Eylül 2014 - Petinfo Dergi
Transkript
Eylül 2014 - Petinfo Dergi
petinfo 67 PET SAĞLIĞI DERGİSİ EYLÜL 2014 SAYI 67 İnterhas eğitici seminerlerine devam ediyor 22 Veteriner Hekim Oruç Akgül ile pet salığı üzerine söyleşi 40 9. KHVHD Sürekli Eğitim Kongresi'nde bu yıl neler var? 26 Tiroid bezinin yetersiz hormon üretmesi sonucu köpeklerde ortaya çıkan hipotiroidizmle nasıl başa çıkabilirsiniz? hipotiroidizm S.50 İÇİNDEKİLER 8 > En yeni buluşlar ve en son haberler Her zaman olduğu gibi yine sektörden en ilgi çekici haberleri ve en yeni buluşları sizinle bu sayımızda paylaşıyoruz. 18 > Dr. Bayer bu ay zoonoz hastalıklara ışık tutuyor… Geçen ay “ Tek Sağlık” kavramını ve sağlık profesyonellerinin vektör kökenli hastalıklara bakışını geçmişten günümüze değerlendiren Dr. Bayer, bu ay insanlar için hayati önem taşıyan zoonozlardan bahsediyor. sayfa 18 40 > Meslektaş birliği en zayıf noktamızlarımızdan biri Muhtaç olan bütün hayvanlara elinden gelen imkanı sunmayı prensip olarak benimseyen Veteriner hekim Oruç Akgül’le yaptığımız keyifli söyleşiyi dergimizin bu sayısında... sayfa 40 Madagaskar Veteriner Kliniği’nden Oruç Akgül ile Veteriner hekimlik üzerine... 46 > Crystalın Anımal Health Yenilikçi yüzüyle tanıdığımız BioPharm ailesini yeni ürünleri olan Crystalin Animal Health’i Biopharm Genel Koordinatör’ü Süleyman Bacınoğlu’ndan dinleyin. 22 > İnterhas Farklılığını Ortaya Koydu İnterhas Veteriner hekimlerin tedavilerdeki başarılarının artmasına yardımcı olmak amacıyla çarpıcı seminerler düzenlemeye devam ediyor. 26 > 9.KHVHD Sürekli Eğitim kongresinde bu sene neler var? Bu sene kongrede neler var? Erkut Gören, Müjgan Çevik Aksay ve Gizem Taktak kongreyle ilgili merak edilenleri açılıyor… 50 > Bilinenden çok daha sık karşı karşıya kalınan endokrin hastalık; Hipotiroidizm Tiroid bezinin yetersiz hormon üretmesi sonucu ortaya çıkan hipotiroidizmle nasıl başa çıkabilirsiniz? Doç. Dr. Ebru Yalçın ve değerli veteriner hekimlerimizin görüşleriyle pet hayvanlarında hipotiroidizme ışık tutuyoruz. 62 > TrIxIe hedeflerini açıkladı Avrupa Pet sektörü liderlerinden Trixie, yıllık değerlendirme toplantısını İstanbul Sürmeli Otel’de gerçekleştirdi. Trixie yöneticileri Türkiye Pet pazarının potansiyelinin farkında olduklarını belirtti. 66 > Doğru antiepileptik ilaç seçimi nasıl yapılır? Epilepsi vakalarında antiepileptik ilaç kullanımı oldukça önemlidir. Peki, tedavide hangi antiepileptik ilaçlar kullanılmalıdır? Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ açıklıyor. 76 > AOVET klinisyenlerden tam not aldı AOVET vakfı tarafından Ağustos ayında düzenlenen ‘Küçük Hayvanlarda Temel Kırık Prensipleri’’ kursu vaka paylaşımlı interaktif sunumları ile Veteriner hekimlerden tam not aldı. 86 > KÖPEKLERDE Kronik stresle nasıl başa çıkabiliriz? Kronik stres insanlarda olduğu gibi köpeklerde de en büyük hastalık sebebidir. İşte size stresle başa çıkmanıza yardımcı olabilecek birkaç öneri… sayfa 86 sayfa 50 88 > Kök hücre tedavisiyle kedi böbrek nakli operasyonu gerçekleştirildi Georgia Üniversitesi kedilerde böbrek nakli programı başkanı Dr. Chad Schmiedt ve ekibi, kedilerde adult kök hücreleri kullanarak operasyonu gerçekleştirdi. 30 > L-carnitin hakkında bilinmeyenleri paylaşıyoruz Birçok biyokimyasal ve metabolik yolda rol aldığı kabul edilmiş olan L-carnitini sektör liderlerinin görüşleriyle sizlerle paylaşıyoruz. PETİNFO 2014/09 02-03 EDİTÖR Sizde hayvan sahiplerini kuduza karşı bilinçlendirmeyi unutmayın… Veteriner Hekim YAĞMUR AĞCAOĞLU > syf 66 28 Eylül Dünya Kuduz Günü Çoğu zaman gözlerinizden kaçan köpeklerde hipotiroidizm vakalarıyla nasıl başa çıkabilirsiniz, teşhis ve tedavisi neden bu kadar zor? Bütün sorularınızı Doç. Dr. Ebru Yalçın ve değerli veteriner hekimlerimizin görüşleriyle aydınlatıyoruz. Petinfo’da her zaman olduğu gibi yine sektörden en yeni ve en merak edilen haberleri sizinle paylaşmaya devam ediyoruz. İnterhas Veteriner hekimlere yönelik farkındalık yaratacak seminerlerine devam ediyor… Seminerin en önemli noktalarına her zamanki gibi Petinfo farkıyla sizinle paylaştık. Avrupa Petcare ürünlerinde sektör lideri olan Trixie yıllık değerlendirme toplantısını İstanbul Sürmeli Otelde gerçekleştirdi. Trixie yöneticileri İstanbul’a olan hayranlıklarını vurgulayarak, Türkiye ile ilgili gelecekteki planlarından bahsetti. petinfo Eylül / Sayı: 67 Pet Sağlığı Dergisi Ayda bir yayımlanır. YAYIN TÜRÜ SÜRELİ YEREL SAHİBİ Mat Medya Tanıtım Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. MEHMET AKTOP GENEL KOORDİNATÖR BARIŞ KOLGU [email protected] Bildiğiniz gibi KHVHD 9. Sürekli Eğitim kongresine az bir zaman kaldı. 31 Ekim - 1 Kasım 2014 tarihlerinde gerçekleştirilecek olan kongreyle ilgili merak edilenleri dernek başkanı Erkut Gören, kongre başkanı Müjgân Çevik Aksay ve kongre genel sekreteri Gizem Taktak açıkladı. Bu sayımızda da meslektaşlarımızı unutmadık ve ismiyle dikkat çeken Madagaskar Veteriner Kliniğinde Veteriner hekim Oruç Akgül’ü ziyaret ettik. Sevgili meslektaşlarım, bildiğiniz gibi kuduzun öneminin anlaşılması ve hastalığa ilişkin farkındalığın artırılması amacıyla Dünya Sağlık Örgütü, 28 Eylül’ü “Dünya Kuduz Günü” olarak ilan etti. KATKIDA BULUNANLAR PROF. DR. NİLÜFER AYTUĞ Doç. Dr. Ebru Yalçın > syf 30 Saygılarımla Veteriner Hekim Ayça Üvez GENEL YAYIN YÖNETMENİ VE YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Vet. Hekim YAĞMUR AĞCAOĞLU [email protected] YAZI İŞLERİ SORUMLUSU VET. HEKİM AYÇA ÜVEZ [email protected] L-carnitin hakkında bilinmeyenler Birçok biyokimyasal ve metabolik yolda rol aldığı kabul edilmiş olan L-carnitin hakkında bilinmeyenleri sektör liderlerinin görüşleriyle sizlerle paylaşıyoruz. ART DİREKTÖR EBRU DERELİ [email protected] GRAFİK TASARIM EMEL VURAL [email protected] DANIŞMA KURULU PROF. DR. AHMET ERGÜN PROF. DR. NİLÜFER AYTUĞ PROF. DR. TAMER DODURKA Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin Dr. Banu Dokuzeylül VET. HEKİM RAHŞAN EROL BASKI Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd. Şti. 100 YIL MAH. MASSİT MATBAACILAR SİTESİ 2. CADDE GEZEGEN BİNASI NO: 202/A BAĞCILAR/İST Sertifika No: 12002 ADRES YAYINCILAR SK. 10/4 34414 SEYRANTEPE - İSTANBUL TEL: 0212 324 50 56 - 324 50 59 www.matmedya.com ABONE BANU SAYINÇ [email protected] Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz. Petinfo Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz, sektörel bir yayındır. PETİNFO 2014/09 04-05 Dr. Tristan bu tarz vakaların sık rastlanmasa da zaman zaman karşılaştıklarını ve bunun ilk operasyonları olmadığının altını çizdi. Akvaryum balığında tümör olur mu? Avusturalyalı veteriner hekim çığır açan bir operasyon gerçekleştirdi. Geçen hafta gerçekleştirilen operasyonda 80gr’lık süs balığının kafasından büyük bir tümör çıkarıldı. Avusturalya’nın Melbourne kentinde bulunan Lort Smith Hayvan Hastanesi Veteriner hekimlerinden Dr. Tristan Rich oldukça zorlu olan bu operasyonu başarıyla gerçekleştirdi. Mikro cerrahi ile gerçekleştirilen operasyonda 10 yaşındaki akvaryum balığı Goerge’un kafasından büyük bir tümör çıkarttı. Kliniğe akvaryumda bulunan diğer balıklar tarafından saldırıya uğradığı ve bu sebeplerden dolayı nefes almada ve yüzmede zorlanma şikayetleriyle getirilen George’a yapılan müdahaleler sonucunda kafasında meydana gelen tümörün bütün yetilerini sınırladığı fark edildi. Goerge’un sahipleri yapılan tetkikler sonunda ve Veteriner Hekim Dr. Rich’in önerisi doğrultusunda balıklarının ameliyat olmasına karar verdi. Özel anestezi ve ameliyat protokolleri izlenerek yapılan zorlu ve karışık operasyon başarıyla tamamlandı. Yurtdışından gelen köpekler veya kediler ülkemizi risk altına sokmaktadır. Amerika’daki köpeklerde kalp kurdu salgını git gide artıyor American Heartworm Derneğinin son raporlarına göre geçtiğimiz sene ülke genelindeki petlerde gözlenen kalp kurdu vakalarında ciddi bir artış gözlendi. Alabama’da bulunan klinikler ve barınakların her birinde ortalama 90 köpekte kalp kurdu vakasına rastlandığı açıklandı. 2010 yılında bu sayı ortalama 31 civarlarındaydı. Amerika’nın başka bir eyaleti olan Louisiana’daki kliniklerde ortalama 81 kalp kurdu vakası gözlemlenmektedir. Fakat Louisiana eyaleti için bu iyi bir haber, çünkü 3 yıl önce yapılan araştırmalarda bu bölgedeki her klinikte ortalama 105 vakaya rastlandığı saptanmıştı. Daha birçok eyalette de tehdit devam etmektedir. 2013 yılı raporlarına göre hastalığın en sık rastlandığı 10 eyalet; Alabama, Louisiana, Mississippi, Texas, Arkansas, South Carolina, North Carolina, Tennessee, Georgia ve Oklahoma’dır. Uzmanlar kediler ve köpeklerin hastalıktan aylık ilaç uygulamalarıyla kolayca korunabileceğinin altını çizse de, asıl yapılması gerekenin hayvan sahiplerinin bilinçlendirilmesi olduğunun farkındalar. Etkeni D. immitis olan kalp kurdu hastalığı sivrisineklerin ısırmasıyla kedi ve köpeklere bulaşır. Parazitin larva formu kana, ergin formu ise kalbe yerleşir. Ülkemizde sık görülen bir hastalık değildir. Fakat yurtdışından gelen köpekler veya kediler ülkemizi risk altına sokmaktadır. Kanada’da panleukopeni salgını Yetkililer hayvan sahiplerini kedilerini Feline panleukopenia nasıl koruyabilecekleri konusunda bilgilendirdi. Kanada’nın New Brunswick eyaletinin ikinci en büyük kenti olan St. John’da kedilerin ölümcül viral hastalığı olan Feline panleukopenia salgını devam ediyor. Newfoundland and Labrador Vet Medical Association council müdürü Kate Wilson hayvan sahiplerine hastalığın ne kadar ciddi tehlike arz ettiğini ve kedilerini bu hastalıktan rutin aşılamalarla koruyabileceklerini duyurdu. Los Angeles’ta ciddi pire sorunu Los Angeles’ta kuraklık pire popülasyonunu artırdı, hayvan sahipleri panikte… Los Angeles’taki Veteriner Hekimler ve hayvan sahiplerinin pirelerle başı dertte. Uzmanlar son 8 yılın en yoğun pire mevsimi olduğunu söyledi. Kliniklere her gün binlerce pire vakası geldiğini söyleyen veteriner hekimler halkı pire sağaltımı konusunda uyarıyor. Hayvan sahipleri petlerinin devamlı kaşınmalarından şikâyetçi, fakat hayvanlarının üzerinde pireye rastlamadıklarını belirtiyor. Nem pire larvalarını etkileyerek yumurtalarından çıkmasını sağladığı için uzmanlar bu şikayetlerin en büyük nedeninin nem olduğunu düşünüyor. Diğer önemli bir faktör ise müdahale edilemeyen vahşi hayvanlar olduğu düşünülmektedir. Veteriner hekimler hayvan sahiplerini evlerini iyice dezenfekte etmeleri gerektiğini ve larvalara da etki eden antiparaziter ürünleri kullanmaları gerektiği konusunda uyarmaya devam ediyor. NOTLAR Operasyonu gerçekleştiren veteriner hekimler ilk defa böyle bir vakayla karşılaştıklarını ve oldukça şaşkın olduklarını söyledi. 43 tane çorap yiyen köpek Amerika’da bir hayvan hastanesine sürekli öğürme ve kusma şikayetleriyle gelen köpek yapılan tetkikler sonunda herkesi şaşırttı. Klasik yabancı cisim semptomları ile kliniğe gelen Dane ırkı köpeğin yapılan radyografi çekimleri sonunda midede bulunan yabancı cisimler tespit edilse de tam olarak ne olduğu anlaşılmıyordu. Hastanede yapılan başarılı cerrahi operasyon sonucunda köpeğin midesinden 43 adet çorap çıkarıldı. Amerika Birleşik Devletleri’nde parvo salgını büyüyor San BernardIno Köyü yetkililer bu yıl 200’den fazla parvo vakası kayıtlara giren San Bernardino’da yüksek risk altında olan bölgeleri tehlikeye karşı uyarılara başladı. Bölgedeki Veteriner hekimler, bu hastalığın sadece yavru köpekleri tehdit etmediğini, yetişkin köpeklerin de risk altında olduğunun altını çizip tüm hayvan sahiplerini petlerinin aşılamalarını önemsemeye davet etti. Elektrokemoterapi artık Amerika’da da kullanılıyor Amerikan Hudson Walley’in Veteriner Uzmanlık Merkezinde artık köpek ve kedi kanser hastaları elektrokemoterapiyle tedavi edilebilecek. Elektrokemoterapi özel cihazlarla elektrik akımı vererek kemoterapik ilacının direk olarak tümörle etkileşime geçmesini sağlar; böylece tümörü yok eder ve dokuları normal formuna çevirir. Prosedür aynı radyoterapi tedavilerinde olduğu gibi kısa süreli anesteziyle gerçekleştirilir, fakat radyoterapi de olduğu gibi aşırı yan etkisi yoktur, ek tedaviler gerekmez ve maliyeti yüksek değildir. Veteriner onkolojide melanomalar, yumuşak doku sarkomaları, mast hücreleri tümörleri, skuamöz hücre sarkomaları, beyin tümörleri ve meme tümörlerinde başarısı Avrupa ülkelerinde belgelenmiştir. Elektrokemoterapi Avrupa’da 80’den fazla merkezde kanser hastası insanların tedavisi için kullanılmaktadır. Brezilya, Fransa, İtalya, İrlanda, Slovenya ve İngiltere’de bazı veteriner kliniklerinde hayvanlar üzerinde bu yöntemi başarıyla uygulamaktadır. Umarız yakın gelecekte bizler de bu kullanımı kolay ve pratik cihazı kanser hastası hayvanlarımızda kullanabiliriz. PETİNFO 2014/09 14-15 NOTLAR Hayvan refahı yönetmeliğinde son değişiklikler BGBE Bilim Tohumları Ekibi çocuklarla buluşmaya devam ediyor! Bayer’in, Türkiye’deki 60. yılı vesilesiyle Toplum Gönüllüleri Vakfi (TOG) ile birlikte Mayıs ayında başlattığı Bayer Genç Bilim Elçileri (BGBE) Bilim Tohumları Ekibi projesi, Türkiye’yi dolaşmaya ve kırsal alanlardaki çocuklarla buluşmaya devam ediyor. Proje kapsamında özellikle kırsal bölgelerdeki çocuklara ulaşmayı hedefleyen Bilim Tohumları Ekibi’nin Eylül ayındaki son durağı Samsun’un Taflan beldesindeki Çakırlar Korusu oldu. Belde civarında yaşayan 7-11 yaş arası çocukları koruda bir araya getiren ekip, bilimi sevdirmeye yönelik deneylerle çocuklara farklı ve eğlenceli bir gün yaşattı. Samsun, Bilim Tohumları Ekibi’nin Mayıs ayının ikinci haftasında, proje için tasarlanan özel bir araçla çıktığı Türkiye turundaki 13üncü durağı oldu. Bilim Tohumları Ekibi bugüne kadar Mersin, Adana, Hatay, Adıyaman, Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Kahramanmaraş, Malatya, Trabzon, Rize, Tokat ve Samsun’da toplamda iki bine yakın çocukla buluştu. Ziyaret edilen beldelerde çocuklara eğlenceli etkinlikler hazırlayan ve büyük ilgiyle karşılanan Bilim Tohumları Ekibi, Eylül ayında Ankara, Manisa ve Balıkesir ’deki çeşitli kırsal yerleşimleri ziyaret edecek. Bilim Tohumları Ekibi turuna devam edecek Bayer ile TOG’un 2011 yılında başlattığı ve okul döneminde yürütülen Bayer Genç Bilim Elçileri projesinin kısa dönemli bir uzantısı olarak tasarlanan Bilim Tohumları Ekibi, çocuklardan ve ailelerden gelen talep doğrultusunda önümüzdeki dönemde de devam edecek. Bilim Tohumları Ekibi projesi ile önce üniversiteli gençlere sonra da gençler aracılığı ile çocuklara doğa bilimlerinin sevdirilmesi amaçlanıyor. Projede yer alan üniversiteli gönüllü gençler; öncelikle, ‘Bilim Okuryazarlığı’ başlığında formal olmayan eğitim modülleriyle tasarlanmış bir eğitime katılıyorlar. Bilim okuryazarı olmak, bilim hakkındaki her şeyi bilmek değil, bilimin gerçekten nasıl çalıştığını merak etmek, araştırmak ve anlamak olarak tanımlanıyor. Ardından Toplum Gönüllüsü gençler bir gezici eğitim aracı ile yola çıkarak Türkiye’nin dört bir köşesine ulaşıp çocukların bilime ilgi duymalarını ve bilimi sevmelerini sağlamak üzere bir dizi etkinliği hayata geçiriyor. PETİNFO 2014/09 16-17 ABD Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı köpek ithalatında geçerli olan yönetmelikleri düzenleyerek, hayvan sahipleri ve petleri, güçlü sağlık ve güvenlik standartlarıyla tanıştırdı. Yeni yönetmeliklere göre sahipsiz 6 aylıktan küçük ve aşısız köpeklerin Amerika’ya sokulamayacak. Bu kural, Alaska ve Hawaii’nin de içerisinde bulunduğu diğer ABD toprakları için geçerli olacak. Yetkililer, son uygulamalarla ithal edilen köpekleri, hayvan sahiplerini, pet hayvanlarını ve sahipsiz hayvanları koruma altına alınıp salgınların azalacağını düşünüyor. Geçen ay “Tek Sağlık” kavramını ve sağlık profesyonellerinin vektör kökenli hastalıklara bakışını geçmişten günümüze değerlendirdik. Bu ay ise insanlar için hayati önem taşıyan zoonozları ve veteriner hekimlerin zoonozlara karşı neler yapabileceğini konuşacağız. Dr. Bayer bu ay zoonoz hastalıklara ışık tutuyor… Tek Sağlık kavramında evcil hayvanlardaki vektör kökenli hastalıklar Köpekler ve kedilerde ortaya çıkan, insanlara da bulaşan başlıca vektör kökenli hastalıklar Tablo 1’de özetlenmektedir. Tek başına en büyük önemi taşıyan zoonoz ise, evcil köpeklere tatarcık sinekleri ile bulaşan ve insanlarda viseral leishmaniosis enfeksiyonuna neden olan zoonotik Leishmania infantum (L. chagasi) etkenidir. Bu hastalık, Güney Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika, Kuzey Afrika ve Asya’da bulunan pek çok ülkede endemiktir ve bu bölgelerdeki köpeklerin büyük bir bölümü, patojene maruz kalarak sıklıkla enfekte olmaktadır. Yakın tarihli WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tahminleri, tüm dünyadaki enfekte olan insan sayısının 12 milyona ulaştığını, yılda 2 milyon yeni olgu saptandığını ve yaklaşık 350 milyon insanı içeren PETİNFO 2014/09 18-19 bir popülasyonun enfeksiyon riski altında olduğunu göstermektedir; HIV enfeksiyonu olan bireylerde enfeksiyon riskini ciddi miktarda artmaktadır. Leishmaniosis kontrolü, Tek Sağlık için en büyük güçlüklerden birini oluşturmaktadır ve beşeri tıp ile veterinerlik tıbbının bu hastalığın tedavisi ve ortadan kaldırılması için stratejiler geliştirmek üzere birlikte çalışması gerektiğini gösteren açık bir örnektir. Sağlık Bakanlığı’nın köpeklere serolojik test uygulanmasını ve pozitif sonuç saptanan hayvanların izole edilmesini içeren bir program yürüttüğü, endemik hastalık odağı olan Brezilya’da, bu tür önlemler daha önce alınmıştır. Brezilya’da köpekler için ticari olarak