Eylül 2014 - Petinfo Dergi

Transkript

Eylül 2014 - Petinfo Dergi
petinfo 67
PET SAĞLIĞI DERGİSİ
EYLÜL 2014 SAYI 67
İnterhas eğitici seminerlerine
devam ediyor 22
Veteriner Hekim Oruç Akgül ile
pet salığı üzerine söyleşi 40
9. KHVHD Sürekli Eğitim
Kongresi'nde bu yıl neler var? 26
Tiroid bezinin yetersiz hormon üretmesi
sonucu köpeklerde ortaya çıkan
hipotiroidizmle nasıl başa çıkabilirsiniz?
hipotiroidizm
S.50
İÇİNDEKİLER
8 > En yeni buluşlar ve
en son haberler
Her zaman olduğu gibi yine
sektörden en ilgi çekici haberleri
ve en yeni buluşları sizinle bu
sayımızda paylaşıyoruz.
18 > Dr. Bayer bu ay zoonoz
hastalıklara ışık tutuyor…
Geçen ay “ Tek Sağlık” kavramını
ve sağlık profesyonellerinin
vektör kökenli hastalıklara
bakışını geçmişten günümüze
değerlendiren Dr. Bayer, bu ay
insanlar için hayati önem taşıyan
zoonozlardan bahsediyor.
sayfa
18
40 > Meslektaş birliği en zayıf
noktamızlarımızdan biri
Muhtaç olan bütün hayvanlara
elinden gelen imkanı sunmayı
prensip olarak benimseyen
Veteriner hekim Oruç Akgül’le
yaptığımız keyifli söyleşiyi
dergimizin bu sayısında...
sayfa
40
Madagaskar Veteriner
Kliniği’nden Oruç Akgül ile
Veteriner hekimlik üzerine...
46 > Crystalın Anımal Health
Yenilikçi yüzüyle tanıdığımız
BioPharm ailesini yeni ürünleri
olan Crystalin Animal Health’i
Biopharm Genel Koordinatör’ü
Süleyman Bacınoğlu’ndan dinleyin.
22 > İnterhas Farklılığını
Ortaya Koydu
İnterhas Veteriner hekimlerin
tedavilerdeki başarılarının
artmasına yardımcı olmak
amacıyla çarpıcı seminerler
düzenlemeye devam ediyor.
26 > 9.KHVHD Sürekli Eğitim
kongresinde bu sene neler var?
Bu sene kongrede neler var?
Erkut Gören, Müjgan Çevik Aksay
ve Gizem Taktak kongreyle ilgili
merak edilenleri açılıyor…
50 > Bilinenden çok daha sık
karşı karşıya kalınan endokrin
hastalık; Hipotiroidizm
Tiroid bezinin yetersiz hormon
üretmesi sonucu ortaya çıkan
hipotiroidizmle nasıl başa
çıkabilirsiniz? Doç. Dr. Ebru Yalçın
ve değerli veteriner hekimlerimizin
görüşleriyle pet hayvanlarında
hipotiroidizme ışık tutuyoruz.
62 > TrIxIe hedeflerini açıkladı
Avrupa Pet sektörü liderlerinden
Trixie, yıllık değerlendirme
toplantısını İstanbul Sürmeli Otel’de
gerçekleştirdi. Trixie yöneticileri
Türkiye Pet pazarının potansiyelinin
farkında olduklarını belirtti.
66 > Doğru antiepileptik ilaç seçimi
nasıl yapılır?
Epilepsi vakalarında antiepileptik ilaç
kullanımı oldukça önemlidir. Peki,
tedavide hangi antiepileptik ilaçlar
kullanılmalıdır? Prof. Dr. Nilüfer
Aytuğ açıklıyor.
76 > AOVET klinisyenlerden
tam not aldı
AOVET vakfı tarafından Ağustos
ayında düzenlenen ‘Küçük
Hayvanlarda Temel Kırık Prensipleri’’
kursu vaka paylaşımlı interaktif
sunumları ile Veteriner hekimlerden
tam not aldı.
86 > KÖPEKLERDE Kronik stresle
nasıl başa çıkabiliriz?
Kronik stres insanlarda olduğu gibi
köpeklerde de en büyük hastalık
sebebidir. İşte size stresle başa
çıkmanıza yardımcı olabilecek
birkaç öneri…
sayfa
86
sayfa
50
88 > Kök hücre tedavisiyle
kedi böbrek nakli operasyonu
gerçekleştirildi
Georgia Üniversitesi kedilerde
böbrek nakli programı başkanı Dr.
Chad Schmiedt ve ekibi, kedilerde
adult kök hücreleri kullanarak
operasyonu gerçekleştirdi.
30 > L-carnitin hakkında
bilinmeyenleri paylaşıyoruz
Birçok biyokimyasal ve metabolik
yolda rol aldığı kabul edilmiş
olan L-carnitini sektör liderlerinin
görüşleriyle sizlerle paylaşıyoruz.
PETİNFO 2014/09 02-03
EDİTÖR
Sizde hayvan
sahiplerini
kuduza karşı
bilinçlendirmeyi
unutmayın…
Veteriner Hekim
YAĞMUR AĞCAOĞLU
> syf 66
28 Eylül Dünya Kuduz Günü
Çoğu zaman gözlerinizden kaçan
köpeklerde hipotiroidizm vakalarıyla
nasıl başa çıkabilirsiniz, teşhis ve tedavisi
neden bu kadar zor? Bütün sorularınızı
Doç. Dr. Ebru Yalçın ve değerli veteriner
hekimlerimizin görüşleriyle aydınlatıyoruz.
Petinfo’da her zaman olduğu gibi
yine sektörden en yeni ve en merak
edilen haberleri sizinle paylaşmaya
devam ediyoruz. İnterhas Veteriner
hekimlere yönelik farkındalık yaratacak
seminerlerine devam ediyor… Seminerin
en önemli noktalarına her zamanki gibi
Petinfo farkıyla sizinle paylaştık. Avrupa
Petcare ürünlerinde sektör lideri olan
Trixie yıllık değerlendirme toplantısını
İstanbul Sürmeli Otelde gerçekleştirdi.
Trixie yöneticileri İstanbul’a olan
hayranlıklarını vurgulayarak, Türkiye ile
ilgili gelecekteki planlarından bahsetti.
petinfo
Eylül / Sayı: 67
Pet Sağlığı Dergisi
Ayda bir yayımlanır.
YAYIN TÜRÜ
SÜRELİ YEREL
SAHİBİ
Mat Medya Tanıtım
Hizmetleri Tic. Ltd. Şti.
MEHMET AKTOP
GENEL KOORDİNATÖR
BARIŞ KOLGU
[email protected]
Bildiğiniz gibi KHVHD 9. Sürekli
Eğitim kongresine az bir zaman kaldı.
31 Ekim - 1 Kasım 2014 tarihlerinde
gerçekleştirilecek olan kongreyle ilgili
merak edilenleri dernek başkanı Erkut
Gören, kongre başkanı Müjgân Çevik
Aksay ve kongre genel sekreteri Gizem
Taktak açıkladı.
Bu sayımızda da meslektaşlarımızı
unutmadık ve ismiyle dikkat çeken
Madagaskar Veteriner Kliniğinde Veteriner
hekim Oruç Akgül’ü ziyaret ettik.
Sevgili meslektaşlarım, bildiğiniz
gibi kuduzun öneminin anlaşılması ve
hastalığa ilişkin farkındalığın artırılması
amacıyla Dünya Sağlık Örgütü, 28 Eylül’ü
“Dünya Kuduz Günü” olarak ilan etti.
KATKIDA BULUNANLAR
PROF. DR. NİLÜFER AYTUĞ
Doç. Dr. Ebru Yalçın
> syf 30
Saygılarımla
Veteriner Hekim Ayça Üvez
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
VE YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Vet. Hekim YAĞMUR AĞCAOĞLU
[email protected]
YAZI İŞLERİ SORUMLUSU
VET. HEKİM AYÇA ÜVEZ
[email protected]
L-carnitin
hakkında
bilinmeyenler
Birçok biyokimyasal
ve metabolik
yolda rol aldığı
kabul edilmiş olan
L-carnitin hakkında
bilinmeyenleri
sektör liderlerinin
görüşleriyle sizlerle
paylaşıyoruz.
ART DİREKTÖR
EBRU DERELİ
[email protected]
GRAFİK TASARIM
EMEL VURAL
[email protected]
DANIŞMA KURULU
PROF. DR. AHMET ERGÜN
PROF. DR. NİLÜFER AYTUĞ
PROF. DR. TAMER DODURKA
Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin
Dr. Banu Dokuzeylül
VET. HEKİM RAHŞAN EROL
BASKI
Gezegen Basım San. Ve Tic. Ltd. Şti. 100
YIL MAH. MASSİT MATBAACILAR SİTESİ
2. CADDE GEZEGEN BİNASI NO: 202/A
BAĞCILAR/İST Sertifika No: 12002
ADRES
YAYINCILAR SK. 10/4 34414
SEYRANTEPE - İSTANBUL
TEL: 0212 324 50 56 - 324 50 59
www.matmedya.com
ABONE
BANU SAYINÇ
[email protected]
Dergimizde yayınlanan röportaj ve ilanların sorumluluğu sahiplerine aittir. Fotoğraflar izinsiz kullanılamaz.
Petinfo Dergisi veteriner hekimlere ve ecza depolarına yönelik bilimsel içerikli, mesleki, ücretsiz, sektörel bir yayındır.
PETİNFO 2014/09 04-05
Dr. Tristan bu tarz vakaların sık rastlanmasa
da zaman zaman karşılaştıklarını ve bunun
ilk operasyonları olmadığının altını çizdi.
Akvaryum balığında tümör olur mu?
Avusturalyalı
veteriner hekim çığır açan
bir operasyon gerçekleştirdi.
Geçen hafta gerçekleştirilen
operasyonda 80gr’lık
süs balığının kafasından
büyük bir tümör çıkarıldı.
Avusturalya’nın Melbourne
kentinde bulunan
Lort Smith Hayvan
Hastanesi Veteriner
hekimlerinden Dr. Tristan
Rich oldukça zorlu olan
bu operasyonu başarıyla
gerçekleştirdi. Mikro
cerrahi ile gerçekleştirilen
operasyonda 10 yaşındaki
akvaryum balığı Goerge’un
kafasından büyük bir tümör
çıkarttı. Kliniğe akvaryumda
bulunan diğer balıklar
tarafından saldırıya uğradığı
ve bu sebeplerden dolayı
nefes almada ve yüzmede
zorlanma şikayetleriyle
getirilen George’a yapılan
müdahaleler sonucunda
kafasında meydana gelen
tümörün bütün yetilerini
sınırladığı fark edildi.
Goerge’un sahipleri yapılan
tetkikler sonunda ve
Veteriner Hekim Dr. Rich’in
önerisi doğrultusunda
balıklarının ameliyat
olmasına karar verdi.
Özel anestezi ve ameliyat
protokolleri izlenerek yapılan
zorlu ve karışık operasyon
başarıyla tamamlandı.
Yurtdışından gelen
köpekler veya
kediler ülkemizi risk
altına sokmaktadır.
Amerika’daki köpeklerde
kalp kurdu salgını git gide artıyor
American Heartworm
Derneğinin son raporlarına
göre geçtiğimiz sene
ülke genelindeki petlerde
gözlenen kalp kurdu
vakalarında ciddi bir artış
gözlendi. Alabama’da
bulunan klinikler ve
barınakların her birinde
ortalama 90 köpekte kalp
kurdu vakasına rastlandığı
açıklandı. 2010 yılında
bu sayı ortalama 31
civarlarındaydı. Amerika’nın
başka bir eyaleti olan
Louisiana’daki kliniklerde
ortalama 81 kalp kurdu
vakası gözlemlenmektedir.
Fakat Louisiana eyaleti için
bu iyi bir haber, çünkü 3 yıl
önce yapılan araştırmalarda
bu bölgedeki her klinikte
ortalama 105 vakaya
rastlandığı saptanmıştı.
Daha birçok eyalette de
tehdit devam etmektedir.
2013 yılı raporlarına göre
hastalığın en sık rastlandığı
10 eyalet; Alabama,
Louisiana, Mississippi,
Texas, Arkansas, South
Carolina, North Carolina,
Tennessee, Georgia ve
Oklahoma’dır. Uzmanlar
kediler ve köpeklerin
hastalıktan aylık ilaç
uygulamalarıyla kolayca
korunabileceğinin
altını çizse de, asıl
yapılması gerekenin
hayvan sahiplerinin
bilinçlendirilmesi olduğunun
farkındalar. Etkeni D.
immitis olan kalp kurdu
hastalığı sivrisineklerin
ısırmasıyla kedi ve
köpeklere bulaşır. Parazitin
larva formu kana, ergin
formu ise kalbe yerleşir.
Ülkemizde sık görülen bir
hastalık değildir. Fakat
yurtdışından gelen köpekler
veya kediler ülkemizi risk
altına sokmaktadır.
Kanada’da
panleukopeni
salgını
Yetkililer hayvan sahiplerini kedilerini Feline
panleukopenia nasıl koruyabilecekleri konusunda
bilgilendirdi. Kanada’nın New Brunswick eyaletinin ikinci
en büyük kenti olan St. John’da kedilerin ölümcül viral
hastalığı olan Feline panleukopenia salgını devam ediyor.
Newfoundland and Labrador Vet Medical Association
council müdürü Kate Wilson hayvan sahiplerine hastalığın
ne kadar ciddi tehlike arz ettiğini ve kedilerini bu hastalıktan
rutin aşılamalarla koruyabileceklerini duyurdu.
Los Angeles’ta ciddi pire sorunu
Los Angeles’ta kuraklık pire popülasyonunu artırdı,
hayvan sahipleri panikte… Los Angeles’taki Veteriner Hekimler
ve hayvan sahiplerinin pirelerle başı dertte. Uzmanlar son
8 yılın en yoğun pire mevsimi olduğunu söyledi. Kliniklere
her gün binlerce pire vakası geldiğini söyleyen veteriner
hekimler halkı pire sağaltımı konusunda uyarıyor. Hayvan
sahipleri petlerinin devamlı kaşınmalarından şikâyetçi, fakat
hayvanlarının üzerinde pireye rastlamadıklarını belirtiyor. Nem
pire larvalarını etkileyerek yumurtalarından çıkmasını sağladığı
için uzmanlar bu şikayetlerin en büyük nedeninin nem
olduğunu düşünüyor. Diğer önemli bir faktör ise müdahale
edilemeyen vahşi hayvanlar olduğu düşünülmektedir. Veteriner
hekimler hayvan sahiplerini evlerini iyice dezenfekte etmeleri
gerektiğini ve larvalara da etki eden antiparaziter ürünleri
kullanmaları gerektiği konusunda uyarmaya devam ediyor.
NOTLAR
Operasyonu
gerçekleştiren
veteriner hekimler
ilk defa böyle
bir vakayla
karşılaştıklarını
ve oldukça şaşkın
olduklarını söyledi.
43 tane çorap yiyen köpek
Amerika’da bir hayvan hastanesine sürekli öğürme
ve kusma şikayetleriyle gelen köpek yapılan tetkikler
sonunda herkesi şaşırttı. Klasik yabancı cisim semptomları
ile kliniğe gelen Dane ırkı köpeğin yapılan radyografi
çekimleri sonunda midede bulunan yabancı cisimler tespit
edilse de tam olarak ne olduğu anlaşılmıyordu. Hastanede
yapılan başarılı cerrahi operasyon sonucunda köpeğin
midesinden 43 adet çorap çıkarıldı.
Amerika Birleşik Devletleri’nde parvo salgını büyüyor
San BernardIno Köyü yetkililer bu yıl 200’den fazla parvo vakası kayıtlara
giren San Bernardino’da yüksek risk altında olan bölgeleri tehlikeye karşı uyarılara
başladı. Bölgedeki Veteriner hekimler, bu hastalığın sadece yavru köpekleri tehdit
etmediğini, yetişkin köpeklerin de risk altında olduğunun altını çizip tüm hayvan
sahiplerini petlerinin aşılamalarını önemsemeye davet etti.
Elektrokemoterapi artık Amerika’da da kullanılıyor
Amerikan Hudson Walley’in
Veteriner Uzmanlık Merkezinde
artık köpek ve kedi kanser hastaları
elektrokemoterapiyle tedavi
edilebilecek. Elektrokemoterapi özel
cihazlarla elektrik akımı vererek
kemoterapik ilacının direk olarak
tümörle etkileşime geçmesini sağlar;
böylece tümörü yok eder ve dokuları
normal formuna çevirir. Prosedür aynı
radyoterapi tedavilerinde olduğu gibi
kısa süreli anesteziyle gerçekleştirilir,
fakat radyoterapi de olduğu gibi
aşırı yan etkisi yoktur, ek tedaviler
gerekmez ve maliyeti yüksek değildir.
Veteriner onkolojide melanomalar,
yumuşak doku sarkomaları, mast
hücreleri tümörleri, skuamöz
hücre sarkomaları, beyin tümörleri
ve meme tümörlerinde başarısı
Avrupa ülkelerinde belgelenmiştir.
Elektrokemoterapi Avrupa’da
80’den fazla merkezde kanser
hastası insanların tedavisi için
kullanılmaktadır. Brezilya, Fransa,
İtalya, İrlanda, Slovenya ve
İngiltere’de bazı veteriner kliniklerinde
hayvanlar üzerinde bu yöntemi
başarıyla uygulamaktadır. Umarız
yakın gelecekte bizler de bu kullanımı
kolay ve pratik cihazı kanser hastası
hayvanlarımızda kullanabiliriz.
PETİNFO 2014/09 14-15
NOTLAR
Hayvan refahı
yönetmeliğinde
son değişiklikler
BGBE Bilim Tohumları Ekibi
çocuklarla buluşmaya devam ediyor!
Bayer’in, Türkiye’deki 60.
yılı vesilesiyle Toplum Gönüllüleri
Vakfi (TOG) ile birlikte Mayıs ayında
başlattığı Bayer Genç Bilim Elçileri
(BGBE) Bilim Tohumları Ekibi projesi,
Türkiye’yi dolaşmaya ve kırsal
alanlardaki çocuklarla buluşmaya
devam ediyor. Proje kapsamında
özellikle kırsal bölgelerdeki çocuklara
ulaşmayı hedefleyen Bilim Tohumları
Ekibi’nin Eylül ayındaki son durağı
Samsun’un Taflan beldesindeki Çakırlar
Korusu oldu. Belde civarında yaşayan
7-11 yaş arası çocukları koruda bir
araya getiren ekip, bilimi sevdirmeye
yönelik deneylerle çocuklara farklı ve
eğlenceli bir gün yaşattı.
Samsun, Bilim Tohumları
Ekibi’nin Mayıs ayının ikinci haftasında,
proje için tasarlanan özel bir araçla
çıktığı Türkiye turundaki 13üncü durağı
oldu. Bilim Tohumları Ekibi bugüne
kadar Mersin, Adana, Hatay, Adıyaman,
Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır,
Kahramanmaraş, Malatya, Trabzon,
Rize, Tokat ve Samsun’da toplamda
iki bine yakın çocukla buluştu. Ziyaret
edilen beldelerde çocuklara eğlenceli
etkinlikler hazırlayan ve büyük ilgiyle
karşılanan Bilim Tohumları Ekibi,
Eylül ayında Ankara, Manisa ve
Balıkesir ’deki çeşitli kırsal yerleşimleri
ziyaret edecek.
Bilim Tohumları Ekibi turuna
devam edecek
Bayer ile TOG’un 2011 yılında
başlattığı ve okul döneminde
yürütülen Bayer Genç Bilim Elçileri
projesinin kısa dönemli bir uzantısı
olarak tasarlanan Bilim Tohumları
Ekibi, çocuklardan ve ailelerden gelen
talep doğrultusunda önümüzdeki
dönemde de devam edecek. Bilim
Tohumları Ekibi projesi ile önce
üniversiteli gençlere sonra da gençler
aracılığı ile çocuklara doğa bilimlerinin
sevdirilmesi amaçlanıyor. Projede
yer alan üniversiteli gönüllü gençler;
öncelikle, ‘Bilim Okuryazarlığı’ başlığında
formal olmayan eğitim modülleriyle
tasarlanmış bir eğitime katılıyorlar. Bilim
okuryazarı olmak, bilim hakkındaki her
şeyi bilmek değil, bilimin gerçekten nasıl
çalıştığını merak etmek, araştırmak
ve anlamak olarak tanımlanıyor.
Ardından Toplum Gönüllüsü gençler
bir gezici eğitim aracı ile yola çıkarak
Türkiye’nin dört bir köşesine ulaşıp
çocukların bilime ilgi duymalarını ve
bilimi sevmelerini sağlamak üzere bir
dizi etkinliği hayata geçiriyor.
PETİNFO 2014/09 16-17
ABD Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı
köpek ithalatında geçerli
olan yönetmelikleri
düzenleyerek, hayvan
sahipleri ve petleri,
güçlü sağlık ve güvenlik
standartlarıyla tanıştırdı.
Yeni yönetmeliklere
göre sahipsiz 6 aylıktan
küçük ve aşısız
köpeklerin Amerika’ya
sokulamayacak.
Bu kural, Alaska ve
Hawaii’nin de içerisinde
bulunduğu diğer ABD
toprakları için geçerli
olacak. Yetkililer,
son uygulamalarla
ithal edilen köpekleri,
hayvan sahiplerini, pet
hayvanlarını ve sahipsiz
hayvanları koruma
altına alınıp salgınların
azalacağını düşünüyor.
Geçen ay “Tek Sağlık” kavramını
ve sağlık profesyonellerinin
vektör kökenli hastalıklara
bakışını geçmişten günümüze
değerlendirdik. Bu ay ise
insanlar için hayati önem
taşıyan zoonozları ve
veteriner hekimlerin
zoonozlara karşı neler
yapabileceğini konuşacağız.
Dr. Bayer bu ay zoonoz
hastalıklara ışık tutuyor…
Tek Sağlık kavramında
evcil hayvanlardaki vektör
kökenli hastalıklar
Köpekler ve kedilerde ortaya
çıkan, insanlara da bulaşan başlıca
vektör kökenli hastalıklar Tablo
1’de özetlenmektedir. Tek başına en
büyük önemi taşıyan zoonoz ise, evcil
köpeklere tatarcık sinekleri ile bulaşan
ve insanlarda viseral leishmaniosis
enfeksiyonuna neden olan zoonotik
Leishmania infantum (L. chagasi)
etkenidir. Bu hastalık, Güney Avrupa,
Kuzey ve Güney Amerika, Kuzey
Afrika ve Asya’da bulunan pek çok
ülkede endemiktir ve bu bölgelerdeki
köpeklerin büyük bir bölümü,
patojene maruz kalarak sıklıkla
enfekte olmaktadır. Yakın tarihli WHO
(Dünya Sağlık Örgütü) tahminleri,
tüm dünyadaki enfekte olan insan
sayısının 12 milyona ulaştığını, yılda
2 milyon yeni olgu saptandığını ve
yaklaşık 350 milyon insanı içeren
PETİNFO 2014/09 18-19
bir popülasyonun enfeksiyon riski
altında olduğunu göstermektedir;
HIV enfeksiyonu olan bireylerde
enfeksiyon riskini ciddi miktarda
artmaktadır. Leishmaniosis kontrolü,
Tek Sağlık için en büyük güçlüklerden
birini oluşturmaktadır ve beşeri tıp
ile veterinerlik tıbbının bu hastalığın
tedavisi ve ortadan kaldırılması için
stratejiler geliştirmek üzere birlikte
çalışması gerektiğini gösteren açık
bir örnektir. Sağlık Bakanlığı’nın
köpeklere serolojik test uygulanmasını
ve pozitif sonuç saptanan hayvanların
izole edilmesini içeren bir program
yürüttüğü, endemik hastalık odağı
olan Brezilya’da, bu tür önlemler daha
önce alınmıştır. Brezilya’da köpekler
için ticari olarak kullanıma sunulan
iki aşı mevcuttur ve bu aşılar kontrol
stratejisinin önemli bir bölümünü
oluşturmalıdır. Aşı uygulamasının
yaygın olarak gerçekleştirildiği
bölgelerde, organizma iletiminin
azalması nedeniyle, hem köpeklerde
hem de insanlardaki enfeksiyon
prevalansının azaldığını gösteren
veriler daha önce yayımlanmıştır.
