum squared resid
34263.85
Schwarz criterion
Log likelihood
-102.8399
Durbin-Watson stat
ADF Test Statistic
-0.982688
-2.6889
-1.9592
-1.6246
Prob.
0.3388
0.0376
-1.680000
51.37183
10.48399
10.58356
2.144018
On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of Northern …
129
As the t-statistic reveals, we are not able to reject null, therefore the series are nonstationary. Repeating the unit-root testing with trend and intercept reveals similar
results (Table 5). We, in turn, look for a unit-root in the series’ first difference.
Table 5. Unit-Root testing wit Trend and Intercept
1% Critical Value*
5% Critical Value
10% Critical Value
*MacKinnon critical values for rejection of hypothesis of a unit root.
Augmented Dickey-Fuller Test Equation
Dependent Variable: D(TRNC,2)
Method: Least Squares
Date: 04/26/09 Time: 13:56
Sample(adjusted): 1988 2007
Included observations: 20 after adjusting endpoints
Variable
Coefficient
Std. Error
t-Statistic
D(TRNC(-1))
-1.530291
0.194691
-7.860098
R-squared
0.764795
Mean dependent var
Adjusted R-squared
0.764795
S.D. dependent var
S.E. of regression
43.59023
Akaike info criterion
Sum squared resid
36102.06
Schwarz criterion
Log likelihood
-103.3625
Durbin-Watson stat
ADF Test Statistic
-7.860098
-2.6889
-1.9592
-1.6246
Prob.
0.0000
-0.235000
89.88057
10.43625
10.48604
2.199574
At first difference, we are able to reject null and the series have become stationary at
their first difference. Now that both series have become stationary at their first
differences, we can conclude that both series are integrated of order 1. We can now
test for co-integration between the series. In order to do so, we need to examine the
properties of the regression residuals. The first step is to estimate the least squares
regression (Table 6).
Table 6. Least Squares Regression
Dependent Variable: TRNC
Method: Least Squares
Date: 04/26/09 Time: 14:42
Sample: 1986 2007
Included observations: 22
Variable
C
TR
R-squared
Adjusted R-squared
S.E. of regression
Sum squared resid
Log likelihood
Durbin-Watson stat
Coefficient
-8.665612
1.176565
0.745684
0.732968
22.44243
10073.26
-98.60921
2.260558
Std. Error
t-Statistic
9.716077
-0.891884
0.153642
7.657817
Mean dependent var
S.D. dependent var
Akaike info criterion
Schwarz criterion
F-statistic
Prob(F-statistic)
Prob.
0.3831
0.0000
56.09091
43.42982
9.146292
9.245478
58.64216
0.000000
Next, we generate the residuals from the regression equation. Finally, we perform a
Dickey-Fuller test by regressing the change of residuals (dres) on lagged residuals
(lagres) and the lagged term (laggedterm) (Table 7).
130
Okan Veli AFAKLI, Hüseyin ÖZDEER
Table 7. Dickey-Fuller Test
Dependent Variable: DRES
Method: Least Squares
Date: 04/26/09 Time: 14:38
Sample(adjusted): 1988 2007
Included observations: 20 after adjusting endpoints
Variable
Coefficient
Std. Error
t-Statistic
LAGRES
-0.996696
0.357764
-2.785904
LAGGEDTERM
-0.116985
0.232405
-0.503368
R-squared
0.575490
Mean dependent var
Adjusted R-squared
0.551907
S.D. dependent var
S.E. of regression
22.57296
Akaike info criterion
Sum squared resid
9171.693
Schwarz criterion
Log likelihood
-89.66022
Durbin-Watson stat
Prob.
0.0122
0.6208
1.067867
33.72129
9.166022
9.265595
1.886922
Since the calculated Dickey-Fuller test statistic -2.786 is less than the 5% critical
value of -1.96, we reject the null of no co-integration. The variables, therefore, are
co-integrated.
3.1 Monetary Targeting in TRNC
With the contribution of the State Planning Organization, alternative to the central
bank at the technocrat level, government determines development plans and annual
programs for the economic targets in TRNC. Especially the “Program for
2008”specifies %5 of real growth rate, and %5 of inflation has been targeted (SPO,
2007). Both the real and sectored plans are based upon the growth rate. Despite of
the fact that finance and budget policies are not included within the economical
programs, monetary policies are not also included within the economical targets and
this fact is reflected within the annual reports. Because the TRNC Central Bank acts
as “Banking Regulation and Inspection Institute” rather than nourishing monetary
policy with respect to the economical targets (TRNC Central Bank, 2006).
Consequently, TRNC Central Bank does not have a clear target in constituting price
stability. Granted that the considerable part of inflation in TRNC is the result of the
“Purchasing Power Parity” which ascends from Turkey, while the remaining part is
the result of peculiar demand and cost factors of TRNC.
3.2 The Degree of Central Bank Independence in TRNC
By using the Cukierman at al. (1992), legal independence of Central Bank in TRNC
has been measured by examining the TRNC Central Bank law (Law No 41/2001).
Table 8. Legal Central Bank Independence of TRNC
Variable
Number
1
Description of Variable
Chief executive officer(CEO)
a. Term of office
b. Who appoints CEO?
c. Dismissal
d. May CEO hold other offices in
government?
Weight
Assigned
Weighted
Numerical
Result
Coding
0.05
0.05
0.05
0.50
0.25
0.83
0.0250
0.0125
0.0415
0.05
0.50
0.0250
On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of Northern …
131
Table 8. Continue
2
3
4
Policy formulation
a. Who formulates the monetary policy?
0.05
b. Who has the final word in resolution
0.05
of conflict?
c. Role in the government’s budgetary
0.05
process
Objectives
0.15
Limitations on lending to the government
a. Advances (limitations on non0.15
securitized lending?)
b. Securitized lending
0.10
c. Terms of lending (maturity, interest,
0.10
amount)
d. Potential borrowers from the bank
0.05
e. Limits on central bank lending
0.025
defined in
f. Maturity of loans
0.025
g. Interest rates on loans must be
0.025
h. Central bank prohibited from buying
or selling government securities in the 0.025
primary market
Aggregate legal central bank independence level
0.67
0.0335
0.33
0.0165
0.80
0.0400
0
0
0.67
0.1005
0
0
0.33
0.0330
1
0.0500
0.33
0.0082
0.67
0.25
0.0167
0.0062
1
0.0250
0.43
Interpretation of the results above (Table 8) according to variable basis can be given
as follows:
Variable 1-Chief Executive Officer
a. Term of office; the answer for this indicator is governors’ duty in the central
bank is for five years. This is defined in the Article 13 of the law also in the
article defines that governor can be appointed again by the ministries council at
the end of term. In some of the developed countries, this period is between 6-8
years and in some of them it is more than 8 years. Basically length of the period
shows, the stability of the decisions and decisions on monetary policies could be
changed accurately according to their impact.
b.
Who appoints CEO; the answer for this variable is executive collectively. This
is an important variable because the relationship between the government and
governor is stated by law but if the governor and government decide some
policies behind the closed doors then there will be no independence to consider.
And if the executives or prime minister can affect the decision making process
by putting pressure on governor. The most independent central banks appoint
the governors by board of the central bank but this process can create lack of
transparency. In order to protect transparency and also the ability to control
most governments appoints the governor by themselves. For the TRNC Central
Bank it is stated in the Article 13.
c.
Dismissal; this rule stated in the article 18 which can be interpreted as dismissal
is requested only with conditions which are not related to policy. If governor
has the freedom to give decisions upon monetary policy, then the corresponding
decisions could either be safe or risky. Because in the state of unexpected
consequences governors can take risky standpoint.
132
d.
Okan Veli AFAKLI, Hüseyin ÖZDEER
May CEO hold other offices in government; this is stated in the Article 13 of
the law that only with the permission of the executive branch. Basically it
means that the governor cannot work in other bodies of government or in other
places which is the first objective of earning money. The law prescribes that
only in such places of associations or cooperatives that is not related with
money or the first objective is not earning money. Central banks are lender of
last resorts, they are the bosses of the markets and if executives of the central
bank will have duties in other offices then the market will know the actions of
the bank and they will be prepared for the situation. So this will start domino
effect before the action of the central bank. For example, in a financial crisis if
the actions of the bank are known before from the public to prevent the crises
will be hard for them because some speculative attacks can occur and also there
will be some opportunists that want to make some money. Also the executives
try to use the situation of the market for their own benefit.
This is an important variable which has many different sides. We can consider
from the government side, the market side and or the executives side. Also the
vice versa is possible. From the government side accountability has to be
considered but governors must not have a position in the government because
executives can interfere the policy. For the market side transparency is
important for the stability of the financial system but knowing the key
information before applied can collapse the market. And for the executives’
side, to work in other offices may put some pressure on them and working in the
public is not a preferable issue because executives can use the situation for their
benefit.
Variable 2-Policy Formulation
a. Who formulates monetary policy; for this indicator answer is bank participates,
but has little influence. As stated in the fifth article central bank formulates the
monetary policy but together with many different objectives. For it to have
control over monetary policy, using to tools of money is very important. When
there is a need of liquidity money supply has to be increased by the amount or
to prevent increase in the prices according to excess of cash money than money
supply has to be gathered. To increase or decrease money supply, central bank
uses some tools for it, discount rate ratio, open market operations and required
reserve ratio rate. Most effective one in the short-term is open market
operations. It is done by selling or buying the government securities. For
making the monetary policy by central bank it self, gives the best results for
monetary policy and for this reason the grooving trend in the world is to make
central banks more independent to achieve low inflation rates.
Northern Cyprus has no printed currency; the Turkish Lira is being using
instead of a national currency. So this process considerable impact on the
monetary policy. If there is no power to print money, how the money supply can
be set. The basic power of monetary policy is the money or currency. If there is
no official currency, then there will be no effective monetary policy. The only
thing that central bank can do is to control the financial institutions, or to supply
them credit for to be in liquid position. Or central bank can control with the
credit value of the market but it is not a short-term policy and it’s hard to get
efficient results from policy. Also central bank cannot control the foreign
On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of Northern …
133
currency rates which have a great effect on the system. So, not having a printed
currency effects monetary policy and lose control over all the financial system.
b.
Who has the final word in resolution of conflict; this has no clear definition in
the law that states so. This is a tricky variable, because if there is a conflict for
the policy issues between the government and central bank, central bank must
have the right to say the final word. But if government is the final authority then
there will be no independence for central bank. Actually governments by
themselves give authority to central banks to achieve better results for inflation
but hold the authority of to right to say the final word on conflicts with the main
objective. Also by saying the last word government can act as they wish so.
This is dangerous, because politicians can over heat the economy before the
election period and this can be seen as growing economy. But in the long-term
it can create financial crises and can increase the inflation. But in another way
this can control the central bank. The effectiveness of this issue is directly
related with the personalities of the both sides.
c.
Role in the government’s budgetary process; in article five, it states that if
anything is asked by the government from central bank, they will give any
support, they can. But if they are active in the budget, than government can take
advances from central bank which is not a desirable situation. Because if this
process becomes permanent then the inflation problem becomes permanent too.
According to article, central bank is not directly active but in case if needed,
central bank can involve.
Variable 3-Objectives
Objectives of a central bank define the stability of that system. If a central banks
main objective is price stability and including of increased independence then the
financial system can be stable to the shocks that can be occur unexpectedly. Legally
specified objectives indicate the level of independence of a central bank. Because
specified objectives such as preventing the price stability against one of the
government objectives of full employment, makes bank more independent.
