Köy-Koop Haber Gazetesi 26. Sayı

Transkript

Köy-Koop Haber Gazetesi 26. Sayı
Türkiye’nin Tek Tarım Gazetesi
OCAK 2014
Yıl:3 Sayı:26
TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
21 Aralık Dünya Kooperatifçilik
Günü Etkinliklerle Kutlandı
2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılı
IPBES Genel Kurulu
Antalya'da Gerçekleşti
»» Bu anlamlı gün; Köy-Koop Merkez Birliği ve Köy-Koop Kastamonu Birliğinin öncülüğünde,
20-21 Aralık 2013 tarihleri arasında Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu
Kooperatifçilik Bölümü ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi Bolu Meslek Yüksekokulu
Kooperatifçilik Bölümü öğrenci ve akademisyenlerinden oluşan heyetle birlikte iki gün devam
eden etkinliklerle kutlandı.
Tarihin her döneminde yaşanılan
‘bölüşüm sorunu’nun çözümü için
insanlar farklı arayışlara yönelmişlerdir. Sadece kâr ekseni üzerinden
üretimini planlayan geleneksel kapitalist sistemin ortaya çıkartmış
olduğu sorunların sonucunda, dünya ekonomileri küresel krizlere sürüklenirken, üretiminin merkezine
‘insanı’ yerleştirip, onun ihtiyaçlarına öncelik tanıyan kooperatifçilik
hareketi, 21. yüzyılın çözüm arayışlarına liderlik edeceği bir gerçektir.
oluşan heyet, Köy-Koop Genel
Başkanı Yakup Yıldız başkanlığında, Anıtkabir ziyaret edildi.
Mozeleye çelenk konulmasının
ardından Yıldız, Anıtkabir Şeref
Defterini imzaladı.
İngiltere’nin Manchester şehrinde, 21 Aralık 1844 tarihinde 28 işçinin biraraya gelerek kurmuş oldukları, Rochdale Haksever
Öncüleri Kooperatifi, çağdaş kooperatiflerin başarılı ilk örneği olmuştur. Her yıl bu
anlamlı gün tüm dünyada çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.
21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü
dolayısıyla biraraya gelen heyet, 20 Aralık 2013 tarihinde, Ankara Köy-Koop Genel Merkezi’nde toplandı. Kooperatifçilik konusunda deneyimli uzman Prof.Dr.
Ziya Gökalp Mülâyim ‘Kooperatifçilik’
kitabını katılımcılar için imzaladı. Daha
sonra öğrenci ve akademisyenlerden
İkinci gün etkinliklerine ise Kastamonu ilinde devam edildi.
Kastamonu Şerife Bacı Öğretmenevi Konferans Salonu’nda,
“Türkiye’de Küçük Üreticiliğin ve Kırsal Ekonominin
Güvencesi: Kooperatif ve Kooperatifçilik” konulu bir panel gerçekleşti.
Panelin ardından Köy-Koop Kastamonu
Birliği’nin tesislerine teknik bir gezi düzenlendi. Etkinliklere öğrenciler, akademisyenler, kooperatifçiler, vatandaşlar
ve basın mensupları katıldı. » Syf 6’da
Enerji Kooperatifleri
Anasözleşmesi Onaylandı
Tarıma Dayalı Ekonomik
Yatırımlara % 50 Destek
»» Bakan Hayati Yazıcı, kooperatifçilik
alanında yeni bir tür olarak enerji
kooperatiflerinin hayata geçirildiğini söyledi.
»» Azami Proje tutarı olarak gerçek kişi
başvurularında 300 bin TL, tüzel kişi
başvuruları için ise 800 bin TL olacak.
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı
Kapsamında Tarıma Dayalı
Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Tebliğ
(Tebliğ No: 2013/59) 14 Aralık 2013 Tarihinde Yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Destek başvuruları, 27 Ocak
2014 tarihine kadar, elektronik ortamda www.tarim.gov.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Yazıcı, Türkiye Kooperatifçilik
Stratejisi ve Eylem Planı'nda
yer alan yeni kooperatif türlerinin Türkiye'de kurulması
hedefi doğrultusunda Elektrik Enerjisi Üretim ve Tüketim Kooperatifi Örnek Ana
Sözleşmesi'nin girişimcilerin
hizmetine sunulduğunu belirtti. » Syf 5’te
“Tarımda Büyüme
Borca Dayalı Olarak
Gerçekleşti”
Türk tarımının sorunlarına
ilişkin çok sayıda yayınlanmış
makalesi bulunan, Türkiye
Ziraatçılar Derneği Başkanı
İbrahim Yetkin, 2013 yılında
ülkemiz tarımının genel
bir değerlendirmesini
gazetemizle paylaştı.
Röportaj »
Syf 14’de
»» Genel Kurul 100’den fazla ülkenin katılımı ile
9-14 Aralık 2013 tarihinde Antalya’da yapıldı.
2012 yılında Panama’da kurulan, BM Biyolojik Çeşitlilik
ve Ekosistem Hizmetleri
Konulu Hükümetler Arası
Platformu'nun (IPBES), öncelikli çalışma konuları tozlaşma ve besin üretimi, arazi
bozulumu, restorasyon ve istilacı türler olarak belirlendi.
Antalya’da
gerçekleştirilen
IPBES ikinci Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sonucunda imzalanan Antalya
Mutabakatı’yla IPBES’in 5
yıllık çalışma planı onaylan-
dı. Planın uygulanması için
gereken 43,5 milyon dolarlık
finansman ihtiyacının yarısından fazlası (25,4 milyon
dolar) çeşitli ülkeler tarafından taahhüt edildi. » Syf 15’de
Gıda ve Süt Hakkında
Bilimsel Gerçekler
»» Son yıllarda medyada 'tarım ve gıda
sektörü' ile ilgili ‘sağlıklı gıda’ konusu çok
yoğun olarak tartışılmaya başlandı.
tr internet adresinden girişleri yapılan başvurular daha
sonra Tarım İl Müdürlüklerine dosya içerisinde elden
teslim edilecek. » Syf 23’de
Artık insanlar gıdalara kuşku
ile bakar hale geldiler. Bu
noktada tam anlamıyla kavram karmaşasıyla kafaları
karıştırma, deyim yerindeyse
bir bilgi kirliliği başladı. Ne
yazık ki bu bilgi kirliliği giderek de artmakta. Önce korkutuluyor, ardından endişeye
sevk ediliyoruz. “Gıda ve Beslenme” konusunda “gıdaların
güvenli üretimi” kadar “doğru bilgi” ile doğru bilgilendirme de çok değerli ve önemli.
Görsel ve yazılı medyada yer
alan bilgi kirliliği konusunda tüm kesimlerin, “Doğru
Kişilerce Doğru Bilgilendirilmesi” gerekliliğini vurgulayan, A.Ü. Mühendislik
Fakültesi Gıda Mühendisliği
Bölümü Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Nevzat Artık ve A.Ü. Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi
Bölümü Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Atila Yetişemiyen, konuyu Köy-Koop Haber’e değerlendirdi. » Syf 20’de
Hadi İLBAŞ
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
Ünal ÖRNEK
Dünden Bugüne
Kooperatifçilik -26» Syf 2’de
Cumhuriyet Döneminde
Kırsal Kooperatifçiliğimiz
» Syf 10’da
2013’de
Kooperatifçilikteki
Önemli Olaylar » Syf 16’da
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Dr. Neşe Nuray TOPRAK
Kooperatif Girişimler Daha
İyi Bir Dünya Kurar
» Syf 4’te
İnternetten Yerel Tohum
Takası
» Syf 5’te
Süt Humması/Doğum
Felci/Hipokalsemi
» Syf 9’da
Dr. Nezaket CÖMERT
Dr. Erhan EKMEN
Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
Hayvansal Atıklardan
Biyogaz Üretimi
Yılbaşı
» Syf 18’de
» Syf 13’de
Organik Tarım Nedir?
Ne Değildir?
» Syf 17’de
KOOPERATİFÇİLİK
Dünden Bugüne Kooperatifçilik -26Sosyal Girişimler
Engiz Çevresi Kooperatifçilerinin sosyal
yönlü girişimlerini yoğunlaştırarak
ekonomik girişimde uğradıkları başarısızlığın hıncını aldıklarını görüyoruz.
• Kooperatifçiliğin tanıtılması ve yaygınlaştırılmasına uğraşıyorlar. Samsun’daki büroda Samsun ve çevrelerinden gelen kooperatifçilerle birlikte
sorunlara çözüm yolu arıyorlar.
• Seminerlere, kongrelere ve kurslara
katılıyorlar.
• Bu arada Köy İşleri Bakanlığının daha
etkin seminerler düzenlediği izleniyor. Türk Kooperatifçilik Kurumunun
düzenlediği VI. Türk Kooperatifçilik
Kongresi Engizli kooperatifçilerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Kooperatifçilik
anlayışlarını yansıtmasının rahatlığını
duyuyorlar.
• Ahmet Altun Almanya’ya kursa gidiyor. Alman Raiffeisen Kooperatiflerinin çalışmalarını izliyor.
• Hasan Ali Yücel FAO kursuna katılıyor Süt ve sütçülük kooperatifleri konusunda yeni bilgiler öğreniyor.
• Soysal girişimlerin en belirgini Samsun Bölgesi Köy Kooperatifleri Birliğinin kuruluşu oluyor. Bu Birlik Alman
Raiffeisen Koop Birlikleri örneğinde,
tescilli dernek statüsünde kurulmuş tek
Türk örgütüdür.
Ekonomik Girişimlere Dönüş
Satış Mağazası
Samsundaki büro kapatılıp Engizde bir satış mağazası açılıyor. Çeşitli
tüketim malları yanında gübre, zirai
ilaç satışına ağırlık veriliyor. Zirai Donatım Kurumunun bayiliği alınıyor.
Ceylanpınar’dan yonca tohumu getiriliyor. Danimarka’dan 45 adet Jersey
İneği ithal ediliyor. Diğer yandan ova
köylerinin mısırları toplanıyor, çok az
bir karla dağ köylerine satılıyor.
Proje Uygulama
Bu arada çevre kooperatifleri arasında
eski işbirliği hevesinin azaldığını görüyoruz. Bu durumda Engiz Koop kendi
başının çaresine bakma yoluna gidiyor.
Köy İşleri Bakanlığının Süt Mandırası
Projesi teklifi kabul ediliyor. Bakanlık
40 kişilik işgücü kontenjanı ve 38.000
TL Devlet katkısı (hibe) veriyor. Bu ufak
teşvik Engiz Koop yöneticilerini coşturuyor. Hemen kolları sıvayıp yeniden
projelendirme çalışmalarına giriyorlar.
AP, Kooperatifçiliği Benimsiyor
Engizde kooperatif çalışmaları başladığında AP’nin Engizdeki temsilcileri
Hadi İLBAŞ
Köy-Koop Eski Genel Başkanı
Bafra Teşkilatlarından şu talimatı alıyorlar: “O Komünist yuvasını dağıtın.”
Bu kez gelen talimat : “O mukaddes yuvadan Komünistleri kovun.”
Engizli AP’lilerde bir hareket
var. Kooperatife ortak
olmuşlardı. Kooperatifi ve
kooperatifçiliği övüyorlardı.
Bu çabanın yurt çapında geliştiği Milliyet Gazetesinin Durum köşesinde izleniyor.
Kooperatifin kuruluş
günlerinde aleyhte olan
Dursun Sayar diyor ki “
Yahu, yazıklar olsun size
Almanyalılar. Yalçın Beyi
yaya gezdiriyorsunuz, ona bir
otomobil getirsenize.”
Engiz Koop yöneticileri AP’nin tutumunu sevinçle karşılıyorlar. Ta ki, Genel
Kurul gününe dek. Genel kurulda yönetim ve denetim kurulları seçimi vardır. Meğer yeni ortaklar seçim üyeleri
imiş.Divan Başkanı seçiminde çok saygı değer bir kişi aday gösteriliyor. Fakat
eski ortaklar yöneticilerin fark edemedikleri oyunları sezmişler, hep birlikte
ayağa kalkarak “Ahmet Altun, Ahmet
Altun” diye bağırmaya başlıyorlar. Ve
büyük çoğunluğun oylarıyla Ahmet Altun Divan Başkanlığına oturuyor.
Senin Paşanın da O koltukta
Gözü Var
Heyet halinde Köy İşleri Bakanı Sayın
Turan Kapanlı ziyaret ediliyor, Bakan
Kooperatifçileri çok iyi karşılıyor.Bir
ara Bakan Ahmet Altuna hitaben “Ne o
benim koltuğuma mı oturdun?” Ahmet
Altun koltuktan sıçrıyor. Bakan oturmasını işaretle devam ediyor: “Senin
Paşanın da o koltukta gözü var.”
Brifing
Sayın Turan Kapanlı Köy İşleri Bakanı
olarak Samsun’u ziyaretlerinde Ticaret
Odası salonunda bir brifing düzenliyor.
Toplantıyı Engiz Koop yöneticileri il-
giyle izliyorlar. Sayın Bakan uzun süren
sempatik konuşması sırasında tek bir
kooperatif sözü etmiyor.
Sizin Heykeliniz Dikilmeli
Adı geçen brifingde Genel Müdür Sayın
Nijat Orkuş da hazır bulunuyor. Engiz
Koop yöneticileri kendilerini takdim
edince : “Ooo sizi tanımak istiyordum..
Çalışmalarınızı takdirle karşılıyorum.
Sizin heykeliniz dikilmeli” diyor.
Engiz Koop Yöneticileri Bakanlığa iş takibine gittiklerinde Sayın Genel Müdür,
diktiği heykeli yıkmıştı bile.
SÜT FABRİKASI
Süt. Süt. Süt..
Engiz Koop uzun süreli İş Planında yer
alan Süt konusuna öncelik tanıyor ve
Kooperatif Başkanına bir dost “Süt konusunda bir Ziya Gökalp gerekli” diyor.
Acaba Engiz Koop tüzel kişi olarak bu
gereksinimi karşılayabilecek mi? Bu
düşüncenin ışığı altında yapılan çalışmaları izleyelim.
Projenin Evrimleri
Süt Mandırası
Sabit yatırım: 220.400 TL. 1968 yılında
Köy İşleri Bakanlığının Türkiye’nin her
yanında uyguladığı tip proje Engiz’e de
geliyor. Engiz Koop Yöneticileri Devlet katkısı 38.000 TL’nı ve 40 kişilik
işgücü kontenjanını kaçırmamak için
Marda binasının temel ölçülerüne sadık kalıyorlar. Ancak temel dışındaki
ayrıntıları değiştiriyor va Bakanlığın
onayını alıyorlar.
Pastörize Süt Fabrikası
Sabit yatırım 2,254.000 TL.
Süt Mandırası fabrikaya dönüşüyor.
Projesi DPT tarafından onaylanıyor.
Orman Köyleri fonundan 204.000 TL
teşvik ve geliştirme fonundan 720.000
TL kredi sağlanıyor. İnşaat başlıyor.
Makineler Danimarka – Silkeborg firmasına sipariş ediliyor.
Soğuk Hava Deposu
Sabit yatırım 250.000 TL.
Köy İşleri Bakanlığı Engiz Koop.’a ikinci tip projeyi uygulatmak istiyor. Bunun
için 50.000 TL Devlet Katkısı veriliyor.
Soğuk Hava ve Buzlu Su Tesisleri
Sabit yatırım 480.000 TL.
Engiz Koop yine bakanlığın onayı ile b
u ikinci tip projenin de evrimini sağlıyor. Böylece Süt Fabrikasına gerekli ilk
yardımcı işletme kazanılmış oluyor.
– sürecek Yazarımızın önceki yazılarına www.
koy-koop.org adresinden ulaşabilirsiniz
MUHASEBEDE BU AY
Sevgili kooperatifçiler,
Aralık ayının bitimiyle beraber ‘Aralık-2013 Dönemi’ muhasebe işleri ile ilgili yapılması gerekenleri madde madde
aşağıda sıralamış bulunmaktayız. Bu ay
bizim için çok önemli olmakla beraber
2013 yılına ait bütün kapanışların ve maaliyetlerin hesaplanması, yıl içerisinde
yapmış olduğumuz işlemleri tekrar kontrol etmemizde fayda vardır.
Tüm kooperatifçilerimizin yeni yılının sağlıklı, mutlu ve başarılı geçmesi dileğiyle...
Ocak 2014 döneminde yapılması gereken işlemler takvimi
01/12/2013
23/01/2014
ARALIK 2014 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar
Vergisi Stopajının Beyanı
01/12/2013
23/01/2014
ARALIK 2014 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet
Belgesinin Verilmesi
01/12/2013
24/01/2014
ARALIK 2014 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin
Beyanı
01/12/2013
26/01/2014
ARALIK 2014 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar
Vergisi Stopajının Ödenmesi
01/12/2013
26/01/2014
ARALIK 2014 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin
Ödenmesi
01/12/2013
31/01/2014
2014 Yılında Kullanılacak Yasal Defterlere İlişkin
2013 YILI DEFTERELERİ İLE ARA TASDİKİ
01/12/2013
31/01/2014
ARALIK 2014 Dönemine Ait 4/a ve 4/b
Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Primlerin
Ödenmesi
01/12/2013
31/01/2014
ARALIK 2014 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının
Verilmesi
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel
kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi,
zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi,
çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
• Dr. Tuba ŞANLI
• Dr. Güray AKDOĞAN
• Tevfik Fikret CENGİZ
• Dr. Hilal TUNCA
• Dr. Yener ATASEVEN
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Dr. Neşe N. TOPRAK
• Dr. Levent DOĞANKAYA
• Dr. Selen Deviren SAYGIN
• Dr. Caner Koç
• Ünal ÖRNEK
M
LA
AÇLI KOO
P
ER
BİR
V E D İ Ğ E R TA
F
RI
SA
İ
AT
M
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
K
Z
Bİ
RLİ
Ğİ • KÖY
KA
L
Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri Merkez Birliği
RK
IN
MA
LİKLERİ M
E
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU
E
2
Ocak 2014 Köy-Koop Haber
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Mehmet SEVER
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Reklam Müdürü: Yasemin ACAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95-96 Faks: 0312. 419 63 95-96
Web: www.koy-koop.org • E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Ocak 2014 ANKARA
Baskı:
Atalay Matbaacılık Ltd. Şti.
Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/236-237 İskitler - ANKARA
Tel: 0312. 384 41 82
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
4
Ocak 2014 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
Kooperatif İşletmeler
“Yabancılara Türkiye’de Tarımsal
Daha İyi Bir Dünya Kurar Kooperatif Kurma Yetkisi Veriliyor”
»» Yazıya başlarken öncelikle Mustafa Balbay’ın
özgürlüğe kavuşmasını sevinçle karşıladığımı
belirtmek istiyorum.
Balbay, toplumda teslim olmayanların simgesi oldu. O’nun benim için
de özel bir önemi var. 12 Eylül Askeri Rejimi ile üniversiteden uzaklaştırılmam üzerine açtığım davayı 1987 yılında kazanmış, ancak
dönemin Ege Üniversitesi Rektörü mahkeme kararını yerine getirmek istemiyordu. Balbay, o yıllarda İzmir’de gazetecilik yapıyordu.
Konu üzerine yaptığı haberlerle
önemli düzeyde bir kamuoyu yaratmıştı. Daha sonra anılan rektör
mahkeme kararını uygulamak zorunda kalmıştı.
Türkiye’de her yıl olduğu
gibi 21 Aralık’da Dünya
Kooperatifçilik Günü
kutlandı.
Bu kapsamda, İzmir’de de KöyKoop İzmir Birliği, İzmir İli Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu
(Çiftçiplat) ve Üretici Gazetesi,
Bornova Belediyesi ile işbirliği yaparak 19 Aralık 2013 tarihinde “Türkiye Tarımı ve Kooperatif
Örgütlenme” adıyla bir panel düzenledi. Panele, İzmir’de grubu
olan siyasi partilerin temsilcilerinin katılması konusunda çağrı
yapılmıştı. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisi, gerekçe göstererek
konuşmacı göndermedi. Cumhuriyet Halk Partisi adına Prof.Dr.
Oğuz Oyan ve Milliyetçi Hareket
Partisi adına Ahmet Kenan Tanrıkulu ve Köy-Koop İzmir Birliği Tarım Danışmanı ve Çiftçiplat Sözcüsü Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı
görüşlerini söylediler. Paneli Üretici Gazetesi Yazarı Tuncer Beybağ
yönetti.
Dilerseniz kooperatifçilik
nedir, kısa açıklama
yapalım.
Kooperatifler, ortak ekonomik,
sosyal ve kültürel gereksinim ve isteklerini karşılamak üzere gönüllü
olarak bir araya gelen insanların
oluşturduğu özerk örgütlerdir.
Kooperatif işletmeler daha iyi bir
dünya kurar. Kooperatifler insanların yaşam koşullarını iyileştirir
ve ekonomiyi güçlendirir. Kooperatifler sürdürülebilir ve eşitlikçi
bir ekonomik kalkınmayı gerçekleştirir. Kooperatifler demokratik
ilkeleri geliştirir. Kooperatifler
yoksulluktan çıkış yoludur. Kooperatifler gençlik için sürdürülebilir bir iş modelidir.
Kooperatifler Neler
Yapar?
• Kooperatifler; gereksinim duyuldukları her yerde kurulabilmeleri
üstünlüğüne sahiptirler. Bu nedenle bireylerin, özellikle yoksul
insanların, tek başlarına elde etmeleri zor olan ürünler ve hizmetler için katma değer yaratırlar. Ayrıca birçoğu, sosyal ve ekonomik
destek sistemlerine, eğitim, sağlık,
sigorta, kredi ve diğer gerekli hizmetlere erişim sağlamada önemli
katkılarda bulunurlar.
• Kooperatifler, bütün ülkelerde
etkindir ve Dünya genelinde 1 milyardan fazla insana hizmet ettikleri tahmin ediliyor.
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
İzmir Çiftçi Örgütleri
Güçbirliği Platformu
[email protected]
• Kooperatifler dünya genelinde
100 milyondan fazla insanı istihdam ediyor.
• Dünyanın en büyük 300 kooperatifine ait bilgilerin derlenmesiyle
oluşturulan ICA Küresel-300 projesine göre 2008 yılında kooperatiflerin toplam ciroları 1,6 trilyon
Dolar’a ulaşmaktadır. Anılan 300
kooperatifin ciro toplamı, dünyanın 9. büyük ekonomisinin milli
gelir rakamına eşdeğerdir.
TARIMDA KOOPERATİFLER
Kooperatifler tarımda da çok
önemli işlevlere sahip. Küresel
tarım ürünlerinin %50’sinin kooperatifler aracılığıyla pazarlandığı tahmin ediliyor. Tarımsal
kooperatifler, ekonomik üretime
kadınların da katılmalarını teşvik
ederek gıda üretimi ve kırsal kalkınmanın artmasını sağlarlar. Tarımsal kooperatifler sürdürülebilir
tarımsal uygulamalar kullanır,
gıda egemenliği ve güvenliğine
katkıda bulunur.
Tarımsal Kooperatifler, özellikle
tarımsal pazarları organize ederek
üretici-tüketici arasındaki zinciri
kısaltırlar, fiyatların çiftçiler lehine oluşmasını sağlarlar. Ürünleri
sınıflandırarak ve işleyerek yeni
ürün çeşitleri yaratırlar, katma değer yaratarak ortaklarının gelirini
yükseltirler. Bu özellikleri ile ölçek
ekonomisine yaklaşarak maliyetleri düşürürler ve yapay fiyat yükselmelerini engellerler.
Kooperatifçilik Bilincinin
Yaygınlaştırılması İçin Bir
Öneri
2002’den beri her yıl Fransa’da,
“Okulda Kooperatifçilik Haftası”
düzenleniyor. Bu anma olayı, ilköğretimden ortaöğretime, anaokulundan liseye, bütün öğrencileri
kapsıyor.
Fransa’da başlatılan
Okulda Kooperatifçilik
Haftası’nın amacı,
kooperatif işletmelerle
okul insanlarının
karşılaşmalarını
kolaylaştırarak
kooperatifçiliğe ve
kooperatif eğitimine
gençliğin, eğitim
dünyasının ve
kamuoyunun duyarlılığını
artırmaya yönelik.
Türkiye’de de Okulda Kooperatifçilik Haftası düzenlenebilir. Giderek güçlenen küresel şirketlerin
sömürüsüne karşı çıkmanın ancak
kooperatifleşme ile olacağını okul
çağlarından itibaren çocuklarımıza
öğretmeliyiz diye düşünüyorum.
»» 19 Aralık 2013 tarihinde Bornova Belediyesi’nce düzenlenen “Türkiye Tarımı ve
Kooperatif Örgütlenme” konulu panelde Köy-Koop İzmir Birliği Başkanı Muhittin
Akbulut, yabancılara Türkiye’de tarımsal kalkınma kooperatifi kurma yetkisinin
verilmesi için hazırlık yapıldığını belirterek, “Böyle milli politika olmaz” dedi.
İzmir Bornova Belediyesi, Köy-Koop
İzmir Birliği, İzmir Çiftçi Örgütleri
Güçbirliği Platformu ve Üretici Gazetesi işbirliğiyle “Türkiye Tarımı ve
Kooperatif Örgütlenme” konulu bir
panel düzenledi. İzmir Milletvekilleri
Prof. Dr. Oğuz Oyan ve Ahmet Kenan
Tanrıkulu, Köy-Koop Tarım Danışmanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı’nın
konuşmacı olarak katıldığı paneli,
Üretici Gazetesi İmtiyaz Sahibi Tuncer Beybağa yönetti.
Vatandaşların da büyük ilgi gösterdiği panelin açılış konuşmasını yapan
Bornova Belediye Başkanı Prof. Dr.
Kamil Okyay Sındır, Bornova’nın tarım konusunda öncü bir kent olduğunu belirterek, “İlk tarımsal eğitimin
verildiği, zeytincilik araştırma enstitüsü, Ziraat Fakültesi, Su Ürünleri
Fakültesi gibi pek çok kurumla ülke
geneline tarımsal bilgiyi sağlayan ilçemizde, tarımın geleceğini konuşmanın ayrı bir önemi var” dedi. Başkan
Sındır, tarım kooperatiflerinin önemine vurgu yaparak, “Çiftçinin varlık
mücadelesini ve üretimini kooperatiflerle büyütmesi gerekiyor” dedi.
Böyle milli politika olmaz
Köy-Koop olarak ‘tarımı nasıl kurtarırız’ diye düşündüklerini ve bu alanda fikirler üretiklerini söyleyen KöyKoop İzmir Birliği Başkanı Muhittin
Akbulut, yabancılara Türkiye’de tarımsal kalkınma kooperatifi kurma
yetkisinin verilmesi için hazırlık
yapıldığını belirterek, “Böyle milli
politika olmaz” dedi. Türkiye’nin tarımının büyük sıkıntılar yaşadığını
söyleyen Akbulut, buğday, arpa, fasulye gibi temel gıda maddelerinin
bile ithal edildiğini belirterek, bu
gidişatın durdurulması için çiftçi örgütlerine destek verilmesi gerektiğini
söyledi.
Kooperatiflerin mutlaka
ayakta tutulması gerekir.
İzmir Milletvekili ve TARİŞ Tarım
Satış Kooperatifleri Birlikleri eski
Genel Müdürü Prof. Dr. Oğuz Oyan,
Türkiye’nin 1925 yılında bütçesinin
yüzde 25’ini oluşturmasına rağmen
tarımdan alınan yüzde ‘10’luk vergiyi
kaldırarak çiftçiyi ayağa kaldırdığını
belirtti. Prof. Dr. Oyan, bugün ise dolaylı vergilerle çiftçiye verilen çeşitli
desteklerin fazlasıyla geri alındığını
belirterek, “Girdi fiyatları bu kadar
yüksekken Türkiye’de tarım yapılamaz. Tarımda kullanılan mazottan
alınan KDV ve ÖTV verilen destekten
bile daha fazla. Bu bir kandırmacadır. Tarımın gelişmesi için kooperatiflerin mutlaka ayakta tutulması
gerekir” dedi.
Tarımsal ihracat, tarımsal
ithalatı karşılayamıyor
İzmir Milletvekili ve Sanayi ve Ticaret eski Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu ise, Türkiye’de 2003-2013
yılları arasında tarımsal ihracatın,
tarımsal ithalatı karşılayamayacak
noktaya geldiğini belirterek, “Bu sürede tarımsal alanlar azalmış, çiftçiler yaptıkları üretimle bırakın gelir
elde etmeyi, borçlu duruma düşmüştür” dedi.
Üreticilerinin kooperatif
temelli olarak örgütlenmesi
büyük önem taşıyor
Köy-Koop Tarım Danışmanı Prof.
Dr. Mustafa Kaymakçı, bir ülkenin
bağımsızlığının gıda egemenliğine
bağlı olduğunu belirterek, “Uygulanan politikalar sonucunda çiftçimiz
para kazanmayınca tarımı terkediyor. 2014 yılı Birleşmiş Milletler tarafından ‘Aile Çiftçiliği’ yılı ilan edildi. Çünkü kırların boşalması bütün
dünya için kaotik bir durum yaratabilir. Katma değerin çiftçide kalması
için tarım üreticilerinin kooperatif
temelli olarak örgütlenmesi büyük
önem taşıyor” dedi.
Çiğ Süt
Destekleme
Primleri Ödendi
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı tarafından yapılan
çiğ süt desteklemesinin
3. dönem ödemelerinin
üreticilerin hesabına
yatırıldığını duyruldu.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından belirlenen dönemler ve miktarlar üzerinden yapılan çiğ süt desteklemesinin 3. dönem ödemelerinin üreticilerin
hesabına yatırıldığını duyurdu.
Samsun Gıda Tarım ve Hayvancılık İl
Müdürü Kadir Güven, "3.dönem çiğ süt
destekleme primleri üreticilerin hesabına yattı. 2505 adet üreticimize Temmuz,
Ağustos, Eylül aylarını kapsayan 3 aylık
dönemde 10.294.971 litre süt için toplam
604.010 TL ödeme yapılmıştır.
Son ödemeyle birlikte bugün Samsun' da
süt üreticilerine ödenen destekleme prim
tutarı 2.013.487 TL ye ulaşmıştır." dedi.
Kooperatifler Kanunu ve
Yeni Türk Ticaret Kanunu’na Uygun
Tüm İçeriği Sizin Yönetebileceğiniz %100 Dinamik Yapı
Köy-Koop Haber Ocak 2014
GÜNDEM
Enerji Kooperatifleri Anasözleşmesi Onaylandı
»» Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, kooperatifçilik alanında yeni bir tür
olarak enerji kooperatiflerinin hayata geçirildiğini belirterek, "Yerli ve yenilenebilir
kaynaklar, enerji kooperatifleri modeliyle değerlendirilerek enerji ihtiyacımızın daha
çoğu yerli kaynaklardan sağlanacak" dedi.
Bakan Yazıcı, Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı'nda
yer alan yeni kooperatif türlerinin
Türkiye'de kurulması hedefi doğrultusunda Elektrik Enerjisi Üretim
ve Tüketim Kooperatifi Örnek Ana
Sözleşmesi'nin girişimcilerin hizmetine sunulduğunu belirtti.
Kooperatiflerin, gelişmiş birçok ülkede kamu ve özel sektörün yanında
üçüncü sektör olarak tanımlandığını, eğitim, sağlık ve yenilenebilir
enerji gibi birçok alanda kooperatif
işletmelerin kurulmaya başladığına
işaret eden Yazıcı, enerji kooperatiflerinin en önemli kooperatif yapılarından biri haline geldiğine dikkat
çekti. Bu doğrultuda başta Almanya, Danimarka, İngiltere, Kanada ve
ABD gibi gelişmiş ülkelerin yenilenebilir enerji konusunda çeşitli düzenlemeler yaptığını belirten Yazıcı, bu
ülkelerin konuyu ülke politikası haline getirdiklerini vurguladı.
Enerji alanında en iyi hizmet eden
yapıların kooperatifler sayesinde faaliyet göstermeye başladığını ve bu
kapsamda kooperatifçilik alanında
yeni bir tür olarak enerji kooperatiflerinin hayata geçirildiğini kaydeden
Yazıcı, şöyle devam etti:
"Yerli ve yenilenebilir kaynaklar
enerji kooperatifleri modeliyle değerlendirilerek, enerji ihtiyacımızın
daha çoğu yerli kaynaklardan sağlanacak. Kendi enerjisini kendisi üreten, üstelik bunu çevre ve toplum
yararını temel alarak yapan koope-
ratifler, gerek devlet gerekse özel kurum ve kuruluşların da destekleriyle
yerel kalkınmanın sağlanması, enerji
verimliliğinde artışın sağlanabilmesi, küçük yatırımların enerji yatırımlarına dönüştürülerek ekonomide
katma değer yaratılması, yerel kaynakların en rasyonel şekilde değerlendirilerek enerji kayıp oranlarının
düşürülmesi, sahip olunan yerel ve
yenilenebilir kaynakların yerinde değerlendirilmesi ile enerji bağımlılığının azaltılması sağlanacak.
Vatandaşın tüketeceği kadar elektrik
üretmesinin sağlanabilmesi, enerjide alternatif girişim modellerinin
oluşturulması, ülke kooperatifçilik
modeline yenilenebilir enerji gibi
önemli bir alanın eklenmesi, kurulan
tesisler sayesinde yerel istidam yaratılması ve işsizlik oranlarının düşürülmesi ve yenilenebilir kaynaklardan üretilen temiz enerji sayesinde
gaz emisyonları düşürülerek iklim
değişikliği ve çevresel sorunlar ile
mücadele edilebilmesi hususlarında
önemli katkılar sağlayacak."
5
İnternetten Yerel Tohum Takası
»» İzmir merkezli bir grup yerel tohumlara, kurdukları
bir Facebook sayfası üzerinden destek veriyor.
İnternet üzerinden yerel tohum takası yapılıyor.
Facebook grubunun adı ‘Ulusal
Tohum Takas Merkezi’. 3.756
üyeleri var ve sayı hızla artıyor.
Anasözleşme Onaylandı
Grubu kurup destek verenler; başta Ali Özırmak olmak üzere, TeGümrük ve Ticaret Bakanlığının, iloman Açıkbaş, Kahraman Çelen,
gili kurumlarla çalışarak hukuki altMete Tiren, Hakan Karahanoğlu,
yapıyı tamamladığını ve bu amaçla
Berna Taşdelen gibi bu işe tutku ile
hazırlanan Örnek Ana Sözleşme'yi
bağlı insanlar. Grup kurucusu Ali
onayladığını belirten Yazıcı, enerji
Özırmak bu işe balkonunda sebkooperatifleri sayesinde enerji yatıze yetiştirerek başlamıştı. Teoman
rımlarının daha kolay harekete geçiAçıkbaş’ın, kaybolduğu sanılan bir
rilebileceğine işaret etti.
çerezlik ayçiçeği çeşidini, arabaÖzellikle yerel yönetimlerin bu mosını gece yarılarına kadar sürerek
delle bölgelerinde öncü roller üstMarmara ve Trakya’da dağıttığını
lenebileceğinin altını çizen Yazıcı,
hatırlıyorum. Mete Tiren ise, özel"İster küçük ister büyük ölçekte, islikle köylü çiçeklerine ilgi gösteriter şehir ister kırsal alanda olsun, kuyor. Üzerinde durduğu bir konu da,
rulacak kooperatifler ile hem enerji
kaybolmakta olan kum zambağı. Bu
piyasasına hem de kooperatifçilik
doğada yetişen çok güzel bir çiçek.
sektörüne yeni bir soluk getirilecek"
Grubun kökleri 2011’e kadar gideğerlendirmesinde bulundu.
diyor. Şubat 2013’te Bornova’da
bir açılış ve tohum takası ile daha
Enerji Kooperatifleri Nasıl
yoğun olarak çalışmalarını sürdürKurulacak?
meye başladı. Grup ayrıca www.yereltohum.com web sayfası üzerinKooperatifler 1163 Sayılı Kooperaden de iletişimi sürdürüyor. Grup,
tifler Kanunu'na göre en az 7 gerçek
kendisine gelen yerel tohumları bir
ve/veya tüzel kişi ortak tarafından
liste üzerinde Facebook sayfasında
ana sözleşmenin imzalanması ile kuyayınlıyor. Şu anda listede 663 çerulabilecek. Kooperatife ortak olacak
şit yerel tohum bulunmakta. Gelen
kişilerin ortaklarının medeni hakları
tohumlar küçük paketlere bölükullanma ehliyetine ve elektrik abonüyor. Yerel tohum gönderenlerin
neliğine sahip olmaları yeterli olacak.
öncelikle takastan tohum alma
Kooperatifin kuruluş işlemlerinin
hakları oluyor. Bu yıl 60 üye toakabinde elektrik piyasası mevzuhum gönderdi. Daha sonra tohum
atı devreye girecek. Bu kapsamda
göndermemiş olanlar da istekte
kooperatif ortakları "Elektrik Piyabulunabiliyor. Her üye en çok 25
çeşit tohum talep edebiliyor. Bu,
sasında Lisanssız Elektrik Üretimi
bir sebze bahçesini başlatmak için
Yönetmeliği" ve tebliği çerçevesinde
gayet yeterli bir sayı. Küçük tohum
faaliyette bulunacak.
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
paketleri isteklilere gönderiliyor.
Kargo parası dışında, istekliler
şüphesiz tohum veya başka bir şey
için para ödemiyorlar. Bu şekilde,
2006 yılında yürürlüğe girmiş olan
‘Tohumculuk Kanunu’nun yerel
tohumların kaybolması konusundaki etkisinin önüne geçilmeye
çalışılıyor. Bugüne kadar, en doğuda Ankara-Çankaya olmak üzere,
ağırlıkla Ege’de gerçekleşen tohum
takas şenliklerine de grup destek
veriyor. Gerek şenliklerin duyurulması, gerek de üyelerinin yerel
tohumlarının takasta sunulması ile
bu destek gerçekleştiriliyor.
Grup üyeleri Facebook sayfası
üzerinden bilgi değiş tokuşu yapıyorlar. Tohum takas şenlikleri ile
ilgili haberler yayınlanıyor. Grup
Bornova’da yerel tohumları çoğaltmak için arayışlar içinde.
Yerel tohumların kaybolmasını
önlemek için zamanımız azalıyor.
Bu çalışmalar kaybolmanın sadece
hızını azaltıyor. Ülkemizin birçok
köşesindeki bu konudaki ilgisizlik,
umarız biter.
6
Ocak 2014 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü
Etkinliklerle Kutlandı
»» 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü kapsamında Köy-Koop Merkez Birliği, Kastamonu Köy-Koop Birliği Ahi Evran Üniversitesi Mucur
Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi Bolu Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü öğrenci ve
akademisyenleri ile 20-21 Aralık 2013 tarihlerinde iki gün süren etkinlikler düzenledi.
Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek
Yüksekokulu Öğretim Üyeleri ve öğrencileri ile Abant İzzet Baysal Üniversitesi Bolu Meslek Yüksek Okulu
Öğretim Üyeleri ve öğrencilerinden
oluşan konuk heyet, 20 Aralık 2013
tarihinde Ankara’daki Köy-Koop
Merkez Birliği’ni ziyaret etti.
Etkinliğin ilk gününde ülkemizde
kooperatifçilik konusunun en yetkin ve deneyimli uzmanı ve “hocaların hocası” olarak bilinen Prof.
Dr. Ziya Gökalp Mülâyim’in kooperatifçiler için klasik bir eser haline
gelmiş olan Kooperatifçilik kitabının güncellenmiş 7. baskısını konuk
öğrenciler için imzaladı. Öğrenci ve
akademisyenlerle
kooperatifçilik
konusunda söyleşi yapan Prof.Dr.
Ziya Gökalp Mülâyim, öğrencilerin
yoğun ilgisiyle karşılaştı. Köy-Koop
Merkez Birliğinin bu anlamlı günde
böyle bir etkinliği düzenlemesinden
dolayı çok mutlu olduğunu belirten
Mülâyim, “Kooperatif, bireylerin,
tek başlarına yapamayacakları veya
birlikte yapmalarında yarar bulunan
işleri en iyi bir biçimde ve maliyet
fiyatına yapmak üzere dayanışma
süretiyle ekonomik güçlerini biraraya getirmesidir”dedi. 7. Baskısı yapılan Kooperatifçilik kitabı için de,
“Uzun bir uğraş sonucunda tümüyle
güncellenmiş ve yenilenmiş bulunan
Kooperatifçilik kitabımın bu 7. baskısının da bundan önceki baskılar
gibi ilgiyle izlenmesi ve okunmasını,
siz kooperatifçilik öğrencileri ve öğreticilerine, araştırmacılarına, her
türlü kooperatif ve üst örgütlerinin
seçilmiş ve atanmış yöneticilerine,
siyasetçilerine, kooperatif ortaklarına ve kooperatifçiliğe çeşitli nedenlerle ilgi duyan tüm okurlara yararlı
ve yardımcı olmasını dilemekte ve
umut etmekteyim” diye konuştu.
Anıtkabir’e Ziyaret
Daha sonra öğrenci ve akademisyenlerden oluşan Genel Merkez heyeti,
Genel Başkan Yakup Yıldız başkanlığında Anıtkabir’i ziyaret ederek,
mozeleye çelenk koydu. Anıtkabir
Şeref Defterine; “Yüce Atatürk, ilke
ve devrimleriniz ile Cumhuriyete
yürekten bağlı Türk kooperatifçileri, kendilerine duyduğunuz güven
içinde, Türk gençliğine emanetiniz
olan laik, demokratik, çağdaş cumhuriyetimiz ve Türk kooperatifçiliği
genç kuşakların omuzlarında son-
ülkemizde Türkiye Kooperatifçilik
Stratejisi ve Eylem Planı’nın yürürlüğe konulmuş olması, 2014 Yılının
BM’ler tarafından Aile Çiftçiliği Yılı
olarak ilan edilmiş olması, ülkelerin
ekonomilerinde olası risklerin paylaşılmasında aile çiftçilerinin ve kooperatiflerin öneminin vurgulanması
bakımından son derece önemli olduğunu göstermektedir.” diye konuştu.
suza denk yükselecektir. Köy-Koop
Merkez Birliği olarak yüksek anınız
önünde saygıyla eğiliyoruz.” diye
yazdı. Heyet Anıtkabir Müzesini de
ziyaret etti. Konuklar tören sonunda
etkinliklerin devam edeceği Kastamonu iline hareket etti.
Etkinliğin ikinci gününde öğrenci ve
akademisyenler Kastamonu Şerife
Bacı Öğretmen Evi’nde konuk edildi.