Önemli bir endişe konusu, şu
anda Kuzey Avrupa ülkeleri ve Kuzey
Amerika’da otokton hastalık olarak
bildirilen Leishmania enfeksiyonu
için geleneksel endemik bölgelerin
genişlemesidir. Bu genişleme, evcil
hayvanların ülke sınırlarını aşan
dolaşımının artmasıyla doğrudan
bağlantılıdır. Evcil hayvanların
seyahati, endemik olmayan bu
bölgelerde Leishmania enfeksiyonu
taşıyan köpek kaynaklarının
oluşmasından sorumludur ve
artropod vektörlerinin coğrafi
sınırlarının genişlemesine katkıda
bulunmuştur (örneğin Kuzey
Avrupa’da Rhipicephalus sanguineus
saptanması). Çok büyük ölçekli
küresel evcil hayvan seyahati, Avrupa
evcil hayvan pasaportu planının
ulaştığı başarıyla kanıtlanmıştır.
Başlangıç tarihi olan 2000 yılından
2010 yılı Ağustos ayına kadar,
Birleşik Krallık’a giren ya da tekrar
giriş yapan evcil hayvan sayısı
717.965 olarak saptanmıştır (http://
www.defra.gov.uk). Uluslararası
evcil hayvan seyahati için sağlık
sertifikasının odak noktasını kuduz
aşısı uygulaması oluşturmuştur (ve
bazı ülkelerde de, aşı uygulamasından
sonra serokonversiyon kanıtı gerekli
görülmektedir); bununla birlikte,
kene ve tenya için geçerli olan bazı
ulusal koşullar dışında, diğer zoonotik
enfeksiyöz hastalıkların yayılımının
fazla dikkate alınmadığı görülmektedir.
Yaklaşık 350 milyon
insanı içeren bir
popülasyonun leishmania
enfeksiyonu riski altında
olduğunu göstermektedir.
Bu kuralın bazı istisnaları vardır;
örneğin Avustralya’ya köpek ithalatı
için, monositik ehrlichiozis, brusellozis,
leishmaniozis ve leptospirozis testleri
gerekli görülmektedir, ancak bu tür
kontroller uygulanmaksızın endemik
bölgelerden endemik olmayan
bölgelere ithalat yapıldığını gösteren
açık kanıtlar mevcuttur. Bu nedenle
global evcil hayvan seyahati, zoonotik
enfeksiyonun hızla yayılması için
potansiyel oluşturmakta ve Tek Sağlık
açısından bir diğer önemli güçlüğü
temsil etmektedir.
Borreliozis (Lyme hastalığı),
kanatlı ve yabani yaşam kaynaklarıyla
ve Ixodes spp. kenelerle bağlantılı
WHO’nun yakın zamanda
yaptığı tahminler, tüm
dünyadaki Leishmania
enfekte olan insan
sayısının 12 milyona
ulaştığını, yılda 2 milyon
yeni olgu saptandığını
GÖSTERMEKTEDİR.
Tablo 1. Köpekler ve kedilerde
ortaya çıkan, enfeksiyonun
insanlara da bulaşabildiği
vektör kökenli hastalıklar
Hastalık
Vektör
Leishmaniosis
Tatarcık
Borreliozis
Kene
Bartonellozis
Pire / Kene
Erlikiozis
Kene
Riketsiozis
Kene / Pire
Anaplazmozis
Kene
Dirofilariozis
Sivrisinek
Yersiniozis
Pire
Tularemi
Kene
Koksiellozis
Kene
Kene kökenli ensefalit
Kene
Sıçrama hastalığı
Kene
Batı Nil virüsü
ensefaliti
Sivrisinek
Tripanosomiozis
Triatoma
endemik bölgelerde (özellikle Avrupa
ve Kuzey Amerika’da) yaşayan
insanlar için önemli bir hastalıktır.
İnsanlarda ve evcil hayvanlarda
enfeksiyona yol açan önemli türler,
dar anlamda Borrelia burgdorferi
(Kuzey Amerika’da) ve B. garinii ve
B. afzelii’yi (Avrupa’da) içermektedir.
Enfekte olmuş köpekler ve kediler,
insanlar için minimal tehdit
oluşturmakla birlikte, enfekte olmuş
keneleri ev içi ortama taşıyabilen
bir yol oluşturmaktadır. Bir ev
hayvanından ayıklanan kenelerin
ezilmesi ve hayvanın sahibinin
ellerindeki yaraların kenenin tükürük
bezi materyaline maruz kalması
durumunda insanlarda da enfeksiyon
riski söz konusudur. Köpekler,
endemik bir bölgede insanlardaki
hastalık riskinin takibi için bir ‘gözlem
noktası’ işlevi görebilmektedir.
Bartonellozis, insanlarda
ortaya çıkan önemli potansiyel
enfeksiyonlardan biri olarak
kabul edilmelidir. Bartonellozis,
çoğunlukla ‘kedi tırmığı hastalığı’
olarak bilinmekte ve temel olarak,
enfeksiyon taşıyan bir kediden
doğrudan alınan Bartonella henselae
ve büyük olasılıkla kediden kediye
bulaşan kedi piresi Ctenocephalides
felis’den kaynaklanmaktadır. Bu
enfeksiyon, bağışıklığı yetersiz olan
bireylerde (örneğin HIV enfeksiyonu ve
edinilmiş immün yetersizlik sendromu
[AIDS] bulunan bireyler, kanser
kemoterapisi ya da transplantasyon
veya immün aracılı hastalıklar
nedeniyle immünosupresyon
uygulanan hastalar) özellikle önemli
hale gelmektedir. Potansiyel sorunun
boyutu, evde yaşayan kedilerin çok
fazla olan sayısı ve bu kedilerin
sahipleriyle olan çok yakın fiziksel
bağlantının yanı sıra, gelişmekte olan
ülkelerde kedilerdeki seropozitiflik
prevalansının ortalama %27, aktif
bakteriyemi varlığının yaklaşık %10
olduğu göz önünde bulundurularak
tahmin edilebilmektedir. Bu taksonlar
arasında en önemli köpek patojeni
kene ile bulaşan B. vinsonii subsp.
Evde yaşayan
aniparaziter tedavisi
yapılmamış hayvanlar
insanlardaki
enfeksiyonların
gerçek kaynağıdır.
Kaçak yapılan global
evcil hayvan transferleri,
zoonotik enfeksiyonun
hızla yayılması için
potansiyel oluşturmakta
ve Tek Sağlık açısından
bir diğer önemli güçlüğü
temsil etmektedir.
PETİNFO 2014/09 20-21
berkhofii’dir; ancak başka bir dizi
Bartonella türünün de, kedi ve köpek
(ve potansiyel artropod vektörleri)
kaynaklı klinik hastalıklar yelpazesiyle
bağlantılı olduğu bildirilmiştir. Sıklıkla
kronik idiopatik hastalıklar olarak
kabul edilen ve geniş bir yelpaze
oluşturan insanlardaki sendromlarla
bağlantılı olabildiklerini gösteren bir
dizi araştırma nedeniyle, günümüzde
söz konusu organizmalar ilgi odağı
oluşturmaktadır. Bartonella’nın ev
hayvanlarından insanlara bulaşması
konusunda daha öğrenilecek çok şey
olmasına karşın, hayvan ısırıklarına,
artropodlara, artropod dışkılarına ve
hayvan vücut sıvılarına maruz kalma
sıklıkları nedeniyle, veteriner hekimler
mesleki bir riskle karşı karşıyadır.
Tek Sağlık programlarının bir hedefi
de, bu patojenlerin hayvan ve insan
hastalıklarında taşıdığı önemin daha
ayrıntılı olarak incelenmesi olmalıdır.
Çeşitli ehrlichia ve rickettsiyal
enfeksiyonları da insanlar
ve ev hayvanlarında ortaktır.
Köpek monositik ehrlichiozisine
(Rhipicephalus sanguineus
tarafından bulaştırılan Ehrlichia
canis), anlamlı zoonotik potansiyel
taşıyan bir organizmanın neden
olduğu kabul edilmemektedir
(insanlarda enfeksiyon olguları
bildirilmesine karşın); bununla
birlikte, insanlar ve köpeklerdeki
E. chaffeensis ve E. ewingii
(Amblyoma americanum tarafından
bulaştırılan) enfeksiyonları iyi bir
şekilde belgelenmiş olmasına
karşın, köpeklerin insanlardaki
enfeksiyon için bir kaynak olarak
işlev görüp görmediği açık
değildir. İnsan, köpek ve kedi
popülasyonlarında giderek artan
öneminin nedeni, Ixodes yoluyla
bulaşan granülositik ‘ehrlichiozisdir’
(Anaplasma phagocytophilum).
Bu enfeksiyon için kaynak türler,
yabanıl kemirgenler ve yabanıl ve
evcil ruminantlardır; ancak insanlar
ve ev hayvanlarındaki enfeksiyonlar,
Avrupa ve Kuzey Amerika’da önemli
bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.
Riketsiozisin benekli ateş grubu da,
insanlar ve köpekler için anlamlı
sorunlardır. Kuzey ve Güney
Amerika’da, Rickettsiz rickettsii’nin
(Dermacentor andersoni, D. variablis,
R. sanguineus ve Amblyomma
cajennese tarafından bulaştırılan)
neden olduğu Kayalık Dağlar
benekli ateşi bu gruptaki en önemli
hastalıktır; buna karşılık Avrupa,
Asya ve Afrika’da, R. conorii’nin (R.
sanguineus tarafından bulaştırılan)
neden olduğu Akdeniz benekli ateşi
en büyük kaygı nedenidir. Köpeklerin
bu insan enfeksiyonlarındaki
rolü, yine enfekte keneleri ev
ortamına taşımaları ve dolayısıyla
sahiplerinin hayvanlarındaki bu
enfekte keneleri ayıklama riskiyle
karşı karşıya kalmalarıdır. Patojenin
temas halindeki insanlarda
tanımlanmasından daha önce
gerçekleşebilmesi nedeniyle,
köpek riketsiozisine bir veteriner
hekim tarafından erken dönemde
tanı konması önemlidir. Pire ile
bulaşan riketsiyalar da (R. typhi
ve R. felis) bu gruba girmektedir.
Evde yaşayan hayvanların R. typhi
için kaynak oluşturma potansiyeli
kanıtlanmamıştır; ancak köpekler,
kediler ve kedi pirelerinde (Ct. felis)
saptanan R. felis’in ortaya çıkmasına
büyük bir ilgi söz konusudur. R.
felis’in transovarial ve trans-stadial
yolla bulaşabilmesi nedeniyle, evde
yaşayan hayvan enfekte olmuş
pireleri ev ortamına taşıyarak,
böylece insanlardaki enfeksiyon için
bir aracı oluşturabilmektedir.
Tablo 1’de, insanlar ve ev
hayvanlarında ortak olan ve bazıları
rölatif olarak nadiren insanlardaki
enfeksiyonun nedenini oluşturan,
ancak sadece hayvan türleri
için önem taşıyan diğer vektörel
hastalıklar da sıralanmaktadır
(örneğin dirofilarazis, Batı Nil ateşi).
Özet olarak, Tek Sağlık programı
için bu vektör kökenli hastalıkların
ele alınması açısından çeşitli genel
güçlükler söz konusudur:
Bu hastalıklar için farkındalığın,
tıp doktorları ve veteriner
hekimler tarafından tanı konabilme
düzeyinin arttırılması,
Ajanların, vektörleri ve
epidemiyolojileri, coğrafi
dağılımları, klinik önemleri ve
patogenezlerinin incelendiği ‘ortak’
araştırma programlarının yürütülmesi,
1
2
3
Bu enfeksiyöz ajanlar ve
vektörlerinin küresel olarak
haritalandırılması için gözetim
sistemlerinin ve güvenilir tanı
testlerinin geliştirilmesi,
Evde yaşayan hayvanların
insanlardaki enfeksiyonun
gerçek kaynağı olduğu hastalıkların
belirlenmesi ve insanlardaki olgulara
ek olarak kaynaktaki hastalığı etkili
bir biçimde kontrol altına alan halk
sağlığı stratejilerinin geliştirilmesi
(örneğin sokak köpeklerinin kontrolü,
ektoparaziter tedavi, aşı uygulaması),
Bu hastalıkların gerçek kaynağı
olabilecek peridomestik yabanıl
yaşam türleri ile ev hayvanları
arasındaki temasın incelenmesi ve
bu tür bir teması minimum düzeye
indirecek stratejiler geliştirilmesi,
Hayvan sahiplerini vektörel
hastalıklar ve düzenli ektoparazit
kontrol programlarının evcil
hayvanları ve evlerindeki ortam
açısından taşıdığı önem konusundaki
farkındalığının arttırılması,
Dünyada giderek artan ev hayvanı
dolaşımının oluşturduğu riskler
ve güçlüklerin belirlenmesi, bununla
bağlantılı olarak zoonotik enfeksiyöz
hastalık dolaşımını minimum düzeye
indirecek stratejiler geliştirilmesi. 
4
5
6
7
SEMİNER
İnterhas farklılığını
ortaya koydu
İnterhas Hayvan Sağlığının, Veteriner hekimlerin
tedavideki başarılarının artmasına yardımcı olmak
ve koruyucu hekimlik alanında güçlü çözümler
üretmek amacıyla İstanbul Gayrettepe Point
Otel ve Ankara Swiss Otelde gerçekleştirdiği
seminerlere 250’ye yakın Veteriner hekim katıldı.
İnterhas Pazarlama
Müdürü Gürcan
Öner, A plus doku
kültürü aşısı Biocan
R’nin, Biocan
DHPPI+L ve Beocan
C ile aynı enjektör
içerisinde birlikte
uygulanabileceğinin
altını çizdi.
1996 yılında Dr. Tamercan
Morkoç ve Ecz. Ümmügülsüm Morkoç
tarafından kurulmuş olan İnterhas
A.Ş, Avrupa’da GMP kurallarına göre
üretim yapan 5 ayrı firmanın Türkiye
exclusive distribütörlüğünü yapmakta
ve bu firmalara ait muhtelif 30 kalem
aşı ve ilacı ithal etmektedir.
Amacı, pazara sundukları
kalitesi kanıtlanmış, üstün teknoloji
ile üretilen ürünlerle yüksek tedavi
başarısı elde etmek ve koruyucu
hekimlik alanında da kesin çözümler
üretmek olan İnterhas, Veteriner
hekimlere hayvan sağlığı alanında
yüz akı olacak projeler sunmaya
devam ediyor.
İnterhas Hayvan Sağlığı 8 Eylül
Pazartesi günü Ankara Swiss Otel
ve 9 Eylül Salı günü İstanbul Point
Otel’ de düzenlediği seminerler ile
yine ayrıcalığını ortaya koydu. Birincisi
Haziran ayında İzmir’de düzenlenen
seminerin ikinci ve üçüncü ayağı
geçtiğimiz günlerde Ankara ve
İstanbul’da gerçekleştirildi. Prof
Dr. Erman Or ve Prof. Dr. Barbaros
Çetin sunumlarıyla İstanbul ve
Ankara’lı Veteriner hekimlerin kedi
ve köpeklerde standart ve alternatif
PETİNFO 2014/09 22-23
aşı programları, parazit tedavisi,
dermatomikozis ve lyme hastalığı
hakkında bilgilerini tazeledi.
Teşhis edilmeden başlanılan
tedaviler yapılan en büyük yanlış
Toplantıda Prof. Dr. Erman Or
hekimlere koruyucu hekimlikle ilgili
bazı genel bilgilerle beraber kedi ve
köpeklerde görülen bulaşıcı viral ve
bakteriyel hastalıklardan bahsederek
aşılamaların gerekliliğini vurguladı.
Türkiye’de kedi ve köpeklerde
görülen mantar hastalıklarına dikkat
çekerek dermatofitlerlerin yaşama
alanları, nasıl teşhis edileceği ve
tedavisi hakkında geniş bilgi vererek
veteriner hekimlerin bilgilerini
pekiştirmesini sağladı. Ayrıca mantar
tedavisinde sık yapılan hatalara
değinerek hekimlere yol gösterici
bilgiler paylaştı.
Prof. Dr. M. Erman Or mantar
aşılarının sistemik tedaviye ilaveten
ya da tek başına kullanılabileceğini
ve özellikle asemptomatik
taşıyıcıların tedavisinde oldukça
önemli olduğunu vurguladı. Klinikte
karşılaşılan vakaların %80-95’inin
M. Canis olduğunu vurgulayan
Erman Or enfeksiyondan sonra
yapılan aşılamaların hastalığın
şiddetini azalttığı ve klinik lezyonların
iyileşmesini hızlandırdığı görüldüğünü
söyledi. M. Canis’e maruz kalabilecek
yavru kedilerde hastalık bulaşmadan
önce yapılan aşılamaların hastalığın
şiddetini azalttığını belirtti.
Seminerde ayrıca adli tıp Veteriner
hekimi olduğunu hatırlatan Prof
Dr. Erman Or karşılaştığı vakaları
örnek göstererek hekimleri açık yara,
ameliyat gibi olgularda tetanoz aşısı
yapılması gerektiği konusunda uyardı.
Prof. Dr. Erman Or toplantıda veteriner
hekimlere kedi ve köpek aşılama
programları hakkında bilgi verdi (üstte).
BEĞENEREK DİNLEDİĞİM BİR SUNUMDU
Güven Türker Arık Çizmeli Kedi Veteriner Kliniği
Prof. Dr. Erman Or konularını biraz yüzeysel bıraktı ama temelde oldukça faydalı bir sunumdu.
Lyme hastalığı konusunda Barboros Çetin’in anlatım tarzı çok başarılıydı. Fakat biraz daha bilimsel kaynak sunulsaydı daha da muhteşem olurdu. Ama yine de bize konu hakkında çok şahane
bir vizyon kattı. Bu çarpıcı seminerden sonra Barbaros hocamızdan aldığımız bilgilerle destekleyerek Lyme aşı uygulamaları için hasta sahibini daha rahat ikna edebiliyoruz. Profilaksi adına çok
güzel bir durum ortaya çıktı.
LYME HASTALIĞININ CİDDİYETİNİN FARKINA VARDIK
Anıl Sille Denizatı Veteriner Kliniği
Lyme hastalığının ülkemizde, hatta tüm dünyada ne kadar yaygın bir hastalık olduğunu bu
seminer sayesinde anlayabildim. Lyme hastalığına karşı dünyadaki çalışmaların büyüklüğünü,
insanlarda başka hastalıkların semptomlarına benzer semptomlar yarattığı için belki de ne kadar
çok yanlış teşhis konulduğu fikirleri aklımızda dolanmaya başladı, bu sayede görüş açımızı genişletebildik. Ve de kesinlikle Lyme hastalığından korkmaya başladım... Teşhis tedavi ve koruyucu
hekimlikte bu hastalığın çok daha üstünde durmamız gerektiği kanısındayım...
SEMİNER
Türkiye’de göz ardı edilen
gizli salgın; Lyme
Toplantının ikinci bölümünde
Dokuz Eylül Üniversitesi Biyoloji
Bölümü Başkanı Prof.Dr.Barbaros
Çetin ‘’Dünyayı saran gizli salgın,
Lyme Hastalığı ‘’sunumuyla Lyme
hakkında ülkemizde çok fazla
bilinmeyen tehlikelere dikkat çekerek
Veteriner Hekimleri bilgilendirdi.
Barbaros Çetin, bakterinin
biyolojik yapısını inceledikçe dehşete
düştüğünü, yeryüzünde benzerinin
olmadığı ve plazmidlerindeki genlerin
%90’ının hiçbir canlıda görülmediğinin
altını çizdi. Binbir surat diye
adlandırdığı bu etkenin, penetre
olduğu canlının yapısına göre şekil
değiştirip, canlının immun sistem
hücrelerinin onu algılamamasını
sağladığını ve vücudun en ücra
köşelerinde 20-30 yıl hiç semptom
çıkarmadan saklanabileceğini belirtti.
Dünyada birçok ülkede Lyme
hastalığı konusunda düzenlemeler
yapıldığını kaydeden Barbaros Çetin,
sadece ABD’de 20 milyon Lyme
hastası bulunduğunu ifade etti.
Büyük Taklitçi adıyla da bilinen Lyme
hastalığı belirtilerinin birçoğunun
diğer hastalıklarla karıştırıldığını
anlatan Çetin, şunları anlattı: “Şu
ana kadar yapılan araştırmalar
Lyme hastalığının 350’den fazla
hastalığı taklit edebileceğini gösterdi.
Taklit ettiği bu hastalıkların başında
günümüzde hızla yaygınlaşan
kronik yorgunluk, huzursuz bacak
sendromu, epilepsi, MS, ALS,
Lupus, Alzheimer, Parkinson, otizm,
hiperaktivite ve dikkat dağınıklığı, kalp
hastalıkları, kalp krizi, beyin tümörü,
migren, kronik baş ağrısı, fetus ölümü
ve düşük, birçok cilt ve kas hastalığı
gelmektedir.” Prof.Dr. Barbaros
Çetin yıllardır yaptığı araştırmalar
ve son yıllarda Türkiye’de yapılan
seropozitifik çalışmaları neticesinde
ülkemizde en az 10 milyon kişinin
vücudunda bu bakteri ile yaşadığını
düşündüğünü ve oldukça endişeli
olduğunu belirtti. Ayrıca yurt dışında
değişik bölgelerde yapılan araştırmalar
sonucunda bölgelerde yaşayan otizm
tanısı konulmuş çocukların yüzde 20
ile yüzde 50’sinin aslında Lyme hastası
olduğunu ortaya koyduğunu belirten
Barboros Çetin bizim ülkemizde de
bu yönde araştırmaların başlanması
gerektiğini düşünüyor. 
Barbaros Çetin, editörümüz
Ayça Üvez’e Lyme hastalığını
sadece kenelerin değil
sivrisineklerin de taşıdığının altını
çizerek nasıl bir tehlikeyle karşı
karşıya olduğumuzu anlattı.
LYME HAKKINDA ARTIK DAHA DA BİLİNÇLİYİZ
ECE ÖNEŞ İ. Ü. Vet. Fak. Cerrahi A.B.D
Erman Hocanın sunumunu çok beğendim
Lyme sunumu da güzeldi fakat yeterli değildi.
Lyme hastalığı hakkında bilgilendik, hastalığa karşı koruma ve tedavi yöntemlerinden
bahsedilmesini isterdim. Genel olarak konu
seçimleri çarpıcı ve dikkat çekiciydi.
OLDUKÇA YOL GÖSTERİCİ BİR SUNUMDU
Dürdane Şenbay
Son derece faydalı ve güzel bir toplantı oldu.