For TRNC Central Bank, this is not clearly defined in the law. Central has many
objectives such as supporting the government objectives of full employment, growth
plans and financially stable economic system together with their objectives of
setting the credit volume and control over the banking system in Northern Cyprus.
So objectives of the central bank are conflicting with the government objectives and
according to this situation when a problem occurs suddenly, central bank cannot
intervene directly to stabilize the system. Because there will be a huge bureaucracy
to pass through.
Variable 4-Limitations on lending to the government
a. Advances; advances to government which stated in the article 34, represents the
privilege of the government to get numerous funds against debts. Advances to
government defined in the law as 5 percent of governments’ total budget and in
any case advances cannot excess 20 percent of the central bank liabilities. This
can set some limitations on the government but the customs between the central
bank and government should be known briefly to understand whether they
excess these limits or not by different procedures.
134
Okan Veli AFAKLI, Hüseyin ÖZDEER
In other counties the system defines the rules on this variable, like the countries
that are developing and financial agreement with the IMF generally has coded
0.67, defined as the strict limits up to 15 percent of governments’ revenue,
because these countries has weak economies with selfish politicians that limits
should be defined strictly or else opportunities of bank can be used by them.
Also in developed countries limits are strictly controlled by constitution that
independence is a hallmark of their systems.
Amount and volume of advances are really important for an economy. If the
volume is higher than the production, then there will be excess money supply
that will increase money demand too, and according to process inflation will
rise, and if central bank does not intervene to rise than the inflation can cause
some big crashes on the economy.
b.
Securitized lending; there are no legal limits on securitized lending which is
stated in the law. Actually, there are no securities or bonds that government
issue to close the debt in TRNC. But this must be stated clearly to define
whether permitted or not. Because future actions of politicians will not be
known from anyone, and what will happen to economy cannot exactly be
explained by the economists.
For a central bank to be independent in this way, the variable should be known
but not permitted. Generally this variable is not defined in the law. This concept
is not often used regularly until there is problem in the financial system within
the economy.
c.
Terms of lending; is stated in the 34. Article in the law. It is agreed between the
central bank and executive. At first glance, this can be seen as a small issue
which is essentially significant. Terms and maturity must be defined by the
central bank itself to keep the system stable. Amount is the most important one
in the terms of lending variable. Because government can take whatever is
needed and if the amount is huge then taking all promptly may cause problems.
Ultimately, maturity is the duplicate effect as the other subjects. If government
does not pay the amount on time, it matures then central bank has to supply this
money from somewhere else with using tools that it has. This is an undesirable
condition that costs too much for bank itself and also for the economy too. This
shows us that in TRNC Central Bank politicians and executives has authority as
they like. Such cases occur in developing countries related with the weak
political system. In order to be an independent bank, the bank should be fully
authorized to say the final word on lending procedures and also for the
monetary issues. If the terms of lending defined explicitly and held strictly by
the central bank, economy will survive from short-term attacks but governments
may feel the need for privilege to keep things working on track accordingly to
the law. Executives cannot get advances from the bank to fulfil the
commitments that they have to. In order to fulfil the commitments, governments
get foreign credit or loan that has heavy responsibilities with strict rules. It will
be right to say that banks may sometimes give more harm when trying to
protect the financial systems.
d.
Potential borrowers from the bank; this is stated in the 34. And 37. Articles in
the law, which states that only central government, can borrow from the central
On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of Northern …
135
bank. This is not clearly defined in the law. The more institution borrows from
the central bank, the more central bank has to give and control. In case of
increase in the number of potential borrowers, the volume of money will be
high, leading to the occurrence of inflation. If also the number of borrowers
increases, the terms of lending will change consequently affecting the financial
systems. Reasons for this are that there will be several terms of credit given by
the bank and setting the interest rate interval will be immense.
For this variable, the most independent but not full explanation will be to say
that only central government could borrow from the bank. Note that government
cannot borrow from the bank directly as in the circumstance where it is
independent from the central bank. With this explanation, mentioned variable
conflicts with the above variables noted.
e.
Limits on central bank lending defined in; the 34. Article of the law defines the
shares of the government revenue. Central bank can give advance to the
government as 5 percent of the governments’ budget or with not excess 20
percent of the central bank liabilities in total. This is an important variable that
defines the limitations to government lending. If central bank gives without any
limit on credit than regime may take place whenever needed, and the above
mentioned problems of high inflation, lack of administration, benefit to
politicians and etc. may materialize.
f.
Maturity of loans; is not defined in the law. Only in the 34. Article; the loans
must be paid in short-term. This is a general definition that could ensue within a
month or a year. In practice, loans are paid back within a year back to the
central bank. Governments generally adopt loans to balance the budget at the
end of the financial year.
Maturities of loans are important for the shocks that could occur in the
economy. If the maturity of the loans expires in a long period then economic
shocks may occur. The ability to pay the loan back to the central bank will be
very difficult and additionally during the succeeding budget period, central bank
will be in a complex status to fund back the government. So maturities must be
defined and controlled accurately.
g.
Interest rates on loans must be; in the law, interest rates are not acknowledged
by exact numbers. It is hazardous to the funding capability of the central bank,
because if government takes loans at very low rate with huge amounts then
there will be less reserve to feed the market. In practice, the rates that central
bank use are around the market rates, it will be always below the market rates
but not too extreme to become the only source of the government or to become
an advantage of government because central banks first objective is to watch
banking sector to keep market in equilibrium whenever it is needed, and funds
back to prevent any possible crashes. So in order to be an independent central
bank, interest rates must be defined solely by the bank.
h.
Central bank prohibits buying or selling of government securities in the primary
market; TRNC government does not issue securities or treasury bonds to hold
on to the funds. Reach the funds. So practically, central bank cannot buy or sell
the securities from the primary market.
136
Okan Veli AFAKLI, Hüseyin ÖZDEER
This is a significant issue for the central bank, because governments make use
of this opportunity to fund back their budgets or for other expenses. Central
bank is the governments’ financial agent in proceeding the selling and buying
for the government.
4. Conclusion
The importance of providing price stability for the purpose of achieving economic
targets, have been widely discussed in the literature and has been supported by the
empirical studies on industrial countries. Accordingly, enhancing central bank
independency within the modern economies has been the general tendency. The
ultimate point that has been achieved in empowering the central bank independency
is the European Central Bank, with it independency strongly being protected by the
Maastricht Treaty. European Central Bank officially gives priority to the objective
of price stability requiring full monetary independence.
In this study, legal independence of TRNC Central Bank has been measured. Index
value of 0.43 shows that TRNC Central Bank is legally more independent than most
of the countries’ as evidenced by Cukierman’s (1992) index values. From the past
to the present these countries expectedly have taken precautions on increasing their
central bank independencies and have reduced political interferences.
Despite of the fact that TRNC Central Bank can be counted as legally independent,
it is not possible for it to pursue price stability target because TRNC Central Bank
acts as Regulation and Supervision Institute that tries to provide financial stability
rather than acting as the institute of setting the monetary policy. TRNC Central Bank
can not set monetary policy due to the dolarization as cited before. Consequently,
since the proponents of central bank independency assert that there exists an inverse
relationship between inflation and central bank independence, the case of TRNC
Central Bank can not be discussed on this ground. It is the Turkey’s inflation that
largely determines inflation for TRNC rather than the monetary policy pursued by
TRNC Central Bank.
References
ALESINA, A. & L. H. SUMMERS (1993) Central bank independence and
macroeconomic performance: some comparative evidence. Journal of Money,
Credit and Banking, 25/2, pp. 151-162.
BADE, R. & M. PARKIN (1984) Central Bank Laws and Monetary Policy,
Department of Economics, University of Western Ontario, Canada.
BAKA, W. (1994-95) Please respect the national bank. Central Banking, 5, pp. 6572.
CASU, B., GIRARDONE, C. & MOLYNEUX, P. (2006) Introduction to Banking,
Prentice Hall/Financial Times, England.
COLEMAN, W. (2001) Is it possible that an independent central bank is
impossible? The case of the Australian notes issue board, 1920-1924. Journal of
Money, Credit, and Banking, 33/3, pp. 729-748.
CUKIERMAN, A. (1992) Central Bank Strategy, Credibility and IndependenceTheory and Evidence, the MIT Press, Cambridge, MA.
On the Independency of the Central Bank of the Turkish Republic of Northern …
137
CUKIERMAN, A., S. B. WEBB, & B. NEYAPTI (1992) Measuring the
independence of central banks and its effects on policy outcomes. The World
Bank Economic Review, 6, pp.353-398.
CUKIERMAN A., MILLER G., B., NEYAPTI (2002) Central bank reform,
liberalization and inflation in transition economies. An international
perspective, Journal of Monetary Economics, 49, pp. 255.
DEBELLE, G. & STANLEY FISCHER (1994) How independent should a central
bank be. Mimeo, M.I.T.
DE HAAN, J. & G. J. VAN ‘T HAG (1994) Variation in central bank independence
across countries: some provisional empirical evidence. Policy Choice, 85/(3-4),
pp. 335-351.
EIJFFINGER, S. C. W. & J. DE HAAN (1996) The political economy of centralbank independence. Special Papers in International Economics, No. 19,
Princeton, New Jersey.
ELGIE, R. (1998) Democratic accountability and central bank independence:
historical and contemporary, national and European perspectives. West
European Politics, 21/3, pp. 53-76.
GRILLI, V, D. MASCIANDARO, & G. TABELLINI (1991) Political and monetary
institutions and public financial policies in the industrial countries. Economic
Policy, 6, pp.341-392.
HASSEL, R. H. (1990) The European Central Bank: Perspectives for the further
development of the European Monetary System, Bertelsmann Foundation,
Gütersloh.
ISSING, O. (1993) Central bank independence and monetary stability. Occasional
Paper no.89, Institute of Economic Affairs.
LOUNGANI, P.& N. SHEETS (1997) Central bank independence, inflation, and
growth in transition economics. Journal of Money, Credit and Banking, 29/3,
pp. 381-399.
MISHKIN, F. S. (2007) The Economics of Money, Banking and Financial Markets,
Eight Ed, Pearson/Addison Wesley, United States of America.
SPO (2007) 2008 Year Program, TRNC Sate Planning Organization, Nicosia.
SYLLA, R. (1998) The Autonomy of Monetary Authorities: the Case of the US
Federal Reserve System. in Gianni Toniolo (Ed.), Central Banks’ Independence
in Historical Perspective, pp. 17-38, Walter de Gruyter, Berlin.
AFAKLI, O. (2003) The analysis of banking and financial crises: case of TRNC.
Second Global Conference on Business & Economics, July 5-7, Imperial
College South Kensington Campus, London-England
TRNC Central Bank (2006) 2006 Year Report, Nicosia.
Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 138-155
REKLAMLARIN VE CNSYET KML ROLÜNÜN
TÜKETCLERN SATIN ALMA DAVRANILARI
ÜZERNDEK ETKS
THE EFFECT OF ADVERTISEMENTS AND GENDER IDENTITY ROLE ON
CONSUMER BUYING BEHAVIOR
Mehmet smail YACI
Neslihan LARSLAN
Mersin Üniversitesi
ktisadi ve dari Bilimler Fakültesi
[email protected]
Tarm ve Krsal
Kalknmay Destekleme Kurumu
[email protected]
ÖZET: Cinsiyet, özellikle tüketici davranlarnn belirlenmesine yönelik olarak
geleneksel pazarlamada uzun süreden beri kullanlmakta olan bir bölümlendirme
deikenidir. Ancak günümüzün hzla deien dünyasnda tüketici davranlarn
anlamada geleneksel kalplarn dna çklmas zorunluluu domutur. Bu noktada
“cinsiyet kimlii” son dönemde adndan skça bahsettirmekle beraber
pazarlamaclara tüketici davranlarnn karmakln çözmede yardmc olabilecek
bir kavram olarak karmza çkmaktadr. Bu çalmada, reklamlarn ve cinsiyet
kimlii rolünün tüketicilerin satn alma davranlar üzerindeki etkisi ölçülmeye
çallmtr. Reklamlara ilikin anket uygulamasyla tüketicilerin cinsiyet
kimliklerinin reklamlara verdikleri tepkiyi ve sosyo-ekonomik statü düzeylerinin
cinsiyet kimliklerini etkileyip etkilemedikleri incelenmi ve gerekli analizler
yaplarak baz anlaml ilikilerin varlna ulalmtr.
