ı. ulusal kent konseyleri sempozyumu bildiri kitabı

Transkript

ı. ulusal kent konseyleri sempozyumu bildiri kitabı
KENT KONSEYLERİ SEMPOZYUMU
BİLDİRİ KİTABI
6 - 7 MAYIS 2011
BURSA
Düzenleyen: Bursa Kent Konseyi
Bursa Kent Konseyi Bilimsel Yayınlar Dizisi - 1
KENT KONSEYLERİ SEMPOZYUMU BİLDİRİ KİTABI
Editör
Enes Battal KESKİN
Katkıda Bulunanlar
Neslişah H. ERBEY KUŞKU
Yıldız ODAMAN CİNDORUK
Yasemin TATLI
Murat BAŞLAR
Grafik / Tasarım
Hatice BEYTEKİN
Bu yayının tüm hakları Bursa Kent Konseyi’ne aittir.
Bu kitapta yer alan makalelerin dil, bilim ve hukuk açısından sorumluluğu
yazarlarına aittir. Metinlerde yazarların imla tercihleri ve bilimsel makale
yazma tekniklerine bağlı kalınmıştır.
Kaynak göstermek suretiyle kısmen ya da tamamen alıntı yapılabilir.
ISBN
978-605-61689-5-6
2.Baskı / Mayıs 2013
II
ÖNSÖZ
Bursa Kent Konseyi, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesinde belirtilen hedefler doğrultusunda, halkın yönetime katılımını
sağlayacak mekanizmaları geliştiren ve halkın kendi sorunlarına sahip
çıkmasını özendiren, yönetişim eksenli katılımcı demokrasiyi esas alan
ve sivil toplumu önceleyen bir oluşumdur.
Bursa Kent Konseyi, Türkiye’de kent konseylerinin oluşturulması sürecinde kolaylaştırıcı ve yönlendirici bir rol üstlenmektedir. Sahip
olunan bu rol gereği, Yerel Gündem 21’lerden kent konseylerine geçiş
sürecinde kent konseylerinin oluşumunun ve etkinliğinin değerlendirilmesi, pratik uygulamalardan edinilen bilgi ve deneyimlerin paylaşılarak
yasal süreci besleyecek nitelikte verilerin oluşturulması amacıyla “Kent
Konseyleri Sempozyumu” gerçekleştirilmiştir.
Çok ortaklı ve çok aktörlü yönetim anlayışı çerçevesinde Bursa
Kent Konseyi koordinasyonunda, Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Uludağ Üniversitesi işbirliğinde gerçekleştirilen sempozyumda, kent konseyleri; oluşumu, işleyişi, sürdürülebilirliği ve etkinliği başta olmak üzere farklı boyutları ile tartışılmıştır.
Bu çerçevede “Yerel Gündem 21 Süreci”, “Kent Konseyleri” ve
“Karar Alma Mekanizmalarına Katılım” konuları bağlamında çalışan bilim insanları, kent konseyi uygulayıcı ve gönüllüleri, ilgili kamu kurumu
ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri bilgi ve tecrübelerini sempozyumda paylaşmışlardır.
III
KENT KONSEYLERİ’NİN ÖNEMİ ARTIYOR...
Kent yaşamına koyduğu katkılar nedeniyle, kent konseylerinin gelişmesi
noktasında bizler elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Çünkü kentler hepimizin.
Kentlerde şu anda bizler yaşıyoruz, gelecekte ise çocuklarımız, torunlarımız
bizden sonraki nesillerimiz yaşayacak. Bu konuda sadece kentini seven insan,
hemşerisini seven insan fedakarlık yapar, ortaya üretim koyar. İşte kent konseyleri
yaşadığı kent için katkı koymak isteyen insanların seslerini duyurduğu yerlerdir.
Bizler güçlü yönlerimizi ortaya koymaya, şehrimizin kalitesini ve marka
değerini arttırmaya çalışıyoruz. Bu konuda tabi ki herkese görev düşüyor,
herkesin bir uzmanlık alanı var. Bursa Kent Konseyi bünyesinde, kadınlarımız,
gençlerimiz, çocuklarımız ve engellilerimiz çalışıyorlar. Kendi açılarından
şehirde geleceğe yönelik yapılması gerekenler konusunda çalışmalar yapıyorlar.
Bizler de bunlardan istifade ediyoruz. Çünkü içinde yaşadığımız şehirler hızla
büyüyen, dolayısıyla problemleri de hızla artan şehirler. Böyle bir durumda kent
halkının bir bütün olması, herkesin kendi bilgisini, kendi tecrübesini bu kente
katması, dolayısıyla sorunları birlikte çözmesi gerekiyor.
Bizler bu konuda tüm kesimlere açığız. Kimden gelirse gelsin, herkese
kapımız açık. Bursa Kent Konseyi’nde konularımızı tartışıyoruz. Yeter ki
kenti geleceğe taşıyacak olan güzel fikirler ortaya çıksın. Onun içindir ki kent
konseyimizin tavsiye kararlarını dikkate alarak çalışıyoruz.
Kentlerin öncelikli sorunlarının tespiti ve çözümü konusunda katılımcı
mekanizmaların ülkemizdeki en güçlü aracı olan kent konseylerinin rolü her
geçen gün artmaktadır. Kent Konseyleri Sempozyumu’nun bu rolü hakkıyla
yerine getirmesi noktasında kent konseylerine ufuk açmasını diliyorum.
Recep ALTEPE
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı
IV
KENT KONSEYLERİ BİR DEMOKRASİ PLATFORMUDUR...
Türkiye’nin en güçlü kent konseyi noktasına gelmemizde katkıları olan
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep Altepe’ye teşekkür ediyorum.
Bursa Kent Konseyi olarak iddialıyız ve Türkiye’ye örnek çalışmalar
yapmak için her türlü gayreti gösteriyoruz. Kent konseylerinin kurulduğu kentin
halkı tarafından sahiplenilmesi gerekir. Aksi takdirde kent konseyi muhalif
bir kuruluş gibi kalır ki o da başarısızlığa yol açar. Bursa’nın her türlü dünya
görüşünde insanı, kamu kurumları, meslek odaları, dernekler, cemiyetler, Bursa
Kent Konseyi’ni sahipleniyor. Çünkü bizler burada bazı prensipler oluşturduk.
Herkese ve her kesime hitap ediyoruz. Herkese toplantılarımızda söz verme,
konuşma hakkı tanıma ve görüşlerini ifade etme ortamı sağlıyoruz. İnsanlar gelip
buralarda mikrofonu alıp kürsüde konuşabileceğini biliyor, ölçülü konuşuyor.
Kavga etmeye gelmiyorlar, varsa fikirlerini beyan ediyorlar. Biz de bu düşünceleri,
fikirleri ilgili kurumlara bildiriyoruz.
Kent konseyleri bir demokrasi platformu olmalıdır. Konsey yöneticileri,
değişik görüş ve düşüncelerin konuşulacağı ortamları oluşturmalıdır. Kent
konseyinde düşünceler rahatlıkla ortaya konulabilmeli ve konuşulabilmelidir.
Yasa kent konseylerine çok önemli görevler vermiş; belediyeler, valilik,
üniversiteler, siyasi partiler, kamu kurumları, muhtarlıklar, vakıflar, dernekler,
cemiyetler… Hepsi kent konseylerinin katılımcısı olarak sayılmış. Türkiye
Cumhuriyeti’nde başka hiçbir örgüt yapısı bu derece geniş değil. Onun için kent
konseylerinin yapısının ve işlevinin çok iyi değerlendirilmesi lazım. Bu görev
hepimize düşüyor. Demokratikleştirme yolundaki bu yapıyı gerçekten işlevsel
olarak iyi değerlendirmemiz gerektiği kanaatindeyiz. Bursa Kent Konseyi olarak
bu görevlerin farkındayız ve çalışmalarımızı yoğunlaştırarak sürdürüyoruz.
Kent Konseyi Sempozyumu’nun kent konseylerinin gelişmesine ve
kurumsallaşmasına katkı sağlamasını temenni ediyorum.
Mehmet Semih PALA
Bursa Kent Konseyi Başkanı
V
İÇİNDEKİLER
Kent Konseyleri Kuruluş Felsefesi ve Uygulama Temelleri
Prof. Dr. Zerrin TOPRAK ................................................................... 6
Yerel Yönetişim ve Kent Konseyleri
Doç. Dr. Uysal KERMAN, Yrd. Doç. Dr. Yakup ALTAN,
Yrd. Doç. Dr. Mehmet AKTEL, Öğr. Gör. Mustafa LAMBA.............. 14
Yerel Demokrasi ve Kent Konseyleri
Prof. Dr. Kemal GÖRMEZ, Arş. Gör. Harika UÇAR ALTINIŞIK.......31
Yerel Demokrasi ve Kent Konseyleri: Kahramanmaraş Örneği
Arş. Gör. Gözde KESTELLİOĞLU..................................................... 52
Avrupa Birliği Yönetime Katılım İlkesinin
Türkiye Uygulaması Örneği: Kent Konseyleri
Öğr. Gör. Dr. Salih BATAL...................................................................75
Yönetişim Yaklaşımı ve Farklı Katılım Yöntemleri
Doç. Dr. Fatma Neval GENÇ, Arş. Gör. Burcu ÖZOĞUZ,
Arş. Gör. Murat YILMAZ.....................................................................95
Halkın Yönetime Katılımının Bir Kanalı Sıfatıyla
Kent Konseylerinin Değerlendirilmesi
Yrd. Doç. Dr. Nur ŞAT........................................................................ 114
Katılımcı Yönetim Mekanizması Olarak Kent Konseyleri
Yrd. Doç. Dr. Şafak KAYPAK............................................................ 134
VII
Üniversite Öğrencileri “Kent Konseyleri” Hakkında
Ne Biliyor? Ne Düşünüyor?
Prof. Dr. Kemal GÖRMEZ, Yrd. Doç. Dr. Gamze YÜCEL
IŞILDAR............................................................................................. 159
Kent Konseylerinin Katılımcı Kent Yönetimine
Katkıları Üzerine Bir Değerlendirme: Ankara Örneği
Yrd. Doç. Dr. Savaş Zafer ŞAHİN.......................................................173
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde Bulunan
Silivri İlçesi Kent Konseyi Yapılanması ve Gerçekleştirilen
Faaliyetler
Kadir BARAN, Sema KURT, Dilruba ÖNAL,
Bahadır HELVACIOĞLU.................................................................... 189
Katılımcı Demokrasi Perspektifinden Kent Konseyleri ve Sivil
Toplum Kuruluşları İlişkisi: Sakarya Örneği
Arş. Gör. Sefa USTA............................................................................201
Türkiye’de Büyükşehir ve İl Merkezi Düzeyinde Bulunan
Kent Konseyleri Web Sayfalarının “Katılım” Bağlamında
Değerlendirilmesi
Öğr. Gör. Levent MEMİŞ, Öğr.Gör. Emine CEBECİ,
Öğr. Gör. Nuran ÖZTÜRK...................................................................219
Göç Sorunu ve Yeni Göç Politikalarının Uygulanmasında Kent
Konseylerinin İşlevi
Dr. Yaylagül CERAN.......................................................................... 241
Kent Konseylerinin
Eko-Belediyecilik Vizyonuna Katkıları
Öğr. Gör. Dr. Seda H. BOSTANCI...................................................
251
Büyükşehir Kent Konseyleri Kültür Sanat Çalışma Gruplarının
Faaliyetlerinin Değerlendirilmesi
Adnan SÖYLEMEZ, Öğr. Gör. Dr. Duygu İLKHAN SÖYLEMEZ.....266
VIII
Bir Kent, Bir Kent Konseyi, Yeni Bir Kültürlenme
Saim YAVUZ........................................................................................282
Yerel Demokrasinin Güçlendirilmesinde
Kent Konseyleri Bir Fırsat Olabilir mi?
Prof. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR, Yrd. Doç. Dr. H.Tuğba EROĞLU,
Doç. Dr. H.İbrahim AYDINLI, Yrd. Doç. Dr. Elif ÇOLAKOĞLU...... 291
Kent Konseylerinin Yerel Demokratik Yönetişim Mekanizması
İşlevinin Değerlendirilmesi
Enes Battal KESKİN, Neslişah H. ERBEY KUŞKU,
Yıldız ODAMAN CİNDORUK, Yasemin TATLI............................... 307
Kent Konseyleri: Müzakereci Demokrasi İçin Bir Fırsat mı?
Yrd. Doç. Dr. Özer KÖSEOĞLU.........................................................324
Kent Konseylerinin Kurumsallaşması ve Sürdürülebilirliği
Özcan BÜYÜKGENÇ..........................................................................337
Yerel Gündem 21 ve Kent Konseyleri ve Uşak Kent Konseyi
Emre SAVUT....................................................................................... 343
Spor Vasıtası İle Sosyal Dayanışma ve
Yardımlaşmada Kent Konseylerinin Etkinliği
Öğr. Gör. Ahmet ATALAY, Öğr. Gör. Engin BOZTEPE......................364
Kent Konseyleri Sempozyumu Değerlendirme Oturumu
Prof. Dr. Bekir PARLAK, Erdem SAKER, Tahsin BULUT,
Yrd. Doç. Dr. Nur ŞAT, Hasan SOYGÜZEL....................................... 381
IX
GİRİŞ
Ülkemizde Yerel Gündem 21 Programı’nın bir sonucu olarak
görülen kent konseyleri, 2005 yılında yayınlanan 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 76.maddesinde yer alarak yasal bir statü kazanmıştır.
Kanunun çıkmasından sonra ki kanun belediyelerce kent konseyi kurmanın bir zorunluluk olduğu şeklinde yorumlanmıştır- kent konseylerinin sayısı hızla artarken uygulamada birçok zorluk ortaya çıkmıştır. Son şeklini 2009 yılında alan “kent konseyleri yönetmeliği” ile
bu süreçteki olumsuzluklar ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Ancak
ne kanun ne de yönetmelik kent konseylerine kuruluş, işlevsellik ve
sürdürülebilirlik noktalarında yeterli desteği sağlayamamış ve yeni
kurulan kent konseyleri Yerel Gündem 21 Kentleri bünyesinde kurulmuş tecrübeli kent konseylerinin deneyimlerine başvurmuşlardır.
Başka bir deyişle pratik teoriyi aşmıştır.
Bu sebepledir ki kent konseyleri, mevcut yapılanmalar arasındaki iletişimi geliştirerek, yasal süreci besleyecek veriler oluşturulmasına katkı sağlamak amacıyla harekete geçmiştir. Bunun bir sonucu
olarak ortaya çıkan “kent konseyleri sempozyumu” bilim insanlarının dikkatlerini kent konseylerine çekmiş, kent konseylerinin bugün
karşılaştığı sorunların çözümüne ve gelecekte üstleneceği rollere dair
önemli tartışmalara sahne olmuştur.
1
Kent Konseyleri Sempozyumu bildirilerinden oluşan bu kitap;
hem teorisyenlerden hem de pratisyenlerden gelen makalelerin aynı
kitapta birlikte yer alması bakımından önemlidir. Bundan daha önemli olan ise bu kitabın “kent konseyi” konusunda yapılan çalışmaların
biraraya getirildiği ilk kitap olmasıdır.
Temel kaygısı; ülkemizde henüz yeni bir kavram ve kurum
olan kent konseylerini anlamak, kent konseylerine kent için biçilen
rolün doğru tanımlanmasına, kent konseylerinin işlevselliğine ve sürdürülebilirliğine katkı sağlamak olan bu kitap, büyük bir çoğunluğunu
Kamu Yönetimi alanında çalışma yapan bilim insanlarının oluşturduğu yazarların katkılarıyla hayat bulmuştur.
Kitapta yer alan makalelerde kent konseyleri; yerel demokrasinin güçlendirmesindeki rolü, yerel karar alma mekanizmalarına katılımı, kentteki bilinirlik düzeyi, kurumsallaşması ve sürdürülebilirliği,
kentin öncelikli sorunlarına katkısı, katılımcı mekanizmaları, dünyadaki benzer uygulamaları ve Sivil Toplum Kuruluşları ile ilişkileri
bağlamında incelenmiştir.
23 makaleden oluşan kitap, yalnızca literatür taramasına ve
yalnızca pratikteki deneyimlere dayalı olarak hazırlanan makalelerin
yanı sıra, önemli bir çoğunluğu teori ve pratiği birlikte ele alan makalelerden oluşmaktadır. Bu durum kitabın kent konseylerinin gelişmesine katkı sağlaması açısından sevindiricidir.
Endişe verici olan şey ise Kent Konseyi nedir, kentteki görevi
ve işlevi nedir? sorusuna verilen cevapların henüz “körlerin fil tarifi”
düzeyinde olmasıdır. Bilirsiniz o meseli; Körlere fili tarif ettirirler.
Malum, körler beş duyu organlarından en önemlisi olan gözlerinden
mahrum olduklarından filin nasıl bir yaratık olduğunu tarif edebilmeleri için dokunma duyularını kullanarak anlatmaya çalışacaklardır.
Kör, filin hortumuna dokunduğunda, bu yaratık bir su hortumuna benziyor der, kulağına dokunduğunda, yorgana benziyor der, ayağına dokunduğunda direğe benziyor der, gövdesine dokunduğunda dağ gibi
bir şey der.
2
İşte bu meseldeki gibi kent konseyleri kimilerine göre; ayrı bir
bütçesi, personeli, makam arabası olan bir kamu kuruluşudur/olmalıdır, kimilerine göre; belediyeden bağımsız, sivil toplum kuruluşları
tarafından finanse edilen sivil bir örgüttür/olmalıdır. Başka bir deyişle: Kimilerine göre; kent konseyi bir “icra organı”dır/olmalıdır, kimilerine göre; bir “düşünce kuruluşu”dur/olmalıdır, Bu iki uç görüş
arasında renk tonlarıyla birbirinden farklılaşan onlarca görüşe daha
rastlamak mümkündür. Bütün bunlara rağmen biliyoruz ki; her bir yazar samimiyetle, kendi uzmanlık alanının ona açtığı pencereden düşüncelerini, bilgilerini bize aktarmışlardır.
Ümit diyoruz ki bu kitap, kent konseyleri alanında yapılacak çalışmaların artmasına vesile olsun ve kent konseylerinin kentlerimizde
üstlenmesi gereken role küçük de olsa bir katkı sağlasın.
Enes Battal KESKİN
Bursa, Haziran 2011
3
4
KENT KONSEYLERİ KURULUŞ
FELSEFESİ ve UYGULAMA
TEMELLERİ
Prof. Dr. Zerrin TOPRAK
Dokuz Eylül Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,
Kamu Yönetimi Bölümü, 35160, Buca/İZMİR
[email protected]
“Yaşamın ve zamanın değerini bilmeyen, onu değerlendiremez”
Leonardo Da Vinci
1. TEMEL SORGULAMALAR
•Kalabalıklar için çoğu kere yönetimlerin rahatlığını sağlama adına uygun gördüğü “uyurgezerlik” zoraki bir kabullendirme midir?
Halk mecbur edildiği için, “mecbur mu” kalmaktadır?
•Bu mecburiyete alışarak toplumu hareketsizleşme avantaja dönüştürülerek “tembelliği kökleştirmek” için karşılıklı bir kabul haline
mi getirilmektedir?
•Bütün bu kuşkuculuğa rağmen, bu durumlarda “gerçek amacın” kalmadığını ve hakikatin elimizden uçtuğunu söyleyebilir miyiz?
Kitle kültürünün özgür insanı kapsamaya çalışarak köleleştirdiği bilindiğine göre bu sürecin dışında kalarak “paçayı kurtarabilecek”
kaç kişi olabilir ki[1] düşüncesinin dışında kalmak bu konuşmanın
ana fikrini oluşturmaktadır. Bu karşı koyuşun yaygınlaştırılmasında
“müzakereci demokrasinin araçlarının kullanılması ve geliştirilmesinin önem taşıdığı, bilginin geçici bir öğrenme sürecine indirilmemesi
ve toplumsal demokrasinin gelişmesini sağlayacak bir birikim işlevini koruması, bu konuşmanın mantıksal çerçevesi yada temel hareket
noktası olarak kabul edilmektedir.
5
2. ÇÖZÜMLEMELER
Kendi görünümüne âşık yönetici, ister belediye başkanı, ister
başbakan veya bakan olsun, ancak kendi görüntü, duygu ve düşüncelerinin taklit edilmesinden kitlelerin hoşlanacaklarını[2] düşünebilirler. Bu tespit doğru ise, evrensel etik değerleri yakalamış “bir politikacının” varlığından söz edilebilirse de, bu tespit bütün politikacılar
için genel geçer bir ilke midir?
Siyaset bilimi kitapları, rol kavramları üzerinden giderek, bir
kişide farklı rollerin birleşebileceğine dair teorileri içeriklerine çoktan almıştır. Gerçek zannedilen “zahiri görüntüler” ile mutlu olunsa
da nihai tahlilde gerçeğin ne olduğunun tartışılmasına izin verilmesi,
toplumun demokratik süreci çalıştırabilmesi açısından önemi bulunmaktadır. Bu şekilde gerçek görüntünün eninde sonunda ortaya çıkabileceği düşünülmektedir. İleride bu konuya tekrar dönülecektir.
Kent Konseyleri ne işe yarar? Müzakereci Demokrasi ve Kent
Konseyleri üzerine hazırlanan bir tezin içeriğinde geçen şu anlatımı
sizlerle paylaşmak isterim. Şu satırlardan da anlaşılacağı gibi “…
Kent Konseyi Genel Sekreterinin odasının toplantı salonuna açıldığı, pencereden gelen güneşin masadaki bilmem kaçıncı sandalyede
oturan kişinin yüzüne vurduğu, sekreterin kapısı da açık olduğundan
ağır baskı nedeniyle istediği gibi konuşamama” betimlemesini okuduğumda, ne tür bir yorum ile karşılaştığımı düşünmeden edemedim.
Kuşkusuz beni asıl düşündüren, öğrencilerin kendi şablonlarının çoğu
kere öğretim üyelerinin gerçek düşünceleri dışında geliştiği hayal
dünyası koşullarında, kişinin ne tür bir baskı altında bu satırları kaleme aldığıdır. Bu husus literatürde bir başka boyutuyla da, anlamlandırmadan yorumlamak olarak tanımlanmaktadır. Bireylerin tembelliği ve aceleciliği gibi faktörler nedeniyle de bilgiyi oluşturmadan,
bilgi desteğinde anlamlandırmadan yorumlamaya giriştiğini ve anlam
önemli iken, yorumun anlamı yedeğine aldığı hususu eleştirilerek
belirtilmektedir[3]. Umberto Eco, “bir metnin aşırı yorumunu ayırt
edebileceğimizi ve ettiğimizi” ısrarla belirtmektedir. Ayrıca, yorumun
potansiyel olarak sınırsız olmasının yorumun bir amacı bulunmadığı ve kendi başına buyruk akıp gittiği” anlamına gelmediği ve mutlu
sonla da bitmediğini[4]” sorgulamaktadır.
Yorum ve aşırı yorumlar bir yana artık, Kent Konseyleri neden
olsun olmasın sorgulamalarının yerini artık; ne kadar etkili olabilir,
kuruluş felsefesine uygunluğu sağlanabilir veya kuruluş gereklerine
6
uygun kullanılmaktadır gibi sorgulama başlıkları yer almıştır. Etkinliğin sağlanmasında dikkate alınabilecek şu göstergeler bize yol gösterici rol üstlenmektedir.
3. KENT KONSEYLERİ İÇİN NELER SORGULANABİLİR
1. Örgütsel yapının hukuki temellerine uyulmaması( temsilcilerin ve
organların seçimi)
•Meclis üyesinin Kent Konseyi Başkanı olması
•Kent Konseyi üyesi olmayan kişilerin Kent Konseyi Başkanı ve
Yürütme Kurulu üyesi yapılması, sorumluluklara dahil edilmesi,
2. Örgütsel yapının hukuki dayanaklarının kullanılarak yasal karar
alıcıların yeniden kent konseyi örgütlenmesi içinde temsillerinin
sağlanması
•Belediye Başkanının Kent Konseyi Başkanı olması,
3. Kent Konseyi ve Yürütme Kurulunun, Belediye Başkanı tarafından biçimlendirilmesi
4. Örgütsel yapı ile görevlerinin gerektirdiği sorumlulukları taşıyamama( Kent Konseyi başkanının, çalışma gruplarının ve belediye
meclisinin karşılıklı ilişkileri)
•Oluşturulan çalışma gruplarının faaliyetlerinin sürdürülebilirliğinin olmaması, meclise 76. madde gereğince gönderilmesi gereken kararların oluşturulmasının veya gönderilmesinin
engellenmesi(bürokratik sabotaj)
•Kent Konseyi çalışmalarının Belediye’nin Yıllık Faaliyet Faaliyet Raporlarına alınması gereğine uyulmaması,
•Kent Konseylerinin genelde Stratejik Planlama çalışmalarına
katılmaması
•Kent Konseyi Çalışma gruplarının, Kent Konseyi üyelerinin dışında belirlenmesi ve talimatlarla yürütülmesi,
•Kent Konseyinin, görevleri ve felsefesi dışındaki faaliyetlere
yönlendirilmesi; belediyelerin görevli olduğu konularda rutin
olarak yapılan çalışmaların kent konseyi çalışması gibi gösterilmesi, kamu, özel ve sivil ortaklı çalışma felsefesine uyulmaması,
7
•Kent Konseyi üyelerinin bilgisi dışında özellikle Yürütme Kurulunca faaliyetlerin sürdürülmesi, sonradan hangi ülkeler, kentlere gidildiği ve işler yapıldığı bilgisinin, Kent Konseyi çalışmaları gibi üyelere duyurulması,
5. Kent Konseyi ile Belediye Örgütlenmesi arasındaki kurumsal ilişkiler ağına ilişkin yasal mevzuatta linklerin kurulmaması,
•Faaliyetlerin, belediye birimlerince değerlendirilip yerine getirilmesi için kurumsal ilişkilerin yapılandırılmaması,
•Belediye Meclis üyelerinin ve Belediye Başkanının, Kent Konseyine karşı sorumluluğunun açıkça görev ve sorumluluklar
listesinde yasal olarak bulunmaması, Kent Konseyleri başlığı
altında genel tanısı verilen, md. 76’nın 5393 sayılı belediye kanununda yer almasından dolayı Belediye Yönetimi ile sorumluluk doğduğunun tahminlenmesi,
•Yasal-kurumsal irtibatlandırmanın öneminin gerek belediye çalışanları, gerekse kent konseyi temsilcileri tarafından algılanmaması,
6. Kent Konseyi ile Kalkınma Ajansları arasındaki yasal-kurumsal
irtibatlandırmanın güncelleştirilmemesi, yokluğu
•Kalkınma Ajanslarının Kalkınma Kurullarına belediyelerden
temsilcilerin gelmesi, hatta Büyükşehir Belediye Başkanlarının
Yönetim Kurullarında yer almasının dışında bir yasal bağlantı
bulunmaması, belediye faaliyetleri ile Ajans faaliyetlerinin birbirinden bağımsız planlanması, oysa yabancı ülke örneklerinde
bütünleşiklik sağlanmıştır,
•Belediyelerin sosyal ve ekonomik projelerinde Ajansla işbirliğini sürekli yer vermemesi, önemli konular olarak görülmektedir.
Aslında bütün bu sorgulananlar performans değerlendirmesine
konu olan süreçlerdir. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Katma
Protokolünde açıklanmıştır[5]. Bütün bu konuların odağında, yönetici konumunda olan ve kolaylaştırıcıların sistemin doğru işlemesinde
“yönetimde etkinliği” sağlama hedefine odaklanmaları gerekliliği yer
almaktadır. Ama genelde öyle olamamaktadır. Yöneticiler siyasi hedefleri içinde hareket etmektedirler.
Örneğin, Kent Konseyleri için önemli role sahip belediye başkanları, bu anlamda kent yöneticisi, topluluk politikasında (yönetiminde)
gerçekten önemli iki role sahiptir. Yönetme ve politikayı hazırlama.
8
Bütün bu farklılıklardan bir uzlaşma doğmaktadır. Bu uzlaşmaya göre
teorik olarak, meclisin atadığı veya doğrudan seçilen kent yöneticisi
partizanca siyasete, siyasi kamplaşmaya hatta parti gösterilerine karışmamalıdır. Amerika’da 1924’te geliştirilen ve 1938’de değiştirilen
“ahlaki yönü ağır basan düzenlemelerle” kent yöneticilerinin konumu
belirlenmeye çalışılmıştır. Toplum siyasetine ilişkin olarak bir yöneticiye görünenin dışında şöyle bir rol yüklenmiştir. “Hiçbir yönetici
siyasi alanda etkin bir rol almamalıdır, işine sadık olan biri, belediye
siyasalarının birincil olarak meclisin ve seçilmiş temsilcilerin işi olduğunu ve onların faaliyetlerine güvenmek durumunda bulunduğunu
bilir, kent yöneticisi hiçbir anlamda siyasi bir lider değildir. Bir siyasanın etkin olması için meclise bilgi ve tavsiyelerde bulunur... v.d.”.
Mamafih hâkim olan görüş, yöneticinin rolünün politikayı da kapsadığı ancak, yönetici-meclis sistemine destek ve teşvik sağlamak için
teorik olarak depolitize edildiğidir[6]. Bütün bu belirlemelere rağmen
uygulamaları dikkate alan Arthur W. Bromage(1964) yılında “kent
yöneticileri artık meclisin eylemleriyle ilgilenmeyen ve siyasal açıdan
tarafsız idari yöneticiler olarak düşünülemezler. Kent yönetiminde,
bir takım amaçların ve programların meclise tavsiye edilmesinde sahip olduğu aracı roller nedeniyle, siyasa (policy) yapmaya ve siyaseti
(politic) sahiplenmeye zorlanırlar” görüşünü savunmuştur[7]. Yine
alışılagelmiş kent yöneticisi tanımına, Karl A. Bosworth tarafından
1958 yılında eğer yönetici bütçe üzerinde güçlü bir tasarruf yetkisine sahipse, çalışanlar ve programdaki diğer unsurlardan kaynaklanan
yetkiyle “Yönetici bir Politikacıdır[8]” vurgusu eklenmiştir.
Gerçekten de bu dönemin araştırmalarına göre kent yöneticisinin rollerindeki önemlilik sorulduğunda, giderek yerel siyaset rolünün yönetime baskın hale geldiği görülmektedir. Ayrıca bu bulgular
üzerinde kent büyüklüğünün bir etkisi bulunmadığı belirtilmektedir.
Kent yöneticisi hakkında geleneksel görüş, siyasi açıdan tarafsız olarak kenti yöneten uzman olması gerekliliğidir (Bosworth, 1958).
Öte yandan, Başkan, Meclis ve Yöneticinin birbirine karşı konumları alan ölçeğinden daha çok ülkenin siyasi yapısıyla yakından
ilişkilidir. Özetle yöneticilerin üzerinde etik kuralların önemi açıkça
görülmektedir. Ancak yasal düzenlemeler bir yerde durmaktadır.
Etik sorgulamalar; davranışların, cesaretlendirme ve uygulamaların etik hayatın bir parçası olduğunu ve ne kadar kabullenildiğinin
bağlantılarını göstermektedir. Bu gelişmenin mantıksal sorgulama
9
başlangıcı “doğruluk” sözcüğünün içerik analizine dayandırılabilir.
Michel Foucault(1926–1984) “Doğruluk ve İktidar” başlıklı söyleşisinde doğruluğu, “dairesel olarak, hem kendini meydan getiren ve
destekleyen iktidar sistemlerine, hem de kendisinden sonuç olarak
çıkan ve kendisini devam ettiren iktidar etkilerine bağlı” bir kural,
sınıflandırma, öne sürülüş ve işleyiş için düzenlenmiş yargı biçimlerinin bütünü ile ilişkilendirerek anlamak gerektiğini ileri sürmüştür. Bu
tespit ise konunun can alıcı noktasıdır.
SONLANDIRMA
Kent Konseyleri, Kalkınma Ajansları gibi kuruluşunun felsefi
dayanağı yerel toplumsal sermayeden istifade etmek olan ve toplumun demokratikleşmesine hizmet eden yapıları önemsemek gerekir.
Müzakerelerin amacı toplum için iyiye ve doğru olana erişmeyi sağlamaksa, “iyi, doğru, kötü ve yanlış” sözcüklerinin herkes için ne
anlama geldiği konusunun tereddütlü ve yoruma bağlı olmaktan çıkarılması önem taşımaktadır. Öncelikle etik değerler kişiye bağlı (sübjektif) olamayacağından, herkes doğruluğunda oydaşmalıdır. Esasen
etik standartlar oluşturma gerekliliği, sübjektif olmaması nedeniyledir. Aksi takdirde etik sorgulamaları müzakere etmek gereği ortaya
çıkmazdı. Farklı kültürel ve sosyal altyapıya sahip kişilerin farklı
etik kurallarından söz ediyorsak, ülkesel çoğunluk aynı etik kuralda
birleşemiyorsa, aslında tartışılan konu, küresel ölçekte henüz “ahlaki
değerler” düzeyinde demektir. Bu gelişme, ne yöneticilerin ne de toplumun kendi haline bırakılmaması gerektiğini karşımıza getirmektedir. Bu nedenle bilginin yönetimini elinde tutanların, toplumu doğru
yönlendirmedeki sorumluluğu önemlidir. Etik sapmaların önlenmesi
demokrasinin yaygınlaştırılması ve sağlamlaştırılması için etik eğitim
yanında, izleme ve kontrol mekanizmaları da önem taşımaktadır. Bu
konuda evrensel hukuk önemli göstergelere sahiptir.
Etik düşünme ve davranma kendisi için de “bir ideoloji” olarak
düşünülmesi gereken statüye sahiptir[9]. Bu kabul ise etik kurgunun,
bilindiği gibi belirli kalıplar içinde hareket etmeyi önermesi ve evrensel kabullerle desteklenen gelişmeler ile bağlantılı olmasına dayanmaktadır.
İdealizm içinde bireysellik, düşük bir değere sahiptir, beklenmedik ve uygun olmayan çıktıların nedeni ise, daha çok kişilerin
kendi doğru bildikleri ahlaki çizgilerinin yolunda gitmelerinden kay10
naklanmaktadır. Herkesin doğrusunun farklı olduğu genelde söylense
de, “ölçülü olmak sınırların ve ölçünün içinde olmak anlamına gelir
ve mantık ilkesi ile etik ilkenin birlikte düşünülmesi gerekmektedir.
Horatius’a göre, “Her şeyde öyle bir ölçü sınır vardır ki, bir şey o
sınırın bu yanında ve hemen öbür yanında doğru olamaz” . Kısaca
özetlenen “olmazsa olmazların” bir yönetimde göz ardı edilmesinin,
toplumun demokratikleşmesine hizmet eden müzakere modellerinin
bilimsel ve etik değerlerle çalıştırılmasına izin vermeyeceğini söylemek yerinde olacaktır. Bu durumda tebliğin başında sorgulanan;
•Halkın yönetimin etik olmayan zaten meşru da sayılamayacak kararlarına tartışmasız mecbur hale gelmesi,
•Kişisel çıkarlar için rıza göstermesi ve bu rızayı avantaj olarak kullanmaya yönelmesi,
•Toplumun/ Devletin sağlıklı sürdürülebilirliği hedefine erişmeyi
sağlayan gerçek amacın kalmayarak, hakikatin elimizden kayacağını en azından dönemsel olarak söyleyebiliriz.
Dönemsel diyebiliriz, çünkü etrafımızdaki ülkelere baktığımızda “emret yapsın” tipindeki yönetsel davranışlarla halkı ancak
bir süreliğine oyalamanın mümkün olduğunu görmekteyiz. İktidarın
kaybedileceği korkusuyla sakinleştirmek için “para dağıtma” benzeri
çözümlemeler, konunun ciddiyetini hatta demokrasi adına dehşet yaratan kurgusunu mu demeliyim ve bugünkü toplantının önemini bize
göstermektedir. Davranışlarımızı, olguların gerekliliğine mi yoksa
soyut etik ilkelere göre mi düzenleyeceğiz? Seçeneklerinden ilkinin
tercihinde, akıl yürütmede genelde öncelik verdiğimiz alışkanlığımızın mekânda ortaya çıkan izlenebilir hastalıklı somut göstergeleri ve
“ötekileştirme”, sağlıklı kentlerdeki sürdürülebilir gelecek adına bizi
korkutmalıdır. Bu nedenle doğru bilgiyi üretmek ve yaygınlaştırmak
kadar, ilginin ayakta kalmasını sağlamak için hatırlatmak ve her zaman etik yönde yorumlamak, yerelden ulusala açılan kademelenmede
müzakere ederek geliştirmek, uygulamayı sağlamak önem taşımaktadır.
11
KAYNAKLAR
1. Arnold I. Davidson, “Arkeoloji, Genealoji , Etik”, Foucault Fikir Mimarları
Dizisi-24, (çev.) Veli Urhan, Yazan ve Yayıma Hazırlayan Veli Urhan,
İstanbul, 2010.
2. Darcy Nickell ve Harold A. Herzog, Jr., Ethical Ideology and Moral
Persuasion: Personal Moral Philosophy, Gender, and Judgments of Pro- and
Anti- Animal Research Propaganda, Volume 4, Number. 1, The White
Horse Press, Cambridge, UK., 1996.
3. John Nalbandıan (1991); Professionalism in Local Government, JosseyBass Publishers, San Francisco/Oxford.
4. Karl A. Bosworth (1958); “The Manager Is a Politician”, Public
Administration Review, Vol. 18, No. 3, pp. 216-222, http://www.jstor.org/
stable/973434 , erişim: 05.05.2010.
5. Nelson Wikstrom(1979); “The Mayor as a Policy Leader in the
Council-Manager Form of Government: A View from the Field”, Public
Administration Review, Vol. 39, No. 3 (May - June), s. 274; http://www.
jstor.org/stable/975952?seq=2; erişim : 5.5.2010.
6. Umberto Eco(2008); Yanlış Okumalar, Türkçesi, Mehmet H. Doğan, 3.
Bası, İstanbul.
7. Umberto Eco(2008): Yorum ve Aşırı Yorum, Türkçesi Kemal Atakay, 4.
Bası, İstanbul.
8. Zerrin Toprak (2010); “Toplumsal Siyasallaşmada Etkili Demokratikİzlenebilir Yerel Yönetimler ve Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Katma
Protokolu”, Türk Kamu Yönetiminin Yapısal ve İşlevsel Sorunları,Edit
(Orhan Gökçe ve M.Akif Çukurçayır) 5. Kamu Yönetimi Sempozyumu,
Konya.
9. http://www.scribd.com/doc/17275935/yorum-ve-anlam-interpretation-andmeaning erişim: 28.03.2011
12
YEREL YÖNETİŞİM ve KENT
KONSEYLERİ
Doç. Dr. Uysal KERMAN*, Yrd. Doç. Dr. Yakup ALTAN*, Yrd. Doç.
Dr. Mehmet AKTEL*, Öğr. Gör. Mustafa LAMBA**
(*) Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, ISPARTA
(**) Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Tefenni Meslek
Yüksekokulu, BURDUR
[email protected], [email protected],
[email protected], [email protected]
ÖZET
Çalışmanın amacı, yerel yönetişim anlayışı ile bu anlayışın çatı
örgütlenmesi olarak kabul edilebilecek olan kent konseylerini incelemektir. Bu kapsamda yerel yönetişimi gerçekleştirmede önemli yeri
olan Yerel Gündem 21 süreçleri ile bu sürecin son basamağını oluşturan kent konseyleri, yasal düzenlemeler çerçevesinde incelenmiştir.
Sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve
dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan kent
konseylerine ilişkin yasal altyapı çalışmaları tamamlanmış olmasına
rağmen henüz tüm belediyelerde hayata geçirilememiştir. Ancak yönetsel alanda paydaş olma yolunda gelişme gösterdikleri de gözlemlenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Kamu Yönetimi, Kent Konseyi, Yerel Yönetimler,
Yerel Yönetişim, Yerel Gündem 21.
13
1. GİRİŞ
Hemen her alanda görülen hızlı değişim ve küresel dünyaya eklemlenme çabaları ülke yönetimlerini etkilemektedir. Ülke yönetimlerinin önemli bir parçasını ise yerel yönetimler oluşturmaktadır. Yerel yönetimler fonksiyonel etkinlik, demokrasi, özgürlük, özerklik ve
yeniden paylaşım unsurlarının etkisi ile ortaya çıkan[1], halkın ortak
ihtiyaçlarının karşılanması amacı ile kurulan, karar organları seçilerek oluşturulan, yasalar çerçevesinde, görev, yetki, bütçe ve personele
sahip özerk kamu tüzel kişileridir[2].
Yerel yönetimler genel olarak üç amacı gerçekleştirmeye çalışırlar. Birincisi, halkın ortak gereksinimlerini karşılayabilmek için
kamusal mal ve hizmetlerin üretilmesi ve tüketilmesine olanak sağlanması; ikincisi, etkinlik ve verimlilik ekseninde merkezi yönetimle
yerel yönetimler arasındaki işbölümünün netleştirilerek, yerel nitelikteki hizmetlerin sunulması; üçüncüsü ise merkezi ve yerel yönetimler
arasındaki bu ilişkinin sadece teknik bir işbölümü olmadığı aynı zamanda demokrasinin gerçekleştirilme araçlarından biri olduğudur[3].
Bilişim teknolojilerindeki gelişmeler sonrası uzaklık kavramının önemini yitirmesi ile toplumlar arası etkileşim yoğunlaşmaktadır.
Siyasi ve ekonomik liberalleşme ile devletlerin egemenlikleri zayıflamakta, küresel ve yerel aktörler tarafından çift taraflı bir baskı altına
alınmaktadır[4]. Bu süreç beraberinde ulus devletlerin politika yapım
sürecindeki gücünü, uluslararası kuruluşlar ve yerel yönetimlerle paylaşma zorunluluğunu doğurmuştur[5]. Güçlenen yeni yerel yönetim
anlayışı daha özerk ve katılımcı bir yapıya doğru gitmektedir. Bu yeni
anlayışın anahtar kavramı ise klasik yönetim anlayışını kökten değiştiren yönetişimdir.
Bu çalışmada, yerel yönetişim anlayışı ile bu anlayışın çatı örgütlenmesi olarak kabul edilebilecek olan kent konseyleri incelenmektedir. Kent konseylerini ortaya çıkaran süreç ve koşullar ile yasal
düzenlemeler çerçevesinde kent konseylerinin yönetsel sistem içindeki yeri ortaya konulacaktır.
2. YEREL YÖNETİŞİM
Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş, köklü değişimleri
beraberinde getirdiği gibi sanayi toplumundan bilgi toplumuna ge14
çiş de benzer değişimlere yol açmaktadır. Bu süreçte yeni düşünceler,
yeni yapılar, yeni ilişkiler ve yeni yönetim modelleri gündeme gelmiştir[6]. Bu çok boyutlu ve çok yönlü değişim süreci, mevcut yönetim
anlayışının meşruiyetini sorgulanır hale getirirken, yönetim ihtiyacını
tamamen ortadan kaldırmadan yeni arayışlara kapı aralamaktadır[7].
Yaşanan meşruiyet sorunlarının çözümü için yönetsel birimler yurttaşın katılımını kolaylaştıracak, beklentilerine cevap verecek ve yeniliklere açık olacak şekilde yeniden dönüştürülmektedir[8].
2.1 Yönetimden Yönetişime
1970’li yıllarda refah devletinde yaşanan krize çözüm olarak
önerilen neoliberal politikalar, İngiltere ve ABD’nin yanında diğer ülkelerde de benimsenmeye başlanmıştır. Neoliberalizmin devletin küçültülmesi, özelleştirme, deregülasyon, piyasa dostu ve girişimci devlet politikaları, 1990’lı yıllarda ortaya çıkan ekonomik krizler, işsizlik
ve yoksulluk gibi sorunların artmasından dolayı yoğun bir şekilde
eleştirilmeye başlanmıştır. IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası
kuruluşlar ise, bu politikaların başarısızlığını, reform programlarının
gerektiği gibi uygulanamamasına bağlayarak, “kriz sonrası uyum”
programlarını gündeme getirmişlerdir. Bu süreçte neoliberal politikaların uygulanma araçları gözden geçirildiğinde, 1980’lerin “minimal
devlet”, “optimal devlet” söylemlerinin yerini “piyasa-dostu devlet”
ve “etkin devlet” söylemlerinin aldığı görülmüştür[9]. Hiyerarşik ve
bürokratik özelliklere sahip olan devlet, yeni süreçle birlikte esnek,
serbest piyasayı önceleyen, müşteri memnuniyetine önem veren ve
yeni kamu işletmeciliği yaklaşımını esas alan bir yapıya doğru evrilmiştir[10]. Bu evriliş yönetimden yönetişime geçişi de sağlamıştır.
Yönetişim kavramı ilk kez Dünya Bankası tarafından 1989 yılında yayınlanan “Sub Saharan Africa: From Crisis to Sustainable
Growth; A Long Term Perspective Study” adlı Rapor’da [11] “iyi yönetişim” olarak yer almış, sonraki yıllarda ise, IMF, OECD ve UNDP
tarafından yaygınlaştırılmıştır[12].
Kavramın farklı alanlarda kullanımı aynı zamanda anlam çeşitliliğini de beraberinde getirmiştir[13]. Dünya Bankası kavramı, ülkelerin ekonomik ve sosyal kaynaklarının yürütülme biçimi olarak
tanımlarken; Birleşmiş Milletler ise bir ülkenin her türlü ekonomik,
siyasal ve yönetsel işinde otoritenin kullanım biçimi olarak değerlendirmektedir[14]. Bu alanda çalışmalar yapan Rhodes ise yönetişimi;
15
yönetimden yeni bir yönetme şekline doğru geçiş, yeni yönetim süreçleri, yeni yasal kurallar ve yönetimin anlamında da bir değişim olarak
ifade etmektedir[15]. Gaudin ise kavramı; hiyerarşik yapının dışında
yönetişim aktörlerinin arasındaki ilişkilerin düzenlenmesini öngören
bir örgütlenme anlayışı olarak görmektedir[16]. Yönetişimin yönetim
süreçlerinde yarattığı etkiye dikkat çeken Stoker ise kavramı; çok aktörlü ortaklık, kamu ve özel kesimin sorumluluklarının belirlenmesi,
iktidarın karar alma ve uygulama sürecine dahil olan aktörler arasında
dağıtılması ve kendi kendini yöneten yapıların ortaya çıkması olarak
açıklamaktadır[17].
Küresel, ulusal ve yerel düzeylerde uygulama alanı bulmaya
başlayan yönetişim, aynı zamanda karar alma süreçlerine devlet dışındaki paydaşların da dahil olmasını sağlamaktadır. Yerel düzey, yönetişimde paydaşların karar alma süreçlerine katılımını mümkün kılacak
en uygun ölçek olarak görülmektedir.
2.2 Yerel Yönetimlerde Yönetişim
Yerel yönetimler vatandaşa hizmet sunan en yakın birimler olarak algılanmaktadır. Toplumdaki bireyler bir yerel yönetim birimi
ile mutlaka ilişki içerisindedir. Vatandaşların kendilerini ilgilendiren
kararlara katılımı, küresel ve ulusal düzeye göre yerel düzeyde çok
daha kolay ve etkin olmaktadır. Çünkü katılımın merkezden yerele
inildikçe arttığı ve katılımcıların da etkinliğini artırdığı kabul edilmektedir[18].
Özellikle temsili demokrasinin katılımı seçimler ve oy kullanma boyutu ile sınırlandırması[19], bu tarz bir katılım anlayışını sorgulanır hale getirmektedir. Halkın yönetilen olmaktan çıkarak, yönetime her aşamada katılan, sorumluluk alabilen ve denetleyebilen bir
konuma gelmesi[20] ile katılım konusunda yaşanan sorunlar, ulusal
ve yerel düzeyde yeni katılım yollarının geliştirilmesini gerektirmiş
ve bu durum yerel yönetişimi önemli hale getirmiştir. Yerel yönetişim merkezi yönetim, yerel yönetimler, özel kesim ve sivil toplumdan
oluşan paydaşlar bütünü olarak görülmektedir.
Yönetimler tarafından halkın katılımına duyulan ihtiyacın daha
iyi anlaşılması ve hükümetlerin performansının ortaya çıkardığı
olumsuz tablo, sivil toplum kuruluşlarının işlevini ve önemini arttırmış, bunun sonucunda ise, temsil yetkisi sorgulanmaya başlanmış ve
yeni katılım arayışları ortaya çıkmıştır[21]. Bu gelişmeler sivil top16
lum kuruluşlarının önemli demokratik güç merkezleri olmasını sağlamıştır[22].
Küreselleşme süreci ile birlikte sivil toplum kuruluşlarının iktidarı etkileme ve karar alma süreçlerine katılmaları yoğunlaşmış, bu
durum beraberinde yeni görevler üstlenmelerini sağlamıştır. Hükümet
politikalarının belirlenmesinde sivil toplum kuruluşlarının etkinliğinin artması katılımcı demokrasinin de önemli bir koşulu olarak görülmektedir[23].
Sivil toplum kuruluşlarının siyasal karar mekanizmasını etkilemesi ile birlikte halkın siyasal konulara olan ilgisi artmakta ve siyaset,
yurttaşlar için daha da önemli hale gelmektedir[24]. Alınan kararlar
daha fazla tartışılma olanağı bulmakta ve bireylerin bir şeyleri değiştirebileceklerinin farkına varmaları da katılım için gerekli altyapının
oluşmasını sağlamaktadır[25].
Yerel yönetişim demokratik, katılımcı ve paydaşlara daha çok
söz hakkı veren bir model olarak öne çıkmaktadır. Bu modelin gelişmesinde, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Maastricht Antlaşması, Avrupa Kentsel Şartı ve 1992 yılında Brezilya’nın Rio kentinde
toplanan “Yeryüzü Zirvesinde” benimsenen Gündem 21 Bildirgesi
önemli katkılar sağlamıştır[26].
2.3 Yerel Gündem 21
1972’de İsveç’in Stockholm kentinde yapılan “Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı” ile 1976’da Kanada’da düzenlenen
Vancouver HABITAT I Konferansı’nda yerel yönetişim açısından
önemli bir yere sahip olan “sürdürülebilir kalkınma” konusu gündeme gelmiştir[27]. Bu ilk HABITAT toplantısında küresel sorunlar için ortaya konulan çözüm önerileri devlet merkezli ele alınmıştır. Sürdürülebilir kalkınma[28-29], BM Dünya Çevre ve Kalkınma
Komisyonu’nun hazırladığı 1987 tarihli “Ortak Geleceğimiz (Brundtland Raporu)” Raporu’nda da temel kavramlardan biri olmaya devam
etmiş, ancak sorunları devlet merkezli çözmeye çalışan anlayış değişikliğe uğramıştır[30].
Birleşmiş Milletler 1992 Rio “Yeryüzü Zirvesinde” 21. yüzyılın küresel hedeflerinin belirlenmesi için “Rio Bildirgesi” ve “Gündem 21” adı altında iki belge ortaya çıkmıştır[31]. Gündem 21 eylem
programının temelinde “sürdürülebilir kalkınmanın” hayata geçirilmesi vardır. Gündem 21, “İnsanlık, tarihsel bir dönüm noktasında17
dır” cümlesiyle başlamakta ve dünyada artan sorunların çözümü için
“küresel ortaklık” kavramını gündeme getirmektedir. Gündem 21’in
başarılı bir şekilde uygulanması için asıl sorumluluk hükümetlerde
olmakla birlikte, vatandaşlar, hükümet dışı kuruluşlar ve diğer gruplarında etkin olarak süreçte yer almaları gerektiği ifade edilmiştir[32].
Dünyada artan eğitim sorunları, ekosistemin bozulması, eşitsizlikler,
yolsuzluklar, insan hakları ihlalleri, çevre kirliliği ve benzeri çok sayıda sorunun, yurttaşların katılım eksikliğinden kaynaklandığına dair
yaygın bir inanış bulunmaktadır. Katılım anlayışı temelinde şekillendirilen Gündem 21 modeli ile bu sorunlar, küresel boyutta etkili bir
şekilde çözülmeye çalışılmaktadır[33].
Gündem 21’de yer alan sorunların ve çözümlerinin büyük bir
bölümünün yerel düzeydeki faaliyetlere dayalı olması nedeniyle, belirlenen hedeflere ulaşabilmek için yerel yönetimler, katılım ve işbirliğinin sağlanmasında belirleyici bir etken olarak kabul edilmektedir.
Böylece yerel yönetimlerin öncülüğünde, sivil toplumun ve diğer ilgililerin, birlikte kendi sorunlarını ve önceliklerini saptayarak, kentleri
için “21. yüzyılın yerel gündemini” oluşturmaları gerektiğinin altı çizilmekte, her ülkedeki tüm yerel yönetimler, karar alma, planlama ve
uygulama süreçlerine kadınların ve gençlerin etkin olarak katılımını
sağlayacak programlar geliştirmeye ve uygulamaya davet edilmektedir[34-35].
Dolayısıyla çok aktörlü bir yönetim anlayışını dile getiren Gündem 21’in en önemli önerisi, ulusal eylem planlarının oluşturulmasında kaynak teşkil edecek olan yerel eylem planlarının hazırlanmasıdır[36]. Bu bağlamda ulusal ölçekte Ulusal Gündem 21’lerin ve buna
bağlı olarak da yerel düzeyde yerel yönetimlerin de dahil edildiği Yerel Gündem 21’lerin oluşturulması öngörülmüştür. Yerel Gündem 21,
yönetişim yaklaşımının kurumsal, ilkesel ve kavramsal tüm bileşenlerini içeren bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır[37].
Türkiye’nin Yerel Gündem 21 ile tanışması ise 1996 yılında
İstanbul’da düzenlenen Birleşmiş Milletler HABITAT II “İnsan Yerleşimleri Konferansı (Kent Zirvesi) [38]” toplantıları ile olmuştur. Habitat II toplantılarında, sürdürülebilir kalkınmanın temelinde demokratik, insan haklarına saygılı, şeffaf, katılımcı ve halka hesap veren
yönetimler olduğu belirtilmiştir. Böylece yönetişim ilkesinin de temel
çerçevesi çizilmiş olmaktadır. Habitat II, Gündem 21’in etkin bir şekilde yaşama geçirilmesinin önkoşulu olarak, yerel yönetimlerin, sivil
18
toplum kuruluşlarının ve diğer yerel aktörlerin etkin katılımını vurgulamaktadır[39].
HABITAT II kapsamında yerel yönetimlerin, kendi beldelerine
yönelik Yerel Gündem 21’lerini hazırlamaları ve uygulamaları için
teşvik edilmeleri amacıyla, Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği,
Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı (IULA-EMME) tarafından “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi Projesi” (I. Aşama: 1997-1999) uygulamaya konulmuş ve 23 kent projeye dahil olmuştur. Projenin temel hedefleri; ülkesel/bölgesel ölçekte
Yerel Gündem 21 kavramının ve bunun yerel yönetişim üzerindeki
etki ve sonuçlarının tanıtılması, pilot kentlerde yerel düzeyde farklı
sektörlerin katılımını sağlayacak mekanizmaların oluşturulması ve
bunlara işlerlik kazandırılması olarak belirlenmiştir[40].
6-8 Eylül 2000 tarihleri arasında Birleşmiş Milletlerin (BM)
New York’taki Genel Merkezi’nde, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 189 ülkenin Devlet ve Hükümet Başkanlarının katılımıyla
yapılan liderler zirvesinde, günümüzün en güçlü ve öncelikli küresel taahhüt belgelerinden biri olarak kabul edilen Birleşmiş Milletler
“Binyıl (Millennium) Bildirgesi” imzalanmıştır. Bildirge’de özgürlük, demokrasi ve insan hakları konularındaki taahhütlerin yanısıra,
bir dönüm noktası olması öngörülen 2015 yılına kadar gerçekleştirilmek üzere, kalkınmaya ve yoksulluğun azaltılmasına yönelik sekiz
hedef kabul edilmiştir[41].
Binyıl Bildirgesi’nde yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve diğer yerel aktörler tarafından bu hedeflerin sahiplenilmesinin
önemine dikkat çekilmiş ve bu düşünceler 2002 BM Johannesburg
Zirvesi’ne de yansımıştır. Bu bağlamda, Bildirge’de yer alan “Kalkınma ve Yoksulluğun Azaltılması”, “Ortak Çevrenin Korunması” ve
“İnsan Hakları, Demokrasi ve İyi Yönetişim” gibi küresel hedefler,
Yerel Gündem 21’i doğrudan ilgilendirmektedir[42].
Yerel Gündem 21’in uygulandığı kentlerde yerel yönetim temsilcileri, kadın ve gençlik grupları, STK’lar ile iş dünyasının temsilcileri bir araya gelerek kent konseylerini oluşturmuşlardır. Kent
konseyleri toplumsal konularda almış oldukları tavsiye kararlarını,
yerel yönetimlerin meclislerine sunarak “katılımı” gerçekleştirmeye
çalışmışlardır. Johannesburg Zirvesi’nde Türkiye Yerel Gündem 21
uygulamalarının diğer ülkeler tarafından da örnek alınabilecek niteliğe sahip olduğu ifade edilmiştir. Yerel Gündem 21’in merkezinde
19
yer alan Kent Konseyleri ile “kentine sahip çıkma”, “aktif katılım”
ve “çözümde ortaklık” ilkeleri çerçevesinde, kentleri sürdürülebilir
geleceğe taşıyan bir “ortaklık” yapısı oluşturulmaya çalışılmıştır[43].
“Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi
Projesi”nin başarıya ulaşmasıyla 2. aşama gündeme gelmiştir. İkinci
aşama olarak tasarlanan “Türkiye`de Yerel Gündem 21`lerin Uygulanması Projesi”ne birinci aşamada olduğu gibi, IULA-EMME’nin
(Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu
Bölge Teşkilatı ) koordinasyonunda ve UNDP’nin (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) desteğiyle 2000 yılında başlanılmış ve 2003
yılı ortalarında tamamlanmıştır. Proje’de, yerel yönetişimin güçlendirilmesine yönelik olarak, sivil toplumun karar alma süreçlerine katılması ve yerel yatırımlarda söz sahibi olması amaçlanmıştır. Proje
kapsamında herkesin katılabileceği meclisler (çocuk, gençlik ve kadın meclisleri gibi), belirli konularda faaliyet gösteren çalışma kozaları ve kent konseyleri oluşturulmuştur[44].
Yerel Gündem 21’in üçüncü aşaması, “Türkiye Yerel Gündem
21 Yönetişim Ağı Yoluyla BM Bin Yıl Bildirgesi Hedefleri ve Johannesburg Uygulama Planı’nın Yerleştirilmesi” adı altında uygulamaya konulmuştur. Bu aşama ile merkezi yönetimin ilgi ve desteğinin
arttırılması, tanıtım eksikliğinin giderilmesi ve küresel hedeflerin yerelleştirilmesi gerçekleştirilmek istenmiştir. Ayrıca Yerel Gündem 21
süreçlerinin kurumsallaştırılması amacıyla, “Yerel Projelere Destek
Programı” da başlatılmıştır[45].
Türkiye’de 1997 yılından itibaren uygulanmaya başlayan Yerel
Gündem 21’ler aracılığıyla, ilgili tüm kesimlerin karar alma ve uygulama süreçlerine katıldığı yeni bir yerel yönetişim modeli geliştirilmiştir[46]. Bu model, karar alma süreçlerine katılımın geliştirilmesi,
kentsel yaşamı kolaylaştıran projelere yer vermesi ve finansman sağlaması, demokratik yaşamı olgunlaştırması ve kentsel sorunlara duyarlı vatandaş profili oluşturulması gibi işlevleri kapsamaktadır[47].
Yerel Gündem 21’in özünde yer alan “yönetişim” anlayışının
gelişmesi ise, dernekler, vakıflar, meslek odaları, sendikalar, özel sektör kuruluşları, akademik kuruluşlar, basın-yayın kuruluşları, yurttaş
girişimleri gibi geniş bir yelpazeye yayılan sivil toplum kuruluşları ile
belediyeler arasında yeni bir ilişki biçimi kurulmasını sağlamaktadır
[48]. Bu yeni anlayışın hayata geçirilmesinde kullanılan en etkili ve
en geniş tabanlı yapı ise kent konseyleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
20
3. KENT KONSEYLERİ
Son dönemde yapılan yerel yönetimlere yönelik yasal düzenlemelerde yerel yönetişimin anahtar kavramı olan “katılım” konusu
ön plana çıkmaktadır. Hemşehri hukuku, stratejik plan hazırlanması,
belediye hizmetlerine gönüllü katılım, ihtisas komisyonları kurulması
ve kent konseylerine yönelik düzenlemeleri içeren 5393 sayılı Belediye Kanunu katılımcı mekanizmaların geliştirilmesi açısından tipik bir
örnek oluşturmaktadır[49].
5393 sayılı Kanun’un 13. maddesinde: herkes ikamet ettiği
beldenin hemşehrisidir denilerek, hemşehriler belediyenin karar ve
hizmetlerine katılma, belediyenin faaliyetleri hakkında bilgilenme ve
yardımlardan yararlanma haklarına sahip olmalarının yanında, belediyenin kanunlara dayanan kararlarına, emirlerine ve duyurularına
uymakla ve belediyeye vergi, resim, harç, katkı ve katılma payları
ödemekle yükümlü tutulmuşlardır. Ayrıca yerel düzeydeki örgütlenmelerin de (üniversite, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, sendikalar, sivil toplum kuruluşları ve uzman kişiler) katılımını
kolaylaştırıcı önlemlerin alınması Kanun ile hükme bağlanmıştır.
Kanun’un “Stratejik plan ve performans programı” başlıklı
41. maddesinde mahallî idareler genel seçimlerinden itibaren altı ay
içinde, üniversiteler ve meslek odaları ile konuyla ilgili sivil toplum
örgütlerinin görüşleri alınarak, kalkınma plânı ve programlara uygun
olarak stratejik plân ve performans programı hazırlanması gerektiği
düzenlenmiştir. Stratejik planlama süreci, yerel ölçekteki paydaşların
ortak bir hedef doğrultusunda katılımcılık ekseninde işbirliği yapmalarına fırsat sunması nedeniyle yerel yönetişim açısından önem taşımaktadır[50].
Kanun’un 77. maddesi ise “Belediye hizmetlerine gönüllü katılım” başlığı altında, belediye, sağlık, eğitim, spor, çevre, sosyal hizmet ve yardım, kütüphane, park, trafik ve kültür hizmetleriyle yaşlılara, kadın ve çocuklara, özürlülere, yoksul ve düşkünlere yönelik
hizmetlerin yapılmasında beldede dayanışma ve katılımı sağlamak,
hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerin katılımına yönelik programlar uygular şeklinde ifadelere
yer vermiştir.
Ayrıca belediye bünyesinde oluşturulacak olan ihtisas komis21
yonlarına, mahalle muhtarları ve ildeki kamu kuruluşlarının amirleri
ile ildeki kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, üniversiteler, sendikalar ve gündemdeki konularla ilgili sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin, oy hakkı olmaksızın kendi görev ve faaliyet alanlarına giren konularda katılabilecekleri ve görüş bildirebilecekleri de
(md.24) belirtilmektedir.
5393 sayılı Kanun’da yerel yönetişime yönelik en önemli düzenleme ise kent konseyleri ile ilgilidir. Kent konseyleri ülkemizde ilk
kez 1996 yılından sonra Yerel Gündem 21 ortağı olan kentlerde (Bursa,
Adana, Antalya, Edirne, İzmir, Adapazarı, Manisa, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon, Kars, Tekirdağ, Van ve Afyonkarahisar) oluşturulmuş,
daha sonra Program ortağı olmayan kentlere de yayılmıştır[51]. Yerel
Gündem 21 çalışmaları sonucu kent konseylerinin yaygınlaşması, bu
alanda yasal düzenleme yapılması ihtiyacını gündeme getirmiştir.
Bu kapsamda ilk düzenleme 2005 tarih ve 5393 sayılı Belediye
Kanunu ile gerçekleştirilmiştir. Kanun’un “kent konseyi” başlıklı 76.
maddesinde, Kent konseyi kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması,
sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve
dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır. Belediyeler kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin,
varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasî partilerin,
kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri
ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faaliyetlerinin
etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar ifadesine yer verilmiştir.
Bu düzenleme ile kent konseylerine dört önemli fonksiyon yüklenmiştir. İlk olarak, kentin yaşanabilir hale gelmesi ve yaşam kalitesinin arttırılması için kentte yaşayanlar tarafından kentin hak ve
hukukunun korunması; ikinci olarak, kent konseyinin kentte yaşayan
insanlar arasında sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı geliştirici bir
fonksiyon üstlenmesi; üçüncü olarak, sürdürülebilir kalkınma ve gelişmenin sağlanması amacıyla hemşehrilerde bilinç oluşturulması;
dördüncü olarak ise yerel düzeyde hesap verme, hesap sorma, katılım
ve yönetişimin gerçekleştirilmesidir[52].
Aynı maddenin devamında Kent konseyinin çalışma usûl ve
esaslarının İçişleri Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikle belirlene22
ceği ifade edilmiş ve bu doğrultuda 8 Ekim 2006 tarihli “Kent Konseyi Yönetmeliği” çıkarılmıştır. Yönetmelik 18 madde ve bir de geçici
maddeden oluşmaktadır. Yönetmeliğin birinci bölümünde, amaç, kapsam, dayanak ve kavramlara; ikinci bölümünde, kent konseyinin kuruluşu, görevleri ve çalışma ilkelerine; üçüncü bölümünde, kent konseylerinin üye yapısı ve organları ve çeşitli hükümlere yer verilmiştir.
Kent konseyleri yerel düzeyde yönetişimi gerçekleştirme amacı
taşıyan örgütlenmelerdir. Yönetmelikte “yönetişim” kavramı saydamlık, hesap verebilirlilik, katılım, çalışma uyumu, yerindenlik ve etkinlik ilkeleri çerçevesinde, çok aktörlü ve toplumsal ortaklıklara dayalı
bir yönetim anlayışı (md.4) olarak yer almıştır.
Yönetmeliğin çıkarılış amacı, kent yaşamında, kent vizyonunun
ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım,
yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan
kent konseylerinin çalışma usul ve esaslarını düzenlemek (md.1) şeklinde ifade edilmiştir.
Kent konseyleri ise Yönetmelikte, merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil
toplumun ortaklık anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde buluştuğu; kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının
sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı,
çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar ile yönetişim mekanizmaları (md.4) olarak tanımlanmıştır.
Yönetmeliğin 5. maddesinde belediye teşkilatı olan yerlerde,
mahalli idareler genel seçim sonuçlarını izleyen 3 ay içinde kent konseylerinin kurulacağı ve belediye başkanının çağrısı ile ilk genel kurul
toplantısının yapılacağı belirtilmiştir. Ayrıca ilk genel kurulda, toplantıyı idare etmek üzere üyeleri arasından en az üç kişiden oluşan bir
divan kurulu ile kent konseyi yürütme kurulu ve kent konseyi başkanının seçileceği de ifade edilmiştir. Yönetmeliğin yürürlüğe girmesinin üzerinden bir yerel seçim (2009 yerel seçimleri) ve yaklaşık 5 yıllık bir süre geçmesine rağmen yerel yönetimlerin önemli bir kısmında
kent konseylerinin kurulamadığı görülmektedir.
Uygulamada ortaya çıkan sorunların giderilmesi[53] amacıyla
Yönetmelikte 2009 yılında kent konseylerinin yapısı ve üye profili
23
ile ilgili bazı değişiklikler yapılmıştır. Yönetmeliğin eski halinde kent
konseyinin üyeleri arasında sayılan seçim bölgesi milletvekilleri ile
belediye meclisi ve il genel meclisi tarafından gönderilecek üyelerin
yeni düzenlemede yer almadığı, kent konseylerine katılacak muhtar
sayısının ise artırıldığı görülmektedir (md.8).
Kent konseylerinin, mahallin en büyük mülki idare amiri veya
temsilcisi, belediye başkanı veya temsilcisi, sayısı 10’u geçmemek
üzere kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, mahalle sayısı yirmiye kadar olan belediyelerde bütün mahalle muhtarları, diğer belediyelerde belediye başkanının çağrısı üzerine toplanan mahalle muhtarlarının toplam muhtar sayısının yüzde 30’unu geçmemek ve 20’den
az olmamak üzere kendi aralarından seçecekleri temsilcileri, siyasi
partilerin temsilcileri, üniversite temsilcisi, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, baroların ve ilgili dernekler ile vakıfların temsilcilerinden oluşacağı düzenlenmiştir
(md.8).
Daha önce YG21 Programının uygulandığı yerlerde, kent konseyi veya benzeri adlarla oluşturulmuş yapılanmaların bu Yönetmelik
hükümlerine uygun hale getirileceği (Geçici Madde.1) belirtilmektedir. YG21 sürecinde[54] oluşturulan çalışma grupları ve meclislere
benzer yapıların Kent Konseyleri Yönetmeliği’nde de (md.4/c) yer
aldığı görülmektedir. Bu kapsamda her yörenin özellikleri ve ihtiyaçlarına uygun olarak çalışma grupları oluşturulmuştur.
Kent konseyinin organları, Yönetmeliğin 2006 yılındaki ilk halinde, genel kurul, yürütme kurulu ile meclisler ve çalışma grupları
olarak belirtilmişken, 2009 yılındaki değişiklikle kent konseyi başkanı da (md.9) organlar arasına dahil edilerek belediye başkanından ayrı
bir konsey başkanı seçileceği ifade edilmiştir.
Kent konseylerinde alınan kararların belediye meclisinin ilk
toplantısında değerlendirileceği (md.14) hükmü getirilmiştir. Ancak,
kent konseyi kararlarının öneriden öte geçememesi ve uygulanma zorunluluğu olmaması, etkinlik sorunlarına yol açmakta ve belirlenen
amaçlara ulaşmayı güçleştirmektedir. Yine kent konseyleri kararlarının bulunulan bölgedeki yerel yönetimlerin hepsini ilgilendirmesine
rağmen bu kararların sadece belediye meclislerinde değerlendirilmesi
de bir eksiklik olarak görülebilir[55].
Kent konseylerinin finansmanının ise belediyelerin bütçelerinden ayıracakları ödeneklerle sağlanacağı ifade edilmiştir (md.16). Bu
24
nedenle kent konseyleri, belediyelerin bir uzantısı veya ona bağlı bir
örgüt görünümünden kurtulamamaktadır. Ayrıca merkezi yönetim ve
yerel yönetimlerin de kent konseylerine yeterince sahip çıkmadıkları
ve desteklemedikleri yönünde de eleştiriler yapılmaktadır[56].
SONUÇ
Yönetişim, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de uygulama alanı
genişleyen bir kavram olarak, toplumun farklı kesimlerinin yönetime
katılmalarının sağlandığı birlikte yönetme anlayışını ifade etmektedir.
Uygulandığı alana ve düzeye göre farklı adlar alan yönetişimin yerel
düzeydeki karşılığı ise yerel yönetişimdir. Yerel yönetişimin ortaya
çıkması ve gelişmesinde başta BM olmak üzere uluslar arası örgütlerin önemli katkıları olmuştur.
Dünyada artan sorunların, merkezi yönetimin sorumluluğunda
halkın ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği ve katılımı ile yönetişim
ilkeleri doğrultusunda çözülmesi öngörülmüştür. Aynı süreç yerel düzeyde de geçerli olmuştur.
Türkiye’de bu yöndeki ilk girişimler 1996 İstanbul HABITAT II
toplantılarından sonra başlamış, bazı pilot kentlerde Yerel Gündem 21
meclisleri (kadın meclisleri, gençlik meclisleri vd.) oluşturulmuştur.
Uygulama diğer kentlere de yaygınlaştırılmıştır. Oluşturulan yapılar,
kentin sorunlarının çözümünde tüm kesimlerin katılımına olanak sağlayan bir mekanizma olarak görülmektedir.
2005 yılında yürürlüğe giren Belediye Kanunu ile kent konseyleri yasal bir dayanağa kavuşmuş, Yerel Gündem 21 adı altında oluşturulan meclisler ve çalışma grupları kent konseyleri bünyesine dahil
edilerek tek çatı altında toplanmıştır. 2006 yılında da “Kent Konseyleri Yönetmeliği” çıkarılarak gerekli mevzuat çalışmaları tamamlanmıştır. Mevzuatta Belediye örgütü bulunan her yerde kent konseyi
kurulacağı belirtilmesine rağmen henüz ülke düzeyinde gerekli örgütlenmenin oluşturulamadığı görülmektedir.
Kent konseyleri merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık
anlayışıyla, kent sorunlarının belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği, ortak aklın ve uzlaşmanın esas alındığı demokratik yapılar
olarak kabul edilmektedir. Ancak kent konseyi kararlarının belediye
meclislerini bağlayıcılığının olmaması ve konsey üyelerinin belediyedeki karar alma süreçlerine oy hakkı olmaksızın katılmaları önemli
25
bir eksiklik olarak kabul edilmektedir. Kent konseylerinin mali açıdan belediyeye bağımlı örgütler olmaları da önemli bir sorundur.
Yasal statüye kavuşmakla birlikte sorunları devam eden kent
konseyleri, vatandaşın politik süreçlere aktif katılımını, örgütlü bir
toplumun oluşumunu, demokrasinin daha sağlıklı işlemesini ve toplumsal bilinç düzeyinin yükselmesini sağlayabilecek bir yapı olarak
görülebilir.
KAYNAKLAR
1. Eryılmaz, B. (2010), Kamu Yönetimi, Düşünceler, Yapılar Fonksiyonlar,
Okutman Yayıncılık, 3. Baskı, Ankara, ss.131-133.
2. Ökmen, M. ve Parlak, B. (2008), Kuramdan Uygulamaya Yerel Yönetimler
İlkeler Yaklaşımlar ve Mevzuat, Alfa Aktüel Yayınları, İstanbul, s.18.
3. Tekeli, İ. (1983), “Yerel Yönetimlerde Demokrasi ve Türkiye’de
Belediyeciliğin Gelişimi”, Amme İdaresi Dergisi, C.16, S.2, s.19.
4. Tekeli, İ. (2003), “Siyasal Toplum ile Sivil Toplum Arasında Yerini
Belirlemekte Olan Yerel Yönetimler”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi,
C.12, S.2, s.6 (5-15).
5. Ökmen, M. (2005), Küreselleşme Sürecinde Yerelleşme Eğilimleri ve Yerel
Yönetimler, Edt. Hüseyin Özgür ve Muhammet Kösecik, Yerel Yönetimler
Üzerine Güncel Yazılar-I (Reform), Nobel Yayın, Ankara, s.547.
6. Al, H. (2009), Küreselleşme, Bölgeselleşme, Yerelleşme, Edt. Veysel K.
Bilgiç, Değişik Yönleriyle Yerelleşme, Seçkin Yayıncılık, Ankara, ss.49-50.
7. Özer, M. A. (2005), Yeni Kamu Yönetimi: Teoriden Uygulamaya, Platin
Yayınları, Ankara, s.304.
8. Çukurçayır, M. A. (2003), “Dünyada Yerel Yönetimlerin Değişen Rolü ve
Yeni Kimliği”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C.12, S.3, s.8.
9. Güzelsarı, S. (2004), “Kamu Yönetimi Disiplininde Yeni Kamu
İşletmeciliği ve Yönetişim Yaklaşımları”, Ankara Üniversitesi SBF
Tartışma Metinleri http://www.politics.ankara.edu.tr/eski/dosyalar/tm/
SBF_WP_66.pdf, 12.07.2010, ss.13-14.
10. Ömürgönülşen, U. (2003), “Kamu Sektörünün Yönetimi Sorununa Yeni
Bir Yaklaşım: Yeni Kamu İşletmeciliği”, Edt. Muhittin Acar ve Hüseyin
Özgür, Çağdaş Kamu Yönetimi-I, Nobel Yayın, Ankara, s.195.
11. World Bank, (1989), “Sub Saharan Africa: From Crisis to Sustainable
Growth; A Long Term Perspective Study”, Washington D.C., s. xii.
12. Gündoğan, E. (2010), “Yönetişim: Kuram ve Boyutlar”, Edt. M. Akif
26
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
Çukurçayır, H. Tuğba Eroğlu ve Hülya Ekşi, Yönetişim, Kuram, Boyutlar,
Uygulama, Çizgi Kitabevi, Konya, s.23.
Güzelsarı, S. (2003), “Neo-Liberal Politikalar ve Yönetişim Modeli”,
Amme İdaresi Dergisi, C.36, S.2, s.18, (17-34).
Palabıyık, H. (2004), “Yönetimden Yönetişime Geçiş ve Ötesi Üzerine
Kavramsal Açıklamalar”, Amme İdaresi Dergisi, C.37, S.1, s.65, (63-85).
Rhodes, R. A. W. (1996), “The New Governance: Governing Without
Government”, Political Studies, XLIV., ss.652-653.
Gaudin, J. P. (1998), “Modern Governance, Yesterday and Today Some
Clarifications to be Gained From Government Politics”, İnternational
Social Science Journal No:155, ss.47-49.
Stoker, G. (1998), “Governanace As Theory: Five Propositions”,
İnternational Social Science Journal, No:155, ss17-28.
Kaya, E. Şentürk, H. Danış, O. Şimşek, S. (2007), Modern Kent Yönetimi –
I, Okutan Yayıncılık, İstanbul, s.297.
Şahin, A. Temizel, H. ve Temizel, M. (2004), “Türkiye’de Demokrasiden
E-Demokrasiye Geçiş Süreci ve Karşılaşılan Sorunlar”, 3.Ulusal Bilgi,
Ekonomi ve Yönetim Kongresi Eskişehir, http://iibf.ogu.edu.tr/kongre/
bildiriler/06-02.pdf, 05.04.2011, s.255.
Saran, M. U. (1996), “Belediye Hizmetlerinde Halkı Bilgilendirme ve Halk
Denetiminin Sağlanması”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C.5, S.4, s.17
(17-28).
Toprak, Z. (2006), Yerel Yönetimler, Nobel Yayın, 6. Baskı, Ankara, s.287.
Tekeli, (2003), s.10.
Yıldız, Ö. (2007), “Küresel Sivil Toplumun Paradoksları”, Sosyoloji
Dergisi, Ülgen Oskay’a Armağan Özel Sayısı, s.287.
Şaylan, G. (1998), Demokrasi ve Demokrasi Düşüncesinin Gelişmesi,
TODAİE İnsan Hakları Araştırma ve Derleme Merkezi Yayını, s.86.
Karabıçak, M. (2008), Yerel Siyaset Ekseninde Sivil Toplum Örgütleri:
Önemi ve Etkileri, Yerel Siyaset, Okutan Yayıncılık, İstanbul, s.181.
Adıgüzel, Ş. (2003), “Yerel Düzeyde Yönetime Katılım ve Yerel Yönetim
Sürecindeki İşlevleri Açısından Yerel Gündem 21: Malatya Belediyesi
Yerel Gündem 21 Örneği”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C.12, S.1,
s.45 (45-63).
Emrealp, S. (2005), Yerel Gündem 21 El Kitabı, IULA-EMME Yayını,
İstanbul, ss..12-13
Newby, L. (1999), Sustainable Local Economic Development: A New
Agenda For Action, Local Environment, Vol.4, No.1, s.67.
Maclaren, W. V. (1996), Urban Sustainability Reporting, Journal Of The
27
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
49.
50.
American Planning Association, Vol.62, No.2, ss.185-186.
Haktankaçmaz, M. İ. (2004), “Türk Kamu Yönetiminde Yönetişimin
Uygulanabilirliği”, Amme İdaresi Dergisi, C.37, S.1, ss.49-50, (45-62).
Toprak, s.288.
Emrealp, s.16.
Ökmen, M. ve Görmez, K. (2009), “Türkiye’de Yerel Gündem 21 ve
Yerel Yönetişim Uygulamaları”, Edt. Kemal Görmez ve Mustafa Ökmen,
Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Güncel Sorunları, Beta Yayın, İstanbul,
s.109.
http://www.habitat.org.tr/gundem21/43-yerelgundem21/48-yerel-gundem.
html, 24.03.2011.
Toprak, s.288.
Torlak, S.E. ve Önez, Z. (2005), “Bir Katılım Modeli Olarak Yerel Gündem
21’e Bakış”, Edt. Hüseyin Özgür ve Muhammet Kösecik, Yerel Yönetimler
Üzerine Güncel Yazılar- I (Reform), Nobel Yayın, Ankara, s.656.
Birleşmiş Milletler, (1999), İnsan Yerleşimleri Konferansı Habitat II,
İstanbul: T.C.Başbakanlık, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Ankara.
Emrealp, s.23.
http://www.la21turkey.net/index.php?pages=topic&op=cat&cid=106,
21.03.2011.
http://www.la21turkey.net/index.php?pages=topic&op=cat&cid=102&t
id=265, 10.03.2011.
Emrealp, s.24.
http://www.uclg-mewa.org/tr/uclg-uyelik-ve-uyeler/97-turkiye-yg-21programi.html, 17.03.2011.
http://www.la21turkey.net/index.php?pages=topic&op=cat&cid=105,
15.03.2011.
Emrealp, s.30.
Toprak, ss.290-291.
Adıgüzel, s.52.
Emrealp, s.39.
Esen, A. (2008), “Kent Yönetimlerinde Katılım”, Yerel Siyaset içinde,
Okutan Yayıncılık, İstanbul, ss.87-88.
Göymen, K. (2010), Türkiye’de Yerel Yönetişim ve Yerel Kalkınma, Boyut
Yayın Grubu, İstanbul, s. 216.
Çukurçayır, M. A. ve Eroğlu, H. T. (2009), “ Kent Yönetiminde Demokratik
Bir Açılım Olarak Kent Konseyleri”, Edt. Kemal Görmez ve Mustafa
Ökmen, Yerel Yönetimlerin Güncel Sorunları Küresel, Bölgesel ve Yerel
Perspektifler, Beta Yayın, İstanbul, s.230.
28
51. Coşkun, B. (2007), Kent Yönetimine Katılım ve Kent Konseyleri, Edt.
Abdullah Yılmaz ve Yavuz Bozkurt, Küresel Esintiler ve Yerel etkiler
Sarmalında Türk Kamu Yönetimi, Gazi Kitabevi, Ankara, ss.105-107.
52. Özcan L. ve Yurttaş, F. (2010), “Kent Konseyleri Müzakereci Demokrasinin
Uygulama Alanı Olarak Düşünülebilir mi?”, Edt. Bekir Parlak, Yerel
Yönetimler Yerel Siyaset ve Kentsel Politikalar, Dora Yayıncılık, Bursa,
ss.168-169.
53. Emrealp, S. (2010), Kent Konseyleri, IULA-EMME Yayını, İstanbul, ss.1214.
54. Coşkun, s.111.
55. Emrealp, (2010), s.12.
56. Resmi Gazete, 08.10.2006 tarih ve 26313 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan “Kent Konseyi Yönetmeliği”.
57. Resmi Gazete, 13.07.2005 tarih ve 25874 sayılı Resmi Gazetede
Yayımlanan 5393 sayılı “Belediye Kanunu”.
58. Resmi Gazete, 22.01.2001 tarih ve 24295 sayılı, 2000/1833 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı.
29
YEREL DEMOKRASİ ve KENT
KONSEYLERİ
Prof. Dr. Kemal GÖRMEZ*, Arş. Gör. Harika Uçar ALTINIŞIK**
* Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu
Yönetimi Bölümü, ANKARA
[email protected]
** Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, ANKARA
[email protected]
ÖZET
1580 Sayılı Kanun döneminde Yerel Gündem 21 kapsamında
farklı adlar altında da olsa gönüllü olarak oluşturulan ve 5393 Sayılı
Belediye Kanunu’nun 76. maddesiyle kurulması öngörülen ve halkın
yönetime katılımını sağlayan araçlardan biri olan “kent konsey”lerinin
yerel demokrasi açısından önemi açıktır. Kent Konseyleri Türkiye için
yaşamsal önemde olmamalarına rağmen, demokrasinin yerelde ve genelde kurumsallaşması ve içselleştirilmesi açısından oldukça önemli
işlevleri yerine getirebilirler[1].
Bu çalışmada; demokrasi, demokrasi-yerel yönetim ilişkisi ve
yerel demokrasi incelendikten sonra yerel demokrasiyi güçlendirmede etkin rolü olduğu düşünülen Yerel Gündem 21 ve kent konseylerinin yapısı ve amacı incelenerek kent konseylerinin uygulamada
karşılaştığı ve karşılaşabileceği sorunlar belirlenmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Yerel Demokrasi, Kent Konseyleri, Yerel
Gündem 21
30
1. GİRİŞ
Demokrasi kavramının yeterli ve tek bir açıklamasının olmadığı gibi “yerel demokrasi” kavramının da tek bir açıklamasını veya
tanımını yapmak mümkün değildir. Ayrıca yerel demokrasi kavramı
için “demokrasi” kavramından daha öte tartışma ve farklı tanımlama
çalışmaları vardır. Yerel demokrasi kavramı, genelde Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İsviçre gibi federal devletler yerel yönetimleri İngiltere, Hollanda gibi güçlü yerel yönetim geleneği olan ülke
yerel yönetimleri için kullanılmaktadır. Yerel yönetimlerin toplumun
demokratikleşmesindeki tartışmasız etkileri onlara “yerel demokrasi”
denilmesini haklı kılmıştır.
Günümüzde yerel yönetim organlarının salt seçimle oluşturulmasının, bu organlara demokratik nitelik kazandırması açısından yeterli olmadığı görüşü genel kabul görmektedir[2]. Bu nedenle gerçek yerel demokrasiyi tesis etmek ve yerel yönetimlerin etkinliğini
ve verimliliğini arttırmak için, katılımcı modellerin oluşturulması ve
uygulanması üzerinde durulmaktadır[3]. Yerel demokrasi düşüncesi
doğrultusunda, vatandaşların kent yönetimine katılımı bir gereklilik
olduğu gibi; gelişen yeni şartlarla birlikte, vatandaşların yönetime katılma talebi ve yönetimden beklediği hizmetler nitelik olarak da değiştiğinden, bu beklentilere uygun etkin bir yönetim icra edebilmek
için de desteklenmektedir[4]. Yerel düzeyde demokrasinin gerçekleştirilebilmesi için yerel halkın yönetimin hem karar alma sürecine hem
de kararların uygulanmasına yönelik denetimine etkin bir biçimde katılımının sağlanması gerekmektedir[5].
2. DEMOKRASİ VE YEREL DEMOKRASİ
2.1 Demokrasi
“Demokrasi” teriminin kökleri, Antik Yunan’a kadar uzanan
“demos” ve “kratos” kelimelerine dayanır. “Kratos” iktidar ve yönetme anlamına gelirken; demokrasi, “demos tarafından yönetim”i yani
“halkın yönetimi”ni ya da “halkın iktidarı”nı ifade eder. Ancak bu,
terimin Yunanca’daki anlamının kelimesi kelimesine çevirisidir. Oysa
demokrasi bu çeviriden daha kapsamlı bir şeyi temsil etmektedir[6].
Örücü, demokrasinin ilki yukarıda açıklamış olduğumuz kelime anlamı olmak üzere dört anlamı olduğunu belirterek diğer anlamlarını
şu şekilde açıklamaktadır[7]. İkincisi demokrasinin arzulanan iyi bir
şey olduğunu simgeleyen hissi anlamı; üçüncüsü bir şeye demokrasi
31
adını verebilmek için ne gibi özellikler taşıması gerektiğini belirten
ima anlamı ve dördüncüsü ise nelere demokrasi denilebileceğini ya
da nelerin demokrasi olarak tanımlanabileceğini açıklayan kasti anlamıdır.
Tartışmalı bir kavram olan demokrasinin üzerinde hemfikir
olunmuş bir tanımı yoktur, birbiriyle çelişen bir takım tanımlar vardır. Bu nedenle tek bir demokratik yönetim modeli de söz konusu olmadığı gibi rekabet halinde bir takım uyarlamalar mevcuttur[8]. Pek
çok tipi olan demokrasinin farklı uygulamaları aynı şekilde çeşitlilik
gösteren bir dizi etki yaratmaktadır. Demokrasi uygulandığı ülkenin
sosyo-ekonomik şartlarına, yerleşik devlet yapısına ve siyasi uygulamalarına bağlı olarak kendine özgü bir biçim alır[9].
Klasik teoriye göre demokrasi kısaca halkın yönetimidir ve halk
yönetme hakkına sahiptir[10]. Lincoln demokrasiyi en genel şekilde “halkın, halk için, halk tarafından yönetimi” şeklinde tanımlamıştır[11]. Jefferson, halkın sadece yöneticilere bıraktığı her yönetimin
yozlaşmaya mahkum olduğunu, bu nedenle yönetimin tek güvenilir
emanetçisinin bizzat halkın kendisi olduğunu vurgulamıştır. Demokrasi; “tüm yurttaşların kendilerini yöneten kuralların ve bunlara ilişkin
temel kararların kendilerince alınmasının ve yaptırıma bağlanmasının
hem hakları hem de görevleri bulunduğu bir yönetim tarzı[12]” ya da
”En üst iktidarın halkta bulunduğu ve halkın belli aralıklarla tanınan
özgür seçimlerde temsilcilerini seçtiği, temsil ve devredilmiş otorite
yoluyla halk tarafından dolaylı olarak kullanılan hükümet biçimine
imkan veren siyasi sistem [13]” olarak da ifade edilmiştir.
Demokrasiden söz edilebilmesi için halkın toplumun bütünüyle
ilgili temel kararları alması veya almaya yetkili olması gerekir[14].
Demokrasi temelde eşitlik ve özgürlük olmak üzere iki ilkeye dayanmaktadır ve tüm kavramsal tanımlamalarda bu ilkeler referans alınmaktadır. Bu iki ilkenin aynı anda var olmadığı sistemin demokrasiyle ilişkilendirilmesi mümkün değildir. Demokratik sisteme hayat
veren, onu diğer sistemlerden ayırarak benzersiz kılan bu iki ilkedir.
Lipson’a göre demokrasi; vatandaşları için mümkün olduğunca fazla
eşitlik ve özgürlüğü birleştiren bir devlet yönetimi şeklidir[15]. Mayo
ise demokratik sistemin ayırıcı prensipleri olarak dört ilke saymıştır.
Bunlar[16];
32
a.Güdülen Siyaseti Yapanların Popüler Kontrolü: Modern demokrasilerde vazgeçilmez olarak görülen temsilcilerin düzenli aralıklarla seçilmesi,
b.Siyasi Eşitlik: Her yetişkinin oy hakkı, bir kişinin bir oy hakkı,
her oyun eşit sayılması, seçilen temsilcilerin sayısının oyların
sayısıyla orantılı olması,
c.Siyasal Hürriyetler: Oy vermede hür tercih yapmanın sağlanması ve seçilebilecek birden çok aday olması,
d.Temsilciler farklı düşüncelere sahip olduğunda çoğunluğun kararının hakim olmasıdır.
Doğrudan demokrasinin devlet yönetiminde uygulanmasının
zorluğu bir gerçek olarak kabul edildiğinden, özellikle 18.Yüzyıldan itibaren temsili demokrasi gündeme gelmiş ve bunda da Fransız Devrimi’nden kaynaklanan özgürlük, eşitlik ve kardeşlik gibi
değerlerin önemli bir etkisi olmuştur[17]. Küreselleşme sürecinde
ortaya çıkan dönüşümler demokrasiye ilişkin değerlendirme ve pratikleri de etkilemekte ve demokrasiyi kutsayan ya da bir araç olarak gören iki farklı görüş arasında kurulamayan denge çerçevesinde
dönmektedir[18]. Günümüzde dünyanın büyük bir çoğunluğunda ve
Türkiye’de, klasik temsili demokrasinin değişik halk kesimlerinin
beklentilerine cevap verme konusunda yetersiz kalması, halkın daha
çok ve daha aktif bir şekilde katılım isteği, yerel politikaların önemini artırmakta, yerel düzeyde oluşturulan politikalar ülke genelindeki
politikaları daha çok etkilemektedir. Bu bağlamda, bilgi teknolojilerindeki dönüşümlerle birlikte temsili demokrasilerin yerini doğrudan
demokrasilere bırakacağı görüşü giderek yaygınlık kazanmaya başlamakta ve demokrasinin güçlendirilip yaygınlaştırılması konusunda
yerel yönetimlere daha çok rol düşmektedir[19].
2.2 Demokrasi ve Yerel Yönetimler
Demokrasinin tanımlanması ve içeriğinin belirlenmesinde yaşanan karmaşanın benzeri, yerel yönetimler ve demokrasi arasındaki
ilişkiyi çözümlemede de yaşanmaktadır. Yerel yönetimlerin bireylerin
özgürleştirilmesinde, kurumların demokratik yönetime yatkınlığının
sağlanarak demokrasinin yaşanabilmesinde ve bireylerin demokratik
eğitim kazanmasında birincil kuruluşlar olduğu genel kabul görmektedir[20]. Ancak yerel yönetimlerin demokrasiyle ilişkisi konusunda
üç ayrı görüş bulunmaktadır:
33
Bunlardan birincisi olan Tolman Smith ve bazı romantiklerin
görüşüne göre yerel yönetim demokratik seçim ilkesine aykırı ve gücünü geleneklerden alan bir kurumdur. İkincisi Langord’un demokrasi ilkelerinin (çoğunluk kuralı, eşitlik, herkese eşit standartlar uygulama) yerel yönetim prensipleriyle çatıştığını savunan görüşüdür[21].
Langrod demokrasi ile yerel yönetim arasında bir sebep-sonuç ilişkisinin bulunmadığını, birinin olmadığı yer ve zamanda diğerinin
bulanabileceğini iddia etmektedir. Böyle bir yanılgıya düşülmesinin
nedenlerini ise Batı uygarlığının tarihsel gelişiminde iki kurumun eş
zamanlı gelişmesine, demokrasinin asıl temeli olan demokratik iklim
ile demokratik kurumların birbirine karıştırılmasına veya yerel yönetimlerin olası fakat kaçınılmaz olmayan demokratik işleyişinin genel
demokrasi olarak anlaşılmasına bağlamaktadır[22]. Benzer düşüncelere sahip olan Chadwick de yerel yönetimleri “küçük oligarşiler”
ve “iş bulma örgütleri” olarak değerlendirmiştir[23]. Üçüncüsü ise
John Stuart Mill’in yerel yönetimlerle demokrasinin doğrudan ilişkili olduğunu savunan görüşüdür. Benzer şekilde Hill ve Tocquville
gibi düşünürler yerel yönetimleri, demokrasinin eğitim aracı olarak
da görmüşlerdir[24]. Tocqueville yerel yönetim kuruluşlarının özgür
ulusların gerçek gücünü oluşturduğunu savunurken “ilk okulların bilime katkısı ne ise, yerel meclislerin özgürlüğe katkısı odur… Bir ulus
özgür bir yönetim kurabilir, ancak yerel yönetim olmadan özgürlüğün ruhuna sahip olamaz…”demiştir[25]. Keith Panter-Brick de yerel
düzeyde toplulukların demokratik bir biçimde yönetilmemesi durumunda ülkenin demokratik olduğunun ileri sürülemeyeceğini belirtmiştir[26]. Bazı araştırmacılar da yerel yönetimleri, halka gereksinim
duydukları hizmetleri sunmanın bir aracı olarak görmüşlerdir. Onlara
göre; bu hizmetlerin halka, yerel düzeyde yerel yönetimlerce sunulmasıyla özel kesimin kazanç güdüsünün yerini kamu hizmeti anlayışı
alacaktır[27].
Türkiye’de de bazı araştırmacılara göre[28]; genelde demokrasiden, özelde demokratik yerel yönetimlerden ve yerel demokrasiden
söz edebilmek için tüm sistemin demokratikleştirilmesi amaçlanmalı;
bütüncül ve her düzeyde demokratikleşme çabalarıyla tümüyle siyasetin ve yönetimin demokratikleşmesi hedeflenmelidir. Ancak gerçek
demokrasi, tabanın demokratik yönetime bağlılığına ve katılımına dayalı bir biçimde aşağıdan yukarıya doğru bir hareketle oluşturulup
sürdürülebilir. Demokrasinin sağlıklı bir anlayışa ve işleyişe kavuşturulabilmesi, yurttaşların kendi demokratik mekanizmaları, kurum ve
34
kuruluşları konusunda bilinçli olmalarına ve onları güven ve övünç
kaynağı olarak görmelerine bağlıdır. Gerekli olan içten insani bağlar
ve birliktelikler ancak yerel toplulukların doğal özelliğini oluşturan
yakın bağlılıklar kapsamı içinde sağlanabilir[29].
Demokrasinin kağıt üzerinde sahip olduğu özelliklerin, yani
bir kurum olarak sahip olduğu hukuki özelliklerin yanı sıra, bir de
toplumların sosyal yapısı, kültürel dokusuyla ilgili bir yönü de bulunmaktadır. Demokrasinin bu yönü demokrasinin tanımlanan özelliklerinin hayata geçirilmesini, sosyal kurumların demokratik yapı
içindeki işleyişini, bireyler arası ilişkiyi, birey ve devlet arasındaki
ilişkinin işleyişini belirler. Aslında demokrasi, toplumdaki mevcut bireysel ve toplumsal değerler sayesinde kazandığı özelliklerle karakterize edilebilir[30]. Hukuki kurallar, toplumsal kurumlar ve siyasi
yapı demokratik sisteme uygun olarak şekillendirilse bile toplumsal
değerlerle kabul görmediği sürece gerçekten uygulanma imkanı bulmaz. Bu nedenle demokrasinin içselleştirilmesi açısından vatandaşa
en yakın ve en alt düzeydeki yönetim birimleri olan yerel yönetimlerin önemi yadsınamaz.
Yerel yönetimler; siyasi toplumsallaşma yani genel siyasi tutum, inanç, fikir, değer ve eylemlerin benimsenmesi ve demokratik
sistem için gerekli davranışları gösterecek tipteki vatandaşın eğitilmesi sürecinde demokrasinin birer eğitim kurumu gibi çalışmasının
yanı sıra demokratik siyasi kültürün oluşması ve işlerlik kazanmasına
da katkı sağlamaktadırlar[31].
Tüm bu savlar, “yerel yönetimler olmadan demokrasi de olmaz”
sonucunu ortaya çıkarmasa da, en azından çağdaş demokrasilerin kurulması ve gelişmesinde yerel yönetimlerin önemini ortaya koymaktadır[32].
2.3 Yerel Demokrasi
Ulusal düzeyde siyaset kuramının odağında demokrasi sorunu
bulunduğu gibi yerel düzeyde siyaset kuramının odağında da ulusal
düzeyde demokrasi sorunuyla bağlantılı olarak yerel demokrasi sorunu bulunmaktadır[33]. Demokrasi kavramının tanımı üzerinde tam bir
uzlaşı sağlanamadığı gibi yerel demokrasinin de evrensel ve tek bir
tanımının yapılması oldukça zordur. Hatta “yerel demokrasi” nin kavram olarak yanlışlığı ve eksikliği yönünde tartışmalar bulunmaktadır.
Yerel demokrasi kavramının yanlış olduğu, onun yerine olsa olsa “de35
mokratik yerel yönetim” kavramının kullanılabileceğine dair görüşler
de vardır[34]. “Yerel demokrasi” ve “demokratik yerel yönetim” kavramları yerine zaman zaman “yerel özerklik” kavramının kullanıldığı
da görülmektedir.
Yerel yönetimler, yönetime katılım, hizmetlerde etkinlik, demokratik uygulamalar, özgürlük gibi demokrasinin pek çok değeriyle
birlikte anıldıkları ve toplumun demokratikleşmesine önemli katkılar
sağladıkları için “yerel demokrasi”ler olarak adlandırılmaktadır[35].
Bazı yazarlara göre [36]; Türkiye’de belediyeler, sivil toplum kurumu
olarak doğmadığı için yerel demokrasi geleneği yoktur. Yerel yönetimlerin özerklikleri dünyanın her yerinde farklı derecelerde olmak
üzere sınırlı olduğundan belli bir tarihsel bağlamı olan bir yerel demokrasi kavramını esas alarak yerel iktidar ilişkilerine eğilmek yanıltıcı olabilir. Bunun yerine, çoğulcu demokrasinin yerel düzeyde ne
ölçüde işlerlik kazandığını aramak gerekmektedir. Ancak bazı yazarlar, yerel demokrasiden sözedebilmek için yerel iktidarın olması gerektiğini savunmaktadırlar. Onlara göre; merkezi iktidardan bağımsız
bir yerel iktidar olamayacağı için yerel demokrasiden sözedilemez,
öyleyse demokrasiyi yerelleştirmektense yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesi gerekir[37].
Yerel demokrasi ile yerel iktidar kastedilmemektedir. Yerel demokrasi sadece demokratik değerlerin yerel yönetimler için geçerli
kılınması[38], halkın karar süreçlerine doğrudan ya da temsilcileri
aracılığıyla katılımıdır[39]. Yerel demokrasi; “halkı doğrudan ilgilendiren, gündelik hayatında önemli yer tutan gerçek ve somut sorunların
gündemi belirlediği, tartışılıp karara bağlandığı ve uygulamaya konulduğu bir küçük ölçekli dünya[40]” olarak tanımlanabilir.
Ulusal demokrasiden ayrı ve bağımsız bir yerel demokrasiden
sözedilemez, demokrasi kuramı bir bütün olarak devleti ve onun ayrılmaz bir parçası olan yerel yönetimleri de kapsamaktadır[41]. Benzer şekilde yerel demokrasi olmadan ulusal düzeyde demokrasiden
söz etmek de mümkün değildir. Demokrasinin ulusal düzeyde sağlıklı
bir şekilde işleyebilmesi için öncelikle komşuluk ilişkilerine ve kişisel ilişkilere dayalı, bireylerin kararların alınmasına doğrudan katılabildiği ve günlük hayat üzerinde denetimde bulunabildiği bir çok
“küçük demokrasi”nin var olması gerekmektedir [42].
Yerel alanda ne kadar güçlü bir demokratik kültür oluşturulabilmişse, yerel demokrasinin de o kadar güçlü bir biçimde varolduğu
36
söylenebilir[43]. Bunun için de kentsel alanın demokratikleşmesi için
bireysel ve kurumsal katılımın sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte gerçekleştirilmesi gerekmektedir[44].
3. KATILIM ve KENT KONSEYLERİ
3.1 Katılım Kavramı ve Kent Yönetimine Katılım
Günümüzde bir yönetimin demokratikliğinin ölçütü sağladığı
katılma olanaklarıyla ilişkilendirilmektedir. Katılma; “kamu siyasalarının belirlenmesinde ve uygulanmasında ve denetlenmesinde yer
alma” ya da “iktidar kullanan kurum ve kişilerin aldıkları kararları
etkileme amacına yönelik tüm eylemler[45]” olarak tanımlanabilir.
Gerçek anlamda bir katılmadan söz edebilmek için; biçimsel katılma
olanaklarının varolması, yurttaşların bu olanakları etkin bir biçimde
kullanması bu iki özelliğin yanı sıra katılmanın kamu siyasaları üzerinde etkin olması gerekir[46].
Yerel yönetim organlarının salt seçimle oluşacağının öngörülmesi bu kurumlara demokratik nitelik kazandırmak için yeterli değildir.
Biçimsel koşulların daha da ötesine gidilerek, gerçek halk katılımını
sağlamak için toplumdaki tüm katmanlara katılım yollarının açılması
gerekir. Demokrasinin başlıca öğeleri olan yurttaş katılımı, çoğunluk
ilkesi ve önderlerin hem danışmaya önem verip hem de seçmene karşı
hesap verme sorumluluğu duymaları, yerel ölçekte de geçerli değerlerdir[47]. Çağdaş demokrasiler, halkın seçimler dışında da kendisini
ilgilendiren her konuda karar mekanizmalarını ve yönetsel etkinlikleri
sürekli etkileyip denetleyebileceği ve yaşadığı alanı biçimlendirebileceği yöntemlerin geliştirildiği ve uygulandığı ve bunun bir ölçüde
yaşam biçimi haline geldiği sosyal, yönetsel rejimlerdir[48].
İktidarın bir ölçüde yerelleştirilmesi veya yerel siyasal otoritelerle paylaşılması siyasal katılmayı, büyük ölçüde başkent merkezli
olmaktan çıkarabilir. Yerelleşen siyaset, katılmayı hem teşvik edebilecek hem de daha etkili hale getirecektir. Siyasal katılmanın etkili hale
gelmesi vatandaşın yönetim üzerindeki etkisinin artması demektir ki
bu durumda demokrasinin işe yaradığı duygusunun yaygınlaşarak
kökleşmesi kolaylaşacaktır[49].
Yerel demokrasi düşüncesi doğrultusunda katılım; bir gereklilik, yerel düzeyde halkın demokrasi bilincinin güçlendirilmesi ve yerel demokrasinin kökleştirilmesi için vazgeçilmez bir araç olduğu gibi
37
kentte yerel hizmetlerin etkin, çabuk ve ucuz yerine getirilmesine de
hizmet etmektedir[50]. Kent yönetiminin sahibi durumundaki yerel
yönetimler, yönetimi beldeye ait teknik işlerin yerine getirilmesinde
politikadan mümkün olduğu kadar arındırılarak, çağdaş iş teknikleri
ve yönetim düzenlemelerinin uygulanmasını sağlayacak mekanizmalara yönelmedir[51].
Vatandaşların yönetime katılma isteği iletişim teknolojilerindeki
gelişmelerin de etkisiyle artmakta ve nitelik olarak da değişmektedir.
Eskiden vatandaşlar yönetimden yol, su, kanalizasyon gibi isteklerde
bulunurken; artık daha kaliteli yol, daha temiz su, daha yaşanılabilir bir kent istemektedir[52]. Yerel yönetime halkın katılımına imkan
tanıyan farklı uygulamalar bulunmaktadır[53].Vatandaşların her an
siyasetin, toplumun biçimlendiricisi/gözetleyicisi ve denetleyicisi olduğu, yeni bir siyaset yapması için doğrudan ve sürekli bir katılım
aracı olan ve aracısız iletişim yöntemleri olarak tanımlanan yöntemler çağdaş demokrasilerde kullanılmaktadır[54]. Bu yöntemleri [55];
kent konseyleri, Yerel Gündem 21, halk oylamaları, halk toplantıları,
meclis toplantılarına katılım, danışma kurulları, planlama çemberleri, yurttaş girişimleri, forumlar, gelecek atölyeleri, yuvarlak masa
toplantıları, kamuoyu yoklamaları/anketler, sanal yollarla etkileşim,
gönüllülük, telefon, dilekçe olarak sıralayabiliriz. Bu çalışmada inceleme konusu olması nedeniyle sadece kent konseyleri ve onların
kurulmasına etkisi nedeniyle Yerel Gündem 21 incelenecektir.
3.2 Yerel Gündem 21 ve Kent Konseyleri
3.2.1 Gündem 21 ve Yerel Gündem 21
Gündem 21, kalkınma ve çevre arasında denge kurulmasını hedefleyen “sürdürülebilir kalkınma” kavramının hayata geçirilmesine
yönelik, küresel uzlaşmanın ve politik taahhütlerin en üst düzeydeki ifadesi olan bir eylem planı olarak değerlendirilmektedir. Gündem
21’in çıkış noktası, 1992 yılında Rio de Janerio’da yapılan ve “Yeryüzü Zirvesi” olarak adlandırılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’dır. Rio Konferansında, Rio Bildirgesi ve Gündem
21 olarak tanımlanan eylem programı olmak üzere iki metin ortaya
konulmuştur.
Çevresel ve kentsel sorunların yerellik niteliği taşımaları nedeniyle sorunları daha ortaya çıkmadan ya da çıktığında önlemek, zararlarını en aza indirmek için yerel ölçekte önlemler alınması gerektiği
38
genel kabulüyle -ki bu hem geleneksel yerinden yönetimin hem de
Avrupa Birliği’nce benimsenen “hizmetin halka en yakın yönetim birimince görülmesi” ilkesinin gereğidir- Gündem 21 Bildirgesi oluşturulmuştur[56]. Gündem 21’in temel felsefesi, katılımı artırmak ve
bulunduğu yerden başlayan hemşehri sorumluluğunu geliştirmektir.
Ulusal/yerel yaşam kalitesini artırmada sorumluluk, eşitlik, özgürlük
ve dayanışmaya dayandırılan Gündem 21, halkın yerel yönetime doğrudan katılımı ve doğrudan kontrol şansını artıracak araç özelliği taşımaktadır. Bu özellikleri nedeniyle Gündem 21, idare merkezli değil
toplum merkezli; kamu, özel ve sivil sektörlerin birlikteliğinde katılımcı bir yönetim anlayışını öne çıkarmaktadır[57]. Gündem 21’in
başarıyla uygulanmasından öncelikle ve esas olarak hükümetlerin sorumlu olacağı belirtilmekle birlikte, bu sürece, halkın ve hükümet-dışı
kuruluşlarla diğer grupların etkin bir biçimde katılımının sağlanması
gerekmektedir[58].
Yerel Gündem 21 hedefleri nedeniyle “çevre ve yaşam kalitesinin geliştirilmesi projesi”, “toplu girişim projesi”, ”yerel demokrasinin geliştirilmesi projesi” olarak nitelendirilmektedir[59].
Yerel Gündem 21 süreci gönüllülük ilkesi doğrultusunda gevşek
bir yapılanma içerisinde örgütlenmiş, bir sivil inisiyatif hareketleridir.
Yerel demokrasinin yaşama geçirilmesi, Yerel Gündem 21 sürecinin
temel amaçlarından birisi olduğundan, çalışmalar tüm kentlilere açıktır[60].
Yerel Gündem 21 anlayışının geliştiği kentlerde, Kent Konseyleri ve benzeri platformların varlığıyla; yerel karar alma süreçleri özel
çıkar çevrelerinin etkisiyle biçimlenmek yerine, ortak bir kamusal aklın süzgecinden geçirilerek ve uygulama aşamasında güçlü bir meşruiyet ve toplumsal dayanak sağlanması hedeflenmektedir[61].
Dünyadaki ve Türkiye’deki Yerel Gündem 21 uygulamaları, önceden belirlenmiş bir şablona göre oluşturulmak yerine, her kentin
özgün koşullarına, değerlerine ve önceliklerine göre şekillenmektedir.
Ancak örnek uygulamaların bazı ortak noktaları bulunmaktadır. Kent
konseyleri vb. yapılar oluşturulup bu yapı içinde tüm paydaşların yeterli biçimde temsiline özen gösterilerek temsil dengesizliklerini ortadan kaldıracak yöntemler geliştirilmesi, bu özellikler arasındadır[62].
Özellikle gençler, kadınlar ve engelliler alanlarındaki örgütlenmeleri
ve aktif çalışmaları ile bilinen Yerel Gündem 21’ler aracılığıyla kent
konseylerinin etkin duruma gelmesi kolaylaşmıştır[63].
39
3.2.2 Kent Konseyleri
Kent Konseyleri, gücünü en çok yerel düzeyde örgütlenen Yerel
Gündem 21’lerden almaktadır. Türkiye’de genel olarak 1990’lı yıllardan sonra farklı adlarla da olsa, katılımcılığı özendiren, bilgi akışını
hızlandıran, saydamlığı amaçlayan, yer yer karar alma süreçlerini de
içeren, ilgili tarafların bir araya gelip görüş alışverişinde bulundukları ve belli konularda düşünce açıklamalarının yapıldığı platformların
oluşturulduğu görülmektedir[64]. Bunlar[65]: Urla’da “Kent Senatosu”; Aliağa’da “Kent Parlamentosu”; Milas’ta “Kent Kurultayı”;
Bursa, Antalya, İzmit, Dikili, Muğla ve Karşıyaka’da “Kent Meclisi”
şeklinde adlandırılmıştır. Yapıları ve çalışma yöntemleri bir kentten
diğerine farklılık göstermekle birlikte, bu platformların genel işlevi;
kentteki tüm paydaşları bir araya getirerek, tüm kenti kucaklayan bir
“ortak akıl” oluşturulmasını sağlamaktır. Kent konseylerini, Yerel
Gündem 21 süreci bağlamında “kentine sahip çıkma”, “aktif katılım”
ve “çözümde ortaklık” ilkelerinin bütünlüğünde, kentleri sürdürebilir
geleceğe taşıyan bir ortaklık modeli olarak tanımlayanlar bulunmaktadır[66].
5393 sayılı Belediye yasasının 76.maddesi, daha önce Türkiye’nin
çeşitli kentlerinde zaten uygulanmakta olan “Kent Konsey”lerine, yasal bir nitelik kazandırmaktadır. Madde 76’da “Kent konseyi, kent
yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi,
kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap
sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata
geçirmeye çalışır. Belediyeler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil
toplum örgütlerinin, siyasi partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının
ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi
konusunda yardım ve destek sağlar. Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir.” denmektedir[67].
Son cümlede kent konseyinde oluşturulan görüşlerin belediye
meclisinde gündeme alınıp sadece değerlendirileceği belirtilmiştir ki;
bu konuda görüşlerin karar niteliği kazanması için belirleyici makamın belediye meclisi ve özellikle başkan olacağı öngörülebilir. Hatta
görüşlerin karara etki etmesi bir tarafa, gündemde görüşülüp görüşül40
mediğinin denetimine ilişkin olarak kent konseylerine imkan verilmediği görülmektedir[68].
Kent Konseyi’ni oluşturan üyelerin (özellikle, sivil toplum kuruluşlarının) kendilerinden gelen görüş ve önerilerin, yerel karar alma
süreci üzerinde gerçek bir etkisinin bulunup bulunmadığı konusunda
endişe duyması olasıdır. Katılımdan somut bir sonuç alınamaması,
çoğu kez katılım konusunda isteksizlik ve ilgisizlik doğurabileceğinden bu tür kaygılar kent konseyleri için olumsuz etkiler doğurabilecek niteliktedir. Genelde birçok belediyenin, biçimsel ve yüzeysel
katılıma kucak açarken, özellikle kentsel planlar ve mali konular gibi
birtakım kilit alanlar söz konusu olduğunda, aynı şekilde istekli olmaması ve katılımı sınırlandırıcı bir tutum sergilemesi nedeniyle Kent
Konseyi’nin “göstermelik” bir işlevle sınırlı kaldığı endişesi de, bu
sorunu daha da derinleştirmesine neden olmaktadır[69].
3.2.2.1 Kent Konseylerinin Yapısı
Kent Konseyleri belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalli idareler genel seçim sonuçlarını izleyen 3 ay içinde kurulur. Kent konseyi
üyeleri; mahallin en büyük mülki idare amiri veya temsilcisi, belediye
başkanı veya temsilcisi, illerde valiler ilçelerde kaymakamlar tarafından belirlenecek kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, mahalle
muhtarları, siyasi partilerin temsilcileri, üniversite temsilcileri, kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin,
baroların ve ilgili dernekler ile vakıfların temsilcileri ve kent konseyince kurulan meclis ve çalışma gruplarının birer temsilcisinden
oluşmaktadır[70]. Yönetmeliğin 8. Maddesinde katılacak kişilerin sayıları detaylı bir şekilde yazılmıştır. Ancak öngörülen üye yapısının
daha çok il belediyelerine yönelik olduğu belde belediyeleri dikkate
alındığında ifade edilen konsey üyelerinin birçoğu için pratikte sorunlar ortaya çıkabileceği görülmektedir. Belde belediyelerinde konsey
oluşturulurken üye sayısının oldukça azalması söz konusudur[71].
Kent konseyi genel kurulu ilk toplantısını yapmak üzere belediye başkanının çağrısı ile toplanır. Belediye başkanının başkanlığında
toplanan genel kurul, toplantıyı idare etmek üzere üyeleri arasından
en az üç kişiden oluşan divan kurulunu seçer. Divan kurulunun oluşturulmasından sonra, kent konseyi yürütme kurulu ve kent konseyi
başkanı seçilir. Kent konseylerinin organları yönetmelikte genel kurul, yürütme kurulu, meclisler ve çalışma grupları, kent konseyi baş41
kanı olarak sıralanmıştır[72].
•Genel Kurul: Genel kurul, kent konseyinin en yetkili organı olup 8
inci maddede sayılan üyelerden oluşur. Genel kurul, her yıl iki toplantıdan az olmamak üzere, üyelerin salt çoğunluğu ile toplanır. Genel kurula kent konseyi başkanı başkanlık eder. Başkanın bulunmaması halinde yürütme kurulunun en yaşlı üyesi toplantıya başkanlık
eder. Genel kurul; yürütme kurulunun, meclislerin ve çalışma gruplarının seçim ve çalışma esaslarını çalışma yönergesi ile belirler.
•Yürütme Kurulu: Yürütme kurulu, genel kurul tarafından birinci
dönem için iki, ikinci dönem için üç yıl görev yapmak üzere seçilen,
kadın ve gençlik meclis başkanlarının da yer aldığı en az yedi kişiden oluşur. Yürütme kuruluna kent konseyi başkanı, bulunmaması
halinde yürütme kurulunun en yaşlı üyesi başkanlık eder. Yürütme
kurulu, genel kurulun gündemini tespit eder ve genel kurul tarafından oluşturulan görüşleri ilgili belediyeye sunar ve uygulamayı izler.
•Meclisler ve Çalışma Grupları: Kent konseyleri, görev alanına giren konularda meclis ve çalışma gurupları oluşturabilir. Meclislerin
ve çalışma gruplarının çalışma usul ve esasları genel kurulca belirlenir. Meclislerde ve çalışma guruplarında oluşturulan görüşler, kent
konseyi genel kurulunda görüşülerek kabul edildikten sonra değerlendirilmek üzere ilgili belediye meclisine sunulur.
•Kent Konseyi Başkanı: Kent konseyi başkanı genel kurul tarafından seçilir. Kent konseyi başkanının görev süresi, yürütme kurulunun görev süresiyle paralel olmak üzere ilk dönem için iki yıl, ikinci
dönem için üç yıldır. Kent konseyi başkanının seçimi için ilk oylamada üye tamsayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye tamsayısının
salt çoğunluğu aranır. İkinci oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa,
bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü tur oylama yapılır.
Üçüncü oylamada en fazla oyu alan aday, başkan seçilmiş olur. Kent
konseyi başkanının seçimi, kent konseyinin ilk toplantısının birinci birleşiminde tamamlanır. Kent konseyi başkanının izin, hastalık
veya başka bir sebeple görevi başında bulunmadığı hallerde, bu süre
içinde kendisine yürütme kurulunun en yaşlı üyesi vekalet eder.
Kent konseyi faaliyetlerinde asıl olan gönüllülüktür. Genel
kurul üyelerinin bir kısmının belediye başkanı, mülki idare amiri ve
onların seçtiği temsilcilerden oluşuyor olmasının yanı sıra sivil kesimi temsil edenlerin de katılım konusunda isteksiz olmaları (ya da ka42
tılımlarının anlamlı olmadığını düşünmeleri, süreç dışına itilmeleri)
durumunda hem kent konseyi başkanı seçiminde, hem halkın beklenti
ve isteklerinin yönetime iletilmesi sürecinde bazı aksaklıklar çıkması
muhtemeldir. Zaten yönetimi temsil edenlerin ya da seçilmelerinde
rol oynadıkları kişilerin kent konseyi başkanı olması durumunda halkın etkili bir şekilde yönetime katılım imkanı azalacaktır, aynı zamanda kent konseyinin halkı temsil etme kabiliyeti zarar görecektir.
3.2.2.2 Kent Konseylerinin Amacı
Kanunda kent konseylerinin faaliyet alanının oldukça geniş tanımlandığı görülmektedir. Tanımlamadan kent konseyinin dört ana
alanda faaliyet yürüteceği anlaşılmaktadır [73].
•Kente İlişkin Faaliyetler: Doğrudan “kent”e ilişkin olarak “kentin
hak ve hukukunun korunması” ifadesiyle kent adeta yaşayan bir organizma olarak betimlenmiştir. Kentin hakkının korunabilmesi için;
kentin yaşanabilir ve yaşam kalitesini artırıcı bir niteliğe kavuşturulması ve kentte yaşayanların kentin tarihi ve kültürel mirasını ve
doğal çevresini koruması gerekir. Bunu gerçekleştirmek için temel
sorumluluk belediyeye verilmekle birlikte kentte birden fazla kamu
otoritesi arasında (valilik, il özel idaresi vb.) dağıtılmıştır ve ayrıca
resmi yapılar dışında yer alan sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları ve ilgili diğer kişilere kente ilişkin yapılan iş ve işlemlere
müdahil olma fırsatının verildiği söylenebilir. Böylelikle kentin geniş bir toplumsal katılım ile biçimlenebilmesi sağlanabilir. Kentte
yaşayanların “kentlilik bilinci” ne sahip olması bu amaca ulaşmak
için oldukça önemlidir ve kent konseylerinin bu olguya da katkıda
bulunması beklenmektedir.
•Kentlilere İlişkin Faaliyetler: Kent konseylerinin, kent meclisleri
aracılığıyla aynı kentsel mekanda yaşayanların birbirine sahip çıkarak, maruz kalınan ortak sorunlara karşı dayanışma duygularının
güçlendirilmesi, sosyal yardımlaşma ve dayanışma duygularını güçlendirerek bu amaca hizmet eden faaliyetlerin çoğaltılması beklenmektedir.
•Çevreye İlişkin Faaliyetler: Sürdürülebilir kalkınma, çevrenin korunması ve buna yönelik bilincin geliştirilmesi için kent konseylerinin katkıda bulunması beklenmektedir.
43
•Kent Yönetimine İlişkin Faaliyetler: Kent konseylerinin başta
belediye olmak üzere kente dair ve kentlilere yönelik hizmet üreten kamu otoritelerinin yönetimine etkide bulunma ve katılımın bir
aracı olarak oluşturulduğu görülmektedir. Ancak bazı araştırmacılar
uygulamada bu katılımın gerçek anlamda sağlanabilmesinin oldukça güç olduğunu, kent konseylerinin “öneri geliştirme” ile sınırlı
kalma ihtimalinin yüksek olduğu görüşündedir.
Yerel Gündem 21 sürecine tüm paydaşlarca ve büyük bir kararlılıkla sahip çıkılan, katılımcı yapıların oluşturulmakla kalmayıp
etkin olarak işlediği, geniş ve aktif bir gönüllü katılımcı tabanına
sahip olan kentlerde kent konseylerinin etkisinin ve öneminin daha
fazla olduğu gözlenmektedir. Ancak sürece sahip çıkılmasına rağmen
itici gücünü oluşturan gruplar dışında geniş katılımın sağlanamadığı,
belediye ve kamu kuruluşlarının desteğinin alınmasında sıkıntı çekilen ve dolayısıyla sürecinin bocalanarak yürütüldüğü kentler olduğu
gibi; sürecini yürütmeyi taahhüt etmekle birlikte, bu sürece yeterince
ağırlık verilemeyen, kurumsal ve bireysel katılımın cılız bir görüntü
sergilediği, dolayısıyla önemli bir gelişme kaydedilemeyen kentler de
bulunmaktadır.
Kent Konseyleri, yerel demokrasinin güçlendirilmesi doğrultusunda, Avrupa’daki yerel yönetimleri niteleyen yerel özerkliğe karşı
ülkemizde duyulan güvensizliğin aşılıp yerel yönetimlerin güçlendirilmesine kuşkuyla bakılmasına yol açan endişelerin hafifletilmesi
açısından önemli bir işlev görmektedir[74]. Ancak Türkiye’de kent
konseyleri Avrupa’da olduğundan çok daha zayıf kalmaktadır. Emrealp bunu konseye katılan yerel ortakların Belediye ile aralarına bir
mesafe koyma ve belediyeden olabildiğince bağımsız şekilde çalışma
yönündeki yaygın eğilimleriyle ilişkilendirmektedir[75].
SONUÇ
Yerel yönetim organlarının salt seçimle oluşturulmasının, bu organlara demokratik nitelik kazandırması açısından yeterli olmadığı
görüşü genel kabul görmektedir[76]. Bu nedenle gerçek yerel demokrasiyi tesis etmek ve yerel yönetimlerin etkinliğini ve verimliliğini arttırmak için, katılımcı modellerin oluşturulması ve uygulanması
üzerinde durulmaktadır[77]. Yerel demokrasi düşüncesi doğrultusunda, vatandaşların kent yönetimine katılımı bir gereklilik olduğu gibi;
gelişen yeni şartlarla birlikte, vatandaşların yönetime katılma talebi
44
ve yönetimden beklediği hizmetler nitelik olarak da değiştiğinden, bu
beklentilere uygun etkin bir yönetim icra edebilmek için de desteklenmektedir[78]. Yerel düzeyde demokrasinin gerçekleştirilebilmesi
için yerel halkın yönetimin hem karar alma sürecine hem de kararların
uygulanmasına yönelik denetimine etkin bir biçimde katılımının sağlanması gerekmektedir[79].
Türkiye için yaşamsal önemde olmamalarına rağmen, yerel demokrasinin içselleştirmesi açısından kent konseyleri, oldukça önemli
işlevleri yerine getirebilirler. Kent konseyleri, gücünü en çok yerel
düzeyde örgütlenen Yerel Gündem 21’lerden almaktadır. Türkiye’de
genel olarak 1990’lı yıllardan sonra farklı adlarla da olsa, katılımcılığı özendiren, bilgi akışını hızlandıran, saydamlığı amaçlayan, yer yer
karar alma süreçlerini de içeren, ilgili tarafların bir araya gelip görüş
alışverişinde bulundukları ve belli konularda düşünce açıklamalarının
yapıldığı platformların oluşturulduğu görülmektedir[80].
Bu konseylerin oluşumu hem yerel yönetimlerin hem de halkın
gönüllüğü esasında şekillendiği taktirde başarılı olma ihtimali bulunmaktadır. Paydaşlardan birinin katılım konusunda isteksiz olması ya
da yeterli bilinç düzeyinde olmaması durumunda istenen başarının
sağlanması ihtimali düşüktür. Daha önceden farklı adlarla faaliyet
gösteren kent konseyi ve benzeri nitelikteki kuruluşları ortak bir isim
altında birleştirmek ve işleyişlerini belli kurallara bağlamak amacıyla 5393 sayılı Belediye yasasının 76.maddesi’nde kent konseylerinin
amaçları, faaliyet alanları, katılımcıları belirlenmiştir. Daha sonra
İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle işleyişinin nasıl
olacağının detayları belirlenmeye çalışılmıştır. Böylelikle tüm yerel
yönetimlerin kent konseylerini oluşturma gerekliliği doğmuştur denilebilir. Sadece yasada yer aldığı için kurulmuş bir kent konseyinin
kendisinden beklenilen amaca ulaşacak nitelikte faaliyet gösterebilmesi imkan dahilinde görülmemektedir. Kent konseyi niteliğinde bir
oluşumun yerel demokrasiye katkı sağlayabilmesi için öncelikle kendi içerisinde de demokratik olması, katılımcılarının gönüllülük esasına göre belirlenmesi, yönetimin bu katılım şeklini destekliyor olması
ve görüşlerini dikkate alması gerekmektedir. Söz konusu yasayla tüm
bu şartların sağlandığını söylemek güçtür. Kent konseyinde oluşturulan görüşlerin belediye meclisinde “değerlendirileceği” belirtilmekle
yetinilmiştir ki, bu ifadeyle görüşlerin kararları bağlayıcı nitelik taşımadığı açık olduğu gibi, kent konseylerine belediye meclislerinde
45
görüşlerinin değerlendirilip değerlendirilmediğini denetleme imkanı
sağlanmamıştır. Belediye meclisinin görevleri arasında kent konseylerinin görüşlerini değerlendirmeye dair bir ibare de bulunmadığından, bunu gerçekleştirmedikleri takdirde herhangi bir sonuç doğurmamaktadır.
Günümüzdeki haliyle kent konseylerinin gerçek yerel demokrasinin tesisinde etkili olabilmesi için yerel yönetimlerin bu konuda
bilinçli ve istekli olması gerektiği açıktır. Uygulamalardaki başarı-başarısızlık kentin özgün niteliklerine göre ve uygulayıcıların bu konudaki tutum ve davranışlarına göre şekillenmektedir.
KAYNAKLAR
1. Çukurçayır M.A., Eroğlu H.T. (2009). “Kent Yönetiminde Demokratik
Bir Açılım Olarak Kent Konseyleri”, Yerel Yönetimlerin Güncel
Sorunları:Küresel, Bölgesel ve Yerel Perspektifler içinde, Ed. Kemal
Görmez, Mustafa Ökmen, Beta Yayınları, İstanbul, s.245.
2. Keleş, R. (2006). Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, İstanbul,
s.61.
3. Palabıyık H., Görün M. (2004). “Belediye Meclislerinde Temsil ve
Katılım: Çanakkale Belediye Meclisi Örneği”, Yerel Yönetimler Kongresi:
Dünden Bugüne Yerel Yönetimlerde Yeniden Yapılanma Bildiriler Kitabı,
Çanakkale, s.261.
4. Coşkun B. (2007). “Kent Yönetimine Katılım ve Kent Konseyleri”, Küresel
Esintiler ve Yerel Etkiler Sarmalında Türk Kamu Yönetimi içinde, Ed.
Abdullah Yılmaz, Yavuz Bozkurt, Gazi Kitabevi, Ankara, s.102.
5. Öner Ş. (2001). “Sivil Toplum Kuruluşlarının Yerel Demokrasi ve Katılım
Algılamaları”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt:10, Sayı:2, s.54.
6. Sartori G. (1993). Demokrasi Teorisine Geri Dönüş, çev. Tuncer
Karaosmanoğlu, Mehmet Turhan, Türk Demokrasi Vakfı Yayını, Ankara,
s.8.
7. Örücü E. (1993). “Demokrasi, Anlamı, Mantığı ve Onlarsız Olamadıkları”,
İstanbul Barosu Dergisi, Cilt:67, Sayı:1-2-3, s.5
8. Heywood A. (2003). Siyasi İdeolojiler, çev. Ahmet Kemal Bayram, Adres
Yayınları, Ankara, s.52-53.
9. Schmitter P.C.,Karl T.L. (1999). “Demokrasi Nedir…Ne Değildir”,
Çev. Levent Gönenç, Sosyal ve Siyasal Teori, Der. Atilla Yayla, Siyasal
Kitabevi, Ankara, s.4.
46
10. Popper K.R. (1999). “Açık Toplum ve Düşmanlarına Yeniden Bakış”,
çev. İhsan Duran Dağı, Sosyal ve Siyasal Teori, Der. Atilla Yayla, Siyasal
Kitabevi, Ankara, s.23.
11. Heywood A., a.g.e., s.53.
12. Yıldırım S. (1993). Yerel Yönetim ve Demokrasi, Başbakanlık Toplu
Konurtİdaresi Başkanlığı ve IULA-EMME Ortak Yayını, İstanbul, s.19.
13. Webster’s Third New İnternational Dictionary (1971) Unabridged, G. And
C. Merriam Company, Massachusetts, s.600’den aktaran Tunç H. (1999).
Anayasa Hukukuna Giriş, Nobel Yayınları, Ankara, s.187-188.
14. Pustu Y. (2005). “Yerel Yönetimler ve Demokrasi”, Sayıştay Dergisi,
Sayı:57, s.122.
15. Lipson L. (1985). Demokratik Uygarlık, Çev. H.Günalp, TİB Yayınları,
Ankara, s.52-56.
16. Mayo H.B. (1964). Demokratik Teoriye Giriş, çev. Emre Kongar, Ankara,
s.51-53.
17. Ökmen M., Parlak B. (2008). Kuramdan Uygulamaya Yerel Yönetimler,
Alfa Aktüel Yayınları, İstanbul, s.36.
18. Görmez K. (2005). Küreselleşme ve Yerelleşme, Odak Yayınları, Ankara,
s.14.
19. Ökmen M. (2005). “Küresel Sistem, Demokratikleşme-Yerelleşme
Dinamikleri ve Yerel Demokrasi”, Küreselleşme ve Yerelleşme, ed. Kemal
Görmez, Odak Yayınları, Ankara, 2005, s.54 ve Görmez K., a.g.e., s.14
20. Görmez K. (1997). Yerel Demokrasi ve Türkiye, Vadi Yayınları, Ankara,
s.62.
21. Hill M.D.(1974) Democratic Theory and Local Government, London, s.2324, Langrod G. “Loal Government and Democracy”, Public Administration,
Vol:31, s.25-34’den aktaran Görmez K.,a.g.e., s.62-63
22. Langrod G. (1953). “Local Goverment&Democracy”, Public
Administration, Vol:31, Spring, s.25-26’dan aktaran Yıldız M. (1996).
