Papa XVI. Benedikt`in Diyanet İşleri

Transkript

Papa XVI. Benedikt`in Diyanet İşleri
PAPA XVI. BENEDİKT’İN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINA
ZİYARETİN DÜNYA MEDYASINDAKİ YANKILARI ÜZERİNE
YAPTIĞI
Prof. Dr. Mehmet Görmez
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı
Papa XVI. Benedikt’in 12 Eylül 2006 tarihinde Almanya’nın Regensburg kentinde yaptığı
konuşma, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun verdiği cevaplar, 28 Kasım
2006’da Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret, özellikle Diyanet İşleri Başkanlığını ziyareti
sırasında Sayın Başkanımızın yaptığı konuşması ve bu konuşmanın batı ve İslâm dünyasındaki
yankıları hem dinler tarihi açısından, hem de günümüz dünyasında din ve uluslar arası siyaset
ilişkisi açısından ve İslâm-batı münasebetleri ile ilgili araştırma yapan yazarlara oldukça
önemli malzemeler vermiş gözükmektedir.
Üzülerek belirteyim ki Türk medyası; istisnaları olmakla birlikte, büyük ölçüde imaja yönelik
jestlere takılmış, ziyaretin önceden belirlenen ve dünyaya ilân edilen amaçları, bu amaçların ne
oranda gerçekleştiği, ziyaretin etkilerine yaptığı yorum ve analizlerde ciddî şekilde yer
vermemiştir.
Batı medyasında ise daha farklı bir durum söz konusu olmuştur. Sadece Alman medyasında yer
alan yorum ve analizler, özellikle batı-İslâm eksenindeki tartışmaları inceleyenlere kitap
hacminde malzeme imkânı sunmuştur. Fransa, Avusturya, İtalya basınında yapılan bütün
konuşmalar söylem ve metin analizi yöntemiyle ele alınmıştır. Yunan medyası, ziyaretin
sadece Fener Rum Patrikhanesiyle olan kısmı üzerinde durmuş, İtalya basını ise bütün
gelişmeleri Vatikan penceresinden görerek yorumlamıştır. İslâm dünyası ve Rusya
medyasındaki yansımalar ise ayrı bir analiz konusudur. Biz bu yazımızda, sadece Dış İlişkiler
Dairemiz marifetiyle Başkanlığımızın yurt dışı teşkilâtında görevli arkadaşlarımızın gönderdiği
bilgiler ve malzemeler ışığında ziyaretin Diyanet İşleri Başkanlığı boyutu ile ilgili yansımaların
bir kısmını özetlemeye çalışacağız.
Ziyaret öncesinde batı medyasında yer alan haber, yorum ve analizler birkaç kelimeyle ifade
edilecek olursa ancak korku, endişe ve tedirginlik kavramlarıyla özetlenebilir. Kültürler arası
gerilim ve ön yargıların hâlâ ne derece egemen olduğu bu yazılardan kolaylıkla
anlaşılmaktadır. Şu başlıklar bunu ortaya koymaktadır:
Papanın Zorlu Türkiye Ziyareti (Belçika; La Libre Belgique, 28.11.2006), Ankara’da Zorlu
Karşılaşma (Almanya; Kölner Stadt-Anzeiger gazetesi, 29.11.2006), Türklerde Papaya İtiraz
Fırtınası (İngiltere; The Independent gazetesi, 27.11.2006), XVI. Benedikt’in Mayınlı
Toprakları Ziyareti (Belçika; Le Soir, 28.11.2006), Kutsal Mayın Tarlasında Ayak Ucunda
Yürümek (İngiltere; The Ekonomist, 01.12.2006), Papa Arslan İninde (ABD; The Washington
Times, 30.11.2006), Dört Gün Süreyle Nefesimizi Tutacağız (Viyana; Kurier, 29.11.2006).
Ziyaret öncesinde, ziyaretin Diyanet İşleri Başkanlığı boyutu ile ilgili tartışılan konuların
başında, bu ziyaretin bir protokol hatası hatta protokol garipliği olarak ele alınmasıdır.
Almanya’nın sesi radyosu 28 Kasım sabahında yaptığı yorumda, Papanın bizzat Diyanet İşleri
Başkanlığına gelerek Sayın Başkanla görüşmesini bir protokol garipliği olarak nitelendirmiştir.
Oysa garip olan, ziyaretini dinî olarak adlandıran Vatikan’ın ziyaret edeceği dinî liderle kendi
makamında değil, başka bir mekânda görüşme arzusudur.
