Köy-Koop Haber Gazetesi 25. Sayı

Transkript

Köy-Koop Haber Gazetesi 25. Sayı
Türkiye’nin Tek Tarım Gazetesi
ARALIK 2013
Yıl:3 Sayı:25
TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ
2014 Uluslararası ‘Aile Çiftçiliği’
Yılı Olarak İlan Edildi
»» Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 66. Oturumunda alınan karar bağlamında üye ülkelere
çağrıda bulunarak ‘Aile Çiftçiliği’nin önemi vurguladı.
Birleşmiş Milletler, açlığın azaltılması ve
sürdürülebilir kalkınma konularındaki
olumlu etkilerinden dolayı, aile çiftliklerinin önemini vurgulayarak, aile çiftçiliğinin yani ‘aile tarımının’ doğal kaynakların korunması konusundaki önemini
göze alarak, 2014 yılını Uluslararası
Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan etti.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde,
500.000’den fazla aile tarımsal üretimde bulunuyor. Bu üretim alanlarının
yönetilmesi ve yapılacak işlerin yerine
getirilmesi konularında öncelikle aile
üyelerine güveniliyor. Aile tarımcılığıyla
milyarlarca insanı besleyecek gıda üretimi yapılıyor. Gelişmekte olan ülkelerin
pek çoğunda aile işletmeleri, tarımsal
holdinglerin yüzde sekseni gibi ciddi bir
rakamı oluşturuyor.
Amerika’nın New York şehrinde yapılan organizasyonla 2014 yılı Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı olarak ilan edildi.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 66.
Oturumunda alınan karar bağlamında üye ülkeler ve uluslararası örgütlere
çağrıda bulunuldu. Bu konuya gerekli
»» Dünya Kooperatiflerinin üst örgütü olan
Uluslararası Kooperatifler Birliğinin (ICA)
2013 Genel Kurulu 1-5 Kasım tarihleri
arasında Güney Afrika Cape Town’da
gerçekleştirildi.
»» Kooperatifçilik Mevzuatının
değiştirilmesi ve Kooperatifler Kanunu
Taslağı’nda yapılacak düzenlemeyle ilgili
çalıştay, Antalya’da yapıldı.
Aksoy ICA Konut Kooperatifleri
Örgütündeki (ICA Housing)
Yönetim Kurullarındaki yerlerini korudular. 2015 yılı Genel
Kurulunun Türkiye’de yapılması kararı açıklandı. » Syf 14’te
“Çıkış Noktamız Ülkemizde
Biyolojik Mücadele
Uygulamalarının
Yaygınlaştırılmasıdır”
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
bilim insanları belirli biyolojik
mücadele etmenleri üzerinde 25
yıldır çalışmalarını sürdürüyorlar.
A.Ü. Ziraat Fakültesi Bitki Koruma
Bölümü Öğretim Üyesi
Prof.Dr. Cem Özkan ile Biyolojik
Mücadele ve yapılan çalışmalar
hakkında konuştuk.
Röportaj »
Syf 12’de
Köy-Koop Merkez
Birliği Erzurum’daydı
»» Köy-Koop Merkez Birliği Yönetim Kurulu
13 Kasım 2013 tarihinde Erzurum Bölge
Birliğini ziyaret ederek Kasım ayı Yönetim
Kurulu toplantısını gerçekleştirdi.
Köy-Koop Merkez Birliği Yönetim Kurulu; Genel Başkan
Yakup Yıldız başkanlığında;
Genel Başkan Yardımcısı
M. Barış Aydın, Yönetim
Kurulu üyeleri Mehmet Sever, Yurdaer Uçar ve KöyKoop Genel Müdürü Turgay
Solmaz’ın katılımı ile oluşan heyet, Köy-Koop Merkez Birliği ortağı ErzurumBayburt -Ağrı Bölge Birliği
Merkezini ziyaret ederek,
Merkez Birliği Kasım ayı
Yönetim Kurulu Toplantısını gerçekleştirdi. » Syf 3’de
Kooperatifler Yeni
Kanunla Değişiyor!
2015 Yılında Dünya
Kooperatifçileri Türkiye’de
Genel Kurula 90’a yakın ülkeden
1100 delege ve ayrıca 500’ün
üstünde kooperatif üst örgüt
temsilcisi, başta ILO ve FAO
olmak üzere uluslararası örgütlerin temsilcileri ile Afrika’nın
çeşitli ülkelerinden kooperatifçilik ile ilgili bakanlar ve resmi
temsilciler katıldılar.
Genel Kurulda yapılan seçimlerde ORKOOP Genel Başkanı
Cafer Yüksel, ICA Sektör Örgütü olan Tarım Kooperatifleri
Örgütündeki (ICAO), TÜRKKENT Genel Başkanı Mehmet
önemin gösterilmesi ve dolayısıyla 2014
Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılının dünya
çapında yaygın ve etkin bir şekilde kutlanması bildirildi.
BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Genel
Müdürü José Graziano da Silva, aile çiftliklerinin büyük üretim potansiyeline
vurgu yaptı. Genel Müdür, 2014 yılını
bu şekilde kutlamaya karar verilmesinin
önemini açıkladı. Aile Çiftliklerinin yani
Aile Tarımının bir yandan gıda güvenliğinin artırılması, diğer yandan da doğal
kaynakların korunması konuları açısından çok önemli olduğunu açıkladı.
Bu konunun temelini şu şekilde açıklayabiliriz. » Syf 15’te
Köy-Koop Haber Gazetesi
olarak, 2. yılımızı geride
bırakmanın mutluluğu
içersindeyiz.
17 Ekim 2012 tarihinde kamuoyuna açıklanan Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planının
önemli hedeflerinden biri
olan kooperatifçilik mevzuatının değiştirilmesi için
Antalya’da düzenlenen çalıştaya Türkiye’nin değişik
üniversitelerinden pek çok
akademisyen katıldı. Çalıştayda “Kooperatifler Kanunu Taslağı” ile ilgili yapılan
düzenlemeler, kooperatif
sektörü ile ilgili Bakanlıklar
arasında paylaşıldı.
Gümrük ve Ticaret Bakan Yar-
Okul Sütü İhalesi Onaylandı
»» 22 Kasım 2013 tarihinde yapılan “Okul
Sütü İhalesi” onaylandı.
dımcısı Fatih Metin’in yanı
sıra, Müsteşar Yardımcısı
Neşet Akkoç, Kooperatifçilik Genel Müdürü İsmail
Kalender ve kooperatifçilik
sektörünün temsilcileri katıldı. » Syf 14’te
Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nın öğrencilerinin
süt ihtiyacını karşılamak
amacıyla gerçekleştirdiği 12
Kasımda yaptığı “Okul Sütü
İhalesi”ni iptal etmişti. Bakanlık, ihaleyi iptal etme nedenini “7 bölge için gerçekleştirilen ihalede bölgelerin
tamamına teklif çıkmaması”
olarak açıklamıştı. Yeni iha-
lede bölge yerine tüm Türkiye için teklifler alındı.
Bakanlık, 2013-2014 eğitim
yılı ikinci döneminde 6.3
milyon öğrenciye dağıtılacak
300 milyon kutu sütü alımı
için 22 Kasım’da gerçekleştirilen ihaleyi onayladı. Yenilenen ihaleyle, 7 milyon 685
bin lira kamu yararı sağlandığı bilgisi verildi. » Syf 11’de
Hadi İLBAŞ
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
Dünden Bugüne
Kooperatifçilik -25» Syf 2’de
Yarım Yüzyıllık Bir Öykü
» Syf 10’da
2014 Birleşmiş Milletler
Uluslararası Aile Tarım
Yılı İlan Edildi » Syf 16’da
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Dr. Neşe Nuray TOPRAK
Köylü Düşmanları
» Syf 5’te
Sıcak İklimlerde Süt
Sığırcılığı Yöntemi
» Syf 9’da
Tevfik Fikret CENGİZ
Dr. Erhan EKMEN
Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
IPARD ve Kooperatifler
Yıl Sonu
“Denizyıldızı Misali”
» Syf 20’de
» Syf 15’te
» Syf 17’de
5. İzmir İktisat Kongresi
Üzerine
» Syf 4’te
Ünal ÖRNEK
KOOPERATİFÇİLİK
Dünden Bugüne Kooperatifçilik -25-
Almanca Rapor: Yalçın Engiz
Arazi Etütleri: Yalçın Engiz, Halil Yeşilyurt, Ahmet Altun
Projelendirme: Hüsnü Kurtluoğlu,
Yalçın Engiz
Daktilo ve Tefsir: Ahmet Altun, Nebahat Tokcan, Cemal Çokol tarafından
yapılıyor.
Bu sırada Samsun’da bir büro açılıyor.
Proje uygulama sorumluluğu Engiz
Koop’a veriliyor. Üretilecek ürünlerin
dış ülkelere pazarlaması sorunu çözülüyor. Artık kurulacak işletmelerin
ortamı hazır, projeleri uygulayacak önderler mevcuttur.
Ortam Yaratma Çalışmaları
Engizli kooperatifçiler Köy Kalkınma
Kooperatiflerinin faydalarını yansıtan
ve bir kooperatifin kurulması için gereken işlemleri açıklayan 57 sayfalık bir
kitap hazırlayıp kooperatifçiliğe ilgi duyanlara dağıtıyorlar.
Planlama Çalışmaları (uzun
süreli iş planı)
Engiz Çevresi Kalkınma Planı Raporunun Uzun Süreli İş Planı mahiyetinde
olduğunu ve aşağıdaki projeleri kapsadığını görüyoruz:
Tütün üretimi dağ köylerinin işi olacak,
tütün üretimi fidelikten denk yapımına
kadar kooperatif eksperince denetlenecek, satışı köyde yapılacak, kooperatif
Engiz düzlüğünün her köşesini değerlendirecek meralar ıslah edilecek, yonca, fiğ-yulaf karışımı, yem pancarı, yem
kabağı, yem lahanası üretimi ile mısır
hâsılı ve yonca silajı teşvik edilecek, dış
ülkelerden yüksek verimli kültür ırkı
damızlık inekler getirilip ortaklara dağıtılacaktı. Süt fabrikası kurulacaktı.
İnşaat ve tesisat projeleri anlaşma yapılacak firma ile birlikte geliştirilecek,
Türk personelin eğitimini dış firma
üzerine alacak. Proje geliri yılda 17.4
milyon lira olarak saptanmıştır.
1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve
Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel
kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır.
Üretim Sürüm Projesi
Çıkmaza Giriyor
Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında
(Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı–kilim üretimi,
zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi,
çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir.
Yılda 10 bin lirayı üst üste görmeyen
kooperatif ortaklarına 50 milyon liradan söz açmak, onların uykularını kaçırıyor. Buna rağmen kooperatif liderleri
10. Sosyal Hizmetler Projesi
yılmıyor. Köyde bulamadıkları desteği
Bu projenin kapsamına şu konular gi- Ankara’da aramaya koşuyorlar. Zamariyor:
nın Başbakanına çıkılıyor. Sayın Başba• Engiz’de bir ortaokul kurulmasına kan 300.000 lira sermayeyi azımsıyor.
“Para ile gelin, para ile” diyor.
yardımcı olmak,
• Köylerdeki ilkokullara maddi yardımda bulunmak,
• Zeki fakat yoksul köy çocuklarını
okutmak,
• Yüksek tahsile yetenekli öğrencilere
burs vermek,
• Yangın, sel, dolu gibi olaylarda zarar
görenlerin yardımına koşmak,
• Yoksulluktan evlenemeyen, ev yapamayan, zirai alet ve ekipman edinemeyen hemşerilere kredi açmak,
• Aile reisi ölen ailelere bağışta bulunmak,
• Engiz’de bir Zirai Sigorta Servisi kurmak,
• Engiz’de bir Zirai Yayın Servisi açarak
tarımsal işletmelere sergi, panayır ve
fuarlara geziler tertip etmek,
• Örnek çiftçiler arasında müsabakalar
düzenlemek,
KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ
Kooperatif ortağı Dağköy muhtarı
Eyüp Şenol söz alarak “Sayın Başbakanımız, biz köyden geliyoruz. Siz de köy
çocuğusunuz. Bizi anlarsınız. Unumuz
var. Hamur yoğurduk, maya tutmaz.
Sizden maya almaya geldik” diyor.
Sayın Başbakan bu kez de “Kooperatifler birer fesat yuvası oldu. Ne işiniz var
burada, gidin tarlanızda çalışın” deyince, kooperatifçiler soluğu Engiiz’de
alıyorlar. Öte yandan İşgücü
Projesi de lafta kalıyor. Devlet Radyolarından yayınlandığı halde kooperatif
ortakları bir türlü dış
Ülkelere gönderilmiyor. Samsun Valiliğine yapılan müracaat da bir sonuç
vermiyor.
Proje uygulamak üzere Engiz’de kurulan kooperatifler arası Genel İşbirliği
Kurulu dağılıyor.
Böylece Üretim-Sürüm Projesi suya
düşmüş oluyor.
• Çiftçi ile Tarım Bakanlığı Kuruluşları
arasında koordinatörlük yapmak
– sürecek -
• Çevrede yoksulluk, kimsesizlik işsizlik
sorunlarının çözümlenmesi için kampanya açmak,
Yazarımızın tüm yazılarına;
www.koy-koop.org internet adresinden ulaşabilirsiniz.
YAYIN KURULU
• Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
• Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
• Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN
• Prof.Dr. Cem ÖZKAN
• Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
• Dr. Tuba ŞANLI
• Dr. Güray AKDOĞAN
• Tevfik Fikret CENGİZ
• Dr. Hilal TUNCA
• Dr. Yener ATASEVEN
• Dr. Özdal KÖKSAL
• Dr. Neşe N. TOPRAK
• Dr. Levent DOĞANKAYA
• Dr. Selen Deviren SAYGIN
• Dr. Caner Koç
• Ünal ÖRNEK
Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar.
SA
M
LA
AÇLI KOO
P
ER
RK
3. Tütün İşleme ve Pazarlama
Projesi
9. Süt Sanayii Yatırım Projesi
01/12/2013
23/12/2013
LİKLERİ M
E
Ova köyleri mısır ve buğday ile sebze
ve meyvesini kooperatifleri yoluyla pazarlayacaklardı. Dağ köyleri mısır ve
gereksinimini ova köyleri kooperatiflerinden sağlayacaktı. Sebze ve meyve
için şehir hallerinde özel satış yerleri
elde edilecekti.
Alman Firmalarının domates suyu ve
fasulye konservesi taleplerini karşılamak üzere Bafra Ovasını etkileyecek
kapasitede bir fabrika kurulacak, anlaşmalı çiftçilere uygun domates ve fasulye tohumları dış ülkelerden getirilip
dağıtılacak, elde edilen ürünler satın
alınıp fabrikada işlenecekti.
Ekim 2013 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki
Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi
Ekim 2013 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının
Verilmesi
Yıllık Gelir Vergisi Beyannamelerinde, Toplam
Gelir İçindeki Zirai Kazançları %75 ve Daha Yüksek
Oranda Olanlar İçin 1. Taksit Ödemesi
Kasım 2013 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin
Beyanı ve Ödenmesi
Kasım 2013 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar
Vergisi Stopajının Beyanı
Kasım 2013 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet
Belgesinin Verilmesi
Kasım 2013 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin
Beyanı
Kasım 2013 Dönemine Ait Aylık Gelir/Kurumlar
Vergisi Stopajının Ödenmesi
Kasım 2013 Dönemine Ait Katma Değer Vergisinin
Ödenmesi
2014 Yılında Kullanılacak Yasal Defterlere İlişkin
Açılış Tasdiki
Kasım 2013 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki
Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi
Kasım 2013 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının
Verilmesi
Yıllık Gelir Vergisi Beyannamelerinde, Toplam
Gelir İçindeki Zirai Kazançları %75 ve Daha Yüksek
Oranda Olanlar İçin 2. Taksit Ödemesi
BİR
2. Üretim Mallarını Pazarlama
Projesi:
8. Konserve Sanayi Yatırım
Projesi
2013 Yılı Emlak Vergisi II. Taksit Ödeme Dönemi
F
Köylerde satış mağazaları açılacak;
gübre, zirai ilaçlar, ziraat alet ve makineleri ile tohumluk ve diğer tüketim
malları satılacaktır.
Çevrede elde edilen mısır ürününü değerlendirmek, nişasta ve glikoz üretip
pazarlamak amacı ile bir yatırım yapılacaktı.
2013 Yılı Çevre Temizlik Vergisi II. Taksit Ödeme Dönemi
İ
AT
1. Tüketim Mallarını Temin
Projesi:
7. Nişasta-Glikoz Sanayi Yatırım
Projesi
M
Planlama: Hüsnü Kurtluoğlu, Yalçın
Engiz,Halil Yeşilyurt
Balık Gölleri ile deniz arasındaki Geleriç Ormanı Milli Park haline getirilecek,
kuş cenneti korunacak ve bu bölgede
turistik işletmeler kurulacaktı.
01/12/2013
20/12/2013
01/11/2013
23/12/2013
01/12/2013
23/12/2013
01/11/2013
24/12/2013
01/12/2013
26/12/2013
01/12/2013
26/12/2013
01/12/2013
31/12/2013
01/12/2013
31/12/2013
01/12/2013
23/12/2013
RI
Kitap hazırlama: Yalçın Engiz, Ahmet Altun
6. Turistik Tesisler Projesi
Başlangıçta 4.000 ton
domates, 7.000 ton taze
fasulye, ileride Bafra ve
Çarşamba Ovalarının
takviyesi ile 200.000
ton domates, 100.000
ton taze fasulye üretimi
öngörülüyor. Domates
Suyu ve Fasulye Konserve
Fabrikası, Depolama ve
Muhafaza Tesisleri ile üretim
ihtiyaç maddeleri, zirai alet
ve makineleri, gübreleme,
sulama tesisatları ve taşıt
araçları için 50.000.000
TL’na ihtiyaç var. Bunun
30.000.000 lirası satılacak
ürün avansı olarak dış
kaynaklardan sağlanacak.
01/11/2013
02/12/2013
V E D İ Ğ E R TA
Bu çalışmalar için tek kuruşluk müşavirlik-mühendislik veya el emeği ücreti
ödenmiyor.
Yörük kilimi, turistik çanta, heybe, hasır şapka üretimi teşvik edilecek, topluca pazarlanacaktı.
Samsun-Bafra-Engiz Çevresi kooperatiflerince ele alınman Üretim-Sürüm
Projesinin Türkiye açısından o yıllar
için çok ilginç bir yönü var. Üretim kapasiteleri çok yüksek.
MA
6. Domates Suyu ve Fasulye Konservesi Yatırım Projesi.
5. El Sanatları ve Dokumacılık
Projesi
Üretim-Sürüm Projesi
IN
5. Üretim ve Sürüm Projesi Ön
Raporu
Bafra Balık Gölleri Maliyeden uzun bir
süre için kiralanacak göllerde ıslah çalışmaları yapılacak, göl-deniz kavşaklarında dalyanlar kurulacak, göller çevresindeki bataklık ve çorak arazide tarla
balıkçılığına gidilecekti.
K
4. Tarla Ürünleri Üretim Ön Planı
4. Balıkçılık İşletme Projesi
01/11/2013
02/12/2013
01/11/2013
02/12/2013
01/11/2013
02/12/2013
01/11/2013
02/12/2013
L
3. Engizer Plan (Vorplanung) Almanca Rapor
eksperi üyesinin hak ve menfaatini savunacaktı. Daha ileride tütün dış ülkelere kooperatif yoluyla gönderilecekti.
Aralık 2013 döneminde yapılması gereken işlemler takvimi
KA
2. Engiz Çevresi Kalkınma Planı
Raporu
Köy-Koop Eski Genel Başkanı
Engiz çevresinde yapılacak yatırımlar
hakkında Almanca rapor hazırlanarak
Federal Büyükelçiliği Ziraat Ataşesine
ve Raiffeisen Kooperatifler Birliğine
gönderiliyor. Almanlara işbirliği öneriliyor.
Ğİ • KÖY
1. Köyümüzde Kalkınma Kooperatifi. Niçin ve nasıl?
Mehmet Hadi İLBAŞ
RLİ
Hazırlanan yapılar şunlar:
Almanca Rapor
Bİ
Kooperatif liderlerinin daha işin başında plan ve programa önem verdiklerini
görüyoruz. Engiz Çevresinin kalkınması uğruna verilecek savaşın planlarını hazırlamakla yükümlü kurmaylar
kolları sıvayıp işe giriyorlar. Yoğun ve
yorucu çalışmalar sonucu sosyal ve
ekonomik girişimlerin ana yapısı ortaya konuyor.
• Çevre dışındaki köy kooperatifleriyle
de ilgilenmek, köy kooperatifçiliğinin
yayılması, örgütlenmesi ve gelişmesi
için girişimlerde bulunmak
Sevgili kooperatifçiler,
Aralık 2013 dönemi ayı muhasebe konusu
ile ilgili yapılması gerekenleri sizler için,
madde madde aşağıda sıraladım. Aralık
2013 Dönemi itibariyle muhasebesel açıdan
yapılacak işler pek yoğun olmamakla beraber, her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar
konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor.
İşlerinizde başarılar dilerim.
Z
Girişimlere Temel Olan Ön
Çalışmalar
MUHASEBEDE BU AY
E
2
Aralık 2013 Köy-Koop Haber
İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan:
S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı
Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına
Yakup YILDIZ
Sorumlu Yazıişleri Müdürü:
Mehmet SEVER
Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL
Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ
Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR
Reklam Müdürü: Yasemin ACAR
Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara
Tel: 0312.419 63 95-96 Faks: 0312. 419 63 95-96
Web: www.koy-koop.org • E-posta: [email protected]
Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın
Aralık 2013 ANKARA
Baskı:
Atalay Matbaacılık Ltd. Şti.
Elif Sk. Sütçü Kemal İşhanı No:7/236-237 İskitler - ANKARA
Tel: 0312. 384 41 82
Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.
Köy-Koop Haber Aralık 2013
GÜNDEM
3
Köy-Koop Merkez Birliği Erzurum’daydı
»» Köy-Koop Merkez Birliği Yönetim Kurulu 13 Kasım 2013 tarihinde Erzurum Bölge Birliğini ziyaret ederek Kasım ayı Yönetim Kurulu
toplantısını gerçekleştirdi.
Köy-Koop Merkez Birliği Yönetim Kurulu; Genel Başkan Yakup Yıldız başkanlığında, Genel Başkan Yardımcısı M. Barış Aydın, Yönetim Kurulu
üyeleri Mehmet Sever, Yurdaer Uçar
ve Köy-Koop Genel Müdürü Turgay
Solmaz’ın katılımı ile oluşan heyet,
Köy-Koop Merkez Birliği ortağı Erzurum –Bayburt –Ağrı Bölge Birliği Merkezini ziyaret etti. Erzurum
Birlik Başkanı Haydar Kavurmacı
ve yönetim kurulu tarafından karşılandı. Kasım ayı Yönetim Kurulu
Toplantısı Erzurum Hayvancılık Kooperatifleri Bölge Birliğinde gerçekleştirildi. Heyet ayrıca Erzurum’da
çeşitli ziyaretlerde bulundu.
Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, Erzurum Bölge Birliği Yönetim
Kurulunu yeni görevlerinde tebrik
ederek başarı dileklerini sundu. Erzurum Bölge Birliğini’nin sorunları
ve talepleri hakkında bilgi aldı.
Erzurum’da Hay-Koop’u
güçlü ve sağlam bir yapıya
kazandırmak için yönetime
geldik.
Haydar Kavurmacı, Erzurum ilindeki Hayvancılığın durumu ve ortak
birim kooperatifleri hakkında heyete
bilgi sundu. Kavurmacı “Erzurum
Bölge Birliğine 18.06.2013 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul toplantısında yeni yönetime seçildik.
Yönetim kurulunun görev paylaşımında, Yusuf Kılıç Başkan Yardımcısı olarak, Özcan Örs Muhasip Üye
sinde, Suni Tohumlama hizmetleri
için ortaklarımızdan peşin bir ücret
almıyoruz. Ortaklarımızdan bu ücreti verilen teşvikleri aldıklarından
sonra mahsup ediyoruz. Geçmiş dönemde yaşanan sıkıntıların kısa dönem içinde yaptığımız çalışmalar ile
gidermiş bulunmaktayız. Çok yakın
bir zamanda Hay-Koop olarak güçlü
bir Bölge haline geleceğiz” dedi.
olarak ve A. Celil Abuşoğlu ve Duralı Baykara Yönetim kurulu üyeleri olarak görev aldılar. Denetim
Kurulu üyeliğinin ise Veli Papağan,
Temel Gültekin ve Mahmut Avcı’dan
oluştu. Erzurum Hayvancılık Bölge
Birliğinin Bayburt-Ağrı illeri bünyesinde yer alarak, Erzurum Bölge
Birliği oluştu. Hali hazırda 84 Birim
kooperatif ortağımız bulunmaktadır. Yönetim kurulu olarak geçmiş
dönemlerde ilimizde yapılan yanlış
uygulamalarla kooperatifçiliğe karşı
oluşan olan güven kaybının giderilmesi için çalışmalarda bulunacağız.
Erzurum’da Hay-Koop’u güçlü ve
sağlam bir yapıya kazandırmak için
yönetime geldik. Hayvancılığa gerekli özen gösterilerek, gruplaşmalar ortadan kaldırılacak ve birliğin
sağlanması için çalışmalarımızı sürdürmeketiyiz” diye konuştu.
Kavurmacı, DGRV çalışmalarına da
değinerek, DGRV ile ortaklaşa pilot
kooperatif çalışması yaparak, eği-
timlere ağırlık verdiklerinin altını
çizdi. Eğitimlerde özellikle Erzurum
İlindeki kadın kooperatifçileri bir
araya getirdiklerini, onlara muhasebe ve kooperatifçilik konusunda Eğitim çalışmalarında bulunduklarını
belirten Kavurmacı, “Halen bu eğitimlerimiz devam ediyor. Erzurum
İlinde kooperatiflerin kuruluşunun
temelinde hayvan alımı mantığı yatmaktadır. Kooperatifleşme sadece
hayvan alımı değildir. Kooperatiflerin birçok hizmeti yerine getirdiğinin
bilinmesi gereklidir. Birliğimizce bu
yönde eğitsel çalışmalar yapılmaktadır. Şu an sınırlı sayıda kooperatif
ticari faaliyet göstermektedir. Bu tür
kooperatif faaliyetleri artırılmalıdır
ve kooperatiflerin önemi her fırsatta vurgulanmalıdır. Erzurum’da
Hay-Koop olarak ortaklarımıza Süt
ve Anaç Sığır Destekleme İcmalleri
düzenliyor ve ortaklarımıza yardımcı oluyoruz. Veteriner Odası ile gerçekleştirdiğimiz protokol çerçeve-
Köy-Koop Muğla Birliği Muğla'da
2. Tohum Takas Şenliğindeydi
»» Muğla Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ile Muğla Belediyesi
tarafından yerel üreticilerin desteklenmesi ve yerel tohum
kullanımının özendirilmesi kapsamında “2. Yerel Tohum Takas
Şenliği” düzenledi.
Konakaltı Kültür Merkezin'deki şenlikte panel, turşu yarışması, yerel tohum takası ve
sergi düzenlendi.
Muğla Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Nazif Ekici, açılışta yaptığı konuşmada,
"Ülkemizin sahip olduğu biyolojik çeşitliliğin zenginliğini hepimiz biliyoruz. Biyolojik
çeşitliliğe bağlı olarak gelişen yerel ürünler
de kültürel çeşitliliği desteklemektedir. Yerel
tohumlar, doğanın her türlü olumsuz etkisine ayak uydurma yeteneğine sahiptir. Yerel
tohumların içinde doğanın zor koşullarına
uyum vardır, hastalıklara dayanım vardır,
çeşitlilik vardır ve en önemlisi hayatın sürdürülebilir gücü vardır. Müdürlüğümüz grup
çalışmasında yerel tohumların üretimde ve
ıslah çalışmalarındaki önemi, sağlıklı tohum
temini, tohumların saklanması, doğal koruma yöntemleri gibi çeşitli konularda eğitimlerle katkıda bulunmuştur. Düzenlenen
turşu yarışmasında, yerel ürünlerle yapılmış
ve kadınlarımızın maharetli elleriyle hazırlanmış turşuları da görme şansı bulacağız.
Müdürlüğümüz olarak gen kaynaklarımız ve
kültür zenginliğimizin korunması adına Yerel Tohum Çalışma Grubu'nu destekliyor ve
bu çalışmaların devamını diliyoruz." dedi.
Köy-Koop Muğla Birliği’de
Şenlikte Yerini Aldı
Muğla Köy-Koop Birlik Başkanı Eray Çiçek
gazetemize yaptığı açıklamada, “Yerli tohumlara sahip çıkma adına oluşturulan inisiyatif grubuna çok teşekkür ediyorum. Gelişmiş ülkelerde tohum tekeli oluşuyor, insan
sağlığı hiçe sayılıyor. Bunun arkasında ekonomik çıkarlar var. Hibrit tohumlar, artık
yabancı tekellerin elinde. Ancak buna karşı
çıkmamız, yerli tohumları korumamız gerekiyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğümüzün de desteği ile yerli tohumlarımızı
koruyup, üreticilerimizin ürün kalitesi yüksek, sağlıklı ürünler üretmesini sağlamalıyız.
Yerel tohumlara sahip çıkmak geleceğimize
sahip çıkmaktır.” şeklinde konuştu.
Şenlikte Yeşilyurt ve Kafaca Beldesi, Dokuzçam, Özlüce, Kozağaç ve Yaraş köyünden çiftçiler tohum takası yaptı. Program kapsamında
düzenlenen panelde Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Tayfun Özkaya, İstanbul Üniversitesi Tıp
Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Yavuz Dizdar, Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünden Dr. Gülay Beşirli, Dr. Zerrin Çelik, tohumculuk konusunda katılımcılara bilgi verdi.
Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız ise Erzurum Bölge Birliği Yöneticilerine, Köy-Koop Merkez Birliği’nin
çalışmaları hakkında bilgi verdi. Ağrı-Bayburt illerindeki kooperatiflerde
eğitim çalışmalarına ağırlık verilmesi
gerektiğini belirtti. Yapılacak genel kurul toplantılarına Bölge birliği olarak
iştirak edilmesi ve sorunların birebir
dinlenmesi ve bu şekilde çözümlerin
en kısa zamanda sağlanası gerektiğini
dile getirdi. Yıldız, “Köy-Koop Merkez
Birliği olarak yaptığımız çalışmalarda,
Erzurum Bölge Birliğinin her zaman
yanındayız, yeni seçilmiş olan Yönetim
Kuruluna başarılar diliyoruz” dedi.
Erzurum Bölge Birliği ve Köy-Koop
Yönetim Kurulu heyeti, Erzurum İl
Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü, Hayvan Sağlığı Yetiştiriciliği
ve Su Ürünleri Şube Müdürü Cengiz
Ceylan’ı makamında ziyaret ederek,
Erzurum’daki hayvancılığın durumu
konusunda görüş alış verişinde bulundu.
Heyet, Merkez İlçe Yakutiye Kaymakamı Ahmet Katırcı’yı makamında
ziyaret etti. Köy-Koop Genel Başkanı
Yakup Yıldız, hayvancılık ve kooperatifleşme konusunda bilgi vererek
Köy-Koop faaliyetleri hakkında da
açıklamalar yaptı.
Daha sonra Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız başkanlığında Aylık
Yönetim Kurulu Toplantısı gerçekleştirildi.
Merkez Birliği heyeti Erzurum’dan
ayrılırken, Bölge Birliği Başkanı
Haydar Kavurmacı ve Yönetim Kurulu yapılan ziyatten dolayı memnuniyetlerini dile getirdi.
Köy-Koop Manisa Birliği ATO Fuarında
»» Köy-Koop Manisa Birliği 29 Kasım-8 Aralık tarihleri ATO
Congresium’da düzenlenen ‘Ülkeler El Sanatları ve Hediyelik Eşya
Fuarı’nda ürünleriyle büyük ilgi gördü.
Farklı kültürlerin buluşmasını ve kaynaşmasının hedeflendiği fuara, 41 ülkeden 85‘i yabancı
olmak üzere toplam 210 firma el sanatları ve
hediyelik eşyalarıyla katıldı.
Manisa’yı fahri bir turizm elçisi gibi temsil ettiklerini belirten Köy-Koop Manisa
Birliği’nden Mehmet Sava, fuarın genel bir değerlendirmesini yaptığı açıklamasında: “Katılım sağladığımız fuarlarda kooperatiflerimizin
fabrikalarında üretmiş oldukları; zeytin, zeytinyağı, kurutulmuş domates, domates salçası,
kuru üzüm, reçel, bal gibi doğal ürünlerimize
yer veriyoruz. Bu fuarda gıda ürünlerimizin
yanısıra, kadın kooperatifçilerimizin üretmiş
oldukları, halı, kilim, el dokuması şallar, el iş-
HAL VE GİDİŞ
lemesi yemeniler, Manisa’nın simgesi haline
gelen bez bebekler, Manisa bezinden üretilmiş
diğer hediyelik eşyları, tüketicilerimize birinci
elden ulaştırıyoruz.” açıklamasında bulundu.
Sait MUNZUR
4
Aralık 2013 Köy-Koop Haber
GÜNDEM
5. İzmir İktisat
Kongresi Üzerine
»» Geçtiğimiz günlerde, İzmir’de 30 Ekim-1 Kasım
2013 tarihleri arasında Kalkınma Bakanlığı’nın
organizasyonunda “5. İzmir İktisat Kongresi
“düzenlendi.
Kongrenin ana teması “Küresel Yeniden Yapılanma Sürecinde Türkiye Ekonomisi” olarak belirlenmişti.
Kongrede, küresel ekonomik gelişmeler ışığında Türkiye ekonomisi,
yüksek ve istikrarlı büyümeden,
kamu yönetimi reformları ve uluslararası ticarete değin ülkemizin
önümüzdeki dönem politikalarına
ışık tutacak tartışmaların yapılması amaçlandığı bildiriliyordu.
Kongre bitiminden sonra bir
açıklama yapan Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, 5.İzmir İktisat Kongresi'ni, 1.İzmir İktisat
Kongresi’nin ruhuna uygun bir temelde yapmaya gayret ettiklerini
belirtti.
Gerçekten durum böyle mi oldu?
1.İzmir İktisat
Kongresi’nin Ruhu Neydi?
1. İzmir İktisat Kongresi, Mustafa
Kemal Atatürk’ün yönlendiriciliğinde daha Cumhuriyet ilan edilmeden ve Lozan Antlaşması imzalanmadan, 17 Şubat’ta başlayıp 4
Mart’a kadar devam etmişti.
Türkiye'nin çiftçi, tüccar, sanayi ve işçi zümrelerinden seçilen
1135 üyenin katıldığı kongrede,
bu grupların hazırladığı "Misak-ı
İktisadî Esasları" tartışılmış ve kabul edilmişti.
İzmir İktisat Kongresi’nin
en önemli kararları şöyle
sıralanıyordu;
• Hammaddesi yurt içinde üretilen
ya da üretilme olanağı olabilecek
sanayi dallarının kurulması gerekmektedir.
• El işçiliğinden ve küçük imalattan hızla fabrikaya ya da büyük işletmeye geçilmelidir.
• Devlet yavaş yavaş iktisadi görüşleri de olan bir organ haline
gelmeli ve özel sektörler tarafından kurulamayan girişimler devletçe ele alınmalıdır.
• Özel teşebbüslere kredi sağlayacak bir Devlet Bankası kurulmalıdır.
• Dış rekabete dayanabilmek için
sanayinin toplu ve bütün olarak
kurulması gerekir.
• Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalıdır.
• Sanayinin teşviki ve milli bankaların kurulması sağlanmalıdır.
Demiryolu inşaat programına
bağlanmalıdır.
• İş erbabına amele değil, işçi denmelidir. Sendika hakkı tanınmalıdır.
1. İzmir İktisat Kongresi ile ekonominin olanakları belirlenmiş
ve hedefler tayin edilmiş, karma
ekonomi modelinin temelleri hazırlanmıştı.
1.İzmir İktisat Kongresi’nin
ruhu, ulusal bağımsızlığa koşut bir ekonominin gerçekleştirilmesine yönelikti.
Demokrasilerde Tek ve
Biricik Gerçek LiberalKapitalist Sistem mi?
Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI
İzmir Çiftçi Örgütleri
Güçbirliği Platformu
[email protected]
Buna karşılık 5. İzmir İktisat
Kongresi’nde hedeflenen ekonomide kamuoyu ile paylaşılacak
stratejik bir ufkun olmadığı gözlemlendi.
Genel olarak 2023 hedeflerinin
tutması için yapılması gerekenler
liberal-kapitalist dünya görüşüne
göre sıralanıyordu.
Kongrede, sistemi oluşturan bütün sosyal sınıf ve tabakalarına yönelik bildiriler yerine, salt tekelci
sermaye ve onların denetimdeki
kurum ve kuruluşların görüşlerini
yansıtan ve çıkarlarını gözeten bildiriler sunuldu.
Örneğin tarım adına dile
getirilen yaklaşımlar,
türkiye’de büyük
çoğunluğu oluşturan
küçük ve orta ölçekli
işletmeler yerine dev
kapitalist işletmelerin,
bir başka deyişle
şirket tarımcılığının
desteklenmesi üzerine
kurgulanmıştı. Bu doğru
muydu? Bildirilerde,
köylülüğün tasfiyesi
ile ortaya çıkacak
sorunların çözümüne
ilişkin önermeler
yanında tarımsal amaçlı
kooperatiflere yönelik
yaklaşımlar da ortalıkta
gözükmüyordu.
İşçi sınıfı adına hiçbir konuşmacı yoktu. Tarımsal amaçlı kooperatifler ve çiftçilerin temsilcileri
çağrılmamıştı. Esnaf temsilcileri
ortalıkta gözükmüyordu.