“Yerel Yönetimler ve Demokrasi”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt:5, Sayı:4,
s.5-6.
23. Yıldız M., a.g.m., s.6
24. Görmez K., a.g.e., s.62.
25. Yıldırım S., a.g.e., s.31.
26. Yıldız M., a.g.m., s.6.
27. Keleş R. (1992). Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, İstanbul,
s.47.
28. Çitci O.(1996). “Temsil, Katılma ve Yerel Demokrasi”, Çağdaş Yerel
Yönetimler, Cilt:5, Sayı:6, s.13-14.
47
29. Yıldırım S., a.g.e., s.90.
30. Ural Ş. (1999). “Demokrasi Kavramı, Toplumsal Değerler ve Birey”,
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 40, s.452.
31. Dursun D. (2008). “Demokratik Siyasal Kültürün Gelişmesinde Yerel
Yönetimler”, Yerel Siyaset, Okutan Yayıncılık, İstanbul, 2008, s.86.
32. Görmez K.,a.g.e., s.63.
33. Varol M. (1989). Yerel Siyasetin Demokratikleşmesi, Gündoğan Basım,
Ankara, s.19.
34. A.g.e., s.67-68.
35. Görmez K., a.g.e., s.69 ve Pustu Y., a.g.m., s.127.
36. Varol M., a.g.e., 14-15
37. Pustu Y., a.g.m., s.127
38. Görmez K., a.g.e., s.70
39. Hill’den aktaran Pustu Y., a.g.e., s.128.
40. Yıldırım S., a.g.e., s.90.
41. Hill, a.g.e., s.234ve s.24’den aktaran Görmez K., a.g.e., s.69-70.
42. Pustu Y., a.g.e., s.128.
43. Çukurçayır M.A. (2008). “Yerel Demokrasi ve Yerel Siyaset”, Yerel Siyaset
Sempozyumu, Okutan Yayıncılık, s.22.
44. A.g.e., s.34
45. Moyser P. (1992). Political Participation and Democracy in Britain,
Cambridge University Press, Cambridge, s.16’dan aktaran Çitci O.(1996).
“Temsil, Katılma ve Yerel Demokrasi”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt:5,
Sayı:6, s.9-10.
46. Çitci O. (1996). “Temsil, Katılma ve Yerel Demokrasi”, Çağdaş Yerel
Yönetimler, Cilt:5, Sayı:6, s.10.
47. Keleş R., a.g.e., s.45.
48. Palabıyık H., Görün M.(2004). “Belediye Meclislerinde Temsil ve Katılım:
Çanakkale Belediye Meclisi Örneği”, Yerel Yönetimler Kongresi:Dünden
Bugüne Yerel Yönetimlerde Yeniden Yapılanma, Çanakkale, s.262.
49. Kalaycıoğlu E. (1998). “Türkiye’de Halkın Siyasal Hayata Katılımı ve
Yönetim Mekanizmaları”, Suna Kili’ye Armağan, Boğaziçi Üniversitesi
Yayınları, İstanbul, s.200.
50. Çukurçayır M.A., Yerel Demokrasi ve Yerel Siyaset, s.29.
51. Toprak Z. “Türkiye’de Yerel Yönetimler-Yapılanma, Merkez –Yerel
Yönetim İlişkileri”, http://kisi.deu.edu.tr/zerrin.toprak/TURKIYE’DE%20
YEREL%20YONETIMLER%20YAPILANMA.pdf, (erişim tarihi:
22.04.2011)
52. Coşkun B. (2007). “Kent Yönetimine Katılım ve Kent Konseyleri”, Küresel
48
53.
54.
55.
56.
57.
58.
59.
60.
61.
62.
63.
64.
65.
66.
67.
68.
69.
70.
Esintiler ve Yerel Etkiler Sarmalında Türk Kamu Yönetimi, Ed. Abdullah
Yılmaz, Yavuz Bozkurt, Gazi Kitabevi, Ankara, s.102.
Yatkın A., Sürekli G. (2009). “Demokratikleşme ve Katılımcı Demokrasi
Anlayışı Sürecinde Yerel Yönetimlerin Rolü”, Ulusal Kalkınma ve Yerel
Yönetimler, 4. Ulusal Yerel Yönetimler Sempozyumu Bildirileri 2,
TODAİE Yayını, Ankara, s.790.
Çukurçayır M.A. (2005). “Siyasal Katılım Olanakları Açısından
Yerel Siyaset: Yönetişim ve Yerel Alanda Yararlanılabilecek Diğer
Yöntemler”,Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar-I, Ed. Hüseyin
Özgür, Muhammet Kösecik, Nobel Yayın, Ankara, s.221.
Çukurçayır M.A., a.g.e., s.221-230 ve Yatkın A. ,Sürekli G., a.g.m., s.790793.
Adıgüzel Ş. (2003). “Yerel Düzeyde Yönetime Katılım ve Yerel Yönetim
Sürecindeki İşlevleri Açısından Yerel Gündem 21: Malatya Belediyesi Yerel
Gündem 21 Örneği”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt:12, Sayı: 1, s.50.
Palabıyık H., Görün M., a.g.m., s.263.
http://www.la21turkey.net/index.php?pages=topic&op=cat&cid=101&t
id=259, (Erişim Tarihi:22.04.2011)
http://www.la21turkey.net/index.php?pages=topic&op=cat&cid=101&t
id=260, (Erişim Tarihi:22.04.2011)
Adıgüzel Ş., a.g.e., s.51.
Emrealp S. (2005). Yerel Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik
Kolaylaştırıcı Bilgiler El Kitabı, IULA-EMME Yayını, İstanbul, s.58.
Pektaş E.K.,Koçak H. (2007). “Bir Yerel Katılım Aracı Olarak Kent
Konseyleri ve Afyonkarahisar Belediyesi Kent Konseyi Örneği”, Küresel
Esintiler ve Yerel Etkiler Sarmalında Türk Kamu Yönetimi, Ed. Abdullah
Yılmaz, Yavuz Bozkurt, Gazi Kitabevi, Ankara, s.132-133.
İyi Yönetişim El Kitabı, (2008).Yay. Haz. Fikret Toksöz, TESEV Yayınları,
İstanbul, s.89.
Aydınlı H.İ. (2004). Sosyo-Ekonomik Dönüşüm Sürecinde Belediyeler,
Nobel Yayınları, Ankara, s.193.
Coşkun B., a.g.e., s.99.
Pektaş E.K., Koçak H., a.g.e., s.132.
http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5215.html, (Erişim Tarihi:22.04.2011)
Öner Ş. (2005). “Katılımcı Demokrasi Açısından Belediye Kanunu”, Yerel
Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar-I, Nobel Yayın, Ed. Hüseyin Özgür,
Muhammet Kösecik, Ankara, s.83.
Emrealp S., a.g.e., s.68.
Kent Konseyi Yönetmeliği, Resmi Gazete Tarihi: 08/10/ 2006, Resmi
49
71.
72.
73.
74.
75.
76.
77.
78.
79.
80.
Gazete Sayısı: 26313, http://kentkonseyleri.net/dl/yg21/KKY_
YeniDuzenlemeler.pdf, (Erişim Tarihi: 22.04.2011)
Coşkun B., a.g.e., s.109.
Kent Konseyi Yönetmeliği, Resmi Gazete Tarihi: 08/10/ 2006, Resmi
Gazete Sayısı: 26313, http://kentkonseyleri.net/dl/yg21/KKY_
YeniDuzenlemeler.pdf, (Erişim Tarihi: 22.04.2011)
Coşkun B., a.g.e., s.105-107.
Emrealp S., a.g.e., s.57
Emrealp S., a.g.e., s.60.
Keleş, R. a.g.e, s.61.
Palabıyık H., Görün M., a.g.e., s.261.
Coşkun B., a.g.e., s.102.
Öner Ş., a.g.e.,s.54.
Aydınlı H.İ., a.g.e., s.193.
50
YEREL DEMOKRASİ VE
KENT KONSEYLERİ:
KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ
Arş. Gör. Gözde KESTELLİOĞLU
Sütçü İmam Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,
Kamu Yönetimi Bölümü, 46100, KAHRAMANMARAŞ
[email protected]
ÖZET
1992 Birleşmiş Milletler Rio “yeryüzü zirvesi” ile başlayan
Gündem 21 başlıklı eylem planında her ülke kendi Yerel Gündem
21’ini oluşturmaya çağrılmıştır. Gündem 21’in 28. Bölümünde yer
alan bu çağrının etkileri Türkiye’de ancak 1996 BM İstanbul Habitat
II Konferansı’nın etkisiyle, 1997 yılı sonunda başlamıştır. Yerel Gündem 21 uluslararası platformda en etkili eylem planı olarak böylece
ortaya çıkmış oldu. Yerel Günden 21’in bir sonraki adımı ise Kent
Konseylerinin orta çıkması olmuştur.
Çalışmanın giriş bölümünde kısaca kent konseyine ve niteliklerine değinildikten sonra ana bölümlerde bu nitelikle detaylı bir
biçimde işlenmektedir. Burada kent konseyi ile gerçekleştirilmesi hedeflenen yönetişim, katılım ve bunların desteklediği demokrasi kavramı yerel düzey de dahil edilerek ele alınmaktadır. Sonrasında Türkiye
düzeyine inilerek buradaki gelişimi incelenmekte eksikleri ve olumlu
yönleri tartışılmaktadır.
Kahramanmaraş Kent Konseyi de bu bağlamda değerlendirilmekte ve yerel demokrasi ile ilişkisi incelenmekte, görüşme yöntemiyle gerçekleştirilen alan araştırması ile tartışılarak durum değerlendirilmesi yapılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Yerel Demokrasi, Gündem 21, Kent Konseyi,
Yerel Demokrasi
51
1. GİRİŞ
Kent konseyi “ortaklık” modelinin uygulanmaya çalışıldığı, katılımcılık, demokrasi, yönetişim özellikleriyle yerel demokrasiyi güçlendirme aracı özelliği göstermektedir. İçinde barındırdığı yönetişim
vb. özelliklere sahip mekanizmalar olup; yerel yönetimleri, halkı ve
sivil toplum örgütlerini bir araya getirip iletişim haline sevk ederek
ortak bir yönetim modelini sağlamıştır. Bu sayede merkezi yönetimin
tepeden inme uygulamaları yerelin istekleri doğrultusunda ve yerelin
katılımıyla hizmetler gerçekleşecektir.
Ancak sorun şudur ki kent konseyi uygulaması ülkemizdeki birçok reform gibi tepeden inme bir yeniliktir. Kendi içinde çeliştiğinin bir göstergesi halkın kent konseylerine katılım göstermemesi öte
yandan yerel yönetimlerin de halkın isteklerine kulak vermekten çok
onları sadece yönetmeye çabalamasıdır.
Öte yandan Yerel Gündem 21 beraberinde şeffaflık, özerklik vb.
ilkeler de yerel demokrasiyi desteklemektedir. Buna paralel olarak elbette yerel yönetimlerde ve kent konseylerinde bu ilkeler kendilerini
göstermelidir. Ancak bunlar ülkemiz yerel yönetimlerinde halen yeterince gerçekleştirilememiş ilkelerdir.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen kent konseylerinin olumlu yöndeki çabalarını göz ardı etmemek gerekir. Aşağıda belirtilen yönetişim, katılım, yönetişim gibi kavramların yerel düzeyde uygulanması
için belki de en önemli adımlardan biri kent konseylerinin oluşturulması ve bunu destekleyen çabalardır.
Aynı çabayı Kahramanmaraş Kent Konseyi’nde de görmekteyiz. Gerek genel olarak ele alalım gerekse Kahramanmaraş düzeyinde
eksikleri olsa da kent konseylerinin devam ettirdiği sürecin yerel demokrasiyi gerçekleştirme yönündeki çabalarla devam ettiğini söyleyebiliriz.
2. KAVRAMLAR VE YEREL YÖNETİMLE İLİŞKİLERİ
2.1 Demokrasi
Demokrasi, halkın kendi kendisini yönetmesi anlamında idealize edilmiş bir kavramdır. Demokrasi kavramı, Eski Yunanca demokratia kavramından gelmekte ve demos ve kratia ya da cratos
kavramlarından türetilmiştir. Demos kavramı, eski Yunancada deme
(mahalle) sözcüğünden türetilmiş olup “mahallede yaşayan halk” an52
lamına gelmekteydi. Eski Yunancada kratia ya da cratos sözcüğü ise
İngilizcede government sözcüğü ile eş anlamlı olup “yönetim” anlamına gelmektedir. Bu biçimiyle demokrasi, halkın kendi kendisini
yönetmesi anlamına gelmektedir[1].
Demokrasi kavramı bu yalın haliyle doğrudan demokrasi olarak bildiğimiz şekli ile önceden gerçekleşebilmekteydi. Büyüyen ve
gelişen yerleşimler ve değişen düzenler demokrasiyi körelten bir süreç olarak nitelendirilebilir. Bu süreç içerisinde her zaman demokrasi
tartışmaları devam etmiştir. Günümüze gelindiğinde demokrasi tartışması artık küreselleşmenin bir parçası haline gelmiştir. Küreselleşme sürecinde önce uluslar üstü platformlar demokratikleşme adına ön
plana çıkmışken artık bu uluslar üstü platformlar demokratikleşme
için yerel yönetimlere ayrıca önem vermektedir.
Yurttaş katılımı, çoğunluk ilkesi ve önderlerin hem danışmaya önem vermesi hem de seçmene karşı hesap verme sorumluluğu
duymaları demokrasi kavramının önemli öğeleridir ve yerel düzeyde
de bu öneme sahiplerdir. Demokrasi ve yerel yönetimler arasındaki ilişkiyi gruplandıracak olursak: İlk olarak Toulmin Smith’e göre
yerel yönetim, demokratik seçim ilkesine tümüyle ters düşen, gücünü yalnız geleneklerden alan kutsal bir kurumdur. Buna göre yerel
yönetim demokrasinin düşmanıdır, demokrasi de özerk yerel yönetimi yıkabilecek niteliktedir[2]. İkinci olarak Langrod’a göre, yerel
yönetim ile demokrasi arasında bir sebep sonuç ilişkisi yoktur, birinin bulunmadığı bir ortamda diğeri pekâlâ bulunabilir. Langrod yerel
yönetimlerle demokrasi arasında ilişki kurulmasını bir yanılgı olarak
görüyor ve bu yanılgıyı; batı uygarlığının gelişiminde iki kurumun
da eş zamanlı gelişmesine, demokrasinin asıl temeli olan demokratik
iklim ile demokratik kurumların birbiri ile karıştırılmasına ve yerel
yönetimlerin olası fakat kaçınılmaz olmayan demokratik işleyişinin
genel demokrasi olarak anlaşılmasına bağlamaktadır. Langord yerel
yönetimleri demokrasi için bir siyasal eğitim ortamı olarak görmenin
yanlış olduğunu iddia etmektedir[3]. Öte yandan, üçüncü olarak, yerel
yönetimlerin demokrasi ile zorunlu olarak ilişkili bulunduğu görüşü
de mevcuttur (John Stuart Mill gibi). Vergi yükümlülerinin yönetimde yeri olmalı ve yönetim de onlara danışmalı ve onları yapılanlar
konusunda aydınlatmalıdır. Bu görüş tipi ulusal demokrasinin yerel
demokrasiye dayandığını belirtmeye kadar uzanmaktadır[2].
53
2.2 Yerel Yönetimler ve Yerel Demokrasi
Yerel yönetim, yerinden yönetim, ademi merkeziyet ya da diğer bir deyişle desantralizasyon kavramı ile yerel demokrasi iç içe
geçmiş kavramlardır. Yerel yönetimlerden bahsederken yerel demokrasiden bahsetmemek ya da tersi bir durum söz konusu değildir. Dolayısı ile bu iki kavramı aynı başlık altında incelemek doğru olacaktır.
Yerel yönetim üzerine çeşitli ve aynı doğrultuda tanımlara
rastlamak mümkündür. Buna göre yerel yönetimleri “yerel bir topluluktaki bireylerin ortak gereksinimlerini karşılayan, kamu mal ve
hizmetlerini sağlayan, yerel halkın kendi seçtiği organlarca yönetilen
kurumlar” şeklinde tanımlamak mümkündür[4]. Ya da “var olan bir
ulusal alt bölgeyi bir ölçüde kontrol eden ve bu bölgede yaşayan insanları temsil eden kimseler tarafından yönetilen bir politik oluşum”
olarak tanımlanabilir[5]. Uluslararası sosyal bilimler ansiklopedisinde “Bir devletin ya da bölgesel yönetimin alt birimi olan ve göreceli
olarak küçük bir alanda, sınırlı sayıdaki kamusal politikaların belirlenmesi ve uygulanması ile görevli bir kamu kuruluşu” olarak tanımlanan bu idareleri belirli bir coğrafi alanda yaşayan yerel topluluğun
ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere, karar organları yerel halkça seçilen, yasalarla belirlenmiş görev ve yetkilere sahip, özel geliri, bütçesi
ve personeli olan kamu tüzel kişileri olarak da tanımlayabiliriz[4].
Bunlarla beraber anayasamızın 127. Maddesinin ilk fıkrasını
göz önünde bulundurarak mahalli idareleri (yerel yönetimler) gözler
şu şekilde tanımlamaktadır : “İl, belediye veya köy gibi belli yerlerde
oturanların, mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere, merkezi idarenin dışında, devletten ayrı tüzel kişilikleri bulunan, belli bir
özerkliğe sahip olan, karar organları seçmenler tarafından seçilerek
oluşturulan kamu tüzel kişileridir[6].”
Yerel yönetimler, korunmaya ve geliştirilmeye muhtaç kurumlardır. Yerel yönetimlerin önemi şöyle özetlenebilir: i) Yerel yönetimler, yerel hizmetlerin yürütülmesinde verimli bir metod olarak görülür. Çünkü yerel yönetim organlarının üye ve yöneticileri, o yöre
halkının içinden seçilmektedir. Dolayısıyla, bu kişiler bulundukları
yörenin sorunlarını daha iyi değerlendirebilecek ve gerekli çözümleri
üretebilecek imkana sahiptirler. ii) Merkezi yönetim, yerel yönetimlerin varlığından dolayı kazançlıdır. Çünkü, yerel yönetimler yerel
nitelikteki görevleri merkezi yönetimden devralmakla onun yükünü
hafifletmiş olmaktadırlar. iii) Yerel yönetimler, özerk yapıları sebe54
biyle müteşebbis birimlerdir. Sahip oldukları teşebbüs gücünü kullanarak yeni hizmet yöntemleri geliştirebilirler. Her bir yerel yönetim
kuruluşu aynı zamanda farklı müteşebbis güç demektir. iv) Yerel yönetimler, hemşehrilik duygularının ve demokratik değerlerin gelişmesinde etkili kuruluşlardır. Geniş anlamdaki “siyasi eğitim” önce yerel
düzeyde başlamaktadır. Politikacıların büyük bir kısmı, önce yerel
yönetim organlarında görev alarak kendilerini genel politikaya hazırlamaktadırlar. Bu sebeple, yerel yönetimler politikanın “mektebi”
olarak kabul edilmektedir. v) Yerel yönetimler, güçlü merkezi hükümete karşı bir fren ve denge unsuru olabilirler. Bu yönetimler, aşırı
ölçüde merkezileşmiş bir devletin tehlikesini azaltmada önemli bir
rol oynayabilirler. Demokrasilerde yerel muhalefeti, yerel yönetimler
meydana getirir[7].
Yerel yönetim kurumunun temelinde yerel demokrasinin değerleri vardır. Bu değerler, yerel toplulukların kendilerini en çok ve yakından ilgilendiren konularda kendi kendilerini serbestçe ve demokratik
yol ve usullerle yönetmelerini öngörmektedir[8]. Demokrasi gibi yerel demokrasiye de yeterli ve tek bir açıklama getirmek mümkün değildir. Bu nedenle kapsamı ve değerlerinden bahsetmek daha yerinde
olacaktır: Yerel demokrasi idealinin gerçekleşmesi için bazı şartların
varlığı zorunludur. Birincisi, yerel yönetimlerde seçilmiş temsilciler
karar vermede etkili olmalıdırlar. İkincisi, bu temsilciler, bir taraftan
meclis üyeleri, diğer taraftan seçmenler ve baskı grupları arasında iletişim ve rekabet esasına dayanan seçimler yoluyla seçmenlere karşı
tam sorumlu ve kamuoyuna karşı duyarlı olmalıdır. Üçüncüsü, yerel
yönetim faaliyetleri hakkında halk bilgi sahibi olmalı ve toplumu ilgilendiren işlere oldukça yüksek oranda katılım gerçekleşmelidir[8].
Bununla birlikte seçilmiş temsilcilerin yetkisi olduğu kadar yerel halkın isteklerini gerçekleştirebilecek kaynakları da olmalıdır. Yönetim
yerel halka karşı açıklık ilkesine uymalıdır[3].
2.3 Katılım, Yerel Halkın Katılımı ve Yönetişim
Yönetişim, katılım, yerel halkın katılımı, küreselleşme sürecinde demokrasi ve yerel demokrasiyi içinde barındırması istenen yerel
yönetimler gelişirken; demokrasinin, yerel bağlamda da yerel demokrasinin gerçekleşmesi adına gündeme gelen kavramlardır.
Yönetişim aslında zaten içinde katılım unsurunu da bulundurmaktadır. Geçmişteki sadece üst makamların astlarını yönlendirmesi
55
mevcut her şeyi planlaması ve hiyerarşik bir biçimde astlarının bu kararları uygulamasını istemesi biçimindeki yönetim anlayışı artık değişmiştir. Günümüzde diğer unsurların da yönetimde söz sahibi olma
durumu mevzu bahistir.
Yönetişim kavramı, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını içine alan kompleks bir sistem ve bunların kendi aralarındaki ilişkiler
ağı ve karşılıklı etkileşimlerini ifade eder. Merkezi yönetim ve yerel
yönetim kuruluşlarından başka, sivil toplum örgütleri, özel girişimciler ve kar amacı gütmeyen kuruluşları kapsayan geniş bir aktörler
yelpazesinin varlığı ve bunların yönetim sistemine dahil edilmesi söz
konusu olmaktadır.Yönetişim toplumu yönlendirmek ve yönetmek
konusunda sorumluluk dengesinin devletten sivil topluma doğru kaymakta olduğunu göstermektedir[9]. Buradan da anlaşılacağı üzere yönetişimin ana unsuru katılım kavramıdır.Diğer ögelerin katılımı söz
konusu olmadan yönetişimden söz edilemez.Dolayısıyla katılımın ya
da katılımcılığın ne olduğunu belirtmek gerekirse:
Katılımcılık, vatandaşların siyasi karar mekanizmasına ve yönetim sürecine temsil yolu ile ya da doğrudan dâhil olmaları anlamına
gelmektedir. Katılımcılık kavramı, günümüzde vatandaş hakları, demokratik yönetişim, yolsuzlukla mücadele ve yoksulluğun azaltılması ile birlikte kullanılmaktadır. Katılım kavramı pozitif ya da negatif
olarak kullanılabilir. Pozitif katılım kapsamına oy kullanmak, negatif
katılım kapsamına grev gibi faaliyetler örnek verilebilir[10].
Yönetişim ve katılımın birbirinden ayrılamayacağını yukarıda
belirtmiştik dolayısı ile yönetişim kapsamındaki katılımın özellikleri
bilgi aktarma (devletin bilgisini vatandaşın hizmetine sunması), danışma (devletin kontrolünde süreci kontrol ederken vatandaşın bilgisine
başvurması, görüşünü alması) ve aktif katılım (vatandaşın aktif olarak
politika oluşturma sürecine katılması)olarak sıralanabilir. Katılımcılığın gerçekleşmesi için devlet şeffaf ve açık, karşılıklı bilgi akımı
sürekli ve tutarlı olmalı, vatandaşın katılım mekanizmaları konusunda
bilgi edinebileceği etkin yolların varlığı söz konusu olmalıdır[10].
Katılımın hem siyasal hem de yönetimsel boyutu vardır. Siyasal boyutu yönüyle katılım, özel şahısların ve onların oluşturduğu birimlerin, örgütlerin kendini yöneten kadroların seçim ve eylemlerini
belirlemek ve etkilemek için giriştikleri çabalar olarak tanımlanabilir.
Yönetim boyutu açısından bu olgu, siyasal ve yönetsel kadroların belirlenmesinden çok onların almış olduğu kararlara, yapmış oldukları
56
işlemlere yurttaşların ve sivil toplum kurumlarının katılımı olarak tanımlanmıştır[11].
Yönetişim ve katılımın yerel düzeyde gerçekleştirilmesi ise demokrasinin yerel düzeyde gerçekleştirilmesi tartışmalarıyla paralel
olarak gündeme gelmiştir. Çünkü küreselleşme kapsamında demokrasi, katılım ve yönetişim birbirlerini tamamlayan ögelerdir. Her birinin
küresel düzeyde gerçekleşmesi için varlıklarının sağlam bir biçimde
yerel düzeyde de gerçekleşmesi gerekmektedir.
Katılım olgusu, halkın yönetim ve karar alma sürecine katılımıyla sınırlı değildir. Demokratik mekanizmaların geliştirilmesi,
halkın denetim işlevinde de rol oynamasını gerektirir. Bu bağlamda,
yerel yönetimde, bir yandan halkın yerel yönetimi etkin olarak denetlemesine olanak sağlayan mekanizmalar yaratılırken, bir yandan
da yerel yöneticilerin halka hesap vermesini dikkate alan mekanizmaların geliştirilmesi, birçok merkezi ve yerel yönetimin gündemine
girmiş bulunmaktadır[11].
İşte bu noktada da yerel siyasete katılım türleri olarak, kent
konseyleri başta olmak üzere, halk oylaması, halk toplantıları, geri
çağırma, yurttaş kurulları, iletişim demokrasisi (internet), kamuoyu
yoklaması, yuvarlak masa toplantıları, gelecek atölyeleri, belediye
meclisi toplantılarına katılma, danışma kurulları, telefon, dilekçe,
çeşitli forumlar, sivil toplum kuruluşları, planlama çemberleri, yerel
gündem 21in amacını gerçekleştirmede kullanılacak katılım yolları
olarak sayılabilir[11].
3. GÜNDEM 21 VE YEREL GÜNDEM 21
3.1 Tarihi
Sanayi devrimiyle dünyanın kirletilmesi ve doğal kaynakların
tüketilmesi hızlanmıştır.1970’lerde bunun fark edilmesiyle şu konferanslar sırayla gerçekleştirilmiştir: ilki 1972 Birleşmiş Milletler İnsan
Çevresi Konferansıdır (Stockholm) ve Gündem 21’e atılan ilk uluslar
arası adımdır. Daha sonra 1983 yılında BM Dünya Çevre ve Kalkınma
Komisyonu kurulmuş, 1987’de Brudlant (Ortak Geleceğimiz) Raporu
Yayınlanmıştır.1989 yılında kararlaştırılan Çevre ve Kalkınma Konferansı 1972 yılında düzenlenen konferanstan 20 yıl sonra düzenlenen
“Rio çevre ve kalkınma konferansı” olmuştur[12].
Konferans öncesinde Gündem’21 in içeriği oluşturulmuştur. Rio
57
Konferansı’nda Gündem 21 başlıklı küresel eylem planı olarak kabul
edilmiştir. Plana göre sürdürülebilir kalkınma ilkesi ancak yerinden
çözümlerle gerçekleştirilebilir.
3.2 Gündem 21
Gündem 21; yeni yüzyılın gündemini oluşturmayı amaçlamakta, içerdiği 40 bölüm ile, bu yüzyılda çevre ve kalkınma sorunlarıyla
başa çıkılmasına ve sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesine
yönelik eylem planlarını tanımlamaktadır. Gündem 21, amacın vazgeçilmez bir yöntemi olarak, “küresel ortaklık” kavramını gündeme
getirmektedir. Bu kavramla birlikte, tüm dünyada geleneksel yönetim anlayışı, yerini, yönetişim yaklaşımına bırakmaya başlamıştır. Bu
yeni yaklaşım kapsamında, yerel yönetimler, STK’ları, diğer yerel
aktörler, merkezi yönetimlerle uluslararası topluluğun ortakları olarak nitelendirilmeye başlanmıştır. Rio Konferansı’nı takip eden tüm
zirveler, söz konusu küresel ortaklık kavram ve ilkelerini pekiştirici
bir işlev görmüştür[11].
Gündem 21’de özellikle yerel yönetimlerde tüm bu çıktıları birleştirecek yeni bir örgütlenme modeli öngörülmüştür. YG21 oluşumları hem küreselleşme sürecinin hem de sürecin yarattığı yeni kavram
ve kurumların bir yansıması olarak işlemeye başlamıştır.
3.3 Yerel Gündem 21
“Gündem 21’in desteklenmesinde Yerel Yönetimlerin Girişimleri” başlıklı 28. maddede sıralananlar, kent yönetimlerinde sürdürülebilirlik ilkelerinin kabulünün ve bugün “Yerel Gündem 21” olarak
anılan sürecin çıkış noktasını oluşturmaktadır. 1992 Yerel Yönetimler
Curitiba Zirvesi’nde alınan kararların ve belirlenen ortak hedeflerin,
Rio Zirvesi’nde tartışılması sonucunda Gündem 21’e yansıtılması,
sürdürülebilir kent yönetimleri düşüncesinin somutlaşmasında etkili
olmuştur. Yerel yönetimlerin, kendi ülke ve beldelerinde katılımcı bir
süreci başlatmaları ve kendi kentlerine özgü YG21 projeleri oluşturmaları konusunda görüş birliğine varılmış; yerel yönetimlerin hedeflerini gerçekleştirecek faaliyetler sırasında hemşehrilerle, yerel kuruluşlar ve özel sektör kuruluşlarıyla diyalog halinde olmaları gerektiği
vurgulanmıştır[13].
Yerel Gündem 21 sürecinin öncelikle yerel sürdürülebilir kal58
kınma sorunlarının çözümüne yönelik uzun dönemli, stratejik bir
planın hazırlanması ve uygulanması üzerindeki vurgusu, çeşitli katılımcı mekanizmaları içeren ve yerel ortaklıklara dayalı “yönetişim”
(governance) anlayışının yaşama geçirilmesini gerekli kılmaktadır.
Sürdürülebilir kalkınma kavramının demokrasi, insan hakları, katılımcılık, şeffaflık, etkinlik, hesap verme ve yerel yönetişimin diğer
vazgeçilmez kavramlarıyla birlikte anlam kazanmasından hareketle,
Yerel Gündem 21’in şemsiyesi altındaki yerel eylem planlaması sürecinin aynı zamanda “yerel demokrasinin geliştirilmesi projesi” olduğu açıkça görülmektedir[14].
3.4 Türkiye’de Yerel Gündem 21
Türkiye’deki Yerel Gündem 21 uygulamaları, 1997 yılı sonunda,
UNDP’nin desteğiyle, IULA-EMME – Uluslararası Yerel Yönetimler
Birliği, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı’nın koordinatörlüğünde yürütülen “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi” Projesi ile başlamıştır. T.C. Bakanlar Kurulu’nun kararıyla başlatılan proje, iki yıllık bir uygulama dönemi sonrasında, Aralık
1999’da tamamlanmıştır. Bu projenin başarısı üzerine UNDP, ikinci
aşamaya da destek vermeyi kabul etmiş, T.C. Bakanlar Kurulu’nun da
bunu benimsemesinin ardından, “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin
Uygulanması” başlığını taşıyan ikinci aşama projesi, Ocak 2000’de
başlamıştır. İkinci aşaması sırasında çeşitli alt-projelerin başlatılması
ve yeni katılımlarla proje ortağı yerel yönetimlerin sayısının 50’yi
aşması sonrasında, Yerel Gündem 21 uygulamaları “proje” çerçevesinden çıkarılarak, uzun erimli bir “Program”a dönüştürülmüştür[15].
Yönetişim ilkelerinin, halka en yakın yönetim birimleri olarak
kabul edilen yerel yönetimlerde uygulanabilirliği, YG21 projeleri ile
somutlaşmaya başlamıştır. 2002 yılı “Sürdürülebilir Kalkınma Ulusal
Raporu”nda, yerel yönetimler için iyi yönetişimin “belediyelerin kapsadıkları alanda yaşayanlarla birlikte, ortaklaşa olarak yer alacakları
süreçle karar alma, uygulama ve denetleme uygulamaları yürütmeleriyle” gerçekleşebileceği vurgulanmıştır. 2002 yılında iktidara gelen
AKP hükümeti ile de bu çerçevede reform tasarıları yasalaştırılmaya
başlamıştır. Bu süreçte yenilenen İl Özel İdaresi, Belediye ve Büyükşehir Belediyesi kanunları ile yerel yönetimlerin merkezi yönetimin
yetkilerinin bir kısmını üstleneceği şekilde yeniden düzenlenmiştir[14].
59
Kent Konseyleri’nin bu şekilde yasal dayanaklarına kavuşmasının ardından, Birleşmiş Milletler tarafından Haziran 2007’de
Viyana’da (Avusturya) düzenlenen “7. Küresel Forum” sırasında Türkiye YG-21 Programı kapsamındaki Kent Konseyi uygulamaları, UNDESA (Birleşmiş Milletler Kamu Yönetimi ve Kalkınma Yönetimi
Bölümü) tarafından, “demokratik yönetişim” alanında, dünyadaki en
başarılı uygulamalardan biri olarak tanıtılmıştır.[16]
4. BELEDİYELERDE YÖNETİME KATILIM VE KENT
KONSEYLERİ
1982 Anayasası’nın 127. maddesi belediyeyi şu şekilde tanımlamaktadır; … belediye… halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları,
yine kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan
kamu tüzel kişisidir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 3. maddesinde belediye şu şekilde tanımlanmıştır: “Belediye; belde sakinlerinin
mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve
karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idari ve mali
özerkliğe sahip kamu tüzel kişisidir[7].”
5393 sayılı Belediye Kanunu, yönetişim yaklaşımı doğrultusunda sivil toplum örgütlerinin, meslek teşekküllerinin ve diğer aktörlerin karar ve uygulamalarda yer alabilmesi amacıyla “Kent Konseyleri” uygulamasını getirmiştir. 5393 sayılı kanunun76. maddesi:
“Kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması,
sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve
dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır.
Belediyeler kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının,
sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasî partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle
muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent
konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda
yardım ve destek sağlar.
Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk
toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir. Kent konseyinin çalışma usûl ve esasları İçişleri Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikle
60
belirlenir”[17] ifadesi yer almaktadır.
Buna göre İç İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelik
08.10.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş,
2009’da ise değişikler yapılmıştır. Yönetmeliğin 6. Maddesinin birinci bendinde “Kent Konseylerinin görevleri:
a) Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve
çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak,
b) (Değişik bend: 06/06/2009 - 27250 S.R.G Yön./2. mad.) Sürdürülebilir gelişmenin sağlanması ve bu konuda ortaya çıkan sorunların
çözümüne yönelik planların hazırlanması ve uygulanmasını sağlamak,
c) Kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir
aklın oluşturmasına katkıda bulunmak,
ç) Yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma
kültürünü geliştirmek,
d) Kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değerlere
sahip çıkmak ve geliştirmek,
e) Kent kaynaklarının etkili, verimli ve adil kullanımına katkıda bulunmak,
f) Sürdürülebilir kalkınma anlayışına dayalı kentin yaşam kalitesini
geliştiren, çevreye duyarlı ve yoksulluğu giderici programları desteklemek,
g) Sivil toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunmak,
ğ) Çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında
aktif rol almalarını sağlamak,
h) Kent yönetiminde saydamlık, katılım, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik ilkelerinin uygulanmasına katkıda bulunmak,
ı) Kent konseyinde oluşturulan görüşlerin değerlendirilmek üzere ilgili
belediyeye gönderilmesini sağlamaktır.[18]” şeklinde ifade edilmiştir.
Kent Konseyleri aslında ülkemizde yasal zorunluluk açısından
yeni ise de uygulamada yeni değildir. Daha önce Yerel Gündem 21
61
ismi altında veya bu isim altında olmasa da kent meclisi veya benzeri
yapılanmalar yolu ile ama ihtiyari olarak uygulanmakta idi. Şimdi bu
uygulama zorunlu tutulmaktadır[19].
Belediye, büyük kent ve ilçe belde belediyesi komisyonları,
Gündem 21 Kent Konseyinde (kamu, özel, sivil toplum kuruluşları
ve örgütlenmemiş hemşehrilerin katılımlarıyla oluşur) oluşan fikirleri meclislere iletmek, meclislerden Gündem 21’e görüş getirmek ana
amacına dayandırılmıştır. Yeni bir yapılanma içindeki meclis Gündem
21 komisyonları ve Gündem 21 faaliyetlerinin birlikteliği gerekir. Büyük kentlerde, büyük kent belediyesinde oluşturulan Gündem 21 ile
Kent Konseyinde görüşlerin ve projelerin meclis gündemine alınması
sürecinin geliştirilmesi de eş güdüm açısından gerekli görülmektedir[20].
Kent konseyi olarak tanımlanan ve hemşerilerin ve ilgi gruplarının birlikteliğinin ve uzlaşma ortamının sağlandığı kent konseylerinde,”... kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukun korunması, sürdürülebilir
kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim
ilkelerini hayata geçirmeye çalışma”nın kuramsal yapısı oluşturmuştur. Katılımcılar ise; Belediyeler, kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları, sendikalar, noterler, varsa üniversiteler, ilgili sivil toplum
örgütleri, siyasî partiler, kamu kurum ve kuruluşları ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımı olarak belirtilmiştir.
Ayrıca önemli bir normatif adım olarak, Kent Konseyinde oluşturulan
görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilecektir. Ancak Türkiye ölçeğinde genelde, ne kent konseyi (yerel gündem 21 programlarının uygulandığı yerleşim birimleri
hariç) ne de ihtisas komisyonları çalışmalarında yasayla hazırlanan
ortamların kullanılabildiği, beklenen farkındalık ortaya çıkabilmiş
değildir[20].
4.1 Kent Konseyleri ve Demokrasi
Yerel Gündem 21 programının Türkiye’de hukuki statüsünü kazanması 2004 tarihli belediye kanunları değişikliği ile kent konseyleri adıyla önemli bir yerelleşme adımıyla gerçekleşmiştir. 08.10.2006
tarihli kent konseyi yönetmeliği ile kanun uygulamasının ilki ve
06.06.2009 tarihli kent konseyi yönetmeliği değişikliği ile ikincisi
62
yürürlüğe girmiştir.
YG21 uygulamasının Kent Konseyine geçiş aşamasında bu yapının biraz merkezileşmesi söz konu olmuştur. İç İşleri Bakanlığı’nda
gerçekleşen konuyla ilgili ilk yönetmelikle merkezileşen kent konseyleri ikinci yönetmelikle yerelleştirilmeye çalışılmıştır. Kent konseyi
sadece YG21 de yerel demokrasi işlevi için değil uzun vadede kentte
uzun soluklu değişimi sağlamak için oluşturulmuştur.
YG21 sürecinin temel amaçlarından birisi olan, yerel demokrasinin yaşama geçirilmesini gerçekleştirmek için Yerel Gündem 21 ile
ilgili çalışmalar tüm kentlilere açıktır. Kent Konseyleri de bu amacı
gerçekleştirmede bir araçtır ve kentte bulunan tüm kamu kurum ve
sivil toplum örgütleri temsilcilerinin katılımlarıyla gerçekleştirilmektedir. Bununla birlikte toplantılar, bütün vatandaşlara açık olarak yapılmaktadır.
Yönetişim, saydamlık, hesap verilebilirlik, katılım, çalışma
uyumu, yerindelik ve etkinlik gibi kriterlere dayanan, çok aktörlü ve
toplumsal ortaklıklara dayalı yönetim anlayışıdır. Türkiye’de yönetişim merkeziyetçidir, kent konseyleri yerel katılımla yerel yönetişim
sağlamaya çalışmaktadır ve “ortaklık modeli” ile yerelde bunları yaygınlaştırarak hemşehrilik bilincinin gelişmesini ve çok ortaklı yönetim modelinin benimsenmesini sağlamaktadır.
Kent Konseylerinin işlevleri, bir yandan ilgili kentin “sürdürülebilir kalkınma” önceliklerinin ve hedeflerinin saptanması, ortak bir
kent vizyonu oluşturulması, temel stratejilerin ve eylem alanlarının
belirlenmesi gibi üzerinde toplumsal uzlaşma sağlanması gereken konuları, diğer yanda da uygulamaya dönük olarak almış olduğu tavsiye
niteliğindeki kararların, başta belediye olmak üzere, ilgili kuruluşlarca benimsenmesi yönünde çaba gösterilmesi, yerel eylem planlaması
sürecinin yürütülmesi, benimsediği eylem planlarıyla tutarlılığını sağlamak amacıyla yerel politikaların, kararların ve eylemlerin izlenmesi
gibi, sorumlulukların ortaklar arasında dengeli bir şekilde paylaşılmasını gerektiren konuları kapsamaktadır.Kent konseyi yönetmeliğinin
birinci bölümündeki tanımlara bakacak olursak:
“ a) Belediye: Kent konseyi oluşumuna yardım ve destek sağlayan belediyeyi,
b) Kent konseyi: Merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde buluştuğu; kentin kal63
kınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir
kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar
ile yönetişim mekanizmalarını,
c) Meclisler ve çalışma gurupları: Kadın ve gençlik meclisleri başta olmak üzere kent konseyinin görev alanlarında, yönetişim anlayışına
dayalı ve sürdürülebilir kalkınma içinde çeşitli toplum kesimlerinin
kent yönetimine katkıda bulunmalarını, kaliteli ve yaşanabilir bir
kentin yönetiminde aktif rol almalarını hedefleyen ve gönüllülük
esasında oluşmuş ortak yapıları,
ç) Yerel gündem 21 programı: Birleşmiş Milletler Rio Yeryüzü Zirvesinde 1992 yılında kabul edilen ve 21 inci yüzyılın gündemini belirleyen Gündem 21 başlıklı Eylem Planının 28 inci bölümü uyarınca,
yerel yönetimlerin öncülüğünde, sivil toplumun ve diğer ortakların,
birlikte kendi sorunlarını ve önceliklerini belirleyerek, kentleri için
Yerel Gündem 21 olarak adlandırılan 1997 yılından itibaren uygulanan Türkiye Yerel Gündem 21 Programını,
d) Yönetişim: Saydamlık, hesap verebilirlilik, katılım, çalışma uyumu,
yerindelik ve etkinlik gibi kriterlere dayanan, çok aktörlü ve toplumsal ortaklıklara dayalı yönetim anlayışını,
e) YG21: Yerel Gündem 21’i, ifade eder[17].” şeklinde belirtilmektedir.
Yönetmeliğin ikinci bölümünde konseyin kuruluşu, görevleri ve
çalışma ilkeleriyle ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre Konsey,
yerel yönetim seçimlerinden üç ay sonra belediye örgütü olan yerlerde kurulur ve katılım odaklı, kent haklarını koruyan, sürdürülebilirlik amaçlarına uygun planlar ve programlar yapar ve sivil toplumun
güçlenmesine katkı yapar. Çalışma ilkelerinde ise, özellikle Birleşmiş
Milletlerin farklı düzenlemelerine uygun vurgulamalar yapılmıştır:
örneğin, yerel gündem 21 etkinlikleri, hemşehrilik bilinci, katılımcılık
ve akla uygunluk gibi ilkeler benimsenmiştir. Yönetmeliğin Üçüncü
Bölümü’nde konseyin kuruluşu, organları, genel kurul, yürütme kurulu, meclisler ve çalışma grupları düzenlenmiştir. Konsey, merkezi
yö­netim temsilcileri, milletvekilleri, kamu kurum ve kuruluşları temsilcileri, belediye meclisi temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarının
temsilcilerinden oluşmaktadır. Konsey kararlarının bağlayıcılığı ise
yalnızca belediye meclisinin “değerlendir­mesi” olarak belirlenmektedir. Bu kararların kamuoyuna duyurulacağı da belirtilmektedir. Dola64
yısıyla, konsey kararları danışma niteliği ile sınırlı kalmaktadır[21].
Katılım, demokratikleşme ve yönetişimin ortak amaçlarını gerçekleştirmek için kent konseylerinin mevcudiyeti gereklidir. Bu ortak
amaçları; iyi bir yönetim sisteminin kurulması için çıkar çatışmalarını
ortadan kaldırmak; kamuoyunun yabancılaşmasını engellemek için
siyasal sistemin alacağı kararları kamuoyuyla birlikte almak; birey
düzeyinde eşitlik, yönetimi denetleme, bireysel hakların korunması;
devlet düzeyinde, bütünleşme, meşruluk, doğru karar alma, etkinliktir.
Bu ortak amaçlardan yola çıkarak: Bireydeki demokrasi duygusu gelişecektir. Topluluk oluşturarak bu topluluk üyeleri arasında
sevgi, anlayış, hoşgörü ve eşitlik duygusunu geliştirecek ve ortak değerlerin oluşmasını sağlayacaktır. Kurumların demokrasinin gerçek
ve etkin araçları olmalarını, kurumlarda vatandaşın istek ve tercihlerine yanıt verme anlayışının gelişmesini sağlayacaktır. İnsan yaşamıyla
ilgili değerlerin gün yüzüne çıkması ve eşitlenmesini sağlayacaktır.
Yönetmelikte belirtilen “Kent konseyinin oluşumuna yardım
ve destek sağlayan belediye..” bu görevini uygun biçimde gerçekleştirmeli; oluşturulan kent konseyi yine yönetmelikte ifade edilen “…
merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde buluştuğu; kentin kalkınma önceliklerinin,
sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde
belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar ile yönetişim mekanizmaları…” tanımının içeriğini ve içeriğindeki yönetişim vb. kavramları
–ki gerek yönetmelik gerek çalışma boyunca açıklanmıştır- doğru bir
şekilde ortaya koyabilmelidir. Ancak bu çerçevede Gündem 21’de yerel gündem 21’e ve oradan da kent konseylerine bölüştürülen yerel
demokrasiyi sağlama görevi tam olarak gerçekleştirilebilecektir.
5. KAHRAMANMARAŞ KENT KONSEYİ VE DEMOKRASİ
İLİŞKİSİ
Kahramanmaraş Kent Konseyi İç tüzüğü, kent konseyine ilişkin
temel bir düzenlemenin gerçekleştirilmesi için Kahramanmaraş Kent
Konseyi tarafından hazırlanmış ve 04.12.2007 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Yine bu tarih konseyin resmi kuruluş tarihidir. Yönergenin
65
birinci bölümündeki ‘amaç’ başlıklı 1. Maddesine göre:
“Bu Yönerge; Kahramanmaraş kent yaşamında, kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal
yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme,
katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye
çalışmak ve sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir kent yaratma
amacı ile Kahramanmaraş kenti sorunlarını ele almak, yerel yönetimlere ve karar alma süreçlerine halkın katılımını sağlamak, kentin
kalkınma/gelişim ve eylem planlarını hazırlamak, bu planların hayata
geçirilmesini sağlamak, yerel demokrasinin gelişim ve yerleşimine
katkıda bulunmak üzere hazırlanmıştır[18].”
Bu yönergenin hazırlanış amacına baktığımızda, İçişleri
Bakanlığı’nın çıkarmış olduğu Kent Konseyi Yönetmeliğinin hazırlanış amacına uygun olduğu gözlemlenmektedir.
20.01.2010 tarihinde Kahramanmaraş Kent Konseyi Tüzüğü’nün
bazı maddelerinde değişiklikler yapılmıştır.
Bundan yola çıkılarak tüzüğün “amaç” başlıklı maddesinin
“... sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir kent yaratma amacı ile
Kahramanmaraş kenti sorunlarını ele almak...” olarak ifade edilen
bu cümlesi “...sürdürülebilir kalkınmayı ve sağlanmış yaşam seviyesi yüksek bir kent yaratma amacı ile Kahramanmaraş kenti sorunlarını ele almak...” olarak değiştirilmiştir. Bu bize Kahramanmaraş
Kent Konseyinin belki en önemli amacının “kentte yüksek bir yaşam
seviyesi sağlamak” olduğunu göstermektedir. Kahramanmaraş kent
konseyinde üyelik dağılımı yönergenin 8. maddesinde Kent konseyi ile ilgili Bakanlık yönergesi ile paralel düzenlenmiştir. 20.01.2010
talihinde yönergede yapılan değişiklik ile bu fıkranın devamı olacak
şekilde “Genel Kurul Haziran listesi 15 gün önceden ilan edilir. 7 günlük itiraz süresinde yazılı dilekçe ile itiraz edilir.” eklenmiştir. Yönergede Çalışma Gurupları’nın oluşumu, görev alanları ve ilkeleri de yer
almaktadır. Buna göre: “Kent konseyinde çalışma gurupları, kurum,
kuruluş, temsilcileri ile kent içinde yaşayan her kesimden kişinin bireysel katılımını da ön gören bir yapıdır. Çalışma guruplarına katılım
ve üyelikte gönüllülük esastır. İsteyen herkes katılabilir. Belirli bir
kural ya da sınırlama yoktur. Tek koşul, üyeler en fazla iki guruba üye
sıfatı ile katılabilirler.” Diyebiliriz ki Kahramanmaraş Kent Konseyi
İçişleri Bakanlığı’nın yönetmeliğinin paralelinde bir iç tüzük ortaya
66
koymaya gayret etmiştir.
Peki Kahramanmaraş Kent Konseyi yukarıda bahsedilen kavramların ne kadarını yansıtıyor? Şu anki durumu ne? Belediye ve vatandaş ilişkisi nasıl?
Kahramanmaraş Kent Konseyi ile belediye arasındaki ilişkinin
demokratikliğini, belediyeye bağımlılık açısından durumu hakkındaki
yorumunu istediğimizde kent konseyi yürütme kurulu üyesi ve başkanı Sayın Zeynep Arıkan’ın yanıtı şu yönde oluyor: “Genel olarak
kent konseyleri ile belediye arasındaki ilişki ya direkt yönetim vb açılardan tamamen bağımlı ya tamamen bağımsız ve birbirini tanımayan
organlar halinde ya da bizim gibi hem birbirine destek hem de bağımsız hallerde biçimleri olduğunu görüyoruz. Bunun bizim özelliğimiz
olduğunu düşünüyorum [22].”
Arıkan’a göre “Kahramanmaraş Kent Konseyi kuruluş açısından
birçok kent konseyine göre daha demokratik bir şekilde kurulmuştur.
Diğer kent konseylerinde belediye başkanı istediği kişileri seçebiliyor.
Mesela ben de dışarıdan öyle görünsem de aslında yüz küsur kişinin
oyu ile seçildim. Kuruluşumuz seçimle olduğu için kimse kendini bağımlı ya da güdümlü hissetmiyor.” Bununla birlikte birçok kent konseyinin ortak sorunu olan belediye başkanına ya da meclise bağımlılık
durumunun Kahramanmaraş Kent Konseyi ile belediye arasındaki iyi
niyet sebebiyle olmadığını da “Belediye başkanımız da kent konseyine çok müdahale etmez ve yardımcı olur.” sözlerinden anlamaktayız
ve “Kent konseyi üyelerimiz farklı alanlardan farklı düşüncelerden,
farklı siyasi görüşlere sahipler. Mesela bir AKP belediyesi ya da bir
CHP belediyesinin o zihniyette kent konseyi olur düşüncesi burada
geçerli değil. Başkana muhalif üyelerimiz de mevcut. Bizde başkanımız böyle şeylere hiç karışmadı, inisiyatif kullanmadı.” sözlerinden
Kahramanmaraş Belediyesi’nin, başkanı ile kent konseyine de yaklaşım niteliğini görmekteyiz. Bununla birlikte Arıkan’ın yukarıdaki
sözlerinden kent konseyinin yapısının da yönetmelikte belirtilen ve
hedeflenen tüm kenti temsil edebilecek nitelikte üyelerden oluştuğunu görmekteyiz. Yine yürütme kurulu üyelerinden ve Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesi öğretim üyelerinden Sayın Doç. Dr. Mustafa
Taşlıyan ise “Belediye başkanının kendi danışmanlarında biri zaten şu
an kent konseyinin başkanı bunun da sayesinde her ikisinin de –belediye ve kent konseyi- birbirine çok yakın çalışmaları sonucunda Kahramanmaraş kenti için çok etkili çalışmalar yaptığını söyleyebilirim.”
67
ve “Kahramanmaraş özelinde yürütme kurulu olarak çok demokratik
bir seçim oldu. Bütün doğal üyelere (STK vb.) özel davetiye gitti.
Kent konseyi genel kurulunda isteyenler aday oldu ve en çok oy alan
13-15 kişi yürütme kuluna seçildi. Bu anlamda çok doğru bir başlangıç oldu. Bütün kesimlerden farklı görüş, inanış ve yapıdaki insanlar
şu anda yürütme kurulunda.” şeklinde paralel olan düşüncelerini dile
getirdi[22-23].
Çalışma boyunca yerel demokrasinin var olması için yerel katılımcılığın da olması gerektiği belirtildi. Bu katılımcılık hem temsilciler hem de halk düzeyinde gerçekleşmelidir. Kahramanmaraş Kent
Konseyi Yürütme Kurulunun farklı niteliklere sahip üyelerden oluşmasının yanı sıra aktif bir şekilde katılımın da olduğunu Arıkan’ın
“Altı ayda bir gerçekleşen genel kurullarımız çok katılımcı ve aktif
geçer. Vali, oda başkanları, muhtarlar vb hiç kimse çekinmeden istediği her şeyi söylüyor. Diğer kent konseylerinde vali, rektör veya
belediye başkanını bulmak zordur. Biz sivil toplum örgütlerine bunu
sağlamış oluyoruz. Tabiri caizse herkes eteğindeki taşları döküyor.”
İfadesinden ve Taşlıyan’ın “İki üç haftada bir toplantılar gerçekleştiriyoruz. Ve buraya gelen insan bu işi gönüllü olarak yapıyor.” ifadelerinden anlaşılmakla birlikte öte yandan şu noktaya değiniyor “…fakat
bunlar sadece temsilciler. Yönetişimin gerektirdiği halkın katılımını
tam olarak sağlayamadık. Bunun tam olarak gerçekleştirildiğini de
Türkiye’nin hiçbir yeri için duymadım. Henüz bu olgunluğa ulaşamadık ama birkaç seçim sonrasında kent konseylerinin çok etkili ve söz
sahibi kuruluşlar olacaklarına inanıyorum.” Arıkan da “Halk aslında
katılımcı olmak istiyor ama aklındaki fikir veya projenin hemen hayata geçmesini istiyor. Hemen olmayınca ‘Kent Konseyine gittim. Bir
şey olmadı’ diyor.” sözleri ile halkı temsil edenlerin yanı sıra halkın
katılımının etkilerini ve gerekliliğini vurgulamış oluyor. Taşlıyan “…
yürütme kurulunun arkasındaki güç öyle bir güç olmalı ki yarın bir
olayla veya gelişmeyle ilgili bir tepki verildiğinde bu tepkinin sonucu on binlerle yüz binlerle ölçülmeli” sözleriyle de desteklemiş oluyor[22-23].
Yerel yönetimler, kent konseyindeki temsilciler ve elbette halkın katılımının yanı sıra aslında tüm bu grupların yerel demokrasiyi
gerçekleştirmesi için önemli olan nokta elbette kent konseyinin gerçekte neyi ifade ettiğini doğru bir biçimde anlatabilmek ve anlayabilmek. Halkın kendi bilgi alma çabasının yanında bu görev yerel basına
68
da düşüyor. Kahramanmaraş’taki mevcut bilgi eksikliğini Taşlıyan şu
şekilde belirtiyor “İşin kendisi Türkiye’de çok yeni olduğu için yanlış
algılandı. İlk zamanlarımızda buradaki basın mensupları veya medya
mensupları kent konseyini belediyenin bir alt birimi zannettiler; hatta
bunun ötesine geçip belediyenin üstünde bir birim olarak gören de
oldu ya da yürütme kurulundakileri kent konseyinin bir parası var da
bunlar harcamaya yetkili gibi görüldü. Böyle bir şey olmaz olamaz
çünkü yönetmelik bunu içermiyor.” Arıkan da “Halka proje vb bilgilerin aktarımını yerel kanal ya da basınla, toplantılarda anlatıyoruz. Her türlü fırsatı kullanıyoruz. İlgi duyanlar zaten bize mutlaka
ulaşabiliyorlar.” Sözleriyle kent konseyinin kendini anlatma çabasını
belirterek “Halkın kafasındaki kent konseyi beklentisi farklı ayrıca
yönetmelikte de belirsizlikler var bu sadece bizim için değil tüm kent
konseyleri için geçerli. Bu kavram insanların kafasında yeni oluşuyor.
Zamanla hepsi aşılacaktır.” diyerek bu iletişimin ve kavramın akıllarda doğru olarak yerleşmesinin önemini vurgulamış oluyor.
Olanı bu şekilde belirttikten sonra kent konseyinin amacının ne
olması gerektiğini sorduğumuzda Sayın Arıkan “2007’den beri anlatmaya çalıştığım kent konseylerinin icraat yapmak değil halkın fikir ve
projelerinin alt yapısını hazırlama ya da belediyeye ve belediye başkanına hesap sorma ile hesap verme ilkesi gibi ilkeleri gerçekleştirme ve kamuoyu oluşturma olduğudur.” şeklinde belirtmekte. Taşlıyan
da “Kent konseyinin amacı kamuoyu oluşturmak, yönetişim ile ilgili
olarak kararlara katılmayı sağlamak ve bir kamuoyu oluşturulması sonucunda da yetkilerin etkin kullanılıp kullanılmadığını denetlemek.”
şeklinde destekleyici bir açıklamada bulunuyor. Belediyenin olan bakış açısına da ek olarak olması gereken bakış açısını sorulduğunda
Taşlıyan şöyle cevaplıyor “Kent konseyleri belediye başkanının ya
da milletvekillerinin rakibi değil onların kendilerini sınayacakları ve
doğru yaptıklarını ispat edebilecekleri bir merci durumunda olmalılar.
Çoğunluğun destek verip vermediğini gösteren bir mekanizma olmalı.” Arıkan ise “…kent konseyleri yerel yönetimlerin hesap vermeleri
gereken bir sivil inisiyatifin olduğunu bilmeleri biraz daha sorumlu
davranmalarını sağlıyor. Eğer gerçekten bağımsız ve adaletli bir kent
konseyi ise bulundukları yerdeki yerel yönetimin kendine çeki düzen
vermesinde katkısı oluyor. Bu da tek başına karar vermeyi değil, ortak
karar vermeyi, ortak aklı harekete geçiren bir olgu olduğu için yerel
demokraside etkili olduğunu düşünüyorum.” diyerek hem belediye
hem de halk açısından bir değerlendirme yapmış oluyor. Bunun ya69
nında “Aslında belediyeler akıllı olsa faaliyetlerini hem halka duyurabilirler hem de halka ulaşabilirler. Biz bazen sivil olarak yapılması
gereken, belediyelerin gerçekleştirmesi uygun olmayan şeyleri üstlenebiliyoruz. Kimseye hesap vermek durumunda kalmıyoruz.” şeklinde bir açıklama yapıyor. Kahramanmaraş Belediye Başkanı Sayın
Mustafa Poyraz ise “En azından yerel yöneticiler açısından dışarıda
konuşan insanlar konuşmaz oldu. Şimdi konuşan ağız kent konseyleri olunca, kent konseyleri merkez ve yerel yönetimler arasında iletişimi sağlıyor. Belediye bir beldeye hizmet götürüyor ve bu hizmet
ortak aklın ürünü oluyor. Önceden belediye ne yapıyor ki deniyordu.
Şimdi bundan haberdar olunuyor.” diyerek aslında kent konseylerinin
çalışma esnasında belirtildiği gibi yerel yönetimlerinin meşruluğunu
göstermesini de sağladığını ve bununla beraber merkez ile de yerelin
iletişimini sağladığını belirtmiş oluyor[22-23-24].
Elbette yeni bir kavram olduğu için hala eksiklikleri mevcut
olan kent konseylerinin eksiklileri ve daha demokratik olması için
neler gerektiği hususundaki fikirleri soruldu. Arıkan yukarıdaki konuşmalarında yasadaki belirsizliklere değinmişti Taşlıyan da “Tüzüğün revize edilmesi lazım. Bütçe ve hareket alanı sağlanacak şekilde
yetki sağlanmalı. Katılımın sağlanması için sadece yerelde değil ülke
çapında bir kampanya başlatılmalı.”diyerek kendi görüşünü belirtmiş
oldu[22-23].
SONUÇ
Gündem 21’lerin ardından Yerel Gündem 21 ve bunların neticesinde gündeme gelen kent konseyleri yönetişim, katılım dolayısıyla demokrasinin yerelde uygulanmasını gerçekleştirmesi hedeflenen
platformlardır.
Kent konseyleri hem merkezi yönetim hem yerel yönetim hem
de yerel halk adına olumlu neticelere sahiptir.Öncelikle merkezi yönetim ve yerel yönetim arasındaki iletişimi gerçekleştirmektedir.İkinci
olaraksa yerel yönetimlerle yerel halk arasındaki iletişimi gerçekleştirerek yerel yönetimlerin faaliyetlerinin hem meşruiyetini sağlamakta
hem de bunların duyurulması görevini gerçekleştirmektedir.Ayrıca
böylece yerel yönetimler yerel halkın düşünceleri doğrultusunda hareket ettiğinden gerçekleştirdikleri faaliyetler halkın istediği faaliyetler olmakta bu da onlar olumlu geri dönüş sağlamaktadır. Bununla
birlikte yerel halk kent konseyleri sayesinde isteklerini, fikirlerini ve
70
projelerini belli adımları takip ederek gerçekleştirebilmektedir. Bu şekilde halkın katılımı sağlanmakta, karşılıklı iletişim gerçekleşmekte
dolayısıyle yönetişim gerçekleşmekte ve bunların neticesinde yerel
demokrasi gerçekleştirilmektedir.
Tüm bu olumlu yansımalar ülkemizde gözlenmekle birlikte
henüz sürecin başında olduğumuz için eksiklikler göze çarpmaktadır. Bu eksikleri kısaca yönetmeliğin bazı noktalarda net olmamasına,
halkın ve yönetimin yeni olan kent konseyi kavramını net bir biçimde zihninde oturtamamasına ve bu kavramı ileten kanalların görevini
tam yerine getirememesine bağlamak mümkündür.
Yönetmeliğin de etkisinin olduğu eksikleri belirtmek istersek:
bütçe sorunu, yerel halkın katılım eksikliği ya da projelerinin hemen
gerçekleştirilememesi sonucunda şevkinin çabuk kırılması, belediyenin alt kurumları olarak algılanmak, bazı belediyelerle kent konseyleri arasında ilişkinin birbirinden kopuk, bazılarının ise kent konseylerinin belediyenin kontrolü altında faaliyet gösterme çabası şeklinde
sıralamak mümkündür.
Kahramanmaraş’ta ise durum birçok kent konseyine göre iyi
bir noktadır. Belediye başkanı ile kent konseyi arasındaki ilişkiler iyi
niyet çerçevesinde koordineli bir biçimde gerçekleşmektedir. Kahramanmaraş Kent Konseyi kuruluş biçimi, üyeleri ve işleyişi açısından
demokratik özellikleri taşımaktadır. Ancak tüm konseylerin yaşadığı
kavramsal açıdan varlık nedenlerinin anlaşılamaması, bütçe gibi bazı
sıkıntıları da taşımaktadır. Bunlara rağmen Kahramanmaraş Kent
Konseyinin şu anki durumu yukarıda da belirtildiği üzere iyi bir noktada olmakla birlikte süreç içerisinde daha iyi bir noktada olacağını
işaret etmektedir.
Görüşmelerde de geçtiği gibi işlemeye devam eden süreç için
tüm kent konseylerinin koordineli olması adına “Kent Konseyleri İletişim ve İşbirliği Ağı” adını taşıyan bir sivil toplum ağı içinde adım
atıldığını görüyoruz. Bu da bize gösteriyor ki hala eksiklikleri olsa
da demokrasinin gelişmesi ve bunu yansıtan kurumlar olmaları için
kent konseyleri olumlu yönde ilerleyen çalışmalara devam etmektedir. Kent Konseyleri İletişim ve İşbirliği Ağının ilke ve esaslarındaki
tanım bölümünde yer alan;
“Kısaca Türkiye Kent Konseyleri Birliği” olarak adlandırılan
Kent Konseyleri İletişim ve İşbirliği Ağı;
71
•Kent konseyleri arasında eşit ortaklık ve dayanışma temelinde sürdürülebilir işbirliğinin geliştirilmesini hedefleyen;
•Hemşehri hukukunu esas alan bir anlayışla kentlerin potansiyelini
harekete geçirmeye çalışan;
•Ülkemizin tüm bölgelerinde iyi yönetişimin temel prensiplerine dayalı kent konseylerinin kuruluşuna kolaylaştırıcılık eden;
bir sivil toplum ağıdır.” [25] ibaresinden anlaşılmaktadır.
KAYNAKLAR
1. Ertan, B. (2003). “Demokrasi ve Yerel Yönetimler”, Review of Social,
Economic & Business Studies, Cilt: 2
2. Keleş, R. (2009). Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, İstanbul.
3. Pustu, Y. (2005). “Yerel Yönetimler ve Demokrasi”, Sayıştay Dergisi, Sayı:
57
4. Ulusoy,A. ve Akdemir, T. (2010), Mahalli İdareler , Seçkin Yayıncılık,
Ankara.
5. Coşkun, B. ve Koyuncu, B. (2008). “15.Yerel Yönetimler ve Yerel
Özerklik: Modeller ve Uygulamalar” , Kamu yönetiminde çağdaş
yaklaşımlar Sorunlar, Tartışmalar, Çözüm Önerileri, Modeller, Dünya ve
Türkiye Yansımaları, Ed.: Asım Balcı vd., Seçkin Yayıncılık, Ankara.
6. Görmez, K., (2006), İdare Hukuku Dersleri, Ekin, Ankara.
7. Ergün, B. (2008), Mahalli İdareler Ve Yerinden Yönetim Bilim Dalı
Belediyelerde Yönetime Katılım Ve Zeytinburnu Belediyesi Kent Konseyi
Uygulaması, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu
Yönetimi Anabilim Dalı, İstanbul.
8. Kalabalık, H. (2005), Avrupa Birliği Ülkeleriyle Karşılaştırmalı Yerel
Yönetim Hukuku Teori-Uygulama, Seçkin Yayıncılık, Ankara.
9. Aydın, A. H. (2010), Yönetim Bilimi, Seçkin Yayıncılık, Ankara.
10. Kösekahya, G. (2003),”Katılımcılık ve iyi yönetişim”, İyi Yönetişimin
Temel Unsurları, Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Daire Başkanlığı, Ankara.
11. Demir, O. (2008), Yerel Siyasette Katılımcılık Ve Kalkınma (Türkiye’de
Yerel Gündem 21 Örneği), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Sakarya.
12. Yıldırım, U. ve Öner, Ş. (2003). “Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımının
Türkiye’ye Yansımaları: GAP’ta Sürdürülebilir Kalkınma ve Yerel Gündem
72
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
21”, Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt 12, Sayı 4, TODAİE Yerel Yönetimler
Araştırma ve Eğitim Merkezi, Ankara.
Avtur, S. (2008). Küreselleşme Sürecinde Yerel Gündem 21 Ve Çevre:
Antalya Örneği Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu
Yönetimi Anabilim Dalı, Antalya.
Henden, H. B. (2007). Yönetişimin Kentli Memnuniyetine Etkisi Gündem
21 Çerçevesinde Değerlendirme: Kdz.Ereğli Ve Nilüfer Belediyeleri,
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Şehir ve
Bölge Planlama Anabilim Dalı, Şehircilik Programı, İstanbul.
Emrealp, S. (2005). Türkiye Yerel Gündem 21 Programı Yerel Gündem
21 Uygulamalarına Yönelik Kolaylaştırıcı Bilgiler Elkitabı, IULA-EMME
(UCLG-MEWA) Yayını, İstanbul.
Emrealp, S. (2010), Türkiye’nin Katılımcı-Demokratik Yerel Yönetişim
Modeli Olarak Dünyaya Armağanı: Kent Konseyleri, UCLG-MEWA
Yayını, İstanbul.
5393 Sayılı Kanun
Kent Konseyi Yönetmeliği, İçişleri Bakanlığından: Resmi Gazete Tarihi :
08/10/ 2006, Resmi Gazete Sayısı : 26313
Kar, B. (2007). “Kent Konseyleri ve Katılımcı Demokrasi”, Yerel Siyaset
(Kent Konseyleri), Yıl:2 Sayı:21, İstanbul.
Toprak, Z. (2006), Yerel Yönetimler, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara.
Çukurçayır, M. A. (2007). “ Katılımcılık Açısından Belediye Yasasının
İşlevselliği: Kent Konseyleri ve Öteki Mekanizmalar” Yerel Yönetimler
Üzerine Güncel Yazılar –II Uygulama, Ed. Hüseyin özgür ve Muhammed
Kösecik Nobel Yayın Dağıtım, Ankara.
Gözde Kestellioğlu ile Zeynep Arıkan’ın mülakatı, 28.04.2011
Gözde Kestellioğlu ile Mustafa Taşlıyan’ın mülakatı, 26.04.2011
Gözde Kestellioğlu ile Mustafa Poyraz’ın mülakatı, 28.04.2011
Kent Konseyleri Birliği Türkiye Kent Konseyleri İşbirliği ve İletişim Ağı
İlke ve Esaslar, 24 Kasım 2010-Gaziantep.
73
AVRUPA BİRLİĞİ YÖNETİME KATILIM
İLKESİNİN TÜRKİYE UYGULAMASI
ÖRNEĞİ: KENT KONSEYLERİ
Öğr. Gör. Dr. Salih BATAL
Yalova Üniversitesi, Çınarcık Meslek Yüksek Okulu, Yönetim ve
Organizasyon Bölümü, Çınarcık/YALOVA
[email protected]
ÖZET
Üye ülkelerin AB entegrasyonundan doğan yükümlülükleri yerine getirirken başvurdukları idari düzenlemelere ve uygulamalara
bakıldığında bir benzeşmeden bahsetmek mümkün değildir. Entegrasyon aşamasındaki Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde de benzeşme
sınırlıdır. AB, aday ülkelerin kamu yönetim sistemlerini, kendilerinden beklenen görevleri üyelik sonrası etkin biçimde yerine getirmeleri
için genel prensiplere göre organize etmelerini beklemektedir. AB’nin
herhangi bir politika alanında beklediği, söz konusu politikanın standart hale gelen AB normlarına göre yerine getirilmesidir. Bu açıdan,
kurumsal benzeşme ya da idari düzenlemelerdeki benzeşmeden çok,
sonuçların benzeşmesinden ya da politika çıktıları açısından bir benzeşmeden bahsedilebilir. Dolayısıyla, üye ülkeler, kamu yönetiminin
ve yerel yönetimlerin paylaşılan genel ilkeleri çerçevesinde, kendi
siyasi, idari ve sosyal yapılarına uygun olan yöntemlerle ulaşmaları
gereken politika çıktılarını gerçekleştirebilirler.
Çalışmamızda Yerel Yönetimler konusunda temel algıdan bahsedilmiş ve katılım konusunda Avrupa Birliği’nin kurum olarak tavrı
ortaya konmuştur. Üye ülkelerin farklı yerel yönetim modellerine sahip olması yerel katılım bakımından farklı sonuçları doğurması bek74
lenirken Avrupa Birliğinin temel beklentilerini karşılayacak şekilde
düzenlemelere gidilmiştir. Ülkemizde yerel katılımın en önemli araçlarından biri olan Kent Konseyleri bu bakımdan değerlendirilmiş ve
Avrupa Birliğinin beklentilerine ne derece uyumlu olduğu değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Yerel Yönetimler, Yerel Katılım,
Kent Konseyleri.
1. GİRİŞ
Modern devletin bütün sorunların çözümünü üstlenmesi mümkün olmasa da toplumsal, ekonomik, teknolojik, siyasal, kültürel ve
bilimsel kaynakların eşgüdümünü sağlamak zorunluluğu vardır. Bu
sorumluluk kamu yönetiminde yeni arayışları gündeme getirmiştir.
Avrupa Birliği’ne katılım sürecini yaşayan ülkeler, hukuki ve idari
yapılarını birlik ölçütlerine göre düzenlemek zorundadırlar. Ülkemizde de AB Müktesebatına uyum sağlanması başlığı altında pek çok
düzenleme ve yapısal değişiklik yapılması istenmekte/gerekmekte ve
yapılmaktadır. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği sürecinde gerçekleştirmekte olduğu değişikliklerin içerisinde kuşkusuz en çok tartışılanı ve dikkat çekeni idari reformlardır.
AB; üye ülkelerin kamu örgütlenişi, politika belirleme ve uygulama biçimleri ile ilgili spesifik gerekler belirlememiştir. Üye devletler, kendi ulusal kamu yönetimlerini istedikleri şekilde biçimlendirme
yetkisine sahiptir. Ancak birlik tarafından hedeflenen politika çıktılarına ulaşmak için yüklenen görevleri yerine getirmeleri gerekmektedir.
2. AVRUPA BİRLİĞİ VE YEREL POLİTİKALARI
Avrupa bütünleşmesi her zaman barışçıl düşüncenin ürünü olmuş ve tamamlanmamış tarihsel bir süreçtir. Fikrin hayata geçirilişi
yaklaşık 60 yıllıktır. Bütünleşmiş Avrupa düşüncesi ise yüzyıl öncesine uzanır. AB bir ulus, bir devlet, bir uluslararası kuruluş değildir,
belirli alanlarda egemenliklerini devretmiş bulunan Avrupa’lı ülkelerden oluşan bir uluslarüstü kurumdur. AB, (Federal Almanya, Fransa,
İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg) 1951’de oluşturduğu Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’na dayanır. Uluslararası örgütlerden
farklı olarak, AB ülkelerinin AB kurumlarında alınan kararları uygu75
lamama hakkı bulunmamaktadır.
AB ülkeleri merkezi ve yerinden yönetim yapılanmalarına göre
5 sınıfta değerlendirilir. İlki Almanya, Avusturya ve Belçika gibi federal devletler, 2. İspanya, İtalya gibi bölge yönetimlerine ağırlık veren
devletler, 3. Fransa, Hollanda, İsveç gibi, yerinden yönetime önem
veren devletler, 4. Yunanistan ve Lüksemburg gibi üniter devletler, 5.
ise, İngiltere, Danimarka, İrlanda, Finlandiya gibi, üniter yapı ile birlikte bölge ve yerinden yönetimlere yer veren devletler oluşturmaktadır.
AB içerisinde üçlü bir yapı bulunmaktadır. Bunlar aşağıdan yukarıya doğru en altta bölgeler sonrasında devletler ve en üstte AB yer
almaktadır. Bu yapılanmada yerel yönetimler bir kademe olarak kabul
edilmemektedir. Bu nedenle AB organları, yerel yönetimler açısından
önemli bir ilke belirleyerek, kendi sınırları içerisindeki tüm ülkelerce
uygulanacak ortak bir yerel yönetim politikası belirlemeye çalışmaktadır. AB bu niyetini 2001’de yayınlanan Beyaz Kitap’ta, Yerel yönetimlerin çalışmaları vatandaşların denetimine açık olmalıdır, kamu
hizmetleri etkin, şeffaf ve katılımcı bir şekilde sunulmalıdır, merkezi
hükümet ile yerel yönetimler arasında belirlenmiş bir alt-üst ilişkisi
olmamalıdır, mali kaynakların paylaşımı da uzlaşma yoluyla olmalıdır şeklinde dile getirmektedir. AB ülkelerinin kabul ettikleri yerellik
ilkesi, Bölgeler Komitesi, Avrupa Konseyi Sınır Ötesi İşbirliği ve AYYÖŞ gibi prensipler, AB hukukunda yerel yönetimlerin yer almasını
zorunluluk haline getirmektedir.
3. YÖNETİME KATILIM VE YEREL YÖNETİMLER
3.1 Yönetime Katılım
Demokrasi ile yönetilen ülkelerde, yerel yönetimlerin demokratik yapılanmanın ön koşulu olarak görülmesinin nedeni, yönetimde
doğrudan katılıma olanak sağlayan kurumlar olmalarından kaynaklanmaktadır. Demokrasi kavramının temel gerekleri olan halk katılımı, çoğunluk ilkesi ve seçmenlere karsı hesap verme sorumluluğu
gibi değerlerin yerel yönetimlerde hayata geçirilmesi daha kolaydır.
Yerel yönetimlerin, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde merkezi yönetime göre üstünlükleri vardır. Hizmetlerinin yürütülmesinde üstün
oldukları taraf, katılıma fırsat vermeleridir. Toplumsal çevre ile ilişkide olan yerel yönetimler katılım ile hizmetlerde rasyonellik sağlar.
76
Yerel demokrasinin geliştirilmesinde en önemli ölçüt, yerel halkın kararlara yaptığı katkının derecesidir. Bu katkı ne kadar fazla ise,
yerel demokrasi o oranda gelişmiştir. Türkiye’de Yerel yönetimlerde
katılımı sağlamak için uygulanan çalışmaların en önemlileri söyle sıralanabilir: Kent konseyi/kurultayı, halk oylaması, halk toplantıları,
kampanyalar düzenlemek, iletişim demokrasisi kamuoyu yoklamaları, yurttaş kurulları, planlama çemberleri/forumları, danışma kurulları, Yerel Gündem 21, meclis toplantılarına katılım, gelecek atölyeleri,
halkla ilişkiler uygulamalarıdır.
3.2 İyi Yönetişim - Yerel Katılım ve Kentsel Yönetişim
İlişkisi
Yönetişim kavramı yönetime katılma kavramına bir seçenek
olarak ortaya konmaktadır. Demokratikleşmeyi sağlaması beklenen
katılmalı yönetimle, yönetilen temsilcilerinin karar sürecinde yer alması hedeflenmektedir. Yönetişim kavramı yerel yönetimleri üç boyutlu algılamaktadır. Bunlar; yerel yönetim, yerel sermaye ve yerel
alanda etkin olan STK’lar ya da gönüllü kuruluşlardır. Bu yapıda devletin etkinliği azalırken yerel ve küresel aktörlerin ağırlığı artmaktadır. Bu yaklaşımın yereldeki yansıma ve uygulamaları kent meclisi,
kent parlamentosu ve kent kurultayı olarak adlandırılmaktadır.
Yönetişim konusunda diğer bir gelişme de son dönemlerde kent
yönetimi kavramından daha çok “kentsel yönetişim” kavramının tartışılmasıdır. Bunda en önemli etken sermayenin sınır tanımaz geçişkenliği, sermaye yatırımlarındaki hareketlilik ve ekonomik küreselleşmenin gerçekleşmesidir. Kent yönetimleri açısından bunun anlamı, kent
ekonomisi üzerindeki kontrolünün sona ermesi ya da çok azalmasıdır.
Kentler arasında sermaye yatırımlarını çekebilmede yaşanan rekabet
üst seviyelere taşınmış, kimi yazarlarca bu rekabet, “alan savaşları”
biçiminde tanımlanmıştır. Son olarak ise kentlerin uluslararası alanda
daha fazla sorumluluk gerektiren sınır aşırı işbirliği anlamında yeni
roller üstlenmeye başlamalarıdır.
4. AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE’DE YEREL-KENTSEL
ALGI DÖNÜŞÜMÜ
4.1 Avrupa Birliği’nde Yerellik İlkesi
Maastricht Sözleşmesi’nin hem başlangıç bölümünde hem de
genel hükümler bölümünde yer alan AB’de kararların mümkün ol77
duğu kadar yurttaşlara en yakın düzeyde alınması ilkesi, Avrupa bütünleşmesinin şu aşamasında yerel yönetimleri ön plana çıkartabilecek tek kavramdır. Ancak, 1985’te Avrupa Konseyince kabul edilen
AYYÖŞ’de de yer alan yurttaşa yakın yönetim ilkesi AB’ye üye devletlerin ulusal kimliğine saygı ilkesi karşısında yerel yönetimler açısından anlamını yitirmektedir. Dolayısıyla yerellik ve yurttaşa yakın
yönetim ilkelerinin yurttaşlara ve yerel yönetimlere nasıl yansıyacağı
üye devletlerin takınacağı tutuma bağlıdır.
- Almanya’da Yerellik İlkesi: “Anayasada tersi belirtilmiş ve
o yönde izin verilmiş olmadıkça hükümet yetkilerinin kullanılması ve
devlet işlevlerinin yerine getirilmesi, eyaletlere düşen bir görevdir”
denilmektedir. Ayrıca yine Anayasa’da “Yetki federal hükümette bırakılmış değilse eyaletlerindir” (30. Md.) ifadesi bulunmaktadır.
Almanya’da, Federal hükümet, eyalet yasalarının uygulanmasına karışmaz. Federal hükümetin kendi yürütme örgütü eliyle yerine
getireceği görevler Anayasa’da sınırlıdır. (Posta hizmetleri, demiryolları, dış politika, merkez bankacılığı, gümrükler gibi…) Yerellik
ilkesinin belediyeler ve ilçeler düzeyinde uygulanma­sının ayrıntıları,
eyaletlerde olduğu gibi ayrıntılı bir biçimde belirlenmiş değildir. Çünkü bunları eyalet yasaları düzenler. Bu yönetimlerin kimi hakları, hem
federal anayasanın, hem de eyalet anayasalarının güvencesi altındadır.
- Avusturya’da Yerellik İlkesi: Avusturya Anayasası’nın 11.
maddesinde hangi konularda yasama yetkisinin federasyonda, yürütmenin ise eyalet­lerde olduğu gösterilmiştir. Federal hükümet, eyaletlerin yürütme ile ilgili yetki alanına, sadece ülke çapında bir örnek
önlemlerin alınması zorunlu olduğu takdirde karışabilmektedir.
12. madde, federal hükümetin otomatik olarak yasama yetkisine, eyaletlerin ise yürütme ve yasaları uygulama yetkisine sahip
bulunduklarını göstermektedir. 13. madde de, belediyeler federal
hükümetin ve eyaletlerin yasaları ile çizilen çerçeve içinde, yönetsel
özerkliğe, her türlü akçalı olanaklara sahip olabilen, ekonomik girişimlerde bu­lunabilen, bütçesi olan ve vergi koyabilen özerk ekonomik
birimler olarak nitelendirilmiştir. Belediyeler, kent halkının çıkarlarını, kendi sınırları içinde yerine getirme yeteneğine sahip bulundukları
her konuda yetkilidirler. Bu kural Avusturya’da yerellik ilkesi olarak
adlandırılmaktadır.
- İtalya’da Yerellik İlkesi: İtalyan Anayasa­sı’nda hizmette
halka yakınlık ilkesi yer almış değildir. İtalyan kültüründe bu ilke
78
yalnız kilise ile birey arasındaki ilişkiler açısından bir değer taşır.
Cumhuriyet’in tek ve bölün­mez olduğunu belirten Anayasa’da, devletin yerinden yönetimi özendireceği, devlet hizmetlerinin olabildiği
ölçüde yerelleştirileceği yazılıdır.
Ülkedeki yerel yönetim düzetilmesine karşın türlü yöntemlerle gerçekleştirilen ön denetim sürmektedir. Bölge Meclislerince benimsenen yasaların merkezi yöne­timin bir görevlisince onaylanması
gerekmektedir. Bunun gibi Belediye Meclislerinin ve İl Genel Meclislerinin kararlarının da, “CORECO” adı verilen bir Bölge Gözetim
Komitesi’nce onaylanması zorunludur.
- Fransa’da Yerellik İlkesi: 1976’da kurulan “Yerel Sorumlulukları Geliş­tirme Komisyonu”, merkezle yerel yönetimler arasındaki
görev bölüşümüne özel bir yer vermiştir. Buna göre yerellik ilkesi;
yetkileri kullanacak en uygun yönetim basama­ğının hangisi olduğunu
aramayı amaçlar. Üst düzeydeki yönetim, yalnızca, alt basa­maktaki
yönetimlerin, söz konusu yetkileri kendi başlarına kullanma gücünden yoksun olmaları durumunda o yetkilere sahip çıkacaktır. Bu nedenle de, bütün yetkiler yerel yö­netimlere devredilmelidir.
- Türkiye’de Yerellik İlkesi: Yerellik ilkesi anayasalarımızda yer alan bir ilke değildir. Çünkü yönetimin kuruluş ve görevlerinin merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayandığını
göste­ren 1982 Anayasası, iki yönetim biçimi arasında bir denge sağlamayı amaçlıyor gibi görünse de yasal düzenlemeler ve uygulama,
ağırlığın merkezden yana olduğunu gösterir.
Anayasa’nın 127. maddesinde sözü edilen yerinden yönetim ilkesinin içeriği, kapsamı ve sınırları belirtilmiş değildir. Belediye yasası ve öteki yasalar, en azın­dan, belediyelerin görevleri yönünden
listeleme ilkesini, genel yetki ilkesine yeğlemişlerdir. Böylece, yasaların yasaklamadığı ya da başka yönetimlere bırakılmamış olan bütün
hizmetleri yerel yönetimlerin yerine getirmesi anlamına gelen yerellik
ilkesi ülke­mizde benimsenmiş olmaktan uzaktır, denilebilir. Belediye
Yasası’nın 19. maddesinde yer alan ve yasanın kendilerine yüklediği
gö­rev ve hizmetleri yerine getirdikten sonra, belediyelerin, o kentte
oturanların ortak ve uy­garca gereksinmelerini karşılayacak her türlü
girişimde bulunabilmelerine olanak tanı­yan kural, zorunlu görevlerin
yerine getirilememesi nedeniyle, işlerlik kazanabilecek durumda değildir.
79
4.2 Avrupa Birliği’nde Yerel Yönetimler Özerklik Şartı
AYYÖŞ: özerklik; yerel makamların kanunlarla belirlenen sınırlar içinde, kamu işlerinin önemli bir bölümünü kendi sorumlulukları
altında ve yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda düzenleme ve yönetme imkanıdır (3.Md.). AYYÖŞ 2. Md’si de özerk yerel yönetim ilkesinin ulusal mevzuatla ve durumlarda anayasa ile tanınması gerektiğini belirtmiştir. Yerel yönetimlerin özerkliği iki yönlüdür. Bunlar; yerel
yönetimlerin merkezle ve halkla olan ilişkileridir. Merkezle olan ilişkide yerel yönetimlerin faaliyet alanlarının belirlenmesi ve ayrılması,
bu faaliyetleri yapabilmek için gerekli mali kaynakların oluşturulması
ya da oluşturma imkanının olmasıdır. Ayrıca merkezi idarenin, yerel
idareler üzerindeki yetkisi yasalarla güvenceye alınıp en aza indirilmelidir. Yerel halkla olan ilişkide ise faaliyetlerin nasıl ve ne yönde
olacağına yerel halkın karar vermesidir. Yerel yönetimlerin özerkliği
ülkeden ülkeye değişiklik arz etmektedir. Federal devletlerde yerel
yönetimler hem idari hem de siyasal açıdan özerk olmalarına karşın
üniter devletlerde sadece idari-mali özerklikten faydalanmaktadırlar.
- Almanya’da Yerel Özerklik: Yerel yönetimler, mahalli sınırları içindeki mahalli nitelikli kamu hizmetlerinin tümünü kendi sorumlulukları altında yürütme yetkisine sahip tek ve temel kuruluşlar
olarak düzenlenmiştir. Bu sorumluluklarını yerine getirecek yetki,
mali kaynaklar ve personelle donatılmışlardır. Almanya diğer Avrupa
ülkeleriyle mukayese edildiğinde en üst düzeyde özerkliğe sahiptir.
Görev ve siyasal yapılarıyla orantılı geniş bir mali özerklikten faydalanırlar. Anayasası’nın 28. md.’de yerel yönetimler anayasal güvence
altındadır. Yerel yönetimler konusunda merkezi devletin yetkisi olmasa da eyaletlerin sınırlı denetim yetkisi mevcuttur. Kanunlarla merkezi idareye verilmemiş tüm hizmetler mahalli idarelere bırakılmıştır.
- Fransa’da Yerel Özerklik: 2003’te yapılan Anayasa değişikliği ile Cumhuriyetin bölünmezliği ve yerindenlik ilkelerinden vazgeçilmeden, “Cumhuriyetin adem-i merkeziyetçi niteliği” anayasa
hükmü haline getirilmiştir. Anayasası’nın devletin temel niteliklerini
düzenleyen 1. md.’ne göre; devletin teşkilatlanması, adem-i merkeziyet esasına dayanmaktadır. Yerel yönetim kuruluşları ve toplulukları yürürlükteki kanunlara ve düzenleyici işlemlere aykırı düzenleme
yapma yetkisine sahip kılınabilirler. Ancak bu yetki Anayasayla garanti altına alınmış temel hak ve özgürlüklerin kullanılma koşullarını
tehlikeye atacak bir konuda tanınamaz. İkinci olarak bu yetki ancak
80
yerel yönetimlerin kendi yetki ve görevleriyle ilgili konularda olabilir
ve son olarak da belli bir süre ve konu ile sınırlandırılmış olarak kullanılabilir.
Bölge meclisi, bütçeyi oylamadan da bölge başkanına, bütçeyi
kullanabilme yetkisi tanınmıştır. Ancak Fransız idari yargısı bu yetkiyi meclisin oylamayı açıkça red etmesi ihtimaline indirgemek suretiyle kanunu dar yorumlamıştır. Fransa’da iki veya daha çok ili içine
alan özerk yerel yönetim birimi olan bölgelerin üzerinde idari ve mali
vesayet denetimi bulunmamaktadır.
- İngiltere’de Yerel Özerklik: İngiltere’de parlamento yerel
yönetimlerin özerkliğine müdahale edebilmekte, yetkilerini sınırlayabilmekte, yerel yönetimlerin örgütlenmesini, görev alanını, işlevlerini, hizmetlerin standartlarını değiştirebilmekte ve yetki ve sorumlulukları bir birimden diğerine aktarabilmektedirler.
AB süreci İngiltere’de yerel yönetimler yeni yerelcilik ve çok
katmanlı yönetişim kavramları çerçevesinde gelişmektedir. Birleşik
Krallık’taki yerelleşme iki boyutludur. Birinci boyutuyla bölgesel
parlamentolar kurmak, kısmi yasama yetkileri tanımak şeklinde özerk
bir yönetim kurmaya çalışırken ikinci boyutuyla yerel yönetimleri
reformize etmektadir. Londra Anakent dışındaki yerel yönetimlerin
omurgası 2000’de çıkarılan Yerel Yönetimler Kanunu ile belirlenmiştir.
- İspanya’da Yerel Özerklik: 1978 Anayasası ülkeyi iller ve
belediyelerden oluşan özerk bölgeler, özerklikler devleti olarak tanımlamaktadır. 17 Özerk Topluluk ve 2 özerk kentten oluşur. Son 20
yıldır birçok hizmet ve yetki yerel yönetimlere devredilmiştir. Temel
normlar devletçe çıkarılmakta tamamlayıcı nitelikte düzenlemeler ise
özerk topluluk meclislerine bırakılmaktadır. İspanya’da yerel yönetimler federal devletlerde olduğu gibi hem İspanya Devlet yasalarına
hem de özerk topluluk yasalarına bağlıdırlar. Yerel yönetim özerkliği
Anayasa’da güvenceye alınmıştır.
Yerel yönetim birimlerinden il ve belediyelerin statüleri ulusal
yasa koyucu tarafından belirlenmesine karşılık özerk toplulukların
durumu Anayasa ve statüler tarafından belirlenmektedir. Bunun bir
yansıması olarak il ve belediyelerin özerkliği daha ziyade idari olmasına karşın özerk toplulukların özerkliği ise siyasaldır. Bu nedenle
bazı alanlarda tek başlarına bazı alanlarda ise tamamlayıcı nitelikte
yasama yetkileri kullanırlar. İspanya Anayasa Mahkemesi de özerk
81
toplulukların sahip olduğu özerkliği egemenlik olarak kabul etmemekte bunun yerine ulusal sınırlar için de geçerli bir yetki olarak ifade
etmektedir. İspanya’da merkezin yerel yönetimler üzerindeki vesayet
yetkisi kaldırılmıştır. Özerk toplulukların özerkliklerini daraltıcı işlemlere karşı özerk topluluklar, Anayasa Mahkemesine gidebilmektedirler.
- İtalya’da Yerel Özerklik: İtalya’da 1960’lardan itibaren anayasal ve kurumsal reformlarla yerel yönetimlerin yetkileri ve özerklikleri arttırılmış ve yerel düzeydeki yönetimler güçlendirilmiştir.
Günümüzde İtalya’da yerel yönetim birimleri de üçlü bir yapı arz etmektedir.
İtalya’daki son adem-i merkezileşme sürecinde merkezi hükümetin fonksiyonları bölgeler, iller ve belediyelere dağıtılmıştır. Belediyeler ekonomiyle ilgili düzenleyici ve koordine edici görevleri bölgelerle birlikte yerine getirmektedirler. Belediyelerin aralarında birlik
kurmaları mümkündür. Yerel yönetimler kendi görev ve yetki alanları
içinde referandum yapabilmektedirler.
Bölge meclislerince çıkarılan yasaların Anayasaya uygunluğu, ulusal yararlar ve diğer bölgelerle menfaat çatışması olup olmadığı hükümet komiseri vasıtasıyla kontrol edilmektedir. Aykırılık
durumunda meclise iade edilir. Aynen kabulü durumunda Anayasa
Mahkemesi’ne merkezi hükümetçe götürebilirler. Bölge yönetiminin
eylem ve işlemleri konusundaki denetimi ise bölge komiseri başkanlığındaki denetim komisyonunca yapılır. Yine bölgesel organların bariz
yasaya aykırı uygulamalar sebebiyle Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle görevden alınabilmeleri mümkündür. İl ve belediyeler üzerindeki denetim bölgesel denetim komitesince yapılır.
- Macaristan’da Yerel Özerklik: Anayasa’da (1989) “yerel
yönetimler, yerel kamusal işleri yöneten ve kamu gücünü yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda kullanan özgür ve demokratik birimlerdir
(md. 42)” denilerek yerel yönetimlere geniş bir özerklik alanı tanınmıştır. Yerel yönetimlerin hakları ve görevlerinin yasa ile düzenleneceği Anayasada ifade edilmiştir. Macaristan’da tüm yerel yönetimlerin mahkeme kararlarına karşı Anayasa mahkemesine temyize gitme
hakkına sahiptir. (md. 43). Yerel yönetimler yasasının parlamento
üyelerinin üçte iki çoğunluk oyu ile çıkarılır. Yerel yönetimlere tanınan temel haklarda yapılacak sınırlandırmalarda da aynı oy koşulu
geçerlidir (md. 44/C).
82
Yerel kamusal konularda tam ve ayrıcalıklı yetki yerel yönetimlerindir. Devlet teşkilatı tarafından bu yetkiler azaltılamaz, zayıflatılamaz ve sınırlandırılamaz. Yerel yönetimler üzerindeki denetim sadece
hukukilik denetimidir. Yerel yönetimlerin mali denetimi ise Sayıştay
tarafından yapılır. Yerel yönetimlerin mali özerkliği her geçen yıl artan şekilde sınırlandırılmaktadır. Macaristan’da yerel yönetimlerin
gelirlerinin sadece üçte biri öz gelirlerinden oluşmaktadır.
- Türkiye’de Yerel Özerklik: Anayasa ve yerel yönetimlerle
-2004 yılına kadar- ilgili yasalarda yerel yönetimlerin özerk olduğuna
dair doğrudan bir hüküm göremeyiz. 1982 Anayasası’nın yerel yönetimleri düzenleyen 127. maddesi Anayasa’nın varlık, görev ve gelir
bakımından tüzel kişilik olarak tanımladığı yerel yönetimler doğrudan özerk olarak tanımlanmamakla birlikte, “yerel yönetimlerin karar
organlarının seçimle işbaşına geleceği”, “yerel yönetimlerin kuruluş
ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak
yasayla düzenlenir” ve “bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır” ifadeleri yer alır. Anayasa’da açıkça yer almasa da
yerinden yönetim ilkesi ile kastedilen yerel yönetimlerin merkezin hiyerarşisi içerisinde yer almadığı, bu kurumların yerel özerkliğe sahip
olduğudur. 2004 ve sonrası “Kamu Yönetimi Reformu” çerçevesinde
çıkan yerel yönetimlerle ilgili yasalarda ise yerel yönetimlerin idari
ve mali özerkliğe sahip oldukları ilk kez ifade edilmiştir. Büyükşehir
Belediye, Belediye ve İl Özel İdaresi Yasası’nda kurumların tanımı
yapılırken “...idari ve mali özerkliğe sahip... kamu tüzel kişisi” denilerek, ilk kez ulusal mevzuatta yerel yönetimlerin özerkliği açık bir
şekilde ifade edilmiştir.
İÖİ Yasası ile İÖİ’lerinin özerklik alanı genişletilmiştir. Daha
önce İl Genel Meclisi’nin tüm kararları Vali onayı ile yürürlüğe girmekte iken yeni yasa ile bu Vali’ye sadece hukuka aykırı gördüğü kararları “yeniden görüşülmek üzere İl Genel Meclisi’ne iade” ve “meclisin ısrarı ile kesinleşen kararlar aleyhine idari yargıya başvurma”
gibi yetkiler verilmiştir.
İdari vesayet denetimi iki noktadan dönüşüme uğramıştır. Birincisi, vesayet denetiminin içeriği daraltılmış ve sadece hukukilik
denetimi ile sınırlandırılmış ve yerindelik yönünden vesayet denetimi
yapılması uygulamasına son verilmiştir. İkinci olarak ise vesayet denetimi artık önceki sistemde olduğu gibi yerel yönetim işlemini onaya
tabi tutma, yürürlüğe girmesini engelleme veya geciktirme şeklinde
83
değil, yargı denetimini harekete geçirme şeklinde algılanmıştır.
Yeni yasalar mali özerklik alanını da genişletmiştir. Özellikle
borçlanma ile bütçe ve kesin hesap konularında bu göze çarpmaktadır.
İl Özel İdareleri’nde bütçe ve kesin hesap İl Genel Meclisi kararıyla
kesinleşir. İçişleri Bakanlığı ya da başka bir makama gönderilmez.
Türkiye AYYÖŞ’nin birçok ilkesini benimsemiş olmasına rağmen bazı konularda çekinceler koymuştur. Yerel makamları doğrudan
ilgilendiren konularda yerel yönetimlere danışılması, yerel makamların kendi iç idari örgütlenmelerini belirleyebilmeleri, yeniden dağıtılan kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl yapılacağı konusunda yerel yönetimlere danışılması bu çekincelerden bazılarıdır. Tüm
bunlara rağmen Türkiye yerel yönetimlerle ilgili yasaları çıkarırken
en çok gönderme yaptığı kaynaklarından birisi AYYÖŞ’dir.
Ayrıca 2007- 2013 yıllarını kapsayan Dokuzuncu Kalkınma
Planında da şarta atıfta bulunularak, “Merkezi yönetimden yerel yönetimlere yetki ve görev aktarımı, AYYÖŞ’de getirilen ilkeler dikkate
alınarak sağlanacaktır” denilerek şartın Türkiye’deki yerel yönetimlere ilişkin düzenlemelerde rehber olduğu tekrar edilmiştir.
4.3 Avrupa Birliği’nde Yerel Katılım
- Fransa’da Yerel Katılım: 2003 Anayasa değişikliği ile seçmenlere yerel yönetimlerin karar organlarının gündemine girmek üzere dilekçe verme hakkı tanınmıştır. Yerel yönetimlere, alacakları kararlar için yerel referanduma gitme yetkisi verilmiştir. Özel statülü bir
yerel yönetimin kurulması veya teşkilatında bir değişiklik yapılması
tasarlandığında, ilgili yerel yönetimlerin seçmenlerine danışılmasına
yasa ile karar verilebilir. Sınır değişikliklerinde yasa ile öngörülen
şartlar çerçevesinde, yerel halkın görüşüne başvurabilir. (AY m.72/1).
Yerel referanduma ilişkin bazı hükümleri de içeren “Yerel Yönetimlerin Özgürlüklerine ve Sorumluluklarına İlişkin Yasa” 2003’te
parlamentoda kabul edilmiştir. Belediyelere tanınan, danışma amaçlı
yerel halk oylamasına başvurma hakkı, bütün yerel yönetimlere tanınmaktadır. Yerel seçmenin görüşünü almak amacıyla yapılan halkoylamasının konusu, yerel yönetimlerin karar meclislerinin tüm yetki
alanını kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Yine bu yasada katılımcı
demokrasinin enstrümanları olarak mahalle konseyleri ve danışma
komiteleri ile yerel kamu hizmetleri danışma komisyonlarının güçlendirilmesine ilişkin hükümler getirilmiştir.
84
YG 21 çalışmaları Fransa Yerel yönetimlerinde başarılı olarak
uygulanmakla beraber hem yerel hem de ulusal uygulama alanı sınırlıdır. YG 21 uluslararası gereklere bir cevap olarak yerine getirilen
bir inisiyatif olarak görülmektedir ve çok fazla önemsenmemektedir.
- Macaristan’da Yerel Katılım: Macaristan da yerel katılım
açısından önemli yasal güvenceler vardır. Yerel seçimlerin yanı sıra
yerel referandum da Macaristan Anayasasında düzenlenmiştir (Macaristan Anayasası, m.44). Yerel seçimler dışında Macaristan’da yasaların getirdiği resmi katılım mekanizmaları üç türlüdür. Bunlar, yerel
referandum, halkı bilgilendirme toplantıları ve halk inisiyatifleridir.
Macaristan’da bazı durumlarda referandum yapılması zorunludur
(Örneğin:Belediyelerin birleşmesi ya da ayrılması durumu). Belediye
meclisinin herhangi bir konuda zorunlu referandum düzenleme yetkisi vardır. Bununla beraber yasalar; bütçe, yerel vergiler ve belediye
meclislerinin organlarının işleyişine ve dağıtılmasına ilişkin konularda referandum düzenlenmesini yasaklamıştır. Yerel referandumun sonucu bağlayıcıdır.
Macaristan’da yerel yönetimlerin yılda en az bir defa halk toplantısı yapması zorunludur (Yerel Yönetimler Yasası md. 13). Halk
inisiyatifinin fonksiyonu istedikleri konuyu yerel meclisin gündemine
getirme haklarının bulunmasıdır. Macaristan yerel yönetimleri YG 21
çalışmalarının uygulayan ülkelerdendir. Ancak bu konudaki faaliyetler çok zayıf nitelikte ve yerel katılıma etki edecek düzeyde değildir.
- Türkiye’de Yerel Katılım: 1982 Anayasası’nda yerel katılımla ilgili olarak sadece Mahalli İdareleri düzenleyen 127. maddesinde,
yerel seçimlerden bahsedildiğini görürüz. Belediye Yasası’nın “Hemşehri Hukuku” başlığını taşıyan 13. maddesinde “Herkes ikamet ettiği
beldenin hemşehrisidir” denilmektedir. Hemşehrilerin, belediye karar
ve hizmetlerine katılma, belediye faaliyetleri hakkında bilgilenme ve
belediye idaresinin yardımlarından yararlanma hakları vardır... Belediye hemşehriler arasında sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi
ve kültürel değerlerin korunması konusunda gerekli çalışmaları yapar.
Bu çalışmalarda “üniversitelerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarının, sendikaların, sivil toplum kuruluşları ve uzman kişilerin katılımını sağlayacak önlemler alınır” denilmiştir.
Yerel yönetime katılım olanaklarını genişleten mekanizmalardan birisi de yerel referandumdur. Pek çok ülkede Anayasal dayanağa
sahip olan bu kuruma (Macaristan, Fransa, İtalya, Belçika, Polonya
85
gibi), Türkiye Anayasası’nda yer verilmemiştir. Belediye Yasasında
ise oldukça sınırlı birkaç alanda uygulanmak üzere referandum kurumuna yer verilmiştir. Bunlar köyün belediyeye dönüşüm isteği üzerine
yapılan referandum (Belediye Yasası m. 4) ve köy ve belde katılmaları ve birleşmelerine ilişkin referandumlardır (Belediye Yasası m. 8).
Belediyelere ve İl Özel İdareleri’ne, verilen hizmetlerle ilgili
olarak, halkın görüş ve düşüncelerini belirlemek amacıyla kamuoyu
yoklaması ve araştırması yapma yetkisi verilmiştir (Belediye Yasası,
m. 15; İl Özel İdaresi Yasası, m.7).
Belediye yasasında yer alan katılıma ilişkin bir hüküm ise ihtisas komisyonlarıdır. Mahalle muhtarları ve ildeki kamu kuruluşlarının amirleri ile ildeki kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,
üniversiteler, sendikalar ve gündemdeki konularla ilgili STK temsilcileri, oy hakkı olmaksızın kendi görev ve faaliyet alanlarına giren konuların görüşüldüğü ihtisas komisyonu toplantılarına katılabilmeleri
ve görüş bildirebilmeleridir. Ayrıca yasa, bu komisyonlarda uzman
kişilerden yararlanılabileceğini de hükme bağlamıştır. Türkiye’de yerel katılım sağlanması için diğer organizasyonlar ise Yerel Gündem
21 ve Kent Konseyi çalışmalarıdır.
4.4 Avrupa Kentsel Şartı
AB’nin kentlere ilişkin çalışmaları arasında en önemli yeri,
1992’de Konseyin kabul ettiği Avrupa Kentli Hakları Şartı tutmaktadır. Şart, yerel yönetimlere, Konseyin genel amaçları doğrultusunda,
insan haklarının ve insanlık onurunun korunması için gerekli kentsel
uygulamalarda rehber olmak üzere hazırlanmıştır. Avrupa Kentsel Şartı, AB’nin temel hak ve özgürlüklerin korunması yolundaki çağrılarına koşut olarak, kentsel gelişmenin niteliksel özellikleri ve yaşam kalitesiyle ilgilidir. Şart’ta, Avrupa’da her ülkede uygulanabilecek olan
bir dizi yol gösterici evrensel ilkeler tanımlanmıştır. Şart’ta, şiddetten,
her türlü kirlilikten, bozuk ve çarpık kent çevrelerinden arınma hakkı,
yaşadığı kentsel çevreyi demokratik koşullar çerçevesinde denetleyebilme hakkı, insanca barınma hakkı, sağlık ve kültür hizmetlerinden
yararlanma ve dolaşım özgürlükleri gibi temel kentsel hakların yer
aldığı görülmektedir. Bütün bu haklardan, kentlerde yaşamakta olan
insanların, yaş, cinsiyet, ırk, inanç, milliyet, sosyo-ekonomik statü,
ruhsal ve bedensel özür ayrımı olmaksızın yararlanabilmeleri ilkeleri
benimsenmiştir. Şart’ın halk katılımı ile ilgili kabul ettiği temel ilkeler şunlardır:
86
- Yerel politik yaşamda etkin katılım için; halkın yerel, politik
ve idari yapılarda belirleyici olması gereği, - Toplum geleceğini etkileyecek her tür önemli projede halka danışma gereği, - Yerel politik
kararlarını; uzmanlardan oluşacak ekiplerce gerçekleştirilecek kentsel
ve bölgesel planlara dayandırılması, - Gençlerin toplum yaşamına katılımının yerel yönetimlerce sağlanmasıdır.
5. AVRUPA BİRLİĞİ YÖNETİME KATILIM İLKESİNİN
TÜRKİYE UYGULAMASI ÖRNEĞİ: KENT KONSEYLERİ
Belediye Yasası’nın 76. maddesine göre; “Kent Konseyi, kent
yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi,
kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap
sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata
geçirmeye çalışır.
Kent Konseyleri; üyeleri vali, belediye başkanı, ilgili ilin milletvekilleri, il genel meclisi, belediye meclisi üyeleri, mahalle muhtarları, dernek ve vakıflar, meslek odaları, özel sektör kuruluşları, sendikalar, üniversiteler, siyasi partiler, kamu kurum ve kuruluşları ile
diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyi; YG 21 kapsamında
oluşturulan çalışma gruplarının ve kadın, gençlik, kıdemli hemşehriler ve çocuk platformlarının temsilcilerini kapsayacak şekilde, geniş
bir yelpazeye yayılan yerel ortaklardan oluşmaktadır. Konseylerin
başlıca görevleri şunlardır:
Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesi. Kente ilişkin strateji ve eylem
planlarının belirlenmesi, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti
kapsayan ortak akıl oluşturmak. İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü
temel prensiplerine dayanarak, katılımcı demokrasi ve uzlaşma kültürünü geliştirmek. Kentin kimliğine ilişkin tarihsel, kültürel, doğal
vb. değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek. Kent kaynaklarının etkin,
verimli ve adil kullanımına katkıda bulunmak. Sürdürülebilirlik anlayışına dayalı kentin yaşam kalitesini geliştiren, çevreye duyarlı ve
yoksulluğu giderici programları desteklemek. Kentin tamamını veya
büyük bölümünü ilgilendiren alt yapı, sağlık, eğitim vb. konularda
çözümler geliştirmek. Kadınların ve gençlerin toplumsal yaşamdaki
etkinliklerini arttırmak ve karar alma mekanizmalarında aktif katılı87
mın sağlamak. Kent yönetiminde, saydamlık, hesap sorma ve hesap
verme yöntemlerinin uygulanmasına katkıda bulunmak ve konseyde
oluşturulan görüşlerin belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme
alınarak değerlendirilmesini sağlamaktır.
5.1 Kent Konseyleri Uygulmasına Eleştirel Bakış
- Kent Konseyleri Uygulaması Yeni Bir Model Değildir: Yeni
belediye ve büyükşehir belediyesi yasasında katılımla ilgili getirilen
temel düzenleme niteliğindeki kent konseyleri, Türk yerel yönetimlerine tamamen yabancı, yeni bir uygulama değildir.1930 yılında yasallaşan 1580 sayılı kanunun hemşeri hukuku başlıklı 13. maddesi bu tür
oluşumlara destek sağlamaktadır. Bu maddeye göre “her Türk nüfus
kütüğüne yerli olarak yazıldığı beldenin hemşerisidir. Hemşerilerin
belediye işlerinde reye, intihaba, belediye idaresine iştirake ve belde idaresinin devamlı yardımlarından istifadeye hakları vardır.” 5393
sayılı yeni yasa yürürlüğe girmeden kent konseyi, kent meclisi, kent
senatosu, vb. isimlerle yerel halkın karar almaya katılımını sağlayıcı
mekanizmalar kurmuşlardır. 1.Ankara Kurultayı, Bolu il Kurultayı,
Aliağa Kent Parlamentosu, Urfa kent Senatosu, Milas Kent Kurultayı,
Muğla Demokrasi Platformu gibi isimlerle çeşitli kentlerde katılımla
ilgili somut girişimlerde bulunulmuştur. 1997’de kabul edilen “Yabancıların Yerel Kamusal Yaşama Katılımları Konvansiyonu” çerçevesinde Türkiye’nin ilk yabancılar meclisi Alanya’da kurulmuştur.
- Kent Konseylerinde Halkın Temsili: Kent Konseyi Yönetmeliği’nde halkın katılımını engelleyen değişikliklerin iptali için
açılan dava ile ilgili olarak Danıştay 8. dairesi 22.05.2008 tarihli
2007/1280 Esas, 2008/3744 Karar ile yönetmelikteki bazı düzenlemeleri iptal etmiştir. İptal edilen diğer maddeler arasında belediyenin içinde bulunduğu seçim bölgesindeki milletvekillerini, teşkilatını
kurmuş siyasi partilerden TBMM’de üyesi bulunanların katılımı da
yer almaktadır. Danıştay’ın iptal kararı, halkın bir organı olarak kurgulandığı ileri sürülen Kent Konseyinin ağırlıklı olarak siyasi parti
temsilcileri, milletvekilleri, belediye ve il genel meclisi üyelerinden
oluşan bir yapıya dönüştürüldüğü ortaya konmaktadır. STK’ların katılımı ise 8. maddeye göre; mahalle sayısı yirmiye kadar olan belediyelerde bütün mahalle muhtarları, diğer belediyelerde belediye başkanının çağrısı üzerine toplanan mahalle muhtarlarının toplam muhtar
sayısının yüzde 30’unu geçmemek ve 20’den az olmamak üzere ken88
di aralarından seçecekleri temsilcileri, üniversitelerden ikiden fazla
olmamak üzere en az bir temsilci, üniversite sayısının birden fazla
olması durumunda her üniversiteden birer temsilci, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, baroların
ve ilgili dernekler ile vakıfların temsili öngörülmektedir.
- Kent Konseylerinin Şeffaflığı: Belediye Yasasında ve Kent
Konseyi Yönetmeliğinde şeffaflığa sürekli vurgu yapılmasına rağmen
kent konseylerine hangi STKların hangi ölçütler gözetilerek davet
edildiği belli değildir. Konsey yönetmeliğinde belirtilen konuyla ilgili
dernek ve vakıf temsilcilerinin nasıl belirlendiği de belirsizdir. Çeşitli
belediyelerin kent konseylerinin sanal ortamdaki sitelerinde yapılacak bir araştırmada çoğunda kent konseyini oluşturan kişi, kurum
ve kuruluşların isimleri teker teker belirtilmediği görülecektir. Kent
Konseylerinin tanıtım eğitim, spor, sağlık, çevre vb. alanlarda birçok
çalışma grubu ve gençlik meclisi, çocuk meclisi, kadın meclisi gibi
meclisler de yaşama geçirilmiştir. Bu grup ya da meclislerin ne zaman
kimlerin katılımıyla, ne sıklıkta toplandığı, ne tür kararların alındığı
ise belli değildir .
- Kent Konseylerinin Tarafsızlığı: Madde 14/A (1) bendinde;
“Kent konseyi genel sekreteri, belediye başkanı tarafından önerilen üç
aday arasından yürütme kurulu tarafından seçilir” maddesi ileri sürülen ‘tarafsız bir yaklaşımla görüş ve önerilerini oluşturmak” hedefini
zedelemektedir.
- Kent Konseyi Meclis Genel Kurulu: Kent Konseyi’nin en
yetkili organı olan Genel Kurulun yılda yalnızca iki kez toplanmaktadır. Belediye meclisleri kent meclislerinin kararlarını yasa gereği
gündemlerine almaya zorunlulukları yoktur. Hatta kent konseylerinden kendilerine gönderilen ve gündeme aldıkları konuyla ilgili karar
alma zorunlulukları da bulunmamaktadır.
- Kent Konseylerinin Mali Yapısı: (Md.16/A) “Belediyeler
kent konseylerine, bütçelerinde ödenek ayırmak suretiyle ayni ve
nakdi yardım yapar ve destek sağlar” denilmektedir. Belediyelerden
ödeneğini alan konseylerin bağımsızlığı tartışmalıdır. Buna göre kent
konseylerinin alacağı kararların belediye politikalarıyla çelişme ihtimali oldukça düşüktür.
- Kent Konseylerinde Geriye Kalan: Kent Konseyleri yerel
halktan ilgi görmemektedir. Halk, kent konseylerine kimlerin katıldığını, neler görüşüldüğünü bilmemektedir. Kent Konseyleri yerel yö89
netimlerin proje ve politikalarına meşruiyet kazandırılmak amacıyla
kullanılmaktadır.
Yerel yönetimlerde özelleştirmeler sürdükçe, yerel halkın katılımının daha da azalması beklenebilir. Yerel düzeydeki kamusal
hizmetler özelleştirildikçe ticari sırlar artacak, halk özel sektöre devredilen kamusal hizmetler üzerindeki söz hakkını yitirecektir. Kent
konseyi gibi yerel katılım mekanizmalarının, halkın zaten uygulama
kararı alınmış ya da özel sektöre devredilmiş belediye hizmetlerine
onay vererek kendilerini “yönetime katılıyorlarmış” gibi hissetmeleri
amacıyla kullanılması, katılımın anlamını yitirmesine ve siyasi kayıtsızlığa yol açacaktır.
SONUÇ
AB’nin yerel yönetimler konusunda ki en önemli katkısı AYYÖŞ olmuştur. AYYÖŞ yerel yönetimlere politik, mali, idari özerklik getirmekte ve bu özerkliklerle ilgili olarak anayasal garantiler
içermektedir. Yerel özerkliklerin geliştirilmesi yerel halkın yönetime
uygun platformlar aracılığıyla katılımı ile gerçekleşebilir. Katılım
konusunda uygulamaların yasal dayanaklarla desteklenmesi ve halk
taleplerinin karşılanabilirlik oranı, üye ülkelerin yerel yönetimler konusunda Avrupa Birliği temel sonuç beklentilerinin karşılanmasını
sağlayacaktır.
Katılımcı demokrasinin yerel yönetimler alanında Türkiye’deki
uygulamaları olan Kent Konseyleri ve Yerel Gündem 21 çalışmaları
gelişen bir potansiyel ve ivmeyle yol almaya devam etmektedir. Bu
konuda vatandaşların yerel demokrasi kavramına da yaklaşması beklenmektedir. Tüm bu beklentilerle birlikte yerel yönetimlerin yönetişim kavramının ve YKY anlayışı ışığında Türkiye’nin önünü açacağı
muhakkaktır.
Yönetişim ve yönetime katılım yaklaşımının öngördüğü yönetme biçiminde kamu yönetimine düşen rol “katalizör” olmaktır. Kamu
yönetimi artık karar alan, uygulayan, yönlendiren ve yöneten olmaktan çıkmakta, toplum aktörlerinin (birey, STK, iş dünyası ve kamu
yönetimi) karşılıklı etkileşim içinde politika belirlemesi, planlaması,
uygulaması ve denetlemesini öngören çok taraflı yönetim sürecinin
katalizörü olarak görev yapmaktadır. Bu da özellikle son dönemde
savunulmaya başlanan “kürek çeken değil, dümen tutan” devlet anlayışının bir sonucudur.
90
KAYNAKLAR
1. Akbulut, Ö. (2007), Belediye Yönetimi Reformu: Monolitik İktidar
Yapısının Güçlendirilmesi, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt: 16, Sayı:
1, Ankara, ss. 26-28.
2. Anayurt, Ö. (2007), Referandum Demokrasisi Sürecinde Türkiye’de
Referandumsuz Yerel Demokrasi, Kamu Yönetimi Yazıları Teoride Değişim
Yeniden Yapılanma Sorunlar ve Tartışmalar, (Editörler: Bilal Eryılmaz,
Musa Eken ve Mustafa Lütfi Şen), Ankara: Nobel Yayın, s. 30-32.
3. Arı Düşünce ve Toplumsal Gelişim Derneği. (2001), Değişim ve Gelişim
Sürecinde Avrupa Birliği ve Türkiye, İstanbul, s. 18.
4. Ayman Güler, B. (2006), 22 Şubat 2005 Gün ve 5302 Sayılı İl Özel İdaresi
Kanunu, Mülkiye Dergisi, Cilt: 29, Sayı: 246, Ankara, 2006, ss. 111-112.
5. Belediye Meclisi Çalışma Yönetmeliği, (2005), Resmi Gazete: 09.10.2005.
Sayı: 25961.
6. Bosch Roca, N. (1998), İspanya’da Yerel Yönetimler (Örgütlenme ve
Finansman), (Çeviren:Turgut Kılıçer), Türk İdare Dergisi, Yıl: 60, Sayı:
379, Ankara, s. 150-153.
7. Bülent Bakiler, H. , Keyman F. ve Yaşar Sarıbay, A. (1999), Katılımcı
Demokrasi, Kamusal Alan ve Yerel Yönetim, İstanbul: Demokrasi
Kitaplığı, s. 59.
8. Canatan, B. (2006), Fransa’da 28 Mart 2003 Anayasa Değişikliği, Üniter
Devlette Yerel Yönetimlerin Yeniden Tanımlanması, (Ed: Hüseyin Özgür
ve Bekir Parlak), Avrupa Perspektifinde Yerel Yönetimler, İstanbul, ss. 301304.
9. Carroll, A. (2003), Constitutional and Administrative Law, Third Edition,
London, s.11-26.
10. Çarıkçı, A. (2007), Yerel Siyaset ve Katılımcı Yerel Demokrasi, www.
blogcu.com/ak/451091/-(Erişim:12.11.2007).
11. Çitçi, O. (1996), Temsil, Katılma ve Yerel Demokrasi, Çağdaş Yerel
Yönetimler Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 6, Ankara, s.6.
12. Eliçin Arıkan, Y. (2006), Fransız Yerel Yönetim Sistemi ve Türkiye’ye
Yansımaları, Avrupa Perspektifinde Yerel Yönetimler, İstanbul, s. 280-282.
13. Esen, S. (2004), İspanya, Kamu Yönetimi Ülke İncelemeleri, Ankara, s.335.
14. Fırat, S. (2005), Avrupa Birliği Bütünleşmesinde Yerel Yönetimlerin Rolü,
Belediye Dünyası Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 10, s. 34.
15. Gözübüyük, Ş. (1993), Yönetim Hukuku, Ankara, s. 118.
16. György, H. (2001), Hopes and Realty: The First Decade of the Hungarian
Local Government System in the Eyes of the Public, (Editor: Pawel
Swianiewcz) Public Perception of Local Governments, Budapest, LGI, ss.
131-145.
17. Işıldak, M. (2007), Kent Konseyi ve Sorunları, www.yerelsiyaset.com,
(Erişim: 7.11.2007)
91
18. Karluk, R. (2002), Avrupa Birliği ve Türkiye, Ankara: Beta Basım Yayım,
s. 1.
19. Keleş, R. (1999), Avrupa’nın Bütünleşmesi ve Yerel Yönetimler, Türk
Belediyecilik Derneği Konrad Adenauer Vakfı, Ankara, ss. 38-43.
20. Keleş, R. (1992), Belediyeciliğimizde Son Gelişmeler ve Yerel Özerklik,
Çağdaş Yerel Yönetimler, Cilt: 1, Sayı: 2, Ankara, s. 13.
21. Koçdemir, K. (1999), Almanya da Mahalli İdareler, Dünya’da Mahalli
İdareler, Ankara, s.19-21.
22. Koçdemir, K. (2000), Avrupa Birliği Hukuku ve Mahalli İdareler, Türk
İdare Dergisi, Yıl: 72, Sayı: 426, Ankara, s. 68–73.
23. Koçdemir, K. (1999), Mukayeseli Mahalli İdareler Tarihi ve Perspektifler
(İngiltere, Fransa, Almanya, Türkiye), Türk İdare Dergisi, Yıl: 71, Sayı:
424, Ankara, s. 101-103.
24. Murat, S. (2000), Bütünleşme Sürecinde Avrupa Birliği’nin Karşılaştırmalı
Yapısı, İstanbul: Filiz Kitabevi, s. 18-22.
25. Nalbant, A. (1997), Üniter Devlet Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye,
Ankara, s. 274-278.
26. Ökmen, M. (2006), Uyum Sürecinin İdari-Politiği: AB ve TC
Perspektifinde Küreselleşme Yerelleşme Dinamikleri, Avrupa
Perspektifinde Yerel Yönetimler, İstanbul, s. 64.
27. Palabıyık, H. (2003) Yönetimden Yönetişime: Yönetişim, Kentsel
Yönetişim ve Uygulamaları ile Yönetişimde Ölçülebilirlik Üzerine
Açıklamalar, Yerel ve Kentsel Politikalar, (Editörler: M. Akif Çukurçayır,
Ayşe Tekel), Çizgi Kitabevi Yayınları No: 80, Bilim-Toplum-Siyaset No:19,
1. Baskı, Konya, ss. 239–241.
28. TODAİE, (1992), Kamu Yönetimi Araştırması, Yerel Yönetimler Araştırma
Grubu, Ankara, ss. 63-64.
29. Resmi Gazete, Yönetmelik, (2007), Sayı: 26313, http://rega.basbakanlik.
gov.tr/eskiler/2006/10/20061008-5.htm, (Erişim: 10.11.2007).
30. Solari, S. (2004), Decentralisation of Competencies and Local
Development Agencies, in Nort-Eastern Italy, Local Economy, Volume: 19,
No:1, s. 55-56.
31. Şinik, B. (2007), Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Ekseninde Örgütlenme
Modelleri, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi SBE, ss.
187-191.
32. Talat Arslan, N. (2005), İdari ve Mali Paylaşım Açısından Merkezi Yönetim
Yerel Yönetim İlişkileri, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
Dergisi, No: 33, s. 192.
33. Ünüsan, T. (1999), İtalya’da Mahalli İdareler, Dünya’da Mahalli İdareler, s.
477-484.
34. Yerel Gündem 21 Türkiye Örnek Uygulamalar, (2003), IULA-EMME
Yayınları, s: 12.
92
35. Yıldırım, F. (2002), Yerel Demokrasi ve Kentteki Gençlik, Gençlik ve Kent
Yönetimi, (Çeviren: Ahmet Çiğdem, Editör: Ferzan Yıldırım), İstanbul:
Demokrasi Kitaplığı, s.18-19.
36. Yönetişimde Ölçülebilirlik Üzerine Açıklamalar, Yerel ve Kentsel
Politikalar, (Editörler: M. Akif Çukurçayır, Ayşe Tekel), Çizgi Kitabevi
Yayınları No: 80, Bilim-Toplum-Siyaset No:19, 1. Baskı, Konya, ss.
239–241.
37. Wollmann, H. (2004), Local Government Reform in Great Britain, Sweden,
Germany and France: Between Multi-Function and Single-Purpose
Organisations, Local Government Studies, Volume: 30, No: 4, s. 651
93
YÖNETİŞİM YAKLAŞIMI ve FARKLI
KATILIM YÖNTEMLERİ
Doç. Dr. Fatma Neval GENÇ*, Arş. Gör. Burcu ÖZOĞUZ*, Arş. Gör.
Murat YILMAZ*
(*) Adnan Menderes Üniversitesi, Nazilli İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, İsabeyli Kampüsü,
Nazilli/AYDIN
[email protected], [email protected],
[email protected]
ÖZET
Demokratik ideallerin yeniden sorgulandığı yönetişim yaklaşımı
ile kamusal kararlara dahil olma taleplerinin yoğunlaştığı günümüzde
danışma ve katılma amaçlı, açık görüşmeden konsensüs konferansa
kadar uzanan çok sayıda ve farklı türde halk katılım yöntemleri ortaya
çıkmıştır. Katılım sadece siyasi alanla sınırlı olmaktan çıkmaya başlamış, sosyal alanda da katılım taleplerinin yoğunlaştığı, çevre, bilim
ve teknoloji politikaları, halk sağlığı, planlama vb konularda da halkı
yönetsel kararlara dahil etme çabalarının yoğunlaştığı ve halktan da
bu türden taleplerin artarak geldiği, nihayetinde katılımın çerçevesinin genişlediği, türlerinin arttığı görülmektedir. Bu çok farklı yöntemlerden bazıları üzerinde daha fazla durulmakta ve öne çıkmaktadır.
Bu bildiride son yıllarda ortaya çıkan, farklı ülkelerde pratikte
uygulanma imkanı bulan ancak ülkemizde bazıları çok fazla bilinmeyen, uygulanmayan katılım yöntemleri üzerinde durulacaktır. Bu
çalışmada seçilen yöntemler uluslararası literatürden, farklı ülkelerdeki örneklerden ve bunlar üzerine yazılan çeşitli raporlar incelenerek oluşturulmuştur. Çalışmanın amacı bu yöntemleri, avantaj ve
dezavantajlarını, sınırlılıklarını, başarı durumlarını/etkinliklerini de
dikkate alarak incelemek /değerlendirmek ve uygulanabilirliklerini
tartışmaktır.
Anahtar kelimeler: Yönetişim, katılım, katılım yöntemleri
94
1. KATILIM, DEMOKRASİ VE KAMU YÖNETİMİ
Katılım, demokratik sistemin en önemli unsurudur. Demokrasi
mücadelesi hakkındaki geniş literatür katılım kavramını tanımlamaya
çalışırken, kamu yönetimi literatüründe katılım, daha dar kapsamlı ve
teknik bir tanımlamaya sahiptir. Dünya Bankası (DB) katılımı paydaşların etkilediği, gelişme öncelikleri ve bunları etkileyen kaynakların kontrolünü paylaştıkları bir süreç olarak tanımlamaktadır. Nitekim
DB projeleri bu tanımlamayı hayata geçiren araçlar olarak tasarlanmıştır. Bu projelerde; uzmanlarla topluluğun işbirliği ile problem
analiz edilir, hedefler belirlenir, strateji formüle edilir. DB katılımı,
paydaşların, çıkarlarını daha iyi yansıtabilecekleri bir teknik olarak
görülmektedir. Benzer bir yaklaşımı benimseyen OECD de katılımı
kamu hizmetlerine vatandaş etkisini yansıtma aracı olarak görür. Bunların dışında katılımı doğrudan demokrasiden sınırlı danışmaya kadar
farklı şekillerde gören yaklaşımlar da vardır. Her şekilde katılım, vatandaşın kararlara katılımını, otorite paylaşımını öngörür[1].
Katılımın beş genel amacından söz edilebilir. Bunlardan ilki,
karar vericilerin halkın önceliklerini anlaması ve kararlarında yer vermesidir. İkincisi, vatandaşların yerel bilgisini kararlara dahil etmektir.
Bu amaçlardan her ikisi de karar vericileri belirsizlikten uzaklaştırır
ve daha geniş katılımlı kararların oluşmasını sağlar. Üçüncü olarak
halk katılımı, adalet ve tarafsızlığı; seslerini başka yollarla duyurma
imkanı olmayan grupların da sürece dahil edilmesini sağlar. Dördüncü amaç, katılımla kamusal kararların meşruluğunun artırılmasıdır.
Son olarak, katılım kamu görevlileri için bazen, planlamada olduğu
gibi, yasal bir zorunluluk olarak da ortaya çıkabilir. Bunlara ek olarak
katılımın sivil toplumu geliştirdiği, kendi kendine adapte olabilen yapıları güçlendirdiği ve sorunların daha etkili şekillerde çözümlendiği
de söylenebilir[2].
Son yıllarda kamu yönetiminde katılım konusu giderek daha
fazla tartışılmaya, konuşulmaya başlanmıştır. Katılıma olan bu yeni
ilginin çeşitli nedenleri ileri sürülebilir. Liberal demokrasilerin karşı
karşıya olduğu ve vatandaşların tatmin edilmeyi beklediği “Demokratik açık”, genel olarak kamu kurumlarına, kamu yönetimine/yönetime
güvenin azalması, sosyal hareketlerin yükselişe geçmesi, kamu sektörünün değişime uğraması ve hizmet kalitesi başta olmak üzere kamu
yönetiminden beklentilerin artması, seçilmiş kamu görevlilerinin
meşruluk konusuna daha duyarlı olmalarını gerektirmiştir. Katılım,
95
sadece siyasa geliştirme için değil, giderek siyasetten uzaklaştığı, siyasete olan ilgisinin azaldığı düşünülen vatandaşı politikaya çekmek
için de etkili bir strateji olarak görülmeye başlamıştır. Sorgulamanın
ana odaklarından biri de parlamenter demokrasilerdir. Daha şeffaf
siyaset süreçlerine olan talep mevcut/yerleşik siyasi yapılarla mücadeleyi gerekli kılmaktadır. Bu türden eğilimler katılımı doğrudan demokrasiye bağlamakta, siyasa yapım sürecinin vatandaşın daha fazla
kontrolüne girmesini, vatandaşın “gerçekten” sürece dahil edilmesini
tercih etmektedir[1].
Bu çerçevede pek çok yeni katılım modeli vatandaşın tepki/
şikâyetlerine yanıt olarak, çıkmaza girilen konuların çözümü amacıyla veya liderlerin inisiyatifleriyle oluşturulmaya, uygulanmaya başlanmıştır. Farklı amaçlarla ortaya atılmış bu katılım yöntemlerinin
amacı, tüm grupların ilgilerini, sorunlarını araştırmak, tanımlamak
ve ortaya çıkarmaktır. Siyasal süreçte yer alan paydaşların hepsi, ki
bunlar kamu kurumları, güçlü özel sektör örgütleri, dezavantajlı vatandaşlar gibi kesimler olabilir, eşit biçimde tartışma sürecinde yer
almaktadır. Bu süreçte, bilgi kaynakları, kimlerin sürece dahil edileceği, bütçeleme gibi konularda öğrenme, problem çözme ve yenilikçi yöntemler kullanılmaktadır. Bu yeni katılım araçları ile toplumsal
problemlerin çözümünde pek çok yeni işbirliği modeli önerilebilir, bu
işbirlikleri sayesinde sosyal ve siyasi sermaye ortaya çıkabilir. Bazı
örneklere bakılacak olunursa, sadece California’da yirmiden fazla
işbirlikçi bölgesel inisiyatifler vardır. Bunlardan çoğu çevre ve ekonomi konularında paydaşları bir araya getirmektedir. Avrupa’da da
işbirlikçi katılım yaygın olarak kullanılmaktadır. Örneğin; Portekiz,
ve İsviçre’de Yerel Gündem 21, sosyal, entelektüel, siyasi sermayeyi
tesis eden yerel paydaşların bir araya geldiği yeni forum şekilleridir.