Lyme konusunda Barbaros hoca hastalığın
ciddiyetinin farkına varmamızı sağladı. Mantar
ile ilgili Erman hoca da çok güzel bir sunum
gerçekleşirdi. Klinikte yapılan hatalardan
bahsederek oldukça yol gösterici oldu.
PETİNFO 2014/09 24-25
KONU
SEÇİMİ ÇOK
BAŞARILIYDI
Kasım Berber
Seminer gayet iyiydi. Erman hocanın sunumu ile
klinikte uyguladığımız yöntemlerin birbirine yakın
olması bizler açısından sevindirici bir durum. Konu
seçimi ve sunumu da gayet başarılıydı. İkinci bölüm
lyme aşısı hariç çok aşina olduğumuz bir konu değildi. Hocamızın son derece güncel bilgileri ve interaktif sunumu iyi ki gelmişiz dedirtecek nitelikteydi.
Bu vesile ile mesleki bilgi kazanımının yanı sıra
güncel konulardan haberdar olmamız ve meslektaşlarımızla kısa sohbet edebilme olanağı sağladı.
Seminerlerin devamını heyecanla bekliyorum.
SÖYLEŞİ
9.KHVHD
Sürekli Eğitim
Kongresi’nde bu
sene neler var?
Küçük Hayvan Veteriner Hekimleri Derneği
31 Ekim 1 Kasım 2014 tarihleri arasında İstanbul
Crowne Plaza Asia Hotel’de 9. Sürekli Eğitim Kongresi’ni
gerçekleştiriyor. Peki bu sene kongrede neler var?
Erkut Gören, Müjgan Çevik Aksay ve Gizem Taktak
kongreyle ilgili merak edilenleri açıklıyor.
KHVHD 9. sürekli
eğitim kongresiyle
mesleki gelişmelerden
veteriner hekimleri
haberdar etmeye
devam ediyor.
Kurulduğu günden bu yana
mesleğin ve veteriner hekimlerin
gelişimini destekleyecek her tür
çalışmada ve bilimsel platformda
etkin rol oynayan Küçük Hayvan
Veteriner Hekimleri Derneği, yıllardır
giderek yükselen bir başarı grafiği
ile sürdürdüğü KHVHD Sürekli
Eğitim Kongrelerine bir yenisini daha
ekliyor. Bu yıl 31 Ekim - 1 Kasım 2014
tarihlerinde Crowne Plaza İstanbul
Asia Hotel’de gerçekleştirilecek kongre
ile ilgili dernek başkanı Erkut Gören,
kongre başkanı Müjgân Çevik Aksay ve
kongre genel sekreteri Gizem Taktak ile
hoş bir söyleşi geçirdik.
Söyleşimize kongreleri düzenleyen
KHVHD’nin vizyonu ve misyonu
hakkında bilgi alarak başlayalım
Erkut Gören: Dernek olarak
vizyonumuz; mesleki ve toplumsal
etkinliklere katılarak, mesleğimizin
önemini toplumumuza anlatmak,
meslektaşlar arası dayanışmayı
PETİNFO 2014/09 26-27
sağlamak ve mesleki gelişmelerden
veteriner hekim arkadaşlarımızı
haberdar etmek, yanı sıra meslek
etiğinin korunmasına ve mesleki
hakların savunmasına hizmet
etmektir. Mesleki bilgimizle hayvan
sağlığı ve refahı başta olmak üzere
toplum sağlığının korunmasına
hizmet etmeyi ve meslektaşlarımızın
özlük hak ve kazanımlarının
savunucusu ve takipçisi olmayı
kendimize misyon edindik.
KHVHD bu kongrelere ne
zaman başladı ve bu süreci
değerlendirebilir misiniz?
Erkut Gören: KHVHD bu
kongrelere 2006 yılında cerrahi
kongresiyle ortak bir organizasyonla
başladı. Başlangıçtaki ana hedef
her yıl yapılabilen, veteriner
hekimler tarafından beğenilen ve
fayda sağladığı kanaati oluşan bir
program eşliğinde bir organizasyon
oluşturabilmekti. Gelinen süreçteki
en önemli dönemeç ilk 4 kongrenin
referansıyla 17. Fecava kongresine ev
sahipliği yapma görevinin KHVHD’ne
verilmesi ve bu kongrenin İstanbul’da
başarıyla gerçekleştirilmiş olmasıdır.
Bugüne baktığımızda edinilen
tecrübeyle her yıl bir adım daha
gelişen bir kongre organizasyonu
görmekteyiz. Bu yılki bilimsel
programa baktığımızda At Hekimliği
ile ilgili sunumların olduğunu
göreceksiniz. Bu da gelişen kongre
organizasyonumuz içinde bir ilktir.
Mesleki gelişime önem veren ve
destekleyen KHVHD bu yıl bizlere
nasıl bir kongre hazırlıyor, biraz
bilgi alabilir miyiz?
Müjgân Çevik Aksay: Her
yıl olduğu gibi dokuzuncusunu
gerçekleştireceğimiz bu kongremizde
de konusunda uzman yerli ve
yabancı bilim insanlarının sunumları
olacak. Meslektaşlarımızın
istekleri doğrultusunda ana
başlıkları belirleyerek başladığımız
çalışmamıza konusunda uzman
konuşmacıları davet ettik ve yine
KHVHD Kongre Başkanı
Müjgan Çevik Aksay, kongrenin
bilimsel programının püf
noktalarını anlattı.
havaalanına yakınlığı gibi bizim
isteklerimizi karşılaması nedeniyle
tercih edilmiştir.
Kongredeki konuşmacılar ve sunumlar
hakkında da bilgi verir misiniz?
Müjgân Çevik Aksay:
KHVHD Başkanı Erkut Gören,
organizasyonların vizyonu ve
misyonundan bahsetti.
meslektaşlarımızın seçtiği başlıklarla
bilimsel programımızı oluşturduk.
Hatta bir ilki gerçekleştirerek, at
hekimlerimize yönelik bir program da
hazırladık. Bu bağlamda gerek içeriği
gerekse konuşmacıları ile klinisyen
hekimlerin memnun kalacağı bilimsel
bir toplantıya hazırız.
Kongrenin tarihi ve yeri konusunda
bilgi verebilir misiniz? Tarihi ve yer
seçimini nasıl belirlediniz?
Gizem Taktak: Kongremiz 31
Ekim - 1 Kasım 2014 tarihlerinde,
Crowne Plaza İstanbul Asia Hotel’de
gerçekleştirilecektir. WSAVA ve
Kongremizde konusunda uzman
14’ü yabancı, 10’u yerli olmak üzere
24 konuşmacımız olacak. Yaban
hayvanlarında acil müdahale ve
ultrason muayenesinin anlatılacağı 2
workshop yanında at hekimlerimize
yönelik anestezi, tanısal görüntüleme,
deri hastalıkları, dahiliye ve at
ortopedisi ile ilgili sunumlarımız
olacak. İki gün sürecek kongremizde
İngilizce-Türkçe-İngilizce simultane
çeviri yapılacaktır. Klinisyen ve
akademisyen meslektaşlarımızın
sözel ve poster sunumlarının da yer
alacağı kongremizde katılımcılarımız
konuşmacılarımızla bir arada olma ve
bilgi paylaşımı imkânı bulacaklardır.
9. Kongre Genel Sekreteri Gizem
Taktak, kongrenin her geçen
yıl uluslararası standartlara
yaklaştığını söyledi.
FECAVA’nın Türkiye temsilcisi olan
Küçük Hayvan Veteriner Hekimleri
Derneği’nin kongreleri yurt dışından
da takip edilmektedir ve bu iki büyük
derneğin temsilci göndermeleri
nedeniyle tarihleri belirlemede dikkatli
davranıyoruz. Kongre merkezimiz
olan Crowne Plaza İstanbul Asia
Hotel, kongre ihtiyaçlarımıza
cevap verebilmesi, konaklayan
katılımcılarımıza tesislerini ücretsiz
kullandırması, fuaye alanın genişliği,
VIAPORT alışveriş merkezi ve
Kongreye katılmak isteyenler kayıt
için nasıl bir yol izlemeliler?
Müjgan Çevik Aksay: Kongre
web sayfasında (http://khvhd2014.
org/) bulunan online kayıt formunu
kullanarak ya da 0216 330 90
20 no’lu telefondan kongre
organizasyon firmamız olan Topkon
Kongre Hizmetlerine ulaşarak kayıt
yaptırabilirler. Sektörümüz firmaları
da kongremizle ilgili kampanya
yaparak desteklerini sunmaktadırlar.
Meslektaşlarımız firma kampanyası
ile de kongremize kayıt yaptırabilir.
Kongre kayıt ücretleri konusunda
da bizleri bilgilendirir misiniz?
Gizem Taktak: Kongre katılım
ücretlerimiz, 30 Eylül 2014 tarihine
SÖYLEŞİ
Kongre sponsorlukları ile ilgili
çalışmalarınız ne aşamadadır?
Müjgân Çevik Aksay: Alanında
düzenli olarak her yıl gerçekleştirilen
tek kongre olma özelliği taşıyan
kongremizde bizleri yalnız
bırakmayan sektörümüz firmalarına
gerçekten teşekkür ederiz. Yurt içi
ve yurt dışından katılacak veteriner
hekimlere ürünlerini, ilaçlarını
tanıtabilme imkânı buldukları
kongremizin gerçekleşmesinde
katkıları oldukça önemlidir.
Bu yıl da ana sponsorumuz Nestle
Purina-Proplan firmasıdır. Ayrıca
kendileri diğer sponsorluklarımızda da
katkılarını sunmuşlardır. Petinfo basın
sponsorumuz olarak bize desteğini
esirgememiştir. Sponsorlukların
büyük bir bölümünü tamamladığımız
bu yıl görüşmesi devam eden birkaç
firmamızla da anlaştıktan sonra
hep birlikte başarılı bir organizasyon
geçireceğimize inanıyoruz.
KÜÇÜK HAYVAN VETERİNER
HEKİMLERi DERNEĞİ
bu sene bir ilki
gerçekleştirip 9. sürekli
eğitim kongresi’nde
at hekimlerine yönelik
programda hazırladı.
kadar dernek üyesi için 185 Euro,
dernek üyesi olmayanlar için 225
Euro, öğrenciler ve At hekimlerimiz
için 110 Euro’dur. 30 Eylül 2014
tarihinden sonra dernek üyesi 215
Euro, dernek üyesi olmayan 250
Euro, öğrenci ve At hekimlerimiz
için 130 Euro olacaktır. Ayrıca
workshoplarımız 25 kişi ile sınırlı
olup 50 Euro’dur. Kongremize
meslektaşlarımızı davet ederken,
erken kayıt imkânını kaçırmamalarını
öneriyoruz. Kongre web sayfamızdan
detaylı bilgi alabilirsiniz.
Bu yıl at hekimliğine yönelik
sunumlardan bahsettiniz. KHVHD
olarak kongrenizde at hekimliğine
yer verme sebebiniz nedir?
Gizem Taktak: Yurt dışı
kongrelerinden bilindiği gibi birçok
ülkede atlar ‘companion animal’
sınıfında yer almakta ve kongrelerde
at hekimlerine yönelik sunumlara
yer verilmektedir. Ülkemizde
at hekimliğinin gelişmesi ve
yaygınlaşmasına katkıda bulunmak
için bilimsel programımızda yer verdik.
Programı hazırlarken at
hekimi meslektaşlarımızın görüş
ve isteklerini alarak yola çıktık.
Özellikle talep edilen alanlarda
uzman konuşmacıları davet ettik ve
kendilerine yönelik bir günlük yoğun
bir program hazırladık. İlgilenen
pet hekimi meslektaşlarımız da bu
sunumlara katılabileceklerdir.
9. KHVHD Sürekli Eğitim Kongresi
ile ilgili son olarak söylemek
istedikleriniz nelerdir?
Müjgân Çevik Aksay: Gerek
dernek yönetim kurulumuz
PETİNFO 2014/09 28-29
Erkut Gören, KHVHD’nin
gelecekteki eğitim
projelerinden bahsetti.
SÜREKLİ EĞİTİM
ÖNEMLİDİR!
KHVHD olarak, önümüzdeki
dönemde kongre haricinde,
mezuniyet sonrası eğitime
destek kapsamında
uygulamalı seminerlere
ağırlık vermeyi planlıyoruz.
Ayrıca meslektaşlarımızın
sosyal birlikteliğinin
geliştirilmesine yönelik her
mevsime özel bir toplantı
organizasyonu da geleceğe
yönelik projelerimiz arasında
yer almaktadır.
gerekse kongre komitemiz başarılı
bir organizasyon olması için çok
çalışmaktadır. Meslektaşlarımızın
istekleri doğrultusunda pratik
hekimliğe yönelik sunumların yer
alacağı 9. KHVHD Sürekli Eğitim
Kongresi, bilimsel yönden katkı
sağlarken, meslektaşların ve
sektörümüz firmalarının bir araya
gelmesini, mesleki diyaloğu ve sosyal
bir ortamı da beraberinde getirecektir.
Şuana kadar ciddi bir katılımın
olduğu bilimsel kongremize bütün
meslektaşlarımızı davet ediyoruz. 
Dev ırklar
L-carnitin
eksikliğine
yatkındır.
semptomlar
Kalp kası bozuklukları
Dilate kardiyomiyopati
Egzersize karşı dayanıksız
Güçsüzlük, halsizlik
Kas ağrısı
L-carnitin
hakkında
bilinmeyenler
İlk olarak 1905 yılında keşfedilen
L-carnitin, kapsamlı araştırmalar
sonucunda birçok kritik
metabolik proseste önemli
rolü olduğu ispatlanmıştır.
L-carnitin’in birçok biyokimyasal ve metabolik
yolda rol aldığı kabul edilmiş bir gerçektir. Enerji
metabolizmasında çok önemli bir rolü vardır. Bu önemi
iyice anlayabilmek için ilk önce enerji metabolizmasını
iyi anlamak gerekir. Bilindiği üzere dokular hücrelerden
oluşmuştur ve bu hücrelerin canlı kalabilmek için
enerjiye üretecekleri bir mekanizmaya (mitokondri
gibi) ihtiyaçları vardır. Yağ asitleri, hücrelerin enerji
kaynaklarıdır. L-carnitin, uzun zincirli yağ asitlerinin
okside edilip, kullanılabilir enerji haline çevrilebilmesi için
mitokondri membranlarından transferine yardımcı olur.
PETİNFO 2014/09 30-31
Amino asit bombasıdır
L-carnitin, lisin ve metionin’in kompoze edilmiş bir
formudur. Vücutta doğal olarak karaciğer ve böbreklerde
üretilir ve iskelet kası, kalp ve beyin dokularında depolanır.
Yiyeceklerden kolaylıkla absorbe edilebildiği gibi, birçok
sağlıklı insan veya hayvan vücutlarında yeterli miktarlarda
sentezleyebilmektedir. L-carnitin, yağ metabolizmasında
önemli bir rol oynar. Uzun zincirli yağ asitleri ve
türevlerinin mitokondriler içerisine transferlerini destekler.
Özellikle beyin ve kalp fonksiyonlarında olduğu kadar kas
hareketlerinde de kullanılan enerjinin üretimi için, kas
hücrelerinin yağ asitlerinden yararlanmasına izin verir.
Ayrıca, miyokardial hücrelerin fonksiyonlarını artırdığı
gibi hücrelere ve DNA’ya zarar veren serbest radikalleri
vücuttan uzaklaştırdığı için canlı metabolizmasında
antioksidan gibi davranır.
Eğer vücutta yeterli değilse ne yapılmalıdır?
L-carnitin eksikliği, genelde yetişkin köpeklerde
kardiomiyopati ile karakterizedir. Boxer, Dobermann
Pinscher, Dane gibi birçok dev ırk dilate kardiyomiyopatiye
predispozedir. Dev ırklar genellikle L-carnitin eksikliğine
yatkın oldukları için, kontrol altında tutulmalıdır. Etkilenen
dokudan biyopsi yaparak L-carnitin eksikliğinin tanısı
konulabilir. Çok fazla kullanılan bir yöntem değildir.
Veteriner hekimlikte bu vakayla ilgili rutin bir kontrol
yöntemi yoktur.
Kırmızı et gibi
hayvansal kaynaklı
gıdalar iyi birer
L-carnitin kaynağıdır.
L-carnitin, yağ metabolizmasında önemli
bir rol oynar. Uzun zincirli yağ asitleri
ve türevlerinin mitokondriler içerisine
transferlerini destekler. beyin ve kalp
fonksiyonlarında olduğu kadar kas
hareketlerinde de kullanılan L-carnitin
enerji üretimi AMACIYLA, hücrelerin yağ
asitlerinden yararlanmasına izin verir
Ne zaman L-carnitin takviyesi yapılmalıdır?
Gerçek carnitin eksikliğinde L-carnitin takviyesi hayat
kurtarıcıdır. Köpeklerde sıklıkla kalp hastalıkları için
önerilir. Dilate kardiyomiyopatili Cocker Spaniels ve Boxer
arasında yapılan çalışmalar L-carnitin takviyesinin kalp
fonksiyonlarını geliştirdiğini göstermiştir.
sürenin sonunda, takviye alan grubun öğrenme ve ayrım
yapma özelliğinde artış gözlemlenmiştir.
2
5
3
6
1
L-carnitin ayrıca bütün ırklarda diyabet hastalığının
koruma ve tedavisine yardımcı olur. Yağ
metabolizmasına yardımcı olarak, kilo kaybı ve obezite
sağaltımını destekler. Bazı datalar L-carnitinin obezite
kedilerin kilo vermelerini hızlandırdığını göstermektedir.
İnsanlarda kas geliştirmede kullanılmaya
başladığından beri, diğer bir kullanım alanı da
miyopatiler olmuştur. Bordor Collielerde yapılan bir
çalışmaya göre L-carnitin, B vitamini ve CoQ10 komplexi
miyopatinin neden olduğu arka bacak güçsüzlüğü için
oldukça başarılı olduğu rapor edilmiştir.
4
Köpekler üzerinde yapılan farklı bir çalışmaya göre
L-carnitin’in konginitif disfonksiyon hastalığını
yavaşlattığı ispatlanmıştır. Beaglelarda yapılan
araştırmada, köpeklerin bir kısmına 2 ay boyunca
L-carnitin ve alpha-lipoik asit takviyesi yapılmış ve bu
Kandaki kolesterol ve lipid oranının azalmasına
katkısı olduğu bilinen L-carnitin kedilerde görülen
karaciğer yağlanmasında (hepatik lipidosis) tedavi amaçlı
kullanılabilir. (fatty liver disease)
Enerji kaynağı olarak yağ metabolizmasına ihtiyaç
duyan yavru kedi ve köpeklerin, L-carnitin için
küçük depolama kapasiteleri vardır ve vücutlarının
L-carnitin sentezleme kapasitesi daha gelişmemiştir. Bu
sebeplerden dolayı yavru kedi ve köpeklere optimal enerji
metabolizması için L-carnitin takviyesi yapılmalıdır.
L-carnitin nelerde bulunur?
L-carnitin takviyesi için en iyi yöntem iyi kalitede
mamalardan temin edilmesidir. Yüksek L-carnitine içeren
besinler; kırmızı et (özellikle kuzu eti) balık eti, kanatlı eti
ve fıstık ezmesidir. Ayrıca L-carnitin ek takviye olarak da
dışarıdan alınabilmektedir.
KEDİ&KÖPEK
Veteriner Hekim
Hale Yetkin
Mopsan
VETERİNER ÜRÜNLERİ
Ürün Müdürü
L-carnitinin
Hill’s Prescription
Metabolic’teki rolleri
Evcil hayvanlarda L-carnitinin “light” veya “kilo kaybı”
diyetlerinde kullanımı yağ asitlerinin oksidasyonunu
desteklemesi temeline dayanır.
L
-carnitin canlı organizmada
karaciğer ve böbrekte sentezlenip
kalp ve beyin dokularında biriken,
yağ yakımında görev alan aminoasit
benzeri bir maddedir. Organizma
genellikle ihtiyacı olan miktarı
sentezlese de kırmızı et ve süt ürünleri
gibi hayvansal gıdalar kadar iyi bir
L-carnitin kaynağı yoktur. İlk olarak
1905 yılında et ekstraktından izole
edilen ve bir kaç yıl sonra bir un kurdu
Tenebrio molitor için büyüme faktörü
olarak gösterilen L-carnitin, sonradan
vitamin BT olarak markalandırılmıştır.
Obezite çalışmalarında, diyabet
rahatsızlığında, Alzheimer ve
Parkinson gibi sinirsel rahatsızlıklarda,
erkeklerde fertilizasyonun artırılmasında
ve kalp-böbrek rahatsızlıkları gibi
tıptaki uygulama alanlarındaki
yararları bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Bunların dışında temel görevleri;
> En önemli görevi enerji
ve yağ metabolizması üzerinedir.
Çünkü L-carnitin, yağ asitlerinin
mitokondri içine taşınmasını ve beta
oksidasyonunu gerçekleştirir. Bu
da kas kütlesinin korunurken yağın
enerjiye dönüşümünü gerçekleştirdiği
anlamına gelir.
> Yorgunluğu azaltırken, fiziksel
performansın arttırılmasını sağlar.
> Kalp ve damar sistemini
korurken aterosklerozis denilen
damar sertleşmesini engellediği
belirtilmiştir. Ayrıca kedilerde görülen
karaciğer yağlanması(hepatik
lipidosis) hastalığında da tercih edilir.
> Antioksidan etkisi vardır.
Lipid peroksidasyonunu belirgin
şekilde inhibe etmektedir. Oksidatif
strese bağlı kronik hastalıkların
PETİNFO 2014/09 32-33
önlenmesinde faydalıdır.
> Azot metabolizması üzerine
de etkilidir. L-carnitin, bazı bileşikler
(özellikle zararlı metabolitler) ile
ester kompleksler oluşturarak
antitoksisite özelliği gösterir.
Amonyak toksisitesine karşı beyin
dokusunu korurlar. Üremide artan
üre ve amonyak düzeylerinin
dengelenmesinde aktif rol alır.
> Termogenezis sağlar. Özellikle
kış uykusuna yatan hayvanların
ve küçük vücutlu memelilerin
kahverengi yağ dokularında birikerek
ısı yalıtımı sağlar.
> Sinirsel fonksiyonlarda, sinyal
iletiminde ve gen ekspresyonunda
rolü vardır. Çünkü carnitin kan-beyin
bariyerini geçebilen bir maddedir.
L-carnitinin günümüzde
özellikle spor yapan kişilerde yağ
oranını azaltmak, kilo vermek, kas
kütlesini arttırdığı için tercih edilir.
Vücutta yeterli L-carnitin yoksa
yeterli miktarda yağ yakımı da
gerçekleşmeyecektir. İnsanlardaki gibi
ideal kilosunun üstünde veya obez
olan evcil hayvanlar için L-carnitinin
aktif rolü de budur. İnsanlardaki
gibi evcil hayvanlarımızda da salgın
şekilde yaygınlaşan obezite büyük bir
sorundur. Yapılan çalışmalar, evcil
hayvanların %50‘sinin aşırı kilolu ya
da obez olduğunu göstermektedir.
Kilo kaybetmeye yönelik
programların ise %90 ‘ı başarısızlıkla
sonuçlanmaktadır. Hill’s Metabolic
Advanced Weight Solution, kilo verme
problemine sahip evcil hayvanların
tedavisinde en büyük destekçinizdir.