Anahtar Kelimeler: Reklam ; Tüketici Davranlar ; Cinsiyet Kimlii ; SosyoEkonomik Statü
JEL Snflamas: M37
ABSTRACT: Gender is a segmentation criterion which has been used for a long
time especially for the analyses of consumer behavior in traditional marketing.
However an obligation has aroused to digress the traditional patterns in order to
understand consumer behavior in our rapidly changing world. At this point,
“gender identity role” concept which is frequently encountered in the literature
reminded may help researchers in understanding complex consumer buying
behavior. In this study, consumer’s gender identity’s impact on their response to
advertisements and whether their socio-economic status levels’ effect their gender
identities or not have been analyzed and some significant relations have been found.
Keywords: Advertising ; Advertisement ; Consumer Behavior ; Gender Identity ;
Socio-Economic Status
JEL Classification: M37
1. Giri
Tüketici davranlar; bireylerin kendi ihtiyaçlarn ve/veya bakalarnn ihtiyaçlarn
karlayabileceklerini düündükleri ürün ve hizmetleri deerlendirme, arama, satn
alma, kullanma ve elden çkarma gibi fiziksel faaliyetleri ve bu faaliyetleri etkileyen
karar verme süreçlerini kapsar (Bozkurt, 2004:92). Pazarlamaclar, etkin bir
pazarlama stratejisi için tüketici davranlarn anlamak zorunda ve bunu yaparken
de tüketicilerin neden satn aldklarn, tüketicilerin satn alma kararlarn etkileyen
Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma …
139
faktörleri ve toplumdaki deiimleri göz önünde bulundurmak ve incelemek
durumundadrlar.
Tüketiciler satn alma davranlarna ilikin karar verirken bireysel, psikolojik ve
sosyal faktörlerden etkilendikleri kadar pazarlama iletiimi faaliyetlerinden
edindikleri bilgilerden de etkilenirler. Pazarlama iletiim araçlarndan biri olan
reklam; belirlenen doru stratejiler, yaplan ilgi uyandrc, yaratc, orijinal ve
kaliteli yapmlarla tüketicilerin satn alma davranlar üzerinde etkili deiiklikler
yaratabilir (Kocaba v.d, 1999:71). Özellikle, bir çocuun 8 yana gelene kadar
tahminen 360.000 reklam izledii düünüldüünde reklamlarn insan yaamndaki
önemi ortaya çkmaktadr (Garst ve Bodenhausen, 1997:551).
Tüketicilerin satn alma davranlarn etkileyen bireysel faktörlerden biri olan
cinsiyet kavramnn tüketicilerin satn alma davranlarn etkileyen bir dier faktör
olan reklamlarla olan ilikisi incelenmesi gereken önemli bir konudur. Literatürde
konuya ilikin birçok çalma yaplm, biyolojik cinsiyet (sex) kadar psikolojik
cinsiyet de denilen cinsiyet kimlii (gender identity) kavramlar incelenmitir.
Örnein, cinsiyet kimliine ilikin baz tüketici aratrmalarnda bireylerin
maskülenlik (erkeksilik) ve feminenlik (kadnslk) düzeylerinin; seçtikleri ürünle
(Aiken, 1963; Fry, 1971), deiik satn alma durumlaryla (Fischer ve Arnold, 1990)
ya da reklamlara verdikleri tepkilerle (Coughlin ve O’Connor, 1985) olan ilikisi
ölçülmütür. Ancak, cinsiyet kimlii konusu Türkiye'deki akademik çalmalarda
pek aratrlmamtr. Bu nedenle tüketicilerin satn alma davranlar üzerinde
cinsiyet kimliinin rolü aratrlmas gereken konulardan biridir.
2. Literatür Taramas ve Hipotezler
2.1. Cinsiyet Kimlii
Cinsiyet kimlii; bireylerin kendilerini maskülen veya feminen kiilik özelliklerine
göre kabul edip tanmlamalardr. Cinsiyet kimliinden bireylerin psikolojik
cinsiyeti olarak bahsedilmekle beraber cinsiyet kimlii bireylerin varolusal
feminenlii (femininity) ya da maskülenlii (masculinity) olarak da tanmlanabilir
(Bem, 1981). Cinsiyetle çou zaman biyolojik cinsiyet kastedilmekte, cinsiyet
kimliinde ise biyolojik cinsiyetle ilgili psikolojik özellikler vurgulanmaktadr.
Birçok psikolog; maskülenlii ve feminenlii iki ayr durum olarak incelemekte ve
bireylerde biyolojik cinsiyetten bamsz olarak deien düzeylerde görülebileceini
kabul etmektedir (Palan, Charles ve Kiecker, 1999:364). Buna göre biyolojik
cinsiyetten bamsz olan maskülenlik özellikleri saldrganlk, bamszlk, duygusal
olmama ve duygularn gizleme, nesnel davranabilme, kolay etkilenmeme, bilimsel
olma, mantkl olma, çalma hayatnda yetenekli olma, kolay incinmeme, macerac
olma, rekabetçi olma, kararlarn kolay verme, lider gibi davranabilme, kendine
güvenli olma, kriz anlarnda kolay heyecanlanmama gibi özelliklerdir. Maskülenlik
özellikleri genellikle d yönelimli ve rasyonelken feminen özellikler ise bunun tersi
olarak kendini göstermektedir. Yumuak bir dil kullanma, çok konukan olma,
anlayl ve nazik olma, dinine bal olma, dierlerinin duygularnn farknda olma,
alkanlklarnda düzenli olma, güvenlik ihtiyac yüksek düzeyde olma, duygularn
kolayca ifade edebilme, sanat ve edebiyattan holanma gibi içe yönelimli ve
duygusal özellikler feminen özelliklerdir (Pira ve Elgün, 2004:529). Maskülenliin
ve feminenliin yan sra Bem Cinsiyet Rolü Envanteri uygulamas sonuçlarna göre
maskülen ve feminen ölçekleri benzer düzeyde yüksek olan bireyler “androjen”
olarak tanmlanrken; feminen ve maskülen özellikleri düük düzeylerde olan
140
Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN
bireyler “kaytsz” olarak tanmlanmaktadr (Özkan ve Lajunen, 2005).
Cinsiyet kimliine ilikin öne çkan iki farkl teori bulunmaktadr. Bem (1974)
tarafndan gelitirilen Cinsiyet Kimlii ema Teorisi’ne (Gender Schema Theory)
göre bireyler kendi cinsiyet kimlikleriyle uyumlu davranlar, tutumlar ve özellikler
sergilemektedirler. Bireylerin kabul ettikleri cinsiyet kimlii snflamas onlarn bilgi
ileme süreçlerini etkileyebilir. Bem’e (1974) göre maskülen erkekler ve feminen
kadnlar; feminen erkekler ve maskülen kadnlara göre cinsiyet kimlii ema
teorisinin iddia ettii bilgi ileme sürecini daha youn yaarlar. Bu bulgu;
aratrmaclar tüketicilerin farkl uyarclara verdikleri farkl tepkilerin
açklamasnda kullanlmtr (Palan, 2001). Spence (1993) tarafndan gelitirilen
Çok Faktörlü Cinsiyet Kimlii Teorisi’ne (Multifactorial Gender Identity Theory)
göre ise bireylerin cinsiyet kimlikleri kiisel özellikleri, cinsiyet rolü davranlar,
cinsiyet tutumlar gibi birçok farkl faktörün ölçülmesiyle belirlenir (Palan, 2001).
Cinsiyet kimlii; Cinsiyet Kimlii ema Teorisi'nde sadece maskülen ve feminen
kiilik özellikleri açsndan deerlendirilirken; Çok Faktörlü Cinsiyet Kimlii
Teorisi'nde birden çok faktör açsndan deerlendirilmektedir.
Cinsiyet farkllklarn sosyal açlardan sorgulayan hipotezler de ortaya atlmtr.
Bunlardan Eagly (1987) tarafndan ortaya atlan Sosyal Rol Teorisi (Social Role
Theory) cinsler arasndaki i bölümünün, sosyal davranlarda ve kiiliklerde
farkllklar yaratan cinsiyet kimlii rollerine ilikin beklentiler yarattn iddia
etmektedir. Bu teoriye göre erkekler ve kadnlar mesleklerine uygun niteliklere
sahiptirler. Erkekler, geçmiten beri sahip olduklar liderlik pozisyonlar nedeniyle
daha iddial ve saldrganken, kadnlar bu rollere sahip olamadklar için bu tip
özelliklere sahip deildirler.
Joan Meyers-Levy ve meslektalar tarafndan ortaya atlan Seçicilik Hipotezi
(Selectivity Hypothesis) (1989) ise baz durumlarda erkeklerin iletilerin tamamn
alglamasna, kadnlarnsa iletilerin detaylarna ve ayrntlarna dikkat etmesine bal
olarak bilgi ileme süreçlerindeki farklln cinsiyet farkllklarndan
kaynaklandn ortaya koymaktadr. Buna göre erkekler seçici süreçlerden geçerek
detayl ve karmak bir iletinin mevcut ve dikkat çekici küçük bir parçasna
güvenebilirken; kadnlar kapsaml süreçler uygulayarak herhangi bir yargya
varmadan önce iletide verilen tüm bilgiyi anlamaya çalmaktadr (Putrevu, 2001;
Hupfer, 2002). Yine erkekler kendilerine sunulan bilginin somut ve ulalabilir
olmasn arzularken; kadnlar ise iletilerde youn bilgi aray içerisindedirler (Hogg
ve Garrow, 2003:163). Erkekler resim, müzik gibi sözlü olmayan uyarclardan,
kadnlarsa bilgiyi daha karmak ve simetrik süreçlerden geçirmeleri nedeniyle sözlü
ve tanmlayc iletilerden etkilenirler (Edens ve Mccormick, 2000). Seçicilik
hipotezine göre erkeklere yönelik reklamlar basit ve tek bir tema üzerinde
odaklanmal, kadnlara yönelik reklamlarsa ürüne ilikin birçok bilgiyi
barndrmaldr. Kadnlar görsel ve sözlü olarak zengin, karmak ve oldukça
bilgilendirici reklamlardan holanrlar. Seçicilik hipotezi,
yüksek ilgilenim
durumlar dnda, erkeklerin herhangi bir yargya varmadan önce iletide verilen
bütün bilgiyi etraflca incelemeden, bilginin küçük bir parçasndan faydalanarak
kararlarn bunun üzerinden vermeleri suretiyle seçici davranabildiklerini iddia
etmektedir. Kadnlarnsa herhangi bir yargya varmadan önce verilen bütün bilgiyi
kullandklarn ortaya koymaktadr (Putrevu, 2004).
Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma …
141
Prakash’a (1992) göre erkekler rekabeti öne çkaran ve basknl gösteren reklam
iletilerinden holanrken, kadnlar kendilerini olduu kadar dierlerini de önemseyen
iletileri tercih etmektedir. Kadnlarn beyin yapsndan kaynaklanan belleklerini daha
iyi kullanabilme avantajlar sayesinde reklamlardaki sözlü uyarclar bilginin
ilenmesini daha derin bir süreç haline getirmekte ve daha güçlü bir hafza
yaratmaktadr. Erkeklerin bellek konusunda kadnlar kadar avantajl olmamas
nedeniyle reklamlarda resimler, grafikler, tablolar, müzik gibi sözlü olmayan uyarclar
kullanlmaldr (Putrevu, 2001:9). Buna göre; erkekleri hedef alan reklamlar ürünün
içinde bulunduu kategoriye ilikin genel özellikleri anlatmaktan uzak durup, ürüne
ilikin birkaç önemli özellie vurgu yaparsa daha baarl olabilir. Buna karn kadnlar
ise ürünün içinde bulunduu kategorinin genel özelliklerinin anlatlmasndan birkaç
özelliine vurgu yaplmasna oranla daha fazla honut olabilir.
Literatürden elde edilen bilgilerin nda cinsiyet kimlii ile reklama yönelik
tutuma ilikin hipotezler aadaki gibi gelitirilmitir.
H1a: Feminen bireyler maskülen bireylere kyasla; karmak, bilgi
veren, sözlü ve görsel uyarclar açsndan zengin, kategori temelli
reklamlara daha olumlu bakarlar.
H1b: Maskülen bireyler feminen bireylere kyasla; basit, tek tema
üzerine odaklanm, görsel ve ürünün belirli niteliklerine vurgu yapan
reklamlara daha olumlu bakarlar.
Yaplan aratrmalar reklama yönelik tutumun markaya yönelik tutum için önemli
bir belirleyici olduunu göstermektedir (Lord, Lee ve Sauer, 1995:74; Hwai, 2000).
Buna göre markaya yönelik tutum için gelitirilen hipotezler unlardr:
H2a: Feminen bireyler maskülen bireylere kyasla; karmak, bilgi
veren, sözlü ve görsel uyarclar açsndan zengin, kategori temelli
reklam konusu markaya daha olumlu bakarlar.
H2b: Maskülen bireyler feminen bireylere kyasla; basit, tek tema
üzerine odaklanm, görsel ve ürünün belirli niteliklerine vurgu yapan
reklam konusu markaya daha olumlu bakarlar.
Cinsiyet Kimlii ema Teorisi ve Seçicilik Hipotezi bulgular göz önünde
bulundurularak satn alma niyetine ilikin gelitirilen hipotezler ise unlardr:
H3a: Feminen bireyler maskülen bireylere kyasla; karmak, bilgi
veren, sözlü ve görsel uyarclar açsndan zengin, kategori temelli
reklam konusu ürünü satn almaya daha olumlu bakarlar.
H3b: Maskülen bireyler feminen bireylere kyasla; basit, tek tema
üzerine odaklanm, görsel ve ürünün belirli niteliklerine vurgu yapan
reklam konusu ürünü satn almaya daha olumlu bakarlar.
2.2. Sosyo Ekonomik Statü
Ekonomik ve sosyal durumun belirleyicisi olarak kabul edilen sosyo-ekonomik statü
kavramnn tanm üzerinde yaygn bir fikir birlii söz konusu deildir. Sosyoekonomik statünün en önemli deikeni bireyin sahip olduu meslektir (Coleman,
1983). Bununla birlikte eitim, gelir durumu, servet, yaanlan bölge gibi dier
bileenler de sosyo-ekonomik statünün belirlenmesinde önemli faktörlerdir
(Coleman, 1983; Kalaycolu ve di., 1998).
142
Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN
Geleneksel aile yaps kesin cinsiyet rolü paylamlar ve tiplemeleri ile ekillenmitir.
Örnein; kadnlar için sosyal çevre aile bireylerinden, akrabalardan, komulardan ya
da arkadalarla geçirilen zamandan ibaretken, erkekler için sosyal çevre i
arkadalarndan, erkek arkadalarla yaplan balk tutma, içki içme gibi maskülen
davran biçimlerinden olumaktayd. Son 20 yln deien dünyasnda kadnlar ve
erkekler için dünyaya bak açs da deimitir. Daha snrl bir çevre, çekirdek aile,
komuluk ilikileri yerine televizyon, telefon, internet gibi iletiim araçlar çalan
snfn hayat tarz üzerinde önemli deiiklikler meydana getirmitir. Günümüz
dünyas bireyleri yeni arkadalklar edinmek yerine materyalizme yönlendirmitir
(Coleman, 1983:271). Bu durum tüketim alkanlklarnn ve davran kalplarnn
deimesine neden olmutur. Bu nedenle tüketici davranlarna ilikin her kavram,
artk eskisi kadar kolay açklanamamaktadr. Tüketici davranlarn anlamaya
çalrken birden fazla faktör göz önünde bulundurulmaldr.
Sosyo-ekonomik statünün tüm bu açklamalarn nda pazarlama açsndan önemi
tüketicilerin kendilerini dier tüketicilerden farkl hissetmelerini salamas ve
tüketicilerin reklamlara verdii tepkiyi etkileyen bir faktör olmasdr (Grier ve
Deshpande, 2001:217). Cinsiyet kimlii; bireylerin sosyo-ekonomik statü
düzeylerinden önemli ölçüde etkilenmektedir. Sosyo-ekonomik statünün bileenleri
olan corafi yerleim, gelir düzeyi, servet, sahip olunan meslek, eitim düzeyi gibi
faktörler bireylerin cinsiyet kimlikleri üzerinde önemli bir rol oynamaktadr.
Bem’e (1981) göre cinsiyet kimlii sosyalizasyon süreciyle kazanlmaktadr. Bireyler
içinde yaadklar kültürel ve ekonomik çevreden örendikleri bilgiler ve davran
kalplar ile kendi cinsiyet kimliklerini kazanrlar. 1970’lerden itibaren kadnlarn
maskülen davran kalplarnda bir art olduu gözlemlenmektedir. Kadnlarn
giderek daha fazla maskülen özellikler kazanmasna kültürel ve ekonomik çevredeki
deiimin neden olmas bireylerin kiilikleri üzerinde kültürel deiimin etkisi olarak
ifade edilebilir (Twenge, 1997:312–313). Kültürel ve teknolojik deiimlerin hz
kazand günümüz dünyasnda kadnlarn i hayatna daha fazla katlmalar, evde
daha az zaman harcamalar, araba kullanmalar, vb. birçok yenilik kadnlarn maskülen
özellikler kazanmasnda etkili olmutur. Bununla birlikte, erkeklerin feminenlik
düzeylerinde gözle görülür bir deiiklik söz konusu deildir (Twenge, 1997:312).
Kadnlarn maskülen özelliklerindeki artn benzerinin erkeklerin feminen
özelliklerinde görülmemesi sosyo-ekonomik statüyle açklanabilir. Geleneksel aile
kalplarnda görülen kesin cinsiyet rolü ayrmlar da sosyo-ekonomik statü kavram ile
açklanabilir. Eitim ve meslek durumlarnn belirleyici olduu sosyo-ekonomik statü
düzeyinde art yukar doru oldukça cinsiyet kimliklerindeki farkllamann azalmas
beklenmelidir. Buradan hareketle sosyo-ekonomik statü düzeyi ve cinsiyet kimlii
arasndaki iliki aadaki ekilde kurulacaktr.
H4: Bireylerin sosyo-ekonomik statü düzeyi iyiletikçe cinsiyet kimlii
farkllamalar azalr.
3. Aratrmann Yöntemi
Literatürde cinsiyet kimliinin reklamlar ve tüketim üzerindeki etkisini sistematik
bir ekilde inceleyen az sayda çalma bulunmaktadr (Jaffe 1994; Worth, Smith ve
Mackie, 1992). Bu çalmada cinsiyet kimliinin reklam alglamas ve tutumlar
üzerindeki etkisi incelenmekte ve sosyo-ekonomik statü derecelerinin bu ilikideki
etkileimi ve bu etkileimle birlikte oluan tutumlarn satn alma niyeti üzerindeki
etkisi aratrlmaktadr.
Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma …
143
Bu aratrmada veriler aratrma probleminin çözülmesini salayacak ekilde
gelitirilen bir anket araclyla toplanmtr. Çalmann amacna uygun olarak
öncelikle kiilerin sosyo-ekonomik düzeylerini belirleyen Sosyo-Ekonomik Statü
Anketi, cinsiyet kimliini belirleyen Cinsiyet Rolü Envanteri ve ardndan basl
reklamlarn da yer ald reklam anketi formu uygulanmtr.
3.1. Aratrma Modeli
Cinsiyet kimlii sosyal çevre ve kurumlarla ilikili; davransal, ekonomik ve politik
farkllklar içeren kültürel bir olgudur. Bireylerin cinsiyet kimlii sosyo-ekonomik
statü düzeyinden etkilenmektedir. Sosyo-ekonomik statü düzeyi ile ekillenen
cinsiyet kimlii tüketicilerin reklama ve markaya yönelik tutumunu ve dolaysyla
satn alma niyetini etkilemektedir. Aratrmada sosyo-ekonomik statü düzeyi ile
reklama ve markaya yönelik tutum arasndaki iliki literatürde skça ilgilenilen
konulardan biri olduundan bu çalmada incelenmemitir (Kotler, 2000:162). Bu
açklamalarn nda bu çalmada aada sembolize edilen modeldeki deikenler
aras ilikiler test edilmektedir.
Reklama
Yönelik
Tutum (AAD)
CNSYET KML
Sosyo-Ekonomik Statü
Düzeyi
Satn Alma
Niyeti
(PI)
Markaya
Yönelik
Tutum(ABR)
ekil 1. Aratrma Modeli
3.2. Veri Toplama Aracnn Gelitirilmesi Süreci
Modelde yer alan deikenlerin ölçülmesi amacyla literatürde yaplan çalmalar
taranm ve söz konusu çalmalarn Türkiye’de uygulanabilirlii aratrlmtr.
Cinsiyet kimliinin ölçülmesinde kullanlan ve Bem tarafndan gelitirilen Cinsiyet
Kimlii Envanteri’nin (BSRI) Türkçe formunun (Dökmen, 1991) geçerlilik ve
güvenilirlik analizleri yaplm olduundan katlmclara üzerinde herhangi bir
deiiklik yaplmadan dorudan uygulanmtr. Benzer biçimde sosyo-ekonomik statü
düzeyini ölçen SES Anketi Aratrmaclar Dernei tarafndan Türk toplumu için
gelitirilmi ve pazarlama aratrmalarnda kullanlyor olmasndan dolay gelitirildii
ekliyle kullanlmtr. Cinsiyet Kimlii Envanteri; içeriindeki her bir madde için “1Hiç Uygun Deil, 2- Genellikle Uygun Deil, 3- Bazen Uygun Deil, 4- Kararszm,
5- Bazen Uygun, 6- Genellikle Uygun, 7- Her Zaman Uygun” ifadelerini içeren 7’li
derecelemeye tabi tutularak katlmclara sunulmutur. Tüketicilerin cinsiyet
kimliklerini yanstan ürünlere ilgilenim gösterip göstermediklerini saptamak amacyla
maskülen, feminen, kaytsz ve androjen ürünlerin seçilerek bunlara yönelik
reklamlarn hazrlanmasna karar verilmitir. Kolay ulalabilen ve tüketim karar
verebilen 15 kadn ve 15 erkek olmak üzere toplam 30 katlmcdan oluan bir gruba
içlerinde otomobil, cep telefonu, dijital kamera, krmz arap, hazr kahve, bilgisayar,
blue jean, saç jölesi, di macunu ve televizyon bulunan on ürünün cinsiyet kimliini
belirtmeleri istenen bir form sunulmutur. Formda maskülenlik, feminenlik,
androjenlik ve kaytszlk tanmlar verilmi ve katlmclardan her bir ürünü bu
tanmlara göre snflandrmalar istenmitir. Buna göre otomobil maskülen bir ürün,
144
Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN
krmz arap feminen bir ürün, dijital kamera kaytsz bir ürün ve dier maddeler
androjen ürünler olarak snflandrlmtr.