İtalya’da da katılımcı planlama çabaları varken İngiltere’de işbirlikçi
süreçler yeni yönetişim şekilleri ile oluşturulmaktadır. İşbirlikçi katılım kompleks, bütçe kararları gibi süregelen problemleri çözmede
kullanılabilir. Bu noktada özgün diyalog, kurumsal kapasite katılım
sürecinde başarının anahtarlarını oluşturmaktadır[2].
Katılım süreçleri farklı kesimlerden vatandaşların özgün bir
konu hakkında bir araya gelerek birbirlerini dinlemeleri, konuşmaları,
yeni fikirlerin ortaya çıkmasını diğerlerinin bakış açılarını görmelerini, anlamalarını, işbirliği imkânlarının doğmasını sağlar. İşbirlikçi
süreçler, networkleri de ortaya çıkarır, yeni profesyoneller ve kişisel
96
ilişkiler ortaya çıkabilir, her birinin diğerini anlamaya çalışması, yeni
güven mekanizmalarını ortaya çıkarabilir. Sosyal sermaye ile yeni ağbağlar oluşabilir, bunlardan yeni bir güç doğabilir. Nihayetinde işbirlikleri, ağbağlar kurumsal kapasitenin ortaya çıkmasına/güçlenmesine
yardımcı olur. Katılımcılar daha bilgili, donanımlı, farklılıkların farkına varmış hale gelmiş olurlar[2].
Yeni katılım paradigması çerçevesinde etkili katılım, sistem
yaklaşımını gerektirir. Bu sistemde kamu kurumları, kar amacı gütmeyen örgütler, işletmeler, savunucu gruplar vb etkileşim halinde
olmalıdır. İlgili katılımcıların dahil edilmesi yanında bu sistemin bir
ağbağ/network şeklinde çalışması da gereklidir. İdeal katılımda yönetim halkı duymalı, eleştirileri dikkate almalı, kararlarını gözden geçirmeli, sorumluluk sahibi olmalıdır. Katılım süreci, kararla ilgisi olan,
özellikle dezavantajlı kesimleri kapsamalı, uygun örgüt yapısına ve
sürdürülebilirliği sağlayan finansal kaynaklara sahip olmalıdır[2].
2. KATILIM YÖNTEMLERİ/TÜRLERİ
En genel anlamıyla halk katılımı, ilgili prosedürleri uygulayarak alınacak bir kararda halka danışma, katılım, bilgilendirme yoluyla
halkın sürece dahil edilmesi, kararı etkileme imkanının verilmesini
anlatır. Son yıllarda artan katılım talepleri yönetimler tarafından farklı
seviyelerde karşılanmaya çalışılmaktadır. Bu anlamda katılım, farklı
türlerde, halkın bilgilendirilmesi şeklinde düşük seviyeden, halkın çözümün bulunmasında önemli bir araç, bir danışma mekanizması olarak görüldüğü, danışma grupları, odak gruplar, anketler vb yöntemlerin kullanıldığı daha yüksek seviyede katılım yöntemlerine kadar
farklılaşmaktadır[3].
Bishop & Davis’e göre katılım[1] 4 farklı yaklaşımla ele alınabilir; katılımı bir süreç olarak gören yaklaşım, katılımı siyasi sorunlara bağlayan yaklaşım, katılımı yönetim teknikleri süreci olarak
gören yaklaşım ve nihayetinde yazarların kendi geliştirdikleri katılımı
sürekli olmayan bir etkileşim olarak gören yaklaşım.
Bunlardan ilki, en etkili olduğu kabul edilen, süreç modelidir.
Bu model katılımı doğrudan demokrasiye doğru farklı derecelerdeki
faaliyetler olarak görür. Bu yaklaşımda katılım türleri tipolojisi inşa
etmek mümkündür. Katılımın süreç modelinde yönetimin tercihlerine katılım uzun dönemli bir süreç olarak ve vatandaşlığın özü olarak
97
algılanmaktadır. Süreç modeli literatürü şekillendirmesine rağmen,
siyasa geliştirmede katılımın rolü araştırıldığında bazı sınırlılıkları
olduğu görülür.
İkinci yaklaşım, katılımı siyasi sorunlarla bağlayan yaklaşımdır.
John Clayton Thomas, küçük grup dinamikleri ve Vroom ve Yetton’un
liderlik teorisine dayanarak geliştirdiği yaklaşımında karar vericilerin
siyasi sorunları uygun katılım yaklaşımlarına göre sınıflandırmaları
gerektiğini önerir. Bu şekilde katılımın önem derecesinin anlaşılabileceğini ifade eder ve karar vermede 5 olası yaklaşım olduğunu belirtir;
özerk yönetsel karar (yönetici, halk katılımı olmadan sorunu çözer),
modifiye edilmiş yönetsel karar (yönetici, problemin bir bölümünü
halkın bir bölümüyle paylaşır ancak karar bu gruplardan etkilenmeden de alınabilir), halka sınırlı danışma (yöneticiler, sorunun bir bölümünü halkın bir bölümünü temsil eden bir grupla paylaşır, fikirlerini
ve önerilerini alır, bunları dikkate alarak veya almadan karar verir),
tümden halka danışma (yöneticiler halkı temsil eden belli bir grupla sorunu paylaşır), halk kararı (yöneticiler problemi halkla paylaşır,
halk ve yöneticiler çözüm konusunda karara varmaya, çözüm üretmeye çalışır). Bunların her birinde kullanılan araçlar da farlıdır.
Üçüncü yaklaşım, katılımı bir yönetim teknikleri süreci olarak
gören yaklaşımdır. Shand ve Arnberg, katılım türlerini özel yönetim
öncelikleri ile bağlamaktadır. Buna göre süreç, hedefe yönelik bir
hareket değil, kamu yöneticilerinin bir tercihler setidir. Shand veArnberg hükümet programlarına vatandaşın katılımında 5 tanımlayıcı nokta önerirler. Bunlar, minimum katılımdan maksimuma doğru,
bir düzlem üzerine yerleştirilerek; bilgi, danışma, ortaklık, temsil ve
kontrol olmak üzere farklılaşmaktadır. Örneğin eğer amaç bilgilendirme ise, yöneticiler politika hakkında bilgi aktarmak isteyebilirler ve
danışmayı eğitim amaçlı bir süreç olarak görebilirler. Bilgilendirme
programları reklam malzemeleri, propaganda, doğrudan mail ile mesajın gönderilmesi gibi yöntemlerle olabilir. Danışma amacında baskı
grupları ile toplantılar, kent meclisi toplantıları; ortaklıkta danışma
komiteleri; temsilde etki değerlemesi çalışmaları, kontrolde ise referandum yöntemleri tercih edilebilir.
Diğer 3 yaklaşımdan ve OECD raporlarından elde ettikleri bilgiler ışığında Bishop ve Davis[1]; katılım türleri danışma, ortaklık,
konum, tüketici tercihi ve kontrol olarak 5 farklı tür önerirler;
i. Danışma olarak katılım, anahtar kişilerle iletişime geçmeyi, tar98
tışma metinlerini, halk toplantılarını ve diğer politika önerisi geliştirme araçlarını kapsar. Bu türde amaç, toplumun öneri hakkındaki reaksiyonunu ölçmek, geribildirim almaktır. Bu yöntemde
kullanılan başlıca araçlar; anahtar kişilerle iletişime geçme, baskı
gruplarıyla toplantılar, halk toplantıları, tartışma metinleri ve halk
görüşmeleridir. Sınırlılıkları ise, danışma ve sonuçların ortaya çıkmasında gecikmeler yaşanabilmesi, halkın kararı beğenmezse ihanete uğradığını düşünebilmesi, karmaşık kararların zaman alıcı ve
maliyetli olmasıdır.
ii.Ortaklık olarak katılım, danışma komiteleri vb aracılığıyla vatandaşların ve örgütlerin katılımının sağlanmasını anlatır. Burada
amaç, vatandaşı ve baskı gruplarını hükümetin karar verme sürecine dahil etmektir. Başlıca araçları danışma komiteleri, vatandaş
danışma komiteleri, siyasi topluluk forumları, halkın taleplerinin
dinlendiği toplantılardır.
iii.Konum olarak katılım, vatandaşların ve baskı gruplarının siyasal
yapım sürecine mahkemeler vb. yollarla doğrudan katılımını ifade
eder. Burada 3. kişilerin gözden geçirme sürecine dahil olmalarını
sağlamak amaçlanır. Araçları, inceleme mahkemeleridir. Sınırlılıkları sadece mahkemeye gelen konular için uygun olması, pahalı ve
zaman alıcı olması, bazı konularda yasal yaklaşımın uygun olmamasıdır.
iv.Tüketici tercihi olarak katılım ise kamu hizmet sunumu mekanizmasını siyasa ürünlerini şekillendirme aracı olarak görür. Burada
amaç, tüketici tercihlerinin, önceliklerinin kamu hizmetini, üreticilerini etkilemesini sağlamaktır. Araçları, anketler, odak grup görüşmeleridir. Sınırlılığı, sadece hizmet sağlama konuları için uygun olmasıdır.
v. Kontrol olarak katılım ise, vatandaşa referandum ve diğer doğrudan kontrol araçlarıyla tercih yapma imkânı verir. Kontrol türü katılımda amaç, konuyu seçmenlerin kontrolüne bırakmaktır. Araçları; referandum, topluluk parlamentoları, elektronik oylamadır.
Sınırlılıkları maliyetli, zaman alıcı, genellikle ayrılık yaratan türden olması olarak sıralanır.
Katılım yöntemleri, farklı siyasi, kültürel çerçeveler içinde de
gruplandırılabilir. Buna göre farklı siyasi ve yönetim kültürüne sahip
ülkeler ve bölgelerde farklı diyalog, katılım yöntemleri ortaya çıkmıştır. Buna göre Avrupa’da 3 tür katılım eğiliminden söz etmek müm99
kündür[4]; i) Güney Avrupa Perspektifi, ii) Kuzey Avrupa perspektifi,
iii) Merkezi ve Doğu Avrupa Perspektifi. Bunlardan ilki, sosyal partnerlere danışmaktan paydaşların diyaloguna uzanan Güney Avrupa
yaklaşımıdır. Bu gruptaki ülkelerde, siyasetçilerle sosyal paydaşlar
arasındaki diyalogun uzun bir geçmişi vardır. İkinci grup olan Kuzey
Avrupa yaklaşımında ise, bu ülkelerin sivil toplumun siyasi kararlara
katılımda uzun bir geçmişine sahip olmamaları nedeniyle bu ülkelerde etkili katılım, Bölgeler Komitesine, Ekonomik ve Sosyal Komiteye katılım sivil toplumu geliştirme yönünde önemli adımlar olarak
görülmektedir. İskandinav ülkelerinde siyasetçilerle sivil toplum örgütleri arasında yakın ilişkiler vardır. Genellikle danışma yoluyla halk
karar verme sürecine katılmaktadır, katılımın aktif bir rolü vardır. Sivil toplum sadece bilgi verilen bir yapı olmaktan öte, aktif bir rol
oynar. Üçüncü grup olan merkezi ve doğu Avrupa Ülkelerinde sivil
toplum örgütleri özellikle 1980 sonrası reformların hayata geçirilmesinde itici gücü oluşturmuştur ve hala sivil toplumun katılımın esas
gücü olarak güçlendirilmesi için yasal düzenlemeler yapılmaktadır.
Örneğin Almanya, Avusturya gibi ülkelerde sosyal paydaşlar (işçi,
işveren birlikleri vb) istihdam politikalarında oldukça önemli rol oynarlar. Son yıllarda da danışmadan diyaloga, geleneksel lobicilikten
paydaşlar diyaloguna doğru bir eğilim vardır.
Katılım mekanizmaları, farklı ülkelerde farklı ampirik formlarda, farklı politika alanları ve yönetişim düzeylerinde bulunabilir[5].
Bunlar: kendiliğinden, aşağıdan yetişmiş veya yukarıdan tasarlanmış;
resmi veya gayrı resmi; kurum içi veya kurumlar arası; açık veya kapalı; sıkı veya gevşek örgülü; kısa veya uzun ömürlü; sektör bazlı
veya toplum genelinde; politika yapımı veya politika uygulanması ile
meşgul olanlardır.
Avrupa ülkelerinde yapılan bir araştırmaya göre, katılımı artırmaya yönelik geniş bir çerçevede farklı yöntemler, kurumsal düzenlemeler uygulanmaktadır. Bunlar genel olarak; odak gruplar, halk
toplantıları, müzakere, planlama hücreleri/odakları, vatandaş jürileri,
konsensüs konferans, vatandaş danışma komiteleri, arabuluculuk olarak sıralanabilir[6,5]. Yöntemlerin çoğu farklı çerçevelerde uygulanmakta, yerel planlama, çevre düzenleme gibi politika alanlarına özgü
olarak da geliştirilebilmektedir. Çalışmanın devam eden bölümünde
bu katılım yöntemlerinden tipik özellik gösterenler hakkında genel
tanımlamalar etrafında bilgi verilmektedir.
100
2.1 Danışma Komiteleri (Advisory committees, advisory
bodies / councils)
Hükümet veya parlamento tarafından spesifik siyaset konularını görüşmek, özellikle bilim ve teknoloji alanlarında danışmak üzere
kurulurlar. Genellikle uzmanlar veya sivil toplumdan yüksek düzeyli
temsilcileri, farklı paydaş gruplarını kapsar. Üç farklı danışma komitesi vardır; etik meclisleri, ekonomik ve sosyal komiteler, sürdürülebilir kalkınma, yenilikçilik gibi özel konularla ilgili meclisler. Bunlar
içinde en yaygın olanları ulusal, bölgesel veya yerel ölçekte örgütlenmiş olan etik komitelerdir. En eski ulusal etik meclisi Fransa’da 1983
yılında kurulmuş, (French Comité Consultatif National d’Ethique
pour les Sciences de la Vie et de la Santé) onu Yunanistan (1998),
Finlandiya (1991), ABD (2001) izlemiştir. AB ölçeğinde The European Group on Ethics 1997 yılında bağımsız, çoğulcu ve çok disiplinli
olarak AK bünyesinde bilim ve yeni teknolojilerin topluluk yasaları
ve politikaları için hazırlanması ve uygulanması için oluşturulmuştur,
araştırma politikaları, araştırma temelli politikalar, gibi farklı konularla ilgilidir. Bu komiteler Almanya ve Avusturya gibi uzun geleneğe sahip ülkelerde (“Sozialpartnerschaft”), kuzey Avrupa ülkeleri ve
özellikle AB’nin kendisinde (Economic and Social Committee) sosyal paydaşları bir araya getirir. Son olarak yeni komiteler son yıllarda
sürdürülebilir kalkınma, yenilikçilik gibi spesifik politika konularıyla
ilgili olarak kurulmaktadırlar. Bu komiteler, geniş katılıma dayanır ve
sosyal paydaşların rolleri vardır. Bunun örneği bugün pek çok Avrupa
ülkesinde olan National Sustainability Councils’dir. Almanya’da bir
inovasyon konseyi (“Innovationsbeirat”) hükümet tarafından 2001 yılında kurulmuştur. Bunun üyeleri, bilim camiasından ve paydaş gruplardan yüksek düzeyli temsilcilerdir. İtalya’da National Board ENEA
vardır. Bu kurum, alternatif enerjiler ve bioetik konularında çalışmakta; bilim adamları, hukukçular, profesyoneller gibi yüksek seviyede
temsilcilerden ve entellektüellerden oluşmaktadır[5].
OECD’ye göre danışma komiteleri en yaygın ortaklık araçlarındandır. Bu komitelerdeki topluluk temsilcileri kendi görüşlerini doğrudan ve aracısız biçimde politikacılara iletme imkanı bulurlar. Yönetim bu komitelerle geniş biçimde vatandaş katılımı sağlarken kendi
yaklaşımlarını ve hedeflerini de açıklama imkanı bulur. Zaman içinde
danışma komiteleri siyasi topluluklara dönüşebilir[1].
101
2.2 Vatandaş Danışma Komiteleri (Citizens’ advisory committee, community advisory panel, neighbourhood forum)
Vatandaş danışma komiteleri yerel halk tarafından oluşturulurlar. Amaçları vatandaşın endişelerini duyurmasına, sorunlarını tanımlamasına, sanayinin kendi sorunlarını belirlemesine imkan vermektir.
Katılımcıların seçimi oldukça katı/sınırlıdır. Üyeler genellikle kurumun önerisiyle belirlenir. Gündem için de aynı şey geçerlidir. Genellikle vatandaş danışma konseyleri katılımcılara tartışmaları için fırsat
verir. Bu araç özellikle kimya endüstrisinde risk yönetiminin bir parçası olarak kullanılmaktadır[5].
Vatandaş danışma komiteleri farklı amaçlarla kurulabilir. Örneğin, Maryland’da kurulan vatandaş danışma komitesi (CAC) kent
meclisine destek sağlamakta, kıyı koruma ve restorasyon hakkında,
program konusunda yapılan düzenlemenin anlaşmanın anlaşılmasını
kolaylaştırmayı amaçlamaktadır. Katılımcılar, tarım, iş dünyası, koruma, sanayi, sivil toplum örgütlerinden gelmektedir.1984 yılında bu
kıyıda yaşayan veya iş sahibi olanların mevcut programdan nasıl etkilenecekleri ve kıyının nasıl temizlemeği konularında çalışmak üzere
kurulmuştur.
2.3 Vatandaş Paneli/Jürisi (citizens’ panel, citizens’ review
panel; similar: planning cell, citizens’ forum)
Vatandaş paneli/jürisi, temsilci vatandaş grubunun problemi belirleme veya belirli bir problem hakkında önerilerini iletme amacındadır. 15-20 rastgele seçilmiş vatandaş önceden belirlenmiş sorular
hakkında önerilerini formüle eder. Jüri, profesyonel bir kolaylaştırıcı/
fasilitator tarafından desteklenir ve uygun uzmanlara ulaşır. Genellikle bir danışma komitesi uzmanların seçimi ve sorulan sorularla ilgili
olarak görüş ve önerileri alır. Vatandaş paneli kendiliğinden sorunu
görüşür. Vatandaş jürileriyle karşılaştırıldığında planlama hücrelerinin (planning cells-“Planungszelle”) belirlenmiş odak konuları daha
azdır. Oysa vatandaş jürileri 3-4 önceden seçilmiş politika seçeneği
arasından bir tercih yapmak için kurulmuştur. Planlama hücreleri siyasi kabule yol açabilecek ek kriterler hakkındaki önerileri üretmek
kadar (örnek, konsensus konference), daha ziyade politika seçeneklerinin tasarımı ile ilgilenir. Vatandaş raporları ile ilgili güncel bir örnek (“Bürgergutachten”) Bavyera’da tüketici politikaları hakkındadır
ve yerel ölçekte bunun gibi birçok örnek vardır[5]. Avrupa ülkeleri
102
ölçeğinde European Citizen Panel’de bu amaçla kurulmuştur. 10 farklı bölgeden rastgele seçilmiş temsilcilerden oluşur ve kırsal bölgelerin
sorunlarını tartışmak üzere örgütlenmiştir.
Vatandaş jürileri, konsensüs konferansları, planlama hücreleri,
müzakere havuzlarının hepsi “vatandaş panelleri olarak adlandırılabilir ve bunların tümü rasyonel meşruluk ve politik kararların siyasi
yaptırımlarını araştırır. Vatandaş panelleri siyasi temsil teorisine yeni
bir model sunar. Hem kavramsal hem de kurumsal olarak kamusal
alandaki informal müzakereci kurumlarla devlete ait formal karar verme mekanizmaları arasındaki açığı kapatır. Pek çok sivil örgütlenme
ve baskı grubunun aksine vatandaş panellerinin üyeleri birbirine sadakatle bağlı üyeler değillerdir, pek çok danışma komitesinin aksine
baskı gruplarının temsil rolünü kısıtlarlar, referandumun aksine ABD
yasal sisteminde müzakereci karar verme veya jüriler yasal olarak
bağlayıcı karar alma gücünde değillerdir. Fakat şu açıktır ki vatandaş
panelleri belli ölçülerde temsil edicidir. Vatandaş panellerinin diğer
kurumsal halk katılım yöntemlerinden farklı tarafları vardır: uzmanlarla sıradan vatandaşlar arasında diyalog fırsatı yaratır, baskı gruplarının uzman olarak katılımda temsilini sınırlar, yasal karar alma gücü
yoktur, kendilerini hem kamu görevlisi hem de genel halk olarak tanımlarlar[7] . Vatandaş panellerinin her biri karmaşık politik konular
hakkında bilgi sahibi olmak için kısıtlı zamana sahip vatandaşlardan
oluşur. Müzakereci havuz araştırmalarına katılanlar fikirlerini toplantı öncesi ve sonrasında yapılan anketlerle ortaya koyarlar. Panellerin
diğer şekillerinde katılımcılardan tek bir konuyla ilgili politika önerilerini yazılı halde vermeleri istenebilir. Vatandaş panelleri vatandaşları eğitmeyi, kamusal tartışmaları yönlendirmeyi, hükümetteki karar
vericilere destek vermeyi amaçlar[7] .
2.4 Konsensüs Konferans (Consensus conference-consensus
development conference, citizens’ conference, PubliForum)
Konsensüs konferans, sosyolojik olarak tartışmalı bilim ve teknoloji konularını değerlendirme amacıyla 10-30 arasında rastgele seçilmiş vatandaş grubu tarafından bir kamuoyu araştırması olarak tanımlanabilir. Vatandaşlar problemin çerçevesini çizmede ve uzmanları
belirlemede bağımsız ve bu çalışmalarının sonucunda ortak bir rapor
hazırlarlar. Rapor hakkında tartışırlar, farklı durumlar geliştirebilirler.
Uzmanların dinlenmesi ve raporun sunumu halka açıktır. Genellikle
103
vatandaşlar 2 hafta sonunda konferansı hazırlar. Konferansın kendisiyle beraber uzmanların dinlenmesi, raporun yazılması ve sunulması
4 gün alır. Konsensüs konferansları vatandaşın bilim anlayışı ve katılımcı teknoloji değerlendirme algısı tarafından belirlenir. Avrupa ve
ABD’de yüzlerce uzlaşma konferansı düzenlenmektedir. Çok sıklıkla
bunlar sağlık teknolojisi, bioteknoloji vb konulardadır. Bunlara örnek olarak “National consensus conference on plant biotechnology”
(İngiltere), “Bürgerkonferenz Streitfall Gendiagnostik” (Almanya)
“Citizens Conference on Genetically Modified Food” (Danimarka),
“Genetic Testing in the Netherlands”, “Traffic in Copenhagen” (Danimarka), “Elderly People and Information and Communication Technology” (Norveç) verilebilir[4]. Örneğin Norveç’te merkezi yönetim
düzeyinde fikir havuzları, hizmet kalitesini ölçmek, karar verme ve
politika yapım süreçleriyle ilgili olarak tasarlanan vatandaş/müşteri
anketleri kullanılmaktadır. Referandum, oldukça sınırlı bir çerçevede ülkede kullanılmaktadır. Hükümet, aynı zamanda çok az miktarda
halk görüşmesi ve konferans yöntemlerini kullanmaktadır. Bunların
yanında “Demokrasi için Gençlik Platformu”, Norveç İnsani Değerler
Komisyonu, ombudsmanlık gibi yapılar da vardır[4]. Yerel düzeyde
ise, sağlık, kentsel gelişme, ulaşım konularında düzenlenen açık oturumlar, aile ve çocukların bir araya getirildiği okul meclisleri, yaşlılar
konseyi, yerel danışma referandumları türünde yapılar vardır[8].
Toplumun giderek risk toplumu haline gelmesi, riskleri, bunların maliyetlerini belirlemek ve gereken önlemleri almakla sorumlu
kamu yöneticileri ile bu risklerden etkilenecek kesimlerin birbirlerine daha yakın olmasını gerektirmiştir. Bu iki kesimi yakınlaştırmanın
yöntemi müzakereci, katılımcı karar vermedir. Müzakere yöntemi, ilk
olarak 1960larda Kuzey Amerika’da kullanılmıştır ve bu dönemden
beri Avrupa ülkelerinde ve Japonya’da farklı siyasi seviyelerde kullanılmış/işletilmiştir. Müzakere yönteminin en baskın örneklerinden
biri de konsensüs konferanslarıdır. Danimarka’da 1980lerden beri
kullanılmakta ve bu yıllardan itibaren sanayileşmiş ülkelerde yaygınlaşmıştır. Konsensüs konferans, bilimsel iletişim yöntemlerinden
biridir. Karmaşık veya uzmanlık gerektiren tartışmalı konularla başa
çıkmak için kullanılır. Genellikle 4 aşamaya ayrılır; konunun türünün seçimi, panele katılacak üyelerin seçimi, 2 uygun hafta sonunun
belirlenmesi, ana konferansın düzenlenmesi. Konsensüs konferansın
diğer yöntemlerden ayrılan tarafı, üyelerinin uzmanlardan değil, halktan oluşmasıdır. Standart Danimarka modelinde konsensüs konferans104
ta vatandaş panelleri hafta sonu toplantısında ele alınır, ana tartışma
sorularını belirler, sorulara cevap verebilecek uzmanları çağırırlar ve
tartışmaların ardından öneri raporunu hazırlarlar ve halka açıklarlar.
İsmine rağmen konsensüs panellerinde konsensüse varmak amaçlanmaz. Burada esas amaç, halk, uzmanlar, siyasilerin bilim ve teknoloji
konularda, bunların gelecekleri hakkında açık bir diyalog oluşmasını, bunların tartışılmasını sağlamaktır. Bunlardan bazıları da siyasa
yapım sürecini etkilemeyi amaçlar. Japonya da konsensüs konferans
4 kez düzenlenmiştir. Bunlardan ilki Osaka’da 1998 yılında gen terapisinin avantaj ve dezavantajlarını tartışmak için, ikincisi, 1999 da
Tokyo’da enformasyon teknolojilerinin sosyal etkilerini tartışmak
için ve 2000 yılında düzenlenen ulusal ölçekteki genetiği değiştirilmiş tohumlar ve bölgesel seviyede gerçekleştirilen insan genenomu
araştırmalarının tartışılmasıdır[9] .
2.5 Odak gruplar (Focus groups)
Odak gruplar, vatandaş temsilcileri veya paydaş gruplardan gelen 6 veya 12 katılımcıdan oluşurlar; bunlarla yapılan yüzyüze görüşme ve çalıştay/workshoplar şeklinde çalışırlar ve genellikle bilim
ve teknoloji ile ilgili konuları tartışırlar. Bu yöntem yerelden uluslararasına kadar farklı seviyelerde uygulanabilir. Odak gruplar, farklı
perspektif, çıkar, vizyonun birlikte görülmesini sağlar[4].
Odak grup, bir rehber eşliğinde yürütülen küçük grup tartışması ile odak konu hakkında görüşülmesi temeline dayanır. Sıradan bir
grup tartışmasının aksine, amaçlı bilgi verme ve tartışmayı içerir[5].
Odak grup araştırmalarının uygulama geçmişi 2. Dünya Savaşına kadar geri gitmektedir. Odak grup yöntemi, ürünün tüketici ihtiyaçlarını
karşılayıp karşılamadığını ölçmede en popüler pazarlama araştırmalarından biri olarak kabul edilmektedir. Amerikan piyasa araştırmalarında yılda yaklaşık 100.000 odak grup çalışmasının bu amaçla yapıldığı belirtilmektedir. Aile ve sağlık alanında da odak grup çalışmaları
yaygındır. Siyasi alanda ise medya ve iletişim araştırmaları hakkında
oldukça sınırlı akademik araştırma vardır. Bununla beraber, Yeltsin ve
Reagan’ın önemli siyasi kampanyaları odak gruplara dayandırılmıştır.
Son yıllarda çevre araştırmaları ve teknoloji değerlemelerinde (örnek
olarak atık tesisleri, ulusal enerji, yerel sürdürülebilirlik politikalarının belirlenmesinde, genetik mühendisliğinde geliştirilen senaryolarda) odak gruplar yaygın olarak kullanılmaktadır. Odak grupların
105
güçlenmesi, özel konulara, uygulamalara ve davranışlara, özellikle de
vatandaşların yeterince bilgi sahibi olmadıkları konularda veya sosyal
bilim araştırmalarının yeterli olmadığı konularda, politika belirlemenin erken aşamalarında vatandaş katılımına ihtiyaç duyulan alanlarda
yaygın olarak kullanılmaktadır[6].
Odak grupların birbiriyle ilişkili 3 amacı vardır; asli amaç: kamusal konularda ilgi ve bilgimizi artırmak için algılarımız, davranışlarımız, kültürel farklılıklarımız hakkında bilgi toplamak, ve hatta
bunları siyasi süreçte girdi olarak kullanmak mümkün olabilir, uzmanların teknik bilgisine olan ihtiyacı azaltır ve sürecin daha fazla
kontrol altında tutulmasını sağlayabilir. İkincisi, araçsal amaçtır; pazarlamayı veya siyasi kampanyaları tasarlamak için kullanılır. Halkı,
sürecin başında işin içine katarak, politikalar, ürünler ve kampanyalar
daha etkin hale gelebilir ve potansiyel tartışmalar ve tartışma çözümünde kullanılabilecek çözümler daha kolay kabul edilebilir hale gelir. Katılımcı amaç, odak grup yönteminde asıl amaç olmasa da vatandaşları katarak siyasi kararların niteliğinin artırılmasında istenilen bir
yöntem olmaktadır[6].
Odak grupların yapısı konusunda standart bir model yoktur,
farklı türleri vardır. Grup büyüklüğü 6-8 kişi arasındadır. Bu, katılımcıların etkili biçimde konuşma zamanının olmasına, küçük grup
dinamiklerinin ortaya çıkmasına imkân verir. Grupların kompozisyonu farklılaşabilir; reel gruplar ve yabancılar, homojen ve heterojen gruplar, cinsiyete göre ayrılmış gruplar vb. olarak farklılaşabilir.
Katılımcıların seçimi tesadüfi yöntemlerle veya kolaj seklinde telefonla veya gazete ilanı ile haber verme şeklinde gerçekleşebilir. Oturumların sayısı açısından bakıldığında, çoğu odak grup bir kez ve 2
saatliğine toplanır, ancak karmaşık siyasi meseleler söz konusu ise
bu süre uzayabilir. Oturumlar genellikle gece ve workshop şeklinde
tasarlanır. Toplantılar genellikle haftalık olarak yapılır. Toplantılar
genellikle bağımsız/tarafsız bir alanda yapılır. Toplantılarda videolar,
resimler, müzik vb girdiler kullanılır. Standart çıktılar ise konuşma
anında yapılan kayıtlardan, soru kâğıtları ile elde edilen verilerden,
kolaj çalışmalarından oluşmaktadır.
2.6 Gelecek Çalıştayları (Future Workshops-Zukunftswerkstätten, similar: Future search conference)
Gelecek çalıştayı gelişen gelecek senaryolarında gelecekteki
106
gelişmede aktif rol oynayacağı düşünülen kişileri belirlemeyi amaçlayan bir yöntemdir. Katılımcılar uzmanlar, sıradan vatandaşlar, kamu
kurumlarından insanlar olabilir. Bunlar birlikte gelecek hakkında senaryolar geliştirirler, uygulama için uygun koşulları tartışırlar. Gelecek senaryolarını tasarlamaya geçmeden önce, katılımcılar mevcut
durum hakkında eleştirilerini yaparlar. Çalıştaylar 15 kişiye kadar
olan gruplarla ve 1-3 gün arasında düzenlenir. Profesyonel, iletişime
ve yaratıcılığa imkan veren bir atmosferin oluşmasını sağlayan bir kolaylaştırıcı tarafından koordine edilir. Gelecek çalıştayları uzun vadeli
sorunlara da uygulanabilir olmalıdır. Gelecek araştırması konferansı,
gelecek çalıştayına benzer ancak 60-80 arasında daha fazla insanın bir
oturum veya paralel birkaç oturumda katılımına imkan verir. ABD’de
genellikle örgütsel gelişme sürecinde, Avrupa’da genellikle toplum
kalkınmasında kullanılır. Bunların amacı ortak amaçları ve faaliyetleri gerçekleştirmektir[4].
2.7 İnsiyatif / Referandum (Initiative- referendum)
Pek çok yerel, bölgesel ve ulusal anayasa/yasa referandum veya
insiyatif aracına sahiptir. Bunlar, vatandaşların veya yöneticilerin imzalarıyla başlatılır. Prosedüre uygun olarak kent meclisleri veya parlamentolara gelen bir konuyu tartışabilir veya referandum düzenleyebilir. Pek çok Avrupa ülkesinde referandum bilim ve teknoloji veya
nükleer enerji, bioteknoloji, kürtaj (İsviçre, Avusturya, İtalya gibi)
gibi konularda politika yapımı temelinde düzenlenmektedir[4].
Tartışmalı bir siyasi sorunu çözmede en çok kullanılan yöntemlerden biri referandumdur. Yöntem en çok OECD ülkelerinde AB’ne
üyelik gibi zorlu anayasal konuların çözümünde kullanılmaktadır. İsviçre ve bazı ABD eyaletlerinde sınırlı biçimde kullanılmaktadır[1].
2.8 Arabuluculuk (Mediation-compensation, bridge-building, benefit sharing)
Arabuluculuk çevresel tartışmalar gibi politik alandan özel alana
kadar geniş bir ölçekte kullanılmaktadır. Çatışma halindeki paydaşlar/
gruplar karar almada özgür temsilcilerini göndererek veya doğrudan
bu sürece katılırlar. Burada müzakereler yoluyla (kazan-kazan politikalarıyla) ortak bir çözüme ulaşmak amaçlanmaktadır. Sonuçlar, gönüllülere aittir ve genellikle resmi yönetim süreçlerine entegre değildir. Arabuluculuk ve köprü oluşturmanın genel pek çok türü olmasına
107
rağmen, farklı anlamlara da sahiptirler. Köprü oluşturma, açık tartışmaların çözümüyle ilgili olmak zorunda değildir. Amaç, başka şekilde
bir araya gelemeyecek ve bilgi paylaşımından faydalanamayacak olan
insanları bir araya getirmektir. Arabuluculuk, çatışan çıkarları olan
insanları bir araya getirir. Bu araç özellikle büyük altyapı projelerinde
meydana gelen çevre tartışmalarında kullanılmaktadır. Bu türden projelerin en büyüklerinden biri Frankfurt Havaalanı’dır[4].
2.9 Müzakereci Yasa Yapımı (Negotiated rule making-regulatory negotiation)
Bu yöntemde bir düzenleme kurumu bazı özel düzenlemeleri
yapmak ve konu üzerinde konsensusa ulaşmak için komiteler oluşturabilir. Kurum ve paydaş gruplar temsil edilmektedir ve kurum temel
bir düzenleme yaparak konsensüsü sağlamayı taahhüt eder. Müzakereci karar verme risk yönetimi ve çevresel düzenleme konularında
uygulanmaktadır. Genellikle yüksek derecede teknik konular tartışılmakta ve halk baskı gruplarının profesyonel temsilcileri olarak görülmektedir. Bu yöntem, özellikle USA Çevre Koruma kurumu tarafından kullanılmaktadır[4].
2.10 Gerçekçi Planlama (Planning for real-community planning, citizens’ exhibition)
Bu yöntem, genellikle kent planlamada kullanılır. Katılımcılar
hedef gruptan gelen vatandaşlar, hükümet temsilcileri, yerel meclis
üyeleri, uzmanlardır. Bu yöntemi bir toplum meclisi şeklinde çalışır,
burada sorunlar ve gelişmeler seçenek kartları ile tanımlanır. Çalışmanın amacı, bilgi ve vizyon paylaşımını sağlamak ve kendi kendini harekete geçirme enerjisini açığa çıkarmaktır. Örneğin “Listening
to the City” süreci, katılımcılara aşağı Manhattan’ı yenilemeye şekil
verme konusunda fırsat sağlamış ve 11 Eylül kurbanlarının hatıralarını kalıcı hale getirmiştir[4].
2.11 Açık Oturum/Duruşma (Public hearings- similar: written comments)
Halk toplantıları, ilgili kişilerin katılabildiği ve bazı kamu kurumlarının kendi önerilerini getirdikleri ve soru sordukları, itirazlarını bildirdikleri açık oturumlardır. Bunlar genellikle politika süreçle108
rinin ileriki aşamalarında, detaylı bir plan ortaya çıktıktan sonra yer
alır. Genellikle kanun tarafından tarif edilir. Amacı, ilgili paydaşlara
itirazları hakkında seslerini duyurabilme fırsatı vermek, olası itirazlar hakkında uyarılarda bulunmak, karar sürecine girdi sağlamak ve
önerilerini kamuya açıklamaktır. Genellikle vatandaşlar veya baskı
grupları bu oturumlara davet edilir ve bu şekilde, önerilerini, itirazlarını dile getirmeleri, seslerini duyurmaları sağlanmış olur. Planlanan
öneriler, halk tarafından yerine getirilir. Yazılı/kayıtlı eleştiri fırsatı
ve planlama sürecindeki yasal itiraz mekanizması şeffaf hale gelir.
Genellikle ABD de yasal düzenlemeler, Avrupa ülkelerine göre daha
uzun/geniş kapsamlıdır. Avrupa ülkelerinde bu uygulamanın örneklerinden biri İngiltere’deki “Speaking Out” uygulamalarıdır[4].
Bu yöntem alınacak olan karardan etkilenen kesimlerin temsilcilerinin katılımı ile oluşur. Konuşmacılara 2-3 dakikalık süreler verilir, bu sürelerde konuyu tam olarak anlamaları/anlatmaları amaçlanır.
Sadece gündemde belirlenen konular konuşulur. Komisyon üyelerinin
soru sorabilmesine rağmen, vatandaşlar onların sorularını cevaplamak
zorunda değildir[2].
2.12 Kamuoyu Yoklamaları (Public survey - opinion poll)
Kamuoyu araştırmalarında halkın büyük bölümüne kendi Fikri sorulur. Araştırmalar değerleri ve davranışları oluşturduğu kadar,
inançların yoğunluğunu ve yönünü de ölçmeyi amaçlamaktadır. Amacı seslerini duyuramayacak olan, ancak karardan etkilenen insanların
görüşlerini birleştirir ve katılım şekillerinin daha seçici olmasından
kaynaklanan önyargıları dengeler. Son zamanlarda çeşitli kurumların
online temelli Fikir havuzları seçenekleri de ifade etmeye başlamışlardır. Genellikle bunlar diğerleri arasında bir unsur olarak kullanılmaktadır. Bunlara örnek olarak “Listening to the City, Future – the
German research dialogue, İsviçre’deki RISCOM-II Projesi, Litvanya’daki Jurmala kasabası kıyı şeridini korumak amaçlı çevresel etki
değerlemesi, İngiltere’deki “Citizen Foresight on the Future of Food
& Agriculture” verilebilir[4]. Kamuoyu yoklamaları sıklıkla AK tarafından kullanılmaktadır. Bu konuda son zamanlarda yapılan bir
araştırma ise Avrupa halkının bilim ve teknoloji ile ilgili davranışını/
algısını belirlemeye yöneliktir.
109
2.13 Yuvarlak Masa (Round Tables)
Yuvarlak masa toplantıları müzakereci karar verme yöntemine
benzer fakat kişisel görüşmeler/düzenlemeler için daha fazla oda vardır. Genellikle belli sanayi kollarının temsilcileri, bilim örgütlerinin
temsilcileri ile müzakere, etik ve sosyal standartlar, çalışma ilkeleri
oluşturmak için bir platform olarak kullanılır. Sivil toplumun katılımı
zorunlu olmasa da sivil toplum örgütleri bu tartışmalarda önemli yer
tutar[4].
2.14 Senaryo Çalıştayları (Scenario workshops)
Senaryo çalıştayları gelecekle ilgi olası gelişmeleri değerlendirmektedir. Normal olarak 24-32 kişilik gruplardan oluşur. Katılımcılar
genellikle yerleşim yerinde yaşayanlar, girişimciler, plancılar, teknisyenlerdir. Mevcut durum analizi temeline dayalı olarak, gelecekteki
gelişmelerin genel koşulları değişirken ana etkileme faktörler ve kilit bilgiler toplanır. Senaryo tekniği, ekonomik, teknik ve sosyal gelişme durumları için uygundur. Senaryo çalıştayları çeşitli ülkelerde
uygulanmaktadır; “The scenario workshop on Urban Ecology” (Danimarka), “Gene, Geld und Gelehrte” (Almanya), “Food and farming
futures for Andgra Pradesh” (Hindistan), “Speaking out meetings on
genetics and health” (İngiltere) gibi[4].
SONUÇ VE ÖNERİLER
Katılım konusu demokratik teoride siyasette ve kamu yönetiminde önemini korumakla beraber, aktif ve etkili katılımın nasıl sağlanacağı sorunsalı da önemlidir. Bu nedenle özellikle kamu yöneticileri siyasetçiler açısından farklı katılım yöntemlerinin özelliklerini,
önermelerini bilmeleri önemlidir. Bu farklı katılım yöntemlerinin etkililikleri araştırılmaya ihtiyaç duyan bir konudur. Etkinliği belirleyen, bu katılım türlerinin sonucunda başarılı sonuçlar elde edilip edilmediğidir. Bu değerlendirmeye ilişkin akademik çalışmalar azdır[3].
Tüm katılım yöntemlerinin başarı şansı aynı değildir. Birbirlerine göre avantajlı ve dezavantajlı oldukları noktalar vardır. Bazı katılım yöntemleri amaçlamalarına rağmen halk tatmin etmekten uzak
kalabilmekte, hatta bazı durumlarda yeni kutuplar, gerginlikler ortaya
çıkarabilmektedir. Bu gibi durumlar karar verici konumdaki kamu yöneticilerinin tercih yaparken halkın görüşünü almayı engelleyebilir.
Halk ise bu yöntemlerin sadece yasal zorunluluğu yerine getirmek
110
için olduğunu düşünüp, inancını kaybedebilir. Bu gibi sorunlarına
rağmen bu yöntemler, halkı yönetime katma aracı olarak, düşen siyasi ilgiyi yeniden canlandırmak amacıyla uygulanmaktadır[2]. Bunların yanında genel olarak bu türden katılım araçlarının uygulanması
önündeki başlıca engelleri, seçilmiş yöneticilerin kendi otoritelerini
kaybetmekten korkmaları, vatandaşların işbirliği için zamanın kısıtlı
olması, kamu yöneticileri ve vatandaşların işbirliği yapma yeteneğinin yetersiz olması, rakip paydaşlar arasında diyalog kurma fırsatının
yetersiz olması, işbirliği çabalarının yetersiz olması, kamu yönetiminde karar verici mekanizmaların yerleşmiş kurumlarının değişime
direnmesi olarak sıralanabilir[2]. Bu güçlükler, varlıklarına rağmen
aşılamaz değillerdir. Ancak önemli olan bunların ortaya çıkma ihtimallerine dair bir risk analizi çalışmasını, bu yöntemleri uygulamaya
koymadan önce yapmaktır. Bunun yanında olası paydaşlar, olası maliyetler, potansiyel siyasi muhalefet de dikkate alınmalıdır.
KAYNAKLAR
1. Bishop, Patrick, Glyn Davis (2002) “Mapping Public Participation in
Policy Choices”, Australian Journal of Public Administration • 61(1):14–9.
2. Innes Judith & David E. Booher (2004) “Reframing Public Participation:
Strategies for the 21st Century”, Planning Theory & Practice, Vol. 5, No. 4,
419–436.
3. Rowe, Gene & Lynn J. Frewer (2000) “Public Participation Methods: A
Framework for Evaluation”, Science, Technology, & Human Values, Vol.
25 No. 1, 3-29
4. Banthien , H. , M. Jaspers and A. Renner (2003) Governance of the
European Research Area: the Role of Civil Society , EU Research Report (
http://base.china-europa forum.net/rsc/docs/doc_727.pdf ).
5. Sorensen, Eva & Jacop Torfing (2009) “Making Governance Networks
Effective and Democratic Through Metagovernance”, Public
Administration, vol. 87, no. 2, 2009 (234–258)
6. Dürrenberger, Gregor, Hans Kastenholz and Jeannette Behringer (1999)
“Integrated assessment focus groups: bridging” the gap between science
and policy?”, Science and Public Policy, volume 26, number 5, October
1999, pages 341–349,
7. Brown, Mark (2006) “Survey Article: Citizen Panels and the Concept of
Representation*” The Journal of Political Philosophy: Volume 14, Number
2, 2006, pp. 203–225
111
8. OECD (2001) “Citizens as Partners: Information, Consultation and Public
Participation in Policy-making”, Consensus Conferences On Genetically
Modified Food In Norway By Alf J. Mørkrid
9. Nishizawa, Mariko (2005) “Citizen Deliberations on Science and
Technology and Their Social Environments: Case study on the Japanese
Consensus Conference on GM crops” Science and Public Policy December
2005, 479-489.
112
HALKIN YÖNETİME KATILIMININ BİR
KANALI SIFATIYLA
KENT KONSEYLERİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Yrd. Doç. Dr. Nur ŞAT
Hitit Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset
Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, ÇORUM
[email protected], [email protected]
ÖZET
Bu bildiri, mevzuatta da açıklandığı şekliyle, halkın yönetime
katılmasına imkân sağlayacak bir kanal olarak kent konseylerinin istenilen etkinliğe neden ulaşamadığını sorgulamak amacındadır. Konunun yöntemi, teorik tartışma ile sınırlıdır. Yeni yönetim anlayışında,
halka, belediyenin görev alanına giren konularda kentsel hizmetlerin,
yürütülmesinde ve denetlenmesinde destekleyici ve tamamlayıcı bir
rol verilmektedir. Bu nedenle örneklerini Avrupa metinlerinde gördüğümüz gibi, artık katılım bir haktır ve yönetim için de halka danışma bir zorunluluktur. Kent konseyi de bunun en önemli kanalıdır.
Bu kanal, yeni kamu yönetimi anlayışının ve katılımcı demokrasinin
yaygınlaşmasının var ettiği bir kanaldır. Ancak kent konseyinin bu işlevi gerçekleştirmekte başarı sağlayamadığı görülmektedir. “Bu başarının önündeki engeller nelerdir?”, “Bu kanal neden tıkanmaktadır?”,
“Mevzuattaki yapı ile uygulama neden örtüşmemektedir?” soruları teorik çerçeveden cevaplanmaktadır. Yapılan tartışma, kent konseylerini katılımcı demokrasinin değil, küreselleşmenin bir gerekliliği olarak
mevzuatımıza girdiği ve halkın yönetime katılmasında kent konseyinin yasal dayanaklarına rağmen bir çözüm olmadığını göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Kent Konseyi, Katılımcı Demokrasi, Halk
Katılımı, Yerel Yönetimler
113
1. GİRİŞ
Kentsel politikalar, kent yönetimini şekillendirir ve kentsel gelişmeye yön verirler. Bir ülkenin genel yönetim yapısı ve özellikle
kentsel yönetim yapısı, o ülkenin siyasi yapısından ve o ülkedeki siyasi tutumlardan soyutlanarak incelenemez. Kentsel hizmet politikalarının o ülkede nasıl saptandığı ve sorunların nasıl çözümlendiğine
dair cevaplar da bu konuda daha net motiflerle doludur.
Kentsel politika, kent ölçeğinde belli amaçların gerçekleşmesi
ya da ihtiyacın karşılanması üzere, hukuka uygun uygulama ve denetleme yolları üzerinden karar alma sürecine işaret eder.
Küreselleşme olarak bilinen politikalar demetinin önemli bir
ayağı yerelleşmedir. Kentsel politikalar sürecine etki eden yerelleşme, yerel dinamikleri, ülke kalkınmasında esas kabul eder. Bu yolla
yerel kamu hizmetlerini sunma ve dağıtma eğilimleri değişmektedir.
Yerelleşme klasik anlamıyla, merkezden yerel yönetime yetki, göreve
ve kaynak aktarımını ifade ederken yeni anlamıyla merkezi yönetimin
elindeki planlama, karar verme, kaynak oluşturma gibi birtakım yetkilerin taşra kuruluşlarına ve yönetim dışı gönüllü örgütlere aktarılmasını ifade eder[1]. Bu aktarımı yönetişim adı verilen mekanizmalar
desteklemekte, arka planını ise yerel demokrasi ve yönetimde etkinlik
motifleri şekillendirmektedir. Artık yerel yönetim, yerel yönetimin,
özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte şekillendirdikleri bir yönetime dönüşür. Yeni yönetim anlayışında uyrukluk ilişkisi
yerini katılım ilişkisine bırakmıştır. Merkezi yönetim yerel yönetim
ilişkisi, temsilcilikten çıkıp giderek bir ortak olarak tanımlanmaya
başlamaktadır[2].
Pek çok ülkede kentsel politikalar, siyasi liderler ve kamu görevlisi olan üst düzey yönetimcilerince belirlenirken artık eğilimler
değişmektedir. Genellikle yönetim dışı genel baskı gruplarının (uluslar üstü kuruluşlar, ticaret ve sanayi odaları, işçi sendikaları, vb.) etkisi
merkezi yönetim üzerinde daha yoğunlaşmışken artık bu gruplar için
kentsel alan da önem kazanmıştır. Daha öncesinde yönetim dışı özel
baskı gruplarının (esnaf ve sanatkârlar dernekleri, hemşeri dernekleri
vb.) baskı gösterebildiği alan olarak kent, giderek daha çok yönetim
dışı genel baskı gruplarının etkisiyle şekillenmektedir. Kentsel politikalar üzerinde etki göstermek isteyen yönetim dışı genel baskı grupları çalışmalarını, 1970’lerden beri gözlemlediğimiz temsili demokrasi
karakterini “halk katılımı” aracılığı ile görünür hale getirmektedir.
114
Çukurçayır ve Eroğlu, “1980’lı yıllarla birlikte ve elbette neoliberal politikaların” kentsel yönetimini de etkileyen süreç olduğunu
belirterek bunun olumlu yönlerini, yerel yönetim geleneğini oluşturmak, kent yönetimlerini güçlendirmek yerel inisiyatiflerin gelişmesi;
olumsuz yönlerini ise kentsel rantın denetlenememesi ve kamuya kazandırılamaması, çoğulcu ve demokratik kent yönetimlerini başarılamaması olarak sıralanabileceğini ifade etmişlerdir[3].
2. KENT KONSEYİNİN DAYANAKLARI
Kent konseyinin hukuki dayanakları, 03 Temmuz 2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesi ve 27250 sayılı
Kent Konseyi Yönetmeliği(KKY)’dir.
Kent konseyi yapısı, 5393 sayılı Belediye Kanununun 76. maddesi gereğince Ekim 2006’da çıkarılmış 26313 sayılı KKY’ne dayanmaktaydı. Ancak 22 Mayıs 2008 tarih ve 2007/1280 Esas, 2008/3744
Karar sayılı Danıştay kararı ile KKY’nin bazı maddeleri iptal edilmiştir. (Örneğin iptal edilen hususlardan biri, genel kurula belediyenin
içinde bulunduğu seçim bölgesi veya bölge milletvekilleri, meclis üye
tam sayısının yüzde 30’ unu geçmemek üzere, belediye meclisinin
kendi üyeleri arasından seçeceği temsilcilerin, meclis tam üye sayısının yüzde 30’ unu geçmemek üzere, il genel meclisinin kendi üyeleri
arasından seçeceği temsilcilerin, kent konseydeki varlığına ilişkindir.)
Haziran 2009’da çıkarılan 27250 sayılı yönetmelikle, bu yönetmelikte, kamuoyunda da eleştirilen hususlar ve belirsizlikler giderilmiş,
dolayısıyla kent konseyi organizasyonunda değişiklikler yapılmıştır.
Kent konseyi oluşumunda etkili olan uluslar arası metinler şöyle sıralanabilir:
Katılım konusunda Türkiye’ye yol gösteren ulus-üstü kuruluşların Dünya Bankası, OECD, BM, AB ve Avrupa Konseyi olduğu
görülmektedir. Örneğin, Avrupa Konseyi Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartı’nın “…mevzuatın olanak verdiği durumlarda, vatandaşlardan oluşan meclislere, referandumlara veya vatandaşların doğrudan katılımına olanak veren öteki yöntemlere başvurulabilmesini
hiçbir şekilde etkilemeyecektir” şeklindeki 2. Maddesi bu konuda
yol gösterici olmuştur. Yerel siyasal faaliyetlere katılan vatandaş oranı esas alındığında, kent konseylerinin bu tür ölçütlerle katılım değerlenmesinde önem arz ettiği açıktır. ABD Uluslararası Kalkınma
115
Ajansı’nın “geliştirilmiş demokratik yönetim” için ölçütleri arasında
saydığı[4]: Sivil toplum kuruluşları ile düzenli toplantı düzenleyen
yerel yönetimlerin oranı da şekillendirici nitelikte olmuştur.
Ancak bunlarla birlikte özellikle kent konseyleri konusunda
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (BMKP) desteklediği Yerel Gündem 21 öne çıkmaktadır.
Yerel Gündem 21, Birleşmiş Milletler Rio Yeryüzü Zirvesinde 1992 yılında kabul edilen ve 21. yüzyılın gündemini belirleyen
Gündem 21 başlıklı Eylem Planının 28 inci bölümü uyarınca, yerel
yönetimlerin öncülüğünde, sivil toplumun ve diğer ortakların, birlikte kendi sorunlarını ve önceliklerini belirlemesi için hazırlanmış
bir programdır. Yönetişim anlayışının hayata geçirilmesini amaçlamaktadır. 1996 BM HABITAT II. Kent Zirvesi ile Yerel Gündem 21’i
tanıyan Türkiye, 1997’de T.C. Hükümeti ve BMKP tarafından imzalanan hukuki metinlerle yerini almıştır. Yerel Gündem 21 projesinin
son aşaması ile ilgili kararın yayımlandığı Resmi gazetede, Belediye
Kanunu 76. Maddesinin Yerel Gündem 21 programının da etkisiyle
düzenlendiğine dikkat çekilmiştir[5]. Yerel Gündem 21, aşama aşama
alt projelere yer vererek Yerel Gündem 21 hedeflerini uygulamaya
aktarmak istemektedir. Kent Konseyleri de böylece şekillenmiştir[6].
Yerel Gündem 21, kent konseyleri için yönetişimi örneklemektedir.
Yerel Gündem 21 ile standartlaşan kent konseyleri,” bireyi odağına
alan değil örgüt temelli bir yaklaşım öngörmektedir.”[7].
3. KENT KONSEYİ ORGANİZASYONU
Kent konseyi organizasyonu, belediye kurumu çatısı altındadır
ve KKY ile şekillenmektedir[8].
Belediye, kent konseyi oluşumuna yardım ve destek sağlayan
yerel yönetim birimidir.
Kent konseyi, belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalli yönetimler
genel seçim sonuçlarını izleyen üç ay içinde oluşur (KKY, Madde 5).
Kent konseyi genel kurulu ilk toplantısını yapmak üzere belediye başkanının çağrısı ile toplanır. Belediye başkanının başkanlığında
toplanan genel kurul, toplantıyı yönetmek üzere üyeleri arasından en
az üç kişiden oluşan divan kurulunu seçer. Divan kurulunun oluşturulmasından sonra, kent konseyi yürütme kurulu ve kent konseyi başkanı
seçilir. (KKY, Madde 5).
116
Kent konseyinin görevleri KKY, Madde 5’de belirtir. Kent konseyinin çalışma ilkeleri ise (KKY, Madde 7) YG21 süreci kapsamında
belirlenmiştir.
Kent konseyi organları, Genel Kurul, Yürütme Kurulu, Meclisler ve çalışma grupları ve kent konseyi başkanından oluşur (KKY,
Madde 9).
Genel kurul, kent konseyinin en yetkili organı olup KKY 8.
Maddede sayılan üyelerden oluşur. Buna göre “merkezi yönetimi,
yerel yönetimi, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını ve
sivil toplumu ortaklık anlayışı ile buluşturmak üzere” kişi, kurum ve
kuruluş temsilcilerinden oluşur. Genel kurul, her yıl ocak ve eylül
aylarında yapacağı iki toplantıdan az olmamak üzere, üyelerin salt
çoğunluğu ile toplanır. Genel kurula kent konseyi başkanı başkanlık
eder. (KKY, Madde10) Kent konseyi genel kurulu bu KKY’ne aykırı olmamak kaydıyla uygulama yönergeleri çıkarabilir (KKY, Madde16).
Yürütme kurulu ise genel kurul tarafından seçilen, kadın ve
gençlik meclis başkanlarının da yer aldığı en az yedi kişiden oluşur ve
genel kurulun gündemini tespit etmek ve genel kurul tarafından oluşturulan görüşleri ilgili belediyeye sunmak ve uygulamayı izlemekten
sorumludur. (KKY, Madde11)
Meclisler ve çalışma gurupları ise “Kadın ve gençlik meclisleri
başta olmak üzere kent konseyinin görev alanlarında, yönetişim anlayışına dayalı ve sürdürülebilir kalkınma içinde çeşitli toplum kesimlerinin kent yönetimine katkıda bulunmalarını, kaliteli ve yaşanabilir
bir kentin yönetiminde aktif rol almalarını hedefleyen ve gönüllülük
esasında oluşmuş ortak yapıları” (KKY, Madde 4) işaret eder. Kent
konseyleri, görev alanına giren konularda meclis ve çalışma gurupları oluşturabilir. Meclislerin ve çalışma gruplarının çalışma usul ve
esasları genel kurulca belirlenir. Meclislerde ve çalışma guruplarında
oluşturulan görüşler, kent konseyi genel kurulunda görüşülerek kabul
edildikten sonra değerlendirilmek üzere ilgili belediye meclisine sunulur. (KKY, Madde12).
Kent konseyi başkanı, genel kurul tarafından seçilir ve görev
süresi, yürütme kurulunun görev süresiyle paralel olmak üzere ilk dönem için iki yıl, ikinci dönem için üç yıldır (KKY, Madde11/A).
Ayrıca yönetmelikte idari akışın koordinasyonunu sağlayan bir
genel sekreterlik tanımlıdır. Kent konseyi genel sekreteri, belediye
117
başkanı tarafından önerilen üç aday arasından yürütme kurulu tarafından seçilir. Kent konseyi genel sekreteri, görevlerin yerine getirilmesini koordine eder. Meclisler, çalışma grupları ve benzeri yapılar
arasındaki çalışma uyumunu ve koordinasyonu sağlar. Genel sekreter, kent konseyi başkanına ve yürütme kuruluna karşı sorumludur.
(KKY, Madde 14/A). Genel sekretere karşı sorumlu olan sekretarya
hizmetleri de ilgili belediye tarafından önerilecek ve yürütme kurulu
tarafından kabul edilecek görevliler tarafından yerine getirilir (KKY,
Madde 15).
Görüşlerin ilanı başlığında (KKY, Madde 14) kent konseyi genel kurulunca oluşturulan görüşlerin, belediye meclisinin ilk toplantısında değerlendirildikten sonra belediye tarafından kent konseyine
bildirilir ve uygun araçlarla kamuoyuna duyurulduğu belirtilmektedir.
Mali yapı ise belediyeler kent konseylerine, bütçelerinde ödenek ayırmak suretiyle ayni ve nakdi yardım yapması ve destek sağlaması ile açıklanmıştır (KKY, Madde 16/A).
4. POLİTİKA SÖYLEMLERİNDE KATILIMCILIĞIN YERİ
Katılımcılık ve kent konseylerinin dayanağını oluşturan politika
söylemleri için kronolojik sırayla Belediye Kanunu tasarısı gerekçesine, 5393 sayılı Belediye Kanununa, DPT’nin 2007-2013 Dokuzuncu
Kalkınma Planı ve KKY’ne bakmak gerekli olacaktır:
Belediye Kanunu tasarısı gerekçesinde[9], “Özerklik konusunda sorunlar yaşayan yerel yönetimlerin bu konuda güçlendirilmesinin
yolunun katılımcı yapılardan geçtiği”,” Katılım ile hizmetle etkililik
ilişkisi tasarıyı şekillendiren unsurlardan biri olduğu”, “Kent konseylerinin ise görüşlerin açıklandığı bir platform olarak tarif edildiği ve
işlevi üzerinde durulduğu” belirtilmiştir.
2005 tarihli 5393 sayılı Belediye Kanunu katılımını sağlayacak
önlemlere [10] Madde 13/2’de hemşehriliğin geliştirilmesi, Madde
76’da Kent konseyi, Madde 77’de sosyal hizmete yönelik hizmetler
konularında yer verilmiştir.
DPT’nin 2007-2013 Dokuzuncu Kalkınma Planı[11] ise planın
temel ilkelerinde, Kamu Hizmetlerinde Kalite ve Etkinliğin Artırılması, Yerel Düzeyde Kurumsal Kapasitenin Artırılması, Kültürün Korunması ve Geliştirilmesi ve Toplumsal Diyaloğun Güçlendirilmesi
başlığında katılıma ayrı yer verilmiştir.
118
Kent Konseyi Yönetmeliği’nde [12] ise tanımlamalarında (Madde 1), kuruluşunda (Madde 5 /1), yerel düzeyde demokratik katılımın
yaygınlaştırılması hakkında (Madde 6/1/a) , “Yerellik ilkesi çerçevesinde (6/1/ç), Kent yönetiminde uygulanan ilkeler hakkında (6/1/h),
“YG21 süreci kapsamında, (7/1/a), ve kent yaşamında uzlaşma konusunda (7/1/d) öngörülmüştür.
5. TÜRKİYE’DE KENT KONSEYLERİ
1930 sayılı yasanın hemşerilikle ilgili maddesi hemşerilerin
belediye yönetimine iştirake hakkı olduğunu belirtmiştir. Hemşeri
kıstasına uygun kimseler bu konuda ayrı bir çaba olmaksızın bu haktan yararlanabilmekteydiler. Bu açıdan yönetime katılım deneyimleri
Yerel Gündem 21’den daha geriye götürülebilmelidir. Bugünkü kent
konseylerinin işlevini karşılayanlar olarak da yöre halkının çabasıyla
oluşturulan ve kent parlamentosu, kent senatosu, demokrasi platformu gibi değişik ad ve organizasyonların olduğunu hatırlatmak gerekir. Bunlardan akla gelen ilk örnekler: Aliağa, Urla, Milas, Muğla’dır.
Türkiye’de, kent konseylerinin standartlaşmış organizasyona
dönüştükleri örnekler ise “Türkiye’de Yerel Gündem-21 Yönetişim
Ağı Kanalıyla BM Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin Yerelleştirilmesi”
projesiyle gündeme gelmiştir. 2005 yılında çıkarılan 5393 sayılı Belediye Kanununda da 76. Madde bu konuya ayrılmıştır.
6. KENT KONSEYİ SÜRECİNDE KATILIMCI
DEMOKRASİNİN YERİ
“Kuramsal ve pratik değeri ile katılım, yaşamı başkalarının iradesine bırakmak değil, aksine ona her zaman sahip çıkmak ve onu
bizzat biçimlendirmektir[13].” Kamu yönetimi disiplini içinde ise katılım, sadece hizmetlerin kalitesi ve gereksinimlere ilişkin talepleri
kapsamamakta, yönetime katılım ya da yönetimi denetleme amaçlarına yönelik, temsili demokrasinin eksiklerini giderici, ona çoğulcu
bir içerik sağlayan vatandaş katılımını da içermektedir[14]. Katılımın
sağlanması, demokrasi idealindeki bu “yürütme gücünün, azınlıklara
karşı hassas olması” ihtiyacının aracıdır.
20. yüzyılın son çeyreğiyle birlikte demokrasi katılım olmaksızın tarif edilemez olmaya başlamıştır. Aktif kitlelerin enerjilerini halkın önceliklerini dile getirmeleri için kullanma olarak da tarif edilen
119
bu olgu giderek bir zorunluluğa dönüşmektedir. Varsayıma göre, temsili demokraside herkes oy kullanma hakkına sahiptir ancak temsil,
halkın çıkarlarını adil şekilde temsilden çıkıp sadece temsilcinin iletişim çemberi ve kişisel öncelikleriyle şekillenmektedir. Bu durumun
da temsilciyi etkilenmeyi başaran baskı gruplarının ve siyasi liderlik
mekanizmalarının, demokratik mekanizmaları felç ettiği öne sürülmektedir. Temsili demokrasi kriz içerisindedir ve toplumsal ihtiyaçlara cevap veremez olmuştur. Katılımcılığın taşıdığı potansiyel, bu
krizin panzehiridir. Adeta, doğrudan demokrasiye en yakın örnek olan
Antik Yunan’da bile başarılamayan “tüm halkın katılımı” artık mümkün hale gelmektedir. Tüm halkın katılımı idealini gerçekleştirme
sorumluğu da ulus üstü mekanizmalara bırakılmaktadır. Verinin işlenmesi, depolanması ve dağıtılması konusunda teknolojideki büyük
adımlarla uzmanlaşmanın yıldızı yükselirken varsayımlar, vatandaş
katılımını öne çıkarmaktadır. Karar verme mekanizmalarında temsilci
ya da bürokratların yerini vatandaşın alması sıkça vurgulanmaktadır.
Katılımcı demokrasi, temsili demokrasiden sağlanan en büyük kazanım olarak gösterilmektedir.
Temsili demokrasi, sadece ulus devlete demokratik görüntüyü
sağlamayı amaçlayan ve el çabukluğu ile gerçek demokrasiyi gasp
edip, ona 19. yüzyılda bir tür el koyan ve iki bin yıllık tarihsel geleneği yok sayan bir “yerine geçme” olarak görülmektedir[15]. Bu
nedenle temsili demokrasinin niteliği sorgulanmaya başlamış, D. H.
Lawrence’ın “Beni kim temsil edebilir? —Ben kendim! Herhangi bir
insanın beni temsil ettiğini düşünemem bile”[16] ifadesi daha çok dillendirilir olmuştur. 1970’lerden sonra, özellikle Avrupa’da, demokrasi kazanımlarından taviz verilmemesi için demokrasinin yaşadığı
darboğaz, çevre hareketleri ile öne çıkan sivil toplum kuruluşlarının
örgütlenmiş yapısı ve katılım için öncü vatandaşların enerjilerine başvurularak aşılmak istenmiştir. Böylece temsili demokrasinin demokrasi üstündeki anlam tekeli kırılmaya, “katılımcı demokrasi” ifadesi
de kullanılmaya başlanmıştır.
Bu dönüşümler, şu varsayımlarla katılım süreçlerini öne çıkarmaya başlamıştır: “Kamu yönetimi süreçleri kamu hizmetinin vatandaş iletişimi içerisinde iyileştirilmesi ve dönüştürülmesine odaklanmaktadır” ve “Vatandaşların gönüllü katılımının sağlanmasında
iletişiminin yanı sıra katılımı yapılandırmak için gerekli koşulları
sağlamak yükümlülüğünde olduğu kabul edilmektedir.”
120
“Yerel ölçek sadece yerele özgü süreçlerin değil aynı zamanda yerel üstü süreçlerin de yaşandığı bir süreçtir [17].” Bu nedenle,
bu süreçler, kamu yönetiminde kendisine en fazla yerel yönetimlere
ilişkin tartışmalarda ve yeniden yapılandırma çalışmalarında yer bulmaktadır. Yerel yönetimleri şekillendiren kavramlar “taban demokrasisi”, “özerklik ve yerellik”, “vatandaş girişimleri” olarak sayılabilir.
Hizmetin yerinde sunulmasına yakınlıklarından dolayı katılımcı yapıya uygun oldukları düşünülen yerel yönetimler, katılımcılığa ilişkin
tartışmaların da kaçınılmaz olarak odağına oturmaktadır.
Oysa katılımcı demokrasinin sorunları ve açmazları da vardır.
Demirci bu konuda çeşitli açılardan konuyu ele alarak şunları sıralar[18]: “Katılım yorumlara açık belirsiz bir kavramdır”, “Elitler
halkın katılımı konusunda isteksizdirler”, “Katılımda adalet yoktur”,
“Katılımın ideal koşulları yoktur”, “Halk, katılım konusunda isteksizdir”, “Katılımcıların bireysel olarak yaptıkları katkı belirsizdir”,
“Katılım, karar almada verimsizliğe yol açar”, “Katılım, toplumsal
çatışmaları arttırır”, “Katılım, hesap verme sorumluluğunu muğlaklaştırır”, “Katılım, yeni bir tiranlıktır”…
7. KENT KONSEYİNİN SORUNLU YÖNLERİ
Kent Konseyi, kurumsal katılıma ilişkin en temel kurumsal model olarak görülmektedir[19]. Vatandaşların yerel yönetimlere katılımını arttırmak için bir platform olarak düşünülen Kent konseyleri
sadece az sayıda şehirde etkili olarak çalışmaktadır[20]. Bunda etkili
bazı hususlar olmalıdır.
İlk gözlemlenen husus, konseyin kuruluşunu zorunlu kılınmasıdır: “Kent Konseyleri belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalli idareler…” (KKY Madde 5/1).
Yönetmelikte, kent konseylerinin yılda kaç kez toplanmasına
dek görülen müdahaleci tutuma dikkat çekilmiş, bu tip detayların ancak “o kentin vereceği kararlar” olması gerektiği hatırlatılmıştır[21].
Belediye ile kent konseyi arasında kurulan ilişki konseyde alınan kararların belediye meclisine taşınmasıdır. Bu düzenlemeye göre
kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilecektir (Belediye Kanunu,
Madde 76/3). Kent konseyinin görüşlerinin belediye meclisi açısından bağlayıcılığı yoktur. Nitekim Belediye Kanunu, belediye mec121
lisinin görevleri arasında kent konseyi kararlarının görüşülmesini
saymamaktadır[22]. 5393 sayılı kanun 24. maddede meclis kararlarının isteyenlere ancak ücret karşılığı verileceğini hükme bağlamıştır,
dolayısıyla kent konseyi görüşlerinin kararlara nasıl etki ettiği anlaşılamamaktadır[23]. Kent konseyi genel kurulunun yılda iki kez toplanması, KKY’ne göre kararların etki edebileceği yer olan Belediye
Meclisinin 11 toplantısından (5393 sayılı Belediye Kanunu Md. 20)
eğer gerekli görülürse sadece iki toplantısında tartışılabilecektir. Ayrıca toplantı tutanaklarının olup olamayacağı, aksine beyan halinde
bunların bir hukuki dayanak sayılıp sayılmayacağı, tutanakların nasıl
tutulacağı, nereden yayımlanacağı konularına KKY’de yer verilmemiştir. Bu açıdan bu cevaplar, iş yönergelere bırakıldığından, katılımın temel koşulu olan bilgilenme hakkı açısından belirsizdir. Bu çerçevelerde gündeme alınan konsey görüşlerinin “değerlendirilmesi”
yani karar niteliği kazanıp kazanmaması veya kararlarda etkili olması
hususunda belirleyici olan meclis ve özellikle belediye başkanıdır.
Stratejik plan ve faaliyet raporlarının da sunulmadığı, konseyin
bu konularda faaliyet önerileri sunma ve karar alma süreci de baştan
engellenmektedir.
Kent konseyi görüşlerinin meclis kararlarına yansıması amacıyla beklentilere ulaşılmaması, kişisel inisiyatiflere bırakılan bu alanın
konsey üyelerinin motivasyonunu olumsuz etkileyeceği açıktır.
Kent konseylerinin web sayfalarının pek çoğunda bu tutanakların olmadığı görülmektedir. Bunun yanı sıra üyelerin, sadece temsil
ettikleri kurumların isimleri sayılmakta ve üyelerin iletişim bilgileri
bulunmamaktadır.
Genel kurul, KKY’de “Kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, baroların ve ilgili dernekler
ile vakıfların temsilcileri” ibaresinden en geniş katılımı kesiminin
STK’lardan oluşacağı anlaşılmaktadır. Ancak burada ilgili olmak kim
tarafından ve hangi kriterlerle belirlenecektir, burası kesin değildir.
Kent konseyinde ister kamudan, ister STK’dan, ister halktan olsun her
temsiliyet, örgüt üzerinden tanımlıdır ve bir Yerel Gündem 21 örgütlenmesi olarak bu açıdan belli bir çoğulculuğu gözeten korporatist bir
temsiliyet biçimidir [24].
Kent konseyleri kent yaşamı için öneme haiz hizmetlerin tasarlanmasına ön ayak olabilir. Ancak mevcut siyasetin yapılanması ve
hizmet sunumunda piyasa temelli tercihleri ağırlığı altındaki konsey122
leri çok az sayıda belediyenin bunu ciddiye aldığı, büyük bir çoğunluğunun ise yasal bir zorunluluk olarak gördüğü için başlatmak zorunda
kaldıkları ve sadece “görüntü ürettikleri” sonucuna ulaşılmıştır[25].
Yasal düzenlemelerle demokratik kazanımlar tasarlansa da uygulamada, tasarımla bir uyumsuzluğun bariz olduğunun altı çizilerek
belediye yönetiminin isteksiz, yerel kurumlar ve katılımcı olacağı öngörülen kesimlerinse bilinç düzeylerinin düşük olduğu tespiti yapılmıştır[26].
Belediyelerin kent konseyine yönelik yardım ve desteğinin neler olacağı ve nasıl sağlanacağı belirtilmemiştir. Belediyeler tarafından konseye yönelik olarak sağlanacak teknik altyapı vb. yardımların
belediye başkanının inisiyatifi ile geliştirileceği açıktır.
Kent konseyine ayrı bir bütçe verilmesi, kent konseyinin protokoldeki yeri, alınan kararların yerine getirilmesi hususundaki Belediye Meclislerine bir yaptırımın olup olmadığı gibi sorular sıkça
sorulmaktadır. Bütçenin ancak tüzel kişiliğe ait olduğunu hatırlatmıştır. Ayrıca, bu çalışmaların Belediye Başkanının yürüttüğü hizmetlere
ortaklık olmadığını da belirtmiştir[27]. Bunları dile getiren merkez
valisi ve Mahalli İdareler Eski Genel Müdürü Kavas, temel konularda
katılmak konusunda sorun yaşayan bir vatandaşın, kentinin, mahallesinin sorunları konusunda çok fazla katılımcı olmasını beklemenin
biraz iyimserlik olduğunu bunun ancak kent konseyini doğru tanımlamak ve Kent Konseyine olduğundan farklı işlemler yüklememekten
geçtiğini belirtmiştir[28].
Kent konseyinin her yerde aynı şekilde olamadığı, kanun ve
yönetmeliğin yorumlanması da aynı şekilde kabul edilmediği ve anlaşılmadığı, dolayısıyla da bir yörede, bir beldede algılanan, bilinen,
uygulanan şeyin, bir başka yerde çok farklı olmaya başladığına işaret edilmiştir[29]. Elban, ayrıca “başka bir mevzuat problemi de kent
konseylerinin bir tüzel kişilik olmadığı, dolayısıyla da kendilerine
bir kadro olmadığı için hukuken bir Genel Sekreter atamasından, görevlendirmesinden söz edilemediği ancak kent konseyi ile karşılıklı
tabi mutabakatla dışarıdan yani belediye personeli olmayan kişinin
de Genel Sekreter olarak görevlendirilmesi ve Yürütme Kurulunun da
bunu Genel Sekreter ataması, seçmesi söz konusu olabileceğini” de
belirtilmiştir[30]. Bu da belediye başkanın önerdiği bu kişinin konsey
üyelerince istenilmemesi halinde bir gerginlik konusu oluşabileceğini
göstermektedir.
123
BMKP’nın kent konseyi olan otuz ildeki görüşmelerine göre de
üç sorun vardır. Bunlar, 1. mali kaynakla ilgili olarak “Mali kaynağın yetersizliği”, “sağlanan kaynağın sürekli sağlanmaması”, “kaynağı belediyeden alırsak özerkliğimize bir tehdit olur mu, olmaz mı”;
ikincisi “Bağımlı olmayı istemiyoruz ama bağımsızlığımız için ne
yapmalıyız, bunu bilmiyoruz” bir başka tartışma ekseni; sonuncusu
da “Kentimizin hemşerilerinin kent konseyi sahiplenmeleri, bilinirlik problemleri, kurumsal, kişisel kapasite ile ilgili çeşitli sorunlardır.
Aynı görüşmelerde kent konseyi üyelerinin kamu yönetimi ile Kent
Konseyi ilişkilendirilmesini şu üç temel soru ile saptayan soruları:
“Kamunun karşısında mıyız?”, “Karşısında değilsek, kamunun denetçisi miyiz?”, “Kamu ile birlikte yürüyorsak, hangi eksenlerde, hangi
parametrelerde yürüyoruz?” ve “Kent Konseyi süreci bir dayatma mı,
dış birimlerin bir dayatması mı, yoksa kendimizin içten hissettiği bir
ihtiyaç mı?” olarak sıralanmıştır[31].
Şengül’e göre, eskinin “seçici temsiliyetini” geçersiz kılma
amacındaki Yerel Gündem 21’in bu konuda aracı kent konseyidir. Ancak kent konseylerine bakıldığında, birkaç örnek dışında kent konseyi belediyeye endekslenmiştir[32]. Emrealp[33] de “Kent Konseyi =
Belediye” olmadığının altını çizmektedir. Bu tespitlerin sebebi, kent
konseyinin işlevini yitirip çoktan belediyenin gölgesinde kaldığının
güçlü işaretleridir.
Kent konseyi, vatandaş odaklı bir anlayışın geçerli kılınması
için önemli bir boşluğu doldurma kapasitesine sahipken bu anlayışı
temsil etmekte sorunlar yaşanmaktadır, çünkü vatandaşın kararlarını
verdiği şeyleri uygulamaya koyamamaktadır ve belediyenin sunacağı
desteğe bağımlı vatandaş karar verme süreçlerinde hala pasif konumdadır[34].
8. DEĞERLENDİRME
Kent konseyinin kurulmasındaki zorunluluk, yerel demokrasiyle bağdaşmaz. Demokrasiye dayanacak bir kent konseyi, yöre halkının ona doğal olarak ihtiyaç duymasıyla şekillenmelidir. Ancak
anlaşılmaktadır ki bu demokrasinin kurumsallaşması beklemek kent
konseyini şekillendiren Yerel Gündem 21 sürecinin işlerliğine yetişmek için zorunluluk olarak ön görülmüştür. Demek ki gerekli katılımı
güçlendirmek konusunda yol göstericiler ulus üstü kuruluşlardır. Bu
da Bayramoğlu’nun “siyasal iktidarın ulus-devlet ölçeğindeki adem-i
merkezileşmesinin, aynı anda, başka bir iktidar ölçeğinde (küresel)
124
gerçekleşen bir merkezileşme”[35] görüşünü desteklemektedir.
Mali yardım konusunda belediye ile konsey arasında oluşturulan bağ, belediyeye, kısıtlı gelir kaynaklarıyla yaptığı çok çeşitli
yerel hizmet sunumunun yanı sıra “demokratik mekanizmaların benimsenip yaşatılması” ödevini de yüklemektedir. Bu yarışta siyasi
gücü korumak ve hizmetleri yerine getirmek önceliğinde olan belediyelerin “demokratik mekanizmaları” yavaşlatması kaçınılmazdır.
Mali konularda bazı belediyelerde kent konseylerine ciddi kaynaklar
ayrılırken bazı belediyelerin KKY’deki belirsiz bir “mali destek” ifadesi sayesinde bu konuda ayak diredikleri anlaşılmaktadır. Belediye
bütçesinde kent konseyleri ile ilgili belirgin bir kaynak ayrılmasını
talep etmektedirler. Bu, özellikle ölçek ekonomisi gereği küçük kent
belediyelerinin kent konseylerini destekleyememelerinin temel sebebidir. Ülkemizde sınırlı bütçelerle, hem siyasi gücü kaybetmeme hem
de hizmet etme kaygısındaki belediye yönetimi için kent konseyi gibi
demokratik mekanizmaların işletimi yavaşlamak durumunda kalmaktadır.
Ayrıca kent konseylerinin yaptığı çalışmalar, kentsel sorunların tespiti, çözüm önerileri sunmaktır. Hizmeti tasarlayan ve sunan
belediyedir. Ancak konseyin yaptığı faaliyetlerin (örneğin kadın istihdamına yönelik kursu açmak, gençlik programları, kültür değişimi
projeleri, engellilere akülü araba dağıtımı vb.), toplumda belediye dışı
bir yapı olan kent konseyinin hizmeti olarak algılanması, belediyenin siyasal rolünün pekişmesine bir engel olarak algılanabilir. Belediyeler, başlangıçta değişik projelerle gündemi dolduran konseyleri,
pasif kılmaya eğilimi göstermektedirler. Önemli bir iletişim kaynağı
olan web sayfalarının açılmasından sonra uzun süre güncellenmemesi ve sonunda tamamen yayımdan kalkması... Örneğin, Çorum Kent
Konseyi’nin web sitesi de Ocak 2011’den beri yayımlanmamaktadır
(www. corumkentkonseyi.org.tr). Sadece Gençlik Meclisi üyeleri, bir
sosyal paylaşım ağı üzerinden iletişimlerine devam edebilmektedirler.
Sivil toplum kuruluşlarının da faaliyetleri kendi adlarına mal edememeleri de konseyin çalışmalarında katılımı sınırlı tutmaktadır. Çorum
Kent Konseyi hakkında yapılan bir araştırmada konsey üyelerinin yönetim kuruluna üye olduklarından bile haberdar olmadıkları anlaşılmaktadır[36].
Yerellik vurgusu yapılan kent konseyi çalışmalarında, ilginç bir
biçimde, merkezin yerel ölçekte etkisi hissedilmektedir. Daha önceki
125
kent konseyi deneyimlerinde yararlanmak isteyecek kent konseyleri
iradesi yerine, örneğin kent konseyi yürütme kurulu üyelerine bölgesel olarak eğitimler düzenlemesinin Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Belediye Hizmetleri Daire Başkanlığınca Yerel Gündem 21
anlayışıyla yapılması buna iyi bir örnektir. Yönetişimi öğrenmek için
de uluslar arası kuruluşların eğitimi ihtiyacı doğmaktadır. Yeni bilgi
kaynağı olan bu kuruluşlar bu anlamda merkezi yönetimin rolüne geçerek yeniden tanımlı eski bir hiyerarşiyi ortaya koymaktadır.
Yapılan çalışmaların belediye destekli oluşu, muhalif seslerin
duyulamamasına engel olmakta, yapılan çalışmalarda belediyenin
mensup olduğu siyasi partinin görüş ve yorumlarına paralel söylemler
ağırlık kazanmaktadır. Bu da sorunlara duyarlı ve farklı yaklaşımlarla
yerel siyasi gücü baskı grubu olarak yönlendirmekten çok iktidarın
yeniden üretimine dönüşmektedir.
Yasa ve ilgili yönetmelik, tüm kentlerin katılımda aynı isteklilikte olduğunu var sayar gibi Konseyin kuruluşunu zorunlu kılmaktadır. Bu durum demokrasiye aykırı kabul edilmelidir. Kentin yerel dinamikleri bunu gerekli kılmadıkça açık olan bu kanalı kullanmamak
da demokrasinin bir gereğidir.
Tüzel kişiliği olmayan kent konseylerinin bir araya gelmesi ve
ulusal ölçekteki bir birlikteliğe uygun hukuki bir zemin arayışı ise yerelleşme ileri sürülürken anlaşılamayan bir merkezileşme olarak öne
çıkmaktadır.
Ülkenin fiziksel, siyasi ve sosyal altyapısının bu tip uygulamalar için hazır olmadığı ve Yerel Gündem 21 gibi katılım denemelerinin
hemşehrilerin katılıma ilişkin beklentilerini olumsuz etkileyebileceği,
küreselleşme kapsamında bu süreçlerin kentin sermayenin egemenliğinde kalmasının aracı olabileceği öne sürülmüştür[37].
Akdoğan, katılımı neo-liberal politikaların doğası dikkate alındığında demokratik olmaktan çok iktisadi bir talep olarak görmekte,
kent konseyini de tanıtıldığının aksine bu iktisadi anlayışın meşrulaştırıcı bir aracı addetmektedir[38]. Eğer katılım neo-liberalizm için
önemli ise bu yapı içindeki ülkelerdeki sendikacılığın yerinde saymasını anlamak mümkün değildir.
Şengül, eskinin seçici temsiliyeti geçersiz kılma amacındaki Yerel Gündem 21’in bu konuda aracı kent konseyidir. Ancak kent konseylerine bakıldığında, birkaç örnek dışında kent konseyi belediyeye
endekslenmiştir[39]. Emrealp[40] de “Kent Konseyi = Belediye” ol126
madığının altını çizmektedir. Bu tespitlerin sebebi kent konseyinin
çoktan belediyenin gölgesinde kaldığının güçlü işaretleridir.
Kent konseyi, vatandaş odaklı bir anlayışın geçerli kılınması
için önemli bir boşluğu doldurma kapasitesine sahipken bu anlayışı
temsil etmekte sorunlar yaşanmaktadır, çünkü vatandaşın kararlarını
verdiği şeyleri uygulamaya koyamamaktadır ve belediyenin sunacağı
desteğe bağımlı vatandaş kararı hala pasif konumdadır[41].
Yerel yönetimler, yerel hizmetlerin pek çoğunu özelleştirmişken
halkın bu hizmetler konusundaki tavrının başarı ihtimali ise düşündürücüdür.
Burada temel çelişki de yerel yönetimlerin doğalarının yönlendirildiğimiz sonuçlara varmayacaklarına dair örneklerin çok olmasıdır ki bu da hesap verebilirlik, saydamlık ve katılımcılık kapasitesinin
arttırılmasını üstesinden gelinmesi gereken bir sorun haline getirmektedir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Kamu faaliyet alanı ilke olarak tekel niteliğine sahiptir, rekabetçi değildir. Mal ve hizmet üretiminde tüketicinin (vatandaşın) belirleyici ve etkileyici rolü sınırlıdır. Bu kamuyu verimsizliğe iten sebeplerdendir. Bireyin tüketici (vatandaş) olarak tercihlerini özgürce
kullanabilmesi liberal bir ekonomik sistemde gerçekleşebilir. Çözüm
ise kamu faaliyet alanında özel sektör mekanizmalarını kullanmaktan geçmektedir. Bunun anlamı tüketici tercihinin, kamu sektöründeki yansıtılmasıdır ki bu vatandaş katılımının sağlanmasıdır. Katılım
yoluyla vatandaşlar yönetime ilişkin beğeni, öneri veya şikâyetlerini
yansıtmaktadırlar. Yönetim başarısının değerlemesi, yönetici performansı ölçümü ve daha çok şikâyet alan hizmet unsurlarının değişimi böylece “doğal yolla” sağlanmaktadır. Konu, bu açıdan bakınca
“etkin yönetim” ihtiyacına yönelik gelmektedir. Ancak sorun, burada
vatandaşın yönetişim anlayışında örgütlenmeden veya belli örgütlenme yapılarına sahip olmadan bir değer ifade edememesidir. Vatandaş
katılımı olarak tasarlanan katkı, özel sektör kuruluşları ve STK’ları
tarafından yapılmaya endekslenmektedir. Katılım süreçlerinde rol
oynama gücü olan STK’lar da baskı grubu oluşturabilecek sermaye
birikimine sahip, ticari faaliyetleri dışında da kaynak dağıtımını etkilemek isteyen örgütlenmelerden oluştuğu görülmektedir. Bireysel
katılımın ya da sermeye desteği olmayan örgütleneme yapısındaki
grupların “yönetişim” anlayışında yeri yoktur. Yönetişim katılımı ayrı
127
ayrı bileşenlerine ayırarak atomize etmez, grupları muhatap alır. Bu
nedenle vatandaş katılımından değil yönetim dışı baskı gruplarının
katılımında söz edilmelidir.
Kent konseylerini belediye destekli bir kurum olmaktan çıkarmak, doğal taleplerle oluşmasına dek gerekli alt yapıları hazır tutmak
dışında bu konuda bir müdahale kabul edilebilir değildir. Ancak bu
gerçekleşmesi güçtür. Çünkü özellikle ulus üstü güçlerin küreselleşme politikalarının aracı olan yerelleşme gerekleri bu taleple örtüşemez. Demokrasiye dönük eğilimleri dışarıdan dayatılan zorlamalarla
evirilen yerel demokrasi ya özgün çözümleri sorgulamalı ya da bu tür
oluşumlara olduğundan daha çok anlamlar yüklememelidir. Katılımcılık şartlarını sağlayamayan vatandaşların faaliyetleri, kamu yararından uzaklaşan anlayışları ikame edemezler.
Belediyenin kentsel hizmetlerin yanı sıra sosyal hizmetleri de
yapma yetkisi düşünüldüğünde kent konseylerinin hizmet tasarımı ve
sunumuna ilişkin görüş ve önerilerini iletmesinden öte bazı faaliyetleri yapılmasının “fazladan bir yük” olduğu söylenmelidir. Demokratik
mekanizma, ifade özgürlüğü ve denetleme unsurlarının sağlık şekilde
işletir. Bu mekanizma işin kendisini yapmak durumunda değildir.
Pek çok kez karşılaşıldığı gibi, katılım etkinlikle bağdaştırılmakta devletin üstündeki yükün arttığı belirtilerek ve etkin bir yönetim için katılım şart hale gelmektedir. Katılımın rolü, yöneticilerin
daha iyi performans göstermeleri için gölgesini bu kesimlerin üzerinde tutmasıdır. Katılımın, neo-liberal politikaları uygulamakta olan
siyasetçi ve bürokratların denetleyicisi olması ön görülmüştür. Özellikle hizmetin üretimi ve dağıtımının etkisini yüzyüze yaşayan yerel
yönetimciler için halkın taleplerini göz önünde tutmak kaçılmaz olur.
Demokrasinin okulu sayılan yerel yönetimlerin yönetiminde halk müzakereleri ile demokratik süreci öğrenecektir. Yerinde gerçekleşen
hizmet süreci denetim altında tutulabilecek, yolsuzluklar engellenebilecektir.
Kent konseyi, katılım maliyetlerini hem zaman hem mali açıdan
karşılayamayan bireylerin ya da toplulukların temsil edilemediği, iyi
örgütlenmiş baskı gruplarının temsil edildiği bir yapı arz etmektedir.
Kent konseyi önermesinde, tüm vatandaşların, (örneğin, nükleer enerji santrallerinden şiddete maruz kalmış kadınlara, engellilere
uygun kamu yapılarından çöp ayrıştırma gereksinimlerine kadar) önlerine getirilen tüm konulara hâkim ve tüm vaktini bu çalışmalara ayı128
rabilecek kadar iyi ve bilinçli vatandaşlar oldukları varsayımı geçerlidir: “Yaşadığı kente karşı, yaşadığı mahalleye karşı sorumluluğunu
yerine getiren, bu yükün altına ağırlığını koyan adam, aynı zamanda
kenti ile ilgili konularda da, memleketi ile ilgili konularda da sorumluluk taşıyan insan demektir, farklı bilinçte, bir insan demektir.”[42]
İyi niyetle bu bir ideal ölçek olup buna eksik gelen hususlar olabileceği ön kabulü olsa bile bu kez karşımıza daha baskın gruplar arasından
sıyrılıp kendi gündemlerini ifade özgürlüğü içerisinde ifa edecekleri
soru işaretlerine yol açmaktadır. Katılım, gönüllülüğe dayanırken belediye olan her yerde konseyin kurulması zorunluluğunu ise anlamak
mümkün değildir. Bu nedenle pek çok kent konseyi katılımı zorunlu
tutulamayacak olan toplantılarına katılım azlığından uzun sürelerdir
gerçekleştirilememektedir. Örneğin, Çorum Kent Konseyi genel kurulu 2 yıldır toplanmamaktadır. (Son toplantı Haziran 2009’da gerçekleşmiştir.)
İnsanlar tüm güçleriyle kent konseyine vakit ayırsalar da ve ilgilendikleri konuları paylaşıp uzmanlık bilgilerini araştırsalar da sonuç
pratiğe dönük değildir. Çünkü temsili demokrasinin handikaplarını
yaşayan belediye meclisinin bu kararları dikkate almamaları çalışmaları anlamsız kılmaktadır.
Katılımla karar alma maliyeti, temsilcilerin karar alma maliyetinden daha düşük değildir. Kişilerin tüm bu süreçlere tam kapasite
olarak gösterecekleri varlıkları aslında bir yandan karar alma faaliyetlerini ağırlaştırmaktadır. Akdoğan’ın da belirttiği gibi[43] İstanbul
gibi katılımcı sayısının (1106) çok olduğu (dolayısıyla sorunları da
çok olan ve çözüme muhtaç olan kentlerde) konseye katılanların birer
cümle bile söylemeleri günleri alabilir.
Kent konseyi katılımcıların nasıl ve hangi kriterlere göre seçildiği muğlak olan belediyenin istediği zaman göstereceği desteğine
dayalı yapıyla, daha çok yerel yönetimlerin faaliyetlerin duyurulmasını sağladığı ve müzakere alanı değil onaylanma alanı işlevini yerine
getirdiği anlaşılmaktadır.
Pasif vatandaşın arzulanmadığı doğrudur, ancak gerçekçi olmayan şartlarla “katılım zorunluğu” da ancak bir siyasal kayıtsızlığı getirmektedir. Aksi durumda mevcut yapı, bizlere katılma kanalları açık
olduğu halde bizlerin bundan “gönüllü vazgeçtiğimiz” gibi bir mesaja
sahiptir. Bu yolla iktidarın yoğunlaşması ve muhalefetin parçalanması
demokrasi için en büyük tehlikedir.
129
Özellikle yerel yönetimlerin hizmet için en uygun büyüklüğe
ihtiyacı varken katılım için de en küçük ölçeklere ihtiyacı vardır. Bu
nedenle mahalle komiteleri buna bir çare sunabilir. Belediye çalışmalarının demokratikleştirilmesi, yörede yaşayanlarının yerel hizmetin
işleyişine önceden müdahaleleriyle mümkündür. Bu müdahale, kararların halkla birlikte alınması olarak belirtilmelidir. Mahalle sakinlerinin dilek, istek, şikâyet ve önerilerini derleyen, mahallenin ortak
ihtiyaçlarını belirleyen ve mahalle muhtarları öncülüğünde semtin
ekonomik ve kültürel zenginliğiyle ilişkili olarak yerel hizmetleri talep eden bir mahalle komitesi üzerinde durmak daha doğru olacaktır.
“Mahalle ölçeğinde geliştirilecek uygun modellerde yerel hizmetlerin
görülmesinde etkililik ve verimlilik kadar demokratik değerlerin de
geliştirilebileceği belirtilmektedir”[44]. Bu konuda önerilecek olan,
Türkiye’de de denenen, mahalle komiteleridir. Mahalle tüzel kişiliği hukukta tanınırsa, komitelerin bilgi edinme için talepte bulunma,
uzman kişilerden eğitim alma gibi pek çok imkânla güçlendirilerek
katılımı temsilci seçme sürecine indirgemeyi sağlayacaktır.
KAYNAKLAR
1. Eryılmaz, B. (1995), “Küreselleşen Dünyada Yerel Yönetimlerin Yeri”,
Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt. 4, Sayı 2, ss: 89-92 içinde s. 90
2. Koyuncu B. ve , B. (2003), “Yerel Yönetimler ve Yerel Özerklik: Modeller
ve Uygulamalar”, Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar, (Ed. Ahmet
Nohutçu vd.), Ankara, 2003, ss: 281-302 içinde s. 300
3. Çukurçayır, M. A. ve Eroğlu, H. T. (2008), Kent Yönetiminde Demokratik
Bir Açılım Olarak Kent Konseyleri, Sakarya Üniversitesi 1. Ulusal Yerel
Yönetimler Sempozyumu, 23-24 Ekim 2008, ss. 197-219 içinde s. 197
4. USAID (2000), Decentralization and Democratic Local Governance
Programming Handbook, Center for Democracy and Governance,
Technical Publication Series, PN-ACH, May. Pp: 56-57
5. Göktürk, A. (2008), “Bugün Gelinen Yerde Kent Konseyleri ve
Yerel Gündem 21”, http://www.yayed.org.tr/genel/bizden_detay.
php?kod=833&tipi=7&sube=0, s. 2
6. Kent Konseyleri, Türkiye’de Yerel Gündem 21 Programı, http://www.
la21turkey. net/index. php
7. Göktürk, A.(2008), s. 13-14
8. Kent Konseyi Yönetmeliği, http://www. mevzuat. gov. tr/, Erişim: 11. 01.
2011
130
9. Belediye Kanun Tasarısı, http://www. tbmm. gov. tr/sirasayi/donem22/
yil01/ss944m. htm Erişim: 10 01. 2011
10. Belediye Kanunu, http://www. mevzuat. gov. tr/ Erişim: 10. 01. 2011
11. DPT, 2007-2013 Dokuzuncu Kalkınma Planı,www. dpt.gov.tr/DocObjects/
Download/1968/plan9. pdf , Erişim: 14. 01. 2011
12. Kent Konseyi Yönetmeliği, http://www. mevzuat. gov. tr/, Erişim: 11. 01.
2011
13. Çukurçayır, M. A. (2000), “Yeni Yönetim Modeli Arayışları Çerçevesinde
Halkın Yönetim Süreçlerine Katılım Olanakları”, Yerel Yönetimler
Sempozyumu Bildirileri içinde (211–224), Ankara: TODAİE Yerel
Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi, 1–2. Kasım 2000, s. 212
14. Geray, C. (1998), “Kentsel Yaşam Kalitesi ve Belediyeler”, Türk İdare
Dergisi, Yıl:70, Sayı: 421, ss. 323–345 içinde s. 325
15. Dahl, R.(1989), “The City in The Future of Democracy”, American
Political Sience Review, Aralık 1967, New Haven: Yale University Press,
s. 953-970’ten Aktaran: Yıldırım, Selahattin. Yerel Yönetim ve Demokrasi:
Kavramlar, Yaklaşımlar. İstanbul: T. C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı ile IULA-EMME Yayını, 1993. s. 20
16. Arblaster, Anthony. (1999), Demokrasi. Nilüfer Yılmaz (çev.). Ankara:
Doruk Yayınları, s. 122
17. Şengül, T. (2001), Kentsel Çelişki ve Siyaset: Kapitalist Kentleşme
Süreçleri Üzerine Yazılar, İstanbul: WALD içinde s. 152
18. Demirci, M. (2010), “Katılımcı Demokrasi Açısından Kent Konseyleri:
Eleştirel Bir Değerlendirme”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt:19,
Sayı:1, ss: 21-46 içinde 25-31
19. T. C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, (2009) Kentleşme Şûrası-Yerel
Yönetimler, Katılımcılık ve Kentsel Yönetim Komisyon Raporu, Ankara.
www. bayindirlik. gov. tr/turkce/kentlesme/kitap10. pdf s. 43
20. T. C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, (2009), s. 13
21. Türkiye Kent Konseyleri, Bursa Buluşması: Bilgi ve Deneyim Paylaşımı
Toplantısı, Erdem Saker’in Konuşması (13 Şubat 2010), Toplantı Zaptı,
http://www. bursakentkonseyi. org. tr/?sayfa=icerik&id=100, Erişim:15. 03.
2011
22. Öner, Ş. (2006), Yeni Mevzuat Çerçevesinde Türkiye’de Belediye
Yönetimi, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2006 içinde 243
23. Çukurçayır, M. A. (2009), Yurttaş Odaklı Yerel Yönetim, Çizgi Yayınevi,
Konya, 2. Bası, s. 96
24. Şengül, T.( 2004), “Kent Yönetimi ve Katılım Sorunu”, Antakya Kent
Kurultayı (09-11. 12. 2004) Bildiriler Kitabı, Detay Yayımcılık, içinde s. 38
131
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
27-28M. Akif Çukurçayır, H. Tuğba Eroğlu, s. 216
Çukurçayır, M. A. ve Eroğlu, H. T. (2008), s. 198
Türkiye Kent Konseyleri, s. 15-16
Türkiye Kent Konseyleri, s. 17
Türkiye Kent Konseyleri, s. 18
Türkiye Kent Konseyleri, s. 18
Türkiye Kent Konseyleri, s. 20-21
Şengül, T. s. 37
Türkiye Kent Konseyleri, s. 36
Kutlu, Ö. vd., (2008), “Vatandaş Odaklı/Vatandaşın Olduğu Yönetim: Kent
Konseyleri ve Selçuklu Belediyesi Örneği”, Sakarya Üniversitesi 1. Ulusal
Yerel Yönetimler Sempozyumu, 23-24 Ekim 2008, ss. 221-235 içinde s.
234
Bayramoğlu, S. (2004), Yönetişim ve Demokrasi İlişkisinde Siyasal İktidar
Sorunu: Türkiye’de Bağımsız Düzenleyici Kurumlar, (Yayımlanmamış
Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu
Yönetimi ve Siyaset Bilimi Ana Bilim Dalı, s. 315
Kasap, B.(2011), Çorum Kent Konseyi Hakkında Seminer Araştırması, s. 6
Göktürk, A. ve Kavilli S. (2002), “Bilgi Çağı Kamu Yönetimi İçin Önerilen
Bir Model Gündem 21”, I. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi
Bildiriler Kitabı, 10-11 Mayıs, Kocaeli Üniversitesi İİBF, ss. 989-1009
içinde s. 1004-1006
Akdoğan, A. (2008), “Yeni Yerel Yönetim Yasalarında Katılım”, http://
www. yayed. org. tr/genel/bizden_detay. php?kod=831&tipi=7&sube=0 s. 1
Şengül, T. s. 37
Türkiye Kent Konseyleri, s. 36
Kutlu, Ö. vd., (2008), s. 234
Türkiye Kent Konseyleri, s. 16,
Akdoğan, A. (2008), s. 1
Palabıyık, H. ve Atak Ş. (2000), “İzmir Büyükşehir Bütününde Mahalle
Yönetimi”, Yerel Yönetimler Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 1-2 Kasım,
TODAİE Yayın No. 304, ss. 192-201 içinde s.200
132
KATILIMCI YÖNETİM MEKANİZMASI
OLARAK KENT KONSEYLERİ
Yrd. Doç. Dr. Şafak KAYPAK
Mustafa Kemal Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, 31100, Antakya/HATAY
[email protected]
ÖZET
Bu çalışma, yerel düzeyde katılım olgusu ve bu doğrultuda kent
konseylerini inceleme amacını taşımaktadır. Yapılacak incelemede çıkış noktası, kent konseylerinin yerel demokrasinin yaşama geçmesinde bir araç olarak, kentsel yönetişim oluşturulması sürecinde olumlu
rol üstlendiği doğrultusundadır. Yerel yönetimlerin yapısal değişim
geçirdikleri bilinen bir gerçektir. Bu değişimlerin başında kentteki
tüm grupları aktör olarak ortak gören yerel katılım kavramı gelmektedir. Kentsel mekânlarda etkili karar alma konumunda olan genelde
yerel yönetimler, özelde belediyeler, katılımın ve doğrudan demokrasi avantajlarının sergilenebileceği yönetimlerdir. Gerçekleştirilen yerel mevzuat düzenlemeleri ile yerel yönetimlerde sorunların çözümü
ve hizmet sunumunda, çok ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışı
hedeflenmektedir. Bu doğrultuda, kent konseyleri, kentsel sorunların
ve vizyonun belirlenmesinde, eylemde, çözümde hemşehrilik hukuku
çerçevesinde herkesi buluşturur, kentin kalkınma önceliklerine ortak
akıl ve uzlaşma ile yön verir, sürdürülebilir kalkınma esasıyla hareket
eden demokratik bir yapılanmayı beraberinde getirir.
Anahtar Kelimeler: Kent, Demokrasi, Katılım, Yönetişim ve Kent
Konseyi
133
1. GİRİŞ
Günümüzde yerel yönetimler, demokrasinin temel kurumları
olarak görülmektedirler. Demokrasi, halkın kendini yönetmesi olduğuna göre, yerel demokrasi de alt birimlerde halkın istek ve ihtiyaçlarına karşılık verebilen en etkin sistem olmaktadır. İnsanın yerleşik
yaşamında nüfus az iken doğrudan demokrasi geçerliydi. İnsanların
toplu yaşama gereksinimlerinden dolayı kentleşme artmış ve artık tamamen temsili demokrasiye geçilmiştir. Günümüzde seçimlere dayalı
temsil edici kurumların varlığı, sağlıklı işleyen bir demokrasi için zorunlu olsa da, yeterli kabul edilmemekte ve katılımcı demokrasiden
söz edilmektedir. Çağımızda doğrudan demokrasi ile temsili demokrasi arasında denge sağlamayı amaçlayan katılımcı demokrasi anlayışı her iki aşırı yaklaşımın sakıncalarına karşı bir çözüm olarak görülmektedir. Demokrasi anlayışının ve demokratik bilincin gelişmesiyle
birlikte yerel yönetimlerin de önemi artmıştır. Yerel demokrasi, yerel
birimler aracılığıyla sağlanır ve halka yakın birimler, yerel halkın ihtiyaçlarını karşılamada daha etkindirler.
Yerel yönetimler, yerel halkın gereksinim ve beklentilerine uygun bir düzeyde yanıt verebilme özellikleri ile çağdaş demokratik bir
yönetim yapısının vazgeçilmez unsurlarıdır. Yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesi ve yerel düzeyde demokratik mekanizmaların
işletilmesi, yerel demokrasinin işlevselliğini sağlayacak önemli bir
koşuldur. Yerel demokrasinin sağlanabilmesi ve işlevsel hale gelebilmesinin en önemli koşulu ise “katılım”dır. Yerel demokrasiler için
katılım zorunluluk sayılmaktadır. Yerel yönetimler, halk katılımını en
üst düzeyde gerçekleştiren ve halka en yakın yönetim kuruluşlarıdır
ve halkın yönetime katılmasını sağlayarak ulusal birlik ve dayanışmaya katkılarda bulunurlar. Gelişmiş ülkelerde katılıma önem verilmekte ve kentsel yaşam alanlarında yerel yönetimlerin demokratikliğinin
göstergesi sayılmaktadır. Katılım, halkın çıkarlarının kollanması ve
korunması için en uygun yoldur. Kararlara katılan bireylerin, ülke
sorunlarına ilgisi artar ve demokrasi bilinci gelişir. Yönetişim kavramının temelinde de birlikte yönetim anlayışı ve bunun gereği olan
katılımın gerçekleştirilmesi yer almaktadır. Bir kentin kalkınması;
demokrasiye, kültürel gelişmeye hizmet edebilmesi halkın etkin katılımına bağlıdır. Yerel yönetimlerin işleyişine halkın katılımı merkezi
yönetime göre daha kolay olmaktadır.
Bu doğrultuda, ülkemizde de katılımın yolunu açan yasal de134
ğişiklikler yapılmıştır. Bireylerde demokrasi açısından büyük önem
taşıyan görüş bildirme, işleyişe katılma ve buna temel oluşturacak kurumsal yapılar, 2005 tarihli 5393 sayılı Belediye Kanunu ile hukuki
bir nitelik kazanmıştır. Katılımcılık konusundaki en önemli düzenleme kent konseyleri ile ilgili olandır. Yerel Gündem 21 çalışmalarıyla
başlayan kent konseyleri, kentte sorunların çözümünde, çok ortaklı,
aktif katılımlı demokratik bir yönetişim mekanizmasını getirmektedir. Konsey düşüncesinde, güçlenen yerel yönetimlerin, yetki, işlev ve
kaynaklarını “örgütlü kentliyle” paylaştığında, katılım yoluyla kentsel hizmetler sunumunda verimliliğin ve saydamlığın attırılabileceği
beklentisi vardır. Yerel halkın daha iyi bir yaşam sürmesini sağlamaya
dönük nihai amacın gerçekleştirilebilmesi, o yöredeki toplumsal aktörlerin karar alma sürecinde yönetime etkin katılımlarına bağlanmıştır.
Kent konseyleri ile birlikte, biraz zor da olsa, kent düzeyinde
çok ortakla birlikte çalışma başlatılmıştır. Kent konseylerinden katılım adına çok şey beklenmektedir. Demokratikleşmeyi sağlaması beklenen katılmalı yönetimle, yönetilen temsilcilerinin karar sürecinde
yer alması hedeflenmektedir. Karar alma süreçlerini içeren katılımcı
yöntemlerin yaygınlaştırılması yoluyla kurulacak kentsel ortaklıkların temsili demokrasiden, doğrudan veya katılımcı demokrasiye geçişi kolaylaştırabileceği düşünülebilir. Konseylerin etkinliği, yönetimin
kararlarından etkilenen toplumun her kesiminden insanı hem kararlara
ortak etmek, hem de uygulamaların içine dâhil etmekle gerçekleşebilir. Bu gerçekleştiğinde, konsey görüşmeleri daha sonraki çalışmalara
ışık tutar ve halkın bilinçlenmesini sağlar. Bu bağlamda, çalışmada,
katılımcı yönetim mekanizması olarak kent konseyleri incelenmiş, bu
katılımın kentin gelişimine sağlayacağı katkılar tartışılmıştır.
2. YEREL DEMOKRASİ VE KATILIMCILIK
Günlük hayatımızı yakından etkileyen hizmetleri yerine getiren
kuruluşlar, yerel yönetim kuruluşlarıdır. Yerel yönetimler; köy, kent,
kasaba veya il gibi belirli bir coğrafi alanda yaşayan yerel topluluğun
bireylerine, birarada yaşamak nedeniyle kendilerini ilgilendiren konularda hizmet üretmek amacıyla kurulan, karar organları yerel toplulukça seçilerek göreve getirilen, yasalarla belirlenmiş görevlere ve
yetkilere, özel gelirlere, bütçeye ve personele sahip olan ve merkezi
yönetimle olan ilişkilerinde yönetsel özerklikten yararlanan kamu tü135
zel kişileridir[1]. Yerel müşterek ihtiyaçların karşılanması amacıyla
ortaya çıkan, halka en yakın birim olan yerel yönetimler, kendilerine
sağlanan yasal, mali ve teknik olanaklarla bu hizmetleri yerine getirmeye çalışırlar. Yerel yönetimler, halkın katılımı esasına dayanan,
demokrasinin temeli kabul edilen; insanın özgürleştirilmesinde, demokrasinin yaşanabilmesinde ve insanların demokratikleşmesini sağlamada birincil kuruluşlardır. Yerel yönetim anlayışı ve uygulaması,
yalnızca yerel topluluğun ortak gereksinimlerinin karşılanması değil;
aynı zamanda, merkezi devlet anlayışının sakıncalarına karşı demokratik sivil toplum yönetim ve uygulamasının geliştirilmesine dayanır.
Bu bağlamda, yerel yönetimlerin işleyişi ve çalışması sırasında denetlenmesi, belli bir grubun tekelinden çıkarak, kentte yaşayan her
kesimden gelen kişilerin katılımı aracılığıyla gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır[2].
Katılım (participation), bir katılma olgusudur. Düşünülen ve yapılan şeylere katılmayı, olanı paylaşmayı ifade eder. Seyirci olmanın
ötesinde bir durumdur. Katılım kavramı Siyaset Bilimine ait bir kavramdır. Ama sosyal bilimlerde de kullanılmaya başlanmıştır. Günlük
dilde kullanılan şekliyle katılım, “bir şeyden pay almak, bir şeyin içine girmek, bir şeye ortak olmak, iştirak etmek, bir şeyin aktörleri arasında yer almak” anlamlarında kullanılmaktadır. Daha geniş bir ifade ile katılım; “bireylerin kendileri ile ilgili, onları etkileyen fiziksel
çevreler, programlar ve kurumlar düzeyinde üretilen kararlarda yer
almaları ya da belirli bir çevrenin planlanmasında, bir program ya da
sonucun oluşturulmasında kendileriyle işbirliğine gidilebilmesi” olarak da tanımlanmaktadır[3]. Katılımdan istenilen, şeklen değil, gerçek
anlamda katılımdır. Katılım, bütün demokratik yönetimler için ortak
bir hedeftir. Katılımın üç koşulu vardır; katılma isteği; yönetimin ve
halkın, katılma istek ve güdüsüne sahip olmasını ifade eder. Katılıma
inanmak; katılım için çağrıda bulunan örgütün ve katılacakların katılıma inanmış olmaları gerekir. Katılımın yarar sağlaması; katılımın
beklenen yararı sağlaması, katılımın ne büyüklükte toplumsal kümeyi
ilgilendirmesi ile yakından ilgilidir.
Kavram olarak katılmalı yönetim ya da yönetime katılma olgusu, birlikte-belirleme (co-determination) ortak-yönetim (cogestion)
çoklu yönetim (democratic participative management), çok aktörlü
yönetim (yönetişim=governance) gibi değişik adlarla anılmakta ve
geniş bir perspektifte yorumlanmaktadır[4]. Bu çerçevede katılım,
136
bazen yeterli sayıda insanın kendi huzurunu, gelirini ve güvenliğini
artırmak için bir eylem içinde bulunması; bazen ekonomik bir çıkar
elde etme veya bu çıkarı sağlayacak makamlara gelme aracı; bazen de
sadece karar ve uygulamalardan bilgi sahibi olmak anlamında kullanılabilmektedir. Her toplumda/yönetimde net biçimde şekillenen ve
yasal düzenlemeler ile meşrulaştırılan; yöneten ve yönetilen ayrımı
yapılmakta ve bu ayrım düşünsel anlamda bireylerde yerleşik olmaktadır. Söz konusu bu ilişki biçimi toplumun tüm kesimlerini içermektedir. Birçok kesim tarafından katılma olgusu sadece “oy verme” eylemi şeklinde algılanmakta ve sınırlanmaktadır. Fakat yönetilenlerin
(yurttaşlar) yönetime katılımı ne yalnızca seçimlere katılmak, ne de oy
vermektir. Günümüzde katılımcılık; “toplumdaki her kesimin örgütlü
katılımıyla, ama bireye kadar giden, bireyin de, doğrudan doğruya katılımını, kendini görevli hissetmesini” öne çıkaran bir yaklaşım olarak
ele alınmaktadır[5]. Bu açıdan katılım tek aktörlü olmaktan çıkıp çok
aktörlü olmaya doğru bir genişleme göstermektedir. Yönetimde etkin
ve belirleyici olanların artması önemli olmakla birlikte, bunun işlevsel
kılınması noktasında bu aktörlerin “yapabilir kılınma” gereklilikleri
ortaya çıkmaktadır. Bu noktada yapabilir olma erkine sahip olan Devlet aygıtının yanında, bazı sivil örgütlenmelerin de bu erki paylaşması
sorunu doğmaktadır. Yapabilir kılma erkinin paylaşımı olgusundan,
devletin rolünü sıfırlamak değil, küçültmek, sınırlamak anlaşılmalıdır. Bu bağlamda, devlet dışındaki aktörleri; sivil toplum kuruluşları,
yerel yönetimler ve yerel inisiyatifleri yapabilir kılmak gerekmektedir. Yapabilir kılmak, söz konusu örgütlenmelerin potansiyellerini
harekete geçiren bir ilke olarak görülmektedir[6]. Bu örgütlenmeleri,
temsil ettikleri bireylerin ve toplumun genelini ilgilendiren sorunları çözebilecek düzeyde yapabilir kılmak gerekmektedir. Bu anlayış,
merkeziyetçi anlayışı sınırlayarak yerelliğin güçlenmesini öngören
“yerelliğin öncelik kazanması” (subsidiarite) ilkesi ile yerel düzeyde,
özellikle büyük şehir yönetimlerinde önemli olan ve çok aktörlü bir
yönetimi öngören “yönetişim” (governance) ilkesini öne çıkarmaktadır. Yeni yönetim anlayışı olarak ifade edilen yönetişim ile devletin
doğrudan doğruya yönetmesi yerine, “karşılıklı olarak birbirini yönetme ve etkileyebilme erki”, yapabilir kılma stratejisinin doğal sonucu
olarak açıklanmaktadır[7]. Bugün, büyük kent alanlarında yapılacak
hizmetler, artık tek elden ve tek başına değil de çeşitli alt örgütlenmelerden yararlanmayı, onlarla işbirliği yapmayı ve onların katılımını
gerektirmektedir[8]. Kent yönetimlerinde, en üst yönetimden en alt
137
düzeydeki mahalle yönetimine ve kentte var olan STK’lara kadar, her
yerel kuruluş ya da birimin bazı yetki ve görevlerle kent yönetimine
katılması, faydalı olması ve sahip çıkması gereği oluşmaktadır. Artık,
kent yönetimi denince, sadece belediyeler değil, toplumsal örgütlenmeler ve birimler de bu kapsamın içinde değerlendirilmektedir.
Katılım, bireylerde demokrasi duygusunu geliştirmektedir. Bu
yolla yurttaşlar, seçilmiş ve atanmış kamu görevlilerini daha etkili
biçimde denetleyebilmekte, karar ve uygulamalarını değerlendirebilmektedirler[9]. Günümüzde genel ve eşit oy sistemine dayalı “katılım” ve “temsil” çağdaş demokrasinin temel özelliklerinden biri olma
konumunu korumaktadır. Demokrasi ile katılım arasında kurulan özdeşlik, katılımcı demokrasi olarak katılma tabanının ulusal düzeyde
yaygınlaşmasından kaynaklanmaktadır[10]. Katılımcı demokrasi,
seçimler dışında da halkın karar ve uygulamalara katılımını esas almaktadır. Hangi biçimde ve boyutta ele alınırsa alınsın “katılım” kavramının özünde bir “demokratikleşmeyi” içerdiği ve aynı zamanda,
toplumun ya da insanın kendi geleceğini kendisinin belirlemesine olanak sağlayan bir sistemin en belirgin özelliği olduğu düşünülmektedir.
Tarihsel sürece bakıldığında, söz konusu taraflardan yönetilenlerin,
uzun bir süre siyasal iktidarın ve yönetsel mekanizmanın oluşumunda
söz sahibi olmaktan çok, alınan karar ve işlemlere “itaat” etmek durumunda kaldıkları görülmektedir. Yönetim, tek taraflı, tepeden inme
ve otoriter bir biçimde işlemiş; ancak bu işleyiş zamanla değişmeye ve yumuşamaya başlamıştır. Öncelikle sınırlı “şikâyet ve danışma” birimleri oluşturulurken; siyasal ve ekonomik güç dengelerinin
değişmesi ile diğer katılım mekanizmaları da gelişmeye başlamıştır.
Klasik hak ve özgürlüklerin yanında, bireyin seçme ve seçilme hakkının genişlemesiyle, bireylerin siyasal istikrarı belirleyiciliği artmış,
yönetsel işleyişe egemen olacak yönetenleri belirleyen yurttaşlar, ilerleyen dönemlerde, siyasal kararların alınmasına, yönetsel işlemlerin
yapılmasına ve gerekirse bu işlemlerin denetimine katılmaya başlamışlardır. Kentsel katılım; kentlilerin kendileriyle ilgili konularda karar verme hakkını, seçilmiş yerel yöneticilere devretmesini ifade eden
delegasyon demokrasisinden farklı olarak, kentlerin yönetiminde şu
ya da bu şekilde rol almalarını, kısacası demokrasinin günlük yaşama
geçirilmesini ifade etmektedir.[11] Katılım kavramı bireysel veya örgütsel düzeyde uygulansın, amaca ulaşılabilmesi için yönetim mekanizması üzerinde bir etkiye sahip olması gerekmektedir. Toplumların
karşı karşıya kaldıkları sosyo-ekonomik, kültürel pek çok sorunun ve
138
işleyişe dair aksaklıkların giderilmesi noktasında getirilen en somut
öneri halkın yönetime katılımının sağlanması ve etkin olmasıdır. 1992
yılında Avrupa Konseyi’nde kabul edilen Avrupa Kentsel Şartında
kent yönetimlerinde katılım; gereksiz bürokrasiden arındırma, yardımlaşma ve bilgilendirme ilkelerinin sağlanması olarak ifade edilmektedir[12]. Uygulamalar bireylerin alınmasında söz hakkına sahip
oldukları kararları daha kolay ve içtenlikle benimseyebildiklerini ve
kararları hayata geçirmekte daha başarılı olduklarını göstermektedir.
Bilindiği gibi yerel yönetimler ile demokrasi arasında da çok
yakın bir ilişki vardır. Hatta yerel yönetimler, hemen tüm ülkelerde
“demokrasi okulu” olarak görülmektedirler[13]. Yerel demokrasiler
için katılım ve özgürlük kavramları zorunluluk olmuştur. Yerel halkın taleplerini karşılama ve buna duyarlı olma gücü yerel demokrasinin de gerçekleşme göstergesidir. Yerel demokrasi geliştikçe yerel
yönetimler demokrasi okulu olma özelliğini ispatlayacaklardır. Yerel
nitelikteki hizmetlerin yerine getirilmesinde başvurulan örgütlenme
biçimlerinden biri olan yerel yönetimler; diğer örgütlenme biçimlerinden, karar ve yürütme organlarının oluşumundaki farklılık ile ayrılmaktadır. Bu organlar ilke olarak, yöre halkı tarafından seçimle
belirlenmektedir. Bu çerçevede yerel yönetim, yerel nitelikli hizmetlerin yönetiminden daha ileri bir anlam kazanmakta ve demokrasi ile
ilişkilendirilmektedir[14]. Öte yandan, yerel yönetimleri sivil toplum
örgütü olarak değerlendirenler de bulunmaktadır. Yerel yönetimlerin
sivil toplum örgütü sayılmaları tartışmalıdır. Ancak ağırlıklı olarak
bir sivil toplum örgütü olmadıkları üzerinde birleşilmektedir[15].
Sivil toplumun birtakım demokratik özellikleri vardır. Bunların en
önemlilerinden birisi, merkezden ayrı düşünebilme olanaklarının oluşu; diğeri, siyasal toplumdan özerk olmaları ve kamu kuruluşu olmamalarıdır. Demokratik bir yerel yönetimin temel esaslarından biri
de, yönetimin kararları ve uygulamaları üzerinde yerel halkın sürekli
etkili olması ve halk denetiminin sağlanmasıdır. Çoğulcu ve katılımcı demokrasinin gereklerinden biri, yerel işlere halkın katılması ve
yönetimi denetlemesidir. Halk denetimini etkin kılmak için, bireylerin etkin bir örgütlenme bilincine sahip olmaları ve baskı grupları
oluşturmaları gerekmektedir[16]. Bu da, adına sivil toplum örgütleri
denilen aracı kurumlar vasıtasıyla halkın yönetime katılmasını gündeme getirmiştir. Sivil toplum örgütleri, devletin siyasi yapılanmasından
bağımsız, toplumun oluşturduğu, kendi karar organları ve bütçeleri
olan kuruluşlardır. Katılımcı demokrasi, halkın seçtiği temsilcilerin
139
yanı sıra, yine halkın örgütlediği bu kuruluşların da, yönetimin karar
ve uygulamalarında yer alması ve denetim faaliyetlerinde bulunmasını öngörmektedir. Bu sayede halkın iradesinin karar ve uygulamalara daha etkin olarak etki etmesini amaçlamaktadır[13]. Gelişmiş
demokrasilerde yerel yönetimler, kentsel yaşamı biçimlendiren sosyal ve ekonomik grupların yaşamlarını etkileyen kararlar alırken;
kentte yaşayanlar da, seçim başta olmak üzere değişik yöntemlerle
kent yönetimini etkileme ve katılma çabası içindedir. Öyleyse, yerel
yönetimler, yerel hizmetleri yerine getirirken, özerk, demokratik ve
katılımcı bir siyasal yapı içinde, hizmetlerin yürütülmesinde etkinlik
ön planda tutularak ve kuruluşlarla ortak çalışmalar yaparak işlevlerini sürdürmelidirler[17]. Tüm bunlar bireylerin veya yerel grupların
katılıma olan arzularını olumlu yönde etkileyecektir. Genelde, başlıca
katılımcı yapılar, “kent konseyleri” adıyla yerel ilgi grupları tarafından oluşturulan platformlardır.
3. KENT KONSEYLERİ
3 Temmuz 2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda temel olarak yerel halkın fikirlerinin dikkate alınması, kurumlar arası
işbirliği gereğinin sağlanması ve katılım konusunda uygulamaya yönelik hükümler yer almaktadır. Bu hükümlerden biri de kent konseyi
ile ilgili hükümdür. Kent konseyi, kentte oluşturulan bir ortak çalışma
platformudur. Komisyon veya komitenin biraz daha gelişmiş şekli sayılır. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Kent Konseyi” başlıklı 76.
maddesi, doğrudan kent konseyi yapılanmasını düzenlemektedir. Bu
maddeye göre; “Kent konseyi; kent yaşamında, kent vizyonunun ve
hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım
ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır”. 5393 sayılı
Belediye Kanunu, ilgili maddesinde Türkiye’de uygulama alanı bulan
“kent konseyi” kavramını açıklamış, belediye yönetimi anlayışında
yeni bir sayfa açmıştır[18].
Kent konseyleri aslında ülkemizde yasal zorunluluk açısından
yeni ise de, uygulamada yeni değildir. Yeni belediye ve büyükşehir
belediyesi yasalarında katılımla ilgili getirilen temel düzenleme niteliğindeki kent konseyleri, Türk yerel yönetimlerine tamamen yabancı, yeni bir uygulama değildir. 1930 yılında yasalaşan 1580 sayılı
140
Belediye Kanununun Hemşehri Hukuku başlıklı 13. maddesi, bu tür
oluşumlara destek sağlamaktadır. Bu maddeye göre: “Her Türk, nüfus
kütüğüne yerli olarak yazıldığı beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin
belediye işlerinde reye, intihaba, belediye idaresine iştirake ve belde
idaresinin devamlı yardımlarından istifadeye hakları vardır.” Belediye Kanunu, her Türk vatandaşının belediye idaresine iştirak etmeye
hakkı olduğunu açıkça vurgulamaktadır. Yasanın bu hükmüne dayanarak bazı belediyeler 5393 sayılı yeni yasa yürürlüğe girmeden önce
de Türkiye’de kent konseyleri türünden yapılanmalar oluşturmuşlardı[19].
Daha önce Yerel Gündem 21 adı altında veya bu ad altında
olmasa da, kent meclisi veya benzeri yapılanmalar yolu ile ihtiyari
olarak uygulanmakta idi, şimdi bu uygulama zorunlu tutulmaktadır.
Bu süreçte “Kent Konseyi” terimi, genelde yaygın olarak kullanılmasına karşın, zorunlu olarak kullanılması gereken bir ad olmamıştır.
Kent ölçeğindeki katılımcı platformlara bakıldığında, benzer yapıların farklı adlar altında da oluşturulabildiği görülmektedir. Her kent
kendi bakış açısına ve katılanların çokluk durumuna göre, kent konseyi, kent meclisi, kent senatosu, kent kurultayı vb. isimlerle yerel
halkın karar-almaya katılımını sağlayıcı mekanizmalar yaratmışlardır.
Bazı kentlerde “Kent Meclisi, “Kent Danışma Meclisi”,“Şehir Meclisi”, “Kent Platformu”,“Kent Parlamentosu” gibi adlarla yer almış;
bazı kentlerde ise yerel ortaklar, platformlarını “Kent Kurultayı” adı
altında oluşturmuşlardır. İl ölçeğindeki yapılanmalar geliştikçe, “İl
Konseyi”, “İl Kurultayı”, “İlçe Kurultayı” gibi adlar da görülmeye
başlanmıştır[20]. Adı geçen farklı adlar saklı kalmak kaydıyla, ülke
genelinde, “Ekonomik ve Sosyal Konsey” gibi oluşumlar “Kent Konseyi” adının yerleşmesini kolaylaştırmış; kamu yönetiminin yeniden
yapılandırılmasında ve yerel yönetimlere ilişkin yeni yasalarda da bu
ad kullanılmıştır. Bu açıdan, kavram kargaşasına yol açılmaması ve
dil bütünlüğü sağlanması amacıyla, Yerel Gündem 21 (YG–21) sürecini yeni başlatan kentlerdeki katılımcı platformların Kent Konseyi
adı altında oluşturulması önerilmiştir[21].
Yeni belediye yasası ile belediyeler yeni bir takım görevler ve
yetkilerle donatılmıştır. Bu yetkilerden birisi de kent konseylerinin
oluşturulması konusunda verilen yetkidir. Kent konseylerinin oluşumu, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şart’ında öngörülen “yurttaşların oluşturduğu” meclislere uygun bir durumdur[22]. Bu doğrultuda,
141
Kent Konseyinin temel amacı; yerel demokrasinin yaşama geçirilmesi, sivil toplumun karar mekanizmalarına katılmasını ve yerel yatırımlarda söz sahibi olmasını sağlayarak, yerel yönetişimi güçlendirmektir. Kent Konseyinin genel işlevi ise; kentteki tüm paydaşları bir araya
getirerek, sosyal yardımlaşma, dayanışma ve katılım ruhu içinde tüm
kenti kucaklayan bir yapı oluşturulmasını sağlamak, birlikten güç almaktır.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kent konseyinin çalışma usul ve esasları İçişleri Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikle belirlenir” hükmü doğrultusunda
8 Ekim 2006 tarihli “Kent Konseyi Yönetmeliği” çıkarılmıştır[23].
Yeni yasada kent konseyi tanımı verilmemiş, ayrıca, kent konseyinin
oluşturulması, çalışma yöntemleri ve etkinlikleri konusunda çalışma
süreçlerinin nasıl olacağı, meclis ve başkanla ilişkiler boşlukta kalmıştır. Yönetmelik bu eksikliği tamamlamaktadır. 2006 tarihli Kent
Konseyi Yönetmeliğinin 1. maddesinde konseyin genel amaçları belirtilmektedir: Kent yaşamında kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi; kentin hak ve hukukunun korunması; sürdürülebilir
kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden
yönetim ilkelerini uygulamaktadır. Yönetmeliğin belirlediği amaçlardan da görüleceği üzere, öncelikle katılım odaklı ve kentsel haklarla
ilgili genel amaçlardan söz edilmektedir. 4. maddesinde katılım ve
katılımı destekleyen kavramlar tanımlanmıştır. Bu kavramlar; belediye, kent konseyi, meclisler ve çalışma grupları, Yerel Gündem 21
programı ve yönetişimdir. Yönetmeliğin 4. maddesinde Kent Konseyi; “merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde buluştuğu; kentin kalkınma önceliklerinin,
sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde
belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar ile yönetişim mekanizmaları;
Yönetişim, saydamlık, hesap verebilirlilik, katılım, çalışma uyumu,
yerindenlik ve etkinlik gibi kriterlere dayanan, çok aktörlü ve toplumsal ortaklıklara dayalı yönetim anlayışı; Meclisler ve Çalışma Grupları ise, kadın ve gençlik meclisleri başta olmak üzere kent konseyinin görev alanlarında, yönetişim anlayışına dayalı ve sürdürülebilir
kalkınma içinde çeşitli toplum kesimlerinin kent yönetimine katkıda
bulunmalarını, kaliteli ve yaşanabilir bir kentin yönetiminde aktif rol
142
almalarını hedefleyen ve gönüllülük esasında oluşmuş ortak yapılar
olarak tanımlanmıştır.
Yönetmeliğin 5. maddesinde kent konseylerinin kuruluş şekli
tanımlanmaktadır. Belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalli idareler
seçimlerini takip eden üçüncü ayın ilk haftasının ilk mesai günü, belirtilen kişi ve kuruluş temsilcilerinin katılımı ile kurulur. Yönetmeliğin
6. maddesinde kent konseyinin görevleri sayılmıştır: Kent konseylerinin başlıca görevleri şunlardır: Yerel düzeyde demokratik katılımın
yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku bilincinin geliştirilmesini,
çok ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak; sürdürülebilir kalkınma anlayışına dayalı kentin yaşam kalitesini geliştiren, çevreye duyarlı ve yoksulluğu giderici programları desteklemek; kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının
belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir aklın oluşturulmasına katkıda bulunmak; insan hakları
ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanarak, katılımcı demokrasi ve
uzlaşma kültürünü geliştirmek; kentin kimliğine ilişkin tarihsel, kültürel, doğal vb. tüm değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek; yerellik
ilkesi çerçevesinde katılımcıların, demokrasiyi ve uzlaşma kültürünü
geliştirmek; kent kaynaklarının daha etkin, verimli ve adil kullanımına katkıda bulunmak; kentin tamamını veya büyük bölümünü ilgilendiren altyapı, sağlık, eğitim vb. konularda değerlendirmeler ve
çözümler geliştirmek; çocuk, genç, kadın ve engellilerin toplumsal
yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlamak; sivil toplumun gelişmesine ve
kurumsallaşmasına katkıda bulunmak; kent yönetiminde, saydamlık,
hesap sorma ve hesap verme yol ve yöntemlerinin uygulanmasına katkıda bulunmak.