Nutrigenomik teknolojisi kullanılarak
formüle edilen Metabolic, içeriğindeki
L-carnitin ile yağsız vücut kütlesini
korur. Her kedi ve köpeğe özel olarak
metabolizmalarını ideal oranlara
çekerek doğal yoldan yağ yakımını
aktive eder. Obez hayvanların
gen profilini, sağlıklı gen profiline
yakın hale getirerek iki ay gibi kısa
bir sürede evcil hayvanların kilo
vermesini sağlar ve % 88 başarı
oranına sahiptir. Etkinliği klinik
olarak kanıtlanmıştır.
KEDİ&KÖPEK
L-Karnitin içeren
Eukanuba ve
Iams mamaları
Eukanuba ve Iams mamaları
hayvansal kaynaklı protein
içeriği ile hayvanlardaki kas
kütlelerini güçlendirmekte
ve korumaktadır.
korunmasını sağlar ve kalori alımını
azaltır. L-Carnitin içeriği yağların
oksidasyonunu sağlar (kuru mamada
50mg/kg, konservede 10mg/kg). Özel
karbonhidrat karışımı (arpa/sorgum)
sayesinde kan glikoz ve insülin
yanıtını düzenlemeye yardımcıdır.
Düşük yağ oranına (kuru mamada
%8) sahiptir.
E
Evd Joint Mobility: Osteoartrit,
eklem travması gibi eklem/
hareket kabiliyeti sorunları için
veteriner diyetimizdir. Eklem ve
kıkırdak sağlığını güçlendirmek
amacıyla saflaştırılmış glukozamin
ve kondroitin sülfat kaynakları
içermektedir. Eklem sorunlarının
fazla kiloyla artacağını biliyoruz.
Bu amaçla yağ oksidasyonu için
L-carnitin içermektedir (50mg/kg).
ukanuba’nın kilo almaya eğilimli,
fazla kilolu ve obez köpekler
için, yağ oksidasyonunu sağlayan
L-karnitin’i beş köpek mamasında
bulundurur. Bunlardan dördü
veteriner hekim kontrolünde
uygulanan reçete mamalarımız EVD
(Veteriner Diyetleri) ve DailyCare
serisine, biri de Regular (normal
günlük tüketim) serisine ait diyet
mamalarıdır. Aynı şekilde kediler
için de L-karnitin içeren bir EVD
mamamız ve Regular seriye ait bir
mamamız olmak üzere toplam iki
mamamız mevcuttur.
KÖPEKLER İÇİN
Evd Restricted Calorie:
Obezitenin mamayla kontrolünü
sağlayan Veteriner Diyetimizdir.
Başlıca endikasyonları arasında
Obezite, Diabet ve Kilo fazlalığı
bulunur. Bunların yanında kilo
vermenin yararlı olacağı Eklem/
Hareket Kabiliyeti sorunlarında da
(kalça displazisi, osteoartrit gibi)
etkilidir. Ayrıca düşük yağ seviyesinin
yararlı olacağı Hiperlipidemi,
Lenfanjiyektazi gibi durumlarda da
reçete edilebilir. %100 hayvansal
kaynaklı yüksek protein (kuru
mamada %28.8) içeriği sayesinde
kilo verirken de kas kütlenin
Evd Weight/Diabetic Control:
Diabetes mellitus, inatçı hiperglisemi,
obezite ve glikoz metabolizmasında
bozulmalar şekillenen yaşlı köpekler
için veteriner diyetimizdir. İnsülin
yanıtını düzenlemek üzere özel
karbonhidrat karışımı (arpa/sorgum),
özel lif karışımı, glikoz emilimini
geciktiren karboksimetilselüloz ve
azaltılmış yağ oranına ek olarak yağ
oksidasyonu için L-carnitin (50mg/
kg) içerir.
Evd Restricted Calorie: Kedilerde
obezitenin mamayla kontrolünü
sağlayan veteriner diyetimizdir. Yüksek
kalitede %100 hayvansal protein
içeriği, özel karbonhidrat karışımı
(mısır/sorgum) ve yağ oksidasyonu için
L-karnitin içerir (kuru mama 100mg/
kg, konserve 10mg/kg)
PETİNFO 2014/09 34-35
Veteriner Hekim
Salih Kurt
Eukanuba&Iams
Türkiye Ürün Müdürü
KEDİ&KÖPEK
Sağlıklı hayvanlar
için L-carnitin
Vet Life mamaları içerisindeki L-carnitin kas kütlesinin
bakımını yapar ve adipoz dokusundan yararlanmayı
sağlayarak fiziksel egzersiz toleransını geliştirir.
Farmina Vet Life OBESITY
köpek formülü
Farmina Vet Life Obesity; yetişkin
köpeklerde fazla vücut ağırlığını
düşürmek ve glukoz temini kontrol
edebilmek için (Diabetes Mellitus)
formüllenmiş tam diyetetik mamadır.
Farmina Vet Life Obesity vücut
ağırlığını düşürmek için tüketilen
kalori miktarını düşürür. Yüksetilmiş
orandaki lif tokluk hissi verir ve iştahı
azaltır. Düşük seviye ve kaliteki
nişasta ve şeker kaynağı bu ürünün
diyabet hastaları içinde uygun
olmasını sağlar. Vet Life mamaları
içerisindeki kaliteli karnitin ve protein
ilavesi kilo kaybetme sürecinde kas
kütlesinin azalmasını önler.
Farmina Vet Life RENAL köpek formülü
Farmina Vet Life Renal; böbrek
fonksiyonlarının kronik ve geçici
böbrek yetmezliği durumunda
köpekleri desteklemek için
formüllenmiş tam diyetetik mamadır.
Farmina Vet Life Renal,
proteinler, fosfor ve sodyum
seviyelerini düşürülmesi ile
hiperfosfatemi ve hiperparatiroidizmi
düşürür ve azot katabolite oranını
PETİNFO 2014/09 36-37
Neşe Özbey
Big İthalat
Uluslararası
Satış ve İthalat
Sorumlusu
azaltır. Sistemli hipertansiyonun
kontrol edilmesine yardımcı olur.
(kalp yetmezliği çeken köpeklerde)
Vet Life Renal‘in kronik ya da geçici
böbrek yetmezliği ve kalp yetmezliği
durumu olan köpeklerde yaşam
kalitesini arttırdığı klinik deneyler ile
test edilmiştir. İçeriğinde bulunan
L-carnitin hayvanlarda fiziksel
egzersiz toleransını geliştirir.
Vetlife Kısır Erkek-kedi formülü
Ürünün azaltılmış enerji düzeyi;
şişmanlık riskini azaltır. Proteinlerin
kalitesi ve L-carnitin içeriği kas
kütlesinin bakımını ve adipoz
dokusundan yararlanmayı sağlar.
Düşük karbonhidrat alımı diyabet
riskini azaltır. Ilımlı ayarlanmış
magnezyum ve kalsiyum sülfat içeriği
ürolitlerin oluşumunu önlemektedir.
KEDİ&KÖPEK
Benefit’le L-carnitin
ihtiyacını giderin
Normal şartlarda vücutta yeterli miktarda sentezlenen L-carnitin
bazı durumlarda, dışarından takviye olarak alınması gerekebilir.
Veteriner Hekim
Talat Gülbay
Benefit Ürün
Geliştirme Direktörü
L
-carnitin normalde memeli
canlıların vücudunda
üretilen ikincil bir aminoasittir.
Yağ oksidasyonu sırasında yağ
moleküllerinin enerjiye dönüşmesini
sağlayan L- carnitin karaciğer
ve böbreklerde üretilir. Vücutta
antioksidan gibi çalışan L-carnitin
aynı zamanda serbest radikaller
dediğimiz hücre harabiyetini
hızlandıran ve yaşlılık proseslerinin
temel etkeni olan maddelerin
de vücuttan uzaklaştırılmasını
sağlayarak hem hastalıklara karşı
vücut direncini artırırken hem de
yaşlılık proseslerini geciktirerek
evcil hayvanların daha uzun süre
yaşamalarına ve genç kalmalarına
katkıda bulunur. Temel olarak kilo
verdirmekten ziyade vücutta yağ
hücrelerini yanmasını sağlayarak
kas kütlesinin miktarının artmasına
yardımcı olur. Bu etkisi nedeniyle aynı
zamanda kalp kası büyümelerinde
(dilatasyonlu kardiyomiyopatilerde)
de etkin bir tedavi destek gücüne
sahiptir. Kedi ve köpeklerde de vücut
tarafından üretilen L-carnitin düzeyi
normal koşullarda yeterli düzeydedir.
Ancak obesite problemlerinde,
kardiyomiyopatilerde, bağışıklık
sistemine destek verilmesi gereken
durumlarda ve yaşlanma proseslerini
geciktirmek için dışardan ilave edilmesi
bu problemlerin giderilmesinde
önemli faydalar sağlamaktadır. Kedi
ve köpek beslenmesinde de obesite
diyetlerinde, kardiyak diyetlerde,
PETİNFO 2014/09 38-39
light ve kısırlaştırılmış kedi köpek
mamalarında ve 7 yaş sonrası
normal mamalarda önemli bir
besin ilavesi olarak yer almaktadır.
Bu amaçla Benefit ürünlerini
tasarlarken kedilerde Benefit Adult
Light ve Benefit Adult Sterilized
ürünlerinde kilo kontrolüne ve yağ
metabolizmasına destek olacak
etkin düzeylerde L-carnitin ilaveleri
yaptık. Aynı şekilde köpekler için
tasarladığımız Benefit Puppy Large
Breed ve Benefit Adult Large Breed
ürünlerimizde de vücuttaki kas
kütlesini arttırarak eklemlerin güçlü
kas yapıları ile desteklenerek büyük
ırklara özgü eklem problemlerinin
önlenmesine destek olacak oranlarda
L-carnitin ilaveleri bulunmaktadır. 
KLİNİK
Meslektaş
birliği en zayıf
noktamız
Muhtaç olan bütün hayvanlara elinden gelen
imkanı sunmayı prensip olarak benimseyen
Oruç Akgül ile yaptığımız keyifli söyleşiyi
dergimizin bu sayısında sizlerle paylaştık.
Veteriner Hekim
Oruç Akgül
kliniğinin
kapılarını
Petinfo’ya açtı.
PETİNFO 2014/09 40-41
Küçüklüğünden beri hedefinde
sağlık sektöründe çalışmak olan
Veteriner Hekim Oruç Akgül bu
doğrultuda kararlılıkla yaşamını bu
yönde yönlendirerek, 2005 yılında
İstanbul Üniversitesi Veteriner
Fakültesine hekimlik eğitimine
başlamış. Bütün eğitim hayatı
boyunca mesleğin klinisyenlik yönüne
odaklanan Oruç Akgül, çeşitli klinik
deneyimi edindikten sonra adını
dünyanın en büyük 4. adasından
alan Madagaskar Veteriner Kliniği’ni
kurmaya karar vermiş.
Kliniğinizin ismi neden
Madagaskar? Madagaskar Veteriner
Kliniği’ni açmaya nasıl karar
verdiniz bize biraz süreci anlatabilir
misiniz? Bu bölgeyi seçme
sebebiniz nelerdir?
Kliniğimizin ismi, adında da
anlaşılacağı üzere Madagaskar
adasından gelmektedir. Bir vahşi
yaşam hayranı olarak kliniğimize
vereceğimiz isimler arasında son ikiye
kalan isimler olarak Galapagos ve
Madagaskar ön plana çıkmaktaydı.
Eşimin, benim ve ailemin ortak
kararı olarak ta Madagaskar isminin
bilinirliliğinin biraz daha fazla olması
sonucu, bu isimde karar kıldık.
Zaten bu bağlamda tabelalarımız,
kartvizitlerimiz ve internet
hesaplarımızda da Madagaskar’a özel
bir hayvan olan ‘lemur’u kullandık.
Bir veteriner kliniği açmak
her zaman yapmak istediklerim
arasında ön sırada yer alıyordu.
Veteriner Hekim deyince de klinisyen
hekimliğinin aklıma gelen ilk şey
olması, bu isteğimi gerçekleştirmem
de önemli bir yeri vardır. Hayvan
dostlarımızın bize muhtaç olduklarını
bilmek ve onlar için elinden gelen her
şeyi yapabilmek, meslektaşlarımın ve
benim asıl amacımızdır. Bir canlının
sizden yardım istemesi kadar içinizi
acıtan başka bir şey daha yoktur.
Yaralı bir hayvanın size yardım için
nasıl baktığını görebildiğiniz an,
zaten en yüce duygulardan birini
tatmış oluyorsunuz. Bu sebeplerden
Oruç Akgül,
meslektaşları
arasındaki bağın
zayıf olduğunu
belirtiyor.
dolayı zaten sağlık sektöründen
başka bir meslek düşünmeyen
biri olarak, hayvan dostlarımıza
yapabileceğim en iyi yardımın, onlarla
bire bir ilgilenmek olduğu sonucunu
çıkarttım. Zekeriyaköy bölgesini
seçmemdeki amaç, hem burada
barınakta çalışıp hasta portföyümün
burada olması hem de Sarıyer’e
bırakılan sokak hayvanlarının çok
fazla oluşudur.
Madagaskar Veteriner Kliniği’nden
önceki deneyimlerinizi kısaca
anlatır mısınız?
Ortaokul yıllarından beri kendimi
her zaman sağlık sektörünün içinde
görmek isteyen biri olarak, bütün
eğitim ve öğrenim hayatımı ona göre
şekillendirdim. Daha okulumun ilk
senesinde Fizyoloji A.B.D. öğretim
üyesi Sayın Prof. Dr. Murat Arslan
ve Sayın Dr. Güldal İnal Gültekin ile
çalışma imkanım oldu. Orta doğuda
kurulan ilk hayvan kan bankası
deneyimi, okulda yapabileceğim
en güzel başlangıç oldu. Öğrenim
hayatımın 2. senesinin yaz aylarında,
okulumuz Cerrahi A.B.D. da Sayın
Dr. Alper Demirutku’nun desteği ile
asistan öğrenci olarak çalışmaya
başladım. Derslerimden arta kalan
zamanlarda bir çok operasyonu
hazırlık, uygulama ve operasyon
sonrası bakım aşamalarında izleme
ve bazıları için de fiili olarak içinde
bulunma imkanım oldu. Hocalarımın
telkinleri ile bazı operasyonları daha
3. Sınıfta iken asiste etme imkanım
oldu. Burada çalıştığım 1,5 sene
içerisinde total kalça protezi dahil çok
çeşitli ameliyat tecrübesi edindim.
2011 yılının Haziran ayında
mezun olduktan 2 ay sonra
Beylikdüzü Akvet Veteriner
Polikliniği’nde çalışma hayatıma
başladım. Burada geçirdiğim 7
aylık bir dönemin ardından askerlik
hizmetimi yerine getirmek için
görevimden ayrıldım. Askerlik bitiş
tarihim olan Ocak 2012 tarihinde
Sarıyer Belediyesi Veteriner İşleri
Müdürlüğü’nde iş hayatıma kaldığım
Köpeklerde kanser vakaları
Köpeklerde kanser vakalarının artmasından ziyade, artık bu vakaların
teşhisinin ön plana çıktığını düşünüyorum. Çünkü tümör ve kanser vakaları
önceden de olan fakat hem teşhiste hem de hayvan sahibinin hastayı
veteriner hekime götürmede sıkıntı yaşanan olaylardır. Mesleğimizin
bilimde ilerlemesine paralel olarak ortaya çıkan vakalar artmıştır. Bu konuda
hayvan sahiplerinin bilinçlenmesi son derece dikkate değer bir durumdur.
yerden devam ettim. Burada
geçirdiğim ortalama 1,5 yıl içinde
500’ün üzerinde ovariohisterektomi
ve orşidektomi operasyonu ile
çeşitli sayılarda yumuşak doku,
ortopedi, tümör, göz, kulak, jinekoloji
operasyonlarını gerçekleştirdim.
2014 yılının Mayıs ayında buradaki
görevimden de ayrıldıktan sonra,
Zekeriyaköy/Sarıyer de Madagaskar
Veteriner Kliniği’ni kurdum.
Üzerinde özellikle araştırma yapıp,
çalıştığınız bir alan var mı?
Üzerinde özellikle çalışma
imkanım olan bir konu ya da hastalık
maalesef olmadı. Ama şunu içim
çok rahat söyleyebilirim ki, yurt
dışındaki makaleleri takip eden ve
tıp bilimleri ile veteriner bilimlerinin
beraber çalışması gerektiğine inanan
biri olarak, önümüzdeki yıllarda
önemli tıbbi gelişmeleri ülkemizde de
uygulama fırsatım olacaktır. Bunun
yanında mezun olduğum okulumun
Fizyoloji A.B.D. yapmak istediğim bir
doktora programı vardır.
Peki, kliniğinizi en çok hangi
vakalarla karşılaşıyorsunuz?
Kliniğimize ağırlıklı olarak sokak
hayvanları gelmekte. Solunum yolu
enfeksiyonları, deri lezyonları, bazı
viral hastalıklar karşılaştığımız en
KLİNİK
YAŞAM
ALANLARINA
SAYGI
GÖSTERMELİYİZ
Hayvanlara
verilen değerin
artması
gerektiğini
düşünüyor.
sık vakalar. Barınakta çalışmamdan
kaynaklı çok fazla hayvanseverin
sokaklarında baktıkları dostlarını
tedavi etme imkanım oldu. Bu
nedenle kendi kliniğimde de bu
durumu devam ettirmekteyim.
Kullanılan ekipmanların önemi tanı
ve teşhis hususunda klinikleri bir
adım ön plana çıkıyor. Siz bu konuda
ne düşünüyorsunuz?
Günümüz teknolojisi ve hastalık
çeşitliliği ile, ilkel yöntemler
kullanarak teşhis ve tedavi sürecinin
işletilmesi son derece yanlıştır. Hiçbir
meslektaşım bilim çerçevesine
oturtmadan teşhisini koyamayacağı
gibi tedavi protokollerini de sadece
inspeksiyon ve temel muayene
yöntemlerine göre belirleyemez,
belirlememelidir de. Bugün kan sayım
cihazları çok çeşitli parametrelere
bakabilmekte, hastalarımızı renkli
doppler ile inceleyebilmekte
hatta vakalarımızı BT ile bile
değerlendirebilmekteyiz. Zaten
bunları kullanarak yapacağımız
teşhisimiz hem hastanın prognozu
hem de kendi mesleki geleceğimiz
açısından son derece önemlidir.
Unutulmamalıdır ki bir hasta tüm
olumsuz koşullardan bertaraf
edilmeden iyileştirilmiş sayılmaz.
Mesleğe saygı ve rekabet faktörünü
göz önünde bulundurursak
en rahatsız olduğunuz ilk üç
sorun sizce nedir?
Karşılaştığım en büyük problem,
meslektaşlarımın arasındaki bağın
olmayışı ya da çok zayıf oluşudur.
Amacın hayvan sağlığını korumak
ya da yerine getirmek olduğu bir
hususta, her veteriner hekimin
üzerine düşen görev, ortak paydada
buluşmaktır. Birbirimize vermediğimiz
her bir destek, yolumuza konan
bir tane daha fazla taş demektir.
Maalesef yazılı olarak öğretilen bir
alışkanlık olmadığı için, meslektaş
Günümüz beslenme
alışkanlıklarının,
biyolojik çeşitliliğin,
çevresel faktörlerin
de kanser vakalarının
artışını tetiklediğini
göz ardı eTMEMELİ.
PETİNFO 2014/09 42-43
Her zaman her canlının
yaşam hakkı olduğunu hatta
bizim onların yaşam alanlarını
çaldığımızı düşünen bir birey
oldum. Biz burada yokken
onlar vardı, biz buradayken
de yine onlar var ve biz
gittikten sonra da yine onlar
burada olmaya devam
edecekler. Asıl işgalcinin biz
olduğumuzu unutmamalıyız.
Yaptığımız her davranışın,
küçük dostlarımızın
hayatlarında dönüm noktaları
olduğunu bilerek yaşamaya
devam etmeliyiz.
birlikteliği bizim en zayıf noktamızdır.
Bundan başka öne çıkan iki başlık
ise finansal rekabet ve birbirimize
duyduğumuz güvensizliktir.
Mesleğinizin sosyal sorumluluk yönüyle ilgili neler düşünüyorsunuz?
Ülke olarak hala veteriner
hekimliğinin hak ettiği değeri
görmemesi, sıkıntı yaşadığımız bir
gerçektir. Yaptığımız her çalışma
aslında aynı zamanda insanlarımızı
da bilinçlendirme amacı taşısa, belki
bu durum çok daha kolay aşılacaktır.
Bir veteriner hekimin görevi de
işte burada başlar. Bu vasıfları
insanlara anlatmakla mükellef olan
bizler, sosyal olarak her faaliyet
alanını kullanmalıyız. Bu bazen bir
dernek çatısı altında, bazen bir spor
müsabakası içinde olabilir. Ama
unutulmamalıdır ki hayvanlara karşı
asıl sorumlu olan bizleriz. 
ADVERTORIAL
Makrofajlardan
gelen Antisepsi;
Crystalin
Animal Health
Biopharm’ın yeni ürünü Crystalin Animal Health’in
başarısı dilden dile dolaşmaya devam ediyor.
Doç. Dr. Süleyman Bacınoğlu ürünün başarısının
nedenlerini Petinfo’yla paylaştı.
Yenilikçi yüzüyle tanıdığımız
Biopharm ailesini yeni ürünleri
olan Crystalin Animal Health’le
dergimizin Eylül sayısına konuk
ederek, ürünle ilgili ayrıntılı bilgiyi
Biopharm Genel Koordinatör’ü
Doç. Dr. Süleyman Bacınoğlu’ndan
aldık. Klinik denemeler ve
referanslar doğrultusunda gelecekte
Crystalin Animal Health kliniklerin
vazgeçilmez elemanlarından biri
olacak gibi duruyor.
Piyasaya yeni sürdüğünüz Crystalin
Animal Health (CAH) hakkında bize
biraz bilgi verebilir misiniz?
BioPharm Ailesi olarak her
zaman olduğu gibi yine kaliteli ve
sahadaki Veteriner hekimlerimizin
oldukça işine yarayacak önemli bir
ürünü Türk Veteriner Hekimliği’ne
kazandırmaktan gurur duyuyoruz..
Ürün aslında Sağlık Bakanlığı
tarafından onaylanmış, biosidal
sertifikasına sahip ve Türkiye’de
üretilen bir antiseptik olarak
tanımlanabilir. Fakat şimdiye
kadar görülen antiseptiklere pek
benzememekte:
Şöyle ki; Kafkas bir bilim
adamının bulduğu, daha sonra
patentini Amerikalıların aldığı ve
nihayetinde bir Türk firması olan
NPS’nin üretmeyi başarabildiği
farklı bir üründür. Diğer ürünlerden
farkı memeli vücudunda var olan
makrofajların (hastalıkla savaşan
hücrelerimizin) ürettiği bir etken
maddeyi içeriyor olmasıdır:
Hipokloröz (HOCl). Basitçe
ifade edilirse; pH nötr olarak
sabitlendiğinde, ürünün prospektüsün
de açıklandığı gibi hidrojen peroksit
ve sodyum hipokloritten hipokloröz
meydana geliyor. Ve bu tepkime pH’
yı nötr tutabildiğiniz ölçüde sürekli
devam ediyor, ambalaj içerisinde.