Çkan sonuçlar dorultusunda otomobil, krmz arap, cep telefonu ve dijital kamera
ürünleri için maskülen ve feminen olmak üzere iki tür reklam hazrlanmasna karar
verilmitir. Feminen bireyler, maskülen bireylere kyasla; karmak, bilgi veren, sözlü
ve görsel uyarclar açsndan zengin, kategori temelli reklam konusu ürünü satn
almaya ve reklama daha olumlu baktklarndan feminen olarak hazrlanan reklamlarn
bu özellikleri yanstmasna dikkat edilmitir. Ayn ekilde maskülen bireyler feminen
bireylere kyasla basit, tek tema üzerine odaklanm, görsel ve ürünün belirli
niteliklerine vurgu yapan reklamlara ve reklam konusu ürünü satn almaya daha
olumlu baktklarndan maskülen reklamlarn hazrlanmasnda da bu özelliklerin
yanstlmasna dikkat edilmitir. Yine cinslerin biyolojik farkllklarndan kaynaklanan
özellikleri; erkeklerin resim, müzik gibi sözlü olmayan uyarclardan, kadnlarsa
bilgiyi daha karmak ve simetrik süreçlerden geçirmeleri nedeniyle sözlü ve
tanmlayc iletilerden etkilendiklerini göstermektedir. Kadnlarn görsel ve sözlü
olarak zengin, karmak ve oldukça bilgilendirici reklamlardan holandklar
belirtilmektedir. Kadnlarn ve erkeklerin beyin yapsndan kaynaklanan farkllklar
erkeklere yönelik reklamlarn resimler, grafikler, tablolar, müzik gibi sözlü olmayan
uyarclar içermesi gerektiini göstermektedir (Putrevu, 2001:9–10). Cinsiyet Kimlii
Sema Teorisi ’ ne göre bireyler kendi cinsiyet kimlikleriyle uyumlu davranlar,
tutumlar ve özellikler sergilediklerinden maskülen otomobil reklam görsel olarak
detaylandrlm, ürünün belirli niteliklerine vurgu yaplm; reklamda rekabetçi,
bireyci, saldrgan, iddial ve ksa bir reklam iletisi kullanlmtr. Feminen otomobil
reklam ise hem görsel hem de sözlü açlardan detaylandrlm, ürünün genel
niteliklerine vurgu yaplm; reklam iletisinde bakalarnn ihtiyaçlarna duyarl,
idealist, nazik bir dil kullanlarak feminen bir imaj yaratlmak istenmitir.
Söz konusu reklamlar hazrlandktan sonra yine 30 kiilik bir deneme grubuna
uygulanmtr. Ancak maskülen ve feminen olmak üzere 4 ürün grubu için toplam 8
adet reklamn ankette yer almas nedeniyle her bir reklam için ayrca reklam formu
doldurulmasnn anketi cevaplama süresinin uzamasna ve katlmclarn sklmasna
neden olduu tespit edilmitir. Literatürdeki çalmalarda otomobil tercihleri ile
kiilik özellikleri arasnda saptanm güçlü bir iliki olmas (Hogg ve Garrow; 2003)
göz önünde bulundurularak sadece otomobil reklamlarnn ankette kullanlmasna
karar verilmitir. 5. Yllk Otomobil Reklamclk Aratrmas’nn sonuçlarna göre
kadnlarn bir otomobilin ailelerinin yasam tarzlarna uygun olmas özelliine
erkeklere oranla daha fazla önem verdikleri görülmütür (Hupfer, 2002:7). Yaplan
aratrmalarda markalarn gazete ve dergi reklamlarnn bireylerin satn alma
tercihini etkileme derecesine en yüksek sahip olan sektörler arasnda otomobil
sektörünün bulunmas da bu kararn verilmesinde etkili olmutur. Yine ayn
aratrmada yer alan kadn tüketicilerin otomobil sektöründe basl reklamlara
erkeklere oranla daha fazla dikkat ettii, ürün içeriklerinin kadn tüketicileri erkek
tüketicilere oranla daha fazla etkiledii gibi bulgular da aratrmada otomobil
reklamlarnn tercih edilmesinde etkili olmutur (TO Yaynlar, 2006:63- 83).
3.3. Reklama ve Markaya Yönelik Tutum ile Satn Alma Niyeti Deikenleri
Hazrlanan anket formunda reklama yönelik tutumu (AAD), markaya yönelik tutumu
(ABR) ve satn alma niyetini (PI) belirlemek için ölçekler (Shiv, Edell ve Payne,
1997) Türkçeye çevrilmi, konusunun uzman öretim üyelerinin onay ve görüleri
dorultusunda yant kategorileri her bir madde için “1- Kesinlikle Katlmyorum, …,
Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma …
145
4- Kararszm, …, 7- Kesinlikle Katlyorum” ifadelerini içeren 7’li Likert tipi
derecelemeye tabi tutularak katlmclara sunulmutur (Tablo1-2-3).
Tablo 1. Reklama Yönelik Tutum Ölçei (Attitude Toward the Ad-AAD)
1. Kötü (Bad)
2. tici (Unappealing)
3. Hoa Gitmeyen (Not Likable)
4. lginç Olmayan (Not Interesting)
yi (Good)
Çekici(Appealing)
Hoa Giden (Likable)
lginç (Interesting)
Tablo 2. Markaya Yönelik Tutum Ölçei (Attitude Toward the Brand-ABr)
1. Bu markay satn almak doru bir karardr.
(Buying the advertised __________ is a good decision.)
2. Bu marka tatmin edici bir markadr.
(I think the advertised __________ is a satisfactory brand.)
3. Reklamda bahsedilen markann pek çok faydal özellii var.
(I think ____________ depicted in the ad has a lot of beneficial characteristics.)
4. Reklamdaki markaya ilikin olumlu düüncelerim var.
(I have a favorable opinion of the advertised __________.)
Tablo 3. Satn Alma Niyeti Ölçei (Purchase Intention-PI)
1. Reklam yaplan ürünü büyük ihtimalle satn alacam.
(It is very likely that I will buy the advertised ______________.)
2. Söz konusu ürüne bir daha ihtiyaç duyduumda, reklam yaplan ürünü satn alacam.
(I will purchase the advertised _______________ next time I need the product.)
3. Reklam yaplan ürünü kullanmay kesinlikle deneyeceim.
(I will definitely try _______________ depicted in the advertisement.)
3.4. Sosyo-Ekonomik Statü Ölçei
Geni tabanl ve ulusal temsiliyet kabiliyeti bulunan saha çalmalarndan elde
edilen verilerin analizi ile oluturulan SES ölçeinde hane reisi kavram
sorgulanmakta, hane reisi ve hane reisinin ebeveynleri ile hane reisinin einin ve
hane reisinin einin ebeveynlerinin eitim düzeyleri ile mesleki bilgilerine dair bilgi
toplanmaktadr. Hane reisinin SES gruplamas ile ilgili gösterge özellikleri %70, reis
einin gösterge özellikleri %30 orannda hane özelliklerine yanstlmaktadr. Hane
reisi ve reis einin gösterge özelliklerinin puanlanmasnda hane reisi ile hane reisinin
einin anne ve babalarnn eitim durumlar ile sahip olduklar meslei %30 arlkla
dikkate alnmaktadr. Kalan %70 arlk hane reisi ile hane reisinin einin bireysel
özellikleri için kullanlmaktadr. Ölçein zamana kar dayanklln artrmak ve
nesnelliini garanti altna almak adna ölçekte herhangi bir eya sahiplik durumu
gösterge olarak kullanlmamaktadr (Aratrmaclar Dernei, 2006:13). Söz konusu
ölçek Ek 1’de yer almaktadr.
3.5. Kullanlan Ölçeklerin Güvenilirlik Analizi Sonuçlar
Cinsiyet kimlii envanterine ilikin güvenilirlik çalmas Türkçe formu için
aratrmaclar tarafndan yaplm ve alfa deeri 0,8019 bulunarak ölçein
güvenilirlii saptanmtr. Ölçek maddeleri arasnda yer alan “boyun egen”,
“duygularn aça vurmayan”, “saldrgan” ve “sklgan” gibi olumsuzluk içeren
maddeler ile “kadns” ve “erkeksi” maddelerin ölçekten çkarld takdirde ölçein
alfa deerinin yükseldii görülmektedir. Söz konusu maddelerin ölçekten
çkarlmasnn ölçein alfa deerinde anlaml bir yükselme yaratmad görülmekle
146
Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN
beraber bu durumun maddelerin olumsuz anlamlarndan kaynaklandn söylemek
mümkündür. Reklama ve markaya yönelik tutum ve satn alma niyeti ölçeklerine
ilikin güvenirlik analizleri yaplmtr. Ölçeklerin alfa deerleri ve maddeler aras
korelasyon aralklar Tablo 4’de yer almaktadr. Buna göre;
Tablo 4. Güvenilirlik Analizi Sonuçlar
Ölçeklerinin
Güvenilirlik Analizi
Maddeler Aras
Korelasyon Sonuçlar
(F)
(M)
(F)
(M)
Reklama Yönelik Tutum (AAd)
0, 8848
0,8785
0,68-0,82
0,69-0,79
Markaya Yönelik Tutum (ABr)
0,9203
0,9055
0,78-0,83
0,73-0,82
Satn Alma Niyeti (PI)
0,8752
0,8805
0,72-0,80
0,72-0,82
3.6. Aratrmann Evreni
Aratrmann evreni; Mersin ilinde yaayan, 18–75 ya aras, gelir ve i sahibi kadn
ve erkeklerdir. Katlmclarn gelir ve i sahibi olmas; kendi yönettikleri bir
bütçeleri olmas dolaysyla ürüne yönelik satn alma karar verebilmeleri ve sosyoekonomik statü düzeylerinin kolay belirlenebilmesi açsndan özellikle tercih
edilmitir.
3.7. Örnekleme Yöntemi ve Örneklem Büyüklüü
TÜK verilerine göre Mersin ili nüfusu 2000 yl nüfus saym sonuçlarna göre
1.651.400 kiiden olumakta olup; 18–75 ya aras nüfus 1.051.657’dir. Buna göre
aratrmann örneklem büyüklüü %95 güven aralnda, %5 kabul edilebilir
örnekleme hata payyla minimum 384 olarak hesaplanmtr. Aratrma kapsamnda
ana kütleyi temsil ettii düünülen 500 kiilik bir örneklem üzerinde yüz yüze anket
görümesi yaplmtr. Katlmclarn eksik veri girii nedeniyle 87 adet anket formu
elenerek toplam 403 adet anket formu deerlendirmeye alnmtr.
4. Analizler ve Yorumlar
4.1. Katlmc Özelliklerinin Betimlenmesi
Toplam 403 kiilik bir örneklem grubundan elde edilen verilere göre katlmclarn
sosyo-demografik profili Tablo 5’de özetlenmektedir.