Kısaca, 5.İzmir İktisat Kongresi
üretici sınıf ve katmanlarının katılımından uzak, liberal-kapitalist
egemen çevrelerin kendi çaldıkları ve kendilerinin oynadıkları bir
etkinlik olarak başladı ve sonuçlandırıldı. Diğer bir deyişle, bu
kongrenin, hala ekonomide tek ve
biricik gerçeğin liberal-kapitalist
sistem olduğunu sanan bir yaklaşımın sonucu olarak şekillendirildiği söylenebilir.
Diğer yandan işçi ve köylü örgütlerinin olmayışı yanında kongreye
çağrılan bilimcilerinin de tek yanlı
olduğu da gözlemlendi. Örneğin,
oturumlarda yapılan en hafif eleştirilere karşı söz alan ve “Kamu
parasıyla buraya gelip hükümeti
eleştiremezsiniz.” diyen akademisyenler de vardı.
2014 Yılı Bütçesi TBMM Plan ve Bütçe
Komisyonu'ndan Geçti
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile ilgili kuruluşların 2014 yılı bütçeleri Türkiye
Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi. 2014 tarım bütçesi 14
milyar lira olarak açıklandı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker, TBMM Plan ve Bütçe
Komisyonu’ndaki bakanlığının 2014
yılı bütçesine ilişkin sunumunu yaptı.Eker, ürün doğrulama ve takip sistemini yılbaşında 7 üründe başlatacaklarını söyledi.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Plan Bütçe Komisyonu’nda bütçe
görüşmeleri başladı. Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker 2014
yılı bütçesinin sunumunu yaptı.
Ziraat Bankası’nın tarımsal kredi bakiyesinin 2002 yılında 227 milyon
lirayken 2012 yılında 17,9 milyar liraya, Tarım Kredi Kooperatiflerinin
ise 2002 yılında 302 milyon lirayken
geçen yıl 4,2 milyar liraya ulaştığını
bildiren Eker, zirai kredi faiz oranlarının 2002 yılında yüzde 59-69 arasındayken 2013 yılında yüzde 0-8,25
aralığında değiştiğine işaret etti.
Bitkisel üretimin geliştirilmesine yönelik çalışmalar hakkında bilgi veren
Eker, Miras Hukukunda değişiklik
yapacak kanun tasarısıyla tarım arazilerinde bölünmenin önleneceğini
söyledi. Geçen süre zarfında 4 milyon hektar arazide toplulaştırmayı
tamamladıklarını, gelecek yıl 2 milyon hektar arazinin daha toplulaştırılacağını kaydeden Eker, toplam 6
milyon hektar arazinin toplulaştırılmış olacağını ifade etti.
Organik tarımın Türkiye ve dünyada
talebi yükselen bir üretim şekli olduğuna dikkat çeken Eker, organik tarım alanının şu anda 703 bin hektar
olduğunu belirtti.
Bakan Eker, son 10 yılda yem bitkileri üretimine toplam 3,1 milyar lira
destek ödendiğini ve yem bitkileri
ekim alanının 2,7 milyon hektara
ulaştığını bildirdi. Büyükbaş hayvan
işletmelerinin ölçeğinin büyütülmesi çalışmalarına da değinen Eker,
“Son 10 yıl içerisinde 50 ve üzerinde
büyükbaş hayvan bulunan işletme
sayısı 2002 yılında 4 bin 300 iken,
yüzde 561 artışla 28 bin 412 oldu.
Türkiye’de yeni büyük 24 binin üzerinde işletme kuruldu” diye konuştu.
10 metre ve üzerindeki balıkçı gemilerinin gönüllü olarak avcılıktan çekilmelerinin su ürünü varlıklarının
korunması için yürürlüğe girdiğini
anımsatan Eker, toplam kırsal kalkınma desteğinin 1,6 milyar liraya
ulaştığını söyledi.
Türkiye’nin bitkisel üretiminin son
11 yılda 13 milyon ton artarken, zirai
ilaç kullanımının yüzde 27 azalışla
40 bin tona düşürüldüğünü belirten
Eker, süne mücadelesinde kullanılan
ilaç miktarının azaltıldığını ve reçeteli zirai ilaç kullanımının başlatıldığını söyledi. Düzenlemeyle kırmızı-beyaz et karışımının önlendiğini,
ekmekte katkı maddelerinin kaldırıldığını, kepek oranının artırıldığını, tuz oranının azaltıldığını bildiren
Eker, ekmek israfının önlenmesi için
de proje hazırlıyoruz dedi.
Bakan Eker, 2014 yılında hayata geçirilecek projeler hakkında da bilgi
verdi. Yedi gün 24 saat boyunca çiftçi ve tüketicilere hizmet verecek bir
çağrı merkezinin hizmete geçeceğini
anlatan Eker, gelecek yıl ayrıca Tarımsal Pazarlama Bilgi Sistemi ile
sektöre yönelik analiz, tahmin ve fiyatlar konusunda bilgi verileceğini
söyledi.
Gelecek yıl hizmete girecek Ürün
Doğrulama ve Takip Sistemi’ne ilişkin de Eker, “Ürün Doğrulama ve
Takip Sistemi kuruyoruz. 7 ürün
grubunda bunu başlatıyoruz yıl başında. Özellikle hassas ürünler, bebek maması, bitkisel sıvı yağlar, çay,
enerji içecekleri, takviye edici gıdalar
ve alkollü içkiler. Bunların hepsinde zaman zaman bazı problemlerle
karşılaşıyoruz. Bu sistemle bunlara
yönelik problemleri çok daha kolay
çözebileceğimizi düşünüyoruz. Tüketiciler etiket üzerinde üzerindeki barkodu veya ürün kodunu kullanarak
ürünle ilglii bilgilere ulaşabilecek.
Ürünle ilgili bilgiler web üzerinden,
mobil uygulamalar ve SMS ile cep telefonundan veya telefonla aranarak
doğrulanabilecek” diye konuştu.
Süt üretiminde ve pazarlanmasında
sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla “Süt Tedarik Sözleşmesi Yönetmeliği” hazırlanacağını bildiren Eker,
üreticinin korunması ve sanayiye yüksek kalitede süt tedarik edilerek tüketicinin güvenli süt ürünlerine ulaşmasının sağlanacağını dile getirdi. Eker,
denizlerin, av sırasında kopma veya
kaybolma suretiyle uzun yıllar terk
edilmiş olan av araçlarından temizleneceğini, böylece canlılara yönelik
zararların önleneceğini Bakanlığının
2014 yılı bütçesi tasarısının, 2013 yılı
bütçe başlangıç ödeneğine göre yüzde
8,5 artışla 14 milyar 230 milyon 405
bin lira olduğunu kaydetti.
Türkiye Varşova’da Günün Fosili
»» Polonya’nın başkenti Varşova’da 19. Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde (COP 19)
Türkiye üçüncü günde günün fosili seçildi. Türkiye ödülü Avustralya ile paylaştı.
İklim Ağı’nın açıklamasına göre
800′den fazla sivil toplum kuruluşundan oluşan Climate Action
Network (CAN – İklim Eylem Ağı)
tarafından organize edilen “Günün
Fosili” ödülü, müzakereler boyunca müzakereleri tıkayan veya iklim
müzakerelerinin gerektirdiği şekilde davranmayan ülkelere veriliyor.
Durban ve Doha’dan sonra Günün
Fosili Ödülü’nün sahibi bir kez daha
Türkiye oldu.
Türkiye günün fosili ödülünün
slorbordunda
Günün Fosili ödülünün bir kez daha
Türkiye’ye verilmesini değerlendiren
İklim Ağı katılımcıları, iklim değişikliği konusunda Türkiye’nin üzerine
düşeni yapmadığının uluslararası sivil toplum tarafından da açıkça fark
edildiğini belirttiler.
Daha önceki yıllarda kömür yatırımları yüzünden Günün Fosili seçilen
Türkiye, bu yıl birden fazla sebep yüzünden günün fosili seçildi.
• İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulunun ve İklim Değişikliği Daire
Başkanlığının etkisizleştirilmesi;
• İklim değişikliği müzakerelerinde
kilit rol oynayan Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nın müzakerelere katılmaması Türkiye’nin günün fosili seçilmesinde temel rolü oynadı.
Bununla beraber, kömür yatırımları ve tüm kamu enerji üreticilerinin
2021 yılına kadar çevresel mevzuattan muaf tutulması da Türkiye’nin
Günün Fosili seçilmesinde etkili rol
oynadı.
İklim Ağı katılımcıları, geçen senelerde de Günün Fosili ödülünü alan
Türkiye’nin fosil yakıt odaklı politikalar ve uygulamalar yerine düşük karbonlu bir gelişim stratejisi
izlemesi ve mutlak sera gazı salım
azaltım hedefi koymasının ne kadar
önemli olduğunu bu fırsat ile tekrar
dile getirdiler.
Dünya Kooperatifçilik
Günümüz
Kutlu Olsun
Köy-Koop Haber Aralık 2013
GÜNDEM
5
8. Gıda Mühendisliği Kongresi Yapıldı
Köylü Düşmanları
»» TMMOB Gıda Mühendisleri Odası tarafından iki yılda bir düzenlenen Gıda
Mühendisliği Kongresi‘nin sekizincisi 7-9 Kasım 2013 tarihleri arasında Ankara‘da
gerçekleştirildi.
»» Türkiye’de ve dünyada, köylü işletmelerinin
ortadan kaldırılmaları için gerekçe ölçek
ekonomilerine dayandırılmaktadır.
Yaklaşık 700 kişinin katılımı ile üç
gün süreyle gerçekleştirilen kongrede; konunun tüm tarafları; kamu
kurum ve kuruluşlarının yetkilileri,
bilim insanları, sektör ve sivil toplum örgütleri temsilcileri ve basın
mensupları bir araya geldi.
Gıda bilimine sıkı sıkıya
tutunmalıyız
eleman çalışıp çalışmadığının belirlenmesinde çıkmaza girileceğinin ve
bunun da güvensizliğe neden olacağının altını çizdi.
Açılış konferansını Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü‘nden Arkeolog ve Gıda Mühendisi Yrd. Doç.
Dr. Ahmet Uhri‘nin gerçekleştirdiği
kongre kapsamında yapılan toplam
altı oturumda, gıda ve sağlık ilişkisi, gıdada yeni uygulamalar, gıda
mühendisliği eğitimi irdelendi. Ayrıca yapılan üç ayrı panelde "Takviye Edici Gıdalar ve Tıbbi Ürünler",
"Gıda Mühendisliği İstihdam Politikaları" ve "Bilgi Kirliliği ve Yansımaları" konuları tüm ilgili taraflarla
ayrıntılı olarak tartışıldı.
Bir yandan gündemde yoğun yer işgal eden konular görüşülürken, bir
yandan bilimsel gelişmeler paylaşıldı, çok değerli bilimsel bildiriler
sunuldu. Kongrede bir araya gelen
kesimlerin sorun-deneyim-bilgi-birikimlerinin bir potada eritilerek faydaya dönüştürülmesi ve ortak akıl ve
stratejileri belirlenmesine çalışıldı.
Kongre esnasında; 7 Kasım 2013 tarihinde, Gıda Mühendisliği Koordinasyon Kurulu Etik Kod Komisyonu
Üyeleri tarafından "Gıda Mühendisliği Meslek Etiği Çalıştayı" ve 8
Kasım 2013 tarihinde de üniversitelerin Gıda Mühendisliği bölümlerinden öğretim üyelerinin ve Gıda
Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu
Üyelerinin katılımı ile "Gıda Mühendisliği Eğitimi Çalıştayı" gerçekleştirildi.
Kongre kapanışında yapılan poster
yarışması ödül töreninde birincilik
"Kuru İncir Mikrobiyal Popülasyonunun Kontrolünde Elektro Aktive
Suyun (EAS) Etkisi" başlıklı bildiriye, ikincilik "Et Gevrekleştirmede Uygulanan Yöntemler" başlıklı
bildiriye, üçüncülük ise "Avrupa
Birliği‘nin Işınlanmış Gıdaların Tespiti Konusundaki Tutumu ve Piyasa
Denetimleri", "Işınlanmış Nohut ve
Kuru Fasulye Örneklerinin DNA Komet Analizi ile Tespit Edilmesi" ve
"Tokat İl Merkezinde Ailelerin Süt,
Yoğurt, Peynir Tüketim Alışkanlıkları" başlıklı bildirilere verildi.
Tire Süt Sempozyumu Süt Sektörünü Buluşturacak
»» Tire Organize sanayi Bölgesi Konferans Salonunda 5Aralık 2013 tarihinde “4.Süt
Sempozyumu-Tire” düzenlenecek.
İzmir Tire’de düzenlenecek Sempozyuma başta Tire Süt Kooperatifi
Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut
Eskiyörük olmak üzere Tire Kaymakamlığı, Tire Belediyesi, Ege Üniversitesi Tire Kutsan Meslek Yüksek
Okulu, Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tire
İlçe Müdürlüğü, Koyun Keçi Birliği,
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
İzmir Şubesi, Tire Süt Kooperatifi
Tire Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü, Tire Ticaret Odası destek
veriyor.
Sempozyumu Düzenleme Komitesi
Başkanlığını Ege Üniversitesi Tire
Kutsan Meslek Yüksek Okulu Müdürü ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof Dr Harun Uysal’ın
üstlendiği sempozyumda, süt işletmelerinin sorunları ve çözüm önerileri tartışılacak. Süt işletmeleri,
mandıra sahipleri ve yöneticilerinin
katılacağı sempozyumda, Türkiye
süt sektörü analizi, Gıda güvenliği
açısından çiğ süt kalitesi, Süt sektöründe örgütlenme modeli, Süt işleme tesislerinde modernizasyon, Süt
ürünlerinde aflatoksin ve antibiyotik
konuları konunun uzmanları tarafından masaya yatırılacak.
Sektörün sorunları ve çözüm önerileri konulu panel de ise özel sektörün önemli isimleri süt sektöründeki
sorunları ele alacaklar. Tire için bu
sempozyum büyük şans diyen Ege
Üniversitesi Tire Kutsan Meslek
Yüksek Okulu Müdürü Prof Dr Harun Uysal; “Meslek Yüksek Okulu
olarak bölgemizdeki süt işletmelerini bir araya getirerek süt sektörüne
katkı sağlamak istiyoruz. İzmir Türkiye süt üretiminde birinci sıraya
yerleşti. Bölgemizdeki ciddi anlamdaki süt ve süt ürünleri üretiminin
uluslararası standartlara getirilmesi ve gerekli koşulların sağlanması
için bu tür sempozyumların önemli
olduğuna inanıyorum. Başarılı bir
organizasyon
gerçekleştireceğiz.
Sempozyumumuza destek tüm katılımcılarımıza verdikleri destekten
dolayı çok teşekkür ederim”dedi.
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
[email protected]
kümesteki teknoloji ve verimlilik
diğer büyük kümeslerle aynı idi.
Öğretmen; kooperatifin girdi, pazarlama ve teknolojik gelişmede
sağladığı destekle, kümesin işlerini kolaylıkla ve yüksek verimlilikle yapabilmekte idi. Kapitalist
işletmecilere göre köylülerin bir
avantajı da, yaşadıkları yere sadece
maksimum kâr sağlanacak yerler
olarak bakmamalarıdır. Köylüler
çevrenin koruyucusu olmaya daha
çok eğilimlidirler. Örneğin; büyük tarım işletmeleri yerel çeşitleri hemen terk ederek, dünyadan
sonsuza kadar kaybolmalarına yol
açarlar. Köylüler ise, bazen aile tüketimi amacıyla da olsa bunları korumaktadırlar.
Dünyada yeni bir kavram
gelişiyor. ‘Yeni Köylülük’
dediğimiz bu kesim bir
yandan ekolojik tarım
yöntemleri uygulayarak,
diğer yandan tüketici
kesimle doğrudan
pazarlama ve hatta
dayanışma ağları örerek,
tarım imparatorlarına
karşı direniyor.
Türkiye’de köylüler tasfiye edilmek
isteniyor. Bu, bazen ilericilikmiş
gibi gösterilmeye bile çalışılıyor.
Sistemin sürekli ezdiği köylülerin
acılarına duyarsız kalmak kabul
edilemez.
Sempozyumun üçüncü oturumundaki panelde ise süt sektöründeki
sorunlar ve çözüm önerileri konuşulacak diyen Panelist ve Tire Süt
Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük; “Çözüm Kooperatifçiliktedir.
süt hayvancığında küçük aile işletmelerinin kooperatifler veya birlikler eliyle örgütlenerek, yaşatılması
gerekmektedir. Ancak bu anlamda
ne yazık ki, ’2012 dünya kooperatifçilik yılı’ ülkemizde tam anlamıyla
değerlendirilemedi. Çiğ sütte asıl sorun fiyat oluşumunda değil, yüksek
maliyet rakamlarındadır”şeklinde
konuştu. Eskiyörük başarılı bir Sempozyumun
gerçekleştireceklerini
sözlerine ekledi.
Sempozyumun Tire Organize Sanayi
Bölgesi Konferans Salonunda gerçekleştirileceğini belirten Yönetim
Kurulu başkanı Kosat Gürler ise;
“TOSBİ’de süt işletmelerinin sayısı
gün geçtikçe artmaktadır. Bu sempozyuma ev sahipliği yapmaktan
gurur duyuyoruz. Süt sektörünün
sorunlarının ve çözüm önerilerinin
konuşulacağı sempozyumun Tire
gibi süt üretiminde ve işlenmesinde
önemli paya sahip şehrimizde yapılması bizi onurlandırmıştır” dedi.
Basına açık ve ücretsiz olacak sempozyuma özellikle Küçükmenderes
Bölgesi süt ve hayvan işletmelerinden yoğun ilgi olacağı belirtildi.
Kastamonu Şerifebacı Öğretmenevi Toplantı Salonu
PANEL
Açılışı, "Dünyada gıda bilimi ve bu
bilim ışığında bilgi ve donanımını
hizmete dönüştüren Gıda Profesyonelleri olmasa ne olurdu?" sorusunu
soran kısa bir film gösterisi ile başlayan Kongrede Kongre ve Oda Başkanı Petek Ataman yaptığı konuşmasında, gıda bilimi olmazsa güvenilir
gıdaya ulaşmanın tesadüflere kalacağının, dengeli ve yeterli beslenme için gerekli ürünlerin birçoğuna
ulaşmanın hayal olacağının altını
çizerek, "ülkenin ya da dünyanın her
köşe başında inek yetiştirmek, tarla açmak mümkün olmadığına göre
gıda bilimine sıkı sıkıya tutunmalıyız" dedi ve biraz bilime inanıyorsak
şehir efsanelerini bırakıp, gerçeklere
yönelmemiz gerektiğini, herkesin
uzmanlık alanı olan konuda konuşmasının önemli olduğunu vurguladı. Ataman ayrıca meslektaşlarının
haklarını korumak üzere emek piyasasına yönelik olarak taban ücret
uygulamaları yapan, çalışan meslektaşlarını belgelendiren ve denetleyen Odaların hedef alındığını,
bu uygulamaların kaldırılması için
çalışmalar yapıldığını ve meslektaşlarımızın neredeyse bedava çalıştırılmak istendiğini belirterek, söz konusu uygulamaların kaldırılmasının
ve Odaların devre dışı bırakılmasının sonucunda, sahte diplomaların
tespitinde ve hangi işyerinde teknik
Kısacası; büyük işletmeler daha verimli olur, denmektedir.
Bu ‘ölçek fetişizmi’nin gerçeklerle
ilişkisi çok zayıftır. Geçmişte süt
sığırcılığında kriz olduğunda, kapananlar önce büyük işletmeler
olmuştur. Köylü işletmeleri, hayvan sayılarını azaltmakla birlikte
üretime devam etmişlerdir. Köylü
işletmeleri daha yoğun emek kullanırlar ve/veya yoğun emek gerektiren sebze, meyve gibi ürünleri ve
hayvancılığı seçerler.
Bu nedenle, köylü işletmelerinde
birim alandan alınan verim daha
yüksektir. Ancak, emek verimliliği
yani çalışan başına alınan verim
böyle olmayabilir. Hangisi dikkate alınmalıdır? Doğrusu: toplam
faktör verimliliğinin alınmasıdır.
Gelişmekte olan ülkelerde kırsal
alanda emek daha bol olduğundan,
buna karşılık toprak ve sermaye
daha az olduğundan; daha yüksek
bir fırsat maliyeti -yani bunların
kullanımının daha yüksek getirisi- olduğundan, küçük işletmelerin
daha yüksek bir toplam faktör verimliliği olması normaldir. Küçük
işletmelerin ölçek sorunu, daha
üst aşamalarda özel girişimlerin,
kamu yatırım ve hizmetlerinin ve
kooperatiflerin yardımıyla aşılabilmektedir. Örneğin; eğer makineler
kiralanarak kullanılabilirse veya
makine parkları geliştirilebilirse,
devlet sulama kanalları ve diğer
tarım hizmetlerini iyi götürebilirse
ve kooperatifler iyi örgütlenebilirse, köylü işletmelerinin pekâlâ verimli çalışması mümkündür.
İsrail’de gördüğüm bir ‘Moşav’ kooperatifinin bulunduğu köyde, öğretmene ait küçük bir kümeste, kooperatifin desteğiyle kaliteli yemler
kooperatif tarafından kümese getiriliyor ve yemliklere dolduruluyor,
yumurtalar kooperatif tarafından
alınıp, ihraç ediliyordu. Bu küçük
TÜRKIYE’DE KÜÇÜK ÜRETICILIGIN
VE KIRSAL EKONOMININ GÜVENCESI:
KOOPERATIF VE KOOPERATIFÇILIK
6
Aralık 2013 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Denizli Hay-Koop Birliği 2013 Yılı Eğitim Programını
Antalya’da Gerçekleştirdi
»» Hay-Koop Denizli Birliğinin 18-21 Kasım tarihleri arasında Antalya’da düzenlediği ‘ Denizli İlinde Küçük Aile İşletmelerinde Süt Kalitesinin
İyileştirme Projesi”nin 2013 Eğitim Programı yoğun katılım ile gerçekleşti.
Eğitim Programına, Denizli ilinde faaliyet gösteren hayvancılık, süt inekçiliği yapan kooperatiflerden, 158
kooperatif yöneticisinin katıldığı
Eğitim Programına Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı’ndan; Tarım
Reformu Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Özgün, Teşkilatlanma
Dairesi Başkanı M. Fersan Dursun,
Teşkilatlanma Dairesi Birim Koordinatörü Ziya Okumuşoğlu, Bakanlık
Baş kontrolörü Ercan Aktaş, Hayvancılık Genel Müdürlüğü Büyükbaş Daire Başkanlığından Şifai Şerif
Tarayıcı’nın yanı sıra Kastamonu İl
Gıda Tarım Hayvancılık Müdürü Osman Yaman, Denizli İl Gıda Tarım
Hayvancılık Müdür Yardımcısı Tevfik Yatağanbaba, Kırsal Kalkınma ve
Örgütlenme Şube Müdürü Ferruh
Bacanlı, Behçet Nemutlu, Ahmet
Tahmaz, Mehmet Akif Üniversitesinden Doç. Dr. Numan Oğuz, KöyKoop Genel Başkanı Yakup Yıldız,
Genel Başkan Yardımcısı M. Barış
Aydın, Kastamonu Birlik Başkanı
Erol Akar, Erzurum Birlik Başkanı
Haydar Kavurmacı, Aksaray Birlik
Başkanı Kadir Yağar, Niğde Birlik
Başkanı İbrahim Aktaş, Süt Üreticileri Birliği Genel Başkan Yardımcısı
Fatih Okumuş, Denizli Süt Üreticileri Birliği Başkan Münür Altınbaş,
Birlik Müdürü Hakan Kılınç, HayKoop Denizli Birliği personeli, sivil
toplum kuruluşunun temsilcileri,
ulusal düzeyde yayın yapan çok sayıda televizyon kanalı ve basın mensupları katıldı.
Dört gün süren eğitim programında, kooperatif yöneticilerine “Yöneticilerin Yetki ve Sorumlulukları,
Kooperatif Muhasebesi, Bilgisayar
Muhasebe, Kooperatiflerde Bakanlık Denetimi, Hayvan Besleme ve
Beslenme hastalıkları” konularında
eğitimler verildi.
Programın ilk gün açılış konuşmasını
yapan Denizli Hayvancılık Kooperatifleri Bölge Birlik Başkanı Mehmet
Varol, “Her yıl düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz Eğitim Programlarımı-
zı çok önemsiyoruz. Bu programlar
kooperatif yöneticilerimizin ufkunu
açıyor. Bu yıl düzenlediğimiz programımız isminden de anlaşılacağı üzere
üreticilerimiz açısından çok önemli
olan süt kalitesinin iyileştirilmesi ile
ilgili projemizin adını alıyor. Bu projeyle 2014 yılında yürürlüğe girecek
olan gıda kodeksi kanunu ve kanuna
bağlı yönetmeliklerin gereği yerine
getirilecek. Üreticilerimiz kaliteli süt
üreterek hem tüketiciye sağlıklı ve
güvenli gıdayı sunacak, hem de kendi ekonomisini iyileştireceklerdir. Bu
proje Gıda Kodeksine uygun, somatik
hücre sayısı ve bakteri yükü en aza
indirilen Küçük Aile İşletmelerinde
uygulanabilirliği olan ve ülkemizde ilk
olarak Denizli’de birliğimizce uygulanacak bir proje olacak. Bunun içindir ki bu eğitim programı içerisinde
dersleri düzenli olarak takip ederek
burada öğreneceğiniz bilgileri lütfen
ortaklarınızla paylaşarak projemize
hep birlikte sahip çıkalım. Projemizin
pilot uygulaması için tespit ettiğimiz
dört kooperatifimizin ortağı 50 işletmemizde Aralık ayı içerisinde deneme
üretimlerine başlıyoruz. Bu projemizin hepimize hayırlı olmasını temenni
eder, başarılar dilerim.” diye konuştu.
Kooperatif ortakları açısından eğitimin önemine vurgu yapan KöyKoop Genel Başkanı Yakup Yıldız,
“Denizli Birliğimizin gerçekleştireceği ‘Denizli ilinde Küçük Aile İşletmelerinde Süt Kalitesinin İyileştirme Projesi’nin kaliteli süt üretimi
açısından çok önemli. Bu anlamda
Denizli Birliğini tebrik ediyorum.
Yapmış oldukları bu çalışmayla kooperatif ortaklarının gelirlerine de
katkıda bulanacaklar. Bu anlamda illerimizdeki kooperatiflerimize örnek
olacaklar. Proje gerçekten çok güzel
bir proje, çünkü insanlar süt paralarından hiçbir kayıp yaşamadan, alacakları kalite teşvikleriyle borçlarını
rahatlıkla ödeyebilecekler. Bu eğitim
programının tüm üreticilerimize ve
tüm kooperatiflerimize örnek olması
dileğiyle başarılar diliyorum” dedi.
Bu Eğitim Programında olmaktan
çok mutlu ve gururlu olduğunu belirten, Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı, Tarım Reformu Genel
Müdür Yardımcısı Mehmet Özgün,
“Denizli Hay-Koop Birliğinin düzenlemiş olduğu bu Eğitim Toplantısı bütün illerimizde düzenlenmesi,
örnek alması gereken bir çalışma.
Çünkü “Denizli İlinde Küçük Aile
İşletmelerinde Süt Kalitesinin İyileştirme Projesi” toplantısının ismi
ve amacı gerçekten çok güzel. İnsanlar ve hayvanlar doğdukları andan
itibaren gıdaya muhtaçtırlar. Yavrularının gelişimi için mutlaka süte
ihtiyaç var ama bu sütün memeden
çıktığı gibi tüketiciye ulaşması için
soğuk zincirin bozulmaması gerekiyor. Çünkü süt ve et çok çabuk
bozulabilen gıdaların başında gelir.
Bu nedenle, sütün kalitesinin iyileştirilmesi, bozulmamasının sağlanması ve buna yönelik olarak yapılan
çalışmalar bizim ilgi alanımızda ve
destekleme kapsamımızdadır. Bunun için Bakanlık olarak süt ve etle
ilgili bütün projeleri destekliyoruz.
Denizli iline bu sene 3,5 milyon Kırsal Kalkınma ve Makine Ekipman
desteği verdik. Bu rakam geçen seneki desteğin iki katıdır. Bu projeyi
çok beğendim. Burada edindiğiniz
bilgileri mutlak suretle kooperatif
ortaklarına aktarın. Onlar da sütün
kalitesinin iyileştirilmesine yönelik
bu projeye sahip çıksınlar. Bu bilgileriniz burada kalmasın, sahaya
insin. Projeyi hazırlayan Birlik Başkanımız Mehmet Varol başta olmak
üzere projeye emeği geçen herkesi
tebrik ediyor, başarılar diliyorum”
diye konuştu.
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Teşkilatlanma Daire Başkanı M.
Fersan Dursun yaptığı konuşmasında, ‘Denizli İlinde Küçük Aile
İşletmelerinde Süt Kalitesinin İyileştirme Projesi’nin doğru bir proje olduğunu belirterek, ülkemize,
üreticilerimize ve tüketicilerimize
hayırlı olmasını diledi.
Kastamonu İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Osman Yaman Tarım sektöründe eğitimin çok önemli
olduğun belirterek, Denizli Birliğini
bu açıdan çok güzel bir çalışma yaptığın düşündüğün belirterek başarılar diledi.
Denizli İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Müdür Yardımcısı Tevfik Yatağanbaba ise “Denizli ilinde 2006 yılında
başlatılan çalışmayla süt kalitesi iyi
bir aşamaya getirildi. İlimizde üretilen 1200 ton/gün süt ’ün tamamı
soğuk zincire alındı. Ülkemizde üretilen sütün yüzde 3’ü, kayıtlı sütün
yüzde 6’sı ilimizde üretiliyor. Süt
kalitesi anlamında biz diğer illerimize göre çok iyi yerdeyiz. Denizli
Hay-Koop’un uygulamaya koyduğu
bu proje ile daha da iyi olacağımıza
inanıyorum. Bu anlamda birliğimize
ve tüm kooperatiflerimize başarılar
diliyorum” diye konuştu.
Eğitim programı süresince eğitmenleri ilgi ile izleyen kooperatif yöneticileri soru cevap bölümlerinde detaylı olarak bilgilendirildiler.
Tulsan, Natural Yem, Beyaz Nehir,
Den-Bil firmalarının sponsorluğunu
yaptığı Eğitim Programının en fazla
dikkat çeken bölümü ise Süt Kalitesini İyileştirmesi Projesi oldu.
Adana, Konya, Niğde, Kütahya, İzmir Afyon, Aksaray ilinden katılan
üretici birlikleri ve ıslah birliklerinin Başkan ve yöneticilerinin ilgiyle
izlediği, Projenin sunumunu Denizli
Birlik Başkanı Mehmet Varol gerçekleştirdi. Sunumda projenin tüm
detayları işlendi.
Toplantının kapanış bölümünde
Eğitim Programına katılan kooperatif yöneticilerine ve davetlilere plaket ve katılım belgeleri verildi.
1. Balıkçılık Çalıştayı Antalya'da Düzenlendi
»» Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü Hayvancılık ve Su Ürünleri Araştırmaları Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen 1.
Balıkçılık Çalıştayı 04-06 Kasım 2013 tarihlerinde Antalya'da yapldı.
Düzenlenen çalıştay kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının
temsilcileri başta olmak üzere tüm
sektör paydaşları ile gerçekleştirilen
ilk Çalıştay olma özelliği taşıyor.
Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü Piyasa İzleme ve Değerlendirme
Daire Başkanı Mediha Üstün’ün Kurumu temsilen katıldığı çalıştayda
Türkiye’de balıkçılık ve su ürünleri
yetiştiriciliği ile ilgili teknik, ekonomik, pazarlama, mevzuat, sosyal vb.
konularda yaşanan sorunlar saptanırken çözüm önerileri de tartışıldı.
Su ürünleri araştırmaları alanında
belirlenen hedefler konusunda yol
haritasının çizildiği çalıştay, akademisyenlerden yoğun ilgi gördü.
Bu yıl birincisi düzenlenen Balıkçılık Çalıştayı’nın açılış konuşmasını Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel
Müdürü Dr. Durali Koçak yaptı.
Koçak, konuşmasında Türkiye’nin
26 milyon hektar su ürünleri üretim
alanı ile önemli bir potansiyele sahip
olduğunu, dünyada en hızlı büyüyen
sektörler arasında yer alan balıkçılıktaki büyüme hızının ise Türkiye’yi
3. sıraya taşıdığını söyledi.
Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Durali Koçak, “Ülkemizde balık avı miktarının artırılması yerine
sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması, yapısal sorunların çözümü ile
karlılık için önlemler alınması, bu
amaçla stokları koruyucu ve balıkçılıkta arz-talep dengesi oluşturularak
sürdürülebilir balıkçılığın sağlanması hayati bir önem taşımaktadır.”
Dedi. Üç gün süren Çalıştay 'Avcılık
ve Stok Yönetimi', 'Yetiştiricilik' ve
'Kaynak Yönetimi' alt guruplarının
sunumları ile sona erdi. Çalıştay ile
ilgili izlenimlerini aktaran Et ve Süt
Kurumu Piyasa İzleme ve Değerlendirme Daire Başkanı Mediha Üstün,
Cumhuriyet'in kuruluşunun ardından Türkiye’de balıkçılığın geliştirilmesine yönelik pek çok kararlar
alındığını, araştırma enstitülerinin
kurulduğunu, Et ve Balık Kurumunun da kurulduğu 1952 yılından itibaren Türkiye’de balıkçılık ile ilgili
pek çok ilk ve önemli çalışmaya,
araştırmaya destek verdiğini anlattı.
Çalıştayda ele alınan bir konuya
özellikle vurgu yapan Üstün, trol
alanlarının belirlenmesi, balık yumurtlama yer ve zamanı, hamsi,
palamut, orkinos, uskumru, istavrit,
kalkan, barbun vb konularla ilgili
yürütülen arge çalışmalarına destek
vermek üzere Et ve Balık Kurumu
tarafından 1955’li yıllarda satın alınan ve isimleri Gezer, Görür, Bulur
olan 3 adet araştırma gemisinin o
yıllarda kurulmuş olan Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsü hizmetine
sunulduğunu ve araştırma filosunun
FAO ile birlikte bir çok araştırmaya
öncülük ettiğini söyledi.
Köy-Koop Haber Aralık 2013
TARIM
DGRV Antalya’da Eğitim Çalışması
Düzenledi
»» Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel
Müdürlüğü ile Alman Kooperatifleri Konfederasyonu (DGRV)
Türkiye Temsilciliği ve seçilmiş olan tarımsal kooperatif örgütlerin
işbirliğinde yürütülen, Türkiye’de ‘Tarımsal Amaçlı Kooperatif
Örgütlerin Desteklenmesi Projesi’ kapsamında 17-22 Kasım 2013
tarihleri arasında eğitim çalışmasını düzenledi.
Antalya’da Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
ve DGRV Alman Kooperatifleri Konfederasyonu Türkiye Temsilciliğinin organizasyonunda gerçekleştirilen Kooperatifçilik Sertifika Ön Hazırlık Eğitimleri çerçevesinde,
Pilot Bölge kapsamında olan Kastamonu,
Nevşehir, Aksaray, Karaman ve Erzurum
illerinden gelen Tarımsal Amaçlı Kooperatif
yöneticileri ve ortaklarından oluşan katılımcılara, 4 grup halinde Kooperatiflerde: Stratejik Planlama, İnsan Kaynakları Yönetimi,
Finansal Yönetim ve Hizmet alanları konusunda eğitim verildi.
DIE GENOSSENSCHAFTEN
Beş ilden yaklaşık 60’ın üzerinde kooperatif
yöneticisinin katıldığı ve altı gün süren eğitim, 2012 Yılında hazırlanan “Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı”nda
deklare edilen hedefler doğrultusunda kooperatif yöneticilerinin eğitimini esas alıyor. ‘Kooperatifçilik Sertifika Ön Hazırlık
Eğitimleri”nin birinci ve ikinci aşaması büyük çapta gerçekleşti.
Sertifika Hazırlık Programı SHP3
Gerçekleştirilen Eğitim Programında:
• Stratejik Planlamaya Giriş başlığında,
GZFT ve Paydaş Analizi, Misyon, Vizyon ve
İlkeler, Amaç ve Hedefler, Faaliyetler konusunda Eğitimen Ufuk Peker,
• Kooperatiflerde İnsan Kaynakları Yönetimi başlığında, İhtiyaç Analizi ve
Planlama, İşe Alım, Mulakat ve Sözleşme
Hazırlama, Personel Değerlendirme ve Ücretlendirme, Çalışma Ortamını Geliştirme ve
Sürdürme konularında Eğitmen Arzu Akalın,
• Kooperatiflerde Finansal Yönetimi
başlığında, Finans Kaynakları, Finansal Tablolar, Maliyet, Hacim ve Kar İlişkisi, Sermaya Yapısı ve İşletme Sermayesi konusunda
Eğitmen Prof.Dr. İbrahim Yılmaz,
• Kooperatiflerin Hizmet Alanları başlığında, Ortakların İhtiyaç Analizi, Ön Fizibilite Çalışmaları, Karar Verme ve İş Programını
Hazırlama, Başarı Kriterlerini Tanımlama,
Ölçme ve Değerlendirme, Türkiye Kooperatifçiliğinde Planlı Dönem: Türkiye Kooperatifçilik Strateji Belgesi ve Eylem Planı konusunda Eğitmen Prof.Dr. Salahattin Kumlu
eğitimler verdi.
7
Biyoyakıt İçin Aspir’e Yüzde 70 Destek ve
Alım Garantisi
»» ​Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, "Bioyakıt Üretimiyle İlgili İşbirliği
Protokolü" imzaladı.