kullanıma sunulan iki aşı mevcuttur ve bu aşılar kontrol stratejisinin önemli bir bölümünü oluşturmalıdır. Aşı uygulamasının yaygın olarak gerçekleştirildiği bölgelerde, organizma iletiminin azalması nedeniyle, hem köpeklerde hem de insanlardaki enfeksiyon prevalansının azaldığını gösteren veriler daha önce yayımlanmıştır. Önemli bir endişe konusu, şu anda Kuzey Avrupa ülkeleri ve Kuzey Amerika’da otokton hastalık olarak bildirilen Leishmania enfeksiyonu için geleneksel endemik bölgelerin genişlemesidir. Bu genişleme, evcil hayvanların ülke sınırlarını aşan dolaşımının artmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Evcil hayvanların seyahati, endemik olmayan bu bölgelerde Leishmania enfeksiyonu taşıyan köpek kaynaklarının oluşmasından sorumludur ve artropod vektörlerinin coğrafi sınırlarının genişlemesine katkıda bulunmuştur (örneğin Kuzey Avrupa’da Rhipicephalus sanguineus saptanması). Çok büyük ölçekli küresel evcil hayvan seyahati, Avrupa evcil hayvan pasaportu planının ulaştığı başarıyla kanıtlanmıştır. Başlangıç tarihi olan 2000 yılından 2010 yılı Ağustos ayına kadar, Birleşik Krallık’a giren ya da tekrar giriş yapan evcil hayvan sayısı 717.965 olarak saptanmıştır (http:// www.defra.gov.uk). Uluslararası evcil hayvan seyahati için sağlık sertifikasının odak noktasını kuduz aşısı uygulaması oluşturmuştur (ve bazı ülkelerde de, aşı uygulamasından sonra serokonversiyon kanıtı gerekli görülmektedir); bununla birlikte, kene ve tenya için geçerli olan bazı ulusal koşullar dışında, diğer zoonotik enfeksiyöz hastalıkların yayılımının fazla dikkate alınmadığı görülmektedir. Yaklaşık 350 milyon insanı içeren bir popülasyonun leishmania enfeksiyonu riski altında olduğunu göstermektedir. Bu kuralın bazı istisnaları vardır; örneğin Avustralya’ya köpek ithalatı için, monositik ehrlichiozis, brusellozis, leishmaniozis ve leptospirozis testleri gerekli görülmektedir, ancak bu tür kontroller uygulanmaksızın endemik bölgelerden endemik olmayan bölgelere ithalat yapıldığını gösteren açık kanıtlar mevcuttur. Bu nedenle global evcil hayvan seyahati, zoonotik enfeksiyonun hızla yayılması için potansiyel oluşturmakta ve Tek Sağlık açısından bir diğer önemli güçlüğü temsil etmektedir. Borreliozis (Lyme hastalığı), kanatlı ve yabani yaşam kaynaklarıyla ve Ixodes spp. kenelerle bağlantılı WHO’nun yakın zamanda yaptığı tahminler, tüm dünyadaki Leishmania enfekte olan insan sayısının 12 milyona ulaştığını, yılda 2 milyon yeni olgu saptandığını GÖSTERMEKTEDİR. Tablo 1. Köpekler ve kedilerde ortaya çıkan, enfeksiyonun insanlara da bulaşabildiği vektör kökenli hastalıklar Hastalık Vektör Leishmaniosis Tatarcık Borreliozis Kene Bartonellozis Pire / Kene Erlikiozis Kene Riketsiozis Kene / Pire Anaplazmozis Kene Dirofilariozis Sivrisinek Yersiniozis Pire Tularemi Kene Koksiellozis Kene Kene kökenli ensefalit Kene Sıçrama hastalığı Kene Batı Nil virüsü ensefaliti Sivrisinek Tripanosomiozis Triatoma endemik bölgelerde (özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika’da) yaşayan insanlar için önemli bir hastalıktır. İnsanlarda ve evcil hayvanlarda enfeksiyona yol açan önemli türler, dar anlamda Borrelia burgdorferi (Kuzey Amerika’da) ve B. garinii ve B. afzelii’yi (Avrupa’da) içermektedir. Enfekte olmuş köpekler ve kediler, insanlar için minimal tehdit oluşturmakla birlikte, enfekte olmuş keneleri ev içi ortama taşıyabilen bir yol oluşturmaktadır. Bir ev hayvanından ayıklanan kenelerin ezilmesi ve hayvanın sahibinin ellerindeki yaraların kenenin tükürük bezi materyaline maruz kalması durumunda insanlarda da enfeksiyon riski söz konusudur. Köpekler, endemik bir bölgede insanlardaki hastalık riskinin takibi için bir ‘gözlem noktası’ işlevi görebilmektedir. Bartonellozis, insanlarda ortaya çıkan önemli potansiyel enfeksiyonlardan biri olarak kabul edilmelidir. Bartonellozis, çoğunlukla ‘kedi tırmığı hastalığı’ olarak bilinmekte ve temel olarak, enfeksiyon taşıyan bir kediden doğrudan alınan Bartonella henselae ve büyük olasılıkla kediden kediye bulaşan kedi piresi Ctenocephalides felis’den kaynaklanmaktadır. Bu enfeksiyon, bağışıklığı yetersiz olan bireylerde (örneğin HIV enfeksiyonu ve edinilmiş immün yetersizlik sendromu [AIDS] bulunan bireyler, kanser kemoterapisi ya da transplantasyon veya immün aracılı hastalıklar nedeniyle immünosupresyon uygulanan hastalar) özellikle önemli hale gelmektedir. Potansiyel sorunun boyutu, evde yaşayan kedilerin çok fazla olan sayısı ve bu kedilerin sahipleriyle olan çok yakın fiziksel bağlantının yanı sıra, gelişmekte olan ülkelerde kedilerdeki seropozitiflik prevalansının ortalama %27, aktif bakteriyemi varlığının yaklaşık %10 olduğu göz önünde bulundurularak tahmin edilebilmektedir. Bu taksonlar arasında en önemli köpek patojeni kene ile bulaşan B. vinsonii subsp. Evde yaşayan aniparaziter tedavisi yapılmamış hayvanlar insanlardaki enfeksiyonların gerçek kaynağıdır. Kaçak yapılan global evcil hayvan transferleri, zoonotik enfeksiyonun hızla yayılması için potansiyel oluşturmakta ve Tek Sağlık açısından bir diğer önemli güçlüğü temsil etmektedir. PETİNFO 2014/09 20-21 berkhofii’dir; ancak başka bir dizi Bartonella türünün de, kedi ve köpek (ve potansiyel artropod vektörleri) kaynaklı klinik hastalıklar yelpazesiyle bağlantılı olduğu bildirilmiştir. Sıklıkla kronik idiopatik hastalıklar olarak kabul edilen ve geniş bir yelpaze oluşturan insanlardaki sendromlarla bağlantılı olabildiklerini gösteren bir dizi araştırma nedeniyle, günümüzde söz konusu organizmalar ilgi odağı oluşturmaktadır. Bartonella’nın ev hayvanlarından insanlara bulaşması konusunda daha öğrenilecek çok şey olmasına karşın, hayvan ısırıklarına, artropodlara, artropod dışkılarına ve hayvan vücut sıvılarına maruz kalma sıklıkları nedeniyle, veteriner hekimler mesleki bir riskle karşı karşıyadır. Tek Sağlık programlarının bir hedefi de, bu patojenlerin hayvan ve insan hastalıklarında taşıdığı önemin daha ayrıntılı olarak incelenmesi olmalıdır. Çeşitli ehrlichia ve rickettsiyal enfeksiyonları da insanlar ve ev hayvanlarında ortaktır. Köpek monositik ehrlichiozisine (Rhipicephalus sanguineus tarafından bulaştırılan Ehrlichia canis), anlamlı zoonotik potansiyel taşıyan bir organizmanın neden olduğu kabul edilmemektedir (insanlarda enfeksiyon olguları bildirilmesine karşın); bununla birlikte, insanlar ve köpeklerdeki E. chaffeensis ve E. ewingii (Amblyoma americanum tarafından bulaştırılan) enfeksiyonları iyi bir şekilde belgelenmiş olmasına karşın, köpeklerin insanlardaki enfeksiyon için bir kaynak olarak işlev görüp görmediği açık değildir. İnsan, köpek ve kedi popülasyonlarında giderek artan öneminin nedeni, Ixodes yoluyla bulaşan granülositik ‘ehrlichiozisdir’ (Anaplasma phagocytophilum). Bu enfeksiyon için kaynak türler, yabanıl kemirgenler ve yabanıl ve evcil ruminantlardır; ancak insanlar ve ev hayvanlarındaki enfeksiyonlar, Avrupa ve Kuzey Amerika’da önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Riketsiozisin benekli ateş grubu da, insanlar ve köpekler için anlamlı sorunlardır. Kuzey ve Güney Amerika’da, Rickettsiz rickettsii’nin (Dermacentor andersoni, D. variablis, R. sanguineus ve Amblyomma cajennese tarafından bulaştırılan) neden olduğu Kayalık Dağlar benekli ateşi bu gruptaki en önemli hastalıktır; buna karşılık Avrupa, Asya ve Afrika’da, R. conorii’nin (R. sanguineus tarafından bulaştırılan) neden olduğu Akdeniz benekli ateşi en büyük kaygı nedenidir. Köpeklerin bu insan enfeksiyonlarındaki rolü, yine enfekte keneleri ev ortamına taşımaları ve dolayısıyla sahiplerinin hayvanlarındaki bu enfekte keneleri ayıklama riskiyle karşı karşıya kalmalarıdır. Patojenin temas halindeki insanlarda tanımlanmasından daha önce gerçekleşebilmesi nedeniyle, köpek riketsiozisine bir veteriner hekim tarafından erken dönemde tanı konması önemlidir. Pire ile bulaşan riketsiyalar da (R. typhi ve R. felis) bu gruba girmektedir. Evde yaşayan hayvanların R. typhi için kaynak oluşturma potansiyeli kanıtlanmamıştır; ancak köpekler, kediler ve kedi pirelerinde (Ct. felis) saptanan R. felis’in ortaya çıkmasına büyük bir ilgi söz konusudur. R. felis’in transovarial ve trans-stadial yolla bulaşabilmesi nedeniyle, evde yaşayan hayvan enfekte olmuş pireleri ev ortamına taşıyarak, böylece insanlardaki enfeksiyon için bir aracı oluşturabilmektedir. Tablo 1’de, insanlar ve ev hayvanlarında ortak olan ve bazıları rölatif olarak nadiren insanlardaki enfeksiyonun nedenini oluşturan, ancak sadece hayvan türleri için önem taşıyan diğer vektörel hastalıklar da sıralanmaktadır (örneğin dirofilarazis, Batı Nil ateşi). Özet olarak, Tek Sağlık programı için bu vektör kökenli hastalıkların ele alınması açısından çeşitli genel güçlükler söz konusudur: Bu hastalıklar için farkındalığın, tıp doktorları ve veteriner hekimler tarafından tanı konabilme düzeyinin arttırılması, Ajanların, vektörleri ve epidemiyolojileri, coğrafi dağılımları, klinik önemleri ve patogenezlerinin incelendiği ‘ortak’ araştırma programlarının yürütülmesi, 1 2 3 Bu enfeksiyöz ajanlar ve vektörlerinin küresel olarak haritalandırılması için gözetim sistemlerinin ve güvenilir tanı testlerinin geliştirilmesi, Evde yaşayan hayvanların insanlardaki enfeksiyonun gerçek kaynağı olduğu hastalıkların belirlenmesi ve insanlardaki olgulara ek olarak kaynaktaki hastalığı etkili bir biçimde kontrol altına alan halk sağlığı stratejilerinin geliştirilmesi (örneğin sokak köpeklerinin kontrolü, ektoparaziter tedavi, aşı uygulaması), Bu hastalıkların gerçek kaynağı olabilecek peridomestik yabanıl yaşam türleri ile ev hayvanları arasındaki temasın incelenmesi ve bu tür bir teması minimum düzeye indirecek stratejiler geliştirilmesi, Hayvan sahiplerini vektörel hastalıklar ve düzenli ektoparazit kontrol programlarının evcil hayvanları ve evlerindeki ortam açısından taşıdığı önem konusundaki farkındalığının arttırılması, Dünyada giderek artan ev hayvanı dolaşımının oluşturduğu riskler ve güçlüklerin belirlenmesi, bununla bağlantılı olarak zoonotik enfeksiyöz hastalık dolaşımını minimum düzeye indirecek stratejiler geliştirilmesi. 4 5 6 7 SEMİNER İnterhas farklılığını ortaya koydu İnterhas Hayvan Sağlığının, Veteriner hekimlerin tedavideki başarılarının artmasına yardımcı olmak ve koruyucu hekimlik alanında güçlü çözümler üretmek amacıyla İstanbul Gayrettepe Point Otel ve Ankara Swiss Otelde gerçekleştirdiği seminerlere 250’ye yakın Veteriner hekim katıldı. İnterhas Pazarlama Müdürü Gürcan Öner, A plus doku kültürü aşısı Biocan R’nin, Biocan DHPPI+L ve Beocan C ile aynı enjektör içerisinde birlikte uygulanabileceğinin altını çizdi. 1996 yılında Dr. Tamercan Morkoç ve Ecz. Ümmügülsüm Morkoç tarafından kurulmuş olan İnterhas A.Ş, Avrupa’da GMP kurallarına göre üretim yapan 5 ayrı firmanın Türkiye exclusive distribütörlüğünü yapmakta ve bu firmalara ait muhtelif 30 kalem aşı ve ilacı ithal etmektedir. Amacı, pazara sundukları kalitesi kanıtlanmış, üstün teknoloji ile üretilen ürünlerle yüksek tedavi başarısı elde etmek ve koruyucu hekimlik alanında da kesin çözümler üretmek olan İnterhas, Veteriner hekimlere hayvan sağlığı alanında yüz akı olacak projeler sunmaya devam ediyor. İnterhas Hayvan Sağlığı 8 Eylül Pazartesi günü Ankara Swiss Otel ve 9 Eylül Salı günü İstanbul Point Otel’ de düzenlediği seminerler ile yine ayrıcalığını ortaya koydu. Birincisi Haziran ayında İzmir’de düzenlenen seminerin ikinci ve üçüncü ayağı geçtiğimiz günlerde Ankara ve İstanbul’da gerçekleştirildi. Prof Dr. Erman Or ve Prof. Dr. Barbaros Çetin sunumlarıyla İstanbul ve Ankara’lı Veteriner hekimlerin kedi ve köpeklerde standart ve alternatif PETİNFO 2014/09 22-23 aşı programları, parazit tedavisi, dermatomikozis ve lyme hastalığı hakkında bilgilerini tazeledi. Teşhis edilmeden başlanılan tedaviler yapılan en büyük yanlış Toplantıda Prof. Dr. Erman Or hekimlere koruyucu hekimlikle ilgili bazı genel bilgilerle beraber kedi ve köpeklerde görülen bulaşıcı viral ve bakteriyel hastalıklardan bahsederek aşılamaların gerekliliğini vurguladı. Türkiye’de kedi ve köpeklerde görülen mantar hastalıklarına dikkat çekerek dermatofitlerlerin yaşama alanları, nasıl teşhis edileceği ve tedavisi hakkında geniş bilgi vererek veteriner hekimlerin bilgilerini pekiştirmesini sağladı. Ayrıca mantar tedavisinde sık yapılan hatalara değinerek hekimlere yol gösterici bilgiler paylaştı. Prof. Dr. M. Erman Or mantar aşılarının sistemik tedaviye ilaveten ya da tek başına kullanılabileceğini ve özellikle asemptomatik taşıyıcıların tedavisinde oldukça önemli olduğunu vurguladı. Klinikte karşılaşılan vakaların %80-95’inin M. Canis olduğunu vurgulayan Erman Or enfeksiyondan sonra yapılan aşılamaların hastalığın şiddetini azalttığı ve klinik lezyonların iyileşmesini hızlandırdığı görüldüğünü söyledi. M. Canis’e maruz kalabilecek yavru kedilerde hastalık bulaşmadan önce yapılan aşılamaların hastalığın şiddetini azalttığını belirtti. Seminerde ayrıca adli tıp Veteriner hekimi olduğunu hatırlatan Prof Dr. Erman Or karşılaştığı vakaları örnek göstererek hekimleri açık yara, ameliyat gibi olgularda tetanoz aşısı yapılması gerektiği konusunda uyardı. Prof. Dr. Erman Or toplantıda veteriner hekimlere kedi ve köpek aşılama programları hakkında bilgi verdi (üstte). BEĞENEREK DİNLEDİĞİM BİR SUNUMDU Güven Türker Arık Çizmeli Kedi Veteriner Kliniği Prof. Dr. Erman Or konularını biraz yüzeysel bıraktı ama temelde oldukça faydalı bir sunumdu. Lyme hastalığı konusunda Barboros Çetin’in anlatım tarzı çok başarılıydı. Fakat biraz daha bilimsel kaynak sunulsaydı daha da muhteşem olurdu. Ama yine de bize konu hakkında çok şahane bir vizyon kattı. Bu çarpıcı seminerden sonra Barbaros hocamızdan aldığımız bilgilerle destekleyerek Lyme aşı uygulamaları için hasta sahibini daha rahat ikna edebiliyoruz. Profilaksi adına çok güzel bir durum ortaya çıktı. LYME HASTALIĞININ CİDDİYETİNİN FARKINA VARDIK Anıl Sille Denizatı Veteriner Kliniği Lyme hastalığının ülkemizde, hatta tüm dünyada ne kadar yaygın bir hastalık olduğunu bu seminer sayesinde anlayabildim. Lyme hastalığına karşı dünyadaki çalışmaların büyüklüğünü, insanlarda başka hastalıkların semptomlarına benzer semptomlar yarattığı için belki de ne kadar çok yanlış teşhis konulduğu fikirleri aklımızda dolanmaya başladı, bu sayede görüş açımızı genişletebildik. Ve de kesinlikle Lyme hastalığından korkmaya başladım... Teşhis tedavi ve koruyucu hekimlikte bu hastalığın çok daha üstünde durmamız gerektiği kanısındayım... SEMİNER Türkiye’de göz ardı edilen gizli salgın; Lyme Toplantının ikinci bölümünde Dokuz Eylül Üniversitesi Biyoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr.Barbaros Çetin ‘’Dünyayı saran gizli salgın, Lyme Hastalığı ‘’sunumuyla Lyme hakkında ülkemizde çok fazla bilinmeyen tehlikelere dikkat çekerek Veteriner Hekimleri bilgilendirdi. Barbaros Çetin, bakterinin biyolojik yapısını inceledikçe dehşete düştüğünü, yeryüzünde benzerinin olmadığı ve plazmidlerindeki genlerin %90’ının hiçbir canlıda görülmediğinin altını çizdi. Binbir surat diye adlandırdığı bu etkenin, penetre olduğu canlının yapısına göre şekil değiştirip, canlının immun sistem hücrelerinin onu algılamamasını sağladığını ve vücudun en ücra köşelerinde 20-30 yıl hiç semptom çıkarmadan saklanabileceğini belirtti. Dünyada birçok ülkede Lyme hastalığı konusunda düzenlemeler yapıldığını kaydeden Barbaros Çetin, sadece ABD’de 20 milyon Lyme hastası bulunduğunu ifade etti. Büyük Taklitçi adıyla da bilinen Lyme hastalığı belirtilerinin birçoğunun diğer hastalıklarla karıştırıldığını anlatan Çetin, şunları anlattı: “Şu ana kadar yapılan araştırmalar Lyme hastalığının 350’den fazla hastalığı taklit edebileceğini gösterdi. Taklit ettiği bu hastalıkların başında günümüzde hızla yaygınlaşan kronik yorgunluk, huzursuz bacak sendromu, epilepsi, MS, ALS, Lupus, Alzheimer, Parkinson, otizm, hiperaktivite ve dikkat dağınıklığı, kalp hastalıkları, kalp krizi, beyin tümörü, migren, kronik baş ağrısı, fetus ölümü ve düşük, birçok cilt ve kas hastalığı gelmektedir.” Prof.Dr. Barbaros Çetin yıllardır yaptığı araştırmalar ve son yıllarda Türkiye’de yapılan seropozitifik çalışmaları neticesinde ülkemizde en az 10 milyon kişinin vücudunda bu bakteri ile yaşadığını düşündüğünü ve oldukça endişeli olduğunu belirtti. Ayrıca yurt dışında değişik bölgelerde yapılan araştırmalar sonucunda bölgelerde yaşayan otizm tanısı konulmuş çocukların yüzde 20 ile yüzde 50’sinin aslında Lyme hastası olduğunu ortaya koyduğunu belirten Barboros Çetin bizim ülkemizde de bu yönde araştırmaların başlanması gerektiğini düşünüyor. Barbaros Çetin, editörümüz Ayça Üvez’e Lyme hastalığını sadece kenelerin değil sivrisineklerin de taşıdığının altını çizerek nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu anlattı. LYME HAKKINDA ARTIK DAHA DA BİLİNÇLİYİZ ECE ÖNEŞ İ. Ü. Vet. Fak. Cerrahi A.B.D Erman Hocanın sunumunu çok beğendim Lyme sunumu da güzeldi fakat yeterli değildi. Lyme hastalığı hakkında bilgilendik, hastalığa karşı koruma ve tedavi yöntemlerinden bahsedilmesini isterdim. Genel olarak konu seçimleri çarpıcı ve dikkat çekiciydi. OLDUKÇA YOL GÖSTERİCİ BİR SUNUMDU Dürdane Şenbay Son derece faydalı ve güzel bir toplantı oldu. Lyme konusunda Barbaros hoca hastalığın ciddiyetinin farkına varmamızı sağladı. Mantar ile ilgili Erman hoca da çok güzel bir sunum gerçekleşirdi. Klinikte yapılan hatalardan bahsederek oldukça yol gösterici oldu. PETİNFO 2014/09 24-25 KONU SEÇİMİ ÇOK BAŞARILIYDI