Yönetmeliğin 7. maddesinde kent konseyinin çalışma ilkeleri
belirtilmektedir: YG 21 süreci kapsamında, kentine sahip çıkma, aktif
katılım ve çözümde ortaklık ilkelerinin bütünlüğünde, kentlerin yaşanabilir bir geleceğe taşınmasına katkıda bulunmak; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin imzaladığı ve onayladığı Birleşmiş Milletler Zirveleri
ile diğer uluslararası sözleşmelerde kent ve kent yaşamına yönelik
temel ilkeleri hayata geçirmek; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma,
saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim
143
ilkelerini ön planda tutmak; uluslararası gelişmeleri ve ülke koşullarını gözeterek görüş ve öneriler oluşturmak; katılımcılığı ve ortak
akla dayanan uzlaşmayı esas almak; değişime ve yeniliklere odaklı
çalışma kültürünü benimsemektir. Yönetmeliğin 8. maddesi konseyin
oluşumuna ilişkindir. Kent konseyini oluşturan kişi, kurum ve kuruluş
temsilcileri şunlardır: Mahallin en büyük mülki idare amiri veya temsilcisi, belediye başkanı veya temsilcisi, sayısı 10’u geçmemek üzere
illerde valiler, ilçelerde kaymakamlar tarafından belirlenecek kamu
kurum ve kuruluşların temsilcileri, mahalle sayısı 20’ye kadar olan
belediyelerde bütün mahalle muhtarları, diğer belediyelerde belediye başkanının çağrısı üzerine toplanan mahalle muhtarlarının toplam
muhtar sayısının %30’unu geçmemek ve en az 20’den az olmamak
üzere kendi aralarından seçecekleri temsilcileri, belediye teşkilatını
kurmuş olan siyasi partilerin temsilcileri; üniversitelerden 2’den fazla
olmamak üzere en az bir temsilci, üniversite sayısının birden fazla olması durumunda her üniversiteden birer temsilci, sendikalar, noterler,
barolar, ilgili dernekler ve vakıfların temsilcileri, konseyce kurulan
meclis ve çalışma gruplarının birer temsilcisi. Görüldüğü gibi, kent
konseyi kentte kamu ve özel sektör ayrımı yapmadan her türlü kişi,
kurum ve kuruluşu kentin hemşehriliği temelinde buluşturmaktadır.
Kent Konseyi Yönetmeliğine 06 Haziran 2009 tarihli, 27250 sayılı
Resmi Gazete’de “Kent Konseyi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”le kent konseyinin oluşumu, organları ve
mali yapısıyla ilgili maddeler eklenmiştir. Bu yönetmeliğin 9. maddesine göre, Kent Konseyinin organları genel kurul, yürütme kurulu,
meclisler ve çalışma grupları ve kent konsey başkanı olarak sıralanmaktadır. Genel Sekreterlik Kurumu 2009 değişikliğinin önemli maddelerindendir. Konseyin sekretarya hizmetleri, ilgili belediye tarafından önerilecek ve yürütme kurulu tarafından kabul edilecek görevliler
tarafından yerine getirilir.
4. KATILIMCI MEKANİZMA OLARAK KENT KONSEYLERİ
Kent konseylerini, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve yerel
demokrasinin geliştirilmesi bakımından bir adım olarak değerlendirmek gerekir [24]. Yeni belediye yasası, katılımcı yönetim temelinde,
kent konseyleri, meclise katılım, STK ve meslek kuruluşları ile işbirliği gibi yeni düzenlemeler getirmektedir. Kent konseyleri, halkın
kent yönetimine katılımının sağlanması ve kente ve kentte yapılacak
144
düzenlemelere dair söz sahibi olmasını sağlayabilecek katılımcı mekanizmalardır. Bunları kent ve kentli hakları çerçevesinde görmek;
ama 5393 sayılı Belediye Kanunu ve Kent Konseyi Yönetmeliği’nin
getirdiği sorumlulukları da göz ardı etmemek gerekir.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun Hemşeri Hukuku başlıklı 13.
maddesinde; hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma,
belediye faaliyetleri hakkında bilgilenme hakları belirtilmiştir. Belediye ayrıca katılımı sağlayacak önlemler alır. Herkes ikamet ettiği
beldenin hemşerisidir. Kentte ikamet eden herkesin (yerli, yabancı)
belediyenin karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliyetleri hakkında bilgilenme ve belediye idaresinin yardımlarından yararlanma
hakları vardır. Belediye, hemşehriler arasında sosyal ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi ve kültürel değerlerin korunması konusunda
gerekli çalışmaları yapar. Belediyenin hemşeriler arasında sosyal ve
kültürel ilişkilerin geliştirilmesi ve kültürel değerlerin korunması konusunda gerekli çalışmaları yapması gereklidir. Ayrıca, belediye bu
çalışmalarda üniversitelerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, sivil toplum kuruluşları ve uzman kişilerin
katılımını sağlayacak önlemleri alır. Yine Belediye Kanunu’nun 76.
maddesinin ikinci fıkrasına göre; “Belediyeler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer
ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve
verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar. Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir”. Böylece, yasanın 9. maddesinde yer
alan mahalle yönetimi, kent yönetiminin bir parçası olarak önem kazanmış, bu anlamda mahalle muhtarlarının da etkinliğinin artırılması
hedeflenmiştir. Muhtarların dışındaki sivil toplum temsilcilerine de
konseyde görüş belirtme olanağı sağlanmıştır.
Kent konseyi işleyiş mekanizmalarına ilişkin genel bir anlatım
5393 sayılı Belediye Kanunu’nda yer alsa da, konsey yapılanması ve
yönetimi çalışmalarındaki eksiklikler önemli bir sorundur. Yerel Gündemlerin temel kuralları ve ilkelerini içeren ana hatları uluslararası
programdan ulusal programlara aktarılmıştır. Ama bunlar tamamen
yerel kabuller ve iç dinamiklerle gelişmiştir. Gönüllülük esasına dayanan kent konseyi çalışmaları, beldedeki seçme ve seçilme yeter145
liliğine sahip her hemşehriyi yakından ilgilendirmektedir. Katılımın
sürdürülebilirliğini sağlayan en önemli faktörler, “uzlaşma kültürüne
sahip olmak”, kente karşı kendini sorumlu hissetmek ve güvenle gelen dayanışmadır. Kent konseyi katılımcıları “kamu”, “özel” ve “sivil
toplum örgütleri” şeklinde gruplanmıştır[25]. Seçilmiş yerel yönetim organlarının çalışmalarına halk katılımını ve denetimini sağlamak
için, en alt düzeydeki yerel yönetim biriminden yukarı doğru örgütlenerek demokratik kitle örgütleri temsilcileri ve uzmanların da katılımıyla oluşturulan kent konseyleri dinamik yapılarıyla etkin çalışma
olanağına sahip olabilmektedir. Kent yönetiminin her türden etkinlik
ve uygulamalarını izleyerek; rapor oluşturup kamuoyuna sunarak; tartışma ortamları yaratarak mevcut sorunların çözümüne ve geleceğe
yönelik tasarımlara katkıda bulunabilmektedirler[26]. Birçok kentte,
ilgili yerel yönetim, kent konseyinin etkinliklerini ve kararlarını desteklemek amacıyla, alınan kararları kendi meclis gündemlerine alarak
tartışmakta, böylelikle kent konseyinin tavsiye niteliğindeki kararlarının yaşama geçirilmesi yönünde önemli adımlar atılabilmektedir[27].
Kent konseyi meclisleri, kadın, gençlik, çocuk, kıdemli hemşehriler (kanaat önderleri) meclislerinden oluşmaktadır. Konseyin organları olarak oluşacak çalışma grupları, kent konseyinde belirlenen
geniş katılımlı çalışma meclislerinin içinde ayrı ayrı oluşturulabileceği gibi, meclislerin dışında kendisini ayrı gören gruplar da çalışmalara
katılabilmelidir. Kentin sosyo-ekonomik yapısı ve gelişme stratejileri
ve en önemlisi zenginlikleri ile alt çalışma grupları kurulabilir. Bunlar
içinde, kadın, gençlik, kent-çevre ve sağlık gibi meclislerin yanında;
belki bir alt ekoturizm, kültür, tarih turizmi, engelsiz yaşam ve yenilenebilir enerji gibi doğal kaynakları kentin ekonomisi için kullanacak, ama aynı zamanda gelişmeyi sağlarken koruyacak birçok çalışma
grubu oluşturulabilir. Çalışma grupları en az iki kişiden oluşur. Bu
en az sayıdır. Ancak, bu grupların 10-20 kişilik oluşumları bugüne
kadarki uygulamalarda en verimli olan sayıdır. Sinerjinin ve ortak aklın oluşturulması için bu sayı aralığı çok aktörlü bir katılımı sağlar.
Meclisleri ise “ilgi grubu” olarak tanımlayacağımız gruplar oluşturur. Bazen bu gruplar çalışma gruplarını içine alır. Dolayısıyla kendi içinde çalışma gruplarının ihtisaslaşmasına izin verir. Meclislerin
sayısının ise 20’den fazla olması gerekir. Genel Kurulda oluşturulan
“Gençlik Meclisi” en az 5 kişilik bir kolaylaştırıcı ekip olarak tanımlanabilir. Gençlik Meclisinin görevi Kent Konseyine katılamayan
ancak gençlik meclisine katılacak olanların görüşlerini veya eyleme
146
yönelik projelerini yürütme kurulu aracılığı ile konseye getirmektedir.
Kent Konseyi Yürütme Kurulunun tüm üyelerinin de aynı zamanda
bir meclisin üyesi, sözcüsü veya başkanı olması son derece önemlidir.
Çalışmaların etkinliğini arttırır. “Gençlik ve Kadın Meclisi” başkanlarının yürütme kurulunun üyelerinden ikisi olması zorunluluğu getirilmiştir. Bu işleyiş açısından yerinde bir uygulama olacaktır. Daha
geniş katılımlı bir meclisin oluşturulması için bunun dışındaki diğer
meclislerin de üyeleri yürütme kurulunda yer alabilir[28].
Kent konseyi, çalışma grupları içinde kurumsal temsilin yanında, gönüllü katılımlara yönelik oluşumlara yer verdiği için 5393 sayılı
Belediye Kanunu’nun Belediye Hizmetlerine Gönüllü Katılım başlığını taşıyan 77. maddenin göz önünde tutulması gerekmektedir. Bu
maddede: “Belediye; sağlık, eğitim, spor, çevre, sosyal hizmet ve yardım, kütüphane, park, trafik ve kültür hizmetleriyle yaşlılara, kadın
ve çocuklara, özürlülere, yoksul ve düşkünlere yönelik hizmetlerin
yapılmasında beldede dayanışma ve katılımı sağlamak, hizmetlerde
etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerin
katılımına yönelik programlar uygular” denilmektedir. Çok aktörlülük kavramının kullanılışı, esasında katılımcıların gerçek anlamda
karar alma süreçlerine katılması ve eylemsel olarak da süreçlerde yer
almasını ifade etmektedir. Kamu işlerinin yürütülmesinde uzmanlık
aranmadan her yurttaş toplumun yönetiminde hayatı boyunca önemli
bir görev üstlenebilecek; ayrıca sosyal kültürel etkinliklerin de bizzat katılımcısı olabilecektir. Kent konseyleri yapısı içerisine örgütlü
gruplar olarak STK’ların katılımın sağlanması, yerel sorunların dile
getirilerek çözüm üretilmesinde önemli bir role sahip olacaktır. Yerel
yönetimlerin etkinliğinin sağlanabilmesi için, bireylerin ve ilgili tüm
STK’ların kendi gücüne göre, katılımcılık anlayışı ile yönetim faaliyetlerine destek olması ve sahiplenmesi gereklidir. Örgütlü gruplarla
kentin tüm sorunlarını kapsayıcı çalışma grupları oluşturulabilir. Çalışma gruplarından, mahalleye yönelik çalışmalardan, kadın ve gençlik meclislerinden ve özel ilgi gruplarına yönelik çocuklar, yaşlılar ve
engelliler platformları ortaya çıkar. Bu çalışma grupları içinde; kadınların, gençlerin, çocukların etkin katılımı sağlanır, elverişsiz durumdaki hemşehri grupları temsil edilir. Kentlerin büyüklüklerine bağlı
olarak, kimi yerlerde yüzlerce kuruluşun temsil edildiği Konseyler,
kendi yönergelerini hazırlamakta ve bunlara göre faaliyet göstermektedir. Konseyler, kentin kalkınma önceliklerinin tanımlandığı, tartışıldığı ve çözüm arandığı demokratik platformlar olarak işlev görmek147
tedir. Amaç yönetime halkın katılımının sağlanması olmakla birlikte;
asıl istenilen mevcut yerel yönetim sisteminin bilinen yetersizliklerini aşabilmek, kuruluşlar ve semt temsilcileri aracılığıyla halkın ihtiyaçlarını belirleyip, belediyecilik açısından çözümler bulabilmek,
belediye olanaksızlıklarını halk katılımı ve yaratılacak kent imecesi
ile aşabilmek; daha yaşanılır, çağdaş ve dayanışma içinde bir kent
oluşturabilmektir. Gündem, katılımcılardan gelen öneriler doğrultusunda oluşturulur. Görüşmeleri ve kararları daha sonraki çalışmalara
ışık tutar ve halkın bilinçlenmesini sağlar. Çok aktörlülük kavramının
kullanılışı esasında katılımcıların gerçek anlamda karar alma süreçlerine katılması ve eylemsel olarak da süreçlerde yer almasını ifade
etmektedir[29].
Öte yandan, kent konseylerinin temel amaçlarını gerçekleştirmekte yetersiz kaldıkları görülmektedir. Zira kent konseyinin herhangi bir yaptırım gücü yoktur. Konsey kararları danışma niteliği ile
sınırlı kalmaktadır. Konsey kararlarının bağlayıcılığı ise, yalnızca
belediye meclisinin değerlendirmesi olarak belirlenmektedir. Bu kararların kamuoyuna duyurulacağı da belirtilmektedir, bu da meclisin
isteğine bağlı kalmaktadır. Konsey gibi örgütler, sorumluluk/ortaklık
duygusunun geliştirilmesi, katılım kültürü oluşturulması, vb. konularında yardımcı olmaktadır[30]. Kent konseylerinde alınan kararların
belediye meclislerine tavsiye niteliği taşıması, oy hakkına sahip olmaması, birlikte yönetim anlayışının gerçekleşememesine neden olmaktadır. Kent konseyini oluşturan üyelerin taşıdıkları temel endişe, kendilerinden gelen görüş ve önerilerin, yerel karar alma süreci üzerinde
gerçek bir etkisinin bulunup bulunmadığı konusundadır. Katılımdan
somut bir sonuç alınmaması, çoğu kez katılım konusunda isteksizlik
ve ilgisizlik doğurmaktadır. Başlangıçta büyük bir iyimserlik ve özveriyle bu sürece katılan birçok kişinin, kendilerini geri çekmelerine
yol açmaktadır. Hâlbuki yerel yönetişimin temeli olan “katılıma” dayalı platformlar, demokratik yerel yönetimin vazgeçilmez değeri olan
seçilmiş temsilcilerin işlevini devralacak bir mekanizma değil, yerel
temsil ve katılımın birlikteliğini pekiştiren yapılardır. Avrupa Yerel
Yönetimler Özerklik Şartı’nda da vurgulandığı gibi, seçimle gelen yerel karar alma organları ile “vatandaşların doğrudan katılımına olanak
veren” yöntemler arasında güçlü bağların oluşturulması gerekmektedir. Kent konseylerinin kararları, belediyeler ve diğer uygulayıcı
kuruluşlar açısından “bağlayıcı” olmaktan çok “tavsiye” niteliğinde
olmakla birlikte, konseylerin yerel karar alma sürecinde giderek artan
148
bir ağırlığı olduğu görülmektedir. Kent konseyi içerisinde belediye ve
merkezi yönetim kuruluşlarının karar alıcı düzeyindeki temsilcilerinin yer alması, konsey kararlarının Belediye Meclisinin ve ilgili kamu
kuruluşların gündemlerine taşımasını kolaylaştırmakta ve bu kararların uygulamaya geçilmesinin önünü açmaktadır. Kent konseylerinin
asıl gücünün, bu platformları oluşturan paydaşların gücünü ortak bir
“kent aklında birleştirerek, bir “sinerji” yaratmasından kaynaklandığı
daha iyi anlaşıldıkça, “yaptırım” arayışlarının da giderek zayıfladığı
görülmektedir[31].
Kent konseyleri, gönüllülük esasına göre çalışan, belediyenin
öncülüğünde ve onun katkılarıyla oluşturulan, ama sonuçta, belediyenin bir yan örgütü olmayan, müdürlüğü bulunmayan bir örgütlenmedir. Merkezi yönetim, yerel yönetim ve sivil toplumu bir araya getiren
bir platform olarak sadece belediyece değil, bütün kamu kurumlarınca
sunulan kamusal hizmetler açısından “kentsel önceliklerin” ve sorunların belirlenmesi için oldukça elverişli bir ortam sunmaktadır. Kent
konseyi platformu yalnızca katılımcı bütçe sürecindeki kentsel öncelikler için değil, yerel yönetimlerin (belediye ve il özel idareleri)
ve taşra teşkilatlarının (bakanlıkları aracılığıyla) stratejik planlarının
uyumlaştırılması ve tüm paydaşların kendi sorumlulukları çerçevesinde rol üstleneceği kentin “ortak aklı”na dayalı bir kent eylem planının oluşturulması için de kullanılabilir. İdeal olarak nitelendirebileceğimiz böyle bir yapı içinde katılımcı bütçe süreci daha sağlam
bir mahalle ve kent öncelikleri ilişkisinin kurulmasını sağlayacaktır.
Kurumların stratejik planların uyumlaştırılmasının yasal, yönetsel ve
politik nedenlerle kısa vadede gerçekleşmesi mümkün gözükmemektedir. Ancak, yine de kent konseyinde yalnızca belediye hizmetlerinin
önceliklendirilmesi değil, tüm kentsel hizmetlerin önceliklendirilmesi, kamusal hizmet sunan tüm kuruluşlara önemli bilgiler sağlayacaktır. Dolayısıyla, kent konseyinde yapılacak önceliklendirmede kullanılacak yatırım alanlarının tüm kamusal hizmetleri içerecek şekilde
genişletilmesi uygun olacaktır. Hangi hizmetin önce yapılacağına karar verilmesine ilişkin kent konseyi oturumuna geniş katılımın ve tüm
çıkar gruplarının temsil edilmesinin sağlanması gerekir. Belirlenecek
önceliklerin kentin stratejik yönelimiyle uyumlu olabilmesi için önceliklendirme öncesinde katılımcı olarak katılacak olanlarla belediye
ve il özel idaresi stratejik planlarının uygulanmasında gelinen aşama
paylaşılmalıdır[32].
149
Yönetime ortak olmak, kararların alınması ve uygulanması, aşamalarında etkinliği gerektirmektedir. Bilindiği gibi, yerel yönetimler
toplumların gelişmeleri ve demokratik yapılanmaları açısından son
derece önemlidir. Yerel yönetimler, hizmetin toplumlara, bireylere en
hızlı ulaşmasını sağlayan kuruluşlardır. Yerel yönetimlerin yetkileri
daha da artırılarak katılımcılık açısından daha da genişletilerek yerel
demokrasilerin gelişmesinin önü açılacaktır. Yerel yönetimler, merkezi yönetimden bağımsız, ekonomik sorunlarını kendisi giderebilen
kurumlar haline dönüştürülmelidir. Ayrıca, bölgenin eğitim alanlarının ve sağlık sorunlarının yerel yönetimler tarafından giderilmesi
o bölgede yaşayan insanları da mutlu kılacaktır. Yerel yönetimlerin
önemi, her geçen gün daha da öne çıkmaktadır. Çünkü hizmet, insana en yakın mesafede sunulduğunda daha iyi sonuç alınmaktadır.
Kamu hizmetlerinin, bireylere en hızlı ve etkin biçimde ulaşabilmesi
yerel yönetim anlayışının olabildiğince genişletilmesi ve yaygınlaştırılması ile mümkündür. Bir taraftan, yerel yönetimler yaygınlaştırılırken, yerel yönetimler içinde de demokratik katılımın olabildiğince
genişletilmesi gerekmektedir. Katılımcılığın halka yaygınlaştırılması
açısından son derece önemlidir. Bu konuyla ilgili çıkarılmış bulunan
Kent Konseyi Yönetmeliği bu sorunu bir ölçüde gidermiş olmasına
rağmen aslında bölge halkının katılımını tam anlamıyla yerine getirememektedir. Kent konseyi toplantılarında görüşülen konuların yerel
halkın istek ve taleplerini içermesi ve çözümlerinin yerel halk tarafından üretilmesi gerekmektedir. Ancak, kent konseyi toplantılarında
çözümler yerel katılımcılar tarafından değil, merkezi hükümet adına konseye katılan yerel yöneticiler tarafından üretilmektedir. Kent
konseylerinde yurttaşların yeterince yer almadığı, karar ve uygulama
noktalarında merkezi hükümet tarafından atanmış memurların ağırlığı
hissedilmektedir. Bu da kent konseylerinin, katılımcı yönetim anlayışına uygun düşmemektedir. Gerçek katılımcılığı ve halkın gerçek
sorunlarının tespitini ve çözümlenmesini geciktirmektedir[33].
Elbette ki, kent konseylerinde kente ait öncelikler görüşüldüğü
gibi, kente ait sorunlar da görüşülecektir. Ama kent konseyleri salt
sorun konuşulan, sorun aktarılan bir yer değildir. Sorunların bilimsel
yöntemlerle ortaya konulduğu ve birlikte çözümler üretildiği bir platformdur[34]. Kent konseyleri uygulaması sırasında da kimi sorunlar
yaşanabilecektir. Yerel yönetimlerin demokrasinin okulu olmasında
yatan sebep, buralarda varolan katılımcı yapının insanlara ve kurumlara demokratik kültürü yaşayarak öğretmesidir. Mevcut alışkanlıklar
150
kısa sürede değişmez. Katılımcı olmayan yapıdan birden bire katılımcı bir yapıya dönüşülmez. Ancak, herkes birlikte yaşamayı öğrenmek
zorunda olduğu gibi, birlikte yönetmeyi de öğrenmek durumundadır[35].
Yerel katılım mekanizmalarının güçlendirilmesine yönelik mevcut durumu saptayabilmek için il ve belediyeler düzeyinde yapılan
bir araştırmada şu sonuçlar elde edilmiştir[36]: Kent konseyinden
beklentilerin başında yer alan kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi: kent vizyonunun oluşturulmasında kent konseyleri
etkili değiller, kent konseylerinde katılım oranı çok düşüktür. Ama
toplumsal, sosyal ve kültürel faaliyetler özellikle orta ölçekli kentlerde etkilidir. Kadın gönüllüler daha aktif çalışmaktadırlar. Tüm kent
konseyleri sosyal kültürel etkinlikler düzenlemektedir; kaynağını ise
belediyelerin kültür işleri – halkla ilişkiler bütçe kaleminden karşılamaktadırlar. Kent konseyi belediye meclisine etkinlikler için bir
karar yollamadığından, bu etkinliklerin resmi düzenleyicisi belediyedir. Etkinlikler bir bakıma “yerel hizmetlere yurttaş katılımı” gibi
görülebilir. Kentin hak ve hukukunun korunması: kent konseylerinin
genel ve yaygın olarak mevcut belediye yönetiminin etkisi altında oldukları görüşü hâkimdir. Belediyenin seçimine doğrudan müdahale
etmediği durumlarda bile yürütme kurulları belediye yönetimi etkisi altında oluşturulmaktadır. Kentin hak ve hukukunun korunmasına
yönelik etkinlikler, belediye yönetimlerince kent konseyine taşınmış
örneklerdir: Kaldırım işgalleri, çevre temizliği – çekirdek kabukları,
çöp sahası yer seçimi vb. Çalışma grupları ise bağımsız bireylerden
oluşmaktadır. Ama yalnızca kendi ilgi alanlarında etkilidirler. Çalışma grubu üyeleri her türlü siyasi parti ilişkisini dışlamaktadırlar. Sürdürülebilir kalkınma: Kentin kalkınması, gelişmesi, kent vizyonunun
oluşturulması gibi çalışmalar kent konseylerince yapılmamaktadır.
Kent konseyleri hiçbir ölçekte planlamaya ve planlara katkı vermemektedirler, plan hazırlayanlar tarafından da paydaş olarak görülmemektedirler. Belediyelerdeki stratejik planlama sürecine kent konseyleri katılamamaktadırlar. Oysa belediyenin tüm çalışmaları stratejik
plan ile karar altına alınmaktadır Stratejik plan hazırlama takvimi ile
kent konseyi oluşturma takvimi örtüşmektedir. Kent konseyleri en iyi
olasılıkla, stratejik plan revizyonu döneminde sürece dâhil olabilirler.
Çevreye duyarlılık: Her kent konseyinden çevreyle ilgili bir çalışma
grubu vardır. Kent konseylerinin görünürlük etkinlikleri, toplumsal
etkinlikler, şenlikler, vs. çoğunlukla çevre konularıyla ilgilidir[37].
151
Kent konseylerinin en aktif olduğu alanlardan biri sosyal yardımlaşma
ve dayanışmadır. Özellikle kadın meclisleri çok etkindir. Giysi ve ihtiyaç yardımından, mahalle içi dayanışmanın örgütlenmesine, okullara süt yardımından, öğrencilere dershane desteği sağlamaya kadar her
konuda sosyal yardımlaşma ve dayanışma çalışmaları yürütülmektedir. Saydamlık, hesap sorma ve hesap verme: Belediye hizmetlerinin
ve performansının kent konseylerince izlenebileceği fikri oluşmuştur,
ama kent konseyleri belediye hizmetlerini ve kararlarını izleme görevi yapmamaktadır. Böyle bir talep bulunmamaktadır. Belediyeler
kent konseylerine açık olabilecek düzenlemeler yapmamakta; kendi
kurdukları ve kaynak sağladıkları bir yapı tarafından denetlenmek
ve olumsuz değerlendirmelere tabi tutulmak istememektedirler. Kent
konseyleri, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim açısından yerel
kararlara katılım mekanizması olarak işlememektedir. Belediye başkanı belirleyicidir. Kent konseyinin belediye örgütünün uzantısı olduğu düşünülmektedir, ama kent konseyleri ile belediye meclisi arasında neredeyse hiç ilişki yoktur. Belediye meclisi ve belediye birimleri
de kent konseyi hakkında herhangi bir vatandaştan daha fazla bilgi
sahibi değildir. Kent konseylerinden belediye meclisine iletilmiş karar önerileri yok denecek kadar azdır. Birçok belediyede hiç yoktur.
Kent konseyleri, genel sekreter ve konsey başkanının anlayışı doğrultusunda şekillenmektedir. Kent konseyi başkanlığı, çoğu durumda
politik bir mevki olarak iş görmektedir: belediye başkanı, belediye
başkan yardımcısı/ meclis üyesi, kıdemli ama aktif görev verilmemiş
politikacı, aktif politikaya atılmaya hazırlanan politikacı en çok görev
alan kişiler grubunda yer almaktadır. Hem sivil toplum-kamu ve özel
sektör arasında etkili bir ortaklığın kurulduğu yer, hem yurttaş katılımının sağlandığı forum, hem kamu/belediye hizmetlerini izleyen, değerlendiren bağımsız denetçi, hem STK’lar ve yurttaşlar için buluşma
platformu, hem de dezavantajlı grupların katılımını güçlendiren bir
mekanizma görevlerini birden aynı zamanda yerine getirememektedirler[38].
Dolayısı ile kent konseyleri ile ilgili ortaya çıkan sonuçlar şöyle özetlenebilir: vatandaş açısından bakıldığında; vatandaşın yerel
yönetişimi bilmediği, ya da böyle geldi böyle gidecek gibi bir bakış
açısının halen geçerlilik taşıdığı, yerel düzeyde katılımın düşük olduğu ve kent konseyi bünyesinde sivil toplum kuruluşları, vatandaşlar,
yerel yönetim ve yerel karar alıcılar arasında anlamlı diyalog kurma
ve katılım konusunda zorluklar yaşandığını; hizmet sunan açısından
152
bakıldığında; personel yetersizliği, çok paydaşlı süreçlerin yönetilememesi, politika yapma becerisindeki eksiklikler, kalkınma sürecine hâkim olamamak ve vatandaşı bilgilendirememek vb. nedenlerle
kapasitenin yetersizliği, farkındalığın ve yeterli sahiplenmenin olmadığı, kurumsal reformlar, etkin vatandaş katılımcılığı sürecinin tam
olarak algılanamadığını; ortam açısından bakıldığında ise, yerel yönetişim anlamı ve kapsamı konusunda ortak dilin henüz oluşmadığı,
yerel yönetimlerde kurumsallaşamamanın ve kişilere bağlı olmanın
çalışmaların olduğu yerde kalmasına ya da gerilemesine sebep olan
zafiyetler olarak ortaya çıktığını söylemek mümkündür[39].
SONUÇ VE ÖNERİLER
Küreselleşmekte ve kentleşmekte olan bir dünyada yaşıyoruz.
Yönetişim süreçleri açısından bakıldığında, bölgelerin, yerel olanın,
kentlerin ön plana çıkarılıyor olması modern dünyada yaşanılan bir
gelişmedir. Yerel demokrasinin güçlenmesi tüm kentlerin ihtiyacıdır.
Demokratik ve katılımcı yönetim anlayışını merkezi kurumlara uyarlama noktasında önemli bir yol alınan ülkemizde, söz konusu yaklaşımların yerel yönetimlere ve özellikle belediyelere aktarılması için
her kesimden destek bulunmaktadır. Yerel yönetimler de yapıları ve
oluşumları gereği demokrasinin uygulanmasına uygun bir zemin hazırlamakta, hatta demokrasinin okulu işlevi görmektedirler. Yönetici
eksenli yönetim tarzı yerine, “yönetişim” eksenli yönetim tarzı yerel
yönetimlerin faaliyet alanlarına egemen olmaya başlamıştır. Bu kavram, kamu, özel ve sivil toplum kuruluşları arasında karşılıklı ilişkiler
ağını ve karşılıklı etkileşimi ifade etmekte kullanılmaktadır. Yönetişimle aktörlerin birinin diğerinin önüne ve üzerine geçmediği durum
belirtilir. Benzer şekilde, yerel aktörler arasında iletişim ve işbirliği
ile karşılıklı anlayışı ve yönetimde ortaklığı, katılımı ifade eden yerel
yönetişim kavramları üretilmiştir. Yerel yönetişimle aktif, kalkınmacı
paylaşımcı politikaları uygulamada yerel yönetimlerin rolleri artmaktadır. Ardından kentteki tüm grupları, güçleri ve aktörleri iktidar ortağı etmeyi vaat eden kentsel yönetişim kavramı gelmektedir.
Kentsel yönetişimle amaçlanan sosyal, siyasi ve ekonomik hayatın dışına itilmişleri de yönetime dâhil etmektir. Toplumu yakından
ilgilendiren toplumsal, ekonomik ve siyasal olaylar ve uygulamalarla
ilgili belediyenin karar alıp uygulamaya geçirme noktasında iktidar
kullanımı bu etkileşimin odağında yer alır. Bu iyi niyetli karşılıklı
153
etkileşim ve yaklaşımın yurttaş taleplerine duyarlı ve yurttaşları birer
paydaş olarak karar alma sürecine katan, hesap vermeye hazır ve etkin
işleyen bir yönetim sürecidir. Yurttaşların da ortak bir şekilde alınan
bu kararlara uymasının kolay olacağı kabul edilmektedir. Yurttaşların
katılarak aldığı kararı uygulamaları ve o karara uymaları da kolaylaşacaktır. Bu da katılımı artıracak bir durumdur. Ayrıca, karar alma
süreçlerini de içeren katılımcı yöntemlerin yaygınlaştırılması yoluyla kurulacak kentsel ortaklıkların temsili demokrasiden, doğrudan
demokrasiye veya katılımcı demokrasiye geçişi kolaylaştırabileceği
düşünülebilir. Temsili demokrasi uygulamasının eksikliklerinin giderilmesi amacıyla geliştirilen katılımcı yönetim anlayışının kurumsallaştırılmasında STK’lar önemli bir araç konumundadırlar. Yerel
demokrasi uygulamalarının başarısı açısından değerlendirildiğinde
toplumu oluşturan unsurların, örgütlü toplum yapısına sahip olma istek ve hevesi taşıdıkları görülmektedir. Yerel yönetimlerin birer rekabet aktörü olarak öne çıktığı günümüzde, yerel politika oluşturma aşamalarında, katılımcı demokrasinin yerel sosyal aktörlerin gündemine
girmesi, kenti paydaşlarla yönetme, katılımcı yönetim anlayışını bir
bakıma yerel düzeyde zorunluluk haline getirmiştir.
Dolayısıyla, yerelde yaşayan halkın daha iyi bir yaşam sürmesini sağlamaya dönük nihai amacın gerçekleştirilebilmesi, o yörede
bulunan toplumsal aktörlerin karar alma sürecinde yönetime etkin ve
etkili şekilde katılmalarına bağlanmıştır. Halkın kent yönetimine katılımının sağlanmasının en etkin yöntemi ise kent konseyleridir. Yerel
Gündem 21 süreciyle birlikte yerel aktörlerin merkezi yönetim tarafından ortaklar olarak görülmesi, demokratik katılım ve sorumluluk
paylaşımı açısından yaşamsal bir önem taşımaktadır. Kentlerde, beklentilerin karşılanması ve sorunların çözümlenmesi için uygulanmaya
başlanan yerel demokrasinin yaygınlaştırılması ve katılımcı yönetim
modelinde halkın, STK’ların kent yönetimine katılımı ve söz hakkı
vardır. Merkez ve yerel yönetimlerin, yerel temelde ne denli sorunlar
yaşadıkları ve güvenilirliğini yitirmiş oldukları bilinen bir gerçektir.
STK’ların kent politikası oluşturma sürecine katılımları kaçınılmazdır ve son derece de gereklidir. Kent yönetiminden kentsel yönetişime
geçildiğinde, belediyeler, belde halklarıyla ortaklaşa yer aldıkları bir
süreçle karar alma, uygulama, denetleme işini birlikte gerçekleştirecektir. Kent yönetimleri, kent konseyleri sayesinde çağdaş gelişmeler
sonucunda, olayları yönlendirme ve kararları uygulamada önceden
olduğundan çok daha fazla etkili olabilmektedirler.
154
Yerelleşme ve demokratikleşme yolunda atılan adımlar arasında
kent konseylerinin yasal bir statüye kavuşturulması önemli bir aşamadır. Kent konseyinin kuruluş amacı takdire değerdir. Ne var ki, kent
konseyinin nasıl çalışacağı ve belediye kararlarına hangi boyutu ile
katılacağı ve bilgilenmenin nasıl olacağı netlikten uzaktır. Konsey,
belediye meclis çalışmalarına ve belediye yönetimine aktif katılarak stratejik planın oluşturulması ve yürütülmesinde yer almalı, bilgi
edinme ve denetim yolları bu konseye açık olmalıdır. Kent konseyi ile
belediye hizmetlerine gönüllü katılım sadece kentteki örgütlü grupların katılımlarını öngörmektedir. Belediyenin karar ve uygulamalarının
örgütlü ve örgütsüz tüm hemşehrileri ilgilendirmesi nedeniyle, bu yasanın da tüm hemşehrilere bilgi edinme hakkı, kararlarda, uygulamalarda ve harcamalarda saydamlık ve alınan kararlara itiraz edebilme
ve meclis gündemine konu alabilme gibi bazı hakların getirilmemesi
etkin ve demokratik bir katılımın oluşumunu engellemektedir. Bilgi
edinme, hesap sorma ve etkin katılımı sağlayacak kurumsal düzenlemelerle desteklenmek, demokratik, katılımcı, sivil toplumun aktif
olduğu bir yapı açısından ümitleri yeşerten bir düzenleme olmakla
beraber, toplumun alt kesimlerinin sivil toplum aracılığı ile temsil
edilmesinin yetersizliği, yönetimde istenilen katılımcı, paydaşçı, sorumlu, sürdürülebilir bir yerel yönetimci anlayışı kusurlu hâle getirmektedir. Katılım sağlanmış olsa da, henüz şeklen katılım aşamasını
geçememiş; gerçek anlamda katılım olmamıştır.
KAYNAKLAR
1. Coşkun, A.Vahap (1999). Yerel Yönetimler ve Demokrasi, Türk İdare
Dergisi, Sayı 422, Mart, ss. 93-111, s.99
2. Bilgin, N., Göregenli, M. (1996). “Kentsel Katılım ve Çoğunluk” F.
Bayramoğlu Yıldırım (ed), Kentte Birlikte Yaşamak Üstüne, WALD Yayını,
İstanbul, ss.49-72, s. 50-51.
3. Fişek, K. (1977). Yönetime Katılma, TODAİE Yayını, Sevinç Matbaası,
Ankara, s. 34-35.
4. Gülöksüz, Y. (1996). Yerel Yönetimler ve HABİTAT 2, TBD ve Konrad
Vakfı Yayını, Ankara, s. 22.
5. Tekeli, İ. (1992). Belediyecilik Yazıları, IULA-EMME Yayını, İstanbul,
s.37.
6. Gülöksüz, Y., age, s. 23.
155
7. Eryılmaz, B. (1999). Kamu Yönetimi, Erkam Matbaacılık, İstanbul, s.74.
8. Yalçındağ, S. (1996). Belediyelerimiz ve Halkla İlişkileri, TODAİE Yayını,
Ankara, s. 50
9. Uysal, B. (1981). “Siyasal Otorite, Laiklik ve Katılma”, Amme İdaresi
Dergisi, C.14, Sayı 4, s.35.
10. Bilgin N., Topsever, Y., Gökten, M. Yetim Ü. (1991). Yerel Yönetimler İçin
Demokratik Bir Model Arayışı, TÜSES Yayını, İzmir, s.3.
11. Yener Z., Arapkirlioğlu K. (1996). “Avrupa Kentsel Şartı”, Ada-Kentliyim
Dergisi, Sayı 6, s.101.
12. Görmez, K. (1997). Yerel Demokrasi ve Türkiye, Vadi Yayınları, Ankara,
s.31-32
13. Kar B. (2007), “Kent Konseyleri ve Katılımcı Demokrasi” Yerel Siyaset
Dergisi, Sayı 21, Eylül, s. 50-51.
14. Coşkun, A.Vahap, age, s.100.
15. Keleş, R. (1992). Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem yayınevi, İstanbul,
s.53-54.
16. Coşkun, A.Vahap, age, s.105.
17. Çevikbaş, R. (1995). “Yerel Yönetimler, İşlevi ve Türkiye’deki Durumu”,
Türk İdaresi Dergisi, Sayı 407, s. 80.
18. 5393 sayılı Belediye Kanunu, Yayımlandığı Resmi Gazete, Tarih:13.7.2005,
Sayı: 25874 Mevzuat Bilgi Sistemi http://mevzuat.basbakanlik.gov.tr,
(Erişim: 10.11.2010).
19. Karaman, Z. Toprak. (1998), “Habitat II ve Yerel Gündem 21
Sorumluluğu”, Türk İdare Dergisi, Yıl: 70, Sayı: 421, ss. 347-364, s. 357;
Kar B. age, s.51.
20. Emrealp, S. (2005). Türkiye Yerel Gündem 21 Programı Yerel Gündem 21
Uygulamalarına Yönelik Kolaylaştırıcı Bilgiler El Kitabı, 2. Baskı, IULA–
EMME Yayınları, İstanbul, s. 25-29; Kar B. age, s.51;
21. Emrealp S. (1994). “Yerel Yönetimlerde Yeni Bir Yapılanmaya Doğru”,
Yerel Yönetimler ve Demokrasi, SD Yayınları Birinci Basım, Ankara, s.2529; Yücetürk, E. E. (2004) “Yönetişim Kavramı ve Katılımı Örgütlemede
bir Örnek: Bolu İl Kurultayı”, Ed. Ayman Güler, B. ve Sabuktay, A., Yerel
Yönetimler Sempozyumu Bildirileri, TODAİE: Ankara, ss. 225-236, s. 229.
22. Öner Ş. (2005). “Katılımcı Demokrasi Açısından Belediye Kanunu”, Yerel
Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar I: Reform, Ed. Hüseyin Özgür ve
Muhammet Kösecik, Nobel Ankara Yayın Dağıtım, s.83.26.
23. Kent Konseyi Yönetmeliği, 08.10.2006, Tarih ve 26313 Sayılı Resmi
Gazete, http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2006/10/20061008-5.htm,
(Erişim: 10.11.2009).
156
24. Soygüzel, H. (2006). “Yerinden Yönetimde Yeni Bir Boyut: Kent
Konseyleri”, Birlik Dergisi, Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliği
Yayını, Yıl 5, Sayı 3: ss. 32 -33, s. 33.
25. Toprak, Z. (2006). Yerel Yönetimler, 6. Baskı. Nobel Yayın Dağıtım,
Ankara, s. 303.
26. Kaya, E. (2007). Kent Yönetiminde Yeni Yaklaşım Yerel Kalkınma
Yönetimi, 2. Baskı, Okutan Yayıncılık, Aralık s. 168.
27. IULA-EMME (2003). Yerel Gündem 21, Türkiye Örnek Uygulamalar,
Aralık s.12.
28. Çukurçayır, M. Akif (2007). “Katılımcılık Açısından Belediye Yasasının
İşlevselliği: Kent Konseyleri ve Öteki Mekanizmalar”, Yerel Yönetimler
Üzerine Güncel Yazılar II: Reform, Ed. Hüseyin Özgür ve Muhammet
Kösecik, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, s. 383.
29. Emrealp, S. (2005), age, s. 68.
30. Çukurçayır, M. Akif, age, s. 384.
31. Emrealp, S.(2005), age, s. 68; Ergin B. (2010). “Belediyelerde Yönetime
Katılım ve Kent Konseyleri”, http://www.izmirkentkonseyi.org.tr/ (Erişim:
10.03.2010).
32. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (2010). “İyi Yönetişim
İçin Örnek Bir Model: Katılımcı Bütçeleme”, www.tepav.org.tr, (Erişim:
10.03.2010).
33. Kar B., age, s.51.
34. Rize Belediyesi Kent Konseyi, http://www.rize.bel.tr/(Erişim: 10.03.2010).
35. Ergin B. age.
36. Özden M. Sinan (2010). Yerel Katılım Mekanizmalarının Güçlendirilmesi
Mevcut Durum Tespiti Çalışması, 8.11.2010, http://www.lar.org.tr/
uploaded/dosyalar/(Erişim: 10.12.2010).
37. Özden M. Sinan, age.
38. Özden M. Sinan, age.
39. Şen, L. (2010). 1. Kent Konseyleri Bölgesel Kapasite Geliştirme ve
Eğitim Toplantısı 11-12 Şubat 2010, Trabzon http://www.kentkonseyleri.
net/dl/bolgeseltoplantilar/Karadeniz.pdf (Erişim: 10.03.2010).
157
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ
“KENT KONSEYLERİ” HAKKINDA
NE BİLİYOR? NE DÜŞÜNÜYOR?
Prof. Dr. Kemal GÖRMEZ*, Yrd. Doç. Dr. Gamze YÜCEL
IŞILDAR**
(*) Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu
Yönetimi Bölümü, 06500, ANKARA
[email protected]
(**) Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Çevre Bilimleri
Anabilim Dalı, 06500, ANKARA
[email protected]
ÖZET
Kent konseyleri’nde, GENÇLİK MECLİSLERİ’nin, 1992 Rio
Zirvesinde alınan ‘dünyanın her yerindeki gençlerin, kendilerini ilgilendiren alanlarda karar verme süreçlerine….her düzeyde katılımlarının sağlanması’ kararına bağlı olarak kurulması, GENÇLER’in bu
oluşum için önemini ortaya koymaktadır.
Bu gerçekten hareketle, bu çalışmada, gençlerin, henüz 5 yıl
gibi çok kısa bir geçmişi olan “kent konseyi” hakkında bilgi düzeylerinin ve genel işleyiş mekanizmaları hakkındaki düşüncelerinin ölçülmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla bir anket formu hazırlanmıştır. Anket
formunda; kent konseylerinin görevleri, Yerel Gündem 21, yönetişim,
sürdürülebilir kalkınma ve bu kavramlarla kent konseylerinin ilişkilendirilmesi, çalışma gruplarının oluşum mekanizmaları ile çalışma
grupları özelinde ve kent konseyleri genelinde etkinliğinin irdelenmesi gibi konuları kapsayan sorular bulunmaktadır.
Gençlik grubunu temsilen, üniversite öğrencileri hedef grup
olarak seçilmiştir. Anketler, konu ile ilgisi dolayısıyla geleceğin belediye başkanlarına danışmanlık yapacak, belediyenin her kademesindeki yönetimde yer alacak, kenti planlayacak Şehir Planlama Bölümü
158
öğrencileri ile gelecekte Özel ve Mülki idarenin çeşitli kademelerinde
etkili olacak Kamu Yönetimi Bölümü öğrencilerine uygulanmıştır.
Ayrıca aynı anket, kontrol amaçlı, kent konseyleri ile mesleki anlamda hiçbir ilişkisi bulunmayan, Kimya bölümü öğrencilerine de uygulanmıştır. Anket verilerinin değerlendirilmesi ile, Kamu Yönetimi ile
Şehir Planlama öğrencilerinin kent konseylerinin amaçları ve işleyişi
hakkında yeterince bilgi sahibi olduğu düşünülmektedir. Aksi bir sonucun bulunması, kent konseylerinin kamuoyuna yeterince tanıtılmadığının göstergesi olacaktır.
Bu nedenle, sonuçlara göre, konu ile yakından ilişkili olan bu
öğrencilerden alınan geri bildirimlere dayanarak:
•Kent konseylerinin halka tanıtılması, halk tarafından benimsenmesi
ve sahiplenilmesi için önerilerin geliştirilmesi,
•Kent konseyleri çalışma grupları ve bu gruplarda görev yapacak
üyeler için seçilme kriterleri oluşturulması,
•Kent konseyleri ile STK lar arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesine yönelik önerilerin geliştirilmesi planlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Üniversite ve Kent konseyleri, Yönetişim, STK
1. GİRİŞ
1992 yılında Rio’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Yeryüzü
Zirvesi’nde “sürdürülebilir kalkınma” fikri tüm insanlığın 21. yy’daki
ortak hedefi olarak benimsenmiş ve bu hedefe ulaşılmasına yönelik
ilkeleri ve eylem alanlarını ortaya koyan “Gündem 21” başlıklı eylem
planı kabul edilmiştir. Gündem 21 Programı kapsamında uygulamaların yürütülmesinden görece kısa bir süre sonra, programın kent ölçeğindeki en etkin katılımcı mekanizmaları olan Kent Konseyleri 2005
yılında yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. Maddesi
ile güçlü bir yasal dayanak kazanmıştır[1]. Yine aynı Zirve’de alınan
‘dünyanın her yerindeki gençlerin, kendilerini ilgilendiren alanlarda
karar verme süreçlerine….her düzeyde katılımlarının sağlanması’ kararı da, GENÇLER in bu oluşum için önemini ortaya koymaktadır.
‘Çevrecilik Hareketleri’nin tarihinde Stockholm Konferansı’ndan
sonra önemli bir dönüm noktası teşkil eden Rio Konferansı’nın bu
çok önemli iki çıktısının bir arada nasıl yürütüldüğünü görmek (mevcut durumun analizini yapmak) ve bu mevcut durumdan hareketle ge159
leceğe yönelik öneriler geliştirmek üzere bu çalışma planlanmıştır.
Yerel Gündem 21, yönetişim, sürdürülebilir kalkınma ve bu
kavramlarla kent konseylerinin ilişkilendirilmesi; kent konseyleri çalışma gruplarının oluşum mekanizmaları ile çalışma grupları özelinde
ve kent konseyleri genelinde etkinliğinin irdelenmesi gibi konuların
araştırılması amacıyla üniversite öğrencileri ‘GENÇLER’i temsilen
hedef grup olarak seçilmiştir. Anketler, konu ile ilgisi dolayısıyla geleceğin belediye başkanlarına danışmanlık yapacak, belediyenin her
kademesindeki yönetimde yer alacak, kenti planlayacak Şehir Planlama Bölümü öğrencileri ile gelecekte Özel ve Mülki idarenin çeşitli kademelerinde etkili olacak Kamu Yönetimi Bölümü öğrencilerine
uygulanmıştır.
Yapılan literatür taramalarında, ülkemizde kent konseylerinin
kuruluşu çok yeni olduğundan olsa gerek, farklı hedef gruplarının
(öğrenciler, karar vericiler, eğitimciler, vb) kent konseyleri hakkındaki bilgi düzeyleri, yaklaşımları, beklentilerine ilişkin bir çalışmaya
rastlanmamıştır. Uluslar arası literatür incelendiğinde ise; Mohammadi S.A. (2010) Vatandaşların Yerel Yönetim’e Karşı Tutumları ve
Yönetim’e Halkın Katılımı başlıklı çalışmasında, halkın yerel yönetimlere ve konseylere yaklaşımını, alınan kararları desteklemeleri ile
ilişkilendirerek incelemiştir. Sonuç olarak, yerel yönetimler ile kent
konseylerine pozitif tutum gösteren kişilerin, alınan kararlara katılımının da yüksek olduğunu bulmuştur[2]. Ancak öğrencilerin, kent
konseylerine ilişkin bilgi ve yaklaşımlarını ölçen bir araştırmaya rastlanmamıştır.
2. YÖNTEM (ANKET)
Bu araştırma, Ankara’daki devlet üniversitelerinin Şehir ve Bölge Planlama, Kamu Yönetimi 3. Sınıf öğrencileri ile kontrol grubu
olarak Meslek Yüksek Okulu Kimya bölümü öğrencilerinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılan 106 öğrencinin % 46.2 si
Meslek Yüksek Okulu, % 37.7 si Kamu Yönetimi, % 16.1 i ise Şehir
ve Bölge Planlama öğrencileridir.
Anketler sınıflarda derslerden önce uygulanmıştır. Ankette yeralan 16 soru öğrencilerin; kent konseylerinin görevleri, Yerel Gündem 21, yönetişim, sürdürülebilir kalkınma ve bu kavramlarla kent
konseylerinin ilişkilendirilmesi, çalışma gruplarının oluşum mekanizmaları ile çalışma grupları özelinde ve kent konseyleri genelinde etkinliğinin irdelenmesi gibi konuları kapsamaktadır. Bölüm ve cinsiyet
160
dışında öğrencilere ait kişisel sorulara konu ile ilgisi olmadığından
ankette yer verilmemiştir. Anket soruları, Sadun Emrealp [3] tarafından hazırlanan rapor dikkate alınarak, bu çalışma için özel olarak hazırlanmıştır. Ayrıca, yurtdışındaki kent konseylerinin ilgili web sayfaları da incelenerek [4,5] ankete katkı sağlanmıştır.
Anketteki önermeler olumsuzdan olumluya doğru 5’li ölçeklidir (kesinlikle katılmıyorum, katılmıyorum, ne katılıyorum ne de
katılmıyorum, katılıyorum, kesinlikle katılmıyorum). Veriler SPSS
11.5 programında değerlendirilmiş ve faktör analizi yapılmış, genel
dağılıma bakılmış, bağımsız değişkenlerin bağımlı değişkenlere etkisi araştırılmıştır. Anketin Cronbach alpha güvenirliliği 0.85 olarak
bulunmuştur.
3. BULGULAR ve DEĞERLENDİRME
Tablo 1. Kent konseyleri’nin kuruluş (oluşum) sebepleri hakkında bilgi
sahibiyim. (% olarak)
MYO
Şehir Pl.
Kamu Yön.
Toplam
Kesinlikle
katılmıyorum
16.3
12.5
17.5
16.2
Katılmıyorum
40.8
25
20
30.5
Ne katılıyorum ne
de katılmıyorum
30.6
6.3
27.5
25.7
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
10.2
50
35
25.7
2
6.3
1.9
Bu soruya verilen yanıtlar incelendiğinde, “Şehir ve Bölge Planlama” öğrencilerinin, kent konseylerinin kuruluş sebepleri hakkında
en fazla bilgi sahibi olan öğrenci grubu olduğu görülmektedir.” Kamu
Yönetimi” öğrencileri bu konuda biraz daha ‘kararsız’ bir yaklaşım
(% 27.5) sergilemektedirler. Kontrol grubumuzu oluşturan Meslek
Yüksek Okulu (MYO) öğrencileri ise, tam da beklenildiği üzere, bu
konuda çok fazla (sadece % 12.2 si biliyor) bilgi sahibi değildir. Aslında, “Şehir ve Bölge Planlama” ve “Kamu Yönetimi” öğrencilerinin
kent konseylerinin kuruluş sebepleri hakkında daha fazla bilgi sahibi
olmaları ve daha yüksek oranlarda ‘katılıyorum’ cevabının çıkmasını beklerken, bu oranın maksimum % 56 larda kalması; bu sorunun
anketin ilk sorusu olması sebebi ile öğrencilerin daha derinlemesine
düşünüp, bu sebepleri sıralamaya çalışmalarından kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir.
161
Tablo 2. Kent konseyleri’nin görevleri hakkında bilgi sahibiyim. (% olarak)
MYO
Şehir Pl.
Kamu Yön.
Toplam
Kesinlikle
katılmıyorum
14.3
17.6
17.5
16.0
Katılmıyorum
44.9
17.6
25
33.0
Ne katılıyorum ne
de katılmıyorum
28.6
35.3
27.5
29.2
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
12.2
29.4
30
21.7
-
Yine yukarıdaki soruya benzer şekilde, burada da beklenildiği
gibi “Şehir ve Bölge Planlama” ve “Kamu Yönetimi” öğrencileri benzer yüzdelerle (yaklaşık % 30) Kent Konseylerinin görevleri hakkında
bilgi sahibi olduklarını belirtmişlerdir. Bu oran, MYO öğrencileri ile
karşılaştırdığımızda (% 12.2) her ne kadar yüksek ise de, kendi başına
çok bu çalışmayı yaparken beklediğimiz oranların altındadır. “Şehir
ve Bölge Planlama” ve “Kamu Yönetimi” öğrencilerinin, bölümlerinde 3. yıllarını da tamamlamak üzere oldukları da hesaba katıldığında,
kent konseyleri gibi kendi meslek alanlarını çok yakından ilgilendiren
bir konuda, özellikle de kent konseylerinin görevleri hakkında daha
fazla bilgi sahibi olmaları beklenmekteydi.
Tablo 3. “Yerel Gündem 21 Programı” hakkında bilgi sahibiyim. (% olarak)
MYO
Şehir Pl.
Kamu Yön.
Toplam
Kesinlikle
katılmıyorum
18.8
17.6
35
24.8
Katılmıyorum
60.4
17.6
30
41.9
Ne katılıyorum ne
de katılmıyorum
14.6
23.5
12.5
15.2
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
4.2
35.3
15
13.2
2.1
5.9
7.5
4.8
Tablo 4. “Yönetişim” kavramı hakkında bilgi sahibiyim. (% olarak)
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
42.9
23.5
2.6
Ne katılıyorum ne
de katılmıyorum
18.4
2.6
22.4
41.2
30.8
23.5
61.4
24.8
9.5
28.6
27.6
Katılmıyorum
Kamu Yön.
Kesinlikle
katılmıyorum
16.3
11.8
-
Toplam
9.5
MYO
Şehir Pl.
Bu iki soru kent konseyleri ile ilişkilendirilmeden değerlendi162
rildiğinde; üniversitelerde mesleki anlamda verilen eğitimin ne kadar
önemli olduğunu çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. Öncelikle
kontrol grubumuzu oluşturan MYO öğrencilerinin cevaplarına bakıldığında; özellikle “Yerel Gündem 21” (toplamda % 6.3) ve “Yönetişim” kavramı hakkında yok denecek kadar az bilgi sahibi olduklarını
görmekteyiz. Yönetişimdeki % 22.4 lük katılma oranının bile sorunun
“Yönetim” şeklinde yanlış anlaşılarak cevaplandırılmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Tam da beklenildiği gibi, Kamu Yönetimi
öğrencilerinin tamamına yakınının (% 92.2) ve “Şehir ve Bölge Planlama” öğrencilerinin büyük çoğunluğunun (% 41.2 katılıyorum ve
% 23.5 kesinlikle katılıyorum) “Yönetişim” kavramını biliyor olması
verilen eğitimin önemini ortaya koymaktadır. Kent konseyleri anlamında bu cevabı değerlendirdiğimizde; yerel yönetimlerin en önemli
fonksiyonlarından biri olan düzgün ve sürdürülebilir kentleşmede aktif
rol oynayacak geleceğin şehir plancıları ile bu kentlerin yönetiminden
sorumlu olacak Kamu Yönetimi mezunlarının ‘altyapıları’ nın hazır
olduğu görülmektedir. Bu avantajı kullanarak, bu potansiyel meslek
gruplarının, kent konseylerinin etkinliğinin arttırılmasında daha etkili
olabilmeleri için bilgilendirilmelerinde fayda görülmektedir.
Tablo 5. Kent konseylerinin “yerel yönetişim” modelinin gelişmesinde etkili olduğunu düşünüyorum. (% olarak)
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
22.4
23.5
10
Ne katılıyorum ne
de katılmıyorum
38.8
23.5
40
26.5
41.2
27.5
2.0
17.5
17.9
36.8
29.2
7.5
Katılmıyorum
Kamu Yön.
Kesinlikle
katılmıyorum
10.2
11.8
5
Toplam
8.5
MYO
Şehir Pl.
Bu soru değerlendirilirken, bir önceki soru ile bağdaştırmak
daha açıklayıcı olacaktır. Şöyle ki “yönetişim” kavramına en hakim
öğrenci grubu olan “Kamu Yönetimi” öğrencilerinin, Kent Konseylerinin “yerel yönetişim” modelinin gelişmesinde etkili olup olmadığına ilişkin görüşüne baktığımızda, % 40’ı nın bu konuda bir fikir sahibi
olmadığını görmekteyiz. Her ne kadar toplamda bu öğrencilerin %
45’i etkili olduğunu düşünüyorsa da, kafalarının hala karışık olduğundan söz etmek olasıdır. “Şehir ve Bölge Planlama” öğrencilerine
baktığımızda da aynı kafa karışıklığından söz etmek mümkündür. Yapılacak daha ileri bir çalışma ile, gelecekte kentlerin planlanması ve
163
yönetiminden sorumlu olacak bu gençlerin Kent konseylerinin “yerel
yönetişim” modelinin gelişmesinde daha etkili olması için öneriler
geliştirmeleri istenebilir ve bu öneriler kent konseylerinde tartışılabilir.
Tablo 6. Kent konseylerinin “sürdürülebilir kalkınma” modelinin gelişmesinde
etkili olduğunu düşünüyorum. (% olarak)
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
21.3
11.8
15.4
Ne katılıyorum ne
de katılmıyorum
34.0
35.3
53.8
36.2
35.3
23.1
2.1
5.9
5.1
17.5
41.7
31.1
3.9
Katılmıyorum
Kamu Yön.
Kesinlikle
katılmıyorum
6.4
11.8
2.6
Toplam
5.8
MYO
Şehir Pl.
Kent konseylerinin en önemli kuruluş amacı, çalışmaya katılanların % 38.9 u tarafından öncelikle “Sürdürülebilir Kalkınma” ve
çevreye duyarlılık olarak tespit edilmiştir. Dolayısıyla bu soruya verilen cevaplar, kent konseylerinin görevlerini etkin olarak yerine getirip
getirmediği konusuna da ışık tutacaktır. Kent konseylerinin “yerel
yönetişim” deki etkinliğine çok benzer şekilde, maalesef “sürdürülebilir kalkınma” konusunda da öğrencilerin net olmadığını görmekteyiz. Özellikle “Kamu Yönetimi” öğrencilerinin yarıdan fazlasının (%
53.8) ve “Şehir ve Bölge Planlama” öğrencilerinin de % 35.3 ünün bu
konuda kararsız olduğunu görmekteyiz. Ama kararsızlar dışında kalan
öğrencilerin Kent konseylerinin “sürdürülebilir kalkınma” modelinin
gelişmesinde etkili olduğuna daha yakın olduklarını da vurgulamakta
fayda görülmektedir.
Tablo 7. Kent konseyinin kimlerden ve hangi çalışma gruplarından oluştuğu
hakkında bilgi sahibiyim. (% olarak)
MYO
Şehir Pl.
Kamu Yön.
Toplam
Kesinlikle
katılmıyorum
22.4
17.6
17.9
20.0
Katılmıyorum
34.7
23.5
25.6
29.5
Ne katılıyorum ne
de katılmıyorum
22.4
23.5
41
29.5
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
20.4
29.4
15.4
20.0
5.9
1.0
Bu sorudaki cevaplar değerlendirildiğinde, bütün öğrencilerin
164
–kontrol grubu da dahil- birbirine yakın cevaplar verdiğini görmekteyiz. Genellikle Kent Konseylerinin kimlerden ve hangi çalışma gruplarından oluştuğu hakkında bir bilgi eksikliğinden bahsetmek mümkündür. Toplamda (katılıyorum + kesinlikle katılıyorum) % 35.3 ile
en çok bilgiye sahip öğrenci grubu “Şehir ve Bölge Planlama” öğrencileri olsa da bu düşük bir oran olduğu düşünülmektedir. % 15.4
ise “Kamu Yönetimi” öğrencileri için beklediğimizden çok düşük bir
orandır. Bu sonuçları, kent konseylerinin işleyişi hakkında bilgilendirme eksikliği ile ilişkilendirmek mümkündür.
Tablo 8. 1Bütün Kent konseylerinde standart (aynı) çalışma gruplarının
oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. (% olarak)
2
Kent konseylerinin bulundukları yerleşimlerin özelliklerine göre, farklı
çalışma grupları oluşturmaları gerektiğini düşünüyorum. (% olarak)
Kesinlikle
katılmıyorum
MYO
Şehir Pl.
Katılmıyorum
Ne katılıyorum ne
de katılmıyorum
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
8.31 2.1 22.91 22.9 20.81 39.6 37.51 25
10.41 10.4
1
1
1
1
23.5 17.6 11.8 5.9 35.3 11.8 23.5 23.5 5.91 41.2
Kamu Yön. 151 2.6
Toplam
13.31 4.8
42.51 7.7 27.51 12.8 10.01 33.3 5.01
28.61 14.4 25.71 25.0 24.81 27.9 7.61
43.6
27.9
Kent konseyleri çalışma gruplarının nasıl oluşturulması gerektiği konusunda öğrencilerin yaklaşımları sorulduğunda; kent konseyinin hizmet verdiği yerleşim biriminin kendine özgü karakteristikleri,
özellikleri dikkate alınarak, her yerleşim için farklı çalışma gruplarının kurulması konusunda yüksek oranda katılım söz konusudur. Ancak burada, öğrencilerin yaklaşımları doğrultusunda; yerel yönetimlerin genel anlamda çalışmalarına yardımcı olmak üzere, her kent için
standart çalışma gruplarının oluşturulması, fakat, yerelin özelliklerini, problemlerini, sosyo-kültürel yapısını vb. özelliklerini de dikkate
alarak, spesifik farklı çalışma gruplarının da, standart çalışma gruplarının yanı sıra teşkil edilmesi önerilebilir.
165
Tablo 9. Çalışma gruplarında aktif olarak görev yapacak kent konseyi
üyeleri için seçim kriterleri oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. (% olarak)
MYO
Şehir Pl.
Kamu Yön.
Toplam
Kesinlikle
katılmıyorum
2.0
11.8
2.8
Katılmıyorum
26.5
5.9
5.0
15.1
Ne katılıyorum ne
de katılmıyorum
28.6
23.5
20.0
24.5
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
34.7
41.2
40.0
37.7
8.2
17.6
35.0
19.8
Bu sonuçlara baktığımızda açıkça görülmektedir ki; konu ile ilgili eğitim alan “Şehir ve Bölge Planlama” (%58.8) ve “Kamu Yönetimi” (% 75.0) öğrencilerinin büyük bir çoğunluğu kent konseylerinde
görev yapacak üyelerin seçiminde daha dikkatli olunması ve belirli
kriterlere göre bu üyelerin seçilmesi gerektiği konusunda aynı fikirdedirler.
Tablo 10. Kent konseyi çalışmaları sırasında oluşturulan görüşlerin ve
alınan kararların kamuoyuna yeterince duyurulmadığını düşünüyorum. (% olarak)
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
12.5
17.5
Ne katılıyorum ne
de katılmıyorum
31.3
11.8
-
31.3
29.4
30.0
14.6
41.2
45.0
5.7
22.9
30.5
30.5
Katılmıyorum
Kamu Yön.
Kesinlikle
katılmıyorum
10.4
17.6
7.5
Toplam
10.5
MYO
Şehir Pl.
Kent konseylerinin çalışmalarından halkın yeterince haberdar
edilip edilmediğine ilişkin olarak, öğrencilerin görüşlerini almaya yönelik bu soruya verilen cevaplar değerlendirildiğinde; maalesef konu
ile ilgili olan grupların, “Şehir ve Bölge Planlama” öğrencileri (%
29.4 katılıyorum, % 41.2 kesinlikle katılıyorum) ve “Kamu Yönetimi”
öğrencilerinin (% 30.0 katılıyorum, % 45 kesinlikle katılıyorum) bile
yüksek oranlarda bilgilendirmeyi yetersiz buldukları görülmektedir.
166
Tablo 11. Kent konseyleri ile STK lar arasındaki ilişkilerin yetersiz
olduğunu düşünüyorum. (% olarak)
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
12.2
2.5
Ne katılıyorum ne
de katılmıyorum
42.9
35.3
42.5
28.6
35.3
32.5
8.2
17.6
22.5
6.6
41.5
31.1
15.1
Katılmıyorum
Kamu Yön.
Kesinlikle
katılmıyorum
8.2
11.8
-
Toplam
5.7
MYO
Şehir Pl.
Kent konseylerinin kurumsal kapasitelerinin güçlendirilmesi ve
yerel demokratik yönetişim uygulamalarının içselleştirilmesi hedefine yönelik olarak yürütülen projede bu amaca hizmet etmek üzere
belirlenen ana hedeflerden biri de; “Kent konseylerinin sivil bir yapı
olma niteliği” doğrultusunda sivil toplum kuruluşlarının kent konseylerine en geniş şekilde ve etkin olarak katılımı konusunda eğitim ve
kapasite geliştirme desteğinin sağlanmasıdır” denmektedir. Bu nedenle, öğrencilerin bu konudaki düşüncelerini sorgulamak üzere bu soru
sorulmuştur. Yanıtlar incelendiğinde; MYO öğrencilerinin bu konuda
kararsız olması (% 42.9) beklenilen bir sonuçtur. Ancak, “Şehir ve
Bölge Planlama” ve “Kamu Yönetimi” öğrencilerinin de kararsızlığı
dikkat çekicidir. Bunu yine bilgi (ya da bilgilendirilme) eksikliği ile
açıklamak olasıdır. Ama yine de ilgi alanımıza giren bu her iki öğrenci grubunun yaklaşık yarısı (% 52.9 ve % 55.0) kent konseyleri ile
STK lar arasındaki işbirliğinin yetersiz olduğunu düşünmektedir.
Tablo 12. Kent konseylerinin kurumsallaşması için, tüm belde halkı
tarafından sahiplenilmesi, benimsenmesi gerekmektedir. (% olarak)
Kesinlikle
katılmıyorum
MYO
8.2
Şehir Pl.
5.9
Kamu Yön. 4.7
Toplam
Katılmıyorum
18.4
5.9
12.5
14.2
Ne katılıyorum ne
de katılmıyorum
16.3
17.6
10.0
14.2
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
46.9
35.3
40.0
42.5
10.2
35.3
37.5
24.5
Burada da beklenildiği gibi, kent konseylerinin aktif olarak işlerliğini sürdürebilmesi ve amaçlarını gerçekleştirebilmesi için, halk
tarafından kabul edilmesi, sahiplenilmesi ve çalışmalarının desteklenmesi gerekmektedir fikri tüm öğrenciler tarafından büyük bir çoğunlukla kabul edilmektedir.
167
Tablo 13. Kent konseyleri web sayfasını ziyaret ederim. (% olarak)
Kesinlikle
katılmıyorum
MYO
26.5
Şehir Pl.
35.3
Kamu Yön. 43.6
34.3
Toplam
Katılmıyorum
26.5
41.2
28.2
29.5
Ne katılıyorum ne
de katılmıyorum
28.6
5.9
17.9
21.0
Katılıyorum
Kesinlikle
Katılıyorum
14.3
17.6
7.7
12.4
4.1
2.6
2.9
Tablo 13 incelendiğinde, kent konseyleri web sayfalarının tüm
öğrenci gruplarınca hatta en çok da ilgili meslek grupları olan “Şehir
ve Bölge Planlama” öğrencileri (% 35.3 katılmıyorum, % 41.2 kesinlikle katılmıyorum) ve “Kamu Yönetimi” öğrencileri (% 43.6 katılmıyorum, % 28.2 kesinlikle katılmıyorum) tarafından takip edilmediği
görülmektedir. Bu sonuçtan hareketle, kent konseyleri web sayfalarının tanıtımlarının daha iyi yapılması, yaygınlaştırma ve halkın dikkatini çekmesi için web adreslerinin otobüs, metro vb toplu taşım araçlarında, belediye reklam panolarında ilan edilmesi önerilebilir.
3.1 Kent Konseylerinin Kuruluş Amacı
Anket sonunda ayrı bir soru olarak “kent konseylerinin en
önemli kuruluş amacı’nı verilen alternatifler arasından seçmeleri istenmiştir. Bu alternatifler;
a.kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi
b.kentin hak ve hukukunun korunması
c.sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık
d.sosyal yardım ve dayanışma
e.saydamlık, hesap sorma, hesap verme
f.katılım, yönetişim ve yerinden yönetimi desteklemek şeklindedir.
Cevaplar değerlendirildiğinde;
Kent konseylerinin en önemli kuruluş amacı toplamda bütün katılımcılar göz önüne alındığında;
1. SK ve çevreye duyarlılık (% 38.9)
2. Katılım, yerinden yönetim, yönetişim (% 33.7)
3. Kentin hak ve hukukunun korunması (% 12.6)
168
4. Sosyal
yardım ve dayanışma (% 5.3)
5. Saydamlık, hesap sorma, hesap verme (% 5.3)
6. Kent vizyonu ve hemşehrilik (% 4.2)
Bölümlere göre incelendiğinde;
Şehir Plancıları için;
1. SK ve çevreye duyarlılık (% 47.1)
2. Katılım, yerinden yönetim, yönetişim (% 47.1)
Kamu Yönetimi öğrencileri için;
1. Katılım, yerinden yönetim, yönetişim (% 56.8)
2. SK ve çevreye duyarlılık (% 16.2)
3. Kentin hak ve hukukunun korunması (% 13.5)
olarak bulunmuştur. Bu oranlar değerlendirildiğinde; ilgili meslek
grubu öğrencilerinin doğal olarak kendi meslek grubuna ilişkin beklentilerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Genel olarak baktığımızda, Sürdürülebilir Kalkınma ve çevreye duyarlılık % 38.9 ile ilk
sırada yer almaktadır. Kamu Yönetimi öğrencileri için öncelik değişmekte ve % 56.8 ile “Katılım, yerinden yönetim, yönetişim” öncelikli
kuruluş amacı olarak karşımıza çıkmaktadır.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Bu çalışmada uygulanan anket soruları değerlendirildiğinde;
en önemli sonuç olarak, kent konseylerinin kuruluş nedenlerinin ve
görevlerinin üniversite öğrencileri tarafından çok fazla bilinmediği görülmektedir. Yine kent konseylerinin ana kuruluş amaçlarından
biri olan ‘yerel yönetişim’in gelişmesinde çok etkili olmadığı düşünülmektedir. Kent konseylerinde yer alan ‘çalışma grupları’nın teşkil
edilmesi anlamında, üniversite öğrencilerinin yaklaşımlarına bakıldığında, yerel özelliklere bağlı olarak farklı çalışma gruplarının oluşturulmasının konseyin etkinliğini artıracağı düşünülmektedir. Ve çalışma grupları için seçim kriterleri geliştirilmesi gerekliliği öğrencilerin
çoğunluğu tarafından kabul görmektedir.
Bu çalışmanın en önemli bulgularından biri olarak, kent konseylerinin çalışmaları sonucunda oluşturulan görüşler ve alınan kararların kamuoyuna yeterince duyurulmadığı yaklaşık % 70 gibi bir
çoğunluk tarafından kabul edilmiştir. Sivil toplum kuruluşları ile ilişkiler sorgulandığında ise öğrencilerin çoğu kararsız kalmışlardır.
169
Bu sonuçlara dayanarak, kent konseylerinin etkinliğini artırmak
amacıyla aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir:
•Kent konseylerinin tanıtımı, görevleri ve kuruluş amaçları hakkında
kamuoyunun ve bu çalışmanın amacına uygun olarak GENÇ nüfusun bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi amacıyla:
1.Üniversitelerin ilgili bölümlerinde (Kamu Yönetimi, Şehir ve
Bölge Planlama, Çevre Mühendisliği vb) verilen teorik derslerin içine, kent konseyleri ile ilgili konuların entegrasyonu veya
yeni derslerin müfredata konulması,
2.Öğrencilerin stajları sırasında, bu alanda uygulamaya yönelik
çalışmalar yapmalarının teşvik edilmesi,
3.Kent konseyi üyelerinin katılımları ile Üniversitelerde tanıtım
toplantılarının periyodik olarak düzenlenmesi
4.Kent konseyi üyeleri, Üniversite öğrencileri ve öğretim
elemanlarının katılımları ile kent konseylerinin işlevselliğine
ilişkin mevcut durumun ve etkinliklerini artırmaya yönelik
olması gereken durumun tartışılması için çalıştayların periyodik
olarak düzenlenmesi,
5.Kent konseyleri web sayfalarının güncellenmesi ve bilgilendirme
amaçlı, belediye imkanlarının kullanılarak, faaliyetlerin halka
duyurulması. Örneğin; reklam panoları, metro vb. toplu taşım
araçları gibi.
•Türkiye çapındaki tüm kent konseylerinde, kavram kargaşasının ortadan kaldırılması amacı ile özellikle “yerel yönetişim” ve “sürdürülebilir kalkınma” kavramlarından ne anlaşıldığının netleştirilmesi
ve ortak bir paydada buluşulması,
•Kent konseyleri çalışma gruplarında görev alacak üyelerin seçiminde (standart ya da yerleşim yeri özelinde)‘kriter’ lerin geliştirilmesi,
•Çalışma gruplarının yerleşim yerlerinin özelliklerine göre
oluşturulması – en azından ortak temel çalışma gruplarına ek olarakfarklı grupların yerele göre teşkili,
•KENT KONSEYLERİNİN ÇALIŞMALARI SIRASINDA OLUŞTURULAN GÖRÜŞ VE ALINAN KARARLARIN KAMUOYUNA DUYURULMASI.
Bu öneriler dikkate alındığında, daha etkin, daha sorunsuz ve
demokratikleşmeye katkısı daha fazla kent konseyleri söz konusu olacaktır.
170
KAYNAKLAR
1. Batat, A. (2010). Türkiye Yerel Gündem 21 Uygulamalarının Kent
Konseyleri’ne Dönüşüm Sürecinin Analizi, Yayınlanmamış Master Tezi,
Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir.
2. Mohammadi, S.M.(2010). Citizens‘ Attitude toward‘s Local Government
and Citizen‘s Participation in Local Government, Journal of American
Science; 6(11):575-583]. (ISSN: 1545-1003).
3. Emrealp, S. (2010). Türkiye’nin Katılımcı-Demokratik Yerel Yönetim
Modeli Olarak Dünyaya Armağanı: Kent Konseyleri, UCLG-MEWA
Yayınları, İstanbul.
4. http://www.corkcoco.ie/co/web/Cork%20County%20Council/Departments/
Environment%20%26%20Waste/Environmental%20Awareness
5. http://richmondvacitycouncil.blogspot.com/2011/04/richmond-green-citycommission-to-hold.html
171
KENT KONSEYLERİNİN KATILIMCI
KENT YÖNETİMİNE KATKILARI
ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME:
ANKARA ÖRNEĞİ
Yrd. Doç. Dr. Savaş Zafer ŞAHİN
Atılım Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu
Yönetimi Bölümü, 06836, İncek-Gölbaşı/ANKARA
[email protected]
ÖZET
Kent konseyleri modeli, Türkiye’de belediyeler için yasal bir
zorunluluk haline getirilmiş, kent konseylerinin sayısı yüzleri bulmuştur. Kent konseylerinin; Yerel Gündem 21 çerçevesinde sürdürülebilir
kalkınmanın yerel düzeyde örgütlenmesi, katılımcı kent yönetiminin
sağlanması süreçlerinde Türkiye’nin özgün katkısı olduğu iddia edilmektedir. Ancak, sayıları hızla artan kent konseyleri aynı zamanda
çeşitli tartışmalara konu olmaktadır. Bu tartışmaların temelinde, yerelin katılımcı örgütlenmesini sağlamak iddiasıyla kurulmuş olan kent
konseylerinin yerel katılımı sağlamada beklenen katkıyı henüz verememiş olmaları bulunmaktadır. Kent konseylerinin kent yönetiminin
daha katılımcı hale getirilmesindeki katkıları sorgulanmaktadır. Çünkü sayıları az da olsa kent konseylerinin özgün katılımcı deneyimlere
dönüştüğü örneklere rastlanırken, çoğunlukla kent konseylerinin var
olan yerel iktidar yapısını pekiştiren yapılara dönüştüğü gözlenmektedir.
Bu anlamda Türkiye’deki Kent Konseyleri iki türe ayrılabilir. Birinci tür kent konseyleri; 1990’ların ortalarından itibaren bazı
yerel yönetimlerin gönüllü girişimleri sonucunda Yerel Gündem 21
172
yaklaşımının bir ürünü olarak ortaya çıkan kent konseyleridir. Henüz
ortada yasal bir zorunluluk yokken ortaya çıkan ve ciddi bir öğrenme-örgütlenme sürecinden geçen bu tür kent konseyleri yapılan yasal
düzenlemenin ardından kentsel katılıma katkılarını arttırarak devam
ettirmektedirler. Bursa, Antalya ve Çanakkale gibi kent konseyi örnekleri bu türe örnek gösterilebilirler. İkinci tür kent konseyleri ise;
yasal düzenlemenin gerçekleştiği 2000’li yılların ortalarından itibaren
oluşan kent konseyleridir. Bu tür kent konseylerinde kent konseylerinin yerel yönetimin genel iktidar yapısına uygun biçimde şekillendikleri, var olan yerel siyasal yapıyı yansıttıkları ve henüz kentsel
katılıma ciddi bir katkı sunmadıkları eleştirisi dile getirilmektedir. Bu
iki tür kent konseyi arasında ciddi farklılıklar göze çarpmaktadır. Bu
farklılıkların da esas olarak katılımcı kent yönetimine katkı bağlamında ortaya çıktığı görülmektedir. Bu bildirinin temel konusunu bu
tür katkıların hangi koşullarda ve nasıl ortaya çıktığı oluşturmaktadır.
Bu konu bağlamında var olan mevzuat ve kent konseyleri pratiğinden yola çıkılarak kent konseylerinin katılımcı kent yönetimine
hangi yollarla katkıda bulundukları tespit edilecek, kent konseylerinin katılımcı kent yönetimine katkılarını gösteren, içsel örgütlenme,
temsiliyet ve sermaye birikim süreci ana başlıklarından oluşan bir değerlendirme çerçevesi ve indeks geliştirilecektir. Bu indeksin geliştirilmesinde dünyada var olan katılımcı kent yönetim uygulamaları ve
katılımcı yöntemler yol gösterici olacaktır.
Bu indeks geliştirildikten sonra örnek alan olan Ankara kentinde kurulmuş olan Kent Konseylerinin katılımcı kent yönetimine katkı
düzeyleri görgül olarak araştırılacaktır. Yerel Gündem 21 çerçevesinde ön çalışmalara başlamış olan belediyelerde kurulan kent konseyleri
ile diğer belediyelerde kurulan kent konseyleri arasındaki farklar ve
bu farklılıkların hangi unsurlardan kaynaklandığı açıklanmaya çalışılacaktır. Bildirinin sonuç kısmında kent konseylerinin katılımcı kent
yönetimine daha fazla katkıda bulunur hale getirilmesi için bazı önerilerde de bulunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Yerel Gündem 21, Kent Konseyleri, Katılımcı
Kent Yönetimi
173
1. GİRİŞ
Türkiye’de son yirmi yılda kamu yönetiminde yaşanan dönüşümler üç farklı anlamıyla “katılım” süreçlerini öne çıkarmaya başlamıştır. İlk olarak kamu yönetimi süreçleri iletişim ağırlıklı süreçler haline gelmektedir. İletişimin en yüzeysel biçimi olan bilgilenme
ve bilgi edinme uygulamalarının yaygınlaşması bunun bir yansıması
olarak görülebilirse de temel olarak hedeflenen kamu yönetiminin
bütününün ve tüm sürecinin hizmet sunulmakla yükümlü bulunulan
yurttaşlarla iletişim içerisinde iyileştirilmesi ve dönüştürülmesidir.
İkinci olarak yurttaşların katılımının sağlanmasında iletişimin salt
kendi başına yeterli olmayacağı, devletin katılımı yapılandırmak için
gerekli koşulları sağlamak ve yapılandırmak yükümlülüğünde olduğu
kabul edilmektedir. Kent konseyleri, sit alanlarında yapılan koruma
amaçlı imar planlarının hazırlanmasında zorunlu hale getirilen katılımcı toplantılar gibi bazı uygulamalar bu yaklaşımın bir ürünü olarak
kabul edilebilirler. Ancak burada da devletin kolaylaştırıcılık işlevini
aşan, yukarıdan aşağı ve yaptırımcı bir tavrı belirlemesi de katılımcılığın doğasına aykırı bulunmaktadır. Katılımcı süreçler temel olarak
devlet tarafından yapılandırılsalar da yurttaşların gönüllü katılımı ile
gerçekleştirilmeleri ilkesel olarak kabul edilmektedir. Üçüncü olarak,
katılımın karar alma süreçlerinde yer almanın dışında kamu yönetimi
süreçlerinde aktif bir şekilde, gönüllülüğe dayalı olarak görev almak
anlamının bulunduğu da kabul edilmektedir. Sonuçta, uygulamada bu
üç farklı katılım biçiminin her birinin belli ölçülerde bir arada bulunduğu söylenebilir [1].
Kent konseyleri, katılımın bu üç farklı anlamını bir arada gerçeğe dönüştüreceği varsayılan, yerel düzeyde katılımcı kent yönetimini
sağlamada kurumsal bir araç olarak ortaya çıkmıştır [2]. Ancak, kent
konseylerinin ortaya çıkmasına sebep olan yasal düzenlemelere kaynaklık eden kavram ve süreçler kent konseylerinin yapı ve işleyişine;
var olan kent yönetimleri, yurttaşlar ve kent ile ilişkilerine ilişkin çelişki ve kimi zaman ikircikli nitelikler taşıdıklarından kent konseylerinin anayasal ve siyasal düzen içerisindeki konumu belli ölçüde
belirsizlik taşımaktadır.
Türkiye’de Kent konseylerinin düşünsel arka planında üç temel
unsurun bulunduğu görülmektedir. Bunlardan birincisi Yerel Gündem
21 çerçevesidir. Bu çerçeve özellikle Habitat II toplantısının ardından
orta sınıf idealizmi ve ilişkili kent yönetimi uygulamalarında ilgi gör174
müştür. Küresel çevre sorunları ile ilgili bir değerlendirme süreci olarak başlayan Yerel Gündem 21 bu sorunlarla başa çıkmada yerelleşme
ve yerel yurttaş katılımını temel birer araç olarak belirlemektedir. Ancak, küresel ölçekte bir sorunun yerel parçalara bölünmüş bir yapı ile
nasıl çözümleneceği, çözümlenebilecekse bile bu yerelliklerin böylesi
bir kararlılığı nasıl siyasallaştıracakları ciddi bir sorun alanı oluşturmaktadır. Yerel Gündem 21 çerçevesi, yerel katılımın yerel siyasal
süreçlerle nasıl ilişkileneceği sorununu en başından görmezden gelmektedir. Bu temel sorun çözülmeden yerel katılımın küresel soruna
çare olabilmesi olası görünmemektedir.
İkinci olarak Türkiye’de 1980’li yıllardan bu yana devam eden
âdem-i merkezileşme süreci sonucunda yerelde ortaya çıkan yönetim deneyiminin demokratik niteliklerine ilişkin eleştiriler karşısında kent konseyleri bir meşrulaştırma aracı olarak nitelendirilebilirler.
Özellikle milyonlarca insanın yaşadığı metropoliten alanlarda karşı
karşıya kalınan temsiliyet vakumunu dolduracak katılımcı uygulamaların yokluğunda kent konseyleri âdem-i merkezileşmenin olumsuz
yanlarını ortadan kaldıracak bir çözüm olarak sunulmaktadır. Üçüncü
olarak, kent konseyleri, 1990’ların ortalarından bu yana Türkiye’de
uygulamaya konan neoliberal yapısal uyum politikalarının getirdiği
mali disiplin, hesap verebilirlik ve şeffaflık söylemlerinin yerel düzeydeki aracı olarak da sunulmaktadır[3].
Bu çerçevede kent konseylerinin iddia edildiği gibi kentsel katılıma katkılarının varoluşsal bir gereklilik olarak ortaya çıkmayacağı,
ancak belli koşullar çerçevesinde gerçekleşebileceği görülebilir. Bu
koşulların bir kısmı kamu yönetimi süreçlerine katılımla, bir kısmı
da yerel siyasetin doğasıyla yakında ilgilidir. Kent konseylerinin tek
başına varlıklarının kentsel katılımın gerçekleşmesi için yeterli olacağını söylemek sorunlu görünmektedir. Öncelikle her kamu kurumu
gibi kent konseylerinin de katılımı gerçekleştirecek kapasite, yöntem
ve birikime ulaşması gerektiği söylenebilir. Diğer yandan kent konseyleri de temsili demokratik sistem içerisindeki yerel iktidar yapısından bağımsız biçimde ele alınamazlar. Her katılımcı süreç gibi yerel
iktidar yapısının ve temsiliyet süreçlerinin rakibi ya da uzantısı olarak
konumlanabilirler. Ya da hem katılım hem de temsiliyet içerisinde tamamen etkisiz bir konuma itilebilirler. Bu sebeple kent konseylerinin
kentsel katılım süreçlerine katkılarının anlaşılabilmesi için bu koşullara ilişkin kuramsal bir çerçevenin ele alınması gerekmektedir.
175
2. KENT KONSEYLERİ VE KENT YÖNETİMİNE
KATILIMDA YAKLAŞIM VE İKTİDAR SORUNU
1980’lere kadar temsili demokratik sistemde daha etkin biçimde yerini almak ve “siyasi katılma” olarak anlaşılan katılım kavramı,
1980’lerden sonra temsili demokratik sisteme koşut olarak var olması
gereken bir siyasal süreç olarak algılanmaya başlamıştır. Bu anlamıyla katılım, kamusal alanda gerçekleşmesi sebebiyle meşru, ancak var
olan temsili demokratik mekanizmalara alternatif olarak onların eksikliklerini gidermek amacıyla aşağıdan yukarıya inşa edilen yeni bir
siyasal mekanizmayı ifade etmektedir. Bu mekanizma çoğu zaman
“yönetişim” kavramı ile birlikte anılmaktadır.
Kent konseylerini de içinde barındıran katılımcılık söyleminin
temel olarak “yönetişim” adı verilen kavram etrafında anlamlandırıldığı söylenebilir. Ancak, yönetişim yaklaşımının katılım süreçlerinin
gerçekleştirilmesi açısından sorunlu yanları olduğu görülmektedir[4].
Genel olarak devletin hesap verebilir, katılımcı, saydam, etkin ve verimli hale dönüştürülmesi ilkeleri ile açıklanan, ancak, uygulamada
özelleştirme, serbestleştirme, kuralsızlaştırma ve piyasalaştırma uygulamalarıyla belirginleşen yönetişim kavramına ilişkin deneyimler
katılımın diğer temel öncelikler yanında zayıf bir öncelik alanı olduğunu, çoğunlukla diğer öncelikler yanında kolaylıkla ihmal edilebildiğini göstermektedir[5]. Ayrıca katılım süreçlerinin başarısının
adanmışlık, güçlü sosyal sermaye, liderlik ve kurumsal kararlılıkla
yakından ilişkili olduğu da belirtilmektedir[6, 7].
Kent konseylerinin de bir katılım mekanizması olarak kent yönetiminde katılım süreçlerine ne denli katkıda bulunduğunun değerlendirilmesi gerektiğinde bu tür bir değerlendirmenin yukarıda ifade
edildiği gibi iki yönünün bulunduğu söylenebilir. Bir yandan kent
konseylerinin içerisinde bulundukları kentsel siyasal ortamla ilişkilerinin katılım açısından irdelenmesi gerekirken, bir yandan da kent
konseylerinin uygulamalarında katılımcı yöntemleri ne derece kullanabildikleri önem kazanmaktadır. Bu iki yaklaşımın bileşkesi herhangi bir kent konseyinin kent yönetiminde katılıma ne derece katkıda
bulunduğunun ölçümünde kullanılabilir. Bu ölçümün sonucunda kent
konseylerinin sağladığı katkının ideal modellere göre ne durumda bulunduğu da ölçülebilir.
Kent konseyleri, her ne kadar birer katılımcı mekanizma olarak
tanıtılsalar da, bu mekanizmaların ne düzeyde siyasallaşacağı, siya176
sallaşma düzeyi sonucunda içinde bulunduğu kentin yönetimine göre
nasıl konumlanacağı kent konseylerinin katılım süreçlerine katkılarını belirleyen birincil meseledir. Bu mesele kent konseylerinin içlerindeki temsil ve örgütlenme yapıları ile görünür hale gelmektedir.
Hirschman’ın kavramlaştırması doğrultusunda Kent konseylerinin
var olan kent yönetimleri ile üç tür ilişki içerisinde bulunabilecekleri var sayılabilir[8]. Birinci olasılık kent konseyinin var olan kent
yönetiminin politika ve uygulamaları karşısında kayıtsız kalması ya
da varlığını devam ettirememesidir. Yerel Gündem 21 Uygulamalarının başlaması ile birlikte kurulan ancak, sonradan etkinliğini yitiren
kent konseyleri bu türden kabul edilebilirler. Bu tür kent konseylerinin kâğıt üzerinde formalite gereği kurulan, sonradan varlıklarını
gerçek anlamda sürdüremeyen konseyler oldukları söylenebilir. İkinci
olasılık kent konseylerinin kent içerisindeki muhalif görüşlerin odağı
haline gelerek bir kentsel muhalefet olarak örgütlenmesi ve tepkiselleşmesidir. Yine kentlilik bilinci yüksek bazı kentlerde kent konseylerinin yer yer kent yönetimlerinin kararları ile çatışan örgütler haline
gelmesi bunun bir göstergesi olarak ele alınabilir. Üçüncü seçenek
ise sadakattir. Kent konseyleri var olan kent yönetiminin doğal bir
uzantısı olarak örgütlenebilir, ya da zaman içerisinde hem katılımcı
kanalları meşru biçimde pasifize eden hem de var olan kent yönetimlerini meşrulaştıran birer araca dönüşebilirler. Özellikle kent konseylerine ilişkin yönetmelik değişikliklerinin gündeme geldiği 2009
yılında yapılan yerel seçimlerde adayların aslında yasal bir araç olan
kent konseylerini birer seçim programı unsuru haline getirmeleri buna
örnek olarak gösterilebilir.
Kent konseylerinin bu üç seçenekten hangisine dönüşeceği kuşkusuz katı ayrımlara tabi olamaz. Kent yönetimine sadık bir yapısı
olan herhangi bir kent konseyi kenti ilgilendiren yaşamsal konularda karşıt projelere yer verebilir. Ya da sadık gibi görünen bir kent
konseyinin aktörleri zaman içerisinde siyasallaşarak kent yönetimine
talip olabilirler. Benzer biçimde karşıt projelerle ortaya çıkan bir kent
konseyi elde ettiği pazarlık gücü ile kent yönetimi ile organik ilişkiler
kurabilir, zaman içerisinde sadık bir uzantı haline dönüşebilir, ya da
pasifize olabilir. Görüldüğü gibi herhangi bir kent konseyinin bu üç
seçeneğin bir karışımını içerdiği ve davranış biçiminin yere ve zemine göre değiştiği söylenebilir.
Ancak, yine de kent konseylerinin var olan kent yönetimleri ta177
rafından doğal birer “muhalefet” olarak karşılandıkları söylenebilir.
Bu doğal muhalefet hali kent konseylerini kurmakla yükümlü olan
belediyelerin kent konseylerinin yönetimlerine çeşitli şekillerde müdahalesini beraberinde getirmektedir. Bu müdahalelerin en belirgini
kent konseylerinin yürütme kurulu, gençlik ve kadın meclisleri ile
çalışma guruplarının belirlenmesinde atamaya benzer yöntemlerin
kullanılmasıdır. Yaygın olarak kent konseyleri başkanlarının o kent
konseyini kuran belediye başkanı, başkan vekili, belediye meclis üyesi ya da o yönetimin uzantısı olan eski yöneticilerden oluşması buna
bir örnek olarak gösterilebilir. Benzer şekilde o kentte bulunan köklü sivil toplum örgütlerinin değil, kollamacılık ilişkisi içerisinde yeni
kurulmuş hülle sivil toplum örgütleri aracılığıyla belediye bürokratlarının ve belediye meclis üyelerinin kent konseyi yönetiminde etkili
yerlere yerleştirilmesi bu çabanın bir ürünü olarak gösterilebilir. Bu
şekilde kent konseyleri kent yönetimlerinin birer uzantısı haline getirilmektedir.
Bu durumun etkileri kent konseylerinin etkinlik düzeyi ve kendilerinin katılımı ne düzeyde içselleştirebildikleri ile görünür hale
gelmektedir. Kamu yönetimine katılım modellerini gözden geçiren
Bruns, katılım süreçlerinin görünür hale geldiği uygulamaların birçok
modelle açıklanmaya çalışıldığını anlatmıştır[9]. Bruns’a göre bu modelleri ortak özelliği farklı modellerde katılımın neredeyse hiç olmadığı uygulamalarla, ideal olarak doğrudan halk yönetiminin sergilendiği uygulamalar arasında bir derecelendirme yapmış olmalarıdır. Bu
derecelendirme katılımın az olduğu düzeyden yüksek olduğu düzeye
doğru “Katılımsızlık Düzeyleri”, “Göstermelik Katılım Düzeyleri” ve
“Yurttaş İktidarı Düzeyleri” olarak özetlenebilir. Bir kurumun katılımda gösterdiği çabaya göre hangi konumda olduğu yorumlanabilir.
Kent konseylerinin kendi uygulamalarında katılımı ne düzeyde
sağladıklarına ilişkin yorumlamanın ise uygulamadaki bazı temel unsurlara dayanması gerekmektedir. Burada kent konseyinin katılımda
yerelin ve alt ölçeklerin sesini dinlemek üzere çabaları, olağan süreçlerde yenilikçi katılımcı teknikleri kullanımı, faaliyetleri ve etkinlik
düzeyi ele alınabilir. Bu unsurların bir arada değerlendirilmesi herhangi bir kent konseyinin kent yönetimine katılım süreçlerindeki katkılarının o kent konseyinin siyasal konumuna göre ele alınabilmesini
sağlayacaktır.
Bu araştırma çerçevesinde öncelikle kent konseylerinin katkı
178
düzeylerinin ölçümü için temel bir indeks geliştirilmiştir. Bu indekste
kent konseylerinin siyasal konumu ile uygulamaları bir arada ele alınmış, çapraz bir değerlendirme çerçevesi geliştirilmiştir. Bu çerçeve
aşağıda görülebilir (Tablo 1):
Tablo 1. Kent Konseylerinin Siyasal Konumlarına ve Faaliyetlerine Göre
Sınıflandırılmaları
Kent Konse- Kent Konseyi Uy- Kent Konseyi
yinin Siyasal gulamalarında Ka- Örgütlenmesi
Konumu
tılım Düzeyi
Pasif
Katılımsızlık-Göstermelik Katılım
Bürokratik Atama-Devşirme
Eleştirel
Yurttaş İktidarı Talebi
Bürokratik Atama-Aktif Sivil
Toplum
Sadık
Göstermelik Katılım Devşirme
Kent Konseyi Faaliyetleri
Düşük Düzeyde,
kent yönetiminin
uzantısı
Yüksek Düzeyde,
kent yönetimi ile
çatışmalı
Düşük-orta Düzeyde kent yönetiminin uzantısı
Görüldüğü gibi tabloda kent konseyleri için katılıma ilişkin kuramsal yaklaşım doğrultusunda bir sınıflandırma ortaya konmuştur.
Pasif kent konseyleri, genellikle bürokratik atama ve var olan kent
yönetimindeki siyasetçi ve bürokratlardan devşirme yolu ile oluşturulmakta, kendi uygulamalarında katılımsızlık ya da göstermelik
katılım süreçlerini öne çıkarmakta, düşük düzeyde ve var olan kent
yönetiminin uzantısı faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Eleştirel kent
konseyleri, bürokratik atama ile birlikte aktif sivil toplumun katılımı ile oluşmakta, kendi uygulamalarında yurttaş iktidarı talebi ortaya
konmakta, yüksek düzeyde var olan kent yönetimi ile kimi zaman çatışmalı faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Sadık kent konseyleri ise ağırlıklı olarak var olan kent yönetimindeki siyasetçi ve bürokratlardan
devşirme yolu ile oluşturulmakta, kendi uygulamalarında göstermelik
katılımı öne çıkarmakta, düşük-orta düzeyde kent yönetiminin uzantısı faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu çalışmada önerilen çerçeve kullanılarak alan araştırması gerçekleştirilmiştir.
3. ANKARA İLİNDEKİ KENT KONSEYLERİNİN
KENT YÖNETİMİNE KATILIMA KATKILARININ
DEĞERLENDİRİLMESİ
Ankara, kent yönetimine katılım ve kent konseyleri süreçleri
açısından ilginç bir örnek oluşturmaktadır. Yerel Gündem 21 ve ben179
zeri çerçevelerin kabul edildiği Ulusal Meclisin Başkenti olmasına,
bu ilkelerin üzerinde derinleme çalışmaların gerçekleştirildiği çeşitli
sivil toplum kuruluşlarının bulunmasına, eğitim düzeyinin yüksekliğine ve daha birçok diğer unsura rağmen Ankara kentinde katılımcı
uygulamalar belirgin düzeyde gelişememiştir. Özellikle son yıllarda
kentte sosyo-ekonomik ayrışma ve kutuplaşmanın tırmanması karşısında yetersiz kalan yerel temsiliyet kanallarının eksikliklerini giderecek katılımcı mekanizmalar geliştirilememiştir. Ankara kentinde
önemli bir temsiliyet-katılım vakumu varlığını sürdürmektedir [10].
Kent konseylerinin bu durum karşısında önemli bir katılım kanalı
oluşturacağı düşünülebilirse de durum böyle olmamıştır. Kent Konseyleri Yönetmeliği’nin ilk çıkarıldığı 2006 öncesinde cılız birkaç Yerel Gündem 21 denemesi olmuş ve Yerel Gündem 21 Temsilcilikleri
açılmıştır. Kentte bulunan sivil toplum kuruluşları Yerel Gündem 21
ile dolaylı olarak ilişkili iki gayrı resmi “kent konseyi” kurma etkinliğinde bulunmuşlarsa da bu etkinlikler kurumsallaşamamıştır. Kent
yönetimlerinin uygulamalarına muhalif “Ankaram Platformu” türü
sivil toplum oluşumları da bu anlamda kurumsallaşamamışlardır.
Ankara’da ilk kent konseyleri Kent Konseyleri Yönetmeliğinin
yürürlüğe girmesinden sonra gerçek anlamda kurulmuşlardır. Ancak,
bu kent konseylerinin ciddi bir etkinliğinin ve ağırlığının olmadığı
görülmüştür. 2009 yılında Kent Konseyleri Yönetmeliği’nde yapılan
değişiklikten sonra, yerel seçimlerle birlikte kent konseyleri adayların programlarının bir parçası haline gelmiş, kent konseylerinin sayısı
artmıştır. Bugün Ankara ilinde bulunan 46 Belediyeden 19’unda kent
konseyi bulunmaktadır. (Grafik 1.)
Grafik 1. Ankara’da Kent Konseyi Bulunan Belediye Sayısının Dağılımı
180
Kent konseylerinin büyük bir kısmının büyükşehir belediyesi
sınırları içerisindeki ilçe belediyeleri tarafından kurulduğu görülmektedir (Grafik 2). Büyükşehir sınırları dışındaki bazı ilçe belediyelerinde de kent konseyleri kurulmuştur. Bu kent konseylerinin büyük
bir kısmı 2009 yılında yapılan Kent Konseyleri Yönetmeliği uyarınca
kurulmuştur (Grafik 3). Aralarında Yerel Gündem 21 ile ilişkili olanlar varsa dahi bu ilişki çok zayıftır (Grafik 4).
Grafik 2. Ankara’da Kent Konseylerinin Belediye Türlerine Göre Dağılımı
Grafik 3. Ankara’daki Kent Konseylerinin Kuruluş Tarihlerine Göre
Dağılımı
181
Grafik 4. Ankara’daki Kent Konseylerinin Yerel Gündem 21 İlişkisi
Bu araştırmada Ankara İlinde bulunan kent konseylerinin yürütme kurulu, kadın meclisi, gençlik meclisi yapıları, çalışma gurupları
ve faaliyet düzeyleri incelenmiş, yukarıda belirtilen çerçevede değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Değerlendirmede kent konseylerinin kuruluşlarına ilişkin bir medya değerlendirmesi yapılmış, kent konseylerinin tutanak ve belgelerinden ulaşılabilenler ele alınmıştır.
Ankara’da bulunan kent konseylerinin büyük bir kısmının
başkanlıklarını belediye başkanlarının, başkan vekillerinin, başkan
yardımcılarının ve belediye meclisi üyelerinin yaptığı görülmektedir (Grafik 5). Kent konseylerinin özerklikleri açısından ciddi soru
işaretleri oluşturan bu durum kamuoyuna yapılan basın bildirilerinde
belediye ve kent konseyi arasındaki işbirliği olarak sunulmuş, birçok
açıklamada kent konseyinin belediyelerin “yeni fikirler” ve “yenilikler” bulması için bir araç olarak tanıtılmıştır. Kent konseylerinin belediyelerin birer aracı gibi sunulduğu bu yaklaşım kent konseylerinin
kuruluş amacı ile bağdaşmamaktadır.
182
Grafik 5. Ankara’daki Kent Konseyi Başkanlarının Konumlarına Göre
Dağılımı
Benzer bir durumun kent konseylerinin yürütme kurullarında,
kadın ve gençlik meclislerinde, çalışma guruplarında da gözlenmiştir
(Grafik 6). Kent konseylerinin çoğunluğunda bu organların çoğunluk
yönetiminin belediyenin yönetiminden, ya da belediye yönetimine
yakın kişiler tarafından kurdurulan hülle sivil toplum örgütlerinden
oluştuğu görülmektedir. Kent konseyi faaliyetlerinde katılımın bu anlamda darlığı etkili olmaktadır. Birçok kent konseyinde çalışma guruplarının kâğıt üzerinde kaldığı ve çalışmadığı görülmektedir.
Grafik 6. Ankara’daki Kent Konseylerinde Yürütme Kurulunda Belediye
Yönetimi ile İlişkili Üye Sayısının Dağılımı
183
Araştırmada, Ankara’daki kent konseylerinin bu durumunun faaliyetlerdeki etkisinin ölçülmesi için kent konseylerinin belediye faaliyetlerinden bağımsız faaliyet düzeyi, çalışma guruplarının etkinlik
düzeyi, mahalle düzeyinde örgütlenmenin varlığı, içsel faaliyetlerde
katılımcı yöntemlerin uygulanma düzeyi ele alınmıştır. Bu veriler her
bir kent konseyi için yıllık ortalama veri olarak belirlenmiştir. Bu ortalamalar Türkiye’de etkin kent konseyleri olarak tanımlanan Antalya, Bursa ve Çanakkale kent konseylerinin referans verileri ile karşılaştırılmış, 1-10 arasında bir derecelendirme ile değerlendirilmiştir
(Tablo 2).
Yapılan değerlendirme sonucunda Ankara’daki kent konseylerinin belediye faaliyetlerinden bağımsız faaliyet düzeyinin genel olarak düşük olduğu görülmüştür. Özellikle büyükşehir belediye sınırları
içerisindeki büyük ilçe belediyelerinde faaliyet düzeyi kısıtlı oranda
yükselmekle birlikte genel ortalama referans kent konseylerine göre
düşüktür. Çalışma guruplarının etkinliğinin neredeyse tüm kent konseylerinde düşük olduğu görülmüştür. Çalışma guruplarının etkinlik
düzeyinin düşüklüğü kent konseylerinin örgütlenme biçimi ile ilişkili
olduğu kadar, kent konseylerinin çoğunluğunun 2009 sonrası kurulmuş olmasının da etkili olduğu düşünülebilir.
Yine biri hariç neredeyse tüm kent konseylerinde semt ya da
mahalle düzeyinde bir örgütlenme oluşturma çabasının bulunmadığı
görülmektedir. Benzer şekilde kent konseylerinin kendi iç uygulamalarında ve faaliyetlerinde katılımcı yöntemleri uygulama düzeylerinin
çok düşük olduğu, katılımcılık kapasitesinin düşüklüğü gözlenmektedir.
Görüldüğü üzere Ankara’da bulunan kent konseylerinin siyasal konumlanmaları sebebiyle etkinlik düzeylerinin kısıtlı kaldığı,
kent konseyleri deneyiminin yerel düzeyde katılımcı kent yönetimine
katkısının düşük düzeyde olduğu anlaşılmaktadır. Ankara’daki kent
konseylerinin belediyelerin doğal birer uzantısı gibi algılanmaları ve
yapılandırılmış olmaları bu durumun birincil sebebi olarak gösterilebilir.
184
Tablo 2. Ankara’daki Kent Konseylerinin Faaliyet ve Örgütlenme
Düzeylerinin Değerlendirilmesi
Bağımsız Çalışma
DüFaaliyet Gurupları Mahalle
zeyinde
ÖrDüzeyi
Etkinliği
gütlenme
(1-10)
İçsel Faaliyetlerde Katılımcı Yöntemlerin Uygulanma Düzeyi
Akyurt
Bala
Beypazarı
Büyükşehir
Çankaya
Çubuk
Etimesgut
Gölbaşı
Haymana
Kazan
Keçiören
Kızılcahamam
Mamak
Nallıhan
Polatlı
Pursaklar
3
Düşük
Yok
Düşük
2
3
3
4
2
4
4
2
3
0
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
Yok
Yok
Yok
Var
Yok
Yok
Yok
Yok
Yok
Yok
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
4
Düşük
Yok
Düşük
0
2
2
1
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
Yok
Yok
Yok
Yok
Düşük
Düşük
Düşük
Düşük
Sincan
Şereflikoçhisar
Yenimahalle
Ortalama
0
Düşük
Yok
Düşük
2
Düşük
Yok
Düşük
4
2,3
Düşük
Yok
Düşük
Belediye
Bu anlamda incelenen örnekler arasında Ankara Büyükşehir
Belediyesi tarafından kurulan Ankara Kent Konseyi çarpıcı bir örnek
oluşturmaktadır. Yürütme Kurulu Üyelerinin çoğunluğu Büyükşehir
Belediyesi bürokrat ve meclis üyelerinden, hülle yöntemi ile kurulan
sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşmaktadır. Yürütme
Kurulunun bir üyesi sadık kent konseyliği kavramını çağrıştıracak
derecede ilginçtir. Kent konseyinin yürütme kurulu üyesi olan Seyfi
Saltoğlu Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinde yirmi dört yıl meclis üyeliği yapmış, bu sürenin büyük bir kısmında İmar, Bayındırlık
ve İsimlendirme Komisyonu Başkanlığı ve Belediye Başkan vekilliği
yapmıştır. Ankara Kentinde özellikle kendi yaşadığı caddeye ismini
185
vermeye çalışması olayları ile sıklıkla gündeme gelmiştir. Bu çabaları
sonucunda bulunduğu bölgedeki yurttaşlarla yargı süreçlerine konu
olmuştur. Bunun dışında özellikle imar planlama süreçlerinde gizli askı ve yolsuzluk süreçleri ile eleştirilen Saltoğlu tam anlamıyla
katılımcılık karşıtı belediyecilik yönetimi ile özdeşleşmiş bir kişidir.
Böyle bir kişinin kent konseyinde yürütme kurulu üyesi olması çok
çarpıcıdır.
Yapılan alan araştırması sonucunda Ankara’da bulunan kent
konseylerinin büyük bir çoğunluğunun “pasif” ya da “sadık” olarak
adlandırılabilecek kent konseyleri oldukları, bu durumun kent konseylerinin beklenen faaliyet düzeyine ulaşamamasına sebep olduğu
görülmektedir. Bunun sonucunda Ankara’da kent konseylerinin katılımcı kent yönetiminin oluşumuna katkılarının çok düşük olduğu,
hatta yer yer katılımcı kent yönetiminin oluşumunda bir engel konumunda oldukları söylenebilir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Türkiye’de kent konseylerinin katılımcı kent yönetimine katkıları ele alındığında bu katkıların kent konseylerinin siyasal konumları
ile doğrudan ilişkili oldukları görülmektedir. Bu çalışmada bu siyasal konum pasif, eleştirel ve sadık olarak sınıflandırılmıştır. Bu siyasal konumlandırma kent konseylerinin mevzuat ile düzenlenmesi
sonucunda ortaya çıkan yapının da bir ürünüdür. Türkiye’de başarılı
kent konseyi uygulamalarına bakıldığında ise bunların çoğunlukla bu
mevzuat düzenlemesinden çok önceleri Yerel Gündem 21 çerçevesinde ortaya çıktığı görülmektedir. Var olan mevzuat kent konseylerinin
belediye yönetimlerinin bir uzantısı olması sonucunu doğurmaktadır.
Uzun bir süredir belediye meclislerinin yerel temsil açısından ciddi
bir sorun alanı olduğu düşünülürse kent konseylerinin de bu yapının
bir uzantısı haline gelmesi yerel temsil ve katılım vakumunu daha da
sorunlu hale getirmektedir.
Bu sorunun çözümü için kent konseylerinin gerçek anlamda
özerkleştirilmesi için gerekli mevzuat düzenlemelerinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu mevzuat düzenlemesinin amacı bütünsel,
sürekli, tüm ölçekleri kapsayan, gönüllülüğe dayalı ve belediyelerin
sadece kolaylaştırıcılığını yaptığı bir katılım sürecini gerçekleştirmek
olmalıdır. Belediyelerin doğrudan destekçisi ve uzantısı olmaktan çok
belediyelerin uygulamalarındaki katılımcılığı gerektiğinde denetle186
yen, yurttaş katılımı için kapasite oluşturan ve katılımcı yöntemleri
yaygınlaştıran kent konseyleri oluşturulmalıdır. Her şeyden öte, kent
konseylerinin oluşumunda belediye başkanlarının ve mevcut belediye yönetimi temsilcilerinin, belediye bürokratlarının, hülle sivil toplum örgütlerinin kullanılmasının önüne geçilmeli, kent konseylerinin
kendi içlerinde oluşumu paydaş analizinden başlayan ve sağlıklı sivil
toplum temsiline, belli ölçüde yurttaşların doğrudan temsiline dayanan gelişmiş bir yöntemle oluşumuna ilişkin bir yasal altyapı oluşturulmalıdır.
KAYNAKLAR
1. T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Kentleşme Şurası Komisyon Raporları
III. Cilt, “Yerel Yönetimler, Katılımcılık ve Kentsel Yönetim” Raporu,
2009.
2. Emrealp, S., Kent Konseyleri Kılavuzu, UCLG-MEWA Yayını, 2. Baskı,
2010.
3. Doğan, A.E., “Kent Konseylerini Kent Hakkı Açısından Yeniden
Düşünmek”, Eğitim Bilim Toplum, Sayı 25, 2010.
4. Şahin, S.Z., “Katılımcı Stratejik Planlamanın Yerel Kalkınma Çerçevesine
Katkıları: Ankara Stratejik Planlama Süreci Örneği”, 9. Ulusal Yerel
Yönetimler Sempozyumu Bildiriler Kitabı”, 2009.
5. Şengül, T., “Yerel Yönetim Kuramları: Yönetimden Yönetişime”, Çağdaş
Yerel Yönetimler Dergisi, (8) 3, 1999.
6. Ataöv A., “Planlamada Sosyal Bilimcinin Değişen Rolü: Toplumdan Biri
Olmak”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, 24:1, 2007.
7. Ökten A. N., Şengezer B., (2007), “Yarışmacı-Katılımcı Planlama
Söyleminin Uygulamadaki Yansımaları: Eleştirel Bir Bakış”, Megaron,
YTÜ Mim. Fak. Dergisi, Cilt 2, Sayı 1.
8. Hirschman, A.O., Exit, Voice and Loyalty, Cambridge, Mass.: Harvard
University Press, 1970.
9. Bruns, B., “Water Tenure Reform: Developing an Extended Ladder of
Participation”, Proceedings of RCSD Conference, 2003.
10. Şahin, S.Z., Politics of Urban Planning in Ankara between 1985-2005,
basılmamış doktora tezi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi.
187
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
SINIRLARI İÇERİSİNDE BULUNAN
SİLİVRİ İLÇESİ KENT KONSEYİ
YAPILANMASI ve GERÇEKLEŞTİRİLEN
FAALİYETLER
Kadir BARAN*, Sema KURT*, Dilruba ÖNAL*, Bahadır
HELVACIOĞLU*
(*) Silivri Kent Konseyi, Alibey Mahallesi, Makbule Yönel
İşhanı, Kat:2, Silivri/İSTANBUL
[email protected]
ÖZET
Bu bildiri; başlangıcı 1999 yılına dayanan Silivri Yerel Gündem
21 Kent Konseyi, yerel ilgi gruplarının katılımına dayalı bir planlama
sürecinin gelişmesine yönelik mekanizmalar oluşturulması ve bunlara
işlerlik kazandırılması hedefi ile oluşturulmuştur. Bu kapsamda bildiride; Silivri Kent Konseyinin kurulması ve ardından 2007 yılında İçişleri Bakanlığının Kent Konseyi Yönetmeliğine dayanarak resmi hale
gelen ve resmen kurulmuş olan Silivri Kent Konseyi yapılanması ve
günümüzdeki işleyişi anlatılacaktır. Geçmişi Dünyada ve Türkiye’de
uygulanan Yerel Gündem 21 Projesine dayanan Silivri Kent Konseyi,
Çevre il ve İlçelerde çalışmaları örnek olarak gösterilen bir yoğunluk içindedir. Bu çalışma yoğunluğunun temel unsurlarını, Çalışma
Grupları, Kadın Meclisi ve Gençlik Meclisi yapılanmalarından doğan
çalışma ve projeler oluşturmaktadır. Bildiride; Silivri Kent Konseyi
yapılanması anlatılarak, gerçekleştirilen proje ve çalışmalar, karşılaşılan sorunlar ile sonuçları örneklerle değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Silivri, çalışma grupları, projeler, kadın,
gençlik
188
1. GİRİŞ
Doğal bir limana sahip olması ve önemli ticaret yollarının
üzerinde bulunması nedeniyle her dönemde önemini koruyan Silivri, antik çağda Selymbria ya da Selybria adıyla günümüzdeki yerleşim biriminin yakınında kurulmuştur. Silivri 3 bin yılı aşan geçmişi
ve 45 km’lik sahil şeridi ve doğal güzellikleri ile Helenistik çağdan
Bizans’a, Osmanlı’ya ve Cumhuriyet’e uzanan onlarca medeniyetin
harmanı olmuştur. Ayrıca Silivri Prehistorik devirlere kadar inen tarihsel yapısıyla üzerinde onlarca medeniyet yaşamış önemli bir yerleşim birimidir.
Silivri, tarım, turizm, sanayi ve hizmet sektörlerinin sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde bir arada geliştiği, İstanbul’un batı bölgesindeki önemli bir çekim merkezidir. Silivri 860 km2 yüzölçümüne
sahip olup, İstanbul’un 2. Büyük ilçesi durumundadır.
Silivri İstanbul’un kırsal çeperinde eski bir tarihi yerleşmedir.
İlçede son yıllara kadar ağırlıklı olarak kıyı kullanımı ve 2. konut turizmi gelişmiştir. Silivri merkezi İstanbul Metropoliten Alanı’nın yaklaşık %15-20’si kadarına hizmet vermektedir. Kentin ekonomisi %36
tarım, %29 sanayi, %25 hizmet ve %10 ticaret sektörüne dayalıdır.
Tüm sektör oranlarına bütün olarak bakıldığında kent ekonomisinin
çeşitlilik gösterdiği söylenebilir. Diğer yandan ekonomik aktivitelerde tarım sektörü en büyük payı almaktadır.
Silivri Kent Konseyi, 1999 yılında Silivri Yerel Gündem 21 ile
temelleri atılmış ve yerel ilgi gruplarının katılımına dayalı bir planlama sürecinin gelişmesine yönelik mekanizmalar oluşturulması ve
bunlara işlerlik kazandırılması hedefi ile kurulmuştur. Bu doğrultuda
tüm sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, kamu kurumları, yerel
kuruluşlar, ilgi grupları, belde belediyeleri ve muhtarlar Kent Konseyinde yer almıştır. 2007 tarihli İçişleri Bakanlığı’nın Kent Konseyi
Yönetmeliği kapsamında yönetmeliğe uygun olarak yeniden yapılandırılmış ve faaliyetlerine devam etmektedir.
2. YAPILANMA
Silivri Kent Konseyi “Kent Konseyi Yönetmeliği” doğrultusunda; 2007 yılında yeniden yapılandırılarak bugünkü konumuna gelmiştir. Silivri Kent Konseyi yapısı içerisinde Çalışma grupları, Kadın
Meclisi ve Gençlik Meclisi yer almaktadır.
189
Şekil 1. Silivri Kent Konseyi Organizasyon Şeması
Genel Kurul Üye Sayıları
17
12
13
12
8
Kamu Kurumu
Temsilcileri
Muhtarlar
Siyasi Parti
Temsilcileri
Meslek Odası
Dernekler
Şekil 2. Silivri Kent Konseyi Genel Kurul Üyeleri
190
Gençlik Meclisi Genel Kurul Üyeleri
15
11
10
8
8
2
Siyasi Parti
STK
Lise
Ünversite
Mahalle
Gönüllü
Temsilcileri Temsilcileri Temsilcileri Temsilcileri Temsilcileri Temsilciler
Şekil 3. Silivri Gençlik Meclisi Genel Kurulu Üyeleri
Kadın Meclisi Genel Kurul Üye Sayıları
43
28
8
1
14
8
1
5
1
Şekil 4. Silivri Kadın Meclisi Genel Kurul Üyeleri
191
2.1 Çalışma Grupları
Kent konseyleri yapısı içinde önemli bir konuma sahip olan
Çalışma Grupları, belirlenen öncelikler doğrultusunda, kente dair sorunların çözümüne yönelik çalışmalar yapan, yeterli bilgi ve birikime
sahip farklı sektörlerden ve kuruluşlardan gelen kişilerden oluşmaktadır. Silivri Kent Konseyi Çalışma gruplarının, çalışmalarını belirli ilkeler ve kurallar çerçevesinde yürütebilmesi amacıyla “Çalışma
Grupları Kuruluş ve Çalışma Esasları” hazırlanarak Kent Konseyi
Genel kurulunca kabul edilmiştir.
Silivri Kent Konseyi yapısı içerisinde, Kent Konseyi Başkanı ile
birlikte seçilmiş 7 kişi ve doğal üye olarak kabul edilen Kadın Meclisi
Başkanı ve Gençlik Meclisi Başkanı da dahil olmak üzere toplam 9
kişiden oluşan Yürütme Kurulu ve 1 de Genel Sekreter bulunmaktadır. Çalışma Grupları ise; İmar ve Şehircilik Çalışma Grubu, Tarihi
Mirasın Korunması ve Çevre Çalışma Grubu, Sağlık Çalışma Grubu,
Eğitim Çalışma Grubu, Kadın ve Aile Çalışma Grubu, Engelliler ve
Yaşlılar Çalışma Grubu, Tarım, Hayvancılık ve Denizcilik Çalışma
Grubu, Turizm, Kültür ve Sanat Çalışma Grubu, Mesleki Eğitim ve
İstihdamı Geliştirme Çalışma Grubudur.
Çalışma grupları oluşturulurken Yürütme Kurulunca yapılan çalışmalar ile grup üyelerinin bir kısmı genel kurul üyelerinden bir kısmı çeşitli Sivil Toplum Kuruluşları temsilcilerinden ve halkın içinden
gelen uzman ve yetkin kişilerden oluşturulmuştur. Başlangıçta 5-6 kişilik çekirdek grup ile oluşturulan çalışma gruplarının gönüllü sayısı
zaman içerisinde artmıştır.
2.2 Kadın Meclisi
Silivri Kent Konseyi Kadın Meclisi, Kent Konseyi
Yönetmeliği’nin 4. Maddesine istinaden 12 Mayıs 2010 tarihinde kurularak, Silivri’deki örgütlü ve örgütsüz tüm kadınları çatısı altında
toplayan bir yapılanma içerisindedir. Kadın Meclisi oluşumu ile Silivrili kadınların güçlü bir şekilde temsilinin sağlanarak, Silivri ölçeğinde kadınlarla ilgili öncelikli konuların, kadınlara karşı yapılan her
türlü ayrımcılığa ve aile içi şiddete karşı güç birliği yapılması, kadınların sorunlarından, gereksinimlerinden ve beklentilerinden yola
çıkarak çözüm önerileri ve projeler üretilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca,
kent içinde yaşayan tüm kadınların kent yönetiminde ve karar alma
süreçlerinde daha aktif rol almaları, demokratik katılımın ve katılımcı
192
yapının güçlendirilmesi hedefiyle gönüllük esasına dayalı bir anlayışı
benimsemiştir.
Silivri Kadın Meclisi yapısı içerisinde 11 kişiden oluşan Yürütme Kurulu ve Danışma Kurulu yer almaktadır. Meclis çalışmalarını
daha etkin olarak gerçekleştirebilmek amacıyla Çevre Düzeni ve Temizlik Çalışma Grubu, Tarım ve Hayvancılığın Geliştirilmesi Çalışma Grubu, Önemli Gün ve Haftalar Çalışma Grubu, Turizm ve Tanıtma Çalışma Grubu, Üreten Kadınlar Çalışma Grubu, Kültür, Sanat ve
Spor Çalışma Grubu, Sağlık Çalışma Grubu, Eğitim Çalışma Grubu
oluşturulmuştur.
2.3 Gençlik Meclisi
Silivri Kent Konseyi Gençlik Meclisi, 30 Haziran 2010 tarihinde, 15-30 yaş arasındaki lise, üniversite, sivil toplum kuruluşu, mahalle temsilcileri ve siyasi parti temsilcilerinin bir araya getirilmesi
ile oluşturulmuştur. Silivri Gençlik Meclisi gençlerin karar alma süreçlerinde aktif olarak görev alması, kent yaşamı içerisinde yaşanan
sorunların tespiti ve çözümüne yönelik proje üretmelerini sağlamak,
tüketici gençlikten üretici gençliğe geçişi hızlandırmak, sivil toplum
ve gönüllülük bilincini yerleştirmeyi amaç olarak edinmiştir. Silivri
Gençlik Meclisi, kadın-erkek eşitliği, şeffaflık, gönüllülük, ulusal ve
uluslar arası düzeydeki sözleşmeler çerçevesinde gençlerin hak ve özgürlüklerini korumak, herhangi bir ayrım gözetmeksizin kişisel çıkarlardan uzak kalmayı ilke olarak benimsemiştir. Silivri Gençlik Meclisi çatısı altında, Bilişim Çalışma Grubu, Çevre ve Kent Sorunları
Çalışma Grubu, Eğitim ve Öğrenci Sorunları Çalışma Grubu, Tanıtım
ve Organizasyon Çalışma Grubu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Çalışma Grubu, Gençlik ve Spor Çalışma Grubu, Kültür-Sanat ve Turizm Çalışma Grubu, Ar-Ge Çalışma Grubu faaliyet göstermektedir.
3. YAPILANLAR ve BEKLENTİLER
Silivri Kent Konseyi bir emekleme dönemini geçirdikten sonra
gönüllü katılımın artması ve Konseyin kurumsallaşmasında önemli
adımlar atılması ile üretmeye başlayarak Silivri için projeler ortaya
koyulmuştur. Silivri Kent Konseyi yapısı içerisindeki Yürütme Kurulu üyeleri de dahil olmak üzere gönüllü Çalışma Grupları üyelerine
“Proje Hazırlama Eğitimi” verilmiştir. Bu eğitimler neticesinde bir
193
proje hazırlama formatı oluşturulmuştur. Bu formatta Projenin Adı,
Projenin Konusu, Projenin Ortakları, Projenin Yürütücüsü, Projenin
Amacı ve Hedefleri, Projenin Gerekçeleri, Proje Faaliyetleri, Proje
Bütçesi ve Projenin Çıktıları yer almaktadır. Proje formatı hazırlanmasındaki beklenti, çalışma gruplarının yapmak istediklerini sistematik bir şekilde aktarabilmeleri ve sunabilmelerini sağlamak olmuştur.
Bu çerçevede, Kent Konseyi çalışma gruplarının ürettiği bazı
projeleri şu şekilde sıralayabiliriz.
- İmar ve Şehircilik Çalışma Grubu tarafından hazırlanan “Sele
Karşı Alınacak Önlemler” konulu raporun hazırlanması ve içinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Valiliği de olmak üzere tüm
Sivil Toplum kuruluşları ve gönüllülere sunulmuş ve bu konuda bir
farkındalık yaratılmıştır.
- Sağlık Çalışma Grubu’nun öncülüğünde 2009 yılında Silivri’de
yaşanan Sel Felaketinde Boğluca Deresi etrafındaki ev, okul, Silivri
Devlet Hastanesi ve esnafın ciddi zararlar görmesi nedeniyle “Boğluca Deresi Islah Edilsin” etkinlikleri 1 ay boyunca her hafta Çarşamba
günleri tekrarlanmış ve etkinlikte toplanan imzalar ilgili kurumlara
iletilmiştir. Sağlık alanında uygulanan projelerden bazıları olarak da
“Gebe ve Lohusalara Yönelik Beslenme Eğitimleri”, “Sağlıklı Yaşam” Projesi, “Ölümcül Kazalara Karşı alınacak Önlemler “Projesi
sayılabilir.
- Silivri tarihi geçmişi ve geçmişten günümüze gelen tarihi
eserleri ile önemli bir konuma sahip bir kenttir. Bu doğrultuda Tarihi Kültürel Mirasın Korunması ve Çevre Çalışma grubu tarafından
tüm okullarda ve halka dağıtılmak üzere Silivri’nin tarihi eserleri ile
ilgili tanıtıcı broşür hazırlanmıştır. Yine “Silivri’deki Tarihi Anforaların Toplanması” Projesi, “Silivri’deki Tarihi Osmanlı Mezar Taşları”
Projesi, “Anıt Ağaçların Tespiti ve Korunması” Projesi, “Tarihi Çeşmelerin Tespiti ve Restorasyonunun Sağlanması” Projesi, “Silivri’nin
Tarihi Simgeleri” Projesi hazırlanarak bu kapsamda önemli faaliyetler
gerçekleştirilmiştir.
- Tarım, Hayvancılık ve Denizcilik Çalışma Grubunca “Silivri
Kent Konseyi Ormanı” Projesi hazırlanarak, orman için yer tespiti ile
peyzaj çalışmaları yapılmış, ağaçların dikim çalışmalarına başlanmıştır.
-Ayrıca Silivri Kent Konseyi öncülüğünde Silivri Kaymakamlığı ve Silivri Belediyesi işbirliğiyle “Kompozisyon, Resim ve Fotoğ194
raf Yarışmaları” gerçekleştirilmiştir. Yarışmada dereceye giren eserler
Silivri Geleneksel Yoğurt Festivalinde sergilenmiştir. Bu yarışma ile
Silivri konulu çok sayıda eser kazandırılmıştır.
Kadın Meclisi
Kent Konseyinin önemli yapı taşlarından biri olan Kadın Meclisi olarak üretilen proje ve çalışmalarda kadınların aktif katılımı ve
öncü rol üstlenmesi amaçlanmıştır. Silivrili kadınların öncelikleri
arasında en çok öne çıkan konu ekonomik anlamda yaşanan sorunlardır. Kadın Meclisi bu doğrultuda kadınların ekonomik güçlerinin
artırılmasına katkı sağlamak amacıyla “Kadınların Ürettiği El Emeği
Ürünleri İçin Satış Alanları Oluşturulması Projesi” , “Organik Pazar
Kurulması Projesi” Silivri Belediyesi’nin de katkılarıyla hayata geçirilmiştir.
-“Bez Torba Kullanalım” Projesi kapsamında, plastik poşet kullanımını azaltarak, bez torba kullanımının yaygınlaştırılması amaçlanmıştır. Silivri Belediyesi Meclisince alınan karar doğrultusunda
Silivri İlçe sınırları içerisinde naylon poşet kullanımı yasaklanmıştır.
Naylon poşet yerine diğer alternatif ürünler olan; bio-bozunur plastik
poşetler, bez torba, kese kağıdı, file gibi ürünlerin kullanımı yaygınlaştırılmaktadır. Projede kapsamında 25.000 adet bez torba Belediye
Şirketi olan Silkent ve Silivri Belediyesi katkılarıyla hazırlanmış ve
çeşitli etkinliklerde dağıtılmıştır. Silkent, Belediye Halk Ekmek büfelerinde ekmekleri vatandaşlara bez torba ile vermekte ve plastik poşet
kullanılmamaktadır.
- Kadın Meclisi Sağlık çalışmaları kapsamında “Kadınlar Hayat Kurtarıyor” Projesi hayata geçirilerek, 1000 kadına İlk Yardım
Eğitimi verilmesi hedeflenmektedir. Kadınların yoğun ilgi gösterdiği
eğitimlere bugüne kadar 300 kadar kadın katılmış olup, eğitimler devam etmektedir.
-“Bitkisel Atık Yağların Evlerden Toplanması” Projesi hayata
geçirilerek pilot olarak belirlenen bölgelerde Silivri Belediyesi Çevre
Koruma Müdürlüğünün katkıları ile ayrı toplama çalışmalarına başlanmıştır.
-Ailenin temel bireyi olan kadınların eğitilmesi konusunda da
birtakım projeler gerçekleştirilmiştir. “Biz Hayatın Neresindeyiz”,
Aile İçi Eğitime yönelik toplantılar ve eğitimler yapılmıştır.
195
- İhtiyacı olan bayanlara ve ailelere yönelik 2. El giysi yardımları gibi sosyal çalışmalar yanında Şiir Dinletileri, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinlikleri, kadınlara yönelik toplantı ve organizasyonlar da gerçekleştirilmiştir. Bu tür organizasyonlara Silivri’de yaşayan
her kesimden kadının katılımı amaçlanmıştır.
Gençlik Meclisi
-Her Okula Bir Fidan: Silivri Kent Konseyi Gençlik Meclisi olarak 24 Kasım öğretmenler Günü’nde Silivri genelinde eğitim-öğretim
faaliyeti gösteren tüm okullar adına 100 adet çam ağacı dikilmiş ve
dikilen her ağaca okullarımızın isimleri verilmiştir. Eğitimciler Korusu olarak oluşturulan koruda yapılan faaliyet okullara birer sertifika
hediye edilerek duyurulmuştur. Korunun girişine bir adet çınar ağacı
dikilerek bu ağaca da Ulu Önder, Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal
ATATÜRK’ün adı verilmiştir.