Bitkisel Yağ ve Biyoyakıt İhtiyacının Karşılanmasına yönelik protokol imza töreninde
konuşan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker,
Türkiye’de nadasa bırakılan
alanlarda yağ bitkisi yetiştirilmesinin teşvik edileceğini söyledi. Yetiştirilen yağ bitkisinin
alım garantisi olacağını ve kilogram başına 50 kuruş destekleneceğini bildiren Bakan
Eker, “Destekleri kendi bütçemizle karşılayacağız.” dedi.
Bakan Eker, Türkiye’nin biyoçeşitlilik açısından zengin bir
ülke olduğunu belirterek, bu
yakıtlarla alakalı farklı taleplerin olduğunu belirtti. Mevcut alanlarda 3,3 milyon ton
yağlı bitki üretildiğini ifade
eden Bakan Eker, 'nadas yapılan bölgelerde yağlı tohum
nasıl yetiştirilir?' konusunu
araştırdıklarını kaydetti. Bu
çerçevede aspir bitkisinin yağlı tohumlu bitki ve çekirdeklerinin yağ ihtiva ettiğini saptadıklarını aktaran Bakan Eker,
bunun tohumlarının geliştirilmesi çalışmasının yapıldığını
kaydetti. Aspirin, destekleme
kapsamına alınmasına rağmen, üreticinin ‘nereye satacağı’ sorusunu sorduğundan
dolayı ekim alanında artış olmadığını belirten Bakan Eker;
nadas alanlarının toplamının
5 milyon hektar olduğunu belirterk, şöyle devam etti:
“Bu arazide öncelikli olmak
üzere aspir bitkisini ekersek,
hem bu tohumu yetiştiririz.
Bu coğrafya ve yapımıza da
uygun. 45 bin hektar arazide
aspir yetiştiriyoruz. Enerji Bakanlığı ile yapılan protokolle
bu alanı artırıp bitkiyi nasıl
elde ederiz, buna bakıyoruz.
Sözleşmeli üretimi uygular ve
ilave destek verdiğimiz takdirde, ihtiyaç hissettiğimiz
aspirin üretimini arttırırız.
Türkiye’de artan talebin kar-
şılanması için içerideki arzın
önemli bir kısmını (1,4 milyon
ton) ithal ediyoruz. Bunun ne
kadarı içeriden elde edersek
bu bizim karımız olacak. Burada imzalayacağımız protokolün esası aspir bitkisinin
sözleşmeli olarak üretilmesi .”
Bu bitkiye bakanlığın en yüksek düzeyde destek verdiğinden bahseden Bakan Eker,
rakamı kilo başına 50 kuruş
olarak açıkladı. Bakan Eker,
“Bakanlığımız zaten bu bitkiye
hali hazırda en yüksek düzeyde destek veriyor. Kilogram
başına 50 kuruş olan bitki
primi diğer desteklerle birlike
70 kuruşa çıkyor.Yani aspir
bitkisinde 100 liranın 70 lirası
destek olarak veriliyor. Buna
ilaveten süzleşmeli üretim dahilinde üreticiyle alıcı arasında
bir sözleşme imzalanırsa, biz,
ona ayrıca dekar başına 10 lira
vermek suretiyle birde sözleşme kapsamına almış olacağız.
Sözleşmeyle üretici malını
nereye satacağını bilecek. Pazarlama problemi olmayacak.
Ekonomik açıdan önemli bir
kaynak. Ayrıca nadasta, değerlendireceğiz. İklimimizde
uygun.” diye konuştu.
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da protokolün enerji ve tarım sektörüne
hayır getireceğine inandığını
belirterek söyle devam etti.
“Türkiye’nin enerjisinde ithal
kaynakların
azaltılmasında
önemli rol olacaktır. Bu, akaryakıt ve biyoyakıtlarla ilgili yer-
li kaynakların kullanılmasının
çabasıdır. 50’den fazla dağıtım
şirketimiz var. Kamu şirketleri
alım garantisini ortaya koydu.
Üretilen ürünün alım garantisi veriliyor. Çiftçilerimizi bunu
ekebilirler. Ürettikleri her ürünü alma garantisi veriyorlar.
Çevre kirliliğine daha uygun,
dışa bağımlılığımızı azaltılması açısından önemli bir çalışma
yapıyoruz.”
Sözleşmeli üretimle
birlikte 100 bin hektar
alana çıkmasını ön
görüyoruz.
Konuşmaların ardından Bir
gazetecinin 'Aspir ekimleri
için bütçe ayrıldı mı?' sorusuna Bakan Eker, "2013 yılında 45 bin 500 hektarda aspir
ekildi. Bu sözleşmeli üretimle
birlikte 100 bin hektar alana
çıkmasını ön görüyoruz. 2017
yılında 500 bin hektera çıkarılmasını hedefliyoruz. Bu aslında ortaya çıkması beklenen
gelişme. Bu nispeten bazı bölgeler için yeni bir bitki. Bu hububat ekilen her yerde nadas
alanlarına ekilebilir. 2013’te
kendi bütçemizde karşılayabiliriz. 2014 için hazırlıklarımız
var. Öngördüklerimizi kendi
bütçemizle karşılayabiliriz."
Bakan Yıldız da biyodizelde
oran ile ilgili soruya, "Biyoyakıtın yıllara sari alınması zorunlu kılındı. Fiili durum uygun olmadı. Ne üretiliyorsa, bu
oranlara karşılık geliyorsa onu
yapalım. Yüzde bir 160 bin ton
biyodizel yapar. 500 bin ton
aspir yapar. Yüzde birin onda
birler seviyesindeyiz, şimdi. O
yüzden gelişmiş ülkelerde yüzde 50’lilere kadar ithalatını engelleyen yapılar oluşturuyor.
Burada üretilecek her bir biyoyakıtın gerek ev yakıtı gerek
piyasa yakıtı ile ilgili katkısı
olacaklardır.” diye cevap verdi.
Küresel Açlık Biyoyakıtla Artıyor
»» Tarımsal ürünlerin yakıt amaçlı kullanılmasının, gelişmekte
olan ülkelerde gıda krizinin derinleşmesine yol açacağına
yönelik tartışmalar devam ediyor. Cevabı aranan soru:
Tarımsal üretim taşıtları mı, yoksa insanları mı beslemeli?
Dünya çapında, sürdürülebilir enerji kaynaklarına ilişkin arayışın, biyoyakıt amaçlı tarımsal
üretimi ön plana çıkarmasının ardından, bu
enerji kaynağı dünya çapında hızla yaygınlaştı. Tarım ürünlerinin enerji amacıyla kullanılması ise özellikle gelişmekte olan ülkelerde
gıda krizini derinleştiriyor. Tarımsal üretimin
taşıtları beslemek için mi, yoksa insanları
beslemek için mi yapılması gerektiği, konuyla
ilgili temel tartışma noktasını oluştururken,
dünyada açlık ve yoksulluk da artıyor.
Sanayileşmiş ülkeler biyoyakıt üretimine
büyük yatırım yapıyor. Ancak, bu yatırımın
bedelini, gelişmekte olan ülkeler, gıda maddelerinin fiyatlarındaki artış ve kalitesindeki
düşüş biçiminde ödüyor.
Princeton Üniversitesi’nden Timothy Searchinger yaptığı çalışmada, ormanların ve meraların yok edildiği bir süreçte biyoyakıtların bir
yandan sera gazı emisyonunu, diğer yandan
açlığı ve yoksulluğu artırdığına dikkat çekti.
2001-2011 yılları arasında biyoyakıt üretimi
yılda 20 milyar litreden, yılda 100 milyar litreye yükseldi. En büyük artış, petrol fiyatlarının
yükseldiği ve dünyanın ekonomik durgunlukla
başetmeye çalıştığı 2008 yılında yüzde 44 olarak yaşandı. Bu dönemlerde, gıdaların fiyatı
da hızla yükseldi. Tahıl fiyatları 2008-2012
arasında 2004 yılındaki düzeyin 2 ila 2,5 kat
üzerinde seyretti. Şekerin fiyatı 2000 yılından
itibaren yılda yüzde 80 ila yüzde 340 arasında
değişen oranlarda artış gösterdi.
Az miktarda yakıt elde edebilmek için
büyük miktarda tarımsal üretime gereksinim olduğuna işaret eden Searchinger,
Amerika’da 2004 yılında etanol elde etmek
için 32 milyon ton mısır ekimi yapıldığını ve
bu mısırın 100 milyondan fazla insanı doyurabileceğine dikkat çekti. Biyoyakıt üretiminde, ortaya çıkan tek sıkıntı, aynı ürünün gıda
yerine enerji amaçlı kullanımı değil. Bunun
yanı sıra, tarım alanlarının, başka ürün grupları yerine, enerji amaçlı ekimler için kullanılması nedeniyle de açlık sorunu artıyor.
8
Aralık 2013 Köy-Koop Haber
TARIM
Süt Fabrikalarında Üretilen Yoğurtların
Raf Ömrü Neden Uzundur?
Yoğurt, bileşimce zenginleştirilmiş sütün yoğurt bakterileri (Streptococcus
thermophilus ve Laktobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus) tarafından fermente edilmesiyle elde edilen
bir süt ürünüdür. Bu nedenle, öncelikle yoğurt üretiminde kullanılacak
sütün yağsız kuru maddesinin (sütün
%87-88’i su, %12-13’ü ise kuru maddedir), özellikle de protein içeriğinin
%30-35 oranında artırılması gerekir.
Bunu gerçekleştirmek için de, %8-9
olan yağsız kuru madde oranı %12’ye
kadar yükseltilir. Bu, kıvamlı, bize
özgü, geleneksel yoğurt yapabilmek
için bir ön koşuldur. Çünkü kuru
madde içinde yer alan süt proteininin yoğurttaki temel işlevi, bir besin
öğesi olması yanında, yoğurda kıvam, katılık, sertlik kazandırmaktır.
Betondaki demir ve
çimentonun görevi neyse,
süt proteininin yoğurttaki
görevi de aynıdır. Bu
nedenle, süt fabrikalarında
yoğurt üretilirken sütün
yağsız kuru maddesi, süte
süt tozu ilave edilerek,
vakum altında sütün
suyu buharlaştırılarak
ya da ultrafilitrasyon gibi
yöntemler kullanılarak
artırılır. İşte, fabrikasyon
yoğurtların evde yapılanlara
göre daha uzun süre de
bozulmasının, başka bir
deyişle, raf ömrünün uzun
olmasının birinci nedeni
budur.
Evde yoğurt yapılırken kuru madde
istenilen düzeyde artırılmadığı için,
evde yapılan yoğurtların su oranı
yüksektir. Dolayısıyla, bu yoğurtlarda enzim aktivitesi ve bakteri faaliyeti daha fazla, daha yoğundur. Bu da
ev yoğurtlarının raf ömrünü kısaltır.
Bilindiği gibi raf ömrü, gıdanın tüketilebilirliğini koruduğu depolama
süresidir. Yasal olarak raf ömrü ise,
gıdanın gıda kodeksine göre sahip
olması gereken özelliklerini koruma
süresidir. Örneğin; yoğurt, asitliği
kodekste belirtilen değerin üzerine
çıktığında tüketilebilirliğini kaybeder. Aynı şekilde, tüketicinin duyusal
olarak beğeni sınırları dışına çıkan
yoğurtlar(ekşimiş, acımış, küflenmiş)
da tüketilebilirliğini kaybetmiş olur.
Yoğurdun kalitesine etki
eden ikinci önemli faktör
ise, kullanılan mayanın
özelliğidir.
Starter kültür de denilen yoğurt
mayası, esas olarak birbirleriyle ortak bir yaşam sürdüren iki bakteriyi
(Streptococcus thermophilus ve Lak-
Prof.Dr. Celalettin KOÇAK
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Süt Teknolojisi Bölümü
koç[email protected]
kullanılan mayalar çoğunlukla maya
türü (ekmek mayasındaki gibi) mikroorganizmalar içermektedir. Bu
mikroorganizmalar asit ortamını
çok sevdikleri için, bu tür mayalar
kullanılarak üretilen yoğurtlar, kısa
sürede bozulmakta, ekşimekte ve gaz
oluşturmaktadır. İşte, fabrikasyon
yoğurtların evde yapılanlara göre
daha uzun sürede bozulmasının ikinci nedeni de budur.
Fabrikasyon yoğurtların bozulmadan uzun süre dayanmasının bir
nedeni de, üretim aşamasında yoğurtlara herhangi bir bulaşma (mikroorganizma bulaşması) olmamasıdır. Çünkü, iyi hijyen uygulamaları
(GHP), dışarıdan olabilecek bulaşmaları önlemektedir.
»» Su Ürünleri Kanunu yeniden düzenlendi,
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan izin
almayanlar artık balık avlayamayacak.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, balıkçılara ve balıkçı teknelerine yönelik kuralların belirlendiği
"Su Ürünleri Kanun Tasarısını"
tamamladı. Tasarıya göre, 18-60
yaş arasındaki kişilerin spor veya
dinlenme amaçlı balık avcılıkları
Bakanlık iznine bağlanacak. Gölde,
deniz kenarında oltayla ya da kayık
ve teknelerle hobi amaçlı balık tutanlar önce Bakanlıktan izin alacak.
Bunu ihlal edenler 200 lira para cezasına çarptırılacak.
Dışarıdan, yoğurda
işlenecek süte ya da üretilen
yoğurda, evde olduğu gibi
bir bulaşma olursa, bulaşan
ve her koşulda çalışabilen
mikroorganizmalar
yoğurdu kısa sürede
bozabilir.
tobacillus bulgaricus) içerir. Sanayide kullanılan yoğurt mayalarını üreten firmalar, üretimde kullanacakları
bakterileri seçerlerken çok titiz bir
çalışma yaparlar. Çünkü maya içindeki yoğurt bakterileri sadece sütteki
laktozu parçalayarak laktik asit oluşturmazlar, aynı zamanda asetaldehit,
diasetil gibi, yoğurdun tat ve aromasında etkili olan karbonil bileşenlerini de oluştururlar. Ayrıca, bunların
çalışma hızları ve aroma maddeleri
oluşturma yetenekleri de farklılık
göstermektedir. Açıkçası, metabolik
özellikleri çok farklıdır. Optimum
çalışma koşulları (pH, sıcaklık vb)
arasında farklılıklar vardır. Özellikle, laktik asit oluşturmaları arasında
önemli farklılıklar bulunmaktadır.
Nasıl ineklerin bazıları az, bazıları
çok süt veriyorsa, yoğurt bakterileri de canlı, bazıları hızlı çalışarak
çok fazla laktik asit oluşturabiliyor.
Oluşan asidik ortam aktiviteyi sınırlayabiliyor. Ayrıca, yoğurt bakterileri tarafından anti-mikrobiyel
maddeler de üretilebiliyor. Bunlar
yanında çoğalmalarında sınırlandırmalar yapabiliyor. Kısacası, sanayide
kullanılan yoğurt mayalarının aktiviteleri, yoğurtlaşma aşamasından
sonra, oluşan asit ortamına, soğutmaya ve bakterilerin diğer özelliklerine bağlı olarak oldukça yavaşlıyor,
adeta duruyor. Buna karşın, evde
kullanılan yoğurt mayalarındaki
bakterilerin özellikleri bilinmemektedir. Ev mayaları üzerinde yapılan
araştırmaların çoğunda bu mayaların içinde yoğurt bakterilerine bile
rastlanmadığı belirtilmektedir. Evde
Bunlar fabrikasyon yoğurtların raf
ömrünü uzatan temel faktörlerdir.
Bunlar dışında, yoğurt üretiminde
raf ömrünü uzatmak için antibiyotik
gibi herhangi bir koruyucu kullanılmaz. Çünkü antibiyotikler yoğurt
bakterilerinin çalışmasını önler ve
yoğurt olmaz. Ancak, sağlıksız koşullarda üretim yapan bazı işletmelerde, yoğurtların üzerinde maya ve
küf oluşumunu önlemek amacıyla,
yasak olduğu halde natamisin gibi
koruyucuların kullanılabildiği belirtilmektedir. Bunun dışında, yoğurt
üretiminde bakteri faaliyetini önleyici her hangi bir koruyucunun kullanılması mümkün değildir. Ayrıca,
süte ilave edilen maya miktarı, mayalama sıcaklığı, mayalama süresi,
mayalama sonu asitliği, soğutma süresi ve şekilleri gibi çok sayıda parametre (değişken) de yoğurtların raf
ömrünü etkiler.
1971'de çıkarılan Su Ürünleri
Kanunu'nun ardından 42 yıl sonra
sil baştan yeniden yazılan kanun
tasarısı taslağında, "su ürünleri ve
avcılık" ile ilgili izinleri düzenleyen
5'inci madde, balıkçılıkla ilgili yeni
bir tartışmayı da alevlendirdi. Söz
konusu maddenin üçüncü fıkrasında, "Ticari olmayan dinlenme
ve spor amaçlı su ürünleri avcılığı
yapacak olan 18 ile 60 yaş arasındaki kişiler Bakanlıktan izin almak
zorundadır" ifadesi yer alıyor. Söz
konusu madde genel olarak "hobi
amaçlı balık tutmayı" ifade ettiği için deniz kenarı ya da göl gibi
yerlerden olta sallayarak balık tutanların da bu kapsama gireceği
ifade ediliyor. Buna göre Boğaz'da,
Haliç 'te oltayla balık tutanlar da
Bakanlık'tan izin belgesi almak zorunda kalacak.
İşte, bütün bu parametrelerin uygun
şekilde optimizasyonuyla yoğurt kalitesi, raf ömrü istenilen şekilde düzenlenebilir. Buda süt teknologlarının, gıda mühendislerinin işidir.
Önce Eğitim Sonra Belge
Kısaca belirtmek gerekirse, kuru
madde özellikleri, kullanılan mayanın özellikleri, hijyenik üretim yanında, yoğurt üretimindeki önemli
parametrelerin(maya miktarı, mayalama sıcaklığı, mayalanma süresi, mayalama sonu asitliği, soğutma
vb.) çok iyi optimize edilmesi, fabrikasyon yoğurtların uzun raf ömrüne sahip olmasını sağlayan temel
etmenlerdir (Dünya Gıda (2012),
18(5), 47-48.
Zirai İlaç Bayi Açma Belgesi Sınavı Şartlarında
Değişiklik Yapıldı
10/3/2011 tarihli ve 27870 sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanan Bitki Koruma
Ürünlerinin Toptan ve Perakende
Satılması ile Depolanması Hakkında
Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri ile
üçüncü fıkrası değiştirilmiş, dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
Buna göre Bitki koruma ürünleri
bayi veya toptancı izin belgesi verilecek kişilerde aranacak şartlar arasında bulunan "Ziraat mühendisi
olmak" ibaresi "Ziraat mühendisi veya eczacı veya kimya mü-
İzinsiz Olta Balıkçılığı Yapanlara
200 Lira Ceza Kesilecek
hendisi veya kimyager
veya bitki sağlığı ile
ilgili dersleri alarak
mezun olmuş tekniker
veya ziraat teknisyeni
olmak" şeklinde değiştirilmiştir.
“Yılda bir kez Bakanlıkça yapılacak veya yaptırılacak olan sınavda 100 tam puan üzerinden
70 ve üzeri puan almak." ibaresi
Bakanlıkça yapılacak veya yaptırılacak olan sınavda 100 tam puan
üzerinden 70 ve üzeri puan almak.'' şeklinde değiştirilmiştir.
"Sınav tarihi, Bakanlık tarafından il müdürlüğü aracılığı
ile en az üç ay önce ilan edilir."
ibaresi Sınav takvimi ve sınavın
uygulanması ile ilgili usul ve
esaslar Bakanlık tarafından, sınav tarihinden en az üç ay önce
ilan edilir.' şeklinde değiştirilmiştir.
"Sınav için müracaatlar, sınavın yapılacağı tarihten en az kırk beş gün
önce il müdürlüğüne yapılır. İl müdürlüğü bu müracaatları sınav tarihinden otuz gün önce Bakanlığa bildirir." hükmü ise kaldırılmıştır.
Gıda Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı'nın getireceği yeni kanun tasarısında dinlenme ve spor
amaçlı balıkçılık yapacak kişilere
verilecek izin belgesi, belli bir süre
eğitim karşılığında olacak. Temel
balıkçılık eğitimini alacak kişiler,
izin belgesi ile istedikleri yerde avcılık yapabilecek. Bakanlık bürokratlarından edinilen bilgiye göre,
düzenlemenin esas amacı balık
türlerinin kayıt altına alınması ve
korunmasını sağlamak. Bakanlık
belge ve eğitimlerin içeriğini ayrı
bir yönetmelikle düzenleyecek.
Tasarıdaki diğer
düzenlemeler şöyle:
Diplomalı Balıkçı Dönemi:
Gemi sahiplerinin en az ön lisans
düzeyinde eğitim almış personeli
gözlemci olarak istihdam etmesi
zorunlu olacak.
Elektronik Kayıt Cihazı Geliyor: Su ürünleri avcılığı yapanların
av faaliyetleri ve avladıkları su ürünlerine ilişkin kayıt defteri veya elektronik kayıt cihazını bulundurma,
doldurma zorunluluğu getirilecek.
Spor Amaçlı Avcılığa İzin Zorunluluğu: Dinlenme ve spor
amaçlı su ürünleri avcılığı yapacak
olan 18-60 yaş arasındaki kişiler
Bakanlıktan izin almak zorunda
olacak.
Elektroşokla Avlamak Yasak:
Elektrik şoku yöntemi ile avcılık da
tamamen yasaklanırken, her türlü patlayıcı, zehirleyici uyuşturucu
maddeler ve sönmemiş kireç de balık avcılığında kullanılamayacak.
Ticari Avcılık İçin Kiralama
İzni Alınacak: Van Gölü hariç iç
sularda ticari su ürünleri avcılığı
veya dalyan kurarak ticari su ürünleri avcılığı yapılabilmesi için kiralama
yapmak suretiyle izin alınacak.
Kurala Uymayan Balıkçıya 100
Bin Lira Ceza: - Su ürünleri ile yaşam alanlarını kurutarak bu alanları
doldurana 100 bin liraya kadar para
cezası verilecek. - İç sularda izinsiz
ticari su ürünleri avcılığı yapanlara
5 bin lira, denizlerde ticari su ürünleri avcılığı yapanlara ise 20 bin lira
idari para cezası verilecek. - Ticari
olmayan dinlenme ve spor amaçlı su
ürünleri avcılığı yapanlara 200 lira
idari para cezası verilecek.
Ticari Amaçlı Su Ürünleri
Avcılığını Düzenleyen Tebliğide
değişiklik yapıldı
18/8/2012 tarihli ve 28388 sayılı
Resmî Gazete'de yayımlanan 3/1
Numaralı Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ
(Tebliğ No:2012/65)'in bazı maddelerinde değişiklik yapıldı.
Buna göre;
"Avlanabilir asgari boyları ve ağırlıkları belirtilen türlerden; hamsi,
sardalya ve istavritte ağırlıkça %
15, diğer su ürünlerine ise ağırlıkça
% 5 oranında küçük boylara istisna
tanınır. Bu istisnanın tespiti, kontrol edilen ürün miktarı üzerinden
yapılır. " ibaresi
"Avlanabilir asgari boyları ve ağırlıkları belirtilen türlerden; hamsi,
sardalya, istavrit ve lüferde ağırlıkça %15, diğer su ürünlerine ise
ağırlıkça %5 oranında küçük boylara istisna tanınır. Bu istisnanın
tespiti, kontrol edilen ürün miktarı
üzerinden yapılır.” şeklinde değiştirilmiştir.
Aynı tebliğde
"Bu türleri avlayacak balıkçı gemileri için avcılık "İzin Belgesi"nin
alınması, 15 Nisan - 31 Ağustos
tarihleri arasındaki dönemde avlanan ürünlerin ek-5'de belirtilen
yerlerden karaya çıkarılması zorunludur. Bakanlıkça, bu yerlere
ilave karaya çıkış noktaları belirlenebilir. ibaresi
"Bu türleri (b) bendi kapsamında 15 Nisan-31 Ağustos tarihleri
arasındaki dönemde avlayacak
balıkçı gemileri için avcılık "İzin
Belgesi"nin alınması ve avlanan
ürünlerin belirtilen yerlerden karaya çıkarılması zorunludur. Bakanlıkça, bu yerlere ilave karaya
çıkış noktaları belirlenebilir.” şeklinde değiştirilmiştir.
Köy-Koop Haber Aralık 2013
TARIM
9
Sıcak İklimlerde Süt Sığırcılığı Yönetimi
»» Steven Rosen, İsrail Tarım Bakanlığı Yayım Servisi - Çeviri: Dr. Neşe Nuray TOPRAK
Oldukça sıcak bir iklimin hüküm
sürdüğü İsrail, inek başına yıllık
yaklaşık 12.000 kg süt verimi ile
dünyanın en yüksek ortalama süt
üretimine sahiptir. İsrail Tarım
Bakanlığı’ndan bir uzman, kısa süre
içinde bu başarının nasıl yakalandığını şu şekilde anlatıyor:
Yüzölçümü 22.000 km2 olan ülkenin güney tarafı tamamen çöllerle
kaplıdır. Süt sığırı işletmeleri ve
yem bitkisi üretimi için deniz seviyesinin 400 metre altındaki batı kıyıları ile kuzey bölgesi kullanılmaktadır. İsrail’de 1999 yılında 1400
olan çiftlik sayısı 2011 yılında 800’e
düşmüş diğer taraftan işletme başına yıllık ortalama üretim artmıştır.
aile işletmesi süt sağımı için otomatik sağım sistemlerini kullanmaktadırlar. Hayvanların beslenmesinde ise pek çok avantaja sahip olan
TMR olarak adlandırılan toplam
hazır rasyonlar kullanılmaktadır.
TMR, hayvanların günlük ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde kaba yem
ve kesif yemi bir arada bulunduran
yem karmalarıdır. Ayrıca, günümüzde çiftliklerin çoğunda süt yağı,
proteini ve somatik hücre sayısını
belirleyen süt analiz cihazları kullanılmaktadır.
Mükemmel verim
Süt veriminde tüm dünyada bir artış beklenirken, 2010 yılında inek
başına 12.000 kg süt üretimi ile İsrail 1. sırada yer almıştır. 2012 yılı
verilerine göre, uluslararası süt üretim hacmi 1.388 milyon litre inek
sütü, 8.8 milyon litre koyun sütü
ve 11.4 milyon litre keçi sütü olarak
belirlenmiştir. İsrail’de süt üretiminde, bölgesel iklim koşullarına
ve hastalıklara karşı genetik olarak
iyileştirilmiş 124.000 adet İsrail
Holştayn süt ineği kullanılmaktadır. İsrail’de süt hayvancılığı ve süt
üretimi kota sistemi, fiyat kontrolü
ve süt kanunu ile bütünüyle planlanmış bir endüstridir. Hükümet
her birkaç yılda bir, serbest piyasa
kontrolünü yapmak ve tüketici fiyatlarını ayarlamak için ulusal anketler düzenlemektedir.
Otomasyon
Kibutzlar (toplu üretimin yapıldığı
ortak yaşam alanları) ve pek çok
Dr. Neşe Nuray TOPRAK
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Zootekni Bölümü
yan ve atık ürünlerini yoğunlukla
kullanmaktadırlar. Tüm süt yemlerinde vitamin ve mineral karmaları
kullanılmakta bunun yanında bazılarında canlı maya ve toksin bağlayıcılar da bulunmaktadır. Sindirim
sistemi problemleri yaşandığında
rasyona tampon maddeler (sodyum
bi karbonat) ve bypass yağlar ilave
edilmektedir. Ayrıca, ucuz protein
kaynağı olarak yemlik üre ve süt
yağ miktarını artırmak için ufak bir
miktar şeker kullanılmaktadır.
Rasyonların Düzenlenmesi
İsrail’de yaygın olarak kullanılan
kaba yem buğday silajı ve buğday
samanıdır. Bunun nedeni, buğdayın sulama isteğinin az olması ve
kış yağmurlarını en iyi şekilde değerlendirmesidir. Bunun dışında
yonca ve fiğ çeşitleri, son zamanda
popüler olan sorgum silajı ve az da
olsa mısır silajı ile kuru yonca otu
da kullanılmaktadır.
Kuru ot ve fermente edilmiş tavuk
gübresi düvelerin, çok iyi kaliteli
olmayan buğday ve yulaf samanı
ise özellikle kurudaki ineklerin beslenmesinde değerlendirilmektedir.
İsrailli hayvan beslemeciler, süt
ineği rasyonlarında turunçgil posası, çoğunlukla kurutulmuş bazen
yaş peynir altı suyu, DDGS, gluten
unu ve buğday kepeği gibi sanayi
Sıcaklık Stresi ile Başa
Çıkmak
İsrail, süt ineği yetiştiriciliği yapabilmek için uygun iklim koşullarına
sahip bir ülke değildir. Zira hava
sıcaklığı 22 oC’nin üzerine çıktığında yem tüketimi düşmeye başlar. Hayvanlarda vücut sıcaklığının
sabit tutulması, su tüketimi, idrar
yoğunluğu ve buharlaşma ortam
sıcaklığından doğrudan etkilenir. pervane fanlar ve yüksek basınçlı
Yaz aylarında artan sıcaklık etki- sisleme sistemleri (fogger) de businin azaltılması için kaliteli kaba lunmaktadır.
yemlerin kullanımı, rasyonlarda
kullanılan bypass yağ miktarının Başarının Arkasındaki Sır
artırılması ve bazı mineral maddelerin ilavesi yaygın uygulamalardan İsrail Hükümeti, iklim koşulları
uygun olmamasına rağmen elde etbirkaçıdır. Bunun dışında;
tikleri yüksek süt üretimini, konu• Güneş ışığından korunmak için
sunda profesyonel ekiplerin varlığı,
gölgeliklerin bulunması ve çatının
düzenli kayıt tutulması ve paylaşıbeyaz renge boyanması
mı ile yüksek teknolojik uygulama• Fıskiye (duş), ıslatma ve havalan- ların süt işletmelerinde kullanımı
dırma ile veya bunların karması ile
sayesinde gerçekleştirdiklerini, gedoğrudan serinletme (nem fazla lecekte elde edilecek başarılar için
iken)
eğitimin mutlak şart olduğunu ayrı• Sisleme ve klima ile çevre sıcak- ca İsrail’de süt endüstrisinin ulusal
lığının dolaylı olarak soğutulması olarak planlanan tek endüstri oldu(kuru havalarda)
ğunu belirtmektedirler.
• Rasyonların yeniden düzenlenmesi (enerji ve protein oranı, kaba yem İsrail Süt Sığırı
miktarının kısıtlanması, yüksek ka- İşletmelerinin Genel
liteli kaba yem kullanılması, mine- Yapısı:
ral madde kontrolü, uygun yem katkı maddelerinin kullanılması vb)
Süt üretiminin % 57’si
• Yemleme sıklığının artırılması (sık ‘Kibutz’larda;
ve az), yemliklerde fermentasyonun • Günde 3 sağım
önlenmesi
• Her çiftlikte 240 – 1000 adet sağ• Yemlemenin akşam ve gece saatle- mal inek
rinde yapılması
• İnek başına yılda 12.000 kg süt
• İştah artırıcı lezzetli yemlerin kulla- üretimi
nımı da uygulanan yöntemlerdendir.
Süt üretiminin % 43’ü ise
‘Moshav’ aile işletmelerinde;
Soğutma, Soğutma ve
• Günde 2-3 sağım
Soğutma
• Her çiftlikte 40 - 350 adet sağmal
Tüm çiftlikler yoğun ve yaygın so- inek
ğutma sistemlerine sahiptir. Ahır- • İnek başına yılda 11.000 kg süt
larda, aralıklı olarak fıskiyeler ve
üretimi yapılarak gerçekleştirilfanlar çalıştırılmaktadır. İnekler mektedir.
sağımdan önce 3 kere, sağımda en
Sağlıkla kalın.
az 1 kere ve 4-6 saatte 1 kere olmak
Kaynak: All About Feed Magazin’in 14
üzere günde 6-8 kere serinletilirler. Ekim 2013 tarihli yazısı
Bakanlık son zamanlarda, inekleri Erişim adresi: http://www.allaboutserin tutacak yeni sistemler üze- feed.net/Nutrition/Diet-Formulatirinde çalışmaya başlamıştır. Bun- on/2013/10/Cow-management-in-alar arasında kapalı ahırlarda dev hot-climate
“Ekip, biçen ve üreten tarım kesiminin güçlü bir şekilde desteklenmesi
gerekmektedir”
Gazetemiz Köy-KoopHaber’de bundan sonra yayınlanacak olan yeni bir
yazı dizisine başlıyoruz. Yazılarımızda Türkiye’nin çeşitli yerlerinden
üreticilerimizin yetiştirdikleri ürünler, üretim teknikleri, kooperatifçilik
ve tarım politikaları hakkındaki görüşlerine, hiçbir katkı ve düzeltmede
bulunmadan yer vereceğiz. Bu yazılara ne başlık vereceğimizi uzun süre
düşündük, ilk önce şehir isimlerinden başlayalım dedik, sonra konuya
göre ayıralım diye düşündük en sonunda “Üretici Gözüyle” demenin en
uygun başlık olacağına karar verdik.
Serinin ilk yazısına
Antalya’nın Elmalı
İlçesinin Hacı Musalar
Köyünden elma üreticisi
Mehmet Bozdemir ve oğlu
Hasan Fehmi Bozdemir
ile yaptığımız söyleşi ile
başladık.
- Kaç yıldır tarımla uğraşmaktasınız. Hangi faaliyetlerde bulunuyorsunuz. Kısaca anlatabilir misiniz?
- Dedelerimizden bu yana geçimizi tarımdan sağlıyoruz. Buğday ve
arpa üretiminin yanında esas gelir
kaynağımızı elma yetiştiriciliği oluşturmaktadır. Yarı bodur olan bahçemizde Granny Smith ile Golden
çeşidi elma üretimi yapmaktayız.
Bahçemiz 13 yıllık olup, 8 sene önce
de devlet desteği ile damla sulama
sistemi kurarak elma yetiştiriciliğine
devam etmekteyiz.
- Ürettiğiniz ürünleri nasıl pazarlıyorsunuz?
- Öncellikle şunu belirtmek istiyorum, elmada pazar sıkıntısı son
yıllarda çok fazla olmakta, hatta
bazı yıllarda elmayı maliyetlerinin
altında sattığımız zamanlar bile olmaktadır. Bölge olarak genellikle iç
piyasaya yönelik olarak çalışmaktayız. İstanbul, Ankara ve Trakya
Bölgelerinden alıcılar bölgemize
gelmekte ve elmaları almaktadırlar.
Yöremizde “çıkma elma” olarak adlandırılan ezik, ağaç altına dökülen
elmalarda bölgede bulunan meyve
suyu fabrikalarına vermekteyiz. Elmanın bir kısmını hasattan hemen
sonra, önemli bir kısmını da depolayarak değişik dönemlerde alıcılara
satmaktayız.
Dr. Özdal KÖKSAL
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Tarım Ekonomisi Bölümü
[email protected]
- Üretimde karşılaştığınız en
önemli sorunlar nelerdir?
- En büyük problemler renklenme,
karaleke hastalığı ve elma içi kurdu
zararlısı olup bunların yaptığı zararlar yetiştiriciliği ve pazarlamayı
olumsuz etkilemekte ve bizleri zor
duruma sokmaktadır. Bunların dışında, kabuklu bitler, akarlar, elma
göz kurdu en sık karşılaşılan zararlılar olup, kök kanseri ve külleme en
sık karşılaşılan hastalıklardır.
- Bölgenizde ve Türkiye’de elma
üreticiliğinin geleceğini nasıl
görüyorsunuz?
- Gelişen teknoloji ile üretim artık
eskisi gibi zor olmuyor, kolaylaşıyor
diyebilirim. Ama, teknoloji ile birlikte bölge ve ülke genelinde üretimde
bir artış olurken, tüketiminin aynı
kalması, elmanın kar marjının her
geçen gün azalmasına neden olmaktadır. Elmanın karlı olması için bizlerin mutlaka ihracata yönelik ürünlere
veya üretim tekniklerine yönelmemizin gerekli olduğunu söyleyebilirim.
Elma üretimini artırmak ve özellikle
ihracata yönelik üretim yapmak için
erken yaşta fazla ve kaliteli ürün veren, dekara maliyeti önemli derecede
azaltan, kültürel uygulamların daha
kolay ve ucuz olduğu, pazarlanabilir yüksek kaliteli ve dekara 6-8 ton
elma alınan sık dikim uygulamalarının hızla yaygınlaştırılması gerektiğini düşünüyorum.
- Kooperatifçilik hakkındaki
düşünceleriniz nelerdir?
- Bölge olarak, halkın pek bilinçli olmadığını söyleyebilirim. Fikir ayrılığı, anlaşamama gibi nedenlerle insanlar bir araya gelememekte, ama
bölgede bir kooperatif kurmuş olsak,
elmamızı iyi fiyatlardan satabilmemizin yanında girdileri de ucuza alabiliriz diye düşünüyorum.
- Türkiye’de tarımın geleceği
hakkındaki düşünceleriniz nelerdir.
- Gençlerin köyden ve üretimden
kopması tarımın geleceği açısından
olumsuz bir durum oluşturacaktır.
Türkiye’de genç nüfusun köylerde
hatta ilçelerde tutularak, tarımla
uğraşmalarını sağlayabilmek için,
tarım kesiminin para kazanmasını
temin etmek gerekiyor. Türkiye’de
mazot, tohum, ilaç, gübre gibi tarımda kullanılan girdilerin dünya fiyatlarından yüksek olması nedeni ile
çiftçiler ürettiğinden para kazanamıyorlar. Çiftçinin para kazanabilmesi ve gençlerin tarımdan kopuşunu önleyebilmek için ekip, biçen ve
üreten tarım kesiminin güçlü bir şekilde desteklenmesi gerekmektedir.