Toplam 193 kadn ve 210 erkekten oluan katlmclarn Bem Cinsiyet Rolü Envanteri
sonuçlarna göre cinsiyet kimlikleri Tablo 6’da yer ald ekilde snflanmtr.
Katlmclardan kadnslk sfatlarna verilen cevaplarn medyan 5,55 ve üstü olanlar
feminen olarak belirlenirken; erkeksilik sfatlarna verilen cevaplarn medyan olarak
5,20 ve üstü olanlar maskülen olarak snflandrlmtr. Her iki puan türü belirlenen
meydanlarn altnda kalan bireyler kaytsz olarak snflanrken; her iki puan türünde
belirlenen meydanlarn üstünde yer alan bireyler androjen olarak snflandrlmtr.
Buna göre; katlmclarn %16,1’i feminen, %24,1’i maskülen, %38,5’i kaytsz ve
%21,3’ü androjen olarak gruplanmtr. Bu nedenle feminen ve maskülen bireylerle
ilgili karlatrmal analizler örneklemin feminen veya maskülen olarak snflandrlan
162 kiilik ksm üzerinde uygulanmtr.
Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma …
147
Tablo 5. Katlmclarn Sosyo-Demografik Özellikleri
Sosyodemografik Özellikler
Cinsiyet
Kadn
Erkek
Ya
20–34 Ya
35–49 Ya
50 Ya Üstü
Medeni Durum
Bekar
Evli
Dul/Boanm
Gelir Durumu
0–500 TL
501–1.000 TL
1.001–1.500 TL
1.501–2.000 TL
2.000 TL ve üstü
n
%
193
210
47,9%
52,1%
137
156
85
34,0%
38,71%
21,09%
74
302
27
18,4%
74,9%
6,7%
40
115
120
62
65
9,9%
28,5%
29,8%
15,4%
16,1%
Tablo 6. Katlmclarn Cinsiyet Kimliklerinin Cinsiyetlerine göre Dalm
Cinsiyet
Kadn
55
%28,5
17
8,8%
78
40,4%
43
22,3%
193
Feminen
Cinsiyet
Kimlii
Maskülen
Kaytsz
Androjen
Toplam
Erkek
10
4,76%
80
38%
77
36,67%
43
20,48%
210
Toplam
65
16,13%
97
24,07%
155
38,46%
86
21,34%
403
Cinsiyet ve cinsiyet kimlii arasndaki ilikinin tespiti ki-kare analizi ile yaplmtr.
Bu ilikinin sonuçlar Tablo 7’de gösterilmektedir. Buna göre cinsiyet ve cinsiyet
kimlii arasnda anlaml bir iliki vardr (2=71,488, p=0,000). Bu bilgi literatür
bulgularn desteklemektedir.
Tablo 7. Cinsiyet Kimlii ile Cinsiyet arasndaki
likinin Ki-Kare Analizi Sonuçlar
Deer
Serbestlik Derecesi
p
2
Pearson Kikare (
)
71,488
3
0,000
Olabilirlik Oran
78,016
3
0,000
N
403
Hücrelerde 5'in altnda bulunan veri says sfrdr. Beklenen minimum frekans deeri
31,13'dür.
Sosyo-Ekonomik Statü Endeksi’ne göre katlmclarn SES gruplar belirlenmitir.
Endeks sonuçlarna göre katlmclarn %17,37’si A Grubu, %56,08’i B Grubu,
%25,56’s C Grubu; %0,74’ü D Grubu ve %0,25’i E Grubu olarak gruplanmtr.
Bireyler cinsiyet kimlii ve sosyo-ekonomik statü düzeylerine göre
148
Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN
snflandrldnda feminen bireylerin %27,69’unun A Grubu, %52,30’unun B
Grubu ve %20,01’inin C Grubu sosyo-ekonomik düzeyine sahip olduu
görülmektedir. Maskülen bireylerin ise %10,30’u A Grubu, %55,67’si B Grubu ve
%34,03’ü C Grubu sosyo-ekonomik statü düzeyine sahiptir.
Katlmclarn sosyo-ekonomik statü düzeyleri ile cinsiyet kimlikleri arasnda
anlaml bir ilikinin olup olmadnn tespiti için ki-kare analizi uygulanmtr. Tüm
cinsiyet kimlii gruplar için yaplan ki-kare analizi sonuçlarnda kutularn yüzde
yirmisinden fazlasnn beklenen frekans deerleri beten küçük olduu için ki-kare
analizi yalnzca feminen ve maskülen cinsiyet kimlii gruplar için uygulanmtr.
Buna göre cinsiyet kimlii ile sosyo-ekonomik statü düzeyi arasnda anlaml bir
iliki olduunu söylemek mümkündür (2=12,771, p 0,005).
4.2. Hipotezlerin Test Edilmesi
Kullanlan ölçeklerin normal dalma uygunluunun tespit edilmesi amacyla Tek
Örneklem Kolmogorov-Smirnov Testi yaplmtr. Analize göre anlamllk
(asimptotik anlamllk) deerlerinin istatistiksel anlamllk hesaplamalarnda snr
deeri kabul edilen 0,05’den küçük olmas incelenen faktörlerin dalmnn normal
olmadn göstermektedir.
Ölçeklerin homojenliini ölçmek içinse Levene analizi uygulanmtr. Homojenlik
analizi sonuçlarna göre anlamllk deerlerinin 0,05’den küçük olmas incelenen
verilerin homojen olmadn göstermektedir.
Buna göre normallik ve homojenlik artlar salanmadndan bamsz örneklem t
testinin parametrik olmayan karl olan Mann-Whitney U Testi uygulanmtr. MannWhitney U testi iki ayr grubun belli bir deikene ait ortalamalarn karlatrmak ve
anlaml bir farkllk gösterip göstermediini belirlemek için kullanlr (Balc, 2006:231).
Test sonuçlar Tablo 8’de yer almaktadr.
Tablo 8. Mann-Whitney U Testi Sonuçlar
F AAD1
F ABR2
F PI3
M AAD1
M ABR2
M PI3
Mann-Whitney U
2.315.500
2.190.500
2.107.000
2.557.500
2.246.500
2.544.500
Z
-2,865
-3,293
-3,583
-2,037
-3,101
-2,083
p
0,004
0,001
0,000
0,042
0,002
0,037
1- FAAD/MAAD: Feminen/Maskülen bireylerin reklamlara kar tutumu
2- FABR/MABR: Feminen/Maskülen bireylerin reklam konusu markaya kar tutumu
3- FPI/MPI: Feminen/Maskülen bireylerin reklam konusu ürünü satn almaya kar tutumu
Hipotez 1a: Analiz sonuçlar ( z= -2,865, p= 0,004) feminen bireylerin maskülen
bireylere göre; karmak, bilgi veren, sözlü ve görsel uyarclar açsndan zengin,
kategori temelli reklamlara olumlu bakacaklar hipotezini desteklemektedir. Bu
bulgu literatür bulgular ile paralellik göstermektedir.
Hipotez 1b: Analiz sonuçlar (z= -2,037 p= 0,042) maskülen bireylerin feminen
bireylere göre; basit, tek tema üzerine odaklanm, görsel ve ürünün belirli
niteliklerine vurgu yapan reklamlara olumlu bakacaklarn göstermektedir. Bu bulgu
literatür bulgular ile paralellik göstermektedir.
Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma …
149
Hipotez 1a ve 1b'nin sonuçlarna göre; bireyler kendi cinsiyet kimliklerine uygun
davranlar ve tutumlar sergilemektedir.
Hipotez 2a: Analiz sonuçlar (z= -3,293, p= 0,001) feminen bireylerin maskülen
bireylere kyasla; karmak, bilgi veren, sözlü ve görsel uyarclar açsndan zengin,
kategori temelli reklam konusu markaya olumlu bakacaklarn göstermektedir. Bu
bulgu literatür bulgular ile paralellik göstermektedir.
Hipotez 2b: Analiz sonuçlar (z= -3,101, p= 0,002) feminen bireylerin maskülen
bireylere kyasla; karmak, bilgi veren, sözlü ve görsel uyarclar açsndan zengin,
kategori temelli reklam konusu markaya olumlu bakacaklarn göstermektedir. Bu
bulgu literatür bulgular ile paralellik göstermektedir.
Hipotez 3a: Analiz sonuçlar (z= -3,583, p= 0,000) feminen bireylerin maskülen
bireylere göre; karmak, bilgi veren, sözlü ve görsel uyarclar açsndan zengin,
kategori temelli reklam konusu ürünü satn almaya olumlu bakacaklarn
göstermektedir. Bu bulgu literatür bulgular ile paralellik göstermektedir.
Hipotez 3b: Analiz sonuçlar (z= -2,083, p= 0,037) maskülen bireylerin feminen
bireylere göre; basit, tek tema üzerine odaklanm, görsel ve ürünün belirli
niteliklerine vurgu yapan reklam konusu ürünü satn almaya olumlu bakacaklarn
göstermektedir. Bu bulgu literatür bulgular ile paralellik göstermektedir.
Hipotez 4: Uygulanan korelasyon analizi sonuçlarna göre cinsiyet kimlii ile sosyoekonomik statü düzeyi arasnda negatif yönlü bir iliki vardr (Tablo 9). Yani
bireylerin sosyo-ekonomik statü düzeyleri yükseldikçe, cinsiyet kimlii
gruplarndaki farkllama azalmaktadr. Sosyo-ekonomik statü düzeyi ile cinsiyet
kimlii arasnda güçlü bir iliki olduunu söylemek mümkündür.
Tablo 9. Spearman Korelasyon Analizi Sonuçlar
n=162
SES Puan
Cinsiyet Kimlii
Korelasyon Katsays
p
Korelasyon Katsays
p
SES Puan
1,000
,
-0,221
0,005
Cinsiyet Kimlii
-0,221
0,005
1,000
,
4.3. Aratrmann Snrlamalar
Anketin uzun olmas ve uygulamada yaanan baz skntlar uygulanan reklamn
sadece otomobil reklamyla snrl tutulmasna neden olmutur. Otomobilin
maskülen bir ürün olmas nedeniyle katlmclarn sadece maskülen bir ürüne olan
satn alma niyetleri ölçülebilmitir. Ancak, feminen, androjen ve kaytsz kabul
edilen ürünler için benzer bir aratrma yaplamamtr. Cinsiyet kimlii, markaya
kar tutum, reklama kar tutum ve satn alma niyetini ölçen ölçeklerin 7’li
derecelemeye tabi tutulmu olarak düzenlenmesi katlmclarn cevap verirken
güçlük çekmesine neden olmu olabilir.
4.4. Gelecek Aratrmalar çin Öneriler
Çalmada ortaya konan modelin literatürde bir ilk olmas nedeniyle çalmann
kapsam geniletilerek literatüre yeni bulgular eklemek mümkündür. Aratrmaclara
öncelikle deiik ürün gruplar için bu çalmada ortaya konan ilikileri incelemesi
önerilmektedir. Aratrmada uygulanan reklam ürünü maskülen bir ürün olduundan
150
Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN
farkl cinsiyet kimlii gruplarna sahip ürünlere yönelik aratrmalar da yaplmaldr.
Özellikle cinsiyet kimlii gruplarndan androjen ve kaytsz ürün gruplar için benzer
aratrmalar yaplarak bu ürün gruplarnn satn alma davranlar üzerindeki etkisi
ölçülmeli ve anlan ilikiler ölçülmelidir.