Kasım Berber Seminer gayet iyiydi. Erman hocanın sunumu ile klinikte uyguladığımız yöntemlerin birbirine yakın olması bizler açısından sevindirici bir durum. Konu seçimi ve sunumu da gayet başarılıydı. İkinci bölüm lyme aşısı hariç çok aşina olduğumuz bir konu değildi. Hocamızın son derece güncel bilgileri ve interaktif sunumu iyi ki gelmişiz dedirtecek nitelikteydi. Bu vesile ile mesleki bilgi kazanımının yanı sıra güncel konulardan haberdar olmamız ve meslektaşlarımızla kısa sohbet edebilme olanağı sağladı. Seminerlerin devamını heyecanla bekliyorum. SÖYLEŞİ 9.KHVHD Sürekli Eğitim Kongresi’nde bu sene neler var? Küçük Hayvan Veteriner Hekimleri Derneği 31 Ekim 1 Kasım 2014 tarihleri arasında İstanbul Crowne Plaza Asia Hotel’de 9. Sürekli Eğitim Kongresi’ni gerçekleştiriyor. Peki bu sene kongrede neler var? Erkut Gören, Müjgan Çevik Aksay ve Gizem Taktak kongreyle ilgili merak edilenleri açıklıyor. KHVHD 9. sürekli eğitim kongresiyle mesleki gelişmelerden veteriner hekimleri haberdar etmeye devam ediyor. Kurulduğu günden bu yana mesleğin ve veteriner hekimlerin gelişimini destekleyecek her tür çalışmada ve bilimsel platformda etkin rol oynayan Küçük Hayvan Veteriner Hekimleri Derneği, yıllardır giderek yükselen bir başarı grafiği ile sürdürdüğü KHVHD Sürekli Eğitim Kongrelerine bir yenisini daha ekliyor. Bu yıl 31 Ekim - 1 Kasım 2014 tarihlerinde Crowne Plaza İstanbul Asia Hotel’de gerçekleştirilecek kongre ile ilgili dernek başkanı Erkut Gören, kongre başkanı Müjgân Çevik Aksay ve kongre genel sekreteri Gizem Taktak ile hoş bir söyleşi geçirdik. Söyleşimize kongreleri düzenleyen KHVHD’nin vizyonu ve misyonu hakkında bilgi alarak başlayalım Erkut Gören: Dernek olarak vizyonumuz; mesleki ve toplumsal etkinliklere katılarak, mesleğimizin önemini toplumumuza anlatmak, meslektaşlar arası dayanışmayı PETİNFO 2014/09 26-27 sağlamak ve mesleki gelişmelerden veteriner hekim arkadaşlarımızı haberdar etmek, yanı sıra meslek etiğinin korunmasına ve mesleki hakların savunmasına hizmet etmektir. Mesleki bilgimizle hayvan sağlığı ve refahı başta olmak üzere toplum sağlığının korunmasına hizmet etmeyi ve meslektaşlarımızın özlük hak ve kazanımlarının savunucusu ve takipçisi olmayı kendimize misyon edindik. KHVHD bu kongrelere ne zaman başladı ve bu süreci değerlendirebilir misiniz? Erkut Gören: KHVHD bu kongrelere 2006 yılında cerrahi kongresiyle ortak bir organizasyonla başladı. Başlangıçtaki ana hedef her yıl yapılabilen, veteriner hekimler tarafından beğenilen ve fayda sağladığı kanaati oluşan bir program eşliğinde bir organizasyon oluşturabilmekti. Gelinen süreçteki en önemli dönemeç ilk 4 kongrenin referansıyla 17. Fecava kongresine ev sahipliği yapma görevinin KHVHD’ne verilmesi ve bu kongrenin İstanbul’da başarıyla gerçekleştirilmiş olmasıdır. Bugüne baktığımızda edinilen tecrübeyle her yıl bir adım daha gelişen bir kongre organizasyonu görmekteyiz. Bu yılki bilimsel programa baktığımızda At Hekimliği ile ilgili sunumların olduğunu göreceksiniz. Bu da gelişen kongre organizasyonumuz içinde bir ilktir. Mesleki gelişime önem veren ve destekleyen KHVHD bu yıl bizlere nasıl bir kongre hazırlıyor, biraz bilgi alabilir miyiz? Müjgân Çevik Aksay: Her yıl olduğu gibi dokuzuncusunu gerçekleştireceğimiz bu kongremizde de konusunda uzman yerli ve yabancı bilim insanlarının sunumları olacak. Meslektaşlarımızın istekleri doğrultusunda ana başlıkları belirleyerek başladığımız çalışmamıza konusunda uzman konuşmacıları davet ettik ve yine KHVHD Kongre Başkanı Müjgan Çevik Aksay, kongrenin bilimsel programının püf noktalarını anlattı. havaalanına yakınlığı gibi bizim isteklerimizi karşılaması nedeniyle tercih edilmiştir. Kongredeki konuşmacılar ve sunumlar hakkında da bilgi verir misiniz? Müjgân Çevik Aksay: KHVHD Başkanı Erkut Gören, organizasyonların vizyonu ve misyonundan bahsetti. meslektaşlarımızın seçtiği başlıklarla bilimsel programımızı oluşturduk. Hatta bir ilki gerçekleştirerek, at hekimlerimize yönelik bir program da hazırladık. Bu bağlamda gerek içeriği gerekse konuşmacıları ile klinisyen hekimlerin memnun kalacağı bilimsel bir toplantıya hazırız. Kongrenin tarihi ve yeri konusunda bilgi verebilir misiniz? Tarihi ve yer seçimini nasıl belirlediniz? Gizem Taktak: Kongremiz 31 Ekim - 1 Kasım 2014 tarihlerinde, Crowne Plaza İstanbul Asia Hotel’de gerçekleştirilecektir. WSAVA ve Kongremizde konusunda uzman 14’ü yabancı, 10’u yerli olmak üzere 24 konuşmacımız olacak. Yaban hayvanlarında acil müdahale ve ultrason muayenesinin anlatılacağı 2 workshop yanında at hekimlerimize yönelik anestezi, tanısal görüntüleme, deri hastalıkları, dahiliye ve at ortopedisi ile ilgili sunumlarımız olacak. İki gün sürecek kongremizde İngilizce-Türkçe-İngilizce simultane çeviri yapılacaktır. Klinisyen ve akademisyen meslektaşlarımızın sözel ve poster sunumlarının da yer alacağı kongremizde katılımcılarımız konuşmacılarımızla bir arada olma ve bilgi paylaşımı imkânı bulacaklardır. 9. Kongre Genel Sekreteri Gizem Taktak, kongrenin her geçen yıl uluslararası standartlara yaklaştığını söyledi. FECAVA’nın Türkiye temsilcisi olan Küçük Hayvan Veteriner Hekimleri Derneği’nin kongreleri yurt dışından da takip edilmektedir ve bu iki büyük derneğin temsilci göndermeleri nedeniyle tarihleri belirlemede dikkatli davranıyoruz. Kongre merkezimiz olan Crowne Plaza İstanbul Asia Hotel, kongre ihtiyaçlarımıza cevap verebilmesi, konaklayan katılımcılarımıza tesislerini ücretsiz kullandırması, fuaye alanın genişliği, VIAPORT alışveriş merkezi ve Kongreye katılmak isteyenler kayıt için nasıl bir yol izlemeliler? Müjgan Çevik Aksay: Kongre web sayfasında (http://khvhd2014. org/) bulunan online kayıt formunu kullanarak ya da 0216 330 90 20 no’lu telefondan kongre organizasyon firmamız olan Topkon Kongre Hizmetlerine ulaşarak kayıt yaptırabilirler. Sektörümüz firmaları da kongremizle ilgili kampanya yaparak desteklerini sunmaktadırlar. Meslektaşlarımız firma kampanyası ile de kongremize kayıt yaptırabilir. Kongre kayıt ücretleri konusunda da bizleri bilgilendirir misiniz? Gizem Taktak: Kongre katılım ücretlerimiz, 30 Eylül 2014 tarihine SÖYLEŞİ Kongre sponsorlukları ile ilgili çalışmalarınız ne aşamadadır? Müjgân Çevik Aksay: Alanında düzenli olarak her yıl gerçekleştirilen tek kongre olma özelliği taşıyan kongremizde bizleri yalnız bırakmayan sektörümüz firmalarına gerçekten teşekkür ederiz. Yurt içi ve yurt dışından katılacak veteriner hekimlere ürünlerini, ilaçlarını tanıtabilme imkânı buldukları kongremizin gerçekleşmesinde katkıları oldukça önemlidir. Bu yıl da ana sponsorumuz Nestle Purina-Proplan firmasıdır. Ayrıca kendileri diğer sponsorluklarımızda da katkılarını sunmuşlardır. Petinfo basın sponsorumuz olarak bize desteğini esirgememiştir. Sponsorlukların büyük bir bölümünü tamamladığımız bu yıl görüşmesi devam eden birkaç firmamızla da anlaştıktan sonra hep birlikte başarılı bir organizasyon geçireceğimize inanıyoruz. KÜÇÜK HAYVAN VETERİNER HEKİMLERi DERNEĞİ bu sene bir ilki gerçekleştirip 9. sürekli eğitim kongresi’nde at hekimlerine yönelik programda hazırladı. kadar dernek üyesi için 185 Euro, dernek üyesi olmayanlar için 225 Euro, öğrenciler ve At hekimlerimiz için 110 Euro’dur. 30 Eylül 2014 tarihinden sonra dernek üyesi 215 Euro, dernek üyesi olmayan 250 Euro, öğrenci ve At hekimlerimiz için 130 Euro olacaktır. Ayrıca workshoplarımız 25 kişi ile sınırlı olup 50 Euro’dur. Kongremize meslektaşlarımızı davet ederken, erken kayıt imkânını kaçırmamalarını öneriyoruz. Kongre web sayfamızdan detaylı bilgi alabilirsiniz. Bu yıl at hekimliğine yönelik sunumlardan bahsettiniz. KHVHD olarak kongrenizde at hekimliğine yer verme sebebiniz nedir? Gizem Taktak: Yurt dışı kongrelerinden bilindiği gibi birçok ülkede atlar ‘companion animal’ sınıfında yer almakta ve kongrelerde at hekimlerine yönelik sunumlara yer verilmektedir. Ülkemizde at hekimliğinin gelişmesi ve yaygınlaşmasına katkıda bulunmak için bilimsel programımızda yer verdik. Programı hazırlarken at hekimi meslektaşlarımızın görüş ve isteklerini alarak yola çıktık. Özellikle talep edilen alanlarda uzman konuşmacıları davet ettik ve kendilerine yönelik bir günlük yoğun bir program hazırladık. İlgilenen pet hekimi meslektaşlarımız da bu sunumlara katılabileceklerdir. 9. KHVHD Sürekli Eğitim Kongresi ile ilgili son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir? Müjgân Çevik Aksay: Gerek dernek yönetim kurulumuz PETİNFO 2014/09 28-29 Erkut Gören, KHVHD’nin gelecekteki eğitim projelerinden bahsetti. SÜREKLİ EĞİTİM ÖNEMLİDİR! KHVHD olarak, önümüzdeki dönemde kongre haricinde, mezuniyet sonrası eğitime destek kapsamında uygulamalı seminerlere ağırlık vermeyi planlıyoruz. Ayrıca meslektaşlarımızın sosyal birlikteliğinin geliştirilmesine yönelik her mevsime özel bir toplantı organizasyonu da geleceğe yönelik projelerimiz arasında yer almaktadır. gerekse kongre komitemiz başarılı bir organizasyon olması için çok çalışmaktadır. Meslektaşlarımızın istekleri doğrultusunda pratik hekimliğe yönelik sunumların yer alacağı 9. KHVHD Sürekli Eğitim Kongresi, bilimsel yönden katkı sağlarken, meslektaşların ve sektörümüz firmalarının bir araya gelmesini, mesleki diyaloğu ve sosyal bir ortamı da beraberinde getirecektir. Şuana kadar ciddi bir katılımın olduğu bilimsel kongremize bütün meslektaşlarımızı davet ediyoruz. Dev ırklar L-carnitin eksikliğine yatkındır. semptomlar Kalp kası bozuklukları Dilate kardiyomiyopati Egzersize karşı dayanıksız Güçsüzlük, halsizlik Kas ağrısı L-carnitin hakkında bilinmeyenler İlk olarak 1905 yılında keşfedilen L-carnitin, kapsamlı araştırmalar sonucunda birçok kritik metabolik proseste önemli rolü olduğu ispatlanmıştır. L-carnitin’in birçok biyokimyasal ve metabolik yolda rol aldığı kabul edilmiş bir gerçektir. Enerji metabolizmasında çok önemli bir rolü vardır. Bu önemi iyice anlayabilmek için ilk önce enerji metabolizmasını iyi anlamak gerekir. Bilindiği üzere dokular hücrelerden oluşmuştur ve bu hücrelerin canlı kalabilmek için enerjiye üretecekleri bir mekanizmaya (mitokondri gibi) ihtiyaçları vardır. Yağ asitleri, hücrelerin enerji kaynaklarıdır. L-carnitin, uzun zincirli yağ asitlerinin okside edilip, kullanılabilir enerji haline çevrilebilmesi için mitokondri membranlarından transferine yardımcı olur. PETİNFO 2014/09 30-31 Amino asit bombasıdır L-carnitin, lisin ve metionin’in kompoze edilmiş bir formudur. Vücutta doğal olarak karaciğer ve böbreklerde üretilir ve iskelet kası, kalp ve beyin dokularında depolanır. Yiyeceklerden kolaylıkla absorbe edilebildiği gibi, birçok sağlıklı insan veya hayvan vücutlarında yeterli miktarlarda sentezleyebilmektedir. L-carnitin, yağ metabolizmasında önemli bir rol oynar. Uzun zincirli yağ asitleri ve türevlerinin mitokondriler içerisine transferlerini destekler. Özellikle beyin ve kalp fonksiyonlarında olduğu kadar kas hareketlerinde de kullanılan enerjinin üretimi için, kas hücrelerinin yağ asitlerinden yararlanmasına izin verir. Ayrıca, miyokardial hücrelerin fonksiyonlarını artırdığı gibi hücrelere ve DNA’ya zarar veren serbest radikalleri vücuttan uzaklaştırdığı için canlı metabolizmasında antioksidan gibi davranır. Eğer vücutta yeterli değilse ne yapılmalıdır? L-carnitin eksikliği, genelde yetişkin köpeklerde kardiomiyopati ile karakterizedir. Boxer, Dobermann Pinscher, Dane gibi birçok dev ırk dilate kardiyomiyopatiye predispozedir. Dev ırklar genellikle L-carnitin eksikliğine yatkın oldukları için, kontrol altında tutulmalıdır. Etkilenen dokudan biyopsi yaparak L-carnitin eksikliğinin tanısı konulabilir. Çok fazla kullanılan bir yöntem değildir. Veteriner hekimlikte bu vakayla ilgili rutin bir kontrol yöntemi yoktur. Kırmızı et gibi hayvansal kaynaklı gıdalar iyi birer L-carnitin kaynağıdır. L-carnitin, yağ metabolizmasında önemli bir rol oynar. Uzun zincirli yağ asitleri ve türevlerinin mitokondriler içerisine transferlerini destekler. beyin ve kalp fonksiyonlarında olduğu kadar kas hareketlerinde de kullanılan L-carnitin enerji üretimi AMACIYLA, hücrelerin yağ asitlerinden yararlanmasına izin verir Ne zaman L-carnitin takviyesi yapılmalıdır? Gerçek carnitin eksikliğinde L-carnitin takviyesi hayat kurtarıcıdır. Köpeklerde sıklıkla kalp hastalıkları için önerilir. Dilate kardiyomiyopatili Cocker Spaniels ve Boxer arasında yapılan çalışmalar L-carnitin takviyesinin kalp fonksiyonlarını geliştirdiğini göstermiştir. sürenin sonunda, takviye alan grubun öğrenme ve ayrım yapma özelliğinde artış gözlemlenmiştir. 2 5 3 6 1 L-carnitin ayrıca bütün ırklarda diyabet hastalığının koruma ve tedavisine yardımcı olur. Yağ metabolizmasına yardımcı olarak, kilo kaybı ve obezite sağaltımını destekler. Bazı datalar L-carnitinin obezite kedilerin kilo vermelerini hızlandırdığını göstermektedir. İnsanlarda kas geliştirmede kullanılmaya başladığından beri, diğer bir kullanım alanı da miyopatiler olmuştur. Bordor Collielerde yapılan bir çalışmaya göre L-carnitin, B vitamini ve CoQ10 komplexi miyopatinin neden olduğu arka bacak güçsüzlüğü için oldukça başarılı olduğu rapor edilmiştir. 4 Köpekler üzerinde yapılan farklı bir çalışmaya göre L-carnitin’in konginitif disfonksiyon hastalığını yavaşlattığı ispatlanmıştır. Beaglelarda yapılan araştırmada, köpeklerin bir kısmına 2 ay boyunca L-carnitin ve alpha-lipoik asit takviyesi yapılmış ve bu Kandaki kolesterol ve lipid oranının azalmasına katkısı olduğu bilinen L-carnitin kedilerde görülen karaciğer yağlanmasında (hepatik lipidosis) tedavi amaçlı kullanılabilir. (fatty liver disease) Enerji kaynağı olarak yağ metabolizmasına ihtiyaç duyan yavru kedi ve köpeklerin, L-carnitin için küçük depolama kapasiteleri vardır ve vücutlarının L-carnitin sentezleme kapasitesi daha gelişmemiştir. Bu sebeplerden dolayı yavru kedi ve köpeklere optimal enerji metabolizması için L-carnitin takviyesi yapılmalıdır. L-carnitin nelerde bulunur? L-carnitin takviyesi için en iyi yöntem iyi kalitede mamalardan temin edilmesidir. Yüksek L-carnitine içeren besinler; kırmızı et (özellikle kuzu eti) balık eti, kanatlı eti ve fıstık ezmesidir. Ayrıca L-carnitin ek takviye olarak da dışarıdan alınabilmektedir. KEDİ&KÖPEK Veteriner Hekim Hale Yetkin Mopsan VETERİNER ÜRÜNLERİ Ürün Müdürü L-carnitinin Hill’s Prescription Metabolic’teki rolleri Evcil hayvanlarda L-carnitinin “light” veya “kilo kaybı” diyetlerinde kullanımı yağ asitlerinin oksidasyonunu desteklemesi temeline dayanır. L -carnitin canlı organizmada karaciğer ve böbrekte sentezlenip kalp ve beyin dokularında biriken, yağ yakımında görev alan aminoasit benzeri bir maddedir. Organizma genellikle ihtiyacı olan miktarı sentezlese de kırmızı et ve süt ürünleri gibi hayvansal gıdalar kadar iyi bir L-carnitin kaynağı yoktur. İlk olarak 1905 yılında et ekstraktından izole edilen ve bir kaç yıl sonra bir un kurdu Tenebrio molitor için büyüme faktörü olarak gösterilen L-carnitin, sonradan vitamin BT olarak markalandırılmıştır. Obezite çalışmalarında, diyabet rahatsızlığında, Alzheimer ve Parkinson gibi sinirsel rahatsızlıklarda, erkeklerde fertilizasyonun artırılmasında ve kalp-böbrek rahatsızlıkları gibi tıptaki uygulama alanlarındaki yararları bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bunların dışında temel görevleri; > En önemli görevi enerji ve yağ metabolizması üzerinedir. Çünkü L-carnitin, yağ asitlerinin mitokondri içine taşınmasını ve beta oksidasyonunu gerçekleştirir. Bu da kas kütlesinin korunurken yağın enerjiye dönüşümünü gerçekleştirdiği anlamına gelir. > Yorgunluğu azaltırken, fiziksel performansın arttırılmasını sağlar. > Kalp ve damar sistemini korurken aterosklerozis denilen damar sertleşmesini engellediği belirtilmiştir. Ayrıca kedilerde görülen karaciğer yağlanması(hepatik lipidosis) hastalığında da tercih edilir. > Antioksidan etkisi vardır. Lipid peroksidasyonunu belirgin şekilde inhibe etmektedir. Oksidatif strese bağlı kronik hastalıkların PETİNFO 2014/09 32-33 önlenmesinde faydalıdır. > Azot metabolizması üzerine de etkilidir. L-carnitin, bazı bileşikler (özellikle zararlı metabolitler) ile ester kompleksler oluşturarak antitoksisite özelliği gösterir. Amonyak toksisitesine karşı beyin dokusunu korurlar. Üremide artan üre ve amonyak düzeylerinin dengelenmesinde aktif rol alır. > Termogenezis sağlar. Özellikle kış uykusuna yatan hayvanların ve küçük vücutlu memelilerin kahverengi yağ dokularında birikerek ısı yalıtımı sağlar. > Sinirsel fonksiyonlarda, sinyal iletiminde ve gen ekspresyonunda rolü vardır. Çünkü carnitin kan-beyin bariyerini geçebilen bir maddedir. L-carnitinin günümüzde özellikle spor yapan kişilerde yağ oranını azaltmak, kilo vermek, kas kütlesini arttırdığı için tercih edilir. Vücutta yeterli L-carnitin yoksa yeterli miktarda yağ yakımı da gerçekleşmeyecektir. İnsanlardaki gibi ideal kilosunun üstünde veya obez olan evcil hayvanlar için L-carnitinin aktif rolü de budur. İnsanlardaki gibi evcil hayvanlarımızda da salgın şekilde yaygınlaşan obezite büyük bir sorundur. Yapılan çalışmalar, evcil hayvanların %50‘sinin aşırı kilolu ya da obez olduğunu göstermektedir. Kilo kaybetmeye yönelik programların ise %90 ‘ı başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Hill’s Metabolic Advanced Weight Solution, kilo verme problemine sahip evcil hayvanların tedavisinde en büyük destekçinizdir. Nutrigenomik teknolojisi kullanılarak formüle edilen Metabolic, içeriğindeki L-carnitin ile yağsız vücut kütlesini korur. Her kedi ve köpeğe