Ayrıca, çiftçilerin bilinçlendirilmesi
gerekmektedir. Üretim planlanmasının ve arazi toplulaştırmasının
mutlaka devlet tarafından yapılması
gerekmektedir.
10
Aralık 2013 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Yarım Yüzyıllık Bir Öykü: Köy Kalkınma Kooperatiflerinden
Tarımsal Kalkınma Kooperatiflerine
»» Ülkemizde kooperatifçiliği “ondurmayacak” bir siyasi ve ekonomik güç her zaman var olagelmiştir.
Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri,
1960’lardan beri kırsal kesimde
varlığını sürdüren dokuz tür kooperatifin, 1988’de kooperatifler kanununda yapılan değişikliklere göre
yeniden yapılandırılması sonucu
ortaya çıkmış bir kırsal kesim kooperatif türüdür.
Kooperatif Stratejisi’nde tarımsal kalkınma kooperatifleri, şöyle
değerlendirilmektedir:
“özellikle
hayvancılık sektörünün desteklenmesi ve kırsal kesimde yaşayan insanların gelirlerinin arttırılması
amacına hizmet etmektedir. Devlet
tarafından da proje desteği ile desteklenen bu kooperatifler, genellikle
küçük ölçekli olarak faaliyet göstermektedirler. Köy Kalkınma Kooperatifi, Orman Köyünü Kalkındırma
Kooperatifi, Hayvan Üreticileri Tedarik ve Pazarlama Kooperatifi ve
Çay Ekicileri İstihsal ve Satış Kooperatifi olarak dört çeşit kooperatif
türünü bünyesinde toplayan bu kooperatiflerin pazar etkinlikleri son
derece düşük düzeydedir.”
Tarımsal kalkınma kooperatiflerinin
tarihi 1960’lı yıllara kadar uzanır.
Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Türk tarım ürünlerine dış talebin
artması, 1961 anayasasına kooperatifçiliğin devletçe desteklenmesi
konusunda açık hüküm konulması,
1969’da 1163 sayılı Kooperatifler
Kanunu’nun yürürlüğe girmesi, kırsal kesimden sorgulayan gençlerin
hayata atılması, dışarıdan Türk işgücüne talep gelmesi, vb. kırsal kesimde kooperatifçiliğin ivme kazanmasına neden oldu.
Bu dönemin başat kooperatifleri olan
Köy Kalkınma Kooperatifleri incelenirse, önemli ipuçları elde edilebilir: Halkın öz girişimiyle kurulmuş
köy kalkınma kooperatifleri ,1964’de
60-70 civarındadır. Bu sayı 1966’da
298, 1970’de 1 776, 1975’de 5507 olmuş ve 1980’de 8 372’ye ulaşmıştır.
Ortak sayıları da bir milyon civarına
yaklaşmıştır. Bu kooperatiflerin ilk
kuruluşlarında dış ülkelere işçi olarak
gitme isteği önemli rol oynamıştır.
Kamu yöneticileri yabancı ülkelere
gönderilen işçilerden düzenli bir döviz akımı sağlamak üzere kooperatifleri bir araç olarak kullanmak istemiştir. Bunun için de kırsal yörelerde
döviz gereksinimi az bulunan belirli
kalkınma projelerinin uygulanması koşulunu getirmiştir. Bu girişim,
ister istemez kırsal kesimin yapısından kaynaklanan nedenlerden dolayı
giderek boyutlanmıştır. Nitekim dış
ülkelere işçi göndermede kooperatif
ortaklarına verilen öncelikler, 1970’li
yılların ortalarında kaldırılmasına
karşın, 1980’li yıllarda da kurulan
kooperatif sayısı iki katına yakın bir
artış göstermiştir.
1971’de ulusal düzeyde Köy-Koop
adıyla kurulan merkez birliği, pek
çok önemli girişimler yapmıştır.
Bunların bir kaçını şöylece sıralamak mümkündür:
• 1974’de geniş katılımlı ‘Köy-Koop
Kurultayı’nı düzenledi. Bu kurultayda Köy Kalkınma Kooperatiflerinin sorunları ve çözüm önerileri
ayrıntılı bir şekilde tartışıldı,
• Başta narenciye olmak üzere birçok tarım ürünün kooperatifler kanalıyla ihracatı gerçekleştirildi,
• 70’li yıllarda traktör karaborsasını kırabilmek için büyük mücadele
verdi. Dönemin Ticaret bakanının
ithal izini vermemesi i üzerine KöyKoop ortaklarının Ankara’da eylem
yapmasını sağladı, traktör ithal iznini kopardı.
“Kooperatifçiliğin olmaza olmazı” kooperatifler bankasını gerçekleştirmek için bir ulusal
bankanın hisselerinin yarısından
fazlasını topladı. Ancak dönemin
maliye bakanı yetkisini farklı yönde
kullanarak “bir gece kararıyla”
bankanın sermayesini artırdı; böylece Köy-Koop’un elindeki çoğunluk
hissesi azınlığa düştü.
Ülkemizde kooperatifçiliği “ondurmayacak” bir siyasi ve ekonomik
güç her zaman var olagelmiştir. Bir
yanda bilinç ve bilgi düzeyi düşük
kooperatif yöneticilerinin yaptığı
hatalar, diğer yandan bunları fırsat
bilen ‘kooperatif karşıtları’nın
harekete geçmesi ile 12 Eylül 1980
hareketinden Köy-Koop büyük bir
yara alarak çıktı. Arkasından gelen
ve IMF güdümündeki ‘ekonomide
yapısal değişim programı’nın
uygulamaya girmesiyle, Köy Kalkınma Kooperatifi hareketi, toplumsal canlılığını kaybetti. Mevcut
kooperatiflerin çoğunluğu, 1988’de
çıkarılan ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununu büyük ölçüde değiştiren 3476 sayılı kanunla,“Tarımsal
kalkınma Kooperatifleri” adı altında yeniden yapılandırıldı.
Türkiye’de Haziran 2011 itibariyle
8.200 adet tarımsal kalınma kooperatifinde 843.035 çiftçi örgütlenmiş
durumdadır. Ayrıca bu birim kooperatiflerin 4.762’si 82 bölge birliği
düzeyinde örgütlenmiştir. Bölge birlikleri de 4 ayrı merkez birliği içinde
ulusal düzeyde organize olmuşlardır. Bunlar: Köy- Koop, Or-Koop,
Hay -Koop ve Çay- Koop’dur.
Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri
dört çeşit kooperatifi bünyesinde
toplamaktadır: Köy Kalkınma Kooperatifi, Orman Köyünü kalkındırma Kooperatifi, Hayvan Üreticileri
Tedarik ve Pazarlama Kooperatif ve
Çay Ekicileri İstihsal ve Satış Kooperatifi.
Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN
[email protected]
Tarımsal kalkınma kooperatiflerinin amaçları şöylece özetlenebilir:
Yerleşim alanını düzenlemek, çiftçi
işletmelerini verimli hale getirmek
ve her türlü ürünlerin pazarlamasını
düzenleyerek kazançlı bir hale getirmek, ortakların mesleki ve gerektiğinde zati ihtiyaçlarını karşılamak,
çevresindeki doğal kaynaklardan yararlanmak ve tarım-gıda sanayisinin
kurulması çalışmalarına katılmak.
Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri
çok amaçlı kooperatiflerdir. O nedenle bünyelerinde hayvancılık, seracılık, depolama, nakliye, vb. önemli
tarımsal faaliyetleri bulundurmaktadırlar. Örneğin süt sektöründe, özellikle ihale edilen bölgelerde, üreticiler
çoğunlukla ihale sürecinde bu kooperatifler tarafından temsil edilmektedir. Ayrıca seracılık ya da yaş meyve
sebze üretimi, depolanması, ambalajlanması ve nakliyesi konusunda
faaliyet gösteren ve çoğu küçük ölçekli de olsa kendi tesislerini kuran
başarılı Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri mevcuttur. Öte yandan Orman
Köyü Kalkındırma Kooperatifleri,
etkinlik yönünden daha çok ön plana
çıkmaktadırlar. Orman ürünlerinin
kesilmesi, orman içinde sürütülmesi,
piyasaya satış için son depoya taşınması iş ve işlemleri; 1970’li yıllardan
bu yana Devlet tarafından sağlanan
yasal haklar doğrultusunda, öncelikle orman köylerinde yaşayan orman
köylüleri tarafından kurulmuş olan
tarımsal kalkınma kooperatiflerince
gerçekleştirilmektedir. Türkiye düzeyinde, diğer ormancılık faaliyetleri
yanında, orman ürünlerinin kesme,
sürütme ve taşıma işlerinin yaklaşık
% 70’ini bu kooperatifler gerçekleştirmektedirler.
Tarımsal kalkınma
kooperatiflerinin başlıca
sorunları şu başlıklar
altında özetlenebilir:
Kırsal alandaki küçük yerleşim birimlerinde kuruldukları için yeterli
ortak sayısına ve sermaye birikimine ulaşamamaktadırlar,
Kooperatif ortaklarının ve yöneticilerinin eğitim düzeylerinin yeterli
olmaması, buna bağlı olarak da kooperatifçilik bilincinin gelişememesi ve yaygınlaşamaması,
Yönetici, denetçi ve çalışan personelin kooperatifçilik ve işletmecilik
bilgisinin yeterli olmaması,
Ortakların aile işletmelerinin küçük, dağınık ve yetersiz olması nedeniyle genelde pazara yönelik üretimin yapılamaması,
Küçük, dar ve merkezden uzak kırsal
alanda kurulan kooperatiflerin, üretim, pazarlama ve ürün kalitesi ile
pazarın istediği normlardaki ürün
sevki için gerekli olan üretim, yatırım ve alt yapının oluşamaması,
Kooperatif işletmelerinin bu alandaki diğer büyük sermayeli firmalar ile rekabet etme güçlükleri,
Kooperatiflerin ihtiyaç duyduğu
yatırımlar için gerekli olan finansal
kaynakların teminine yönelik bir
yapılanmanın olmaması.
Vb. (STB, Kooperatif Strateji Belgesi)
Türk kooperatifçilik hareketinin
içinde gerçek kooperatifçiliğe yaklaşan, halkın kendi kurup yönettiği
kooperatifler olan tarımsal kalkınma
kooperatiflerinin yarım yüzyılı aşan
deneyiminden Türk kooperatifçiliği
adına çıkarılabilecek dersler vardır.
Başlangıçta dış ülkelere işçi gönderme ve bu işçilerin kazandığı dövizi
ülkeye aktarma amacıyla başlatılan
hareketin, giderek kırsal kesimin
önemli grubunca kendi öz sorunlarının çözümünde kullanılabileceği fark edilmiştir. Kırsal kesimin
önemli bir bölümü karşılaştığı kooperatifçilik olayını tanıma, bu olayın özünü tartışma ve değerlendirme durumuyla karşılaşmışlardır.
Yine kırsal kesim insanı ilk kez gerçekçi bir şekilde kendi sorunlarını
beraberce tartışma, çözüm önerilerini oluşturma, ortak karar alma ve
uygulamaya aktarma olayı ile karşı
karşıya gelmiştir.
Kırsal kesim insanının önemli bir
bölümü, kooperatifçilik olayı karşısında ve kamunun bu olaya yaklaşım biçimleri yönünde kendi tutumlarını değerlendirme olanağını
da bulmuştur. Kısacası kırsal kesimimizde 1960’lı yılların ortalarında
başlayan bu kooperatifçilik olayının, ortakların ekonomik durumunu düzeltme ve geliştirme yanında
onların sosyal konumlarını da değerlendirmelerinde önemli katkısı
olduğu söylenebilir.
Tarımsal (Köy) Kalkınma Kooperatifleri’ nin ekonomik başarısı çeşitli
açılardan tartışılabilir. Bu başarıyı
etkileyen pek çok etmen bulunmaktadır. Bunları da şu ana başlıklar altında özetlemek mümkündür:
Bu kooperatiflerin ortakları genellikle topraksız ve az topraklı köylülerdir. Dolayısıyla tarımsal üretimde, üretimin oylumunu (hacmini)
ve niteliğini belirleyen temel etmen
toprak olduğuna göre, pazar düzeyindeki ticari işlemleri düzenleyen
bu kooperatiflerin ortaklarının belirli bir kesimi için yeni gelir yaratma olanakları sınırlı kalmıştır.
Tarımsal ticareti ortakları lehine
örgütlemeyi amaçlayan bu kooperatifler, sert bir rekabet ortamıyla
karşılaşmışlardır. Tarımsal ürün
ticaretinin önemli bir bölümünü
elinde bulunduran kamu ve özel kesime ait kuruluşlar karşısında bu
kooperatiflerin pazar alanları dar
ve sınırlı kalmıştır.
Bu kooperatiflerin önemli bir kısmı
tarımsal ürünleri işleyip değerlendiren veya tarımsal girdi üreten
yatırım projelerine yönelmişlerdir.
Bu projelerin yörenin kaynaklarına uyumlu olarak seçimi, projelerin
hazırlanması, uygulamaya aktarılması ve yönetimi, pazar ve sınai
üretim deneyimi yetersiz olan bu
kooperatiflerde önemli güçlükler
yaratmıştır. Seçilen projelerin ölçek büyüklüğü ile yöre hammadde
potansiyeli arasında açıklar görülmüştür.
Bir önemli nokta da kooperatiflerin ticari ve sınai yatırımlarının
finansmanında düğümlenmektedir.
Projelerin maliyeti, öz kaynak tutarı, kredi gereksinimlerinin sağlıklı bir şekilde saptanıp planlandığı
söylenemez. Bu konuyu üstlenen
kamu kuruluşlarının yeterli proje
tiplerini bulmada, üretmede, yaymada, uygulamada ve finansmanında gerçekçi bir yaklaşım gösterdiği söylenemez. Devlet kredi ve
hibelerinden yararlanmada siyasal
güçler önemli derecede etken olmuş,
zaten kıt olan kredilerin gerçek ölçütleri saptanarak dağıtılmasında
olumsuz bir etmen olarak bu olayda
yerini almıştır. (Ayhan ÇIKIN, KöyKoop Olayı, Cumhuriyet, 11 Haziran 1982)
Tarımsal (Köy) kalkınma kooperatifleri deneyimi, Türk kırsal kesim kooperatifçiliğine yeni boyutlar kazandırmıştır : kısal kesimde
kalkınmanın bütünsellik içinde ele
alınmasını (çok amaçlılık); tarım-sanayi bütünleşmesi boyutu ; yerleşim
alanını düzenleme boyutu ve bağımsızlık (demokratik yönetim) boyutu
gibi. (S. Güven; Kırsal Yapıda bir
değişim aracı olarak köy kalkınma
kooperatifleri). Tarımsal (Köy) Kalkınma Kooperatifi hareketi, olumlu ve olumsuz yönleriyle 1,5 asırlık
Türk kooperatifçilik hareketi birikiminin bir ürünüdür. Bu hareketin
kırsal kesimlerde yerel kaynakların
harekete geçirilmesinde büyük bir
potansiyel yaratabileceğini gözden
kaçırmamak gerekir.
º
9
Lizbon. Portekiz
www.sisab.org
17-18-19 Şubat 2014
19. PORTEKİZ ULUSLARARASI GIDA VE İÇECEK TİCARET FUARI
Köy-Koop Haber Aralık 2013
KOOPERATİFÇİLİK
Okul Sütü İhalesi Sonuçlandı
»» 22 Kasım'da yapılan okul sütü ihalesi onaylandı. Yenilenen okul sütü ihalesi ile 17
milyon 685 bin lira kamu yararı sağlandı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı 2013-2014 eğitim yılı ikinci
döneminde 6.3 milyon öğrenciye dağıtılacak 300 milyon kutu
sütü alımı için 22 Kasım'da gerçekleştirilen
ihaleyi
onayladı.
Dört ayrı coğrafi sınıflama üzerinden
gerçekleştirilen ihalede, Pınar ve
Dimes'in oluşturduğu ortak girişim
grubu, Doğu Anadolu ve Ege Bölgesi'ndeki okullar için en iyi teklifi
vermişti. Bakanlıktan yapılan yazılı
açıklamada, "Pazarlık usulü ile 22
Kasım'da tekrar ihalede birim fiyat
olarak ortalama 51.70 kuruş verildi,
toplam teklif tutarı ise 157 milyon
lira olarak gerçekleşti. Böylece iptal edilen ihaleye göre yeni yapılan
ihaleyle 17.7 milyon lira kamu yararı
sağlanmış oldu." bilgisi verildi.
Türkiye genelinde 35,000 ilköğretim okulunu kapsayan alım ihalesinde, dört gruba ayrılan bölgelere göre
onaylanan teklifler şöyle:
1. Kısım
Doğu Anadolu-Ege ilköğretim okulları için 0.5147 lira birim fiyattan
32.01 milyon lira bedelle Dimes-Pınar OGG,
2. Kısım
İç Anadolu-Güneydoğu Anadolu ilköğretim okulları için 0.519 lira birim fiyattan 51.2 milyon lira bedelle
Yavuz Lojistik,
Marmara - Karadeniz ilköğretim
okulları için 0.515 lira birim fiyattan
54.72 milyon lira bedelle Ak Gıda,
Akdeniz ilköğretim okulları için
0.5195 lira birim fiyattan 19.10 milyon lira bedelle Güney Süt tarafından verildi.
12 Kasım 2013 tarihinde
yapılan ihale iptal edilmişti.
14 Kasım 2013 tarihinde iptal edilen
ihale için Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi: “Okul
Sütü alımı için 12 Kasım’da yapılan
açık ihalede, 7 coğrafi bölgemiz 4
kısım olarak belirlenerek, her kısım
için veya birden çok kısımlara teklif
Toplumsal Uzlaşının
Sağlanmasında ve Ekonomik
Kalkınmada Kooperatifçilik
Eğitiminin Önemi
»» Toplumsal barış ve sosyal refahın toplumun tüm
kesimlerine paylaşılmasında ortak değer ve bilince
sahip uygar vatandaşların eğitimi önemli rol oynar.
3. Kısım
4. Kısım
11
verme imkanı sağlanmıştır, istekliler tarafından kısımlar ortalaması
olarak 57,53 Kuruş birim teklif verilmiştir. 2013 yılının Ocak ayında
yapılan okul sütü ihalesinde kısımlar
ortalaması olarak 45,38 Kuruş birim
teklif verilmiş ve bu teklif üzerinden
mal alım işi tamamlanmıştır. Aynı
yıl içerisinde yapılan her iki ihale
arasında yüzde 27 oranında bir fark
bulunmaktadır. Üretim maliyetleri, lojistik masrafları ve enflasyon
oranları beraber değerlendirildiğinde aradaki farkın normal olmadığı
değerlendirilmiştir. Kamu yararı
gözetilerek yapılan ihale bu nedenle
onaylanmamıştır.” bilgisini vermişti.
Kooperatifçilik toplumda bütünleştirici ve uzlaştırıcı rol oynamaktadır. Az gelişmiş ve sömürge
olmuş olan ülkeler ulus bilinçlerini kazanmak için kooperatifçiliği
yegâne yol görmektedir. Dolayısıyla kooperatifleşme oranı bu ülkelerde %90 ‘lara yaklaşmakta iken
ülkemizde bu oran henüz %10 ‘unu
aşamamaktadır.
Bu süreçte ülkemizde kooperatifçilik eğitiminin ilkokullardan
başlayarak verilmemesi ve mesleki teknik eğitimde kooperatifçilik
yüksekokullarının azlığı bu süreci
olumsuz etkilemektedir.
Kooperatifler ve üniversiteler arasındaki kopukluk nedeniyle kooperatifçilik bilincine sahip bir
nesil yetişmediğinden ülkemizde
bölgeler arasındaki gelir dağılımı
açılmış ve ülkemizde kooperatif
yöneticileri arasında suistimaller
artmış, toplumda kooperatifçilik
derin bir yara almıştır. Köy enstitülerini kapatan zihniyet tarımsal
ve kooperatifçilik eğitimini ayırmış
bu nedenle ziraat mühendisleri
sürecin teknik eğitiminden istifade ederek kooperatifçiliğin sosyal
boyutunu göz ardı etmişlerdir. Bu
süreçte Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği
(KÖY-KOOP) öncü bir rol oynamış
ve kooperatifçilik bilincinde bir rol
üstlenmiştir.
Bu süreçte üniversiteler kooperatifçilik eğitiminde geri kalmış ve
toplumun beklentilerine cevap verememiş, uygulamalı eğitim teorik
eğitimin gerisinde kalmıştır. Sahada eğitim alamayan köylü, uygulamalı eğitimini tarlada göremeyen
ziraat mühendisi adayları, ülkemizde bilinçli tarımın gelişmesine yeterli desteği verememişlerdir. Yapı
kooperatifleri ve tarımsal kooperatiflerden kaynaklanan sorunlar kaynağını ahilikten alan Türk kooperatifçiliğin gelişmesini ve üye sayısını
artmasını engellemiştir.
Ülkemizde ‘2012 Yılı Dünya Kooperatifçilik Günü’ dolayısıyla
kooperatifleşmenin önemi vurgulanmıştır. Türkiye Kooperatifçilik
Stratejisi ve Eylem Planı ile ülkemizde Kooperatif Meslek Yüksekokullarının sayısı artırılmaması he-
S. Sedat AKGÖZ
Ahi Evran Üniversitesi
Mucur Meslek Yüksekokulu
Kooperatifçilik Bölümü
Öğretim Görevlisi
deflenirken, halen beklenen sayıda
Kooperatifçilik Meslek Yüksekokulunun olmaması, bilinçli kooperatifçilerin sayısının azlığı, kooperatifçiliğin gelişimini engellemiştir.
Anayasamızın 171.nci maddesi
‘Kooperatifçiliğin
Geliştirilmesi
Devlet, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin
korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak
tedbirleri alır ibaresi kooperatifçilik eğitimini desteklemek anayasal
bir zorunluluktur.’
Devletin kooperatifçilik
eğitimini desteklemesi
anayasal bir
zorunluluktur.
Türkiye’de kooperatifçilik eğitimin
geliştirilmesi için aşağıdaki önlemleri almak gerekir.
• Kooperatif Meslek Yüksekokulu
mezunlarına sınavlarda öncelik
sağlanması,
• Kooperatifçilik Meslek Yüksekokulları ön lisans mezunlarının,
lisans eğitimlerini ‘Ziraat Mühendisliği’ alanında; dört yıllık kooperatifçilik bölümünde tamamlaması,
• Kooperatifçilik ön lisans mezunları eğitim uygulamalarının 3 gününü kooperatiflerde uygulamalı
olarak gerçekleşmesi,
• Öğrencilerin staj eğitimlerinin 40
iş gününe sığdırılmaması ve eğitimim tüm öğretim yılına yayılması;
toplumda kooperatifçilik eğitiminin gelişmesine katkıda bulunacaktır.
Acı Kaybımız
Köy-Koop eski Genel Başkanı Nedim Tarhan’ın oğlu
DOĞAN TARHAN
vefat etmiştir.
Yakınlarına ve tüm sevenlerine baş sağlığı dileriz.
Köy-Koop Merkez Birliği
Unimed
Merhum Doğan Tarhan’ın babası; 1948 Yılı Adana Doğumlu
olan Nedim Tarhan, Köy Kalkınma Kooperatifleri Merkez Birliği
Genel Başkanlığını yapmış, 1977 yılında Adana milletvekili olarak
seçilmişti. O dönemlerde kırsal alanda köylülerin demokratik halk
kooperatiflerinde örgütlenmesi konusunda büyük çalışmalarda
bulunmuştu. Dört çocuk babası olan Tarhan,
1992 yılında 43 yaşında iken hayatını kaybetmişti.
12
Aralık 2013 Köy-Koop Haber
RÖPORTAJ
“Çıkış Noktamız Ülkemizde Biyolojik Mücadele
Uygulamalarının Yaygınlaştırılmasıdır”
Röportaj:
Ayhan ELMALIPINAR
1933
Gerçekte sanat
ve bilimi de
birbirinden ayrı
düşünmemeliyiz.
Bakınız ünlü İngiliz
biyolog ve doğa
bilimci Charles
Darwin sanat ve
bilimin birlikte ele
alınmasının önemini
nasıl ifade ediyor…
“Bilim ve sanat bir
kuşun iki kanadı
gibidir. Bu kanada
sahip olan toplumlar
özgürce uçar,
sahip olamayan
toplumlar ise
tavuk toplum olur.
Tavuklar ise önlerine
verilen yemleri
gagalar ve sevinir.
Ancak arkasından
yumurtalarının
alındığını farkında
bile olmazlar…”.
»» Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü bilim insanları belirli biyolojik mücadele etmenleri
üzerinde 25 yıldır çalışmalarını sürdürüyorlar. Bu birikimleriyle teknolojik üretim konusunda geliştirdikleri prototip
kitle üretim iş fikirleri ile sanayiye dönük çalışmalara ağırlık veriyorlar. Bu alanda öncülük yaparak, birçok etkinliklere
dâhil oluyorlar. A.Ü. Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Cem Özkan ile Biyolojik Mücadele
konusunda yapılan çalışmalar hakkında konuştuk.
Köy-Koop Haber - Cem Hocam,
2013 Uluslararası Bursa Tarım
Fuarına Ankara Üniversitesi
Ziraat Fakültesi olarak katılım
sağladınız. Bu katılımdaki
amacınızı açıklar mısınız?
Prof.Dr. Cem Özkan: 1-5 Ekim
2013 tarihleri arasında yapılan Bursa
11. Uluslararası Tarım Tohumculuk
Fidancılık ve Süt Endüstrisi Fuarında tarımla ilişkili çok sayıda yerli ve
yabancı firma yanında, birlikler, kooperatifler, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’na bağlı birkaç kuruluş yanında üniversite kesiminden sadece
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
bir stant ile katılım sağlamıştır. Bilindiği gibi fuarlar belirli bir alanda bilginin, yeniliklerin ve teknolojik gelişmelerin alıcılarıyla buluştuğu yerlerdir.
Biz de A.Ü. Ziraat Fakültesi olarak
tarım konusunda sahip olduğumuz
bilgi, yenilik ve teknolojik ürünlerimizi üreticilerle paylaşmak için bu fuara
bir stant ile katılım sağladık.
K.K - Genelde üniversiteler sanat ve bilimin çok farklı alanlarında bilgi ve yeniliklerin üretildiği ve öğretildiği yerler olarak
bilinir. Sanayi kesimi de genelde
ihtiyaç duyulan teknolojik ürünlerin üretildiği yerler olarak bilinir. Teknolojik üretim olarak
üniversitelerin görevi nedir?
C.Ö : Gerçekte sanat ve bilimi de birbirinden ayrı düşünmemeliyiz. Bakınız ünlü İngiliz biyolog ve doğa bilimci Charles Darwin sanat ve bilimin
birlikte ele alınmasının önemini nasıl ifade ediyor… “Bilim ve sanat bir
kuşun iki kanadı gibidir. Bu kanada
sahip olan toplumlar özgürce uçar,
sahip olamayan toplumlar ise tavuk
toplum olur. Tavuklar ise önlerine
verilen yemleri gagalar ve sevinir.
Ancak arkasından yumurtalarının
alındığını farkında bile olmazlar…”.
Darwin’in açıklamasından yola çıkarsak üniversiteleri ve sanayiyi birbirinden tamamen bağımsız kurumlar
olarak düşünmemeliyiz.
Bugünkü
anlamda üniversiteler sadece bilgi ve
yeniliklerin üretildiği ve öğretildiği
yerler değil, aynı zamanda teknolojik
ürünlerin iş fikrinin geliştirildiği ve
ar-ge yapılan yerlerdir. Üniversiteler
sadece bununla da kalmayıp elde ettiği birikimleri ve iş fikirlerini sanayi ile
paylaşan kurumlar olarak görülmektedir. Diğer taraftan sanayi kuruluşları, sadece üretim yapılan yerler değil
aynı zamanda ar-ge yapan ve/veya
ar-ge’ye ve iş fikirlerine kapıları açan
kurumlardır. Bu bağlamda üniversiteler daha çok iş fikri ve ar-ge kapasiteleriyle ve sanayi kuruluşları da daha
çok sermaye ve üretim kapasiteleriyle
iki kurum arasındaki mevcut makasın
kapanması için bir dizi çaba harcama
durumundadır.
K.K- Fuarda sergilediğiniz teknolojik ürünlerin konusu nedir?
C.Ö- Fuarda sergilediğimiz ana tema
“Biyolojik Mücadele” dir.
K.K- “Biyolojik Mücadele” kavramını biraz açıklar mısınız?
C.Ö- Evet, bildiğimiz gibi üretimden
tüketime kadar süreç içerisinde birçok faktör, tarımsal ürünlerde önemli
derecede kayıplara neden olmakta-
dır. Üreticilerimiz tarımsal ürünlerdeki kayıpları en az düzeyde tutmak
için çaba harcarlar. Bu çabalar içinde
üreticilerimizin en fazla kullandıkları yöntem “Kimyasal Mücadele”dir.
Kimyasal mücadele yöntemi çok kısa
sürede sonuç vermekle birlikte yoğun
ve bilinçsiz kullanıldığında insana,
doğal kaynaklara ve biyolojik çeşitliliğe geri dönüşümü oldukça zor olan
büyük zararlar vermektedir. Bu tür
sorunların önemini kavramış ülkelerde kimyasal mücadelenin alternatifi
yöntemler üzerinde durulmaktadır.
Bu yöntemlerden bir de “Biyolojik
Mücadele”dir. Biyolojik mücadele,
tarımda zararlı etmenlere karşı bu
etmenlerin doğal düşmanların insan
eli yardımıyla kullanılarak zararın önlenmesidir. Bizim de çıkış noktamız,
ülkemizde biyolojik mücadele uygulamalarının yaygınlaştırılmasıdır.
K.K- Ülkemizde biyolojik mücadelenin kullanılması gerektiğini
ortaya koyan net bir örnek verebilir misiniz?
C.Ö- Örtüaltı yetiştiriciliğinin yaygın
olduğu güney bölgelerimizdeki biyolojik mücadele uygulamaları buna iyi
bir örnek olabilir. Bölgede son yıllara
kadar yoğun ve bilinçsiz tarım ilaçları
kullanılmaktaydı. Bölgede kimyasal
mücadelenin istenmeyen sonuçları
konusunda üreticilerde oluşan bilinç,
ihracatta yaşanan tarım ilacı kalıntı
sorunları, devletin biyolojik mücadeleye ödediği teşvikle ve üreticiye
kullanması üzere sunulan biyolojik
mücadele etmenlerin olumlu sonuçlarının görülmesi, üreticileri biyolojik
mücadeleye yönelten önemli gelişme-
lerdir. Sonuç mu? Sonuç, biyolojik
mücadele uygulamalarıyla örtüaltı
yetiştiricilikte yıllık ilaçlama sayısı
60’dan 5’e kadar düşmüştür. Bugün
bölgede 10.000 dekardan fazla örtüaltı alanında aktif olarak biyolojik mücadele uygulanmaktadır.
K.K- Bu durum hem üretici hem
tüketici hem de ülke için istenen
bir durum değil midir?
C.Ö- Biyolojik mücadelenin en fazla
tarım ilacı kullanılan bir bölgemizde
olağanüstü düzeyde azaltılmış olması
üretici ve tüketiciler için tam da istenilen bir durumdur. Ancak burada
ülke olarak çok ta büyük bir başarı söz
konusu değildir. Çünkü burada kullanılan biyolojik mücadele etmenleri,
önemli teknolojik üretimler olmakla
birlikte çoğu bizim ülkemizde üretilmemektedir. Ülkemizde kullanılan biyolojik mücadele etmenlerinin %95’i
yurtdışından yabancı firmalar kanalıyla getirilmekte ve etkili bir şekilde
kullanılmaktadır. Demem o ki biyolojik mücadele etmenleri olarak bilinen
bu teknolojik ürünleri, ülke olarak bizim üretmemiz gerekir. Ülkemiz tarım
politikaları da aynı doğrultuda görünmektedir.
K.K- Ülkemizde teknolojik ürün
olarak biyolojik mücadele etmenlerinin üretimi ne durumdadır?
C.Ö- Öncelikle ülkemizin biyolojik
mücadele etmenlerinin varlığı konusunda çok şansı bir ülke olduğunu
söylemeliyim. Ancak ülkemizde doğal
olarak bulunan bu biyolojik mücadele
etmenlerin yerli üretimi ve kullanımı
konusunda aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Hatay ilimizde iki farklı doğal
düşman böcek türü üreten bir adet
yerli firma ve kamuya ait birkaç kurumun sınırlı sayıda doğal düşman üretimi söz konusudur. Üniversitelerin
ilgili fakülte ve bölümleri ise genelde
biyolojik mücadele etmenlerin üretimi ve uygulanmasından ziyade temel
bilgi üretimi konusuna odaklanmış
durumda olup söz konusu araştırmalar sürdürülebilirlik özelliği taşımamaktadır.
K.K- Sizler fakültenizde bu konuda neler yapıyorsunuz?
C.Ö.- Bizler biyolojik mücadelenin
ülkemizde yaygınlaşması için öncelikle bu konudaki çalışmalarımızın
sürdürülebilirliğini sağlamaya çalışıyoruz. Ankara Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Bitki Koruma Bölümü’nde
belirli biyolojik mücadele etmenleri
üzerindeki çalışmalarımız 25 yıldır
sürdürülmektedir. Bu sürdürülebilir
çalışmalar sonrasında teknolojik üretim konusunda geliştirdiğimiz prototip kitle üretim iş fikirleri ile sanayiye
yönelik çalışmalar da yapıyoruz. Tabi
ki bu çalışmalarda genç araştırmacıların yer almasını çok arzuluyoruz ve
onların çalışmalarını destekliyoruz.
Bugün geldiğimiz noktada fakültemizde bir adet predatör türün (Anthocoris nemoralis) ve 6 adet parazitoit arıcığın (Trichogramma pintoi,
Trichogramma evanescens, Trichogramma cacoeciae, Chelonus oculator,
Venturiacanescens, Bracon hebetor)
prototip kitle üretimi tamamlanmış
durumdadır.
Bunları biyolojik mücadele konusunda çalışan ve fuara katılan genç araştırmacı arkadaşlarımız açıklasınlar
sizlere… Evet, söz sizde arkadaşlar…
K.K. - Dr. Hilal Tunca, kendinizi,
çalışmanızı, fuara katılım amacınızı ve fuar hakkındaki gözleminizi açıklar mısınız?
Dr.Hilal Tunca: Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Entomoloji A.B.D’nda Uzman
Dr. olarak çalışıyorum. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından
desteklenen bir teknogirişim projem
var. Bu projenin danışmanlığını Prof.
Dr. Avni Uğur yapıyor. Ayrıca projede
Araş. Gör. Miray Durlu ile birlikte çalışıyoruz. Projemizin konusu Yumurta
Parazitoiti Trichogramma pintoi’nin
Kitle Üretimi üzerinedir. Yumurta
parazitoitleri bilindiği üzere biyolojik mücadelede en fazla tercih edilen
parazitoit grubudur. Fuara katılım
amacımız kitle üretimine başladığımız bu faydalı böceği üreticilerle buluşturmak ve biyolojik mücadele uygulamalarını yaygınlaştırmaktır. Fuar
süresince standımız üreticiler açısından yoğun ilgiyle karşılandı. Ayrıca bu
yoğun talep doğrultusunda medya ile
de buluştuk. Gördük ki üreticilerimiz
biyolojik mücadele uygulamaları konusunda bilinçlenmeye başlamışlar.
Üreticilerimizde bu bilincin yerleşmesi çok memnuniyet verici bir durum.
K.K. - Araş. Gör. Miray Durlu,
kendinizi, çalışmanızı, fuara katılım amacınızı ve fuar hakkındaki gözleminizi açıklar mısınız?
Araş. Gör. Miray Durlu: Ben Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Bitki Koruma Bölümü Entomoloji
A.B.D’nda araştırma görevlisi olarak
görev yapmaktayım. Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı tarafından desteklenen Uzman Dr. Hilal Tunca’nın
yürütücü olduğu teknogirişim projesinde ar-ge personeli olarak çalışıyorum. Projemizin konusu Yumurta
Parazitoiti Trichogramma pintoi’nin
Kitle Üretimi üzerinedir. Bu parazitoit
türü gerek açık alanlarda gerekse örtü
altında birçok kültür bitkisinde görülen özellikle lepidopter grubu zararlı
böceğin yumurtasını parazitlemekte ve onları başarılı bir şekilde baskı
altına alabilmektedir. Fuara katılım
amacımız birçok zararlıyı baskı altına
alabilen bu faydalı böceğin tanıtımını
üreticilerimize yapmaktı. Bu tanıtımı
broşür, afiş ve bu faydalı böceği canlı
olarak üreticilerimize göstermek suretiyle yaptık. Karşılaştığımız ilgiden
Köy-Koop Haber Aralık 2013
TARIM
çok memnun kaldık. Umuyoruz ki
biyolojik mücadele çalışmaları önümüzdeki yıllarda daha yaygın ve etkili bir şekilde uygulanan bir mücadele yöntemi olur.
K.K.- Şahin Tatlı, sizin Kırıkkale Üniversitesi’nde öğretim
görevlisi olarak yeni göreve
başladığınızı öğrendik. Kendinizi, çalışmanızı, fuara katılım
amacınızı ve fuar hakkındaki
gözleminizi açıklar mısınız?