21 Aralık 2013 tarihinde saat 10.00
’da Şerife Bacı Konferans Salonunda
“Türkiye’de Küçük Üreticiliğin ve
Kırsal Ekonominin Güvencesi: Kooperatif ve Kooperatifçilik” konulu
Panele; Kastamonu Valisi Erdoğan
Bektaş, Ankara Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Tarım Ekonomisi Üyesi
Görevlisi Prof.Dr. Bülent Gülçubuk,
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarım Reformu Genel Müdürlüğünden Dr. Erhan Ekmen ve Atike Yıldız,
İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Osman Yaman, Kırsal Kalkınma
ve Örgütlenme Şube Müdürü Abdullah Saray ve Şube Personeli, DGRV
Türkiye Temsilciliği’den Ufuk Peker,
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Öğretim Görevlisi
Yrd. Doç.Dr. Özdal Köksal, Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi S. Sedat
Akgöz ve Öğretim Görevlisi Mehmet
Akarçay, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Bolu Meslek Yüksekokulu
Öğretim Görevlisi Prof.Dr. Mustafa
Kara ve Öğr. Gör. Cemil İşleyen, Kanal B Bizim Topraklar Programı Yapımcısı Erdal Kumbasar, Köy-Koop
MerkezBirliği Yönetim Kurulu, KöyKoop Bölge Birlik Başkanları, Kastamonu sivil toplum örgüt temsilcileri,
yerel ve ulusal basın mensupları ile
kooperatifçiler katıldı.
Açılış konuşmasını yapan Köy-Koop
Kastamonu Birlik Başkanı Erol
Akar, “21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü etkinlikleri kapsamında Köy-Koop Merkez Birliğimiz ile
Bölge Birliğimizin ortaklaşa düzen-
ledikleri “Türkiye’de Küçük Üreticiliğin ve Kırsal Ekonominin Güvencesi: Kooperatif ve Kooperatifçilik”
konulu Panele ve Kastamonu’ya hoş
geldiniz diyor, şahsım ve birliğimiz
adına saygılarımı sunuyorum. Ülkemizde bugüne kadar ekonomiye katkıları yeterince irdelenmeyen ancak
tüm dünyada özel sektör ve kamu
sektörünün yanında, üçüncü bir sektör olarak önemli bir yeri olan kooperatiflerin önemi: 21 Aralık Dünya
Kooperatifçilik Günü vesilesiyle de
olsa gündeme getirilerek, kamu ile
paylaşılması, giderek daha da fazla
önem arz etmektedir. Özellikle dar
ve orta gelirli kesimlerin ekonomik
faaliyetlerini yürütmek, üreticinin
pazarda etkinliğini sağlamak, yerinde istihdamla bölgesel kalkınmayı
desteklemek, kooperatifçiliğin ana
hedefi olarak görülmüştür. Ülkemizde fiyatlar ekonominin doğal
koşulları içerisinde oluşmamaktadır. Üretici, piyasanın arz ve talep
dengesini gözleyecek ve ona göre
dengeler oluşturacak rekabet edebilir mekanizmaları oluşturamamıştır.
Yıllardır pazardaki hâkimiyet unsurlarını geliştirememiştir. Çünkü
fiyatların oluşturulmasında üretici
ile nihai tüketicinin etkin olmasını
sağlayacak kooperatif yapılarının
oluşmasına veya gelişmesine yeterince önem verilmemiştir. Özellikle
1980’li yıllardan 2000’li yılların başlarına kadar, merkez ve bölge birliklerinin faaliyetlerini sürdürememiş
olması nedeniyle kooperatifler tek
başlarına, her türlü eğitim ve denetimden uzak, hem hizmet vermeye
hem de hayatta kalmaya çalışmışlardır. Gelişmiş ülkelerde üreticinin sorunlarının çözümünde kooperatifler
önemli bir argüman olarak değerlendirilmiş, refahın tamamlanmasında çok önemli bir görevi yerine
getirmişlerdir.
Kooperatifçiliğimizin çözümlenmesi
gereken sorunları vardır. Denetim
ve eğitim sorunlarının giderilmesi
yanında, güvenilir kuruluşlar haline
gelmesi, kurumsal kimlik kazanmaları son derece önemlidir. Köyden
kente yaşanan göç olgusu, örgüt
çokluğu ve çeşitli nedenler ile birim
kooperatifler giderek küçülmekte
ve zafiyetleri artmakta, üretici mevcut örgütlenmesi içerisinde rekabet
gücü oluşturamamaktadır. Bu yapılanma içerisinde sadece kooperatifler değil, adını ne koyarsak koyalım
hiç bir üretici örgütün arzulanan
kurumsal kapasiteye ulaşması da
mümkün olmayacaktır. Ancak, bilinmelidir ki Birleşmiş Milletler’in
2012 yılını Uluslararası Kooperatifler Yılı olarak ilan etmiş olması,
Köy-Koop’un 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü kutlamalarını Kastamonu ilinde gerçekleştirmesinden
duyduğu memnuniyeti dile getiren,
Kastamonu İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Osman Yaman,
“Hocalarımız, yapılacak olan panelde Kooperatifçilikle ilgili sorunları
ve yapılacak çalışmaları dile getirecekler. Panelin yapılmasında emeği
geçen Birlik Başkanımıza, öğretim
üyelerimize çok teşekkür ediyorum.
Panelin ilimize ve ülkemize hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum” diye konuştu.
Kooperatifleri
politikalarımıza daha
fazla dahil etmek ve
onlarla beraber yürümek
zorundayız
Panelde, Bakanlığın son dönemde
projelerle ilgili yaşanan değişiklikleri, bakış açılarını, hedefler doğrultusunda yapılan çalışmalar hakkında
bilgi aktaran, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire
Başkanlığı, Projeler ve Dış İlişkiler
Çalışma Grubu Sorumlusu Dr. Erhan Ekmen, “Uzun süredir İngiltere,
Almanya, Amerika gibi tüm Dünyadaki başarıya ulaşmış kooperatifleri
dikkatle inceliyoruz. Yapmış olduğumuz çalışmalarda; kooperatifler
rekabet gücünün özellikle tabana ya-
yılması ve küçük çiftçinin ekonomiye katkıda bulunabilmesi açısından
en önemli araç olarak görülüyor. Bu
nedenle BM’ler 2012 yılını Dünya
Kooperatifçilik Yılı olarak ilan etti.
FAO gıda konusunu her sene kooperatiflerle beraber kutlar hale geldi. O
zaman kooperatifçilikle ilgili ileriye
doğru bakmak ve bizde yapacağımız
işlerde kooperatifleri politikalarımıza daha fazla dâhil etmek ve onlarla
beraber yürümek zorundayız.
Ekonomide yaşanan son krizler bizlere şunu gösterdi: Büyük çiftçiler,
çiftlikler krizlerden çıkabilmek için
birçok yol arıyorlar fakat bu arayışları sonuç vermeyince yaptıkları işi
bırakmak zorunda kalıyorlar. Ama
küçük çiftçimiz kesinlikle vazgeçmiyor, üretmeye devam ediyor. O zaman ülkemizin gıda ile ilgili güvenliğinin devam etmesindeki garantimiz
küçük çiftçilerimizdir” diye konuştu.
Kooperatifçilik hareketinin tarihiyle ilgili katılımcılara bilgi aktaran,
kooperatiflerin insanların yaşamları boyunca vazgeçemeyecekleri
bir unsur olduğu vurgusunu yapan
Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız ise yaptığı konuşmasında, “2012
Dünya Kooperatifçilik Yılı, 2014 ise
Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan edildi.
Neden buna ihtiyaç duyuldu? 2008
yılında Amerika’da başlayarak tüm
dünya ülkelerini sarsan bir ekonomik kriz yaşandı. Kriz bizlere şu
gerçeği bir kez daha gösterdi: kooperatifçiliğin yoğun ve gelişmiş olduğu
ülkeler krizden en az etkilenenlerdi.
Bu durum günümüzde ve gelecekte
Kooperatifçiliğin daha da önem arz
edeceğinin bir göstergesidir.” şeklinde konuştu.
Kişilerin, dolayısıyla ülkenin kalkınmasında büyük payı olan kooperatifçiliği tanıtmak, yararlarını anlatmak, bireyleri kooperatifçiliğe teşvik
etmek amacı ile 21 Aralık gününün
“Dünya Kooperatifçilik Günü” olarak kabul edildiğini hatırlatan Yıldız,
“Uluslararası Kooperatifler Birliği
(ICA) 1995 yılında, değişen dünya
koşullarını değerlendirerek, Kooperatiflerin çalışma ilkelerini belirledi.
Bu ilkeler; Gönüllülük ve herkese
açık ortaklık, ortaklar tarafından
gerçekleştirilen demokratik denetim, ortakların ekonomik katılımı,
Köy-Koop Haber Ocak 2014
KOOPERATİFÇİLİK
özerklik ve bağımsızlık, eğitim, öğrenim ve bilgilendirme, kooperatifler
arasında işbirliği ve topluma karşı
sorumlu olmasıdır. Bunun yanında
kooperatifler, özgürlük, gönüllü yükümlülük, eşitlik, dostluk ve dayanışma gibi cumhuriyetçiliğin temel
değerlerini de taşımaktadırlar.” değerlendirmesinde bulundu.
Kooperatiflerin ekonominin merkezine insanı konuşlandıran sosyo-ekonomik birimler olduğu vurgusunu yapan Yıldız, “Hollanda’da
tarımsal pazarın yüzde 83’ü,
Brezilya’da tarımsal üretimin yüzde 40’ı, Danimarka’da yüzde 36’sı
ve Macaristan’da yüzde 14’ü kooperatiflerin denetiminde. Finansal
kooperatifler 857 milyon insana,
yani dünya nüfusunun yüzde 13’üne
hizmet sunmaktadır. Ayrıca finansal kooperatifler, günlük 2 dolarlık
yoksulluk sınırının altında yaşayan
78 milyon insana mikro finansal
kredi sağlayan en geniş destek ağına
sahiptir. Türkiye’de 2010 yılı sonu
itibarıyla 8.1 milyon ortağın 84 bin
232 birim kooperatif, 598 bölgesel
birlik ve 13 merkez birliği içinde toplandığı görülmektedir. Tarım kesiminde 4,5 milyon ortak, 13 bin 437
birim kooperatif, 143 bölge birliği ve
7 merkez birliği düzeyinde örgütlenmiş durumdadır.” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından moderatörlüğünü Abant İzzet Baysal
Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.
Mustafa Kara’nın yaptığı Panele:
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim
Üyesi Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, Alman Kooperatifleri Konfederasyonu
Türkiye Temsilciliği’nden Stratejist
Ufuk Peker ve Köy-Koop Denizli Birlik Başkanı Mehmet Varol Panelist
olarak katıldılar.
Köy-Koop’un 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü’nde öğrencilerimize ve bizlere yapmış olduğu bu davetin çok anlamlı olduğunu belirten
Prof.Dr. Mustafa Kara, “Diğer ülke
sistemleri ve uygulamaları ile karşılaştırıldığında, ülkemiz kooperatifçiliğinden kendi potansiyeline göre
beklenen performansın elde edilemediği bilinen bir gerçektir.” değerlendirmesinde bulundu.
Kara, bu kapsamda, başarılı dünya
örneklerine göre Türkiye’nin yaşadığı eksiklik, aksaklık ve yetersizlikleri
şu şekilde açıkladı; “Eksik üst örgütlenme nedeniyle, kooperatiflere
yönelik eğitim, finansman, denetim,
danışmanlık, teknik ve yasal destek sunumu yetersizdir. Türkiye’de
kooperatiflerin, “Milli Gelir, Üretim, İstihdam, Yatırım, Dış Ticaret”
rakamları içindeki payı ile faaliyet
gösterdikleri sektör içerisindeki
payları yeterince bilinememektedir.
Türkiye’de kooperatifler ancak sayısal açıdan bir gelişme gösterebilmiş, güçlü bir kooperatifçilik yapısı
ve anlayışı oluşmamıştır. Toplumun
kooperatifleşme oranı düşüktür.
Türkiye’de daha çok konut yapımı ve
tarım alanında yoğunlaşan kooperatifçilik, diğer ülke uygulamalarında
olduğu gibi perakende, kredi-finans,
sigortacılık, enerji üretimi, eğitim,
sağlık gibi sektörlerde yer alamamıştır.”
Kooperatifçiliğin bir güç birliği, birlikte üretip, birlikte paylaşma felsefesi olduğunun altını çizen KöyKoop Denizli Birlik Başkanı Mehmet
Varol, “Kooperatifler ihtiyaçlardan
doğarlar, yapılanırlar ve büyürler.
Bugün dünya coğrafyasına baktığımızda kooperatifçiliğin en yaygın olduğu bölgeler başta Avrupa,
İskandinav ülkeleri olmak üzere;
Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Kore’nin öne çıktığını görüyoruz.
Ahilik ve imece kültürümüzle hiç de
yabancısı olmadığımız kooperatifçilikte, örgütlenme açısından çok büyük çarpıklık ve çelişki görüyoruz.
Çünkü ülkemizdeki kooperatifler
ihtiyaçtan doğmamış, devlet tarafından kurulmuş ya da kurdurulmuşlardır.” diye konuştu.
1960 yılların sonlarına gelindiğinde
güçlü kooperatiflerimizin oluşmaya
başladığını belirten Varol, “1971 yılında kurulan Köy-Koop, Türkiye’nin
bütün illerinde birliklerini oluşturuyor. Merkez Birliği’nin oluşumuyla
da örgüt zincirinde güçlü bir yapı
ortaya çıkıyor. Tabana baktığımızda
ciddi bir birikim oluşuyor. Tarımsal
endüstriye dayalı fabrikalar verimli olarak faaliyete geçiyor. Kısa zamanda ülke ekonomisine yön veren,
ithalat ve ihracat yapabilen, tarım
politikalarına yön verecek duruma
gelmiş bir güce ulaşıyor. Kooperatifler Bankası kurulması için çalışmalar başlatılıyor. Maalesef 1980
yılında yapılan askeri darbe ile ülkedeki tüm Sivil toplum kuruluşları
gibi Köy-Koop’da kapatılarak tüm
mal varlıklarına el konuluyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Ülkemizde kooperatif örgütlenmelerinin sıkıntılı bir dönemden geçtiği-
ni dile getiren Varol, “Bazı ülkelerde
kooperatif örgütlenme yapıları gayet
sağlıklı bir şekilde düzenlenmiştir.
Örgütler o kanunla kurulmuş, kanunun gereği olarak da görev tanımlamaları yapılmıştır. Ülkemizde kooperatifler de kanunla kurulur. Fakat
görev tanımlamaları yapıldığı halde
herkes her işi yapar durumdadır.
Burada doğru bir yöntem uygulanması gerekiyorsa kanunla kurulmuş,
görev tanımlamaları yapıldığında,
herkes üzerine düşen görevini yapar.
Bu örgütler, diğer örgüt veya örgütlerin düşmanı, hasmı, yandaşı değil
birbirinin destekçisi olur. Bunun
gözden kaçırılmaması gerekir” diye
konuştu.
Elli yıl içerisinde 10 Kalkınma Planı
gerçekleştiğini, bu zaman sürecinde
sürdürülebilirlik anlamında iki tane
değişmeyen konunun örgütlenme ve
eğitim olduğunun tespitini yapan,
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, “Elli yıldır bu konuyu konuşuyoruz. Zaten
bir şeyleri sürekli olarak hukukla değiştirip, düzenlemeye çalışılıyorsa,
mevzuatlar değişiyor, birlikler, isimler değişiyorsa ortada bir patinaj sorunu var demektir” diye konuştu.
Ülkemizin en önemli temel
sorunu kendi içerisinde bir
model üretememesidir.
Gülçubuk, “Dünya bir panik içerisinde, büyükler çoğalırken küçüklerin
örgütlenmesi gerekiyor. Ama diğer
taraftan da büyüklerde örgütleniyor.
AB büyük bir örgüt. Latin Amerika
örgütleniyor. Meksika Amerika, Kanada örgütleniyor. Bunun yanında
büyük şirket evlilikleri de gerçekleşiyor. Peki, bunlara karşı ne yapılması gerekiyor? Dünya istihdamının yüzde 80’ini Kobi’ler -bu oran
Türkiye’de tarımda yüzde 65- sağlıyorsa, burada örgütlenmek gerekiyor. Bir şekilde bir araya gelinmesi
gerekiyor. Yoksa bunun zararı hem
ekonomiye hem de vatandaşa olacaktır. Peki, bir araya gelebilmenin
aracı nedir? Araçlardan bir tanesi
kooperatifçiliktir. Ama kooperatif ve
kooperatifçiliği dışarıdan şekillendirip, ideolojik bakış açısıyla biçimlendirmeye çalışırsanız başarı sağlayamazsınız. Zaten ülkemizin en önemli
temel sorunu kendi içerisinde bir
model üretememesidir. Eğitimde,
örgütlenmede, sanayide, kalkınmada biz hep dışarıdan örnek alan bir
toplumuz. Biran evvel kendimize uygun modeller üretmek zorundayız.”
şeklinde konuştu.
‘Orta Gelir Tuzağı’ bu çok
önemli bir konu. Türkiye
bunu yeterince tartışmıyor.
Dünyanın bugün içinde bulunduğu durumdan çıkmak için çareler
aradığını belirten Gülçubuk, “FAO
2014’ü niçin Aile Tarımı Yılı olarak
ilan etti? Küçük işletmeler azaldıkça
dünyadaki sorunlarda artarak büyüyor. 1 milyar insan aç, 2.5 milyar insan yoksulluk pençesinde, 6 saniyede
bir kişi açlıktan ölüyor. Dünya bu
duruma çözüm arıyor. Küreselleşme
bu duruma çözüm olmuyor. Sorunlar
küreselleşiyor. Böyle olunca da kolektivizm değer kazanıyor. Büyük firmaların olduğu ülkelerde kooperatifçilik
en yaygın örgütlenme modeli. Çünkü orta sınıfını korumak zorunda.
Türkiye’de bu günlerde bir kavram
tartışılıyor ‘orta gelir tuzağı’ bu çok
önemli bir konu. Türkiye bunu yeterince tartışmıyor. Ekonomik krizlerde en az etkilenen kesim yoksullar
ve zenginlerdir. Çünkü yoksul zaten
yoksul, zenginin de bir b planı vardır.
Bir ülkeyi ayakta tutan orta kesimdir.
Şuanda Türkiye’de milli gelirin 4 bin
ile 7 bin dolar arasında sıkışıp kalan
yüzde 60’lık bir nüfus var. En ufak
ekonomik krizde bu sınıf anında yoksul kategorisine geçiyor ve ülkenin
borçları artıyor, işsizlik artıyor. Orta
sınıfı güvencede tutacak olan kesim
örgütlenmelidir. Kooperatif örgütlenmeleri de bu güvenceyi sağlayacak
olan yapılardan bir tanesidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Endüstriyelleşmenin;
Zararı faydasını geçer
olmuştur…
Kooperatifçiliğin önemini vurgulayarak, kooperatifler ile şirketler
arasındaki farkların neler olduğu
bilgisini aktaran Alman Kooperatifleri Konfederasyonu Türkiye Temsilciliği (DGRV) Stratejist Ufuk Peker yaptığı konuşmasında; “Sanayiyi
destekleyen bütün dünya ülkelerine
bakıldığı zaman, sanayileşme, küreselleşme çok konuşulur hale geldi.
Hızlı büyüme ile sorunların daha
kolay çözüleceği inancıyla, büyük
olana destek verildi, sanayileşmeye
destek verildi, sanayiciye destek verildi. Oysa 10 yıl önce Amerika’da
yapılan bir araştırmada; tohumdan
sofraya kadar geçen süreçte ilk üreticinin sağladığı katma değer yüzde
32 iken, sanayinin desteklenmesi ve
belirli gruplarda toplanması politikaları sonucu; 10 yıl içerisinde üreticinin refah seviyesinin düştüğü nokta yüzde 21’e gerilemiştir. Bu durum,
gelişmiş ve gelişmemiş arasındaki
uçurumu açıldığını, gelişmemiş noktaları kalkındırmak için çaba sarf
edilmediğini göstermektedir. BM
New York’ta 1000 yıllık Kalkınma
Planı’nı açıkladı. Bu plan içerisinde, açlık sorunu, kadınların eğitim
sorunu, çocuk hastalıklıları gibi pek
çok madde yer alıyor. Eğer küresel refahtan bahsediyorsak, insanın
onuruna yakışır şekilde gelişiminin
desteklenmesinden bahsetmek gerekiyorsa; ulaşmamız gereken nokta
Kırsal Kalkınmadır. Kırsalda nasıl
kalkınırız sorusunun cevabı da ‘kooperatifçilik’ olarak karşımıza çık-
7
maktadır.” şeklinde konuştu.
Panelin ardından katılımcılara ve
panelistlere ‘Kooperatiflere ve Kooperatifçiliğe vermiş oldukları katkılarından dolayı plaket taktim edildi.
Ayrıca, Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Bolu Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü adına, Köy-Koop Merkez Birliği
Genel Başkanı Yakup Yıldız ve Kastomunu Bölge Birlik Başkanı Erol
Akar’a katkılarından dolayı Öğretim
Görevlisi S.Sedat Akgöz ve Prof.Dr.
Mustafa Kara plaket verdiler.
Etkinlikler kapsamında
Kastamonu Köy-Koop
Birliği’nin Taşköprü Çetmi
Köyü Tarımsal Kalkınma
Kooperatifinin uyguladığı
Yem Hammaddeleri KırmaKarma, Süt Toplama ve
Eğitim Merkezi tesislerine
teknik bir gezi düzenlendi.
Kastamonu Köy-Koop Birlik Başkanı Erol Akar, öğrenci ve akademisyenlere tesisleri gezdirerek bilgi
verdi. Ayrıca kooperatifin kuruluşundan bu güne kadar geçen süreçteki yapılan çalışmaları ve bölge
birliğinin çalışmalarını içeren geniş
kapsamlı bir slayt sunumu halinde
konuklara aktardı. Heyet Kastamonu Köy-Koop Bölge Birliği binasına
da ziyarette bulundu.
8
Ocak 2014 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Dünya Kooperatifçilik Günü
»» Ülkemizde bu güne kadar, ekonomiye katkıları yeterince
irdelenmeyen, Ancak, tüm dünyada özel sektör ve kamu sektörünün
yanında 3. bir sektör olarak önemli bir yer bulan kooperatiflerin
öneminin 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü vesilesiyle de olsa
gündeme getirilmesi ve kamuoyu ile paylaşılması giderek daha da fazla
önem arz etmektedir.
Bütün dünyada, özellikle dar ve orta gelirli kesimlerin ekonomik faaliyetlerini yürütmek, üreticinin pazarda etkinliğini sağlamak, yerinde
istihdamla bölgesel kalkınmayı desteklemek,
kooperatifçiliğin ana hedefi olarak görülmektedir.
Uygulanan ekonomik modelin eksik ve yanlışları nedeniyle Ülkemizde fiyatlar, ekonominin
doğal koşulları içerisinde oluşmamaktadır.
Üretici, piyasanın arz ve talep dengesini gözleyecek ve ona göre dengeleri oluşturacak yapıları ve rekabet edebilirliğin mekanizmalarını
oluşturamamıştır.
Yıllardan bu tarafa pazardaki hâkimiyet
unsurları değiştirilememiştir. Çünkü
fiyatların oluşturulmasında üretici ile
nihai tüketicinin etkin olmasını sağlayabilecek kooperatif yapıların oluşmasına
veya gelişmesine bu güne kadar yeterince önem verilmemiştir.
Halbuki gelişmiş ülkelerde tüm bu sorunların
çözümünde kooperatifler önemli bir argüman
olarak değerlendirilmiş, refahın tabana yayılmasında çok önemli bir görevi yerine getirmişlerdir.
Özellikle 1980 li yıllardan 2000 li yılların
başına kadar merkez ve bölge birliklerinin faaliyetlerinin durdurulmuş olması
nedeniyle, kooperatifler her türlü koordinasyondan uzak, tek başlarına her
türlü eğitim ve denetimden uzak hem
hizmet vermeye, hem de ayakta kalmaya
çalışmışlardır.
Hiç şüphesiz kooperatifçiliğimizin çözümlenmesi gereken sorunları vardır. Denetim ve eğitim sorunlarının yanında, köyden kente yaşanan göç olgusu nedeniyle birim kooperatiflerin
Erol AKAR
Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı
giderek küçülmesi her anlamda önemli bir sorundur.
Diğer taraftan Örgüt çeşitliliği yüzünden birimler giderek küçülmekte ve zafiyetleri artmakta, üretici mevcut örgüt
yapısı içerisinde rekabet gücü oluşturamamaktadır. Hatta bu yapılanma içerisinde, sadece kooperatifler değil hiçbir
üretici örgütünün arzulanan kurumsal
kapasiteye ulaşması da mümkün olmayacaktır.
Birleşmiş Milletlerin 2012 yılını Uluslararası
kooperatifler yılı olarak ilan etmiş olması,
Ülkemizde Türkiye kooperatifçilik stratejisi ve
eylem planının yürürlüğe konulmuş olması,
2014 yılının Birleşmiş milletler tarafından Aile
çiftçiliği yılı olarak ilan edilmiş olması,
Ülkelerin ekonomilerindeki, olası risklerin
paylaşılmasında, Dolayısıyla aile çiftçiliğinin ve
kooperatiflerin öneminin vurgulanmış olması
son derece önemli tespitlerdir.
Ön yargısız ve objektif bir bakış açısıyla gerekli
düzenlemeleri yapmakta daha fazla gecikmek,
üreticimize ve Ülkemize ne yazık ki çok şey kaybettirecektir.
TMO Çeltik ve Pirinç İthalat Süreci Başlattı
»» TMO Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Köse, çeltik ve pirinç ithalat
işlemlerine başlanıldığını belirtti.
Toprak Mahsulleri Ofisi'nden yapılan
açıklamada, stoklarında çeltik ve
pirinç bulunan kişi ve firmaların,
hasattan yeni çıkılmış olmasına rağmen daha yüksek kâr beklentisiyle
piyasaya yeterince ürün arz etmeyerek fiyat artışı beklentisinde olduklarının gözlendiği belirtildi.
Açıklamada şu bilgiler verildi:
"Bu kapsamda TMO, halkımızın pirinç talebini karşılamak amacıyla
stoklarında bulunan 25 bin ton Osmancık çe-
HAL VE GİDİŞ
şidi pirincin tüm işyerlerinde (143 nokta) perakende 2,50 TL/kg fiyatla satışına devam etmektedir.
Diğer taraftan TMO, iç piyasadan gelen
talepler doğrultusunda, ürün çeşitliliğini arttırarak uygun fiyatlarla halkımızın istifadesine sunmak amacıyla çeltik
ve pirinç ithalatı işlemlerine başlamıştır. İç ve dış piyasalar yakından izlenmekte olup piyasaların sağlıklı işleyişi
ve ihtiyaçlarına yönelik her türlü tedbir
alınarak halkımızla paylaşılacaktır."
Sait MUNZUR
Balıkesir’de Dünya
Kooperatifçilik Günü Kutlandı
»» Köy-Koop Merkez Birliği ortağı olan Balıkesir Hayvancılık
Kooperatifleri Bölge Birliği 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik günü
dolayısıyla bir toplantı düzenledi.
21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü
dolayısıyla HAYKOOP’ un Asya
Termal’de düzenlediği toplantıya
geniş katılım oldu. Tanıtım Filmi ve
Slâyt gösterileri ile başlayan toplantıya Balıkesir valisi Ahmet Turhan,
Karesi İlçe Kaymakamı Ahmet Erdoğdu, Haykoop Merkez Birliği Başkanı Ahmet ERTÜRK, Bursa Haykoop Başkanı Sacit Eroğlu, Sakarya
Haykoop Başkanı Recep Pulaş, Balıkesir Ticaret Borsası Başkanı Faruk
Kula, Gıda, Tarım ve Hayvancılık il
Müdürü Bayram Ali Alanlı, Müdür
Yardımcıları ve Şube Müdürleri ve
Karesi, Altıeylül, İvrindi, Balya İlçe Tarım
Müdürleri ve HAYKOOP’a bağlı çok sayıda
kooperatif başkan ile yöneticileri katıldı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı M.Mehdi
Eker telgraf ile kutlama mesajı gönderdi.
‘Kooperatifler Köylümüzün
Hayatını Kolaylaştırıyor’
Toplantının açılış konuşmasını yapan, HAYKOOP Başkanı Faruk Özen, “Kooperatifçilik
geniş bir alanı içinde bulunduran büyük bir iş
alanıdır. Bireylerin tek başına gelemedikleri,
birleşerek yapmayı hedefledikleri iş koludur
kooperatifçilik. Biz Balıkesir’de kooperatifçiliğe süt toplayarak başladık. Balıkesir’de 363
tane tarımsal kooperatif bulunuyor. Bunların içinde hedeflerine ulaşmış olanlar olduğu
gibi, bazıları ise yeni kurulmuş ve henüz yolun
başındadır.. Kooperatifler olarak köylümüzün hayatını kolaylaştırması için çalışmaktayız. Öncelikle çiftçinin ve üreticinin hayvana
vereceği yem ile tarlasına atacak gübresini
ve tohumunu ucuza temin etmek, potansiyel
pazar oluşturmak kooperatiflerin çatısı altında toplaması gereken görevlerdir. Desteklerin çeşitli olmasından dolayı tam istediğimiz
gibi örgütlenememiş durumdayız. Gündelik
sorunlar yerine yarını planlayarak ona göre
çalışma hedefi ortaya koymamız gerekir. Balıkesir hayvancılık alanında Türkiye’nin diğer
illerine göre çok ileri durumdadır. Başbakanın açıkladığı strateji belgesi ve eylem planı
ile 2012/2016 yılları arasında kooperatifçilik için önemli mevzuat gelişmeleri olacaktır. Yeni yasanın taslağı üzerinde çalışmalar
devam ediyor. Bizler bölge birliği olarak her
zaman ortak kooperatiflerimizin yanındayız.
Ülkemizde bir dönem kooperatifçilik bir rejimin ürünü olarak gösterilmiş ve insanlar kooperatifçilikten soğutulmuştur. 70 li yıllarda
çok önemli işler yapılmış olmasına rağmen
80’li ve 90 lı yıllarda kooperatifçilik ihmal
edilmiştir. 2000’li yıllardan sonra girişimcilik ön plana çıkmıştır. Avrupa ülkelerinde
kooperatifçilik 250 bin kooperatif var. 163
milyon da kooperatif ortağı bulunuyor. Bizlerden çok çok öndeler. Onların bu başarısını
görerek kendimize hedef kurmalıyız. Bir kooperatifçilik bankası özlemimiz var. Fransa
ve Almanya’da ilk büyük 5 banka içinde bulunan kooperatifçilik bankaları mevcut. Kooperatiflerimiz Balıkesir’de sütün 3/2 sini pazarlamaktadır. Kooperatiflerimiz ayda 400
bin TL. katma değer sağlıyor.” dedi.
‘Hibelerde Başvurular Yetersiz’
6 milyon 200 bin TL. süte destek verdiklerini vurgulayan Gıda Tarım ve Hayvancılık
İl Müdürü Bayram Ali Alanlı “2000-2013
yılları arasında 23 adet kooperatife hayvan
alanında destek yapıldı. İlimizde hibe desteği ile ilgili tarım ve hayvancılık desteklerine
müracaatlar yetersiz. Bireysel müracaatlara
300 bin liranın % 50’sini hibe veriyoruz. Kooperatiflerin 800 bin liraya olana kadar %
50’sini hibe veriyoruz. Ayrıca kooperatifler
tarımsal danışmanlık yapıyorsa 600 TL. Bakanlığımız ödeme yapıyor. Desteklemelerde
kriterler aranıyor. KKYDP kapsamında müracaat eden bütün kooperatiflere hibe çıktı.
Birlik ve kooperatiflere destek verirken ilk
sıraya alıyoruz. Çünkü birlik ve kooperatifler
ortaklarına ve üyelerine birden fazla kişiye
hizmet etmektedirler.” dedi.
Konuşmaların ardından HAYKOOP başkanı
Faruk Özen Bölge Birliği adına vali Ahmet
Turhan’a bir teşekkür plaketi verdi. Düzenlenen yemeğin ardından halk oyunları ekipleri gösteri düzenledi.
Muğla Düzeyin Orman Deposunda Kaza
»» 17 Aralık 2013 tarihinde meydana gelen kazada kooperatif ortağı
Servet Sarı hayatını kaybetti.
Muğla Orman Bölge Müdürlüğü Düzeyin Orman Deposunda, Köy-Koop Muğla Birliğimize bağlı S.S. Şenyayla Tarımsal Kalkınma
Kooperatifi ortağı Servet Sarı 17 Aralık tarihinde, nakliye kamyonundan yüklemiş olduğu tomrukları istif yerine indirirken, kamyon kasasının kapağının kırılması sonucu,
tomrukların boşalması sonucunda, Servet
Sarı düşen tomrukların altında kalarak vefat
etmiştir. 1980 doğumlu ve iki çocuk babası
olan Servet SARI 18 Aralık 2013 tarihinde
Şenyayla Köyünde defnedilmiştir. Köy-Koop
Muğla Birlik Başkanı Eray Çiçek, “Bu üzücü
olay tüm ortaklarımız yasa boğmuştur. Genç
yaşta hayata veda eden ortağımız Servet Sa-
rıya Allah’dan rahmet, ailesine, tüm kooperatifçilerimize ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum.” dedi.
Köy-Koop Haber Ocak 2014
HAYVANCILIK
Süt Humması / Doğum
Felci / Hipokalsemi
»» Süt humması, yeni doğum yapmış hayvanlarda en sık
görülen hastalıklardan biridir. Kuru madde tüketimi ve süt
veriminde azalmalara neden olmasının yanısıra beraberinde
ketozis, plasentanın atılamaması, abomasumun yer
değiştirmesi ve metritis gibi başka bozukluklara da sebep
olabilir.
Süt humması doğumdan hemen sonra laktasyonun başında karşılaşılan kompleks
metabolik bir hastalıktır. İştahsızlık, tetani, idrar ve gübre çıkarmama ile yana
yatma (ayağa kalkamama) gibi klinik belirtileri bulunur ve eğer tedavi edilmezse
hayvanın ölümüne dahi sebep olabilir.
Özellikle yüksek verimli hayvanlar hastalığa karşı daha hassastırlar. Üstelik
yaşla birlikte hastalığa yakalanma riski
artar bunun yanında ırklar arasında da
farklılık görülmektedir. Örneğin Jersey
ırkı ineklerin Holştayn ırkı ineklere göre
daha sık süt hummasına yakalandıkları
bildirilmektedir (Bethard ve ark. 1998).
Süt ineği yetiştiriciliğinde en
kritik dönem doğumu takip
eden ilk birkaç haftadır.
Bu dönemde besin maddesi ihtiyaçları
istenen verim seviyesine ulaşmak için
hızlı bir şekilde artmaktadır ve hayvan
laktasyona geçiş sürecinde yoğun bir
stres altındadır. Erken laktasyon dönemindeki hayvanlar bazı metabolik hastalıklara karşı oldukça hassastırlar. Yeni
doğum yapmış ineklerin süt humması,
plasentanın atılamaması, abomasumun
yer değiştirmesi ve mastitise yakalanma
riskleri oldukça yüksektir. Bu sebeple gebeliğin son 3-4 haftası ile doğumu izleyen
ilk 3-4 haftayı kapsayan geçiş döneminde
süt ineklerinin bakım ve besleme koşullarının doğru olarak planlanması ve uygulanması hayati bir önem taşımaktadır.
Çünkü bu dönemde yapılan besleme hataları sadece bir sonraki laktasyonu değil
hayvanın ekonomik kullanım ömrünü de
etkileyecektir.
Süt humması, hayvanın
kalsiyum metabolizmasının
yanısıra anyon katyon
dengesi, magnezyum, fosfor
ve potasyum miktarları ile de
doğrudan ilişkilidir.
Doğumdan çok kısa bir süre önce oldukça fazla miktarda kalsiyum kanla meme
bezlerine gönderilir. Kolostrumdaki (ağız
sütü) kalsiyum miktarı bu dönemde kanla
taşınandan 8-10 kat daha fazladır. Kurudaki hayvanlarda kalsiyum ihtiyacı oldukça düşükken metabolizmadaki bu ani yükseliş bağırsaklardan eğer burada da yeterli
düzeyde değilse kemiklerden karşılanır.
Kuru dönemde fazla miktarda kalsiyumla beslenen hayvanlarda bu mekanizma
çok yavaş veya hiç çalışmaz, vücut ihtiyacı
olan kalsiyumu doğrudan yemden karşılamak ister ancak bu dönemde hayvanın
kuru madde tüketiminde yaşanan azalma
nedeniyle bu mümkün olmaz ve hayvan
hipokalsemiye (kanda kalsiyum seviyesinin düşmesi) girer.
Dr. Neşe Nuray TOPRAK
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Zootekni Bölümü
Kuru dönemde düşük kalsiyumlu rasyonlarla beslemenin süt hummasını engellediği belirtilmektedir. Bu sebeple, bu
dönemde kalsiyum tüketiminin sınırlandırılması gerektiği ve günde 50 g’ın üzerine çıkmaması (tavsiye edilen 10-20 g/
gün) için yonca otu gibi kalsiyumca zengin kaba yemlerden uzak durulması gerektiği önerilmektedir.
Hastalık geliştikten sonra klinik belirtileri 3 farklı aşamada gözlenir. Birinci
aşama çoğunlukla farkedilmeden atlatılır çünkü oldukça kısa surer (1 saat veya
daha az). Bu aşamada hayvan iştahsız ve
halsizdir ayrıca heyecanlı, sinirli ve aşırı
duyarlı davranabilir. Ikinci aşama biraz
daha uzun surer (1-12 saat arası). Hayvan
ayakta durmak istemez, dinlenirken başını kendine doğru yaslar, yürürken koordinasyon bozukluğu gösterir, kulakları
soğuk burnu kurudur, donuk ve cansız
görünür, kaslarında titremeler mevcuttur, kabızlık görülebilir ve kalp atış sayısı
100’ün üzerine çıkabilir. Süt hummasının 3. aşamasında hayvan artık bilincini
kaybetmiş ve komadadır. Kalp atış sayısı
120 ve üzerine çıkmıştır. Tedavi edilmezse birkaç saat içinde hayvan ölebilir.
Hastalık belirtisi gösteren
hayvan hala ayakta durabiliyor
ise en uygun tedavi yöntemi
ağız (oral) yoluyla verilen
kalsiyumdur.
Bu sayede kan kalsiyum seviyesi yaklaşık
yarım saat içinde yükselecektir. Bu durumda damar içi kalsiyum enjeksiyonu
önerilmez. Çünkü damar içi uygulama
hayvanın kan kalsiyum seviyesini hızlı
bir şekilde yükselttiğinden bazı riskler taşıyabilir. Ancak hayvan ayağa kalkamaz
duruma geldiyse, yani hastalığın 2. ve 3.
aşamasında ise, damar içi kalsiyum enjeksiyonuna başvurulur. Araştırıcılar, herhangi bir belirti göstermese dahi 2. laktasyondan sonra, doğum yapan her hayvana
doğum yaptıkları gün ve ertesi gün ağızdan kalsiyum verilmesinin süt hummasına yakalanma oranını azalttığını ve hastalık tedavi yöntemleri ile kıyaslandığında
bunun daha ekonomik bir yol olduğunu
bildirmektedirler (Oetzel ve Miller, 2011).
Risk altındaki hayvanlar:
• Doğumda kondüsyonu iyi/şişman hayvanlar,
• Jersey ırkı inekler,
• Yaşlı inekler,
• Daha önce süt hummasına yakalanan
inekler,
• Geçiş döneminde taze yeşil otlarca zengin beslenen inekler,
• Kuru dönemde kalsiyumca zengin beslenen hayvanlar.
9
Süt Tozu Üretimi İçin Gerekli Olan
Soğutulmuş Çiğ Süt Üretici Örgütlerinden
Tedarik Edilecek
»» Dâhilde işleme izin belgesi kapsamında ihracı taahhüt edilen işlem
görmüş ürünün elde edilmesinde hammadde olarak kullanılan yağlıyağsız süt tozunun yurt içinden temin edilmesi esas olacak.
Süt tozu üretimi için gerekli olan
soğutulmuş çiğ sütün, üretici
örgütlerinden tedarik edilmesi
esas olacak, doğrudan çiftlik
bazında sütün tedarik edilmesi halinde üreticinin örgütlü
olması ve bu durumun örgütü
tarafından belgelendirilmesi
zorunlu olacak.
Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nca hazırlanan
Çiğ Sütün Değerlendirilmesine Yönelik Destekleme Uygulama Esasları
Tebliği, 26 Aralık 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre, dahilde
işleme izin belgesi kapsamında
ihracı taahhüt edilen işlem görmüş ürünün elde edilmesinde
hammadde olarak kullanılan
yağlı-yağsız süt tozunun yurt
içinden temin edilmesi esas
olacak. Belge kapsamında süt
tozu alımı, bakanlıkça süt tozu
üretim kotası tahsis edilen süt
tozu üreten sanayici, imalatçı,
imalatçı-ihracatçılardan temin
edilecek. Önceden ihracatın
gerçekleştiğinin belgelenme-
si kaydıyla, belge kapsamında
süt tozu üretim kotası olanlardan yurt içi alımın yapılmasına
imkan bulunmaması halinde
ilgili İhracatçı Birlikleri Genel
Sekreterliği’nin uygun görüşü ve Ulusal Süt Konseyi’nce
“Yurt İçinde Temin Edilememiştir” kaşesi olması kaydıyla ithalat yapılmasına izin
verilebilecek.
Kotayı Ulusal Süt Konseyi
belirleyecek
Süt tozu üreten/ürettiren gıda
işletmesine Dahilde İşleme
Rejimi kapsamında faaliyet
gösteren ve standartlara uygun olarak ürettiği/ürettirdiği
yağlı-yağsız süt tozunu kendi
işletmesinde kullanmak veya
imalatçı-ihracatçılara
belgelendirerek satmak şartıyla ton
başına ödeme yapılacak. Süt
tozu üreten/ürettiren sanayicilerin süt tozu üretim kota
miktarları, kotaların dağıtım
tarih ve kriterleri, yararlanıcıların taahhüt ettikleri asgari ve
azami miktarlarla bir önceki ay
içerisinde işledikleri süt miktarları dikkate alınarak konseyin teklifi üzerine Hayvancılık
Genel Müdürlüğü’nce belirlenecek.
Öncelik Örgütlü Üreticinin
Süt tozu üretimi için gerekli olan soğutulmuş çiğ sütün,
üretici örgütlerinden tedarik
edilmesi esas olacak. Doğrudan çiftlik bazında sütün tedarik edilmesi halinde üreticinin
örgütlü olması ve bu durumun
örgütü tarafından belgelendirilmesi zorunlu olacak. Gıda
İşletmelerinin Kayıt ve Onay
İşlemlerine Dair Yönetmeliğe
uygun olan süt işleme tesisine
sahip farklı firmalardan yapılan süt alımlarında da aynı
madde hükmü geçerli olacak.
10
Ocak 2014 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Cumhuriyet Döneminde Kırsal Kooperatifçiliğimiz
»» “21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü. Dünya kooperatifçilik hareketinin başlaması ile Türk kooperatifçilik hareketinin başlangıç tarihleri
arasında sadece 19 yıl vardır. Bu anma gününde Kırsal Kooperatifçiliğimiz değerlendirmek istiyorum”
Türk tarımının önemli sorunları vardır.