özel olarak metabolizmalarını ideal oranlara çekerek doğal yoldan yağ yakımını aktive eder. Obez hayvanların gen profilini, sağlıklı gen profiline yakın hale getirerek iki ay gibi kısa bir sürede evcil hayvanların kilo vermesini sağlar ve % 88 başarı oranına sahiptir. Etkinliği klinik olarak kanıtlanmıştır. KEDİ&KÖPEK L-Karnitin içeren Eukanuba ve Iams mamaları Eukanuba ve Iams mamaları hayvansal kaynaklı protein içeriği ile hayvanlardaki kas kütlelerini güçlendirmekte ve korumaktadır. korunmasını sağlar ve kalori alımını azaltır. L-Carnitin içeriği yağların oksidasyonunu sağlar (kuru mamada 50mg/kg, konservede 10mg/kg). Özel karbonhidrat karışımı (arpa/sorgum) sayesinde kan glikoz ve insülin yanıtını düzenlemeye yardımcıdır. Düşük yağ oranına (kuru mamada %8) sahiptir. E Evd Joint Mobility: Osteoartrit, eklem travması gibi eklem/ hareket kabiliyeti sorunları için veteriner diyetimizdir. Eklem ve kıkırdak sağlığını güçlendirmek amacıyla saflaştırılmış glukozamin ve kondroitin sülfat kaynakları içermektedir. Eklem sorunlarının fazla kiloyla artacağını biliyoruz. Bu amaçla yağ oksidasyonu için L-carnitin içermektedir (50mg/kg). ukanuba’nın kilo almaya eğilimli, fazla kilolu ve obez köpekler için, yağ oksidasyonunu sağlayan L-karnitin’i beş köpek mamasında bulundurur. Bunlardan dördü veteriner hekim kontrolünde uygulanan reçete mamalarımız EVD (Veteriner Diyetleri) ve DailyCare serisine, biri de Regular (normal günlük tüketim) serisine ait diyet mamalarıdır. Aynı şekilde kediler için de L-karnitin içeren bir EVD mamamız ve Regular seriye ait bir mamamız olmak üzere toplam iki mamamız mevcuttur. KÖPEKLER İÇİN Evd Restricted Calorie: Obezitenin mamayla kontrolünü sağlayan Veteriner Diyetimizdir. Başlıca endikasyonları arasında Obezite, Diabet ve Kilo fazlalığı bulunur. Bunların yanında kilo vermenin yararlı olacağı Eklem/ Hareket Kabiliyeti sorunlarında da (kalça displazisi, osteoartrit gibi) etkilidir. Ayrıca düşük yağ seviyesinin yararlı olacağı Hiperlipidemi, Lenfanjiyektazi gibi durumlarda da reçete edilebilir. %100 hayvansal kaynaklı yüksek protein (kuru mamada %28.8) içeriği sayesinde kilo verirken de kas kütlenin Evd Weight/Diabetic Control: Diabetes mellitus, inatçı hiperglisemi, obezite ve glikoz metabolizmasında bozulmalar şekillenen yaşlı köpekler için veteriner diyetimizdir. İnsülin yanıtını düzenlemek üzere özel karbonhidrat karışımı (arpa/sorgum), özel lif karışımı, glikoz emilimini geciktiren karboksimetilselüloz ve azaltılmış yağ oranına ek olarak yağ oksidasyonu için L-carnitin (50mg/ kg) içerir. Evd Restricted Calorie: Kedilerde obezitenin mamayla kontrolünü sağlayan veteriner diyetimizdir. Yüksek kalitede %100 hayvansal protein içeriği, özel karbonhidrat karışımı (mısır/sorgum) ve yağ oksidasyonu için L-karnitin içerir (kuru mama 100mg/ kg, konserve 10mg/kg) PETİNFO 2014/09 34-35 Veteriner Hekim Salih Kurt Eukanuba&Iams Türkiye Ürün Müdürü KEDİ&KÖPEK Sağlıklı hayvanlar için L-carnitin Vet Life mamaları içerisindeki L-carnitin kas kütlesinin bakımını yapar ve adipoz dokusundan yararlanmayı sağlayarak fiziksel egzersiz toleransını geliştirir. Farmina Vet Life OBESITY köpek formülü Farmina Vet Life Obesity; yetişkin köpeklerde fazla vücut ağırlığını düşürmek ve glukoz temini kontrol edebilmek için (Diabetes Mellitus) formüllenmiş tam diyetetik mamadır. Farmina Vet Life Obesity vücut ağırlığını düşürmek için tüketilen kalori miktarını düşürür. Yüksetilmiş orandaki lif tokluk hissi verir ve iştahı azaltır. Düşük seviye ve kaliteki nişasta ve şeker kaynağı bu ürünün diyabet hastaları içinde uygun olmasını sağlar. Vet Life mamaları içerisindeki kaliteli karnitin ve protein ilavesi kilo kaybetme sürecinde kas kütlesinin azalmasını önler. Farmina Vet Life RENAL köpek formülü Farmina Vet Life Renal; böbrek fonksiyonlarının kronik ve geçici böbrek yetmezliği durumunda köpekleri desteklemek için formüllenmiş tam diyetetik mamadır. Farmina Vet Life Renal, proteinler, fosfor ve sodyum seviyelerini düşürülmesi ile hiperfosfatemi ve hiperparatiroidizmi düşürür ve azot katabolite oranını PETİNFO 2014/09 36-37 Neşe Özbey Big İthalat Uluslararası Satış ve İthalat Sorumlusu azaltır. Sistemli hipertansiyonun kontrol edilmesine yardımcı olur. (kalp yetmezliği çeken köpeklerde) Vet Life Renal‘in kronik ya da geçici böbrek yetmezliği ve kalp yetmezliği durumu olan köpeklerde yaşam kalitesini arttırdığı klinik deneyler ile test edilmiştir. İçeriğinde bulunan L-carnitin hayvanlarda fiziksel egzersiz toleransını geliştirir. Vetlife Kısır Erkek-kedi formülü Ürünün azaltılmış enerji düzeyi; şişmanlık riskini azaltır. Proteinlerin kalitesi ve L-carnitin içeriği kas kütlesinin bakımını ve adipoz dokusundan yararlanmayı sağlar. Düşük karbonhidrat alımı diyabet riskini azaltır. Ilımlı ayarlanmış magnezyum ve kalsiyum sülfat içeriği ürolitlerin oluşumunu önlemektedir. KEDİ&KÖPEK Benefit’le L-carnitin ihtiyacını giderin Normal şartlarda vücutta yeterli miktarda sentezlenen L-carnitin bazı durumlarda, dışarından takviye olarak alınması gerekebilir. Veteriner Hekim Talat Gülbay Benefit Ürün Geliştirme Direktörü L -carnitin normalde memeli canlıların vücudunda üretilen ikincil bir aminoasittir. Yağ oksidasyonu sırasında yağ moleküllerinin enerjiye dönüşmesini sağlayan L- carnitin karaciğer ve böbreklerde üretilir. Vücutta antioksidan gibi çalışan L-carnitin aynı zamanda serbest radikaller dediğimiz hücre harabiyetini hızlandıran ve yaşlılık proseslerinin temel etkeni olan maddelerin de vücuttan uzaklaştırılmasını sağlayarak hem hastalıklara karşı vücut direncini artırırken hem de yaşlılık proseslerini geciktirerek evcil hayvanların daha uzun süre yaşamalarına ve genç kalmalarına katkıda bulunur. Temel olarak kilo verdirmekten ziyade vücutta yağ hücrelerini yanmasını sağlayarak kas kütlesinin miktarının artmasına yardımcı olur. Bu etkisi nedeniyle aynı zamanda kalp kası büyümelerinde (dilatasyonlu kardiyomiyopatilerde) de etkin bir tedavi destek gücüne sahiptir. Kedi ve köpeklerde de vücut tarafından üretilen L-carnitin düzeyi normal koşullarda yeterli düzeydedir. Ancak obesite problemlerinde, kardiyomiyopatilerde, bağışıklık sistemine destek verilmesi gereken durumlarda ve yaşlanma proseslerini geciktirmek için dışardan ilave edilmesi bu problemlerin giderilmesinde önemli faydalar sağlamaktadır. Kedi ve köpek beslenmesinde de obesite diyetlerinde, kardiyak diyetlerde, PETİNFO 2014/09 38-39 light ve kısırlaştırılmış kedi köpek mamalarında ve 7 yaş sonrası normal mamalarda önemli bir besin ilavesi olarak yer almaktadır. Bu amaçla Benefit ürünlerini tasarlarken kedilerde Benefit Adult Light ve Benefit Adult Sterilized ürünlerinde kilo kontrolüne ve yağ metabolizmasına destek olacak etkin düzeylerde L-carnitin ilaveleri yaptık. Aynı şekilde köpekler için tasarladığımız Benefit Puppy Large Breed ve Benefit Adult Large Breed ürünlerimizde de vücuttaki kas kütlesini arttırarak eklemlerin güçlü kas yapıları ile desteklenerek büyük ırklara özgü eklem problemlerinin önlenmesine destek olacak oranlarda L-carnitin ilaveleri bulunmaktadır. KLİNİK Meslektaş birliği en zayıf noktamız Muhtaç olan bütün hayvanlara elinden gelen imkanı sunmayı prensip olarak benimseyen Oruç Akgül ile yaptığımız keyifli söyleşiyi dergimizin bu sayısında sizlerle paylaştık. Veteriner Hekim Oruç Akgül kliniğinin kapılarını Petinfo’ya açtı. PETİNFO 2014/09 40-41 Küçüklüğünden beri hedefinde sağlık sektöründe çalışmak olan Veteriner Hekim Oruç Akgül bu doğrultuda kararlılıkla yaşamını bu yönde yönlendirerek, 2005 yılında İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesine hekimlik eğitimine başlamış. Bütün eğitim hayatı boyunca mesleğin klinisyenlik yönüne odaklanan Oruç Akgül, çeşitli klinik deneyimi edindikten sonra adını dünyanın en büyük 4. adasından alan Madagaskar Veteriner Kliniği’ni kurmaya karar vermiş. Kliniğinizin ismi neden Madagaskar? Madagaskar Veteriner Kliniği’ni açmaya nasıl karar verdiniz bize biraz süreci anlatabilir misiniz? Bu bölgeyi seçme sebebiniz nelerdir? Kliniğimizin ismi, adında da anlaşılacağı üzere Madagaskar adasından gelmektedir. Bir vahşi yaşam hayranı olarak kliniğimize vereceğimiz isimler arasında son ikiye kalan isimler olarak Galapagos ve Madagaskar ön plana çıkmaktaydı. Eşimin, benim ve ailemin ortak kararı olarak ta Madagaskar isminin bilinirliliğinin biraz daha fazla olması sonucu, bu isimde karar kıldık. Zaten bu bağlamda tabelalarımız, kartvizitlerimiz ve internet hesaplarımızda da Madagaskar’a özel bir hayvan olan ‘lemur’u kullandık. Bir veteriner kliniği açmak her zaman yapmak istediklerim arasında ön sırada yer alıyordu. Veteriner Hekim deyince de klinisyen hekimliğinin aklıma gelen ilk şey olması, bu isteğimi gerçekleştirmem de önemli bir yeri vardır. Hayvan dostlarımızın bize muhtaç olduklarını bilmek ve onlar için elinden gelen her şeyi yapabilmek, meslektaşlarımın ve benim asıl amacımızdır. Bir canlının sizden yardım istemesi kadar içinizi acıtan başka bir şey daha yoktur. Yaralı bir hayvanın size yardım için nasıl baktığını görebildiğiniz an, zaten en yüce duygulardan birini tatmış oluyorsunuz. Bu sebeplerden Oruç Akgül, meslektaşları arasındaki bağın zayıf olduğunu belirtiyor. dolayı zaten sağlık sektöründen başka bir meslek düşünmeyen biri olarak, hayvan dostlarımıza yapabileceğim en iyi yardımın, onlarla bire bir ilgilenmek olduğu sonucunu çıkarttım. Zekeriyaköy bölgesini seçmemdeki amaç, hem burada barınakta çalışıp hasta portföyümün burada olması hem de Sarıyer’e bırakılan sokak hayvanlarının çok fazla oluşudur. Madagaskar Veteriner Kliniği’nden önceki deneyimlerinizi kısaca anlatır mısınız? Ortaokul yıllarından beri kendimi her zaman sağlık sektörünün içinde görmek isteyen biri olarak, bütün eğitim ve öğrenim hayatımı ona göre şekillendirdim. Daha okulumun ilk senesinde Fizyoloji A.B.D. öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. Murat Arslan ve Sayın Dr. Güldal İnal Gültekin ile çalışma imkanım oldu. Orta doğuda kurulan ilk hayvan kan bankası deneyimi, okulda yapabileceğim en güzel başlangıç oldu. Öğrenim hayatımın 2. senesinin yaz aylarında, okulumuz Cerrahi A.B.D. da Sayın Dr. Alper Demirutku’nun desteği ile asistan öğrenci olarak çalışmaya başladım. Derslerimden arta kalan zamanlarda bir çok operasyonu hazırlık, uygulama ve operasyon sonrası bakım aşamalarında izleme ve bazıları için de fiili olarak içinde bulunma imkanım oldu. Hocalarımın telkinleri ile bazı operasyonları daha 3. Sınıfta iken asiste etme imkanım oldu. Burada çalıştığım 1,5 sene içerisinde total kalça protezi dahil çok çeşitli ameliyat tecrübesi edindim. 2011 yılının Haziran ayında mezun olduktan 2 ay sonra Beylikdüzü Akvet Veteriner Polikliniği’nde çalışma hayatıma başladım. Burada geçirdiğim 7 aylık bir dönemin ardından askerlik hizmetimi yerine getirmek için görevimden ayrıldım. Askerlik bitiş tarihim olan Ocak 2012 tarihinde Sarıyer Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü’nde iş hayatıma kaldığım Köpeklerde kanser vakaları Köpeklerde kanser vakalarının artmasından ziyade, artık bu vakaların teşhisinin ön plana çıktığını düşünüyorum. Çünkü tümör ve kanser vakaları önceden de olan fakat hem teşhiste hem de hayvan sahibinin hastayı veteriner hekime götürmede sıkıntı yaşanan olaylardır. Mesleğimizin bilimde ilerlemesine paralel olarak ortaya çıkan vakalar artmıştır. Bu konuda hayvan sahiplerinin bilinçlenmesi son derece dikkate değer bir durumdur. yerden devam ettim. Burada geçirdiğim ortalama 1,5 yıl içinde 500’ün üzerinde ovariohisterektomi ve orşidektomi operasyonu ile çeşitli sayılarda yumuşak doku, ortopedi, tümör, göz, kulak, jinekoloji operasyonlarını gerçekleştirdim. 2014 yılının Mayıs ayında buradaki görevimden de ayrıldıktan sonra, Zekeriyaköy/Sarıyer de Madagaskar Veteriner Kliniği’ni kurdum. Üzerinde özellikle araştırma yapıp, çalıştığınız bir alan var mı? Üzerinde özellikle çalışma imkanım olan bir konu ya da hastalık maalesef olmadı. Ama şunu içim çok rahat söyleyebilirim ki, yurt dışındaki makaleleri takip eden ve tıp bilimleri ile veteriner bilimlerinin beraber çalışması gerektiğine inanan biri olarak, önümüzdeki yıllarda önemli tıbbi gelişmeleri ülkemizde de uygulama fırsatım olacaktır. Bunun yanında mezun olduğum okulumun Fizyoloji A.B.D. yapmak istediğim bir doktora programı vardır. Peki, kliniğinizi en çok hangi vakalarla karşılaşıyorsunuz? Kliniğimize ağırlıklı olarak sokak hayvanları gelmekte. Solunum yolu enfeksiyonları, deri lezyonları, bazı viral hastalıklar karşılaştığımız en KLİNİK YAŞAM ALANLARINA SAYGI GÖSTERMELİYİZ Hayvanlara verilen değerin artması gerektiğini düşünüyor. sık vakalar. Barınakta çalışmamdan kaynaklı çok fazla hayvanseverin sokaklarında baktıkları dostlarını tedavi etme imkanım oldu. Bu nedenle kendi kliniğimde de bu durumu devam ettirmekteyim. Kullanılan ekipmanların önemi tanı ve teşhis hususunda klinikleri bir adım ön plana çıkıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Günümüz teknolojisi ve hastalık çeşitliliği ile, ilkel yöntemler kullanarak teşhis ve tedavi sürecinin işletilmesi son derece yanlıştır. Hiçbir meslektaşım bilim çerçevesine oturtmadan teşhisini koyamayacağı gibi tedavi protokollerini de sadece inspeksiyon ve temel muayene yöntemlerine göre belirleyemez, belirlememelidir de. Bugün kan sayım cihazları çok çeşitli parametrelere bakabilmekte, hastalarımızı renkli doppler ile inceleyebilmekte hatta vakalarımızı BT ile bile değerlendirebilmekteyiz. Zaten bunları kullanarak yapacağımız teşhisimiz hem hastanın prognozu hem de kendi mesleki geleceğimiz açısından son derece önemlidir. Unutulmamalıdır ki bir hasta tüm olumsuz koşullardan bertaraf edilmeden iyileştirilmiş sayılmaz. Mesleğe saygı ve rekabet faktörünü göz önünde bulundurursak en rahatsız olduğunuz ilk üç sorun sizce nedir? Karşılaştığım en büyük problem, meslektaşlarımın arasındaki bağın olmayışı ya da çok zayıf oluşudur. Amacın hayvan sağlığını korumak ya da yerine getirmek olduğu bir hususta, her veteriner hekimin üzerine düşen görev, ortak paydada buluşmaktır. Birbirimize vermediğimiz her bir destek, yolumuza konan bir tane daha fazla taş demektir. Maalesef yazılı olarak öğretilen bir alışkanlık olmadığı için, meslektaş Günümüz beslenme alışkanlıklarının, biyolojik çeşitliliğin, çevresel faktörlerin de kanser vakalarının artışını tetiklediğini göz ardı eTMEMELİ. PETİNFO 2014/09 42-43 Her zaman her canlının yaşam hakkı olduğunu hatta bizim onların yaşam alanlarını çaldığımızı düşünen bir birey oldum. Biz burada yokken onlar vardı, biz buradayken de yine onlar var ve biz gittikten sonra da yine onlar burada olmaya devam edecekler. Asıl işgalcinin biz olduğumuzu unutmamalıyız. Yaptığımız her davranışın, küçük dostlarımızın hayatlarında dönüm noktaları olduğunu bilerek yaşamaya devam etmeliyiz. birlikteliği bizim en zayıf noktamızdır. Bundan başka öne çıkan iki başlık ise finansal rekabet ve birbirimize duyduğumuz güvensizliktir. Mesleğinizin sosyal sorumluluk yönüyle ilgili neler düşünüyorsunuz? Ülke olarak hala veteriner hekimliğinin hak ettiği değeri görmemesi, sıkıntı yaşadığımız bir gerçektir. Yaptığımız her çalışma aslında aynı zamanda insanlarımızı da bilinçlendirme amacı taşısa, belki bu durum çok daha kolay aşılacaktır. Bir veteriner hekimin görevi de işte burada başlar. Bu vasıfları insanlara anlatmakla mükellef olan bizler, sosyal olarak her faaliyet alanını kullanmalıyız. Bu bazen bir dernek çatısı altında, bazen bir spor müsabakası içinde olabilir. Ama unutulmamalıdır ki hayvanlara karşı asıl sorumlu olan bizleriz. ADVERTORIAL Makrofajlardan gelen Antisepsi; Crystalin Animal Health Biopharm’ın yeni ürünü Crystalin Animal Health’in başarısı dilden dile dolaşmaya devam ediyor. Doç. Dr. Süleyman Bacınoğlu ürünün başarısının nedenlerini Petinfo’yla paylaştı. Yenilikçi yüzüyle tanıdığımız Biopharm ailesini yeni ürünleri olan Crystalin Animal Health’le dergimizin Eylül sayısına konuk ederek, ürünle ilgili ayrıntılı bilgiyi Biopharm Genel Koordinatör’ü Doç. Dr. Süleyman Bacınoğlu’ndan aldık. Klinik denemeler ve referanslar doğrultusunda gelecekte Crystalin Animal Health kliniklerin vazgeçilmez elemanlarından biri olacak gibi duruyor. Piyasaya yeni sürdüğünüz Crystalin Animal Health (CAH) hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz? BioPharm Ailesi olarak her zaman olduğu gibi yine kaliteli ve sahadaki Veteriner hekimlerimizin oldukça işine yarayacak önemli bir ürünü Türk Veteriner Hekimliği’ne kazandırmaktan gurur duyuyoruz.. Ürün aslında Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanmış, biosidal sertifikasına sahip ve Türkiye’de üretilen bir antiseptik olarak tanımlanabilir. Fakat şimdiye kadar görülen antiseptiklere pek benzememekte: Şöyle ki; Kafkas bir bilim adamının bulduğu, daha sonra patentini Amerikalıların aldığı ve nihayetinde bir Türk firması olan NPS’nin üretmeyi başarabildiği farklı bir üründür. Diğer ürünlerden farkı memeli vücudunda var olan makrofajların (hastalıkla savaşan hücrelerimizin) ürettiği bir etken maddeyi içeriyor olmasıdır: Hipokloröz (HOCl). Basitçe ifade edilirse; pH nötr olarak sabitlendiğinde, ürünün prospektüsün de açıklandığı gibi hidrojen peroksit ve sodyum hipokloritten hipokloröz meydana geliyor. Ve bu tepkime pH’ yı nötr tutabildiğiniz ölçüde sürekli devam ediyor, ambalaj içerisinde. Zaten işin püf noktası pH’ nın bu şekilde sabit tutulabilmesi. NPS, bunun sırrını söylemiyor, takdir edersiniz. Yeryüzünün en