Öğretim Görevlisi Şahin Tatlı:
Kırıkkale Üniversitesi Meslek Yüksek
Okulu Organik Tarım Bölümü’nde
öğretim görevlisi olarak çalışmaktayım. Benim de Prof. Dr. Cem
Özkan’ın danışmanlığında yürüttüğüm bir teknogirişim projem var. Bu
projede ben de bir faydalı arıcık ile
çalışıyorum. Bu faydalı arıcığın ismi
Venturia canescens. Bu faydalı arıcık
başta depolarda olmak üzere meyve
ağaçlarında da bulunan lepidoptera
takımına ait birçok zararlı böceği baskı altına alabilmektedir. Projemizde
bu faydalı arıcığın kitle üretimini hedefliyoruz. Fuara katılım amacımız
V. canescens’in üreticilerimize tanıtımını yapmak ve bu faydalı böceğin
zararlılar üzerinde nasıl etkili olduğunu anlatmaktı. Bunu da başarıyla
gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum.
Üreticilerimiz biyolojik mücadeleyi uygulama konusunda son derece
istekliler. Bu bizi çok mutlu etti. Bu
fuara katılmakla amacımıza ulaştığımızı düşünüyorum.
K.K.- Yüksek lisans öğrencisi
İsmail Atay kendinizi, çalışmanızı, fuara katılım amacınızı ve
fuar hakkındaki gözleminizi
açıklar mısınız?
İsmail Atay: Ben de Bolu- Gerede
Ziraat Odası’nda Ziraat Mühendisi
olarak çalışıyorum. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde Prof. Dr.
Cem Özkan’ın danışmanlığında biyolojik mücadele konusunda yüksek
lisans yapıyorum. Ayrıca öğretim
görevlisi Şahin Tatlı’nın yürütücülüğündeki teknogirişim projesinde
ar-ge personeli olarak yer almaktayım. Kitle üretimine başladığımız V.
canescens’in gerek yurtdışında gerekse ülkemizde hiçbir ticari uygulaması bulunmamakta. Bizim amacımız bu faydalı arıcığı ticarileştirerek
üreticilerin hizmetine sunmak. Bu
fuara katılmakla da bu amacımızı
gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum.
K.K- Yüksek lisans öğrencisi
Hatice Hilal Moran, kendinizi,
çalışmanızı, fuara katılım amacınızı ve fuar hakkındaki gözleminizi açıklar mısınız?
H. Hilal Moran: Ben Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Entomoloji A.B.D’nda
yüksek lisans yapıyorum. Benimde
Şahin Tatlı gibi Prof. Dr. Cem Özkan danışmanlığında yürüttüğüm
bir teknogirişim projem var. Projemin konusu faydalı arıcık Bracon
hebetor’un Kitle Üretimi üzerine.
Bracon hebetor’un yurtdışında ticari
satışı ve uygulaması bulunmaktadır.
Ancak ülkemizde böyle bir durum
söz konusu değil. Biz bu proje ile
bu faydalı arıcığın yerli üretimini
gerçekleştirip üreticilerimize daha
ekonomik olarak ulaştırmayı hedefliyoruz. Katıldığımız bu fuarda da
bu faydalı arıcığın tanıtımını üre-
13
Güneş Enerjisinden Elektrik
Üretiminin Önemi
»» Güneş enerjisi güneşte bulunan hidrojen gazının
helyuma dönüşmesinden ortaya çıkan ışık ve ısı
enerjisidir. Bu enerjinin de çok az bir bölümü
dünyaya ulaşmaktadır.
ticilerimize yaptık ve çok büyük bir
ilgiyle karşılaştık. Üreticilerimiz de
artık çevre dostu mücadele yöntemlerini kendi arazilerinde uygulamak
istiyorlar. Çünkü kimyasal mücadelenin çevre ve insan sağlığına olan
olumsuz etkilerinden haberdarlar.
K.K- Yüksek lisans öğrencisi
Vedat Mutlu, kendinizi, çalışmanızı, fuara katılım amacınızı
ve fuar hakkındaki gözleminizi
açıklar mısınız?
Vedat Mutlu: Ankara Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Bitki Koruma bölümü Entomoloji ABD’de Prof. Dr.
Avni Uğur danışmanlığında yüksek
lisans yapmaktayım. Ayrıca meslektaşım Hilal Moran’ın yürütücülüğündeki teknogirişim projesinde arge personeli olarak yer almaktayım.
Fuara katılım amacımız birçok gelişmiş ülkede başarılı bir şekilde kullanılan Bracon hebetor adlı faydalı
arıcığı kitle halinde üreterek ticarileştirmektir. Fuarda karşılaştığımız
ilgiden çok memnun kaldık. Umuyoruz ki biyolojik mücadele çalışmaları
önümüzdeki yıllarda üreticiler tarafından daha fazla kabul görecek.
K.K- Son sınıf öğrencisi Ali
Rıza Günal, kendinizi, çalışmanızı, fuara katılım amacınızı ve
fuar hakkındaki gözleminizi
açıklar mısınız?
Ali Rıza Günal: Ben Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü’nde lisans öğrencisiyim.
Ben de hocalarımın yürütmüş olduğu projelere gönüllü olarak katkı
sağlıyorum. 3. Sınıf stajımı da bir
biyolojik firmasında yaptım. Ayrıca
Prof. Dr. Cem Özkan danışmanlığında biyolojik mücadele konusunda
bitirmiş olduğum bir TÜBİTAK projem de bulunmakta. Biyolojik Mücadele Laboratuvarı’nda ürettiğimiz 1
avcı böcek ve 6 faydalı arıcığın fuara katılan üreticilerimize tanıtımını
bilgisayar sunumu, broşür, poster ve
canlı örneklerle yaptık. Gördüğümüz
ilgiden çok memnunuz. Yolun başında olan biri olarak bu fuar benim
için çok büyük bir tecrübe oldu.
K.K - Cem Hocam, neler yapıyor
bu gençler, çok güzel işler başarıyorlar. Nedir bu işin sırrı?
Prof.Dr. Cem Özkan: Evet, ortada gençlerin müthiş bir ideali ve de
başarısı var. Bu gençlerin çoğu daha
lisans döneminde iken TÜBİTAK’tan
bizlerin danışmanlığında biyolojik
mücadele konusunda proje yaptılar.
Şimdi bu gençler sanayiye yönelik iş
fikri üretiyorlar ve prototip üretimler yapıyorlar. Biz hocalar sadece yol
göstermeye, kapıyı aralamaya çalışıyoruz. Gerçekte bu gençler bizim
genç yaşımızda yaptıklarımızdan
daha iyisini yaptılar. Aynı gençler
umuyorum gelecekte bizim şimdiki
yaşlarda yaptıklarımızdan daha fazlasını da yapacaklar. Bu arada başarılı gençlerle çalışma konusunda,
kendimi şanslı hissettiğimi de söylemeliyim… Diğer taraftan bu gençlerin sosyal sorumluluk konusunda
da çok üretken olduğunu söylemeliyim. Bu gençler, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma
Bölümü’nün bir sosyal sorumluluk
projesi olan Böcek Şenlik Okulu
(BÖŞO)’na önemli katkılar vermişlerdir.
K.K- Fuarda Böcek Şenlik Okulu (BÖŞO)’nun etkinliklerini de
gördük. BÖŞO’ nun bu etkinliklerinden okuyucularımıza da açıklamalarda bulunur musunuz?
C.Ö- Katıldığımız bu fuarda Böcek
Şenlik Okulu olarak çiftçi çocuklarına,
ilköğretim çağındaki öğrenci ve öğretmenlere, tarım lisesi öğrenci ve öğretmenlerine uygulamalı ve sertifikalı
ekoloji eğitimi verdik. Burada bilimin
eğlenceli yüzünü kullanarak biyolojik
çeşitlilikte en büyük grubu oluşturan
böceklerin ekolojik dengedeki yeri
ve önemi anlatılıyor. BÖŞO bugüne
kadar 6500 öğrenci ve 500 den fazla
öğretmene “Böceklerle Ekoloji Eğitimi” verdi. BÖŞO’ya olan yoğun ilginin
Bursa Tarım Fuarı’nda da görülmesi
ekibimiz oldukça sevindirdi.
K.K- Fuarda üreticilere farklı
konularda seminerler de verdiğini biliyoruz. Hangi konularda
seminer verdiniz?
C.Ö- Fuarı düzenleyen TÜYAP fuarcılığın talepleri doğrultusunda iki
adet seminer konusu belirledik. Çiftçi Bilgilendirme Seminerleri adı altında 1.10. 2013 tarihinde "Tarımda
Zararlılara Karşı Çevreci Bir Yaklaşım Biyolojik Mücadele" ve 2.10.2013
tarihinde "Bir Ürünün Organik Olduğunu Nasıl Anlarız?" konulu iki adet
seminer verdik. Bu seminerlerde
üreticilerimizin çevre konusunda bilinçlenmeye başladığını gözlemlemek
bizleri hayli sevindirdi.
K.K- Son olarak Ziraat Fakültelerinin fuarlara katılımı konusunda neler söylersiniz?
C.Ö- Gerçekten ekip olarak bu fuarda hem üreticilerden hem sektörden hem TÜYAP fuarcılıktan hem de
çocuklardan çok önemli düzeyde ilgi
gördük. Özellikle üreticilerin birçok
konuda ziraat fakültelerinden büyük
bir beklenti içinde olduğunu gözlemledik. Birçoğunun “ fakültenin burada
olması bile yeter” demesi bizleri çok
sevindirdi. Sektörle yapılan ikili görüşmelerde birçok proje ön fikir geliştirildi, TÜYAP’tan ileriki aktiviteler
için davetler aldık, çocuklarla olan gönül bağımızı daha da geliştirdik.
Fuara katılım gerçekleştiren tüm
ekibin ortak görüşü, “Fakültemizin
bu etkinlikte de öncülük görevini yerine getirdiği, ileriki yıllarda birçok
ziraat fakültesinden birçok ekibin
benzer fuarlara çok daha fazla teknolojik ürünle katılım gerçekleştirebileceği ve özellikle de genç araştırmacılarımızın bu faaliyetlerde daha
fazla yer alacağı” yönündedir.
Bu oranın iki milyarda bir olduğu ifade edilmektedir. Dünyada sanayileşme ve hızlı şehirleşme ile artan
enerji talebini artırmıştır. Uzun yıllar daha çok fosil yakıtlara dayanan
bir enerji politikası izlenmiş ve çevre
değerleri çok dikkate alınmamıştır.
Bir taraftan enerji kaynakları hızla
azalırken, hatalı politikalar sonucu
çevre kirliliği artmış, çevre kirliliğinin neden olduğu küresel ısınma
dünyamızı ve insanlığı tehdit etmeye başlamıştır. Sorun bir ülkenin
sorunu olmaktan çıkıp dünyanın
sorunu haline gelmiştir. Dünya alternatif enerji kaynaklarını konuşmaya başlamıştır. Bu konuda çevreye en az zarar veren, sürdürülebilir
enerji kaynakları önem kazanmaya
başlamıştır. Bu kaynakların başında güneş enerjisinde yararlanma
konusu gelmektedir.
İnsanoğlunun güneşin faydalarını
keşfi insanlık tarihi kadar eskidir.
İnsanlar ürünlerini kurutmuşlar,
daha fazla aydınlanmak ve ısınmak
için pencerelerini fazlaştırmışlar,
ışığın yakıcı özelliğini dikkate alarak
savaşlarda kullanmışlar, Galileo’nun
merceği bulması ile bu süreç daha da
fazla değişim göstermiştir.
Tabii güneşin enerji gücü petrolün enerji ihtiyaçlarının karşılanmasında daha yaygın kullanılması
nedeniyle uzun yıllar geri planda
kalmıştır. Ancak 1970’li yıllarda
yaşanan petrol krizi ile alternatif
enerji kaynağı olarak dünya gündemine girmiştir. Daha sonraki
yıllarda da yaşanan çevre kirliliği
ve küresel ısınma nedeniyle daha
da ön plana çıkmıştır. Dünyadaki
çalışmalara paralel çalışmalar ülkemizde de ayni yıllarda araştırma
kuruluşlarımız ve üniversitelerimizce araştırılmaya ve bazı uygulamalar yapılmaya başlanmıştır.
Ülkemiz dünyadaki birçok ülkeye
göre güneş enerjisinin üretimi konusunda şanslı bir bölgede bulunmaktadır. İhtiyacımızın önemli bir
bölümünü Güneş enerjisinden karşılama imkânımız vardır. Ayrıca bu
enerji çevre kirliliğine yol açmayan
ve tükenmeyen bir enerji kaynağıdır.
1950’li yıllardan itibaren gelişen ve büyüyen güneş pili teknolojisi güneş enerjisini kullanma
imkânlarını daha da artırmıştır. Bu
konudaki çalışmalar 80’li yıllarda
geliştirilen silikon güneş pilleri çalışmalara hız kazandırmıştır. Güneş pili üretimi ve pazarı bir anda
büyümeye başlamıştır.
Ülkemizde uzun yıllardan beri şehirde ve kırsal alanda sıcak su el
edilmesinde güneş enerjisi sistemleri kullanılırken elektrik elde edilmesine yönelik çalışmalar oldukça
yenidir. Başta teknolojideki gelişmeler olmak üzere konuya duyarlı
bilim adamlarımızın, iş çevrelerinin ve resmi görevlilerin görüş ve
destekleri ile bu yönde yapılan yasal düzenlemeler güneş enerjisinde
her boyutta elektrik elde edilmesinin önünü açmıştır.
Ancak yapılan çalışmalar
henüz yeterli değildir.
Gelişmiş ülkelerde
olduğu gibi beklenen
gelişmenin bir an önce
sağlanması bakımından
yasal prosedürlerin
hızlanmasına, gerek
üreticilerin gerekse
tüketicilerin için
karşılaşılan sorunların en
kısa zamanda çözülmesine
ihtiyaç vardır.
Başta konutlarda olmak üzere küçük işyerlerinin yapacakları yatırımlarda kolaylaştırıcı uygulamalara ihtiyaç vardır.
Bu yönde atılacak adımlar ülkemizin enerji açığının kapatılmasında
önemli adımlardan biri olacaktır.
Diğer taraftan uluslar arası anlaşmalar çerçevesinde yenilenebilir
enerji kaynağı olan güneş enerjisinden yararlanılması ülkemize
saygınlık kazandıracaktır. Ayrıca güneş enerjisi alanında teknik
altyapımızın güçlenmesine konu
ile ilgili uzman kadroların yetişmesine yol açacağı gibi araştırmacıların bu yönde yapacakları
çalışmaları da teşvik edecektir.
Bolat DemirTemel
14
Aralık 2013 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
2015 Yılında Dünya Kooperatifçileri Kooperatifler Yeni Kanunla
Değişek!
Türkiye’de Toplanıyor
»» Dünya Kooperatiflerinin üst örgütü olan Uluslararası Kooperatifler Birliğinin
(ICA) 2013 Genel Kurulu 1-5 Kasım tarihleri arasında Güney Afrika Cape Town’da
gerçekleştirildi. Genel Kurula 90’a yakın ülkeden 1100 delege ve ayrıca 500’ün
üstünde kooperatif üst örgüt temsilcisi, başta ILO ve FAO olmak üzere uluslararası
örgütlerin temsilcileri ile Afrika’nın çeşitli ülkelerinden kooperatifçilik ile ilgili
bakanlar ve resmi temsilciler katıldılar.
Genel Kurula ülkemizden Türkiye Milli
Kooperatifler Birliği (TMKB) Genel
Başkanı Muammer Niksarlı, TMKB
Genel Başkan Yardımcısı, ORKOOP Genel Başkanı, ICA’nın sektör
örgütü olan Uluslararası Tarım Kooperatifleri Örgütü Yönetim Kurulu
üyesi Cafer Yüksel, Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Başkanı, ICA Kıta
örgütü Cooperative Europe yönetim
kurulu üyesi İlhami Teke, Türkkent
Genel Başkanı ve ICA’nın konut
kooperatifleri sektör örgütü yönetim Kurulu üyesi Mehmet Aksoy,
ORKOOP Muğla Bölge Birliği Başkanı Ahmet Çetiner, TMKB Genel
Müdürü Leyla Özcan, Tarım Kredi
Kooperatifleri Genel Müdürü Abdullah Kutlu, Türkkent Genel Müdürü
Serpil Aydoğmuş, ORKOOP Başkan
Danışmanı Mustafa Tümerdirim,
Strateji Geliştirme ve Projeler Koordinatörü Ünal Örnek ve AB Basın ve
Halkla İlişkiler Müdürlüğü Uzmanı
Ayşe Tuğba Ferhat iştirak ettiler.
Türk heyeti ICA Genel kuruluna, Tarım Kooperatifleri Örgütü (ICAO)
Genel Kuruluna ve genel kurullar
kapsamındaki toplantılara katıldılar.
Genel kurullarda ve toplantılarda
kooperatifçilikte dünyada yaşanan
sorunlar ve çözüm yolları konusu
ele alındı. ICA’nın yeni yapısı ve çalışmaları ile ilgili bilgiler sunuldu.
Birleşmiş Milletler tarafından 2014
yılının Uluslararası Aile Çiftçiliği
tarımı Yılı ilan edilmesi konusunda
yapılması gereken hususlar dile getirildi. Konuşmacılarca dünyada kooperatifçilik hareketinin her geçen
gün daha da arttığı ifade edildi.
çeşitli ülkelerinden gelen kooperatif
liderleri ile görüşmeler yaptı. Güney
Afrika’daki kooperatifçilik hareketinin durumu ile ilgili incelemelerde
bulundu. Ülkemizde ve bölgemizdeki kooperatifler ile ilgili bilgiler
verdi. Kooperatifler arası ticaretin
Genel Kurulda yapılan
seçimlerde ORKOOP Genel
Başkanı Cafer Yüksel, ICA
Sektör Örgütü olan Tarım
Kooperatifleri Örgütündeki
(ICAO), TÜRKKENT Genel
Başkanı Mehmet Aksoy
ICA Konut Kooperatifleri
Örgütündeki (ICA Housing)
Yönetim Kurullarındaki
yerlerini korudular.
Ayrıca ICA Genel Kurulunda ülkemizde bir ilk olacak olan 2015 yılı
Genel Kurulunun Türkiye’de yapılması kararı, uzun dönemden beri
süren çalışmalar ve girişimler sonucunda kabul edildi. Genel Kurulda
açıklandı.
Türkiye’nin ve Türk Kooperatiflerinin tanıtımı için delegelere Türkiye
ile ilgili bir tanıtım filmi gösterildi.
Genel Kurulda açılan bir stant ile katılımcılara Türkiye ve Türkiye’deki
kooperatifçilik ile ilgili dokümanlar
dağıtıldı.
Genel Kurul programları kapsamında yapılan toplantılarda dünyanın
geliştirilmesi ve ilişkilerin güçlendirilmesi konusunda görüşmelerde
bulundu. Ayrıca bu genel kurulda
ülkemizden Koru Sigorta Kooperatifleri ICA sektör örgütlerinden olan
Uluslararası Ortaklık ve Sigorta Kooperatifleri Federasyonu (ICMIF)
üyesi olarak örgüte katıldı.
“Yumurta Zirvesi”nin İlki Düzenlendi
»» Yum-Bir tarafından 31 Ekim-3 Kasım 2013 tarihleri arasında Antalya Kemer'de
“Yumurta Zirvesi” düzenlendi.
Sektördeki yeniliklerin paylaşılması, ticari ilişkilerin geliştirilmesi,
paydaşlar arası iletişimin güçlendirilmesi ve yumurta tüketiminin
artırılmasına katkı sağlamak amacıyla “Yumurta Zirvesi”nin ilki
düzenlendi. Zirveye; Türkiye'nin
değişik yöresinden 400 civarında
yumurta üreticisinin yanı sıra sektöre girdi sağlayan firma temsilcileri
Akademisyenler ve değişik bakanlıklardan uzmanlar katıldı. Sektörün tüm paydaşalarını buluşturan
zirvede açılış konuşmasında YumBir Başkanı Derya Pala, bugüne kadar Birlik olarak kurumsal yapının
güçlendirilmesi, yumurta hakkında kamuoyunda yanlış bilinenlerin
düzeltilmesi, yumurta tüketiminin
ve ihracatının artırılmasına yönelik
çalıştıklarını belirtti ve daha birkaç
yıl öncesine kadar dünya yumurta
üretiminde ağırlık Avrupa'da iken,
bugün yerini Asya'ya bıraktığını ve
Türkiye'nin üretimde 10., ihracatta
ise 2. sıraya yükseldiğini vurguladı.
Kamu ve özel sektör temsilcilerinin,
sivil toplum örgütlerinin ve üreticilerin Türkiye'de bir ilk olan Yumurta
Zirvesi'nde bir araya geldiğini görmekten duyduğu memnuniyeti dile
getiren Pala, gıdanın, özellikle de
temel hayvansal protein kaynaklarının fiyatlarının kaçınılmaz yükselişi
karşısında Yum-Bir olarak dünyanın
en kıymetli madeni olan yumurta ile
dünyayla rekabet ettiklerini belirtti.
Tavukçuluk sektörün atık sorunu
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED
İzin ve Denetim Genel Müdürü Dikmen ise 2002 yılından bu yana sektördeki yaklaşık bin 400 tesisin çevresel etki değerlendirmesi yapıldığını
ve olumlu karar verildiğini söyledi.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cihat Kütük,
hayvan gübreleri içinde tavuk gübresinin en değerli gübre olduğunu
söyledi. Prof. Dr. Kütük; tavuk gübresinin taze haldeyken gübre özelliği
taşımadığını, taze haldeyken kullanılan hayvan gübrelerinin bitkiye zarar
verip çeşitli hastalıklara neden olabileceğini vurguladı. Prof. Küçük, organik gübrelerin kullanımı ve 'doğru
bilenen yanlışlar' hakkında bilgiler
aktardı. Hayvansal gübreler içinde
en değerli gübrenin tavuk gübresi olduğunu belirten Kütük, "Tavuk dışkıları çok önemli bir organik gübre
ham maddesidir. Henüz hayvanlardan çıktıktan sonra taze iken gübre
özelliğini taşımıyor. Bu dışkının gübreye dönüşmeye lazım. Tavuk dışkısını kendi haline açık arazide bırakırsanız 8 ay ile 24 ay arasında organik
gübreye dönüşür ama bu dönüşüm
sırasında kaliteli olma özelliği düşer"
dedi. "Taze gübre hastalık yapar, bitkiyi yakar" Çiftçilerin genelde yanlış
uyguladıkları bir yöntemin taze dışkıları işlemden geçirmeden direkt
olarak toprağa karıştırmak olduğunu
ve bunun ciddi zararlara yol açtığını da belirtti. Prof. Dr. Cihat Kütük,
"Çiftçiler gübreyi dönüşümden önce
taze iken kullanmaya kalkarsa, bitkiyi yakar, salgın hastalığa yol açabilir,
yabani ot oluşumuna neden olabilir.
En önemlisi kullanıldığında toprak
kirliliğine dönüşür" dedi. Prof. Dr.
Cihat Kütük, tarım arazisi olarak kullanılan alanın 27 milyon hektar olduğunu ve tüm hayvanların dışkılarım
gübreye çevirebilsek dahi tarım arazisinin ancak yüzde 7-8'ini karşılayabileceğini söyledi.
»» Kooperatifçilik Mevzuatının değiştirilmesi ve
Kooperatifler Kanunu Taslağı’nda yapılacak
düzenlemeyle ilgili çalıştay, Gümrük ve Ticaret Bakan
Yardımcısı Fatih Metin’in katılımıyla Antalya’da
yapıldı.
17 Ekim 2012 tarihinde kamuoyuna
açıklanan Türkiye Kooperatifçilik
Stratejisi ve Eylem Planının önemli hedeflerinden biri olan kooperatifçilik mevzuatının değiştirilmesi
için Antalya’da düzenlenen çalıştaya Türkiye’nin değişik üniversitelerinden pek çok akademisyen
katıldı.
Çalıştayda “Kooperatifler Kanunu
Taslağı” ile ilgili yapılan düzenlemeler, kooperatif sektörü ile ilgili
Bakanlıklar arasında paylaşıldı.
Gümrük ve Ticaret Bakan Yardımcısı Fatih Metin’in yanı sıra,
Müsteşar Yardımcısı Neşet Akkoç,
Kooperatifçilik Genel Müdürü İsmail Kalender ve kooperatifçilik
sektörünün temsilcileri katıldı
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Bakan Yardımcısı Fatih Metin
konuşmasında özetle;
Türk hukuk sistemi içinde özel
önem verilen ve düzenleme yapılan bir ortaklık modeli olan kooperatifler aracılığıyla toplumun geniş
kesimlerine önemli hizmetler sunulduğunu,
Temelinde dayanışma ve topluma hizmet anlayışı olan kooperatif ortaklık modelinin, bireylerin
ve toplumun ekonomik ve sosyal
kalkınması açısından büyük önem
taşıdığını,
Sosyal sermayenin artırılması,
gelirin adil dağıtılması ve yoksulluğun azaltılmasında kooperatiflerin önemli bir katkısı olduğunu;
bunun içinde, üretimden tüketime, eğitimden finansmana kadar
ekonominin her sektörüne faaliyet
gösteren kooperatifler kurulduğunu, dile getirdi.
Metin, Türkiye Kooperatifçilik
Stratejisi ve Eylem Planı, Cumhu-
riyet tarihinde tüm kooperatifçilik
sektörünü kapsayacak şekilde hazırlanan, genel ve yapısal sorunları
ele alarak çözüm önerileri getiren
ilk stratejik plan olma özelliğini taşıdığını; bu strateji ile daha iyi bir
Türkiye için kooperatif işletmelerin ülke ekonomisine ve refahına
daha çok katkı vermelerinin hedeflendiğini,
Stratejide 36 faaliyetin ve 7 stratejik hedefin belirlendiğini; bu 36
faaliyetin neredeyse tamamına yakınının hayata geçirilebilmesi için
atılması gereken temel adımın,
günün şartlarına uygun yeni bir
Kooperatifler Kanunu’nun hayata
geçirilmesi olduğunu,
Kooperatifçilik
sektörü
için
önem taşıyan en temel konuların başında, mevcut Kooperatifler
Kanunu’nun talepleri karşılayamaması ve yeni ticaret hayatına uyum
sağlama ihtiyacı olduğunu,
Bu nedenle; kooperatifçilik için
elverişli bir ortam oluşturmak,
sektörün uygulamada karşılaştığı
sorunların çözümünü kolaylaştırmak, değişen ve gelişen ticari hayatın getirdiği ihtiyaçları karşılamak
amacıyla, Birleşmiş Milletler ve
Uluslararası Çalışma Örgütünün
kooperatifçilikle ilgili kararları ile
uluslararası kooperatifçilik ilke ve
uygulamalarına uyumlu yeni bir
Kooperatifler Kanunu hazırlanması gerektiğini belirtti.
Şaraptan Üzüm Suyuna
Döndüler
»» Tekirdağ’ın Şarköy ilçesi’ne bağlı Mursallı köyünde
2007 yılında devlet destekli şaraphane kuran
Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, alkol yasasının
değişmesi üzerine yetiştirdikleri 400 ton üzümle
şarap yerine üzüm suyu üretmeye başladı.
Şarköy’ün Musallı köyündeki üzüm yetiştiricileri,
2007 yılında şarap üretim tesisi kurmak için
Tarımsal Kalkınma Kooperatifi kurdu. Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı’nın
da kredi desteği ile 2009
yılında şarap seri üretimine geçen kooperatif ilk
yıl 200 bin litre, sonraki yıllarda ise
400 bin litre kapasiteye çıktı. Kooperatif Başkanı Nihat Balkan, hükümetin ÖTV ve alkollü içeceklerle
ilgili yaptığı düzenlemelerin ardından şarap üretiminden vazgeçmek
zorunda kaldıklarını söyledi.
61 Ortaklı Kooperatif
Bu nedenle köyün adını taşıyan
marka ismiyle üzüm suyu üretimine yöneldiklerini söyleyen
Başkan Balkan şöyle dedi: “Tesisi
kurma çalışmalarına 2007 yılında
başladık ve 2009
yılında şarap üretimine geçtik. Tesisi kurarken yüzde 50 devletten
kredi desteği aldık. Kurduğumuz
şaraphanede 200
bin litreyle üretimle başladık. Her
yıl üretim artırımı yaparak 400
bin litreye ulaştık. Devletin şarap
üzerinde uyguladığı Özel Tüketim
Vergisi (ÖTV) ve son olarak alkollü içeceklerde uyguladığı yasalar
sektörü bitirme noktasına getirdi.
Biz de Tekirdağ Bağcılık Araştırma
Enstitüsü’nün yardımıyla üzüm
suyu üretimine geçtik.” Balkan, bu
yıl ilk olarak 3 bin litre üzüm suyu
şişelediklerini de sözlerine ekledi.
Köy-Koop Haber Aralık 2013
AB ve TARIM
2014 Uluslararası ‘Aile Çiftçiliği’
Yılı Olarak İlan Edildi
»» Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 66. Oturumunda alınan karar
bağlamında üye ülkelere çağrıda bulunarak ‘Aile Çiftçiliği’nin önemi
vurguladı.
Tüm dünyada, belki biraz da yanlış
uygulanan tarım politikalarının
da etkisiyle, düşünülen uygun
değerde tarımsal işletmeler oluşturulmaya çalışıldı. Yani, köylerde, kırsal bölgelerde yaşayan
insanları şehirlere göç etmeye
ittik. Yapılan göçler neticesinde
şehirler kaldıramayacakları kadar insanla karşılaştılar. Şehirlerin yapısı da değişti. Şehirler
bir anlamda taşıyamayacağı bir
göç yüküyle yorulmuş köyler gibi
oldu. Göç ile şehirlere gelen insanlar iş bulamadılar, sağlıklı
barınma imkânları edinemediler. Tüm bunları düşünürsek,
kırsal bölgelerde var olan aile
işletmeleri, aile tarımı örselendi,
neredeyse tamamen yok olma
aşamasına geldi. Büyük dünya
pazarında yer alıp, yorulmadan
mücadele edebilecek bir tarımsal
yapı oluşturmak hedeflenmişti.
Bu sebeple, pazar için üretip çok
kâr edebilecek optimum tarımsal işletmeler düşünülmüştü. Bu
bağlamda, kırsal bölgelerdeki,
ailelerin sahibi olduğu, yönettiği
ve devam ettirdiği çiftliklerin, tarım işletmelerinin zarar görmesi
kaçınılmaz oldu.
Kırsal kalkınma yani Aile çiftçiliği-tarımı için kullanılan kaynakları ve küçük işletmeleri pazara
taşıyan kooperatifler faydasız
olarak değerlendirildi. Bunlar,
serbest piyasa ekonomisinin
dengesini bozan faktörler olarak
görüldüler. Aile çiftçiliği yapan
küçük işletmeler ve kooperatifleri birleştirmek için gerekli ça-
lışmalar yapılmadı. Dolayısıyla,
tarım üretimi yapan Aile Çiftçiliği sahipsiz kaldı. Bu durum bir
şekilde tarımsal üretime zarar
verdi.
Sonuç olarak, tüm dünyada var
olan açlık tehlikesini ve doğal
kaynakların da risk altında olduğunu düşünürsek, Aile Tarımının önemi anlaşıldı. Dünya
tarımında büyük önem taşıyan,
dünya gıda üretiminde ciddi bir
paya sahip olan, şu ana kadar bir
şekilde ihmal edilen küçük aile
tarım işletmeciliğine, yani Aile
Çiftçiliğine vurgu yapılan bir karar alınmış olundu.
Birleşmiş Milletler, daha önce
de 2012 yılını Uluslararası Kooperatifçilik Yılı olarak ilan etmiş
ve kooperatiflerin önemini vurgulamıştı. 2014 yılını da Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı olarak
ilan etmesi bu konunun açlıkla
mücadele edilmesi, gıda güvenliği, istihdam sağlanması, açlık ve
yoksullukla mücadele edilmesi,
doğal kaynakların korunması,
yoksulluğun azaltılması açısından önemini vurgulamış oldu.
2014 yılının Uluslararası Aile
Çiftçiliği Yılı Olarak ilan edilmesi ile tarımsal üretim alanında
doğru ve kararlı bir gelişmenin
sağlanması, dengeli ve eşit bir
kalkınmanın sağlanması ger-
çekleştirilecektir. Aile Çiftçiliği
dünya tarımı sosyal politikalarının merkezinde bir yere konumlandırılacaktır. Aile Çiftçiliğinin
karşılaştığı sorunlarda destek
sağlanması için bir bilinç oluşturulacak, destekleyici yöntemler geliştirilecektir.
Aile Çiftçiliği bir taraftan kendi
kendini idame ettirip, beslerken
diğer taraftan da gıda üretimine
büyük bir katkı sağlamaktadır.
İstihdam fırsatı da sunmaktadır.
Anlattıklarımızın
toplamında, Birleşmiş
Milletler bu konunun
büyük önemini
vurgulayarak, 2014
yılının Uluslararası
‘Dünya Aile Çiftçiliği Yılı’
olarak ilan etmiştir.
Gelişmiş ve gelişmekte olan tüm
ülkelerde, aynı şekilde bizim ülkemizde de bu konunun önemi,
bu vesileyle daha da çok anlaşılacaktır. Aile Çiftçiliğinin neden
korunması gerektiği daha çok
bilinecektir. Oluşturulacak tarım politikalarında bu konu da
yer alacaktır.
Biz de Birleşmiş Milletler’in çağrısına kulak vererek, 2014 yılını
Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı
olarak değerlendirmeli, bu konunun önemini aktarmaya çalışmalıyız. Kooperatifler olarak
gerçekleştireceğimiz tüm etkinlerde bu konuya yer vermeliyiz.
Alparslan Demir
Konya Şeker’e Coca-Cola’dan Ödül
»» Amerika’da düzenlenen “Yeşil Tedarikçi” yarışmasında “Sıvı Karbondioksit”
yatırımı ödül aldı.
ABD’nin Atlanta kentinde CocaCola Şirketi tarafından düzenlenen ve bağımsız jürinin yaptığı
değerlendirme sonucunda, “Atık
Yönetimi” dalında Türkiye’den
sadece bir Pankobirlik iştiraki
olan Konya Şeker’e “Yeşil Tedarikçi” ödülü verildi.
Bağımsız jürinin yaptığı değerlendirmede, Konya Şeker’in çevreci vizyonu ile sıfır çevre kirliliğini hedef alması, buna uygun
üretim tekniklerini kullanması
ve atıkların ekonomiye kazandırılmasına yönelik yatırımları
hayata geçirmesi ile küresel ısınmanın azaltılmasına katkı sağlayarak temiz ve sağlıklı yaşam ortamları oluşturması dikkat çekti.
Coca-Cola’nın ekosisteme önem
veren “Yeşil Tedarikçi” yarışmasında, Konya Şeker’in de ana
hedeflerinden de birisini oluşturan bir fabrikanın atığının bir
başka fabrikanın hammaddesini
sağlarken, entegre bir yapı içerisinde yer alan sıvı karbondioksit
yatırımı ise ödüle layık görüldü.
Bilindiği
üzere,
Biyoetanol
Tesisleri’nin faaliyete geçmesiyle birlikte, biyoetanol üretiminde fermantasyon reaktörlerinde
etanol üretimi sırasında açığa çıkan CO2 gazı, sıvı CO2 tesisinde
hammadde olarak kullanılmak-
tadır. Atmosfere salınan CO2
gazından üretilen sıvı karbondioksit, şeker fabrikasının ihtiyacı
olan ve kireç taşının kok kömürü
ile yakılması sonucu elde edilerek kullanılan CO2 gazının belli
miktarı da sıvı karbondioksit tesislerindeki üretim sonucu karşılanmaktadır. Bu kullanım sırasında şeker fabrikasının şeker
pancarı işleme kapasitesinde %
15-20 oranında artış sağlandığı
görülürken, ayrıca Çumra Şeker
Kampusu içerisinde bulunan
Ultra Klimalı Seralarda ortamda
bulunması gereken karbondioksit gazının belli miktarı da bu
tesislerden temin edilmekte ve
üretimde verimlilik ve kalite sağlanmaktadır.
Tesislerden çıkan ve havaya boşa
uçup giden karbondioksit havada vakumlanarak tutulmuş ve
bunun neticesinde elde edilen sıvılaştırılmış karbondioksit üretimi sayesinde hem atıkların minimizasyonu sağlanmış, hem diğer
tesislerin verimliliğinin artması
gerçekleştirilmiş, hem de atmosfere salınan karbondioksitte
bulunan çevreye zararlı gazların
oranı azaltılarak çevreye verdiği
zarar ortadan kaldırılmıştır.
Coca-Cola Türkiye Avrasya ve
Orta Asya Grubu tarafından 4
kategoride kendi bölgelerindeki
tedarikçiler arasında düzenlenen
yarışma sonucu, kazanan firmalara yeşil tedarikçi ödülleri İstanbul da düzenlenen bir törenle
verildi. Konya Şeker’in ödülünü
Anadolu Birlik Holding CEO’su
Hamdi Bağcı aldı. Aynı ödül
kapsamında “Yeşil Tedarikçi”
yarışmasında ödül alan firmaların temsilcileri, Coca-Cola’nın
Amerika’da bulunan Atlanta
kentindeki tesislerinde misafir
edildiler. Coca-Cola firmasının
üst düzey yöneticileriyle bir araya gelen Konya Şeker temsilcileri
Şeker İşbirimi Koordinatör Vekili Kamil Vural Akyazan ile Sıvı
Şeker Üretim Sorumlusu Fuat
Akay, Konya Şeker’in yaptığı
yatırımlarla ilgili bilgi verdiler.
Coca-Cola’nın CEO’su Muhtar
Kent ve 2.Başkanı Ahmet Bozer
de Konya Şeker temsilcilerini
kabul ederek “Atık Yönetimi”
dalında aldıkları “Yeşil Tedarikçi” ödülünden dolayı tebrik etti.
KOOPERATİF
15
Yılsonu
Sevgili Kooperatifçi Dostlar,
Genel olarak, Aralık ayı herkes için geçen
yılın muhasebesinin yapıldığı Yılsonu,
Ocak ayı ise içinde bulunulan yılın planlandığı Yılbaşı olarak kabul edilir. Biz de
bu sayıda tarımsal üretici örgütlerinin
AB’ye uyumu ile ilgili gerçekleştirilen faaliyetlerden bahsedelim Gelecek sayıda
ise yılbaşı başlığı altında geleceğe yönelik planlamalar yapalım.