En önemli sorunları teknik ve ekonomik alt yapı sorunlarının hep ihmal
edilmiş olmasından kaynaklanan sorunlardır. Kendine yeterli, optimum
üretim desenli işletme büyüklüğü ve
modeli yaratılamamıştır. İşletmelerin küçük ve parçalı olması, uygun
teknolojilerin tarıma uyarlanmasında sıkıntılar yarattı. Dolayısıyla bunlar ürün maliyetlerinin yüksek düzeyde gerçekleşmesine neden oldu.
Tarım ve kooperatif kesimleri için
Türkiye’de ekonomik ve hukuki alt
yapı da yetersizdir. Her şeyden önce
günümüz dünya ekonomisinde “likit
sermaye” çok önemli rol oynamaktadır. Likit sermayenin iki önemli
ana kaynağı vardır : tasarruflar ve
Merkez Bankası yoluyla piyasaya arz edilen nakit paralar. Her iki
durumda da “Banka” önemli rol
oynar. Çiftçilerin/kooperatiflerin tasarruflarını toplayıp onlar adına bu
tasarrufları yönetecek ve yönlendirecek “Banka” olgusu çok önemlidir.
Ayrıca çiftçiler /kooperatifler adına
Merkez Bankası’ndan sıcak para talep edebilecek bir “Çiftçi ve Kooperatifler Bankası” ne yazık ki
Türkiye’de hala kurulamamıştır.
Küreselleşen bir ekonomide
Dünya Ticaret Örgütü’nün
temel mantığı “bir mal
nerede ucuzsa oradan
alınır, nerede pahalıysa
oraya satılır” şeklinde
özetlenebilir.
Bunun için de ülkelerin gümrük duvarları belirli bir süreç içinde “sıfırlanana kadar” düşürülecektir.
Ayrıca bütçelerini denkleştiremeyen
bir çok ülke gibi Türkiye’de IMF’nin
“ekonominin yeniden yapılandırılması” sürecine girdi. Tarımsal
destekler büyük ölçüde kaldırıldı.
Bir taraftan gümrüklerden mal girişlerinin kolaylaşması, diğer yandan
tarımın yapısından kaynaklanan tarımsal ürün maliyetlerinin yükselmesi, tarımsal ürünlerin ihracatını
kısarken ithalatında büyük bir patlama yarattı.
Cumhuriyetin Kuruluş dönemlerinde “Tarım-sanayi-ticaret” kesiminin bütünleşmesinde özellikle tarım
kredi ve tarım satış kooperatifleri önemli görevler alarak tarımsal
üretimin artmasında ve çeşitlenmesinde büyük rol oynamıştır. Örneğin, kırsal kesime teknik bilgiler
“Tarımsal Yayım Servisi” ile
ulaşırken, tarımsal girdilerin ve onu
finanse edecek kredilerin, o günkü
koşullarda bir tarım ve kooperatifler
bankası özelliği taşıyan “T.C. Ziraat
Bankası”nın eşgüdümünde “Tarım
Kredi Kooperatifleri (TKK)”
aracılığı ile ülkenin dört bucağındaki
binlerce köye ve çiftçiye ulaştırıldı.
Böylece tarımsal üretimde nitelik ve
nicelik arttı. Bu şekilde üretilen başlıca tarım ürünleri, “Tarım Satış
Kooperatifleri (TSK)” aracılığı ile
ülkenin çeşitli bölgelerinden toplanıp işlenerek pazarlandı. 1950’lerde
Pancar Üreticileri Kooperatifleri ile Türkiye Şeker Şirketi’nin
ortaklaşa çalışmasıyla Türkiye’de şeker üretimi artmış, tarımsal ithalat
büyük ölçüde azalmış, buna karşılık
tarım ürünleri ihracatı gelişmiştir.
1960’larda bugünkü “Tarımsal
Kalkınma
Kooperatifleri”nin
atası olan “Köy Kalkınma Kooperatifleri” devreye girdi. Türk
çiftçisi, bu kooperatiflerle “kooperatifçilik teorisi” ile daha yakından
tanıştı. 1980’li yıllardan bu yana
izlenen ekonomi politikaları, tarım
kesiminde kooperatifçiliği oldukça
zayıflatmasına karşın kooperatifler,
tarımda hala önemli bir potansiyeli
harekete geçirecek düzeydedirler.
Dünyada, ekonomilerinde
kooperatif işletmelerin yer
aldığı 96 ülkede, kooperatif
üye sayısı 1(bir) miyara
ulaşmıştır. Kooperatiflerin
istihdam ettiği insan sayısı
100 milyonu aşmıştır.
Dünyadaki en büyük 300 koopera-
/ topluma hizmet amacı güderler;
yönetimi özerktir; demokratik karar süreçleri ile çalışırlar; gelirlerin
paylaşımındaki özelliği risturn biçimindedir.
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
[email protected]
tifin yıllık iş hacmi 1,9 trilyon ABD
doları civarındadır.
Avrupa’da 37 ülkede 160
bin kooperatifin 123 milyon
üyesi bulunmaktadır.
Bu kooperatifler 5,4 milyon insana iş
sağlamaktadırlar (2010). Kooperatiflerin amiral gemisi sektörleri endüstriyel hizmetler (% 41) ve tarım
(% 33)’dır. Kooperatif faaliyetlerinin
doğası gereği, üyelerinin daha çok olduğu sektörler bankacılık (% 54) ve
tüketim (% 25) sektörleridir.
Kooperatifler dağınık kaynakları
ekonomiye sokarak üretimi artırırlar, maliyetleri düşürürler; özellikle
tarımsal pazarları organize ederek
üretici-tüketici arasındaki zinciri
kısaltırlar, fiyatların çiftçiler lehine
oluşmasını sağlarlar; ürünleri sınıflandırarak, işleyerek yeni ürün
çeşitleri yaratırlar, katma değer yaratarak ortaklarının gelirini yükseltirler; ölçek ekonomisine yaklaşarak
maliyetleri düşürürler, yapay fiyat
yükselmelerini engellerler.
Kooperatifler, daha çok emeğini gelire dönüştüren kişilerin, çiftçilerin
ortaklaşa kurduğu bir işletme tipidir. Kooperatifçilik, sermayenin araç
olarak hizmet ettiği ve fazlaların (kapitalist dilde kârın) dağıtımı, yatırılan sermayeye göre değil, kooperatif
girişim ile ortaklar arasında gerçekleşen ticari işlem üzerine oturtulmuş
çağdaş bir işletmecilik vizyonudur.
Ekonomik teori açısından kooperatifleri gerekli kılan en önemli neden
“bölüşüm”de görülen sıkıntılardır.
2008 mali krizinin en önemli nedeni, uzun yıllardır teorik olarak
kurulan makro ekonomik dengelerin pratik olarak kurulamamış
olmasından kaynaklandığını ileri
süren ekonomistler vardır.. Yani
ekonomilerde üretilen ‘toplam gelirle toplam harcamalar’ eşitlenememektedir. Bunun sonucunda dünya
reel üretiminin 9 katından fazla bir
finans kapitalin banka stoklarında
toplanmış olduğu bildirilmektedir
(Basından[1]) . Kooperatif bankaları
2008 krizinden başarıyla kendilerini korumuşlar ve hatta güçlenerek
çıkmışlardır. Birleşmiş Milletler Örgütü bu gerçeği gözlemleyerek 2012
yılını Uluslararası Kooperatifler Yılı (UKY) olarak kutlamış;
ayrıca “ekonomik teoride kooperatiflerin yerini belirlemek”
için Ekim 2012’de “Kooperatiflerin İnanılmaz Gücü” konulu bir
“Uluslararası
Kooperatifler
Zirvesi” düzenlemiştir. Bu zirve
2014’de tekrarlanacaktır.
Kooperatifler, ekonomik faaliyetlerin ortaklaşmalar yoluyla gerçekleştirilmiş, yeniden gruplandırılmış
farklı bir tür şirket biçimidir . Başlıca
özellikleri : kardan ziyade üyelerine
Dünya kooperatifçilik
hareketinin başlaması
ile Türk kooperatifçilik
hareketinin başlangıç
Türkiye’de 84 binden fazla birim kooperatiflerde 8,1 milyon kişi üye bulunmaktadır. Bu kooperatiflerin 13
400’ü (% 15,9 ) tarımsal amaçlı kooperatiftir. Tarımsal kooperatiflerde
4,5 milyon kooperatifçi üye (Toplam
üyelerin % 55,6’sı) bulunmaktadır.
Türkiye’de kooperatif sektörün istihdam ettiği insan sayısının 120 bin
civarında olduğu tahmin edilmektedir (TMKB).
tarihleri arasında sadece 19
yıl vardır. Ne yazık ki Türk
toplumu kooperatifçiliği
yeterince tanımıyor. O
nedenle kooperatifçiliği
topluma iyi anlatmak
gerekiyor. Bunun için
örgün ve yaygın eğitim
içinde kooperatifçilik
eğitim programlarına
ağırlık vermek gerekir.
Bunun yanında ekonomide
kooperatiflerin yerini,
önemini vurgulayan,
kooperatif işletmelerin
sorunlarını araştıran
kurumlar oluşturmak
gerekir.
Kooperatif girişimlerle ilgili istatistiki veriler yok gibidir. Bilgisi olmayan
bir olguyu açıklamak ve tartışmak
mümkün değildir. O nedenle TUİK
bünyesinde kooperatif işletmelerle
ilgili istatistikleri izleme birimi oluşturulmalıdır. Kooperatifçilikle ilgili
eğitim, formasyon ve enformasyon
sistemi oluşturulmalıdır. Üniversitelerde “Kooperatifçilik Araştırma ve
Uygulama Merkezleri” kurulmalıdır.
Kooperatif mevzuatı
yeniden gözden geçirilerek
günün koşullarına uygun
bir hukuki düzenleme
yapılmalıdır.
Bugünkü yapısıyla bir kooperatif kurabilmek için hukuken en az 7 kişiye
ihtiyaç vardır. Bazı kooperatif türlerinde bu sayı uygulamada daha da
fazla olabilmektedir. Örneğin kooperatifçiliği çok iyi gelişen bir ülke olan
Kanada’da 3 kişi ile bir kooperatif
kurmak mümkün olabilmektedir.
Son çeyrek yüzyıldır, dünya ölçeğinde devletlerin kamu hizmet alanlarından uzaklaşmak istediği bir
gerçektir. Kamu hizmet alanlarına
gelişmiş pek çok ülkede kooperatifler doldurmaktadır…
Tarımda Dönüşümün Anahtarı Kooperatifçiliktir
»» Tariş Zeytinve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Gününedeniyle yaptığı açıklamada, Türkiye’de
kooperatifçiliğin hala yeterince gelişemediğini belirterek “Kooperatifler sürdürülebilir bir tarımsal büyümenin yanı sıra verim artışı için zorunlu
olan dönüşüm ve yeniden yapılanmanın da anahtarıdır” dedi.
Tarım sektöründe çok ciddi sorunlar
yaşandığını belirten Çetin, “Nüfus
artış hızının gerisinde kalan üretim
artışı, fakirleşen ve kente göç eden
çiftçiler, üretim planlamasının yapılamaması, artan dışa bağımlılık sektördeki sorunların başında geliyor.
Sorunların en önemli kaynağı tarım
politikalarında istikrarsızlık ve etkin
bir kooperatifçilik sisteminin geliştirilememesidir. Dünya geneline
bakıldığında gelişmiş tarım yapısına
sahip ülkelerin aynı zamanda gelişmiş bir örgütlenme ve kooperatif yapısına sahip oldukları görülüyor.”
AB tarımında ‘kooperatif mührü’
Bugün AB tarımının ortalama yüzde
70’ininkooperatiflerce yapıldığını,
AB tarım politikalarını ve stratejilerin iyine bu kooperatiflerle yönlendirdiğini belirten Çetin, ‘’Dünyada
tarımda üstünlük savaşları yaşanırken, Türkiye örgütlü kooperatifleriyle mevzii tutmalıdır. Oysa ‘Tarım
satış kooperatifleri birlikleri misyo-
nunu tamamladı’ diyenler
de var, küreselleşmenin hız
kazandığı günümüzde ekonomik anlamda etkinliği az,
gelir seviyesi düşük bireylerin ekonomik faaliyetlerde
daha etkin olmasını, gelirin
tabana yayılmasını sağlamak ancak kooperatifçilik
sayesinde mümkündür ’diye
konuştu.
Tarımın ülkelerin gücünü artırmadaki en etkili alanlardan biri olduğunu, ideolojik ve stratejik bir alan
haline gelen tarımda güçlenmenin yolunun da kooperatifçilikten
geçtiğini açıklayan Çetin, “Amerika ve Almanya’da her 4 kişiden1’i,
Japonya’da ise çiftçilerin yüzde 91’i
kooperatif üyesi ve tarımsal üretimin 90 milyar dolarlık kısmını kontrol ediyorlar” diye konuştu.
Dünyanın en büyük 300 kooperatifinin 1,6 trilyon dolar gelir sağladığını ve kooperatiflerin istihdamın da
önemli bir yapı taşı haline geldiğini
anlatan Çetin, “Kooperatifler dünya genelinde 100milyon kişinin ekmek kapısı. Yoksullukla mücadelede
önemli bir güç haline gelen kooperatifler krizlerden korunmanın da çözümüdür” dedi.
Dünya Bankası’nın tahminlerinde 2030 yılında dünya nüfusunun
iki milyar kişi artacağının ve gıda
talebinin de iki katına çıkacağının
öngörüldüğünü vurgulayan Çetin,
bu talebin ancak gelişmiş tarım sektörüyle karşılanabileceğini, bunun
önkoşulunun ise etkin şekilde ör-
gütlenmiş çiftçiler olduğunu söyledi.
Dünyada yaşayan herkesi doğrudan
ilgilendiren başlıca sorunun gıda temini olduğunu, bunun da ana kaynağının tarım olduğunu ifade eden
Çetin, bu nedenle tarımın örgütlenmesi yoluyla sağlanacak verim ve
üretim artışının da herkesin lehine
sonuçlar doğuracağına dikkat çekti.
Tarımda arz cephesinin etkili olduğuna” dikkat çeken Çetin, bu nedenle de tarım ürünlerinde arz koşullarının çiftçi aleyhine piyasa sonuçları
yaratmaması için de mutlak surette
kooperatifçiliğe ihtiyaç duyulacağını
ifade etti.
Kooperatiflerin devletten
beklentileri
“Gelecek yılın Türkiye’de kooperatifçilik açısından dönüşüm ve yeniden
yapılanma yılı olmasını beklemekteyiz” diyen Çetin kooperatifçilik konusunda devletten beklenen önlemleri şöyle sıraladı:
• Kooperatifçilik mevzuatı sadeleştirilmeli, tarımsal kooperatifler için
ayrı-müstakil bir mevzuat hazırlanmalıdır.
• Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, kooperatif ve birliklere çeşitli yollarla
(ucuz kredi, depolama yardımı, örgütlenme desteği) destek sağlanmalıdır.
• Tarımda örgütlenme teşvik edilmelidir. Bunun için kooperatiflere ortak
olan çiftçilere daha fazla destek verilmelidir.
• Kampanya dönemlerinde gerekli
olduğu durumlarda kooperatif ve
birliklere geçici finansman desteği
sağlanmalıdır.
• Kooperatif ve birlikler sistemli ve
kayıtlı çalışmaktadır. Bu nedenle
karşılarındaki özel sektör tarafından
haksız rekabete maruz kalmaktadırlar. Bu nedenle tarımda üretim,
ürünler, işleme tesisleri ve pazarlama
ağı kayıt altına alınmalıdır. Böylece
haksız rekabet ortadan kalkacaktır.
Köy-Koop Haber Ocak 2014
KOOPERATİFÇİLİK
2. Ulusal Platin Elma Ödülleri sahiplerini buldu
»» 22 Aralık 2013 tarihinde Isparta’da gerçekleşen törende, üretimden pazarlamaya,
tarımsal uygulamadan işletmeciliğe kadar 16 dalda ödül verildi.
Eğirdir Kaymakamlığı ve üyelerinin
arasında mesleki ve toplumsal dayanışmayı sağlamak, elma ve elmacılıkla ilgili bilinç yükseltme ve güçlendirme ve araştırma/geliştirme
faaliyetlerinde bulunmak, üyelerin
sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla 2012 yılında Isparta
İli Eğirdir ilçesinde kurulan Platin
Elma Derneğince düzenlenen, sunuculuğunu Vatan Şaşmaz'ın yaptığı
2. Ulusal Platin Elma Ödülleri törenine, Isparta Valisi Vahdettin Özkan, Isparta Belediye Başkanı Yusuf
Ziya Günaydın, Isparta Cumhuriyet
Başsavcısı Mustafa Yıldırım ve çok
sayıda sektör temsilcisi katıldı.
Vali Özkan, yaptığı konuşmada,
Türkiye'de elma üretiminin yüzde
20'sinden fazlasının Isparta'da gerçekleştiğini elma üreticisinin meyvede ilaç kalıntısı olmaması için özen
gösterdiğini ifade eden Özkan, " Bu
titizlik elma talebini artıracaktır. Talep artışı İhracatı artıracağı için, cari
açık üzerine ve Isparta üreticisine
olumlu katkıları olacaktır. Burada
dayanışma halinde Isparta örneği
sergileniyor. İlgili bakanlıkta elma
komisyonu kurulması için çalışmalar sürüyor" diye konuştu.
Bademli Fidancılık Tarımsal
Kalkınma Kooperatifine ‘En
iyi Üretici Örgütü’ ödülü
Konuşmanın ardından düzenlenen
ödül töreninde, jüri tarafından yapılan değerlendirmede "Elmadan mamul madde üreten sanayi işletmesi"
kategorisinde Akman Holding- Ersu,
"En iyi Ar-Ge" kategorisinde Kapar,
"En iyi kadın üretici" kategorisinde
Dr. Sema Karaoğlu, "Yılın çevre dostu tarımsal uygulaması" kategorisinde SS Balkır Köyü Sulama Kooperatifi, "En iyi elma işletmesi ödülü"
kategorisinde Almula Tarım, "En iyi
üretici örgütü ödülü" kategorisinde
Bademli Fidancılık Tarım Kalkın-
ma Kooperatifi, "Yaş meyve ihracat
ödülü" kategorisinde Recep Sabancı, "Jüri özel ödülü" kategorisinde
Prof. Dr. Güngör Uras, "En iyi elma
konulu basılı eser" kategorisinde
Rana Alpöz, "En iyi muhafaza ve pazarlama tesisi" kategorisindeKepez
Meyvecilik, "En iyi reklam, kamu
spotu" kategorisinde Arif Kaan Zorlu, "Elma görseli tasarım" kategorisinde Mansur Uluca, "Elma fotoğrafı" kategorisinde Hatice Yeşilırmak,
"inovasyon" kategorisinde Sihirli Elmalar, " Sosyal sorumluluk projesi"
kategorisinde ise Asya Meyve Suları
ödüle layık görüldü.
Eğirdir de 167.579 ton/yıl
elma üretimi gerçekleşiyor.
Bu rakam da Isparta da ki üretimin
% 27,48 ini karşılamakta. Eğirdir
toplam 122.700 ha arazinin, 21.490
hektarı tarım arazisi. Bu rakam İlçedeki mevcut arazilerin % 17,52 sine
tekabül etmekte. Tarım arazilerinin
ise %26,15 lik kısmına tekabül eden
56020 da lık arazide ise meyve üreticiliği yapılmaktadır. 56020 da meyve üretimi yapılan alanın 53040 da
lık kısmında ise elma yetiştiriciliği
yapılmaktadır.
11
Çiftçi-Üniversite Bütünleşmesi
ve Köy-Koop Üniversitesi
»» Cumhuriyet kırsal kalkınmayı önce köylerde
başlatmayı hedeflemiştir. Milli ekonominin
başarılı olması için uygulamaya konan devletçilik
uygulamaları ile ülkede eğitim seferberliği ilan
edilmiş ve yerli üretim tesisleri kurularak ülkenin
kendi kendine yeterli olması hedeflenmiştir.
Cumhuriyet kuran nesil reformların
gerçekleşmesi ve toplumun bilinçlenmesi için eğitime önem vermiştir. Halk evleri ve köy enstitüleri ile
çiftçi. Ve bireylerin eğitimine önem
verilmiş ve bilinçli bir toplum hedeflenmiştir. Sömürgecilik tehlikesine ve kapitülasyon tehditlerine
karşı milli bir ekonomi politikası
hedeflenmiştir. Cumhuriyet bu politikalarında başarıya ulaşmış ve
ülkede üretim ciddi bir ivme kazanmıştır. Köy enstitüleri günümüzün
Ziraat Fakülteleri misyonunu üstlenmiş ve köylünün aydınlatılmasında ciddi roller üstlenmiştir.
Köy enstitülerinde kooperatifçilik
eğitimi zirai üretim beraber öğretilmiştir. Eğitim köylerde tarlalarda, seralarda, bahçelerde uygulamalı olarak verilmiştir. Ancak bu
süreç köy enstitülerinin kapatılmasından dolayı ciddi bir zarar
görmüştür. Kooperatifçilik eğitimi
enstitüler ve ön lisans eğitimi düzeyine indirgenmiştir. Dolayısıyla
milli kooperatifçilik bilincine sahip
bireylerin yetiştirilmesinde ciddi
sorunlarla karşılaşılmıştır.
Kooperatiflerin yönetiminde milli
kooperatifçilik bilincine sahip yöneticilerin azlığı nedeniyle sorunlar
ve iflaslar yaşanmış ve toplumda
kooperatifçilik olumsuz bakış ve
haksız ithamlarla karşılaşmıştır.
Ülkemizde kooperatifçilik eğitimi
ön lisans ve enstitü düzeyinden lisans düzeyine çıkarılmalıdır. Bu da
ziraat fakültelerinde kooperatifçilik
bölümü programı açarak kooperatiflerin istediği nitelikli eleman ihtiyacının karşılanması ile olacaktır.
S. Sedat AKGÖZ
Ahi Evran Üniversitesi
Mucur Meslek Yüksekokulu
Kooperatifçilik Bölümü
Öğretim Görevlisi
Köylü halk bütünleşmesinin en
güzel örneği olan Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Amaçlı Kooperatifler Birliği (Köy-Koop) eğitim faaliyetlerini desteklemiştir. Ahi Evran
Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek
Okulu yaptığı işbirliği anlaşmasıyla kooperatifçilik eğitimine yeni bir
ivme getirmiştir. Köy-Koop ders
müfredatı, uygulama eğitimler ile
öncü bir model olarak eğitim hayatına zenginlik katmıştır.
Ülkemiz ulusal değerlerine bağlı bir evrensel bakış açısına sahip
Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı
Türk gençliği sayesinde gelişecektir. Bu süreçte kurulacak Köy-Koop
üniversitesi tarım, kooperatifçilik,
tarım genetiği, hayvancılık mühendislik eğitimi veren ön lisans,
lisans, bölümleri ile Türk kooperatifçiliğin önü açılacaktır. Bu süreçte Köy-Koop Üniversitesi köy enstitülerinin amacı olan köylü halk
bütünleşme hedefinin bir dönüm
noktası olacaktır.
Damızlık Düve İhracatı Başladı
»» Yapılan çalışmalar ve yürütülen projeler ile
elde ettiği başarılar örnek gösterilen Türkiye’den
ilk damızlık düve ihracatı Türkmenistan’a
gerçekleştirildi.
Unimed
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği, İzmir DSYB,
Sarp Hayvancılık ortaklığında,
Kral Hayvancılık Nakliyat aracılığıyla gerçekleştirilen damızlık
düve ihracatı için Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Sayın Dr. M.
Mehdi Eker’in katılımıyla 29 Kasım 2013 tarihinde İzmir-Tire’de
bir tören düzenlendi.
Törene Bakan Eker’in yanı sıra
İzmir Valisi Mustafa Toprak, Tire
Kaymakamı Hüseyin Ergi, İzmir
Milletvekili Ali Aşlık, İzmir İl Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Müdürü
Ahmet Güldal, Aydın İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Salih
Köksal, Türkiye Damızlık Sığır
Yetiştiricileri Merkez Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cemalettin
Özden ve Yönetim Kurulu Üyeleri,
TDSYBM Yönetim Kurulu ve İzmir DSYB önceki Başkanlarından
Halil Tokoğlu, Sarp Hayvancılık
Yönetim Kurulu Başkanı Cüneyt
Özgümüş, ithalatçı Türkmenistan
firması Kotam'ın Türkiye Müdürü
Seda Gengörü, Bayındır Belediye
Başkanı Mehmet Kertiş siyasi parti
temsilcileri Mahmut Badem, veKamil Yaldız katıldı. Türkmenistan
ve Türkiye’de canlı olarak yayınlan
program yapılan açılış konuşmalarıyla başladı.
Konuşmaların ardından Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri
Merkez Birliği Genel Başkanı Cemalettin Özden Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Eker'e desteklerinden dolayı teşekkür plaketi
sunarken, İzmir DSYB Başkanı Ali
Gülyanak yöreye özgü bir kepenek
hediye etti. Ayrıca Bakan Eker tarafından Sarp Hayvancılık adına
Cüneyt Özgümüş’e ve ithalatçı firma adına Seda Gengörü’ye plaket
takdim etti.
Tören, Bakan Eker'in talimatıyla Türkmenistan'a ihraç edilecek
hayvanların Avrupa Birliği standartlarındaki tırlara yüklenmesiyle
sona erdi.
12
Ocak 2014 Köy-Koop Haber
TARIM
“Gemiye Mazot 2 Lira, Bizler
Alıyoruz 4,5 Lira”
»» 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Gününü, Köy-Koop Merkez Birliği ve KöyKoop Kastamonu Bölge Birliğinin Kastamonu’da düzenlediği panel ile kutlamış
bulunmaktayız. Etkinlik sırasında hem üretici hem de kooperatifçilik kimliği
bulunan Nafiz Çıkrık ile bir söyleşi yaptık.
Nazif Çıkrık, Üretici Gözüyle köşemizin bu ay ki konuğu. Kastamonu
Daday İlçesi Kızılörencik köyünde üreticilik yapan Nafiz Bey, aynı
zamanda İnciğez Hasanşeyh Kızılörencik Sarıçam Köyleri Tarımsal
Kalkınma Kooperatifi başkan yardımcılığı ile Kastamonu Köy-Koop
denetleme kurulu üyeliği görevlerini birlikte sürdürmekte.
Nafiz Bey hangi tarımsal faaliyetlerde bulunuyorsunuz?
Kısaca anlatabilirmisiniz?
Esas geçim kaynağımızı hayvancılık oluşturmaktadır. Simental
kültür ırkı inekler ile süt üretimi
yapmaktayız. Günlük ortalama
hayvan başına 10 kg. süt almaktayız. Hayvanların beslenmeleri ile ilgili olarak yem teminini
köyümüzde mera olmadığı için
kendimiz karşılıyoruz. Hayvanların yem ihtiyacını karşılayabilmek için yonca, fiğ, s.mısır, yulaf
(sulu), arpa ve buğday üretimi
yapmaktayız. Ürettiğimiz tüm
bitkisel ürünleri hayvanlara yem
olarak vermekteyiz. Tüm bitkisel
ürünlerde sertifikalı tohumluk
kullanmaktayız. Sertifikalı tohumları Tarım Kredi Kooperatiflerinden temin etmekteyiz.
Ürettiğiniz ürünleri nasıl pazarlıyorsunuz?
Köyümüzde bulunan ve benimde
başkan yardımcılığını yaptığım
Tarımsal Kalkınma Kooperatifi
üzerinden sütü pazarlamaktayız.
Kooperatifin 107 üyesi bulunmaktadır. Üyelerin 80 tanesi faal olarak süt üretiminde bulunmakta
ve sütlerini kooperatif vasıtasıyla pazarlamaktadır. Kooperatif
bölgede bulunan yerel firmalara
sütü satmaktadır. Bireysel olarak
sütü pazarlamaktansa, kooperatif
olarak piyasa fiyatından çok az da
Dr. Özdal KÖKSAL
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
[email protected]
tan çıkıyor. Ama özellikle vurgulamak istiyorum ki; tüm üreticiler
tüm çiftçiler için girdilerin özellikle mazotun fiyatının çok yüksek olması üretimde karşılaşılan en büyük sorun, en büyük problemdir.
Devletin mazot desteği var ama
küçük üreticiler için bu destek çok
yetersiz kalmaktadır. Çiftçiler mazot alrken kdv, ötv öderken gemiler ödemiyor. Gemiye mazot 2 lira,
bizler alıyoruz 4,5 liraya. Çiftçilere
mazot desteğini, KDV ve ÖTV’yi
kaldırarak verebilirler.
Kooperatifçilik hakkındaki
düşünceleriniz nelerdir?
“Birlikten kuvvet doğar” sözünün,
kooperatifçiliği en iyi şekilde açıklayan bir ifade olduğunu düşünüyorum. Kooperatif, bireylerin
tek başlarına yapamayacakları
veya beraber yapmalarında yarar
bulunan işleri en iyi biçimde ve
maliyetleri düşürerek, ekonomik
güçlerini bir araya getirmeleridir.
Kastamonu Köy-Koop ve İnciğez
Hasanşeyh Kızılörencik Sarıçam
Köyleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ilimizin tarımsal ekonomisi içinde iki önemli aktördür.
Türkiye’de tarımın geleceği
hakkındaki düşünceleriniz
nelerdir?
olsa yükseğe satabilme imkanımız olmaktadır.
Üretimde karşılaştığınız en
önemli sorunlar nelerdir?
Kooperatif aracılığı ile sütü pazarlamamıza rağmen, 60-70 gün sonra kazancımızı alabiliyoruz. Bu durum bizi zorlarken, bireysel olarak
sütünü satan üretici arkadaşlarımızın 90 gün vade ile sütlerini sattıklarını hatta bazılarının paralarını alamadıklarını duyup gördükçe
bu durum bizim için sorun olmak-
Türkiye tarımı her geçen gün
yaşlanmaktadır.
Bölgemizdeki
gençler eğitim veya başka iş imkanları nedenleri ile köyü hatta
ili terk etmektedirler. Eğitimlerini tamamlayan gençlerimiz köye
ve ilimize geri dönmemekte ve
köylerde yaşlı nüfus kalmaktadır.
Genç nüfusun büyük şehirlere
göç etmesi, kırsalın ve tarımın geleceğinden ziyade bugününü bile
etkilemektedir. Tarım ve kırsalın
genç nüfusunu kaybetmemesi gerekmektedir.
Türkiye’nin İlk Siyah Pirinci Tescil Yolunda
»» Yüksek antioksidan içeriği ve düşük şeker oranıyla Uzak Doğu sofralarında geniş
yer bulan siyah pirinç, Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsünün çalışmalarıyla
Türk tarımına uygun hale getirilerek tescile sunuldu.
Trakya Tarımsal Araştırma
Enstitüsü Çeltik Şube Şefi
Halil Sürek yaptığı açıklamada, dünyada bölgesel tüketim
özelliklerine göre farklı pirinç
çeşitleri bulunduğunu, bunlardan birisinin de siyah pirinç
olduğunu söyledi.
Siyah pirincin, son birkaç yılda
Türkiye’de popüler hale geldiğini belirten Sürek, bu çeşidin
Asya ülkelerinde yüzyıllar öncesine dayanan bir geçmişi olduğunu ifade etti.
Bir dönem sadece Çin’in belirli bölgelerinde yetiştirilmesi nedeniyle
“yasaklı pirinç” olarak da bilinen
ürünün, daha sonra her kesim tarafından tüketilmeye başlandığını
aktaran Sürek, “Son zamanlarda
diyet yapan ve değişik tüketim alışkanlıkları olan kişiler, siyah pirinci
tercih ediyor. Siyah pirinç, beyaz
pirince nazaran daha fazla antioksidan içermesi, daha az şeker bulundurması, vitamin ve mineral
bakımından zengin olması, çinko,
demir ve selüloz oranının fazla olması nedeniyle bazı kişilerde merak uyandırdı” diye konuştu .
Sürek, siyah pirincin beyaz pirince
göre daha yüksek fiyatlı olmasına
rağmen tercih edildiğini vurguladı.
Dünyadaki gelişmeleri takip ederek
Filipinler’den getirdikleri birkaç
çeşit siyah pirinçle enstitüde çalışmalara başladıklarını aktaran Sürek, şunları kaydetti:
“Bu çeşitlerden birini 2012 yılı so-
nunda tescile aday gösterdik.
Herhangi bir aksilik olmazsa
2014 yılı sonunda tescil gerçekleşecek. Bir kaç senedir
bu çeşit adayının tohumunu
az miktarda üretip, çiftçilere
tanıtmak ve pazara reklamını
yapmak amacıyla örnek çiftçilere veriyoruz. Yavaş yavaş
pazarda bizim çeşit adayından üretilen pirinç de yer almaya başladı. Çok büyük bir
pazarı olmayabilir ancak yurt
dışından getirmekten, ülkemizin
döviz ödemesine neden olmaktansa, yurt içerisinde kendi kaynaklarımızla pazara arz etmek istiyoruz.
Çeşit adayımız tescillenirse ülkemizde geliştirilen ilk siyah pirinç
çeşidi olmuş olacak .”
Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Adnan Tülek de
Türkiye’de siyah pirincin geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğunu, enstitüde yürüttükleri çeltik ıslah çalışmaları kapsamında siyah pirinç
denemesi de yaptıklarını kaydetti.
Tarımsal Ürünler Piyasa
Düzenleme Kurumu
Türkiye’de tarımdan bahsedilirken çoğunlukla Avrupa Birliği (AB) ile kıyaslama yoluna gidilmekte, Türkiye’nin
bu konuda gelişmiş ülkeler ve AB
ülkelerinin gerisinde olduğu vurgulanmaktadır. Bu durum tarımın en
önemli alt sektörlerinden birisi olan
hayvancılık için de geçerlidir.
Gelişmiş ülkeler ve AB ülkelerinde üretimin miktar ve kalitesinin
arttırılması ile üretimde süreklilik
sağlanmasında uygulanan tarım politikaları birinci derecede öneme sahiptir. Öyle ki tarımsal politikaların
oluşturulması ve uygulanması bitkisel ve hayvansal ürün yetiştiricilerini
doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Özellikle tarımsal destekleme politikaları, ürünlerin pazar ve
fiyat mekanizmalarının doğrudan
etkisi göz ardı edilemez. Ayrıca birbirleri üzerinde etkileşim içinde olan
bitkisel ve hayvansal üretim sektörlerinin politikaların oluşturulması
ve karar alımında koordinasyon içerisinde olması, uygulamaların sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlaması
açısından önemlidir.
Türkiye ve AB tarım sektörü incelendiğinde ikisi arasında önemli farklılıklar olduğu görülmektedir. Bu farkların başında Türkiye’de bir piyasa
organizasyonu olmaması yer almaktadır. Avrupa Birliği’nde ise tarım politikaları çoğunlukla ürünler bazında
piyasa düzenlerinden oluşmaktadır.
AB’nde pek çok ürün için belirli piyasa
fiyatları belirlenmekte ve bu fiyatın altına düşürmemeye gayret edilmektedir. Fiyatlardaki istikrarsızlık ise piyasaya müdahale ile sonuçlanmaktadır.
Türkiye son yıllarda tarım politikasını kurumlar ve mevzuat değişiklikleri yoluyla AB’nin Ortak
Tarım Politikasına uyum sağlayıcı
yönde yeniden şekillendirmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda AB’de
1962’den beri uygulanan “Ortak Piyasa Düzeni”nin Türkiye’de ilk kez
hayvansal ürünlerde uygulanması
düşünülmektedir. Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı’nın Hayvansal Ürünler Piyasa Düzenleme Kurumu kurulmasına dair kanun tasarısı
taslağına ilişkin çalışmaları devam
etmektedir.
Bu bağlamda altyapının
oluşturulmasında;
• Koordinasyonun iyi işlediği,
• Bürokrasinin en az düzeyde olduğu,
Hüseyin VELİOĞLU
Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri
Merkez Birliği Genel Sekreteri
• Kamu liderliğinde özel sektör ve sivil toplum örgütlerinin etkin olduğu,
• Doğrudan ödemeleri ve bitkisel ve
hayvansal ürünlerin piyasalarını da
kapsayan,
“Tarımsal Ürünler Piyasa Düzenleme Kurumu” şemsiyesi altında tek bir yapı oluşturulmasının
sektöre ivme kazandıracağı kanaatindeyiz.
Ayrıca, ülkemizde stratejik ürünlerin üretiminden pazarlamasına kadar olan zincirde uzun yıllar etkili
bir aktör olmuş ve halen fonksiyonlarını devam ettiren önemli kurum
ve kuruluşlarında yeniden yapılandırılmalı ve kamu elindeki bazı kuruluşlar (Örneğin Et ve Balık Kurumu) yetiştiricilerin oluşturduğu sivil
toplum örgütlerine tahsis edilerek
daha etkin yapıya kavuşturulmalıdır. Yapılandırılan kuruluşların,
Tarımsal Ürünler Piyasa Düzenleme
Kurumu içersinde etkin bir şekilde
görev alması Kurum’un etkinliğini oldukça artıracaktır (Hububat
ürünleri-TMO, Çay-ÇAYKUR, Hayvansal ürünler -EBK gibi). Tarımsal
Ürünler Piyasa Düzenleme Kurumu 4-5 yıl içerisinde kendi maddi
kaynaklarını oluşturacak ve kamu
bütçesine fazla yük getirmeyecektir.
Örneğin süt, et, patates, çay, pamuk,
fındık, üzüm vb. ürünlerin üretiminden tüketimine, ithalatından
ihracatına her aşamada yapılacak
%0.1-0.01 gibi ufak parasal kesintilerle tarımsal ürünler finans kaynağı
oluşturulabilir.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda tarımsal üretimin temeli olan
yetiştiricilerle tüm paydaşların karar
mekanizmalarında yer aldığı kurumsal yapıya örnek olabilecek ekteki
model çerçevesinde hazırlanacak kanun tasarısının ülkemiz adına daha
faydalı olacağına inanmaktayız.
2016 yılı Uluslararası Bakliyat
Yılı olarak ilan edildi
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker'in, 2016
yılının Uluslararası Bakliyat Yılı olarak ilan edilmesi
önerisi BM Genel Kurulu'nda kabul edildi
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından yapılan açıklamaya göre Eker,
BM Gıda ve Tarım Teşkilatı Genel
Sekreteri Hose Graziano Da Silva'ya
gönderdiği mektupta, 2016 yılının
Uluslararası Bakliyat Yılı olarak
ilan edilmesini önerdi. Eker mektubunda, ev sahipliğini de Türkiye'nin
üstlenebileceğini bildirdi. Bakan
Eker'in bu isteği, Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu'nda kabul edildi.
tohumlukların üretimi ve çiftçiler
tarafından kullanımının artırılması,
bakliyat üretimi ve ihracatının artırılması yönündeki çalışmalar hızlandırılacak. Bu amaçla çiftçiler için
eğitim programları düzenlenecek.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Türkiye'de baklagillerin üretiminin ve tüketiminin arttırılması amacıyla çeşitli etkinlikler düzenleyecek.
2016 yılında ev sahipliği
yapacak olan Türkiye,
bakliyat ile ilgili birçok
etkinlik yapacak.
Açıklamada, vitamin bakımından
zengin olan baklagillerin insan beslenmesinde önemli yer tuttuğu, yağ
oranının düşüklüğü ve kolesterol
içermemesi sebebiyle tercih edildiği
ifade edildi.
Uluslararası bakliyat yılı çerçevesinde başta yeni bakliyat çeşitlerinin geliştirilmesi, bu çeşitlere ait sertifikalı
Türkiye'nin dünya nohut üretiminde 4'üncü, mercimek üretiminde ise
3'üncü sırada yer aldığı belirtildi.
Köy-Koop Haber Ocak 2014
AB ve TARIM
En Verimli Araziler Yabancı Şirketlerde
»» Gıda Tarım Bakanı Eker “200 milyon hektarın üzerinde tarım arazisi; şu
anda çok uluslu şirketler veya bazı ülkeler tarafından kiralanmış veya satın
alınmış durumda” dedi.
Dünyada birçok şirket ve ülke,
kendi ülkelerinin arazileriyle yetinmiyor, farklı yerlerden arazi
kiralayarak veya toprak satın
alarak, ihtiyacı olan sebze ve
meyveyi üretiyor. Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker,
bu gerçeğe dikkati çekerek, “200
milyon hektar alanın üzerinde
şu anda çok uluslu şirketler veya
bazı ülkeler tarafından kiralanmış veya satın alınmış durumda.
Ne yazık ki arazilerin kiralandığı ülkelerden önemli bir kısmı
dünyada gıda güvenliğinin en
yüksek düzeyde tehlikeli olduğu
ülkelerdir” dedi.
Katıldığı “Kooperatifçiliği birlikte, ortaklık şeklinde iş yapma,
sorunlara çözüm arama, imkanlar geliştirme ve problemleri
çözme organizasyonu” olarak
değerlendirdiklerini
anlatan
Eker, insanların güçlerini birleştirerek başarıya ulaştıklarını,
Tarım Kredi Kooperatiflerinin
temelinde de bunun yattığını
ifade etti.
Kuruluşun 5 milyar 300 milyon
liralık krediyi 0-8 faiz oranlarında kullandırabilen muazzam
bir organizasyona dönüşmesinin
onurunu ve gururunu yaşadıklarını dile getiren Mehdi Eker,
2002 yılı öncesinde ortak başı-
Sevgili Kooperatifçi Dostlar,
Geçen sayıda, tarımsal üretici örgütlerinin AB’ye uyumu ile ilgili 2013 yılında
gerçekleştirilen faaliyetlerden bahsetmiştim. Bu sayıda ise içinde bulunduğumuz 2014 yılı için geleceğe yönelik planlamalara değinmek istiyorum.
na 3 bin lira ve yüzde 70’e varan
faizle kredi kullandırılabildiğine
dikkat çekti. Kuruluşun, 2002
yılındaki toplam kredi miktarının 200-250 milyon lira olduğunu ve verilen kredinin geri alınamadığını anlatan Mehdi Eker, o
dönemde Tarım Kredi Kooperatiflerinin kapatılmasına yönelik
tartışmaların yaşandığını ancak
bugün başarılı faaliyetlere imza
attığını kaydetti.
Bakan Mehdi Eker, bugün dünyada birçok şirket ve ülkenin,
kendi ülkelerinin arazileriyle
yetinmediğini, farklı yerlerden
arazi kiralayarak veya satın alarak üretim yaptığını belirterek,
“200 milyon hektar alanın üze-
rinde şu anda çok uluslu şirketler veya bazı ülkeler tarafından
kiralanmış veya satın alınmış
durumda. Ne yazık ki arazilerin
kiralandığı ülkelerden önemli
bir kısmı dünyada gıda güvenliğinin en yüksek düzeyde tehlikeli olduğu ülkelerdir” dedi.