yaygın elementlerinden birisi olan Cl, doğada serbest olarak bulunmayıp çoğunlukla Na, K, Ca ve Mg ile PETİNFO 2014/09 46-47 Doç. Dr. Süleyman Bacınoğlu, Crystalin Animal Health’in şimdiye kadar görülen antiseptiklere pek benzemediğini söylüyor. birliktedir. Klor suda, uygun koşullarda hipokloröz ve hidroklorik asit oluşturacak şekilde çözünür. Makrofajlarda sentezlenen ve aslında asit karakterli olan Hipokloröz (HOCl); mikroorganizmalara karşı parçalıyıcı etkiden sorumlu olan esas bileşiktir. Biraz önce de değindiğim gibi; ortaya çıkan bu bileşik Crystalin Animal Health’ in etken maddesidir. Hipokloröz; hipoklorid iyonundan (bu da çamaşır suyunun etken maddesidir) çok daha fazla bakterisidal etki gücüne sahiptir. Enfeksiyonlara karşı bakterisidal ve antiviral etki gücüne sahip Crystalin Animal Health aynı zamanda nontoksik, non-irritan, non-allerjik, nongenotoksik olduğu için yara bakımının en önemli sorunu olan sağlıklı dokularda meydana gelebilecek hasarların da önüne geçer. Crystalin Animal Health’in önemli özellikleri, bilinen tüm bakterileri ve birçok mantar etkenini “uygun ortamda” 15 saniye gibi bir sürede parçalaması ve yine birçok virüsün hücreye bağlanmasını sağlayan spike’ların yapısını bozmasıdır. Ama asıl önemli özelliği, bütün bunları yaparken hiçbir toksisite ve tahribata neden olmamasıdır. Yani ürünümüzü tercih eden hekimler; Crystalin Animal Health’in yapısı ve pH’ sı ile yara bölgesinde antisepsi sağlarken, aynı zamanda yara iyileşmesini de destekleyebilecekler. Bütün bunları ispatlamak amacıyla; NPS firması Amerika’dan özel izinle laboratuvarlarında test etmek için özel canlı doku örneği getirtdi. Hipokloröz ile aynı amaçla kullanılan iyot preparatlarıyla, karşılaştırmalı doku hasar ve doku iyileşme testleri gerçekleştirmişler. Sonuç, gerçekten çok iyi; iyot, sağlam dokuyu bozduğu için iyileşme sürecine negatif etki yaparken hipokloröz doku yenilenmesini henüz bilinmeyen bir nedenle destekliyor. Testleri gerçekleştirilmiş olan tıp fakültesi akademisyenleri; hipoklorözün uygulandığı andan itibaren hiçbir doku hasarı yaratmaması ve güçlü bir antisepsi sağlaması nedeniyle iyileşmeyi desteklediğini düşünmektedir. Crystalin Animal Health’in pet pratiğine girme süreci nasıl oldu? Endikasyon alanları nedir? Geçen sene şubat ayı sonlarında ürün stoklarımıza girdi. Öncelikle BioPharm ailesi olarak; bizzat teknik destek ve danışmanlık verdiğimiz damızlık süt sığırı çiftliklerinde ürünü denedik, fakat ürünün sağlık bakanlığı onaylı olması ve yara iyileşmesinde ciddi fark yaratması ve hastanelerdeki ilaç sirkülasyonunun daha hızlı olması nedeniyle pet sektörüne yöneldik. Çünkü insanlarda olduğu gibi pet hayvanlarında da yaraların ve operasyon bölgesinin temizliği ve antisepsisinde kullanabilecektik. Yaklaşık altı aydır pet pratiğinde kullanıma sunduğumuz ürün, daha ilk kullanıldığı zamandan Veterinerium Veteriner Polikliniği’nden İlknur Bilgiç yılların tecrübesiyle Crystalin Animal Health’in başarısını değerlendirdi. ‘Yaranın tamamen kapanması gerçekten çok şaşırtıcıydı’ Sizi tanıyalım, Veterinerium’u açmaya ne zaman karar verdiniz? Ben 1990 İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi mezunu Veteriner Hekim İlknur Bilgiç. 2000 yılında Veteriner hekim arkadaşlarımla Veterinerium Veteriner Polikliniğini açtık. Yenilikçi tedavi yöntemleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Ben yeniliklere açık bir hekimim, yenilikler beni mesleğimiz adına oldukça mutlu etmektedir ancak ülkemizde yapılan yeniliklerin biraz yetersiz olduğu kanaatindeyim. Ekipman ve ilaç olarak düşündüğümüzde geçmişten günümüze yadırganmayacak bir ilerleme söz konusu olsa da tıpdaki gibi bir ilerleme gözlenmemiştir. Ben mesleğimizin tıpla birebir konuma gelecek kadar ilerlemesi gerektiğini düşünüyorum. Crystalin Animal Health ile ilgili yaptığınız herhangi bir çalışmayı bizimle paylaşır mısınız? Crystalin Animal Health uygulamasını yaptığım hastanın hikayesini anlatmak gerekirse; Ben ve ekibim tarafından tedavi altına alınan, sokakta yaşayan ve aşırı saldırgan hastaya, tedavi öncesinde yaptığımız konsültasyonda sonunda hastanın yaşamasının zor olacağını düşünmüştük. Fotoğraflarda da göreceğiniz gibi yara ilk gün kurt larvaları ve nekrotik dokularla kaplı iken debridasyon işlemi sonrasında, lenf nodüllerine kadar açık olduğu fark ettik. Tedavi sırasında Crystalin Animal Health’in uygulama sıklığı günde 3 defa yapılması gerekirken hastanın saldırganlığı nedeniyle ancak günde bir defa uygulama yapabildik. Tedavi süreci, yaklaşık 1 ay boyunca gün aşırı uygulanarak devam etti. İki buçuk ay süren tedavi sürecinin sonucunda yaranın tamamen kapanması gerçekten çok şaşırtıcıydı. İstediğimizden çok daha az uygulama yapabilmemize rağmen bu denli geniş ve enfektif bir yaranın, kısa sürede iyileşmesini, Crystalin Animal Health’in etkisine ve hekimlerin steril çalışılmasına borçluyuz. ADVERTORIAL beri çok ciddi sonuçlar sağladı. Önceleri bünyemizdeki hekimlerin kontrolünde yapılan uygulamalarla çalışmalara başladık. Sonrasında başarı duyuldukça ürünün bilinirliği ve kullanımı giderek arttı. Malum yara ve operasyon bölgesinin hijyeni pet pratiğinde de oldukça önemli. Geleneksel yöntemlerle uzun sürede iyileşen vakaların Crystalin Animal Health sayesinde çok daha kısa sürede iyileşmesini sağlayabiliyoruz. Crystalin Animal Health’ in gördüğü ilgiden memnun musunuz? Crystalin Animal Health’in gördüğü ilgi bizi oldukça memnun etmektedir. Sadece pet pratiğinde değil büyükbaş hayvanlarla ilgilenen hekimlerimizden de çok iyi geri dönüşler alıyoruz. Pet pratiğinde özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir’deki hekimlerimiz; yara temizliği, bakımı ve iyileşme süresinin kısalması sebebiyle çok başarılı sonuçlar elde ettiklerini belirtiyor. Fakat tabii ki kullanım yaygınlığı noktasında daha alacağımız çok yol var. Fakat size şunu net olarak söyleyebilirim ki, müşteri memnuniyeti ve kullanım her geçen gün artmaktadır. Bu süre zarfında kliniklerde yapılan bir çalışma oldu mu? Tabii ki birkaç çalışmamız oldu. Klinik ve hastanelerimizle sürekli irtibat halindeyiz. Hatta birkaç tanesini sizlerle paylaşmaktan çok mutlu oluruz. BioPharm ailesi olarak; pet pratiğinde birçok zahmete katlanarak büyük emekler veren veteriner hekimlerimize Crystalin Animal Health’ i tanıtma fırsatı verdiğiniz için Petinfo’ya çok teşekkür ederiz. Ayrıca yine altını çizmeden geçemeyeceğim: Crystalin Animal Health’ in bu kadar kısa sürede önemli yol kat etmesine destek veren tüm meslektaşlarımıza teşekkürü bir borç biliyoruz. Petinfo’ya vakit ayırdığınız için ve bizleri bu çarpıcı ürün hakkında bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederiz. VCOM Hayvan Hastanesi hekimleri Crystalin Animal Health’in başarısını Petinfo’yla paylaştı. TEDAVİDEKİ BAŞARISI inanılmaz Vcom hayvan hastanesinin kuruluş hikayesi nedir? AÜ Vet. Fak., Cerrahi A.B.D. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Bilgili ve Uzman Veteriner Hekim Serkan Durmaz tarafından 18 Ekim 2013 tarihinde Veteriner Cerrahi/ Ortopedi ve Travmatoloji bilim dallarına hitap eden merkezimiz VCOM çatısı altında Ankara Ümitköy’ de hizmete girmiştir. Ekibinizle birlikte hastane bünyenizde verdiğiniz hizmetler nelerdir? Ekibimizde Prof. Dr. Hasan Bilgili, Uzman Veteriner Hekim Serkan Durmaz, Veteriner Hekim Tuğçe Karaçoban, Veteriner Hekim Orhun Cellek, Veteriner Hekim Sefa Erkılıç başta olmak üzere toplam 9 personelle 7 gün 24 saat, hastane statüsünde evcil dostlarımıza hizmet vermektedir. Yumuşak doku cerrahisi, minimal invaziv cerrahi, göz cerrahisi, kulak cerrahisi, ağız ve diş cerrahisi, ortopedik cerrahi, sinir cerrahisi, kalıtsal iskelet sistemi hastalıkları, onkolojik cerrahi, acil müdahale ve yoğun bakım, enfeksiyöz hastalıklar ve koruyucu hekimlik konularında hizmet vermekteyiz. PETİNFO 2014/09 48-49 Akademik bilginize dayanarak sektörde gelenekselleşmiş yöntemlerin yanı sıra yenilikçi sağaltım yöntemlerine bakış açınız nedir? Yeni bulunmuş ve güvenilirliği uluslararası literatürlerle desteklenmiş tüm çalışmalar, hastanemiz personeli tarafından yakından takip edilmekte ve bilimsel veriler ışığında hastanemizde özenle uygulanmaktadır. Crystalin Animal Health ile ilgili yapmış olduğunuz bir çalışmayı bizimle paylaşır mısınız? Tedaviye konu olan hastamız 45 günlük, dişi bir sokak köpeğiydi. Yavru köpek hastanemize getirildiğinde; sağ fossaparalumbal bölgede nekroze ve kurtlanmış açık yarası mevcuttu. 10 gün boyunca yara Crystalin Animal Health solüsyonuyla temizlenerek, uygun pomatlarla bandaja alındı. 10. günden itibaren yara sadece Crystalin Animal Health ile yıkandı. Bandaj uygulaması yapılmadı: yara açık bırakıldı sadece yakalık kullanıldı. Zaten Crystalin Animal Health’ in başarısı inanılmaz, fotoğraflar bunu çok güzel ifade etmektedir. Hipotiroidizm Tiroid bezinin yetersiz hormon üretmesi sonucu ortaya çıkan hipotiroidizmle nasıl başa çıkabilirsiniz? Teşhis ve tedavisi neden bu kadar zor? Hipotiroidizm , endokrinal bozukluklar sebebiyle tiroit hormonunun üretimindeki azalma sonucunda ortaya çıkmaktadır. Tiroid hormonları bazal metabolizma hızını etkilediği için eksikliği ya da fazlalığı birçok sistemi etkilemektedir. En yaygın belirtilerini dermatolojik sistemde oluşturmaktadır ayrıca metabolik hızı da azaltabilir. Hipotiroidizm yaklaşık her 200 köpekten birinde gözlenen bir hastalıktır. Lenfositik tiroiditis, beaglelarda ve borzoilerde kalıtsaldır, diğer ırklarda kalıtsallık kesin değildir. Kongenital hipotiroidizm, rat terrierler, fox terrierler ve dev schnauzerlerde babadan geçme otozomal resesif genle taşınır. Hipotiroid neden meydana gelir? En yaygın form olan primer hipotiroidizm, tiroid bezinin tahrip olmasının sonucunda meydana gelmektedir. Sekonder hipotiroid, hipofiz bezinin TSH salımını azaltmasıyla meydana gelmektedir. Çok nadir rastlanmaktadır. PETİNFO 2014/09 50-51 Tersiyer hipotiroid, hipotalamusun disfonksiyonundan dolayı oluşmaktadır. Köpeklerde hiç gözlenmemiştir. Rat terrier ve Fox terrierlerin tiroid bezinde peroksidaz eksikliği sonucunda kongenital hipotiroidizm gözlenir. Dev schnauzerlerde gelişen kongenital hipotiroidizmler, genelde TSH ya da TRH eksikliğinden dolayı meydana gelmektedir. Ergin yaşlarda başlayan hipotiroid hastalığı genelde lenfositik ya da idiopatik tiroid atrofisi nedeniyle meydana gelmektedir. Lenfositik tiroiditis, tiroid bezinden lenfositler, plazma hücreleri ve makrofajların sızmasıyla karakterizedir. Sonuç olarak fibröz bağ doku paranşimin yerini alır. İdiopatik tiroid atrofisi, adipoz dokunun tiroid bezindeki paranşim dokusunun yerini alması sonucu gözlenmektedir. Fibrozis ve inflamasyon minimum düzeyle gerçekleşir. İdiopatik tiroid atrofisi tiroiditis sonucu gerçekleşmiş olabilir. Tiroid kanserleri çok nadir olarak hipotiroide neden olabilir. Çünkü hipotiroid vakaları, tiroid bezinin %75’i yıkımlanmadan gözlenmemektedir. Hipotiroid vakalarında en sık rastlanan semptomlar nelerdir? Yaygın metabolik semptomlar; kilo artışı, halsizlik, güçsüzlük, soğuğa karşı intolerans ya da sıcak yer arama davranışları ve mental sersemlik içerir. Yaygın dermatolojik değişiklikler, nadir olarak nörolojik bozukluklar görülmektedir. Levothyroxine kullanımıyla bu sorunlar çözülmektedir. Periferal nöropati sonucunda, eğersizlere karşı intolerans, ataksi, güçsüzlük, bilinçli propriosepsiyon eksikliği ve hiporefleksi gözlenmektedir. Son araştırmalar, arka ayaklardaki anormallikler kaslardan daha çok sinir kaynaklı olduğunu göstermiştir. Kranial sinirlerin bozukluklarıyla beraber (V, VII, VIII) periferal ve merkezi vestibular hastalıklar meydana gelebilir. Krizler nadirdir. Rat terrier ve Fox terrierlerin tiroid bezinde peroksidaz eksikliği sonucunda kongenital hipotiroidizm gözlenir. Kimler daha yatkındır? Irk: Golden Retriever, Doberman Pincher, İrlanda seteri, Dachshund, Spaniel, Boxer ırkları bu hastalığa predispozedir. Bölgesel farklılıklar gözlenebilir. Lenfostik tiroiditise predispoze olan birçok ırk hipotiroide de predispozedir. Yaş: Her yaştan köpekte görülebilir. Lenfositik tiroiditis kaynaklı hipotiroidizm vakaları, idiopatik tiroid atrofisinden daha genç yaşta meydana gelir. Cinsiyet: Cinsiyetler arasında bir yatkınlıktan bahsedilmese de, kısırlaştırılma hastalık riskini artırdığı birçok araştırma da kanıtlanmıştır. KEDİ&KÖPEK Tiroid testlerinden önce, hemogram, serum biyokimyası ve idrar analizi ile diğer hastalıkları elimine edebiliriz. Kardiyolojik anormallikler sık gözlenmez. Laringeal paraliz ve megaösafagus gözlemlenmiştir fakat sebebi bilinmemektedir. Hipotiroidi dişi köpeklerde doğuma yakın mortalite, zayıf yavru doğumu ve aşırı süt üretimi gibi reproduktif anormallikler gözlenmektedir. Dişi köpeklerde fertiliteyi düşürdüğüne dair yeterili döküman yoktur. Erkek köpeklerde libidoyu düşürdüğü saptanmıştır fakat fertiliteyle ilgili yine yeterli delil yoktur. Gözlerde, korneada lipit çökeltileri, lipemia retinalis, üveitis, sekonder glakoma ve keratokonjuktivitis sicca gibi değişiklikler gözlemlenebilir. Miksödem koması nadir olarak gözlemlenebilir. Tanıda ne gibi yöntemler izlenmelidir? Karıştırılan hastalıklar Dermatolojik anormalliklerin aynısı hiperadrenokortisizm ve nedeni bilinmeyen alopesilerde gözlenebilir. Metabolik belirtiler birçok hastalıkta gözlenebilir. Laboratuvar bulguları Tiroidin spesifik testlerini yapmadan önce, hemogram, serum biyokimyası ve idrar analizi ile diğer hastalık ihtimallerini ortadan kaldırabilirsiniz. Hafif nonrejeneratif anemi oldukça yaygın rastlanmaktadır. Birçok hipotiroidli köpekte açlık halinde hiperkolestrolemi ve hipertrigliseridemi gözlemlenmektedir. ALP ve ALT hafif yüksek çıkabilir. Kan tahlili ile tiroid hormonlarına bakmadan önce glukokortikoid, furosemid, antikonvulsan, antienflamatuar ajan kullanılıp kullanılmadığını ya da yakın zamanda anestezi alıp almadığını öğrenilmesi gerekir. PETİNFO 2014/09 52-53 Tiroitte spesifik tanı yöntemleri Total T4 (TT4) konsantrasyonu hassastır ama non-spesifik bir testtir; değerleri birçok hastada düşüktür. Hipotiroidin tanısından önce ilave testlerin (free T4, TSH) yapılması önerilir. Ötiroid köpekler kişisel varyasyon, tiroide bağlı olamayan hastalıklar ya da ilaç uygulamaları sebebiyle TT4 düşük oranda çıkmış olabilir. Ötiroid takip ve kızak köpeklerinde gözlenen tiroid seviyesi sıklıkla referans değerin altında kalır ve yanlış tanıya yol açar. Denge diyaliziyle ölçülen free-T4 değeri tiroid fonksiyonlarını T4 ölçüm sonuçlarından daha doğru gösterir. Free-T4, tiroid kaynaklı olmayan hastalıklardan TT4’e göre daha az etkilenir. Negatif feedback’in azalmasından dolayı, TSH konsantrasyonları hipotiroidli köpeklerin elimine edilmesini sağlar. Yükselmiş TSH ile birlikte alçak TT4 ya da free-T4 değeri hipotiroidizm için spesifiktir, fakat hipotiroitli köpeklerin yaklaşık %33’ünün TSH değeri normaldir. T3 konsantrasyonunun Hipotiroidizm: Tanısı mı zor, tedavisi mi? Köpeklerde hipotiroidizm çoğu zaman veteriner hekimler tarafından gözden kaçırılan bir durumdur. Bazı hastalara, tüm klinik belirtiler gözlenmesine rağmen, tanı konulamazken diğer yandan bazı köpeklere sadece serum tiroid seviyelerinin referans sınırlarının bir miktar altında olduğu için yanlış tanı konulabilmektedir. Tiroid hormonları bazal metabolizma hızını etkilediği için eksikliği ya da fazlalığı birçok sistemi etkilemektedir. Kuru ve mat kıl örtüsü, simetrik alopesi, hiperpigmentasyon ve kuyruk ucunda tüy dökülmesi ilk göze çarpan bulgudur. Yüzdeki miks ödem köpeğe trajik bir ifade vermektedir. Hasta sahiplerinin köpeklerinin aktivitelerinin azaldığı ve sık sık konstipasyon şikayeti olduğundan yakınacaktır. Gelişme geriliği, kardiyovasküler problemler ve bazen de kranial sinir felcine bağlı olarak nörolojik sorunlar ortaya çıkabilir. Düzensiz östrus siklusları ve göz problemleri nadir de olsa görülebilir. Oldukça farklı sistemlerde birçok belirtilere yol açabilen tiroid problemlerinin tanısını koyabilmek de çok kolay değildir. Hastanın kan serumundan tespit edilen tiroid profili (T3,T4, fT3, fT4) ve TSH’ın belirlenmesi rutin olarak yapılabilmesine rağmen bazen sonuçlar kafa karıştırıcı olabilir. Enfeksiyonlardan dermatolojik problemlere kadar pek çok hastalık tiroid hormonlarını etkilerken, bazı durumlarda da problem tiroid bezleri ile ilgili olmasına rağmen hastalık maskelenebilir. Tüm bunların yanında diğer bir zorluk da aslında tüm profilin ve özellikle de TSH’ın türe spesifik olmasıdır. Kedi ve köpekler için ayrı testler bulunmaktadır ancak pek çok laboratuvar maddi kaygılar ile türe spesifik testleri kullanmamaktadır. Bu durumda aynı laboratuvarda aynı test yöntemi ile belirlenmesi kaydı ile sağlıklı köpeklerden alınan kan örneklerinden bir referans değer oluşturulabilir ve hasta köpeğin sonuçları bu yöntemle değerlendirilebilir. Özellikle TSH’ı beşeri testler ile ölçmek imkansızdır. Sekonder hipotiroidizmi tespit etmek amacı ile kullanılan TRH’ın bulunma zorluğu da dikkat çekicidir. Doğru tanıya ulaşmada karşılaşılan başka bir zorluk da özellikle immun kaynaklı problemler yüzünden oluşan tiroid otoglobulinlerinin etkisi ile tiroid hormonlarının normal düzeyde ölçülmesidir. Yakın zamana kadar köpekler için ölçülmesi neredeyse imkansız olan bu değere artık ülkemiz laboratuvarlarında da bakılabilmektedir. Tüm bu problemlere rağmen tanısı konulabilen hipotiroidizmli hastalar için tedavi aşaması da ayrı bir sorundur. Veteriner hekimler, ülkemizde veteriner ilacı olarak lisanslı olmayan tiroid preparatlarının köpek ve kediler için doz ayarının yapılma zorluğu ile karşılaşmaktadırlar. Tüm bunların üzerine preparatın tadının iyi olmaması ve bazı zamanlarda aralıklarla piyasada zor bulunması eklenince veteriner hekimler için zaten zor olan tanı ve tedavi süreci iyice çetinleşmektedir. Tek şanslı olunan nokta belki de ilacın çok pahalı olmaması olabilir. Ülkemizde veteriner ilacı olarak lisanslı bir ilacın olması doz, uygulanabilirlik ve güvenilirlik açısından tüm meslektaşların işini kolaylaştıracaktır. Doç.Dr. Ebru YALÇIN U.