Birleşmiş Milletler 2012 Dünya Kooperatifler Yılı etkinliklerinden sonra 2013 yılı
kooperatifçilik için farkındalığın biraz
daha arttığı ve çalışmaların daha önceki
yıllara göre biraz daha fazla olduğu bir
yıl oldu. Kooperatifçilik Strateji Belgesi
ile ilgili kararların hayata geçirilmesi acısından kalabalık heyetler halinde yoğun
hazırlık çalışmaları yapıldı ve bu çalışmalar halen devam ediyor. Dünya’nın en
büyük kooperatifçilik örgütü olan Uluslararası Kooperatif Örgütü (ICA) kapsamında ülkemiz adına ileriye dönük güzel
başarılar elde ediliyor. Bence en önemli
olan gelişme, devletin her kademesinde yapılan her işte kooperatifler paydaş
olarak kabul ediliyor ve çözüm yollarına
dâhil ediliyor. Bu farkındalığın giderek
yaygınlaşması kooperatifçiliğin geleceği
açısından kilit önem taşıyor.
Tarım alanında kooperatiflerimizin, Avrupa Birliği’ne uyum çalışmalarında bu
sene önemli faaliyetlerde bulunuldu.
Geçtiğimiz 5 yıldır uyum konusunda sürdürülen ve her biri ince uzun bir yolun
kilometre taşı kabul edilecek faaliyetlere yenileri eklenerek çalışmalara devam
edildi. Örneğin, Avrupa Birliği Genişleme Genel Müdürlüğü altında görev yapan Teknik Destek ve Bilgi Değişim Ofisi
(TAIEX) tarafından aday ülkelere verilen uzman desteğinden istifade edilerek
çalışmalar yapıldı. Bunlardan ilki Kırsal
Kalkınma alanında diğeri ise Meyve ve
Sebze Ortak Piyasa Düzeni altında üretici örgütlenmesi ile ilgili yapıldı. AB’den
gelen uzmanlar ile ülkemiz uzmanlarının
buluşturulduğu bu çalıştaylarda ülkemiz
üretici örgütlenmesindeki önemli sorunlar ele alındı ve AB yaklaşımıyla çözüm
yolları oluşturuldu.
AB TAIEX Ofisi ülkemizin
hızımıza yetişemiyor.
Önümüzdeki günlerde Zeytin Zeytinyağı
sektörü ile ilgili bir uzman çalışması daha
yapılacak. Ama AB TAIEX Ofisi bizim hızımıza yetişemiyor. Biz ülke olarak bütün hazırlıkları hatta AB adına yapılması
gerekenler bile tamamlandı. Ne yazık ki
Dr. Erhan EKMEN
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarım Reformu Genel Müdürlüğü
Teşkilatlanma Daire Başkanlığı
Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma
Grubu Sorumlusu
Brüksel bizim hızımızda çalışamıyor.
Bunlara ilaveten bu yılsonu itibariyle
Su Ürünleri Sektörünü pilot olarak alan
bir AB Eşleştirme Projesi başlayacak.
Bütün bir yıl teknik şartname, kontrat,
konsorsiyum oluşumu gibi birçok bürokratik işlemler tamamlandı. Bu Projenin
sonunda, en azından Balıkçı kooperatiflerimizin, sorunlarını çözmeye yönelik
AB’ye uyumlu bir model oluşturulmaya
çalışılacaktır.
Elbette bu çalışmalar Türkiye gibi bir
ülke için yeterli değildir. Tarımsal üretim
potansiyeli, ürün çeşidi, üretim miktarı
ve değeri açısından ülkemiz Avrupa’da
lider, Dünya’da devlerden biri konumundadır. Daha çok çalışmalı, daha fazla çözüm üretmeli ve bunları en kısa sürede
çiftçimizin hizmetine sunmalıyız.
Çiftçimiz emeğinin karşılığını
alabilmeli. Bunun için ürettiği
ürürü pazarda hak ettiği
değerde satabilmesi, piyasada
diğer rakipleri ile rekabet
edebilmesi lazım. Peki bu tek
başına mümkün mü? O zaman
artık çiftçimize hayatta kalmak
için kooperatif adı altında
diğer çiftçiler ile bir araya
gelmesi gerektiği bıkmadan
usanmadan anlatılmalı.
Örnek olan başarılı kooperatifler desteklenmeli. Çalışmalarımızın temeli
çiftçimizin rekabet gücünün attırılması olmalı. Bu kapsamda neler yapılması
gerektiğine ilişkin bir programın projelendirme çalışması tamamlandı. Gelecek
sayıda Yılbaşı başlığı altında geleceğe
yönelik planlamalardan bahsedeceğim.
Şimdiden sağlıklı, mutlu, birlik ve
beraberlik içinde bir yıl dilerim.
Zeytinyağı Lideri Ülkeden Tüketici
Dostu Karar
»» İspanyol hükümeti, 1 Ocak 2014′ten itibaren restoran, kafe
ve otellerde etiketsiz zeytinyağı servisi yapılamayacağını
açıkladı.
Bakanlar Kurulu’nun bugün bir kararname ile aldığı önlemin, zeytinyağı üreticileri ve tüketici sağlığını korumayı hedeflediği belirtildi.
Bugüne kadar İspanya’daki birçok restoran zeytinyağlıklara koyduğu, herhangi
bir şekilde nerede üretildiği ve ne tür olduğu belli olmayan zeytinyağını müşterilerine servis ediyordu. Hükümet, çıkarttığı yeni yönetmelik ile zeytinyağlarının
tek kullanımlı şişeler halinde etiketli olarak servis edilmesini zorunlu kıldı.
Söz konusu kararın, “AB zeytinyağı sektörü eylem planı” içeriğine de uyduğu
kaydedildi. Bilindiği gibi İspanya, dün-
yanın en büyük zeytinyağı üreticisi ve
ihracatçısı konumunda bulunuyor.
16
Aralık 2013 Köy-Koop Haber
KOOPERATİFÇİLİK
Dünyadan Kooperatif
Hikâyeleri
Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN
Değerli Kooperatifçi Dostlar,
Bu sayıda Dünya’da kooperatifçiliğin ilk çıktığı yer olan İngiltere’den
bir hikâye sunacağız. Kooperatifçiliğin ekonomik hayatın büyük bir parçası haline gelen İngiltere’de hemen
her sektörde kooperatifçiliğin başarılı örnekleri ile karşılaşıyorsunuz.
Bu hikâyede, bir kooperatifin şirket
mantığı ile nasıl büyük başarı ve kazanç sağlayabileceğini göreceğiz.
Şimdiden yeni yılın sağlık mutluluk
ve bol kazanç getirmesini dileriz.
‘‘FIRST MILK’’ SÜT
KOOPERATİFİ:
“First Milk” adlı Kooperatifin yetkilileri işbirliği yapmanın ne anlama geldiğini şöyle ifade ediyor :
“Üyelerimiz, ortaklarımız ve ortak
girişimcilerimiz aracılığı ile işbirliği
yapmanın anlamı; emellerimizi, tutkularımızı ve sürdürülebilir inançlarımızı paylaşmakta bizimle aynı
düşüncede olan kuruluşlar ile çalışmaktır.“ Bu kooperatif, 2000 üyesi
ve 700 çalışanı olan 2011/12 mali
döneminde 13,3 milyon € kâr yapan
ve cirosu 579 milyon € olan bir şirkettir.
Bu kooperatifin yaptığı her şeyin
özünde, çiftçi ortakları ve süt sanayi
için sürdürülebilir bir gelecek sağlamak bulunmaktadır. Kooperatif beş
tane stratejik motive edici ilkeleriyle
çalışmalarını sürdürmektedir:
1. Kooperatif ortaklarının aktif olmalarının sağlanması,
2. Gittikçe büyüyen kendi markasının oluşturulması
3. Ürün ve müşteri tabanının çeşitlendirilmesi
4. Hizmet amaçlı faaliyetlerinde maliyetin düşük tutulması
5. Yapacağı ortaklıklarda belirli değerlerin aranması
Yukarıdaki beş stratejik ilke sayesinde, kooperatifin ekonomik faaliyetleri genişlemiş özellikle son beş
yılda daha fazla pazara ulaşmasını
ve katma değer fırsatı yakalamasını
sağlamış, kooperatifi önemli derecede güçlendirmiştir. Kooperatif son
birkaç yıllık süreçte, ortaklarının kâr
paylarını (temettü) ödeyen ve gittikçe güçlenen bir işletme olmuştur.
İngiltere’nin kaşar peyniri uzmanı
ve büyük bir gıda üretim işletmesi
olan ‘’First Milk’’ Kooperatifi, yumuşak peynirler, süt tozu, peynir altı
suyu gibi birçok süt ürününü Mull of
Kintyre, Scottish Pride, Pembrokeshire ve Lake District Cheddar gibi
önde gelen kaşar peyniri markları
altında satışa sunmaktadır. Özellikle
Lake District Cheddar son yılların en
büyük başarı hikayelerine sahip peynir sanayilerinden birisi olmuştur.
Bu kaşar peynir, başlangıcından bu
yana son birkaç yıldır, İngiltere’nin
herhangi bir yerinde, her bir paketi,
1,5 saniyede satılmaktadır ve ülkenin
3 numaralı kaşar peyniri olmuştur.
‘’First Milk’’ Kooperatifi, İngiltere’deki diğer süt işletmelerinden
farklı bir yol izleyen tek işletme olarak faaliyetine devam etmektedir.
Kooperatif 2012 yılının Mayıs ayında
sporcuların besin maddelerini sağlayan önde gelen şirketlerden biri olan
CNP’yi satın almıştır. Bu şirketin satın alınması atılan adımlara anahtar
bir örnek olarak ortaklarına sağlam,
sürdürülebilir ve kârlı bir gelecek
sağlamaktadır (www.saos.coop).
Türkiye'de bir ilk olarak ‘'Bilgi
Üretimi Kooperatifi'' Kuruluyor
»» Avrasya Üniversitesi akademisyenleri yüksek
lisans ve lisans öğrencileri tarafından Bilgi Üretimi
Kooperatifi'nin ilk temelleri atıldı.
Avrasya Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü
Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Osman
Sirkeci beraberindeki lisans ve yüksek lisans öğrencileri ile Trabzon Ticaret İl Müdürlüğü'ne kooperatifin
kuruluşu için başvuruda bulundu.
Sirkeci, ‘Bilgi Üretim kooperatifi ‘ni
kurmaktaki amaçlarını: “Kamuoyunda fikri mülkiyet bilincini oluşturmak, fikri mülkiyetin önemini
vurgulamak, insanları başkalarının
yaratılarına ve dolayısıyla da fikri
mülkiyete saygı duymaya teşvik etmek, bilimsel araştırmayı özendirmek, bilgi ve ya düşünce ürününün
kullanılması ve yayılması ile ilgili
hakların eser sahiplerine, bağlantılı
kişi ve ya kurumlara verilmesini sağlamak, böylece telif hakları bilincinin
oluşması ile korsan ve sahte ürün
ticaretini durdurmak , bilimsel çalışma yapanların haklarının teslim edilmesini sağlamak” olarak açıkladı.
2014 Yılı Birleşmiş Milletler Uluslararası
Aile Tarımı Yılı ilan edildi
»» Farkında mısınız ülkemizde de ve dünyada yıllardan beri optimum tarımsal
işletmeleri oluşturmaya ve dahası büyük tarım işletmelerinin sayısını artırmaya çalıştık.
Bu yönde uygulanan tarım politikalarında dozu da fazlası ile kaçırdık.
Kırsalı adeta boşalttık. Şehirleri bir
anda taşıyamayacakları bile karşı
karşıya bıraktık. göçten boğulmuş
köyler haline getirdik. Bu insanlara
şehirlerde ne iş bulabildik ve ne de
düzgün bir ev verebildik. Kırsalda
ailelerin sahibi olduğu küçük tarım
işletmelerini yok etmek için elimizden gelen çabayı gösterdik. Pazar
için üretim yapan her zaman para
kazanan işletmelerin çoğalmasını
istedik. Çünkü hedefimiz dünya pazarlarında acımasız rekabet koşullarına dayanacak bir tarımsal üretim yapısı yaratmaktı.
Hatta tarım için kırsal kalkınma ve
refahın artırılması için harcanan
kaynakları boşuna, küçük işletmeleri pazara taşıyan kooperatifleri de
serbest piyasa ekonomisi dengesini
bozan araçlar olarak gördük. Onları birleştirmenin yolunu aramak
yerine üretimden çekilmeye zorladık. Küçük çiftçilerin sahibi olduğu
kırsal amaçlı kooperatiflerin gücünü zayıflattık. Küçük aile tarım işletmelerini sahipsiz bıraktık, hızla
yok olmalarına neden olduk. Birde
bunları başarı diye ilan ettik.
O yıllarda bu politikalara karşı çıkan
çiftçilerin mesleki örgütü TZOB’nin
eski başkanları Osman Özbek ve
Erol Baraz ya mahkemelere veriliyor ya da baskılara maruz kalıyordu. Dünya Bankasının ve IMF’nin
faydadan çok zarar getiren politikaları her şeyin üstünde tutuluyordu.
En üzücü yanı da siyasi eğilimi ne
olursa olsun bu politikalar tüm iktidarlar tarafından uygulanıyordu.
Çiftçiye verilen bazı destekler kaldırılıyor, bazıları da büyük oranda
azaltılıyordu. Büyük bir kısmı küçük
işletmelerde bu politikalardan zarar
ediyordu. Kimi üretimden çekiliyor
ve bazıları da göç etmek zorunda kalıyordu. Küçük çiftçilere destek sağlayan ve pazar dengesini sağlayan
tarımsal kamu kuruluşları özelleştirilirken zayıflatılan kooperatifçilik hareketi bu boşluğu dolduramıyordu. Kooperatifler yok sayılarak
pazar adeta tümüyle özel sektörün
insafına bırakılıyordu.
Tabii dünya politikalarını
şekillendiren çevreler
üstünlük kurdukları
uluslararası örgütler
aracılığı ile sadece
ülkemizde değil birçok
ülkede bu tarz oyunlar
ile tarımı güçsüz hale
sokarken, sosyal dengeleri
bozarken, kendi ülkeleri
için pazar yaratıcı tarım
politikaları uygulamaları
karşısında sesiz
kalıyorlardı.
Bugün geldiğimiz noktada dünyada
fakirlik ve yoksulluk artmış ve açlık
tehlikesi günden güne büyümüştür.
Küçük aile tarımı yapan çiftçilerin
gelirleri daha da düşmüş, şehre
göçenlerde beklediklerini bulamamışlardı. Global kriz karşısında geri
kalmış ve gelişmekte olan ülkelere
akıl veren çevreler belki kendileri
için dikensiz gül bahçesi hazırlamışlardı. Ama kendileri de ekonomik kriz girdabı içine girmişler, batışın eşiğine gelmişlerdi. Dünyayı
da ekonomik krize sürüklemişlerdi.
Para hırsıyla acımasızca kullandık-
dikkatini çekmek, kırsal
alanda aile tarımı ve
küçük ölçekli tarım
profilini yükseltmek
amaçlamaktadır.
Ünal ÖRNEK
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
ları doğal kaynakları ve yarattıkları çevre sorunları ile dünyayı karşı
karşıya bırakmışlardı. Tüm bunlar
yetmezmiş gibi dünyanın enerjiden
sonra gıda ve su kaynaklarını yönetmeye başlamışlardı.
Uzun yıllardan beri süren yanlış
politikalar dünyada en çok tarımsal
üretime zarar vermiş, kırsalda fakirlik ve yoksulluk daha da artmış,
açlık tehlikesi daha da artmıştı. Bu
tabloyu yaratan ülkelerde de daralan sömürü kaynakları ekonomik
krizi daha da tetiklemişti. Evet dünya bir hata yapmıştı. Tek yönlü aile
tarımını ve işletmelerini bir tarafa
bırakan tarım politikaları ve global
sermayenin ekonomi politikaları
çökmüştü. Sahte refah senaryoları
balonu sönmüştü. Dünya sahte suçlamaların hâkim olduğu adı konmayan bir savaşın içine girmişti.
Birleşmiş Milletler bu tablo karşısında aramaya koyulmuştu. Gelinen
noktada dünya iyiye gitmiyordu.
Karşı karşıya kalınan üzücü tablo
karşısında 2012 yılı Uluslararası
Kooperatifçilik Yılı olarak ilan edilirken, yoksulluk ve açlık karşısında
kooperatiflerin bir çıkış yolu olacağı duyurusu yapılmıştır. Birleşmiş
Milletler şimdide dünyayı doyuran,
dünya gıda üretiminin en büyük
üretim gücü olan, bugüne kadar ihmal edilen çoğunluğu küçük aile tarım işletmelerinden oluşan kesime
dikkat çeken bir karar almıştır.
O karar Birleşmiş Milletler 2014
Yılı Uluslararası Aile Tarımı Yılıdır. Birleşmiş Milletler Genel Kurul
66. Oturumunda alınan bu karar
doğrultusunda üye ülkelere ve ilgili
uluslararası örgütlere bu yılın dünya
çapında yaygın ve etkili olarak kutlanması çağrısında bulunmuştur.
Bu yıl çerçevesinde
büyük çoğunluğu küçük
işletmelerden oluşan Aile
Tarımının gıda güvenliği,
beslenme, istihdam, doğal
kaynakların yönetimi
ve korunması, açlık ve
yoksulluğun azaltılması,
çevre ve sürdürülebilir
kalkınmadaki konusundaki
önemli rolüne dünyanın
Birleşmiş Milletlerin hedefi bu yıl
çerçevesinde tüm dünyada daha eşit
ve dengeli kalkınma, sağlıklı ve doğru gelişmeyi teşvik etmek, dünyada
ve ülkelerde tarım politikalarındaki boşluklar ve fırsatların belirlenmesini sağlayarak, ülkelerin ulusal
gündemlerinde tarım, çevresel ve
sosyal politikalarının merkezine aile
tarımını yeniden koymaktır. Ayrıca
dünyada küçük çiftçilerle karşılaştığı zorluklara karşı çözüm yaratmak
için toplumda bilinç ve anlayışı artırmaktır. Aile Tarımını destek için
etkili yollarını belirlenmesine yardımcı olmak için ulusal, bölgesel ve
küresel düzeylerde geniş tartışma ve
işbirliğini teşvik etmektir.
Özetle dünyada büyük işletmeler
yaratma fikrinin faydadan çok zarar
getirdiği, kırsaldan olan hızlı göç ile
sorunların şehirlere taşındığı görüşmüştür. Şehirlere taşınan yoksulluk
ile birlikte kırsaldaki tarım potansiyelinin kullanılamadığı ve üretimde
beklenen artışların elde edilemediği
ortaya çıkmıştır. Bu durum dünyada açlık ve yoksulluğu önlenmesi
politikalarının zarar görmesine yol
açmıştır.
Dünyada gıda üretiminin
büyük çoğunluğunun
küçük aile tarım işletmeler
eliyle gerçekleştiği ve bu
işletmelerin bir taraftan
kendilerini beslerken ve
iş imkânına sahipken,
bu yapının bozulması
tüm ülkelerde sosyal ve
ekonomik sorunların
ortaya çıkmasına neden
olduğu görülmüştür. Bu
gerçeği gören Birleşmiş
Milletler bu konuda
farkındalık yaratmak
için 2014 yılını Birleşmiş
Milletler Uluslararası Aile
Tarımı Yılı ilan etmiştir.
Dileriz ki bu yılın önemi dünyada
ve ülkemizde tüm taraflarca anlaşılabilsin, politikalar bir daha gözden geçirilsin, gerçekler göz önüne
alınarak geleceğe yönelik tarım politikaları belirlenebilsin. Küçük aile
tarımı ve işletmelerinin neden korunması ve desteklenmesi gerektiği
bir daha düşünülsün.
http://www.fao.org/family-farming-2014/en/
Köy-Koop Haber Aralık 2013
TARIM
“Denizyıldızı Misali”
17
»» Bu yazımda ilkokul öğrencilerine yönelik yapılan bir çalışmadan bahsetmek istiyorum. Bilindiği gibi son dönemlerde eğitim sisteminde çok
ciddi değişiklikler yapılmaktadır.
Bu çalışmaların alt yapısı tamamlanmadan süratle uygulanmak istenmesinin ileriye dönük problemleri
ve mağduriyetleri de beraberinde
getireceğine dair eleştiriler bulunmaktadır. Bununla birlikte özellikle
ilköğretim programları çerçevesinde
problem çözme, yaratıcı düşünme,
eleştirel düşünme, araştırma, bilgi
teknolojilerini kullanma, iletişim
kurma vb. gibi becerileri etkinlik
temelli ve öğrenci merkezli uygulamalarla geliştirilmesini hedefleyen
çalışmaların da ön plana alınması
eğitim sisteminde yeni bir dönemi
başlatmıştır. Bu bağlamda okul dışı
ortamların eğitim amaçlı kullanımı
teşvik edilmektedir. “Toprak Bilim Okulu” projesi de yenilikçi bilim eğitimlerine yönelik çalışmalar
kapsamında benzer amaçlarla hazırlanmıştır. Etkinlik temelli dolayısı ile
öğrenci merkezli ve aktif öğrenmeyi
temel alan bir anlayışla oluşturulan
Toprak Bilim Okulu projesi ile toprağın insanlar için yaşamsal önemi
bulunan bir varlık olduğu vurgulanmaktadır. Aynı zamanda doğal kaynakların değeri ve önemi konusunda
öğrencilerin küçük yaşlardan itibaren bilinç geliştirmesi sağlanmaya
ve bilimin günlük yaşam ile bağlantısını kurmalarına yardımcı olunmaya çalışılmaktadır. Bu projenin diğer amaçları ise “toprak
bilimi ile ilgili sınıflarında
pratik olarak uygulamanın
zor olacağı, basit malzemeler
ve şaşırtıcı deneysel çalışmalarla öğrencilerin bilimsel becerilerini ve problem çözme
yeteneklerini geliştirmek ve
bu etkinlikler yolu ile bilime
güven duymalarını sağlamak,
toprak ile ilgili olaylar sayesinde bilime eleştirel gözle
bakma yeteneklerini geliştirmek, doğa sevgisinin geliştirilmesini sağlamak, kurulacak bilgi
ve iletişim ağı ile toplumda toprağın
önemi konusunda bilimsel temellerin atılmasına ve gelişimine katkı
sağlamak” şeklinde ifade edilebilir.
Toprak Bilim Okulu’nda
öğrenciler üç farklı alanda
değişik etkinlikleri, konusunda uzman bilim insanları ile birebir yaparak öğrenirler. Bunlar:
Uzm. Dr. Esra GÜNERİ
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü
[email protected]
Türkiye’de kendi alanında bir ilk
olan ve ardından birçok projeye liderlik eden Toprak Bilim Okulu,
A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin
katkısıyla, TÜBİTAK, TEMA ve
UNICEF Milli Komite’sinin desteğiyle kurulmuştur. Yeryüzünün gizemli örtüsü “Toprağa Dokunun"
sloganıyla Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde 17 Ekim 2007 tarihinde açılan Toprak Bilim Okulu,
“Çevre, Tarım ve Yaşam Bilimleri”
ndeki birikimini toplum ile paylaşmayı hedefleyen çalışmaları sayesinde 5 farklı proje ile yenilikçi bilim
eğitimine büyük katkı sağlamıştır.
Zaman içinde eğitim verdiği konular bakımından, Fen ve Teknoloji
Dersi kapsamında 4. sınıf yardımcı
kitabında tavsiye edilen etkinlikler
arasında yer alması nedeniyle çok
yoğun ilgi ve talep gören Toprak Bilim Okulu, her geçen gün daha etkin
bir şekilde eğitimlerine devam etmektedir. 2013-2014 eğitim öğretim
yılında da A. Ü. Ziraat Fakültesi ve
H.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin
eğitmen, uzman ve bilim insanlarından oluşan yeni ve mütevazı ekibiyle
Ekim ayı içinde faaliyetlerine başlamıştır.
Toprak Bilim Okulu’nda farklı yaş
grupları ile pilot çalışmaların ardından Fen ve Teknoloji dersini ilk
kez aldıkları, doğa ve çevreye karşı
algılarının arttığı ve bilimsel
etkinliklere daha yatkın oldukları düşünülen 4. sınıf öğrencilerine yönelik eğitimler
verilmektedir.
Toprak Bilim Okulu’nun ilk
bilim etkinliği görsel sunuyla başlamaktadır. Öğrenme
konusunda yapılan araştırmalar yeni bilginin daha önce
öğrenilmiş bilgilerle bağlantı
kurulduğunda daha anlamlı
olduğunu göstermektedir. Bu
sebeple sunumun karşılıklı
soru cevaplarla tartışılması
sayesinde öğrencilerin toprak
konusunda neler bildiklerini ortaya
çıkarıcı (ön bilgileri açığa çıkarma ve
sunuya dikkat çekme) ve öğrencileri
atölye çalışmalarına teşvik edici bir
ortam sağlanmaktadır.
»» Yıllardır kanatlı sektörü ile ilgili şikayetlere neden olan atıklarla ilgili çalışmalar
olumlu sonuçlar vermeye başladı.Atıklarla ilgili yapılan çalışmalar sonucu elektrik ve
biyochar elde dilerek büyük başara sağlandı.
gazlaştırma teknolojisi kullanılarak
singaz üretildi ve temizlenen bu gaz
Genset vasıtasıyla elektriğe Dönüştürüldü.Bu işlem sonucunda ortaya
sadece biyochar dediğimiz toprak
düzenleyici bir gübre elde edildi.
Atık ısı, gübreyi kurutmada kullanılarak doğaya yüksek ısılı gaz salınımı
önlendi. Bu çalışmalar sonucunda
ortaya yeni bir imkan daha çıktığını
gördük ki ,tavukçuluk sektörünün en
büyük sorunu olan ısıtma problemide bu tip tesislerle çözülebilir.Kısaca
izah etmek gerekirse gazlaştırma tesisi çalıştığında ortaya çıkan singaz
Öğrenciler birebir uygulamalı olarak kayaç ve
mineralleri nasıl tanıyacaklarını, aynı zamanda
toprak oluşum süreçlerini
öğrenirler. Toprak profili
ve toprak katmanları ile tanışırlar,
toprak yüzeyinin altında neler olduğunu hayal etmek yerine gözlem yaparak incelerler.
2. Toprak Ana ve Canlılar
Atölyesi
Tavuk Atıkları Kazandıracak
Etlik piliç alanında ülkemizin
önde gelen firmalarını barındıran Bolu ili’nde yapılan atıklarla ilgili çalışmalar hakkında
açıklama yapan firma yetkilisi
makina mühendisi Altan Denizsel şu noktalara değindi;
“Türkiyenin başına bela olan
Tavuk atıklarının bertarafı ve
ekonomiye kazandırılması ile
ilgili çalışmalarımız uzun süredir devam etmektedir.Yakma yönteminin getirmiş olduğu yan etkileri
göz önüne alarak,gazlaştırma teknolojisi kullanarak elektrik ve biyochar
üretimini tercih ettik.Dünyada tavuk
atıları ile , ilk uygulanacak olan bu
teknolojiye şüpheyle bakan bir çok
firmanın görsel aklına da ulaşmak
için Boluda büyük bir tavukçuluk firmasınında elini taşın altına koyması
ile beraberce bir pilot tesis kurmaya
karar verdik,2 aydır test çalışmaları
devam eden tesisten broiler tavuk
atıkları(talaş veya çeltik karışımlı)
kurutularak pelet haline getirildi ve
1. Taş Devri Atölyesi
ısıtma ihtiyacı olduğu günlerde
yakılarak kümeslerin ısı ihtiyacı
karşılanır,ısıtma ihtiyacı olmayan
zamanlarda ise elektrik üreterek
sistemde kullanılabilir.bu sayede üreticiler hem elektrik,hemde
ısı ihtiyaçlarını kendi atıkları
ile karşılarlar,çevreye verdikleri zarar azalır ve ek gelir imkanı
elde etme şansları ortaya çıkar.
Ülkemizde her gün 35.000 ton
civarında broiler atığı çıktığı hesap
edilirse 600 mwlık bir elektrik enerjisinin üretilebileceği ve bununda
tavukçuluk sektörüne günlük toplam
1.915.000 usd lik elektrik geliri girdisi sağlaması beklenmektedir.
Senelik toplam 699.048.000 usd
sadece broiler üreticilerinin sağlayacağı gelir olarak düşünülürse atık yönetim ekonomisinin ne kadar büyük
boyutlarda olduğu ortaya çıkmaktadır.üretim sonucunda ortaya çıkan
BİYOCHAR ise tarımda oldukça
önemli bir yere sahiptir ve dünyada
büyük bir ihracat pazarı vardır.”
Toprağın canlılar ile ilişkisini ve
üretimdeki rolünü, deneylerle uygulamalı bir şekilde öğrenirler. Mikroskop altında gözlemlerler, hatta
bazılarına dokunurlar. Bitkilerin
beslenmesi için önemli olan toprak
özelliklerini farklı deneyler yaparak kavrarlar. Toprak özelliklerine
uygun olarak bitki seçimi yaparak
tohum ekmeyi ve bitki yetiştirmeyi
öğrenirler.
3. Toprak Koruma Tasarım
Atölyesi
Toprağın çok uzun sürede oluştuğunu ancak su ve rüzgâr erozyonu ile
toprağın çok kısa bir sürede taşındığını, verimsizleşerek kullanılamaz
duruma geldiğini deneyler yaparak
görürler. Toprakların doğru şekilde korunmadığı takdirde erozyon,
çoraklaşma ve dolayısıyla çölleşme
gibi problemlerin birbirine bağımlı
olarak artacağı bilincine kavuşmaları için farklı düzeneklerle koruma
yöntemlerini öğrenirler.
Gün içinde yapılan eğitimlerin ardından drama etkinliği sayesinde
hem çocukların rahatlamaları ve
kendilerini özgürce ifade etmeleri
hem de gün boyu edindikleri bilgilerin pekiştirilmesi sağlanmaktadır.
Bu güne kadar farklı
eğitim etkinlikleri
aracılığıyla 10.000’den fazla
öğrenciye toprağın önemi
ve korunması yönünde
eğitimler verilmiştir.
TÜBİTAK tarafından farklı isimlerle
desteklenen projelerimiz sayesinde 2007 yılından bu güne 64 okula
ulaşılmış, toplamda 2394 öğrenci
Toprak Bilim Okulu’nda eğitimlerini tamamlamış ve sertifikalarını almışlardır. 2013-2014 eğitim yılında
ise 15 okuldan toplam 458 öğrenciye
ulaşılması hedeflenmektedir.
İlk bakışta küçük rakamlar gibi
görülebilir, ama denizyıldızının hikâyesini bilir misiniz?
Bilmeyenler mutlaka okusunlar. Değişen dünyanın beklenen ve
istenmeyen sonunu biraz geciktirmek adına çevrenin korunmasında öncü olacağı düşünülen bu tür
okullarla belki bir “denizyıldızı
misali” geleceğimize, çocuklarımızın geleceğine ya da daha güncel
bir ifade ile dünyanın geleceğine
yatırım yapılmaktadır. Çok hoşuma
giden bir ifadeyi sizlerle paylaşmak
isterim: “Çocuk, dünyanın ne
anlama geldiğini bulmaya çalışan bir bilim adamı gibidir”.
Eğitimin öneminin ve ciddiyetinin
anlaşılması bakımından sevgi ve
saygılarımla…
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliklerinin DFİF Borçları
Yeniden Yapılandırılıyor
Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri (TSKB)'nin 1 Mayıs 2000 tarihinden sonra Destekleme ve Fiyat
İstikrar Fonu (DFİF)'ndan kullandıkları kredilere uygulanan faiz,
cezai faiz, gecikme faizi, gecikme
zammı gibi fer’i alacakların tamamının tahsilinden vazgeçildi. Bu
sayede birlikler yaklaşık 670 milyon TL borç yükünden kurtuldu.
Tarım Satış Kooperatif
Birlikleri’nin en geç 31
Aralık 2013 tarihine kadar
Ziraat Bankası Genel
Müdürlüğü ile protokol
imzalaması gerekiyor.
Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerin (TSKB) Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) kaynaklarından
kullandıkları ve bakiyesi bulunan
kredi borçlarının, yeniden yapılandırılarak tahsiline ilişkin usul ve
esaslar, Resmi Gazete yayımlandı.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yaptığı yazılı açıklamada, birliklerin
söz konusu yapılandırmadan faydalanması için 2 ay içinde başvuru yapması gerektiği vurgulandı.
Kullanılan bu kredilere banka cari
faizi veya TEFE/ÜFE aylık değişim
oranından düşük olanı basit usulde uygulanmak suretiyle hesaplanarak eklenecek tutarın ödenmesi
sağlanacak. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun kapsamında takip edilenler
de söz konusu yeniden yapılandırmaya dâhil edildi. Yeniden yapılandırılan bu borç tutarının ilk taksiti
2014 yılında ödenecek şekilde 15
yılda eşit taksitler halinde yılda bir
defa olmak üzere ödenmesi imkânı
getirildi. Ayrıca, yeniden yapılandırılan borcun tamamının tek seferde
ödenmesi durumunda hesaplanan
faiz tutarından yüzde 25 indirim
uygulanacak. Tarım Satış Kooperatif Birlikleri'nin bu çerçevede en geç
31 Aralık 2013 tarihine kadar Ziraat
Bankası Genel Müdürlüğü ile protokol imzalaması gerekiyor.
18
Aralık 2013 Köy-Koop Haber
HAYVANCILIK
Hayvansal Üretimde İyi Tarım Uygulamaları
»» Dünyada teknolojik gelişmeler ve yenilikler her sektörde olduğu gibi tarım sektöründe de hızla gelişmekte ve özellikle artmakta olan dünya
nüfusunun beslenme ihtiyacına paralel olarak yetersiz kalan geleneksel üretim metotlarının yerini hızla almaktadır.
Tarım sektöründeki teknolojik gelişmeler
birim alandan daha fazla ürün almayı
hedeflemiş olduğu için, dünyada tarımda sanayileşme ile birlikte özellikle
1970’li yıllarda tarımsal mücadelede
kullanılan koruma amaçlı kimyasalların ve gübrelerin kullanımı artmıştır.
Zaman içerisinde çiftçiler tarafından
kullanılan kimyasallar insan, çevre ve
hayvan sağlığını ciddi düzeylerde tehdit
etmeye başlamış ve dolayısıyla çiftlik
hayvanlarını da etkilemiştir.
bu tehlikelerin, çiftlik yönetiminde
oluşturacakları kötü etkilerine karşı
İyi Tarım Uygulamaları aşağıda listelenmiş olan konularda uygulanabilir:
Günümüzün bilinçli
tüketicileri, tükettikleri
bitkisel ve hayvansal
gıdaların tüm üretim
aşamalarını bilmek
istemektedirler. Bu nedenle
de tüm dünyada tarımsal
ürünlerin izlenebilirliği
ve sürdürülebilirliği gıda
güvenilirliği ve güvenliği
açısından oldukça önemli
bir konu haline gelmiştir.
Çiftçiler hastalık raporlama, kayıt tutma, hayvanların tanımlanması ve ölü
hayvanların imhası gibi hayvansal üretimle ilgili tüm yasal zorunlulukların
farkında olmalı ve bunlara uymalıdır.
Tüketicilerin bu haklı talepleri, son
yıllarda bitkisel ve hayvansal üretimde etkili olmaya başlayan ve minimum
düzeyde tarımsal üretim kriterlerini
içeren İyi Tarım Uygulamaları (İTU)
kavramını gündeme getirmiştir. İyi
Tarım Uygulamaları alternatif bir tarımsal üretim modeli olmayıp; insan,
çevre ve hayvan sağlığına zarar vermeyen, gıda güvenliği ve güvenilirliğini
sağlayan, uygun dozlarda kimyasalların ve suni gübrelerin kullanımına izin
veren bir tarımsal üretim metodudur.
Avrupa’da yaş meyve ve sebze pazarının büyük bir kısmına sahip olan perakendeciler, bu sektörde tüketicilerinin
güvenilir gıda talebini karşılayabilmek için 1997 yılında EUREP (Euro
Retailer Producer Group) adı altında
bir grup kurdular.1999 yılında ise ilk
standart olan ve İyi Tarım Uygulamalarının (GAP) gelişmesi için temel
unsurları tanımlayan bir çerçeve olan
EUREPGAP standartlarını oluşturdular. Verilen ilk standart, EUREPGAP
Meyve ve Sebze standardı olmuştur.
Bu standart bitkileri ve ıslahı içeren
modüler bir standart olan EUREPGAP IFA (Integrated Farms Assurance) ile uyumlaştırılmıştır. EUREPGAP
Avrupa’da tarım ve kırsal kalkınma
için uzun vadeli, sürdürülebilir bir
çerçeve sağlar ve HACCP2 ilkelerini
destekleyerek kullanımını teşvik eder
(Baghasa, 2008).
EUREPGAP standardı 2007 yılının
eylül ayında Tayland’da yapılan bir
konferansta revize edilerek tüm dünya ülkeleri tarafından kabul görmüş
ve GLOBALGAP adını almıştır (Baghasa, 2008).Günümüzde GLOBALGAP, 100’den fazla ülkede 100.000
sertifikalı üretici tarafından uygulanmıştır (http:// www.standart- team.
com). Avrupa ülkelerinde başlayan
bu uygulama daha sonra dünyada
Japonya (JGAP), Çin (ChinaGAP),
Meksika (MexicoGAP) ve Tayland
(ThaiGAP)’da yayılmıştır. Ülkemizde
de bitkisel ve hayvansal üretim ile ilgili İyi Tarım Uygulamaları Yönetmeliği
ilk olarak 08.09.2004 tarih ve 25577
sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
Daha sonra bu yönetmelik Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından
revize edilerek daha kapsamlı bir hale
getirilerek 07.12. 2010 tarih ve 27778
sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanmıştır
(http://mevzuat.basbakanlik.gov.tr).
