Eyliyaların üstünlüğü - Sufi Zentrum Rabbaniyya

Transkript

Eyliyaların üstünlüğü - Sufi Zentrum Rabbaniyya
Bismillahirrahmanirrahim
Eyliyaların üstünlüğü
Şeyh Eşref Efendi | Berlin, 08.05.2009
Euzubillahiminesseytanirracim Bismillahirrahmanirrahim
La havle vela kuvvete illabillahil aliyyül aziym
Destur ya Seyyidi. Destur ya Sultan ul Evliya
Allah bizi edep sahibi
kılsın.
Edep en büyük
erdemdir.
Kimde varsa evliyalar
onunladır.
Melekler onunladır.
Peygamber onunladır.
Allah onunladır.
Allah kiminle olursa, o
kimse en büyük güç
sahibidir.
Süper güç!
O kimsenin haberi
olmadan artık ne
karasından ne
havasından, ne
uzağından ne
yakınından zerre geçemez.
İlahi Radarları ile görüneni de görünmeyeni de, bilineni de bilinmeyeni de açık olanı da kapalı
olanı da, varlıkta olanı da varlığa girecek olanı da görür ve ișitir.
Süper bir güce sırtını dayayanın sırtını yere getirecek güç yoktur. Olamaz. Süper gücü
kendine dost edinen, o gücün bütün imkanlarından ve kuvvetlerinden faydalanır ve gerekirse
kullanır.
Ilahi Güç ve Kuvvet Evliyalarla beraberdir.
Onlar Allahın bildirmesiyle görünmeyeni görür ișitilmeyeni ișitirler. Bu onlara kolaydır. İLahi
Huzurdan bu bilgiler onlara Online transfer zahmetsiz ulașır.
Lakin Evliyalar tevazu ve edeplerinden, ledün ilmi denilen İlahi yani batini ilim ve ihsan
üzerinden kendilerine gelen firaset ve haberden bilgiyi halka açığa vurmazlar.
Manevi gözlükleriylen uzağı yani görünmeyeni ve henüz vuku bulmamıș olanı görürler ve
ișitirler lakin susarlar ve görmez ve bilmez gibi yaparlar.
Bu onların tevazu ve edebidir. Cehalet ve mahrumiyeti yani körlüğünden değildir.
Allah bildir demeden onlar bildiklerinden ve gördüklerinden halka haber vermezler çünkü
bildikleri ve gördükleri gayb alemine ait olan sır ilmindendir ve onlara ait değildir.
Onlara ait olmayanı ise onlar dilediği gibi tasarruf edemezler etmezler.
Bir gün Altın Silsileden olan Büyük Șeyhlerden Seyyidina Beyazıt Bestami hazretleri bir
sohbetde bulunmaktaydı.
İnsanlara:
„ey insanlar!
Kendinizi Șeytana binek yapmayın“ diye sohbet yapıyor ve onları Șeytanın șerrinden
uyarıyordu.
Birden Șeytan çıkageldi ve küstahça ona:
„ Ey Beyazıt! Sen insanları bana karșı uyarıyorsun lakin ben yalnız onlara değil istersem sana
dahi binebilirim“ dedi.
Beyazıt Bestami hazretleri Șeytanın bu küstahlığına karșın:
„ Ey İblis! Benim sırtımda eyer yok sen bana binemezsin“ dedi.
Șeytan ona:
„ ey Beyazıt șüphe yoi ki ben senin sırtına eyersiz de binerim“ dedi ve geldiği gibi kayboldu.
Nitekim günlerden birgün Beyazıd Bestami hazretleri bir nehir kenarında dolașırken orada
beli bükük eli ayağı tutmaz çok yașlı bir adam gördü.
Adam nehrin kenarında yan yatmıș ağlıyordu.
Yanına yaklaștı:
„ Neyin var ey ihtiyar“ dedi.
İhtiyar adam acıyla:
„Evlad” dedi.
“ Çok yașlıyım ve buraya kadar gelirken yolda ayağımı burktum. Nehrin sığ bir tarafından
karșıya geçeceğım amma ayaklarımın üzerine basamıyorum” dedi.
Beyazıd Bestami hazretleri adamın yüzüne bakıp: anlıyorum” dedi.
“ O halde ben seni sırtıma alıp karșıya geçireyim, sen merak etme.”