Uzun uzadıya yer verilen yorumdan bir pasajı buraya almak istiyorum: “Papanın Ankara’daki
temasları bunun gibi pek çok sembolik ağırlama ile ilgili. Protokol garipliğinin bir başka ilginç
örneği, Papanın Türkiye’deki Müslümanlar açısından en üst kurum olan Diyanet İşleri
Başkanıyla yapacağı görüşme olacak. Yine normal protokol kuralları uyarınca, Türk devlet
1
sisteminde oldukça alt sıralarda yer alan Diyanet İşleri Başkanının Vatikan Devlet Başkanı
sıfatını taşıyan Papayı ziyarete gitmesi gerekiyordu.”
Rusya’da yayımlanan “Gazeta” adlı gazetenin 29 Kasım tarihli sayısında yer alan bir yorumda
Papanın, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ile yaptığı görüşmeye yer verilirken
iki dinî liderin aynı kürsüden açıklama yaptıkları belirtilerek tarihte ilk defa bir papanın başka
bir dinin lideriyle aynı kürsüden konuştuğu hususuna dikkat çekti. İfadeler aynen şöyle: “O
güne kadar hiçbir papa başka bir dinî lider ile birlikte aynı kürsüden konuşma yapmamıştı.
XVI. Benedikt bunu yapan ilk papa oldu.”
Değerlendirmeler topyekûn okunduğunda bunun protokol garipliği olarak değerlendirilmesinin
asıl sebebinin ziyaretin odak noktasını değiştirmesi korkusu olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim
bu korku ve endişe bizzat kilise yetkililerince de açıkça ifade edilmiştir. Bu ziyaretin
gerçekleşmesinde oldukça etkin olan Kardinal Walter Kasper, Alman ARD Televizyonuna
verdiği demeçte şöyle demiştir: “Papa için odak noktayı Katoliklerin Müslümanlarla olan
ilişkisi değil, Ortodoks Kilisesi ve Patriği ile diyalog oluşturmaktadır. Papa Ankara’ya
geldiğinde ve orada hükûmetin yanı sıra diplomatlarla da görüştüğünde bu konuda da mutlaka
söyleyecek bir şeyleri olacaktır ancak bu, ziyaretin temelini oluşturmuyor.”
Ancak Papa, Diyanet İşleri Başkanlığını ziyaret ettiğinde korkulan oluyor ve ziyaretin odak
noktası değişiyor. Sayın Kasper’in ifadesiyle bu ikincil amaç ziyaretin temeline dönüşüyor.
Bazı gazetelerde bu konuda yer alan şu haberler bunu gösteriyor:
“Ziyaretin asıl amacı Ortodoks Kilisesine yakınlaşmak olmasına karşın, Regensburg
konuşması nedeniyle Hristiyanlık ve İslâm arasındaki ihtilâf gündeme oturdu.” (Almanya;
Frankfurter Rundschau, 28.11.2006)
“Ankara’da Zorlu Karşılaşma (Diyanet İşleri Başkanı ile karşılaşma kastediliyor). (Almanya;
Kölner Standt Anzaiger, 29.11.2006)
“İki din bilgini arasındaki buluşma heyecanla bekleniyor.” (Kölner Standt, 28.11.2006)
“... Ve günün doruk noktasına ulaşılıyor. Papa, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile bir
araya geliyor.” (Almanya; Külnische Rundschau, 29.11, 2006)
“Papanın Rum-Ortodoks patriği ile görüşmesi ikincil konuma geçti.” (Berlin; Frankfurter,
Rundschau, 30.11,2006)
“Görüşme Muhatabını buldu. Papa, Ali Bardakoğlu ile buluştu.” (Berlin; Financial Times,
Dutschland, 30.11.2006)
Ziyaretin odak noktasının değişmiş olması pek çok çevreyi rahatsız etmiş. Hatta doğrudan
Papaya yönelik ciddî eleştiriler kaleme almıştır. Bunlardan birini aynen aktarmak istiyorum:
Frankfurter Runduchau gazetesinin 29.11.2006 tarihli sayısında, Roman Arena imzasıyla “Sıkı
Gözetim Altında” başlığında şu ifadelere yer verildi:
“Papa boyun eğdi, programına sonradan dahil edilen hususlarla Papa kendisini İslâmiyet’in
dostu olarak gösteriyor. Böylece tehlikeli bir rekabet arz eden dünya dinleri arasındaki
diyaloğu pekiştirme beklentisini yerine getiriyor. XVI. Benedikt’in Türkiye ziyaretinin değişik
bir boyut almasından hatta tamamıyla değişmesinden bizzat kendisi sorumlu. Başlangıçta iki
selefinin de yapmış olduğu gibi sadece Rum-Ortodoks patriği ile Hristiyanların yakınlaşmasına
yönelik görüşmelerde bulunma niyetinde idi. Bu sayede Katoliklerin ruhanî lideri
Moskova’daki Rus Ortodoks patriği ile şimdiye kadar mümkün olmayan üst düzey görüşmeyi
gerçekleştirme fırsatına sahip olacak. Ancak bu husus kamuoyunun nezdinde ikincil konuma
geçti. Artık kamuoyu öncelikle Papanın İslâmiyet’e ilişkin yargısının yenilenmesine ve sürekli
bahsi geçen diyalog niyetinin ölçüsüne odaklanmış durumda.”