Zaten işin püf noktası pH’ nın bu
şekilde sabit tutulabilmesi. NPS,
bunun sırrını söylemiyor, takdir
edersiniz. Yeryüzünün en yaygın
elementlerinden birisi olan Cl,
doğada serbest olarak bulunmayıp
çoğunlukla Na, K, Ca ve Mg ile
PETİNFO 2014/09 46-47
Doç. Dr. Süleyman
Bacınoğlu, Crystalin Animal
Health’in şimdiye kadar
görülen antiseptiklere pek
benzemediğini söylüyor.
birliktedir. Klor suda, uygun
koşullarda hipokloröz ve hidroklorik
asit oluşturacak şekilde çözünür.
Makrofajlarda sentezlenen ve aslında
asit karakterli olan Hipokloröz (HOCl);
mikroorganizmalara karşı parçalıyıcı
etkiden sorumlu olan esas bileşiktir.
Biraz önce de değindiğim
gibi; ortaya çıkan bu bileşik
Crystalin Animal Health’ in etken
maddesidir. Hipokloröz; hipoklorid
iyonundan (bu da çamaşır suyunun
etken maddesidir) çok daha fazla
bakterisidal etki gücüne sahiptir.
Enfeksiyonlara karşı bakterisidal ve
antiviral etki gücüne sahip Crystalin
Animal Health aynı zamanda nontoksik, non-irritan, non-allerjik, nongenotoksik olduğu için yara bakımının
en önemli sorunu olan sağlıklı
dokularda meydana gelebilecek
hasarların da önüne geçer.
Crystalin Animal Health’in
önemli özellikleri, bilinen tüm
bakterileri ve birçok mantar
etkenini “uygun ortamda” 15
saniye gibi bir sürede parçalaması
ve yine birçok virüsün hücreye
bağlanmasını sağlayan spike’ların
yapısını bozmasıdır. Ama asıl önemli
özelliği, bütün bunları yaparken
hiçbir toksisite ve tahribata neden
olmamasıdır. Yani ürünümüzü tercih
eden hekimler; Crystalin Animal
Health’in yapısı ve pH’ sı ile yara
bölgesinde antisepsi sağlarken,
aynı zamanda yara iyileşmesini de
destekleyebilecekler.
Bütün bunları ispatlamak
amacıyla; NPS firması Amerika’dan
özel izinle laboratuvarlarında test
etmek için özel canlı doku örneği
getirtdi. Hipokloröz ile aynı amaçla
kullanılan iyot preparatlarıyla,
karşılaştırmalı doku hasar ve doku
iyileşme testleri gerçekleştirmişler.
Sonuç, gerçekten çok iyi; iyot,
sağlam dokuyu bozduğu için iyileşme
sürecine negatif etki yaparken
hipokloröz doku yenilenmesini
henüz bilinmeyen bir nedenle
destekliyor. Testleri gerçekleştirilmiş
olan tıp fakültesi akademisyenleri;
hipoklorözün uygulandığı andan
itibaren hiçbir doku hasarı
yaratmaması ve güçlü bir antisepsi
sağlaması nedeniyle iyileşmeyi
desteklediğini düşünmektedir.
Crystalin Animal Health’in pet
pratiğine girme süreci nasıl oldu?
Endikasyon alanları nedir?
Geçen sene şubat ayı sonlarında
ürün stoklarımıza girdi. Öncelikle
BioPharm ailesi olarak; bizzat teknik
destek ve danışmanlık verdiğimiz
damızlık süt sığırı çiftliklerinde
ürünü denedik, fakat ürünün sağlık
bakanlığı onaylı olması ve yara
iyileşmesinde ciddi fark yaratması ve
hastanelerdeki ilaç sirkülasyonunun
daha hızlı olması nedeniyle pet
sektörüne yöneldik.
Çünkü insanlarda olduğu gibi
pet hayvanlarında da yaraların ve
operasyon bölgesinin temizliği ve
antisepsisinde kullanabilecektik.
Yaklaşık altı aydır pet pratiğinde
kullanıma sunduğumuz ürün,
daha ilk kullanıldığı zamandan
Veterinerium
Veteriner
Polikliniği’nden
İlknur Bilgiç
yılların
tecrübesiyle
Crystalin Animal
Health’in
başarısını
değerlendirdi.
‘Yaranın tamamen kapanması
gerçekten çok şaşırtıcıydı’
Sizi tanıyalım, Veterinerium’u açmaya ne zaman karar verdiniz?
Ben 1990 İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi mezunu Veteriner Hekim
İlknur Bilgiç. 2000 yılında Veteriner
hekim arkadaşlarımla Veterinerium
Veteriner Polikliniğini açtık.
Yenilikçi tedavi yöntemleriyle
ilgili ne düşünüyorsunuz?
Ben yeniliklere açık bir hekimim,
yenilikler beni mesleğimiz adına
oldukça mutlu etmektedir ancak
ülkemizde yapılan yeniliklerin biraz
yetersiz olduğu kanaatindeyim.
Ekipman ve ilaç olarak düşündüğümüzde geçmişten günümüze yadırganmayacak bir ilerleme söz konusu
olsa da tıpdaki gibi bir ilerleme
gözlenmemiştir. Ben mesleğimizin
tıpla birebir konuma gelecek kadar
ilerlemesi gerektiğini düşünüyorum.
Crystalin Animal Health ile ilgili yaptığınız herhangi bir çalışmayı bizimle
paylaşır mısınız?
Crystalin Animal Health uygulamasını
yaptığım hastanın hikayesini anlatmak
gerekirse; Ben ve ekibim tarafından
tedavi altına alınan, sokakta yaşayan
ve aşırı saldırgan hastaya, tedavi
öncesinde yaptığımız konsültasyonda
sonunda hastanın yaşamasının zor
olacağını düşünmüştük. Fotoğraflarda
da göreceğiniz gibi yara ilk gün kurt
larvaları ve nekrotik dokularla kaplı
iken debridasyon işlemi sonrasında,
lenf nodüllerine kadar açık olduğu fark
ettik. Tedavi sırasında Crystalin Animal
Health’in uygulama sıklığı günde 3
defa yapılması gerekirken hastanın
saldırganlığı nedeniyle ancak günde bir
defa uygulama yapabildik.
Tedavi süreci, yaklaşık 1 ay boyunca
gün aşırı uygulanarak devam etti.
İki buçuk ay süren tedavi sürecinin
sonucunda yaranın tamamen kapanması gerçekten çok şaşırtıcıydı. İstediğimizden çok daha az uygulama
yapabilmemize rağmen bu denli
geniş ve enfektif bir yaranın, kısa
sürede iyileşmesini, Crystalin Animal
Health’in etkisine ve hekimlerin steril
çalışılmasına borçluyuz.
ADVERTORIAL
beri çok ciddi sonuçlar sağladı.
Önceleri bünyemizdeki hekimlerin
kontrolünde yapılan uygulamalarla
çalışmalara başladık. Sonrasında
başarı duyuldukça ürünün bilinirliği
ve kullanımı giderek arttı. Malum
yara ve operasyon bölgesinin hijyeni
pet pratiğinde de oldukça önemli.
Geleneksel yöntemlerle uzun sürede
iyileşen vakaların Crystalin Animal
Health sayesinde çok daha kısa
sürede iyileşmesini sağlayabiliyoruz.
Crystalin Animal Health’ in gördüğü
ilgiden memnun musunuz?
Crystalin Animal Health’in
gördüğü ilgi bizi oldukça memnun
etmektedir. Sadece pet pratiğinde
değil büyükbaş hayvanlarla
ilgilenen hekimlerimizden de çok
iyi geri dönüşler alıyoruz. Pet
pratiğinde özellikle İstanbul, Ankara
ve İzmir’deki hekimlerimiz; yara
temizliği, bakımı ve iyileşme süresinin
kısalması sebebiyle çok başarılı
sonuçlar elde ettiklerini belirtiyor.
Fakat tabii ki kullanım yaygınlığı
noktasında daha alacağımız
çok yol var. Fakat size şunu net
olarak söyleyebilirim ki, müşteri
memnuniyeti ve kullanım her geçen
gün artmaktadır.
Bu süre zarfında kliniklerde yapılan
bir çalışma oldu mu?
Tabii ki birkaç çalışmamız oldu.
Klinik ve hastanelerimizle sürekli
irtibat halindeyiz. Hatta birkaç tanesini
sizlerle paylaşmaktan çok mutlu
oluruz. BioPharm ailesi olarak; pet
pratiğinde birçok zahmete katlanarak
büyük emekler veren veteriner
hekimlerimize Crystalin Animal
Health’ i tanıtma fırsatı verdiğiniz için
Petinfo’ya çok teşekkür ederiz. Ayrıca
yine altını çizmeden geçemeyeceğim:
Crystalin Animal Health’ in bu kadar
kısa sürede önemli yol kat etmesine
destek veren tüm meslektaşlarımıza
teşekkürü bir borç biliyoruz.
Petinfo’ya vakit ayırdığınız için
ve bizleri bu çarpıcı ürün hakkında
bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederiz. 
VCOM Hayvan
Hastanesi
hekimleri
Crystalin Animal
Health’in
başarısını
Petinfo’yla
paylaştı.
TEDAVİDEKİ BAŞARISI inanılmaz
Vcom hayvan hastanesinin kuruluş
hikayesi nedir?
AÜ Vet. Fak., Cerrahi A.B.D. Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Hasan Bilgili ve Uzman
Veteriner Hekim Serkan Durmaz
tarafından 18 Ekim 2013 tarihinde Veteriner Cerrahi/ Ortopedi ve
Travmatoloji bilim dallarına hitap
eden merkezimiz VCOM çatısı altında
Ankara Ümitköy’ de hizmete girmiştir.
Ekibinizle birlikte hastane bünyenizde verdiğiniz hizmetler nelerdir?
Ekibimizde Prof. Dr. Hasan Bilgili, Uzman Veteriner Hekim Serkan Durmaz,
Veteriner Hekim Tuğçe Karaçoban, Veteriner Hekim Orhun Cellek, Veteriner
Hekim Sefa Erkılıç başta olmak üzere
toplam 9 personelle 7 gün 24 saat,
hastane statüsünde evcil dostlarımıza
hizmet vermektedir. Yumuşak doku
cerrahisi, minimal invaziv cerrahi,
göz cerrahisi, kulak cerrahisi, ağız ve
diş cerrahisi, ortopedik cerrahi, sinir
cerrahisi, kalıtsal iskelet sistemi hastalıkları, onkolojik cerrahi, acil müdahale
ve yoğun bakım, enfeksiyöz hastalıklar
ve koruyucu hekimlik konularında
hizmet vermekteyiz.
PETİNFO 2014/09 48-49
Akademik bilginize dayanarak sektörde gelenekselleşmiş yöntemlerin
yanı sıra yenilikçi sağaltım yöntemlerine bakış açınız nedir?
Yeni bulunmuş ve güvenilirliği uluslararası literatürlerle desteklenmiş
tüm çalışmalar, hastanemiz personeli
tarafından yakından takip edilmekte
ve bilimsel veriler ışığında hastanemizde özenle uygulanmaktadır.
Crystalin Animal Health ile ilgili yapmış olduğunuz bir çalışmayı bizimle
paylaşır mısınız?
Tedaviye konu olan hastamız
45 günlük, dişi bir sokak köpeğiydi.
Yavru köpek hastanemize getirildiğinde; sağ fossaparalumbal bölgede
nekroze ve kurtlanmış açık yarası
mevcuttu. 10 gün boyunca yara
Crystalin Animal Health solüsyonuyla
temizlenerek, uygun pomatlarla bandaja alındı. 10. günden itibaren yara
sadece Crystalin Animal Health ile
yıkandı. Bandaj uygulaması yapılmadı:
yara açık bırakıldı sadece yakalık kullanıldı. Zaten Crystalin Animal Health’
in başarısı inanılmaz, fotoğraflar bunu
çok güzel ifade etmektedir.
Hipotiroidizm
Tiroid bezinin yetersiz hormon
üretmesi sonucu ortaya çıkan
hipotiroidizmle nasıl başa
çıkabilirsiniz? Teşhis ve tedavisi
neden bu kadar zor?
Hipotiroidizm
,
endokrinal bozukluklar sebebiyle
tiroit hormonunun üretimindeki
azalma sonucunda ortaya
çıkmaktadır. Tiroid hormonları
bazal metabolizma hızını etkilediği
için eksikliği ya da fazlalığı birçok
sistemi etkilemektedir. En yaygın
belirtilerini dermatolojik sistemde
oluşturmaktadır ayrıca metabolik hızı
da azaltabilir. Hipotiroidizm yaklaşık
her 200 köpekten birinde gözlenen
bir hastalıktır. Lenfositik tiroiditis,
beaglelarda ve borzoilerde kalıtsaldır,
diğer ırklarda kalıtsallık kesin
değildir. Kongenital hipotiroidizm,
rat terrierler, fox terrierler ve dev
schnauzerlerde babadan geçme
otozomal resesif genle taşınır.
Hipotiroid neden meydana gelir?
En yaygın form olan primer
hipotiroidizm, tiroid bezinin tahrip
olmasının sonucunda meydana
gelmektedir. Sekonder hipotiroid,
hipofiz bezinin TSH salımını
azaltmasıyla meydana gelmektedir.
Çok nadir rastlanmaktadır.
PETİNFO 2014/09 50-51
Tersiyer hipotiroid, hipotalamusun
disfonksiyonundan dolayı oluşmaktadır.
Köpeklerde hiç gözlenmemiştir.
Rat terrier ve Fox terrierlerin
tiroid bezinde peroksidaz eksikliği
sonucunda kongenital hipotiroidizm
gözlenir. Dev schnauzerlerde gelişen
kongenital hipotiroidizmler, genelde
TSH ya da TRH eksikliğinden dolayı
meydana gelmektedir.
Ergin yaşlarda başlayan
hipotiroid hastalığı genelde lenfositik
ya da idiopatik tiroid atrofisi nedeniyle
meydana gelmektedir. Lenfositik
tiroiditis, tiroid bezinden lenfositler,
plazma hücreleri ve makrofajların
sızmasıyla karakterizedir. Sonuç
olarak fibröz bağ doku paranşimin
yerini alır. İdiopatik tiroid atrofisi,
adipoz dokunun tiroid bezindeki
paranşim dokusunun yerini alması
sonucu gözlenmektedir. Fibrozis
ve inflamasyon minimum düzeyle
gerçekleşir. İdiopatik tiroid atrofisi
tiroiditis sonucu gerçekleşmiş olabilir.
Tiroid kanserleri çok nadir olarak
hipotiroide neden olabilir. Çünkü
hipotiroid vakaları, tiroid bezinin %75’i
yıkımlanmadan gözlenmemektedir.
Hipotiroid vakalarında en sık
rastlanan semptomlar nelerdir?
Yaygın metabolik semptomlar;
kilo artışı, halsizlik, güçsüzlük,
soğuğa karşı intolerans ya da sıcak
yer arama davranışları ve mental
sersemlik içerir. Yaygın dermatolojik
değişiklikler, nadir olarak nörolojik
bozukluklar görülmektedir.
Levothyroxine kullanımıyla bu
sorunlar çözülmektedir.
Periferal nöropati sonucunda,
eğersizlere karşı intolerans, ataksi,
güçsüzlük, bilinçli propriosepsiyon
eksikliği ve hiporefleksi
gözlenmektedir. Son araştırmalar,
arka ayaklardaki anormallikler
kaslardan daha çok sinir kaynaklı
olduğunu göstermiştir. Kranial
sinirlerin bozukluklarıyla beraber
(V, VII, VIII) periferal ve merkezi
vestibular hastalıklar meydana
gelebilir. Krizler nadirdir.
Rat terrier ve Fox
terrierlerin tiroid
bezinde peroksidaz
eksikliği sonucunda
kongenital
hipotiroidizm gözlenir.
Kimler daha
yatkındır?
Irk: Golden Retriever, Doberman
Pincher, İrlanda seteri, Dachshund,
Spaniel, Boxer ırkları bu hastalığa
predispozedir. Bölgesel farklılıklar
gözlenebilir. Lenfostik tiroiditise
predispoze olan birçok ırk
hipotiroide de predispozedir.
Yaş: Her yaştan köpekte görülebilir.
Lenfositik tiroiditis kaynaklı
hipotiroidizm vakaları, idiopatik
tiroid atrofisinden daha genç yaşta
meydana gelir.
Cinsiyet: Cinsiyetler arasında
bir yatkınlıktan bahsedilmese de,
kısırlaştırılma hastalık riskini artırdığı
birçok araştırma da kanıtlanmıştır.
KEDİ&KÖPEK
Tiroid testlerinden
önce, hemogram,
serum biyokimyası
ve idrar analizi ile
diğer hastalıkları
elimine edebiliriz.
Kardiyolojik anormallikler sık
gözlenmez. Laringeal paraliz ve
megaösafagus gözlemlenmiştir
fakat sebebi bilinmemektedir.
Hipotiroidi dişi köpeklerde doğuma
yakın mortalite, zayıf yavru doğumu
ve aşırı süt üretimi gibi reproduktif
anormallikler gözlenmektedir. Dişi
köpeklerde fertiliteyi düşürdüğüne
dair yeterili döküman yoktur. Erkek
köpeklerde libidoyu düşürdüğü
saptanmıştır fakat fertiliteyle ilgili
yine yeterli delil yoktur. Gözlerde,
korneada lipit çökeltileri, lipemia
retinalis, üveitis, sekonder glakoma
ve keratokonjuktivitis sicca gibi
değişiklikler gözlemlenebilir.
Miksödem koması nadir olarak
gözlemlenebilir.
Tanıda ne gibi yöntemler
izlenmelidir?
Karıştırılan hastalıklar
Dermatolojik anormalliklerin
aynısı hiperadrenokortisizm ve nedeni
bilinmeyen alopesilerde gözlenebilir.
Metabolik belirtiler birçok hastalıkta
gözlenebilir.
Laboratuvar bulguları
Tiroidin spesifik testlerini
yapmadan önce, hemogram,
serum biyokimyası ve idrar analizi
ile diğer hastalık ihtimallerini
ortadan kaldırabilirsiniz. Hafif
nonrejeneratif anemi oldukça
yaygın rastlanmaktadır. Birçok
hipotiroidli köpekte açlık
halinde hiperkolestrolemi
ve hipertrigliseridemi
gözlemlenmektedir. ALP ve ALT hafif
yüksek çıkabilir.
Kan tahlili ile tiroid
hormonlarına bakmadan
önce glukokortikoid,
furosemid, antikonvulsan,
antienflamatuar ajan
kullanılıp kullanılmadığını
ya da yakın zamanda
anestezi alıp almadığını
öğrenilmesi gerekir.
PETİNFO 2014/09 52-53
Tiroitte spesifik tanı yöntemleri
Total T4 (TT4) konsantrasyonu
hassastır ama non-spesifik bir
testtir; değerleri birçok hastada
düşüktür. Hipotiroidin tanısından
önce ilave testlerin (free T4, TSH)
yapılması önerilir. Ötiroid köpekler
kişisel varyasyon, tiroide bağlı
olamayan hastalıklar ya da ilaç
uygulamaları sebebiyle TT4 düşük
oranda çıkmış olabilir. Ötiroid takip
ve kızak köpeklerinde gözlenen tiroid
seviyesi sıklıkla referans değerin
altında kalır ve yanlış tanıya yol açar.
Denge diyaliziyle ölçülen free-T4
değeri tiroid fonksiyonlarını T4
ölçüm sonuçlarından daha doğru
gösterir. Free-T4, tiroid kaynaklı
olmayan hastalıklardan TT4’e
göre daha az etkilenir. Negatif
feedback’in azalmasından dolayı,
TSH konsantrasyonları hipotiroidli
köpeklerin elimine edilmesini sağlar.
Yükselmiş TSH ile birlikte alçak TT4
ya da free-T4 değeri hipotiroidizm için
spesifiktir, fakat hipotiroitli köpeklerin
yaklaşık %33’ünün TSH değeri
normaldir. T3 konsantrasyonunun
Hipotiroidizm: Tanısı mı zor, tedavisi mi?
Köpeklerde hipotiroidizm çoğu
zaman veteriner hekimler
tarafından gözden kaçırılan bir
durumdur. Bazı hastalara, tüm
klinik belirtiler gözlenmesine
rağmen, tanı konulamazken
diğer yandan bazı köpeklere
sadece serum tiroid seviyelerinin
referans sınırlarının bir miktar
altında olduğu için yanlış
tanı konulabilmektedir. Tiroid
hormonları bazal metabolizma hızını
etkilediği için eksikliği ya da fazlalığı
birçok sistemi etkilemektedir. Kuru
ve mat kıl örtüsü, simetrik alopesi,
hiperpigmentasyon ve kuyruk ucunda
tüy dökülmesi ilk göze çarpan bulgudur.
Yüzdeki miks ödem köpeğe trajik bir
ifade vermektedir. Hasta sahiplerinin
köpeklerinin aktivitelerinin azaldığı
ve sık sık konstipasyon şikayeti
olduğundan yakınacaktır. Gelişme
geriliği, kardiyovasküler problemler
ve bazen de kranial sinir felcine bağlı
olarak nörolojik sorunlar ortaya
çıkabilir. Düzensiz östrus siklusları
ve göz problemleri nadir de olsa
görülebilir. Oldukça farklı sistemlerde
birçok belirtilere yol açabilen tiroid
problemlerinin tanısını koyabilmek
de çok kolay değildir. Hastanın kan
serumundan tespit edilen tiroid profili
(T3,T4, fT3, fT4) ve TSH’ın belirlenmesi
rutin olarak yapılabilmesine rağmen
bazen sonuçlar kafa karıştırıcı olabilir.
Enfeksiyonlardan dermatolojik
problemlere kadar pek çok hastalık
tiroid hormonlarını etkilerken, bazı
durumlarda da problem tiroid bezleri
ile ilgili olmasına rağmen hastalık
maskelenebilir. Tüm bunların yanında
diğer bir zorluk da aslında tüm profilin
ve özellikle de TSH’ın türe spesifik
olmasıdır. Kedi ve köpekler için ayrı
testler bulunmaktadır ancak pek çok
laboratuvar maddi kaygılar ile türe
spesifik testleri kullanmamaktadır. Bu
durumda aynı laboratuvarda aynı test
yöntemi ile belirlenmesi kaydı ile sağlıklı
köpeklerden alınan kan örneklerinden
bir referans değer oluşturulabilir ve
hasta köpeğin sonuçları bu yöntemle
değerlendirilebilir. Özellikle TSH’ı beşeri
testler ile ölçmek imkansızdır. Sekonder
hipotiroidizmi tespit etmek amacı ile
kullanılan TRH’ın bulunma zorluğu da
dikkat çekicidir. Doğru tanıya ulaşmada
karşılaşılan başka bir zorluk da özellikle
immun kaynaklı problemler yüzünden
oluşan tiroid otoglobulinlerinin
etkisi ile tiroid hormonlarının
normal düzeyde ölçülmesidir.
Yakın zamana kadar köpekler
için ölçülmesi neredeyse
imkansız olan bu değere artık
ülkemiz laboratuvarlarında
da bakılabilmektedir. Tüm bu
problemlere rağmen tanısı
konulabilen hipotiroidizmli
hastalar için tedavi aşaması
da ayrı bir sorundur. Veteriner
hekimler, ülkemizde veteriner
ilacı olarak lisanslı olmayan
tiroid preparatlarının köpek ve
kediler için doz ayarının yapılma
zorluğu ile karşılaşmaktadırlar.