Dediği gibi yaptı ve ihtiyarı sırtına kaptıği gibi karșıya geçiriverdi.
İhtiyarı sırtından indirdiği anda gördü ki o çaresiz ihtiyar gitmiș yerine melon suratlı çirkin bir
kimse gelmiș kendisine bakıp sırıtmakta.
“ Ey Beyazıd!
Demedim mi ben senin sırtına eyersiz de binerim diye, bak nasıl da bindim seni aldattım.“
Șeytan böyle deyince Sultan ul Arifin olan Hazret güldü:b“ Ey melun” dedi.
“ Sen kimsin ki Allahı ve dostlarını aldatasın.
Bizim seni sırtımıza almamız tanımadığımızdan değildir. Biz senin pis kokunu hangi kılığa
girsen alırız ve seni o pis kokundan tanırız.
Lakin biz irademizin dıșında gelișen hadiselere müdahele etmeyiz geldiği gibi kabulleniriz.
Allahın takdirine ve Hikmeti İlahiye karșı gelmekten yine Allaha sığınırız.
Evet kendinden sonra geleceklere ibret için Beyazid Bestami hazretleri ihtiyarsız yani kendi
iradesi dışında o kibir gibi hissedilen sözü söyledi. Ve o sözü söyler söylemez de bunda bir
hikmet olduğunu anladı.
Şüphesiz ki o sözün neticesinin meydana çıkmasını bekliyordu ve o meydana çıktığı vakitte
onun ne için olduğunu çoktan bilmiş lakin İblise kendini tanıdığını tanıtmamıştır.
O da bir rütbedir tanıdığını tanıtmamak.
Onun hakkında bir hikaye söyleyelim ki şimdi
Allahın hakiki dostlarını tanıyalım anlayalım.
Bu anlatacağım benim sözlerim değildir Şeyhimizin mübarek dilinden size aktarmaktayım iyi
dinleyin ki feyiz alasınız.
Cenabı Allah bir gün Azrail Aleyhisselama emreyledi ki: „Ey Azrail, Benim filan memlekette
bir Veli kulum vardır onun ruhunu kabzetmeye var“, demiş.
Git Onun ruhunu alıver, gel ve ruhunu kabzetmeye giderken sakın kendini bildirme.
Tanıtmadan gideceksin.
7 derecede kendini tanıtmamak üzere tebdili kıyafetlen 7 türlü başka başka sıfatları üzerine
giyip hiç melekiyet sıfatı giyinmeden beşeri libasla 7 perde yapıp öyle gideceksin demiş
yanına.
„Ondan sonra da kabzetmezden evvelde ondan izin talep edeceksin.
O izin verirse sana onun ruhunu kabzetmeye izin verdim.“
Veliyullah bu!
Veliyullah demek ne demek?
Allahın alemler üzerinde Vezir tayin ettiği kimse demek, değil Azrail Aleyhisselam bütün
melekut yer ve gök onun emrinde duran adam demektir Veliyullah demek.
Sen onları kılık kıyafetlerine boylarına poslarına bakıp kendin gibi zannetme. Yok! Aldanırsın
ve bu aldanış seni sonra fena çarpar feleğini şaşarsın.
O emir üzerine mağribi Şeyh kıyafetinde onların böyle yakalarında süsleri işlemeleri olur,
onlar gibi o kıyafetlen o tayin olunan yere o mevkiinin tam üzerine inmiş.
Bakmış bir köy kıyısı o tayin olunan yer. Orda bir kimse yatıyor, göbeğinden yukarısı bir
kovuğun içerisinde sokulu böyle.
Bundan aşağısı dışarda üzerine yağmur çiseleyip duruyor altından ayaklarının altından da sel
suyu akıyor.
Azrail Aleyhisselam oraya indiği anda ona:
„Esselamunaleyküm“ demiş.
„ Ve aleykümselam“ diyor o adamda.
_YaHu demiş Azrail as.
_Sen ne biçim tedbir sahibi adamsın, bu nedir demis.
_Bu küçük bir kovuk yapıncaya kadar senin kendinin büsbütün sığacak bir yer yapmaya
tedbirinmi yoktu aklınmı yoktu vaktinmi yoktu demiş.
Şimdi ona çıkış ediyor Azrail as.
_Yaptın yaptın yarıya kadar.