Aratrmada mevcut marka gruplar ile sanal marka gruplar kullanlarak
katlmclarn alg düzeyleri karlatrlabilir. Böylece tüketicilerin mevcut markaya
ilikin önceki alglar ile sanal markaya ilikin alglar arasnda karlatrma yapmak
suretiyle markann satn alma davran üzerindeki etkisi incelenebilir.
Aratrma farkl sosyo-demografik özellikler gösteren örneklem gruplarna
uygulanabilir ve sonuçlar karlatrlabilir. Böylece cinsiyet kimlii tanmlamalar
üzerinde etkili olan sosyo-demografik deikenlerin etkisi ortaya konabilir.
Aratrmada kullanlan Bem Cinsiyet Rolü Envanteri’nin Türkçe formunun
güvenilirlii snanm olsa da dier cinsiyet kimlii ölçekleri de kullanlarak benzer
çalmalar yaplabilir ve karlatrma salanabilir.
5. Sonuç
Tüketicilerin satn alma davranlarn etkileyen faktörlerden olduu iddia edilen
cinsiyet kimlii ve sosyo-ekonomik statü düzeyi kavramlarna ilikin olarak
aratrmann genelinde u sorulara cevap aranmtr:
- Tüketicilerin cinsiyet kimlikleri satn alma davranlarn etkilemekte midir?
- Tüketicilerin sosyo-ekonomik statü düzeyleri cinsiyet kimliklerini etkilemekte
midir?
Bu çalmann ortaya koyduu önemli sonuçlardan biri tüketicilerin cinsiyet
kimliklerinin satn alma kararlarnda ve reklama yönelik verdikleri tepkilerde önemli
bir faktör olduudur. Çalmada da görüldüü üzere feminen bireyler feminen
reklama, maskülen bireyler maskülen reklama olumlu tepki göstermilerdir.
Çalmann ortaya koyduu bir dier bulgu ise cinsiyet kimlii ile sosyo-ekonomik
statü düzeyi arasndaki negatif yönlü ilikidir. Bireylerin sosyo-ekonomik statü
düzeyi iyiletikçe cinsiyet kimlii grubundaki keskin ayrmlar azalmaktadr.
Pazarlamaclar, reklam stratejilerini belirlerken yeni akmlarn, davran kalplarnn,
ve tüketim alkanlklarnn yaratt karmak ve rekabetçi pazar ortamnda
ürünlerini satabilmek için yeni eyler denemek zorundadrlar. Dikkat çekmek için
en akla gelmeyecek yöntemlerin bile denendii pazarlama dünyasnda rekabette
avantaj salamak için çk noktalarnn yeniden gözden geçirilmesi reklamn
etkinliini artracaktr. Bu noktada klielemi bir pazarlama stratejisi olan cinsiyete
dayal pazarlama, tüketici tercihlerinin ekillenmesinde etkisiz kalabilir. Bu açdan
cinsiyet kimliinin tüketicilerin satn alma tercihi ve reklam deerlendirmeleri
üzerindeki etkisinin incelenmesi literatüre katk salayacaktr. Özellikle cinsiyet
kimlii kavramnn yeni olgunlat günümüz Türkiye’sinde benzer bir çalmann
olmamas Türk pazarlamaclar açsndan faydal olacaktr.
Farkllk yaratmay baarabilenin kazand deien dünya düzeninde reklamclk
alannda da sadece reklamn sunu eklinde farkllk yaratmann yeterli olup
olmadnn incelenmesi gerekir. Hedef kitlenin seçiminde kalplam ve
geleneksellemi klieleri kullanmann her zaman sonuç vermedii ortadadr.
Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma …
151
Örnein; reklamclar belli cinsiyet kimlii gruplarnn seçilmesi sonucunda cinsiyet
kimliine dayal reklam kampanyalar düzenleyerek fayda salayabilirler. Özellikle
güçlü cinsiyet kimlii tanmlamalarnn yapld kültürlerde böyle bir strateji daha
etkili sonuçlar verebilir. Ayrca, tüketicilerin sosyo-ekonomik statü düzeylerine
yönelik yaplan gruplamalarda cinsiyet kimlii gruplarndaki ayrma göz önünde
bulundurularak reklam kampanyalar düzenlenebilir.
Tüketici satn alma davranlarn etkileyen faktörler tüketici bilinci, kültür,
teknoloji ve rekabet ortamndaki hzl deiimin etkisiyle farkl kavramlardan
etkilenmeye balamtr. Pazarlama yöneticilerinin baar için tüm faktörleri göz
önünde bulundurarak tüketici beklenti ve ihtiyaçlarn karlamada sürekli deien
artlar dikkate almalar gerekir.
Referanslar
AIKEEN L. R. (1963). The relationship of dress to selected measures of personality
in undergraduate women. The Journal of Social Psychology, 59, 119–128.
BALCI A. (2006). Sosyal bilimlerde aratrma, yöntem, teknik ve ilkeler (6.bs.).
Ankara: Pegema.
BEM S. L. (1974). The measurement of psychological androgny. Journal of
Consulting and Clinical Psychology, 42 (April), 155–162.
BEM S. L. (1981). Gender schema theory: A cognitive account of sex typing.
Psychological Review, 88 (July), 354–364.
BOZKURT . (2004). letiim odakl pazarlama: Tüketiciden müteri yaratmak.
stanbul: MediaCat Akademi.
COLEMAN R. P. (1983). The continuing significance of social class to marketing.
Journal of Consumer Research, 10 (Dec) , 265–280.
COUGHLIN M., ve O’CONNOR P.J. (1985). Gender role portrayals in advertising:
An individual differences analysis. Association for Consumer Research, 12,
238–241.
DÖKMEN Z. Y. (1991). Bem cinsiyet rolü envanterinin geçerlik ve güvenirlik
çalmas. Ankara Dil ve Tarih-Corafya Fakültesi Dergisi, 35(1), 81–89.
EAGLY A. H. (1987). Sex differences in social behavior: A social role
interpretation. Hillsdale: Erlbaum.
EDENA K. M., ve MCCORMICK C. B. (2000). How do adolescents process
advertisiments? The influence of ad characteristics, processing objective and
gender. Contemporary Educational Psychology, 25, 450–463.
FISCHER E., ve ARNOLD S. J. (1990). More than a labor of love: Gender roles and
christmas gift shopping. Journal of Consumer Research, 17 (Dec), 333–345.
FRY J. N. (1971). Personality variables and cigarette brand choice. Journal of
Marketing Research, 8, 298–304.
GARST J., ve BODENHAUSEN G. V. (1997). Advertising’s effects on men’s
gender role attitudes. Sex Roles, 36 (9/10), 551–572.
GRIER S. A., ve DESHPANDE R. (2001). Social dimensions of consumer
distinctiveness: The influence of social status on group identity and advertising
persuasion. Journal of Marketing Research, May, 38 (2), 216–224.
HOGG K.M., ve GARROW J. (2003). Gender, identitiy, and the consumption of
advertising. Qualitative Market Research, 6 (3), 160–174.
HUPFER M. (2002). Communicating with the agentic woman and the communal
man: Are stereotypic advertising appeals still relevant. Academy of Marketing
Science Review, 6, 1–14.
HWAI L. Y. (2000). Manipulating ad message involvement through information
152
Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN
expectancy: Effects on attitude evaluation and confidence. Journal Of
Advertising, 29 (2), 29–43.
JAFFE L. J., (1994). The unique predictive ability of sex role identity in explaining
women’s response to advertising. Psychology and Marketing, 11 (SeptemberOctober), 467–482.
KALAYCIOLU S., KARDAM F., Tüzün S., ve ULUSOY M. (1998). Türkiye için
bir sosyoekonomik statü ölçütü gelitirme yönünde yaklam ve denemeler.
Toplum Dergisi, Mart-Nisan, 13 (2), 126–137.
KOCABA F., ELDEN M., ve YURDAKUL N. (1999). Reklam ve halkla
ilikilerde hedef kitle. stanbul: letiim.
KOTLER P. (2000). Pazarlama yönetimi. (Çev.Nejat Muallimolu) stanbul: Beta.
LORD K. R., LEE M., ve SAUER P. S. (1995). The combined influence hypothesis:
Central and peripheral antecedents of attitude toward the ad. Journal of
Advertising, 24 (1), 73–85.
MEYERS-LEVY J. (1988). Influence of sex roles on judgement. Journal of
Consumer Research, 14 (March), 522–530.
ÖZKAN T., LAJUNEN T. (2005). Masculinity, femininty and the bem sex role
inventory in turkey. Sex Roles, 52 (1–2), 103–110.
PALAN K. M. (2001). Gender identity in consumer behavior research: A literature
review and research agenda. Academy of Marketing Science Review, 10, 1–31.
PALAN K. M., CHARLES A. S., ve KIECKER P. (1999). Reexamining
masculinity, femininty, and gender identity scales. Marketing Letters, 10 (4),
363–377.
PRA A., ve ELGÜN A. (2004). Toplumsal cinsiyeti ina eden bir kurum olarak
medya; reklamlar araclyla ataerkil ideolojinin yeniden üretilmesi. Eriim
Tarihi:21.12.2007, http://cim.anadolu.edu.tr/pdf/2004/1130848482.pdf, Anadolu
Üniversitesi Communication in the Millennium Veritaban.
PRAKASH V. (1992). Sex roles and advertising preferences. Journal of Advertising
Research, 32 (May-June), 43–52.
PUTREVU S. (2001). Exploring the origins and information processing differences
between men and women: Implicaitons for advertisers. Academy of Marketing
Science Review, 20, 1–14. (2004).
PUTREVU S. (2004). Communicating with the sexes: males and female responses
to print advertisements. Journal of Advertising, 33 (3) (Fall ), 51–62.
SHIV B., EDELL A.J., ve PAYNE W.J. (1997). Factors affecting the impact of
negatively and positively framed ad messages. Journal Of Consumer Research,
24 (Dec), 285–294.
Sosyo-ekonomik statü 2006 projesi sonuç raporu (2006), stanbul, Aratrmaclar
Dernei.
SPENCE J. T. (1993). Gender-related traits and gender ideology evidence for a
multifactorial theory. Journal of Personality abd Social Psychology, 64 (April),
624–635.
TWENGE J. M. (1997). Changes in masculine and feminine traits over time: A meta
analysis. Sex Roles, 36 (5/6), 305–325.
WORTH L. T., SMITH J., ve MACKIE D. M. (1992). Gender schemacity and
preference for gender-typed products. Psychology Marketing, 9(1), 17–30.
ARATIRMACILAR DERNE, (2006), Sosyo-ekonomik statü 2006 projesi sonuç
raporu, stanbul, Aratrmaclar Dernei.
STANBUL TCARET ODASI YAYINLARI, (2006), letmelerin tüketici odakl
marka stratejisi, stanbul, stanbul Ticaret Odas.
Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma …
153
EK 1- Sosyo Ekonomik Statü (SES) Anketi
Sayn Katlmc,
Bu anket formu reklamlarn ve cinsiyet kimlii rolünün tüketicilerin satn alma davranlar üzerindeki
etkisinin ölçülmesi amacyla hazrlanmtr.
Bu ankete verilen cevaplar sadece istatistikî amaçla kullanlacak olup, kesinlikle gizli tutulacaktr. Lütfen
sorular dikkatle okuyup, size en uygun gelen kk iaretleyiniz. Her bir anket formundaki ilgili sorularn
tamamn lütfen cevaplamaya çalnz.
Anketi içtenlikle cevaplandrdnz için imdiden teekkür ederim.
Neslihan LARSLAN
Aada cevaplayacanz sorular sosyo-ekonomik statü derecenizin belirlenmesinde kullanlacaktr.