Üreticinin Derdi Satış
Üreticilerin, üretim konusunda
değil satışta sıkıntı çektiğini vurgulayan Mehdi Eker, bu konuda
çözüm geliştirilmesi, modeller
ortaya konulması gerektiğini söyledi. Sözleşmeli üretimin önemine işaret eden Eker, son olarak
aspir konusunda Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı ile protokol
imzaladıklarını hatırlattı.
»» Yeni yılda televizyon ve gazetelerde tüketiciye yönelik aldatıcı ve yanıltıcı
reklam yapanlara uygulanacak ceza tutarı 91 bin 370 lira olarak belirlendi
Tüketicinin kullanımına sunulan mal ve hizmetlerin kişi beden ve ruh sağlığı ile çevreye
zararlı veya tehlikeli olabilmesi
durumunda, bu malların emniyetle kullanılabilmesi için üzerine veya kullanım kılavuzlarına,
bu durumla ilgili açıklayıcı bilgi
ve uyarıları, açıkça görülecek ve
okunacak şekilde koymayan üretici, imalatçı veya ithalatçılara 3
bin 43 lira, satıcılara ise 606 lira
ceza kesilecek.
İlgili bakanlıklar tarafından
belirlenen kurallara aykırı
olarak tüketiciye mal ve hiz-
met sunanlara 7 bin 612 lira
ceza verilecek.
Kitap, dergi, ansiklopedi, afiş,
bayrak, poster, sözlü veya görüntülü manyetik bant veya
optik disk gibi kültürel ürünler
dışında mal ya da hizmetin taahhüdü ve dağıtımını yapan süreli
yayın kuruluşlarına 15 bin 226
lira ceza verilecek.
Televizyon ve gazetelerde tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun
tecrübe ve bilgi noksanlıklarını
istismar edici, tüketicinin can ve
mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç
işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları,
çocukları ve engellileri istismar
edici reklam ve ilanlar ile örtülü
reklam yapanlara 91 bin 370 lira
ceza uygulanacak.
İlgili bakanlıktan izin almadan
kampanyalı satış yapanlar 121
bin 826 lira ceza ödeyecek.
Bakanlık’tan Hayvan Yemi Düzenlemesi
»» Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, hayvan yemlerine yönelik
düzenleme yaptı.
Bakanlık tarafından hazırlanan
tebliğ taslağına göre, hayvanların tüketeceği yemler, güvenilir
ve ticari olarak uygun kalitede
olacak. Yemler, insan sağlığına,
hayvan sağlığına ve çevreye tehlike oluşturmaması ve hayvansal
üretimi olumsuz etkilememesi
halinde piyasaya arz edilecek.
Bazı maddeler, ancak belirlenen
limitlerin altında olursa yemlere
katılabilecek. Bakanlık, İnsan
Tüketimi Amacıyla Kullanıl-
Yılbaşı
»» Öncelikle 2014 yılının hepimiz için sağlık, ailelerimiz ile
mutluluk, ülkemiz için ise birlik ve beraberlik getirmesini
diliyorum. Umarım her geçen yılınız bir öncekinden daha iyi
olur.
Tüketicileri Aldatanlara Ceza Arttı
Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun hükümlerine aykırı hareket edenlere uygulanan idari
para cezaları, yeni yıldan itibaren yüzde 3,93 arttırıldı. Buna
göre satıcılar, tüketici ile müzakere etmeden, tüketici aleyhine
dengesizliğe neden olan koşullara sözleşmede yer vermeleri
halinde 149 lira idari para cezası
ödeyecek. Satışa sunulan ayıplı
malların ya da ambalajlarının
üzerine ”özürlüdür” ibaresi yazmayan, tüketici sözleşmelerini
12 punto ve koyu siyah harflerle düzenlemeyen, taksitli satış,
devre tatil, paket turu sözleşmelerine aykırı hareket eden firma
ve satıcılar 302 lira para cezası
ödeyecek.
Kampanyalarda satış ve teslim
tarihi ile ilgili bilgileri tüketiciye
sunmayan ve kapıdan satışlarda
kurallara aykırı edenler de 759 lira
ceza ödemek zorunda kalacak.
KOOPERATİF
13
mayan Hayvansal Yan Ürünler
Yönetmeliği’nde de değişiklik
yaptı. Buna göre, hastalık şüphesi bulunan, hastalığı doğrulanan
veya hastalığın eradikasyonu
amacıyla itlaf edilen hayvanlarla ilgili hastalık izlenecek. Bu
hastalıkla ilgili materyaller, sterilizasyonla işlendikten sonra
düzenli depolama alanlarında
gömülerek imha edilecek. Doğal
ortamda yaşayan koruma altındaki leşçil kuşlar ve doğal alanlarında yaşayan diğer türlerin,
belirlenmiş risk materyali taşıyan ölü hayvanların vücutlarının
tamamı veya parçaları ile beslenmesine izin verilecek.
Son 8 yıldır üretici örgütlenmesi alanında AB’ye uyum için neler gerekli olduğunu, nelerin yapılması gerektiğini
araştırdık. Bu maksatla AB’den gelen
uzmanlar ile bir sürü çalıştaylar yapıldı.
AB’deki durum tespit edildi, uygulamalar incelendi, farklılıklar ortaya konuldu.
Bu bilgileri ışığında hedefler belirlendi.
Üretici örgütlerimizin AB’deki emsalleri
ile aynı seviyeye gelebilmeleri, piyasaya yönelik düzenlemelerde onlar kadar
etkili olabilmeleri, Dünya piyasalarında
rekabet edebilmeleri ve muhtemel bir
üyelik durumunda AB fonlarından faydalanabilmeleri amacıyla bir yol haritası
belirlendi. Buna yönelik eylem planları
hazırlandı.
Planlanan faaliyetler sadece milli bütçeden değil, hem AB fonlarından hem
de diğer uluslararası kuruluşlar ile yapılacak işbirliği olanaklarından faydalanılarak gerçekleştirilecek. Her biri ayrı
fon kaynakları tarafından desteklenen
birçok proje birbirleri ile ilişkili olarak,
birbirlerini tamamlayacak şekilde birlikte uygulanacak.
Dr. Erhan EKMEN
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Teşkilatlanma Daire Başkanlığı
Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma
Grubu Sorumlusu
2004 Uluslararası Pirinç Yılı
2005 Uluslararası Mikro Kredi Yılı
2006 Uluslararası Çöller ve Çölleşme Yılı
2007 Uluslararası Kutup Yılı
2008 Uluslararası Patates Yılı
2009 Uluslararası Yün ve Pamuk Elyaf
Tarımı Yılı
2010 Uluslararası Biyoçeşitlilik Yılı
2011 Uluslararası Ormanlar Yılı
2012 Uluslararası Kooperatifler Yılı
2013 Uluslararası Su İşbirliği Yılı
2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılı
2014 yılı artık projelerin
uygulanmaya başladığı yıl
olacak.
Bu kapsamda ilk faaliyet, Ocak ayı içinde
başlayacak Avrupa Birliği Katılım Öncesi
Aracı (Instrument Pre-Accession - IPA1) kapsamında AB Proje Fonlarından
karşılanan 1 milyon Avro bütçeli “Balıkçılık Üretici Örgütlerinin Kurumsal Kapasitelerinin Arttırılması” adlı Eşleştirme (Twinning) Projesi olacak. Proje ile
üretici örgütlerinin AB'ye uyum açısından teknik alt yapı ve kurumsal kapasitenin arttırılması, yeni mevzuatının hazırlanması ve özellikle uygulamaya yönelik
bilgi ihtiyacı karşılanması sağlanacak.
Bu Projenin sonunda, en azından Balıkçı
kooperatiflerimizin, sorunlarını çözmeye
yönelik AB’ye uyumlu bir model oluşturulmaya çalışılacak. Birlikte yürütülecek
projeler ile üreticinin emeğinin karşılığını alabilmesi, ürettiği ürünü pazarda hak
ettiği değerde satabilmesi, piyasada diğer rakipleri ile rekabet edebilmesi, değer zincirinde örgütleri aracılığı ile etkin
bir güce kavuşması ve rekabet avantajı
yakalaması sağlanacaktır.
Bu yıl yapılacak çalışmaların başarısını
arttırmak bakımından, bu çalışmaların
uluslararası etkinlikler ile ilişkilendirilmesi ise bir başka önemli konu. Örneğin
Birleşmiş Milletler Teşkilatı gibi Dünyanın önde gelen kuruluşları ile ortak çalışmalar yürütülmesi her zaman büyük faydalar sağlayacaktır. Özellikle toplumsal
barışının sağlanması ve küresel krizlerin
çözülmesi açısından Birleşmiş Milletler
her yıl bir konuya değinmektedir. Son
12 yıldır Birleşmiş Milletlerin ilan ettiği
“Uluslararası Etkinlik Yılı” faaliyetlerinin konularına baktığımızda karşımıza
çok dikkat çekici bir durum çıkmaktadır.
Listeden de görüleceği üzere, Birleşmiş
Milletler gıda ve çevre-tarım konularına
yönelmeye başlamıştır.
2003 Uluslararası İçilebilir Su Yılı
Elbette bu durum tesadüfî
değildir. Özellikle içinde
bulunduğumuz yılı ele alırsak,
Aile Tarım İşletmelerinin
önemi ortaya çıkmaktadır.
Küresel krizler karşısında
büyük işletmeler tesislerini
kapatıp kaçarken küçük
aile işletmelerinin üretime
devam etmeleri gıda
üretiminde sürekliliğinin
sağlanması açısından önemini
ispatlamıştır.
Fakat Aile Tarım İşletmelerinin ağır piyasa şartlarında tek başlarına mevcudiyetlerini sürdürmeleri gün geçtikçe zorlaşmaktadır. O halde 2014 Uluslararası
Aile Tarımı Yılı kapsamında gerçekleştirilecek faaliyetler kapsamında bu sorunu
çözmek gerekli olduğu tespitinde bulunabiliriz.
2014 yılında yürütülecek projeler, küçük aile işletmelerinin üretici örgütleri
sayesinde ürün zinciri yönetiminde etkin olmalarını, ürettikleri ürünün katma
değerini arttırıcı tedbirleri almalarını ve
piyasada ciddi bir rekabet gücüne sahip
olmalarını sağlayacak kurumsal kapasite
gelişimine imkân tanıyacak fırsatlar içeriyor.
Umarım 2014 Uluslararası Aile Tarımı Yılında kooperatifler çatısı altında hep birlikte büyük başarılara
imza atarız.
Ocak 2014 Köy-Koop Haber
14 RÖPORTAJ
“Tarımda Büyüme Borca Dayalı Olarak Gerçekleşti”
Röportaj:
Emel TUĞRUL
Tarım sektörü
2013 yılının on
»» Tarımda yaşanan sorunlar bitmek bilmiyor. Bu sorunların temelinde yüksek girdi maliyetleri var. Özellikle küçük
çiftçi, ürettiği ürünün parası ile ihtiyacı olan gübre, mazot, tohum, ilaç ve işçilik gibi temel girdileri karşılayamıyor.
Bunun sonucunda ya üretimden kaçıyor ya da elindeki tarım toprağını satmak zorunda kalıyor. Tabiki bu girdi
maliyetleri sadece küçük çiftçilerin değil tarımsal üretim yapan herkesin sorunu. İşte bu sorunların ışığında, Türk
tarımının yaşadığı olumsuzluklara ilişkin çok sayıda yayınlanmış makalesi bulunan, Türkiye Ziraatçılar Derneği
Başkanı İbrahim Yetkin, 2013 yılında ülkemiz tarımının genel bir değerlendirmesini gazetemizle paylaştı.
Köy-Koop Haber - -2013 yılında tarım ürünlerinin üretiminde değişim oldu mu?
İbrahim Yetkin- Üretimde genelde artış oldu. TÜİK ikinci tahminine
göre, ülkemizde bitkisel ürünlerde
üretim miktarları, 2013 yılında bir önceki yıla göre tahıl ürünlerinde %12,3,
sebzelerde %2,1 ve meyvelerde %1,2
oranında artış göstermiştir. Üretim
miktarlarının 2013 yılında yaklaşık
olarak tahıl ürünlerinde 37,5 milyon
ton, sebzelerde 28,4 milyon ton ve
meyvelerde 18,2 milyon ton olarak
gerçekleşmiştir.
Buna göre, tahıl ürünleri üretim miktarı yaklaşık 37,5 milyon ton olarak
gerçekleşmiştir.
Üretim (Milyon ton)
2012
2013
aylık verileri göz
önüne alındığında,
ekonominin
genelinden daha
iyi bir performans
sergilemiştir. Ancak,
Türkiye'de tarıma
verilen desteğin
düşüklüğü ve
tarımsal girdiler
üzerindeki ağır vergi
yükü, bu olumlu
tablonun üreticiye
yansımasını bir
ölçüde engellemiştir.
Başka bir deyişle,
rakamların ortaya
koyduğu olumlu
gelişme, esas olarak
banka kredilerindeki
artış, yani çiftçinin
borçlanması
karşılığında
sağlanmıştır. Açıktır
ki, bütçesi açık
veren üreticilerin,
borçlanma yoluyla
kaynak ihtiyacını
karşılaması ve
üretimi artırması
uzun veya orta
vadede sürdürülebilir
bir gelişme değildir.
Tahıllar
Sebzeler
Meyveler
Bitki Türü
Tahıllara tek tek
baktığımızda;
• Buğday üretiminin %9,7 oranında
artarak yaklaşık 22,1 milyon ton,
• Arpa üretiminin %11,3 oranında artarak 7,9 milyon ton,
• Çeltik üretiminin %2,3 oranında artarak 900 bin ton,
• Dane mısır üretiminin % 28,3 oranında artarak yaklaşık 5,9 milyon ton
olmuştur.
Baklagillerde ise tahıllara göre rekolte daha düşüktür.
• Nohut üretimi %2,3 oranında azalarak 506 bin ton,
• Kırmızı mercimek üretimi %1,2 oranında artarak 415 bin ton,
• Yumru bitkilerden patates üretimi
ise %16,6 oranında azalarak yaklaşık 4
milyon ton civarında gerçekleşmiştir.
Bunların dışında;
• Yağlı tohumlardan ayçiçeği üretimi
%11,2 oranında artış göstererek 1,5
milyon ton;
• Tütün üretiminin %12,5 oranında
artarak 90 bin ton,
• Kütlü pamuk üretiminin %1,7 oranında azalarak yaklaşık 2,3 milyon
ton,
• Şeker pancarı üretiminin %8,2 oranında artarak 16,2 milyon ton olmuştur.
Sebze ürünleri üretiminde de geçen
yıla göre sınırlı bir artış görülmüştür;
sebze ürünleri üretim miktarının geçen yıla göre %2,1 oranında artarak
yaklaşık 28,4 milyon ton olması beklenmektedir.
Meyve ürünlerinin üretim miktarı açısından da benzer bir durum söz konusu olmakla birlikte bu sektördeki artış
%1,2 gibi düşük bir düzeydedir. Toplam meyve üretiminin ise 18,2 milyon
ton olması beklenmektedir.
Üretiminin de artış görülen
meyveler:
Elma (%10,4), şeftali %3,4, kayısı
%4,2, nar %22,1, narenciyedir (portakal %3,2, limon %2,3).
Üretimi azalan ürünler:
Zeytin %-7,9, üzüm %-3,1. Sert kabuklu meyvelerden fındık (%-16,8),
antepfıstığıdır (%-40,9).
Bu rakamlar temelinde kısa bir
değerlendirme yaparsak:
Buğday üretimi 2012 yılında yüzde
7,8 oranında azalarak 20,1 milyon
ton, arpa üretimi yüzde 6,6 oranında
azalarak 7,1 milyon ton, çeltik üretiminin yüzde 2,2 oranında azalarak
880 bin ton olmuştu.
2013’te, bu üç üründe de (özellikle
buğday ve arpa oldukça yüksek olmak
üzere) geçen yılın üretim kaybının oldukça üzerinde bir artış gerçekleşmiştir. Bu artışta bu yıl tahıllar açısından
son derece olumlu geçen hava koşulları ve artan verimlilik önemli bir rol
oynamıştır.
Dane mısır üretimi geçen yıl yüzde 9,5
oranında artarak yaklaşık 4,6 milyon
tona yükselmişti. Bu yıl yüzde 28’in
üzerinde bir artışla üretim 6 milyon
tona yaklaşmış bulunmaktadır. Bu
özellikle yem açığı olan ülkemiz açısından önemli bir gelişme olmuş ve
tarımsal dış ticaret tablosunun düzelmesine katkıda bulunmuştur.
Pamuk ve şekerpancarı üretiminde
ise geçen yıl bir gerileme söz konusuydu. Kütlü pamuk üretimi yüzde 10,9
oranında azalarak 2,3 milyon tona
düşmüştü. Pamuk üretimindeki azalma bu yıl da devam etmiştir. Şeker
pancarı üretiminde bu yıl gerçekleşen
artış, geçen yılın yüzde 2,3 oranında
azalmasını telafi ederek bunun üzerine çıkmıştır.
Toplam
Krediler
(Milyon TL)
2002
Tarım
Kredileri
(Milyon TL)
59696
Takipteki
Krediler
(Milyon TL)
4271
Üretimi düşen bir diğer ürün de yaş
çaydır. Yaş çay üretimi geçen yıl yüzde 2,5 oranında azalarak 1,2 milyon
ton civarında gerçekleşmişti. Bu yıl
da azalmanın yüzde 7 civarında olması bekleniyor.
KK- Tarım ürünleri üretimindeki artışı neye bağlıyorsunuz?
İ.Y- Türkiye’de 2011 yılında yıllık
büyüme oranı yüzde 8.8 olarak gerçekleşmişti. Aynı yıl, tarım sektöründe büyüme ise yüzde 5.6 ile son 5
yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştı.
Genel büyüme oranı 2012’de yüzde 2,2’ye düşerken, Tarım sektörünün yıllık büyüme oranı yüzde
3.5 olmuştu.
2013 yılının ilk yarısında büyüme hızı,
genelde, birinci çeyrekte %3, ikinci
çeyrekte %4,4 oldu. Tarım sektöründe ise bu oran, birinci çeyrekte %3.6,
ikinci çeyrekte yüzde 5.4 olarak gerçekleşti. İkinci çeyrekteki yüksek büyüme sayesinde yıllık bazda ilk yarıyıl
büyüme hızı genelde %3,7’ye, tarım
sektöründe ise %4,5’e çıktı.
Bu durum, tarım sektörünün en az
desteklenen sektör olmasına karşın
ekonomideki olumsuz gelişmelerden
diğer sektörlere göre daha az etkilendiğini ortaya koymaktadır.
Ancak gerek Türkiye
ekonomisinin geneli gerekse
tarım sektörü açısından
bakıldığında, geçen yıl
olduğu gibi bu yıl da mevcut
büyüme rakamlarının yüksek
oranlı borçlanmaya dayalı
olduğu gözleniyor.
Rakamların da gösterdiği gibi, çiftçilerimizin kullandığı kredi miktarı geçen
yıl Ağustos ayı itibariyle 32,9 milyar
TL iken bu yıl aynı ay itibariyle 35,4
milyar TL’ye yükselmiştir. Rakamlar,
Tarım Kanunu’nun öngördüğü rakamların çok altında kalan tarımsal
desteklerin çiftçi ekonomisi bünyesinde yarattığı kaynak kıtlığının banka
kredileriyle giderilmeye çalışıldığını
göstermektedir.
KK- Tarımsal girdi temininde
karşılaşılan sorunlar yıllardır
üreticimizi zorlamaktadır.2013
yılında tarımsal girdilerin durumu ne olmuştur? Örnek verebilir misiniz.?
Tarım
Kredilerinin
Payı (%)
174
Tarım
Kredilerindeki
Değişim (%)
Takipteki Kredilerin
Tarım Kredilerine
Oranı
7,2
4,1
2003
74382
2998
201
4,0
30*
6,7
2004
106525
5279
210
5,0
76
4,0
2005
167477
7262
154
4,3
38
2,1
2006
231476
8294
362
3,6
14
4,4
2007
304112
10621
294
3,5
28
2,8
2008
386367
13550
436
3,5
28
3,2
2009
419561
15868
913
3,8
17
6,8
2010
563590
23358
976
4,1
47
4,2
2011
721034
31296
894
4,3
34
2,9
2012
637272
32947
987
3,9
5
3,0
2013
1013731
35400
3,5
9**
3,5
Kaynak: BDDK
1238
(*) Ağustos Sonu
Tarım Kredileri Kamu
(Milyon TL)
Değişim
(%)
2010
16940
56
2011
23128
37
(**) Ağustos Ayına Kıyas
Tarım Kredileri Yerli
Özel (Milyon TL)
Değişim
(%)
Tarım Kredileri Yabancı
(Milyon TL)
Değişim
(%)
2010
3721
38
2695
15
2011
5203
40
2962
10
2012
23077
0
2012
5995
15
3873
31
2013
23260
1
2013
7180
20
4968
28
İ.Y- Tarımsal üreticilerin en önemli ve kronikleşmiş sorunu tarımsal
girdilerdeki yüksek fiyat artışlarına
karşın, tarımsal üretici fiyatların düşük kalması, hatta gerilemesidir. Yani
çiftçi her yıl tarımsal girdilere genel
enflasyon oranının üzerinde bir fiyat
öderken, sattığı ürünün karşılığında
girdi fiyatlarındaki artışı karşılayacak
bir kazanç sağlayamamaktadır. Ancak, bu gerçek çoğu zaman kamuoyu
tarafından fark edilememektedir. Bunun sebebi, bu sektörde aracı kârları
çok yüksek olmasıdır. Üretici fiyatlarındaki düşme, tüketiciye yansımamakta, bu durum tarımsal üreticilerin
adeta tüketiciyi “sömürdüğü” gibi bir
izlenim yaratmaktadır. Aslında hem
üreticinin hem de tüketicinin yüksek
aracı kârlarından ötürü zarara uğratılması söz konusudur.
Örneğin 2012 döneminde amonyum
sülfat gübresinin tonu 590 TL iken,
2013 döneminde yüzde 18,6 oranında
artarak 700 TL’ye yükselmiştir.
Yine 2012 yılı Kasım ayında 4. 18 TL
olan motorinin litresi 2013 Kasım
ayında 4.38 TL’ye çıkmıştır. 2012 yılında da gübre de ortalama yüzde 30,
mazotta ise yüzde 12 artış olmuştu.
Buna karşılık TÜİK rakamlarına göre,
tarımsal ürünlerin üretici fiyatlarında,
on iki aylık ortalama esas alındığında,
bu yıl, geçen yıla göre %2,29 düşüş
gerçekleşmiştir. Elma gibi çok önemli bir üründe bu yıl üretici fiyatı yüzde 20’nin üzerinde düşmüştür. Yani
çiftçi, bu yıl da girdiyi enflasyonun
üzerinde bir fiyat artışıyla almış, buna
karşılık ürününü geçen yıla göre daha
düşük fiyattan satmıştır.
KK- Bunca soruna karşın neler
yapılabilir?
İ.Y- Birincisi, tarımsal girdilerde
uygulanan ve çok yetersiz olan destekleme oranı artırılabilir, ya da bu
girdilerden alınan vergi oranları düşürülebilir.
Örneğin, Tarım
sektöründe yılda 3,3
milyon ton civarında
mazot kullanılmaktadır.
Veriler mazot desteği, bu
rakamın yalnızca yüzde 5’ini
karşılamaktadır.
Aslında bu destek bir elle verilen diğer
elle alınan bir “destek”tir; çünkü çiftçi
bu rakamın dört katı KDV ödemektedir. Litresi 4,38 TL’ye satılan mazottan, ÖTV ve KDV, yani dolaylı vergi olarak 2,26 TL ( % 36.57
ÖTV + % 15.07 KDV) alınmaktadır. Bu rakam, çiftçiye bu yıl verilen
9 milyar TL’lik toplam desteğe yakın
bir miktar oluşturmaktadır. Yani salt
mazottan alınan dolaylı vergilerle,
bırakınız mazot desteğini, çiftçiye bir
yılda verilen tüm destek geri alınmaktadır. Oysa üyesi olmayı düşlediğimiz
Avrupa Birliği ülkelerinden Belçika,
Güney Kıbrıs, Litvanya ve Letonya’da
tarımda kullanılan akaryakıtta ÖTV
yoktur. Romanya, Çek Cumhuriyeti,
Estonya, Fransa, Macaristan, Slovenya, Finlandiya, İtalya, İsveç, İrlanda
ve İspanya’da ise normalin çok altında
bir ÖTV alınmaktadır. Türkiye’de ise
aksine, 2011 yılına kadar normal motorinden 7 kuruş daha ucuza satılan
kırsal motorinin fiyatı normal motorinle eşitlenerek, zaten ağır olan vergi
yükü daha da ağırlaştırılmıştır.
Köy-Koop Haber Ocak 2014
TARIM
Diğer girdilere gelince: Gübreden yüzde 18 KDV alınmaktadır. Kırsal elektrikte ise yüzde 1 enerji fonu,
yüzde 2 TRT payı ve yüzde 18 KDV
alınmaktadır. Tarımsal ilaçlardan,
tarım makinaları ve traktörlerden,
tohumluk ve hayvan yemlerinden
yüzde 8 KDV alınmaktadır.
İkincisi, tarımsal desteklemeye ayrılan kaynak artırılabilir.
Türkiye’de yürürlükte olan Tarım
Kanunu’na göre, tarımsal destekleme oranı GSMH’nın yüzde birinden
az olamaz. Buna karşılık, yasanın
çıktığı 2006 yılından bu yana bu
oranda destek hiçbir zaman verilmemiştir. 2013 yılında tarıma ayrılan destekleme miktarı 9 milyar
TL’dir. 2013 yılının destekleme oranı GSMH’nın %0.6’sına denk gelmektedir. Zaten yasal bir zorunluluk
olan bu miktarın GSMH’nin yüzde
1’i oranına çıkarılması, tarımsal desteklerin yüzde yüze yakın artırılması anlamına gelir. Bu artış çiftçinin
kaynak sorununu önemli ölçüde hafifletecek ve giderek artan borç miktarını düşürecektir.
Üçüncüsü tarımsal ürünlerde, özellikle sebze ve meyve sektöründe
yüzde 300’lerin üzerinde bir kâr
oranı söz konusudur. Yani üreticiden 1 TL’ye alınan domates tüketiciye 3 TL’den satılmaktadır. Ve
bu tablo yalnız bir ürün için değil,
genelde görülmektedir. Bu alanda
hem üreticiyi hem de tüketiciyi koruyacak önlemlere acilen ihtiyaç
duyulmaktadır.
KK- Hayvancılıkta durum nedir?
İ.Y- Son yıllarda gerek tarıma ayrılan toplam destekten hayvancılığa
ayrılan miktarın artması, gerekse
tarımsal teşvik ve kredilerdeki artıştan dolayı hayvan sayısı ve et üretiminde bir artış gözlenmektedir.
TÜİK rakamlarına göre 2008 yılında büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre yüzde 1,58 azalarak,
10 milyon 946 bin 239’a düşmüştü.
Büyükbaş hayvanlardan sığır sayısı
yüzde 1,60 azalarak 10 milyon 859
bin 942 baş olmuştu.
2010 yılından başlayarak desteklerin artması nedeniyle 2012 yılında
büyükbaş hayvan sayısı 14 milyonun
üzerine, koyun sayısı 27 milyona çıkmıştı.
2013 yılında bu yükselişin devam ettiği görülmektedir.
13 Ağustos 2013 itibariyle açıklanan TÜİK rakamlarına göre
kırmızı et üretimi: 2013 yılı birinci çeyrekte 208 bin ton olarak 2012
yılının aynı dönemine göre yüzde
21,7 oranında artmıştır. (büyükbaş
yüzde 20,3, küçükbaş yüzde 31,3),
ikinci çeyrekte üretim 212 bin tona
çıkmış, böylece 2012 yılının aynı
dönemine göre üretim yüzde 16,3
oranında artmıştır (büyükbaş yüzde
17,1, küçükbaş yüzde 10,8). Bu yılın
ilk altı aylık döneminde üretim 421
bin tonla geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18,9 artış göstermiştir (büyükbaş yüzde 18,6, küçükbaş
yüzde 20,7).
2011 yılında 110 bin 731 ton olan sığır
eti ithalatı 2012 yılında gümrük vergilerinin Ekim ayında yükseltilmesinin ardından 25 bin 436 tona inmiş
bulunmaktadır. Bu rakam 2013’ün
ilk çeyreği itibariyle 5 bin 763 ton
olmuştur. İkinci çeyrekte düşmenin
devam ettiği görülmektedir.
Sonuç olarak, 2013 rakamları, hayvan sayısı ve kırmızı et üretimi artarken, ithalatın azaldığını ve giderek yok denecek düzeye indiğini
göstermektedir. Bundan da öte bu
yılsonuna doğru ilk kez Türkiye’den
yurtdışına sığır ihracatı gerçekleşmiş bulunmaktadır.
Buna karşılık, üreticilerimiz, bu gelişmenin yarattığı olumlu sonuçların
meyvelerinden tam olarak yararlanabilmiş değildir. Bunun en büyük
nedeni, tarımsal üretimde olduğu
gibi, hayvancılıkta da girdi fiyatları
ile üretici fiyatları arasındaki makasın üretici aleyhine açılmaya devam
etmesidir. Özellikle, maliyetlerin
yüzde 60-70’ini oluşturan yem fiyatlarındaki artış, bu alanda üreticinin
en büyük sorununu oluşturmaktadır.
KK- Tarımsal ihracat ve ithalat
konusunda bilgi verir misiniz?
Geçtiğimiz yıllara göre 2013 yılını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İ.Y- 2011 yılında tarım ürünleri dış
ticaretinde, ihracatın ithalatı karşılama oranı % 86, 9 iken, 2012 yılında
% 97,8 olarak gerçekleşmişti.
2011-2012 Tarımsal Ürünler
İthalat ve İhracat Rakamları
2012
2011
İhracat (milyar dolar)
15,2
16,0
İthalat (milyar dolar)
17,5
16,3
İhracatın İthalatı Karşılama
Oranı (%)
86,9
97,8
Bu yıl tarımsal ürün ihracatımız, ithalatımızdan daha fazla artmıştır.
Tarım ve gıda ürünleri olarak bakıldığında ise ihracat, ithalatı geride
bırakmıştır. Tarım ve gıda ürünleri birlikte ele alındığında, 2013 yılı
Temmuz ayı itibariyle ihracat, yıllık
16 milyar 232 milyon dolar, ithalat
ise 11 milyar 71 milyon dolar olarak
gerçekleşmiş, böylece yıllık 5 milyar
doların üzerinde bir dış ticaret fazlası meydana gelmiştir.
Bu tablo yukarıda verdiğimiz üretim
rakamlarındaki artışla yakından ilişkilidir. Örneğin mısır üretimindeki
artış, önemli bir dış ticaret açığını
kapatmaktadır. Yaş Meyve Sebze
ve Narenciyede 2013 yılı 1 Ocak-31
Ekim tarihleri arasında bir önceki yılın aynı aylarına göre miktarda
% 3, değerde % 4 artış yaşanmıştır.
Gruplar içerisinde; Taze Sebze miktarda % 18, değerde ise % 7 ’lik bir
artış göstermiştir.
Buna karşılık, özellikle pamukta
üretim düşüşü ve ithalat artışı devam etmektedir. Sebze ve meyvede
de, özellikle Rusya pazarının yılın
son aylarında daralması ve Ortadoğu ülkelerine (Suriye hariç) yapılan
ihracatın düşmesi bu tablonun daha
olumlu gerçekleşmesini engellemiştir. Yine önemli bir ihracat ürünü
olan fındık üretimindeki düşüşün,
ihracata olumsuz bir biçimde yansıması beklenmektedir.
KK- Genel olarak değerlendirildiğinde 2013 yılı tarım sektörü için neler söyleyebilirsiniz?
İ.Y- Tarım sektörü 2013 yılının on
aylık verileri göz önüne alındığında,
ekonominin genelinden daha iyi bir
performans sergilemiştir. Ancak,
Türkiye’de tarıma verilen desteğin
düşüklüğü ve tarımsal girdiler üzerindeki ağır vergi yükü, bu olumlu
tablonun üreticiye yansımasını bir
ölçüde engellemiştir. Başka bir deyişle, rakamların ortaya koyduğu
olumlu gelişme, esas olarak banka
kredilerindeki artış, yani çiftçinin
borçlanması karşılığında sağlanmıştır. Açıktır ki, bütçesi açık veren
üreticilerin, borçlanma yoluyla kaynak ihtiyacını karşılaması ve üretimi artırması uzun veya orta vadede
sürdürülebilir bir gelişme değildir.
Bu nedenle, ekonominin temel sektörlerinden biri olmaya devam eden
(ve tarım ve gıdanın taşıdığı önemin
artacağı düşünülürse gelecekte de
bu ağırlığını koruyacak olan) tarım
sektörünün kaynak sorununu çözecek adımların atılması, yalnız tarım
sektörü değil, tüm ekonomi açısından acil bir zorunluluktur.
15
IPBES Genel Kurulu Antalya'da Gerçekleşti
»» Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu
Hükümetler Arası Platformu'nun (IPBES) ikinci genel kurulu 100’den fazla ülkenin
katılımı ile 9-14 Aralık 2013 tarihinde Antalya’da yapıldı.
2012 yılında Panama’da kurulan IPBES, biyolojik çeşitliliğin ve ekosistem hizmetlerinin korunması ve
sürdürülebilir kullanımı konularında bilim dünyasını ve karar vericileri bir araya getiriyor. IPBES, bu
konuları etkileyecek politikaların
bilimsel çalışmalara dayandırılması için sistematik bir karar alma
mekanizmasının
geliştirilmesini
amaçlıyor.
IPBES’in öncelikli çalışma
konuları tozlaşma ve besin
üretimi, arazi bozulumu,
restorasyon ve istilacı
türler olarak belirlendi.
Antalya’da gerçekleştirilen IPBES
ikinci genel kurulunda yapılan görüşmeler sonucunda imzalanan
Antalya Mutabakatı’yla IPBES’in
5 yıllık çalışma planı onaylandı.
Planın uygulanması için gereken
43,5 milyon dolarlık finansman
ihtiyacının yarısından fazlası (25,4
milyon dolar) çeşitli ülkeler tarafından taahhüt edildi. Bu çalışma
planına göre IPBES’in öncelikli
çalışma konuları tozlaşma ve besin
üretimi, arazi bozulumu, restorasyon ve istilacı türler olarak belirlendi. Tozlaşma çalışmasının hızlı
değerlendirme şeklinde yapılması
kararlaştırılırken diğer konular için
ön çalışmalar yapıldıktan sonra
araştırma yöntemleri ve kapsamı
konusunda ayrıntılar belirlenecek.
IPBES’in önceliklendirdiği diğer
çalışmalar biyolojik çeşitlilik ve
ekosistem hizmetleri için senaryo
analizi ve modelleme, bu konularda kapasite ve politika araçlarının
geliştirilmesi, biyolojik çeşitliliğin
ve doğanın faydalarının kavramsallaştırılması gibi alanları kapsıyor.
Tarım arazileri toprak
bozulması tehdidi altında
Ankara Üniversitesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Günay Ertuğrul, Türkiye'de tarım arazilerinin
toprak bozulması tehdidiyle karşı
karşıya kaldığını söyledi. Ertuğrul, toprağın bozulması sonucunda
üzerinde herhangi bir faaliyet yapılamayacağını bildirdi.
BM Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetlerarası Platformu (IPBES), İkinci Genel Kurulu'nda bir açıklama
yapan Prof. Dr. Günay Ertuğrul,
toprağın ekosistemin en önemli
parçalarından biri olduğuna dikkat çekti. Topraksızlaşmanın toprağın oluşum evrelerinde taşıdığı
özeliklerini yavaş yavaş kaybetmesi
anlamına geldiğini dile getiren Ertuğrul, "Toprak milyonlarca mikro
organizmaya ev sahipliği yapıyor.
Üzerinde çeşitli bitki örtüsünü besliyor. Tarımsal üretimin temel kaynağı. Toprak kaybolduğu zaman
üzerinde faaliyet yapılamaz hale
gelir." dedi."
İnsan Topraksızlaşmayı
Hızlandırıyor"
Topraksızlaşmanın doğal süreç
içerisinde meydana geldiğini dile
getiren Prof. Dr. Ertuğrul, insan
faaliyetleri sonucunda da topraksızlaşmanın hızlandığını vurguladı.
Arazi yapısındaki bozulmanın topraksızlaşmayı etkileyen en önemli
faktör olduğunu vurgulayan Ertuğrul, topraksızlaşmanın biosistemi
olumsuz etkilediğini belirtti.
Sonuçlar Ağır Olacak
Türkiye'nin arazi varlığının çok
büyükmüş gibi düşünüldüğünü
ancak bu durumun düşünülenin
aksine olduğunu savunan Ertuğ-
rul, "Türkiye'de jeomorfoloji çok
inişli çıkışlı olduğundan dolayı bu
durum erozyonu ve toprak bozulması hızlandırıyor. Türkiye'nin potansiyeli toprak bozulmasına açık.
Gerekli önlemleri almadığımız takdirde sonuçları daha da ağır olacak.
Geleneksel tarımın uygulandığı
arazilerde toprak bozulması daha
fazla oluyor. Toprak ve su korumalı tarım sistemlerine geçilmediği müddetçe toprak bozulmasının
önüne geçemeyiz. Arazi bozulması
Türkiye'de geleneksel tarımla risk
altındadır. Harran Ovası'ndaki tuzlulaşma ciddi bir arazi bozulmasıdır." dedi.
Devlet Desteği Gerekiyor
Türkiye topraklarının üçte ikisinde geleneksel tarım uygulandığını
belirten Ertuğrul, toprak ve su korumalı tarım sisteminin havzalara
getirilmesi için devlet desteğine
ihtiyaç olduğunu kaydetti. Geleneksel tarım uygulamalarında ürün
kalitesini arttırmak için kimyasal
gübrelerle takviye yapıldığına değinen Ertuğrul, kullanılan kimyasalların yeraltı suyu kaynaklarının
kirlenmesine neden olduğunu ve
kimyasalların yüzey suyuyla taşınması sonucunda da havzalarda
problem yarattığını söyledi.
Tarım Ürünleri Pahalıya
Üretilecek
Sürdürülebilir kaynak kullanımını
en üst seviyede uygulanmadığı takdirde tarım ürünlerinin daha pahalıya üretileceğini iddia eden Ertuğrul, devletin üreticiye daha fazla
teşvik vermek zorunda kalacağını
savundu. Günümüzde uygulanan
organik ve ekolojik tarım gibi yeni
üretim şekillerinin ekosisteme ve
sürdürülebilir kaynak kullanımına
hizmet eden üretim modelleri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Günay
Ertuğrul, ekosistemi bozduktan
sonra onu eski haline getirmenin
çok maliyetli olduğuna dikkat çekti.
Ürün Doğrulama ve Takip Sistemi Hizmete Giriyor
»» Tüketicinin, aldığı gıda ürünü hakkındaki her türlü bilgiye doğrudan
ulaşabilmesini sağlayacak 'Ürün Doğrulama ve Takip Sistemi' yeni yılla birlikte
hizmete giriyor.
Sistem sayesinde taklit ve tağşiş ürünlerin önüne geçilmesi
hedefleniyor. Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, tarladan sofraya gıda güvenirliği
kapsamında, yeni bir etiketleme, takip ve denetim sistemi olan Ürün Doğrulama
ve Takip Sistemini (ÜDTS)
1 Ocak'tan itibaren hayata
geçiriyor. Vatandaşların satın aldıkları veya alacakları
gıda ürününe dair her türlü bilgiye
ulaşabilecekleri ÜDTS sistemi,
'alkollü içkiler, takviye edici
gıdalar, enerji içecekleri, bebek mamaları, siyah çay, bitkisel sıvı yağlar ve bal' ürün
grubundaki gıda maddelerini
kapsıyor. ÜDTS'nin, taklit edilemez etiket özelliği ile gıda ürünlerinde dünyada bir ilk olduğunu
söyleyen Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, tüketicinin ne yediğini kontrol altına alan her türlü
tarafından karşılanacağını söyledi. Keskin, 5 liranın üzerindeki
ürünlerde ise barkod etiket fiyatı
olarak 3,9 kuruşluk bir maliyetin
üreticiler tarafından ürünlere
yansıtılabileceğini dile getirdi.
Tek kullanımlık barkod etiket
teknoloji takip ederek uygulamak
zorunda olduklarını söyledi.
5 Liranın Altı Ücretsiz
ÜDTS'nin kullanılabilmesi için
ürün üzerine yerleştirilecek barkod etiket sisteminin maliyeti konusunda bilgi veren Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı Bilgi İşlem
Dairesi Başkanı Fersin Keskin, tüketiciye ulaşacak 5 liranın altındaki ürünlere her hangi bir fiyat farkı yansıtılmayacağını belirterek,
oluşacak maliyetin üreteci firma
ÜDTS sisteminin temeli, gıda
ürünlerine yapıştırılacak tek
kullanımlık etiketlere dayanmaktadır. Tüketiciler, satın aldıkları ürün üzerindeki etiketi basitçe
sorgulayarak, ürünün kim tarafından üretildiğini ya da ithal edildiğini, ne zaman üretildiğini, son kullanma tarihinin geçip geçmediğini,
ürünlerin zorunlu etiket bilgilerini
ve ürünler hakkında özel uyarıları
kolaylıkla öğrenebileceklerdir. Bunun yanında tüketiciler, bakanlığın
herhangi bir nedenle bir ürün hakkında alacağı piyasadan toplatma
kararını ürünü tüketmeden önce
öğrenebilecektir.
16
Ocak 2014 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Dünyadan Kooperatif
Hikâyeleri
Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN
Değerli Kooperatifçi Dostlar,
Bu sayıda kooperatifçilik adına ülkemiz için güzel örnekler ile dolu
komşumuz İran’dan bir hikâye sunacağız. Kooperatifçilik Bakanlığı’nın
ve Kooperatifçilik Üniversitesi’nin
bulunduğu İran’da, Kooperatifçiliğin
ekonomideki yeri de gayet önemli bir
seviyeye gelmiş. Özellikle kadınlar
açısından kooperatifçiliğin başarılı
örnekleri ile karşılaşıyorsunuz. Bu
hikâyede, bir kooperatifin ülke gıda
sektörünü nasıl olduğunu göreceğiz.
Yeni yılın sağlık, mutluluk ve bol kazanç getirmesini dileriz.
İran’ın Büyük
Kooperatfçilik Planları
İran Bitkisel Yağ Endüstrisi Birliği,
6 yıl önce ekonomik değeri olan bir
kooperatifleşme faaliyetinde bulunmalarının zamanının geldiğine karar
verdi. Mevzuat gereği Birlik, İran’da
özel sektör ile hükümet arasında
bir arabuluculuk yapıyor ama kendi çatısı altında ekonomik faaliyette
bulunmasına izin verilmiyordu. Bu
yüzden Birlik, 20 Mayıs 2006 yılında üyeleri bitkisel yağ üreticileri olan
ve merkezi Tahran’da bulunan İran
Yağlı Tohumlar ve Bitkisel
Yağ İşleme Fabrikalarının
oluşturduğu Farda Kooperatifini kurdular. Bu kooperatifin üyeleri, ülkenin toplam bitkisel yağ üretiminin
%93’üne sahipler. Bu kooperatif, İran’da kooperatif
hareketi hikâyesinin sadece
bir parçasıdır. Farda Kooperatifinin kurucu ortağı,
yöneticisi ve Uluslararası
Kooperatifler
Birliği’nin
kooperatifler adına küresel
temsil organı yöneticisi olan Abolhassan Halili ‘‘İran’daki kooperatif
sektörünün İran’ın gayrisafi yurtiçi
hasılasının yaklaşık % 6’sını karşıladığını ve İran’ın her bir eyaletinde de
kooperatif birlikleri bulunduğunu”
ifade etmiştir.