2
Başkanlığımıza gerçekleştirilen ziyaret öncesinde yapılan bazı değerlendirmeler bunun zorlu
bir karşılaşma olacağı yönünde olmuştur.
Kölnerstant-Znzeger gazetesi Herald Bisgup imzasıyla yayımlanan ve ziyaretin en zorlu
aşaması başlığını taşıyan bir yorumda şöyle denmiştir:
“Papanın misyonunun bugüne kadarki en zorlu aşamasını daha ilk günden Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer’e gerçekleştirdiği nezaket ziyaretinin sonrası oluşturulacak. Yine
Ankara’da Papa, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile bir araya gelecek. Bu buluşmanın
pek de sıcak bir ortamda geçmesi beklenmiyor. Çünkü lâik Türkiye’deki din işlerinden
sorumlu en üst düzey yetkili Bardakoğlu. XVI. Benedikt’in tartışmalar yaratan
Regensburg’daki açıklamalarına en sert eleştiriler yöneltenlerin başında geliyor. Aslında Prof.
Bardakoğlu İslâm hukuku alanında ılımlı bir aydın olarak tanınır. Fakat Papanın
açıklamalarından duyduğu kızgınlık o denli fazlaydı ki Türkiye’ye gerçekleştirilecek gezinin
anlamını kamuoyu önünde bile sorgulayabildi. Kilisenin ruhanî liderini haçlı zihniyeti ile itham
etti. İki din bilgini arasındaki buluşma heyecanla bekleniyor.”
Ziyaretin Diyanet İşleri Başkanlığı boyutu ile ilgili batı medyasına yansıyan en önemli konu,
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun yaptığı konuşma olmuştur.
Ziyaretin yapıldığı gün Almanya’nın Sesi Radyosunda şu değerlendirme yapılmıştır:
“Papanın Ankara’da din adamı olarak ziyaret ettiği Diyanet İşleri Başkanlığıydı. Türkiye’deki
Müslümanların en üst düzey temsilcisi olan Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nu ziyaret
eden Papa, tüm Müslümanlara ve Hristiyanlara diyalog çağrısında bulundu. XVI. Benedikt, her
iki dinin üyelerine de insanlığın ortak değerlerini birlikte arama çağrısı yaptı. Papanın
konuşmasındaki bir başka mesaj ise din özgürlüğüne saygı konusu oldu. XVI. Benedikt,
doğrudan Türkiye’yi eleştirmekten kaçınsa da Ankara, Papanın sözlerini Hristiyanlara daha
fazla özgürlük tanıyın, mesajı olarak not etti. Diyanet İşleri Başkanının konuşması ise Papanın
üslûbuna göre çok daha sertti. Ali Bardakoğlu konuşmasında Papanın 12 Eylülde
Regensburg’da yaptığı ve Müslüman dünyasında büyük tepki uyandıran sözlerine yanıt verdi.
İslâmiyet’in kılıçla yayılmadığını ve akıl dini olduğunu vurgulayan Bardakoğlu, din adamları
yargılayıcı olmamalı diyerek Papaya mesaj gönderdi.”
Papanın, Başkanımızın konuşmasına karşı suskun kalması ise bazı yazarlar tarafından ciddî
eleştirilere tâbi tutulmuştur. Almanya’da yayımlanan Der Spigel gazetesinde yer alan bir yazı
bunların en ağırı olmuştur. Bir bölümünü buraya aynen aktarmak istiyorum:
“Her nevi inanç ve dünyevî konularda korkusuzca kendinden emin davranan mücadeleci,
dogmatist, eski kardinal hiç böyle görüldü mü? Papa XVI. Benedikt çarmıha yöneleceğine artık
hilâle yöneliyor. Ankara’ya inişinde boynundaki haç işaretini gizliyor ve barışın dini olarak
İslâmiyet’e övgü gönderiyor, Anıtkabiri ziyaret ediyor. Hâlbuki Türk devletinin kurucusunun
döneminde yüz binlerce Hristiyan öldürülmüştü. O dönem her 5 Türk’ten biri Hristiyanlık
dinine mensupken günümüzde her bin kişiden biri Hristiyan Papanın Regensburg’taki
konuşmasını düşmanca ve provakatif olarak nitelendiren Diyanet İşleri Başkanı Ali
Bardakoğlu ile buluşmasında Katolik kilisesinin lideri kuzu gibi bir görüntü arz ediyor.”