Ü. Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları AD Doberman Pincher ırkı gibi bazı büyük ırklar hipotiroide yatkın olmaktadır. KEDİ&KÖPEK ölçümü, TT4 ve free-T4 ölçümü kadar doğru değildir. TSH stimulasyon testleri tiroid rezervlerini ölçülmesini sağlar. Hipotiroid tanısı, TSH uygulamalarından 4-6 saat sonrasında gözlenen yetersiz T4 yükselmesiyle konulabilir fakat insanlarda kullanılan rekombinant TSH’ın giderleri bu işlemin klinikte kullanılabilirliğini kısıtlar. TRH stümülasyon testi zor ve az güvenilirdir. Ayrıca temin edilmesi TSH stimulasyon testinden daha zordur. Hipotiroid hastası köpeklerde, % 35 antitiroglobulin antikorları, %34 anti –T3 antikorları ve %15 oranında anti-T4 bulunmaktadır. Antikor varlığı hipotiroidin tanısına yardımcı olmasa da; %20 den fazla antitiroglobulin içeren ötroidli köpekte hipotiroidizm belirtileri 1 yıl içerisinde oluşmaktadır. Kan hücreleri sayımı, serum biyokimyasal analizlerinin sonucu hipotiroidi işaret ediyorsa, TT4 konsantrasyonlarını da kontrol edilmelidir. Eğer TT4 değeri düşükse free-T4 ve TSH konsantrasyonlarıda ölçülmelidir. Yüksek TSH konsantrasyonuyla beraber düşük free-T4 değeri hipotiroid hastalarında konulan tanı %86 oranında doğru çıkar. Terapötik denemeler düşük free-T4’lü ve ciddi klinik şüpheleri olan yani TSH konsantrasyonları referans aralığındaki bazı hipotiroidli hastalarda önerilir. Hayvan sahibini, uygun olmayan bir sağaltım uygulanması halinde TT4 konsantrasyonunun aşırı düşebileceği konusunda uyarmalısınız. Tanı islemlerinin maliyeti biraz pahalı olabilir, fakat yanlış diyagnoz diğer hastalıkların tedavisini geciktirir. İlaç kullanımlarının tiroid testleri üzerinde etkisi Birkaç ilaç tedavisi tiroid hormon konsantrayonuna etki eder; bu ilaçlar (sulfanomidler dışında) nadir olarak klinik hipotiroidizmin sebebi olsa da fakat test sonuçlarına etkisi olabilir. Glukokortikoidler, TT4, free-T4 ve bazen doza bağlı bir olarak TSH’ı etkileyebilir. Bu tür testlerde Hipotiroidizm tedavisi ömür boyu devam eder Hipotiroidizm, tiroid bezi tarafından yetersiz T4 ve T3 hormonlarının salgılanması sonucu oluşan hastalıktır. Bu hastalığı 2 ana başlıkta gruplayabiliriz. 1. Edinilmiş hipotiroidizm (Sonradan oluşan) > Primer hipotiroidizm(Tiroid bezinin çeşitli nedenlerle görevini yapmaması) > Sekonder hipotiroidizm(Hipofiz bezinin çeşitli nedenlerle yetersiz TSH salgılaması) 2. Kongenital Hipotiroidizm (doğuştan olan) > Doğuştan hipotiroidizm kedi ve köpeklerde çok çok nadirdir. Araştırmalara göre her 100 köpekten biri edinilmiş primer hipotiroid hastasıdır. Kedilerde nadiren görülür. Hipotiroidizm hastalığının kedi ve köpek ırkları arasında genetik geçişi yoktur. Kliniğimizde çok sık olmamakla birlikte hasta sahibi anemnezi ve fiziki muayenede hareketsizlik, kilo artışı, tüy kaybı, aşırı tüy dökülmesi, deride aşırı pullanma, mat kürk gibi bulgular varsa hipotiroidi hastalığı açısından da hastamızı değerlendiriyoruz. Muayene sonrası hipotiroidizmden şüphe ediyorsak; kan tahlilinin kesinlikle yapılması gerekir; > Hemogram da; Anemi , > Biyokimya kan analizinde; Serbest t4 ve total t4 seviyesindeki düşüklük veaynı anda TSH seviyesindeki normal değerler ya da yükseklik primer hipotiroidizm hastalığı teşhisi koymamızda önemlidir. PETİNFO 2014/09 54-55 Veteriner Hekim Tolga Özdemir Ayrıca kliniğimizde hipotiroidizm hastalığı teşhisi için hasta sahibi anemnezi, hasta fiziki muayene bulguları ve kan tahlili sonuçları belirleyicidir. Tedavi protokolü olarak, oral Levotiroksin reçete etmekteyiz. Ve bir ay sonra kan tahlillerini tekrarlayarak özellikle total ve serbest t4 seviyesine bakmaktayız. Hipotiroidizm tedavisi ömür boyu devam eden bir tedavidir. Bu nedenle hastamızın hastalık teşhisini doğru koymak önemlidir. Hipotiroidizm hastası olan bir hayvanın minimum 6 ayda bir kan tahlili ile kontrolü gereklidir. İlaç dozajı bu şekilde ayarlanmalıdır. Hastamızın hastalığında beslenmenin de etkisini unutmamalıyız. Sevgili dostlarımıza sağlıklı ve hipotiroidizm den uzak bir yaşam dileriz... KEDİ&KÖPEK Hipotiroidin klinik muayenesinde fasial paraliz, kaslarda aşırı zayıflık gibi bulgulara rastlanılabilir. mutlaka steroid kullanımlarına dikkat edilmelidir. Phenobarbitaller TT4 ve free-T4 değerlerinin düşmesine ve TSH’ın az miktarda yükselmesine sebep olmaktadır. Fakat klinikte hipotiroide sebep olmamaktadır. Sulfonamidler, T3 ve T4 sentezini durdururlar, uzun dönem uygulamalarda TSH’ı yükselterek klinik hipotiroide sebep olurlar. Kesilmesiyle semptomlar düzelir. Potasyum bromit tiroit fonksiyonlarını etkilemez. Aspirin,TT4 ve free-T4 konsantrasyonlarını düşürür. Carprofen, meloxicam ve deracoxib belirgin olarak tiroid fonksiyonlarına etki etmemektedir. Hipotiroidli köpeklerin sağaltımı nasıl olmalıdır? Neredeyse bütün hipotiroidli hastalar ayakta tedavi edilir. Miksödem komasında olan hastaları IV levotiroksin ve destekleyici terapilerle sağaltılır. Oral levotiroksin ilaç uygulamaları 0,02 mg/kg 12 saatte bir kullanılması uygundur. Büyük ırk köpeklerde yüzey alanı baz alınarak 0,5 mg/m2 dozunda uygulayabilirsiniz. İlaçlarla beraber yemek tüketimi biyoyararlanımı düşürür. Hastanın bazı ilaçlardan korunması gerekebilir ya da doz ayarlaması yapılması gerekebilir. Levatroksinin oral likit formlarının biyoyararlanımı tablet formlarından daha yüksek olmaktadır ve 24 saatte bir kullanılabilir. Dikkat edilmesi gerekenler > Tiroksindeki yükseliş kalbin oksijen ihtiyacını artırdığından dolayı, kardiyomiyopatili hastalarda ilaç dozunun %25- %50 azaltılmalıdır. > Hipotiroidizm tedavileri, tanısı konmamış hipoadrenokortizm hastası olan köpeklerdeki Adisson krizlerini artırabilir. Levotroksin tedavisine başlanmadan önce mutlaka hasta adisson hastalığı yönünden test edilmelidir ve kesin tanı konulmalıdır. > Hasta sahibi ilaç uygulamalarının 1-2. haftalarında Görüntüleme Ötiroid köpeklerde yapılan ultrasonografilerde hipotiroid versus’ta ekojenisiteli ve normalden küçük tiroid lobları gözlenir. PETİNFO 2014/09 56-57 hareketlerin artığını söyleyebilir. Fakat aynı şey kilo kaybı ve dermatolojik problemler için geçerli değildir. Bu problemlerin meydana getirdiği hasarların ortadan kalkması biraz zaman alabilir. Nörolojik değişiklikler hızlıca düzelir, fakat tamamen iyileşmesi birkaç ayı bulabilir. Olası kompliksyonlar > İlaç tedavilerinin yetersiz olması, TT4 değerlerine bakılarak yapılan yanlış teşhis kaynaklı en çok karşılaşılan problemdir. > Diğer olasılıklar ise; gastrointestinal sistemde absorbsiyonun azalması, uyumsuzluk ve eşzamanlı meydana gelen deri problemlerini ortaya çıkarmaktadır. Hipotiroidizm hastası olan bir hayvanın minimum 6 ayda bir kan tahlili ile kontrolü gereklidir. İlaç dozajı bu şekilde ayarlanmalıdır. beslenmenin hastalık üzerinde etkisini kesinlikle unutULMAMALI KEDİ&KÖPEK Dermatolojik belirtiler > Alopesi, seboraji ve pyoderma > Aşınması yüksek ihtimal olan alanlarda çift taraflı simetrik alopesi > Yavaş uzayan tüy yapısı > Kuru ve kırılgan tüyler > Hiperpigmentasyon, hiperkeratosis, miksödem ve otitis externa > İmmunsupresyon sonucu meydana gelen pyoderma, folikülütis, yaygın demodikozis ve Malassezia enfeksiyonlarının rastlanma oranını artırır. Feline Hipotiroidizm: Nadir ama dramatik Hipotiroidizm kedilerde en az rastlanan endokrin hastalıklarındandır. Kedilerde en çok kongenital formda karşımıza çıkar. Çok sayıda potansiyel sebebi olmasına rağmen birçok kongenital vaka da disgenezis sonucunda meydana gelmiştir. Etkilenen kedi yavrularında sinir ve iskelet sisteminde postnatal tiroid hormonu eksikliği kaynaklı gelişen anormallikler gözlenir. Karakteristik bulgularda şunlardır; > Yüksek vücut ağırlığıyla doğan yavru kedilerde ileride büyüme geriliği ve aşırı cücelik, > Kedilerin sentral ve periferal sinir sisteminde anormallikleri, > Dişlerin geç çıkması, > Mental sersemlik ve halsizlik, > İskelet ve yürüyüş anormallikleri Anormal laboratuvar değerleri; Hiperkolesterolemi, hiperkalsemi, hafif anemi gözlenebilir. Yetişkin kedilerde gözlenen hipotiroit olguları genelde iatrojenik olarak meydana gelmektedir. Yani hipertiroid tedavisi sırasında kullanılan radyoaktif iyot nedeniyle görülmektedir. Klinik belirtileri yavaş yavaş meydana gelmektedir (halsizlik, ağır yürüyüş, depresyon, hipotermi ve bradikardi). Simetrik bölgesel ya da baştan kuyruğa kadar gözlenen alopesi ve yüz sinirlerinde miksödem kaynaklı sıkışma sonucu ortaya çıkan trajik yüz ifadesi hipotiroitin karakteristik bulgulardandır. Normositik normokromik anemi vakaların %30’unda gözlenmektedir. Diğer klinik patolojik bulgu ise; > Serumda kreatin kenaz seviyesinde yükselme gözlenmesi > Trigliseridin yükselmesi > Hafif hiponatremi > Serum fruktosaminde yükselme > Glukoz toleransında bozulmalar Kedilerde hipotiroid tanısının etkili tanısı TT4 ve TSH testlerinin kombinasyonuyla yapılmaktadır. Primer hipotiroidli kedilerde düşük ya da düşük normalliktte TT4 değeri ve yüksek TSH gözlenmektedir. Düşük TT4’lü ve TSH’lı kedilerde free-T4 ölçümü denge diyaliziyle yapılarak ötiroid hastalığı sendromunu gerçek sekonder hipotiroidizmden ayırt edilmesi mümkündür. PETİNFO 2014/09 58-59 GENEL OLARAK Yetişkin kedilerde gözlenen hipotiroit olguları iatrojenik meydana gelmektedir. Yani hipertiroid tedavisi sırasında kullanılan radyoaktif iyot BU PROBLEME SEBEP OLUR. KEDİ&KÖPEK Hipotiroidizm’in tanısı nasıl koyulur? Kliniklerimizde özellikle köpeklerde olmak üzere (nadiren de kedilerde) en sık karşılaşabileceğimiz endokrinal hastalıklardan biri hipotiroidizmdir. Muayenehaneye gelen genç-orta yaşlı, kilolu, sahibinin hareket etmek istemediğinden, dişiyse seksüel periodunda aksamalar olduğundan şikayet ettiği, simetrik tüy dökülmeleri, deride kuruluk, tüylerde matlaşma, kuyruktaki tüylerde belirgin azalma (fare kuyruk), deride renk değişikliği, tıraş sonrası beklenilen zamanda ve kalitede tüy örtüsünün oluşmaması, kedi ise kulak kepçesi üzerinde simetrik tüy döküntüleri fark edilen hastalarda hipotiroidizm teşhis listesinin başına yerleşir. Klinik muayenede hipotermi, karın bölgesinde soğukluk hissi, fasial paraliz, extremitelerde ödem, kaslarda aşırı zayıflık, bradikardi gibi nonspesifik bulgulara da rastlanılabilir. Megaösafagus vakalarında da aklımıza hipotiroidizm gelecektir. Klinik bulgular oluştuğuna göre tiroid paranşiminin %75’i yıkımlandı diye düşünebiliriz. Hipotiroidizm vakalarının çoğu primer hipotiroidizmdir ve bunların da çoğunluğu lenfositik tiroiditis (otoimmun)görülse de bazıları neoplastik ya da konjenital oluşabilir. Hareketsiz, kilolu, neşesiz bir yavru köpek de konjenital hipotiroidizm şüphesi taşır. Vakaların bir kısmında sekonder hipotiroidizm; TSH ve büyüme hormonu yetersizliğinden, glukokortikoid kullanımından ve beslenme bozukluğundan kaynaklanmış şekilde karşımıza çıkar. Klinik muayenede şüphelendiğimiz hastalık laboratuvar ya da diğer tetkiklerle desteklendiğinde teşhise gidebiliriz. Ancak kan tahlili ile tiroid hormonlarına bakmadan önce glukokortikoid, furosemid, antikonvulsan, antienflamatuar ajan kullanılıp kullanılmadığını ya da yakın zamanda anestezi alıp almadığını öğrenmemiz gerekir. Mesela kortizon uygulamasının üzerinden 1 ay geçtikten sonra tiroid hormon tahlilini yapabiliriz. Kan tahlillerinde genellikle hemogramda orta dereceli anemi, ALT, AST ve CK’da yükselme, hiperkolesterolemi ve hiperglisemi görülür. Hormon tahlillerinde bizi en çok aydınlatacak olan plazmada aktif olarak bulunan serbest T4 ‘tür. TSH ve T3 de teşhisi destekleyebilecek hormonlardır. Tahlil sonuçlarını yavrularda yüksek, yaşlılarda düşük ve Afgan Tazısı, Greyhaund gibi ırklarda da normalde yüksek çıkabileceğini dikkate almak gerekecektir. Rutinde sıkça yapmasak da tiroid biyopsisi ve ultrason teşhiste çok yardımcı olacaktır. Ayırıcı tanıda da (primer - sekonder hipotiroidizm) TSH stimulasyon testi de uygulanabilir ancak kliniğimizde pratik olarak kullandığımız bir teşhis yöntemi değildir. Klinik bulgular laboratuvar sonuçlarıyla desteklendiğinde tedaviye başlamak gerekir, Na levotiroxin hem T4 hem T3 seviyesini yükselten bizim de kullandığımız hormon ilacıdır. Hastaya verilmesi gereken dozu öncellikle yarım olarak hastaya uygulayıp 1 ay içinde gerçek doza ulaşıyoruz. Aylık kan PETİNFO 2014/09 60-61 Veteriner Hekim İlknur Bilgiç Veterinerium tahlili kontrolleriyle hastanın takibi yapılır. Son levotiroksin uygulamasından 6-8 saat sonra yapılan tahlillerde serbest T4 düşük çıkarsa dozu artırmak, yüksek çıkarsa azaltmak gerekir. İlaca gerekli yanıt alındığında da ilk yıl 3 ayda bir devamında 6 ayda bir kontrollerini yapıyoruz. Çoğu hastada ömür boyu ikame hormon tedavisi devam etmek gerekir. Ancak 2 sene sonra tedaviyi sonlandırdığımız hastalarımız da vardır ve henüz herhangi bir klinik bulgu mevcut değildir. Kitaplar da en az 3 ay ilaç kullanımını tavsiye ederler. Genellikle 2 hafta içinde genel durumda yükselme, 4-6 hafta içinde dermatolojik düzelme görülür. Tüylerin normal haline gelmesi 4-6 ayı bulur. Hipotiroidizm lenfositik troiditis sebebiyle oluştuğunda genellikle tedaviye iyi karşılık veren bir hastalık olarak karşımıza çıkar. Kilolu, tembel, yüzünde trajik -mutsuz bir ifade olan hastalar tedavi sonrasında sanki gençleşmiş gibi eski kondüsyonlarına ve neşelerine kavuşur. TOPLANTI Trixie, Türkiye’deki hedeflerini açıkladı Avrupa Pet sektörü liderlerinden Trixie, yıllık değerlendirme toplantısını İstanbul Sürmeli Otel’de gerçekleştirdi. Trixie yöneticileri Türkiye Pet pazarının potansiyelinin farkında olduklarını vurguladılar. Türkiye’de geçtiğimiz günlerde Pet Care ürünlerinde Avrupa Lideri Trixie’nin tüm distribütörlerinin ağırlandığı büyük bir toplantı gerçekleştirildi. 100’e yakın Trixie’linin katıldığı toplantıda firma yöneticileri geçtiğimiz yılın satışlarını değerlendirerek gelecek yılın hedeflerinden bahsetti. Trixie Türkiye distribütörü DBM şirketinin ev sahipliği yaptığı organizasyonda Trixie yöneticileri Türk iş ortaklarından oldukça memnun olduklarının altını çizdi. Biz de Petinfo ekibi olarak bu önemli toplantıya sizin için katıldık ve Trixie Genel Müdürleri Volker Haak ve Dirk Jessen, Trixie İhracat Müdürü Boy Tadsen, Trixie Ürün Müdürü Anette Borgman ve DBM Genel Müdürleri Müjde Coşkun ve Doruk Hatipoğlu’yla görüştük; görüşmelerimizin önemli noktaları… Trixie’nin pet pazarındaki konumundan ve ürünlerinizi kullanan ülkelerden bahsedebilir misiniz? Boy Tadsen: Trixie olarak Avrupa Pet Care pazarında lider pozisyondayız. Fakat Avrupa dışındaki ülkeler için bu geçerli değil. Açıkçası şu anda ürünlerimizin %95’i Avrupa’da satılmaktadır. Hedefimiz Avrupa PETİNFO 2014/09 62-63 dışında bulunduğumuz pazarlarda da aynı Avrupa’daki gibi bir numaraya yerleşmektir. Tam da bu nokta da İstanbul bizim için çok önemli. İstanbul bizim Asya’ya açılan kapımız olabilir, bu konu da çok güzel planlarımız var. Volker Haak: Son 5 yıl için şunu kesinlikle söyleyebilirim ki; Avrupa’daki kedi ve köpek ürünleri pazarının lideriyiz. Bütün Avrupa ülkeleriyle çalışmaktayız, bunları dışında Rusya ve Türkiye gibi büyük ülkelerle de çalışmaya devam etmekteyiz. Genel olarak distribütörlerle çalışıyoruz fakat Almanya, Fransa ve İngiltere’yle birebir ilgilenmekteyiz. Trixie’nin Türkiye pet sektöründeki yeri ve hedefleri hakkında bizi bilgilendirebilir misiniz? Doruk Hatipoğlu: 2008 yılından itibaren temsil etmekte olduğumuz Trixie markalı kedi-köpek-kuşsürüngen ve kemirgen oyuncak aksesuarları Türkiye pet sektörü içerisinde çok saygın ve önemli bir konumdadır. Pazara sunmuş olduğumuz geniş ürün yelpazesi ve dinamik ürün çeşitliliği sayesinde sektörün aranılan ve herkesçe tercih edilen, bilinirliği yüksek bir markadır. Trixie ile hedefimiz ürünlerimizi mümkün olan en geniş yelpaze ile en doğru noktalarda tüketici ile buluşturmaktır. Bu çerçevede önümüzdeki günlerde hayata geçireceğimiz çeşitli projelerle ürün çeşitliliğimiz hakkında satış noktalarına ve tüketicilere daha çok ulaşmayı hedefliyoruz. Pet sahiplerinin Trixie ürünlerini tercih etme sebepleri nelerdir? Veteriner hekimlerin Trixie ürünlerini önermesinin altında yatan farklılıklar nelerdir? DIrk Jessen: Biz oldukça büyük ve başarılı bir firmayız. Yıllık olarak güncellenen 7.000-8.000 arası ürünümüz var. Her sene ürünlerimizi yenilemeye ve geliştirmeye özen gösteriyoruz. Ürün skalamıza değişik ve eğlenceli ürünler ekliyoruz. Distributörlerimize özen gösteriyoruz. Ürünlerimizi geliştirmek için bazı Veteriner hekimlerden, vakıflardan fikir alıyoruz ve bunlar doğrultusunda ürünlerimizi geliştiriyoruz. Onlara lisans ücretleri de ödüyoruz. Açıkçası tüketicilerimizin memnuniyeti için elimizden geleni yapmaktayız. Oldukça özel ürünler üretiyoruz, ürünlerimiz sadece klasik pet sahiplerine yönelik değildir, ürünlerimizle birlikte petleriyle birçok şey yapabilirler; hayvanlarıyla oynayabilir, onları eğitebilir ve tabii ki onların kendi kendilerine eğlenceli oyunlar oynamasını sağlayabilirler. Volker Haak: Pet sahipleri bizim