Hayvansal üretimin birçok yönü biyolojik, kimyasal ve fiziksel tehlikeler
tarafından risk altındadır. Bu tehlikeler çiftlik hayvanlarının refahına
veya gıda zincirindeki geniş yelpazede
hayvansal gıdalara zarar vererek tüketiciler için potansiyel risk oluşturmaktadırlar. Hayvansal üretimle ilgili
b) Taşıma, depolama ve beslemeden
oluşan yem zincirinin; yemi biyolojik,
fiziksel ve kimyasal bulaşmalardan
önlemek için iyi yönetilmesi gerekir.
Ayrıca yem, etiketinde belirtilen talimatlar doğrultusunda mümkün olan
en kısa sürede kullanılmalı,
1.Genel Çiftlik Yönetimi
Hayvansal üretimde İyi Tarım Uygulamaları prensipleri çerçevesinde çiftlik
yönetiminin tüm aşamalarında çiftçinin yerine getirmesi gereken bazı ilkeler vardır. Bu ilkeler şunlardır:
1.1 Yasal Yükümlülükler
1.2 Kayıt Tutma
İşletmede hastalık, bir kimyasal tehlike veya fiziksel bir güvenlik sorunu
ortaya çıktığında, kayıt tutma işlemi
sayesinde çok fazla çaba harcamadan
sorunun kaynağı izlenebilir ve kolay
bir şekilde ortadan kaldırılır. Bu nedenle çiftçi işletmesindeki aşağıdaki
hususları kayıt altına alması gerekir:
Dr. Nezaket CÖMERT
Ziraat Yüksek Mühendisi
[email protected]
2.Hayvan Sağlığı Yönetimi
2.1 Biyolojik Tehlikeler
Çiftlik hayvanlarının sahipleri ve çiftlik
yöneticileri hayvan sağlığını koruyucu
her türlü tedbir almak ve uzmanlarla
temas halinde olmak zorundadırlar.
Ayrıca hayvan hareketleri üzerindeki
kısıtlamalarla ilgili düzenlemelere de
uyum sağlamalıdırlar.
2.2 Fiziksel Tehlikeler
a) İşletmeye grup veya bireysel olarak
giren - çıkan tüm hayvanları,
Çiftlik hayvanlarının sahipleri ve çiftlik yöneticilerinin hayvan refahı kurallarını uygulamaları gerekir. Özellikle
aşağıdaki koşullara dikkat edilmelidir:
b) İşletmenin etrafındaki hayvan hareketlerini,
a) İşletmedeki çalışanlar hayvancılık
konusunda deneyimli ve eğitimli ol-
c) Biyolojik ve mineral madde içeriği
bakımından kalitesi bilinen sular hayvanların tüketiminde ve işletmede sulama suyu olarak kullanılmalı,
d) Satın alınan yemlerin satın alınma
tarihleri, içerikleri ve hayvanlara verilme şekilleri kayıt altına alınmalı,
e) İşletmede yem rasyonları hazırlanırken olası fiziksel, kimyasal ve biyolojik bulaşmalara karşı önlemler alınmalıdır,
e) Hayvanların beslenme düzeylerinin
hayvan sağlığını, büyümesini ve üretimini teşvik edecek yeterlikte ve kalitede olduğundan emin olunması,
f) Hayvanların beslenmelerinin tür,
verim ve yaşları dikkate alınarak yaşam ve verim payı ihtiyaçlarını karşılayacak uygun beslenme programları
hazırlanmalıdır,
g) İşletmede yemlerin ve tehlikeli kimyasalların depolandığı yerlere hayvanların ulaşmaları önlenmelidir.
5. Çevre ve Altyapı
5.1 Ortak Önlemler
Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticilerinin alması gereken ortak önlemleri
şunlardır:
a) Hayvanların barınakları havalandırma, drenaj ve gübrenin taşınması
gibi hayvanların temel ihtiyaçlarını
karşılayacak şekilde inşa edilmelidir.
Barınaklardaki yürüyüş alanlarının
yüzeyleri kaygan olmamalı ve kolay yıkanabilir özellikte olmalıdır,
b) Çiftlikler endüstriyel kirlilikten ve
enfeksiyona neden olan kaynaklardan
uzak yerlere kurulmalıdırlar.
5.2 Biyolojik Tehlikeler
Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticilerinin alması gereken biyolojik önlemleri şunlardır:
a) Çiftlik düzeni ve bina inşaatı hayvanların üretim ve yaş gruplarına göre ayırımı sağlayacak özellikte yapılmalıdır,
b) İşletmedeki binalar ve çevre çitleri,
diğer çiftlik hayvanlarının ve yabani
hayvanların girişlerini engelleyecek
şekilde inşa edilmelidir
c) Temiz ve kontamine olmuş yem ve
gübre gibi maddelerin birbirlerinden
yeterli uzaklıkta depolanmaları gerekir,
c) İşletmede kullanılan tüm yemleri,
ilaçları, dezenfektan maddeleri, herbisitleri ve tüketilen tüm maddeleri,
d) Gübre ve diğer atıkların işletme
içerisinde kontrollü depolanması ve
uzaklaştırılması gerekir.
d) Besleme ile sağlık programı ve çiftlik yönetimi ile ilgili meydana gelebilecek diğer değişimleri,
5.3 Kimyasal Tehlikeler
e) Hastalıkları, enfeksiyonları, hasta
veya ölmüş olan hayvanlar hakkındaki
bilgilerin tarih, teşhis ve sonuçları gibi
detaylarıyla birlikte kayıt altına alınmalıdır.
Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticileri, işletmede dezenfektan maddelerin kullanımının üretici firmanın
kullanım talimatlarına göre sağlamalıdırlar ve temizlik malzemeleri ile dezenfektanlar hakkında uzman tavsiyelerini almalıdırlar.
1.3 Hayvanların Tanımlanması
5.4 Fiziksel Tehlikeler
Hayvanları bireysel veya grup olarak
tanımlamak ve izlemek gıda güvenilirliği ve çiftlik yönetimi açısından
önemli bir araçtır. Çünkü iyi bir kayıt
tutma ve hayvan tanımlama ile gıda
güvenilirliği ile ilgili problemin kaynağına kolay bir şekilde ulaşılabilir ve en
uygun önlemler alınabilir.
Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticileri hayvanların her türlü tehlikelerden uzak olan mera alanlarında
hayvanlarını otlatmalı ve gerekli mera
yönetimini sağlamalıdırlar.
1.4 Hijyen ve Hastalıkların Önlenmesi
Bir işletmede temizlik koşullarını koruyucu ve patojen mikroorganizmaların bulaşmasını önleyici tedbirlerin
alınması modern bir çiftlik işletmesi
yönetimindeki temel unsurlardır. Modern bir işletmede alınması gereken
bu tedbirlerin amaçları şunlardır:
a) Tüm tesislerin hijyen ve güvenliğinin sağlanması,
b) Çiftlik çalışanlarının sağlık koşullarını oluşturmak ve hijyenik çalışma
prosedürünü uygulamak,
c) İşletmeye giren vasıtalar aracılığıyla oluşabilecek bulaşmaları önlemek,
d) Çiftlikteki hayvanları olası patojen
mikroorganizmaların bulaşmalarına
karşı korumak için, çiftliğe mesleki
amaçla gelenlerle veya diğer ziyaretçilerle temaslarının minimuma indirilmesi,
e) İyi beslenme ve stres koşullarının
azaltılması ile çiftlik hayvanlarının
sağlıklı olmalarının sağlanması,
f) Tesislerde ve çiftliklerde mevcut
hayvan populasyonlarının kayıtlarının
tutulması.
1.5 Eğitim
Hayvansal üretim teknikleri ve önlemler sürekli değişim içindedirler.
Bu değişimleri takip etmek ve uygulayabilmek için çiftçilerin ve çiftlik
yöneticilerinin kendileri ve çalışanları
için uygun eğitim olanaklarını araştırmaları ve uygulamaları gerekir. Ayrıca
kendi bölgelerinde zorunlu olabilecek
eğitimlerin farkında olarak yapılmış
olan tüm eğitimlerinde kayıtlarının
tutulması gerekir.
malıdırlar,
4.2 Biyolojik Tehlikeler
b) İşletmedeki tesisler ve makineekipman düzgün tasarlanmış olmalı
ve hayvanlara fiziksel hasarlar vermeyecek özelliklerde olmalıdırlar,
Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticilerinin biyolojik tehlikelerle ilgili alması gereken önlemleri şunlardır:
c) Hayvanlar hayvan refahı koşullarına uygun araçlarla taşınmalıdırlar.
3.Veteriner İlaçları ve
Biyolojik Maddeler
3.1 Ortak Önlemler
Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticileri veteriner ilaçları ve biyolojik maddelerle ilgili aşağıdaki bazı hususlara
dikkat etmeleri gerekir:
a) Hayvancılıkta kullanılan ilaç ve diğer biyolojik maddelerle ilgili kısıtlamaların farkında olmak,
b) Antimikrobiyallerin yasal gereksinimler ölçüsünde kullanılması,
c) Kullanılan tüm ilaçların ve biyolojik maddelerin kullanıldıkları doz, seri
numarası, hangi hayvanlara ne zaman
uygulandıklarına dair tüm detayların
ayrıntılı kayıtlarının tutulması,
d) Hayvanların taşınmasında kullanılan araçların ve tedavi ünitelerinin
mevcut hayvan türlerine uygun ve
hayvanlara zarar vermeyecek özelliklerde tasarlanması gerekir.
4. Hayvan Yemi ve Su
4.1 Ortak Önlemeler
Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticileri yem ve su ile ilgili aşağıdaki önlemleri almak zorundadırlar:
a)Yemlerin iyi tarım uygulama metotlarını uygulayan tedarikçilerden sağlanması,
a) Antibiyotiklerin yemlerde büyümeyi teşvik edici katkı maddesi olarak
kullanılmadığından emin olunması,
b) Hayvanların meralarda uygun mera
rotasyonuna tabi olarak otlatılmalarını sağlamak, parazit bulaşmalarını
önlemek ve bunları kayıt altına almak,
c) Yemlemede ve içme sularında kullanılan makine ve ekipmanların düzenli
kontrollere tabi tutularak gerektiğinde
temizlenmeleri ve dezenfekte edilmeleri gerekir.
4.3 Kimyasal Tehlikeler
Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticilerinin kimyasal tehlikelerle ilgili alması gereken önlemleri şunlardır:
a) İşletmede bitkisel üretimde kullanılacak olan herbisit ve pestisitlerin
uygun dozlarda kullanılmaları ve hayvanların bu kimyasallara maruz kalmalarını minimuma indirecek üretici
ve ilgili mevzuat talimatlarına uyulmalıdır. Bu kimyasalların kullanım yerleri ve tarihleri kayıt altına alınmalıdır,
b) Yem katkı maddelerinin kullanılmasında üretici firmanın katkı maddesinin hangi dozlarda, nasıl kullanılacağı ve geri çekme periyodlarının takibi
ile ilgili talimatların yerine getirilmesi
gerekmektedir.
4.4 Fiziksel Tehlikeler
Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticilerinin fiziksel tehlikelerle ilgili alması
gereken önlemleri şunlardır:
Hayvanların barınaklarında ve diğer
tesislerde yabancı nesneler, tesis parçaları, tel, plastik torbalar gibi zararlı
cisimler olmamalıdır.
6.Hayvancılık ve Ürün
Yönetimi
6.1 Biyolojik Tehlikeler
Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticilerinin bu konuda alması gereken
önlemler şunlardır:
a) Hayvanların sağlıklı ve temiz ünitelerde kesimlerinin gerçekleştirilmesi
ve herhangi bir bulaşmadan korunması
b) Hayvansal ürünlerin birincil üretim
aşamasında ve depolanması esnasında
hayvan ve çevresel kaynaklı kirlenmelere maruz kalmalarını minimuma indirilmesi
c) Hayvanların ve hayvansal ürünlerin
işletmeden gönderilme ve hedef yere
ulaşma sürelerinin ve tarihinin kayıt
altına alınması gerekir.
6.2 Kimyasal Tehlikeler
Çiftlik hayvanları sahipleri ve yöneticilerinin kimyasal tehlikelere karşı alması gereken önlemler şunlardır:
a) Mevcut mevzuata göre uygulanabilir maksimum kalıntı düzeylerinin
aşılmaması gerekir
b) Kesime gitmeyen hasta hayvanın
tedavisinin yapıldığından emin olunması
6.3 Fiziksel Tehlikeler
a) Hayvanların taşınması işlemleri esnasında hayvanlar araçlara yüklenmeden önce güvenli ve insani davranışlar
çerçevesinde bir araya toplanmalı
b) Yükleme tesisleri uygun koşullarda
inşa edilmeli
c) Hayvanların yüklenmeleri esnasında fiziksel yaralanmaları önleyici
tedbirler alınmalı ve uygulanmalıdır
(FAO ve OIE, 2009).
Köy-Koop Haber Aralık 2013
TOPRAK - SU
Su Adaleti Olmadan
Demokrasi Olmaz
»» Su Hakkı Kampanyası, 2 Kasım 2013 tarihinde
“Su adaleti olmadan demokrasi olmaz! Ortak
varlıklarımızı ve su hakkımızı savunuyoruz” adlı bir
panel ve forum düzenledi.
100 kişiye yakın katılımcının olduğu
toplantının panel kısmında sekiz
konuşmacı su krizinden iklim değişikliğine, özelleştirmeden tekrar
kamulaştırmaya kadar su meselesinin çeşitli boyutlarını dile getirdi. Panelin “Toma için değil,
yaşam için su” başlıklı birinci bölümünde, ilk konuşmayı yapan Açık
Radyo genel yayın yönetmeni
Ömer Madra, iklim değişikliği ve
su krizinin arasındaki bağlantıyı,
neoliberal politikalarla ticarileştirilen ve özelleştirilen suyun yeniden nasıl ortak varlığımız haline
getirilebileceğini anlattı. Dünyayı
kurtarmak için bir an önce harekete geçme çağrısı yapan Madra’dan
sonra sözü Çevre Hukuku Derneği avukatlarından Arif Nihat
Alpsoy aldı. Temel insan hakları arasında sayılması gereken su
hakkının Türkiye’deki son durumu
nedir sorusuna yanıt olacak bir sunum yapan Alpsoy, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda var olan
“sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı”, Çevresel Etki Değerlendirme süreçleri ve su kullanım
hakkı ile ilgili hukuksal metinleri
açıklarken, henüz kabul edilmemiş
olan ama gündemde olan Su Kanunu tasarısının su varlıkları, su hakkı ve geleceğimiz için ne anlama
geldiğini dile getirdi. Alpsoy, bu
kanunda ne suyun kendisine, ne de
su hakkına saygı olduğunu söyledi.
Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven ise Dikili ilçesinde uygulanan hane başına 13 tona
kadar bedava su uygulamasının
çıkış noktasının su hakkı olduğunu belirtti. “Su bir hak olduğuna
göre satılamaz, bu yaşam varlığının
üzerinden kâr elde edilemez” diyen
Özgüven, bu su yönetimi modelini
yaklaşık on senedir başarıyla uyguladıklarını, bu nedenle kendilerine
çeşitli davalar açıldığını ama herşeye rağmen suyu bedava vermeye
devam ettiklerini ve edeceklerini
söyledi.
Ardından sözü alan Food & Water Europe yöneticisi Gabriella Zanzanaini, su hakkınının
Bolivya, Uruguay ve Güney Afrika
gibi ülkelerin anayasalarına dahil
edilmesi ve 2010 yılında da Birleşmiş Milletler tarafından kabul
edilmesine rağmen Türkiye’nin bu
konuda çekimser kaldığına dikkat
çekti. Zanzanaini, Avrupa Vatandaşları Girişimi tarafından 2012
Mart ayında başlatılan ve geçtiğimiz Eylül ayında yaklaşık 1,9 milyon Avrupalının imzaladığı “Su bir
insan hakkıdır” adlı imza kampanyası sürecini anlattı. Türkiye’de
de benzer çalışmaların olumlu sonuç vereceğine inandığını söyleyen Zanzanaini, birlikte mücadele
edersek başarabiliriz dedi.
Panelin “Şirketler için değil yaşam
için su” başlıklı ikinci bölümünde
ise ilk konuşmayı Gola Kültür
Sanat ve Ekoloji Derneği’nden
Refika Kadıoğlu yaptı. Yerelde
yaşanan Baraj ve HES karşıtı mücadelelerin önündeki iç engellerden bahsederken Artvin’den örnekler veren Kadıoğlu, kimi zaman
köyler arasında bile yoğun gerilimler yaşandığını ve bunun mücadelenin çeşitli aktörlerini bir araya
getirmekten alı koyduğunu belirtti.
Mikro düzeyde milliyetçilik ve ayrımcılık yaşanıyor diyen Kadıoğlu
“burada konuşulanlar kırsala varamıyor. Köylere gidip, tek tek gidip
iletişim kurmak gerek. Bunun başka yolu yok” dedi. Food & Water
Watch Bolivya’dan “Herkes için
Su” Güney Amerika Koordinatörü Marcela Olivera ise kendi
ülkesinde 2000 yılının başlarında
“Cochabamba Su Savaşları” olarak
bilinen şirket egemenliğine karşı su mücadesini anlattı. 1999’da
Cochabamba’da su hizmetlerinin
özelleştirilmesinin hemen ardından su faturalarının %200 arttığı
belirten Olivera, bunun asgari ücretin dörtte birine denk geldiğini
söyledi. “Bechtel şirketi, çiftçinin
topladığı yağmur suyuna bile gözünü dikmişti” diyen Olivera, ilkin
sadece Cochabamba’da olan mücadelenin kısa sürede bütün ülkeye
yayıldığını, önceleri suyun özelleştirilmesine karşı çıkanların kısa
süre sonra bütün özelleştirmelere
ve mevcut hükümete karşı birleştiğini anlattı. Olivera’nın son sözleri ise “herşey özelleştirilmiş olsa
bile yeniden kamulaştırma için geç
kalınmış değil, yeter ki kamunun
devletçilik değil, halkın katılımcılığı olduğunu unutmayalım” oldu.
Amazonlar'da Orman Tahribatı
Yine Artışta
Brezilya, Amazon’da ormansızlaştırma oranlarının 2012’nin Ağustos
ayından Temmuz ayına dek yüzde
28 oranında arttığını açıkladı.
İstatistikler, bahsi geçen zaman
aralığında ormanların 5.843 kilometre karelik bölümünde tahribat
oluştuğunu, bunun bir önceki sene
4.571 kilometrekare olduğuna işaret ediyor.
Brezilya Çevre Bakanı İzabella Teixeira, hükümetin kendi ifadesiyle
bu “suçun” yol açtıklarını tersine
çevirebilmek için çaba sarfettiğini
vurguladı.
Çevre kuruluşları, ormanlardaki
tahribatın artmasından Brezilya’
nın ormanları koruma yasaları üzerinde yaptığı değişiklikleri ve tartışmalı reformları sorumlu tutuyor.
Bu değişiklikler, çiftliklerde korumaya alınan bölgelerin azalması ve
bu kapsamda 2008’den önce tahribata uğrayan kesimler için de af
çıkarılmasıyla sonuçlanmıştı.
Amazonlar’daki yağmur ormanları, kereste tüccarlarının ticari kaygılarının kurbanı oluyor.
Brezilya’da küresel ısınmanın ana
sebeplerinden biri olan sera etkisine yol açan gaz salımlarına, en çok
ormansızlaştırma nedeniyle tanık
olunuyor.
19
Yeniden Yeşeren Umutlar: Karapınar Örneği
»» Geçenlerde elime bir dergi ulaştı. Konya’daki Çölleşme ile Mücadele Araştırma
İstasyonu’nda çalışan araştırmacı arkadaşlar tarafından çıkarılan “Konya Toprak
Su Dergisinin ilk sayısıydı. Kapak fotoğrafı olarak yemyeşil bir çam ormanının
görüntüsü alt kısmında ise süzülen bir leylek resmi yer alıyordu. “Burası Karapınar,
Karadeniz Ormanları Değil!” diyerek bu görüntüye atıfta bulunarak haklı bir gurur
duymaktaydılar.
Aslında bu görüntü beni hiç şaşırtmadı. Çünkü bir kaç yıl önce arkadaşımın orada tez çalışması yürütmesi
kararlaştırıldı. Yapılan ilk arazi çalışması sonucunda, Ankara’ya dönen arkadaşıma arazi çalışmalarını
sorduğumda; eş danışmanı olan
yabancı hocasının çok şaşırdığını,
Karapınar’da toprakların etkili bir
şekilde yürütülen mücadele çalışmaları sonucunda, rüzgâr erozyonu
tehlikesinden önemli düzeylerde korunduğunu ve o dönemler içerisinde
ortalamanın üzerinde yağışın geldiğini söyledi. O an bizi planlanan
çalışmanın ön görülere uygun olarak yürüyemeyecek olması (rüzgâr
erozyonunun bölgesel ölçeklerde
modelleyebilmek için rüzgâr erozyonuna ihtiyacımız vardı!) biraz hayal
kırıklığına uğratsada bilimin temel
hedefinin insanoğlunu ve doğayı korumak değil miydi? İlk değerlendirmelere rağmen, orada ölçüm almak
için meteroloji istasyonu kurulup,
deneme parselleri oluşturuldu. Arkadaşım 3-5 ay boyunca gelecek
rüzgâr olaylarını bekledi. Ama modelleme yapabilmek için istediği düzeyde veri toplayamadı. En nihayetinde, ülkemiz sınırlarının ötesinde
başka bir saha bulundu.
Yapılan mücadeleleri anlayabilmek
için tarihsel geçmişe ve bölgede yaşanan problemlerin sebeplerine değinecek olursak;
1950’li yıllarda rüzgâr erozyonu ve
kumul hareketler bölge halkının yaşamını olumsuz yönde etkilemeye
başladı. Peki, neydi sebep? İki farklı
durum ve bunların ortak etkisi olarak açıklayabiliriz. İlki, Karapınar
bölgesi jeolojik ve jeomorfolojik yapı
Dr. Selen Deviren SAYGIN
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Toprak Bilimi ve Bitki Besleme
Anabilim Dalı
[email protected]
itibariyle eski bir göl yatağı üzerinde gelişmesi ve zaman içerisinde
buradaki gölün kurumasıyla tabandan açığa çıkan kumul sahalarının
varlığı. Bir diğeri de ülkemizin her
yerinde maalesef karşılaştığımız bir
problem; meraların uygun olmayan
yönetim biçimleri. Özellikle de çevresinde bu derece hareketli ve gevşek materyalin bulunduğu alanlarda
yapılan yanlış uygulamalar. Nedir
bunlar diye soracak olursanız? Yakacak ihtiyacı için toprağı koruyan
ve tutan bitkilerin sökülmesi, erken,
aşırı ve düzensiz olarak yürütülen
kontrolsüz otlatma faaliyetleri ve
tarımsal üretim için bu alanların
kullanılması ilk aşamada söylenebilecek olanlar.
Bölge içerisinde, yıl içerisinde düşen
toplam yağış miktarının 277 mm gibi
son derece düşük olması, vejetasyo-
nun (bitki örtüsünün) etkili bir şekilde gelişebilmesini engelleyerek toprakların organik materyalce fakir bir
yapıya sahip olmasına yol açmaktadır. Bir toprağın su ve rüzgârın
aşındırıcı etkisinden korunabilmesinin temel şartı ise dayanıklı toprak
yapısına sahip olabilmesidir. Bizim
toprakta “agregat” olarak adlandırdığımız çeşitli inorganik ve organik
toprak materyallerinin çeşitli çimentolayıcı maddeler ile birlikte biraya
getirdiği küçük kümeli yapılardır.
Canlı bir organizmada hücre ne ise
toprakta da agregat o dur. Agregat
adını verdiğimiz bu küçük yapısal
birimi meydana getiren en önemli
çimentolayıcı madde ise toprak organik maddesidir. Organik materyalin yetersiz olduğu koşullarda bir
araya gelemeyen bu küçük tanecikler kolaylıkla su ve rüzgâr tarafından
başka yerlere taşınarak kirlilik unsuru oluşturabilmekte dahası bünyelerinde barındırdıkları killer ve organik bir takım bileşiklerin yüzeylerine
tutulmuş olan besin maddelerini de
beraberinde taşıyabilmektedirler.
Doğal koşullarda gelişen kumul hareketleri için yapılabilecekler sınırlı olmakla birlikte, uygun olmayan
arazi yönetimlerinden kaynaklanan
arazi bozulmalarının önüne geçilebilirse ve hayvancılığın temel dayanaklarından biri olan meralar onlar
için yazdığımız kaderlerin eline bırakılmaz ise doğal kaynaklarımızı bu
kadar hızla tüketmemiş oluruz.
Karapınarda yürütülen etkili mücadele çalışmalarından görünümler
(Kaynak: http://www.desire-project.
eu/index.php?option=com_content&ta
sk=view&id=40&Itemid=35)
Türkiye, Kadın-Erkek Eşitliğinde 120’nci Sırada
»» Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF) yayımladığı 2013 cinsiyet ayrımcılığı
raporuna göre, son bir yıl içerisinde birçok ülkede kadın ile erkek arasındaki eşitsizlik
durumunda az da olsa olumlu gelişmeler kaydedildi.
Kadınların siyasal, ekonomik ve sosyal konumuna dair 136 ülkeye ilişkin
veriler içeren raporda, kadın-erkek
eşitliği bakımından İzlanda, Finlandiya ve Norveç ilk üç sırada yer alıyor.
Siyasal katılım, ekonomik eşitlik,
eğitim ve sağlık hakkı gibi farklı
alanlarda kadının yerine değinen raporda Türkiye’nin kadın-erkek eşitliği endeksindeki yeri 120. sırada.
Filipinler ve Nikaragua ilk 10’da yer
aldı. Geçen yıldan bu yana hiç gelişme kaydetmeyen bölgeler ise Orta
Doğu ve Kuzey Afrika. Yemen 136
ülke arasında en sonda bulunuyor.
Kuzey ülkeleri liste başı
DEF bu raporu son sekiz yıldır yayımlıyor. Raporun yazarlarından
Saadia Zahidi, 2006'dan bu yana
endeksteki ülkelerin yüzde 80'inde
kadın-erkek eşitliğinde gelişme kaydedildiğini belirtti. Zahidi, yüzde
20'de hiçbir gelişme olmamasını ise
"endişe verici" olarak niteledi.
Kuzey ülkeleri liste
başında yer almaya
devam etti. İzlanda
son beş yıldır kadınerkek eşitliğini en iyi
sağlayan ülke konumunda.
İzlanda, Finlandiya,
Norveç ve İsveç, kadın-erkek arasında
yüzde 80 eşitlik oranına sahip.
Türkiye'de kadın-erkek
eşitliği
Geçen yıl 135 ülke arasında 124. sırada yer alan Türkiye, raporun ilk yayımlandığı yıl olan 2006'da 115 ülke
arasında 105. sıradaydı.
2013 raporundan Türkiye'ye
dair bazı çarpıcı veriler ise şöyle:
Kadınlar arasında işsizlik oranı
%11 (erkeklerde 9)
Kadınlar arasında yarım gün çalışma
oranı %24 (erkeklerde
9)
Tarım dışı istihdamda
kadın işgücü oranı %23
Banka hesabı olan kadınların oranı %33 (erkeklerde 82)
İşletmelerde
liderlik
konumuna yükselebilen
kadın oranı %4
Aşağıdaki konular bakımından kadının yeri itibariyla 136 ülke endeksi içinde Türkiye'nin sıralamadaki yeri şöyle:
Ekonomik katılım ve fırsat 127
İşgücüne katılım 123
Eşit işe eşit ücret 79
Eğitimde başarı 104
Sağlık 59
Siyasal yetkilendirme 103
20
Aralık 2013 Köy-Koop Haber
KIRSAL KALKINMA
Kooperatiflerde Muhasebenin Önemi -IV»» Sevgili Kooperatifçiler, geçen ay muhasebe konularına devam
etmiştik. Bu ay ise sizlere Kooperatifçinin bilmesi gereken bazı
önemli hesaplardan bahsedeceğim.
»» Bu yazımızda daha önce hiç değinmediğimiz bir konuda tamamen
kişisel görüşlerimi aktarmak istiyorum. Bizim bu sütunda konularımız
yatırım ortamı, yatırım konuları ve hibe programları ile özellikle ülke
tarımsal sanayi için önemli bulduğum IPARD programı hakkında
açıklayıcı bilgiler vermeye çalışmak oldu.
Kooperatifçinin Bilmesi Gereken
Bazı Önemli Hesaplar
Hesap teriminin ne olduğunu artık biliyoruz.
Hesap planı ne demektir ve bir kooperatif yöneticisi açısından önemli olan hesaplar hangileridir?
Turgay SOLMAZ
Hesap planı
Köy-Koop Genel Müdürü
1994 yılında muhasebede ortak bir dil kullanmak amacıyla verilmiş kodlama sistemidir.
Hesap planı içerisindeki her kodun bir karşılığı vardır.
Örnek: 100 kodunun karşılığı Kasa Hesabıdır.
Geçen ay anlatmış olduğumuz mizan, bilanço ve gelir gider (kar-zarar) cetveli, bu hesap
planı içerisinde yer alan farklı hesapların bir
araya getirilmesi ile oluşturulur.
Dolayısıyla kooperatif yöneticileri olarak
hangi hesabın ne anlama geldiğini bilirsek,
elimize muhasebecinin hazırladığı bir mizan
ya da bilanço aldığımızda kasa hesabı hangi
hesap kodunda takip ediliyor, ne kadar paramız var, bankamızın durumu, sermayemiz,
borç ve alacaklarımız gibi sorulara cevap bulabiliriz.
Kooperatif Yöneticinin bilmesi gereken bazı muhasebe hesapları ve kodları şunlardır: (Tablo 1)
• 622 Satılan Hizmet Maliyeti
Bu hesaplar borç kalanı verir yani borçlu çalışır. Hesap adından da anlaşılabileceği üzere,
satmış olduğumuz mal ya da hizmetlerin bize
olan maliyetleri bu kayda yazılır.
Gider Hesapları: 700’lü kodlarda tutulur.
Tüm gider hesapları borçlu çalışır ve her zaman borç kalanı verir. Bazı gider hesapları
şunlardır:
• 740 Hizmet Gideri
• 760 Pazarlama, Satış, Dağıtım Gideri
• 770 Genel Yönetim Gideri
Telefon Giderine ilişkin muhasebe kaydı
770 Genel Yön. Gid.=50TL
329 Diğer Borçlar =50TL
Hesaplar (borç kalanı veren)
Kodu
Hesaplar (borç kalanı veren)
Kasa
100
Demirbaşlar
255
Banka
102
Binalar
250
Alınan Çekler
101
Makine
253
Alacaklar
120-220
Ödenmemiş Sermeye(-)
501
Ortaklardan Alacaklar
131-231
Tablo-1’de vermiş olduğumuz hesaplar ve
kodları borçlu çalışır, yani borç kalanı verir.
Diğer bir ifade ile kooperatifte mevcut olan
varlıklardır. (Tablo 2)
Kodu
Yukarıda anlatmış olduğumuz örneğimizi
yine gelir tablosunda ilgili yerlere koyarak
kooperatifimizin kar-zarar durumunu görmüş olalım.
Hesaplar (alacak kalanı veren) Kodu
Hesaplar (alacak kalanı veren)
Verilen Çekler (-)
103
Ödenecek Vergi ve Fonlar
360
Banka Kredileri
300-400
Ödenecek Sosyal Güv. Kes.
361
Satıcılara Borçlar
320-420
Sermaye
500
Ortaklara Borçlar
331-431
Ödenmemiş Sermeye(-)
501
Ortaklardan Alacaklar
131-231
Tablo 2’de vermiş olduğumuz hesaplar ve
kodları alacaklı çalışır, yani alacak kalanı
verir. Diğer bir ifade ile kooperatifin mevcut
olan borçlarını ya da öz kaynağını gösterir.
Gelir Hesapları 600: Bu hesap gelirlerimizi kaydettiğimiz hesaptır. Her zaman alacaklı çalışır ve alacak kalanı verir.
Maliyet Hesapları: 600’lü hesaplarda takip edilir.
• 621 Satılan Ticari Mal Maliyeti
Kodu
• Kar: 590
• Zarar: 580
Örneğimizi bir Bilanço uygulaması ile pekiştirelim. Tablo 3’de görelim.
Önümüzdeki ay muhasebe ile ilgili konularımıza devam edeceğiz.
Saygılarımla.
…..tarihli BİLANÇO
AKTİF
PASİF
DÖNEN VARLIKLAR
Ticari Alacaklar
75.000
DURAN VARLIKLAR
Kısa Vadeli Yabancı Kaynak
71.050
Satıcılara Borçlar
1.000
Ortaklara Borçlar
70.000
Diğer Borçlar
50
Uzun Vadeli Yabancı Kaynak
AKTİF TOPLAMI
75.000
Özkaynaklar
3.950
Dönem Net Karı
3.950
PASİF TOPLAMI
75.000
IPARD ve Kooperatifler
Ancak IPARD programı Kooperatifleri birinci uygulamasında destek kapsamına almadı.
Muhtemelen ikinci aşamasında alabilir. Ancak burada
doğrudan yatırım desteği şeklinde mi alır yoksa kurumsal
kapasitelerinin geliştirilmesi
mi amaçlanır önümüzdeki
aylarda göreceğiz. Tam da
bu aşamada ne olmalı konusuna değinmek faydalı olacaktır diye düşünüyorum. Bu
programları bir yana bırakın
Kooperatiflerin mevcut durumunu analiz ettiğimizde nasıl
bir tablo ile karşılaşacağız.
Kurumsal kapasiteleri nedir,
finansal yapıları nasıldır, geleceğe yönelik hiç olmazsa
beş yıllık planları ve hedefleri varımdır gibi birçok soru
sorulabilir. Sonuçta mevcut
durum ortaya çıkar. Sık sık
karşılaştığımız konu finans
yeterli olsa kooperatiflerin
çok daha güçlü olacağı söylenir. Hatta bir kooperatif bankası olsa çok daha iyi olur gibi
görüşler atılır ortaya. Benim
anlamadığım bugünün dünyasında, örneğin ABD’deki
işsizlik oranında yüzde yarım oynamanın finans piyasalarını allak bullak ettiği bir
ortamda, finans piyasası koşullarının ötesinde çalışacak
bir finans kurumunun nasıl
ayakta kalacağıdır. Üstelik Ziraat Bankası kanalıyla yeterli
olmasa bile tarım ve hayvancılığa destek sağlanmaktadır. Ve bunların maliyeti de
şüphesiz Hazine tarafından
karşılanmaktadır. Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’da kooperatiflerin uyguladığı hayvancılık projelerine özel destekler verilmektedir.
Tevfik Fikret CENGİZ
Köy-Koop Merkez Birliği
Proje Koordinatörü
[email protected]
Aslında bugünkü şartlarda
son derece başarılı kooperatifler olduğu da bilinen bir
durumdur. Ürünleri ülkenin
her yanına yayılmış hatta bazıları ihracat bile yapmaktadır. Peki, bunlar nasıl oldu da
bu noktaya geldiler diye somak lazım. Benim gördüğüm
birçok kooperatif için geçerli,
üyeler ürünlerinin tamamını
kooperatife vermiyor. Kooperatif de zaten her ürünü pazarlayacak yapıya sahip değil.
Hep bazı gelişmiş ülkelerdeki
kooperatifler örnek verilir
ama orada üretici tümüyle
kooperatife girdi sağlar. Bizde olay sadece süt konusuyla
sınırlanmıştır. Diğer ürünler,
istisnalar hariç, kooperatif
üzerinden pazara girmez.
Geçmiş yıllarda
uygulanan ARIPİRFO projesinden
kooperatifler ne
sağladı, kapasiteleri
gelişti mi, ne kadar
gelişti, neden bazıları
faydalandı bazıları ise
yetersiz kaldı.
Bu projenin etki değerlemesi
yapıldıysa ne gibi planlar ya-
pıldı bilmiyorum. Bana göre
yapılması gereken önce kendi
içlerinde kapasitelerini artıracak çalışmaları başlatmaları gerekir. Bunun devamında
kurumsal kapasitelerini güçlendirecek projelerle kamunun karşısına çıkıp destek
talep etmeleri gerekir. Yani
önce kapasite geliştirmeleri
sonra yatırım için finans talebi bana daha uygun geliyor.
Üyeler açısından ise mutlak
surette ve her ürün bazında
kooperatifle çalışmak temel
ilke olmalıdır.
Ancak mevcut
kurumsal ve finansal
yapısı yeterli olan
kooperatiflerin de,
kriterler belirlenerek,
mutlaka IPARD
programından,
KKYDP da olduğu
gibi yatırım bazında
desteklenmesi
gerekir.
Birkaç yıl önce DGRV’nin
Ankara’da düzenlediği bir
kooperatifçilik toplantısında
Almanya’dan gelen bir kooperatif yetkilisi şöyle demişti
“Biz geleceği tahmin etmiyoruz ama planlıyoruz”. Benim
o toplantıdan unutmadığım
tek söz budur.
Tarım Arazilerinin Satışı Başladı
»» Antalya Defterdarlığı, Hazine'ye ait tarım arazilerini
kullanıcılarına, hissedarlarına ve kiracılarına yüzde 50 indirimli
doğrudan satışa çıkardı.