Bir bütün olarak İran ekonomisinin
içeriği ele alındığında oldukça ilginç bir durum ortaya çıkmaktadır.
Çünkü İran Hükümeti, kooperatif
işletmeleri tarafından oluşturulan
gayrisafi yurtiçi hasılanın %25’ini bir
hedef olarak belirlemişlerdir. Khalili
‘‘Farda Kooperatifinin kurulmasıyla, hükümet kooperatif sektöründen
gelen gayrisafi yurtiçi hasılası için
hedeflerini arttığı’’ şeklinde açıklamada bulunmuştur.
Farda Kooperatifi İran’da çok başarılı bir girişim olmuştur. Kooperatifin 28 tane bitkisel yağ işleme
fabrikası üyesi olup, toplam olarak
10.000‘den fazla kişinin ortaklığı
bulunmaktadır. Her bir üyesi için
başlangıç sermayesi sadece 5000
USD olan ve 2006 yılında başlayan
bir işletme için bu durum hiç de fena
değildir. İran’ın Kooperatif Bakanlığı Farda Kooperatifini yılda iki kez
üst üste gelen başarısından dolayı
yılın seçkin kooperatifi olarak ödüllendirmiştir.
Farda Kooperatifi yerinde
saymamış ve faaliyet
alanlarını çeşitlendirerek
sürekli katma değerini
arttırmıştır. Örneğin
İran’da yaklaşık 1200
öğrencisi olan bir
Kooperatif Üniversitesi
kurmuştur.
Özellikle bitkisel yağ taşıyan nakliye şirketi kurarak sermayesini yeni
faaliyet alanlarına yönlendirmiştir.
İran gıda endüstrisinin varlığını göstereceği pazar oluşturmak amacıyla,
ülke içinde ve dışında belirli bir katılımı olan fuar şirketi de kurmuştur.
Ayrıca Farda Kooperatifi personelinin %41’i kadınlardan oluşmaktadır
ve böylece kadınların önemli bir destekçisi konumundadır.
4. Gıda Güvenliği Toplantısı
Nijerya’da Yapıldı
»» Gelişen Sekiz Ülke (D-8) 4. Gıda Güvenliği Tarım
Bakanları Toplantısı, 4-6 Aralık 2013 tarihleri arasında
Nijerya'nın başkenti Abuja'da gerçekleştirildi.
Toplantıda Türkiye'yi GıdaTarım ve
Hayvancılık Bakan Yardımcısı Kutbettin Arzu'nun başkanlığında, bakanlık ve özel sektör temsilcilerinden oluşan bir heyet temsil etti.
Ana teması gıda güvenliği olan toplantıda; bölgesel ve küresel işbirliğinin geliştirilmesi, üye ülkeler
arasında deneyimlerin paylaşılması
ve ortak hedeflerin belirlenmesi ile
gıdaya erişimde ve gıda dağıtımında
yaşanan sıkıntılar ele alındı. Ayrıca,
D-8 kapsamında oluşturulan; gübre
konsorsiyumu, hayvan yemi üretimi,
balıkçılık, ticari standartlar ve tohum
bankası çalışma gruplarının faaliyetleri de değerlendirildi. Toplantıda 5.
Tarım Bakanları Toplantısı’nın 2014
yılının son çeyreğinde Türkiye’de
düzenlenmesi kararlaştırıldı.
2013'de Kooperatifçilikteki
Önemli Olaylar
Kooperatifçilik hareketinde bir yılı
daha geride bıraktık, 2012 yılında
kutladığımız uluslararası kooperatifler yılının ardından 2013 yılına
kooperatifçilik adına biraz daha
şanslı başladık. Yıllardan beri dikkate alınmayan hatta yıpratılmaya
çalışılan kooperatifçilik hareketine
ne kadar haksızlık yapıldığını Birleşmiş Milletlerin açlık ve yoksulluk karşısında kooperatifleri çözüm
olarak dünyaya duyurması ile daha
iyi anladık. Hiç değilse kooperatiflere sosyal medyanın gücü ile dünya ölçeğinde daha detaylı, dikkatli
bakma alışkanlığı edindik.
Kooperatifçilik hareketindeki başarının anahtarının dürüst, güvenilir,
hareketin ilkelerine inanmış, halka
hizmeti hakka hizmet olarak kabul
kooperatifçiler olduğu gerçeğini öğrendik. İktidarların ve bazı çevrelerin kendi görüşleri doğrultusunda
kooperatifçiliği yönlendirmesinin
faydadan çok zarar verdiğini geçte
olsa anladık. Dünya ölçeğinde ilkeleri ve 150 yılı aşan birikimi olan
hareketin siyasi menfaat uğruna
şekillendirmesinin adı kooperatif
olan gerçekte kooperatif olmayan
bir yapılanma olacağını öğrendik.
Evet her yılın sonunda olduğu gibi
2013 yılını da iyisi ve kötüsüyle
geride bıraktık. Bardağa dolu tarafından bakarsak, 2013 yılında
kooperatifçilikte eski yıllara göre
yine de iyi bir yaşadık. ilgili resmi
kuruluşlar ve kooperatifler kooperatifçilk adına birşeyler yapmanın
çabası içinde idiler. Ülkemizdeki
kooperatifçilik hareketinin sorunlarının çözümüne yönelik sık sık
toplantılar yaptılar. Kooperatifler
ile ilgili sorunları çözmek için yasal
düzenlemeler konusunda çalışmalara başladılar.
Ülkemizde kooperatifçilk hareketi
ile ilgili olayları dikkate alan bu yazı
ülkemizde 2013 yılında olan önemli
olayları tümüyle yansıtmayabilir.
Belkide bazı önemli gelişmeler atlamış olabilir. Ancak kendimce göze
çarpan önemli olayları özetlemeye,
kooperatifçilik hareketimizin ülke
ve dünya ölçeğindeki yeri konusunda meydana gelen bazı gelişmeleri
özetlemeye çalışacağım.
Öncelikle görmemizin gereken en
önemli olay 2013 Temmuz ayında
açıklanan İstanbul Sanayi Odası tarafından yapılan Türkiye’nin 2012
yılındaki ilk büyük 500 sanayi kuruluşu araştırmasında Panko Birliğe ait Konya Şeker Ticaret ve sanayi
Anonim Şirketi 44 sırada yer almasıdır. Oluşturulan sıralama listesinde Trakya Birlik 77 sırada, Tarım
Kredi Kooperatiflerine ait Gemlik
Gübre 139. sırada, Panko Birliğe ait
Kayseri Şeker 135. sırada, Marmara
Birlik 465. sırada yer almasıdır.
Diğer taraftan Fortune Türkiye
Dergisi tarafından 2013 yılında
açıklanan Türkiye’nin 2012 yılındaki ilk büyük 500 şirketi çalışması
sonuçlarına göre Panko Birliğe ait
Konya Şeker 70. sırada, Trakya Birlik 107, İzmir Ecza Koop 117, Bursa
Ecza Koop 145, Tüm Ecza Koop’a
ait Farma Lojistik 148, Tarım Kredi
Kooperatiflerine ait Gemlik Gübre
176 sırada olmasıdır.
Ayrıca Maliye Bakanlığınca 2013
yılında açıklanan Türkiye’nin vergi rekortmenleri arasında ilk 100
sıra içinde Konya şeker 60. sırada
ve Gemlik Gübre 81. sırada olası
kooperatiflerimizin ne denli önemli
olduğunu ortaya koymaktadır.
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
Bilmemiz gerken önemli bir gelişmede her kooperatifin üst örgütüne
bile ödemediği miktarda yüklüce tescil ücreti ödediği ama hiç bir hizmet
alamadığı TOBB’un yetkisinde olan
Ticaret Sicil verilerine göre 2013 yılının ilk 11 aylıkverilerine göre yapılan
çalışmaya göre 859 kooperatif kurulmuş. Çalışmayan ve gayri faal duruma düşmüş 2042 kooperatif daha
tasfiye edilmiş ve 1642 kooperatif de
kapanmıştır. 2013 yılının bu dönemi
içinde 19 çeşit kooperatif ve 8 kooperatif birliği kurulmuştur.
En çok kurulan kooperatifler arasında 343 kooperatif ile Konut birinci,
124 kooperatif ile Tarımsal kalkınma Kooperatifleri ikinci ve 123
kooperatif ile Motorlu Taşımacılık
kooperatifleri üçüncü sırada yer almıştır. Açılan kooperatiflerde ilk üç
sırada Ankara, Bursa Konya illeri
bulunurken, tasfiye edilen ve kapanan kooperatiflerde ise ilk üç sırada
Ankara, İstanbul ve İzmir illeri görülmüştür. 2013 yılında ülkemizdeki yeni kooperatiflerden olan beş
eğitim, bir sağlık ve bir de sigorta
kooperatifi daha kurulmuştur.
Sabancı Vakfı tarafından yürütülen toplumda sosyal ve ekonomik
fark yaratan kişi ve kuruluşlarını
belirleyerek kamuoyuna tanıtmayı
hedefleyen fark yaranlar programı
kapsamında 2013 yılında ekonomik
gelişme yaratan kuruluş olarak Tire
Süt Kooperatifi ve Vakıflar Köyü Kooperatifi seçilmiştir. Yazılı ve görsel
basın organlarında bu kooperatiflerimizi ve yöneticileri ile ilgili programlar yapılmış ve yazılar yayınlanmıştır.
8 Kasım 2013 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu
Kararı ile Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (TSKB)’nin 1 Mayıs
2000’den sonra DFİF kaynaklarından kullandıkları ve bakiyesi
bulunan kredi borçları, yeniden yapılandırılmıştır. Tarım Satış Kooperatif Birlikleri’ne 2000-2007
yılları arasında ürün alımlarının
finansmanında kullanılmak üzere,
DFİF kaynaklarından uygun şartlarda kredi kullandırılmıştı. Bu kredilerin toplam değerinin yaklaşık
1,3 milyar lirayı bulmuştu.
Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanununa eklenen
geçici madde ile söz konusu kredilerin yeniden yapılandırılmasına
imkân tanınmıştır. Bu düzenleme
ile birlikler yaklaşık 670 milyon
lira borç yükünden kurtulmuştur.
2007 yılından bu yana borçlarının
ödenmesinin ertelenmesi sayesinde birlikler, sağlanan bu kamu kaynaklarından uzun yıllarca faydalanmış ve yapılan bu düzenlemedeki
15 yıllık geri ödeme planıyla da bu
kuruluşların sektördeki yapı içinde
kalmalarına fırsat tanınmıştır.
2013 yılında Gümrük Ticaret bakanlığına bağlı kooperatifler için
örnek ana sözleşmeler yenilenmişve yeni kooperatifler için yeni örnek ana sözleşmeler eklenmiştir.
Yeni alanlarda kooperatifler kurulmasına destek olacak çalışmalar
yapılmıştır. Karayolu Yük Taşıma,
Karayolu Yolcu Taşıma, Üretim ve
Pazarlama, Kadın Girişimi Üretim
ve İşletme, Tüketim, Temin Tevzi,
Turizm Geliştirme, Küçük Sanat,
Yaş Sebze ve Meyve Pazarlama, Pazarcılar İşletme, Deniz Yük Taşıma,
Deniz Yolcu Taşıma, Karşılıklı Sigorta, Eğitim ve Sağlık Hizmetleri
Kooperatifleri için örnek anasözleşmeler hazırlanarak yürürlüğe
konulmuştur. Bakanlık sayfasında
yayınlanmıştır.
6-7 Mayıs 2013 tarihinde ülkemizde İlk defa Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin (TMKB) organizasyonunda Uluslararası Kooperatifler
Birliği’nin (ICA) kıta örgütlerinden
biri olan Avrupa Kıta örgütü Cooperative Europe’un Genel Kurulu
İstanbul’da düzenlenmiştir. Ayrıca
Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez
Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Teke Cooperative Europe yönetim kuruluna seçilmiştir.
01-05 Kasım 2013 tarihleri arasında ICA’ nın Güney Afrika’ da Cape
Town’da kentinde yapılan kongresinde 2015 yılı ICA’ nın Genel Kurul Toplantısının Antalya-Türkiye’
de yapılması kabul edilmiştir. Bu
kongre ülkemizde yapılacak ilk ICA
Genel Kurulu olacaktır.
Diğer taraftan bu genel kurulda yapılan seçimlerde ülkemizde ICA’nın
sektör örgütlerinin yönetiminde
yer alan temsilcilerimiz olan ICA
Uluslararası Tarım Kooperatifleri Örgütü (ICAO) Yönetim Kurulu
üyesi ve ORKOOP Genel Başkanı
Cafer Yüksel, ICA Konut Kooperatifleri Örgütü Yönetim Kurulu üyesi
Türk Kent Genel Başkanı Muammer Aksoy yönetimdeki yerlerini
korumuşlardır.
2013 yılında Yeni kooperatiflerimizden olan halen faaliyetteki
tek sigorta kooperatifi olan Koru
Sigorta Kooperatifi ICA sektör örgütlerinin en büyüklerinden olan
Uluslararası Sigorta Kooperatifleri
Örgütüüyeliğine kabul edilmiştir.
2013 yılında dünyadaki kooperatif
arasında örnek olacak kooperatifleri tanıtmayı amaçlayan ICA Kooperatif Hikâyeleri Web Sayfasında
Orman Köylülerinin tek örgütü olan
Orkoop’tan sonra Koru Sigorta ve
Gülbirlik Kooperatiflerinin yapısı ve
çalışmalarını içeren hikayelere yer
verilmiştir. Kooperatifçilik hareketi için 2013 yılı geçmişe göre biraz
daha iyi geçmiştir. 2014 yılının daha
iyi geçmesi hepimizin dileğidir. Bu
dilek doğrultusunda hepimizin dünya gerçeklerine göre hareket etmemiz. Hareketi kendi menfattlerimze
göre değil, dünya geçeklerine göre
tahlil etmemiz gereklidir. Ülkemiz
kooperatifçilik konusunda başarılı
örnekleri barındırmaktadır. Ahilik
geçmişinden gelen bu ülke insanı
kjooperatifçiliğe uzak değil aslında
kooperatifçiliğin temel felsefesini
yaratan bir kültürden gelmektedir.
Ülkemiz kooperatifçilik hareketine
emek vermiş liderlerimiz ve kooperatifçilerimiz kooperatifçilikten
ülke menfaatine nasıl faydalanılabilir, sorunların çözümü nasıl olacağını gayet iyi bilmektedir. Yeter
ki onları görelim, güvenelim ve hareketin gerçek sahibinin kooperatifçiler olduğunu bilelim.
Yeni yılınız kutlu olsun. 2014
yılı kooperatifçilik hareketi
kooperatifçiler ve kooperatifçiliğe inanlar için insanımız ve
ülkemiz adına en iyi yıl olsun.
Köy-Koop Haber Ocak 2014
ORGANİK TARIM
Organik Tarım Nedir? Ne Değildir? -I-
17
»» Organik tarım konusunda gerek üretici gerekse tüketici toplumumuzda doğru olduğu düşünülen yanlış bilgiler süregelmektedir. Bu yazı
dizimizde; organik tarım ilkeleri ele alınacak, ortaya çıkışından sürdürülebilirliğine, Türkiye ve dünyadaki organik tarım üretiminden konuyla
ilgili mevzuatlara kadar birçok konuda bilgi verilecektir.
Öncelikle bir konuda anlaşalım… Organik tarım halk arasında söylenildiği gibi sadece doğal üretim demek
değildir, haksızlık olur… ya da gübresiz ya da ilaçsız üretim hiç değildir.
Organik tarım hayvansal ya da bitkisel üreticilikte toprak işlemeden tutun kaliteli üretimin her aşamasında,
ürünlerin muhafazasından piyasaya sunulmasına kadar geçen tüm
süreçlerde, belli kurallarla uyumlu
bir şekilde yapılan örgütlü bir üretim sistemidir. Yani sadece hayvan
gübresi kullanarak üretim yapmak
ya da ilaçlama yapmaksızın kurtlu
meyveleri “bunlar organik” diyerek
piyasaya sunmak değildir. Organik
tarım, baştan sona kontrollü bir üretim sistemidir, bir bütündür. Bütünün parçalarında oluşan aksaklıklara bağımlı, kurallara bağımlı, bilinçli
ve eğitimli üreticiye ihtiyaç duyan ve
gerek Türkiye gerekse dünya piyasasında tam olarak kavranamadığı için
şu an sınırlı yer bulan ve hatta nüfus artışları düşünüldüğünde üretim
potansiyeli düşük ve zahmeti yüksek
bir üretim sistemidir. Ne yani alıcısı
yok mudur? Vardır olmaz olur mu?
Böyle bir üretim sistemi mutlaka
olmalıdır, doğaya ve insana saygılı,
çevreyi koruyan üstelik sağlıklı ve
kaliteli ürün sağlayan bu sistemler,
bu pazarlar mutlaka olmalıdır ve her
ürünün bir alıcısı elbette vardır…
Peki, neden böyle bir
üretim sistemine ihtiyaç
duyulmuştur?
Biliyoruz ki, gelişen teknolojilerin
ışığında tarım sektöründe meydana
gelen reform hareketleri Yeşil Devrim olarak nitelendirilen 1960 sonrasında ciddi bir ivme kazanmıştır. Bu
süreçte, bitkisel ve hayvansal üretim
adına, doğanın dengesini sağlayan
toprak ve su sistemlerinde sonuçlarının ne olacağını düşünmeksizin
yapılan uygulamaların verdiği zararlar, toprak-su-bitki-hayvan-insan
besin zincirinde telafisi güç sorunlar
ortaya çıkarmış ve bu durum da tarımda yeni bir üretim sisteminin düşünülmesine ve geliştirilmesine neden olmuştur. İngiltere’de “Organik
Tarım”; Almanya ve Kuzey Avrupa
ülkelerinde “Ekolojik Tarım”; Fransa, İtalya ve İspanya’da ise “Biyolojik Tarım” olarak isimlendirilen bu
sistem, sağlıklı ve kaliteli ürün elde
edebilmek için bir dizi kurallar zincirinden oluşan ve her tarım sisteminde olduğu gibi avantaj ve dezavantajları bulunan bir üretim biçimidir.
Organik tarımın temel
amacı; çevreyi (hava,
toprak ve su kaynaklarını)
bitki, hayvan ve insan
sağlığını koruyarak üretim
yapmaktır. Organik tarımla
ilgili dört temel unsur
söz konusudur. Birincisi;
ilaç, gübre, büyüme
düzenleyicileri ve hayvan
hormonları vs. kimyasal,
maddelerin kullanımının
yasaklanması veya
mümkün olduğu ölçüde
sınırlandırılmasıdır.
sı, yani organik işletmeden alınması
esastır. Ancak henüz organik tarım
sistemi tam olarak yaygınlaştırılmadığı için konvansiyonel tarım işletmelerinden temin edilen temiz
tohumların kullanılmasına da izin
verilmektedir. Dikkat edilecek husus
tohumun özellikle genetik değişikliğe uğratılmamış olması organik üreUzm. Dr. Esra GÜNERİ
tim sistemleri için ön plana çıkmakAnkara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
tadır. Tohumun melez olması, hibrit
Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü
olması bu tohumun organik olma
[email protected]
vasfını bozmaz (Sürmeli, 2003).
Aynı zamanda dayanıklı çeşitlerin
İkincisi; zararlı, hastalık ve yabancı
ot mücadelesinde bitki münavebesi, yona duyarlılığı azaltılır (eğime dik seçimi bitki korumada kimyasal girbitki artıkları, hayvan gübresi gibi sürüm yöntemleri). Toprağın tavına di kullanımının önüne geçecektir.
belirli üretim teknikleri kullanılma- gelmesi, toprakta suyun yeterince Topraklarda birikme eğilisıdır. Üçüncüsü; tüketici sağlığını muhafaza edilebilmesi, sulama ara- mi gösteren, yer altı sularına
korumak için toprak verimliliğinin lıklarının doğru ayarlanabilmesi, ge- karışan ve aşırı kullanımları
sürdürülmesi ve toprak, bitki ve reksiz su kullanımının önüne geçil- sonucu bitkilerde depolanan
hayvanlar arasındaki bitki besin zin- mesi gibi bir çok husus doğru toprak kimyasal (ticari, suni) gübre
kullanımı yerine organik kacirinin düzenlemesidir. Son olarak, işleme tekniklerine bağımlıdır.
rakterli
gübreler
organik ürünlerin
ORGANİK TARIM ÜRETİM LOGOLARI
kullanılmalıdır:
üretim ve pazarlanBunun için hayvansal
ması için kendine
gübrelerden yararlaözgü uluslararası
nılabileceği gibi yeşil
kurallara göre izgübrelerin kullanımı
lenebilir, kayıtlı ve
da uygundur. Tarımsal
şeffaf bir uyum süişletmelerin her türlü
recinin bulunması
bitkisel atıklarının ya
ve bu sürecin tüm
Çerçeveli Renkli Logo
Fonlu Renkli Logo
Çerçevesiz Renkli Logo
da evsel nitelikli atıkaşamalarında baların kompostları, peat
ğımsız sertifikasyon
ya da torflar, kümes
kuruluşları ve müatıkları, tarım kireci,
fettişleri tarafından
leonardit, potas kayası
kontrol edilebilmegibi organik karakterli
si ve sertifikalandıgübreler organik tarım
rılmasıdır (Demirsistemlerinde sıklıkla
yürek 2011). Tüm
kullanılmaktadır. Orbu süreç sonrasınganik bitkisel üretim
da organik ürünün
Çerçeveli Siyah-Beyaz Logo
Çerçevesiz Siyah-Beyaz Logo
Fonlu Siyah-Beyaz Logo
yapılacak
alanlarda,
ambalajında yeşil,
Toprak verimliliğinin korun- belirtilen önlemlere rağmen yeterli
mavi, siyah ve beyaz renklerden olumasına ve sürdürülmesine toprak verimliliği ve biyolojik aktişan “organik ürün logoları’ndan biriyönelik yöntemler kullanılma- vitenin sağlanamaması halinde, ornin bulunması gerekir. İşte bu süreci
lıdır: Doğal floranın ve faunanın ganik tarım yönetmeliğinde (Ek-1)
tamamlayan üretimin sonucunda
korunmasını sağlayarak, genetik izin verilen gübreler, toprak iyileştiürün, “organik” niteliği kazanır.
çeşitliliği devam ettirmek için yapı- riciler ve besin maddeleri kullanılaOrganik Tarımın hayvansal üretim lacak uygulamaların başında anız bilir. Bu kapsamda kullanılan ürün
aşamalarını ve bitki koruma sistem- yakımının önlenmesi gelmektedir. ve bunun kullanım gerekçesi üretici
lerinin gerekliliklerini ve kullanılan Anıza ekim, uygun ekim münavebe- tarafından kayda alınmalıdır.
yöntemler konusundaki bilgilendir- si, birlikte ekim ya da doğru ekimZararlı ve hastalıklarla mücameyi ilgili arkadaşlara bırakarak, iz- dikim yöntemleri (zamanlama,
delede kalıcı, doğaya zarar veninizle sistemin bitkisel üretim kıs- mesafe, vs.) toprakların ve genetik
ren ve parçalanmayan kimyasal
mını açıklamaya başlayalım;
çeşitliliğin korunmasında kullanılan girdi kullanımı yerine kültürel,
en önemli yöntemlerdir. Bu sayede biyolojik ve biyoteknik mücaÖncelikle toprakların
erozyonla mücadele edilebildiği gibi dele metotları uygulanmalıdır:
toprak yorgunluğunun da önüne ge- Bu yöntemler arasında doğal bitki
tarıma hazırlanması çok
çilmiş olur.
önemlidir.
ekstraklarından oluşan preperatlar,
Dayanıklı, sağlıklı tohum ve zararlı böceklerin doğal düşmanlarıOrganik tarım sisteminde top- bitki çeşitleri seçilmelidir: Özel- nın kullanımı söz konusudur. Ekim
rak işlemenin minimum düzey- likle mevsimsel, çevresel ve bölgesel nöbeti uygulamaları, temiz tohum,
de tutulması istenir: uygun yön- koşullara bağlı olarak değişen koşul- tam çürümüş (olgunlaşmış) hayvan
temler kullanılarak yapılan toprak lara karşı dayanıklı ya da toleransı gübresi kullanımı, ekim dikimlerde
işleme teknikleri kullanıldığı taktir- yüksek türlerin seçimi üretim süre- doğru zamanlama ve doğru mesafe
de, zaman içerisinde tarım alet ve cinde ortaya çıkabilecek olumsuz- uygulamaları ile birlikte mekanik
makinalarının yoğun ve yanlış kulla- lukların önüne geçecek ve çevresel işlemler (çapalama gibi) özellikle
nımlarından kaynaklanan olumsuz etkiye bağımlı olan bir üretim siste- yabancı ot kontrolünde oldukça ettoprak koşullarının (sıkışma, aşırı minde risk faktörlerini azaltacaktır. kilidir. Bitki hastalık, zararlıları ve
buharlaşma vs) önüne geçilmiş olur. Organik tarımda, kullanılacak tohu- nematodlar ile yabancı otlara karşı
Her şeyden önemlisi arazinin eroz- mun organik olarak üretilmiş olma- belirtilen hususların uygulanama-
ması veya yetersiz kalması halinde
yine yönetmeliğin Ek-2 bölümünde
belirtilen girdiler kullanılabilir ve
kayıtları mutlaka tutulmalıdır.
Doğru ve uygun sulama yapılmalıdır: Her şeyden önemlisi ürünün ihtiyacı kadar suyun toprakta
bulunması gerekmektedir. Bu konvansiyonel üretim sisteminde de organik üretim sisteminde de geçerli
bir olgudur, ancak bugün ortaya çıkan sulamalardan kaynaklı toprak
sorunları bilinçsiz su kullanımının
ne yazık ki, en güzel örneklerini sunmaktadır. Bu sistemde kullanılacak
suyun da kalitesinin belirlenmesi
gerekmektedir. Organik üretimde
sanayi ve şehir atık suları ile drenaj
sisteminden elde edilen drenaj suları kullanılamaz, gerekli hallerde
suyun uygunluğuna yetkilendirilmiş
kuruluş tarafından yapılacak kontrollerde karar verilir. Sulama suyu
kalitesi çevre kirliliğine, toprak yapısında bozulmaya ve erozyona yol
açmamalıdır.
Tüm bu sayılanların yanı sıra
organik üretim sisteminde her
türlü uygulama kayıt altına
alınmalıdır: sistem tam bir kayıt
ve kontrol sistemidir, öncelikle bu
bilincin oluşturulması gerekir. Aslında tüm üretim sistemlerinde de olması gereken bu örgütlü sistem aynı
zamanda ciddi bir disiplin ve eğitim
gerektirir. Konvansiyonel tarımla
uğraşan bir üretici organik ürünlerin fiyatlarının yüksek olmasının cazibesine katılarak mevcut arazisinde
bu üretime geçiş yapamaz. Mevcut
arazisinin organik tarım sistemine
uygun olup olmadığını belirlenmesi,
topraktaki kalıntıların (gübre ya da
ilaç) uygun yöntemler kullanılarak
temizlenmesi, gerekli kontrollerin
ardından izinlerin alınmasıyla başlayan bu meşakkatli sürecin başarıya
ulaşabilmesi için eğitime ve iş gücüne ihtiyacı vardır.
Yukarıda özetlemeye çalıştığım bilgiler ışığında, bitkisel üretimde organik tarım sistemlerinin hemen
hemen her aşamasında olması ve
olmaması gerekenler, sonraki yazılarımızda daha ayrıntılı şekilde ele
alınacaktır. Şimdilik bu bir başlangıç
olsun… Saygılarımla…
Kaynaklar
Demiryürek K., 2011. Organik Tarım
Kavramı ve Organik Tarımın Dünya
ve Türkiye’deki Durumu. GOÜ, Ziraat Fakültesi Dergisi, 2011, 28(1),
27-36.
Sürmeli, A. 2003. Organik Tarım,
Gelişimi ve İlkeleri. Dev. Maden-Sen
Yayın Kurulu.
º
9
Zengin, M. 2007. Organik Tarım.
ISBN: 978-975-8377-53-4, Hasad
Yayınları, Mart 2007, İstanbul.
Lizbon. Portekiz
www.sisab.org
17-18-19 Şubat 2014
19. PORTEKİZ ULUSLARARASI GIDA VE İÇECEK TİCARET FUARI
18
Ocak 2014 Köy-Koop Haber
TARIM
Hayvansal Atıklardan Biyogaz Üretimi
»» Dünya, günümüzde artmakta olan nüfusa paralel olarak insanlığın geleceğini önemli ölçüde etkileyecek olan gıda güvenliği, su güvenliği ve
enerji güvenliği olmak üzere 3 önemli konuya kilitlenmiş bir durumdadır.
Enerji ihtiyacı her yıl yaklaşık olarak %
4-5 oranında artmakta iken, bu ihtiyacı karşılayan fosil-yakıt rezervi ise
çok daha hızlı bir şekilde azalmaktadır. En iyimser tahminlere göre,
en geç 2030 – 2050 yılları arasında
petrol rezervleri ile birlikte kömür
ve doğal gazın da büyük ölçüde tükeneceği ve ihtiyacı karşılayamayacağı
tespiti yapılmaktadır (www.ibb.gov.
tr).
Bu nedenlerden dolayı, tüm ülkeler
küresel iklim değişikliği ile mücadele etmek, enerji açığını kapatmak, çevre problemlerini çözmek
ve sürdürülebilir kalkınma için yenilenebilir enerji kaynakları arayışına girmişlerdir. Özellikle yüksek
tarımsal potansiyele sahip olan ülkeler biyokütle ürünü olan biyogaz,
biyodizel ve biyoetonol üretimine
yönelmişlerdir. Dünyada biyogaz
üretimi ve kullanımı hızla gelişmektedir. Hayvan gübresinden elde edilen biyogazın tesis oranları dikkate
alındığında ise, dünyadaki tesislerin
% 80'i Çin'de % 10'u Hindistan'da,
Nepal’de ve Tayland'ta bulunmaktadır (IV.Süt veSüt Hayvancılığı Kongresi, 2013). Avrupa ülkelerinde ise
biyogaz tesislerinin oranı Almanya
başta olmak üzere diğer ülkelerde de
giderek artmaktadır.
Türkiye’de biyogaz üretimi ile ilgili
araştırmalar özellikle 1980 - 86 yılları arasında Toprak-Su Araştırma
enstitüleri tarafından yapılmıştır.
Ayrıca bu alandaki araştırmalara
üniversitelerde de devam edilmektedir. Ancak ülkemizdeki biyogaz üretimindeki gelişmeler, özel donanımlı
teknik kişilerin ve tesislerin sayısının yeterli düzeyde olmaması nedeniyle dünyadaki gelişmelere göre
oldukça yavaştır. Ülkemiz enerji ihtiyacının % 62’sini ithalatla karşıladığı ve sınırlı düzeyde fosil kökenli
yakıt rezervlerine sahip olduğu için,
enerjide dışa bağımlı bir ülke olması
nedeniyle yenilenebilir enerji kaynakları üzerinde durmak zorundadır. Fosil kökenli yakıtlara alternatif
olan yenilenebilir enerji (biyokütle,
hidrolik, rüzgar, güneş, jeotermal
vb.) kaynaklarına yüksek oranda sahip olan ülkemizde bu kaynakların
mevcut kullanım oranı oldukça düşüktür. Yenilenebilir enerji kaynaklarından biri olarak nitelendirilen
bitkisel ve hayvansal atıklardan oksijensiz ortamda biyogaz üretimi ise
oldukça düşük düzeydedir. Aynı zamanda ülkemizde özellikle büyükbaş
hayvancılık ve tavukçuluk sektöründeki hayvan varlığımızı göz önüne
aldığımızda mevcut hayvan potansiyelimizden elde edilen hayvan gübresinden biyogaz elde edilmesi ciddi
anlamda değerlendirilmesi gereken
önemli bir fırsattır.
Biyoenerji, bitkisel ve hayvansal
atıklardan elde edilen enerjiye verilen genel isimdir. Biyogaz, bitki ve
hayvan atıkları gibi organik maddelerin havasız ortamlarda fermantasyonu sonucunda oluşan ve içeriğinde % 60-70 metan(CH4), % 30-40
karbon dioksit(CO2), ve % 0-2 hidrojen sülfür(H2S), çok az miktarda
hidrojen(H2), karbon monoksit ve
azot(N2) bulunan renksiz ve yanıcı
bir gaz karışımı olup ısıl değeri 1725
MJ/m3’tür. Biyogaz elde edilmesi, bitkisel atıklar ya da hayvansal
gübrelerden (büyükbaş, küçükbaş
ve kanatlı hayvan gübresi), biyogaz
tesislerinde oksijensiz ortamda mikroorganizmalar tarafından ayrıştırılması esasına dayanmaktadır. Hayvan gübresi toprakta doğal haliyle
kullanıldığında, içindeki yabancı
ot tohumları, olası bitki hastalık ve
zararlı etmenleri nedeniyle düşük
kalitededir. Oysaki hayvan gübrelerinden biyogaz elde edilmesi sonucu geriye kalan gübrenin bitkiyi
besleme değeri en az % 15 oranında
artarak, kaliteli tarımsal amaçlı gübreye dönüşür. Biyogaz elde edilmesi
esnasında havasız ortamda, organik
Proteinler
Dr. Nezaket CÖMERT
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
maddelerin tamamen metana dönüşebilmesi için ortamda farklı türden
ve birbirine bağımlı mikroorganizma
gruplarının bulunması gerekmektedir. Her mikroorganizma grubu, tek
başına bir organik maddeyi metan
gazına dönüştüremediğinden kendilerinden önceki grupların ürettikleri
maddeleri besin maddesi olarak kullanmaktadırlar. Bu mikroorganizma
grupları; hidroliz bakterileri, asit
oluşturan bakteriler ve metan üreten
bakterilerdir (Speece,1996 ) .
Biyogazın oluşum aşamaları şu şekildedir. (Tablo 1)
Biyolojik olarak üretilen her türlü
maddeye biyokütle denilmektedir.
Doğada var olan en önemli biyokütle
kaynakları şunlardır:
• Hayvancılık atıkları (sığır, at, koyun, tavuk ve do-muz gibi hayvanların gübreleri, mezbaha artıkları,
hayvansal ürünlerin işlenmesi esasında oluşan artıklar)
• Bitkisel ürünlerin atıkları
(hububat, sap ve saman, mısır artıkları, şeker pancarı yaprakları, meyve-sebze atıkları, bitkisel ürünlerin
Karbonhidratlar
Aminoasitler
Lipitler
Hemiseliloz
Organik
Asitler
NH3
KAYNAK
METANOL
Gliserol
ŞEKERLER
Yağ Asitleri
Sığır Gübresi
90-310
65
310-620
60
Domuz Gübresi
340-550
65-70
Buğday samanı
200-300
50-60
Çavdar samanı
200-300
59
Arpa samanı
290-310
59
Mısır sapları ve artıkları
380-460
59
Keten & Kenevir
59
280-550
70
Sebze Artıkları
330-360
Değişken
Ziraat atıkları
310-430
60-70
365
-
Dökülmüş ağaç yaprakları
Yerfıstığı kabuğu
210-290
58
Algler
420-500
63
Atık su çamuru
310-800
65-80
işlenmesi esnasında oluşan artıklar)
• Gıda ve tarım sanayi atıkları
• Orman endüstrisi atıkları
• Evsel atıkların organik kısmı
• Deri ve tekstil endüstrisi atıkları
Hayvansal üretimden kaynaklı biyogaz elde edilmesinde; hayvanların mera veya ahır koşullarında
beslenmeleri, uygulanan beslenme
programları ve hayvanların türleri günlük gübre üretimini etkileyen
en önemli faktörlerdir. Tablo 1’de
hayvan türlerine göre ve diğer çeşitli kaynaklardan elde edilen biyogaz
değerleri verilmiştir:
1 adet kümes hayvanından 0,022
ton/yıl yaş gübre (78 m3/ yıl biyogaz)
1 adet büyükbaş hayvandan 3,6 ton/
yıl yaş gübre (33 m3/yıl biyogaz)
1 adet küçükbaş hayvandan 0,7 ton/
yıl yaş gübre (58 m3/ yıl biyogaz)
Tablo 2. Çeşitli Kaynaklardan Elde
Edilebilecek Biyogaz Verimleri ve
Biyogazdaki Metan Miktarları
Biyogaz, doğalgazın kullanım alanlarına paralel olarak kullanılabilen bir
enerji kaynağıdır. Biyogaz kullanım
alanları genel olarak şunlardır:
• Isınma ve ısıtma amaçlı,
• Türbin yakıtı olarak kullanılarak
Koç Tat Tohumculuk'u Sattı,
Meyve Suyunda Ortak Oldu
»» Rekabet Kurulu, Dubaili Abraaj
Capital’in Yörsan’ın yüzde 80’ini satın alma
başvurusunua izin verdi.
»» Koç Grubu şirketlerinden Tat Gıda iki önemli
işbirliğine imza attı.
Satın almayı gerçekleştiren
Abraaj Capital, 7.5 milyar
dolarlık portföyü ile dünyanın en büyük 50 fonu arasında bulunuyor.
360
Çimen
• Ülkemizde hayvancılığın gelişmesini teşvik edici unsur olarak ve
dolayısıyla suni gübreye bağımlılığı
azaltmada,
H2 CO2 ASETAT
büyük sanayi
kuruluşları
listesinde de
233’üncü sırada bulunuyor. Özellikle
peynir ve yoğurt üretiminde öne çıkan şirket, peynir
pazarının yaklaşık %25’ine
sahip. Yörsan’ın yoğurt pazarındaki payı ise %10-15 seviyesinde bulunuyor.
METAN ORANI
(Hacmin %’si)
Kanatlı Gübresi
Yörsan Dubai’li Yatırım
Fonuna Satıldı
Rekabet
Kurulu, Türkiye’nin
en büyük gıda
firmaları
arasında yer alan
Yörsan’ın
Dubaili fon Abraaj Capital’e
satışına onay verdi. Yörük
ailesine ait Yörsan Gıda hisselerinden %80’inin, Abraaj
Grubu kontrolündeki Dairy
Fresh Süt Ürünleri ve Gıda
Yatırımları şirketi tarafından devralınması işlemine
izin verildi.
Türkiye’de süt ürünleri pazarının en önemli markalarından olan Yörsan, en
BİYOGAZ VERİMİ
(Litre/kg)
Buna göre Tat Gıda, iştiraki Tat
Tohumculuk'ta sahip olduğu
tüm paylarını Japon Kagome'ye
satarken, çocuk meyve suyu pazarında faaliyet gösteren Polonyalı Maspex firması'nın Türkiye'deki iştiraki Tedi İçecek'in
yarısına ortak oldu.
Tat Gıda'dan KAP'a yapılan
ilk açıklamada, iştirakleri olan
Tat Tohumculuk A.Ş'deki tüm
paylarının 15 milyon lira karşılığında Japonya'da yerleşik Kagome Co. Ltd. unvanlı
şirkete satıldığı belirtildi. İşlem sonrasında Tat Gıda'nın
ve Koç Topluluğu'nun Tat
Tohumculuk'ta herhangi bir
payı kalmadı.
İkinci açıklamada ise yeni bir
ortaklık haberi yer aldı. Buna
göre Tat Gıda Türkiye'de ilk
kez çocuk meyve suyu pazarına öncülük amacıyla, ödenmiş sermayesi toplam 100 bin
TL olan ve paylarının tamamı
Avrupa'nın en büyük firmalarından biri olan Polonya'da
yerleşik Maspex firmasına ait
Tedi İçecek Sanayi ve Ticaret
A.Ş.'nin 50 bin liralık payının
satın alınmasına yönelik olarak Hisse Devir Sözleşmesi imzalandığı kaydedildi.
Hisse devir işlemlerinin tamamlanması, Rekabet Kurumu' ndan izin alınmasının ardından gerçekleşecek.
elektrik üretiminde,
• Yakıt pillerinde,
• Doğalgazla birlikte kullanılarak
maliyetlerin düşürülmesinde,
• Kimyasal maddelerin üretiminde,
• Motor yakıtı olarak,
• Tarımsal işletmelerde seraların ve
binaların ısıtılmasında kullanılır.
Sonuç olarak; Ülkemizde mevcut
hayvancılık ve tarımsal üretim potansiyelinin oldukça yüksek olması, bu sektörlerden biyogaz üretimi
ve bununla ilgili tesislerin sayısının
arttırılması gelecek nesillerin çevreye duyarlı, temiz ve sürdürülebilir
enerji ihtiyacının karşılanmasında
önemli rol oynayacaktır. Bu amaçla;
hayvansal, tarımsal ve evsel atıklardan biyogaz üretim potansiyellerinin arttırılması için uygun teknolojilerin geliştirilerek biyogaz üretimi
konusunda yapılacak tüm çalışmalarda kamu, sivil toplum kuruluşları,
üniversiteler ve tüketicilerin gereken
hassasiyeti ve sorumluluğu göstermesi daha güzel bir dünya ve gelecek
için çok önemli bir adım olacaktır.
Kaynaklar
www.ibb.gov.tr
www.tarim.gov.tr
IV. Süt ve Süt Hayvancılığı Öğrenci
Kongresi, Kongre Kitabı, 17 Mayıs
2013, Karacabey-BURSA
Speece, R.E.,’Anaerobic Biotechnology for Industrial Wastewater”,
Arche Press, Tennesse, 1996
Rusya, 42 Ton
Mandalinayı Türkiye’ye
Geri Gönderdi
»» Türkiye’den Rusya’ya getirilen yaklaşık
42 ton mandalinada Akdeniz sineği tespit
edildi. 42 ton mandalina, Türkiye’ye geri
gönderildi.
Rusya’nın Ukrayna sınır
kapısı Novie Yurkoviçi’de
Federal Bitki Koruma ve
Karantina Servisi (Rosselhoznadzor) yetkilileri
Türkiye’den ithal edilen 42
ton mandalinada zirai karantina kontrolü yaptı.
Rosselhoznadzor
Basın
Sözcüsü Aleksey Alekseyenko,
“Türkiye’den
Braynsk bölgesinde sınır
kapısına getirilen yaklaşık
42 ton mandalina kontrol
edildi. Laboratuvarda yapılan araştırmada ürünlerde tehlikeli haşarat sayılan
Akdeniz sineği tespit edildi. 42 ton mandalinanın
Türkiye’ye geri gönderilmesine karar verdik.“ dedi.