Tüm bunların üzerine preparatın tadının
iyi olmaması ve bazı zamanlarda
aralıklarla piyasada zor bulunması
eklenince veteriner hekimler için
zaten zor olan tanı ve tedavi süreci
iyice çetinleşmektedir. Tek şanslı
olunan nokta belki de ilacın çok pahalı
olmaması olabilir. Ülkemizde veteriner
ilacı olarak lisanslı bir ilacın olması
doz, uygulanabilirlik ve güvenilirlik
açısından tüm meslektaşların işini
kolaylaştıracaktır.
Doç.Dr. Ebru YALÇIN
U.Ü. Veteriner Fakültesi
İç Hastalıkları AD
Doberman Pincher ırkı gibi
bazı büyük ırklar hipotiroide
yatkın olmaktadır.
KEDİ&KÖPEK
ölçümü, TT4 ve free-T4 ölçümü
kadar doğru değildir. TSH
stimulasyon testleri tiroid rezervlerini
ölçülmesini sağlar. Hipotiroid tanısı,
TSH uygulamalarından 4-6 saat
sonrasında gözlenen yetersiz T4
yükselmesiyle konulabilir fakat
insanlarda kullanılan rekombinant
TSH’ın giderleri bu işlemin klinikte
kullanılabilirliğini kısıtlar. TRH
stümülasyon testi zor ve az
güvenilirdir. Ayrıca temin edilmesi
TSH stimulasyon testinden daha
zordur. Hipotiroid hastası köpeklerde,
% 35 antitiroglobulin antikorları, %34
anti –T3 antikorları ve %15 oranında
anti-T4 bulunmaktadır. Antikor varlığı
hipotiroidin tanısına yardımcı olmasa
da; %20 den fazla antitiroglobulin
içeren ötroidli köpekte hipotiroidizm
belirtileri 1 yıl içerisinde oluşmaktadır.
Kan hücreleri sayımı, serum
biyokimyasal analizlerinin sonucu
hipotiroidi işaret ediyorsa, TT4
konsantrasyonlarını da kontrol
edilmelidir. Eğer TT4 değeri düşükse
free-T4 ve TSH konsantrasyonlarıda
ölçülmelidir. Yüksek TSH
konsantrasyonuyla beraber düşük
free-T4 değeri hipotiroid hastalarında
konulan tanı %86 oranında doğru
çıkar. Terapötik denemeler düşük
free-T4’lü ve ciddi klinik şüpheleri olan
yani TSH konsantrasyonları referans
aralığındaki bazı hipotiroidli hastalarda
önerilir. Hayvan sahibini, uygun
olmayan bir sağaltım uygulanması
halinde TT4 konsantrasyonunun aşırı
düşebileceği konusunda uyarmalısınız.
Tanı islemlerinin maliyeti biraz pahalı
olabilir, fakat yanlış diyagnoz diğer
hastalıkların tedavisini geciktirir. İlaç kullanımlarının tiroid testleri
üzerinde etkisi
Birkaç ilaç tedavisi tiroid hormon
konsantrayonuna etki eder; bu
ilaçlar (sulfanomidler dışında) nadir
olarak klinik hipotiroidizmin sebebi
olsa da fakat test sonuçlarına etkisi
olabilir. Glukokortikoidler, TT4,
free-T4 ve bazen doza bağlı bir olarak
TSH’ı etkileyebilir. Bu tür testlerde
Hipotiroidizm tedavisi
ömür boyu devam eder
Hipotiroidizm, tiroid bezi
tarafından yetersiz T4 ve T3
hormonlarının salgılanması
sonucu oluşan hastalıktır.
Bu hastalığı 2 ana başlıkta
gruplayabiliriz.
1. Edinilmiş hipotiroidizm
(Sonradan oluşan)
> Primer hipotiroidizm(Tiroid
bezinin çeşitli nedenlerle
görevini yapmaması)
> Sekonder
hipotiroidizm(Hipofiz bezinin
çeşitli nedenlerle yetersiz TSH
salgılaması)
2. Kongenital Hipotiroidizm
(doğuştan olan)
> Doğuştan hipotiroidizm kedi ve
köpeklerde çok çok nadirdir.
Araştırmalara göre her 100 köpekten
biri edinilmiş primer hipotiroid
hastasıdır. Kedilerde nadiren görülür.
Hipotiroidizm hastalığının kedi
ve köpek ırkları arasında genetik
geçişi yoktur. Kliniğimizde çok sık
olmamakla birlikte hasta sahibi
anemnezi ve fiziki muayenede
hareketsizlik, kilo artışı, tüy kaybı,
aşırı tüy dökülmesi, deride aşırı
pullanma, mat kürk gibi bulgular
varsa hipotiroidi hastalığı açısından
da hastamızı değerlendiriyoruz.
Muayene sonrası hipotiroidizmden
şüphe ediyorsak; kan tahlilinin
kesinlikle yapılması gerekir;
> Hemogram da; Anemi ,
> Biyokimya kan analizinde; Serbest
t4 ve total t4 seviyesindeki düşüklük
veaynı anda TSH seviyesindeki
normal değerler ya da yükseklik
primer hipotiroidizm hastalığı teşhisi
koymamızda önemlidir.
PETİNFO 2014/09 54-55
Veteriner Hekim
Tolga Özdemir
Ayrıca kliniğimizde hipotiroidizm
hastalığı teşhisi için hasta sahibi
anemnezi, hasta fiziki muayene
bulguları ve kan tahlili sonuçları
belirleyicidir. Tedavi protokolü
olarak, oral Levotiroksin
reçete etmekteyiz. Ve bir
ay sonra kan tahlillerini
tekrarlayarak özellikle total
ve serbest t4 seviyesine
bakmaktayız. Hipotiroidizm
tedavisi ömür boyu devam
eden bir tedavidir. Bu nedenle
hastamızın hastalık teşhisini
doğru koymak önemlidir.
Hipotiroidizm hastası olan bir
hayvanın minimum 6 ayda bir kan
tahlili ile kontrolü gereklidir. İlaç
dozajı bu şekilde ayarlanmalıdır.
Hastamızın hastalığında
beslenmenin de etkisini
unutmamalıyız. Sevgili dostlarımıza
sağlıklı ve hipotiroidizm den uzak
bir yaşam dileriz...
KEDİ&KÖPEK
Hipotiroidin klinik
muayenesinde
fasial paraliz,
kaslarda aşırı
zayıflık gibi
bulgulara
rastlanılabilir.
mutlaka steroid kullanımlarına
dikkat edilmelidir. Phenobarbitaller
TT4 ve free-T4 değerlerinin
düşmesine ve TSH’ın az miktarda
yükselmesine sebep olmaktadır.
Fakat klinikte hipotiroide sebep
olmamaktadır. Sulfonamidler, T3 ve
T4 sentezini durdururlar, uzun dönem
uygulamalarda TSH’ı yükselterek
klinik hipotiroide sebep olurlar.
Kesilmesiyle semptomlar düzelir.
Potasyum bromit tiroit fonksiyonlarını
etkilemez. Aspirin,TT4 ve free-T4
konsantrasyonlarını düşürür.
Carprofen, meloxicam ve deracoxib
belirgin olarak tiroid fonksiyonlarına
etki etmemektedir.
Hipotiroidli köpeklerin sağaltımı
nasıl olmalıdır?
Neredeyse bütün hipotiroidli
hastalar ayakta tedavi edilir.
Miksödem komasında olan hastaları IV
levotiroksin ve destekleyici terapilerle
sağaltılır. Oral levotiroksin ilaç
uygulamaları 0,02 mg/kg 12 saatte
bir kullanılması uygundur. Büyük ırk
köpeklerde yüzey alanı baz alınarak
0,5 mg/m2 dozunda uygulayabilirsiniz.
İlaçlarla beraber yemek tüketimi
biyoyararlanımı düşürür. Hastanın bazı
ilaçlardan korunması gerekebilir ya da
doz ayarlaması yapılması gerekebilir.
Levatroksinin oral likit formlarının
biyoyararlanımı tablet formlarından
daha yüksek olmaktadır ve 24 saatte
bir kullanılabilir.
Dikkat edilmesi gerekenler
> Tiroksindeki yükseliş kalbin
oksijen ihtiyacını artırdığından dolayı,
kardiyomiyopatili hastalarda ilaç
dozunun %25- %50 azaltılmalıdır.
> Hipotiroidizm tedavileri, tanısı
konmamış hipoadrenokortizm hastası
olan köpeklerdeki Adisson krizlerini
artırabilir. Levotroksin tedavisine
başlanmadan önce mutlaka hasta
adisson hastalığı yönünden test
edilmelidir ve kesin tanı konulmalıdır.
> Hasta sahibi ilaç
uygulamalarının 1-2. haftalarında
Görüntüleme
Ötiroid köpeklerde yapılan
ultrasonografilerde hipotiroid
versus’ta ekojenisiteli ve normalden
küçük tiroid lobları gözlenir.
PETİNFO 2014/09 56-57
hareketlerin artığını söyleyebilir. Fakat
aynı şey kilo kaybı ve dermatolojik
problemler için geçerli değildir. Bu
problemlerin meydana getirdiği
hasarların ortadan kalkması biraz
zaman alabilir. Nörolojik değişiklikler
hızlıca düzelir, fakat tamamen
iyileşmesi birkaç ayı bulabilir.
Olası kompliksyonlar
> İlaç tedavilerinin yetersiz
olması, TT4 değerlerine bakılarak
yapılan yanlış teşhis kaynaklı en çok
karşılaşılan problemdir.
> Diğer olasılıklar ise;
gastrointestinal sistemde
absorbsiyonun azalması, uyumsuzluk
ve eşzamanlı meydana gelen deri
problemlerini ortaya çıkarmaktadır.
Hipotiroidizm hastası olan
bir hayvanın minimum
6 ayda bir kan tahlili
ile kontrolü gereklidir.
İlaç dozajı bu şekilde
ayarlanmalıdır.
beslenmenin hastalık
üzerinde etkisini
kesinlikle unutULMAMALI
KEDİ&KÖPEK
Dermatolojik
belirtiler
> Alopesi, seboraji ve
pyoderma
> Aşınması yüksek ihtimal
olan alanlarda çift taraflı
simetrik alopesi
> Yavaş uzayan tüy yapısı
> Kuru ve kırılgan tüyler
> Hiperpigmentasyon,
hiperkeratosis, miksödem ve
otitis externa
> İmmunsupresyon
sonucu meydana gelen
pyoderma, folikülütis, yaygın
demodikozis ve Malassezia
enfeksiyonlarının rastlanma
oranını artırır.
Feline Hipotiroidizm:
Nadir ama dramatik
Hipotiroidizm kedilerde en az
rastlanan endokrin hastalıklarındandır.
Kedilerde en çok kongenital formda
karşımıza çıkar. Çok sayıda potansiyel
sebebi olmasına rağmen birçok
kongenital vaka da disgenezis
sonucunda meydana gelmiştir.
Etkilenen kedi yavrularında sinir ve
iskelet sisteminde postnatal tiroid
hormonu eksikliği kaynaklı gelişen
anormallikler gözlenir. Karakteristik
bulgularda şunlardır;
> Yüksek vücut ağırlığıyla doğan
yavru kedilerde ileride büyüme
geriliği ve aşırı cücelik,
> Kedilerin sentral ve periferal sinir
sisteminde anormallikleri,
> Dişlerin geç çıkması,
> Mental sersemlik ve halsizlik,
> İskelet ve yürüyüş anormallikleri
Anormal laboratuvar değerleri;
Hiperkolesterolemi, hiperkalsemi,
hafif anemi gözlenebilir. Yetişkin
kedilerde gözlenen hipotiroit olguları
genelde iatrojenik olarak meydana
gelmektedir. Yani hipertiroid tedavisi
sırasında kullanılan radyoaktif iyot
nedeniyle görülmektedir. Klinik
belirtileri yavaş yavaş meydana
gelmektedir (halsizlik, ağır yürüyüş,
depresyon, hipotermi ve bradikardi).
Simetrik bölgesel ya da baştan
kuyruğa kadar gözlenen alopesi ve
yüz sinirlerinde miksödem kaynaklı
sıkışma sonucu ortaya çıkan trajik
yüz ifadesi hipotiroitin karakteristik
bulgulardandır. Normositik
normokromik anemi vakaların
%30’unda gözlenmektedir. Diğer
klinik patolojik bulgu ise;
> Serumda kreatin kenaz seviyesinde
yükselme gözlenmesi
> Trigliseridin yükselmesi
> Hafif hiponatremi
> Serum fruktosaminde yükselme
> Glukoz toleransında bozulmalar
Kedilerde hipotiroid tanısının
etkili tanısı TT4 ve TSH testlerinin
kombinasyonuyla yapılmaktadır.
Primer hipotiroidli kedilerde düşük ya
da düşük normalliktte TT4 değeri ve
yüksek TSH gözlenmektedir. Düşük
TT4’lü ve TSH’lı kedilerde free-T4
ölçümü denge diyaliziyle yapılarak
ötiroid hastalığı sendromunu gerçek
sekonder hipotiroidizmden ayırt
edilmesi mümkündür.
PETİNFO 2014/09 58-59
GENEL OLARAK Yetişkin
kedilerde gözlenen
hipotiroit olguları
iatrojenik meydana
gelmektedir. Yani hipertiroid
tedavisi sırasında
kullanılan radyoaktif iyot
BU PROBLEME SEBEP OLUR.
KEDİ&KÖPEK
Hipotiroidizm’in tanısı nasıl koyulur?
Kliniklerimizde özellikle
köpeklerde olmak üzere
(nadiren de kedilerde) en
sık karşılaşabileceğimiz
endokrinal hastalıklardan biri
hipotiroidizmdir. Muayenehaneye
gelen genç-orta yaşlı, kilolu,
sahibinin hareket etmek
istemediğinden, dişiyse
seksüel periodunda aksamalar
olduğundan şikayet ettiği,
simetrik tüy dökülmeleri, deride
kuruluk, tüylerde matlaşma,
kuyruktaki tüylerde belirgin
azalma (fare kuyruk), deride
renk değişikliği, tıraş sonrası
beklenilen zamanda ve kalitede
tüy örtüsünün oluşmaması,
kedi ise kulak kepçesi üzerinde
simetrik tüy döküntüleri fark
edilen hastalarda hipotiroidizm
teşhis listesinin başına yerleşir.
Klinik muayenede hipotermi, karın
bölgesinde soğukluk hissi, fasial
paraliz, extremitelerde ödem,
kaslarda aşırı zayıflık, bradikardi gibi
nonspesifik bulgulara da rastlanılabilir.
Megaösafagus vakalarında da aklımıza
hipotiroidizm gelecektir. Klinik bulgular
oluştuğuna göre tiroid paranşiminin
%75’i yıkımlandı diye düşünebiliriz.
Hipotiroidizm vakalarının çoğu
primer hipotiroidizmdir ve bunların
da çoğunluğu lenfositik tiroiditis
(otoimmun)görülse de bazıları
neoplastik ya da konjenital oluşabilir.
Hareketsiz, kilolu, neşesiz bir yavru
köpek de konjenital hipotiroidizm
şüphesi taşır. Vakaların bir kısmında
sekonder hipotiroidizm; TSH ve
büyüme hormonu yetersizliğinden,
glukokortikoid kullanımından
ve beslenme bozukluğundan
kaynaklanmış şekilde karşımıza çıkar.
Klinik muayenede şüphelendiğimiz
hastalık laboratuvar ya da diğer
tetkiklerle desteklendiğinde
teşhise gidebiliriz. Ancak kan tahlili
ile tiroid hormonlarına bakmadan
önce glukokortikoid, furosemid,
antikonvulsan, antienflamatuar
ajan kullanılıp kullanılmadığını ya
da yakın zamanda anestezi alıp
almadığını öğrenmemiz gerekir. Mesela
kortizon uygulamasının üzerinden
1 ay geçtikten sonra tiroid hormon
tahlilini yapabiliriz. Kan tahlillerinde genellikle hemogramda orta dereceli
anemi, ALT, AST ve CK’da yükselme,
hiperkolesterolemi ve hiperglisemi
görülür. Hormon tahlillerinde bizi en
çok aydınlatacak olan plazmada aktif
olarak bulunan serbest T4 ‘tür. TSH
ve T3 de teşhisi destekleyebilecek
hormonlardır. Tahlil sonuçlarını
yavrularda yüksek, yaşlılarda düşük ve
Afgan Tazısı, Greyhaund gibi ırklarda
da normalde yüksek çıkabileceğini
dikkate almak gerekecektir. Rutinde
sıkça yapmasak da tiroid
biyopsisi ve ultrason teşhiste
çok yardımcı olacaktır. Ayırıcı
tanıda da (primer - sekonder
hipotiroidizm) TSH stimulasyon
testi de uygulanabilir ancak
kliniğimizde pratik olarak
kullandığımız bir teşhis
yöntemi değildir. Klinik bulgular
laboratuvar sonuçlarıyla
desteklendiğinde tedaviye
başlamak gerekir, Na levotiroxin
hem T4 hem T3 seviyesini
yükselten bizim de kullandığımız
hormon ilacıdır. Hastaya verilmesi
gereken dozu öncellikle yarım
olarak hastaya uygulayıp 1 ay içinde
gerçek doza ulaşıyoruz. Aylık kan
PETİNFO 2014/09 60-61
Veteriner Hekim
İlknur Bilgiç
Veterinerium
tahlili kontrolleriyle hastanın
takibi yapılır. Son levotiroksin
uygulamasından 6-8 saat sonra
yapılan tahlillerde serbest T4
düşük çıkarsa dozu artırmak,
yüksek çıkarsa azaltmak gerekir.
İlaca gerekli yanıt alındığında da
ilk yıl 3 ayda bir devamında 6 ayda
bir kontrollerini yapıyoruz. Çoğu
hastada ömür boyu ikame hormon
tedavisi devam etmek gerekir.
Ancak 2 sene sonra tedaviyi
sonlandırdığımız hastalarımız da
vardır ve henüz herhangi bir klinik
bulgu mevcut değildir. Kitaplar da
en az 3 ay ilaç kullanımını tavsiye
ederler. Genellikle 2 hafta içinde
genel durumda yükselme, 4-6 hafta
içinde dermatolojik düzelme görülür.
Tüylerin normal haline gelmesi 4-6
ayı bulur. Hipotiroidizm lenfositik
troiditis sebebiyle oluştuğunda
genellikle tedaviye iyi karşılık
veren bir hastalık olarak karşımıza
çıkar. Kilolu, tembel, yüzünde trajik
-mutsuz bir ifade olan hastalar
tedavi sonrasında sanki gençleşmiş
gibi eski kondüsyonlarına ve
neşelerine kavuşur. 
TOPLANTI
Trixie, Türkiye’deki
hedeflerini açıkladı
Avrupa Pet sektörü liderlerinden Trixie, yıllık değerlendirme toplantısını
İstanbul Sürmeli Otel’de gerçekleştirdi. Trixie yöneticileri Türkiye Pet
pazarının potansiyelinin farkında olduklarını vurguladılar.
Türkiye’de geçtiğimiz
günlerde Pet Care ürünlerinde
Avrupa Lideri Trixie’nin tüm
distribütörlerinin ağırlandığı büyük
bir toplantı gerçekleştirildi. 100’e
yakın Trixie’linin katıldığı toplantıda
firma yöneticileri geçtiğimiz yılın
satışlarını değerlendirerek gelecek
yılın hedeflerinden bahsetti. Trixie
Türkiye distribütörü DBM şirketinin ev
sahipliği yaptığı organizasyonda Trixie
yöneticileri Türk iş ortaklarından
oldukça memnun olduklarının altını
çizdi. Biz de Petinfo ekibi olarak bu
önemli toplantıya sizin için katıldık
ve Trixie Genel Müdürleri Volker
Haak ve Dirk Jessen, Trixie İhracat
Müdürü Boy Tadsen, Trixie Ürün
Müdürü Anette Borgman ve DBM
Genel Müdürleri Müjde Coşkun
ve Doruk Hatipoğlu’yla görüştük;
görüşmelerimizin önemli noktaları…
Trixie’nin pet pazarındaki konumundan ve ürünlerinizi kullanan
ülkelerden bahsedebilir misiniz?
Boy Tadsen: Trixie olarak
Avrupa Pet Care pazarında lider
pozisyondayız. Fakat Avrupa dışındaki
ülkeler için bu geçerli değil. Açıkçası
şu anda ürünlerimizin %95’i Avrupa’da
satılmaktadır. Hedefimiz Avrupa
PETİNFO 2014/09 62-63
dışında bulunduğumuz pazarlarda
da aynı Avrupa’daki gibi bir numaraya
yerleşmektir. Tam da bu nokta da
İstanbul bizim için çok önemli. İstanbul
bizim Asya’ya açılan kapımız olabilir,
bu konu da çok güzel planlarımız var.
Volker Haak: Son 5 yıl için şunu
kesinlikle söyleyebilirim ki; Avrupa’daki
kedi ve köpek ürünleri pazarının
lideriyiz. Bütün Avrupa ülkeleriyle
çalışmaktayız, bunları dışında Rusya
ve Türkiye gibi büyük ülkelerle de
çalışmaya devam etmekteyiz. Genel
olarak distribütörlerle çalışıyoruz
fakat Almanya, Fransa ve İngiltere’yle
birebir ilgilenmekteyiz.
Trixie’nin Türkiye pet sektöründeki
yeri ve hedefleri hakkında bizi
bilgilendirebilir misiniz?
Doruk Hatipoğlu: 2008 yılından
itibaren temsil etmekte olduğumuz
Trixie markalı kedi-köpek-kuşsürüngen ve kemirgen oyuncak
aksesuarları Türkiye pet sektörü
içerisinde çok saygın ve önemli
bir konumdadır. Pazara sunmuş
olduğumuz geniş ürün yelpazesi ve
dinamik ürün çeşitliliği sayesinde
sektörün aranılan ve herkesçe tercih
edilen, bilinirliği yüksek bir markadır.
Trixie ile hedefimiz ürünlerimizi
mümkün olan en geniş yelpaze
ile en doğru noktalarda tüketici
ile buluşturmaktır. Bu çerçevede
önümüzdeki günlerde hayata
geçireceğimiz çeşitli projelerle
ürün çeşitliliğimiz hakkında satış
noktalarına ve tüketicilere daha çok
ulaşmayı hedefliyoruz.
Pet sahiplerinin Trixie ürünlerini
tercih etme sebepleri nelerdir?
Veteriner hekimlerin Trixie
ürünlerini önermesinin altında
yatan farklılıklar nelerdir?
DIrk Jessen: Biz oldukça büyük
ve başarılı bir firmayız. Yıllık olarak
güncellenen 7.000-8.000 arası
ürünümüz var. Her sene ürünlerimizi
yenilemeye ve geliştirmeye özen
gösteriyoruz. Ürün skalamıza değişik
ve eğlenceli ürünler ekliyoruz.
Distributörlerimize özen gösteriyoruz.
Ürünlerimizi geliştirmek için bazı
Veteriner hekimlerden, vakıflardan
fikir alıyoruz ve bunlar doğrultusunda
ürünlerimizi geliştiriyoruz. Onlara
lisans ücretleri de ödüyoruz. Açıkçası
tüketicilerimizin memnuniyeti için
elimizden geleni yapmaktayız.
Oldukça özel ürünler üretiyoruz,
ürünlerimiz sadece klasik pet
sahiplerine yönelik değildir,
ürünlerimizle birlikte petleriyle
birçok şey yapabilirler; hayvanlarıyla
oynayabilir, onları eğitebilir ve tabii
ki onların kendi kendilerine eğlenceli
oyunlar oynamasını sağlayabilirler.