Kamuoyunda 2B olarak bilinen arazilerinin satışını
düzenleyen "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına
Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazine'ye Ait Tarım
Arazilerinin Satışı Hakkında
Kanun"un 12'nci maddesi ile
2B olmayan Hazine'ye ait tarım arazilerinin kullanıcıları,
kiracıları veya hissedarlarına,
söz konusu arazileri 2B arazileri ile aynı koşullarda satın
alma imkanı da getirilmişti.
Bu kapsamda belediye ve
mücavir alan sınırları dışında bulunan Hazine'ye ait
tarım arazilerini 31 Aralık
2011 tarihi itibarıyla en az
3 yıldan beri kiralayan ve
kira sözleşmesi halen devam
eden kiracılar, 31 Aralık 2011
itibarıyla en az 3 yıldan beri
tarımsal amaçlı kullanan ve
kullanımı halen devam eden
kullanıcıları ve hissedarları,
tebliğ edilen satış bedelini iti-
raz etmeksizin kabul etmeleri
halinde doğrudan satış hakkından yararlanacak.
Bu çerçevede
Hazine'ye ait
tarım arazilerinin
kullanıcıları,
hissedarları veya
kiracıları, satış bedeli
rayiç bedelin yüzde
50'sini ödeyerek
araziyi satın
alabilecek.
Peşin ödemelerde ayrıca yüzde 20 indirim uygulanırken,
6 yıla kadar faizsiz 12 taksit
imkanı ile de ödeme imkanı
bulunacak.
Satış bedelinin en az yarısının ödenmesinin istenilmesi
halinde satış bedelinden yüzde 10 oranında indirim yapılarak yarısı peşin alınacak,
kalan yarısına ise taksitlendirmedeki süreler uygulanacak. Satış bedelinden, baş-
vuru tarihi itibarı ile son 5 yıl
için tahsil edilen ecrimisil ve
kira bedelleri mahsup edilecek. Taşınmazların üzerindeki yapı ve tesislerden ayrıca
bedel alınmayacak.
Tamamen ve münhasıran
bilfiil tarımsal amaçlı kullanılanlar ile bu arazilerin üzerinde kalmak şartıyla tarımsal
amaçlı yapılar ve sürekli ikamet edilen konutların bulunduğu araziler de rayiç bedelin
yüzde 50'si üzerinden satılacak. Bu avantajlardan yararlanmak isteyenler için başvurular 28 Nisan 2014 tarihine
kadar taşınmazın bulunduğu
Defterdarlık ve ilçe mal müdürlüklerine yapılacak.
Köy-Koop Haber Aralık 2013
SAĞLIK
21
Sağlıklı Dişler, Mutlu Gülüşler...
Merhaba değerli okurlar,
Ağız ve Diş Sağlığı sohbetlerimizin
11.sine geldik. Bizim kongrelerde
bilimsel konular haricinde bir de paramedikal (tıp konusu dışı) sohbet
saati olur genelde. Ben de bu sayıda,
bazı hastalarımın protezlerini nasıl
yuttuklarından, düşürdüklerinden,
kaybettiklerinden,
çaldırdıklarından, köpeklere kaptırdıklarından,
kendi elleriyle yok ettiklerinden
bahsedeceğim. Bahsedeceğim ki ağzınızda kendi dişleriniz varsa kendi
dişlerinizin, proteziniz varsa da protezinizin kıymetini bilin! İşte size
fıkra gibi olaylar, yeni yıla gülerek
girin;
*
- Bankacı bir hastama alt-üst takma
protezlerini yeni yapmıştık. Üst protezini, kendi cebinden ödeyerek yeniden yaptırmak istediğini söyledi.
“Hayrola?” dedim. “Sorma,” dedi.
“Üst protezi alaturka tuvaletin deliğine düşürdüm de!”
*
- Bir hastam, benden önce yaptırmış
olduğu altın köprüsünün ağzının içinde
birden yok olduğunu
hissetmiş. Eee altın
bu, bırakılır mı peşi?
Hem de 10-11 gram!
Kanalizasyona
mı
gitsin? Ya bağırsakta veya apandixte
takılı kalırsa? O gün beklemiş, yok.
Ertesi gün beklemiş, nafile! 3. Gün
nur topu gibi bir altın yumurtlamış.
Çıkan şey ağıza da takılamamış. Kuyumcuya gitmiş. Şimdi nerede mi?
Belki de şu anda eşinizin kolunda!
*
- Benim seneler önce severek bitirdiğim D.K.D. (Düşün Konuş
Dinle) Toplum Önünde Konuşma
Kursları’nda, çok sevdiğim, 75 yaşlarında saygıdeğer bir hocam, o gün
konuşamayacağını, takma protezlerini evde kaybettiğini söylediğinde
hepimiz üzülmüştük. Sonraki hafta
geldiğinde dişsizlikten yine konuşmuyordu, eşiyle beraber ev didik
didik aranmıştı ama takma dişler
bulunamadığından yeni protez yaptırmaya karar vermişti. Nihayet bir
sonraki hafta ağzındaki protezlerle
iyi konuşuyordu. Laf aramızda ben
de biraz bozulmuştum, niye bana
yaptırmadı diye. “Yeni dişler hayırlı
olsun.” dedik. “Yok, bunlar eski protezler.” dedi. “Bir gece yattım yatağa,” dedi. “Popoma batan bir şeyler
var. Kalktım ışığı açtım, bir baktım
ki benim takma dişler!”
*
- İstanbul’da arkadaşımla bir teyzenin yanından geçerken arkadaşım, teyzeye “Yine
diş provasına mı, teyze?” dedi ve bana anlatmaya başladı: - Teyze, şu blokların en üst
katında oturuyor, torununa bakıyor. Bir gece bakmış torunu pencerenin kenarında. Teyzenin,
suyla dolu bardağa koymuş olduğu
proteziyle oynuyor. “Oynama evladım,” demiş, “Dişler elini ısırır.” Sabah kalktığında bir bakmış, bardağın
içinde ne su var ne protez. Hemen
torununa sormuş, aldığı cevap tam
fıkralık: “Anneanne, seni ısırmasın
diye ben o bardağı pencereden aşağı
boşalttım!”
ÖNERİ
- Doktor Bey, dişimi kaça çekeceksiniz?
- Çekim ağrısız olursa 50 TL, ağrılı olursa
100 TL.
- Peki, buyurun 50 Tl.’yi, lütfen ağrısız çekin
dişimi.
Dişhekimi anestezi yapmadan
dişe kuvvetlice asılır.
- Aaaaaaah! Yandımmmm.
- Şşşşşt! Ağrı duyuyorsan, 50 TL. daha lütfen!
Zeytin Yaprağı
Çayının Faydaları
Akdeniz Bölgesine özgü, yıl boyu yapraklı bir
ağaç olan zeytin ağacı birçok rahatsızlığa iyi
geliyor.
Ağacın meyvesi olan zeytin binlerce yıldır gıda
olarak tüketilmekte, yaprakları ise yaraların
tedavisinde kullanılmaktadır. Tarihte il kullanımı Giritlillere kadar gitmektedir. Dalları
sembolik olarak barışı temsil eder ve Antik
Olimpiyat oyunlarında atletler tarafından giyilmekteydi. 1800 yıllarında sıtma tedavisinde yaygın olarak kullanılıyordu.
Zeytin yaprağının son
zamanlarda
araştırmalar
sonucunda
birçok faydalarının olduğu ortaya
çıktı.
• Anti bakteriyel olarak kullanılır,
• Bağışıklık sistemini güçlendirir,
• Antibiyotik özelliği vardır,
• Soğuk algınlığına iyi gelir,
• Kan basıncını düşürür,
• Kan şekerini düşürür,
• Kötü kolesterolü düşürür.
*
Dt. Coşkan ARAS
[email protected]
*
- Bir hastam geldi, “Senin bana yaptığın protez artık
yok.” dedi “Bizim
eve hırsız girdi de!”
“Nasıl yani?” dedim “Sizin proteziniz hırsızın ne işine
yarar?” Hastam cevapladı, “Protez mücevher kutusundaydı da, açmadan kutuyu almış götürmüş hırsız!”
*
- Bir gün hastam geldi ve
yeni bir takım
protez yapmamı istedi benden. “N’oldu
eski
protezlerine?” dedim ve bir kişinin kendi
elleriyle protezlerini nasıl yok ettiğini öğrendim. “Gazetenin üzerinde soğanları doğradım, kabukları
da yakmak için sobaya attım. Biraz
sonra baktım, ağzımda takma dişlerim yok” dedi. “‘Ben nereye koydum
bu dişleri’ diye düşünürken sobadan
garip kokular gelmeye başladı, hatırladığımda artık çok geçti. Protezlerimi gazete kağıdının üstüne soğan
kabuklarının yanına koymuştum!”
Metabolizmayı
Hızlandırmanın Yolları
Düzenli ve hızlı çalışan bir metabolizma herkes
için önemli. Çünkü hızlı metabolizma, daha fazla
kalori yakımı, dolayısıyla kilo kontrolü ile doğru orantılı. Kas kitlesinin fazla olması, vücuttaki
yağ yakımının da fazla olması anlamına geliyor.
Birçok insan için metabolizma 40 yaşından sonra
yavaşlamaya başlıyor. Ayrıca genetik faktörler de
metabolizma hızı üzerinde rol oynuyor. İşte metabolizmamızı hızlandırmanın yolları:
Kas kitlesini arttırın: Gün içerisinde yapılacak
düzenli egzersiz ile kalori yakımını iki katına yakın arttırabilirsiniz.
Su ile fazla yakıt: Bedeniniz işlevselliğini devam ettirebilmek için suya ihtiyaç duyar. Gün içerisinde alınan sıvı miktarına taze sebze ve meyvelerin de katkı sağladığını unutmamalıyız.
Enerji içeceklerine dikkat: Birçok enerji içeceği, içerisinde bulunan kafein nedeniyle metabolizma hızlandırıcıdır. Eğer enerji içeceği kullanacaksanız doktor veya diyetisyeninize kesinlikle
danışmalısınız.
Sık besin tüketilmesi: Genel olarak ana yemeklerin arasının uzun süre açlık ile geçmesi
metabolizma hızınızın yavaşlamasına neden olur.
Bu nedenle sağlıklı ara öğün alternatifleri ile hem
metabolizmanız hızlanacaktır hem de bir sonraki
ara öğünde kalori alımı düşecektir.
Baharat kullanın: Kırmızıbiber veya diğer baharatların toplamda ortalama bir çorba kaşığı kadar
yemeğe eklenmesi metabolizma hızınızı arttırır.
Protein tüketin: Proteinli besinler sindirilirken
vücudumuz daha fazla kalori harcar. Bu durumda
metabolizmanızın daha hızlı çalışmasını sağlar.
Protein içeriği en yüksek olan besinler, yağsız sığır eti, hindi, balık, tavuk, fındık, yumurta, süt ve
ürünleridir.
Koyu kahve tercih edin: Kahvenin metabolizma hızlandırıcı etkisi de baharatlar gibi anlık
olmaktadır. Miktarına ve sıklığına dikkat ederek
gün içerisinde kahve tüketebilirsiniz.
Yeşil Çay için: Yeşil çay kateşin ve kafein içeriği
nedeniyle metabolizmanın birkaç saat hızlanması
için kombine fayda sunmaktadır.
- Dişhekimi koltuğundan son derece
korkan bir bayan hastam anlattı; “Az
kalsın size yeni bir protez yaptırmak
zorunda kalacaktım. Gece eve geç
gelmiştim ve diş protezimi şöminenin kenarında her zamanki yerine
koyup yatmıştım. Sabah uyandım,
protez yerinde yok. ‘Nereye gider bu
protez, yanlışlıkla sokağa mı attım
yoksa?’ diye aramaya başladım, evin
altını üstüne getirdim, yok yok yok.
Bir de ne göreyim! Protezim,’ tiger
boxer’ cinsi köpeğimin bembeyaz
dişleri arasında ve ‘ben buldum’ gibilerinden karyolanın altından bana
sevimlice bakıyor. Kolayca alırım,
nasıl olsa buldum artık diye düşünerek köpeğime yavaşça yaklaştım
ama bana bakışları hiç de hoş gelmedi. Kolaysa al gibilerinden bana
adeta sırıtarak bakıyordu! ‘Gel Cipsi,
sen mi buldun onu, gel canım, ver
canım, gel Cipsi’m, ver Cipsi’m…
Yok, yok, yok. Vermiyor da vermiyor. Ben yaklaşıyorum, o karyolanın
altına geri çekiliyor. Ben geri gidiyorum, o çıkıyor. Oyun haline getirdi.
Karyolanın altından çıktı artık oradan oraya atlıyor. Sıkıysa al. Sen de
sıkıysa git, diş koltuğuna otur, ölçü
aldır mölçü aldır… Sıkıysa git, gel.
‘Bir sıkarsa dişlerini protezi parçalar
valla! Ya yutarsa, kancalar boğazına takılırsa! Yok, fazla ürkütmeden
kibarca almalı. Ama kibarlıktan da
anlamıyor ki! Neden hoşlanır acaba?’ derken birden aç olduğunu hatırladım. Ona önce çok sevdiği çikolatayı çıkardım, olmadı. En hoşuna
giden yiyecekleri çıkardım, nafile.
Gel canım, al canım, ver canım, nafile. Yarım saat olmuş mücadelemiz.
Artık yapacak bir şey yok. Karşılıklı
bakışıyoruz. Birden aklıma buzdolabındaki pirzola geldi. Evet, artık dayanamayacağı yiyeceği bulmuştum.
Pirzolayı çıtır çıtır pişiriyorum, o da
başımda bekliyor. Pirzola pişti, üfleyerek soğutuyorum, Cipsi ağzında
protez, deli oluyor. Pirzolayı uzattım, ağzından protezi bıraktığı an
aklı başına geldi! Bir yandan benim,
öbür yandan Cipsi’nin proteze bir
atlayışımız var, aynı çizgi filmlerdeki gibi… Ben ondan önce protezi bir
kapmışım ki! Cipsi’yi istem dışı bir
itmişim ve vurmuşum ki! Cipsi ciyak
ciyak ben viyak viyak…!
Bir sonraki sayıda, son senelerde
adından sıkça bahsedilen ‘diş implantları’ ve ‘diş konusunda acil durumlar’ hakkında sohbetimize devam etmek üzere…
Her zaman belirteceğim bir konu
var: “Dişim ağrırsa dişhekimine
gider doldurturum” düşüncesi yanlıştır. Diş kendiliğinden ağrımıyorsa
doldurulur. Kendiliğinden ağrı varsa
ya kanal tedavisiyle kurtarılmaya çalışılır ya da çekilir. Dişhekimine,
şikâyet olmadan 6 ayda bir, en
geç yılda bir gidiniz.
Sağlıklı dişler, mutlu gülüşler…
Yeni yılınız kutlu olsun…
Migren Neden Olur?
»» Migren baş ağrıları, kan damarlarının genişlemesi ve bu kan
damarlarının çevresini saran sinir liflerinden çeşitli kimyasal
maddelerin salınması nedeni ile oluşmaktadır.
Baş ağrısı sırasında, kafatasının dışında, şakak bölgesinde hemen deri altında yer alan
bir arter genişler (temporal arter). Bu arterin genişlemesi enflamasyona, ağrıya ve
arterin daha fazla genişlemesine yol açan
kimyasalların salınmasına neden olur.
Migren tetikleyicileri
Vakaların %40’ında migrenin tetiklendiği
bilimsel olarak gösterilmiştir. Bu nedenle
“tetikleyiciye yönelik” özel bir tedavi atakların sayısını önemli ölçüde azaltabilmektedir. Belirli yiyecekler, durumlar ya da
çevresel faktörler migren atağını tetikleyebilmektedir. Ancak; bu tetikleyiciler büyük oranda kişiye özgüdür. En sık görülen
tetikleyicilerin bile sizde atak oluşturmaması olasıdır.
Sık olarak ortaya çıkan migren
tetikleyicileri
Bazı besin katkı-maddeleri
Glutamatlar ya da tat verici maddeler: Çin yemeklerinde, kurutulmuş ette,
birçok dondurulmuş gıdada, kutulanmış
veya hazır çorbalarda, mangal soslarında,
salata soslarında ve besin tozlarında vardır.
Aspartam gibi tatlandırıcılar: gazlı
içeceklerde, meyve sularında, multi-vitaminlerde, sakızda vardır.
Tiramin (protein bozulma ürünü):
eski peynirde, bazı şaraplarda, tuzlanmış
ringa balığında, kurutulmuş füme balıkta,
ekşi kremada, yoğurt ve maya ekstrelerinde vardır.
Sodyum nitratlar: sosisli sandviçte vardır.
Bazı besin ürünleri ve malzemeleri
Çikolata, narenciye, soğan, fasulye, fındık
ve yüksek yağlı besinler
Alkollü içecekler
Kafein ve kafein yokluğu
Çevresel faktörler
Işık: parlak ışık, yanıp sönen ışık
Güçlü kokular: parfümler, boya, temizlik ürünleri, egzoz dumanı, sigara dumanı
Hava durumu veya seyahat: hava durumu değişiklikleri, aşırı nem, deniz seviyesinden çok yükseklerde olmak
Yaşam biçimi
Uykusuzluk ya da çok uyumak
Düzenli beslenmemek
Kafa yaralanması
Sigara içmek
Fiziksel güç harcamak
Ritim değişikliği
Stresin artması, stres boşalması ya da sevinç ve kızgınlık gibi güçlü duygular.
Diğer nedenler
Kadınlarda hormonal değişiklikler: menopoz, oral kontrasepsiyon, hormon replasman tedavisi, gebelik
Bazı ilaçlar
Başka bir neden ile oluşan baş ya da boyun ağrısı.
22
Aralık 2013 Köy-Koop Haber
ETKİNLİKLER
ARALIK 2013- OCAK 2014
TARIM FUARLARI TAKVİMİ
04 Aralık - 07 Aralık 2013
Growtech Eurasia 2013
13.Uluslararası Sera, Tarım Ekipmanları,
Çiçekçilik ve Teknolojileri Fuarı
Sera, Isıtma, Soğutma, Havalandırma, Sulama
Sistemleri, Ekipmanları Ve Pompaları, Fide, Fidan, Tohum, İlaç Ve Gübre
NTSR Fuarcılık
05.12.2013 - 08.12.2013
Yenilenebilir Enerji 2013
Yenilenebilir Enerji Fuarı
Yenilenebilir ve Sürdürülebilir Enerji Fuarı Uygulama Teknoloji ve Çözümleri
CNR Ekspo
19.12.2013 - 22.12.2013
Tarım ve Hayvancılık
Tokat Tarım Fuarı 2013, Tokat Tarım Ve
Hayvancılık Fuarı
Tarım, Tarım Teknolojileri, Seracılık, Hayvancılık, Tohumculuk, Tavukçuluk, Süt Endüstrisi,
Fidancılık
ARALIK AYI TARIM TAKVİMİ
TARLA BİTKİLERİ
a) Buğday ve arpa ekimlerine devam edilir.
b) 2-3 el pamuk hasadı devam eder.
c) Pamuk sapları kırılır ve sürüm yapılır, pamukta çırçırlama devam eder.
d) Yeni ekim dönemi için tütün tohumu temin edilir.
e) Fiğ ekimleri yapılır.
BAĞ-BAHÇE
a) Meyve bahçelerinde toprak işleme ve yanmış hayvan gübresi ile gübreleme yapılır.
b) Gübreleme için toprak örneği alınıp, analiz ettirilir.
c) Yeni kurulacak meyvelik tesisi için fidan
yeri işaretlemesi ve çukur açma işlemleri yapılır.
d) Kışlık sebze hasadı devam eder, ilkbahar
için marul ve turp tohumları ekilir.
e) Yazlık sebzelerin ekileceği sıcak yastıklar
hazırlanır.
e) Seralarda sonbahar ürünü sebzelerin hasadı yapılır. İlkbahar yeütiştiriciliği için domates fidealeri naylon torbalara şaşırtılır.
f) Bağlarda boğaz açma yapılır, don tehlikesi olmayan yerlerde bağ budamaya başlanır,
gübreleme yapılır.
g) Ağaç kesimi
h) Zeytin hasadı
HAYVANCILIK
a) Ağıllarda turfanda kuzu doğumları başlar.
b) Kuzular 3 haftalıkken kesif yeme başlanır,
mer’a dönüşü koyunlara ek yem verilmeli
c) Gebe koyunlar sinirsel ve fiziksel stresten
uzak tutulmalı
mühürleme işlemleri
b) Fidanlıklarda söküm dönemi kontrolleri
c) Buğday entegre mücadele çalışmaları
d) Buğdayda sürme mücadelesi
e) Pamukta pembe kurt için kültürel mücadele işlemleri yapılır.
f) Sebze fide yastıklarının ilaçlaması yapılır.
g) Sebze fideliklerinde kök çürüklüğü ile mücadele edilir.
h) Seralarda hastalık ve zararlılarla mücadele sürdürülür.
e) Zeytinlerde halkalı leke ile mücadele edilir.
f) Fidanlıklardan sökülen fidanların kontrolü yapılır, denetlenip mühürlenir ve pazara
çıkarılır.
TARIMSAL MEKANİZASYON
a) Zirai alet ve makinalarının, zirai mücadele
makinalarının kışlık bakımları yapılır.
b) Mısır silaj makinalarının bakımı yapılır ve
silaja devam edilir.
c) Araçların kışlık bakımlarının yapılması,
antrifizlerinin konması, vize ve sigorta işlemleri
d) Doğum malzemeleri hazırlanmalı
e) Ahırlarda havalandırma ve sık sık altlık
temizliği yapılır.
f) Kümeslerde nem ve ısı kontrolleri yapılır.
g) Yemlikler sık sık temizlenir.
h) Koyun-keçi vebası, Tüberkiloz, Ruam,
Br.Abortus Bang, Br. Melitensis, Kuduz,
Nevcastle hastalıklarıyla mücadele yapılır.
BİTKİ KORUMA
a) Pamuk tohumu fümigasyonu, muayene ve
Atlas Fuarcılık
08.01.2014 - 11.01.2014
Enerji Verimliliğ
5. Enerji Verimliliği Forumu ve Fuarı
Verimli Enerji Üretimi ve Çevre Teknolojileri,
Verimli Yalıtım, Motor, Ulaşım, Aydınlatma,
Isıtma Soğutma Teknolojileri, Atık ve Yenilenebilir Enerji Teknolojileri
Expotim
09.01.2014 - 12.01.2014
EXPONATURA 14
5.Doğal ve Organik, Yöresel Ürünler &
Doğal ve Sağlıklı Yaşam Fuarı
Bitkisel, Doğal ve Organik Gıdalar, İçecekler ve
Ürünler, Doğal Tedaviler, Yöresel Gıdalar, Sağlıklı Yaşam, SPA, Sağlık Turizmi
Tureks Fuarcılık
10.01.2014 - 12.01.2014
Fresh Türkiye
Yaş Meyve- Sebze ve Organik Ürünler Fuarı
Yaş Meyve- Sebze, Organik Ürünler, Sert Kabuklu Meyveler, Kuruyemişler, Aromatik ve Tıbbi
Bitkiler, Zirai Tohumlar ve Teknolojileri
Start Fuarcılık
10.01.2014 - 12.01.2014
Türkiye Tohum
Teknolojileri, Tohumculuk Fuarı
Tohumculuk ve Tohum Teknolojileri, Fide, Fidan, Süs Bitkileri, Paketleme-Ambalaj Tarımsal Yazılımlar, Tarımsal Bankacılık, Bitki İslahı,
Gübre
Start Fuarcılık
Türkiye’de 24 saat
esasıyla hizmet veren
tek Merkez olan Ulusal
Zehir Danışma Merkezi,
zehirlenmeler hakkında
size bilgi verir...
Mevzuat
▶▶ 31 Ekim 2013 Tarihli ve
28807 Sayılı Resmî Gazete,
Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca
Denetlenen Bazı Tüketici
Ürünlerinin İthalat Denetimi
Tebliği (Ürün Güvenliği ve
Denetimi: 2013/38)
▶▶ 4 Kasım 2013 Tarihli ve
28811 Sayılı Resmî Gazete, Orman
Köylülerinin Kalkındırılmalarının
Desteklenmesi Faaliyetlerine
İlişkin Yönetmelikte Değişiklik
Yapılması Hakkında Yönetmelik
▶▶ 5 Kasım 2013 Tarihli ve
28812 Sayılı Resmî Gazete, Atık
Yağların Kontrolü Yönetmeliğinde
Değişiklik Yapılmasına Dair
Yönetmelik
▶▶ 5 Kasım 2013 Tarihli ve
28812 Sayılı Resmî Gazete,
Bitkisel Atık Yağların Kontrolü
Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶ 7 Kasım 2013 Tarihli ve 28814
Sayılı Resmî Gazete, 2013/5484
Orman Mühendisleri Odasının
İdari ve Mali Denetiminin
Orman ve Su İşleri Bakanlığınca
Yapılması Hakkında Karar
ile Depolanması Hakkında
Yönetmelikte Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶ 28 Kasım 2013 Tarihli ve
28835 Sayılı Resmî Gazete, 6502
Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun.
▶▶ 28 Kasım 2013 Tarihli
ve 28835 Sayılı Resmî Gazete,
2013/5571 6292 Sayılı Orman
Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına
Orman Sınırları Dışına Çıkarılan
Yerlerin Değerlendirilmesi ile
Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanunun 6 ncı
Maddesinin Altıncı Fıkrasında
Yer Alan Hak Sahiplerine
Satış İşlemlerinin İdarece
Sonuçlandırılmasına İlişkin
Sürenin Uzatılması Hakkında
Karar
▶▶ 28 Kasım 2013 Tarihli
ve 28835 Sayılı Resmî Gazete,
Orman Genel Müdürlüğü Teftiş
Kurulu Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
▶▶ 8 Kasım 2013 Tarihli ve 28815
Sayılı Resmî Gazete, 2013/5473
Tarım Satış Kooperatifleri
Birliklerinin Destekleme ve
Fiyat İstikrar Fonu Kaynaklı
Kredi Borçlarının Yeniden
Yapılandırılmasına Dair Karar
▶▶ 29 Kasım 2013 Tarihli
ve 28836 Sayılı Resmî Gazete,
2013/5558 Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının
Doğrudan Merkeze Bağlı Taşra
Teşkilatı Olarak, Toplam 14 Adet
Veteriner Sınır Kontrol Noktası
Müdürlüğünün Kurulması
Hakkında Karar
▶▶ 12 Kasım 2013 Tarihli ve
28819 Sayılı Resmî Gazete,
Bitki Koruma Ürünlerinin
Toptan ve Perakende Satılması
▶▶ 29 Kasım 2013 Tarihli
ve 28836 Sayılı Resmî Gazete,
Mera Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Köy-Koop Haber Aralık 2013
SPOR-TARIM BULMACA
Senin Tipin Hangisi?
23
»» Bir spor karşılaşmasında düşünün kendinizi. Binlerce seyircinin arasındasınız. Bağıran, haykıran, sıçrayan, yerinde duramayan bir taraftar
topluluğu gibi. Etrafınızdaki binlerce insan sizin için sadece taraftar, belki tanıdık, belki de hiçbir şey ifade etmiyordur.
Ancak aynı kalabalığı sıcak bir yaz
günü, bir plajda yaşadığınızda durum çok farklı olacaktır. Kalabalık
maçta dikkatinizi hiç çekmeyen insanlar şimdi ilgi alanınıza girmiştir. Çünkü üzerlerinde artık kıyafet
yoktur ve ardından her insanın doğasında olan “kıyaslama” kıskacına istemeseniz de girersiniz. Karşı
cinse hangi amaçla baktığınızı tamamen konumuz dışında tutarak,
kendi hemcinslerinizle bedensel
anlamda kıyaslama yapmadan durma şansımız hemen hemen yoktur.
Bazen belli etmeden bazen de abartılı biçimde incelemelerimize devam
ederiz.
Kim bizden daha şişman, kim daha
uzun, kim daha kaslı ya da kim daha
güzel veya yakışıklı gibi.
Dünya üzerinde milyarlarca insan
olduğu gibi, aynı insanlara ait de
milyarlarca görünüş, vücut ölçüsü
vardır. İnsanların vücut ölçülerine
etki eden en önemli unsur vücut tipidir. Bilim adamları insanları vücut
tiplerine çeşitli sınıflandırmalara ayırmıştır.
Sheldon’a göre insanlar üç beden yapısı
vardır:
insanlardır. Ağırlık çalışmalarından
verim almaları için uzun süreye ihtiyaçları vardır. İçe dönük, duygusal
ve entelektüel yapıdadırlar.
Adnan YAHŞİ
Atletizm Yıldız Milli Takım Antrenörü
[email protected]
ağırlıklarla çalışmayı sürdürebilen,
rahatı, zevki, yemeği ve toplumsal
ilişkileri seven kişilerdir.
2-Mezomorf tipler:
4
Atletik tip:
3-Ektomorf tipler:
Astenik tip:
İnce, uzun ve narin tiplerdir. İnce kemik yapılı, uzun ve zayıf adaleli olan
İnce, uzun gövdeli, uzun kol ve bacaklı, zayıfça kişilerdir. Şizofreniye
yatkındırlar.
Benim en çok hoşuma giden tipleme çeşidi ise
meyve ve diğer ilginç isimleri ile adlandırılan tiplemelerdir:
Elma tipliler:
Bel bölgelerinde yağlanmaya en meyilli olanlardır.
Eklem yerleri hassas olduğu
için eklem yerlerine baskı
TARIM BULMACA
3
Kısa boylu, kısa kol ve bacaklı şişmanca kişilerdir. Bu kişiler depresyona ve duygusal dalgalanmalara
yatkındır.
Geniş omuzlu, dar kalçalı olan kişilerdir. Akıl hastalıklarına daha az
yatkındır.
Beden yapıları yumuşak
ve yuvarlaktır. Kalın kemikli, çabuk şişmanlamaya eğilimli kişilerdir. Genelde kısa boylu, yüksek
2
Piknik tip:
Kas ve kemik yapıları gelişmiş güçlü
kişilerdir. Ağırlık çalışmalarına en
yatkın tiplerdir. Hareketli, enerjik,
atılgan ve saldırgandırlar.
1-Endomorf tipler:
1
Krestschmer insanları, üç temel
yapıya ayırır ve yapılara göre farklı
kişilikler oluştuğunu ileri sürer:
5
6
7
Y. İzzettin BAŞER
8
9
10
11
12
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
Soldan Sağa
1- Üzümsü meyve türü 2- Tayin etmek... Notada duraklama... Beyaz
3- Palamut meşesinin meyvesi... Bir şeyin ölçülebilen, sayılabilen veya
azalıp çoğalabilen durumu, nicelik 4- Kıbrıs adasının “Yunanistan’a
bağlanması” anlamında kullanılan deyim... İspanya’da Bask bölgesinin
bağımsızlığını savunan örgüt... 5- Birinin buyruğu altında olan görevli...
Tümör... Matematikte bir sayı 6- K harifinin kalın okunuşu.. En kısa zaman... Şeker ve limonla içilen sıcak su 7- Bir Avrupa ırkı... Bir ırmağımız
8- Eğlence yerlerinde yapılan, müşterileri oyalayıcı, eğlendirici, ilgi çekici gösteri, hareket 9- Güneş tanrısı... Petrol dağımız... Olağandan büyük
10- Manganezin simgesi... Tavır davranış... Eski dilde göz 11- İsviç’de bir
ırmak.. Ekilmeye elverişli yer 12- Sıcak kaplıca suyu.... Bazısı.
Yukarıdan Aşağıya
1- Asma yaprağının içerisine bulgur ya da pirinç konularak yapılan yemek... 2- Dinsiz... Taht 3- Erkek balerin... Utanma... Bir nota
4- Dualardan sonra söylenen söz... İşsiz güçsüz... 5- Kuzey Atlantik
Paktı... Eski değerli dost 6- Makedonya’nın plaka kodu... Başlıca
içeceğimiz... Dalları çardak üzerine yayılan üzüm... 7- Baş, kumandan ... Bir kıyı tipi... Bir organımız 8- Küçük tekne kaptanı... Memba 9- Sosyal Sigortalar Kurumu... Tütün yaprağı dizisi.... Tavlada
bir sayısı 10- Çayın etkin maddesi... Bebeklerin uyuması için söylenen ezgi 11- Kaside... Bir cetvel... İlaç 12- Konuğa yapılan sunum...
Kümes hayvanlarına zarar veren, kürkü beğenilen bir memeli türü
yapan sporlardan kaçınmaları gerekir. Bu tipte olanlara tavsiyem yüzme ve bisiklet gibi sporlardır.
Armut tipliler:
Basen ve kalçaları yağlı olduğu için
en fazla spora ihtiyacı olan tiplerdendir. Koşu ve plates gibi sporlar
onlar için en uygun olanlarıdır. Ayrıca bu tipler beslenmesine de çok
dikkat etmelidir.
Kum saati tipler:
En atletik tiplerdir. Her sporu yapabilirler. Çabuk forma girerler.
21 Aralık Dünya
Kooperatifçilik Günü
21 Aralık aynı zamanda gecenin en uzun, gündüzün de en
kısa olduğu gündür. Yani 24 saatin 9 saat 27 dakikası
(%39’u ) gündüz, 14 saat 33 dakikası da ( % 61’i) gecedir.
Tarihin her döneminde karşılaşılan bölüşüm sorunu insanları çeşitli çözümler üretmeğe yöneltmiştir. Salt kar
ekseni üzerinde üretimini planlayan geleneksel kapitalist
işletmelerin sonuçları ekonomiye krizden krize sürüklerken, üretimi “insan ihtiyaçlarına göre planlayan
kooperatif girişimler” 21. yüzyılın en gözde girişim
biçimi olacağı, pek çok bilim adamınca ileriye sürülmektedir...
... İşte bu işletme tipini tarihe armağan eden Rochdale
Haksever Öncüleri, 21 Aralık 1844’de 28 işçinin 4 ay
uğraşarak adam başına toplayabildiği 1’er İngiliz lirası
ile, toplam 28 sterlin sermaye ile kurulmuş, çağdaş kooperatiflerin başarılı ilkörneğidir...
Dünya kooperatifçilik günlerinde hep şunu düşünmüşümdür: Acaba Rochdale Haksever Öncüleri, 21 Aralık gününü, yani gecenin en uzun,
güneşin dünyaya en az aydınlattığı günü bilinçli olarak mı
seçtiler?
...Küresel düzeyde her yıl iki kooperatifler günü
kutlanmaktadır:
biri İngiltere’de,
Manchestere’in
bir varoşu olan Rochdale’de; Rochdale Haksever Öncüleri Kooperatifinin kurulduğu 21
Aralık 1844’ü baz alan “Dünya Kooperatifçilik
Günü” kutlaması ; diğeri de Uluslararası Kooperatifler Birliği’nin kurulduğu 5 Temmuz 1895’i baz alan ve
1995’den beri « Uluslararası Kooperatifler Günü» olarak Temmuz ayının ilk cumartesi günü kutlanan ve
Birleşmiş Milletler tarafından da resmen kabul edilen
gündür... Bununla beraber, hemen hemen tümkooperatifler/kooperatifçiler, hiç bir resmi zorunluluk olmadığı halde 21 Aralık’ı kooperatifler günü olarak anarlar...
Prof.Dr. T.Ayhan Çıkın
Köy-KoopHaber - 2011 Aralık Sayısı
KİTAP
Dikdörtgen tipler:
Çok fazla kilolu olmaya tiplerdir.
Her spor dalını yapabilirler. Ancak
çalışmalarda amaç vücudu şekle
sokmak olmalıdır.
Bilim insanları her ne kadar insanları farklı tiplere ayırsalar da, bedenimizle anlaşabiliyorsak hangi tipte olursak olalım bizim açımızdan
sorun yoktur. Tatbikî anlaşmanın
kuralları, sağlıklı beslenme, düzenli
spor, sigaradan uzak durma, düzenli
yaşantı gibi maddeleri içeriyorsa…
por dolu günler sizinle olS
sun…
Küreselleş(tir)me Karşısı
Bilim Politik Yazılar
Prof.Dr. Mustafa Kaymakçı
Yayınevi: İlkim Ozan Yayınları
Kitapta öncelikle günümüzde dünya ve
Türkiye’de bilimin durumu ele alınmış
ve akademik kapitalizm irdelenmiştir. Bu yazıları, Batı’da bilimin gelişmesi, buna karşılık İslam Dünyası ve
Osmanlı’da bilimin gerilemesinin nedenlerini sorgulayan metinler izlemiştir. Bilimin ve onun yarattığı uygarlığın
salt Batı’ya ait bir olgu olduğunu ve
Doğu’nun gelişen Dünya tarihi içinde
edilgen bir izleyici olarak kaldığını varsayan Oryantalizm/Avrupa merkezci
görüşler ise birbirini izleyen yazılarla
sorgulanmış ve bu görüşün dayanıksız
olduğuna ilişkin bilgiler derlenmiştir.
Kooperatifçilik
Prof.Dr. Ziya Gökalp Mülâyim
Yayınevi: Yetkin Yayınları, Ankara
Kooperatifçilik kitabının 7. Baskısında okurlarına ülkemiz ve dünya
kooperatifçiliğindeki en son durum
ve gelişmeler güncelleştirilerk verilmiş. Kitapta; Genel Kooperatifçilik,
Kooperatifin Tanımı, İlkeleri, Kooperatifle Sermaya Şirketleri Arasındaki Farklar, Özel Sektör Karşısında
Kooperatiflerin Durumu, Devlet ve
Kooperatif, Kooperatifçilik Mevzuatı
ve birçok konu ele alınmış.
Nasıl Bir
Organik Tarım
Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA
Yayınevi: Yeni İnsan
Bu kitapta Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu, Boğaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi, Başka Bir Gıda Mümkün Girişimi, Kibele Ekolojik Yaşam
Kooperatifi, Marmariç Ekolojik Yaşam Derneği deneyimlerini paylaştı,
nasıl sorusunun yanıtlarını aradı.

Benzer belgeler