Köy-Koop Haber Ocak 2014
TARIM
Tarım Kredi Kuru Soğan
İhracatına Başladı
»» Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri (TKKK) bu yıl ilk defa kuru
soğan ihracatına başladı. Çiftçinin depolarında bulunan ürünler,
Bulgaristan’a ihraç edildi.
Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Başkanı İlhami
Teke, soğan üreticilerinin endişelerini gidererek geçen yıl
Eylül, Ekim ve Kasım aylarına
göre bu yıl yüzde 30’luk bir
ihracat artışının söz konusu
olduğunu ifade etti.
Kuru soğan konusunda kamuoyunda yanlış bilgilendirmeler yapıldığını dile getiren
Teke, geçen yıl aynı dönemde
yaklaşık 27 bin ton soğanın
ihraç edildiğini belirterek, bu
yılki rakamın yaklaşık 35 bin
ton olduğunu ve taleplerin
artarak sürdüğünü vurguladı.
Tarım Kredi Kooperatifleri
olarak Bulgaristan üzerinden
Avrupa’ya kuru soğanın gön-
derilmeye başladığını anlatan
İlhami Teke, "Çiftçilerimiz
soğan ile ilgili kaygılardan
uzaklaşsınlar. Karamsar olmasınlar ürünlerini muhafaza etmekte başarılı olsunlar.
Dünya’ya soğan ihracatı yapan birçok ülkede soğan sıkıntısı var. Soğanın yetişmemesi,
hastalıklı olması ve rekolte
düşüklüğünden dolayı bir açık
söz konusu. Biz bu konuda
ümitliyiz. Her zaman olduğu
gibi çiftçilerimizin ürünlerini
pazarlamaya devam edeceğiz. Bulgaristan ile başlayan
ihracatın devamında diğer
ülkelerin de yer alacağını belirten Teke, "Bizim çiftçiler
olarak tek yapmamız gereken
ürün piyasasını izlemek. Ürünü ekerken ‘Bu yıl para etti,
seneye çok ekelim’ mantığı
ile değil, istikrarlı bir şekilde olması lazım. Türkiye’de
ki genel ticaretle paralel olarak, Tarım Kredi'nin yapmış
olduğu tarımsal ticarette büyüyerek devam edecektir. Bizim amacımız; ortaklarımızın
gelirinin yükseltici tedbirleri
almak. Çünkü biz çiftçilerin
kuruluşuyuz." dedi.
Türkiye Hibrit Soğan Tohumu Üretecek
Konya Şeker'den Tarıma
Teknolojik Destek
»» Pankobirlik iştiraki olan Konya Şeker, 4 yıldır altyapısını
hazırladığı Uydu Destekli Tarım Projesini tamamlayarak eksiksiz
bir şekilde tüm üretim sahasında uygulamaya başladı.
Zirai üretimin teknolojinin imkânları kullanılarak bilgi destekli yapılmasını ve verim
artışını sağlamayı hedefleyen proje üç ayak
üzerine oturuyor. Bilgi depolama ve yönetim
merkezi ile uydu ve araziden oluşan bu üç
ayaklı sistemle arazinin röntgeni çekiliyor
ve depolanan bilgiler çerçevesinde kontrollü
üretim gerçekleştirilebiliyor.
Konya Şeker'in dört senedir altyapısını hazırladığı projenin en önemli ayaklarından
birini toprak analizleri oluşturuyor. Konya Şeker hinterlandındaki 45.000 üreticiye
ait tarlaların tamamından GPS cihazlarıyla
kontrollü şekilde alınan toprak numunelerinin periyodik olarak toprak analiz laboratuvarında fiziksel, kimyasal ve verimlilik grubu testlerinden geçirildiği ve her araziye ait
değerlerin tek tek bilgisayar ortamında depolandığı projede, numune için alınan toprağın arazinin hangi noktasından alındığı da
kayıt altına alınıyor.
»» Niğde Üniversitesi Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Tarımsal
Genetik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Fuat
Gökçe, Türkiye'nin soğan tohumunda dışa bağımlılığı azaltmanın
peşine düşerek 15 yıl Ar- Ge'sini yürüttüğü hibrit soğan tohumlarının
üretimine başladı.
Son 5 yıl itibariyle dünyanın toplam baş soğan üretimi yaklaşık
80 milyon tona, üretim alanı da
45 milyon dekara ulaşmışken,
Türkiye'de ise yaklaşık 650 bin
dekar alanda 2 milyon ton baş
soğan üretimi gerçekleştiriliyor. Dünya soğan tohumu pazar hacmi yıllık 45 bin ton iken,
Türkiye'nin pazar hacmi ise
600-700 ton civarında.
Bu proje ile ülkenin soğan ihtiyacını karşılamayı ve talep
fazlası üretimi de ihraç etmeyi
hedefleyen Gökçe, söz konusu
hibrit tohum çeşitlerinin sektöre kazandıracağı katma değerin de hesabını yapıyor.
Standart soğan çeşitlerinin ıslah yatırımını yapan şirketlerin tohumu muhafaza etmekte zorluk çektiğini, ancak bu
hibrit çeşitlerle yaşanan pek
çok sorunun önüne geçildiğini belirten Gökçe, söz konusu hibrit soğan tohumlarının
hem üretici firmayı, hem de
çiftçiyi güvence altına alacağını vurguladı. Gökçe, "Standart
soğan tohumunun kolaylıkla
çoğaltılabildiğini
biliyoruz.
Bu da tohum üretici firmanın
rekabet gücünü azaltıyor. ArGe çalışmalarımız kapsamında standart çeşitlerden ana
ve baba hatlar geliştirerek,
bunların melezi olan hibrit
çeşitleri geliştirdik ve güvence altına aldık. Geliştirdiğimiz
hibrit çeşitler, çiftçi için tek
kullanımlık. Bu tohumlardan
elde edilen ikinci bir tohum,
orijinal soğan türünü vermiyor. Dolayısıyla çiftçinin aynı
orijinallikte baş soğan üretebilmek için her yıl hibrit çeşidi
alması gerekiyor. Bu durum,
hibrit çeşidi geliştiren tohum
şirketi için ekonomik güvence
oluşturuyor" dedi.
Yüzde 50 verimlilik artışı
sağlandı
Tohumların soğan üretiminde yüzde 50'nin üzerinde verimlilik sağlayarak çiftçiye de
kazandıracağının altını çizen
Gökçe, "Türkiye ortalaması
dekara 3 ton verirken, ıslah
ettiğimiz standart çeşitler dekara 6-8 ton vermekte. Geliştirdiğimiz hibrit çeşitlerde ise
yaptığımız ön denemelerde
dekara 10-12 ton verim alınmıştır. Bu bile standart çeşitlere göre, bizim geliştirdiğimiz
hibrit çeşitlerin yüzde 50 daha
fazla verimli olduğunu göstermektedir" diye konuştu.
Topraksız Tarım Kursu
»» İzmir Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’de “topraksız tarım kursu”
açan ilk belediye oldu. Maliyeti düşük, verimi yüksek bu üretim türünü
öğretebilmek için açılan kurs yoğun ilgi görüyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmirlilerin mesleki ve sosyal
gelişimlerine katkı sağlamak
amacıyla açtığı Meslek Edindirme ve Beceri Kursları’nın
kapsamını yeni ve sıra dışı
kurslarla
genişletiyor.
45
branşta verilen eğitimlere son
olarak “Topraksız Tarım” kursu eklendi. “Türkiye’de belediyeler tarafından verilen ilk
topraksız tarım kursu” olma
özelliğini taşıyan eğitiminin ilk
dönemine çeşitli yaş grubundan 12 kursiyer katıldı. Toros
Sosyal Destek Merkezi’nin çatısında kurulan serada topraksız tarımın inceliklerini öğrenen kursiyerler, yetiştirdikleri
lezzetli marullarla eğitimlerinden tam not aldı.
Dünyada uzun yıllardır uygulanan, ülkemizde de son yıllar-
da tercih edilmeye başlanan
üretim maliyeti düşük, verimi
yüksek üretim şeklinin yaygınlaşması için kursu açmaya karar verdiklerini belirten
Ziraat Mühendisi Taner Kuruner, “Topraksız tarım yapmak için geniş alanlara ihtiyaç
yok. Evimizin balkonunda
bile yapılabilir. Kursumuzda
teorik ve pratik eğitimler verdik. Öncelikli hedefimiz, kursiyerlere meslek edindirmek.
Meslek sahibi olmayacaklarsa
bile aldıkları eğitimlerle kendi
ihtiyaçlarını karşılayacak üretimi yapabilirler. Kursiyerler
eğitimlerde oldukça istekliydi.
Ürettikleri marulların toprakta yetişenlerden hiçbir farkı
yok. Topraksız tarım kursumuz Türkiye’de, belediye tarafından açılan ilk kurs olma
özelliğini taşıyor” dedi.
15 bin mezun verdi
İzmir Büyükşehir Belediyesi
Meslek Edindirme ve Beceri
Kursları (İZMEB) çerçevesinde
2013 döneminde 45 branş açıldı. İZMEB’ten 2006-2013 yılları
arasında 15 binin üzerinde kursiyer mezun olarak sertifika aldı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin
kurs merkezleri Çamdibi, Evka
1, Evka 4, Toros, Çiğli, Egekent, Karabağlar, Gaziemir ve
Kültürpark’ta bulunuyor.
19
Uydu Destekli Tarım Projesini hayata geçirmek için 4 yıl önce ilk adımı attıklarını
belirten Pankobirlik Genel Başkanı Recep
Konuk “Proje Konya Şeker hinterlandındaki
tüm bölgelere ve tüm üreticilere eksiksiz ve
etkin şekilde hizmet verecek şekilde devreye
alındı” dedi.
Projenin pratik faydalarının yanında
asıl önemsedikleri hususun sektörün
rekabetçi yapısını güçlendirmesine
yapacağı katkı olduğunu belirten Konuk özetle şunları söyledi;
“Konya Şeker için pancar üretimi yapan kayıtlı çiftçi sayısı 45.000'dir. Bizim hinterlandımızda pancar münavebesine kayıtlı arazi
2.000.000 dekardır. Biz bu arazilerde tarımın daha teknik yapılabilmesi için ilk adımı
toprak analiz laboratuvarı kurarak attık. Her
sene 15.000 civarında analiz gerçekleştirdik.
Ücretsiz yürüttüğümüz bu hizmeti de periyodik olarak tekrarlamaya başladık. Elimizdeki bu bilgileri bilgi işlem ortamında depoladık ve arazi kullanım haritamızı çıkardık.
Nihayet o bilgiler ve arazi haritamızı uyduya
taşıyarak entegre bir sistem kurduk. Şimdi
Konya Şeker'in her üreticisine kendi arazisiyle ilgili tahlil sonuçlarını, arazisinin durumunu ve zirai üretimle ilgili önerilerimizi
anında aktarabiliyoruz. Anlık olarak üreticinin arazisini takip edebiliyoruz. Ürünün durumunu kontrol edebiliyoruz. Tarlanın neye
ihtiyacı var, hangi gübre ne kadar kullanılırsa daha çok verim elde edilebilir tek tek biliyoruz. Elimizdeki bilgileri de üretici ile paylaşıyor, teknolojinin imkânlarını kullanarak
birim alandan daha çok verim alınmasına
hizmet ediyoruz. Pilot uygulama yaptığımız
bölgelerde çarpıcı sonuçlar elde ettik. Daha
az girdi ile daha yüksek verim aldık. Mesela daha önce göz kararı atılan gübre, tahmin
üzerine yapılan sulama dönemi kapandı.
Arazinin analiz sonuçlarına göre hangi gübreye ne kadar ihtiyaç var biz tek tek çıkardık
ve birçok üretecimiz daha az gübre ile daha
yüksek tonaj aldı. Bu teknolojinin nimetlerini pratiğe taşıyan sistemin sonuçları, sadece
tonaja yansımadı ürünün niteliği de arttı.
Mesela çıkardığımız reçeteyi uygulayan bazı
üreticilerimizin ürettiği pancarların poları 18,50'ye kadar ulaştı. Yani %.15.50 şeker
içerir hale geldi. Mesela Avrupa ülkeleri
hektara 11 ton civarında şeker verimi almayı
bugün için başarı kabul ederken, Konya Şeker bazı bölgelerde hektara şeker verimini 12
tona kadar çıkardı. Bunu tüm bölgeye yayma
arzusundayız ve uydu destekli tarım projesi
teknik tarım, bilgi, analiz ve reçete sürecini
tüm bölgeye yaygınlaştırmamızı sağlayacak.
Yani bilgiyi, bilimi ve teknolojiyi kullanarak
tüm bölgenin verimini arttırabileceğiz. Zaten buna mecburuz. Rekabetçi bir dünyada,
anam babam usulü üretimle ayakta kalma
şansımız yok. Geleneksel üretim tarzımızı
teknoloji ile destekleyerek daha teknik tarım yapmak zorundayız. Dünya ile rekabetin şartları belli 1 metre kareden üretilenin
bir gramda olsa fazla üretmek zorundasınız.
Bunu yaparken de daha az girdi kullanmanın yollarını bulmanız gerekiyor. Uydu Destekli Tarım Projesi işte buna hizmet edecek.
Yani daha az gübre, daha az su, daha yüksek
verim için üreticiye doğrudan bilgi desteği
sunacak. Üreticinin bir avantajı daha olacak, ürünün gelişimini, olgunlaşmasını da
bu sistem tarafından Konya Şeker takip edecek. Yani üreticinin tarladaki gözü kulağı da
bu sistem olacak. Münavebede hangi ürünü
ekeceğine kadar üreticiye öneri sunabileceğiz. Yani Konya Şeker'in ziraat birimi bir
nevi her üreticiye danışmanlık da yapacak.
Üreticinin gönlü rahat olsun, 365 gün 24
saat Konya Şeker onların tarlalarına göz kulak olacak”
Proje hakkında bilgi veren Konya Şeker Ziraai Üretim Koordinatörlüğü yetkilileri uydu
destekli tarım uygulamasının sağlayacağı
avantajları şu şekilde sıraladı;
• Sistem üreticiye bilgi vermenin yanı sıra
tüm etmenlerin değerlendirilerek zirai üretim sürecinin bir bütün olarak yönetilmesini
sağlamak.
• Tarımsal ürün çeşitlemesini sağlayacak
bilgi ağ yapısını teknolojik imkânlar ile birleştirilerek bir platforma dönüştürülmesi ve
bilgiyi zirai üretim sürecine etkin ve kullanılır bir şekilde sahil etmek.
• Meteoroloji, ziraat, toprak, bitki teknolojilerindeki uzmanlıkları bir arada toplayarak,
çiftçiye ihtiyaç duyduğu bilgiyi hem önceden
hem de anlık olarak ulaştırmak.
• Tarım alanlarındaki ürünlerde büyük verim kaybına sebep olan risk unsurlarına karşı (hastalık, meteorolojik riskler) etkili mücadele yöntemlerinin kullanımını arttırmak.
• Toprak, bitki ve iklim analiz çalışmaları
sonucunda bitki hastalıklarının oluşum sebepleri ve şartları hakkında etkili tahmin
yöntemleri geliştirerek önleyici ilaç ve diğer
yöntemler uygulanarak hastalıkların oluşmadan önce önlenebilmesini sağlayarak, zirai ürün kaybını asgari seviyeye düşürmek.
• Su ve gübre kaynaklarını doğru kullanarak yüksek verim esaslı üretim ile tarımın
sürdürülebilirliği açısından kritik unsurlar
üzerinde teknolojiyi ve bilimi üreticinin istifadesine açmak.
• Çiftçinin doğru alana doğru ürünü ekmesini ve üretimini bilimsel yöntemlerle yapmasına yardımcı olmak.
• Üreticilerin katma değer ve tarla özellikleri
açısından doğru ürün tercihlerini yapmasında ve yeni ürünlerin tarımında destek ve bilgi aktarımını hızlandırmak.
20
Ocak 2014 Köy-Koop Haber
GIDA
Gıda ve Süt Hakkında Hatalı Bilgiler ve Bilimsel Gerçekler
»» Tüketicilerin gıda ve gıda güvenliği konusunda aydınlatılması ve bilinçlendirilmesi açısından gıda ile ilgili yayın ve programlar son derece
yararlıdır. Ancak “Gıda ve Beslenme” konusunda “gıdaların güvenli üretimi” kadar “doğru bilgi” ile doğru bilgilendirme de çok değerli ve
önemlidir. Tüm kesimlerin, toplumun sağlıklı bireylerden oluşması için sorumlulukları bulunmaktadır. Bu sorumlulukların başında da halkımızın
“Doğru Kişilerce Doğru Bilgilendirilmesi” gelmektedir.
Maalesef son yıllarda medyada 'tarım
ve gıda sektörü' ile ilgili sağlıklı gıda
konusu çok yoğun olarak tartışılmaya başlandı. Artık insanlar gıdalara
kuşku ile bakar hale geldiler. Bu
noktada tam anlamıyla kavram karmaşasıyla kafaları karıştırma, deyim
yerindeyse bir bilgi kirliliği başladı.
Ne yazık ki bu bilgi kirliliği giderek
de artmaktadır. Önce korkutuluyor,
ardından endişeye sevk ediliyoruz,
özellikle de hayvansal gıdalar konusunda. İnsan düşünmeden edemiyor, “Acaba Türk toplumunun
hayvansal gıdalarla beslenmesinin
önüne geçilerek geri zekâlı bir toplum mu yaratılmaya çalışılıyor?”
Çünkü özellikle zihinsel gelişim için
hayvansal gıdaların önemi, dünya
çapında çok sayıda araştırma ile ortaya konulmuş bulunmaktadır.
Son günlerde gıda ve sütle ilgili görsel ve yazılı medyada yer alan bilgi
kirliliği konusunda aşağıdaki soru ve
cevap ile konunun açıklanması hedeflenmektedir.
1. Anne sütü dışında içirilen
sütlerin çocuklara yönelik riskleri var mıdır, varsa nedir?
Pastörize günlük veya uzun ömürlü
sterilize sütlerin (UHT süt) ne çocuklara ne de yetişkinlere yönelik
hiçbir riski bulunmamaktadır.
2. Yoğurt ve kefir gibi fermente
ürünler sütün yerini tutar mı?
Yoğurt ve kefir gibi fermente ürünler
besin değeri ve sindirilme kolaylığı
bakımından sütün yerini rahatlıkla alabilir, hatta içme sütüne karşı
laktoz intoleransı olan kişiler için bu
ürünler daha uygundur.
3. Süt alerjen midir, çocuklarda alerjik ve kronik hastalıklara sebep olur mu?
Süt proteini veya süt şekerine karşı
alerjisi olan çocuklar sütten etkilenebilirler, ancak kronik hastalığa
neden olduğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır.
4. Marketten alınan yoğurtlar
neden ekşimiyor?
Bazen asitlik geliştirme özelliği daha
yavaş olan suşları içeren starter kültürler (saf yoğurt mayası) kullanıldığı için yoğurtların ekşimesi gecikebiliyor, ancak her yoğurt bir noktadan
sonra mutlaka ekşir ve bozulur. Bunun nedeni aşağıda açıklanmıştır:
Yoğurt, sütün yoğurt bakterileri
(Streptococcus thermophilus ve Laktobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus) ile fermantasyonu ile üretilen
bir süt ürünüdür. Yoğurt üretiminde
kullanılacak sütün % 8-9 oranındaki
yağsız kuru maddesi (özellikle protein içeriği) % 12 oranına kadar buharlaştırma ve/veya süttozu ilavesi
ile yükseltilir. Bu kuru madde artışı,
kıvamlı özgün geleneksel yoğurt yapabilmek için bir ön koşuldur. Çünkü kuru madde içinde yer alan süt
proteininin yoğurttaki temel işlevi,
bir besin öğesi olması yanında, yoğurda kıvam, katılık, sertlik kazandırmaktır. Fabrikasyon yoğurtların
evde yapılanlara göre raf ömrünün
uzun, yapısının daha dayanıklı olmasının birinci nedeni budur. Ev
tipi yoğurtta ise sütün kuru maddesinin istenilen düzeyde arttırılmamasından dolayı yoğurdun su oranı
yüksektir. Bu nedenle enzim aktivitesi ve bakteri faaliyeti daha fazladır,
bu da ev yoğurtlarının raf ömrünü
kısaltmaktadır.
Diğer taraftan ev tipi yoğurtlarda
yabancı mikroorganizmaların süte,
yoğurt kabına vs. bulaşma riski daha
fazla olduğu için asıl ve yararlı yoğurt bakterilerinin faaliyeti de sınırlı
olabilmekte, bu da yoğurdun raf ömrünü kısaltabilmektedir.
Yoğurdun kalitesine etki eden diğer
önemli bir faktör ise, kullanılan mayanın özelliğidir. Sanayide kullanılan yoğurt mayalarının aktiviteleri,
yoğurtlaşma aşamasından sonra,
oluşan asit ortamına, soğutmaya ve
bakterilerin diğer özelliklerine bağlı
olarak oldukça yavaşlıyor, adeta duruyor. Buna karşın, evde kullanılan
yoğurt mayalarındaki bakterilerin
özellikleri bilinmemektedir. Ev mayaları üzerinde yapılan araştırmaların çoğunda bu mayaların içinde
yoğurt bakterilerinin dışında başka
yabancı bakterilere de rastlanmaktadır. Bu şekildeki mayaların kullanılmasıyla üretilen yoğurtlar, kısa sürede bozulmakta, ekşimekte ve gaz
oluşturmaktadır. İşte, fabrikasyon
yoğurtların evde yapılanlara göre
daha uzun sürede bozulmasının bir
nedeni de budur.
Kısaca belirtmek gerekirse, sütün
kalitesi, yoğurdun kuru madde oranı, kullanılan mayanın özellikleri ve
hijyenik üretim fabrikasyon yoğurtların uzun raf ömrüne sahip olmasını sağlamaktadır.
Hayvan memesinden çıkan
bir yoğurt yoktur. Yoğurt
işlenmiş bir süt ürünüdür.
Yoğurdun doğada bulunan
veya sentezlenen bir
şekli yoktur. Yoğurt,
mutlaka belli teknolojiler
kullanılarak doğal
hammadde olan sütten
üretilmesi zorunludur. Bu
üretimde kesinlikle bilgi
ve teknoloji hâkimiyeti
gerekir. Evde yapılan
kaynatma işlemi de dâhil
bütün ısıl işlemler için de
bu kural geçerlidir.
Mineral maddelerde bir kayıp söz
konusu değildir. Sütün protein ve
laktozun da ise herhangi bir kayıp
olmaz. Bunlarda kayıp olması için
Prof.Dr. Nevzat ARTIK
A.Ü. Mühendislik Fakültesi
Gıda Mühendisliği Bölümü
Prof.Dr. Atila YETİŞEMİYEN
A.Ü. Ziraat Fakültesi
Süt Teknolojisi Bölümü
yakmanız gerekir. Evde yapılan kaynatma işleminde ise proteinin ve
kalsiyumun yaklaşık % 40’lara varan
önemli kısmı tencerenin dibine kalsiyum kazeinat olarak çöker ve kayba uğrar. Tüketici satın aldığı açık
sütlerde kontrollü bir ısıtma sağlayamadığından kaynatma ile sütün
besin değerinde önemli bir azalmaya
ve sütün doğal tadının değişmesine
neden olmaktadır.
5. Marketlerden alınan sütler
ve yoğurtlar açıldıktan sonra
uzun süre niçin bozulmuyor?
4. Maddede yazılı gerekçe bu madde
için de geçerlidir.
6. Süt kaynatılınca veya ısıl işlem (pastörizasyon, UHT) görünce vitaminleri ve enzimleri
kaybolur mu?
Yüksek derecede pastörizasyon (85
ve 90 0C üzeri) veya sterilizasyon (
135-140 0C) derecelerinde enzimlerin tamamına yakını veya vitaminlerin yaklaşık % 20-40’ı zarar görmektedir. Ancak sütün, asıl olarak
vitamin kaynağı bir gıda olmadığı da
unutulmamalıdır.
7. Süt ısıl işlem görünce molekülleri tahrip olur mu, özelliğini kaybederek alerjene dönüşür mü?
Süt proteini veya süt şekerine karşı
alerjisi olan çocuklar sütten etkilenebilirler, ancak kronik hastalığa
neden olduğuna dair bir bilgi bulunmamaktadır.
8. Süte uygulanan homojenizasyon işlemi sütün molekül
yapısını değiştiriyor mu?
Homojenizasyon hiç bir süt bileşeninin moleküler yapısını değiştirmez.
Homojenizasyon fiziksel bir işlemdir.
9. Sütün kemik erimesine yol
açtığı söyleniyor, bu nasıl olabilir?
Külliyen yalan beyandır, bu iddianın
ne bilgiyle, ne bilimle ne de akılla
alakası vardır. Tersine osteoporöze
yani kemik erimesine engel olur.
10. Pastörizasyon sütü sağlıklı
hale mi getiriyor, yoksa sütün
vitamin ve minerallerle zenginleşmesini mi engelliyor?
Pastörizasyon gıda güvenliği için uygulanan hijyenik amaçlı bir işlemdir.
11. Süt sindirim enzimlerimizi
tahrip ediyor mu?
Hayır, aksine sindirim enzimlerini
aktive etmektedir.
12. Homojenize süt ürünleri
çocuklarda diyabet, astım ve
doku tahribine yol açar mı?
Kesinlikle hayır. Süt ürünleri çocuklarda diyabet, astım ve doku tahribine yol açmaz.
13. Sokak sütü pastörize ve
UHT sütlerden daha sağlıklı
mıdır?
Çok yanlış ve bilgiye bilime aykırı
bir sorudur. Hangi şartlarda getirildiği, içinde nelerin olduğu bilinmeyen kalitesiz bir süt ile, kontrollü
bilinen çiftlik / köylerden gelen çiğ
sütten fabrikalarda işlenmiş, hijyenik olarak ambalajlanmış bir pastörize veya UHT sütü mukayese etmek
mümkün değildir.
14. Süt mukustur, faydası yoktur, sütte kalsiyum da yoktur
deniyor, bu doğru mudur?
Hayır.Süt kalsiyum açısından zengin
bir gıda olup tüm yaştaki tüketiciler
için kısaca yaşam için zorunlu bir
gıda maddesidir.
15. Hazır yoğurtlar, kutu sütler
ve süttozundan yapılmış ürünler tüketici sağlığını olumsuz
etkiler mi?
Hayır.
16. Bazı yoğurtlarda kaymak yüzeyden kabuk gibi sıyrılıyor. Yoğurtların üzerindeki kaymak margarinden
yapıldığı için mi böyle?
Ne yazık ki, kimi dürüst olmayan
merdiven altı işletmeler bu yola başvurabiliyor.
17. Su bile 100 oC’de kaynarken,
su bazlı olan süt UHT işleminde
nasıl 135 oC’ye çıkabiliyor?
Sterilizasyon, yüksek sıcaklık ve basınca sahip buhar ile yapıldığı için…
18. UHT işleminde sütün 135
oC basınç altında ısıtılmasıyla,
sütteki canlı organizmalar yok
olur mu, yani süt ölür mü?
UHT işleminde sütte bulunan tüm
mikroorganizmalar ve enzimler
inaktif duruma geçmektedir, ancak
bu sütün ölmesi anlamına kesinlikle
gelmez, çünkü sütteki tüm besin elementlerinin biyolojik ve besin değeri; çiğ süttekine göre en az % 95’in
üzerinde korunmaktadır.
19. Homojenizasyon ve UHT ile
elde edilen süt ürünlerinin sağlığımız açısından ne gibi riskleri vardır?
Homojenize ve UHT sütler sağlık
açısından sıfır risklidir.
20.Sokak sütü hakkında bazı
uyarılar.
Süt ve süt ürünleri, her yaştaki insa-
nın yeterli ve dengeli beslenmesi için
vazgeçilmez bir gıdadır. Tüm gıdalarda olduğu gibi süt ürünlerinde de
ilk dikkate alınması gereken unsur,
‘gıda güvenliği’dir. Gıda güvenliğinin sağlanmasındaki en temel hedef
ise ‘tüketici sağlığıdır’. Açıkta satılan
sokak sütlerinin tehlikeleri bu başlık
altında şöyle sıralanabilir:
• Sokak sütünde bazıları ölüme de
yol açabilen çeşitli hastalık etmeni
mikroplar bulunabilmektedir.
• Sokak sütlerinde kısmen yağını almak, su ilave etmek ve kesilmesini
önlemek için nötürleyici kimyasallar
katmak gibi değişik hileler yapılabilmektedir.
• Sokak sütlerinde çiftlik koşullarından gelen, çevre kirliliğinden bulaşan mikropartiküller (taş, toprak,
kıl, gübre, kimyasal-nükleer atıklar
gibi) ve bakterilerin ürettiği toksinler bulunabilmektedir. Fakat maalesef bu mikrobileşenler sütü evde
kaynatmak ile yok olmamaktadır.
• Denetimsiz ve işlenmemiş sokak
sütlerinden evde yapılan veya pazarlarda açıkta satılan yoğurtlar, torba
yoğurtları ciddi risk taşımaktadır.
21.Ülkemizde Açık Süt Satışının Olası Riskleri ve Etkileri
Sokakta satılan sütlerin kayıt altına alınabilmesi amacıyla, çiğ sütün
marketlerde satışı yoluyla doğrudan tüketici ile buluşturulacağı gibi
bir uygulamanın hayata geçirilmesinden önce konunun; başta gıda
güvenliği ve bunun yanı sıra sosyal
açıdan yaratacağı etkilerinin göz
önünde bulundurularak tüm yönleri
ile ele alınması gerekmektedir.
Besinsel içeriği ve sağlık faydaları
nedeniyle başta çocuklar, gençler ve
yetişkin kadınlar olmak üzere tüm
yaş gruplarının her gün süt ve süt
ürünleri tüketmesi gerektiğine her
platformda vurgu yapılırken; dikkat
edilmesi gereken en önemli husus,
seçilen ürünün sağlıklı ve güvenilir
olmasıdır. Çiğ süt ile ortaya çıkabilecek sağlık riskleri, üzerinde büyük
bir dikkatle düşünülmesi gereken en
önemli husustur.
Süte; süt hayvancılığının
yapıldığı ahır ve çiftliklerde
besleme, hastalık tedavisi,
sağım işlemi, yetersiz
soğutma ve uygun olmayan
muhafaza koşulları gibi
nedenlerle insan veya
çevre kaynaklı bulaşmalar
olabilmekte; bu nedenle süt,
insan sağlığı açısından çok
riskli hale gelebilmektedir.
Dolayısıyla çiğ süt; Enterotoksijenik
Staphylococcus aureus, Campylobacter jejuni, Salmonella türleri, E.
Coli, Listeria monocytogenes, Myco-
Köy-Koop Haber Ocak 2014
GIDA ve TARIM
bacterium tuberculosis, Mycobacterium bovis, Brucella türleri, Coxiella
Burnetii, Yersinia enterocolitica gibi
patojen bakterileri içerebilir. İnsanlara geçebilen (zoonoz) hastalıklara
da neden olan bu mikroorganizmaları içerebilen hayvansal bir gıda
olan süt, bu nedenle tüm dünyada
çok ciddi yasal düzenlemelere tabidir. Bu bakteriler nedeniyle ortaya
çıkan hastalıklar; özellikle bebekler, küçük çocuklar, hamileler, emziren anneler, yaşlılar ve bağışıklık
sistemine ilişkin problemi olan insanlarda çok ciddi sonuçlara neden
olabilir. E. coli O157:H7 enfeksiyonu
sonucunda ortaya çıkacak komplikasyonlardan biri hemolitik üremik sendrom (HUS) olabilir, ki bu
özellikle çok genç ve yaşlılarda akut
böbrek yetmezliğine neden olabilir.
Hamilelerde Listeria bakterisinden
kaynaklanan hastalıklarla; düşük,
cenin ölümü veya yeni doğan hastalığı ve ölümü gibi çok ciddi riskler
dâhi söz konusudur.
Tüm bu sağlık risklerinin yanı sıra
tüketilen sütün besleyici değerine
ilişkin bir değerlendirme de mutlaka
yapılmalıdır. Bilim ve teknolojideki gelişmeler sayesinde günümüzde
kullanılan pastörizasyon ve UHT
(sterilizasyon) işlemleri; sıcaklığa duyarlı birkaç vitaminde meydana gelen düşün orandaki kayıplar dışında
sütün besleyici değerinin en yüksek
düzeyde korunmasını sağlayan ısıl işlem teknikleridir. Sütün “sağlıklı hale
getirilmesi için” tüketici tarafından
evde uygulanan kaynatma işleminde
ise süt besleyici özelliğini kaynatma
süresine göre büyük ölçüde kaybetmektedir. Yetersiz kaynatma sağlık
risklerine, uzun süre kaynatma ise
sütün besleyici değerinin ve peynire
işlemede mayalanabilirliğinin önemli
ölçüde azalmasına neden olmaktadır.
Tüketici ise kesinlikle bu ayrımı yapabilecek durumda değildir.
Çiğ sütün
mikroorganizmalar için
çok hızlı üreyebilecekleri
besleyici bir ortam olması
nedeni ile soğuk zincirde
meydana gelebilecek
tek bir kırılma anında
hızla gelişebilecek
mikroorganizmalar, sütte
çok kısa sürede çok yüksek
sayılara ulaşabilir.
Bu, özellikle yaz mevsiminde hava
sıcaklığının yüksek olduğu durumlarda çok daha ciddi boyutlara ulaşabilecek bir tehlike kaynağıdır.
Ülkemizde Brusella, Şap ve Tüberküloz prevelansının yüksekliği de
göz önünde bulundurulduğunda,
çiğ sütlerin çok daha büyük riskler
taşıdığı da unutulmamalıdır. Isıya
oldukça dirençli olabilen bu hastalık etmeni mikroorganizmaların, çiğ
sütün kaynatılması ile yok edilememesi durumu da üzerinde dikkatle
düşünülmesi gereken hususlardan
bir diğeridir.
Açık süt (sokak sütü) ise
gelişmiş ülkelerde çoktan
unutulan ancak ülkemizde
hala yaygın olan bir
tüketim şeklidir. Sokak
sütçülüğü ülkemizde sağlık
riskleri nedeni ile 1930’da
yasaklanmış bir satış
biçimidir. Yasak olan bir
şeyi teşvik etmekte suçtur.
Eskiden fakir hastalığı
olan Brusella artık hatalı
bilgilendirmeden dolayı
zengin hastalığı olarak
mütalaa edilmektedir.
Yine çiğ sütteki bu tür patojen veya
diğer mikroorganizmaların önemli
bir bölümü, sütte bir takım bozulmaların yolunu açabilecek biyokimyasal reaksiyonlarda rol alan enzimler de üretmekte, hatta toksinler bile
oluşmaktadır. Bunun yanında hijyenik olmayan üretim koşulları ortamında gözle görülebilen yabancı katı
partiküllerin (taş, toprak, kıl, gübre
vs.) yanı sıra, çevre kirliliği nedeni
ile kimyasal ve radyoaktif mikro kalıntılar da süte geçebilmektedir. Ne
yazık ki, çiğ sütün sadece kaynatılması ile ne bu toksinler ne de mikro
kalıntılar yok edilememektedir.
Dolayısıyla çiğ süt, modern işletmelerde pastörizasyondan önce mutlaka klarifiye (santrifüj) edilerek içindeki yabancı katı kir maddelerinden,
kalıntılardan, kimi sporlu bakteriler
ve mayalardan arındırılmaktadır.
Oysa sokak sütünün kesinlikle böyle bir işlemden geçmesi söz konusu
değildir ve doğrudan ne yazık ki bu
haliyle tüketiciye satılmaktadır.
22-Üzüm Pekmezi tüketmeyin,
Fe içermiyor!
Bu ifade gerçek dışı üzüm en besleyici bir meyvedir. Üzüm pekmezi üzümün fiziksel olarak suyunun
buharlaştırılması ile üretilmektedir.
İçerdiği demir üzüme göre 4-5 kat
fazladır. İyi bir enerji kaynağıdır.
Ayrıca üzüm pekmezi Türk toplumunun geleneksel bir gıdasıdır.
Artık yabancı ülkelere de ihraç edilmektedir. Bu nedenle bu ifade bilgisizlikten kaynaklanmaktadır.
23. Açıkta dolaşan tavuğun yumurtasını tüketin!
Dünyada dioksin krizi ve benzeri
hastalıklar bu şekilde bulaşmış ve
dünyada gıda güvenliği konuları bu
kriz nedeni ile gündeme gelmiş olup,
söylem tamamen hatalıdır.
24. Meyve suyu içmeyin, içinde
koruyucu var!
Meyve suyu ısıl işlemle dayanıklı
hale getiriliyor. Bu nedenle Na benzoat ve diğer koruyucuların ilavesine gerek yoktur. Proseste yapılan iş;
posa, çekirdek vb. unsurların uzaklaştırılması olup meyveyi sıvı hale
getirme işlemidir. Meyve suyu 100
ml si yaklaşık 45-60 kcal verir. Söylendiği gibi aşırı enerji vermez. Vitamin, mineral ve enerji veren bir gıda
maddesidir.
25-Ambalajlı gıda tüketmeyin!
Ambalaj; gıdanın özelliğini korumak
ve muhafaza için bir proses gerekliliğidir. Ambalaj gıdaya herhangi
bir bulaşma oluşturmamakta tam
tersine gıdayı doğal hali ile tüketiciye ulaştırmanın en önemli yoludur.
Tam tersine ambalajsız ve açıkta satılan gıdalar risk taşımaktadır.
26-Damacana su tüketmeyin
21
Embriyo Transferi ve Diğer
Biyoteknolojik Faaliyetler
Ücret Karşılığında Yapılacak
BFA (bisfenil A) var!
Yapılan araştırmalar güneşte, karanlıkta ve normal mutfak koşullarında
6 ay depolanan damacana sularda
BFA limiti çok düşük düzeyde olup
insan sağlığı açısından risk oluşturacak düzeyde değildir.
27- Ekmek tüketmeyin!
Ekmek de diğer gıdalar gibi günlük
menüde yer alması gereken önemli
bir gıda olup miktarına dikkat ederek
tüm gıdalar gibi tüketilmesi gereken
bir temel gıdadır. Bu tüketimde değişik ekmek çeşitlerinin rotasyon ile
tüketilmesi doğrudur. Dengeli beslenme bunu gerektirmektedir.
28-Sakaroz tüketin, früktoz ve
glikoz tüketmeyin!
Sakaroz (toz şeker=pancar şekeri) ısıl
işlemle veya tüketildiği zaman vücutta glikoz ve früktoza parçalanır. Bu
oran %50 glikoz ve % 50 fruktozdur.
Yani tümüyle hatalı bir söylemdir.
Doğal bir gıda olan balda glikoz ve
früktozun oranı yaklaşık aynıdır.
29- İşlenmiş gıda tüketmeyin!
İlk insandan beri gıda muhafaza için
belli şekilde işlenmiştir. Örneğin
meyvenin kurutulması fiziksel bir
işlemdir. Gıda muhafazası için bu
işlem zorunludur. Kuru meyvenin
eski haline gelebilmesi için kaybettiği suyu meyveye geri vermektir.
Yani bu şekilde gıdaya herhangi bir
olumsuz işlem söz konusu değildir.
Söylem tamamen hatalıdır.
30-Etikette E olan gıdayı tüketmeyin.
Gıda üretiminde kullanılan tüm bileşenleri kod ile bildirilmesi söz konusudur. Örneğin meyve suyu üretiminde asitliği düzenlemek ve lezzet
vermek amacı ile kullanılan sitrik
asit yani limon tuzu diğer ifade ile
limon suyundaki ekşiliği veren bileşiktir. Bunu etikette E 330 olarak
belirtmek zorunludur. Bu tüm dünyada aynı kodla kullanılmaktadır.
Buna karar veren JECFA adlı katkı
maddeleri komitesidir. Ülkemiz bu
komitede temsil edilmektedir.
Sonuç:
Gıda konusunda uzman olmayan kişilerin toplumu hatalı yönlendirmesi, üreticiyi, çiftçiyi ve tüketiciyi çok
olumsuz etkilemektedir. Bu diğer
yandan ülke ekonomisini olumsuz
etkilemektedir. Bu nedenle bu tip
konuşma yapan kişilerin araştırması olmadan ve bilgisi olmadan fikir
üretmesi çok manidardır. Herhangi
bilimsel kanıta dayalı olmayan uyduruk kitap satışını artırmak veya
diğer bir menfaat beklentisi olabilir
şeklinde yorumlanabilir. Hekim olmayan birisinin ameliyata girmesi
nasıl mümkün olamayacaksa bu tip
konuşmayı yapanların gıda konusunda konuşmaları aynı olumsuz
sonucu yaratmaktadır. Bu kişilerin
yaşamak için lekeledikleri gıdaları
tüketerek yaşadıkları bilinmelidir.
Bu konuda devletin hukuksal önlemleri alması gerekmektedir.
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı personeli
tarafından yapılan suni tohumlama, embriyo
transferi ve diğer biyoteknolojik faaliyet ücretleri her
yıl Bakanlık tarafından belirlenecek.
Gıda Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı' nın Suni Tohumlama, Tabii
Tohumlama ve Embriyo Transferi
Faaliyetleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik Resmi Gazete'de yayımlandı. Yönetmelik, tek tırnaklı,
çift tırnaklı, kanatlı ve suda yaşayan
hayvanlar ile arı ve her türlü hayvanın üretim ve ıslahına yönelik, kişi
veya kuruluşlar tarafından yapılacak suni tohumlama, tabii tohumlama, embriyo transferi, genetik
kopyalama ve diğer biyoteknolojik
faaliyetlerin düzenlenmesi, denetlenmesi, uygulama izinlerinin verilmesi; sperma ve embriyo ithalatı,
ihracatı; suni tohumlama kayıtları
ile istatistiki bilgilerin derlenmesi;
Bakanlık tarafından yapılacak suni
tohumlama, tabii tohumlama ve
embriyo transferi hizmetlerini düzenlemeyi amaçlıyor.
Yönetmeliğe göre lise öğrenimi üzerine iki yıl süreli veteriner
sağlık ile hayvan yetiştiriciliği ve
sağlığı önlisans örgün öğrenim
programlarından mezun olanlar
veteriner sağlık teknikeri olarak
görev yapacak.
Uygulama Esaslarında Değişiklik
Yönetmeliğin uygulama esaslarında değişikliğe gidildi. Bu kapsamda çift tırnaklı, tek tırnaklı ve diğer
memeli hayvanlarda suni tohumlamayı, Bakanlık tarafından düzenlenen kursta başarılı olan veteriner
hekim, veteriner hekim sorumluluğunda veteriner sağlık teknisyeni veya veteriner sağlık teknikeri;
embriyo transferini ise Bakanlıkça
düzenlenen kursta başarılı olan veteriner hekim yapacak. Kanatlı ve
suda yaşayan hayvanlar ve arılarda
suni tohumlamayı bu konularda
eğitim almış fakülte, yüksek okul
ve meslek lisesi mezunları gerçekleştirilecek. Bakanlıktan izin almadan bu faaliyette bulunanlara 5996
sayılı Kanun çerçevesinde yaptırım
uygulanacak.