Volker Haak: Pet sahipleri bizim
ürünlerimizi tercih etmeli çünkü
Trixie ürünleri hem çok eğlenceli hem
de eğitici ve en önemlisi de petlerin
zeka gelişimini hızlandırıyor. Yüksek
kaliteli ürünlerimizi uygun fiyatlara
tüketicilerimize sunuyoruz. Ayrıca
insanlar kalitenin farkında ve emin,
dolayısıyla bu özellikler Trixie’yi
vazgeçilmez kılıyor.
Türk Veteriner Hekimleri neden
Trixie markasını tercih ederek
pet sahiplerine öneriyor?
Doruk Hatipoğlu: Veteriner
Hekimlerimiz Trixie’yi tercih ediyor,
çünkü fiyat istikrarına ve ürün
kalitesine çok önem veriyorlar. Ürün
ile ilgili karşılaşabilecekleri her
türlü soru veya sorunda yanlarında
güvenilir bir firma görmek onların
en büyük isteği. Ürünü sadece
satarken değil satış sonrası hizmete
de çok önem veriyorlar. Ayrıca
Trixie ürünlerinin malzeme kalitesi,
paketlemesi ve dinamik çeşitliliği
reyonlarında sürekli değişen, canlı bir
portföy bulundurmalarını sağlıyor.
Fiyat seviyesi olarak Türkiye’nin
her tarafında ve internette aynı fiyat
seviyesinde olması ve hem Veteriner
Hekim’in hem de tüketicinin fiyat
Trixie Genel Müdürü Volker Haak,
editörümüz Ayça Üvez’e Trixie’nin dünya
pet sektöründeki yerinden bahsetti.
Trixie İhracat Müdürü Boy Tadsen,
Müjde Coşkun’la beraber Türkiye
ile ilgili planlarını anlattı.
Trixie Genel Müdürü Dirk Jessen,
ürünlerinin başarı sırlarından ve
püf noktalarından bahsetti.
Trixie Ürün Müdürü Anette
Borgman, Trixie ürünlerinin
yaratıcılığının sırrını açıkladı.
TOPLANTI
istikrarından yararlanmaları ise bir
diğer önemli tercih sebebidir.
TRIXIE’DEN
YEPYENİ ÜRÜNLER
Trixie Ürün Müdürü Anette Borgman,
Trixie’nin son yıllarda büyük bir adım
atarak ürünlerin yaratıcılığını artırmak
için bir çok kişiden fikirler aldığını ve
incelikle pazar araştırmaları yaptığını
söyledi. Yani Trixie ürünleri özenle
tasarlanarak ortaya çıkmakta, en
önemlisi yüksek kalite uygun fiyatlara
tüketicilere sunulmakta. Ayrıca
Borgman, ürünlerinin güvenirliğini
uzmanlar tarafından defalarca ev
ortamında denetildikten sonra pazara
sunulduğunun da altını çizdi.
Trixie bu yılki distribütör toplantısı
için Türkiye’yi seçme sebeplerini
anlatır mısınız?
Boy Tadsen: Daha önce de
dediğim gibi Türkiye’nin ürünlerimiz
için stratejik açıdan çok iyi bir
pazar olduğunu düşünüyoruz.
Ayrıca dünyanın Avrupa’dan ibaret
olmadığının farkındayız. Diğer
taraftan da İstanbul’u iki kıtayı
birbirine bağlayan eşsiz bir şehir
olduğunu düşünüyoruz. Hedefimiz bir
çok kültürün karışımı olan İstanbul’u
Avrupa’dan Asya’ya açılan kapımız
haline getirmektir. Özellikle de bu
sebepten dolayı bizim gözümüzde
İstanbul bütün dünyadan daha önemli
bir konumda yer almaktadır.
Volker Haak: Çünkü İstanbul
dünyanın en popüler en ünlü
şehirlerinden biri. Biz yıllık
toplantılarımızı çift sayılı yıllarda
farklı ülkelerde yaparız ve her
toplantı öncesi distribütörlerimiz
İstanbul’da yapılmasını teklif ederdi.
Sonuçta İstanbul’un inanılmaz güzel
bir doğa harikası var, her yerde tarih
kokusunu hissedebiliyorsunuz, en
önemlisi de eşsiz boğazıyla iki büyük
kıtayı birbirine bağlıyor. 40. yılımızı
kutlamak için İstanbul’dan daha güzel
bir fikir olamazdı.
PETİNFO 2014/09 64-65
Türkiye Pet pazarının
potansiyelinin farkında
olAN TrIxIe yöneticileri
hedeflerinin İstanbul’u
Avrupa’dan Asya’ya açılan
kapıLARI haline getirmek
olduğunu AÇIKLADI.
Trixie’nin Türkiye pet sektöründeki
hedefleri nelerdir?
Boy Tadsen: Türkiye’deki
hedefimiz, Müjde Hanım ve Doruk
Beyle beraber Trixie’yi Türk pet
sahipleri için mükemmel bir çözüm
haline getirmektir. Bu yolda Müjde
Hanımla çalışarak bütün ürün
skalamızı Türkiye’ye taşımak
istiyoruz. Böylece petlerin ve pet
sahiplerinin bütün ihtiyaçlarını
karşılamış olacağız.
Volker Haak: Türkiye pazarına
girişimiz oldukça güzel başladı.
Türkiye büyümekte olan bir pazar,
hızlı gelişimiyle de bizi oldukça
heyecanlandırıyor, belki de yakın
zamanda Almanya’daki başarı
hikayesinin aynısı Türkiye’de
de gerçekleşir, sonuçta Trixie
Almanya’da pet ürünleri pazarının
lideri, Türkiye’de neden olmasın. 
KÖPEK
Doğru
antiepileptik
ilaç seçimi
nasıl yapılır?
G
eçen sayımızda sizlerle
bir kriz vakasıyla
karşılaştığınızda
nasıl davranmanız
gerektiğini, olayın
gerçekten bir
epilepsi vakası olup olmadığını nasıl
saptayabileceğinizi ve geçirilen
krizin altında yatan sebepleri nasıl
tanımlayabileceğinizi paylaşmıştık.
Bu sayımızda ise epilepsi tedavisinde
nasıl bir protokol izlenmesi
gerektiğini ve hangi antiepileptik
ilaçların tercih edilebileceğini Prof.
Dr. Nilüfer Aytuğ’nun katkılarıyla
sizlerle paylaşıyoruz.
Nöbetler küçük hayvan
kliniklerinde en sık karşılaşılan
nörolojik problemler ve nöbeti olan
hastaların yaklaşık %50’sinde de
neden, “epilepsi”. Küçük hayvanlarda
nöbetle seyreden hastalıklarda
tanı ve tedaviye yaklaşım, ilkesel
anlamda diğer hastalıklarda
gösterdiğimiz yaklaşıma benzer;
önce sorun şekillenir, takiben
sorunun kaynaklandığı nedeni bulur
ve tanı koyarız. Asıl hastalığı ve
neden olduğu bulguları düzeltmek
Epilepsi
vakalarında
antiepileptik
ilaç kullanımı
oldukça
önemlidir. Peki,
tedavide hangi
antiepileptik
ilaçlar
kullanılmalıdır?
Antiepileptik
ilacın
başarısızlık
sebepleri
nelerdir ve bu
durumda nasıl bir
yol izlenmelidir?
PETİNFO 2014/09 66-67
üzere tedaviye başlarız. Ancak
nöbetlerin diğer hastalıklara
gösterilen yaklaşımdan ayrıldığı
üç önemli nokta vardır;
Nöbetlerin altında yatan asıl
nedeni bulmak oldukça güçtür,
yani spesifik etiyoloji genellikle
belirlenemez,
Genellikle tedavi programı sadece
anamnez temelinde belirlenir.
Tedaviye genellikle hasta
normal iken başlanır, bu
nedenle nöbetlerin meydana geliş
sıklığı belirlenemez ve uygun ilaç
saptanamadığı gibi hastanın tedaviye
verdiği yanıt belirlenemez.
1
2
3
Öncelikle, hastada gözlenen
krizlerin gerçekten “epileptik
nöbet” olup olmadığına
karar vermek gerekir;
Epileptik nöbetleri
bireyden bireye büyük
değişkenlik gösterir, yani
bir hastada gördüğümüzü ya da
aldığımız anemnezi diğer hastada
alamayabiliriz. Ayırıcı tanıda
nöbeti “paroksismal olaylar”dan
ayırmak gerekir. Ayrıca senkop, akut
EPİLEPTİK Kriz
rastgele
MEYDANA GELMEZ
Son EEG bulguları, köpeklerde
meydana gelen krizlerin,
rastgele vakalar olmadığını ve
önceden tahmin edilebileceğini
göstermiştir. Birçok hayvan
sahibi köpeklerinin kriz
geçireceğini önceden hisseder,
dolayısıyla krizden sonra
başlatılacak tedavi krizden
önce de uygulanabilir.
vestibuler atak, myasthenia gravis ve
narkolepsi/katalepsi dikkate alınması
gereken diğer hastalıklardır.
Antiepileptik ilaç
kullanımı dişilerde
erkek köpeklere göre
daha etkili olduğu
gözlemlenmiştir.
Takiben idiopatik olup olmadığına
karar verilir
İdiopatik kavramı herhangi
bir toksik, metabolik ya da
yapısal intrakranial problemin
saptanamadığı olgularda
normal bir interiktal dönemle
tekrarlayan epileptik
nöbetleri tanımlar. Ne
yazık ki, idiopatik epilepsi
tanısını koyabileceğimiz
spesifikleşmiş bir tanı
yöntemi yoktur. Bu anlamda
yaş ve ırkın uyumlu olması,
hemogram ve biyokimyasal
parametrelerde bir problem
olmaması, anamnez ve nöbet
karakterinin idiopatik epilepsi
ile uyumlu olması, interiktal
süreçte herhangibir anormallik
yaşanmaması tanı için gerekli
ipuçlarını sağlar. Bu durumda
tedaviye başlanılabilir ancak tedaviye
yanıt alınamaması durumunda MRI ya
da serebrospinal sıvı muayenesi gibi
ileri yöntemlerle tanıya gidilebilir.
KÖPEK
Yükleme dozu; 16-20 mg/kg, bir kez
IV; idame dozu; 2-5 mg/kg, 12 saatte
bir kezdir. 6-12 ayda bir tam kan
sayımı, ve biyokimyasal profil kontrol
edilmelidir. Serum fenobarbital
seviyesi 10 ug/ml’yi aştığında hasta
daha sık kontrol edilmeli ve doz
kesinlikle artırılmamalıdır.
Pek çoğumuzun bildiği gibi
ülkemizde insanlarda kullanılan
tablet formu mevcut olup, Amerika
ve Avrupa’da köpekler için lisanslı
formları bulunmaktadır.
Primidon: Bir deoksibarbitürattır.
Fenobarbitalin analoğudur ve
vücutta hepatik oksidasyonu
takiben fenobarbitale dönüşür.
Monitorizasyonu için fenobarbitalin
serum seviyelerini kontrol etmek
yeterli olacaktır.
Bromür (KBr, NaBr): Bilinen en
eski antiepileptiktir. Fenobarbitale
yanıt alınamayan hastalarda
tek başına kullanılabileceği gibi
fenobarbitalle birlikte kullanımı da
nöbetlerin sıklığını azaltır. Böbrekler
aracılığı ile eksrete edilir. Yarılanma
İnsanlarda kullanılan
epilepsi ilaçlarının
farmakokinetikleri
köpeklere uygun
olmadığı için ciddi yan
etkilere neden olabilir.
Doğru epileptik ilaç hangisidir?
Epilepsinin tedavisinde ana nokta
antiepileptik ilaçların kullanımıdır.
Köpeklerde epilepsinin tedavisinde
başarılı olduğu bilinen, öteden
beri kullanılan iki ilaç Fenobarbital
ve KBr dir. İnsanlarda kullanılan
epilepsi ilaçlarının farmakokinetikleri
köpeklere uygun değildir ya da önemli
yan etkilere neden olurlar. Yarılanma
süreleri insanlardakinden daha kısa
olduğu için serum seviyelerinin sık
kontrol edilmesi gerekir
Kullanılan ilaçlara
kısaca değinecek olursak;
Fenobarbital: Hala epilepsinin
tedavisinde ilk seçimdir. Yarılanma
ömrü 35-74 saat olduğu için günde iki
kez verilmesi yeterli olur. Karaciğerde
metabolize olur ve birlikte uygulanan
diğer ilaçların da metabolizmasını
arttırabilir. Bu nedenle, fenobarbitalin
karaciğer problemi olan hastalarda
kullanımı sınırlıdır. Fenobarbital
kullanımı sırasında karaciğer enzim
seviyelerinde bir artış görülebilir
ancak bu artış hepatotoksisite
anlamını taşımaz. Karaciğer
toksisitesinden şüphelenilmesi
halinde öğün öncesi ve sonrası safra
asidi seviyeleri kontrol edilmelidir.
Sedasyon ve ataksiye neden olabilir
ancak bu problemler geçicidir.
Nadiren anemiye neden olabilir.
T4 seviyesinde düşmeye yol açar.
PETİNFO 2014/09 68-69
Hayvanlarda fenobarbital
ve K Br maksimum etki
gösterir ve ilk tercih
olmalıdır, zonisamid,
keppra ve pregabalin gibi
daha yeni antikonvülzanlar
da uygulanarak etkileri
yakından gözlemlenmelidir.
ömrü yaklaşık 25 gündür. Potasyum
bromür sadece ağız yolu ile sodyum
bromür ise PO ve IV uygulanabilir.
Sedasyon, poliüri, polidipsi ve
kusmaya neden olur. Yükleme dozu
(ilk doz) 400–600 mg/kg, bölünerek
verilir, idame dozu da 35–45 mg/
kg PO, günde bir kezdir. Ağız yolu
ile ve yiyecekle birlikte verildiğinde
daha iyi absorbe olur. Klinik
bulgular ve tedaviye alınan yanıtın
Diazepam gibi benzodiazepin
grubu antiepileptik ilaçlar
nöbetlerin kısa sürede
önlenmesi amacıyla
kullanılabilir.
Neden bazı
köpekler
epilepsi
sağaltımına
cevap vermez?
gözlemlenmesi yeterlidir, ülkemizde
Amerika ve Avrupa’da kullanılan
köpek ve kediler için lisanslı ürünler
bulunmamaktadır.
Benzodiazepinler: Nöbetlerin
kısa sürede önlenmesi amacı ile
tercih edilirler, etkileri doza bağlı
olarak değişir. Yarılanma ömrü
2-3 saattir. Lipofilik yapısı nedeni
ile plazmadan dokulara kısa
sürede geçer ve bu nedenle etkisi
de kısa sürer. Oral diazepamın
etki süresi çok kısa olduğu ve
tekrarlanan kullanımlara kısa
sürede tolerans gelişebildiği
için köpeklerde antiepileptik
tedavinin sürdürülmesinde tercih
edilmemelidir. IV, PO, IM, rektal,
intranazal yolla uygulanabilir IV
kullanımı sonrasında da oldukça
kısa süreli etki göstereceği tedavi
sırasında dikkate alınmalıdır. Buna
karşın yüksek dozlarda uygulanması
halinde de tam tersi bir durum ile
karşılaşılır, diazepam karaciğerde
metabolize edilerek metabolitlerine
dönüşür. Metabolitlerin bazıları ana
ürüne oranla daha yavaş atıldıkları
için nöbetlerin kontrolünü sağlayan
etkileri kısa olmakla birlikte sedatif
etkileri uzun sürer. Yan etkileri,
sedayon, ataksi, güçsüzlük, flebitisdir.
Diazepam; 0.5-1 mg/kg IV bolus ya
da 1-2 mg/kg, rektal yolla uygulanır.
Midazolam 0.25 mg/kg IV bolus
verilir. Kediler dışında uzun süreli
kullanımı etkili olmadığı için kısa
süreli kullanımlarda moniterize
etmek gerekli değildir. Ülkemizde
köpek ve kediler için lisanslı formu
bulunmayıp, beşeri formu için yeşil
reçete gerekmektedir.
Felbamat: İnsanlarda aplastik
anemi ve hepatotoksikozis gibi yan
etkileri bildirildiği için kullanımı
azalmıştır. Köpeklerdeki yarılanma
ömrü 5-8 saat, önerilen dozu sekiz
saatte bir 15-60 mg/kg’dır. Başlangıç
dozu 15-20 mg/kg’dır, herhangi bir
yan etki görülmemesi ve beklenilen
etkinin elde edilmesi halinde doz
iki haftada bir kez artırılabilir.
Felbamatın diğer antikonvülzanlara
üstün yanı, sedasyona neden
olmamasıdır. Kusma ve agresyona
neden olabilir. 3-6 ayda bir tam kan
sayımı ve biyokimyasal profil kontrol
edilmelidir. İnsanlar için lisanslı
preperatlar mevcuttur.
Gabapentin: GABA analoğu
olan ve ağırlıklı olarak böbrekler
yolu ile elimine edilen gabapentin,
köpeklerde kısmen karaciğerde
metabolize olur, yarılanma ömrü 2-4
saattir ve bu nedenle sık uygulanması
gerekir. İnsanlarda gabapentin
Son araştırmalar epilepsi
tedavilerine köpeklerin 3’te
1’nin neden cevap vermediğine ışık tuttu. Royal
Veteriner College’da (RVC)
bulunan uzmanlar cinsiyet,
tür ve krizlerin sıklığının ilaç
etkinliğini azaltma olasılığı
olduğunu fark etti. Epilepsi,
İngiltere’de 50,000 köpek ve
600,000 insanı kronik sinirsel
semptomlarla etkilenmektedir. Bu araştırma antiepileptik
ilacın her üç vakadan birinde
krizleri azaltmadığını gösterdi.
RVC araştırmacıları mevcut
epilepsi hastalarının 6 yıllık
verilerine bakarak bu etkisizliğin sebebini bulmaya çalıştı.
Araştırma sonucunda;
> Antiepileptik ilaç kullanımı
dişilerde erkek köpeklere
göre daha etkili olduğu
> Border collie ve Alman
çoban köpeklerinde
antiepileptik ilaç etkinliğinin
daha düşük olduğu
> Kriz sonrasında yapılan ilaç
uygulamaları ilacın etkinliğini
düşürdüğü gözlemlendi.
KÖPEK
Lagotto Romagnolo,
ırkında gözlenen
epilepsi krizleri
5 -13 haftalıkken
başlar ve biter.
İLAÇ NE ZAMAN
İZLENMELİ?
> Kontrolü zor olan hastaya
yeni antiepiletik ilaç başlarken
> Nisbeten düşük
dozlarda toksisiteden
şüphelenildiğinde
> Kriz kontrolünde etkisi zayıf
kalan ilacı bırakırken
Yan etkileri çok
rastlanmasa da, ilaç
kullanıldığı süre içerisinde
her 6-12 ayda bir aşağıdaki
kontroller yapılmalıdır. > Fiziksel muayene
> Biyokimyasal testler
> Kan hücreleri sayımı
> İdrar analizi
böbrekler tarafından elimine edilir
ancak köpeklerde kısmen hepatik
metabolizma da söz konusudur.
Köpek ve kedilerdeki eliminasyon
süresi 2-4 saattir bu nedenle ilacın
sıklıkla uygulanması gerekir. Önerilen
doz 6-8 saatte bir 10-20 mg/kg’dır.
10 mg/kg ile başlamak en uygunudur.
Nadiren sedasyona neden olur.
Klinik bulgular ve tedaviye alınan
yanıt gözlemlenmelidir. Ülkemizde
kedi ve köpekler için lisanslı formu
bulunmayan Amerika ve Avrupa’da
tablet, kapsül ve likit formda
lisanslandırılmıştır. Yan etkileri çok
iyi tanımlanmamış olmakla birlikte
sedasyon yaptığı bilinmektedir.
Pregabalin: Gabapentinle
aynı sınıfta olan yeni jenerasyon bir
ilaçtır. Köpeklerde kullanımına ilişkin
az bilgi vardır. Normal köpeklerdeki
farmakokinetik veriler temelinde 2-4
mg/kg dozda, 8 saatte bir ağız yolu
ile uygulanması önerilir. Yarılanma
ömrü köpeklerde 7 saattir. Köpeklerde
başlangıç dozu günde 2 kez, 2 mg/
kg’dır ve gereksinim duyulması halinde
1 mg/kg’lık artışlarla 4 mg/kg’a kadar
çıkartılabilir. Rutin doz uygulaması
günde 2 kez 1-2 mg/kg’dır. İnsanlar için
lisanslı formları bulunmaktadır.
Zonisamid: Geleneksel
antikonvülzanlara alternatif
olabilecek kadar etkilidir. Yarılanma
süresi diğerlerine oranla oldukça
uzun olup, köpeklerde 15-20
saattir. 8-10 mg/kg dozda günde iki
uygulama yeterli olur. İlacın büyük
PETİNFO 2014/09 70-71
demet şeklinde meydana
gelen krizler ve
status epileptikusun
kontrolünü sağlamak
için antiepileptik ilaç
tedavisi kısa süreli
farklı bir antiepileptik
ilaçla desteklenebilir.
bir kısmı renal yolla elimine edilirken
bir kısmı da karaciğere metabolize
olur. Köpeklerde teratojenik
etkisi saptandığı için gebelerde
kullanılmamalıdır. Bilinen diğer yan
etkileri; sedasyon, ataksi, iştah kaybı,
tremorlar, diğer sulfat gruplarında
olduğu gibi hemolitik anemi ve
poliartropatidir. Ülkemizde yoktur,
fakat zonisamid’in köpekler için
lisanslı jenerik formu mevcuttur.
Levetiracetam: İnsanlarda
fokal ve genel nöbetlerin tedavisinde
kullanılan bir antikonvülzandır.
KÖPEK
Antiepileptik ilaçlar
kullanılırken diyet
dikkatlice gözlemlenmelidir.
Ani değişikliklerden
kaçınmak gerekir.
Diğer antiepileptiklerle birlikte
kullanıldığında çok etkilidir. Köpek
ve kedilerde başlangıç dozu 20
mg/kg’dır. 8 saatte bir uygulanır
ve istenilen etki elde edilinceye
kadar doz derece derece artırılır.
Minimal hepatik metabolizmaya
sahip olan ilacın %80’i böbrekler
aracılığı ile atılır. Yarılanma ömrü
3-4 saattir, güvenlik sınırı çok
yüksektir, karaciğer hastalığı
olanlarda güvenle kullanılabilir.
Yüksek dozlarda gastrointestinal yan
etkileri görülür. Ülkemizde mevcut
olmamakla birlikte diğer ülkelerde
PO ve IV formları mevcuttur.
Davranış problemlerinin yanı sıra
gastrointestinal yan etkilere de neden
olabilir. Klinik bulgular ve tedaviye
alınan yanıt gözlemlenmelidir.
GOLDEN RETRIEVER CİNSİ
KÖPEKLERDE SIRTTA HAFİF
TİTREMELER VE BAZEN
DE KASLARDA ARA SIRA
GÖZLENEN SEYİRMELER
PARSİYAL EPİLEPSİNİN
SEMPTOMLARI ARASINDA
YER ALMAKTADIR.
Imepitoin: Etkisi fenobarbitale eşittir.
Fenobarbital gibi hepatotoksisite
riski de yoktur. AB ülkelerinde
köpeklerin idiopatik epilepsisi için
lisanslandırılmıştır. Ancak ülkemizde
mevcut değildir. Status epileptikusun
tedavisinde oldukça etkilidir.