Bir parça daha derin bir parça daha geniş olsundu bu in. Hiç olmazsa içine girdiğin vakitde
uzanasın ıslanmayasın.
Yağmur da üzerine yağmasın, bak, sel olmuş altından yürüyor.
Bu ne hal demiş.
O zaman o adam:
“Ya kalu bel ervah!
Ey ruhları kabzeden kimse diyor.
Azrail bu hitab karşısında şaşırdı diyor Şeyhimiz hazretleri.
_Ey ruhları kabzeden, bir gün gelecek ve sen: ver emaneti`diye geleceğini bildiğim için
hazırlık yapmadım.
Her kim son nefesinde Rabbisine mülaki olmaktan hoşlanmazsa Cenabı Rabbil İzze onunla
mülaki olmaktan ona kavuşmaktan hoşlanmaz, diye Peygamber sözü var, Aleyhisselatu
vesselam.
Her kim Rabbisine kavuşmayı sever arzu ederse Rabbisi Celle ve Ala hazretleri de onunla
kavuşmayı sever ve arzu eder diye Peygamber sözü var, Aleyhisselatu vesselam.
Onun için ya kalubel ervah, ya Azrail“, diyor doğrudan.
„Ben şimdiye kadar bu nefsime dünyadan zevk almaya lezzet almaya fırsat vermedim.
Ben şimdiye kadar bu nefsime dünyada rahatlık çektirtmedim, bu meşakkatın içinde
durdurdum ki, sen geldiğin vakit senin yolunu gözetip duruyordu bu benim nefsim.
Sabaha ve akşama.
Ne zaman gelecek ki beni bu bela evinden kurtarsın Rabbime kavuştursun diyerekten.
Çünkü Rabbime kavuşturacak sensin, senden sevgilisi yok bana“ diyor
Ehlullah, „hasret kavuşturan“ derler bir adıyla da Azrail aleyhisselama. Çünkü Evliyalar onun
hakiki vazifesinin ne olduğunun şuurundadırlar, bilirler ki onun vazifesi seveni sevdiğine
kavuşturmaktan başka şey değildir aslında.
Ölümden nefret eden Rabbini bilmeyen ve sevmeyendir onun için ölmek istemez ve
Rabbisine kavuşmaktan korkar.
Hasılı o kovukta Zat:
_Beni sevdiğime kavuşturacak sensin bu sebebten sabaha akşama yolunu bekledim ki beni
Rabbime bir an evvel kavuşturasın, deyince Azrail Aleyhisselam:
„peki,“ demiş.
„Sana daha mühlet vermek için de bana Rabbimden emir var.
İzin verirsen senin ruhunu kabzedeceğim izin vermezsen kabzetmeyeceğim.
_„Ya Azrail senin anlayacağın dilden konuşuyorum.
Ben bu saati bekliyorum bu lahzayı bekliyordum.
Bir lahza tehir etmene iznim yoktur“ demiş.
Azrail as o vakit:
“Sana izin vereyim demiş abdest için, hazırlık için”
_
”Herşey hazırdır”, demiş kovuktaki evliya,
” abdestte namazda hepsi tamamdır”.
“Subhanallah”, demiş Azrail as o vakit.
“Ben bu kadar enbiyanın bu kadar evliyanın ruhlarını kabzettim, tebdil kıyafetlen gittiğim vakit
kimse beni tanımazdı” diyor.
“Sen ne kadar basireti keşfi açık Zatsın ki beni hemen tanıyıverdin” demiş.
_”Sus,”demiş.
“Tövbe yap ya Azrail sen.
Utan ve isnatta bulundun enbiya aleyhimusselam ve evliya aleyhimurrıdvana isnatta
bulundun.
Sen açık buhtanda bulundun sen bu sözünlen hemen tövbe et.
Kim seni tanımadı“ diyor.
„Hangi Nübüvvet sahibi seni tanımadı.
Hangi velayet sahibi seni tanımadı.
Lakin onlar Allah Zül Celal sana kendini tanıtmadan git diye emrettiği için Allahın emrine
tazim olanlarda edeplerinden sana seni tanımadılar gibi göstertti kendilerini.
Nerde seni tanımayacak, sen ordan emir alırken, ondan evvel onlara emir var hazır ol
diyerekten geliyor Azrail geliyor hazır ol tanımadık gibi yap diye.