Suni tohumlama izni almış bir veteriner hekimin sorumluluğunda
en fazla üç veteriner sağlık tek-
nisyeni veya veteriner sağlık
teknikeri suni tohumlama
izni alarak çalışabilecek.
Suni tohumlama ve embriyo transferi izni almış kişi veya kuruluşlar,
üretimine ve ithalatına Bakanlıkça
izin verilen sperma ve embriyoları
kullanmak zorunda olacak. Bakanlıkça kullanımına izin verilmeyen
spermayı ve embriyoları kullanan
veteriner hekimlerle ilgili olarak
yaptırım uygulanacak. Suni tohumlama izinleri iptal edilecek.
Suni tohumlama izni iptal edilen
veteriner hekimin sorumluluğunda çalışan veteriner sağlık teknisyenleri ve veteriner sağlık teknikerlerine, ceza alma nedeni kendi
uygulamaları değil ise il müdürlüğünce başka bir veteriner hekimin
yanında çalışma izni verilebilecek.
Suni Tohumlama Kursları
Çift tırnaklı ve tek tırnaklı hayvanlar ile diğer memeli hayvanlarla
ilgili suni tohumlama kurslarına
veteriner hekim, veteriner sağlık
teknisyeni ve Bakanlığın öngördüğü eğitimleri tamamlayan veteriner sağlık teknikeri katılacak.
Kanatlılar, suda yaşayan hayvanlar
ve arılar ile ilgili suni tohumlama
kurslarına, bu konularla ilgili eğitim veren fakülte, ilgili meslek yüksek okulu ve meslek lisesi mezunları katılacak.
Ücretler Her Yıl Bakanlık
Tarafından Belirlenecek
Bakanlık personeli tarafından yapılan suni tohumlama, embriyo
transferi ve diğer biyoteknolojik
faaliyetler ücret karşılığında yapılacak. Hayvan sahipleri veya bakıcıları tarafından uygulayıcılara
ödenecek ücretler her yıl Bakanlık
tarafından belirlenecek.
Sığır suni tohumlama uygulamalarında, birinci tohumlama ücret
karşılığında yapılacak ve izleyen
ikinci tohumlamadan uygulama
ücreti alınmayacak. Müteakip uygulama ücrete tabi olacak. Embriyo transferinde bütün uygulamalar
ücret karşılığında yapılacak.
Kulak Küpesi Takma
Zorunluluğu İçin Ek Süre
»» Büyükbaş hayvanlara getirilen kulak küpesi takma
zorunluluğuna uymayan çiftçilere 6 ay ek süre verildi.
Sakarya Veteriner Hekimler Odasından yapılan yazılı açıklamada, büyükbaş hayvanlarda kulak küpesi
takma zorunluğunun 6 ay uzatıldığı
belirtildi. Küpesiz havyarların satışı,
nakliyesi, kombinalarda kesilmesi
ve pazarlarda satışının yasak olduğu
kaydedildi. Açıklamada şu bilgilere
yer verildi: "Bilindiği üzere 2012 yılı
son aylarında çıkan büyükbaş hayvanların tanımlanması ve izlenmesine dair yönetmelik gereği bir sefere
mahsus, tüm hayvanların küpelenmesi için belli bir süre tanınmıştı. Bu
süreyi iyi kullanan vatandaşlarımız
olduğu gibi umursamayan vatandaşlarımız da oldu. Bunların maalesef
mevcutları hayli fazla. Bunu gören
devlet yetkilileri, 'soruna çare olsun'
diye 6 ay sürecek af getirdi. Bu affı
çok iyi değerlendirmeliyiz. Sakarya
bölgesi veteriner hekimleri tarafından küpesiz tüm hayvanlara odamızın Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl
Müdürlüğü ile yapmış olduğu protokol gereği ücret karşılığında küpeler
takılmaktadır. Bu 6 aylık zaman dilimini çok iyi kullanmak, hayvancılıkla uğraşan halkımız için son derece
önem arz etmektedir."
22
Ocak 2014 Köy-Koop Haber
BİTKİ SAĞLIĞI
Zeytin Ağaçlarında Vertisilyum Solgunluğu
»» Türkiye’de zeytin yetiştiriciliğinde mevcut zararlı ve hastalık sorunlarına ek olarak Verticillium dahliae (solgunluğu) olarak bilinen ve
ağaçlarda kısmi dal kurumalarına veya tam kurumaya neden olan bir hastalık kendini göstermektedir.
Verticillium dahliae isimli bir fungusun neden olduğu bu hastalık aslında ülkemiz zeytinliklerinde 70’ li
yıllardan beri bilinmektedir ancak
son on yıl içerisinde özellikle taban
arazilerde kurulmuş, sulama olanağına sahip, genç zeytinlik tesislerinde, üreticileri çok kaygılandıracak
bir yaygınlığa ulaşmıştır.
Verticillium solgunluğunun zeytin
ağaçlarında oluşturduğu iki farklı
belirti vardır. Bunlardan ilki;
Kış sonundan ilk baharın ilk aylarına kadar gelişen ve kendini daha çok
sürgün ve dalların kuruyarak ölmesi
olarak belli eden akut solgunluktur.
Etmen ilkbaharda ağaçlara su yürümeye başladığında çimlenerek kök
kısmındaki ince kılcal köklerden girer ve su iletim demetleri içine yerleşir. Burada gelişmesine devam
eden fungus sporlar (tohum) oluşturur ve bu sporlar ağacın toprak
üstü kısmındaki yapraklarına kadar
götürdüğü özsu ile birlikte taşınırlar.
Sporların iletim demetlerindeki miktarı öyle artar ki, bazen ağacın kendisi bazen de etmeninin sporları yan
yana gelerek ağacın iletim demetlerini dalcık, ana dal, gövde veya kökün
herhangi bir noktasından tıkar. Bu
aşamadan sonra kapalı iletim demetinin beslediği sürgün kurur. Ayrıca, tıkalı iletim demeti de tıkanma
noktasına kadar rengini değiştirerek
kahverengimsi renge döner ve kurur.
Kesici bir aletle kabuk kaldırıldığında açık iletim demetleri beyaz, tıkalı
olanlar kahverengimsi görünür. Belirti oluşumunun ileri dönemlerinde
tıkalı iletim demetlerinin bulunduğu
kısımdaki kabukta kurur ve dalda
damar şeklinde koyu renkli olarak
belli olur. Eğer uçlardan geriye doğru kuruma ve ölüm çok hızlı gelişir
ise bu durumda ‘inme’ adı verilen ve
ağacı tümden ölüme götüren ağır bir
tablo ortaya çıkar. Hastalığın gelişimi genellikle ilkbahar ve yaz başında
(Temmuz’a kadar) meydana gelmekte, yaz içinde durmakta, sonbaharda
(Eylül’den sonra) tekrar gelişme devam etmektedir.
Diğer belirti ise ilkbaharda akut solgunluk belirtilerinden sonra ortaya
çıkan ve yaz aylarına doğru yavaşça
gelişen kronik solgunluk belirtileridir. Ancak bu defa kuruma ilk olarak
Böğürtlen, Karanfil, Berberis, Nane,
Çilek, gibi 300 civarındaki bitkinin
iletim demetlerinde tıkanıklık sonucu
solgunluğa neden olmaktadır.
Mücadele yöntemleri:
çiçeklerde meydana gelir. Çiçekler
ölür ancak sürgünlerin üzerinde asılı
kalırlar. Daha sonra bunu hastalıklı
dallar üzerinde bulunan yaprakların
renginin donuk yeşile dönerek dökülmesi izler. Dallar çıplaklaşır, sadece
sürgün uçlarındaki yapraklar kalır.
Hastalıklı sürgün ve dalların kabuğu
kırmızımsı kahverengi olur ve içteki
iletim dokularının rengi de koyulaşır.
Kronik solgunluğun akut solgunluktan bir diğer farkı da bundan etkilenen zeytin ağaçlarının yıllar içerisinde, hastalık şiddetinin yavaş yavaş
azalmasına neden olacak biçimde bir
iyileşme sergilemeleridir.
Zeytin Verticillium solgunluğu en
yaygın ve şiddetli olarak kendini
0-10 yaşlı genç tesislerde göstermektedir. Etmen 50 yaşından daha
yaşlı ağaçları çok ender olarak yakalar. Ayrıca, daha önceden pamuk,
domates, patlıcan gibi V. dahliae’ ye
duyarlı bitkilerin yetiştirildiği topraklarda tesis edilen zeytinliklerde
hem daha sık hem de yüksek şiddette solgunluk oluşmaktadır.
Hastalığın yayılışı:
Sulama ve yağışların neden olduğu yüzeysel su akışı ile kuvvetli
rüzgârlar hastalık etmenini çevreye
dağıtabilir. Ayrıca hastalıklı bitkilerden dökülen yapraklar da rüzgârla
uçuşarak komşu tarlaları bulaştırabilirler. Bütün bu yayılma yollarının
dışında hayvan gübresi, karıkla ve
salma sulama ile tarım makinelerinin neden olacağı bulaşmayı da göz
ardı edilmemesi gerekir. Fidanlıklarda etmenle bulaşık filiz, sürgün
ve anaçların, yeni zeytinliklerin tesisi sırasında ise hastalıklı fidanların
kullanılması hastalığı temiz ve uzak
bölgelere bulaştırır.
Konukçuları:
Ülkemizde 1941 yılında pamukta,
1970 yılında patates, domates, kırmızıbiber ve patlıcanda, 1971 yılında
şeftalide, 1972 yılında zeytin, yerfıstığı, susam, kayısı ve bamyada, 1973
yılında börülcede, 1981 yılında amerikan asma anaçlarında solgunluk hastalık etmeni olarak tespit edilen Verticillium dahliae, Akçaağaç, Pamuk,
Badem, Ak kestanesi, Şerbetçi otu,
Ayçiçeği, Karaağaç, Begonya, Kiraz,
Kültürel önlemler:
• Verticillium dahliae etmeninin zeytinlik alanındaki toprağa bulaşmasını önleyecek tedbirler alınarak,
• Bulaşık zeytinliklerde ise; etmenin
köklerden girişini önleyecek yöntemler uygulanarak bu hastalıkla
mücadele edilebilmekte, ağaçların
verimliliği ile canlılıklarını tekrar
kazanmaları ve korunmaları sağlanabilmektedir.
Uygulanacak yöntemler;
• Solgunluk ve kuruma belirtilerinin
görüldüğü hastalıklı sürgün ve dallar
sağlam kısımdan itibaren budanmalı ve bahçeden uzaklaştırılmalıdır.
• Yere dökülen hastalıklı yapraklar toprakta hastalık kaynağı oluşturacağından, kuruyan kısımların
budanması yapraklar dökülmeden
önce tamamlanmalıdır.
• Hastalığın bulaşma ve taşınma
riskini azaltmak amacıyla budama
aletleri sık sık alkol, çamaşır suyu
(sodyum hypoklorit) veya ateşten
geçirilerek dezenfekte edilmelidir.
Özellikle hastalıklı ağaç kısımlarının kesilmesinde kullanılan budama
aletlerinin kesici kısımlarında kalan
odun parçaları sıyrılıp yakılarak yok
edilmelidir.
• Etmenin bitkiye girişini önlemek
amacıyla köklere zarar verecek derin
toprak işlemesinden kaçınılmalıdır.
• Hastalığın yayılmasını önlemek
üzere toprak işleme aletleri temizlenmelidir.
• Hastalık etmeninin ve bulaşık
toprağın taşınmasını önlemek üzere karık ve salma sulama sistemleri
uygulanmamalıdır. Sulama, etmenle
bulaşık olmayan su ile damlama sulama şeklinde yapılmalıdır.
• Zeytin bahçelerinde hastalığın bulaşma ve taşınma riskini arttırdığı
için etmenin konukçusu olan özellikle pamuk, sebze (özellikle Solanaceae ve Cucurbitaceae familyası),
kolza, ayçiçeği, çilek v.b. tarımı yapılmamalıdır.
• Yeni tesis edilecek zeytin bahçelerinin bulunduğu alanlarda, hastalığın konukçusu olan bitkilerin
tarımı yapıldıysa; bu topraklardan
patojeni arındırmaya yönelik en az
2 yıl V. dahliae’nin konukçusu olmayan arpa, buğday gibi tahıllar ile
brokoli, mısır gibi bitkiler yetiştirilmeli ve konukçusu olan Solanum
nigrum (Köpek Üzümü) ve Xantium
sp.(Domuz Pıtrağı) yabancı otları ile
mücadele yapılmalıdır. Bulaşık alanlarda mümkünse tesis kurmaktan
kaçınılmalıdır.
• Yeni tesisler hastalık ile bulaşık olmayan sağlıklı bitkiler ile kurulmalıdır. Bu konuda ülkemizdeki uygulanan fidan üretim sistemi, kullanılan
üretim materyallerinin etmen ile
bulaşık olması ihtimaline fırsat yaratmaktadır. Bunun önlenmesi için
fidan üretiminde kullanılan üretim
materyallerinin özel olarak kurulacak ve devamlı kontrol altında tutulacak zeytin damızlık tesislerinden
temin edilmesi zorunlu hale getirilmelidir.
• Özellikle bu hastalık yönünden
riskli olan alanlarda kurulacak tesislerde hastalığa dayanıklı çeşitler
kullanılmalıdır.
• Zeytin bahçelerinde uygulanacak
gübreler yaprak ve toprak analizlerine göre belirlenmelidir. Özellikle
zeytin ağaçlarının hastalığa karşı duyarlılıklarını önlemek amacıyla hızlı
gelişimi saylayan aşırı azotlu gübre
kullanımından kaçınılmalı, potas
eksikliğinin giderilmesine yönelik
gübrelemeye önem verilmelidir.
Kimyasal Mücadele:
• Kullanılacak ilaçlar ve dozları hakkında en yakın il veya ilçe müdürlüklerine başvurulmalıdır.
Türkiye’de Zeytinin Liderleri
»» Türkiye'de, 2012 yılı geçici verilerine göre, sofralık zeytin üretiminde bir önceki yıla göre yüzde 12,7'lik düşüş, yağlık zeytin üretiminde ise yüzde
11,7'lik artış sağlandığı bildirildi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
Manisa Bölge Müdürü Mehmet Akyol, zeytin üretimine ilişkin yapılan
istatistik çalışmalarının sonuçlarını
değerlendirdi. 2012 yılı sonu itibarıyla Türkiye'de yaklaşık 40 milyon
meyve veren ve 13 milyon civarı da
meyve vermeyen yaşta toplam 53
milyon adet sofralık türde, 81 milyon adet meyve veren, 24 milyon da
henüz meyve vermeyen yaşta toplam
105 milyon yağlık türde zeytin ağacı
bulunduğunu belirtti.
Sofralık zeytinde 2012 yılı geçici verilerine göre, zeytin üretiminin bir
önceki yıla göre yüzde 12,7’lik bir
düşüş göstererek 480 bin ton, yağlık
zeytin üretiminin ise yüzde 11,7’lik
artışla 1 milyon 340 bin tona yükseldiğini kaydeden Akyol, sofralık
zeytinde en yüksek üretimin 82 bin
230 ton ile Manisa'da, yağlık zeytin
üeritiminde ise 308 bin 750 tonla
Zeytin Üretimi 1988-2012
çekleştirildiğini kaydetti.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)
verilerine göre de Kasım ayında ih2009
1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 2002 2004 2006 2008 2010 2012
İzmir'de yapıldığını bildirdi.
Akyol, 39 ilde üretimin mevcut olduğu sofralık türde zeytinde, Manisa
ilini 77 bin 46 ton ile Aydın, 57 bin
119 ton ile Mersin, 55 bin 126 ton
ile Bursa, 32 bin 17 ton ile Hatay illerinin izlediğini, 1 tonluk üretimle
Uşak'ın son sırada yer aldığına işaret etti. Yağlık zeytin üretiminde ise
İzmir'in ardından 190 bin 228 tonla
Aydın'ın, 150 bin 710 tonla Balıkesir,
146 bin 773 tonla Hatay, 129 bin 221
tonla Çanakkale'nın en çok üretim
yapılan iller olarak öne çıktığının
bilgisini veren Akyol, 55 ilde yağlık
türde zeytin üretiminin söz konusu
olmadığı Türkiye'de bu alandaki en
az üretimin 6 tonla Kocaeli'nde ger-
racatını en fazla artıran sektörün,
yüzde 33 artışla zeytin ve zeytinyağı
sektörü olduğunu açıklamıştı.
2010
2011
2012
Miktar
Değer
Miktar
Değer
Miktar
Değe
Miktar
Değer
ABD
8,208
25,087
3,879
12,042
1,379
5,081
5,936
17,047
S.Arabistan
2,769
9,197
2,325
7,995
2,601
9,154
4,138
13,385
Japonya
2,014
7,646
2,433
9,422
1,978
7,767
2,026
7,305
Çin
511
1,760
325
1,290
502
2,003
1,060
3,895
Irak
531
2,070
866
3,319
979
3,647
997
3,813
BAE
1,238
4,128
1,149
3,630
1,114
3,495
936
2,736
İran
356
1,127
223
833
673
3,055
882
2,611
Filipinler
430
1,817
419
1,640
322
1,435
390
1,561
Almanya
390
1,626
435
1,932
559
2,410
406
1,503
Azerbaycan
47
214
153
682
197
870
345
1,351
Güney Kore
624
1,815
400
1,322
688
1,861
484
1,331
Avustralya
1,077
3,660
852
2,905
224
740
435
1,302
Noveç
235
909
235
865
210
806
267
865
Köy-Koop Haber Ocak 2014
MEVZUAT
Hayvan Sevklerine
Yeni Düzenleme Geldi
»» Canlı hayvan nakli yapan nakliyecilerin yetki belgesi,
bakıcı ve sürücülerin ise yeterlilik belgesi alması
01 Ocak 2014 tarihi itibarı ile zorunlu bulunmaktadır.
24 Aralık 2011 tarih ve 28152 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 'Hayvanların
Nakilleri Sırasında Refahı ve Korunması Yönetmeliği’nde, canlı omurgalı
hayvanların yurt içindeki nakilleri sırasında korunmalarını ve hayvan refahı kurallarına uyulmasını güvence altına almak ve bu kapsamda yapılacak
olan resmî kontrollerde uygulanacak
esas ve usulleri belirlenmeştir.
Bu Yönetmelik, gerçek ve tüzel kişi ve
kuruluşlara ait nakil araçlarının taşıyacağı teknik ve sağlığa uygun asgari
şartları, nakil sırasında hayvanlara refakat eden bakıcılar ile nakil araçlarının
sürücülerine yeterlilik belgesi, nakil yapan nakliyecilere yetki belgesi ve hayvan naklinde kullanılan araçlara onay
belgesi verilmesi veya bu belgelerin iptal edilmesi için yapılacak iş ve işlemler
ile denetim ve yaptırımlarla ilgili olarak
yapılacak diğer işleri kapsamaktadır.
Coğrafi koşullardan dolayı mevsimsel
göçer hayvancılığın yapılmasına bağlı
olarak hayvanların nakliyesinin gerektiği durumlarda veya hayvanların sahibi tarafından kendi işletmelerinden
50 kilometre altındaki bir mesafe için
kendi nakil araçları ile taşınmasının
söz konusu olduğu durumlarda sadece
5 inci ve 56 ncı maddeler uygulanacak
olup, ekonomik bir faaliyet ile bağlantılı olarak gerçekleşmeyen hayvan
nakliyesi ile veteriner hekimin önerisi kapsamında doğrudan veteriner
hekim muayenehane, poliklinik veya
hayvan hastanesine getirilip götürülen
hayvanların naklinde uygulanmaz.
Yönetmelik, 11/6/2010 tarihli ve 5996
sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı,
Gıda ve Yem Kanununun 8 inci ve 9 uncu
maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.
Yönetmelik kapsamında bahsi geçen; Ayrılış yeri: Hayvanın, hareket saatinden önce en az 48 saat süre
ile orada kalmış olması şartı ile nakil
aracına ilk kez bindirildiği yeri, hayvanların ilk bindirilme yeri ile hayvan
pazarı arasında kat edilen mesafenin
100 kilometrenin altında olması ya da
hayvan pazarından ayrılma saatinden
önce hayvanların en az 6 saat süre ile
yeterli altlık malzemesi ile bağlanmadan ve su verilerek dinlendirilmesi
şartı ile hayvan pazarını, Bakanlık:
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığını, Bakıcı: Hayvanların refahından
doğrudan sorumlu olan ve yolculukta
hayvanlara refakat eden kişiyi, Çıkış noktası: 5996 sayılı Kanunun
34 üncü maddesine göre belirlenmiş
hayvanların Türkiye'yi terk ettiği gümrük çıkış kapılarını ve veteriner sınır
kontrol noktalarını, Dinlendirme ya
da aktarma yeri: Hayvanların indirilerek ya da indirilmeden, nakil aracı
değiştirdikleri herhangi bir yer veya
yolculuk sırasında durulan varış yeri
dışındaki herhangi bir mola yerini,
Genel Müdürlük: Gıda ve Kontrol
Genel Müdürlüğünü, GPS sistemleri: Küresel, sürekli, doğru ve garantili
zamanlama ve konumlandırma hizmetleri veren uydu tabanlı alt yapılar
ya da bu Yönetmeliğin amacına uygun
olarak eşdeğer kabul edilen hizmetle-
ri sağlayan herhangi bir teknolojiyi,
Hayvan: Balıklar hariç canlı omurgalı hayvanları, Hayvan refahı:
Hayvanların tüm yolculuk süresince
bakımı, beslenmesi, barındırılması
ve nakliyesinin acı, ağrı ve eziyetten
uzak, sağlıklı bir şekilde yapılmasını,
Hayvan sahibi: Hayvanların mülkiyet hakkını üzerinde bulunduran gerçek veya tüzel kişiyi, Hayvan taşıma
deniz aracı: Ro-ro gemisi ve içinde
hayvanların hareket ettirilebilir konteynerler içerisinde taşındığı gemiler
dışında kalan, evcil atgiller ya da sığır
cinsi ve koyun ve keçi türü hayvanlar
ile domuzgiller türlerine ait evcil hayvanların taşınması için kullanılan ya
da kullanılması düşünülen bir deniz
aracını, İl/ilçe müdürlüğü: İl Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Müdürlükleri ile
ilçe müdürlüklerini,Konteyner: Hayvanların nakli için kullanılan ancak
kendi başına bir nakil aracı olmayan
sandık, kasa, kafes, kutu, kap ya da
diğer herhangi bir sert yapıyı, Kontrol istasyonları: Nakliyesi yapılan
hayvanların dinlendirilmesi, yemlenmesi ve sulanması amacıyla en az 12
saat süreyle seyahate ara verilen yeri,
Nakil aracı: Hayvan nakli için kullanılan kara, deniz, hava ve demiryolu
araçlarını, Nakliye: Varış yerinde
indirme işlemi tamamlanıncaya dek
hayvanların bir ya da birden fazla nakil aracı ile gerçekleştirilen hareketleri
ve bindirme, indirme, aktarma ve dinlendirme dahil bununla ilgili işlemleri,
Nakliyeci: Kendisi veya başkası adına hayvan taşıyan herhangi bir gerçek ya da tüzel kişiyi, Organizatör:
Yolculuğun bir bölümü için, en az bir
taşeron nakliyeci tutmuş veya yolculuk
için birden fazla nakliyeci ile sözleşme
yapmış ve yolculuk kütüğünde
ilgili bölümleri imzalamış olan
gerçek veya tüzel kişiyi, Resmî
veteriner hekim: 5996 sayılı Kanun ve bu Yönetmelik
kapsamında verilen görevleri
Bakanlık adına yapan Bakanlık personeli veteriner hekimi,
Sınır kontrol noktası: Sınır
gümrük kapılarında yer alan
gümrüklü yer ve sahalarda canlı
hayvan ve hayvansal ürünlerin
ülkeye girişinde kontrollerinin
yapıldığı yeri, Terbiye edilmemiş
tek tırnaklılar: Heyecan, acı ya da
ıstıraba neden olmaksızın bağlanması
ya da bir yular ile güdülmesi mümkün
olmayan atgilleri, Tescilli tek tırnaklılar: 19/4/2011 tarihli ve 27910 sayılı
Resmî Gazete'de yayımlanan Safkan
Arap ve İngiliz Atlarının Soy Kütüğü
Kayıtları, İthalat ve İhracatı Hakkında
Yönetmelik kapsamında soy kütüğüne
kaydı yapılmış atları ve atların menşei
olan ülkede bulunan ve söz konusu ırk
için geçerli soy kütüğünden ve kayıtlardan sorumlu yetiştirici birliği veya
diğer bir yetkili otorite ya da yarış, konkur ve dresaj atlarıyla ilgili herhangi bir
uluslararası birlik veya kuruluş tarafından düzenlenmiş bir kimlik belgesiyle
tanımlanmış atları, Uzun yolculuk:
Nakliyedeki ilk hayvanın hareket ettirildiği andan başlamak üzere 8 saatten daha uzun süren yolculuğu, Varış
yeri: Hayvanın nakil aracından indirildikten sonra en az 48 saat süreyle tutulduğu veya kesildiği yeri, Yetiştirici:
Sürekli ya da geçici olarak, hayvanların
bakımından sorumlu ya da bu tür bakımlarını yapan ve nakliyeci dışındaki
herhangi bir gerçek ya da tüzel kişiyi,
Yolculuk: Hayvanların ayrılış yerinden dinlendirme ya da aktarma yerinde
veya herhangi bir başka ara noktada indirme, dinlendirme ve bindirme dâhil
varış yerine kadar olan tüm nakliye işlemini, ifade etmektedir.
23
Tarıma Dayalı Ekonomik
Yatırımlara Yüzde 50 Destek
»» Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı Kapsamında Tarıma
Dayalı Ekonomik Yatırımların Desteklenmesi Hakkında Tebliğ (Tebliğ No:
2013/59) 14 Aralık 2013 Tarihinde Yayınlandı.
Tebliğin Amacı: Doğal kaynaklar ve çevrenin korunmasını
dikkate alarak, kırsal alanda
gelir düzeyinin yükseltilmesi,
tarımsal üretim ve tarıma dayalı sanayi entegrasyonunun
sağlanması için küçük ve orta
ölçekli işletmelerin desteklenmesi, tarımsal pazarlama
altyapısının
geliştirilmesi,
gıda güvenliğinin güçlendirilmesi, kırsal alanda alternatif
gelir kaynaklarının oluşturulması,
yürütülmekte olan kırsal kalkınma
çalışmalarının etkinliklerinin artırılması ve kırsal toplumda belirli bir
kapasitenin oluşturulmasına ilişkin
usul ve esasları belirlemektir.
Tebliğin Kapsamı: Kırsal alanda
ekonomik ve sosyal gelişmeyi sağlamak için, gerçek ve tüzel kişilerin
ekonomik faaliyetlere yönelik yatırımlarının desteklenmesi amacıyla
yapılması gereken hususları kapsar.
Ekonomik yatırımlar destekleme programı kapsamında;
1- a) Tarımsal ürünlerin işlenmesi,
depolanması ve paketlenmesine yönelik yeni yatırım tesislerin yapımı,
b) Tarımsal ürünlerin işlenmesi,
depolanması ve paketlenmesine
yönelik mevcut faal olan veya olmayan tesislerin kapasite artırımı
ve teknoloji yenilenmesi,
c) Tarımsal ürünlerin işlenmesi,
depolanması ve paketlenmesine
yönelik kısmen yapılmış yatırımların tamamlanması,
ç) alternatif enerji kaynakları kullanan yeni seraların yapımına yönelik yatırımlar,
d) Tebliğ kapsamında bulunan konularla ilgili tarımsal faaliyetlere
yönelik yapılmış veya yapılacak tesislerde kullanılmak üzere, alternatif enerji kaynaklarından jeotermal,
biyogaz, güneş ve rüzgar enerjisi
üretim tesislerinin yapımı,
e) Koyun, keçi ve manda konularında sabit yatırım projeleri, hibe
desteği kapsamında değerlendirilir.
2- Bu Tebliğ kapsamında tarımsal ürünlerin üretimine yönelik bir
hibe desteği verilmez.
3- Tarımsal ürünlerin işlenmesi
kapsamında, başka bir yatırım tesisinde ilk işlemesi yapılan mamul
ürünün ikincil işlenmesine ve paketlenmesine yönelik yatırım teklifleri hibe desteği kapsamında değerlendirilmez. Sert kabuklu meyveler
bu madde kapsamında değildir.
4- Un ve karma yem konularında
yeni yatırım tesisi başvuruları kabul
edilmez. Kütlü pamuk konusunda
teknoloji yenileme ve kapasite artırımı dışındaki başvurular kabul
edilmez. Çay konusunda sadece yaş
çay üretiminin yapıldığı illerdeki
başvurular kabul edilir.
5- Tarımsal ürünlerin depolanmasına yönelik yeni tesis başvurularında sadece çelik silo ve soğuk
hava deposu hibe desteği kapsamında değerlendirilir.
6- Yatırımcılar bu Tebliğ kapsamında ekonomik yatırım konularında
ülke genelinde sadece bir adet proje
başvurusunda bulunabilir.
Yatırım süresi: Yatırım projelerinin tamamlanma tarihi 01/
Aralık/2014’tür.
Başvuru Süresi:Bu Tebliğde
belirtilen usul ve esaslara göre
hazırlanan başvurular, 16.Aralık.2013 tarihinde başlamış olup
27.Ocak.2014 günü mesai bitimine
kadar İl Müdürlüğüne elden teslim
edilecektir.
(Elektronik ortamda girişleri yapılmış başvurular dosya içinde elden teslim edilir.)
Başvurular, tebliğe ait Uygulama
Rehberi Bakanlığımızca yayınlandıktan sonra kabul edilmeye başlanacaktır.
Başvuracak kişi ve kuruluşlar:
Başvurular, gerçek ve tüzel kişiler
tarafından yapılır.
1- Başvuru sahibi gerçek ve
tüzel kişilerin Bakanlık tarafından oluşturulan çiftçi kayıt
sistemine veya Bakanlık tarafından oluşturulmuş diğer
kayıt sistemlerine son başvuru
tarihinden önce kayıtlı olması
gerekir.
2- Ekonomik yatırımlara yönelik proje konularına başvurabilecek gerçek ve tüzel kişilerin
idari ve mali açıdan kamudan bağımsız olması gerekir.
3- Ekonomik yatırımlar için son
başvuru tarihinden önce kurulan;
a) Kollektif şirket, limited şirket ve
anonim şirket şeklinde kurulmuş
olan şirketler ve bunların aralarında oluşturdukları ortaklıklar,
b) Tarımsal amaçlı kooperatifler,
birlikler ile bunların üst birlikleri,
ekonomik yatırım konularına tüzel
kişilik olarak başvurabilirler.
Şirket ve Tarımsal amaçlı kooperatifler, birlikler ve bunların üst birlikleri, kuruluş tüzüklerinde/ana
sözleşmelerinde belirtilen faaliyet
alanları ile ilgili yatırım konularına başvurabilir. Kuruluşların proje
başvurusu, hibe sözleşmesi imzalanması ve uygulamaların gerçekleştirilmesi konularında yetkili kurullarından son başvuru tarihinden
önce yetki almış olması ve bu yetki
belgesini proje başvurularında ibraz etmiş olmaları gerekir.
Ekonomik yatırım konularında yatırım tutarı ve destekleme oranı
1- Ekonomik yatırımlar için proje
başvurularında hibeye esas proje
tutarı, gerçek kişi başvurularında
300.000 Türk Lirasını, tüzel kişi
başvuruları için ise 800.000 Türk
Lirasını geçemez.
2- Hibeye esas proje tutarının %
50’sine hibe yoluyla destek verilir.
Diğer %50’si oranındaki tutarı başvuru sahipleri kendi kaynaklarından temin etmekle yükümlüdür.
3- Proje bütçesi KDV (Katma Değer Vergisi) hariç hazırlanır.
Yatırımcıların, daha geniş bilgi almak için İl Müdürlüğüne müracaat
etmeleri gerekmektedir.
Meyve Suyuna Şeker İlavesi Kaldırılıyor
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca görüşe açılması beklenen “Meyve Suyu
Tebliğ Taslağı” yürürlüğe girerse, yüzde 100 meyve sularına asitlik düzenleyici
veya tatlandırma amacıyla şeker ilave edilemeyecek.
30 Aralık 2006′da yürürlüğe giren
Türk Gıda Kodeksi Meyve Suyu ve
Benzeri Ürünler Tebliği, ilgili AB
direktifinde yer alan yeni düzenlemeler esas alınarak yeniden düzenlendi. Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonunun uygun görmesi halinde
yayımlanarak yürürlüğe girecek.
Tebliğde, “konsantreden üretilen
meyve suyu; meyve suyu konsantresine, su ve işleme sırasında ayrılan aromanın ve gerektiğinde pulp
ve meyve keseciklerinin tekrar kazandırılmasıyla elde edilen ürün”,
“meyve nektarı; meyve suyuna,
konsantreden üretilen meyve suyuna, meyve suyu konsantresine,
meyve suyu tozuna, meyve püresine veya bunların karışımına, su
ma ve tadına sahip, fermente olmamış ancak fermente olabilen ürün”
olarak tanımlanıyor.
ve şekerlerin ve/veya balın ilave
edilmesiyle elde edilen fermente
olmamış ancak fermente olabilen
ürün”, “meyve suyu; sağlam, olgun,
taze veya soğukta muhafaza edilmiş
meyvelerden, tek meyveden veya
daha fazla meyvenin karışımından
elde edilen, elde edildiği meyve ve
meyvelerin karakteristik renk, aro-
Buna göre, mevcut düzenlemede
meyve suyu olarak adlandırılan
ürünlere asitlik düzenleyici veya
tatlandırma amacıyla şeker ilave
edilebilmekteyken, taslağın yürürlüğe girmesiyle yüzde 100 meyve
sularına şeker eklenemeyecek.
Yürürlükteki düzenlemede kapsam
dışında tutulan domates suyu, yeni
tebliğde domates suyu ve konsantreden üretilmiş domates suyu şeklinde üretebilecek. Domates suyu
ve konsantreden üretilen domates
suyuna tuz, baharat ve aromatik
bitkiler katılabilecek.
Ocak 2014 Köy-Koop Haber
24 KIRSAL KALKINMA
Kooperatif Genel Kurulu ‘Türkiye Ekonomi Notu’
Nasıl Yapılır ?
»» Kooperatiflerin her yıl 1.ocak-30 Haziran tarihleri arasında Genel
Kurullarının yapılması kanuni bir zorunluluktur. Yurdumuzda
bulunan binlerce kooperatifin Yönetiminde yer alanların kanun
hükümlerini takip ederek Genel Kurullarını nasıl toplamaları
gerektiğini, hangi resmi kurumlara müracaat edeceklerini,
hazırlanması gereken evrakları ve diğer birçok konuyu bilmeleri
gerekmektedir.
Bu bakımdan bir kooperatifin Genel Kurulunu
toplamak için öncesinde nelerin yapılacağını
bildiren bu yazı, bütün kooperatiflere yardımcı olacaktır. Ancak burada önemli olan,
Bazı kooperatiflerde Gümrük ve Ticaret İl
Müdürlüğüne müracaat edilirken, bazılarında Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğüne müracaat gerekmektedir.
1-Genel Kurul yapılması ve Gündemi
için Yönetim Kurulu kararı alınır.
2-Toplantı öncesi Yapılacak işlemler
ve Hazırlanacak Evraklar:
• Toplantıdan önce Yönetim Kurulu, kendi
dönemine ait belgeleri ayırır ve Muhasebeci
ile birlikte Bilanço ve Gelir-Gider farkı Cetvelini hazırlar.
• Ortaklık Defterine kayıtlı üyelerin (ortak
Numarası, isim, ikametgâh imzalanacak kısmı) ihtiva eden Hazirun Cetveli hazırlar.
Bunun altını Yönetim Kurulu üyeleri imzalar.
• Yönetim Kurulu, görevde bulunduğu süreyi
içine alan bir Faaliyet Raporu hazırlar. Bunu
bütün Yönetim Kurulu üyeleri imzalar. İsteyen üye sadece kendisi için de bir rapor hazırlayabilir.
Gelir-Gider Evrakları ve Bilanço Denetçiye
teslim edilerek Rapor hazırlaması istenir. Denetçi de Denetçi Raporu’nu hazırlar. Talep
eden ortaklara da bilanço ile gelir gider tablosunun bir örneği verilir
Toplantıdan önce, Yönetim Kurulu gelecek
yıl için Tahmini Bütçe hazırlar. BU daha
önceki yıllardaki giderlere göre hazırlanır.
Eğer Yönetim Kurulu bu bütçeyi hazırlamamışsa, üyeler teklif olarak verebilir.
Genel kurula katılma hakkına sahip olan
ortaklar toplantı tarihinden önce taahhütlü
mektupla gerektiğinde gazete, gazete olmayan yerlerde mahalli örf ve âdete göre ilan
yoluyla toplantıya davet edilir. Davet yazıları
elden imza karşılığı da ortaklara teslim edilebilir.
Toplantı tarihi, yeri ve gündemi
toplantıdan en az 15 gün önce ilgili
bakanlık birimlerine yazılı olarak
bildirilir. Bu bildirime, Bakanlıkça
tespit edilen miktardaki temsilci
ücretinin ilgili Maliye veznesine
yatırıldığını gösteren belge
eklenerek toplantıda temsilci
bulundurulması talep edilir.
Temsilci ücretlerinin ne kadar olduğunu ve
hangi hesaba yatırılması gerektiğini İlgili Bakanlık önceden bildirmektedir. Ücreti ödenmesine rağmen temsilcinin gelmemesi halinde Kooperatifin başvurusu üzerine, ödediği
temsilci ücreti kooperatife iade edilir.
Yönetim kurulunca usulüne uygun olarak
başvuru yapıldığı halde temsilci toplantıya
katılmaz ise bir saat beklendikten sonra Temsilcinin gelmediğine dair bir tutanak yapılır
ve toplantıya başlanır . Toplantı yapılacak
yerin toplantı saatinden önce açık bulundurulması için gerekli tedbirler önceden alınır.
Toplantı salonunda oturulacak yerlerin, havalandırmanın, ortaklar için gerekirse kâğıt
ve kalem bulundurulması, fazladan gündem
ve bilanço hazırlanır. Gerekiyorsa toplantı
yerini ve gidilecek yönü gösteren ok işaretli
Levhalar konur.
Toplantıdan önce, Toplantıya Başkanlık ve
Kâtiplik yapacak kişileri belirlemek gerekir.
Hatta bunlar için önergeler de hazırlanır.
Turgay SOLMAZ
Köy-Koop Genel Müdürü
Toplantıya gelen üyelerin hemen gelişlerinde
Hazırun Çetveli’ne imzalarının alınması,
Toplantıyı Yönetim Kurulu adına Başkan
veya bir üye açar. Hazirun Çetvelindeki imzalara göre toplantı yapılabilecek sayıda ortağın hazır bulunduğunu bildirir ve Gündeme
geçileceğini söyler. Gündemin 1. maddesine
göre Saygı Duruşuna davet eder. 1 dk lık saygı
duruşundan sonra, Gündemin 2. maddesine
göre Divan Heyeti seçiminin yapılacağını bildirir. Bu konuda daha önce hazırlanan teklifi
veya başka ortaklar tarafından verilecek teklifleri ayrı ayrı okur. Teklifleri veriliş sırasına
göre oylayacağını bildirerek 1. teklifi oylar.
Eğer çoğunluk kabul ederse, diğerlerinin oylanmasına gerek kalmadığını bildirir. 1. teklif
kabul edilmezse sırası ile diğerlerini oylar.
Divan Başkanı ve Katip olarak
seçilen üyeleri Divana davet eder.
Burada dikkat edilecek husus,
tekliflerde kooperatif üyesi
olmayan bir kişi yazılmış ise o
teklifin o ismi oylamaya sunulmaz.
Mesela Başkan ortaklardan, katip üye dışarıdan teklif edilmiş ise; toplantıyı idare eden
Yönetim Kurulu üyesi o üyenin oya sunulmayacağını, zira kooperatif ortağı olmadığını
belirtir ve sadece Başkanı oylar. Başkan seçildi ise; diğer teklifleri sırası ile sadece katip üyeler için oya sunar. Böylece Başkanlık
Divanı kurulur, toplantıyı idare etme yetkisi
Başkana geçer.
Bu arada gündeme yeni
madde ilave ettirmek isteyen
ortaklardan bir talep var ise;
Başkan gündemden önce bunu
Genel Kurula sunar ve oylar. Eğer
kabul edilir ise, günden buna göre
değişmiş olur.
Bilindiği gibi Gündemde olmayan hususlar
görüşülemez. Ancak, (Hesap tetkik komisyonu seçilmesi-Bilançonun görüşülmesinin ve
ibranın geriye bırakılması-çıkan veya çıkarılan ortaklar hakkında karar alınması- Genel
Kurulun yeni bir toplantıya çağrılması -Yönetim Kurulunun bir kararının iptali-Yönetim
Kurulu ve Denetçilerin azli- Yeni Yönetim
Kurulu ve Denetçi seçimi ile ilgili hususlar
için) Kooperatife kayıtlı toplam ortağın en az
1/10 nun, gündeme geçilmeden önce yazılı
teklifte bulunmaları halinde, bildirilecek hususların gündeme konulması Kurula katılanların yarıdan bir fazlasının kabulü ile yapılır
Böyle bir talep olmasına rağmen Divan bunu
nazara almazsa, durum bir zabıtla tespit
edilir, bakanlık Temsilcisine verilir. Önerge
sahiplerinden biri de toplantıda bu konuda
konuşarak bunun oylanması gerektiğini, oylanmayacaksa bu talebin zapta geçirilmesini
ister. Zira bu husus Genel Kurul Toplantısının iptal sebebidir.
»» Bu yazımızda sizlere, Dünya Bankası Türkiye programında Baş
Ekonomist olarak görev yapan Marina Wes ve Ekonomist Cevdet
Cağdaş Ünal’ın Türkiye Ekonomi Notu başlıklı raporunu birinci
bölümünü sizlere aynen aktaracağım.
Türkiye ekonomisi 2013 yılında hız kazandı, fakat orta
vadeli büyüme görünümünün, potansiyelin altında kalması bekleniyor.
• Toparlanan iç talep ile birlikte, enflasyon ve dış dengesizliklere ilişkin endişeler,
normalleşmesi beklenen küresel sermaye koşulları altında tekrar beliriyor.
• Tekrar potansiyel büyüme trendini yakalamak ve
Türkiye’nin avantajlı demografik penceresinden tam anlamıyla
faydalanabilmek
için,
yapısal reformları-ki
bunlar iş yapma ortamını
daha elverişli hale getirmeyi,
eğitimde kalite seviyesini artırmayı ve iş gücü piyasasını
daha esnek hale getirecek
düzenlemeleri yapmayı içeriyor- gerçekleştirmek büyük
önem taşıyor.