Lütfen her bir soruyu hane reisi, varsa hane reisinin ei ve hane reisi ile hane reisinin einin anne ve
babalar için cevaplaynz.
Ad Soyad………………….....:
Ya……………………………:
Cinsiyeti……………………….:
Ulalabilecek Ev/Cep Tlefonu..:
Gelir
Düzeyi
(Hane
Geliri)
Evli
Bekar
Kendimize ait
Evet
Medeni Durum
Oturduunuz ev size mi ait yoksa kira m?
Hane reisi siz misiniz?
0-500 TL
501-1.000 TL
1.001-1.500 TL
1.501-2.000 TL
2.001 ve üstü TL
Dul
Boanm
Kira
Hayr
Hane Reisi
Hane Reisinin Ei
Kendisi Babas Annesi Kendisi Babas Annesi
Eitim Düzeyi
Lisansüstü, Master, Doktora, Tpta Uzmanlk, vb.
Üniversite (Normal)
Üniversite (Açköretim)
Önlisans (2 yllk)
Lise (Normal)
Lise (Meslek)
Ortaokul
lkokul
Eitimsiz
Meslek Durumu
Kendisi
Hane Reisi
Babas
Annesi
Hane Reisinin Ei
Kendisi
Babas
Annesi
Çalyor
Serbest
Ücretli
Çalmyor
Ev Kadn
siz, sürekli ii yok
Mesleki eitimi var m?
Aadaki tüm bireylerin mesleklerini açk olarak yaznz. Emekliler için emekli olmadan
önceki durumlar yazlmaldr.
Hane Reisinin Kendisi
Hane Reisinin Babas
Hane Reisinin Annesi
Hane Reisinin Ei
Hane Reisinin Einin Babas
Hane Reisinin Einin Annesi
154
Mehmet smail YACI, Neslihan LARSLAN
EK 2- Anket Reklamlar
Feminen Otomobil Reklam
ÇOCUKLARIMIZA DAHA YEL VE SALIKLI BR
DÜNYA BIRAKMAK ÇN SZN KADAR BZ DE
ÇALIIYORUZ.
Yakt tasarrufunda dünyada 1 numara
Çevre dostu,
Üstün güvenlik standartlarna sahip bir otomobil için
infiniti…
fark yaratr!
Kampanya Koullar ve Detayl Bilgi çin
www.infinitigroup.com
Maskülen Otomobil Reklam
HERKESN GÖZÜ ÜSTÜNÜZDE
OLACAK!
infiniti…
fark yaratr!
Reklamlarn ve Cinsiyet Kimlii Rolünün Tüketicilerin Satn Alma …
155
EK 3- Reklam Anketi
Aadaki sorulara vereceiniz cevaplar önceki sayfada gördüünüz reklam deerlendirmede
kullanlacaktr. Lütfen reklamlar deerlendirirken söz konusu reklamlarn estetik kayglardan uzak,
tamamen amaca yönelik reklamlar olarak hazrlandklarn düünerek deerlendiriniz. Sorular
tanmlayc kelimeleri/sfatlar (Hiç … Deil’den; Tamamen … ’e doru ) düünerek cevaplaynz.
1. Gördüünüz reklam; aada belirtilen sfatlara göre yanlarndaki kutularda bulunan rakamlara göre
deerlendiriniz.
TamaHiç…
Kararsmen
Deil
zm
…
Satn Alma Davranna
1
2
3
4
5
6
7
Yönlendirici
kna Edici
1
2
3
4
5
6
7
Özendirici, heveslendirici
1
2
3
4
5
6
7
2. Gördüünüz reklam aadaki tabloda yer alan sfatlara göre genel
deerlendiriniz.
Kötü
------------------tici
------------------lginç olmayan
------------------Hoa gitmeyen
-------------------
olarak derecelendirip,
-------------
yi
Çekici
lginç
Hoa giden
3. Gördüünüz reklamdaki markay aadaki tabloda yer alan düüncelere göre genel olarak
iaretleyiniz.
Kesinlikle
Tamamen
KararsKatlmKatlyozm
yorum
rum
Bu markay almak iyi bir fikir.
1
2
3
4
5
6
7
Bu marka tatmin edici bir
1
2
3
4
5
6
7
markadr.
Reklamda bahsedilen
markann pek çok faydal
1
2
3
4
5
6
7
özellii var.
Reklamdaki markaya ilikin
1
2
3
4
5
6
7
olumlu düüncelerim var.
4. Gördüünüz reklamdaki ürüne ilikin markalar bilmediiniz ve tanmadnz varsaym altnda
aadaki tabloda yer alan düüncelere göre satn alma niyetinizi genel olarak deerlendiriniz.
Kesinlikle
Tamamen
KararsKatlmyoKatlyozm
rum
rum
Reklam yaplan ürünü
büyük ihtimalle satn
1
2
3
4
5
6
7
alacam.
Söz konusu ürüne bir daha
ihtiyaç duyduumda,
1
2
3
4
5
6
7
reklam yaplan ürünü satn
alacam.
Reklam yaplan ürünü
kullanmay kesinlikle
1
2
3
4
5
6
7
deneyeceim.
Dou Üniversitesi Dergisi, 11 (1) 2010, 156
YAZARLARA BLGLER
1. Genel
Dou Üniversitesi Dergisi (ISSN 1302-6739; e-ISSN 1308-6979), Dou Üniversitesi’nin yayn organdr. Çeitli
konularda özgün bilimsel makalelerin yer ald Dou Üniversitesi Dergisi hakemli bir dergidir ve ylda iki kez, Ocak
ve Temmuz aylarnda yaymlanr. Dou Üniversitesi Dergisi TÜBTAK-ULAKBM Sosyal Bilimler Veri Taban’nda
indekslenmektedir ve YÖK’ün belirledii hakemli dergi kriterlerinin tamamn tamaktadr. Yazlarda belirtilen düünce
ve görülerden yazar(lar) sorumludur.
2. Hakemlik Süreci
Dergiye gönderilen makaleler iki hakem tarafndan deerlendirilir. Hakemlerden birinin olumsuz, dierinin olumlu görü
bildirmesi durumunda üçüncü bir hakeme bavurulur. Makalenin yaymlanabilmesi için en az iki hakemin olumlu görü
bildirmesi gerekir.
Gönderilen yazlarn, baka bir yerde yaymlanmam veya yaymlanmak için gönderilmemi olduuna ilikin, sunan
yazar tarafndan imzal bir metin (Yayn Hakk Devir Formu) yazyla birlikte sunulmaldr. Hakemlerin raporlar
tamamlandktan sonra yazlar, Yayn Kurulu’nun onaylamas durumunda yayma hazr hale gelir ve geli sras da
dikkate alnarak uygun görülen sayda baskya gönderilir. Yaymlanmas kabul edilen yazlarn bütün yayn haklar
Dou Üniversitesi’ne aittir.
3. Yazm Kurallar
Dou Üniversitesi Dergisi’ne gönderilecek yazlar Türkçe veya ngilizce olabilir. Yaznn uzunluu 15 sayfay
geçmemelidir. Yaznn elektronik kopyas Microsoft Word programnda Times New Roman yaz karakteri ile
hazrlanmal ve gönderilen yazlarn elektronik kopyas ile basl kopyas ayn olmaldr. Marj ayarlar; üstten 5cm, alttan
4cm, sa ve soldan 4.5cm olmaldr.
3.1. Balk ve Yazar Ad
Makale hangi dilde ise önce o dilde bal büyük harflerle 12 punto, koyu ve sayfaya ortal olarak verilmelidir.
Makalenin dier dildeki karl ise, bir satr boluk braklarak büyük harflerle, 10 punto, koyu ve italik olarak sayfaya
ortal olarak verilmelidir.
Yazarn ad, bal bulunduu kurum ve bölümü ile e-posta adresi makale balnn altnda sayfaya ortal olarak
verilmelidir. Yazarn ad 12 punto ve koyu, bal bulunduu kurum ve bölüm ile e-posta adresi 9 punto ve italik olarak
yazlmaldr. Birden çok yazar olmas halinde yazar adlar ve bilgileri yan yana yazlr (bkz. http://journal.dogus.edu.tr/).
3.2. Özet ve Anahtar Sözcükler
Makale hangi dilde ise önce o dilde en çok 100 kelimelik bir “özet” ve altnda dier dilde en çok 100 kelimelik ikinci bir
“özet” italik olarak verilmelidir. Türkçe ve ngilizce özetlerin altnda, anahtar kelimeler (en çok 5 kelime) ile Journal of
Economic Literature (JEL) kodu bulunmaldr
3.3. Balklar ve Metin
Metin içinde balklar Arap rakamyla numaralandrlmal (1., 1.1., 1.1.2. gibi) ve derinlik üçten fazla olmamaldr.
Birinci düzey balklar 12 punto ve koyu, ikinci düzey ve daha sonraki balklar 10 punto ve koyu olarak verilmelidir.
Metin 10 punto ve tek satr aralkla yazlmaldr. Her paragraftan sonra bir satr boluk braklmal ve paragraflar sola
yasl olarak balamaldr. Baka kaynaklardan yaplan aktarmalar üç satr geçmiyor ise trnak içinde italik olarak, üç
satr geçiyor ise ayr bir paragrafta sadan ve soldan birer santim içeri çekilerek 9 punto ve italik olarak verilmelidir.
Tablo ve ekillere balk ve sra numaras verilmeli, balklar tablolarn üzerinde (Tablo 1. Tablo ad), ekillerin ise
altnda (ekil 1. ekil ad) yer almaldr. Tablo ve ekiller dikey olarak (tam sayfa olan tablo ve ekiller yatay olarak
yerletirilebilir), denklemler sayfaya ortal olarak verilmeli ve denklemlerin sra numaralar parantez içinde olup sayfann
sa tarafna yaslanmaldr.
Kaynaklara göndermeler, metin içi parantez yöntemi ile yaplmaldr. Parantez içindeki sra; yazar/yazarlarn soyad,
(yazar olmayan kaynaklarda eser adnn ilk üç kelimesi ve hemen izleyen üç nokta) kaynan yl, sayfa
numaras/numaralar eklinde olmaldr (örnein: Korkmaz, 2007 : 192 veya Degirmenci ve Kone, 2004 : 101-102.ss.).
Metin içinde, yukardaki gibi gönderme yaplan bütün kaynaklar, Referanslar listesinde belirtilmeli, gönderme
yaplmayan kaynaklar bu listede yer almamaldr. Kaynaklar alfabetik srayla ve kaynakça yazm örneklerinde
belirtildii biçimde yazlmaldr. Makale ve kitap adlar özel isim dnda küçük harflerle yazlmaldr. Dergi adlarnn
ise ilk harfleri büyük olmaldr. Kaynakça yazm biçimi için Dou Üniversitesi Dergisi’nin web sayfasndaki
(http://journal.dogus.edu.tr/) “kaynakça yazm örnekleri”ne bakabilirsiniz.
Makalelerin basma girecek son eklini yaym kurallarna uygun sunmak yazarlara aittir; makaleler uygun sunulana
kadar yaymlanmaz.
4. Adres
Yaznn basl bir kopyas, Yayn Hakk Devir Formu ile birlikte posta veya kargo ile “Dou Üniversitesi Dergisi,
Acbadem Zeamet Sok., No: 21, 34722 - Kadköy, STANBUL” adresine, elektronik kopyas ise “[email protected]”
adresine gönderilmelidir.
Gönderilen makalelerin yazar/yazarlarnn tüm iletiim bilgileri eksiksiz olarak ayr bir sayfada belirtilmelidir.

Benzer belgeler