Burada ince bir hikmet var. Allahu Zül Celal, Ölüm Meleğine Kendine Vezir tayin ettiği
kimselerin üystün ahlak ve taatını ispat etmek istiyor
Ona insanın meleğe olan üstün meziyetlerinden açıyor ki insandan bașka kimsenin Allaha
Halife olamayacağını izhar ediyor ona.
Evliyalar bize edep talim ediyor.
İbadeti taat ne içindir?
Bizim nefsimizi bitirmek için, benliğimizi ezmek için, bizi yokluğa atmak için.
Yok olmadan tevhid sarayına giremezsin ki sen.
Yokluğu kabul edeceksin.
İș ibadetle bitmiyor.
Benliği eritmeden Allah Huzuruna giremezsin.
Niye giremezsin?
Çünkü sığmazsın.
Çünkü sen orada Allahtan bașkasının olmadığı olamayacağı bir Huzura giriyorsun.
Çünkü varlıkta Allahtan bașkası yok, sen de olma!
Bil ki, Sultan hurunda kul yok gibi duracaktır edeb budur.
Yoksa atarlar dıșarıya.
Edepsiz adamı edepsiz dahi evine sokmaz Allah niye seni Huzura alsın?
Edep demek sırasını bilmek demektir.
Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam zamanında bir yahudi cemaat geldi huzura Tevratta adi
geçen Peygamber omudur değilmidir görmek için.
Huzura girdiler Efendimiz onlara yer gösterdi ve onlari oturttu.Lakin bu cemaat baktılar ki,
sohbet boyunca sahabe tümü ayakta tazim üzere duruyorlar, kimse oturmuyor.
Kendileri oturuyor sahabe oturmuyor, utandılar.“ Ya Muhammed, izin ver dostlarında
otursunlar, biz mahcup oluyoruz” dediler.
Bunun üzerine Cenabı Hak onlarin kalp gözlerini açtı ve Efendimizin bütün Șemaili Șerifini
Tevratta elleriyle koymuș gibi buldular ve seyrettiler.
Tevratta ve İncilde müjdelenmiș son Peygamberin huzurunda olduklarını anlayıp Efendimiz
Aleyhisselatu Vesselama biat ettiler.
Gösterdikleri edep onların kalp gözleri açtı ve kalp gözleriyle beraber Tevratta hakikatıyla
onlara açıldı aradıkları hazineye kavuștular.
İnsanın meleğe üstünlüğü budur ki, melek saf akıldır ve itaat sahibi olan akıllı olandır.
Akıl kendinden üstün kuvvete itaati emreder çünkü.
Bu sebebten melekler tam akıl ve tam itaat üzere dururlar Rablerinin Huzurunda.
Lakin insanda hem akıl cevheri nuru hem de nefs belası vardır.
Nefs aklın hendeğidir, akıl irade kuvveti ile bu hendeği așamadımı içine düșer ve dıșardan bir
el olmadan da o tuzaktan kurtulamaz.
Iradesi ile aklını kullanan insan önündeki her nefis hendeğini rahatça așar ve Rabbine nefsine
rağmen itaat eder.
Bu meziyet ve iradesi ile iște insane melekten üstün mertebeye erișir.
Melek yetișemez o insanın mertebelerine.
Bil ki, Allaha itaat edene ölüm dahi ölüm meleği dahi izinsiz dokunamaz.
Izin almadan o kimsenin ruhunu kabzedip alıp götüremez.
Allaha itaatte kusur göstrene Azrail as aman vermez. Pis bedenin dünyada kalsın ben senin
ruhunu nereden geldiyse yine oraya götürüyorum. Kuvvetin yeterse beni durdur der.
Allaha itaat edene Azrail as dahi itaat eder o kimse nasıl isterse öyle kabul eder. Bugün git
yarın gel dese o kimse Azrail ona itaate mecburdur, dokunamaz.
Lakin bu dünyada Allaha itaat etmeyen sonunda Azraile itaat edecektir, istesin istemesin.
Kovuktaki evliya ölüm meleğine bu sırrı yine Rabbinin emriyle açmıștır ki Azrail Aleyhisselam
da bu insanın meleklere olan üstünlüğünün hakikatıni tam hikmetiyle kavramıs olsun.
Çünkü saf akılla hikmet sahibi olunmaz.
Hikmet nimeti cevheri Sultanın kuluna hususi ikramıdır sadece en has kuluna açar bu ikramı.