-Eskileriniz Umut Olsun: Silivri genelinde başlatılan kampanyada evlerde kullanılmayan giyecek, oyuncak ve kitaplar toplanarak
ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmaya başlanmıştır. Silivri Kent Konseyi
Ofisinde oluşturulan toplama merkezinde gelen materyaller bekletilmeden ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmıştır. Bir ay içerisinde 325 öğrenciye kaynak kitap desteği sağlanmış, 103 kişi kıyafetlerden faydalanmıştır.
-250 Kg Plastik Kapak=1 Tekerlekli Sandalye: Silivri Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü ile ortaklaşa gerçekleştirilen
kampanya kapsamında 2500 Kg plastik kapak toplanmış ve Silivri
Belediyesi Engelli ve Yaşlı Koordinasyon Merkezi’nin Silivri içerisinde tespit ettiği ihtiyaç sahibi üç engelli vatandaşımıza sandalye
yardımında bulunulmuştur. Kampanya hızla devam etmektedir.
-Silivri Gençlik Meclisi Gönüllülerini Arıyor: Hazırlanan afiş
ve el broşürleri ile Silivrili gençlerin Silivri Kent Konseyi Gençlik
Meclisi’nde görev almasının sağlanması hedeflenmiştir. Silivri merkezde bulunan tüm otobüs durakları, lise ve dengi okullarda afişleme
çalışmaları gerçekleştirilmiştir. İnternet sitesine gönüllü ol bağlantısı
oluşturulma çalışması devam etmektedir.
-”Paramı Yönetebiliyorum” Eğitimi Gerçekleştirildi: Habitat
için Gençlik Derneği tarafından tüm il ve ilçelerde verilen paramı yönetebiliyorum eğitimi gerçekleştirilmiştir. Eğitime 12 genç katılarak
196
bütçe hazırlama, temel finans terimleri, doğru harcama yapma gibi
konularda eğitim alan gençlere eğitim sonunda katılım sertifikası verilmiştir.
-“Silivri Gençleri Geleceğin Silivri’sini Konuşuyor” Toplantıları Gerçekleştirilmeye Başlandı: Silivri Kent Konseyi Gençlik Meclisi
tarafından 2011 Mart ayı içerisinde “Silivri’nin Gençleri Geleceğin
Silivri’sini Konuşuyor” toplantı dizisi başlatılmıştır. İlk olarak Silivri’deki lise temsilcileri ile başlayan toplantılar her ay bir kurum ile
devam etmektedir. Nisan ayı içerisinde sivil toplum kuruluşları ile
toplantı gerçekleştirilecektir. Eşitlik ilkesine bağlı kalınarak her kurumdan bir erkek bir kadın temsilci davet edilmektedir.
- Düzenlenen Geziler: 10 Kasım’da Türkiye Cumhuriyeti’nin
kurucusu M. Kemal ATATÜRK’ü anmak için 45 kişilik bir grup ile
Ankara gezisi düzenlenmiştir.
-Temel Afet Bilinci Eğitimi: Doğal afetlerin yaşamımızın birer
parçası olduğu bilinci ile ilçe genelinde temel afet bilinci ile ilgili eğitim çalışmaları yapmak üzere program oluşturulmuştur. Program kapsamında verilecek olan afet bilinci, afet psikolojisi, arama kurtarma
teknikleri, temel ilkyardım ve yangın söndürme eğitimleri müfredata
alınmış ve lider eğitmen yetiştirilmek üzere gerekli kurum, kuruluş ve
kişiler ile görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmeler kapsamında kurumsal destek sağlanması amacı ile Kızılay Genel Merkez Gençlik Kolları
ile toplantı gerçekleştirilmiştir.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Önemi zamanla artan Kent Konseyleri, kentin, sosyal, ekonomik, kültürel ve kentsel gelişimine önemli katkılar sağlayan platformlardır. Bu yapı çatısı altında ortak akıl, ortak değerler ve kentlilik
bilincinin gelişimine katkı sağlayarak, sürdürülebilir bir gelecek beklentisini gerçekleştirmek doğrultusunda çalışmalar yapılmaktadır. Silivri Kent Konseyinin yaptığı çalışmalarda her şeyden önce kentlilik
bilincini oluşturmayı temel ilke olarak edindiği görülmektedir.
Silivri Kent Konseyi örgütlenme çalışmalarında bazı sorunlarla
karşı karşıya kalınmış olup, bu sorunların başında resmi davet yazısı
ile temsilci istenen kurumların ilgisiz kalmaları, genel kurul ve diğer çalışmalara davet edilen temsilcilerin katılmamaları gibi hususlar
olmuştur. Yerel Sivil Toplum Kuruluşları, Muhtarlar ve diğer kurum
temsilcileri Kent Konseyine yeterli ilgili göstermemiştir. Bu sebep197
le, çalışma grupları etkin olarak kullanılamamıştır. Gerçekleştirilen,
üretilen projeler yürütme kurulu üyelerince ya da kısıtlı bir gönüllü
kitlesiyle gerçekleştirilmek durumunda kalmıştır. Ayrıca şehrin kanaat önderleri Kent Konseyine yeterli ilgili gösterip destek vermemişler,
daha çok siyasi görüş tarafında olmuşlardır.
Ayrıca gönüllülük bilincinin tam olarak yerleşmemesinden ve
anlaşılamamasından kaynaklı olarak bazı sıkıntılar yaşanmıştır. Kent
Konseyi yapılanmasında gönüllü görev alan kişiler, bu görevi yanlış
algılamakta ve belediyenin yetki alanına girerek müdahale etme konusunda kendilerini yetkili görmektedirler. Bu tür durumlarda Kent
konseyi ile Belediyeyi karşı karşıya getirerek sürtüşmelere ve yetki
kargaşasına sebebiyet vermektedir.
Daha önceki yıllarda kent konseyi yapılanması etkin olarak
gerçekleştirilemediğinden ve kesintiye uğramasından dolayı çalışma
grupları, kadın ve gençlik meclisinin birlikte aynı çatı altında toplandığı bir yapı oluşturulamamıştır. Dolayısıyla Silivri halkı bu tür
yapılara uzak kalmıştır. Ayrıca Silivri gibi sürekli göç alan ve kültür
değişimine uğrayan kentte, ortak akıl ve kültürün oluşmasında zorluklar yaşanmış, Kent Konseyi tam olarak anlaşılamadığından, sürdürülebilir bir yapı oluşturulması anlamında istenilen sonuç elde edilememiştir.
Kent Konseyleri İçişleri Bakanlığı’nın Kent Konseyleri Yönetmeliğine göre oluşturulmuştur fakat yönetmelik bu haliyle yetersiz
kalmaktadır. Özellikle bütçe konusuna tam olarak çözüm bulunamamaktadır. Kent Konseyleri maddi olarak bağımsız olmadıklarından
dolayı belediyeye bağlı olmaktadır. Ayrıca belediyelerin bütçe kısıntıları ve bürokratik engeller nedeniyle yapılacak harcamalarda yeterli
destek alınamamakta buda çalışmaların geçekleştirilmesinde önemli
bir kısıtlayıcı etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Kent Konseylerinin
denetlenebilir ama bürokratik engellerden uzak bir bütçesinin olması
gereklidir.
Günümüzde üretimden ziyade tüketim toplumu anlayışı ön
planda olduğundan, insanlar bu tür sosyal çalışmaları zaman kaybı
olarak görmekte ve çalışmaların içinde yer almak istememektedir. Ayrıca yapılan çalışmaların çoğunun somut çıktıları ancak uzun vadede
gerçekleştiğinden bu durum insanları ümitsizliğe düşürmekte ve katılımı azaltmaktadır.
Ancak yine de Silivri Kent Konseyinin son yıllarda aldığı aşa198
malar ve kurumsal anlamda atılan adımlar Kent Konseyini bugün
daha anlaşılır ve katılımcı bir yapıya dönüştürmüştür.
Silivri Kent Konseyi, kentin bir parçası haline gelerek katılımcı
ve demokratik bir anlayışla çalışmalarını sürdürmekte ve Silivri’yi
geleceğe taşıyacak projelere imza atarak kentin gelişimine önemli
katkılar sunmaktadır.
KAYNAKLAR
1. Silivri Siad (2008). Silivri Kalkınma Stratejisi, Silivri Siad Yayınları, Silivri
2. Baran, K., Kurt,S.,Önal,D., Halvacıoğlu,B.(2010-2011), Silivri Kent
Konseyi Genel Kurul Çalışma Raporları-Tutanaklar, Silivri Kent Konseyi
Yayınları, Silivri
199
KATILIMCI DEMOKRASİ
PERSPEKTİFİNDEN
KENT KONSEYLERİ ve SİVİL TOPLUM
KURULUŞLARI İLİŞKİSİ:
SAKARYA ÖRNEĞİ
Arş. Gör. Sefa USTA
Sakarya Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu
Yönetimi Bölümü, Esentepe Kampüsü, Serdivan/SAKARYA
[email protected]
ÖZET
Çalışma, sivil toplum kuruluşları ve kent konseylerinin devlet
ve vatandaş arasında bir köprü işlevi gördüğü tezinden yola çıkılarak
hazırlanmıştır. Bu bağlamda, katılımcı demokrasinin unsurları olarak
kabul edilen kent konseyleri ve sivil toplum kuruluşları arasında nasıl
bir ilişki olduğunun tespitinin yapılması önemli bir husustur. Çalışmada Sakarya Kent Konseyi örneği üzerinden hareketle kent konseyleri ve sivil toplum kuruluşları arasında nasıl bir işbirliği olduğunun
irdelenmesi amaçlanmıştır.
Bu amaçlar doğrultusunda hazırlanan çalışmada, demokrasi,
katılımcı demokrasi, sivil toplum ve sivil toplum kuruluşları kavramlarının içeriğinin ne olduğu, kent konseyleri ve sivil toplum kuruluşlarının katılımcı demokrasi çerçevesinde nasıl bir rol oynadığı ve aralarında ne tür bir ilişki olduğu sorularına cevap aranarak, bu sorular
çerçevesinde Sakarya Kent Konseyi’nin nasıl işlediği tespit edilmeye
çalışılmıştır.
Bu sorular ışığında ele alınan çalışmada, vatandaşların yönetim sürecine katılımında hem sivil toplum kuruluşlarının hem de kent
konseylerinin önemli bir işlev gördüğü, fakat bu oluşumlara vatandaş
katılımının istenilen düzeyde olmadığı iddia edilebilecek bir tespittir.
200
Türkiye’deki örneklerinden hareketle kent konseylerinin, sivil toplum
kuruluşlarının, kamu ve özel sektör kesiminin temsilcilerinin birlikte
temsil edildiği ve farklı aktörler arasında ortak bir işbirliğinin sağlanabildiği yapılar olduğu söylenilebilir. Buna karşın, tüm kesimlerin
sesini duyurabilecekleri ortak bir platform görevi gören kent konseylerinin, özellikle sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde hareket
ederek yaşanılan kentin çözüm bekleyen sorunların tespitinde ve buna
yönelik çözüm üretilmesi noktasında etkin olarak işlev görmede yetersiz oldukları sonucu dikkat çekmektedir. Sakarya Kent Konseyi örneğinde de bu tespitlerin doğrulandığı iddia edilebilecek bir husustur.
Anahtar Kelimeler: Katılımcı Demokrasi, Sivil Toplum, Sivil
Toplum Kuruluşları, Kent Konseyleri, Sakarya Kent Konseyi
1. GİRİŞ
Siyasal sistem içerisinde, bireyler yalnız başlarına çok fazla etkin olamayabilirler fakat bir topluluk içerisinde olurlarsa, hükümete
ve diğer kurumlara seslerini daha kolay duyurabilirler. Vatandaşların
yönetim sürecinde söz sahibi olabilmeleri için faaliyet gösteren kuruluşlardan biri demokratik katılım mekanizmalarından biri olarak da
kabul edilen sivil toplum kuruluşlarıdır. Tamamen gönüllülük esasına göre kurulmuş olan kent konseylerinin de sivil toplum kuruluşları
gibi vatandaş ile devlet arasında aracı bir yapı vazifesi göreceği iddia
edilebilir.
Kent konseyleri, bünyesinde oluşturduğu çalışma grupları ve
meclisler aracılığıyla kentin ve kentte yaşayan insanların sorunlarını dile getirmek noktasında ve sorunlara yönelik fikir alışverişinde
bulunarak, çözüm üretme aşamasında önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Kamu kurum ve kuruluşlarının, meslek odalarının, sendikaların, yerel yönetim temsilcilerinin ve ilgi alanına göre farklı sivil
toplum kuruluşlarının temsilcileri kent konseyini oluşturmaktadırlar.
Bu durum oluşumun farklı konumlarda görev yapan kesimlerin temsilcilerinin bir araya geldiği bir çatı olarak değerlendirilebileceğinin
bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Sivil toplum kuruluşlarının, kent
konseylerinin etkin olarak işlev ve faaliyet göstermesinde önemli rol
oynayacağı iddia edilebilir.
Çalışmada öncelikle demokrasi ve sivil toplum-sivil toplum kuruluşları arasında ne tür bir ilişki olduğu ile ilgili genel bir değerlen201
dirme yapılacak ve katılımcı demokrasilerde sivil toplumun önemi ve
sivil toplum kuruluşlarının oynadığı roller ele alınacaktır. Çalışmada
daha sonra katılımcı demokrasinin yerelde bir uygulama biçimi olarak
gösterilen kent konseyleri, Türkiye bağlamında ele alınıp tartışılacaktır. Son olarak Sakarya Kent konseyi örneği incelenerek, kent konseyi
ve sivil toplum kuruluşları arasındaki ilişkiler değerlendirilecektir.
Çalışmanın temel amacı, katılımcı demokrasi konusunun ele
alınıp, bunun uygulama biçimi olan sivil toplum kuruluşları ve kent
konseylerinin irdelenmesidir. Sakarya Kent Konseyi örneği üzerinden
bu oluşumların işleyişlerinin ve sivil toplumla ilişkilerinin değerlendirilmesi de amaçlanmaktadır. Çalışmada daha çok birincil ve ikincil
kaynaklardan yararlanılmış ve bunun yanında mülakat yöntemi de
kullanılmıştır.
2. SİVİL TOPLUM VE DEMOKRASİ İLİŞKİSİ
Sivil toplum; gönüllü, kendi kendini oluşturan, kendi desteklerine sahip, devletten özerk, özel alan ile devlet arasında aracı niteliğinde örgütlü bir sosyal yapılanmadır[1]. Bu yapı, yasal düzen veya
ortak kurallar dizisi şeklinde özgürlüklerin ve özerkliklerin güvencesi
olan kurumsallaşmış bir temele oturur[2]. Diğer bir ifadeyle, sivil toplumun kapsamına özerk grup faaliyetleri aracılığıyla gerçekleştirilen
işbirliği ve fikir alışverişleri girmektedir[3].
Demokrasinin ön koşulu olan sivil toplumun gelişmesi, sivil
toplum kuruluşlarının niteliğine bağlıdır. Tüm aracı kurum ve örgütlenmeler sivil toplumu oluşturmaz[4]. Bu bağlamda, demokrasinin
pekiştirilmesi açısından en sağlıklı sivil toplum kuruluşu devleti tanımakla birlikte, özerkliğini kaybetmeden teması sağlayan tiptir[5].
Sivil toplum ve sivil toplum kuruluşları, ancak özgür bireylerle
oluşturulabilir. Demokrasinin amacı da bireyler için özgür bir ortam
hazırlamaktır. Özgür bireyler, sivil toplumun sivil toplumda, demokrasinin güvencesini oluşturmaktadır[5]. Güçlü bir demokrasinin zorunlu koşulu olarak sivil toplumun varlığından söz edilebilir[1].
“Demokratikleşme” ve “sivil toplum”; gönüllülük, özerklik, siyasal sisteme girdiler sağlama, kendi desteğine sahiplik, siyasal liderlerin yetişmesine imkân verme, siyasal iktidarı sınırlandırıcı bir rol
oynama ve gerektiğinde siyasal iktidarın meşrulaştırılmasına katkıda
bulunma gibi birçok yönden örtüşmektedir[6].
202
Demokrasinin tabana yayılabilmesi için sivil toplum kuruluşlarının sisteme yerleştirilmesi gerekmektedir. Toplumun örgütlü olması
demokrasinin bir gereğidir. Katılımcılık ancak örgütlü toplum aracılığıyla hayata geçirilebilir[5]. Örgütlü toplumun gerçekleştirilebilmesi
noktasında aracı yapılar olan sivil toplum kuruluşları önemli roller oynamaktadırlar. Demokrasi, aracı yapılar olan sivil toplum kuruluşlarını
korumanın bir yolu iken, aracı yapılar olan sivil toplum kuruluşlarının
da demokrasinin koruyucuları oldukları söylenilebilir[7]. Demokrasi,
kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde sivil toplum içindeki birlikleri ve toplumsal grupları birer ortak olarak kabul etmektedir. Sivil
toplum kuruluşları; kendi üyelerine karşı sorumlu olan, gönüllülük
temelinde örgütlenmiş, kendi kendini yöneten özerk kuruluşlardır. Sivil toplum kuruluşlarının, devletin yerine getirdiği bazı hizmetlerin
yerelleşmesini sağlayabileceği de savunulmaktadır[8].
Demokratik ülkelerde sivil toplum kuruluşları, iki işlevi yerine
getirir. Bunlardan ilki, demokrasinin ön şartı ve güvencesi olan demokratik bir siyasal kültürün yerleşmesine katkıda bulunmaları, ikincisi ise, bu tür kuruluşların demokrasinin önemli mekanizmalarından
biri olan katılımın gerçekleştirilmesini sağlamalarıdır[9].
Sivil toplum kuruluşlarının demokrasinin kurumsallaşmasında
oynadığı roller şu şekilde sıralanabilir[10]:
•Yurttaşlar arasında demokratik değerlerin savunulmasına yardımcı
olurlar.
•Temsil edilmeyen grupların güçlendirilmesi için çaba sarf ederler.
•Katılımcı demokrasinin sağlanması için uğraş gösterirler.
•Hükümet ve vatandaşlar arasında arabuluculuk yaparlar. Bunun sonucu olarak, sivil toplum kuruluşları farklı ilgi ve isteklere sahip
aktörler arasında köprüler kurarak ‘kamusal alan’lar oluşmasına
yardımcı olurlar.
•Sivil toplum kuruluşları, kurum içi yapıları ve karar alma mekanizmalarının yarattığı örnekler sayesinde bir demokrasi kültürünün
oluşmasını sağlarlar.
Sonuçta, demokratikleşme süreci siyasi bir süreçtir. Sivil toplum kuruluşları; toplumun siyasi vizyonunu, bireylerin siyaset yapma
becerilerini geliştiren, kamuyu ilgilendiren sorunların daha rahat bir
şekilde anlaşılmasını sağlayan ve vatandaşların birlikte hareket etmelerinde öncü rolü oynayan toplumsal araçlar olarak algılandıkları ve
203
işlev gördükleri sürece siyasi demokratikleşme sürecine katkı yapabilirler[11]. Bu açıdan bakıldığı zaman sivil toplum kuruluşları demokratik hayatın geliştirilmesinde ve katılımcı demokrasinin uygulanmasında etkili birer aktör olarak kabul edilebilir.
3. KATILIMCI DEMOKRASİNİN BİR UNSURU OLARAK
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI
Alain Touraine, “vatandaşların kalplerindeki ve zihinlerindeki
iddia ve inançların kamu hayatında ifade edilmediği ve savunulmadığı yerde demokrasi yoktur” sözüyle, demokrasinin vatandaşların
farklı kimliklerini ve inançlarını ifade etmesine imkan tanınmasının
önemine vurgu yapmıştır[12]. Bu sözle, halkın yönetim sürecine katılımının ne kadar önemli olduğuna dikkat çekilmiştir.
Siyasal partilerin parlamento ile toplum arasındaki aracılık rollerinin giderek etkinliğini yitirmesi, toplumları sivil örgütlenmelere
itmiş, çoğul odakları artırmıştır. Böylece katılımcı demokrasi temsili
demokrasiye alternatif olarak geliştirilmeye başlanmıştır[13].
Katılım, mikro demokrasilerin temelidir ve demokratik bir yönetim sisteminin altyapısının sağlanmasında önemli bir işlev görmektedir. Katılımcı demokrasinin argümanları, kurum içi demokrasi ve
bireylerin kendi istekleriyle kurdukları ve kendi istekleriyle katıldıkları birlikler-sivil toplum kuruluşlarıdır[14].
Katılımcı demokrasi teorisi, vatandaşların sadece seçimlerde oy
kullanmalarının değil, kamusal işlerle ilgili irade beyan etmelerine
ve karar verme sürecine katılmalarının yaygınlaştırılmasının önemine vurgu yapmıştır. Teori ayrıca, çıkarların uzlaştırılması, farklılıklar
arasında uyuşmanın sağlanması ve vatandaşların taleplerinin siyasal
sistem tarafından dikkate alınmasını kendisine esas almaktadır[15].
Bunun yanında, siyasal karar alma sürecinde sivil toplum kuruluşlarının aktif rol almasının önemine vurgu yapmaktadır[12]. Katılımcı
demokrasinin olabilmesi, toplumun alttan üste doğru siyasi yaşamı
denetlemesi ve siyasi yaşama katılması, toplumun örgütlenme hakkı
gibi unsurların olması ve bunların önemli bir kısmının gerçekleşebilmesi için de sivil toplum kuruluşlarının etkili olması gerekmektedir[16].
Halkın karar alma sürecine katılımına imkân verilmesi sivil
toplumu güçlendirecektir. Vatandaşların isteklerini duyurabilmele204
ri, karar süreçlerine doğrudan katılım halkın çıkarlarını temsil eden
sivil toplum kuruluşları aracılığıyla gerçekleştirilebilir. Sivil toplum
kuruluşları, katılım ve demokrasi arasında kurulan bağın işlevselliği,
demokratik kurum ve kuralların benimsenmesi, işlerlik kazanması ve
sürdürülmesi boyutlarında kendini göstermektedir[5]. İşlevsel bir sivil toplum, katılımcı olmak zorundadır. Sivil toplum kavramı ile birlikte demokrasinin yaşamını sürdürebilmesi için; ifade, basın, din ve
mülkiyet haklarının tanınmasına ihtiyaç vardır[17].
Katılımın işlerliğinde önemli rol oynayan sivil toplum kuruluşları, hem yerel hem de ulusal düzeyde önemli roller oynamaktadırlar. Hatta bu düzeyi de aşarak, uluslararası konularda da katılım
imkânı sağlamaktadırlar. Vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları yoluyla, uluslararası siyaset sürecine ve karar mekanizmalarına daha rahat
ulaşabilmektedir. Bununla birlikte, ulusal düzeyde birimlere katılımın zor olduğu ortamlar da ise uluslararasılaşan karar süreçlerine ve
siyasal gelişmelere katılım da zorlaşacaktır. Bu bağlamda, katılımcı
demokrasi, devlet-sivil toplum ilişkilerinin değişen toplumsal şartlar
ve küreselleşen ihtiyaçlara göre yeniden örgütlenmesini savunmaktadır[12,15].
Sonuçta, sivil toplum kuruluşlarının sadece bireysel hak ve özgürlüklerin yaşama geçirilmesi ve güvence altına alınması veya siyasal sistemin demokratikleştirilmesi süreçlerinin değil, bunun yanında
bir ülkede devlet-toplum-birey ilişkilerinin katılımcı demokrasi temelinde kurulmasının da önemli bir aktörü olduğu söylenebilir. Sivil
toplum, demokratik toplum yönetiminin katılımcı demokrasi modeli
içinde kurulmasının anahtar kavramıdır[18].
Sivil toplumun ve sivil toplum kuruluşlarının kendilerine geniş
hareket alanı buldukları katılımcı demokrasi anlayışının bir uygulama biçimi olarak hayata geçirilen ve vatandaşların yönetsel ve siyasal
sürece katılmasında etkili olan bir diğer aktör ise kent konseyleridir.
4. KATILIMCI DEMOKRASİNİN YERELE YANSIMASI:
TÜRKİYE’DE KENT KONSEYLERİ
Katılımcı demokrasinin en başarılı örneklerinden (uygulamalarından) biri sayılan kent konseyleri, “kentine sahip çıkma”, “aktif
katılım” ve “çözümde ortaklık” ilkelerinin bütünlüğünde, kentleri
sürdürülebilir geleceğe taşıyan bir “ortaklık modeli” olarak tanım205
lanmaktadır. Kentteki tüm “paydaşları” bir araya getirerek, tüm kenti
kucaklayan bir “ortak akıl” oluşturulmasını sağlaması, kent konseylerinin en önemli işlevlerinden biri olarak değerlendirilebilir. Kent konseyleri, yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılması, hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, çok-aktörlü ve çok-ortaklı yönetim
tarzının benimsenmesi işlevlerini de yerine getirmektedir[19].
Önemli işlevlere sahip olan kent konseyleri, Türkiye’de 5393
sayılı Belediye Kanunun 76. maddesine dayanılarak hazırlanan Kent
Konseyi Yönetmeliği ile düzenlenmiştir. Yönetmelik 2006 yılında
yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 2009 yılında yapılan değişikliklerle
birlikte yönetmelikte bazı düzenlemelere gidilmiştir. Türkiye’de bazı
belediyelerin bünyesinde kent konseylerinin kurulmasından önce Yerel Gündem 21 adı altında yapılar kurulmuştu. Yönetmeliğe eklenen
geçici bir madde ile YG21 Programının uygulandığı yerlerde, kent
konseyi veya benzeri adlarla oluşturulmuş yapılanmalar bu yönetmelik hükümlerine uygun hale getirilmiştir.
Yönetmelikte “kent konseyi”; merkezi yönetimin, yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde buluştuğu
bir yapı olarak tanımlanmıştır. Kent konseyi ayrıca, kentin kalkınma
önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapılar ve yönetişim
mekanizmaları olarak da değerlendirilmektedir.
Oluşumu ve Örgütlenmesi: Yönetmelikte, kent konseylerinin belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalli idareler seçimlerini takip
eden 3 ay içinde kurulacağı belirtilmiştir.
Kent konseyinin oluşumunda bazı kurum ve kuruluşların temsilcilerinin bulunması gerekmektedir. Bunlar; mahallin en büyük mülki idare amiri veya temsilcisi, belediye başkanı veya temsilcisi, kamu
kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, belediye meclisi üyeleri, mahalle
muhtarları ve beldede teşkilatını kurmuş olan siyasi parti temsilcileridir. Bununla birlikte, üniversite temsilcileri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri
ve kent konseyince kurulan meclis ve çalışma guruplarının birer temsilcisinin kent konseyinin oluşumunda rol alacağı yönetmelikte ifade edilmiştir. Burada amaç, merkezi yönetimi, yerel yönetimi, kamu
kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını ve sivil toplumu ortaklık
206
anlayışı ile belli bir çatı altında buluşturmaktır.
Görevleri: Katılımcılığı ve ortak akla dayanan uzlaşmayı esas
alan kent konseyinin yönetmelikte düzenlenen görevlerinden bazıları
şu şekilde sıralanabilir:
•Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve
çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak,
•Kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir
aklın oluşturmasına katkıda bulunmak,
•Yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma
kültürünü geliştirmek,
•Çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında
aktif rol almalarını sağlamak,
•Kent yönetiminde saydamlık, katılım, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik ilkelerinin uygulanmasına katkıda bulunmak,
Organları: Kent Konseyi Başkanı, genel kurul, yürütme kurulu, meclisler ve çalışma grupları kent konseyinin organlarıdır. Yönetmelikte gerçekleştirilen düzenleme ile kent konseyi başkanın, kent
konseyi genel kurulu tarafından seçileceği belirtilmiştir. Ayrıca kent
konseyinde genel sekreterlik birimi de kurulmuştur. Genel sekreterin, belediye başkanı tarafından önerilen üç aday arasından yürütme
kurulunca seçileceği ve genel sekreterin kent konseyi başkanına ve
yürütme kuruluna karşı sorumlu olacağı belirlenmiştir. Kent konseyi organlarının, çalışma yönergelerinde belirlenen yer ve zamanlarda
üye tam sayısının salt çoğunluğu ile olağan olarak toplanacağı ve katılanların salt çoğunluğu ile karar alacağı yönetmelikle düzenlenmiştir.
Kent konseyi genel kurulunca oluşturulan görüşlerin, belediye meclisinin ilk toplantısında değerlendirildikten sonra belediye tarafından
kent konseyine bildirileceği ve uygun araçlarla kamuoyuna duyurulacağı yönetmelikte ifade edilmiştir. Diğer taraftan, kent konseyi genel
kurulunun bu yönetmeliğe aykırı olmamak kaydıyla uygulama yönergeleri çıkarabileceği de belirtilmiştir.
Mali Yapısı: Belediyelerin kent konseylerine, bütçelerinde ödenek ayırmak suretiyle ayni ve nakdi yardım yapacakları ve destek sağlayacakları yönetmelikte düzenlenmiştir.
207
Sivil Toplum Kuruluşlarıyla İlişkiler: Kent konseyinin; merkezi yönetimi, yerel yönetimi, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını ve sivil toplumu ortaklık anlayışı ile buluşturmak üzere
kurulacağı yönetmelikte vurgulanmıştır. Sivil toplumun gelişmesine
ve kurumsallaşmasına katkıda bulunmak, yönetmelikte kent konseyinin görevleri arasında sayılmıştır. Ayrıca yönetmelikte kent konseyi üyelerinin ve konsey bünyesinde oluşturulacak olan farklı çalışma
grupları ve meclislerde sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerinin
de bulunması gerektiğinin öngörülmesi, sivil toplum kuruluşları ve
kent konseyi arasında ilişkinin öneminin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Kent Konseyinin sivil toplum kuruluşları ile ortaklaşa
gerçekleştireceği organizasyonların ve projelerin bu iki sivil oluşumun işlevselliğini ve etkililiğini artıracağı da iddia edilebilir.
5. SAKARYA KENT KONSEYİ
Sakarya ilinde kent konseyinin ilk temelleri, Adapazarı Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan Yerel Gündem 21 ile atılmıştır.
5393 sayılı Belediye Kanunun 76. maddesine dayanılarak çıkarılan
Kent Konseyi Yönetmeliği uyarınca Adapazarı Büyükşehir Kent
Konseyi 2007 yılında hayata geçirilmiştir. 2009 yılında Kent Konseyi
Yönetmeliğinde gerçekleştirilen değişikliklerle birlikte, Sakarya Kent
Konseyi adı altında yeniden kurulmuştur.
5.1 Kent Konseyinin Kuruluşu ve Örgütlenmesi
Yukarıda da ifade edildiği gibi 2009 yılında kurulan Sakarya
Kent Konseyi ilk genel kurulunu Büyükşehir Belediye Başkanının
çağrısı üzerine 3 Mart 2010 tarihinde gerçekleştirmiştir. Toplantıda,
Kent Konseyi Başkanı’nın ve Kent Konseyi Yürütme Kurulu’nun seçimi gerçekleştirilmiştir. Kent Konseyi Başkanlığı’na Arif Aruca seçilmiştir. Kent Konseyi yürütme kuruluna, büyükşehir belediyesini ve
diğer kamu kurum ve kuruluşlarını temsilen üyeler seçilmiştir. Ayrıca,
meslek odalarının, sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de kent konseyi yürütme kurulu üyeliğine getirilmiştir[20]. Kent
Konseyi üyelerinin toplumun farklı kesimlerinden seçilmesi, halkın
görüşlerinin dile getirilmesi, geniş kapsamlı katılımın sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Diğer taraftan Kent Konseyi Başkanlığına genel kurul tarafından sivil bir üyenin seçilmesi, konseyin
sivil bir oluşum olması açısından önemli bir husus olarak değerlendi208
rilebilir. Öte yandan Kent Konseyi Genel Sekreterliği’ne büyükşehir
belediyesinde görevli yetkili birinin getirilmiş olması üzerinde durulması gereken bir diğer husustur. Genel Sekreterin Kent Konseyine
karşı sorumlu olduğu göz önüne alındığında, belediye ile ilişkiler bakımından belediye’den yetkili birisinin bu görevde bulunması olumlu
bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Öte yandan, 2006 yılında çıkarılan yönetmelikte, konseye belediye tarafından kaynak aktarımı yapılacağı, ayrıca parasal kaynak
ayrılacağı belirtilmemişti. Bu durum belediyenin kent konseyine yaklaşımı açısından negatif bir durum olarak değerlendirilmiş ve eleştirilmiştir[21]. 2009 yılında yönetmelikte yapılan değişiklikle birlikte,
belediyelerin kent konseylerine, bütçelerinde ödenek ayırmak suretiyle ayni ve nakdi yardım yapacak ve destek sağlayacak olması olumlu
bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Konsey tamamen gönüllülük
esasına dayanılarak kurulduğu için konsey başkan ve üyelerine, çalışma grubu üyelerine ve meclislerde görev yapan üyelere herhangi bir
ücret ödenmemektedir.
Türkiye’de bazı kent konseyleri AB destekli projeler karşılığında destek almaktadır. Yeni kurulmuş olmasından dolayı Sakarya Kent
Konseyi’nin ileriki dönemlerde gerçekleştireceği ya da paydaş olacağı projelerle birlikte AB hibe programlarından da yararlanabilmesi
mümkün olacaktır. Bu noktada kent konseylerinin, proje hazırlanması noktasında kentte bulunan sivil toplum kuruluşları ile yapacağı
işbirliğinin önemi ortaya çıkmaktadır.
Yukarıda da ifade edildiği gibi Kent Konseyi bünyesinde alt örgütlenme birimleri olarak meclisler ve çalışma grupları oluşturulabilmektedir. Yönetmelikte, bu oluşumlar kent konseyinin görev alanlarında, yönetişim anlayışına dayalı ve çeşitli toplum kesimlerinin
kent yönetimine katkıda bulunmalarını ve kentin yönetiminde aktif
rol almalarını hedefleyen ve gönüllülük esasında oluşmuş ortak yapılar olarak değerlendirilmektedir. Meclislerde ve çalışma gruplarında
oluşturulan görüşlerin, kent konseyi genel kurulunda görüşülerek kabul edildikten sonra değerlendirilmek üzere ilgili belediye meclisine
sunulacak olması, hem meclislerin hem de çalışma gruplarının önemini ortaya koymaktadır.
209
5.2 Kent Konseyi Bünyesinde Kurulan Meclisler
Sakarya Kent Konseyi bünyesinde Kadın Meclisi ve Gençlik
Meclisi kurulmuştur. Ayrıca Engelliler Meclisi’nin de kurulması planlanmaktadır. Engelliler Meclisi ile birlikte, Sakarya’da engellilere yönelik faaliyet gösteren beş dernek ile irtibat halinde olunması, onların
bir çatı altında toplanması, engellilerin sorunlarının kamuoyuna duyurulup, çözümleri için çaba gösterilmesi amaçlanmaktadır. Derneklerle
olan bu irtibat kent konseyleri ve sivil toplum kuruluşları arasındaki
eşgüdümün öneminin vurgulanması açısından önemli bir konu olarak
değerlendirilebilir.
5.2.1 Kadın Meclisi
Kent konseyinde kadınlar, yerel meclislerin çok sınırlı sayıdaki
seçilmiş kadın üyeleri dışında, ancak bazı sivil toplum kuruluşlarının
temsilcileri olarak yer alabilmektedirler. Bu boşluğun doldurulmasında önemli bir işlevi olan kadın meclislerinin, kadınlarla ilgili öncelikli
konuların tüm kentin ortak gündemine taşınmasının yolunu açma işlevi göreceği de iddia edilebilir. Kadın meclisleri, kadınların karar alma
süreçlerine ve kentsel yaşamın her alanına etkin olarak katılımının
sağlanmasına odaklanmaktadır. Ayrıca bu yapılar, örgütlü ve örgütsüz kadınlar arasındaki iletişimin geliştirilmesini sağlayacak ortak bir
dayanışma ağı oluşturmayı hedeflemektedir[19].
Sakarya Kent Konseyi bünyesinde oluşturulan Kadın Meclisi
de, bu konuda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının, kamu kurum ve kuruluşlarının, üniversite ve meslek odalarının temsilcilerinden ve gönüllü bayan üyelerden oluşmaktadır. Meclisin amacı, kadınlara yönelik sorunları bu platform altında dile getirerek kent konseyi
vasıtasıyla kamuoyuna ve ilgililere duyurmaktır. Sorunların çözümü
için girişimlerde bulunmakta amaçlanmaktadır.
Kadın Meclisinde farklı alanlarda faaliyet gösterebilmek amacıyla birçok alt komite oluşturmuştur. Bunlardan biri, kadınların siyasette söz sahibi olmaları ve siyasal sorunlara karşı görüş bildirebilmeleri gerektiği düşüncesiyle hareket etmeyi planlayan “Kadın ve
Siyaset” komitesidir. Bunun dışında, “Kadın ve İstihdam”, “Kadın ve
Sağlık”, “Kadın ve Eğitim”, “Kadın Kültür ve Sanat”, “Kadın Hakları” “Kadın ve Kentsel Yaşamı Geliştirme” gibi farklı alt çalışma komiteleri oluşturulmuştur.
210
5.2.2 Gençlik Meclisi
Gençlik meclisleri, yerel karar alma süreçlerinde gençliğin gereksinimlerini ve beklentilerini yansıtan bir yapı olarak değerlendirilebilir. Gençlik meclislerinin çok-yönlü işlevleri arasında, gençliğin
kent yönetimlerinde söz sahibi olması, planlama, karar alma ve uygulama süreçlerinde yer alması, gençler arasında bilgi ve deneyim
alışverişinin teşvik edilmesi yer almaktadır. Başka ülkelerdeki gençlerle dostluk köprülerinin ve kültürel alışverişin güçlendirilmesi de
hedeflenmektedir. Bu oluşumların ulusal düzeyde bütüncül gençlik
politikalarının ve Ulusal Gençlik Konseyi’nin oluşturulmasına katkıda bulunma işlevi göreceği de söylenilebilir[19].
Sakarya Kent Konseyi bünyesinde de bir gençlik meclisi kurulmuştur. Gençlik Meclisi, gençlik alanında faaliyet gösteren kamu
kurumlarının, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sivil
toplum kuruluşlarının, liselerin, üniversitelerin 15-26 yaş arasındaki
gençlik temsilcilerinin katıldığı bir yapı olarak oluşturulmuştur. Ayrıca, gençlik çalışması yapan örgütlerden gençlerin meclise dâhil edilmesi de düşünülmektedir[22].
“Bilenler Bilmeyenlere Bilgisayar Öğretiyor” projesi ile
Sakarya’da 35 kadına, 3 gönüllü genç eğitmen aracılığıyla temel bilgisayar eğitimi verilmiştir. Bunun yanında, Akran eğitimi modeli
uygulayarak, gençlerin kendi kendine eğitilmesini sağlamak hedeflenmektedir. Şehrin sorunlarına yönelik sosyal sorumluluk projeleri üretmek de gençlik meclisinin amaçları arasında sayılmıştır [22].
Gençlik Meclisi tarafından 22 Nisan 2011 tarihinde çeşitli üniversitelerden akademisyenlerin ve gazetecilerin katıldığı “Ortadoğu Denklemi” isimli bir panel düzenlenmiştir. Bu organizasyon, gençliğin ulusal
ve uluslar arası sorunlara karşı duyarlı olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.
5.3 Kent Konseyi Çalışma Grupları
Çalışma grupları, katılımcı yaklaşımın özüne uygun şekilde, belirlenen öncelikli konularda derinlemesine çalışmalar yapabilecek zamana ve birikime sahip, farklı sektörlerden, kuruluşlardan ve disiplinlerden gelen kişileri bir araya getirmeyi amaçlamaktadır. Bu gruplar,
yalnızca bir tartışma, düşünce geliştirme ve ortak noktalarda buluşma
ortamı yaratmakla kalmayarak, ilgili konulardaki temel sorunların çözümüne yönelik eylemlerin ve bunların önceliklerinin belirlendiği bir
211
platform işlevini de görmektedir [19].
Kent Konseyi Yönetmeliği’nin 12. maddesinde, kent konseylerinin, görev alanına giren konularda meclis ve çalışma grupları
oluşturabileceği belirtilmiştir. Yönetmeliğe istinaden, Sakarya Kent
Konseyi bünyesinde, “Ulaşım, İmar ve Şehircilik, Kültür Turizm-Sanat, Sağlık ve Spor, Tarım ve Hayvancılık, Çevre ve Orman, Eğitim
Öğretim Bilişim ve Sosyal İşler, Ekonomi ve Çalışma, Afet, Özürlüler” adları altında on farklı çalışma grubu oluşturulmuştur. Kent
Konseylerinin oluşumunda ve etkinliğinde çalışma gruplarına büyük
işler düşmektedir. Çalışma grupları sivil toplum kuruluşlarının, kamu
kurum ve kuruluşlarının, üniversite ve meslek odalarının temsilcilerinden, diğer bir ifadeyle kendi alanlarında uzman kişi kurum ve kuruluşlardan oluşmaktadır. Her bir çalışma grubu, faaliyet gösterdiği
alanlarla ilgili kentin sorunlarına dikkat çekmeyi ve bu sorunlara çözüm önerileri sunmayı amaçlamaktadır.
5.4 Kent Konseyinin İşlev ve Faaliyetleri
Sakarya Kent Konseyi Başkanı Arif Aruca ile 10 Haziran 2010
tarihinde gerçekleştirilen mülakatta, konsey olarak yeni kurulmuş
bir oluşum olduklarını ileriki dönemde, ulaşım konusunda çalışma
grupları vasıtasıyla hafif raylı sistem ve havaalanı gibi konuları dile
getirmeyi düşündüklerini belirtmiştir. Tren istasyonunun şehir merkezinden şehrin farklı bir yerine taşınması hususunda bu durumdan
etkilenecek tarafların bir araya getirilmesi ve ortak bir noktada buluşulması noktasında arabulucu işlevi görmek için harekete geçeceklerini vurgulamıştır. Ayrıca, turizm projelerinde paydaş olmak istediklerini de ifade etmiştir[23].
Kent Konseyi Başkanı ayrıca, kent konseyinin vatandaşın bireysel işlerini çözecek bir kurum olmaktan öte, düşünce ve eylem bazında hareket edecek ve toplumsal sorunlara çözüm bulabilecek bir yapı
olduğunu vurgulamıştır. Bu çerçevede kadın emeğini değerlendirmek
üzerine bir proje üzerinde çalıştıklarını, kadınların gerçekleştirdikleri
işleri sergileyerek kamuoyu ile paylaşmayı düşündüklerini ifade etmiştir. Ayrıca, Sakarya’da da yaşanan cinsel suçlar ve istismarlarla,
ilgili bir çalışma grubu oluşturmak istediklerini belirtmiştir. Bunun
için, bütün şehri kapsayacak şekilde, öncelikle kentte bulunan bazı
kurum ve kuruluşlarla ile görüşmeler gerçekleştirildiğini vurgulamıştır. Bu kurumlarla olan iletişimi sürdürerek, bu konuda özel bir çalış212
ma gerçekleştirmek istediklerinin altını çizmiştir[22].
Sakarya Kent Konseyi tarafından 2010 yılı içinde, işbirliği yapmak ve karşılıklı görüş alışverişi gerçekleştirmek amacıyla, kentte
bulunan birçok kamu kurum ve kuruluşlarına ve sivil toplum kuruluşlarına ziyaretlerde bulunulmuştur. Gerçekleştirilen bu görüşmelerde
daha çok kentin ve kentlilerin sorunları ve bu sorunlara çözüm önerileri tartışılmıştır. Ayrıca, farklı kurum ve kuruluşlarla birlikte projeler
gerçekleştirmesinin gerekliliği ortak görüş olarak ortaya konulmuştur.
Özellikle eğitim ve turizm alanlarında karşılıklı işbirliği yapmak amacıyla girişimlerde bulunulmuştur. Sakarya Turizm Platformu Yönetimi ile bir araya gelen kent konseyi temsilcileri, gönüllü bir iş yaptıklarını belirtmiş ve turizm sektörü için karşılıklı görüş alışverişinde
bulunulması ve karşılıklı işbirliği içinde hareket edilmesi gerektiğini
vurgulamışlardır[24].
Yine 2010 yılı içinde, Bölge Kent Konseyleri Toplantısına katılan konsey, Bursa’da gerçekleştirilen “Türkiye Kent Konseyleri Bursa Buluşmasına” da katılmıştır. Buluşmanın sonuç bildirgesinde kent
konseyleri arasında işbirliği ağı kurulmasına karar verilmiştir[25].
Ayrıca, Sakarya Kent Konseyi, Kadın Meclisi girişimiyle, Çevre Haftası etkinlikleri kapsamında, toplumun çevreye karşı duyarlılığını artırmak ve ses ve görüntü kirliliğinin de bir çevre sorunu olduğuna
dikkat çekmek amacıyla “Gürültü ve Ses Kirliliğine Karşı sessiz bir
yürüyüş” gerçekleştirilmiştir. Yürüyüşe, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları, meslek kuruluşları ve bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve vatandaşlar katılmıştır[26].
2011 yılında ise konsey tarafından vatandaşlara yönelik bilinçlendirme etkinlikleri kapsamında sigara tedavisi ile ilgili bir konferans
gerçekleştirmiştir[27]. Bununla birlikte yine bu yıl içinde Sakarya
Kent Konseyi, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA) tarafından konseyler arasında gerçekleştirilen proje yarışmasında birincilik
ödülü kazanmıştır[28].
SONUÇ VE ÖNERİLER
Sivil toplum ve demokrasi kavramları birbirlerinin olmazsa olmaz koşullarıdır. Bir ülkede sivil toplumun yeşerip büyüyebilmesi
için o ülkede demokrasinin kurumsallaşması ve demokratik bir sistemin yerleşmiş olması gerekir. Aynı şekilde güçlü bir sivil toplumun
varlığı da demokratik bir sistemin en önemli mekanizmasıdır. Güçlü
213
bir sivil toplum alanı, güçlü sivil toplum kuruluşlarını da beraberinde
getirecektir. Bu bağlamda, sivil toplumun ve demokratik bir sistemin
lokomotifleri olan sivil toplum kuruluşlarının vatandaşların taleplerinin devlete iletilmesi ve devletin uygulamak istediği politikaların ise
vatandaşlara aktarılmasında köprü vazifesi gördükleri söylenilebilir.
Ayrıca, sivil toplum kuruluşlarının bir ülkede demokrasinin kurumsallaşması noktasında önemli roller üstlendikleri söylenilebilir.
Temsili demokrasilerin yerini artık katılımcı demokrasiler almaya başlamıştır. Bilindiği gibi temsili demokrasilerde halk siyasal
karar alma sürecinde ve yönetim sürecinde aktif bir şekilde rol alamamaktadır. Vatandaşlar sadece 4–5 yılda bir yapılan seçimler vasıtasıyla oy kullanarak siyasal karar alma sürecine katılmakta ve sorunların
çözümünü seçmiş olduğu temsilcilerden beklemektedir. Katılımcı
demokrasiyle birlikte, sivil toplum kavramı da tartışmaya açılmıştır.
Bununla birlikte, temsili demokrasideki pasif vatandaşlık olgusu, katılımcı demokrasiyle birlikte aktif vatandaşlığa dönüşmüştür. Artık
vatandaşlar üye oldukları sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla taleplerini hükümete iletebilmektedirler. Bunun yanında, toplum sadece
kendini ilgilendiren konularda değil aynı zamanda çevresindeki sorunların çözümüne de katkıda bulunma çabası içine girmiştir.
Katılımcı demokrasi; halkın yönetsel ve siyasal karar alma sürecine sadece seçimler yoluyla değil, aracı gruplar yoluyla da katılması
gerektiğini savunmaktadır. Katılımcı demokrasinin uygulama araçları
olarak kabul edilen kent konseylerinin sivil toplum kuruluşları gibi
devlet ile vatandaş arasında aracı işlevi göreceği söylenilebilir. Diğer
taraftan, vatandaşların yönetim sürecine katılımında hem sivil toplum
kuruluşlarının hem de kent konseylerinin önemli bir işlev gördüğü
ama yinede vatandaş katılımının bu sivil oluşumlara istenilen düzeyde olmadığı da iddia edilebilecek bir tespittir.
Kent konseyleri, sivil toplum kuruluşlarının, kamu ve özel sektör kesiminin temsilcilerinin birlikte temsil edildiği ve farklı aktörler
arasında ortak bir işbirliğinin sağlanabildiği yapılar olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda Türkiye’de hayata geçirilen kent konseylerinde ve konsey bünyesinde oluşturulan meclisler ve çalışma gruplarında görev yapacak üyelerin bir kısmının kendi ilgi alanlarına göre
farklı sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşması bu durumun göstergesi olarak değerlendirilebilir. Oluşturulacak meclislerle,
kentte aynı ilgi alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının
214
ortak bir çatı altında bir araya gelebilmesi, bu çatı vasıtasıyla talep ve
düşüncelerin vatandaşlara ve ilgililere aktarılabilmesinin önemli bir
husus olduğu bir başka tespittir.
Ancak tüm kesimlerin sesini duyurabilecekleri ortak bir platform görevi gören kent konseylerinin, özellikle sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde hareket ederek yaşanılan kentin çözüm bekleyen
sorunlarının tespitinde ve buna yönelik çözüm üretilmesi noktasında
etkin olarak işlev görmede istenilen ve beklenilen düzeyde olmadığı
dikkat çekmektedir. Sakarya Kent Konseyi örneğinde de bu tespitlerin
doğrulandığı iddia edilebilecek bir diğer husustur.
Bu tespitlerden yola çıkarak kent konseylerinin hem yerel, hem
bölgesel hem de ulusal konularda toplumun çeşitli kesimleriyle doğrudan bağlantı kurarak, yönetsel ve siyasal karar alma sürecinde daha
etkin rol oynamaları gerektiğinin altı çizilebilir. Kent konseylerinin
belli aralıklarla bir araya geldiği bölgesel ve ulusal toplantı ve sempozyumlar gerçekleştirilmektedir. Fakat bu etkinlikler ilgili kesimlere
yeterince duyurulamamakta ve kent konseylerinin görüş ve düşünceleri merkezi ve yerel karar alma süreçlerinde çok fazla etkili olamamaktadır. Bu bağlamda, toplumun farklı kesimlerinin bir arada temsil
edildiği ortak bir platform işlevi gören kent konseylerinin bölgesel
ve ulusal bazda birlikte hareket ederek ortak projeler üretmesinin gerekliliği, üzerinde durulması gereken önemli bir husus olarak göze
çarpmaktadır. Ortaklaşa gerçekleştirecek organizasyonların ve projelerin hem kent konseylerinin hem de sivil toplum kuruluşlarının işlevselliğini ve etkililiğini artıracağı da iddia edilebilir. Son olarak, dünyada kent konseyi benzeri yapılanmalarla karşılıklı işbirliği yaparak,
benzeri oluşumlardaki iyi uygulama örneklerinden yararlanılmasının
gerekliliğinin vurgulanması önemli bir husustur. Özellikle bu kuruluşlarla ortaklaşa gerçekleştirilecek olan projeler ile Avrupa Birliği
hibe programlarından yararlanılmasının hem kent konseylerinin mali
yapısını güçlendireceği hem de etkinliğini ve işlevselliğini artıracağı
söylenilebilir.
215
KAYNAKLAR
1. Sarıbay, A. Y. (1998). Siyaset, Demokrasi ve Kimlik, Asa Kitabevi, Bursa.
2. Sarıbay, A.Y. (2000). Kamusal Alan, Diyalojik Demokrasi, Sivil İtiraz, Alfa
Yayınevi, 1.Baskı, İstanbul.
3. Schimitter P. ve Tery L. K. (1999). “Demokrasi Nedir, Ne Değildir?”
Levent Gönenç (Çev.), Atilla Yayla (Ed.), Sosyal ve Siyasal Teori-Seçme
Yazılar, Siyasal Kitabevi, 2. Baskı, Ankara.
4. Bayhan, V. (2005). “Türkiye’de Sivil Toplum Örgütleri, Demokrasi ve
Patronaj”, Lütfi Sunar (Ed.), Sivil Toplum ve Demokrasi, Kaknüs Yayınları,
İstanbul.
5. Yıldırım, İ. (2004). Demokrasi Sivil Toplum Kuruluşları ve Yönetişim,
Seçkin Yayınevi, Birinci Baskı, Ankara.
6. Karadağ, A. (2005). “Demokratikleşme ve Sivil Toplum, Liberal Düşünce
Topluluğu Örneği”, Lütfi, Sunar (Ed.), Sivil Toplum ve Demokrasi, Kaknüs
Yayınları, İstanbul.
7. Berger, P. L. (1999). “Günümüz Dünyasında Demokrasi”, Cevdet Akyan
(Çev.), Atilla Yayla (Ed.), Sosyal ve Siyasal Teori-Seçme Yazılar, Siyasal
Kitabevi, 2. Baskı, Ankara.
8. Tosun, G. E. (2003). “Birleştirici Demokrasi Devlet-Sivil Toplum
İlişkisinin Yeniden Yapılandırılması İçin Bir Analiz Aracı Olabilir mi?”,
Sivil Toplum Düşünce ve Araştırma Dergisi, Y: 1, S: 1.
9. Arslan, Z. (2005). “Demokrasinin Demokratikleştirilmesi Sivil Toplum
Örgütlerine Bağlıdır” Sivil Toplum Düşünce ve Araştırma Dergisi, Y: 3, S:
9.
10. Albayrak, D. (2006). “Sivil Toplum, Sivil Toplum Kuruluşları ve
Demokrasi”, http://insanca.kadikoy.bel.tr/f/Sivil_Toplum-dijanalbayrak.
doc, (27.04.2006).
11. Bayraktar, Ş.U. (2005). “Hangi Sivil Toplum, Nasıl Bir Demokrasi?
1990’ların Türkiye’sinde Sivil Toplum(lar)” Sivil Toplum Düşünce ve
Araştırma Dergisi, Yıl:3, Sayı:9.
12. Dursun, D. (2001). “Demokrasi Sorunu ve Türkiye” Davut Dursun (Der.),
Demokrasi Sorunu ve Türk Demokrasisi, Şehir Yayınları, İstanbul.
13. Özüerman, T. (1998). Türkiye’nin Batılılaşma ve Demokratikleşme
Açmazı, Dokuz Eylül Yayınları, 1. Baskı, İzmir.
14. Sartori, G. (1996). Demokrasi Teorisine Geri Dönüş, Tunçer
Karamustafaoğlu ve Mehmet Turhan (Çev.), Yetkin Yayınevi, Ankara.
15. Dursun, D. (2006). Siyaset Bilimi, Beta Yayınevi, İstanbul
16. Yentürk, N. (2004). “Demokratik Kitle Örgütlerinden STK’lara” Arzu
Karamani (Yay. Haz.), Sivil Toplum ve Demokrasi Konferansı Yazıları,
216
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
No:8, http://stk.bilgi.edu.tr/docs/yenturk_std_11.doc, (19.10.2007).
Kaynar, M. K. (2005). “Soğuk Savaş Sonrası Avrupa Solunda Yeni
Yaklaşımlar: Birey, Sivil Toplum, Demokrasi ve Sosyalizm”, Akdeniz
Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, S:9.
Keyman, F. (2004). “Avrupa’da ve Türkiye’de Sivil Toplum”, Arzu
Karamani (Yay. Haz.), Sivil Toplum ve Demokrasi Konferans Yazıları,
No:3, http://stk.bilgi.edu.tr/docs/keyman_std_3.pdf, (19.10.2007).
Emrealp, Sadun (2005). Türkiye Yerel Gündem 21 Programı, Yerel
Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik Kolaylaştırıcı Bilgiler El Kitabı,
IULA-EMME Yayını, 2. Baskı, İstanbul.
http://www.sakarya.bel.tr/haber.php?id=1941&uk=16&ak=44&uk2=1941,
(11.06.2010).
Kutlu, Ö. Sefa U. ve Mustafa K. (2008). “Vatandaş Odaklı/Vatandaşın
Odakta Olduğu Yönetim: Selçuklu Belediyesi Kent Konseyi Örneği”, 1.
Ulusal Yerel Yönetim Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Sakarya.
http://www.medyabar.com/haber/15267/kent-konseyi-prosedur-degildir.
aspx, (11.06.2010).
Sakarya Kent Konseyi Başkanı Arif Aluca ile Mülakat (10.06.2010).
http://www.yasayansakarya.com/haber/466-olmayani-yapmaya-calisiyoruz.
html?haber=466&puan=4 (11.06.2010).
http://www.bursakentkonseyi.org.tr/?sayfa=icerik&id=101, (11.06.2010).
http://www.webhaber.com/haber/11-06-2010/adapazari-nda-gurultukirliligine-karsi-sessiz-2098547-haberi, (11.06.2010).
http://www.carkhaber.com/icerik.php?kategori=haber&id=6465
(25.04.2011).
http://www.sakarya.bel.tr/haber.php?id=2778&uk=16&ak=44 (25.04.2011).
217
TÜRKİYE’DE BÜYÜKŞEHİR
ve İL MERKEZİ DÜZEYİNDE
BULUNAN KENT KONSEYLERİ
WEB SAYFALARININ “KATILIM”
BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Öğr. Gör. Levent MEMİŞ*, Öğr. Gör. Emine CEBECİ*, Öğr. Gör.
Nuran ÖZTÜRK*
(*) Giresun Üniversitesi, Tirebolu Mehmet Bayrak Meslek
Yüksekokulu, 28500, Tirebolu/GİRESUN
[email protected], [email protected],
[email protected]
ÖZET
Bu çalışmada, kentsel kamusal politikaların oluşturulmasında,
kent de bulunan paydaşların katılımını sağlayan Kent Konseyleri’nin,
kendi içsel katılımını artırmak amacıyla web sayfalarından ne düzeyde yararlanıp-yararlanmadığı ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre, Kent Konseyleri’nin web sayfalarının daha
çok tarafları bilgilendirmek amaçlı, yani web 1.0 formatında kullanıldığı görülmüş olup, çok sınırlı düzeyde web 2.0 uygulamalarından
yararlandıkları tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kent Konseyi, Katılım, Web 2
218
1. GİRİŞ
“Katılımcı Yönetim” veya “Birlikte Yönetim” kavramları 21.
yüzyılda öne çıkan en önemli kavramlardandır. Bu kapsamda kentsel
kamusal politikaların üretilmesi sürecinde “Kent Konseyleri” katılım
işlevini sağlaması açısından önem taşımaktadır. Kent Konseyi’nin ortaya çıkışı, Haziran 1992’de Rio de Janerio’da yapılan ve “Yeryüzü
Zirvesi” olarak adlandırılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma
Konferansı’nda “sürdürülebilir kalkınma” bağlamında geliştirilen
Yerel Gündem 21 (YG-21) programına dayanmaktadır. Daha sonraki
süreçte Kent Konseyleri 5393 sayılı Belediye Kanunu ile kapsamlı ve
uygulanabilir bir yasal statüye kavuşturulmuştur. Fakat yasal düzenlemelerin yanı sıra Kent Konseyleri’nin daha işlevsel hale gelmesi
oluşturulan Kent Konseyleri’ne, etkin paydaş katılımını sağlamakla
mümkün olacaktır.
Genel olarak bakıldığında yerel yönetimlerin, halka yakın yerde hizmet sunma ve siyasal anlamda olmak üzere iki ana işlevinin
olduğu görülmekte. Kent konseyleri de, yerel düzeyde siyasal katılım kültürünün gelişmesine katkı sağlamaktadır. Bu bağlamda gelişen
bilişim ve iletişim teknolojileri katılımın etkinleştirilmesi açısından
önemli imkanlar tanımaktadır. Özellikle son yıllarda hızla yaygınlaşan web 2.0 uygulamaları (forum, anket, görüş ve öneri aktarma, blog,
sosyal ağlar gibi), kullanıcıyı pasif konumdan aktif konuma getirerek
katılımı teşvik etmektedir. Bu imkânların kullanılması halinde katılımın fiziksel boyutunda oluşan engellerin ortadan kaldırılmasına alternatif sağlanmış olacaktır. Literatürde kentsel katılımı web üzerinden
ele alan çalışmalara rastlanmakla birlikte, Kent Konseyleri’nin web
sayfalarını, kendi içsel katılımın sağlanması açısından değerlendiren
çalışmalara rastlanılmamış olması, bu çalışmanın önemini vurgulamaktadır.
Bu açıdan çalışmanın cevabını aradığı temel soru, Büyükşehir
ve İl merkezi düzeyinde kurulan Kent Konseyleri’nin, paydaş katılımını artırıcı etkisi bakımından web sayfalarını hangi düzeyde kullanmakta olduklarıdır. Bu kapsamda daha önceki çalışmalardan da
yararlanılarak, bir web site değerlendirme formu hazırlanmış olup,
niteliksel içerik analizi yöntemiyle Kent Konseyleri web sayfaları değerlendirilmeye tabi tutulmuştur. İçerik analizi ile elde edilen verilerin değerlendirilmesi SPSS 15.0 programı kullanılarak yapılmıştır.
Araştırmanın sonuçlarına göre, ele alınan Kent Konseyleri web
219
sitelerinin alternatif bir katılım kanalı/kanalları yaratmaktan ziyade,
daha çok bilgi aktarmak amaçlı web 1.0 formatında kullanıldığı tespit
edilmiştir. Bu araştırmanın sonuçlarına göre çalışmanın sonunda yapıcı öneriler sunulmuş ve tartışılmıştır.
2. KENT KONSEYLERİ VE MECLİSLER
Türkiye’de Kent Konseyi’nin ortaya çıkışı, Haziran 1992’de
Rio de Janerio’da yapılan ve “Yeryüzü Zirvesi” olarak adlandırılan
Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda “sürdürülebilir kalkınma bağlamında geliştirilen Yerel Gündem 21 (YG-21)
programına dayanmaktadır. Kent Konseyi felsefesi ile oluşturulan
Yerel Gündem 21’in ana hedefi, sivil toplumun karar alma süreçlerine katılması ve yerel yatırımları etkilemesi yoluyla, yerel yönetişiminin güçlenmesini sağlamaktır[1]. Türkiye’de Kent Konseyleri’nin
öncülüğünü, Yerel Gündem 21 programları çerçevesinde Bursa (1994
yılında çalışmalarını başlatmış olup, günümüz itibariyle 580 paydaşı
bulunmaktadır), Adana (2000), Antalya (1997), İzmir (1996), Manisa
(2004) Büyükşehir Belediyeleri başlatmışlardır[2].
Kent Konseyleri, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesinde düzenlenmiştir. Bu kapsamda Kent Konseyleri’nin, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye
duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmek için çaba sarfettiği belirtilmektedir. Bundan anlaşıldığı üzere
Kent Konseyleri sadece katılım açısından değil, bir çok açıdan farklı
fakat birbirini tamamlayan işlevlere sahiptir. Belediye Kanunu’nun ilgili maddesine dayanarak 2006 yılında Kent Konseyi Yönetmeliği hazırlanarak yürürlüğe girmiştir. Anılan yönetmeliğin 5. maddesinin 1.
fıkrasına göre, belediye teşkilatının bulunduğu yerlerde, mahalli idarelerin genel seçim sonuçlarını izleyen 3 ay içinde Kent Konseyleri’ni
oluşturması gerekmektedir.
Kent Konseyi’nin organları, “Genel Kurul”, “Yürütme Kurulu”,
“Meclisler ve Çalışma Grupları” ve “Kent Konseyi Başkanı”ndan
oluşmaktadır. Kent Konseyi’nin en yetkili organı olan Genel Kurul’a
ve Yürütme Kurulu’na, Kent Konseyi Başkanı’nın başkanlık etmesi
öngörülmektedir. Kent Konseyi Başkanı ise Genel Kurul tarafından
seçilmektedir. Ayrıca oluşturulan Kent Konseyi Sekreterliği, bir “ko220
ordinatör” olarak faaliyet yürütmektedir (ayrı bir organ olarak değil)
[3]. Meclisler ve çalışma grupları, Kent Konseyi bünyesinde oluşturulan katılım mekanizmaları olarak işlev görmektedir. Kent Konseyleri
görev alanları ile ilgili konularda meclis (Kadın Meclisi, Çocuk Meclisi, Engelli Meclisi gibi) ve çalışma grupları (Turizm, Çevre, Eğitim,
Sağlık gibi) oluşturulabilmektedir (Kent K. Y. md. 12). Böylece daha
spesifik alanlarda kentsel politikaların oluşturulmasına katkı sağlanmış olmaktadır .
Kanun maddesindeki düzenlemeye paralel olarak, katılım açısından kent konseyinin görevleri ise, Kent Konseyi Yönetmeliği’nde
(md. 6) aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:
•Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve
çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak,
•Kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir
aklın oluşturulmasına katkıda bulunmak,
•Yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma
kültürünü geliştirmek,
•Sivil toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunmak,
•Çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında
aktif rol almalarını sağlamak,
•Kent yönetiminde saydamlık, katılım, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik ilkelerinin uygulanmasına katkıda bulunmaktır.
Konuyla ilgili tüm bu düzenlemeler dikkate alındığında, sade
yurttaşların ve ilgili paydaşların belediyeler aracılığıyla kentsel kamusal politikaların oluşturulması, uygulanması ve denetimi sürecine
katılmak için Kent Konseyleri başta olmak üzere bir çok alternatif
kanallara sahip olduğu görülmektedir. Burada önemle belirtilmesi gereken bir diğer hususda, kentsel kamusal politikaların oluşturulmasında belediye meclisinin karar organı olmasına rağmen belirlenen
meclis gündeminin belediye meclisinde görüşülmeden önce yukarıda ifade edilen katılım kanalları aracılığıyla vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları, üniversite, muhtarlar, siyasi partiler gibi paydaşların
katıldığı toplantılarda daha etraflıca görüşülüp bilgi, fikir, öneri elde
221
edilmesinin mecliste alınan kararların meşruiyetini artıracak, bireylerin sorumluluk bilincini güçlendirerek, toplumsal bütünleşmeyi sağlayacaktır[4-5]. Diğer taraftan Demirci[6], yukarıda ifade edildiği gibi
Türkiye’de Kent Konseyleri’nin, yurttaşların ve paydaşların katılımını sağlayıcı bir araç olarak, beklenen potansiyel faydalarının olmasına
rağmen, bir çok sorun alanlarının olduğuna da dikkat çekmektedir.
Öngörülen sorun alanları; bir çok defa gerek belediye kanununda gerekse kent konseyi yönetmeliğinde katılıma atıf yapılmasına rağmen
net bir “katılım” tanımının yapılamaması (daha çok katılımın başka
bir boyutu olan “danışma”yı ima etmesi), katılımın siyasal boyutunun
dışlanması, katılımın örgütlü toplum veya kurum aracılığıyla desteklenerek, toplumdaki tüm çıkar gruplarını ve kişileri kapsamaması,
katılımın gerçekleşmesi için, belirli eğitim ve zamanın olması gerekliliği, halkın katılıma isteksizliği, kent konseyinde alınan kararların
sadece belediye meclisinde tavsiye niteliğinde gündem oluşturması,
hizmet verimliliğine negatif etkisi (pahalı ve zaman alıcı olması) ve
farklı çıkar gruplarının bir araya gelmesinin bütünleştirmeden ziyade,
çatışmayı artıracağı şeklindedir.
Yukarıda belirtildiği üzere, özellikle sade vatandaşın katılımına, belki de bir takım sınırlılıklar düşünülerek imkân tanınmaması
ve alınan kararların belediye meclisinde dikkate alınmaması (tavsiye
niteliğinde olmasından kaynaklı), gerçek manada yönetişimin gerçekleşmesini sınırlandırıcı unsurlar olarak önemini korumaktadır. Diğer
taraftan süreç içerisinde bireyler verdiği desteğin karşılığını uygulamada gördükçe, sorumluluk bilinci artacak, bu da katılım için daha
fazla motive edici bir etki yaratacaktır. Hizmet verimliliğine negatif
etkisi açısından değerlendirildiğinde ise, pratikte her yurttaşın bu kanallardan birini kullanarak kendini ifade etmesi günümüzde olanaksızdır. Bu katılım kanallarının kendi içinde bir temsil mekanizması
mevcuttur. Bu yüzden katılımı kolaylaştırıcı teknolojik olanaklar kullanıldıkça harcanan para ve zaman maliyeti azalacaktır. Ayrıca olabildiğince kent de yaşayanların görüş ve düşüncelerine başvurulması
daha rasyonel kararların alınmasına yol açacak ve bu durum daha etkin ve verimli faaliyetler ortaya çıkaracaktır. Diğer taraftan gelişen
bilişim ve iletişim teknolojilerinin katılma isteği duyan bireyleri engelleyici unsurlar olan zaman ve mekan faktörlerini ortadan kaldırarak katılımı artırıcı potansiyel taşıdığını belirtmek gerekir. Bundan
sonraki bölümde, son yıllarda internet ile daha fazla gelişen imkânlar
katılımı artırıcı etkisi açısından ele alınacaktır.
222
3. E-KATILIM
Bilgi ve iletişim teknolojileri çerçevesinde ortaya çıkan katılım
imkânları, Kent Konseyleri’nin kendi içsel katılımını daha aktif hale
getirme potansiyeli taşımaktadır. Özellikle son yıllarda internetin bireylere yansıyan yüzü olan web sayfalarında geliştirilen uygulamalar
elektronik katılımda ön plana çıkmaktadır. Avrupa Birliği Komisyonun yayınladığı 2010 Eylem Planı’nda elektronik araçlar kullanılarak halk katılımının sağlanması üzerinde durulacak önemli konular
arasında yer almaktadır[7]. Diğer taraftan OECD[8]’nin yayınladığı
çalışmada, gelişen bilişim ve iletişim teknolojilerinin farklı katılım
imkânları sunduğu belirtilmektedir. E-katılım için, elektronik mektup kutuları, gelişmelerden bilgi aktarıcı e-mail imkânı, online chat,
araştırma gibi araçların olduğu vurgulanarak, keşfedilmemiş yeni
imkânların da mevcut olduğu ifade edilmektedir.
Bu açıdan ele alınan e-katılımı, daha da genişletecek uygulamaların web 2.0 kavramı altında toplandığı görülmektedir. Web 2.0
kavramı ilk olarak Tim O’Reilly tarafından 2004’te kullanılmıştır.
O’Reilly’nin Web 2.0 kavramı; katılımlı bir ortam ve yapı oluşturmaya olanak tanıyan bir dizi yeni uygulama ve hizmeti içermektedir[9].
Bu kapsamda web 2.0, web sayfasından yararlanacakların kendi görüş
ve düşüncelerini veya fotoğraf, video gibi bilgilerin aktarımını sağlayacak imkânların sunumu olarak belirtilmektedir. Bir başka anlatımla,
mevcut tek yönlü (web 1.0) web üzerinden sağlanan iletişimin, kullanıcıların aktif katılımını destekleyecek şekilde dönüşümüdür[10].
Web 2.0’ın temel amacı, kullanıcıların teknik engellerle karşı karşıya
kalmadan, katılımcı bir anlayışla, içeriğin üretilmesi, paylaşılması ve
aynı zamanda sosyal etkileşim aracı olarak kullanılmasıdır[11-12].
Bu amaç çerçevesinde Web 2.0 uygulamaları, vatandaş odaklı hizmet
sunumu için, gerek merkezi gerekse yerel yönetimlere yeni olanaklar
sunmaktadır[13]. Uygulamada web 2.0, kullanıldığı alana göre farklı
versiyonlarıyla görülmekte olup, gelecek zaman dilimi içerisinde de
farklı versiyonlarla karşımıza çıkması, sahip olduğu dinamik yapısı
itibariyle olasıdır. Mevcut kullanım alanları; Devlet 2.0 (Government
2.0), Belediye 2.0 (Municipality 2.0), Medya 2.0 (Media 2.0), Üniversite 2.0 (University 2.0), Kütüphane 2.0 (Library 2.0) gibidir.
Schrier[14] ve Schellong ve Girrger[15], yaptıkları çalışmalarda e-katılım için kullanılabilecek web 2.0 uygulamalarını, Yorumlar (Comments), Oylama (Voting), Sohbet (Chat), İnteraktif Anket,
223
Microblog, Social Bookmarking, Mash-sup’lar, Video ve görüntü,
RSS, Forum, Blog, Sosyal Ağlar [(Social Networking) (you tube, facebook, twitter gibi)], Tagging, Wiki, Podcast, diğer Web 2.0 şeklinde
belirtmişlerdir. Alıssa[16] ve Mambrey[17] ise, katılım araçlarını, online dilekçe, online konuşma, wiki, çevrimiçi sosyal ağlar ve bloglar
şeklinde saymaktadırlar.
Yukarıda belirtilen web 2.0 uygulamaları ile ilgili açıklamalar,
araştırmanın bulgularını değerlendirilirken yapılacaktır.
Son zamanlarda Türkiye’de hem teoride [18] hem de pratikte
bir çok boyutuyla web 2.0 uygulamalarının siyasi alana yansıması görülmektedir. Ana akım medya kanallarına yansıdığı üzere, TBMM’de
ve yerel yönetimler bünyesinde yer alan temsilcilerin, vatandaşlarla
kurdukları iletişim sürecinde sosyal ağlardan yararlanmalarıdır. Görülmektedir ki, sosyal ağlar, temsil eden ve temsil edilen arasındaki
iletişimi de değiştirmekte olup, bunun etkisi daha da artacaktır.
Oluşturulacak kent konseyi 2.0 uygulamalarıyla, belirlenen
gündem çerçevesinde örgütlü bireyler ve birtakım sınırlılıklar dikkate
alınarak kent konseyi ile ilgili düzenlemelerde yer almayan sade vatandaşın katılımı sağlanmış olacaktır. Diğer taraftan bireyler zaman
ve mekan sınırlaması tanımadan gündem maddeleri üzerinde gerekli
araştırmaları yaparak düşündüklerini aktarabilecek, diğer katılımcıların düşüncelerini görerek, onlarla iletişim kurma olanağı yakalayacaktır. Kanımızca gerekli güvenlik önlemleri alınarak kurumsal olarak
yapılacak böyle bir uygulama, daha fazla görüş, düşünce ve eleştirilerin toplanarak daha rasyonel kararların alınmasına yol açacak ve aynı
zamanda ifade özgürlüğü alanı oluşturmuş olacaktır. Sonuçta fiziksel
bir mekanda, zaman dikkate alınarak yapılan toplantılarda ya zaman
ya da mekan engelinden (örneğin, engelli bireyler) kaynaklanan faktörler katılımı negatif yönde etkileyebilmektedir.
4. ARAŞTIRMANIN AMACI
Çalışmanın temel amacı, kentsel kamusal politikaların oluşturulma sürecinde bilgilerin, deneyimlerin, görüş ve önerilerin paylaşıldığı bir alan olan Kent Konseyleri’nin, fiziksel imkânların dışında,
kendi içsel paydaş katılımını artırmak adına, web sayfalarından ne
düzeyde yararlanıp- yararlanmadığının ortaya çıkarılmasıdır. Bir başka ifadeyle, çalışmanın bağımlı değişkeni olan katılım olgusunu, bağımsız değişken olan elektronik imkânların (web sayfası) ne şekilde
224
değiştirip-değiştirmediğini ortaya koymaktır. Ve elde edilen sonuçlar
çerçevesinde yapıcı önerilerin sunulmasıdır.
Türkiye’ de yerel düzeyde e-katılım (web aracılığıyla) ile ilgili alan taraması yapıldığında belediye web sayfası analizi düzeyinde
çalışmalara rastlanmaktadır[19-20]. Fakat çalışmamızın kapsamını
oluşturan Kent Konseyleri düzeyinde e-katılıma yönelik bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu noktada Kent Konseyleri’nin web 2.0 üzerinden kendi içsel e-katılımının ele alınıyor olması, çalışmanın önemini
ortaya çıkarmaktadır.
5. ARAŞTIRMANIN KAPSAM ve SINIRLILIKLARI
Genel olarak bakıldığında, gelişen iletişim teknolojilerinin örgütlerin faaliyet alanlarına (içsel ve dışsal paydaşlarına) bilgilendirme, hizmet sunumu ve aktif katılım açısından yansımalarının olduğu
görülmektedir. Bu çalışmada ise, Türkiye’de İl merkezi ve Büyükşehir düzeyinde oluşturulan Kent Konseyleri’nin web sayfaları sadece
e-katılım ana kriteri çerçevesinde değerlendirilmeye tabi tutulacaktır.
Bilindiği üzere Kent Konseyi Yönetmeliği 5/1 maddesinde, belediye
teşkilatının bulunduğu yerlerde, mahalli idareler genel seçim sonuçlarını izleyen 3 ay içinde Kent Konseylerinin oluşturulması gerekliliği
düzenlenmektedir. Türkiye’de Büyükşehir (16), İl merkezi (65), Büyükşehir ilçe (143), diğer ilçe (749), belde (1977) belediyesi bulunmaktadır. Toplamda 2950 adet belediye teşkilatı vardır[21]. Haliyle
ifade edilen tüm belediyelerin Kent Konseyleri’nin, web sayfalarına
ulaşarak analiz sürecine dahil edilmesi, bir takım sınırlılıklar nedeniyle zor görünmektedir. Bu nedenle bu çalışmada sosyal, ekonomik ve
kültürel gelişmişlik faktörleri de dikkate alınarak, sadece Büyükşehir ve İl merkezi düzeyinde bulunan Kent Konseyleri değerlendirme
sürecine katılmıştır. Tercih edilen bu örneklemin, Türkiye’deki Kent
Konseyleri’nin e-katılım boyutunu yansıtacağı varsayılmıştır.
Diğer taraftan, araştırmanın temel sınırlılığı, ele alınan ortamların dinamik bir yapıya sahip olması ve belirli bir zaman aralığında incelenmiş olmasıdır. Çalışma sonucunda elde edilen bulguların,
araştırma yapılan ortamın dinamik bir yapıya sahip olması nedeniyle,
daha sonra yapılacak benzer çalışmaların sonucundan farklılık göstereceği açıktır. Bir diğer sınırlılık ise, çalışma kapsamında sadece
niteliksel içerik analizi yönteminin kullanılmasıdır. Yani çalışma daha
çok teknik analiz niteliğinde olup, ifade edilen imkânların varlığı ve
225
yokluğu değerlendirilecektir. Başka bir anlatımla, kullanıcıların kullanım pratikleri dikkate alınmamaktadır.
6. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ
Çalışmanın temel amacı yukarıda ifade edildiği gibi kentsel kamusal politikaların oluşturulma sürecinde bilgilerin, deneyimlerin,
görüş ve önerilerin paylaşıldığı bir alan olan Kent Konseyleri’nin, fiziksel imkânların dışında, kendi içsel paydaş katılımını artırmak için,
web sayfalarından (web 2.0) ne düzeyde yararlanıp- yararlanmadığını
ortaya çıkarmaktır. Bu kapsamda ifade edilen amacın gerçekleştirilmesi için, katılım açısından web sayfalarının değerlendirilmesinde niteliksel içerik analizi yönteminden yararlanılmıştır. İçerik analizinde
temelde yapılan işlem, birbirine benzeyen verileri belirli kavramlar
ve temalar çerçevesinde bir araya getirmek ve bunları okuyucunun
anlayabileceği biçimde düzenleyerek yorumlamaktır[22].
Kamu yönetimi alanında web değerlendirilmesi ile ilgili yapılan çalışmalarda (bu çalışmaların büyük bölümü web 1.0 düzeyinde
ele alınmış) farklı değerlendirme ölçütleri kullanıldığı görülmektedir
[23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30]. Diğer taraftan az sayıda da olsa web
2.0 uygulamalarını e-katılım imkanları boyutu ile ele alan çalışmalar
bulunmaktadır[31, 32, 33].
Web sayfası değerlendirilmesi ile ilgili literatür taranarak ve kent
konseyi web sayfalarının kendine has özellikleri de dikkate alınarak,
e-katılım ana kriteri çerçevesinde bir değerlendirme formu oluşturulmuştur. Değerlendirme formu düzenlenirken e-katılımı oluşturan, bilgilendirme, danışma ve aktif katılım boyutu[34] dikkate alınmıştır.
Ve bu bağlamda değerlendirme kriterleri olarak; anket, e-mail, telefon ve fax numarası, mesaj gönderme alanı, online görüşme (Örneğin, MSN), Podcast (Video ve Ses Dosyası), RSS, Facebook, Twitter,
Wiki, Mash-up, İlan Tahtaları, Mobil Destek, İstek, Görüş Bildirme
Alanı, Haberdar Edici E-Mail, Yabancı Dil Desteği, Ziyaretçi Defteri,
Forum, Blog, E-Oylama, Bir Fikrim Var!, Gönüllü Katılım Alanı, Bilgi Edinme belirlenmiştir.
Söz konusu kriterler çerçevesinde verilerin toplanması, 04 Nisan 2011 tarihinde, aynı ölçeği kullanan üç farklı araştırmacı tarafından gerçekleştirilmiştir. Ölçek üzerinde yer alan kategorilerin
değerlendirilmesi var (1) ve yok (0) olarak işaretlenmiştir. Verilerin
toplanmasında aynı ölçeği kullanan üç farklı araştırmacıdan yararla226
narak verilerin güvenilirliği artırılmaya çalışılmıştır. Elde edilen verilerin analizi için, SPSS 17.0 kullanılmış olup betimleyici analiz tekniğinden yararlanarak, verilerin frekans ve yüzdesel dağılımları grafik
yardımıyla açıklanmaya çalışılmıştır.
7. BULGULAR VE TARTIŞMA
Çalışmanın kapsamını, Türkiye’de bulunan Büyükşehir ve İl
merkezi düzeyinde kurulan Kent Konseyleri oluşturmaktadır. İfade
edilen yerlerdeki Kent Konseyleri’ne ulaşmak için, http://www.kentkonseyleri.net web adresi temel alınmıştır. Ayrıca belirtilen web sayfası üzerinde aktif olmayan yerlere internet üzerinden araştırma yapılarak erişilmeye çalışılmıştır. Yapılan incelemede, altı Büyükşehir
Kent Konseyleri’nin web sayfasına ulaşılamamıştır. Ankara’da Büyükşehir kapsamında kent konseyi kurulmuş olup, Büyükşehir belediye web sayfasında kent konseyiyle ilgili bilgilere yer verilmektedir,
ayrı bir web sayfası oluşturulmamıştır. Sakarya’da Büyükşehir kapsamında kent konseyi kurulmuş olup, web sayfasının yapım aşamasında
olduğu tespit edilmiştir. Erzurum ve Mersin Büyükşehir kapsamında
da kent konseyinin oluşturulduğu tespit edilmiş olup, web sayfası bulunmamaktadır. İlgili kişilerden alınan bilgiye göre İstanbul Büyükşehir kapsamında kent konseyinin oluşturulması için iki kez toplantı
yapılmış, fakat yeterli çoğunluk sağlanamadığı için oluşturulamamıştır. Yine ilgililerden alınan bilgiye göre Samsun Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kent konseyi oluşturma girişiminde bulunulmadığı
öğrenilmiştir.
İl merkezi düzeyinde de; Adıyaman, Amasya, Aydın, Balıkesir,
Burdur, Çanakkale, Çankırı, Denizli, Elazığ, Gümüşhane, Kastamonu, Kırklareli, Malatya, Kahramanmaraş, Ordu, Rize, Tekirdağ, Tokat, Şanlıurfa, Uşak, Van, Yozgat, Zonguldak, Batman, Bartın, Karabük, Osmaniye (belediye web sayfasında) Kent Konseyleri’nin web
sayfalarına erişilerek değerlendirmeye dahil edilmiştir. Diğer taraftan,
Afyonkarahisar, Ağrı, Artvin, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bolu, Edirne,
Erzincan, Giresun, Hakkari, Hatay, Kars, Kırşehir, Kütahya, Manisa,
Mardin, Muğla, Muş, Nevşehir, Niğde, Sinop, Sivas, Trabzon, Tunceli, Bayburt, Karaman, Kırıkkale, Şırnak, Iğdır, Yalova, Kilis, Düzce,
Çorum, Elazığ, Siirt, İl merkezlerinde kent konseyi oluşturulduğu
halde web sayfalarının olmadığı, iki İl merkezinin (Giresun ve Bolu)
web sayfasının yapım aşamasında olduğu, diğer İl merkezlerinin ise
227
web sayfalarının olmadığı tespit edilmiştir. Isparta İl merkezi düzeyinde kent konseyinin oluşturulması için belediye meclisinin ocak
toplantısında karar alındığı fakat henüz kurulmadığı, Aksaray ve Ardahan İl merkezinde ise kent konseyinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Belirtildiği üzere çalışmada, 10 Büyükşehir ve 27 İl merkezi
düzeyinde oluşturulan kent konseyi web sayfaları içerik analizine dahil edilebilmiştir. Belirlenen e-katılım kriterleri çerçevesinde yapılan
değerlendirme sonucu elde edilen veriler frekans ve yüzdelik şekliyle
aşağıda tablo halinde sunulmaktadır. Bu bölümde elde edilen veriler
kapsamında sonuçlar değerlendirilecektir.
Anket, çok sayıda bilgi toplamayı sağlayan ve aynı oranda bilgi
aktarmak için yapılan basit bir veri toplama aracıdır. Anket, elektronik imkânların kullanılmaya başlanmasıyla, daha az zamanda, daha
az maliyetle ve daha kolay yapılabilmektedir. Ele alınan web sayfalarının %29,7 (11)’de aktif anket uygulamasının olduğu görülmektedir.
Elektrik enerjisinin üretilerek ve dağıtımının yapılması, telefon, fax gibi iletişim kanallarının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Artık
klasikleşen bu iletişim kanalları, eş zamanlı veya eş zamansız olarak
bireyler arasında iletişim kurmaya olanak vermektedir. Web sayfalarının kullanılmaya başlanmasıyla uygulama alanı bulan olanaklardan
biri de, elektronik posta aracılığıyla kişi veya kurumlara ulaşılmasıdır. Bu kanalların kullanılması için öncelikle ilgililerin, anılan kanal
bilgilerine erişmesi gerekmektedir. Bu bağlamda çalışmada incelenen
web sayfalarının %81 (30)’de e-mail, telefon veya fax bilgilerinin olduğuna ulaşılmıştır. Elde edilen bu sonuç, incelenen web sayfalarında
en fazla kullanılan bilgilenme ve katılım kanalı olarak ortaya çıkmaktadır.
Araştırmada öne çıkan bir diğer uygulama ise, “mesaj gönderme alanı” adı altında belirlediğimiz, genelde ‘ad ve soyad’, ‘e-posta’,
‘konu’ ve ‘mesajınız’ alanından oluşan uygulamadır. Çok basit düzeyde bir uygulama olmasına rağmen, ilgililerin görüş ve düşüncelerini
aktarabilmeleri için önemli bir işleve sahiptir. Söz konusu bu uygulamanın incelenen web sayfalarının %54,1 (20)’de bulunduğu görülmektedir.
Bir diğer değerlendirme kriteri ise, eş zamanlı sesli ve görüntülü
iletişime olanak sağlayan online görüşme (örneğin, MSN) uygulamasıdır. Belediye web sayfalarını katılım açısından ele alan bir çalışmada[35], Afyonkarahisar Belediyesi web sayfasında online görüşme
228
imkânının olduğu belirtilmektedir. Bu çalışmada ise, web sayfası üzerinden online görüşme olanağının hiçbir kent konseyinde olmadığı
tespit edilmiştir.
Son zamanlarda web 2.0 uygulamaları arasında dikkat çeken
Podcast (Video ve Ses Dosyası), digital hareketli veya sadece sesli
dosyaların web sayfası aracılığıyla aktarılmasını sağlayan bir uygulamadır. Bu sayede, örneğin, katılınmayan toplantıların ve aktivitelerin videolarının kaydedilerek, fiziksel mekanının dışında da ilgililerin
bilgilenmesi sağlanmış olacaktır. Burada ele alınan görülmektedir.
Web sayfası üzerinden kullanılan RSS uygulamasını Horzum
[36], “Çeşitli internet sayfalarında yayınlanan haber, makale, fotoğraf, video, ses ve günlüklerden oluşan içeriğin, RSS adı verilen bir
teknoloji kullanan XML kodları ile etiketlenmesi ve paketlenmesiyle
topluca izlenmesini yani bir sayfada toplanmasını sağlayan sistem”
olarak açıklamaktadır. Bir başka ifade ile, RSS, kullanıcıların verdiği
komut doğrultusunda, web üzerinde yapılan değişikliklerin daha kolay takip edilmesini sağlamaktadır. RSS uygulaması, veri dolaşımını
internet üzerinden kolaylaştırarak, veriye ulaşımı basitleştirmektedir[37]. Bu çalışmada ele alınan web sayfalarının % 16,2 (6)’sinde
RSS uygulamalarının varlığı tespit edilmiştir.
İlk çıkış noktası olarak bireyler arasındaki iletilişimi sağlamak
için kullanılmaya başlayan sosyal ağlar (Facebook ve Twitter dünya
yüzeyinde en yaygın olanlar), kullanım pratiğinin yaygınlaşmasıyla,
e-katılım uygulayıcılarının dikkatini çekmiştir[38]. Daha sonraki süreçte sosyal ağlar, kişiler arasında iletişimi sağlama işlevinin yanında,
özellikle belirtilen ağların en fazla kullanıcısı olan gençlerin kendi
görüş ve düşünlerini aktarmak ve grup çalışmaları yapmak için önemli bir teşvik edici katılım aracı olarak görülmüştür-görülmektedir[39,
40, 41]. Altınsoy[42]’un Türkiye’de Yerel Gündem 21 kapsamında
oluşturulan Ulusal Gençlik Meclisi üzerinde yaptığı çalışmada, meclis çalışmalarına katılan gençlerin, aktif bir şekilde yeni katılım olanaklarından yararlandığı ifade edilmektedir. Yine tarafımızca yürütülen henüz tamamlanmayan araştırmanın verilerine göre, Büyükşehir
ve İl merkezi düzeyinde kent konseyi bünyesinde oluşturulan gençlik
meclislerinin 43 tanesinin Facebook hesabının aktif olarak kullanıldığı görülmüştür. Facebook Dünya genelinde 500 milyonu, Türkiye’de
ise 26 milyonu (dördüncü sırada) aşan kullanıcı sayısıyla sosyal ağlar
içerisinde birinci sırada yer almaktadır. En yaygın şekilde kullanılan
229
sosyal ağlardan ikincisi olan Twitter ise, ücretsiz olarak kullanıcılara maksimum 140 karakterden oluşan metinler ile iletişim olanağı
sağlayan bir mikroblogging örneği olarak kabul edilmektedir. Twitter,
kullanıcıların fikirlerinin, projelerinin paylaşılmasına, belirlenen ilgi
alanlarına göre gelişmelerin izlenmesine yardımcı olmaktadır. Görüldüğü gibi çok amaçlı kullanım (bireysel sosyalleşme aracı olarak kullanılabileceği gibi, kurumsal anlamda da kullanılabilmektedir) alanı
olan Twitter, kullanıcılara, diğer kullanıcılar tarafından takip edilme
ve takip etme olanağı sunmaktadır. Örneğin örgütlerin hedef kitlelerinden talep ettiği bilgi ve düşünceler, bu kanal sayesinde daha da
işlevsel bir şekilde elde edilebilmektedir[43,44]. Tüm bu açıklamaların ışığı altında, Facebook ve Twitter, bireylerin bilgilenmesi ve aktif
katılımı için önemli fırsatlar sunmaktadır. Çalışma kapsamında ele
alınan web sayfalarının sadece 2 (5,4)’sinde Facebook hesabının varlığı tespit edilmiş olup, hiçbir web sayfasında Twitter hesabına rastlanmamıştır.
Wiki, bir web sitesi türü olarak wiki’ler, kullanıcılara, mevcut
sayfanın veya oluşturulacak yeni sayfanın düzenlenmesinde önemli
imkânlar sunmaktadır. En popüler wiki uygulaması, açık erişimli bir
ansiklopedi olan, wikipedia’dır[45]. Wikipedia örneğinde görüldüğü
üzere, wikiler, çok yazar tarafından oluşturulabilen ve düzenlenebilen internet ortamındaki yazı alanlarıdır. Ayrıca, wikiler, kullanıcıları
okuyucu boyutundan düşüncelerini veya sahip olduğu bilgileri yazma
boyutuna taşımaktadır[46]. Mash-up ise, bir çok farklı kaynakta yer
alan metin, ses, görüntü ve video türündeki içeriğin bir araya getirilerek yeni bir düzenleme ve tasarımla sunulması olarak ifade edilmektedir[47]. İncelenen web sayfalarında ne wiki, ne de mash-up ve ilan
tahtası uygulaması görülmüştür.
Diğer taraftan mobil telefon kullanım pratiğinin hızla yaygınlaşması da katılım açısından fırsatlar oluşturmaktadır. 1980’li yıllarda birinci nesil araçlarla başlayan mobil telefon serüveni, dördüncü
nesil tasarımların geliştirilmesiyle devam etmektedir. Klasik mesaj
gönderme ve sesli konuşmanın dışında, özellikle internetin telefon ile
bütünleştirilmesi, mobil telefonların önemini artırmıştır. Bu bağlamda
çalışma kapsamında yapılan web incelemesinde, sadece bir kent konseyi web sayfasında (Zonguldak) mobil katılım teşvik edilmektedir.
Yine klasik mesaj gönderme mantığıyla oluşturulan “istek ve
görüşünüzü bildirme” alanı, ilgilinin “şikayetiniz”, “görüşünüz” veya
230
“öneriniz” bölümünü doldurup göndermesiyle katılım sağlanmaktadır. İfade edilen uygulama alanı çalışma kapsamında ele alınan web
sayfalarının %18,9 (7)’unda bulunmaktadır
Haberdar edici E-Mail kriteri ise, tarafların mail adreslerini sisteme girmeleriyle başlamakta, daha sonraki süreçte web sayfasına
girilen bilgiler otomatik olarak mail adreslerine gitmektedir. Bu uygulamayla ilgililer web sayfasına girilen verilere daha hızlı ulaşarak,
bilgi sahibi olmaktadırlar. Burada ele alınan web sayfalarının %13,5
(5)’inde haberdar edici e-mail uygulaması görülmüştür.
Web sayfası değerlendirme kriterleri içerisinde öne çıkan ve
aynı zamanda katılım içinde öne mli bir unsur olan, oluşturulan sayfaların yabancı dil desteğini sağlamasıdır. Özellikle hemşehrilik hukukundaki değişiklik dikkate alındığında, yurt dışından gelen kişilerin
ikamet ettikleri kentlerde, bu durum daha fazla önem taşımaktadır.
İncelenen kent konseyi web sayfalarından sadece biri (Adana) yabancı dil desteği sağlamakta, diğer 36 kent konseyi web sayfası yabancı
dil desteği sağlamamaktadır.
Forumlar, belli bir konu veya amaç çerçevesinde kişilerin görüş,
düşünce ve eleştirilerini aktarmasını sağlayan web tabanlı uygulamalardır. Çalışma kapsamında incelenen web sayfalarının sadece birinde
forum uygulamasına yer verilmiştir.
Diğer taraftan, web sitesini kullananların görüş ve düşüncelerini iletebileceği, aynı azamanda diğer ziyaretçiler ile iletişim kurabileceği basit bir katılım aracı olan “ziyaretçi defteri” uygulaması çalışma
kapsamındaki hiçbir web sayfasında tespit edilememiştir.
Yaklaşık on yıllık bir geçmişe sahip olan blogların, sosyal, ekonomik ve siyasal alanlarda, kullanıcılar tarafından yorum yapmak,
bilgi ve görüşlerini aktarmak için kullanıldığı görülmektedir. Bloglarda yer alan görüş ve düşünceler farklı bilgilerle beslenerek yeni
bir boyut kazanmaktadır. Bu haliyle blogların, yeni bilgi üretimini
sağlayan, serbest alanlar olduğu söylenebilir[48]. Çalışma kapsamında incelenen Kent Konseyleri web sayfasının hiçbirinde blog uygulamasının olmadığı belirlenmiştir.
Kimi belediye web sayfalarında da görülen “bir fikrim var”
uygulaması, bireylerin gerek yaşam alanlarından hareketle gerekse
uzmanlık alanları çerçevesinde oluşturdukları fikirlerini iletmek için
kolaylık sağlamaktadır. Bu sayede bir çok farklı bakış açılarına sahip
fikirlerin veya projelerin elde edilme olanağı doğmuş olacaktır. Bura231
da ele alınan kapsamda sadece 4 (%10,8) kent konseyi web sayfasında, “bir fikrim var” alanının olduğu görülmüştür.
2004 yılında yürürlüğe giren 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun uygulama yönetmeliğinde; kişi ve kuruluşların bilgi
edinme hakkının mahalli idarelerde (köyler hariç) ve bunların bağlı
ve ilgili kuruluşları ile birlik ve şirketlerinde alınacak idari ve teknik
tedbirler ile yürütülecek iş ve işlemleri kapsadığı belirtilmektedir(md.
2)[49]. Anılan yönetmelik maddesi dikkate alındığında, belediye kanunu tarafından düzenlenen Kent Konseyleri’nin de bilgi edinme hakkı kanunu kapsamında yer alması gerektiği açıktır. Fakat uygulama da
incelenen web sayfalarının sadece birinde (Gümüşhane) bilgi edinme
hakkının kullanımına yönelik düzenlemeye gidildiği görülmüştür.
Ele alınan web sayfalarının 16,2 (6)’sinde gönüllü olarak çalışmalara katılmak isteyenler için digital başvuru formu bulunmaktadır.
Ve çalışma kapsamında değerlendirilen web sayfalarının hiçbirinde
elektronik oylama ile ilgili ne uygulamaya ne de bilgiye ulaşılmıştır.
Konuyla ilgili elde edilen tüm veriler incelendiğinde, Kent
Konseyleri’ne ait web sayfalarının büyük çoğunluğunun, katılımın
ön şartı olarak kabul edilen “bilgilendirme” üzerine kurulduğu görülmektedir. Diğer yandan çok az sayıda kent konseyi web sayfaları aktif
katılıma imkân tanımaktadır. Başka bir anlatımla web sayfaları daha
çok “tanıtım” boyutuna yoğunlaşmış olup, işin “tanıma” boyutunu ihmal etmektedirler.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Dünya yüzeyinde yaşanan küreselleşme, kentleri ön plana çıkararak, kent yönetimlerinin daha fazla sorumlu birimler haline geldiği görülmektedir. Bu doğrultuda daha iyi yönetilebilirliği sağlamak
için klasik yerel yönetim anlayışından, yerel yönetişim anlayışına
geçiş kaçınılmazdır. Yerel yönetişim; toplum odaklı, paydaşlar arası
gönüllülük esasına dayalı, demokratik katılım araçları yoluyla birlikte
kararları oluşturma, yerinden yönetimci, paydaşlara destek vererek,
onları yapabilir kılan, farklılıklara duyarlı, bilgiye erişebilirliği sağlayarak saydamlığı önemseyen, hizmetten yararlananların beklentilerine duyarlı ve çok yönlü yerel hesap verebilirliği kapsamaktadır[50].
Kent düzeyinde belediyeler (Büyükşehir, Büyükşehir ilçe, il
merkezi ve diğer ilçe belediyeleri) gerek kentsel politikaların oluşturulması gerekse oluşturulan politikaların uygulanmasında, yerel
232
yönetişimin gerçekleşmesi sürecinde birinci derecede yetkili konuma sahiptir. Türkiye’de 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve
5393 sayılı Belediye Kanunu ile birlikte yukarıda ifade edilen yerel
yönetişimi sağlamak için bir çok düzenlemenin yapıldığı görülmektedir. Yapılan bu düzenlemelerle; ihtisas komisyonlarına katılım, stratejik planların oluşturulma sürecine katılım, halk oylaması yoluyla
katılım, kamuoyu yoklaması ve araştırması aracılığıyla katılım, mahalle düzeyinde katılım, gönüllü katılım, hemşehrilik yaklaşımında
yapılan değişiklikle oluşan katılım ve Kent Konseyleri ve Kent Konseyleri bünyesinde oluşturulacak meclisler aracılığıyla katılım teşvik
edilmektedir.
Kent Konseyleri, her ne kadar bazı açılardan eksiklikleri tartışılsa da, kapsadığı paydaşlar itibariyle, kent düzeyinde en önemli katılım kanallarından birini oluşturmaktadır. Kent konseyinin birinci derecede yetkili organı olan genel kurul düzeyinde, belirlenen gündem
çerçevesinde, paydaşların katılımıyla yapılan toplantılarda alınan kararlar, yürütme kurulu aracılığıyla belediye meclisine sunulmaktadır.
Son yıllarda web ortamında ortaya çıkan yeni imkanlar organizasyonların faaliyetlerinde muhatap aldıkları ilgili kişi ya da grupların katılımına yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu araçlar sayesinde,
ilgililer görüş, düşünce, beklenti, şikayet, öneri gibi ifadelerini kolaylıkla kurumlara iletebilmektedirler. Elektronik ortamda yaşanan
bu değişim Kent Konseyleri’nin kendi paydaş katılımını artırmak
adına da alternatif kanallar sunmaktadır. Web 2.0 olarak ifade edilen
imkanlar; anket, online görüşme, podcast, Rss, sosyal ağlar (Facebook, Twitter gibi), wiki, mash-up, forum, blog gibi uygulamalardan
oluşmaktadır. Çalışma kapsamında Büyükşehir (10) ve İl merkezi düzeyinde (27) Kent Konseyleri web sayfaları üzerinden yapılan
araştırmada, yukarıda ifade edilen web 2.0 uygulamalarından sınırlı
düzeyde yararlanıldığı tespit edilmiştir. Bir başka ifade ile, ele alınan
Kent Konseyleri’nin, kendi paydaş katılımını artırıcı alternatif katılım kanallarından (web 2.0 uygulamaları) yararlanmadığı görülmüştür. İncelenen web sayfaları daha çok klasikleşmiş iletişim imkanları
aracılığıyla katılımı desteklemekte ve daha çok bilgilendirme amaçlı
kullanılmaktadır. Türkiye’de Büyükşehirlerin dışında kalan 65 il merkezinin, 63’nde kent konseyi fiili olarak oluşturulmasına rağmen, sadece 27 kent konseyinin web sayfasının olduğu tespit edilmiştir. Yani
İl merkezlerinde bulunan Kent Konseyleri’nin yaklaşık % 60’nın web
233
sayfası bulunmamaktadır. Diğer taraftan Türkiye’de bulunan Büyükşehir (16) düzeyinde ise, 14 Büyükşehir kent konseyinin varlığı tespit
edilmiş olup, bu Kent Konseyleri’nin 10’nun web sayfası olduğu görülmüştür.
Oluşturulacak Kent Konseyi 2.0 uygulamalarıyla, belirlenen
gündem çerçevesinde örgütlü bireyler ve birtakım sınırlılıklar dikkate
alınarak kent konseyi ile ilgili düzenlemelerde yer almayan sade vatandaşın katılımı sağlanmış olacaktır. Diğer taraftan bireyler zaman
ve mekan sınırlaması tanımadan gündem maddeleri üzerinde gerekli
araştırmaları yaparak düşündüklerini aktarabilecek, diğer katılımcıların düşüncelerini görerek, onlarla iletişim kurma olanağı yakalayacaktır. Kanımızca gerekli güvenlik önlemleri alınarak kurumsal olarak
yapılacak böyle bir uygulama, daha fazla görüş, düşünce ve eleştirilerin toplanarak daha rasyonel kararların alınmasına yol açacak ve
aynı zamanda ifade özgürlüğü alanını oluşturmuş olacaktır. Sonuçta
fiziksel bir mekanda, zaman dikkate alınarak yapılan toplantılarda ya
zaman ya da mekan engelinden (örneğin, engelli bireyler) kaynaklanan faktörler katılımı negatif yönde etkileyebilmektedir.
Elde edilen bulgular çerçevesinde daha katılımcı bir Kent Konseyinin oluşturulması için; Kent Konseyleri’nin ihtiyaç duyduğu maddi kaynaklar, belediyelerin insiyatifinden çıkarılarak, daha net olan
bütçe yapısına kavuşturulmalıdır. Haliyle kaynak darlığı sebebiyle
çoğu kent konseyinin web sayfası bulunmamakta, çalışmadan anlaşılacağı üzere bulunanların da çok yetersiz seviyede olduğu görülmektedir. Ayrıca “ortaklık” yaklaşımı kapsamında diğer paydaşlarında
ayni ve nakdi olarak kaynak sağlamaları için gerekli düzenlemelerin
yapılması önem arz etmektedir[51].
Kent Konseyleri’nin bürokratik bir yapıya büründürülmesi sonucu katılım sınırlılıkları ortaya çıkmaması için, alternatif katılım kanalları oluşturulmalıdır. Bunun için gelişen web uygulamaları önemli fırsatlar sunmaktadır. Kurumsal olarak gerekli güvenlik önlemleri
alınarak, web sayfaları, web 2.0 formatında oluşturulmalıdır. Ayrıca
yeni oluşan teknolojik imkanları takip ederek gerekli düzenlemeleri
yapması gerekmektedir.
Ortaya çıkan yeni elektronik imkânlarla sade vatandaşın da katılımı desteklenmelidir.
Konsey kapsamında üzerinde uzlaşmaya varılan kararların belediye meclisine daha etkin bir şekilde yansıması için gerekli yasal
234
düzenlemelerin yapılması yerinde olacaktır.
Kent konseyi yönetmeliğinde yer alan, “Genel Kurul, her yıl
ocak ve eylül aylarında yapacağı iki toplantıdan az olmamak üzere,
üyelerin salt çoğunluğu ile toplanır” (Kent konseyi Yönetmeliği md.
10/1) ibaresi daha fazla kentsel kamusal politikaların oluşturulma
sürecine katılımı sağlamak adına, belediye meclis toplantılarının her
ayın ilk haftası yapıldığı dikkate alınarak, her ayın son haftası belirlenen gündem çerçevesinde, gerek fiziksel mekanda toplantı yapılarak,
gerekse oluşturulan elektronik imkanlar aracılığıyla ilgililerin görüşlerinin alınması yerinde olacaktır.
Kent konseyi kapsamında katılım kültürü oluşturmak adına gerekli bilgilendirme ve tanıtım çalışmalarının yapılması da önem arz
etmektedir.
KAYNAKLAR
1. Toprak, Zerrin (2006). Yerel Yönetimler, Nobel Yayın ve Dağıtım, Altıncı
Baskı, Ankara, s.290.
2. Çukurçayır, M. Akif ve Eroğlu, H. Tuğba (2008). Kent Yönetiminde
Demokratik Bir Açılım Olarak Kent Konseyleri, Birinci Yerel Yönetimler
Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Sakarya Üniversitesi, ss. 200-201.
3. Emrealp, Sadun (2010). Türkiye’nin Katılımcı-Demokratik Yerel
Yönetişim Modeli Olarak Dünyaya Armağanı: Kent Konseyleri, http://
www.kentkonseyleri.net/dl/KentKonseyleri_book.pdf, (Erişim Tarihi:
12.04.2011), s.21.
4. Şengül, Ramazan (2010). Yerel Yönetimler, Umuttepe Kitapevi, Kocaeli,
s.89.
5. Demirci, Mustafa (2010). Yönetime Halkın Doğrudan Katılımının Sorunları
ve Açmazları, Yerel Yönetimler, Yerel Siyaset ve Kentsel Politikalar, Edt.
Bekir Parlak, Dora Yayın Dağıtım, Bursa, s. 145.
6. Demirci, Mustafa (2010). Yönetime Halkın Doğrudan Katılımının Sorunları
ve Açmazları, Yerel Yönetimler, Yerel Siyaset ve Kentsel Politikalar, Edt.
Bekir Parlak, Dora Yayın Dağıtım, Bursa, 2010, ss. 151-152.
7. ehealthnews.eu/.../2114-ict-research-the-policy-perspective, (Erişim Tarihi:
04.05.2010)
8. OECD(2001). Citizens as Partners OECD HANDBOOK ON
INFORMATION, CONSULTATION AND PUBLIC PARTICIPATION
IN POLICY-MAKING, http://www.ecnl.org/dindocuments/214_OECD_
Engaging%20Citizens%20in%20Policy-Making.pdf (Erişim Tarihi:
25.08.2010), ss.75-77.
235
9. Horzum, Mehmet Barış(2010), Öğretmenlerin Web 2.0 Araçlarından
Haberdarlığı, Kullanım Sıklıkları ve Amaçlarının Çeşitli Değişkenler
Açısından İncelenmesi, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 7(1), s.605.
10. Nash, Andrew(2009), Web 2.0 Applications For Improving Public
Participation In Transport Planning, www.andynash.com/nashpublications/2009-Nash-Web2forPT-14nov09.pdf (08.09.2010), s.2.
11. Horzum, Mehmet Barış(2010), Öğretmenlerin Web 2.0 Araçlarından
Haberdarlığı, Kullanım Sıklıkları ve Amaçlarının Çeşitli Değişkenler
Açısından İncelenmesi, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 7(1), s.605.
12. Aslan, Bora(2007), Web 2.0 Teknikleri ve Uygulamaları, XII. “Türkiye’de
İnternet” Konferansı, Ankara, inet-tr.org.tr/inetconf12/bildiri/46.pdf
(25.08.2010), s.351.
13. Dale, Stephen(2008), Utilising Web 2.0 in local government, http://stevedale.net/2008/09/12/utilising-web-20-in-local-government/, (20.08.2010).
14. Schrier, Bi(2010),: lhttp://www.govtech.com/dc/articles/417520?id=417520
&full=1&story_pg=3 (04.09.2010)
15. Schellong, Alexander/ Girrger, Philipp (2010), Government 2.0 In
Beta Phase An Analysis of eParticipation and Web 2.0 Applications of
Germany’s 50 largest Cities and 16 Federal States, Public Sector Study
Series 06, assets1.csc.com/.../CSC_policy_paper_series_06_2010_
government_20_beta_phase_English.pdf (25.08.2010).
16. Alıssa, Batool(2009), ePARTICIPATION, The Proceedings of International
Conference on eGovernment Sharing Experiences, 8-11 December 2009,
s.250.
17. Mambrey, Peter (2008). From Participation to e-Participation: The German
Case, ICEGOV2008, December 1-4, Cairo, Egypt, s.356.
18. Erkul, R. Erdem, Sosyal Medya Araçlarının (Web 2.0) Kamu Hizmetleri ve
Uygulamalarında Kullanabilirliği, Türkiye Bilişim Derneği, Aralık 2009,
S. 116, s. 96-101.
19. Akdoğan, Itır(2009), Evaluating and Improving e-Participation in İstanbul,
ICEGOV, November 10-13, Bogota, Colombia, iospress.metapress.com/
index/B7283Q1457620165.pdf (24.08.2010)
20. Memiş, Levent (2010). Katılım Aracı Olarak Web 2.0: Orta Ölçekli
Belediye Web Sitelerinin Değerlendirilmesi, VIII. Kamu Yönetimi Forumu,
TODAİE, 20-22 Ekim, Ankara.
21. http://www.yayed.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=977, (Erişim Tarihi:
15.04.2011).
22. Yıldırım, Ali ve Şimşek, Hasan(2008). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma
Yöntemleri, Seçkin Yayıncılık, Ankara, s.227.
236
23. Tosun, Elif Karakurt(2008). Türkiye’de E-Belediyecilik Uygulamaları:
Bursa Nilüfer-Osmangazi-Yıldırım Belediyelerinin Web Sitelerinin Analizi,
Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, 17(2):71-94.
24. Parlak, Bekir ve Sobacı, Mehmet Zahid (2008). Türkiye’deki Büyükşehir
Belediyelerinin Website Temelli Hizmetleri: Karşılaştırmalı Bir İşlevsellik
Analizi, Bekir Parlak( Ed.), Kamu Yönetiminde Yeni Vizyonlar, Turhan
Kitapevi Yayınları, Ankara, s. 229-257.
25. Moon, M. Jae (2002). The Evolution of E-Government among
Municipalities: Rhetoric or Reality?, Public Administration Review , 62(4).
26. Holzer, Marc and Kim, Seang-Tae(2003). Dıgıtal Governance In
Municpalıties Worldwide - An Assessment of Municipal Web Sites
Throughout the World – http://unpan1.un.org/intradoc/groups/public/
documents/aspa/unpan012905.pdf (19.08.2010).
27. Çukurçayır, M. Akif ve Eroğlu, Tuğba(2010). E-Cities: A Content Analysis
of the Web Pages of Heidelberg and Konya Metropolitan Municipalities,
Current Research Journal of Social Sciences 2(1): 7-12.
28. Aktel, Mehmet (2009), Belediye Web Sitelerinin İşlevselliği Üzerine Bir
Araştırma, Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, 14(2): 223-240.
29. Aksüt, Mehmet (2009). Belediyelerin Web Sitelerinin Karşılaştırmalı
Olarak Değerlendirilmesi,
30. Yılmaz, Mustafa(2010), Yönetimden Yönetişime: Trabzon İlçe Belediyeleri
Üzerine Bir İnceleme, Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi,
3(5):.83-100.
31. Schellong, Alexander/ Girrger, Philipp (2010), Government 2.0 In
Beta Phase An Analysis of eParticipation and Web 2.0 Applications of
Germany’s 50 largest Cities and 16 Federal States, Public Sector Study
Series 06, assets1.csc.com/.../CSC_policy_paper_series_06_2010_
government_20_beta_phase_English.pdf (25.08.2010).
32. Akdoğan, Itır(2009), Evaluating and Improving e-Participation in İstanbul,
ICEGOV, November 10-13, Bogota, Colombia, iospress.metapress.com/
index/B7283Q1457620165.pdf (24.08.2010)
33. Memiş, Levent (2010). Katılım Aracı Olarak Web 2.0: Orta Ölçekli
Belediye Web Sitelerinin Değerlendirilmesi, VIII. Kamu Yönetimi Forumu,
TODAİE, 20-22 Ekim, Ankara.
34. Medaglia, Rony (2007), Measuring the diffusion of eParticipation: A survey
on Italian local government, Information Polity, 12 : 265–280 (http://www.
yayed.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=977, 15.04.2011).
35. Memiş, Levent (2010). Katılım Aracı Olarak Web 2.0: Orta Ölçekli
237
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
Belediye Web Sitelerinin Değerlendirilmesi, VIII. Kamu Yönetimi Forumu,
TODAİE, 20-22 Ekim, Ankara.
Horzum, Mehmet Barış(2010), Öğretmenlerin Web 2.0 Araçlarından
Haberdarlığı, Kullanım Sıklıkları ve Amaçlarının Çeşitli Değişkenler
Açısından İncelenmesi, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 7(1), s.611.
Aslan, Bora(2007), Web 2.0 Teknikleri ve Uygulamaları, XII. “Türkiye’de
İnternet” Konferansı, Ankara, inet-tr.org.tr/inetconf12/bildiri/46.pdf
(25.08.2010), s.353.
Taylor-Smith, Ella ve Lindner, Ralf (2009), Using social networking tools
to promote eParticipation initiatives. In: Proceedings of EDEM 2009
- Conference on Electronic Democracy, September 7-8, 2009, Vienna.
Austrian Computer Society, Vienna, s. 117.
Larsen, Malene Charlotte (2007), 35 Perspectives on Online Social
Networking, Social Computing Magazine, www.ell.aau.dk/.../35_
Perspectives_on_Online_Social_Networking_by_Malene_Charlotte_
Larsen.pdf (24.08.2010), s.2.
Dale, Stephen(2008), Utilising Web 2.0 in local government, http://stevedale.net/2008/09/12/utilising-web-20-in-local-government/, (20.08.2010).
Taylor-Smith, Ella ve Lindner, Ralf (2009), Using social networking tools
to promote eParticipation initiatives. In: Proceedings of EDEM 2009
- Conference on Electronic Democracy, September 7-8, 2009, Vienna.
Austrian Computer Society, Vienna, s. 116.
Altınsoy, Güler(2009). Information and Communication Technologies and
Civil Socıety: Bottom-up pressure Building in Turkey, The Proceedings of
International Conference on eGovernment Sharing Experiences, Antalya,
TURKEY, s.242.
Akar, Erkan(2010), Sosyal Medya Pazarlaması, Efil Yayınevi, Ankara,
ss.58-63.
Jantsch, John (2009). Using Twitter for Business, www.johnjantsch.com/
TwitterforBusiness.pdf (01.09.2010).
Nash, Andrew(2009), Web 2.0 Applications For Improving Public
Participation In Transport Planning, www.andynash.com/nashpublications/2009-Nash-Web2forPT-14nov09.pdf (08.09.2010), s.3.
Horzum, Mehmet Barış(2010), Öğretmenlerin Web 2.0 Araçlarından
Haberdarlığı, Kullanım Sıklıkları ve Amaçlarının Çeşitli Değişkenler
Açısından İncelenmesi, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 7(1), s.608.
http://blog.milliyet.com.tr/Mashup_Devri__O_da_ne_/
Blog/?BlogNo=93764, 15.04.2011).
Atikkan, Zeynep ve Tunç, Aslı (2011). Blogdan Al Haberi, Yapı Kredi
238
Yayınları, İstanbul, ss.24; 26.
49. Öner, Şerif ve Yıldırım, Uğur (2007), Bilgi Edinme Açısından Yerel
Yönetim Mevzuatının Analizi, Bilal Eryılmaz, Musa Eken ve Mustafa
Lütfü Şen (Ed.), Kamu Yönetimi Yazıları, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara,
ss. 371-372.
50. Göymen, Korel, Yerel Kalkınma Önderi ve Paydaşı Olarak Belediyeler,
https://research.sabanciuniv.edu/1427/1/KorelGoymen.pdf (Erişim Tarihi:
20.04.2011), s.3.
51. Emrealp, Sadun (2010). Türkiye’nin Katılımcı-Demokratik Yerel
Yönetişim Modeli Olarak Dünyaya Armağanı: Kent Konseyleri, http://
www.kentkonseyleri.net/dl/KentKonseyleri_book.pdf, (Erişim Tarihi:
12.04.2011).
239
GÖÇ SORUNU ve YENİ
GÖÇ POLİTİKALARININ
UYGULANMASINDA KENT
KONSEYLERİNİN İŞLEVİ
Dr. Yaylagül CERAN
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür A.Ş. Maltepe Mah.,
Topkapı Kültür Parkı, 34010, İSTANBUL
[email protected]
ÖZET
Türkiye’de gelişen bölgesel sanayi yatırımlarının yanı sıra
iklim değişimleri ve hızlı nüfus artışıyla tarım alanlarının daralması, tarım arazi işletmelerinin küçülmesi halkı kırdan-köyden kentlere
doğru göçe zorlamıştır. Bu sebeplerin yanı sıra tarım alanlarının yerleşim yerlerine dönüştürülmesi, turizm sektörünün plansız yapılandırılması, köylerdeki üretim veriminin düşmesi, sanayileşme sürecinde tarımın makineleşmesiyle insan gücüne gereksinimin azalması ve
ayrıca kentlerin eğitim, sağlık, istihdam, sosyal ve kültürel imkânlar
yönünden çekiciliği gibi etkenler de kırsal alandan kente yoğun bir
göçe neden olmuştur. Bununla birlikte, TÜİK araştırmalarına göre,
kentlerde hızlı gelişmekte olan sanayinin ara eleman ve emek talebi
kentin kendi iç dinamiklerince sağlanamaması kırsal kesim için bir
avantaja dönüşmüştür ve kentin bu durumu onlar için bir çekim alanı
oluşturmuştur. Bu durum plansız ve yoğun bir şekilde kırdan-köyden
kente göçe neden olduğu gibi kentlerde planlı bir gelişmenin de önünde engel oluşturmuştur. Bu sorun, toplumsal dokuda cinsiyet eşitsizliği, sağlık sorunları, planlama ve alt yapı sorunları, eğitim sorunları
ve en önemlisi işsizlik gibi pekçok sorunuda tetiklemiştir. Bu sorunlar
toplumsal dinamizm, genç nüfusun talebi ve gelişen küresel ilişkilerin
seyri gözönünde bulundurularak yeni kamu düzeni anlayışıyla çözüme kavuşacaktır.
240
Bizce bu sorunun çözümü, neoliberal politikalarla hızla yükselen rekabet ortamında toplumsal duyarlılığı ve işbirliğini ön plana çıkaran, yerel olduğu kadar küresel değerlere de sahip olan yeni
yönetişim politikaları ve özellikle bilgi teknolojileriyle gelişen yeni
sanayi modelleriyle gerçekleştirilecektir. Bu nedenle, göç ve göçle
gelen bu sorunlara çözüm üretebilmek için hem yerel hem de küresel
gelişim ortaklarını harekete geçiren ve yerinden yönetim modelinin
güçlü aktörlerinden biri olan Kent Konseylerine büyük sorumluluklar
düşmektedir. Burada sorun Kent Konseylerinin işlevi ne olmalıdır sorusu bağlamında ve özellikle Yerel Gündem 21 hedefleri çerçevesinde
yapılabilecekler ve bu yapılabileceklerin nasıl bir uygulama modeli
öngörülerek gerçekleştirilebileceği konusu üzerinde şekillenmektedir.
Anahtar Kelimeler : Göç, işsizlik, Küresel Işbirlikleri, Kent
Konseyleri
1. GİRİŞ
İnsanlar yiyecek bulmak için, savaştan kaçmak için, dini ve
politik baskılardan kurtulmak için ya da ekonomik fırsatları değerlendirmek için tarih boyunca hep göç etmişlerdir. Arkeolojik kazılar
sonucunda insanlık tarihi 50 milyon yıl öncesine kadar geri götürülmektedir. Bu tarih ister Afrika kıtasından isterse Mezopotamya’dan
başlatılıyor olsun Homo Sapiens’lerin yaşama şehirli olarak başlamadıkları kesindir. İnsanın nerede yaşayacağını yiyecek bulma faaliyeti, avlanması ve kırsal alanda belli amaçlar için bir yerden bir yere
hareket etmesi belirlemiştir. 1800’lü yıllara gelindiğinde dünya nüfusunun sadece yüzde 3’ü şehirlerde yaşamaktaydı[1]. Bugün insanların neredeyse yarısı şehirlerde yaşamaktadır, kırda başlayan hayat
şehirlerde devam etmektedir ve gelecek yüzyıllarda hangi uzay-zaman
dilimi içinde ikamet edileceği ise meçhuldür. Şöyle söyleyebiliriz ki,
çağımız insanı artık sadece Homo Sapiens değil o Homo Urbanis ve
yakın gelecekte de Homo Spaces olacaktır.
Belirli bir ekonomik düzeyi yakalamış kentlerin içinde bulundukları bölgeyle de bağlantılı olarak büyüme seviyeleriyle doğru
orantılı pekçok sorunla yüzleşmekte oldukları gözlemlenmektedir.
Ancak bazı kentler diğerlerine göre daha fazla sorunla baş etmek zorunda kalmaktadırlar ve büyüme oranlarına rağmen kronik olarak ya
zayıflamakta ya da tarihin tozlu sayfalarında yerlerini almaktadırlar.
241
Bu durumun temelinde yer alan nedenler incelendiğindeyse ilk olarak karşımıza küresel ve bölgesel düzeyde yaşanan ekonomik krizler çıkmaktadır. Sonrasında bu kriz anlarında kentlerin hatalı yeniden
yapılanma politikaları yüzünden daha da zor duruma düşmeleri ve
bu süreçte kaynakların yerli yerince kullanılamaması gibi nedenler
gelmektedir. Bunların sonucunda bazı kentler sahip oldukları temel
sanayi alanlarını veya iş kollarını kaybetmiş, yüksek işsizlik oranıyla
karşı karşıya kalmış ve pek çok iş yeri kapanmıştır. Böylece insanlar ve ekonomik faaliyet kolları varoluşlarına fırsat verebilecek başka yerlere göç etmiştir. UNDP’nin 2009 yılı Engelleri Aşmak: Göç
ve İnsani Gelişme Rapor’na göre bu göçlerin çoğunluğu çok yönlü
ekonomik ilişkilerin yoğunlaştığı ve bölgesel çekiciliği yüksek olan
kentlere doğru gerçekleşen iç göçler oluşturmaktadır.
Şekil 1. 2009 UNDP, Engelleri Aşmak: Göç ve İnsani Gelişme Raporu
Bu raporda göç, klasik yorumları tersine çeviren bir bakış açısıyla ele alınmıştır. Burada göçün hem göç alan hem de göç veren
kentler için iyi planlanmış bir yerel yönetim politikasıyla bir kazanca
dönüştürülebileceği vurgulanmıştır. Raporun bu farklı yorumu sosyal entegrasyonu ve yerinden yönetim anlayışını esas alan yeni yerel
yönetim politikaları açısından oldukça önemlidir. Bununla birlikte,
küresel ekonomik ilişkiler, göç veren ve göç alan kentlerin ekonomik
242
temelleri (sanayi ya da tarım) açısından göçün nasıl kazanca dönüştürüleceği konusunda belirleyici bir yapıya sahiptir. Bu araştırmamızda
bir kazanç olarak göç hem yerinden yönetimin aktörü olan kent konseylerine yer açan yeni yerel yönetim politikaları hem de bilgi-iletişim teknolojilerine dayalı küresel ekonomik ilişkiler açısından ele
alınacaktır. Bu çerçevede ilk olarak, ülkemizde 1950-1980 arasında
yoğun olarak yaşanan plansız göç hareketliliğinden kaynaklanan sorunlar üzerinde duracağız; ikinci olarak, 1990’ların sonlarından itibaren planlı ve güdümlü göç politikalarıyla kazanca dönüştürülme
imkanı olan göç hareketliliğini bilgi-iletişim teknolojilerine dayalı
küresel ekonomik ilişkiler ağı açısından inceleyeceğiz; son olarak yerinden yönetim politikalarının aktörlerinden biri olan kent konseyleri
bağlamında ele alacağız.
2. SORUN VE KAZANÇ OLARAK GÖÇ
Göç kararında (kırdan kente veyahutta bir kentten diğer kente
doğru gerçekleşen hareketlilik, iç göç) istihdam fırsatı, iş geliştirme
kapasitesi ve yüksek gelir imkanı temel saikler arasında sayılmaktadır. Ülkemizde 1930’lardan 1980’lere kadar olan göç hareketleri incelendiğinde göçün plansız ve ağırlıklı olarak kırsal alanlardan kentsel
alanlara doğru gerçekleştiği görülmektedir. Özellikle, kırsal alanlardaki hızlı nüfus artışı, miras yoluyla tarım alanlarının daralması, tarım
alanlarının yetersiz gelmesi ve ailelerin geçimini karşılayamaması,
erozyonun artmasıyla toprağın verimsiz hale gelmesi, tarımda makineleşmenin artması ve buna bağlı olarak tarımsal işgücünün azalması,
kırsal kesimde iş imkanlarının sınırlı olması, ekonomik istikrarsızlık
ve sosyal problemler, eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği, iklim ve yerşekillerinin olumsuz etkileri gibi nedenlerle kırdan kente
göçe zorlayan itici güçlerin başında yer almaktadırlar. Bu hareketlilikte özellikle sanayinin gelişmiş olmasından dolayı iş olanaklarının
çeşitliliği, eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygınlığı, barınma olanaklarının çeşitliliği, alternatif yaşam imkanları ve kırsal alana oranla
daha yüksek yaşam kalitesi gibi nedenler ise kentlerin kırsal alana
oranla çekiciliğini arttırmaktadır[2].
Göç etme kararı ve ardından yaşanan süreç göç veren ve göç
alan kentler arasında olumlu ya da olumsuz sonuçlara göre birbirinden farklı seviyelerde ele alınmalıdır. Göç alan kentler sahip oldukları
kaynaklar açısından kısa ya da uzun vadede bir çok sorunla yüzyüze
243
geldikleri gibi göçle bir yerden diğerine hareket eden vatandaş olarak
insan açısından da ‘kentte yaşayan’ ve ‘kentte yeni gelenler’ gerilim
alanları ve farklı seviyelerde toplumsal ve sosyo-ekonomik sorunlar
ortaya çıkmaktadır. Genel olarak bu sorunlar şöyle özetlenebilir; ülke
genelinde nüfus dağılışında dengesizliklerin görülmesi, yatırımların
orantısız dağılışı, kırsal kesimde uygun olmayan yatırımlardan dolayı meydana gelen verimsizlik, düzensiz kentleşmenin görülmesi,
sanayi tesislerinin kent içinde kalması, kentlerde konut sıkıntısının
başgöstermesi ve gecekondulaşmanın yayınlaşması, kent nüfusunda
aşırı artışın meydana gelmesi, alt yapı hizmetlerinde (yol, su, elektrik)
yetersizliklerin ortaya çıkması ve kentlerde işsiz insanların oranının
artması gibi. Bu sonuçlar dinamik ve hızlı kentleşme sürecine adapte
olamayan ya ülkenin kırsalından kente göç eden ve kentin çeperine
yerleşerek gettolar oluşturan alt gelir gruplarının ya da ülkenin gelişmekte olan diğer kentlerinden eğitim, daha iyi iş imkanı ve sosyo-kültürel amaçlarla göç eden ve kentin gecekondu bölgelerinin çeperine
yerleşen orta sınıf gruplarla kentin dokusu dönüşüme uğramaktadır.
Bu bölgeledeki evler kentin merkezinde ya da kentin dışına site içinde
yapılan evlere göre daha ucuz ve toplu taşıma alternatifleri daha çok
olmasına rağmen altyapı ve çevre düzenleme açısından oldukça sorunlu bölgelerle kentin dokusu değişmektedir. Özellikle 1950’lerden
sonra plansız ve agresif büyüme ve ardından gelen yoğun göç nedeniyle hızlı ve öngörülemeyen çarpık kentleşme gerçekleşmiştir. Kentlere doğru yoğun göçle birlikte, 1960-1965 döneminde kentli nüfusun
yıllık artış hızı toplam nüfus artış hızından daha fazla olmuştur[3].
1950’lerin başında ülke nüfusunun ancak dörtte birine yakın bir kesimi kentlerde yaşarken bu oran günümüzde %60’ın üzerine çıkmış
durumdadır. 2007 yılı sonu itibarı ile yapılan hane halkı istatistik
bilgilerine göre ülkemizdeki nüfusun %63’ü kentlerde, %37’si kırsal
alanda yaşamaktadır[4].
1963-1989 arasındaki Beş Yıllık Kalkınma Planları incelendiğinde, 1950’li yıllarda başlayan sosyo-ekonomik değişiklikler neticesinde kırsal alandan kentlere doğru gerçekleşen iç göçün kırda yaşanan
yoksulluğun o dönemlerde henüz oluşturulan kentlere taşındığını ve
kentin biçimlendirilmesinde birçok sorunu da beraberinde getirdiğini
görmekteyiz. Şöyle ifade etmek gerekirse, 21.yy başlarında hala kentlerde yaşanılan sosyal dışlanma ve yoksulluk etrafında gelişen toplumsal sorunların büyük bir bölümü bu süreçte yaşanan kırdan kente
göçün olumsuz sonuçlarından bir kısmını oluşturmaktadır[5]. Göçün
244
seyri çoğunlukla cazibe alanı oluşturan ve gelişmişlik oranı yüksek
kentlere doğru gerçekleşmiştir[6]. Göç veren kentin hangi yöne, hangi düzeyde ve hangi şartlarda göç verdiğiyle bağlantılı olarak refah
düzeyi incelendiğinde, genelde, eğer göç eden kişi sezonluk işler için
göç ettiyse hem göç veren hem de göç alan kent kazanç elde eder ya
da eğer göç eden kişinin geride ailesi kaldıysa onlara destek olmak
amacıyla gönderdiği nakit para ve farklı ürünlerle o kentin (kırsalın)
yerel piyasasını hareketlendirilir ve kentte para-ürün akışını sağlar.
Bu ilişkiler ağında göç veren ve göç alan kentte iki yönlü kazanç elde
edecektir. Bu elbette belirtilen şartlar altında gerekçekleşebilecekdir.