ürünlerimizi tercih etmeli çünkü Trixie ürünleri hem çok eğlenceli hem de eğitici ve en önemlisi de petlerin zeka gelişimini hızlandırıyor. Yüksek kaliteli ürünlerimizi uygun fiyatlara tüketicilerimize sunuyoruz. Ayrıca insanlar kalitenin farkında ve emin, dolayısıyla bu özellikler Trixie’yi vazgeçilmez kılıyor. Türk Veteriner Hekimleri neden Trixie markasını tercih ederek pet sahiplerine öneriyor? Doruk Hatipoğlu: Veteriner Hekimlerimiz Trixie’yi tercih ediyor, çünkü fiyat istikrarına ve ürün kalitesine çok önem veriyorlar. Ürün ile ilgili karşılaşabilecekleri her türlü soru veya sorunda yanlarında güvenilir bir firma görmek onların en büyük isteği. Ürünü sadece satarken değil satış sonrası hizmete de çok önem veriyorlar. Ayrıca Trixie ürünlerinin malzeme kalitesi, paketlemesi ve dinamik çeşitliliği reyonlarında sürekli değişen, canlı bir portföy bulundurmalarını sağlıyor. Fiyat seviyesi olarak Türkiye’nin her tarafında ve internette aynı fiyat seviyesinde olması ve hem Veteriner Hekim’in hem de tüketicinin fiyat Trixie Genel Müdürü Volker Haak, editörümüz Ayça Üvez’e Trixie’nin dünya pet sektöründeki yerinden bahsetti. Trixie İhracat Müdürü Boy Tadsen, Müjde Coşkun’la beraber Türkiye ile ilgili planlarını anlattı. Trixie Genel Müdürü Dirk Jessen, ürünlerinin başarı sırlarından ve püf noktalarından bahsetti. Trixie Ürün Müdürü Anette Borgman, Trixie ürünlerinin yaratıcılığının sırrını açıkladı. TOPLANTI istikrarından yararlanmaları ise bir diğer önemli tercih sebebidir. TRIXIE’DEN YEPYENİ ÜRÜNLER Trixie Ürün Müdürü Anette Borgman, Trixie’nin son yıllarda büyük bir adım atarak ürünlerin yaratıcılığını artırmak için bir çok kişiden fikirler aldığını ve incelikle pazar araştırmaları yaptığını söyledi. Yani Trixie ürünleri özenle tasarlanarak ortaya çıkmakta, en önemlisi yüksek kalite uygun fiyatlara tüketicilere sunulmakta. Ayrıca Borgman, ürünlerinin güvenirliğini uzmanlar tarafından defalarca ev ortamında denetildikten sonra pazara sunulduğunun da altını çizdi. Trixie bu yılki distribütör toplantısı için Türkiye’yi seçme sebeplerini anlatır mısınız? Boy Tadsen: Daha önce de dediğim gibi Türkiye’nin ürünlerimiz için stratejik açıdan çok iyi bir pazar olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca dünyanın Avrupa’dan ibaret olmadığının farkındayız. Diğer taraftan da İstanbul’u iki kıtayı birbirine bağlayan eşsiz bir şehir olduğunu düşünüyoruz. Hedefimiz bir çok kültürün karışımı olan İstanbul’u Avrupa’dan Asya’ya açılan kapımız haline getirmektir. Özellikle de bu sebepten dolayı bizim gözümüzde İstanbul bütün dünyadan daha önemli bir konumda yer almaktadır. Volker Haak: Çünkü İstanbul dünyanın en popüler en ünlü şehirlerinden biri. Biz yıllık toplantılarımızı çift sayılı yıllarda farklı ülkelerde yaparız ve her toplantı öncesi distribütörlerimiz İstanbul’da yapılmasını teklif ederdi. Sonuçta İstanbul’un inanılmaz güzel bir doğa harikası var, her yerde tarih kokusunu hissedebiliyorsunuz, en önemlisi de eşsiz boğazıyla iki büyük kıtayı birbirine bağlıyor. 40. yılımızı kutlamak için İstanbul’dan daha güzel bir fikir olamazdı. PETİNFO 2014/09 64-65 Türkiye Pet pazarının potansiyelinin farkında olAN TrIxIe yöneticileri hedeflerinin İstanbul’u Avrupa’dan Asya’ya açılan kapıLARI haline getirmek olduğunu AÇIKLADI. Trixie’nin Türkiye pet sektöründeki hedefleri nelerdir? Boy Tadsen: Türkiye’deki hedefimiz, Müjde Hanım ve Doruk Beyle beraber Trixie’yi Türk pet sahipleri için mükemmel bir çözüm haline getirmektir. Bu yolda Müjde Hanımla çalışarak bütün ürün skalamızı Türkiye’ye taşımak istiyoruz. Böylece petlerin ve pet sahiplerinin bütün ihtiyaçlarını karşılamış olacağız. Volker Haak: Türkiye pazarına girişimiz oldukça güzel başladı. Türkiye büyümekte olan bir pazar, hızlı gelişimiyle de bizi oldukça heyecanlandırıyor, belki de yakın zamanda Almanya’daki başarı hikayesinin aynısı Türkiye’de de gerçekleşir, sonuçta Trixie Almanya’da pet ürünleri pazarının lideri, Türkiye’de neden olmasın. KÖPEK Doğru antiepileptik ilaç seçimi nasıl yapılır? G eçen sayımızda sizlerle bir kriz vakasıyla karşılaştığınızda nasıl davranmanız gerektiğini, olayın gerçekten bir epilepsi vakası olup olmadığını nasıl saptayabileceğinizi ve geçirilen krizin altında yatan sebepleri nasıl tanımlayabileceğinizi paylaşmıştık. Bu sayımızda ise epilepsi tedavisinde nasıl bir protokol izlenmesi gerektiğini ve hangi antiepileptik ilaçların tercih edilebileceğini Prof. Dr. Nilüfer Aytuğ’nun katkılarıyla sizlerle paylaşıyoruz. Nöbetler küçük hayvan kliniklerinde en sık karşılaşılan nörolojik problemler ve nöbeti olan hastaların yaklaşık %50’sinde de neden, “epilepsi”. Küçük hayvanlarda nöbetle seyreden hastalıklarda tanı ve tedaviye yaklaşım, ilkesel anlamda diğer hastalıklarda gösterdiğimiz yaklaşıma benzer; önce sorun şekillenir, takiben sorunun kaynaklandığı nedeni bulur ve tanı koyarız. Asıl hastalığı ve neden olduğu bulguları düzeltmek Epilepsi vakalarında antiepileptik ilaç kullanımı oldukça önemlidir. Peki, tedavide hangi antiepileptik ilaçlar kullanılmalıdır? Antiepileptik ilacın başarısızlık sebepleri nelerdir ve bu durumda nasıl bir yol izlenmelidir? PETİNFO 2014/09 66-67 üzere tedaviye başlarız. Ancak nöbetlerin diğer hastalıklara gösterilen yaklaşımdan ayrıldığı üç önemli nokta vardır; Nöbetlerin altında yatan asıl nedeni bulmak oldukça güçtür, yani spesifik etiyoloji genellikle belirlenemez, Genellikle tedavi programı sadece anamnez temelinde belirlenir. Tedaviye genellikle hasta normal iken başlanır, bu nedenle nöbetlerin meydana geliş sıklığı belirlenemez ve uygun ilaç saptanamadığı gibi hastanın tedaviye verdiği yanıt belirlenemez. 1 2 3 Öncelikle, hastada gözlenen krizlerin gerçekten “epileptik nöbet” olup olmadığına karar vermek gerekir; Epileptik nöbetleri bireyden bireye büyük değişkenlik gösterir, yani bir hastada gördüğümüzü ya da aldığımız anemnezi diğer hastada alamayabiliriz. Ayırıcı tanıda nöbeti “paroksismal olaylar”dan ayırmak gerekir. Ayrıca senkop, akut EPİLEPTİK Kriz rastgele MEYDANA GELMEZ Son EEG bulguları, köpeklerde meydana gelen krizlerin, rastgele vakalar olmadığını ve önceden tahmin edilebileceğini göstermiştir. Birçok hayvan sahibi köpeklerinin kriz geçireceğini önceden hisseder, dolayısıyla krizden sonra başlatılacak tedavi krizden önce de uygulanabilir. vestibuler atak, myasthenia gravis ve narkolepsi/katalepsi dikkate alınması gereken diğer hastalıklardır. Antiepileptik ilaç kullanımı dişilerde erkek köpeklere göre daha etkili olduğu gözlemlenmiştir. Takiben idiopatik olup olmadığına karar verilir İdiopatik kavramı herhangi bir toksik, metabolik ya da yapısal intrakranial problemin saptanamadığı olgularda normal bir interiktal dönemle tekrarlayan epileptik nöbetleri tanımlar. Ne yazık ki, idiopatik epilepsi tanısını koyabileceğimiz spesifikleşmiş bir tanı yöntemi yoktur. Bu anlamda yaş ve ırkın uyumlu olması, hemogram ve biyokimyasal parametrelerde bir problem olmaması, anamnez ve nöbet karakterinin idiopatik epilepsi ile uyumlu olması, interiktal süreçte herhangibir anormallik yaşanmaması tanı için gerekli ipuçlarını sağlar. Bu durumda tedaviye başlanılabilir ancak tedaviye yanıt alınamaması durumunda MRI ya da serebrospinal sıvı muayenesi gibi ileri yöntemlerle tanıya gidilebilir. KÖPEK Yükleme dozu; 16-20 mg/kg, bir kez IV; idame dozu; 2-5 mg/kg, 12 saatte bir kezdir. 6-12 ayda bir tam kan sayımı, ve biyokimyasal profil kontrol edilmelidir. Serum fenobarbital seviyesi 10 ug/ml’yi aştığında hasta daha sık kontrol edilmeli ve doz kesinlikle artırılmamalıdır. Pek çoğumuzun bildiği gibi ülkemizde insanlarda kullanılan tablet formu mevcut olup, Amerika ve Avrupa’da köpekler için lisanslı formları bulunmaktadır. Primidon: Bir deoksibarbitürattır. Fenobarbitalin analoğudur ve vücutta hepatik oksidasyonu takiben fenobarbitale dönüşür. Monitorizasyonu için fenobarbitalin serum seviyelerini kontrol etmek yeterli olacaktır. Bromür (KBr, NaBr): Bilinen en eski antiepileptiktir. Fenobarbitale yanıt alınamayan hastalarda tek başına kullanılabileceği gibi fenobarbitalle birlikte kullanımı da nöbetlerin sıklığını azaltır. Böbrekler aracılığı ile eksrete edilir. Yarılanma İnsanlarda kullanılan epilepsi ilaçlarının farmakokinetikleri köpeklere uygun olmadığı için ciddi yan etkilere neden olabilir. Doğru epileptik ilaç hangisidir? Epilepsinin tedavisinde ana nokta antiepileptik ilaçların kullanımıdır. Köpeklerde epilepsinin tedavisinde başarılı olduğu bilinen, öteden beri kullanılan iki ilaç Fenobarbital ve KBr dir. İnsanlarda kullanılan epilepsi ilaçlarının farmakokinetikleri köpeklere uygun değildir ya da önemli yan etkilere neden olurlar. Yarılanma süreleri insanlardakinden daha kısa olduğu için serum seviyelerinin sık kontrol edilmesi gerekir Kullanılan ilaçlara kısaca değinecek olursak; Fenobarbital: Hala epilepsinin tedavisinde ilk seçimdir. Yarılanma ömrü 35-74 saat olduğu için günde iki kez verilmesi yeterli olur. Karaciğerde metabolize olur ve birlikte uygulanan diğer ilaçların da metabolizmasını arttırabilir. Bu nedenle, fenobarbitalin karaciğer problemi olan hastalarda kullanımı sınırlıdır. Fenobarbital kullanımı sırasında karaciğer enzim seviyelerinde bir artış görülebilir ancak bu artış hepatotoksisite anlamını taşımaz. Karaciğer toksisitesinden şüphelenilmesi halinde öğün öncesi ve sonrası safra asidi seviyeleri kontrol edilmelidir. Sedasyon ve ataksiye neden olabilir ancak bu problemler geçicidir. Nadiren anemiye neden olabilir. T4 seviyesinde düşmeye yol açar. PETİNFO 2014/09 68-69 Hayvanlarda fenobarbital ve K Br maksimum etki gösterir ve ilk tercih olmalıdır, zonisamid, keppra ve pregabalin gibi daha yeni antikonvülzanlar da uygulanarak etkileri yakından gözlemlenmelidir. ömrü yaklaşık 25 gündür. Potasyum bromür sadece ağız yolu ile sodyum bromür ise PO ve IV uygulanabilir. Sedasyon, poliüri, polidipsi ve kusmaya neden olur. Yükleme dozu (ilk doz) 400–600 mg/kg, bölünerek verilir, idame dozu da 35–45 mg/ kg PO, günde bir kezdir. Ağız yolu ile ve yiyecekle birlikte verildiğinde daha iyi absorbe olur. Klinik bulgular ve tedaviye alınan yanıtın Diazepam gibi benzodiazepin grubu antiepileptik ilaçlar nöbetlerin kısa sürede önlenmesi amacıyla kullanılabilir. Neden bazı köpekler epilepsi sağaltımına cevap vermez? gözlemlenmesi yeterlidir, ülkemizde Amerika ve Avrupa’da kullanılan köpek ve kediler için lisanslı ürünler bulunmamaktadır. Benzodiazepinler: Nöbetlerin kısa sürede önlenmesi amacı ile tercih edilirler, etkileri doza bağlı olarak değişir. Yarılanma ömrü 2-3 saattir. Lipofilik yapısı nedeni ile plazmadan dokulara kısa sürede geçer ve bu nedenle etkisi de kısa sürer. Oral diazepamın etki süresi çok kısa olduğu ve tekrarlanan kullanımlara kısa sürede tolerans gelişebildiği için köpeklerde antiepileptik tedavinin sürdürülmesinde tercih edilmemelidir. IV, PO, IM, rektal, intranazal yolla uygulanabilir IV kullanımı sonrasında da oldukça kısa süreli etki göstereceği tedavi sırasında dikkate alınmalıdır. Buna karşın yüksek dozlarda uygulanması halinde de tam tersi bir durum ile karşılaşılır, diazepam karaciğerde metabolize edilerek metabolitlerine dönüşür. Metabolitlerin bazıları ana ürüne oranla daha yavaş atıldıkları için nöbetlerin kontrolünü sağlayan etkileri kısa olmakla birlikte sedatif etkileri uzun sürer. Yan etkileri, sedayon, ataksi, güçsüzlük, flebitisdir. Diazepam; 0.5-1 mg/kg IV bolus ya da 1-2 mg/kg, rektal yolla uygulanır. Midazolam 0.25 mg/kg IV bolus verilir. Kediler dışında uzun süreli kullanımı etkili olmadığı için kısa süreli kullanımlarda moniterize etmek gerekli değildir. Ülkemizde köpek ve kediler için lisanslı formu bulunmayıp, beşeri formu için yeşil reçete gerekmektedir. Felbamat: İnsanlarda aplastik anemi ve hepatotoksikozis gibi yan etkileri bildirildiği için kullanımı azalmıştır. Köpeklerdeki yarılanma ömrü 5-8 saat, önerilen dozu sekiz saatte bir 15-60 mg/kg’dır. Başlangıç dozu 15-20 mg/kg’dır, herhangi bir yan etki görülmemesi ve beklenilen etkinin elde edilmesi halinde doz iki haftada bir kez artırılabilir. Felbamatın diğer antikonvülzanlara üstün yanı, sedasyona neden olmamasıdır. Kusma ve agresyona neden olabilir. 3-6 ayda bir tam kan sayımı ve biyokimyasal profil kontrol edilmelidir. İnsanlar için lisanslı preperatlar mevcuttur. Gabapentin: GABA analoğu olan ve ağırlıklı olarak böbrekler yolu ile elimine edilen gabapentin, köpeklerde kısmen karaciğerde metabolize olur, yarılanma ömrü 2-4 saattir ve bu nedenle sık uygulanması gerekir. İnsanlarda gabapentin Son araştırmalar epilepsi tedavilerine köpeklerin 3’te 1’nin neden cevap vermediğine ışık tuttu. Royal Veteriner College’da (RVC) bulunan uzmanlar cinsiyet, tür ve krizlerin sıklığının ilaç etkinliğini azaltma olasılığı olduğunu fark etti. Epilepsi, İngiltere’de 50,000 köpek ve 600,000 insanı kronik sinirsel semptomlarla etkilenmektedir. Bu araştırma antiepileptik ilacın her üç vakadan birinde krizleri azaltmadığını gösterdi. RVC araştırmacıları mevcut epilepsi hastalarının 6 yıllık verilerine bakarak bu etkisizliğin sebebini bulmaya çalıştı. Araştırma sonucunda; > Antiepileptik ilaç kullanımı dişilerde erkek köpeklere göre daha etkili olduğu > Border collie ve Alman çoban köpeklerinde antiepileptik ilaç etkinliğinin daha düşük olduğu > Kriz sonrasında yapılan ilaç uygulamaları ilacın etkinliğini düşürdüğü gözlemlendi. KÖPEK Lagotto Romagnolo, ırkında gözlenen epilepsi krizleri 5 -13 haftalıkken başlar ve biter. İLAÇ NE ZAMAN İZLENMELİ? > Kontrolü zor olan hastaya yeni antiepiletik ilaç başlarken > Nisbeten düşük dozlarda toksisiteden şüphelenildiğinde > Kriz kontrolünde etkisi zayıf kalan ilacı bırakırken Yan etkileri çok rastlanmasa da, ilaç kullanıldığı süre içerisinde her 6-12 ayda bir aşağıdaki kontroller yapılmalıdır. > Fiziksel muayene > Biyokimyasal testler > Kan hücreleri sayımı > İdrar analizi böbrekler tarafından elimine edilir ancak köpeklerde kısmen hepatik metabolizma da söz konusudur. Köpek ve kedilerdeki eliminasyon süresi 2-4 saattir bu nedenle ilacın sıklıkla uygulanması gerekir. Önerilen doz 6-8 saatte bir 10-20 mg/kg’dır. 10 mg/kg ile başlamak en uygunudur. Nadiren sedasyona neden olur. Klinik bulgular ve tedaviye alınan yanıt gözlemlenmelidir. Ülkemizde kedi ve köpekler için lisanslı formu bulunmayan Amerika ve Avrupa’da tablet, kapsül ve likit formda lisanslandırılmıştır. Yan etkileri çok iyi tanımlanmamış olmakla birlikte sedasyon yaptığı bilinmektedir. Pregabalin: Gabapentinle aynı sınıfta olan yeni jenerasyon bir ilaçtır. Köpeklerde kullanımına ilişkin az bilgi vardır. Normal köpeklerdeki farmakokinetik veriler temelinde 2-4 mg/kg dozda, 8 saatte bir ağız yolu ile uygulanması önerilir. Yarılanma ömrü köpeklerde 7 saattir. Köpeklerde başlangıç dozu günde 2 kez, 2 mg/ kg’dır ve gereksinim duyulması halinde 1 mg/kg’lık artışlarla 4 mg/kg’a kadar çıkartılabilir. Rutin doz uygulaması günde 2 kez 1-2 mg/kg’dır. İnsanlar için lisanslı formları bulunmaktadır. Zonisamid: Geleneksel antikonvülzanlara alternatif olabilecek kadar etkilidir. Yarılanma süresi diğerlerine oranla oldukça uzun olup, köpeklerde 15-20 saattir. 8-10 mg/kg dozda günde iki uygulama yeterli olur. İlacın büyük PETİNFO 2014/09 70-71 demet şeklinde meydana gelen krizler ve status epileptikusun kontrolünü sağlamak için antiepileptik ilaç tedavisi kısa süreli farklı bir antiepileptik ilaçla desteklenebilir. bir kısmı renal yolla elimine edilirken bir kısmı da karaciğere metabolize olur. Köpeklerde teratojenik etkisi saptandığı için gebelerde kullanılmamalıdır. Bilinen diğer yan etkileri; sedasyon, ataksi, iştah kaybı, tremorlar, diğer sulfat gruplarında olduğu gibi hemolitik anemi ve poliartropatidir. Ülkemizde yoktur, fakat zonisamid’in köpekler için lisanslı jenerik formu mevcuttur. Levetiracetam: İnsanlarda fokal ve genel nöbetlerin tedavisinde kullanılan bir antikonvülzandır. KÖPEK Antiepileptik ilaçlar kullanılırken diyet dikkatlice gözlemlenmelidir. Ani değişikliklerden kaçınmak gerekir. Diğer antiepileptiklerle birlikte kullanıldığında çok etkilidir. Köpek ve kedilerde başlangıç dozu 20 mg/kg’dır. 8 saatte bir uygulanır ve istenilen etki elde edilinceye kadar doz derece derece artırılır. Minimal hepatik metabolizmaya sahip olan ilacın %80’i böbrekler aracılığı ile atılır. Yarılanma ömrü 3-4 saattir, güvenlik sınırı çok yüksektir, karaciğer hastalığı olanlarda güvenle kullanılabilir. Yüksek dozlarda gastrointestinal yan etkileri görülür. Ülkemizde mevcut olmamakla birlikte diğer ülkelerde PO ve IV formları mevcuttur. Davranış problemlerinin yanı sıra gastrointestinal yan etkilere de neden olabilir. Klinik bulgular ve tedaviye alınan yanıt gözlemlenmelidir. GOLDEN RETRIEVER CİNSİ KÖPEKLERDE SIRTTA HAFİF TİTREMELER VE BAZEN DE KASLARDA ARA SIRA GÖZLENEN SEYİRMELER PARSİYAL EPİLEPSİNİN SEMPTOMLARI ARASINDA YER ALMAKTADIR. Imepitoin: Etkisi fenobarbitale eşittir. Fenobarbital gibi hepatotoksisite riski de yoktur. AB ülkelerinde köpeklerin idiopatik epilepsisi için lisanslandırılmıştır. Ancak ülkemizde mevcut değildir. Status epileptikusun tedavisinde oldukça etkilidir. Epilepside Diyetin önemi Antiepileptik ilaçlar kullanılırken diyet dikkatlice gözlemlenmelidir. Ani değişikliklerden kaçınmak gerekir, bu değişiklikler tuzun böbrekler aracılığı ile eliminasyon oranını değiştirdiği için antiepileptik ilaç eliminasyonunu da düzensizliklere neden olur. Antikonvülzan ilaç tedavisi neden başarısız olabilir; 1. Kriz benzeri paroksismal olgular nöbet değildir. 