2013 yılında ekonomik
büyüme, güçlü iç talebin desteğiyle toparlandı. Ekonomi özel tüketimin,
kamu yatırımlarının ve stok
artışının öncülüğünde ilk
üç çeyrekte, geçtiğimiz yıla
oranla (g-y-o) yüzde 4.0 genişledi. İç talebin büyümeye
toplam katkısı 6.1 yüzde puan
(yp) olurken, aynı dönemde
net ihracatın negatif katkısı 2.2 yp oldu.Özellikle, özel
sektör yatırımları altı çeyrek
arka arkaya azaldıktan sonra üçüncü çeyrekte yüzde
5.3 arttı. Neredeyse bütün
ekonomik göstergeler büyümedeki bu momentumun
dördüncü çeyrekte de devam
edeceğini gösteriyor. Dolayısıyla GSYH büyümesinin
2013 yılında 4.3`e ulaşacağını tahmin ediyoruz.
Dış
dengesizliklerin
tekrar artarken, düşen
enerji fiyatları AB’deki
ekonomik toparlanma ve
yüksek turizm gelirleri
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
cari açıktaki bozulmayı
sınırladı. Net altın ticareti
hariç, 12-aylık birikimli cari
açık çok az değişerek, Aralık
2012’de kaydedilen 54.2 milyar dolardan 51.9 milyar dolara geriledi. Yılın ilk üç çeyreğinde AB’deki toparlanma,
altın hariç ihracatın (g-y-o)
yüzde 7.0 artmasının arkasındaki temel etmen oldu. Buna
ek olarak yıl başından itibaren yüzde 13 artan turizm gelirleri ve görece olarak düşük
seyreden enerji fiyatları, altın
hariç cari açığa olumlu katkı
sağladı. Buna rağmen, 2013
yılında net altın ticaretindeki
aşağı yönlü düzeltmenin de
etkisiyle, 12-aylık birikimli
cari açık 2012 yılı sonunda
ki 48.5 milyar (GSYH’ye oranı yüzde 6.2) dolardan Ekim
ayında 60.9 milyar (2013
yılı tahmini GSYH’sine oranı
yüzde 7.2) dolara çıktı.
Türkiye’nin önümüzdeki
12 ay için dış finansman
ihtiyacı 225 milyar dolar
(GSYH’nin yüzde 25’inden fazla) dolaylarında,
seyrediyor. Cari açığın finansmanı hala yüksek oranda kısa vadeli sermaye akışlarına dayanırken, doğrudan
yatırımlar ve diğer uzun vadeli sermaye akışları toplam
finansmanın yüzde
50`sini oluşturuyor. Buna
rağmen, Fed’in parasal genişlemeyi yavaşlatacağını açıklamasının ardından sermaye
çıkışlarının hızlandığı 2013
yazında dahi borç çevirme
oranları yüksek seviyelerde
kalmayı başardı.
TL’de yaşanan değer
kaybı, güçlü iç talep ve
gıda fiyatlarındaki artış enflasyonun Merkez
Bankası’nın
hedefinin
üzerine çıkmasına neden
oldu. Kasım’da yüzde 7.3’e
ulaşan yıllık enflasyon geçen sene sonundaki yüzde
6.4’ün ve Merkez Bankası
yıl sonu enflasyon hedefi olan
yüzde 3-7 bandının üzerinde
yer alıyor. Çekirdek enflasyon
(enerji, tütün ve alkol fiyatlarını içermeyen) geçtiğimiz on
altı ayın en yüksek ikinci seviyesi olan yüzde 7.2`ye ulaştı.
Bu rakam aynı zamanda enflasyonun hedefin üzerine çıkmasının temel sebeplerinin
TL’deki değer kaybı ve iç
talepten kaynaklanan yukarı
yönlü baskı olduğuna işaret
ediyor. Son dönemde akar
yakıt fiyatlarındaki artışlar
göz önünde bulundurulduğunda, enflasyonun Aralık
ayında artarak yıl sonunda
yüzde 7.5`a ulaşacağını düşünüyoruz. - sürecek İletişim:
Marina Wes:
[email protected]
Cevdet Cağdaş Ünal:
[email protected]
Tarım İstihdamındaki Düşüş Mevsimsel
Türkiye Ziraat Odaları Birliği
(TZOB) Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar, tarımdaki istihdamın Eylül ayında, mevsim
şartları nedeniyle TemmuzAğustos dönemine göre gerilemesine karşın yine de 6,37
milyonu bulduğunu belirterek, “Tarım, yüzde 12,3 olan
işsizlik oranını 2,4 puan düşürerek yüzde 9,9’a çekti.” dedi.
İşsizlik oranların ile ilgili açıklama yapan Bayraktar, bir önceki aya göre
Nisan’da 350 bin, Mayıs’ta
225 bin, Haziran’da 191 bin,
Temmuz’da 83 bin artan,
Ağustos ayında da 46 bin azalarak 6 milyon 511 bine inen
tarımdaki istihdamın Eylül
ayında 141 bin kişilik azalmayla 6 milyon 370 bine düştüğünü bildirdi. Birlik başkanı, Nisan’da 6 milyon 58 bin,
Mayıs’ta 6 milyon 283 bin,
Haziran’da 6 milyon 474 bin
olan tarımdaki istihdamın,
tarımsal faaliyetin zirveye
çıktığı Temmuz’da 6 milyon
557 bine ulaştığını, Ağustos
Tarımda Çalışanların
Yüzde 47,5’İ Kadın
ayında 6 milyon 511 bine, Eylül ayında ise 6 milyon 370
bine gerilediğini belirtti.
Tarım İşsizliği 2,4
Puan Düşürüyor
Türkiye’de işsiz sayısının
Eylül’de 2 milyon 831 bin
kişi, işsizlik oranının yüzde
9,9 olduğuna dikkati çeken
Bayraktar, “Geçen yıl Eylül
ayında işsizlik oranı yüzde
9,1 düzeyindeydi. Tarımın, 6
milyon 370 bin kişiye iş, aş
sağlayarak, işsizliği tek hanelere indirmesi olağanüstü
önemdedir. İşsizliği 2,4 puan
indirerek, çağımızın en büyük
belalarından işsizliğe tarımın
çare olması, ekonomimize
yaptığımız en büyük katkıdır.”
değerlendirmesinde bulundu.
Tarımda çalışan 6 milyon
511 bin kişinin yüzde 52,5’ini
erkeklerin, yüzde 47,5’ini kadınların oluşturduğunu bildiren Bayraktar, 3 milyon 343
bin erkek ile 3 milyon 26 bin
kadının tarımda istihdam
edildiğini belirtti.
Türkiye’de 7 milyon 552 bin
kadının istihdamda yer aldığını, bunların 3 milyon 131
bininin hizmetler, 3 milyon
26 bininin tarım, 1 milyon
43 bininin sanayi, 65 bininin
ise inşaat sektöründe çalıştığını vurgulayan Bayraktar,
tarımda çalışanların yüzde
47,5’inin kadın, çalışan kadınların yüzde 39,3’ünün ise
tarımda istihdam edildiğini bildirdi. Bayraktar, kadın
istihdamında hizmetler payının yüzde 46,2 iken, sanayinin payının yüzde 13,6’da,
inşaatın payının yüzde 0,8’de
kaldığını vurguladı.
Köy-Koop Haber Ocak 2014
SAĞLIK
25
Sağlıklı Dişler, Mutlu Gülüşler...
Merhaba değerli okurlar,
Ağız ve Diş Sağlığı sohbetlerimizin
sonuncusuna geldik. Bu, sizinle
olan 12. sohbetimiz. Koskoca 1 sene
ne çabuk geçti… Gaz lambası devrinde çok oturan misafire içten içe söylenen bir söz vardır: Lambamızda
gaz kalmadı; Söylenecek söz
kalmadı; Hadi artık gidin siz;
Yatacağız hemen biz. Allah’tan
gaz artık aydınlanmada kullanılmıyor ve bol miktarda var. Söyleyecek
söz deseniz mesleğimin her kelimesi bence bir konu başlığı. Ancak
amatörce yaptığım bu işten, bıktırmadan, işine son verilmeden ‘istifa
etmek’ en erdemlisi… Ben birkaç
sözden sonra gideyim, siz de dinlenin en iyisi...
Not: ‘Hadi Dişlerinizi Görelim’
bölümü ile ben yine bir süre
buralardayım…
Bu sayıda son kez ‘çeneye çakılan
vidalar’dan
yani
‘diş
implantları’ndan ve ‘diş konusunda acil durumlar’dan sohbet
edelim isterseniz.
Yan yana çekilmiş çok diş varsa çok
yük bineceği için uzun bir köprü (yani
sabit protez) şansı yoktur. Bu gibi durumlarda da implantlar yerleştirilip
sabit köprüler yapılabilir.
Arka bölgelerde diş olmadığı
durumlar:
Arka bölgelerde dişler olmadığı durumlarda eskiden takıp çıkarmalı
protezler yapılırdı. Artık çene kemiğinin uygun bölgesine yerleştirilen implantlarla sabit köprüler yapılabilir.
Tam dişsiz durumlar:
Dt. Coşkan ARAS
[email protected]
Alt ve üst tam protezlerde tutuculuğun artırılması:
Sağ üst arka bölgede 2 implant üzerine köprü
Ortada çekilmiş tek dişler:
Tek diş kayıplarında iki yandaki
dişlere dokunmadan, küçültmeden
eksik dişin yerine implant yerleştirilebilir.
İmplant
İmplantlar, çene kemiklerinin içine
yerleştirilen ve doku dostu maddelerden yapılmış olan yapay köklerdir ve bazı hastalar için dişhekimliği
mucizeleridir, doğru teşhis ve planlama ile harikalar yaratılır.
İmplant yerleştirilirken diş çekiyormuş gibi uyuşturulur ve bir implant
için gerekli süre normal iki diş çekimi gibidir. İşlemi anlatıp gözünüzde
büyütmeyeyim. Şu var ki siz bir şey
hissetmiyorsunuz. 3 ay kemiğe kaynama beklendikten sonra üst işlemleri (kron, köprü, çıtçıt vs.) yapıyoruz.
Uzun bölgeli diş eksiklikleri:
İmplantların Sık
Kullanıldığı Vakalar:
Genelde alt çenede 6, üst çenede 8
implant üzerine sabit köprüler yapılarak hastalar takıp çıkarmalı dişlerden kurtulurlar.
İmplantın Başarısı:
Erken yaşlarda oluşan diş kayıplarıyla ileride çene kemiklerinde
erime fazla olur ve genelde alt tam
dişsizlik durumlarında yapılan protezler, ağızdan kolaylıkla çıkar. Bu
durumlarda çene kemiğinin uygun
bölgesine yerleştirilen 2 implantla ve
ağızdaki protezin altına yerleştirilen
çıtçıtla protez ağıza sabitlenir.
İmplantı ehil kişilere yaptırınız. İyi
marka implant kullandırınız. Kullanılan implantın marka ve tipinin
yazdığı kimlik kartını hekiminizden
isteyiniz, yıllar sonra gereksinim
olabilir. Bakımını ve kontrolleri aksatmayınız.
2 implantla alt protezde tutuculuğun artırılması
Diğer dişler gibi implantların da çevresinin iyi temizlenmesi gereklidir.
6 ayda bir dişhekimine gidilmesi, 2
senede bir filminin alınması tavsiye
olunur. Tedavi bittikten 6-7 yıl sonra
bana gelen bir hastanın esprisini hiç
unutmam. “Bana ‘6 ay sonra gel’ mi
demiştiniz? Ben onu ‘6 yıl sonra gel’
anlamışım!...”
Sol altta ortada çekilmiş tek diş yerine
implant üstü kron
İmplant Sonrası Bakım:
Her Ağıza İmplant
Yapılamaz:
Dişler genç yaşta kaybedilmişse ileriki yaşlarda çene kemiklerinde erimeler çok olur ve implanta yer kalmaz. İleri cerrahi tekniklerle bazen
implanta yer sağlanarak yine implantlar yerleştirilebilir.
bir başka tek diş eksiği implantı
Dişte Acil Durumlar
• Diş çok ağrıyorsa uygun bir ağrı kesici alınız.
• Ağrı kesici de fayda etmiyorsa bazen ağza alınan soğuk su sakinleşmeyi sağlayabilir.
• Dişe alkol, rakı, kolonya, ilaç basmak sadece dişetlerini yakar, faydası
yoktur.
• Çok ağrıyorsa gece oturarak veya
yüksek yastıkla uyumaya çalışın.
• Şişme varsa bir dişhekimine danışarak geniş spektrumlu, daha çok
(oksijensiz ortamda gelişen) anaerob
mikroplara etki eden bir antibiyotik
başlanabilir. Çünkü diş mikropları
%80 oranında anaerobdurlar.
• Diş kırılmışsa veya yerinden oynamışsa hemen bir dişhekimine gidiniz.
• Diş yerinden çıkmışsa yıkamayınız, hemen bir ıslak beze sararak
veya süt içinde tutarak veya çocuk/
ebeveyninin ağzının içinde tutarak
dişhekimine zaman geçirmeden gidiniz.
Her zaman belirteceğim bir konu
var: “Dişim ağrırsa dişhekimine gider doldurturum” düşüncesi yanlıştır. Diş kendiliğinden ağrımıyorsa
doldurulur. Kendiliğinden ağrı varsa ya kanal tedavisiyle kurtarılmaya
çalışılır ya da çekilir. Dişhekimine,
şikâyet olmadan 6 ayda bir, en geç
yılda bir gidiniz.
Son kez; Sağlıklı dişler, mutlu
gülüşler…
Yüz Ağrısı Sinüzit Habercisi Olabilir
Diyarbakır’ın İçinden
Dişhekimi muayeneden sonra dişin - Ayıp ettin Tohtur Beğ, istirsen hepçekilmesi gerektiğini hastasına söy- sini sök al, dayanirem ha.
ler. Fakat bir sorun vardır, muaye- Aksilik bu ya diş fazlaca sağlam çınehanede dişi uyuşturma maddesi kar, bir türlü gelmez. Üstüne üstlük
kalmamıştır. Hastaya memleketini 10-15 dakika sonra bir de kırılmasın
sorar. Hasta böbürlenerek:
mı!… Uğraş dur kökü çıkaracağım
- Diyarbakır’lıyam, bubam.
diye, kan ter içinde. Hasta ağrılara
dayanabildiği kadar dayanır. YakDişhekimi bunun üzerine:
laşık
yarım saat sonra artık acılar
- Dişin kolay çekilecek gibi. Benim
canına
tak der adamın. Sonra feryat
bildiğim Diyarbakır erkekleri cesur
figan
bağırır:
olur, dayanıklı olur. Senin bu dişi
uyuşturmadan çekelim mi?
- Tohtur Beğ! Tohtur Beğ! DiyarbaBu iltifatlı sözler üzerine hasta yiğit- kır’lıyam didimse içindenem dimedim yaaa!!!
liğe leke sürmemek için:
Böbrekler Hakkında Doğru
Bilinen Yanlışlar
»» Günlük yaşamda böbreklerle ilgili birçok yanlış
bilgiye sahip olunuyor ve bu yanlış bilgiler adeta
değişmez doğrular gibi zihinlere yerleşiyor.
İşte doğru bildiğimiz yanlışlar; Böbreklerimi rüzgarda üşüttüm: Böbreklerimiz rüzgardan üşütmez. Kişi genel
olarak üşüttüğü zaman vücut direnci
düşer, mikropla da karşılaşırsa kolay
hastalanır. Bunun sonucunda oluşacak iltihabi bir hastalığın böbreğe
sıçramasıyla sorun ortaya çıkabilir.
Belim ağrırsa, böbreklerim hasta
demektir: Bel ağrılarının ilk nedeni
böbrek değildir, ama öyle zannedilir.
Böbrek taşı ağrıyla gelir, ağrı yoksa
taş yoktur: Birçok insan böbreğinde
taş varsa ağrı ve sızısının oluşacağını
zanneder. Böbrek taşlarının önemli
kısmı sessizce oluşur ve böbrekte sessizce hasar yapar. Bir diğer yanlışın
ise böbrek hastalığının zor anlaşılır
algısı: Aksine bir ultrason ve bir kan
tahliliyle yarım gün bile sürmeyecek
bir test grubuyla onlar kolayca teşhis edilebilir. Vücudumda ödem var,
böbreklerim hasta olmalı: Vücuttaki
şişlikler öncelikli olarak böbreğe ait
değildir. Dolaşım hastalıkları, kalp damar hastalıkları, hormonal hastalıklar
ve böbrek hastalıklarından kaynaklanan şişlikler olabilir. Böbrek naklinde
işlevsiz böbrekler değiştirilir: Böbrek nakli operasyonlarından sonra
kişinin işlev görmeyen böbrekleri
değiştirilmez. Teknik sebeplerden
dolayı hastanın kasığına takılır. Kasıktaki damarlar küçük olur, böbrek
damarları ve kasık damarları çap
olarak daha yakındır.
»» Baş ağrısı, burun tıkanıklığı, koku alamama, kuru öksürük, geniz akıntısı varsa
ve kış enfeksiyonlarını geç atlatıyorsanız kronik sinüzit hastası olabilirsiniz.
Sinüsler yüz kemikleri içerisinde
bulunan içi hava dolu hücrelerdir.
İçlerinde burnu nemlendirmeye
yönelik “mukus” denilen salgılar
üretilir. İnce bir kanalla burun içine açılırlar ve bu salgılar burun içine direne edilir. Nezle gibi burun
içinde bir enfeksiyon oluştuğunda
burun içi ödemlenir ve şişer. Bu durum mukusun burun içine geçişine
engel olup, sinüs içinde birikmesine ve sinüs içerisi basınç artışına
yol açar. Sinüs içerisi artmış basınçda baş ağrısına neden olabilir.
Yüzün ön kısmı, yanaklar, alın ve göz
arkasındaki ağrının sinüzit habercisi olabilir.“Bütün baş ağrıları sinüzit belirtisi değildir. Bazen migren
ve gerilim tipi nörolojik baş ağrıları
artış daha fazla olmaktadır ve ısı
değişiminde (sıcak ortamdan soğuk
ortama geçildiğinde) ağrının şiddeti
değişiklik gösterebilmektedir.
Sinüzit Riski Nasıl Azaltılır?
Sinüs Başağrısında Ağrının Yayılımı
sinüzit ağrılarını taklit etmektedir.
Genellikle yüzün ön kısmında bu ağrı
hissedilmektedir. Bu tip baş ağrıları
sabahları şiddetli olup, gün içi azalma eğilimi göstermektedir. Baş hareketleriyle özellikle başı öne eğmekle
Grip ve nezle gibi üst solunum yolları
enfeksiyonlarından korunarak, sinüzitin gelişim riski azaltılmaktadır. Bu
nedenle grip şikayetleri olan insanlarla yakın temastan uzak durmak,
sık sık el yıkamaya özen göstermek
sinüzit gelişim riskini azaltmaktadır.
Burun içini tahriş eden sigara gibi
kimyasallardan uzak durmak enfeksiyon riskini azaltmaktadır. Oda havasını buhar makinaları kullanarak
nemlendirmek sinüzit gelişimini engellemede yardımcı olmaktadır.
Bir Elma 8 Bin 500 Kişiyi Koruyabilir
»» Günde bir elma binlerce insanı yüksek kolesterolden koruyabilir.
Bu iddia İngiliz bilim adamlarına ait.
British Medical Journal'da yayınlanan araştırmaya göre İngiltere'da
yaşayan 50 yaşın üstündeki herkes
günde bir elma yerse yılda 8 bin
500 ölüm engellenebilir.
İngiltere'de 5 milyon kişinin kolesterol düşürücü haplardan kullandığı
belirtilirken, birçok insan bunu bir
kalp hastalığını önlemek için alıyor.
Buna öncül önlemler deniyor. Geri
kalanlar ise bir kez kalp krizi geçirmiş
ve ikincil önlem olarak kullanıyor.
Statinler adı verilen kolesterol haplarının etkilerinin kalp krizi geçirmiş olanlarda yüksek olduğu düşünülüyor ancak hiç geçirmemişlerde
ve birincil önlem olarak
kullananlarda tartışmalı.
Araştırmayı yürüten uzmanlar, günde bir elma yemek
gibi basit yaşam
alışkanlıklarını değiştirmenin alternatif bir
çözüm olduğunu düşünüyor. Üstelik araştırma
İngiltere'nin en saygın üniversitesi
olan Oxford Üniversitesi'nden bilim adamları tarafından yapıldı.
Uzmanlar öncelikle ne kadar sebze
meyve yemenin genel olarak kalp
hastalığı riskini azalttığını basit bir
matematiksel analiz ile
ortaya koydu. Bunun
sonucunda 50 yaşın
üzerinde
kolesterol
düşürücü hap kullananların günde 1 elma
ya da başka bir meyve,
sebze yediğinde aynı
etkiye maruz kaldığı belirlendi. Buna göre sadece
İngiltere'de 50 yaşın üzerindeki herkes günde bir elma yerse 8
bin 500 kişinin kalp hastalığından
ölüm riski düşerken, 50 yaş üstü
herkes kolesterol hapı kullanırsa, 9
bin 400 kişinin kalp hastalığı riskinin azalacağı belirlendi.
26
Ocak 2014 Köy-Koop Haber
ETKİNLİKLER
OCAK-ŞUBAT 2014
TARIM FUARLARI TAKVİMİ
08.01.2014 - 11.01.2014
Enerji Verimliliği
5. Enerji Verimliliği Forumu ve Fuarı
Verimli Enerji Üretimi ve Çevre Teknolojileri,
Verimli Yalıtım, Motor, Ulaşım, Aydınlatma,
Isıtma Soğutma Teknolojileri, Atık ve Yenilenebilir Enerji Teknolojileri
Expotim
09.01.2014 - 12.01.2014
EXPO NATURA 14
5.Doğal ve Organik, Yöresel Ürünler &
Doğal ve Sağlıklı Yaşam Fuarı
Bitkisel, Doğal ve Organik Gıdalar, İçecekler ve
Ürünler, Doğal Tedaviler, Yöresel Gıdalar, Sağlıklı Yaşam, SPA, Sağlık Turizmi
Tureks Fuarcılık - Yeşilköy
10.01.2014 - 12.01.2014
Fresh Türkiye
Yaş Meyve- Sebze, Depolama ve Ambalajlama Fuarı
Yaş Meyve- Sebze, Organik Ürünler, Sert Kabuklu Meyveler, Kuruyemişler, Aromatik ve Tıbbi
Bitkiler, Zirai Tohumlar ve Teknolojileri
Start Fuarcılık – Yeşilköy
10.01.2014 - 12.01.2014
Tohum Teknolojileri,Tohumculuk ve Fidancılık
Tohumculuk ve Tohum Teknolojileri, Fide, Fidan, Süs Bitkileri, Paketleme-Ambalaj Tarımsal Yazılımlar, Tarımsal Bankacılık, Bitki İslahı,
Gübre
Start Fuarcılık – CNR Expo İstanbul
22.01.2014 - 25.01.2014
Agro Eurasia
8.Uluslararası Tarım ve Tarımsal Mekanizasyon Fuarı
Tarım ve Tarımsal Mekanizasyon
Tüyap Fuarcılık
22.01.2014 - 25.01.2014
Avrasya Hayvancılık 2014
4.Hayvancılık, Ekipmanları, Tavukçuluk
ve Süt Endüstrisi Fuarı
Hayvancılık, Tavukçuluk ve Süt Endüstrisi
Tüyap Fuarcılık
06.02.2014 – 09.02.20114
Gaptarım Tarım,
5.Tarım Teknolojileri ve Hayvancılık Fuarı
Tarım, Tarım Teknolojileri, Hayvancılık
Akort Tanıtım Organizasyon ve Fuarcılık
OCAK AYI TARIM TAKVİMİ
TARLA ZİRAATI
a) Kışı ılık geçen yerlerde ilkbaharda ekilecek
tarlalar sürülür ve açmalar yapılır. Ekimle
birlikte gübre verilmemiş tarlalara gereken
gübreler verilir.
b) Yeşil gübre amacıyla Güneyde bakla ekimi
yapılır.
c) Kabarık tarlalar loğ denilen yuvarlak silindir taşlarla bastırılır. Sık olan hububat tarlalarında filizler hayvanlara yedirilir.
d) Ambarlarda gerekli koruma ve mücadele
işleri yapılır.
SEBZECİLİK
a) İklimi uygun yerlerde seralarda turfanda
sebzecilik işleri devam eder.
b) İklimi uygun bölgelerde sıcak yastık hazırlıkları başlar. Ay sonuna doğru tohumlar
sıcak yastıklara ekilir. Bazı sebze fidelerinde
şaşırtma yapılır.
HAYVANCILIK
a) Birçok yerlerde hayvanlar ahırda olduğu
için ahırların bakımı önemlidir. Ahırlar temizlenmeli, havalandırmalı, hastalıklarla
mücadele için önlemler alınmalıdır.
b) Hayvanlar çeşitli yemlerle beslenmeli, zararlılarla mücadele edilmeli ve havalar temiz
tutulmalıdır.
c) Doğum hazırlıklarına başlanır.
d) Ilık bölgelerde hayvanlar meralarda otlatılır.
MEYVECİLİK
a) Fidan çukurları açılır. Bahçe toprakları uygun yerlerde derince bellenir ve gübrelenir.
b) Fidanların sökülmeleri, katlanmaları ve dağıtım işleri yapılır. İklimi ılık olan, bölgelerde
fidan dikimleri yapılır. Zeytin fidanları dikilir.
Elma ve armut tohumları tavalara ekilir.
c) Zeytin ve turunçgillerde budama yapılır.
Kalem aşısı hazırlığına başlanır.
d) Meyve bahçelerinde kış ilaçlaması yapılır.
e) Turunçgiller, muz ve hurma hasadı yapılabilir. Ambalaj ve pazarlama işleri devam
eder. Ambarlarda tekniğe uygun bir şekilde
muhafaza edilir.
b) Soğuk hava depolarında muhafaza edilen
üzümler piyasaya sevkedilir.
e) Hayvan hastalıklarına karşı koruyucu aşılar yapılır.
TAVUKÇULUK
a) Kümeslerde sık sık havalandırma ve temizlik işleri yapılır,
c) Geç kalmış bahçe belleme işleri tamamlanır. Çeşitli gübreler uygulanır.
d) Ilık iklimli bölgelerde bazı sebzelerin ekimi yapılır.
e) Seralarda ve sıcak yastıklarda sulama, uç
alma ve çapalama işleri yapılır.
f) Sera ve sıcak yastıklarda çeşitli zararlılarla
mücadele işlemleri yapılır.
g) Lahana, kıvırcık salata, pırasa, ıspanak,
maydanoz gibi kış sebzelerinin hasadı yapılır. Ambarlarda ve soğuk hava depolarında
sebzeler muhafaza edilir. Ambalajlanarak
pazara sevkedilir.
BAĞCILIK
a) Ilık bölgelerde asma dipleri açılır. Boğaz
kökleri temizlenir. Gübreleme yapılabilir.
Bazı ılıman bölgelerde derin krizme yapılır.
b) Kuluçka hazırlıklarına başlanabilir.
c) Kümes hayvanları genel olarak içeride
beslendiklerinde çeşitli ve uygun yemlerle
beslenmelidir.
d) Kümeslerde hayvanların çeşitli hastalıklara karşı koruyucu aşıları yapılmalıdır. İlaçlar
yemlerle verilmelidir.
ARICILIK
a) Arılar devamlı olarak kovanda olduklarından kovan ağızlarının temizliği ve havalandırma yapılır.
c) Arılar için yeteri yem yoksa bez parçasına
toz şeker konarak kovan içine yerleştirilir.
Uyuyan arıların düşüp ölmemesi için kovan
ve petekler sarsılmamalıdır.
d) Kovanlarda görülmesi muhtemel hastalık
ve zararlılarla mücadele edilir.
Mevzuat
▶▶ 5 Aralık 2013 Tarihli ve
28842 Sayılı Resmî Gazete ,
2013/5625 Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarına Dayalı Üretim
Faaliyeti Gösteren Tesisler İçin
Uygulanacak Fiyat ve Süreler
ile Yerli Katkı İlavesine İlişkin
Kararın Yürürlüğe Konulması
Hakkında Karar
▶▶ 12 Aralık 2013 Tarihli ve
28849 Sayılı Resmî Gazete,
Ölçü ve Ölçü Aletleri Muayene
Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶ 14 Aralık 2013 Tarihli ve
28851 Sayılı Resmî Gazete,
Kırsal Kalkınma Yatırımlarının
Desteklenmesi Programı
Kapsamında Tarıma Dayalı
Ekonomik Yatırımların
Desteklenmesi Hakkında Tebliğ
(No: 2013/59)
▶▶ 16 Aralık 2013 Tarihli ve
28853 Sayılı Resmî Gazete,
2013/5626 2014 Yılında Sulama
Birliklerince İşletilen Sulama
Tesislerinde Uygulanacak Su
Kullanım Hizmet Bedeli Tarifeleri
Hakkında Karar
UNTEK 2014
Unlu Ürün Teknolojileri, Pastane ve Fırın
Ekipmanları Fuarı
Unlu Ürün Teknolojileri, Pastane ve Fırın Ekipmanları, Değirmen Makineleri, Soğutma, Depolama ve Lojistik
Reed Tüyap Fuarcılık
▶▶ 16 Aralık 2013 Tarihli ve
28853 Sayılı Resmî Gazete,
2013/5656 Tarım Satış
Kooperatifleri Birliklerinin
Destekleme ve Fiyat İstikrar
Fonu Kaynaklı Kredi Borçlarının
Yeniden Yapılandırılmasına Dair
Kararda Değişiklik Yapılması
Hakkında Karar
Türkiye’de 24 saat
esasıyla hizmet veren
tek Merkez olan Ulusal
Zehir Danışma Merkezi,
zehirlenmeler hakkında
size bilgi verir...
▶▶ 17 Aralık 2013 Tarihli ve
28854 Sayılı Resmî Gazete,
2013/5632 Uyumu Sağlanmış
(Armonize) Mal Tanımı ve
Kodlama Sistemi Hakkında
Uluslararası Sözleşme
Uyarınca Uygulanması Gereken
13.02.2014 - 16.02.2014
Sınıflandırma Görüşlerinin
Yürürlüğe Konulması ile
16/12/2011 Tarihli ve 2011/2572
Sayılı Bakanlar Kurulu Kararının
Yürürlükten Kaldırılması
Hakkında Karar
▶▶ 18 Aralık 2013 Tarihli ve
28855 Sayılı Resmî Gazete
, 2013/5680 Tasfiye Kararı
Alan Tarım Satış Kooperatifleri
Birliklerinin Tasfiyelerine İlişkin
Usul ve Esasların Belirlenmesi ile
Kamu Kurum ve Kuruluşlarına
Olan Borçlarının Terkin Edilmesi
Hakkında Karar
▶▶ 18 Aralık 2013 Tarihli ve
28855 Sayılı Resmî Gazete, Suni
Tohumlama, Tabii Tohumlama
ve Embriyo Transferi Faaliyetleri
Hakkında Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶ 21 Aralık 2013 Tarihli ve
28858 Sayılı Resmî Gazete, Doğal
Çiçek Soğanlarının 2014 Yılı
İhracat Listesi Hakkında Tebliğ
(No: 2013/61)
▶▶ 25 Aralık 2013 Tarihli ve
28862 Sayılı Resmî Gazete,
Koyun ve Keçi Türü Hayvanların
Tanımlanması, Tescili ve
İzlenmesi Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
▶▶ 25 Aralık 2013 Tarihli ve
28862 Sayılı Resmî Gazete, Sığır
Cinsi Hayvanların Tanımlanması,
Tescili ve İzlenmesi
Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶ 26 Aralık 2013 Tarihli ve
28863 Sayılı Resmî Gazete, Çiğ
Sütün Değerlendirilmesine
Yönelik Destekleme Uygulama
Esasları Tebliği (No: 2013/64)
Köy-Koop Haber Ocak 2014
SPOR-TARIM BULMACA
Sigaranın Yararları!
27
»» Başlık sigara içenler için ne kadar cazip değil mi? Şimdi bu başlığı gören sigara seven okurlar, “yaşasınnnnn,en sonunda haklılığımız kabul
edildi.İnsanlık sigaranın ne kadar yararlı olduğunu kabul etti” diye sonuç çıkarmıştır.
Sigarada 4000 Adet Zehirli Madde Var
Evet, artık itiraf etmenin ve insanlığı
gerçeklerle aydınlatmanın vakti geldi.
şeydir. Böylece uyumadığınız için, o
saatlerde de çalışıp hem kendinize
hem de ülkenize faydanız artar.
“Sigara Yararlıdır”
Çünkü sigara içmek:
• Sizin spor yapmanızı sağlar.
Çoğu zaman tembel zannedilen kişilerin, sırf sigara bulmak için market,
bakkal ve zaman sınırı olmadan sigara arama mücadelesi spor yapmalarına da olanaktır.
• Sizi güçlendirir. Sırf sigara içmek için kar, soğuk, yağmur demeden evinizin balkonunda, bahçelerde, kuytu köşelerde sigara içme
çabanız, direncinizi artırır.
• Ekonomiye katkınız olur. İçtiğiniz sigara ve yanında eksik etmediğiniz çay, kahve tüketimiyle ekonomiyi canlandırarak, ülkeyi de önemli
ölçüde kalkındırırsınız.
• Eğitime katkınız olur. Sigaradan kaynaklanan rahatsızlıklar nedeniyle sık sık sağlık sektörüne uğramanız nedeniyle, gencecik doktor
adaylarımızın eğitimlerine de katkınız olur.
• Sağlık sektörüne canlılık getirirsiniz. Doktorların sizlere yazdığı
reçeteler ve tedaviler sonucu, sağlık
ve eczacılık sektörünün sırtı yere
gelmez.
• Bazı iş kollarını canlı tutarsınız. Sigaradan erken ölümler sonucu, cenaze levazımatçılığı, cenaze
taşımacılığı, mezar kazıcılığı gibi
Adnan YAHŞİ
Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü
[email protected]
meslekler sayenizde, hep kazandıran
mesleklerden olur.
• Ülke nüfusunun dengelenmesine yardımcı olursunuz. Sigaradan kaynaklanan erken ölümler neticesinde, ülke nüfusunun dengede
tutulmasına destek verirsiniz. Hatta
bu konuda ödül bile alabilirsiniz.
Y. İzzettin BAŞER
4
5
6
7
8
9
10
11
1
A
T
K
E
S
T
A
N
E
S
İ
2
K
R
A
M
P
O
N
S
E
R
A
3
Ş
E
B
B
O
Y
M
A
L
A
K
4
A
N
Z
E
R
K
A
N
A
D
A
5
M
A
S
U
L
U
S
E
Y
6
S
S
A
N
7
E
A
S
8
F
A
L
9
A
K
T
A
R
10
S
İ
İ
R
T
11
I
R
12
A
L
T
A
İ
L
E
A
İ
A
A
M
Psikolojik rahatsızlıkların
birçoğunun nedeni olarak
yine baş suçlu sigaradır.
Sonuçta çağımız teknoloji çağı. Toplumda yaşayan herkes bilgiye kolayca ulaşabiliyor. Herkes sigaranın
zararlarını da çok iyi biliyor. Sorun,
irademize hâkim olamadığımızdan
kaynaklanıyor.
Devlet ve özel sektör bu konuda her
türlü desteği sağlıyor. Birçok iş ilanında, sigara içilmeme şartı, bu ko-
• Sigara uykunuzu kaçırır. Sigaranın uykunuzu kaçırması iyi bir
3
E
bu kötü alışkanlıktan vazgeçmemiz
gerekiyor. Çünkü saymakla bitiremeyeceğimiz kadar hastalık (mide,
akciğer, üreme organları, kalp, karaciğer vb. gibi ) nedeni sigaradır. Bir
çok kanser teşhisinde baş suçlu yine
sigaradır.
• Sigara içmek iştahınızı keser.
Az yemek yemeniz sayesinde, mutfak bütçenize sağlayacağınız katkı,
sizin para biriktirip, zengin olma ihtimalinizi de artırır.
2
N
Yazılı ve görsel basında sigaranın
zararları sıkça yer almasına rağmen,
insanların doğasındaki, yasağa karşı
gelme durumu, sigara içenleri daha
da coşturuyor. Ancak yol yakınken
• Sigara içmek saygı görmenize neden olur. Sigara içenlerin
cildinin çabuk yıpranması sonucu,
yaşıtlarından yaşlı gözükmesi sizin
de saygı görmenize neden olur. Çok
sigara için, çabuk yaşlanın ve daha
çok saygı görün.
1
İ
İşin şakası bir yana,
sigara artık tüm dünya da
yasaklanma yolunda.
• Evlerde alarm görevi üstlenirsiniz. Sigaradan kaynaklanan öksürük sonucu, tüm gece öksürmeleriniz, evlerinizde bir nevi hırsıza karşı
alarm yerine de geçer.
TARIM BULMACA
U
Ne kadar da şaşırtıcı değil mi? Hiç
aklınıza gelir miydi sigara denen illetin böyle faydaları olduğu.
L
İ
S
A
Y
A
A
K
A
R
I
V
K
R
12
M
A
D
A
N
A
L
T
A
R
I
M
I
Soldan Sağa
1- Kozmetik sanayisinde de kullanılan yabani kestane türü 2- Futbolcu
ayakkabısı... Tarıma elverişli duruma getirilmiş özel ve kapalı alan 3Turpgillerden, güzel kokulu, dar yapraklı bir bitki... Manda yavrusu 4Karadenize özgü meşhur bal... Kuzey Amerika’da bir ülke... 5- Bir kürk
hayvanı... Millet... Bir sesleniş 6- Temel içeceğimiz.. Ademoğlu... Vilayet
7- Yabancı... İskambilde birli... Dumanın bıraktığı leke 8- Bakı... Büyük
alışveriş merkezi 9- Harmanda dövülen arpa ve buğday saplarını alt
üst etmek.... Avuçiçi... 10- Bir ilimiz... Gelir 11- Şarkı, türkü... Adana’da
doğmuş olan 12- BM’ler FAO örgütü tarafından ilan edilen 2014 yılının
konusu.
Yukarıdan Aşağıya
1- Gece açan küçük kokulu çiçekleri olan, otsu bir bitki... 2- Şimendifer... Kurosawa soyadlı ünlü Japon yönetmenin adı 3- Silah, kılıç vb. şeylerde tutulacak yer... Görümce 4- Budala, aptal, ahmak...
Rusya’da bir göl 5- Çiçeksiz bitkilerde üreme organı... Türkiye Radyo Televizyon Kurumu 6- Yabankazı... ABD’nin ingilizcesi... Bir binek hayvanı... 7- En kısa zaman... Üstün nitelikli... Meriç nehrinin
bir kolu 8- Tesbih ağacı... Beyaz... Temiz, namuslu 9- Bitkilerden
elde edilen kokulu ve uçucu sıvı... Avcının yakaladığı... Hatıra 10Cuma ezanından önce cuma günleri minareden okunur... Mevki, kat
11- İstençli... Su kıyısında yapılmış büyük, görkemli ev 12- Adam,
erkek... Bal yapar
Defne Ağacının Hikâyesi
Mitolojiye göre bir gün Apollon Thessalia'da kıyıları
ağaçlarla gölgelenen Peneus
ırmağı kenarında, güzel genç
bir kız gördü. Bu güzelin adı
Daphne idi ve Apollon görür
görmez ona aşık olmuştu.
Daphne ormanların derinliklerinde dolaşmaktan zevk
alıyor, ay ışığında yabani
hayvanları kovalamak avlamak en büyük eğlencesi idi.
Yalnız başına dolaşmayı çok
seviyordu. Dahası Daphne
hayatı boyunca yalnız yaşamaya yemin etmişti. Erkeklerden nefret ediyordu bu
yüzden evlenmeyi kesinlikle
istemiyordu.
Fakat Apollon ona delicesine tutulmuş peşini bırakmıyordu. Ormanda karşılaştıklarında Tanrı Apollon
güzeller güzeli bu kızla konuşmak istedi ancak Daphne ondan korkarak koşmaya
başladı. Apollon ne dediyse
onu durmaya ikna edememişti, Daphne korkmuştu
bir kere. Yorgun düşene kadar koştu koştu, daha fazla
koşacak gücü kalmadığında
yere yıkıldı ve toprak anaya
yalvarmaya başladı.
"Ey toprakana beni ört beni
sakla, kurtar"
Toprak ana onun yakarışını
duymuştu, az sonra Daphne yorgunluktan ağrıyan
bacaklarının sertleştiğini,
odunlaşmaya başladığını
hissetti. Gri renginde bir
kabuk göğsünü kapladı.
Güzel kokulu saçları yapraklara dönüştü ve kolları
dallar halinde uzandı, küçük ayakları ise kök olup
toprağın derinliklerine doğru indi. Apollon sevdiği kıza
sarılmak isterken bu Defne
ağacına çarpınca şaşırdı. O
günden sonra Defne ağacı
Apollon'un en sevdiği ağaç
oldu, ve defne yaprakları genç tanrının saçlarının
çelengi oldu. Kahramanlara ödül olarak defne yapraklarından yapılma taçlar
taktılar.
Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer;
Kötülük yapanlar yüzünden değil,
durup seyreden ve onlara ses
çıkarmayanlar yüzünden.
Albert Einstein
KİTAP
nudaki hassasiyetin artığının da bir
göstergesi.
Sigarayı bırakmak
istiyorsanız, tek yapmanız
gereken beyninize emir
vermektir. Ona “İÇME”
demeniz yeterlidir. Bu
emriniz, hem sizi, hem
sevdiklerinizi hem de
geleceğinizi kurtarma
yolundaki ilk adımınız
olacaktır. Aya ilk adım atan
astronotun sözleri gibi: “…
İnsanlık için küçük ama bir
insan için büyük bir adım…”
tacağınız büyük adımlar
A
ve spor dolu günler sizinle
olsun…
Küreselleş(tir)me Karşısı
Bilim Politik Yazılar
Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı
Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları
Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve
Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış
ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna karşılık İslam Dünyası ve
Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın
salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve
Doğu’nun gelişen Dünya tarihi içinde
edilgen bir izleyici olarak kaldığını varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci
görüşler ise birbirini izleyen yazılarla
sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız
olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim
Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara
Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya
kooperatifçiliğindeki en son durum
ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik,
Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında
Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve
Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı
ve birçok konu ele alınmış.
Nasıl Bir
Organik Tarım
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Yayınevi: Yeni İnsan
Bu kitapta Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu, Boğaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi, Başka Bir Gıda Mümkün Girişimi, Kibele Ekolojik Yaşam
Kooperatifi, Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği deneyimlerini paylaştı,
nasıl sorusunun yanıtlarını aradı.

Benzer belgeler

Köy-Koop Haber Gazetesi 34. Sayı

Köy-Koop Haber Gazetesi 34. Sayı • Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA • Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN • Prof.Dr. Cem ÖZKAN • Uzm. Dr. Esra GÜNERİ • Dr. Tuba ŞANLI • Dr. Güray AKDOĞAN • Tevfik Fikret CENGİZ

Detaylı