Burada göç faktörünün kente olumlu etki katacak bir değere dönüştürülmesinde altyapı çalışmalarında, mali düzenlemelerde, istihdam
imkanlarının oluşturulmasında, konut ve ulaşım potansiyelinin sağlanmasında yerinden yönetime dayalı yeni yerel yönetim politikalarını işletecek olan kurumlara önemli roller düşmektedir. Bu noktada küresel ölçekte dönüştürücü etkiye sahip olan göçün, ister iç göç ister dış göç olsun, neden olduğu ekonomik, sosyal
entegrasyon ve çevre ile ilgili altyapı ve sosyo-ekonomik sorunlar yerinden yönetim politikaları çerçevesinde özellikle ve öncelikle yerel
yönetimlerin desteğiyle kurulan çok aktörlü işbirliktelikleriyle ve ortak projelerle çözüme kavuşturulacaktır.
2.1 Yeni̇ Göç Poli̇ti̇kaları ve Kent Konseyleri
Küçülen fakat küçüldükçe sorunları büyüyen dünya devletleri
eşitsizlik, yoksulluk, çarpık üretim ve tüketim alışkanlıkları ve bunların sonucu olarak ortaya çıkan çevre sorunlarıyla yerel düzlemde de
yüzyüze kalmıştır. Başka bir ifadeyle, 19.yy.’dan itibaren ağırlıklı olarak görülen ve sonuçta 20.yy.’da savaşlarla ve küresel krizlerle ortaya
çıkan küresel çatışmaların yerel yapılar düzlemini de doğrudan etkiler
hale gelişi Birleşmiş Milletler Örgütünü harekete geçirmiştir. Bu sorunlara sürdürülebilir çözümler üretebilmek maksadıyla 1992’de Rio
Yeryüzü Zirvesinde tüm dünya devletlerinin kendi yerel yaklaşımlarıyla üretebilecekleri eylem planı çerçevesinde “sürdürülebilir kalkınma” hedefleri belirlenmiştir[7]. Yerel Gündem 21 olarak tanımlanan
bu eylem planı (Bin Yıllık Kalkınma Planları) küresel, bölgesel ve yerel çözüm ortaklarını biraraya getirerek yaşanan sorunlara (yoksulluk,
açlık, eşitsizlik vb ) paylaşımcı çözümler üretebilmek için belirlenen
hedefleri içermektedir. Ülkemiz özeli düşüldüğünde bu hedeflerden
245
özellikle “kalkınmak için küresel ortaklıklar geliştirmek” hedefi kritik
bir rol oynamaktadır.
1990’lardan sonra hem ulusal hem de uluslararası düzeyde
önemli bir ivme kazanan ülkemizin küresel ve bölgesel güç olarak
kapasitesini ortaya koyabilmesi için birçok noktada çok boyutlu çözümler üretebilmelidir fakat bizce öncelikle ve özellikle ülke içindeki nüfus hareketlerini ve�����������������������������������������������
göçleri���������������������������������������
sağlılıklı bir politikayla yönlendirebilmelidir. Bu çerçevede özellikle 6. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda
başlayan dinamik ve küresel hedefleri içeren vizyon 9. Beş Yıllık
Kalkınma Plan’ında (2007-2013) kuşatıcı bir yön kazanmıştır. Planda
belirtilen vizyon, “istikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen ve AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye”
olarak belirlenmiştir. İstikrar içinde büyüme ve gelirin adil paylaşımı
özellikle iyi kentsel planlama politikalarıyla gerçekleşebilecektir ve
buradan ülke geneline yansıyacaktır. Bu politikaların başında fiziksel
altyapı planlarını da etkileyen göç olgusunun sorun olmaktan kazanç
olmaya dönüştürebilen kentsel planlama politikaları gelmektedir. Burada üzerinde durduğumuz nokta, elbette g��������������������������
öçün durdurulması gibi ütopik eylem planı değildir. Bu uygulanabilir ve tutarlı bir politika da
değildir. Bizim vurgulamak istediğimiz yaklaşım, en küçük yerleşim
birimleriyle koordineli olarak çalışarak göçün yönünü, nedenlerini ve
niteliğini kontrol edebilmemize imkan verecek kentsel planlama politikalarını ve uygulamalarını içermektedir. Burada kent konseylerine
önemli roller düşmektedir.
Kentlerde örgütlü yardımlaşma kurumları oluşmamışsa ya da
yetersiz ise, kırsal alandan kentlere göçenler geleneksel dayanışma
hazırlıklarına başvurmaya ve kendilerini destekleyen bir topluluk
oluşturmaya zorlanmaktadır. Bu tür örgütlenmeler, yazılı kuralları
dışında her türlü akrabalık hemşehrilik, komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerine temel oluşturan dostluklar, çıkar gruplaşmaları, çekemezlikler ve çatışmalarla dolu bir ortamdır[8]. Bunun sonucunda da kentte
gecekondulaşma, suç odaklı örgütlenmeler, niteliksiz işgücünün artışı
ve işsizlik gibi çoğu zaman çatışmalara varan sorunlar gün yüzüne
çıkmaktadır. İşte bu noktada çözüm merciileri kent konseylerinin liderliğinde mahalle örgütlerinden başlayarak merkezi yönetime doğru şekillenmektedir. Şöyle ifade etmek gerekirse, merkezi yönetim
yerinden yönetimin en güçlü organı olan yerel yönetimlerin uygula246
malarını kolaylaştıracak mali ve hukuki düzenlemeleri yapmalıdır ve
ardından yerel yönetimler öncelikle konut, eğitim, sağlık ve istihdam
konularında Belediye Kanununun 76. Maddesi uyarınca kent konseyleriyle sıkı işbirliği içerisinde çözüm üretme yollarını belirlemelidir.
2009 yılı Türkiye genelinde nüfus hareketleri incelendiğinde
özellikle 0-40 yaş arası yaş gruplarında göç yoğun olarak görülmektedir[9]. Bu genç ve dinamik nüfus hem kendileri için hem de kentler
için sorun olmaktan çıkarılıp bir fırsat olarak değerlendirilebilirler.
Bunun için öncelikle barınmak için belirli bir yeri olmayan, işsiz, eğitim düzeyi oldukça düşük gruplar kente geldiklerinde kentin dokusuna uyum sağlayabilecekleri temel fiziksel ihtiyaçlarının giderilmesi
ve sosyal entegrasyonun sağlanması için kent konseyleri girişimci bir
tutumla yerel yönetimleri harekete geçirecek şekilde insiyatif kullanmalıdır.
Kent konseyleri kentin, bölgenin ve küresel yapının misyonu ve vizyonu çerçevesinde öncelikle kurumsal kapasitesini geliştirebilecek stratejiler oluşturmalıdır ki, göç ve diğer konularda yerel
yönetimlerle uyumlu ve dinamik olarak çalışabilecek düzeye gelsin.
Bu bağlamda kent konseyleri yerinden yönetim modeli kapsamında
en küçük örgütleme düzeyi olarak tespit edilen mahalle örgütlerinden
başlayarak ilçe ve il belediyeleri, STK’lar, eğitim kurumları ve özel
sektör işbirlikteliklerini arttırmak için girişimde bulunmalıdır. Bu
amaçla, kent konseyleri bulundukları kentin kapasitesini gözönünde
bulundurarak aşamalı olarak bilgi iletişim sistemleri için altyapı, kullanım ve üretim süreçlerine katkı oluşturacak şekilde ve yaş gruplarına ve eğitim düzeylerine uygun bilinçlendirme programları düzenleyerek göçle gelen genç nüfusun kentin sosyal dokusunu ve istihdam
fırsatlarını yakalayabilecek bilgi düzeyini arttırmalıdır. Örneğin, Bursa Kent Konseyi Sivil Toplum Geliştirme Ofisi’nin TACSO Projesi
Kapsamında eğitimlere başlaması, Kadın Meclisleri ve Gençlik Meclisleriyle işbirlikteliklerinin oluşturulması, Kent Konseyleri kapasite
geliştirme ve sivil insiyatif kullanma konusunda eğitimlerin verilmesi
kent konseylerinin ve kentte göçle gelen bireylerin yaşadıkları mekanlara duyarlılığını arttırıcı nitelikte eğitimlerdir. Bu eğitimlerin ve
uygulamaların tüm kent konseyleri için erişilebilir ve gerçekleştirilebilir nitelikte yaygınlaştırılmalıdır. Bu noktada kamu ve özel sektör
işbirliktelikleri, kentin ihtiyaçları ve kentte yaşayan bireylerin sosyal
ve fiziki durumlarının bilinmesi gerekmektedir. Kent konseyleri sivil
247
bir insiyatif olarak tabandan gelen bir yapıyı temsil etmektedir bu nedenle yaşanan sorunlara en etkili ve sürdürülebilir çözümler üretebilme potansiyeline sahiptir. Bu aynı zamanda onlara yerinden yönetim
politikası çerçevesinde güçlü bir aktör olma imkanı tanımaktadır.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Kent Konseyleri küresel ilişkiler ağı içinde yerel olanla yakın tecrübesi ve çözüm üretebilme kapasitesi açısından merkezi bir
role sahip olmalıdır. Fakat bununla birlikte, ülkemizde henüz yeni
yeni gelişmekte olan alan olarak kent konseylerinin yeterli hukuki ve
ekonomik düzenlemelere sahip olmamaları onların bilfiil sahada olmasının önünde duran engeller arasında yer almaktadır. Bu nedenle
ilk ve öncelikli olarak, kent yönetimi kentin sorunlarına etkin ve kalıcı çözümler üretmek istiyorsa kent konseylerinin etkinlik alanlarını,
kapasitelerini ve ulaşılabilirliklerini arttıracak altyapı çalışmalarında
destek olmalıdır.
İkinci olarak, kent konseyleri kentin tarihi, kültürel, ekonomik ve fiziki yapısı dikkate alınarak kent sakinlerinin yaşam kalitesini
yükseltecek, temel ihtiyaçlarını karşılayacak ve sosyal entegrasyonunu sağlayacak altyapı çalışmaları için lobi faaliyetleri düzenleyerek
kamu ve özel sektör işbirlikteliklerini artırcak girişimlerde bulunmalıdır. Bu nokta özellikle her bir kent konseyi bulunduğu mekanın
demografik yapısını, iş – emek potansiyelini, sektör yapısını analiz
edebilecek verilere sahip olmalıdır. Yapılan ihtiyaç analizleri çerçevesinde gençlerle ve orada bulunan ikinci kademe eğitim kurumlarıyla
işbirlikteliği içinde bölgelerini tanıtımı için uygun etkinlikler düzenlemelidirler.
Üçüncü olarak, kent konseyleri bulunduğu bölgenin yerel yönetimiyle, STK’larıyla ve diğer kurumlarıyla koordineli olarak göç
sorunlarını kazanca dönüştürebilecek iş geliştirme toplantıları düzenlemelidirler. Bu toplantılar mutlaka diğer kent konseyleriyle bir ağ
oluşturacak şekilde düzenlenmelidir.
Son olarak, Kent Konseyleri Birlikleri bölgesel ve küresel yaratıcılık ağı oluşturmalıdır. “Kent Konseyleri Yaratıcılık Ağları” adında bir network kurulmalıdır. Böylece Bin Yıllık Kalkınma hedefleri
kapsamında küresel ortaklıkların kurulması, tecrübe paylaşımlarının
gerçekleştirilmesi ve kentsel yaşam kalitesinin yükseltilmesi için kalıcı ve kuşatıcı yönetişim modeli oluşuturulacaktır.
248
KAYNAKLAR
1. M.İlgüner-C.Asplund, Marka Şehir, Marketing Yayınları, İstanbul 2011
2. F.Adaman-Ç.Keyder, Türkiye’de Büyük Kentlerin Gecekondu ve
Çöküntü Mahallelerinde Yaşanan Yoksulluk ve Sosyal Dışlanma
Raporu, 2006 (Erişim Tarihi: 25 Mart 2011) http://ec.europa.eu/
employment_social/social_inclusion/docs/2006/studyturkey_tr.pdf
3. 2009 UNDP, Engelleri Aşmak: Göç ve İnsani Gelişme Raporu, http://
www.undp.org.tr/Gozlem3.aspx?WebSayfaNo=2171 (Erişim Tarihi: 21
Mart 2011)
4. Kentleşme Şurası 2009, Kentsel Yoksulluk, Göç ve Sosyal Politikalar,
Ankara 2009:14
5. M. Öztürk, “Türkiye’de İç Göçe Katılanların Kent Yaşamına ve Kentsel
Emek Piyasalarına Etkileri”, İstanbul Üniversitesi Dergisi, http://www.
iudergi.com/tr/index.php/sosyalsiyaset/article/viewFile/169/157 (Erişim
Tarihi: 20 Mart 2011)
6. 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1963- 1967) http://ekutup.dpt.gov.tr/
plan/plan1.pdf
7. 2. Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1968-1972) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/
plan2.pdf
8. 3. Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1973-1977) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/
plan3.pdf
9. 4. Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1979-1983) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/
plan4.pdf
10. 5. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/
plan5.pdf
11. 6. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/
plan6.pdf
12. 7. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1999-2000) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/
plan7.pdf
13. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/
plan8.pdf
14. 9. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2007-2013) http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/
plan9.pdf
15. Türkiye İstatistik Kurumu, Ülke İçi Göç Dinamik Sorgulama, http://
tuikapp.tuik.gov.tr/adnksdagitapp/adnks.zul?kod=4 (Erişim Tarihi: 20
Mart 2011)
16. Yerel Gündem 21 Türkiye, http://www.la21turkey.net/index.php?pages=
topic&op=cat&cid=101&tid=259 (Erişim tarihi: 20 Mart 2011)
249
KENT KONSEYLERİNİN
EKO-BELEDİYECİLİK VİZYONUNA
KATKILARI
Öğr. Gör. Dr. Seda H. BOSTANCI
Okan Üniversitesi Meslek Yüksekokulu, Yerel Yönetimler
Programı, Kadıköy Kampüsü Uzunçayır Caddesi,
No:A/4 Kadıköy – İSTANBUL
ÖZET
Kent konseyleri, kentlilerin ve kentsel çevre sorunlarına çözüm
önerilerinin arandığı katılımcı platformlar olarak, projeleri ile belediye meclislerinde gündem yaratmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’deki
belediyeler için eko-belediyecilik modelinin oluşturulmasında, kent
konseylerinin katkısı araştırılmıştır. Kent konseylerinin web sitelerinin incelenmesinden ve konsey üyeleri ile yapılan mülakatlardan
oluşan araştırma yöntemi ile kent konseylerinin çevresel sürdürülebilirlik amacıyla yaptığı çalışmalar değerlendirilmiştir. Böylece, kent
konseylerinin çevresel sürdürülebilirlik ve katılım mekanizmalarını
geliştiren niteliklerinin, belediyeler için yenilikçi bir model olarak görülen eko-belediyeciliğin geliştirilmesine katkı sağladığı saptanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilirlik, kent konseyleri, ekobelediyecilik, Yerel Gündem 21
1. GİRİŞ
Genel tanımı ile doğal kaynakların gelecek nesillere de aktarılabilecek şekilde bilinçli kullanılması anlamına gelen sürdürülebilirlik
kavramı, 1990’lı yıllardan itibaren önemi artarak kent planlama sürecine ve belediyelerin işleyiş yapılarına etki etmektedir. Yerel Gündem
21 sürecinin ortaya çıktığı 1992 tarihinde Rio kentinde düzenlenen
250
BM Dünya Zirvesi konferansı sonrası, katılımcılık kavramı belediyelerin gündemine alınmıştır. “1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren
çeşitli kentlerde YG21 projeleri çerçevesinde kent konseyleri kurulmuştur[1]. ”
Eko-belediyecilik süreci özellikle iklim değişikliklerinden
önemli derecede etkilenen Kuzey Avrupa ülkelerinden biri olan
İsveç’te [2] 1983 yılında başlatılmış ve zamanla yaygınlaşmıştır.
Eko-belediyecilik Türkiye için de modellerinin araştırıldığı yeni bir
kavram olarak gündeme gelmektedir. Sarıyer Belediyesi SKEP Projesi, Bursa Nilüfer Belediyesi Sağlıklı Kent Projesi [3], Konya Selçuklu Belediyesi SELKAP Projesi [4], Antalya Kent Konseyi Çevre
Projeleri [5] ve İstanbul Maltepe Belediyesi Yeşil Belediye Dönüşüm
Projesi [6] Türkiye’de eko-belediyecilik sürecindeki yaklaşımlardır.
Eko-belediyecilik, sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda stratejik
ve teknik yönleri ile yaşam çevrelerini şekillendiren projeler üretmektedir. YG21 süreci ve ona bağlı olarak oluşturulan Kent Konseylerinin
çevre sorunlarına yaklaşımları eko-belediyeciliğin geliştirilmesindeki
stratejik araçlar olarak görülmektedir.
Eko-Belediyecilik YG21 sürecinden etkilenen, katılımcılığın
öne çıktığı, stratejik hedeflere ve teknik yönlere sahip çevreci belediyecilik vizyonudur. Türkiye’de gelişme sürecindedir. Bazı uygulamalar, bu yaklaşımın YG21 süreci ve Kent Konseyleri ile etkileşim halinde geliştiğini göstermektedir. Kent konseyleri ve eko-belediyecilik
konularının ortak özellikleri, çevre sorunlarına ve sürdürülebilir çevre
planlamasına katkı sağlamaları ve çok aktörlü katılım mekanizmasını
geliştirmeye çalışmalarıdır.
2. EKO-BELEDİYECİLİK
Eko-belediyecilik, sürdürülebilirlik ve YG21 ilkelerine bağlı,
kapsamlı kentsel planlamayı içeren çevre odaklı bir yaklaşımdır. Belediyelerde özellikle 1990’lı yıllardan sonra çevre korumaya yönelik yoğun çalışmalar olduğu görülmektedir. Bu dönemde belediyeler
karar verme sürecinde, halk, üniversiteler, kamu ve özel sektör ve
sivil toplum örgütleri ile bir araya gelerek daha katılımcı yapıya kavuşmuştur. Kent konseylerinin oluşturulması da katılımcı süreci desteklemiştir. Böylece belediyelerin kentin sorunlarına ve yönetimine
ilişkin karar sorumluluğu da paydaşlar arasında dağılmıştır. Halkın
desteğini yanında hisseden belediyeler “yerinden yönetim kavramını
251
yerelin ortak karar mekanizması haline dönüştürmüştür [7].”
Küresel iklim değişiklikleri ile mücadele, eko-belediyeciliğin
temel konuları arasındadır ve bu modeli benimseyen belediyeler yenilenebilir enerji kaynakları üzerine etkin çalışmalar üretmektedir.
“Eko-belediyelerin sürdürülebilir kalkınma adına yaptığı çalışmalar
stratejik ve teknik olarak ayrılabilir. Stratejik yaklaşımlar, YG21 ve
kent konseylerinin çevre konusundaki çalışmaları ile belediyelerin
EMAS (Avrupa Çevresel Yönetim Standardı) ve ISO (Uluslararası
Standard Organizasyonu) standartlarını sağlamak için yaptığı girişimler ve kamu binalarının, site yapılarının yeşil sertifika (Breeam,
Leed vb.) alabilmeleri için belediyelerin girişimleridir. Teknik yaklaşımlarda, yenilenebilir enerji ve geri dönüşüm projeleri ile imar
planlarında korumacı ve sürdürülebilir yeşil dönüşüm projeleri yer
almaktadır[8].”
“1983 yılında İsveç’te başlayan eko-belediyecilik yaklaşımı,
ABD’den, Japonya’ya, Uganda’ya, Yeni Zelanda’ya, Kuzey Irak’a
kadar yaygınlaşmıştır[9]. “Türkiye’de de sürdürülebilir kalkınma ve
gelişmenin öne çıktığı dönemde bu yaklaşımın ilk uygulamaları gerçekleştirilmektedir.
Tablo 1. Kent Konseyi Modeli ve Katılımcı Belediye Uygulamaları
252
2.1 Eko-Belediyecilik ve Yerel Gündem 21
“Yerel Gündem 21’ler, yaşanabilir, yerleşimler yaratma işbirliğidir. YG21 sürecinde çalışmalara katkı yapmak için kişiler gönüllülük ilkesi çerçevesinde bir araya gelirler. YG21 içerisinde kentin tüm
sorunlarını kapsayıcı çalışma grupları oluşturulur[10].” YG21 sürdürülebilir yaklaşımla katılımcılığı teşvik etmektedir.
“Kent konseylerini bugün gündeme getiren süreç 1997 yılında
uygulamaya konulan Türkiye Yerel Gündem 21 Programıdır. Tüm insanlığın 21. yüzyıldaki ortak hedefi olarak benimsenen sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesi için geliştirilen Gündem 21 Eylem
Planı, 1996’da İstanbul’da yapılan Habitat II Zirvesi ile olgunlaştırılmış, Türkiye’deki YG21 Programı da bu zirvenin ardından netleşmiştir. [11] Gündem 21 doğrultusunda sürdürülebilir kalkınmanın
gerçekleştirilebilmesi için yerel alandaki meslek kuruluşları ve sivil
toplumun da karar alabileceği yeni bir yönetim biçimi öngörülmüştür.
Başlarda iyi yönetişim diye adlandırılan bu biçim zamanla yalnızca
yönetişim diye anılmaya başlanmıştır[12].” Eko-belediyeciliğin ortaya çıkışı da 1992 Rio Zirvesi, Habitat ve diğer çevre toplantılarında
şekillenen küresel iklim değişikliği ve doğal afetlere karşı sürdürülebilir planlama ile ilişkilidir. Bu yaklaşımla eko-belediyecilik ve YG21
birbirini destekleyen ve geliştiren süreçler olarak nitelendirilebilir.
2.2 Türkiye’de Eko-Belediyecilik Yaklaşımları
Türkiye’de eko-belediyeciliğin ilk uygulamaları başlamış
olup; bu süreç YG21 ile etkileşim halinde gelişmektedir. Özellikle
sel felaketi gibi iklim değişikliğine bağlı doğal afetler Türkiye’de bu
yaklaşımın önemini arttırmıştır. Bu yaklaşımların bir kısmı strateji bir
kısmı ise proje temellidir. Türkiye’de eko-belediyecilik kapsamındaki
yaklaşımlar aşağıdaki örneklerle incelenebilir:
İstanbul Sarıyer Belediyesi SKEP Projesi; 2009 yılında Sarıyer
Belediyesi tarafından gündeme alınan Sarıyer Kalkınma Eylem Planıdır. Proje, katılımcı bir yapıda paydaş analizi yapılarak, eko-belediye
hizmet binası projesi ve Sarıyer’in eko-kente dönüştürülmesi hedefini
taşıyan stratejik içeriği 2011 yılında tamamlanmış eko-belediyecilik
konusunda Türkiye’de öncü belediyecilik yaklaşımları arasında yerini
almıştır. Eko-belediyecilik kavramlarını ele almasının yanında YG21
sürecine paralel kararları alması ve Sarıyer Belediyesi Kent Konseyini
de bu sürece katılması, kent konseylerinin eko-belediyecilik vizyonu253
na etkilerini de göstermektedir. “SKEP Projesinde yer alan Eko-Belediye Hizmet Binasının yapımında amaç, kendi kendine yetebilen çevreci belediye hizmet binasının oluşturulması ve belediyecilik ile ilgili
her türlü işlemde kalite, hız ve verimliliğin arttırılmasıdır. Sarıyer’in
eko-kente dönüştürülmesinde amaç, kentin çevre üzerindeki olumsuz
etkisinin azaltılması, yenilenebilir enerji kaynakları kullanımı, en düşük düzeyde atık üretimi, geri dönüşümlü malzeme kullanımı gibi,
sürdürülebilirlik ilkeleri gözetilerek Eko-kent olgusunun Sarıyer’de
oluşmasını sağlamaktır[13].” Stratejik hedefleri ve uygulama aşamaları ile sorumlu ve ilgili paydaşlarının belirlendiği bu proje etaplar
halinde uygulamaya geçtiğinde sürdürülebilir kentsel gelişme adına
örnek oluşturacaktır.
Bursa Nilüfer Belediyesi Sağlıklı Kent Projesi, belediyenin
2008-2013 stratejik hedeflerinde, ilke ve uygulamaları içeren, katılımcı ve sürdürülebilir yaklaşımlı eko-belediyecilik konusu ile ilgili
bir projedir. “Dünya Sağlık Örgütü’nün Sağlıklı Kentler Projesi yaklaşımına göre sağlıklı kent, sürekli değişen, büyüyen, nefes alan ve
yaşayan bir organizmadır ve bu organizma çevresini iyileştirip, kaynaklarını genişleterek, insanlarının birbirini desteklemesini ve en yüksek potansiyele ulaşmayı sağlar. Nilüfer Belediyesi Haziran 2005’te
Dünya Sağlık Örgütü Sağlıklı Kentler Projesini yürütmeye karar vermiş ve Nilüfer Sağlıklı Kent Proje ofisini kurmuştur. Nilüfer sağlıklı kent projesinin temel hedefleri arasında, yaşanabilir ve sağlıklı bir
çevrenin sağlanması, katılımcı ve paylaşımcı bir anlayış geliştirilmesi
yer almıştır[14]. “Nilüfer Kent Konseyinin çevre, sürdürülebilirlik ve
katılımcılık konularında belediye ile ortak projeleri bulunmaktadır.
Örneğin; Yeşil Nilüfer haftasının düzenlenmesi, Sağlıklı Kent Projesini destekleyen bir içeriğe sahiptir. Çevre durum raporu konseyin katılımcı süreçle geliştirdiği projeler arasındadır[15]. Belediye ve konseyin yeşil, sürdürülebilir çevrenin yaratılmasında çok aktörlü katılım
sürecine önem verdikleri belirlenmiştir.
Konya Selçuklu Belediyesi SELKAP Projesi, (Selçuklu Belediyesi Kaynağından Ayırma Projesi) katı atık yönetimi ve ambalaj
atıkları yönetimi açısından dikkat çekici bir projedir. “Selçuklu Belediyesi tarafından çöp olarak tanımlanan atıkların geri dönüşümünün
sağlanması amacıyla SELKAP Projesi yürürlüğe konmuştur. Bu proje ile ilçe sınırları içerisinde yer alan konutlar, alışveriş merkezleri,
okullar, kamu kurum ve kuruluşları, oteller vb. tüm alanlardan top254
lanan atıkların ayrıştırılması ve bu politikaların sürdürülebilir olması
amaçlanmıştır[16]. Proje sürecinde, üniversite, sivil toplum kuruluşları, İl Özel İdaresi gibi birçok kurumla ortak çalışmalar yapılmış ve
bu yönleri ve çevresel hedefleri ile katılımcı ve YG21 süreci ile bağlantılı bir proje olarak görülmektedir.
Antalya Kent Konseyi; Türkiye’de YG21 ilkelerine göre kurulan ilk konseyler arasında yer almaktadır. “1997 yılında Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve Antalya Mimarlar Odası ortak girişimi ile Antalya Kent Konseyi kurulmuştur. Kuruluş amaçları arasında
sürdürülebilirlik ve yönetişim hedeflerini dikkate alan Antalya Kent
Konseyi’nin başlıca faaliyet alanları YG21 ilkeleri doğrultusunda
belirlenmiştir. Antalya Kent Konseyi Çevre Çalışma grubu kent ve
çevresi açısından pek çok konuyu tartışarak katılımcı süreçlerle bu
sorunlara çözüm önerileri geliştirmiştir[17].”
İstanbul Maltepe Belediyesi Yeşil Belediye Dönüşüm Projesi;
proje stratejileri belirlenmiş henüz uygulama aşamasına geçilmemiş
ama Türkiye’de eko-belediyecilik adına yapılan çalışmalar arasında
değerlendirilecek bir projedir. “Maltepe Belediyesi Yeşil Belediye
Dönüşüm Projesi holistik bir yaklaşımla, tarih-kültür, çevre-doğa,
canlı-insan, gençlik, engelli, gelecek, istihdam, tasarruf, kaynak, yenilenebilir enerji, temiz teknoloji, geri dönüşüm-geri kazanım, sosyal
sorumluluk-sosyal paydaşlık, sürdürülebilir ekonomik ve sosyal gelişme dostu belediye dönüşümünü hedeflemektedir[18].”
3. KENT KONSEYLERİ
Türkiye’de kent konseyleri, YG21 sürecine bağlı olarak, 5393
sayılı Belediye Kanunun 76. maddesine göre kurulmuşlardır. “5393
sayılı Belediye Kanununda her kentte bir kent konseyinin kurulması hükmü yer almıştır. Bu konseylerde, kamu kurumlarından siyasi
partilere, üniversitelerden sendikalara, sivil toplum kuruluşlarına ve
muhtarlara kadar oldukça geniş bir kurumsal temsil yöntemi benimsenmiştir[19].”
3.7.2005 tarihli 5393 sayılı Belediye Kanunun 76. maddesine
dayanılarak, 2006 yılında Kent Konseyi Yönetmeliği hazırlanmıştır.
Yönetmelikteki tanımına göre kent konseyleri, merkezi yönetimin,
yerel yönetimin, kamu kurum niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve
sivil toplum ortaklık anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde
255
buluştuğu, kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu
demokratik yapılar ile yönetişim mekanizmalarını ifade eder.
Bu tanımlardan yola çıkarak, kent konseylerinin işleyiş yapısında, stratejik ve uygulama araçları bulunduğu belirlenmiştir. Stratejik yapı içinde meclisler ve çalışma grupları ve YG21 sürecinde ele
alınan konular yer almaktadır. Uygulama araçlarının içinde kent konseylerinin yaptırım gücü olarak da nitelendirilebilecek belediye ile işbirliği ve ortak çalışma konusu ile kentsel projelere konseylerin katkı
vermesi bulunmaktadır. Bu yaklaşım, Tablo 1’de şematize edilmiştir.
3.1 Yerel Katılımcılık ve Kent Konseyleri
Kent konseyleri, YG21 sürecinin katılımcılık esasına dayalı
aktörleri olarak, yerel yönetişim sürecinde kentteki tüm paydaşları
bir araya getirerek, ortak bilinç çerçevesinde projeler oluşturmaktır.
“Kent Konseyleri, kentin çevre ve kalkınma önceliklerinin ve hedeflerinin saptanmasına ilişkin ortak vizyonun belirlenmesinde yönetişimci bir yaklaşım sergileyen yapılardır. Kent konseylerinin amacı yerel
kalkınmanın gerçekleştirilmesinde merkezi yönetim, yerel yönetim,
sivil toplum kuruluşları ve yerel halk arasında kurulacak işbirliği çerçevesinde yerel yönetişime dayalı bir kalkınma politikası oluşturmaktır[20].”
“Konsey ile belediye meclisi arasındaki ilişkiye dair yasadaki
düzenleme şu şekildedir: Kent konseyinin almış olduğu kararlar, belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınıp görüşülür. Bir bakıma kentte yaşayanlar, kent konseyi aracılığı ile belediye meclisine
gündem ekleyebilmektedir. Meclis, kent konseyi kararında belirtilen
hususu müzakere ederek kabul edebilir veya reddedebilir[21].”
Kent konseylerinin yerel katılımcılıktaki etkileri, halkın farklı kesimlerinden üyelerinin ve mahalle gönüllülerinin olmasının ve
üyelerin öneri ve projelerinin belediye meclis gündemine alınmasıdır.
Meclis gündemine alınan projeler, zamanla uygulama şansı bulacak
olsa da, çoğu ilçede konsey projelerinin fikir aşamasında kaldığı, konseylerle yapılan mülakatlardan anlaşılmıştır.
256
3.2 Kent Konseylerinin Çalışma Grupları
Kent konseylerinin meclisleri ve çalışma grupları bulunur.
“Çalışma grupları, belirlenen öncelikli konularda derinlemesine çalışmalar yapabilecek zamana ve birikime sahip, farklı sektörlerden,
kuruluşlardan ve disiplinlerden gelen kişileri, katılımcı yaklaşımın
özüne uygun şekilde, yerel sürdürülebilir kalkınma eylem planlamasının farklı bileşenleri etrafında buluşturmaktadır. Çalışma grupları,
yalnızca bir tartışma, düşünce geliştirme ve ortak noktalarda buluşma
ortamı yaratmakla kalmayarak, ilgili konulardaki temel unsurların çözümüne yönelik eylemlerin ve bunların önceliklerinin belirlendiği bir
platform işlevini görmektedir[22].”
Kent konseylerinin oluşturduğu çevre ile ilgili çalışma gruplarının ana hedefi çevresel sürdürülebilirlik konusunda araştırma ve projeler üretmektir. Çevresel sürdürülebilirlik ile ilgili konular maddeler
halinde özetlenecek olursa;
• Yerel halkın bilinç düzeyinin arttırılmasına yönelik çalışmalar,
•Sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin, yerel politikalar ve programlarla bütünleştirilmesi ve çevresel kaynakların yok oluşunun tersine
çevrilmesine yönelik projeler,
•Su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına ve atık sistemlerinin
iyileştirilmesine yönelik projeler,
•Sağlıksız kentsel alanların iyileştirilmesine yönelik projelerdir[23].
Çevresel sürdürülebilirlik adına çevre çalışma gruplarının farklı bakış açıları ile yeni yaklaşımlar geliştirmeye yönelik etkinlikler
göstermeleri ve bu konuları belediye meclislerine taşımaları önemli
bir potansiyeldir. Kent konseylerinin biraraya gelerek, kongre, sempozyum, çalıştay, atölye gibi faaliyetlerle çalışma, uygulama ve deneyimlerini paylaşmaları çevreye ilişkin yaratıcı projelerin artmasına
olanak verebilir.
4. KENT KONSEYLERİNİN EKO-BELEDİYECİLİĞE
ETKİLERİ ÜZERİNE ARAŞTIRMA
Türkiye’deki eko-belediyecilik uygulamaları araştırıldığında
konseylerin katkısı belirlenmiştir. Bununla birlikte, konseyler ve ekobelediyecilik arasında bir başka ilişki de konseylerin çevre konusundaki çalışmalarının incelenmesidir. Araştırmada, İstanbul ilçelerinin
kent konseyleri örnek alınarak, konseylerin çevre çalışma gruplarının,
257
çevre ve sürdürülebilirlik konularındaki çalışmalarının incelenmesi
yapılmıştır.
4.1 Araştırma Yöntemi
Kent konseyleri ve eko-belediyecilik arasındaki ilişkileri YG21,
katılımcılık ve sürdürülebilirlik kavramları belirlemektedir. Araştırmada kent konseylerinin, eko-belediyeciliğin Türkiye’deki gelişimine katkılarını belirlemek için konseyler üzerine karşılaştırmalı analiz
yapılmıştır. Araştırma yöntemi, İstanbul ilçelerinde kurulmuş olan 11
kent konseyinin web sitelerinden ve konsey üyeleri ile yapılan mülakatlardan edinilen bilgilerin karşılaştırmalı tablo haline getirilmesini
içermektedir. Konseylerin çevre konusundaki çalışma ve yaklaşımları
araştırılmıştır.
Çevre konusundaki çalışmaların, düşüncelerin ve projelerin artışı, sürdürülebilirlik için belediye uygulamalarını arttıracaktır ve bu
da Türkiye için eko-belediyecilik modelinin gelişimine katkı sağlayacaktır. Bu yaklaşımla, konseylerin çevre ile ilgili çalışma grupları,
konsey çalışma yönergelerinde çevre konusunun ele alınması, çevreye ilişkin konseyde yapılan proje sayıları ve içerikleri incelenmiştir.
İstanbul’da incelenen kent konseyleri; Adalar, Ataşehir, Avcılar, Bahçelievler, Beyoğlu, Esenyurt, Kadıköy, Kartal, Sarıyer, Silivri ve Üsküdar Kent Konseyleridir. İstanbul’daki kent konseylerinin seçiminde
web sitelerinin açıklayıcı ve kapsamlı olması temel etken olmuştur.
Kent konseylerinin proje, hedef ve yaklaşımlarını tanıtabilmelerinin
en etkin araçlarından biri web siteleridir.
4.2 Araştırma Bulguları
İstanbul’da seçilen 11 kent konseyinin, çevre ile ilgili çalışma
gruplarının olup olmadığı, konsey çalışma yönergesinde çevre konusunun ele alınışında özel bir yönetmeliğinin olup olmadığı, çevreye
ilişkin yapılan proje sayısı, proje konuları, web linkleri ve kuruluş
yılları incelendiğinde Tablo 2’de yer alan veriler bulunmuştur.
258
Tablo 2. Kent Konseylerinde Çevre Çalışma Gruplarının Faaliyetleri
Kent
Konseyi
Konseyde
Çevre
Çalışma
Grupları
Konsey Yönergesinde
Çevre Konusu
Çevreyle İlgili
Yapılan Proje Sayı
ve İçeriği
Konsey
Web
Linki
Konsey
Kuruluş
Yılı
Adalar
Kent
Konseyi
Temiz Deniz
Konsey
4 Proje
Çalışma Grubu yönergesinde gerçekleştirilmiş
Çevre Çalışma yer vermiş.
Grubu
Kadın ve Çevre
Bilinci Çalışma
Grubu
www.ada- 2007
larkentkonseyi.com
Ataşehir
Kent
Konseyi
Çevre ve Trafik 2006 yılında
Çalışma Grubu yürürlüğe
giren Kent
Konseyi
Yönetmeliği
temel alınıyor.
www.atasehirkentkonseyi.
org/
Avcılar
Kent
Konseyi
Sağlık
ve Çevre
Komisyonu
Bahçelievler Kent
Konseyi
Çevre ve
2006 yılında
Temizlik
yürürlüğe
Çalışma Grubu giren Kent
Konseyi
Yönetmeliği
temel alınıyor.
Beyoğlu
Kent
Konseyi
Çevre Kurulu
Esenyurt
Kent
Konseyi
Çevre ve
Konsey
Yeni kurulmuş olan
Kentleşme
yönergesinde konseyde çevre ile
Çalışma Grubu yer vermiş.
ilgili projeler oluşum
aşamasında.
2 Proje Hal ve gümrük
alanının çevre ve
trafiğe etkilerinin
araştırılması
Mahalle bazında çevre
ve trafik sorunlarının
tespiti ve raporlanması
Konsey
Hazırlık aşamasında
yönergesinde yeni bir proje
yer vermiş.
bulunmakta;
Avcılar ilçesinin
güzelleştirilmesi ile
ilgili etkinliklerin
planlanması.
2 Proje;
Kültür ve tarihi mirasın
korunması ile ilgili
proje.
Kocasinan’da 130
yıllık sakız ağacının
bakımı yapılarak,
Bahçelievler’in
sembolü yapılmasına
ilişkin proje.
Konsey
1 Proje;
yönergesinde Çevre Haftasında
yer vermiş.
düzenlenmiş
etkinlikler;
Çevre yürüyüşü,
çevre sempozyumu ve
konser.
259
2009
www.avci- 2000
larkentkonseyi.org
http://bah- 2009
celievlerkentkonseyi.org
www.kentkonseyi.
beyoglu.
bel.tr
2009
(2004
yılında
Beyoğlu
Yerel Sivil
Güç Birliği
Merkezi)
www.esen- 2010
yurtkentkonseyi.
com
Kent
Konseyi
Kadıköy
Kent
Konseyi
Konseyde
Çevre
Çalışma
Grupları
Konsey Yönergesinde
Çevre Konusu
Çevreyle İlgili
Konsey
Konsey
Yapılan Proje Sayı ve Web Linki Kuruluş
İçeriği
Yılı
Çevre ve
Konsey
6 Proje;
www.kadi- 2004
Altyapı
yönergesinde Sağlıklı kent ve kente koykonsey.
Çalışma Grubu yer vermiş.
karşı işlenen suçların
org
tespiti
Çevre kirliliğinin
ortadan kaldırılması
Çöp ve konteynırların
yer altına indirilmesi
Evsel atıkların geri
dönüşümü projesi
Naylon poşete hayır
kampanyası
İmar Planlarının semt
halkı ve sivil toplum
örgütleri ile birlikte
yapılması ve yeşil alan
kullanımının planlarda
arttırılması
Kartal Kent Çevre
2006 yılında
Konseyi
Komisyonu ve yürürlüğe
Çalışma Grubu giren Kent
Konseyi
Yönetmeliği
temel alınıyor.
Sarıyer
Kent
Konseyi
Çevre ve
Doğal Afetler
Çalışma
Grubu
Hayvan
Hakları ve
Balıkçılık
Çalışma
Grubu
4 Proje;
Güneş enerjisi projesi,
Naylon torbanın
günlük yaşamımızdan
kaldırılması projesi
Aydos’ta rüzgar enerjisi
projesi
Görüntü kirliliğinin
kaldırılması projesi
Konsey
5 Proje;
yönergesinde Mahalle halkını çevyer vermiş.
re koruma konusunda özendirme projeleri: ‘Sarıyer’in en güzel
sokağının seçilmesi’gibi. Çevreye yönelik proje hazırlığı ‘Geride kalan orman, yeşil
alanlar ve su kaynaklarını korumak için kamuoyu yaratma çalışması’ Çevre bilincine
yönelik öğrencilerle
projelerin düzenlenmesi çalışmaları.
Kent panolarında hayvan hakları bilinçlendirme afişleri
Kentin belirli alanlarında sokak hayvanları
için beslenme noktaları oluşturulması.
260
www.kar- 2009
talkentkonseyi.com
www.sariyerkentkonseyi.
org
2007
Kent
Konseyi
Silivri
Kent
Konseyi
Üsküdar
Kent
Konseyi
Konseyde
Çevre
Çalışma
Grupları
Tarihi Mirasın
Korunması ve
Çevre Çalışma
Grubu
Çevre ve
Turizm
Çalışma
Grubu
Konsey Yönergesinde
Çevre Konusu
Çevreyle İlgili
Yapılan Proje Sayı
ve İçeriği
Konsey
Web
Linki
Konsey
Kuruluş
Yılı
Konsey
4 Proje;
yönergesinde Silivri Yeni Mezarlıkta
yer vermiş.
servi ağacı dikilmesi
Çevre bilincinin geliştirilmesi için broşür
Silivri’deki anıt ve korunması gerekli ağaçların tespiti
Plastik poşete hayır
kampanyası
www.silivrikentkonseyi.
org.tr
2007
Konsey
4 Proje;
yönergesinde Katı atıkların geri döyer vermiş.
nüşümü projesi
Güneş enerjisi ile şarj
olan sokak lambaları projesi
Fidan dikme projesi
Kullanılmış sıvı yağların tekrar işlemden
geçirilerek ekonomiye
kazandırılması projesi
www.us2008
kudarkentkonseyi.
org
Tablo 2’de yer alan veriler incelendiğinde, 2007 yılından sonra kent konseylerinin sayısının arttığı, İstanbul’da ilk konseylerin
2000’li yıllarda kurulduğu, farklı içerikleri olsa da her konseyin çevre çalışma grubu olduğu, konseylerin bir kısmının özgün yönergesini
oluşturduğu, konseylerin çevresel sürdürülebilirliğe yönelik projelerinin olduğu görülmektedir. Yapılan mülakatlarda, bu projelerin birçoğunun henüz uygulama aşamasına geçemediği ve ilgili belediyeden
konsey projelerine kaynak aktarması konusunda destek beklendiği
belirlenmiştir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Türkiye’de eko-belediyecilik, yeni ama önemli bir kavram olarak, özellikle sel felaketleri gibi küresel iklim değişikliklerinin ve
dünyadaki çevresel sorunların tartışıldığı dönemde gündemde yer alan
bir konudur. Türkiye’de belediyeler YG21 sürecini gündeme alarak,
stratejik eylem planları hazırlamakta, kent konseylerini kurmaktalar
ve çevre sorunları, yenilebilir enerji kaynakları ve geri dönüşüm konularında projeler geliştirmektedirler. Bütün bunların belirli bir siste261
matik içinde bir model yaklaşımı ile ele alınması eko-belediyeciliğin
ilk denemelerini ülkemize kazandıracaktır. Sarıyer Belediyesi SKEP
Projesi, Bursa Nilüfer Belediyesi Sağlıklı Kent Projesi ile Maltepe
Belediyesi Yeşil Dönüşüm Projesi ülkemizdeki eko-belediyeciliğin
öncü yaklaşımlarıdır. Özellikle Sarıyer Kent Konseyinin ve Nilüfer
Kent Konseyinin, çevresel sürdürülebilirlik konusundaki yaklaşımları, kent konseylerinin, eko-belediyecilik vizyonuna katkılarını göstermektedir. Kent konseyleri, YG21 süreci ile ilişkileri ve çevre çalışma
gruplarının proje yaklaşımları ile eko-belediyeciliğin ülkemizde gelişimindeki aktörler arasında yer almaktadır.
Bu göstergelerin ışığı altında, İstanbul’daki 11 ilçenin kent konseyleri üzerine yapılan karşılaştırmalı analizde, konseylerdeki çevre
gruplarının aktif olduğu ve hazırladıkları konsey yönetmeliklerinde
çevre konusuna yer verildiği, bunlarla birlikte çevreye ilişkin projelerin uygulanmasında henüz eksiklerin olduğunu belirlenmiştir. Ülkemizde bu süreç 2000’li yıllarda başlamıştır ve kent konseylerinin
artması farklı deneyimlerin paylaşımına olanak vermektedir. Bu araştırmada, kent konseylerinin, çevresel sürdürülebilirlik konusuna vurgu
yaparak, eko-belediyeciliğin gelişimine katkı sağladığı belirlenmiştir.
Özellikle, Türkiye’de 50’yi aşkın ilde kent konseylerinin kurulduğu
göz önüne alındığında, bu katılımcı yapının ne kadar önemli potansiyelleri olduğu, toplumsal güç birliği yarattığı düşünülmektedir.
Eko-belediyeciliğin stratejik araçları arasında yer alan yeşil sertifika sistemleri, kent konseylerinde gündeme getirilerek, belediyelerin ISO ve EMAS standartlarında ekolojik projeler üretimi konusunda
birbirleri ile yarışmaları sağlanabilir. Kent konseyleri, çevresel sürdürülebilirlik için yaratıcı fikirlerin geliştirebileceği özgür platformlar
olarak, belediyecilik vizyonunu etkileyebilir.
Gelecek nesillerin doğal kaynaklarını duyarlı şekilde korumayı ilke edinmiş eko-belediyecilik, katılımcı yerel aktörlerle ve kent
konseyleri ile daha da güçlenir. Gelecek ortak bilinç birikimi ile sürdürülebilir.
262
KAYNAKLAR
1. Atvur, S. (2009, Aralık). Yerel Gündem 21 ve Çevre: Antalya Kent Konseyi
Örneği, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 35(2), s:231-241.
2. Eckerberg, K., Forsberg, B. (1998). Implementing Agenda 21 in Local
Government: The Swedish Experience. Local Environment: The
International Journal of Justice and Sustainability, 3(3).
3. Bursa Nilüfer Belediyesi, http://sagliklikent.nilufer.bel.tr/pdf_doc/Nilufer_
KSGP.pdf
4. Çoban, A., Kılıç, S. (2009). Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Çevreye
Yönelik Politikaları: Konya Selçuklu Belediyesi SELKAP Örneği, Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 22, 117-130.
5. Atvur, S. (2009, Aralık). Yerel Gündem 21 ve Çevre: Antalya Kent Konseyi
Örneği, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 35(2), s:231-241.
6. Özkol, S., (2009, Eylül). Yeşil Belediye’ye Dönüşüm Projesi Yol Haritası,
Yeşil Belediye Dergisi, 2009-1, s:4-6.
7. Alas, B., Bostancı, S.H., Artu, M., Boztepe, V., Karakuş, Y., Sarı, Ç. (2011).
Yerel Yönetim Anlayışında Yeni Yaklaşımlar Sempozyum Sonuç Bildirgesi,
“Yerel Yönetim Anlayışında Yeni Yaklaşımlar Sempozyum Kitabı”, Okan
Üniversitesi Yayınları:16, s:217-219.
8. Bostancı, S.H., (2011). Eco-Municipalities and Municipal Applications
for Sustainability, (Kitap Bölümü: Green and Ecological Technologies for
Urban Planning: Creating Smart Cities, editör: Yalçıner-Erçoşkun, Özge)
IGI Golbal, USA, yayın sürecinde.
9. Eco-municipalities: Where are they? http://www.sustaindane.org
10. Ergin, B., (2008). Belediyelerde Yönetime Katılım ve Zeytinburnu
Belediyesi Kent Konseyi Uygulaması, Marmara Üniversitesi Yüksek
Lisans Tezi, İstanbul.
11. Doğan, A.E., (2009). Kent Konseylerini “Kent Hakkı” Açısından Yeniden
Düşünmek, Eğitim Bilim Toplum Dergisi, 7(25), s: 93-106.
12. Toksöz, F., (2008). İyi Yönetişim El Kitabı, TESEV Yayını, İstanbul.
13. Sarıyer Belediyesi, (2011). http://www.sariyer.bel.tr/userfiles/files/Pdf/
SKEP3.pdf , Sarıyer Kalkınma Eylem Planı SKEP.
14. Bursa Nilüfer Belediyesi, http://sagliklikent.nilufer.bel.tr/pdf_doc/Nilufer_
KSGP.pdf
15. Nilüfer Kent Konseyi, http://www.niluferyg21.org.tr
16. Çoban, A., Kılıç, S. (2009). Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Çevreye
Yönelik Politikaları: Konya Selçuklu Belediyesi SELKAP Örneği, Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 22, s:7-130.
17. Atvur, S. (2009, Aralık). Yerel Gündem 21 ve Çevre: Antalya Kent Konseyi
263
18.
19.
20.
21.
22.
23.
Örneği, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 35(2), s:231-241.
Özkol, S., (2009, Eylül). Yeşil Belediye’ye Dönüşüm Projesi Yol Haritası,
Yeşil Belediye Dergisi, 2009-1, s:4-6.
Arıkboğa, E. (2011). Yerel Yönetimlerde Katılım ve Meclislerin Rolü,
“Yerel Yönetim Anlayışında Yeni Yaklaşımlar Sempozyum Kitabı”,
editörler: Alas, B., Bostancı, S.H., Artu, M., Boztepe, V., Karakuş, Y., Sarı,
Ç., Okan Üniversitesi Yayınları:16, s:193-209.
Eroğlu, H.T., (2010, Nisan). Sürdürülebilir Yerel Kalkınma ve Kent
Konseyleri, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 26(2), s:4455.
Arıkboğa, E. (2011). Yerel Yönetimlerde Katılım ve Meclislerin Rolü,
“Yerel Yönetim Anlayışında Yeni Yaklaşımlar Sempozyum Kitabı”,
editörler: Alas, B., Bostancı, S.H., Artu, M., Boztepe, V., Karakuş, Y., Sarı,
Ç., Okan Üniversitesi Yayınları:16, s:193-209.
Kent Konseyleri Çalışma Grupları, http://www.kentkonseyleri.net
Eroğlu, H.T., (2010, Nisan). Sürdürülebilir Yerel Kalkınma ve Kent
Konseyleri, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 26(2), s:4455.
264
BÜYÜKŞEHİR KENT KONSEYLERİ
KÜLTÜR SANAT ÇALIŞMA
GRUPLARININ FAALİYETLERİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Adnan SÖYLEMEZ*, Öğr. Gör. Dr. Duygu İLKHAN SÖYLEMEZ**
(*) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ANKARA
(**) Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu,
KONYA
[email protected], [email protected]
ÖZET
Hemşehrilik anlayışı çerçevesinde buluşulan ve çeşitli mesleki
birlikler ile sivil toplum kuruluşlarının ortak bir şekilde kentin kalkınma öncelikleri, sorunları, sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde
belirlenen vizyonlarının tartışılarak, çözüm yollarının arandığı ve geliştirildiği uzlaşma esaslı demokratik yapılar olan Kent Konseylerinin
çalışma grupları içinde yer alan “Kültür Sanat Çalışma Grupları” o
kentte kültürel bir bilinç ortaya konulması için çaba göstermektedir.
Bu gruplar, kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri
değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek için çeşitli etkinlikler düzenlerler.
Bu araştırmada, bu etkinliklerden yola çıkarak Büyükşehir Belediyeleri içerisinde kurulan Kent Konseyleri Kültür Sanat Çalışma
Gruplarının faaliyetleri değerlendirilecektir.
Anahtar kelimeler: Kent konseyleri, Büyükşehir belediyeleri, Kültür
sanat çalışma grupları, Kent kimliği
265
1. GİRİŞ
Ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğu günümüzde kentte yaşamaktadır. Kentli nüfusun yarıdan fazlası da Büyükşehir olarak adlandırılan 16 büyük kentimizde yaşamaktadır. Ülkenin en çok göç alan
yerleri olan Büyükşehirlerimiz göç sonrası adaptasyon konusunda büyük problemler yaşamaktadırlar. Kente gelmiş ama kentin içine dâhil
olamamış kalabalıklar uzun vadede kentin sağlıklı bir şekilde büyümesi ve var olabilmesinin de önünde en büyük engeldir. Yerel halkın
yerel yönetim üzerinde demokratik olarak etkili olabilmesi ve kente
aidiyet hissedebilmesi ve kırdan kente gelenlerin kente uyum sağlayabilmeleri açısından kent konseyleri büyük bir önem arz etmektedir.
Bu konseylerin içerisinde faaliyetlerini sürdüren kültür sanat çalışma
grupları ise bu konuda en önemli gruplar arasındadır. Kültür ve sanat
sayesinde kente uyum daha kolay bir şekilde sağlanabilir.
Bu çalışmada Büyükşehir olarak nitelendirilen ana kentlerimizin kent konseylerinin içerisinde çalışmalarını sürdüren kültür ve
sanat çalışma gruplarının ortaya koydukları faaliyetler değerlendirilmiştir. Kent Konseylerinin gerek haber ve duyuru gerekse mevzuatları ile ilgili bilgileri derledikleri kurumsal web siteleri ve bilgi edinme kapsamında alınan cevaplarda, genel bir konsey yapılanmasından
ve kültür sanat çalışma gruplarının yönergede belirtilen hizmetlerinden bahsetmekten öteye gitmemektedir. Tüm bu kaynaklardan
toplanan bilgilerle Büyükşehir Kent Konseyleri’nde kültür ve sanat
çalışma gruplarının kurulup kurulmadığı, kurulduysa ortaya koydukları faaliyetler ve bu grupların üye yapılarının incelenmesi ile Kent
Konseyi’nin diğer çalışma grupları ve meclislerinde ne gibi kültürel
etkinlikler düzenlendiğinin değerlendirilmesi araştırmanın konusunu
oluşturacaktır. Sonuç bölümünde ise kent bilincinin kurulmasında
Kent Konseylerinin etkili olduğu Kültür ve Sanat çalışma gruplarının
kentli kimliği kazanmadaki rolü üzerinde durulacaktır.
2. KENT KİMLİĞİ VE KÜLTÜR SANAT İLİŞKİSİ ÜZERİNE
Kent, tarihin farklı dönemlerine ait fiziksel, sosyal ve kültürel
katmanların tarihsel süreklilik içinde üst üste yığılması sonucu oluşan
fiziksel, mekânsal ve sosyal bir ortamdır. Kent kimliği ise, kente ait
olan, o kenti diğerlerinden farklı kılan ve o kente değer katan, o kente
özgü unsurların oluşturduğu bir bütündür. Diğer bir deyişle o kentin
anlamıdır. Bu unsurlar belli noktalarda ağırlık kazanabilir; örneğin
266
kent coğrafi konum olarak bir dağın eteğinde ya da deniz kenarında
kurulmuş olabilir, diğer kentlere yakın ya da uzak olabilir, dini ya da
tarihi unsurlara sahip bir kent olabilir, ya da o kentte ticaret ve ekonomi, çevre kentlere göre daha fazla gelişmiş olabilir. Sözü edilen bu
tür unsurlar, kentlerin özgün kimliklerinin oluşumuna katkıda bulunurlar[1].
Kentte yaşayan insan, sınıfsal kimliklerinden farklı ve bağımsız iki temel kimliğe de sahiptir. Bu kimlikler, yaşadığı dar çevredeki
mahalle kimliği ve kentin içerisinde bir birey olarak kentli kimliğidir.
Mahalle kimliği onu yaşadığı dar çevre ile ilgili yaşamını doğrudan
etkileyen görevlerle ilgili yükümlülükleriyken, kentli kimliği ise kentin ortak yaşam alanları ve ihtiyaçlar olmak üzere bütünüyle kentten
sorumlu, yükümlü olmaktır[2].
Bir şehrin gerçek sahibi; o şehirde yaşayan, kentle bütünleşen
ve kendisini kente ait hisseden kişilerdir. Kentlilik bilinci kavramı
ile ifade edilmek istenen, kentte yaşayanların kentle bütünleşmesi,
kendini kente ait hissetmesi ve dolayısıyla yaşadığı kente karşı sorumluluk duymasıdır. Hizmetlere erişmek bir hak ise, kente ait olma
duygusu ile bireylerin kendilerini kente karşı sorumlu hissetmeleri de
görevleridir. Bu konu aynı zamanda kentin varlığının sürdürülmesi,
kentlilerin aktif katılım ve çözümde ortaklık ilkelerine uygun hareket
ederek bu sorumluluğun en önemli parçası haline gelmeleriyle bağlantılıdır[3].
Kentlilik bilincine sahip olamayan kent sakini yaşadığı kentin korunması, yaşamının devam etmesi ve gelecek nesillerinde aynı
oranda kentin alanlarından istifade etmesinde olumsuz bir rol oynayabilir. Bu sebeple, modern bir kent yaşamına geçiş yapabilmek için
öncelikle kentlerimizde yaşayan insanlarımızın modern kent yaşamı
ile ilgili donanıma kavuşmalarının sağlanması için kentlilik bilincinin
olması gerekir.
Endüstrileşme çabaları sonucunda, sanayi kuruluşlarının insan
kaynağı ihtiyacı ile başlayan “köyden kente göç” olgusu ve doksanlı
yıllardan sonra ortaya çıkan terör ve güvenlik sorunları nedeniyle ana
kentlerimiz artık ülke nüfusunun büyük bir bölümünü barındırmaktadır. Kentlerin hızlı bir şekilde nüfus artışına maruz kalması ve hem bu
insanların kente adaptasyon sürecinin tamamlanması sorununu hem
de bu insanların nitelikli emek gücünün ortaya çıkması sorunlarını
da beraberinde getirmiştir. Kente adaptasyonun sağlanması da hem
267
kentlilik bilincinin oluşturulması için, hem de bu insanların kentin
kültürel kodlarına daha fazla katkı sağlaması için gereklidir.
Yaşanabilir kentlerin oluşturulması bağlamında en önemli iki
zorluk dikkatimizi çekmektedir. Bunlardan ilki; herhangi bir üretim
düzeyine katılamamış, emeğini nitelikleştirememiş insan topluluklarının kentlerde büyük bir çoğunluğa tekabül etmesidir. Burada kastedilen yalnızca eğitim durumu ile ilintili değildir. “Her işi yaparım”
diyen aslında mesleki olarak bilgisiz ve ilgisiz[4] bir emek çokluğunun varlığıdır. İkinci olarak ise, kente yerleşmiş vatandaşların, aynı
köyden geldiği insanlara karşı aidiyet hissetmesi ile bir hemşehri derneği etrafında örgütlenerek, aynı kır yaşamı gelenek ve göreneklerini devam ettirme isteği, kentlilik bilincinin yerleşmesininde önemli
engellerden biridir. Bu dernekler/vakıflar, kendi kuruldukları kentle
ilgili sorunların çözümüne katkı sağlayamazken; yüzlerce kilometre
uzaktaki köyleri veya kasabalarının sorunlarının çözümü için daha
fazla zaman ayırmaktadırlar.
Kentlilik bilincinin yerleşmesi ve kent insanının yaşam alanı
içerisinde doğru ve sağlıklı bir emek gücünü açığa çıkarmak için temel sorun çözücü, yerel yönetimler ve kent konseyleridir.
Kentlerin kimlikleri ile kentte yaşayanların kimlikleri kentlerin
yaşam kalitesinin yükselmesinde önemli rol oynamaktadır. Kentlerin
olduğu kadar kentte yaşayan insan kaynağına yönelik sosyal ve kültürel yatırımlar, çağdaş kentlerin temel politikaları haline gelmiştir
ve gelmelidir[5]. Bu konuda öncelikli olarak yapılması gerekenler,
kent bilincinin oluşturulması çalışmaları için yapılacak kültürel-sanatsal faaliyetler ile mesleki niteliğin artırılması için yapılacak sosyal
faaliyetlerdir.
3. KENT KONSEYLERİNE GENEL BİR BAKIŞ
Gündem 21, Birleşmiş Milletler’in 1992 yılında Rio de
Janeiro’da düzenlediği, konferans sonucu ortaya konan, 179 ülkenin
kabul ettiği bir belgedir. “Sürdürülebilir kalkınma” kavramının yaşama geçirilmesine yönelik küresel uzlaşmanın ve politik taahhütlerin
en üst düzeyde ifadesi olan bu belgede, “insanlığın temel gereksinimlerinin karşılanması”, yaşam standartlarının iyileştirilmesi, ekosistemin korunması ve yönetilmesi amaçlanmıştır[6].
Kent konseyleri, ‘herkesin görüşlerini açıklama fırsatı bulabi268
leceği bir platform’ olarak tanımlanıp en önemli işlevi, kentteki tüm
aktörleri bir araya getirerek, tüm kent için bir platform oluşturmaktır.
Kentin kalkınma önceliklerinin ve sorunlarının tanımlandığı ve tartışıldığı demokratik platformlar olarak faaliyetini yürütecektir[7].
Gündem 21’in araçsal ilkeleri “kent bağlılığı”, “yapabilir kılma” ve “yönetişim”den oluşmaktadır. Türkiye Ulusal Rapor ve Eylem
Planı(1996)’na göre “Kent bağlılığı”, her bireyin temel haklarının
bulunmasının yanı sıra, diğerlerinin haklarını koruma ve beldesinde
ortak iyiye katkıda bulunma sorumluluğu olarak tanımlanmıştır[8].
Kültür ve sanat faaliyetleri ile ilgili karar alma sürecinde halkın katılımını artırmak için kent konseylerinin daha aktif rol alması “kent
bağlılığı”na daha çok vurgu yapılması açısından önemlidir.
Gündem 21 çerçevesinde öncelikle ulusal bağlamda, Ulusal
Gündem 21’lerin, buna bağlı olarak yerel yönetimler tarafından Yerel Gündem 21’lerin oluşturulması öngörülmüş ve söz konusu küresel
eylem planının ulusal planlar ve yerel gündemler arasında bağlantı
kurması sağlanmıştır. Yerel Gündem 21 projesi, kentin gelecek vizyonunun geliştirilmesi ile stratejik bir yerel eylem planının hazırlanmasını kapsamaktadır[9].
Yerel Gündem 21’in katılım araçlarından birisi de Kent
Konseyleri’dir. Kent Konseyleri, toplumun her kesiminden grupların karar süreçlerine katılmasını sağlayarak kent sorunlarının ortaya
konulması ve çözüm geliştirilmesi için bir araya gelinmesi işlevini
görür. Kent konseyleri içerisinde tamamen “gönüllülük” esasına dayalı olarak “kozalar” veya “çalışma grupları” oluşturulur. Bu gruplar,
kentin öncelikli sorunlarını temel alarak kurulurlar. Bunun yanı sıra
kentlinin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının programlanması ve geleceğe dair bir vizyon çizilebilmesi adına da farklı alanlarda kozalar veya
çalışma grupları oluşturulabilir.
Yerel yönetimler ile ilgili yapılan yeni düzenlemelerle (İl Özel
İdaresi, Belediye ve Büyükşehir Belediyesi kanunları) yerel yönetimlerin merkezi yönetimin yetkilerinin bir kısmını üstleneceği şekilde
düzenlenmiştir. 5393 sayılı “Belediye Kanunu”nda, belediyelerin
kent konseyleri ile ilişkileri şu şekilde düzenlenmiştir: Belediyeler,
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasi
partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının
temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faa269
liyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek
sağlar. Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk
toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir(md. 76). Bu maddeyle
sivil toplumun katılımını güçlendirecek kent konseyi oluşumlarının
yerel yönetim tarafından desteklenmesi öngörülürken, kent konseyinin yönetişim ilkeleriyle örtüşen amaçları da ortaya konmaktadır[10].
Seçilmiş yerel yönetim organlarının çalışmalarına halk katılımını ve
denetimini sağlamak için önerilen ve Kanunda yer alan kent konseyi
modeli ile yerel demokrasi ve katılımın kurumsallaştırılması ve tabana yayılması açısından önemli bir açılım getirilmektedir[11].
İçişleri Bakanlığı’nca düzenlenen 8 Ekim 2006 tarihli ve 26313
sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kent Konseyi Yönetmeliği’ne
göre, belediyeler kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının,
sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle
muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent
konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda
yardım ve destek sağlar. Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir. Yönetmeliğin, “Kent Konseylerinin Görevleri” başlıklı 6. maddesinde
“Kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değerlere
sahip çıkmak ve geliştirmek” maddesi yer almaktadır. Yine, “Çalışma
İlkeleri” başlıklı 7. maddede “Kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi”nin amaçlandığı belirtilmektedir.
Yönetmeliğe göre kent konseylerinin organları: Genel Kurul, Yürütme Kurulu, Meclisler ve çalışma grupları ile Kent Konseyi
Başkanı’dır. Bu organlardan Çalışma Grupları, belirlenen öncelikli
konularda derinlemesine çalışmalar yapabilecek zamana ve birikime
sahip, farklı sektörlerden, kuruluşlardan ve disiplinlerden gelen kişileri, katılımcı yaklaşımın özüne uygun şekilde, yerel sürdürülebilir
kalkınma eylem planlamasının farklı bileşenleri etrafında buluşturmaktadır. Çalışma Grupları, yalnızca bir tartışma, düşünce geliştirme
ve ortak noktalarda buluşma ortamı yaratmakla kalmayarak, ilgili konulardaki temel sorunların çözümüne yönelik eylemlerin ve bunların
önceliklerinin belirlendiği bir platform işlevini görmektedir[12].
270
4. BÜYÜKŞEHİR KENT KONSEYLERİ KÜLTÜR SANAT
ÇALIŞMA GRUPLARININ FAALİYETLERİ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Kent konseyi kurulması
amacı ile yapılan iki toplantıda da salt çoğunluk sağlanamadığından
dolayı Kent Konseyi kurulamamıştır. Dolayısı ile çalışma grupları da
kurulamamıştır. Yeni dönemde toplantının tekrarlanacağı yetkililerce
belirtilmektedir[13]. Ancak, 2010 Avrupa Kültür Başkenti olarak birçok kültürel ve sanatsal etkinliğe ev sahipliği yapmış bu kentte içinde
yaşayan sakinlerinin karar alarak oluşturabilecekleri bir kent konseyi
çalışma gruplarının işler hale getirilmesi gerekmektedir. Kent Konseyinin kurulma çalışmaları devam ettiği için Belediyenin kurumsal
web sitesinde de bu konu ile ilgili olarak herhangi bir açıklama yer
almamakla birlikte Kent Konseyinin müstakil bir web sitesi de uygulamaya geçirilmemiştir.
Ankara Kent Konseyinin 15 çalışma grubu içerisinde bulunan
“Eğitim Kültür Sanat ve Spor Çalışma Grubu”nun ise 43 üyesi bulunmaktadır. Ayda 1 kez toplanarak kent konseyi adına projeler üreten
bu grup 29 Ocak 2010 tarihinde gerçekleşen 3. Ankara Kent Konseyi
genel kuruluna “Eğitim Kültür Sanat ve Spor Çalışma Grubu” olarak
6 proje sunmuş ve yapılan oylama sonucu tavsiye kararı alarak belediye meclisine sunulmasına karar verilmiştir. Bu projeler, Belediye
Meclisi tarafından da onay görmüştür[14].
İzmir Kent Konseyi 1.Olağan (Kurucu) Genel Kurulu 8 Haziran 2010 tarihinde toplanmıştır. İzmir’de Kent Konseyi bu tarihten
sonra ayda bir olmak üzere düzenli olarak toplanmaktadır. İlk Genel
Kurulda seçilen üyelere baktığımızda kamu kurum ve kuruluşlarının
temsilcileri, özürlüler ve çevre ile ilgili sivil toplum kuruluşları, sendikalar ile muhtarlar yer almaktayken kültür ve sanatla ilgili herhangi
bir sivil toplum kuruluşu ile kamu kurumuna yer verilmemiştir. İzmir
Kent Konseyi Yürütme Kurulu 14 asil 14 yedek üyeden oluşmaktadır[15]. Kültür ve sanat faaliyetleri ile ilgili olarak İzmir Kent Konseyi Çalışma Yönergesi’nin “Kent Konseyi’nin Görevleri” başlıklı
7. maddesinin (d) bendinde “Kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel,
doğal ve benzeri değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek”; (h) bendinde ise “Çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal
yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlamak” yer almaktadır. İzmir Kent Konseyi Yürütme Kurulu’nun 15 Eylül 2010 tarihli toplantısında alınan
271
kararla “İzmir’de yapılan kültür-sanat faaliyetlerinin “www.izmir.
com.tr” adresine bağlantı vermek yerine doğrudan sitede tanıtımının
ve duyurusunun yapılması şeklindeki önerilerin oybirliği ile kabul
edildiği” belirtilmiştir[16]. Kültür Sanat faaliyetleri sadece kültür-sanat çalışma grubuna bağlı olarak sürdürülmemiş, meclisler ve diğer
çalışma gruplarının içinde de bu tür faaliyetler planlanmıştır. İzmir
Kent Konseyi Yürütme Kurulu’nun 16.02.2011 tarihli 9. Toplantısında Engelli Meclisi Eğitim Çalışma Grubu’nun hazırladığı “Engelsiz
Tiyatro” projesi için bir tiyatro eseri yarışması kabul edilmiştir. Yine
aynı toplantıda “Kadın Gözüyle Heykeller” projesi için bir çalışma
başlatılmıştır[17]. Burada amaç kadınları heykel sanatına yöneltmek
olsa gerektir.
Adana Büyükşehir Belediyesi bünyesinde oluşturulan “Yerel
Gündem 21 Kurulu” öncülüğünde çalışmalar başlatılmış ve 47 sivil
toplum kuruluşu ve meslek örgütünün katılımı ile Adana Kent Konseyi Kurucular Kurulu oluşturulmuştur. Kurucular Kurulu, yaklaşık
bir yıl süren çalışmaları sonucunda sivil toplum kuruluşları, dernekler, gönüllü kuruluşlar, meslek odaları, vakıflar, kadın, gençlik, çocuk meclisleri, kamu kuruluşları, yerel yönetim temsilcileri, doğal
üyeler ve onursal üyelerden oluşan 527 temsilcinin yer aldığı Adana
Kent Konseyi Genel Kurulu’nu toplamıştır. 2006 yılında hazırlanan
Adana Kentli Hakları Bildirgesinde “Kültür-Sanat” başlıklı maddesinde “Çeşitli kültürel faaliyetlerin, yaratıcı aktivitelerin ve benzeri
olanakların sunulması ve katılımın sağlanması” amaçlanmıştır. Kültür-Sanat Platformunda, Filarmoni Derneği, Edebiyatçılar Derneği,
Üniversite, Fotoğrafçılar Derneği, Musiki Derneği ve Belediye Tiyatrosu gibi çeşitli kuruluşlardan temsilciler yer almaktadır. Adana Kent
Konseyi’nde Yürütme Kurulu’na bağlı olarak diğer kent konseylerinden farklı olarak kozalar, meclisler ve platformlar oluşturulmuştur.
Platform olarak Kültür-Sanat Platformu, Kozaların içinde ise kültür
ve sanatla doğrudan ilgili olarak Tarihi Doku-Kültürel Miras kozası
bulunmaktadır[18].
Antalya Kent Konseyi 13 çalışma grubu ile etkin bir şekilde
faaliyetlerini sürdürmektedir. Antalya Kent Konseyi görev alanları
içerisinde kentin gelişmesine, katılımın artmasına, kentlinin bilinçlendirilmesine yönelik olarak faaliyetlerde bulunması esastır. Bu
bağlamda Antalya Kent Konseyinde oluşturulan çalışma grupları arasında “Kültür-Sanat Çalışma Grubu” da yer almaktadır. Bu grubun
272
yanı sıra Gençlik, Kadın, Emekliler ve Mahalle Meclisleri de kendi
bünyesinde kültürel etkinlikler düzenlemektedir[19]. Antalya Kent
Konseyi Kültür ve Sanat Çalışma Grubu, “Antalya’da Kültür Sanat
Faaliyetleri İle İlgili Görüş” adı altında kentin bu konuda bir röntgenini çekmiştir. “Kentin kültür sanat mekânlarının ve faaliyetlerinin yeterli düzeyde olması, kent halkının kültür-sanat bilincinin gelişmesine, kentin modern ve çağdaş bir yapıya kavuşmasına en önemli katkı
koyan unsurlardan biridir.” tespiti yapılarak “Bu faaliyetlerin azlığı,
mekânların yetersizliği, kentlilik bilincinin yeterli düzeyde oluşmamasına sebep olur.” denilmektedir. Bu durum tespiti sonrası altı madde halinde “Kültür-Sanat Çalışma Grubu”nun önerileri sıralanmıştır.
Bu öneriler içerisinde, her ilçenin ulaşılabilir yerlerine içinde büyük
bir sanat galerisi, tiyatro, konser ve sinema salonlarının bulunduğu
“Kültür Sanat Merkezleri”nin kurulması, Sanat faaliyetlerinde bulunan kişilerin desteklenmesi, kentin kültür-sanat faaliyetlerini yükseltecek, geliştirecek faaliyetlerden olan ve kültür-sanat çalışma grubu
tarafından hazırlanan projelerin öncelikli olarak hayata geçirilmesi,
açık mekânlarda da kültür sanat faaliyetlerinin yapılabilmesi için kent
meydanlarının oluşturulması yer almaktadır[20]. Çalışma Grubu, başka bir toplantısında aldığı karar gereğince öncelikle film festivali düzenlemek üzere kurulmuş Antalya Kültür Sanat Vakfı’nın (AKSAV),
sadece sinema ve edebiyat alanında değil, tüm sanat dallarında, festival ve yarışmaları üstlenebilecek bir yapılanmaya gitmesi gerektiğini
temel hedef olarak belirlemiştir. Vakfın hedeflenen yapılanmaya gitmesi sonrasında Altın Portakal Avrasya Film Şenliği, Antalya Ulusal/
Uluslararası Tiyatro Şenliği, Antalya Tiyatro Atölyesi, Antalya Müzik
Şenliği, Antalya Edebiyat Günleri, Antalya Bienali, Antalya Plastik
Sanatlar Fuarı/Günleri düzenlenmesi düşünülmüştür[21].
Samsun Büyükşehir Belediyesi 2010–2014 Stratejik Planı[22]
içerisinde 2010 yılı içinde Kent Konseyinin kurulması amaçlanmış
ancak konseyin kurulması ve ne tür bir oluşuma gittiği ile ilgili olarak
herhangi bir bilgi edinilememiştir.
Bursa’da kent konseyi çalışmaları ilk olarak 1995 yılında Şehir
Danışma ve Dayanışma Konseyi ile başlamıştır. Bursa Kent Konseyi,
Çalışma Grubu sınıflandırmasını nicelik olarak en çok tutan kent konseyidir. Kültür ve sanat içerikli faaliyet olarak birçok çalışma grubu
oluşturulmuştur. Kültür ve sanat faaliyetleri ile ilgili olarak faaliyet
gösteren çalışma grupları şunlardır: Arkeoloji Çalışma Grubu, Cam
273
Seramik Çalışma Grubu, Folklor Çalışma Grubu, Fotoğraf İmece
Topluluğu Çalışma Grubu, Plastik Sanatlar Çalışma Grubu, Müzik
Eğitim Çalışma Grubu, Sinema Çalışma Grubu, Şairler ve Yazarlar
Çalışma Grubu, Türk Sanat Müziği Çalışma Grubu, Tarihi Kültürel
Miras Çalışma Grubu, Tiyatro Çalışma Grubu, Ressamlar Çalışma
Grubu[23]. Bursa Kent Konseyi’nin kurumsal web sitesi çok işlevsel
olup çalışma grupları ve meclislerin düzenlediği ve ileriki tarihlerde
düzenlenecek olan etkinlikler ayrıntılı olarak Ajanda’da gösterilmekte ve etkinliğin düzenleneceği mekân konusunda harita yardımıyla
yer tarifi yapılmaktadır[24]. Kentliye ayrıntılı olarak sunulan bu etkinlikler içerisinde çocuk, genç ve kadınlara sunulan müzik ile sanat
eğitimleri, sinema gösterimleri yer almaktadır. Kent Konseyi, yaptığı
toplantı ve faaliyetlerle ilgili olarak şimdiye kadar üç çalışma raporu
hazırlamış ve bu çalışma raporları herkesin ulaşabileceği bir şekilde
hizmete sunulmuştur. Kent Konseyi’nin kültür yayını olarak Bursa
Kent Rehberi ve Uludağ Milli Parkı’nın tanıtıldığı kitaplar da elektronik kitap olarak kullanıcılara açıktır[25]. Bunların dışında “Fotoğraf İmece Topluluğu Çalışma Grubu” etkinlikleri kapsamında kentin
konum olarak yakınında bulunan doğal güzelliklerine fotoğraf turu
düzenlenmesi, farklı grupların düzenlediği resim ve cam işi sergileri
ile “Arkeoloji Çalışma Grubu”nun kentin tarihine ilişkin düzenlediği
tarih ve arkeoloji seminerleri kültür-sanat faaliyetlerinden en öne çıkanlar olarak sayılabilir.
Diyarbakır Kent Konseyi YG 21 Programı kapsamında çalışmalarına başlamıştır. Diyarbakır Kent Konseyi yönergesi, 05 Aralık
2009 tarihli 15. Olağan Toplantısı’nda İçişleri Bakanlığı Kent Konseyi Yönetmeliği’ne göre düzenlenmiştir Kültür ve sanat faaliyetlerinin
yürütülmesi amacıyla “Tarih-Kültür-Kentleşme Grubu” kurulmuştur. Konsey’in kurumsal sitesinde, “Kentlilik Bilinci” başlığı altında
yayınlanan yazıda, bir “Kent Kimliği” araştırmasının yapıldığı, bu
araştırma sonuçlarına göre Diyarbakırlıların yaşadıkları kentin tarihin en eski kentlerinden biri olduğunun ve kültürel zenginliklerinin
farkında olmadıkları, kentlilerin büyük çoğunluğunun kent hakkında bir fikirlerinin olmadığı ortaya konulmuştur[26]. Ancak, bu araştırma sonuçlarına rağmen “Tarih-Kültür-Kentleşme Grubu” kültürel
ve sanatsal etkinlikler yerine imar, yenileme ve kentsel mekânların
düzenlenmesine odaklanmış durumdadır. Kent Konseyi Yürütme
Kurulu’nun 5 Ocak 2011 tarihinde yapılan 19. Olağan Toplantısında
tarihi mekânların restorasyonu ile ilgili karar alınmıştır. Grubun ey274
lem planında yine imar ve kentleşme ile ilgili çalışmaların yanında
Kent kültürü ve kentlilik bilinci oluşturmak için halkın katılımının
sağlandığı seminerler vb. bilgilendirme çalışmaları yapılmasının öngörüldüğü belirtilmiştir. Yine kültürel olarak Diyarbakır Şehir Kütüphanesinin kurulması, Diyarbakır ile ilgili tüm dillerde yayınlanmış
olan tüm kitaplar ve Diyarbakır ile ilgili tüm dillerde hazırlanmış görsel malzemenin derlenmesi ile Diyarbakır Etnografya ve Kent Tarihi
Müzesinin oluşturulması için gerekli sivil çalışmaların başlatılması
eylem planının içerisindedir[27].
Sakarya Kent Konseyi 16.08.2007 tarihinde kurulmuştur. Sakarya Kent Konseyi bünyesinde 12 adet çalışma grubundan biri
de “Turizm, Sanat, Sosyal Politika, Sosyokültürel Yapı Çalışma
Grubu”dur[28]. Konseyin organları, çalışma grupları ve sözkonusu
grubun faaliyetleri hakkında ayrıntılı bir bilgi edinilememiştir. Yalnızca, Gençlik Meclisince düzenlenen kültür aktiviteleri olarak Kültürel Buluşmalar ve Gençlik Film Festivali sayılabilir.
Erzurum Kent Konseyi, Nisan 2008 tarihli ilk genel kurulunda yürütme kurulu üyelerini belirlemiştir. Erzurum Kent Konseyi’nin
Nisan 2008’de yapılan ilk genel kurul toplantısı ile dokuz kişilik yürütme kurulu üyeleri de belirlenmiş ve kadın, gençlik ve çocuk meclisi kurulması karara bağlanmıştır.
Eskişehir Kent Konseyi 2007 yılında oluşturulmuştur. Eskişehir
Kent Konseyi yürütme kurulunun Ocak 2008 tarihli ikinci toplantısında “Eğitim, Kültür, Sanat ve Turizm” çalışma Grubu oluşturulmuştur. Eskişehir Kent Konseyi Çalışma Yönergesi’nde çalışma grupları
“çeşitli alanlarda derinlemesine ve kapsamlı çalışma yapmak üzere
yürütme kurulu tarafından oluşturulan” yapılar olarak tanımlanmaktadır[29]. Kent Konseyi bünyesinde oluşturulan “Kültür Sanat Çalışma Grubu”nun yaptığı faaliyetlere baktığımızda genel olarak edebiyat
ağırlıklı bir programdan söz edilebilir. “Öykü İkindisi” adı altında her
Perşembe tüm kentlilere açık öykü okuma etkinliği ile bunun yanında
kent sakini sanatçı ve edebiyat adamları ile buluşmalar ve bunun yanında kentin tarihi değerleri ile ilgili sergiler tertip edilmektedir[30].
Kocaeli Kent Konseyi’nde diğer kent konseylerinden farklı
olarak her bir grubun yönergesi hazırlanmış ve gruplar bu yönerge
doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmektedir. “Kültür Sanat Çalışma
Grubu” yönergeye göre “Kocaeli’nin eğitim, kültür ve sanat hayatını
canlandırmayı, kentin kültürel değerlerini korumayı hedefleyen, ulu275
sal ve uluslararası platformlarda Kocaeli’nin kültürel ve tarihi zenginliklerinin tanıtımı konusunda çalışmalar yapan, Kent Konseyi çatısı
altında gönüllülük esasına dayalı olarak oluşturulmuş bir yapı” olarak
tanımlanmıştır. “Yönlendirici, bilgisel, iletişimsel, değerler gibi etkinliklerle kültür-sanatın kent yaşamındaki işlevselliğini arttırmak”,
“toplumu kültür-sanat konusunda bilinçlendirerek, gerçekleştirilecek
olan etkinlik ve projelerde halkın desteğinin sağlanması”, “kültür-sanat konusunda çalışmalarda bulunan bireylerin projelerinin kent yaşamına uyarlanmasına katkı sağlamak” gibi 8 madde halinde amaçlar
belirlenerek grup faaliyetlerine başlamıştır[31].
Kayseri Kent Konseyi’nin ilk genel kurul toplantısında oluşturulan gruplardan biri de “Eğitim, Kültür, Sanat ve Turizm” grubudur.
Grubun faaliyetleri ile ilgili bir bilgiye ulaşılamamış olmakla birlikte
kentin farklı sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin katıldığı çok
fazla sayıda üyeye sahip olan bir gruptur. Eğitim ve turizm gibi alanların kültür ve sanatla birlikte değerlendirilmesinin geniş katılımın
nedeni olduğu sonucuna varılabilir[32].
Konya Kent Konseyi’nde ilk olağan genel kurul sonrası oluşturulan “Çalışma Tüzüğü”nde kurulan gruplardan biri de “Kültür Sanat Çalışma Grubu”dur[33]. Bu grubun üye yapısı ve faaliyetleri hakkında bir bilgi yoktur. Yalnızca Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’nün
temsilcisinin dışında herhangi bir üye hakkında da bilgi verilmiş değildir[34].
Gaziantep Kent Konseyi yönergesinde “Konseyin Görevleri”
başlığı altında “yaşanılan kente sahip çıkmak, yerel yönetimlerin karar alma süreçlerine daha fazla kesimin katılımını sağlamak bunun
yanı sıra “kent siyasetini farklı toplumsal kesimlerin talepleri ve bakış
açılarıyla zenginleştirmek” gibi diğer yönergelerden farklı görevler
belirlenmiştir[35]. “Kültür, Sanat ve Turizm” adı altında oluşturulan
çalışma grubunun içinde 2007–2009 döneminin içinde ressam, heykeltıraşların da bulunduğu sanatçılar ile ev hanımı yer alırken[36],
2009–2010 döneminde ise özel işletme müdürleri ve siyasi parti temsilcileri ile kamu görevlileri ön plana çıkmıştır[37]. Grubun faaliyetleri ile ilgili olarak kentin tanıtımına yönelik faaliyetler ön plandadır.
Son olarak yapılan “Gaziantep Yemek Kültürü” üzerine bir toplantı
düzenlenmiştir. Grubun projeleri arasında “Eğitime yeni başlamış şehir merkezine hiç gelmemiş ilkokul ikinci sınıf öğrencilerini, kentin
kültür değerleri ile buluşturup sosyal faaliyet bağını güçlendirmek”
276
hedeflenmiştir. Bu öğrenciler seçilirken “derslerinde başarı gösteren,
maddi durumu yetersiz olan, sosyal faaliyetlerde yetenekli ve ekip
oluşumuna uyum sağlayan öğrenciler” hedef grup olarak belirlenmiştir[38].
Mersin Kent Konseyi, Danışma Kurulunun ilk olağan toplantısı, 23.11.2005 tarihinde yapılmıştır. Konseyin yönergesi ve çalışma
gruplarının kültür-sanat faaliyetleri ile ilgili olarak herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır[39].
SONUÇ
Başlangıç açısından önemli bir aşama olarak görülmesi gereken
kent konseylerinin ülkenin kentleşme sürecini tamamlaması açısından
büyük önemi vardır.
Kent halkının bilinçlendirilmesiyle kent konseyinin amaçlarını gerçekleştirilmesi kolaylaşacaktır. Bunun için de verilen seminerler, düzenlenen paneller, yürütülen kurslar, kent halkının eğitimi
bakımından oldukça önemlidir[40].
Sivil Toplum Kuruluşları da çok aktörlü yönetişimin bir başka ayağını oluşturmaktadır ki yürütülen faaliyetlere bakıldığında sivil toplum kuruluşları ile ortaklaşa yapılan pek çok çalışma dikkati
çekmektedir. Özellikle Adana, Eskişehir, Bursa, İzmir ve Antalya’da
yürütülen faaliyetlerde sivil toplum kuruluşlarının katkısı fazladır.
Bunların yanı sıra meclislerin ve çalışma gruplarının giriştikleri projeler ve beklentileri kent konseylerinin kararları olarak ortaya
çıkmaktadır ki kent halkının yaşam standartlarının iyileştirilmesi, katılımlarının artırılması bakımından yürütülen bu çalışmalar kent konseylerinin amaçlarının gerçekleştirilebilirliği açısından olumlu gelişmelerdir.
Bu olumlu gelişmelerin yanı sıra kent konseyleri ile ilgili olarak mesaj gönderilen belediye ve kent konseylerinden geri dönüşün
yetersiz olması, web sayfası bulunan kent konseyi sayısının az olması, kent konseylerinin yasal olarak oluşumlarını tamamlamış olsalar
bile işlevsellik bakımından henüz tam olarak istenilen düzeye ulaşılamadığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Belediyelerin kent konseyleri ile ilgili olarak oluşum sürecinden başlayarak organları, örgüt yapıları ve özellikle faaliyetleri
hakkında ayrıntılı olarak raporlar hazırlamaları ve bunları hem web
277
sitelerinden yayınlamaları hem de kitapçık haline getirerek kamuoyuna sunmaları kent konseylerinin tanınmışlığını ve işlevselliğini artıracaktır[41].
Bunun yanında farklı olarak basılı yayın ve görsel sanata dair
eserlerin gösterimi ile o beldede yaşayan insanların ulaşamadıkları,
ancak okuduklarında ya da izlediklerinde beğenecekleri kültür ve sanat eserleri onlarla buluşturulabilir. Belediyelerin öncülük edeceği bu
tarz faaliyetler, hem belde halkınca yadırganmaz, hem de coğrafi ve
maddi imkânsızlıklardan dolayı bazı kültür ve sanat eserlerine ulaşamayan belde halkının bu ihtiyacı da karşılanmış olur.
KAYNAKLAR
1. Birol, Gaye, Bir Kentin Kimliği ve Kervansaray Oteli Üzerine Bir
Değerlendirme, “http://www.pdfebook4u.com”(Erişim Tarihi:26.04.2011)
2. Sütlaş, Mustafa (2006), Kent ve Sağlık Hakkı, Kent ve Sağlık
Sempozyumu,7-9 Haziran,Bursa,
3. Altan, Mehmet (2010), “Siyasal mısın, sosyal mi?”, Star Gazetesi,16 Nisan,
http://www.stargazete.com/politika/yazar/mehmet-altan/siyasal-misinsosyal-mi-haber-255482.htm(Erişim Tarihi:20.04.2011)
4. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı (2009), Kentlilik Bilinci, Kültür ve Eğitim
Komisyonu Raporu, Kentleşme Şurası, Nisan.
5. Tatlıdil, Ercan (2009), Kent ve Kentli Kimliği; İzmir Örneği, Ege
Akademik Bakış/Ege Academic Review 9 (1), s.332.
6. Torlak, S. Evinç, Önez, Zuhal (2005), Bir Katılım Modeli olarak Yerel
Gündem 21’e Bakış, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar, I: Reform,
Ed: Hüseyin Özgür, Muhammet Kösecik, 1. Baskı, Ankara, s.650.
7. Emrealp, Sadun (2005), Türkiye Yerel Gündem 21 Programı, Yerel
Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik Kolaylaştırıcı Bilgiler El Kitabı,
IULA-EMME Yayını, 2. Baskı, İstanbul, s. 65.
8. Akt. Torlak, S. Evinç, Önez, Zuhal (2005), a.g.m., s.652.
9. Torlak, S. Evinç, Önez, Zuhal (2005), a.g.m., s.656.
10. Atvur, Senem (2009), Yerel Gündem 21 ve Çevre: Antalya Kent Konseyi
Örneği, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık, Cilt: 35, Sayı: 2, s.231–241
11. Öner, Şerif (2005), Katılımcı Demokrasi Açısından Belediye Kanunu,
Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar, I: Reform, Ed: Hüseyin Özgür,
Muhammet Kösecik, 1. Baskı, Ankara, s.82.
12. Diyarbakır Yerel Gündem 21 Kent Konseyi, Kent Konseyleri Çalışma
Grupları, “http://www.yg21.com/”(Erişim Tarihi:25.04.2011)
278
13. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 11.04.2011 tarihli Bilgi Edinme
Başvurusuna verilen cevap.
14. Ankara Büyükşehir Belediyesi, 11.04.2011 tarihli Bilgi Edinme
Başvurusuna verilen cevap.
15. İzmir Kent Konseyi, İzmir Kent Konseyi 1.Olağan (Kurucu) Genel Kurulu
Tutanağı, “http://www.izmirkentkonseyi.org.tr”, (Erişim Tarihi:12.04.2011)
16. İzmir Kent Konseyi, “http://www.izmirkentkonseyi.org.tr/UploadedFiles/
Dokumanlar/YK_2_Kararlari.pdf” (erişim Tarihi:26.04.2011)
17. İzmir Kent Konseyi, “http://www.izmirkentkonseyi.org.tr/UploadedFiles/
Dokumanlar/YK_9_Kararlari.pdf” (erişim Tarihi:26.04.2011)
18. Adana Kent Konseyi, “http://www.adanakentkonseyi.org.tr/”(Erişim
Tarihi:26.04.2011)
19. Antalya Kent Konseyi, “http://www.antalyakentkonseyi.org.tr” (Erişim
Tarihi:12.04.2011)
20. Antalya Kent Konseyi, “http://www.antalyakentkonseyi.org.tr/index.php?g
oto=rapordet&cat=11&rap=47” (Erişim Tarihi:26.04.2011)
21. Antalya Kent Konseyi, “http://www.antalyakentkonseyi.org.tr/index.php?g
oto=rapordet&cat=11&rap=51” (Erişim Tarihi:26.04.2011)
22. Samsun Büyükşehir Belediyesi, Samsun Büyükşehir Belediyesi 2010–2014
Stratejik Planı, http://www.samsun.bel.tr (Erişim Tarihi:15.04.2011)
23. Bursa Kent Konseyi, “http://www.bursakentkonseyi.org.tr” ”(Erişim
Tarihi:25.04.2011)
24. Bursa Kent Konseyi, “http://www.bursakentkonseyi.org.tr/?baslik=etkinlikl
er&sayfa=icerik&id=8”(Erişim Tarihi:25.04.2011)
25. Issuu, “http://issuu.com/bursakentkonseyi/(Erişim tarihi:25.04.2011)
26. Diyarbakır Yerel Gündem 21 Kent Konseyi, “http://www.yg21.
com/”(Erişim Tarihi:25.04.2011)
27. Diyarbakır Yerel Gündem 21 Kent Konseyi, “www.yg21.net/index.
php?option=com_content&view=article&id=13:tarih-kueltuer-kentlemecalma-grubu-eylem-plan&catid=22:eylem-planlar&Itemid=17” (Erişim
Tarihi:26.04.2011)
28. Çukurçayır M. A. Eroğlu, H. T. (2008). “Kent Yönetiminde Demokratik Bir
Açılım Olarak Kent Konseyleri”, 1. Ulusal Yerel Yönetimler Sempozyumu,
Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, s.207
29. Eskişehir Kent Konseyi,“http://www.eskisehirkentkonseyi.org.tr/index.
php?option=com_content&view=article&id=27&Itemid=56”(Erişim
Tarihi:25.04.2011)
30. Eskişehir Kent Konseyi, http://www.eskisehirkentkonseyi.org.tr, (Erişim
Tarihi:25.04.2011)
279
31. Kocaeli Kent Konseyi, http://www.kocaelikentkonseyi.org/default.asp?vie
w=content&Itemid=96&id=139 (Erişim Tarihi:28.04.2011)
32. Kayseri Kent Konseyi, http://www.kayserikentkonseyi.org/web/pxp/
calisma-gruplari/egitim-kueltuer-sanat-ve-turizm-calisma-grubu.
php,(Erişim Tarihi:27.04.2011)
33. Konya Kent Konseyi, http://www.konya.bel.tr/kentkonseyi/calismatuzugu.
php, (Erişim Tarihi:28.04.2011)
34. Konya Kent Konseyi, “http://www.konya.bel.tr/kentkonseyi/kultursanat.
php” (Erişim Tarihi:28.04.2011)
35. Gaziantep Kent Konseyi, http://www.gaziantepkentkonseyi.org.tr/dosyalar/
dosyalar/Kent%20Konseyi%20Çalışma%20Yönergesi.pdf”(Erişim
Tarihi:28.04.2011)
36. Gaziantep Kent Konseyi, “http://www.gaziantepkentkonseyi.org.tr/user/
kultur.aspx?id=342&bagliId=326”(Erişim Tarihi:28.04.2011)
37. Gaziantep Kent Konseyi, http://www.gaziantepkentkonseyi.org.tr/user/
kultur.aspx?id=327&bagliId=326 (Erişim Tarihi:28.04.2011)
38. Gaziantep Kent Konseyi, “http://www.gaziantepkentkonseyi.org.tr/
dosyalar/dosyalar/kuqwlxde.pdf” (Erişim Tarihi:28.04.2011)
39. “Mersin Büyükşehir Belediyesi, http://www.mersin.bel.tr/duyurular/haber_
detay.asp?id=79” (Erişim Tarihi:28.04.2011)
40. Çukurçayır M. A. Eroğlu, H. T. (2008). a.g.m, s.214
41. Çukurçayır M. A. Eroğlu, H. T. (2008). a.g.m.,s.216
280
BİR KENT, BİR KENT KONSEYİ, YENİ
BİR KÜLTÜRLENME
Saim YAVUZ
Çanakkale Kent Konseyi, Kemalpaşa Mah. Molla Yakup Sok.
No:15, 17100, ÇANAKKALE
[email protected]
ÖZET
Kent Konseyleri toplumsal yaşamın sorunlarına çözüm üreten
yeni bir “yönetim” anlayışı; “demokratik yönetişimin” bir mekanizması. Bir yönetişim aracı olarak, ait olduğu toplumun kararlara katılabilmesi için kendisinin dışında varolan tüm sivil yapılanmalar ile
özel sektör, kamu kuruluşları ve üniversiteleri “karar yolunda” akıl
ve eylem üretmek üzere biraraya getiren bir platform…
Geleneksel idari yapılanmaların “yolundan” ilerleyen, işlevi
anlaşılamayan, yerel yönetimler için bir külfet veya “imkân” olarak
görülen bir “kuruluş”. “İktidar içermiyor” denilip, kimileri için yeni bir “iktidar alanı”
olarak işlevlendirilebilen bir model. Kentliler için Kent Konseyleri;
bireylerin ya da grupların, çıkar/yarar elde edebilecekleri yeni bir
imkân olarak “kullanıldığı” gibi, bazı anlayışların yalnız “kendilerine” ait olan bir “yapı” haline getirdikleri de görülebiliyor. Kent Konseyleri’nde, kent aktivistleri tarafından gönüllülük ve
profesyonellik yeniden gözden geçiriliyor. STK’lar çalışmalarını kentlilerle buluşturdukları ve karar organlarıyla bir arada, önerilerini hayata geçirdikleri, ortak çalışma anlayışlarını geliştirdikleri bir yapı olarak Kent Konseyleri’ni benimsiyorlar. Bütün bunlar ve daha da fazlaları Çanakkale Kent Konseyi’nin
faaliyet sürecinin görünür çıktıları.
Anahtar Kelimeler: Kent, Katılım, Kültür. 281
1. GİRİŞ
Çanakkale, aktif kent gönüllüleri ve sivil inisiyatifleriyle; katılımcı bir yönetim anlayışını uygulamaya çalışan belediyesiyle; yerelde, diğer aktörlerin; özel sektör, merkezi kamu yönetimi temsilcileri
ve üniversitesiyle ortak çalışma ve işbirliği anlayışına açık ve yatkın
olan bir kenttir. Yerel basın, kent demokrasisinin güçlenmesinde ve
gelişmesinde önemli bir role sahiptir.
Hayatımıza uluslararası sözleşmeler yoluyla ve ulusal yasalarımızda yapılan düzenlemelerle giren ve halkın kararlara doğrudan
katılımının bir mekanizması olan Kent Konseyleri, belediyelere idari
bir yapı olarak bağlı görülmekle birlikte, kendine ait yönetmeliği olması nedeniyle de özgün amacı ve hedefleri olan, organlarını kendisi
seçen, kararlarını kendisi veren ve çalışma ilkelerini kendisi oluşturan “özerk” bir yapı özelliğini de taşımaktadır.
Amacı, görevi, çalışma ilkeleri ve üyeleriyle Kent Konseyleri,
yerel yönetimlerin yönetenleri için, yeni bir “külfet”, yeni bir “mevzuat”, yeni bir “imkân”, yeni bir “fırsat”, yeni bir “araç” ve biraz da
yeni bir anlayış; kentliler içinse kent yönetimine katılımın “mesafeli”,
“kuşkulu” bir yapısı olmuştur.
Çanakkale’de 2004 Aralık ayında başlayan Kent Konseyi süreci,
2006’da İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanarak Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe giren “Kent Konseyleri Yönetmeliği”yle buluşmuş ve bugünlere gelmiştir.
Bizce eksik yanları olmakla birlikte, bireyin esas alındığı, yurttaşlık temelinde bütün kentlilerin eşit önemde kabul edildiği, demokratik bir yönetişimin asıl unsuru olan müzakereye dayalı karar süreçlerinin önemsendiği; katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma kültürünü
geliştiren bir içeriğe sahip olmasıyla, Kent Konseyleri Yönetmeliği
oldukça yetkin bir metin olarak değerlendirilmektedir.
2. KENT VE KENT KONSEYLERİ
Ekonomistlerin ve siyasetçilerin, özel sektörün talepleri doğrultusunda kararlaştırdıkları ve bunun üzerinden kurguladıkları ekonomik yaşam modelleriyle ve dünya düzenleriyle; zenginliğin, refahın
yanı sıra, yoksulluk ve yoksunluk olarak bir çok sorunu da kentlerin
ortasına bırakılıyor. Bırakılıyor ve deniyor ki; “Bu sorunlara, yani;
“insani kalkınma” ve “insani yoksullaşma” sorunlarına çare bulun,
282
kent olarak bunlar için sosyal ve kültürel projeler oluşturun ve çözün,
çözülmesine “katkı sağlayın”.
Yaşamsal sorunların, sadece ve sadece sosyal ve kültürel düzlemlerde geliştirilen çözüm önerileriyle sona erdirilemeyeceğini düşünmekle birlikte, bütün insanlık tarafından daha az problem içeren
bir yaşam ortamı ve sistemin oluşturulmasında “kültürel” ve “sosyal” gelişmişlik düzeyinin önemli bir etken olabileceğini de düşünüyoruz. Bu bağlamda Kent Konseylerini, yereldeki kültürel ve sosyal
değerlerin toplam kalitesinin geliştirilmesinde etkin çalışmalar yapılabilecek önemli bir platform olarak görüyoruz.
Hayat tecrübelerimizin enginliği ve zenginliğiyle, bilimsel-teknolojik bilgilerimizin derinliği hangi boyutta olursa olsun verili “şeyler” üzerinde yeniden düşünemiyorsak, yeniden gözden geçirip sorgulayamıyorsak; içinde yaşadığımız kentin ekonomik, sosyal, kültürel
ve çevresel sorunları, yetersizlikleri üzerinde düşünmüyorsak, bize
sunulanları tartışmasız kabulleniyor ve hangi şartlar altında olursa olsun sürdürme gayretlerimizden vazgeçemiyorsak, orada ilerlemeden,
orada gelişme ve değişmeden, sosyal refahtan ve demokrasinin varlığından söz edilmeyecektir. Bu bağlamda da Kent Konseyleri’nin yerel
sorunlar, durumlar ve alanlar hakkında birlikte karar üretebilmek için
önemli olduğu kadar, kentli kültürünün geliştirilmesinde, bireysel ve
toplumsal davranışların etkilenmesinde de değerli bir yeri olacaktır.
Her şeyiyle her gün yeni baştan kurulan dünyamızın yönetim
pratiği de evirilerek, değişerek kendi gelişimini sürdürüyor. Bugün,
“yönetim” kavramı, “yönetişim” sürecine girmiş, toplumlar bu sözcüğün içini; bulundukları alan ve sektörlerde doldurmaya da başlamıştır. Özel sektörden, merkezi ve yerel kamu sektörüne ve oradan
da sivil yapılanmalara her kesimde; “Yönetişim”, yeni bir yönetim
anlayışı olarak kentlerde yeni tutum ve anlayışların eşliğinde yeni işleyişleri de beraberinde getiriyor. Halkın karar süreçlerine katılımını
esas alan içeriğiyle Kent Konseyleri de “Yönetişim” kavramının yüzü
halka dönük ayağını oluşturuyor.
Bir yanda toplumsal kurumların yaşlandıkça kaybolan melekeleri ve bununla atbaşı giden “anlayış” ve“tutum”lardaki muhafazakârlık,
öte yanda yeni anlayışlar ve tutumlar; çok ciddi bir direnç ve çatışmanın baş aktörleri olarak “işleyiş” üzerinde daha güçlü değerler yaratabilmenin sancılarını yaşamaya başladılar. Bugün, kentlerde, taraflar
arasında dar alanlarda sürdürülen ve grupsal çıkarların korunmasına
283
yönelik çatışmaları da içeren “topluma hizmet” anlayışları köklü değişimleri sağlayamamakta aksine sorunların büyüyerek ötelenmesine
yol açmaktadır. Bu sorunların ortasında Kent Konseyleri, çoğulculuğu esas alan katılımcılık anlayışıyla, farklı tarafların bir araya gelerek
farklı düşüncelerin birlikteliğinden üretilecek öneri ve çözümlerle yerelde ekonomik, sosyal, çevresel ve kültürel değişime yol açabilecek “demokratik yönetişimin” etkin bir platformu ve parçası olarak
duruyor.
3. DENEYİMLER
Konsey toplantılarında yaşanılan ve başlarda görülen yaklaşımların bazılarının temel özelliği “önyargılar”la dolu olmasıydı. Bunlar; “kent konseyi falanca siyasi grubun elinde, onların adamları egemen”
ya da “belediyenin adamları” şeklinde olduğu gibi “kent konseyinin
kararlarını kimse kabul etmez” şeklindeki ön kabuller oluyordu ve
siz ne söylerseniz söyleyin söyledikleriniz kabul görmüyordu. Genel
olarak bütün örgütlü yapılarda kültürel kod halini almış olan bu yaklaşımın ve tutumun sözcülüğünü de parti temsilcileri üstleniyordu.
Bu hükmü veren partiler ve o siyasi görüşe yakın olan sendikalar ve
meslek odaları ve dernekler, toplantılara giderek katılmaz oluyordu.
Gönüllü katılımın esas alındığı Kent Konseyi’nde, önyargılarımızla birlikte bir arada olarak değişimin ve taraflar arasında güven
ortamının sağlanmasını ön hedef olarak belirledik. “Kent Konseyi
herhangi bir siyasi, ekonomik çıkar örgütüne taraf değildir”, “herhangi
bir kurumun yan kuruluşu değildir”, “organlarından başka kimseden
emir almaz ve kentte bulunan hiçbir kurum ve kuruluşa emir vermez”
anlayışını “Kent Konseyi’nin herkesin kendi bilgisi ve kendi aidiyetiyle; sıradan bir yurttaş, bir hemşehri olarak görüşlerini açıkça ifade
edebileceği isterse çalışmalara katılabileceği, organlara aday olabileceği bir yer” olduğunu etkinliklerimizde, Kent Konseyi organlarına
seçilmiş görev yapanlar başta olmak üzere, Kent Konseyi’nin bütün
temsilcileri ile kentlilere; ısrarla ve sıklıkla göstermeye ve anlatmaya çalıştık. Yani sürecimizin ilk üç yılının omurgasında “önyargıları
değiştirmek” yer aldı.
Kent Konseylerinin yönetmeliğinde belirlenmiş temsilciler kent
konseylerinin çalışmalarına, organlarına, programlarına karar vermekle birlikte, bir o kadar da temsiliyeti olmayan kentli yurttaşların
da aynı konularda görüşlerini bildirerek kararların oluşmasına katkıda bulunabilmelerini önemsedik. Bunun için toplantıları herhangi bir
284
kurum ya da kuruluş aidiyeti olmayan kişilerin de katılabilmesi için
duyurularımızda herkese açık davetler çıkarttık.
“Temsiliyet”, başlangıç yıllarımızın tartışmalı konusu olarak
gündemleri epey meşgul etmişti. Kimi meslek odaları, odalarına kayıtlı üye sayısının il düzeyinde yirmi binin üzerinde olduğunu söyleyerek, toplantılara daha fazla sayıda temsilciyle katılmayı talep
ediyor ve toplantılara kalabalık bir kadroyla geliyordu. Aynı meslek
odaları bununla yetinmekle kalmıyor, Kent Konseyi yönetiminde de
söz sahibi olmak istiyor ve başka teknik meslek odaları da bu görüşü
destekleyebiliyordu. Böylesi bir tutum yalnızca odalar düzeyinde değil partiler tarafından da benimseniyor ve desteklenebiliyordu. Birkaç
genel kurul toplantısı sonunda, taleplerine olumlu yanıt alamayan bu
kuruluşlar, kararlarını genel kurula katılmama yönünde verdiler ve
toplantılara katılmadılar.
Demokratik yönetişim için yerel yönetimin ve yereldeki siyasal
kuruluşların yönetim kültürlerini değişim yönünde zorlayacak ortak
çalışmalar gerçekleştirdik.
Başta belediye olmak üzere valilik ve bağlı kurumlarının kent
hakkında karar alma ve uygulama kültürlerini, “kentliyle birlikte karar alma ve uygulama” olarak geliştirmeye çalıştık. Bunun için girişimlerde bulunduk. Çeşitli konularda yürütülen çalışmalarda valiliğe
bağlı kurumlar ve belediye ile mutlaka bir arada olmaya özen gösterdik. Yapılan çalışmalarda ortaya çıkarılan öneri ve çözümleri birlikte
kararlaştırdık. Her adımda elde edilen bütün bilgileri, kurumlarla paylaştık. Onlardaki bilgilerin çalışmalara katılmasını sağladık. Çatışmaya dayalı bir anlayış yerine uzlaşarak ortak karar alma anlayışında ısrarcı olduk. Kamu yönetimi ve yerel yönetimin yanı sıra üniversiteyi
çalışmaların olmazsa olmaz unsurları olarak gördük.
Burada, Kent Konseyleri’nin temel organlarının seçimlerinden,
kuruluş ve işleyişlerinden kısaca bahsetmenin de yararlı olacağını düşünüyoruz:
Kent Konseyi Başkanı ve Yürütme Kurulu: Yönetmelikte belirlenmiş temsilcilerin yanı sıra genel kurula katılan halktan kişiler
bireysel olarak yürütme kurulu üyeliği için aday olurlar. Aldıkları
oylara göre yürütme kurulu üyeleri belirlenir. Kent Konseyi Başkanlığı için de aynı yöntem uygulanır. Seçimlerde yönetmelikte belirlenen
temsilciler oy kullanabiliyor temsilci olmayanlar yalnızca aday olup
oy kullanamamaktadırlar.
285
Meclislerin Kuruluş şekli ve seçimleri: Kent Konseyi Yürütme Kurulunun öncülüğünde kurulmasına karar verilen meclisin ait
olduğu alandaki sivil toplum kuruluşlarına, kamudan ve yerel yönetimden ilgili birimlere, üniversiteye, partilere ve ilgi duyan bireylere bilgi vererek toplantıya çağrı çıkartıyoruz. Toplantıda meclislerle
ilgili bilgilendirme yapılarak, Kent Konseyleri yönetmeliğinin temel
ilkelerinin yer aldığı taslak bir metin üzerinden görüşmelere başlanarak, kurulacak meclisin yönergesi hazırlanıyor. Bu toplantılarda Kent
Konseyi Yürütme Kurulunca belirlenen arkadaşlarımız yalnızca toplantının yürütülmesini sağlıyor, soruları yanıtlıyor. Toplantıya katılan
taraflar görüşmeler yoluyla uzlaşarak yönergelerini oluşturuyorlar ve
belirlenen yönergeye göre ilk toplantılarını yaparak seçimlerini gerçekleştirip çalışmaya başlıyorlar. Meclis seçimlerinde adaylar meclis
temsilcilerinin dışında temsilci olmayanlara da açık olarak bireysel
adaylıklarını açıklıyorlar. Temsilci olmayanlar oy kullanmıyor ve seçilen yürütme kurulu kendi arasında başkanını belirliyor.
Çalışma Gruplarının kuruluş ve çalışma şekli: Çalışma
Gruplarını kurmak için basit bir başvuru formunu beş imzayla doldurarak sekretaryaya vermek yeterli olmaktadır. Onay alan çalışma
grubu bir ay içerisinde çalışma programını, bütçesini ve kimlerle birlikte çalışarak projesini gerçekleştireceğini, hazır bir formu doldurarak sekretaryaya veriyor ve çalışmalarına başlıyor. Çalışmalarda mutlaka üniversiteyle ortaklık kurulmasını ve konuyla ilgili aktörlerin
çalışmalara katılmasını öneriyoruz. Yürütme Kurulu olarak çalışma
gruplarına hiçbir şekilde müdahil olmuyoruz. Grup, çalışmalarını bir
raporla sonuçlandırarak yürütme kuruluna veriyor. Yürütme Kurulu çalışma grubu raporunu kendi değerlendirmeleriyle birlikte genel
kurula sunuyor ve rapor genel kurulda tartışılıp karara bağlandıktan
sonra ilgili kurumlara uygulama yapılması için gönderiliyor. Ve rapor
kitap halinde basılıyor. Kent Konseyi Yürütme Kurulu, raporun uygulama sonuçlarını ilgili kurumlarda takip ediyor ve sonuçlarıyla ilgili
bilgileri kentliyle paylaşıyor. Yürütme Kurulu, kendisi, çalışma grubu konuları belirleyerek çalışma grupları kurmuyor. Yürütme Kurulu
üyeleri de diledikleri herhangi bir çalışma grubunda çalışma grubu
üyesi olarak çalışabiliyor.
4. İÇE BAKIŞ VE ÖNERİLER
Kent Konseyi ve Meclislerinde çalışma grupları yoluyla yürütülen çalışmalar, konuyla ilgili alanda daha önceden var olan ve o ko286
nularda çalışmalar yapan kurum ve kuruluşları hiç dikkate almadan,
onların birikimlerinden yararlanılmadan, onları çalışmalara ortak etmeden, sürdürülüyorsa orada demokrasi kültürümüzden kaynaklanan
bir katılım sorunu olduğu görülebilmeli. Bu türden sorunların aşılabilmesi için Kent Konseyi Yürütme Kurulu ile Meclis Yürütme
Kurullarını dar, grupçul yaklaşımlardan ve “iktidar” alışkanlıklarından uzak tutmanın sonuç alıcı olduğunu gördük.
Kent Konseyi yürütme kurullarının yerel iktidarlarla işbirliği içinde olma anlayışlarıyla, belediyelerin Kent Konseyine egemen
olma anlayışlarının, demokratik yönetişimin gerçekleştirilme sürecinde, birbirinden farkı olmayan iki benzer tehlike olarak algıladık.
Belediye Başkanları’nın ya da başkanın partisinden bir Meclis
üyesinin Kent Konseyi Başkanı olması, Başkanın özel kaleminin, danışmanının Kent Konseyi Genel Sekreteri olması ya da Belediye başkanının kendisine yakın birisini, hem yürütme Kuruluna ataması hem
de aynı kişinin Genel sekreter olması herhangi bir engel, tartışma
görmeden uygulanabilen örneklerdir. Belediyenin Kent Konseylerine
hakim olma anlayışlarının yanı sıra, Kent Konseylerinin de belediyeyle olan “işbirlikçi” anlayışlarınında varlığı görülebilmektedir.
Bir Kent Konseyi Başkanı kentteki 123 kuruluşun imzasını alarak onların adına, bir partiyle, belediye başkanı arasında geçen tartışmalı bir duruma müdahil olup, belediye başkanının savunuculuğunu
yaparak taraf olabiliyor.
Yine bir Kent Konseyi Yürütme Kurulu “efsane belediye başkanlarını” anmak için düzenlediği etkinliğe çağrı çıkartıp taraftarlığını sergileyebiliyor.
Kent yaşamının ayrılmaz bir parçası olan üniversitelerimiz neredeyse dördüncü sektör haline gelmiştir. Kentlerle “bütünleşmeyi” hedef edinen üniversiteler olduğu kadar, kenti “üniversite kenti”ne
dönüştürmeyi hedefleyen üniversiteler de azımsanmayacak sayıdadır.
Sürdürülebilir kalkınma hedefinde kentlinin karar süreçlerine katılımının amaçlandığı Kent Konseyleri’yle üniversiteler arasında ortaklıklar ve işbirlikleri geliştirilmeye muhtaç bir durumdadır. Tek yanlı
olarak, yalnızca Kent Konseylerinin üniversiteleri ortaklıklara davet
etmeleri yeterli olamamaktadır. Akademisyenlerin bir kısmında “çıkarsal” ilişkiler sürdürme anlayışı hakim görülmekte, üniversitelerde
kent üzerinden yürütülen birçok tez veya proje çalışmaları kamusal alanla paylaşılmamakta, bilimsel yöntemler kentin demokratik
287
yönetişimine atılamamakta, kent yönetimleri ve Kent Konseyleri
üniversiteler tarafından dikkate alınmamaktadır. Oysaki üniversitekent ilişkisinin gelişip güçlenmesinde Kent Konseyleri ve Gençlik
Meclisleriyle birlikte yapılabilecek birçok ortak çalışmayla kentlerde, ekonomik, sosyal, kültürel birçok etkinlik gerçekleştirilirken, bu
çalışmalar kaçınılmaz olarak kentte barışcıl ve demokratik bir iklimin
oluşturulmasına da hizmet edecektir.
Kent Konseyleri yalnızca yerel yönetimlerle işbirliği yapıp
onun çalışmalarını denetleyen, görevlerini hatırlatan bir yapı olarak
kalmamalıdır. Kent Konseylerinin kent yönetiminde demokratik yönetişimin sağlanabilmesi için atması gereken adımlardan birisi de Valilik ve valiliğe bağlı müdürlüklerle ilişki sürdürmesidir. Sürekli ve
ilkeli sürdürülecek işbirlikleriyle kamu kurumlarına, bir görev olarak
verilen, emirler doğrultusunda kurulan, sınırlı çerçevelerde hareket
eden, vali yardımcılarının genellikle başkanlık yapıp onların “yeterli” görmesiyle kararları verilen, dolayısıyla da amaçlara uygun yarar
üretemeyen birçok “kurul” atıl vaziyette dosya dolaplarında durmaktadır. “İl İnsan Hakları Kurulu” gibi, “Kentlilik Bilinci Oluşturma Kurulu” gibi onlarca kurul örneği vardır ve bunlar işlevli hale getirilmeyi
beklemektedir.
Yerel etkinlikler için merkezden gelen talimatlarla oluşturulan
kurulların işletilmesi ve işlevlendirilmesi, kentin sosyal ve kültürel
ortamının gelişmesine katkılar sağlayacaktır. Kent Konseyleri, bugünü ve geleceği ihmal edilmiş, dünya sıralamasında kendilerini alt sıralarda bulabilmiş, kendilerinin kendileri
için söz ve eylem yapmaları fiilen engellenmiş gençler ve kadınlarla
ilgili evrensel normda, yerel politikalar oluşturulması çalışmalarına öncülük etmeli, desteklemelidir. Konuyla ilgili alanda aktif olan
STK’lar ve diğerlerini ulusal ölçekte bir program oluşturmak üzere buluşturmayı geciktirmemelidir. Aynı önemde çevre değerlerinin
(doğa, tarih, kültür) korunması ve sürdürülebilmesi, engelli yaşamının
iyileştirilmesi için de gereken politika oluşturma girişimlerini başlatmalıdır.
Kent Konseyleri, vizyon, misyon ve stratejik belirlemelerini,
kentin vizyon, misyon ve stratejik plânlarıyla uyumlu bir halde hazırlayabilen bir yetenek ve imkâna kavuşmalıdır. Bu bağlamda kamusal
ve yerel yönetimlerin/kentin vizyon ve misyonu bu kurumlar üzerinden izlenebilmeli, çalışmalarının stratejik plâna uygunluğu denetle288
nebilmeli, hesap sorulabilmeli ve kentlinin, özellikle yerel yönetimin
stratejik plânlama çalışmalarına etkin bir şekilde katılımı sağlanabilmelidir. Kamunun ve yerel yönetimin denetlenmesi ve hesap sorulması bizzat sivil toplum kuruluşlarının etkin katılımıyla yapılmalı Kent
Konseyleri tek başına aktörleşmemelidir.
Farklı geçmişe sahip Kent Konseyleri olsa da henüz neredeyse
bebeklik dönemini yaşayan Kent Konseyleri, sağlam kurallarını ve
işleyişlerini bugünden yerel özelliklerini de göz önünde bulundurarak
evrensel değerlerden kopmadan oluşturabilmelidir.
Kent Konseylerinin profesyonel, seçilmiş, donanımlı ve uzman,
çok yönlü, çok dilli kadrolara sahip olmaları önemsenmelidir. Toplumun bütün kesimlerine; kamu, yerel, özel, üniversite ve STK’lara
zemin oluşturacak; demokratik yönetişimde kamunun ve yerel yönetimin dışında halkın kendisini temsil etmesine yataklık yapacak olan
Kent Konseyi’nin sorumluluğu, alanı ve görevi oldukça yaygın ve
derinliklidir. Bu önemi kavrayacak yetkin ve yetişmiş kadrolara sahip olması sadece Kent Konseyi’nin değil yerel yönetimin de kamu
yönetiminin de STK’ların da işlerini kolaylaştıracaktır. Temel insan hak ve özgürlüklerini unutmadan, herhangi bir
“iktidar” sahibine veya anlayışına tabii olmadan; eşitlik, adalet ekseninde, kararlarını kendi kuralları doğrultusunda alan demokratik
yapısıyla, kent için yaratacağı demokrasi kültürüyle “demokratik yönetişimin” bir parçası olarak, “insani yoksullaşmayı” azaltabilecek
“insani kalkınmayı” güçlendirebilecek bir dünya düzenini oluşturabilecek ekonomik sistem için, sosyal ve kültürel değerleri gelişmiş
insanlığın yaratılmasına ancak bu sayede katkıda bulunabileceğimizi
düşünüyoruz.
289
YEREL DEMOKRASİNİN
GÜÇLENDİRİLMESİNDE
KENT KONSEYLERİ BİR FIRSAT
OLABİLİR Mİ?
Prof. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR*, Yrd. Doç. Dr. H. Tuğba
EROĞLU*, Doç. Dr. H. İbrahim AYDINLI**, Yrd. Doç. Dr. Elif
ÇOLAKOĞLU***
(*) Selçuk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,
Kamu Yönetimi Bölümü, KONYA
(**) Sakarya Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,
Kamu Yönetimi Bölümü, SAKARYA
(***) Atatürk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,
Kamu Yönetimi Bölümü, ERZURUM
[email protected], [email protected],
[email protected], [email protected]
ÖZET
Çağdaş demokratik rejimlerde yurttaş girişimleri, yarı doğrudan demokrasi, kent konseyleri, toplumsal örgütlenmeler, elektronik
oylama ve katılım ortamları, çağrı merkezleri, şikâyet büroları ve
kamuoyu yoklamaları olmak üzere birçok mekanizmadan yararlanılmaktadır. Bu mekanizmalar ile demokratik kültürün öğrenilmesi ve
yaşatılmasının başarılması; yerel kalkınmanın çok aktörlü etkileşimci bir yöntemle sürdürülmesi; meşru, açık, hesap verebilir bir yönetim sisteminin başarılması kısaca yerel demokrasinin güçlendirilmesi
amaçlanmaktadır.
Ülkemizde de 1980’lerden sonra siyasal, yönetsel ve toplumsal gündemin merkezinde kent yönetiminin daha çok yer aldığı ve
yerel demokrasinin güçlendirilmesine odaklanıldığı görülmüştür. Bu
çerçevede önemli gelişmeler de yaşanmıştır. Son reformlarla birlikte
5393 sayılı Belediye Kanunu ile belediyeler yeni birtakım görevler ve
290
yetkilerle donatılmıştır. Bu yetkilerden birisi de “Kent Konseyleri”nin
oluşturulması konusunda verilen yetkidir. Kent konseylerinin genel
işlevi, kentteki tüm paydaşlarla tüm kenti kucaklayan bir ortak akıl
oluşturulmasını sağlamaktır. Yerel yönetimlerin çalışmalarına yurttaşların katılımını ve denetimini sağlamak için aşağıdan yukarıya doğru
örgütlenerek, demokratik kitle örgütleri temsilcileri ve uzmanların da
katılımını sağlayarak oluşturulan kent konseyleri, dinamik yapılarıyla
etkin çalışma olanağına sahip olabilmekte ve yerel demokrasinin güçlendirilmesinde önemli bir rol üstlenmektedirler. Diğer yandan demokratik yöntemlerin hayata geçirilerek, hem yönetimin başarısının
artması, hem de yurttaşlık kültürünün seyircilikten katılımcılığa doğru kaydırılmasındada kent konseylerinin rolünün önemi artmaktadır.
Bu çalışma, TÜBİTAK 1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma
Projelerini Destekleme Programı kapsamında yürütülen “Yerel Demokrasi Mekanizması Olarak Kent Konseyleri: Kuruluş, Etkinlik ve
İşlevsellik Sorunlarının Analizi ve Bir Model Önerisi” başlıklı projeye dayanılarak hazırlanmıştır.
Proje sonucunda;
•Belediye Kanunu’nun öngördüğü biçimde ilgili belediyelerin Kent
Konseyi oluşumunu gerçekleştirip gerçekleştirmediklerinin belirlenmesi;
•Oluşumda karşılaşılan sorunların analizi;
•Kent Konseylerinin çalışmalarının analizi ve çalışma süreçlerinde
karşılaşılan sorunların belirlenmesi;
•Kent Konseylerinin birincil amacı olan demokratik birlikteliklerin
ve etkileşimlerin gerçekleşme oranının belirlenmesi, başta belediyeler olmak üzere merkezi yönetim ve sivil toplum kuruluşlarının
temsilcilerinin Kent Konseyleri yaklaşımları ve etkinliklerinin belirlenmesine ilişkin bulgular, çalışmanın içeriğini oluşturmaktadır.
Çalışma ile kent konseylerinin nasıl oluşturulduğu ve sürdürüldüğü; belediyelerin bu süreci tamamlayıp tamamlamadığı; “Kent
Konseyi” mekanizmasının beklentileri karşılayıp karşılamadığı ve etkin bir model ve uygulama için nelerin revize edilmesi ve eklenmesi
gerektiği ortaya konularak, yerel demokrasinin güçlendirilmesi tartışmalarına katkıda bulunulması amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Yerel Demokrasi, Kent Konseyleri,
Katılım,Yönetişim, Etkinlik
291
1. GİRİŞ
Kent yönetiminin, Türkiye’de özellikle 1980’li yıllardan sonra
önem kazandığı, siyasal, yönetsel ve toplumsal gündemin merkezinde
daha çok yer aldığı görülmektedir. Gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça geç bir kurumsallaşma olduğu da açıktır. Belediyecilik
geleneğinin Tanzimat’la birlikte başladığı düşünülürse bu geleneğin
neden üretken olmadığı ve Batılı örneklerine yaklaşamadığı çok tartışılmıştır ve tartışılacaktır. Bu olumsuzluklar kurumsallaşma, kent
hizmetlerinin etkin bir biçimde yürütülmesi ve kent yönetiminde demokratik kaygıların gözetilmesi gibi birçok alanla ilişkilendirilebilir.
Türkiye’nin 1980’li yıllara kadar daha durağan bir yapıda olması ve
bu yıllarla birlikte ve neoliberal politikaların da etkisiyle daha dinamik yapıya geçmesi kent yönetimlerinide etkilemiştir. Bu etki, yerel
yönetim geleneğinin oluşması, kent yönetimlerinin güçlenmesi ve yerel inisiyatiflerin gelişmesi bağlamında oldukça olumlu boyutlarıyla
birlikte ele alınabileceği, kentsel rantların denetlenememesi ve kamuya kazandırılamaması, çoğulcu ve demokratik bir kent yönetiminin
başarılamaması gibi olumsuz boyutlarıyla da değerlendirilebilir[1].
2. KENT KONSEYİ İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER
Kent yönetimindeki katılımcı yapılara bakıldığında, “Kent Meclisi”, “Kent Danışma Meclisi”, “Şehir Meclisi”, “Şehir Danışma Meclisi”, “Kent Platformu”, “Kent Parlamentosu” gibi farklı adlar aldığı
görülmektedir. Bazı kentlerde ise yerel ortaklar, “Kent Kurultayı” adı
altında farklı oluşumlar gerçekleştirirken il ölçeğindeki gelişmelere
paralel olarak “İl Konseyi”, “İl Kurultayı”, “İlçe Kurultayı” gibi adlar
da görülmeye başlanmıştır[2].
“Kent Konseyi” terimi ise genelde “ortak bir dil” oluşturulması
açısından benimsenmekte ve yaygın olarak kullanılmaktadır. Özellikle kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasına ve yerel yönetimlere
ilişkin yeni yasalarda da “Kent Konseyi” adının kullanıldığı görülmektedir[3].
Kent Konseyleri, 5393 sayılı Belediye Yasası’nın 76. maddesinde öngörülmüş “kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik
bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden
yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan” bir mekanizmadır. Ba292
tıdaki örneklerinin aksine yürütme yetkisi olmayan ve yalnızca “danışma” mekanizması olarak öngörülen bir sistemdir. Kent konseyine,
muhtarlar, kamu-özel sektör kurum ve kuruluş temsilcileri, sendikalar, üniversiteler ve uzman kişilerin katılması öngörülmüştür[4].
Yasanın ilgili hükmünün uygulanması amacıyla 2006’da bir uygulama yönetmeliği çıkarılmıştır. Ancak, yönetmeliğin yargıya götürülmesi sonucunda 2009 yılında yönetmelik yeniden düzenlenmiş ve
daha demokratik ve etkin bir mekanizma öngörülmüştür.
Kent konseylerinin işlerlik kazanmasında yükümlü olduğu görevleri yerine getirmesi büyük önem taşımaktadır. Bu görevler ilgili
yönetmelikte şu şekilde sıralanmaktadır:
1. Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok
ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak.
2. Sürdürülebilir gelişme sorunlarının çözümüne yönelik uzun dönemli bir planın hazırlanması ve uygulanmasını sağlamak. Bu
madde 06.06.2009 tarih ve 27250 sayılı Kent Konseyi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’te “Sürdürülebilir gelişmenin sağlanması ve bu konuda ortaya çıkan sorunların
çözümüne yönelik planların hazırlanması ve uygulanmasını sağlamak” şeklinde değiştirilmiştir. Böylelikle kent konseylerinin
görevlerinin sadece sürdürülebilir gelişme sorunlarının çözümü
ile sınırlandırılmasının ötesinde, sürdürülebilir gelişmenin sağlanması da görevler içinde yer almıştır.
3. Kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak
bir aklın oluşturulmasına katkıda bulunmak. Bu görev kent konseyinin özellikle kent yönetiminde ortak bir akıl ile tüm paydaşların bir araya getirilmesi açısından oldukça önemlidir.
4. Yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma kültürünü geliştirmek. Kent konseylerine demokrasiyi geliştirme işlevi de yüklenmiştir. Özellikle katılımcı bir perspektiften
kentteki tüm paydaşları bir araya getirerek kent konseylerinin
kent sorunlarını tespit etmesi, kararlar alması demokrasi ve uzlaşma kültürünün oluşturulması açısından önemlidir.
5. Kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değer293
lere sahip çıkmak ve geliştirmek. Kent konseylerinin en önemli
görevlerinden biri olarak değerlendirilebilecek bu görev ile özellikle kent kimliğinin korunması, gelecek nesillere kültür mirasının aktarılması, kent değerlerine sahip çıkarak doğal ve kültürün
korunması kültürel hayatın devamlılığı ve dolayısıyla toplumsal
yapının korunması açısından önemlidir.
6. Kent konseylerinin en önemi görevlerinden bir tanesi de kent
kaynaklarının kullanılması ile ilgilidir. Kent kaynaklarının etkili,
verimli ve adil kullanılması, artan nüfus karşısında azalan kaynakların korunması ve sürekliliğinin sağlanması açısından önemlidir.
7. Kent konseylerinin çevreye ve topluma karşı duyarlılığı artırma
görevleri de bulunmaktadır. Kent konseyleri bu görevini sürdürülebilir kalkınma anlayışına dayalı kentin yaşam kalitesini geliştiren, çevreye duyarlı ve yoksulluğu giderici programları desteklemek suretiyle gerçekleştirebilecektir.
8. Kent konseyleri özellikle sivil toplum kuruluşları ile birlikte ortak akıl ve uzlaşmacı kültürün oluşturulması suretiyle kentte sivil
toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunma
görevini yerine getirmektedir.
9. Kent konseyleri kentteki çocuklar, gençler, kadınlar ve engelliler
gibi farklı toplumsal grupların toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını sağlama amacını taşımaktadır.
10. Kent konseyleri özellikle yeni yönetim anlayışına uygun bir şekilde kent yönetiminde saydamlık, katılım, hesap verebilirlik,
öngörülebilirlik ilkelerinin uygulanmasına katkıda bulunmayı
amaçlamaktadır.
11. Son olarak kent konseyinde oluşturulan görüşlerin değerlendirilmek üzere ilgili belediyeye gönderilmesini sağlamak görevinden
söz edilmektedir.
Kent konseyleri yasa gereği belediyelerin öncülüğünde etkinleştirilmesi gereken mekanizmalardır. Ancak, burada “inisiyatif” belediyelerde olunca, bazı belediyelerin bu konuda oldukça istekli olduğu fakat çoğunun da bu yöntemi pek benimsemediği araştırmalarla
ortaya konulmuştur[5].