2. Hasta sahibi ile iletişim ve eğitimi yetersizdir. Hastalığı kolayca anlaşılabilecek terimler kullanılarak hasta sahibine anlatılmalıdır. 3. Hatalı ilaç seçimi; Antikonvülzanların birçoğunun köpeklerdeki kullanımı kısa yarılanma ömürleri nedeni ile uygun değildir. 4. İlaçların tekrarlanan kullanımları sonucunda tolerans gelişir, örneğin; köpeklerin çoğu benzodiazepamlara saatler-günler içerisinde tolerans geliştirir. 5. Hatalı doz uygulaması, önerilen dozlar ve kullanım sıklıkları genel yaklaşımlardır. Oysa epilepsinin kontrolünde doğru doz nöbetlerin kontrol altına alındığı ve minimum yan etkinin görüldüğü doz/serum seviyesidir. Bu aslında hastanın yaşam konforunu maksimumda tutmayı sağladığımız seviyedir. Bu seviye bireyler temelinde değişebilir. 6. Hasta bazı ilaçlara dirençli olabilir. Hastaların yaklaşık %5-30’u mevcut antikonvülzanlarla tedaviye yanıt vermezler. Özetle; hayvanlarda fenobarbital ve K Br maksimum etki gösterir ve ilk tercih olmalıdır, zonisamid, keppra ve pregabalin gibi daha yeni antikonvülzanlar da uygulanarak etkileri yakından gözlemlenmelidir. Bu ilaçların bir kısmı ile ilgili bilimsel çalışmalara dayalı veriler henüz oldukça yetersiz olmakla birlikte, kişisel deneyimlerim ve bu ilaçlarla yapılmış olan klinik çalışma ve deneyimler, nöbetlerin tedavisinde etkili olduklarını göstermiştir. SEMİNER Veteriner hekimlere verilen teorik bilgilendirmeler sonunda yapılan aktif uygulamalar kursun oldukça verimli olmasını sağladı. PETİNFO 2014/09 76-77 Klinisyenlerden AOVET’E tam not AOVET vakfı tarafından Ağustos ayında düzenlenen ‘Küçük Hayvanlarda Temel Kırık Prensipleri’’ kursu vaka paylaşımlı interaktif sunumları ile Veteriner hekimlerden tam not aldı. AOVET Vakfı tarafından ülkemizde ilk kez 14-15-16 Ağustos tarihlerinde Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi’nde gerçekleştirilen ‘’Küçük Hayvanlarda Temel Kırık Prensipleri’’ konulu uluslararası katılımlı kurs, pet hekimlerinin eksikliğini hissettikleri ve müdahale etmeye çekindikleri konularda, yoğun uygulamalı eğitimler ve alanında uzman konuşmacıların verdiği önemli bilgilerle beraber başarıyla tamamlandı. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Bilgili, Fransa ONİRİS’de görev yapmakta olan Prof. Dr. Olivier Gauthier, İtalya’da Torino Üniversitesi’nde görev yapmakta olan Prof. Dr. Bruno Peirone, Fransa, Fregis Veteriner Hastanesi’nde görev yapmakta olan Dr. Guillaume R. Ragetly, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin, Davies Veterinary Specialist’de Ortopedi servisinin başında görev yapmakta olan Dr. Richard Whitelock ve Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cenk Yardımcı gibi önemli isimlerin bir araya geldiği kurs, eğitmenlerin vaka paylaşımlı interaktif sunumları ile katılımcılardan tam not aldı. AOVET heyecanı Kursun açılış konuşması AOVET Türkiye Başkanı Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin ve AOVET Eş Başkanı Prof. Dr. Olivier Gauthier tarafından yapıldı. Şengöz Şirin, AOVET ekibi olarak büyük bir özveri ile organize ettikleri kursun amacını ve hislerini şu sözlerle dile getirdi: ‘’Dünyada ve ülkemizde, pet hayvanlarının yaklaşık üçte birinin hayatını tehdit eden ve hayvan refahını etkileyen ortopedik olguların görülme sıklığının artması, ortopedik konularla ilgili bilgi, beceri ve deneyimlerin artırılması zorunluluğunu hissettirmektedir. Alanında uzman çok değerli eğitmenlerin yer aldığı bu kursta, pet hayvanları ile ilgili kliniklerde çalışan ya da ortopedik konulara SEMİNER AOVET TÜRKİYE BAŞKANI Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz kurs sonunda yaptıĞI konuşmada ilerleyen zamanlarda master ve ileri seviye kurslarınIN da ülkemizde düzenleneceğinin sinyallerini verdi. ilgi duyan meslektaşlarımızın dikkatini çekecek konuların aktarılacağı, sorunların tartışılacağı, deneyimlerin paylaşılacağı ve hepsinden önemlisi yoğun uygulamalı eğitimlerin gerçekleştirileceği bir program oluşturmaya çalıştık.‘’ Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin konuşmasının devamında ülkemizde ilk kez bir AOVET organizasyonunun gerçekleştiriliyor olmasından dolayı heyecanlı olduğunu dile getirerek ilerleyen zamanlarda da AOVET kurslarının ülkemizde düzenleneceğini belirtti. Türkiye’nin değişik şehirlerinden gelen Veteriner hekimlere ve kurdukları standlarla kursa ayrı bir renk katan firmalara da destekleri için teşekkür etti. Dolu dolu 3 gün Kurs, Kemik Bilimi, Kırıklar ve İmplantlar-Vidalar, Pinler ve Teller-Diafizer Kırık Yönetimi-Kırık PETİNFO 2014/09 78-79 Komplikasyonları-Artiküler Kırıkların Yönetimi-Kırık Hastasının Yönetimi ve Post Operatif Değerlendirilmesi başlıkları altında 6 modülde gerçekleştirildi. Her birinin kendi içerisinde alt gruplara ayrıldığı modüllerde pelvis kırıklarından tarsal kırıklara, yapılabilen teknik hatalardan komplikasyonlara kadar oldukça geniş bir konu içeriğine sahip olan detaylı modüllerle yoğun teorik eğitimler verildi. Teorik olarak katılımcıların bilgiyle donatıldığı her iki modülün ardından pratik uygulama laboratuvarına geçilerek kemik modelleri üzerinde aktif uygulamalar gerçekleştirildi. Pratik eğitimler sırasında eğitmenlerin katılımcılarla bire bir ilgilenerek uygulamalara dahil olması, uygulamanın verimliliğini artırırken pratik anlamda yapılan yanlışların da giderilmesini sağladı. Yoğun eğitim ve uygulama programındaki kalitesini iddialı bir şekilde ortaya koyan AOVET, program sonrası düzenlediği aktivitelerle de göz doldurmayı SEMİNER başardı. Yöresel güzellikleri ve lezzetleri ön planda tutan AOVET’in ilk gün Burdur Gölü’nün eşsiz gün batımı manzarasında düzenlediği gala yemeğine Burdur Valisi Hasan Kürklü, Burdur Belediye Başkanı Yardımcısı Hasan Duygulu ve Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Saatçi de katıldı. Düzenlenen gala yemeğinde Burdur’ un yöresel halk oyunları ekibi sahne alarak misafirlere sıra dışı bir gece yaşatmayı başardı. İkinci günün akşamında ise Eğirdir Gölü’ ünde düzenlenen akşam yemeğinde katılımcıların memnuniyetleri yüzlerinden okundu. Toplam 3 gün süren kursta alanında uzman bilim insanları ve firma temsilcileri ile bir Katılımcıların bilgiyle donatıldığı teorik bölümlerin ardından pratik uygulama laboratuvarına geçilerek kemik modelleri üzerinde aktif uygulamalar yapılan kurs Veteriner hekimler için oldukça verimli geçti. araya gelen veteriner hekimler, temel kırık prensipleri konusunda doyumsuz bir bilimsel ve sosyal etkinliğe katılmanın mutluluğunu yaşadı. Kurs programının sonunda düzenlenen anketin değerlendirme sonuçlarına göre de katılımcıların eğitmenlere ve organizasyona tam puan verip kursun başarı oranı % 98 olarak belirlenmiştir. Kurs ile ilgili memnuniyetlerini belirten katılımcılar ileriki yıllarda ‘’Küçük Hayvanlarda İleri Kırık Prensipleri’’ kursunun da ülkemizde düzenlenmesi konusunda yoğun istekte bulundu. Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin ve Prof. Dr. Olivier Gauthier’in kurs sonunda Teorikte anlatılan konuları uygulama imkanı bulması görülmeye değerdi HASVET AOVET’te şimdiye kadar yapılmış tüm organizasyonlardan farklı olarak eğitime gelen hekimlerimiz için yoğun bir eğitim programı hazırlanmıştı. AOVET profesyonel yapısını gelen görevlilerin belli bir iş disiplini içerisinde işlemlerini yapmaları ile ortaya koymuş oldu. Özenle seçilmiş konusu ve alanında uzman eğitmenleri ile başarılı bir organizasyon olduğunu söyleyebiliriz. Katılım gösteren meslektaşla- rımızın konuya ilgileri ve öğrenme istekleri bizleri çok mutlu etti ve her hekimin birebir teorikte anlatılan konuları uygulama imkanı bulması görülmeye değerdi. Eğitime katılan meslektaşlarımıza gereken pratiği vermek üzere yeterli ve gerekli olan tüm operasyon malzemelerinin bulunması ve bunun için Synthes firmasının ana sponsor olması bu noktada çok önemliydi. EVET & HASVET olarak hali hazırda olan müşterilerimizin sorularını yanıtladık. Böyle bir organizasyonda bulunmamız EVET & HASVET her yerde olgusunu müşterilerimize bir kez daha göstermemizi sağladı. Bu tarz eğitimlerin devamlılığının ülkemizde veteriner hekimlik sektörünü yükselteceğine inanıyoruz. EVET & HASVET olarak hekimlerimizin mesleğini geliştirmesine olanak sağlayan her türlü organizasyonda bulunmaktan onur duyarız. Düzenlenen yapılan müthiş bir kurstu ORTHO-PET Dünyada travma ürünlerinin öncüsü olan AO kuruluşu üyesi AOVET tarafından ve Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin’in organizasyonu ile yapılan müthiş bir kurstu. Doğru bilinen pek çok yanlışın aktarıldığı ve daha iyi PETİNFO 2014/09 80-81 sonuçların alınması için gerekli son bilimsel çalışmaların yayınlandığı bu kurs, katılımcılara ve biz sponsor firmalara, hem ürünlerin uygulama çeşitlilikleri ve sonuç değerlendirme pratiklerini sunmuş, hem de en yeni ürünlerin ar-ge çalışmaları hakkında bize bilgiler vererek, daha güncel ürünler üretmemize zemin yaratmıştır. Tüm bu başarılı ekip ve çalışanlarına, bizlere kendimizi yenileme imkanı sağlayan sayın kurs komitesine teşekkür ederiz. SEMİNER İnteraktif sunumlar oldukça yararlıydı Veteriner Hekim Emre HÜNÜK Isparta Veteriner Kliniği yaptıkları kapanış konuşmasında ilerleyen zamanlarda master ve ileri seviye kurslarının da ülkemizde düzenleneceğinin sinyallerini verdi. AOVET Vakfı’nın Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin öncülüğünde ülkemizde ilk kez gerçekleştirdiği ‘’Küçük Hayvanlarda Temel Kırık Prensipleri’’ konulu kursa katkıda bulunmak bizim için onur vericiydi. Uzmanlıkla sevilmiş konular işinin erbabı eğitmenlerle oldukça başarıyla tamamlanan bir organizasyondu. Özellikle Veteriner hekimlere verilen teorik bilgilendirmeler sonunda yapılan aktif uygulamalar kursun oldukça verimli olmasını sağladı. AOVET’in düzenlediği gibi organizasyonların devamlılığının Türkiye’de Veteriner hekimlik mesleğini yükselteceğine inanıyoruz. Mesleği geliştirmeye yönelik her türlü bilimsel organizasyonun Petinfo Dergisi olarak destekçisiyiz. Böyle bir organizasyonun Türkiye’de gerçekleşmesinde emeği olan Özlem Şengöz Şirin’e teşekkür eder, önümüzdeki dönemlerde de Petinfo ekibi olarak AOVET organizasyonlarının devamını bekleriz. Kurs bilgilendirici olduğu kadar eğlenceliydi. Kursun teorik kısmında hocalarımızın anlattıkları ve pratik kısımlarda yaptığımız uygulamalar, bizlerin bir nebze daha kırık sağaltımına olan yaklaşımımızı değiştirdi. Fakülte hastanelerine sevk ettiğimiz hastaları kliniğimizde operasyona alıp sağlıklı bir şekilde evlerine göndermeye başlayacağız böylece hasta sahiplerimizin bizlere olan güvenlerini artıracağız. Hocalarımızın çeşitli sunumlarla birlikte yaşadıkları tecrübeleri paylaşmaları bizler için faydalı oldu. Bizlere böyle imkanlar sağlayan değerli AOVET ekibine teşekkür ederim. Yeteneklerimizi geliştirdik Veteriner Hekim Suat TÜKEL Batı Pet Market Veteriner ortopediye değer veren kalabalık bir Veteriner hekim gurubunda yer almak harika bir duygu. Bu kursta öğrendiklerimiz ile tedavi sürecinde izlenen yolda fiksasyonu iyileştirici değişiklikler yapacağımızı düşünüyorum. Tecrübeli hocalarımızın bilgileri ve iyi uygulama ekipmanları sayesinde biz kursiyerler veteriner ortopedi yeteneklerimizi geliştirdik. Bu organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür ederim. PETİNFO 2014/09 82-83 AOVET kurslarına katılabilmek oldukça sevindirici Veteriner Hekim Ece ÖZTAŞ Pet hayvan sayısında her geçen gün artan popülasyon ve buna karşılık gerçekleşen trafik kazaları ve başka travmatik durumlar, günümüz veteriner ortopedinin önemini daha da artırmasına neden olmuştur. Bu konuda AOVET gibi büyük ve kapsamlı bir ortopedi grubunun yaptığı seminerler ve kursların anlamı daha da önemli olmaktadır. Konularında uzman yerli ve yabancı hocaların böyle güzel ve özel bir kursta toplanmasını sağlayan ve AOVET Küçük Hayvanlarda Temel Kırık Prensipleri Kursunu ülkemizde ilk defa yapılması için yoğun şekilde çabalayan Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin’e çok teşekkür ederim. Uygulama ve teorik olarak derslerin yoğun bir şekilde ilerlediği bu gibi kursların biz veteriner hekimlere sahada ortopedik hastalıklara en uygun sağaltım seçeneğini uygulamamızda çok yararı olacağını düşünmekteyim. AOVET’in daha ileri seviye ortopedi kurslarının devamının gelmesini çok isterim. Bir sonraki kursları iple çekiyorum Uzm. Vet. Hek. M. Timuçin ÇELİK Vethouse Pet Sağlık Merkezi Bir Veteriner hekimin kendini veteriner ortopedide geliştirebileceği 3 günlük bir kursu tamamladığım için kendimi şanslı hissediyorum. Tecrübeli veteriner cerrahların teorik derslerini ve yine onların yardımlarıyla laboratuvarda uyguladığımda daha iyi anladım. Özellikle kemik modellerinin öğreticilikteki payı çok büyüktü. Gelecek yıllardaki AOVET kurslarını iple çekiyorum. KÖPEK Stresle nasıl başa çıkılır? Kronik stres insanlarda olduğu gibi köpeklerde de en büyük hastalık sebebidir. Stres kaynaklı davranışların tepkileri yıkıcı, kendine zarar verici olabilir. Veterinerler ve hayvan sahipleri köpeklerinde birçok olumsuz olaya sebep olan endişe korku ve fobi gibi alışkanlıkları ortadan kaldırmak için çabalar durur. Tabii ki bu gibi vakaların tedavisi de iyi bir sabır, takım işi ve çoklu teröpatik stratejiler gerektirir. İşte size köpeklerdeki stresle başa çıkmanıza yardımcı olacak birkaç öneri... Follik asit (B9 vitamini): Eksikliğinde sinirlilikte artış, davranış bozuklukları, iştahta azalma, kilo kaybı ve güçsüzlük meydana gelir. Siyanokobalamin (B12 Vitamini): Normal beyin ve sentral sinir sistemi fonksiyonlarını korur. Eksikliğinde sentral sinir sisteminde ağır ve dönüşümü olmayan hasarlara sebep olduğu gözlemlenmiştir. Magnezyum: Hücresel aktiviteler için esansiyeldir. Eksikliğinde uyku problemlerini, sinirliliği ve depresyonu ağırlaştırmaktadır. Selenyum: Tiroid bezi fonksiyonlarının düzenlenmesine yardımcı olur. Pet hayvanlarında eksikliği nadir görülse de, eksikliğinde kas güçsüzlüğü, Köpeklerde korku, endişe gibi fobi alışkanlıklarını ortadan kaldırmak için hayvan sahiplerine neler önerebilirsiniz... L-tirosin Epinefrin, norepinefrin, serotonin ve dopamin gibi önemli nörotransmitterlerin sentezini regüle eder. Enkefalin sentezini destekler. Yapılan araştırmalar tirosinin vücut içerisinde adaptojen olarak hareket ederek vücudun stres faktörlerine adapte olmasını ve bunlarla başa çıkmasına yardımcı olduğunu ortaya koymuştur. PETİNFO 2014/09 86-87 enfeksiyonlara karşı duyarlılığın artışı, kanser ve kalp problemlerine sebep olabilir. DL-Fenilalanin: Aminoasit fenilalaninin D ve L isomerlerinin kombinasyonunu içermektedir. Endorfin ve enkefalin arızalarından sorumlu enzimleri bloke ederek doğal ağrı kesici gibi davranır. Sibirya ginsengi: Vücudun stres etkilerine adapte olmasını sağlayan bir adaptojendir. immun fonksiyonları artırır ve kortizol seviyelerini, inflamatuvar cevabı ve stres azaltıcı hormonların tüketimini azaltır. Inositol: phosphatidylinositol phosphate gibi lipidleri içeren birkaç hücresel mesaj bileşiminde önemli rol oynamaktadır. Passifloren: Rahatlatıcı ve kaygı giderici özellikleri olan çiçek ekstratıdır. Uyku problemleri ve huzursuzluğun giderilmesine yardımcı olur. Kedileri enfekte eden FHV enfeksiyonlarında meydana gelen nevralji durumlarında bile etkilidir. Passifloren Kronik imsomnia için ideal bir çözümdür. KEDİ CyclosporIne’DE ABSORBSİYON SORUNU Kök hücre tedavisi ile kedi böbrek nakli operasyonu Georgia Üniversitesi kedilerde böbrek nakli programı başkanı Dr. Chad Schmiedt ve ekibi, kedilerde adult kök hücreleri kullanılarak ilk böbrek naklini gerçekleştirdi. Amerikan Georgia Üniversitesi Veteriner Fakültesi cerrahları doku uyumu en yakın olan kediden aldıkları böbreğe kök hücre ekimi yaparak nakli gerçekleştirdi. Mayıs ayında adult kök hücreleri kullanılarak yapılan bu operasyon fakültenin gerçekleştirdiği ikinci başarılı nakil operasyonu olarak kaydedildi. Mezenkimal kök hücreleri kullanılarak yapılan insan böbrek nakli ameliyatında düşük oranlarda organ reddi ve enfeksiyon riski gözlediğini ve ameliyattan bir yıl sonra hastanın renal fonksiyonlarının daha iyi olduğu kaydedildiğini söyleyen Arthur’un doktoru sahipleriyle konuşarak immunosuppresif protokol olarak kedi adult kök hücrelerini kullanılmasını önerdi. Kedi adult kök hücresi kullanarak geçen yıl da bir adet daha ameliyat yaptıklarını söyleyen Veteriner Hekim Schmiedt, bu tedavinin insan böbrek nakli operasyonlarında da başarıyla gerçekleştirildiğinin ve kullanımın git gide yaygınlaştığının altını çizdi. Arthur’un ilk olarak 15 Mayıs’ta gerçekleştirilen böbrek nakli PETİNFO 2014/09 88 Böbrek nakli yapılan Arthur adındaki 4 yaşında, erkek, red point siyam kedisine bir yıl önce kronik böbrek hastalığı teşhisi konulmuştu. İki farklı Veteriner Araştırma Hastanesi yapılan testler sonucunda, Arthur’un vücudunun yeterli Cyclosporine’i absorbe etmediğini farkedince, operasyonu yapmayı reddetmişti. Cyclosporine, immun sistemi baskılayıp, vücudun nakil yapılan organı reddetmesini engeller. operasyonu 2 aşamadan oluştu: Birincisinde donör kedi böbreğine ekim yapıldı, ikincisinde 10 gün sonra donörden alınan böbrek alıcıya nakledildi. Her operasyon ortalama 2-3 saat sürdü. Arthur’un kök hücre tedavisi tam olarak sonuçlanmadı. İlk tedavisi ameliyat sırasında yapıldı, artık Arthur toparlanana kadar tedavinin geri kalanını kendi veteriner hekimi tamamlayacak. Ayrıca Arthur hayatı boyunca günde iki kere ilaç alması ve düzenli check uplar için veteriner hekime götürülmesi gerekmektedir.