Bazı gazeteler ise ziyareti vesile edinerek Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali
Bardakoğlu’nun hayatı, kişiliği ve çalışmaları hakkında kendi kamuoyuna bilgi vermeyi tercih
etmiştir.
Viyana’da yayımlanan Der Standard gazetesinin 29 Kasım 2006 tarihli nüshasında Zügen
Gottsehlich imzasıyla yayımlanan yazıda “Türkiye, böyle bir Diyanet İşleri Başkanına sahip
olduğu için kendini şanslı sayabilir.” diye başlar ve yazısına başlık olarak da “İmamların
Modern Âmiri” ifadesini tercih eder.
3
Toges Anzeiger gazetesi ise Başkanımızı konu edinen yazısına “Akla İnanan Bir İlâhiyatçı”
başlığını uygun görmüştür.
Ayrıca İtalya’da yayımlanan La Republica ile Almanların meşhur dergisi Der Spiegel’in
Başkanımızla yaptıkları mülâkat, ziyaretin konseptini değiştirmede oldukça etkili olmuştur.
Ziyaretten sonra ise ziyaret öncesinde egemen olan korku, panik, endişe yerini mutluluk
tablosu çizen haber ve yorumlara bırakmıştır. Bir mukayese yapılacak olursa, Viyana’da
yayımlanan Kurier gazetesinin 29 Kasım 2006 tarihli nüshasında Anneliese Rahrer imzasıyla
“Dört Gün Süreyle Nefesimizi Tutacağız” başlığı altında şu sözlere yer verilmiştir: “Peki neden
korkmak için kötümser olmaya bile gerek yok. XVI. Benedikt’in 4 günlük ziyareti her an bir
trajediye dönüşebilir. Ziyaretin olaysız geçmesi hâlinde duyulacak rahatlamanın yanında her
şey ikinci plânda kalacak. Papa, Regensburg’ta yaptığı konuşmayla bu ziyaretin asıl amacı olan
Ortodokslar ile diyalog kurmaya bizzat gölge düşürmüş oldu. Kesin olan bir şey varsa o da şu:
Cuma gününe kadar bir olay çıkacak olursa Papayı dinlemeyen Hristiyanlar bile İslâm ile
mücadelelerinde kendilerinin haklı çıktığını düşünecekler.”
Aynı gazete ziyaretten iki gün sonra “İki din ve iki dünya / Ak giysili iki dinî liderin
buluşmasıyla barış mesajı verdi, korkulan olmadı.” ifadelerine yer vermek zorunda kaldı.
Bununla birlikte, bu tablonun imajlar, jestler ve sembollerden ibaret olduğunu, hakikatin bütün
çıplaklığıyla devam ettiğini ele alan, hatta bazen bu tablodan rahatsız olduğun hissettiren
yazılar da kaleme alındı. Bunlardan bir tanesi Viyana’da yayımlanan Die Presse gazetesinde
Michael Feleichacker imzasıyla yer alan ve “Dostça Yanlış Anlaşılmalar” başlığını taşıyan yazı
olmuştur. Yazıdan kısa bir alıntı yaparak yazımızı bitirelim:
“Papanın Türkiye ziyaretindeki olumlu hava herhangi bir noktanın aydınlatıldığı anlamına
gelmiyor. İslâm’ın hâlâ aydınlamanın eşiğinde bulunması birçokları tarafından batı ile İslâm
dünyası arasındaki anlaşmazlıklarda başlıca sorunlardan biridir. Ve bu husus kültürler arası
çatışmanın asıl nedeni olmaya devam ediyor. Bu teorinin karşıtları İslâm içinde de mevcut olan
aydınlatıcı unsurlara ve İslâm’ın özellikle de Orta Çağda Avrupa felsefesinin gelişmesinde
oynadığı katalizör rolüne işaret etseler de bu teşhis, bugünkü İslâm için geçerliliğini koruyor.”
Oldukça önemli olan bu yazı şu satırla bitiyor: “İslâm, Papa öyle dedi diye hoşgörülü bir din
hâline gelemez.” Bu da Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun, Papanın
huzurunda ve bütün dünya kamuoyuna yaptığı konuşmanın içinde yer alan acı hakikatlerin ne
derece açık olduğunu bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.
4