294
3. YEREL DEMOKRASİ ve KENT KONSEYLERİ
Türkiye’de katılımcı bir yerel yönetim modeli oluşturulması ve
seçim zamanlarının dışında yurttaşı siyasetle ilişkilendiren mekanizmaların eksikliği sorununun çözümünde yeni reformlar çerçevesinde
yeni uygulamalar görülmektedir. 5393 sayılı Belediye Yasası ile belediyelere Kent Konseylerinin oluşturulması konusunda yetki verilmiştir. Kent Konseylerinin oluşumu, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartı’nda öngörülen “yurttaşların oluşturduğu” meclislere (md. 3/2)
uygun bir durumdur. Bu bakımdan bu ve benzeri düzenlemeler Avrupa öngörülerine uyum bakımından da ayrı bir anlam taşımaktadır[5].
Bu çerçevede çalışmamızın da konusunu, yürüttüğümüz proje
kapsamında kent konseylerinin bu düzenlemelerin çizdiği çerçevede
ne kadar hareket ettikleri, yerel demokrasinin güçlendirilmesinde ne
kadar etkin oldukları oluşturmaktadır.
4. ARAŞTIRMANIN KAPSAMI
Türkiye’de özellikle kamu yönetimi reformu kapsamında çıkarılan kanunlar ve hukuksal düzenlemeler bulunmaktadır. Ama bunların bir kısmı maalesef yapıldığı gibi kalmaktadır. Bu projenin amacı,
Kent Konseylerinin de sadece görüntü mü ürettiği yoksa işlevsel bir
mekanizma mı olduğunu tespit edebilmek ve bu mekanizmanın daha
işlevsel hale getirilmesi için neler yapılabilir sorusuna cevap aramaktır.
Bu bağlamda proje aşağıdaki konuları kapsamaktadır:
•Kent Konseylerinin oluşturulma sürecinde karşılaşılan sorunlar
•Kent Konseylerinin çalışmaları sırasında karşılaşılan sorunlar
•Kent Konseylerinin demokratikleşme sürecine katkılarının öğrenilmesi
•Kent Konseylerinin ilgi alanı olarak hangi konularda yoğunlaştığının belirlenmesi
•Gençler, yaşlılar, engelliler, kadınlar, çocuklar gibi sosyal kesimlerle ilgili olarak hangi etkinliklerin düzenlendiği
•Yasanın öngördüğü amaçların gerçekleşip gerçekleşmediğinin öğrenilmesi
•Sorunların alan araştırması yoluyla belirlenmesi ve etkin bir model
önerisi
295
5. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ
Projede öncelikle yerel demokrasi, yönetişim ve kent konseylerine ilişkin ulusal ve uluslararası literatür ve örnekler incelenmiştir.
Kent konseylerinin işlevselliği ve etkinliğiyle ilişkili birincil verilerin
girişine dair SPSS hazırlıkları yapılmıştır. Literatür taraması sonucunda elde edilen bilgilere elektronik ortamda yapılacak taramalar sonucu ulaşılacak veriler de eklenmiştir.
Takip eden aşamada projede Kent Konseylerinin ne kadar işlevsel ve etkin olduğuna dair bir alan araştırması yapılmıştır. Proje
yürütücüsü, araştırmacılar ve bursiyerler, alan araştırmalarında kent
konseyleri başkan ve üyeleriyle görüşerek birincil kaynaklardan bilgileri toplamışlardır.
Çalışmada rastlantısal örneklem metodu uygulanmıştır. Buna
göre bölgesel temsilde öne çıktığını düşündüğümüz kent konseylerinden 67 tanesi seçilmiştir. Çalışmada mülakat ve anket tekniği uygulanmıştır. Her kent konseyinden beş kişiyle görüşülmesi hedeflenerek
335 anket hazırlanmıştır. Ancak bazı kent konseylerinin aktif olmaması, bazı kent konseylerinde istenilen sayıda üyeye ulaşılmaması,
bazı kent konseylerindeki üyelerin ilgisizliğinden dolayı 213 anket
cevaplandırılmıştır. Anket ve mülakatlarda sorulan sorular, Türkiye
Yerel Gündem 21 Programının yeni dönem projesi olan, “Türkiye’de
Yerel Gündem 21 Yönetişim Ağı Kanalıyla BM Binyıl Kalkınma
Hedefleri’nin Yerelleştirilmesi” projesi, kapsamında hazırlanan “BM
Binyıl Kalkınma Hedeflerinin Yerelleştirilmesi Konusunda Kent
Konseylerinin Rolü ve İşlevinin Değerlendirilmesine Yönelik Başarı
Kriterleri ve Göstergeler” taslağından hareketle hazırlanmıştır.
6. ARAŞTIRMANIN BULGULARI
6.1 Kent Konseylerinin Oluşumlarına İlişkin Bulgular
Kent Konseyleri Yönetmeliği’nin 2009’da değiştirilen 5. maddesine göre “kent konseyleri belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalli
idareler genel seçim sonuçlarını izleyen 3 ay içinde 8. maddede belirtilen üyelerden oluşmaktadır. Kent konseyi genel kurulu ilk toplantısını yapmak üzere belediye başkanının çağrısı ile toplanmaktadır.
Toplanan genel kurulu, toplantıyı idare etmek üzere üyeleri arasından
en az 3 kişiden oluşan bir divan kurulu seçmektedir. Divan kurulu
oluşturulduktan sonra kent konseyi yürütme kurulu ve kent konseyi
296
başkanı seçilmektedir”.
Kent konseyi üyelerine özellikle bu süreçte kent konseyleri ile
ilgili bilgilendirme yapılıp yapılmadığı, herhangi bir profesyonel yardım alıp almadıklarının yanı sıra böyle bir bilgilendirme toplantısına
katılıp katılmadıkları sorulmuştur.
Tablo 1. Kent Konseyinin Kurulması Aşamasında Kimden Yardım Aldınız?
Sayı
%
0
Cevap yok
35
16,4
1
Diğer kent konseyleri
9
4,2
2
UCLG-MEWA
12
5,6
3
Valilik, Belediye
2
,9
4
Üniversite
8
3,8
TOPLAM
66
100,0
Ankete katılan 66 üye böyle bir bilgilendirme yapıldığını belirtmiştir. Ancak üyelerin % 16,4’ü kimden yardım aldığını cevapsız
bırakmıştır. Üyelerin % 4,2’si diğer kent konseylerinden gelen yetkililerin yardımcı olduğunu belirtmiş, % 5,6’sı UCLG-MEWA’dan gelen
yetkililerin bu konuda yardımcı olduklarını belirtmişlerdir. Görüşme
yapılan üyelerin % 3,8’i üniversitelerden konuyla ilgili öğretim üyelerinin yardımcı olduklarını belirtirken sadece % 0,9’u merkezi ve
yerel yönetim temsilcilerinin yardımlarından söz etmişlerdir.
Tablo 2. Kent Konseyinin Kurulması Aşamasında Ne Tür Sorunlarla Karşılaştınız?
Sayı
%
1
Yeterli bilgiye sahip olmama
93
43,6
2
Katılım eksikliği
28
13,1
3
Kurumların ilgisizliği
35
16,5
4
Diğer
12
5,2
5
Sorun yok
17
8,0
6
Fikrim yok
29
13,6
TOPLAM
213
100,0
297
Kent Konseylerinin kuruluş aşamasında alınan profesyonel yardımlar, katılınılan bilgilendirme toplantılarının ardından kent konseyi
üyelerine kuruluş aşamasında ne tür sorunlarla karşılaştıkları sorulmuştur. Üyelerin % 43,6’sı yeterli bilgiye sahip olmamayı bir sorun
olarak belirtmişlerdir. % 16,5’si kurumların ilgisizliğini %13,1’i de
katılım eksikliğini sorun olarak görmüşlerdir. Ayrıca üyelerin % 5,2’si
diğer başlığı altında toplanılan önyargılar, proje sıkıntısı, ekonomik
engeller, belediyenin yeterli desteğinin alınamayacağı endişesi, siyasi
ayrışma ve gerginlik, kişisel rant ve çıkar, denetimsizlik gibi sorunlardan söz etmişlerdir. Bu sorunlara karşılık üyelerin % 8’i herhangi bir
sorunla karşılaşılmadığını belirtmiş, % 13,6’sı ise herhangi bir fikir
belirtmemişlerdir.
Kent Konseylerinin çalışmalarını rahat bir şekilde yürütüp
yürütmedikleri ile ilgili olarak Kent Konseyleri için ayrı bir toplantı
salonlarının olup olmadığı sorulmuştur.
Tablo 3. Kent Konseyi Toplantıları İçin Toplantı Salonu Ayrıldı mı?
Sayı
%
1
Evet
166
77,9
2
Hayır
42
19,7
3
Fikrim yok
5
2,3
TOPLAM
213
100,0
Üyelerin % 77,9’u Kent Konseyleri için ayrı bir toplantı salonu bulunduğunu söylerken % 19,7’si konseye ait bir salonun olmadığını belirtmişlerdir.
Kent Konseylerinin özellikle çalışmalarını daha etkin yürütebilmeleri için mali anlamda kaynağa ihtiyaç duydukları bir gerçektir.
Tablo 4. Kent Konseyi Çalışmaları İçin Belirli Bir Bütçe Ayrıldı mı?
Sayı
%
1
Evet
110
51,6
2
Hayır
95
44,6
3
Fikrim yok
8
3,8
TOPLAM
213
100,0
Bu konuda Kent Konseyleri üyelerine çalışmaları için belirli
bütçelerinin olup olmadığı sorulmuştur. Üyelerin % 51,6’sı ayrı bir
bütçeleri olduğunu belirtirken % 44,6’sı böyle bir bütçenin olmadığı298
nı belirtmişlerdir.
6.2. Kent Konseylerinin İşleyişlerine İlişkin Bulgular
Kent Konseylerinin işleyişleri kapsamında özellikle alınan kararlar, gerçekleştirdikleri etkinlikler, kentliyi bilgilendirme ve belediye politikalarında oynadıkları rollere ilişkin değerlendirmeler yapılmaktadır.
6.2.1. Kent Konseylerince Alınan Kararlar İle İlgili Bulgular
Kent Konseylerinin yerel demokrasinin güçlendirilmesi açısından en önemli göstergelerden bir tanesi alınan kararların belediye
meclis gündemine alınıp alınmadığıdır. Bu amaçla Kent Konseyi üyelerine kararların belediye meclisine taşınıp taşınmadığı sorulmuştur.
Tablo 5. Kent Konseyinde Alınan Kararlar Belediye Meclis Gündemine Alınıyor
mu?
Sayı
%
1
Evet
174
81,7
2
Hayır
29
13,6
3
Fikrim yok
10
4,7
TOPLAM
213
100,0
Üyelerin % 81,7’si belediye meclisi gündemine Kent Konseyi
kararlarının alındığını belirtirken % 13,6’sı kararların meclis gündemine alınmadığını belirtmişlerdir.
Kent Konseylerinin amacına ulaşıp ulaşmadığı hususunda özellikle alınan kararların sadece meclis gündemine alınması yetmemektedir. Aynı zamanda bu kararların uygulama programlarına alınmaları
da önemlidir.
Tablo 6. Meclis Gündemine Alınan Kararlardan Uygulama Programlarına
Alınanlar Oldu mu?
Sayı
%
1
Evet
142
66,7
2
Hayır
50
23,5
3
Fikrim yok
21
9,9
TOPLAM
213
100,0
Çalışma kapsamında görüşme yapılan Kent Konseyi üyelerine
bu kararlardan uygulama programlarına alınanlar olup olmadığı so299
rulmuştur. Üyelerin % 66,7’sı uygulama programlarına alınan kararların olduğunu belirtirken, % 23,5’i uygulama programlarına alınan
kararlar olmadığını belirtmişlerdir.
Tablo 7. Uygulama Programlarına Alınan Kararların Hangi Konuları
Kapsamaktadır?
Sayı
%
0
Cevap yok
55
25,8
1
Çevre düzenlemesi
32
15,0
2
Kültürel etkinlikler
11
5,2
3
Kadınların rollerinin iyileştirilmesi
2
,9
4
Kentsel dönüşüm ve kent yönetimi
12
5,6
5
Eğitim faaliyetleri
6
2,8
6
Engellilerle ilgili projeler
9
4,2
7
Belediye hizmetleri
6
2,8
8
Vatandaş karnesi
2
,9
9
Boş zamanları değerlendirme
3
1,4
10
İnsan hakları
4
1,9
TOPLAM
142
66,7
Kent Konseyi kararlarından uygulama programlarına alınanlar
olduğunu belirten üyelerden % 25,8’i maalesef ne tür çalışmalar olduğunu belirtmemişlerdir. Diğer yandan % 15’i çevre düzenlemesine
yönelik çalışmaların uygulama programlarına alındıklarını belirtirken, % 5,6’sı kentsel dönüşüm ve kent yönetimi ilgilendiren kararların uygulama programlarına alındıklarını belirtmiştir.
6.2.2 Binyıl Kalkınma Hedeflerinin Kent Konseylerince
Bilinip Bilinmediğine Dair Bulgular
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), yoksulluk, açlık, salgın hastalık, eğitim eşitliği, sürdürülebilir kalkınma, kadınların toplumsal rollerinin güçlendirilmesi gibi küresel sorunları içeren
bir dizi hedef belirlemek, bunları sayılarla anlatabilmek ve ölçülebilir kriterlere bağlamak amacıyla, Dünya Bankası, IMF ve BM çatısı
altındaki diğer kuruluşlarla birlikte sekiz ana hedef belirlemiştir. Bu
hedefler Binyıl Kalkınma Hedefleri olarak isimlendirilmiştir [6]:
Hedef 1: Mutlak yoksulluk ve açlığı ortadan kaldırmak
300
Hedef 2: Herkesin temel eğitim almasını sağlamak
Hedef 3: Kadınların durumunu güçlendirmek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak
Hedef 4: Çocuk ölümlerini azaltmak
Hedef 5: Anne sağlığını iyileştirmek
Hedef 6: HIV/AIDS sıtma ve diğer salgın hastalıların yayılımını
durdurmak
Hedef 7: Çevresel sürdürülebilirliği sağlamak
Hedef 8: Kalkınma için küresel ortaklıklar geliştirmek
Kent Konseylerinin işlevselliği noktasında özellikle Binyıl Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesine yönelik eylemleri de bir başarı göstergesi olarak kabul edilmektedir.
Bu amaçla Kent Konseyi üyelerine kentin yoksulluk haritası
hazırlanmasına yönelik bir çalışmalarının olup olmadığı sorulmuştur.
Üyelerin yarısında fazlası böyle bir çalışmanın olmadığını belirtmişlerdir.
Kentte kadınların toplumsal rollerinin güçlendirilmesi açısından özellikle ulusal ve yerel temsil eşitsizliğinin giderilmesi için Kent
Konseylerinin bu alanda çalışmalar yürütüp yürütmedikleri sorulduğunda üyelerin yarısından fazlası evet yanıtını vermişlerdir. Bu faaliyetler çoğunlukla bilgilendirme toplantıları şeklinde olmaktadır.
Kentte kadınların toplumsal rollerinin güçlendirilmesi amacıyla ne tür çalışmalar yürütüldüğü sorulmuştur. Özellikle kadınların
ekonomik özgürlüklerini sağlayabilmeleri, ev bütçesine katkıda bulunmaları adına el işlerini ve kendi yaptıkları gıda ürünlerini satabilecekleri mekanların oluşturulduğu, kadınların meslek edinme kursları
ile bir beceri kazanmaları yönünde çalışmalar yürütüldüğü belirtilmiştir. Diğer yandan kadınların okuma yazma öğretilen kurslara katılmalarını teşvik eden çalışmalar da yer almaktadır. Bunlar dışında
diğer çalışmalar daha çok bilgilendirme toplantılarıdır.
Binyıl Kalkınma Hedefleri içinde yer alan anne ve çocuk sağlığı ile ilgili çalışmalara bakıldığı zaman özellikle eğitim ve bilgilendirme toplantıları ilk sırada yer almaktadır. Bunu hastalıkların teşhis
ve tedavisi çalışmaları takip etmektedir.
Çevresel sürdürülebilirliğin gerçekleştirilmesi ve devamlılığının sağlanması ile ilgili olarak Kent Konseyi üyelerine ne tür çalış301
malar yürüttükleri sorulduğunda da üyeler tarihsel dokunun ve doğal
kaynakların korunmasına yönelik çalışmaların yürütüldüğünü belirtmişlerdir.
Sonuç olarak kent konseylerinin Binyıl Kalkınma Hedefleri
kapsamında yoksullukla mücadele, gençler, eğitim, kalkınma ile ilgili
konularda çalışmalara çok fazla yer vermezken kadınların toplumsal
rollerinin güçlendirilmesi ve çevreye duyarlılığın artırılması gibi çalışmalara ağırlık verdikleri görülmektedir.
6.2.3. Kent Konseyi Kararlarının Belediye Politikalarını
Etkileyip Etkilemediğine İlişkin Bulgular
Kent Konseyinin rolü açısından en önemli değerlendirmelerden
bir tanesi de, belediyelerin politikaları için belirleyici olup olmadıklarıdır. Belediyenin aldığı kararlarda Kent Konseyinin yol gösterici
olması, kentte yaşayan hemen herkesi temsil eden kişilerin katılımlarıyla alınan kararların belediye politikaları içinde yer alması bakımından önemlidir. Böylece ortak akıl, katılımcı yönetim, farklı toplumsal
grupların beklentilerinin dile getirilmesi ve kentlinin gereksinimlerinin karşılanması gibi hususları kapsayan yerel demokrasinin yaygınlık kazanması söz konusu olabilecektir.
Tablo 8. Kent Konseyinde Alınan Kararlar Belediyenizin Politikaları İçin
Yol Gösterici Oldu mu?
Sayı
%
1
Evet
152
71,4
2
Hayır
40
18,8
3
Fikrim yok
21
9,9
TOPLAM
213
100,0
Belediyelerin politikaları belirlenirken kent konseylerinde
alınan kararların yol gösterici olup olmadığı Kent Konseyi üyelerine sorulduğu zaman üyelerin % 71,4’ü yol gösterici olduğu yönünde
olumlu cevap verirken % 18,8’i olumsuz cevap vermiştir.
6.2.4. Kent Konseylerinin Görevlerine İlişkin Bulgular
Kent konseyleri kent yaşamı için yeni oluşumlardır. Ve kent
konseyleri ile gerçekleştirilmesi hedeflenen hususlar, kenti daha yaşanabilir kılmak, kentlinin hakları konusunda farkındalığını artırmak,
302
kentte katılımcı bir yönetim anlayışını yaygınlaştırmak, kentte çevreye duyarlılığı artırmak gibi ciddi, kapsamlı ve çok aktörlü girişimlerdir.
Aşağıda kent konseylerinin bu bağlamda yönetmelikte belirlenen görevler kapsamında yürüttükleri çalışmalara ilişkin değerlendirmelerine yer verilmektedir.
Hemşehrilik bilincinin artırılmasıyla ilgili Kent Konseyi üyeleri seminerler düzenlendiği ve hemşehri toplantılarının yapıldığını
belirtmişlerdir.
Kentlinin bilinçlendirilmesi ile ilgili olarak da çoğunlukla seminerler ve toplantılar yapılmaktadır. Ayrıca kentte reklam panolarından
da halkın bilgilendirilmesi faaliyetlerini yürütülmektedir.
Çevreye duyarlılığın artırılması çalışmalarında da benzer bir
tablo görülmektedir. Kent konseylerinin çalışmaları daha çok seminerler ve bilinçlendirme etkinlikleri şeklindedir. Ancak bu konuda
özel sektör ve kamu sektörü işbirliğinde çalışmaların da yürütüldüğü
görülmektedir. Farklı aktörlerle birlikte bu çalışmaların gerçekleştirilmesi yerel demokrasi ve katılım perspektifinde önemli girişimlerdir.
Demokratik yapılanmanın önemli göstergelerinden biri de şeffaf bir yönetim yapısıdır. Kent konseylerinin yapısı için de bu kriterin
ne kadar gerçekleşip gerçekleşmediğine bakıldığında kent konseyi
üyelerinin çoğunluğunun bu konuda bir fikir beyan etmemiş olmaları
dikkat çekicidir. Diğer yandan yürütülen kamuoyu çalışmaları, toplantıların açık yapılması bu çerçevede yürütülen çalışmalardır.
Kent konseylerinin hesap verebilir bir yapı sergilemesi güven,
sivilleşme, memnuniyet gibi halka yakın olma argümanları açısından önemlidir. Bu amaçla kent konseyleri üyelerine bunların sağlanabilmesi için ne tür çalışmalar yaptıkları sorulduğunda, yerel yazılı
ve görsel basın üzerinden bilgilendirmelerin yapılması, kamuoyuna
odaklanılması, belediye çalışmalarının izlenmesi ve hatta alınan kararlara yargı yolunun açık olması gibi önemli göstergeler sıralanmaktadır.
Kent konseyleri üyelerine ortak akıl oluşturma çerçevesinde ne
tür çalışmalar yürüttükleri sorulmuştur. Üyelerin önemli bir çoğunluğu herhangi bir açıklama yapmamıştır. Bununla birlikte kamu ve özel
sektör ile sivil toplum kuruluşları arasında ortak bir zemin oluşturulması ve bu yönde bilgilendirme toplantılarının yapılması yürütülen
303
çalışmalar içinde yer almaktadır.
Kent konseylerinin özellikle kentlinin daha aktif hale getirilmesi, yurttaş odaklı bir yönetim yapısının sergilenmesi hususunda ne
tür çalışmalar yaptıkları sorulduğunda neredeyse yarısı fikrim yok
demiştir. Bununla birlikte kentlinin katılımını artıracak çalışmalar
içinde özellikle “vatandaş karnesi” dikkat çekmektedir. Ayrıca sürekli
bilgilendirme toplantılarının yapıldığını da belirtmişlerdir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Proje sonucunda elde edilen bulgular göstermektedir ki, kent
konseyinin yürütülmesinde inisiyatifin belediye başkanlarının elinde
olması önemli bir sorundur. Çünkü kent konseylerinin çalışıp çalışmamaları belediye başkanlarının isteğine bağlı kalmaktadır.
Bir başka sorun, anket yapılan kent konseylerinin 18 tanesinin
başkanının, belediye başkanı ve belediye başkan yardımcısı, 4 tanesinin de belediye meclis üyesi olmasıdır. Çünkü belediye başkanlarının ve diğer görevlilerin kent konseylerinin başkanlığını yürütmeleri
sakıncalı bir durumdur. Yukarıda dile getirdiğimiz olumsuzluğu bu
durum daha da pekiştirmektedir. Ayrıca kent konseyi başkanları yoğun meşguliyetleri olan (kurum yöneticileri, rektörler) yöneticilerden
olmamalıdır.
Bir başka sorun, kent konseylerinin işletilip işletilmemesine yönelik herhangi bir yaptırım, denetim ve izlemenin olmamasıdır.
Kent konseyleri ile ilgili sorunlardan bir tanesi de, anket yapılması düşünülen kent konseylerinden randevu alınmış olmasına rağmen bir çok kent konseyi genel sekreterinin randevusuna geç gelmiş
ya da gelmemiş olmasıdır. Anket formlarını hemen doldurmayarak
uzun süre bekleten genel sekreterler olmuştur. Bunların yanı sıra bazı
kent konseyi genel sekreterlerinin de iş dünyası temsilcileri olması
bize göre sakıncalıdır. Kent konseylerinin iş dünyası mantığıyla yürütülmesi çok mümkün değildir. Bununla birlikte bunu dengeleyecek
şekilde vizyon sahibi kent konseyi başkanları da bulunmaktadır.
Araştırma sonucunda ulaşılan en önemli bulgulardan birisi de
şudur ki, kent konseyi üyelerinin çoğunluğu kent konseyinin ne olduğunu ve hangi amaçla var olduğunu bilmemektedir.
Sonuç olarak Kent Konseyini oluşumundan uzak kalan, uygulamayan belediyelere hesap sorulması ve bir yaptırım uygulanması
304
gerekmektedir.
Kent konseyi başkanlarının daha çok orta sınıfı temsil eden farklı toplumsal kesimlerden gelen kişilerden seçilmesi uygun olacaktır.
Kent konseylerine davet edilenlerin mutlak bir biçimde belirli
bir eğitim sürecinden geçirilmesi gerekmektedir.
Farklı sivil toplum kuruluşlarının bir bütünlük içinde çalışması
ancak böyle bir oluşumla söz konusu olacaktır.
Hiçbir şey üretilmese de, yapılmasa da, kent konseylerinin işletilmesi, böylesi toplantıların devam ettirilmesi, yerelde demokrasinin öğrenilmesi ve tartışma kültürünün yaygınlaştırılması için büyük
önem taşımaktadır.
Genel olarak yerel politikaların oluşturulmasında çok etkisiz
gibi görünse de farklı toplumsal kesimlerin bir araya geldiği önemli
bir etkileşim mekanizması olarak varlıkları devam ettirilmelidir.
Etkileşim mekanizması ne kadar çok olursa yerel politikaların
artırılması da o denli mümkün olacaktır.
KAYNAKLAR
1. Çukurçayır, M. A., H. T. Eroğlu (2009). “Kent Yönetiminde Demokratik
Bir Açılım Olarak Kent Konseyleri”, Yerel Yönetimlerin Güncel Sorunları,
Ed. Kemal Görmez, Mustafa Ökmen, Beta Yayın, İstanbul, ss.224-247.
2. Emrealp, S. (2005). Yerel Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik
Kolaylaştırıcı Bilgiler El Kitabı, IULA-EMME (UCLG-MEWA) Yayını,
İstanbul.
3. Emrealp, S. (2005). Yerel Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik
Kolaylaştırıcı Bilgiler El Kitabı, IULA-EMME (UCLG-MEWA) Yayını,
İstanbul.
4. Çukurçayır, M. A. (2011). Yerel Yönetimler Kuram, Kurum ve Yeni
Yaklaşımlar, Çizgi Kitabevi, Konya.
5. Çukurçayır, M. A., H. T. Eroğlu (2009). “Kent Yönetiminde Demokratik
Bir Açılım Olarak Kent Konseyleri”, Yerel Yönetimlerin Güncel Sorunları,
Ed. K. Görmez, M. Ökmen, Beta Yayın, İstanbul, ss.224-247.
6. Öner, Ş. (2005). “Katılımcı Demokrasi Açısından Belediye Kanunu”, Yerel
Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar I, Ed. H. Özgür, M. Kösecik, Nobel
Kitabevi, Ankara, ss. 57-88. : 83).
7. http://www.undp.org.tr, 10.04.2011.
305
KENT KONSEYLERİNİN YEREL
DEMOKRATİK YÖNETİŞİM
MEKANİZMASI İŞLEVİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Enes Battal KESKİN*, Neslişah H. ERBEY KUŞKU*
Yıldız ODAMAN CİNDORUK* , Yasemin TATLI*
(*) Bursa Kent Konseyi, Merinos Atatürk Kongre Kültür
Merkezi, Ulubatlı Hasan Bulvarı, 16200, Osmangazi/BURSA
[email protected], [email protected]
ÖZET
Kent Konseyleri 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesinde belirtilen hedefler doğrultusunda, halkın yönetime katılımını
sağlayacak mekanizmaları geliştiren, halkın kendi sorunlarına sahip
çıkmasını özendiren, yönetişim eksenli katılımcı demokrasiyi esas
alan ve sivil toplumu önceleyen oluşumlardır.
1992 yılında gerçekleştirilen “Yeryüzü Zirvesi” sonrasında,
1996 Habitat Konferansı ile Türkiye’de başlayan Yerel Gündem 21
hareketi günümüzün Kent Konseyi yapılanmasının altyapısını oluşturmuştur. Yerel Gündem 21 Programı 1996 yılından bugüne kadar
60’ın üzerinde kentte uygulanmış ve program 2011 yılında tamamlanma aşamasına gelmiştir. Yerel Gündem 21 programı kapsamında yerel
demokrasinin gelişimi ve halkın karar alma mekanizmalarına katılımı
alanında kentlerin edindikleri bilgi ve deneyimlerin kurumsallaşmasına ve sürdürülebilirliğine katkı sağlamak amacıyla İçişleri Bakanlığı
Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nün çalışmaları ve Yerel Gündem
21 kentlerinin desteğiyle Kent Konseyleri’nin 5393 sayılı Belediye
Kanunu’nda yer alması sağlanmıştır. Bu çerçevede Kent Konseyleri
Yönetmeliği yayınlanarak Kent Konseylerinin çalışma usul ve esasları genel hatlarıyla tanımlanmıştır.
306
Yönetmelik, kent konseylerinin oluşumu sürecinde yetersiz kalmıştır. Kent konseylerinin yapısallığı ve işlevselliği noktasında yeterli düzeyde bilgi birikiminin olmaması konsey organlarının öznel
değerlendirmelere göre şekillenmesine neden olmuş ve kişiye özel
kent konseyi yapılanmaları ortaya çıkmıştır. Bu yapılanmaların kent
konseylerine biçilen yerel demokratik yönetişimin geliştirilmesi misyonunu ne kadar yerine getirdiği konusunda ise belirsizlikler bulunmaktadır.
Bu çalışmada; farklı yapılanmaya sahip dört kent konseyi örneği yerel demokrasinin gelişimine katkı boyutuyla incelenmiştir. Yöntem olarak bağımlı ve bağımsız değişkenler belirlenerek geliştirilen
matrisin bulunduğu araştırma formu kullanılarak 4 farklı kent konseyi uygulamasıyla ilgili bilgi edinilmiştir. Araştırma formundan elde
edilen sonuçlar doğrultusunda kent konseyleri yapılanmalarının yerel
demokratik yönetişimin geliştirilmesi işlevini yerine getirme süreçleri
değerlendirilmiş ve bu misyonun yerine getirilmesine dönük önerilerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Yerel Gündem 21, kent konseyi, yerel demokratik yönetişim
1. GİRİŞ
Demokrasi kavramı bir yönetim şekli olarak ortaya çıktığında, toplum yaşamını etkileyen konular oy hakkına sahip olanlar tarafından topluca karara bağlanırdı. Bu anlamıyla “katılımcı” olarak
nitelenen demokrasi, giderek “temsili” demokrasiye dönüştü; çünkü
katılımcı sayısı da, kararların karmaşıklığı ve çeşitliliği de artmıştı.
Ancak, temsilci çıkarları ile toplumsal çıkarların zaman zaman örtüşmemesi, XXI. yüzyılda bu eğilimi tersine çevirmiş ve yeni bir şekle
bürünen “katılımcı demokrasi” ağırlık kazanmaya başlamıştır[1].
Küreselleşme süreci ile birlikte klasik yönetim biçimlerinin
yetersiz kalması, yönetimde yeniden yapılanma arayışlarını ortaya
çıkarmıştır. Bu arayışların sonucunda temel bir kavram haline gelen
iyi yönetişimin vazgeçilmez unsurlarından bir tanesi vatandaş-devlet ilişkilerinin güçlendirilerek katılımcılığın sağlanmasıdır. Bu yolla
devlet, politika oluşturma aşamasından uygulama aşamasına kadar
vatandaşların istek ve beklentileri konusunda bilgi sahibi olmaktadır.
307
Bunun yanı sıra katılımcılık kamunun devlete güvenini tesis etmekte
ve demokratikleşme süreci ile sivil kapasiteyi güçlendirmektedir[1].
Katılımcılık, vatandaşların siyasi karar mekanizmasına ve yönetim sürecine temsil yolu ile ya da doğrudan dahil olmaları anlamına
gelmektedir. Katılımcılık kavramı, günümüzde vatandaş hakları, demokratik yönetişim, yolsuzlukla mücadele ve yoksulluğun azaltılması
ile birlikte kullanılmaktadır[2].
Vatandaşların aktif katılımı sayesinde, politikalar oluşturulurken farklı çıkarlar arasında uzlaşma sağlanmaktadır. Böylelikle, vatandaşlar kendi bireysel çıkarlarının ötesinde ortak çıkar için hareket
edebilmektedir. Bu nedenle vatandaşın sadece seçimlerde oy kullanma aşamasında değil, her aşamada yönetime dahil edilerek sivil toplumun aktif hale getirilmesi gerekmektedir.
Böylece “devlet ile vatandaş arasındaki ilişkiyi daha çok hiyerarşik bir ilişki içinde gören kamu yönetimi anlayışı yerine, kamunun
paydaşlar ile birlikte karar verdiği ve kamunun devlet yanında bireye
de hesap verdiği bir yönetim anlayışını ifade eden “yönetişim” kavramı ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede devlet kurumlarından bağımsız
olarak çalışan ve vatandaşların temsilcisi olarak ortaya çıkan STK’lar,
toplumsal kararların alınmasında seçilmişlerle birlikte rol alır hale
gelmiştir[1].
Yönetişimin aktörleri devlet, özel sektör ve bireydir. Bireyin
katılımı, sivil toplum örgütleri aracılığıyla sağlanmaktadır. Katılımcılığın en etkin düzeyde sağlanabilmesi için vatandaşın devletin nasıl
çalıştığı, kararları nasıl aldığı, katılım için hangi mekanizmaların bulunduğu ve sivil toplumun ne şekilde örgütlendiği konularında bilgi
sahibi olması gerekmektedir. Yolsuzlukla mücadele ve sürdürülebilir
kalkınma için ulusal düzeyde iyi yönetişimin en önemli unsuru sivil
toplumun güçlendirilmesidir.
Kent konseyleri de tam bu noktada sivil toplum kuruluşlarının
çatı örgütü olarak 2005 yılında 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun 76.
Maddesiyle hayat bulmuştur. Kent konseylerinin yönetmelikteki tanımı “yönetişim” kavramıyla örtüşmektedir.
Yönetmelik; “Kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun
ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım
ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır” diyerek kent
308
konseylerine yönetişim ilkelerini hayata geçirme görevi vermektedir.
Ancak, kent konseylerinin rolünün, “seçilmişlerin veya kamu kuruluşlarının yerini almak değil, katılımcı bir anlayışla onları desteklemek ve iyileştirmek için sorgulamak olduğu unutulmamalıdır.”
Öte yandan yerelde örgütlenme modeliyle ülkenin geneline yayılan kent konseyleri, kuruldukları yerlerde yerel demokrasinin geliştirilmesinin en önemli aktörü konumundadır. Kanunda belirtilen ve
yönetmelikle açıklanan görevleri dikkate alındığında kent konseyleri,
yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini üstlenen bir platform olarak görünmektedir. Kentle ilgili hemen her konuda, ortak
aklı harekete geçirerek görüş oluşturma kabiliyeti, kent konseylerine
yerelde yönetişim kavramının hayata geçirilmesinde çok önemli bir
fonksiyon yüklemektedir.
Kent konseyleri, gücünü en çok 1996 Habitat Konferansı’nın
ardından, Türkiye’de yerel düzeyde örgütlenen Yerel Gündem 21’lerden almaktadır. Özellikle gençler, kadınlar ve engelliler alanlarındaki
örgütlenmeleri ve aktif çalışmaları ile bilinen Yerel Gündem 21’ler,
kentsel ölçekte sivil toplumun örgütlenmesine büyük katkıda bulunmuşlardır. Yerel Gündem 21 mirası ile, kent konseylerinin etkin ve
çalışır duruma gelmesi kolaylaşmıştır[1].
Bilindiği gibi, Yerel Gündem 21 Programı’nın 5. aşaması olan
“Kent Konseyleri’nin Güçlendirilmesi ve Yerel Demokratik Yönetişim Mekanizmaları Olarak İşlev Görmelerine Yönelik Eğitim ve Kapasite Geliştirme Projesi”, karar alma süreçlerinin her kademesine katılım için bireysel, kolektif ve kurumsal kapasitenin artması amacıyla
yürütülmüştür[3].
Öte yandan, kanunla ve yönetmelikle görevleri açıklanmasına
karşın kent konseylerinin yapısal ve işlevselliği noktasında yeterli
düzeyde bilgi birikiminin olmaması, konsey organlarının öznel değerlendirmelere göre şekillenmesine neden olmakta ve kişiye özel
yapılar ortaya çıkmaktadır. Her kentin özgün yapısına göre kent konseylerinin şekillenmesi önemli olmakla beraber, kent konseylerinin
işlevselliğinin arttırılması noktasında objektif kriterlerin oluşturulması da gerekmektedir.
Bu bağlamda ulaşılabilirlik ve zaman sınırlaması da göz önünde
bulundurularak kent konseyleri iyi uygulama örneklerinin yoğunlaştığı Marmara Bölgesi’nde belirlenen 4 kent konseyi incelenerek, “Yerel
Demokratik Yönetişim Mekanizması İşlevi” ni ne derecede yerine ge309
tirebildikleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Çalışmamızda hem Yerel Gündem 21 sürecini yaşamış kentlere, hem de 2005 yılında yayınlanan ve kent konseylerinin oluşturulmasına dayanak oluşturan 5393
sayılı Belediye Kanunu’ndan sonra kurulmuş kentlere yer verilmiştir.
Katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan Kent Konseyleri’nin yerel demokratik yönetişim mekanizması
işlevinin incelenmesi amacıyla “yerel karar alma mekanizmalarına
katılım”, “yeterli nitelik ve nicelikte sivil toplum katılımı”, gönüllü/
vatandaş katılımı”, “çok aktörlü ve çok sektörlü çalışma anlayışı” ve
“sürdürülebilirlik” olmak üzere 5 bileşen belirlenmiş ve bu çerçevede
kent konseylerinin yapısı değerlendirilmiştir.
Bir araştırma formu çerçevesinde Kent Konseyi uygulamalarının yerinde görülerek incelendiği bu çalışmada, kent konseylerinin
işlevselliği ve sürdürülebilirliği konusunda önemli bulgulara ulaşılmıştır. Elde edilen bulgular, Kent Konseylerinin yerel demokratik
yönetişim mekanizması işlevini değerlendirmemize katkı sağlamıştır.
2. MATERYAL VE YÖNTEM
Araştırma çalışması kapsamında pilot iller, A, B, C ve D illeri
olarak kodlanarak ifade edilmiştir. Kent konseyi yapılanmasıyla ilgili
objektif bir değerlendirme sağlanması açısından farklı grupları temsil
eden kişiler belirlenerek A kentinde 8, B kentinde 12, C kentinde 6
ve D kentinde 12 anket çalışması yapılmıştır. Bu kişiler; kent konseyi
genel sekreteri, kent konseyi yürütme kurulu üyesi, meclis başkanları,
çalışma grupları temsilcileri ve kent konseyi personeli olarak belirlenmiştir.
Araştırma formu; kent konseylerinin mevcut yapısını öğrenmeye yönelik sorular, kent konseyi organlarının yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini nasıl etkilediğine dair oluşturulmuş matris
ve kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini yerine getirmesine dönük önerilerin yer aldığı 3 bölüm halinde
oluşturulmuştur. Araştırma formunun uygulanmasında yüz yüze görüşme yöntemi kullanılmış, bu sayede kişilerin bakış açıları ve yorumları da araştırma çalışmasına yansıtılmıştır.
Araştırma formu hazırlanırken kent konseyi yapılanmasını etkileyen başlıklar bağımsız değişkenler olarak, yerel demokratik yönetişim mekanizmasının alt bileşenleri olan yerel karar alma meka310
nizmalarına katılım, yeterli nitelik ve nicelikte sivil toplum katılımı,
gönüllü/vatandaş katılımı, çok aktörlü ve çok sektörlü çalışma anlayışı ve kent konseylerinin sürdürülebilirliği ise bağımlı değişkenler olarak belirlenmiştir. Hazırlanan matris aracılığıyla kent konseyi organlarının kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması
işlevine etkileri değerlendirilmiştir. Değerlendirmede aşağıdaki ölçek
kullanılmıştır.
5 Çok iyi, 4 İyi, 3 Orta, 2 Kötü, 1 Çok kötü
Kent
konseylerinin
sürdürülebilirliği
Çok aktörlü ve çok
sektörlü çalışma
anlayışı
Gönüllü/vatandaş
katılımı
Bağımsız
Değişkenler
Yeterli nitelik
ve nicelikte sivil
toplum katılımı
Bağımlı
Değişkenler
Yerel Karar Alma
Mekanizmalarına
Katılım
Tablo 1. Kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevinin
değerlendirilmesine yönelik matris
Yürütme Kurulunuzla
bağlantılı
Kent konseyi benzeri bir
yapılanmayla bağlantılı
Belediye Meclisi’ne
gönderdiğiniz kent konseyi
kararlarıyla bağlantılı
Genel Sekreter’inizle
bağlantılı
Personelle bağlantılı
Fiziki mekanla bağlantılı
Bütçeyle bağlantılı
Meclisler ve çalışma
gruplarıyla bağlantılı
Mahalle çalışmalarıyla
bağlantılı
Belediyenizin kent konseyinin işlevselliğine ve
sürdürülebilirliğine bakışıyla
bağlantılı
Araştırma çalışmasının değerlendirilmesi aşamasında; öncelikle
pilot olarak belirlenen 4 ildeki kent konseyi uygulamasıyla ilgili mevcut durum, belirlenen bağımsız değişkenler üzerinden ortaya konmuştur. Kent konseylerini ziyaret sırasında edinilen bilgi ve dokümanlar
311
da bu süreci desteklemiştir.
Belirlenen ölçek doğrultusunda her il için katılımcılar tarafından yapılan puanlamalar, yerel demokratik yönetişim mekanizmasının alt unsurları baz alınarak ortalamalar alınmak suretiyle değerlendirilmiştir. Belirlenen ortalamalar büyükten küçüğe doğru sıralanarak
kent konseyi yapılanmasındaki hangi unsurların yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini daha fazla etkilediği ortaya konmuştur.
İller bazında elde edilen sonuçlar doğrultusunda kent konseyinin unsurları, yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine etkileri açısında karşılaştırılmış ve yorumlanmıştır.
Elde edilen veriler ve katılımcıların önerileri doğrultusunda
kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini
yerine getirmesine yönelik öneriler geliştirilmiştir.
3. ARAŞTIRMA VE BULGULAR
3.1 Pilot İllerde Kent Konseyi Yapılanmalarıyla İlgili Mevcut
Durum
Araştırma çalışması kapsamında öncelikle A, B, C ve D illerindeki mevcut kent konseyi yapılanmasıyla ilgili bilgiler derlenmiş ve
birbirleriyle kıyaslanmaları ve kent konseyi yapılanmaları arasındaki
farklılıkların ortaya konması açısından aynı tabloda aşağıdaki şekilde
ifade edilmiştir.
Tablo 2. Pilot illerdeki kent konseyi yapılanmaları
Yürütme
Kurulu
A KENTİ
B KENTİ
C KENTİ
D KENTİ
11 kişiden
oluşmaktadır (meclis
başkanları,
üniversite, sendika,
meslek odası, iş adamları derneği,
sanayi odası
temsilcisi)
13 kişiden
oluşmaktadır.
(STK temsilcileri ve meclis
başkanları)
9 kişiden
oluşmaktadır
(meclis başkanları, yerel
yönetim, vilayet, esnaf
sanatkârlar
odası, muhtarlar, ticaret ve sanayi
odası ve dernek temsilcileri)
15 kişiden
oluşmaktadır.
(STK temsilcileri ve
meclis başkanları)
312
A KENTİ
B KENTİ
C KENTİ
D KENTİ
Kent
Konseyi
/ Yerel
Gündem 21
benzeri bir
yapılanma
Geçmişte
kent konseyi
benzeri bir
yapılanma
bulunmamaktadır.
1997 yılından
bugüne YG 21
programı yürütülmektedir.
YG 21 Genel
Sekreteri Kent
Konseyi Genel
Sekreteri’nden
farklı bir kişidir.
1998 yılından bugüne
YG 21 programı yürütülmektedir.
Kent Konseyi Genel Sekreteri aynı
zamanda YG
21 Genel
Sekreteri’dir.
1996 yılından 2009 yılına kadar
YG 21 programı yürütülmüştür.
Genel
Sekreter
Kadrolu Be- Kadrolu Belelediye çalıdiye çalışanı
şanı
Kadrolu Belediye çalışanı
Belediye çalışanı değil
Personel
Kent Konseyi personeli bulunmamaktadır.
Kent konseyi
personeli belediye personelidir.
Kent konseyi personeli
belediye personelidir.
Kent konseyi
personeli belediye personelidir.
Fiziki mekan
Belediye binasında 1
ofiste çalışmalarını yürütmektedir.
Belediyeden
bağımsız ofis
ve toplantı salonlarının olduğu mekanda
çalışmalarını yürütmektedir.
Belediyeden
bağımsız
ofis ve toplantı salonlarının olduğu mekanda
çalışmalarını yürütmektedir.
Belediyeden
bağımsız ofis
ve toplantı
salonlarının
olduğu daha
geniş bir mekanda çalışmalarını yürütmektedir.
Bütçe
Belediyenin
farklı birimlerinin bütçelerinden
karşılanmaktadır.
Genel Sekreterin bağlı olduğu şube
müdürlüğü
aracılığıyla
belediye bütçesinden karşılanmaktadır.
YG 21 programı kapsamında Belediyenin
sağladığı bütçe ile UCGLMEWA üstünden
karşılanmaktadır.
Belediyede
kent konseyiyle bağlantılı oluşturulmuş şube
Müdürlüğü
aracılığıyla
karşılanmaktadır.
313
A KENTİ
B KENTİ
C KENTİ
D KENTİ
Meclisler
ve çalışma
grupları
Çocuk, kadın, gençlik meclisleri ve çevre,
sağlık, kentleşme, kültür, sanat,
ekonomi
gibi konularda çalışma grupları
bulunmaktadır. Çalışma grupları
genel kurul
toplantısında oluşturulmakta ve
ilgi duyan
kişi ve kurum temsilcilerinin
katılımı sağlanmaktadır.
Engelliler, kadın, gençlik,
çevre meclisleri ve çeşitli konularda
sorun odaklı
oluşturulmuş
çalışma grupları bulunmaktadır. Çalışma grupları,
gönüllülerden
gelen taleplerin yürütme
kurulunda değerlendirilmesi ile oluşturulmaktadır.
Engelliler,
kadın, gençlik, çocuk
meclisleri ve
farklı konularda çok sayıda çalışma grupları
bulunmaktadır. Çalışma
grupları, gönüllülerden
gelen taleplerin yürütme
kurulunda
değerlendirilmesi ile oluşturulmaktadır
Mahalle
çalışmaları
Bulunmamaktadır.
Engelliler,
kadın, gençlik meclisleri
ve genel konularda oluşturulmuş az
sayıda çalışma grubu
bulunmaktadır. Çalışma grupları
genel kurul
toplantısında oluşturulmakta, genel kurul
katılımcıları
da gruplara
dâhil olmaktadır. Bireysel katılımın
STK’lar aracılığıyla olması istenmektedir.
Bulunmamaktadır.
Belediye
kent konseyi çalışmalarını desteklemektedir.
Ancak belediyenin stratejik planında yer
almamaktadır.
Belediye
kent konseyi
çalışmalarını
desteklemektedir. Belediyenin stratejik planında
yer almaktadır.
1 tane yeni
oluşturulan
mahalle meclisi bulunmaktadır.
BelediyeniBelediye
Belediye kent
zin kent kon- kent konseyi konseyi çalışseyinin işlev- çalışmalamalarını desselliğine ve
rını destek- teklemektedir.
sürdürülebi- lemektedir.
Belediyenin
lirliğine baBelediyenin stratejik plakışı
stratejik pla- nında yer alnında yer al- maktadır.
maktadır.
Bulunmamaktadır.
Tablodan da görüldüğü üzere 2009 yılında revize edilen Kent
Konseyleri Yönetmeliği’ne rağmen Türkiye’de kent konseyleriyle ilgili farklı yapılanmalar bulunmaktadır. Bu yapılanmalar içerisindeki
alt unsurlar kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini farklı düzeylerde etkilemektedir.
Kent Konseyleri’ni ziyaret etme, kişilerle birebir görüşme yoluyla yapılan araştırma çalışması ile elde edilen bilgi ve dokümanlar
314
doğrultusunda kentlerdeki mevcut kent konseyleri yapılanmalarıyla
ilgili aşağıdaki bulgulara ulaşılmıştır.
Kent konseyi yürütme kurulu üye sayıları pilot illerde farklılık
göstermektedir. Yürütme kurulu üyelerinin sayısından çok, aktif ve
sorgulayan bir yapı içerisinde olması önem taşımaktadır. Tüm örneklerde yürütme kurulu üyelerinin dağılımında ortak olarak STK temsilcileri ve meclis başkanları bulunmaktadır. A ve C illerinde üniversite,
yerel yönetim, valilik ve ticaret sanayi odaları da yürütme kurullarında temsil edilmektedir. Özellikle C ilinde yürütme kurulunun oluşturulması aşamasında sektörler bazında bir ayrıma gidilmesi ve bu çerçevede adayların belirlenerek seçimin yapılması, yürütme kurulunun
farklı temsil kabiliyetine sahip kişilerden oluşmasını sağlamıştır.
Kent konseyi benzeri bir yapılanmanın varlığı açısından incelendiğinde 4 ilden 3’ünün Yerel Gündem 21 geçmişine sahip olduğu,
ancak 1 tanesinin geçmişte benzeri bir yapılanma içinde olmadığı belirlenmiştir. Yerel Gündem 21 geçmişine sahip illerden 2 tanesinde
halen bu yapı devam etmektedir. Yerel Gündem 21 geçmişine sahip
illerde kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması
işlevini yerine getirmesi açısından önem taşıyan; gönüllü ve STK katılımı, yerel karar alma mekanizmalarına katılım ve ortak çalışma anlayışı kültürünün daha iyi benimsendiği ortaya çıkmaktadır.
Kent konseyi genel sekreteri, incelenen 3 örnekte kadrolu belediye personeli iken 1 örnekte tamamen sivil bir kişidir. Belediyede
çalışan genel sekreterlerden 1 tanesi bağlı bulunduğu birimde de aktif
olarak görev almakta bu nedenle kent konseyi çalışmalarına yeterince
zaman ayıramamaktadır. İncelenen tüm örneklerde genel sekreter koordinasyon ve uygulama görevini üstlenmiştir.
Kent konseyi personeli incelenen pilot kentlerin tümünde belediye personelinden oluşmaktadır. Bu durum belediyelerin kent konseyine sağladığı desteğin olağan bir sonucudur.
Fiziki imkânlar konusunda kent konseyleri birbirlerinden farklı
imkânlara sahiptir. Bazıları sadece 1 ofis ve 1 personel ile işleri yürütürken, bazı kent konseyleri ofis ve toplantı salonlarının olduğu daha
geniş mekanlarda ve yeterli sayıda personel ile faaliyetlerini yürütmektedir.
Bütçe yapısı tüm kent konseylerinde aynıdır. Ana kaynak, belediye bütçesidir. Bu bütçenin kullanım metodu uygulamalarda değişiklik göstermektedir. Bazılarında oluşturulan bir müdürlük aracılığıyla
315
çalışmalara bütçe sağlanırken, bazılarında belediyenin farklı birimlerinin bütçe kalemlerinden kent konseyine bütçe akışı sağlanmakta, bazıları mevcut olan YG 21 sürecini devam ettirmeleri sebebiyle
UCLG-MEWA üzerinden bütçe kullanımını sağlamaktadır.
Meclisler ve çalışma gruplarıyla bağlantılı olarak; incelenen 3
ilde 4 tane, diğerinde 3 tane meclis ve çeşitli sayılarda çalışma grupları bulunmaktadır. 4 kent konseyinden 2 tanesinde gruplar genel kurul toplantısında oluşturulmakta, basınla paylaşılmakta, böylece genel
kuruldan katılımcılar da gruba dâhil olabilmekte ve gruplarda kurumsal temsiller de sağlanmaktadır. Diğer incelenen kent konseylerinde
çalışma gruplarının oluşturulması, gönüllülerden gelen taleplerin yürütme kurulunda değerlendirilmesi ile olmaktadır.
İncelenen 3 pilot ilde mahalle meclisi yapılanması bulunmamakta, 1 ilde yeni oluşturulan bir mahalle meclisi yer almaktadır. Mahalle
ölçeğindeki yapılanmalar, mahalle sakinlerinin yaşadıkları mekâna
ve kente sahip çıkma duygusunun, kentlilik bilincinin gelişmesinin,
kentsel haklarını ve sorumluluklarını daha iyi anlayabilmesinin ve karar alma mekanizmalarına katılımın toplumun her kesimine ulaştırılmasının en önemli mekanizmasıdır.
İncelenen dört örnekte de belediyenin kent konseyinin işlevselliğine ve sürdürülebilirliğine olumlu baktığı gözlenmiştir. Başkan
tarafından desteklenen, belediyenin diğer birimleri tarafından işleri
kolaylaştırılan bir yapı ile karşılaşılmıştır. Fakat çalışmalarda kent
konseyleri belediyeyle birlikte ön plana çıkmaktadır. A ilinde kent
konseyi çalışmaları kapsamında belediyenin personeli de dahil bütün
imkanları kullanılabilmektedir. Özellikle belediye personelinin gönüllülük ilkesi doğrultusunda kent konseyi çalışmalarına destek vermesi dikkat çekicidir.
3.2 Kent Konseylerinin Yerel Demokratik Yönetişim
Mekanizması İşlevinin Karşılaştırılması
A, B, C ve D illerinde yapılan araştırma çalışmasında elde edilen sonuçlar kent konseyinin unsurlarının yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine katkıları boyutuyla karşılaştırılmıştır. İllere
göre değişen farklı kent konseyi uygulamalarının hangilerinin demokratik yönetişim mekanizması işlevi açısından daha faydalı olduğu belirlenmiştir.
316
Tablo 3. Pilot illerin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine katkı
boyutuyla karşılaştırılması
Yürütme Kurulunuzla bağlantılı
Kent konseyi benzeri bir yapılanma
ile bağlantılı (YG 21 vb.)
Belediye Meclisine gönderdiğiniz
kent konseyi kararlarlarıyla bağlantılı
Genel Sekreterinizle bağlantılı
Personelle bağlantılı
Fiziki mekanla bağlantılı
Bütçeyle bağlantılı
Meclisler ve çalışma gruplarıyla bağlantılı
Mahalle çalışmalarıyla bağlantılı
Belediyenizin kent konseyinin işlevselliğine ve sürdürülebilirliğine bakışıyla bağlantılı
A
4,3
ORTALAMA
B
C
4,2
4,33
D
3,08
3,86
4,44
4,15
4,4
4,15
3,77
2,82
4,8
3,4
3,2
3,4
3,94
3,88
4,06
3,31
4,5
3,8
3,77
3
3,87
3,82
4,7
3,58
4,4
4,31
3,5
4,02
4,3
4,48
2,5
2,88
4,4
4,37
3,69
3,3
Kent konseyinin ana organlarından olan kent konseyleri yürütme
kurulları incelendiğinde A, B ve C illerinde birbirine yakın sonuçlara
ulaşılırken D ilinde Yürütme Kurulu’nun etkisinin daha zayıf olduğu
görülmektedir. Mevcut yapılar göz önünde bulundurulduğunda A ve
C illerinin yapıları kentin farklı kesimlerini temsil eden bir yürütme
kurulu oluşturulması boyutuyla birbirine benzerlik göstermektedir.
Farklı kesimlerin temsilcilerinin Yürütme Kurulu’nda bulunması kent
konseyi çalışmalarının kentin tüm dokularına yayılmasında, farklı
STK’ ların çalışmalara katılımında ve karar alma mekanizmalarını etkileme anlamında faydalı olmakta, kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevinin gerçekleştirilmesinde olumlu bir
etki oluşturmaktadır.
Buna karşın iller arasında Yürütme Kurulu’nun en az etki oluşturduğu kent ise 3,08 ortalama ile D kenti olmuştur. D ve B kentindeki
yapılardaki Yürütme Kurulları yalnızca Sivil Toplum Kuruluşu temsilcilerinden oluşmaktadır. Bu durum D kentinde kent konseylerinin
işlevine daha zayıf bir etki oluştururken, B kentinde A ve C kentleriyle aynı etkiyi oluşturmuştur. İki aynı yapının oluşturduğu farklı etki
ise yürütme kurullarına üye olan STK temsilcilerinin sürece hakim
olmaları ve temsil ettikleri kitlelerin etki düzeyinin iki uygulamada
317
birbirlerinden farklı olması ile açıklanmıştır.
İncelenen illerin 3’ünün Yerel Gündem 21 deneyimine sahip olduğu ve bu deneyimin kent konseyi uygulama sürecini olumlu yönde
etkilediği, YG 21 süreci sayesinde vatandaşlarda gönüllülük kavramının geliştiği, sivil toplum kuruluşları ve kentteki diğer paydaşların YG 21 süreciyle bağlantılı kent konseyi yapılanması konusunda
farkındalıklarının olduğu tespit edilmiştir. A ili Yerel Gündem 21 deneyimine sahip değildir ve yapılan görüşmelerde böyle bir deneyim
olsaydı kent konseyi çalışmalarının daha hızlı ilerleyebileceğini belirtmişlerdir.
Kent konseylerinin karar alma mekanizmalarına katılımında ve
yerel politika üretme sürecindeki etkinliğinde en önemli unsurlardan
biri hiç şüphesiz alınan kararların Belediye Meclisleri’ne gönderilmesi ve kararların uygulama sürecine yansımasıdır. Bu konuda en öne çıkan A ili olmuştur. Yapılan görüşmelerde kent için yapılacak her türlü
yatırımın öncelikle kent konseyinde tartışıldığı, olumlu veya olumsuz
her kesimin fikrini rahatça ifade edebildiği bir ortamın olduğu ve kent
konseyinde görüşülen konuların belediye meclisine gönderildiğini,
bunun yanı sıra belediye birimlerinin kent konseyi ile iletişim halinde
çalıştığı ve kent konseyi kararlarını önemsediği sonucuna varılmıştır.
Belediye başkan yardımcısının kent konseyi başkanı olduğu bu yapıda, kent konseyi kararlarının belediye çalışmalarını etkileme düzeyi olumlu bir etki oluşturmuştur. Bu durum kent konseyi başkanının
kent konseyi çalışmalarında belediye kimliğini yansıtmadan tarafsız
bir bakış sergilediğini göstermektedir.
D kentinde Belediye Meclisi ile ilişkilerin zayıf olması, kente
yapılacak yatırımların kent konseyine taşınma düzeyinin düşük olması gibi sebeplerden ötürü kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine yeterli düzeyde katkı sağlanamamaktadır.
Kent Konseyi Genel Sekreterleri değerlendirildiğinde A ve C
kentleri ile B ve D kentleri birbiriyle paralellik göstermektedir. A ve
C kentlerinde dikkat çeken husus Kent Konseyi Genel Sekreterleri
belediye personeli olmakla birlikte aktif olarak tüm mesaisini kent
konseyi çalışmalarında geçirmektedir. Bu durum kent konseyi çalışmalarının yürütülmesini olumlu yönde etkilemektedir. Ayrıca Genel
Sekreterin belediye personeli olması Kent Konseyi çalışmalarının yürütülmesi, belediyenin desteğinin sağlanması gibi hususlarda fayda
sağlamaktadır. Çalışmalarda belediye personeli kimliği ön plana çı318
karılmadığı için sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşlarca genel
sekreter direkt belediye ile örtüştürülmemekte, bu yönde kamuoyunda
olumlu bir algı bulunmaktadır. Bu nedenle kent konseylerinin yerel
demokratik yönetişim mekanizması işlevine bu durum olumlu bir katkı sağlamaktadır. C kentindeki genel sekreterin de belediye personeli
olmasına rağmen diğerlerinden daha düşük bir etki oluşturması, kent
konseyi çalışmalarına çok vakit ayıramaması ve belediyede farklı sorumlulukları olması nedeniyle belediye kimliğinin daha önde bulunması ile açıklanmaktadır. Bu durum kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine, diğerlerine göre daha düşük
düzeyde katkı sağlamaktadır.
Kent konseyi personeli tüm illerde belediye personelinden oluşmaktadır. Yapılan değerlendirmeler birbirine yakın sonuçlanmıştır.
Personelle ilgili öne çıkan konu personelin, sosyal, iletişimi kuvvetli,
işine gönüllülüğü de yansıtan kişilerden olmasıdır. Bu durum, kent
konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevi açısından avantajlı görülmüştür.
Kent konseylerinin faaliyet gösterdiği fiziki imkanlar incelendiğinde A ilinde ve C ilinde birbirine yakın sonuçlara ulaşılmıştır. A
ilinin fiziki imkanları çok kısıtlıdır. Her ne kadar ihtiyaç halinde belediyenin salonlarını ve ofislerini kullanabilseler de bu durum kent konseyi çalışmaları açısından çok olumlu karşılanmamaktadır. Özellikle
belediye binasının içinde yer alıyor olması ve tek ofisten oluşması
kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine
yeterli düzeyde katkı sağlamamaktadır. C ili belediyeden ayrı ofis ve
toplantı salonlarından oluşan fiziki imkanlara sahip olsa da, belediye
başkan danışmanı vb. kişilerin ihtiyaç halinde kent konseyi ofislerini
kullanabiliyor olması kent konseyi çalışmalarını olumsuz etkilemektedir. Yeterli fiziki imkanlara sahip olduğunu belirten B ve D illerinde,
bu imkanların kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine olumlu katkı sağladığı belirlenmiştir. Kent konseylerinin kendilerine ait fiziki mekanlarının bulunması, toplantı salonu
vb. unsurlara sahip olması halkla ve başta STK’lar olmak üzere kentin
diğer dinamikleri ile bir araya gelme ve kent konseyiyle iletişimi geliştirme anlamında fayda sağlamakta, sağlanan etkileşim ile kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine katkıda
bulunmaktadır.
319
Kent konseylerinin bütçe yapısı incelendiğinde, tüm illerde birbirine yakın sonuçlar elde edilmiştir. Genel anlamda bütçesinin yalnız
belediye bütçesinden sağlanıyor olması, kent konseylerini belediyelere organik olarak bağımlı hale getirmekte, bu durum sivil toplumdan
kent konseyleri için beklenen güven ve tarafsızlık anlayışını zayıflatmakta, kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması
işlevini olumsuz etkilemektedir.
Kent konseylerinin önemli katılımcı mekanizmalarından olan
meclisler ve çalışma grupları incelendiğinde A, B ve D illerinin sonuçları birbiriyle paralellik gösterirken C ilinin sonucu biraz daha
farklı olmuştur. A, B ve D illerinde çalışma grupları ve meclisler aktif olarak faaliyet göstermekte özellikle gönüllü insanların yanı sıra
kurumsal temsiliyetler de olmaktadır. Kentin sorunları doğrultusunda
faaliyetler yürütülmektedir. Buna rağmen C ilinde oluşturulan çalışma gruplarında yeterli sayıda gönüllünün bulunmaması süreci olumsuz etkilemekte, kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine yeterince katkı sağlanamamaktadır.
Kentlilik bilincinin ve hemşehrilik hukukunun geliştirilmesinde
mahalle çalışmaları oldukça önemlidir. B kentinde, mahalle meclisi
oluşumu ile aktif bir mahalle örgütlenmesi oluşurken, A kenti mahalle
bazında yapılan bilgilendirme toplantıları aracılığıyla mahalle düzeyine inmektedir. Bu çalışmalar halkın kent konseyi çalışmalarına katılımını ve vatandaşlık bilincinin gelişmesini olumlu yönde etkilemekte ve konseylerin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevine
önemli ölçüde katkı sağlamaktadır. Buna rağmen mahalle çalışmalarının daha zayıf olduğu C ve D illerinde kent konseyinin bu işlevine
yeterli düzeyde katkı sağlanamamaktadır.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Pilot illerde öne çıkan iyi uygulamalardan hareketle, araştırma
bulguları doğrultusunda yapılan değerlendirmelerle kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması işlevini yerine getirmesine yönelik aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir.
Kent konseyi genel kurulu; kent konseyi sürecine hakim, kentlilik bilinci gelişmiş, temsil kabiliyeti yüksek, gönüllülük ruhu taşıyan
kişilerden oluşmalıdır. Kent Konseyi Genel Kurul Üyeleri kent konseyi bünyesinde oluşturulmuş çalışma grupları ve meclislerde aktif
rol almalıdır.
320
Kent konseyi yürütme kurulu genel kurulu temsil etmelidir. Bu
açıdan kent hayatında etkin rol oynayan farklı kurumları (üniversite,
belediye, kamu kurumları, akademik odalar, ticaret ve sanayi odaları,
dernek ve vakıflar vb.) temsil eden, seçimle gelen, nitelikli, vizyonu
geniş, kentin sorunlarına duyarlı, siyasi kimliğini kent konseyi çalışmalarına yansıtmayan kişilerden oluşmalıdır. Yürütme Kurulu üyeleri
kent konseyinin amacına uygun çalışması için yönlendirmelerde bulunmalıdır. Bu amaçla çalışma grupları ve meclislerin oluşturulması,
çalışmalarının yürütülmesi ve kent konseyi genel kurulunda alınan
kararların ilgili karar alma mercilerine ulaştırılması ve izlenmesi sürecinde aktif rol almalıdır.
Kent Konseyi Genel Sekreteri profesyonel olmalı ve tüm zamanını kent konseyi çalışmalarına ayırmalıdır. Kent konseyi çalışmalarını koordine edebilecek yeterliliğe sahip, gönüllülük ruhu taşıyan,
sivil toplum deneyimine sahip, siyasi bakış açısını çalışmalara yansıtmayan, her fikirden kişi ve kuruma eşit mesafede durabilen bir yapıda
olmalıdır.
Çalışma grupları kentin sorunları doğrultusunda oluşturulmalı
ve çalışmalarını çözüm odaklı olarak yürütmelidir. Grupların sürdürülebilirliği üyelerin kentin sorunlarına duyarlılıkları ve çözüm geliştirme kapasitelerine bağlı olarak değişmelidir. Kent konseyleri yeni
sorunların çözümüne odaklı yeni grupların oluşturulmasına da olanak
sağlamalıdır.
Dezavantajlı grupların (kadınlar, çocuklar, gençler ve engelliler) kent yaşamında karşılaştıkları sorunların daha katılımcı platformlarda tartışılması ve çözüm önerileri geliştirilmesi amacıyla meclisler
oluşturulmalıdır.
Çalışma grupları ve meclislerin yaptıkları çalışmalar karar alma
mekanizmalarına yansıtılmalı ve elde edilen sonuçlar kamuoyu ile
paylaşılmalıdır. Bu durum katılım sürecini olumlu etkileyecektir.
Kent konseyi bütçesinin belediye tarafından sağlanıyor olması,
kent konseylerinin müzakere platformu işlevini olumsuz etkilememelidir. Bu anlamda belediye başkanının kent konseyine bakışı büyük
önem taşımaktadır.
Kent Konseylerinin amacına uygun çalışmasında ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasında belediye başkanlarının kent konseylerine
bakışı hayati önem taşımaktadır. Bu bağlamda belediye başkanları
kent konseyleri ve işlevleri hakkında bilgilendirilmelidir.
321
Kent konseylerine ait halkın rahat ulaşabileceği bağımsız mekanlar oluşturulmalıdır. Bu mekanlarda yeterli sayıda ofis ve toplantı
salonları bulunmalıdır. Kent konseyi personeli, kent konseyi çalışmalarını yürütebilecek yeterlilikte, mesleğine gönüllülüğü de katan, iletişimi kuvvetli kişilerden oluşmalıdır.
Kent konseyleri yerel politikaların oluşturulması, hemşehrilik
hukukunun ve kentlilik bilincinin geliştirilmesi yönünde çalışmalar
yapmalı ve bu doğrultuda kararlar üretmelidir. Alınan kararlar tavsiye
niteliğinde kalmamalı, yürütme kurulu ve/veya kent konseyi bünyesinde oluşturulacak “Kent Konseylerini Kararlarını İzleme Grubunca” kararların takibi yapılmalı ve kamuoyu bilgilendirilmelidir. .
Kent Konseyi çalışmalarında siyasi bir bakış açısı yansıtılmamalıdır. Bu konuda kamuoyunda kent konseylerine yönelik güven
oluşturulmalıdır. Bu haliyle kent konseyleri daha katılımcı mekanizmalar haline gelebilecek ve yerel demokratik yönetişim mekanizması
işlevini yerine getirebilecektir.
Sonuç olarak, mevcut “kent konseyleri yönetmeliği” sunulan
önerilerin uygulama sürecinde yetersiz kalmaktadır. Bu kapsamda
tüm kent konseylerinin de fikirleri alınarak kent konseyleri yönetmeliğinde kent konseylerinin yerel demokratik yönetişim mekanizması
işlevini yerine getirmesine yönelik gerekli değişiklikler yapılmalıdır.
KAYNAKLAR
1. Toksöz F., İyi Yönetişim El Kitabı, TESEV Yayınları, 2008
2. Kösekahya G., Katılımcılık ve İyi Yönetişim Yüksek Lisans Tezi, Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
3. Emrealp S., Kent Konseyleri Kılavuzu, UCLG-MEWA Yayını, 2. Baskı,
2010.
322
KENT KONSEYLERİ: MÜZAKERECİ
DEMOKRASİ İÇİN BİR FIRSAT MI?
Yrd. Doç. Dr. Özer KÖSEOĞLU
Sakarya Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu
Yönetimi Bölümü, SAKARYA
[email protected]
ÖZET
Müzakereci demokrasi, son yıllarda liberal demokrasilerin içinde bulunduğu temsil ve meşruiyet sorunlarının çözümü için geliştirilen önemli modellerden biridir. Müzakereci demokrasinin sadece kuramsal tartışmalarla sınırlı kalmaması, bunun yanında özellikle yerel
ve kentsel düzeylerde çeşitli uygulama modellerinin geliştirilmesine
yönelik çabaları dikkat çekicidir. Bu çalışmada, müzakereci demokrasi pratiği açısından, kent konseylerinin sahip olduğu potansiyeller ve
sınırlılıkların incelenmesi amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Müzakereci Demokrasi, Kent Konseyi, Yerel
Demokrasi
1. GİRİŞ
Türkiye’de 1997 yılının sonunda Bakanlar Kurulu kararı ile
başlatılan “Yerel Gündem 21” programı ile birlikte Kent Konseyleri
de yerel yönetim hayatına girmiştir. Elde edilen başarılar neticesinde
Yerel Gündem 21 programı uzun vadeli bir projeye dönüştürülmüştür. Yerel Gündem 21 uygulamalarından elde edilen deneyimlerle birlikte, kent konseyleri 2005 yılında kabul edilen 5393 sayılı Belediye
Kanunu’nun 76. maddesinde düzenlenerek yasal statüye kavuşturulmuştur. Bir yıl sonra ise kent konseylerinin çalışma esas ve usullerini
düzenleyen “Kent Konseyi Yönetmeliği” Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
323
Kent Konseyi Yönetmeliği’nin “Tanımlar”, “Kent Konseyinin
Görevleri” ve “Çalışma İlkeleri” ile ilgili maddelerinde çok aktörlülük, toplumsal ortaklıklara dayalı yönetim, çok ortaklılık, çok aktörlü
yönetişim anlayışı, katılımcılık, aktif katılım ve çözümde ortaklık, uzlaşma kültürünün geliştirilmesi, çocukların, gençlerin, kadınların ve
engellilerin karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarının sağlanması ve ortak akla dayalı uzlaşma gibi demokratik ilke ve pratiklere
yer verilmektedir. Bu ilke ve pratikler, aslında bir yönüyle “müzakereci demokrasi” kuram ve uygulamalarıyla uyumlu görünmektedir.
Müzakereci demokrasi, halk katılımının temel olarak geniş katılımlı, bilgilendirmeye dayalı olmasını ve müzakere için fırsatların
bulunmasını gerektirir. Bunların dışında, müzakereci demokrasiye
ilişkin farklı yaklaşımlarda ortak olarak ifade edilebilecek diğer ilke
ve pratikler arasında[1] müzakere süreçlerinin tartışma şeklinde gerçekleştirilmesi[2], müzakerelerin belirli sınırlar içinde halka açık olarak yapılması[3], herhangi bir dış baskı olmaksızın ve katılımcıların
eşitliğini bozmayacak şekilde serbest olarak yapılması[4], mantığa
dayalı bir uzlaşmayı hedeflemesi ve[5] müzakerenin sonuçlarının temel özgürlük ve adil fırsat ilkelerine aykırı olmaması bulunmaktadır.
Çalışmanın araştırma problemi, kent konseylerinin müzakereci
demokrasi pratiği açısından taşıdığı önemin araştırılması üzerine inşa
edilmiştir. Bu çalışmanın, müzakereci demokrasinin sağladığı olanaklardan yararlanılması için gerekli şartların belirlenmesi ve kent konseylerinin müzakereci demokrasi ilke ve uygulamaları bağlamında
güçlendirilmesinin yollarının araştırılmasıyla ilgili tartışmalara katkı
sağlayacağı düşünülmektedir. Ayrıca ileriki ampirik ve deneysel çalışmalar için önayak olması beklenmektedir.
Çalışmada, müzakereci demokrasinin temel ilkeleri ve yaklaşımları, kent konseyleri bağlamında değerlendirilmektedir. Bu kapsamda, çalışmanın ilk bölümünde, müzakereci demokrasinin anlamı
ve müzakereci demokrasiye ilişkin temel yaklaşımlar ve ilkeler ele
alınmaktadır. İkinci bölümde ise müzakereci demokrasi pratiği açısından kent konseylerinin sahip olduğu potansiyeller ve sınırlılıklar
incelenmektedir.
324
2. MÜZAKERECİ DEMOKRASİ: TEMEL İLKELERİ ve
ÖZELLİKLERİ
Müzakereci demokrasi temelde liberal demokrasilerde ortaya
çıkan bazı toplumsal ve siyasal sorunların çözümüne katkı sağlayacak alternatif modellerden biri olarak gelişmiştir. Bu kapsamda üretilen diğer alternatif yaklaşım ve modeller arasında radikal demokrasi,
güçlü demokrasi ve birleştirici demokrasi sayılabilir. Ancak müzakereci demokrasi, özellikle yasa ve anayasa yapım süreçlerinde, kamu
politikalarının oluşturulması, uygulanması ve değerlendirilmesi aşamalarında ve yerel ve kentsel politikaların belirlenmesi ve kararların
alınmasında uygulama alanı bulan yaklaşımlardan biridir. Müzakereci demokrasinin uygulamaya dönük bir yönünün de bulunması, onun
daha fazla tartışılmasına yol açmaktadır.
Müzakereci demokrasi, vatandaşların ilgili bilgileri paylaştığı,
toplumsal işler hakkında konuştuğu, toplumla ilgili görüşleri oluşturduğu ve siyasal süreçlere katıldığı söylemci sosyopolitik bir sistemdir. Siyasetle ilgili elde edilen bilgilerin ve siyasal konuşmaların
bireylerin görüşlerinin niteliğini artıracağını savunur[6]. Müzakereci
demokrasi modeli, demokrasiyi bir “kamu” (yani kolektif sorunlar,
hedefler, idealler ve eylemler hakkında konuşmak üzere bir araya gelmiş vatandaşlar) yaratan bir süreç olarak algılar. Demokratik süreçler,
bireylerin özel yararını öne çıkarmaktan çok, söz konusu ortak yararı
tartışmaya yöneliktir. Vatandaşlar, kamusal müzakere aracılığıyla tercihlerini kamusal amaçlara göre değiştirirler. Serbest ve açık bir diyalog içinde, bireyler diğerlerinin saptamaları ve nedenlerini sınamadan
geçirir ve itirazlarda bulunurlar[7].
Müzakereci demokrasi, demokratik karar vermenin iyi oluşturulmuş bir kamusal müzakere sürecine dayanması gerektiğini savunan
bir yaklaşımdır. Benhabib’e göre[2], müzakereci demokraside herkesin ortak çıkarı olarak görülen şeyin, özgür ve eşit bireyler arasında
rasyonel ve adil biçimde yürütülen kolektif müzakere süreçlerinden
kaynaklanması amaçlanmaktadır.
Müzakereci demokrasiyle ilgili tek bir yaklaşım veya modelden
söz etmek mümkün değildir. Çünkü hem teoride hem de uygulamada
müzakereci demokrasinin çeşitli yaklaşım ve modelleri bulunmaktadır. Örneğin Habermas’ın “işlemsel müzakereci demokrasisi”, çoğulcu toplumların demokratik deneyimlerini kuramlaştırmada kavramsal ve kurumsal bir model sağlamakta ve demokratik teorinin temel
325
kavramlarını ve değerlerini iletişimci anlamda yeniden düzenlemektedir[6].
Benhabib’e göre[2], müzakereci modelin arkasındaki temel
fikir, sonuçlardan etkilenen herkesin üzerinde anlaşacağı normların
(yani genel davranış kurallarının ve kurumsal düzenlemelerin) geçerli
(yani ahlaksal açıdan bağlayıcı) olduğudur. Bu anlaşmaya ise şu özellikleri taşıyan bir müzakere süreci sonucunda varılmış olmalıdır:
•Katılımda eşitlik söz konusudur; konuşmaları başlatma, soru sorma, sorgulama ve tartışma açma bakımından herkes aynı fırsatlara
sahiptir,
•Herkesin, belirlenen konuşma konularını sorgulama hakkı vardır,
•Herkesin, bizzat söylem usulünün kuralları ve bunların uygulanma
biçimi hakkında, gerekçelerini göstermek şartıyla, savlar ortaya
koyma hakkı vardır.
Müzakere süreçlerine yönelik başka bazı şartların varlığından
da söz edilebilir. Greiff’e göre[6]; müzakereci demokrasinin temel ilkeleri şunlardır:
•Müzakere süreçleri tartışma şeklinde, yani önermeleri eleştirel biçimde ortaya koyan ve doğruluklarını sınayan taraflar arasında görüş alış verişi şeklinde olur.
•Müzakereler, belirli sınırlar içinde halka açık olarak yapılır. Kural
olarak hiç kimse dışlanmaz, kararlardan etkilenecek olan herkes
müzakereye eşit katılma olanağına sahiptir.
•Müzakereler, herhangi bir dış baskı olmadan ve katılımcıların eşitliğini bozmayacak şekilde serbest olarak yapılır. Herkes dinlenmek,
konularını sunmak, katkıda bulunmak, düşüncelerini ortaya koymak
veya eleştirmek konusunda eşit olanağa sahiptir.
•Siyasal müzakereler herkesin eşit çıkarlarını düzenleyebilecek şekilde, ihtiyaçların belirlenmesi, ön siyasal tutumların ve tercihlerin
değiştirilmesi gibi konuları kapsar.
•Müzakerenin sonuçları temel özgürlük ve adil fırsat ilkelerine aykırı
olmamalıdır.
Cohen’e göre[4] ise ideal müzakerenin dört temel özelliği vardır:
•Katılımcılar, kendilerini sadece müzakerelerin sonuçlarıyla ve müzakerenin ön şartlarıyla sınırlı gördüklerinden ve sonuçlardan hareket edebileceklerini düşündüklerinden ideal müzakere özgürdür.
326
•Müzakerenin tarafları öneriler geliştirmek, onları desteklemek veya
eleştirmek için nedenlerini açıklamaları gerektiğinden müzakere de
makul (reasoned) olur.
•İdeal müzakerede, taraflar biçimsel olarak ve anlamlı bir şekilde eşit
olmalıdır. Herkes belirli sorunları gündeme taşıyabilir, çözümler
önerebilir ve önerileri destekleyen veya eleştiren gerekçeler sunabilir. Ayrıca kararda herkesin eşit söz hakkı vardır.
•İdeal müzakere, rasyonel olarak motive edilen bir uzlaşmaya (consensus) ulaşmayı amaçlar. Çünkü herkes için ikna edici nedenlerin
bulunması önemlidir. Ancak bu uzlaşmaya nasıl ulaşılacağı konusunda müzakereci demokratlar arasında yöntemsel olarak farklılıkların bulunduğu görülmektedir. Cohen’e göre[4], ideal koşullarda
bile uzlaşmacı nedenlerin bulunmasının garantisi yoktur. Eğer bu
şekilde uzlaşma bulunamazsa, müzakere (bir tür çoğunluk kuralına
bağlı olarak) oylama ile sonuçlanır. Başka bir görüşe göre müzakereler, mantığa dayalı bir uzlaşmayı hedefler ve kural olarak şartsız
bir şekilde devam ettirilir veya herhangi bir zamanda askıya alınabilir.
Görüldüğü gibi müzakereci demokraside yöntem ve usul olarak
farklı yaklaşım ve modellerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak söz
konusu öneriler içerik olarak incelendiğinde müzakereci demokrasinin
bazı ortak ilke ve temellerini tespit etmek mümkündür. Cunningham’a
göre[5], müzakereci demokrasi dört temele dayanmaktadır:
•Meşruiyet (Legitimation): Müzakereci demokrat için basitçe insanların demokratik süreçlere uyması yeterli değildir, çünkü bu durumun pasif kabullenme veya bireysel çıkara dayalı hesaplama gibi
çeşitli nedenleri olabilir. Aksine, demokratik süreçler akla/iknaya
dayalı (reasoned) müzakereye izin verdiğinde ve onu teşvik ettiğinde daha meşru olur.
•Sabit tercihler (Fixed Preferences): Vatandaşlar arasında kamu
politikalarının ne olacağı ve bunların nasıl uygulanacağına ilişkin
vatandaşlar arasında anlaşmazlık oluğunda demokratik müzakereye başvurulur. Bu durumda, genelde seçim yolu tercih edilir. Oysa
müzakereci demokrasi uygulamalarına katılanlar kendisine soru sorulmasına izin vermekte ve kendi tercihlerini ve değerlerini değiştirmeye hazır olmakta, herkes kendi görüşlerini destekleyecek nedenler ileri sürerek diğerlerini ikna etmeye çalışmaktadır. Bu yönüyle
de oylamadan farklılaşmaktadır.
327
•Birliktelik (Aggregation): Müzakereci kavramsallaştırmaya göre
demokrasi, seçimden fazlasını ifade etmeli ve tercihlerin basitçe
kaydedilmesinden öte belirli amaçlara hizmet etmelidir.
•Konsensüs ve Ortak İyi (Consensus and Common Good): Müzakereci demokrasinin hangi amaç(lara) hizmet edeceğine ilişkin
teorisyenler arasında farklılıklar bulunmaktadır. Buna rağmen demokratik müzakerecilerin, samimi demokratik müzakerenin ortak
iyi konusunda konsensüs aramak için vatandaşları teşvik edeceği
konusunda uzlaştıklarını söylemek mümkündür.
3. NEDEN MÜZAKERECİ DEMOKRASİ
İdeal müzakere usul ve şartlarının sağlanması durumunda müzakereci demokrasinin birçok yönden yarar sağlayacağı söylenebilir.
Örneğin Christiano’ya göre[3], kamusal müzakere genellikle vatandaşların içinde yaşadıkları toplumu ve o toplumu düzenleyen ahlaki
ilkeleri anlamasını geliştirerek yasaların kalitesini iyileştirir, yasama
sürecinde yürütülen müzakereler nedeniyle yasalar üzerinde rasyonel
uzlaşma sağlanabilir, müzakere sürecine katılan vatandaşların belirli
nitelikleri gelişir ve ayrıca müzakere süreci kamu politikalarının ve
kamusal kararların sonuçlarının doğrulanması için de gereklidir.
Müzakereci yaklaşımın, özelde katılımcılar ve karar verme açısından, daha genel olarak ise demokrasi için sağladığı potansiyel katkıları şu şekilde özetlemek mümkündür[6]:
•İhtilaflı konularda insanların bakış açısını genişletir ve demokratik
sonuçların meşruiyetini artırır.
•Müzakere, her zaman ihtilafları çözemeyebilir, ancak istediklerini
elde edemeyen kimseleri ikna ederek kolektif kararın meşruiyetini sağlar.
•Müzakere, aktörlerin sınırlı ve yanılabilir bakış açılarını, her birinin
diğerinin bilgi, deneyim ve yeteneklerinden yararlanarak geliştirebilecekleri şartlar sunar.
•İsabetli karar alma olanağını artırır. Çünkü bir aktör, diğerlerinin
bilmediği bir analiz veya çözümü ortaya koyabilir ve katılımcıları,
bireysel olarak ulaşamayacakları sonuçlara ulaştırabilir.
•Demokratik müzakere, karşılıklı tanıma ve saygıyı teşvik eder ve
ortak faydanın keşfedilmesini amaçlar. Bu sayede insanlar, konuları daha az kendi çıkarlarını düşünerek tartışacaklar ve eğer kendileri başkalarının yerinde olsalardı nasıl hissedeceklerini ve düşüneceklerini öğrenme fırsatı bulacaklardır.
328
•Görüş alış-verişiyle katılımcılar birbirlerinden bir şeyler öğrenirler, bireysel ve toplumsal yanlış anlamalarını fark ederler ve
eleştirel süzgeçten geçen yeni görüşler ve politikalar geliştirebilirler.
4. YEREL DÜZEYDE MÜZAKERECİ DEMOKRASİ
UYGULAMALARI
Müzakereci demokrasinin çeşitli modelleri özellikle kent, yerel
yönetimler ve hatta mahalle düzeyinde uygulama imkânı bulmaktadır.
Bu bölümde, bazı müzakereci demokrasi modelleri ve yöntemlerine
ilişkin uygulama örneklerine yer verilmektedir.
4.1. Vatandaş Panelleri (Citizen’s Panels)
Vatandaş panelleri, tesadüfen veya bilinçli olarak seçilen 10-12
kişinin düzenli olarak katılımıyla oluşturulan platformlardır. Her panelde katılımcılara yapılan anketler, katılımcıların eğilimlerinin ölçümüne imkân vermektedir. Panel üyelerinin genelde davet üzerine
katılması, panelin tüm bireylerin katılımına açık olmaması, bu yöntemin kapsayıcı değil dışlayıcı olmasına yol açmaktadır. Ancak panel
üyelerinin belirli bir oranının zaman zaman yeniden seçilmesi ve düzenlenen panellerin sayısının artırılması mümkündür[8].
4.2. Vatandaş Jürileri (Citizens’ Juries)
Vatandaş jürileri, ABD’de ve Almanya’da geliştirilmiştir.
İngiltere’de ise 1990’ların başında belirli politika seçenekleri hakkında halka danışmanın bir aracı olarak yerel yönetimler ve sağlık kurumlarında gündeme gelmiştir.
Vatandaş jürileri, bir araya gelen küçük vatandaş gruplarının, belirli bir olayı dinlemesi veya siyasa seçeneklerini müzakere etmesi ve
bu suretle kamusal olayların ya da faaliyetlerin değerlendirilmesidir.
Jüriler, siyasa meselelerini soruşturmak için oluşturulan, tüm katılımcıların gönüllü olarak katıldığı informal mekanizmalardır[8]. Jüriler,
rastgele seçilmiş vatandaşların bir araya gelerek bir kamu politikası oluşturma sürecinde değer tercihlerini gerektiren belirli sorulara
odaklanır. Müzakere, katılımcıların belli bir konuda, belli uzmanların
veya belli çıkarları temsil eden seçilmiş tanıkların görüşlerini dinlemelerini sağlar. Adil bir müzakerenin yapılmasını sağlamak amacıyla
eğitilmiş kimselerden oluşan jüri üyelerine tanıkları sorgulama ve ba329
zen ek tanık ve bilgi isteme fırsatı verilir. Kendi aralarındaki müzakere işleminin ardından jüri üyeleri bir karar verirler veya bir rapor
hazırlayarak tavsiyelerde bulunurlar. İlgili otoritenin ya rapor doğrultusunda harekete geçmesi veya rapora neden karşı olduğu konusunda
cevap vermesi istenir[1]. Ancak belirtmek gerekir ki, vatandaş jürileri, birçok müzakereci demokratın savunduğu ilgili herkesin müzakere
süreçlerine katılmasına imkân vermemektedir.
4.3. Müzakereci Oylama (Deliberative Polling)
ABD’de yapılan bir proje kapsamında kullanılan müzakereci
oylama modeli, müzakere imkânı bulmadan önce ve müzakerenin
ardından yapılan, katılımcıların rastgele ve temsili örneğine ilişkin
bir anket uygulamasına dayanmaktadır. Normalde oylamalarda halkın
görüşü olduğu gibi temsil edilir. Ancak bu oylama, bazen konuyla
ilgili bazı görüşler ve haber başlıklarından edinilen halkın etkilenmelerinden öteye geçemez. Müzakereci oylama ise, tersine, eğer halk
daha fazla bilgili ve rekabetçi tartışmaları daha fazla düşünen bir
hale gelmek için motive edildiğinde sorunla ilgili ne düşüneceklerini yansıtmaya çalışır. Araştırmalar göstermektedir ki, halk genellikle
karmaşık siyasa ve siyasal sorunlar hakkında iyi bilgi sahibi olamamaktadır. En temel sorulara bile nüfusun ancak küçük bir kısmı yanıt
verebilmektedir. Başka araştırmacılar, siyasa-temelli (policy-specific)
bilginin deneysel koşullar altında ciddi değişikliklere yol açabileceğini göstermiştir[9].
5. MÜZAKERECİ DEMOKRASİ AÇISINDAN TÜRKİYE’DE
KENT KONSEYLERİ
1992 yılında Rio de Jeneiro’da yapılan BM Çevre ve Kalkınma
Konferansı, “Gündem 21” olarak adlandırılan ve kalkınma ve çevre
arasında denge kurulmasını hedefleyen sürdürülebilir gelişme kavramının hayata geçirilmesine yönelik uzlaşma ve taahhütleri ifade eden
bir eylem planının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Ulusal düzeyde Gündem 21’lerin desteklenmesinde yerel yönetimlere ayrı bir önem verilmiştir. Bu nedenle, Gündem 21 çerçevesinde “belirlenen hedeflerin
gerçekleştirilmesinde yerel yönetimlerin katılımı ve işbirliğinin, belirleyici bir etken olacağı” ifade edilmiştir. Bu kapsamda Türkiye’de
de 1997 yılında “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi Projesi” Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)
Türkiye Daimi Temsilciliği ve Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği,
330
Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı’nın (IULA-EMME) katkılarıyla başlamıştır. Elde edilen başarılar nedeniyle programın devam etmesine karar verilmiş ve beşinci aşamasına ulaşılmıştır.
Türkiye’de Yerel Gündem 21’ler kapsamında oluşturulan kent
konseyleri, 2005 yılında 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun kabul edilmesiyle birlikte yasal temele kavuşturulmuş ve belediyeler açısından
zorunlu hale getirilmiştir. Kent konseyleriyle ilgili ikincil mevzuat
olarak 2006 yılında “Kent Konseyi Yönetmeliği” yayınlanmıştır.
2008 yılında ise “Kent konseylerinin güçlendirilmesi ve yerel demokratik yönetişim mekanizmaları olarak işlev görmelerine yönelik
eğitim ve kapasite geliştirme desteği sağlanması” projesi kapsamında
kent konseylerine yönelik eğitim ve kapasite geliştirme programları/toplantıları düzenlenmiştir. Söz konusu proje kapsamında “Kent
Konseyleri Kılavuzu” hazırlanmıştır. 2009 yılında Kent Konseyi
Yönetmeliği’nde yapılan değişikliklerle konseylerin demokratik kapasitesi biraz daha güçlendirilmiştir.
Türkiye’de kent konseylerinde müzakereci demokrasi olanakları yasal düzenlemeler açısından değerlendirildiğinde ilk olarak 5393
sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesi incelenmelidir. Buna göre
kent konseyinin kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden
yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışacağı ifade edilmiştir. Ayrıca
Kent konseyinde oluşturulan görüşler, belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilmektedir.
Kent konseylerinde müzakereci demokrasinin uygulanmasıyla
ilgili daha doğrudan düzenlemelere Kent Konseyi Yönetmeliğinin 6.
ve 7. maddelerinde rastlanmaktadır. Kent konseylerinin görevleri arasında sayılan aşağıdaki konular müzakereci demokrasinin gerekleri
ile uyumlu gözükmektedir. Buna göre kent konseyleri;
•Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok
ortaklı ve çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak
•Kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir
aklın oluşturmasına katkıda bulunmak
331
•Yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma
kültürünü geliştirmek
•Çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında
aktif rol almalarını sağlamak gibi görevleri yerine getirmektedirler.
Burada sayılan demokratik katılımın yaygınlaştırılması, ortak
yaşam bilincinin geliştirilmesi, ortak aklın oluşturulması, katılımcılık, karar alma mekanizmalarında aktif rol alma ve uzlaşma kültürü
oluşturma gibi ilke ve değerler müzakereci demokrasiyle doğrudan
ilgilidir.
Ayrıca Yönetmelikte kent konseylerinin çalışma ilkeleri arasında yer verilen YG21 süreci kapsamında, kentine sahip çıkma, aktif
katılım ve çözümde ortaklık ilkelerinin bütünlüğünde, kentlerin
yaşanabilir bir geleceğe taşınmasına katkıda bulunmak; uluslararası
gelişmeleri ve ülke koşullarını gözeterek, tarafsız bir yaklaşımla görüş ve önerilerini oluşturmak ve katılımcılığı ve ortak akla dayanan
uzlaşmayı esas almak ilkelerinin de müzakereci bir demokrasi modelinin kent konseyleri düzeyinde uygulanması için temel oluşturacağı
düşünülmektedir.
Elbette yasal düzenlemeler kent konseylerinde müzakereci demokrasinin gelişmesi açısından yeterli değildir. Hatta yasal düzenlemelerle katılıma ilişkin ayrıntılı sınırlamalar getirmek, müzakereci
demokrasi modelinin esneklik ve açıklık gibi ilkeleriyle de uyuşmayacaktır. Bu nedenle, ilk olarak, yasal düzenlemelerin demokratik katılım için temel ilkeleri ortaya koymakla sınırlı kalması gerektiğini
vurgulamak gerekir. İkinci olarak, asıl tartışılması ve üzerinde durulması gereken konu, müzakereci demokrasi pratiğinin yerel düzeyde
uygulanmasına ilişkin kent konseylerinin sahip olduğu potansiyeller
ve sınırlılıkların ortaya çıkarılmasıdır.
Bu pencereden bakıldığında, kent konseylerinin kapasitelerinin
güçlendirilmesi ve yerel katılımın güçlendirilmesi kapsamında yürütülen projeler genel olarak yerel demokrasinin ve özelde müzakere
kapasitesinin geliştirilmesi açısından önemli potansiyellere sahiptir.
Ayrıca kent konseylerinin bu konularda kendi çaba ve girişimleriyle
yürüttükleri proje ve programlar da etkili olmaktadır.
Tüm dünyada müzakereci demokrasinin uygulanması açısından
yerel düzeydeki girişimlerin daha başarılı olduğuna ilişkin uygulama
332
örnekleri bulunmaktadır. Bu nedenle, Türkiye’de de kent konseyleri
ve yerel yönetimlerin yürütecekleri geniş kapsamlı, katılım ve uzlaşmaya dayalı diğer girişimlerin -gerekli şartların sağlanması durumunda- başarılı olması ihtimali bulunmaktadır.
Herkesin katılımına açık olması; kadınlar, özürlüler, gençler
gibi toplumsal olarak zayıf grupları kapsaması; meclisler ve çalışma
gruplarının düzenli toplanma olanaklarının bulunması; belirli bazı kamusal sorunların bu oluşumlarda müzakere edilmesi ve alınan kararların uygulamaya geçirilmesi imkânının bulunması gibi hususlar kent
konseylerinin müzakereci demokrasi pratiği açısından sahip olduğu
avantajları ortaya koymaktadır.
Bununla birlikte, birçok kent konseyinde, müzakereci demokrasinin gereklerinin yerine getirilmesi bakımından önemli sınırlılıkların
bulunduğu da belirtilmelidir. Özellikle, “Türkiye’de Yerel Yönetim
Reformu Uygulamasının Devamına Destek Projesi” kapsamında yürütülen “Yerel Katılım Mekanizmalarının Güçlendirilmesi Mevcut
Durum Tespit Çalışması”nda seçilen kent konseylerinde yapılan toplantılar neticesinde ortaya çıkan sonuçlardan bazıları bu sınırlılıkları
ortaya çıkarmaktadır. Bu proje neticesinde kent konseylerinde katılım
ve müzakereci demokrasi uygulamaları açısında ortaya çıkan sorunlardan bazıları şunlardır[10]:
•Kent konseylerinin toplumsal bilinirliklerinin düşük olması,
•Kent konseylerine katılım düzeyinin düşük olması,
•Kentsel planlama (stratejik planlama) süreçlerinde kent konseylerinin etkin rol alamaması,
•Kent konseylerinin yerel kararlara katılım mekanizması olarak işleyememesi,
•Belediye yönetimi-kent konseyi ile ilişkilerinde belediye yönetiminin (özellikle belediye başkanı) belirleyici olması.
Aslında bu sorunlara genel olarak kent konseylerinin kurumsal
ve işlevsel kapasitelerinin zayıflığını da eklemek gerekir. Bunun yanında, müzakereci demokrasi ilke ve değerlerinin fazla bilinmemesi
ve özellikle meclisler ve çalışma gruplarının müzakereci karar alma
kapasitelerinin zayıf olması gibi sorunların da bulunduğu bilinmektedir. Ayrıca, müzakereci demokrasinin de uygulama süreçlerinden kaynaklanan bazı sorunlar ve eleştirilerin bulunduğu da unutulmamalıdır.
333
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Yerel demokrasinin gün geçtikçe artan önemi nedeniyle
Türkiye’de kent konseyleri müzakereci demokrasi pratiklerinin geliştirilmesi açısından önemli potansiyelleri bünyesinde barındırmaktadır. Ancak bu olanakların uygulamaya aktarılmasında kent konseylerinin bazı sınırlılıkları vardır. Özellikle müzakere yöntemlerinin
öğrenilmesi, meclis ve çalışma gruplarının karar alma kapasitelerinin
güçlendirilmesi, uzlaşma kültürünün yerleştirilmesi ve katılımın artırılması konularına önem verilmelidir.
Bu çalışmada belirlenen kent konseylerinin katılım ve demokrasinin geliştirilmesi bağlamındaki temel sorunlarıyla ilgili yerel yönetim kuruluşlarına ve kent konseylerine düşen görevler olduğu kadar
akademisyenlerin de bu alandaki çalışmalarını yoğunlaştırmalarına
ihtiyaç vardır. Bu noktada, meclis ve çalışma gruplarının üyeleri, belediye meclis üyeleri, STK’lar, vatandaşlar gibi farklı yerel demokrasinin farklı paydaşlarına genel olarak demokrasi ve katılım konularında ve özelde müzakereci demokrasi uygulamaları, müzakerenin
temel ilke ve değerleri hakkında proje ve programlar geliştirilmeli,
kapsamlı eğitim ve seminer çalışmaları yapılmalıdır. Sadece çalışma
grupları ve meclislerde değil, kent konseyi öncülüğünde yerel toplumsal sorunlarla ilgili belirli gündemler etrafında geniş katılımlı ve
müzakereci ilke ve değerlere uygun oluşumlar/forumlar oluşturulması
da önemlidir.
Diğer taraftan, konuyla ilgilenen siyaset bilimciler, sosyologlar
ve yönetim bilimcilerin müzakereci demokrasiyle ilgili geniş ölçekli
ampirik ve deneysel araştırmaları yürütmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
Aslında kent konseyleri literatürde sıkça tartışılan konuların başında
gelmektedir. Ancak kent konseyleriyle ilgili çalışmalar, daha çok konseylerin kaç adet proje ürettikleri, kararlarının kaçının belediye meclisi tarafından kabul edildiği, kaç adet çalışma grubunun bulunduğu
gibi konular üzerine odaklanmaktadır. Oysa bunun yanında müzakere
etme, uzlaşma, ikna etme, inandırma ve karşıdakini dinleme gibi demokrasiye ilişkin temel ilke ve değerlerin yayılması ve içselleştirilmesi sürecinde yerel yönetimlerin ve özellikle kent konseylerinin çok
önemli işlevlerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle, bu ilke ve
değerlerin yaygınlaştırılması üzerindeki çalışma ve girişimlerin artması önemlidir.
334
KAYNAKLAR
1. Barnes, Marian (1999), Building A Deliberative Democracy: An Evaluation
of Two Citizens’ Juries, Southampton.
2. Benhabib, Seyla (1999), “Müzakereci Bir Demokratik Meşruiyet Modeline
Doğru”, Demokrasi ve Farklılık içinde, Çev. Zeynep Gürata ve Cem
Gürsel, Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi Yayını, İstanbul,
s.101-139.
3. Christiano, Thomas (1997), “The Significance of Public Deliberation”,
Deliberative Democracy: Essays on Reason and Politics, Edt. James
Bohman ve William Rehg, The MIT Press, Massachuttess, s. 243-278.
4. Cohen, Joshua (1997), “Deliberation and Democratic Legitimacy”,
Deliberative Democracy: Essays on Reason and Politics, Edt. James
Bohman ve William Rehg, The MIT Press, Massachuttess, s. 67-92.
5. Cunningham, Frank (2002), Theories of Democracy: A Critical
Introduction, Routledge, London.
6. Sitembölükbaşı, Şaban (2005), “Liberal Demokrasinin Çıkmazlarına
Çözüm Olarak Müzakereci Demokrasi”, Akdeniz İİBF Dergisi, Sayı 10,
s.139-162.
7. Young, Iris Marion (1999), “İletişim ve Öteki: Müzakereci Demokrasinin
Ötesinde”, Demokrasi ve Farklılık içinde, Çev. Zeynep Gürata ve Cem
Gürsel, Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi Yayını, İstanbul,
s.174-196.
8. Pratchett, Lawrence (1999), “New Fashions in Public Participation:
Towards Greater Democracy?”, Parliamentary Affairs, Vol. 52, No. 4,
s.616-633.
9. Fishkin, James S. (2003), “Consulting the Public through Deliberative
Polling”, Journal of Policy Analysis and Management, Vol. 22, No. 1,
s.128-133.
10. Özden, M. Sinan (2010), “Yerel katılım Mekanizmalarının Güçlendirilmesi
Mevcut Durum Tespiti çalışması”, Türkiye’de Yerel Yönetim Reformu
Uygulamasının Devamına Destek Projesi (LAR II. Aşama), http://www.lar.
org.tr/(21.04.2011).
335
KENT KONSEYLERİNİN
KURUMSALLAŞMASI ve
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ
Özcan BÜYÜKGENÇ
Karabük Kent Konseyi Başkanlığı, Karabük Belediyesi,
Hürriyet Cad. Merkez/KARABÜK
Karabük Üniversitesi, Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı,
100.Yıl Mah. Balıklar Kayası Mevkii, 78100, Merkez/
KARABÜK
[email protected]
ÖZET
Kent Konseylerinin sürdürülebilirliği çok önemlidir. Ancak bunun için Kent konseyleri kentlerin vicdanı olmalıdır. Kentlerin Gözü
kulağı olmalıdır. Beyni olmalıdır.
Kent konseyleri her renge açık olmalıdır. Çünkü Kent Konseyleri Kentler için zenginliktir.
Kent konseyleri “benim de fikrim var, benim de söyleyeceklerim var” diyenlerin yeri olmalıdır. Kent konseylerinin kapısı herkese
açık olmalıdır.
Geçmişte köylerimizde İhtiyar heyetleri çok önemli görevler
üstlenmiştir. Köyün yönetiminde söz sahibi olmuşlardır. Köydeki birçok sorunu adli ve idari mercilere ulaşmadan kendi içlerinde çözmüşlerdir. Yeri geldiğinde hakemlik görevi görmüştür. Köyde imece uygulamaları ile halkın yararına olan birçok işin yapılmasını sağlamıştır.
Günümüzde de aynı işlevi kentlerde kent konseyleri yerine getirmelidir. Kent konseyleri kentin akil insanlarını bir araya getirmeli ve kent
için kenetlenmelerini sağlamalıdır.
Anahtar kelimeler: Konsey, Demokrasi, Yerelleşme, Yönetişim
336
1. GİRİŞ ve ANA BÖLÜMLER
1.1 Kent Konseyleri Nedir?
Kent konseyleri kentin ve kentlinin menfaatini koruyan, Kente
ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir aklın oluşturulmasına katkıda bulunan, kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel,
doğal ve benzeri değerlere sahip çıkan ve geliştiren, kaynaklarının
etkili, verimli ve adil kullanımına katkıda bulunan, sürdürülebilir kalkınma anlayışına dayalı kentin yaşam kalitesini geliştiren, çevreye
duyarlı ve yoksulluğu giderici programları destekleyen, sivil toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunan, çocukların,
gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırarak yerel karar alma mekanizmalarında aktif rol almalarını
sağlayan, kent yönetiminde saydamlık, katılımcılık, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik ilkelerinin uygulanmasına katkıda bulunan oluşumlardır.
Kent konseyleri ayrıca kent yaşamında; kent vizyonunun ve
hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma
ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve
yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan oluşumlardır.
Kent Konseyleri kentler ve kentliler için vazgeçilmez unsurlar
olmalıdır. Yerel Demokrasinin gelişmesi, yerinden yönetimin güçlendirilmesi ve işlevlik kazandırılması için Kent Konseyleri göz ardı edilemeyecek oluşumlardır.
Kent Konseyleri geleceğin belirlenmesi ve şekillendirilmesinde
en önemli aktörler olacaktır.
Kent konseyleri kentler için “ortak aklın merkezi” olmalıdır.
Kent konseyleri Kalkınma Ajansları’nın doğru çalışmasında,
bilgi akışının sağlanmasında da önemli rol oynayacaklardır. Kent
konseyleri kalkınma kurullarında da yer almalıdır.
1.2 Kent Konseylerinin Kurumsallaşması ve Sürdürülebilirliği için Yapılması Gerekenler
Kent konseylerinin yukarıda belirttiklerimi yapabilmesi için kurumsallaşması ve sürdürülebilirliğini sağlaması gerekmektedir. Kendi
ayakları üzerinde duramayan bir oluşumdan çok ta fazla bir şey beklemek yanıltıcı olacaktır.
337
1.2.1 Mali Özerklik
Kent konseylerinin kendi ayakları üzerinde durabilmesi bir diğer deyişle kurumsallaşması ve buna bağlı olarak ta sürdürülebilirliğinin sağlanması için mali özerkliğinin sağlanması gerekmektedir.
Bu çok önemlidir. Kent konseyleri yönetmeliğinde; Belediyeler kent
konseylerine, bütçelerinde ödenek ayırmak suretiyle ayni ve nakdi
yardım yapar ve destek sağlar” denmektedir. Şimdi bu destek ne olacaktır. Her istendiğinde verilebilecek midir? Bu madde kent konseylerini belediyeye bağımlı kılmaktadır. Ve bu durumda kent konseyleri
belediye başkanlıklarının arka bahçesi olarak görülmektedir. Siz bir
şeyler yapmak istediğinizde, en azından bir yere gitmek istediğinizde,
bir dergi çıkarmak istediğinizde veya bir afiş, broşür bastırmak istediğinizde belediyeden kaynak talep etmeniz gerekmektedir. Belediye
ile ilişkileriniz iyi değilse belediye başkanlığı ben size bu kaynağı
vermiyorum dediğinde yapabileceğiniz hiçbir şey yok maalesef. Belediye başkanlığı ile kavgaya girişirseniz de kaybeden kent, kentli ve
kent konseyi olacaktır.
1.2.2 Herkese, Her Fikre Açıklık
Kent Konseylerinin sürdürülebilirliği çok önemlidir. Ancak bunun için Kent konseyleri kentlerin vicdanı olmalıdır. Kentlerin Gözü
kulağı olmalıdır. Beyni olmalıdır.
Kent konseyleri her renge açık olmalıdır. Çünkü Kent Konseyleri Kentler için zenginliktir.
Kent konseyleri “benim de fikrim var, benim de söyleyeceklerim var” diyenlerin yeri olmalıdır. Kent konseylerinin kapısı herkese
açık olmalıdır.
Geçmişte köylerimizde İhtiyar heyetleri çok önemli görevler
üstlenmiştir. Köyün yönetiminde söz sahibi olmuşlardır. Köydeki birçok sorunu adli ve idari mercilere ulaşmadan kendi içlerinde çözmüşlerdir. Yeri geldiğinde hakemlik görevi görmüştür. Köyde imece uygulamaları ile halkın yararına olan birçok işin yapılmasını sağlamıştır.
Günümüzde de aynı işlevi kentlerde kent konseyleri yerine getirmelidir. Kent konseyleri kentin akil insanlarını bir araya getirmeli ve kent
için kenetlenmelerini sağlamalıdır.
Elbette bu kolay bir iş değildir. Bütçesi olmayan, hatta yeri olmayan, çalışan personeli olmayan, birçok yerde resmi yazışmalarını bile Kent konseyi başkanının bizzat kendisinin yaptığı, tamamen
338
gönüllülüğe dayalı bir oluşumdan kısa zaman içinde bunları beklemek çok abartı olacaktır. Ancak gelecekte bunlar görülecektir. Bu iyi
örnekler muhakkak görülecektir ve görülmelidir. Çünkü ülkemizin
gelecekte kent konseylerine çok daha fazla ihtiyacı olacaktır. Kent
konseyleri gelecekte kentlerin huzur kaynağı olacaktır.
1.2.3 Çalışma Ofisi
Kent konseylerinin kurumsallaşması ve sürdürülebilirliğinin
sağlanması için Kentlerde müstakil yerleri olmalıdır. Kendi çalışma
ofisleri olmalıdır. Kent konseylerinin çalışma gruplarının ve meclislerinin çalışabileceği ortamları olmalıdır. Bu durum kurumsallaşmanın
en temel taşlarından biridir.
1.2.4 Tüzel Kişilik
Kent konseylerinin hali hazırda maalesef tüzel bir kişiliği yoktur. Bu da kurumsallaşmanın ve sürdürülebilirliğin önünde bir engeldir. Kent konseylerinin sürdürülebilir olması ve kurumsallaşmasının
sağlanması için tüzel kişilik statüsüne kavuşturulması gerekmektedir.
1.2.5 İdari Personel Yapısı
Kent konseylerinin sekretarya hizmetlerini yürütecek ve gelen
giden evrakları kaydedecek, resmi yazışmaları yapacak ve konseye
gelenlerle ilgilenecek ve diğer idari işleri yapacak, yürütecek personelleri olmalıdır. Kısacası kent konseylerinde çalışan ve geçimini bu
yaptığı işten sağlayan idari bir personel yapısı olmalıdır. Bu durum
sürdürülebilirlik açısından ve kent konseyi kültürü oluşması açısından çok önemlidir.
1.2.6 Çalışma Yönergesi
Kent konseylerimizin kurumsallaşması ve sürdürülebilirliği için
çalışma yönergesi oluşturulmalıdır. Çalışma yönergesi hem genel kurul, hem Yürütme Kurulu hem de Çalışma grupları ve meclisleri kapsayacak şekilde hazırlanmalıdır. Bu çok önemli bir konudur. Çalışma
yönergesi olmadan kent konseylerinin çalışması samanlıkta iğne aramak gibidir. Çalışmaların başarıya ulaşması çok zordur.
339
1.2.7 İl Özel İdaresi Kanununda Düzenleme
Kent konseylerinin kurumsallaşması ve sürdürülebilirliğinin
sağlanması için son olarak şunu da belirtmeliyim; il özel idareleri
yerel yönetim olarak adlandırılıyor.Belediyeler kanununun 76. Maddesinde bir düzenleme yapılıp kent konseyleri ifadesi eklenirken ve
bunun bir yönetmeliği çıkartılırken, il özel idareleri kanununda kent
konseylerine atıfta bulunulacak herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Bu önemli bir durumdur. Belediye kanununda yapılan düzenlemeye benzer bir düzenleme il özel idaresi kanununda da yapılmalıdır. O
zaman kent konseyleri daha kurumsallaşmış ve daha sürdürülebilir
olacaktır.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Sonuç olarak; kimse kent konseyini bir yere oturtamıyor. Kent
konseyinin yetkisi ne? Bütçesi ne? Aldığı kararlar ne olacak? Gibi
birçok sorular sorulmakta. Birçok kimse kent konseyini herhangi bir
devlet organı gibi görmekte veya düşünmekte. Hâlbuki kent konseyleri herhangi bir devlet organı gibi değildir. Kent konseyleri ortak aklın merkezidir. Sadece tavsiyede bulunma yetkisi ve özelliği olan sivil
oluşumlardır. Kent konseyleri gönüllü bir kuruluştur. Ancak kimsenin
gönlünce olacak bir kuruluş değildir. Hiç bir zorunluluğunuzun, hiçbir
yükümlülüğünüzün olmadığı halde sadece o kentte yaşamış olmanın
verdiği sorumluluğu yerine getirebilmek amacıyla elinizi taşın altına
koymak için yer alınan yerdir kent konseyleri.
Kent Konseylerinin iyi çalışması demek demokrasinin iyi işlemesi demektir. Demokrasinin daha sağlıklı olması için aslında ön koşuldur. Kent konseyleri demokrasimizin kalitesinin arttırılmasının ve
olgunlaştırılmasının olmazsa olmazlarından gözükmektedir. Demokrasi kültürümüzü olgunlaştırırsak geleceğimize çok daha büyük katkı
sağlamış olacağız.
Kent konseyinde yer almak demek hiç tanımadığınız biri için
bile çabalamak, çalışmak demektir. Sadece eleştirmek değil, aynı zamanda çözüm önerilerinde bulunarak sorumluluğa da ortak olmak demektir.
Önümüzdeki yüzyıl kentlerin yarıştığı bir yüzyıl olacaktır. Yine
önümüzdeki yüzyıl yerinden yönetimin ve yerel demokrasinin çok
konuşulacağı ve güçlendirilmesi için çalışmaların yapılacağı bir yüzyıl olacaktır. Bu yüzyıl içinde kent konseylerinin önemi çok daha iyi
anlaşılacak ve kent konseyleri çok daha büyük sorumluklar üstlenecektir.
340
KAYNAKLAR
1. 03.07.2005 tarihli resmi gazetede yayınlanan 5393 sayılı Belediye Kanunu
2. 8 Ekim 2006 tarih ve 26313 Sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Kent
Konseyleri Yönetmeliği
3. 6 Haziran 2009 tarih ve 27250 sayılı Resmî Gazete de yayınlanan Kent
Konseyi Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
4. Karabük Kent Konseyi Dergisi (Yıl1, sayı1 Nisan 2010)
5. Karabük Kent Konseyi Çalışma Yönergesi
341
YEREL GÜNDEM 21
KENT KONSEYLERİ
ve
UŞAK KENT KONSEYİ
Emre SAVUT
Uşak Kent Konseyi Gençlik Meclisi, UŞAK
Uşak Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu
Yönetimi Bölümü, 64100, UŞAK
[email protected]
ÖZET
1970’li yıllardan itibaren insanın doğa üzerindeki olumsuz etkisi gözle görülür bir hal almaya başladı. Bu durum karşısında önlem
almak isteyen küresel aktörler, 1972 yılında üst düzey hükümet temsilcilerinin katılımıyla Stockholm Zirvesi’nde bir araya geldi.
1980’li yıllarla birlikte çevreye karşı duyarlılığın artması sonucu, 1983 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Çevre Kalkınma Komisyonu oluşturuldu. Komisyon başkanı Gro Harlem Brundtland’ın 1987
yılında hazırladığı “Ortak Geleceğimiz Raporu”nda “Sürdürülebilir
Kalkınma” kavramının tanımı yapıldı ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşabilmek için yerel düzeyde katılımın oldukça önemli olduğu dile getirildi. Hemen ardından sürdürülebilir kalkınmanın yaygınlaştırılması ve bu konuda ulusal ve uluslararası aktörler tarafından
atılması gereken adımların belirlenmesi için Birleşmiş Milletler bünyesinde 1992 yılında Rio de Janeiro’da Çevre ve Kalkınma Konferansı düzenlendi.
Rio Konferansı ile hayat bulan Gündem 21, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşma noktasında küresel bir eylem planı olarak
342
nitelendirilmektedir. Dört ana ve bir tamamlayıcı kısımdan oluşan
Gündem 21’in yerel yönetimler ile ilişkisine bakıldığında, “Gündem
21’in Desteklenmesinde Yerel Yönetim Girişimleri” başlıklı 28. bölüm öne çıkmaktadır. “Yerel Gündem 21” kavramının dile getirildiği
bu bölümde, yerel yönetimlerin öncülüğünde sivil toplumun ve diğer
tüm ilgililerin birlikte kendi sorunlarını ve önceliklerini saptayarak,
kentleri için “21.Yüzyılın Yerel Gündemi”ni oluşturmaları karara
bağlanmıştır.
Türkiye’de Yerel Gündem 21 çalışmaları 1997 yılında oluşturulan “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşvik ve Geliştirilmesi’’
projesiyle başlamıştır. Projenin birinci aşaması 2 yıllık dönemi kapsamaktadır ve bu dönemde Yerel Gündem 21’in tanımı ve proje ortaklarının desteklenmesi temel hedeflerdir.
Birinci aşamanın başarılı olması sonucu Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı’nın da desteğiyle 2000 yılının Ocak ayında ikinci
aşamaya geçildi. Bu aşamada proje ortağı kentlerin sayısının artmasıyla Yerel Gündem 21 uygulamaları “proje’’ kapsamından çıkarılarak, uzun ömürlü bir program halini aldı. Yine bu aşamada sivil toplum kuruluşlarının karar alma sürecine katılımı desteklenerek, yerel
yönetişim adına önemli bir adım atılmıştır. Projenin 2004–2006 yıllarını kapsayan üçüncü aşamasında ise temel hedef, yerel ve ulusal düzeyde Yerel Gündem 21 süreçlerinin ve mekanizmalarının kurumsallaştırılmasıdır. Bu bağlamda, kent konseylerinin 5393 sayılı Belediye
Kanunu ile hukuki bir nitelik kazanması üçüncü aşamadaki hedeflerin
bir çıktısı olarak kabul edilebilir.
Bu çalışmada; 1970’li yıllardan başlayarak Rio Konferansına uzanan süreç ortaya konulacaktır. Bu konferansın bir çıktısı olan
Gündem 21 ve Yerel Gündem 21 yapılarının içeriği yerel yönetimlere
katılımın sağlanması noktasında önemli bir role sahiptir. Yerel Gündem 21 projesinin Türkiye’de uygulanma aşamaları ele alınacak ve
günümüzde Yerel gündem 21’in uygulayıcı mekanizması durumunda
olan Kent Konseyleri ele alınacaktır. Son olarak ise 2006 yılından bu
yana Uşak Kent Konseyi’nin yapısına ve gerçekleştirilen etkinliklere
değinilecektir.
Anahtar Kelimeler: Gündem 21, Yerel Gündem 21, Sürdürülebilir
Kalkınma, Kent Konseyleri
343
1. GİRİŞ
Çevrenin antropojenik kaynaklarla kirlenme oranının 20. yüzyılla beraber büyük artış göstermesi uluslararası aktörlerin dikkatinin
bu noktaya çekilmesini sağlamıştır. Kirlenmenin düzeyi yükselmekte, kirliliğin alanı genişlemekte ve bu kirlilik bütün dünyayı tehdit
etmektedir. Uluslararası düzeyde bu sorunu en ciddi şekilde ele alan
kuruluş Birleşmiş Milletler olmuştur. UNESCO Tarafından 1968 yılında “İnsan ve Çevre Konferansı’’ ve daha sonra 1970 yılında “İnsan
ve Biosfer Konferansı” düzenlenmiştir. Çevre konusunda hassasiyetin artması amacıyla düzenlenen Stockholm Zirvesi’nde uluslararası
sorumluluk kabul edilmiş ve çevre konusunda siyasi ve coğrafi kararların alınması beklenmiştir. Bu zirve sonrasında uluslara rehberlik etmesi amacıyla Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) oluşturuldu. 1987 yılında hazırlanan “Ortak Geleceğimiz Raporu’’ ile birlikte
sürdürülebilir kalkınma kavramı dünya gündemine girmiştir. Sürdürülebilir kalkınma kavramının uluslararası düzeyde sahiplenilmesini
sağlamak için 1992 yılında Rio Zirvesi düzenlenmiştir. Bu zirvenin
çıktılarından olan Gündem 21’de sürdürülebilir kalkınmanın uygulanabilmesi için yerel katılımın öneminden bahsedilmiştir. Yerel yönetimlerin aktif rol almasını sağlamak amacıyla ortaya çıkan bir proje
olan Yerel Gündem 21 ile yerel yönetişim kavramının oluşmasında
temel noktadır.
Çalışmada sürdürülebilir kalkınma kavramının ortaya çıkma sürecinden bahsedilecek ve daha sonra bu kavramın gereklerini yerine
getirmeye yönelik konferanslara değinilecektir. 1992 Çevre ve İnsan
Konferansı’nın çıktıları olan Gündem 21 ve Yerel Gündem 21 projeleri günümüzde katılımcı mekanizmların temelini oluşturmaktadır.
Çalışmada ayrıca Türkiye’de Yerel Gündem 21 projesinin uygulanma
aşamaları ve kent konseyleri ile ilişkileri ele alınacaktır. Son olarak
hukuki düzenlemeler çerçevesinde kent konseylerinin Türkiye’de tanımlanması, oluşumu, yapısı ve olumlu ve olumsuz yanları çalışmada
yer alacaktır.
2. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE RİO KONFERANSI
2.1 Sürdürülebilir Kalkınma Kavramı
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren çevreye karşı duyarlılık
artmış ve bu konuda küresel aktörler çözüm arayışına girmeye başlamışlardır. Birleşmiş Milletler bünyesinde 1972 yılında gerçekleştirilen
344
Stockholm Konferansı bu konuda büyük öneme sahiptir. Daha sonra
yoksulluk, açlık, akarsu ve deniz kirliliğinin artması, çevre üzerindeki insan etkisinin olumsuz şekilde artması vb. sorunların giderilmesi amacıyla 1983 yılında BM bünyesinde Dünya Çevre ve Kalkınma
Komisyonu kurulmuştur. Bu komisyonla birlikte çevre ile kalkınma
arasındaki ilişki hükümetler düzeyinde tartışılmaya başlamıştır[1].
Komisyon çalışmaları sonucunda, Norveç Başbakanı ve Komisyon
başkanı Gro Harlem Brundtland tarafından “Ortak Geleceğimiz Raporu” hazırlanmıştır. Brundtland Raporu olarak da adlandırılan raporda sürdürülebilir kalkınma kavramı zengin bir içerik kazanmıştır[2].
Yerel yönetimlerin dünya ölçeğindeki çevre kuruluşu niteliği
taşıyan ICLEI -Uluslar arası Yerel Çevre Girişimleri Konseyi - sürdürülebilir kalkınma kavramını, “gelecek kuşakların yaşam düzeylerini
tehlikeye atmadan ve bugünün sorunlarını çözerken geleceği yaşanmaz hale getirmeden toplumların esneklik ve gönenç artışını ifade
edecek” şeklinde tanımlamıştır[2].
Sürdürülebilir kalkınma kavramının amaçları ise, büyümeyi
canlandırmak, büyümenin kalitesini değiştirmek, sürdürülebilir nüfus
düzeyini garanti altına almak, teknolojiyi yeniden yönlendirmek ve
çevre ile ekonomiyi birleştirmek olarak sayılabilir[3].
2.2 Rio Konferansı
Brundtland Raporu’na destek veren yaklaşık 50 kadar ülke, raporda yer alan önerilerin yaşama geçirilmesi, sürdürülebilir kalkınma
kavramının yaygınlaştırılması ve küresel aktörlerin görevlerinin belirlenmesi amacıyla BM çerçevesinde yeni bir konferans girişiminde bulunmuşlardır[2]. Bu girişim sonrasında 179 ülkenin katılımıyla 1992
yılında Rio de Janerio’da Çevre ve Kalkınma Konferansı düzenlenmiştir. Bu konferansın temel hedefi, sosyal ve ekonomik kalkınmanın
sağlanmasının yanında, çevre sorunlarına karşı alınacak önlemlerin
benimsetilmesidir[1].
Rio Zirvesi’ne katılan ülkeler arasında belirli konularda fikir
ayrılığı olsa da, özellikle sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin hayata
geçirilmesi noktasında “yerinden’’ çözümlerin önemi, çevreyi koruma
ve doğrudan katılım gibi konularda görüş birliği sağlanmıştır[2].
“Rio Konferansı’nda beş uluslararası belge kabul edilmiştir.
Konferans’ın temel çıktısı olan “Gündem 21” başlıklı küresel eylem
ile birlikte, “Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ve “İklimsel Değişiklik345
ler Çerçeve Sözleşmesi” başlıklı, küresel ölçekte bağlayıcı iki metin
imzaya açılmış, bağlayıcılığı olmayan “Ormanların Sürdürülebilir Yönetimi Konusundaki İlkeler Bildirimi” benimsenmiş ve Konferans’ın
genel kabullerini ortaya koyan “Çevre ve Gelişme Üzerine Rio Bildirgesi” kabul edilmiştir’’[2].
3. GÜNDEM 21 ve YEREL GÜNDEM 21
3.1 Gündem 21
Rio Konferansı beş temel belgesinden biri olan Gündem 21,
“kalkınma ve çevre arasında denge kurulmasını hedefleyen “sürdürülebilir gelişme” kavramının yaşama geçirilmesine yönelik, küresel
uzlaşmanın ve politik taahhütlerin en üst düzeydeki ifadesi olan bir
eylem planıdır’’ ulusal ve uluslararası alandaki eşitsizlikler, yoksulluk, cehalet ve ekosistemdeki bozulmalar üzerinde durulmuştur[4].
Gündem 21’in genel hedefi, az gelişmiş ülkelerin kalkınmaları uğruna
çevreye verecekleri zararın asgari seviyeye indirilmesi için daha fazla
finansman desteği sağlamak ve teknolojik imkanların kirlenmeyi önleyici amaçlarla kullanılmasını sağlamaktır[5]. Ayrıca Gündem 21’in
“bir yandan günümüzdeki ağırlıklı sorunların üstesinden gelmeye çalışırken, öte yandan dünyamızı 21. Yüzyılın tehditlerine karşı hazırlamayı hedeflediği vurgulanmaktadır”[6]. Gündem 21’in uygulanmasında temek aktör olarak hükümetlerin rol alacağı belirtilse de, “çok
aktörlülük’’ ve “küresel ortaklık’’ vazgeçilmez unsurlar olarak ortaya
çıkmaktadır[7]. Gündem 21, ulusal stratejilerini sürdürebilmeleri için
hükümetlere çağrıda bulunurken, geçmişten farklı bir biçimde gönüllü kuruluşlar ve halkla işbirliğinin de gerekliliğini belirtmekte ve sivil
topluma da bir rol tanımlamaktadır[5].
Gündem 21 çerçevesinde üç temel uygulayıcı olarak sırasıyla,
hükümetler, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları tanımlanmıştır ve ulusal ve uluslararası düzeyde kalkınma hedeflerine ulaşma
noktasında bu üç aktörün birlikte çalışması öngörülmüştür[1].
Üç ana ve bir tamamlayıcı kısımdan oluşan ve toplam 40 bölümden oluşan[8]. Gündem 21’in “Gündem 21’in desteklenmesinde
yerel yönetimlerin girişimleri” başlıklı 28. bölümü belirlenen hedeflerin gerçekleşmesinde yerel yönetimlerin belirleyici rolünü ön plana
çıkarmaktadır[2].
Gündem 21’in temel amacı dünyayı 21. yüzyıla hazırlamaktır.
346
Soysal ve ekonomik alanda hayata geçirilmesi gereken eylemlerin
yanı sıra doğal kaynakların korunup işletilmesi konusunda da detaylı
öneriler sunmaktadır. Gündem 21 sürdürülebilir kalkınmanın anahtarı
olarak görülmektedir[9].
3.2 Yerel Gündem 21
Yerel Gündem 21, öncelikle yerel sürdürülebilir kalkınma sorunlarının çözümüne yönelik uzun dönemli stratejik bir planın hazırlanması ve uygulanması yoluyla yerel düzeyde Gündem 21’in hedeflerine ulaşılmasını amaçlayan katılımcı, çok sektörlü bir süreçtir[2].
Yerel Gündem 21’in Gündem 21 içerisinde kendisine yer bulması kolay olmamıştır. Özellikle merkezi yönetim temsilcileri tarafından olumsuz bir tutum sergilenmiştir ve 28. bölüme sıcak bakılmamıştır[4]. Ancak Rio Zirvesi’nden kısa bir süre önce Brezilya’nın
bir başka kenti Curitiba’da toplanan yerel yönetim temsilcilerinin ve
sivil toplum kuruluşu üyelerinin yoğun baskısıyla Yerel Gündem 21,
son hazırlık toplantısında Gündem 21’in içerisine dahil edilebilmiştir.
Yerel Gündem 21 kavramının getirildiği bu bölümde, yerel yönetimlerin öncülüğünde, sivil toplumun ve diğer tüm ilgililerin, birlikte kendi sorunlarını ve önceliklerini saptayarak, kentleri için “21.
yüzyıl yerel gündemi”ni oluşturmaları karara bağlanmaktadır. Bu bölümde getirilen ana hedef olarak, her ülkedeki yerel yönetimlerden,
kendi belde halkları ile katılımcı bir süreci başlatmaları ve kendi kentleri için bir Yerel Gündem 21 oluşturmaları konusunda görüş birliği
sağlamaları beklenmektedir[2]. Bir başka hedef olarak ise, yerel yönetimlerin karar alma, planlama ve uygulama süreçlerine kadınların
ve gençlerin de katılımının sağlanması gösterilebilir. Böylece Gündem 21’in kadınlar ve gençler konusunda yerel yönetimlere özel bir
görev alanı çizdiği görülmektedir[4].
Gündem 21’in sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşma noktasında en önemli uygulayıcı mekanizma olan Yerel Gündem 21,
temel insani ihtiyaçların karşılanması, daha iyi bir yaşam seviyesi,
sağlıklı bir ekosistem kapasitesinin oluşması ve tüm bunların yanında gelecek nesillerin haklarının korunması gibi hedeflerin bir sentezi
olarak “çevre ve yaşam kalitesinin geliştirilmesi projesi” olarak nitelendirilebilir[2].
Sürdürülebilir kalkınma kavramının demokrasi, insan hakları,
katılımcılık, şeffaflık, etkinlik, hesap verme ve yönetişimin diğer vaz347
geçilmez kavramlarıyla birlikte anlam kazanmasında hareketle, Yerel Gündem 21’in şemsiyesi altındaki yerel eylem planlaması sürecinin aynı zamanda “yerel demokrasinin geliştirilmesi projesi” olduğu
açıkça görülmektedir[6].
“Yerel Gündem 21: Bir Rüya Gerçekleşiyor’’ ve “Yerel Kalkınmaya Halkın Katılımı’’ gibi sloganlarla hayat bulan Yerel Gündem
21 programının çok aktörlü bir yönetim sürecini amaçladığı ve karar
alma süreçlerine toplumsal katılımı amaçladığı açıkça görülmektedir.
Toplumsal katılım ile kastedilen tüm yerel aktörlerin tam katılımıdır[6]. “Yerel düzeyde sürdürülebilir kalkınmaya yönelik katılımcı
eylem planlaması süreci niteliğindeki Yerel Gündem 21, dünyada ve
Türkiye’de sergilediği özellikleriyle, 21. yüzyılın demokratik ‘yerel
yönetişim’ anlayışını ifade etmektedir[2].”
Yerel Gündem 21 katılımcı mekanizmaların kullanılarak kentin
sürdürülebilir geleceğine yönelik bir vizyon geliştirilmesini, geliştirilen vizyonun yaşama geçirilmesini sağlayacak uzun dönemli eylem
planlarının hazırlanmasını ve uygulanmasını kapsar. Gündem 21’in
sürdürülebilir kalkınmaya ulaşmak için yapılacak plan konusunda
topluluklara serbestlik tanımasına rağmen, bir çalışmanın Yerel Gündem 21 çalışması olabilmesi için belirli şartları taşıması gerekmektedir. Bunlar: planlama ve uygulamaya dönük bütün grupların katılımının sağlanmasına yönelik yoğun çaba harcanması, yerel konulara
daha duyarlı olunması, sorunların çözümüne ilişkin çaba gösterilmesi
ve yapılan çalışmaların Birleşmiş Milletler Kalkınma ve Çevre Konferansıyla veya Gündem 21 ile ilişkilendirilmesidir[7].