Epilepside Diyetin önemi
Antiepileptik ilaçlar kullanılırken
diyet dikkatlice gözlemlenmelidir. Ani
değişikliklerden kaçınmak gerekir, bu
değişiklikler tuzun böbrekler aracılığı
ile eliminasyon oranını değiştirdiği için
antiepileptik ilaç eliminasyonunu da
düzensizliklere neden olur.
Antikonvülzan ilaç tedavisi neden
başarısız olabilir;
1. Kriz benzeri paroksismal
olgular nöbet değildir.
2. Hasta sahibi ile iletişim ve
eğitimi yetersizdir. Hastalığı kolayca
anlaşılabilecek terimler kullanılarak
hasta sahibine anlatılmalıdır.
3. Hatalı ilaç seçimi;
Antikonvülzanların birçoğunun
köpeklerdeki kullanımı kısa yarılanma
ömürleri nedeni ile uygun değildir.
4. İlaçların tekrarlanan
kullanımları sonucunda tolerans
gelişir, örneğin; köpeklerin çoğu
benzodiazepamlara saatler-günler
içerisinde tolerans geliştirir.
5. Hatalı doz uygulaması,
önerilen dozlar ve kullanım sıklıkları
genel yaklaşımlardır. Oysa epilepsinin
kontrolünde doğru doz nöbetlerin
kontrol altına alındığı ve minimum
yan etkinin görüldüğü doz/serum
seviyesidir. Bu aslında hastanın
yaşam konforunu maksimumda
tutmayı sağladığımız seviyedir. Bu
seviye bireyler temelinde değişebilir.
6. Hasta bazı ilaçlara dirençli
olabilir. Hastaların yaklaşık %5-30’u
mevcut antikonvülzanlarla tedaviye
yanıt vermezler.
Özetle; hayvanlarda fenobarbital
ve K Br maksimum etki gösterir
ve ilk tercih olmalıdır, zonisamid,
keppra ve pregabalin gibi daha yeni
antikonvülzanlar da uygulanarak
etkileri yakından gözlemlenmelidir.
Bu ilaçların bir kısmı ile ilgili bilimsel
çalışmalara dayalı veriler henüz
oldukça yetersiz olmakla birlikte,
kişisel deneyimlerim ve bu ilaçlarla
yapılmış olan klinik çalışma ve
deneyimler, nöbetlerin tedavisinde
etkili olduklarını göstermiştir. 
SEMİNER
Veteriner hekimlere verilen teorik
bilgilendirmeler sonunda yapılan
aktif uygulamalar kursun
oldukça verimli olmasını sağladı.
PETİNFO 2014/09 76-77
Klinisyenlerden
AOVET’E tam not
AOVET vakfı tarafından Ağustos ayında düzenlenen
‘Küçük Hayvanlarda Temel Kırık Prensipleri’’ kursu
vaka paylaşımlı interaktif sunumları ile Veteriner
hekimlerden tam not aldı.
AOVET Vakfı tarafından
ülkemizde ilk kez 14-15-16
Ağustos tarihlerinde Burdur
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
Veteriner Fakültesi Hayvan
Hastanesi’nde gerçekleştirilen
‘’Küçük Hayvanlarda Temel Kırık
Prensipleri’’ konulu uluslararası
katılımlı kurs, pet hekimlerinin
eksikliğini hissettikleri ve müdahale
etmeye çekindikleri konularda,
yoğun uygulamalı eğitimler ve
alanında uzman konuşmacıların
verdiği önemli bilgilerle beraber
başarıyla tamamlandı. Ankara
Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Hasan Bilgili, Fransa
ONİRİS’de görev yapmakta olan Prof.
Dr. Olivier Gauthier, İtalya’da Torino
Üniversitesi’nde görev yapmakta
olan Prof. Dr. Bruno Peirone, Fransa,
Fregis Veteriner Hastanesi’nde
görev yapmakta olan Dr. Guillaume
R. Ragetly, Mehmet Akif Ersoy
Üniversitesi Veteriner Fakültesi
Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin,
Davies Veterinary Specialist’de
Ortopedi servisinin başında görev
yapmakta olan Dr. Richard Whitelock
ve Samsun 19 Mayıs Üniversitesi
Veteriner Fakültesi Cerrahi Anabilim
Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cenk
Yardımcı gibi önemli isimlerin bir
araya geldiği kurs, eğitmenlerin vaka
paylaşımlı interaktif sunumları ile
katılımcılardan tam not aldı.
AOVET heyecanı
Kursun açılış konuşması AOVET
Türkiye Başkanı Yrd. Doç. Dr. Özlem
Şengöz Şirin ve AOVET Eş Başkanı
Prof. Dr. Olivier Gauthier tarafından
yapıldı. Şengöz Şirin, AOVET ekibi
olarak büyük bir özveri ile organize
ettikleri kursun amacını ve hislerini
şu sözlerle dile getirdi: ‘’Dünyada ve
ülkemizde, pet hayvanlarının yaklaşık
üçte birinin hayatını tehdit eden ve
hayvan refahını etkileyen ortopedik
olguların görülme sıklığının artması,
ortopedik konularla ilgili bilgi,
beceri ve deneyimlerin artırılması
zorunluluğunu hissettirmektedir.
Alanında uzman çok değerli
eğitmenlerin yer aldığı bu kursta, pet
hayvanları ile ilgili kliniklerde çalışan
ya da ortopedik konulara
SEMİNER
AOVET TÜRKİYE BAŞKANI
Yrd. Doç. Dr. Özlem
Şengöz kurs sonunda
yaptıĞI konuşmada
ilerleyen zamanlarda
master ve ileri seviye
kurslarınIN da ülkemizde
düzenleneceğinin
sinyallerini verdi.
ilgi duyan meslektaşlarımızın
dikkatini çekecek konuların
aktarılacağı, sorunların tartışılacağı,
deneyimlerin paylaşılacağı ve
hepsinden önemlisi yoğun uygulamalı
eğitimlerin gerçekleştirileceği bir
program oluşturmaya çalıştık.‘’
Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz Şirin
konuşmasının devamında ülkemizde
ilk kez bir AOVET organizasyonunun
gerçekleştiriliyor olmasından
dolayı heyecanlı olduğunu dile
getirerek ilerleyen zamanlarda
da AOVET kurslarının ülkemizde
düzenleneceğini belirtti. Türkiye’nin
değişik şehirlerinden gelen Veteriner
hekimlere ve kurdukları standlarla
kursa ayrı bir renk katan firmalara da
destekleri için teşekkür etti.
Dolu dolu 3 gün
Kurs, Kemik Bilimi, Kırıklar
ve İmplantlar-Vidalar, Pinler ve
Teller-Diafizer Kırık Yönetimi-Kırık
PETİNFO 2014/09 78-79
Komplikasyonları-Artiküler Kırıkların
Yönetimi-Kırık Hastasının Yönetimi
ve Post Operatif Değerlendirilmesi
başlıkları altında 6 modülde
gerçekleştirildi. Her birinin kendi
içerisinde alt gruplara ayrıldığı
modüllerde pelvis kırıklarından
tarsal kırıklara, yapılabilen teknik
hatalardan komplikasyonlara kadar
oldukça geniş bir konu içeriğine
sahip olan detaylı modüllerle yoğun
teorik eğitimler verildi. Teorik olarak
katılımcıların bilgiyle donatıldığı her
iki modülün ardından pratik uygulama
laboratuvarına geçilerek kemik
modelleri üzerinde aktif uygulamalar
gerçekleştirildi. Pratik eğitimler
sırasında eğitmenlerin katılımcılarla
bire bir ilgilenerek uygulamalara dahil
olması, uygulamanın verimliliğini
artırırken pratik anlamda yapılan
yanlışların da giderilmesini sağladı.
Yoğun eğitim ve uygulama
programındaki kalitesini iddialı bir
şekilde ortaya koyan AOVET,
program sonrası düzenlediği
aktivitelerle de göz doldurmayı
SEMİNER
başardı. Yöresel güzellikleri ve
lezzetleri ön planda tutan AOVET’in
ilk gün Burdur Gölü’nün eşsiz gün
batımı manzarasında düzenlediği
gala yemeğine Burdur Valisi Hasan
Kürklü, Burdur Belediye Başkanı
Yardımcısı Hasan Duygulu ve
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Mustafa Saatçi de
katıldı. Düzenlenen gala yemeğinde
Burdur’ un yöresel halk oyunları
ekibi sahne alarak misafirlere sıra
dışı bir gece yaşatmayı başardı. İkinci
günün akşamında ise Eğirdir Gölü’
ünde düzenlenen akşam yemeğinde
katılımcıların memnuniyetleri
yüzlerinden okundu. Toplam 3 gün
süren kursta alanında uzman bilim
insanları ve firma temsilcileri ile bir
Katılımcıların bilgiyle
donatıldığı teorik
bölümlerin ardından
pratik uygulama
laboratuvarına geçilerek
kemik modelleri üzerinde
aktif uygulamalar yapılan
kurs Veteriner hekimler
için oldukça verimli geçti.
araya gelen veteriner hekimler, temel
kırık prensipleri konusunda doyumsuz
bir bilimsel ve sosyal etkinliğe
katılmanın mutluluğunu yaşadı.
Kurs programının sonunda
düzenlenen anketin değerlendirme
sonuçlarına göre de katılımcıların
eğitmenlere ve organizasyona tam
puan verip kursun başarı oranı % 98
olarak belirlenmiştir. Kurs ile ilgili
memnuniyetlerini belirten katılımcılar
ileriki yıllarda ‘’Küçük Hayvanlarda
İleri Kırık Prensipleri’’ kursunun da
ülkemizde düzenlenmesi konusunda
yoğun istekte bulundu. Yrd. Doç.
Dr. Özlem Şengöz Şirin ve Prof. Dr.
Olivier Gauthier’in kurs sonunda
Teorikte anlatılan konuları uygulama
imkanı bulması görülmeye değerdi
HASVET AOVET’te
şimdiye kadar yapılmış
tüm organizasyonlardan
farklı olarak eğitime
gelen hekimlerimiz için
yoğun bir eğitim programı hazırlanmıştı. AOVET
profesyonel yapısını
gelen görevlilerin belli
bir iş disiplini içerisinde
işlemlerini yapmaları
ile ortaya koymuş oldu.
Özenle seçilmiş konusu
ve alanında uzman eğitmenleri ile başarılı bir
organizasyon olduğunu
söyleyebiliriz. Katılım
gösteren meslektaşla-
rımızın konuya ilgileri ve
öğrenme istekleri bizleri
çok mutlu etti ve her
hekimin birebir teorikte
anlatılan konuları uygulama imkanı bulması
görülmeye değerdi.
Eğitime katılan meslektaşlarımıza gereken
pratiği vermek üzere
yeterli ve gerekli olan
tüm operasyon malzemelerinin bulunması
ve bunun için Synthes
firmasının ana sponsor
olması bu noktada çok
önemliydi. EVET & HASVET olarak hali hazırda
olan müşterilerimizin
sorularını yanıtladık.
Böyle bir organizasyonda bulunmamız EVET &
HASVET her yerde olgusunu müşterilerimize bir
kez daha göstermemizi
sağladı. Bu tarz eğitimlerin devamlılığının
ülkemizde veteriner
hekimlik sektörünü yükselteceğine inanıyoruz.
EVET & HASVET olarak
hekimlerimizin mesleğini geliştirmesine olanak
sağlayan her türlü
organizasyonda bulunmaktan onur duyarız. Düzenlenen yapılan müthiş bir kurstu
ORTHO-PET Dünyada
travma ürünlerinin
öncüsü olan AO kuruluşu
üyesi AOVET tarafından
ve Yrd. Doç. Dr. Özlem
Şengöz Şirin’in organizasyonu ile yapılan
müthiş bir kurstu. Doğru
bilinen pek çok yanlışın
aktarıldığı ve daha iyi
PETİNFO 2014/09 80-81
sonuçların alınması
için gerekli son bilimsel
çalışmaların yayınlandığı
bu kurs, katılımcılara ve
biz sponsor firmalara,
hem ürünlerin uygulama
çeşitlilikleri ve sonuç
değerlendirme pratiklerini sunmuş, hem de
en yeni ürünlerin ar-ge
çalışmaları hakkında
bize bilgiler vererek,
daha güncel ürünler
üretmemize zemin yaratmıştır. Tüm bu başarılı
ekip ve çalışanlarına,
bizlere kendimizi yenileme imkanı sağlayan
sayın kurs komitesine
teşekkür ederiz.
SEMİNER
İnteraktif sunumlar
oldukça yararlıydı
Veteriner Hekim Emre HÜNÜK
Isparta Veteriner Kliniği
yaptıkları kapanış konuşmasında
ilerleyen zamanlarda master ve
ileri seviye kurslarının da ülkemizde
düzenleneceğinin sinyallerini verdi.
AOVET Vakfı’nın Yrd. Doç. Dr.
Özlem Şengöz Şirin öncülüğünde
ülkemizde ilk kez gerçekleştirdiği
‘’Küçük Hayvanlarda Temel Kırık
Prensipleri’’ konulu kursa katkıda
bulunmak bizim için onur vericiydi.
Uzmanlıkla sevilmiş konular işinin
erbabı eğitmenlerle oldukça başarıyla
tamamlanan bir organizasyondu.
Özellikle Veteriner hekimlere verilen
teorik bilgilendirmeler sonunda
yapılan aktif uygulamalar kursun
oldukça verimli olmasını sağladı.
AOVET’in düzenlediği gibi
organizasyonların devamlılığının
Türkiye’de Veteriner hekimlik
mesleğini yükselteceğine inanıyoruz.
Mesleği geliştirmeye yönelik her
türlü bilimsel organizasyonun
Petinfo Dergisi olarak destekçisiyiz.
Böyle bir organizasyonun Türkiye’de
gerçekleşmesinde emeği olan
Özlem Şengöz Şirin’e teşekkür eder,
önümüzdeki dönemlerde de Petinfo
ekibi olarak AOVET organizasyonlarının
devamını bekleriz.
Kurs bilgilendirici olduğu kadar
eğlenceliydi. Kursun teorik
kısmında hocalarımızın anlattıkları ve pratik kısımlarda yaptığımız uygulamalar, bizlerin bir
nebze daha kırık sağaltımına olan
yaklaşımımızı değiştirdi. Fakülte
hastanelerine sevk ettiğimiz hastaları kliniğimizde operasyona alıp
sağlıklı bir şekilde evlerine göndermeye başlayacağız böylece
hasta sahiplerimizin bizlere olan
güvenlerini artıracağız. Hocalarımızın çeşitli sunumlarla birlikte
yaşadıkları tecrübeleri paylaşmaları bizler için faydalı oldu. Bizlere
böyle imkanlar sağlayan değerli
AOVET ekibine teşekkür ederim.
Yeteneklerimizi
geliştirdik
Veteriner Hekim Suat TÜKEL
Batı Pet Market
Veteriner ortopediye değer veren
kalabalık bir Veteriner hekim
gurubunda yer almak harika bir
duygu. Bu kursta öğrendiklerimiz
ile tedavi sürecinde izlenen
yolda fiksasyonu iyileştirici
değişiklikler yapacağımızı
düşünüyorum. Tecrübeli
hocalarımızın bilgileri ve iyi
uygulama ekipmanları sayesinde
biz kursiyerler veteriner ortopedi
yeteneklerimizi geliştirdik. Bu
organizasyonda emeği geçen
herkese teşekkür ederim.
PETİNFO 2014/09 82-83
AOVET kurslarına
katılabilmek
oldukça sevindirici
Veteriner Hekim Ece ÖZTAŞ
Pet hayvan sayısında her geçen gün
artan popülasyon ve buna karşılık
gerçekleşen trafik kazaları ve başka
travmatik durumlar, günümüz veteriner ortopedinin önemini daha da artırmasına neden olmuştur. Bu konuda
AOVET gibi büyük ve kapsamlı bir
ortopedi grubunun yaptığı seminerler
ve kursların anlamı daha da önemli
olmaktadır. Konularında uzman yerli
ve yabancı hocaların böyle güzel ve
özel bir kursta toplanmasını sağlayan
ve AOVET Küçük Hayvanlarda Temel
Kırık Prensipleri Kursunu ülkemizde
ilk defa yapılması için yoğun şekilde
çabalayan Yrd. Doç. Dr. Özlem Şengöz
Şirin’e çok teşekkür ederim. Uygulama ve teorik olarak derslerin yoğun
bir şekilde ilerlediği bu gibi kursların
biz veteriner hekimlere sahada ortopedik hastalıklara en uygun sağaltım
seçeneğini uygulamamızda çok yararı
olacağını düşünmekteyim. AOVET’in
daha ileri seviye ortopedi kurslarının
devamının gelmesini çok isterim.
Bir sonraki kursları
iple çekiyorum
Uzm. Vet. Hek. M. Timuçin ÇELİK
Vethouse Pet Sağlık Merkezi
Bir Veteriner hekimin kendini veteriner
ortopedide geliştirebileceği 3 günlük
bir kursu tamamladığım için kendimi
şanslı hissediyorum. Tecrübeli veteriner
cerrahların teorik derslerini ve yine
onların yardımlarıyla laboratuvarda uyguladığımda daha iyi anladım. Özellikle
kemik modellerinin öğreticilikteki payı
çok büyüktü. Gelecek yıllardaki AOVET
kurslarını iple çekiyorum.
KÖPEK
Stresle nasıl başa çıkılır?
Kronik stres insanlarda olduğu gibi köpeklerde de en büyük hastalık sebebidir.
Stres kaynaklı davranışların tepkileri yıkıcı, kendine zarar verici olabilir.
Veterinerler ve hayvan
sahipleri köpeklerinde birçok olumsuz
olaya sebep olan endişe korku ve fobi
gibi alışkanlıkları ortadan kaldırmak
için çabalar durur. Tabii ki bu gibi
vakaların tedavisi de iyi bir sabır,
takım işi ve çoklu teröpatik stratejiler
gerektirir. İşte size köpeklerdeki
stresle başa çıkmanıza yardımcı
olacak birkaç öneri...
Follik asit (B9 vitamini):
Eksikliğinde sinirlilikte artış, davranış
bozuklukları, iştahta azalma, kilo
kaybı ve güçsüzlük meydana gelir.
Siyanokobalamin (B12 Vitamini):
Normal beyin ve sentral sinir sistemi
fonksiyonlarını korur. Eksikliğinde
sentral sinir sisteminde ağır ve
dönüşümü olmayan hasarlara sebep
olduğu gözlemlenmiştir.
Magnezyum: Hücresel aktiviteler
için esansiyeldir. Eksikliğinde uyku
problemlerini, sinirliliği ve depresyonu
ağırlaştırmaktadır.
Selenyum: Tiroid bezi fonksiyonlarının
düzenlenmesine yardımcı olur. Pet
hayvanlarında eksikliği nadir görülse
de, eksikliğinde kas güçsüzlüğü,
Köpeklerde korku,
endişe gibi fobi
alışkanlıklarını
ortadan kaldırmak için
hayvan sahiplerine
neler önerebilirsiniz...
L-tirosin
Epinefrin, norepinefrin, serotonin
ve dopamin gibi önemli
nörotransmitterlerin sentezini
regüle eder. Enkefalin sentezini
destekler. Yapılan araştırmalar
tirosinin vücut içerisinde
adaptojen olarak hareket ederek
vücudun stres faktörlerine
adapte olmasını ve bunlarla başa
çıkmasına yardımcı olduğunu
ortaya koymuştur.
PETİNFO 2014/09 86-87
enfeksiyonlara karşı duyarlılığın
artışı, kanser ve kalp problemlerine
sebep olabilir.
DL-Fenilalanin: Aminoasit
fenilalaninin D ve L isomerlerinin
kombinasyonunu içermektedir.
Endorfin ve enkefalin arızalarından
sorumlu enzimleri bloke ederek doğal
ağrı kesici gibi davranır.
Sibirya ginsengi: Vücudun stres
etkilerine adapte olmasını sağlayan
bir adaptojendir. immun fonksiyonları
artırır ve kortizol seviyelerini,
inflamatuvar cevabı ve stres azaltıcı
hormonların tüketimini azaltır.
Inositol: phosphatidylinositol
phosphate gibi lipidleri içeren birkaç
hücresel mesaj bileşiminde önemli
rol oynamaktadır.
Passifloren: Rahatlatıcı ve
kaygı giderici özellikleri olan çiçek
ekstratıdır. Uyku problemleri ve
huzursuzluğun giderilmesine
yardımcı olur. Kedileri enfekte eden
FHV enfeksiyonlarında meydana
gelen nevralji durumlarında bile
etkilidir. Passifloren Kronik imsomnia
için ideal bir çözümdür. 
KEDİ
CyclosporIne’DE
ABSORBSİYON
SORUNU
Kök hücre tedavisi
ile kedi böbrek
nakli operasyonu
Georgia Üniversitesi kedilerde böbrek nakli programı
başkanı Dr. Chad Schmiedt ve ekibi, kedilerde adult kök
hücreleri kullanılarak ilk böbrek naklini gerçekleştirdi.
Amerikan Georgia Üniversitesi
Veteriner Fakültesi cerrahları doku
uyumu en yakın olan kediden aldıkları
böbreğe kök hücre ekimi yaparak
nakli gerçekleştirdi. Mayıs ayında
adult kök hücreleri kullanılarak
yapılan bu operasyon fakültenin
gerçekleştirdiği ikinci başarılı nakil
operasyonu olarak kaydedildi.
Mezenkimal kök hücreleri
kullanılarak yapılan insan böbrek
nakli ameliyatında düşük oranlarda
organ reddi ve enfeksiyon riski
gözlediğini ve ameliyattan
bir yıl sonra hastanın renal
fonksiyonlarının daha iyi olduğu
kaydedildiğini söyleyen Arthur’un
doktoru sahipleriyle konuşarak
immunosuppresif protokol
olarak kedi adult kök hücrelerini
kullanılmasını önerdi. Kedi adult
kök hücresi kullanarak geçen yıl da
bir adet daha ameliyat yaptıklarını
söyleyen Veteriner Hekim Schmiedt,
bu tedavinin insan böbrek nakli
operasyonlarında da başarıyla
gerçekleştirildiğinin ve kullanımın git
gide yaygınlaştığının altını çizdi.
Arthur’un ilk olarak 15 Mayıs’ta
gerçekleştirilen böbrek nakli
PETİNFO 2014/09 88
Böbrek nakli yapılan Arthur
adındaki 4 yaşında, erkek,
red point siyam kedisine
bir yıl önce kronik böbrek
hastalığı teşhisi konulmuştu.
İki farklı Veteriner Araştırma
Hastanesi yapılan testler
sonucunda, Arthur’un vücudunun yeterli Cyclosporine’i
absorbe etmediğini farkedince, operasyonu yapmayı
reddetmişti. Cyclosporine,
immun sistemi baskılayıp,
vücudun nakil yapılan organı
reddetmesini engeller.
operasyonu 2 aşamadan oluştu:
Birincisinde donör kedi böbreğine
ekim yapıldı, ikincisinde 10 gün
sonra donörden alınan böbrek alıcıya
nakledildi. Her operasyon ortalama
2-3 saat sürdü.
Arthur’un kök hücre tedavisi
tam olarak sonuçlanmadı. İlk tedavisi
ameliyat sırasında yapıldı, artık
Arthur toparlanana kadar tedavinin
geri kalanını kendi veteriner hekimi
tamamlayacak. Ayrıca Arthur hayatı
boyunca günde iki kere ilaç alması
ve düzenli check uplar için veteriner
hekime götürülmesi gerekmektedir. 

Benzer belgeler