Yerel Gündem 21 projesi ile dört temel hedefe ortaya konulmuştur. Birinci hedef olarak; “1996 yılına gelindiğinde, her ülkedeki yerel yönetimlerin çoğunun kendi halklarıyla bir müzakere süreci başlatmış ve halk için Yerel Gündem 21 üzerinde bir uzlaşmaya varmış
olmaları” gösterilmektedir, ikinci olarak; “1993 yılına gelindiğinde,
uluslararası topluluk, yerel yönetimler arasında gittikçe artan işbirliğini hedefleyen bir danışma süreci başlatmış olmalıdır’’, hedefine yer
verilmektedir. Üçüncü ana hedef olarak, “1994 yılına gelindiğinde,
deneyim ve bilgi alışverişini zenginleştirmek amacıyla yerel yönetim birlikleri ve diğer yerel yönetimlerin temsilcileri arasındaki koordinasyon ve işbirliği düzeyi geliştirilmiş olmalıdır” denilmektedir.
Dördüncü ve son ana hedef olarak; “Her ülkedeki tüm yerel yönetimler, kadınların ve gençliğin karar verme, planlama ve uygulama
348
süreçlerinde temsil edilmesini sağlama amacına yönelik programlar
uygulamak ve izlemek konusunda teşvik edilmelidir’’ ifadesine yer
verilmektedir[7].
Yerel Gündem 21, mevcut faaliyetlerin uzayıp giden listesi içinde yer alan sıradan bir yerel program veya proje değil, tersine, yerel
yönetişimin tüm alanlarını ve aktörlerini yatay ve düşey olarak kucaklayan, bu bütünlük içerisinde yeni bir anlayış, yeni bir yönetim ahlakı
geliştirilmesini içeren bir ana süreç niteliğini taşır[2].
4. TÜRKİYE’DE YEREL GÜNDEM 21 UYGULAMALARI ve
KENT KONSEYİ
4.1 Türkiye’de Yerel Gündem 21’in Uygulanma Aşamaları
4.1.1 Birinci Aşama (1997–1999)
Türkiye’de Yerel Gündem 21 uygulamaları, Habitat II Konferansı ile tanınmış ve 1997 yılı sonunda “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi’’ projesiyle de hayata geçirilmiştir[8]. Bu
projenin amacı yerel yönetişimin güçlendirilmesine yönelik olarak,
sivil toplumun karar alma sürecine katılımının ve yerel yatırımlarda
söz sahibi olmasının sağlanmasıdır ve Uluslararası yerel Yönetimler
Birliği, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı (IULA-EMME)
tarafından Bursa Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği içerisinde geliştirilmiştir[5]. Proje, Eylül 1997’de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tarafından imzalanarak yürürlüğe girmiştir. “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki
ve Geliştirilmesi Projesi” Gündem 21’in üzerinde durduğu “küresel
ortaklık’’ kavramından hareketle, katılımcılığa ve ortaklıklara dayalı
bir yönetişim anlayışının oluşmasını ve bu hususta yerel yönetimlerin
kolaylaştırıcı ve destekleyici rol üstlenmesini amaçlamaktadır.
On sekiz ay sürmesi öngörülen projenin başlangıcında, örnek
uygulamalar için Bursa, İzmir, Antalya büyükşehir belediyeleri ve
Adıyaman, Ağrı, Çanakkale, Gölbaşı(Ankara), Harran(Şanlıurfa), ve
Trabzon belediyelerini kapsayan 9 kent ilk ortaklar olarak belirlenmiştir[5]. Yerel gündem 21 sürecinin yürütülmesinde meslek odaları,
sendikalar, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, medya kuruluşları
vb aktörlerin aktif rol alması konusunda büyük çaba gösterilmiştir[4].
Ekim 1998’de kesinleşen proje revizyonu ile Diyarbakır, Gaziantep ve İzmit büyükşehir belediyeleri, Afyon, Aliağa(İzmir), Burdur,
349
Çatalca(İstanbul), Çeşme(İzmir), Çorum, Foça(İzmir), Kaş(Antalya),
Kızkalesi(İçel), ve Zonguldak belediyeleri ile Kastamonu İl Özel İdaresi de proje ortakları arasına katılmıştır. Aralık 1998’de Denizli ve
İznik(Bursa) belediyelerinin de katılımıyla proje ortağı kentlerin sayısı 25’e ulaşmıştır[5]. Projenin birinci aşamasında iki temel hedef ön
plana çıktı. Bunlardan birincisi, Yerel gündem 21 uygulamasının ve
bunun çok aktörlü bir yerel yönetim “yönetişim” modeli üzerindeki
etki ve sonuçlarını tanıtmaktı. İkinci hedef ise, proje ortağı kentlerde,
yerel ilgi gruplarının katılımına dayalı bir planlama sürecinin gelişmense yönelik mekanizmalar oluşturulması ve bunlara işlerlik kazandırılması olarak belirlenmişti[4].
Diğer hedefler ise şöyle sıralanabilir; Yerel Gündem 21’e katılan yerel yönetimlerin sayısını arttırmak, yeni proje ortağı kentlerde
katılımcı süreç oluşturmak, yeni proje ortağı kentlerde eylem planları
hazırlanmasını sağlamak, halkın bilgilendirilmesine ve uluslararası
tanıtıma yönelik kampanyalar düzenlemek ve Yerel Gündem 21 sürecinin uzun süreli destek görmesini sağlamak[3].
Yerel Gündem 21’in birinci aşamasının uygulanmasında kent
konseyleri ve benzeri yapıların, çalışma grupları ya da kozaların ve
destekleyici mekanizmaların oluşturulması özen gösterilen noktalar
olarak gözlenmektedir. Yerel Gündem 21’de yerelin temsili, genellikle belediye yapısı içerisinde işlevsel olarak anlam kazanabilirken,
yasal nedenlerle belediyelerin iç örgütsel yapısı içinde kendi başına
örgütlenmeye gitmesi olanaklı olamamaktadır[5]. Projenin birinci
aşaması 18 ay sürecek şekilde planlanmasına rağmen, yaklaşık iki yılı
kapsayan bir uygulama dönemi sonunda tamamlanmıştır.
4.1.2 İkinci Aşama (2000–2003)
Projenin ikinci aşaması olarak planlanan “Türkiye’de Yerel
Gündem 21’lerin Uygulanması” Projesi, birinci aşamada olduğu gibi,
IULA-EMME’nin koordinasyonunda ve UNDP’nin desteğiyle yürütülmüştür[6]. Projenin temel amacı, desantrilize yerel ‘’yönetişimin’’
güçlendirilmesine yönelik olarak, sivil toplumun karar alma sürecine
aktif şekilde katılımını ve yerel yönetimde karar alma süreçlerinde
etkili olmasını sağlamaktır[4].
Projenin diğer hedefleri ise; Yerel Gündem 21’e katılan yerel yönetimlerin sayısının arttırılması ve yeni proje ortağı kentlerde katılım
sürecinin oluşturulması, yeni proje ortağı kentlerde eylem planlarının
350
hazırlanması ve mevcutlarda bunların uygulanması, halkın bilgilendirilmesi, uluslararası tanıtım, Yerel Gündem 21 sürecinin uzun süreli sürdürülebilir destek görmesinin sağlanması ve Marmara depremi
sonrası yeniden yapılanma noktasında Yerel gündem 21’lerin aktif rol
alması olarak sıralanabilir[4].
Bu aşamada, katılımcı yerel yönetimlerin sayısını arttırma hedefi doğrultusunda çeşitli alt projeler başlatılmış ve proje ortağı yerel
yönetimlerin sayısı 50’yi aşmıştır. Bunun sonrasında Yerel Gündem
21 uygulamaları “proje” çerçevesinden çıkarılarak, uzun soluklu bir
“program’’ halini almıştır[6].
Proje ortağı kentlerin öncülüğünde, farklı unsurları barındıran
Kent Konseyleri veya benzeri yapılar, kent ile ilgili farklı toplumsal
kesimleri bir araya getirerek ve yönetişim eksenli bir modeli benimseyerek faaliyetlerini sürdürdüler. Benzer mekanizmalar, farklı büyüklükteki ve yapıdaki proje ortakları tarafından da hayata geçirildi[4].
Türkiye Yerel Gündem 21 Programı, 2001 yılında UNDP tarafından, dünyadaki “en başarılı” uygulamalardan biri olarak ilan edilmiş ve 2002 Birleşmiş Milletler Johannesburg Zirvesi’nde “en iyi uygulama’’ örneklerinden biri olarak sunulmuştur[10]. Türkiye’de Yerel
gündem 21 Programı’nın birbirini izleyen aşamaları ve alt projeleri,
T.C bakanlar Kurulu’nun çeşitli tarihlerde almış olduğu kararlarla desteklenmiştir. Uygulamalar sırasında karşılaşılan güçlüklerin aşılması
amacıyla, T.C İçişleri Bakanlığı tarafından tüm valiliklere gönderilen
19 Mart 1998 ve 7 Kasım 2000 tarihli Genelgeler, Yerel Gündem 21
süreçlerinin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur[6].
Türkiye’de Yerel Gündem 21 uygulamalarının ikinci aşamasında ulaşılmak istenen hedeflere yönelik çalışmalar ise şöyle sıralanabilir[4]:
•Yerel yönetimlerin ikinci aşamada projeye yeni ortaklar katılımlarını teşvik etmek amacıyla, ülke çapında bir kampanya başlatılması.
•Yerel Gündem 21 süreci konusunda, özellikle yeni proje ortağı kentlerdeki yerel ilgi gruplarına yönelik bilgilendirme toplantıları düzenlenmesi.
•Yeni proje ortağı kentlerde, kent konseyleri veya benzeri, kent ölçeğinde katılımcı platformlar oluşturulması.
351
•Mevcut Yerel Gündem 21 Sekreterliklerinin sürdürülmesi; yeni proje ortağı kentlerde benzer Yerel Gündem 21 Genel Sekreterliklerinin
oluşturulması.
•Sivil toplum kuruluşları, özel sektör, işçi sendikaları, meslek odaları, akademik kuruluşlar, kamu kuruluşları ve diğer yerel ilgi grupları
için toplantılar düzenlenmesi.
•İlgili deneyimin etkin olarak paylaşılmasına yönelik olarak, birinci
aşamadaki proje ortağı kentler ile yeni kentler arasında ‘’kardeş şehir’’ ilişkisi kurulmasının teşvik edilmesi.
•UNDP Capacity 21’e, değerlendirilmesi ve tanıtılması amacıyla,
Türkiye’deki Yerel Gündem 21 süreci ile ilgili düzenli bilgi aktarılması.
•Projenin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından sahiplenilmesine
yönelik bir kampanya başlatılması.
•Proje ortağı her belediye birliğinin, üyelerinin faaliyetlerini özendiren, destekleyen ve kolaylaştıran “yapabilir kılıcı” bir kurum olmayı
hedeflemesinin ve bölgesel düzeyde desantrilize işbirliğini güçlendirmesinin teşviki.
4.1.3 Üçüncü Aşama (2004–2006)
Türkiye Yerel Gündem 21 Programı’nın üçüncü aşaması, birbirini destekleyen bir dizi projeyi içermektedir. İlk olarak, UNDP-TTF
Programı’nın desteğiyle başlatılan “Türkiye’de Yerel Demokratik
Yönetişimi Teşvik Amacıyla Sürdürülebilir İlişkiler Ağı Kurulması”
başlıklı proje kapsamında, mevcut web sitesi etkileşimli bir yapıya
kavuşacak şekilde yenilenmiş ve ülke ölçeğinde “Yerel Gündem 21
Yönetişim Ağı”nın oluşması sağlanmıştır. Hollanda Hükümeti’nin
MATRA Programı’nca desteklenen “Şeffaflık için Yerel Ortaklıklar ve İşbirliği Ağı Oluşturmada Kadınların ve Gençlerin Rolünün
Güçlendirilmesi” başlıklı ikinci proje kapsamında ise, kadınların
ve gençliğin yerel karar alma süreçlerine ve yerel yönetişimin tüm
alanlarına katılımının arttırılması yönünde çalışmalar yürütülmüştür.
Üçüncü aşamanın ana projesi, “Türkiye Yerel Gündem 21 Yönetişim
Ağı Yoluyla BM Binyıl Bildirgesi Hedefleri ve Johannesburg Uygulama Planı’nın Yerelleştirilmesi” başlığını taşımaktadır. Bu proje kapsamında, merkezi yönetimin ilgi ve desteğinin arttırılması ve tanıtım
eksikliğinin giderilmesi öngörülmekte ve ilgili küresel hedeflerin ye352
relleştirilmesinde, dünya ölçeğinde oluşturacak uygulamalar sergilenmesi hedeflenmektedir. Proje kapsamında ayrıca, Yerel Gündem-21
süreçlerinin kurumsallaştırılması amacıyla, “Yerel Projelere Destek
Programı” başlatılmıştır[2].
Üçüncü aşamanın temel hedefleri ise şöyledir; Kampanyalardan ve kapasite girişim programlarından yararlanarak, yerel ve ulusal
düzeylerde Yerel Gündem 21 süreçlerinin ve mekanizmalarının kurumsallaştırılması, Binyıl Bildirgesi Hedefleri ve WSSD Uygulama
Planı’nın yerel düzeyde teşvik edilmesi ve somutlaştırılması amacıyla, Bir Yerel Gündem 21 Küçük Ölçekli Hibeler Programı başlatılması[4].
Üçüncü aşamanın getirdiği temel hedeflere ulaşma noktasında
gerçekleştirilen uygulamalardan bazılar ise şunlardır[4]:
•TBMM’nin ve Hükümet’in desteğini arttırmak ve YG-21’i “sahiplenmesini” sağlamak amacıyla, özel ve konuya odaklanmış bir kampanya başlatılması.
•Hazırlanmakta olan “Yerel Yönetim Reformu Paketi” içerisine,
özellikle Hükümet’in Acil Eylem Planı’nda yer alan “yönetişim” ve
“Kent Konseyleri” bölümlerine dayalı olarak, YG-21’in uygun şekilde dahil edilmesini sağlayacak girişimlerde bulunulması.
• Bakanlara/Bakanlıklara, milletvekillerine ve özellikle TBMM’nin
ilgili Daimi Komisyonlarının üyelerine, özellikle 5 yıllık Kalkınma
Planı’na ve yıllık programlara YG-21’in sürdürülebilir kalkınmanın
yerelleştirilmendeki başlıca model olarak dahil edilmesini sağlamaya yönelik ziyaretler ve özel programlar düzenlenmesi ve bunların
devam ettirilmesi.
•YG-21’in ilgili proje ortağı kentlerin Milletvekilleri tarafından sahiplenilmesini teşvik amacıyla, yerel düzeyde özel programlar ve
ziyaretler düzenlenmesi
•Yerel seçimler öncesinde, Yerel Gündem–21 konusundaki duyarlılığının arttırılması ve daha iyi tanıtılması amacıyla, özel ve konuya
odaklanmış bir kampanya başlatılması.
•Yerel seçimler için aday olanları daha yakından tanımak ve adayların YG-21’e destek taahhüdünde bulunmalarını sağlamak amacıyla,
özel Kent Konseyi toplantıları ve diğer etkinlikler düzenlenmesi.
353
•Yerel seçimler sonrasında, ilgili Yerel Gündem–21 süreçlerinin ve
mekanizmalarının, yeni oluşacak Belediye Meclisleri’nce kabul edilerek, önceden kazanılmış olan resmiliğin sürdürülmesi.
•Yerel Gündem–21 Kent Konseyleri’nin işleyişini düzenleyen çalışma ilkelerinin veya Tüzüklerin (Yerel Gündem–21 Kadın ve Gençlik Konseyleri’nin işleyişini düzenleyen çalışma ilkeleri veya Tüzükleri dahil) yeni oluşacak Belediye Meclisleri’nce kabulü.
•AB’ye üyelik süreci ve AB’nin iyi yönetişim ilkeleri konusunda,
Yerel Gündem–21 Genel Sekreterleri ile Kent Konseyleri, Kadın
ve Gençlik Konseyleri ve yerel yönetimlerin temsilcilerine yönelik
eğitim verilmesi.
Program ortağı kentlerdeki Yerel Gündem–21 süreçlerinin koordinasyonu, her kentte yerel ortaklar tarafından oluşturulan Yerel Gündem 21 Genel Sekreterliği tarafından gerçekleştirilmektedir. Yerel
Gündem–21 Genel Sekreterlikleri, ayrıca, Program’ın koordinatör kuruluşları ile kentler arasındaki bağlantı noktalarıdır. Yerel Gündem–21
Genel Sekreterleri, Program’ı bir bütün olarak yürütülmesinde ve elde
edilen başarılarda kilit rol oynamayı sürdürmektedir[6].
Yerel gündem 21 uygulamaları tüm yerel yönetimlere açıktır.
Bunun tek istisnası farklı bir düzenleme gerektiren köy yönetimleridir. Programa katılmak için yapılan başvurular Yerel Gündem 21
Programı Ulusal Değerlendirme Kurulu tarafından görüşülerek karara
bağlanır. Ayrıca, mevcut ortakların çalışmalarının değerlendirilmesi
ve gerekli görüldüğünde Yerel Gündem 21 sürecini aksatan ortaklar
yerine, yeni ortakların alınması da bu kurul tarafından gerçekleştirilmektedir[6].
4.1.4 Dördüncü Aşama
Programın “Türkiye’de Yerel Gündem 21 Yönetişim Ağı kanalıyla BM Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin Yerelleşmesi” başlığını taşıyan bu aşamasında 1997 yılında başlayıp 2005 yılına kadar devam
eden süreç sonunda elde edilenlere süreklilik kazandırmak amaçlanmaktadır.
Bu aşamanın hedefleri ise şöyle sıralanmaktadır[4]:
354
•Ulusal ve yerel düzeylerde Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin yerelleştirilmesi ve Binyıl Kalkınma Hedefleri’ne ulaşılmasının temel ve
vazgeçilmez yöntemi olarak “yerel yönetişim”in teşviki amacıyla,
“Kentimiz BM Binyıl Kalkınma Hedefleri’ni Destekliyor!” başlıklı
bir kampanya başlatılması.
•Yeni Belediye Kanunu’nun Kent Konseyleri ile ilgili 76’ncı Maddesi ve buna ilişkin Yönetmelik kapsamında, 2008 yılının sonuna
kadar, farklı büyüklüğe, özelliğe ve coğrafi konuma sahip asgari
150 yeni kentte (Kent Konseyi’nin şemsiyesi altında yapılanması
öngörülen diğer katılımcı mekanizmalar dahil) Kent Konseyleri kurulması yönünde teknik destek ve katkı sağlanması ve bu kentlerin
BKH kampanyasına katılımlarının ve desteklerinin sağlanması.
•Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin yerelleştirilmesine yönelik destek,
izleme ve değerlendirme mekanizmaları geliştirilmesi.
•Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve bünyesindeki yerel odalar ve borsalar ile bunların üyeleriyle kurumsal ortaklık ve
işbirliği içerisinde, Türkiye’nin kalkınması ve Binyıl Kalkınma
Hedefleri’nin yerelleştirilmesi yoluyla bu hedeflere ulaşılması amacıyla, yerel yönetişimin aktörleri ve özel sektör kuruluşları arasında
“en iyi uygulama” örneği oluşturacak ortaklıklar geliştirilmesinin
teşviki.
4.2 Kent Konseyleri
1992 Rio Zirvesi sonucunda sürdürülebilir kalkınma hedeflerine
ulaşmak noktasında kentsel ve yerel kalkınma için birey ve toplum
merkezli bir katılım anlayışı benimsenmiştir. Bu yeni anlayış çok aktörlü bir yerel yönetişim olgusunun önemini arttırmıştır ve Türkiye’de
kent konseyi benzeri yapılar teşvik edilmiştir[11].
Gündem 21’i imzalayan ülkelerin taahhütleri arasında; kendi
ülkelerinde katılımcı bir modeli öne çıkararak Yerel Gündem 21’leri
oluşturmak, daha sonra da yerel toplantılardan çıkan sonuçlar göz
önünde bulundurularak Ulusal Gündem 21’leri şekillendirmek ve hazırlamak yer almaktadır[9]. Yerel Gündem 21 Projesi Türkiye’de başarılı bir uygulama süreci geçirmiş, bu konuda dünyadaki en başarılı
uygulamalardan biri olmuştur. Bu başarının ardında, kamu kuruluşları, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları işbirliğiyle yeni bir
karar alma mekanizması geliştirilmesi ve “yerel yönetişim” modeli
oluşturulması yatmaktadır. Bu modelin merkezinde Kent Konseyleri
355
yer almaktadır ve kentine sahip çıkma, aktif katılım, çözümde ortaklım gibi ilkeler bu modelin temelini oluşturmaktadır[12]. Kent Konseyi Yönetmeliği’nin 4. maddesinde kent konseyi: “Merkezi yönetimin,
yerel yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve
sivil toplumun ortak anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde
buluştuğu; kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının
sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı,
çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzmanlaşmanın esas olduğu
demokratik yapılar ile yönetişim mekanizmalarını ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır[12].
5393 sayılı Belediye Kanunu kent konseyinin üyelerini şu şekilde belirtmiştir: “meslek kuruluşları, sendikalar, noterler, üniversiteler,
ilgili sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, kamu kurum ve kuruluşları, mahalle muhtarlarının temsilcileri ve diğer ilgililer’’(md.76/2).
Kent konseyleri başta kadın ve gençlik meclisleri, çalışma grupları ve özel ilgi grupları olmak üzere, tüzel kişiliği bulunmayan, ancak
katılımcı süreçler açısından yaşamsal bir işlev gören katılımcı platformların temsilcilerini de kapsamaktadır. Kent konseyi bünyesindeki
diğer katılımcı grupların yasal ve kurumsal dayanakları ise yönetmelikle sağlanmıştır: Madde 4(c)- ‘’Meclisler ve çalışma grupları: Kadın
ve gençlik meclisleri başta olmak üzere, kent konseyinin görev alanlarında, yönetişim anlayışına dayalı ve sürdürülebilir kalkınma içinde
çeşitli toplum kesimlerinin kent yönetimine katkıda bulunmalarını,
kaliteli ve yaşanabilir bir kentin yönetiminde aktif rol almalarını hedefleyen ve gönüllük esasında oluşmuş ortak yapıları ifade eder[12].’’
5393 sayılı kanuna istinaden kent konseyi yönetmeliğine göre
kent konseyinin görevleri şunlardır:
•Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok ortaklı ve
çok aktörlü yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamak,
•Sürdürülebilir gelişme sorunlarının çözümüne yönelik uzun dönemli bir planın hazırlanması ve uygulanmasını sağlamak,
•Kente ilişkin temel stratejiler ve faaliyet planlarının belirlenmesinde, uygulama ve izleme süreçlerinde tüm kenti kapsayan ortak bir
aklın oluşturmasına katkıda bulunmak,
•Yerellik ilkesi çerçevesinde katılımcılığı, demokrasiyi ve uzlaşma
kültürünü geliştirmek,
356
•Kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değerlere
sahip çıkmak ve geliştirmek,
•Kent kaynaklarının etkili, verimli ve adil kullanımına katkıda bulunmak,
•Sürdürülebilir kalkınma anlayışına dayalı kentin yaşam kalitesini
geliştiren, çevreye duyarlı ve yoksulluğu giderici programları desteklemek,
•Sivil toplumun gelişmesine ve kurumsallaşmasına katkıda bulunmak,
•Çocukların, gençlerin, kadınların ve engellilerin toplumsal yaşamdaki etkinliklerini arttırmak ve yerel karar alma mekanizmalarında
aktif rol almalarını sağlamak,
•Kent yönetiminde saydamlık, katılım, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik ilkelerinin uygulanmasına katkıda bulunmak,
•Kent konseyinde oluşturulan görüşlerin değerlendirilmek üzere ilgili belediyeye gönderilmesini sağlamaktır(m.6).
Kent konseyinin yerel yönetimlerle ilişkisi iki şekildedir:
Kent Konseyi yönetmeliğine göre, belediyeler kentin tüm paydaşlarının katılımıyla oluşturulan kent konseyinin faaliyetlerinin etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar[11].
Ancak yönetmelikte bu yardım ve desteğin neler olacağı ve nasıl sağlanacağı noktasında belirsizlik görülmektedir.
İkinci ilişki kent konseyinde alınan kararların belediye meclisine taşınması noktasındadır. Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak
değerlendirilecektir(m.76/3). Ancak bu kararların bağlayıcılığı yoktur[13].
Geçmiş dönemde Türkiye’de Yerel Gündem 21 adıyla kurulan
kent konseyleri, toplumun her kesiminde vatandaş ve vatandaş gruplarının karar süreçlerine katılmasını sağlamak ve bu süreçlerin geliştirilmesi için kent ölçeğinde danışma mekanizmaları yaratmak amacıyla tasarlanmıştır. Seçilmiş yerel yönetim organlarının çalışmalarına
halk katılımını ve denetimini sağlamak için düzenlenen kent konseyi
modeli ile yerel demokrasinin ve katılımın kurumsallaştırılması, tabana yayılmasına yönelik açınım getirilmektedir[13].
357
5. UŞAK KENT KONSEYİ
Uşak’ta Kent Konseyi Yerel Gündem 21 Programı ile eş güdümlü olmak üzere kurulma çalışmalarına 01. 02. 2006 tarihinde başlanılmıştır. İlk adım olarak 05.01.2006 tarihli Belediye Meclisi toplantısında oy birliği ile alınan karar gereği Afyon Kocatepe Üni. Rektör
Yardımcısı ve Uşak Eğitim Fak. Dekanı Prof. Dr. Adnan ŞİŞMAN’ın
kurucu Genel Sekreter olarak görevlendirilmesi ile başlanılmıştır. Bu
dönemde 500 üyeye ulaşılmış olup, katılımda çeşitliliği sağlamak
adına tanıtma faaliyetleri ve ziyaretler yapılmıştır. Üyelerimiz Resmi Daire temsilcileri, Millet Vekilleri, yerel halk, sivil toplum örgütü
temsilcileri, öğrenciler tarafından oluşturulmuştur.
Kent Konseyi Çalışmaları, İçişleri Bakanlığı’nın 08.10.2006
tarih ve 26313 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Kent Konseyi Yönetmeliği ile durma noktasına gelmiştir. 2007 yılında gerek sivil inisiyatifin pasifize edildiği endişesi, gerekse Genel Sekreter Prof.Dr.
Adnan ŞİŞMAN’ın Rektörlük seçimleri sürecinde olması ve Genel
Sekreterlik görevini bırakmış olması nedeni ile kayda değer bir çalışma yapılamamıştır. Tüm bunlara ek olarak ise halkın katılıma karşı
ilgisiz olması çalışmaları olumsuz yönde etkilemiştir.
03.05.2008 tarihinde T.C. İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler
Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mustafa YARDIMCI, Türkiye Yerel
Gündem 21 Programı Ulusal Koordinatörü Sadun EMREALP ve Habitat İçin Gençlik Derneği Başkanı Sezai HAZIR’ın ve Ege Bölgesi
Kent Konseyi Temsilcilerinin katıldığı Kent Konseyi Ege Bölge Toplantısı ilimizde gerçekleştirilmiştir.
2008 yılında toparlanma sürecine girilmiş olup çalışmalara yeniden hız vermek adına yeniden yapılanma stratejisi olarak daha önce
çalışmalarda yer alıp aktif rol oynayan üyelerimiz ile yol haritası çizmek adına birkaç toplantı yapılmıştır. Bu toplantılarda yapılanmanın
alt gruplar ve Gençlik Meclisi ile Kadın Meclislerinin kurulmasından
sonra Genel Kurul çağrısının yapılması kararlaştırılmıştır.
Uşak Kent Konseyi Gençlik Meclisi 15.05.2008 tarihinde yapılan Genel Kuruldan sonra 17 kişiden oluşan yürütme kurulu ile 4. Dönem çalışmalarına başlanılmıştır. Gençlik Meclisi kurulduklarından
itibaren tanıtma faaliyetleri, “19 Mayıs Ankara Toplantıları”nda ilimizi temsil etme, “seçilme yaşının 25’e indirilmesi” ile ilgili kampanya
çalışmaları, “Bilenler Bilmeyenlere Bilgisayar Öğretiyor” eğitim projesi ile gönüllü eğitmenler eşliğinde 15–25 yaş arası gençlere bilgisa358
yar eğitimi vermek gibi çalışmalarda bulunulmuş olup 260 gencimize
ulaşılmıştır.
Günümüzde faaliyet gösteren Uşak Kent Konseyi ise, 03.07.2005
tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesine dayanılarak, Uşak belediye Başkanı Ali ERDOĞAN’ın çağrısı ile 04.05.2010
tarihinde yapılan Uşak Kent Konseyi genel Kurul Toplantısı neticesinde çalışma hayatına başlamıştır. 175 temsilcinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda Kent Konseyi Yürütme Kurulu belirlendi.
Kente ilişkin tüm paydaşları içerisine alarak oluşturulan Yürütme
Kurulu’nda siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, mahalle muhtarları, meslek odaları temsilcileri, kent konseyi meclis başkanları vb. yer almaktadır. Yapılan toplantıda ayrıca, Uşak Kültür ve Turizm Tanıtım Çalışma Grubu, Çevre, Sağlık Çalışma Grubu,
Sosyal-Toplumsal Dayanışma Çalışma Grubu ve Afet ve Acil Durum
Çalışma Grubu’nun oluşturulması yönünde kararlar alınmıştır.
Uşak Kent Konseyi Kadın Meclisi 14.12.2010 tarihinde yapılan
genel kurul toplantısı ile oluşturulmuştur. Kadın Meclisi’nin bünyesinde ise özel sektör kuruluşlarından temsilciler, üniversite temsilcisi, meslek odalarından ve sivil toplum örgütlerinden temsilciler yer
almaktadır. Kadın Meclisi 18.01.2011 tarihinde kabul edilen Çalışma
Yönergesi ile faaliyetlerine başlamıştır.
Gençlik Meclisi ise 16.12.2010 tarihinde yapılan genel kurul
toplantısı ile oluşturulmuştur. Üniversite kulüplerinden, sivil toplum
örgütlerinden, meslek odalarından ve liselerden temsilcilerin katılımıyla oluşan Gençlik Meclisi’nin Çalışma Yönergesi de 18.01.2011
tarihinde kabul edilmiştir[14].
Kurulduğu günden bu yana aktif bir meclis olabilmek için çaba
gösteren Gençlik Meclisi, Uşak’taki liseleri bilgilendirmek amacıyla
“Üniversite Nedir Ne Değildir” konulu konferanslar gerçekleştirildi. Bunun dışında Ulusal Gençlik Parlamentosu tarafından başlatılan
“Geç Değil Genç” kampanyasıyla ilgili olarak, ilimizdeki partilerin
gençlik kolları başkanlarının katılımıyla “Gençler Geleceğini Tartışıyor” konulu konferans gerçekleştirildi. Gelecekte de faaliyetlerini
devam ettirecek olan Gençlik Meclisi, liselere yönelik faaliyetlerini
sürdürmeyi, üniversite kulüpleriyle ilişkiler kurarak üniversite-meclis
işbirliğini arttırmayı, çevre ve gençlik konusunda farkındalığı arttırmak için “Don Kal” etkinliğini hayata geçirmeyi planlamaktadır.
359
SONUÇ
Gündem 21’i imzalayarak taahhüt altına giren ülkelerden biri
olan Türkiye’de, Yerel Gündem 21 projesinin uygulanmasında en başarılı ülkelerden biri olmuştur. Projenin gerçekleştirilmesine yönelik
uygulamalar 1997’de başlamıştır ve çeşitli aşamalar halinde hayata
geçirilmiştir Projenin tüm aşamalarında ön planda olan unsur katılımdır.. Projenin uygulanmasında öncelikle pilot bölgelerin belirlenmesi
ve projenin tanıtılması amaçlanmıştır. Bu aşamada istenilen çıktılara
ulaşılması sonrasında proje ortaklarının sayısı artmış ve proje “program’’ haline dönüşmüştür. İlerleyen aşamalarda ise merkezi yönetimin yasal çıktılarla programa destek verdiği görülmektedir. Özellikle
üçüncü aşamadaki hedeflerin bir çıktısı sayılabilecek şekilde, 5393
sayılı Belediye Yasası ile kent konseyleri yasal bir nitelik kazanmıştır.
Yerel Gündem 21 programının uygulayıcı mekanizmaları olarak
görülen kent konseyleri, kente ilişkin paydaşların yönetime ve karar
alma mekanizmalrına katılmaları noktasında büyük öneme sahiptir.
Kent ile ilişkili paydaşlar, sorunların tespitinde, çözümünde ve önlenmesinde etkin rol alma fırsatını yakalamaktadır. Kent konseyleri
sayesinde, seçimler dışında siyasete ilgi duymayan vatandaşlar yönetime ilgi duyar duruma gelmektedir. Ancak kent konseylerinin faaliyetlerinde bazı sorunlar da vardır. 5393 sayılı Belediye Yasası’nda
belediyelerin kent konseyine çalışmaları noktasında destek sağlayacağı belirtilmiştir. Ancak bu bir zorunluluk değildir ve bu desteğin
sağlanması genellikle belediye başkanının insiyatifine bırakılmıştır.
Burada yasal bir zorunluluk olmaması nedeniyle, başkanın inanma
sorumluluğundan öteye geçilememiştir.
Kent konseylerinin işleyişine yönelik sorunlardan bir diğeri de,
konseyde oluşan görüşlerin bağlayıcılığının olmamasıdır. Kent konseyinde ortaya çıkan görüşler belediye meclisinde görüşülmek zorundadır. Ancak bu görüşlerin mecliste değerlendirilmesi konusunda
açık bir hukuki ifade yoktur. Yani görüşler sadece görüş olarak mı kalacağı yoksa karara mı dönüşeceği noktasında belirleyici olan meclis
ve özellikle de belediye başkanıdır. Konseyde ortaya çıkan görüşlerin
meclis için bağlayıcılığı olmaması konseye katılım noktasında ve katılanların motivasyonunda da önemli bir dezavantajdır. Kent konseylerinin işleyişi noktasında bir diğer sorun ise, belediye meclislerinin
kent konseylerini kendilerinin yerine geçecek bir mekanizma olarak
görme endişeleri nedeniyle, konseye ve konseyin faaliyetlerine olum360
suz yaklaşmasıdır.
Sonuç olarak, küresel bir eylem planının ülkemizdeki yansıması olan kent konseyleri, yerel yönetişim kavramının hayat bulduğu
mekanizmadır. Öncelikle sınırlı sayıda il ve ilçede hayat bulan kent
konseyleri, hızlı bir şekilde yayılmaya devam etmektedir. Kadın meclisleri, gençlik meclisler, çalışma grupları ve özel ilgi grupları aracılığıyla kente ilişkin tüm aktörlerin rol aldığı bir yönetişim eksenli bir
yapı olarak faaliyet göstermektedir. Maddi ve teknik destek, kararların bağlayıcı olmaması ve belediye meclisinin olumsuz bakışı gibi sorunlar giderildiği takdirde, kent konseyleri yönetişimin tam anlamıyla
uygulandığı bir yönetim mekanizması olarak varlığını sürdürecektir.
KAYNAKLAR
1. Avaner, T. (2007). Yerel Gündem 21, Memleket Mevzuat, 29 (3): 14-25.
2. Emrealp, S. (2005). Yerel Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik
Kolaylaştırıcı El Kitabı, İstanbul: IULA-EMME.
3. Hancıoğlu, E. (2008). Yerel Yönetişim: Yerel Gündem 21 Sürecinde
Çankaya Belediyesi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli: Kocaeli
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
4. www.la21turkey.net, ulaşılma tarihi: 08.03.2011.
5. Göktürk, A. ve Kavili, S. (2002). “Yerel Gündem 21 ve Katılım”. B.A.
Güler, F. Kartal ve A. Sabuktay (Ed.), Yerel Yönetimler Sempozyumu
Bildirileri (s.237-253). Ankara: Todaie.
6. Ökmen, M. Ve Görmez, K. (2009). “Türkiye’de Yerel Gündem 21 ve
Yerel Yönetişim Uygulamaları”. K. Görmez ve M. Ökmen (Ed.), Yerel
Yönetimlerin Güncel Sorunları, Küresel, Bölgesel ve Yerel Perspektifler
(s.109-129). İstanbul: Beta.
7. Demir, O. (2008). Yerel Siyasete Katılımcılık ve Kalkınma (Türkiye’de
Yerel Gündem 21 Örneği), Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya:
Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
8. Beyazıt, E.(2006). Yerel Gündem 21 Uygulamaları Sürecinde Hatay ve
Yerel Katılım Sorunu, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Hatay: Musatafa
Kemal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
9. Yıldırım, U. ve Öner, Ş. (2003). Sürdürülebilir kalkınma Yaklaşımının
Türkiye’ye Yansımaları; Gap Projesinde Sürdürülebilir Kalkınma ve Yerel
Gündem 21, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, 4 (12): 1-27.
361
10. Ergin, B. (2008). Belediyelerde Yönetime Katılım ve Zeytinburnu
Belediyesi Kent Konseyi Uygulaması, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
11. Çukurçayır, M.A. (2009). Küreselleşme ve Türkiye’de Yerel Yönetimler,
Ankara: Gökçe.
12. Emrealp, S. (2010). Türkiye’nin Katılımcı Demokratik Yerel Yönetişim
Modeli Olarak Dünyaya Armağanı: Kent Konseyleri, İstanbul: UCLGMEWA.
13. Öner, Ş. (2006). Yeni Mevzuat Çerçevesinde Türkiye’de Belediye
Yönetimi, Ankara: Nobel.
14. http://www.usakkentkonseyi.org.tr, ulaşılma tarihi: 26.04.2011
362
SPOR VASITASI İLE SOSYAL
DAYANIŞMA ve YARDIMLAŞMADA
KENT KONSEYLERİNİN ETKİNLİĞİ
Öğr. Gör. Ahmet ATALAY*, Öğr. Gör. Engin BOZTEPE**
(*) Ardahan Üniversitesi, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu,
75000, ARDAHAN
(**) Ardahan Üniversitesi, Ardahan Meslek Yüksekokulu,
75000, ARDAHAN
[email protected], [email protected]
ÖZET
Gelişen teknoloji ile birlikte çalışma koşullarının iyileşmesi insanlara daha fazla serbest zaman imkânı sağlamıştır. Serbest zamanın
en iyi şekilde değerlendirilebileceği ilgi alanlarının başında sportif
etkinlikler gelmektedir. Sportif etkinlikler sadece fiziksel değil, duygusal, ruhsal ve psikolojik gelişimi de hızlandırdığı için sporun bu
çok yönlü fonksiyonu hem bireyler için hem de toplum için son derece önemlidir.
Sportif etkinlikler, bireylerin bir araya gelerek aynı amaç doğrultusunda ortak hareket düşüncesi ile bir şeylerin başarılabileceği
yegâne alandır. Yardımlaşma, dayanışma ve takım olma gibi birçok
alışkanlığın spor vasıtası ile kazanılabileceği açıktır. Zira sportif etkinlikler, hem birey hem de toplum için soyso psikolojik birçok ilerlemeyi içermektedir. Birbirini hiç tanımayan birçok insanı ortak paydada buluşturan spor toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın temel
tetikleyicisidir. Karşılıklı anlayış ve hoşgörünün toplumun geneline
yayılması noktasında da etkin rol oynayan spor yerel demokrasi ve
katılımcığın gelişmesine de katkıda bulunmaktadır.
Bu bağlamda sportif etkinliklerin sosyal yardımlaşma ve dayanışmada temel tetikleyici olduğunu düşünürsek yerel düzlemde toplumsal hareketliliğin en hızlı ve etkin bir şekilde gerçekleştiği, top363
lumun en küçük grup yapılanmalarından biri olan belediyeler için,
bireylerin ortak bir paydada bir bütün olarak hareket etmesi bu sportif
etkinlikler ile mümkün olmaktadır. Bu noktada, yerel yönetimlerin
topluma sportif etkinlikleri ulaştırması büyük önem arz etmektedir.
Gerekli insan gücünün doğru bir şekilde yönlendirilmesi ile uygun fiziksel şartların hazırlanması belediyeler aracılığı ile mümkün olmaktadır. İşte tam bu noktada ‘Yerel Gündem 21’ uygulamaları kapsamında çalışmalarını gerçekleştiren kent konseyleri devreye girmektedir.
Kent konseyleri oluşturdukları çalışma grupları ile bir çok alanda topluma doğrudan ulaşabilmektedir. Bu oluşturulan çalışma gruplarından
birisi de spor çalışma grubudur.
Kent konseyleri bünyesinde kurulan spor çalışma grupları, sportif etkinlikler ile katılımcıları sadece fiziksel açıdan değil moral ve
kişilik açısından desteklemek, eğitimlerine katkıda bulunmak ve topluma yararlı bireyler olarak yetişmelerini sağlamak amacı ile oluşturulan gönüllü yapılardır. Bunların yanı sıra sporun, birleştirici, dayanışma ve yardımlaşmayı teşvik edici özelliklerinden yararlanarak
toplumda bütünsel yapının olumlu ve paylaşımcı yanını geliştirmeyi
amaçlayan spor çalışma grupları, toplumun tamamına ulaşarak sosyal yardımlaşma ve dayanışma olgusunu spor vasıtası ile uygulamaya
geçirmeyi amaçlamaktadır. Tüm bunların yanı sıra katılımcı ve paylaşımcı bireyleri topluma kazandırarak başta yerel demokrasi olmak
üzere toplumsal sorunlara eğilmeyi bir vatandaşlık görevi olarak algılayan bireyler yetiştirmeyi amaçlar.
Bu doğrultuda çalışmamızın amacı; kent konseylerinin, sportif
etkinlikler vasıtası ile toplumun geneline ulaşarak toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın oluşmasında oynadığı etkin rolü ortaya koymaktır. Ayrıca sporun birleştirici yanına vurgu yaparak sosyal yapı
içerisinde tek tek bireylerin bir bütün oluşturarak toplumsal bütünlüğü ifade etmelerinde kent konseyleri ve spor çalışma gruplarının
faaliyetlerine değinmektir.
Anahtar Kelimeler: Spor, Kent Konseyleri, Spor Çalışma Grupları,
Spor ve Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma.
364
1. BELEDİYELER VE YEREL DEMOKRASİ
1.1 Yerel Yönetim Kavramı ve Önemi
Yerel yönetim, yönetim gücünün belli bir merkezde toplanmasını ve alt düzeylere aktarılmasını anlatan bir kavramdır. Yerel yönetim,
yerel nitelikli kamusal hizmetlerin, devlet tüzel kişiliği dışındaki kamu
tüzel kişiliklerince gerçekleştirilmesi için daha az yetkili bir otoriteye
yetki aktarımıdır. Evrensel normlara göre yerel yönetimler, belli bir
fiziksel alanda yaşayan yerel topluluk üyelerine, bir arada yaşamaları
dolayısıyla kendilerini en fazla ilgilendiren konularda hizmet üretmek
amacıyla kurulan, karar organları seçimle iş başına gelen, özel gelirleri, devletinkinden ayrı bütçesi ve personeli olan merkezi yönetimle
ilişkilerinde yönetsel özerklikten yararlanan kamu tüzel kişileridir[1].
Günümüzde yerel yönetimler, hemen hemen her ülkede, anayasa ile düzenlenmiş, demokratik ve özerk kuruluşlar olma özellikleri
ile ülkelerin yönetim yapıları içerisinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Yerel yönetimler her geçen gün konumlarını güçlendirmekte,
etkinliklerini artırmaktadırlar[2].
Yerel yönetimin iki temel boyutu vardır. Birincisi, “yerel hizmet
birimi olma” yerel hizmetlerin sağlayıcısı olma boyutu; burada yerel
yönetimin, bir işletme, üretme ya da ürettirme ve idare etme sistemi
olması söz konusudur. İkincisi, “demokratik kendi kendini yönetme
birimi olma boyutu”; burada yerel yönetimin bir siyasal sistem olması
söz konusudur[3].
Küreselleşen dünyada merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin
yeniden yapılanmaları 1980’lerden itibaren temel konulardan biri olmuştur. Çünkü ulusal yönetimlerin sağlıklı bir yapıya kavuşması yerel yönetimlerin sağlıklı bir yapıya kavuşmasına bağlıdır. Bir ülkenin
toplumsal gelişimi, yerel yönetimlerin varlığı ve gelişme düzeyiyle
ilgilidir. Küreselleşme sürecinin yaşandığı bir dönemde kentlerin öneminin giderek artması ile birlikte yerel yönetim birimleri ön plana
çıkmaktadır. Yerel yönetimler, yerel halkın gereksinim ve beklentilerine daha uygun daha etkili bir düzeyde yanıt verebilme özellikleri
ile çağdaş ve demokratik bir yönetim yapısının vazgeçilmez unsurlarıdır[4].
365
1.2 Yerel Yönetimlerin Genel Özellikleri
Yerel yönetimlerin genel özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
a) Yerel yönetim kuruluşlarının tüzel kişilikleri vardır.
b) Yerel yönetim kuruluşları, yerinden yönetim ilkesine göre
kurulmuşlardır.
c) Yerel yönetim kuruluşlarının karar organları seçimle iş başına
gelirler.
d) Genel yönetimler, yerel yönetimler üzerinde sadece vesayet
yetkisine sahiptirler.
e) Yerel yönetimlere görevlerine yapabilmek için gelir kaynakları sağlanır.
f) Yerel yönetim kuruluşları, Bakanlar Kurulu’nun izni ile kendi
aralarında görevleriyle ilgili olarak birlik kurabilirler[5].
Yerel yönetimler, yasal olarak kendi görev alanı içinde olup başka bir yönetime bırakılmamış bütün işlerle ilgilenebilirler[6].
2. YEREL YÖNETİMLERDE YÖNETİME KATILIM VE KENT
KONSEYLERİ
2.1 Yerel Yönetimlerde Yönetime Katılımın Kapsamı
Güçlü ve katılımcı bir demokrasinin en büyük erdemi; eylemli
olma niteliğidir[7]. Demokrasi bir süreç olarak görülecek olursa, birlikte yaşamanın en önemli normları arasında ilk aranacak olan katılımdır. Katılım, yalnız siyasal sistemle ilgili bir sorun değil, daha çok
yurttaşla ilgili bir sorundur. Katılım, aynı zamanda yurttaş olmanın
önemli bir ölçütü ve göstergesidir[8].
Yerel düzeyde yönetim ve yerel halk-hemşeri işbirliği gerektiren nedenlerden birincisi; yerel yönetimlerin demokratiklik yönünün
yanında, yönetimin etkinliği ve verimliliğinin sağlanması ile ilgilidir. Demokratik işleyişte halkın sadece alınan kararlardan haberdar
olması yeterli değildir. Burada önemli olan, halkın bu kararların kendi
yararına olduğu noktasında ikna olmasıdır. Bunun gerçekleşmesi için
ise yerel yönetimler, yerel karar alıcılar ile halkın işbirliği yapması,
halkın karar alma sürecine ve programların hazırlanmasına katılımı,
görüşlerinin alınması, bilgilendirilmesi, yani yönetsel işleyişe aktif
katılım gerekmektedir. İkinci neden ise; her kamu kuruluşu gibi yerel
yönetimlerin izlediği politikayı halka açıklamak, yerel halkı belediye
366
hizmetlerine karşı olumlu bir tutum sergilemelerini sağlamak amacına dayanmaktadır[9].
Çağdaş demokrasi anlayışında öngörülen ve demokrasiyi karakterize eden unsurlardan biri olarak kabul edilen “katılım”ın etkin
bir biçimde uygulanabileceği en elverişli alan yerel yönetim birimleri
olmaktadır[10]. Katılımcı bir yerel yönetim, demokratik bir toplum
içinde gelişebilir. Böylesi bir toplumun ilkeleri, çoğulculuk, demokratiklik ve katılımdır[11].
2.1.1 Yerel Yönetimlerde Yönetime Katılımın Yararları
Yönetime katılım farklı grupların yönetimde yer almalarını sağlar. Yönetime katılım ile özgürlük, eşitlik, çoğulcu, sivil demokratik değerlere sahip bir toplum gelişir. Katılımın önemli bir işlevi de
siyasal sistem değerleri ile toplumsal bütünleşmenin sağlanması ve
bireylerin de siyasal sistemi etkilemesine olanak sağlayacak bir araç
olmasıdır[12].
Bireylerin, çeşitli yol ve yöntemlerle kamu hizmetlerini yürütmekle görevli kamu kuruluşlarının karar ve uygulamalarını etkilemelerine ve bunların sorumluluğunu bir ölçüde üstlenmelerine olanak
sağlayan katılım olgusunun yararları şöyle özetlenebilir[13]:
i. Katılım bireylerde demokrasi duygusunu geliştirmektedir. Bu
yolla hemşehriler de seçilmiş ve atanmış kamu görevlilerini daha etkili biçimde denetleyebilmekte, karar ve uygulamalarını değerlendirebilmektedirler.
ii. Katılım, bireylerin sosyalleştirilmeleri sürecinin etkin yollarından birisidir. Kolektif kararların alınabilmesi ve toplumsal görüş
birliğine ulaşılması, bireylerde aidiyet duygusunun ve topluluk üyeleri arasında sevgi, anlayış, hoşgörü ve eşitlik duygularının gelişmesine
yardımcı olarak ortak değerlerin oluşması sağlanabilmektedir.
iii. Katılım, kurumların yurttaşa duyarlı, insana dönük nitelikler
kazanmasına yardımcı olmaktadır.
iv. Yurttaşların planlama, karar verme ve uygulama katkıları, bu
süreçlerin yerel koşullara ve yurttaşların gereksinim, istek ve beklentileri ile uyumlu olmasına yardımcı olmaktadır.
v. Yurttaşların karar verme sürecine katılmaları, yönetsel açıdan
bakıldığında, kararların yerel topluluklarca benimsenmesi, dolayısıyla uygulamada daha yüksek oranda başarı sağlanması olanağını yaratmaktadır.
367
Katılımcılar, gerek görüldüğü durumlarda yönetim alanında karar üretici, denetleyici, düzenleyici gibi görevleri yerine getirirler. Bu
durum beraberinde hem baskın grubun hem azınlık grubun ya da farklı
grupların tercihlerini gündeme taşıma olanağı sağlar. Böylece yapılan
planlamaların, toplumun birçok kesimine hitap edebilecek zenginlikte olması, dönemin şartlarına uygun olması, doğabilecek hataların en
aza indirgenmesi, olumsuz sonuçların önüne geçilmesi sağlanır[14].
2.2 Yerel Gündem 21 Uygulamaları
2.2.1 Yerel Gündem 21
Yerel gündem 21 öncelikle yerel sürdürülebilir kalkınma sorunlarının çözümüne yönelik uzun dönemli stratejik bir planın hazırlanması ve uygulanması yoluyla yerel düzeyde Gündem 21’in hedeflerine ulaşılmasını amaçlayan katılımcı, çok sektörlü bir süreçtir. Yerel
düzeyde“sürdürülebilir kalkınma” ya yönelik katılımcı eylem planlaması süreci niteliğindeki Yerel Gündem 21, dünyada ve Türkiye’de
sergilediği özellikleriyle 21. yüzyılın demokratik “yerel yönetişim”
anlayışını ifade etmektedir.
Yerel Gündem 21, mevcut faaliyetlerin uzayıp giden listesi içinde yer alan sıradan bir yerel program veya proje değil, tersine, yerel
yönetişimin tüm alanlarını ve aktörlerini yatay ve düşey olarak kucaklayan, bu bütünlük içerisinde yeni bir anlayış, yeni bir yönetim ahlakı
geliştirilmesini içeren bir ana süreç niteliğini taşır.
Yerel Gündem 21 uygulamaları, 1997 yılı sonunda, UNDP’nin
desteğiyle, IULA-EMME Türkiye’deki – Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı’nın koordinatörlüğünde yürütülen “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Teşviki ve
Geliştirilmesi” Projesi ile başlamıştır. T.C. Bakanlar Kurulu’nun kararıyla başlatılan proje, iki yıllık bir uygulama dönemi sonrasında, Aralık
1999’da tamamlanmıştır. Bu projenin başarısı üzerine UNDP, ikinci
aşamaya da destek vermeyi kabul etmiş, T.C. Bakanlar Kurulu’nun da
bunu benimsemesinin ardından, “Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin
Uygulanması” başlığını taşıyan ikinci aşama projesi, Ocak 2000’de
başlamıştır. İkinci aşaması sırasında çeşitli alt-projelerin başlatılması
ve yeni katılımlarla proje ortağı yerel yönetimlerin sayısının 50’yi aşması sonrasında, Yerel Gündem 21 uygulamaları “proje” çerçevesinden çıkarılarak, uzun verimli bir “Program”a dönüştürülmüştür[15].
368
2.3 Kent Konseyleri
Yerel demokrasinin yaşama geçirilmesi, Yerel Gündem 21 sürecini temel amaçlarından birisi olduğundan, bu amacı gerçekleştirmek bağlamında Yerel Gündem 21 ile ilgili çalışmalar tüm kentlilere
açıktır. Bu amacı gerçekleştirmede bir araç olan “Kent Konseyi” gibi
örgütlenmeler, kentte bulunan tüm kamu kurum ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinin katılımlarıyla gerçekleştirilmektedir. Ayrıca bu
toplantılar, bütün vatandaşlara açık olarak yapılmaktadır[16].
Yerel Gündem 21 Kent Konseyleri, Türkiye’ye özgü bir yapılanmayla, merkezi yönetimi, yerel yönetimi ve sivil toplumu bir ortaklık çerçevesinde bir araya getiren “yönetişim” mekanizmalarıdır
Yerel Gündem 21 süreci ile başlayan Kent konseyleri 5393 Sayılı Belediye Kanunu ile birlikte yasal bir statüye kavuşmuş ve Türkiye ölçeğinde uygulama imkânı bulmuştur. Kent Konseylerini, yerel
yönetimlerin güçlendirilmesi ve yerel demokrasinin geliştirilmesi bakımından ileri bir adım olarak değerlendirmek gerekmektedir[18].
Türkiye`de Yerel Gündem 21`lerin Teşviki ve Geliştirilmesi
Projesi, Gündem 21’in 28. Bölümü`nde yerel yönetimlerin, kendi beldelerine yönelik Yerel Gündem 21’lerin hazırlanması ve uygulanması
yönünde teşvik edilmesinden hareketle, Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı (IULA-EMME) tarafından geliştirilmiştir.
Resmi Gazete’nin 13.07.2005 tarih ve 25874 numaralı nüshasında yayınlanan Belediyeler Kanunu’nun 76. Maddesi uyarınca Kent
Konseyleri kurulmuştur. Bahsi geçen madde Kent Konseyleri’ni şu
şekilde tanımlamıştır; “Kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal
yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme,
katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır.
Belediyeler kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, varsa üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin, siyasî partilerin, kamu kurum
ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile
diğer ilgililerin katılımıyla oluşan kent konseyinin faaliyetlerinin
etkili ve verimli yürütülmesi konusunda yardım ve destek sağlar.
Kent konseyinde oluşturulan görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir. Kent konseyinin çalış369
ma usûl ve esasları İçişleri Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikle
belirlenir.” Maddenin son kısmında “…Kent konseyinde oluşturulan
görüşler belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir…” ibaresine yer verilerek Kent Konseylerinin önemi
vurgulanmak istenmiştir.
Belediyeler Kanununun 76. Maddesi uyarınca 08.10.2006 tarih
ve 26313 sayılı Resmi Gazete nüshasında Kent Konseyi Yönetmeliği
yayınlanarak; Kent Konseylerinin çalışma usul ve esasları ortaya konulmuştur.
Türkiye Yerel Gündem 21 Programının yeni dönem projesi
olan, “Türkiye’de Yerel Gündem 21 Yönetişim Ağı Kanalıyla BM
Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin Yerelleştirilmesi” projesi, 29/03/2007
tarih ve 2007/11942 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanmış ve
24/04/2007 tarih ve 26502 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu proje ile önümüzdeki dönemde, yerel yönetimlerin
ve kent konseylerinin, Binyıl Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesini izleme ve destekleme konusundaki kapasitelerinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi amaçlanmıştır. Yine Proje çerçevesinde, 2008
yılının sonuna kadar, Kent Konseylerinin kurulması yönünde teknik
destek ve katkı sağlanması ve bu kapsamda oluşturulan Kent Konseylerinin kapasitelerinin, yerel düzeyde etkin olarak Binyıl Kalkınma
Hedeflerine odaklanacak şekilde geliştirilmesi de hedeflenmiştir.
2.3.1 Kent Konseylerinin İlgi Alanları
Kent Konseylerinin amacı, Kent yaşamında, kent vizyonunun
ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmektir.
Kent Konseyleri; kentin ve kentlilerin gelişimini ortaklık içinde
planlamak, Kenti 21. yüzyıla taşıyacak yapısal değişime hazırlamak,
kentin öncelikli sorunlarını ele almak, Yerel yönetimlere ve karar
alma süreçlerine halkın katılımını sağlamak, Kentin kalkınma/gelişim
ve eylem planlarının hayata geçirilmesini sağlamak, Yerel demokrasinin gelişim ve yerleşimine katkıda bulunmak, Sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir kent yaratmak amacı ile kurulmuştur.
Kent Konseylerinin başlıca faaliyet alanlarını; kent yönetimine
370
ilişkin politikaların oluşumuna katkı sağlamak, kent yönetimine ilişkin kararların oluşumuna katılmak, Yerel Gündem 21 çalışmalarını
yürütmek; bu çerçevede; katılımcı, demokratik yerel yönetim geleneğini oluşturma; kentlilik bilinci ve kültürünü geliştirme, sürdürülebilir kentler kavramını benimsetme; kentin ekonomik, sosyal, kültürel
yapısını geliştirme, çevre uyumlu kalkınma, çevre dostu ürünlerin
üretimini ve tüketimini özendirme, kent kaynaklarının adil bölüşümünü, yerinde ve etkin kullanımını, kentlilerin katılımı ile sağlamak,
yaşlıların, kadınların ve çocukların daha iyi korunmalarını sağlayacak
sistemleri kurmak, tüketici haklarını ve tüketici bilincini geliştirmek,
oluşturmaktadır.
2.3.2 Kent Konseyleri Çalışma Grupları
Çalışma Grupları, belirlenen öncelikli konularda derinlemesine
çalışmalar yapabilecek zamana ve birikime sahip, farklı sektörlerden,
kuruluşlardan ve disiplinlerden gelen kişileri, katılımcı yaklaşımın
özüne uygun şekilde, yerel sürdürülebilir kalkınma eylem planlamasının farklı bileşenleri etrafında buluşturmaktadır. Çalışma Grupları,
yalnızca bir tartışma, düşünce geliştirme ve ortak noktalarda buluşma
ortamı yaratmakla kalmayarak, ilgili konulardaki temel sorunların çözümüne yönelik eylemlerin ve bunların önceliklerinin belirlendiği bir
platform işlevini görmektedir.
Çalışma Grubu başlıkları, ülkenin dört bir yanındaki kentlerde
belirgin bir benzerlik taşımakla birlikte, her kentin coğrafi konumuna, büyüklüğüne ve özelliklerine bağlı olarak, yoğunlaşılan öncelikli
konular belirgin farklılıklar gösterebilmektedir. YG-21 sürecindeki
kentlerde oluşturulan Çalışma Grubu başlıklarına bakıldığında, en
çok karşılaşılanlar arasında, Çevre, Ekonomi, Sağlık, Turizm, Eğitim, Kültür ve Sanat, Ulaşım, Tüketiciyi Koruma, Gençlik ve Spor,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik gibi genel ve geniş kapsamlı konuların
bulunduğu görülmektedir. Ayrıca, Türkiye’ye damgasını vuran konularda (örneğin, “Afetler ve Kriz”, “Avrupa Birliği ile İlişkiler”, vb.
başlıklar altında) da Çalışma Grupları oluşturulmaktadır. Bunlara ek
olarak, hemen her kentte, genel başlıklar altındaki grupların, kendi
içerisinde daha özel konulara yönelen alt-başlıklara bölünerek çalıştığı veya yerele özgü bu konular için ayrı Çalışma Grupları oluşturulduğu görülmektedir.
Çalışma Grupları, yalnızca öncelikli sorun alanlarına yönel371
mekle kalmayarak, YG-21 sürecinin temel politikalarının ve belgelerinin oluşturulmasına katkıda bulunan “komisyonlar” şeklinde de kurulabilmektedir. Genellikle, görevini tamamladıktan sonra dağılan bu
tür komisyonların örnekleri arasında, kentin geleceğe yönelik vizyon
taslağının geliştirilmesi, Kent Konseyi tüzük taslağının hazırlanması
gibi konularda oluşturulan Çalışma Grupları gösterilebilir.
Çalışma Grupları ile Kent Konseyi arasındaki ilişkiler, ilgili kentte benimsenen yapılanma modelinde, bu grupların ne ölçüde
Konsey bünyesinde ve doğrudan Konsey’e bağlı olacak şekilde kurulduğu veya ne ölçüde Konsey’e paralel bir şekilde çalıştığına bağlı
olarak, farklılıklar gösterebilmektedir.
Benimsenen yapılanma modeline ve uygulamalara bağlı olarak
ortaya çıkabilecek farklılıklara bakılmaksızın, Çalışma Grupları’nın
Kent Konseyi’nde etkin bir şekilde temsil edilmesi, büyük önem taşımaktadır. Konsey ile Çalışma Grupları arasında güçlü bir bağlantı
kurulmasının gereği ve önemi dikkate alındığında, bu ilişkilerde ortaya çıkabilecek bir kopukluk, bir yandan gönüllü katılımın etkisini
azaltırken, öte yandan da yerel eylem planlaması sürecinde büyük aksamalara yol açacaktır[19].
2.3.3 Kent Konseylerinde Spor Çalışma Grupları
Kent Konseyleri bünyesinde kurulan spor çalışma grupları,
Sportif etkinlikler ile katılımcıları sadece fiziksel açıdan değil, moral
açısından ve kişilik açısından da desteklemek, eğitimlerine katkıda
bulunmak, bilimsel metotlar çerçevesinde topluma yararlı bireyler
olarak yetişmelerini sağlamak amacıyla Kent Konseyleri bünyesinde
oluşturulan gönüllü yapılardır.
Spor Çalışma Gruplarının dayanağı 5393 sayılı Belediyeler
Kanunu’nun 76. maddesi ve yasaya dayalı çıkartılan Kent Konseyi
Yönetmeliği, Yerel Gündem 21’in hukuki temelini oluşturan uluslar
arası antlaşmalar, ilgili bakanlar kurulu kararı ve genelgeleridir.
Spor çalışma gruplarının amaçları arasında; sporla ilgilenen kişi
ve kişilerle tanışarak onlara her türlü eğitim ve öğretimlerine katkıda bulunmak, sporla ilgili kişilerce zaman zaman toplantılar yaparak,
farklı ve faydalı bilgi ve tecrübelerin paylaşılmasını sağlamak, sporla
ilgili olarak ulusal veya uluslar arası her türlü gelişmeleri, yenilikleri,
buluşları ve metotları spor ve sağlıkla ilgilenen kişilere ulaştırmak,
372
sporla doğrudan veya dolaylı olarak ilgisi olan Tüm Kamu Kurum
ve Kuruluşlarla, vakıflar, derneklerle, mahalle birlikleri ile tüm özel
sektör kurum ve kuruluşları ile hatta gerektiğinde uluslar arası ilgili
kurum ve kuruluşlarla da işbirliği içinde olmak, karşılıklı bilgi, beceri
ve tecrübe akışını sağlamak ve diyalog halinde olmak, sporla ilgilenen kişi ve kişilerin bir araya gelerek güçlü ortaklıkların oluşmasına
yardımcı olmak, sporla ilgili olarak çalışma yapan müteşebbislerin
olumlu bulunan projelerinin hayata geçirilmesine yardımcı olmak,
çalışma grubumuz, Kent Konseyi ile beraber, sağlık ve sporla ilgili
alanlarda ulusal ve uluslar arası platformlarda gerektiğinde temsil etmek sayılabilir.
Çalışma ilkeleri ise; şeffaf ve paylaşımcı olmak, spor çalışma
grubunda gönüllülük ve istikrarlı devamlılık esasına göre çalışmak,
dil, din, ırk, kültür, sınıf ve düşünce ayrımcılığı yapmamak, Ulusal ve
Uluslar arası sözleşmeler çerçevesinde yerel düzeyde spor ve sağlıkla
ilgisi olan kesimlerin haklarını korumak, bilgi paylaşımını tarafsız,
karşılıklı ve eşit yapmak, çalışma grubu çatısı altında siyasi propaganda yapmamak, kurumlar ve bireyler arasındaki diyalogu sağlayarak,
işbirliği platformları oluşturmak, yapılacak tüm etkinlikleri üyelere
duyurmak, üyelerinde düşünce ve fikirlerini almak, karşılıklı sevgi,
saygı ve güvene dayalı çalışmayı ilke edinmek ve bu sorumluluk duygusu içerisinde faaliyet gösteren diğer çalışma gruplarına örnek olmak şeklindedir.
3. KENT KONSEYLERİ VE SPOR
Spor, toplumsal kültür içerisinde sosyal bir gerçeklik olarak
yer almaktadır. Bu doğrultuda spor yaşamın her aşamasında bireyin
toplumsallaşmasına etki eder. Ayrıca, günümüzde kitleleri peşinden
sürükleyen spor, bireyin fiziksel, ruhsal, zihinsel ve sosyal gelişimine doğrudan ya da dolaylı olarak katkıda bulunmaktadır. Dolayısı ile
spor makro ve mikro düzeyde sosyal bütünleşmede öncül rol oynar.
Sportif etkinlikler kişisel ve sosyal kimlik hissi ve grup üyeliği duygusu vererek insanları bir araya getirir. Çünkü sosyal sınıf, ırk, dil,
din ve cinsiyet gibi farklılıkları ortadan kaldırır. Dolayısı ile toplum
içerisinde gerilim ve çatışmanın sınırlarını aşarak insanlar ve toplum
arasında sağlıklı iletişimi sağlar. Sınıfsal farklılıkların ortadan kalktığı bir ortamda da önyargıları yenerek insanların birbirine daha saygılı
ve gerçekçi yaklaşmalarına yardım eder.
373
Spor hayatın tüm yönlerini (Sağlık, Eğitim, İş Yaşamı ve Sosyal
Çevre) etkiler. Bu sayede birey bir bütün olarak toplumsal yaşamın
tüm evrelerinde daha dengeli ve bütüncül bir tavır sergiler. Beden
sağlığının yanı sıra, grup çalışması, dayanışma, hoşgörü, anlayış gibi
kavramların oturmasına aracılık eder. Bu sayede sosyal bütünleşmenin daha kolay bir ortamda gerçekleşmesine zemin hazırlar. Hem bedenen hem de ruhen sosyal bütünleşme daha sağlıklı gerçekleşir. Bu
da toplumsal bütünlüğün ülke ekonomisi ve iş verimliliğine olumlu
olarak yansıması anlamına gelir. Sosyal bütünleşmede sportif etkinliklerin önemi yadsınamaz. Spor, ferdi gelişimi toplumsal bütünlük
içinde anlamlı hale getirir. Bireyin sosyal bir varlık olarak toplumda
yer bulmasına öncülük eder. Sosyal bütünleşmenin asli unsuru farklı
kimliklere sahip bireylerin ortak paydada buluşmasıdır. Bu buluşmanın en asli unsuru da spordur.
Bu unsuru toplumun tüm kesimlerine ulaştırmak da yerel yönetimlerde kent konseylerinin çalışma alanına girmektedir. Kent konseyleri toplumun fiziksel ve ruhsal sağlıklarına spor aracılığı ile yapacağı katkının yanı sıra toplumsal dayanışma ve yardımlaşmaya da
önemli ölçüde katkı sağlamaktadır. Bu katkıyı kent konseyleri sosyal
bir misyon olarak spor çalışma gruplarının etki alanına dahil etmiştir.
3.1 Spor Çalışma Grupları ve Sosyal Misyonları
Yerel enerjiyi ve motivasyonu harekete geçirecek olan yerel yönetimler özelinde kent konseyleri amatör sporların okullara girmesini
sağlayabilir, sporun yaygın kabul görmesini teşvik edebilir, tesis inşaatı ve yönetimde çok daha başarılı olabilir[20]. Toplumsal yapının en
alt kademelerinden biri olan belediyeler ve sınırları içerisinde yaşayan
insanların yoğun iş temposu ve stresli günlük yaşam içerisinde gerek
fiziksel gerekse de ruhsal sağlıklarının devamlı olabilmesi adına sportif etkinlikler son derece önemlidir. Bu sağlık halinin sürdürülebilmesi adına yerel yönetimlerin gönüllü birlikleri olan, kent konseylerine
bağlı, spor çalışma gruplarına büyük işler düşmektedir. Zira toplumsal sağlık ve huzur halinin sürdürülebilmesi spor çalışma gruplarının
faaliyetleri ile doğrudan ilgilidir. Yaşamsal faaliyetleri bir kenara bırakacak olursak, teknoloji ile birlikte giderek birbirinden uzaklaşan
insanların sportif organizasyonlar ile tekrar bir araya getirilmesi de
toplumsal bütünlük açısından son derece önemlidir. Yerel yönetimler adına, kent konseyleri ve spor çalışma grupları herkes için spor,
374
yaşam boyu spor ilkelerine bağlı olarak yöredeki herkesin katılımını
sağlayacak sportif etkinlikler düzenleyerek; toplumsal bütünleşme ve
sosyal birlik olgularını pekiştirmelidir. Zira, spor çalışma gruplarının
amaçları arasında, sadece fiziksel ve ruhsal iyilik halinin sağlanması
değil, toplumun sosyal algısına da vurgu yapmaktır.
Türkiye’de diğer pek çok alanda olduğu gibi spor hizmetleri de merkeziyetçi yönetim anlayışı ile yürütülmektedir. Bu durum,
Türkiye’de sporun gelişmesini ve faydalarından halkın yeterince yararlanmasını engellemektedir. Spor hizmetlerinin belediyeler eli ile
halka ulaşması halinde, coğrafi, kültürel ve sosyo ekonomik farklılıklara ve halktan gelecek demokratik yansımalara göre, hizmetlerin
çeşitlendirilerek, sporun faydalarının çok daha belirgin yaşanmasına
imkan sağlayacaktır. Zira, halkın spora duyduğu ilgi aşikardır. Spor
yolu ile yönetime yakınlaşması, katılması sağlanarak, halka demokrasiyi öğrenme ve yaşama fırsatı sağlanacaktır[21].
Türkiye koşulları düşünüldüğünde ve siyasi tarihi göz önüne
alındığında demokratik yapının toplum tarafından algılanması ve uygulanması zaman zaman sıkıntıları beraberinde getirmiştir. Bu açıdan değerlendirildiğinde sportif uygulamaların yerel düzlemde halka
ulaştırılması katılımcılığın teşviki ve farklılıklara rağmen bir arada
olmanın önemi vurgulanmış olacaktır.
Kent konseylerine bağlı spor çalışma gruplarının sporu topluma
doğrudan ulaştırması ile birlikte, bir topluma zarar verebilecek birçok
alışkanlığın ortadan kaldırılması mümkün olacaktır. Zira, spor aynı
derneklere, aynı stadyumlarda, aynı spor salonlarında ve ortak çabalarda meslek, yaşayış, din ve inanç bakımından çok farklı kimseleri
bir araya getirmektedir[22]. Burada faklı yaşamlardan farklı kimliklerin aynı ortamda ortak paydada buluşmasında kent konseyleri ve
spor çalışma gruplarının çalışmaları son derece etkili olacaktır. Sosyal
dayanışmanın temeli olan farklılıklara rağmen saygı anlayışı günümüzün en etkin birleştirici unsuru olan spor ile mümkün olacaktır.
Sosyal dayanışma ve yardımlaşma olgusu insanların farklılıklara rağmen birbirlerine anlayış ve hoşgörü ile yaklaşmalarını sağlayacaktır.
Toplumun tüm kesimine hitap edebilecek organizasyonların başında
sportif etkinlikler gelmektedir. Birbirini hiç tanımayan yada hayat anlayışları taban tabana zıt iki faklı kesimden insanı bir araya getirebilen sportif etkinlikler kent konseyleri aracılığı ile tüm yöre insanına
ulaştırılabilmektedir.
375
3.2 Spor Vasıtası ile Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmanın
Sağlanmasında Kent Konseylerinin Etkinliği
Dünyada gelişmiş toplumlarca uygulanan en önemli eğitim
araçlarından biri olan sportif etkinliklerin amacı, insanların, fiziki,
sosyal, psikolojik, kültürel ve zihni gelişimlerine katkıda bulunarak
toplumun sağlıklı nesiller kazanmasını sağlamaktır[23]. Ele almaya
çalıştığımız sosyal yardımlaşma ve dayanışma olgusundan hareket
edecek olursak kent konseyleri bireylerin sosyal ve kültürel gelişimlerini bireysellikten toplumsallığa yönlendirmede oldukça etkili bir
çalışma gerçekleştirmek durumundadırlar. İnsanların farklı duyguları, farklı inançları ve farklı yaşam anlayışları toplumsal bütünlüğün
önündeki en büyük engellerden birisidir. Kent konseyleri ve buna
bağlı spor çalışma grupları bu farklılıkları ortadan kaldırarak insanların ortak paydada buluşmalarını sağlamayı, sosyal yardımlaşma ve
dayanışma olgusunu tüm bu farklılıklara rağmen tüm kesime yaymayı
amaç edinmek durumundadır. Küreselleşme ve teknolojik ilerlemenin
en büyük olumsuzluklarından biri olan bireyselleşme ve toplumdan
uzaklaşma gelecek nesiller için en büyük tehlikedir. Tamda burada
kent konseylerinin gerçekleştireceği sportif etkinlikler devreye girmektedir. Sosyal bir uzlaşı aracı olan spor kent konseyleri aracılığı ile
toplumun tüm kesimine ulaşmakta ve algıları toplum odaklı yeniden
düzenlemektedir.
Türkiye’de sportif etkinliklerde rastlanılan sorunlardan birinin
organizasyon eksikliği olduğu bilinmektedir. Yıllardır süregelen bu
probleme kalıcı çözümler bulunamaması yapılan etkinliklere gölge
düşürdüğü gibi amaçlanan hedefe ulaşılmasına da engel teşkil etmektedir[24]. Bu sorunların ortadan kaldırılması adına kent konseylerinin
etkin çalışmaları son derece büyük bir öneme sahiptir. Hedef kitlenin
tamamına ulaşması ve gerçek anlamda amaçlanan hedeflerin gerçekleşmesi ayrıca önem arz etmektedir.
Ayrıca, Avrupa kentsel şartı ilkeleri, yerel yönetimlere rekreasyon konusunda sorumluluklar yüklemiştir. Her kent sakini spor ve
rekreasyon etkinliklerine katılma hakkına sahiptir. Herkes için spor
şartının hükümleri uyarınca yerel yönetimler, toplumsal yerleşim,
ekonomik durum ve gelir, yaş yada etnik grup ayrımı gözetilmeksizin herkesin spordan ve spor tesislerinden yararlanmasını sağlamakla
görevlidir[25]. Vurgulamaya çalıştığımız nokta itibari ile hiçbir ayrım gözetmeksizin toplumun tüm kesimine ulaşmak yerel yönetimler
376
adına kent konseylerinin görevleri arasında yer almaktadır. Spor özelinde toplumun bir bütün olarak sosyal dayanışmayı ve yardımlaşmayı özümsemesi ise spor çalışma gruplarının düzenleyeceği sağlıklı
sportif etkinlikler ile mümkün olmaktadır. Toplumdaki farklılıkları
ortadan kaldıracak olan sportif organizasyonlar ise kent konseyleri
aracılığı ile topluma ulaşmaktadır. Bunun sonucunda farklı kesimden
insanlar bir araya gelecek, toplumsal bütünlük içerisinde sosyal dayanışma ve yardımlaşma her daim uygulanacaktır.
SONUÇ
Sportif uygulamaların ulaşılabilirliği en az uygulanabilirliği kadar önemlidir. Şehir yada yerel bağlamda ele aldığımızda bu sportif
uygulamalara ulaşmada yerel yönetimler köprü vazifesi görmektedir.
Spor kent sakinleri için yerel yönetimlerin yapabileceği en önemli
hizmetlerden birisidir. Sporun, onunla ilgilenen insanlara çok yönlü
ve olumlu katkıları bulunmaktadır. Bu katkıların bireysel faydadan
toplumsal faydaya aktarılmasında kent konseyleri yerel yönetimler
adına işlev görmektedir. İnsanların belirli bir düzen içerisinde varlıklarını devam ettirmeleri, karşısındakine anlayış ve hoşgörü ile yaklaşması ile mümkündür. Toplumsal bütünlük, sosyal yardımlaşma ve
dayanışma gibi olgular insanların bir arada ortak amaçlar için buluşmaları ile mümkün olmaktadır. Bu durumu günümüzde sağlayan en
önemli unsur da kent konseyleridir.
Kent konseyleri spor çalışma grupları aracılığı ile topluma ulaşmakta ve insanları bir araya getirmektedir. Bu sayede insanlar farklılıkları kabul etmekte ve hoşgörülerini geliştirmektedirler. Farklı
kültür ve yaşam anlayışları kent konseylerinin sportif uygulamaları
bir araya gelmekte, küreselleşmenin olumsuz etkilerinden biri olan
bireyselleşmeyi bir parça olsun azaltmaktadır. Toplumsal bütünlük,
sosyal yardımlaşma ve dayanışma sportif etkinlikler ile pekişmektedir. Halkın demokratik alışkanlıkları spor vasıtası ile gelişmekte dayanışma ve yardımlaşma kültürü yediden yetmişe tüm kent sakinlerine ulaşmaktadır.
Varlık sebebi tamamen halka en iyiyi ulaştırmak olan yerel yönetimler farklı uygulama alanları ile halkın ihtiyaçlarına cevap verebilmektedir. Bu ihtiyaçlardan biri olan spor sadece fiziki ve ruhi sağlığı belli bir düzene sokmakla kalmamakta; sosyal yönü ile insanların
varlıklarını bireysellikten toplumsallığa taşımaktadır. Kent konseyleri
377
bünyesinde faaliyetlerini devam ettiren spor çalışma grupları, halkın
spor tesislerinden yaralanmasını sağlarken, sadece fiziki imkanlar
sunmakla kalmayıp, toplumsal iyilik halinin oluşmasında ve insanlar
arasında dayanışma ve yardımlaşma olgusunu yaygınlaştırmaktadır.
Netice itibari ile, kent konseyleri ve spor çalışma grupları sosyal misyonlarına uygun etkinlikler ile kent sakinlerini bir araya getirmektedir. Toplumsal algının geniş bir tabanda uygulanması adına
gerçekleştirilen sportif etkinlikler her bireye ulaşmakta ve bireylerinde bunlara katılımı ile toplumsal bir bütünlük ortaya çıkmaktadır.
İnsanların bir arada olması, sosyal dayanışmayı geliştirmesi ve farklı
olanı aynı toplumsal bilinç ile olduğu gibi kabul etmesini amaç edinen
spor çalışma grupları; kent sakinlerinin yaşamsal faaliyetleri dışında
kalan sürelerde insanların birbirlerinden kopmamasını ve toplumsal
bir ihtiyaç olan yardımlaşma ve dayanışmanın pekiştirilmesini amaç
edinmektedir. Ve bu amaç doğrultusunda sportif etkinlikler gerçekleştirerek yönetim ve toplum arasında bir köprü vazifesi görmektedir.
KAYNAKLAR
1. Çukurçayır, MA. (2006). Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi, Çizgi
Kitabevi, Konya.
2. Tortop, N. Aykaç, B. Yaman, H. Özer, MA. (2006). Mahalli İdareler, Nobel
Yayınevi, Ankara.
3. Yıldırım S. (1994). Yerel Yönetim ve Demokrasi, Yerel Yönetimin
Geliştirilmesi Programı El Kitapları Dizisi, IULA-EMME Yayınları,
İstanbul.
4. Ergin, B. (2008). Belediyelerde Yönetime Katılım ve Zeytinburnu
Belediyesi Kent Konseyi Uygulaması, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
5. Keleş, R. (1998). Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, İstanbul.
6. Keleş, R. (1999). Avrupa’nın Bütünleşmesi ve Yerel Yönetimler, Konrad
Adenauer Vakfı Yayınları, Ankara.
7. Barber, B. (1995). Güçlü Demokrasi, Çev: Mehmet Beşikçi, Ayrıntı
Yayınları, İstanbul.
8. Çukurçayır, MA. (2006). Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi, Çizgi
Kitabevi, Konya.
9. Öner, Ş. (2006). Yeni Mevzuat Çerçevesinde Türkiye’de Belediye
Yönetimi, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara.
378
10. Öner, Ş. (2000). Belediye Meclis Üyelerinin Yerel Katılım Algılaması,
Türk İdare Dergisi, Cilt 70, Sayı 428, s.136.
11. Nergiz, N. Kiriş, HM. (2004). Yerel Demokratikleşmede Katılım Sorunu,
Yerel Siyaset Dergisi, Sayı: 23: 36-48, s. 36.
12. Çukurçayır, MA. (2006). Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi, Çizgi
Kitabevi, Konya.
13. Yalçındağ, S. (1996). Belediyelerimiz ve Halkla İlişkileri, TODAİE
Yayınları, Ankara.
14. Eroğul, C. (1991). Devlet Yönetimine Katılma Hakkı, İmge Kitabevi,
Ankara.
15. http://kentkonseyleri.net/changepage.aspx?lg=2&pi=64, Erişim Tarihi:
20.04.2011
16. Emrealp, S. (2005). Yerel Gündem 21, IULA-EMME Yayınları, İstanbul.
17. Emrealp, S. (2005). Yerel Gündem 21, IULA-EMME Yayınları, İstanbul.
18. Soygüzel, H. (2006). Yerinden Yönetimde Yeni Bir Boyut: Kent
Konseyleri, T.C. Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliği Yayını, İstanbul.
19. http://kentkonseyleri.net/changepage.aspx?lg=2&pi=55, Erişim Tarihi:
20.04.2011.
20. http://www.iudergi.com/tr/index.php/sosyalsiyaset/article/
viewFile/421/373, Erişim Tarihi: 10.04.2011.
21. Doğu, G. Kesim, Ü. Sivirkaya, Ö. (2002). Belediyelerin Sporla İlgili
İşlevleri: Düzce Belediyesi Örneği,” Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt
11, Sayı: 2.
22. Meydan Larausse, “Büyük Lügat ve Ansiklopedi” 18. Cilt, s. 269
23. DPT. (2000). Beden Eğitimi, Spor ve İstanbul Olimpiyatları, Özel İhtisas
Komisyonu Raporu, Ankara.
24. Yalkın, Y. (2001). Sporun Gelişmesinde Önemli Bir Unsur Olarak Yerel
Yönetimler, İller ve Belediyeler Dergisi, Sayı: 667.
25. Orta, L. (2004). Belediyeler ve Spor, Yerel Yönetimler Kongresi: Dünden
Bugüne Yerel Yönetimlerde Yeniden Yapılanma, Çanakkale.
379
KENT KONSEYLERİ SEMPOZYUMU
DEĞERLENDİRME OTURUMU
OTURUM BAŞKANI
Prof. Dr. Bekir
PARLAK
Uludağ Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi
Bölümü Öğretim Üyesi
KATILIMCILAR
1. Erdem SAKER
Bursa Büyükşehir Belediyesi 1994-1999
Dönemi Belediye Başkanı
2. Tahsin BULUT
Sosyal Politikalar Merkezi Derneği 2. Başkanı
3. Yrd. Doç. Dr. Nur
ŞAT
Hitit Üniversitesi İİBF Siyaset Bilimi ve Kamu
Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi
4. Hasan SOYGÜZEL
Yalova Kent Konseyi Genel Sekreteri
Prof. Dr. Bekir PARLAK
Bir yıla yakın 6 kişilik bir ekiple yürütülen bu çalışma 23 bilim adamının hakemliğinde ve bilim kurulu üyeliğinde gerçekleşti.
Nihayetinde, Bursa kendini gösterdi. Yerel Gündem 21 hareketinde
olduğu gibi, onun devamı olan Kent Konseyi hareketinde de ön plana
çıktı. Doğrusu bu konuda Bursa, Türkiye’ye örnek oldu. Geldiğimiz
noktada, 2 gün itibariyle 6 oturum yapıldı ve bu 6 oturumda 20 bildiri
sunuldu. Bu 20 çalışmayı 35 katılımcı gerçekleştirdi, bunlardan 31’i
akademisyendi, 4 tanesi de pratisyendi. Ama fark ettiğiniz üzere, değerlendirme forumunu akademisyen ağırlıklı değil, bizi saymazsanız,
pratisyen ağırlıklı oluşturduk, ki onların söyleyecekleri işin içinden
gelmenin getirdiği gerçekten önemli sözler olacaktır.
Bir noktanın altını çizeceğim; Alman Filozof Goethe’nin çok
değerli bir sözü var, der ki “En iyi yönetim, bize kendimizi yönetmesini öğreten yönetimdir. Çünkü sen kendini yönetmezsen, yönetecek
birileri bulunur”. Yakın zamanlara kadar, daha 20. yüzyılın ortalarına
kadar, İngiliz sömürgesi olan Hindistan’da Hintliler, “belediye istiyoruz” dediklerinde, “tabi” dediler, “buyurun, belediyelerinizi kuruyo380
ruz ve sizleri aktive ediyoruz”. Ama onlara kaynak vermediler, para
vermediler ve ondan sonra da aradan 1,5-2 yıl geçtiğinde, “bak siz
kendi kendinizi idare edemiyorsunuz. Gördünüz mü, verin bakalım
şu yetkiyi bize tekrar” dediler. Dolayısıyla bizim demokrasi kültürümüzde de, her ne olursa olsun, içinde bulunduğumuz dünyada mutlak
surette kurumları ortak akılla yönetme noktasına gelmiş durumdayız.
Devletlerin en önemli görevi, özgürleştirme görevidir ve bu ülkenin
mutlak surette ekmek gibi, su gibi, demokratikleşmeye ihtiyacı var.
Demokrasinin köklerini ne kadar derinlere indirirsek, ne kadar yaygınlaştırırsak, dalları ve meyveleri de o kadar güçlü ve güzel olacaktır,
bundan hiç kimsenin kuşkusu yoktur ve olmamalıdır. Demokrasinin
de, realize edilebildiği en önemli yer yerel düzeydir. Yani demokrasi
yerelde anlaşılır ve demokrasinin yerelden başlatılmasının en geçerli
mekanizmalarından biri de resmi kurumlar değildir. Yönetişimin hakim olduğu gönüllü, sivil inisiyatifin de bulunduğu, ortaklaşa yönetmenin, çok aktörlü çok faktörlü yönetmenin mekanizmaları olan bu
tür kurumlardır, konseylerdir.
Dolayısıyla kent konseylerini ben şahsen çok önemsiyorum. Yerel Gündem 21’den itibaren bu çalışmaların içinde bulunuyorum ve
sonuna kadar da bunlara destek vereceğiz. Çünkü bizi en iyi bizim
yöneteceğimiz ve en iyi fikirlerimizi ortaya çıkarabileceğimiz ortak
akılda olabileceğimiz mekanizma bunlardır.
Erdem SAKER
Ben her iki olgunun da biraz tarihçesinden bahsedeceğim. Kent
konseylerini değerlendirirken, bu bilgilere sahip olmanızda büyük yarar olduğunu zannediyorum.
Önce Yerel Gündem 21 eylem programları dünyada nasıl başladı ona bir bakalım. İkinci Dünya Savaşı’nın son yıllarında başlayan
teknolojik gelişmeler, geçen yüzyılın ikinci yarısında dev adımlarla
ilerledi ve insanlar bir anda kendilerini uzayda buldular. Yukarıdan
dünyaya baktıklarında titrediler, dünyada çok büyük değişimler var.
Nedir bunlar? İklim değişikliği başta olmak üzere ormanların yok
olması gibi, fiziki değişimler, bir taraftan da, toplumların çok hızlı
büyümesi, yoksullaşma, açlık v.b. değişimler. Bunun için ilk defa,
Birleşmiş Milletler çatısı altında 1972 yılında Stockholm’de bir araya
geldiler. Stockholm Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda toplandılar.
Bir sürü tedbirler ortaya koydular. Devlet liderleri dağıldılar ve ül381
kelerine döndüler. 80’li yıllara gelindiği zaman, bir başka Birleşmiş
Milletler toplantısı yapıldı. Ama orada yaptıkları değerlendirmede,
Stockholm’da konuştuklarından ileriye giden hiçbir adım atamamışlar. Nedenini sorguladıklarında bir eksikleri olduğunu farkettiler.
Neydi o? “Halk”. “Biz devletin üst düzey insanlarıyız, halka en yakın
temsilciler yok, yerel yönetimler yok, sivil toplum kuruluşları yok”. O
günlerde Başbakanlık görevinden ayrılmış Norveç Başbakanı Bayan
Brundtland’ın başkanlığında bir komisyon oluşturuldu. Dünyanın karşı karşıya kaldığı büyük sorunlar nedir? Bunlar nasıl çözülür? Dünyanın 21. yüzyıldaki gündemi ne olmalıdır? İki yıl boyunca Brundtland
ve ekibi çalışıyor ve 1992’ye geliniyor. Rio’da Birleşmiş Milletler’in
meşhur Habitat I Konferansı ve orada “Brundtland Raporu” dünyanın
“21. Yüzyıl Bildirimi” olarak, Gündem 21 olarak, tartışılıyor ve onaylanıyor. Birleşmiş Milletler Toplantısında ilk defa yerel yönetimler
ve sivil toplum kuruluşları var. Oraya katılan ülke liderleri şu vaatte
bulunuyorlar: Ben ülkeme döndüğümde yerel yönetimlerimle, sivil
toplumumla, halkımla bir araya geleceğim. Dünyanın 21. yüzyıl hedefleri doğrultusunda yerelde neler var, Bursa’da benim ne gibi gündemim var, bunu belirleyeceğim ve buna giden çözümleri yine yerel
yönetimlerle, halkımla beraber uygulayacağım. 1992 senesinde, bu
taahhütte bulunuyorlar.
Sene 1994, ben Mart ayında Belediye Başkanı oldum ve yanlış hatırlamıyorsam Ağustos ayında da Roma’da bir uluslararası toplantıya katıldım, orada bir oturum yönettim. Paris dahil, bazı büyük
şehirlerin şehir planlarının geliştirilmesine yönelik bir oturumdu. O
oturum sonunda beni buldular ve dediler ki biz “Dünya Yerel Yönetimler Çevre Girişimi Konseyi Yönetim Kurulu’yuz. Birleşmiş Milletler desteğiyle kurulduk. 1992 Rio Konferansı’nda alınan kararlar
doğrultusunda, dünyanın 21. yüzyıl gündemini, Gündem 21’i yerele
indirmek ve dünyanın bütün yerleşim bölgelerinde halkla, yerel yönetimlerle beraber, Yerel Gündem 21 gündemlerini ortaya çıkarmak
ve çalışmaları yapmak üzere bir organizasyonuz. Sizi de Türkiye’den
bir temsilci olarak yönetim kuruluna almayı istiyoruz”. Ben ilk defa
Yerel Gündem 21 Eylem Programı lafını orada duydum. Türkiye’de
hiç böyle bir eylem yok. Yönetim kuruluna girdikten sonra dediler ki,
“senin kentinde bu eylem programını başlatalım”. Geldiler, yönetim
kuruluyla beraber, dediler ki halka bir duyuruda bulun. Bir soru sor ve
herkese söz hakkı ver. Bir cumartesi günü Tayyare Kültür Merkezi’nde
buluştuk. Milletvekilimizden, valimizden, bürokratlarımızdan, sivil
382
toplum kuruluşlarımızdan, çocuklarımızdan, analarımızdan, dedelerimizden herkes oradaydı. Herkese beş dakika konuşma izni verdik. Ve
şöyle bir soru sorduk, “Nasıl bir Bursa’da yaşamak istiyorsunuz? Nasıl bir Bursa’yı gelecek nesillerimize emanet etmek, bırakmak istiyorsunuz? Bunun yollarını anlatın” dedik. Yediden yetmişe herkes orada
konuştu. Bir ilkokul çocuğunun sözünü ben bütün uluslararası toplantılarda da söylüyorum. “Değerli büyüklerim” dedi, “benim geleceğim
için çok güzel şeyler vaat ediyorsunuz, ama bana hiç bakmıyorsunuz.
Benim babam arabasıyla seyahat ederken, eğer arabayı park edilmeyecek bir yere park ediyorsa, benim için doğru odur, çünkü o benim
babam” dedi. “Benim annem, evdeki halıyı balkondan aşağı silkeliyorsa, bu benim için doğrudur, çünkü o benim annem” dedi. Onun
için halka inmek gerek. O gün toplantıda bir de form dağıttık. “Hangi
alanlarda, hangi çalışma gruplarında gönüllü olarak çalışmak istersiniz?” dedik. 300’ü aşkın Bursalı, çeşitli alanlarda çeşitli komitelerde
çalışmak için müracaat etti. Şimdi aklımda kalan, mesela Bursa’da
geri dönüşümlü maddelerin toplanması başlatıldı. İçinde ilkokul çocuklarının da olduğu çalışma grupları, ev ev, site site dolaşarak oluşturdukları bir mekanizmayla bu geri dönüşüm sistemini Bursa’da
başlattı. Tarihi alanda, tarımsal alanda, mesela birçok konuda Yerel
Gündem 21 çalışma grupları oluştu. Bunlar birtakım eylem programlarını ortaya koydu ve bunları uygulamak üzere de çeşitli çalışmalara
Belediye yönetimleriyle kol kola girmeye başladılar. Bu arada ben bir
yandan bu ICLEI’nin yönetim kurulu üyeliğimi sürdürürken, bir taraftan da Dünya Yerel Yönetimler Birliği’nin de üyesiydim ve dünyanın
birçok yerinde gerek Yerel Gündem 21 Eylem Programları’nı, gerekse demokrasi uygulamalarını izleme fırsatım oldu. Her iki programın
da temel bir köşe taşı var: “katılımcılık”. Gerek Kent Konseyleri’nde
gerek Yerel Gündem 21 Eylem Programlarında ortaya çıkarılan ana
köşe taşı, “yönetimlerde katılımcılık”. Bundan dolayı 21. yüzyıl demokrasisinin de adı “katılımcı demokrasi” oldu. Türkiye’de ilk kurulan kent konseyi Urla’dadır. Belediye Başkanı Bülent BARATALI
ile beraber Ege Belediyeler Birliği Yönetim Kurulu’ndayken, o kendisi bir takım şeyler anlattı. Bir yandan Yerel Gündem 21 çalışmalarını diğer yandan dışarıda da bazı katılımcılık örneklerini gösterdiler.
Döndüğümüzde Bursa’daki arkadaşlarımızla bu konuları tartıştık ve
biz Bursa Kent Konseyi Yönetmeliği’ni hazırladık. Bunu tek başımıza hazırlamıyoruz, çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversite
kurumlarıyla beraber hazırladık. Bülent Bey’in yönetmeliğini örnek
383
aldık. Bakın Bursa Kent Konseyi Yönetmeliği’nin bir ana maddesi
var, der ki “kent konseyinde herhangi bir madde, Büyükşehir Belediye Meclisi’nde konuşulması talebiyle kabul edilirse, Belediye Başkanı bu maddeyi Büyükşehir Belediye Meclis Gündemi’ne alır”. Bu,
Büyükşehir Belediye Meclisi ile Kent Konseyi arasında köprü kuran
bir durum. Bizim yönetmeliğimizde, Kent Konseyi Başkanı, belediye başkanıydı, bendim. Ama yürütme organı kent konseyi tarafından
seçiliyordu ki, kent konseyimiz 500’ü aşkın üyeden oluşmalıydı ki,
bütün sivil toplum kuruluşlarının başkanları, bütün Yerel Gündem 21
çalışma gruplarının başkanları, kamu kurumlarının başkanları, valimiz dahil kent konseyinin üyesiydi. Kent konseyinin toplanma zamanını ve gündemini yürütme organı belirledi. Yürütme organındaki
arkadaşlarımın büyük çoğunluğuyla biz, siyasi olarak farklı görüşlerdeydik. Ama hiçbir şekilde ben onların toplantı gündemine müdahale
etmedim. Çünkü kent konseyinin ana felsefesi şuydu; kapıdan içeri
girerken siyasi elbiseni çıkaracaksın. Belediye başkanıysan da siyasi
elbiseni çıkaracaksın, milletvekiliysen de siyasi elbiseni çıkaracaksın.
Kent konseyinde sorunlarını tarafsız biçimde çözecek çözümler arayacaksın. Bütün kent konseyi toplantılarına katıldım ve çok şey öğrendim. Eleştirildim, yanlışımı gördüm veya eksik bilgilendirmeden
dolayı karşımda olan insanların doğru bildiği eksik bilgileri aktardım,
onlar da öğrendiler. Bu bakımdan ben kent konseyini yerel yönetici
olarak çok önemsiyorum. İçişleri Bakanlığı’nın çıkardığı yönetmeliği, bir kere kesinlikle kabul etmiyorum. Çanakkale’den Saim Bey’in
de söylediği gibi, yönetmelik sadece yönlendirici bir yönetmelik olmalıdır. Her kent kendi bünyesine uygun uygulama yönetmeliğini yapar. Hele ilk çıkan yönetmelikte kent konseyleri yılda iki kere toplanır
diyordu. İsterse haftada iki kere de toplanır. Ona, o kent kendi karar
verir. Her kent kendi yönetmeliğini kendisi hazırlar, ama ilkeleri bir
bütünlük içerisinde olmalıdır.
Böyle bir sempozyumun yapılmasının katılımcılık açısından,
Türkiye’de katılımcı demokrasinin kökleşmesi açısından çok önemli
olduğuna inanıyorum. Lütfen kent konseyinde olan arkadaşlar, mücadeleden yılmayın. Kesinlikle yerel yönetimlerden kopmayı kabul
etmiyorum. Tersine başkanınızı kent konseyinin içine sokun. Ama deyin ki, “lütfen kapıdan içeri girerken, siyasi elbiseni dışarıda bırak,
öyle gel buraya. Bu kenti beraber yönetelim”.
384
Prof. Dr. Bekir PARLAK
Bir noktanın altını çizeceğim. Bursa kurucu bir kenttir. Osmanlının ilk bürokrasisinin, ilk devlet müesseselerinin, ilk kurumsal ilkelerinin kurulduğu ve hayata geçirildiği bir şehir. Bu özelliğini de
yüzyıllar boyunca muhafaza etmiştir. Günümüzde de, Cumhuriyet
idaresinde de bundan uzaklaşmamıştır. Kent konseyi anlamında da
bunu görüyoruz. Bursa Kent Konseyi Genel Sekreteri Enes bey’in
gayretleriyle Bursa Büyükşehir Belediye Başkanımızın da sahiplenmesi ve himayesiyle, inşallah Bursa Kent Konseyi şu toplantıyı nasıl
yaptıysa, Türkiye’ye örnek olduysa, buradan damıtılan ortak akılla
birlikte, daha güzel bir kent konseyi yapı ve işlevine Türkiye’nin kavuşmasına da önayak olacak, ışık tutacaktır, diye düşünüyorum.
“Şehirler kimin?” diye bir soru sorsam ne dersiniz? Acaba yöneticilerin ve ideolojilerin mi, yoksa orada yaşayan hemşehrilerin mi?
Böyle bir soruya, geçmiş bir tarihte Manchester Belediye Başkanı güzel bir cevap vermişti, hala kulaklarımdadır. Demişti ki; “Hocam, benim tam 732.000 tane patronum var. Manchester’ın nüfusu 732.000.”
Belediye başkanı halka sormalı mutlaka arkadaşlar, ama sormuş olmak için değil. Bunu bir vazife olarak bilmeli, hatta halkla birlikte iş
yapmayı kendisine mutlak ilke edinmeli. Dolayısıyla Kent konseylerini de Büyükşehir Belediye Meclisi’nin kurumsal ve düşünsel felsefi
bir alt yapısı haline getirmeliyiz. Bunun için de burada yapılan çalışmalardan mutlaka faydalanılacağını, esinlenileceğini düşünüyorum.
Tahsin BULUT
Uzun bir uygulamanın içinden geliyorum değerli arkadaşlarım.
Yerel Gündem 21 ve Kent Konseyi Genel Sekreterliği’ni de belli bir
dönem yaptım. Benim bilim disiplinim “diş hekimliği”, ama yerel yönetim ve katılımcı süreçle alakalı, siyasal boyutuyla ilgili hem saha
uygulamalarım, hem çalışmalarım, hem araştırmalarım oldu. Bu bakımdan birtakım deneyim paylaşımlarım olacak.
Benim gözlemim şu, değerli katılımcılar. Bizim nihai hedefimiz
kamu yönetiminin, bu ister yerel yönetim olsun, ister merkezi yönetim;
aslında etkinliğini arttırmak, daha etkin hale getirmek. Kentler açısından bu durum çok önemli. Çünkü yoğun bir göç ve buna bağlı pek
çok komplikasyonu içeren bir kentleşme süreci yaşıyoruz. Bu sürecin
normal seyretmediğine her gün her yerde hepimiz tanık oluyoruz. Dolayısıyla bu zor süreci sadece seçimle gelmiş insanların veya sadece
385
kamu otoritesinin tek taraflı olarak yönetebileceğine, başarıyla yönetebileceğine inanmıyoruz. Çünkü olmadı, bunun başarılı bir biçimde
yönetilemediği ortada. Temsili demokrasi de bu işe yetmedi. Temsili
demokrasi, hem merkezde hem de yerelde çok ciddi bir kriz yaşıyor
ve böyle olduğu için de zaten dünya biraz önce Erdem Bey’in söylediği gibi 21. yüzyılda artık tam demokrasiyi tartışıyor. Şimdi önemli
soru şu: Katılımcı demokrasiyle kentlerimizi daha doğru yöneteceğiz,
sürdürülebilir kalkınmayı başarabileceğiz, yerel demokrasiyi güçlendireceğiz, ama buna ne kadar inanıyoruz? Birileri bunu söylüyor, biz
söylüyoruz, akademisyenler söylüyor, sivil toplum söylüyor, yönetim
otoritesi zaman zaman söylüyor. Fakat bana göre burada, 2 sorunlu
boyut var. Biri bu işin imkanlarını sağlayacak olan veya katılımcılığa
fırsat tanıyacak olan, katılımcılığa inanması gereken bir yönetim otoritesi boyutu var. İkincisi de bu sürece katkı koyacak olan, bu süreçte
bizatihi aktör olarak rol oynayacak olan, sivil toplum boyutu. İki boyutta da sorunumuz var. Çünkü yönetim otoriteleri bunu kentlerimiz
açısından, bir kavram olarak yani “katılım iyi bir şeydir”, bunu bir
siyasal argüman olarak kullanıyorlar. Fakat uygulamaya sıra geldiği zaman, maalesef içi boş bir kavram olarak vitrinde kalıyor. İşin
öbür tarafına bakıyoruz. Sivil toplum, hem kavramsal olarak konuya
çok vakıf olamadığı için, kent konseyi örneğinde zaman zaman kent
konseyinin neredeyse yönetimin alternatifi olarak veya yönetimin yerini ikame etme çabası içerisine girdiğini görüyoruz. Dolayısıyla hem
yönetim otoritesi tarafında, hem de sivil toplum tarafında, çok ciddi
bir eğitime ihtiyaç var, çok ciddi bir kapasite geliştirmeye ihtiyaç var.
Çünkü yönetim otoritesi, karar sürecine müdahil olunduğunda otoritesinin paylaşıldığı zaafına kapılıyor ve buna rıza göstermiyor. Çünkü
ben seçimle yetki aldım diyor, seçimle bu yetki bana verildi, bütçe de
bana verildi, dolayısıyla bunu ben istediğim gibi kullanırım diyor. Bazen rüyasında gördüğü bir projeyi sabah uygulamaya başlıyor. Bunun
kent halkını rahatsız edip etmediğine bakmıyor. Dolayısıyla yönetim
otoritesini ikna etmemiz gerekiyor. Yani sadece yasada, yönetmelikte
olması kesinlikle yetmiyor. Bir ikna formülü bulmamız gerekiyor değerli arkadaşlar. Bu konuda bir formül hemen söyleyemiyorum ama,
bugüne kadar çok çeşitli çalışmalar yapıldı. Yani çalışma gruplarımız,
sivil toplum kuruluşlarının tepkileri, toplantılar, pek çok şey yönetim
otoritesini ikna etmeye dönük çabadır. Bunu daha geliştirmemiz gerekiyor. Diğer yandan sivil toplumun bu gibi yapıların bir araç olduğu,
yani nihai olarak kamu yönetimi etkinliğini arttırmak ve herkesin gö386
rüşüne başvuran, herkesin yararına hizmet üreten bir anlayışı egemen
kılmak olduğunu, bilmesidir. Dolayısıyla kent konseyinin amaç olmadığını, kurumsallaşarak bütçesiyle ya da başka yapılarıyla yönetimin alternatifi olmadığını öğrenmelidir. Çünkü nihayet seçimle gelen
meclislerin seçimle gelen yönetimlerin, yine seçimle hesap vermek ve
seçimle gitmek gibi bir pozisyonla karşı karşıya olduğunu düşünerek
sivil toplumun, buradaki kendi rolünü, kendi pozisyonunu doğru belirlemesi gerekir diye düşünüyorum. Bu sürecin çok önemli özelliği,
kent konseyleri karar süreçlerine çok fazla müdahil olmasalar da, ki
Bursa örneğinde geçmişte önemli müdahaleler de vardı, ancak gönüllü hareketi teşvik ediyor olması, gönüllülüğü geliştiriyor olmasıdır.
Çünkü tüm dünyada bir yeni süreç olarak gönüllülük karşımızda duruyor. Ve bunu kimi otoriteler gönüllüleştirme devrimi süreci diye de
adlandırıyorlar. Yani tıpkı sanayi devrimindeki gibi, toplumsal dokunun tepeden tırnağa yeni baştan şekillendiği, değiştiği bir yeni sürecin habercisi olarak adlandırıyorlar gönüllüleştirmeyi. Çünkü gönüllü
gruplar kamudaki pek çok yükü paylaşabiliyorlar artık. Yani gönüllü
itfaiyeci bile var ki Avrupa’da çok yaygın bunlar; sosyal yardımdan
eğitime, sağlığa, pek çok alanda gönüllü yapılar ve gönüllü kuruluşlar
kamunun yükünü paylaşıyorlar. İşte kent konseyleri aslında çeşitli çalışma gruplarıyla bu süreci teşvik ediyorlar.
Hepimiz biliyoruz, ama bir şeyi tekrarlamak istiyorum. Önce
katılımcı sürecin ne faydası var? Uzun deneyimlerde gördük ki
Avrupa’nın da son 20-30 yıllık deneyimlerinde, bir kere yönetim vatandaşa yaklaşıyor ve etkinleşiyor katılımcı süreçte, saydamlık artıyor katılımcı süreçte. Bu çok önemli aslında, belki nirengi noktası
burası, saydamlık. Yolsuzluklar minimize oluyor, verimlilik artıyor,
önceliklerin doğru belirlenmesi sağlanıyor ve üretilen kent rantının
herkesin yararına dağıtılması bu katılım sayesinde gerçekleşebiliyor.
Harcamaların yerindeliği ve tasarruf teşvik ediliyor, hesap verilebilirlik gerçekleşiyor. Yöneticinin sorumluluğu artıyor, hukuka bağlılık
temin ediliyor ve rant gruplarının haksız talepleri ekarte edilebiliyor.
Bir son örnek vermek istiyorum. Biliyorsunuz TESEV(Türkiye
Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) bu alanda çok önemli çalışmalar
yürütüyor. TESEV’in 2005’te başlattığı “İyi Yönetişim Kaliteli Yaşam Projesi”, 6 ilde uygulandı. Bu projenin Sivas saha çalışmasında
ilginç bir örnek vardır. Fikret TOKSÖZ, bunu hep zikreder, ben de
bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Sivas’ta Özel İdare harcamala387
rının analizi, izlenmesi ile ilgili yapılan incelemede, ilçelerin grafiği
belli bir seviyede devam ederken, Divriği’ne sıra geliyor, Divriği, pik
yapıyor. Çok açık ara önde, sonra tekrar diğer ilçeler azalarak devam
ediyor. Hemen hepsi aynı düzeyde bir harcama, bir pay almışlar Özel
İdare’den, ama Divriği pik yapmış. Araştırmışlar, İl Genel Meclisi
Başkanı Divriğili’ymiş. Yani işte şeffaflığın, saydamlığın kente neler
katabileceği burada ortaya çıkıyor.
Bu saydamlığın temin edilebilmesi için kent konseylerinin iki
alanı zorlaması gerekiyor. Bunlardan birincisi mahalle. Yeni Belediye
Kanununda mahalle; çok temel en küçük yönetim birimi olarak ortaya kondu ve ilk defa artık yerel yönetim birimi olarak adlandırılıyor
mahalle. Bu çok önemli bir gelişmedir, bu işin temel taşıdır aslında.
(Çünkü aslında muhtarlık, Osmanlının icadıdır. Yani kendi kültürümüzün ürettiği bir yönetim birimidir muhtarlık. 19. yüzyıl başlarında,
İstanbul’da Fatih’te ilk kez ve yerel halkın, azgınlıklarını taşkınlıklarını önlemeye dönük çabası sonucu, seçtikleri bir temsilciyle kendi
güvenlikleri, kendi sorunlarını çözmeye dönük çabası sonucu ortaya
çıkmış bir idari birimdir.) Bu yapıyı geliştirmemiz gerekiyor. Kent
konseylerinin mahalle birimleri oluşturarak, bunun zorlanması, geliştirilmesi gerekiyor. İkincisi değerli arkadaşlarım, katılımcı bütçenin
mutlak surette hayata geçirilmesi gerekiyor. Yine mahalleden başlamak kaydıyla; katılımcı bütçe. Katılımcı bütçe, mahallelinin bizatihi
kendi taleplerinin, beklentilerinin ışığında, yine kendisinin oluşturduğu bütçedir. Belediye buna rıza gösterecek, kent yönetimleri buna
rıza gösterecek. Bir şeye daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Aslında
ben bu konuda yasal düzenleme bekliyorum. Çok da dillendiriyorum.
Başarabilirsek, çok şeyi aşmış olacağız. Belediyelerin, yerel yönetimlerin, bütün harcamalarının internet kanalıyla, harcadıkları pet şişenin
suyunun nereden alındığını dahi ortaya koyacak şekilde aylık olarak
kamuoyuna deklare etmesi lazım. Her ay internetten bu pet şişe suyunun bile kimden alındığı, ne kadar para verildiğinin ortaya konulması
lazım. Ne çıkıyor ortaya, biliyor musunuz o zaman? Halk bütçesinin
parasının nereye gittiğini gördüğü için, kamu otoritesi, yerel otorite,
yerel yönetim, olağanüstü bir tedbirle bu harcamayı yapıyor, dikkatle
yapıyor. Hiçbir yanlış mülahazaya, fırsat doğmamış oluyor. Ben kent
konseylerinin mahalle, muhtarlık, katılımcı bütçe ve saydamlık üzerine çok yoğun çalışmalarının, katılıma giden yolu açacak, kolaylaştıracak geçerli unsurlar olduğuna inanıyorum.
388
Prof. Dr. Bekir PARLAK
Saygıdeğer meslektaşıma söz vermeden önce bir anekdot aktarmak isterim. Bir vesile ile yurt dışından gelen birkaç kişilik bir grubu
Tophane’ye çıkarttık, şöyle bir Bursa’yı temaşa etmelerine vesile olmaya çalıştık. İçlerinden bir Alman, dedi ki: “İnsanlar niye bu ovada
yerleşmeye karar verdiler?” “buna şehrin insanları karar vermediler”
dedim. “Anlayamadım” dedi. “Yani Bursa’nın bu şekliyle tanzim
edilmesi, yerleşim planlarının, imar planlarının ulaşım arterlerinin bu
şekilde gerçekleşmesi, halkın buranın insanlarının karar verdiği bir
durum değil mi?” dedi. “Hayır” dedim. “Ee kim karar verdi buna?”
dedi. “Birkaç kişi karar verdi” dedim. “Her dönemde ve zaman zaman
sadece birkaç kişi”. “Ee neye göre karar verdiler?” dedi. “Keyiflerine
göre” dedim. Daha sonra böyle çok dikkatli baktı, dedi; “birkaç yer
kurtulmuş bereket”. Botanik Parkı bölgesini görüyor. “Evet, oralar
kurtuldu” dedim. Eksik olmasın, oraların kurtulmasına vesile olan sayın başkanımız da yanımızda, ama ben tabi o golü yedikten sonra içim
rahat etmedi. Grubu Ulu Cami’ye götürdüm, önce içini gezdirdim,
tabi hayranlıkla izliyorlar, sonra dışarıya çıkarttım ve yapım tarihi
levhasını gösterdim onlara, 1399. “Anladınız mı?” dedim. Tabi şok
durumdalar, “Anladık” dedi. Yani “sizin yerinizde yeller eserken biz
böyle binalar yapabiliyorduk” dedim. Bir kopukluk oldu. “Vaziyeti
idare edin, geliyoruz” dedim.
Yrd. Doç. Dr. Nur ŞAT
Başkanım bana ilhamı veren kişi oldu. “Eylem alanı” dedi, tam
da aradığım kelime buydu. Çünkü dünden beri izlediğimiz oturumlarda, arkadaşlarımızın hazırladığı sunumlarda, görüyorum ki birden
çok değişik konu, tek bir yerde kesişiyor, o da kent konseyleri. Çünkü eyleme dönüştürebildiğimiz yer kent konseyleri. Ünlü bir romancı vardır, “Zorba” isimli çok ünlü bir romanı ile tanırız onu, Nikos
Kazancakis der ki: “En yüce teori, eylemdir”. Eyleme geçemediğiniz
zaman, düşünce sadece bir düşüncedir. O yüzden eylem alanı olarak,
uygulama alanı olarak kent konseyi bizim için çok değerli olmalı.
Eğer kentimizle içten olarak ilgiliysek. Kent yönetimi sadece bir idareye bırakılamayacak kadar önemli. Artık bunun farkındayız. Vatandaş katılımı, halk katılımı çok önemli. Bunu konuşup, dillendirip bir
de çeki düzen vermeye çalışabiliyoruz artık, önemli bir aşamadayız.
Bunu da müzakereci yollarla yapabiliyorsak, belediyeye bunu ilete389
biliyor. Bir zincir var sanki ve o belediye nasıl yapacağı üzerinde düşünüyor, nasılını da belediye çözüyor. Özellikle kent yönetiminden
bahsettiğimiz için. Belediye de bunu uygulama ayağı olarak hizmete
dönüştürüyor ve tekrar dönüp halka yaymış oluyoruz. Sanki anlamlı
bir katılım çemberi içerisindeyiz. Benim gözümde canlanan resim bu.
Çok da önemli olarak şunu ben konuşmamda da söylemiştim, önemsediğim bir şey. Bir negatif alan var, burada negatiflik olumsuzluk
anlamında değil, dokunulmaması gereken bazı şeyler var ki, onlara
dokunulmaması gerekiyor. Onlar neler; “ilkeler”. O ilkelere dokunulmaması, demokratik yaşamdan bizi vazgeçirmeyecek olması, kendi
kendimizi yönetmemizi asla geri plana attırmayacak ilkeler peşinde
olmalıyız. Konuşmacıların da altını çizdikleri gibi, yönetmelikler de
bunun için olmalı. Benim sizlerden istediğim şu; çok basit bir vatandaş olarak aslında bunu istiyorum, bir akademisyen olarak da, bir
kent konseyi üyesi olarak da istiyorum. Burada pek çok şeyi dinledik,
özellikle anketleri bol bol duyduk. Ama ben açıkçası bir model önerisi
duymadım. O zaman kimseye bırakmayın bu işi, bu modelleri siz kendiniz yapın, nasıl yapabilirsiniz? Bana kalırsa yaptığınız etkinliklerin
hayatınızı nasıl dönüştürdüğüne dair, yayınlarınızın insanlara ulaşmasından tutun oradan gelen tepkilere kadar. Daha önce bir şeyi nasıl
hallediyorduysanız, bundan önce nasıldı, bundan sonra nasıl olduğu
gibi tespitlerinizi her kent kendi başına ortaya koyabilecek çalışmalar
yaparsa, ben eminim ki pek çok akademisyen bu konuda size hizmet
vermekten zevk duyacaktır, onları da geliştirecek bir şey olduğu için.
Lütfen kendi uygulama örneklerinizi kendiniz tespit edip, o şehirde ne
dönüşüm yaşandıysa siz kamuoyuna aktarın. Çünkü bu şekilde masa
başında sadece e-postalarla gönderilen anketler üzerinden ya da 5 dakikalık görüşmeyle bütün kentin profilini çıkarma iddiasıyla bu iş yürümeyecek. Benim kişisel rahatsızlığım bu. Tabi ki gerçek öyle olmayabilir. Tamamen öznel bir yorum yaptığımı söyleyeyim. Bu konuda
önemli bir başka kriter var; benim hocam Prof. Dr. Ruşen KELEŞ,
“Demokrasiyi kurumsallaştırmanın zamanı geldi” der. Çünkü kriterleri ortaya koyman gerekir. Evet, az önce Enes Bey’e sorduğum soru
bir örnek oluşturabilir. Siyasi tarafsızlık sahibi insanlar üye olmalı.
Ne demek bu? Kim siyasi tarafsızlık sahibidir? Belli başlı kriterleri
olması lazım. Sizin kentiniz için olan başka bir kent için farklı olabilir. Ama bırakın farklı olsun. Renkler güzeldir. Tek başına, tek bir renk
istemiyoruz hayatta. Demokrasi için bu lazım, yani istediğimiz buysa.
O yüzden şunun da altını çizelim, katılmayan yönetemez. Katılma390
ma hakkına sahipsiniz, bu da bir hak. Katılıyorsanız, yönetebilirsiniz,
ama güzelliği burada işin. Gönüllülük, gündelik hayatımızı değiştiren ruh incelikleridir. Ruhu ince olan insanlar gönüllüdürler. Gündelik hayatı değiştirmek üzere işin içine girmek isterler. Zaten otomatik
bir şeydir. Kimse de engelleyemez. Su, yolunu muhakkak bulur. Ha
kent konseyi olur, ha başka bir çalışma olur, ha gidip belediyenin kapısını aşındırmak olur, hiç önemi yok şeklin. O yüzden kent, kentin
içinden yönetilmelidir. Siz kendi yönetiminize kendiniz karar verin.
Kendi yöneticinizi kendiniz şekillendirin. Ona da yol gösterin, çünkü
yapacak çok işi var yerel yöneticilerin. Evet çok şikayet ettiğimiz bir
şey, hak da veriyorum. Yayın yapmak, araştırma yapmak istiyorsunuz bunun için maddi destek lazım. Ama yoksa da, bulabilecek bir
ülkeyiz biz, bunu 1920’lerde kanıtladık. Hiçbir şeyimiz yokken çok
şey yapabilen bir halkız. Onun için ben kendimize güveniyorum. Bu
minvalde düşündüğüm zaman burada olmak çok güzeldi. Daha çok
uygulayıcı deneyim duymak istiyorum. Umarım gelecek sene daha
çok uygulayıcı deneyim bulmak üzere, eğer siz o sözü veriyorsanız,
ben de size daha detaylı güzel bir çalışma yapma sözünü veriyorum.
Gelecek seneye görüşmek üzere.
Prof. Dr. Bekir PARLAK
Bu tür toplantıları lütfen sadece düşüncelerin sergilendiği birer
platform olarak görmeyin. Bu tür toplantılardan sonra birlikte yapabileceğimiz çalışmalar, mutlak suretle geleceğimizi daha güzel inşa
etmenin yolunu bizlere gösterecektir. Çünkü hiçbirimizin aklı hepimizin aklı kadar değildir. Akıl akıldan üstündür ama ortak akıl en üstündür ve bu tür platformlar da, bu tür ortak aklı orta koymanın en güzel
platformlarıdır.
Hasan SOYGÜZEL
Bu sempozyumla ilgili yapmak istediğim birinci değerlendirme
şudur; sempozyumun niteliği. Ben birçok akademik sempozyuma katıldım ve çeşitli akademik sempozyumları organize etme şansım oldu.
Bu sempozyumun diğer akademik sempozyumlardan bir farkı var o
da şu: Akademik sempozyumlarda genelde akademisyenler, yüksek
lisans, doktora ve lisans öğrencileri olur, hocalar tebliğlerini sunarlar,
ilgililer de bunu dinlerler. Bu sempozyumda akademisyenler tebliğlerini sundular ve uygulayıcılar yani Türkiye’nin çeşitli şehirlerindeki
391
kent konseylerinden gelenler olarak, akademisyenlerin penceresinden
meselenin nasıl gözüktüğünü görme ve değerlendirme fırsatı bulduk.
Dolayısıyla Bekir Hocam’ın ilk değerlendirmesinde ifade ettiği gibi
teorisyenlerle pratisyenleri buluşturan ve bu anlamda ortak bir sinerjiyi ortaya çıkartabileceğimiz bir sempozyum olduğunu düşünüyorum.
Bu sempozyumun bir diğer niteliği de, bu sempozyumla birlikte geniş
bir akademisyen camiasının ilgisine de “kent konseyi” konusunun taşındığını ve sunulduğunu görüyoruz. Bu anlamda belki sempozyumun
bir özelliği de kent konseyleri literatürünün bizim ülkemizde oluşmaya başladığı, ilk bilimsel akademik toplantı olma özelliğini taşıyor
olması olacak. Bu salonda bir sürü tarihi toplantı yaptık. Ama bu sempozyum, bu niteliği ile de eğer gelecekte bir gün kent konseylerinin
tarihi yazılacaksa, bizim bu bağlamdaki tarihimizde çok önemli bir
yeri olacaktır.
Kent konseyleri olarak biz hocalarımızı dinlediğimizde, bir takım dersler çıkartıyoruz, bu sempozyumda. Bu dersler nelerdir? Ben
biraz bunlardan bahsetmek istiyorum. Birincisi şu: İki hocamız dışındaki bütün hocalarımız tebliğlerine başlarlarken dediler ki; biz ilk
önce kent konseyleri ile ilgili bilgilere ulaşmak için internet üzerinden bir araştırma yaptık ve web sayfalarının çok da yeterli olmadığını
gördük. Bilgiye ulaşmakta zorluk çektiklerini ifade ettiler. Dolayısıyla buradan şu sonucu çıkartabiliriz. Kent konseylerinin sanal alemde
ulaşılabilir olmadığı gerçeği ortaya çıkıyor. Biz kent konseyleri ile
ilgili çalışan ve birbirimizle tanışan insanlar olarak, biz bile bu bilgilere ulaşmakta zorluk çekerken, hocalarımızın, hele hele internet vasıtasıyla bu bilgilere ulaşamamalarını gayet iyi anlıyorum. Dolayısıyla
kent konseylerimiz buradan bir ders çıkartacaklardır. Tabi, buradan
hocalarımıza da belki bir tavsiyede bulunmak lazım. Biraz daha saha
araştırmasına dayanan, biraz daha birebir görüşmeye dayanan, biraz
daha kent konseyleriyle buluşmaya dayanan yöntemlerle bu çalışmalara katılabilirler. Sempozyumla ilgili tematik olarak da benim bir tespitim oldu, o da şudur: Bu sempozyumda kent konseylerinin sadece
bir fonksiyonunun çok ön plana çıkartıldığını gördüm ben. O da “katılımcılık” fonksiyonu. Oysa ki ben, Kent Konseyi Yönetmeliği’nin
yapım sürecinde de yer almış bir arkadaşınız olarak; “Türkiye’de
kent konseyleri kent yaşamında sürdürülebilir kalkınma, kentlilik ve
hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi” vs. vs. vs. ve “katılımcılık” der.
Katılımcılık, o cümlenin en sonundadır. Bu tesadüfi bir en sonda yer
alma hali değildir aslında. Bunun bir esprisi var, o da şu: Tabi siz hem392
şehrilik bilincini geliştirmediyseniz, saydamlığı tesis edemediyseniz,
kentte ortak çalışma kültürünü oluşturamadıysanız, sonuçta bir katılımcı mekanizma, katılımcı bir yerel demokrasi, katılımcı bir yerel
yönetime ulaşmanız da çok mümkün değildir. Dolayısıyla biraz daha
kent konseyinin “katılımcılık” dışındaki fonksiyonlarının da, örneğin;
“hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi” fonksiyonu gibi, vurgulanması
gerektiğini düşünüyorum. Kent konseyleri katılımcı süreçlerin yaşandığı bir mekanizma. Ama aynı zamanda kentlilik bilincinin geliştirildiği, demokrasinin öğrenildiği, hemşerilik bilincinin geliştirildiği
de bir mekanizma. Mesela ben Tahsin Bey’in, Bekir Hocam’ın, Enes
Bey’in çok başarıyla uyguladığı bir projeyi burada anmak istiyorum. “Kent Kültürü ve Kentlilik Bilincini Geliştirme Projesi” diye,
Bursa’da Türkiye’ye örnek olacak bir proje yürüttüler. Esas bunun
ben kent konseyinin en hayati fonksiyonu olduğunu düşünüyorum.
Neden? Çünkü ben çok çarpık bir göç olgusuyla karşı karşıya olan bir
kentten, Yalova’dan geliyorum.
Hocalarımız kent konseyleri arasında da bir iletişim olmadığı
algısıyla birtakım ifadelerde bulundular. Oysa ki geçtiğimiz yıl yine
bu salonda kent konseyleri arasında bir işbirliği, bir iletişim ağı kurulması kararlaştırılmıştı. Ve geçtiğimiz Nisan ayında da bu iletişim
işbirliği ağı kurularak kamuoyuna ve ilgililere deklare edildi. Şu anda
da Kocaeli Kent Konseyimiz, Türkiye Kent Konseyleri iletişim ve işbirliği ağının ikinci dönem başkanlığını yürütüyor. İlk dönem başkanlığını Gaziantep Kent Konseyimiz yürütmüştü. Dolayısıyla bundan
sonraki süreçte, belki biraz daha “Türkiye Kent Konseyleri İletişim
ve İşbirliği Ağı” çatısı altında daha fazla bu konuda konuşabileceğiz,
daha fazla akademisyenlerimizle buluşabileceğiz. Biraz daha kendi sorunlarımızı konuşabildiğimiz toplantılar organize edebileceğiz.
Başta burada, bu sempozyuma katılan bütün hocalarımız olmak üzere,
bu konuya ilgi duyan akademisyenlerin de bu toplantılara davet edileceğini ifade etmek isterim. Son olarak ifade etmek istediğim mesajım
şu: Çok fazla belediyelerden bağımsız olma vurgusu yapıldı. Ben bu
konuda açıkçası biraz farklı düşünüyorum. Bizde bir “birarada çalışma, ortak çalışma yok” yani. Ya bağımlı olacağız, ya bağımsız olacağız. Bir arada olalım. Bunun iyi örnekleri de var. Dolayısıyla kent
konseylerinin bütçeleri belediyelerden, bağımsız olsun vs. düşüncelerine katılmıyorum. Belediyenin verdiği kaynak da başkanın kişisel
kaynağı değildir. Kentin bir kaynağıdır. Dolayısıyla belediye başkanı
kendisiyle farklı düşünen bir yapıyla da bu kaynağı paylaşmalıdır.
393
Erdem SAKER
Bursa’da yerel bir yeni uygulama ile ilgili bilgi vermek istiyorum. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep ALTEPE, eski dönem belediye başkanlarına Büyükşehir Belediye Meclisinde kürsü
koydu, ismimizi yazdı, mikrofonu koydu ve biz orada onursal üyeyiz.
Konuşmak istediğimiz zaman konuşuyoruz. Ve hatta kendisinin fikrine karşı fikirleri de orada rahatlıkla söylüyoruz. Bu uygulama aslında
evrensel bir uygulamadır. Ben Belediye Başkanlığımdan ayrıldıktan
sonra katıldığım bir uluslararası toplantıda, Aalborg Belediye Başkanı
olan dostum bana dedi ki, “ya başkanlığı kaybetmişin, Meclis’te üye
misin?” diye sordu. “Yoo” dedim. “Aslında yok öyle bir şey, ben de
bıraktım, ama Meclis’te üyeyim” dedi. Bu güzel bir uygulamadır, lütfen Başkanlarınız bu uygulamayı örnek alsın.
Mustafa PALA
Manisa Kent Konseyi Başkanı
Tarihi bir toplantı deyince, kent konseyleri demokrasinin etkili
eğitim süreçleri olarak devam ediyor. Bu toplantıyı anlamlandıracak
bir öneri getirmek istiyorum. Sayın Saker buna neden oldu, böyle bir
öneri getirmeme. Çocuklara sormuştuk dedi. Bu kent konseylerinin
bilinmediğinden yakınıyoruz. Kent konseyleri bütün okullarımızda ve
bütün ülkemizde, Mayıs ayının ikinci haftası, “Kent Konseyi Haftası”
olsun. Okullarımız bu konuları tartışsın. Ben Bursa Kent Konseyi’nin
ve Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin bunu sağlayacak güce sahip olduğunu düşünüyorum. Metne bu sempozyumun kararı olarak eklensin. Ve biz kent konseyleri haftasını, Türk toplumuna armağan edelim.
Prof. Dr. Bekir PARLAK
Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin ve Bursa Kent Konseyi’nin
himayesinde gerçekleşen, sizlerin katılımlarıyla renklenen ve anlam
bulan ve gerçekten Türkiye Kent Konseyleri uygulamalarına rehberlik yapacak ilkelerin muhasebesinin yapılacağı bu toplantıyı değerli
katkılarınızla birlikte bitirmiş bulunuyoruz. İnşallah daha güzel zamanlarda ve platformlarda buluşmak ümidiyle, saygı ve selamlar.
394
KENT KONSEYLERİ SEMPOZYUMU
ONUR KURULU
Şahabettin HARPUT (Bursa Valisi)
Recep ALTEPE (Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı)
Prof. Dr. Kamil DİLEK (Uludağ Üniversitesi Rektörü)
Mehmet Semih PALA (Bursa Kent Konseyi Başkanı)
SEMPOZYUM KOORDİNATÖRÜ
Enes Battal KESKİN (Bursa Kent Konseyi Genel Sekreteri)
BİLİM KURULU
Prof. Dr. Ruşen KELEŞ (Ankara Üniversitesi)
Prof. Dr. Bilal ERYILMAZ (Sakarya Üniversitesi)
Prof. Dr. Ali Yaşar SARIBAY (Uludağ Üniversitesi)
Prof. Dr. Hasan ERTÜRK (Uludağ Üniversitesi)
Prof. Dr. Bekir PARLAK (Uludağ Üniversitesi)
Prof. Dr. Kemal GÖRMEZ (Gazi Üniversitesi)
Prof. Dr. Zerrin Toprak KARAMAN (Dokuz Eylül Üniversitesi)
Prof. Dr. Musa EKEN (Sakarya Üniversitesi)
Prof. Dr. Mehmet Akif ÇUKURÇAYIR (Selçuk Üniversitesi)
Prof. Dr. Mustafa ÖKMEN (Celal Bayar Üniversitesi)
Prof. Dr. Muhammet KÖSECİK (Turgut Özal Üniversitesi)
Prof. Dr. Fatih YÜKSEL (Tokat Üniversitesi)
Prof. Dr. Uğur YILDIRIM (Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi)
Doç. Dr. Hüseyin ÖZGÜR (Pamukkale Üniversitesi)
Doç. Dr. Uysal KERMAN (Süleyman Demirel Üniversitesi)
Doç. Dr. Muhittin ACAR (Hacettepe Üniversitesi)
Doç. Dr. Fatma Neval GENÇ (Aydın Menderes Üniversitesi)
Doç. Dr. Yakup BULUT (Mustafa Kemal Üniversitesi)
Doç. Dr. Hamit PALABIYIK (Onsekiz Mart Üniversitesi)
Doç. Dr. Hamza ATEŞ (Kocaeli Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Ahmet NOHUTÇU (Kocaeli Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Cantürk CANER (Dumlupınar Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Feyzullah ÜNAL (Dumlupınar Üniversitesi)
DÜZENLEME KURULU
Enes Battal KESKİN (Bursa Kent Konseyi)
Prof. Dr. Bekir PARLAK (Uludağ Üniversitesi)
Araş.Gör. Nihal AÇIKALIN (Uludağ Üniversitesi)
Neslişah H. ERBEY KUŞKU (Bursa Kent Konseyi)
Yıldız ODAMAN CİNDORUK (Bursa Kent Konseyi)
Yasemin TATLI (Bursa Kent Konseyi)
SEMPOZYUM SEKRETERYASI
Yıldız ODAMAN CİNDORUK (Bursa Kent Konseyi)
Yasemin TATLI (Bursa Kent Konseyi)

Benzer belgeler